TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
69’uncu Birleşim
12 Mart 2018 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın
kabulünün 97’nci yıl dönümünü kutladığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, bir komisyon raporunun
dağıtımından kırk sekiz saat geçmeden gündeme
alınmasını içeren grup önerisini İç Tüzük’ün 49’uncu
maddesine göre işleme almanın Parlamento teamüllerine uygun
olduğuna ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, uçak kazasında hayatını kaybeden
11 genç kıza Allah’tan rahmet dilediğine ve bu olayla ilgili
yakışıksız ifadelerle sosyal medya
paylaşımlarında bulunanları kınadığına
ilişkin konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Çorum’da
meydana gelen kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
5.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Genel
Kurulda yaşanan olay nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’ye üzüntülerini bildirdiklerine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci ve Erzurum’un düşman
işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümlerine ilişkin
gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın
kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve seçim ittifakıyla ilgili kanun
teklifine ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşek’in, sulama birlikleriyle ilgili
yapılacak yasal düzenlemeye ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve Türk milletinin,
bekasına kasteden ihanet projeleri karşısında net
duruşunu her zaman gösterdiğine ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, emeklilikte yaşa takılan
vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için Hükûmetin bir
an önce harekete geçmesi ve verilen kanun teklifleri ile önergeleri dikkate
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, 12 Mart askerî darbesinin 47’nci
yıl dönümüne ve iktidarın uluslararası şirketlerin
kârını artırmak uğruna halkın
sağlığını tehdit eden politikalarına hızla
devam ettiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 12 Mart askerî darbesinin 47’nci yıl
dönümüne ve Kars’ta 5 aracın Valiliğe tahsis edildiği
iddiaları hakkında bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
9.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.- Kütahya
Milletvekili İshak Gazel’in, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
11.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve Hükûmetin,
çocukları şiddete yönlendiren, intihara sürükleyen “Mavi Balina”
adlı oyunla ilgili bir an önce tedbir alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipak’ın, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve
bazı siyasetçilerin İstiklal Marşı’na atfen
kullandıkları ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
14.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, TMO’nun fındık
alış ve satış işlemleri sırasında
randıman değerleriyle oynandığı ve bazı kesimlere
haksız kazanç elde ettirildiği iddialarının
araştırılması için Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Zeytin Dalı Harekâtı’nın
52’nci gününde Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük bir başarıyla ve
emin adımlarla Afrin’in merkezine doğru ilerlediğine ve 10
Martı 11 Marta bağlayan gece Almanya’da Diyanet İşleri Türk
İslam Birliğine bağlı camilere yapılan
saldırılara ilişkin açıklaması
17.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 11 Mart Berkin
Elvan’ın ölümünün 4’üncü yıl dönümüne, 12 Mart Kamışlı
katliamının 14’üncü, Gazi katliamının 23’üncü yıl
dönümlerine, 12 Mart muhtırasının 47’nci yıl dönümüne ve
Afrin’de şu anda sivillere yönelik büyük bir tehlike olduğuna
ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın
kabulünün 97’nci yıl dönümüne, 12 Mart Gazi olaylarının 23’üncü
yıl dönümüne, 11 Mart Berkin Elvan’ın ölümünün 4’üncü yıl
dönümüne, 12 Mart muhtırasının 47’nci yıl dönümüne ve CHP
Grubu olarak Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’a
görevinde başarılar dilediklerine ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne, 12 Mart Erzurum’un
kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne, Berlin’de Koca Sinan Camisi’ne
yönelik saldırıyı şiddetle kınadığına,
12 Mart askerî darbesinin 47’nci yıl dönümüne ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Afrin’de hiçbir sivilin burnu kanamadan operasyon
gerçekleştirdiğine ilişkin açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili
Hüda Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu’nun, arıtma tesislerinin Aydın genelinde
tam faaliyete geçecek ve tam sorunu çözecek nitelikte sayıya ulaştırılamadığına
ilişkin açıklaması
23.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Aydın Milletvekili
Abdurrahman Öz’ün CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, uçak kazasında
hayatını yitiren genç kızlara Allah’tan rahmet dilediğine
ve statülerinin bir tartışma konusu yapılmasının utanç
verici olduğuna ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, uçak kazasında hayatını kaybeden 11
genç kadına Allah’tan rahmet dilediğine ve konuyla ilgili sosyal
medyada sorumsuzca ve yakışıksız ifadeler kullananları
kınadıklarına ilişkin açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, İran semalarında meydana gelen uçak
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
27.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, uçak
kazasında hayatını kaybeden 11 genç kadına Allah’tan rahmet
dilediğine ve sosyal medyada hem bu kazayla hem de başka meselelerle
ilgili ayrıştırma dilini kınadıklarına
ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa’ya aykırı olduğu
gerekçesiyle 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine geçilmeyerek Komisyona iade edilmesini talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
29.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa
Şentop’un 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde
Komisyon adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Anayasa Komisyonu
Başkanı Mustafa Şentop’un 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde Komisyon adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Kocaeli Milletvekili Fatma
Kaplan Hürriyet’in 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Parlamentoda kendilerini savunma imkânı
olmayan siyasi partiler hakkındaki sözleri doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
38.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde yapılan
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen’in 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Anayasa Komisyonu
Başkanı Mustafa Şentop’un yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.- Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcü’nün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin televizyon yayınının olmadığı
bir günde yapılmasına ve gece boyunca çalışılarak
bitirilmesi konusuyla ilgili gruplar arasında bir iletişimin
bulunmadığına ilişkin açıklaması
46.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin sabaha kadar çalışılarak
bitirilmesi kararının kendileriyle hiçbir iletişim kurulmadan
alınmasına ilişkin açıklaması
47.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni
sabaha kadar çalışarak bitirmek kararıyla bu işlemin
kamuoyundan kaçırılmasının amaçlandığına
ilişkin açıklaması
48.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, ülkenin
geleceğini ilgilendiren ve seçimleri düzenleyen yasanın
görüşmelerinin halkın gözlerinden kaçırılarak
yapıldığına ilişkin açıklaması
49.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 534 sıra sayılı
Kanun Teklifi görüşmelerinin Meclisin çalışma usullerine uygun
olarak ve kabul edilen grup önerisi istikametinde
yapıldığına ilişkin açıklaması
50.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlu’nun 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
gece yarısı geçirilmesi operasyonunun Twitter’da gündemin ilk maddesi
olduğuna ilişkin açıklaması
53.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
ikinci bölümü üzerinde AKP ve MHP Grupları ile Hükûmet ve Komisyonun
konuşma hakkını kullanmamasına ilişkin
açıklaması
54.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
56.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde yapılan
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
58.- Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
59.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
60.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Meclisin
salı günkü çalışmasının
yapılmayacağıyla ilgili duyumlar aldıklarına ve bunun
nedeninin açıklanmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
61.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
televizyon yayını kapalıyken sabaha kadar
çalışılarak geçirilmesine ilişkin açıklaması
62.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta’nın, Çorum’un Osmancık ilçesinde meydana
gelen bir trafik kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
63.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Çorum’un Osmancık ilçesinde meydana gelen bir
trafik kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
64.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çorum’un
Osmancık ilçesinde meydana gelen bir trafik kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
65.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Çorum’un Osmancık
ilçesinde meydana gelen bir trafik kazasında hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
66.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu’nun 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde oyunun
rengini belli etmek üzere yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
67.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli’yle ilgili
ifadelerden büyük bir üzüntü duyduklarına ve kendisinden CHP Grubu
adına özür dilediklerine ilişkin açıklaması
68.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Mecliste her an
şiddete uğrama ihtimali olduğuna ve bu konuda önlem
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Terörizmle Mücadele
Küresel Forumu (TMKF) çerçevesinde 21-23 Mart 2018 tarihlerinde Malta Attard’da
"Terörle Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile Yargı Aktörleri
İlişkisi” konulu çalıştaya Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bir heyetin katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1547)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
12/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, başta
Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası örgütlerin ve insan
hakları kuruluşlarının Afrin’e yönelik askerî operasyonda
artan sivil can kaybı tespitlerinin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, Aydın ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/582) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 534 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ve 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde gruplar adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından yapılabilmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili
Hüda Kaya’nın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya’nın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Levent
Gök’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un, Ankara Milletvekili Levent
Gök’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen’in, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanı
Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6 Milletvekilinin; 298
Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 534)
XI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Anayasa’ya
aykırılık iddiaları nedeniyle 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
başlanmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
XII.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İzmir
Milletvekili Musa Çam’a 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde oyunun
rengini belli etmek üzere yaptığı konuşmasında sarf
ettiği bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi
uyarınca Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası
verilmesi hakkında
XIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı’nın, milli sporcu öğrencilerin burs
durumuna ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bak’ın cevabı (7/20594)
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, spor ve eğitim tesisleri ile
yetişmiş personel sayılarına,
Lisanslı
sporcu sayısının nüfusa oranının
artırılması için yapılacak çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın
cevabı (7/20812), (7/20815)
3.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı’nın, Denizli’ye yeni bir stadyum
yapılmasın yönelik çalışmalara,
Denizli’deki
öğrenci barınma imkânlarına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın
cevabı (7/20813), (7/20814)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde yeni stat inşaatı için
ayrılan bütçeye,
Gelir vergisi
indiriminin süresinin uzatılmasından yararlanan sporculara,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın
cevabı (7/20816), (7/20817)
5.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Macaristan’a bir organizasyon için
giden halk dansları topluluğu üyelerinin iltica ettiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bak’ın cevabı (7/20818)
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yurt dışına iltica eden
sporculara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bak’ın cevabı 7/21104)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, organize sanayi bölgelerine dair çeşitli
verilere ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk
Özlü’nün cevabı (7/23358)
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, serbest bölgelerle ilgili çeşitli
verilere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin
cevabı (7/23391)
9.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşil’in, İstanbul’daki bir hastanede reşit
olmayan gebeler ile ilgili gerekli bildirimlerin yapılmadığı
iddiasına ve açılan soruşturmaya ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın cevabı (7/23464)
10.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Bor Enerji İhtisas Endüstri
Bölgesi’nin ne zaman kurulacağına ilişkin sorusu ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/23539)
11.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin üçüncü OSB ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün
cevabı (7/23540)
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkanlığı tarafından
dağıtılan 2018 yılı ajandalarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydın’ın cevabı (7/23626)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanlığı
ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbal’ın cevabı (7/23680)
12 Mart 2018 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın
kabulünün 97’nci yıl dönümünü kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ömrünü
vatana ve millete hizmete adamış vatan şairi Mehmet Akif
Ersoy’un ölümsüz eseri İstiklal Marşı’nın 12 Mart 1921
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından millî marş olarak
kabul edilmesinin 97’nci yıl dönümünü kutlamanın onurunu ve gururunu
yaşıyoruz.
12 Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilen İstiklal Marşı, aziz milletimizin
diriliş destanıdır; istiklale giden zamanlarda maddi ve manevi
zorluklarla mücadele eden milletimizin ortak duygusunun ve inancının
sembolüdür.
Görev yapmaktan onur duyduğum bu çatı
altında defaten okunarak alkışlarla onaylanan, aynı zamanda
bir kanun metni olarak İstiklal Marşı’nda ortaya konan inanç ve
güven, bugün de ihtiyacımız olan atmosferi
yansıttığı gibi bir yol gösterici olmuştur. Dünyada
hiçbir milletin millî marşının olmadığı şekilde,
istiklal ve bağımsızlık mücadelesi sonrasında
değil öncesinde yazılıp kabul edilmesiyle de kurucu, yön
gösterici, ümit verici bir metin olarak İstiklal Marşı’mız
eşsizdir.
Milletimizin millî ve manevi değerlerini yeni
nesillere aktaran değerli şahsiyetlerden birisi olan Mehmet Akif
Ersoy İstiklal Savaşı’nın zor zamanlarında tüm millete
ve siperlere ümit aşılamıştır. İstiklal
Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy “Allah bu millete
bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” derken, verilen
mücadelenin büyüklüğünü, milletimizin zor şartlar altında
gösterdiği kahramanlığı ifade etmiştir.
Sayın milletvekilleri, İstiklal
Marşı’mızın kabulünün 97’nci yıl dönümünü tekrar
kutluyor, başta cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve tüm kahraman
şehitlerimizi, gazilerimizi saygı, rahmet ve şükranla
anıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
İstiklal Marşı’nın kabulünün
97’nci yıl dönümü nedeniyle sayın milletvekillerinin gündem
dışı sözlerini bu konuya ayırmış bulunuyorum.
Gündem dışı ilk söz, İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 12 Mart 2018, milletimizin
bağımsızlık destanı İstiklal Marşı’mızın
Türkiye Büyük Millet Meclisinde defalarca okunarak coşkuyla,
gözyaşlarıyla kabul edildiği tarihin yıl dönümünü idrak
ediyoruz. Türk milletinin ruh kökünü dile getiren İstiklal
Marşı’mızı bir asırdır tıpkı o günkü
gibi aynı şuurla okuyor ve dinliyoruz. İstiklal
Marşı’mızın yazılış hikâyesini ve
yazıldığı dönemi hatırladığımızda,
marşımızdaki mısraların niye bizi böylesine
coşkun bir duyguya sevk ettiğini çok daha iyi anlıyoruz. Bu
nedenle, İstiklal Marşı’mızın
yazıldığı atmosferi hatırlamamız gerekir.
İstiklal Savaşı’nın en yoğun
yaşandığı günler, vatanımızın büyük bir
kısmı emperyalist devletler tarafından işgal edilmiş,
ordusu dağıtılmış, silahları elinden
alınmış, ekonomisi çökertilmiş, uzun savaş
yıllarında yorgun, harap ve bitap düşmüş bir ülke hâlindeydik.
Emperyalistlerin gücünü arkasına alan Yunan
kuvvetleri Ankara’ya yürümektedir. Polatlı’dan top sesleri
duyulmaktadır. Meclisin Kayseri’ye nakli dahi düşünülmektedir.
Düşman yüzlerce yıldır hür ve bağımsız
yaşayan vatanımızın bağrını hançerlemektedir.
Duyulan ızdırap sonsuz, millet kan ağlamaktadır.
Bakışlar nerede bir ay yıldızlı al bayrak görse
ürpermekte, her al renk, Türk milletine bayrağını, istiklalini
hatırlatmaktadır. Her Türk evladının kalbinde, beyninde
şu vardır: Balkanlarda, Kafkaslarda ve dünkü
vatanımızın daha nice bölgelerinde olduğu gibi, Anadolu’da
da bu mübarek bayrak bir gün inecek midir? Her Türk evladı âdeta şu
mısraları mırıldanmaktadır: “Ya Rab, bu uğursuz
gecenin yok mu sabahı?/ Mahşerde mi biçarelerin yoksa felahı!”
İşte, memleket böylesine bir ruh hâlindeyken 21 Mart 1921’de Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı ve
Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından okunan İstiklal
Marşı’nın mısraları Anadolu semalarında duyuldu.
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,/ Sönmeden yurdumun üstünde
tüten en son ocak.” diye başlayıp “Hakkıdır, hür
yaşamış bayrağımın hürriyet;/ Hakkıdır,
Hakk’a tapan milletimin istiklal.” diyerek devam eden bu ses cephede
amansızca savaşan Türk ordusunu ve yeise düşen Türk milletini
ayağa kaldırır. Kahraman ordumuza ithaf edilen
bağımsızlık destanımız işte bu atmosferde,
bu düşüncelerle, milletimizin gönül dünyası en içten duygularla
hissedilerek, Mehmet Akif tarafından gaz lambasının soluk
ışığında Tacettin Dergâhı’nda kaleme
alınmıştır. Akif, Tacettin Dergâhı’ndaki evinin
duvarlarını defter yaparak yazdığı bu marşı
taşa kazırcasına bir anıt eser hâlinde gözler önüne
dikmiştir. Milletin ruhunu okuyan vatan şairi millî mücadele
aşkını öylesine çarpıcı, öylesine güzel ifade etmiştir
ki İstiklal Marşı onun kaleminden çıkıp milletimize
mal olmuştur. İstiklal Marşı’mız aziz Türk milletinin
yokluklar içerisinde gösterdiği büyük kahramanlığın
belgesi, harap ve bitap düşmüş bir ülkenin küllerinden
doğuşunun muştusu olmuştur. Destansı bir mücadelenin
umudunu, azmini, kararlılığını, inancını
gönüllere taşıyan İstiklal Marşı’mızı her
Türk vatandaşı aynı aşkla söylemeye devam edecek, bu
coşku Türk Bayrağı’yla birlikte semalarda ilelebet
yankılanacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Türk milletine
tercüman olan İstiklal Marşı’mızın kabul
edilişinin 97’nci yıl dönümünü kutluyor, başta vatan
şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal
Savaşı’mızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere bütün kahramanlarımızı minnetle yâd ediyor
ve Akif’in ifadesiyle “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı
yazdırmasın.” diyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gündem dışı ikinci söz, İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yılı münasebetiyle söz
isteyen Hatay Milletvekili Serkan Topal’a aittir.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Millî mücadeleye destek olmak için canı
pahasına savaşan Karakol Cemiyetinden Yenibahçeli Şükrü'ye,
Hamza Grubundan Yüzbaşı Seyfettin'e, Mim Mim Grubundan
Topkapılı Mehmet Cambaz'a selam olsun. İmalat-ı Harbiyeden
Eyüp Bey'e, Berzenci Grubundan Ahmet Berzenci'ye, Ferhat Grubundan Mustafa
İzzet'e selam olsun. Kuvacı kahramanlara, Yahya Kaptan'a, Ali
Çetinkaya'ya, Şahin Bey'e, Sütçü İmam'a ve Ahmet Hulusi Efendi'ye
selam olsun. Kadınlarımız Ayşe Çavuş'a, Halime
Çavuş'a, Asker Saime'ye, Melek Hanım'a, Tayyar Rahime'ye, Kara
Fatma'ya ve Gördesli Makbule'ye bin selam olsun. Daha önce Çanakkale'de,
Conkbayırı'nda, Kemalyeri'nde ve daha sonra Adana'da, Maraş'ta,
Sakarya'da, Urfa'da, Afyon'da, Antep'te ve İzmir'in dağlarında
Mustafa Kemallere selam olsun, selam olsun.” (CHP sıralarından
alkışlar)
İstiklal Marşı’mızın
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulünün 97’nci yılı
kutlu olsun. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi ve
vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyorum.
Şair Mehmet Akif’in milletimize armağan
ettiği İstiklal Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabulünün üzerinden doksan yedi yıl geçmiş. Vatan
topraklarımızı emperyalistlerin paylaşmak istediği,
milletimizin esaret altına alınmak istendiği, ülkemizin sözde
haritalarla paylaşılmaya çalışıldığı
bir dönemde İstiklal Marşı’mız milletimize ve ordumuza
büyük bir güç ve moral olmuştur.
İstiklal Marşı’nı anlamak için o
gün, hangi şartlarda yazıldığını anlamak gerek.
İstiklal Marşı’mız vatan sevgisini hücrelerimize kadar
hissettiğimiz, millî bilinci yükselten muazzam bir eserdir. İstiklal Marşı’mız,
nesilden nesile aktarılan değerli bir mirastır.
Bağımsızlığa, zafere olan inancımızın
sembolüdür. İstiklal Marşı’mız, en donanımlı
düşman ordularına karşı elinde süngüsü, yüreğinde
imanı, aklında ise vatanı ve milletiyle başkaldıran
ordumuza verilen cesaretin ve umudun adıdır. İstiklal
Marşı’mız, ülkemizin her karış
toprağının değerli olduğunu,
bayrağımızın, vatanımızın bölünmez
bütünlüğünü, milletimizin birliğini, beraberliğini ve huzurunu
ifade eder. İstiklal Marşı’mız demek,
topraklarımız için bir an bile düşünmeden canını veren
şehitlerimiz demektir. Devletimizin ne kadar zor şartlarda
kurulduğunun, milletimizin yedi düvele karşı nasıl meydan
okuduğunun, bağımsızlığımızın
simgesidir İstiklal Marşı.
Mehmet Akif Ersoy, yüce değer, millî şair,
ideal bir öğretmen, branşına hâkim bir veteriner, cesur bir
gazeteci, Türk gencine ufuk çizen fikir ve aksiyon adamı. Büyük
ustayı şu sözleriyle de hatırlatmak istiyorum, Mustafa Kemal
Atatürk için şu sözleri söylemişti: “Mısır’da on bir
yıl kaldım fakat on bir saat daha kalsaydım artık
çıldırırdım. Sana halisane bir fikrimi söyleyeyim mi:
İnsanlık da Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de, hürriyetçilik
de Türkiye’de. Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal’e
versin.” demiştir.
Ne güzel de söylüyor mısraları:
“Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek
geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet
vatanı.”
Ne güzel söylemiş.
Buradan Hükûmete de şunu söylüyorum:
Cumhuriyetin değeri olan şeker fabrikalarını lütfen
satmayın. Size Kıbrıs Adası’nı da hatırlatmak
isterim -Sayın Mehmet Akif Ersoy hatırlatıyor- size de Ege
adalarını hatırlatmak isterim.
Konuşmamın sonunda son sözü yine
üstadın dizelerine bırakıyorum:
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey
şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi
helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış
bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin
istiklal.”
Allah bu millete bir daha istiklal
marşları yazdırmasın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.
Gündem dışı üçüncü söz, İstiklal
Marşı’nın kabulü ve Erzurum’un düşman işgalinden
kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemir’e aittir.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci ve Erzurum’un
düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu milletin istiklalini ifade eden marşın
şu yüksek mabette kabul edilmesinin 97’nci yıl dönümünü
yaşıyoruz. Özel bir gün 12 Mart. Özel çünkü Erzurum’un yeniden millî
şahlanışının da 100’üncü yılındayız.
Öyleyse gönül diliyle kayıt düşelim ve “Millî şairimiz Mehmet
Akif Ersoy milletimizin sesi, İstiklal Marşı ise milletimizin
ufkudur.” diyelim ve ekleyelim: Akif’in vurguları millî ruhumuzun ifadesidir.
Merhum Akif’e bu yüksek marşı yazdıran ilhamın
kaynağını en net, en berrak onun dizeleriyle anlayabiliriz.
Diyor ki: “İmandır o cevher ki İlahî ne büyüktür /
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.” Devam ediyor,
“Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır. / Hakiki
Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.” İşte bu ruh
millîdir, yerlidir. Onun içindir ki İstiklal
Marşı’mızın başındaki “Korkma!” tekdirinin
başka çağrışımları vardır. Bunu en güzel
Sayın Cumhurbaşkanımız izah ediyor, hani diyor ya: “Korkma
ya Ebubekir, Allah bizimledir.” Müjde ve cesaretlendirme,
marşımıza dercedilen budur. Budur ki bu aziz yaklaşım
geldiğimiz parıltılı noktayı da
sağlamıştır. Dünya durdukça zihinlere nakşolunacak
marşımızı yazan Akif’i Mithat Cemal Kuntay’ın
ifadeleriyle yâd edelim. “Toprak, sen kol kanat ol, öyle kucakla / Bilmezsin, o
gökten de, adından da temizdi /Ey yeryüzü, mabet kesilip Allah’a yüksel /
Koynunda yatan gölge bizim Akif’imizdi.” Milyon kere rahmet olsun.
12 Mart, şahika bir gün dedik, zira Erzurum
gibi bir mana kentinin yeniden şahlandığı gündür. Yeniden
diyorum çünkü Anadolu’yu bu büyük millete yurt eden vasat zamanı da
Erzurum’a aittir. Eğer, 1048 Pasinler Savaşı kazanılmasa
1071 nice olurdu? Sual bu, Başkanım. Öyleyse şahlanmak bu kentin
genetiğinde var. Bir dadaş mütefekkir Erzurum’un manasını
ne güzel betimliyor: “Varsın bu topraklardan kar beş altı ay
kalkmasın, bu topraklar sıcaktır.” Alaca'dan Yanıkdere'ye,
Mecidiye'den Hamidiye'ye, Aziziye’den Pasinler Ovası’na kadar her zerresi
şüheda damgasıyla kaydedilmiş bir mübarek coğrafyadır
Erzurum. İlayıkelimetullah için nizamı âlem diyenlerin
adresidir.” Şahlanışının 100’üncü yılı kutlu
olsun.
Bu döneme denk gelen bir başka güzellik daha
var. Azerbaycan’ımızın da 100’üncü
bağımsızlık yıl dönümü. Erzurum ve Azerbaycan, ruh
ikizi iki coğrafya. Büyükelçilik görevlileri ve Azerbaycanlı
milletvekilleriyle birlikte dadaş zemininde bu hâli geçtiğimiz hafta
kutladık ve orada not düşüp dedik ki: “Erzurum belki fabrikalar
şehri değildir ama Erzurum vatan yolunda nefislerini adayan
dadaşça ruhun üreticisidir. Erzurum belki -eskilerin deyimiyle- sevâhil
kenti değildir ama Erzurum devleti ebet müddet ahdiyle kabaran bir iman
dalgasının ifadesidir. Erzurum belki nüfusu çok olan bir şehir
değildir ama Erzurum vatan için canını adayanların nüfuz ve
nüfuslarının en yüksek olduğu bir belde tasviridir. Erzurum
belki zenginlik şehri değildir ama Erzurum vatana
adanmışlık noktasında yüreği zenginlerin
şehridir. Ve Erzurum rabia şerhinde Alvarlı Efelerin, Yunus Kayaların
tedrisinde seyrüsülûk edenlerin şehridir.
Bu güzel güne hususi bir kayıt düşerek
bitirelim. Ordumuz Afrin’de yine ve yeni bir zafere yürüyor. Bir ordu ki
Çanakkale’den Erzurum’a şüheda ervahı orada; Nene Hatun’un
duası, Alvarlı Efe’nin niyazı onların üstünde. Ak niyetli
bir Başkomutanın izinde yüce milletimiz tarihin zirvesine yürüyor;
Allah muini, Allah yardımcısı. 18 Martın ruhuyla ak bir
emel, ak bir yürüyüş; bir mübarek Kızılelma’ya doğru
mazlumların gözyaşını, mağdurların ahını
dindirmek niyetiyle. Niyet mübarek, sefer mübarek. Allah yâr ve
yardımcıları olsun ve kutlu olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydemir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
değerli hatip dedi ki: “Erzurum belki fabrikalar şehri değil,
belki zengin değil.” Geçen hafta yapmış olduğum bir
seyahatte, eğer Erzurum için...
BAŞKAN – Talebiniz nedir Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Talebim şu:
Ankara’dan Kars’a giden Doğu Ekspres’i Erzurum’da en az bir buçuk iki saat
eğer bekletilebilirse turizm açısından, ekonomik açıdan,
hem bir fabrika şehri yani nasıl zengin şehir hâline
getirilebilir...
BAŞKAN – Sayın Tanal, benden bir talepte
bulunuyorsunuz, talebinizin ne olduğunu söylemeden önce
açıklıyorsunuz ne söyleyeceğinizi!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitiriyorum.
Talebim şu Sayın Başkan: Mümkünse,
ekonomik anlamda zayıf olan Erzurum şehrini, fabrika şehri
olmayan Erzurum şehrini biz bacasız bir fabrika şehri hâline
getirebiliriz. Nasıl olabilir? O da şu olur.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiyor, son cümle
Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Tanal, böyle bir usul yok,
lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doğu
Ekspresi’yle Erzurum’da bir buçuk, iki saat eğer orada mola verilirse
turistler Erzurum’da, orada konaklamış olur, gerçekten ekonomiye de
katkısı olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Özdemir, Sayın Şimşek,
Sayın Sürekli, Sayın Hürriyet, Sayın Karayel, Sayın Tüm,
Sayın Tanal, Sayın Dedeoğlu, Sayın Durmuşoğlu,
Sayın Gazel, Sayın Akın, Sayın Dilipak, Sayın Balbay,
Sayın Bektaşoğlu ve Sayın Taşkın; Sayın
Ünal’ın yerine Sayın Dedeoğlu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özdemir, sizden
başlıyoruz.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve
seçim ittifakıyla ilgili kanun teklifine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ben de kurtuluşumuzun
ve bağımsızlığımızın bir simgesi olan
İstiklal Marşı’mızın kabulünün 97’inci
yılını kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP’nin yüzde 50+1,
MHP’nin yüzde 10 seçim barajı endişesi, korkusu, telaşıyla
aceleyle hazırladığı yasa teklifi görüşmelerine Genel
Kurulun normalde çalışma günü dışı olan bugün
başlayacağız. Mevcut ittifakı kayıran 2 siyasi
partinin, hatta 2 kişinin bekası için hazırlanan yasal
düzenlemelerle karşı karşıyayız. 16 Nisan
referandumunu gayrimeşru kılan, yasa dışı mühürsüz
oylar bu teklifle yasal hâle getiriliyor. Bir parti devletine
dönüştüğümüz gerçeği göz önüne alındığında
sandık güvenliği sadece Hükûmetin belirleyeceği kamu
görevlilerine devrediliyor. YSK kriteri belli olmayacak şekilde
sandık birleştirmelerine ve sandık taşımalarına
karar verebilecek. Sadece 2 partinin çıkarlarını gözeten bu
teklife rağmen 2019’da kazanan tam demokrasiye sahip çıkan milletimiz
olacak.
BAŞKAN – Sayın Şimşek…
2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, sulama
birlikleriyle ilgili yapılacak yasal düzenlemeye ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sulama birlikleriyle ilgili
bir yasal düzenlemenin yapılacak olması Meclis gündemindedir. Bunun
bir oldubittiye getirilmemesi, Sayın Tarım Bakanı Fakıbaba
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Adana-Mersin
bölgesine gelerek buradaki sulama birlikleriyle bir toplantı yapıp
bir değerlendirme yapmasını; yoksa yapılacak olan sulama
birliklerinin hepsi aynı kapsama alındığında
işlerini yapan sulama birliklerinin mağdur olacağı,
bunların da özel sektöre tekrar devrinin yapılabileceği
konuşulmaktadır. Burada yapılacak olan devirde de bu firmaların
fiyatlarını kendilerinin belirleyeceği yani çiftçinin dönüm
başına ödeyeceği parayı bu firmaların
belirleyeceği konuşulmaktadır. Eğer böyle bir düzenleme
yapılırsa Çukurova çiftçisi ve Türkiye'nin birçok bölgesindeki sulama
birliklerine bağlı olan çiftçiler mağdur olacaktır. Bunun
tekrar gözden geçirilmesini ve mutlaka Tarım Bakanı ile Orman ve Su
İşleri Bakanının bölgeye gelerek bu yetkili kurumlarla bir
toplantı yapmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Sürekli…
3.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve
Türk milletinin, bekasına kasteden ihanet projeleri
karşısında net duruşunu her zaman gösterdiğine
ilişkin açıklaması
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür
yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere
sığmam, taşarım.” Bundan doksan yedi yıl önce 12 Mart
1921’de İstiklal Marşı’mız kabul edildi. Vatan
şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve tüm şehitlerimizi saygı ve
rahmetle anıyorum.
Yüzlerce yıldır
düşmanlarımız zaman zaman değişmiş fakat
amaçları değişmemiştir. Türk milleti bekasına kasteden
ihanet projeleri karşısında net duruşunu Trablusgarp’ta,
Kafkas Cephesi’nde, Sakarya’da, Çanakkale’de, İzmir’de, 15 Temmuzda ve
Fırat Kalkanı’nda göstermiştir. Bugün Afrin’de gösteriyor ve
yarın da Menbic’te gösterecektir.
BAŞKAN – Sayın Hürriyet…
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, emeklilikte
yaşa takılan vatandaşların mağduriyetlerinin
giderilmesi için Hükûmetin bir an önce harekete geçmesi ve verilen kanun
teklifleri ile önergeleri dikkate alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yaş koşulu nedeniyle, emekliliği hak
ettiği hâlde emekli olamayan vatandaşlarımız ciddi anlamda
mağduriyet yaşıyor; bu konuda mağduriyet yaşayan
vatandaşlarımız için aslında çok basit bir düzenleme
yapılabilir ve bu mağduriyetleri giderilebilir. Emeklilikte yaşa
takılan vatandaşların sigorta, prim gün
sayılarını tamamlamalarına rağmen emekli edilmemesi
ülkenin kanayan bir yarası hâline geldi. Emekliliği hak etmelerine
rağmen yaşları bahane edilerek yıllarca bekletilen
insanlarımızın büyük bir haksızlığa
uğradığı açık. Bu insanlarımızın erken
emeklilik talebi yok, zaten kazanılmış hakları var ve
bunları istiyorlar; hepsi bu. Bu konuda Hükûmetin bir an önce harekete
geçmesi ve tarafımızca verilen kanun teklifleri ve önergelerimizi
dikkate alması büyük bir önem arz etmektedir, buradan da duyurmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Karayel…
5.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 12 Mart, İstiklal
Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kabul edilişinin 97’nci yıl dönümü. Kurtuluş
Savaşı’nın en zor zamanlarında umudunu ve
inancını asla kaybetmeyen Akif, millî mücadelenin
heyecanını İstiklal Marşı’nın dizelerine
aktararak bütün bir millete umut ışığı olmuştur.
İstiklal Marşı’mız, bugünlere hangi bedeller ödeyerek
geldiğimizin en veciz ifadesidir. Geçmişini bilmeyen bir millet,
geleceğini inşa edemez. İstiklal Marşı’mız,
Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele karşı verdiğimiz
savaşı anlatırken aynı zamanda Mehmetçik’imizin bugün
Afrin'de ülkesinin bekası için verdiği mücadeleye de
ışık tutmaktadır.
İstiklal Marşı’mızın
kabulünün 97’nci yıl dönümünde merhum Mehmet Akif Ersoy başta olmak
üzere istiklal mücadelemizin kahraman şehitlerini ve bütün
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Karayel.
Sayın Tüm….
6.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, 12 Mart askerî
darbesinin 47’nci yıl dönümüne ve iktidarın uluslararası
şirketlerin kârını artırmak uğruna halkın
sağlığını tehdit eden politikalarına hızla
devam ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 12 Mart 1971, askerî darbenin yıl dönümü.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın ve devrimcilerin
idamına neden olan ve 12 Eylül darbe sürecini başlatan 12 Mart
darbecilerini ve darbe yapanları şiddetle kınıyorum.
İktidarınızın uluslararası
şirketlerin kârını artırmak uğruna halkın
sağlığını tehdit eden politikaları hızla
devam etmektedir. Ülkemizde son yıllarda nişasta bazlı
şekerin yükselişinin yanı sıra, yüksek yoğunluklu
tatlandırıcının ülkeye giriş rakamları ve pazar
payı da endişe verici bir ortamda artmıştır.
Hükûmete soruyorum: Yüksek yoğunluklu
tatlandırıcının son yıllarda ülkeye giriş
rakamları nedir? Bu artışın gerekçesi nedir? Ülkemizde en
fazla satılan yüksek yoğunluklu tatlandırıcı
markaları nelerdir? Bu tatlandırıcıların kalp, yüksek
tansiyon, migren, obezite, kanser gibi birçok hastalığa yol
açtığı doğru mudur? Yüksek yoğunluklu
tatlandırıcı ithalatına sınırlama getirilecek
midir? Şeker fabrikalarının kapanması ile bu
artış arasında bir ilişki var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanal…
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 12 Mart
askerî darbesinin 47’nci yıl dönümüne ve Kars’ta 5 aracın
Valiliğe tahsis edildiği iddiaları hakkında bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün 12 Mart 1971,
askerî darbenin yıl dönümüdür. Hem askerî hem sivil darbelerin
tamamını kınıyorum. Darbeler, demokrasiyi, insan
haklarını, hukuk devletini tehdit eder.
Sayın Bakanlarım, iki bakan olarak
buradasınız, Kars'ta 5 tane aracın Valiliğe tahsis
edildiği iddia ediliyor. 5 aracın Kars Valiliğine tahsis edilme
iddiası doğru mudur? Eğer 5 araç Kars Valisine tahsis
edilmişse bu araçların markası, modeli nedir, hangi ihtiyaç ve
gerekçeden yapılmıştır?
Kars'ın merkez yolları perişan,
ilçelerin yolları perişan, köy yolları perişan. Bu yollar
neden yapılmamaktadır ve bir valiye bu kadar araç tahsis edilmesi
yerine bu yollar yapılsa daha makul, daha doğru ve yerinde olmaz
mı?
Teşekkür ederim, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Dedeoğlu…
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dünyada hiçbir millet yok ki istiklal için bu kadar
büyük bir bedel ödemiş olsun. Ödediği bedele nazaran istiklal ve
hürriyetle birlikte sahip olduğu vatanı bizim kadar kimse hak
etmemiştir. Bugün de dünyada hiçbir millet yaşadığı
coğrafya ve tarihî misyonu sebebiyle istiklal ve hürriyetini devam
ettirmek, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek
için milletimiz kadar ağır bir bedel ödemek mecburiyetinde
değildir. İstiklal ve hürriyeti için Balkan'dan Çanakkale'ye,
Yemen'den Sakarya’ya, Dumlupınar'dan İzmir'e kadar milletimiz
ateşle imtihan edilmiş ve savaşmıştır. Hiç
şüphesiz ki bu millî ve ilahî iradenin Mehmet Akif Ersoy'a söylettiği
ebedi ölümsüz hatırası İstiklal Marşı’mız, Mehmet
Akif Ersoy’un kalemiyle değil gönlüyle, kalbiyle yazdığı
İstiklal Marşı’mız milletimize ışık
tutmuş, yolumuzu aydınlatmıştır. Sadece bir şair
değil bir mütefekkirdir, münevver bir gönül insanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durmuşoğlu…
9.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 12
Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Millî bilincimizin, vatan ve bayrak sevgisinin en
veciz ifadesi olan İstiklal Marşı’mız bundan tam doksan
yedi yıl önce gözyaşları ve alkışlar
eşliğinde defalarca okunarak Büyük Millet Meclisinde kabul
edilmiştir. Büyük şair ve dava adamı merhum Mehmet Akif Ersoy
İstiklal Marşını millete armağan ederek
“Safahat”ına almamış “Verme, dünyaları alsan da bu cennet
vatanı.” mısrasıyla âdeta yeni bir dirilişin müjdecisi
olmuştur. İstiklal Marşı’mızın ruhuyla
cumhuriyeti kuran atalarımızın torunları olarak 15 Temmuzda
olduğu gibi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet düsturuyla hep
birlikte 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ve daha güçlü yarınlara
taşımaya devam edecek, bu vatanın bölünmez bütünlüğüne göz
dikenlere karşı tek vücut olmayı sonuna kadar sürdüreceğiz.
İstiklal Marşı’mızın kabulünün 97’nci yıl
dönümüyle birlikte devletine ve milletine gönülden bağlı olan
dadaşlar diyarı Erzurum'un düşman işgalinden
kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü kutluyor, bu özel günde başta
Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını, vatan şairi Mehmet
Akif Ersoy'u, bu vatan için canını feda eden tüm şehitlerimizi
ve kahraman gazilerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
BAŞKAN - Sayın Gazel…
10.- Kütahya Milletvekili İshak
Gazel’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İSHAK GAZEL (Kütahya) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
İstiklal Marşı cephede kahraman
ordumuzun azmini ve inancını, aziz milletimizin
bağımsızlık hususundaki
kararlılığını, geleceğe dair ideallerini ve bu
vatana olan aşkını ifade eder. İstiklal
Marşı’mız, millî ruhun uyanışı ve
bağımsızlık mücadelesine dönüşmesinde öncü olmuş
bir kahramanlık ve bağımsızlık destanıdır.
İstiklal Marşı’nın mündemiç olduğu ruh Kurtuluş
Savaşı’nda nasıl bir rol oynadıysa, 15 Temmuzda da aynı
ruh yine bir işgal girişimine karşı harekete geçmiş ve
milletimizin bağımsızlık aşkını tekrar ortaya
koymuştur. İstiklal Marşı’mız bizim devleti ebet
müddet duamızdır.
Duamızın kabulü dileklerimle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gazel.
Sayın Akın…
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne ve
Hükûmetin, çocukları şiddete yönlendiren, intihara sürükleyen “Mavi
Balina” adlı oyunla ilgili bir an önce tedbir alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) –
Sayın Başkan, emperyalizme karşı
bağımsızlığımızın simgesi ve güvencesi
olan İstiklal Marşı’mızın kabulünün 97’nci
yılını kutluyor, Mehmet Akif Ersoy’u saygı, minnet ve
rahmetle anıyorum. Mehmet Akif’in dediği gibi “Allah bu millete bir
daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”
Sayın Başkan, geçen
hafta, Balıkesir’in İvrindi ilçesinde, ilkokul 4’üncü sınıf
öğrencisi bir evladımız kendisini tavana iple asarak canına
kıydı. Ailesini ve bizleri yasa boğan bu olayın, dünya
genelinde intihara sürükleyen oyun olarak bilinen “Mavi Balina” isimli oyundan
kaynaklı olduğu anlaşıldı.
Çocuklarımızı şiddete yönlendiren, intihara sürükleyen
“Mavi Balina”yla ilgili, Hükûmet, bir an önce tedbir almalıdır.
İnternet üzerinden yapılan televizyon ve radyo yayınlarıyla
ilgili kapsamlı bir sansür düzenlemesi yapan Hükûmet, muhalefeti susturmak
yerine, evlatlarımız için bir an önce güvenli bir teknoloji
sunmalıdır. Buradan, Hükûmeti, bilgisayar oyunlarını
denetlemeye ve bu tür çevrim içi oyun sunan sitelere erişime engelleme
getirmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Dilipak…
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur
Dilipak’ın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün
97’nci yıl dönümüne ve bazı siyasetçilerin İstiklal
Marşı’na atfen kullandıkları ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Bugün, şanlı İstiklal
Marşı’mızın TBMM’de kabulünün 97’nci yıl dönümü. Bu
vesileyle, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u minnetle ve şükranla
yâd edelim.
Bazı siyasi partilerin yöneticileri,
İstiklal Marşı’mıza atfen, sosyal medyada ve
yazılı medyada “O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ama benim
yurdumun üstünde ebedî inlemesin artık, ne olur ya! Resmen
ağzıma ağzıma okuyor her sabah.” Bu sözleri, bu cümleleri
kuranlar bu millete ait olamazlar. Bunların kökleri, özleri
dışarıdadır. Bunların vatan ve milletten ne
anladığını bilmiyoruz. Yine, o malum şahıs
“Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim şehitler ölmez, vatan bölünmezden
tiksindiğim kadar.” diyor. İnşallah kusarsın da bu
tiksintin geçer, geçmezse de milyonlar seni tiksindirmeye devam edecektir.
Şehitler ölmez, vatan bölünmez, ezan dinmez.
BAŞKAN – Sayın Balbay…
13.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Emperyalizme karşı verdiğimiz
bağımsızlık mücadelesi sonrasında İstiklal
Marşı’mızın Mecliste okunmasının 97’nci
yılını kutluyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Bosna-Hersek de bağımsızlığını verdi, 1995
yılında kuruldu. Bugün Bosna-Hersek’in millî marşının
sözleri yok çünkü Bosna-Hersek Parlamentosunda ortak bir söz üzerinde
anlaşılamadı ve Bosnalılar yirmi yıldır istiklal
marşlarının sadece müziğini dinliyorlar. Bu gösteriyor ki
ülkeyi kurmanız yetmez, ortak paydaları güçlendirmeniz gerekir. Bugün
Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin
sürmesi için de İstiklal Marşı’mızda olduğu gibi ortak
paydaları çoğaltmak gerekiyor. Şeker fabrikalarını
satmak İstiklal Marşı’mızın ruhuna
saygısızlıktır. İstiklal Marşı’mız
“Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.” diyor. Sizin bu cennet
vatanın fabrikalarını yabancılara peşkeş çekmeniz
İstiklal Marşı’mıza saygısızlıktır
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bektaşoğlu…
14.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun,
TMO’nun fındık alış ve satış işlemleri
sırasında randıman değerleriyle oynandığı ve
bazı kesimlere haksız kazanç elde ettirildiği
iddialarının araştırılması için Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanına çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada geçen haftaki konuşmamda TMO’nun
fındık alış ve satış işlemleri
sırasında randıman değerleriyle oynandığı ve
belirlenen fiyatlar üzerinden bazı kesimlere haksız kazanç elde
ettirildiği iddialarının
araştırılmasını istemiş ve Bakan Sayın
Eşref Fakıbaba’ya çağrı yapmıştım. Ancak
konuşmam ve önergem ofisten basına yapılan imzasız
açıklamayla yalanlandı. Bu saygısız davranışı
kınıyorum. Böyle bir yöntem yoktur. Bu Parlamentoda
milletvekillerinin yasama faaliyetleri kapsamında yaptığı
çalışmaların asıl muhatabı Başkanlık
Divanı ve ilgili bakanlıktır. Açıklama gerçeği
yansıtmamaktadır çünkü 40 ve 60 randıman fındık bugüne
kadar üretilmemiştir. Giresun bölgesinde alınan
fındıkların randımanı 48-58 arasındadır,
bunun altında fındık alınmadı. Şimdi, 48’in
altında fındık satılmışsa bu kurum zarara
uğratılmış, birilerine haksız kazanç
sağlanmıştır; söylediğim budur. Sayın Bakanı
bu iddiaların araştırılması için acilen cevap vermeye
çağırıyorum.
İstiklal Marşı’mız daim olsun,
uzun olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Taşkın…
15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 12
Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Devletimizin ve milletimizin
bağımsızlığının sembolü olan İstiklal
Marşı’mızın 12 Mart 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilişinin 97’nci yıl dönümünü kutlamanın
onurunu hep birlikte yaşıyoruz. “Arkadaş! Yurduma alçakları
uğratma sakın/ Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın/
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın/ Kim bilir, belki
yarın belki yarından da yakın.” diyerek merhum Mehmet Akif Ersoy
İstiklal Savaşı’nda milletimizin ne için
savaştığını, hangi duygularla vatanını
koruduğunu, tarihimizi, millî karakterimizi, millî mücadelenin
heyecanını ve duygularını İstiklal
Marşı’mızda ifade ederek milletimizin hissiyatına tercüman olmuştur.
İstiklal
Marşı’mızın kabulünün 97’nci yıl dönümünde, merhum
Mehmet Akif Ersoy başta olmak üzere istiklal mücadelemizin kahraman
şehitlerini ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim sayın milletvekilleri.
Şimdi, söz talebinde
bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Zeytin Dalı
Harekâtı’nın 52’nci gününde Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük bir
başarıyla ve emin adımlarla Afrin’in merkezine doğru
ilerlediğine ve 10 Martı 11 Marta bağlayan gece Almanya’da
Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı
camilere yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Zeytin Dalı Harekâtı’nın 52’nci
günündeyiz. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir başarıyla ve emin
adımlarla Afrin merkezine doğru ilerlemektedir ve Afrin kent merkezi
üç koldan sarılmış durumdadır. Terör örgütünden temizlenen
yerleşim birimlerinde askerlerimize gösterilen sevgi, destek ve teveccüh
harekâtın haklılığını bir kez daha
vurgulamaktadır. Zeytin Dalı Harekâtı’ndaki başarı
Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığını yedi düvele
ilan etmektedir. Afrin’den sonra Menbic, oradan da Fırat’ın
doğusu mutlaka terörden temizlenecektir.
Terörizmin Orta Doğu’yu ne hâle getirdiği
aşikârdır. Irak’ın hâli ortada, toparlanma sancıları
yaşıyor; Suriye bölünme kulvarına girmiş, âdeta kevgire
dönmüştür. Bu iki ülkenin geleceği Türkiye’nin terörle mücadeledeki
başarısına bağlı hâle gelmiştir. Terörle
mücadelede kaybın ve kazancın ortası yoktur. Türkiye’nin
güvenliği, bölgenin huzuru için terörle ve teröristle mücadelede kesin bir
başarıya mutlaka ulaşılacaktır.
Geçtiğimiz akşam, 10 Martı 11 Marta
bağlayan gece Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine
bağlı camilere saldırılar düzenlenmiştir.
Saldırıyı terör örgütü PKK üstlenmiştir. Başta Almanya
olmak üzere Avrupa'daki Türk camilerine yönelik saldırılar devam
etmektedir. Elbette yaşanan saldırılar karşısında
Avrupa'daki sivil toplum kuruluşlarımız ve
vatandaşlarımız soğukkanlılıklarını
korumaktadırlar. Ancak camilere saldırı üzerinden çakılan
kıvılcımın yangına dönüşmemesi için Alman
yönetimine büyük görev düşmektedir. Saldırıları üstlenen
PKK mensuplarının bir an önce yakalanarak yargı önüne çıkarılması
gerekmektedir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Danış Beştaş, buyurun
lütfen.
17.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, 11 Mart Berkin Elvan’ın ölümünün 4’üncü yıl
dönümüne, 12 Mart Kamışlı katliamının 14’üncü, Gazi
katliamının 23’üncü yıl dönümlerine, 12 Mart
muhtırasının 47’nci yıl dönümüne ve Afrin’de şu anda
sivillere yönelik büyük bir tehlike olduğuna ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün 11 Mart, Berkin Elvan'ın ölüm yıl
dönümüydü. Gezi direnişi sırasında Okmeydanı'ndaki evinden
ekmek almak için dışarı çıktığı sırada
polisin attığı gaz bombası fişeğinin başına
isabet etmesiyle ağır yaralanan ve iki yüz altmış dokuz gün
yoğun bakımda tedavi gören 15 yaşındaki Berkin Elvan 11
Mart 2014’te maalesef yaşamını yitirmişti. Berkin
Elvan'ın yaralandığı tarih olan 16 Haziran 2013'te
Okmeydanı Cemal Kamacı Spor Salonu önünde görev yapan 7 polis,
soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen'in
HSK’nin 16 Ocaktaki kararnamesiyle Büyükçekmece Savcılığına
atanmasının ardından görevlendirilen Cumhuriyet
Savcısı Abdullah Yıldırım'a ifade vermişti ve
polislerin tamamı iddialara ilişkin “Hatırlamıyorum. Gaz
kullanmadım, kalkan tuttum.” şeklinde beyanda
bulunmuşlardı. Ve o dönemde dönemin Başbakanı Erdoğan,
Gezi direnişi sırasında polis saldırılarına
ilişkin “Şimdi, soruyorlar ‘Polise talimatı kim verdi?’ diye,
talimatı polise ben verdim. İşgal kuvvetlerini mi izleyecektik?”
demiş, “Polisimiz demokrasi testinden başarıyla geçmiştir
ve âdeta bir kahramanlık destanı yazmıştır.” ifadesini
kullanmıştı. Sevgiyle Berkin Elvan’ı anıyorum. Kara
kaşlarını, gözlerini asla unutmayacağız.
Yine, bugün Kamışlı
katliamının yıl dönümü. 12 Mart 2004'te saat 13.00
sıralarında Deyr-El Zor'dan gelen Araplar ile Kürtler arasında
Kamışlı Stadyumu’nda yapılan bir futbol maçı
sırasında bir arbedeyle başlamıştı ve Güney
Kürdistan’daki kazanımlardan öfkelenen Saddam ve Baas yanlısı
Deyr-El Zor şehrinin holiganlıkla nam salan taraftarları
Kamışlı şehir merkezinden stadyuma doğru ellerinde
çeşitli silah, kesici madde ve diğer araçlarla yürümüş ve Kürt
seyircilere saldırmıştı. O saldırıda 7 Kürt
hayatını kaybetti, onları da saygıyla anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen; bir dakika ek
süre veriyorum size de.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sağ
olun Sayın Başkan.
Diğer günlerde yine, Şam ve diğer
Suriye kentlerinde büyük gösteriler düzenlendi Kürtler tarafından. Bu
gösterilerde de 36’sı Kürt olmak üzere 50 kişi hayatını
kaybetmişti.
Yine bugün, Gazi katliamının yıl
dönümü. 12 Mart 1995 tarihinde, çoğu polis kurşunuyla 22 kişinin
öldürüldüğü olayın üzerinden yirmi üç yıl geçti ve hâlâ
katliamın asıl failleri bulunamadı.
Aynı zamanda 12 Mart 1971
muhtırasının da yıl dönümü. 12 Mart 1971’de üç kuvvet
komutanı ve Genelkurmay Başkanının imzasıyla TRT haber
bültenlerinden okunan Hükûmete yönelik muhtırayla, ordu, Süleyman
Demirel’in Adalet Partisi Hükûmetini düşürmüştü.
Şimdi hâlâ ülkenin darbelerle
yönetildiğine dair yöntemler aslında değişmemiş
durumda. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan sivil
darbe hâlâ devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Son ek sürenizi veriyorum Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Hâlihazırda eş genel başkanların içinde olduğu 9
milletvekilinin rehin olarak tutulduğu, 9’unun milletvekilliğinin
düşürüldüğü bir parti mensubu olarak kırk yedi yılda hiçbir
şeyin değişmediğini, demokratik kültürün önüne konulan
engellerin bir biçimde aynı kapıya çıktığını
ifade etmek istiyorum.
Ve Afrin meselesi; Birleşmiş Milletler
kararı, ateşkes kararı Afrin için de geçerlidir. Afrin’de
şu anda gerçekten sivillere yönelik büyük bir tehlike var. Biz başta
Birleşmiş Milletler ve uluslararası güçler ve tabii ki Türkiye
Hükûmetine, yönetimine de çağrıda bulunmak istiyoruz; bu ateşkes
kararına uyulmasını istiyoruz. Çocukların, sivillerin
ölmediği hiçbir savaş ve saldırı savaşı yoktur.
Afrin’de şu anda gerçekten “kuşatma” diye geçen haberler orada
yaşayan yüz binlerce yurttaşın hayatını tehdit eder
niteliktedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Son
cümlem.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, ek süre
vermeyeceğim Sayın Danış Beştaş çünkü dört dakika
oldu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın
Başkan, bugün Afrin’de yaşananları izleyen bütün dünyaya ve
Türkiye’ye seslenmek istiyorum: Afrin’de insanlık ölüyor,
insanlığın ölmesine izin vermeyelim diyorum ve teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne, 12 Mart Gazi
olaylarının 23’üncü yıl dönümüne, 11 Mart Berkin Elvan’ın
ölümünün 4’üncü yıl dönümüne, 12 Mart muhtırasının 47’nci
yıl dönümüne ve CHP Grubu olarak Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’a görevinde başarılar dilediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, Gazi Meclisimizin İstiklal
Marşı'nı kabulünün 97’nci yılı. 12 Mart 1921’de
Birinci Meclis tarafından kabul edilen ve Mehmet Akif Ersoy'un Türk
milletine emanet ettiği İstiklal Marşı'nın yıl
dönümünde, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü,
sırtında paltosu yokken ev alacak bir ödülü reddeden vatan şairi
Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle ve minnetle bir kez daha anıyoruz.
O güne dönecek olursak Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından İstiklal Marşı için
güfte yarışması açılmış, kazanana 500 lira ödül
verilmişti. Gelen güftelerin hiçbir tanesi uygun görülmedi. İstiklal
Savaşı’na da bizzat katılan şair Mehmet Akif Ersoy'a bu
şiirin yazdırılmasına karar verildi. Vatan şairi para
almayı kabul etmeyince “Onun bir çaresini buluruz.” diyerek ikna ettiler.
12 Mart günü Meclisin yüce çatısı altında Hamdullah Suphi
Tanrıöver şiiri okudu. Meclis, ayakta ve gözyaşları
altında dakikalarca süren alkışla kabul etti ve Mehmet Akif
Ersoy 500 lira ödülü Darül Mesai Vakfına bağışladı. 8
Martı da yeni geçtiğimiz bugünlerde Darül Mesainin kadına ve
çocuğa meslek öğretmek için kurulmuş bir vakıf
olduğunun ve cepheye üniforma ve kıyafet diktiğinin de
altını çizip İstiklal Marşı şairinin
sırtında paltosu yokken ev alacak parayı
bağışladığı vakfın da bir kadın ve
çocuk koruma vakfı ve cephe için çalışan bir vakıf
olduğunun altını çizmek isteriz.
12 Mart 1995’te yaşanan Gazi olayları,
üzerinden geçen yirmi iki yıla, Mecliste kurulan komisyonlara rağmen
-dört gün süren, 22 kişinin ölümü ve 155 kişinin yaralanmasıyla
sonuçlanmıştı- hâlâ karanlık bir sayfa olarak
durmaktadır. Bu konunun bir kez daha altını çizmek isteriz.
BAŞKAN –
Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
– 11 Martta annesinin kucağına 15 kilo olarak verilen Berkin
Elvan'ı bir kez daha anıyor, o kara kaşlarından Berkin
Elvan'ı –yokluğunda- Cumhuriyet halk Partisi Grubu olarak özlemle
öpüyoruz.
12 Mart
muhtırasının 47’nci yılı. 12 Mart
muhtırasında bu darbe girişimine karşı Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Sekreteri Bülent Ecevit'in direnişinin, oradan doğan
Karaoğlan efsanesinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin bir muhtıraya karşı
direnişiyle Türkiye siyasetine kazandırdıklarının
altını çiziyor, o günlerdeki karanlık, zor olağanüstü hâl,
sıkıyönetim uygulamalarının... Bugün 15 Temmuz darbe
girişimini fırsata çevirenlerin 20 Temmuz sivil darbe
girişimiyle yirmi aydır bu ülkeyi OHAL’le yönetiyor
olmasının da bu Parlamento açısından büyük bir talihsizlik
ve utanılacak bir durum olduğunun altını çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son
uzatma süreniz.
Buyurun, bir dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
– Son olarak da şunu ifade etmek isterim: Burada hep birlikte görev
yapıyoruz. Sayın Meral Danış Beştaş, tahmin
ediyorum, ilk kez grup başkan vekili sıfatıyla oturumda görev
alıyor. Ahmet Yıldırım'ın
ayrılışından, ayrılış sürecinden ve orada
yaşananlardan duyduğumuz üzüntünün bir kez daha altını
çizerek Sayın Beştaş'a Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
görevinde başarılar diliyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim ben de.
Sayın
Bostancı...
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 12
Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıl dönümüne,
12 Mart Erzurum’un kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne, Berlin’de Koca
Sinan Camisi’ne yönelik saldırıyı şiddetle
kınadığına, 12 Mart askerî darbesinin 47’nci yıl
dönümüne ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’de hiçbir sivilin burnu
kanamadan operasyon gerçekleştirdiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.
İstiklal
Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulünün
97’nci yıl dönümündeyiz. İstiklal Marşı, 1918’de Mondros
Mütarekesi, 19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a
çıkışı, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin
ortak bir irade etrafında toplanması, Meclisin açılması,
çok zor şartlarda bu milletin bir varlık-yokluk kavgasına,
savaşına girmesinin ardından oradaki toplumsal ve politik şartları ince
bir duyarlılık, güçlü bir ses, geleceğe de mesaj veren bir
anlatımla ortaya koyan bir marştır. Dönemin ve bütün
zamanların büyük şairlerinden Mehmet Akif Ersoy tarafından
kaleme alınmıştır, kendisine sipariş edilmiştir,
ancak onun tarafından yazılabileceği ifade edilmiştir ki bu
görüşlerin ne kadar doğru olduğunu hem dönemindeki durumdan gelen
şiirlerden hem de İstiklal Marşı’nın kendisinden
çıkartmak mümkün.
İstiklal Marşı’nın sözlerini
hepimiz biliyoruz. Bu ülkenin “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
diye bu yurdun üstünde tüten ocakların kaderlerini birbirine
bağlayan, 1921’in, o tarihî şartlar içerisinde bu kader ortaklığını
aynı zamanda geleceğe de bir mesaj olarak ileten bir marş, bir
İstiklal Marşı olması bakımından da hem
zamanına hem de gelecekteki insanlara, bu ülkenin çocuklarına
konuşan bir marştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Bostancı.
Bir dakika ek sürenizi veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mehmet Akif
Ersoy’un nasıl bir ahlak ve vicdan insanı olduğunu herkes
bildiği için, bunu ayrıca anlatmaya gerek görmüyorum.
Erzurum’un kurtuluşunun 100’üncü yıl
dönümü. Erzurumlu hemşehrilerimize buradan selam gönderiyorum.
Almanya’nın Berlin şehrinde Koca Sinan
Camisi’ne yönelik saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Batının iki yüzünden bahsedilir. Bir yüzü
bağnazlık ve yobazlıktır, körlüktür, vahşettir,
sömürgeciliktir; diğer yüzü hoşgörüdür, evrenseldir, bütün kültürlere
ve medeniyetlere açıktır. Her ikisine ilişkin de
sayısız örnek olduğunu biliyoruz. Ümit ederiz ki Avrupa kendi
içinde gün geçtikçe büyüyen ve şüphesiz birtakım nedenleri olan bu
bağnazlığa, bu hoşgörüsüzlüğe, bu
saldırganlığa karşı yine kendi müktesebatında
bulunan değerler çerçevesinde mukabele eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bostancı, son ek
süreniz, bir dakika.
Buyurun, tamamlayın lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – 12 Mart
1971’deki askerî darbenin yıl dönümündeyiz. Cemal Madanoğlu
tarafından daha önceki günlerde girişilmek istenen bir cunta
darbesine karşı sonradan yapılmıştır. O dönemleri
hatırlayalım, askerî darbelerin sivil ayağı olarak
birtakım insanlar millî demokratik devrim tezlerini ortaya
koyuyorlardı; o dönemi yaşayanlar ve literatürü takip edenler
bilirler, askerlerin ve sivillerin ortaklaşa bu memleketi yönetmesi
gerektiğine, Türkiye'nin toplumsal şartlarının ancak buna
izin verdiğine yönelik bir yaklaşımdı, askerî darbeleri
meşrulaştıran bir yaklaşımdı. Bu ülke darbelerden
çok çekti. Kerameti kendinden menkul askerî darbeler ile yine bir askerî darbe
olan 15 Temmuza karşı çıkan ve hukuk çerçevesinde, Anayasa
çerçevesinde buna mukabele eden uygulamaları aynı mecrada
değerlendirmeyi hiç uygun bulmadığımızı ifade
etmek isterim.
Afrin’de Türkiye'nin operasyonu devam ediyor. Hilal,
inşallah, dolunay olacak. Orada terör örgütü kendi karakterine uygun
şekilde sivilleri kalkan yapmak istiyor. Terör örgütüne destek olanlar
halkların, insanlığın düşmanıdır. Terör
örgütü kendi karakterine uygun bir şekilde davranıyor ama Türk
Silahlı Kuvvetleri hiçbir sivilin burnu kanamadan bu operasyonu
gerçekleştiriyor, gerçekleştirmeye devam edecek.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Terörizmle Mücadele Küresel Forumu
(TMKF) çerçevesinde 21-23 Mart 2018 tarihlerinde Malta Attard’da "Terörle
Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile Yargı Aktörleri İlişkisi”
konulu çalıştaya Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin
katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1547)
12/3/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Terörizmle Mücadele Küresel Forumu (TMKF)
çerçevesinde 21-23 Mart 2018 tarihlerinde Malta Attard'da "Terörle
Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile Yargı Aktörleri
İlişkisi” konulu çalıştaya Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bir heyet katılması öngörülmektedir.
Söz konusu
çalıştaya katılım sağlanması hususu 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi grup önerilerini görüşeceğiz
sayın milletvekilleri.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 12/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından,
başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası
örgütlerin ve insan hakları kuruluşlarının Afrin’e yönelik
askerî operasyonda artan sivil can kaybı tespitlerinin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/3/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/3/2018 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
12 Mart 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından
verilen, 7083 grup numaralı, başta Birleşmiş Milletler
olmak üzere, uluslararası örgütlerin ve insan hakları
kuruluşlarının Afrin'e yönelik askerî operasyonda artan sivil
can kaybı tespitlerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/3/2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya konuşacaklar.
Sayın Kaya, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Sayın milletvekilleri, lütfen, süreniz içinde
konuşmanızı tamamlamanızı rica ediyorum sizden.
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve bizleri izleyen sevgili
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Partimiz
adına verdiğimiz Afrin araştırma önergesi hakkında
konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmamı
partili kimliklerimizin de ötesinde, bulunduğumuz mahalli ve yeryüzünü
barış yurduna çevirmek için elçilerin veya vicdanının
mesajını dikkate alması gereken insanlar olarak dinlemenizi
hassaten rica ediyorum.
Yeryüzünde veya evrende varoluşun esası,
esprisi, yok etmek, şiddet, nefret ve savaş değildir
arkadaşlar. Bilakis yaşamın, varoluşun ruhu ve hikmeti
sevgi, adalet, barış ve güzelliklerin ikamesi içindir. Tüm kutsal kaynaklar
ve kitabımız Kur’an da hep bu noktayı vurgular.
Bırakın kan dökmeyi, kanı kutsamayı, nefreti, şiddeti
artırmayı, insanların aralarında küskünlüklerin
uzamasını bile hoş görmez.
Toplumumuz, iktidar medyası tarafından
bilinçli olarak, gece gündüz aralıksız olarak bir nefret ve
şiddet sarmalında tutuluyor. Kanın, öldürmenin ve ölmenin
kutsallığı anlatılıyor.
Değerli halkımıza sesleniyorum:
Sizlere söylendiği gibi inancımızda, Kitabımızda kendi
hâlinde yaşayan bir şehir halkına saldırmak cihat
değildir, fetih değildir. Bizlere öğretildiği gibi millîlik
yoktur Kitabımızda. Bunların inancımızda olduğunu
iddia etmek başta Allah’a ve onun barış ve adalet
mesajını bizlere ileten Hazreti Peygamber’e büyük bir iftiradır
Afrin savaşı, Türkiye güvenlik sorunu
yaşadığından dolayı başlamamıştır
arkadaşlar. Afrin savaşını, AKP iktidarı
kaybettiği gücünü kan ve nefret politikaları üzerinden tekrar
kazanmak için başlatmıştır.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) – Ne
alakası var?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –
Doğruyu söylemiyorsunuz Sayın Vekilim.
HÜDA KAYA (Devamla) – Ve ne yazık ki bu kirli
politika ve uluslararası kirli ilişkiler uğruna yoksul ve
arkası zayıf olan halkımızın çocukları kurban
ediliyor. Savaşı topluma dayatan -çocuklarını asla
ateş altında göremezsiniz ama- televizyon yayınlarıyla
insanlarımızı ve gençlerimizi kendi istikballeri uğrunda
kolay kurbanlar olarak ateşe sürmekten kaçınmayan bu iktidarın,
halkımızı, ülkemizi nasıl bir cehenneme sürüklediği
görülmelidir sevgili halkımız.
Afrin’de savaşa karşı
çıktığımız için “hain” deniliyor, “terörist”
deniliyor. Kim ne derse desin dün olduğu gibi bugün de haksız bir
savaşa karşı çıkmaya, hakikatleri haykırmaya devam
edeceğiz. Suriye savaşı kışkırtılırken,
pek çok ülkeden selefi, dinci, kadın düşmanı sapkınlar
desteklenip kutsanırken de biz bu kirli savaşa karşı
çıkmıştık ve susmamıştık. 2013’te bir grup
vicdanlı insanla beraber “Üçüncü bir yol mümkündür.” diye imzalı bir
basın açıklaması yapmıştık ve o günlerde bu
iktidarın savaş politikasını kutsayan,
tartışılmasına bile tahammül edemeyen yandaş çevreler,
özellikle sosyal medyadaki trolleri ve troliçeleri şahsıma ve
diğer imzacı arkadaşlarımıza ahlak ve vicdana
sığmayan çok çirkin saldırılar yaptılar, günlerce
tehdit ve linçle karşılaştık. Sonuç ne oldu? Aradan geçen
yıllar ve bir ülkenin harap olması, binlerce kadının köle pazarlarında
satılmasına sebep olacak büyük bir yıkımdan sonra
iktidarın geldiği Suriye politikası; yıllar önce bizim
dediğimiz aynı nokta idi. Bugün de yakılan, yıkılan
bir ülkede, Suriye’de bu korkunç savaş devam ederken IŞİD gibi,
Emevici, köleci, kadın düşmanı, saltanatçı bu dinci
yapılar girdikleri yerlerde yüzyılın büyük
acılarını yaşattılar; uluslararası kadın
pazarları kurdular, tarihî yaşamı katlettiler. İşte,
bu vahşete maruz kalan bölge halklarının ölümlerden,
tecavüzlerden, kölelikten kaçıp sığındığı
ender bölgelerden biriydi Afrin ve bugün yine bu kadın düşmanı,
sapkın, ÖSO’nun içinde barındırılan, bu vahşeti
uygulayan katliamcılarla, bir katliamla Afrin şehir halkı da
sivil halkı da karşı karşıyadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (Devamla) – Buna onay vermemiz mümkün
değildir. Sizin vicdanlarınıza bir kez daha sunuyorum
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) –
Konuşmacı açık bir şekilde AK PARTİ’yi kan ve katliam planları
üzerinden var olmaya çalışan bir siyasi parti olarak
tanımlamıştır; sataşmadır.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı, iki
dakika… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın HDP grup önerisi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; halkımız kan ve
vahşet üzerine var olmak isteyen hiçbir politikaya onay vermez.
Halkımızı kimse aptal yerine koymasın; bu, bir.
İkincisi: Suriye’nin kuzeyinde bir tezgâh
düzenleniyor. Silah verilen “YPG” diye bir terör örgütü var. Emperyal güçler ha
bire silah aktarıyorlar parasını almadan çünkü onlara görev
veriyorlar. Ne görevi? Orta Doğu coğrafyasında halkları
birbiri aleyhine düşman edecek bir askerî görev. Bu “YPG” denilen terör
örgütü önce orada Kürtlerin kafasına vurmuş, onun şerrinden
kaçan Kürtler Türkiye’ye ve Kuzey Irak’a sığınmışlar.
Arapların kafasına vurmuş -Birleşmiş Milletlerin insan
hakları gözlem raporlarında vardır- Arap köylerini yerle yeksan
etmiş; silah marifetiyle totaliter bir yapı orada egemenlik kurup
daha sonra da yine o emperyal siyasetin bir aparatı olarak vazife görmeye
amade orada pozisyon alıyor. Aynı zamanda Türkiye’ye yönelik de
kendine göre heva ve hevesleri var.
Şimdi, böyle bir terör üzerinden
örgütlenmiş, hizmete amade, Kürtleri de kullanan bir yapıya destek
anlamına gelebilecek sözleri kendisi demokratik zeminler üzerinde hayat
bulan bir iradenin ifade etmesini ben hayretle karşılıyorum.
Çünkü bunlar demokrasinin düşmanı, bunlar Kürtler dâhil,
Arapların, Acemlerin, Türkmenlerin, herkesin düşmanı. Terörün
karakteri belli, bugün de orada sivilleri kalkan olarak kullanmaya
çalışıyorlar.
Bu tavrı büyük bir aymazlık, demokratik
zeminleri terörün emrine sunan kirli bir yaklaşım olarak
değerlendiriyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın hatip konuşmasında grubumuza ve hatibimize yönelik
açıkça “Kürtleri kullananlara destek verilmesi, aymazlık ithamı
ve demokratik zemin üzerinden yine bu tip meseleleri savunma” diyerek birçok
yerden sataşmada bulunmuştur. Söz istiyoruz.
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz
istiyorsunuz.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hüda
Hanım konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.
Lütfen yeni bir sataşmaya neden
olmayınız.
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HÜDA KAYA (İstanbul) – Değerli
arkadaşlar, burada partilerin üzerinden polemik yapmak istemediğimi
konuşmamın başında da ifade ettim, vicdanlarınıza
seslendim; varsa, Kur’an’daki o barış, adalet referanslarından bir
zerre inanç kaldıysa yüreğinizde, bu duygularınıza
seslendim.
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) – Sen mi tayin edeceksin onu?
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) –
Yani teröristlere mi bırakalım oraları?
HÜDA KAYA (Devamla) – Parti kimlikleriyle
konuşmadım.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) –
Hayır, oraları teröristlere mi bırakalım biz?
HÜDA KAYA (Devamla) – Burada fanatik bir particilik
yapmıyoruz biz, sadece ve sadece insanlığa çağrıda
bulunuyoruz.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) –
Sabahtan beri teröristleri savunuyorsunuz.
MEHMET ALTAY (Uşak) – Ya, bir de onlara
çağrıda bulunun!
HÜDA KAYA (Devamla) – Demokrasiye karşı
diyorsunuz…
MEHMET ALTAY (Uşak) – Sivil insanları
kalkan yapanlara bir çağrıda bulunsana!
HÜDA KAYA (Devamla) – …bugün Suriye
toprağında IŞİD’in yaptığı katliam ve vahşetlerden
kaçan insanlar…
MEHMET ALTAY (Uşak) – Sivil insanları
kendine kalkan yapanlara bir çağrıda bulunsana!
HÜDA KAYA (Devamla) – Sesini kes, dinle! Sus, sesini
kes, dinle!
MEHMET ALTAY (Uşak) – Sen kes sesini!
BAŞKAN – Sayın Kaya, sayın milletvekillerine
sadece başkan vekili müdahale edebilir, siz lütfen
konuşmanızı yapın.
MEHMET ALTAY (Uşak) – Sen işine
bakacaksın!
HÜDA KAYA (Devamla) – …Ermeniler, Araplar,
Türkmenler, Ezidiler, Kürtler, Orta Doğu’daki bütün halklar
IŞİD’in vahşetinden kaçıp Afrin’e
sığındılar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, lütfen müdahale eder misiniz?
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri…
HÜDA KAYA (Devamla) – Lütfen, sözümü kesiyorlar ama.
BAŞKAN – Lütfen, siz sözünüze,
konuşmanıza devam edin, benim yetkilerime karışmayın,
müdahale etmeyin.
HÜDA KAYA (Devamla) – Ben konuştuğumu
anlamıyorum. Başkan, ben konuştuğumu anlamıyorum,
seslerini kessinler.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, siz de
sessizce dinleyin lütfen.
HÜDA KAYA (Devamla) – Susun lütfen, dinlemeyi
öğrenin. Dinlemeyi öğrenin, dinlemeye bile tahammülünüz yok. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
HÜDA KAYA (Devamla) – Bakın, siz Türkmenlerin,
Kürtlerin, Arapların, Ezidilerin, Ermenilerin, bütün halkların…
SALİH CORA (Trabzon) – Onların en büyük
düşmanı sensin!
HÜDA KAYA (Devamla) – IŞİD
vahşetinden Afrin’e kaçtılar, oraya sığındılar,
orada demokratik bir yönetim oluşturmaya, yaşamlarını orada
kurmaya çalışıyorlar. Siz gidip böyle bir şehir
halkını katletmek üzere IŞİD’e, ÖSO’ya… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kaya… Sayın Kaya…
HÜDA KAYA (Devamla) – …ÖSO katillerine,
IŞİD katillerine teslim etmeye çalışıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) – Yazık, yazık!
Yazık sana!
BAŞKAN – Sayın Kaya… Sayın Kaya…
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) – Bu savaş Kürtlerin…
SALİH CORA (Trabzon) – Teröristleri
savunuyorsun.
BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun yerinize
geçin, sözünüz bitti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, sözleri bitmedi.
BAŞKAN – Bugün,
yaşadığımız günler içinde Afrin’de bu ülkenin
bütünlüğünü, bu ülkenin bayrağını, bu ülkenin milletini
korumak için bir harekâta girişen ve bu uğurda şehit olan
askerlerimizi…
HÜDA KAYA (İstanbul) – Ben ÖSO’yu söylüyorum.
ÖSO, IŞİD’dir; ÖSO, El Kaide’dir.
BAŞKAN – …ve Türkiye Cumhuriyeti’nden
oluşan bir bütünü siz “Orada kirli bir savaş yapıyorsunuz ve
sivil halkı öldürüyorsunuz.” diye nitelendiremezsiniz.
HÜDA KAYA (İstanbul) – ÖSO, katiller ordusudur.
BAŞKAN – Hayır “ÖSO” demediniz.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Ben “ÖSO” dedim.
BAŞKAN – Asla bu kürsüden sizin böyle
konuşmanıza izin vermeyeceğim. Asla!
HÜDA KAYA (İstanbul) – Kesinlikle “ÖSO”
diyorum.
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Kesinlikle “ÖSO” diyorum.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Sayın Bostancı, sizi dinliyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sizden izin
isteyen var mı?
HÜDA KAYA (İstanbul) – Siz neyi
kastettiğimi çok iyi biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaya.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sizi protesto ediyorum. Herkes sizin gibi düşünmek
zorunda mı?
HÜDA KAYA (İstanbul) – Saptırmayın,
saptırmayın! Sizin gibi düşünmüyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kaya, yerinize oturun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, siz müdahale edenlere deyin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Azarlayacak
başka kimse bulamadınız mı ya?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmıyorsunuz ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) –
İnsanlığınızı kaybetmişsiniz, utanması
gereken sizsiniz.
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) –
Vicdanınızı bir dinleyin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekilini dinliyorum. Lütfen…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, bir
dinleyin önce ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) – ÖSO’ya mı sahip
çıkıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Kaya…
SALİH CORA (Trabzon) – Evet, ÖSO’ya sahip
çıkıyoruz, ÖSO orada özgürlük mücadelesi yapıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Oraya da
söyleseniz Sayın Başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Katillere mi sahip
çıkıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen susar
mısınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Kaya’nın
dışında hiç kimsenin ismini bilmiyor musunuz siz ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Onlara
da söyleyin. Onlara niye söylemiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, siz de
lütfen…
Grup başkan vekilleri ayakta.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Herkes sizin söylediklerinizi söylemek zorunda mı?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
HÜDA KAYA (İstanbul) – Beni
konuşturmadılar…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – “Sayın Kaya… Sayın Kaya…” Ya insanı hakikaten
çileden çıkarıyorsunuz artık!
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, sayın konuşmacı “Ahlak ve vicdana hitap
edeceğim, öyle bir konuşma niyetiyle çıktım.” derken, bu
iddiada bulunurken daha ilk cümlesinde AK PARTİ’yi kanlı katliamlar
üzerinden var olmaya çalışan bir siyasi heyet olarak suçladı.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Eleştirebilirim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Daha ne
dediğini bilmiyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Ne demek? Çok bilinçli
konuşuyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaya…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ne
dediğini bilmiyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Hakaret ediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Kaya…
HÜDA KAYA (İstanbul) – Hakaret ediyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İkincisi…
BAŞKAN – Bakın, Grup Başkan Vekili
konuşuyor. Lütfen…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ne
dediğinizi bilmiyorsunuz.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Allah Allah!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kendi
konuşmanıza bakın.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Bizim hatibimiz konuşurken hiç müdahale etmediniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İkincisi:
Bu “YPG” denilen terör örgütü IŞİD’le ortaktır...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hadi ya!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Sizin dışınızda kimse bunu söylemiyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Ya komedisiniz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …ve bu
coğrafyada ayı emperyal güç tarafından
kullanılmaktadırlar.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Allah’ım Ya
Rabb’im!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ahlakın,
dinin, vicdanın, insanlığın, Kürtlerin, Arapların,
Türkmenlerin yanında olan hiç kimse bu terör örgütüne destek çıkamaz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Sizi de güncellemişler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hele ki
demokratik zeminlerde var olan bir iradenin böyle bir konuşma yapması
kabul edilemez.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Allahuekber! Aman
Allah’ım!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet,
Allahuekber.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu
konuşmayı şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Tamam, biz de sizi
kınıyoruz, politikanızı kınıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir
kere, bu kürsü hiç kimsenin malı değil, halkın kürsüsüdür ve o
kürsüyü kullanmaya hak kazandık, bu birincisi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –
Teröristlerin değil ama milletin!
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, müsaade ederseniz bitireceğim.
BAŞKAN – …bunu defalarca konuştuk,
tartıştık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben
konuşmamı tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN – Bu Meclisin düzeni, şu anda
kürsüde bulanan Meclis Başkan Vekili olarak benim sorumluluğum.
Çalışma düzeninden, temiz bir dil kullanılmasından sorumlu
olan benim. Bana görevimi hatırlatmayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, size görevinizi hatırlatmak değil, İç
Tüzük’e hepimizin…
BAŞKAN – Söyleyeceğinizi söyleyin, onu
dinliyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Bravo! (Alkış!)
BAŞKAN – Sizin alkışınıza
hiç ihtiyacım yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Vardır vardır.
BAŞKAN – Çok komik duruma düşüyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz sözlerimi söyleyebilir miyim.
BAŞKAN – Buyurun.
Sayın Danış Beştaş’ı dinliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, bu kürsüye de bu kürsünün hukukuna da Meclis
Başkan Vekilliğinin hukukuna da hepimiz riayet etmek zorundayız.
Burada siz bizim milletvekilimizi azarlayamazsınız takdir edersiniz
ki. O mikrofonu kapatmak da tıpkı Mahmut Toğrul’a
yapıldı, linç girişiminde bulunuldu, burada da sözü kesiliyor.
Bir kere, şunu hatırlatmak istiyorum ben:
Hiç kimsenin, bu Mecliste ne kimseyi linç edecek bir dile ne de azarlamaya
hakkı vardır.
BAŞKAN – Sizin talebiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
İkincisi…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, bir dakika…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Talebimiz şu: Sayın Bostancı izin verirse burada, Afrin’de…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, talebiniz nedir?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Zabıtlara geçsin diye söylüyorum…
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı
söz istiyorsunuz, zabıtlara geçsin diye mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Evet,
evet, sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Zabıtlara geçsin diye mi
istiyorsunuz, sataşmadan dolayı mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sataşma da olabilir, zabıtlar da olur.
BAŞKAN – Hangisini tercih ediyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçenizi söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Bostancı açıkça bizi terörü desteklemekle suçladı.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Aynen öyle,
aynen öyle. Mehmetçik’e kimse laf edemez. (HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Öyle bir şey olduğunu
düşünmüyorum, hayır.
Siz söyleyeceklerinizi söyleyin, zapta geçirelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
IŞİD’i…
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Artık
kesin sesinizi ya! Ayıp ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne
bağırıyorsun ya, ne bağırıyorsun!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ama
işlem yapamıyoruz. Lütfen...
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Şu Avrupa
parlamentosunun bir tanesinde böyle konuşamazsınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hepsini her
yerde konuşuyoruz, hiç merak etme.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Burada
olabildiğine konuşuyorsunuz. Utanmıyorsunuz! Bu millete, bu
ümmete hakaret etmekten bıkmadınız ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Gel, oralarda
görürsün ne konuşulduğunu. Adamların orada.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Rica ediyorum.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Ayıp ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne ayıp? Ne
ayıp?
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Her gün
çıkıyorsunuz, hakaret… Utanmıyorsunuz, utanmıyorsunuz!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Konuşmak ne
zamandan beri ayıp?
BAŞKAN – Sayın…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) –
Hakkımız konuşmak.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) –
Hakkınız değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) –
Hakkımız...
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Millete
hakaret etmek hakkınız değil.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Dinlemek zorundasın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, siz söyleyeceklerinizi söyleyin, zapta geçsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Söyleyeyim ama…
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) –
Utanmıyorsunuz ya! Yeter be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne yetti, ne?
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) –
Bağırma!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) –
Almışsın iktidarı, almışsın devleti, iki
tane laftan korkuyorsun, bir eleştiriden korkuyorsun.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) –
“Almışsın iktidarı.” diyor. Bağırma!
(AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Sayın
Danış Beştaş, sizi dinleyeceğim.
69/2’ye
göre yerinizden söz verme durumundayım, bir dakika süre veriyorum.
21.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, bir önceki oturumda Meclis
İçtüzüğü’ne aykırı bir işlem yapıldı.
Burada, Genel Kurulda dinleyen sayın milletvekilleri de işitmez
oldular. Söylediğimiz sözleri işitmeden, işitmeye tahammül
etmeden, bir tepkiyle ve -geçen hafta yaşananlar ortada- bir lince
dönüştürecek kadar söze cevap vermekten âcizler; bunu belirtmek istiyorum.
Meclis Başkan Vekili olarak siz de 67 ve 66’ya
göre eğer kaba ve yaralayıcı bir dil varsa bu konuda hatibi
temiz bir dille konuşmaya davet edip sonra ancak sözünü kesme ya da
salondan çıkarma gibi yaptırımları uygulayabilirsiniz. Ama
bunların hiçbirine siz fırsat vermediniz ve Meclis başkan
vekilleri açıkçası kendi üye oldukları partiye göre değil,
tarafsız bir şekilde Genel Kurulu yönetmek zorundadırlar.
Tarafsızlıkları tartışma götürmez bir realitedir,
İç Tüzük’e…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Tamamlayacağım Sayın Başkan. Bir talebim var.
BAŞKAN – İç Tüzük’ün bahsettiğiniz
maddelerini okursanız, benim Başkan olarak, Genel Kurulu yöneten
Başkan olarak -bir dakika size söz vermiştim- Meclis Başkan
Vekili olarak hatibin konuşmasını, sözünü kesme yetkim var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, o zaman zabıtlara geçsin diye bir usul
tartışması açmak istiyorum, usul tartışması
talebim var, usul tartışması açmak istiyoruz 63’e göre.
BAŞKAN – Hangi gerekçeyle?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz,
Meclis Başkan Vekili olarak gündeme ve Meclis çalışma usullerine
uymaya davet gibi konularda açıkça 66 ve 67’ye aykırı bir
uygulama yaptınız ve hatibimiz kürsüdeyken, süresi
dolmamışken, on bir saniyesi varken mikrofonu kapattınız ve
“Otur yerine.” şeklinde emredici bir dil kullandınız; bu,
yetkinizi aşar. Siz, gündeme ve çalışma usullerine bizim gibi
uymak zorundasınız. Hiçbir hatibimiz başka bir partinin
düşüncelerini savunmak zorunda değildir. Temiz dil AKP’nin diliyse
biz bunu reddediyoruz, temiz dil objektif kriterlere göre belirlenir, kaba ve
yaralayıcı olması da aynı yönteme dâhildir. Bu nedenle 63’e
göre usul tartışması açılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Ben 61’e göre sayın hatibin
sözünü kestim, yetkim dâhilinde davrandığımı
düşünüyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – 61’de
böyle bir şey yok.
BAŞKAN – 66’ya göre…
Bu konuda usul tartışması
açılması taraftarı değilim. Ayrıca sayın
konuşmacınızın konuşma metnini Tutanak Hizmetlerinden
istedim, gelsin, ona göre karar verelim, tamam mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam.
Sayın Başkan, son söz, 63’e göre bizce
bunu açmak gereklidir. Diğer yönden de bizim hatibimiz ÖSO’ya ilişkin
orada katliam uyarısı yaptı. ÖSO kimdir; Türk askeri midir,
Türkiye'nin askeri midir?
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, bakın, tutanakları istettim, bakacağız,
inceleyeceğiz. Tutanakları istettim, henüz gelmedi, ona göre
talebinizle ilgili karar vereceğim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 12/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından,
başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası
örgütlerin ve insan hakları kuruluşlarının Afrin’e yönelik
askerî operasyonda artan sivil can kaybı tespitlerinin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacaklar.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Terörle mücadele kapsamında sürdürülen Zeytin
Dalı Harekâtı’nın 52’nci günündeyiz. Öncelikle şu
gerçeği ortaya koymalıyız: YPG, PKK uzantısı bir terör
örgütüdür, terör eylemlerinde sivilleri kalkan olarak kullanmaktadır ve
kullanmıştır. PYD-YPG’nin gerçek yüzü uluslararası
kuruluşların raporlarına da yansımıştır.
Uluslararası Af Örgütünün Ekim 2015’te yayınladığı
“Gideceğimiz Hiçbir Yer Yoktu” başlıklı raporunda,
PYD-YPG’nin 2012 sonrasında başvurduğu zorla yer değiştirme,
yakıp yıkma ve masum insanların kurşuna dizilmesi
çarpıcı örneklerle anlatılmaktadır. Bir diğer raporsa
İnsan Hakları İzleme Örgütünün Haziran 2014 tarihli raporudur.
Bu raporda, PYD-YPG’nin sebep olduğu yaşam hakkı ihlalleri, 18
yaş altı çocukların silahlandırılması gibi
ihlaller ve terör faaliyetleri anlatılmaktadır. Bütün bu raporlar
görmezden gelinemez. Unutulmasın ki yaşam hakkına en büyük
tehdit terör örgütlerinden gelmektedir.
Harekâtın hedefi, bölgede önce güvenliğin,
ardından barış ve huzurun tesis edilmesidir. Güvenlik olmadan
barış ve huzur olmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri, yaşam
hakkının garanti altına alınması, bölgedeki tüm terör
tehditlerinin bertaraf edilmesi için meşru, hukuki ve haklı bir
mücadele içerisindedir. Sivillerin zarar görmemesi için azami dikkat ve
titizlik gösterilmekte, siviller şefkatle kucaklanmaktadır. Terör
örgütünden kurtarılan yerleşim birimlerinde Mehmetçik’e gösterilen
sevgi ve teveccüh, açılan kucaklar her şeyi özetlemektedir.
Bunları görmemek vicdansızlıktır.
Terörle mücadele kapsamında yürüttüğümüz
Zeytin Dalı Harekâtı, Türk milletinin topyekûn millî şuur ve
heyecanlı desteğiyle devam etmektedir. Suriye’nin kuzeyine yuvalanan
teröristler, bulundukları her yerden temizlenmektedir ve temizlenecektir
çünkü biz Türkiye olarak terörle mücadele ediyoruz, egemenlik haklarımızı
ve varlığımızı savunuyoruz, güvenliğimizi
savunuyoruz.
Konuşmama son verirken istiklal ve istikbal
mücadelesinde can veren aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor,
başta Zeytin Dalı Harekâtı olmak üzere, terörle amansız
mücadele eden kahraman Mehmetçik’imize Cenab-ı Allah’tan hayırlı
muvaffakiyetler diliyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Danış Beştaş,
tutanakların bir kısmı geldi fakat gelen kısımda da
gördüğümüz kadarıyla ben Sayın Kaya’nın
konuşmasına 2 kez ihtarda bulunmuşum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – “Kaya...” “Kaya...” dediniz.
BAŞKAN – Evet, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
“Sayın Kaya” dediniz sadece.
BAŞKAN – Tutanaklardan konuşuyorum,
bakın tutanaklardan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Evet “Sayın Kaya” dediniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
“Sayın Kaya” dediniz.
BAŞKAN – Buyurun, siz de bakın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz de
bakalım.
BAŞKAN – 2 kez ihtarda bulunmuşum, daha
sonra da sözünü kesmişim. Buyurun...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – “Sayın Kaya” demek bir ihtarda bulunmak mı?
HÜDA KAYA (İstanbul) – Bana müdahale ediliyor,
benim sözümü kesiyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Hayır, sadece “Sayın Kaya” dediniz ama lütfen sözleriniz...
BAŞKAN – Lütfen tutanaklara bakın, yalan
söylemiyorum, buyurun, bakın. Buyurun...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Estağfurullah. Biz “yalan” demiyoruz.
BAŞKAN – Buyurun...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz
dinledik. Getirsinler arkadaşlar…
BAŞKAN – Lütfen buyurun, buyurun...
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili
Sayın Öztürk Yılmaz konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin Afrin’le ilgili
araştırma önergesi konusunda söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, kritik bir aşamaya geliniyor, Afrin
kuşatması başlamak üzere, bununla ilgili olarak
uluslararası tablonun nasıl olduğuna da bakmak gerekir çünkü
Fırat Kalkanı alanı ile Zeytin Dalı Harekâtı’nın
başladığı alan uluslararası toplumun bakışı
açısından farklı.
Biliyorsunuz, Şam’ın doğusundaki
Doğu Guta bölgesindeki insan haklarıyla alakalı olarak Güvenlik
Konseyinin bir kararı oldu. O kararın Suriye geneline teşmil
edilmesi konusunda bir iradenin olduğunu görüyoruz. Bunu gündeme
getirenlerin, esasen Afrin’i de bu alana alıp ateşkes kapsamına
sokmak istediklerini biliyoruz ve kuşatma başladığında
da kente girilmeden önce bazen uluslararası toplumun
duyarlılığı açısından birkaç şeyi
hatırlatmakta fayda görüyorum. Bir kere, her şeyden önce kentin
güvenliği, iki; kentte kentin yerel, gerçek sahipleriyle doğrudan bir
ilintisinin kurulması gerekir. Yani kent meclisi veya kent konseyi
şeklinde bir yapılanmaya acilen gidilmesi lazım çünkü kentin
düşmesi hâlinde, o kentte, uluslararası meşruiyet
açısından gelebilecek eleştirilerin hem bertaraf edilmesi hem
ordumuzun güvenliği ve hem de diğer olabilecek yansımalar
açısından bir an önce oranın sakinleri tarafından
oluşturulmuş bir meclisin varlığı ve görüntüsü
bazı meşruiyet tartışması açmak isteyenlerin önünü
kesebilecektir. Bu önemlidir, bunu unutmayalım.
Fırat Kalkanı alanıyla burayı karıştırmayalım
çünkü Fırat Kalkanı alanında IŞİD’e karşı
bir mücadele vardı, burada PKK’ya karşı bir mücadele var ve onun
yandaşlarına karşı bir mücadele var. Dolayısıyla
aynı uluslararası toplumdan Türkiye’ye dönük eleştirilerin
kaynağına baktığımız anda ikisi aynı tonda
gelmiyor. Bunu öncelikle belirtmek isteriz.
Bir başka konu, en önemli konulardan bir tanesi
esasen buraların güvenliğiyle alakalı: Yerel halkın
nasıl tutulacağı, yerel halkla ilişkiler ve burada
oluşabilecek yapı, güvenlik yapısı, kentin yönetimi ve
kentin idaresiyle alakalı unsurlar. Bunlar genelde kentin içerisine
girilmeden önce yapılması gereken husustur. Kent düştükten sonra
olabilecek bir kaos ortamı ve ortaya çıkabilecek çevrelerin
eleştirisi bundan sonra meşru olabilecek bir şeyi de alıp
götürebilir. O nedenle, esasen bunun hemen, acilen yapılması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) – Bunun adına “kent
meclisi” denebilir veya “kent konseyi” denebilir. Bunun meşruiyet
açısından ve uluslararası toplumun bakışı
açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) – Çünkü “yerel sahipler”
dediğimiz anda yerel sahiplerin ne olduğunun da ortaya
çıkması, bu konuda olabilecek duyarlılıkları ve
eleştirileri geçiştirebilir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına Hatay Milletvekili Hacı
Bayram Türkoğlu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların
Demokratik Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Afrin’de Zeytin Dalı
Harekâtı’nın 51’inci gününe girmiş bulunuyoruz. Bu arada, Zeytin
Dalı Harekâtı sebebiyle hayatını kaybeden
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize acil şifalar
diliyorum.
Bu arada, tabii, tüm şehitlerimizi de anmadan
geçemeyeceğim. Gerek Çanakkale Muharebesi’nde gerek Kurtuluş Savaşı’mızda
tüm cephelerde, otuz beş yıldır maruz
kaldığımız PKK’yla mücadelede şehit düşen tüm
kardeşlerimize, şehitlerimize de bir kez daha Allah’tan rahmet
diliyorum.
Şimdi, grup önerisinde iddia edildiği
gibi, Zeytin Dalı Harekâtı’nda, Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetleri
ve onunla birlikte hareket eden ÖSO mensupları hiçbir zaman bir
işgalci pozisyonunda bu mücadeleye girmediler, girmemişlerdir de.
Tarihin derinliklerine baktığımız zaman, Türk Silahlı
Kuvvetleri, Türk ordusu hiçbir ülkede yaptığı mücadelede
işgalci konumda değildir. Afrin’de de biz uluslararası hukuktan
kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı kullanmak üzere
oradayız.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Suriye’ye
yaklaşık 920 kilometre sınırı var. Orada 3’e 5
kutrunda, 4’e 5 kutrunda, 6’ya 5 kutrunda kilometrelerce açılan, önceden
hazırlığı yapılan hendeklere, kazılara
baktığımız zaman, gelecekte Türkiye’ye karşı
yapılacak bir mücadelenin hazırlığı önceden yapılmış.
Türk Silahlı Kuvvetleri bugün Zeytin Dalı
Harekâtı’yla Afrin’deyse öncelikle kendi ülkemizin güvenliğini koruma
maksatlı. Tabii “Hafızayıbeşer nisyan ile maluldür.”
derler, biz Afrin tarafından Amanoslara yıllardır sızan
teröristleri unutmadık. PKK/PYD-YPG unsurları aynı dalın
kolları, aynı terörist gruplar. Hâlâ Amanoslarda 50’nin üzerinde
teröristle mücadele edilmekte, Silahlı Kuvvetlerimiz, güvenlik güçlerimiz
onlarla mücadele hâlinde. Orada da amacımız hem ülkemizin
güvenliğini korumak hem de Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoruna mâni
olmak. Oradaki insanlarımızın da gelecekle ilgili güvenliği
tehdit altında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) – Türk
Silahlı Kuvvetlerinin temizledikleri bölgedeki müşfik hareketlerine
şahit oldukça bununla da iftihar ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) -
AFAD’ımız orada, Kızılayımız orada, her türlü
ihtiyaçlarını da karşılamakta, hiçbir sivilin de burnu
kanamamaktadır diyorum.
Ben şehitlerimize bir kez daha rahmet
diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) - Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin başarıyla inşallah bu operasyonu
tamamlayıp yurda dönmesini talep ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı talep
ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Elektronik cihazla oylama yapalım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan, gerçekten yok, elimizi vicdanımıza koyalım.
BAŞKAN – MHP sıralarından da el
kaldırıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gelin, sayalım.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Ben buradan
gözlüyorum.
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir grup önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Aydın ve çevresinde
yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/582) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/3/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/3/2018 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan Aydın ve çevresinde
yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/582) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin
Genel Kurulun 12/3/2018 Pazartesi günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız konuşacaklar.
Sayın Yıldız…
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
görüşeceğiz.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere,
Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’ı kürsüye
davet ediyorum.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Devletimizin ve milletimizin
bağımsızlığının simgesi olan İstiklal
Marşı’mızın 97’nci yılını kutluyorum. Allah,
milletimize bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.
Değerli arkadaşlar, yine, Berkin
Elvan’ı saygıyla anıyorum. 14 yaşında maalesef bu
dünyadan göç etti.
Yine, Türk halk müziğinin çok değerli
sanatçısı Emre Saltık’ı da anıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben bu kürsüye
sık sık gelip Aydın’la ilgili, jeotermallerle ilgili burada
konuşmalar yaptım. Aydın’daki jeotermallerle ilgili
araştırma komisyonu kurulsun diye önerge verdik, değerli AKP
milletvekillerinin sayesinde reddedildi.
Şimdi, yine, burada Orman ve Su
İşleri Bakanına teşekkür ediyorum. Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü, 14/8/2017’de Manisa, İzmir ve Aydın valiliklerine
birer yazı gönderiyor, diyor ki: “Eğer yer altı suları
miktarı ve kalite özelliklerinin ortaya konulması ve
değerlendirilmesi konusunda uygulamalarda Gediz havzasının
içinde, Aydın havzasının içinde arsenik yüksekse o bölgede
madencilik faaliyetleri ve jeotermal faaliyetleri ruhsatları iptal edilir,
ruhsat verilmeyecek.” Bu yazı gittikten sonra valiliklere 4 tane ihale
oldu jeotermal kuyuların açılması için. AYÇEV diye bizim bir
derneğimiz var Aydın’da, bütün siyasi partiler o derneğin içinde
var, AKP’lisi, MHP’lisi, CHP’lisi; bütün siyasi partiler, o Aydın’ı
koruma derneğinin içinde var ama ne hikmetse bu yasayı valiler
uygulamadığı için ve o derneğin İkinci
Başkanı -Aydın Devlet Hastanesinde bir doktor
arkadaşımız- Metin Aydın ertesi gün, imza
kampanyasını başlattığı için başka bir
ilçeye sürgün gitti değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Aydın’ın
nüfusu 1 milyon 200 bin; şu an sadece 4 firma kazansın diye
Aydın’ın her tarafında ruhsat verilerek… Alttaki bütün
kaynaklarımızdan, su kaynaklarımızdan ve açık su
kaynaklarımızdan şu an zehirli su akıyor. Eskiden
Aydınlılar “Dağlarından yağ, ovalarından bal
akar.” diye övünürdü, şu Aydın dağlarından da
ovalarından da zehir akıyor arkadaşlar. Son dört yıl
içerisinde ölüm oranı yüzde 80 arttı, kanser oranı yüzde 48
arttı, çocuk ölüm oranı yüzde 27 arttı yani 4 tane firma para
kazanacak diye maalesef göz yumuluyor Hükûmet tarafından arkadaşlar.
İşte, Orman ve Su İşleri Bakanının genelgesi ama
diğer bakan bu genelgeye uymuyor; hangisine inanalım, hangisine?
Değerli arkadaşlar, bir şehri yok
ediyorsunuz. Şu an Aydın’ın hastanelerinde kuyrukta bekliyor
insanlar, yatacak yer dahi yok.
Onun için, gelin, siz verin bu önergeyi, bir
araştırma komisyonu kuralım, Aydın AKP milletvekilleri
olarak, destek verelim, beraber gidelim, araştıralım, hangi
jeotermal elektrik santrali zarar veriyor bu çevreye, onun hesabını yapalım.
Yoksa ortak mısınız?
Değerli arkadaşlar, şimdi, yasa
çıkarmışsınız, jeotermal suyunun yüzde 67’siyle konut
ısıtılır, yüzde 18’i seracılıkta
kullanılır, yüzde 6’sı jeotermal enerjisi olarak kullanılır
diyorsunuz ama Aydın’da tam tersini yapıyorsunuz; yüzde 95’i şu
an, yüzde 95’i jeotermal tesislerinde kullanılıyor.
Şimdi, bir şey daha söyleyeyim, şu an
sağlık ocakları bahçesine kuyu açıyorsunuz,
atalarımızın yattığı mezarlıkların
kenarlarına jeotermal kuyuları açıyorsunuz. Gelin, bu sevdadan
vazgeçin, biraz çevreci olun. Aydın halkını biraz düşünmek
zorundasınız değerli arkadaşlar. Gözlerinizi dolar
bürümüş sizin. Yani bizden sonra gelen çocuklarımıza,
torunlarımıza doğru bir şehir bırakmamız
lazım. Gelin, size destek verelim, siz araştırma komisyonu
kurun, biz de destek verelim.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin üzerinde
şimdi de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Sayın Deniz Depboylu konuşacaklar.
Buyurunuz Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Geçmiş olsun, ayağınızdan bir
rahatsızlık geçiriyorsunuz herhâlde.
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın’daki hava
kirliliğiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilmiş olan önerge üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi adına,
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Aydın’da, evet,
bir hava kirliliği var, bunu, birçok kez grubumuz adına ben dile
getirdim ve bu hava kirliliğinin yaz kış devam etmesini de
dikkate aldığımızda en önemli ve belki de tek etkeninin
jeotermal santrallerden salınan gazlar olduğu noktasında
herhâlde hepimiz hemfikiriz. Aydınlılarımız maalesef bu
buharla birlikte salınan ağır metalleri solumak durumunda
kalıyor ve tabii ki yine, bu ağır metallerin yarattığı
kirlilikle de başa çıkmak zorunda kalıyor.
2007 yılında çıkarılan jeotermal
yasasıyla Aydın topraklarının yüzde 80’i jeotermal
santrallerin kullanımına açıldı. Şu anda Türkiye’de
üretimde olan tüm jeotermal santrallerin yüzde 85’i Aydın’da. Türkiye’de
gelecekte yapılması düşünülen tüm jeotermal santrallerin yine
yüzde 70’i Aydın’da planlanıyor. Aydın’da jeotermal santrallerin
yapılması için de birçok zeytin ağacı ve incir
ağacı maalesef kesilmek durumunda kalınıyor.
Adnan Menderes Üniversitesi bir araştırma
yapmıştı ve burada hava kirliliğinin, özellikle havada
bulunan sülfürün 1.000 ila 2.000 ppm arasında bulunduğunu
bildirmişti ve biz biliyoruz ki bir insanın etkilenmeye
başladığı en düşük düzey 2 ppm yani Aydın
gerçekten zehir soluyor. E bu noktada tabii ki bunları bizim masaya
yatırmamız gerekiyor. Ayrıca Aydın’da şu anda 23
jeotermal tesisinden 13’ünde ÇED raporu alınmadı. Bunlarda ÇED raporu
da aranmıyor ama Aydın tarım bölgesi. Bunların dikkate
alınması gerekiyor.
Ülkemizde jeotermal kaynakların yüzde 67’si
konut ısıtması, yüzde 18’i sera, yüzde 9’u termal tesis
ısıtmasında kullanılırken Aydın’da maalesef bunun
yüzde 95’i elektrik için kullanılıyor ve yerel halk da zaten bunun
diğer nimetlerinden yararlanamıyor. Kaldı ki şimdi bir de
jeotermal alanı olarak zengin bulunan çiftlik bölgesinin de ihaleye
açıldığını biliyoruz. Burada da
seracılığın yapılmayacağı ortada çünkü bu da
yine elektrik üretimi için ihaleye açılmış durumda. E bütün
bunların da dikkate alınması gerekiyor. Sadece hava değil,
toprak ve su da önemli.
Yalnız, burada, Cumhuriyet Halk Partisi de
iğneyi biraz kendine batırmak durumunda çünkü Büyükşehir
Belediyesi hâlâ arıtma tesislerini yapmadı. Bu noktada da dikkat
edilmesi lazım.
O nedenle tüm kirliliğin
araştırılması için bir araştırma komisyonu
kurulması noktasında biz destekliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Önce
alkışlıyoruz, bir de tutanağa geçmesi açısından
bir cümle söyleyelim.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Bir hususa itiraz
etti, tutanak açısından…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Arıtma
yapılmadığını söyledi. Büyükşehirin komple, her
ilçede arıtması var yani bu jeotermalin arıtmayla ilgisi yok;
çıkan suların hepsi zaten Menderes Çayı’na akıyor,
arıtmayla ilgisi yok. Belediye olarak normal evlerin arıtması yapılıyor,
çıkan pis sularla beraber. Yani jeotermallerle büyükşehirin
arıtma yapma şansı yok zaten. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup…
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın
Başkanım, 60’a dayanarak söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Depboylu, bir
dakika veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, arıtma
tesislerinin Aydın genelinde tam faaliyete geçecek ve tam sorunu çözecek
nitelikte sayıya ulaştırılamadığına
ilişkin açıklaması
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, evet, Sayın Milletvekilimizin hava,
toprak, su kirliliğiyle ilgili jeotermalin üzerinde durması gayet
isabetli ve biz buna zaten katılıyoruz. Ancak, büyükşehir belediyeciliğinin
de yapması gereken arıtma tesislerinin Aydın genelinde tam
faaliyete geçecek ve tam sorunu çözecek nitelikte sayıya
ulaştırılamadığını ve bu arıtma
tesislerinin de eksik olduğunu hepimiz biliyoruz. Bence burada biraz daha
öz eleştiri yapıp eksik olan kısımları ne zaman
planlayacağınızı veya gerçekleştireceğinizi dile
getirseniz herhâlde daha iyi olur. Bunlar şu anda sayısal olarak
benim elimde yok ama gerekirse de getiririm.
Teşekkür ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hükûmet destek
vermiyor CHP’li belediyelere, ondan.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Gelin,
önergemize destek verin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri yani grup
önerisiyle ilgili…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bu konunun
netliğe kavuşması açısından şöyle ifade edeyim…
BAŞKAN – Konumuz Aydın Belediyesinin
arıtma tesislerinin azlığı veya çokluğu değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, tabii
ama Sayın Vekil dile getirdi. Çok kısa şunu söylemek gerekiyor:
Aydın Büyükşehir Belediyesinin bütün büyükşehir belediyeleri
gibi görevi dâhilinde olan işlerle ilgili ciddi gayretleri var,
yatırımları var, tamamlananlar var. Orada hiç yok gibi ifade
edilmişti. Sonra Sayın Vekilimiz eksikler olduğunu söyledi “Olması
gerektiği gibi değil.” dedi. Belediyecilik hizmetleriyle ilgili, bu
konuda daha detaylı, dökümlü bir bilgiyi yarın Aydın
Büyükşehir Belediyesinden alıp -arıtmalarla ilgili- Genel Kurula
arz ederiz. Bir eleştiri varsa, çevre konusunda yapılabilecek bir şey
varsa bunları da not ederiz. Ancak ilk ifadede “Aydın Büyükşehir
Belediyesi arıtmalarını yapmadı.” denildi diye itiraz
ettik.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Hayır, öyle
demedim; tutanaktan bakabilirsiniz.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – “Yapılmayanlar var.”
dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi birkaç tane eksik
olduğu ifade ediliyor.
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim,
kayıtlara geçti.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın
Başkan, bir kelime, sadece bir kelime…
BAŞKAN – Sayın Yıldız, Grup
Başkan Vekiliniz yeterli açıklamayı yaptı.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Aydın, 2014’te
büyükşehir oldu.
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – 2014’ten önce
Nazilli Belediye Başkanlığı tabii ki arıtma
yapmıştı ama şu an planlaması yapıldı,
başlandı. İnşallah kısa sürede yapılacak.
BAŞKAN – Tamam, peki.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Aydın ve çevresinde
yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/582) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin üzerinde şimdi de Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
çağımızın hâlâ tedavisi bulunmamış en kötü
hastalıklarından birisi kanserdir. Dünyada her yıl milyonlarca
kişi bu hastalık yüzünden yaşamını yitirmektedir. Aynı
zamanda yine Türkiye’de de binlerce kişi bu hastalığın
kurbanı olmaktadır. Her ne kadar kader gibi görünse de uygulanan
çevre ve ekoloji politikalarıyla bu hastalığa âdeta davetiye
çıkarılmaktadır. Yaşam, üzerine siyaset yapılmayacak
kadar kıymetli bir şeydir fakat bugün bakıldığı
zaman, özellikle kansere davetiye çıkaran hava kirliliği yanı
başımızda durmaktayken önlemler alınamamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü, kansere yol açan
başlıca çevresel nedenler arasında hava kirliliğini
işaret etmesine rağmen Türkiye’de 81 ilin sadece 6’sının
havası temiz çıkmıştır. Partikül madde ve kükürtdioksit
açısından sadece 6 ilimizin havası standartlara uygundur. Büyük
şehirler neredeyse nefes alınamaz durumda.
Hava, su ve toprağın kirlenmesi
insanoğlu tarafından gerçekleştirilmektedir. Sanayi
atıkları, atık su kirliliği, kullanılan kimyevi deterjanlar
ile ısınma ve ulaşım için kullanılan yakıtlara
ilaveten, bir de bilinçli olarak yakılan, kesilen ormanlar ve
savaşlarda kullanılan çeşitli bombalar, dünyamızı
hızla bir sona doğru sürüklemektedir. Bu da insanoğlu için
hayırlı bir son olmayacaktır. Dünyada ekonomik çıkarlar
için yapılan ticaret ve sağlıksız gıda maddesi üretimi
ve GDO’lu tohumlarla insanoğlunun metabolizması ve
sağlığı üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Gıda
kartellerinin şeker pancarı üzerinde oynadığı oyun da
budur. Nişasta bazlı şeker dayatması, emperyalist güçlerin
ve onların siyasi uzantılarının bir oyunudur. Slogan
olarak: “Önce zayıflat, sonra sat, mısır şurubunu yuttur,
toplumu hasta et, sonra da ilaç sat.”
Son sözüm şu: Söz konusu önerge her ne kadar
Aydın ili ve çevresi için ele alınmış olsa da kurulacak
komisyonun bütün yurt sathında çalışma yapmasını ve
eylem planlarının öncelikli illere verilmesini öneririz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin üzerinde
şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Abdurrahman Öz konuşacaklar.
Buyurun sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ÖZ
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu
tarafından verilmiş olan grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, İstiklal
Marşı’mızın kabulünün 97’nci yılı tüm milletimize
kutlu olsun diyorum. Allah, milletimize bir daha, tekrar İstiklal
Marşı yazdırmasın diye dua ediyorum.
