TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
76ncı Birleşim
22 Mart 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Etiyopya Büyükelçisi Ayalew
Gobezie ile Türkiye-Etiyopya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Hasan Serte Hoş geldiniz. denilmesi
2.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Cumhuriyeti Millî
Meclisi üyesi Sona Aliyeva ve Kocaeli Milletvekilleri Cemil Yaman ile Sami
Çakıra Hoş geldiniz. denilmesi
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Yusufeli ilçesinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
terörle mücadeleye verilen halk desteğine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, Alevi toplumu ve Diyanet
İşleri Başkanlığına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Regaip
Gecesinin tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini temenni
ettiğine ve 22 Mart Dünya Su Gününe ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Afrinde el
yapımı patlayıcının infilak etmesi neticesinde
şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Regaip Kandilini kutladığına
ve 26 Mart 2018 tarihinde saat 11.30da Niğdenin Bor ilçesindeki
şeker fabrikasının önünde özelleştirmeye karşı
toplantı yapacaklarına ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, yargıyla ilgili gelişmelerin
kaygı verici olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği üyelerinin AKPye boyun eğmedikleri için gözaltına
alındıklarına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Üsküdarın Kirazlıtepe ve
Yavuztürk Mahallelerinin sorunlarına, İstanbul Büyükşehir
Belediye otobüslerinin Şile ile İstanbul arasında
çalışmadığına, Şile Devlet Hastanesinde uzman
doktor bulunmadığına ve Şile içerisindeki otopark sorununa
ilişkin açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, Pir Sultan Abdal Kültür Derneğine
yapılan hukuk dışı uygulamaya son verilmesi
gerektiğine ve konu hakkında İçişleri Bakanını
açıklama yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, gazetecilerin cezaevlerine
atıldığı, havuz medyasının ülkede tek ses
durumuna getirildiği ve sosyal medyanın yasaklandığı
bir ülkede basın özgürlüğünün tümüyle ortadan kaldırılmış
olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Regaip Kandilini
kutladığına ve 21 Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya
Su, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günlerine ilişkin açıklaması
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Regaip
Gecesini tebrik ettiğine, 21 Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya
Su Günlerine, 23 Mart Bediüzzaman Saidi Nursinin vefatının 58inci
ve Uhud Savaşının 1393üncü yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
9.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas KYKde
taşeronların kadro sınavında sorulan bir soruya
ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Regaip Kandilini kutladığına
ve Meclis Türk Halk Müziği Korosunun tekrar çalışmalarına
başlaması için gerekli izinlerin verilmesini rica ettiğine
ilişkin açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 21 Mart Dünya
Ormancılık Gününe ve Regaip Gecesini tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Avrupa Konseyi ile Lozan Üniversitesi
tarafından hazırlanan 2016 yılı Avrupa cezaevleri
istatistiklerinde Türkiyenin durumuna ilişkin açıklaması
13.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ulusal
bağımsızlığımızı simgeleyen
İstiklal Marşının hepimizin ortak marşı
olduğuna ve AKPnin kendine göre bir Türkiye dizayn etmek istediğine
ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 25 Mart Büyük Birlik Partisi
Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun
vefatının 9uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, Regaip Kandilini
kutladığına ilişkin açıklaması
16.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Regaip Kandilini
kutladığına ve Mardinde yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin açıklaması
17.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye
Ordusunun Afrinde kontrolü ele aldığına ve vatan, millet ve
mukaddesat için hayatını feda eden şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
18.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Hasankeyfin sular altında
bırakılmak istendiğine ve Hasankeyf halkının
haklı eylemlerine destek sunduklarına ilişkin
açıklaması
19.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Afrinde bir binaya tuzaklanmış el
yapımı bombanın patlamasına, Ordu Devlet Hastanesinin
çatı katında bir yangın çıktığına, Regaip
Kandilini kutladığına, 25 Mart Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun vefatının
9uncu yıl dönümüne ve 23 Mart Ziya Gökalpin 143üncü doğum yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 24 Mart 1978de
silahlı bir saldırı sonucu hayatını kaybeden
Savcı Doğan Özü andığına, siyasetin yargıya
cesaret verdiği bazı olaylara ve Birleşmiş Milletlerin
OHALin 2017de Türkiyeye etkisinin incelendiği raporuna ilişkin
açıklaması
21.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Regaip Kandilini kutladığına, 24 Mart
1978de öldürülen Savcı Doğan Öze Allahtan rahmet dilediğine,
insanların nişasta bazlı şekere mahkûm edilmesine ve kanser
vakalarının artmasına, millete hizmet veren Cumhuriyet Halk
Partili belediyelere hazine yardımlarının
yapılmamasına ilişkin açıklaması
22.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Regaip Kandilini
kutladığına, Afrinde teröristlerin temizlenmesinin
arkasından pek çok el yapımı patlayıcı tuzakların
kurulduğuna ve savunma sanayisinin güçlendirilmesinin ne kadar doğru
bir karar olduğuna ilişkin açıklaması
23.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, hasılat esaslı vergilendirmenin
sisteme dâhil edilmesinin doğru olmayacağına ilişkin
açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
22/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Vekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, tutuklu milletvekillerinin ve
gazetecilerin yargılamaları bakımından yargılama
usulleri ve adil bir yargılama yapılıp yapılmadığı
hususlarının tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Mart 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, basın özgürlüğünün sağlanması
için yapılacak çalışmaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/160) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Mart 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 27/3/2018 Salı günkü
birleşiminde Down sendromunun ülkemizde yaygınlığı,
Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin yaşadıkları
sorunların ve ihtiyaçlarının tespit edilerek alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/684), (10/2594), (10/2645),
(10/2646) ve (10/2691) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek; tıbbi ve aromatik bitkilerin
ekolojik denge gözetilerek üretiminin artırılması,
satılması, sağlığa uygun olarak kullanılması
ve ihracatının geliştirilmesine yönelik sorunların ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilen (10/5), (10/2602), (10/2612) ve
(10/2644) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına; Genel Kurulun
22/3/2018 Perşembe günkü birleşiminde 535 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümüne kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 27/3/2018 Salı günkü
birleşiminde Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ve 23/3/2018 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın, İstanbul Milletvekili
Hasan Turanın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Hasan Turanın, İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Katma
Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/926) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 535)
22 Mart 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Etiyopya
Büyükelçisi Ayalew Gobezie ile Türkiye-Etiyopya Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu Başkanı Hasan Serte Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Etiyopya
Büyükelçisi Sayın Ayalewle birlikte Türkiye-Etiyopya Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu Başkanımız Sayın Hasan Sert Meclisimizi
ziyaret etmişlerdir, Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyoruz
kendilerine. (Alkışlar)
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Artvinin
Yusufeli ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutana aittir.
Sayın Bayraktutan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin
Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri, daha sonra da
televizyonları başında bizleri izleyen, özellikle Yusufelide
kahvelerde, iş yerlerinde bizleri izleyen hemşehrilerimi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Artvinin Yusufeli
ilçesine yapılan HES nedeniyle, büyük bir baraj inşaatı
nedeniyle Yusufeli komple sular altında kalıyor. Üç yıl evvel
burada yapmış olduğum konuşmaya bir tabutla
çıkmıştım, bir ilçeyi canlı canlı toprağa
gömüyorsunuz diye ifade etmiştim ve gelinen noktada üzücü bir tabloyla
karşı karşıyayız. Neden? Değerli milletvekilleri,
olay şu: Bakın, Yusufelini yeni yerleşim yerine bağlayacak
olan bir viyadük çalışması var. Bu viyadük
çalışmasında bir problem var, halk bu konuda büyük bir
mağduriyet içerisinde. Neden? Çünkü yeni yerleşim yeriyle
alakalı çalışma tamamlanmamış değerli
milletvekilleri ama Yusufeliyi buraya bağlayacak, yeni yerleşim
yerine bağlayacak, 200 metreden geçecek olan viyadükle alakalı olarak
Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından bir çalışma
başlatılıyor, 200 metreden geçecek ve Yusufelinin kalbinden
geçecek bir çalışma. Eğer bu çalışma başlarsa
Çünkü yeni yerleşim yeriyle alakalı işlem
tamamlanmadığı için hemen altında, Yusufelinin
göbeğinde, can kalbi olan yerde bir çalışma olacak ve orada
insanlar, esnaf, halk derin bir mağduriyetle karşılaşacak
değerli arkadaşlarım. O da neden? Bakın, bunun
yapılacağı yer, bu viyadüğün yapılacağı yer
Yusufelinin ilçe merkezinin göbeği. Burada Halitpaşa Ortaokulu var,
700 öğrencisi var değerli arkadaşlarım; 20nin üzerinde
esnaf var, iş yerlerini kapatacaklar; 100e yakın konut var, 58
civarında olduğundan bahsediliyor ama sadece bunlarla, bu lokal
rakamlarla ifade edilemeyecek, bütün ilçeyi etkileyebilecek bir tabloyla
karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, yeni yerleşim
yeri tamamlanmadan eğer bu viyadük çalışmasına
başlanırsa bir ilçeyi canlı canlı toprağa
gömeceğiz. Şimdi, Yusufelili, Yusufelinin esnafı, Yusufeli
halkı bütün Türkiyeye, yüce Parlamentoya seslenmeye, sesini duyurmaya
çalışıyor, diyor ki: Eğer bu çalışmaya
başlarsanız
Çünkü, bakın, değerli milletvekilleri, burada
bir esnaf bile mağdur olursa, konutları boşaltırsak
O
konutları boşaltacak olan kişilerin Yusufelide bir tane bile ev
bulması mümkün değil değerli arkadaşlarım. Burada
tarihî bir yanlış yapıyoruz. Yeni yerleşim yeriyle
alakalı olan inşaatın üç dört yıldan evvel
tamamlanması mümkün değil ama biz ne yapıyoruz? Dört sene sonra
tamamlanacak olan bir inşaatla, yeni yerleşim yeriyle alakalı
olarak biz bugünden Yusufelinin ilçe merkezinde tozla, toprakla 200 metrelik
yeni bir viyadük yapmaya çalışıyoruz. Bu ne demektir biliyor
musunuz? Bir ilçeyi baştan, hiçbir şey olmadan, inşaat
tamamlanmadan canlı canlı toprağa gömmektir. Böyle bir düzenleme
yaparsak değerli milletvekilleri, toz toprak altında kalan bir ilçe,
toz toprak altında kalan bir esnaf gerçeğiyle karşı
karşıyayız.
O nedenle, Yusufeli halkı şunu diyor:
Devletimizin vermiş olduğu karar başımızın
üzerinedir. Bakın, kolay bir olay değil, mezarlarını
çıkartıyorlar başka yere götürüyorlar; doğdukları
yerler, doydukları yerler; anıları var, hayalleri var,
çocuklukları orada geçmiş; babalarının, dedelerinin,
nenelerinin cenazeleri, mezarları orada. Hiçbir şey demiyorlar ama
şimdi kalkıp Karayolları Genel Müdürlüğü hiçbir şey
olmamış gibi bugünden başlıyor -bugün yarın
kamulaştırma evraklarını gönderecekler- Yusufeliliye diyor
ki: Burayı terk et. 700 öğrencisi olan, o ilçenin en büyük okulunu
prefabrik bir şekilde başka bir yere taşımaya
çalışıyorlar. Sayılamayacak kadar, 20, belki daha fazla
rakamda esnafı caydırmaya çalışıyorlar. Daha
doğrusu en önemli olan, en metropolitan durumda olan, kent merkezi
sayılabilecek bir yere biz ne yazık ki bir hançer saplıyoruz
değerli arkadaşlar.
O nedenle, buradan Hükûmet yetkililerine
sesleniyorum: Değerli arkadaşlarım, Yusufeli, Artvinin güzel
ilçelerinden bir tanesi. İnsanı güzel insanlar, hiçbir şey
demediler, serzenişte bulunmadılar, Türkiye için Yusufelini feda
etmek istiyorsanız sadece başımızın üzerine. dediler.
Ama Hükûmetten de şunu bekliyorlar: Bakın, böyle bir
çalışma, bir ilçeyi anılarıyla beraber yok eder.
Şimdi, baraj olmadan, baraj tamamlanmadan -baraj duvarı
tamamlanmış- siz yeni yerleşim yerini tamamlamadan, yeni
yerleşim yerinde bir tane konut, bir tane iş yeri açmadan Ben buraya
dört sene önceden 200 metre yüksekliğinde bir viyadük koyacağım
ve Yusufeli halkına bir şey olmaz. diyorsanız bunu ancak
iyimserlikle ifade edebilirsiniz değerli arkadaşlarım. Hani bir
söz var ya İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Siz
Yusufelide insanı canlı canlı toprağa gömüyorsunuz ve
öldürüyorsunuz. O nedenle diyoruz ki Yusufelinin... (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, değerli
parlamenterler, milletvekillerimiz, saygıdeğer Hükûmet; Yusufelinin
ve Yusufelilinin sesini duyun. Bakın, orada bir haykırış
var; Esnaf ve Sanatkârlar Odası, siyasi partiler, bütün sivil toplum
örgütleri diyorlar ki: Burada bir kanayan yara var. Gelin, bu kanayan yaraya
merhem olun, Yusufeli halkının mağduriyetini giderin diyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda terörle mücadeleye verilen halk desteği
hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemire aittir.
Sayın Aydemir, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda terörle mücadeleye verilen halk desteğine
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ülkemizin
birliği, devletin bekası, milletin huzur ve barışı
davasına can adayan; Bayrak inmesin, ezan dinmesin. imanını
taşıyan, millî bütünlük ve kardeşlik hukukuna baş koyan;
Aziziye, Çanakkale ruhuyla Afrinde yeni bir tarih ve yeni bir destan yazan
şehitlerimizi rahmetle anıyor, hepinize saygı sunuyorum.