Yine, ülkemizin güney sınırında
başta Afrin olmak üzere devam eden terörle mücadelede şehit
askerlerimize ve güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Nazillili
şehit kardeşimiz, uzman çavuş Mehmet Dinek başta olmak
üzere tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar,
ailelerine da sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Aydın ilimizin
her seferinde Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri tarafından, maalesef
olumsuz şekilde jeotermal üzerinden gündeme getirilmiş
olmasından AK PARTİ Milletvekili olarak, Aydın Milletvekili
olarak rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum. Benzer şekilde
verilen her grup önerisinden sonra burada CHP’li, Cumhuriyet Halk Partili Aydın
Büyükşehir Belediyesinin başarısızlığı
gündeme geliyor ve biz burada karşılıklı milletvekilleri
olarak Aydın Büyükşehir Belediyesinin
başarısızlığını konuşuyoruz. Bir kere,
Aydın ilinin marka değerini olumsuz etkileyen bu
tartışmadan Aydın Milletvekili olarak rahatsız
olduğumu ifade ediyorum. Aydın’ın tarımıyla,
üretimiyle, jeotermal santralleriyle, güneş enerjisi üretimiyle, rüzgâr
enerjisi üretimiyle, toprağının üstünde 42 çeşit meyve ve
sebzesiyle, inciriyle, süt üretiminde, büyükbaş hayvan ve küçükbaş
hayvan üretiminde Türkiye'nin önde gelen illerinden olduğunu ve
Aydın’ın marka değerinin olduğunu buradan ifade ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Belediye
Başkanı 2 defadır seçiliyor, başarısız olsa
seçilir mi, başarılı bir Belediye Başkanı var.
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla) – Aydın, uzun
yaşamla ön plana çıkmış bir uzun yaşam ilidir ve
hepiniz biliyorsunuz ki 80 milyon insanımızın birçoğu,
aileleriyle emekliliklerinde Aydın’da yaşamak isterler. Bu sebeple
bizler Aydınlılar olarak öncelikle Allah’a ne kadar şükretsek
azdır.
Aydın nüfusunda emeklilerin de yoğun
olması hasebiyle hastalıkların görülmesinde artış
olması normaldir. Ancak bu araştırma önergesinden önce, buraya
gelirken ben verileri aldım. Kanser dâhil olmak üzere bütün
hastalıklarda Türkiye ortalamasının altında olduğunu
ben buradan ifade etmek istiyorum. Bunun gerekçesinin de Aydın’da
zeytinyağının, incirin, her türlü sebze ve meyvenin taze ve bol,
beslenme alışkanlığının sebzeye dayalı
olması olduğunu buradan ifade ediyorum.
Grup önerisinin amacının jeotermali
araştırmaktan çok, siyasi bir kriz çıkarmak veya siyasi bir
söylem oluşturmak amacını
taşıdığını görüyorum, Aydın Büyükşehir
Belediyesinin başarısızlığını gizlemeye
yönelik olduğunu görüyorum. Bu sebeple grup önerisine
katılmadığımı ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grup önerisinin kriz
çıkarmaya yönelik olduğunu söyledi.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – O kelimeyi
düzeltiyorum.
BAŞKAN – Düzeltti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca, Aydın
Büyükşehir Belediyesinin başarısızlıklarının
gündeme geldiğini söyledi. Bundan dolayı grubumuz adına cevap
hakkı kullanmak istiyoruz İç Tüzük 69’a göre.
BAŞKAN – Sayın Özel, şimdi bizim
konumuz, Aydın Büyükşehir Belediyesinin yaptıkları,
yapmadıkları değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Cumhuriyet Halk Partili
bir belediyeye…
BAŞKAN – Aydın Büyükşehir
Belediyesini eleştirilebilir de insanlar, savunabilir de yüceltebilir de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuzu da… Hayır
canım, eleştirir tabii ama gerçek olmayan bilgiler verdi Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kendi açısından öyle
bakıyor.
Ben Sayın Yıldız’a yerinden bir
dakikalık söz vereyim.
Buyurun Sayın Yıldız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Belediye
Başkanı çok başarılı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hem bir lafı
söyleyip söz hakkı doğunca da inerken “Geri aldım.” demek
olmuyor; o, televizyona yansımıyor.
BAŞKAN – Kastı dışında
ağzından çıkmış olabilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, televizyona
yansımıyor, bir şey olmuyor yani.
BAŞKAN – Kastını aşmış
olabilir. Geri aldı sözünü.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Hayır, sadece
“kriz” kelimesi amacını aşan bir kullanım olduğu için
onu geri aldım, sonraki ifademde onu düzelttim.
BAŞKAN – Tamam, tamam.
Sayın Öz, teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neyse… Neyse… Bu seferlik
kabul ediyoruz, bir daha olmasın çünkü kürsüde vatandaş duyuyor,
burada duymuyor.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, bir
dakika…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Demin, sayın vekilim, bu ölüm oranlarına
baktığında ben bunu ezbere söylemedim, Tabipler
Odasının verilerine göre söyledim. MHP’nin Milletvekili Sayın
Deniz Hanım da bu verileri net olarak söyledi.
Değerli arkadaşlar, bizim derdimiz, burada
birbirimizi karalamak değil, Aydın’ın sorununu Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirip çözmek. Araştırma komisyonu için kendileri
getirsin öneriyi; biz destek verelim, araştıralım diyorum.
Bundan daha açık ve net bir söz var mı?
Sayın vekilim, yani bizim, burada,
Aydın’ı suçlamak, değerini düşürmek değil tabii ki…
Şu an, göç alan bir şehir göç verdi; 8 milletvekiliydi 2002’de,
2007’de ama göç verdiğimiz için 7 milletvekiline düştü. Sayın
vekilim bunun farkında değil herhâlde? Onun için, burada AKP
getirsin, araştırma komisyonunu kuralım, gidelim orada
incelettirelim; bizim tek derdimiz bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Bunun kabahati
kimde? Jeotermallerde mi, yoksa büyükşehirde mi? Bugün, Özlem
Çerçioğlu, Türkiye markası olmuş, dünya markası olmuş
bir belediye başkanımız, en başarılı belediye
başkanımız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, tutanaklar biraz geç geldi, elimize ulaştı.
Siz ifade etmiştiniz. Usul tartışmasına ilişkin bizim
sözlerimizin…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, ben, konuyla ilgili konuşacaksınız zannettim,
şu işlemi bir bitireyim, sonra size söz vereceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bitirin,
sonra söz istiyorum, evet.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Aydın ve çevresinde
yaşanan hava kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/582) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 12 Mart 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Danış Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, elimde mevcut tutanaklar var. Meclis Başkan Vekili
olarak siz “Lütfen, sayın milletvekilleri… Siz sözünüze devam edin…”
BAŞKAN – Okudum ben Sayın Danış
Beştaş, okudum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hepsini
okudunuz mu?
BAŞKAN – Okudum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hiçbir
yerde, İç Tüzük’te geçen, özellikle 66’da, 67’de geçen “kaba ve
yaralayıcı söz kullanıldığı” konusunda ne bir
uyarınız ne de bu konuda bir sözünüz söz konusu. Sadece “Sayın
Kaya, Sayın Kaya” diye müdahaleleriniz var. Bu tutanak da açıkça
göstermiştir ki İç Tüzük 66 ve 67’ye göre aykırı,
taraflı bir tutumla yönetmişsiniz ve bu her meseleyi ilgilendiren bir
olgu yani sadece bugüne dair değil.
Milletvekili, kürsüde istediği gibi
konuşur, buradaki sınırlama, İç Tüzük’tür ve İç
Tüzük’ten alır yetkilerini Meclis Başkan Vekili.
Bizim milletvekilimiz, hem azarlandı hem sözü
kesildi hem de uyarı yapılmadı. Bu nedenle, 63’e göre usul
tartışmasının açılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – İşlemlerimi bitireyim,
değerlendireceğim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 1’inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ve 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde gruplar adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından yapılabilmesine ilişkin önerisi
12/3/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/3/2018 Pazartesi günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 1’inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
12 Mart 2018 Pazartesi günkü (bugün)
birleşiminde 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
13 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde 517
sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
14 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
167 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
15 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde
463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
16 Mart 2018 Cuma günkü birleşiminde 361
sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerinde gece 24.00’te
günlük programların tamamlanmaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar;
Çalışmalarına devam etmesi;
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması;
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde gruplar adına yapılacak konuşmaların birden
fazla konuşmacı tarafından yapılabilmesi;
Önerilmiştir.
534 sıra
sayılı 298 Sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 13’üncü maddeler
arası |
13 |
2. Bölüm |
14 ila 26’ncı maddeler
arası (23’üncü maddesinin birinci
fıkrası; ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile
üçüncü fıkrası |
16 |
Toplam Madde
Sayısı |
29 |
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Grup Başkan Vekili Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’yı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; grup
önerimiz, pazartesiden cumaya kadar olan süre içerisinde Meclisin
çalışma takvimine ve hangi kanunları müzakere edeceğine
ilişkin bir öneri. Yüce Meclis nasıl takdir ederse, şüphesiz, bu
çalışma o şekilde şekillenecek.
Birinci yasamız 534 sıra sayılı
Yasa, ittifakla ilgili yasa. Bu, son derece önemli ve bugün inşallah, grup
önerimiz kabul edilir ve bu yasaya geçebilirsek geniş bir şekilde
müzakere edeceğiz. 16 Nisan referandumu sonrasında yeni bir dönem
başladı, bu bağlamda ittifak yasasını görmek gerekir.
Türkiye siyasetinin geçmişinde de ittifaklar yapılmıştır,
bunlara yasal bir çerçeve kazandırma kastı güdülmektedir.
533 sıra sayılı Yasa ise geçen hafta
başladığımız ve 30’uncu maddesinde
kaldığımız yasa. Onu da yine yüce Meclis takdir ederse
görüşeceğiz.
Ben bu vesileyle söz almışken 97’nci
yıl dönümünde bulunduğumuz, 12 Mart 1921 tarihinde yüce Meclis tarafından
kabul edilen İstiklal Marşı üzerine kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Gerçi, Mecliste kıymetli
arkadaşlar bazı mülahazalarda bulundular bu konuya ilişkin.
Osmanlı İmparatorluğu son yüz
yıl içerisinde 57 irili ufaklı savaşa girmişti, çok dramatik
bir dönemdir. Cumhuriyete doğru bakacak olursak: 1911 Trablusgarp,
İtalyanların işgali ve buna mukabele; 1912-1913
yıllarında Balkanlarda yaşanan dramatik gelişmeler,
savaşlar -ki üzerinde çok durmak gerekir- ve 1914’te Birinci Dünya
Savaşı başladı. Bütün imparatorlukların
yıkıldığı bir tarihî dönemdir; sadece Osmanlı
İmparatorluğu değil, Avusturya-Macaristan ve Romanov
Hanedanlığı’nın olduğu Çarlık Rusya'nın da
aynı tarihsel süreç içerisinde sona erdiği, ulus devletlerin
yükseldiği bir tarihsel dönemi işaretler.
Birinci Dünya Savaşı’nda “Hasta adam
yıkılıyor.” denilen Osmanlı İmparatorluğu yedi
cephede birden dünyanın muazzam güçlerine karşı savaş
vermiş ve hemen hemen hiçbir cephede bu savaşı
kaybetmemiştir ama 1918 Mondros Mütarekesi, müttefiklerinin kaybı
sebebiyle savaşta mağluplar safında bulunmuş ve neticede
Osmanlı İmparatorluğu parçalanmıştır. Bundan
sonraki dönemde Anadolu'da ve Rumeli'de müdafaa-i hukuk cemiyetleri kurularak
“Milletin istiklaline ve istikbaline yine millet el koyacaktır.”
anlayışı çerçevesinde halkın örgütlendiğini görürüz.
Gazi Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'da karaya çıkıp sonra
hepimizin bildiği bir dizi görüşmelerle bu müdafaa-i hukuk
cemiyetlerini birleştirerek milletin ortak iradesi çerçevesinde bu
İstiklal Harbi’ni gerçekleştirmiştir. Gazi Mustafa Kemal’e ve
silah arkadaşlarına ve isimsiz Mehmetçiklere Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşunda oynadıkları o tarihî rol bakımından minnet
duyuyoruz; bunu ifade etmek gerekir.
1921 kritik bir dönemdir, daha Büyük Taarruz’a bir
yıl var. Böyle bir zamanda İstiklal Marşı’nın gündeme
gelmesi ve bunun yazılması son derece önemlidir. Büyük şair
Mehmet Akif Ersoy -ki başka şiirlerini de biliyoruz, nasıl bir
ahlak ve vicdan insanı olduğunu biliyoruz, İstiklal Harbi’ne
yapmış olduğu katkıları biliyoruz, Sebîlürreşad
dergisini biliyoruz- İstiklal Marşı’nın sözlerini
muhteşem bir şekilde kaleme almış ve Meclis tarafından
kabul edilmiştir. Bu tür marşlar aslında, diğer türden
şiirlerde olduğu gibi, bir kolektif temsildir, halkın
duyarlılıklarını ifade etmektir. Şairin dediği
gibi “Duyup da anlatamadıklarını söze dökmektir.” Mehmet Akif
Ersoy bunu başarıyla yapmıştır. İstiklal
Marşı hem geçmişin o karanlık dönemlerinde o dönemin
insanları için bir umut ışığı olmuş hem de
gelecekte büyük işler başarma iradesini pekiştiren bir
anlatımla tarihteki yerini almıştır.
Cumhuriyet bu süre içerisinde büyük işler
yaptı. Osmanlı İmparatorluğu muhteşem bir
imparatorluktu. Bizim iddiamız, Türkiye Cumhuriyeti’nin de Osmanlı
İmparatorluğu’nun inşallah ihtişamını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …geçecek
tarzda kudretli ve muktedir bir cumhuriyet olarak yoluna devam etmesidir. Bu,
milletin ortak iradesi ve dayanışmasıyla olacaktır,
İstiklal Harbi’nin de söylediği budur.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi
üzerinde şimdi de Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) –
Teşekkürler Başkanım.
AKP’nin grup önerisi çalışma saatleri
üzerine ama AKP’nin bu konuda sicili hiç de iyi değil çünkü her zaman
görüyoruz, şu sıralarda 3 kişiyle, 5 kişiyle yasama
faaliyetlerini yürütmeye çalışıyorlar. Bugünkü
kalabalığın nedeni, büyük haksızlıklara ve gasplara
yol açacak, AKP ve saray için kurtuluş olarak görülen ittifak yasası;
ittifak yasası için bugün burada fazla kalabalık bulunuyorsunuz,
diğer zamanlar 3 kişi, 5 kişi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Geçenlerde biz bunun maalesef acı
sonuçlarını gördük. Grubumuzdan Mahmut Toğrul’un Afrin üzerinde
konuştuğunda -Birleşmiş Milletlerin, Suriye İnsan
Hakları Gözlemevinin tespitleri- dile getirdiği olaylar sanki
başka bir yerden, başka bir yerin bildirisiymiş gibi sunuldu,
arkadaşımız linç edilmeye kalkıldı. Orada demografik
yapının değiştirilmesini bir tek biz değil,
bağımsız dünya kuruluşları da söylüyor, Birleşmiş
Milletler de söylüyor. Çocukların, sivillerin öldürüldüğünü herkes
kabul ediyor, bir tek AKP kabul etmiyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Kim öldürüyor
çocukları, kim; öldüren kim? Açıklamalara bak!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Askerlerimiz de ölüyor,
sivillerimiz de ölüyor, herkes ölüyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Saçmalama,
saçmalama!
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
Sayın milletvekilleri...
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) –
Askerlerimiz terörle mücadele yapıyor, terörle.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
Sayın milletvekilleri...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir
dinleyin ya!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Mahmut Toğrul’un
görüşleri bir tek onun değil, benim de görüşüm. Tarafsız
kurum ve kuruluşlar da bunu söylüyor.
Şimdi, ara verilince 40-50 kişinin 1
kişiye saldırmasını da millî ve yerli nasıl tarif
ediyorsunuz, onu da anlamak mümkün değil.
Bu haksız ve hukuksuz Afrin
saldırısı, maalesef, iktidarı sağduyudan ve
gerçeklerden uzaklaştırmış; baskı, şiddet,
gözaltı, tutuklama ve hatta işten atmalarla toplum susturulmaya
çalışılmaktadır. Bunun toplumda, bildiğiniz gibi öyle
fazla karşılığı yok. Adıyaman'a her
gittiğimizde halkımızla bir araya gelip konuşuyoruz, bu
savaşı destekleyeni henüz hiç görmedim. Savaşı
destekleyenler iktidardan beklentileri, çıkarları olanlardır ve
iktidarın kurmuş olduğu bu korku egemenliğine teslim olan
kişilerdir. AKP tabanında da bizim bu savaşa karşı
duruşumuzdan dolayı bizi kutlayan arkadaşlara da
rastlıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Ne
diyorsun sen ya!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) –
Savaş değil, terörle mücadele ediyoruz biz.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Şimdiye kadar
Afrin’de çatışmalar ve bombalamalar kısmen kırsalda ve
köylerde oluyordu ama bundan sonra şehirde olacağı için çok daha
vahim sonuçlar doğurur diye düşünüyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Hangi gözlükle
bakıyorsun sen? Hangi gözlükle bakıyorsun da görmüyorsun?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Buradan bir kez daha
iktidara sesleniyorum: Bu savaşı durdurun, Kürtleri kazanın,
onarılması imkânsız yıkımlara, olaylara fırsat
vermeyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) –
Adını koy, adını koy. Terörle mücadele yapıyor devlet.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, duymuyorum
konuşmacıyı, lütfen!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Çete
artıklarından Türkiye'mize bir fayda gelmez, onların
kılavuzluğu ve vicdanıyla hareket etmeyin.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sen kimin
kılavuzusun, sen?
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - ÖSO'nun Kürt
halkıyla bir hesabı olabilir, vicdansızlıklar yapabilirler
ama hepimizin çocukları olan, evlatları olan güvenlik güçlerimizin de
oradaki halkın da büyük felaketler yaşamasına izin vermeyin. Çok
istekli olan havuz medyasının silahşorlarını,
yorumcularını, spikerlerini savaşa gönderin ya da onları
susturun.
Savaş bir insanlık suçudur. Bunun
acısını maalesef hep birlikte yaşıyoruz,
yaşayacağız.
UĞUR AYDEMİR (Manisa)- Hadi oradan, hadi!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Hepimiz sizin gibi
düşünmek zorunda değiliz. Sizler ülkenin geleceğini savaşta
bulabilirsiniz, bizler barışta buluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Savaş
değil, terörle mücadele yapıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bunları bu kürsüden
ifade etmeyeceğiz de nerede ifade edeceğiz? Hoşunuza gider veya
gitmeyebilir, dinlemek zorundasınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Yazıklar
olsun, yazıklar olsun sana!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Helal olsun bana.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım…
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Yazıklar olsun
sana!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Yaşasın
Türk ve Kürt halkının kardeşliği!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) - Başkan, susturur musunuz şunları.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Gelin
kürsüde konuşun, kürsüde; öyle sataşmakla olmaz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sana yazıklar
olsun!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bildiriyi eline
vermişler, bildiri okudun!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Bunu
yüreğimden yazdım, yüreğimden.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Nasıl yürek
olduğu belli.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yürek var mı
acaba!
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi
üzerinde şimdi de Miliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacaklar.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu grup önerisiyle Genel Kurulun çalışma
saatleri ve haftanın gündemine ilişkin bir grup önerisi getirilmekte
ve bu arada da adı “ittifak yasa teklifi” olarak ifade edilen 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin getirilmesi de önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’yle, sadece önümüzdeki seçimler için değil,
bundan sonra devamlı uygulanabilecek, isteyen her partinin
faydalanabileceği kalıcı düzenlemeler getirilmektedir. Bu
teklifle, Türkiye’nin demokrasi yolunda, yolculuğunda özellikle Siyasi
Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle,
sadece 2019 seçimlerine değil, kişilerden ve partilerden
bağımsız bir şekilde cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçişin önemli bir merhalesi, bir adımı
atılmaktadır.
Teklifle, siyasi partiler seçim öncesi ittifak
yapabileceklerdir. Yeni sistemde, partilerin, seçim sonrasında koalisyon
değil, öncesinde ittifak yapmalarına imkân tanınmaktadır.
Bu teklif, Türk siyasetine, demokrasimize önemli kazanımlar
sağlayacaktır. Anayasa’nın 67’nci maddesinde öngörüldüğü
şekilde, temsilde adalet, yönetimde istikrar doğrultusunda millî
irade hem yürütmede hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha güçlü
şekilde tecelli edecektir. Seçmene karşı şeffaf, dürüst ve
tutarlı siyasetin önü açılmaktadır. Ülkemiz her seçim döneminde,
öncesi ve sonrasıyla, hile, hülle ve belirsizliklerden kurtulacaktır.
Her şey vatandaşın önünde şeffaf bir şekilde
seçimlerden önce tamamlanacak, böylelikle verilen oylar adresine
ulaşabilecektir.
Ayrıca bu teklifte, seçim güvenliğini
artıracak düzenlemeler de yapılmakta, sandıktaki oyların
boşa gitmesi büyük ölçüde önlenmektedir. Seçimlere
katılımın artması teşvik edilmektedir ve seçmen
iradesinin tam olarak yansıtılması esastır.
Bu vesileyle, kanun teklifinin Genel Kurula gelme
safhalarında görev alan Millî Mutabakat Komisyonu ile Anayasa Komisyonunun
kıymetli üyelerine teşekkürlerimizi sunuyor ve bu grup önerisini
desteklediğimizi belirtiyor, muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi
üzerinde şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa
hükümleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hükümlerine göre
yönetilir. Anayasa’mızın 88’inci maddesinin ikinci fıkrası
“Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülme usul ve esasları İçtüzükle düzenlenir.” der. İç
Tüzük’ümüzün 52’nci maddesi “Genel Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya
herhangi bir metin, aksine karar alınmadığı müddetçe
dağıtımı tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden
görüşülemez.” der. “Bekleme süresini doldurmadan bir işin gündemin
1’inci sırasına alınabilmesi için, hükûmetin veya komisyonun
gerekçesini belirtmesi kayıt ve şartıyla ancak görüşülebilir.”
der. Fakat burada, AK PARTİ’nin grup önerisinde Hükûmetin veya esas
komisyonun bu kanun teklifinin öncelikle, ivedilikle görüşülmesine
ilişkin herhangi bir gerekçesi yoktur. Bunun gündemin 1’inci
sırasına alınması ayrı bir sorun, bunun kırk
sekiz saat beklemesi ayrı bir sorun.
Bu, bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışılmış mı Sayın Başkanım?
Tartışılmış. 1991/27 esas, 1991/50 no.lu
Kararı’yla Anayasa Mahkemesi “Bir işin öncelikle ve ivedilikle görüşülebilmesi
için iki şart olacak. Bir, ya hükûmetin gerekçeli kararı olacak veya
iki, esas komisyonun kararı olacak. Bu kararlar olmadan, kırk sekiz
saati beklemeden sizin bunu çoğunluğun oylarıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirmeniz, çoğunluğun azınlığı
ezmesidir. Bu, demokratik hukuk devletine aykırıdır.” der. Bu
anlamda Anayasa’mızın “Başlangıç” bölümüne, 2’nci
maddesine, 7, 8, 11, 87, 88, 153’üncü maddelerine aykırıdır.
Anayasa’mızın 153’üncü maddesinin son fıkrası “Anayasa
Mahkemesi kararları herkesi bağlar.” diyor. Peki, bu sadece 91
yılının kararı değil, 1980 yılında da yine
aynı, benzer bir karar var.
Sizden istirham ediyorum yani bu kadar acele
ettiğiniz nedir, kırk sekiz saati geçirmeden niçin bu kadar acilen
getiriyorsunuz, sıkıntı ne? Vatandaşın, burada
atanamayan öğretmenlerin sorunu var, burada asgari ücretlinin sorunu var,
taşeronun sorunu var, iş bulamayan insanların sorunu var,
çiftçinin sorunu var; bunları halletmiyoruz, bu mu esas sorunumuz?
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanal.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Size
sataşmadı Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru,
sataşmadı ama Sayın Tanal konuşmasının…
BAŞKAN – Açıklama mı yapmak
istiyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben sizden çok kısa bir
bilgi talep edeceğim.
Sayın Tanal konuşmasının
içeriğinde de söyledi; 52’ye göre, kırk sekiz saati beklemeden
görüşülmesi için karar alınabilir ama bu karar için Hükûmetin ya da
Komisyonun gerekçeli bir yazısının olması gerekiyor.
BAŞKAN – Kanuna geçtiğimiz zaman bu
tartışmaları yapalım Sayın Özel.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Var mı bu karar?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır. Şimdi 1’inci
sıraya alıyoruz, bu tartışmayı
yaptığımız takdirde bütün düzenimiz bozulacak. Yani bu
karar varsa ona göre olumlu oy verirler ama yoksa niye versinler?
BAŞKAN – Şimdi, bakın Sayın
Özel, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bir grup önerisini
görüşüyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 1’inci sıraya da bu
kanunu çekiyor; çekemez.
BAŞKAN – Buna Genel Kurul karar verecek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın
Başkanım, şunu anlatmaya çalışıyorum…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bir karar olacak,
çekeceksiniz.
BAŞKAN – Bu her zaman yapılan bir
şeydir, her zaman da yapılagelinmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, tamam
da…
BAŞKAN - İlk defa böyle bir örneği
yaşamıyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
şunu ifade etmek istiyorum: 52’nci maddeye göre, bu kanunun 1’inci
sıraya çekilmesi için gerekçeli bir yazı lazım. Şimdi
milletvekilleri olarak bunu burada konuşmazsak birazdan “O, orada
konuşulacaktı.” olur. Şunu söylüyorum: Eğer böyle bir
yazı varsa İç Tüzük’e uygun olarak bu talep edilebilir, kırk
sekiz saat geçmeden görüşülebilir. Ama böyle bir gerekçeli yazı yoksa
bunun 1’inci sıraya çekilmesi önerilemez.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - İç Tüzük ihlali
olur, eylemli İç Tüzük ihlali.
BAŞKAN – Peki, Danışma Kurulunda grup
önerisi olarak getirdikleri zaman ne yapmayı öneriyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zaten grup önerisi bu.
Milletvekilleri grup önerisine oy verirken şunu bilmeli…
BAŞKAN – Sayın Özel, şimdiye kadar
biz burada kanun tekliflerini veya tasarıları görüşürken
onları 1’inci sıraya almak için hangi yöntemi izliyoruz?
Danışma Kurulu, grup öneriş, değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şunu anlatmaya çalışıyorum…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kötü emsal, emsal
olmaz Başkanım.
BAŞKAN - Kötü emsal değil, Meclisin
çalışması bu pratik üzerine kurulmuş.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle değil Sayın
Başkanım, anlatmaya çalıştığım şu: Bu
kanun bugün dağıtıldı, bugün görüşülüyor. Şimdi
kırk sekiz saat geçmeden… Bunu normalde yapamayız, ana kural bu.
İstisnası, Hükûmetten ya da Komisyondan gerekçeli bir yazıyla bu
bizden talep edilirse olabilir. Bu aşamada eğer böyle bir yazı
varsa zaten söyleyecek bir şey yok. Ama böyle bir yazının olup
olmadığının sorgulanma aşaması bu aşama.
BAŞKAN – Peki, yoksa?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoksa, alamayız 1’inci
sıraya, açıkça İç Tüzük ihlali.
BAŞKAN – Olur mu? Danışma Kuruluna
Meclis karar veriyor, Genel Kurul karar veriyor Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Sayın
Başkanım, 52’yi lütfen okuyun.
BAŞKAN – Ben onu okudum, okuyarak da
çıktım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
bakın…
BAŞKAN – Ama şu anda buna karar verecek
olan yetkili organ Genel Kurul.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama, hayır Sayın
Başkan, eğer ki…
BAŞKAN – Ben bu konuda ısrar ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de ediyorum ve usul
tartışması açıyorum.
BAŞKAN – Eğer bu konuda bir şeyiniz
varsa, buyurun, geçelim, arkada bir konuşalım, bir karara
bağlayalım.
Grup başkan vekillerini toplantıya
çağırıyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.51
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir önceki oturumda
Sayın Özel ve Sayın Tanal bir konuyla ilgili Genel kurulumuzda bir
bilgi paylaşımında bulunmuştu. Ben, bu konudaki gerekli
açıklamayı yaptıktan sonra grup önerisini oylarınıza
sunacağım.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, bir komisyon raporunun
dağıtımından kırk sekiz saat geçmeden gündeme
alınmasını içeren grup önerisini İç Tüzük’ün 49’uncu
maddesine göre işleme almanın Parlamento teamüllerine uygun
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin İç Tüzük’ün 52’nci maddesine
aykırı olduğu yönünde bir iddia bulunmaktaydı
açıkladığım gibi.
Belirtmek isterim ki bir komisyon raporunun
dağıtımından kırk sekiz saat geçmeden gündeme
alınmasını içeren grup önerisini İç Tüzük’ün 49’uncu
maddesine göre işleme almak Parlamento teamüllerine uygundur. Bu uygulama,
güçlü bir teamül olarak da bugüne kadar devam etmiştir. Daha önce
19/4/2010 ve 31/1/2012 tarihlerinde bu konuda Genel Kurulumuzda bir usul
tartışması açılmış ve uygulamaya devam
edilmiştir. 29/5/2012, 12/6/2012, 26/6/2012, 30/10/2012, 16/1/2013,
19/2/2013, 18/6/2013 ve 21/2/2014 -ve benzerleri gibi-
tarihli Genel Kurul bileşimlerinde de aynı içerikli öneriler
oylanarak kabul edilmiştir. Ayrıca, 24’üncü Dönemin başında
1 sıra sayılı Kanun Teklifi ile 26’ncı Dönemin
başında geçici bütçe kanunu tasarısının da kırk
sekiz saat geçmeden gündemin 1’inci sırasına alınmasına
dair Danışma Kurulu önerisi de kabul edilmiştir. Dolasıyla
da bundan sonraki uygulamamızda bugün itibarıyla aynı
şekilde devam edeceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan, sadece…
BAŞKAN – Bir oylamayı
yapayım Sayın Özel.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 1’inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ve 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde gruplar adına yapılacak konuşmaların birden fazla
konuşmacı tarafından yapılabilmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Bu noktada,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sadece
tutanağa geçmesi açısından, içeride de ifade ettiğim bir
husus: İç Tüzük değiştikten sonra uygulama
farklılıkları var; bu madde öyle değil, geçmişten
gelen ve...
BAŞKAN – Geçmişten
gelen, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
…tartışmanın hep yapıldığı bir madde ama Meclis
başkan vekilleri arasında da uygulama farklılıkları
olmaması, yeni yapılmış İç Tüzük’teki bazı ifade
ve ibarelerin nasıl yorumlanacağı konusunda çelişkiler
ortaya çıkmış. Bunun giderilmesine yönelik bir çaba olarak da
Meclis Başkanı Başkanlığında 4 sayın Meclis
başkan vekilinin ve uygun görülürse partilerin grup başkan
vekillerinden birer kişinin de bulunacağı -uygulama
birliğinin sağlanması için- bir toplantı gündeme
gelmişti; yaklaşık dört aydır gerçekleşmediği
için bazı sıkıntılar oluyor. Bu konudaki talebimizi, sizin
tarafınızdan Meclis Başkanlığına iletilmek üzere,
Genel Kurulun huzurunda bir kez daha tekrar ediyoruz.
BAŞKAN – Tamam, peki,
teşekkür ederim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, uçak kazasında hayatını kaybeden
11 genç kıza Allah’tan rahmet dilediğine ve bu olayla ilgili
yakışıksız ifadelerle sosyal medya
paylaşımlarında bulunanları kınadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir bilgiyi ve bir konuyu da sizlerle paylaşmak isterim:
Dün meydana gelen uçak kazasında 11 genç kızımızı
kaybetmiş bulunmaktayız. Bu konuyla ilgili olarak,
öğrendiğim kadarıyla, sosyal medyada “zengin çocukları”
“beyaz Türkler” şeklinde bazı yakışmayan ifadeler yer
almaktadır. Ben inanıyorum ki hepimiz, insanlar arasında dil,
din, cins, ırk ve sosyal statü bakımından bir
farklılık gözetmemekteyiz. Bu olaya bu tarzda yaklaşanları
kınıyorum. Hayatını bu kazada kaybeden genç
kızlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve yakınlarına
da başsağlığı dileklerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sayın Bostancı, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, uçak
kazasında hayatını yitiren genç kızlara Allah’tan rahmet
dilediğine ve statülerinin bir tartışma konusu
yapılmasının utanç verici olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
İnsanlar doğarken çıplak
doğarlar, ölürken de aslında çıplak bir şekilde ölürler.
Hayatın içinde, aralarında statü, sınıf, gelir
farklılıkları olabilir ama doğum ve ölüm bütün bu
farklılıkların bittiği, insanın çıplak insan
olarak kaldığı zamanlardır. Tarihsel olarak da
insanlığın yaklaşımı, doğuma ve ölüme böyle
olmuştur, ölüme de saygı göstermişlerdir.
Dün gerçekleşen kazada hayatını
yitiren genç kızlarımıza ben de Allah’tan rahmet diliyorum.
Onların sınıflarının, statülerinin böyle bir
tartışmanın konusu yapılması da utanç vericidir.
Sonuçta, dramatik bir hadise olmuş ve sivil havacılık tarihine
de geçen acı bir kaza yaşanmıştır. Tüm ailelere ve
sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Özel…
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, uçak kazasında
hayatını kaybeden 11 genç kadına Allah’tan rahmet
dilediğine ve konuyla ilgili sosyal medyada sorumsuzca ve
yakışıksız ifadeler kullananları kınadıklarına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, duyarlılığınız
ve konuya göstermiş olduğunuz yaklaşım için biz de
teşekkür ediyoruz.
Öncelikle, dünkü kazada hayatını kaybeden
11 genç kadını rahmetle anıyoruz. Tabii, aileleri
açısından çok büyük bir acı. 8 arkadaş ve 3 mürettebat,
hepsi kadın olmak üzere, böyle bir günde hayatlarını
kaybettiler, ailelerinin acılarını paylaşıyoruz.
Konuyla ilgili, sosyal medyada sorumsuzca ve birtakım
yakışıksız benzetmeler yapılarak aileleri de rencide
edecek, hepimizin de yüreğini dağlayacak ifadeler okuduk. Bu
ifadeleri Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınıyor, bir kez daha
hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Akçay…
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İran
semalarında meydana gelen uçak kazasında hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak dün
İran semalarında meydana gelen elim uçak kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet
diliyoruz; ailelerine, yakınlarına
başsağlığı dileklerimizi, taziyelerimizi sunuyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.
Sayın Danış Beştaş…
27.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, uçak kazasında hayatını kaybeden 11
genç kadına Allah’tan rahmet dilediğine ve sosyal medyada hem bu
kazayla hem de başka meselelerle ilgili ayrıştırma dilini
kınadıklarına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de söz konusu kazada 11 genç kadının
yaşamını yitirmesini büyük bir üzüntüyle
karşıladığımızı, ailelerine
başsağlığı dileklerimizi ifade etmek istiyorum,
Allah’tan rahmet diliyorum.
Doğrusu, sosyal medyada hem bu kazaya
ilişkin hem de başka meselelerde çok ciddi bir linç dili,
ötekileştirme, ayrıştırma dili var; bu da aslında
toplumsal olarak ölümde bile acıların
ayrıştırıldığını,
gözyaşlarının bile neredeyse farklı kabul edildiğini
ortaya koymaktadır. Bu dili de reddettiğimizi ve
kınadığımızı, ölümde herkesin
eşitlendiğini bir kez daha ifade ediyor ve ailelerin
acısını paylaştığımızı söylemek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1’inci sıraya alınan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanı
Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6 Milletvekilinin; 298 Sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (X)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 534 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki
görüşmelere geçmeden önce, Sayın Özel size söz veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa’ya
aykırı olduğu gerekçesiyle 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerine geçilmeyerek Komisyona iade edilmesini talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Biraz önce bir başka itirazımız
olmuştu; şu anda 1’inci sıraya alındı ve
görüşmelerine başlamak üzere olduğunuz
anlaşılıyor. Ancak söz konusu kanunla ilgili, Anayasa’ya
aykırılıklar içerdiğine ilişkin grubumuzun çok ciddi
iddiaları vardır. Bu sebepten dolayı,
Başkanlığınızdan kanun teklifinin görüşmelerine
geçilmeyip -kanun teklifinin Anayasa’ya uygunluk yönünden denetlemesinin
yapılmadığı da anlaşılıyor; bu, Komisyonun
görevidir- Komisyona iade edilmesini talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN – Şimdi, sizin de benzer bir
itirazınız mı olacak Sayın Danış
Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Evet.
BAŞKAN - Şöyle yapalım, kısa bir
açıklama yapmak isterim. Bildiğiniz gibi, tasarı ve teklifler
Meclise geldiği zaman Meclis Başkanlığı bu tasarı
ve teklifleri ilgili komisyonlara gönderiyor. Komisyonlarda incelendikten ve
karara bağlandıktan sonra ilgili teklif veya tasarılar,
hepimizin bildiği gibi, matbaada basılıyor ve sıra
sayısı alıyor. Biraz önce yaşadığımız
gibi, Danışma Kurulu veya grup önerisi neticesinde herhangi bir tasarı
veya teklif -şimdi söz konusu olan teklifte olduğu gibi- gündemin ilk
sırasına alınıyor. Bu noktaya geldikten sonra artık
Anayasa’ya aykırılık iddialarında her madde
görüşülürken verilen önergelerle Genel Kurul kararıyla sonuca
varabiliyoruz. Ama uygulanan bir yöntem var, onu şimdi de
uygulayalım, bir usul tartışması açalım; grup
başkanlıklarına, gruplara üçer dakikalık söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte Muharrem Erkek…
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aleyhte…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte…
BAŞKAN – O söz üzerine bu konuyu da konuştuktan
sonra ben tekrar tutumumu açıklarım, ona göre
kaldığımız yerden devam ederiz.
Aleyhte Sayın Muharrem Erkek ve Meral
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben
ayrıca talebimizi ifade etmek için söz istemiştim ama.
BAŞKAN - Efendim, ne dediniz Sayın
Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Talebimizi ifade etmek için…
BAŞKAN – Aynı talepte olduğunuz için…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Neyse
tamam.
BAŞKAN - Lehte Mehmet Doğan Kubat ve
Ramazan Can.
Lehte olmak üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Doğan Kubat’ı dinliyoruz.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Anayasa’ya aykırılık iddiaları nedeniyle
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
başlanmasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın
Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; açılan usul
görüşmesinde 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya
aykırılık sebebiyle Komisyona iadesine ilişkin Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun yapmış olduğu itiraza,
Başkanlık makamının bu konuda bir işlem
yapılamayacağına ilişkin tutumu lehinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, geçmişte de buna benzer çeşitli
tartışmalar yaptık. Bir tasarı veya teklifin Anayasa’ya
aykırılığı elbette iddia edilebilir ancak bunun da
usulü yine İç Tüzük’te düzenlenmiş. Bildiğiniz üzere, Genel
Kurula gelmeden önce, 23’üncü maddeye göre Başkanlık makamına
tasarı, teklif geldiği zaman Başkanlık makamı 67’nci
maddenin ikinci fıkrasına göre o tasarı ve teklifin Anayasa’ya
uygunluğunu da içeren bir denetim yapar. Bunun sonrasında, komisyona
sevkten itibaren komisyon, 38’inci madde gereğince, gelen tasarı ve
teklifin Anayasa’nın özüne ve sözüne açıkça veya örtülü biçimde
aykırı olup olmadığı yönlerinden bir inceleme yapar;
böyle bir aykırılık görürse zaten reddeder, görüşmelere
geçemez. Şimdi, Komisyon bu incelemeleri yapmış ve
kararını vermiş, şu elimde gördüğünüz teklifi 534
sıra sayısıyla Genel Kurula göndermiş.
Genel Kurulda bu
Anayasa’ya aykırılık iddialarının nasıl
yapılacağı yine İç Tüzük'te düzenlenmiş. İç
Tüzük’ün 87’nci maddesinin birinci fıkrası dikkatle okunduğu
zaman, kanunlarda veya İç Tüzük’te aksine bir hüküm yoksa bir kanun
teklifinin veya tasarısının tümünün veya bir maddesinin
komisyona iadesi hakkında Hükûmetçe, milletvekillerince veya esas
komisyonca önerge verileceği anlaşılıyor. 88’inci maddeye
baktığımız zaman, bir kanun tasarısı veya
teklifinin tümünün komisyona geri verilmesini isteme yetkisinin iki makama
verildiğini görüyoruz: Biri Hükûmet, biri de esas komisyon. Hâl böyle
olunca zaten 81 ve 91’inci maddeler gereğince, tümünün görüşmeleri
yapıldıktan sonra, Genel Kurul bu Anayasa’ya aykırılık
iddialarını değerlendirip belki de reddedecektir maddelere
geçilmesini. Anayasa’ya aykırılık önergeleri maddeler üzerinde
tek tek verilip 84’üncü maddeye göre işlem yapılması
gerektiğinden, Başkanlık makamının şu
aşamada bu konuda herhangi bir yetkisi bulunmadığından ve yapılan
iş usule, Tüzük’e ve Anayasa’ya da uygun bulunduğundan dolayı
Başkanlık makamının tutumunun lehinde olduğumu ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Şimdi de aleyhte olmak üzere, Çanakkale
Milletvekili Sayın Muharrem Erkek konuşacaklar.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Üç dakika süreniz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu
haklı uyarımızı yapmak zorundayız, en azından
tarihe not düşmek zorundayız. Bu teklifin maddelerine geçilmeden önce
bu usul tartışmasını açmak zorundaydık çünkü
açıkça, başından sonuna Anayasa’ya aykırı bir teklifle
karşı karşıyayız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 18 yaşı
desteklemiyor musunuz?
MUHARREM ERKEK (Devamla) – 18 yaşı
destekliyoruz, sonuna kadar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – E, nasıl
aykırıdır Anayasa’ya?
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Çünkü bu teklif seçim
güvenliğini temelinden sarsıyor. Seçimler demokrasinin
oluşması için, egemenliğin oluşması için en temel
unsur; bunu yok ediyor, seçim güvenliğini yok ediyor. Anayasa’nın
67’nci maddesine, 68’inci maddesine açıkça aykırılıklar
var.
Temsilde adaleti yok ediyor çünkü
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilecek ilk seçimden
sonra. Bu hükûmet sisteminde seçilen Cumhurbaşkanı yürütmenin
başı olacak, hükümet dışarıdan oluşacak ama yüzde
10 barajıyla birlikte böyle bir teklifi getirdiğimiz zaman ve illerde
ittifakın aldığı toplam oylar tek parti gibi kabul edilip
dağıtıldığı zaman, işte temsilde adaleti yok
ediyorsunuz. Anayasa’nın 67’nci maddesinin çok açık bir hükmü var,
diyor ki: “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar
ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.” İşte bu
teklif, maalesef ne temsilde adaletle ne de yönetimde istikrarla
bağdaşmıyor, açıkça Anayasa’ya bir
aykırılıkla karşı karşıyayız.
Anayasa’nın 2’nci maddesindeki demokratik hukuk
devleti, Anayasa’nın 6’ncı, 7’nci ve devamı maddelerindeki
egemenlik ve egemenliğin kullanılmasına yönelik milletin yetkili
organlarını belirlemesinde yani tüm bu maddelerde seçim tek unsur.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse ve egemenlik,
milletin iradesi bu Mecliste tecelli edecekse, irade buradaysa bu Meclisin
oluşumunu yakından ilgilendiren çok temel bir teklifle
karşı karşıyayız. Bu teklif yasalaşırsa,
illerde milletvekilleri dağıtılırken yani egemenlik, millî
irade oluşurken bu Parlamentoda oturacak milletin temsilcilerinin
dağıtımında uygulanacak hükümler, bu Anayasa’nın en
temel ilkelerine açıkça aykırı.
Temsilde adaleti yok ediyorsunuz, yönetimde
istikrarı yok ediyorsunuz, siyasi partilere dahi güvenmiyorsunuz.
Anayasa’mızda siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsuru
olduğu yazdığı hâlde siyasi partilerin denetimini,
sandık kurulu için liste sunmasını bile engelleyen bir teklifi burada
görüşmeye geçmeden önce, bu teklifin teklif sahipleri tarafından
çekilmesi ya da Komisyona iadesi Anayasa’ya aykırılık yönünden
önem arz etmektedir.
Takdirlerinize sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Lehte ikinci olarak Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ramazan Can konuşacaklar.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın
Başkanımızın tutumunun yerinde olduğunu belirtiyorum,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Doğan Kubat’ın da
beyanlarına aynen iştirak ediyorum.
Bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun
teklifi geldiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 23’üncü
maddeye istinaden, yetkisine dayanarak onu komisyonlara havale ediyor.
Komisyonlar, bir defa, bir denetleme fonksiyonu ifa ediyor ve komisyon
Anayasa’ya aykırılıkla ilgili iddiaları tartışıyor,
müzakere ediyor ve bir rapor hâline getiriyor. Komisyonda alınan karar
neticesinde de anılan raporu bir Danışma Kurulu veyahut da grup
önerisi şeklinde Genel Kurulun gündemine alıyoruz. Genel Kuruluda da
aynı şekilde, Anayasa’ya aykırılık, esas yönünden,
usul yönünden veyahut da maddi hukuk açısından Genel Kurulun
takdirine sunuluyor ve Genel Kurul değerlendirmesini yapıyor.
Bunun ötesinde, buradan geçen, yasalaşan hükme
dahi Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulabiliyor.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin kurulmasındaki gaye de budur. Anayasa
Mahkemesi, kanunların Anayasa’ya uygun olup olmadığını
murakabe ediyor, denetliyor. Buradan çıkan kanun dahi Anayasa’ya
aykırı olabilir. Anayasa’ya aykırı olabileceği
cihetinden dolayı Anayasa Mahkemesi kurulmuş. Kaldı ki
Komisyondan geçti, Genel Kurula geldi ve Genel Kurulda milletvekillerinin
takdirine sunulacak. Buradan çıkan, yasalaşacak bir kanunu
-ihtimaldir, Genel Kurulun takdiridir- Genel Kurulun bu takdirine
karşı da nitelik, sayı açısından gerekli şartlar
oluştuğunda kanunu beğenmeyen, aleyhinde olan Anayasa
Mahkemesine götürebilecek. Netice itibarıyla Anayasa Mahkemesinin
kurulmasındaki sebep de budur. Dolayısıyla buradan şöyle
bir sonuç çıkabilir mefhumumuhaliften: Bütün tartışmalara
rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa'ya aykırı kanun
çıkarma yetkisini de haizdir. Niçin? Çünkü Anayasa Mahkemesinin bu
kanunları şekil ve esas açısından inceleme yetkisi
vardır.
Buradan hareketle bütün bu
tartışmaları Genel Kurulun takdirine sunuyor, Başkanın
kararının usule uygun olduğunu ve Başkanın tutumunun
lehinde olduğumuzu beyan ediyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Can.
Aleyhte son olarak Adana Milletvekili Sayın
Meral Danış Beştaş konuşacaklar.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun Başkanlığımıza
yazılı bir itirazları da var aynı konuda olmak üzere.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum size.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sizin de ifade ettiğiniz gibi, Anayasa'ya
aykırılık önergemizi ayrıca sunduk yazılı olarak.
Açıkçası önümüzde duran ittifak
yapılmasına dair teklif birçok boyutuyla Anayasa'ya aykırı.
Komisyon aşamasında da Anayasa'ya aykırılık boyutlarıyla
ilgili aslında çok geniş tartışmalar yapıldı
fakat maalesef, Meclis Başkanlık Divanı her ne kadar Komisyonda
reddedildiğini söylese de objektif bir Anayasa'ya uygunluk
tartışması yapıldığını söylemekten uzak
bir noktadayız.
Özellikle bu kanun teklifinde seçme ve seçilme
hakları gibi en temel haklar meselesinde ve özgürlüklerde hakkın
özüne ciddi bir şekilde zarar verildiğini ifade etmek istiyorum. Her
şeyden önce, OHAL koşullarında seçim düzenlemeleri yapılıyor.
“OHAL” adı altında yapılan, sürdürülen bu düzen içinde seçimin
yapılması bir yana, bir de seçimin yapılmasını öngören
kanunlar da değiştiriliyor. Bu da hakkın özüne çok ciddi bir
müdahaledir. Bu, tüm hakların, aslında hakkın özünün yok
sayılması anlamına geliyor. Seçme ve seçilme hakkı anayasal
bir haktır.
Düzenlemenin 1’inci maddesiyle seçmenin seçmen
listeleri üzerindeki denetimi de tümüyle ortadan
kaldırılmaktadır. Aynı binada yaşadığı
seçmenleri denetleme, izleme ya da bu konuda uyarıda bulunma, müdahale etme
şansı da ortadan kalkıyor. Bunu, kanunun içeriğini
konuştuğumuzda ayrıntılı bir şekilde ifade
edeceğiz.
Yine 67’nci maddeye açıkça bir
aykırılık var, Anayasa’ya bir aykırılık var.
Teklifin 2’nci maddesindeki valilerin seçimlere dair karar süreçlerinde
yetkilendirilmesi, seçimlerin tarafsızlığını tümüyle
ortadan kaldıran bir düzenleme niteliğindedir ve YSK denetiminde ve
kontrolünde yapılacak seçimlerin artık tarihe
kavuşacağı anlamına gelmektedir.
Yani bir bütün olarak -önergemizde
ayrıntıları var ancak- Meclis İç Tüzük’ünün 87’nci maddesi
gereğince biz bu tasarının maddelerine geçilmeden reddedilmesi
gerektiğini düşünüyoruz ve bu nedenle bu önergemizi verdik ve bu sözü
almış durumdayız. Yani seçim hukukunu bu kadar temelden
etkileyen, birçok seçmen iradesinin sandığa
yansımasını ortadan kaldıracak böyle bir teklifin
Anayasa’ya aykırılığı konusunda Genel Kurulun ve
sayın milletvekillerinin oyunu gerçekten seçmen lehine, halk lehine
vermesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle önergemiz doğrultusunda
karar verilmesini ve usul tartışmasında Başkanlık
Divanı tutumu aleyhinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tutumumda herhangi bir
değişiklik olmadığından şimdi kanunu
görüşmeye geçiyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince teklifin tümü üzerinde gruplar adına
yapılacak konuşmalar birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecektir.
Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimizi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Bugün çok önemli bir tarihin yıl dönümünü idrak
ediyoruz. Bağımsızlığımızın
manifestosu, millî varlığımızın manzum ifadesi olan
İstiklal Marşı’mız doksan yedi yıl önce bugün yani 12
Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde büyük bir coşku ve
heyecanla kabul edilmiştir. Her kelimesinde inanç, her dizesinde iman, her
kıtasında cesaret ve kararlılık olan İstiklal
Marşı’mız karanlık ufkun ardından doğacak
şafağı müjdelemiş, bu çerçevede
bağımsızlık özlemini ateşlemiştir. Türk
milletinin iman dolu varlığının istilacıların
uçaklı, zırhlı ve ezici silahlarından daha üstün, daha
kudretli ve daha tesirli olduğu millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy
tarafından dile getirilmiştir. Merhum şairimiz İstiklal
Marşı’nı milletimize hediye etmiş ve “Allah bir daha bu
millete İstiklal Marşı yazdırmasın.” diyerek en içten
dua ve beklentisini de o tarihlerde ifade etmiştir.
Türkiye, Millî Mücadele yıllarından sonra
tarihinin en zorlu döneminden geçmektedir. Millî güvenliğimiz ve millî
çıkarlarımız tehdit altındadır. Ülkemizin güney
sınırları boyunca mazisi bir asrı bulan iğrenç bir
kumpas tedavüldedir. Türkiye, meşru bir savunma bilinciyle
varlığına, birliğine, bekasına yönelmiş
düşmanca emellere karşı mücadele vermektedir. Terörle
girdiğimiz bu yüksek mücadele mutlaka başarıyla
sonuçlanacaktır çünkü Allah bu milletin yardımcısıdır.
Milletin azim ve kararlılığıyla başlayan Zeytin
Dalı Harekâtı yine milletimizin destek ve dualarıyla sonuna
kadar sürecektir. Yürekler toplu vurmakta, onu sindirecek bir güç ise Allah’a
hamdolsun bulunmamaktadır. Zafere olan inancımız tamdır.
Allah kahramanlarımızı korusun, Türk milletini ve Türkiye’yi
sonsuza kadar var kılsın. Bugün hepimize düşen en büyük görev,
İstiklal Marşı’mızda anlamını bulan mücadelenin
şuuruna vararak vatanımıza sahip çıkmak ve cumhuriyetimizi
sonsuza kadar yaşatmak olmalıdır.
Bu düşüncelerle, kükremiş sel gibi
bentlerini çiğneyerek aşan ve engellere sığmayarak
taşan kahraman şehitlerimizi ve millî şairimiz Mehmet Akif
Ersoy’u minnet ve şükranla anıyor, hepsine Cenab-ı Allah’tan
rahmet diliyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, 2016
yılının 15 Temmuzunda FETÖ eliyle kanlı bir darbe
girişimi yaşanmıştı, alçakça ve açıkça Türk
milletini hedef almışlardı. FETÖ içeriden
başlattığı kalkışmayla Türkiye'yi felce
uğratacak, ardından iç savaş şartları vuku bulacak,
sonuç olarak Türkiye işgale açık hâle gelecekti. Bizden istenen
teslim olmamızdı, hayat ve tarihsel haklarımızdan
vazgeçmemizdi; parçalanmamız ve bin yıldır yurt edindiğimiz
bu topraklardan çıkarılmamız planlanmıştı. Aziz
milletimiz bu zillete boyun eğmedi, bu hıyanete “Tamam.” demedi. Türk
milleti darbe girişimine karşı canını siper etti,
kutsal vatanını savundu. 15 Temmuz gecesi ülkesini ve milletini
savunmak üzere sokaklara çıkan herkes millî birlik ve
beraberliğimizin aşılamaz olduğunu bir kez daha
ispatlamışlardır.
Ardından 7 Ağustos Yenikapı
buluşmasıyla Türkiye yepyeni bir döneme girmiş ve
adımını atmıştır. Milletimizin 15 Temmuzda
sergilediği millî birlik ve beraberlik şuuru, 7 Ağustos
Yenikapı toplantısıyla birlikte siyasi zemine kesin olarak
taşınmıştır. Bu tarihten sonra Türkiye'de kimsenin
menfi ve menfaate dayalı siyasi hesaplarla hareket etme lüksü
kalmamıştır. Millet vicdanında cevap ve cevaz bulan
uzlaşma, aynı zamanda millî dayanışma iradesinin siyasete
de egemen olması lazımdı; ülkemizin geleceği için bu
şarttı, “Önce ülkem ve milletim.” diyen ilkeli bir duruşun
hayata geçirilmesinin zorunluluğu ortaya çıkmıştı.
Milliyetçi Hareket Partisi, bu ilkeyle hareket
ederek Türkiye'de toplumsal ve siyasi sistemi kısır
tartışmalara sokan hükûmet etme sistemiyle ilgili sorumluluk
üstlenmiştir. Uygulamalardan doğan aksaklıkların aşılarak
çağın şartlarını, millî çağrıların
gereklerini karşılayabilecek bir sistemin hayata geçirilmesini
samimiyetle dile getirmiştir.
Sonuçta Adalet ve Kalkınma Partisiyle beraber
Türkiye'nin yönetim ve hükûmet etme sistemini yeni baştan ele aldık,
bunun üzerinde çalıştık, gerekli anayasal
değişiklikleri Mecliste gerçekleştirdik. Ardından 16 Nisan
2017 halk oylamasıyla Türk milleti cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemini kabul ve teyit etmiştir. Bu çerçevede 2019
yılında yapılacak olan seçimlerde artık cumhuriyet
tarihimizde üçüncü bir dönemin başlayacağı
kesinleşmiştir.
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti,
1946 yılında çok partili siyasi hayata geçişiyle birlikte
kuruluş sürecini tamamlamıştır. 1946 yılından
sonraki dönemdeyse demokrasisini darbelere rağmen
olgunlaştırmış, gelişim sürecini perçinlemiş,
gücünü pekiştirmiştir. 2019 yılından itibaren
cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kurum ve
kurallarıyla yerleşmesi önümüzdeki en mühim hedeftir.
Bizim kaygımız ülkemizdir; derdimiz
milletin huzuru, refahı, esenliği ve güvenliğidir; arzumuz
milletimizin beklentilerine cevap verebilmektir, Türkiye'ye bir daha 15 Temmuz
ve benzeri hain girişimleri yaşatmayacak siyasi ve yönetim
ortamını tesis ve temin etmektir.
Çok partili siyaset hayatımızda bu hâliyle
16 Nisan halk oylaması bir milat, hatta demokratik bir misak
olmuştur. Yeni sistemde kutuplaşma ihtimali en aza
indirilmiştir. Barajın fiilen yüzde 50+1’e
çıktığı göz önüne alındığında siyasi
partilerin uzlaşmaktan, ahlaki bir ittifak kurmaktan başka
seçeneği de kalmamıştır. Görüştüğümüz kanun
teklifiyle yeni sistemin doğasına uygun şekilde siyasi partiler
arasında ittifak kurabilmenin yasal altyapısı muvaffakiyetle
hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, 21 Şubat 2018
günü Meclise sunduğumuz bu kanun teklifinin Anayasa Komisyonunda
yapılan görüşmelerinde konuşma talebi olan tüm milletvekilleri
süreye bağlı kalmaksızın görüşlerini ve
eleştirilerini dile getirmiştir. Ancak CHP ve HDP milletvekillerince
maddelerin tekliften çıkarılması dışında,
katkı vermeye dönük hiçbir önerge verilmemesi dikkat çekmiştir. Daha
da ilginci, katkı vermek üzere görüşme sürecinin uzatılması
talebi kabul edilen CHP, bırakın katkıyı teklifin bir
noktasını ya da virgülünü bile değiştirmeye yönelik bir
önerge vermemiştir.
Bu kanun teklifiyle, 12 Eylül darbe zihniyetinin
ürünü olan, siyasi partilerin ittifak yapmalarını yasaklayan hükümler
kaldırılarak siyaset alanı daha demokratik hâle getirilmekte,
siyasi partilerin özgürlük alanı genişletilmektedir. Yapılan
düzenlemeyle siyasi partiler arasında seçim ittifaklarının yasal
altyapısı oluşturulmaktadır.
Aslında ülkemizde siyasi partilerin seçim
ittifakı yapmaları yeni bir konu değildir, öteden beri
yapılagelmektedir ancak ittifak yapmak kanunen yasak olduğundan
siyasi partiler kanuna karşı hile yoluyla ittifak yapmak durumunda
kalmışlardır. Türk siyasi hayatında bu yolla yapılan
seçim ittifaklarının 5 örneği bulunmaktadır. Bu
ittifakların nasıl yapıldığını ve sonucunun
ne olduğunu hatırlarsak bu kanun teklifiyle getirilen düzenlemenin
önemi ve anlamı daha iyi anlaşılacaktır.
1991 seçimlerinde Refah Partisi, Milliyetçi
Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi Refah Partisi
çatısı altında ittifak yapmış ve yüzde 16,88 oy
oranıyla barajı aşarak 62 milletvekili çıkarmıştır.
Milliyetçi Çalışma Partili 19 ve Islahatçı Demokrasi Partili 3
milletvekili seçim sonrası kendi partilerine dönmüştür.
Yine 1991 seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı
Parti ile Halkın Emek Partisi SHP çatısı altında ittifak
yaparak 88 milletvekili çıkarmıştır. HEP kökenli 18
milletvekili daha sonra SHP'den istifa ederek DEP'e geçmiştir.
1995 seçimlerinde ANAP ile Büyük Birlik Partisi ANAP
çatısı altında ittifak yapmış ve 132 milletvekili
çıkarmıştır. Büyük Birlik Partili 7 milletvekili daha sonra
istifa ederek partilerine dönmüşlerdir.
2007 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi ile
Demokratik Sol Parti arasında ittifak yapılmış, 13 DSP’li
CHP listelerinden seçime girerek milletvekili seçilmiş, seçimden sonra
kendi partilerine geçmiştir.
Son olarak 7 Haziran 2015 seçimlerinde Saadet
Partisi ile Büyük Birlik Partisi ittifak yapmış ancak bu ittifak
yüzde 2,06 oranında oy almış ve milletvekili
çıkaramamıştır.
Kanuna karşı hile yoluyla yapılan bu
ittifaklarda, siyasi partilerin adaylarının başka bir siyasi
partinin çatısı altında seçime girmesi, o siyasi partilerin
genel başkan ve yöneticileri ile adaylarının partilerinden
ayrılması, diğer partiye üye olmadıklarından aday
gösterilmeleri için kanun gereği yazılı muvafakat vermesi, seçim
sonrası siyasi partilerine dönmek için de ya bir hülle partisi kurup
asıl partileriyle birleşme kararı alması ya da partilerine
dönüş sonrası olağanüstü kongrede genel başkan ve yönetici
seçilmesi söz konusu olmuştur.
İşte bu kanun teklifiyle, siyasi
partilerin kanuna karşı hile yoluyla değil, bundan sonra hukuki
ve meşru bir zeminde ittifak yapmaları amaçlamaktadır.
Yapılan düzenlemenin özü budur. Ülkemizde yapılmış olan
ittifaklar ile başka ülkelerde yapılan seçim ittifakı
uygulamaları dikkate alınarak ittifak müessesesine dair bir düzenleme
getirilmektedir. Seçmen iradesinin ittifaklar yoluyla Meclise daha fazla
yansıması sağlanacağından, bu düzenleme temsilde
adalet ilkesine de uygun nitelik taşımaktadır. Her siyasi
partiye aynı şartları öngören ve eşit imkânlar sunan bu
kanun teklifiyle siyasi partilere şeffaf bir ortamda ve hukuki zeminde
seçim ittifakı yapabilme imkânı sağlanmaktadır. Seçmene
karşı da dürüst ve tutarlı siyasetin önü açılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Adalet ve
Kalkınma Partisiyle kurduğumuz birliktelik millî hislerin tezahür ve
tembihidir, milletimizin talep ve umududur. Milliyetçi Hareket Partisi huzur ve
beka için güç birlikteliğinden yanadır, bunun da seve seve
gereğini yapmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisini dillerine dolayıp
iftiralar atanlar, gitsinler, kendi partilerine baksınlar, kendi
dertlerine yansınlar. Bunlar telaş ve panik içinde,
çılgınca iftira yağdırsalar da biz işimize
bakacağız, millet ne diyor ona kulak vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, kendi partilerine
güvenemeyenler, kurdukları örtülü ittifaklarla milletin huzuruna
çıkmaktan ve seçmene güvenmediğini açıklamaktan korkanlar, seçim
güvenliği bahanesiyle seçim ittifaklarına giden süreci sabote etmek
için ortalığı velveleye vermektedir. Sandık kurulu mührü
olmayan zarflar ve oy pusulaları konusunda kara propaganda yapılmakta,
ikircikli tavır sergilenmekte, milletimize yanlış bilgiler
verilerek kargaşa ve kaos ortamı oluşturmaktan medet
umulmaktadır. Geçmişte yapılan tüm seçimlerde, sandık
kurulu mührü olmayan oy pusulalarının geçerli sayılmasına
dair tüm siyasi partilerin seçim kurullarına ve Yüksek Seçim Kuruluna
başvuruları vardır. Cumhuriyet Halk Partisi de HDP de işine
gelince sandık kurulu mührü olmayan oy pusulalarının geçerli
sayılması için başvuruda bulunmuş ve bu yönde kararlar
alınmasını sağlamıştır. Mesela, 7 Haziran
2015 seçimlerinde CHP ve HDP’nin yaptıkları itirazlar üzerine
İstanbul İl Seçim Kurulunun 2015/02-47 ve 2015/02-49 sayılı
Kararları bu yöndedir. CHP ve HDP’nin itirazı doğrultusunda,
sandık kurulunun hatasından doğan şekil
noksanlıklarının tek başına oyun iptaline neden
olmayacağı yönünde karar verilmiştir.
Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
İl Başkanlığının 11 Haziran 2015 tarihli ve
35/215 sayılı itiraz dilekçesinde hangi gerekçeler ortaya konmuş
bakalım: “Sandık kurulu başkan ve üyelerinin sehven
yaptığı hata nedeniyle sandığa yansıyan seçmen
iradesinin değiştirilmemesi ve yok sayılmaması
gerekmektedir. Birleşik oy pusulası ve zarflarda Yüksek Seçim
Kurulunun mühür ve işaretleri dışında işaret ve mühür
bulunmamaktadır. Zarflar ve oy pusulalarında Yüksek Seçim Kurulunun
filigranı ve zarflarda ilçe seçim kurulu mührü bulunmakta olup bu hâlde
sandık kurulunun görevini tam olarak yaptığına inanan
seçmenin bu hususu kontrol etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Yine,
sandık kurulunun ihmalinden doğan ve seçmenin iradesini etkileyecek
bir şekil noksanlığı tek başına oyun iptaline
neden olacak bir husus değildir. Seçmen iradesinin sandığa
yansıması esastır.” Bunları kim söylüyor? Hepsini CHP
söylüyor. Şimdi ise bu görüşlerinin tam zıddını, “Bu
oylar geçersiz olmalı, kanunda hüküm var.” diyor. Cumhuriyet Halk Partisi
itiraz ederken de kanundaki hüküm orada duruyordu. Kanunda o hüküm vardı
da madem niye itiraz ettiniz?
Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi
İstanbul İl Başkanlığı, itirazının
dayanağı olarak Anayasa’nın 67’nci maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi 1 no.lu Protokol’ün 3’üncü maddesinde ifadesini
bulan “vatandaşın seçme hakkı” ve Yüksek Seçim Kurulunun bu
yönde aldığı kararları göstermiştir. Yüksek Seçim
Kurulu, tam da CHP’nin ortaya koyduğu gerekçelerle sandık kurulunun
ihmalinden doğan ve seçmenin iradesini etkileyecek bir şekil
noksanlığının tek başına oyun iptaline neden
olmayacağı yönünde 1984 yılından beri müstakar hâline gelen
birçok karar vermiş bulunmaktadır, uygulama hep böyledir. İşte,
bu uygulama bu kanun teklifiyle kanuna dercedilmektedir. Böylelikle siyasi
partilerin işine gelince veya gelmeyince itiraz etmesi gibi
işlemlerin ve gereksiz tartışmaların ortadan
kaldırılması amaçlanmaktadır.
Diğer taraftan, CHP, bu kanun teklifinin ekinde
yer alan muhalefet şerhinde, teklifin 6’ncı maddesiyle getirilen, oy
pusulaları ve zarflarının filigranlı kâğıt
kullanılarak hazırlanmasının olumlu bir düzenleme
olduğunu ama bunun mühürsüz oy kullanımının zeminini
hazırlamak için yapıldığını iddia etmektedir.
Hâlbuki oy pusulaları ve zarflarında “Türkiye Cumhuriyeti Yüksek
Seçim Kurulu” filigranı bulunması hükmü 1979 yılında 2234
sayılı Kanun’la getirilmiş olup yıllardır
filigranlı hazırlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, seçimlerin güvenli ve
huzurlu bir ortamda gerçekleştirilmesi devletin görevidir. Bu kapsamda,
vatandaşımızın hiçbir baskı ve etki altında
kalmadan, hür iradesiyle seçme hakkını kullanabilmesi için ve ihtiyaç
hâlinde kullanılmak üzere Yüksek Seçim Kuruluna seçim güvenliğini
sağlamada güçlük çekilebilecek yerlerde sandık taşıma ve
birleştirme yetkisi veriliyor. Geçmiş seçimlerde belli yerlerdeki
sandık sonuçlarına bakılırsa, örnek veriyorum: “Sandık
seçmen sayısı 300, kullanılan oy sayısı 300, geçerli
oy sayısı 300 ve bir partiye veya bağımsız adaya
çıkan oy sayısı 300” şeklinde birçok sandıkta sonuçlar
görülecektir. Soruyorum, bu normal midir? Açık ifade ediyorum, bu durum,
ağırlıklı olarak PKK tehdit ve baskısının
olduğu sandıklarda söz konusu olmuştur. Şimdi, seçmenin hür
iradesiyle tercihini yapabilmesine yönelik ve gerektiğinde
kullanılmak üzere tedbir öngörülüyor. Belki de hiç ihtiyaç duyulmayacak ve
bu tedbir hiç uygulanmayacak.
Yine, seçmene yönelik olası baskı ve
etkiyi bertaraf etmek amacıyla aynı binada oturan seçmenlerin hane
bütünlüğünü koruyarak aynı muhtarlık bölgesinde farklı
sandıklara kaydedilebilmesi düzenlenmektedir. “Boş dairelere
hatalı seçmen kaydı ve listeye bakarak komşularını
denetleme olanağı ortadan kalkıyor.” deniliyor. Hâlbuki seçmen
listeleri partilere gönderiliyor. Seçmen kayıtlarını siyasi
partilerin ve seçmenin denetleme imkânı mevcut. Yine, sandık
listeleri oluşunca sandık seçmen listelerini denetleme imkânı
bulunmakta. Ayrıca, sandık seçmen listeleri muhtarlıklarda
askıya çıkmakta, inceleme ve itirazlara imkân verilmektedir.
Son olarak tasarının milletimize, ülkemize
ve partilerimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın hatip konuşmasında, mühürsüz
oylarla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin çelişkili politikalar
izlediğini iddia etmek suretiyle bir sataşmada bulunmuştur
efendim.
Ayrıca, bu teklifin komisyon sürecinde de
sadece madde metninden çıkarma önergeleri vermenin
dışında...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Eleştiridir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – ...komisyon
çalışmalarına bir katkı sunmadığını
belirtmek suretiyle de partimizi yaralamıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sadece
eleştirdi Sayın Başkan.
Eleştiriye bile dayanamıyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dayansanız
eleştiriye biz katlanacağız.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, sayın hatip
konuşmasında, mühürsüz oy pusulalarıyla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisinin İstanbul’da yapılan -benim hafızamda kalan
kısmıyla- bir yerel seçimle ilgili bir itirazından yola
çıkarak mühürsüz oyları meşrulaştırma gayretine
Cumhuriyet Halk Partisini dâhil etmek istedi, bu doğru değildir.
Değerli arkadaşlar, yanlış
yanlıştır; nerede yapılırsa, kim yaparsa yapsın
yanlış yanlıştır. Türkiye'de uygulama şudur:
Muhtar seçimlerinde, muhtarlıkla ilgili oy pusulalarında mühür olmaz.
Niye olmaz? Muhtarlık seçimlerinde adaylık müessesesi yoktur,
muhtarlık seçimlerinde “muhtar adaylığı” diye bir kavram da
resmen yoktur. Zarftan, sandıktan kim çıkarsa o muhtardır ama
bunun dışında -biraz önce değerli bir milletvekili
arkadaşım beni uyardı- bir kâğıt parçasının
oy pusulasına dönüşmesi için onun mühürlenmesi lazım. Bu kanuna
siz “Sehven mühür basılmamış pusulalar geçerli sayılacak.”
diye şimdiden yazarsanız peşinen sandık kurulu
başkanlarını, ilçe seçim kurulu yöneticilerini,
başkanlarını kanun dışılığa itersiniz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel görevi kanun yapmaktır. Ben çok
yadırgadım, sayın milletvekilimi çok sever, sayarım, çok
başarılı ve çalışkan bulurum ama AK PARTİ’yle
birlikte bu kanun dışılığı savunması belki
kendisi için zor olmuştur -ne kadar zor olduğunu da tahmin ediyorum-
ama bu doğru değil değerli arkadaşlar.
Öte yandan “Cumhuriyet Halk Partisi Komisyona
katkı sunmadı.” ifadesi doğru değildir. Biz, demokrasinin
katledilmesine yönelik olarak büyük bir refleks sunduk. Biz, adil ve özgür
seçimlerin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) – Var mı bir
şansımız Başkanım, bırakayım mı?
BAŞKAN – Maalesef, bu aşamada yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kesin, son
kararınız mı Başkanım?
BAŞKAN – Evet, siz de biliyorsunuz.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (Devamla) – İnşallah,
başkasına böyle bir ayrıcalık yapmazsınız.
BAŞKAN – Yok. Bu konuda çok eşit
davranıyorum, siz de biliyorsunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Peki. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok
kibarsınız Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz kural ve
kaide partisiyiz Sayın Elitaş, sizin gibi değiliz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
şimdi sizi dinleyelim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Az önceki Milliyetçi Hareket Partili sayın hatip
konuşmasında, aynı şekilde “İşlerine geldiği
zaman itiraz ediyor, işlerine geldiği zaman kabul ediyorlar.” diyerek
sanki mühürsüz oy kullanımının aslında bizce kabul edilir
bir şey olduğu şeklinde bir algı yaratarak sataşmada
bulunmuştur. Aynı nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
Size de iki dakika süre veriyorum.
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın 534 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Değerli milletvekilleri, bizim işimize gelirse veya
işimize gelmezse bazı şeyleri kabul etmemiz söz konusu
değil. Bu, özellikle son referandumda mühürsüz oyların geçerli
olmaması, oyların mühürlü olması gerektiği konusunda
toplumda, kamuoyunda çok net bir algı, çok net bir bilinç
oluşmuşken şimdi bu uygulamanın getirilmesi gerçekten
aslında AKP-MHP koalisyonunun “Hep bana, hep bana, oylar hep bana
yasası”nın tezahüründen ibarettir. O zaman hiç mühür koymamanız
gerekir. Hiçbir şeye mühür koymayın, tamamen mühürsüz olsun, zaten
mühürsüz oylar geçerli olacaksa mühür konmasının bir âlemi var
mıdır?
Bizim itirazımızı örnek veriyor
sayın hatip. İtirazımız üzerine, sandık kurulu
hatası nedeniyle 1 oyun geçerli olduğu tespit edilmiş.
Şimdi, sandık kurulu hatasının olması ve bu nedenle 1
oyun geçerli olduğunun tespit edilmesi başka bir şeydir,
oyların tamamının mühürsüz olarak kabul edilmesi, buna cevaz
verilmesi başka bir şeydir.
Bizim işimize gelen nedir, biliyor musunuz?
Bizim işimize gelen demokratik, şeffaf seçimdir ama asıl
işte işinize gelmeyen budur maalesef. Eğer demokratik,
şeffaf bir seçimden korkmuyorsanız o zaman… Bir tehlikeli söz daha
vardı konuşmanın içerisinde, yurttaşların denetimine
verilen seçmen listeleri, yurttaşların kendi
komşularının, kimlerin olduğunun, oylarını
kullanabileceğinin denetlenebilirliğini şimdi diyor ki hatip
“Partilere bırakıyoruz.” Neden yurttaşlar denetimi partilere
bıraksınlar? “Yurttaş denetimi” diye bir şey olmayacak
mı bu ülkede? İşte, demokrasi anlayışı budur,
bizim işimize gelmeyen de budur.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kalaycı, açıklama mı
yapacaksınız yerinizden?
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın
Başkanım, ben hiçbir siyasi partiye sataşmadım. Gerek
CHP’nin gerekse HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde yaptıkları itiraz
başvurusunun içeriğini okudum, ilave bir şey söylemedim,
artı veya eksi bir şey demedim, ben kendilerine de bunu verebilirim.
Yine “işine gelince” lafını ben her
siyasi parti için kullandım yani her siyasi parti sandık kurulu mührü
yoksa…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O sizin
işinize geliyor.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - …kendi işine
geliyorsa itiraz ediyor, uygulama böyle ve 1984 yılından bu tarafa da
bu oyların geçerli sayılmasına yönelik Yüksek Seçim Kurulunun
aldığı kararlar var, artık istikrar hâline gelmiş,
müstakar hâle gelmiş kararlar var; ben bunları ifade ettim, bir
suçlamada bulunmadım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın
Kalaycı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Açıklama mı
yapacaksınız yerinizden?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika…
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkanım, Sayın Kalaycı yıllardır
tanıdığım bir ağabeyimizdir, kişiliğini de
biliriz ve burada hiç kimseyi bilerek kıracak, incitecek bir laf etmez.
Lakin Sayın Kalaycı’nın söylediklerinden Cumhuriyet Halk
Partisinin farklı tutum aldığı algısı
çıktığı için ben İç Tüzük’e göre sataşmadan söz
aldım.
BAŞKAN –
Açıklamıştınız onu zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoksa kendisinin
şahsen bize sataşması mizacına aykırıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ilk olarak Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında ittifak
yasası üzerine Anayasa Komisyonunda görüşlerimizi uzun uzun ifade
ettik. Aslında buna “ittifak yasası” demek de doğru değil bize
göre çünkü sanki buna karşı çıkanlar ittifaklara, iş
birliğine, farklı partilerin bir arada seçime girmesine
karşıymış gibi bir algı yaratılıyor; bu,
doğru değil. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak demokratik
ittifaklara zaten inanan ve bunu yaşama geçiren bir partiyiz. Biz şu
anda birçok bileşeniyle, farklı kesimlerin temsiliyetiyle, bütün
farklılıklarla bir arada parti olarak demokratik bir ittifakla
yolumuza devam ediyoruz.
Ancak burada garip olan şu ki önümüzdeki
öneride sanki demokratik kriterler varmış gibi Meclis Genel Kurulunda
bir yasanın ne kadar tehlikeli olduğunu izah etmeye
çalışacağım, bu da garip bir durum ve ben ne dersem
diyeyim, ne anlatırsak anlatalım, parmak çoğunluğuyla bu
yasa önerisi diğerleri gibi Genel Kuruldan geçecek. Aslında
sözlerimiz doğru, tutanaklara geçiyor, tarihe geçiyor ama bu,
antidemokratik bir yöntemle bunun dayatıldığı ve parmak
hesabıyla geçtiği realitesini asla değiştirmiyor.
Komisyondan her zaman olduğu gibi
yangından mal kaçırırmış gibi geçirildi alelacele.
Bugün de önümüze kırk sekiz saat geçmeden geldi. Bir acele var, bu aceleyi
önümüzdeki günlerde göreceğiz. Her ne kadar iktidar partisi yetkilileri
“Seçim yok, 2019’da yapılacak.” gibi beyanlarda bulunsalar da bu
açıklamanın kendisi bile içinde bir seçim niyetinin olduğunu,
bir baskın seçimin her an olabileceğini ve
hazırlıkların yapıldığını gösteriyor.
Tabii ki biz HDP olarak seçimlere her zaman
hazırız. On binlerce yöneticimizin cezaevinde olmasına
rağmen, her gün hukuksuz operasyonlar, müdahaleler olmasına
rağmen seçimden bir kaygımız yok. Burada açıkçası
iktidar partisi ve MHP ortaklığıyla bu hazırlandı ve
hazırlanma sürecinde demokratik teamüller işletilmedi, diğer
partilere danışılmadı, kamuoyunun bilgisi olmadı;
tümüyle iki partinin kendi arasındaki hukuk, ortaklık, koalisyon bir
resmiyete dökülmeye çalışılıyor. Bu yapılırken ne
hukuk tanındı ne ilke ne siyaset etiği. OHAL
koşullarında üstelik bu düzenlemeler yapılıyor. Yani Sayın
Başbakanın daha önce “OHAL koşullarında seçim yaptılar
dedirtmeyiz.” lafının üzerinden daha aylar geçmişken OHAL
koşullarında seçim yapılması bir yana, Seçim Kanunu
değiştiriliyor, bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Evet, demokrasi nedir gerçekten? Demokrasi halk
iktidarıdır en genel anlamıyla ve halk iktidarı olarak her
yerde tanımlanır. Hatta Abraham Lincoln bu konuda demokrasiyi
şöyle tanımlar, güzel bir tanımdır: “Halkın halk
eliyle, halk için hükûmeti” şeklinde tanımlamıştır ama
bu öneride halk var mı, halk neresinde var, halk iradesi nasıl
tanınıyor; bunu bulabilirseniz bulun, biz bulamadık çünkü halk
iradesinin nasıl budanacağı konusunda fazla bir mesai
yapılmış ve gerçekten çok ince ayrıntılara kadar
burada halk devre dışı bırakılmıştır.
Halk tabii ki belirli bir zümreyi,
sınıfı ya da partiliyi tanımlamıyor, bir inanç grubunu
tanımlamıyor. Ülke sınırları içinde yaşayan
herkes dili, kimliği, ideolojisi, inancı ne olursa olsun bu halk
kavramının içindedir ama burada “halk” derken, “millî irade” derken
AKP-MHP koalisyonunun sadece ittifakı destekleyenleri kastettiğini,
ülkeyi adım adım kutuplaştırma ve
düşmanlaştırma sarmalına sürüklediğini her geçen gün
acı bir şekilde deneyimlemeye devam ediyoruz. Bu, aynı zamanda
bir kutuplaştırma yasasıdır çünkü Cumhurbaşkanı,
AKP’nin Genel Başkanı birçok konuşmasında bu yasaya “millî”
demeye başladı, “millî ittifak”. Niye millî ittifak? Bu toplumun
yüzde 50’si o millînin içinde değil mi? 80 milyonun 40 milyonu millî
değil, diğerleri mi millî? Bunun neresinden tutarsanız iler
tutar bir tarafı gerçekten yok. Bu, millî ittifak falan da değil.
Peki, ne oluyor? Şu anda zaten parlamenter
sistem askıda. Şu anda bu Meclisin objektif olarak
çalıştığını, yasama işlevini gördüğünü
kim iddia edebilir? Biz etmiyoruz, böyle bir iddiamız asla yok. Daha üç
gün önce, Antep Milletvekilimiz Afrin konusunda burada konuşma yaptı
diye hem de arada, beş dakikalık arada şu Meclis Genel Kurulu
salonunda linç tehlikesiyle karşı karşıya kaldı ve
arkadaşımız şu anda kırk beş günlük raporla…
Kürek kemiği kırılmış ve araya girenler olmasa Allah
korusun başka bir şey de yaşanabilirdi. Burada sözün gücü
değil, gücün üstünlüğü var, kaba kuvvet var, şiddet var. Bu
salonda şiddet uygulayan parlamenterlerin olduğu bir dönemde biz
parlamenter sistemin ya da sözün gücünün olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu
Parlamentonun şu anda 10 üyesi hapishanede, içinde 2 eş genel
başkanımız var. Milletvekilleri içerdeyken Seçim Yasası
değiştiriliyor tıpkı Anayasa değiştirildiği
gibi. İşte, burada, en temel hedeflerden biri tabii ki partimiz.
Halkların Demokratik Partisinin baraj altına indirilmesi, oy
almaması, zaten Meclisteki sandalyelerimiz, milletvekillerimiz
gasbedilirken olası seçimlerde de HDP'nin milletvekili kazanamaması,
milletvekilliğine oy veren halkın da yönetim dışında
ve Parlamento dışında bırakılmasıdır.
Kayyumlar zaten bunun en belirgin örneğidir. 93 belediyeye kayyum
atandığı tarih dünyada yoktur. Halk iradesi şu anda
kayyumlara teslim edilmiştir.
Şimdi, tabii ki, “Bu seçim yasaları hiç
değişmemeli.” de demiyoruz; aman, böyle bir iddiamız yok. Bu
ülkede Anayasa başta olmak üzere seçim yasaları, Siyasi Partiler
Yasası, birçok mevzuat gözden geçirilmeye ve değiştirilmeye
muhtaçtır. Ama bu demokratikleşme yönünde, bu ilerleme yönünde,
Avrupa Birliğine uyum yönünde… Biz bunu söylerken tersine bir
değişiklik var, diktatör yönetimlere doğru, faşizme
doğru, geriye doğru bir yasallaşma süreci yaşıyoruz.
Yüzde 10 barajı duruyor. Hani derler ya, el insaf! Yüzde 10
barajını Kenan Evren getirdi, sonrasındakiler hep buna sahip
çıktı. Yüzde 10 barajı dururken bu yasanın gerçekten halk
lehine, halk iradesinin sandığa yansıması ya da temsilde
adalet olacağını iddia etmek mümkün mü? Tabii ki, değil.
Burada temsilde adalet değil, temsilde adaletsizlik
yasallaştırılıyor.
Bir de diğer yandan, tabii ki, şöyle bir
mesele var: Burada bir suç listesi var önümüzde arkadaşlar. Bir yazar
yazmıştı, köşe yazarı, hatırlamıyorum
gerçekten, kendisinden özür diliyorum adını
hatırlamadığım için. Niye suç listesi?
Şimdi, mühürsüz oy geçerli, seçmen
mahalledekini denetleyemeyecek; efendim, sandık kurulu başkanı
iktidar partisinin memuru olacak, bir de gerçekten memuru olacak, bunu
artık partiler önermeyecek, bunun gibi -hepsini
değerlendireceğiz- bir dolu hüküm var. Bunların hepsi normalde
suç, bunlar hile, bunlar dolandırıcılık ama buraya
konularak yasallaştırılıyor ve bu yasayla seçime gidilecek.
Şimdi, ilginç bir bölüm var. Mesela bu mühürsüz
oy meselesi çok konuşulduğu için ona bir örnek vereyim halk diliyle:
Farz edelim ki, Fitnat teyze Erzurum’da ya da Diyarbakır’da -önemli
değil- sandığa gidiyor, giriyor perde arkasına ve oy
vermeyi, mühür basmayı unutuyor, olur ya, istediği partiye oy
veremiyor; çıkıyor dışarı, sandık kurulu
başkanına “Aman, billah, kurban olayım, ben oy vermeyi unuttum. Benim
oy vereceğim parti buydu ama unuttum, siz benim yerime ona oy basar
mısınız ya da iradem bu, geçerli kabul eder misiniz?” diyor.
Şimdi, bunu anlatınca Nasrettin Hoca fıkrası gibi
gerçekten; niye? Demez mi “Bre adam, ben unuttum, sen niye benim oyumu, irademi
kabul etmiyorsun?” Ama edilmeyecek. Şimdi, burada bir eşitsizlik yok
mu? Sandık kurulu başkanı mühür basmayı unutacak, geçerli
olacak ama okuma yazma bilmeyen ya da ilkokul mezunu olan bir vatandaş
-Fitnat teyze ya da Şemsettin amca ya da Ahmet, önemli değil- oy vermeyi
unutunca geçersiz olacak. Bu kadar büyük bir garabetle karşı
karşıyayız. Gerçekten, Türkiye’nin bu yasaya, bu
değişikliğe ihtiyacı yok; temsilde adaletsizliği
derinleştirecek bir kanuna ihtiyacımız yok, temsilde adalete
ihtiyaç var. Dün koalisyona ve ittifaka karşı çıkanlar bugün
koalisyonu kutsamaya, ittifakı kutsamaya başladılar. Bu, sadece
kendilerini kurtarma yasasıdır, bir suç listesini
yasallaştırma yasasıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
son olarak, Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Noam Chomsky
demokrasiyi tarif ederken “Demokrasi, içindeki insanların izleyici
değil, oyuncu olduğu sistemdir.” der. Yine, Robert Dahl “Demokratik
kurumların gelişiminde üç büyük kilometre taşı
bulunmaktadır: Bir, oylama yoluyla kamusal kararlara katılma
hakkı; iki, temsil etme hakkı; üç, muhalefet yapma hakkı.” der.
Mahatma Gandhi de demokrasiyi tarif eder, Mahatma Gandhi şöyle der:
“Demokrasinin ruhu, birtakım şeyleri ortadan kaldırarak elde
edilebilecek bir şey değildir. Demokrasi, kalbin
değişmesidir.”
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu yasa
teklifi, tam da demokrasiyi doğrudan ilgilendiren, halkın iradesinin
Parlamentoya ve kamusal yönetime nasıl yansıyacağının
aslında bir tarifi. Çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazı
demokratik, özgür, şeffaf ve adil seçimlerdir. Dolayısıyla, bu
düzenleme, tüm bu temel prensipleri yok eden bir düzenlemedir. Halkın
iradesinin sadece sandığa yansıması yetmiyor ama aynı
zamanda seçimin usul ve esaslarına, yöntemine ilişkin ilkeler de
şeffaf ve demokratik bir seçimin olup olmadığının
ölçütüdür. Şimdi, olağanüstü hâl koşullarında yapılan
değişiklikler ve Halkların Demokratik Partisinin
milletvekillerinin yokluğu, seçmen iradesinin
itibarsızlaştırılmasının bir göstergesidir bu
düzenlemeler.
Şunun altını açıkça çizmek
gerekiyor: Çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı bu Mecliste ve bu
düzenlemeler olağanüstü hâl koşullarında yapıldı.
Genel başkanlarımız, eş başkanlarımız dâhil
olmak üzere 9 milletvekilimizin tutuklu olması, 63 belediye eş
başkanının yine yargı eliyle âdeta rehin tutulması
koşullarında, adil, özgür ve güvenilir bir seçimden bahsetmenin
mümkün olmadığı, bu düzenlemelerin meşruluğunun
tartışılır olduğu tartışmasızdır.
Daha önemlisi, biz, seçim güvenliğini ve buna
ilişkin yasal düzenlemeleri, kaygıları
tartışırken, aslında en önemli problemlerin
başında da seçilmişlerin güvenliği, seçilmişlerin
güvencesi problemiyle karşı karşıyayız.
Bırakın, yargı eliyle biz seçilmişler üzerindeki
baskı, tehdit ve tutuklama uygulamalarını, Parlamentonun bu
kürsüsünde dahi bizim söz söyleme, düşüncelerimizi ifade etme
noktasında bir güvencemiz yok, linç girişimleriyle âdeta
karşı karşıya kalmış durumdayız. Gelinen
aşamada biz seçilmişlerin güvenliği başlı
başına bir problemdir. Bu yasa teklifi aslında
çoğunluğun değil, çokluğun iradesini yansıtan bu
anlayışla hazırlanmış olup farklı kesimleri,
farklı düşünceleri, farklı partileri ve toplumun farklı
kesimlerini bu müzakere sürecine dâhil etmeyen trajikomik bir düzenlemedir.
Kanun hükmünde kararnamelerle âdeta bu
olağanüstü hâl koşullarında Parlamento devre dışı
bırakılmıştır. Seçime dair kanuni düzenlemelerin özgür
bir ortamda yapılması gerekir. Milletvekilleri üzerindeki
gözaltı, tutuklama tehdidi; gazetecilerin, akademisyenlerin, sivil toplum
kuruluşlarının, basın ve tüm toplum kesimlerinin susturulduğu,
âdeta baskılandığı ve kimseye söz söyleme
hakkının tanınmadığı bu süreçte bu yasayı bu
Parlamentoya getirmek, bu antidemokratik yasayı bu Parlamentodan geçirmek
aslında tam bir provokasyondur. Dolayısıyla çağdaş demokrasilerin
temel ölçütlerinden biri yurttaş iradesinin ve temsiliyetinin ülke
yönetimine tam olarak yansımasıdır. 1980 askerî darbesinin bir
ürünü olan yüzde 10’luk barajı, “yönetimde istikrar” kavramının
Anayasa değişikliğinden sonra yani yüzde 50+1’le
sağlanacağının mümkün olduğu koşullarda hâlâ
muhafaza etmek, bu düzenlemede buna yer vermemek aslında 80 darbesinin
cunta anlayışına sığınmanın bir ifadesidir.
Bu yüzde 10’luk baraj toplumsal kesimlerin, hatta toplumun marjinal
fikirlerinin, yeni düşüncelerin, yeni önermelerin Parlamentoya
yansımasının önüne konulmuş en büyük engeldir. Bu da sonuç
itibarıyla tek adam rejiminin yukarıdan aşağıya
doğru inşasının başka bir şekilde ifadesidir.
Yine, eş başkanlık ve parti içi
demokrasi sorunu temel sorunlardan bir tanesidir. Seçim mevzuatımızda
eş genel başkanlık düzeyinde düzenleme yapılmış
olmasına rağmen, Komisyon aşamasında bizim Halkların
Demokratik Partisinin eş başkanlık kurumunun ya da sisteminin il
ve ilçe düzeyinde de uygulanması yönünde vermiş olduğumuz teklif
AKP ve MHP oy çokluğuyla maalesef reddedildi. Oysa eşit ve katılımcı
bir demokraside, özellikle kadın-erkek fırsat eşitliği
noktasında, siyasette kadınların etkin, aktif ve temsiliyetinin
bir ifadesi olarak eş başkanlık sisteminin il ve ilçeler düzeyinde
uygulanması demokratik bir gerekliliktir, hatta bir zorunluluktur.
Bu yasa teklifi, esas itibarıyla, iki siyasi
partinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmış,
iktidarda kalma ve barajı aşma kaygısı üzerinden
oluşturulmuş, kapalı kapılar ardında düzenlenmiş;
toplumun farklı kesimlerinin, hatta Yüksek Seçim Kurulunun, seçime
katılma yeterliliği bulunan Parlamento dışındaki 10’a
yakın siyasi partinin görüşlerinin alınması gerekirken
bunlar dahi hesaba katılmadan, salt iki partinin çıkarı
üzerinden antidemokratik bir siyaset mühendisliğiyle düzenlenmiş bir
tekliftir ve bu anlamıyla bu teklif genel ve eşitlikçi, özgürlükçü
bir düzenleme değil, iktidarın sürekliliğini sağlayan,
ülkeyi merkezîleştiren, yetkileri tek elde toplayan bir düzenleme.
Yine, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri
sonrasında Halkların Demokratik Partisine yönelen siyasi
operasyonlar, kriminalize etme, dokunulmazlıklar, tutuklanmalar,
vekilliklerin düşürülmesi ve tasfiye süreci maalesef hâlâ devam
etmektedir. Pratikteki uygulamalarla bu devam ederken bu yeni düzenlemeler de
demokratik siyaset zeminini kapatmaya, demokratik siyaset zeminini yok etmeye
yönelik düzenlemelerdir.
AK PARTİ Genel Başkanı 7 Haziran
seçimleri öncesinde birtakım cümleler sarf etmişti. Mesela yüzde 10
barajıyla ilgili “Biz getirmedik ki biz kaldıralım.” deyip yüzde
10 barajına sığınmıştı. Yine “Tek
başına iktidar olmazsak eğer ülke kaosa sürüklenir.” ya da
“Baraj olmazsa Türkiye koalisyonlarla yönetilir.” gibi cümlelerle aslında
yüzde 10’luk baraja yani cunta rejiminin getirdiği bir ilkeye
sığınmıştı.
Değerli milletvekilleri, eş genel başkanlarımız
ve milletvekillerimizin tutuklu olduğu bu süreç boyunca yani iki yıla
yakın bir süreç boyunca temel yasalara ilişkin -seçim ve Anayasa
değişiklikleri dâhil- bu Parlamentoda yapılan tüm düzenlemeler
esas itibarıyla eksiktir, hatta meşruluğu tartışmalıdır.
Çünkü 6 milyon insanın iradesini temsil eden milletvekillerinin iradesinin
yasaların tartışılma sürecinde Parlamentoya
yansımaması geçen her yasayı meşruluk anlamında tartışmalı
hâle getirir. Bu düzenleme de keza aynı niteliktedir. Şu anda Parlamentoda
halk iradesi tam anlamıyla tecelli etmediğinden bu düzenleme bu
yönüyle de eksik ve meşruluğu tartışılacak bir yasal
düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Bu itibarla,
biz bu yasal düzenlemeyi Anayasa’ya ve eşitlik, adalet ilkelerine
aykırı bulduğumuzdan karşı çıkıyoruz ve ret
oyu veriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk olarak
Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök konuşacak.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, İstiklal
Marşı’mızın kabulünün yıl dönümünde Mehmet Akif
Ersoy’u, İstiklal Marşı’mıza ilham veren
bağımsızlık savaşımızın önderi Mustafa
Kemal Atatürk’ü ve tüm şehitlerimizi saygıyla ve minnetle bir kez
daha anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz bu kanun teklifi, kamuoyunda “ittifak
yasası” adıyla bilinen kanun teklifi, 16 Nisan referandumuna hâkim
olan iktidar partisinin ve onu destekleyen diğer partinin tüm
söylemlerinin ana fikirlerinin çöktüğü bir tekliftir. Bu teklif, 16
Nisandan önce iktidar partisi ne söylediyse elinin tersiyle bir kenara
konulduğu, 16 Nisandan önce Cumhurbaşkanının,
Başbakanın, Milliyetçi Hareket Partisinin, tüm iktidar
kadrolarının yüksek sesle dile getirdiği bir ana fikrin yerle
bir olduğu bir kanun teklifidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Nisandan önce bu halka, oy verecek herkese iktidar partisi,
Cumhurbaşkanı ne söylüyordu: “Başkanlık gelecek,
koalisyonlar bitecek.” Öyle denmedi mi? Sayın Anayasa Komisyonu
Başkanı burada. Referandumdan tam bir ay önce, 13 Şubat 2016’da
konuşuyor Sayın Şentop, diyor ki: “MHP’nin, CHP’nin, HDP’nin
başkanlık sisteminde bir araya gelme, hükûmet olma şansları
yok ki. Artık bu sistemde başkan kim seçilirse hükûmet odur.
Artık istiyorlarsa… Onlar ne yaparlarsa yapsınlar.”
“Başkanlık sisteminde artık koalisyonlar kalkıyor.” diyor
Sayın Şentop. Bunu söyleyen Anayasa Komisyonu Başkanı. E,
Anayasa Komisyonu Başkanı böyle söylüyor da ülkenin Başbakanı
neler söylüyor? Ülkenin Başbakanı o tarihlerden önce, referandumdan
önce çıkıyor, diyor ki: “Başkanlıkta koalisyon yok. Biz
neler gördük. Anayasa değişikliğiyle artık
Cumhurbaşkanlığı sistemi gelecek, Türkiye’de koalisyonlar
dönemi sona erecektir.” E, Anayasa Komisyonu Başkanı öyle söylüyor,
Başbakan böyle söylüyor. E, Cumhurbaşkanı durur mu değerli
arkadaşlarım? Cumhurbaşkanının durması mümkün mü?
Başbakanın, Anayasa Komisyonu Başkanının bunları
söylediği yerde Cumhurbaşkanı “Arkadaş, biz bu ülkede neler
gördük, neler. Bu ülkeyi 1970’lerin, 1990’ların koalisyon günlerine
layık görenler tabii ki başkanlık sistemine karşı
çıkarlar. Biz Türkiye bir daha o dönemleri yaşamasın diye bu
sistemi getiriyoruz.” diyor. Öyle mi? Sayın Grup Başkan Vekili
başını sallıyor. E, halktan bir özür dilemeye ihtiyaç
duymuyor musunuz? Söyledikleriniz doğru mu? Söylediklerinizin neresi
doğru? (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Anlayalım
da ondan sonra.
LEVENT GÖK (Devamla) – Cumhurbaşkanı devam
ediyor, hızını alamıyor “Biz Güneş otelleri,
örneklerini gördük, daha başka neler gördük, biz o yüzden
koalisyonları kaldırıyoruz, başkanlık sistemini
getiriyoruz.” diyor. Peki, şimdi, o Güneş otelleri gören Sayın
Cumhurbaşkanı, acaba siz bu ittifak yasasında aranızda
neler gördünüz, onları niye anlatmıyorsunuz halka? O zamanlar öyleydi
de şimdi böyle mi? (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hiç bir şey yok,
anlatacak hiçbir şey yok, her şey açıkta ve yasal.
LEVENT GÖK (Devamla) – Bu, bir kirli ittifaktır.
Bu, halka yalan söyleyen iktidar partisi sözcülerinin, ona destek veren bütün
partilerin sözcülerinin yalanlandığı bir tekliftir değerli
arkadaşlarım. Halka yalan söylenilmiştir, oy
alınmıştır ve hemen, dakika bir gol bir, halktan
alınan oyların karşısına bir başka fikirle
çıkılmıştır. Deniyor ki: “Biz koalisyonumuzu kurduk.”
Adını bile koyuyorlar, daha seçim ortada yok, seçim yasası daha
geçmemiş, Anayasa Mahkemesinin denetiminden geçmemiş,
Cumhurbaşkanı ile Sayın Devlet Bahçeli el
sıkışıyor, cumhur koalisyonunu açıklıyorlar.
Diyorlar ki: “Siz de kurun.” Kurmazsam… Size ne? “Kurun kardeşim. Biz
millîyi kurduk.” Siz nasıl millî oluyorsunuz? Nereden çıkıyor
sizin millîliğiniz? Türkiye’de yaşayan vatandaşları bölmeye
ne hakkınız var sizin? Türkiye’de yaşayan binlerce
vatandaşımız, Saadet Partili olsun, Cumhuriyet Halk Partili
olsun, diğer partilerden olsun, bunlar Türkiye'nin vatandaşı
değil mi? Daha baştan Türkiye’yi bölen bir anlayışla
koalisyon dönemlerini başlatan bu yasanın ana fikri koalisyonlara
açık bir yasadır. Bu, 16 Nisan referandumunun ana fikrinin
çöktüğü bir yasadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasayla devletin sopasıyla devletin hile
yapmasının önü açılıyor, devletin sandıklara
çöreklenmesi amaçlanıyor. Her maddesinde ayrı ayrı yapılan
değişikliklerle bütün sandıklarda -yapılan
değişiklik teklifine bakın, bütün maddeler birbiriyle
irtibatlıdır- devletin sopası gösterilerek hile yapmanın
önü açılıyor. Buna ne hakkınız var sizin? Aynı binada
oturan kişileri farklı sandıklara niçin götürüyorsunuz? Ha,
şunu diyor gerekçede, o maddenin gerekçesinde: Seçimlerin serbestliği
ve gizli oy ilkesi açısından, aynı binada oturanlar başka
mahallere gidebilirmiş. Hayır, o, ondan çıkmıyor. Geçenlerde
Sayın Şentop bunu ifade etti. “Biz kimi örgüt üyelerinin
sandıklara müdahalesini engellemek için bunu yapıyoruz.”
dediğiniz anda karşınıza şu çıkıyor:
Şimdi, Afrin’de harekât götürüyoruz,
sınırlarımızın ötesinde teröre karşı bir
mücadele veriyoruz. Siz diyorsunuz ki: “Ben kendi ülkemde güvenliği sağlayamıyorum.”
Bunun Türkçesi bu. Yoksa, haneleri niçin boşaltıyorsunuz? Haneleri
niçin başka yerlere götürüyorsunuz? Seçimin güvenliği, seçimin
serbestliği, gizli oy aynı apartmanda oturan kişilerin başka
yerlere taşınmasıyla nasıl sağlanabilir? Siz kendi
ülkenizde güvenliği sağlayamadığınızı itiraf
ediyorsunuz.
Sayın Başkan, seçimlerin ilanından
itibaren artık her türlü hukuk seçim hukukuna aittir; ilçe seçim
kurulları, il seçim kurulları, Yüksek Seçim Kurulu yetkilidir. Peki,
siz diyorsunuz ki: “Valiler devreye girecek.” Valiler diyecek ki oy verme
gününden bir ay kadar önce: “Ben şurada sandık güvenliğini uygun
görmüyorum, sandıkları naklet.” Seçim kurulunun, seçim hâkimlerinin
devreye girdiği bir yerde devletin valisini nasıl sokarsın
işin içerisine? Devletin valisi AKP’li. Bir başka maddeyle…
Şimdiye kadar siyasi partiler başkanlar verebiliyorlardı
sandık kurullarına; onları kaldırıyorsunuz, kamudan
gelen kişileri hem başkan hem de başkan yardımcısı
olarak getiriyorsunuz. Nerede kaldı sizin halka güvenmeniz? Nerede
kaldı siyasi partilerin demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları
olduğu? Niye kaldırıyorsunuz siyasi partilerin verdikleri
başkan adaylarını? Çünkü her şey, sandıklara devletin
çöreklenmesi üzerine kurulmuş.
Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri,
1 başkan ve 6 asil üye olacak her sandıkta. Başkan kamudan,
başkan yardımcısı kamudan, AKP var, MHP var -etti 4- 7’nin
4’ünü ittifakla iktidar partisi elinde tutuyor. Oynanan oyuna bakın
değerli arkadaşlarım.
Bir başka maddeyle, mühürsüz oyları
geçerli sayma maddesi getiriyorsunuz. Kim sayacak o sandıktaki o
oyları? 4 kişi; 2 kamu görevlisinin, AKP temsilcisinin, MHP
temsilcisinin verdiği 4 oyla iktidar partisi lehine verilen mühürsüz
oyları geçerli saymak için yapıyorsunuz bunları. Bütün bunların
her biri birer hukuk ayıbıdır. Devletin hukukunu yok
ediyorsunuz, insanların hukuki güvenilirliğini yok ediyorsunuz;
adaleti yok ediyorsunuz, temsilde adaleti mahvediyorsunuz.
Baraj… Kendine güvenmiyorsan gel ittifaka, yüzde 1
oy al; kendine güveniyorsan gir seçime tek başına, yüzde 9,99 oy al
ama barajı geçeme. Bunun neresi adalet? Korkaklıktır bu,
korkaklıktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Barajın altında kalacağı belli
olan bir partiye destek vererek siz işin içinden
sıyrılamazsınız. O partinin de bunu kabul etmemesi gerekir.
“Benim baraj sorunum yok. Ben alnımın akıyla, kendim, tek
başıma girer oyumu alırım.” demesi gerekir. Böyle bir
tabloyu niçin yaşatıyorsunuz?
Türkiye, iktidar partisinin olanakları ile
Cumhurbaşkanının olanakları, Başbakanın
olanakları, bakanların olanakları, Hükûmetin olanakları,
diğer muhalefet partisinin olanakları, valilerin, kaymakamların,
emniyet müdürlerinin, polislerin, herkesin işin içine girdiği,
sandık güvenliğinin yok edildiği bir seçime doğru
hızla gidiyor. Türkiye, demokrasiden uzaklaşıyor. Türkiye’de
demokrasi bir kez daha askıya alınıyor. Biz o nedenle bu teklifi
şiddetle reddediyoruz ve sizi halkımıza şikâyet ediyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Levent Gök
konuşması esnasında hakarete varan sataşmalarda bulundu,
“kirli ittifak” olarak niteledi bu ittifak çalışmasını.
Cevap vermek istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Duyamıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Akçay, Sayın Gök’ün
konuşmasında “kirli ittifak” sözcüklerinin kullanılmasından
dolayı grubuna bir sataşma olduğunu iddia etti ve
sataşmadan dolayı söz talebinde bulundu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz Sayın
Akçay’ı duyamadık.
BAŞKAN – Ben de “Duyamadık.”
dediğiniz için size söyledim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim bir önerim
var: Grup başkan vekillerinin mikrofonları meram anlatma
noktasında açılsa da Genel Kurul da… Sadece Sayın Akçay’a göre
demiyorum, Sayın Elitaş’ın da hakkını hukukunu
savunuyorum.
BAŞKAN – Ben bunu söylüyorum, zaten ihtar
ediyorum, “Mikrofonlarınızı açın.” diyorum ama…
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doğrusu, Sayın Levent Gök niye bu
kadar, böyle esip gürledi şaşırdım. Aslında, içinde o
kadar hararet ve öfke olmadığını da ben tahmin ediyorum.
Şimdi, “kirli ittifak” diyor. Sayın Levent
Gök, siz gizli ve örtülü bir ittifak peşindesiniz, siz hile ve hülle
peşindesiniz; rahatsızlığınız bundan. Şimdi,
kirli ittifak veya kirli koalisyon görmek isteyenler Güneş Motel
rezaletine bakacaklar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Kim yaptı
onu?
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ayrıca, 1991
seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti ile Halkın Emek Partisi
örtülü bir ittifakla seçime girdi. Ayrıca, 2007 seçimlerinde CHP ile DSP
bir ittifakla seçim yapmadı mı? Peki, illa, bu
yaptığınız ittifak çalışmasına “kirli
ittifak” mı diyelim? Kirli ittifak demiyorum ama hile ve hülle diyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, esasen, konuşma bölündüğü için, Sayın
Muharrem Erkek’ten sonra mı söz alayım yoksa arada mı
alayım… Herhâlde Muharrem Bey’e de söyleyeceklerimiz vardır ama siz
yine, Erkan Bey’e söz verdiniz, o çerçevede, usul esasında tekrar söz
verirseniz…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne çerçevesinde?
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne dedi de
sataştı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, “kirli
ittifak” efendim…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, siyasette
bunlar subjektif kavramdır; kimine göre temiz olan, kimine göre kirlidir,
ne var bunda ya! Siyasi kirden bahsettik biz, ahlaki ya da başka kirden
bahsetmedik, siyasi kir diyoruz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkanım, bana da
sataştı.
BAŞKAN – Tamam, size de söz vereyim sonra.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; “kir” dediğinizde
ahlaki, siyasi ya da vicdani, sonuçta kirli bir durumdan, normal, kabul
edilebilir, meşru olmayan, karanlık, entrikacı ve millet
vicdanıyla çelişen bir durumdan bahsediyorsunuz demektir, o
açıdan, bir hakarettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, Sayın Levent Gök…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, şu an
olduğu gibi, bu teklifte olduğu gibi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Demokrasi kirlendi
Hocam.
BAŞKAN – Sayın Altay, rica ediyorum,
lütfen… Duyamıyorum çünkü.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) –
Kavramların tanımından bahsediyorum. Yani bunlardan bile fayda
umarak gürültü yapmayı planlıyorsanız içinde bulunduğunuz
duruma ilişkin bu da bir anlam taşır diye düşünüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önemli bir
tespit, bravo Hocam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sayın
Başkan, Güneş Motel olayını herkes biliyor. Onu kirli
ittifak hâline getiren Güneş Motelde görüşen insanların
bakanlık karşılığı hükûmete verdikleri destektir,
açıktır. Orada, bakanlık yapanlar da sonradan
yargılandılar, hatırlarsınız. Kirli ittifak budur.
Şu anda yapılan… 16 Nisan referandumu sonrası zaten
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türkiye siyasetinde
çeşitli kesimleri bir araya gelmeye zorluyor, sevk ediyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bunun adı Çek
Cumhuriyeti sistemidir, Çek Cumhuriyeti. Çek Cumhuriyeti’nden kopya
aldınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Tıpkı referandumda “evet” “hayır” denildiği gibi, 2019
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bir oylama olacak, bir
Cumhurbaşkanı seçilecek, bir de ikinci sırada birisi olacak.
Şimdi, sizin iddianız var ise… Siz de yüzde 50'nin üzerinde oy almak
istiyorsunuz, nasıl yapacaksınız? Ne tür bir ittifak
düşünüyorsunuz? Nasıl tanımlıyorsanız bu ittifakı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz milletle
ittifak yapacağız, milletle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – “Millet…”
Partiler ne oluyor, partiler? Partiler milletin temsilcisi değil mi?
Bakın, partilere hakaret ediyorsunuz. Partiler milletin temsilcisidir.
Burada yapılan, partilerin bir araya gelmesidir, takdir edecek olan da
millettir. Burada, ittifaka ilişkin, ittifak kuracak partilere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …ilişkin
halkımızın farklı bir takdiri olursa onu görürüz.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın Altay, Anayasa Komisyonu
Başkanı Sayın Şentop sizden önce söz istedi, onu da
dinleyelim.
Açıklama mı yapacaksınız
Sayın Şentop?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, ismimi zikrederek Sayın Hatip,
Sayın Gök…
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Birkaç kere sataşma vardı,
sataşmadan dolayı…
BAŞKAN – O zaman kürsüye lütfen…
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Sataşmadık, söylediklerinizi tekrar ettik. Daha önce söylediklerinizi
hatırlattı millete, sataşma mı bu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Ama anlaşılmamış
söylediklerim. Onun için ben bir daha anlatayım, belki
anlaşılabilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Çarpıttı efendim, çarpıttı. Sayın Şentop’un
söylemediği şeyleri varmış gibi söyledi.
BAŞKAN – Sayın Şentop, kürsüye
lütfen, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
7.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un,
Ankara Milletvekili Levent Gök’ün 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın hatip az önce benim ismimi de zikrederek
birkaç hususta söylediklerime atıf yaptı ama…
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Ne güzel Hocam, sizin
isminizi anmış.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - …söylediklerimin
anlaşılmadığını anladım, bir kere daha
anlatıyorum, sonra tekrar anlatacağım bunları detaylı
olarak.
Öncelikle ittifak, koalisyon meselesi. Onunla ilgili
olarak daha önce de konuştuk, Komisyonda da çok konuştuk,
tutanaklarda da var. Aynı şey değil, çok temel bir fark var.
Koalisyon, seçimden sonra oluyor. Seçime girerken herkes kendi vaatleriyle,
beyannameleriyle seçime giriyor…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çek Cumhuriyeti
öncesinde ne olmuş? İşte aynısı.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - …fakat daha sonra,
tabii, kimse iktidara gelemiyor, millete verdikleri vaatleri, beyannamelerini
çöpe atıyorlar, bambaşka bir hükûmet programı kurarak koalisyon
yapıyorlar. İttifakta ise seçim öncesinde millete bir beyanda
bulunuyorsunuz, millet bunu onaylar, size yönetme yetkisi verirse veya
milletvekili çoğunluğu verirse o zaman milletin onayıyla bunu
gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Birçok fark var ama temel fark,
koalisyon seçim sonrası…
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Seçim öncesi koalisyon.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - …milletin
görmediği, onaylamadığı bir tablo…
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Güneş
Motel’i niye örnek veriyorsunuz o zaman?