Regaip Kandiliniz mübarek olsun, bereketi bütün
kâinatı kuşatsın inşallah.
Millet olarak bir destan dönemini hep birlikte
aynı şuur ve aynı ruhla yeniden yaşadık. Milletin
birliği, devletin dirliği, vatanın bölünmez bütünlüğü
ahdiyle niyazlar yükseldi hanelerden köy köy, ilçe ilçe, şehir şehir.
Konuşmama vesile olan da bu hâletiruhiyedir. Erzurum Karayazıdan
arayıp Cumhurbaşkanımıza saygı sunan, ordumuzun zaferi
için otuz gün oruç tutup gece yarıları niyazda bulunan Hatice abla,
Şırnak İl Başkanımız İbrahim Halil Erkana
uğrayıp Biz de şanlı ordumuzun yanında teröristlerle
savaşmak istiyoruz. Bizi de Afrine gönderin. diyen 70
yaşındaki Hayrettin ağabey ve yüzlerce kıymetli insan,
yiğit insan... Erzurum Hınıstan Edirne Lalapaşaya,
Hakkâri Şemdinliden Sinop Boyabata dualar tek, niyazlar tekti:
Birliğimiz, dirliğimiz daim olsun. Gönüllerden Rabbim ordumuzu daim
muzaffer kılsın. yakarışları süzülüyordu semaya.
Dualar ve âminler buluştu yüce milletimizin ufkunda, Fatihalar ile Fetih
suresinin feyzi yağdı üstümüze fevç fevç ve bir tarih yazdı bu
millet Afrin önünde yeniden. Çanakkale şühedasının
ervahıyla birlikte bunu yaptı. Biz de millet, hem nasıl
milletmişiz. diyordu ya Akif, işte Afrinde onu yeniden gösterdik
cihana. Peygamberin kucağını açarak beklediği
şühedamızla bunu yaptık; atları, kanları, mübarek
gazilerimizle bunu yaptık. Rabbim fethimizi mübarek, milletimizi her daim
aziz kılsın.
Bir de cephe gerisi var bu destanın, tasvir ve
tarifine kelimelerin kifayet edemeyeceği bir hâl: Malazgirt
Ovasından Pasinler Ovasına, Ağrıdan Konyaya, Tekmandan
Cizreye, Karakoçana bu yüce millet, varlık ve dirlik mücadelesine niyaz
niyaz, dua dua destek verdi. Yesevi ahvadı Anadolu bacıları,
Nene Hatun torunları keteler, çörekler, börekler, kadayıf
dolmaları gönderdi cepheye; ak elleri boğum boğum
kınalı bacılarımız bereler ördü, eldivenler dikti
Mehmete. Diyarbakır Hanideki kardeşim yevmiyesini, Gaziantep
Arabandaki adaşım nevalesini bağışladı bu ulvi
yolda yürüyenlere. Pervariden Gercüşe, Karaçobandan Çata,
Bandırmadan Edremite, Söğütten Akşehire kan
bağışında yarıştı bu aziz millet. Erzurumda
bir mana insanı, bir yüksek ruh, hayatını tenvire tebdil
etmiş, yaşı 90 olsa da gönlü genç, bilge insan Fakirullah Bilgin
Hocamın
(x) niyazları Erzurum
semalarından Diyarbakır Ulu Cami mihrabına, Edirne Selimiyenin
minberine ulaştı ve Âmin.ler vahdet ve tevhit duasıyla
buluştu vatanın birliği, devletin dirliği üstüne.
Ve cephe: Bir yanda huzurun, barışın,
adaletin ve asayişin temsilcisi aziz ordumuz; karşısında
şekavet odakları, menhus, berbat, pis nefislerini bölmek, parçalamak
ve yok etmeye hasretmiş bir güruh, dirliği, birliği ve
varlığı yok etmeye kendini vazife kılmış iblis
sürüsü, tıpkı FETÖ gibi. Ve muzafferiyet. Hâli yaşatana
sayısız kere şükürler olsun.
Bu fethin ışığında sönmez
bu şafaklarda yüzen al sancak kararlılığını bir
kez daha gösteren aziz milletimizi ve kahraman ordumuzu şükran,
şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor; hak ve hukukla
özdeşleşmiş, ecdat felsefesini millî fazilet ve haysiyet
çizgisinde bir vatan ve din aşkı, bir yüksek gurur ve şuurla ifa
eden başta Başkomutanımız Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm kahramanlarımızı
selamlıyor, Gazi Meclisimize tekraren saygılarımı
sunuyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydemir.
Gündem dışı üçüncü söz, Alevi toplumu
ve Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Alevi
toplumu ve Diyanet İşleri Başkanlığına
ilişkin gündem dışı konuşması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı, cumhuriyet tarihi boyunca
varlığı, statüsü, yetkileri, sorumlulukları ve faaliyetleri
açısından en çok tartışılan kurumların
başındadır.
Padişahlar, sadrazamlar, siyasetçiler hatta
cuntacılar kendi iktidarları için dini kullanmaktan asla
vazgeçmemişlerdir. Bu yüzden, dini kontrol etmek için bir kuruma ihtiyaç
duymuşlardır, bu kurumun adı da Diyanet İşleri
Başkanlığıdır. Bu yüzden Diyanet İşleri
Başkanlığı da bu ihtiyaçtan doğmuştur.
Başkanlığın geçmişi, Fatih
Sultan Mehmetin kurduğu Müftil Enamlara kadar uzamaktadır. Daha
sonra şeyhülislamlık makamı kurulur; din işleri, yargı
ve eğitim bu makama bağlanır. 127 şeyhülislam görev
alır Osmanlı Devletinde, bunlardan 2si maalesef idam edilir.
Cumhuriyetin ilanıyla 3 Mart 1924te Diyanet
İşleri Reisliği kurulur. Kurumun ilk Başkanı Rifat
Börekçidir. Rifat Börekçi, İstanbul Hükûmetinin fetvasına
karşı Ankara fetvasını vererek Mustafa Kemal ve
arkadaşlarını destekler ve cumhuriyetin meşruluk
kazanmasında önemli bir rol üstlenir.
Osmanlıda olduğu gibi Türkiye
Cumhuriyetinde de devlet dinin kontrolünü elinde tutmak ister. Demokrat Parti
ve Menderes döneminde kurum yeniden siyasal iktidarın güçlü bir
aygıtına dönüşür. 1950 yılında yürürlüğe giren
kanunla Diyanet İşleri Reisliği değiştirilerek
Başkanlık statüsüne yükseltilir. Yine vakıflara devredilen cami
ve mescitlerin idaresi, imamların kadroları tekrar Diyanete
devredilir.
27 Mayıs darbesi gerçekleşir, dört
yılda 5 başkan değişir. Bu dönemde yurt
dışına çıkan ilk Diyanet İşleri
Başkanının görevine Bakanlar Kurulu kararıyla son verilir.
12 Mart 1971 darbesi sonrası cunta yönetimi
halkın dinî inançlarını merkezden kontrol etmek için bir
albayı Diyanet İşleri Başkanı olarak atar.
28 Şubat süreciyle birlikte kurum tam
anlamıyla siyasetin merkezine oturur. Mehmet Nuri Yılmaz dönemiyle
birlikte başörtüsü yasakları, imam-hatiplerin ve Kuran
kurslarının kapatılması bu dönemde gerçekleşir. Emekli
Albay Kalelioğlu Mehmet Nuri Yılmazın danışmanı
olarak atanır, merkezî hutbeler ve merkezî vaaz uygulamaları da bu
dönemde başlar yani sipariş üzerine hutbeler okutulur.
2018 yılına geldiğimizde ise Diyanet
İşleri Başkanlığı 7 milyar 774 milyonluk
bütçesiyle devletin en önemli kurumlarından biri hâline gelmiştir. 7
bakanlığın bütçesinden fazla bütçesi olan bu kurumun özellikle
Alevilere karşı tutumu hiçbir şekilde kabul edilemez
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığının vakıfları
vardır, tek bir vakıf değil, vakıfları da var
aslında, Diyanet Vakfı dışında vakıfları
var. Arkadaşlar, yine Diyanet İşleri
Başkanlığının kurduğu bu vakfın inşaat
şirketleri var. Bu inşaat şirketlerinin nereden iş
aldıklarını, hangi boyuta ulaştıklarını
bence bu Meclis araştırmalıdır. Aynı zamanda, Diyanet
İşleri Başkanlığının ve vakfının
ulaştığı ekonomik düzeyi, kendi inancı
dışında hiçbir sözü olmayan insanlara karşı
asimilasyonu ortaya koymasını bence bu Meclis
araştırmalıdır çünkü laik hukuk devletinde, ileri
Batılı ülkelerde olduğu gibi laiklik eğer esas
alınacaksa devletin dini olmaz; devlet, sadece bir koordinatörlük görevi
yapar, inançların özgürleşmesini, öğretilerin
özgürleşmesini sağlamak için kurumlar kurar. Ama bugün Diyanet
İşleri Başkanlığı tam bir asimilasyon kurumuna
dönüşmüştür.
Değerli milletvekilleri, bir örnek vermek
istiyorum: Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığı
üniversite kurmuş, 29 Mayıs Üniversitesi diye bir üniversite
kurmuş. Bu üniversiteye öğrenciler alıyor, eğitim
öğretim hayatına devam ediyor. Yine, arkadaşlar, Diyanet
İşleri Başkanlığı toplam 240 bin öğrenciye
burs veriyor, toplam 56 milyon 645 bin lira. 2015 ve 2016 yılında
23.982 öğrenciye burs vermiş. Bir Alevi çocuğuna bile burs verdiğini
sanmıyorum, iddia ediyorum, bir Alevi çocuğu bile Diyanet İşleri
Vakfının bursundan yararlanamamıştır; sadece Aleviler
değil, diğer inancın çocukları da
yararlanamamıştır.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Tenezzül bile
etmezler.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) - Peki, bu kurum kim?
Devlet bütçesinden beslenmiyor mu? Arkadaşlar, biz Diyanet
İşleri Başkanlığının dine müdahalesine,
inanca müdahalesine karşıyız. İnançları,
öğretileri özgün hâlinde yaşayan insanlara saygımız var.
Bakın, bugün kutsal bir gün ama siz gelip de bir kurumu, devletin kurumunu
asimilasyon kurumuna dönüştürürseniz elbette ki biz buna karşı
çıkacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Emevi Devletinin o
dönemdeki temsilcileri, yöneticileri gibi fetva veriyorsunuz. O dönemin
Mervanı gibi, o dönemin Yezidi gibi o dönemin Batınilerine
nasıl davrandıysanız bugün o şekilde davranmaya
hakkınız yok çünkü bu devlet hukuk devletiyle
özdeşleşmiş. Cumhuriyetin önemli kazanımları
vardır. Cumhuriyetin en önemli sigortası -laiklik anlamında,
özgürlükçü laiklik anlamında ifade ediyorum- Alevilerdir bu işin
sigortası konumunda olmuşlardır ama Aleviler de artık öyle
bir noktaya geldi ki sigortası atmış durumda. Çünkü asimilasyon
kurumları, asimilasyon öyle ileri bir noktaya geldi ki evinden çıkan
7 yaşındaki çocuğunu bile artık kontrol edemez hâle
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bakın, Bornovada
da böyle, Diyanet İşleri Vakfının ilkokulu, ortaokulu,
lisesi var, fen lisesi var; bir Alevi çocuğu orada okuyamaz. Diğer
inançtan, diğer öğretiden insanlar orada okuyamıyor, çok özel
koşullarda yetiştiriliyor. Bu doğru mudur? Laik, demokratik
cumhuriyetin eğitim kurumlarından herkesin yararlanması
gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kurumun
gözden geçirilmesi gerektiğini de yüce heyetinize arz ediyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Regaip Gecesinin tüm İslam âlemine hayırlar
getirmesini temenni ettiğine ve 22 Mart Dünya Su Gününe ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, mübarek üç
ayların başlangıcı ve manevi huzurun gönülleri
kapladığı mübarek Regaip Gecesinin tüm İslam âlemine ve
aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
İnsanlığı tehdit eden her türlü musibetin yerini bu mübarek
günler vesilesiyle barış, sevgi ve kardeşliğin
almasını temenni ediyorum.
Yine, 1993 yılından bu yana küresel manada
farkındalık oluşturmak, büyüyen su sorununa dikkat çekmek,
içilebilir su kaynaklarının korunmasını sağlamak ve
teşvik etmek amacıyla 22 Mart Dünya Su Günü çerçevesinde çeşitli
etkinlikler yapılmaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Su birliklerini
kaldırıyoruz, değil mi? Etkinlik yapıyoruz!
BAŞKAN Özellikle tatlı su
kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve tatlı su kaynaklarının
sürdürülebilir yönetimi için gerçekleştirilen etkinliklerle tüm
insanlığın geleceği için önemli mesajlar verilmektedir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tatlı su
kurnazlığı.
BAŞKAN Bu çerçevede
yarınlarımız ve geleceğimiz için ülkemizde her bir ferdin
bu konuda duyarlı olması büyük önem arz etmektedir. Zira su
kaynakları konusundaki durumumuzu biliyoruz
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kanal
İstanbul, Sazlıbosna Barajı; biliyoruz.
BAŞKAN
ve suyun tasarrufu çok çok önemli ve
bu manada da tüm vekillerimize, tüm vatandaşlarımıza Su gibi
aziz olun. diyorum.
Teşekkür ediyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kanal
İstanbul, İstanbulun sularını tüketecek.