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - …ittifak ise
milletin daha önce, seçim öncesi gördüğü, propagandalarda, beyannamelerde
gördüğü ve onay verdiği -veriyorsa- bir tablo. İkisi
arasında çok temel böyle bir fark var.
Seçim güvenliğiyle ilgili de daha sonra uzunca
bahsedeceğim fırsat olursa.
MURAT EMİR (Ankara) – Barajı da söyler
misiniz Sayın Şentop, barajla ilgili sözünüzü de?
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Seçim
güvenliğiyle ilgili Komisyonda anlattığım husus seçim
günündeki sandık güvenliği değil. Tehdit, seçim gününde
sandıklarla ilgili değil, bunu sağlıyorsunuz ama deniyor
ki: “Bu sandıktan başka bir partiye oy çıkarsa işte
malınıza canınıza zarar vereceğiz.” diye tehdit
ediliyor. Bunu da evet, bu güvenliği de sağlayabilir hükûmet ama
milleti korkutuyor, böylece hür iradesiyle karar verme imkânını
elinden alıyor. Bu konuyu uzunca anlatacağım, inşallah bu
son anlatışım olur, herkes anlar.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şentop.
Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Bostancı “Siz kimle ittifak
yapacaksınız?” dedi oradan. Ben de dedim ki: “Biz milletle
yapacağız.”
BAŞKAN – Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – O da dedi ki:
“Partiler ne oluyor? Partilere hakaret ediyorsunuz?” Söylemediğim bir sözü
söylemişim gibi çarpıtarak bana atfetti. Ben hiçbir partiye hakaret
etmedim ama Sayın Bostancı, o kürsüden, milletin kürsüsünden -beni
millete- bu şekilde, söylediklerimi çarpıtmak suretiyle
yanlış anlaşılmaya sebep verecek bir hâl oluşturdu.
Söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Ama o size cevap olarak vermedi
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim,
“Partilere hakaret.” dedi. Bundan daha büyük siyasi sataşma ve hakaret
olur mu? Hakaret ettiyse o etmiştir. Ben hakaret etmem.
BAŞKAN – Sayın Altay, sinirlenmeyin,
sesinizi de yükseltmeyin. Ben duyuyorum sizi, mikrofon açık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır,
duymuyorsunuz beni.
BAŞKAN – Size yönelik olarak, sizin partinize
ve sizin şahsınızda bu cümleyi sarf etmedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nasıl sarf
etmedi?
BAŞKAN – Evet, genel olarak böyle bir şeyi
söyledi.
Buyurun Sayın Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Partilere
hakaret ediyorsun.” dedi, bana söyledi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika. Sayın
Bostancı’yı dinleyelim. Ben veririm size söz. İki dakika, ne
olacak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – İyi ama niye
o zaman? Bunu şimdiye kadar bitirmiştim ben.
BAŞKAN – Çözelim işi, ondan sonra.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, ben
kürsüdeyken Engin Bey yerinden “Biz milletle ittifak edeceğiz.” dedi “Siz
kiminle ittifak edeceksiniz?” dediğimde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani Cumhuriyet
Halk Partisi almış olduğu oyun ötesinde başka partilere oy
vermiş olan insanları da kendi çatısı altında
toparlayarak Cumhurbaşkanlığı seçiminden
başarılı çıkacağı iddiasında bulundu.
Şimdi, bunu neyin yerine söyledi? Partilerin ittifakına ilişkin
bir tartışma yaşıyoruz ve burada bir tanımlama
getirildi partilerin ittifakının kirli olduğuna dair. Çünkü biz
böyle bir öneri getiriyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – O sizinkiyle
ilgili. O cevabını verecek, o açıklayacak.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Levent Gök “Kirli ittifak.” dedi
BAŞKAN – Evet, dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bakın, biz
bunun üzerine cevap için söz istedik, oraya çıktık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Diyor ki yani
partilerin ittifakı kirli ittifaktır. “Peki, siz ne
yapacaksınız?” dediğimde “Milletle yapacağız.” dedi.
Millet kime oy veriyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vermeyebilir ya.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kime oy
veriyor? Partilere oy veriyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Millet partilere
oy da vermeyebilir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şunu
diyebilirsiniz… Şunu diyebilirsiniz…
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Bağımsızlara da oy verir millet. Ne alakası var?
BAŞKAN – Şimdi bir dakika… Sayın
milletvekili, dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir dakika…
Şunu diyebilirsiniz: Partilerle yapmak da rızaya dayalı
olduğu sürece, millet tarafından meşru
karşılandığı sürece kim ne söyleyebilir?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Görürse görür,
görmezse görmez.
MURAT BAKAN (İzmir) – Sataşılana
vermiyorsunuz söz, sataşana veriyorsunuz Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hukukça bir
düzenleme yapılıyor.
BAŞKAN – Şunu anlıyorum Sayın
Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) –
Dolayısıyla ben anladığımı söyledim.
Anladığım…
BAŞKAN – Siz partilerin yaptığı
ittifaka “kirli ittifak” demek suretiyle partilere hakaret edildiğini
söylemiş oldunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Dolaylı
olarak burada partilere yönelik bir eleştiri olduğunu ifade ettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, bu “kirli ittifak” meselesi Levent Gök’ün cevap vereceği bir
meseledir.
BAŞKAN – Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de
konuşurum, ayrı, kekeme değiliz ama nitekim ben de iddia
ediyorum kirli bir ittifaktır bu ittifak. “Partileri kirli.” demiyorum
“İttifakın ruhu kirli.” diyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ruh nasıl
oluyor? Ruh hangi varlıkta vücut buluyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gerekçesi,
yöntemi kirli diyorum. Neyse, benim derdim şu: Adam bana “Partilere
hakaret ettin.” dedi etmediğim hâlde. Bu bir sataşmadır, söz
talep ediyorum.
BAŞKAN – “Adam” dediğiniz Sayın
Bostancı mı oluyor?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Bostancı, benim arkadaşım.
BAŞKAN – E, biraz daha nazik
konuşursanız daha iyi olur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siyasette bunlar
var Sayın Başkan. Söz veriyor musunuz?
BAŞKAN – Lütfen.
Buyurun iki dakika ama biraz daha nazik.
Birbirinizle arkadaş olsanız da nazik davranmanızı…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz onunla arama
giremezseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Burası kamusal bir alan.
Aranızda ne şekilde hitap ederseniz edin birbirinize.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bu
Parlamentoda ne sözler havada uçuştu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun iki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
8.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür
ederim.
Bir, AK PARTİ ile MHP’nin ittifak
yapmasında bana göre bir sakınca yok. İttifakı nerede
yapıyorsun? İki türlü; hem 600 üyeli Parlamento seçimleri için
yapıyorsun hem Cumhurbaşkanlığı seçimleri için
yapıyorsun. Bu memlekette sizden başka partiler de var, sizin gibi düşünmeyen
çok da insan var. Başka partiler de 600 üyeli Parlamento için başka
bir partiyle ittifak yapmak yerine milletin tümünün gönlüne girmek
anlamında milletle bir ittifak yapma noktasında olabilir. Bu,
başka partilere hakaret değil. Bu nasıl bir mantık?
Bağımsızlar var, bağımsız olarak Parlamentoya
girecek insanlar olabilir.
Cumhurbaşkanlığı ittifakına
gelince… Evet, orada da milletle yapacağız. Benim öngörüm, AK
PARTİ ile MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı
dışında da başka Cumhurbaşkanı adayları
siyasi partiler tarafından gösterilecek. Neticede, bizim
gösterdiğimiz aday birinci turda seçilemez ise ikinci turda başka
partilerin ve başka grupların -imzayla da olabilir- desteğini
alarak ikinci turda da seçimi alacağız. İşte, “Milletle
ittifak yapacağız.” demekten muradım budur, bundan niye
rahatsız oluyorsunuz? Yani “AK PARTİ artı MHP eşittir
Türkiye.” değil, bu paranoyadan kurtulun.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hiç öyle bir iddiamız
yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle mi? Ben öyle
anladım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hep
yanlış anlıyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tabii canım…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hep
yanlış anlıyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Anlat. Doğru
konuşun, doğru anlayalım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – En çok
aldatılan parti olarak böyle konuşmayın.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, konuşmama cevap
veren, gerek MHP Grup Başkan Vekili Sayın Akçay gerekse AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Bostancı’nın yaptıkları
değerlendirmelerde, Sayın Akçay özellikle şahsımı
hedef alan bir konuşma yaparak ve Sayın Bostancı da gürültü
çıkardığımı ifade ederek bir değerlendirmede
bulunmuştur. İkisine de ayrı ayrı sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Birinde
uzlaşın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Levent Gök’e hiçbir şekilde sataşmadım, söylediği sözler
üzerinden eleştiri getirdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Gürültü
yaptı.” dedin. Yaptığı konuşmayı “gürültü” olarak
değerlendirdin. Ne ayıp şey ya!
BAŞKAN – Sayın Gök, bakın, Sayın
Bostancı gerçekten sizin şahsınızla ilgili bir
sataşmada bulunmadı. Keza Sayın Akçay da sizin
şahsınızla ilgili bir sataşmada bulunmadı.
MURAT BAKAN (İzmir) – Milletvekiline “Gürültü
yapıyor.” demek sataşmadır.
BAŞKAN - Her iki konuşmacı da sizin
kullanmış olduğunuz “kirli ittifak” -tırnak içinde kirli
ittifak- cümlesine, tabirine ve tanımlamasına itirazda bulundu ve
onları cevapladı.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım,
kullandıkları cümleler içerisinde benim yapmış olduğum
konuşmanın birçok yönlerine atıfta bulundu Sayın Akçay.
BAŞKAN – E, ama yani şahsi
düşüncesini söyleyebilir. Hakaret etmek başka, sizin ileri
sürdüğünüz fikrin karşısında kendi fikrini söylemek
başka.
LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, bakın, ama
yani hakaretin ötesinde…
BAŞKAN – Sayın Levent Bey, size yerinizde
söz vereyim. Burada bir sataşma yok, gerçekten söz konusu değil.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım,
her iki grup başkan vekili de ayrı ayrı sataştı. Yani
bakın, ben sizi yormam. Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Şu ahengimizi bozmamak için size
yerinizden bir dakika söz veriyorum. Ben her iki konuşmacının da
konuşmasını dinledim. Şahsınızı hedef alan,
gerçekten doğrudan şahsınızı ilgilendiren hiçbir
sataşma olmadı.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım,
şöyle yapalım izin verirseniz: Ben sizi de yormak istemem ama en
azından iki dakikayla ben her ikisine de bir cevap verme hakkımı
kullanayım.
BAŞKAN – Buyurunuz, yerinizden vereceğim
size söz.
LEVENT GÖK (Ankara) – Kürsüden konuşayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, usulümüzü biliyorsunuz,
sataşma olursa kürsüden veriyoruz, açıklama yaparsanız
yerinizden söz veriyoruz. Yerinize geçin…
LEVENT GÖK (Ankara) – Uzatmam. Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın Gök, lütfen…
LEVENT GÖK (Ankara) – Peki, yerimden mi veriyorsunuz
efendim?
BAŞKAN - Yerinizden buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) – İki dakika mı
veriyorsunuz?
BAŞKAN - Bir dakika… Bir başlayın
bakalım konuşmaya.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Başkan, hiç mi
hatırımız yok?
BAŞKAN - Ama bir de “usul” denilen bir şey
var. Hatır her zaman düşüncemizdedir, kalbimizdedir ama “usul”
denilen bir şey var, onu uygulamaya çalışıyoruz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan,
elbette bizim gerçekleri söyleme hakkımız var. Örneğin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir araştırma yaptırıyor ve şöyle
bir raporu koyuyor ortaya: “Macaristan’da normal baraj yüzde 5’tir ama partiler
ittifaka girerse yüzde 10’dur” diyen bir Meclis raporu var ortada, üçlü olursa
daha fazladır. Romanya’da “Normal baraj yüzde 5’tir, eğer ittifaka
girerseniz yüzde 8 yaparım.” diye maddeler var. Şimdi, siz Meclisin
yaptığı bütün bu araştırmayı da bir kenara
bırakacaksınız, her iki parti de kendisini kollayan, koruyan,
hele oy pusulasında nereye oy basarsan bas, hatta neredeyse “Boş oy
verseniz de ittifaka yazılır.” gibi bir anlayışı
getiren bir anlayış gerçekçi değildir, şık
değildir; bunu en başta ittifaka giren partilerin kendilerinin
reddetmesi gerekir. Benim anlatmaya çalıştığım
bunlardır. Bu ittifak yasası, adını tekrar koyuyorum, bir
kirli ittifak yasasıdır Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına şimdi de Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek
konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Erkek, sizin de süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, İstiklal
Marşı’mızın 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulü
vesilesiyle büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u bir kez daha minnetle,
saygıyla anıyorum.
Bugün aynı zamanda 12 Mart 1971 darbesinin
yıl dönümü. Tüm darbelere ve tüm darbe girişimlerine karşı
her zaman çok net bir duruş gösterdik (CHP sıralarından
alkışlar) ve hep şunu söyledik Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sizin iktidarınız süresince: Gelin, bütün mevzuatımızı
12 Eylül darbe hukukundan arındıralım. Ama hiçbir zaman bunu
yapmaya cesaret göstermediniz, girişimde de bulunmadınız, bu
konudaki bütün tekliflerimizi de reddettiniz. İşte bugün, 12 Eylül
darbe hukukunun tipik uygulamaları olan OHAL gibi, yüzde 10 barajı
gibi demokrasiye ağır darbe vuran bu uygulamalarla birlikte siz de
yürüyorsunuz, darbe hukukuna sarılarak yürümeyi tercih ediyorsunuz.
Konuşmama başka bir açıdan
başlayacaktım ama Sayın Naci Bostancı, grup başkan
vekilimize…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Vekilim, Erzurum’un da
100’üncü kurtuluş yıl dönümü, onu da söylerseniz seviniriz.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Peki, o da kutlu olsun.
Erzurum, çok önemli efendim, peki, onu da söyleyelim.
Sayın Naci Bostancı, grup başkan
vekilimize cevaben “Siyasi partilere hakarettir bu.” dedi. Bakın, bu
teklifin içeriğinde öyle hükümler var ki asıl bu teklifle siyasi
partilere hakaret ediliyor. Siyasi partiler, demokratik siyasi
hayatımızın, demokrasinin vazgeçilmez unsurları, bunu
hepimiz biliyoruz, Anayasa’mızda da yazıyor ama siz bu teklifle
sandık kurullarının oluşumunda, sandık kurulu
başkanlarının seçiminde siyasi partilerin liste sunma
hakkını dahi elinden alıyorsunuz. İki siyasi parti bir
araya geldi, bu teklifi hazırladı; iki siyasi parti şimdi
Türkiye'deki siyasi partilere güvenmediğini açıkça ifade ediyor.
Siyasi partilerin katılımına çok ciddi bir darbe vuruyorsunuz,
siyasi partilerin liste sunma hakkını elinden alıyorsunuz bu
teklifle.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin temelinde
16 Nisan 2017 referandumunda gerçekleşen Anayasa değişiklikleri
var. AK PARTİ iktidarı maalesef son yıllarda, belki de son on
yılında Türkiye'yi demokratikleştirmek yerine
otoriterleştirmeyi tercih etti ve hızla demokrasiden
uzaklaştı. 2010 referandumunda, o referandumdaki Anayasa değişikliği
paketini eğer bir soğana benzetirsek, soğanın cücüğü
Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ydi, o zaman HSYK’ydi. Amaç yargıyı ele
geçirmekti ve 2010 referandumunda çıkan “evet” sonucunda yargı ele
geçirildi ama maalesef başka unsurların eline geçti ve
yaşadıklarımız, bugün yaşadığımız
ağır sorunların altında 2010 referandumunda çıkan
“evet”in de büyük etkileri var.
2017 referandumundan sonra, 16 Nisan 2017
referandumundan sonra iki hususu hemen devreye soktunuz: HSK’yi yeniden
seçtiniz. Bu sefer yargıyı siz tek başınıza ele
geçirmeyi tercih ettiniz. O zaman birlikte olduğunuz yapıyla
birlikte, şimdi tek başınıza. Bir şeyi daha
yaptınız, Cumhurbaşkanı AK PARTİ’nin Genel
Başkanı oldu yani 316 milletvekiliyle Parlamentoda
çoğunluğu bulunan partisinin Genel Başkanı oldu ve yasama
organının da bir şekilde başına geçmiş oldu.
Kuvvetleri tek elde topladınız, kuvvetler
ayrılığını yıktınız. Hâlbuki
savunduğunuz ve “başkanlık sistemi” diye nitelediğiniz bir
sistemde kuvvetler ayrılığının çok sert olması
gerekirdi.
Ve millete hep şunları söylediniz o
referandum sürecinde: “Baraj kalkacak.” dediniz çünkü artık hükûmet
dışarıdan kurulacak. Evet, cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminde gerçekten hükûmet artık Meclisin içinden
çıkmayacak, bakanlar dışarıdan atanacak, Meclisin
onayı gerekmeyecek, güvenoyu olmayacak. O zaman yüzde 10 barajı
neden? Biri çıkıp -lütfen- yüzde 10 barajının hâlen neden
devam ettiğini haklı gerekçelerle izah etmeli ama edemezsiniz çünkü
bu sistemde baraj hiç olmamalı.
Avrupa’dan örnekler veriliyor seçim
ittifaklarıyla ilgili. Evet, Avrupa’da bazı ülkelerde seçim
ittifakları yapılıyor. İttifaklar yapılabilir ama
ittifaklar ilkeli olmak zorundadır, mertçe olmak zorundadır, dürüst
olmak zorundadır. Ben “kirli” ifadesini kullanmayayım, rahatsız
oldunuz. Avrupa’daki ittifak yapılan ülkelerin tamamında hükûmetler parlamentonun,
meclisin içinden çıkıyor ve oralarda doğal olarak, hükûmet
meclisin içinden çıktığı için, barajlar var, 2, 3, 5… Ve
ittifaka katılmayan partiler için yani tek başına seçime giren
partiler için orada barajlar yarı oranda düşürülüyor, ittifak yapan
partiler için yükseltiliyor. Bazı sistemlerde ittifak tek listeyle
seçimlere giriyor.
“Adalet” diyoruz ya, işte, istikrarın da
hepsinin temelinde adalet olmalı, yoksa ülkeyi kaosa sürüklersiniz.
Şimdi size bir örnek vereceğim: Bugün seçim olsa, 2 milletvekili
çıkartan bir seçim çevresi; A partisi 30 bin aldı, B partisi 25 bin
aldı, C partisi 14 bin aldı, D partisi 12 bin aldı. Bugün seçim
olsa, 1 milletvekili 30 bin çıkartan, 1 milletvekili de 25 bin
çıkartan parti alıyor yani ilk 2 parti. Sizin bu getirdiğiniz
teklif yasalaştığı zaman C partisi ile D partisi ittifak
yaparsa 1 milletvekili 14 bin alan partiye gidiyor. Şimdi bu adalet mi, bu
temsilde adalet mi? Eğer bu sistemle seçimler yapılacaksa, ittifak
yapacaksanız tek listeyle seçime gitmek zorundasınız. O zaman
ahlaklı olur, o zaman ilkeli olur, o zaman mertçe olur.
İttifakın aldığı toplam oyları, illerde
milletvekillerini dağıtırken ittifakı tek parti gibi
düşünüp dağıtacaksanız o zaman tek listeyle gitmeniz
gerekir. Birkaç milletvekili fazla alabilmek uğruna temsilde adalete ve
demokrasiye bu kadar yara vermeniz gerçekten üzüntü verici.
Yarın öbür gün siyaset bilimcileri, hukukçular,
araştırma yapan öğrenciler, akademisyenler bu Meclis
tutanaklarını okuyacaklar. Kim ne söylemiş, tez konuları olacak
belki. Demokrasiye ağır darbe vuranlar da hepimiz tarihe
geçeceğiz. Bu doğru bir şey değil. Doğrusu ne?
İttifakın aldığı ortak oylar da milletvekillerine
dağıtıldıktan sonra, partilere
dağıtıldıktan sonra yani tüm partilerin
aldığı oylar ortaya çıktıktan sonra milletvekillerini
dağıtmak. Bu şekilde dağıtacaksanız o zaman
seçime tek listeyle gidin.
Neden bu ittifak temiz değil, neden bu
ittifakta sorun var? Çünkü temelinde pazarlıklar var. Bir partinin
barajı aşarak Meclise taşınması sağlanıyor,
öbür taraftan da bir kişinin yüzde 50+1’i alması sağlanıp
cumhurbaşkanı seçilmesi. “Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi” diye getirdiğiniz sistemde ve referandum sürecinde
savunduğunuz gerekçelere baktığımızda böyle bir
ittifak teklifi tasarısına hiç gerek yoktu. Neden ittifaka gerek var,
neden koalisyonlara gerek var? Seçilecek olan cumhurbaşkanı
yürütmenin başı olacak, istediği kişiyi atayacak, hükûmeti
istediği gibi oluşturacak, hükûmet o olacak tek başına.
Niye böyle, demokrasiye ağır bir darbe
vuran, seçim güvenliğini zedeleyen ve dürüst olmayan, adaletli olmayan
ittifaklara ihtiyaç diyorsunuz? İşte hepsi yüzde 50+1 için maalesef.
Onun için birçok akademisyen “Bu ittifak teklifi değil, seçim hileleri
teklifi.” diyor.
Ayrıca, bu ittifakta bir şey daha var. 16
Nisan 2017 günlü referandumda, oyun devam ederken, oyun bitmemişken Yüksek
Seçim Kurulu kararının da -bizim söylediğimiz gibi- bu teklifle
siz de açıkça yasaya aykırı olduğunu söylüyorsunuz.
Eğer o karar yasaya uygunsa, hukuka uygunsa niçin bugün bu
değişikliği getiriyorsunuz? İleri sürülen konular, tezler
doğru değil; geçmişte de bazı mühürsüz oylar kabul edildi
ama sandık bazında itirazlar sonucunda verilen kararlardır o,
siz bugün Türkiye’de bütün sandık kurulu mührü olmayan oyları geçerli
kabul ediyorsunuz. Bu, seçim güvenliğine vurulan çok ağır bir
darbedir. Bunları yapmaya hakkımız yok; demokrasiye, temsilde
adalete bunları yapmaya hakkımız yok, açıkça da Anayasa’ya
aykırı bir teklifi maalesef bugün görüşmek zorundayız.
Eğer gerçekten dürüst, adil, eşit bir seçim yapmak istiyorsanız
yapmanız gereken şuydu: Önce OHAL’i kaldıracaktınız,
OHAL’i kaldırmanız gerekirdi. Çünkü OHAL süreçlerinde, OHAL rejiminde
demokrasi ve hukuk askıdayken yapacağınız her seçim
tartışmalı olacak, meşruiyeti hep
tartışılacak. Bir, OHAL’i kaldırmanız gerekirdi; iki,
barajı kaldırmanız gerekirdi. Bunları yapmadınız,
bunları yapıp bu ittifak teklifini getirseydiniz çok daha ilkeli bir
siyaset yapmış olurduk diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim size.
Buyurun Sayın Erkek.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Bugün bu ittifakı
yapıyorsunuz, yarın bu ittifak başarılı olursa,
yarın sizin desteklediğiniz kişi Cumhurbaşkanı olursa
bakanlıklar bazı partilere dağıtılacak doğal
olarak, ittifakın içindeki partilere veya ittifakın
dışından bu ittifakı destekleyen partilere
bakanlıkları dağıtacaksınız; bunun adı
“koalisyon”dur. Bakın, Güney Amerika’daki başkanlık sistemlerinde,
hepsinde koalisyonlar vardır. Çok partili sistemlerde siz böyle bir
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirirseniz
koalisyonlar olmak zorundadır. Bunu hep söyledik ama siz aksini
söylediniz; biz haklı çıktık. Niye bu ittifakı, niye bu
koalisyonu 7 Haziran 2015’ten önce yapmadınız? AKP, MHP isteseydi… 7
Haziranda millet “Koalisyon kurun.” dedi. Niye yapmadınız? Ülke kaosa
sürüklendi. Yazık değil mi? Keşke o zaman yapsaydınız,
bugünleri yaşamasaydık. Bizim mücadelemiz demokrasi mücadelesi ama
maalesef, bu ittifakı getirenlerin, bu teklif sahiplerinin mücadelesi
saray rejimini tahkim etme mücadelesi.
Teşekkür ediyorum, takdirlerinize arz ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Sayın Ahmet Sorgun konuşacaklar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Sorgun.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SORGUN (Konya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin
başında Gazi Mecliste coşkuyla, ayakta alkışlarla
kabul edilen İstiklal Marşı’mızın kabulünün 97’nci
seneidevriyesinde Akif merhuma ve kadimden beri hiç ayırt etmeksizin bütün
şehitlerimize rahmet diliyorum. Akif merhumun “Allah bu millete bir daha
İstiklal Marşı yazdırmasın.” duasına yine Gazi
Meclisten “Amin.” diye cevap veriyorum ve ilave ediyorum: Allah bir daha bu
millete ne İstiklal Marşı yazdırsın ne de 15 Temmuzlar
göstersin.
Evet, Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 298 Sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu süre içerisinde
elbette 26 maddelik teklifin her bir maddesini ayrı ayrı, tek tek
irdeleyecek değilim. Bunlar görüşülürken madde madde irdelenecek,
değerlendirilecek. Ama bu teklifin tümünü, geneli üzerinde
değerlendirerek dört kısma ayırabiliriz. Bir: Seçim
güvenliğine ilişkin düzenlemeler var. İki: Siyasi partilerin
seçim ittifakına ilişkin düzenlemeler var. Üç: 16 Nisan 2017 halk
oylamasına ilişkin, ona uyum çerçevesinde yapılan düzenlemeler
var ve nihayet, bunların dışında, seçimlere dair
faydalı -gerekli- düzenlemeler var.
Her şeyden önce şunu açıklıkla
ifade edelim ki bu teklifle getirilen düzenleme, değişiklik ve
yeniliklerin tamamı ama tamamı 298 sayılı Kanun’un 2’nci
maddesinde sayılan seçimlerin serbest, eşit, genel, gizli oy ve
açık sayım döküm esasına dayanarak seçmen iradesinin daha fazla
sandığa yansımasını sağlamayı
hedeflemektedir; “Daha fazla seçmen oyu nasıl geçersiz olur?” değil,
“Daha fazla seçmen oyu nasıl geçerli olur?” müspet
yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanunlar ne kadar çok
şekilci düzenlemeler içerirse ömrü de o kadar kısa olur. Tali
mevzuatla, yönetmelik ve genelgelerle düzenlenebilecek hususlar kanunla
düzenlenmeye kalkılırsa zamanın ruhunu, gereklerini,
gelişme ve değişimleri takip edemez ve eskir, değişmek
zorunda kalır. Nitekim, bu kanun da böyle olmuş ve
çıktığı 1961 yılından bu yana yani elli yedi
yılda 38 defa değişikliğe uğramıştır.
Tam da işte bu sebeple, görüşmekte olduğumuz teklifle, oy
kullanma kabinlerinin, oy sandıklarının, zarf ve
pusulaların ebadı, şekli, rengi, cinsi gibi seçmen iradesiyle
hiç ilgisi olmayan ama hiç ilgisi olmayan, tamamen şeklî seçim
materyalleri konusunda yetki Yüksek Seçim Kuruluna veriliyor. Böylece daha
kullanışlı, daha ekonomik, daha güzel ve yenilikçi seçim malzeme
ve materyallerinin kullanılmasının da önü açılıyor.
Kanuni düzenlemeler işin esasını, ruhunu, özünü korumaya dönük
olmalı, yoksa şeklini korumaya dönük değil. Yani elbisenin
içindekini korumalı, insanın üstündeki elbiseyi değil, elbisenin
içindeki canı, insanı korumalı. Elbise eskiyince
değişir, mevsime göre değişir, coğrafyaya,
şartlara göre, yaza, kışa göre değişebilir ama her
yerde her zaman, daima insan vardır ve insan merkezdedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 2’nci maddesinde
getirilen, yatağa bağımlı seçmenler için seyyar sandık
kurulu uygulaması, gerçekten çok insani, çok medeni,
alkışlanması gereken bir düzenlemedir. Böylece yatağa
bağımlı seçmen sandığın ayağına
gitmiyor, artık sandık seçmenin ayağına gidiyor; bu, yeni
bir anlayıştır işte. Artık içimizi burkan,
vicdanımızı sızlatan, sedyelerle seçmen taşıma
görüntüleri de inşallah bundan sonra tarih olacak.
Seçim güvenliğine ilişkin, seçim
güvenliğinin sağlanmasında güçlük çekilen bir kısım
yerlerde, seçimlerin temel ilkeleri korunmak şartıyla,
sınırlı istisnai düzenlemelerle seçmen iradesinin hiçbir
baskıya maruz kalmadan, özgürce sandığa
yansımasını sağlayıcı düzenlemeler getiriliyor.
Sandık bölgesi, sandık alanı,
sandık çevresi; bunlar sadece sandıkla ilgili kavramlar. Bu kavramlar
her zaman tartışmalara, kavram kargaşalarına sebep
olmuş ve sıkıntılar meydana getirmiştir. Burada da
işte bir sadeleştirme ve net bir tanımlama
yapılmaktadır.
Çok önemli bir değişiklik de sandık
kurulu başkanlarının ilçede görev yapan bütün kamu görevlileri
açısından hiçbir ayrım gözetmeden ama hiçbir ayrım
gözetmeden kurayla belirlenecek olması. Böylece “Sandık
başkanları senin listenden oldu, benim listemden oldu.”
tartışmasına son verilecek, ayrıca kamu görevlilerinin
eğitim seviyelerinin ortalaması, bütün Türkiye eğitim
seviyesinin ortalamasıyla
karşılaştırıldığında herhâlde
sandık başı iş ve işlemleri daha düzenli
yapılabilecektir diye söylersek acele etmiş olmayız.
Yine, teklifin 8’inci maddesi, sandık
çevresinde cebir, şiddet veya tehdit hâllerinde seçmenin de kolluk
güçlerine bizzat ihbarda bulunmasını düzenliyor. Buna muhalefetten
birçok arkadaşımızın itiraz ettiğini biliyorum ama
bunun, herhâlde çağrı ile ihbarın farkını yeterince
kavramamaktan kaynaklandığını düşünüyorum.
Biliyorsunuz sandık başkanının
ve sandık kurulunun çağrı yetkisi var ama seçmene üstelik
“bizzat” şartı getirilerek ihbar yetkisi, daha doğrusu
imkânı tanınıyor. Biraz önceki konuşmalarda
dinlediğimde komşuların denetiminden söz eden
arkadaşlarımızın bu ihbarın gelmesinden niçin
rahatsız olduğunu doğrusu kavramakta güçlük çekiyorum.
İhbar, haber vermedir. Bu metinde böyle bir şey olmasa bile
sandık başında bir cebir, bir şiddet, bir tehdit
olduğunda seçmenin vatandaşlık görevi olarak…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Balyoz davası da
tıpkı böyle bir ihbarla başlamıştı, otoparktan
ihbar gelmişti.
AHMET SORGUN (Devamla) - …insani
vatandaşlık görevi olarak bizzat kolluk güçlerine gidip bunu haber
vermesinde ne mahzur var, doğrusu bunu kavramakta güçlük çekiyorum.
Bir başka husus, geçtiğimiz yıl 16
Nisanda Anayasa değişikliğini yaptık. Buna uyum
çerçevesinde milletvekili seçilme yaşı 25’ten 18’e indirildi. Buna
paralel olarak belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri,
belediye meclis üyeleri ve muhtarlar için de seçilme yaşı 25’ten 18’e
indiriliyor, şimdiden gençlerimize hayırlı uğurlu olsun
diyebiliriz.
Bu teklifin kamuoyunda mutlaka en çok
tartışılan, tartışmada karşılık bulan
düzenlemesi hiç şüphesiz -biraz önce de konuşulduğu gibi-
ittifaka ilişkin olanlar. Peki, bugüne kadar hiç ittifak
yapılmadı mı? Eğer yapılmadı diyorsanız 1991
seçimlerinde yapılan neydi?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Siz
karşıydınız bunlara ya. Hani bunlara
karşıydınız?
AHMET SORGUN (Devamla) - 2010-2017
referandumlarında, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
yapılan neydi o zaman?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hani
koalisyonlar bitiyordu?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Hani
sıkıyönetim bitecekti?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, gürültü oluyor.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AHMET SORGUN (Devamla) – Elbette onlar da bal gibi
bir ittifaktı ama o ittifaklar kaçak göçek, gizli saklı, deyim
yerindeyse merdiven altı ittifaklardı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hastanın
evine sandık da şimdi hiç duyulmamış bir olay.
AHMET SORGUN (Devamla) – Şimdi, bunun yerine
açık, dürüst, şeffaf ittifakların önündeki engeller
kaldırılıyor, engeller; mecburiyet getirilmiyor. Yapılacak
ittifaklara bir isim koyma veya koymama, yapılmış bir ittifaktan
süresinde vazgeçme gibi esneklikler ve özgürlükler de düzenlemenin içinde.
Ayrıca, bu düzenlemeyle -hep tersinden
bakılıyor- bir kısım küçük siyasi partilerin
birleşerek baraj problemini aşmasının önündeki engeller de…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – “Küçük siyasi parti”
diye kime dediniz?
AHMET SORGUN (Devamla) - Bu sadece bir parti için
değil, başka siyasi partiler için de… Niçin bugün neredeyse
barajı savunur hâle geldiğini gördüm muhalefet partilerinin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Tabii, yüzde 50
barajı yerine yüzde 10’u makul bulabilir insanlar.
AHMET SORGUN (Devamla) - Üzerinde en çok
tartışma yapılan konu, fazlasıyla da haksız
tartışma yapılan konu, hiç şüphesiz, oyların
geçerliliği veya geçersizliği.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Küçük siyasi parti
kim?
AHMET SORGUN (Devamla) - Bildiğiniz gibi, bu
iki husustan meydana geliyor: Bir, bir oy pusulasının kendi
zarfından başka bir zarfa konulması. İki, zarfın veya
pusulanın sandık kurulunun ihmali, hatası sebebiyle
mühürlenmemiş olmasından veya daha doğru bir deyimle eksik mühürlenmiş
olmasından, bu deyimin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Birlikte
yapılan seçimlerde oy pusulalarının tek zarfa konulması,
dolayısıyla da tek sandığa atılması düzenlemesi,
bundan kaynaklanan gereksiz oy iptallerinin önüne geçecek.
Değerli milletvekilleri, gelelim eksik mühre,
üzerinde en çok spekülasyon yapılan konu bu. Gerek zarfın gerek oy
pusulasının, sandık kurulunun unutması, hatası, kusuru
sebebiyle mühürlenmemiş olması…
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Görevi
ihmaldir, görevi ihmal.
AHMET SORGUN (Devamla) - …durumunda oyun geçerli
olup olmayacağı sürekli, ta başından bu tarafa,
doğrudur, tartışma konusu olmuştur; sürekli il, ilçe seçim
kurullarını, Yüksek Seçim Kurulunu hep meşgul etmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün siyasi partiler ve
diğer siyasi partiler olmak üzere, bağımsızlar olmak üzere
hep bu konuya itiraz etmişler. Burada yapılan itirazlar ve Yüksek
Seçim Kurulunun verdiği kararlar elimizde. Bu konuda ısrarla denmiştir
ki bütün siyasi partilerce: “Neden seçmenin hatası olmayan bir hususta,
sandık kurulunun hatasından dolayı ceremeyi seçmen çeksin?”
İtiraz edilmiştir ve Yüksek Seçim Kurulu da buna dayanarak 1984
yılından bu tarafa aidiyeti sabit olan, filigranıyla, seçim
kurulunun mührüyle, amblemiyle sahteliği asla iddia edilmeyen oyların
geçerli olduğuna hükmetmiş ve bu konuda da içtihatları müstakar
hâle gelmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Fazla basılan
pusulayı ne yapacaksınız? Bu ülkede sorular çalındı
ya.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Tanal, dinliyoruz. Dinliyoruz Sayın Tanal, lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım, “filigranlı” diyor. Bakın Değerli
Başkanım, Yüksek Seçim Kurulu fazla basıyor.
AHMET SORGUN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, bakın, sahteliği asla iddia edilmeyen, resmiyeti her
şeyiyle sabit olan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu ülkede sorular
çalındı, bu ülkede liyakat yok ki.
BAŞKAN – Sayın Tanal, söz hakkı sizde
değil, Sayın Sorgun’da.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, bana sordunuz, ben
de açıklama getiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen, ben size sormadım “Lütfen
konuşmayın.” dedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladım da ben
açıklama getiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sorgun.
AHMET SORGUN (Devamla) – Süreme ilave eder misiniz
Sayın Başkan.
Evet, sahteliği asla iddia edilmeyen, resmiyeti
her şeyiyle sabit olan bu materyaller üzerinden fırtına koparmak
her şeyden önce ülkemize ve seçmen iradesine açıkça bir
haksızlıktır diye düşünüyorum.
Nihayet, teklifin tamamına bir bütün olarak
baktığımızda, daha çok oyun kullanılmasını
kolaylaştıran, daha çok kolay sayım dökümü sağlayan, daha
az şekilci, daha çok oyun geçerli olmasını, daha az oyun iptal
edilmesini hedefleyerek seçmen iradesinin sandığa azami şekilde
yansımasını sağlayan bir düzenleme olduğu çok
açık görülmektedir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bizim
oylarımızı da siz atın, tamam olsun.
AHMET SORGUN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, teklif, siyasi partiler ve seçmen açısından var olan
hiçbir hak ve özgürlüğe sınırlama ve yasak getirmiyor, asla.
Metindeki 26 maddenin hiçbirinde, var olan hiçbir hak ve özgürlük ne
eksiltiliyor ne geri gidiyor ne sınırlandırılıyor.
Bilakis, aksine, var olan bir kısım yasak ve engeller
kaldırılıyor, bu çok net.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olağanüstü hâli
kaldıracak mısınız?
AHMET SORGUN (Devamla) – Var olan bütün yasak ve
engeller kaldırılıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olağanüstü hâli
kaldıracak mısınız?
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Kaldırılan
yasaklar hangisi?
AHMET SORGUN (Devamla) – Bu görüştüğümüz
konu ne? Olağanüstü hâlle ne alakası var?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Tanal, sus, dinle, öğren.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Nasıl ne alakası var?
BAŞKAN – Sayın Sorgun, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen, cevap vermeyin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Olağanüstü hâle bağımlı yaşıyorsunuz Sayın
Başkan.
MURAT EMİR (Ankara) – Genel Kurula hitap edin,
alay etmeyin Genel Kurulla.
AHMET SORGUN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, bakın, elbette bütün düzenlemelerde olduğu gibi bu
düzenlemede de birtakım eksiklikler olabilir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – OHAL
bağımlısı oldunuz.
AHMET SORGUN (Devamla) – Muhalefete göre ideal
düzenlemeler, en mükemmel düzenlemeler olmayabilir, bu mümkündür de. Aslolan,
ideali, mükemmeli yakalamaya çalışmaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doğru, buna
katılıyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Hayır, hangi
yasakları kaldırdınız?
AHMET SORGUN (Devamla) - Eskilerin deyimiyle kul
kusursuz olmaz, kul kusurdan ari değildir.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Yok canım,
partinde ne var, kusursuz yahu.
AHMET SORGUN (Devamla) - Konuşmamı bu
konuda Hazreti Mevlâna’nın hepimize ders olacak bir uyarısıyla
tamamlıyorum.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Keşke o derse bir
çalışsanız yahu, o dersten biraz alsanız
payınızı.
AHMET SORGUN (Devamla) - Hazreti Mevlâna buyurur ki:
“Yüzde inat etme, doksan da olur/ İnsan dediğin noksan da olur/
Sakın ben ben deme, elde neler var, sen yoksan da olur/ Kusursuz dost
arayan, dosttan da olur” diyor, teklifin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz
açısından hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi tekrar tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sorgun.
Şimdi Komisyon adına Anayasa Komisyonu
Başkanı Sayın Mustafa Şentop konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Şentop. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yirmi dakika süreniz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında, istiklalimizin en
parlak ifadelerinden biri olan İstiklal Marşı’mızın
kabulünün 97’inci yılı malumunuz. İstiklal
Marşı’mız İstiklal Harbi’nin sonunda
yazılmamıştır, başında
yazılmıştır; istiklalimizin bu bakımdan sadece sembol
bir ifadesi değil, aynı zamanda şahididir de; on
kıtası, birlikte, milletimizin ortak değerlerini de en güzel
ifade etmektedir. İstiklal Marşı’nı milletimize hediye eden
yüce ruhlu şair, mütefekkir Mehmet Akif Ersoy’u, başta Gazi Mustafa
Kemal olmak üzere Kuvayımilliye’mizin büyük kahramanlarını tazim
ve minnetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir de bugün 12 Mart;
malum, 1971’de bir askerî muhtıra ve onunla beraber başlayan bir
darbe sürecinin de yıl dönümü. 15 Temmuzdan sonra artık tarihimizin
kederli sayfalarında uzak bir hatıra olarak hatırlanacak olan bu
yıl dönümünü bir şuur vesilesi olarak da huzurunuzda anmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, huzurunuzda
görüşmeye başladığımız bu kanun teklifi, bir
tasnif yapacak olursak üç ana bölümden oluşuyor. Bunlardan birincisi yerel
seçimlerle ilgili düzenlemeler. Tabii, her tasnif eksiktir ama anlamayı
kolaylaştırdığı için müracaat ediyoruz.
Yaklaşık üç madde; birisi, kelime ve ibare değişikliklerini
içeren 24’üncü madde olmak üzere üç madde gibi. Bunlar arasında, Anayasa
referandumunda kabul edilen değişikliklere paralel olarak seçilme
yaşının 18’e indirilmesi gerek belediye
başkanlığında gerek belediye meclis üyeliğinde ve
muhtarlıkta, ihtiyar heyetinde. Yine, 2014 seçimlerinde ciddi
sıkıntı yaşadığımız oy
pusulalarının hepsinin birlikte tek bir zarfa konulması
suretiyle seçmen iradesinin geçersiz sayılmasına yönelik ihtimalleri
ortadan kaldıran, düzelten hükümler içeriyor.
İkinci başlık seçim güvenliğiyle
ilgili. Burada yaklaşık 12 maddemiz var. Karma seçmen listesinden
sandık ve seçim bölgelerinin birleştirilmesi dâhil olmak üzere
sandık kurulu başkanlıklarıyla ilgili düzenlemeler, bunlar
da bu ikinci seçim güvenliği başlığımızda.
Üçüncüsü de seçim ittifakıyla alakalı
düzenlemeler. Bu da yaklaşık 9 madde civarında hüküm içeriyor.
Değerli arkadaşlar, burada bazı
hususlara da değinildi, onlara cevap da içermek üzere bir çerçeve üzerinde
konuşmak istiyorum öncelikle ittifakı sona bırakarak seçim
güvenliği ve yerel seçimlerle ilgili.
Tabii, burada, yerel seçimlerle ilgili 18 yaş,
18 yaşın etkin kullanılmasını, bir anlam ifade
etmesini sağlayacak olan husus, kanunumuzda bulunan askerlik
yapmış olma şartının, askerlikle ilişiğinin
olmamasına dönüştürülmesi şeklinde bir düzenleme. Malum, 18
yaşındakiler askerlik çağına girmemiş olduğu
için, eğer askerlik yapma şartını muhafaza etseydik 18
yaşın bir kıymeti kalmayacaktı, dolayısıyla
bunlar Anayasa değişikliğinin getirmiş olduğu
düzenlemeler.
Diğer husus, muhtar oy pusulalarının,
belediye başkanlığı ve belediye meclis üyelikleriyle ilgili
birleşik oy pusulalarının aynı zarfa konulması
suretiyle birçok oy 2014 yerel seçimlerinde geçersiz olmuştu, bunu
giderecek bir düzenleme bu. Bu bakımdan, daha çok seçmen iradesinin,
sandığa yansıyan seçmen iradesinin geçerli
kılınması yönünde, mümkün olduğu kadar geçerli
kılınması yönünde yapılan düzenlemeler.
Seçim güvenliğiyle ilgili hususlar burada
konuşuldu.
Değerli arkadaşlar, seçim günü seçim
güvenliğiyle ilgili esasen bir problem yok. Bizim burada karma seçmen
listesi yani aynı binada bulunan kişilerin farklı
sandıklarda oy kullanmasını sağlayacak düzenlemeler ile
sandık bölgelerinin, seçim bölgelerinin birleştirilmesine yönelik
düzenlemeler, seçim sonrasına yönelik tehditleri izale edebilecek bir
imkân sağlayan düzenlemeler.
Öncelikle şunu açık olarak belirtelim:
Bunlar bir seçenek olarak ortaya konuluyor yani Yüksek Seçim Kurulu burada
zorunlu olarak bir birleştirmeye gitmeyecek. Bir yerde bu tür
sıkıntıların olma ihtimali varsa… Umarız önümüzdeki
seçimlerde belki hiç uygulanma kabiliyeti bulmayacaktır bu hükümler ama
zaman zaman bu yönde bazı şikâyetlere rastlamıştık.
Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulundan taleplerimiz de oldu ama Yüksek
Seçim Kurulu kanuni bir temeli olmadığı için bu
yapacağı, alacağı kararı, bu birleştirmeyi, bunu
yapamayacağını ifade etmişti. Bunun üzerine Yüksek Seçim
Kuruluna gerekli görüldüğü takdirde bu tür birleştirmeleri yapma
imkânı sağlıyoruz burada. Ama ihtiyaç olursa kullanılacak
hükümler bunlar. Nasıl bir şey? Tabii, bu konu Komisyonda da çok
tartışıldı arkadaşlarımızla, bunların
cevapları da orada verildi; raporumuzda da mevcut, özet olarak.
Şunu ifade edeyim: Tabii, değerli
arkadaşlar, seçmenlerin kontrolü, seçmen listelerindeki kontrol için çok
güçlü bir sistemimiz var. Zaten siyasi partiler seçimlerden önce de birçok
aşamada seçmen listelerini Yüksek Seçim Kurulundan alabiliyorlar talepleri
üzerine. Seçim süreci başladıktan sonra da güncelleme için listeler
askıya çıktığı zaman bu listelerde henüz sandık
ataması yapılmadığı için herkes yine haneleriyle ve
bulundukları binayla bağlantılı bir çerçevede listede yer
alıyor. Dolayısıyla bazı
arkadaşlarımızın ifade ettiği, işte,
“Komşular birbirine listede var mı, yok mu bakamayacaklar.”
iddiası doğru bir iddia değil. Seçmenlerin listesini güncellemek
için askıya çıktığı ilk zamanda bu usulle
yapıldığı için listeler, bunu kontrol etme imkânı var.
Ayrıca, tabii ki sadece askıda listeden kontrol yapılmıyor,
siyasi partilere dijital ortamda verilen seçmen listeleri de siyasi partilerin
elindeki önceki verilerle, ne kadar seçmen arttı, ne kadar
değişiklik oldu, bunu tespit etme imkânı verecek şekilde
yapılabiliyor.
Daha sonra -güncellemeden sonra- tekrar
güncellenmiş listeler veriliyor ki itiraz imkânı
sağlanıyor, böylece siyasi partiler gerek genel merkezleri
itibarıyla kontrol edebilirler gerekse il, ilçe teşkilatları
itibarıyla kontrol edebilirler. Bütün bu işlemler
gerçekleştikten sonra, seçmen listesi kesinleştikten sonra
sandık ataması yapılıyor. Bu da yine siyasi partilerimizin
de kontrol edebileceği açık bir şekilde yapılıyor.
Buradaki mesele, mesela -rastladığımız, bilgi verilen
olaylar bakımından bunu söylüyorum- bir köyde tehdit, “Burada bir oy
başka partiye çıkarsa malınıza, canınıza zarar
veririz.” diye bir tehdit... Seçim günü yok böyle bir şey ama seçimden
sonra sayıldığı zaman oylar, tabii, oyun şahsen kime
ait olduğu belli değil ama bir toplu cezalandırma usulüyle
karşılaşıldığına dair bilgiler az da olsa
elimizde var. Dolayısıyla burada eğer böyle bir tehlike, böyle
bir ihtimal görülürse Yüksek Seçim Kurulunun kararıyla bu tür karma
listeler ve sandık birleştirmeleri yapılacak. Burada “valinin
veya il seçim kurulunun talebi” diyoruz metinde. Dolayısıyla valiler
bu işi yapmayacak. Onlar sadece ellerindeki bilgilere dayanarak, bilgilere
istinaden bunu Yüksek Seçim Kuruluna arz edecekler. Yüksek Seçim Kurulu
bunları yeterli görüyorsa bu uygulama için, o zaman birleştirme
yönünde karar verebilecek. Yoksa burada idarenin seçimle ilgili bir tasarrufu
söz konusu değil.
Bir başka konuşulan,
tartışılan husus, arkadaşlar, sandık
başkanlıklarıyla ilgili. Sandık
başkanlıklarıyla ilgili bugünkü sistemde -bazı
arkadaşlarımız söylediler- önce ilçe seçim kurulu
başkanı bir liste hazırlıyor. Bunun
hazırladığı liste kamu görevlilerinden oluşan bir
liste. İlçe seçim kurulunda üyesi bulunan siyasi partiler de birer tane
liste verme imkânına sahip sandık başkanlıkları için.
Bunlar arasından, bilahare, kurayla sandık başkanları
belirleniyor. Bu, tabii, teorik husus. Kanun metninde yazan husus yeni yeni
anlaşılmaya ve siyasi partiler tarafından ilçe seçim
kurulları tahrik edilerek
uygulanmaya başladı.
Ama bakın, en son halk oylamasıyla ilgili
verileri arz edeyim size: Sandık kurulu başkanları arasında
toplam 122.173’ü kamu görevlisi. Şu anlamda kamu görevlisi bu: İlçe
seçim kurulu başkanının hazırladığı listeden
çıkanlar bunlar. Geri kalan 18.281 AK PARTİ’nin ilçelerde vermiş
olduğu listelerden çıkmış kurayla, 11.739 Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği listelerden çıkmış, 7.513 Milliyetçi
Hareket Partisinin verdiği listelerden, 5.488 HDP’nin verdiği
listelerden, 1.477 de diğer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O kuraları
çeken eli takdir etmek lazım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (Devamla) – Kurayla… Yok, öyle değil sayın vekilim, öyle
değil, hayır. Liste veriyorsanız kuraya giriyorsunuz. Liste
vermemişseniz ilçede, ilçe seçim kurulu size ayrıca bir liste yapıp
koymuyor kuraya. Onun için çoğu yerde, ilçelerimizde zaten liste
vermediği için siyasi partiler -liste vermediği, bu işi
bilmediği için olabilir- kuradaki çıkma sayısı az.
Burada bir hususa daha dikkat çekmek isterim.
122.173 kamu görevlisi, sadece kamu görevlisi değil, az önce de ifade
ettim, ilçe seçim kurulu başkanının hazırlamış
olduğu listeden çıkanlar… Siyasi partilerin vermiş olduğu
listelerdekilerin de önemli bir kısmı kamu görevlisi. Siyasi partiler
de başkanlık için verdikleri listelerde büyük ölçüde kamu
görevlilerinin isimlerini vermiş. Bu şekilde bakacak olursak en son
referandumda sandık başkanları aşağı yukarı
yüzde 90’ın üzerinde zaten kamu görevlisi kökenli. Daha geriye gidersek bu
uygulamanın 2014’ten itibaren canlanmaya başladığını
-kanunda bulunmakla beraber- ifade edeyim. Daha önce yüzde 100 civarında
zaten kamu görevlilerinden oluşuyordu. Buradaki mesele, kanunda yer alan
“iyi hâlle tanınma” ifadesi gibi muğlak bir ifadenin uygulamada
çıkardığı sıkıntılar. Ayrıca, sandık
başkanları arasında çok çok nadir de olsa okuma yazma bilmede
sıkıntısı olan, sandık tutanağını
imzalamakta sıkıntı yaşayan, parmak basma gibi bir talepte
bulunan sandık kurulu başkanları var. Dolayısıyla
burada kamu görevlileri…
Kamu görevlileriyle ilgili düzenlemenin dikkatle
okunması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle: Burada,
arkadaşlar -okunmuyor, onun için söylüyorum- ilçede ikamet eden bütün kamu
görevlilerinin listesi ilçe seçim kurulu başkanlığına
gönderilecek. Yani kaymakam, mülki amir, mülki idare amiri orada bir eleme
yapmayacak, ilçede ikamet eden bütün kamu görevlilerinin listesini, o ilçedeki
listeyi gönderecek ve bunlar arasından kurayla, sandık
sayısının 2 katı kadar kamu görevlisi sandık
başkanı adayı olarak belirlenecek. Bunlar arasında tabii ki
yargı mensupları gibi, güvenlik güçleri mensupları gibi
olanların veya sağlık sebebiyle raporlu olanların
çıkması durumunda sandıkların hepsine birer başkan
bulunabilmesi için 2 katı kura belirlendi.
Dolayısıyla kamu görevlileri, bir kere,
resmen siyasi partili değil ama elbette hepsinin siyasi görüşü
olabilir. Yer yer bunlar değişebilir, çoğunluğu bir
partiden, bir başka ilçede başka partiden olabilir ama biz bütün kamu
görevlilerinin bu kuraya dâhil olmasını sağlamak suretiyle
burada objektif bir usul, bir yöntem belirlemiş oluyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) – Parti temsilcileri olsa ne
olurdu Hocam? Parti temsilcileri vardı, ne oldu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (Devamla) – Sorulara daha sonra cevap vereceğim, hepsini önce
bitireyim de.
Şimdi, kolluk kuvvetlerinin sandık
çevresindeki olaylara müdahalesi konusunda… Malumunuz, sandık çevresinde
bir olay varsa kolluk görevlilerini çağırma yetkisi sandık
kurulu başkanının ve sandık kurulu üyelerinin. Fakat
-bazı yerlerde yaşanan husustur bu- sandık kurulunun oluşum
şekliyle ilgili sorunlardan… Nedir? Tabii kanunun bütününe
bakarsanız, biz Komisyonda bunu gördük…
Arkadaşlarımızın bir kısmı eleştirilerini
yöneltirken… Tabii bu eleştiriler metnin ve seçim sürecinin
işleyişiyle ilgili doğru bilgiler içermiyor. Mesela “seçim
bölgesi” diyoruz, seçim bölgesini sözlükteki anlamıyla bölge olarak
düşünüyor. Hâlbuki açık tanımı var kanunda, “Her
muhtarlık bir seçim bölgesidir.” diyor. Şimdi, burada eğer
sandık kurulu üyelerinin oluşumunda, sandık kurulunun oluşumunda
bir eksiklik varsa, bir sıkıntı varsa o çevredeki kişiler
arasından sandık kurulu başkanı üyeleri ikmal ediyor,
tamamlıyor. Bakıyorsunuz, sandık çevresindeki bir olayda,
sandık kurulu başkanı o olayı önleyecek şekilde kolluk
güçlerine haber vermiyor, onları davet etmiyor, sandık kurulu üyeleri
de davet etmiyor. İşte böyle bir durumda seçmene, bu konuda kolluk
güçlerine haber verme imkânını tanıyoruz. Fakat bunun da
suistimal edilmesini önlemek için, SMS gibi, telefon gibi bir yolla, yöntemle
değil şahsen, bizzat başvurması suretiyle, kendi
kimliğini ortaya koyarak ihbarda bulunması suretiyle
sağlamış oluyoruz. Detayında düzenlemeler var zaten; olayla
sınırlı olarak oraya gelecekler ve yine bölgedeki ve sandık
çevresi alanındaki yönetim sandık kurulu başkanının ve
sandık kurulunun yetkisinde. Bu bakımdan, ihbar edilen olay
doğru çıkmazsa veya çözüldükten sonra derhâl oradan
ayrılması öngörülüyor.
Değerli arkadaşlar, seçim ittifakıyla
ilgili hususlara da hızlıca değineceğim. Tabii, bu
düzenlemenin en çok tartışılan yönü, konuşulan yönü seçim
ittifakları. Malumunuz -burada arkadaşlarımız, Sayın
Kalaycı çok detaylı bir şekilde anlattılar- 1991’den
itibaren Türkiye’de aşağı yukarı her seçimde, milletvekili
seçiminde seçim ittifakları fiilen oldu ama bunun hukuki bir temeli,
kanuni bir temeli yoktu. Biz bu düzenlemeyle önce seçimlerde siyasi partilerin
ittifakını engelleyen hükümleri, mesela “Bir siyasi parti başka
bir siyasi partiyi destekleyemez.” şeklindeki Siyasi Partiler Kanunu’ndaki
bir hükmü, bunun gibi hükümleri, engelleri kaldırdık ve seçim
ittifakıyla ilgili bir kılavuz mahiyetinde temel bir düzenleme
yaptık. Burada, düzenlemede çok fazla detaylara girmedik, belli
başlı unsurları belirledik. Seçim takviminin
başlangıcından itibaren yedi gün içerisinde seçim ittifakıyla
ilgili bir beyannameyle partiler Yüksek Seçim Kuruluna başvuruyor. Oy
pusulasında yer alırken yine kura sistemi devam ediyor, kurayla
yerleri belirlenecek, kendi içlerindeki sıralama da aynı şekilde
kurayla belirlenecek. Sonra, oy pusulasındaki oyun kullanımıyla
ilgili hususlar, tartışılan konuların başında
onlar geliyor.
Değerli arkadaşlar, bugün de değerli
bir arkadaşımız bir oy pusulası örneği gösterdi. Oy
pusulasının nasıl hazırlanacağına dair özel bir
hüküm var -Milletvekili Seçimi Kanunu’nda 26’ncı madde- oy
pusulasında partilerin sütunları ve bu sütunlar arasındaki
mesafeler dâhil olmak üzere bunların ölçüleri de verilmek suretiyle. Fakat
bugün benim görmüş olduğum oy pusulasında ittifak içerisinde yer
alan partilere ait sütunlar, ittifak içinde yer almayan siyasi partilere ait
sütunların 1,5 katı kadar büyük gösterilmişti. Böyle bir
şey mümkün değil. Ben bunun doğru
anlaşılmadığını düşündüğüm için bununla
ilgili bir örnek gösteriyorum. Siyasi partilere ayrılan sütunların
hepsi eşit, ittifak içindekiler de ittifak dışındakiler de.
İttifakla ilgili farklılık, sadece ittifak yapan siyasi
partilerin üstünde ittifaka dair -ittifakın ismiyle beraber- bir bölümün
bulunmasıdır. Yani ittifak içindeki siyasi partilerin
sütunlarının diğerlerinden daha geniş olduğuna dair
bir yaklaşım yanlıştır, bunun hiçbir temeli yok,
kanuna da aykırı bu zaten. Bunun bilinmesi için bunu gösteriyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Hileyi sayımda
yapıyorsunuz, sayımda
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi,
bakınız, burada, oy pusulasında bir siyasi partiye ayrılan
bir alan içerisinde istediğiniz yere mührü basabilirsiniz, bu geçerlidir. O
mühür için ayrılan bir yer var ya, sade oraya değil, istediğiniz
yere basabilirsiniz, istediğiniz sayıda basabilirsiniz, oy geçerlidir
yani bir siyasi partiye ait bir sütun içerisinde olmak kaydıyla 40 defa
mühür bassanız o alana, bu geçerlidir. Ne zaman geçersiz? Ancak bir
başka partiye ayrılan sütuna taştığı zaman
geçersiz. Hatta iki siyasi parti arasında 0,75 santimetrelik bu alanda, bu
alana taşsa bile geçerlidir, diğer siyasi partinin alanına
girdiği zaman geçersiz oluyor. Biz aynı mantığı
ittifakla ilgili de sürdürüyoruz. İşte, ittifakla ilgili bir alan
var, bu alanın içinde olmak kaydıyla kaç defa olursa olsun, neresine
basılırsa basılsın aynı mantık, bugün geçerli
olan mantık neyse aynı mantık burada da geçerli, bunu geçerli
sayıyoruz. Onun için ittifakın ortak oylarıyla ilgili
tartışmaya mahal yok. İttifak alanı içerisinde basılan
bir oy olduğu için bunun nereye verildiği yani ittifaka
verildiği belli. Sonra, bunun dağılımıyla ilgili
adilane bir formül geliştirdik. Partilerin, siyasi partilerin, ittifak
içerisindeki siyasi partilerin aldıkları oy oranında bu
dağıtılmış olacak. Bunun siyasi partilerin
aldığı hazine yardımına hiçbir etkisi yok. Oy
oranında dağıtıldığı için, hazineden
alınan yardım oy sayısına göre değil, oy oranına
göre verildiğinden oranı değiştirmeyeceği için hazine
yardımını da etkilemeyecektir. Bilhassa o maddeye biz
dokunmadık.
MUSA ÇAM (İzmir) – Barajı niye
düşürmüyorsunuz Hocam?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan
oyların dağılımıyla ilgili de yapılan
spekülasyonlar komik spekülasyonlardır, bunların hiçbir anlamı
yok.
Vaktim çok daraldı.
Arkadaşlarımız temas ettiler…
MUSA ÇAM (İzmir) – Barajdan bahset Hocam.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (Devamla) – Oy pusulalarıyla ve zarflarla ilgili olarak
bunların sandık kurulu tarafından mühürlenmemiş
olmasına dair hüküm çok açık, net. Zarflar da oy pusulaları da
filigranlı olarak imal ediliyor. Filigran bir basım tekniği
falan değil; filigran, kâğıdın imalatı esnasında
kâğıda eklenen özel bir doku. Dolayısıyla bunun üretiminde,
taklidinde çok ciddi, yüzde 100’e varan bir imkânsızlık olduğunu
ifade edeyim.
MURAT EMİR (Ankara) – Taklide gerek yok.
NİHAT YEŞİL (Ankara) – 1 tane
unutabilirsin, 10 tane unutabilirsin ama tümünü unutmak diye bir şey var
mı?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (Devamla) – Ayrıca, bunun dışında, sandık
kurulu mührü dışında ilçe seçim kurulu mührü de mevcut,
arıyoruz. Birçok arkadaşımız ifade etti, 84’ten bugüne
kadar bütün siyasi partilerimizin bunların geçerli sayılması
yönünde talepleri var, Yüksek Seçim Kurulunun da istikrarlı kararları
var, o kararları buraya dercetmiş oluyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şentop.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
yerimden söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Özel, yerinizden bir
dakika, lütfen.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa Komisyonu
Başkanı Mustafa Şentop’un 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde Komisyon adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Sayın Komisyon Başkanı bir bilgiyi paylaşıyor, diyor
ki: “Biz iki parti yan yana olacağız, üstümüzde ‘ittifak’ yazacak.”
Sayın Komisyon Başkanının bahsettiği sistem ile
dünyadaki bütün örnekleri bugün gösterdik; Macaristan, Polonya, Hırvatistan
-ittifakın olduğu yerler- her birinde katılan bütün partilerin -bakın,
beş partinin- logosu var, bir tek alan ayrılmış, bir tek
alan. Diyorsunuz ki: “Ben tek başıma yapmıyorum bu işi, biz
ikimiz ittifak yapacağız.” Ve nasıl biriniz geçince öbürünüz de
geçiyor ya barajı; size bir tane yer ayırıyorlar, sizin gibi
birleşip parsel bazında kendinize özel bir düzenleme yapmıyorlar
şeyin üzerinde. Eğer tek başına girme gücün varsa… Birileri
diyor ya: “Er meydanı burası.” Er meydanında var mı
“Güreşeceğiz ama ben 40 kiloyum, 90 kiloluk ağabeyimle güreşeceksin;
o kazanınca ben de seni yenmiş olacağım.”
O zaman tek liste yapıyorlar, logolar yer
alıyor ama sizin gibi yan yana durup “İkimize bir, oraya da bas
buraya da bas, ikisine bas, basmasan da olur.” böyle bir yaklaşım
yok. Getirin, gösterin bana dünya üzerinden.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Hükûmetimiz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletler zor dönemlerden geçerken kendilerine umut olacak bir
ses ararlar. O sesle umutsuzluk yok olur, gelecek güzel günlere olan inanç
artar.
Birinci Dünya Savaşı sonrası
ülkemizin dört bir tarafı işgal edilmiş, millet yoksul ve
savaş yorgunu idi. İşte bu ahvalde “Milletin kaderini yine
milletin kendisi değiştirecektir.” diyen bir lider,
Kuvayımilliye’yi amil, iradeyimilliyeyi hâkim kılmak isteyen bir
Meclis, milletine “Korkma!” diye haykıran bir şair umut olmuştur.
Yakılan meşaleyle kara bulutlar dağılmaya, Anadolu yeniden
aydınlanmaya başlamıştır. Gazi Meclis, Anadolu
mücadelesi devam ederken bunun ruhunu söyletmek, halkın
heyecanını ifade etmek için bir marş yarışmasına
çıkılması kararı almıştır. “Çanakkale Şehitlerine”
şiiriyle gönüllerde silinmeyen iz bırakan Mehmet Akif düzenlenen
yarışmaya katılmadı. Gelen şiirler bekleneni
karşılamayınca Akif’in yarışmaya katılması
talep edildi ve bu yarışma için ikna edildi. Büyük şair “Allah
bir kez daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.”
diyerek muhteşem bir İstiklal Marşı yazdı. Bugün,
İstiklal Marşı’nın Gazi Meclis tarafından kabul
edilişinin 97’nci yıl dönümü. İstiklal Marşı’nın
yazarı, büyük dava adamı, vatan şairi Mehmet Akif’i bu vesileyle
rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mehmet Akif, kalemini milletin istiklaline
inandıklarını söyleyerek adayan, milletin istikbali için her
zorluğa göğüs geren bir fikir ve dava adamıdır. Akif’in
altmış üç yıllık ömrü bir destandır. Ömrü boyunca
aklı ve bilimi merkeze almış, her zaman cehalete karşı
mücadele etmiş bir münevverdir. Bu büyük vatan şairi, Mehmetçik
cephede canı pahasına mücadele ederken kendisi de cephe gerisinde bu
mücadeleye fikirleriyle, konuşmalarıyla hep destek olmuştur. Bu
milletin bağımsızlık iradesinin en güzel şekliyle
ifadesi İstiklal Marşı’dır. “Ben ezelden beridir hür
yaşadım, hür yaşarım,/ Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım.” İstiklal
Marşı’mız, Anadolu topraklarının her bir
köşesinde işgale karşı şanlı mücadelenin
verildiği dönemde yazıldı ve Millî Mücadele’yi zafere
ulaştıran da milletimizin işte bu birlik, beraberlik ve bir
arada yaşama iradesi olmuştur. Bu duygularla İstiklal
Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul
edilişinin 97’nci yıl dönümünü kutluyor, İstiklal
Marşı’mızı bize armağan eden ilk Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Burdur Milletvekili
Mehmet Akif ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerini rahmet ve
şükranla, şehitlerimizi de rahmetle, minnetle yâd ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Genel Kurulun huzurunda değerlendirilen kanun
teklifimiz, genel hatlarıyla mahallî idareler seçimine ilişkin,
ittifaklara ilişkin ve seçim güvenliğine ilişkin düzenlemeleri
ihtiva etmektedir. Seçim güvenliği, demokrasinin güven içinde olması
demektir. Dürüstlük, millet iradesine saygının bir gereğidir.
Demokrasilerde söz ve karar milletindir, millî egemenliğin asli sahibine
aittir. Millet iradesinin üstünlüğü de işte bu saygıyı
gerektirmektedir. Millet iradesinin en temel tezahürü olan seçimlerin de güven
içinde, gizlilik ve dürüstlük içerisinde yapılması bu bakımdan
oldukça önemlidir. İşte bu teklifle, Türkiye'de seçimlerin gizlilik
ve dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde, daha demokratik, daha şeffaf
bir şekilde yapılmasına yönelik şartlar tahkim
edilmektedir, seçimlerin güvenli ve tarafsız bir şekilde
yürütülmesini sağlayacak ilave tedbirler getirilmektedir ve bu
şekliyle, vatandaşlarımızın seçme hakkının ve
seçilme hakkının tam anlamıyla güvence altına
alınması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifteki bu maddelerde, 15 Temmuz hain FETÖ darbe
girişimine karşı Cumhurbaşkanımızın
“Milletin iradesinden başka hiçbir güç tanımadım.” diyerek bu
milletle, aziz milletimizle beraber millî iradenin savunmasını yapan,
bir destan yazan milletimizin 7 Ağustosta Yenikapı ruhuyla bir araya
gelmesinin ruhunu taşıyan bir mana vardır. 16 Nisanda milletimiz
işte bu ruha oy vererek, destek vererek bu referandumu, Anayasa
değişikliğini kabul etmiştir ve bu Anayasa
değişikliğinin bir sonucu olarak bugün karşımıza
bu değişiklik teklifi gelmektedir. Bu değişiklikle
artık bu seçim sisteminin, bu hükûmet sisteminin adı
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olmuştur.
cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde krizler, koalisyonlar
asla görülmemektedir ve bu sistemin garantörü bürokrasi aygıtı
değil bizzat milletin kendisi olan bir
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir.
Çok değerli arkadaşlar, koalisyon ile
ittifakın birbiri arasındaki farkı gerçekten eğer bilmeden
söylüyorsak çok büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Yok, bilerek
söylüyorsak da bunun milletin zekâsı ile aziz Türk milletinin…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Doğru,
doğru!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - … yine
yaklaşımına gerçekten büyük bir haksızlık
olduğunu düşünüyorum. Buradaki koalisyon ile ittifak arasındaki
farkı, koalisyonun seçimlerden sonra sandıktan bir istikrarın
çıkmaması üzerine farklı partilerin bir araya gelerek hükûmet
etme anlamında bir zorunluluk olduğunu, oysa ittifakın cumhurun
ittifakı olarak…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 2 parti bir
araya gelmiyor mu ititfakta?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) -
…milletin kendi iradesiyle arzu edenlerin bir araya gelmesine yönelik bir
tercih olduğunu elbette kabul etmek lazım. Esasen 16 Nisan
seçimlerinde de cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
Türkiye’deki siyasetin daha da kuşatıcı bir iklime
ulaşacağını hep söylemiştik. Bugün yüzde 50 + 1’le
hükûmet etme anlamındaki bir zorunluluğun gereği işte bu
sistem, daha kuşatıcı, daha kucaklayıcı, toplumu ve
milletin iradesini merkeze alan bir sistem olarak demokrasi tarihimizde çok
saygın yerini almaktadır. Daha şimdiden farklı kesimlerin
bile bir araya gelme iradesini ortaya koyduğu bir siyasetin daha
demokratikleşmesi, daha katılımcı bir hâle gelmesine
gerçekten çok büyük katkı sağlayacak bir düzenlemedir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
İşiniz zor, inanmadığınızı
anlatıyorsunuz. İşiniz zor.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, ittifak ve koalisyon birbirinden tamamıyla
farklı iklimlerin bir kavramıdır. İttifakta milletin
tercihine, kabulüne, rızasına sunulan bir araya geliş
vardır. İttifakta siyaset mühendislerine, kaos ve kriz
tüccarlarına asla yer yoktur. Seçimden önce ittifak modeliyle bir arada
olma iradesini ortaya koyan partilerin bir araya gelmesi ve milletin önüne bir
proje, milletin önüne bir gelecek vizyonu çıkarması anlamında
çok önemli bir birlikteliktir ve işte ittifakın patronu milletin
bizatihi kendisidir, inşa edicisi, yalnızca ve yalnızca millet
olacaktır. Sandıktan milletin mutabakatı, iradesi
çıkacaktır. Hükûmeti de Meclisi de işte bu irade ortaya
koyacaktır. Hiç kuşkusuz siyasi ittifaklar, halkın temayülünü
sandığa, oradan da Meclise yansıtan, demokratik meşruiyeti
daha derin bir yasama tablosuna hizmet edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; burada “cumhur koalisyonu” diye isimlendirilen birtakım
değerlendirmeler oldu ama koalisyon, seçimden sonra bir hükûmet krizi
olursa nasıl bir araya geliriz şeklinde bir
tartışmadır, bir değerlendirmedir. Ama bizim
ittifakımızın adı “Cumhur İttifakı”dır.
“Cumhur”un ne anlamına geldiğini bilmeyenler için de gerek varsa
söyleyelim: Cumhur, halk demektir. Bu ittifakın merkezinde halk
vardır, millet iradesi vardır, milletin rızası vardır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün “Siz millîsiniz de niçin böyle bir
sınırlandırma yapıyorsunuz, kategorize ediyorsunuz?” diye
soranlara söylüyorum…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
İttifakın adı tek parti iktidarı.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Millîden anladığımız, millî dediğimiz Türk’üyle,
Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle -80 milyon İstiklal
Marşı’na, 80 milyon ay yıldızlı bayrağa- 80
milyona bu vatana, istiklaline ve istikbaline âşık olan herkese
yapılan bir çağrıdır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) “Millî” ifadesinden neden
rahatsız oluyorsunuz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kimse
rahatsız olmuyor, rahatsız olan yok.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Rahatsız olan
sizsiniz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kimse
rahatsız olmuyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Millî
Mücadele gibi millî duruş, millî mutabakat milletin bizatihi kendisidir.
Bir ırk, bir etnik, bir bölgesel ayrım, tefrika ya da birtakım
ayrıştırıcı dil değil, bütün millete yapılan
bir çağrıdır. Elbette bundan rahatsız olmayın. Biz
“Cumhur İttifakı” deriz, siz başka ittifak dersiniz; son
tahlilde kararı verecek olan yüce milletimizdir, milletimizin tercihidir.
Milletimizin tercihinden hiçbir zaman korkmadık, hiçbir zaman kaçmadık;
egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İşte, bu
sistem de bürokratik vesayetlerin, sandıkta vesayete açık, millete
kapalı olan sistemin tarihin çöp tenekesine gitmesi, milletin
bihakkın hâkim olduğu, egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu bir ittifakın imkânını
sağlayan bir düzenlemedir.
Çok Değerli Başkanım, çok
değerli milletvekillerim; şimdi sanki iki parti oturmuş, AK
PARTİ ve MHP ittifakını belirlemişler. Kanunda da “AK
PARTİ-MHP ittifakı böyle olacak, şöyle olacak.” diye bir
düzenleme yapmışız gibi konuşuluyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Aynen öyle,
aynen öyle yapmışsınız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Aynen öyle,
aynen.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, aynen öyle, yanlış anlıyorsunuz,
milletimiz çok şükür ki gerçekleri görüyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ne güzel,
bizim yerimize açıkladınız, sağ olun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Burada
kanun konjonktürel bir şekilde oturulup
çalışılmamıştır. Kanun, asla AK PARTİ ve
MHP’nin geleceği ya da kendileri için daha iyi olsun diye değil, Türk
demokrasisinin geleceği daha zengin olsun…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Böyle mi
zengin olacak?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) -
Demokratik katılımı, demokrasiye sahip çıkmayı,
sandığın gücünü daha da güçlendirelim diye ittifak yapmak
isteyen partilerin hüllelerle ki bunu eleştirenlerin de zamanında
yaptığı, yapmak zorunda olduğu… Elbette siyasetin bir
doğal tezahürüdür, bunu asla eleştirmiyoruz. Türkiye’de -az önce de
burada ifade edildi- bütün seçimlerde ittifaklar
yapılmıştır. İttifaklar yapıldı ama
nasıl oluyor? Bir parti amiral parti oluyor, diğer partiler o
partinin içerisinde seçime gidiyor. (CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani siz amiral parti
misiniz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
dinliyoruz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Ama
diğer partilerin bir tüzel kişiliği, amblemiyle seçime
girilemiyor. Bu, demokrasinin; bu, sandığın daha güçlü
olmasını elbette zorluyordu.
Bakın değerli arkadaşlar, biz 16
Nisan referandumunda bu kampanyayı anlatırken birileri “Partiler
kapanacak, siyasi partiler kapatılacak, iki parti kalacak, şu olacak,
bu olacak.” diye bir propaganda yaptı. Bakın, şimdi,
görüldüğü üzere biz milletimize asla yanlış söylemedik. Biz
koalisyonlar dönemi kapanacak dedik ama milletin merkez olduğu, milletin
patron olduğu ittifaklar her zaman olacak dedik, bugün de onu
yapıyoruz, başka bir şey söylemiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletin paydasında, milletin
geleceği için, milletin hakem olduğu, patron olduğu ittifaklar
her zaman yapılacak. İşte, buna imkân tanıyan bir
düzenlemeyi bugün Genel Kurulun huzuruna getiriyoruz.
Çok değerli arkadaşlar, bakın, siyasi
partiler birtakım sebeplerle ittifak yapınca kendi amblemiyle…
Yıllarca partisine oy vermiş bir seçmen geliyor, oy pusulasında
kendi partisini göremiyor ama demokrasi anlamında da sandığa
gidip partisine oy vermek istiyor. İşte, bu getirdiğimiz
düzenleme, teklif herkesin kendi tüzel kişiliğiyle genel
başkanının ismini gördüğü, amblemini gördüğü, logosunu
gördüğü, alıştığı kendi partisine oy vermeye
imkân getiriyor. Ama eskiden ne oluyordu bu düzenlemeden önce? İşte,
seçimler geldiğinde partiler ittifak yapıyor ama bir partiye
mecbursun, mahkûmsun ve hazine yardımı alamıyorsun, parti
amblemini alamıyorsun ve demokratik katılımla sandığa
gidişi de gerçekten olumsuz etkiliyordu.
Bakın, biz önümüzdeki seçimde, seçimlere
katılım hususunda verileri alalım. Allah nasip ederse burada
olanlar en azından bunu konuşacaklardır. Sandığa gitme
oranı, demokrasiye sahip çıkma oranı, seçimlere katılma
oranı bu teklifle daha da fazla artacaktır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sahte oylar
fazlalaşmasın da…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Çünkü
partiler ittifak yaparak kendi varlıklarını, mevcudiyetini bu
ittifak modeliyle sağlayabileceklerdir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Bu da
aldatmaca.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biz demiyoruz ki sadece AK PARTİ, MHP oturur, iki parti
ittifak yapar. Bu ilkelerle kim ittifak protokolü yapıyorsa 12/A
maddesinde nasıl olacağı belli. Genel başkanlar oturur, bir
araya gelir; biz “millî mutabakat” diyoruz, biz “Yenikapı ruhu” diyoruz,
“bütün Türkiye” diyoruz, “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir.” diyoruz ve bu milleti, sokakta bulmadığımız
bu vatanı sonuna kadar savunacağız diyoruz. İlkelerimizi
ortaya koyarak protokolümüzü milletin önüne getireceğiz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – İlke mi,
çıkar mı? İlke değil çıkarlarınız söz
konusu.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Birileri
de başka bir şey söyler, protokolünü milletin önüne getirir, ittifak
yapar. Millet hangisine isterse oy verir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – 15 Temmuzu
istismar etmeyin artık.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Gelin,
sizler de bu imkândan yararlanın. Biz “Sadece iki parti bu ittifakı
yapar, başkalarına kapalıdır.” demiyoruz ki.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Barajı kaldırın, yüzde 10 barajını
kaldırın, herkes girsin.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bütün
partilere bu ittifak imkânını elbette gündeme getiriyoruz ve buna
imkân sağlayan bir düzenlemeyi yapıyoruz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sayın
Bakan, barajı kaldırın, hukukçusunuz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, yine bir diğer yenilik, seçimlere ve
demokrasiye katılımı çok fazla artıracak olan bir
diğer düzenleme, Yüksek Seçim Kurulu tarafından, hasta, yatağa
bağımlı olan seçmenlerimizin,
vatandaşlarımızın oy kullanmasına imkân tanıyan
bir düzenlemedir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Özgür
bırakın. Hani özgürlük, hani eşit temsil?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, hepimiz seçimlerde adaydık,
çalıştık. Okullarda oy kullanırken sedyelerle, o tekerlekli
sandalyelerle, çocuklarının omzunda oy kullanmaya gelen büyüklerimizi
görünce hepimizin içi sızlıyor, öyle değil mi? Ama şimdi bu
seyyar sandıkları Yüksek Seçim Kurulu kurarak bu şekilde
demokrasiye katılımı da yine artıracak.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) –
Mezarlığa da koyacak mısınız, mezarlığa?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bir
diğer katılım, Anayasa değişikliğiyle
milletvekillerinin 18 yaşa kadar seçilmesini düzenleyen bir maddeyi
getirdik ve aziz milletimizin oylarıyla kabul edildi. Şimdi,
nasıl Hükûmette ve yasamada bu anlamda bir değişiklik olduysa
yerel yönetimde de mahallî idarelerde yine 18 yaşında
-gençliğimize güveniyoruz- Türk genci gerçekten bu yaşta Türkiye’nin
sorumluluğunu alacak, kendi mahallî ihtiyaçlarını
karşılayacak. Yerel seçimlerde de başarılı olacak
gençlerimizdir, onlara güveniyoruz ve bu şekilde bir düzenleme de elbette
yine gündemdedir.
Değerli arkadaşlar, “Valiler
sandıkları birleştirecek, seçim bölgelerini birleştirecek.”
diye bir hezeyanla bu milletimize yanlış, yalan bilgiler söylemeyin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – E,
yazmışsınız kanuna.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Valiler seçim güvenliğini haleldar eden bir olay olması hâlinde bu
konuyu belgeleyecek, talepte bulunacak ya da il seçim kurulu talepte bulunacak.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Vallahi, kürsüde vekili linç ediyorsanız artık
sandık başında millete ne yaparsınız belli olmaz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hangi vali?
Hangi vali?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Kim
karar verecek? Yüksek Seçim Kurulu karar verecek. Yüksek Seçim Kurulu
Anayasa’da nasıl teşekkül ettirildiği belli olan bir kuruldur.
Ve burada, televizyonlarda da görüyoruz, vatandaşlarımızın
gözünün içine bakarak “Valiler sandık birleştirecek.” diye bir yalan,
yanlış bilgi veriyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Referandumda
yapmadınız mı?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Asla
öyle bir şey yok. Buradaki amaç…
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Yaptınız, yaptınız.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Hâlâ
“Yaptınız.” diyenler var, böyle bir şey yok.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) – Referandumda yaptınız.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Valiler talep edecek ve Yüksek Seçim Kurulu ancak uygun görürse, makul, zorunlu
görürse yapacak.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Referandumda ne
hile olmuşsa siz onu kanun hâline getiriyorsunuz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bir yerde seçim güvenliğiyle ilgili
eğer ihtimal varsa, bu belgelenirse o mahaldeki seçmenler oy
kullanamasın mı yoksa bir başka mahallede ya da bir uygun yerde
anayasal hakkı olan seçme hakkını kullansın mı?
İşte bu hakkı biz bu teklifle yine milletimize vermeyi teklif
ediyoruz ve bu şekilde bir düzenleme yapıyoruz. Nihai karar yetkisi
Yüksek Seçim Kurulunundur.
Bir diğer yenilik değerli arkadaşlar,
sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından
kurayla belirlenmesidir. Değerli arkadaşlar, mevcut uygulamada,
burada kanunda “tanınmış, okur-yazar kimselerden” diyor yani
ilkokul mezunu bile olmasa, okuma yazma biliyorsa bu kişi sandık
kurulu başkanı olabiliyor. 1979’da, o zamanki koşullara göre
düzenlenmiş bir madde. Şimdi biz ne getiriyoruz? Bu uygulamayla, bu
teklifle, yine sandık kurulu başkanını belirlemek için
orada oturan tüm kamu görevlilerinin listesi geliyor ve bunlar arasından
bir kuraya tabi tutuluyor. Sandık kurulu başkanını belirlemeyi
mevcut uygulamada –ki bir iki seçimdir uygulanmaya başlandı- kanunda
olmasına rağmen YSK resen -bunu uygulayıcılar, hakkı
teslim edenler, herkes bilir- bu şekilde yapıyordu ama şimdiki
düzenlemeyle, burada, diyelim ki filan partinin… Az önce de burada söylendi
“şu kadar AK PARTİ’nin, bu kadar CHP’nin, bu kadar şu partinin”
diye hep sayıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Hemen
toparlamama izin verir misiniz?
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Şimdi, burada sandığa gittiniz, şöyle bir soru olsa: “Ya,
bu sandık başkanı hangi partinin verdiği listeden kurada
çıktı?” “Filan partinin.” dendiğinde, isterse AK PARTİ
olsun, o partinin seçmeni olmayanda o sandığa güven konusunda bir
şüphe uyandırır mı? Uyandırır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Geçen seçim oldu.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, şimdi ne oluyor? Şimdi herkes bilecek,
80 milyon Türk milleti, aziz milletimiz sandığa gittiğinde “Bu
sandık kurulu başkanı, bütün memurların arasından,
hiçbir şekilde ayrıma tabi tutulmaksızın, üniversite mezunu
ve okumayı yazmayı, seçim mevzuatını bilen eğitimli
kişilerdendir, hiçbir şekilde politik değildir, hiçbir
şekilde bir parti vermemiştir, kuradan
çıkmıştır.” diyecek, oyunu daha güvenle verecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – AKP’li olmayanı memur
olarak alıyor musunuz? Partili olmayanı devlete almıyorsunuz ki.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Bakın, değerli arkadaşlar, son olarak bu 7 Haziran seçiminde
-mahallî seçim değil- Maltepe Seçim Kurulunun kararı üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi müracaat ediyor ve diyor ki: “Sandık kurulunun
ihmalinden dolayı vatandaşın ne günahı var? Vatandaş
oyunu atmış, evine gitmiş, akşam seçim sonucuna
bakıyor ama ‘Senin oyun geçersiz.’ diyor.” Oradaki partili ya da
diğer sandık kurullarının ihmalinden dolayı.
İşte bu ihmali ortadan kaldıran bir düzenleme yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İhmali
şikâyet edeceksiniz. Kamu görevlilerini şikâyet edeceksiniz, onun
yolu o.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hani
güvenecektik kamu görevlilerine, hani güvenecektik, hani işlerini iyi
yapıyordu kamu görevlileri?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Seçimde oy kullanan seçmenin oyunu koruyan bir düzenlemedir.
Ayrıca, son cümle olarak…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Bakan son cümlelerini bağlıyor Sayın Başkan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bir
cümleyle bağlayabilirim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Son bir dakika süre vereyim.
Tamamlayın lütfen Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Tecavüz etmeden verdiğiniz süreye de şu cümleyle bağlamak
isterim: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; sanki sandık kurullarında hiçbir siyasi partinin
temsilcisi yok. Orada oturuyor, birileri sandıkları açıyor,
mühürlüyor, zarflıyor, sayıyor, döküm tutanağı tutuyor,
sayım tutanağı tutuyor. Değerli arkadaşlar, ya, koca
siyasi partiler olarak biz her seçime girdik, her siyasi partinin orada
sandık kurulu üyesi vardır ve yine, ayrıca sandık
müşahidi de orada vardır. Oy pusulasına bakar, varsa itirazını
yapar, tutanağa geçirir, dilekçesini yazar önce sandık kuruluna, ilçe
seçime, il seçime, Yüksek Seçime. İlk defa seçime girmiyoruz ki. “Ya dayak
yememişsin ya sayı saymayı bilmiyorsun.” diye bir laf var. İlk
defa seçime girmiyoruz. Bütün seçim kurulları Türkiye'de
kurumsallaşmıştır.
Demokrasi için hayırlı olsun diyorum, Türk
siyaseti için hayırlı olsun diyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Adalet
Bakanına yakışıyor mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, buyurun…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan, bir Adalet Bakanı diyor ki: “Ya dayak yememişsin…” Bu,
bir Adalet Bakanının sarf edeceği cümle mi ya?
BAŞKAN – Sayın Tanal, ne
yapıyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne yapıyoruz?
Sayın Adalet Bakanının sarf ettiği cümleyi görüyor musunuz
siz? “Ya dayak yememişsiniz ya…”
BAŞKAN – Ben Sayın Danış
Beştaş’a söz verdim. Her ayağa kalktığınızda
sizi dinlemek zorunda mıyım ben? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
Süreniz bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa
Şentop’un 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde
Komisyon adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Anayasa Komisyonu
Başkanının beyanında sandık kurulu
başkanlarının memur üyeler arasından seçilmesi
noktasında, mevcut yasanın siyasi partiler tarafından yeni yeni
anlaşılmaya başlandığını, fark edilmeye
başlandığını ve eleştirilerin buradan
getirildiğini söyledi. Buna ilişkin şu açıklamayı
yapma ihtiyacı doğdu: Siyasi partiler bu uygulamanın
farkındaydı ama geçmişte kamu görevlilerine karşı
gerçekten, güvenden kaynaklı bir teamül oluşmuştu. Yani hani
sandık kurulu başkanları. üye listeleri verilmese de bu teamül
geçerliydi. Ancak özellikle Fetullahçı yapılanmanın kamu kurumlarına
sızması ve sonrasında özellikle mülki idare amirlerinin, il
valiliklerinin iktidar partisi il başkanı gibi
çalışmaları ve özellikle yandaş sendikaların il
sandık kurulu başkanlarını tespit etmesinden sonra OHAL…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Zabıtlara geçsin bari.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Listelerinin yandaş sendikalar tarafından hazırlanması,
OHAL rejimi, ihraçlar ve kadrolaşma gibi kamusal alanda yaratılan
ciddi bir tahribat var. Bu da güveni sarsmıştır ve son iki
seçimdir siyasi partiler bu teamülün aksine, sandık kurullarına üye
vermeye başlamışlardır. Yani bu konuda bir açıklama
yapma ihtiyacı duyduk.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birleşime…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz
talebim var, lütfen.
BAŞKAN – Şimdi girdiniz ama sisteme.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yani ben aslında…
BAŞKAN – Şimdi
ışığınız yandı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şöyle ifade edeyim…
BAŞKAN – Peki, bir dakika yerinizden buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ağır bir
sataşma var ama ikinci dakikayı uzattığınızı
görünce kürsüden söz talebi yerine yerimden yaptım yoksa
sıkıntı yok.
BAŞKAN – Buyurun bir dakika, tamam, buyurun,
peki.
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
öncelikle, Sayın Bakanı, o, son yaptığı ve
yakışıksız benzetme ve göndermeden dolayı
kınadığımızı ve bir düzeltme beklediğimizi
ifade etmeliyim. (CHP sıralarından alkışlar)
Adalet Bakanları “Dayak yememişsin,
sayı saymayı bilmiyorsun.” falan demezler, Adalet Bakanları
adaleti ve adil bir seçim hukukunu savunurlar.
Valilerin önermesi işine gelince… Seçim
hukukunda, seçim kararı alındıktan sonra hâkimler artık
konuşur, idareciler, siyasetçiler susar. İdarecileri harekete geçmeye
davet eden yetki, sorulurken… Her şey seçim hukukunu zedeler.
“Yalan yanlış bilgi.” diyor ama “Koalisyon
ile ittifak ayrı şeyler.” diyor. Sayın Bakandan iyi bir siyaset
bilimciye danışmasını ve bir daha dosta düşmana
karşı böyle laflar etmemesini öneririm. Siyaset biliminde
“birleşme” “birlik” “yenilenme” “bir araya gelme” “beraberlik” “koalisyon”
“ittifak” hepsi aynı anlama karşılık gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İngiltere’de parlamento
hukukunda kullanılan terim de tek ve ortak bir terimdir. Bir siyasi parti
yüzde 1 oy alıp, ittifak yapıp Meclise milletvekili yollayabilirken
ittifak yapmayan, yapamayan, belki kimsenin onunla ittifak
yapmadığı parti yüzde 9,99 oyla yani bugünkü hesapla 5,5 milyon
oy alacak, dışarıda kalabilecek bir parti, 500 bin oy alan
girecek. Makbul muhalefet ağabeyin yanında girecek, iyi muhalefet
yapan iktidar tarafından veya başkası tarafından
cezalandırılacak. Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; bu
yapılan işlerin hepsi bir tek şeye benziyor; her darbeden sonra yapılan
seçimler tartışmalıdır, yine aynı dönemdeyiz. “Türkü
yine o türkü, sazlarda tel değişti/ Yumruk yine o yumruk, bir varsa
el değişti!” diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
35.- Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz bir darbe
değildir, bir darbe girişimiydi…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 20 Temmuzu kastettim
Sayın Bakan, 15 Temmuzu hep beraber bastırdık, 20 Temmuzda siz
darbe yaptınız.
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – …ve
Türkiye’de diğer darbelerden farklı olarak darbecilere bu aziz millet
darbe vurmuştur ve bugün yargı önünde hesap sormaktadır, bunu
ifade etmek istedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
Bir dakika ek süre veriyorum.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Az
önceki deyim bir Türk atasözü olarak bir misaldir, dolayısıyla -ifade
etmek adına- onun haricinde herhangi bir şey yok, Türkçenin çok güzel
deyimlerindendir. Dolayısıyla bunu ifade etmek istedim, onun
haricinde başka bir bağlamda herhangi bir şey yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.19
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, şahsı adına
yapılacak olan konuşmaları dinleyeceğiz.
İlk olarak Adıyaman Milletvekili
Sayın İbrahim Halil Fırat konuşacaklar.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi, Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce İstiklal
Marşı’mızın kabulünün 97’nci yıl dönümünü kutluyor,
İstiklal Marşı’mız ve Çanakkale Destanı’mızı
yazan, içinde yaşadığı devrin hakikatlerini idrak
etmiş millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum. Bu
ülkeye hizmet etmiş olan aziz şehitlerimize rahmet niyaz ediyor,
kahraman gazilerimizi de şükran ve minnetle anıyorum. Rabbim bu
millete tekrar istiklal marşları yazdırmasın inşallah.
Ayrıca, biliyorsunuz, 12 Mart 1971
muhtırasının yıl dönümü. 15 Temmuz darbe girişimiyle
Allah’ın izniyle bundan sonra darbe devri -darbe dönemi- Türkiye'de
kapanmıştır.
Diğer bir husus, biliyorsunuz, bizim güney
sınırımızı, özellikle insanlarımızın,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini teminat
altına almak adına, Zeytin Dalı Operasyonu’yla bütün terör
örgütlerine karşı -FETÖ’sü olsun, DEAŞ’ı olsun,
PKK’sı, PYD’si, YPG’si- milletimizin güvenliğini teminat altına
alacak olan bu Zeytin Dalı Harekâtı’nda mücadele eden kahraman
Mehmetçik’lerimize başarılar diliyorum. Allah yâr ve
yardımcıları olsun inşallah.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimler, özgür,
eşit, serbest ve dürüst şekilde yapılan seçimlere
dayanmaktadır. Seçimler, demokratik düzenin başlıca
meşruiyet kaynağı ve yönetimlerin halk tarafından
benimsendiğinin göstergesidir. Demokratik yönetimin temeli olan serbest
seçim hakkı, her türlü etkiden uzak, hür iradeyle kullanılan oylarla
bir anlam ve değer taşır.
Anayasa'nın 67’nci maddesinde yer alan
seçimlerin serbestliği ve gizli oy ilkeleri, seçimlerin güvenli, huzurlu
bir ortamda gerçekleştirilmesi ve seçmenin hiçbir etki ve baskıya
maruz kalmadan hür iradesini sandığa yansıtabilmesidir. Bu
konuda gösterilecek özen, demokratik rejimin geliştirilmesi için büyük
önem taşımaktadır.
Seçimlerin dürüstlük kurallarına uygun bir
biçimde yapılmasını sağlamak devletin en önemli görevleri arasındadır.
Bu görevin bir gereği olarak seçimin güvenli ve tarafsız
olmasını sağlayacak ilave tedbirlerin alınmasına
ihtiyaç bulunmaktadır. Bu kapsamda, teklifimizle birlikte, 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun’da ve diğer seçim kanunlarında bazı
değişikliklerin yapılması öngörülmektedir.
Teklifimizle, seçim güvenliğinin
sağlanmasında güçlük yaşanabilecek yerlerde, seçimlerin
serbestliği ve gizli oy ilkeleri gereğince seçmenlerin hiçbir etki ve
baskı altında kalmadan seçme haklarını kullanabilmeleri
amacıyla, sandıkların seçim güvenliğinin tam olarak
sağlanabileceği en yakın seçim bölgelerine
taşınmasına, sandık bölgelerinin ve muhtarlık
seçimleri hariç olmak üzere seçim bölgelerinin birleştirilmesine,
birleştirilen seçim bölgeleri veya sandık bölgelerinde seçmen
listelerinin karma şekilde düzenlenmesine Yüksek Seçim Kurulunca karar
verilecektir.
6771 sayılı Kanun’la Anayasa’nın
76’ncı maddesinde yapılan değişiklikle milletvekili seçilme
yaşı 25’ten 18’e indirilmiştir. Anayasal bir zorunluluk
bulunmamakla birlikte, teklifle mahallî idare organlarına seçilme
yaşı da 18’e indirilmektedir. Bununla birlikte, muhtarların, il
genel meclisi üyelerinin, belediye meclisi üyelerinin ve belediye başkanlarının
yaşının da 18’e indirilmesi sağlanmış
olacaktır. Böylece genç nüfusun yerel yönetimlerde karar alma
organları ile idaresinde daha fazla temsil edilmesinin önü
açılmaktadır.
Sandık kurulu başkanının iyi ün
yapmış kişiler arasından belirlenmesi ve sandık
kurulunun siyasi partiler tarafından bildirilenler
dışındaki üyesinin ihtiyar meclisi ve ihtiyar heyeti üyeleri
arasından belirlenmesi yerine, bu kişilerin ilçede ikamet eden tüm
kamu görevlileri arasından belirlenmesine yönelik değişiklik
yapılmaktadır. Buna göre, ilçe seçim kurulu başkanı, mülki
amirler tarafından yerleşim yeri esasına göre bildirilen kamu
görevlileri arasından önce ad seçmek suretiyle ihtiyaç duyulan sandık
kurulu başkanının 2 katı sayıda kamu görevlisini
tespit edecek, sonra bu kamu görevlileri arasından mâni hâli
bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak
belirleyecektir. Asıl ve yedek üyelerin seçimi de bu şekilde
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, hâlen mahallî idare
organları seçimlerinde il genel meclisi üyeliği ve muhtarlık
seçimleri ile belediye seçimlerinde oy pusulaları farklı zarflara
konulmaktadır. Bu durum, seçmenlerce başka seçim türüne ait oy
pusulalarının sehven farklı zarflara konulması veya
zarfın atılacağı sandıkların karıştırılması
gibi nedenlerle oyların geçersiz sayılmasına sebep olmaktadır.
Bunun en önemli örneğini de 2014 seçimlerinde, zarfların içerisinde
muhtarlık oy pusulalarının görüldüğü ve bu şekilde de
bu oyların geçersiz kılındığı şekilde
görüyoruz.
Bu itibarla, uygulamada ortaya çıkan
sorunların önüne geçilmesi amacıyla, mahallî idare organları
seçimlerinde oy pusulalarının tamamının aynı zarfa
konulmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır. 6771
sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle,
Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin aynı gün
yapılması hükme bağlandığından mahallî idare organlarının
seçimlerinde yaşanan benzeri sorunların önüne geçilmesi amacıyla
birlikte yapılan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde de
oy pusulalarının aynı zarfa konulması öngörülmektedir.
Mevcut düzenlemeye göre, kolluk güçleri, sandık
çevresine sadece sandık kurulu başkanı veya üyelerden birinin
çağrısı üzerine gelebilmektedir. Teklifle seçmenlerin
şahsen yapacakları ihbar üzerine de kolluk güçlerinin sandık
çevresine gelebilmeleri öngörülmektedir. Kolluk güçleri, sandık kurulunun
talimatına uymak zorunda oldukları gibi, çağrı veya ihbar
sebebi ortadan kalkınca sandık çevresinden ayrılacaklardır.
Teklifle Siyasi Partiler Kanunu ve seçim kanunlarında yer alan yasaklar
kaldırılarak siyasi partilere milletvekili seçiminde ittifak yaparak
seçimlere birlikte girme imkânını veren düzenleme de
yapılmaktadır, siyasi partilerin seçimlerde ortak hareket etmelerine
dair usul ve esaslara yer verilmektedir. Böylece ülkemizde uzun zamandır
yapılmakta olan fiilî ittifakların kanuni temelde
yapılmasına imkân sağlanmaktadır.
Yüksek Seçim Kurulu, seçim güvenliğinin
sağlanması amacıyla, vali veya il seçim kurulu
başkanının talebi üzerine sandıkların
taşınmasına, seçim veya sandık bölgelerinin
birleştirilmesine karar verebilecektir. Buna göre, seçim güvenliğinin
sağlanmasında güçlük yaşanabilecek yerlerde seçimlerin
serbestliği ve gizli oy ilkeleri gereğince seçmenlerin hiçbir etki ve
baskı altında kalmadan seçme haklarını kullanabilmeleri
amacıyla o yerdeki sandıkların seçim güvenliğinin
sağlanacağı en yakın seçim bölgelerine
taşınmasına, sandık bölgelerinin -muhtarlık seçimleri
hariç olmak üzere- seçim bölgelerinin birleştirilmesine karar verilecektir.
Değerli dostlar, değerli arkadaşlar;
ayrıca, biliyorsunuz, bizim seçimlerde -ben seçim kurullarında da çok
görevde bulundum ama- engellilerin rahatsızlıkları sebebiyle oy
kullanmasında engeli bulunanların önünün açılması
adına anayasal bir hak olan seçme hakkını kullanabilmeleri
amacıyla Yüksek Seçim Kuruluna yetki verilmektedir. Bu kapsamda Yüksek
Seçim Kurulu, seyyar sandık kurulu oluşturma, oyların
kullanılması, sayımı ve dökümü ile birleştirilme
işlemlerine ilişkin usul ve esasları belirleyecektir.
Değerli milletvekilleri, diğer bir husus,
Yüksek Seçim Kurulunun da müstakar kararları olduğu ve 1984’ten bu
yana da hep o şekilde karar verdiği, sandık kurulu mührü
olmaması sebebiyle o seçim pusulalarının iptaline ilişkin
iptal edilmemesi gerektiği yönünde kararları olmuştur. Bunun
için de bu değişiklikle sandık kurulu mührü bulunmamasına
rağmen filigran, amblem ve il seçim kurulu mührü bulunan zarfların
geçerli sayılacağı hükme bağlanmaktadır. Buna göre
üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı ve Yüksek Seçim
Kurulu amblemi ile ilçe seçim kurulunun mührü bulunması sebebiyle yetkili
seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe
bulunmayan zarfların sadece sandık kurulunun ihmaliyle mühürlenmemesi
bu zarfları geçersiz kılmayacaktır.
Yani kısaca, bu teklifle özgür, eşit,
serbest ve dürüst şekilde seçim yapılmasını öngörmekteyiz.
Teklifimizin ülkemize, milletimize, siyasi partilerimize ve demokrasimize
hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Fırat.
Şahsı adına son olarak Kocaeli
Milletvekili Sayın Fatma Kaplan Hürriyet konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün İstiklal
Marşı’mızın kabulünün yıl dönümü, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anmak istiyorum.
534 sıra sayılı Teklif hakkında
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu akşam burada sadece Türkiye’nin gelecek
yıllardaki siyasetini değil, bir bütün olarak toplumumuzu da
şekillendirecek bir kanun teklifini görüşüyoruz. En son
söyleyeceğimi en önce söylemek istiyorum. Hak gasbetmenin, seçimlere hile
karıştırmanın, kul hakkı yemenin nasıl yasal hâle
geleceğini bu teklifle birlikte göreceğiz değerli
arkadaşlar.
“İttifak” diye önümüze getirdiğiniz bu
teklifin asıl nedeni korkudur. Bir taraf “Meclise giremem.” diye,
diğer taraf “Tek başıma yüzde 51’i alamam.” diye korkuyor ve bu
korkuyla birlikte, kendi lehinize tedbir almaya çalışıyorsunuz
ama hata üstüne hatalarla dolu bu teklif.
Kanun teklifinin gerekçesini bile kendinizin dahi
inanmadığı beylik laflarla doldurmuşsunuz. Mesela, ne
demişsiniz bu teklifin gerekçesinde? “Özgürlükçü ve çoğulcu
demokratik rejimler, özgür, eşit, serbest ve dürüst şekilde
yapılan seçimlere dayanmaktadır. Demokratik yönetimin temeli olan
serbest seçim hakkı, her türlü etkiden uzak, hür iradeyle kullanılan
oylarla bir anlam ve değer taşır.” demişsiniz. Gerçekten bu
değerlere inanıyorsanız nasıl böyle bir teklif
getiriyorsunuz, milletin önüne böyle bir teklifi nasıl koyuyorsunuz,
gerçekten inanması bizim için güç. Hem serbest seçim hakkından, hür
irade ve çoğulcu demokratik rejimden bahsediyorsunuz hem de “Fazladan
nasıl sandalye kazanırım, oy almadan nasıl milletvekili
çıkarırım, nasıl milletin hakkını yerim?” onu
düşünüyorsunuz bu teklifle birlikte.
Bu teklife bütünüyle
baktığımızda, iki ayrı alanda
kaygılarımızı artıran düzenlemeler var. Birisi
sandalye hırsızlığının önünü açacak olan seçim
ittifakı; diğeri de seçim güvenliğinden çok, ittifak yapan
partilerin güvenliğini sağlayan ama seçimleri şaibeli hâle
getirecek olan düzenlemeler var. Her ikisinde de ne yazık ki demokrasiye,
çoğulculuğa, adalete, hukuka, şeffaflığa, adil temsiliyete
ve seçim güvenliğine ciddi yaralar açacak ve telafisi mümkün olmayan
düzenlemeler yer alıyor.
Bu teklif “ittifaklar” adı altında,
aslında bal gibi ihale şartnamesine benzeyen bir yapı ya da
asıl adı “koalisyon” olan sistemle siyaseti kilitleyecek, demokrasi
ve çoğulculuğu yok edecek, seçime ilişkin hükümlerle de seçim
sonuçlarını güvensiz hâle getirecek. Bu teklifle birlikte Türkiye’nin
geleceği kurgulanmakta, mühürsüz referandumla kurulan tek adam rejimini
tahkim etme ve milleti tek tipleştirme hedeflenmektedir bu teklifi
getirenler tarafından. Çok uzak değil, bundan üç yıl öncesinde
birbirlerine siyaset alanından söven, edepsizce
yakıştırmalarda bulunan iki parti şimdi çıkarları
doğrultusunda birbirleriyle çok da güzel uyuştu ve şimdiden
koalisyonunu kurdu bile.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayıp, ayıp, hiç
yakışıyor mu bu laflar?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Anayasa
Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop bir televizyon programında
daha yasalaşmayan bir ittifak bu görünümlü bu koalisyon hakkında
beş yıl süreli olacağını söyledi ama şunu da
unutmamak lazım: Siyasette neyin ne zaman ne olacağı hiç belli
olmaz. Üç yıl önce birbirlerine küfürler yağdırırken tutup
da şimdi çıkarlar doğrultusunda “Bu ittifak beş yıl
sürecek.” demek bize göre abesle iştigaldir değerli arkadaşlar.
Bu teklifle diğer partilerin siyaset yapma
hakkı barajla kapatılıyor, kendileri için siyaset yapma
hakkıysa ittifakla birlikte açılmış oluyor ve bunu yapanlar
ne yazık ki barajın üzerine kocaman bir merdiven dayayarak
barajı uzun atlamayla atlamış oluyor. “Gelin, biz barajı
kaldıralım, vatandaşların gönül verdiği tüm partiler
Mecliste olsun.” dediğimizdeyse “Olur mu öyle şey?” deniyor ne
yazık ki.
“Milletin bekası” diye diye sadece iki partinin
bekası güvenceye alınıyor bu teklifle birlikte. Yüzde 2, yüzde
3, yüzde 5 alan parti oy oranı kendisinden nispeten daha fazla olan
partiyle ittifak kurduğunda yani başka partinin kuyruğuna
takıldığında Mecliste temsil edilecek,
almadığı oyu almış sayılacak ama yüzde 9,9 alan
bir parti, sırf tek başına girdiği için ve bunu deme
cesaretini gösterdiği için “Hodri meydan, ben tek başıma bu
seçime giriyorum.” deme cesaretini gösterdiği için ama ittifak
yapmadığı için Meclise giremeyecek, kendisine oy veren milyonlarca
vatandaşın temsiliyetini Mecliste sağlayamamış olacak.
Peki, nerede temsilde adalet? Nerede hak? Nerede hukuk? Nerede vicdan? Nerede
kul hakkı? Hani hep Müslümanlıktan bahsediyoruz ya. İşte,
buyurun size kul hakkı. Yeterli oy alınmadığı hâlde
alınmış gibi gösterilerek milletvekili çıkarılacak bu
sistemle birlikte ne yazık ki. Peygamberimizin söylediği gibi, hak
edilerek kazanılan bir şey, haksız olarak kazanılan çok
şeyden üstündür; bunu da unutmamak lazım değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Mühürsüz oyların geçerli olması,
sandıkların taşınması, seçmenlerin rastgele
birbirinden ayrıştırılması, seyyar seçim
sandığı oluşturulması, baraj şantajı gibi
birbirini aratmayan garabet düzenlemeler bulunuyor bu teklifte. Her seçim
döneminde illa bir yerlerde hep trafoya kedi girerdi, elektrikler kesilir, bir
anda seçim sonuçları değişir, şaibeli açıklamalar
yapılırdı. 16 Nisan referandumunda bu sefer trafoya kedi
değil, YSK girmişti ne yazık ki; bunu da hep bas bas
söylemiştik. Kanun maddesi çok açık olmasına rağmen,
mühürsüz oyları geçerli saymıştı 16 Nisan referandumunda
YSK. Şimdi, bu teklifle birlikte bu hukuksuzluk kanuna
bağlanıyor yani bundan sonra artık trafoya kimsenin girmesine
gerek kalmayacak, bu teklif zaten sizin işinizi görmüş olacak.
Ülkemizde yumurtalara bile mühür vuruluyor değerli
arkadaşlar. Bugün, mühürsüz bir yumurta ne yazık ki ceza sebebi
zabıtalar tarafından ama milletin iradesini temsil eden
zarfları, oyları, pusulaları mühürsüz olsa da ne yazık ki
kabul edeceğiz bu teklifle birlikte yani “Milletin iradesinin, milletin
verdiği oyun bir yumurta kadar değeri yok.” diyeceğiz herhâlde
bu teklifle birlikte; bu, onu gösteriyor.
Algı yönetimi bile düşünülmüş.
Pusulaların hazırlanmasına baktığımızda
ittifak partisinin bulunduğu bölüm büyük büyük, algıyı
yönetecek, seçmen iradesini sakatlayacak ve oy verme iradesini
değiştirecek şekilde düzenlenmiş. Peki, ya geçersiz
olması gereken oylar ittifak partileri lehine geçerli
sayıldığında seçilen milletvekili kimi temsil edecek? Almadığı
oyu nasıl temsil edecek? Bu da yine bir başka soru olarak
karşımıza çıkıyor bu teklifte.
Aynı binada oturan vatandaşlara
farklı yerlerde oy kullandırılması, partili
Cumhurbaşkanının memuru olan valilerin seçimlere doğrudan
karışması, sandıkların yerinden oynatılmaması
seçimin sigortası olduğu hâlde, engelli ve hasta seçmenlerin
durumlarını istismar edecek şekilde seyyar hâle getirilmesi,
kolluk kuvvetlerinin her an sandık alanına müdahale edebilecek duruma
gelmesi; hukuksuzlukların yasal zırha büründürülmesi aslında
bize göre.
Biz aslında şunu söylüyoruz: Seyyar seçim
değil, temiz seçime ihtiyacımız var bizim, şaibesiz seçime
ihtiyacımız var, vicdanlara uygun bir seçime ihtiyacımız
var ama bu teklif bundan çok uzak. Hilenin önünü açmak, sandalye hırsızlığını
yasalaştırmak, siyasi yankesicilik yapmak, sandık
güvenliğini hiçe saymak, halkın ve siyasi partilerin denetimini
ortadan kaldırmak, bunu da devletin gücünü alet ederek yapmak ne
yazık ki namussuzlukların da yolunu açacak değerli
arkadaşlar. Adaletin gözleri, adil olsun diye bağlıdır,
namussuzlara göz yumsun diye değildir değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Birçok hukuksuzluğu da
beraberinde getirecek olan bu teklifle adaleti çıkarınız için
kullanırsanız, bumerang gibidir ve gün gelir onu kullananı vurur
ve bu teklif de emin olun, eninde sonunda sizleri vuracak; bunu da buradan
ifade etmek istiyorum.