BAŞKAN Şimdi sisteme giren 15 sayın
milletvekiline İç Tüzük 60 gereği birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Gürer, yine liste
başısınız, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Regaip Kandilini
kutladığına ve 26 Mart 2018 tarihinde saat 11.30da
Niğdenin Bor ilçesindeki şeker fabrikasının önünde
özelleştirmeye karşı toplantı yapacaklarına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm halkımızın Regaip Kandilini
kutlarım. Kandil vesilesiyle barış ve kardeşliğin
dünyayı sarmasını temenni ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi 14 tane özelleştirilen
şeker fabrikasını tek tek ziyaret ediyor ve Şeker
vatandır, satılmasın. kampanyasını sürdürüyor. Bu
kapsamda 26 Mart 2018 tarihinde saat 11.30da Niğdenin Bor ilçesindeki
şeker fabrikasının önünde de şeker fabrikasının
satılmaması için Cumhuriyet Halk Partisi heyeti halkla beraber orada
olacak. Çünkü ülkemizde şeker fabrikaları satılırsa
çiftçisi, esnafı, besicisi, işçisi, kısacası buradan büyük
anlamda fayda sağlayan kesimler mağdur edilecek; Türkiyede, Amerikadaki
şirketlerin insan sağlığına zararlı olan
nişasta bazlı şuruplarının ya da yüksek
yoğunluklu tatlandırıcının tüketimine yol
açılacak. Onun için halkımızla birlikte pazartesi günü Bor
ilçesindeki şeker fabrikasının önünde saat on bir buçukta özelleştirmeye
karşı toplantı yapacağız.
BAŞKAN Sayın Balbay
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
yargıyla ilgili gelişmelerin kaygı verici olduğuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, özellikle son üç dört
gündür yargıyla ilgili gelişmeler hepimizi kaygılandıracak
ölçüde. Şunu tarih bize göstermektedir ki iktidarlar yargıyı
kendilerine benzettikçe yargı bitmekte ve yargı işlevini kaybetmektedir.
Sizlere acı bir gerçeği anımsatmak isterim:
Adnan Menderes yargı sistemini kendine benzetmek için belli bir
yaşın üzerindeki bütün yargıçları emekliye
ayırdı, Bu yaştan sonrakiler emekli olacak. deyip yeni bir
yargı sistemi getirdi ve ne yazık ki Adnan Menderesi yargılayan
hâkimlerin ve savcıların tümü kendi atadığı
yargıçlar ve savcılardı. Tarih göstermektedir ki yargıya
hükmetmeye kalktıkça hem kendinizi tüketmektesiniz hem toplumu
tüketmektesiniz. Yargıya müdahale etmekten vazgeçin diyorum.
Nizamülmülkün
meşhur sözü bütün mahkemelerimizde var, diyor ki: Adalet mülkün
temelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Bir sözü daha
var: Devleti koruyan en büyük güç, en büyük kale adalettir. Hiçbir kale,
adaletten daha yüksek, daha güçlü olamaz. diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
.
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Pir
Sultan Abdal Kültür Derneği üyelerinin AKPye boyun eğmedikleri için
gözaltına alındıklarına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değerli
arkadaşlar, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği üyeleri AKPye boyun
eğmedikleri için gözaltına alınmışlardır. AKP,
Pir Sultanın yolunda yürüyenleri sindireceğini zannediyorsa biz buna
ancak güleriz. AKP, Pir Sultan yöneticilerini iç savaş provokasyonu
yaptıkları yalanıyla yıldırmaya
çalışmaktadır. Bunu iddia edenler kendi yaptıklarına
bakıp utanmalıdır. Milletimizi kutuplaştıran ve
farklı grupları birbirine karşı kışkırtan,
AKPnin bizzat kendisidir. Pir Sultan sevdalıları, dernek
binalarında adalet nöbeti başlatarak ışıkları
söndürmeme eylemi yapmaktadırlar.
AKPye rağmen bu ülkede ışıklar
sönmeyecektir, AKPye rağmen bu ülkede ışıklar
sönmeyecektir. Bu ülkede Ben önce insanım. diyenler yaşam
hakkını savunmaya devam edecek ve kandan beslenmeye çalışanlara
geçit vermeyecektir.
BAŞKAN Sayın Tanal
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Üsküdarın Kirazlıtepe ve Yavuztürk Mahallelerinin sorunlarına,
İstanbul Büyükşehir Belediye otobüslerinin Şile ile
İstanbul arasında çalışmadığına, Şile
Devlet Hastanesinde uzman doktor bulunmadığına ve Şile
içerisindeki otopark sorununa ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizin vasıtanızla Çevre ve Şehircilik
Bakanına soruyorum: Üsküdar ilçemizin Kirazlıtepe ve Yavuztürk
Mahallesinin mülkiyet sorunu var, imar sorunu var, tapu sorunu var, otopark
sorunu var, geceleri sokakların ışıkları
yanmıyor. Bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini talep
ediyorum.
İkinci husus: Şile ilçemizde İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin otobüs duraklarının tabelası var
ancak İstanbul Büyükşehir Belediye otobüsleri Şile ile
İstanbul arasında çalışmıyor, halk otobüsleri
çalışıyor. Halk otobüsleri de yetersiz olduğu için
vatandaşlarımız Şile ile İstanbul arasında
istifleme şeklinde yolculuk yapıyor.
Şile Devlet Hastanesinde uzman doktor yok.
Oradaki hastalarımızın çoğu İstanbula direkt sevk
ediliyor. Şilede oturan vatandaşlarımız bu konuda
mağdur.
Yine, Şile içerisinde otopark sorunu var,
otoparkların ücretsiz olması gerekir. İmar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğan
5.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, Pir Sultan
Abdal Kültür Derneğine yapılan hukuk dışı uygulamaya
son verilmesi gerektiğine ve konu hakkında İçişleri
Bakanını açıklama yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel
Başkan Yardımcısı Erol Yeter, üyeleri Murat Demiray,
Doğan Şimşir ve Akın Demir sekiz gündür gözaltındalar.
Türkiyenin en büyük ve Alevi toplumunun en önemli örgütü durumunda olan ve 100
bin üyeye sahip olan Pir Sultan Abdal Kültür Derneğine yapılan bu
hukuk dışı uygulamaya son verilmesini ve konu hakkında
İçişleri Bakanını acil olarak açıklamaya davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
yerine Sayın Tüm
6.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, gazetecilerin
cezaevlerine atıldığı, havuz medyasının ülkede
tek ses durumuna getirildiği ve sosyal medyanın
yasaklandığı bir ülkede basın özgürlüğünün tümüyle
ortadan kaldırılmış olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İnternete Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
denetimi getiren tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda AKP
ve MHPli vekillerin oylarıyla dün kabul edildi. Bu tasarı
görüşüldüğü sırada Doğan medya grubunun Demirören grubuna
satışının da gerçekleştiğini öğrendik. AKP
iktidarı Doğan medyasının satışıyla havuz
medyasına yeni bir medya grubu daha katmıştır.