Aslında bu teklif bir anlamda da sandıkla
gelen AKP’nin sandıkla gitmek istemeyişi yani saltanatını
sürdürmek isteyişinin de bir başka ifadesi; ben buna mafya
saltanatı diyorum, bunu ne yazık ki devam ettirmek istiyorsunuz ve
bunu yaparken de her konuşmacı aynı şeyi söylüyor: “15
Temmuz” “15 Temmuz” “15 Temmuz” Bu teklifi açıklarken sürekli 15 Temmuzu
kullanıyorsunuz ama aslında siz 15 Temmuzu bu teklifle birlikte
istismar ediyorsunuz. Bunu da buradan açıkça ifade etmek istiyorum.
Bu teklifte her türlü kazan-kazan sistemini kurmak,
her türlü avantajlı duruma geçmek adına bütün planlamaları
yapmışsınız, en ince ayrıntısına kadar ne
yazık ki planlamışsınız. Aslında tek
istediğiniz, tek kale maç oynamak; başka hiçbir müdahale kabul
etmiyorsunuz.
Daha da önemlisi “12 Eylül darbe yasalarıyla
mücadele edeceğiz.” diye diye geldiniz, propaganda yaptınız, oy
aldınız; şimdi, bu darbe yasalarına kocaman bir kucak
açıyorsunuz ve bunlara sahip çıkıyorsunuz. Bu
yaptığınız, yine -aslında
şaşırtıcı demeyeceğim- artık bizi çok da
şaşırtmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Toparlamak
için son bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN – Toparlayın, bir dakika ek süre
veriyorum size.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Son olarak
şunları ifade etmek istiyorum: Bu ittifak, halkın gerçek
sorunlarına dair de hiçbir çözüm üretmiyor. Aslında, Türkiye Büyük
Millet Meclisi temenni yeri değildir, çözüm yeridir. Burada bunların
konuşulması lazım, halkın gerçek ihtiyaçlarının
konuşulması lazım ama bu teklife
baktığımızda, halkın gerçek ihtiyaçları
değil, iki partinin çıkarlarını konuşmak durumunda
kalıyoruz değerli arkadaşlar.
Bu teklifle birlikte bütün
inandığımız değerlerin, demokrasinin, hukukun
üstünlüğünün altına dinamit koyuyorsunuz, ülkeye çok büyük kötülük
yapıyorsunuz, üzerinde yaşadığımız bu
toprakların geleceği için çok büyük haksızlık
yapıyorsunuz.
Son olarak şunu söyleyeceğim,
sevdiğim bir söz vardır: “Tilkinin bağladığı
çakalın kurtardığı aslandan kral olmazmış.” Sizin
de bu yaptığınız tekliften ne yazık ki bu ülkeye
hayır gelmeyecek değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yanlışın, yalanın,
haksızlığın, hilenin, oy
hırsızlığının etrafında asla ve asla ittifak
olmaz. Yarın öbür gün büyük krizler yaşamamak için bu teklife
“hayır” demek lazım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan
Hürriyet.
Buyurun Sayın Bostancı.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in 534 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin diye söz aldım.
Sayın Kaplan, hukukun üstünlüğünden,
özgürlükten, demokrasiden, herkes için önemli olan değerlerden bahsetti
ancak bu değerlerden bahsederken “oy hırsızlığı”
“yasal hâle getirilen hile” “kuyruğa takılmak” “siyasi yankesicilik”
vesaire gibi kavramları kullanması…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Millî irade
hırsızlığı” da var Hocam, tutanağa geçsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) –
…yücelttiği kavramları da ne kadar yücelttiği, onları
anlatırken nasıl bir dil kurduğunun da önemli şahitleridir.
Bu yanlış bir dildir, Meclise yakışmaz, hukukçu birisine de
yakışmaz, reddediyoruz. Kendisini dinlemeyi de zorlaştıran
bir dildir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Dinlemeyin
canım, zaten dinlemiyorsunuz!
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Zırvalıyor!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi
soru-cevap işlemini yapacağız.
Süremiz yirmi dakika; bu sürenin on dakikası
sorulara, diğer on dakikası ise cevaplara
ayrılmıştır.
Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye sunduğunuz
Başkanlık sistemiyle koalisyonlar döneminin sona erdiğini
söylüyordunuz, koalisyonları kötülüyordunuz, yüzde 10 ülke
barajını da düşüreceğinizden söz ediyordunuz. Dün
söylediklerinizin bugün tam tersini söylüyorsunuz. Hani koalisyonlar
kalkıyordu? Adını “ittifak” koyup seçim öncesi koalisyon
kuruyorsunuz. Tek parti iktidarı ruhuna bu düzenlemeyle “El Fatiha”
diyorsunuz. Yaptığınız düzenleme, aynı zamanda seçmen
iradesini haksız biçimde bir başka partiye aktarma değil mi?
Kanun tasarısında Yüksek Seçim Kurulunun 16 Nisan referandumunda
haksız yere aldığı mühürsüz oy kararını
savunmuştunuz. Karar kanuna uygunsa neden yasayla mühürsüz oy düzenlemesi
yapıyorsunuz? 16 Nisanda yapılan kanunsuzluğu da bu şekilde
onaylıyor musunuz? Hasta ve engelliler için evlere sandık götürecek
sandık görevlilerini sosyal yardım görevlilerinden mi seçmeyi
düşünüyorsunuz ki tam tarafsızlık hâli oluşsun?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Adalet Bakanına
soruyorum: 16 Nisanda yapılan referandumda kanuna açıkça
aykırı olmasına rağmen mühürsüz oy ve zarfların
geçerli sayılmasına YSK karar vermiştir. Böylece aksi yönde
verdiği önceki kararlarını inkâr etmiştir. Şimdi de
yıllardan beri kanuni olarak uygulanan mühürsüz oy ve zarfların
geçersizliği, hukuka aykırı olmasına rağmen bu kanun
tasarısıyla meşrulaştırılmak isteniyor.
Yapılacak bu değişiklikle oy
hırsızlığının ve seçim yolsuzluğunun önünü
açıyorsunuz. Hangi sandıkta verildiği belli olmayan, sandık
kurulu mührü basılmamış oyların sandığa ve
torbaya girmesine fırsat vermiş olmuyor musunuz? Bu uygulama, seçim
güvenliğini ortadan kaldırmayacak mı? Böyle bir seçim,
demokratik bir seçim sayılabilir mi? Yapılacak bu seçimler, adil bir
seçim olarak kabul edilebilir mi? Bu yanlışlığı kanuna
bağlamış olsanız bile Anayasa’mıza ve hukuka
aykırı olmayacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Demirtaş…
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Sayın
Bakan, sarayın hedefindeki Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar
Birliği gibi kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleriyle ilgili
Hükûmetin çalışma başlattığı kamuoyuna
açıklandı. Kanun değişikliğiyle adlarından “Türk”
ve “Türkiye” ibaresinin çıkarılması, mesleği yapanların
üye olma zorunluluğunun kaldırılması, meslek örgütlerinin
bölünmesi amaçlanmaktadır. Hem “Yerliyiz.” hem “Millîyiz.” diyeceksiniz
hem “Türk” ve “Türkiye” ifadelerinden rahatsız olacaksınız hem
de meslek örgütlerini bölmeye çalışacaksınız. 2009
yılında bu projeyi Türkiye’nin gündemine getirenler FETÖ’cü
oldukları için üniversiteden ihraç edilmişlerdi.
Sayın Bakan, sizin de üyesi olduğunuz
Barolar Birliğindeki “Türkiye” ifadesinden, meslek örgütlerindeki “Türk”
ifadesinden neden rahatsızsınız? Bir FETÖ projesi olan bu
çalışma hâlâ devam etmekte midir? Hükûmetiniz bu FETÖ projesinden
vazgeçmeyi düşünmekte midir? Baroların bölünmesi, yürütmeye tamamen
bağımlı kılınmasıyla meslek dayanışmasının
zayıflatılması avukatlık yapmış bir bakan olarak
sizi rahatsız etmiyor mu?
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, seçime OHAL döneminde mi
gidilecek, yoksa OHAL kaldırıldıktan sonra mı seçime
gidilecek?
Soru iki: Siz kürsüde “Avrupa’da bulunan ülkelerin
çoğunda bu şekilde ittifak örnekleri var.” dediniz. Avrupa’daki
örneklerin çoğunda, o seçim barajı olan ülkelerde deniliyor ki:
“İttifak yapan siyasi partilerin o barajı aşması
lazım.” Yüzde 5’se yüzde 5’i aşacak. Yani o barajı aşmadan
barajı aşmış gibi bir işlem yapılmıyor.
Böyle bir örnek var mı? Yani benim görebildiğim kadarıyla, siz
bu örneği Çek Cumhuriyeti’nden almışsınız. Çek
Cumhuriyeti’nde yok, Finlandiya’da yok, Hırvatistan’da yok,
İspanya’da yok, Letonya’da yok, Macaristan’da yok, Polonya’da yok,
Yunanistan’da yok, Slovakya’da yok. Hangi ülkede var? Yani bir parti seçim
barajını aşamıyor… Kendi ifadenizle dediniz ki: “Amiral
gemisinin arkasına takılan bir kuyruk var.” Bu, bu mudur?
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN – Sayın Topal… Yok galiba.
Sayın Çakırözer…
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesinin
kararlarına birinci derece mahkemelerinin uymaması konusunda ne
düşünüyorsunuz? Şahin Alpay altı yüz gündür, Mehmet Altan
beş yüz elli gündür tutuklu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
de hak ihlali yönünde karar çıkarsa nasıl davranacaksınız?
Şahin Alpay’ın bu uzun tutukluluğunun yanı sıra insan
haklarına sığmayan koşullarda anjiyo olması konusunda
gerekli incelemeyi yaptırdınız mı?
OHAL Komisyonuna bugüne kadar kaç kişi
başvurdu, kaçına hak iadesi kararı çıktı? Bu kadar
düşük oranda hak iadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kalanların hepsi, mutlak surette, sizin gözünüzde suçlular mı?
Aynı şekilde, ülkemizde cezaevlerindeki
tutuklu gazeteciler konusunda son rakamlar nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Yeşil… Yok.
Sayın Özdemir…
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, düzenlemenin 2’nci maddesinde
seçmenlerin baskı altında olabileceği kaygısıyla sandıkların
birleştirilmesi, taşınması düzenlemesi yapılıyor.
Sandıkların nerede, nasıl birleştirileceğine kim,
hangi gerekçeyle karar verecek?
Baktığımız süreçte, parti
devletine dönüştüğümüz ve ülkeyi yöneten iktidar partisi yani Hükûmet
ile devlet arasındaki bağın koparıldığı
gerçekliği ortadayken vali ve il seçim kurulu başkanları
seçmenlerin nerede baskı altında olmayacağına nasıl
karar verecekler?
Yine düzenlemenin 8’inci maddesinde ihbar üzerine
kolluk kuvvetlerinin sandık çevrelerine gelmeleri… Burada da ihbarın
kim tarafından ne şekilde yapılacağını,
ihbarın gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleme imkânı
yoktur. Bu durum, yetkinin kötüye kullanılması sonucunu
doğurmayacak mı? Kolluk kuvvetlerinin kolaylıkla seçim
çevrelerine dâhil edilmeleri özgür, eşit, serbest seçim ilkesini
zedelemeyecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Pekşen…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Devlet Demiryolları, Devlet
Hava Meydanları İşletmesi, Çukurova Hava Meydanı,
TÜBİTAK Marmara Teknoloji Merkezi, TRT, TKİ gibi birçok kurumda
Sayıştay tarafından düzenlenmiş olan raporlarla çok ciddi
zimmet, yolsuzluk, irtikap, rüşvet vesaire gibi rapora
bağlanmış, belgeli suçlamalar var. Ne enteresandır ki bu
suçlamalarla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında hiçbir
hukuksal süreç başlamamakta. Çok enteresan, Twitter üzerinden,
şuradan buradan bir küçük mail atmış olan insanlarla ilgili
birkaç dakika sonra müthiş bir yargılama hızı görülüyor ama
milyarlarca dolarlık yolsuzluklarla ilgili Hükûmetinizin bu
savcılarla talimat yönünde bir ilişkisi var mı, doğrusu ben
merak ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda çocuk tecavüzleri ve kadın
cinayetlerinde büyük bir artış var. Bununla ilgili, Sayın Bakan
aracılığıyla Aile Bakanlığına sormak
istiyorum: Bakanlığınızın sorumluluğunda kaç
kadın sığınmaevi vardır? 2018 yılı içinde
yenilerinin yapımı gündeme gelecek midir?
İkinci sorum:
Bakanlığınızın dışında belediyelerin de
kadın sığınmaevi kurmalarını destekleyici,
özendirici çalışmalar yapmakta mısınız, yapmak ister
misiniz?
Üçüncü sorum: Türkiye’deki kadın
sığınmaevlerini sadece kısa süreli barınma
özelliğinden çıkararak, eksiksiz personel, uzmanlar ve
sağlık personelinin görev yaptığı, anne ve çocuklara
özellikle şiddete karşı tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin
de verildiği, sosyal alanları da olan güvenlikli tek bir model hâline
getirmeyi düşünmekte misiniz?
İlim Giresun’daki kadın
sığınmaevinin kapasitesini artırarak modernize etmek ister
misiniz, edecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.
Sayın Hakverdi…
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2010 yılındaki
referandumda ölülere “evet” oyu verme çağrısı yapıyordu o
dönem beraber yol yürüdüğünüz Fetullah Gülen, şimdiki FETÖ. Bu dönem,
oy kullanmayanlara, oy kullanamayanlara, oy kullanmaya gidemeyenlere
sandığı götürmek istiyorsunuz. Bu durumda mezarlıklara
sandık götürecek misiniz, yoksa ölüleri sandığa
taşımayı düşünüyor musunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım…
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler
Başkanım.
AKP iktidarının en iddialı
olduğu işkence konusunda son zamanlarda hoş olmayan haberler ve
iddialar gündeme gelmektedir. Gerek aileler gerek avukatlar gerek basın
sık sık bunları dile getirdi. Hemen hemen her gün yurdun dört
bir yanından bu haberleri almaktayız. En son, Rize Kalkandere L Tipi
Kapalı Cezaevinde Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel
Başkanı Sayın Mehmet Arslan’ın çıplak aramaya
karşı çıktığı için onlarca gardiyan tarafından
bayıltılıncaya kadar darbedildiği haberi basına
düştü. Sanırım bu olay size kadar
ulaşmıştır. Bu kabul edilemez işkence iddiaları
için Bakanlık olarak bir yaptırımınız oldu mu?
BAŞKAN – Son olarak Sayın Çam…
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, HAS Parti Ankara İl
Başkanı iken yüzde 10 seçim barajının antidemokratik
olduğu ve iktidarınız döneminde bunu
değiştireceğinizle ilgili açıklamalarınız var.
Bugün neden bunu değiştirmiyorsunuz?
Sayın Şentop Hocam, siz de Habertürk
gazetesinden Kübra Par’a vermiş olduğunuz 30 Ekim 2016 tarihli röportajda
diyorsunuz ki: “Seçim barajı sıfırlanacağı ya da çok
sembolik bir orana çekileceği için daha güçlü milletvekilleri gelecek.”
Neden bunları yapmıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz on dakika.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Gürer’in “Koalisyonu bitireceğiz.” diyordunuz
şeklindeki sorusu… Elbette, koalisyonu az önce de ifade etmeye
çalıştık. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle koalisyon dönemi sona ermiştir. Seçim günü hükûmetin
kurulacağı bir sisteme evrilmiştir 16 Nisan referandumu
sonrasında. Bu nedenle, bugün Genel Kurulun huzurunda olan ve
tartıştığımız mesele koalisyon değil siyasi
partilerin ittifak yaparak seçimlere gitmesi ve bunun önündeki, yasak
vardı, bu yasağın kaldırılmasına yönelik bir
iradedir. Elbette, siyasi partiler bu konuda kendileri seçim öncesi bir siyasi
mutabakatı hazırlayarak milletin önüne çıkacaklar ve milletin
iradesi de hangi yönde tecelli ederse, sandıktan çıkarsa yine ona
göre bir seçim sonucu ortaya çıkacaktır. Zaten bu,
cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de doğal bir
sonucu olarak yine bir mutabakatı, bir araya gelmeyi,
ortaklaşmayı öngören bir modeldir, bu modelin doğal bir
sonucudur. Dolayısıyla bu hususta, koalisyon dönemleri bitmiştir
ama bir ittifak anlamında, bir arada olma, birlikte ya da ortak
müştereklerde buluşabilme anlamında bir imkânı getiren bir
düzenleme bugün Genel Kurula sunulmuştur.
Yine mühürle ilgili hususta da değerli
arkadaşlar, burada siyasi partilerin seçimlerde farklı hususlarda hep
seçim günü itirazları olmuştu. En son -az önce de ifade etmeye
çalıştım- 7 Haziran seçiminde… Sandık kurulu üyelerinin
ihmalinden dolayı, sandık kurulu mührünün basılmamasından
dolayı vatandaşlarımızın oyu heba olmaktaydı
bazı yerlerde. Şimdi, burada, Yüksek Seçim Kurulu uygulamada,
sandık kurulunun kendi hatasından kaynaklanan bir ihmalden
dolayı bütün seçmenlerin ya da bir kişi bile olsa o oyu ortaya koyan,
iradesini ortaya koyan kişinin oyunun haleldar olmaması için, bu
hususta, oyun geçersiz olmamasına karar veriyordu. Bu hususla ilgili
birçok siyasi partinin -CHP olsun, MHP olsun, HDP olsun- ortak olarak birçok
yerde haklı itirazları vardı ve bu konu da kanundan doğan
bir ihtiyaç, fiilî olarak ortaya çıkan bir ihtiyaçtan kaynaklı bir
durumdur.
Bakın, kanunda yine bu hususla ilgili geçerli
oyları ifade ederken, geçerli oylar hangileridir, bunları ifade
ediyor; daha sonrasında da yine hangileri geçersiz olur? Yine, bu konuda,
arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oylar geçersizdir ama
sandık kurulunun ihmalinden dolayı, eğer bir ihmal söz konusuysa
bunlar geçerli olacaktır.
Bakın, yine “Bütünlüğü bozulacak
şekilde yırtılmış oy pusulaları geçersizdir ancak
kazaen yırtılması, zarfların açılması
esnasında yırtılması gibi…” diyor, hemen bir istisna var.
Yani buradaki temel mantık, seçmen iradesini ortaya koyduktan sonra
sandığa, sandık kurulunun bir ihmali nedeniyle verilen oy heba
olmasın şeklinde… Kanunun ruhu da bu şekildedir.
Burada hepimiz biliyoruz ki oy pusulaları
filigranlı bir şekildedir ve Yüksek Seçim Kurulunun filigranı
vardır, ilçe seçim kurulunun mührü vardır. Dolayısıyla
orada bütün partilerin de temsilcilerinin bulunduğu bir yerde eğer
bir ihmal olursa bu ihmalden dolayı pazar günü demokrasi için oy
kullanmaya gelen vatandaşlarımızın oyunun heba
olmaması adına -uygulamadaki bir YSK kararının, yine
yerleşik içtihadının da doğal bir sonucu ki demokrasinin de
gereğidir- bu şekilde bir düzenleme yapılmıştır.
Burada yine mühürle ilgili, arkadaşlar -kanunun
lafzında da var- dışarıdan herhangi bir şekilde oy
pusulasının kabulü söz konusu değil. YSK’nin filigranı,
ilçe seçim kurulunun mührü olacak ve sandık kurulunun ihmali nedeniyle
olacak; dolayısıyla asla orada yolsuz bir işlem söz konusu
değil, bunu ifade etmek isterim.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Bu ülkede
sorular çalındı Sayın Bakan, pusulaların
çalınmayacağını nereden biliyorsunuz?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Seyyar sandık görevlileriyle ilgili olarak “Seyyar sandık görevine de
yine sosyal yardım görevlileri ya da sosyal yardımlaşma
vakfından yetkililer mi katılacak?” şeklinde bir soru.
Muhtemelen bakanlık kastedildi ya da vakıf kastedildi. “Bunlar
mı görevli olacak?” Hayır. Burada görevli olanlar: Her siyasi
partinin nasıl sandıklarda görevlisi varsa, yine, her siyasi partinin
bu seyyar sandıklarda da sandık görevlisi olacak.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 1 kişi
için kaç kişi gidebilir Sayın Bakan?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Siyasi parti denetiminde, gözetiminde yine bu seçimlerde sandık seçmenin
yanına götürülecek ve her seçmene değil, yatağa
bağımlı, oy kullanamayacak olan kişilere yönelik,
seçmenlere yönelik bir düzenleme söz konusu. Sayın Arslan’ın sorusu
da benzerdi, bu vesileyle ifade etmiş oldum ortak bir şekilde.
Sayın Demirtaş’ın “Kamu kurumu
niteliğindeki kurumlarda ‘Türkiye’ ‘Türk’ ifadelerinden rahatsız
mısınız da bu şekilde düzenleme yapıyorsunuz?” sorusu.
Hayır, biz “Türkiye” “Türk” ibarelerinden asla rahatsız olmayız,
bundan gurur duyarız ama bugün Mehmetçik’imiz, Türk askerimiz teröristlere
karşı mücadele ederken eğer o teröristlerin yanında ve
Mehmetçik’in karşısında açıklama yapan birileri varsa
elbette o “Türk” ifadesi de tartışmaya açılacaktır. Burada,
asla “Türk” “Türkiye” ibareleriyle ilgili bir düzenlemeden vazgeçilmesi
değil, bunun disipline edilmesi anlamında bir düzenleme var.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Barolar
Birliğinin bu yönde bir açıklamasını duymadık
Sayın Bakan. Barolar Birliğinin böyle bir açıklaması yok
Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Demirtaş, bu konularla ilgili genel bir düzenleme kamuoyuyla
paylaşılacak aşamada olduğunda Hükûmetimiz de bunları
değerlendirecektir. Elbette orada da tüm partilerimizin ve kamuoyunun
önerilerini alacağız. Şu anda “Şu şekilde
somutlaşmıştır.” ya da “Şu kurumlarda…” şeklinde
bir şey ifade etmek bugün itibarıyla mümkün değil.
Sayın Tanal’ın “Seçime OHAL döneminde mi
gidilecek?” şeklinde bir sorusu var. Elbette, OHAL’le ilgili Anayasa
119’da, 120’de, devamındaki maddelerde ne şekilde karar
alınacağı düzenlenmiştir. Bu, anayasal bir yoldur,
olağanüstü yönetim biçimidir. Bu, usullerine göre, yine Millî Güvenlik
Kurulu tavsiyesiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla ve yüce Meclisin
onayıyla tasvip edilirse elbette gündeme gelecektir. Bu konudaki takdir
yine, elbette yüce Meclisimizin olacaktır nihai olarak ama şunu ifade
etmek lazım: Anayasa referandumunda ve Avrupa’nın birçok ülkesinde,
yine OHAL döneminde de seçimler olabilmiştir. Önemli olan yine bu konuda
seçimlerin demokratik katılımla, özgür ve seçim hukukuna uygun
şekilde gerçekleşmesidir.
“Avrupa’daki ittifak örneklerinde -barajı
geçmeyen partiler- her parti barajı geçmek zorunda, aksi takdirde ittifak
yapamaz.” şeklinde bir soru tevcih edilmiştir. Az önce de gösterildi,
oradaki usul Türkiye’deki, bizim bugün getirmiş olduğumuz tekliften
farklı. Bizim teklifte, ittifak partileri yine kendi içerisinde, ittifak
unvanının altında bir arada oluyorlar. Her ittifak partisi bu
şekliyle, yine kendi unvanıyla, kendi logosuyla, amblemiyle seçime
girebilmekte ama orada bir parti gibi giriyor ve dolayısıyla, o
partilerin de bir bütün olarak yine barajı geçmesi söz konusu. Ama diyelim
ki öyle bir farklılık olsa bile bu, Türkiye’ye özgü. Yani orada da
partiler ayrı ayrı girmiyor. Biz burada oturmuşuz, Türk
parlamenterler olarak bir teklif üzerinde çalışmışız.
“Sui generis”, kendimize, kendi ihtiyaçlarımıza göre, Türkiye’deki
pratiğe göre, ihtiyaca göre yapılmıştır. Elbette
ayrı ayrı da olabilir, bir de olabilir ama bir olmasının
ayrı mahzurlarını az önce anlatmaya çalıştım. Her
partinin kendi tüzel kişiliğiyle, kendi amblemiyle girmesi Türkiye
siyasetine ve geleneğine daha uygundur diye böyle bir model uygun görüldü.
Parlamentomuzun uygun görmesiyle de böyle bir değerlendirme
yapılabilir. Farklı uygulamalar da var; ittifak partileri bir araya
gelince, işte, iki parti olunca baraj daha yukarıya
çıkıyor, üç parti olunca… Her ülkenin -bu uygulama çok yaygın da
değil- farklı örnekleri var. Türkiye'nin bu tecrübesi de yine, dünya
demokrasisine elbette önemli bir katkı sağlayacaktır.
Anayasa Mahkemesinin kararlarına yerel
mahkemelerin uymamasına yönelik düşüncelerimiz… Sayın
Çakırözer’in sorusu var. Elbette, Anayasa’ya göre, Anayasa Mahkemesinin
kararları bağlayıcıdır ve Anayasa Mahkemesinin
kararlarına mahkemeler uyacaktır, uymalıdır. Burada bir
ihlalle ilgili konuda nasıl bu karara uyulacağı da yerel
mahkemece takdir edilecektir. Takdir edersiniz ki yerel mahkeme kendi
dosyasına göre, son tartışılan konuyla ilgili de bir
değerlendirme yapmıştır ve yine, Anayasa Mahkemesine bu
konuyla ilgili, uygulamamasına yönelik bir müracaat vardır. Elbette,
bu süreçle ilgili hukuki süreçler değerlendirilecek ama genel ilkeler
böyle. Mahkeme de ihlalle ilgili nasıl karar verecek? Kendi dosyasına
göre değerlendirmesini yapıyor ama bireysel başvuruyu getiren de
AK PARTİ Hükûmeti, bu reformun da elbette en güzel şekilde
uygulamasını yakinen takip edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakanım, bitti mi, ek
süre vereyim mi?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Yazılı da verebilirim.
BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim size
isterseniz, toparlayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Anjiyo olan bir…
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Şahin Alpay.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Kim?
BAŞKAN – Şahin Alpay.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) -
Ailesi ve avukatıyla yapacağı görüşler nedeniyle dilekçe
vererek planlanan 28 hastaneye sevk işlemine gitmediği; 2 Ocak 2018,
5 Ocak 2018 tarihlerinde Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp Damar Cerrahisi
Eğitim Araştırma Hastanesi, Prof. Dr. Necmi Ayanoğlu ve
Silivri Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanelerinde anjiyo işlemi, MR
çekimi, psikiyatri, dâhiliye polikliniklerine sevk işleminin
yapıldığı; 12 Ocak 2018, 22 Ocak 2018 tarihlerinde
planlanan hastane sevklerine dilekçe vererek kendi isteğiyle
gitmediği yönünde uzun bir bilgi notu da var, ben size de ifade edeyim.
Elbette, bu konuyla ilgili -sağlık- mutlaka, onlar devletin hukukuna
emanettir, burada hassas olmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika daha ek süre vereyim size.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Bakan,
operasyon öncesi kelepçeyle bekletilme…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bu
hususta elbette farklı bir durum varsa -ben notu da veririm Sayın
Çakırözer- gereken ne varsa yasal anlamda, mevzuat anlamında, o
hususta titizlikle kamu görevlilerimiz de bizler de takipçisi
olacağız.
“Tutuklu olan herkes sizin gözünüzde suçlu mu?”
Elbette, tutukluluk hiçbir şekilde bir mahkûmiyetle, kesin hükümle
sonuçlanmadığı için tutuklamayla ilgili, tutuklanan kişiyle
ilgili, yargılaması devam eden biriyle ilgili böyle bir şeyi
söyleyemeyiz çünkü beraatizimmet asıldır, masumiyet karinesi
vardır; asla öyle bir ifade kullanamayız ve bir kişinin suçlu
olup olmadığının kararını verecek olan da
mahkemelerdir. Dolayısıyla bizim bu konuda bir yürütme organı
olarak -ya da herhangi bir vatandaş da bunu diyemez- öyle bir
düşüncemiz asla söz konusu olamaz.
BAŞKAN – Sayın Bakan, toparlar
mısınız lütfen.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Tamam.
Ben teşekkür ediyorum.
“Sandıkların birleştirilmesiyle
ilgili kim karar verecek?” Yüksek Seçim Kurulu karar verecek ve hangi
sandıkların birleşeceğine ilişkin, Yüksek Seçim
Kurulu, valiliğin müracaatı ya da diğer hususlarla tüm ilgili
değerlendirmeleri objektif bir şekilde yapacaktır.
“İhbar üzerine kolluk sandık mahalline
gelecek, bu tehdit oluşturur mu?” Bu hususta şahsen müracaat söz
konusu ve sandık kurulu kolluğu geri gönderme, görevi
bittiğinde, işi bittiğinde geri gönderme, mahallinden gönderme
anlamında yetkilidir. Dolayısıyla bu konularda asla bir
suistimal olmayacağı gibi varsa seçim güvenliğine ilişkin
bir tehlike onu ortadan kaldırmaya matuftur.
Diğer soruları da yazılı olarak
arz ederim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım ama bir yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Gürer, Sayın Kaplan
Hürriyet, Sayın Emir, Sayın Tanal, Sayın Çakırözer,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Pekşen, Sayın Arslan,
Sayın Demirtaş, Sayın Gök, Sayın Yarkadaş, Sayın
Arık, Sayın Hakverdi, Sayın Köse, Sayın Adıgüzel,
Sayın Özdemir, Sayın Gündoğdu, Sayın Bakan, Sayın Çam,
Sayın Kuşoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN – Pusula veren sayın
milletvekilleri lütfen Genel Kurulu terk etmesinler.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 13’üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve aziz Türk
milleti; teklifimiz üzerinde birinci bölüme dair olmak üzere partimiz
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Birinci bölümde hem seçim güvenliğine dair hem
de ittifaka dair düzenlemeler söz konusu olduğu için iki temel
başlık altında da değerlendirmelerimiz olacak ama kanun
teklifindeki sıra uyarınca önce seçim güvenliğine dair
düşüncelerimizi, arkasından da ittifaka dair düşüncelerimizi
paylaşacağız.
Sayın milletvekilleri, teklifimizin 1’inci
maddesinde aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla
farklı sandık bölgelerine seçmenlerin kaydedilebileceği yönünde
bir değerlendirme var ama biz bu teklifimizi sunduğumuzdan bu yana
mesele öyle bir sunuluyor ki sanki Kızılcahamam’da olan bir seçmen
Şereflikoçhisar’a kaydedilebilecek. Bu, kesinlikle söz konusu
değildir. Aynı mahallede olmak kaydıyla aynı binada oy
kullanacak seçmenlerin bir sandıktan diğerine kaydedilebilmesi burada
düzenlenmektedir. Bu da şunun için: Mevcut mevzuatımıza göre,
şehirlerde 150, köy ve kasabalarda 200 seçmenin aynı
sandığa kaydedilebilmesine dair hüküm
kaldırıldığı için ve esasen bu yürürlükteki uygulama
itibarıyla da yaklaşık 300 ve 400 arasında seçmen
bakımından uygulanabildiği için ve bugün de özellikle büyük
şehirlerimizde aynı binada bin, 1.500, 2 bin seçmenin oy
kullanması mümkün olduğu için buna olması gerektiği gibi
bir düzenleme getirilmektedir.
2’nci maddede seçim güvenliği gerekçesiyle vali
veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine
sandıkların birleştirilmesi düzenlemesi vardır. Burada da
gene, teklifimizi sunduğumuzdan bu yana, valiler sandıkların
birleştirilmesine, sandıkların taşınmasına karar
verecek gibi, asla gerçeği yansıtmayan ithamlarla karşılaşmaktayız
sayın milletvekilleri. Burada bir güvenlik söz konusu olduğunda -ki
bu sadece kriminal anlamda güvenlik değil, söz gelimi deprem, sel vesair
gibi her anlamdaki güvenlik çerçevesinde- valinin talebi ya da il seçim
kurulunun talebi üzerine ama en nihayetinde, hâkimlerden oluşan ve siyasi
partilerin de temsilcilerinin bulunduğu Yüksek Seçim Kurulunun
kararıyla ancak mümkün olabilecektir.
3’üncü maddede ve 4’üncü maddede sandık
kurullarının başkanlarının ve üyelerinin
belirlenmesine yönelik düzenlemeler söz konusu. Sayın milletvekilleri,
biraz önceki hatipler de ifade ettiler, aslında mevcut mevzuatımızda
bunların kamu görevlisi olması gibi bir zorunluluk olmamasına
rağmen -yuvarlayarak söylüyorum- son referandum itibarıyla 120 bini
kamu görevlilerinden, 40 bini de siyasi partilerden bildirilenler
arasından tespit edilmiş. Ama siyasi partilerin bildirdiklerinin de
önemli bir çoğunluğunun gene kamu görevlileri olduğunu nazara
aldığımızda, esasen uygulamamızda da çok büyük bir
çoğunlukla kamu görevlileri tarafından düzenlenen bu alanla
alakalı mevcut mevzuatta “iyi ün sahibi olmak” gibi bir müphem
kavramı ortadan kaldırıp, tüm kamu görevlilerinin ilçedeki
listelerinin kaymakam tarafından yapılıp ilçe seçim kurulu
başkanının da seçim kurulu huzurunda sandık
sayısının 2 katı kadar gerekli sandık kurulu
başkanını kura yoluyla tespit etmesi durumu söz konusudur.
Dolayısıyla, burada da hangi sandık kurulu
başkanının ya da hangi sandık kurulu üyesinin hangi siyasi
partinin mensubu olduğu, seçmeni olduğu asla bilinmemektedir.
Dolayısıyla, bu yöndeki ithamların da hiçbir gerçeklik payı
yoktur.
5’inci maddede sandık ve kabinlerin
gizliliği sağlayacak nitelikte olması gerektiğine dair
detaylı bir düzenleme söz konusudur.
6’ncı maddede oy zarflarının
filigranlı olması yönünde bir düzenleme söz konusudur. Bakın,
nasıl ki parada “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazan bir
filigran varsa zarflarda ve pusulalarda da “Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim
Kurulu” yazan bir filigran söz konusudur. Bu sonraki maddelerde de gene
karşımıza gelecek, onu o aşamasında
tamamlamış olacağım.
7’nci maddede sandık çevrelerine ilişkin
düzenleme söz konusudur. Bu, mevcut kanunumuzda 100 metre yarıçap
esasına dayanan karmaşık bir düzenlemeyle düzenleniyor ve
okullar, spor salonları, sınıflar vesaire dair 100 metre
yarıçapın esasen çok da hayat bulmadığını da
görüyoruz. Dolayısıyla burada bu durumu da netleştiren ve karmaşıklığı
ortadan kaldıran dolayısıyla bu yönüyle de seçim
güvenliğini artıran bir düzenleme getirmiş oluyoruz.
8’inci maddede, mevcut kanunda, cebir, şiddet
veya tehdit hâlinde sadece sandık kurulu başkanına veya
sandık kurulu üyelerine tanınan kolluğa müracaat yetkisini,
kolluğa haber verme yetkisini seçmenin bizatihi kendisine de
tanıyoruz. Bakın, bir cebir, şiddet durumu var, seçmen olarak
sandığa gittiniz; sandık kurulu başkanından veya
sandık kurulu üyelerinden istirham ediyorsunuz ama kolluk getirilmiyor,
çağırılmıyor. İşte böylesi bir durumda,
telefonla, SMS’le vesaire değil kimliğinizi ortaya koymak suretiyle
doğrudan doğruya, şahsen kolluğa müracaat edip, haber verip
onların gelmesini sağlayabiliyorsunuz ama karar gene siyasi
partilerin de bulunduğu sandık kuruluna ait; bunun da doğrusunun
böyle olduğunun bilinmesinde fayda var.
Devam ediyorum sayın milletvekilleri, 9’uncu
maddede ve 11’inci maddede… Sadece bu teklifimiz bakımından
değil ta referandum sürecinden bu yana -tırnak içinde ifade ediyorum
çünkü doğru değildir, tam bir algı operasyonudur ve yalandan
başka hiçbir şey değildir- mühürsüz oy
tartışmaları yürütülüyor. Bakın “mühürsüz oy” diye bir
şey yok sayın milletvekilleri. Yüksek Seçim Kurulunun mührü var,
Yüksek Seçim Kurulunun amblemi var, Yüksek Seçim Kurulunun filigranı var,
ilçe seçim kurulunun da mührü var ama sandık kurulu görevi olduğu
hâlde bu görevini yerine getirmemiş ve pusulanın arkasını
mühürlememiş; bundan dolayı, seçmen olarak bizim irademiz
sandığa yansısın mı, yansımasın mı
sorusu çerçevesinde, biz, olması gerektiği gibi, millî iradeyi esas
aldığımızdan dolayı “Bunlar sandığa
yansıyabilsin, seçmenin oyu geçerli olabilsin.” değerlendirmesini
yapıyoruz.
10’uncu maddede ittifakın ortak oyları
düzenlemesi; 12’nci, 13’üncü maddelerde de bu ittifakın ortak oyları
da dâhil olmak üzere ittifaktan kaynaklanan düzenlemelere ilişkin olarak
tutanakların düzenlenmesi gibi bir durum söz konusu.
Gelelim ittifak müessesesine sayın
milletvekilleri: İttifak ilk defa bizim icat ettiğimiz bir düzenleme
değil. Gerek dünyada özellikle Avrupa’da gerekse ülkemizde şu ana
kadar, onlarca yıldır pek çok sayıda uygulaması olan bir
düzenleme. Biz “Avrupa’da da var, dünyanın pek çok yerinde de var.”
dediğimiz zaman “Ama sizin getirdiğiniz düzenlemenin bir benzeri
Avrupa’da hiçbir yerde yok.” deniyor. Evet, yok çünkü Avrupa’daki hiçbir
ülkenin düzenlemesi de bir diğeriyle bire bir aynı değil.
Aynı olması da gerekmez, bilakis doğru da olmaz çünkü her
ülkenin kendine ait birikimi, siyasi tecrübeleri, güncel ihtiyaçları var.
Dolayısıyla, biz de bir diğer Avrupa ülkesiyle bire bir
aynı olarak değil, kendi ihtiyaçlarımızı,
birikimimizi, tecrübemizi nazara alarak bir ittifak düzenlemesi yaptık.
Peki, nedir o bizim birikimimiz? İttifak,
yasalarımıza ilk defa 1950 yılında girmiş ama hemen
1954’te ittifak yasaklanmış, yasayla yasaklanmış ve o
günden bu yana, yarım asrı aşkındır ittifak yasal
olarak yasak. Ama bu yasak hüküm ifade etmiş mi? Etmemiş sayın
milletvekilleri, konuşmacımız da ifade etti detaylarıyla
birlikte. 1991’den bu yana 5 ayrı seçimde pek çok siyasi parti ittifak
yapmış. Nasıl yapmış? Hülle yoluyla, kanuna
karşı hile yapmak yoluyla yapmış çünkü ittifak yasal olarak
mümkün değil. İşte, biz bu düzenlememizle, yasal olarak o yasak
olan hükmü ortadan kaldırıp onun yerine ittifaka dair yasal zemini
oluşturup ama şimdiye kadar olduğu gibi örtülü, kanuna
karşı hile yapmak suretiyle ya da hülle yapmak suretiyle değil,
doğrudan doğruya seçmenin iradesine müracaat ederken birden fazla
siyasi parti bir araya gelip programlarını,
yaklaşımlarını bir beyannameye, bir protokole kaydetmek
suretiyle, kendi tüzel kişiliklerini, kendi listelerini, kendi
amblemlerini koruyarak ve seçmenin karşısına pusulada da yan
yana çıkmak suretiyle bir ittifak düzenlemesi yapıyoruz. Bu ittifak
düzenlememize dair, ne yazık ki asla gerçeği yansıtmayan “kirli
ittifak, oy hırsızlığı, siyasi yankesicilik” gibi pek
çok ithamda bulunuldu. Asıl bunlar, bizim teklifimizi yani tertemiz
teklifimizi kirletme amacına yönelik olarak kirli iddialardır. Söz
konusu iddiaların bundan başka hiçbir anlamı, hiçbir
kıymeti yoktur. Bunun bilinmesi lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Biz Cumhur İttifakı’na yönelik olarak bir
düzenleme yapmadık. Evet, “İttifakları yasal zemine
kavuşturalım.” dedik.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Adrese teslim
olmuş, adrese.
MEHMET PARSAK (Devamla) – Ama tartışmalar
genellikle Cumhur İttifakı ekseninde de
yoğunlaştığı için kalan süremde ona dair de bir
değerlendirme paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Cumhur
İttifakı 15 Temmuzda meydanlarda, tankların üstünde kurulmaya
başlanmış, ardından 7 Ağustosta Yenikapı ruhuyla
olgunlaşmış, 16 Nisan şuuruyla şekillenmiş ve
bugün için bu noktaya gelip hedefi de “2023’te lider ülke Türkiye ülküsü” olan
çok önemli, çok esaslı bir ittifaktır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve esasen, milletimiz bu ittifaka
bugünden yürekten sahip çıktığı için de bu kirli iddialar
ortaya atılmaktadır.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Afyonkarahisar) –
Kandırmayın milleti, kandırmayın milleti! Doğruyu anlatın
millete, kandırmayın! Doğruyu anlatın millete,
kandırmayın!
MEHMET PARSAK (Devamla) – Ama biz bugünden biliyoruz
ki Cumhur İttifakı mutlak surette muzafferiyetini
karşılayacaktır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 534 sıra sayılı 298
Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
Anayasa’nın 67’nci maddesini hatırlatarak başlamak istiyorum.
67’nci maddenin ikinci fıkrasında “Seçimler ve halkoylaması
serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve
döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında
yapılır.” denilmektedir. Bu bağlamda, seçimlerin güvenli ve
huzurlu bir ortamda gerçekleştirilmesi ve seçmenlerin hiçbir etkiye maruz
kalmadan hür iradesini sandığa yansıtabilmesi anayasal bir
şarttır.
Değerli milletvekilleri, şimdi bu teklife
baktığımızda, seçim süreçlerinin
şeffaflığını ve seçimde elde edilen verilerin
denetlenebilmesini artırmak ve daha güvenilir seçimler yapmak yolunda
ilerlediğimizle ilgili bir kanaate ulaşmak gerçekten mümkün
değildir.
Yasa teklifinin kanun yapım tekniği
bakımından en büyük temel sorunu ise mevcut mevzuatta
hâlihazırda devam eden problemleri gidermek, mevcut kanun maddelerinde yer
alan muğlak, açık uçlu ve tartışmalı ifade ve konuları
bir niteliğe kavuşturmak yerine, seçim mevzuatını daha da
muğlak ve yeni çelişkilere, yeni sorunlara yol açacak bir zemine
çekiyor olmasıdır.
Bakınız, teklifin daha 1’inci maddesinde
aynı binada oturan seçmenlerin hane bütünlüklerinin korunması ve
aynı seçim bölgelerinde kalmaları şartıyla farklı
sandık bölgelerine kaydedilebilecekleri şeklinde bir düzenleme
yapılmaktadır. Bu düzenleme, her şeyden önce kanun yapım
tekniğiyle bağdaşmamaktadır çünkü muğlaktır çünkü
belirsizdir. Bu maddede öngörülen düzenleme, seçmenin sandık seçmen
listesi üzerindeki denetim hakkını elinden almakta, aynı zamanda
seçimlerde “seçmen kaydırma” olarak bilinen seçim hilelerine zemin
hazırlamakta ve bu hilelere yasal meşruiyet
kazandırmaktadır. Geçmiş seçimlere ilişkin kısa bir
basın taramasında bile seçmen kaydırmaya dair çok sayıda
örnek olayla karşılaşılabilmektedir. Benzer biçimde, seçmen
olduğu hâlde çok sayıda yurttaşın sandık seçmen
listesinde yer almadığı, literatürde “seçmen silme” olarak
bilinen hileye dair haberlerle de sıkça
karşılaşılmaktadır.
Nitekim, bu maddenin nasıl
uygulanacağı konusunda Komisyon görüşmeleri süresince Yüksek
Seçim Kurulu temsilcisine doğrudan bazı sorular yönelttik: “Aynı
binada ikamet eden hanelerden hangilerini, hangi usul ve esasa göre başka
bir sandık bölgesine kaydedeceksiniz? Bir haneyi başka bir
sandık bölgesine kaydederken hanenin oturduğu dairenin
numarasını mı esas alacaksınız, binada oturan
hanelerin soyadlarını alfabetik sıraya koyup buna göre mi
kaydıracaksınız? Binada oturan seçmenleri nüfusa
kayıtlı bulundukları il ve ilçe esasına göre mi belli
sandıklara kaydedeceksiniz?” şeklinde sorular sorduk. Yüksek Seçim
Kurulu temsilcisi aynı binada oturan haneleri rastgele başka
sandık bölgelerine kaydedecekleri biçiminde bir ifade
kullanmıştır. Değerli arkadaşlar, bir hukuk devletinde
bir usule bağlanmamış, çerçevesi çizilmemiş bir rastgele
yöntemden söz etmek asla mümkün değildir. Buradan da
anlaşılacağı üzere, bu uygulama son derece suistimale ve
keyfî kararlara yol açabilecek problemleri beraberinde getirecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin bu bölümünde yer alan bir diğer hukuk garabeti düzenleme ise
mülki idare amiri olarak Hükûmet tarafından atanan valilere sandık
taşıma, sandık birleştirme ve sandık seçmen
listelerini karma hâle getirme gibi son derece muğlak, son derece
açık uçlu, son derece suistimale ve keyfiyete açık yetkiler verilmesi
yönündeki kanuni değişikliktir. Bunun, teklifin en kritik ve
seçimlerin sivil ruhuna doğrudan zarar veren düzenlemelerinden birisi
olduğu açıktır.
Bilindiği üzere, seçimlerin siyasi partiler
tarafından yüksek yargının denetimi altında
yapılması esas olandır. Mülki idare amirlerine, valilere seçim
süreçlerine dair böylesine doğrudan müdahale edebilme yetkisi veren böyle
bir düzenleme, seçimlerin sivil karakterini temelden tehlikeye sürükleyen
niteliktedir. İktidar partisince kurulan hükûmet tarafından yani
yürütme erkini temsil eden erk tarafından doğrudan atanan valilerin
böylesine nötr olması gereken bir konuda yetkilendirilmesi, seçimlerin
tarafsızlığını da ortadan kaldırmaktadır.
Kaldı ki tüm antidemokratik uygulamalarıyla giderek baskıcı
bir hâl almış olan OHAL sürecinde yapılması muhtemel bir
seçimde valilerin böylesine bir yetkiyle donatılması, Anayasa’da
açıkça tarif edilen seçimlerin serbest ve eşit bir ortamda
gerçekleştirilme ihtimalini dahi ortadan kaldırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin bu bölümünde yer alan ve seçimlerin
güvenilirliğini âdeta ortadan kaldırmaya kasteden diğer bir
düzenlemeyse sandık kurulu başkanlarının sadece kamu çalışanları
arasından belirleneceğine ilişkin değişiklik ile
mühürsüz oy pusulası ve oy zarflarının geçersiz
sayılmayacağına ilişkin değişikliktir.
Anayasa’nın 68’inci maddesinde açıkça ifade edilmiş, öncelikle
ve tekrar tekrar belirtmemiz gereken husus şudur: Siyasi partiler,
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Oysa bu
teklifte ne yapılmak isteniyor? Anayasa’da demokratik siyasi hayatın
vazgeçilmez unsurları olarak tanımlanan siyasi partiler, sandık
kurullarına başkan önerme hakkından menedilmektedirler. Bununla
yetinilmiyor, 16 Nisan referandumunda mühürsüz oy pusulalarına
ilişkin YSK’nin son dakikada aldığı usulsüz ve hukuksuz
kararın aynı zamanda kanunsuz bir karar olduğunu açıkça
beyan eder nitelikte bir düzenlemeye daha gidiliyor ve bundan sonra mühürsüz oy
pusulası ya da zarfların geçersiz sayılmayacağı
şeklinde bir ucube uygulama getirilmek isteniyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef bununla da
yetinilmiyor. Oy verme süreci boyunca, oy sayım, döküm süreci boyunca yine
birçok hak ihlalinin önünü açmaya dönük ve açıkça Anayasa'ya
aykırı bir başka uygulama daha getirilmek istenmektedir.
Seçmenlere kolluk güçlerini sandığa çağırmak için ihbar
yetkisi getirilmektedir yani seçim günü demokratik bir siyasetin, siyasi rekabetin
en sağlam zeminini sağlamamız gerekirken burada, bu teklifle,
âdeta bir siyasi tarafın diğer bir siyasi tarafı sandık
alanında kriminalize edebilmesinin, ortamı terörize edebilmesinin,
siyasi rekabetin siyasi bir engellemeye dönüşmesinin önü açılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Meclisin ve kamuoyunun
huzurunda altını çizerek belirtmeliyiz ki bu kanun teklifi, maalesef,
ülkemizi dış dünyada küçük düşürmekten,
itibarsızlaştırmaktan başka bir sonuca yol
açmayacaktır. Bir an düşünmenizi öneririm, seçim günü, bu hakkı
suistimal etmek isteyen insanlar sürekli biçimde kolluk güçlerine
sandıklara müdahale etmeleri için ihbarda bulunsalar ve kolluk güçleri de
her ihbara karşılık sandığın başına
gitse gün boyu oluşacak görüntüyü tahayyül edebiliyor musunuz? Bu
görüntünün, oy kullanmak için sandığa gelen yurttaşlarımız
üzerinde hatta küçük çocuğunun elinden tutarak oy vermeye giden
yurttaşlarımız üzerinde nasıl bir etki
yaratacağını tahayyül edebiliyor musunuz? Veya bu silahlı
sandık görüntülerinin dış basında nasıl
işleneceği, ülkemizi ziyaret etmek isteyen bir yabancı turistin
kafasında nasıl bir algı oluşturacağını
tahayyül edebiliyor musunuz?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu kavramamız gerekir: Demokratik olmayan bir
seçim sistemiyle, demokratik olmayan bir seçim mevzuatıyla ve demokratik
olmayan OHAL koşullarında gerçekleşecek bir seçimden demokratik
sonuçlar çıkmasını bekleyemeyiz. Böylesine bir süreçte
halkın hür iradesinin sandıklara yansıyacağı
beklentisine giremeyiz. Bu anlayış, her şeyden önce halkı
yanıltmak, halkı aldatmak ve halkın iradesine
saygısızlık anlamına gelecektir. Birbirinden farklı
birçok kimliği ve kültürü bir arada yaşatabilmenin en sağlam
enstrümanı gerçek demokrasidir. Adaleti sağlamanın en
sağlam enstrümanı hukukun üstünlüğü ve kuvvetler
ayrılığıdır. Çağdaş dünyadan kopmadan ve çağımızda
mutlu yurttaşlardan oluşan bir Türkiye yaratabilmenin asgari
koşulu da evrensel demokratik ilkelere doğru hızlı
adımlarla ilerlemektir diyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Murat Emir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, her rejimin seçimlere
ihtiyacı vardır, diktatörlüklerde bile seçimler yapılır ama
rejimin temel karakterini belirleyen, rejime demokratik niteliğini
kazandıran, o seçimlerin serbest, adil ve eşit
yapılmasıdır. İşte bu nedenle, üzerinde konuştuğumuz
kanun teklifi son derece önemlidir ve üzerinde hassasiyetle durulması
gerekmektedir. Oysa getirilen teklife baktığımızda, hiç
kusura bakmayın, kirli bir ittifakın kirli bir ürününü görüyoruz.
Şimdi, özellikle bize bu takdim edilirken
deniyor ki: “Bunu, rejim değişikliğinin -yani bize göre bu ucube
başkanlık sisteminin- bir sonucu olarak getirdik.” Niye? “Çünkü
artık Türkiye’de rejim değişti ve buna göre de yasaları ve
seçim yasalarını da yenilememiz lazım.” diyorsunuz. Oysa bu
teklife baktığımızda, bir tek yerel yönetimlerde 18
yaş düzenlemesinin getirildiğini görüyoruz, onun
dışındakilerin hepsi, bakarsanız ya seçim güvenliğini
yok etmeye dönük ya da ittifakın önünü açmaya dönük.
Şimdi, ittifak konusuna gelmişken bir
konunun altını çizmekte yarar var. Yeni getirilen sistemde -sizler de
çok iyi anımsayacaksınız- artık koalisyonların
biteceği, artık baraja dahi ihtiyaç olmadığı,
artık herkesin Mecliste temsil edilebileceği çünkü artık
Türkiye’de yönetimde istikrarın nasılsa sağlandığı
anlatıldı bize ve bu nedenle de artık temsilde adalet ilkesi
gereği seçimlerin barajsız veya çok düşük bir barajla
yapılması gerektiği herkes tarafından ve özellikle de daha
önceki Anayasa değişikliğini getirenler tarafından yani
sizler tarafından defaatle anlatıldı.
Oysa bugün, yüzde 10’luk seçim barajına,
dünyada hiçbir yerde görülmeyen, adaletsizliği herkesçe malum olan,
herkesin kabul ettiği ve Anayasa Mahkemesinin de adaletsiz ve yüksek
bulduğu bu yüzde 10’luk seçim barajına sıkı
sıkıya sarılıyorsunuz çünkü bir gerçek varsa değerli
arkadaşlar, sizler 12 Eylülün fikrî devamısınız. 12 Eylülün
getirdiği antidemokratik, diktatöryal yasaların hepsine
sıkı sıkıya sarılıyorsunuz ve kendi
diktatörlüğünüzü inşa etmekte sonuna kadar kullanıyorsunuz.
Şimdi “Bu tasarı ne getiriyor?” diye
kabaca bakarsanız seçim güvenliğini yok etmek, sandığın
dibine kadar, sandık çevresinin içerisine kadar, sırasında
sandık kurulu başkanı olarak, sırasında oraya
çağrılan kolluk kuvveti olarak ve sırasında oradaki
görevlilerin saptanmasına kadar, oradaki sandıkların yerlerinin
değiştirilmesine kadar ve sandıkların
taşınmasına kadar kamu gücünün sandığın
etrafında biriktirildiğini görüyorsunuz ve burada dışlanan
aslında siyasi partiler ve dolayısıyla da millettir değerli
arkadaşlar. Bunun ötesinde de barajı aşmaya dönük olarak
ittifakın alt düzenlemeleri yapılıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada
öncelikle bakılması gereken sandık başkanlarının
belirlenmesi meselesi. Şimdi -daha önce anlatıldı- sandık
başkanlığı için deniyor ki: “Şimdiye kadar zaten kamu
görevlileri geliyordu, bundan sonra da bu kamu görevlilerini böyle yazmakta ne
sakınca var?”
Şimdi, çok kolaydı aslında kamu
görevlilerinin arasından atamak yerine daha katılımcı, daha
herkesin içinde olacağı, daha şeffaf, herkesin kabul
edeceği bir sandık kurulu oluşturmak olanaklıydı ve
oraya bir eğitim standardı getirilebilirdi. Madem kamu görevlileri
geliyordu, o zaman bu düzenlemenin ihtiyacı nedir? Bakın, valiye bu
hakları veriyorsunuz, sandık bölgelerini değiştirme yetkisi
veriyorsunuz. Vali sizin döneminizde âdeta AKP il başkanı olarak
çalışıyor. Vali, Yüksek Seçim Kuruluna “Şu bölgede ben
sandık güvenliğini sağlayamıyorum.” diyecek ve dedikleri
gibi, bunu belgelere bağlayacak ve Yüksek Seçim Kurulu buna
karşı direnecek! Türkiye’de yaşıyoruz ve bunların
hiçbir gerçekliği yok arkadaşlar. Burada sandık kurulu başkanları
her ne kadar kurayla seçiliyorsa da aslında kabul etmeliyiz ki makbul
memurlar arasından seçilecek çünkü oradaki memurlar en nihayetinde, bir
toplam içerisinden tercih sırasına göre tercih edilecekler ilçe seçim
kurulu başkanı tarafından.
Şimdi, biraz önce değinmiştim bunun
getirilen ucube başkanlık sistemiyle hiçbir ilişkisi
olmadığına. Bakın, o kadar farkında ki bunu yapanlar,
o kadar farkındalar ki Cumhurbaşkanı ile partileri ve
milletvekili listelerini aynı zarfa koyuyorlar. Düşünebiliyor musunuz,
Türkiye Cumhuriyeti’nin ayrıca zarf parası vermemek için bunu
yaptığını düşünebiliyor musunuz? Peki, bu hangi
ihtiyaçtan kaynaklanmıştır? Çünkü ittifak yoluyla barajı
geçmiş gibi görünmek ve ittifak yapmayan partilere haksız bir avantaj
sağlamak için yapılan ittifak aslında gerçek bir ittifak
değildir çünkü ittifakların yararlarından yararlanmak ama
bedelini ödememek üzerine kurgulanmıştır ve bu ittifakı
yapanlar, ittifak yapanlar lehine haksız kazanımlar
olacağını biliyorlar ve biraz önce Sayın Bakanın
konuşmasında da dinledik, sıkıştıkları yerde
de diyorlar ki: “Siz de yapın. Evet, biz bunu getirdik ama herkes ittifak
yapabilir.” Oysa biz burada bir kural koyuyoruz yani ittifak yapmayanlar için
de bir kural koyuyoruz. İttifaka zorlama hakkımız elbette yok.
Bir de diyor ki: “İttifakın önüne engel getirmedik ki sadece, Cumhur
İttifakı’nı biz kuruyoruz.” E, bir de getirseydiniz. Yani
Sayın Bakanı dinleyince doğrusu ben tedirgin oldum.
“İttifak sadece bizim için geçerlidir.” demediniz diye bu yasa tek
başına eşitlikçi bir yasa olmuş mu oluyor?
Şimdi, bir ittifak yapılıyor ve bunun
üzerinden adayları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bir oy
götürme, oy taşıma ihtiyacı var ve bunun kendi
tabanlarından otomatik olarak gidemeyeceğini gördükleri için de
aynı zarfa koyarak aslında seçmenin iradesine bir şekliyle
ipotek koyma gayreti var. Burada oy hırsızlığı var, 2
defa D’Hondt sistemi uygulanıyor. Önce alacağınızı
alıyorsunuz, sonra kendi aranızda üleşiyorsunuz. Bu, millî
iradeye saygısızlıktan oy hırsızlığına
kadar değişebilecek bir tanımlamaya dâhil olabilir değerli
arkadaşlar.
Mühürsüz oyların kabul
edilmesi: Bakın, iktidar adına konuşan herkesin getirdiği
Yüksek Seçim Kurulu kararlarının aslında yerel sandık
düzeyindeki itirazlar olduğunun burada kayda geçirilmesi lazım. Oysa
bizim bilmemiz gereken Seçim Kanunu’dur, Yüksek Seçim Kurulunun
uygulamalarıdır, genelgeleridir, içtihatlarıdır ve bugüne
kadar da bu böyle yapılmıştır. 16 Nisan referandumunda da
yasalar ve uygulamalar, içtihatlar ayaklar altına
alınmıştır ve bu bilindiği için de bugün bu
düzenlemeye gidiyorsunuz.
Şimdi, bakın, buradaki mühür yani
pusulanın arkasındaki mühür, o pusulanın orada
kullanıldığının tek karinesidir, onun
olmadığı bir pusulanın orada
kullanıldığını kimse bilemez. Dolayısıyla da
daha sonrasında… Deniyor ki: “Yeni pusulalar üretmek çok olanaklı
değil çünkü Yüksek Seçim Kurulu filigranlı üretiyor zaten,
arkasında mühür var. Oysa bakın, Yüksek Seçim Kurulu her seçimde
fazlasıyla üretiyor bunları ve bir sorun
yaşandığında, bir itiraz yaşandığında
başka bir yerden o sandıkların tekrar
doldurulmayacağının hiçbir garantisi yok. Ve bakın, ilk
başta konuştuk, madem sandık kurulu başkanlarını
eğitimli seçeceğiz, kamu görevlileri arasından da seçiyoruz, o
hâlde zaten şimdiye kadar önemli bir sorun olmamış olan
mühürleme işlemi için böylesine bir güvenlik sistemini, güvenlik önlemini
yok saymanın, yok etmenin bir anlamı var mı? İşte,
bunların hepsi, teker teker özüne baktığınız zaman,
seçim güvenliğini yok etmeye dönük uygulamalar. Burada bir güç
biriktiriliyor. Aslında, bu güç biriktirme bana sorarsanız bir
ihtiyaçtan kaynaklanıyor. “Cumhur İttifakı” dersiniz, biz
başka bir şey deriz, “kirli ittifak” deriz ama burada bir
sıkışmışlık olduğu, bir duvara
dayanmışlık olduğu ortada. Bunu aşmaya dönük olarak da
oy artırmadan milletvekili sayısını artırmak ve
yasamayı da bir şekliyle gasbetme arayışı var. Oysa
zaten yürütmeyi seçmiş olacaksınız, zaten bu, ayrı bir
zarfta, ayrı bir iradeyle seçiliyor olsa buraya müdahale etme
ihtiyacınız yok ki. Ama siz de biliyorsunuz aslında getirilen
sistemin ucube bir başkanlık sistemi olduğunu ve bunun üzerinden
de tek adam rejimini inşa etmek için de işte böylesine, neredeyse oy
hırsızlığına varabilecek kadar düzenlemeler
yapmanız gerektiğinin siz de farkındasınız.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
demokratik rejimimize ağır bir darbe vuracak, neredeyse
altmış beş yıllık demokratik hukuk içerisinde seçim
yapma geleneğimize son verecek, Türkiye’yi derin tartışmaların
içerisine atacak ve Türkiye’ye dışarıdan
bakıldığında diktatörlük görüntüsü verecek bir şaibeyi
kendinizden bile sakınınız diyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Aydın Milletvekili Sayın Abdurrahman Öz konuşacaklar.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ÖZ
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 298
Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi’nin görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Kanun teklifi görüşmelerinde Anayasa Komisyonu
olarak verimli ve başarılı bir çalışma yaptık.
Teklif, önce Komisyon üyelerinin ortak kararıyla alt komisyona sevk
edilmiş, alt komisyon çalışmasından sonra Anayasa Komisyonu
çalışmalarına devam etmiştir. Sonrasında, Komisyonun
görüştüğü ve karara bağladığı metni, bugün,
burada, kanun teklifi olarak görüşüyoruz.
Kanun teklifinin 1’inci maddesinde 298
sayılı Kanun’un 5’inci maddesinde değişikliğe
gidilmiştir. Bu değişiklikte, Anayasa’da yer alan seçimin
serbestliği ve gizli oy ilkesinin sağlanması
amaçlanmıştır. Aynı binada oturan seçmenlerin hane
bütünlüğü korunarak aynı seçim bölgesinde -burada seçim bölgesinden
kastedilen muhtarlık sınırıdır- farklı
sandıklarda oy kullanmasına imkân verilmiştir. Bu düzenleme bir
zorunluluk olmayıp Yüksek Seçim Kurulunun her seçim döneminde
aldığı ilke kararları doğrultusunda uygulama
imkânı bulacak bir düzenlemedir; YSK’ye seçimin gizliliğini ve
serbestliğini sağlamaya yönelik tedbir alma bakımından
verilmiş genel bir yetkidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus,
aynı muhtarlık sınırları içerisinde
kalınmış olması ve aile bütünlüğünün bozulmamış
olmasıdır. Yani Keçiören’deki bir mahallede oturan vatandaş yine
aynı mahallede oy kullanacak; Keçiören’de oturan bir vatandaş
Altındağ’da, Yenimahalle’de veya başka bir ilçede oy
kullanmayacaktır. Bu maddenin devamında 5’inci maddenin ikinci
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlükten kaldırılan bu fıkrada bir sandıkta kaç seçmenin
oy kullanacağı düzenlenmekteydi. Bu teklifin 2’nci maddesinde YSK’ye
genel yetkileri arasında bir sandıkta kaç seçmenin oy
kullanacağını belirleme yetkisi verildiğinden bu fıkra
hükümsüz kalmış ve yürürlükten
kaldırılmıştır.
2’nci maddede, yine aynı kanunun 14’üncü
maddesinde değişiklik yapılmıştır. YSK’ye
seçimlerin güvenliğine yönelik alacağı tedbirlere ek olarak üç
fıkrayla yeni yetkiler verilmiştir. Biraz önce bahsettiğim
1’inci maddede kaldırılan fıkra burada (15)’inci fıkra
olarak, YSK’ye genel bir yetki olarak verilmiştir. (16)’ncı
fıkrada seçim güvenliğine yönelik tedbir alma yetkileri
düzenlenmiştir. (17)’nci fıkrasında ise hastalığı
veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenin oy
kullanmasını kolaylaştırmak için seyyar
sandıkların kullanılabilme imkânı getirilmiştir.
Hepimiz buraya seçilerek geldik. Seçimlerde
yatağa bağımlı şekilde yaşayan seçmenlere oy
kullandırılması zorluğunu bütün milletvekilleri olarak,
parti ayrımı gözetmeksizin, hep beraber yaşadık. Hatta yeri
geldi, dedik ki: “Keşke seyyar sandık olsaydı, seçimlerde oy
kullanma daha kolay olsaydı.” Benzer uygulamalar diğer ülkelerde de
vardır. Bu açıdan bakıldığında,
yıllardır şikâyetçi olduğumuz, çözülmesini talep
ettiğimiz bir sorunun çözümü için YSK’ye yetki verildiği
görülmektedir. Yine bu maddede YSK’ye verilen yetki, YSK tarafından her
seçim döneminde çıkarılan ve genel uygulamayı gösterecek olan
ilke kararlarıyla hayat bulacaktır.
3’üncü maddede, 298 sayılı Kanun’un 22’nci
maddesinde değişiklik öngörülmüştür. Bu maddede de sandık
kurulu başkanlarının belirlenmesinde yeni ve objektif kurallar
belirlenmiştir. Yürürlükten kaldırılan metin 1979 yılı
şartlarına göre düzenlenmiş olan ifadeleri içerdiği
unutulmamalıdır. Kaldı ki sandık kurulu
başkanları uzun zamandır kanunun bu metnine bağlı
kalmaksızın YSK uygulamalarıyla belirlenmektedir. Mevcut
düzenlemeye göre ilçe seçim kurulları siyasi partilerin verdiği
listeler üzerinden seçilmekteyken yeni düzenlemeye göre il mülki amirinin
verdiği listeler üzerinden, memurlar üzerinden, yerleşim yeri olarak
o ilçede oturan memurlar üzerinden kura çekme yöntemiyle belirlenecektir. Bu da
şimdiye kadar uygulamada partili sandık kurulu başkanlarının
vermiş olduğu ihmal veya partililiğe dayalı kararlardan
kaynaklanan sorunların bundan sonra olmasını daha aza indirecek
bir düzenleme olarak ortaya çıkacaktır.
4’üncü madde, 3’üncü maddeyle
bağlantılıdır; burada da sandık kurulu
başkanı olarak verilen kamu görevlilerinden sandık kurulu
başkanı olarak seçilmeyenlerin sandık kurulu üyesi olarak
seçilmesi düzenlenmiştir. Bu iki madde birbiriyle
bağlantılıdır.
Değişiklik teklifinin 5’inci maddesi, 298
sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde değişiklik önermektedir.
Bu maddeyle de her seçimin en büyük tartışmalarından biri olan,
oy pusulalarının hangi zarfa konulacağı
tartışmasına son verilmektedir. Asıl olan,
vatandaşın oy tercihinin doğru sayılması,
vatandaşın tercihinin doğru yansıtılmasıdır.
Sandığa giderek pusulaya basarak oy vermiş vatandaşın
oyunu yanlış zarfa koydun diye yıllardır geçersiz sayan bir
yönteme son verilmiştir. Haddizatında yapılan, tüm partilerin
şikâyet ettiği, geçersiz oy tartışmalarına sebep olan
uygulamaya son vermekten başka bir şey değildir. Bir seçimde
muhtarlık seçimi hariç kullanılan tüm pusulaların tek zarfa
konulması esası getirilerek vatandaşın iradesinin
sandığa ve seçim sonuçlarına doğru yansıması
amaçlanmıştır.
6’ncı maddede, 298 sayılı Kanun’un
78’inci maddesinde değişiklik yapılmıştır. Cumhurbaşkanlığı,
milletvekilliği ve yerel seçimlerde kullanılacak tüm pusula ve
zarfların YSK filigranı taşıyan kâğıtlar
olacağı öngörülmüş, sahte oy pusulası tartışmasına
son verilmek istenmiştir. Filigran, hem oy pusulasında hem de zarfta
öngörülen çift emniyet tedbiri olduğundan sahte oy
tartışması bundan sonraki seçimlerde daha az olacaktır. Bu
sebeple bu uygulama da kanaatimce doğru bir uygulamadır.
7’nci madde, yıllardır
tartışılan ve uygulamada “sandık çevresi” “sandık
alanı” diye iki tartışmalı kavramdaki
tartışmayı ortadan kaldıran bir düzenlemedir.
8’inci maddede, 298 sayılı Kanun’un 82’nci
maddesinde değişiklik öngörülmektedir. Bu maddede sandık
güvenliğine yönelik ek düzenlemeler mevcuttur. Sandık
güvenliğini sağlamak amacıyla sandık çevresine güvenlik
görevlisi çağırma yetkisi, sandık görevlileri ve
müşahitlerin yanında seçmene de verilmiş bir yetki olarak
düzenlenmiştir. Burada amaçlanan sandık güvenliğinin en üst
düzeyde sağlanmasıdır, maddede buna yönelik tedbirler
alınmıştır.
9’uncu madde, yine 298 sayılı Kanun’un
98’inci maddesinde değişiklik öngörmüştür. Bu maddede,
sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen, YSK filigranı,
YSK amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarfların geçerli olacağı
düzenlenmiştir. Burada da sandık kurulunun sehven veya başka bir
amaçla seçmen iradesini ortadan kaldıracak şekilde bir
davranışta bulunmasının seçim sonuçlarına etkisinin en
aza indirilmesi amaçlanmıştır. Zarfta filigran mecburiyeti
getirilmesinden sonra sahte oy pusulası tartışması sona
erdiğinden, filigranlı ama sandık kurulu mührü
taşımayan oyların geçerli sayılması öngörülerek seçmen
iradesinin yine en üst düzeyde ortaya konulması
amaçlanmıştır.
10’uncu maddede, 298 sayılı Kanun’un
100’üncü maddesinde değişiklik öngörülmüştür. Bu maddeyle,
siyasi hayatımızda bir ilk gerçekleşmekte ve şimdiye kadar
siyasi partilerin gayriresmî olarak yaptıkları ve hülle yoluyla
aşmaya çalıştıkları seçimlerde ittifak
uygulamasına ilk kez yasal bir zemin kazandırılmıştır.
“İttifak” ifadesi de kanunda ilk bu maddede geçmektedir. Maddede yeni
getirilen ittifak müessesesine uygun olarak, ittifaka verilen oyların,
ittifaka basılan “evet” mührünün ittifak partileri yönünden nasıl
geçerli olacağına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
11’inci madde, 298 sayılı Kanun’un 101’inci
maddesinde değişiklik öngörmüştür. Mühürsüz oylar kural olarak
yine geçersizdir ancak filigranlı oy pusulasının sandık
kurulunun ihmaliyle mühürlenmemiş olması hâlinde, bu pusulaların
geçerli olacağı bu maddede açıkça düzenlenerek seçmen iradesinin
sandığa yansıtılması amaçlanmıştır.
Teklifin 12’nci ve 13’üncü maddeleri sandık sonuç tutanaklarıyla ilçe
seçim kurullarının birleştirilmesine ilişkin düzenlemeler
içermekte olup yine ittifak yasasına uygun olarak teknik ifade
değişiklikleri içermektedir.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin
birinci bölümü 13 maddeden ibaret olup sizlere kısaca bu 13 maddeyle
ilgili açıklamalarda bulundum. Sözlerimin sonunda bu yasa teklifiyle
getirilen ittifak müessesesinin memleketimize, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Kanaatim odur ki yıllardır bir
şekilde gayriresmî yollarla, zorlamalarla ve pazarlıklarla
yapılan gizli ittifakların bu kanunla ete kemiğe bürünmesi,
gizli değil, açık, kanuna ve hukuka uygun olarak yapılıyor
olması ülkemiz demokrasisi açısından önemli bir gelişmedir.
Yine, bu kanunun sadece AK PARTİ ve MHP
arasında gündemde olan “Cumhur İttifakı” olarak tanımlanan
ittifak görüşmeleri üzerinden gündeme getirilip daha doğmadan
boğulmaya çalışılmasını doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu kanun teklifi seçime
girme yeterliliğine sahip tüm partiler yönünden düzenlemeler içermekte
olup ittifaka yönelik düzenlemelerin tüm partiler yönünden geçerli olduğu
unutulmamalıdır. Birçok ülkede her ülkenin kendi şartlarına
göre belirlemiş olduğu yöntemle ittifak uygulanmaktadır. Bu
teklif hazırlanırken değişik ülke uygulamaları
incelenmiş ve ülkemiz şartlarına en uygun metin teklif olarak
Genel Kurulunuza sunulmuştur.
Teklifin tekrar memleketimize, milletimize,
demokrasimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
müsaadenizle…
BAŞKAN – Sayın Özel, açıklama mı
yapacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kısa, 60’a göre.
BAŞKAN – Buyurun bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Parlamentoda kendilerini
savunma imkânı olmayan siyasi partiler hakkındaki sözleri doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, pek
çok konuşmacı ittifak yasasını savunmak için daha önce
yapılan gizli hile, hülle… Bunu maalesef Sayın Meclis
Başkanı da teklif sırasında yaptı. Bundan önce
ittifaklara karşı çıkan iki tane parti vardı. 7 Haziranda
Büyük Birlik ile Saadet ittifak yapacağında biz ilkesel olarak “Bu
doğru bir şey.” demiştik. O gün karşı çıkanlar
bugün ittifakı savunuyorlar ve “Kirli ittifak, hile, hülle
yapılıyordu eskiden.” gibi, geçmişteki kanunun ittifaka olanak
vermeyen ve kendilerinin imkân tanımadığı şekilde
Kenan Evren’in barajını savundukları için, bunu aşmak
partilerin çabalarıydı. Burada kendilerini savunma imkânı
olmayan siyasi partilerin yapmış oldukları bu tip
birlikteliklere “hile, hülle, kirlilik, pislik” gibi lafların söylenmesini
Parlamentoda olan bir muhalefet partisi olarak -onlar ifade edemeyecekleri
için- doğru bulmadığımızı ve bu dili
sakıncalı bulduğumuzu ifade ederim.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi şahsı adına
Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında bundan beş altı yıl
önce Meclisin Meclis Araştırma Merkezi’nin Venedik Komisyonuyla
ilgili yaptırdığı güzel bir çalışma var. Bu
çalışma kütüphanede var. Bizim bugün üzerinde
tartıştığımız paket, neredeyse altı yıl
önce bu Meclisin Araştırma Merkezi tarafından mahkûm
edilmiş. Seçimlerin nasıl olması gerektiğine dair çok net
makaleler var, değerlendirmeler var. Venedik Komisyonu, biliyorsunuz,
Türkiye’nin de üyesi olduğu bir komisyon. Dolayısıyla
dışarıdan bir tartışma, bir teorik, bir akademik
tartışma falan değil. Türkiye’nin üyesi olduğu bir
mekanizmanın, seçimler nasıl olmalı, siyasi partiler nasıl
yarışmalı, buna dair çok net tespitleri var.
Ben paketin tek tek maddeleriyle ilgili değil,
aslında ruhuyla ilgili iki noktaya sadece dikkat çekmek istiyorum. Sonuç
itibarıyla, 16 Nisanda Türkiye bir sistem değişikliği
yaptı, farklı isimler kullanılabilir ama iki kritik değişiklik
yaptı. Bu iki kritik değişiklikten birisi, parti ile devlet
sisteminin mekanizmasının iç içe geçirilmesidir. Dünyada parti ve
devletin iç içe geçtiği sistemlerin geçiş dönemlerini
yönetemediklerinde ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı
karşıya kaldıklarına dair, en azından Sovyetler
sonrasının çok ciddi örnekleri vardır. Parti, devletle iç içe
geçtiğinde, evet, bir süre ömrünü uzatır, partinin ömrü uzar;
devletin birikiminden, devletin meşruiyetinden -tırnak içerisinde-
gücünden faydalanır, ömrünü uzatır ama sonra parti çürüdüğünde
devleti de çökertir. Bu ikili ilişki neredeyse Balkanlarda, Kafkasya’da,
Baltık ülkelerinde defaatle örneği yaşanmış bir
ilişki biçimidir. İkinci tehlike ise toplumun sosyolojisi ile
siyasetin topluma biçtiği gömleğin çelişmesi sorunudur.
Değerli arkadaşlar, iki partili sistem,
daha açık söyleyelim, iki kutuplu toplumsal ilişki Türkiye
gerçeğiyle örtüşmemektedir. Bakın, bizim şimdi
ayrıntısını tartıştığımız,
mekanizmalarını somutlaştırmaya
çalıştığımız sistemin dünyada
başarılı olduğu örnek Amerika örneğidir. Amerika’da
niye iki parti vardır? Evet, vardır başka partiler ama neden iki
parti yarışır? Çünkü Amerika’nın tarihi bunu
doğurmuştur. Güney-kuzey savaşından, köleliğin
kalkmasından federal ile merkez arasındaki ilişkiye kadar iki
partili sistemin sosyolojik, tarihî arka planı vardır. Bizde böyle
bir arka plan var mıdır? Böyle bir arka plan yoktur, tarihî olarak da
yoktur. Türkiye’deki siyasi partiler Osmanlı’nın son dönemindeki
siyasal akımların uzantılarıdır. Yani daha yakın
tarihe gelin, çok partili hayatta CHP’nin içerisinden Demokrat Partinin
çıkma sebebi toprak reformudur. Yani son derece ciddi sorunlarla siyasal
ayrışmalar oluşmuştur ama eğer siz sosyolojik
gerçeklikten kopuk bir siyasal dayatma içerisine girerseniz toplumda sadece
kamplaşmayı derinleştirirsiniz ve toplumdaki
kamplaşmayı aşabilecek siboplar sisteminizde yoksa… Ki biz bugün
bunu tartışmıyoruz yani ne yazık ki bu siboplarla ilgili
kafa yormak, bunu tartışmak; madem bir değişiklik
yapıldı, bu değişikliğin risklerini nasıl en aza
indiririz, toplum bundan nasıl en az etkilenir, en az zarar görür,
nasıl faydalanabilir, bunun arayışına girmek yerine, bunu
pekiştirecek, bunu derinleştirecek, yarılmayı kopuşa
dönüştürebilecek işler yapmaya çalışıyoruz. Bunu tek
tek maddelerin içerisine sızmış, sinmiş bir ruh olarak
tarif etme ihtiyacı duyuyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer bir seçmen
kitlesi siyaseten, politik olarak, programatik olarak ikiye
ayrılmamışsa yani bir toplum kendi
doğallığında iki ayrı eksende durmuyorsa sistemin
siboplarının olmamasının iki büyük felaketi olur. Bunlardan
biri toplumsal çatışmadır yani artık bir siyaset
yarışından çıkar iş, rövanşizme dönüşür. Kim
kazanırsa kazansın hem kaybetme korkusu siyaseti siyaset olmaktan
çıkarır, âdeta bir savaşa çevirir hem de öbür tarafın
toplumsal psikolojisi gittikçe başka bir gerilimle travmatik hâle gelir.
Dolayısıyla da aslında, hani yanlışın neresinden
dönülürse kârdır. Elbette ki 16 Nisanda olan biten, Türkiye sosyolojisi,
Türkiye gerçekliği, Türkiye tarihi tartışılarak
yapılmış bir tercih değildir. Yani daha
ayrıntısına girmek istemiyorum ama Türkiye’ye biçilmiş bir
gömlektir ve ne yazık ki biz, bu sosyolojiye aykırı siyasi
projenin bedelini birkaç yıl sonra, bu seçimleri yaptıktan sonra çok
acı biçimde göreceğiz, çok acı biçimde test edeceğiz.
Herkesi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Şahsı adına son olarak
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaztekin
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yılmaztekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa)
– Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 298 Sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, İstiklal
Marşı’mızın bu çatı altında kabul edilişinin
97’nci seneidevriyesi vesilesiyle, vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve
Millî Mücadele’de şehit düşen ecdadımızı rahmet ve
minnetle yâd ediyorum. Rabb’im mekânlarını cennet,
makamlarını ali eylesin. Rabb’im bu yüce millete yeniden
İstiklal Marşı yazdırmasın.
Kıymetli milletvekilleri, bu teklifle, siyasi
partilerin ittifaklarıyla ilgili olarak kılavuz niteliğinde
temel bir düzenleme yapılmaktadır. Malumunuz olduğu üzere,
demokratik bir düzenin ihdası, hiçbir baskı, zorlama ve etkiye maruz
kalmadan, halkın, hür iradesini sandığa yansıtarak yönetime
katılmasına bağlıdır. Bunun için gerekli
şartları oluşturmak ve güvenlik tedbirlerini almak devletin en
temel vazifelerindendir. İşte bu teklifle, seçim bölgelerinin
birleştirilmesine, birleştirilen seçim bölgeleri veya sandık
bölgelerinde seçmen listelerinin karma şekilde düzenlenmesine Yüksek Seçim
Kurulunca karar verilmesine imkân tanınmaktadır. Ayrıca, bu
tasarıyla, Siyasi Partiler Kanunu ve seçim kanunlarında yer alan
yasakların kaldırılması suretiyle, siyasi partilerin
milletvekili seçimlerine ittifak yaparak girmelerine olanak sağlamak gibi
birçok değişiklik öngörülmektedir. Aslına bakarsanız,
pratikte zaten uygulanmakta olan ittifakın, meşru bir zamanda
yapılmasına imkân tanıması açısından Meclis
çatısı altındaki veya dışındaki tüm siyasi partilerin
desteklemesi gereken bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Eğer
diyorsanız ki “Ben ittifak yapmak istiyorum ama bunu halkımıza
anlatamam. İttifak yapmak istediklerim sırtını terör
örgütlerine dayıyor, şehitlerin akan kanlarının failleridir
bunlar.” o zaman o sizin bileceğiniz bir iştir diyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye'nin bekasının
şer mahfillerince tehdit edildiği bir dönemde birlik ve beraberlik
ruhuyla hareket etmenin önemi her zamankinden daha fazladır. Şu
herkesçe bilinmeli ve akıldan hiç çıkartılmamalıdır ki
Türkiye, istiklaline ve istikbaline yöneltilecek her türlü tehdit ve
saldırıya karşı koyacak güç ve
kararlılıktadır hamdolsun. Afrin’i terörden
arındırıp Menbic ve Tel Abyad için uygun zamanı beklerken
Kıbrıs’ta bir oldubittiye izin vermeyecek, ilk fırsatta Kandil
ve diğer terör yuvalarını teröristlerin başına geçirecek,
Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ü de kendi kaderine terk etmeyecek
azim, inanç ve mücadele kabiliyetine de sahiptir bu millet ve bu devlet
Allah’ın izniyle.
Kıymetli milletvekilleri, kimisi çimento,
iş makineleriyle teröristlere tüneller yaparak, kimisi terör örgütlerine
tırlar dolusu silah ve mühimmat vererek, kimisi sivil toplum
kuruluşları eliyle finansman sağlayarak, yürüttüğümüz millî
mücadeleyi akamete uğratmaya çalışırken onlara destek olan,
mücadelemizi itibarsızlaştırmak için algı operasyonlarına
başvuranlar, çok açık ve net söylüyorum ki bu milletin
vicdanında esfelisafilinde yerini almıştır. Bu millet
nasıl 15 Temmuz günü uçakla, tüfekle, tankla saldıran “FETÖ” denen
hainler güruhuna geçit vermemiş, onları yerle yeksan etmişse
Suriye’de, Irak’ta da aynısını yapacak ve teröristlerin
başını ezecek, buraları da asıl sahiplerine teslim
edecek inşallah.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - FETÖ’yü siz
bela ettiniz bu ülkenin başına.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Devamla) -
Konuşmamı cennetmekân Sultan Abdülhamit Han’ın mektubundan bir
bölümle bitirmek istiyorum. “Helal etmiyorum.” diyor Sultan Abdülhamit Han.
“Beni lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi
koparsalar, sarayımı yaksalar, hanumanımı, hanedanımı
söndürseler, çoluğumu çocuğumu gözümün önünde parçalasalar helal
ederdim de Sevgilinin, Muhammed (SAV)’in yolunda yürüdüğüm için beni bu
hâle getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal
etmiyorum.” diyor. Bizler de helal etmiyoruz. Âlemibekaya irtihalinden yüz sene
sonra Gazi Meclisin çatısı altında şimdi ben de aynı
şekilde sesleniyorum: “İslam’ın
sancaktarlığını yapıyor ve yapıyoruz.” diye
saldıranlara ve onlara destek olanlara hakkımızı helal
etmiyoruz.
Sözlerimin sonunda yeni kanunun hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, teklifin birinci bölümü
üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanunun birinci bölüm
konuşmalarının İç Tüzük’ün 72’nci maddesi uyarınca
devamını arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Mahmut
Tanal Muharrem
Erkek
Manisa İstanbul Çanakkale
Hüseyin Yıldız Ünal
Demirtaş
Aydın Zonguldak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı
talep ediyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.49
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Birinci bölüm üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci
maddesine göre verilen görüşmelere devam önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
yanınızdaki kâtip üye “Yok.” diyor.
BAŞKAN – Yani bakar mısınız…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, nasıl
olabilir böyle bir şey?
BAŞKAN – Lütfen, rica ediyorum…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, kâtip üyeler
arasında uyuşmazlık olunca tabii ki elektronik
yapacaksınız.
BAŞKAN – Peki, peki, peki; elektronik oylamayla
yapalım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi soru-cevap işlemini
yapacağız.
Süremiz on beş dakika, bu sürenin
yarısı sorulara, diğer yarısı ise cevaplara
ayrılmıştır.
Sayın milletvekilleri, ismini okuduğum
sayın milletvekillerinin tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum.
Sayın Tanal, Sayın Arslan, Sayın
Gürer, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Yeşil, Sayın
Çakırözer, Sayın Pekşen, Sayın Yıldız, Sayın
Özdemir.
Sayın Gürer, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yeni yasa düzenlemesiyle aynı binada oturan
seçmenlerin hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde
kalmaları şartıyla farklı sandık bölgelerine
kaydırılması hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Seçimde
seçmen pusulasının evlere ulaşmasında aynı apartmandakiler
birbiriyle iletişim sağlayıp oy kullanmaya giderken bu süreçte
kaosu artırmaktan ve oy kullanmaya gitmekten dahi seçmeni
alıkoymaktan başka ne fayda sağlayacağı
düşünülmektedir?
Sandık kurullarıyla ilgili ciddi
değişiklikler yapılmakta, iktidar partisine avantaj
sağlayacak düzenlemeye gidilmektedir. Valileri ve kamu yöneticilerini
müdahil kılan seçimde leke ve çizik bulunsa dahi özel işaret koymak
amacıyla yapıldığı kesin anlaşılmayan
zarfların geçerli kılınması uygulamasında hakkaniyetle
uygulama yapabilmesi olası mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, barajı aşamayan
bir partinin barajı aşması için yapılan bu düzenleme
muvazaalı bir işlem değil midir? Kanun koyucunun
çoğunluğuna dayanarak muvazaalı işlem yapması
hakkını kötüye kullanması değil midir? Türkiye Büyük Millet
Meclisinin muvazaalı işlem yapmaktan kaçınması gerekmiyor mu?
Türkiye Büyük Millet Meclisinin dürüst işlem yapması gerekmez mi? Bu
düzenlemeyle barajı aşamayan bir partinin ittifak sonucu barajı
aşmış gibi gösterilmesi adaleti zedelemez mi, adaletsizlik
değil mi? Bu bir avantaj sağlamıyor mu diğer siyasi
partilere? Yani burada -asıl amaç- kanun koyucunun adaleti sağlamaya
yönelik bir düzenleme sağlaması gerekmiyor mu?
Teşekkür ederim, saygılar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.
Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan, bugün
Meclisimizde 534 sayılı, 26 maddelik, kısa adı “ittifak
yasası” olan tasarıyı görüşüyoruz. Adalet Bakanı
olarak çıkaracağınız bu yasa temsilde adaleti yok etmeyecek
midir? Getirdiğiniz yeni düzenlemeyle seçimlerin adil ve adaletli
yapılmasına ve seçim güvenliğinin yok edilmesi yönündeki bu
düzenlemeyi adaleti gerçekleştirecek bir bakan olarak nasıl kabul
edeceksiniz? İktidardan düşmemek için yüzde 10'luk barajı
düşürmek yerine, yüzde 1’lik partilerin Meclise girmesini içinize
nasıl sindireceksiniz? Bu teklif, iktidarınızın
düşmemesi için barajı aşamayan partilerin Meclise girmesine
yönelik hazırlanan bir tekliftir, çok partili demokratik seçimi ortadan
kaldıracaktır. Bu düzenleme siyasi partiler arasındaki
eşitliği ortadan kaldıracak, iktidarla birlikte olan yüzde 10’u
aşamayan tüm partiler Meclise girecek, iktidarla birlikte olmayan, ittifak
yapmayan yüzde 9’luk partiler Meclisin dışında kalacaktır.
Bu durumu hukuki ve vicdani buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) –
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, valiler Hükûmet tarafından
atanmaktadır. Kanun teklifi valilerin seçime müdahalesini gerektiren
düzenlemeler içermektedir. Bu düzenlemeler “seçimlerin
tarafsızlığı” ilkesine gölge düşürmeyecek midir?
İlçe seçim kurulları mevcut durumları ortadan kaldıracak,
adrese teslim oy uygulamasına geçilmek hedeflenmektedir. Bu ittifak Allah
aşkına nereden çıktı, onu da merak etmekteyiz? Sizin
isteğiniz demokratik bir seçim mi yapmaktır yoksa hileyle seçimi
kazanmak mıdır? Bu yazıktır, ayıptır, hakikaten
de günahtır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Yeşil…
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın
Bakan, sandık kurullarının seçim zarflarını
mühürlememesi veya unutması zaten bir görev ihmali değil midir?
Dolayısıyla bu konunun sanki normal bir vaka gibi kanuna geçirilmesi
veya YSK filigranlı zarfların geçerli olacağı kanuna
uygunsuzluk, hukuksuzluk, hileli bir durum oluşturabileceği gibi 16
Nisan referandum seçimlerinde yaşanan benzer gayriahlaki olayları
tekrar gündeme getirecektir.
İki: Art niyetli kişilerin sözde sorun
varmış gibi kolluk kuvvetlerini çağırarak alanın
tamamen boşaltılması durumunda kontrolsüz kalan sürede
sandık güvenliği sağlanamayacağı için tereddütlü
durumlar oluşacak ve bol şikâyetli bir seçim geçecektir.
Daha önce parti temsilcisi… Sandık kurulu
başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesine
yönelik geliştirilen öneri kıstası partili olmaktır. Bu
husus, seçim güvenliğine gölge düşürmez mi? Seyyar sandık
uygulamasında kontrol sağlanması güçtür. Bu konuda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakırözer…
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, OHAL döneminde yaşanan ihraç
kararlarına itirazları değerlendirmek için kurulan OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvuralar bugün doldu.
Bugün itibarıyla toplam kaç başvuru yapıldı? Kaçı
incelendi? İncelenenlerin kaçında göreve iade kararı verildi,
kaçı reddedildi? Komisyon bu hızla giderse 100 binin üzerindeki
başvuruyu kaç yılda inceleyecek? Hem Komisyonun inceleme hem de
Ankara’da oluşturulan iki mahkemenin iptal başvurularını
karara bağlama süreçlerinin hızlandırılması için
önlemler düşünüyor musunuz?
Son beş yılda cezaevlerinde her
yılı ayrı ayrı olmak üzere kaç intihar vakası
yaşandı? 15 Temmuz darbesi sonrasında ilan edilen OHAL döneminde
bugüne kadar kaç intihar vakası yaşandı, kaçı ölümle
sonuçlandı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Sayın Pekşen…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Bakanım, 12 Eylül sonrasında bildiğiniz gibi 1982 Anayasası
da halk oylamasına sunulmuştu. Ama o 1982 Anayasası’yla ilgili
daha sonra on binlerce siyasetçi çok ağır ithamlarda bulundu. O
Anayasa referandumunda toplumun nasıl baskılandığını,
insanların iradelerinin nasıl baskı altına
alındığını, kolluk kuvvetlerinin, valilerin, devlet
bürokratlarının nasıl toplumu baskıladığını
çok açık biliyoruz.
Az önce sizin söyleminizin bir sehven söylenmiş
söz olduğunu düşünüyorum. Yoksa bir Adalet Bakanının “Siz
ya dayak yemeyi ya da sayı saymayı bilmiyorsunuz.” demesini Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde söylenmiş bir söz olarak kabul etmek istemem. Böyle
bir anlayışla mı bu Anayasa referandumu veya bu seçimler
yürütülecektir, yoksa gerçek anlamda bir adil seçim yapmayı düşünüyor
musunuz? Buna ilişkin bir niyetinizi, iyi niyetinizi nereden
anlayacağız?
BAŞKAN – Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2002, 2007, 2011 ve 2015
milletvekili adayıydım. 2002’de MHP koalisyon
ortağıydı. O dönemlerde -Aydın milletvekili olarak- valiler
tarafsızdı, kaymakamlar tarafsızdı, yargı
tarafsızdı. Maalesef 2007’den beri her atanan vali, kaymakam, hâkim,
bürokratların hepsi AKP’nin bir örgütü gibi, il başkanı gibi,
ilçe başkanı hareket ediyorlar ve 2015’te Aydın’da bunu gördüm.
Vali bütün muhtarları topladı, “AKP köyde birinci parti
çıkmadığı takdirde hakkınızda işlem
yapacağız.” diye tehditte bulundu. Şimdi siz ilde valilere,
ilçelerde kaymakamlara yetki veriyorsunuz. Kamu kurumunda çalışan,
bürokraside çalışan memurların hepsi sizin
yandaşlarınız ve bütün sandıklarınızı onlara
teslim ediyorsunuz. Size gerçekten samimi olarak soruyorum: Bu seçim şaibeli
olmayacak mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin dahi
kanunsuz, yasaya aykırı bulduğu ve bu kanun teklifiyle,
yasalaştırılması da yine bu kanunu
tartışmalı kılan, siyasi literatürümüze “mühürsüz oylar”
olarak giren ve bu kanunla yasalaştırılan bir düzenleme
yapılmakta. İlk kanun koyucu bu maddeyi düzenlerken Sayın Bakan,
kötü niyet ve hileyi engellemek için, bir önlem amacıyla, YSK
filigranına, ilçe seçim kurulu mührüne ek olarak o sabah, oylama öncesi
sandık kurulu mührünü zorunlu kılmışken biz bugün hile ve
kötü niyetin yolunu açan bir düzenlemeyle mühürsüz oyları kabul eden madde
getiriyoruz. Sandık kurulunun ihmali yoluyla, sehven olabilir bu, unutkanlığı
olabilir… Bu, suistimale açık değil mi? Nasıl belirlenecek? Çok
ucu açık; kasıt var mı, hile karışır mı,
kötü niyet olur mu? Bu konuda nasıl bir düzenleme yapılacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz yedi buçuk dakika.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
“Aynı hanede olmak koşuluyla binaların ayrı
sandıklarda olmasının ne gibi faydaları olacaktır?”
şeklinde Sayın Gürer’in bir sorusu vardı. Anayasa’nın 67’nci
maddesinin ikinci fıkrasında seçimlerin ve halk oylamasının
serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve
döküm esasına göre yargı yönetim ve denetimi altında
yapılacağı hüküm altına alınmıştır ve
bu ilkeler çerçevesinde, aynı binada oturan seçmenlerin hane
bütünlüğü korunarak aynı seçim bölgesinde, mahalle ve köyde
kalmaları şartıyla farklı sandıklarda oy
kullanmalarına imkân tanınmaktadır bu teklifle. Özellikle belli
meslek mensuplarının ikamet ettiği lojmanda, aynı aileye
mensup kişilerin oturduğu sitelerde oy vermenin gizliliğinin
sağlanması açısından da bu düzenlemeye bir ihtiyaç söz
konusu olmaktadır.
Yine, 298 sayılı Kanun’da muhtarlık
bölgesi askı listeleri askıya çıkmakta, seçime katılan tüm partilere
de elektronik ortamda bu bilgiler verilmektedir. Askıya çıkan o
listeler muhtarlıktaki bütün seçmenlerin de kontrolüne sunulmaktadır.
İtirazlar üzerine de yine liste güncellenmektedir, askı sürecinde her
türlü itiraz ilgililer tarafından yapılabilmektedir.
Dolayısıyla bu sandıkların da yine Yüksek Seçim Kurulu
tarafından bu şekilde değerlendirilmesi imkânı vardır
ve bu konu da gerçekten, çok öyle uzak bir yer değil, bir
sınıfta değil de öbür sınıfta olacaktı. Burada
seçim güvenliğini sağlamaya yönelik bir düzenleme söz konusudur, asla
bir partiye ya da farklı bir yere, farklı bir netice
doğmasına yönelik bir düzenleme değil. Bu, seçimlerin
güvenliği hususunda görülen ihtiyaçtan dolayı yapılan bir
düzenlemedir.
Sayın Tanal’ın “Barajı aşamayan
partinin barajı aşması anlamındaki bu düzenleme
muvazaalı değil midir?” şeklinde bir sorusu vardı. Burada
da değerli arkadaşlar, esasen siyasal katılımı,
demokratik katılımı çok artıracak ve birçok partinin de ve
birçok siyasal kesimin de Mecliste temsiline imkân tanıyacak bir düzenleme
bugün Genel Kurulda değerlendirilmektedir, müzakere edilmektedir ve
esasen, yüzde 1-2 gibi küçük sayılabilecek ve Mecliste temsil edilemeyecek
birtakım görüşlerin, Türkiye’deki farklı temsil ve kesimlerin de
Mecliste bu anlamda temsiliyetini sağlayacak bir düzenlemedir. Elbette bir
zorunluluk, bir icbar söz konusu değildir. Partiler talep ederse, siyasi
olarak karar verirlerse bu anlamda bir değerlendirme söz konusudur.
Elbette Genel Kurulun oylamasıyla, takdiriyle bu, gündeme gelecek ve
yasalaşacaktır.
Sayın Arslan’ın “Seçim güvenliğini,
adil seçimi engellemez mi; yüzde 1’lik partinin Meclise girmesi, çok partili
demokratik seçimin eşitliğini ortadan kaldırır, seçim
adaletini ortadan kaldırır mı?” şeklinde benzer bir sorusu,
bir değerlendirme. Bilakis bu temsilde adalet anlamında, farklı
kesimlerin ve seçmenlerin “Benim partim zaten barajı aşamaz.”
şeklinde sandığa gitmesini de belki motivasyonunu azaltan bir
durumun yine sandığa gitme anlamında pozitif bir
katkısı olacağını düşünüyoruz. Bu hususta
ittifakın yapılabilmesine imkân getiren bir düzenlemedir. Elbette
yine siyasi partiler karar verecek ve seçmen de nihai kararı verecektir.
Sayın Bektaşoğlu’nun valilerin
müdahil olması hususunda bir eleştirisi söz konusu. Değerli
arkadaşlar, valilerin gözetiminde ve denetiminde bir seçim
gerçekleşmeyecektir. Anayasa’nın 79’uncu maddesinde de düzenlendiği
gibi, yine, seçim işlemleri ve seçim hukuku yargı
organlarının genel yönetim ve denetimi altında
gerçekleşecektir. Burada asla valilerin seçim hukukuna ilişkin, seçim
işlemlerine ilişkin bir denetimi, gözetimi, bir kararı söz
konusu değildir. Seçim güvenliğine ilişkin ola ki bir mahalde,
bir sandık bölgesinde yaşanan bir güvenlik meselesinden dolayı
seçime katılamama, sandık güvenliğinin sağlanamaması
hususunda bir değerlendirme olduğunda bu hususla ilgili talebi Yüksek
Seçim Kuruluna ifade edecektir, Yüksek Seçim Kurulu son tahlilde karar
verecektir. Bildiğiniz gibi, Yüksek Seçim Kurulu da yine her partinin de
orada temsilcisinin bulunduğu yargısal bir organdır, anayasal
bir organdır. Dolayısıyla valilerin bu konuda nihai karar
verecek bir merci olmadığı, bu mercinin Yüksek Seçim Kurulu
olduğu ve dolayısıyla da Anayasa’ya uygun bir düzenleme
olduğu elbette ifade edilmektedir.
“İttifak nereden çıktı?” sorusu yine
Sayın Bektaşoğlu’nun. İttifak, Türk siyasi parti
geleneğinde görülen bir uygulamadır zaten. Şimdiye kadar birçok
seçimde, hemen hemen tüm seçimlerde bu konuda hangi parti olursa olsun
ittifakı yaşadığı, yaptığı
görülmektedir ama Siyasi Partiler Kanunu’nda, 298 sayılı Kanun’da ve
Milletvekili Seçimi Kanunu’nda bulunan engellerden dolayı yasal bir hâl
değildi, şimdi yasak ortadan kalkmakta, yasal bir hâle
getirilmektedir. Elbette bunun kararını da siyasi partiler
verecektir. Dolayısıyla, ittifak yeni bulduğumuz, bizim icat
ettiğimiz bir şey değil; siyasal organizmanın canlı
bir şekilde duymuş olduğu ihtiyaçtır, biz bu ihtiyacı
kodifike ediyoruz, bir düzenleme imkânı getiriyoruz; yapılan
düzenleme sadece budur.
“Seçim kurulunun yetkisi alınıyor.”
şeklinde bir iddia ve soru var. Asla öyle bir yetkinin alınması
söz konusu değil. Bütün bu işlemler, sandıklara yönelik
işlemler, seçmen kayıtları, sandık kurulu
başkanlarının ve üyelerinin belirlenmesi, hepsi -ilçe seçim
kurulu huzurunda- Yüksek Seçim Kurulu marifetiyle, kararıyla
gerçekleştirilmektedir.
Sayın Yeşil’in yine mühürle ilgili bir
değerlendirmesi var, bunu daha önceki oturumlarda da hep söyledik.
Değerli arkadaşlar, mühür meselesi, CHP’nin de son 7 Haziranda itiraz
ettiği, sandık kurulu üyelerinin bir ihmali nedeniyle
vatandaşların, seçmenlerin seçme hakkının ortadan
kalkmasına yönelik bir ihmalin, bir suistimalin, bir kötü niyetin ya da
iyi niyetli de olsa bir ihmalin faturasının vatandaşa
çıkmaması adı altında yapılan bir düzenlemedir. Zaten
Yüksek Seçim Kurulunun da seçimlerde, 1984’ten beri, genel itibarıyla
yerleşik içtihadı, kararı bu yöndedir. Dolayısıyla
yeni bir karar değil bu anlamdaki bir uygulama, ki Anayasa’daki seçme
hakkının da gereğidir. Vatandaş oyunu kullanıyor ama
sandık kurulundaki 5 kişinin, 6 kişinin, 7 kişinin o
sandıkta pusulayı mühürlememesinin, sandık kurulu mührünü ifa
etmemesinin, görevini yerine getirmemesinin faturasının asla seçmene
çıkarılmaması gerekiyordu. O hususta bir düzenleme
yapılmıştır. Kaldı ki “Oy pusulaları
mühürsüzdür.” şeklindeki bir iddiayı kabul edemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz bitti, bir
dakika ek süre vereyim mi yazılı olarak mı bildirirsiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamlansın efendim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
İki dakika verin isterseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim size,
tamamlayın lütfen.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – “Oy
pusulası mühürsüzdür.” iddiasının kabulü mümkün değildir.
Yüksek Seçim Kurulunun, ilçe seçim kurulunun mührü olan ve
bakıldığında filigran olan oy pusulasıyla ilgili
sandık kurulundaki 7 kişinin ihmalinden dolayı mühür
yapılmaması, mühürlenmemesinden kaynaklı seçim
hakkının haleldar olmasına, ortadan
kaldırılmasına yönelik bir düzenlemedir. Elbette kim, hangi
partiye oy verecek seçim günü sandıkta belli olacaktır.
Dolayısıyla bütün partiler için eşit bir şekilde düzenleme
yapılmıştır, Anayasa’ya ve hukukun evrensel ilkelerine ve
seçme hakkına uygundur.
Sandık başkanlarının siyasi
partilerden seçilmemesi… Bu hususta bir sıkıntı olur mu?
Değerli arkadaşlar, zaten uygulama siyasi partilerin getirdiği,
önerdiği kişilerden değil… Zaten hep seçim kurulundan yine kamu
görevlilerinden belirlemiş olduğu isimler üzerinden oluyordu, burada
da bu şekilde bir düzenleme yapılmıştır. Yine kamu
görevlileri arasından kurayla seçilmektedir, dolayısıyla
objektif bir düzenleme getirilmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Özel…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özel, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde
yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şunun için söz aldım: Sayın Bakan
birkaçtır şunu söylüyor, diyor ki: “Zaten CHP’nin de bu konuda
başvurusu var.” Sayın Şentop da ifade etti, Komisyon
tutanaklarında da var. Dört partinin, bu konuda kendi lehlerine olan
durumlarda başvuruları, aleyhlerine olan durumlarda da
itirazları var. Bu, seçim hukukunun doğasının gereği.
Ama bugüne kadar hiçbir ihmal, kasıt ya da kusura peşinen göz
yumulacağı, izin verileceği, bundan sonra olmasa da makul
karşılanacağına ilişkin bir kanuni düzenleme yoktu.
Arıza burada. Yoksa kendi partisinin mühürsüz oya itirazı da var,
sayılmasın dediği de var, sayılsın dediği de.
İşine nasıl geldiyse. Bu, seçim hukukunun gereği, hepimiz
onu yaşıyoruz, biliyoruz. Ama burada yapılan iş başka.
Madem cevap vereceksiniz Sayın Bakan, madem
artık Hükûmet istikrarı sağlanıyor öbür tarafta, yüzde 10
seçim barajı niye lazım Meclise? “İttifakla küçük partiyi
koruyoruz.” diyorsunuz ya, yüzde 10 seçim barajı niye lazım Meclise,
onu bir söyleyin.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan cevap
verecekti ama Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddede aynı mahiyette olmak üzere iki
adet önerge vardır. Birlikte işleme alacağım. Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muharrem
Erkek Tufan
Köse
Kocaeli Çanakkale Çorum
Murat
Emir Hüseyin
Yıldız Akın
Üstündağ
Ankara Aydın Muğla
Uğur
Bayraktutan Haluk
Pekşen
Artvin Trabzon
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Mahmut
Celadet Gaydalı Ayşe
Acar Başaran
İzmir Bitlis Batman
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde ilk olarak Trabzon
Milletvekili Sayın Haluk Pekşen konuşacaklar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bizim Karadeniz’de çok ünlü
bir film var, “Oflu Hoca” filmi. Emin olun, onun senaristleri bile bu kadar
yetenekli değil. Yani maşallah, bu seçimlerin güvenliği, seçim
ittifakı, yani müthiş bir hikâye. (CHP sıralarından
alkışlar) O kadar güzel bir hikâye ki hikâyenin iki ana
başlığı var. Unutulan bir tek kısmı var
yalnız, mezarlığa sandık koymayı unutmuşsunuz.
Niye? Çünkü mezarlıktan seçmen üretilmiş, tam 2 milyon 537 bin. 2
milyon 537 bin kişi gerçekte ölü oldukları hâlde nüfus kayıtlarında
hâlâ yaşıyor ve sağ gözüküyor. Demek ki 2 milyon 537 bin
seçmenimiz var. Ama yetmemiş, hızınızı
alamamışsınız, bir de hiç var olmayan, gerçekte hiç dünyaya
gelmemiş olan kişilere de sahte birer vatandaşlık
numarası vererek bir de böyle seçmen kişiler üretmişsiniz.
Maşallah o anlamda da sizleri kutluyorum.
Şimdi, böyle bir durumda seçimler nasıl
organize edilecek, nasıl yapılacak? 2 milyon 537 bin kişiye
ilişkin “Alo, mezarlıktan arıyorum, oy kullanabilirim…” Bu
insanlar sağ olduklarına göre, bunları dirilttiğinize göre
oy kullanmalarında da hiçbir mahzur yok. Gerçekten kutluyorum sizi,
insanlık tarihinde bu kadarını, gerçekten…
Hani o “hamur abi” vardı, biliyor musunuz?
Aslında ona, kanunları uygulayan devletlerde “Hammurabi” derler ama
sizin döneminizde bunların adı olsa olsa “hamur abi” olur. Yani
maşallah, kanunları da böyle muvazaa zinciri içerisine
aldınız ve inanılmaz bir uygulama beceriniz var. Müthiş bir
yetenek gerçekten. Seçmen sahte, kayıtlar sahte, sonuçların da gerçek
olmasını beklemek bizim için de cidden büyük bir cesaret olacak yani.
Kutluyoruz sizi.
Anayasa oylamasında, referandumda o sahte
oylara niye ihtiyaç duyduğunuzu anladık. 2 milyon 537 bin sahte oy
niye üretilmiş? O sahte oylar atılsın diye üretilmiş.
Şimdi de tam böyle… On gündür soruyorum, “Ya, bu sahte
vatandaşları niye ürettiniz, bu sahte kimlikler nüfusta niye hâlâ
kayıtlı, bu insanlara bir vatandaşlık numarası sahte
olarak niye verdiniz?” diyorum, ne Sayın Adalet Bakanından ne
devletin seçim kurulundan ne nüfus, vatandaşlık işlerinden
çıt çıkmıyor. Niye? Ya, hepiniz biliyorsunuz. Hani bir laf var
ya: “Hepiniz oradaydınız.” Oradasınız. Merak edeniniz oldu
mu? Hiç merak edeniniz olmuyor mu: “Ya, şu kayıtlara bir bakalım
Allah aşkına, gerçekten kim sahte, kim değil.” diye. Ben burada
söylüyorum, anlatıyorum ama benim ağabeyim gitti dedi ki: “Ya, sen
onu bunu söylüyorsun, bizim aile kayıt tablosuna bir bak, burada da
anneannemizin annesi de meğerse yaşıyormuş.” Rahmetli
anneannemin annesini dirilttiğiniz için sizi kutluyorum ama adresini,
ikametgâhını bulamadım, nerede oy kullanacağını
da öğrensem gidip oy kullanırken de en azından tanışma
fırsatım olur. (CHP sıralarından alkışlar)
Şu hâle bakar mısınız ya, memleketin konuştuğu
şeylere bakar mısınız ya, şu hâle bakar
mısınız.
Oflu Hoca filminin finali şöyle oluyor, diyor
ki: “Ya, sandık korkusu Allah korkusunun önüne geçmişse her yol
mübahtır.” Tam böyle olmuş. Muvazaaya bakar mısınız
ya. Sandığa takılacak diye bir siyasi parti, ideolojisi olan,
siyaset tarihinde yeri olan, güçlü bir söylemi olan bir siyasi parti muvazaaya
muhtaç hâle gelmiş. Ne olmuş? Muvazaa yapacaksınız ve
Anayasa Mahkemesi bu muvazaayı görmeyecek. Size yemin ediyorum, bunu
Anayasa Mahkemesi bile görmeye mecbur. Bunu görmeyen Anayasa Mahkemesi, siyasi
tarihte, o 900 rakımlı tepede hiçbir şekilde oturamaz, onu orada
oturtturmayız. (CHP sıralarından alkışlar) Burada
nefes yoruyoruz, zannediyorsunuz ki buradan seçimlere bu yasayla gideceğiz
ve oradan bir sonuç elde edeceksiniz. Bunlar boş hayaller, bunlar boş
hayaller. Emin olun, bütün siyasi iktidarlar aynen… Tıpkı Saddam’ın
döneminde de seçimler böyle yapılmıştı, Kaddafi de
seçimleri aynen böyle yapmıştı. Siz de bu tuzağa doğru
hızla gidiyorsunuz ama bilin ki 2019’dan sonra gideceğiniz yer Yüce
Divandır. Eğer bu yasalara güveniyorsanız… Bu yasaları da
size bir cümleyle hatırlatayım: Saddam’ı yargılayan
yargıca Saddam kızıyor: “Bu nasıl yargılama? Bu
nasıl bir yargı düzeni?” diyor. Ne dedi yargıç ona? “Bu
yasaları siz çıkardınız, siz.” Bu yasaları
çıkarmaya devam edin. Bu yasaları bir gün Türkiye önünüze koyacak,
buna emin olun. Bu yasaları önünüze koyacağız ve kendi
çıkardığınız bu yasalardan dolayı çok ahlarla
vahlarla karşılaşacaksınız. Bizim gibi ülkelerde
siyaseti yasaların arkasına sığınarak yapmaya
çalışırsanız emin olun siyaset yapacak yasa da
bulamazsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – İç Tüzük 60’a
göre bir söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen’in 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Pekşen daha önce de
buna benzer bir konuşmayı Mecliste yapmıştı, ben de
kendisine cevabımı vermiştim. Şimdi burada kendisine bir
hatırlatmada daha bulunmak istiyorum: Seçmen listeleri askıya
çıkar biliyorsunuz, siyasi partiler bununla alakalı itirazda
bulunabilirler. Elinde, kendisinin iddia ettiği gibi bulgular varsa seçmen
listeleri çıktığı zaman gider, bu itirazlarını
hukuk içerisinde yapar ve çözüm bulunur. Aslında Sayın Pekşen’in
derdi şu: 2019’un neticesini CHP şimdiden kabul ettiği için onun
altyapısını ve mazeretini üretme çabasından başka bir
şey değildir. Doğmamış çocuğa don biçiliyor
burada.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ne alakası var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sahte oy diyor,
daha seçim yapılmamış, sandık kurulmamış, oy
kullanılmamış ama Sayın Pekşen “Şu kadar sahte oy
üretildi, şu kadar sahte oy var.” gibi bir tabir kullanmak suretiyle
2019’un neticesini şimdiden kendisi ilan etmiş durumda.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – 2010
referandumunda oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sandık kurulu
mührü olmazsa olur bunlar.
BAŞKAN – Sayın Pekşen…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkanım, dinlediniz, doğrudan şahsıma sataşma
var, bu sebeple söz istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru canım, daha ne
diyecek?
BAŞKAN – Sayın Pekşen, size de
yerinizden açıklama vereyim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ama sataşma var
Sayın Başkan, açıklama o değil, bu haksızlık.
BAŞKAN – Şimdi, bakın Sayın
Pekşen, yani doğrudan şahsınızı ve
kişiliğinizi hedef alan bir sataşma söz konusu olmadı.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkanım, daha nasıl olacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Daha ne diyecek? “2019 seçim
sonuçlarını peşinen kabul etmiş.” diyor, algı
yaratıyor.
BAŞKAN - Sadece dedi ki: “Eğer böyle
elinde bulgularsa var idiyse süresi içinde itiraz edebilirdi seçmen
listelerine.”
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tamam Sayın
Özel, çıkıp cevap verebilirsiniz kabul etmiyorsanız,
çıkıp deyin, “Biz kazanacağız.” deyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
özür dilerim, Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: “Cevap
verebiliyorsanız çıkıp cevap verin.” Şimdi söylüyor bunu.
Siz söz vermiyorsunuz…
BAŞKAN – Ben “Söz vermiyorum.” demedim,
“Yerinizden söz vereyim.” dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bu durumu
suistimal ediyor yani kürsü hakkını biz…
BAŞKAN – Peki Sayın Pekşen, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Tartışma daha uzun sürecek iki dakikadan,
o yüzden buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkan, tartışmadan endişe etmeyelim.
BAŞKAN – Ben endişe etmiyorum Sayın
Pekşen. Niye endişe edeyim?
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Oflu Hoca filmi tam
sizin ilçenizde çekildi. Sürmene’de çektiler Oflu Hoca filmini. Dikkatli de
seyretmişsinizdir umarım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben de
Sürmeneliyim.
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bak bir şey
anlatayım size: Bu sandıklarda sağ gözükenler kendileri mi gitti
yazıldılar oraya ki onlara gidip itiraz edeceğiz? Kimin sağ
olduğunu siz iyi biliyorsunuz. Onları bildiğiniz için de zaten
bunları ihdas ettiniz. Bu sandıklarda kimin sağ olduğunu,
kimin ihdas edildiğini, kime vatandaşlık numarası
verildiğini kim bilecek?
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Anneannen AK
PARTİ’li mi?
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Yani böyle bir
şahıs mı var ki ben bileceğim? Sahte isimlere
vatandaşlık numarası verdiklerinizi kim bilebilir? Ne demek bu,
gidecekler vatandaşlar itiraz edecekler? Sahte...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İtham
onlar.
HALUK PEKŞEN (Devamla) – İtham değil.
Belge burada Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
Bak, Hükûmetin Bakanısınız... Hükûmetin Bakanısınız,
belge burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bu sahte
vatandaşlık numaralarını o bilgisayarlara kim girdi? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sandık
listesine hiç bakmamışsınız.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bu sahte
vatandaşlık numaralarını kim yazdı orada? FETÖ'nün
ürettiği yöntemlerle iktidarda kalmaya gayret ediyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen sandık
listesine hiç bakmamışsın bugüne kadar.
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bir taraftan FETÖ
diyorsunuz, bir taraftan da FETÖ'nün ürettiği yöntemlerle iktidarda
kalıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Seçmen
listesine bakmamışsın sen. Onun için kaybediyorsunuz zaten.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bu iktidarı FETÖ
yöntemleriyle aldınız. FETÖ'nün hepsi siyasi
iktidarınızı ayakta tutmak için hâlâ devam ediyor. Onun için
FETÖ'nün siyasi kanadına dokunamıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz sandık
listesine bakmadığınız için hep kaybediyorsunuz,
sandık listelerini yok saydığınız için hep
kaybediyorsunuz.
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bak, sandık
listelerini bilgisayarlarda yapıyorsunuz; bu entrikalarla, bu yöntemlerle
oy devşirmeye çalışıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin siyasi
parti il başkanlıklarınız ne yapar, ilçe
başkanlıklarınız ne yapar? İlçe başkanı
itiraz etmeyi bilmiyor mu? Tıpkı mühürsüz diye, yalan diye ifade
ettiğiniz oylara itiraz etmekten vazgeçtiğiniz gibi...
HALUK PEKŞEN (Devamla) – Ankara Büyükşehir
Belediyesini, İstanbul Büyükşehir Belediyesini, daha kim bilir ne
kadar şaibeli belediyeleri bu yollarla aldınız. Gelin,
yüreğiniz yetiyorsa bir komisyon kuralım, araştıralım,
var mısınız? Hadi bir komisyon kuralım,
araştıralım, yüreğiniz yetiyor mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Yapma ya!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – CHP’ye üfürükçü
girmiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, FETÖ yöntemleriyle iktidara geldiğimizi ve iktidarda
tutunmaya çalıştığımızı ifade etti. Bu, grubumuza
açık bir sataşmadır. Bu anlamda, İç Tüzük 69’a göre söz
talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
Yeni bir sataşmaya neden olmayın lütfen.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sayın hatip az önce de
söylediğim gibi, bir şekilde mazeret üreterek 2019’da milletten
yiyecekleri tokadın acısını ve şiddetini kendi
tabanına unutturmanın yollarını aramaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Göreceğiz onu,
göreceğiz. Göreceğiz, tokadı kim yiyecek göreceğiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kılıçdaroğlu niye oy kullanamadı?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Türkiye’de ilk defa
seçim yapılmıyor, Türkiye’de düzenli olarak seçimler
yapılmaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – MHP kendi
düşürmediği barajın altında kaldı, DSP kendi
düşürmediği barajın altında kaldı, göreceğiz o
tokadı.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bununla alakalı
yapacağınız tespitleri az önce de ifade ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kılıçdaroğlu niye oy kullanamadı?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Seçmen listelerine,
gider, itirazınızı yapar, düzeltirsiniz.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ya, onlar seçmen mi
ki…
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Genel
Başkanlarının bile haberi yok listeden Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Genel Başkana laf
söyleme.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MEHMET MUŞ (Devamla) – Kaldı ki teknik
olarak kendisi bir hukukçudur. Bir kişinin nüfustan nasıl
düşürüldüğü, nasıl nüfus kayıtlarından
kaldırıldığı gayet açıktır hukuk içerisinde.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Kim üretti
onları?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Ya bununla alakalı
ailesi tarafından resmî ölüm ilanı bildirilir ya da ilgili merciler
bunu bildirir ya da Medeni Kanunu’na göre gaiplik ilanı
çıkarılmak suretiyle bunlar kayıtlardan düşürülür. Yüz
seksen sene önce, iki yüz sene önceki hadiselerden sayın hatip
bahsetmektedir.
Yalnız şunu da ifade etmekte fayda var:
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi seçmen listeleri konusunda o kadar acemi ki
kendi Genel Başkanlarına oy kullandıramayan bir partidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi
çıkmış, seçmen listeleriyle ilgili burada ahkâm kesmekte, bize
ders vermektedir.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Muhtara talimat
veren, sildiren kim? Sizlersiniz, sizler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kılıçdaroğlu ölüler arasında mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Sayın hatibe
tavsiyem şudur: Sayın Hatip, bak, 2019 seçimlerinde de Sayın
Genel Başkanınızın oy kullanmama gibi bir durumu olabilir.
Siz listeleri yakın takip edin, aynı durumla karşı
karşıya kalmayın, Genel Başkanınıza mutlaka ama
mutlaka oy kullandırın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siyasi mevta
hâline getirmeyin.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Listeleri takip edin,
seçim tarihlerini yakın takip edin.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – O işleri çok
iyi biliyorsunuz. Kaymakama talimat verip de kütüğü sildirdiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Siyasi tarihimize, kendisine oy veremeyen tek ve ilk
Genel Başkan olarak Kılıçdaroğlu tarihe geçmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Utanmadan
konuşuyorsun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
“Sayın Genel Başkanına oy kullandıramayan tek siyasi parti”
diyerek hem Genel Başkanın şahsına sataşarak… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşma
değil, doğruları söyledi ama. Yanlış mı?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ama
lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hem partimize hem de Genel
Başkana sataşma var, cevap hakkını kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN – Ama bu, gerçek bir şey.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Nasıl gerçek
bir şey Başkanım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama doğru olan
bir şeyi söylüyor Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, siz
İç Tüzük’e göre yorum yapmayın.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
Yani bu, gerçek olan bir şey, o açıdan.
Söylenince niye sataşma oluyor diye düşündüm de o yüzden sordum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıtlara
geçmiş, tescillenmiş.
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu
şundan dolayı gerçektir: O dönemde iktidarda ne istediyse
verdiğiniz FETÖ’cüler her kademede vardır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ya, ne
alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu FETÖ’cüler orduya kumpas
kurar, CHP “Balyoz kumpası” diye kitap yazar, siz “Ateş olmayan
yerden duman çıkmaz, Allah’ın bildiğini kuldan
saklamayalım.” dersiniz, günü geldiğinde “Millî orduya kumpas
kurmuşlar.” dersiniz.
Şimdi, Sayın Genel Başkana itibar
suikastı yapılmak için kendisinin bir muhtar tarafından
kaydının doğrudan sildirildiği ve Genel Başkana
karşı o sizin hâlâ daha utanmadan, sıkılmadan istismar
ettiğiniz nahoş olay, FETÖ’nün, Genel Başkanın aleyhine,
partiniz lehine kurduğu ucuz, basit, aşağılık bir
kumpastı. (CHP sıralarından alkışlar) Hâlen daha bu
aşağılık kumpastan siyasi rant bekliyorsanız o zaman
şunu sorarlar size: Bizim Genel Başkan, sizin yönettiğiniz bir
seçimde, sizin varlığınızda, sizin kumpasınızda
bu sıkıntıyı yaşadı ama bizim Genel
Başkanımız şu sıkıntıyı
yaşamadı: Sizin Genel Başkanınızın 1980 darbesi
sonrası o şeffaf zarflarla yapılan, oyu attığında
hem Anayasa’ya “evet” dediğin hem Cumhurbaşkanına “evet”
dediğin ortak oylama sırasında Genel
Başkanınızın oy kullandığı sandıktan
tek bir “hayır” oyu çıktı ancak hem Sayın Genel Başkan
hem Emine Hanım o sandıkta oy kullanıyordu.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Darbe anayasasına
“evet” demişsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Üç senedir söyleyin diyoruz,
1980 Anayasası’na “evet” diyen hanımefendi değilse Genel
Başkanınız mı? Siz önce darbe anayasasına “evet” diyen
Genel Başkanınızla hesaplaşın, sonra gelin bize hesap
sorun.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Kenan Evren’e “evet”
dediler, Kenan Evren’e.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Boş
şeyler konuşuyorsun, geç bunları, geç.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Kenan Evren’e niçin
“evet” dediniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Kenan Paşa’nın
yattığı yerden gurur duyduğu adamlarsınız. “Bu
kadarını ben bile akıl edemedim.” dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Özel Genel Başkanımıza bir
sataşmada bulunmuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sayın Genel
Başkanımıza” de bari.
MEHMET MUŞ (İstanbul) –
Dolayısıyla, bu bir sataşmadır, bununla alakalı
İç Tüzük 69’a göre söz talep ediyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Efendim, gerçeği
söyledi, sataşma değil, bu da gerçek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gerçek ya, bu da gerçek. Verme
Başkan, bana vermemeye çalışıyordun.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Öyle diyordu
Elitaş, “gerçek” diyordu.
BAŞKAN – Ama ben şimdi hiçbir şey
duymadım ki Sayın Muş’tan sizin bu gürültünüzden.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – “Gerçek” diye
bağırıyorlardı.
BAŞKAN – Ben onun gerçek olup
olmadığını bilmiyorum ama Sayın
Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamadığını
biliyordum, onu bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, siz
tartışmaya karışmayın. Bakın, Sayın
Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizinki
tescilli.
BAŞKAN – Sayın Muş, sizi dinliyorum,
tekrar eder misiniz lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Genel Başkanımızın darbe anayasasını
desteklediğini ifade etmektedir. Dolayısıyla bu, grubumuza
açık bir sataşmadır.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika…
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Oy verdi, oy.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kendileri
destekledi, Sayın Baykal şahit. Hayır efendim, biz
“Değiştirelim.” dedik, Sayın Baykal “Yok.” dedi. Darbe
anayasasını değiştirelim diye komisyon kurduk,
kaçtınız, gelmediniz. Sayın Baykal Genel Başkandı o
zaman.
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen Sayın Baykal’a laf
söyleme, Genel Başkanın onun sayesinde geldi, partinin
başına geçti, siyaset yaptı, Başbakan oldu.
BAŞKAN - Sayın Özel…
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, siz
Ankara’dasınız, İstanbul’dan aday oluyorsunuz, İstanbul’a
gidip kaydolmamışsınız, bunu bile hesap edememişsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Taşımayı da bilmiyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Seçmen listeleri
asılmış, ona da gidip bakmamışsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gitmiş, gitmiş
ağabeyciğim, o değil, tersi. Olayı bile bilmiyorsun,
olayı bile bilmiyorsun.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ondan sonra “Vay
efendim, bize kumpas kurdular.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oflu Hoca bile
bunu düşünemez.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Değerli dostlar,
bakın, Genel Başkanına oy kullandırmayan bir parti
Türkiye’yi nasıl yönetecek, ben sizlerin takdirine bırakıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yazıklar
olsun.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Darbe
anayasasına “evet” diyen, bir partiyi nasıl yönetecek?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Kendi Genel
Başkanının oy kullanmasını organize edemeyen, bundan
âciz olan bir parti Türkiye’nin hiçbir meselesine merhem olamaz, Türkiye’nin
hiçbir sorununa çözüm üretemez.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – En azından
“Kandırıldık, Allah bizi affetsin.” demedi bizim Genel
Başkanımız.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Soruya cevap
ver Sayın Başkan, soruya cevap ver.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, biz
şuradan sokağa çıkalım, önümüze çıkan 100
vatandaşa soralım “Darbelerle alakalı ne düşünüyorsunuz?
‘AK PARTİ’ deyince ne düşünüyorsunuz? ‘CHP’ deyince ne düşünüyorsunuz?”
diye.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Bizde en azından
birileri çıkıp bir şey söylüyor, sizde bir tane Allah’ın
kulu yok itiraz eden.
MEHMET MUŞ (Devamla) - O 100 kişinin hangi
cevabı vereceğini bu Meclistekilerin tamamı çok iyi bilmektedir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Soruya cevap
verecek misiniz?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Dolayısıyla,
1980’de bir sandık bulunmuş, şeffafmış, oradan Genel
Başkanımız “evet” kullanmış. Bunu imaya yönelik bir
yorum ve söylemi kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir.
MURAT EMİR (Ankara) – Darbe anayasasına
kim “evet” dedi, onu söyle sen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, bütün
sandıklar…
MEHMET MUŞ (Devamla) - AK PARTİ darbelere,
darbecilere ve onları alkışlayanlara rağmen iktidara
gelmiştir ve onlara rağmen de iktidarda kalabilmeyi
başarmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kenan Evren
olmasaydı bu kadar gelemezdiniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – 12 Eylülün
ürünüsünüz, 12 Eylülün ürünüsünüz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, eğer bu
darbelerle alakalı bir söz açacak olursanız Cumhuriyet Halk
Partisinin sicili çok ama çok bozuktur. 1960 darbesinde ve sonrasında
yöneticilerinizin, partililerinizin neler söylediği çok açıktır.
O botların altını birilerinin nasıl hararetle öpmek
istediği hâlen milletin hafızasından çıkmamıştır.
Benden size tavsiye, hiç bu sulara girmeyin, bunlar sizi aşar, burada
boğulursunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Komisyon
Başkanına söz vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Âciz parti” diyor adam ya.
BAŞKAN – Size de söz vereceğim. Komisyon
Başkanı on beş dakikadır bekliyor, kendisine söz vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, tamam.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un,
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Sayın Pekşen burada dile getirmiş olduğu
iddialarını Anayasa Komisyonunda da dile getirdi fakat tabii, sadece
iddia dile getirip gidiyor arkadaşlarımız. Evet, sizden sonra
Komisyonda bu konuya cevap verildi ama tabii, durmadığınız
için Komisyonda cevabını muhtemelen bilmiyorsunuz, tutanaklarda var.
Şimdi, özellikle Yüksek Seçim Kurulundan Seçmen
Kütüğü Genel Müdür Vekili arkadaşımız orada detaylı
bir açıklama yaptı. Hatta Sayın Ceyhun İrgil oradaydı,
o da bazı sorular sordu, onlara da cevaplarını verdi.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Nedir o açıklama?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Bir kere -oradaki ifadelerden okuyorum, birkaç
şey söyleyeceğim üzerine- 298 sayılı Kanun’un 47’nci
maddesi kapsamında elektronik ortamda bütün seçmen bilgileri siyasi
partilere veriliyor. Bu, seçimden önce değil sadece yani askıya çıktığı
zaman değil, her yıl bunları bütün siyasi partiler alabiliyor.
Böylece siyasi partiler aldıkları bilgileri, her aşamada
yıllar itibarıyla -burada ölü seçmen var mı, iddia edildiği
gibi Suriye’den gelenler vesaire var mı, yok mu- bütün bunları birbiriyle
karşılaştırma imkânına sahip.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, bir dakika ek
süre daha veriyorum size.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Hocam, nereden bilecek
ki seçmen sağ mı, ölü mü, nereden bilecek?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Bakın, Sayın Komisyon Başkanının süresinden
alıyorsunuz, lütfen.
Buyurun, bir dakika.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Ölen var mı, bunları kontrol
edebiliyorlar.
Yine, ayrıca, Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü
olarak seçmen kütükleri üzerinde Yüksek Seçim Kurulu bir yıl içerisinde
çapraz incelemeler yapıyor seçmenlerle ilgili olarak. Farklı kimlik
bilgilerini, işte, SGK’den, başka yerlerden almış
oldukları bilgilerle ilgili işlemleri takip ederek bir anormal durum
var mı, yok mu… Mesela, 2013 yılında bununla ilgili tespit
edilmiş sadece 560 kayıt olduğunu söylüyorlar fakat bu 560
kayıt şöyle: Şahısların isimleri aynı, soy
isimleri aynı, anne baba adları aynı ama T.C. kimlik
numaraları farklı çünkü artık T.C. kimlik numarası da var
hepsinin. Yani büyük bir benzerlik olmasına rağmen… Hatta, Sayın
Ceyhun İrgil soruyor “Duplikasyon mu?” diyor, o “Hayır, duplikasyon
değil, isim, soy isim, ana baba adı aynı, benzer gibi gözüküyor
ama T.C. kimlik numaraları farklı.” diyor.
Şimdi, burada…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – İşte o
sahte, o sahte, belgeleri de burada.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Bunlar farklı şahıslar yani T.C.
kimlik numarası itibarıyla.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yine,
yaş itibarıyla da kayıtlarla ilgili incelemeler
yapılıyor. Bir kere şunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın
Başkanım, Haluk Pekşen anneannesinin annesiyle
tanışmak istiyor, hiçbir art niyeti yok.
BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Siz yardımcı olun Uğur Bey, siz
yardımcı olun.
BAŞKAN – Sayın Başkan, siz de son bir
dakikada toparlayın lütfen.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Bitiriyorum, bitiriyorum.
Sayın Pekşen, aynı şekilde 2,5
milyon kayıt olduğunu dile getiriyor, bir de 2 isim vermişti.
Verdiğiniz isimleri not almıştı arkadaşlar, onlara
bakıldı. Bunlardan birinin ölü olduğunu, seçmen
olmadığını; diğerinin ölüm kaydının
olmadığını fakat seçmen listesinde
bulunmadığını tespit ettiler. Niçin öyle, niçin öyle? Çok
basit. Çünkü adrese dayalı nüfus kayıt sistemimiz var.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – 2’si de aynı
kişi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Pekşen…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Bir şahsın
yaşadığına dair bir kayıt olsa da sizin
soyağacında tespit ettiğiniz gibi, adres bilgisi yoksa seçmen
olamıyor. Dolayısıyla bu sistem… Siz “2,5 milyon.” diyorsunuz.
Partinizde bunların listesi var, arkadaşlar baksınlar. Çünkü
hiçbir siyasi partiden -CHP dâhil- seçmenlerle ilgili, düzeltilmesi için -ki
2,5 milyon çok çok uçuk bir rakam- bununla ilgili böyle bir itiraz Yüksek Seçim
Kuruluna yapılmamış.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Bu şimdi
Türkiye’nin gündemine oturdu, şimdi oturdu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Elinizde listeler var, kontrol edin.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – İnsanlar nereden
bilecek iki yüz yıl önce ölmüş olan insanları sağ
gösterdiğinizi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – 2,5 milyon değil 2,5 kişi varsa
yapın itirazınızı… (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Gelin, işte,
araştıralım bunu, bunu Meclis araştırsın.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın grup başkan
vekili konuşması sırasında ilk başta, ilk
konuşmasında yapmadığını da yaparak “Âciz bir
partisiniz.” demiştir. O konuya cevaben grubumuz adına söz
hakkını istiyoruz kürsüden 69’a göre.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
Bakalım kim noktalayacak, hangi grup
başkan vekili noktalayacak bu tartışmayı?
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman tansiyonu biraz
düşürelim.
Ben böyle bir sandıktan falan bahsetmedim. 1982
Anayasası oylanırken zarflar inceydi, içerideki renkler
başkaydı; bu, vatandaş üstünde bir baskıydı, bunu
bütün siyasi partiler eleştiriyor. Öyle onun arkasına
sığınmayın. Ama o meşhur seçimde…
ŞAHİN TİN (Denizli) – Sen oy
kullandın mı o zaman?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …kullandıkları
sandıkta bir tane “hayır” oyu çıkmış. “Bu Emine
Hanımın mı, Genel Başkanın mı?” diye sorduk,
cevap veriyoruz: İkisinin de değil çünkü sandıkta görevli solcu
öğretmenin oyu o. Sizinkilerin ikisi birden bence “Evet” oyu
kullandılar. (CHP sıralarından alkışlar)
Benim Genel Başkanım sizin kurduğunuz
kumpasla bir kere oy kullanamadı ama benim Genel Başkanım 12
Eylülü, 28 Şubatı ayakta alkışlayan FETÖ’ye “Ne istedin de
vermedik?” deyip de her şeyi vermedi arkadaşlar.
Benim Genel Başkanım…
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Kasetle gelen dekontla gider.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …“Bir tek kimse
Cumhurbaşkanı olamaz bu ülkede, o da sensin; seni yargılamazsam
namerdim.” diyen birine sırf bu sisteme tutunabilmek, görevinden
ayrılmamak için kapılarını açmadı, onlarla birlikte
ittifaklara girmedi.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Hangi kasetle geldi Genel Başkanın?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Benim Genel
Başkanım…
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Hangi kasetten sonra geldi senin Genel
Başkanın?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …bozkurt işaretini
görünce “Biz eşrefimahlukatla gezeriz, insanla gezeriz, senin gibi
hayvanlarla gezmeyiz.” gibi bir lafı söyleyip sadece şimdi ittifak
ortağı oldu diye, gönlü olsun diye “Eşrefimahlukatla, insanlarla
gezeriz.” deyip aşağıladığı o siyasi partinin
simgesini yapmadı.
Benim Genel Başkanım oy atmaz, benim Genel
Başkanım oy kullanamaz belki…
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Hangi kasetle geldi, söyle bakalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ama yalan atmaz, iftira
atmaz, kumpas kurmaz, kumpasçılara destek olmaz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Hangi kasetle geldi senin Genel Başkanın?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Muş
gelince Meclis bu hâle geliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir not
düşmek istiyorum.
Bu Genel Kurulda 1980 ihtilalinden sonra
yapılan Anayasa referandumunda oy kullanmayanlar çoğunlukta herhâlde,
ben oy kullanan azınlıklardan biriyim. Bir gerçeği
açıklayayım, zarfların içi şeffaf filan değildi; o,
öyle yaratılan bir algıydı, algı operasyonuydu, zarflar da
şeffaf değildi.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Öyleydi Başkan.
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bunu da not olarak bildireyim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Devam edelim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son olarak
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuşacak.
Buyurun Sayın Acar Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
konuşmacı kürsüde, lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Süremi
tekrar başlatır mısınız?
BAŞKAN – Yeniden başlatırım,
buyurun; üç saniye olmuş zaten.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Özgür Bey…
BAŞKAN – Sayın Acar Başaran, bir
dakika, sürenizi baştan başlatacağım.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Yok
Başkan, konuşamıyorum.
BAŞKAN – Sayın Özel, tartışma
bitti, kürsüde bir konuşmacı var, dinliyoruz.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşmacıdan da
sizden de özür dilerim, ağır tahrik altında cevap vermek
zorundaydım.
BAŞKAN - Tamam Sayın Özel.
Buyurun Sayın Acar Başaran, sürenizi
yeniden başlatıyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arkadaşlar bayağı tarihten, tarihteki
darbelerden, o dönemin koşullarından söz ettiler; ben görmedim,
sadece duydum. Ama herhâlde Kenan Evren mezarında şu anda
yattığı yerden şey diyordur… Rahmet okuttunuz bana, ben
bile bu kadarını düşünmemiştim. Şu andaki içinde
bulunduğumuz durum tam da böyle ibretlik bir durum. Ancak ben bu ittifak
yasasından söz etmeden biraz hani yakın tarihimize bakmamız
gerektiğini düşünüyorum.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) –
Yarın sizler…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Dinlerseniz
Hanımefendi… Gelip buradan istediğinizi söyleyebilirsiniz.
Yakın tarihten söz etmek gerekiyor. Şimdi,
hukuk devletlerinde bir kanun varsa eğer, bir hukuki çerçeve çizildiyse o
kanuna, o yasal mevzuata uyulur. Ama bizim yakın tarihimizde artık
bunun tam tersi işlemeye başladı. Önce fiiliyatta birtakım
gelişmeler oldu; sonra yasalar, kanunlar o fiiliyata uyarlanmaya
başlandı. Bunu ilk ne zaman duyduk? Mesela bir
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı gibi davranmaktan vazgeçti,
tarafsız ve bağımsız olmaktan vazgeçti, bir partinin
başkanı gibi meydan meydan dolaşıp propaganda yapmaya başladı.
Sonra bir partinin genel başkanı da dedi ki: “Artık bu fiilî
durumu yasallaştıralım.” Hâlbuki aslında şuradaki
bütün arkadaşların ortak bir tavırla “Ya,
Cumhurbaşkanı tarafsız ve bağımsız olmalı,
kendi sınırlarına çekilmeli.” demesi gerekirken tam tersi bir
tavır takındı ve bu Meclisten -referandum yapıldı- bir
kanun çıktı.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Milletin oylarıyla geçti, milletin oylarıyla.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Neyse, daha
sonrasında şimdi yine aynı şeyi yapıyoruz. Bir ittifak
zaten var yani böyle yokmuş gibi, bu kanun gelince ittifaklar
olacakmış gibi birbirimizi kandırmayalım, açık
konuşalım, zaten bu Mecliste iki partinin ittifakı var. Bu
ittifak yasası hazırlanırken de bu ittifaka dayanılarak
yapıldı; iki parti bir araya geldi, bir ittifak yasası
düzenledi, getirdi ve şu anda bize burada dikte ediliyor. Burada
halkın iradesi, cumhurun ittifakı falan yok; cumhur dediğiniz
halktır ama burada yapılan ittifak başkanlık
ittifakıdır ve biz burada seçim güvenliğinden söz ediyoruz,
mühürsüz zarflardan söz ediyoruz. Ya, değerli arkadaşlar, eğer
bir ihmal varsa kanunlar açıktır, o ihmal
cezalandırılır, gereği yapılır; kanunen
yapılır, hukuken yapılır. Hadi, hukuku da geçtim,
bakın, kanunlarımıza göre -her kanuni olan şey hukuki olmak
zorunda değildir- kanuni olarak gereği yapılması gerekirken
o kişiler ödüllendirilir gibi bir de mühürsüz zarf meselesi
yasallaştırılıyor ama hukuka uygun olmuyor, halkın
iradesi o sandığa yansımayacak.
Dediğim gibi, burada biz seçim
güvenliğinden söz ediyoruz. Değerli arkadaşlar, bu ülkede hiçbir
şeyin, hiçbirimizin güvenliği yok, ne seçim güvenliğinden söz
ediyorsunuz? Bir milletvekili şu kürsüye geliyor ve bir cümle
kullandığı için şu milletin kürsüsünden tıpkı
sizler gibi, tıpkı şu anda Başkanlık Divanında
oturan arkadaşlar gibi halkın iradesini alarak şu kürsüye gelip
konuşan arkadaşımızın sesi kısılıyor.
Bu ülkede bir milletvekilinin söz söyleme güvencesi yoksa eğer, seçim
güvenliğinden hiç söz etmeyelim.
Yine, bunun karşısında bir ittifak
var. O ittifaktan farklı düşünen herkes açısından meydan
meydan dolaşılıp “Gereği yapılsın.” deniliyor ve
kanuna, hukuka uymayacak şekilde gereği yapılıyor.
Bakın, biz bir kongre gerçekleştirdik ama bu kongreyi nasıl
gerçekleştirdiğimizi bir biz biliriz, bir de bize bu zulmü yapanlar
bilir. Biz kongreyi yapmaya giderken delegelerimiz gözaltına
alındı, üyelerimiz gözaltına alındı, halkın
gelişi engellendi, bize kiralanan minibüsler tehdit edilerek o
minibüslerin gelişi engellendi. Hangi seçim güvenliğinden söz
ediyorsunuz, hangi baskıdan söz ediyorsunuz? Bir de gelmişler,
işte, yok, baskı uygulanıyormuş da sandıklar
taşınacakmış da… Eğer bu ülkede bir partinin sesi,
sözü kesilmeye çalışılıyorsa o da işte bizlerindir.
Tek bir cümle… Tarafsız ve
bağımsız olması gereken Cumhurbaşkanı bir parti
başkanı hâline geldi, ona söz söyleyen grup başkan vekilimizin
milletvekilliği düşürüldü. Hangi seçim güvenliğinden söz
ediyorsunuz, hangi cumhurun ittifakından, hangi millî iradeden söz
ediyorsunuz? “Millî irade” derken, “millet” derken sadece size oy verenler mi millet?
Sadece size, AKP ve MHP’ye oy verenler mi halk? Peki, bize oy verenler bu
milletin bir parçası değil mi? Niye sürekli farklı,
ayrıştırıcı, bölüştürücü…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sizsiniz bölücü
ya!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – …birbirine
saldırgan bir tavırla bize yaklaşıyorsunuz? Bu ülkede
hiçbir şeyin güvenliği yok. Bu ülkede barışı savunmak
bile suçsa eğer, bana hiç seçim güvenliğinden söz etmeyin.
Ha, şunu da söyleyeyim: 2019 gelecek, hepimiz
göreceğiz, halkın kime, nasıl cevap vereceğini. Orada, bir
kez daha size gerekli cevabı verecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bunu hep
beraberce deneyimleyeceğiz, göreceksiniz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından “Siz burada olmayacaksınız!” sesi)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz olmayacaksınız!
Ayıp ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter
sayısı...
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık
olduğundan elektronik cihazla yapacağız oylamayı.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – 60’a
göre kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurun lütfen yerinizden.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa
Şentop’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biraz önce Anayasa Komisyonu Başkanı bu
seçmenlerin kaydırılması ve yok sayılmasıyla ilgili
bir açıklama yaptı. Açıkçası, burada, yine farklı bir
algı yaratılması çabası var. Öncelikle nasıl tespit
edeceğiz? Mülteciler seçmen olarak kaydedilmiş mi, seçmenler
kaydırılmış mı, silinmiş mi? Seçmen kütüklerinden
bunların tespit edilebileceğini söylüyor. Sözünü ettiği seçmen
bilgileri, 55 milyon seçmenden söz ediyoruz yani bu konuda bir aydınlatma
ihtiyacı var. Bu böyle bir liste. Ayrıca, Türkiye’de 15 Şubat
2017 tarihli Yargıtay verilerine göre 92 siyasi partinin olduğunu ve
bunların kaçının bu denetimi yapabileceğini de kendisinin
takdirine sunuyoruz. Yani burada bizim sözünü ettiğimiz hilelerin, yok
saymaların ya da silmelerin, kaydırmaların denetiminin
yapılmaması için bu öneride, bu taslakta her türlü yöntem kabul
edilmiştir ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Bitiriyorum.
Bu seçmen kütüklerinin bu şekilde… 92 siyasi
partinin, 55 milyon seçmen listesi üzerinde denetim yapmasının mümkün
olmadığını kendileri de gayet iyi biliyorlardır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 60’a göre yerinden bir
dakika söz isteyen grup başkan vekilleri, komisyon başkanları
veya diğer milletvekili arkadaşlarım lütfen sözlerini bir dakika
içinde tamamlasınlar, uzatma yapmayacağım.
Komisyon Başkanı olarak Sayın
Şentop, bir dakika süreniz var, buyurun.
42.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un,
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.
Şimdi, tabii, ben biraz tuhaf
karşılıyorum Sayın Beştaş’ın söylediklerini.
Bu teklif içerisinde seçmenlerin denetimiyle ilgili problem olan husus nedir,
onu bir somut olarak söyleyebilirseniz memnun olurum. Yani
zorlaştırıldığını falan söylüyorsunuz.
Nasıl oluyor, anlamadım yani böyle bir mevzu yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Aynı binadakileri, aynı mahalledekileri niye ayırıyorsunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Ama onu anlattık. 5 defa veriliyor,
aşağı yukarı 5 kere listeler veriliyor; askıya
çıkılıyor, veriliyor; güncelleniyor, veriliyor. Sandık
atanıyor, veriliyor tekrar siyasi partilere.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Hayır, niye? Onu biz kürsüden ayrıntılı olarak
anlatıyoruz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Ama siz bunu takip edemiyorsanız ne
yapalım? Bizde bir sistem kuruyorsunuz. Önce her yıl
aldığınız seçmen güncellemelerini, yeni seçmen listelerini
her yıl yüklüyorsunuz bilgisayara. Bilgisayar otomatik olarak
farklılıkları, yeni seçmenleri çıkartıyor
karşınıza. Bunları kontrol etme imkânınız var.
Herhâlde genel merkezde bir kişi yapmıyordur bu işi sanırım
bütün partilerde. Bizde öyle mesela; iller var, ilçeler var, mahalle teşkilatları
var, herkes bunu kontrol ediyor partisinde. Kaldı ki bundan da ibaret
değil. Güncellemelerde bahsettim yani o dediğimiz husus, farklı
yerde oy kullanma meselesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP
(İstanbul) – …sandık atamasında söz konusu. Ondan önce de ilana
çıkıyordu.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Eskiden
komşular bile birbirini denetleyebiliyordu. Şimdi komşular bile
diğer komşunun kullanıp kullanmadığını
bilemiyor.
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayalım. Sayın Danış Beştaş ve
Sayın Şentop, lütfen, dışarıda sonra
konuşursunuz. Yeteri kadar bu konuda açıklama yapıldı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz ikna
olmuşsunuz Sayın Başkan, belli yani. Açıkçası sizin
ikna olmanız yetiyor.
BAŞKAN – Ama sürekli, defalarca açıklama
yapılıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ama yani
ben ilk kez bu konuda söz aldım ve siz ısrarla her konuda taraf olmak
zorunda değilsiniz.
BAŞKAN – Her seferinde, her kişiye tek tek
sorarak “Siz anladınız mı? Siz anladınız mı?”
demenin anlamı yok, lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O kürsü
tarafsız Sayın Başkan, lütfen, hatırlatıyorum.
BAŞKAN – Ben çalışma düzenini
korumakla mükellefim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ama siz
ısrarla görüşünüzü belirtiyorsunuz. Sayın Başkan, siz
ısrarla görüşünüzü belirtiyorsunuz ama.
BAŞKAN – Her seferinde burada anlatılamaz
bu. Anlatılıyor, tekrar soruluyor; anlatılıyor, tekrar
soruluyor, lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Görüş belirtemezsiniz.
BAŞKAN – Ben sizinle ilgili söylemiyorum, genel
olarak söylüyorum Sayın Danış Beştaş, üstünüze
alınmayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ama siz
görüş belirtiyorsunuz her seferinde.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır. Aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Bitlis
Mardin İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu maddeyle ilgili olarak partimizin
görüşünü ifade etmek üzere buradayım.
Tabii ki öykü bu ittifakla başlamıyor, 15
Temmuz darbe girişimiyle başlıyor ve 15 Temmuz darbe
girişimi bir devlet koalisyonu doğurdu. Bu, yalnızca bir AKP-MHP
ittifakı değil; resmî-gayriresmî ortaklarıyla, JÖH’ü, PÖH’ü,
paramiliterleri, SADAT’ı, KAMU-SEN’i, HAK-İŞ’iyle birlikte bir
çeşit milliyetçi cephe koalisyonu doğdu.
İktidardakiler istiyor ki bu koalisyon
iktidardan hiçbir zaman inmesin. Bunun en sağlam yolu, elbette, ya hiç
seçim yapmamak ya da iktidarın seçimle el değiştirmesi
ihtimalini ortadan kaldırmak. Ancak hem tarihsel kazanımları bir
seferde ortadan kaldırmak mümkün değil hem de Avrupa Birliği,
Avrupa Konseyi, AGİT gibi henüz çöpe atılması ihtimali olmayan,
buna gücün de yetmeyeceği kuruluşlar var, Anayasa var. Bunların
arkasından dolaşmak daha iyi bir yol olarak ortaya çıkıyor.
Eldeki teklif bu ihtiyaçlara yönelik olarak
oluşturuldu. Gene de ortada kaya gibi direnen bir toplumsal muhalefet gücü
var. Kürt halkı ile Türkiye'nin toplumsal ve demokratik güçleri,
aslında ne ittifak yapılırsa yapılsın yüzde 50+1’i bir
türlü garanti etmiyor. O yüzden, onun ortadan kaldırılması,
yoldan çıkarılması, önünün tıkanması gerekiyor. Bu iki
blok arasındaki kritik dengeyi yıkmak… İşte, bu koalisyonun
uğraştığı birinci mesele bu.
Burada formül, MHP Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli’den geldi hem 16 Nisan referandumunda hem de bugün.
Bu formül, esasında basit, çok kolay anlaşılması mümkün
olan bir formül. Eğer davranışlarınız yasaları
aşıyorsa o zaman yasaları davranışlarınıza
uyduruyorsunuz. Çok veciz bir biçimde ifade etti. “Cumhurbaşkanı her
gün suç işleyerek yaşayamaz, ya Anayasa’yı
Cumhurbaşkanına uyduracağız ya Cumhurbaşkanı
Anayasa’ya uyacak. Madem uymuyor, Anayasa’yı değiştirelim.”
Anayasa’yı değiştirdiniz 16 Nisanda. Ama şimdi, 16 Nisan
oylamasında hile olan her şey, bu yasa teklifiyle birlikte yasa
mesabesine yükseliyor. Yüzde 50+1’i sağlama bağlamak için bundan
başka bir yol bulunamıyor.
Bu hilelerden birincisi -2’nci madde
kapsamında- sandık seçmen sayılarını Yüksek Seçim
Kurulunun keyfine bırakmak.
İkincisi “Güvenlik tehlikede.” gerekçesine
sığınarak sandık bölgelerini birleştirmek ve
seçmenlerin bulundukları yaşam alanlarında birbirleriyle temas
ederek bir toplumsal yaşam kültürü içerisinde kanaatlerinin oluşmasını
önlemek yani toplumsal sinerjiyi, politik sinerjiyi ortadan kaldırmak,
eski tabiriyle, asabiyeyi parçalamak. Böyle olursa sanılıyor ki
aslında seçmenler sandıklara gitmekten alıkonulur ve HDP’ye
atfedilen, sandık bölgelerinde aynı sandıkta benzer oyların
silme kullanıldığı iddiası ortadan
kaldırılabilir.
Sevgili arkadaşlar, referandum sonuçları
çok açık. Türkiye’de 961 sandıkta 89.158 oyun hepsi “evet” olarak
çıktı. 173 sandıkta 6.739 oyun hepsi “hayır” olarak
çıktı. Kim yaptı hileyi? O yüzden, bu koalisyon, bize bu
ilişkiyi bir özgürlük atılımı olarak sunmak istiyor, bir
ittifak olanağının sağlanması olarak bunu bize
sunuyor.
Ben size şunu söyleyeyim: Teşekkür ederiz,
biz bu ittifak olanağını istemiyoruz çünkü zaten Halkların
Demokratik Partisi çok sayıda politik hareketin, sosyal hareketin,
kültürel hareketin bir araya geldiği bir ittifaktır. Bizi asimetrik
bir ittifak ilişkisine sürüklemenize hiç ihtiyacımız yoktur.
Biz, halkın ittifakının bu seçimlerde gerçekleşeceğini
biliyoruz. Bu ittifak, Türkiye'nin geleceğinin kendisine
dayandığı ittifak olacaktır ve muhtaç olduğumuz güç,
alelade ittifaklar içerisinde değil, bu tarihsel ittifakı toplumsal
mücadeleye taşımaktadır; muhtaç olduğumuz güç, halkın
onur isyanındadır.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun bir
dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün 534 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Kürkcü, sistem değişikliğinin Cumhurbaşkanı suç
işlerken buna uygun bir yasal değişiklik çerçevesi
hazırlanma kastıyla yapıldığını söyledi. Bu,
kesinlikle doğru değil, böyle bir durum söz konusu değil.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi meselesi yahut
da başkanlık tartışmaları 80’li yıllardan bu yana
Türkiye siyasetinin gündeminde. 2014’te Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi yeni bir hadisedir, böylelikle yeni bir durum olmuştur.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle birlikte
sisteme ilişkin atılmış bir adım ortaya
çıkmış oldu, 16 Nisan referandumu bunun tamamlanmasından
ibarettir, Sayın Kürkcü’nün dediği gibi değildir.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın
Başkan, ister istemez bu hakikatin bu şekilde yadsınmasına
karşı bir çift söz hakkım var.
BAŞKAN – Buyurun bir dakika.
44.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Şimdi ben
aranızı bozmak istemem fakat -Sayın Bahçeli burada- hepimiz
duyduk, işittik, okuduk, bütün bu tartışma
başladığında Sayın Bahçeli şunu söyledi: “Şu
an Anayasa’da gösterildiği, kaydedildiği gibi gitmiyor işler.
Cumhurbaşkanı, mevcut Anayasa’ya göre her gün suç işliyor. Her
gün suç işleyerek Cumhurbaşkanlığı yapılamaz. Ya
Anayasa Cumhurbaşkanına uyacak ya Cumhurbaşkanı Anayasa’ya.
Teklifleri varsa getirsinler, biz bakalım.” dedi. Bütün bu ittifak böyle
başlamadı mı? Hepimiz bunu duymadık, işitmedik mi?
Şimdi “2014’te başladı…” Bunların bir anlamı yok. 16
Nisan referandumuna giden yol, bu belirlemeyle başladı, ittifak da
bunun üzerinde oluştu.
Bu hakikat bugün çok güzel bir biçimde anlatılamıyor
olabilir ama hakikat bundan ibaret. O yüzden, hakikate hakikat demek kötü bir
şey değil Sayın Bostancı. Kabul edin, kurtulun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi ile 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 14’üncü
maddesinin birinci fıkrasına eklenen 16’ncı bendin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma Kaplan
Hürriyet Muharrem
Erkek Akın
Üstündağ
Kocaeli Çanakkale Muğla
Hüseyin
Yıldız Murat
Emir Süleyman
Sencer Ayata
Aydın Ankara İstanbul
Tufan
Köse Uğur
Bayraktutan
Çorum Artvin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Süleyman Sencer Ayata konuşacaklar.
Buyurun Sayın Ayata. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) – Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerin
doğurabileceği sakıncalar ayrıntılı olarak dile
getirildi. Ben, bunun siyasi sistemimiz bakımından bazı orta ve
uzun dönemli sonuçları ne olabilir, bunlar üzerinde fikir yürütmeye
çalışacağım.
Şimdi, birincisi, neyi konuşuyoruz? Oyunun
kurallarını konuşuyoruz. Demokrasinin temel unsuru, yapılan
seçimlerdir, bizim burada konuştuğumuz konu bu seçimlerin
kurallarının neler olacağı, bu konuda yapılan
düzenlemeler. Yani daha halkın kullandığı deyimle, oyunun
kurallarını konuşuyoruz ama bu kuralların
hazırlanmasında iki siyasi parti, aktif ve önemli bir rol oynarken,
hatta belirleyici rol oynarken muhalefet -ister Parlamento içi, ister
Parlamento dışı- bu sürece katılmadı yani
uzlaşmaya dayalı bir oyunun kurallarından söz etmemiz burada söz
konusu değil. Kaldı ki bakın, ben polemik yaratmamak için söyleyeyim:
Nereden baksanız bu siyasi partiler, yaklaşık 25-30 milyon
arasında seçmeni temsil etmekte. Şimdi, siz öyle bir gelecek
Türkiyesi düşünün ki 25-30 milyon seçmenin oyunun kurallarına itimat
etmediği, onu adil bulmadığı bir Türkiye’de
yaşayacağız.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bunun anlamı şudur: Zaten bütün araştırmalar, Türkiye’de
ciddi bir meşruiyet erozyonuna işaret ediyor. Bu gelişme, oyunun
kurallarına olan güvensizlik, bu meşruiyet erozyonunu
derinleştirecektir.
İkinci konu, seçim güvenliği. Bakın,
seçim güvenliği, biz nereye gitsek seçmenin bize en çok sorduğu soru
hâline geldi. Şimdi, neden? Propaganda eşitsizliğinden söz
ediliyor, kamu görevlilerinin seçimlerdeki partizan
davranışlarından, kamu kaynaklarının iktidar partisi
lehine kullandırılmasından, son seçimlerde mühürsüz oydan ve
dolayısıyla şaibeli seçimden. Şimdi, yeni birini ekliyoruz,
bu seçim güvenliği konusunda ciddi endişeler yaratan bu
düzenlemelerle. Neden önemli bu? Bu, şunun için çok önemli: Hep
“Sandık, sandık, sandığa bakın.” diyoruz ya “Tabelaya
bak.” der gibi, eğer 25 milyon kişi sandığa
inanmıyorsa, sandıktan millî iradenin tecelli ettiğini
görmüyorsa o zaman millet iradesinin yansıdığına da
inanmaz. Bu, çok ciddi ve vahim bir sorundur. Bana, yaşlı bir seçmen şöyle
dedi: “Bırak o sandığı, o sandık -eskiler bilirler-
Zati Sungur’un sandığı oldu; içinden tavşan da
çıkıyor, güvercin de çıkıyor.” Bu, çok tehlikeli bir
durumdur bir ülke için.
Şimdi, eskiden, Türkiye’de şöyle bir
şey vardı, Türkiye'nin olumlu bir imajı vardı: Türkiye,
dışarıda, demokrasiyi sürdüren bir ülke olarak bilinirdi ama
artık Türkiye, adil, özgür seçimlerin yapıldığı ve
iktidarın kolaylıkla el değiştirebildiği bir ülke
olarak görülmüyor. Bu, çok ciddi olarak yine bir uluslararası
meşruiyet kaybıdır.
Son söyleyeceğim şu: Türkiye’de ciddi bir
kutuplaşma yaşanıyor. Her toplumda yarılmalar olur, her
toplumda ayrışmalar olur ama modern siyasi partilerin görevi, bu
ayrışmaların üstüne gidip kızıştırmak
değil, bu ayrışmaları yumuşatmaktır. Şimdi,
ben soruyorum, samimi olarak soruyorum: Bu ittifak anlaşması, Türkiye’de
yaşanan ve çok sorunun kaynağı olan bu kutuplaşmayı
yumuşatacak mıdır? Bu, çok önemli bir soru çünkü bakın, bir
anda, “yerli ve millî ittifak” deniliyor, karşısındakiler yani
bizler oluyoruz -ben üzülerek söylüyorum- bizler de “dış güçlerin
sözcüsü, vatan hainleri” oluyoruz. Bakın, bu atmosferde giriyoruz.
Şimdi, maalesef, Cumhur İttifakı’nı savunanlar, bu
ayrımdan söz ediyorlar. Bu koşullarda getirilen bu yasa, Türkiye'nin
en önemli sorunu olan bu kutuplaşmayı daha mı
sertleştirecektir yoksa yumuşatacak mıdır?
Benim özet olarak söyleyeceğim şu, bütün
bu saydıklarım açıkçası şunu gösteriyor: Seçimler
50+1’le kazanılabilir ama bu, başarı demek değildir, bu,
kazanç demek değildir. Toplumda ciddi bir meşruiyet erozyonu varsa,
toplumda bu kutuplaşma daha da pekişecekse, toplumda demokrasiye olan
inanç kaybolacaksa bu, çok daha büyük bir kayıptır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayata.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3’üncü maddede aynı
mahiyette iki adet önerge vardır, önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muharrem
Erkek Tufan
Köse
Kocaeli Çanakkale Çorum
Murat
Emir Hüseyin
Yıldız Akın
Üstündağ
Ankara Aydın Muğla
Uğur
Bayraktutan Kazım
Arslan
Artvin Denizli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok
önemli bir konuda çok kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Peki, bir dakika…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin televizyon
yayınının olmadığı bir günde
yapılmasına ve gece boyunca çalışılarak bitirilmesi
konusuyla ilgili gruplar arasında bir iletişimin
bulunmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şimdi, iktidar partisinden birkaç milletvekili arkadaş bir bildirimde
bulunuyor, diyorlar ki: “Gruplarımızı iptal ediyor bizim
partiler, bu gece sabaha kadar çalışıp bu kanunu
bitireceğiz.” Yapın ama “gruplar arası iletişim” diye bir
şey var. Bu partiler size bir tek bu gece lazım değil, bu
Parlamento bir tek bu gece lazım değil. Yarın öbür gün “gruplar
arası iletişim”le geldiğinizde tekrar bunları size
hatırlatırız.
Vatandaş şunu bilsin: Neden pazartesi
çalışma konuldu? Televizyon yayını yok. Neden yarına
kadar bitireceksiniz sabah sekize kadar çalışıp? Vatandaş,
Seçim Kanunu’nda yapılanları ve bu ittifak düzenlemesiyle
yapılanları duymasın, görmesin, bir gece yarısı olsun
diye. Bu ayıp bunun altına imza atan iki siyasi partinin tarihlerine
geçer, biz bunu burada tescil ederiz. Siz, vatandaşın televizyonda
izlememek üzere bir pazartesi gece yarısı operasyonuyla bunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade eder misiniz…
BAŞKAN – Sayın Özel, bakın…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade eder misiniz… Önemli
bir konuyu söylüyoruz.
BAŞKAN – Bakın, bir dakikayı
uzatmayacağım dedim, diğer grup başkan vekillerine de
aynı muameleyi yapacağım.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Grup
Başkan Vekili konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ben altı
dakika dinledim Sayın Şentop’u, altı dakika, bir şey
demedim “Verin.” dedim.
BAŞKAN – Sayın Özgür Özel, bakın…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu
kadar kritik bir yerde…
BAŞKAN – Ayrıca, şunu da söylemek
istiyorum: Böyle bir şey varsa grup başkan vekillerinin hepsi burada,
oturup anlaşabilirsiniz. Ben ilk defa sizden duyuyorum şimdi bunu
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle şey mi olur? Ben,
bizimle iletişim kuran Adalet ve Kalkınma Partisinden
arkadaşı aradım “Böyle bir şey söylüyor
milletvekilleriniz.” dedim, “Ağabey, doğru, öyle bir karar alındı.”
diyor. Böyle gruplar arası iletişim mi olur? Nasıl bir
çalışma mantığı?
BAŞKAN – Tamam, görüşebilirsiniz, burada
zaten grup başkan vekilleri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, bunu söyleyeceğim.
Adam gizli gizli gidiyor, onu yapıyor, bize bir
şey söylemiyor. Var mı bu Parlamentonun geleneğinde bu?
BAŞKAN – Şimdi, bakın, Sayın
Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bu ayıp benim
olmaz. Ben bunu böyle yapmanızdan keyif de alırım, vatandaş
görsün gerçek yüzünüzü…
BAŞKAN – Sayın Özel, bakın…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …nasıl korktuğunuzu,
nasıl ürktüğünüzü, nasıl karanlığa sığındığınızı
görsün. (AK PARTİ sıralarından “Bağırma!” sesleri,
gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, ben de…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Danış
Beştaş, bir dakika veriyorum ve uzatmayacağım.
46.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
sabaha kadar çalışılarak bitirilmesi kararının
kendileriyle hiçbir iletişim kurulmadan alınmasına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, bu sınırlamanızı doğru
bulmadığımızı ve reddettiğimizi öncelikle ifade
edelim.
BAŞKAN – İç Tüzük bir dakika diyor,
lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani siz
kişiye göre söz veriyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır, kişiye göre
değil, buyurun bir dakika.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz de
biraz önce aynı sözleri duyduk, yarın efendim gruplar iptal
edilecekmiş, bugün sabaha kadar çalışılacakmış.
Bizim bundan bir kaygımız yok, biz sabaha kadar da
çalışırız. Ancak iktidar partisinin özellikle gizli
kapaklı, alelacele bu yasayı neden böyle gizli
çıkardığını da bütün halka anlatırız.
Bugünden zaten bu kanunun neden pazartesiye geldiğini, neden araya
sıkıştırıldığını, hafta sonu olan
kongreleri, olacak kongreleri bütün Türkiye ve biz de biliyoruz. Bu nedenle
hiçbir temas kurulmadan, hiçbir iletişim teşebbüsünde bulunulmadan
böyle bir karar alınıyorsa yarın burada tekrar birlikte
çalışacağız ve karşılıklı birbirimizin
yüzüne nasıl bakacağız ve mesaiyi nasıl yürüteceğiz,
bunu özellikle söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Kesinlikle bu karar tıpkı bugün yapılması gibi
antidemokratik, tümüyle kendi kararlarını kendisi alan,
halkından gizli, halkından saklanan ve güvenilmeyen bir yasa
tasarısı var. Bu şekilde de gizlenerek aslında
haksızlıklarını tescil ediyorlar.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, benim de Sayın Özel’in söylemiyle haberim oldu.
Bir on dakika ara veriyorum, grup başkan
vekillerini arkaya davet ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Genel Kurulda söz talebim var, lütfen benim söz talebimi verin.
BAŞKAN – Sizi de bir dakika dinleyeyim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, bir dakika.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ara
vermiştiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ara verdi.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Ara verdiniz efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır, aradan
önce ben sisteme girmişim.
BAŞKAN – Sayın Muş, ara veriyorum
dedim…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, burada söylenmesi gerekiyor, ben sisteme girdim.
BAŞKAN – …ben içeriye grup başkan
vekillerini davet ediyorum, sizin söz hakkınız baki.
Kapanma Saati: 00.24
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Aynı mahiyetteki…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz
talebimiz var.
BAŞKAN – Tamam, peki.
Buyurun Sayın Özel.
47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’ni sabaha kadar çalışarak bitirmek
kararıyla bu işlemin kamuoyundan kaçırılmasının
amaçlandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz
önce ara verdiniz. Arada da açıkça ortaya çıktı ki bu süreçte,
bu kanunu televizyonsuz bir günde gündeme alıp daha sonra gruplara,
birinci bölümün görüşmelerini yapıp ikinci bölümün
görüşmelerinden sonra, önerge işlemlerine geçmeden Meclisin
çalışmalarını sonlandıracağına ilişkin
kararını söylüyor -ki bu bile gecenin üçünü buluyor- ama şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi, işte, grup toplantılarını
iptal etmek suretiyle sabaha kadar çalışıp bu işi bu gece
karanlığında kotarmayla ilgili bir kararlılığı
söylüyor. Bu, çok açık bir şekilde, yapılan işe duyulan
güvensizliği, karartmayı, gecenin karanlığında bu
karanlık işi kotararak kamuoyundan kaçırmayı
amaçlamaktadır. Bu durum, tam da meselenin ruhuna uygundur. Bunu
yapsınlar. Elbette, bu Parlamento, bu siyaset tarihi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha…
Tamamlayın yalnız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Elbette siyaset tarihi çok
büyük yanlışları, çok büyük hataları geçmişte
yazdı. Bazı partiler seçim kanunlarını
değiştirdiler, değiştirdikleri kanunun altında
kaldılar. Geçmiş örnekleri doludur, bir fırsat olduğunda
kürsüden tarih tarih anlatacağım. Adalet ve Kalkınma Partisinin
ilk iktidara geldiği dönemde Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi ve diğer ortakları kendi karar verdikleri, kendi
düşürmedikleri barajın altında kalmışlardı. 3
Kasım seçiminde Türkiye’yi AKP’ye emanet etmişti o karar. Bugün de
alınan bu kararı, bu ittifakı, parlamenter sisteme kurulan bu
tuzağı bu gece karanlığında geçirmeye
çalışanlar o tuzağa düşeceklerdir. Vatandaşın
gözünün içine baka baka “Televizyonda ittifak konuşulmasın, seçim
kanunu konuşulmasın.” diyenler siyaset tarihimizdeki bu kara lekeyi
siyaset hayatları boyunca taşıyacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Savunabilecekleri değil,
torunlarının bile savunamayacağı bir işi
yapıyorlar. Buyursunlar yapsınlar, biz buradayız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, bir
dakika….
48.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
ülkenin geleceğini ilgilendiren ve seçimleri düzenleyen yasanın
görüşmelerinin halkın gözlerinden kaçırılarak
yapıldığına ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün
ülkenin geleceğini ilgilendiren ve insanların iradesini temsil edecek
olan seçimleri düzenleyen, bunu yeniden, yeni baştan yaratan iktidar ve
onunla koalisyonda olan partinin aslında birlikte, kendileri için dizayn
ettikleri bir yasayı görüşüyoruz ve bu yasayı halkın
gözlerinin önünde değil halkın gözlerinden kaçırarak
görüşüyorsunuz. Çünkü bu Meclis artık öyle bir hâlde ki söze
karşı linç girişiminde bulunabiliyor, söze karşı
tahammülsüzlük gösterip mikrofonu kapatabiliyor. Böyle bir Meclis hâlinde.
Eğer bir şey gerçekten meşruysa, gerçekten
yaptığınıza inanıyorsanız, kalben
inanıyorsanız buna, bunu halkın karşısında
konuşursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu, bir dakika daha.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Halkın karşısında konuşursunuz,
halkın karşısında her maddenin ayrıntılı
olarak burada tartışılmasına rıza gösterirsiniz ve
işte o zaman, hakikaten, aslında yine de büyük
çoğunluğunuzla ve bu güç sarhoşluğu içerisinde -ki arkada
da bunu gördük gerçekten- hani daha öncesinde hiç olmazsa bir istişare
usulü vardı ama bu usulü de artık hiçe sayarak
yaptığınız şey ne kadar meşru değil,
hakikaten bu herkesin şu anda gözü önünde.
Daha fazla söyleyecek bir şey yok çünkü bu
şekilde seçime gitmeyi tasarlıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Devam, devam…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Evet, aynı, işte bu “Devam, devam…”
laflarıyla, gülücüklerle… Çünkü diyorum ya, güç sarhoşluğu
başka bir şey. Ama bir gün o motor durur, tersine döner ama umuyorum
size aynı şekilde muamele edilmez.
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
49.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 534
sıra sayılı Kanun Teklifi görüşmelerinin Meclisin
çalışma usullerine uygun olarak ve kabul edilen grup önerisi
istikametinde yapıldığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım, teşekkürler.
“İttifak yasası” olarak
adlandırılan yasa bizim grup önerimiz marifetiyle geldi, Milliyetçi
Hareket Partisi destekliyor. Siyasi partiler bu tür teklifleri milletten
saklamak bir yana, aksine, millet öğrensin, bilsin, ona göre kanaatini
oluştursun ve neticede kararını versin diye, böyle bir kasta
yönelik olarak oluştururlar çünkü 2019 seçimlerine esas alınarak
yapılacak olan bu ittifak düzenlemesi -yüce Meclis takdir ederse-
halkın şüphesiz ki bilgisi dâhilinde düzenlemelerle ve edineceği
kanaatlerle oluşacaktır. O yüzden, bir kere, halktan gerçekleri
saklamak, ittifak yasasının getirdiklerini halkın gözünden uzak
tutmak kanaatlerine katılmıyoruz.
Diğer taraftan, Meclisin yapmış
olduğu çalışmaların tutanakları vardır, internetten
yayınlar yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Bostancı siz de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bunun ötesinde,
çok çeşitli mecralarda bu konuya ilişkin öteden beri zaten
tartışmalar yapılıyor, kanaatler ortaya konuluyor,
farklı görüşler, mülahazalar serdediliyor. Bunların hepsi
topluma intikal etmiş konular, bundan sonra da etmeye devam edecek. 2019’a
kadar bu yasa üzerine Meclisin takdirinden sonra da bunlar çeşitli mecralarda
çeşitli vesilelerle dile getirilecek. Halktan hiç kimsenin siyaset üzerine
herhangi bir şeyi gizlemesi, bir kere, maddeten de imkânsızdır.
Yani bir iddiada bulunurken bunun aynı zamanda ne ölçüde hakikat
taşıdığına ilişkin bir muhakemeyi de buna eklemek
gerekir.
Dolayısıyla, burada yapmış
olduğumuz çalışma Meclisin daha önceki
çalışmalarıyla da muvafık, usullerine uygun; vermiş
olduğumuz, Meclisin kabul ettiği grup önerisi istikametinde “bitimine
kadar” denildiği için buna da son derece uygun bir
çalışmadır. Bu çerçevede çalışmalarımızı
sürdüreceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Biraz önce okuduğumuz aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk olarak Denizli Milletvekili Sayın
Kazım Arslan konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 534 sıra sayılı 298
Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde
söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 3’üncü maddeyle 298
sayılı Kanun’un 22’nci maddesi yeniden düzenleniyor ve bazı
değişiklikler getiriliyor. Bu değişiklikle sandık
kurulunun belirlenmesi amaçlanıyor ve bunun için de öncelikle
kaymakamlıklara yetki verilerek ilçede görev yapan bütün memurların
adreslerini de temin edecek şekilde belirlenmiş listeleri ilçe seçim
kurullarına göndermek suretiyle sandık kurulu
başkanlarının o ilçede görev yapan memurlardan
oluşmasının sağlanmasına olanak sağlanıyor.
Tabii, bu görevlendirilen memurlar içinden bir kurayla 2 misli aday belirlenmek
suretiyle de başkanın kim olacağı ortaya
çıkmış oluyor.
Tabii burada çok önemli olan bir husus şu
değerli arkadaşlarım: Kaymakamlıklar, tamamen iktidarın
gözetiminde olan, onun tayininde olan, onun bir yetkilisi gibi ilçelerde görev
yapan siyasi bir kurum. Dolayısıyla bu, bir siyasi kurumun eline
verilmesi suretiyle, orada belirlenecek isimlerin de yine siyasi anlamda
iktidara yakın olan arkadaşlardan bildirilmesi suretiyle ilçe seçim
kurullarına verilecek ve dolayısıyla orada kura çekilmiş
olsa bile sonuçta iktidar yanlısı bir başkan ortaya
çıkacaktır. Burada kuranın çekilmiş olması, tamamen o
verilen isimlerin siyasi yönlerinin kamufle edilmesi yönünde yapılan bir
işlemdir ki bu, bu hatanın, bu yanlışın üzerini
kesinlikle örtmeyecektir.
Tabii bu da -ilk bakışta düzenlemeye
baktığımızda- sandık başkanı
olacakların, gerçekten, belirli siyasi görüşlere sahip
olacağı kuşkularımızı artırıyor ama ne
olursa olsun, gerçekten, bu bildirilen isimlerin siyasetten
arınmış ve o ilçede görev yapan diğer memurların yani
ilçe seçim kurulu geçmişte bunu nasıl tespit etmiş ve
görevlendirmişse, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından görevlendirilmesinin
daha uygun olacağı aşikârdır. Bunun
yapılmamış olması bu yasanın gerçekten güvensizlik
konusunu ortaya çıkarmaktadır.
Değerli milletvekilleri, seçim ittifakları
yapılabilir. Ancak bu ittifaklar temsilde adaleti mutlak şekilde
yerine getirmelidir. Eğer temsilde adaleti gerçekleştiremeyen bir
ittifak söz konusuysa bu gerçekten tamamen siyasi amaçlı ve tamamen, bir
taraftan iktidarın iktidarda kalmasına yönelik, iktidarla birlikte
ittifakın içinde bulunan diğer küçük partilerin de Meclise girmesine
yönelik olarak yapılan bir anlaşmadır ki kesinlikle bu
anlaşmayı biz demokratik bulmuyoruz çünkü bir yandan yüzde 1’lik,
yüzde 2’lik bir parti Meclise girerken bir yandan da yüzde 9’a yakın oy
almış olan bir partinin Meclis dışında kalması
ayıbını ortaya çıkarıyor ki kesinlikle bu husus
demokratik değildir.
Tabii, burada bazı sözler söylendi “Ya, biz
ittifak kuruyoruz, siz de ittifak kurun.” dendi. Yani “Biz Cumhur
İttifakı kuruyoruz, siz de cümbüş ittifakı kurun.” gibi
laflar edildi. Gerçekten bu söylenen lafı da esefle karşıladığımızı
belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gerçekten bu
düzenlemenin, iktidarı tekrar iktidar etmek ve iktidarın yanında
olan küçük partilerin de Meclise girememe korkusunu sağlama almak,
garantiye almak için yapılan bir kirli, gerçekten, bir siyasi ittifak
olduğunu belirtmek istiyorum. Bununla, demokratik bir ülkede demokrasimizi
gerçekten geliştirmek, kökleştirmek mümkün değildir. Eğer
seçimle giremeyecek olan partilerin Meclise girmesi isteniyorsa barajın
aşağıya çekilmesi suretiyle girmesi sağlanmalıdır
diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
şimdi de İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu, 3’üncü madde belki de bütün yasa
teklifinin en kritik maddesi. Sanki daha kritik gibi görünenler var ama bu
hakikaten kritik çünkü esasında, bugüne kadar yani yüz yıllık
deneyimin sonucunda seçimler seçime katılacak partiler tarafından en
küçük birimde düzenleniyordu ve bütün diğer birimler de bunu
yansıtıyordu yani sandık kurulları seçime katılan
partilerin temsilcileri ve onların gönderdikleri müşahitler
tarafından sevk ve idare ediliyordu yani millet kendi seçimini kendisi
yapıyordu.
Şimdi artık, bu 3’üncü madde ve 4’üncü
madde olduktan sonra seçimlerin devletleştirildiği sonucuna kolayca
varabiliriz çünkü hem sandık başkanı kaymakam tarafından
gönderilen listeyle Yüksek Seçim Kurulu tarafından tayin ediliyor hem de
4’üncü maddeye göre bir de sandık kurulu üyesi ve onun yedeği.
Böylelikle, şimdi sayıyorum size: Sandık kurulu
başkanı merkezden tayin yoluyla geldi; iki, sandık kurulu üyesi
merkezden tayin yoluyla geldi; üç, AKP temsilcisi; dört, MHP temsilcisi. 7
sandık Kurulu üyesinden 4’ü iktidar blokunun üyesidir, onunla
bağlantılıdır.
Hiç bunların tarafsız olabileceğini
falan bana anlatmayın. Bütün devlet memurlarının şu an
itibarıyla bir elekten geçtiğini, bunların aynı zamanda
devlet tarafından tercih edilen sendikanın üyesi
olduklarını, hemen hemen tamamının TÜRKİYE KAMU-SEN
üyesi olduğunu bilmiyormuş gibi birbirimize davranmayalım. O
zaman nereye geliyoruz? Aslında, yurttaşların seçime
katılan partilerinin temsilcilerinden oluşan ve hepsinin birbirini
denetlediği bir sandık kurulundan yukarıdan, iktidar
tarafından tayin edilen bir başkan ve onun etrafında
kümelenmiş olan iktidar bloku üyelerinden oluşan sandık
kurullarına. Geçmiş olsun, artık bu gerçekleştikten sonra
adil, dürüst, şeffaf bir seçim ihtimali sıfırdır, oradaki
diğer partilerin itirazlarının kale alınması ihtimali
sıfırdır. Bu süreç aslında sandık başlarında
son derece sert gerilimlere de ister istemez yol açacaktır, zaten öyle
olduğu içindir ki diğer maddelerde herhangi bir vatandaş
“İmdat, polis!” dediğinde sandık başına polislerin
toplanmasına da kapı açılmaktadır çünkü böyle bir gerilim
haddi içerisinde bu seçimin yapılacağı açıkça
ortadadır.
Şimdi, bu şartlar altında gidilecek
bir seçimden hakikaten adil bir sonuç beklemek mümkün müdür? Bütün üyelerin
birbirini denetlediği bir sandık kurulu aslında güvenli bir
seçimin biricik garantisiydi çünkü diyalektik bir biçimde, kimsenin birbirine
güvenmediği bir sandık kurulu herkesin güvendiği bir sonucu
ortaya çıkartıyordu. Şimdi, 4’lü bir blok ve 3’lü
azınlık; bunun içerisinden herhangi bir biçimde adil bir sonuç elde
edilmesi ihtimali sıfırdır. Bunu diğer unsurlarla beraber
düşünün, damgalanmamış, “Damgalanmasa daha iyi.” denilen oy pusulaları
ve zarflarla oy kullanılması, her aşamada tartışmaya
yol açabilecek şekilde oy pusulasının mühürlenmesine
ilişkin yeni kayıtlar, bunlarla bir araya getirildiğinde,
sonuçta sandık kurulu hangi sonucu isterse sandıktan onu
çıkartabileceği şekilde, her türlü yasa
dışılığı, hukuksuzluğu, keyfîliği
yapabilecek şekilde teçhiz ediliyor, donatılıyor ve bununla da
halka geleceğini tayin etmek için bir fırsat verildiği
söyleniyor. Böyle ittifak elbette böyle bir sonuç doğurur, böyle bir
sonucu elde etmek için de zaten böyle bir ittifaka ihtiyaç vardır; o
yüzden tencere yuvarlanır, kapağını bulur. Fakat bununla
aslında şu yapılmış olacaktır: Bir seçim yoluyla,
artık iktidarın hiçbir zaman seçimle el
değiştirmeyeceği bir yeni dönemin kapısı
açılacaktır. Bu kapıdan geçenler sonunda bir toplumsal cennete
değil, bir siyasi cehenneme ulaşacaklardır.
Eğer bu yasa geçerse hayatımız son
derece sert ve çetin bir mücadeleye gebedir. Biz bu mücadeleye varız,
görüşelim. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık
olduğundan elektronik cihazla oylama yapalım.
Bir dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4’üncü maddede aynı
mahiyette iki adet önerge vardır, önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muherrem
Erkek Engin Altay
Kocaeli Çanakkale İstanbul
Hüseyin
Yıldız Murat
Emir Tufan Köse
Aydın
Ankara Çorum
Akın
Üstündağ Uğur
Bayraktutan Özgür
Özel
Muğla
Artvin Manisa
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Sibel Yiğitalp Mahmut Celadet Gaydalı Ayhan Bilgen
Diyarbakır Bitlis Kars
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; siyaset tarihine iz bırakacak bir dönüm
noktası; seçim sistemi değiştiriliyor. 16 Nisanda bir rejim
değişikliğini oya sundunuz, bir referandumdu ama referandumu bir
genel seçime çevirerek kazanmaya çalıştınız. Biz “Anayasa
Mahkemesinin yapısı” dedikçe “Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
oluşumu” dedikçe “Meclis” dedikçe sizler hep, biriniz tuttunuz “Ey
Kılıçdaroğlu!” dediniz, öbürünüz başka bir şey
anlattınız ama içerikten kaçıp seçimi, referandumu bir genel
seçime çevirmeye çalıştınız.
Şimdi, önümüzde bir genel seçim var. Her tez
kendi antiteziyle yenilebilir. Önümüzdeki genel seçim sizler için iktidarı
sürdürmek, iktidara tutunmak, iktidara taşınmak mücadelesi olabilir
ama bizler için, demokrasiyi savunanlar için, adaleti savunanlar için, 23 Nisan
1920’de bir saraydan alınıp bu yüce kubbenin altına
taşınan millî iradeyi savunanlar için, yapılacak ilk genel seçim
bir referandum niteliğindedir. Siz, o genel seçime, o referanduma, bir tek
adamlık hevesine, bir saray düzenine karşı bizlerin
karşısına tek başınıza çıkamıyorsunuz.
Bu gece neden karanlığa sığınıyorsunuz, neden
televizyon yayını yok? Neden, yarın, koskoca, kudretli, birinin
genel başkanı, “Ben... Ben...” diyen birisi televizyon
yayınında bunun tartışılmasından kaçar?
Geçmişte “Cumhurbaşkanı olamayacak tek kişi sensin. Seni
yargılamazsak namerdim.” diyen birisi çıkıp da yarın
televizyon saatinde grubunun, oturup altına imza attığı bir
teklifi savunmaktan niye kaçar? Milletin gözlerinden
kaçırdığınız, gözünün içine
bakamadığınız nedir? Somut bir örnek söyleyeyim;
örneğin, siz seçmenin gözüne baka baka şunu diyemezsiniz: Bugün seçim
olsa, 85 bin geçerli oy olsa ve en yüksek 4 oy; A partisi 30 bin, B partisi 25
bin, C partisi 14 bin, D partisi 12 bin alıyorken, iki bölgeli seçimde
birer oy A ve B partisinin oluyorken, getirdiğiniz barajla
“Birleşmedik ama biriz. Listelerimiz ayrı, logolarımız
ayrı ama biriz. Ona da bassan olur, bana da bassan olur, basmasan da bize
sayarız.” teklifiyle toplamda 26 bini bulup, önce buradaki bir vekili
alıp -hani diyorsunuz ya “Nasıl siyasi yankesicilik?”- sonra kendi
aranızda D’Hondt uygulayıp o vekili 14 binlik partiye veriyorsunuz
ya, o seçim bölgesinde 25 bin oy alan parti milletvekili çıkaramazken siz
14 bin oy alan partiye o milletvekilliğini veriyorsunuz ya, bu yüzden
“millî irade hırsızlığı” diyoruz, işte bu yüzden
“siyasi yankesicilik” diyoruz; işte bu yüzden bunu seçmenin gözünün içine
baka baka anlatamıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, partinizin İktidar Partisinin Genel
Başkanı -kuvvetli retorik- diyor ki: “İki yüz yıldır
bu millete istikamet dayatılıyor.” Hiç düşündünüz mü neyi
kastediyor? Kastettiği şey burada, Sened-i İttifak, 1808; bundan
iki yüz on yıl önce, ilk bu lafı söylediğinden iki yüz dört
yıl önceydi. Sened-i İttifak, ilk demokrasiye geçiş hamlesidir
-Naci Bostancı bilir- padişahın yetkilerinin ilk kez
kısıtlanmasının kabulüdür. Sened-i İttifak, saraydan
yetkinin yavaşça halka geçmesinin eşiği, demokrasi önünde
atlanan ilk eşiktir. Ondan nefret eden birisi, bugün yeni bir Sened-i
İttifak yapıyor. Seçimlerin başladığının
7’nci günü ittifak senedini vereceksiniz Seçim Kuruluna ya, işte 1808’deki
tek adam rejiminden demokrasiye gidişin ilk adımının
rövanşını başka bir ittifak senediyle alıyorsunuz.
İşte, bunu görün, seçmeninize bunu anlatacağız,
vicdanlarınıza bunu anlatacaksınız. Okuduğunuz,
yazdığınız kitaplar ile buradaki demokrasi söylemlerinizle
değil Sayın Naci Bostancı, torunlarınız sizi buraya
attığınız imzayla tanıyacaklar, hatırlayacaklar.
Soracaklar bir gün “Dedeniz böyle bir iş yapmış…” O zaman
demokrasi retorikleri değil, burada kullanılan oylar, buradaki bu
ayıplar ve demokrasiye geçişi bir şeytanlaşma olarak gören…
“Milletime istikamet dayattılar, şimdi ters istikamette gidiyorum ve
Parlamentoya verilmiş yetkileri bir sarayda, tek adamda topluyorum,
Parlamentoya da hesap vermiyorum.” diyorsunuz.
Bu gecenin karanlığı gökyüzünde
değil, altına imza attığınız, Sened-i
İttifak’la hesaplaşan, demokrasiden geriye giden bu ayıplı
iştedir. Bunun için korkuyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Karşınızdayız ve şunu göreceksiniz: Bu sürecin
sonunda, yarattıkları karanlıkta birbirine sarılarak
ittifak şarkısı söyleyenler değil…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …gökyüzünün o kara
bulutlarını bir gökkuşağı gibi yarıp…
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …farklı şeyler de
düşünseler, farklı dünya görüşlerinde de olsalar birbirinin
içine geçmeden…
BAŞKAN – Sayın Özel, teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bir dakika müsaade ederseniz,
toparlayayım Sayın Başkan.
Bu kadar haksızlıktan sonra, siz herhâlde
bir hak verirsiniz.
BAŞKAN – Talep etmediniz de o yüzden
teşekkür ettim size.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika ek süre.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, aynı 46 seçimleri gibi, böyle mi diyor Sayın Özel?
46’dan beri tek başına iktidar yüzü görmediler.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi şunu görelim:
Bir karanlık yarattınız, yarattığınız
karanlığı kendi liderleriniz ifade ediyor, birisi diyor ki:
“Elimizle barajı 50+1 yaptık.” Ve titriyor o eller, tutunacak biri
lazım, tek başına olmayacak. Birisi partiyi baraj altına
getirmiş “Artık barajı indirelim.” diyor, büyük ortak kabul
etmiyor, birleşiyorsunuz ve Birinci Dünya Savaşı’nın o
meşhur hikâyesi: “Onlar kazanınca biz de kazanmış sayılacaktık.”
Ve şimdi gelinen noktada, bu kapkaranlık
gökyüzünde bir gökkuşağı açıyor. Farklı da
düşünse, Saadetiyle, milliyetçileriyle, solcularıyla, Cumhuriyet Halk
Partisiyle, birbirinin işine ve içine karışmadan yan yana
durabilenler o gökyüzünü açacaklar ve o gökkuşağından sonra bu
kara bulutlarınız dağılıp bu ülkenin gökyüzü yine
demokrasinin masmavi rengini görecek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yeneceğiz sizi, korkmuyoruz sizden.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Korkun, sarılın
birbirinize. Buradayız ve biz kazanacağız. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –
Yenileceksiniz, yenileceksiniz!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Bravo(!) Yüzde 20 alacaksınız!
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
şimdi de Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, böyle heyecanlı konuşmadan sonra
ben sadece birkaç soru sorarak bırakacağım.
Bir kere, bir şeyin etrafından
dolaşıyoruz, bunu galiba itiraf etmek zorundayız. Artık
baraja ihtiyaç kalmadığını, barajın kurulma sebebinin,
konulma sebebinin ya da korunma sebebinin ortadan kalktığını
defaaten herkes ifade etti ama buna rağmen barajı kaldırmaya
niyet etmiyoruz.
Bakın, çok basit rakamlar var. Mesela,
Bosna-Hersek’te baraj sıfır, Hollanda’da 0,6 yani 1 bile değil,
yarım civarında baraj var, Avrupa Birliği ülkelerinde 2-2,5
civarında, maksimum -zaten üst sınır var- 5’i geçmemesi
gerekiyor, Avrupa Konseyi içerisinde en yüksek baraj da Rusya’da, Rusya’da
nasıl bir demokrasi olduğunu da bütün dünya biliyor.
Dolayısıyla aslında ihtiyaç
kalmamış bir şeyi kaldırmaktan siyasi irade niye çekinir?
Yani madem gerek yok, baraj madem bizim için konuldu ve baraj madem artık
engel olamıyor, o zaman niye kaldırmaktan kaçınıyoruz?
Şimdi, milletvekili seçiminde ittifak yapmak
ile başkanlık yani yeni yürütme organında ittifak yapmanın
formüllerini masa başında, Parlamentoda bir yere kadar dizayn
edebilirsiniz. Mesela, ben çok düşünüyorum bu yeni sistem üzerinde,
şunu çözemiyorum: Birinci turda milletvekilliğinde ittifak
yaptınız bir partiyle ve Parlamentoda temsil imkânını
buldunuz. Peki, ikinci turda milletvekilliği yok zaten, başkanlık
için ittifak yapılacak, onun da bir formülü yok, zaten 2 aday girecek.
Birinci turda ittifak yapanlar ikinci turda destek vermeme kararı
alırsa bunun bir tedbiri alınabilir mi seçim sistemiyle, böyle bir
şey yok yani hiçbir siyasal sistemde benim bildiğim bunun bir tedbiri
mümkün değil. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, zorlama
yöntemlerle aslında sadece krizi derinleştiriyoruz. Elbette ki biz
ittifaklara falan karşı çıkamayız; ister koalisyon ister
ittifak, birbirine benzeyen, kendisini birbirine yakın hisseden partiler
birlikte yol yürüyebilirler ama bunu neden bugün kotarmaya
çalışıyoruz, bunun bir izahı var mı? Yani yirmi ay
sonra seçim olacak -yerel seçimde ittifakın olmayacağını
zaten iki taraf da beyan etti- yirmi ay sonra yapılacak seçimin
kurallarını yirmi saat içinde kotarmaya çalışmanın
galiba siyasi bir anlamı olsa gerek. Benim bulabildiğim bir tek
anlamı var -sadece benim vesvesem olarak kabul edin lütfen- galiba
güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere, bürokraside byLock ve FETÖ
ayıklanması 15 Temmuz sayesinde oldu. Daha önce defalarca raporlar
yayınlanmıştı, MGK’nin görüşleri vardı,
kamuoyunda tartışmalar yapılıyordu ama bu denli büyük bir
tasfiye ya da ayıklanma gerçekleştirilemiyordu; bunun güçlü bir
mazereti, gerekçesi olması gerekiyordu. 15 Temmuz bu anlamda zaten bir
fırsat olarak da tarif edilmişti ama bu tasfiye yerel yönetimler için
kısmen yapıldı, üstü kapalı yapıldı, zımnen
yapıldı ama galiba Parlamentoda bu ayıklanma
yapılamıyor. Bunu yapmanın en pratik yolu, galiba birkaç hafta
içerisinde yapılacak bir seçim çağrısıyla fiilî durum
oluşturmak çünkü başka bir şey yok yani bunu bu gece
kotarmanın bir siyasi anlamı varsa bu, alelacele bir seçime giderek
buradaki ayıklanmayı böyle gerçekleştirmek olabilir. Benim en
azından düşünebildiğim, benim aklıma yatan, benim
mantığımla izah edebileceğim başka bir formül
gözükmüyor.
Tabii ki ilk konuşmalarda, Ahmet Bey’di galiba,
Mevlâna’dan bir şiir okudu. Onun yine güzel bir ifadesi var “Hak
şerleri hayır eyler.” diye başlıyor, sonra da “Görelim
Mevla neyler.” diye bitiyor. Galiba Türkiye siyasi hayatında bazen kontrol
edemediğiniz, göremediğiniz, öngöremediğiniz şeyler bazen
hayırlara vesile olur. Ben de bu umudu hâlâ her şeye rağmen
korumaya çalışanlardanım. Bazen biz hak etmediğimiz hâlde,
layık olmadığımız hâlde ve belki gereğini yapamadığımız
hâlde sonu hayra vesile olacak sonuçlar doğabilir.
Herkesi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci maddede iki adet
önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Celadet Gaydalı Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Bitlis İzmir
Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Hüda Kaya konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
İttifak yasasıyla -bir gecede
tamamını geçirip- ülkeyi selamete eriştireceğinizi
zannediyorsunuz değerli arkadaşlar. Ülkedeki dramı,
bırakın onu şu Meclisteki dramı anlatmaya kelimeler
yetmiyor. 28 Şubatı, geçtiğimiz haftalarda… Burada AKP
adına konuşan arkadaşlarımız “Biz bu örnekleri
anlatıyoruz ki bunları başkaları da yaşamasın
diye.” demişti. “Başkaları da yaşamasın.” diyen
iktidar, bir partinin genel başkanını eleştirdi diye
aynı anda 2 vekilimizin birden vekilliğini düşürdü.
Seçim güvenliği: OHAL varken Silahlı
Kuvvetlerin her çeşit, en ufak yerellere kadar hâkimiyetinin, gücünün,
etkisinin olduğunu bildiğimiz hâlde nasıl seçim ve sandık
güvenliği sağlanacak ki bunun sağlanamayacağını
sizler de çok iyi biliyorsunuz. Böyle demokratik ifadelerle, efendim,
sandık güvenliğiyle, şeffaflığıyla, güvencesiyle,
sağlıklı bir seçim yapılabilecek, evrensel kriterlere göre
bir sonuç alınabilecek gibi bir derdinizin, bir tasanızın
olmadığının da farkındayız. Bırakın bu
tasanın olup olmamasını, biraz önce Ayşe Acar Başaran
Vekilimiz burada, sözünü toparlarken en makul şekilde “2019’da halkın
nasıl cevap vereceğini göreceksiniz.” dediğinde, burada
-görmedim ama sesini duyduk- sözünü bilmeyen bir arkadaşımız
“Siz olmayacaksınız.” dedi. Planı, zihniyeti, kafası böyle
işleyen bir mantalite, bir iktidar, bir plan, bir gelecek bu ülkeye
çiziliyorsa, böyle bir plan yapılıyorsa, bir partinin yok
olması, hiçleştirilmesi, linç edilmesi, vekillerinin vekilliklerinin
düşürülmesi… Kapatamıyorsunuz “Parti kapatan bir iktidar
olmayalım.” diye, bunun farklı yollarıyla bir partiyi yok etmeye
çalışıyorsunuz. Sese, söze, muhalefete, eleştiriye tahammül
edemiyorsunuz ve burada, nasıl bir yürek, nasıl bir vicdan,
nasıl bir demokratik zihniyettir ki -olmadığını
gördük- kalkıyor “Siz olmayacaksınız." diyor bir
arkadaşımız burada ve burada Sayın
Başkanımız dâhil “Sen ne diyorsun? Bu nasıl bir ifade?
Burası bir hukuk devleti, burası demokratik Türkiye Cumhuriyeti.”
diye bile hiçbir arkadaş, kimse tepkisini göstermedi. Bunun normalde
disiplinlik bir cezası olması lazım. Normalde, böyle bir sözün
burada söylenemiyor olması lazım; ahlaka, vicdana, demokrasiye, bir zerre
insanlığa inancı olanın böyle bir sözü burada sarf edemiyor
olması lazım fakat kimseden böyle bir çıtın
çıkmadığını görüyoruz.
Sevgili arkadaşlar, sabahtan bu yana, rahmetli
Mehmet Akif Ersoy’un sözlerini anmasını ve doyasıya, her
şeyde olduğu gibi, istismarını bol kepçe gördük burada.
Mehmet Akif Ersoy’un bir dizesini ben de sizlere
okuyacağım arkadaşlar:
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim.
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam, aldırma da geç git, diyemem
aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım.
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu
İrticain şu sizin lehçede manası bu
mu?”
Sevgili arkadaşlar, bir de yine aynı
partinin vekilleri bir taraftan Abdülhamit güzellemeleri burada yapıyor,
bir taraftan Mehmet Akif Ersoy güzellemeleri yapıyor. Biz, Mehmet Akif
Ersoy’un zulüm, mazlum, eleştiri ve o din istismarı yapanlara yönelik
yazdıklarını, çizdiklerini okuduğumuzda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) – …nasıl bir Kur’an
emekçisi, adalet emekçisi olduğunu görüyoruz ve bu
yazdıklarının muhatabının da kim olduğunu
biliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (Devamla) – Burada bir zihin
karışıklığı olduğunu görüyorum. Bu yasa
ülkemizin hayrına olmayacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muharrem
Erkek Ali Haydar Hakverdi
Kocaeli Çanakkale Ankara
Hüseyin
Yıldız Murat
Emir Tufan Köse
Aydın Ankara Çorum
Akın
Üstündağ Uğur
Bayraktutan
Muğla Artvin
“MADDE 5- 298 sayılı Kanunun 68 inci
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Birlikte yapılan Cumhurbaşkanı ve
milletvekili seçimlerinde, oy pusulaları ayrı zarfa konulur ve
ayrı sandıklara atılır.
Seçimlerde kullanılacak kabinler, içini
göstermeyen koyu renk dayanıklı sentetik kumaşla kaplı ve
oy vermenin gizliliğini sağlayacak şekilde
yaptırılır. Kabinlerin diğer ölçü ve standartları Yüksek
Seçim Kurulunca belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Ali Haydar Hakverdi konuşacaklar.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın
Başkan, Sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ben iki yıl bu Divanda görev yaptım,
arkadaki grup başkan vekillerinin konuşmalarına,
anlaşmalarına, uzlaşmalarına çok kez tanıklık
etmiş bir vekilim ve bu, gece yarısı, gruplar arası
yazılı olmayan ancak etik kurallar olan bu kurallara aykırı
bir şekilde, aynı Seçim Kanunu’nda yaptığınız
iradeyi yansıtır ve yakışır bir şekilde, her iki
grubun da aldığı o tavrı açıkça algılayabiliyorum
ve gerçekten, her iki grubun mevcut durumuna da bu tavrın
yakıştığını, gece yarısı bir
oldubittiye getirerek hemen, alelacele Seçim Kanunu’nu değiştirme
iradenizi ben sizlere yakıştırdığımı ifade
etmeye çalışıyorum.
Şimdi, millet iradesini, bu iradenin Meclise ve
sandığa yansımasını hiçe sayıyorsunuz ve
yarın gerine gerine de “Bu kanunu bir günde geçirdik” diye hava
atacaksınız. Eşit yarışma kurallarını, adil
olmayı, sayımların sağlıklı
yapılmasını rafa kaldırıyorsunuz.
Kanun, sadece bugünü düşünen değil,
geleceği de kapsayan bir düzenleme içermelidir. Bugün bu kanunun sadece
iki amacı vardır, sadece iki amacı; birinci amacı,
barajın altında kalan bir partiyi adil olmayan ve vicdana
sığmayan bir yöntemle barajı aştı sayarak birkaç
vekille temsil edilmesini sağlamaya çalışıyorsunuz.
İkinci amacı ise yüzde 50’yi bulamayan iktidar partisine bir
yandaş arayıp bir şekilde yüzde 50’yi aşırtmaya
çalışıyorsunuz ama şunu bilin: Bu sefer gece
yarısı oyunlarıyla halkı kandıramayacaksınız.
Siz defalarca kandırılmış olabilirsiniz ama halk sizin bu
hilenize bu sefer kanmayacak. AKP Hükûmeti “Seçim barajını
kaldıracağız.” vaatleriyle gelmişti, “millî irade” diyordu
oysa, bu düzenleme, millî iradenin gasbedilmesidir. Bu iş “Ey, Anayasa
Mahkemesi, seni de kararlarını da tanımıyorum.” diyerek
başladı, sonra rejim oylamasında mühürsüz oyların geçerli
sayılmasıyla devam etti; şimdi bu hile yolunu yasal hâle
getirmeye çalışıyorsunuz. Seçmenden fazla oy pusulası ve
zarf basıp, sandığa dışarıdan oy girmesinin
yolunu açıyorsunuz mühürsüz oyları geçerli sayarak. Aynı binada
oy kullananları keyfî olarak farklı bölgelere dağıtıp
seçimin güvenliğini zayıflatıyorsunuz. Zamanında birlikte aynı
menzile yürüdüğünüz FETÖ de ölüleri oy kullanmaya çağırıyordu,
şimdi oy kullanamayanlara sandığı götürüyorsunuz. Ölüler mi
sandığa gidecek, sandık mı ölülere gidecek, buna da
muhtemelen karar vermişsinizdir kendi aranızda. “Seçimi kazanmak için
her yol mübahtır”ın önü açılmaktadır maalesef.
Şimdi, Sayın Adalet Bakanı, az önce
“Ülkemizde bu tip ittifaklar çok görüldü.” dedi. Evet,
haklısınız, biz de ülkemizde çok ittifaklar gördük. Mesela
Dolmabahçe’deki kapalı kapılar arkasındaki ittifakları
gördük, Habur’da kurulan ittifakları gördük, devlet içerisinde FETÖ’yle kurulan
ittifakları gördük, bugün “Ne olursa olsun biz kazanalım.”
ittifakını da görmekteyiz. Tekrar söylüyorum, bugün ülkede iktidar
hırsınızla hileyi yasal hâle getirdiğinizde ülkenin
barışına ve birliğine zarar verirsiniz.
Şunu hatırlatmak isterim: Terazisiyle
oynadığınız kantar, gün gelir sizi de tartar.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6’ncı maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muharrem
Erkek Akın
Üstündağ
Kocaeli Çanakkale Muğla
Tufan
Köse Murat
Emir Hüseyin
Yıldız
Çorum Ankara Aydın
Uğur
Bayraktutan Sibel
Özdemir
Artvin İstanbul
“MADDE 6- 298 sayılı Kanunun 78 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Milletvekili,” ibaresi
“Cumhurbaşkanı, milletvekili,” şeklinde
değiştirilmiş, aynı fıkraya “hükümlere göre” ibaresinden
sonra gelmek üzere “filigranlı kâğıttan” ibaresi eklenmiş
ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Oy zarfları, her seçim için ayrı renkte,
ön yüzünün sol üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu
amblemi yer alacak şekilde Yüksek Seçim Kurulunca filigranlı kâğıttan
hazırlatılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine
verdiğimiz önerge için grubumuz adına ben de söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, telaşla,
korkuyla, hızla yasalaştırılmaya çalışılan
ittifak yasalarını, yine bir gece yarısı, Meclisin rutin
çalışma günü dışında, TV yayınının
olmadığı bir gece yarısı, işte, görüldüğü
gibi sağlıksız, insani olmayan çalışma
koşullarında ve en önemlisi vatandaşlarımızdan
gizlenen bir biçimde bir korku ittifakı yasasını
görüşüyoruz hep birlikte. Ben de bu kanun teklifinin 6’ncı maddesi
üzerine konuşacağım.
Kanun teklifinin 6’ncı maddesinde 298
sayılı Kanun’un 78’inci maddesine eklenen fıkrayla oy
zarflarının YSK filigranlı kâğıtta
hazırlanması hükme bağlanarak kanun teklifinin ileriki 11’inci
maddesinde düzenlenen mühürsüz oy kuralının aslında bir zemini
hazırlanmıştır. 6’ncı maddede oy pusulalarının
ve zarflarının filigranlı kâğıt kullanılarak
hazırlanması elbette olumlu bir düzenleme ancak sonraki maddelerde
sandık kurulunun mührünün kaldırılmasıyla bu olumlu güvence
ortadan kalkmaktadır. Filigranlı oy pusulaları filigranlı
zarfın yanında, yine bu yasayla kaldırdığımız
sandık kurulu mührü eğer birlikte uygulanmış olsaydı
seçim güvenliği açısından daha sağlıklı bir durum
ortaya çıkacaktı, seçmen iradesinin sandığa daha doğru
yansıması açısından önemli bir düzenleme olacaktı.
Değerli milletvekilleri, şeffaf, gizli oy,
açık sayım, sandıkların güvenliği, seçmen iradesinin
tam olarak sandığa yansıması, Anayasa’mız ve taraf
olduğumuz uluslararası anlaşmalarla da güvence altına alınmıştır.
Mevcut yasalarımızda daha belirli denetim mekanizmaları
oluşturulmuş ancak birçok seçimde hep birlikte şahit
olduğumuz gibi birçok sorunlar yaşanmıştır. Eğer
Parlamentoda seçim güvenliği yasaları tartışmaları
yapıyorsak, seçim sistemimizde var olan sorunları tespit edip,
sorunları çözen, denetimi sağlayan ve tüm siyasal partilerin, 81
milyon halkımızın, 60 milyona yakın seçmenimizin iradesini
koruyan yasal düzenlemeleri hep birlikte yapmalıydık. Ancak
değerli milletvekilleri, geldiğimiz noktada, Sayın
Parsak’ın Komisyonda söylediği gibi, tüm siyasal yaşama
ilişkin düzenlemelerin -sadece ittifaklarını beyan ettikten
sonra- 81 milyon vatandaşımızın ve kendisine oy versin, oy
vermesin, bu iki siyasal parti dışındaki tüm seçmenleri
ilgilendiren düzenlemelerin bu iki siyasi partinin maalesef genel
merkezlerinde, hatta bir siyasal partinin de genel merkezinin bir
Cumhurbaşkanlığı makamına dönüştüğü bir
ortamda ortak bir mutabakatla oluşması, doğal olarak bu kanunu
daha başından itibaren sakatlamıştır. Hazırlanma
süreci, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin geleneksel hâle
getirdiği, uzlaşmadan uzak, katılımcılıktan uzak,
çoğunlukçu anlayışın bir tekerrürü olarak
karşımıza çıkmıştır.
Muhalefet partisi olarak Milliyetçi Hareket
Partisinin de bu ittifak içinde yer alması elbette sorgulanamaz. Ancak
seçim kanunlarının tek yanlı, uzlaşıdan uzak ve bugün
olduğu gibi bir gece yarısı, hızlı bir şekilde
geçirilmesine elbette karşı duruşta olmalarını biz
beklerdik. İttifak düzenlemeleri yanında, yerel yönetim, seçim
güvenliğiyle ilgili birçok yasal düzenleme de yapılmaktadır ve
doğal olarak ittifaklarını ilan eden bu iki siyasal partiyi
kayıran ve iki siyasal partinin çıkarlarını önceleyen bir
tartışmayı da beraberinde getirmiştir ve görüldüğü
gibi, yapılan birçok düzenleme, baraj sorununun ortadan
kaldırılması, bir zarfta milletvekilliği ve
cumhurbaşkanlığı oylarının birlikte
kullanılması ve temsilde adaleti sınırlandıran birçok
düzenleme, sandık kurullarının yapısı, kolluk
kuvvetlerinin müdahalesi, mühürsüz oy düzenlemesi… Bu kanuni düzenlemeler,
doğal olarak şu an oluşmuş olan bu ittifakı korumaya
yönelik düzenlemeler.
Sayın Kalaycı geneli üzerindeki görüşmelerde
“İttifaklar kutuplaşmayı engelleyecek.” dedi. Ama değerli
milletvekilleri, bu iki siyasal partinin kutuplaştırması daha
ittifakın başında kendi siyasal bekalarını
önceledikleri tartışmayla ortaya çıkmıştır.
“Cumhur İttifakı” dedikleri, devletin bekasını önceleyen…
Aslında, bugün itibarıyla ittifakın içinde yer alan büyük parti
yani Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkeyi yönetiyor ve bu ülkeyi beka
sorunuyla karşı karşıya bırakan ittifakın
tarafı olan partinin ve birlikte…
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Özdemir, tamamlayın lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Daha bu ittifakı yaparken diğer bütün
partileri devletin bekasını düşünmedikleri… Kendi
perspektiflerinden bir senaryo çizmelerine, hapsetmelerine, hatta
itibarsızlaştırmalarına şahit olduk.
Evet, düzenlemelerin, kurmuş oldukları
ittifak için oylarını artırmaya yönelik ve milletvekili
dağılımında bir avantaj sağlamaya dönük olduğuna
hepimiz şahit olduk.
Evet, değerli milletvekilleri, hızla
demokratik ve hukuksal normlardan uzaklaştığımız bir
süreçte tek adam rejiminin mimarlarının önümüzdeki 2019 seçimlerini
kendilerinin kazanımları kurgusu üzerine kurmuş olduğu bir
yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Ve son olarak: Bu iki siyasal parti, Adalet ve Kalkınma
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından hazırlanan ve
Parlamento gündemine getirilen bu görüştüğümüz yasal düzenleme,
ittifak içindeki siyasal partilerin siyasi ikballeri için yine birlikte
düzenledikleri Cumhurbaşkanlığı sistemindeki yüzde 50+1’i
sağlamak için, kendi bekaları için getirilen bir yasa olarak
Parlamento tarihimizde yer alacaktır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Elektronik cihazla oylama yapalım, kâtip üyeler
arasında bir anlaşmazlık var.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Celadet Gaydalı Behçet
Yıldırım
İstanbul Bitlis Adıyaman
Meral
Danış Beştaş Ertuğrul
Kürkcü Hüda Kaya
Adana İzmir İstanbul
"Oy zarfları, ön yüzünün sol üst
köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu amblemi, sağ üst
köşesinde barkod yer alacak şekilde Yüksek Seçim Kurulunca
filigranlı kağıttan hazırlatılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili
Sayın Behçet Yıldırım konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler
Başkanım.
534 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin
6’ncı maddesi üzerine HDP adına söz almış
bulunmaktayım.
Şimdi, her şeyin başı
aslında 12 Eylüldür, Kenan Evren’dir. Eğer Kenan Evren bu yüzde 10
barajını koymamış olsaydı ne bu ittifak
yasasını görüşürdük ne de bu koalisyonları konuşuyor,
tartışıyor olacaktık. Eğer yüzde 10 barajı
olmasaydı küçük partiler sizinle ittifak yaparlar mıydı? Bu soruyla
başlıyorum. Amiral sizsiniz ya… Az önce Bakan bunu söyledi. Yüzde 10
seçim barajlı ittifak düzenlemesi zorunlu, mecbur kalmış, mecbur
kaldığınız için bu düzenlemeleri yapıyorsunuz.
Temsilde adalet ilkesinin açıkça ihlalidir bu. Buradan gönüllü
birlikteliklerin çıkması mümkün değildir. Seçim öncesi baraj
kaygısıyla yapılan ittifaklar, seçim sonrasında da ciddi
kriz ve çatlakları da beraberinde getirecektir. Her platformda
koalisyonların sıkıntısından bahseden Hükûmetin, hem
kendisini hem de diğer partileri koalisyon yapmaya zorlaması da büyük
bir çelişkidir. Halkın iradesinin sandığa
yansımasını isteyen bir iktidar yüzde 10’luk seçim
barajıyla seçimlere giremez, gitmemeli. Kendisine güvenen, halkta
karşılığı olduğunu düşünen bir iktidar,
yüzde 10’luk seçim barajı gibi, milletin iradesi önündeki engellemeleri
kendilerine kalkan yapmaz. Hem yüzde 10 barajını kaldırmamak hem
de halkın iradesinden bahsetmek büyük, koca bir yalandır. Gerçekten
halkın iradesinin sandığa ve Meclise yansıması gibi
bir derdiniz varsa öncelikle yüzde 10 barajını kaldırmanız
lazımdır. Yoksa, bu teklif gibi, minareyi çalıp
kılıfını hazırlamaya çalışmak değildir,
olmamalıdır.
Şu an görüştüğümüz kanun teklifine
ilişkin olarak, bu mevcut kanun teklifinde seçimlerin demokratik,
şeffaf olmaması için her şey düşünülmüş. Seçimlerin
denetimden kaçırılması için bütün teknik zorluklar
yaratılmıştır. Bugüne kadar seçimlerde yapılmak
istenen ve yapılan ne kadar kanun dışı, hukuk
dışı iş ve eylem varsa hepsi bu düzenlemeyle yasa hâline
getiriliyor. Önce OHAL koşullarında seçime gideceksiniz, sonra bütün
müdahalelere karşı koruma altında olan sandık çevresini
daraltacaksınız, bu da yetmeyecek sandığı ilkin
belirlediğiniz yandaş sandık kurulu başkanları ve
üyeleriyle kuşatacaksınız. Bu da yetmeyecek, herhangi bir
itirazda, herhangi birinin ihbarıyla sandığı güvenlik
güçleriyle kuşatacaksınız.
Bakın, bir seçimin antidemokratik olması
için saydığım örnekler yeter de artar ancak bununla da
sınırlı kalmıyor. Başka ne yapılmış? Oy
pusulasındaki mührü kaldıracaksınız. İstediğiniz
kadar sandık bölgeleriyle oynayacaksınız, istediğiniz kadar
seçmen sayısı ve oy kullanacağı sandıklarla
oynayacaksınız. Seçmen listelerini
karıştıracaksınız. Bir nevi, seçimlerin şaibeli
olması için, denetimden kaçırılması için her şeyi
yapacaksınız. Bunun adına da “demokratik seçimler” diyeceksiniz,
öyle mi?
Yeri geldiği zaman sandık kurulu
başkanlarının belirlenmesine ilişkin olarak yapılan
düzenlemeye sadece kamu görevlilerinin sandık başkanı olarak hem
de demokratik olmayan bir usulle seçimine ilişkin yapılan itiraza
nasıl cevap veriyorsunuz, biliyor musunuz? “Siz kamu görevlilerine
güvenmiyor musunuz?” diyorsunuz. Peki, ben de size soruyorum: Siz
vatandaşa niye güvenmiyorsunuz? Niye vatandaşı sandık
başkanlığından çıkarıyorsunuz? Vatandaşa
açıkça “Sen sadece oy ver, gerisine karışma. Karışma
hakkını da alıyorum. Sandıktan ne çıkacağı
beni ilgilendirmez.” diyorsunuz. Bir nevi, sandığı halkın
denetiminden kaçırıyorsunuz. Seçimlerin varlık sebebi
halkın rızası, halkın iradesi, seçimlerin ana aktörleri ise
siyasi partiler değil midir? Madem böyle, sandık kurulu
başkanlarının seçiminde siyasi partileri ve vatandaşı
niye çıkarıyorsunuz? Niye dışlıyorsunuz?
Niye çıkardığınızı
söyleyeyim: Kendi yandaş kamu görevlilerinizle, AKP ve ittifak partinizin
üyeleriyle sandık başında çoğunluğu yakalamak için.
Sandık başında yapılacak bütün işlemleri ve verilecek
bütün kararları kendi lehinize çevirmek için. Aynı binada oturan
seçmenlerin farklı sandık bölgelerine kaydırılması,
sandığın taşınması, sandık bölgelerinin
birleştirilmesiyle sandık halktan kaçırılıyor. Seçmen
listelerinin karma şekilde düzenlenebilmesi, sandık kurulu
başkanlarının kamu görevlisi memurlar arasından
belirlenmesi, mühürsüz zarfların ve oy pusulalarının kanunen
geçerli sayılmasıyla sandık denetimden
çıkarılıyor.
Kanunun özü şudur: Sandık
kaçırılıyor, sandık kuşatılıyor, sandık
denetimden çıkarılıyor. Bu üç amaç üzerinden ve OHAL
koşullarında yapacağınız her seçimin sonucu
şaibelidir, yeni kriz ve kaoslara gebedir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
istediniz.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
7’nci maddede aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muharrem
Erkek Tufan
Köse
Kocaeli Çanakkale Çorum
Murat
Emir Hüseyin
Yıldız Akın
Üstündağ
Ankara Aydın Muğla
Uğur
Bayraktutan Mahmut
Tanal
Artvin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu,
değiştirilmesi istenilen madde teklifin 7’nci maddesi, Seçim
Kanunu’nun 81’inci maddesi. Seçim Kanunu’nun 81’inci maddesi, mevcut olan
hâliyle, sandık alanını ve sandık çevresini düzenler.
Sandık alanı, sandığın kurulduğu alanı 100
metre olarak tarif eder, getirilen düzenleme de bu, sandık alanı olan
100 metrelik alanı iptal ediyor. Yeni düzenlemede sandık çevresi
getiriliyor ancak eski düzenlemedeki sandık çevresi 15 metre olarak
düzenlendiği hâlde yeni düzenlemede bu 15 metre de
kaldırılıyor, herhangi bir sınırlama getirilmiyor.
Yani 1 metrelik, 2 metrelik bir yere, gayet rahat, kamu görevlisiyle birlikte,
vatandaşa herhangi bir gizlilik ortamı sağlanmadan oy kullanma
durumu getirilmiş olacak ki bu, seçimin adil, baskısız
ortamını sağlamaktan uzak olan bir düzenleme. Şimdi
“Buradaki asıl gerekçe ne?” “Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili
düzenleme yapıldı. Bu, onunla ilgili uyum yasasıdır, uyum
teklifidir.” deniliyor. Baktığımız kadarıyla burada
uyumla ilgili herhangi bir düzenleme yok değerli arkadaşlar.
Şimdi “Yurt dışında -Sayın
Bakan da bahsetti- ittifaklar, vesaireler var.” denildi. Evet, ittifaklar var.
İttifaklara baktığımız kadarıyla burada gayet
açık ve net, şöyle yapılmış: Mesela, ben, Çek
Cumhuriyeti örneğini vereyim. Çek Cumhuriyeti’nde seçim barajı yüzde
5, iki parti eğer ittifak yaparsa 5 artı 5 yani yüzde 10
barajını geçecek, üç parti ittifak yaparsa yüzde 15 barajı
aranıyor. Peki bu getirilen düzenlemede ne var? Anlaşılan husus
şu, Sayın Bakan da onu söyledi: “Zaten, bir parti amiral, diğeri
de kuyruk.” dedi. Yani burada amiral olan bir parti kuyruk olan bir partiyi
kurtarmanın telaşında. Peki, böyle olunca dünyanın hiçbir
ülkesinde seçim barajını aşamayan bir siyasi partinin, ittifak
yaptığı siyasi partiyle seçim barajını
aşmış gibi gösterilmesi… Bu, kanuna karşı hiledir, bu
muvazaalı bir işlemdir. Gayet açık ve net. Hele hele Türkiye
Büyük Millet Meclisinin dürüst hareket etmesi lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
muvazaalı işlemler yapmaması lazım, hileli işlemler
yapmaması lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin adil davranması
lazım. Eğer biz, seçim barajını aşamayan bir siyasi
partiyi ittifak nedeniyle seçim barajını, yüzde 10'u
aşmış gibi gösterirsek bu adaletsizlik olur değerli
arkadaşlar. Toplumu bir arada tutan nedir? Kadını, erkeği,
farklı mezhepleri, farklı cinsiyetleri, çocuk, yaşlı, genç,
hepimizi bir arada tutan duygu, düzeni sağlayan duygu adalet düzenidir. Bu
şekliyle adalet düzenini bozmuş olacağız. Adalet,
insanları birbirine kenetleyen bağdır. Burada ben şunu
isterdim. Yahu arkadaş, biz bu ittifakı yapıyoruz, millet için
yapıyoruz, halk için yapıyoruz, kamu yararı için yapıyoruz
yani burada kamunun çıkarı var. Burada değerli arkadaşlar,
kamunun çıkarı filan yok. Burada tamamen barajın altında
kalması muhtemel olan siyasi partileri kurtarmak için yapılan bir
operasyon bu. Burada yani bir kamu yararı olmayan, bir siyasi partinin
kişisel çıkarı yüzünden bu yasayı çıkarmaya,
halkı bölmeye, parçalamaya hakkımız var mı? Yasanın
kucaklayıcı olması lazım.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Nereden
biliyorsun barajın altında kalacağını?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Yasanın bireysel
olmaması lazım. Buradaki ittifak bir çıkar ittifakı,
buradaki ittifak bir menfaat ittifakı.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Mahmut,
nereden biliyorsun barajın altında kalacağını?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Buradaki anketleri
görüyoruz Sayın Metiner. Anketlere baktığımız zaman…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Nereden
biliyorsun?