Gazetecilerin cezaevlerine
atıldığı, havuz medyasının ülkede tek ses
durumuna getirildiği, sosyal medyanın yasaklandığı bir
ülkede artık basın özgürlüğü tümüyle ortadan
kaldırılmıştır. Dün Başbakan Binali
Yıldırımın da dediği gibi, 15 Temmuz darbe
girişimi bir kez daha başarıya ulaşmıştır.
Hiçbir dikta yönetimi uzun yıllar boyunca iktidarda
kalmamıştır. Bu darbe düzeninin de böyle gitmeyeceğini ve
çok yakın bir zamanda yıkılacağını asla
unutmayınız.
Ahmet Şıkın dediği gibi
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemirin yerine
Sayın Dedeoğlu
7.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Regaip Kandilini
kutladığına ve 21 Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya
Su, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günlerine ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tüm aziz milletimin Regaip Kandilini kutluyorum.
21 Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya
Su, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günlerinin baharın
başlangıcıyla ülkemize önemli katkılarda
bulunmasını temenni ederim. Orman varlığını
artıran az sayıdaki ülkelerden biriyiz, ormancılık
alanında tüm dünyanın dikkatini çekmiş bir Hükûmetiz. Hedefimiz,
100üncü kuruluş yılında, 2023te orman alanımızı
ülkemizin yüzölçümünün yüzde 30una ulaştırmaktır.
Bakanlığımızın kararlılıkla yürüttüğü,
Dünyadaki 7 milyar insanın her birine 7 milyar fidanın toprakla
buluşmasını 2023te tamamlamış olacağız.
Meteoroloji altyapısı sayesinde, bugün,
birçok ülke doğru bilgiyi bizden alıyor. Denizcilik için önemli olan,
hava tahminlerini sektörün hizmetine sunduk. Gece gündüz, her türlü zor
şartlarda fedakârca çalışan, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ünal yerine, Sayın
Kılıç.
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Regaip Gecesini tebrik ettiğine, 21 Mart Dünya
Ormancılık, 22 Mart Dünya Su Günlerine, 23 Mart Bediüzzaman Saidi
Nursinin vefatının 58inci ve Uhud Savaşının
1393üncü yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Regaip Gecesini tebrik ediyorum. Orman Haftası
ve Dünya Su Günüdür; aynı zamanda, Bediüzzaman Saidi Nursinin
vefatının ve Uhud Savaşının da yıl dönümüdür.
Regaip, üç ayların müjdecisi ve gelecek
kandillerin habercisi, rağbet edilen, çok önemli bir gecedir. Ormanlarla
bezenmiş vatan cennetten bir köşedir. Ağaç onu dikenin
sadakasıdır. ve Ağaçların da zikri vardır. Orman
yağmurun yularıdır. Kainatta ne varsa suda yaşadı
önce, üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce. Suyun değeri kuyu
kuruyunca anlaşılır. Tatlı suyun başı
kalabalık olur. Suyun kıymetini bilelim ve onu koruyalım.
Bediüzzaman İsraf sefahatin, sefahat sefaletin
kapısıdır. İnsan arzuyu fikir zanneder. Akıl gözü
kapansa da vicdanın gözü açıktır, vicdan kalp penceresinden
bakar. der.
Uhud Savaşı emre itaatsizliğin ve
ganimetten pay alma hevesinin acı sonuçlarıyla doludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Enginin yerine Sayın
Akyıldız.
9.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivas
KYKde taşeronların kadro sınavında sorulan bir soruya
ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivasta KYKde taşeronların kadro
sınavında sorulan bir soruyu burada siz kıymetli
milletvekillerimizin bilgisine ve takdirine sunuyorum. Soru şu: Lamba kaç
günde temizlenir? Yani âdeta milletin aklıyla alay eder gibi bir soru.
Şimdi, eğer burada, sorudaki kasıt, lambadaki kasıt AKPnin
ampulüyse vallahi, emin olun, buna zemzem suyu getirsek bile temizlenmez.
Şimdi, olmaz ama hani olur da yine sayın
bakanlardan biri merak ederse Ya, böyle bir şey var mı, doğru
mudur? diye, ben, sayın bakanlara bu konuyla ilgili detaylı bilgi
vermeye hazırım.
Takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
10.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Regaip Kandilini
kutladığına ve Meclis Türk Halk Müziği Korosunun tekrar
çalışmalarına başlaması için gerekli izinlerin
verilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
öncelikle, tüm vatandaşlarımızın Regaip Kandilini
kutluyorum.
Dinî değerlerimiz gibi kültürel
değerlerimiz, örf ve âdetlerimiz de bizi birbirimize bağlayan, millet
olmamızı sağlayan en önemli unsurlardandır. Yedi yıl
önce eski Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçekin
talimatlarıyla kurulan ve Meclis çatısı altında faaliyet
gösterip kurumu temsilen önemli günlerimizde konserler veren Meclis Türk Halk
Müziği Korosu yaklaşık iki yıldır gerekli izinler
verilmediği için çalışma yapamamaktadır. Kültür
Bakanlığı da yapmış bulunan Sayın Meclis
Başkanı, millî iradeyi temsil eden milletin Meclisinde bizi biz
yapan, acılarımızı, sevinçlerimizi dile getiren
türkülerimizin söylenmesinden rahatsızlık mı duymaktadır
yoksa kendisinin böyle bir faaliyetten haberi mi olmamıştır?
Sayın Başkan, Meclis Türk Halk Müziği
Korosunun tekrar çalışmalarına başlaması için gerekli
izinlerin verilerek çalışmalarının tekrar
başlatılmasını sizin aracılığınızla,
aynı zamanda Meclis Başkan Vekili olarak sizlerden rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 21
Mart Dünya Ormancılık Gününe ve Regaip Gecesini tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü tüm
yurtta çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yenilenebilir en önemli tabii
kaynaklarımızdan, ülkemizin akciğerleri
ormanlarımızı korumak, geliştirmek ve genişletmek
maksadıyla AK PARTİ iktidarı olarak son on beş yılda
muazzam çalışmalar gerçekleştirdik.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
başlattığı ağaçlandırma seferberliğiyle
rekorlara imza atıldı. Son on beş yılda 49 milyon 968 bin
dekar alanda çalışma yapılarak 4 milyar 39 milyon fidan toprakla
buluşturuldu. Son on beş yılda ormanlık
alanlarımız 15 milyon dekar arttı, toplam orman
alanımız 20,8 milyon hektardan 22,3 milyon hektara çıktı;
inşallah, hedefimiz, 2023 yılında ülke topraklarının
yüzde 30u olan 23 milyon hektar orman varlığına
ulaştırmaktır.