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) – …şu anda dört tane
siyasi partinin… İttifak yaptığınız parti barajın
altına düşüyor. AK PARTİ’nin şu andaki oyları yüzde
37.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Hayal
görüyorsun, hayal. Tanal, hayal görüyorsun.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Toplam, görebildiğimiz
kadarıyla yüzde 38. Yani AK PARTİ MHP’yle birleştiği zaman
toplam oyunuz, anketlerde yüzde 38’i gösteriyor. Yani siz netice
itibarıyla siz hangi yasayı getirirseniz getirin AK PARTİ
erimeye devam ediyor. Yani MHP’yle ittifak edin, ne yaparsanız yapın…
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – On
beş senedir öyle diyorsun ya, on beş sene geçti üzerinden.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Anlayamadım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – Buz da eriyor ya,
eriyorsunuz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – On
beş senedir onu diyorsun, problem yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mahmut Bey, onlara söyleyin:
Sizi biz bile kurtaramayız bu şartlar altında.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Biz yine adil
yargılamayı isteyeceğiz.
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür
ederim…
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bir dakika istiyorum
Sayın Başkan.
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) – Verme ya, verme ya, yeter
ya!
BAŞKAN – Peki, buyurun.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Çekya’dan
yeni geldi Mahmut…
MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi, değerli
arkadaşlar, “Çekya” değil, Çek Cumhuriyeti, yanlış
anlamışsın değerli dostum. Yani ben size Çek Cumhuriyeti’ni
söyledim, “Çekya”yı söylemedim ki. Siz “Çekya”yı nereden getirdiniz?
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada
Anayasa’mızın hükümleri açık ve net bir şekilde diyor ki:
Anayasa’nın hükümleri arasında astlık, üstlük, hiyerarşik
bir sıralama yok. Mevcut olan yasal düzenlemelerin hepsi birbirine
eşit durumda. Birbirine eşit olduğu için burada bizim
amacımız gerçekten Parlamentonun saygınlığı
açısından, kişisel menfaatler uğruna değil. Burada
getirilen bu düzenleme kamunun hangi sorununu halledecek? Fakir fukaranın
hangi sorununu halledecek? İşsizin hangi sorununu halledecek?
Emeklinin hangi sorununu halledecek? Öğrencinin hangi sorununu halledecek?
Çalışanların hangi sorununu halledecek? Burada açık ve net,
bireysel çıkarlar için getirilen bir düzenleme. Biraz sağduyuya kulak
verelim. Bire bir konuştuğumuz zaman hepiniz bize hak veriyorsunuz
ama burada gayet rahat, bir araya geldiğiniz zaman hep birlikte
karşı çıkıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Seninle hiç
yan yana bile gelmedik.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Benim sizden ricam:
Sabırlı olmaya davet ediyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Sen önce hak
verenleri açıkla.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Nasıl?
MEHMET METİNER (İstanbul) – Sana hak
verenleri açıkla burada.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Siz bana hak veriyorsunuz
bire bir konuştuğumuz zaman. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) – Asla!
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür
ederim.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Sayın
Başkan, sataşma yaptı bana.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde şimdi de Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş konuşacaklar.
Buyurun Sayın Meral Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde gizli
bir ittifak yasasını görüşmeye devam ediyoruz. “Gizli” diyorum
çünkü bu yasa önerisi pazartesi günü televizyonların
olmadığı, canlı yayının olmadığı,
yarın grup toplantıları olacağı ve halkın
ilgisinin burada toplanacağı bir gündem olduğu için halktan
gizleniyor. Bir kere önce bunu kabul edelim.
Gerçekten demin otururken ne konuşayım
diye düşündüm. Acaba aynı ülke de mi yaşıyoruz ya da
aynı topraklarda mı yaşıyoruz, emin olun bilmiyorum. Ya siz
bir fanustasınız, başka bir yeri görmüyorsunuz, başka bir
algı hissetmiyorsunuz ya da biz başka bir fanustayız. Çünkü bir
mesele ancak bu kadar 180 derece zıt değerlendirilebilir. Bu gece
sabaha kadar çalışacağız. Varsın
çalışalım. Biz hep buradayız zaten, bu sıralardayız.
Olmayan, üzülerek söyleyeyim -yüzünüzü söylüyorum- sizlersiniz. 5-6
kişiyle Genel Kurul götürülüyor, oylama istenmezse, oylama olmazsa zaten
gelme ihtiyacı bile yok.
Yani değerli milletvekilleri,
dışarıda karşılaştığımızda
her birinizle en azından sohbet etme, böyle bir iletişim kurma
şansı var ama buraya geldiğimizde, Genel Kurulda garip bir
gözlük takılıyor ve bu gözlükle karşıdaki milletvekilleri
âdeta düşman kategorisinde, söylenilen her söze tepki, söylenilen her söze
itiraz ve farklı bir değerlendirme yapılıyor. Bunu
hissetmek için burada on beş saat oturmak gerekiyor, biz oturuyoruz çünkü
ve ne söylersek söyleyelim karşıda bir tepki var. Şimdi, ne
oluyor? Gerçekten, gece ikide ve sabaha kadar hem de beş gün Genel Kurul
açık olacakken hem de grup önerisi kabul edilmişken hem de her
istediğinizi zaten bu Meclisten geçiriyorken gece
çalışmanın mantığı nedir? Ben bu konuda asla ikna
olmadım, olmayacağım. Biz ikna değiliz, biz çalışmaktan
kaçmıyoruz ama sizler canınız isteyince ya da öyle gerekince -o
gerekliliği bilmiyorum, nedir- o gereklilik olunca vahiy gelmiş gibi
burada, işte, bulunuyorsunuz ve sabaha kadar bu yasa geçecek. Bu yasa bu
halk yararına değil. Bu yasa bu ülke yararına değil. Bu
yasa, demokrasi aleyhine, seçimleri tümüyle, hilelerle, suç delillerini gizleme
ve bir dolandırıcılık yasası niteliğindedir. Bunu
ben ikinci bölümde ayrıntılı bir şekilde
anlatacağım.
Geneli üzerinde de söyledim, eminim daha önce de
söylemiştim, çok sık söyleme ihtiyacı duyuyorum, o gözlükleri
çıkarsanız, iktidar olma psikolojisinden ve kibrinden bir saat
kurtulsanız, bu yasaya objektif olarak baksanız ve geçmiş
söylediklerinizi düşünseniz bize hak vereceksiniz. Ama yok, o gözlük
çıkmıyor. Orada, karşıda, sürekli bir düşman üretme,
bir karşıtlık üretme, konu dışında saldırma,
konuyla alakasız belagatler meseleyi karartıyor. Biz ne diyoruz, siz
ne anlatıyorsunuz?
Şimdi, burada demin konuştuğumuzda
-isim vermeyeceğim, ya o gece bir milletvekilimiz, arada, değerli
arkadaşlar arada, beş dakikalık arada burada linç girişimine
uğradı- bize şu söyleniyor: “Siz iki grup başkan vekili
olarak saldırdınız.” Yani biz burada olmasak gerçekten neredeyse
kendi kendimizden şüphe edeceğiz. Ya, 50-60 kişi bir
milletvekiline saldırmış, kürek kemiği
kırılmış yani ya “Bir yere sıkışmış.”
ya biz saldırmışız ya da “Kendi kendini çarpmış,
yaralanmış.” deniyor. Yani bu kadar insanın aklıyla alay
etmeyin. Söze karşı şiddete başvuran bir iktidar partisi
var, söze karşı mikrofonu kesen bir iktidar partisi var; halk
iradesine güvenmeyen, halk iradesinin sandıktan çıkmaması için
koca koca yasalar hazırlayan bir iktidar partisi var.
Gelin, hakikatlerle yüzleşelim. Bu ülke
hepimizin, bu toprakların üzerinde hepimiz yaşıyoruz ve bu
demokrasi bugün size lazım değil gibi görünüyor ama emin olun yarın
size de lazım olacak.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8’inci maddede aynı mahiyette olmak üzere iki
adet önerge bulunmaktadır, okutuyorum önergeleri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma Kaplan Hürriyet Muharrem Erkek Tufan Köse
Kocaeli Çanakkale Çorum
Murat Emir Hüseyin
Yıldız Akın
Üstündağ
Ankara Aydın Muğla
Uğur Bayraktutan Çetin Arık
Artvin Kayseri
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral Danış
Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Mahmut Celadet Gaydalı
İzmir Bitlis
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arık
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
“Vatandaş duymasın, izlemesin.” diye
gecenin ikisinde ittifak yasasını görüşüyoruz, sabaha kadar da
devam edecek. Bugün, Türkiye, gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri
düşünen, kendi çıkarlarını ülkenin
çıkarlarının önünde tutan siyasiler nedeniyle âdeta bir uçurumun
eşiğinde.
Bugüne kadar, AKP’ye
baktığımızda, iktidarda kalabilmek için her türlü şer
odaklarıyla ittifak yapabildiğini görüyoruz. Sayın
milletvekilleri, gelin, AKP’nin kurduğu bu şer ittifaklarına hep
birlikte bir göz atalım. AKP “büyük şeytan” dediği Amerika’yla
Büyük Ortadoğu Projesi’nde ittifak kurmadı mı? AKP iktidarda
kalabilmek için Amerika’yla ittifak kurup Conilerin Irak’ı işgal
etmesine, orada Müslüman kadınlara tecavüz edilmesine vesile olmadı
mı? Kendi iktidarının devamı için bu AKP sözde “çözüm
süreci” adı altında şehidimize “kelle”, teröristbaşına
“sayın” diyerek PKK’yla ittifak kurmadı mı? Kurdu. MHP Genel
Başkanı Sayın Devlet Bahçeli o günlerde “Bölücülük terazisinin
iki kefesinde AKP ile PKK’nın aynı ağırlıkta
olduğunu hiç kimse inkâr edemeyecektir.” demedi mi? Bu kirli
ittifakın sonunda yüzlerce askerimiz, polisimiz şehit olmadı
mı? Habur rezaletini hep beraber yaşamadık mı?
Peki, AKP’nin ittifakı sadece bunlarla mı
sınırlı? Elbette ki bunlarla da sınırlı
değil. Bakınız, Sayın Bahçeli Bursa’nın İznik
ilçesinde yaptığı konuşmasında “Erdoğan’ın,
Türkiye’yi yıkmak, askerinden polisine kadar millî güç
unsurlarını tasfiye etmek maksadıyla şeytanla bile ortaklık
kuracak kadar gözü dönmüştür. Karşımızda kirli ittifak
değil; kirlenmiş, küflenmiş, küfe batmış, kalleş
bir Hükûmet durmaktadır.” diyor.
Evet, AKP iktidarda kalabilmek için şeytanla
ittifak yapmadı mı, FETÖ’yle ittifak yapmadı mı, bu ülkenin
millî ordusuna FETÖ’yle beraber kumpas kurmadı mı? Kurdu. FETÖ’nün
gerçek yüzünü ortaya koyan aydınlar, gazeteciler, iş adamları
aynı menzile yürüyen bu iki ortağın ittifakı sonucunda
canlarından, özgürlüklerinden olmadılar mı? Oldular. AKP’nin bu
şeytanla ittifakı sonucunda 15 Temmuzu hep beraber
yaşamadık mı? Yaşadık. 248 şehidimiz olmadı
mı? Oldu. Değerli milletvekilleri, bu AKP, bugün
kırmızı bültenle aradığımız PYD terör
örgütünün elebaşı Salih Müslim’le ittifak kurup önüne
kırmızı halı sermedi mi? Serdi. PYD’li teröristlere
Türkiye'nin sınırlarını açıp lahmacunlarla beslemedi
mi?
Burada bir kez daha, Afrin’de Türk milletinin huzuru
ve güveni için canını hiçe sayarak, canı pahasına mücadele
eden kahraman askerlerimize başarılar, şehitlerimize Allah’tan
rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP ne zaman, kimle
ittifak kursa bu ülke bedelini çok ağır ödemiştir,
ağır ödemeye de devam ediyor. Kaderin cilvesine bakınız ki
AKP iktidarda kalabilmek için yeni bir ittifak peşinde, hem de kimle? “AKP
şeytanla bile ittifak kurabilir.” diyen Milliyetçi Hareket Partisiyle.
Kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın. Ben
gerçekten şunu çok merak ediyorum: “Biz her türlü milliyetçiliği
ayaklarının altına almış bir iktidarız.” diyenler
ile kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayanlar sözde yerli ve millî
bir ittifakı nasıl kuruyorlar? Bu AKP’nin sadece iktidarda kalabilmek
için daha önceden kurmuş olduğu kirli ittifaklardan hiç mi ders
almıyorlar, nasıl yan yana gelebiliyorlar anlayabilmiş
değilim.
Sayın milletvekilleri, bu ittifak yerli ve
millî kaygılarla değil, daha düne kadar birbirlerine idam ipi atan
iki partinin birinin yüzde 50’yi, diğerinin yüzde 10’u bulamama
kaygısıyla birbirine can simidiyle sarıldıkları koltuk
ittifakıdır. Sayın Bahçeli’nin söylediği gibi, bu bir kirli
ittifaktır, şeytan ittifakıdır. Bu ittifakta adalet yoktur.
Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Sayın
Başbakan Kayseri’de yapmış olduğu konuşmasında
“‘Baraj derdim olmasın.’ diyorsan sırtını gel bana daya,
gel ittifaka, gel bize.” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Arık.
ÇETİN ARIK (Devamla) – Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Toparlayın, peki.
Bir dakika…
ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu bir siyasi rüşvettir. “Referandumda
koalisyonlar kalkıyor.” diye yanılttığınız Türk
halkı bu siyasi rüşvete itibar etmeyecektir.
Ayrıca, Sayın Başbakan “İttifaka
oy ver, mührü nereye vurursan vur, hiç de önemli değil.” diyor. Yani “4
diyeceğiz, 9 diyeceğiz, toplayacağız, 51 diyeceğiz.”
diyor. Gerçi bu toplama işlerini Sayın Bahçeli daha iyi bilir ama AKP
ile MHP’nin toplamı Sayın Tanal’ın söylediği gibi, AKP
etmiyor.
Değerli milletvekilleri, Türk halkı
ittifakını demokrasiden yana, Atatürk Türkiyesinden yana,
aydınlık Türkiye'den yana kullanacaktır. Tek adam değil,
demokrasi kazanacaktır. Biz haklıyız, biz kazanacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Arık.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde şimdi de
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
ülkenin demokratik bir ülke mi, otoriter bir ülke mi olduğunu belirlemede
seçimler önemli bir yer tutar. Yalnızca seçmenlerin sandıkta oy
kullanabilmesi o seçimi demokratik kılmaz. Seçimde demokrasinin temel
şartı, o ülkede her partinin eşit imkânlardan
yararlanabilmesidir. İktidar partisi ile devlet arasındaki
ayrımın iyice inceldiği, iktidar partisi ile devlet
imkânlarını seçimlerde kendi lehine sınırsızca
kullandığı, medya, yargı ve eğitimin iktidarın
mutlak kontrolünde olduğu rejimlerde seçimler usulen özgürdür. Seçim
kurallarına uyulur ama iktidar seçimden galip çıkmak için devletin
tüm imkânlarını kullandığından seçimler adil
değildir. Böyle rejimlere rekabetçi otoriter rejimler denir. Partiler
arasında görünürde bir rekabet vardır ama şartlar
eşitsizdir. Rekabetçi otoriter rejimlerin önünde ise 3 yol vardır:
Bir, demokratikleşme; iki, istikrarsız otoriterlik; üç,
istikrarlı otoriterlik.
Türkiye’de, bundan tam beş altı yıl
önce biz demokratikleşmeyi tartışırken bugün demokrasinin
nasıl hızla yere çakılacağını hesap ediyoruz.
Artık ülke hızla istikrarlı hem de çok istikrarlı bir
otoriter rejim hâline geliyor. Yani artık seçimlerin şaibeli
olduğu, sandıktan sürekli bir devlet partisinin
çıktığı bir rejime doğru gidiyoruz. Hükûmet seçimden
galip çıkacak biçimde seçim yasasını kendi çıkarlarına
göre değiştirmekle kalmıyor, seçimler artık tamamen
şaibeli hâle geliyor. Üzerinde konuştuğum 8’inci madde
örneğin; seçmenlere ihbarla sandık çevresine kolluk gücü
çağırma yetkisi veriyor.
Hepimizin sandık çevresinde bulunduğuna
eminim arkadaşlar. Seçimlerin şeffaf ve kuralına uygun
gerçekleşmesinin tek yolu tarafsız bir sandık kurulu ve siyasi
partilerin, yurttaşların denetim yetkisidir. Sandıkta
sandık başkanının ve siyasi partilerin de üyelerinden
oluşan bu kurul özellikle oylar sayılırken sandıklarda oluşan
gerginlikleri tarafsız biçimde yatıştırır ancak
zorunlu hâllerde, nadiren kolluk güçlerini çağırır. Bugüne kadar
da seçim güvenliği böyle sağlanmıştır. Peki,
şimdi neden bir de yurttaşa ihbar yetkisi tanınıyor?
Yurttaşa aşırı güvenden mi? Hayır. Çünkü bir tarafta
yurttaşa ihbar yetkisi tanınırken diğer yandan da seçmen
listeleri yurttaşın gözünden, denetiminden
kaçırılıyor. Daha öncesinde komşusunu, apartmanında
kim olduğunu bilen yurttaşlar artık bilemeyecekler. Bu, sadece
partilerin denetimine sunuluyor. Peki, acaba bunun nedeni, sakin geçen bir
ortamda iktidarın çok da lehine olmayan sonuçlar, bununla
karşılaşılması durumunda ortalığı
gerginleştirecek bir muhbir vatandaş icat etmek mi ve güvenlik
görevlilerini oraya çağırarak aslında güvenli olan seçimin
güvenliğini sarsmak mı? İşte, bütün bunlar gerçekten bu tasarıyı
iyice riskli hâle getiriyor.
OHAL sürecinde özellikle farklı siyasi
görüşlere sahip kesimler arasında önemli fay hatları
oluşmuşken ve toplumsal kutuplaşma son derece
artmışken böyle pervasız bir uygulamanın önünü açmak son
derece tehlikeli sonuçlar doğurur. Öyle ki bu uygulama muhalefet
partilerine mensup müşahit veya seçmenlerin sandık başından
uzaklaştırılmasıyla oy sayım ve döküm süreçlerinin
şeffaf biçimde denetlenebilmesi ve gözlemlenmesini imkânsız
kılar. Kolluk gücü gelir, rahatlıkla “İhbar var, ben müdahale
etmek zorundayım.” der ve işte, şaibe orada başlar.
Değerli milletvekilleri, seçimin
meşruiyeti, tarafsız gözlem ve denetime dayanır. Bu kanun
teklifiyle meşruiyeti ortadan kaldırıp polisin gözetiminde
zapturapt seçimleri mi yapmak istiyorsunuz? Siz bu ülkede demokratik seçimler
yapılsın istiyor musunuz, yoksa hayalinizdeki Türkiye seçimlerin
sonucunun önceden belli olduğu istikrarlı otoriter bir ülke midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Sayın Başkan, tamamlamak istiyorum mümkünse.
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum,
tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Bugün sorulacak tek soru budur. Nasıl bir ülke? Demokrasi mi,
otoriterlik mi? Aslında bunun cevabı açıktır. Kürsüde
mikrofon kapatan ya da söze karşı linç girişiminde bulunan bir
iktidar partisinin ya da Mecliste yaptığı konuşmalar
nedeniyle onlarcası cezaevinde olan insanların ki bunların
başında milletvekillerimiz geliyor, bunların olduğu bir
ülkede istenen demokrasi falan değildir, otoriterliktir açıkça. Ancak
mesele sadece sizin ne istediğiniz değil, halkımızın
ne istediği. Gerçekten, halkımız, sizlere, buna karşı
gereken cevabı verecektir. Siz tek değilsiniz, bu ülkede gerçekten
başka demokrasi güçleri var. Buna kalben, yürekten inanıyorum, bunun
sonucunu göreceksiniz.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.16
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
9’uncu maddeyi görüşeceğiz şimdi.
9’uncu maddede aynı mahiyette olmak üzere iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Fatma
Kaplan Hürriyet Muharrem
Erkek Tufan
Köse
Kocaeli Çanakkale Çorum
Murat
Emir Hüseyin
Yıldız Akın
Üstündağ
Ankara Aydın Muğla
Uğur
Bayraktutan Mustafa
Ali Balbay
Artvin İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Hüda
Kaya
İstanbul İzmir İstanbul
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KÖSE
(Antalya) – Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk önce İzmir
Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay konuşacaktır.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Martın gecesindeyiz. Bundan
kırk yedi yıl önce demokrasiye müdahale edildi; 12 Mart darbesi
diyoruz. O gün Parlamento açıktı, o gün siyasi partiler
açıktı ama demokrasi kapalıydı. Bugün de ne yazık ki
kırk yedi yıl sonra Parlamento açık, üstelik sabaha kadar
açık ama -Parlamento üzerinde- tıpkı kırk yedi yıl
önceki gibi Parlamentonun şu andaki iradesi dışında böyle
bir yasa yapılmasıyla karşı karşıyayız. Öyle
ki Sayın Meclis Başkanı bile bu yasanın sabaha kadar
biteceğini bu Genel Kurul salonunda öğrendi, ona bile sürpriz oldu.
Bugün bir başka Parlamento daha kapalı
sayın milletvekilleri. İsviçre Parlamentosu gündeminde
görüşeceği bir konu olmadığı için açılmama
kararı aldı ve bununla birlikte, Parlamento Başkanı Sutter
35 bin İsviçre frangı tasarruf edildiğini söyledi. Demokrasinin
rayına oturduğu ülkede sorunlar yok, Parlamento kapalı;
demokrasinin karaya oturduğu ülkede sabaha kadar bir yasa yapıyoruz
ama nasıl yasa yapıyoruz?
Sayın milletvekilleri, demokrasinin en temel
kurallarından biridir gizli oy açık sayım ama ne yazık ki
şu andaki düzenlemeyle artık bunu genişlettiniz. Şöyle ki:
Artık demokrasinin, seçimin kuralı gizli pazarlık, acil yasa,
seyyar sandık, bölünmüş seçmen, mühürsüz oy, kontrollü sayım,
oynak dağılım, böyle bir tablo artık var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunların her birini tabii ki bu kadar zaman
diliminde açacak değilim ama şu anda görüşmekte olduğumuz
yasanın bile her maddesi gerçekten demokrasiye bir darbe.
9’uncu maddenin içeriği mühürsüz oy.
Arkadaşlar, bir oyun o sandıkta atıldığına
ilişkin tek karine, orada mührün, o sandığın mührünün, o
seçmen pusulasının arkasına vurulmasıdır ama bunu
ortadan kaldırıyorsunuz. Böylece sandık güvenliği için en
önemli unsuru ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
Halbuki 2015 yılında Yüksek Seçim Kuruluna
defalarca başvurdunuz, şu anda yasayla getirdiğiniz pek çok
şeyi YSK’ye önerdiniz “Mühürsüz oy kabul edilsin.” dediniz “Seyyar
sandık kabul edilsin.” dediniz ama YSK dedi ki: “Hayır, ben bunu
kabul edersem seçmen iradesine darbe vurmuş olurum.” Ama şimdi ne
yapıyorsunuz? YSK’yle birlikte, YSK’yi de içine katarak tüm bunları
yani daha önce YSK’nin de reddettiği bütün maddeleri yasal hâle
getiriyorsunuz ve bu ortamda sayın milletvekilleri şu açık ki bu
ittifak AKP-MHP-YSK ittifakıdır. Çünkü bir önceki maddede de
olduğu gibi, sizin sandık kurulu başkanına güvenmeyip
vatandaşın herhangi birinin bir ihbarda bulunup oraya,
sandığa güvenlik güçlerinin gelmesini sağlamanız, orada
kontrolün artık daha önceden planlanmış görevlilerin elinde
olmasını sağlamanız anlamına gelir.
Buradan örnek vereyim sayın milletvekilleri,
Sayın Başkan tabii ki böyle bir konuyla muhatap olmak istemez ama
Sayın Başkanın iradesinde içimizden birimiz Genel Kurula
müdahale edilmesini istese, dışarıdan burayı kontrol
edecek, örneğin “İdare amirleri gelsin.” dese Meclis
Başkanı kabul eder mi? Kabul eder misiniz Sayın Başkan,
mümkün mü böyle bir şey? Etmezsiniz.
BAŞKAN – Koşullar gerekiyorsa kabul
edebilirim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Yani sizin
dışınızda burayı… Ama siz görmüyor musunuz, siz burada
bir olumsuzluk olduğunu fark etmiyor musunuz?
BAŞKAN – Şimdi
karşılıklı konuşmayalım ama idare amirlerine de
görev düştüğü anları yaşadık bu Mecliste, onu da
belirteyim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Ama ben
şunu söyledim: O zaman siz kendi iradenizi teslim etmeyi de kabul
ediyorsunuz, 12 Martın 47’nci yılı hakikaten maalesef bir kez
daha hayata geçmiş oluyor.
Çok özür diliyorum, bu ittifakın sonucu şu
ki halka “Sen oy ver, gerisini koyver, oyları biz sayacağız.”
diyorsunuz. Bu yolun sonu çıkmaz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bir açıklama yapmak
isterim.
Belli sayılarda belli idare amirlerinin belli
noktalarda görevleri ve sorumlulukları var. Meclis Başkan Vekili
olarak idare amirlerini zaman zaman Genel Kurulda göreve
çağırdığımız oluyor. Ben bu anlamda
çağırabilirim dedim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ama siz
çağırıyorsunuz Sevgili Başkan.
BAŞKAN – Elbette, tabii ki, tabii ki.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sizin
kontrolünüz dışında çağırabilir mi?
BAŞKAN – Hayır, o tabii ki
çağırılamaz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – O zaman
işte, bu yasa da sizin kontrolünüz dışında…
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, burada
tutanağa geçmesi açısından bir şey söyleyeceğim.
Konuşmacılar konuşması
sırasında konuşma üslubu, retorik gereği bazı sorular
sorarlar, o sorulara tarafınızdan cevap gelmesi değildir esas
beklenti.
BAŞKAN – Çok doğrudan sordu bana ama. Bir
de döndü, bana doğru baktı, o yüzden cevap verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çünkü o soru şöyle
soruluyor: “Aksini düşüneceğinizi düşünemeyiz bile.” diyor.
Sizin dışınızda biri yönetebilir mi, bunu kabul eder
misiniz?
BAŞKAN – Sayın Özgür Özel, ben gayet güzel
dinledim Sayın Balbay’ı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O yüzden bu sorulara cevap
vermek bazen vermemekten daha kötü sonuç doğuruyor.
BAŞKAN - İyi de hoş da bir diyalog
oldu gecenin bu saatinde aramızda, bırakın böyle kalsın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya
konuşacak.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sabaha karşı bu saatte yine hepinizi
saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar. İttifak
yasasıyla ilgili 9’uncu madde hakkında söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, son günlerde toplumda,
kamuoyunda İslam’ın bir güncellenmesi meselesidir, aldı
başını gidiyor. Aslında, şahsen ben İslam
dünyasının iktidarcı, eril, ırkçı saltanatı
barındıran, referans olan bu Yezitçi anlayıştan, bu
dincilikten kurtulması, kendini güncelleştirmesi ve bir tarihsel
yüzleşme yaşaması gerektiğini uzun yıllardır
söylüyordum. Bu, son günlerde gündem oldu.
İslam’ın tek kaynağı var, o da
Kur’an. Kitabın metni değil değişmesi gereken,
değişecek olan metni değil ve zaten bunu söylemek de kimsenin
haddine değil. Değişmesi gereken zihniyetlerdir. Kur’an’ın
evrensel insani yaşam değerlerini devletlerin, saltanatların
kutsanması uğruna heba eden Emevici yönetimler ve yöneticiler
zihniyetlerini değiştirmelidirler ve güncellenmelidirler.
Saltanatçı, ırkçı ve kadın düşmanı iktidarcı
dincilik zaten çürümüştür, er ya da geç değişmek ve güncellenmek
zorunda kalacaktır. Çürümüşlükle, nefretle, kan kutsayan dincilikle
hakikate ulaşılamayacak, ulaşılamaz da. Bu açıdan,
hakikatte, barışta, adalette buluşmaya çağrıda
bulunuyorum tekrar. Saltanatçı, egemenci ve Yezitçi iktidar
anlayışlarına, dün Hüseyin ve Zeynep’in ve Kerbelâ yoldaşlarının
kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte “Zillet bizden uzaktır ve
biz asla zulme biat etmeyeceğiz:” dedikleri gibi ve zulüm
politikalarına karşı çıktıkları gibi biz de bu
muhalefetimizi, mücadelemizi onların yolunda sürdürmeye devam
edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bugün düşen bir
haber: Diyanet İşleri Başkanı Alevileri camiye davet
etmiş, Alevilerin de ibadet etmesi gereken yerin, ibadethanelerinin cami
olduğunu söylemiş. İslam’ın güncellenmesiydi, yok haddimize
değildi falan derken konu Alevilerin de camiye getirilmelerine
dayandı. Şu anda ülkemizde yani toplumumuzda bir vakit
namazını bile ihmal etmemiş olan 70-80 yaşındaki
pirifâniler, dindar, muhafazakar iktidar politikaları sebebiyle bugün
camilerin bir parti şubesine dönüştürmelerinden, oradaki nefret
söylemlerinden dolayı camileri terk edecek hâle gelmişlerken, en
dindar olan insanlarımız bile bu Yezitçi anlayışlardan
rahatsızken siz bu camilere Alevileri de davet etmeye
çalışıyorsunuz. Hâlbuki her konuşmamda çok sık
vurguluyorum bunu ve tekrar ediyorum: Yana yakıla bu inancın, bu
zihniyetin, bu politikanın temel referansı olan saltanatçı,
Emevici din anlayışının değişmesi gerektiği
noktasına bu kadar vurgu yaparken böyle bir anlayışın tesis
edilmeye çalışıldığı, böyle bir politikanın
yürütüldüğü camilere, sizler ehlibeytin çizgisinde olanları,
Alevileri, Yezit anlayışına muhalefet edenleri davet
ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, insanlar kendi
ibadethanelerinin nerede olduğuna inanıyorlar ve mutmainseler
insanların tercihlerine, inançlarına saygı gösterilmek
zorundadır. “Dinde zorlama yoktur.” diye her zaman söylediğimiz
ayetikerimeyi hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Camilerin, zihniyetlerin,
çürümüşlüklerin değiştirilmesi gerekirken bu çürümüşlüklere
farklı mezhep ve inançta olan insanları da dâhil etmek erdemlilik
değildir, politika değildir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) – Bizler, İslam
dünyasının içine düştüğü bu çürümüşlük durumundan,
ahlaktan, vicdandan, adaletten yoksun kalmışlıktan yeniden
hakikate, özgürlüğe, adalete dönerek hakikate sahip çıkarak kendimizi
güncelleyebiliriz.
Hakikatle güncellenmek üzere sizleri saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaya, teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
var, elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10’uncu maddede aynı mahiyette olmak üzere iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Mahmut Celadet
Gaydalı Mehmet Emin
Adıyaman
İzmir Bitlis Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Muharrem
Erkek Ömer Fethi
Gürer Uğur Bayraktutan
Çanakkale Niğde Artvin
Mehmet
Gökdağ Kazım
Arslan Mahmut Tanal
Gaziantep Denizli İstanbul
Akın
Üstündağ
Muğla
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KÖSE
(Antalya) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10’uncu madde üzerinde
söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 10’uncu madde,
aslında -298 sayılı Yasa’nın 100’üncü maddesinde- bu
teklifin omurgasını teşkil eden 15’inci madde doğrultusunda
yani seçim ittifakları doğrultusunda gerekli düzenlemeleri öngören
bir madde. Doğrusu, 26 maddelik bu teklifin omurgası 15’inci madde
yani seçim ittifakları. Dolayısıyla diğer tüm maddeler esas
itibarıyla bu seçim ittifakı üzerinden düzenlenmiş ve bu 26
maddede temel olan mantalite, fikir aslında üç anlayış üzerine
ya da üç hedef üzerine kurulmuş. İttifaktaki birinci hedef, şu
anda iktidarda olan AKP iktidarının amacına hizmet eden bir
düzenleme yani yüzde 50+1’i her hâlükârda bulabilmek yani AKP için bir baraj
var, bu baraj yüzde 50+1 çünkü hedeflenen, mevcut
Cumhurbaşkanının tekrardan Cumhurbaşkanı seçilmesi.
İttifakın diğer partisi açısından da bir hedef var, bu
hedef de yüzde 10 barajını aşmak. Şimdi, burada her biri
açısından bir barajı aşma hedefi ya da kaygısı var,
dolayısıyla düzenleme bu kaygılar üzerine inşa olmuş.
Ama üçüncü bir amaç, üçüncü bir hedef daha var; o da her iki partinin
ortaklaştığı, aslında ortak amacı olan ve bu
amaca bağlı olarak düzenlenen maddelerdir. Bunlar da bu her iki
hedefi gerçekleştirmek adına, ne olursa olsun bütün seçim sürecini
başından sonuna kadar bu ittifakın lehine çevirecek
düzenlemeler. Yani neler bunlar? Örneğin, işte, seçim sürecinde
sandık çevresinden tutalım sandık kurulunun başkanına,
mühürsüz zarf ve oylardan tutalım sandık sonuçlarının
birleştirilmesine kadar yani o her ikisinin ayrı baraj hedefinin
ortaklaştığı nokta, işte bu hedefe hizmet eden
düzenlemeler. Dolayısıyla bu 10’uncu maddede düzenlenen şey,
teknik olarak seçim sonuçlarında ittifak anlayışına göre
oyların düzenlenmesi, sandık, seçim sonucunda oyların nasıl
yazılacağı, hangi partinin hanesine ne
yazılacağı, keza ittifakın ortak oylarının
nasıl bölüştürüleceğine ilişkin teknik düzenleme. Hedef,
ittifakın az önce saydığım o üç ana mantalitesi olunca,
buna göre bu teknik düzenlemenin yapılması da teklifi getiren
açısından mantıklı görünüyor fakat belki burada gözden
kaçırılan şey şu: Şimdi, defalarca izah ettik, “Biz
demokratik ittifaklara karşı değiliz.” dedik.
İttifakların olması tabii bir durum, doğal bir durum ama bu
düzenlemeyle getirilen ittifakın antidemokratik olması, özgürlükçü
seçim sistemine, eşitlikçi seçim sistemine aykırı
olmasından dolayı kaygımız, hedefimiz, amacımız
şu, şunu ifade etmek istiyoruz aslında: Normal ittifaklarda
hiçbir parti kendi ilkelerinden, kendi paradigmasından, ideolojisinden ya
da halka sunduğu seçim beyannamesinden veya siyasal önermelerinden bir
taviz vermez, asgari müştereklerde bir ittifak yapılır ve bu
ittifaklarla seçime gidilir. Ama bu düzenlemeyle getirilen ittifak anlayışı,
aslında ittifak yapacak siyasi partilerin kendi ideolojilerinden,
ilkelerinden, siyasi önermelerinden taviz vermeyi gerektiriyor çünkü bu ittifak
ilkeler ittifakı değil, demokratik ittifak değil. Bu ittifak,
sandığın ya da seçimin matematiksel sonuçları üzerinden
inşa edilen ittifak. Dolayısıyla, salt teklifi getiren her iki
parti açısından söylemiyorum, başka ittifaklar da zorunlu olarak
salt yüzde 10’luk barajı aşmak adına ya da Cumhurbaşkanlığını
kazanmak için yüzde 50+1’i hedefleyen siyasi partiler, bütün ilkelerinden,
bütün siyasi önermelerinden vazgeçecek ve ilkesizce, salt o matematiksel sonuca
ulaşmak adına ittifaklar yapacak, bu da sonuç itibarıyla Türkiye
siyaset arenasında ilkesizliği, siyaseti ayağa düşüren…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla,
siyaset, aslında kendi amacına yani halka hizmet, halkın
iradesinin gerçek anlamda tecellisine yönelik, demokrasiyi, özgürlükleri
hedefleyen bir siyaset olmaktan çıkar, tamamen az önce bahsettiğim
çıkarları, partilerin çıkarlarını, matematiksel
çıkarlarını güncelleyen ya da onları hedefleyen ilkesizce
bir siyaset olur ki bu, gelecekte hepimiz için yani ülkedeki bizden sonra doğabilecek,
gelişebilecek partiler açısından da gerçekten ülkede ilkesizce
bir siyasetin hâkim olması, siyasetin kendi amacının
dışında salt rant siyasetine dönüşen bir siyaset
niteliği kazanması gibi bir riski taşıyor diyorum. Bu
nedenle karşı çıkıyoruz.
Tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Adıyaman.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde bir diğer konuşmacı Çanakkale Milletvekili
Sayın Muharrem Erkek olacak.
Buyurun Sayın Erkek.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında Türkiye şu
dönemde tam bir monokrasiyi yaşıyor, evet,
yaşadığımız monokrasi. Artık demokratik bir hukuk
devleti değiliz çünkü Anayasa’mızın 6’ncı maddesinde
egemenliğin hiçbir surette hiçbir kişiye devredilemeyeceği yazar
ama sizler birlikte egemenliği maalesef bir kişiye devrettiniz. Bu
bir gerçek, bu bir gerçek. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasi güç merkezi,
egemenlik Parlamentoda değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde değil,
sarayda.
Yine, Anayasa’mızın 7’nci maddesi
hepimizin bildiği gibi yasama yetkisinin bu Meclis tarafından
kullanılacağını ve hiçbir surette hiçbir zaman bu yetkinin
devredilemeyeceğini de yazar ama bu yetki de devredildi, yasama yetkisi
paylaşıldı, hatta tamamen devredildi çünkü artık bütün
Türkiye biliyor ki en önemli teklifler, en önemli tasarılar, düzenlemeler
sarayda belli kişilerin onayından, süzgecinden geçmeden buraya
gelmiyor, maalesef. Yargının üzerinde de Parlamentonun üzerinde de
ağır bir saray vesayetiyle karşı karşıyayız.
Türkiye’de bir saray rejimi var. Belki bu, sizleri mutlu edebilir ama bu,
çocuklarımızın geleceği için, bu memleketin tüm güzel çocuklarının
geleceği için, demokrasi için iyi bir şey değil. Bunu zaman
içerisinde hep birlikte yaşayarak göreceğiz. İşte onun için
literatürde bunun adına “monokrasi” diyorlar, “monarşi” diyemiyorlar
çünkü monarşi kan bağıyla babadan oğula geçtiği için.
Değerli milletvekilleri, bunu niye
paylaşıyorum? 16 Nisan 2017 referandumu, bu ittifak teklifinin de
temelini oluşturuyor ve bu referandumdan sonra maalesef Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir şahıs devleti hâline dönüştürüldü.
Hâlbuki böyle olmamalıydı. Bu, yanlış bir şey. Hele
hele sizin savunduğunuz -ki bize göre demokratik bir başkanlık
sistemiyle uzaktan yakından ilgisi yok-
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini siz bir başkanlık olarak savundunuz ama
başkanlık sisteminin zorunlu en temel unsurlarını,
ilkelerini de yerine getirmediniz. Neydi bunlar? Kuvvetler
ayrılığı. Başkanlık sistemlerinde çok güçlü ve
bağımsız bir yargı ve yasama, yürütme birbirinden
bağımsız olmak zorunda. İşte Amerika’da kongre bütçeyi
onaylamadığı zaman başkan bir kuruş bile
harcayamıyor veya başkanın atamak istediği bir yüksek yargıcı,
bir büyükelçiyi senato nitelikli çoğunlukla onaylamadığı
zaman o göreve başlayamıyor. Bu fren-denge mekanizmalarının
hiçbirini getirmediniz, kuvvetler ayrılığını tesis
etmediniz ve maalesef egemenliği şahsileştirdiniz. Şimdi de
bu ittifak teklifiyle bu rejimi tahkim etmek istiyorsunuz. Yürütme ile
yasamanın oy pusulalarını, Cumhurbaşkanlığı
oy pusulası ile milletvekilinin oy pusulasını bir zarfa
sokuyorsunuz, yasama ile yürütmeyi bir zarfın içine sokuyorsunuz. Mühürsüz
oyları, sandık kurulunun mührü olmayan tüm oyları, Türkiye
genelinde yasal hâle getiriyorsunuz. Bu, seçim güvenliği
açısından çok çok önemliydi, sandık kurulunun mührü.
Filigranlı oy pusulaları, ilçe seçim kurullarının mührü
olan oy pusulaları, dışarıda belirli partilere oy
verilmesini engellemek için çok önemliydi. Kamu görevlisi değil mi
sandık kurulu başkanı artık? Yedeği de kamu görevlisi
değil mi? 7 kişilik bir kurul, bir sandık kurulu mührünü niye
ihmal etsin, neden ihmal etsin? Sandık bazında itirazlar sonucunda
mühürsüz oylar geçersiz kabul edilebilir, o sandığa
dışarıdan getirilmediği kanıtlanan, gerçekten sehven
unutulan mühürsüz oylar kabul edilebilir ama siz “Türkiye genelinde ben
bunları kabul edeceğim” derseniz işte o zaman seçim güvenliğini
gerçekten ciddi tehdit altına sokarsınız. Ama bunları
yapıyorsunuz.
İttifakta, pusulada ittifakın orasına
burasına, ittifaka, partilere basılan oyları geçerli
sayıyorsunuz ve ittifakın içindeki partinin biri yüzde 1 bile alsa
onu Meclise taşıyorsunuz ama tek başına giren bir parti,
yüzde 9,9 bile alsa bir milletvekilini dahi Parlamentoya getiremiyor. Temsilde
adaleti yok ediyorsunuz. Hâlbuki yapmanız gereken, eğer gerçekten bu
cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, asıl yapılması gereken şuydu: OHAL’i
kaldırmamız gerekiyordu ve bu yüzde 10 barajını
kaldırmamız gerekiyordu. Çünkü bu ittifaklar Parlamento için yapılacak.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, sizin getirdiğiniz sistemde
böyle bir ittifaka gerek yok çünkü seçilen cumhurbaşkanı zaten
hükûmet demek. Yönetimde istikrar sorunu yok artık. Bakanlar
dışarıdan atanacak. Hükûmet kurma gibi bir sorun yok. Barajlar
ve ittifaklar, hükûmetlerin parlamentoların içinden
çıktığı sistemlerde tartışılabilir. Bu
sistemde böyle temelinde adalet olmayan ittifaklara hiç gerek yoktu ama madem
getiriyorsunuz, bunu barajı kaldırarak ve OHAL’i kaldırarak
yapmanız gerekirdi. O zaman belki bir anlam ifade edebilirdi. O zaman
belki dürüst, mertçe ittifaklar oluşabilirdi. Ama bu getirdiğiniz
teklif açıkça Anayasa’ya aykırı ve asla demokrasiye hizmet
etmiyor.
Teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erkek.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11’inci maddede aynı mahiyette olmak üzere iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İzmir Bitlis
Hüda
Kaya Meral
Danış Beştaş Ayhan
Bilgen
İstanbul Adana Kars
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer
Fethi Gürer Akın
Üstündağ Muharrem
Erkek
Niğde Muğla Çanakkale
Mahmut
Tanal Kazım
Arslan Mehmet
Gökdağ
İstanbul Denizli Gaziantep
Uğur
Bayraktutan Bülent
Kuşoğlu
Artvin Ankara
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KÖSE
(Antalya) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak Kars
Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacak.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
tabii, bu saatte herkes şaşırabiliyor, herkes
karıştırabiliyor. Biraz önceki sözün asıl sahibi,
İbrahim Hakkı Hazretleri’ydi. İbrahim Hakkı Hazretleri
aynı zamanda iyi bir mantıkçıdır. Bu 11’inci madde üzerinde
bir değerlendirme yapmak için galiba önce biraz mantık analizi yapmak
gerekiyor. Yaşayan mantıkçılarımızdan galiba en
parmakla gösterilebilecek isim de Dücane Cündioğlu’dur. Cündioğlu
-takip edenler bilirler- Osmanlı’nın eğitim sisteminin
çöküş sebeplerinden birisini mantık, felsefe gibi ilimlerin
medreselerden çıkmasına bağlar. Geçtiğimiz yıllarda
ilahiyat fakültelerinde de mantık, felsefe derslerinin
azaltılması, çıkartılmasıyla ilgili bu
tartışma yapıldı. Allah’tan bir grup duyarlı
ilahiyatçı, bu konuda daha sert bir tavır koydular, geri adım
atıldı.
Şimdi, mühürsüz oyla ilgili, gecenin bu
saatinde ya da sabahın bu saatinde iki mantık önermesi, iki cümle
değerli arkadaşlar: “Mühürlü de olsa olur, mühürsüz de olsa olur.”
Bir başka önerme, aynı mantığın aslında
devamı: “Mühürlü olsa da olur olmasa da olur.” Aslında bizim şu
anda yapmaya çalıştığımız şey bu,
değerli arkadaşlar. Şimdi, mührü tümüyle kaldırabilirsiniz,
gereksiz bir tedbirdir, artık anlamsızlaşmıştır;
“Filigran zaten bu işi görüyor.” diyebilirsiniz. Hayır, böyle de
yapmıyoruz yani bir taraftan mühürlenmesini istiyoruz ama öbür taraftan
mühür olmamasının da hiçbir sorun
oluşturmayacağını düşünüyoruz. O zaman, gereksiz bir
tedbirse neden kaldırmayı konuşmuyoruz, neden bunu
tartışmıyoruz?
Değerli arkadaşlar, aslında, tabii,
bu mantık tutarsızlığından galiba daha önemli
başka bir boyut var, o da gerçekten bu paketin seçim güvenliğiyle
ilgili olup olmadığına dair asıl sorudan kopmamak,
asıl sorudan uzaklaşmamak. Bakın, Türkiye’deki seçimleri
izleyenler, değerlendirenler, Türkiye'nin üyesi olduğu
komisyonların yaptıkları tespitlerde, Türkiye’de seçim
sisteminin eşit ve özgür olabilmesi, adil olabilmesi için ne tür seçim
güvenliği düzenlemelerine ihtiyaç var, en acil olanlar neler; buna dair,
maddeler hâlinde saymışlar. Bir: “En temeli, baraj etkisi olan
mekanizmaların kaldırılması.” diyorlar yani “Sadece yüzde
10 barajı değil, baraj etkisi olan mekanizmalar var Türkiye siyasal
sisteminde, oy verme sisteminde; bunların kaldırılması.”
diyorlar ve tek tek sayıyorlar: Mesela “siyasetin finansmanı”. Yani
bu konuda bir şeffaflığın olmaması, seçim
çalışmalarında, siyasi çalışmalarda kaynak
kullanımında eşitsizlik, devlet imkânlarının
kullanılması ya da kullanılamaması ciddi bir sorun.
İkincisi: Medya kullanılması.
Hatırlayacaksınız, yine yakın tarihte, seçim dönemlerinde,
özel kanalların bile, seçimdeki fırsat eşitliğine
uymaması durumunda RTÜK tarafından uyarılmamasına dair
düzenleme yapıldı yani bir biçimde aslında fırsat
eşitsizliği resmîleştirildi, güvence altına alındı.
Seçim dışı dönemlerde zaten yok bu eşitlik ama seçim
döneminde bile olmayacak. Bunu da baraj etkisi olan mekanizmalardan
sayıyor bu komisyonlar.
Bir başkası: Seçim bölgelerinin
belirlenmesinde yani seçim bölge sınırlarının çizilmesinde
bir partinin çıkarının gözetilmesi değerli arkadaşlar,
bu da seçim güvenliğiyle ilgili. Bakın, hiç böyle bir düzenleme yapma
ihtiyacı görmüyoruz, ihtiyacını hissetmiyoruz.
Bir başkası, adaylar üzerinde
kısıtlama uygulanması yani hangi adayın seçime girip
giremeyeceğine dair demokratik kuralların, eşit
yarışın ötesinde kısıtlamaların olması. Galiba,
benim yaş grubumun da hatırlayacağı, 80’li yıllarda,
12 Eylülden sonra siyaset yasağı -bir genel kısıtlama gibi-
12 Eylül öncesinde siyaset yapanların büyük kısmına geliyordu,
onun için de o güne kadar hiç siyaset yapmayanlar, siyasette adı
geçmeyenler, partileri kuruyorlardı en azından emanetçi olarak,
asıl sahiplerine yasaklı dönem bittiğinde devretmek üzere.
Son bir başlık da değerli
arkadaşlar, dezavantajlı gruplara kota ya da benzeri sistemlerle
temsil imkânının sağlanması, böylece karar alma süreçlerine
katılımın mekanizmalarının güvencelerinin
sağlanması. Bütün bunlar, aslında seçim güvenliğinin
parçaları ama biz, bunları konuşma ihtiyacı hissetmiyoruz,
başkaca şeylerin arayışı içerisindeyiz. Bu
arayış, çok iyi bir arayış değil.
Bugüne kadar 40 civarındaki Seçim Kanunu
değişiklikleri, nasıl iktidarları kurtarmaya yetmediyse -ki
bunların dörtte 1’i neredeyse sadece Özal döneminde olanlardı-
bugünkü arayışlar da ne yazık ki bu ülkenin yararına
sonuçlar vermeyecek.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Önergeler üzerinde, şimdi de Ankara
Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
534 sıra sayılı 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 11’inci
maddesi üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, demokrasi, en
ideal yönetim biçimi değil ama en makul yönetim biçimidir. Demokrasilerde
seçimlerle ilgili sorunlar, sıkıntılar da olur zaman zaman ama
bu, demokrasilerin özünü değiştirmez.
Bu kanunla, bu 298 sayılı Kanun’daki
değişiklikle evet, bir anlamda arkadaşlarımın da
anlattığı gibi, kanuna karşı hile yapılıyor,
bir avantaj elde ediliyor iktidar lehine. Bu, önemli bir konu ama inanın,
ben bunu önemsemiyorum, inanın, önemsemiyorum. Yani sonuç olarak, bu
ülkeyi, bu ülkenin vatandaşları yönetir, bu partiler yönetir. Benim
korktuğum, benim önemsediğim konu, bu yasayla bu ülkeyi biz
ayrıştırıyoruz, bölüyoruz; ben bunu önemsiyorum. Yoksa,
öbür tarafını çok fazla önemsediğim yok, önemlidir ama çok fazla
önemsediğim yok.
Biliyorsunuz, birkaç dönemden beri bu Parlamentoda
dört tane parti var sadece. Bu partiler sadece düşünceye göre -gerçek
konuşalım- ayrışmış partiler değil. Bunlar,
etnik yapıya göre ve mezhep yapısına göre
ayrışmış partiler, böyle takdim edildi uzun zamandan beri,
böyle takdim edildi son birkaç dönemden beri. Bu, ülke için büyük bir
sıkıntıdır ve biz 16 Nisan referandumunda da şunu
yaptık: Türk’ün binlerce yıllık bir geleneği vardı,
ikili bir yönetim sistemi vardı, şu anda olan
cumhurbaşkanı-başbakan, daha önce Osmanlı’da olan padişah-sadrazam,
ondan önce Selçuklu’da ve daha önce olan hakan-veziriazam ikili sistemi. Çok
değerli hakanlar vardı, padişahlar vardı,
cumhurbaşkanları vardı; Tonyukuk gibi, Nizamülmülk gibi vezirler
vardı, bunlar birbirlerini dengeler, denetlerlerdi. Bunu yok ettik, bu
geleneği de yok ettik, tek adam sistemini getirdik. Şimdi ne
yapıyoruz o sistemde? Diyoruz ki: İkili olacak. İktidar
olabilmek için yüzde 50+1 gerekiyor yani kutuplaşma gerekiyor, ikiye
ayrılmak gerekiyor. Peki, yüzde 50+1 neye göre ayrışacak? Biraz
önce söylediğim bu etnik yapıya, mezhebî yapıya göre
ayrışacak. Amerika’daki gibi düşünceye yani Cumhuriyetçi
Parti-Demokrat Parti ayrımı değil, bölgesel değil; bu etnik
yapıya göre ayrışacak, bu mezhebî yapıya göre
ayrışacak. Bundan daha tehlikeli bir şey olabilir mi
değerli arkadaşlar? Ve daha ittifak yasası çıkmadan,
bakın, burada uğraşıyoruz, bu çıkmadan bir ittifak
kabul edildi, denildi ki “Biz milliyetçiler, biz şu mezheptekiler, şu
etnik yapıdakiler bu taraftayız. Biz millîyiz, biz yerliyiz, siz de
olmayanlar da bu tarafta olun.” Bu, ülkeyi böler işte, ben bunun için
korkuyorum, bunun için endişeleniyorum, sıkıntı da budur.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Yok öyle bir
şey, böyle bir ayrım yok.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bunu hepimizin
önemsemesi lazım, hepimizin bunda sorumluluğu var. Gerçekten, ben,
önümüzdeki dönemler için, gelecek yıllar için endişe ediyorum.
Sıkıntı budur. Bunu hepimizin görmesi, anlaması, buna göre
hareket etmesi lazım, yarınımızdan hepimizin endişe
etmesi lazım.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Temelde bir
ittifak yok ama.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu denilen
ittifaklar olmayabilir ama bu yapıyla devam edersek ne olur, bunu
görebilmemiz lazım hepimizin değerli arkadaşlarım, bu
sorumlulukla hareket edebilmemiz lazım. En büyük sıkıntı
budur. Evet, olabilir, bir parti gelir, bir başka parti gelir, çok
adaletli olmayabilir -ki bizim seçim sistemimiz, Siyasi Partiler Kanunu’muz ve
seçimlerle ilgili uygulamamız birçok devletten daha iyidir- bunları
çok önemsemiyorum, haksızlık da olur, yanlışlık da
olur ama sonuçta bu ülke devam eder, bir şekilde idare edilir ama bu
yapıyla, bu etnik yapıyla, bu mezhebî yapıyla, bu
bölünmüşlükle Türkiye çok fazla devam etmez. Bu ülkeye… Nedir onun
adını siz koyun. Buna ne denir, siz söyleyin bunun adını.
Bu, çok tehlikeli bir oluşumdur. Hepimiz bu sorumluluğun
altındayız. Bu gece oturacağız, böyle bir yasayı
çıkaracağız, bu ülkenin belki de tarihindeki en
sıkıntılı yasayı çıkaracağız. Ben çok
endişe ediyorum, gerçekten bunu samimi olarak söylüyorum, çok endişe
ediyorum. Hepimizin tekrar düşünmesi lazım, bu sorumluluğu müdrik
olmamız lazım.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun 534 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, teşekkürler.
Sayın Kuşoğlu’nun samimi
kaygılarını iletmek istediği kanaatindeyim ancak birincisi,
“Biz, millî ittifakı oluşturanlar şu etnik, şu mezhep
grubundan teşekkül eden bir yapıyız.” hiç böyle bir
yaklaşım olmadı; aksine, bu ittifakın
yaslandığı sosyolojiye baktığınızda,
Sayın Kuşoğlu’nun “karşıtlık” olarak ortaya
koyduğu farklı çevrelerden bir halitanın, daha heterojen bir
yapının burada bulunduğunu görürüz.
İkincisi, cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, esasen iki grup, iki yaklaşım, iki siyaset üzerinde
teşekkül ediyor ama bunu illa da bir karşıtlık ve
hasımlık olarak görmek son derece yanlış. Aksine merkezkaç
siyasetler daha küçük ve fragmante…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Bostancı, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …daha küçük
merkezkaç siyasetler, yapısı itibarıyla daha etnik ve mezhep
esası üzerine kurulu olabilecek yapılar, daha geniş
yapıların içerisine girerek esnek ve bütünleşme istikametinde
çatıların altında toparlanacaklardır; ister o tarafta
olsun, ister bu tarafta olsun. O yüzden Sayın Kuşoğlu’nun ifade
ettiği kaygıları esasen giderici bir sistemdir bu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Özel…
51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ana siyaset neyin üstüne
kurulu? Hocamdan dinleyince insan keyif alıyor ama keşke Hocamın
o hayali Türkiye’nin önündeki gelecek olsa. Öyle bir şey yok, bir
ayrılık hattı bulunuyor. Bu ayrılık, tarafları
önce birbirinden uzaklaştırıyor, sonra o uzaklaşan parçalar
kutuplaşıyor, diğer kutuptakiler
şeytanlaştırılıyor, bu sayede arka taraf
kalabalıklaştırılıyor, kendi tarafı konsolide
ediliyor. Bunun adı bazen Türk-Kürt, bazen mezhep, bazen bir başka
ayrılık -en son bir icat bulmak lazım- nikâhını imama
kıydıranlar, nikâhını belediyede kıydıranlar.
Yeter ki ayrılsın, uzaklaşsın, kutuplaşsın, taraflardan
biri şeytanlaşsın. Bu oyunun farkındayız, kurulan
sistemin farkındayız, Türkiye’ye kurduğunuz kumpasın
farkındayız. Ama çok yaşlı bir teyze “Ben hep Tayyip Bey’e
oy verdim, üç dönemdir verdim, şimdi de ‘evet’ verecektim…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaşlı bir teyze “Hep
Tayyip Bey’e oy verdim, üç keredir verdim, daha da verecektim ama benim
kızımdan ileri gelinime, biricik torunumun annesine ‘terörist’
demeyecekti. İnadına ben de hayır veriyorum gayrı.” dedi.
Bunu da siz göreceksiniz. Bu yaptığınız
ayrıştırmanın, bu ötekileştirmenin, bu bizi
şeytanlaştıran dil üzerinden kurduğunuz siyasetin getirisi
değil, götürüsünü yaşayacaksınız. Kendi kazdığınız
bu çukura, bu tuzağa kendiniz düşeceksiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Aynaya bak,
aynaya!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
12’nci maddede aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Meral
Danış Beştaş
İstanbul İzmir Adana
Hüda
Kaya Mahmut Celadet
Gaydalı Erol Dora
İstanbul Bitlis Mardin
Diğer önerge sahipleri:
Muharrem
Erkek Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal
Çanakkale
Muğla
İstanbul
Kazım
Arslan Ömer Fethi
Gürer Mehmet Gökdağ
Denizli Niğde Gaziantep
Uğur
Bayraktutan Musa
Çam
Artvin İzmir
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KÖSE
(Antalya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Önergeler üzerinde ilk önce Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacaklar.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci
maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin
seçim mevzuatımıza getireceği son derece adaletsiz uygulamalardan
birisi de 12’nci madde ve diğer birkaç maddede telaffuz edilen
“ittifakın ortak oyu” ve “ittifak payı” biçiminde sofistike bir
kavramla üzeri örtülmeye çalışılan, aslında geçersiz
sayılması gereken oyları geçerli sayma girişimidir.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle
sandık sonuç tutanağına tek tek her siyasi partinin
almış olduğu geçerli oyların yazılacağı bir
bölümden başka, ayrıca seçimde ittifak kuran partilerin ortak geçerli
oylarının toplamının yazılacağı bir bölüm
eklenmesi düzenlenmektedir. Sandık sonuç tutanaklarına eklenecek bu
yeni bölüm, aslında geçersiz kabul edilmesi gereken yani ittifak eden
partilerden tam olarak hangisine verildiği tespit edilemeyen, örneğin
iki ittifak partisinin tam ortasına basılmış oy
mühürlerinin geçerli kabul edilmesi ve sandık sonuç tutanağına
ortak oy olarak yazılması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, örneğin A partisi
ile B partisinin ittifak ederek seçime katıldığını
farz edelim. Yine C ve D partilerinin de ittifak etmeden seçime
katıldıklarını farz edelim. Şimdi, burada normal
şartlarda seçimlere ittifak etmeden katılan C ve D partilerinin tam
ortasına basılan bir oy mührü, hangi partiye basılmış
olduğu tam anlaşılamadığından “geçersiz” olarak
kabul edilecek ve sandık sonuç tutanağında yer alan geçersiz oylar
bölümüne kaydedilecektir. Ancak diğer taraftan, seçime ittifak ederek
katılan A ve B partilerine ayrılmış özgün sütunların
tam ortasına basılan ve hangi ittifak partisine
basıldığı tespit edilemeyen oylar ise normal şartlarda
“geçersiz” kabul edilmesi gerekirken “geçerli” kabul edilerek ittifak
partilerinin ortak hanesine kaydedilecektir.
Değerli milletvekilleri, “ittifakın ortak
oyu” ve “ittifak payı” olarak adlandırılarak şirin
gösterilmeye çalışılan bu oylar, diğer partilerden
farklı olarak, ayrıcalıklı ve adaletsiz bir şekilde,
özünde “geçersiz” olup ittifak lehine olacak biçimde “geçerli” kabul edilecek
oyları ifade etmektedir. Böylece “geçersiz” kabul edilmesi gereken
oyların haksız bir biçimde ittifaka ve ittifak partilerine
yazılması sağlanmaktadır. Son 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri’nde
Türkiye genelinde oy sayım döküm işlemleri neticesinde “geçersiz”
kabul edilen oy sayısı 680 bin civarındadır. Bu
düzenlemeyle birlikte, bu geçersiz oyların önemli bir bölümünün ittifak
partileri lehine olacak biçimde geçerli olarak kabul edilmesi son derece
adaletsiz ve yurttaş iradesini, halk iradesini
itibarsızlaştıran bir yaklaşım olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim süreçlerinde hep birlikte tanıklık ettik ki
kimi zaman çok küçük oy farklarıyla bir siyasi parti, milletvekilliği
veya belediye başkanlığı kazanabiliyor veya kaybedebiliyor.
Bu realiteyi de dikkate aldığımızda “geçersiz”
sayılması gereken oyların, ittifak kuran partiler lehine
“geçerli” kabul edilmesini sağlamaya dönük bu düzenlemeyi kabul etmemiz
mümkün değildir. Bu nedenle, bu düzenlemenin teklif metninden
çıkarılması gerektiği görüşündeyiz. Bunun yerine
sandık sonuç tutanaklarında sadece partilerin yalnız
başlarına almış oldukları geçerli oyların kabul
edilmesini ve bu alınan özgün oyların birleştirilme
işleminin il seçim kurulları düzeyinde il seçim tutanakları
hazırlanırken ittifak partilerinin oylarının
toplanmasını öneriyoruz. Aksi takdirde, seçmen iradesini hiçe sayan
ve hangi partiye verildiği belli olmayan, tespit edilemeyen oylarla siyasi
partilerin milletvekilliği kazanması adaletsizdir, gayrihukukidir,
eşit oy ilkesine de açıkça aykırılık teşkil
etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Dora.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Sayın Özel…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin gece yarısı geçirilmesi
operasyonunun Twitter’da gündemin ilk maddesi olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu gece bu operasyonu
yapanlara kötü bir haberim var, maksat hasıl olmadı. Şu anda
Twitter’da Gurbet Kuşları’ndan, Çukur’dan, Nihat Doğan’dan ve
Vartolu dizisinden daha çok konuşulan bir şey var arkadaşlar: “Güvenli
seçim” diye bir “hashtag” açtık. Açtığımız “hashtag”
Twitter’da birinci sırada. Herkes sizi kınıyor. Yapılan bu
gece yarısı operasyonu, Twitter’ın birinci gündemi, yarın
da Türkiye bunu konuşur. Hani “Herkes uyurken biz geceleyin gidip bu işi
hâlledelim.” diyordunuz ya, olmadı arkadaşlar, hiç boşuna
sevinmeyin. Teşekkür ederiz ama millet uyandı.
Teşekkür ederiz.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Geç
onları, geç, geç!
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Önergeler üzerinde şimdi de
İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam konuşacak.
Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 534 sıra
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasa, madde 18: “Angarya yasaktır.”
Burası Parlamento; bizlerin, kuşkusuz, 81 milyon
vatandaşımız ve yurttaşlarımız için sabahlara
kadar, olmadı öbür gün de sabahlara kadar çalışmak gibi bir sorumluluğumuz
ve bir yükümlülüğümüz var ama bir de insani olması koşulu var
bunun. Burada şimdi böyle bir ittifak yaparak, iki günde geçmesi gereken
bir temel kanunu “Hayır, biz sabaha kadar çalışacağız
ve çıkaracağız.” demek gayriinsani bir çalışma
koşuludur; bunun altını çizmek istiyorum.
16 Nisan 2017’de bir referandum
gerçekleştirdik, bu yapılan referandumla birlikte yeni bir sisteme
geçiş yapıldı. Peki, daha ne isteniyor, ne yapılmak
isteniyor? Şimdi, bir seçim ittifakıyla birlikte yeni bir koalisyon
bu arkadaşlar. Bu, ittifak değil, yeni bir koalisyon. 80 öncesi
Birinci ve İkinci MC Hükûmetleri gibi, yeni MC hükûmetlerine doğru
gidiyoruz. Benden önce konuşan Bülent Kuşoğlu
arkadaşımız son derece diplomatik bir dille bunu dile getirdi.
Bu bir ittifak değil; önümüzdeki süreçte, bunun MC hükûmetlerine benzer
bir hükûmet modeli olduğunu göreceksiniz ve bunun çok büyük
sıkıntılarını ve büyük problemlerini hep birlikte
yaşayacağımızı bilmenizi istiyorum.
Peki, bu değişiklikle AKP ne istiyor, daha
fazla ne istiyor? Erdoğan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde ilk turda seçilmek istiyor arkadaşlar -bunu anlıyoruz-
ancak 16 Nisan 2017’de yapılan referandum bunun cepte ve çantada keklik
olmadığını açık ve net bir şekilde gösterdi.
Sayın Devlet Bahçeli’nin, MHP’nin açık ve aleni bir şekilde
destek vermiş olmasına rağmen, 16 Nisanda yapılan
referandumda YSK marifetiyle oyların değiştirildiğini ve
bunun “evet”e devşirildiğini vicdani ve ahlaki olarak hepimiz
biliyoruz arkadaşlar; bunu saklamaya, gizlemeye gerek yok, bu açık ve
net. Ama bu yetmedi, dolayısıyla MHP’nin desteğinin devam etmesi
yönünde bir irade belirledi ve bu şimdi onun düzenlemesi. Ama bu yetmiyor,
aynı zamanda Parlamentodaki çoğunluğunun da korunması
şarttır burada yani bu koalisyonun Parlamentodaki
çoğunluğunun da korunması şart. Aksi takdirde,
Cumhurbaşkanı yeni yetkilerine rağmen Türkiye'yi istediği
gibi yönetemiyor arkadaşlar. Ama Parlamentoda çoğunluğu korumak
da o kadar kolay değil çünkü Haziran 2015’te AKP yüzde 41 oy aldı ve
Parlamentodaki çoğunluğunu kaybetti. Şimdi, tekrar,
yapılacak olan seçimde, Parlamento seçimlerinde böyle bir kaosun
yaşanmasını AKP lideri ve Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan istememektedir ve dolayısıyla oy birleştirmesi kuralı
altında MHP’yle ittifakı geliştirmek istemektedir.
Milliyetçi Hareket Partisinin ise birbiriyle
bağlantılı iki hedefi var. Yok olmamak için gelecek seçimde hiç
olmazsa grup kuracak kadar sandalye kazanmak, bu arada yakın tehdit olarak
da İYİ Partiyi Parlamento dışında bırakmak
istemektedir. AKP ile MHP’nin bariz bir şekilde
anlaştıkları ilk husus, elbette mevcut yüzde 10
barajının korunmasıdır. İlk yaklaşım ile
MHP’nin yüksek seçim barajını kabullenmesi paradoksal görünebilir.
Hemen tüm anketler MHP’nin hâlen yüzde 10’un bir hayli altında seçmen
desteğine sahip olduğunu işaret etmektedir. Ancak İYİ
Parti rekabetinin bir an evvel bertaraf edilmesine şans vermek için
barajın olduğu yerde bırakılmasının cazibesi
inkâr edilemez. Baraj mevcut seviyesinde tutulduğunda MHP’nin
tutunabileceği tek dal oy birleştirmesidir. İşte bugün
burada yapılan da yapılmak istenen de sabahlara kadar
çalıştırmak istenmesinin nedeni de bu oy birleştirmesinin
yapılmasıdır.
Arkadaşlar, korkunun ecele hiçbir faydası
yok.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Biz de onu söylüyoruz size zaten, korkunun ecele
faydası yok.
MUSA ÇAM (Devamla) – 1987 ve 1991 yılında
daraltılmış seçim bölgesiyle bu ülkeyi yönetmek isteyen Anavatan
Partisini hatırlayanınız var mı bugün? Var mı? Yok.
Esamesi okunmuyor. Doğru Yol Partisini hatırlayanınız var
mı? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kimler geldi, kimler gitti?
Biz hep buradayız. Önce CHP vardı, hep de olur. Gelir, gidersiniz.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Bundan sonra biz varız, biz. Siz yoksunuz
artık, yok. Millet vicdanında görüyor sizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Göreceğiz.
MUSA ÇAM (Devamla) – On yıl sonra bu
koalisyonun da –eksikliğinin- hatırlanmayacağını
bilmenizi istiyorum. Ama esas mesele, Sayın Bülent Kuşoğlu’nun
da altını çizdiği ve benim de ekleme yapmak istediğim…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Musa Bey, Başkandan bir
dakika talep edelim.
MUSA ÇAM (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim size.
Tamamlayın lütfen.
MUSA ÇAM (Devamla) – Söylemek istediğimiz
şudur, Sayın Özgür Özel biraz önce söyledi, 16 Nisanda biz de kendi
bölgemizde yaşadık: Teyze, abla, amca “Evet, biz iki seçimdir
veriyoruz, üç seçimdir veriyoruz, yine vereceğiz.” Tamam, bunda hiçbir
sorun yok. Ama arkadaşlar, esas mesele, bu yükselen kibrin Türkiye'ye
egemen olmuş olmasıdır. Bu, Türkiye'yi kötü bir noktaya
götürüyor, bizi kötü bir noktaya götürüyor. Ayrıştırma ve
kamplaşma her geçen gün artarak devam etmektedir. Bunu önümüzdeki
süreçlerde de hep birlikte göreceksiniz.
Bizim annemizden babamızdan
öğrendiğimiz bir tek şey var: “Oğlum, mevkin ve
makamın ne kadar büyürse büyüsün, o kadar mütevazı ol. Oğlum, ne
kadar zengin olursan ol, o kadar alçak gönüllü ol.” Bu kadar seçim
kazanacaksın, bu kadar yıl iktidarda kalacaksın “Yetmez daha
ver, daha ver, daha ver, hepsini ver.” Ne yapacaksınız? Ne
yapacaksınız arkadaşlar?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Altmış
yedi yıl ne yaptınız yani?
ŞAHİN TİN (Denizli) – Kazanamıyorsanız
ne yapalım yani?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Millî
irade, millî irade…
MUSA ÇAM (Devamla) – Nereye götüreceksiniz? Nereye
götüreceksiniz, nereye? (CHP sıralarından alkışlar)
HAYATİ TEKİN (Samsun) – Man Adası’na,
Man Adası’na…
ŞAHİN TİN (Denizli) – Biz bir yere
götürmeyeceğiz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Altmış
yedi senedir yatıyorsunuz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Musa Bey,
millî irade, saygı duyacaksınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 13’üncü maddede
aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul İzmir Bitlis
Hüda
Kaya Meral
Danış Beştaş
İstanbul Adana
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ömer
Fethi Gürer Akın
Üstündağ Muharrem
Erkek
Niğde Muğla Çanakkale
Mahmut
Tanal Kazım
Arslan Mehmet
Gökdağ
İstanbul Denizli Gaziantep
Uğur
Bayraktutan İlhan
Cihaner
Artvin İstanbul
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KÖSE
(Antalya) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Evet, değerli milletvekilleri “Bir yasa nasıl
gözden kaçırılır, nasıl halktan kaçırılır?”
diye yazdım. İşte buradan yayın yapmaya
çalışıyoruz sayenizde çünkü yayınsız bir zamanda yasa
görüşmeleri yapıyorsunuz.
Ama sonuçta halkımız bunun
kararını verecek. Gerçekten kimse kibirli olmasın. Ben az önceki
hatibin kaldığı yerden devam edeyim. Kibrin de bir sonu
vardır, sabrın da bir sonu vardır. Bunun sonunu, sanıyorum,
göreceğiz. Bu, ülke geleceği açısından iyi olacak. Yani
sakın çekinmeyin, sizler için de iyi olacak çünkü belki gerçekten
unuttuğunuz bazı şeyleri tekrar hatırlayacaksınız;
demokrasiyi, işçi haklarını, emeği, ne bileyim, daha böyle,
güzel, umutlu şeyleri sizler de tekrar hatırlayacaksınız.
Hani o hep öfke, öfke, öfke; birisi yukarıdan, yukarıdan öfkeyi
veriyor, bunlardan dolayı, hani ne söylüyoruz, ne konuşuyoruz,
birbirimizi duyamıyoruz ya, belki o zaman hakikaten daha fazla duyar hâle
geleceğiz birbirimizi. O iyi günlerde buluşmak üzere deyip ben
ittifak, koalisyon, neyse, yasanızı bir kenara koyuyorum.
Size başka bir portreden bahsetmek istiyorum
şimdi. DİSK Araştırma Dairesi yakın zamanda bir rapor
yayınladı “Türkiye İşçi Sınıfı Gerçeği
2017” başlıklı araştırma raporunun
sonuçlarını açıkladı. Şimdi, burada 2017 sonu
itibarıyla işçilerin yüzde 66’sı 2 bin liradan az gelir elde
ediyor arkadaşlar. Araştırma korkunç bir
kayıtsızlığı da ortaya koyuyor, işçilerin yüzde
18’i çalıştığı iş yerinde sigortası
olmadığını belirtmiş. 15-24 yaş arası genç
işçiler içinde sigortasızların oranı yüzde 34 ile yüzde 43
arasında değişiyor. Yani gencecik insanların, hayalleri
olan, hayata bir umutla başlaması gereken insanların neredeyse
yarısı iş hayatına tamamen güvencesiz başlıyor;
ne sağlık sigortaları var ve ne emeklilik ne iş güvencesi
gibi hakları var. İşçilerin yüzde 71’i ay sonunu zorla
getirdiklerini beyan ediyorlar. Bilmiyorum bu bir şey ifade ediyor mu ama
onlara ifade ediyor. İşçilerin yüzde 87’si sendikasız. Bu arada
sendikalı işçiler en temel haklarını kullanmak
istediklerinde iktidarın işçi düşmanı politikalarına
tosluyorlar. Neden? Çünkü OHAL bahanesiyle işçilerin grevi
yasaklanıyor. Şimdi, sizin Genel Başkanınız şöyle
demişti değil mi: “OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat
çalışsın diye yapıyoruz. Grev tehdidi olan yere biz
OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz.” demişti
Erdoğan. İşte, yoksul mahallelerde örgütlenip “adil düzen”
diyerek iktidara gelen bir Hükûmetin hâlipürmelali. O yüzden diyorum iyi
günlerde buluşacağız diye. Öyle geldiniz ama şu anda
bambaşka bir yerdesiniz ve yabancı yatırımcıları
yatırım yapmaya ikna etmek için düşük işçi ücretlerini, sendikasızlık
oranlarını öve öve anlatan milliyetçi AKP; geldiğiniz nokta
şu anda bu.
Tabii, Hükûmetin kendisi patronlar hükûmeti
olduğu için işçi yerine patronun yanında olması da çok
doğal. Man Adası’na 15 milyon dolar transfer edenlerin, vergi
kaçırmak için Malta’da 5 dolara şirket kuranların hükûmeti bu
Hükûmet.
Evet, son nokta şu: 2017 yılında en
az 2.006 işçi yaşamını yitirdi. O yüzden iyi günlerde
buluşmak üzere diyorum arkadaşlar.
Size ilginç bir şey daha söyleyeyim: Ülkede
yeni bir sigortacılık başlamış, Türkiye’de ilk defa
ortaya konulan bir ürün. Sigorta sektöründen bir grup diyor ki: “Yeni bir
şey pazarladık. Politik şiddet ürünüyle ihtilal,
kalkışma, savaş ve iç savaşı sigorta etmeye
başladık.” Ve çok büyük bir talep geldiğini söylüyorlar.
İşte ülkenin hâlipürmelali. İyi
günlerde görüşmek üzere arkadaşlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Cihaner
konuşacak şimdi.
Buyurun Sayın Cihaner. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN CİHANER (İstanbul) – Herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında çok tekrara girmeden,
değinilmemiş birkaç şeye değinmek istiyorum. Bunlardan
birisi, bu tartıştığımız yasanın, çoktan
kabul edilmiş yasanın ahlaki zemini. Yani şu soruyu
aslında, AKP elitleri aslında onu murat ettikleri için, onların
dışındaki tüm AKP’ye destek veren, milletvekilleri dâhil
yurttaşlarımıza soruyorum: Şöyle bir hesap
yapılmış, herhangi bir oy artışı olmasa, geçen seçimlerde
alınan oyun aynısı alındığında AKP ve MHP
ittifakının 10 milletvekili artırdığı görülüyor.
Bunu siz içinize sindirebiliyor musunuz? Yani oy artırmıyorsunuz…
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Ya seçim
olmamış, seçim. Seçim olsun önce.
İLHAN CİHANER (Devamla) – Bakın,
geçmiş seçimden bahsediyorum. Bu, şu anlama geliyor: Diğer
partilerden alınmış -çok amiyane tabiriyle-
apartılmış, kopartılmış, çalınmış
milletvekilliği anlamına gelir. Bu ahlaki zemini nasıl içinize
sindireceksiniz? Zaten murat edilen şey bu.
Bir soru daha: 2007 ya da 2011 seçimlerinde bu
ittifak gündeme gelseydi AKP ya da MHP bu ittifaka “evet” der miydi? Bunun
şöyle bir siyasi önemi de var: Türkiye siyasetinde...
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Varsayımlar üzerinden suçlamanız hiç de ahlaki değil.
İLHAN CİHANER (Devamla) – Suçlama yok,
sadece ahlaki zemini hatırlatıyorum, suçlama yok.
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Varsayımlar üzerinden suçlamak ahlaki değil.
İLHAN CİHANER (Devamla) – 2007, 2011
seçimlerinde bu ittifak gündeme gelir miydi? Herhâlde gelmeyecekti çünkü ne
AKP’nin bu oy artışına ihtiyacı olacaktı ne de MHP’nin
bu artışa ihtiyacı olacaktı.
Türkiye siyasetinde -siyasi sonuçları çok
tartışılmıyor bu yasanın- ne olursa olsun darbelerle,
siyasi mühendislik çabalarıyla, baskılarla yok edilemeyen dört ana
akım siyaset var, daha önceden de bunları anlatmaya
çalıştık. Bu dört ana akım siyaseti siz eğer siyasi
mühendislikle, baskıyla, darbeyle ortadan kaldırırsanız ya
büyük toplumsal gerilimler çıkar ortaya ya da işte benzerlerini
yaşadığımız büyük altüst oluşlar olur. Şu
anda yapılmak istenen şeylerden birisi de bu. Dolayısıyla,
bu siyasi boyutun da görülmesi lazım.
Bir ahlaki sorun daha: Anayasa
değişikliği referandumunu propaganda ederken en çok
kullanılan şeylerden birisi, baraj kalkacaktı, koalisyonlar
ortadan kalkacaktı. Şimdi, bu barajın -o dönemki
politikalarınızı da propagandanızı da
düşündüğünüz zaman- muhafaza edilmesini ahlaki olarak nasıl
sindiriyorsunuz? Çünkü bu sistem doğrudan doğruya barajsız bir
sistemi getiriyordu. Özellikle adı Cumhur İttifakı konuluyor
bunun. Bu doğrudan doğruya ittifak değil, aslında bir cephe
politikası çünkü kendi oluşturduğunuz ittifakın
dışındaki tüm diğer bir araya gelme ihtimallerini ahlaken
mahkûm etmeye çalıştığınız gibi aynı zamanda
kriminalleştiriyorsunuz yani orada var olma ihtimali olan tüm
yapıları kriminalleştiriyorsunuz ve bir de aday barajı
getiriyorsunuz. Aday barajından kastım, değişik
gerekçelerle milletvekilleri tutuklanıyor, adam eksiltiliyor.
İşte, en son örneğini Enis Berberoğlu’ndan sonra Ahmet
Yıldırım olayında da gördük. Basit bir eleştiriden
dolayı milletvekilliği düşürüldü, sırada birçok
milletvekili var.
Şimdi, sanırım Cemil Meriç’in sözüydü
bu: “Bir diğerine kör, sağır oldu.” Şu anda sizin kör,
sağır olduğunuz kesim toplumun çok önemli bir kesimini
oluşturuyor ve herkes şunu tartışıyor: Bunlar -AKP
elitlerini kastediyorum- acaba seçimle giderler mi? Şimdi, bu soruyu da
sizlerin bir düşünmeniz lazım. Acaba gerçekten seçimde kaybederse AKP
elitleri, normal, demokratik bir sistemde olduğu gibi seçimi kendilerinden
sonra gelenlere teslim edecekler mi? Şimdi, tüm bu tartışmalar
aslında bu sorunun etrafında dönüyor. Size düşen, bu güvenceyi
vermektir.
Tüm AKP’lilerin şunu düşünmesi lazım:
Niçin muhalefetteki partiler bir araya geldiler? 2015 seçimlerinde, 2011
seçimlerinde -hatta ona bir dönem MHP de dâhildi- seçimde yolsuzluk, usulsüzlük
olmasın diye mücadele ettiler. Kime karşı ettiler bunu, niye
ettiler, bunu lütfen bir düşünün. Bu güvensizliğin kaynağı
ne? Bu iki soruya yanıt verirseniz, sanırım, burada ne demek
istediğimizi de anlayacaksınız.
Bu saatte yapılmasını sorguladı
arkadaşlarımız. Niçin bu saatte yapılıyor?
Sanırım, bu 24’üncü maddedeki, yerel seçimlerle ilgili olsa gerek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN CİHANER (Devamla) – Pardon
Başkanım, bir cümle…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Cihaner.
İLHAN CİHANER (Devamla) –
…Anayasa’nın 67’nci maddesindeki seçim kanunlarındaki
değişikliklerin bir yıl içerisinde uygulanamayacağına
dair hükmü herhâlde baypas etmek için olsa gerek çünkü seçim bölgelerinin
birleştirilmesi hükmü, sanırım, yerel seçimlerde de etkili
olacak. Galiba buna yetişmek için bu saatte getirmiş oldunuz bu
değişikliği.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Cihaner.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylelikle birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 23’üncü maddenin (1)’inci
fıkrası, (2)’nci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile
(3)’üncü fıkrası dâhil, 14 ve 26’ncı maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş konuşacaklardır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan, daha doğrusu iyi
sabahlar diyeyim. Saat dört, halktan gizli, canlı yayının
olmadığı bir koalisyon yasası görüşmelerine devam
ediyoruz.
Şimdi, Hükûmet ve Anayasa Komisyonundan
bazı açıklamalar yapıldı, teknik açıklamalar ve
açıkçası halkı yanıltmaya, algıyı yönetmeye dönük
beyanlar devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de özellikle herhangi bir seçmenin
kolluk gücünü çağırabilmesi meselesinde, efendim, sandıklarda
yüzde 100 aynı renkte oyların çıktığını,
sandık başlarında baskı ve baskı tehdidi olduğunu
birilerine mal ederek, özellikle Kürt illerinde bunun böyle
yaşandığını ve kolluk gücünün bu şekilde
çağrılabileceğini, bunun ne zararı olduğunu anlatmaya
çalışıyorlar.
Biz de diyoruz ki: Bölgede, Mardin’de, Urfa’da,
Siirt’te, Diyarbakır’da, Hakkâri’de ve diğer bütün illerde, bölge
illerinde, Kürt illerinde kolluk gücünün, korucunun, JÖH’ün, PÖH’ün çok ciddi
bir baskısı var halk üzerinde ve halk, bırakın
sandıkta gidip istediği oyu kullanmayı, sandığa
gitmemesi noktasında da ciddi bir şekilde baskı altına
alınıyor. Delil mi istiyorsunuz? Size bunun delilini ve belgesini
okuyacağım.
Ağırlıklı olarak sadece HDP’nin
ve AKP’nin oy aldığı 12 ilde; Ağrı, Batman, Bingöl,
Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Muş, Urfa, Siirt,
Şırnak ve Van’da 16 Nisan referandum sandık
sonuçlarını inceledik. 306 sandıkta sıfır “hayır”
oyu çıkmış. Bu sandıkların neredeyse
tamamının köylerde kurulduğunu da not etmek istiyorum. Benzer
şekilde, yüzde 90’ın üzerinde “evet” oyu çıkan sandıklar
incelendiği zaman 1.638 sandıkta “evet” oyu oranı yüzde 90 ve
üzerinde çıkmış. Bu sandıkları da incelediğimiz
zaman sandıkların da tamamına yakınının aynen,
yine köylerde kurulduğu kaydedilmiş.
Şimdi, burada “evet” yönünde kullanılan
oyların dikkatinizi çekmesini istiyorum. Orada tümüyle ya korucular silah
zoruyla kendileri oy kullanıyorlar ya da jandarma -bizzat
tanıklık ettik, heyetlerin gitmesine izin verilmiyor- ya da
farklı birçok hileyle, baskıyla, tehditle oylar sandıklardan bu
şekilde çıkarılıyor.
Yine, ağırlıklı olarak HDP ile AKP’nin
yüksek oy aldığı bu 12 ilde 1 Kasım 2015 seçimlerinde
AKP’nin yüzde 90 ve üzerinde oy aldığı sandık
sayısı sadece 919. Ama bu rakam gelin bakın ki 16 Nisanda
nasıl artmış? Yüzde 100 oranında artmış ve
referandumda bu sandık sayısı 1.638’e yükselmiş.
Kasımdan nisana AKP’nin oy oranının yüzde 100
arttığı -resmî sonuçlara göre söylüyorum- bellidir.
Şimdi, seçim hileleri bu nedenle, sadece böyle
burada işte sözlü olarak, algıyı tersine çevirerek, yalan
yanlış bilgilerle olmaz. Eğer bir baskı varsa, bir tehdit
varsa bunun nasıl olduğunu sizin gibi kitaplardan okumadık,
sizin gibi uzaktan duymadık. Biz o sandık başlarında
korucuların insanları nasıl dövdüğünü, nasıl
silahlarıyla o sandık başlarında durduğunu
yıllardır, on yıllardır deneyimlemişiz. Baro adına
bile, her seçimde baro başkan vekili olarak, yöneticisi olarak gidip orada
gözlem yaptığımızda bunları tutanaklarıyla tespit
ettik. Ve şimdi bu da yetmiyor, artık diyorlar ki bütün
sandıkları zapturapt altına alalım, kolluk gücü bulunsun,
her türden kolluk gücü bulunabilir, halk orada oyunu veremesin; hakikat budur.
Diğer mesele, yine Anayasa Komisyonundan
yapılan açıklamalarda, ısrarla Anayasa Komisyonunda da deniyor
ki: “Ya, sahte oy nasıl olsun? Oy pusulası filigranlı.”
Şimdi, açıkçası vatandaş filigranlı filigransız,
bunu çok bilmiyor. Onlar da diyorlar ki, yüzde 90’ı öyle
düşünüyordur: “Ya, Hükûmetin vardır bir bildiği. Filigranlı
demek, YSK’nin bastığı oy pusulası demek.” Doğru,
burada bir yanlışlık yok ama gelin görün ki yasa koyucu bundan
önce bir tedbir almış ve demiş ki: “Filigranlı oy
olması yetmez, bunun mühürlenmesi gerekir sandık kurulu
tarafından.” Neden? Çünkü basılan oy sayısı,
filigranlı oy sayısı on milyonlarca fazla basılıyor,
bunlar başka şekilde kullanılabilir.
Şimdi, bunu daha açık anlatayım.
Şimdi, oy pusulasının filigranlı olması mührü gereksiz
kılıyor mu? Bu soruya cevap arıyoruz. Kemal Gözler çok iyi bir
anayasa hukukçusudur, bu konuda çokça tartışmalar yaptı. Ben de
onun yazılarını kendimce takip ediyorum. Şimdi, burada
şöyle: Nasıl tek başına bir oy pusulasının
filigranlı olması sahte oy kullanılmasını
engellemiyorsa filigran da oyun sahte veya hileli
olmadığını değil, oyun kendisinin kullanıldığını
yani oy pusulasının YSK tarafından
basıldığını gösterir. Daha açık bir ifadeyle, oy
pusulası filigranlıysa şu doğrudur: YSK tarafından bu
oy pusulası basılmıştır, burada bir tartışma
yok. Peki, hileli oy nedir, oy pusulasının sahte oluşu nedir?
Bunlar aynı şeyler değildir, ayrı şeylerdir. Bir kere,
oy kullanmaya gelmemiş bir şahıs düşünelim. Fatma teyze oy
kullanmaya gidemedi, o gün yataktaydı. Başka bir kişi Fatma
teyze yerine filigranlı bir oy pusulasına tercih mührünü gayet tabii
olarak basabilir. Bu durumda, oy pusulası sahte değil, tabii ki sahte
değil. Ya da herhangi bir şekilde gidemedi. Burada oyun kendisi
hilelidir ama. Oy pusulasının sahte olmaması oyun hileli olarak
kullanılmadığı anlamına gelmiyor.
Şimdi, YSK referandumda şöyle bir
açıklama da yaptı, açıklamasını söyleyeceğim:
Uygulamada gerektiği için seçmen sayısından fazla miktarda oy
pusulası bastırmış. Şimdi, YSK’nin resmî
açıklaması: Beş gün kala, 7 Hazirana beş gün kala YSK
Başkanı Sadi Güven şöyle bir açıklama yaptı,
Türkiye’de 53 milyon 741 bin 838 seçmen olduğunu, seçim için de 73 milyon
988 bin 955 oy pusulası bastırıldığını
açıkladı. Aradaki farkı bulun, 20 milyondan fazla. Neden olarak
da Seçim Yasası’nı gösterdi. Şimdi, ortada filigranlı 20
milyon oy var ve bu yasa da diyor ki: “Seçim pusulası mühürsüz de olsa,
mühürlü de olsa geçerlidir. Filigranlı olması yeter.” Şimdi,
madem öyle -daha önce de vekil arkadaşlar söylediler- niye mühür
arıyoruz ki? O zaman filigranlı oy pusulasını eşit
sayıda basalım, 53 milyonsa 53 milyon basalım, zimmetleyelim
sandık kurulu başkanlarına ve mühür hiç vurulmasın, ne
gerek var?
Şimdi, hem mühür vurursan geçerli hem mühür
vurmazsan geçerlide kesinlikle bir oyun var, orada başka bir hile var ve
bu hile, bu yasa halkın, bizim gözümüzün içine sokula sokula burada gece
yarısı geçirilmeye çalışılıyor. Burada, kötü
niyetli birilerinin eline geçti filigranlı oy pusulası, bunun
garantisi var mı? Yok. Biz çöp kutularından, sokaklardan
kullanılmış oylar topladık, bunların
fotoğrafını çektik, bunları dilekçemize iliştirip il seçim
kurullarına, YSK’ye verdik. Ağrı Taşlıçay
unutmadığım ilçelerden biridir ama yanmış,
yakılmış, yırtılmış oy
pusulalarını belgelediğimiz hâlde seçim kurulları
itirazımızı kabul etmedi. Neden? Çünkü iktidar partisinin
isteği dışında bir karar veremez. Çünkü YSK, iktidar
partisinin talebi ve denetimi, emri dışında bir karar veremez.
İşte, burada hileli olup olmamasının ölçüsü filigranın
kontrolüyle değil mührün denetlenmesiyle anlaşılabilir. Bu
konuda da kamuoyunu yanıltmaya devam ediyorsunuz ama emin olun,
vatandaş oyunu nasıl kullanacağını çok iyi bilir ve bu
cevabı size en yakın seçimde verecektir diyor, teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Anayasa Komisyonundaki görüşmeler
sırasında ayrıntılı çekincelerimizi ifade ettik, alt
komisyonda arkadaşlarımız çekincelerini ifade ettiler ama ne
yazık ki hiçbir sonuç alamadık, bir anlamda kulaklar
sağırdı. Bir kere, bu sitemimi sözlerimin başında
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa’nın 67’nci maddesi seçimlerle, halk oylamasıyla alakalı
genel kurallar koymuş, seçimlerin nasıl
yapılacağını, eşitlik ilkesini, gizli oyun, açık
tasnifin, neler olabileceğinin kurallarını koymuş. Gelinen
noktada, ne yazık ki buna ilişkin kuralların ihlal edildiği
bir gerçekle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, seçim
yasaları herhangi bir yasa değil, bir tütün yasası, bir
fındıkla alakalı yasa değil. Bunu neden söylüyorum? Bu tip
yasalarda bir ortak konsensüsün olmaması beklenebilir, eşyanın
tabiatı gereğidir, parlamento hukukunun tabiatı gereğidir
ama genel kuralları belirleyecek bir ortak uzlaşma noktasında,
ortak bir konsensüste, oyunun kurallarını belirleyen bir yasal
düzenlemenin bütün siyasi partilerin ortak bir noktada birleşeceği
bir noktayla bu Parlamentodan geçmesi gerekiyorken ne yazık ki böyle bir
düzenlemeyle karşı karşıya değiliz.
Bakın, öyle bir şey ki böyle bir düzenleme
yapılıyor, Hükûmet sıralarında çok sevdiğim Gençlik ve
Spor Bakanı oturuyor, Adalet Bakanı da oturmuyor yani Hükûmet bize,
seçimle alakalı düzenlemelere gençlik ve spor tarafından, sahalardan,
futboldan bakıyor.
O nedenle, bu düzenlemeyi buna ilişkin…
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Adalet Bakanı burada, gelecek biraz sonra, hava alıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Nerede?
Göremiyorum Sayın Bakanı, göremiyorum. Biraz sonra gelir herhâlde,
öyle tahmin ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, çok
ünlü bir müzikal var, Operadaki Hayalet. Bunu niye anlatıyorum? Bu
Parlamentoda da bir hayalet var değerli arkadaşlar, bu Parlamentoda
da. Bu Parlamentodaki hayalet ne? Kenan Evren’in hayaleti.
Bakın, otuz yıldır “Kenan Evren
darbeci.” diyoruz, “Darbe yaptı.” diyoruz ama otuz yıldır bu
Mustafa Kemal’in Parlamentosunda Kenan Evren’in hayaleti bizim şeyden
gitmiyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Niye? Yüzde 10 seçim barajıyla alakalı düzenleme
bir garabet gibi, bir cenaze gibi gelip şu Parlamentonun göbeğinde
duruyor. Buna ilişkin bütün siyasi partiler diyoruz ki: “Bu yüzde 10
barajını kaldıralım.” Ama neyse, hangi siyasal güçse,
arkasında hangi güçler varsa bu yüzde 10 barajıyla alakalı
düzenlemede çaresiz kalıyoruz değerli arkadaşlarım. Yüzde
10 barajını -hukukçular çok iyi bilirler- kanuna karşı
hileyle aşmaya çalışıyoruz. Ne yapıyoruz? Yüzde 10
barajı orada duruyor; şimdi, bir ittifak yasasıyla, bir ittifak
düzenlemesiyle karşı karşıya kalıyoruz, bununla
burayı aşmaya çalışıyoruz.
Daha önceden, her 2 parti birbirinden ayrıyken
meydanlara çıkıyordunuz, diyordunuz ki: “Şehitler ölmez, vatan
bölünmez.” Şimdi, “Şehitler ölmez sandık bölünmez.” diyorsunuz,
o noktaya getirdiniz ülkeyi değerli arkadaşlarım, böyle bir
tabloyla karşı karşıyayız.
Bakın, şimdi, burada en önemli
kırılma noktalarından bir tanesi mühürsüz oyla alakalı
düzenlemeler. Biraz önce değerli milletvekili
arkadaşlarımız çekincelerini belli ettiler. Siz diyorsunuz ki:
“Filigranlı kâğıtlar var, ilçe seçim kurulu bunun altına
gereken şeyleri yapabilir.” Ama böyle bir tablo yok değerli
arkadaşlar. 7 kişiden oluşan bir sandık kurulunun sehven
hata yapabileceğini öngörebiliyorsunuz.
Bakın, sandık kurulu
başkanlarını kamu görevlisi olarak atamayla alakalı bir
zorunluluk getirdiniz. Madde gerekçesinde ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki:
“Sandık kurulu başkanlarının siyasi partilerin
belirlemiş olduğu -hani o afaki bir kelime var- ünlü kişilerden,
tanınır kişilerden atanması, yetkin olmayan kişilerin
sandık kurulu başkanlığını yapmasıyla
alakalı bir fiilî durumu ortaya koyar. O nedenle kamu görevlilerini buraya
atarsak kamu görevlileri bunu daha iyi yaparlar, daha yetkindirler,
yasayı, mevzuatı bilirler.” Ama bunun yanında, kamu
görevlilerinden atadığınız sandık kurulu
başkanlarının olduğu bir yasal düzenlemede şimdi
diyorsunuz ki: “Bu sandık kurulu başkanları mührü
unutabilirler.”
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin en
önemli gündem maddelerinden birini oluşturan 16 Nisan gibi bir cenaze
ortada duruyorken sandık kurulu başkanları, bu 7 kişi -hadi
birisi unuttu, hadi öbürü unuttu- niye unutsun değerli
arkadaşlarım? Bu kadar saf mı olduğumuzu zannediyorsunuz
bizim? Sehven böyle bir hata olabilir mi? Bunun altında başka bir art
niyet var. Bakın, Yüksek Seçim Kurulunun 16 Nisanla alakalı bu
vermiş olduğu hilkat garibesi karardaki düzenlemenin kısa
öyküsünü size anlatayım: O akşam hani diyordunuz ya “Yüksek Seçim Kurulu
verdi bu kararı.” Hayır, arkadaşlar, Yüksek Seçim Kurulu durup
dururken, resen bu kararı vermedi; o akşam saat 16.10’da, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Yüksek Seçim Kurulu temsilcisi Sayın Recep Özel
-24’üncü Dönem milletvekili arkadaşımız- bir dilekçe veriyor,
diyor ki: “Bakın, burada bir anormallik var…” Mühürsüz oyların
sayılmasıyla alakalı itirazda bulunuyor, Yüksek Seçim Kurulu
17.10’da bir karar veriyor değerli arkadaşlarım…
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Hayır,
hayır.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – 17.30’a doğru
diyor ki: “Mühürsüz oylar sayılmalıdır.” diyor ve genelge
gönderiyorlar.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Yüksek Seçim
Kurulunun kararı sandıklar açılmadan önce.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Sevgili
arkadaşlarım, bakın, mühürsüz oylarla alakalı genelge
gönderildiği zaman… Ufak bir ayrıntı unutuluyor, Yüksek Seçim
Kurulu kararlarına ilişkin genelgelerin yürürlüğe girmesi için
mutlaka Resmî Gazete’de yayımlanması gerekir. Resmî Gazete’de
yayımlanmayan bir düzenlemeyle alakalı bütün ilçe seçim
kurullarına ve sandık kurullarına yazılar
yazılıyor değerli arkadaşlarım. Peki, ne oluyor? O
saatte, 16.00’da doğuda sandıklar açılmış. Biz ne
diyoruz? Üç ayrı denetim mekanizması olması lazım. Evet,
filigran tamam, ilçe seçim kurulunun mührü tamam ama bir tane daha bir şey
olmalı değerli arkadaşlarım, o da nedir? Sandık
kurulunun mührü olmalı değerli arkadaşlarım. Bakın,
burada hukukçular bilirler, siz bir yasal düzenlemeyi, kanun koyucunun emredici
hüküm olarak koymuş olduğu bir düzenlemeyi kalkıp da bir
başka işlemle, kararnameyle ortadan kaldıramazsınız;
bunu başka bir ülkede yapabilirsiniz, gidip Saddam Hüseyin’in, bir
diktatörün olduğu ülkede yapabilirsiniz ama Batı demokrasilerinde
bunu yaparsanız adama gülerler değerli arkadaşlarım. Çünkü
orada üç tane madde var; bir, 298 sayılı Kanun’un 77’inci maddesi var,
“Oy pusulaları mühürlenmelidir.” diyor; geliyoruz 98’inci maddeye,
“Zarflar mühürlenmelidir.” diyor; 101’inci maddenin (3)’üncü fıkrası
orada kaya gibi duruyor, “Mühürsüz oy pusulaları geçersizdir.” diyor ama
siz bunu ne yapıyorsunuz? Benim bütün bu dediklerimi göz ardı ederek
bir akşamda, bir fiilî darbe yaparak bu durumu ortadan
kaldırıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Bakın, başka bir şey daha
yapıyorsunuz, hane bütünlüğünü sağlamak kaydıyla, ona
dokunmamak kaydıyla, aynı seçim çevresi içerisindeki insanları
başka sandık yerlerine gönderiyorsunuz. Önce, dinlediğiniz zaman
diyorsunuz ki “Ne kadar güzel bir uygulama.”
Değerli arkadaşlarım, seçim
güvenliği ciddi anlamda hepimizin kafasında soru işaretleri
olan… Siz “Aman efendim, 2019’da yapılacak seçimde olumsuz bir tabloyla
karşı karşıya kalacağız.” deyip muhtemel bir
seçim yenilgisini önümüze gerekçe koyarak şimdiden
hazırlanıyorsunuz, bunu meşru hâle getiriyorsunuz. Yok,
arkadaşlar, yok öyle bir şey.
Bakın, bir siyasal iklim tersine dönebilir,
bugün kendisini güçlü zannedenler yarın çok yalnız
kaldıklarını hissedebilirler. 1950 seçimlerinde, 1946’da çok
partili siyasal yaşama geçildikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Demokrat Parti aynı masaya oturdular, bu ülkenin özgürlüklerini,
demokrasisini belirleyecek, belki eksiklikleri, hataları olan ortak bir
seçim yasasını beraber yaptılar.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Dediğimiz
dedik, çaldığımız düdük. Yok öyle bir şey
arkadaşlar. Bu neye benziyor biliyor musunuz? İki takım maç
yapıyor, maçın kuralları var -Sayın Bakan da burada, benden
daha iyi bilir futbolu- taraflardan bir tanesi diyor ki: “Maçın
kuralları budur.” Böyle bir şey yok değerli arkadaşlar,
böyle bir şey yok. Oy artırmadan milletvekili artırma
yasası değerli arkadaşlarım, oy artırmadan. Böyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir adalet olabilir mi?
Bakın, bir ittifak yapıyorsunuz, bir
sandık şeyi var ittifakta, orada bile adalet yok değerli
arkadaşlarım.
Sevgili Balbay biraz önce söyledi, diyorsunuz ki
“İttifaka oy ver, gerisini koyver.” Böyle bir yasa olur mu? Böyle bir
düzenleme olur mu değerli arkadaşlarım? Orada bile eşitlik
yok. O nedenle, seçim yasalarıyla alakalı düzenlemeler çok tehlikeli
düzenlemeler. Bütün dünya demokrasilerinde -her tarafta demiyorum, Saddam tipi
demokrasilerde, diktatörlüğün olduğu demokrasilerde, Pinochet’in,
Hitler’in, Mussolini’nin olduğu demokrasilerde, onların
bahsettiği anlamda, onlarda demiyorum ama- bütün Batı tipi
demokrasilerde siyasal partiler seçimleri kaybedecekse, öyle bir tehdit ve
tehlike görüyorsa, başka bir şeyle oynamıyorlar; genel kural,
önce seçim yasalarıyla oynuyorlar. Seçim yasalarıyla oynamayla
alakalı bir olay var. Buradaki tablo net. Lafı evirip çevirmeye gerek
yok, çok teknik şeyleri söylemeye de gerek yok, herkes biliyor,
sağır sultan da biliyor; sizin yüzde 50’ye ihtiyacınız var,
bu tarafın yüzde 10’a ihtiyacı var arkadaşlar. Hiç lafı
evirip çevirmeye gerek yok. İki tarafla alakalı bir ortaklık
yapılmış. Ama ben bir profesöre, bir akademisyene sordum.
Türkiye’nin en önemli akademisyenlerinden birisine, bir anayasa profesörüne
“Hocam, bununla alakalı konuşma yapacağım Mecliste. Bana
doküman ne tavsiye edersiniz? Dünyada buna ilişkin örnekler var mı?”
dedim. Hoca “Böyle bir kitap bulamazsın. Böyle bir kitabı henüz yazmadılar.”
dedi. Böyle hilkat garibesi bir düzenlemeyle alakalı, kendine özgü, “sui
generis”, nevi şahsına münhasır da diyemeyeceğim bir
cenazeyle alakalı kitap yazmadılar değerli
arkadaşlarım. Ama göreceğiz, hep beraber yaşayacağız
önümüzdeki günlerde, önümüzdeki günlerde o tabloyu hep beraber yaşayacağız.
Bundan dönmeyeceğinizi biliyorum. Saatlerinize bakıyorsunuz, bir an
evvel bu yasanın çıkmasıyla alakalı gerekenleri
yapıyorsunuz.
“Keser döner, sap döner, bir gün hesap döner.” diye
bir şey var. Hep beraber ülkemizdeki gelişmeleri göreceğiz. Bu
düzenlemeye bu ülke layık değil değerli arkadaşlarım.
Bunları dinlemeyeceğinizi biliyorum. Yanlıştan bugün olmasa
da bir gün dönüleceğine inanıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bayraktutan.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
çok kısa, buradan da olabilir, tutanağa…
BAŞKAN – Bir şey rica edebilir miyim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii.
BAŞKAN – Ben bir cümleye
başladığım zaman, lütfen cümlemi kesmeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Duyuramadım, tamam,
bitirin Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Cümlem bitince söz istediğinizi
söyleyin, ben size söz vereyim.
Şahsı adına İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak ama Sayın
Özel bir dakikalık bir söz talebinde bulundu.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde AKP ve MHP
Grupları ile Hükûmet ve Komisyonun konuşma hakkını
kullanmamasına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Aksu’yu dikkatle
dinleyeceğiz. Bizim için bu ittifak teklifine destek veren, imza atan
partilerin anlatıları çok önemli ama bir gerçeği görelim. Bir
gece yarısı saat dört buçuk, ikinci bölüm üzerinde -zaten maddeler
üzerinde konuşturtmuyorlar, temel kanun uygulaması yaptılar,
sadece önerge verebiliyorsunuz- teklifi veren iki parti grubu da Komisyon da
Hükûmet de konuşmadı. Sadece burada konuşulabiliyor ve burada
konuşmadılar, sadece iki tane beş dakikalık şahıs
konuşmasıyla yetiniyorlar, onlar da şahısların
konuşması. Bu iki grubun kendisinin altına imza
attığı bölümde, onlarca madde adına, on dakikalık
konuşmayı AKP Grubu, MHP Grubu, Hükûmet ve Komisyon yapmıyorsa,
artık bunu böyle savunamıyorlarsa, çıkıp
anlatamıyorlarsa başka diyecek bir şey yok. Elbette, Sayın
Aksu’nun ve AKP’den şahıs adına konuşacak
arkadaşın düşünceleri değerli ama bunu tarihe not
düşmek adına tutanaklara geçirmek istedik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Muş…
54.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, yasanın tümü üzerinde yapılan müzakerelerde hem Komisyon
hem Hükûmet gerekli açıklamaları yaptı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Neyi tarihe not
düşürmüş?
ERHAN USTA (Samsun) – “Savunamıyorlar.” diyor.
On dakika gruplar adına konuşulmadı ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yasanın ne
içerdiği, ne getirdiğiyle ilgili detaylı bilgi Genel Kurula
verildi. Aynı şekilde, AK PARTİ Grubu adına da bir
konuşma yapıldı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayıp ya, söylenecek
sözler mi onlar?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne var ki? Yalan mı
söylüyorum? Buna da mı tahammülünüz yok?
MEHMET MUŞ (İstanbul) –
Dolayısıyla yasanın tartışılmasıyla ilgili
gerekli bilgi Genel Kurula verildi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz eleştireceğiz,
siz hakaret edeceksiniz; biz eleştireceğiz, siz hakaret edeceksiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ne hakareti? Kim hakaret etti
ya? Sabahtan beri hakaret ediyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buna da tahammül yok yani bu
kadar eleştiriye de yok.
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen müsaade eder
misiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz eleştiride
bulunuyoruz, hep hakaret duyuyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya, size mi
soracağız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman, böyle…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Saygı duy.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Aynı
şeyi… Sayın Başkan, burada bir konuşma yapıyorum.
BAŞKAN – Sayın Özel, bakın, grup
başkan vekili konuşma yapıyor ve 3 keredir size ihtarda
bulunuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Haklısınız.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bu yasanın tümü üzerinde hem Hükûmet hem Komisyon hem teklif
sahibi partiler grupları adına detaylı konuşmalar
yaptılar. Hükûmet ve Komisyon yasanın ne getirdiğini,
içeriğini burada anlattı. Daha sonraki süreçlerde AK PARTİ Grubu
adına çıkan şahıslar da gerekli açıklamaları
yaptılar. Dolayısıyla maksat hasıl olmuştur
aslında, yasanın ne getirdiğiyle alakalı. Ha, bu noktada
muhalefet eleştiri hakkını kullanabilir ama çıkan hatipler,
konuşmaları takip ettiğiniz zaman…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – … 26 maddeyle
alakalı söylenecek olanları, ne getirdiğini, yeniliklerini,
nasıl uygulanacağını zaten izahat olarak anlatıyor.
Sanki bir mesele anlatılamıyormuş gibi veya
savunulamayacakmış gibi bir algı oluşturmanın hiçbir
anlamı yok.
Bakın, tutanakları alalım, yasayla
ilgili yapılan açıklamalara bakalım, konuşmalar hemen hemen
birbirine benzer mahiyettedir çünkü ne getirdiğiyle alakalı aynı
şeyi anlatacaksınız. Yani bir yasa ne getiriyorsa onu
söylersiniz ama eleştirel açıdan çok farklı şekilde
eleştiri yöneltebilirsiniz. Bu, muhalefetin doğal hakkıdır
ama bunun üzerine aynı şeyi tekrarlamayıp “Efendim bunu
savunamıyorlar.” gibi bir anlayış, bizim açımızdan kabul
edilebilir değildir. Bunun bilinmesini isterim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, size de söz vereyim bir dakika.
55.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu kanun teklifinin görüşmelerine
başlandığında, zaten teklifin lehinde yaklaşık
85-90 dakika konuşuldu. Birinci bölüm üzerinde konuşmacı
arkadaşımız da konuşmacılar da konuştu.
İkinci bölümde de konuşmamayı tercih ettik. Sadece
şahıs adına arkadaşımız konuşacak. Lütfen,
saygı duyulsun. Buradan bir şey çıkarıp işte “Cevap
veremiyorlar.” veya “Söyleyecek sözleri yok.” gibi ifadelerin son derece
yakışıksız ve saygısız ifadeler olduğunu
ifade etmek isterim. Yani bunun karşılığında “Bütün
konuşmacılarınız da kırık plak gibi aynı
şeyleri tekrarlıyor.” mu diyeyim? Yani bu tür polemiklere gerek
olmadığı kanaatindeyim.
Şimdi, baktım, biraz evvel basın
toplantısı yapmış Cumhuriyet Halk Partisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın siz de lütfen
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – İşte, diyorlar ki:
“Bu ittifak teklifi gece yarısı baskın şeklinde
çıkarılıyor. Grup toplantılarını iptal ettiler.”
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 6 Mart Salı günkü grup
toplantısında Sayın Genel Başkanımızın “18
Marttaki 12’nci Büyük Kurultayımız nedeniyle son grup
toplantımız” şeklindeki ifadesiyle biz daha bir hafta önceden bu
grup toplantısını yapmayacağımızı ifade
ettik. İlla böyle birtakım olumsuz, gereksiz yorumlar yapmayı
yakışıksız buluruz.
Cumhuriyet Halk Partisi de geçen haftaki grup
toplantısını bir parti meclisi üyesinin vefatı nedeniyle
-Allah rahmet eylesin- ertesi güne bıraktı. İlla bir şeye
mi yormak gerekiyor hemen? Yani bu tür gereksiz yorumlardan, birtakım
zorlama polemiklerden de kaçınmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz, bu ittifak
yasasının altına imza attık. İki partinin birlikte
oluşturduğu üçer kişilik komisyon da gerekli
çalışmaları yaptı ve iki aydır da bu ittifak
yasasının tartışmaları yapılıyor kamuoyunda.
Eğer 100 birimlik bir konuşma yapılmışsa kamuoyunda, televizyonlarda
veya Komisyonda, bunun en az 80 birimi bu teklifin aleyhine yapılan konuşmalardır.
Basın organlarında, televizyonlarda, Mecliste bunun
konuşmaları da yapılıyor. İlla biz Cumhuriyet Halk
Partisinin tarzında konuşmak zorunda değiliz. Lütfen,
saygıyı da ihmal etmeyelim. Yani çok fazla zorlamaya da gerek yok.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş…
56.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, sabah oldu ve biz bu teklifi
tartışıyoruz. Neden gizli diyoruz? Çünkü ittifak tarafları,
koalisyon tarafları bunu pişirdiler, yemeği yenilecek hâle
getirdiler, sadece onun bir sosu eksikti -öyle tarif edeyim- o da neydi? “Genel
Kurula gelecek. Muhalefet istediğini söylesin ama bizim nasıl olsa oy
çoğunluğumuz yeterli, biz bunu canlı yayının
olmadığı pazartesi günü bir grup önerisiyle getiririz. Biz
milletvekillerimizi de Ankara’da tutarız, sabaha kadar da Meclisi
çalıştırırız. Siz istediğiniz kadar konuşun,
biz buna karar verdik, bunu geçireceğiz.” şeklinde bir özet
yapabiliriz. Şu anda yaşadığımız, hâlimiz budur.
Konuşmalarımızın tekrar
olmadığını sayın grup başkan vekiline özellikle
söylemek istiyorum. Hiçbir konuşmacımız sanmıyorum ki
-cümleler belki benzeyebilir- diğerini tekrar etmiştir. Çünkü Anayasa
Komisyonunda da görüşlerimizi ifade ettik, çok geniş bir muhalefet
şerhi yazdık ve şimdi de ne getiriyor ne götürüyor, ne kadar
vahim neticeleri olacağını anlatmaya çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
İktidar partisi ve MHP, sonuçta bunu kendileri
hazırladıkları için “Bizim sözümüz yok.” diyorlar. Diğeri
şu, çok önemli: Televizyonlarda iki aydır tartışılıyor,
doğru, tek gündem hâlinde kamuoyuna dayatılmış, topluma
dayatılmış ama orada muhalefet konuşmuyor. Orada siyaset
mühendisleri, bir kısım yazarçizerler her akşam bu ittifak yasa
önerisinin ne kadar iyi, ne kadar güzel, ne kadar muhteşem olduğunu
anlatıyorlar. Ama orada tek bir sözümüz yansımadı. HDP her gece
tartışılıyor ve HDP’siz tartışılıyor.
Kendi partimiz adına söyleyeyim, bunun da demokrasiyle, tartışma
kültürüyle, düşünce ve ifade özgürlüğüyle hiçbir ilgisinin
olmadığını da ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sadece
tutanağa geçsin. Bu kadar eleştiri yapıyorlar.
Şöyle bir gerçeklik var: Bir muhalefet partisi -kendileri
de muhalefet partisi, şu anda iktidar refleksi gösteriyor olabilirler- bir
eksik hak kullanımı varsa bunun altını çizer,
konuşulmuyorsa bunu söyler. Madem iktidar refleksi gösteriyorsunuz,
eleştirilmeye açık olacaksınız. Siz muhalefetteyken,
muhalefet gibi muhalefet yapıyorken neler söylüyordunuz, ne ağır
eleştirilerde bulunuyordunuz? Ne polemikler vardı aranızda, ne
hakaret davaları? Şimdi, burada biz size eleştiride bulunuyoruz;
hakaret etmiyoruz, bir şey yapmıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz de cevap verdik, cevap
vermeyelim mi?
BAŞKAN – Tamam, onlar da kendi
düşüncelerini söylüyor Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz “Selektör
yapıyorsunuz.” dediğimizde, cevap olarak “İblisçe bunu iddia
ettiniz.” demiştiniz bize. Sonuçta, geldiğiniz hâl ortada.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Ya, konuşacak
bir şey bulamıyorsun, uzatıyorsun ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili ortada. Buna
alınmayacaksınız. İktidarsınız siz artık,
iktidar.
BAŞKAN – Sayın Özel, teşekkür ederim.
Herkes kendi düşüncesini söylüyor. Lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yapacak bir şey yok,
iktidar refleksi.
BAŞKAN – Evet, şahsı adına
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’yu dinleyeceğiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
Sayın Başkan… İktidar refleksiyle hareket ettiğimizi
söyledi. Şimdi…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Kimin
nasıl davranacağına da CHP mi karar verecek?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, benim işim bu, ben
bunu söylemek için buradayım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
Sayın Özel, her konuşmadan sonra mikrofonu
açıp konuşmak zorunda değilsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, değilim
tabii.
BAŞKAN – Ama yapıyorsunuz bunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her konuşmadan sonra
yapmıyorum, gerekli gördüğüm yerde…
BAŞKAN – Her konuşmadan sonra
yapıyorsunuz. Lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bu kadar kritik bir
iş bir gecede hallolacak, ben bunda susacağım!
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Herkese laf atıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atacağız tabii.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu refleksimiz -bir refleks
var- ittifak refleksidir.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Bu yasa rejimi
değiştiriyor, rejimi ya! Tartışmayalım mı? Nerede
tartışacağız?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Daha ne
konuşacak ya!
BAŞKAN – Duymuyorum sayın milletvekilleri.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bir de “ittifak refleksi”
kavramını getiriyorum.
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Parlamento
konuşma yeridir, konuşacağız, onun için buradayız.
Kusura bakmayın.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Konuşun
sabaha kadar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, siz muhalefetteyken neler
diyordunuz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Biz
konuşmayacağız da kim konuşacak? Konuşmuyorsanız
gidin, gidin evinizde yatın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Burada artık,
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle siyasetin dili,
dinamiği, kulvarı, tarzı değişmiştir. Bu
değişen kulvara, tarza ve dinamiğe göre herkes, bütün siyasi
partiler siyasetini ona göre artık ayarlayacak ve bizim refleksimiz bir
ittifak refleksidir. Bunu da hatırlatmak isterim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de onu söylüyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Onun için biz bütçeye
“Hayır.” dedik, ittifakı da savunuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün tekliflerinize
“Hayır.” diyorlar, siz onların her şeyine “Evet.” diyorsunuz.
ERHAN USTA (Samsun) – Orayı biz düşünelim
ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Düşünün! Sizin ittifak
dereyi geçene kadar olmasın da…
ERHAN USTA (Samsun) – Bizim adımıza da
düşünme ya, orayı biz düşünürüz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Artık kimseyi
dinlemeyeceğim, İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk
Aksu’yu dinleyeceğim sadece bu aşamada.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi hakkında söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, aziz milletimiz hükûmet
sistemini değiştirme yönünde meşru ve önemli bir karar
vermiş, 16 Nisanda bu konudaki son sözünü söylemiştir. Artık
yapılması gereken, millî iradenin gereğinin yerine getirilmesi
ve cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla
hayata geçirilmesidir. Bu çerçevede, Türkiye'nin yüz yüze olduğu
karmaşık sorunlar karşısında benzer siyasi tavır
ve duruşa sahip partilerin ittifak yaparak seçime birlikte girmeleri de
demokratik bir hak, aynı zamanda milletimizin verdiği bir görevin
ifası olacaktır. Kuşku yok ki kurulacak seçim ittifakları
siyasette uzlaşıyı alenileştirerek gizli kapaklı
yapılan blok, platform ve benzeri iş birliklerinin meşru zemine
çekilmesini sağlayacak, siyaseti hamasetten ve etik dışı
uygulamalardan arındıracaktır.
Kanun teklifiyle, temelde seçim güvenliği ve
seçim ittifakına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır; siyasi
özgürlükler genişletilmekte, seçmen iradesinin Parlamentoda temsil
imkânı artırılmaktadır. Vatandaşlarımızın
hür iradesiyle seçme hakkını kullanabilmesini ve seçmen iradesinin
tam olarak sandığa yansımasını garanti altına
alacak düzenlemeler yapılmaktadır. Yapılan bu düzenlemeler genel
ve soyut olup herhangi bir siyasi partiye yönelik bulunmamakta, tüm partilere
aynı hak ve imkânı sunmakta, hiçbir anayasal ilkeyi de ihlal
etmemektedir. Bu nedenle, kanun teklifinin Anayasa’nın eşitlik
ilkesine aykırı olduğu yönündeki iddialar gerçekleri
yansıtmamaktadır zira partiler, ittifak kurmak ya da seçimlere tek
başına girmek konusunda tamamen eşit haklara sahiptir,
yapacakları tercih hangi yönde olursa olsun, demokrasimizin sunduğu
eşit fırsatların kullanılması anlamına
gelecektir.
Unutulmamalı ki 3 Kasım 2019’dan itibaren
Türkiye’de yeni bir dönem başlayacaktır. Bu yeni dönemde Türkiye
büyüyecek, Türk milletinin refahı artacak, Türk devleti daha kudretli hâle
gelecek ve lider ülke olacaktır. Görüştüğümüz kanun teklifi de
bu yönde atılan tarihî önemde bir adım olacaktır.
Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemiz,
milletimiz ve demokrasimiz için hayırlı olmasını temenni
ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Söz vardır, bir dakikada
anlatılır.
BAŞKAN – Şahsı adına ikinci
olarak Bursa Milletvekili Sayın Zekeriya Birkan konuşacak.
Buyurun Sayın Birkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni bu akşam
burada tartışıyoruz. Tabii, biz geçen hafta Anayasa Komisyonu
olarak da bunu konuşmuştuk ancak bir hususu belirtmem gerekir ki o da
şu: Burada az önceki milletvekili arkadaşımızın da
söylediği gibi, genel, soyut, eşit olan bir kanunu
tartışırken maalesef, muhalefet tarafından çok farklı
bir algı yapılmaya çalışıldığını
da müşahede etmek istiyorum. Bir akıl tutulması yaşanıyor.
(CHP sıralarından gürültüler) Nasıl yaşanıyor?
Şöyle yaşanıyor: Sanki bir seçim olmuş, o seçimin sonucunda
milletvekilleri hesaplanıyor. Arkadaşlar, böyle bir şey yok.
Şu andaki çıkacak olan kanun, hepimiz için olacak olan ve uygulanacak
olan bir kanundur.
Peki, ben muhalefete şunu sormak istiyorum:
Acaba, siz geçen hafta Komisyonda ve bugün burada söylemiş olduğunuz
birçok farazi şeye gerçekten inanıyor musunuz?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
İnanıyoruz Zekeriya, inanıyoruz.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Böyle somut
bir itirazınız bugüne kadar seçimlerde oldu mu? Olmadı. Peki, bu
kanun neyi getiriyor?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hile hurda.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Çok basit,
somut ve düzenlenmesi gereken, seçimlerde sıkıntı olan konularla
ilgili bir düzeni getiriyor. Neyi getiriyor? Daha önceden hülleyle, hileyle
yapılan ittifakları artık sona erdiriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Saadete diyorsun, “Saadet hile
yapıyor, hülle yaptı.”
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Diyor ki: Her
şey şeffaf olacak. İttifak yapmak isteyen partilerin seçimden
önce nasıl ittifak yapacaklarını gösteriyor. Bundan niye rahatsız
oluyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Saadet ile Büyük Birliğe
diyorsunuz.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Diğer bir
konu: Seçimlerde kamuoyuna yansıyan bir şey var; bazı
sandıklarda oy kullanırken gizliliğin ihlal edildiği. Yeni
bir düzenleme yapmışız, demişiz ki: Bazı hane
halkları bölünmeden yine Yüksek Seçim Kurulu, il seçim kurulu
kararıyla yeni sandık kurulları kurulabilir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz
bölüyorsunuz hane halkını.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Seçim apartmanda
mı yapılıyor?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Peki, ne
olmuş? Niye bu gizlilikten rahatsız oluyorsunuz? Niye rahatsız
oluyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Komşuları niye ayırıyorsunuz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Oy kabininde
gizlilik, apartmanda gizlilik mi var?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Diğer bir
nokta: Ben bir tek şunu anlamıyorum. Bakın, “82 Anayasası”
“darbe anayasası” “Evren’in ruhu…” Gelin, değiştirelim. “Olmaz.”
Niye?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Niye
değiştirmiyorsunuz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Barajı kaldırın, barajı.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Hangi anayasa
değişikliğini getirdiniz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle bir
şey yok, karşılıklı konuşmak şeklinde.
Lütfen…
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, az önce değerli milletvekili arkadaşımız
şunu söyledi: Yüksek Seçim Kurulu, referandumda sanki oylar
kullanılıp sayım aşamasındayken… Böyle bir şey
yok.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Tabii,
sayım aşamasında olacak. Ayıp ama ya!
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sandıklar ne
zaman açılıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Saat kaçta, saat?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Sandıklar
açılmadan Yüksek Seçim Kurulu kararını vermişti. Algı
oluşturuyorsunuz. (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tahammüllü
olalım biraz, lütfen
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, şu anda, ben şunu çok merak ediyorum: Hepimiz birçok
seçimi birlikte geçirdik, birçok engelli, hasta vatandaşımız,
kimisi oğlunun sırtında, kimisi yakınının iki
taraftan tuttuğu sedyesiyle oy kullanmaya gidiyor. Ya, bir düzenleme
yaptık, neresi yanlış? Niye karşı
çıkıyorsunuz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hepsi
yanlış.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Doğru tarafı yok ki.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bu, şunu gösteriyor: Şu anda, maalesef, muhalefet
cephesinde bir telaş, bir panik başlamış durumda, hakikaten
başlamış durumda, şimdiden 2019 seçimlerinin
telaşı gelmiş durumda.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O
telaş sizde var, sizde, bu yasayı alelacele getiriyorsunuz.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – 2019
seçimlerine ilişkin bir algı oluşturulmaya
çalışılıyor ama ben şunu söylüyorum…
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Çukura kendiniz
düşeceksiniz, merak etmeyin.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – Bakın,
Türkiye’de seçimler ilk defa yapılmıyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ama belki son
defa yapılacak.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) – 1946’daki
hileli seçimlerden sonra, 1950 yılında kurulan Yüksek Seçim Kuruluyla
beraber -ki güzel kurulmuş olan bir seçim kurulu- o gün bugündür Türkiye’de
seçim yapılıyor. Lütfen, Türkiye’de yapılan bu seçimleri ufak,
günlük, küçük hesaplar için algı operasyonuyla feda etmeyelim.
Tekrar bu yasanın hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Birkan.
Sayın milletvekilleri, teklifin ikinci bölümü
üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanunun ikinci bölümü üzerindeki görüşmelere İç Tüzük’ün 72’nci
maddesine uygun olarak devamını teklif ederiz.
Özgür
Özel Murat
Bakan Mahmut Tanal
Manisa İzmir İstanbul
Hüseyin
Yıldız Mehmet
Gökdağ
Aydın Gaziantep
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Var Sayın
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok diyorlar, yok diyorlar.
BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var.
Bir dakika süre veriyorum ve elektronik cihazla
oylamayı başlatıyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemini yapacağız. Bu sürenin yarısı
sorulara ayrılmıştır, diğer yarısında da
Sayın Bakan bu sorulara cevap verecektir.
Yalnız bu arada ismini okuyacağım
sayın milletvekillerinin tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum.
Sayın Akın, Sayın Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Balbay,
Sayın Hürriyet, Sayın Yarkadaş, Sayın Gökdağ,
Sayın Çakırözer, Sayın Bayraktutan, Sayın Hakverdi,
Sayın Tüm, Sayın Tanal, Sayın Tekin, Sayın Budak.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan,
1) Seçim ittifakı yasasını bir
pazartesi günü, televizyon yayınının olmadığı bir
günde, alelacele, gece karanlığında, halkın bilgisinden
uzak bir şekilde yasallaştırmaya
çalışmanızın amacı nedir?
2) Meclisteki çoğunluğunuza dayanarak “Biz
yaparız, biz ne istersek o olur, muhalefet önemli değildir, önemli
olan cumhuriyet ittifakı” mı diyorsunuz?
3) Yapılacak bu düzenlemeyle, ülkemizin
geleceği önemli değildir, önemli olan iktidar partisinin ve yavru
muhalefetin geleceği midir demek istiyorsunuz?
4) Mühürsüz oylar ve zarflarla seçimi
kazanacağınızı mı zannediyorsunuz?
5) Yaptığınız bütün yasa
düzenlemelerinde ve gerçekleştirdiğiniz işlerde hep sandık
ve oy hesabı yapıyorsunuz. Böyle kısır ve antidemokratik
düzenlemelerle bir yere varamazsınız. Yaptığınız
bu adaletsizliğin altında siz de bir gün kalacaksınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az evvel hatip kürsüden telaş, korku, panikten bahsetti.
Kimin telaş, korku, panik içinde olduğu bu gece sanırım
ortaya çıktı. Beş gün çalışma kararı alıp
Meclisi bir gün, gerçekten son derece sağlıksız ve insani
olmayan koşullarda ve son derece önemli bir yasayı buradan panik
içinde geçirmeye çalıştığını gördü
sanırım herkes. Hazırlanma süreciyle tartışma yaratan
bu yasa, komisyon sürecinde de uzlaşı ve
katılımcılıktan uzak, iki siyasal partinin dayatması
sonucu Parlamentomuza geldi. Seçim ve sandık güvenliği
açısından gerçekten son derece sorunlar yaratan, seçmen iradesine
ipotek koyan, temsilde adaleti ortadan kaldıran bu yasa, bir gecede,
“millî irade” diyenler tarafından, millî iradenin şu an uyuduğu
sürede vatandaştan gizlenerek çıkarılmaya
çalışılıyor. Bunu sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yarkadaş…
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Sayın Bakan, cezaevinde tutuklu bulunan Halkın Hukuk Bürosu’nun 17
avukatı aylardan bu yana tecrit hâlinde. Grup Yorum’un eski üyesi Cihan
Keşkek çok eski bir davadan dolayı şu anda hakkında
herhangi bir iddianame hazırlanmadığı hâlde yine cezaevinde
tutuluyor. Cezaevinde aylardan bu yana iddianame hazırlanmadan tutuklu
bulunan kişilerin mağduriyetini gidermek için herhangi bir adım
atacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Balbay…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ceza infaz kurumlarındaki
görevli infaz koruma memurları “sorumluluk” deyince güvenlik elemanı,
“özlük hakkı” deyince düz memur işlevi görüyor. Bu ayrımı
ne zaman ortadan kaldıracaksınız?
İkinci sorum da… Göreve gelmeden önce, Adalet
ve Kalkınma Partisinin Genel Başkan Yardımcısıyken
“Yargıya güven yüzde 20-30’larda.” demişsiniz, bugün kaçlarda? Yüksek
yargı kararlarının uyulduğu bir Türkiye ne zaman
yaşanacak?
Cumhurbaşkanının geçen hafta “Bir
ülkede herkes ellerini havaya kaldırmış ‘adalet’ diye bekliyorsa
sorun var.” demişti, buna siz nasıl yaklaşıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Çakırözer….
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)- Sayın Bakan,
ilk bölümde zamanınız yetmemişti bir kez daha şu soruya
yanıt verebilirseniz memnun olacağız: OHAL döneminde
yaşanan ihraçlara itirazları değerlendirmek için kurulan OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonunun bugün süresi doldu. Bugün
itibarıyla toplam kaç başvuru yapıldı? Bunların
kaçı incelendi? İncelenenlerin kaçında iade kararı verildi,
kaçı reddedildi? Komisyon bu hızla giderse 100 binin üzerindeki
başvuruyu kaç yılda inceleyebilir? Hem Komisyonun inceleme hem de
Ankara’da oluşturulan iki mahkemenin, iptal başvurularını
inceleme süreçlerini hızlandırması için önlemler almayı
düşünüyor musunuz?
Son beş yılda her yıl ayrı
ayrı olmak üzere kaç intihar vakası yaşandı cezaevlerinde,
kaçı ölümle sonuçlandı?
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında, OHAL
döneminde bugüne kadar kaç intihar vakası yaşandı cezaevlerinde,
bunların kaçı ölümle sonuçlandı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Akın…
AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın
Başkan, teşekkürler.
Sayın Başkan, gece sabaha karşı
olan bu saatte “Millet, millet.” diyerek alelacele her şeyi milletten
kaçırmanın akılla, mantıkla ve iradeyle ne alakası
var? Bir, onu soruyorum.
İkincisi: Cumhurbaşkanlığı
yürütmenin başıdır, milletvekilleri yasamadır.
İkisinin de aynı zarfa atılmasını nasıl
açıklıyorsunuz? Buna dünyadan örnekler verebilir misiniz? Nasıl
bir mantıklı sebebi vardır? Yoksa mantıklı değil
şeytani sebepler peşinde misiniz?
BAŞKAN – Sayın Tüm…
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, demokrasi bir uzlaşma
rejimidir ama siz sayısal çoğunluğunuza güvenerek her konuda
olduğu gibi bu yasayı da oldubittiye getirmeye
çalışıyorsunuz. Bu yasayı bu saatte oldubittiye
getirmenizin nedeni nedir? Millî iradeyi gasbettiğinizi düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum da, bu FETÖ’nün siyasi kanadı
ne oldu? Biliyorsunuz 120 bin yurttaşımıza FETÖ davasından
kamuda görevden el çektirildi. Siyasi olarak şu ana kadar milletvekili,
belediye başkanı, kaç kişi FETÖ’yle iş birliği
yapmıştır? Bu konuda açıklama yapar mısınız?
Yani ordunun üçte 1’i, yargının üçte 1’i gittiğine göre hiç mi
içinizde bir milletvekili, bir belediye başkanı yoktur? Bunu
açıklar mısınız?
BAŞKAN – Sayın Tekin…
HAYATİ TEKİN (Samsun) – Sayın
Bakanım, “adalet yürüyüşü”nde Sayın
Kılıçdaroğlu’na “atlet” diye küçümseme yolunu seçiyordunuz. Bu
akşam görüyoruz ki millî atletler Meclis TV’nin kapalı olduğu
bir günde başlayıp salıya kadar tüm kanunları geçirme
çabasındadır. Bu deparın kolay kolay kırılamayacak bir
depar olduğu görülüyor. Bunu olimpiyat komitesine işletmeyi düşünüyor
musunuz? Demokrasilerde kırılamayacak bir rekordur. Ayrıca, bu,
Cumhur İttifakı mıdır, cukka ittifakı mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu yapılan düzenleme, siyasal
münavebeye yani siyasal iktidarın el değiştirmesine
ilişkin, demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan bu temel kuralın
ihlal edilmesine ilişkin bir düzenleme olabilir mi? Eğer bu
şekildeki bir düzenleme Parlamentodan geçerse olabilecek bundan sonraki
seçimlerin sadece bir plebisitten öteye geçmeyeceğine ilişkin akademik
görüşler ve bu konudaki soru işaretlerine katılıyor
musunuz?
Ayrıca, yüzde 10 seçim barajına
ilişkin biraz önce değerli milletvekilimiz söyledi “Bu konuda
Parlamentoya bir düzenleme gelirse destek veririz, tabii ki
kaldırırız. Kenan Evren’in hayaleti bu Meclisten
çıksın.” dedi. Yüzde 10 seçim barajıyla alakalı,
amasız, fakatsız, herhangi bir bağlaçsız bu şekilde
yüzde 10 seçim barajının kaldırılması konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın
Bayraktutan.
Sayın Bakan, buyurun.
Yedi buçuk dakikanız var.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; “Bu saatte Mecliste bu yoğun çalışmanın
sebebi nedir? ‘Muhalefet önemli değildir.’ mi diyorsunuz?” şeklinde,
benzer birkaç soru vardı. Değerli arkadaşlar, biz vekâletle, bu
milletin oylarıyla, temsil için… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Hak ihlali
yapıyorsunuz şu anda.
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Burası otel
odası değil.
TAMER DAĞLI (Adana) – Ne yapıyorsun sen
ya?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan konuşuyor, lütfen.
TAMER DAĞLI (Adana) – Ne yapıyorsun?
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Uyumasın canım,
olur mu!
TAMER DAĞLI (Adana) – Hayır, milletin
resmini niye çekiyorsunuz?
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Bak, burada kanun
görüşülüyor ya. Uyumasın, uyumasın.
BAŞKAN – Sayın Tüm, lütfen…
TAMER DAĞLI (Adana) – İzin aldın
mı? Sil onu, sil.
BAŞKAN – Sayın Tüm, yapmayın böyle.
Kişilik haklarının ihlalidir bu, izin almadan sayın
milletvekillerinin fotoğrafını çekmeyin lütfen.
TAMER DAĞLI (Adana) – Sil o resmi.
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Bu saatlere kadar
çalıştırıyorsanız yatmayacaksınız o zaman.
TAMER DAĞLI (Adana) – O çektiğin
fotoğrafı sil.
BAŞKAN – Sayın Tüm, lütfen…
TAMER DAĞLI (Adana) – O çektiğin
fotoğrafı sil, sil o resmi!
MEHMET TÜM (Balıkesir) –
Çalışacaksınız, burası otel odası değil.
BAŞKAN – Sayın Bakan, baştan
başlıyoruz.
Yedi buçuk dakika, buyurun…
TAMER DAĞLI (Adana) – Sil o resmi, ondan sonra…
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Burası otel odası
değil.
TAMER DAĞLI (Adana) – Terbiyesize bak,
yakışıyor mu?
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Burası otel
odası değil, o zaman çalışacaksınız burada.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Uyumak
yakışmıyor, uyumak yakışmıyor.
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Size
yakışıyor mu bu saate kadar bizi bekletiyorsunuz, orada
yatıyorsunuz!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – İzinsiz
fotoğraf çekiyorsun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Çekecek tabii, uyuyorsa
çekecek ya.
BAŞKAN – Sayın Tüm, bu
yaptığınız davranış hoş ve doğru bir
davranış değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, siz
Meclis salonunda uyumayı hoş bir davranış kabul edin…
BAŞKAN – Ben onu görmedim, görsem ona da
müdahale ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Uyarın.
BAŞKAN – Ama bir kişilik hakları
ihlali var, izin almadan fotoğrafını çekemezsiniz, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kişilik hakkı ihlali
yok, burası kamusal alan, adamın gidip de başka yerde
fotoğrafını çekmiyor.
BAŞKAN – Lütfen, bunu savunmayın bana.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meclis binasında,
çalışma yerinde adam yatacak, uyuyacak…
BAŞKAN – Savunmayın bunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yahu, siz savunmayın.
Olacak şey mi ya!
SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Özgür, neyi savunuyorsun ya,
neyi savunuyorsun? Hayret bir şey ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olacak şey mi!
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Özgür Bey, bunun
nesini savunuyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ağabey, uyuyor, o da
uyumayacak, o da çekmeyecek. Görevinizi yapın.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinin temel bir karakteristiği var: “Ben
istedim, bir şey olmadı, ben her türlü şeyi yaparım.”
HAYATİ TEKİN (Samsun) – O sizin
karakteriniz kardeşim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada gazetecilik
yapacaksanız, çıkın dışarıda
gazeteciliğinizi yapın, şu an burası yasama faaliyeti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E tamam, uyama yeri mi
burası?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Yasama
faaliyetini uyuyarak mı yapıyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yapan
arkadaşların hepsi burada. İnsanların izinsiz
fotoğrafını çekemezsiniz, böyle bir hakkınız yok.
Böyle bir hakkın yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah! Yahu, uyuma yeri
mi burası, Meclis salonu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kardeşim,
böyle bir hakkın yok; sen, ben istemediğim müddetçe
fotoğrafımı çekemezsin.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yahu, burası
ev mi? Kamusal alan burası.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sana hukuk böyle
bir hak vermiyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meclis burası, Meclis.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Burası kamu
alanı ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hukuk vermiyor,
neresi olursa olsun.
BAŞKAN – Sayın Muş, teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, sayın grup
başkan vekilleri; birbirinizle mi konuşuyorsunuz, benimle mi
konuşuyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kayıtlara
girmiştir Sayın Başkanım.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Milletvekillerine niye eziyet ediyorsunuz sabah beşe kadar? Neyin acelesi
var?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Dayanamıyorlar işte, uyuyorlar arkada, dayanamıyorlar.
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 04.43
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 05.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
İkinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemine
devam ediyoruz. Söz Sayın Bakanda kalmıştı.
Buyurun Sayın Bakan.
Süreniz yedi buçuk dakika.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, “Mühürsüz oylarla
seçim mi kazanacaksınız?” şeklinde Sayın Arslan’ın bir
sorusu vardı. Değerli arkadaşlar, bu meseleyi, yine, bir kez
daha ifade edelim ki kanun teklifimizde sandık kurulunun
mühürlemediği, arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy
pusulaları geçersizdir ve bu ibare yine kanunun 101’inci maddesinde
korunmaktadır ve devamında, bizim teklifimizde, yetkili seçim
kurulları tarafından gönderilen ve Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim
Kurulu filigranı bulunan oy pusulalarının arkasının
sandık kurullarının ihmaliyle mühürlenmemiş olması oy
pusulalarını geçerli hâle getirmektedir. Aslolan mühürdür yani mührün
vurulmaması, sandık kurulu tarafından mühürlenmemesi yönünde
herhangi bir düzenleme getirilmemektedir, bunu bir kez daha sarahaten ifade
etmek isterim.
Bu konuda aslolan, zaten milletin,
anasının ak sütü kadar helal oylarıyla iktidara gelinir ve
iktidardan ancak sandıkla gidilir ve bu iradeyle gelinir, bu iradeyle
gidilir. Burada sandığa giden bir seçmenin oyunun sandık
kurulundaki 7 kişinin ihmaliyle eğer mühürlenmemesi hâlinde o oyun
geçersiz kılınmaması hususunda seçme hakkının yerine
getirilmesi anlamında Anayasa’nın bir amir hükmünün kanuna dercedilmesidir
ve bu konuda sandık kurulu eğer ihmal etmişse bu hususta Yüksek
Seçim Kurulu gerekli suç duyurularında bulunmaktadır. Sandık
kurulunun ihmali bir suçtur.
Bakınız, son uygulamada da, son halk
oylaması sonrasında da 30 ilçe seçim kurulu 67 suç duyurusunda
bulunmuştur. Niçin suç duyurusunda bulunmuştur? Sandık kurulunun
mührü basmaması, oy pusulasının arkasını mühürlememesi
bir suçtur ve bundan dolayı da seçim kurulu bu suçun cezai müeyyidesi için
suç duyurusunda bulunmuştur.
Sanki hiçbir şekilde oy pusulaları
mühürlenmesin, sandık kurulları mühür basmasın diye bir
düzenleme getirmiyoruz. Her sandık kurulunda her partinin temsilcisi
vardır. Herhâlde 5 siyasi partinin temsilcisi oturup da… Yani burada bizim
partinin temsilcisi de var, MHP’nin de var, CHP’nin de var, diğer
partilerin de var. Elbette, eğitilmiş, bilinçli ve siyasal
katılımı, demokrasiyi önemseyen oradaki, sandık kurulundaki
parti temsilcileri “Ya, arkadaş, şu pusulaları aldık, bu
pusulaların arkasını da mühürlememiz lazım, bu bizim
görevimizdir.” diyecektir. Birisi unutsa diğeri hatırlatacaktır.
Yani sanki kalkıp da biz mühür basılmasın diye bir kanun
çıkarıyoruz gibi bir algının hiçbir şekilde bir
geçerliliği yoktur, aslolan sandık kurulunun mührüdür. Ama
sandık kurulu ihmali nedeniyle en ücra köşelerden bir demokrasi
katılımı için oyunu kullanan bir kişinin oyunun heba
olmaması adına bu, çok önemli bir düzenleme getirmektedir. Esasen bu
düzenlemeden önce, 1984’ten beri Yüksek Seçim Kuruluna birçok partinin
başvurusuyla, bizim parti de dâhil, her partinin başvurusuyla ve
gerekçe olarak “Sandık kurulunun ihmali neden seçmenin oy tercihini
ortadan kaldırsın, bu bir haksızlıktır.”
şeklindeki haklı başvurularla Yüksek Seçim Kurulu 1984’ten 16
Nisana kadar hep bu tercihi yapmıştır, bu şekilde içtihatta
bulunmuştur. Dolayısıyla, bu konuda asla mühürsüzlük
şeklinde bir irade yoktur, bilakis seçmenin iradesinin sandıktan
çıkması hususunda bir irade vardır ve Yüksek Seçim Kurulunun
filigranı vardır. 7 kişilik sandık kurulu huzurunda
mühürlenmiş paket açılmakta, tek tek sayılmakta ve herkesin
huzurunda, tüm siyasi partilerin denetiminde, müşahitlerin denetiminde
açık, şeffaf bir şekilde bu oy pusulaları
konulmaktadır. Dolayısıyla, asla ve asla burada mühürsüz bir
seçim konusundaki iddiaları, bunu kabulümüz mümkün değildir, böyle
bir şey kanun teklifimizde de asla yer almamaktadır.
Sayın Yarkadaş “Avukatlar tecritte,
iddianame hazırlanmadı. Mağduriyetleri gidermek için adım
atacak mısınız?” diye sordu. Eğer bir gün mesleğim
sona erer savcı olursam cumhuriyet savcısı olarak açarım
çünkü iddianameleri Türkiye’de cumhuriyet savcıları açar, Bakan
olarak, yürütme olarak bizim öyle bir görevimiz yoktur; yargı
bağımsızdır.
Sayın Balbay’ın “Yargıya güven ne
kadar?” şeklinde bir sorusu söz konusu ve daha önceleri bizim yargıya
güvenin azaldığına ilişkin ifadelerimizi de atfen söyledi.
Değerli arkadaşlar, özellikle 17-25 Aralık yargı darbesi
girişimiyle Türkiye’de yargı içerisine sızmış FETÖ
terör örgütünün özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ayıklanmasıyla
birlikte yargıya güvenin arttığını, özellikle o
dönemlerde de bu FETÖ terör örgütünün ideolojik, yanlı, hatta örgüt
liderini Mesih bile gösteren kararlarını darbe girişimi öncesi
yaşadık ve her geçen gün yargıya güven artmaktadır. Bizler
de hem TÜİK hem ilgili kuruluşlarla -avukatlarımıza,
yargı mensuplarımıza ve vatandaşlarımıza-
“Yargıya daha fazla güven için ne gibi adımlar atılması
gerekir?” konusunda şu anda araştırmalar, kamuoyu
araştırmaları, anketler de yapıyoruz. Hükûmetimiz her zaman
olduğu gibi “Yargıya güveni daha fazla nasıl
artırırız?” konusunu da hem kanun
çalışmalarımız hem de avukatlık mesleği de dâhil
olmak üzere sınav meselesinin tartışıldığı,
noterliğin, noter yardımcılığının yine
sınavla ve hukukçulardan seçilmesi ve dava dosyalarının,
biliyorsunuz zorunlu arabuluculukla… Yine, Türkiye’de yargıya giden
birtakım iş yükünün azaltılmasına yönelik
reformlarımızı devam ettiriyoruz, bunları artırmaya
devam edeceğiz.
Sayın Çakırözer’in “Bugün itibarıyla
OHAL Komisyonu ne kadar karar verdi, başvuru ne kadar oldu ve kaç yıl
sürecek?” şeklinde bir sorusu vardı. Değerli arkadaşlar,
230 personel, 80’i raportör, hâkim, uzman, müfettiş olmak üzere 350 bin
evrakın tasnif, kayıt, arşivleme işlemi
tamamlanmıştır ve 107.175’i kamu görevinden ihraç olmak üzere
toplam 111.895 tedbir işlemi gerçekleşmiştir. Bugün
itibarıyla komisyona yapılan başvuru sayısı
108.100’dür ve yine bugün itibarıyla 7.200’ü aşkın başvuru
dosyası hakkında karar verilmiştir. Sonuçlanan dosya
sayısı dikkate alındığında yine, 100.890
başvurunun da karara bağlanması beklenmektedir. Komisyon, 20’den
fazla kurum ve kuruluştan temin ettiği bilgilerle başvuru
dosyalarının her birini bireyselleştirerek incelemekte olup
gerekçeli kararı yazmaktadır. Haftalık yaklaşık
700-800 civarında başvuru dosyasını karara bağlayacak
noktaya gelmiştir ve bu hususta komisyon titizlikle,
bağımsızca çalışmalarını devam
ettirmektedir. Elbette şu ana kadar bir hazırlık çalışmasıydı
ama bundan sonra içtihatlarla, kararlarla daha da olabildiğince komisyonun
titizlikle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bakan
lütfen.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - …bir
an evvel tamamlamasını bizler de bekliyoruz.
Sayın Akın, “Aynı zarfa
cumhurbaşkanı, milletvekili pusulasının konmasının
mantığı nedir?” Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz
özellikle mahallî idareler seçiminde 1,5 milyon civarında oy bu nedenle
geçersiz olmuştur, aynı zarfa konulduğu için farklı oy
pusulası. Bu nedenle, seçmen iradesinin yansıması adına,
demokratik katılım ve seçmenin oyunun yansıması adına,
bir karışıklığa mahal vermemek adına yapılan
bir tercihtir. Usul ekonomisi, seçim ekonomisi bakımından ve
vatandaşın da oyunu rahatlıkla kullanması adına önemli
bir düzenlemedir. Bunun başkaca bir manası bulunmamaktadır.
Sayın Bayraktutan akademik görüşleri
eleştiriyor. Yine “Yüzde 10 seçim barajıyla ilgili görüşünüz
nedir?”
Değerli arkadaşlar, elbette bu
düzenlemelerle yine seçim barajı konusunda da farklı düşünceleri
olan partiler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Tamam, yazılı vereyim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın
Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın Özel...
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci
bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
ülkenin Adalet Bakanı grubumuzun gözünün içine baka baka “Yargıya
güven artıyor.” diyor da.. Bu Adalet Bakanının şunu biliyor
olması lazım: Sizin kendinize adil demeniz yetmez,
muhatabınızın sizin adil olduğunuzu düşünüyor
olması gerekir.
Şimdi, Sayın Genel Başkana Genel
Başkanınız tarihî tazminat davaları açacak, davaların
hâkimlerini değiştireceksiniz. Enis Berberoğlu’yla ilgili
istinafta karar veren adamı süreceksiniz, davası görüşülmeden
önce kafanıza göre oraya hâkim atayacaksınız. Hâkimler ve
Savcılar Kurulunu kendi istediğiniz gibi hâkimleri istediğiniz
davalara yönlendirmek için kullanacaksınız, ondan sonra da dönüp bir
de bizim gözümüzün içine baka baka diyeceksiniz ki “Türkiye'de yargıya
güven artıyor.” Rakamlar ortada: Yüzde 15’ler seviyelerine inmiş.
Kendi seçmeniniz yargıya güvenmiyor. Anketleri okuyorsunuz, partinize
gelen anketleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Seçimlerde size oy veren
seçmenin yargıya güveni düşmüş. Bu şartlar altında
hâlen daha Adalet Bakanı nasıl dönüp de “Yargıya güven
artıyor.” diyebiliyor gözümüze bakarak, hayretler içindeyiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Cevap mı vereceksiniz?
Bir dakika size de süre vereyim Sayın Adalet
Bakanı.
Buyurun.
58.- Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün, Türk yargısı
bağımsız bir şekilde, tarafsız bir şekilde
-başta 15 Temmuz darbecileri olmak üzere- yargılamaları
yapmaktadır. Türk yargısına yönelik bütün haksız töhmetleri
ve bu konudaki lekelemeleri, şiddetle, bu töhmette bulunanlara iade
ediyoruz. Bahsettiğiniz atamalardan, tasarruflardan hiçbir şekilde
bizim, Hükûmetimizin tasarrufu yoktur, kurulun kendi iradesiyle varsa kendi
tasarruflarıdır. Dolayısıyla bu konudaki ifadeleri, bu
konudaki yaralamaları asla ama asla… Adalet hepimizin adaletidir,
yargı Türk milleti adına karar vermektedir. Bu konuda da yapılan
o tür değerlendirmelerin bir geçerliliği bulunmamaktadır, bunu
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, bana cevap
verdi.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş’a söz verdim Sayın Özel, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade ederseniz, bunu
bitirmek için bir cümle buradan söyleyeyim.
Türkiye’de yargı Hükûmetin
tasarruflarından bağımsız davranıyorsa Özgür Özel
sevdiklerine kavuşmasın. Aynı sözü, aynı yemini siz
edebilir misiniz Adalet Bakanı? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Özel, polemik vaziyete
getirmeyin bu işleri, lütfen. Böyle magazinleştirmeyelim bu işi,
lütfen.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben kendimi koydum ortaya,
kendimi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) –
Şuralardasın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Etmeyin bence Sayın Bakan, etmeyin, yazık olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Etmeyin
lütfen, etmeyin.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Kendi kararımı verebilirim Sayın Danış
Beştaş.
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Hayır, tanıklığımız var yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben kendimi koydum ortaya.
Evime varmak nasip olmasın, bu kadar söylüyorum.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, konuşacak mısınız? Size söz verdim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Daha söz
alamadım ki.
BAŞKAN – Buyurun, sizi bekliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, nedense sıra bize gelince aniden geriliyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, size söz verdim, siz konuşacağınıza
Adalet Bakanıyla sohbet ediyorsunuz, lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Hayır, Sayın Bakanla o anda…
BAŞKAN – Buyurun, sizi dinliyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Siz Sayın Balbay’la sohbet ederken sohbet oluyor.
BAŞKAN – Sizinle konuşmuyorum, Sayın
Danış Beştaş’la konuşuyorum.
Buyurun, sizi dinliyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – İster konuşun ister konuşmayın, ben bu
tutumu kınıyorum. Burası Meclisse tutanağa geçecek. Allah
Allah ya!
59.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, siz Genel Kurulu gerçekten germekten vazgeçin, sabah
beş. Herkes yeterince yorgun ve resmen angarya yasağına
aykırı. Şu anda çalışanlarla birlikte milletvekilleri
olarak biz de burada zorunlu bir yasanın geçirilmesine tanıklık
ediyoruz, muhalefetimiz işe yaramıyor.
BAŞKAN – Bunları mı söyleyecektiniz
Sayın Danış Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Hayır, yargıyla ilgili söz aldım.
BAŞKAN – Buyurun o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani
Sayın Adalet Bakanının sözlerini duymamayı tercih ederdim
çünkü şu anda Şahin Alpay, Mehmet Altan kararı, Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu kararı Başbakan
Yardımcısı Bozdağ geniş bir şekilde
değerlendirerek AYM kararına neden uyulmaması gerektiğini
anlattı ve sonra yargı karar verdi. Başbakan
Yıldırım Almanya’dan Deniz Yücel’le ilgili açıkça bir
pazarlığı açıkladı bir gün önce ve bir gün sonra,
kendisine tutukluluk hâlinin devamına dair karar gittiği gün Deniz
Yücel tahliye edildiğini öğrendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu
sayıları emin olun istemeyeceğiniz kadar artırabilirim.
Şu anda yargı, tümüyle, Demirtaş dosyasında da
Berberoğlu dosyasında da gazeteciler dosyasında da Ahmet
Yıldırım davasında da sadece talimatla, emirle
çalışıyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Yargı bağımsız değil, yargı tarafsız
değil. Şu anda her şey Hükûmetin kontrolünde ve denetiminde.
Sayın Başbakan Binali Bey’in
söylediği sözü eş genel başkanımız Sincan’dan söyledi.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Mahkeme
başkanına dönüp -daha bilmiyordu- dedi ki Sayın Demirtaş:
“Bugün Başbakanın açıklamasından sonra, yarın Deniz
Yücel’in tahliye olacağını öğreneceğiz.” ve gerçekten
biz duruşmaya giderken…
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, lütfen tamamlar mısınız sözünüzü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Tamamlayacağım, müsaade ederseniz tamamlayacağım.
BAŞKAN – Ama üç dakika oluyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bizim
daha geçen hafta burada “padişah bozuntusu” dediği için grup
başkan vekilimizin milletvekilliği düşürüldü. Biz nasıl bu
konuda sakin olabiliriz? Bizim 9 milletvekilimiz bu yargının
kararıyla cezalandırıldı…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – …ve bu
Parlamentoda da milletvekilliği düşürüldü.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
METİN AKGÜN (Tekirdağ) – Sayın
Başkan, beş dakika oldu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu
nedenle, bu işin en fazla bedeli bize ödetiliyor ama bu yargı gün
gelecek, görecek, aynen kendilerine gerekli cezayı verecek.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, ben size bir dakikalık söz verdim, uzattım.
Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – 14’üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/2137) esas numaralı,
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Erken Akın
ÜStündağ Mahmut
Tanal
Çanakkale Muğla İstanbul
Ömer
Fethi Gürer Kazım
Arslan Mehmet
Gökdağ
Niğde Denizli Gaziantep
Fatma
Kaplan Hürriyet Tufan
Köse
Kocaeli Çorum
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Çorum Milletvekili
Sayın Tufan Köse konuşacak.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de Sayın Bakanın az evvel verdiği
cevaplarla konuşmama başlamak istiyorum. Türkiye’de yargıya
güven de kalmadı, yargının bağımsızlığı
da yok, bunu hepimiz biliyoruz, gözlemliyoruz. Sayın grup başkan
vekili de işin esasında bir gerçeği ifade etti.
Siz yoktunuz geçtiğimiz günlerde -Sayın
Bakan gitmeden Sayın Bakana söyleyeyim- burada, bir hukuk fakültesinin
1’incisi adli yargının mülakatında elendi. Siz biliyorsunuz,
adli yargının mülakatında hukukla ilişkili hiçbir şey
sorulmaz, baba adı, ana adı filan gibi şeyler sorulur, 7
kişi aynı anda alınır. Aynı fakültenin yedi
yılda, sekiz yılda mezun olanları bir kısım
referanslarla o mülakatı geçtiler, Sayın Bakan duymuştur
umarım.
Değerli arkadaşlarım, yine Sayın
Bakan duysaydı keşke, hiç dinlemeden gidiyorlar. Şimdi, bu
mühürsüz oy konusu çok önemli. Bugün bizim yapacağımız düzenleme
işin esasında bir yolsuzluğa, bir hukuksuzluğa
kılıf uydurmak, 16 Nisanda yaşadığımız
yolsuzluğa, hukuksuzluğa. Bakın, kanun metni çok açık,
birçok şeyle beraber söylemiş, demiş ki: “Sandık kurulunun
mührünü taşımayan oylar geçersizdir.” Net, kanun açık. Yok
Anayasa’da seçme seçilme hakkı, yok millî irade sandığa
yansıyacaktı, yok sandık kurulunun hatasından bunları
nasıl sorumlu tutarız falan diye bunların hiçbirisi gerekçe
değil. Bakın, eğer biz hukuk devletiysek o kanun da orada
durduğu sürece o kanunun iptal edileceği yer belli,
değiştirileceği yer belli. Bunlar
yapılmadığı sürece bunu uygulamak zorundayız. Bunu YSK
uygulamadı. Ben Sayın Bakana sormak istiyorum, biraz sonra sorar Spor
Bakanımız Adalet Bakanına: Yarın YSK “İlçe seçim
kurulunun mührünü taşımayan birçok pusula geldi, birçok zarf var.
Millî irade sandığa yansımayacak, ilçe seçim kurulunun hatasını
bu millet çekmek zorunda mı, ben onları da geçerli sayıyorum.”
dese biz ne yapacağız? Yani filigranlı oy pusulaları bugün
çıkmış değil, filigranlı oy pusulası o kanunda
sayılmış, yazılmış, filigranlı oy
pusulası olacak, ilçe seçim kurullarının mührü olacak,
sandık kurulunun da mührü olacak ki hangi oy hangi sandıkta
kullanıldı bilinsin. Bu seçim güvenliği millî irade kadar önemli
arkadaşlar. Eğer güvenli bir seçim yapmazsanız, o oyları
düzgün saymazsanız millî irade sandığa yansımamış
olur. Yani insanları aldatmayalım, bu konu çok net, çok açık;
eğer sandık kurulunun mührü yoksa geçersiz. Biz şu anda, geçen
sene yaşadığımız bir hukuksuzluğa ve
yolsuzluğa kılıf hazırlamanın derdindeyiz.
Şimdi, biz bu kanunu Komisyonda çok
konuştuk, kısa kısa geçeceğim oralardan. Biz ne zaman bir
eleştiri getirsek Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar hemen “Aa, o
değişti, 15 Temmuz oldu.” diyorlar. Sanki 15 Temmuz sadece Milliyetçi
Hareket Partisine yapıldı. O akşam biz buradaydık,
üzerimize bombalar düşerken dönemin Adalet Bakanı filan kol kola
geziyorduk. “Bu ittifaklar” diyordu, “Artık iş birliğini,
diyalogları, demokrasiyi daha da genişletelim, daha da büyütelim.”
diyordu. Bunların hiçbirisi kalmadı bakın arkadaşlar. İki
tane parti, bir de kendilerine “millî, yerli ittifak” filan diyorlar. Millî,
yerli ittifakmış, biz ne oluyorsak! Biz millî değil miyiz?
Bakın, millî ve yerli ittifakı, şu anda bizim
milletvekillerimiz, Kars’ta, Erzurum’da, Erzincan’da NBŞ’nin
holdinglerine, kartellerine karşı şeker fabrikalarının
önünde kurdular, veriyorlar bütün partilerin tabanlarıyla birlikte. Bu,
millî ve yerli bir ittifak değil.
Değerli arkadaşlarım, biz ne zaman
öyle desek “15 Temmuz” dediler, işte “mühürsüz oy pusulası” desek
“filigranlı oy pusulası” dediler. “CHP’nin Maltepe İlçe
Başkanı şöyle demiş, bir dilekçe vermiş.” dediler. Biz
doğrusu olsun çabasındayız kardeşim. Biz ilçe
başkanının itiraz dilekçesiyle eğer kendimizi
bağımlı kılacaksak buradaki 550 milletvekili yani
yazıklar olsun bize. Millî irade burası, biz doğrusunu bulalım
diye buradayız.
Bir YSK Başkanı var esir
alınmış. 16 Nisanda hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin
yüz elli yıllık parlamenter demokrasisini -ne uğruna
olduğunu biz biliyoruz ama burada söylemeyeyim, gerekirse söylerim de-
sattı, bitirdi 2,5 milyon mühürsüz oyla.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yine, kendi dönemlerinde çıkan bir kanun vardı. Ben bu bölümde teknik
konuşma yapacağım. İşte, siyasi partiler sandık
kurulu başkanlarını atıyordu. İyi yönleri vardı,
kötü yönleri vardı, ayrı bir şey. Şimdi daha çok kötü
yönleri var diye bunu değiştirdik, yeniden sandık
kurullarını liyakatli devlet memurları arasından ilçe seçim
kurulu ya da il seçim kurulu seçecek, koyacak. Yani bir sandık kurulu o
mühürleri mühürleyecek, liyakatli olacak, öyle anlaşılıyor. Hâl
böyleyken mesela bir düzenleme yapılmış, diyor ki: “Eğer
sandık kurulu başkanı kolluk kuvvetlerini çağırmaz ya
da çağıracak durumda olmazsa…” Bu ne demektir? Çağırmaz ya
da çağırmak durumunda olmazsa, herhangi bir vatandaş da kolluk
kuvvetlerine sandık kurulunda yaşanan bir olayı ihbar edebilir.
Yani polis eline sopayı alacak, sandık kurulunu basacak. Bunun
anlamı budur arkadaşlar. Bu yasayla birlikte siz yeniden sopalı
bir seçim getiriyorsunuz. Yazık ediyorsunuz bu memlekete. Yani birisi üç
gün daha iktidarda fazla kalacak, birisi Parlamentoda temsil edilecek diye yüz
elli yıllık, iki yüz yıllık parlamenter demokrasi
geleneği olan bu ülkeye yazık ediyorsunuz, etmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde geçen
“dışında” ibaresinin “harici” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Meral
Danış Beştaş
İstanbul İzmir Adana
Hüda
Kaya Mahmut Celadet
Gaydalı Ayşe Acar
Başaran
İstanbul Bitlis Batman
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Ayşe Acar Başaran konuşacak.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, gecenin belli bir
saatinden sonra -arkadaşlarımız çokça eleştirisini
yaptı ama söylemeden geçmemek gerekiyor galiba- gecenin bu
yarısında darbe olur, KHK çıkar, siyasi soykırım
operasyonları olur, vallahi hırsızlık olur. Meclis bu
saatte böyle önemli bir yasayı konuşmaz, konuşmaması
gerekiyor. Yani diyoruz ki “Türkiye’nin geleceğini belirleyecek yasa.” ama
arka sıradaki arkadaşlar uyuyor. Normal de, ben bunu
yadırgamıyorum, bakın, yanlış anlamayın. Bir
kısım arkadaş da gitti. Hepimiz kahveleri içtik, bir kendimize
gelip burada Türkiye’nin geleceğini belirleyecek yasa üzerinde
konuşuyoruz. Ve günlerden pazartesi ve günlerden Meclis TV’nin kapalı
olduğu gün ve günlerden bütün basının
kapatıldığı gün olarak geldik burada ittifak
yasasını konuşuyoruz ve şeffaflıktan söz ediyoruz.
AHMET AKIN (Balıkesir) – Salı oldu,
salı.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Ve
dediğim gibi, az önce de söyledim, sandık güvenliğinden, seçim
güvenliğinden söz ediyoruz. Ya biz bu kanunu çıkarırken bile, bu
kadar antidemokratik bir ortamda hukuken -hukukçular bilir, insan hakları
savunucuları da bunu bilir- burada bizim bu saatte bu yasayı
çıkarmak için bu kadar bekletilmemiz, zorlanmamız bile
işkencedir. Yorma yöntemidir, gözaltında yapılır,
uyutulmaz, yüzünden, kafasından aşağı sular dökülür,
dövülür, sonra ısrarla kendi dediğine getirtilir. Şu anda
Mecliste işkence uygulanıyor -bu çok açık net bir tabir-
işkenceye uğruyoruz. Niye? Çünkü bir karar alınmış,
bir ittifak var zaten, yürüyor -bu ittifak yeni değil- alelacele biz,
burada, bir kanun çıkarmaya çalışıyoruz. Niye
arkadaşlar? Biz merak ediyoruz bu acelemiz niye?
Sayın Bahçeli buradayken… Belki yine kendisi
haber verir, malumunuz, son dönemlerdeki bütün önemli haberleri kendisinden
alıyoruz. Bir seçim mi bekliyor bizi? Batman’da -bugün basından takip
ettiğim kadarıyla- AKP il örgütü bir seçim çalışması
başlatmış: 2019. Neyin çalışması? Seçim
kararı alıyorsunuz da yine bizim mi haberimiz yok, muhalefetin mi
haberi yok? Belki bunun da bir açıklanmaya ihtiyacı var. Neyin
seçimine gidiyorsunuz? Neyin seçim çalışması
başlamış? 2019’a daha bir yıl var, bir seçim
çalışmasıdır gidiyor. Zaten bu Mecliste hiçbir şeyden
haberi olmadan -arka sıralardaki arkadaşlar da dâhil, iktidar
sıraları da dâhil- bir sürü vakayla
karşılaşıyoruz.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Bir sen biliyorsun!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Meclis bir
hafta kapatılıyor, bir savaş kararı alıyoruz. Böyle
bir şey olabilir mi? Türkiye'nin geleceğini ilgilendirecek bir
meselede bir hafta Meclis kapatılıyor, dış politikayı
tamamen değiştirecek, Orta Doğu politikamızı,
dış politikamızı tamamen altüst edecek bir savaş
kararı alınıyor Afrin’le ilgili ve o dönemde Meclis kapalı tutuluyor.
Sonrasında ne yapılıyor? Bütün basına nasıl
konuşmaları gerektiği konusunda bir liste veriliyor, şöyle
konuşacaksınız… Şimdi, ittifak yasasıyla ilgili de
böyle, açın bakın basına “Hep muhalefet konuşuyor.” diyorlar.
Yok arkadaşlar, hangi sözümüz acaba yansıdı? Hiçbiri. Açın
bakın. Aman ne güzel, ne tatlı bir ittifak, millî ve yerli ittifak,
diğerleri de öcüler, şeytanlar.” Böyle tanımlanıyor bütün
basında. Çünkü onun için de talimat verilmiş, tıpkı
Afrin’de olduğu gibi.
Bir de az önce Sayın Bakanın
söylediği –şu anda yok kendisi ama- tarafsız ve
bağımsız yargıdan söz edip bitireyim. Herkeste böyle bir
yorgunluk belirtisi vardı, artık herkes bir uyandı, bir kendine
geldi herhâlde.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Allah
Allah!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Bağımsız ve tarafsız yargıdan söz ediyor Sayın
Bakanımız. Ya, Afrin’le ilgili insanlar kendi görüşünü
belirtiyor. Herkes, toplumun bütünü sizin bütün politikalarınızı
desteklemek zorunda değil ki. Farklı düşünceler olacak,
olması gerekiyor. Her defasında söylediğiniz demokrasinin, o
ağzınıza pelesenk ettiğiniz millî iradenin
tanımlaması budur. Herkes kendini ifade edebilecek, bunun için özgür
bir ortam oluşturulacak. Ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde
de savaş propagandası suç olarak kabul edilmiş, biz de imza
koymuşuz. Ama AKP Genel Başkanı çıktı bir mitingde
“Gereği yapılacak.” diye parmak salladı, bütün savcılar bir
anda harekete geçti; nerede bağımsız, tarafsız
yargınız?
Ya, birbirimizi kandırmayalım, bence
gerçekten kandırmayalım. Açık konuşalım. Bu Meclisin
de hiçbir işlevi kalmamıştır, yargı da yoktur,
farklılıklar da hiç yoktur. Tek ses, tek kişi, her şey tek
tek tek tek ama en sonunda varacağınız yer emin olun tek
başınıza kalmaktan başka bir şey olmayacak. Bu halk
sizden bunun, hepsinin hesabını soracak.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15’inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2137) esas numaralı, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 15’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Erkek Ömer Fethi
Gürer Fatma Kaplan Hürriyet
Çanakkale Niğde Kocaeli
Mehmet
Gökdağ Kazım
Arslan Mahmut Tanal
Gaziantep Denizli İstanbul
Akın
Üstündağ Tufan
Köse
Muğla Çorum
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Çorum Milletvekili
Sayın Tufan Köse konuşacaklar.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime kaldığım yerden devam
edeceğim.
Şimdi, diyorlar ki: “Aynı mahalle
içerisinde seçmenleri yer değiştiriyoruz.” Bakın,
arkadaşlar, aynı mahalle dediğiniz, benim bulunduğum kentte
bile 65 bin nüfuslu mahalle var, İstanbul’da, Diyarbakır’da 100’er
binin üzerinde nüfuslu mahalleler var; kimi kandırıyorsunuz? Yani bu
yasa, ola ki bir MHP-AKP ittifakı cumhurbaşkanlığı
seçiminde ya da Parlamento seçimlerinde geri düşerse nereden o geri
düşmeyi kapatacağız yasasıdır, başka bir şey
değil, bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Bakın, gerekçeleri
okuyun, samimiyetle söylüyorum, tek başınıza okuyun,
güleceksiniz. Birbirini tamamlayan maddelerin gerekçeleri birbirini
yalanlıyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Siz okuyun o düzenlemeleri.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Biz okuduk efendim, okumasak
burada…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Okuyup
öğrenin.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Okuduk, siz de bir okuyun.
Zaman yok, zaman olsa da keşke bir ara sohbet edelim…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Biz gülmedik.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Çok güldüler Komisyonda, siz
de gülüyorsunuz bence de burada gülemiyorsunuz, seçimler yaklaştı,
gülemiyorsunuz efendim, gülseniz belki bir daha aday göstermezler sizi.
HAYATİ TEKİN (Samsun) – Gülsün de Tayyip
bacaklarından assın tavana.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Şimdi, değerli
arkadaşlar, parlamenter demokrasinin kavramlarıyla
cumhurbaşkanlığı sisteminin, başkanlık sisteminin
kavramlarını izah edemezsiniz. “İttifak” diyoruz, “koalisyon”
diyoruz filan. “Yok, koalisyon değil bu, ittifak.” diyorlar. Ya,
şimdi, eğer seçimlerin sonucuna kadar da seçimlerden sonra da bu
iş birliği devam ediyorsa bunun adı koalisyondur. Üstelik
parlamenter demokrasilerdeki koalisyonun bir haysiyeti var; pazarlıklar
yapılıyor ortada, konuşuluyor, şeffaf; ne
konuştuğunuzu kimse bilmiyor şimdi. Seçim bitince de mi acaba bu
ittifak devam edecek? Bakın, milletvekilliği seçimindeki ittifak
kurnazlıktır, bunun başka adı yok.
Cumhurbaşkanlığında tamam, eyvallah, tek aday var, ittifak
yapılabilir ama milletvekilliğindeki ittifak bana göre kurnazlıktır
yani doğru bir ittifak değildir.
Şimdi, temsilde adalet, yönetimde istikrar diye
bir şey var, bunu herkes biliyor artık, burada çok konuşuldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anayasa, Anayasa 67’nci madde.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Ama bu, parlamenter
demokrasinin kavramı. Bakın, hem temsilde adalet olacak hem de yönetimde
istikrar olacak; bunun için baraj konulmuş. İşin esasında
yüzde 10 barajı bu iş için çok yüksekti ama gene bir
mantığı vardı; şimdi -Sayın Anayasa Komisyonu
Başkanı yok herhâlde burada, o da gitmiş- Anayasa Komisyonu
Başkanının referandumdan önce açıklamaları vardı
“Bu sistem geçerse baraj olmayacak.” diyordu. Belki sembolik bir baraj
olabilirdi.
Arkadaşlar, bakın, Putin rejiminde bile
baraj yüzde 7’den 5’e indi. Avrupa’daki parlamenter demokrasilerde baraj yüzde
2’ler, 3’ler seviyesinde. Yani bu barajın mantığını
bir izah ederseniz… Buyurun, biraz sonra çıkın, bir izah edin bu
barajın mantığını.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Siz izah edin.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Yani için için
gülmüyorsanız, o zaman kandırılıyorsunuz yine. Baraj olur
mu başkanlık sisteminde? Yani herkes bu işlere gülüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım…
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Başkanlık sistemi değil.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Şimdi, bakın,
bakın… Artık başkanlık sistemi.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) –
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Türkiye'nin bölünmesinin
reçetesi olan başkanlık sistemini biz kabul ettik 16 Nisanda.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Her şeyi
kendinize göre tanımlıyorsunuz.
TUFAN KÖSE (Devamla) – 16 Nisanda, biz, demokrasinin
idam fermanı olan başkanlık sistemini kabul ettik, bu yasayla da
idam mahkûmunun boynuna o hükmü, o yaftayı geçiriyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Halkın
onayıyla geçti.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, yapmayın! Yapmayın!
Bakın, hırsızlığın ve
yolsuzluğun ruhsatı olan başkanlık sistemini de biz kabul
ettik 16 Nisanda, şimdi yaftayı asıyoruz biz bunun üzerine.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Halkı
tanımayanı biz de tanımayız.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
TUFAN KÖSE (Devamla) – Bakın, federasyon demek
olan, Türkiye'nin bölünmesini getirecek olan başkanlık sistemini biz
16 Nisanda kabul ettik. Şimdi bu yasayla beraber, biz, bunun
yaftasını, idam fermanını bu ülkenin boynuna asıyoruz.
Yapmayın değerli arkadaşlarım bunu! Yani birkaç sene daha
fazla iktidarda kalmak için, birkaç parlamenteri daha fazladan Meclise sokmak
için bu yasa geçmez.
Bakın, bu yasa -arkadaşlarımız
çok güzel ifade ettiler- oy artırmadan milletvekili
sayısını artırma yasasıdır. Bunun
simülasyonlarını hepiniz görmüşsünüzdür, sizlere de yapmışlardır.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AKIN (Balıkesir) – Koltuk ittifakı.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Efendim, ne alakası var?
Bu, bana göre -söylemek istiyorum ama- doğru bir ittifak değildir, bu
saatte başka şeyler söyleyip ortalığı germek istemiyorum,
doğru bir ittifak yapmıyorsunuz, Türkiye'nin lehine, hayrına bir
ittifak yapmıyorsunuz. Aydınlatılmamış iradeleri
kandırarak gideceğiniz yerin sonuna geldiniz, o iş bitti.
Bakın, kim seçim yasalarıyla çok
oynadıysa o sandığa gömüldü. İşin esasında, esir
alınmış YSK Başkanı, 2,5 milyon geçersiz oyu kanuna
açıkça aykırı olarak kabul etmeseydi 16 Nisanda da o yasa
geçmeyecekti.
Bakın, bu Türk milleti sizin kirli
oyunlarınızın farkına vardı, 16 Nisanda da vardı.
Şunu hiç düşünmeyin, “Biz yine hile yapacağız.” O
sandıkları sabaha kadar, akşama kadar, YSK’nin önünde, ilçe
seçim kurullarının önünde bekleyeceğiz,
oylarımızı kimseye çaldırtmayacağız.
Aklınızdan öyle bir şey geçiyorsa hiç geçirmeyin
aklınızdan, en küçük bir yerinden bile geçirmeyin.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Yok
canım, akıllarına gelmez!
TUFAN KÖSE (Devamla) – Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde geçen “7 gün”
ibaresinin “30 gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral Danış Beştaş Ertuğrul Kürkcü
İstanbul Adana İzmir
Hüda Kaya Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Dora
İstanbul Bitlis Mardin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacaklar.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçimlerin temel hükümleri hakkında
değişiklik yapılmasına dair teklifin 15’inci maddesi
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette ülkemizde
hâlihazırda yürürlükte olan seçim mevzuatında
değişikliğe gidilmesi gereken temel düzeyde onlarca problemli,
çarpık ve çağın gerisinde hüküm ve uygulama bulunmaktadır.
Ancak ne yazık ki bu kanun teklifi seçim mevzuatımızı daha
demokratik bir temele oturtmak yerine, çoğulcu demokrasiyi, halk iradesinin
ülke yönetimine daha fazla yansımasını sağlamak yerine
çoğunlukçu yapıyı daha da pekiştirmeye odaklanmış
bir zihniyetle hazırlanmıştır.
Bir ülkede demokrasinin temel ölçütlerinden biri de
halk iradesinin, yurttaş iradesinin engellenmeden ülkenin yönetim
şemasına etkin ve aktif bir biçimde dâhil olabilmesi ve böylece en
azınlıkta olan fikirlerin dahi dinlenebileceği ve en
azınlıkta olan toplumsal kesimlerin dahi temsil edilebileceği
imkânların yaratılabilmesidir. Ancak bu kanun teklifinde bu
kaygılarımızın zerresini dahi giderebilecek herhangi bir düzenleme
göremiyoruz.
Değerli milletvekilleri, evet, bu maddede,
seçimlere ittifak ederek katılacak olan siyasi partilerin kuracakları
ittifakın çerçevesini belirleyen düzenlemeler yer almaktadır. Elbette
iki veya daha fazla siyasi partinin seçimlere ilişkin veya seçimler
dışında belli konularda çeşitli yöntemlerle ittifaklar
geliştirmesi demokratik bir haktır. Dolayısıyla buna bir
itirazımız da yoktur. Ancak buna ilişkin kanuni düzenlemede,
ittifak edecek partilerin seçimlere girebilme yeterliliği bulunan partiler
olması biçiminde son derece antidemokratik bir koşul, bir zorunluluk
getirilmektedir. Özellikle belirtmemiz gerekir ki partilere ilişkin bu söz
konusu seçimlere katılabilme yeterliliği adı altında
konulan engeller, içerisinde bulunduğumuz çağın çokça gerisinde
kalmış antidemokratik ve çoğulcu olmayan uygulamalardır.
Değerli milletvekilleri, bir siyasal partinin seçimlere
katılabilmesini, demokrasiyle yönetildiğini iddia ettiğimiz bir
ülkede neden böylesine zorlaştıran yasa maddelerini hâlâ
mevzuatımızda koruyor olmamızı da anlayabilmiş
değiliz.
Bildiğiniz gibi, hâlen mevzuatta yeri
ısrarla korunan uygulamaya göre bir siyasi partinin seçime
katılım hakkı kazanabilmesi için Türkiye’de 81 ilin en az
yarısından bir fazlasında örgütlenme zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu hâliyle, mevcut Siyasi Partiler Kanunu, açıkça siyasi partilerin
örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamakta, partilerin örgütlenme biçim
ve yöntemine dahi müdahale etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siyasi partilerin örgütlenme modelinin ne olacağına
tamamen kendileri karar vermeli, teşkilat şemalarını
kendileri oluşturabilmeli, ülkenin kaç ilinde veya ilçesinde
örgütlenmeleri gerektiğine kendileri karar verebilmelidir. Buna
ilişkin Avrupa ülkelerindeki uygulamalara
baktığımızda, böylesine antidemokratik bir uygulamayı
görmek kesinlikle mümkün değildir. Avrupa demokrasilerinde siyasi
partilerin seçimlere katılabilmelerine getirilen en önemli şart,
çeşitli ülkelere göre küçük farklar içerse de sembolik sayıda,
örneğin 400 ile 7.500 arasında değişen sayılarda
seçmenin imza toplaması hâlinde bir siyasi parti seçimlere
katılabilme hakkını kolaylıkla kazanabilmektedir.
Değerli milletvekilleri, HDP olarak, seçim
öncesinde veya seçim sonrasında iki veya daha fazla siyasi partinin
demokrasi kültürü içerisinde ittifak kurmasına karşı bir
pozisyonda değiliz. Bilakis, ortak toplumsal sorunlarımızın
çözümünde farklı toplumsal kesimlerin demokratik zeminde iş
birliği yapmalarından yana olduğumuzu belirtmeliyiz. Kaldı
ki siyasi partilerin veya farklı siyasi platformların çeşitli
sorunların çözümü bağlamında ortaklaşması olarak
ittifaklar meselesi çağdaş dünyanın demokrasi tarihinde,
demokrasi birikiminde önemli bir yer tutmaktadır.
Bizim muhalefet ettiğimiz nokta, şimdiden
kamuoyuna deklare edilen ve “Cumhur İttifakı” olarak
adlandırılan ittifaka özel kanuni düzenlemeler yapmak kaydıyla
seçim mevzuatımızın âdeta bu ittifakın hizmetine sokulmak
istenmesidir. Bizim itirazımız, bu teklifin çoğulcu demokratik
ilkeleri göz ardı etmesi, buna kulak tıkaması, âdeta demokrasiyi
yok sayarak çoğunlukçu bir tahakkümü iyice pekiştirmek istemesidir.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 16’ncı madde
üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Adana İzmir
Hüda
Kaya Erol
Dora Mahmut Celadet
Gaydalı
İstanbul Mardin Bitlis
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Muharrem
Erkek Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal
Çanakkale Muğla İstanbul
Ömer
Fethi Gürer Mehmet
Gökdağ Kazım
Arslan
Niğde Gaziantep Denizli
Murat
Bakan Fatma Kaplan
Hürriyet
İzmir Kocaeli
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – İyi
sabahlar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, gizli koalisyon düzenlemesi devam ediyor.
Biraz sonra…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gizli mi, ne
gizlisi ya? Aleni, gizli falan değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Aleni
yapmıyoruz, gizli yapıyoruz ama tabii, gizli değil, biz bunu
alenileştireceğiz neticede.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Her şey
yasal, gizli değil yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, herhâlde dünyada siyaset arenasında bir
yarışma yapılsa en fazla söylediği sözlerin aksini söyleyen
parti kesinlikle iktidar partisi olur. Yani dün ne söylüyordu, bugün ne
söylüyor; dün koalisyon konusunda nasıl beyanda bulunuyordu, bugün
koalisyonu nasıl şaha kaldırıyor? Yani buna ilişkin o
kadar çok veri var ki ve şu anda garip olan şu: Bu kadar çabuk
dönüşüm nasıl sağlanıyor? Yani daha düne kadar “Ya kaos ya
istikrar.” diyenler koalisyonun ne kadar kötü, ne kadar çekilmez…
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Koalisyon
seçimlerden sonra olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Dinlemeyi öğrenseniz biraz da.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bunlar ittifak,
koalisyon seçimlerden sonra olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ya,
siz çabuk intibak ediyorsunuz ama biz henüz alışamadık, bu kadar
bukalemun olamıyoruz yani biz istikrarlı gidiyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sizde anlama
sorunu var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu
koalisyonla ilgili gerçekten Erdoğan’ın, eski
başbakanların, Hükûmet yetkililerinin o kadar çok aleyhte, ağza
alınamayacak sözleri var ki… Yüzde 10 barajını
kaldırmadıklarında da “istikrar” diyorlardı. İstikrar
yani en önemli şey istikrar.
Fakat ben bir basın açıklamasında…
Sayın Bahçeli buradayken de söyleyeyim, asla kötü değil, tam tersine
onore edecek bir şey söyleyeceğim. Herkes diyordu ya “MHP AKP’nin
kuyruğuna takıldı.” Affınıza sığınarak…
Ya, yanlış değerlendiriyorsunuz, MHP AKP’nin kuyruğuna
falan takılmadı, eğer kuyruğa takılan biri varsa o da
AKP’dir, sonuçta AKP, MHP’lileşmiştir dedim. Bunu altı yedi ay
önce söylemiştim ve gerçekten her geçen gün bu sözümüz
doğrulandı. Şu anda, Sayın Bahçeli’nin sözleri ertesi gün
Hükûmet yetkilileri tarafından kabul görüyor. Bu da kendisinin bence -yani
şahsi olarak söylüyorum- siyasetteki başarısıdır.
Nedir bu koalisyon? Başta Kürt karşıtlığı
üzerinedir. Erdoğan’a bozkurt işareti de yaptırıldı
yani bozkurt işareti yapmayan bir bizim eş genel başkanlarımız
kaldı. Yakında herkes… Kurdu
görünce Kürt oluyorlar.
Şimdi, böyle bir tabloda buna “ittifak
yasası” falan demeyelim. Burada bir koalisyon var, bu koalisyonun ne
amaçla olduğunu biz de biliyoruz, bütün Türkiye de biliyor, bütün dünya da
biliyor. Bunu gizlemenin anlamı yok. Şimdi, ayrıca, bu koalisyon
böyle 15 Temmuzda falan da kurulmadı ha, yani bu konuda bir
yanılgıya kapılmayalım. Ben Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda partim adına iki yıl görev yaptım. O dönem MHP’nin
-Sayın Parsak da vardı içinde- görüşlerini bugün gibi
hatırlıyorum, CHP’nin ve iktidar partisinin. Öyle bir dönüşüm
yaşandı ki bu konuda da yani bu koalisyon bu nedenle 15 Temmuzdan
önce değil, 7 Haziranın hemen akabinde oluştu. İktidardan
düştünüz ya sayın milletvekilim… Gülerek izlediğiniz için öyle
diyorum. Alelacele birileriyle bir koalisyon kurmak lazım, tek
başına iktidar olamayacağını görüyor iktidar partisi.
E, en yakınındaki kim? Yani birilerine sonuçta uyması gerekiyor
çünkü kendisinin bir rotası, bir ilkesi, bir stratejisi yok ki birileri
ona uysun; her gün başka bir politika, her gün başka bir söylem.
Şimdi, burada, açıkçası Kürt
karşıtlığı üzerine, iktidarı bırakmama
üzerine, ilelebet iktidarda kalacakmış gibi her söylenilene “Evet.”
deme gibi bir hâl var.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Yalan
söylüyorsunuz, yalan!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İftira
bunlar, iftira! İftira atıyorsunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) –
İftira atmayı asla beceremem.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İftira
atıyorsunuz!
MEHMET METİNER (İstanbul) – Bir tek siz mi
Kürt’sünüz ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben
sözlerimi inanarak ve hissederek söylüyorum ve gerçekler üzerinde söylüyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Dibine kadar
yalan söylüyorsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu
nedenle…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Sizin nereniz
Kürt ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani
sen hiç Kürt olamazsın, kusura bakma.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Nereniz Kürt
sizin ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Burada
açıkçası…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Dibine kadar
yalan söylüyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) –
Metiner en son tartışmak istediğim kişidir.
MEHMET METİNER (İstanbul) – İnsanda
biraz utanma duygusu olur ya!
BAŞKAN – Sayın Metiner…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Çünkü
ben bir Kürt olarak onu asla…
MEHMET METİNER (İstanbul) – Nereniz Kürt
sizin? Nereniz Kürt sizin ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani
her zaman söyledim, o Kürt olamaz; objektif olarak olabilir ama…
BAŞKAN – Şahıslarla
uğraşmayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) –
…dinini, kimliğini, kültürünü reddeden, geçmişini reddeden bir
şahsiyet asla olamaz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) – Elinizdeki
Kürt kanıyla ne konuşuyorsunuz? Nereniz Kürt sizin ya?
HAMZA DAĞ (İzmir) – Çok ayrımcı
bir dil kullanıyorsunuz.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Elinizde
onlarca Kürt’ün kanı var!
HÜDA KAYA (İstanbul) – Epeydir sesin
çıkmıyordu, hayret! Epeydir sesin çıkmıyordu, ne oldu?
MEHMET METİNER (İstanbul) – Bu nasıl
bir hadsizliktir ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Çok kızarıyorsunuz!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne oldu buna ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Birden bir şey oldu herhâlde.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Kürt
karşıtlığı üzerinden bir ittifak siyaseti kuruluyor.”
şeklindeki değerlendirme...
MEHMET METİNER (İstanbul) – Nasıl bir
hadsizliktir?
BAŞKAN – Sayın Metiner, grup başkan
vekilini dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …haksız ve
yakışıksız bir değerlendirmedir. Bunun ötesinde,
Türkiye'nin gerçekleriyle, Türkiye’deki seçmen olan Kürt
vatandaşların gerçekleriyle de hiçbir şekilde ilgisi yoktur. Ama
ne zaman arkadaşların başları sıkışsa
Kürtleri paratoner olarak kullanmaya çalışıyorlar, bunu
reddediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – 20
milyon yurttaştan söz ediyoruz ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kürtleri bu
şekilde kullanma kirli siyasetini reddediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz
kullanıyorsunuz, siz!
Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi
açısından…
BAŞKAN – Sonra söz vereceğim size.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ konuşacak.
Buyurun Sayın Gökdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; saat sabahın altısı.
Türkiye'nin demokrasi açısından çok önemli bir yasasını
görüşüyoruz, sabahın altısında ne kadar
sağlıklı olacağını, bu uygulamayla neyi, kimden
kaçırdığınızı anlamak mümkün değil
değerli arkadaşlar.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Meclis ilk defa
çalışmıyor ya!
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Evet, bir ittifak
yasası görüşüyoruz değerli arkadaşlarım.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Siz de
yapacaksınız o ittifakı yarın.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – İttifaka şu
isim konuldu, bu isim konuldu ama bana göre değerli arkadaşlar, bu
ittifakın açık, net bir adı da korku ittifakı, korkunun
ittifakı.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Siz de
yapacaksınız onu.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) –
Haklısınız, haklısınız. Bakın, ilk defa hak
veriyorum, korkmakta haklısınız değerli arkadaşlar.
Çünkü on altı yıldan bu yana bu ülkeyi öyle kötü yönettiniz ki…
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Altmış
yedi yıldır siz yönetiyordunuz!
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – …bunun sandıkta
hesabının sorulacağını biliyorsunuz ve korkuyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Altmış
yedi yıldır neredesiniz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Bu bilgiden
dolayı, bunu bildiğiniz için, on altı yıldan beri bu ülkeyi
çok kötü yönettiğinizi bildiğiniz için ülkeyi sizin
yönettiğinizi unutturmaya çalışıyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Sanki on altı
yıldır hiç seçim yapılmamış gibi konuşuyorsunuz.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Yani on altı
yıldan beri bu ülkeyi siz yönetmiyorsunuz, bunu unutturmaya çalışıyorsunuz,
böyle bir algı yaratmaya çalışıyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) – On altı
yıldır hiç seçim yapılmadı mı bu ülkede? İlk defa
mı seçim yapacağız?
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – 7 tane
seçim yapıldı, 7.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Ama halkın
unutmadığını biliyorsunuz ve korkuyorsunuz. Nasıl
unutsun ki değerli arkadaşlar? Bu ülkede sizin iktidarınız
döneminde bu ülkenin Genelkurmay Başkanını terör örgütü üyesi
diye cezaevine atmadınız mı? Halk unutur mu bunu? Unutmaz, siz
de biliyorsunuz. FETÖ’ye ne istediyse verdiniz, siz söylediniz ve FETÖ’yü darbe
yapacak güce siz eriştirmediniz mi? E, bunu halk biliyor, halk biliyor
bunu.
Peki, eğitimi ne hâle getirdiniz? Sürekli, her
bakan değişiminde eğitim politikasını
değiştirdiniz. Öğrencisi, öğretmeni, velisi şaşkınlık
içerisinde kaldı. Halk bunu unutur mu? Unuttu mu sanıyorsunuz?
Unutmadı, siz de unutmadığını biliyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Altmış yedi
yıldır unutmuyor yaptığınızı.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tam
altmış yedi yıldır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Yanlış
dış politikayla “sıfır sorun” dediniz, sıfır
komşu hâline getirdiğinizi halk unutmadı,
unutmadığını biliyorsunuz. Yanlış Suriye politikasıyla
4 milyon Suriyeli geldi ülkemize ve bu ülkenin ekonomik
yapısını, sosyal yapısını ne hâle
getirdiğini ben kendi şehrimden, Gaziantep’ten biliyorum değerli
arkadaşlar.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Ölüme mi terk
etseydik onları?
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Halk bunları
unutmadı. Hem gelen Suriyeli perişan hem ülkemizin ekonomik ve
siyasal, sosyal yapısını bozmakla biz perişanız. Bunu
halk unutmadı değerli arkadaşlar.
On altı yıllık AKP Hükûmetinin
zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaptığını bu halk
biliyor, halkın bildiğini siz de biliyorsunuz ve korkuyorsunuz
değerli arkadaşlar. Emeklinin, işçinin, köylünün ekonomik olarak
giderek yoksullaştığını biliyorsunuz. Tarımı
bitirdiğinizi biliyorsunuz, saman ithal eder hâle geldiğimizi
biliyorsunuz.
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) – Yalan söylüyorsun.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – İşsizliğin
arttığını biliyorsunuz. Halkın bin bir
fedakârlıkla bu ülkeye kazandırdığı bütün
değerlerinin satılıp ziyan edildiğini siz de biliyorsunuz,
unutulmadığını biliyorsunuz bunların. “Bunun önüne
nasıl geçeriz?” diye bir arayışa girdiniz, “Bu korkunun içinden
nasıl kaçarız, nasıl bu işten kurtuluruz?”un
arayışına girdiniz. “İttifak” dediniz, yanınıza
bir ortak aldınız; yetmez. Biliyorsunuz, yetmedi. Ne
yapacaksınız? O zaman böyle güvensizlikle dolu bir yasayı
getireceksiniz önümüze, getirdiniz.
“Mühürsüz pusulaları geçerli sayarız.”
dediniz. Aslında, bununla bir şeyi itiraf ediyorsunuz değerli
arkadaşlar, 16 Nisandaki mühürsüz oyların yasal olmayan şekilde
geçerli sayıldığını bununla kabul ediyorsunuz (CHP
sıralarından alkışlar) çünkü eğer yasal olsaydı,
böyle bir yasal zemin olsaydı bugün bu düzenlemeyi getirmezdiniz. Niye?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ne alakası var?
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) - Çünkü mademki
mühürsüz oylar geçerli sayılabiliyor, yeni düzenlemeye ne ihtiyaç var?
Niye “Mühürsüz oylar da pusulalar da geçerli olur” diye yazıyorsunuz?
Demek ki 16 Nisanda böyle bir yasal düzenleme, böyle bir yasal altyapı
yoktu ve dolayısıyla yasal olmayan yoldan mühürsüz oyları
mühürlü saydınız, geçerli saydınız.
Değerli arkadaşlar, bu ülke hepimizin.
Bakın, hepimiz aynı gemide gidiyoruz. Aynı gemide giderken
eğer gemi batarsa kaptan köşkündeki oturanın batması ile
makine dairesinde oturanın batması arasında sadece iki dakika
vardır. O nedenle -güvenli bir seçim- hukukun içinde kalın, hesap
verebilir bir durumda olun ve bu ülkeyi kaosa sürüklemeyin.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gökdağ.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
17’nci maddede aynı mahiyette olmak üzere iki
adet önerge vardır, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Adana İzmir
Hüda
Kaya Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Dora
İstanbul Bitlis Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Muharrem
Erkek Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal
Çanakkale Muğla İstanbul
Ömer
Fethi Gürer Kazım
Arslan Mehmet
Gökdağ
Niğde
Denizli Gaziantep
Fatma
Kaplan Hürriyet Murat
Bakan
Kocaeli İzmir
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak
İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; söylemeye gerek yok, anayasalar ve seçim
yasaları bir ülkenin politik ve toplumsal dönüşümü
bakımından en önemli metinler. O nedenle Anayasa metinleri ve seçim
yasalarına ilişkin esaslar sadece birer yasa olarak değil,
aynı zamanda siyasi literatüre yaptıkları katkı, toplumda
yarattıkları dalgalanma, Meclisin başının üstünden
bütün topluma seslenmek için verdiği imkânlar bakımından da en
önemli belgeler arasında sayılır. Dolayısıyla böyle
değişiklik yasalarıyla gelenler aslında seslerini sadece
Meclis duysun değil, bütün toplum duysun, sadece bütün toplum ve bütün
millet duysun değil, bütün dünya duysun ister ama sözüm ona yepyeni bir
alaturka cumhurbaşkanlık hükûmet rejimiyle buraya gelen Hükûmet sesi
duyulsun istemiyor. Televizyon kapandığı zaman yasayı
tartışmaya açıyor ve bütün gün boyunca televizyon
kapalıyken yani kitlelere uluşma yolu en çok kapalıyken bu en mühim
yasayı geçirmeye çalışıyor. Bunda bir tuhaflık yok mu
sizce? Var. O kadar var ki bu yasaya temel teşkil eden Anayasa
oylamasından sonraki zafer narası, atı alan Üsküdar’ı
geçtiğiydi. Bir toplum bu menkıbeyle, bir at
hırsızlığı menkıbesiyle zaferini kutsayan bir
iktidarın seçim yasasının da ancak böyle
olacağını görebilmeliydi ve görüyoruz hep beraber. Şimdi,
bunu sabaha kadar, bütün bir yirmi dört saat boyunca… Ben dün saat altıda
yola çıktım Ankara’ya gelmek için, yirmi dört saattir ayaktayım
ve karşımdaki malzeme bu kadar. Kendini insanlıktan saklamaya,
tarihten saklamaya, siyasetten, toplumdan saklamaya çalışan bir metni
tartışmak; bunu yapmayın demek için beni ve herkesi
uğraştırmaya değer mi? Değer mi bütün bunlara sevgili
arkadaşlar? Nedir, elde edilecek olan nihayet nedir? Aslında bütün
buna, bütün bu edebiyata eşlik eden başka bir edebiyat ya da bu
edebiyatsızlığa eşlik eden başka bir
edebiyatsızlık hemen Türkiye’nin güneyinde sürüp gidiyor. Her gün,
bulunan her açılış, bulunan her mümkün toplantıda ölü
sayıları “3 bini geçtik, 3.500 olduk...” Böyle bir Anayasa, böyle bir
seçim yasasına böyle bir insanlık edebiyatı.
Türkiye’nin bütün anayasal tarihinin en önemli
metinleri bütün insanlığa seslenir ve ölümden değil, hayattan
söz eder. Biz ölümden söz ettiğimiz gün at
hırsızlığı menkıbeleriyle avunmaya ve bir
ittifakı toplumun gözünden kaçırmaya çalışıyoruz çünkü
o kadar eşitsiz, o kadar adaletsiz ki hiç kimsenin gözünün içine bakılarak
savunulamaz şeyleri savunuyoruz. Bununla toplumu salaha çıkartabileceğinize
dair inancınıza hayretle bakıyorum. Meşru olmayan yollarla
meşru amaçlara ulaşılamaz. Bunun hiçbir noktasında bir
meşruiyet yok.
16 Nisan referandumunun sonuçlarının
meşru olmadığını siz de biliyorsunuz, ben de
biliyorum, dünya da biliyor ve şimdi bu yoldan giderek bu ittifakı
meşrulaştırabileceğinizi düşünüyorsunuz. Dünyada
bulunabilecek en köhne, en derme çatma yolla en büyük iddiaları ortaya
koyabileceğinizi, Türkiye’ye çağ atlatabileceğinizi, Türkiye’ye
yeni bir hayat sunabileceğinizi düşünmeniz ne kadar acıklı.
Böyle bir şey yok arkadaşlar.
Bu işin sonuna geldik. Ya Türkiye kendisini
-hakikaten bütün yurttaşlar birbirine bakarak tarihî bir müzakere yoluna
girerek- yeniden kuracak ya da bu maceranın sonunda hep birlikte bir
hüsrana uğrayacağız. Umarım, Türkiye’yi çevreleyen bütün
coğrafyada ve bütün kıtalardaki bu kaynaşma, insan hakları
ilkelerinden bu küresel ayrılış dalgasına Türkiye
kapılmaktan kendini koruyabilir, yurttaşlar birbirini
boğazlamadan bu tartışmayı sona erdirebiliriz ama asla ve
asla bu yoldan girdiğimiz bir seçimle değil.
Sizi uyanmaya davet ediyorum: “Uyan artık
uykundan, uyan ey esirler dünyası!” (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi de İzmir Milletvekili
Sayın Murat Bakan konuşacak.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sabahın bu
saatinde görüştüğümüz yasa neyi amaçlıyor, neden böyle bir
yasaya ihtiyaç duyuldu? Benim değerlendirmem: Kendisini “Cumhur
İttifakı” olarak adlandıran bu koalisyonda iki siyasi partinin
farklı beklentileri var. İktidar partisi, öncelikle
cumhurbaşkanlığını almak istiyor, bunun için yüzde
50+1’e ihtiyacı var ama seçmen desteği buna kifayet etmiyor.
Diğer taraftan, Parlamentoda çoğunluğu almak istiyor, 600
milletvekilinin 300’ünden fazlasını ancak bu konuda da
endişeleri var. Diğer taraftan, ittifakın küçük kardeşine
gelince, barajı geçmeyle ilgili problemi var, oylarında erime var;
bir yandan baraj sorununu ortadan kaldıracak, diğer taraftan iktidara
ortak olacak bir çözüm arayışında.
Değerli arkadaşlar, bir seçim
ittifakından bahsediyoruz, adı: Cumhur İttifakı. Siz bu
Cumhur İttifakı’nın nasıl bir Türkiye hayal ettiğini
duydunuz mu? Bu ittifakın millî eğitim politikasıyla ilgili
ortaklaştığı düşünceler neler; dış
politikayla ilgili, sosyal politikalarla ilgili, ekonomi politikasıyla
ilgili? Ben duymadım, sadece konuşulan: İttifakın tarafları,
işte, bu seçim koşulları nasıl olacak? İktidarda
kalmaya, iktidara ortak olmaya yönelik bir ittifak ve yapılan yasal
düzenleme de bunun için yapılan bir yasal düzenleme. Mühürsüz oyların
geçersiz sayılmasından tutun sandık başkanlarının
kamu görevlileri arasından atanmasına, milletvekili
dağılımının hesaplanmasından tutun oy
sayımının denetimine kadar tüm yasal düzenlemeler,
iktidarlarını korumaya yönelik. Bu yasa adil, eşit, güvenli
seçim ilkesini ortadan kaldırıyor değerli arkadaşlar. Bu
yasa, 16 Nisan referandumunda yaşanan şaibe ve hukuksuzlukları
yasal zemine oturtmaktan öteye gitmiyor.
Arkadaşlar, siz, seçimlere yönelik yeni bir
sistem getirmiyorsunuz; siz, her seferinde kendinizin kazanacağı bir
oyun kurmaya çalışıyorsunuz. Ben, burada, amaçlar arasında
demokrasi görmüyorum. Ben, burada, amaçlar arasında adil, eşit ve
güvenli bir seçim sistemi görmüyorum. Kendinize avantaj sağlamaya çalışıyorsunuz,
milletvekili sayısının hesaplanmasında bu sistem ittifak
yapan partilere avantaj sağlıyor. Seçimin kuralları, sandık
çevresinin düzenlenmesi, seçmen kütüklerinin oluşturulması,
sandık kurulunun belirlenmesi gibi başlıklarla ilgili
değişikliklerin tümü tehlikeler barındırıyor.
Size bir hikâye anlatacağım,
bildiğiniz bir hikâye belki. 1936 Berlin Olimpiyatları. Hitler yeni
iktidara gelmiş, Naziler. Berlin Olimpiyatlarında Alman
ırkının ne kadar güçlü bir ırk olduğunu tüm dünyaya
anlatacaklar. Alman atletler inanılmaz hazırlanmışlar.
Hitler, Berlin OIimpiyat Stadı’nda bütün yarışmaları
seyrediyor. Bütün atletler sırayla madalyaları alıyor, Alman
atletler ama bir atlet geliyor, oyunu bozuyor; Jesse Owens. Birinci
altını alıyor, ikinci altını alıyor, üçüncü
altını alıyor. Dördüncü altını -uzun atlama
yarışması- alacak, ilk atlayışında hakem faul
çalıyor, ikincisinde yine faul çalıyor, üçüncü
atlayışında bir beyaz havlu alıyor, bir adım geriye
koyuyor, onun üzerine basıp atlayıp yarışı
kazanıyor değerli arkadaşlar.
Bunu niye anlatıyorum? OHAL’in antidemokratik
koşulları, sağladığı avantajlar, ittifaka özel
dikilmiş seçim yasaları da size istediğiniz avantajı
sağlamayacak. Bir defa işler ters gitmeye başlarsa bunu kimse
durduramaz. Siz de ne yaparsanız yapın durduramayacaksınız.
Nasıl Jesse Owens bir adım geriden başlasa da ve kazansa da
Türkiye’de demokrasi güçleri kazanacak, insanlığın
yarattığı ortak değerleri savunan demokrasi güçleri
kazanacak değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Demokrasiyi, doğayı, insan haklarını,
adaleti savunanlar kazanacak; biz kazanacağız.
Benim bir meslektaşımın sözüyle, bir
Fransız anayasa hukukçusunun sözüyle bitireyim, Georges Vedel diyor ki:
“Demokrasi, siyasi partiler olmadan yaşayamaz ama siyasi partiler yüzünden
ölebilir de.” Herkes buradan alması gereken mesajı
almıştır diye umuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Maddenin oylamasında
karar yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım. Maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 06.08
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 06.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
17’nci maddenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi kabul edenler…
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık
var, elektronik cihazla oylamayı yapalım.
Bir dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Madde kabul edilmiştir. Karar
yeter sayısı vardır.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 18’inci maddede
aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Ertuğrul Kürkcü Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İzmir Bitlis
Hüda Kaya Meral
Danış Beştaş Mehmet
Emin Adıyaman
İstanbul Adana Iğdır
Erol Dora
Mardin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ömer
Fethi Gürer Akın
Üstündağ Muharrem
Erkek
Niğde Muğla Çanakkale
Mahmut
Tanal Kazım
Arslan Mehmet
Gökdağ
İstanbul Denizli Gaziantep
Mehmet
Tüm Fatma Kaplan
Hürriyet
Balıkesir Kocaeli
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KÖSE
(Antalya) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak
Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2839 sayılı
Milletvekili Seçim Kanunu’nun 29’uncu maddesinde değişiklik öngören
teklifin 18’inci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, 18’inci maddeyle
aslında seçim hukukuna iki yeni kavram ekleniyor. Ben
araştırmadım, başka ülkelerin hukukunda var mı, yok
mu, bilmiyorum ama ilk defa bizim seçim hukukumuza giren bu kavram “ittifak
payı” ve “ittifak ortak oyları” şeklinde bir düzenleme içeriyor.
Tabii, teknik olarak madde teklifle
bağlantılı olarak bu ittifak içerisinde oyların partilere
nasıl paylaştırılacağı, nasıl
dağıtılacağına ilişkin bir düzenleme. Her siyasi
partinin aldığı oylar dışında bir de
“ittifakın ortak oyları” diye ifade edilen bu oyların partilere
nasıl bölüştürüleceğini düzenliyor. Tabii, bu, işin teknik boyutu
ama buradaki önemli husus şu: İttifakın ortak oyları.
Bunlar nereden geliyor, nasıl oylar?
Şimdi, baktığımızda ittifak
oluşturmamış, kendi başına seçime giren tüm siyasi
partiler için “geçersiz” kabul edilen oylar yani herhangi bir partinin tercih alanının
dışına taşınmış bir tercih mührü “geçersiz”
kabul ediliyor; normalde, uygulamada böyle. Ama ittifak dediğimiz, birden
fazla partinin aynı ittifak içerisinde yer alması durumunda
diğer partiler için “geçersiz” olan bu uygulama burada “ittifakın ortak
oyları” şeklinde ifade bulmuş. Yani herhangi bir partiye,
ittifak içerisindeki herhangi bir partiye tercih kullanmamış ya da
kullandığı tercih her iki partinin de tercih alanına
taşınmış ya da hiçbir partiye değil de sadece
ittifakı çerçeveleyen çerçevenin içerisine mühür basılmışsa
“ittifakın ortak oyları” olarak kabul ediliyor. Bu öncelikle seçim
adaleti açısından bir eşitsizlik, bir hukuksuzluk ya da
diğer partiler için öngörülmeyen, meşru görülmeyen tercih, ittifak
için meşru ve geçerli bir tercih olarak kabul ediliyor.
Şimdi buradaki mantık
anlaşılıyor aslında, mantalite anlaşılıyor.
İşte hep ifade ediyoruz ya, düzenleme ittifakın
çıkarları üzerine. İttifak noktasında anlaşmış,
teklifi getiren partilerin kendi çıkarları doğrultusunda
düzenlenmiş diyoruz ya, işte, bunun mantığı
şudur: Ne varsa torbaya doldur yani ittifak torbasına -geçerli,
geçersiz- diğer partiler için geçersiz olan oylar ama buraya doldurun.
Şimdi, tabii, bu, işin teknik boyutu ama
bir de hukuk açısından, gerçekten seçmenin iradesi
açısından da ciddi bir sorun çünkü seçmen, tercihini kullanırken
aslında tercihinin net olması lazım, kesin olması
lazım. Eğer seçmenin iradesi o oylara net ve kesin
yansımıyorsa doğal olarak bu Parlamentoya da temsilî demokrasi
anlamında ya da halkın iradesinin somut olarak yansıması
açısından bir engel teşkil ediyor çünkü belirsiz oylar üzerinden
bir irade yansımış olacak bu Parlamentoya.
Dolayısıyla, bütün bu ittifak mantığı, düşüncesi,
barajı aşma, yüzde 50+1’i bulma, yüzde 10 barajını
aşma gibi hep tartıştığımız hususların
dışında bir de özgün olarak oy
hırsızlığına dayanan bir sistem ya da hukuksuz,
geçersiz oyları ittifakın lehine çeviren bir düzenleme.
Sözlerime son vermeden önce Milliyetçi Hareket
Partisinin bu teklifte yer alan ekibini gerçekten kutluyorum. Sadece yüzde
50+1’i elde etmek adına AK PARTİ lehine düzenlenen düzenlemenin
dışında 26 maddenin yüzde 90’ı MHP lehine
düzenlenmiştir, o ekibi de canıgönülden tebrik ediyorum. Seçim
sonucunda ne kastettiğim, somut olarak, matematiksel olarak ortaya
çıkacaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son olarak
Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifine ilişkin söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
ülkemiz 16 Nisanda bir referandum yaşadı. 16 Nisana ilişkin
akılda kalan tek şeyse seçimde kullanılan mühürsüz oyları
Yüksek Seçim Kurulu tarafında bir çetenin kanuna, yasaya aykırı
olarak geçerli sayması oldu. “Hayır” blokunun
kazandığı, millî iradenin “hayır” yönünde tecelli
ettiği seçim, saray baskısıyla, zorla ve hileyle kaybettirildi.
Bugün Genel Kurulda görüşülen ittifak teklifi, işte bu 16 Nisan
gayrimeşru referandumunu meşrulaştırma çabasıdır.
Bu, onun devamıdır; bu, gayrimeşru bir durumun yasallaşmasıdır.
Bunu tüm halkımızın bilmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, tam yirmi aydır
ülkeyi olağanüstü hâlle idare ediyoruz. Saray sevdalısı, tek
adam olsun diye olağanüstü hâl rejiminde hileli bir referandum
yaptınız. İstediğiniz her şeyi, Anayasa’ya, kanuna
ister uysun ister uymasın kanun hükmünde kararnameler çıkararak
yapıyorsunuz. Görünen o ki önümüzdeki seçimlere kadar olağanüstü hâli
kaldırmayacaksınız. Nasılsa Meclis yok, yasama yok,
yargı yok, adalet yok, istediğinizi yapıyorsunuz. Ülkenin
kaderini olağanüstü hâlle belirliyorsunuz. Bunu hangi yetkiye dayanarak
yapıyorsunuz? Hangi demokrasi, hangi siyasi etik, hangi kanun bir Hükûmete
bu kadar yetki verebilir? Şimdi, bir ittifak teklifiyle sırf
koltuklarınızı korumak için ülkenin geleceğini
belirsizliğe sürüklüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, faşizm, sadece
insanların kitlesel olarak öldürülmesi değildir. Faşizm, bir
iktidar hastalığıdır, iktidarda kalmak için bire bir
ülkenin geleceğini karartmaktır. Sizler saray sevdalısı
yalakalarınızla, yandaş medyanızla, koltuk değneğiniz
siyasal oluşumlarla ülkenin geleceğini karartıyorsunuz.(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Tek bir adamın iktidar
hırsı uğruna 80 milyonun kaderini değiştiriyorsunuz.
İşte bunun adı faşizmdir, tek adam diktatörlüğüdür.
İşinize gelince bozkurt işaretleriyle milliyetçilik
yapıyorsunuz, işinize gelmediğinde yerli ve millî ne varsa
emperyalist firmalara peşkeş çekiyorsunuz. Dünyada artık
işgaller tankla, tüfekle değil, beyinlerin işgaliyle
yapılıyor. Sizler tek adamın koltuğu uğruna
halkımızın beyinlerini işgal ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, dünyanın hiçbir
gelişmiş ülkesinde Meclise sunduğunuz gibi bir teklifle seçim
yapılamaz. Bu kanunda yer alan maddeler açıkça Anayasa'ya
aykırıdır. En başta Cumhurbaşkanı ve milletvekili
seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulması hükmü
güçler ayrılığına aykırıdır. Eğer iki
farklı seçim yapılıyorsa pusula ve zarfları da farklı
olmalıdır. Aynı zarfa konulan oylarla insanlara “Genel seçimde
hangi partiye oy veriyorsan Cumhurbaşkanı seçiminde de aynı
kişiye oy ver.” baskısı yapılmaktadır. Bu durum yeni
sistemde yasama, yürütme ve yargının tek bir kişiye
bağlanacağının işaretidir.
Değerli milletvekilleri, sandık mührü
bulunmayan oyların geçerli sayılabilmesi 16 Nisandaki
hırsızlığın ispatıdır. Ülkenin en saygın
kurumu olan Yüksek Seçim Kurulunun hilesini insanlar hâlâ unutmuş
değil. Baskıyla millî iradeyi yok etmeye
çalışıyorsunuz. İnsanların sandığa olan
inancını sarstınız. Bunun sonu hepimiz için çok
ağır olur. Diğer taraftan, aynı binada oturan seçmenlerin farklı
sandık bölgelerinde oy kullanabilmelerinin de amacı yine
hırsızlık yapmaktır. Böylece sahte seçmen yazımı,
ölülere oy kullandırma gibi şeylerle oylar çalınacaktır.
Teklifte sandıkların taşınmasına ve kolluk
kuvvetlerinin çağrılmasına ilişkin hususlar yer
almaktadır. Bu düzenlemeyle, iktidara yakın görevliler
sandıkları istediği gibi taşıyabilecek ve itiraz
edenlere karşı şiddet ve cebir araçlarına sahip
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, son olarak seçim
teklifinde yüzde 10’luk baraj için partinin değil, ittifakın
aldığı oyun hesaplanıyor olması tümüyle MHP’yi
kurtarmak için yapılmış bir çabadır. MHP’yi barajdan
kurtarmak için yasayı bu şekilde dolanmak, milletin iradesine ve
Anayasa'ya saygısızlıktır. Bir taraftan, diğer küçük
partilerin temsilini engellemek için yüzde 10 barajını tutuyorsunuz,
diğer taraftan MHP gibi baraj altında kalacağını
düşündüğünüz partiyi kurtarmak adına ittifak yasası
yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın lütfen.
MEHMET TÜM (Devamla) – Bu teklifle millî irade saray
iradesinin boyunduruğuna alınmaktadır. Artık bu işi
fazla ileri götürmeyin, ülkeyi daha da germeyin. Halka rağmen hak
etmediğiniz oyları alarak oralarda oturamazsınız.
Biz “hayır” bloku olarak
dayanışmanın gücünü 16 Nisanda gördük. Dayanışma ve
mücadeleyle dikta yönetimini alaşağı edeceğimizi hepinizin
bilmesini istiyoruz. Ne yaparsanız yapın, bir daha oy
çalamayacaksınız, millî iradeyi istediğiniz yönde gasbedemeyeceksiniz,
gasbettirmeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bizler sizin
dayattığınız faşizme karşı sonuna kadar
demokrasiyi savunacağız, sizin dayattığınız
savaş politikalarına karşı sonuna kadar “barış”
diyeceğiz. Özgür ve barış içinde
yaşayacağımız Türkiye’yi hep birlikte yeniden
kuracağız diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Maddenin oylamasında
karar yeter sayısı talep ediyorum.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Elektronik cihazla oylama yapalım, kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var.
Bir dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 06.33
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 06.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
18’inci maddenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, 19’uncu maddede
aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral Danış Beştaş Ertuğrul Kürkcü
İstanbul Adana İzmir
Mahmut Celadet Gaydalı Erol Dora Hüda
Kaya
Bitlis Mardin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal Mehmet Gökdağ
Muğla İstanbul Gaziantep
Kazım
Arslan Utku
Çakırözer Muharrem
Erkek
Denizli Eskişehir Çanakkale
Ömer
Fethi Gürer Fatma
Kaplan Hürriyet
Niğde Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon önergelere
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinize hayırlı sabahlar diliyorum.
Halkımız, ülkemiz için, tüm ezilenler için güneşli,
aydınlık bir gelecek diliyorum.
Bu saate kadar, bu ittifak yasasını
güneşin doğduğu bu saatlere kadar alelacele geçirmenizin
sebebini anlıyoruz elbette. Bunun tabii ki sonuçlarının
farkındasınız. Eğer bu ittifak yasası çıkmazsa
nasıl bir gerçekle karşı karşıya
kaldığınızı, partilerin ve ülkemizin ve saray geleceğinin
nasıl bir riskle karşı karşıya
kaldığını sizler de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.
Tecavüz, taciz yaşı 3 yaşına
indi arkadaşlar. Bakın, bugünkü bir haber, şehirler arası
yolcu otobüsünde 10 yaşındaki çocuk dahi taciz edilecek duruma geldi,
çocuk uyurken bile. Bunu daha önce de söyledim, aileler çocuklarını
sokağa indiremiyorlar, artık komşuya çocuk gönderemiyorlar.
Toplumun içerisinde komşular arası, insanlar arası
ilişkiler zedelendi, güven zedelendi.
Her gün yüzlerce atölye ve esnaf kepenk
kapatıyor. Sessiz bir ekonomik kriz derinden derine geliyor. Diğer
taraftan, Türkiye’nin insanlarının yüz yıldır
kullanmadığı kadar antidepresan şu anda
kullanılır durumda. İnsanlar hasta hâle geldiler, insanlar
cinnet noktasına geldiler. Hani bir zamanlar sizler dilinize çok
doluyordunuz ya, 2000’lerde, efendim, Başbakanlığın
kapısına getirip de kasayı fırlatanları 2001 krizinin,
ekonomik krizin travmalarını anlatırken örnek veriyordunuz.
İnsanlar çatılara çıkıyorlar, insanlar intihar ediyorlar,
insanlar cinnet geçiriyor, ne yaptığını bilmiyor, artık
gözünü kan bürümüş durumda. Değerler çürümüş, inançlar çürümüş
durumda, büyük bir ahlaki yozlaşma dibe vurmuş durumda toplumumuzda
ve böyle bir Türkiye manzarası var karşımızda
arkadaşlar.
Bakın, inanın, bunu muhalefet etmek için
söylemiyorum. Güzel şeyler yapılsın, güzel şeyleri
paylaşalım, takdir edelim, tebrik edelim, hepimiz birlikte sevinelim.
Ülkemiz için, insanlarımız için güzel şeyler oluyor diye
gerçekten ben şahsen büyük bir özlem içerisindeyim. Keşke bir de
güzel bir şeyler paylaşabilsek fakat nefretle, şiddetle,
tacizle, istismarla, güvensizlikle, ahlaki yozlaşmayla bir cehenneme
dönmüş toplum fotoğrafı var karşımızda. Ve
maalesef en acı olan -ki bakın, işte, 12 Martı bitirdik biz
bu gece burada- bugüne kadar Türkiye’nin yaşadığı bütün
darbe süreçlerinden çok daha ağır ekonomik, insani, ahlaki, inançsal
ve politik travmaları hiçbir şekilde Türkiye böylesine derinden
yaşamamıştı arkadaşlar. Yalan, iftira, ihanet, insani
değersizleşme, kan sevicilik, şiddet, nefret, kötü olan her
şey toplumumuzu bir virüs gibi sardı arkadaşlar. Bütün
bunların elbette biz de farkındayız, siz de
farkındasınız ve bunun için muhalefeti susturup,
sandığı sembolik bir etkinliğe çevirip karşı
karşıya olduğunuz, iktidarın karşı
karşıya olduğu riski bir şekilde yok etme ve bunun için de
konuşan, düşünen, eleştiren bütün çevreleri, muhalifleri
susturma yoluna gidiyorsunuz. Bu yasa da bu adımlardan bir tanesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) - Şu sabahın güzel
vaktinde tekrar çağrıda bulunuyorum: Sevgili arkadaşlar, ahlaki
yozlaşmayı durdurmak, kaybolan adaleti gerçekleştirmek için,
insanların geleceğe dair umutlarını yitirdiği, cinnet
geçirdiği böyle bir dönemde gelin hep birlikte halkımıza sahip
çıkalım; ülkemizin, halkımızın geleceğini
birlikte kurtaralım arkadaşlar.
Tekrar hayırlı sabahlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaya, teşekkür
ediyorum.
Şimdi de Eskişehir Milletvekili Sayın
Utku Çakırözer konuşacak.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günün ilk
ışıklarında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sizlere sormak
isterim: Gecenin bir yarısında, yangından mal kaçırır
gibi geçirilmek istenen bu yasa teklifi neden önümüzde? Nedeni belli.
Birincisi, tek adam iktidarını korumak isteyen AKP, içeride OHAL
baskıları, ekonomideki kötü gidiş ve dışarıda
baş başa kaldığı yalnızlık nedeniyle
halkımızın güvenini yitirdiğini biliyor, görüyor. Bu
adı ittifak kendi koalisyon olan birlikteliğin küçük partisi ise barajı
aşamayacağını görüyor, biliyor. Yani ülkemiz için,
halkımız için değil tamamen kendinizi kurtarmak için bu
şaibeli ittifakı yapmaktasınız. Yüzde 50 desteği
bulamayınca, sonunda, işte içinde şaibeli pazarlıklar olan
bu koalisyon kanunuyla karşımıza çıkıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, peki, biz bu
şaibeli ortaklığa inançla, kararlılıkla neden
karşı çıkıyoruz? İki sebebi var. Birincisi, sizler
milletin iradesini yok saymak istiyorsunuz, Meclise yansıtmıyorsunuz.
Yaptığınızın 12 Eylül darbecilerinden farkı nedir,
sorarım. Onların getirdiği yüzde 10 seçim barajı
utancını devam ettiriyorsunuz.
Şimdi siz bu antidemokratik utanç
barajını korumakla yetinmiyorsunuz, ötesine de geçiyorsunuz. 12 Eylül
cuntacılarının bile aklına gelmeyen bir yöntemle
barajı resmen 5 katına katlıyorsunuz. Nasıl mı? Baraj
bir şantaj hâline getirilmektedir. Cumhurbaşkanlığı
seçimi için gerekli yüzde 50+1 oyun sağlanması
karşılığında iktidara destek veren partilerin barajdan
etkilenmeyeceği bir sistem getirilmekte. Yüzde 5’lik, 3’lük, hatta yüzde
yarımlık bir parti bile Meclise milletvekili sokabilir hâle
getirilmekte. Öte yandan, ittifak yapmadan yüzde 5, 7, hatta 9,9 oy alacak yani
5-6 milyon yurttaşımızın oylarını temsil edecek
bir parti ise tek bir milletvekili dahi çıkaramaz hâle getirilmekte.