Bu vesileyle bu akşam idrak edeceğimiz
Regaip Gecesini tebrik ediyor, aziz milletimize, tüm İslam âlemine ve
insanlığa huzur, mutluluk ve barış getirmesini temenni
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
12.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Avrupa Konseyi ile
Lozan Üniversitesi tarafından hazırlanan 2016 yılı Avrupa
cezaevleri istatistiklerinde Türkiyenin durumuna ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, ülkemiz demokrasi, hukuk ve özgürlükler alanında gerilerken
bizleri kaygılandıran konular ise rekorlar kırıyor.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi ile Lozan Üniversitesi tarafından
hazırlanan 2016 yılı Avrupa cezaevleri istatistikleri
açıklandı. Üye 47 ülkenin durumunu gösteren rapora göre, her 100 bin
kişiden 244ünün tutuklu olduğu Türkiye üye ülkeler arasında
2nci sırada yer alıyor. 2006-2016 yılları arasında
tutukluluk oranını yüzde 162 artıran Türkiye bu alanda ilk
sırada yer alıyor. Zuhal Olcaya hapis sanatı
cezalandırmaktadır. Bu tablo ülkemiz adına kaygı ve utanç
vericidir. İktidar bu tabloyu değiştirmek, ülkede huzur ve
güveni tesis etmek için acilen önlemler almalı, çatışmacı
ve ayrıştırıcı söylem ve uygulamalardan
kaçınmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ulusal
bağımsızlığımızı simgeleyen
İstiklal Marşının hepimizin ortak marşı
olduğuna ve AKPnin kendine göre bir Türkiye dizayn etmek istediğine
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kurtuluş Savaşı yaparak ülkemizden
düşmanları kovup bağımsız bir devlet kurduysak bunu
Gazi Mustafa Kemal Atatürke borçluyuz. Ne kadar ömrüm kaldıysa Allah onu
da Atatürke versin. diyen Mehmet Akif Ersoyun yazdığı, ulusal
bağımsızlığımızı simgeleyen
İstiklal Marşımız hepimizin ortak marşıdır.
İstiklal Marşı çalındığında onu mırıldanmayan,
duygulanmayan, hatta gözleri yaşarmayan kimse yoktur.
AKP kendine göre bir Türkiye dizayn etmek istiyor.
Önce Türkiye Cumhuriyetini simgeleyen T.C. kısaltmasını
bazı bakanlıkların, kurumların önünden
kaldırdılar. Türküm, doğruyum, çalışkanım.
sözlerinden korkarak Andımızı yasakladılar. Yandaş
yazarları, problemli kişileri yurdun birçok köşesine göndererek
kendi düşüncelerini
Atatürk ve cumhuriyet sevdalısı
halkımızı dönüştürmeye çalıştılar. Ama ne
yaparsanız yapın artık gidiyorsunuz, yakın bir gelecekte
siz gideceksiniz, İstiklal Marşımız sonsuza kadar kalacak.
BAŞKAN Sayın Boyraz
14.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, 25 Mart
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun vefatının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak
istiyorum.
Durun, kapanmayın pencerelerim,
Beton çok soğuk, üşüyorum.
Böyle anlatıyordu hislerini, Üşüyorum.
diyordu, ne o bilebilirdi ne de bir başkası hayata veda edeceği
yerin yirmi beş yıl önce yazdığı şiirdeki kadar
soğuk olacağını. Mamak Cezaevinin kırık
taşları üstünde yazılan mısralar bir anlamda
Yazıcıoğlunun da yazgısının
satırlarıydı. Kapkara bir dehlizde beyaz bir sayfaya değil
de sanki Beritin bembeyaz karlarının üstüne
yazılmıştı. Hayatı bitmek bilmeyen mücadelelerle dolu
bir duygu, bir düşünce, bir dava adamıydı. Onunla aynı
görüşü paylaşsın ya da paylaşmasın herkesin, her
kesimin insanlığını, beyefendiliğini,
saygınlığını takdir ettiği, Anadolunun teni
kavruk bir insanıydı. Anadolunun bağrında yetişen
binlerce vatandaşından biri olarak yaşadı ve bir
akşamüstü canı kadar sevdiği memleketinin bilinmezliğinde
kayboldu; gidişi de varlığı da sessizdi, efendice,
kendinceydi. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkal
15.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, Regaip
Kandilini kutladığına ilişkin açıklaması
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her yıl manevi bir yenilenme
mevsimi ve rahmet iklimi olarak bilinen mübarek üç aylara bir kez daha
kavuşmanın sevinç, huzur ve mutluluğunu yaşıyoruz.
Regaip; istemek, arzu etmek, meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek
anlamlarına gelir. Regaip, Allahın mağfiretinin üzerimize
sağanak sağanak yağdığı, kendisine rağbet
edilen önemli bir gecedir. Regaip Kandili, her türlü
arzularımızı, isteklerimizi iyiye, doğruya, güzele,
faydalı olana, Hakka ve hakikate yöneltme, bütün işlerimizi onun
rızasına uygun hâle getirme çabasıdır. Rağbetimiz
başkaca hiçbir şeye değil, sadece ve sadece ona olmalıdır.
İnsanlığın günahlardan arınmasına ve İslam
âleminin yeniden dirilişine, yükselişine vesile olsun inşallah.
Regaip Gecemiz mübarek olsun.
BAŞKAN Sayın Hakverdi
16.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Regaip
Kandilini kutladığına ve Mardinde yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, dini siyasete ve ticarete alet etmeyen
herkesin kandilini kutlarım.
Geçen yıl Mardine
yaptığımız ziyaretlerde elektrik kesintisi sebebiyle
tarlalara su pompalanamamış, ürünler dahi tarlalarda
yanmıştı. Aradan geçen süre içerisinde Mardinin bu sorunu
maalesef çözülmedi. Dün Mardin Kızıltepe Arıklı köyünden
aradılar ve beş gündür elektriklerinin verilmediğini söylediler.
Elektrik yokluğu nedeniyle okullarda eğitim dahi yapılamaz
durumda. Buradan tam bir yıl önce ilgili Bakana bir sorunu iletmiştim
ama bir yıldır maalesef hiç oralı olmadı.
Şimdi buradan Mardinlilere seslenmek istiyorum:
Mardin iktidara 2 vekil vermiş. Bir dahaki seçimlerde, Mardini Orta
Çağ karanlığına gömen AKP iktidarına siz de
Mardinliler olarak oy vermeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kalkan
.
17.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusunun Afrinde kontrolü ele
aldığına ve vatan, millet ve mukaddesat için hayatını
feda eden şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
NECİP KALKAN (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
20 Ocakta başlatılan Zeytin Dalı
Harekâtının 58inci gününde Silahlı Kuvvetlerimiz ve Özgür
Suriye Ordusu Allahın izniyle Afrinde kontrolü ele
almıştır. Operasyon kapsamında 3.700 terörist etkisiz hâle
getirilmiştir. Afrini yeni bir Kandil yapmak isteyenlerin hain
planları bu harekâtla bertaraf edilmiştir. Terörle mücadelemiz ülkemizi
tehdit eden terör koridoru tümüyle ortadan kaldırılana kadar devam
edecektir. Bütün şer odakları şunu iyi bilsinler ki, Türk
Milleti olarak Çanakkalede hangi inançla mücadele etmişsek bugün de
aynı inanç ve kararlılıkla mücadele ediyoruz. Bu mübarek günde
bu vesileyle vatan, millet ve mukaddesat için gözünü kırpmadan
hayatını feda eden aziz şehitlerimize Allahtan rahmet, kahraman
gazilerimize acil şifalar temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son olarak Sayın Aslan, buyurun.