Milyonlarca yurttaşın iradesi yok sayılmakta. Soruyorum: Nerede
kaldı temsilde adalet? Nerede kaldı çoğulculuk, çok seslilik? Bu
yasayla seçmen iradesi, millet iradesi işte böyle çalınmakta, yok
edilmektedir. “Mümkünse ittifak yapsınlar, yapamıyorlarsa
barajın altında kalsınlar.” anlayışı hiçbir
demokrasiyle, çoğulculukla, adaletle, eşitlikle bağdaşmaz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanuna
karşı çıkışımızın ikinci temel
gerekçesi ise seçim güvenliğinin tamamen ortadan kaldırılacak
olmasıdır. Serbest seçim ilkesini ortadan
kaldırmaktasınız. Demokrasilerde ilke bellidir; gizli oy,
açık sayım. Peki, biz şimdi ne yapıyoruz? Açık oy,
gizli sayım. Aynı binada oturan seçmenler farklı bölgelere
kaydırılacak; kaydırılacak ki sahte, şüpheli
oyların tespiti güçleşsin, yurttaş denetimi tamamen ortadan
kalksın. Sandıklar taşınmakta, sandıklar
birleştirilmekte; öyle ki seçmen iradesi baskı altına
alınabilsin. Sandık kurulu başkan ve üyeleri doğrudan
iktidarın emrindeki kamu görevlilerinden seçilecek; seçilecek ki siyasi
partiler oy sayımını denetleyemesin. Üzerinde mühür bulunmayan
pusulalar ve zarfları geçerli sayılmakta; sayılacak ki hileli
oylar kontrol edilemesin. Bilinmeyen ihbarlarla kolluk gücünün sandık
başına gelmesi sağlanacak; sağlanacak ki haklı
itirazlar silah gölgesinde susturulacak, muhalefet sindirilecek. Soruyorum:
Partilerin denetimi dışına çıkarılan ve sadece kamu
görevlilerinin inisiyatifine bırakılan bir seçim ne kadar demokratik,
ne kadar adil, ne kadar meşru olur? Bunun adı polis ve jandarma gözetiminde
sopalı seçimdir.
Değerli arkadaşlar, böyle bir seçim
eşit seçim olamaz. Böyle bir seçim ahlaklı olamaz, vicdanlı
olamaz, demokratik bir seçim olamaz. Böyle bir seçim ayrışmayı
derinleştirecek, kutuplaşmayı derinleştirecektir. Bu
kürsüden sizleri uyarmak isterim: Şu anda elinizdeki güce, aritmetik güce,
sayısal güce güveniyor olabilirsiniz ama haklılık, ahlaki ve
vicdani meşruiyet, iradesini çalmaya
çalıştığınız millettedir. Millet bu şaibeli
ittifakınızın bedelini hepinizden soracaktır.
Vatanını seven, demokrasi âşığı milletimizle
birlikte, Cumhurbaşkanlığını kazanamama ve barajı
geçememek kaygısıyla kurulan bu korku ittifakına geçit
vermeyeceğiz. Bu iktidar ittifakını devirerek, seçim yoluyla
değiştirerek demokrasimizin rüştünü ispat edeceğiz. Türkiye’yi
huzur, barış, kardeşlik yurdu, yeniden demokrasi yurdu
yapacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
20’nci maddede aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Adana İzmir
Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Dora Hüda Kaya
Bitlis Mardin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal Mehmet Gökdağ
Muğla İstanbul Gaziantep
Kazım
Arslan Muharrem
Erkek
Denizli Çanakkale
Ömer
Fethi Gürer Fatma
Kaplan Hürriyet Murat Emir
Niğde Kocaeli Ankara
BAŞKAN – Önergelere Komisyon katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
önce oğluma günaydın diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
İktidarınızın bir başka armağanı çocuklara,
karanlık bu saatte, saat ayarlarıyla kendisi şu anda yollara
düşmüş durumda ve şaşkın tabii biz hâlâ Mecliste
çalışıyoruz diye.
Hukukta “muvazaalı işlem” diye bir ibare
vardır, hukukun çevresinden dolanıp hile yapılmasına
“muvazaa” denir. Bu kanun teklifi de açıkça muvazaalıdır. 1980
darbesinin bir utancı olarak Seçim Kanunu’nda bulunan yüzde 10 seçim
barajını korumak için ne yaparız diye düşünülmüş,
adına “ittifak” denilen fakat esasen bir hileden ibaret olan bu yasa
teklifi hazırlanmış. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan seçim
barajı neden korunmak isteniyor gerçekten?
Bakın, şimdi rakamlarla izah edelim. Bu
baraj yüzünden, Kasım 2002 genel seçimlerinde, AK PARTİ geçerli
oyların yüzde 34,28’ini almasına karşın, TBMM’deki temsil
oranı 363 milletvekiliyle yüzde 66 olmuştu; hak etmediği hâlde,
neredeyse aldığı oyun 2 katı fazla oranda
milletvekilliği kazanmış ve yasama organında
çoğunluğu ele geçirmişti. Bu nedenle, seçimlerde oy
kullananların neredeyse yarısı Mecliste temsil edilemedi. 2002
genel seçimlerinde 31 milyon 528 bin 783 geçerli oyun 17 milyon 235 bin
832’sini kullanan seçmen Mecliste temsil edilme şansı buldu, 14
milyon 292 bin 951 seçmen temsil olanağından yararlanamadı ki bu
temsiliyet oranı da bağımsız milletvekilleriyle yükselmişti.
Yani Mecliste temsil edilen siyasal görüşlerin oranı yüzde 53,
edilmeyenlerin oranıysa yüzde 47. Şimdi “Temsiliyette adalet var.”
demek mümkün mü buna? Bu adaletsizliğin üstesinden, bir nebze de olsa
Halkların Demokratik Partisine güvenen milyonlarca seçmenin haziran ve
kasım seçimlerinde barajı yıkmasıyla gelindi. Düşünün
ki milyonlarca seçmen oy veriyor fakat ne oluyor? Yüzde 9,9 alıyor siyasi
parti ve muhalif seçmenin oyu iktidar partisine gidiyor. Bu kanun teklifiyle bu
adaletsizlik daha da büyüyor; artık yüzde 9,9 Parlamentoda yer bulamazken
yüzde 0,5 oy alan parti eğer barajı aşan diğer ittifak
partisiyle seçime girerse milletvekili çıkaracak.
İşte bu sistemin yaratacağı
sonuç bellidir. Tüm farklı görüşlerin siyaset sahnesinden silinmesi
ve herkesin birbirine, en çok da iktidardaki fikirlere benzemesidir. Böyle
antidemokratik bir sistemden memnun olacak siyasi anlayış ise tekçi
ve otoriterdir.
Bu barajı kimin getirdiğini çok iyi
biliyorsunuz. Hani o zihniyetiyle hesaplaşacağınız
darbeciler getirmişti bu barajı. 1980 darbesinden bir süre sonra
oluşturulan ve tüm üyeleri Kenan Evren ve kuvvet komutanları
tarafından atanan Danışma Meclisi getirdi bu seçim kanununu.
İlk yaptıkları iş, yüzde 10 ulusal barajı getirmek
olmuştu. Amaç, darbecilerin kontrolü altında 2 partinin Meclise
girmesi; solun, İşçi Partisi gibi bu ülkenin görüp görebileceği
en ön açıcı partilerin ve hatta milliyetçi partilerin de Meclisin
dışında bırakılmasıydı ve hızla,
işçilerin karşısında, patronun ve yabancı sermayenin
yanında bir ekonomi politikası da uygulamaya konuldu. Yani vesayet ne
istediyse o oldu. 90’lı yılların o karanlık
zamanlarında Kürt politikacıları da siyasetin
dışında tutmakta çok işlevsel bir rol aldı bu baraj.
Bugün, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu seçim hırsızlığı
barajı hileli yollarla aşılmaya çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan? Son cümlem.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Eğer siz “Sadece benim yanımda olan Parlamentoya
girer. Olmayanın ise girmemesi için her yolu denerim.” diyorsanız,
artık “halkın iradesi” sözlerini etmeyin. Halkın iradesine önem
vermek, her farklı düşünceyi yaşatmaktan geçer, muhalefetin
sözünü dinlemekten geçer. Ancak muhalefetin mikrofonlarını
kapatanlar, halkın iradesinden söz edemezler. Burada sadece söz edilecek
olan, herhâlde, sarayın iradesidir. Sizler de onu uygulamaya
çalışıyorsunuz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi
de Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sabahın yedisinde Genel Kurulu günaydın
diyerek selamlamak istiyorum.
Sözlerime hepimizin aslında gecenin ilk
saatlerinden beri sıkça sorduğumuz bir soruyla başlamak
istiyorum. Biz niye bugün, burada böylesine yoğun bir çalışma
yürütüyoruz? Bu sorunun cevabı önemli arkadaşlar. Biz niye saatlerdir
bu çalışmayı yürütüyoruz? Neyi yetiştirmeye
çalışıyoruz? Kimden, neyi saklamaya çalışıyoruz?
Neyi kaçırıyoruz? Hedefimiz nedir?
Değerli arkadaşlar, burada, aslında,
ben “çalışma” dedim ama bunun gerçek bir çalışma
olmadığını da söylemek zorundayız. Ne kendimizi ne de
milletimizi kandırmaya hakkımız yok. Bakın, alt komisyon
kurdunuz. Alt komisyon çalışmasını alelacele, bir günde tamamladınız
ve hatta Başkan, daha komisyon kurulurken “Kurulmasına ve hızla
görevini bitirmesine…” dedi ve öbür güne de Komisyonu toplama randevusu verdi.
Komisyon toplandı, yine aynı hız. Genel Kurula geldik, en azından
dört beş gün çalışacağımızı düşündük,
tartışacağımızı düşündük ama gel gör ki bir
Genel Kurul salonuna girdik, çalışmaya başladık ve
kendimizi sabahın yedisinde, sekizinde hâlâ bu kanunu görüşüyorken
buluyoruz. Oysa aslında kanunu da görüşmüyoruz, biz
düşüncelerimizi anlatıyoruz İç Tüzük’ün olanak verdiği
ölçüde ama ne AKP’den ne MHP’den bu kanuna katkı verecek ne bir cevap ne
bir söz duyamıyoruz. Dolayısıyla bu, aslında bir yerlerde
tasarlanmış, kotarılmış, anlaşılmış
-her neyse- ve önümüze getirilmiş bir metnin burada usuli bir şekilde
hem de yanlış bir biçimde geçirilmesinden ibaret bir durum.
Değerli arkadaşlar, fırsat
gelmişken şunu da ifade etmek isterim: Ben yirmi
yılını göz hastalıklarına vermiş bir hekimim ve
bu Genel Kurul salonu, hele de bu kadar yoğun çalışılırsa,
bu saate kadar çalışılırsa gerçek bir iş
sağlığı sorunu kaynağıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Hepinizin gözlerini görüyorum,
hepinizin gözleri hasta, hiçbirinizin gözlerini açacak hâli kalmamış
durumda. Kesinlikle ve kesinlikle bu çalışma
koşullarının değiştirilmesi gerekiyor. Size en basit
önerim, nasıl kuliste çay dağıtılıyor, kahve
dağıtılıyor ayakta kalalım diye, aynı zamanda
hepimize suni gözyaşı preparatlarının da
dağıtılması gerektiğini düşünüyorum en
azından bir ölçüde gözlerin rahatlaması açısından.
Değerli arkadaşlar, üzerinde söz
aldığım madde, ittifakı düzenliyor. Biz “kirli ittifak”
diyoruz, siz bozuluyorsunuz ya, gerçekten kirli bir ittifak. Biz ittifaka
karşı değiliz, yapılabilir, niye yapılmasın? Çünkü
bunun yasal bir zemine kavuşturulmasında yarar var elbette ama bunun
adil olması gerekiyor, hilesiz olması gerekiyor, dürüst olması
gerekiyor. Bakın, ittifakın faydaları saymakla bitmiyor.
Bir defa, pusulada hile var. Nasıl var?
Geniş bir geometrik alan bırakılıyor, bir de “ittifak”
yazıyorsunuz üstüne, onu da ekliyorsunuz ve seçmen algısı
yönlendiriliyor bir şekilde.
Bitmiyor, mühürde de hile. Nereye basarsan bas,
yeter ki denk getir; ittifakın bir yerine denk getirirsen MHP’ye
yakınsa MHP’ye, AKP’ye yakınsa AKP’ye, yukarıda
yazılmışsa ittifaka; ittifak sonradan döndürüp
dolaştırıp tekrar partilerin cebine koyuyor o oyu. Yani mühürde
de bir hile var arkadaşlar.
Zarfta hile var. Cumhurbaşkanını
seçiyor vatandaş, milletvekili partisini seçiyor, belki farklı
seçiyor; ikisini, hepsini aynı zarfa koyuyor ve öyle bir mühürleme
yapıyorsunuz ki bir mührü her şeye sayıyorsunuz. Bu kişi
ittifaka oy verdi mi? Beğendi mi bu birleşmeyi? Oysa sadece belki
partisine vermek istiyordu. Bunlarla hiç ilgilendiğiniz yok.
İşte “millî irade gasbı” dediğimiz bu.
Sayımda hile yapıyorsunuz -sürem
yetişmiyor- yetmiyor, toplamada hile yapıyorsunuz; dönüyorsunuz,
tekrar dağıtıyorsunuz. Milletvekili hesabında hile var, 2
defa D’Hondt uyguluyorsunuz, millî iradeyi gasbediyorsunuz. Barajı
aslında kaldırmak yerine, bir defa da demokratik bir şey yapmak
yerine barajı bir şantaj unsuru olarak kullanıyorsunuz ve siz
bir şekilde kurdunuz ya ittifakınızı, diğer partileri
buna zorluyorsunuz ve kuralları da haksız bir biçimde zorluyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu
anlayışlarla -süremin de sonuna geldim- bu kirli ittifakın ve bu
yasa teklifinin Türkiye’ye getireceği şey sadece demokrasimize
ağır bir darbedir. Nasıl bundan neredeyse yarım asır
önce askerler eliyle, muhtıralar yoluyla demokrasimize darbe vurulmuşsa
siz de bu sabah, aynı tarihte demokrasimize ve seçim güvenliğimize
ağır bir darbe vurmak üzeresiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emir.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
21’inci maddede aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Erol Dora
İstanbul
İzmir Mardin
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Celadet Gaydalı Hüda
Kaya
Adana Bitlis İstanbul
Mehmet
Emin Adıyaman
Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal Mehmet Gökdağ
Muğla İstanbul Gaziantep
Kazım
Arslan Fatma Kaplan
Hürriyet Ömer Fethi Gürer
Denizli
Kocaeli Niğde
Muharrem
Erkek
Çanakkale
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Adıyaman konuşacak.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de bu saatte
günaydın demek istiyorum, hepinizi selamlıyorum.
Evet, ben de 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
21’inci madde de teknik bir madde, 2839 sayılı Yasa’nın 34’üncü
maddesinde birtakım değişiklikler yapıyor ve son bir
fıkra olarak bu kez ittifak milletvekillerinin nasıl
paylaştırılacağına ilişkin bir düzenleme. Yani
bir önceki konuşmamda izah ettiğim ittifak oyları ve ittifak
payları paylaştırıldıktan sonra ortaya çıkan,
ittifakın her bir siyasi partisine düşen milletvekillerinin paylaşımını
düzenliyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
arkamızda “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
diyor. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait
olmasının kamusal alanda, yönetimsel alanda ifade edilebilmesinin
temel dayanağı anayasal kurumlardır. Bunların
başında da hiç şüphesiz yasama, yargı ve yürütme
gelmektedir. Dolayısıyla egemenlik, bu anayasal erkler eliyle
kullanılıyor.
Şimdi, 18 Nisan 2017’deki referandumdan bu
yana, sistemde ve bu egemenliğin kullanılması noktasında
önemli bir değişiklik yaşandı ve bugün burada
tartıştığımız yasa teklifiyle de bu
egemenliğin kurumsallaştırılması yani
kullanımının kurumsallaştırılması
hedeflenmekte. Peki, nasıl kullanılıyor bu egemenlik, nasıl
kullanılacak? Gerçekten, bundan sonra egemenlik kayıtsız şartsız
milletin midir yoksa egemenlik bundan sonra kayıtsız
şartsız tek adamın mı olacaktır?
Şimdi, biz hem Anayasa
değişikliğini hem bu teklifi bir arada düşündüğümüzde,
bundan sonraki seçim süreçlerinde şeklen yurttaş oy
kullanmış olacak ama egemenliğin kullanımı ve
tecellisi tek adamın iradesine göre gerçekleşecek. Ha, bu nasıl
gerçekleşecek? Bakın, mevcut Siyasi Partiler Kanunu’nu hepimiz
biliyoruz ve mevcut partilerin iç tüzüğünü de biliyoruz. Bunu niye izah ediyorum?
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki seçim sürecinde milletvekilleri aday adayları
tamamen, mevcut mevzuata göre, Siyasi Partiler Kanunu ve partilerin iç
tüzüğüne göre parti genel başkanları tarafından
belirleniyor. E, şimdi, yüzde 50+1’i hedefleyen -ki Anayasa değişikliğiyle
ismi Cumhurbaşkanlığı ama bana göre başkanlık
sisteminde- başkan aynı zamanda siyasi partinin de genel
başkanı olduğuna göre, teşekkül edecek yasama meclisi onun
iradesi doğrultusunda teşekkül edecek ve eğer başkanlığa
ya da Cumhurbaşkanlığına seçilirse doğal olarak
Parlamentodaki çoğunluk da onun iradesi olacak. Ama bununla
bağlantılı olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Anayasa
Mahkemesi üyelerinin bir kısmı Cumhurbaşkanı
tarafından, diğer bir kısmı da yine başkanın
seçtirdiği ya da iradesine göre hareket eden Meclis çoğunluğu
tarafından atanacağına göre artık yargı, yürütme ve
yasama tek elde birleşmiş oluyor.
Şimdi, böyle bir sistemde yani kuvvetler
ayrılığının aksine kuvvetler birliğine
dönüştüğü bir sistemde, Parlamento dışından
teşekkül edecek hükûmeti ve dolayısıyla hükûmetin
başını kim denetleyecek? Denge, denetim sistemi nasıl
oluşacak? Meseleyi biz burada konuşuyoruz -birbirimizin hoşuna
gider, gitmez- birbirimizi farklı sıfatlarla niteleyebiliyoruz ama
her konuşmamız tutanaklara geçiyor ve bu, tarihe mal olacak. Önümüzdeki
süreçlerde göreceğimiz bir dikta rejiminin, totaliter rejimin olumlu ya da
olumsuz her sonucu, vebali, bizim bu kürsüden yaptığımız
konuşmalar, yaptığımız önermeler bize hayır veya
günah olarak yansıyacak, gelecek nesil bizi bu şekilde
değerlendirecektir. Onun için, biz, konuşmalarımızda
ısrarla burada önerilerimizi dile getiriyoruz,
sakıncalarını belirtiyoruz ama görünen o ki bir karar
verilmiş ve iki partinin önümüze koyduğu bu teklif yine çoğunluğun
oyuyla kabul görecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeler üzerinde şimdi de Muğla
Milletvekili Sayın Akın Üstündağ konuşacak.
Buyurun Sayın Üstündağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi sabahlar diliyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi,
Anayasa’nın 67’nci maddesinde ifade edilen temsilde adalet ilkesine birkaç
noktada aykırıdır. Bu aykırılıkları
maalesef, Anayasa’yı korumakla görevli Anayasa Komisyonu dikkate
almamıştır ve şu anda görüşmekte olduğumuz yasa
teklifi Anayasa’ya aykırı bir yasa teklifidir.
Öncelikle, barajı aşamayan partinin veya
partilerin barajı atlamasını sağlamaya yönelik bir
düzenlemedir. İttifak yapmayan parti veya partiler, barajı aşması
sağlanan partilerden daha çok oyu alsa bile barajı geçemeyebilir.
Oysaki barajı atlamayı düşüneceklerine barajı indirmeyi
düşünseler çok daha tutarlı olabilirlerdi. Kaldı ki hükûmet
Meclisten çıkamayacağından dolayı Meclis
çoğunluğunun yeni sistemde hiçbir önemi yoktur. Yeni durumda
yönetimde istikrar bir gerekçe olmaktan çıkmış durumdadır.
İkincisi: İttifak yapan parti
amblemlerinin dışında, ayrıca bunlardan farklı olarak
“ittifak oyu” denilen ve ittifak yapan partilere garameten bölüştürülen,
nereye verildiği, hangi partiye verildiği belli olmayan oylar söz
konusu; seçmen iradesinin tam olarak belli olmadığı müphem bir
oy söz konusu, her iki partiye ait olmayan ama olması arzulanan bir oy
kitlesi söz konusu. Ve bu oyun ne anlama geldiği, millî iradenin ne
şekilde tecelli ettiği de belirli değil.
Üçüncü Anayasa’ya aykırılık:
İttifak yapmayan partiler milletvekili hesabında dezavantajlı
durumda. Zira ittifak yapan partilerin toplam oyu milletvekili
hesaplamasında dikkate alınacaktır. Bu şekilde diğer
partiler de ister istemez ittifak arayışına girmek durumunda
kalacaktır. Bunu, birçok noktada, özellikle Anayasa Komisyonu
toplantılarında “milletvekilliği
hırsızlığı” olarak arkadaşlarımız
ortaya koydu. Aslında bu yasa teklifi şapkadan tavşan
çıkarma yasa teklifi ama aynı zamanda da sandıktan fazla
milletvekili çıkarma teklifi.
Değerli arkadaşlar, dördüncü Anayasa’ya
aykırılık: İttifakın belirlenen milletvekili
sayısının da ayrı bir hesaplamayla kendi aralarında da
D’Hondt sistemiyle bölüştürülmesi. Bu da resmen bir seçim
mühendisliğini gösteriyor, bu ganimeti kendi aralarında bölüşmek
gibi bir durumu ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar, hem Komisyonda hem de
Genel Kurulda müttefik partilerin yaptıkları ittifakın koalisyon
olmadığı, bir ittifak olduğu ortaya konularak her iki
durumun da farklılıkları ortaya konmaya
çalışılıyor. Aslında böyle bir çabanın hiçbir
anlamı yok. Önemli olan iktidarın bölüşülüp
bölüşülmediğidir. Eğer ortada bir iktidar bölüşümü varsa
adı ister “koalisyon” olsun ister “ittifak” olsun aralarında hiçbir
fark yoktur.
Değerli arkadaşlarım, seçimlerde
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliğine ait oy
pusulalarının aynı zarfa konulacak olması da resmen yasama
ve yürütme organlarının sandıkta birleşmesi anlamına
geliyor. Kuvvetler birliğinin öngörüldüğünün ayrıca bir
yansıması olarak da bunu söyleyebiliriz. Burada seçmenlerin
psikolojik olarak ilk verdiği oy ile son verdiği oyun aynı
partiye, ittifaka verilmesiyle ilgili bir psikolojik baskı unsuru
olduğu da ayrıca görülüyor. Seçmeni yönlendiren bir teklifle
karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bu teklifte birçok
yanlış düzenlemeler var ama bu düzenlemelerin hangisine bakarsak
bakalım hiçbiri demokratik değil, hiçbiri seçmenin iradesinin tam
olarak sandığa yansımasını sağlayacak nitelikte
değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Üstündağ.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edeneler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
22’nci maddede aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Ertuğrul Kürkcü Erol
Dora
İstanbul İzmir Mardin
Mahmut Celadet Gaydalı Meral Danış Beştaş Hüda Kaya
Bitlis Adana
İstanbul
Ayşe Acar Başaran
Batman
Diğer
önerge sahipleri:
Ünal Demirtaş Kazım Arslan Mehmet Gökdağ
Zonguldak Denizli Gaziantep
Akın Üstündağ Mahmut Tanal Muharrem
Erkek
Muğla İstanbul Çanakkale
Ömer Fethi Gürer Fatma
Kaplan Hürriyet
Niğde Kocaeli
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuşacaklar.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben günaydın demeyeceğim,
günün aydın olup olmayacağını şimdi bilemiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından “Biz de zaten beklemiyoruz.” sesi) Önümüzdeki
süreçte göreceğiz, o açıdan söyledim, onu beklememenizden değil.
Çünkü biliyoruz ki bazen zafer elde etmiş gibi
görünenler süre içerisinde aslında nasıl büyük bir yenilgi içerisinde
olduklarını göreceklerdir, bunun çokça uyarısını
yaptık.
Değerli arkadaşlar, şimdi, fiilî bir
ittifak durumu olduğundan… Ben ilk konuşmamdan beri bundan söz ettim,
bu son konuşmam, böyle de bitireyim. Fiilî bir ittifak var; peki, bu fiilî
ittifakın Türkiye’ye getirisine bir bakalım isterseniz. Bu fiilî
ittifak aslında 7 Haziran seçiminden önce başladı. 7 Haziran
seçiminden sonra, hatta önce Türkiye’de içte bir çatışma ortamı,
dışta da bir yalnızlaşma ve çatışma ortamı
yaratıldı. O günden bugüne Türkiye toplumunun tümüne, kime gidip
sorarsanız sorun -insanlara bir kamuoyu yoklaması yapalım- mutlu
olan, gelecekten umutlu olan, aydınlık bir gelecek umudunu
taşıyan hiç kimse yok.
Daha önce de söylemiştim, bu bir fragman
aslında. Biz aslında korku filminin kısa versiyonunu şu
anda izledik, görüyoruz; filmin aslının ne olacağını da
resmiyete bürününce aslında göreceğiz. Daha iyi bir gelecek
beklemiyor bizi bu ittifakla beraber. Bu ittifak, hele hele yaratılan bu
algıdan sonra Türkiye toplumunun ihtiyacına, derdine derman olacak
bir düzenleme midir, değil midir bunu tartışmak gerekiyor. Yoksa
şuraya 4 koltuk gelmiş, 5 koltuk bu tarafa gelmiş; bunun bizim
açımızdan da sizin açınızdan da hiçbir öneminin
olmaması gerekiyor çünkü bu koltuklarımız gelip geçici, biz bu
koltuklarda gelip geçiciyiz ama Türkiye halklarının, Türkiye’deki
inançların, Türkiye’de bir arada yaşayanların ebedî olması
gerekiyor. Bu halkları bir arada yaşatacak bir sistem mi
öngörüyorsunuz, böyle bir tasarıyla mı karşımıza
geliyorsunuz; yoksa bir kesimin kendini tamamen dışında
hissettiği, bir kesimin tamamen düşman ilan edildiği bir sistem
mi inşa ediyorsunuz; buna bakmamız gerekiyor.
Peki, bunun sonucunda kim kazançlı çıkacak
arkadaşlar? Nasıl bir kazanç olacak? Gelmeyelim; HDP gelmese buraya,
bu barajla bu barajı aşamasak, HDP fikriyatı, HDP’ye oy verenler
Türkiye’den yok mu olacak? Onlar bir yerde yine mücadele edecekler, mücadeleye
devam edecekler. Ha, bu sıralara da gelirler, çok mesele değil;
mücadele sadece bu sıralar da değil, kendimizi ifade edeceğimiz
alan sadece bu alan da değil ama Türkiye’de 7 Hazirandan bu yana kese
kese, kırpa kırpa, şu sıralardan diğer tarafa almaya
çalıştığınız HDP’ye 6 milyon kişi oy verdi,
bu fikriyatı benimsedi bütün saldırılara rağmen,
iktidarın bütün algı yönetmelerine rağmen ve şu anda bu 6
milyonluk kesim kendini sistem dışında hissediyor. Ama
bakın, halkların tarihine bakın, kendini sistem
dışında hissedenler başka bir mücadele yol ve yöntemi
seçerler ama bunun sorumlusu onlar olmaz, onları bu yola itenler olur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kendimize
7 Haziran öncesinden bugüne, bir seçim atmosferine girdiğimiz günden
bugüne dış düşmanlar ilan ettik. Bakın, Afrin’i burada
ağzımıza aldığımızda
saldırıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, YPG bugün Afrin’de değil.
Düne kadar neden düşman değildi de her seçim
yaklaştığında düşmanlaşıyor? Bunu bir
açıklamak gerekiyor. Türkiye’ye bakın, AKP’nin tarihinden getirin
bugüne kadar, her seçim öncesinde aynı şey: “Dışta bütün
ülkeler bize düşman. Bir sürü dış mihraklar var, devletin
bekası…” Milliyetçi duyguları yükseltin, içte de iktidar olun,
şu koltuklara, şu sıralara oturun. Sonrasında
yarattığınız tahribatı nasıl düzelteceksiniz?
Bakın, bugün konuştuk, 11 genç kadın
hayatını kaybetti ve Türkiye’de onlara karşı yükselen bir
nefret vardı. Bunun nedenini şu sıralardaki hiç kimse
düşünmüyor mu? Niye? Çünkü yoksul zenginden nefret ediyor, çünkü Türk’ü
Kürt’ten, Kürt’ü Türk’ten nefret eder hâle getirdiniz, çünkü erkekleri
kadınlardan nefret eder hâle getirdiniz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Öyle bir şey
yok.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Herkesi
birbirinden nefret eder hâle getirdiniz. Açın ya, sosyal medyayı siz
takip etmiyor musunuz? Çıkın halkın içine ama o koruma
ordularınızla değil, ama kimliklerinizle değil; böyle,
normal, sıradan vatandaş gibi ve tanınmayacağınız
bir şekilde çıkın bakalım halkın içine size ne
diyecekler. Size verecekleri tek bir cevap var “Korkuyoruz, herkesten nefret
ediyoruz, umutsuzuz, vazgeçin bu politikalarınızdan.” diyecekler.
(HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
şimdi de Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 16 Temmuzdan
sonra, daha doğrusu 20 Temmuzdan sonra olağanüstü hâlin
olağanüstü koşullarında önce 16 Nisanda bir referanduma gittik.
Bu referandum sonucu, maalesef, tek adam rejimini inşa eden
gayrimeşru bir referandumu yaşadık. 16 Nisandaki seçim
sonuçları, tam kanunsuzluk içeren mühürsüz oy pusulalarını
geçerli kabul eden Yüksek Seçim Kurulunun kararıyla meşruluğunu
yitirmiştir. Bu teklif ise maalesef, 16 Nisandaki mühürsüz seçimle
gayrimeşru hâle gelen referandumu meşru hâle getirmeye
çalışan bir tekliftir, esasen 16 Nisandaki gayrimeşruluğun
mütemmim cüzü olan bir tekliftir.
Evet, değerli arkadaşlarım, bu
teklifle ne getirilmeye çalışılıyor, öncelikle onu ifade
etmek istiyorum. Nereden çıktı bu teklif? Değerli
arkadaşlarım, iki partinin bir baraj sorunu var, bu teklifle bu baraj
sorunu ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
İttifakın küçük partisinin yüzde 10, büyük partisinin ise yüzde 51
baraj sorunu var. İşte bu teklifle “Barajlar muhafaza edilerek
barajı nasıl aşarız?” diye bir formül üretilmeye
çalışılmış ve sonuç olarak da bu kanun teklifi
Türkiye’nin gündemine gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
değişikliğe “ittifak yasası” diyoruz ama aslında bu
yasa zorunlu nikâh yasasıdır, barajları geçmek için yapılan
zorunlu nikâh yasasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu teklif
demokrasimizi iyice zayıflatan, temsilde adaleti ortadan kaldıran,
kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olan,
Anayasa’ya da açıkça aykırı olan bir tekliftir. Yine bu
teklifle, maalesef, siyasi bir sihirbazlık yapılarak oy
artırılmadan milletvekili sayısı artırılmaya,
millî irade çalınmaya ve meşru hâle getirilmeye
çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yine bu teklif,
seçimlerin güvenirliğini ve güvenliğini ortadan kaldıran bir
tekliftir. Bu teklifle seçim hileleri yasal hâle getirilmeye
çalışılmaktadır. Yine değerli arkadaşlarım,
bu teklif geçerse maalesef artık Türkiye'de gerçek anlamda seçimler
olmayacaktır, seçimler yapılıyormuş gibi olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yine bu teklif geçerse bundan sonra seçim
sonuçlarına daha baştan gölge düşecektir, bundan sonra yapılacak
tüm seçimler baştan gayrimeşru hâle gelecektir.
Değerli arkadaşlarım, ittifak
partileri 16 Nisanda dediler ki: “Bu yeni sistemde sert kuvvetler
ayrılığı olacak, yasama ile yürütme birbirinden
ayrılacak.” Biz de referandum süresi boyunca, kuvvetlerin tek elde
toplanacağını ve bir tek adam rejimi inşa edileceğini
iddia ettik. İşte bu yasa tamamen bizim iddiamızı
kanıtlıyor değerli arkadaşlarım.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi oy
pusulalarının aynı zarfa konulmasına yönelik düzenleme
yapıyorsunuz; hani yasama ve yürütme birbirinden sert bir şekilde
ayrılıyordu? O zaman niye iki seçimin oy pusulalarını
aynı zarfa ve aynı sandığa koyuyoruz? Dolayısıyla
değerli arkadaşlarım, bu durum bile aslında 16 Nisanda
geçen rejimin tek adam rejimi olduğunu ve bu ittifak yasasının
da o rejimin mütemmim cüzü olduğunu açıkça göstermektedir.
Yine değerli arkadaşlarım, mühürsüz
oy pusulaları bu düzenlemeyle geçerli hâle getirilmektedir. Aslında
bu düzenleme 16 Nisanın da gayrimeşruluğunu bir şekilde
teyit etmektedir. Denilmektedir ki: “Oy pusulalarının mühürsüz olup
olmamasının herhangi bir önemi ve değeri yoktur, önemli olan
pusulanın filigranlı olmasıdır.” Ama değerli
arkadaşlarım, eğer oy pusulalarının sadece
filigranlı olması yeterliyse niye mühür vuruyoruz, o zaman ne gerek
var mühre? Evet, değerli arkadaşlarım, mühür imzadır.
Nasıl ki imzasız bir metin geçersizse mühürsüz oy pusulası da
geçersizdir. Seçimin güvenliğini sağlayan en önemli unsurdur oy
pusulalarının ve zarflarının mühürlü olması. Neden
önemlidir? Çünkü pusulanın ve zarfın o sandık için
hazırlandığının ve o sandıkta
kullanıldığının tek karinesi mühürdür. Bu mühürler
yoluyla, kullanılmayan oy pusulalarının tespiti yapılmakta
ve onlar da sayılarak, sabitlenerek oy
hırsızlığının önüne geçilmeye
çalışılmaktadır. Dünyada mühür kullanılmadan
yapılan bir seçim yoktur değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Demirtaş,
teşekkür ederim.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Siz mühürlü
seçimlerle iktidara geldiniz ama mühürsüz seçimlerle de iktidardan gitmemeye
çalışıyorsunuz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
var, elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, az önce sisteme girmiştim.
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, buyurun
bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
Meclisin salı günkü çalışmasının
yapılmayacağıyla ilgili duyumlar aldıklarına ve bunun
nedeninin açıklanmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben bir konunun sadece
açıklığa kavuşmasını mümkünse rica edeceğim.
Yarın aç kapa yapılacağı ve
Meclisin çalışmayacağı -bugün yani daha doğrusu, evet,
bugün oldu- bilgisini duyduk. Doğru mu bu bilgi? Yani herhâlde bununla
ilgili bilgi verecek bir yetkili vardır. Doğruysa da niye böyle, biz
bu saate kadar niye çalıştık? Bunun bir mantıki
açıklaması var mı? Hani en azından bize de sorduklarında
gerçekten aklımızın yerinde olduğunu, bunun nedeninin bu
olduğunu söyleyeyim ve ertesi gün çalışmıyoruz ama sabaha
kadar çalışmayı herhâlde seviyordu vekiller falan diyelim. Ama
bir açıklama gerçekten gerekiyor.
BAŞKAN – Sayın Özel…
61.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin televizyon yayını kapalıyken
sabaha kadar çalışılarak geçirilmesine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu
dönem Parlamentonun ilk kez deneyimlediği bir şeyi ben de
deneyeceğim, bazı muhalefet partileri iktidar gibi yapıyor ya,
muhalefetin bu sorusuna ben cevap vereceğim: Dün gece sabaha kadar
çalıştık çünkü televizyonlar yokken teklif geçsin isteniyordu.
“Bugün saat ikide gelip televizyonlar açıkken normal,
sağlıklı, zinde, önerileri dinleme, değerlendirme ve
buradan bir şey üretmeye niyetimiz yoktu, algımız
kapalıydı; noktasını ve virgülünü
değiştirmeyeceğiz diyorduk. Bu yapacağımız büyük
kötülüğü de en az kişi duysun, en az kişi görsün istiyorduk.”
İktidar partisi büyük ihtimalle böyle düşünmüştür.
İktidar partisi gibi yapan muhalefet partisi
olarak ben muhalefetin bu sorusuna böyle cevap vermiş olayım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ama ben onlardan bekliyorum.
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
Sayın Muş’la görüşürseniz, bu konudaki net bilgiyi
konuşursunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Yok, hayır yani Sayın Başkan, tutanağa
geçsin bunlar aynı zamanda, ben özel bir cevap beklemiyorum.
BAŞKAN – Tamam, tutanağa geçti o zaman.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Hayır, ben sözümü tamamlamak istiyorum.
Bunca vekil arkadaşım burada bizlerle
beraber; niye buradaydık, niye bugün bu sabaha kadar, bu saate kadar
-Meclis çalışanları da aynı şekilde-
çalıştık ve bugün de tatil yapacağız? Yani bunun
hakikaten mantıklı bir izahı varsa birisi bize izah etsin.
Herhâlde böyle bir borcunuz olduğunu düşünüyorum yani bunu
açıklamak gerekli bir şey.
BAŞKAN – Peki.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN - 23’üncü maddenin (1)’inci
fıkrasında iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2137) esas numaralı 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Daire Kanun
Teklifi'nin 23’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Erkek Akın
Üstündağ Mahmut
Tanal
Çanakkale Muğla İstanbul
Ömer
Fethi Gürer Kazım
Arslan Mehmet
Gökdağ
Niğde Denizli Gaziantep
Fatma
Kaplan Hürriyet Faik
Öztrak
Kocaeli Tekirdağ
BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Tekirdağ
Milletvekili Sayın Faik Öztrak konuşacaklar.
Buyurun Sayın Öztrak. (CHP
sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sabahın bu erken saatlerinde
hepinizi saygıyla selamlayarak konuşmama başlıyorum.
Demokrasi tarihimizin belki de –belki de demeyeyim-
en sıkıntılı günlerini yaşıyoruz. Son Anayasa
oylamasıyla ülkede yönetim hızla Orta Doğu tipi bir tek adam
parti devletine dönüştü. Ülke yirmi aydır OHAL’le yönetiliyor. Hukukun
üstünlüğü, hukuk devleti, yargı
bağımsızlığı, kuvvetler
ayrılığı ve demokrasimiz her gün yeni bir
saldırıyla karşı karşıya. Dünya demokrasi tarihi,
demokrasinin sağladığı özgürlükleri kullanarak onun sonunu
getirmeye çalışanların yarattığı acı
yıkıntılarla doludur. 1932 yılında Alman Nazi
partisine oy verenlerin, 1946 yılında Çekoslovakya komünist partisine
oy verenlerin kahir ekseriyeti bunun serbest oy verdikleri son seçim
olduğunun farkında değillerdi.
Neden arkadaşlar yangından mal
kaçırır gibi bir yasa yapıyoruz? Herhâlde bunun çok fazla
gündemde kalmasını istemiyoruz. Neden bunu millet fark etmeden
geçirmek istiyoruz? Bugün milletten kaçırdığımız bu
yasa, benim gördüğüm kadarıyla 2019’da sandığı da
millî iradeden kaçırmanın önünü açıyor.
Değerli milletvekilleri; olağanüstü hâlin
tanıdığı kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisiyle
687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi çıkardı iktidar ve
bu kararnameyle Yüksek Seçim Kurulunun taraflı yayınlara
karşı yaptırım yetkisini kaldırdı. Ardından,
Cumhurbaşkanının ve diğer iktidar yetkililerinin devletin
imkânlarını kullanarak hem kendisi hem de partisi için kampanya
yapması, tek bir tarafın baskınlığı, kamu
kaynaklarının kötüye kullanılmasıyla ilgili yasakların
seçimden önce sadece bir hafta uygulanması gerçekten kampanyanın adil
olmadığını, yürütülmediğini açıkça ortaya koydu
ve bu, uluslararası kabul edilmiş birtakım kriterlere de
aykırıydı. Seçimde devlet ile parti arasındaki çizgi
giderek bulanıklaştı. Valiler partinin valisi, kaymakamlar
partinin kaymakamı; hâkimler partinin, iktidar partisinin hâkimleri,
savcıları hâline geldi. Kampanya finansmanının
saydamlığı diye bir şey kalmadı. Medya
baskısı aldı başını gitti; gazeteciler
tutuklandı, otosansür mekanizmaları devreye girdi. Bütün bunlar,
bugün, artık Türkiye'de, önümüzdeki dönemde adil bir seçim yapma
imkânının ortadan kalktığını gösterir.
Şimdi de seçim güvenliği meselesine
baktığımızda, bakın, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatının Gürcistan hakkında
bir kararı var, diyor ki: “Seçimleri OHAL kalktıktan altmış
gün sonra uygula.” Oysa biz OHAL’de seçimlere gitme niyetindeyiz. Yüksek Seçim
Kurulunun, Anayasa'nın aykırı hükmüne rağmen, OHAL kanun
hükmünde kararnamelerini seçimlerden önce, referandumdan önce devreye
sokması da son derece ilginçtir. Aslında, bunu burada tartışmanın
da bir âlemi yoktu, çıkarırdınız bir olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnamesi, bir de bir madde koyardınız “Bu
seçimlerde de uygulanır.” diye; bu kadar telaşa -bir yıl
öncesiymiş, iki yıl öncesiymiş- bunlara hiç gerek yoktu,
elinizde OHAL imkânları vardı.
Bakın, arkadaşlar, seçim
kurullarının çalışmaları da saydam değil. Son
seçimlerde 228 kararın sadece 38 tanesi yayınlanmış, 190
tanesi yayınlanmamış.
Şimdi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı şunu söylüyor: “Yüksek Seçim
Kurulu bir icra organına dönüştü. Dolayısıyla, Yüksek Seçim
Kurulu kararlarını mahkemeye götürün.” diyor ama burada öyle bir
hüküm yok. Yüksek Seçim Kurulunun durumunu daha da güçlendiriyoruz. “Demokratik
bir seçim için yargı bağımsız olmalı.” diyor.
Yargının bağımsız olmadığı açık.
Arkadaşlar, şunu söyleyeyim, bir laf var:
“Seçimlerde kimin oy verdiği değil, oyları kimin
saydığı önemli.” Şu yapılan düzenlemeyle siz
Türkiye'de oyları tek adam parti devletine saydırıp
hanedanın önünü açmak istiyorsunuz. Çok açık söyleyeyim: Bu
gidiş gidiş değil. Bu gidiş, önümüzdeki dönemde çok ciddi
sıkıntılara yol açacaktır, dünya bunun örnekleriyle
doludur. Bunu yapmayın, bundan vazgeçin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin (1)’inci
fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “bulunan” ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora Mahmut Celadet
Gaydalı
İzmir Mardin Bitlis
Mehmet
Emin Adıyaman
Iğdır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
23’üncü madde, 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun ile 2839 sayılı
Milletvekili Seçimi Kanunu ve 2972 sayılı Mahalli İdareler
Seçimi Hakkında Kanun’un ilgili hükümlerinde yani bu teklifle
bağlantılı ve ittifakla ilişkili olan maddelerinde
değişiklik öngören bir düzenleme.
Doğrusu, 23’üncü maddeye gelinceye kadar ve bu
saate kadar bu teklifte, hani samanlıkta iğne ararsın da acaba
iğne bulur muyuz dersin ya, biz de bu 26 maddelik teklifte acaba
ortaklaşabileceğimiz, hepimizin hemfikir olabileceği bir hüküm
bulabilir miyiz dedik; evet, bulduk, o da bu maddenin yani 23’üncü maddenin
(3)’üncü fıkrasıdır. Teklifin 23’üncü maddesinin (3)’üncü
fıkrası, yerel yönetimlerde, yerel idarelerde 25 yaş
şartını 18 yaşına indiren bir değişiklik
öngörmektedir. Yani 18 yaşını tamamlamış herhangi bir
yurttaş belediye başkanlığı, belediye meclis
üyelikleri, il genel meclisi üyelikleri, muhtar ve köy ihtiyar heyetinde aday
olabilecek, seçilebilecek, seçildiği takdirde de bu görevleri
yürütebilecektir. Yani, eskiden 25 yaştı, şimdi 18 yaş.
Sanırım bütün parti gruplarının mutabık
olacağı, hemfikir olacağı, bütün bu düzenleme içerisindeki
tek -madde demiyorum- fıkra çünkü bu, 23’üncü maddenin (3)’üncü
fıkrası olarak düzenlenmiş. Tabii, bu değişiklik 2972
sayılı Mahallî İdareler Kanunu’nun 9 ve 31’inci maddelerinde bu
değişikliği yaratıyor. Bu, olumlu bir değişiklik.
Neden olumlu bir değişiklik? 18 yaşını
tamamlamış yani kanunen reşit sayılan, fiilî ehliyete sahip
olan, tüm haklarını kullanma ehliyetini elde etmiş bir
yurttaşın elbette belediye başkanı, belediye meclis üyesi,
il genel meclis üyesi veya bir köyde muhtar olması veya ihtiyar heyetinde
yer alması doğru bir tercihtir ama aynı zamanda siyasete bir
dinamizm katma anlamında bir yarar getiriyor. Tırnak içinde söylüyorum,
siyaset kurdu olmuş olanların, çok küçük hesaplar peşinde olan
insanların, belki bir bakıma eskilerin deyimiyle dinozorların
siyaset alanından çıkıp yerine daha genç, daha dinamik
yurttaşların, gençlerin daha bir yüreklice, daha sade ve daha
ahlaklıca siyasette aktif ve etkin rol almalarını sağlayan
bir düzenleme. E, bu saate kadar beklemek böyle bir maddeye de hiç olmazsa
-bizim açımızdan bir teselli, bir nefes- değiyor. Bütün yürütme
ve yürürlük maddelerini çıkarırsak ve ilga maddelerini içeren 24’üncü
maddeyi de çıkarırsak 23 maddenin -hiç olmazsa bu saate kadar
bekledik, bari değdi- tamam, hepsi hukuka aykırı ya da
Anayasa’ya aykırı düzenlemeler ama bir de faydalı böyle bir
fıkra var, o da samanlıkta iğneyi bulmak gibi bir şey. Bu
da bizim açımızdan güzel bir duygu, en azından bireysel olarak
benim açımdan bütün yorgunluğumu gideren bir düzenleme diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddenin (1)’inci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
23’üncü maddenin (2)’nci fıkrasının
(a) bendi üzerinde iki adet önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin (2)’nci
fıkrasının (a) bendinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral Danış Beştaş Ertuğrul Kürkcü
İstanbul Adana İzmir
Mahmut Celadet Gaydalı Erol Dora Hüda
Kaya
Bitlis Mardin İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacaklar.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin bu
maddesiyle değişiklik yapılan kanunlarda ilga edilmesi öngörülen
maddeler belirtilmektedir. Aynı zamanda bu kanun teklifinin Genel Kurula
gelmeden önce görüşüldüğü Anayasa Komisyonu sürecinde de bu kanun
teklifi bağlamında ilga edilmesi gereken 2 maddeye ilişkin
önergemizi burada da tekrarlamak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, ilga edilmesini
önerdiğimiz yasal düzenlemelerden biri yüzde 10’luk seçim barajı, bir
diğeri de yine seçim barajının bir başka versiyonu
niteliğindeki, siyasi partilerin seçimlere katılabilmelerini engelleyen
ve son derece zorlaştıran şartlara ilişkindir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifte ittifaklara ilişkin düzenleme getiren
maddelerden biri de seçimlere ittifak ederek giren partilerden birinin
seçimlerde aldığı oy oranına bakılmaksızın
diğer ittifak partisi seçim barajını geçtiği takdirde o
partinin de seçim barajını aşmış
sayılacağına ilişkin düzenlemedir. Mevcut yüzde 10 seçim
barajının bir an önce yürürlükten kaldırılarak demokratik,
adil, çoğulcu ve eşitlikçi bir düzenlemenin yapılması,
böylece baraj riski taşıyan partilerin bir başka partiye
eklemlenmesine zemin hazırlayan düzenlemelerin ise gerek bu tekliften ve
gerekse bir bütün olarak mevzuatımızdan çıkarılması
gerekmektedir. İttifak eden siyasi partilere son derece adaletsiz bir
ayrıcalık tanınarak seçim barajından muaf tutulmaları,
doğrudan bir adaletsizliğe ve eşitsizliğe yol
açmaktadır. Teklifte hâlihazırda zaten siyasi partiler arasında
ve yurttaş iradesi bağlamında önemli bir
haksızlığın sürüp gitmesine neden olmaya devam eden yüzde
10 seçim barajına dokunulmuyor oluşu, bu yasa teklifinin demokratik
ve çoğulcu bir yapıyı hedeflemediğini açıkça
göstermektedir. Teklifle getirilen ittifaklara olanak sağlayan ancak
baraja kesinlikle dokunmayan bu düzenlemenin hayata geçmesi hâlinde, yüzde 5 oy
oranıyla barajı aşamayacak olan bir partinin ittifak yoluyla
Parlamentoda temsil hakkı kazanabilmesi imkânına karşın
ittifak yapmadığı için bir partinin yüzde 9,9’luk bir oranla
Parlamento dışında kalması hukuka, Anayasa’ya açıkça
aykırılık teşkil ettiği gibi, halk iradesine de önem
verilmediğinin bir göstergesi olacaktır. Bu itibarla, yüzde 10 seçim
barajının bir bütün olarak kaldırılması en basit, en
etkili ve halk iradesine en saygılı yöntem olacaktır.
Değerli milletvekilleri, az önce
belirttiğimiz üzere, halk iradesini, yurttaş iradesini açıkça
engelleyen ve en az yüzde 10 seçim barajı uygulaması kadar adaletsiz
ve antidemokratik sonuçlara yol açan bir diğer itiraz ettiğimiz
uygulama, siyasi partilerin seçimlere katılabilmelerini olabildiğince
zorlaştıran ve engelleyen, mevcut yasal hükümlerde olduğu gibi
bu teklifle de devam ettirilen şartlara ilişkindir. Türkiye’de siyasi
partilerin seçimlere katılabilmeleri için illerin en az
yarısında yani en az 41 ilde oy verme gününden en az altı ay
evvel teşkilat kurmuş olmalarını ve büyük kongrelerini
yapmış olmalarını veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gruplarının bulunmasını şart koşan mevcut yasal
düzenleme çağın gerisinde, evrensel, demokratik ilkelerle
bağdaşmayan, yurttaş iradesinin ülke yönetimine
yansımasını doğrudan engelleyen ve çoğulculuk ilkesine
büyük zararlar vermeye devam eden bir uygulamadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye’de darbe rejimiyle birlikte 1983’ten bu yana uygulanan
yüzde 10’luk ülke barajı Avrupa ülkeleri bağlamında
değerlendirildiğinde en yüksek ve en adaletsiz barajdır.
Dolayısıyla seçim mevzuatında anlamlı bir
değişikliğe gidilmek isteniyorsa öncelikle bu antidemokratik
barajın bir an önce artık mevzuatımızdan
kaldırılması gerektiğine inanıyorum.
Benim de bu son konuşmamdı. Yine, hepinize
iyi sabahlar diliyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Teklifin 23’üncü maddesinin
(2)’nci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Askerlikle
ilişiği” ibaresinin “Askerlik ile ilişiği” şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Muharrem
Erkek Levent
Gök Barış
Yarkadaş
Çanakkale Ankara İstanbul
Murat
Emir Murat
Bakan Çetin Osman Budak
Ankara
İzmir Antalya
Mustafa
Ali Balbay
İzmir
BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay konuşacak.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; herkese günaydın diyorum.
Sabahın ilk saatleri de geçti artık, kuşluk vaktine doğru
ilerliyoruz.
Sayın milletvekilleri, Hitler’in hiçbir
işi yasa dışı değildi, attığı bütün
adımlar yasaldı çünkü Parlamentodan geçirmişti. Özgür Özel “ Bu
maddede siz konuşun.” deyince aklıma ilk bu geldi. Sabahın ilk
saatlerinde, apar topar böyle bir yasa çıkarıyoruz.
Sayın milletvekilleri, üç dört gün önce Çin
Parlamentosundan da bir yasa çıktı 2’ye karşı 2.958 oyla.
Çin Devlet Başkanının ömür boyu seçilmesinin önü
açıldı yani aklınıza bir şey mi getiriyorum diye de
endişe ediyorum ama Parlamentodan böyle bir yasanın geçmesi hukuki
olmuyor ne yazık ki. İyi bir iş yapmadınız, Türkiye’ye
iyilik yapmadınız çünkü sayın milletvekilleri, siyasi partiler
oyu halktan alır meşruiyeti hukuktan alır. Hukuki olmayan, her
bir maddesi özel olarak karşılıklı planlamayla,
karşılıklı pazarlıkla oluşturulmuş bu seçim
yasası, seçim koalisyonu, seçim ittifakı, seçim nifakı, ne
dersek diyelim, bu değişiklik ne yazık ki Türkiye demokrasisine
hayır getirmeyecek çünkü Parlamentodan aldığınız oyun
karşılığında bir toplumsal meşruiyet
oluşması gereklidir. Lütfen, bir muhakeme edin, sabaha kadar bu
yasayı geçirdik, belki çoğunuz hangi maddenin ne işe
yaradığına daha sonra bakacaksınız. Bu
değişiklik, toplumsal meşruiyeti sağladı mı?
Bence sağlamadı sayın milletvekilleri.
Ben, Sayın Bahçeli’yi gazeteci olarak da
izlemiş bir kişiyim. Gün geldi, önüne milletvekillerini sundular,
Parlamento dışındaydı “İstediğiniz kadar
milletvekili size gelecek efendim.” dediler, Sayın Bahçeli bunu elinin
tersiyle itmişti. Bugün aynı Bahçeli, böyle bir
değişiklikle, karşılıklı, bizim tüm
ayrıntılarını bilmediğimiz bir pazarlıkla böyle
bir yola girmiş olmasını henüz açıklamadı, gerçekten
ben de merak ediyorum sayın milletvekilleri. Yine, ayrıca vurgulamak
istedim, Parlamento dışında olduğu dönemde
önerilmişti.
Yine, sayın milletvekilleri, komşu
ülkelerden bir örnek vermek istiyorum ayrıca. Önümüzde
Cumhurbaşkanlığıyla ilgili tartışmalar var.
Şu anda Suriye’de diktatör, katil, her ne adını
taşırsa, her ne ad veriyorsanız verin Esad 2014
yılında Cumhurbaşkanlığı seçimine 3 adayla
birlikte girdi. “Karşıma 2 aday daha çıksın.” dedi. Biri
çıktı, beğenmedi. Biri daha çıktı, onu da
beğenmedi. 2 adayla ilgili “Ha, bunlar olur.” dedi. Sonra da yüzde 88 oyla
seçildi. Çok yüksek bir halk desteği. Esad meşru mu? Meşru mu?
Değil. Yani çok yüksek oy almak, büyük oy almak büyük parti olmak
anlamına gelmiyor.
Yine, Özal da -ben geçmiş dönemlerinde izlediğimde-
her seçimden önce, istisnasız her seçimden önce Seçim Yasası’nı
değiştirirdi. Ankara’nın bölgeleriyle oynardı, 2 ilçeyi bir
tarafa, 3 köyü bir tarafa koyardı ama ona da yaramadı. Onun da
demokrasi siciline her seçimden önce seçim yasalarını
değiştirmek gibi bir kayıt yerleşti sayın
milletvekilleri.
Burada bugün, daha doğrusu dün bu Meclisi
açtığımızda hepimiz, bütün partilerden milletvekilleri
İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 97’nci
yılını içten, kendilerine özgü cümlelerle anlattılar.
Sayın milletvekilleri, doksan yedi yıl
önce bugün İstiklal Marşı’mızın sözleri Mecliste
okunmuş, o sözler herkesi etkilemişti, o sözler herkesi
buluşturmuştu. Sayın milletvekilleri, hepimizin değişik
şekillerde sempati duyduğu, liderlerini beğendiği
Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin millî marşında söz yok, ortak söz
yazamadılar; ortak bir devlet kurdular…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Sayın
Başkanım, zaten kaldık sabaha kadar…
BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – …ortak bir söz
bulamadılar. Önce buldular bir söz, sonra Bosna-Hersek
Boşnakların, Hırvatların, Sırpların ortak
yaşadığı bir cumhuriyet olduğundan biri o sözü beğenmedi,
biri sözün anlamını beğenmedi ve yirmi yıldır
Bosna-Hersek millî marşı sözsüzdür. Ne demek istiyorum? Bu
cumhuriyeti kuranlar ortak sözlerde birleştiler ama bu getirdiğiniz
Seçim Yasası bizi ayrıştırıyor. Siz kendinizi cumhur
ilan ederseniz karşınızdakini ne ilan edeceksiniz, nasıl
bir ortak payda bulacaksınız merak ediyorum. Doksan yedi yıl
önce bugün burada İstiklal Marşı okunmuştu, ne yazık
ki sizin tek derdiniz bir istikbal marşı yazmak ama bu istikbal,
istikbal olmayacak sayın milletvekilleri.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 23’üncü maddenin (2)’nci
fıkrasının (a) bendi kabul edilmiştir.
Şimdi, 23’üncü maddenin (2)’nci
fıkrasının (b) bendini görüşeceğiz.
Bu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Teklifin 23’üncü maddesinin (2)’nci
fıkrasının (b) bendinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Bakan Hüseyin
Yıldız Özgür
Özel
İzmir
Aydın Manisa
Kazım
Arslan Barış
Yarkadaş Muharrem
Erkek
Denizli İstanbul Çanakkale
Hayati
Tekin
Samsun
BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Barış Yarkadaş konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yarkadaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Herkese
günaydın.
Yaklaşık yirmi saattir aralıksız
süren bir çalışmanın içindeyiz. Tiyatrocular bu tür
durumları anlatmak için bir kavram bulmuştur ve içinde
bulunduğumuz durumlara vodvil derler. Yani anlamsız bir sürü sözün
peş peşe gelmesi ve o sözlere de insanların gülmesine vodvil
denir. Şu anda, ne yazık ki AKP ve MHP’nin
ortaklığıyla, koalisyonuyla birlikte getirilen elimdeki şu
teklif hakikaten bir vodvil. İçinde ne var, ne anlatıyor, topluma
hangi yararı olacak, bu kanunlar çıktığında kim bundan
nasıl faydalanacak, toplum bunları nasıl öğrenecek, hiç
kimse bilmiyor.
Tiyatrodan başladık, operadan gidelim.
Saraydan Kız Kaçırma balesi vardır biliyorsunuz, şimdi
halktan yasa kaçırma oyununu oynuyoruz. Nedir aceleniz sayın
milletvekilleri? Gecenin saat on ikisinde, birinde, ikisinde oy
aldığınız insanlardan bu kanunları kaçıracak
kadar aceleniz nedir? Aceleniz mi var yoksa toplumun önüne böyle saçma sapan
bir kanun getirdiğiniz için utancınız mı var? (CHP
sıralarından alkışlar) Acaba
utandığınız için mi bunları savunamıyorsunuz.
Sayın Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisinin
Sayın Genel Başkanı, birkaç yıl önce verdiği bir
röportajda “Arkamdaki saat 17.25’te duruyor.” demişti. Şimdi ne oldu
da o 17.25’in saatinin yelkovanı, akrebi birbirini hızlıca
kovalamaya başladı ve bütün bunlar ortaya çıktı.
Sanırım, Milliyetçi Hareket Partisinin topluma bu anlamda ya bir öz
eleştiri vermesi ya da o günkü sözlerinden dolayı özür dilemesi
gerekiyor. O gün mü haklıydınız, bugün mü haklısınız?
O gün mü doğruyu söylüyordunuz yoksa bugün mü doğruyu söylüyorsunuz?
Ne oldu da 17-25 Aralığın günahkârı AKP’yle bir koalisyon
kurmak zorunda kaldınız ve ne oldu da yangından mal
kaçırırcasına bu teklifi gece vakti geçirmek zorunda kaldınız?
Hakikaten merak ediyorum. Bunu hazırlayanlar, neden çıkıp toplumun
önüne Meclis TV’nin açık olduğu saatlerde anlatma cesaretini
gösteremiyor? Bunun herhâlde bir cevabının olması gerekir.
AKP’ye oy vereceksin, MHP’ye sayılacak, MHP’ye oy vereceksin, AKP’ye
sayılacak. Sizin bu Zihni Sinir projelerinizi gördükçe Cem Yılmaz’ın
o filmi aklıma geliyor. Hani meşhur sahne vardır ya, televizyonu
kurarlar, Yılmaz Erdoğan televizyonun karşısına geçer,
Zeki Müren o anda şarkı söyler, köylüler merakla sorar “Zeki Müren de
bizi görecek mi?” diye. Hakikaten halk sizin bu yaptıklarınızı
görüyor da siz halkın size nasıl baktığını
görecek misiniz? E göremezsiniz çünkü halkı âdeta uyutarak, gerçek anlamda
uyutarak, mecazi anlamda uyutarak oy aldığınız insanlara
saygısızlık yapıyor, getirdiğiniz kanunları
onların gözlerinin içine bakarak savunma cesareti dahi gösteremiyorsunuz.
Emin olun ki sizin yerinizde olmak istemezdim. (AK
PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri) Eminim ki siz şu
anda benim yerimde olmak ve bu kanunlara karşı çıkmak
istiyorsunuz. İçinizden ne düşündüğünüzü biliyorum. “Ya
arkadaş, biz yüzde 50’lik bir partiyken nasıl oldu da geldik MHP’nin
her istediğini yapar bir duruma düştük?” diye kendi içinizde
sorduğunuzu biliyorum. Bundan rahatsız olduğunuzu da biliyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Bir
sıkıntımız yok bizim.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Çünkü
milletvekili arkadaşlarınız arkadaşlarımıza not
gönderiyor. “Ya, ne yapın edin de bu saçma yasayı
çıkarttırmayın, biz hakikaten bunu halka anlatmakta zorlanıyoruz.”
diyorlar.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Kim o, kim?
Söyle, açıkla.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Bence biraz
sonra bu kanunun maddelerinin tamamı oylandığında elinizi
vicdanınıza koyun ve bir kez olsun, bir kez olsun
inanmadığınız bir şeye “hayır” deme cesaretini
gösterin. Emin olun hiçbir şey olmaz. Bu milletvekili koltuklarından
bizim gibi binlerce insan geçti. Ne olur? Bir kere daha milletvekili
seçilmezsiniz. Ama en azından yarın torunlarınıza,
çocuklarınıza, eşlerinize gururla, onların yüzüne, gözüne,
böyle inançla bakarak “Ben o saçma kanuna, Türkiye’yi bölecek, parçalayacak,
ayrıştıracak kanuna sabah yedi buçukta, sekizde ‘hayır’
verdim.” demenin onurunu yaşarsınız.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Burnuna bak, burnun uzamış, burnuna! Pinokyo
gibi burnun uzamış. Burnuna bak bir!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Ben bugün size
bunu söylemek zorundayım ve bunu tarihsel bir misyon olarak bir kez daha
dile getiriyorum. Gelin, bir kez, hayatta bir kez,
inanmadığınız bir şeye “Hayır.” deyin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) – İnanarak
evet diyoruz, inanarak Barış. Bu tarihi şerefle
yazacağız.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Burnuna bak, burnuna, burnun uzamış.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddenin ikinci fıkrasının
(b) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
23’üncü maddenin üçüncü fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Mahmut Celadet
Gaydalı Erol Dora
İzmir
Bitlis
Mardin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle madde metninin daha
anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddenin üçüncü fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü
maddenin üçüncü fıkrası kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 08.14
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 08.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Bakın, işleme
başladım. Lütfen, rica ediyorum, bunu kaç kere rica ettim sizden.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Pardon, özür dilerim.
BAŞKAN – Her seferinde sözüm kesiliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben de özür diliyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.
Önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’ne 23’üncü maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin ihdas edilmesini, diğer maddelerin ise
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü
Adana İstanbul
İzmir
Ayşe
Acar Başaran Erol
Dora
Batman Mardin
MADDE 24- 22/4/1983 tarihli ve 2820 sayılı
Siyasi Partiler Kanununun 19 uncu maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“Siyasi partiler, tüzüklerinde yer almak üzere iki
kişiden fazla olmamak kaydıyla ilçe teşkilatlarında eş
başkanlık sistemini uygulayabilirler. İlçe eş
başkanları, bu kanunda ilçe başkanı için öngörülen
hükümlere tabidir.”
BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Yeterli çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yoksa
katılacak mıydınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, burada
bir usul takip edilecekse bu, iktidar partisinden, muhalefet partisinden,
başka partiden gelince farklı olmaz. İktidar partisi yeni bir
madde ihdası yaptığında hangi usulü takip ediyorlarsa…
BAŞKAN – Aynı usulü takip ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, o zaman
Komisyonu, Komisyon sıralarına davet etmeleri lazım. Komisyon
üyesi arkadaşlarımız var. Bakın, AK PARTİ Grubu da
söylüyor.
BAŞKAN – Komisyon adına ben zaten soruyu
sordum “Katılıyor musunuz?” dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onlar hemen cevap verdiler. Ben
size itiraz etmiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
“Çoğunluğumuz olmadığından” dediler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Komisyonu
çağırmanız lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben size itiraz etmiyorum
Sayın Başkan, Komisyonun tutumuna itiraz ediyorum.
BAŞKAN – Tamam, peki, anlaşıldı.
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Efendim, Komisyon üyelerini davet
edelim biz Komisyon sıralarına.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi,
Sayın Başkanım, üyeler gelinceye kadar ben meramımı
anlatabilir miyim?
BAŞKAN – Hayır, işlemi
bitireceğim.
Salt çoğunluğu sağladınız
mı?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Sağlayamadık
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyon üyelerinden salonda
bulunup Komisyonun davetine uymayanlar var.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Dün ikiden, işte şimdi saat sekiz buçuk,
bu saate kadar hep birlikte çalışıyoruz. Bizimle birlikte
Meclisin personeli de çalışıyor. Biz kahvaltı
yapabiliyoruz, bizim kahvaltı yapma imkânımız var,
çalışanlara burada kahvaltı verilmiyor. Bu, gerçekten
çalışanları aşağılamadır. Sizden istirham
ediyorum, siz Meclis Başkan Vekili olarak bu…
BAŞKAN – Böyle bir şeyin
olacağını tahmin etmiyorum ama ilgileneceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, ben
şimdi oradan geliyorum.
BAŞKAN – Tamam, ilgileneceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani
çalışanlara kahvaltı verilmesini istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – E, herhâlde kahvaltı
yapmaları gerekiyor.
24’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2137)
esas numaralı 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Akın Üstündağ Mahmut Tanal Mehmet
Gökdağ
Muğla İstanbul Gaziantep
Kazım Arslan Fatma Kaplan Hürriyet Muharrem Erkek
Denizli Kocaeli Çanakkale
Ömer Fethi Gürer Özgür Özel
Niğde Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Özgür
Özel konuşacak.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlarım.
On sekiz saati geçen bir çalışmanın
sonlarına doğru geliyoruz. Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına bu kürsüde pek çok kez kaliteli yasamanın, yasama süreçlerine
iktidarıyla muhalefetiyle kaliteli katkı yapmanın önemini hep
vurguladım. Öyle bir kanun görüşüyoruz ki geldi, alt komisyona sevk
edildi, noktası virgülü değişmeden geçti bir günde apar topar.
Komisyonda günlerce görüştük, herhangi bir yerinde bir
değişiklik yapılmadı. Genel Kurula geldi, gelmeden önce bir
siyasi partinin yetkilisi “Geldiği gibi geçecek.” dedi. Diğer siyasi
parti bu konuda böyle bir yaklaşımda bulunmamıştı ama
lideri bu ülkenin ilk Cumhurbaşkanının bir lafını
söyledi, “Geldikleri gibi gittiler.” dedi. Oysa onlara 8 siyasi partinin ortak
taleplerini iletmiştik. Bu ülkenin ilk Cumhurbaşkanı “Geldikleri
gibi giderler.”i düşman ordusuna söylemişti, işgal kuvvetlerine;
ülkenin Cumhurbaşkanı, ana muhalefet partisinin heyeti için ülkenin
kurucusunun düşman kuvvetlerine söylediği sözü söylemeyi kendine
yakıştırdı. O kendine yakıştırdıysa biz
de ona yakıştırdık. Ama bugün geldiğimiz noktada, bu
Meclise sevk edilen bir kanunun noktası virgülünün
değişmeyeceğine ilişkin önceden yapılan irade
beyanları sadece bizlere değil, iktidar partisi grubuna da ciddi bir
hakarettir. Onlara “Sizin, komisyonda, alt komisyonda, Mecliste
aklınızı, kalbinizi, zihninizi değil, sadece
parmaklarınızı istiyoruz; şifreleri girin, oyu kullanın,
gerisini bize bırakın…” Biz bunu bir yerden hatırlıyoruz
arkadaşlar. Burada noktası virgülü değişmeden geçen
kanunlar -daha sonradan anlaşıldı- hep FETÖ’nün istediği
şeylerdi. “Önerge sahibi açıklasın.” dediğimizde
“Parlamento dışı kaynaklardan hazırlandı.” denirdi o
zaman. Bu, Fetullah Gülen cemaatinin hazırlayıp Parlamentoya
dayattığı kanunlardı. Hiçbirinden fayda görmedi bu ülke, bu
ülkenin başına büyük bela oldu. Yurtsever subayları,
albayları emekli edip yerine FETÖ’cüleri yerleştirdiler. Siz
noktasına virgülüne dokunamıyordunuz o zaman. Bu kanun da öyle bir
kanun. Bu kanun, artık Meclisten geçmemiş bir ittifakın isminin
önden koyulabilecek kadar Meclis iradesini hiçleştiren, lider
sultasının perçinlendiği bir kanun burada.
Biz sizin yaptığınız bir
eksiği yapmamaya çalıştık çünkü her türlü rejimde iktidar
olur, rejimi demokrasiye çeviren muhalefetin varlığıdır.
Kendini özgür olarak ifade etmesi, propaganda eşitliği ve adil bir
seçim kanunudur. Siz bunu iktidar olarak tartışmayı yeterli
gördünüz, biz seçime girme yeterliliği olan ve altı ay içinde olacağı
öngörülen, toplam 8 siyasi partiye gittik. Birisi net bir tavır koydu,
“Seçim güvenliği bizim için de önemli ama biz ittifakta yer almak
istiyoruz. Gerçi, ittifak herkese açık diyorlar, bir tanesi bizi istemiyor
ama bir formül arıyoruz.” dedi, eleştirilerini paylaşmadı,
eleştirilerini bir raporda ortaklaşmadı ama geri kalan 8’imiz
bir rapor yazdık. Bu raporu kamuoyuyla da paylaştık, iktidar
partisiyle paylaştık. Bu raporun içinde bu metne ilişkin 11
itiraz ve ilave 7 tane de talep vardı. Kimler ortaklaştı bunda?
İyi Parti ortaklaştı, Demokratik Sol Parti,
Bağımsız Türkiye Partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi,
Halkların Demokratik Partisi, Vatan Partisi çok ayrı ayrı
tercihleri olan partiler olmalarına rağmen, seçim güvenliğine
ilişkin hepsi aynı itirazda buluşmayı, bir talepte
ortaklaşmayı başarabildiler. Ama siz Komisyonda onları
dinlemediniz; oysa siyasi nezaket, seçim kanunu onları da etkiliyordu. Ana
muhalefet kendini ifade imkânı bulurdu ama onlar bulamazdı.
Parlamento dışı muhalefeti çağırmadınız,
görüşlerini sormadınız, onların getirilen görüşlerine
de itibar etmediniz.
Şimdi geldiğimiz noktada birazdan
parmaklar inecek, parmaklar kalkacak ve sadece iktidarın talebiyle ve
kendi siyasi parti grubunun dahi üzerinde bir kalem oynatmasına olanak vermeyen
egemen söylemlerle bu kanunu buradan geçireceksiniz. Gün gelecek bu kanun
ülkede büyük sıkıntılara, büyük felaketlere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, müsaade
ederseniz…
BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre
veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …büyük istismarlara sebebiyet
verecek.
Biraz önce şakalaştık, iktidar
partisi grubu için biz bazen şöyle söylüyoruz: Uçakta doğru söyler,
Mecliste şaşar. “Ağabey, biz de çok rahatsızız.”
“Bizim de sıkıntıda olduğumuz şeyler var.”
“Aslında şunu da dile getirseydiniz.” Hatta, bazısı “Ben
sizin yerinizde olsam…” E, gel, ol; yanlış bulduğun bir
şeye sadece iktidarı sürdürmek adına sessiz kalmak zorunda değilsin.
Ama bu katı parti disiplini ve bu katı parti disiplininin
doğurduğu müzakereye kapalılık, içten ve dıştan
gelecek önerilere kapalılık bu Parlamentoya umarız o kadar facia
sonuçlar doğurmaz ama FETÖ’nün yaptığını yapar. O gün
onların istediğinin üzerinde kalem oynatamadınız, bugün
hangi amaç ve hangi hedef uğrunda üretildiği bilinmeyen bu felaket
kanununun üzerinde kalem oynatmıyorsunuz.
Ümit ederim ama olmayacağını
biliyorum, vicdanınızla karar verin. Gerçek bir gizli oylama olsa
nelerin olabileceğini hepimiz görürüz. Bununla ilgili şu anda bir
ümidim yok ama kaygılarımız çok.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral Danış
Beştaş Hüda
Kaya
İstanbul Adana İstanbul
Ertuğrul Kürkcü Mahmut Celadet Gaydalı Erol Dora
İzmir Bitlis Mardin
MADDE 24- 298 Sayılı Kanunun 14 üncü
maddesinin 11 inci fıkrası ve 83 üncü maddesi, 2839 sayılı
Milletvekili Seçim Kanunu nun 33 üncü ve 34 üncü maddesi ile 2972
sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 32 inci
maddesinin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının son
cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Günaydın.
Sayın Divan, on sekiz saattir
soyadımı “Daniş Beştaş” diye okuyorsunuz, soyadım
Danış Beştaş.
BAŞKAN – Ben mi diyorum öyle?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz
değil Başkan, kâtip üyemiz.
Bunu düzeltirseniz sevinirim.
Evet, son sözümüz olacak bu.
Değerli milletvekilleri, çok şey söyledik,
çok şey anlattık ama virgül değişmedi. Bir madde önerdik,
usulen yine “…mış gibi” yapıldı, üyeler bile davet
edilmedi, Anayasa Komisyonu üyeleri daha oturmadan “Salt çoğunluk
sağlanamadı.” dedi. Bu bir resim veriyor aslında. Bu resimde,
biz istediğimizi anlatalım…
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Yeniden yapalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sizin
dayak attığınız görüntüler gözümüzün önünde Sayın
Vekilim, öyle oradan sataşmayın. Sizi çok iyi tanıyoruz.
Ben aslında bu madde ihdasına ilişkin
söz aldım.
Değerli milletvekilleri, bizim kadın-erkek
eşitliğine ilişkin, kadın özgürlüğüne ilişkin
yaklaşımımız stratejiktir, gelip geçici değildir. Biz
kendi partimizde programımızla, tüzüğümüzle, ilkelerimizle
gerçekten kadın-erkek eşitliğini esas alırız.
Tüzüğümüzde, kadına yönelik şiddetten tutun çok
eşliliğe kadar yaptırımlar vardır ve bu konuda biz
sadece siyaseten bunu söyleyen değil, yaşama geçiren bir partiyiz.
İktidar partisiyle, bir dönem, bizim önerimizle -o zaman Barış
ve Demokrasi Partisi olarak önermiştik demokratikleşme paketinde-
eş genel başkanlığı yasallaştırdık bu
Mecliste ama maalesef, önerimiz yine eksik yasallaştırıldı
çünkü biz sadece partilerin genel merkez düzeyinde eş genel başkanlık
değil, il ve ilçe örgütlerinde de eş başkanlık sistemini
talep etmiştik. Bu önerimiz de il ve ilçe örgütlerinde de eş
başkanlık sisteminin yasallaşmasıdır. Neden? Çünkü
kadın-erkek eşitsizliği Türkiye’de hâlâ çok güçlü bir
şekilde yaşam buluyor. Erkek egemen zihniyet, eril zihniyet bu
sıralarda da hâlâ bütün varlığıyla devam ediyor. Öyle bir
devam ediyor ki biz iki kadın grup başkan vekili olduğumuz hâlde
bu sıralardan bize “Adam olun.” şeklinde parmak sallanıyor. Biz
de diyoruz ki: Biz adam değiliz, biz kadınız, insanız, bize
yaklaşımınızda eril bir dil kullanamazsınız
diyoruz. Ama şunu gerçekten önemle söylemek isterim ki bizim sorunumuz
erkeklerle değil. Bizim mücadelemiz erkeklikle ilgilidir, eril zihniyetle
ilgilidir. Ve bunu değiştirmenin yolu da gerçekten kadının
yaşamın her alanında karar mekanizmalarında yer alabilmesidir
ve bu alanlardan biri de siyaset alanıdır. Siyaset alanındaki
dil, siyasi iradenin dili topluma çok ciddi bir şekilde nüfuz eder. Belki
hissetmeyiz ama yerellerde, toplumsal yapılarda herkes bunu rol model
olarak alır ve maalesef bu yaşamın her alanına sirayet
eder. Bu nedenle her ne kadar önerimiz komisyon sağlanamadı diye
geçiştirildiyse de biz bunu bu sıralarda söylemeye devam
edeceğiz. Ve şu çok söylediğimiz bir sözdür: Bizler özgür
olmadan, kadınlar özgür olmadan toplum asla özgürleşemez. Bir toplumun
yarısı özgür değilse, eşit değilse, şiddete
uğruyorsa, istismara uğruyorsa, ayrımcılığa
uğruyorsa asla o toplumun özgürlüğünden ve demokratik
oluşumundan söz edemeyiz. Umarım, en büyük hayallerimden biri diyeyim
tırnak içinde, keşke bu Mecliste toplumsal üyelerine, toplumsal
cinsiyet rollerine dair çalışmalar yapsak, atölyeler yapsak. Her
birinizin, her birimizin içindeki erkeğin, eril dilin ortaya
çıkacağından hiçbir kuşkum yok.
Son olarak şunu söylüyorum: Teklifin
yasallaşması için çok acele ettiniz. Kesintisiz on dokuz saattir
burada işkence düzeyinde kötü muamele, angarya düzeyinde bir
çalışma yaptırıldı. Canlı yayın olmasın
diye bu çaba bu saate kadar devam etti ve bugün Genel Kurul
çalışmayacak. Bunu mantıklı, hayatın olağan
akışına uygun, akli melekeleri yerinde olan fârık ve
mümeyyiz bir şahsın anlaması mümkün değil ama bunu biz
anlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) –
Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir dakika veriyorum Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu
seçim yasası değişikliğinin arkasında -kesin olan bir
şey çıkmıştır- baskın bir seçim
hazırlığı var. Siz istediğiniz kadar “Seçim yok.”
deyin, istediğiniz kadar açıklama yapın, biz bu mesajı
aldık, halk da bu mesajı aldı ama siz bu şekilde halkı
kendinize mecbur kılmak istiyorsunuz. Halk kendisi size mecbur olmayacak.
Bu ittifakla, karanlık ittifakla, gizli ittifakla, koalisyonla bir iktidar
koridoru açmaya çalışıyorsunuz ama o koridorda kaybolacaksınız.
Lütfen bu koridorun başındayken geri dönün çünkü hepimizin
aydınlık bir geleceğe ihtiyacı var. Bu sevdadan vazgeçin
diyoruz. Bir de bu seçimin seçim olmayacağını -yapılsa
bile- bunun plebisiti aşan bir diktatöryal uygulama
olacağını da not etmek istiyoruz.
Son sözü halk söyleyecek ve bizim sözümüz daha
bitmedi. Biz direnmeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 24’üncü madde kabul edilmiştir.
25’inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2137) esas numaralı, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 25- Bu Kanun yayımıyla birlikte
yürürlüğe girer.”
Mahmut
Tanal Muharrem
Erkek Ömer Fethi Gürer
İstanbul Çanakkale Niğde
Fatma
Kaplan Hürriyet Murat
Bakan Bülent Yener
Bektaşoğlu
Kocaeli İzmir Giresun
Şenal
Sarıhan
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Özgür Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şenal Sarıhan
konuşacaklar, bildirmeyi unuttuk kusura bakmayın.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Şenal
Sarıhan, Ankara Milletvekili konuşacak.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli
Başkan, değerli arkadaşlar; aslında günaydın demek
istiyorum.
Bu günaydın, şu sol yanımdaki
arkadaşlarımızın ilk kez burada bu kadar bir
çoğunlukla oturuyor olmalarıdır. Tabii sağ yanım için
de aynı şeyleri söylemek isterim. Tek sıra hâlinde
insanların burada bulunmaları acaba neyin kutlanması ya da neyin
düzenlenmesi, hangi yasanın çıkarılması konusunda bir
buluşmadır?
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Millî irade…
Millî irade…
ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Evet, millî iradedir.
Millî irade, dün burada İstiklal Marşı’nın kabulünün
yıl dönümünü kutlamak için olmalıydı, burada bu sıralar
dolmalıydı. Bağımsızlık mücadelemizin simgesi
olan bir marşın kabul edildiği günde burada toplanmak bile
mümkün olmadı. Program değişti.
SALİH CORA (Trabzon) – Siz yoktunuz o zaman.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Ben de
buradaydım, ben de buradaydım.
SALİH CORA (Trabzon) – Bizi görmemişsiniz.
Sağ tarafınıza bakmamışsınız.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Siz beni
görmemiş olabilirsiniz ama ben her gün burada olan biri olarak sizleri hep
görüyorum.
Sevgili arkadaşlar, başka bir şey
daha olmalıydı burada. Burada dün, 12 Martın o 80, esas olarak
80’le simgelenen ama 12 Mart 1921’de başlayan Anayasa’nın bütünüyle
ihlal edildiği bir sürecin ürünü olan bir Anayasa’da, 80
Anayasası’nda değişiklik yapmak, daha demokratik, daha
özgürlükçü bir değişiklik yapmak için burada olunmalıydı,
bu konuşulmalıydı. Ama biz ne yapıyoruz? Kendimize yeni bir
demir kelepçe hazırlamaya çalışıyoruz. Halkın kendi iradesiyle karar verebileceği ve
gerçekten demokrasinin en temeli olan iktidarları, partileri meşru
hâle getiren seçim sistemi konusunda şimdi kendi isteğimize göre
düzenleme yapmaya çalışıyoruz.
Ben anımsatmak istiyorum
size, bakınız, şu elimizdeki, konuştuğumuz
yasanın gerekçesi ne diyor? Diyor ki: “Özgürlük ve çoğulcu demokratik
rejimler özgür, eşit, serbest, dürüst şekilde yapılan seçimlere
dayanır.” Bunu siz yazdınız. “Seçimler demokratik düzenin
meşruiyet kaynağıdır.” Bunu da siz yazdınız.
“67’nci maddesinde yer alan ‘seçimlerin serbestliği’ ve ‘gizli oy’
ilkeleri, seçmenin hiçbir etkiye ve baskıya maruz kalmadan hür iradesini yansıtabilmeyi
sağlar.” Bunu da siz yazdınız ve dediniz ki: “Seçimlerin
esası, dürüstlük kurallarına uygun olmaktır.” Dün saat 14.00’ten
itibaren burada arkadaşlarımız, hepimiz diyoruz ki: Şu
söylediğiniz sözlerin tek bir satırı bu düzenlemede karşımıza
çıkmıyor. Meşru olmayan bir düzenleme yapıyorsunuz.
Yasaların çıkmış olması ve yasal düzenlemeler hukuku
sağlamaz, insan haklarına dayalı hukuku sağlamaz.
Dün Sayın Şentop
burada söz alarak -beni bağışlasın- hem de diline herhangi
bir özen de göstermeksizin dediler ki: “Galiba anlamıyorsunuz, bir kez
daha anlatayım: İttifak ayrı bir şeydir.” Şimdi, ben
kendisine şunu söylemek isterim: Evet, biz bunu anlamıyoruz, biz bunu
anlamıyoruz çünkü bizim kafamız demokrasi ilkelerine göre
işliyor, bizim kafalarımız hukuka göre işliyor; buradan
bakıldığında, sizin söylediğiniz hukuksuzluğu
anlamamız mümkün değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir başka
arkadaşımızsa dediler ki: “Siz hiçbir katkı
sunmadınız ne Komisyonda ne burada.” Bu katkı değil mi?
Komisyonda saatlerce hepimiz düşüncelerimizi anlatmaya
çalıştık, farklı gördüğümüz görüşlerimizi sizinle
paylaşmaya çalıştık, bu katkı değil mi? Sizin
“katkı” dediğiniz MHP’nin katkısı mıdır? Siz
böyle bir katkı mı istiyorsunuz: Yüzde 100 uyum, yüzde 100 “Evet.”
Hayır arkadaşlar, düşünen, sorgulayan ama daha önemlisi, ülkesinin
ve halkının geleceğini düşünen milletvekillerinin buradaki
görevi, hukuka uygun olan nedir, meşru hukuka uygun olan nedir, beni seçen
seçmeni ben nasıl temsil edeceğim, onun görüşleri olmadan, onun
görüşlerine herhangi bir değer verilmeden…
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Aynı
bizim gibi, hizmet ederek edeceksiniz.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Ki bugün bakın,
gazeteleri açın ve gazetelerde göreceksiniz, hiçbir gazete, yandaş
basını ayırıyorum… Sizin kulak vermeniz gereken yüzde 50 bu
yapılan işin meşru olmadığını görüyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) – 60’a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN – Yerinizden mi?
ERHAN USTA (Samsun) – Yerimden, kısa.
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Çorum’un
Osmancık ilçesinde meydana gelen bir trafik kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önce ajanslara düşen bir habere göre
Çorum’un Osmancık ilçesinde bir trafik kazası oluyor, park hâlindeki
tıra bir otobüs arkadan çarpıyor ve 9 kişi hayatını
kaybediyor, epeyce yaralı var. Biz hayatını kaybedenlere
Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Allah rahmet eylesin.
Buyurun Sayın Özel.
63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çorum’un Osmancık
ilçesinde meydana gelen bir trafik kazasında hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Konuşmaları takip ederken bu haberi sayın grup başkan
vekilinin bildirisiyle öğrendik. Büyük bir teessürle
karşılıyoruz.
Biz de kazada
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, varsa yaralılar, acil
şifalar diliyoruz, ailelerinin acısını
paylaşıyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Danış
Beştaş…
64.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Çorum’un Osmancık ilçesinde meydana gelen bir
trafik kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz de
biraz önce öğrendik. Kazada yaşamını yitiren tüm
şahısların ailelerine başsağlığı
diliyoruz.
Büyük bir acı gerçekten. Trafik kazaları
ülkemizde her gün can almaya devam ediyor. Umarız bu konudaki tedbirler
artırılarak ya da farklı önlemlerle bunların önüne
geçebiliriz. Büyük bir acı, acıyı derinden hissediyoruz ve
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı…
65.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
Çorum’un Osmancık ilçesinde meydana gelen bir trafik kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
İstanbul’dan Tokat’a gitmekte olan bir otobüs
duran bir tıra çarparak maalesef müessif bir kazanın vuku
bulmasına sebep olmuştur. Şu anda edindiğimiz bilgi can
kayıpları olduğudur, yaralılar olduğudur.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara
şifa diliyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Çorum’da
meydana gelen kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Biz de Divan
olarak, bu trafik kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerine
başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde geçen
“yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımlandığı gün”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Meral
Danış Beştaş Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Adana Bitlis
Ertuğrul
Kürkcü Erol Dora Filiz Kerestecioğlu
Demir
İzmir Mardin İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle madde metninin daha
anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
26’ncı maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/2137) esas numaralı
298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“MADDE 26- Bu Kanun’un
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.”
Vecdi Gündoğdu Fatma
Kaplan Hürriyet Bülent
Yener Bektaşoğlu
Kırklareli Kocaeli Giresun
Mahmut Tanal Murat
Bakan Muharrem
Erkek
İstanbul İzmir Çanakkale
Ömer Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Kırklareli Milletvekili
Sayın Vecdi Gündoğdu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii ki gündüzlerin
torbaya girdiği, geceleri de milletten kaçırılarak, sabaha kadar
çalışarak yaptığımız ve milletin de ittifak
yasası olarak bildiği yasanın 26’ncı maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez temel
ilkesi, tüm yurttaşların yönetime katılım ve söz sahibi
olabilmenin en önemli yolu olan demokratik, şeffaf ve güvenilir
seçimlerdir. Ülkemizin geleceğini doğrudan ilgilendiren, AKP ve
MHP’nin, hiçbir kurum ve kuruluşun, STK’lerin ve siyasi partilerin destek
ve önerilerini almadan hazırladığı bu teklifle halk iradesine
telafisi mümkün olmayacak darbeler vurulmaktadır. Teklif, seçim
kanunlarını daha demokratik bir temele oturtmak, halk iradesinin ülke
yönetimine daha fazla ve etkili yansımasını sağlamak
yerine, ne yazık ki çoğunlukçu yapıyı daha güçlendirmektedir.
Bu teklif, siyaseti ve milleti kimliksizleştirme, değerlerinden
uzaklaştırma teklifidir. Bu teklif, küçük partilerin büyük partilerin
himayesine koşulsuz şartsız sığınma teklifidir.
Teklif, bir demokratikleştirme, çağdaşlaştırma,
temsilde adalet, yönetimde istikrar için atılmış bir adım
asla değildir. Bu teklif, iki siyasi partinin kendi çıkarları
için demokrasiyi yok saydığı, temsilde adaleti ve seçim
güvenliğini katlettiği bir tekliftir. Teklifle bugünkü seçim
kanunlarımıza ilave hiçbir demokratik, katılımcı ve
seçim güvenliğini artıran bir katkı maalesef getirilmemektedir.
Teklifin tek amacı, yok olma sürecine girmiş iki siyasi partinin var
olma çırpınışlarıdır. Çöküşü durduramayan
MHP’nin yüzde 10 barajına, AK PARTİ’nin ise yüzde 50 barajına
takılma korkusuyla siyaseti kimliksizleştiren, tek tipleştiren,
örneği olmayan bir proje icat edilmiştir. Adına da maalesef
“Cumhur İttifakı” deseler de bu plan milleti bölme,
kutuplaştırma planıdır. İttifakın perde
gerisindeki adı ise “menfaat ittifakı”dır, çıkar
birliğidir. Menfaat ittifakını ne “cumhur” kelimesiyle ne de
“millî” kelimesiyle saklayabilirsiniz.
Sayın milletvekilleri, bu teklif 12 Eylül
Anayasası’ndan sonra yürürlüğe konulan Seçim Kanunu’nda Türk
demokrasisinin ve çok partili yaşamın önündeki en büyük engellerden
birisi olan yüzde 10’luk baraj uygulamasını da sürdürmektedir.
Barajın korunması, seçmen iradesini haksız biçimde başka
partiye aktarmaktadır. Planlanan ittifaka göre milletvekilleri önce
alınmakta, sonra da paylaştırılmaktadır. Bu adaletsiz
bir uygulama ve en kestirme ifadeyle de maalesef sandalye
hırsızlığıdır. Sandıkların
birleştirilerek taşınması, mühürsüz zarfların geçerli
sayılması, sandıklara güvenlik güçlerinin müdahale etmesi; OHAL
döneminde, demokratik ve özgür yarıştan uzak, sopalı ve güdümlü
bir seçimin önünü açmaktır.
Sayın milletvekilleri, kürsüden bir kez daha
burada AKP Hükûmetini uyarıyoruz. Geçmişte tüm
uyarılarımıza rağmen sizi kandıranlar sizin
dostlarınızdı. Unutmayın, Fetullah Gülen de dostunuzdu,
Öcalan da dostunuzdu; Salih Müslim, Barzani, Esad, Rıza Zarrab sizin
dostunuzdu. Bugün de demokrasiyi, temsilde adaleti ve seçim güvenliğini
gasbeden bu teklifle sizi yine kandırıyorlar. Evet, yine
kandırılıyorsunuz ama siz ne yaparsanız yapın, aziz
milletimiz artık size vize vermeyecektir. Milletimizin nezdinde tüm kredilerini
kaybeden, güven endeksi sıfırın altına düşen bir
siyasi parti hâline geldiniz. Mühürsüz yumurtanın yasak, mühürsüz oy
pusulasının serbest hâle geldiği, bir oyun bir yumurta kadar
değerinin olmadığı bir düzene, menfaat ittifakına,
yalana, dolana, kandırılmaya, baskıya, teröre, antidemokratik
uygulamalara bu millet artık önümüzdeki seçimde de “dur” diyecektir.
Sözlerimi kapatırken sizlerle şunu
paylaşmak istiyorum: Hayat, ne aşk davasıdır ne de ekmek
kavgasıdır; hayat, insan kalabilme mücadelesidir şerefinle,
namusunla, onurunla.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gündoğdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde geçen “Bakanlar
Kurulu yürütür” ibaresinin “Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Erol Dora
İstanbul İzmir Mardin
Meral
Danış Beştaş Hüda
Kaya Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana İstanbul Bitlis
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle madde metninin daha
anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları da tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve
aleyhte birer milletvekiline söz vereceğim.
İlk olarak, lehte olmak üzere Çankırı
Milletvekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
12 Mart 1921’de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluş manifestosu olan ve 41 mısrasıyla “41 kere
maşallah.” dedirten İstiklal Marşı’mız doksan yedi
yıl önce Gazi Meclisimizde kabul edildi. “…”(x) “Korkma, mahzun olma,
Allah bizimledir.” ayetindeki ümidi vurgulayarak başlayan
marşımız, yurdumuzun üstünde en son ocak tütene kadar bu ümidin
sönmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmiş, Millî Mücadele’nin evrensel yol
haritasını çizmiştir. İnanıyorum ki milletimizin kabul
olunmuş duası olan İstiklal Marşı’mız dünden
bugüne ve yarınlara ilham kaynağımız olmaya devam
edecektir. Bu vesileyle, başta merhum Akif olmak üzere, İstiklal
Marşı’mızın ortaya koyduğu hak dava için
canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
kanun teklifinin lehinde oy kullanacağım. Zira, bu teklifle, seçim
mevzuatında siyasi partilerin iş birliği yapmasına yönelik
dağınık bir şekilde yer alan yasaklar
kaldırılmakta, fiiliyatta uygulanan ancak yasal altyapısı
bulunmayan, siyasi partilerin seçimlerde ittifak yapmalarına yasal imkân
tanınmakta, seçim güvenliği artırılmakta, mahallî
idarelerde seçilme yaşı 25’ten 18’e düşürülmekte, geçersiz
oyların sayısının azaltılmasına, seçmenlerin
iradesinin tam olarak, güvenli bir şekilde sandığa
yansımasına yönelik tedbirler getirilmekte, hasta veya engelli
seçmenlerin kendi evlerinde oy kullanmalarına imkân sağlanmakta,
yerel seçim ile genel seçimin birlikte yapılma zorunluluğu
kaldırılarak milletimizin onayladığı son Anayasa
değişikliğine uyum sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, evet, bu düzenlemeleri
getiren kanun teklifine “kabul” oyu kullanacağım. Peki niçin? Çünkü
bu teklif, genel ve soyut nitelikte, özgür, eşit, güvenli, serbest ve
dürüst bir şekilde, her türlü etki ve baskıyı ortadan
kaldıran düzenlemeleri getirdiği için, evet “kabul” diyeceğim.
Seçimlerin her aşamasında, demokratik çoğulculuk ilkesi
gözetildiği, partilerin de seçmenlerin de denetimine imkân verildiği,
bütün seçim süreci tarafsız ve bağımsız bir yargı
organı olan Yüksek Seçim Kurulu tarafından yönetildiği ve
kararlaştırıldığı için, evet “kabul”
diyeceğim. Bu teklif, 7 Haziran seçimlerinde görüldüğü üzere
“Birlikte iyi salladık.” denilen kirli ittifaklara değil, tertemiz,
meşru, yasal ittifaklara imkân tanıdığı için “kabul”
oyu vereceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Halka rağmen, halk için, jakoben anlayışıyla millete üstten
bakan, seçmeni göbeğini kaşıyan adam gibi gören, “Benim oyumla
dağdaki çobanın oyu bir mi olacak?” diyen 1946 ruhuyla açık oy
gizli sayım peşinde koşanların değil, aziz ve asil
milletimizin taleplerine uygun olarak adil, eşit, özgür, kolay, güvenli ve
tam demokratik seçimler için “kabul” oyu vereceğim. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Mühürsüz oyla
nasıl oluyor bu dediğin? Dünyada “mühürsüz oy” diye bir şey yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) –
Temelsiz, mesnetsiz, gerçek dışı, varsayımsal kurgularla ve
“Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.”
anlayışıyla…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Döner, döner,
çalar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Senin oğlun
askerlik yapmaz, bizim oğullarımız şehit düşer.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Mühürsüz oyla
nasıl oluyor bu iş, mühürsüz oyla nasıl oluyor?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) –
…Goebbels’ten mülhem tekrar eden yalan ve çarpıtmalarla oluşturulmaya
çalışılan kavramsallaştırma ve algılara teslim
olmadığım ve teslim olmayacağım için “evet”
diyeceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, ben millet ittifakına, millet
iradesine “evet” diyeceğim, Kuvayımilliye ruhuna, yeniden Millî
Mücadele’ye, nizamıâleme, Kızılelma’ya “evet” diyeceğim.
(AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) –
Sözlerimi tamamlamak istiyorum, bir dakika.
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) –
Yeniden büyük Türkiye'ye, “Dünya 5’ten büyüktür.” diyen Türkiye'nin
liderliğinde adil ve merhametli bir dünya için “evet” diyeceğim. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Aziz
milletimizi millî ve yerli, aynı zamanda evrensel bir ümit olan Cumhur
İttifakı’na…
HAYATİ TEKİN (Samsun) – “Cukka”yla
karıştırdın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …“evet”
demeye davet ediyor, bu duygu ve düşüncelerle hepinize selam ve
hürmetlerimi arz ediyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
Kalın sağlıcakla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Akbaşoğlu.
Sayın Özel… (Uğultular)
Sayın Özel’e söz verdim sayın
milletvekilleri, lütfen.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
66.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nde oyunun rengini belli etmek üzere
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Çorum’daki 11 tane cenaze haberinden sonra, o büyük kayıptan, o üzüntüyü
ortaklaşmaktan sonra çıkıp da… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu neşe kayda değer.
Kendisi birçok hakarette bulundu ama biz ona sadece
şunu söyleyelim: Sizin oğlan onu okur, bunu okur; bizim oğlan
askerlik yapar, sizin oğlan bedelli yapar. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim oğlan alın teriyle çalışır,
vergi verir; sizin oğlan Man Adası’nda vergi kaçırmak için
şirket kurar abicim. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri,
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – Cevap vermeye değer görmediğim için cevap
vermeyeceğim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6 Milletvekilinin;
298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN – Aleyhte İzmir Milletvekili
Sayın Musa Çam konuşacak.
Sayın milletvekilleri, oylamayı
yaptıktan sonra Sayın Bakan ve Sayın Komisyon
Başkanımızın bir teşekkür konuşması var, onu
da belirteyim.
Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Jülide Sarıeroğlu,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız burada. Sayın
Bakanım, on sekiz saattir burada çalışıyoruz. Burada
stenograflar, çaycımız, restorancımız, kapıda bekleyen
bekçimiz dâhil olmak üzere on sekiz saattir mesai yapıyor Türkiye Büyük
Millet Meclisinde. Siz bu ülkenin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanısınız, sadece dışarıda
çalışanlara değil, bu Meclis çatısı altındaki
kayıt dışı çalışmaya da el
koymalısınız, müdahale etmelisiniz Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim sistemlerinden milletvekili sayısının
hesabında kullanılan d’Hondt sistemi büyük bir partiyi
ödüllendiriyor. İttifak yapan iki partinin toplam oyu her birinden daha
fazla olacağı için aynı oylarla ayrı ayrı
çıkaracakları vekilden daha fazlasını ittifak olarak
kazanırlar. İttifakın kazanacağı vekil
sayısı iki parti arasında paylaştırılırken
yine büyük parti avantajı olacak. Aynı oylarla AKP bir miktar daha
fazla, MHP bir miktar daha az vekil alacaktır. Peki, MHP buna neden
razı oldu? Niçin “evet” dedi? Bunun nedeni iki tane: Bir tanesi baraj,
ikincisi de dar bölge sistemiyle tehdit edilmiş olması nedeniyle bu
ittifaka “evet” demiştir. MHP lideri Sayın Bahçeli barajın
ağır olduğunu söyledi, aşağı çekilmesini söyledi,
istedi. Barajın aşağı çekilmesi diğer partilerin
Meclise girmesini kolaylaştıracaktı ama AKP ve MHP
anlaştılar, diğer partilerin önünde yüzde 10 barajını
devam ettiren, MHP için barajı kaldıran bu modeli geliştirdiler.
Bu, kanunlaştığında teorik olarak 1 milyon oy alan parti
ittifak sayesinde Parlamentoya girecek ama 5 milyon oy alan bir siyasi parti
ittifak içerisinde olmadığı için Parlamentonun dışında
kalacak. Adalet bu mudur, eşitlik bu mudur arkadaşlar?
Dolayısıyla, bu, antidemokratik bir düzenlemedir, bunu kabul etmek
mümkün değildir arkadaşlar.
Sayın Şentop, Komisyon Başkanı;
Habertürk gazetesinden Kübra Par’a vermiş olduğunuz röportajda seçim
barajının sıfırlanacağını ya da çok sembolik
bir orana çekileceğini söylediniz Sayın Başkan, doğru
mudur? Doğru olduğunu söylediniz ama sözünüzün arkasında
durmuyorsunuz.
Yine, Sayın Burhan Kuzu, hocaların
hocası, bakanlık bekleyen Hoca; burada mı Hoca? (AK PARTİ
sıralarından “Burada, burada.” sesleri) Bakanlık bekleyen hocam,
Nagehan Alçı’ya “Baraj kalkacak. Yüzde 10 seçim barajı ya tamamen
kalkacak ya da yüzde 1’e, 2’ye inecek.” dediniz ama söylediklerinizin hiçbirisi
olmadı Hocam.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Baraj olmadan bu
ittifakı nasıl yapacaklar? Baraj lazım baraj! OHAL lazım,
baraj lazım!
MUSA ÇAM (Devamla) - Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bu düzenleme antidemokratik bir düzenlemedir. Bu
düzenleme, bize 1980 öncesini hatırlatan yeni MC hükûmetlerinin
ittifakıdır arkadaşlar. Korkumuz ve kaygımız, Türkiye’yi
o kadar kutuplaştırdınız, böldünüz ve
parçaladınız ki şimdi bu kutsal ittifakla Türkiye’de tekrar yeni
MC hükûmetlerini andıracak uygulamaların taşlarını
döşüyorsunuz arkadaşlar. Bu kabul edilebilir bir tutum ve
davranış biçimi değildir, bu nedenle karşıyız.
Bu koalisyon adil ve demokratik bir seçim yapamaz.
Biz daha şimdiden sandıkların korunmasından, oyların
güvenli bir şekilde verilmesinden çok ciddi bir endişe içerisindeyiz.
Özellikle, sandık kurulu başkanlarının seçilmesi, yetmedi,
sandık kurulu başkanlarının güvenlik görevlisini
çağırma hakkı varken şimdi vatandaşa bu yetkinin
verilerek kraldan fazla kralcıların o sandık
başlarında hangi entrikaları çevireceğini biz şimdiden
tahmin edebiliyoruz.
Dolayısıyla, keşke bu masum, son
derece temiz bir ittifak olmuş olsaydı… Olabilir, siyasi partiler
kendi aralarında iş birliği yapabilirler ama bu, samimi, temiz
ve içten bir ittifak değildir, bunun olmadığını da
göreceksiniz, yakında göreceksiniz, önümüzdeki süreçte göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) – Bir dakika ek süre alabilir
miyim?
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum,
tamamlayın lütfen.
MUSA ÇAM (Devamla) – Siyasette ömür boyu
beraberlikler, ömür boyu husumetler yoktur. Daha düne kadar her iki partinin
birbirine söyledikleri sözleri söylesek başımız döner.
Bunları söylemeye gerek yok. Ama Anadolu’da bir söz var: “Öpeceğin
surata tükürmeyeceksin, tükürdüğün suratı da öpmeyeceksin.” (CHP
sıralarından alkışlar)
2014 yılında, AKP Genel Başkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bizim her zaman saygıda kusur
etmediğimiz, kendi ilkeleri olan Sayın Devlet Bahçeli’ye şu
sözleri söyledi: “O zürriyet sahibi değil. Ne anlar çoluktan çocuktan! Ne
anlar!” dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Sayın Çam...
MUSA ÇAM (Devamla) – “Ne anlar!” dedi. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
BAŞKAN – Sayın Çam... Sayın Çam...
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Ayıp
be! Ayıp!
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –
Yazıklar olsun!
MUSA ÇAM (Devamla) – MHP Genel Sekreteri dedi ki...
BAŞKAN – Sayın Çam, çalışma
düzenini bozuyorsunuz ve şahsiyatla uğraşıyorsunuz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Şahsiyatla
uğraşanları söylüyor, o uğraşmıyor.
MUSA ÇAM (Devamla) – Gaziantep’te cevap verdiniz.
BAŞKAN – Sayın Çam, sizi temiz bir dille
konuşmaya davet ediyorum.
MUSA ÇAM (Devamla) – Dediniz ki: “’Bunun
cevabını zürriyet sahibi olanlar değil, onlar bunun
hesabını soracak.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Ayıp
be! Ayıp! Ayıp! Yazıklar olsun!
MUSA ÇAM (Devamla) – Şimdi, bütün bunları
bir tarafa bırakarak...
BAŞKAN – Sayın Çam, süreniz bitti.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tam bir şerefsizsin,
utanmaz!
MUSA ÇAM (Devamla) – Türkiye’yi hiçbir zaman...
CELAL ADAN (İstanbul) – Otur lan!
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tu yüzüne senin!
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Şerefsiz!
BAŞKAN – Sayın Çam, süreniz bitti.
MUSA ÇAM (Devamla) – Dolayısıyla, bu
yaptığınız ittifak doğru bir ittifak değildir.
BAŞKAN – Sayın Çam...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terbiyesiz ve
ahlaksız! Otur yerine, namussuz!
MUSA ÇAM (Devamla) – Bu nedenle buna “Hayır.”
oyu vereceğiz.
BAŞKAN – Sayın Çam, lütfen yerinize oturur
musunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allah belanı versin
senin! Alçak! Alçak! Böyle işgal ediyor.
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 09.16
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 09.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69’uncu Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
XII.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İzmir Milletvekili Musa Çam’a 534 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nde oyunun rengini belli etmek üzere
yaptığı konuşmasında sarf ettiği bazı
ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten
geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası verilmesi hakkında
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İzmir
Milletvekili Musa Çam’ın az önce sarf etmiş olduğu sözler
İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin birinci fıkrasının (3)
numaralı bendi kapsamında olduğundan Meclisten geçici olarak
çıkarma cezasını gerektirmektedir. Bu nedenle, İzmir
Milletvekili Musa Çam’a İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca
Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezasının
verilmesini teklif edeceğim. Sayın Çam savunma yapabilir yahut
başka bir milletvekili savunma hakkını kullanabilir.
Sayın Çam…
MUSA ÇAM (İzmir) – Yerimden.
BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, ben
konuşmamda, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ne
kadar saygın, itibarlı ve ne kadar iyi bir insan olduğunu
söyledim. Böyle bir insana zamanında AKP Genel Başkanının
söylemiş olduğu sözün ne kadar yakışıksız
olduğunu ve bunu hak etmediğini ve buna karşı… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakika…
İSMAİL BİLEN (Manisa) –
Kıvırmaya çalışma!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir izin
verir misiniz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Adam ol, adam
ol!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İsmail ağabey, bir dinle
ya!
BAŞKAN – Devam edin siz Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) – Ve buna karşı MHP
Genel Sekreterinin Gaziantep’te cevap verdiğini söyledim, bunun hak
edilmediğini söyledim. Eğer buradan kaynaklanan bir yanlış
anlaşılma söz konusu ise ben de bundan üzüntü duyarım. Benim
Sayın Devlet Bahçeli’ye böyle bir şey söylemem söz konusu
değildir, asla öyle bir şey söz konusu olamaz, bunu burada söylemek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa ) – Özür dile!
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Musa Çam’a
İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak üç
birleşim çıkarma cezası verilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) – Aslında niye geldi ki
Meclise bugün!
BAŞKAN – Sayın Çam, lütfen Genel Kuruldan
ayrılınız. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu utanç sana yeter, tu
yüzüne senin!
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Tu sana tu!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tamam, tamam, o kadar
da değil!
BAŞKAN – Sayın Çam, lütfen Genel Kuruldan
ayrılınız, idare amirleri de lütfen yardımcı olunuz bu
konuda.
Evet, Sayın Çam Genel Kuruldan
ayrıldı mı acaba?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) –
Ayrılamıyor Sayın Başkan.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Genel
Kurulda yaşanan olay nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’ye üzüntülerini bildirdiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın Bahçeli, siz de bizimle
birlikte bugün saatlerdir burada Genel Kurulu takip ediyorsunuz. Böyle bir
olayın yaşanmasından dolayı size Divan olarak
üzüntülerimizi bildiriyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
67.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, MHP Genel Başkan
Devlet Bahçeli’yle ilgili ifadelerden büyük bir üzüntü duyduklarına ve
kendisinden CHP Grubu adına özür dilediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biz
burada siyasi partilerin birbirleriyle ilgili geçmişteki siyasi
değerlendirmelerini tekrar edebiliriz ve bu, meşrudur. Ancak biraz
önce kürsüde ifade edilen söz, söylendiği zaman da şimdi de
Sayın Devlet Bahçeli’nin hak etmediği bir sözdür. Cumhuriyet Halk Partisinin
kurumsal kimliği olarak bir Sayın Genel Başkanın
varlığında ya da gıyabında bu ifadelerin
kullanılmasından büyük bir üzüntü duyduğumuzu ifade ediyorum ve
kendisinden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına özür diliyoruz, kabul
ederlerse özür diliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkan, benim bir sözüm var.
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, sizi de
dinleyeyim.
68.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
Mecliste her an şiddete uğrama ihtimali olduğuna ve bu konuda
önlem alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, yani biz daha kaç kere bu Mecliste
aynı şeye tanık olacağız gerçekten bilemiyorum ve
bunun için hem Meclis Başkanının, Meclis başkan
vekillerinin, grup başkan vekillerinin bir toplantı yapması
gerekiyor ve bununla ilgili, aynı zamanda, önlem alması gerekiyor.
Yani şimdi burada bir ceza veriliyor mu, veriliyor. Yapılan şey
kötü mü, kötü. Bunda herkes hemfikir oluyor mu, oluyor. Peki, bu ne? Yani bir
insan kullandığı bir sözden dolayı, üstelik de başka
birisinin sözünü aktarmışken şimdi burada gerçekten şiddete
uğrayacağım düşüncesiyle mi yaşamak zorunda? Bu,
herkesin başına gelebilir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Hayır, teşekkür edecek bir şey değil bu.
Yani ne oldu Çam’a bilmiyoruz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın
Başkan, hâlâ ayrılmadı. Hâlâ ayrılmadı.
BAŞKAN – Sayın Çam Genel Kurulu terk etti
mi acaba?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
– Daha geçen gün Mahmut Toğrul’un kolu kırıldı, yarın
kime ne olacak bilmiyoruz. Yani bu Mecliste ölen vekiller oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 6
Milletvekilinin; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 534) (Devam)
BAŞKAN - 534 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, sözü
kesemezsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ya, siz bir kadınsınız, gerçekten bir
kadın olarak da bunu anlamamanızı kınıyorum.
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine
göre yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Ölsün birileri burada, görelim hep beraber.
BAŞKAN - Böylelikle teklifin görüşmeleri
de tamamlanmış oldu.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, söz bitmeden nasıl kesiyorsunuz, gerçekten bunu
anlamak mümkün değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Keser, Ali kıran baş kesen.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Nasıl geçti, nasıl kanunlaştı? Orada kendi kendinize oylama
yaptınız. Böyle bir şey olamaz ya!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Erkek egemen düzen bu işte.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 13 Mart 2018 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 09.41