18.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Hasankeyfin
sular altında bırakılmak istendiğine ve Hasankeyf
halkının haklı eylemlerine destek sunduklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Teşekkürler.
Malumunuz, Hasankeyf sular altında
bırakılmak isteniyor. Yeni Hasankeyf sözde inşa edildi. Yeni
Hasankeyfteki evler ve dükkânlar teslim edilmeden şu anda
yurttaşın eski evlerini terk etmesi isteniyor. Bundan dolayı da
Hasankeyf halkı sabah evlerinin yıkılmaması için
yürüyüş yapmak istedi, basın açıklaması yapmak istedi,
yurttaşlara polis biber gazıyla müdahale etti; bu müdahaleyi buradan
kınadığımızı söylemek istiyorum.
Bugün Regaip Kandili yani rahmet ve mağfiret
gecesi ama öyle bir günde, öyle mübarek üç aylarda Hasankeyfteki
halkımız evinden, barkından edilmek isteniyor. Hasankeyf
halkına buradan selam ve sevgilerimizin yanında demokratik,
meşru, ihkakul hukuk eylemlerine destek sunduğumuzu belirtmek
isterim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Usta, buyurun.
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Afrinde bir binaya
tuzaklanmış el yapımı bombanın patlamasına, Ordu
Devlet Hastanesinin çatı katında bir yangın
çıktığına, Regaip Kandilini kutladığına, 25
Mart Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun vefatının 9uncu yıl dönümüne ve
23 Mart Ziya Gökalpin 143üncü doğum yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önce ajanslara düşen bir haberden
öğreniyoruz ki Afrinde bir binaya tuzaklanmış el
yapımı bombanın patlaması sonucunda şehit ve
yaralılar var. deniliyor, daha henüz detaylar yok. İnşallah, Cenab-ı
Allah askerimizi, polisimizi muhafaza etsin. Tabii, terör böyle bir şey;
orada siviller yaşıyor, bundan sonra gelen siviller de olacak,
onların yaşadığı veya yaşayacağı
yerlere bomba tuzaklanıyor ve ondan sonra da Afrin bir barış
adasıydı. diye edebiyat yapılıyor, bunu anlamak mümkün
değil. Zaten, gün geçtikçe terörün geride bıraktığı
acı ve gözyaşını anlıyoruz. Dün de Afrinli bir baba,
gözyaşları içinde Ne namus ne çocuk bıraktılar; 8
çocuğum vardı, hepsi gitti. Kardeşlerimiz Türklerin gözüne
kurban olayım. diyerek hepimizi duygulandıran bir konuşma
yapmış ve Türk askerini bağrına basmıştır.
Dolayısıyla Afrine barış adası yalanını
âdeta PKKnın suratına çarpmıştır bu baba.
Bugün Ordu Devlet Hastanesinin çatı
katında bir yangın çıktı. Hastalarımıza,
yakınlarına ve tüm sağlık çalışanlarına
geçmiş olsun diliyorum.
Aziz milletimizin ve Türk İslam âleminin Regaip
Kandilini de bu vesileyle kutlamak istiyorum. Bu kandilin inşallah
birliğimize, beraberliğimize ve coğrafyamızda
esenliğe, huzura vesile olmasını da Allahtan niyaz ediyorum.
Milletimizin varlığı ve birliği
için çalışmış, geleceği için çaba gösteren dava insanı
Muhsin Yazıcıoğlunun vefatının 9uncu yıl
dönümüne yaklaşıyoruz, Pazar günü 25 Martta 9uncu yıl dönümü
olacak. Kendisini de rahmetle anıyoruz ve sevenlerine, milletimize tekrar
başsağlığı diliyorum. İçinde doğup
büyüdüğü topluma ihanet etmeden, varlığının
anlamına milletine hizmeti ekleyip alın teriyle
kazandığı ekmeğe şükredenlere ne mutlu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Ne mutlu
yaşadığı ana sığmayıp ebedî âleme göçtükten
sonra bile o toplumun seni hayırla yâd etmesi. İşte, o
isimlerinden biri de Ziya Gökalp. 1875 yılının 23 Martında
Diyarbakırda dünyaya geldi. Toplumun içinde bulunduğu
sıkıntılara duyarsız kalmak yerine ortaya öyle bir fikriyat
koydu ki Türk tarihinin iliğini ilmek ilmek işledi. Onu tanımak
Osmanlının yıkılışına tanık olmak, onu
tanımak cumhuriyetin kuruluşuna şahit olmak, kuruluş
temellerini anlamaktır. İlk Türk sosyologlarından olan Gökalp,
sosyolojiyle ilgili önemli makaleler yazmış, Türkçülük
düşüncesini sistemleştirmiş ve eserlerinde işlemiştir.
Türkçülüğün Esasları adlı
yapıtında Türkçülük ve milliyetçilik hareketinin ilkelerini sistemli
bir şekilde açıklamıştır. Türkleşmek,
İslamlaşmak, muasırlaşmak diyerek özetlediği
yaklaşımla soruna çıkış yolu aramış ve
Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan / Vatan, büyük ve müebbet bir
ülkedir: Turan" diyerek, bizlere hedefi göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Zalimin başını
ezmeyi, zulmün ateşini söndürmeyi kendine şiar edinen Türk askeri
İstikamet neresi? sorusuna Kızıl Elma
yanıtını vererek, işte bu hedefe yürüyeceğini
göstermiştir.
Zor zamanlarda bu toplum içinden
çıkardığı cevherlerle ayakta kalabildi. Bugün de bu
cevherler doğmakta, yetişmekte ve vatana aşkla hizmet edip ebedi
âleme göçmekte; Allah hepsine rahmet eylesin, hepsinden razı olsun.
Gökalpin Asker Duasıyla sözlerime son vermek
istiyorum:
Cenk meydanında nice koçyiğit,
Din ve yurt için oldular şehit,
Ocağı tütsün, sönmesin ümit,
Şehidi mahzun etme ya Rabbi.
Soyunu zebun etme ya Rabbi.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
24 Mart 1978de silahlı bir saldırı sonucu hayatını
kaybeden Savcı Doğan Özü andığına, siyasetin
yargıya cesaret verdiği bazı olaylara ve Birleşmiş
Milletlerin OHALin 2017de Türkiyeye etkisinin incelendiği raporuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öğrenci olduğum yıllarda Ankara Hukuk
Fakültesindeyken hayatımı çok etkileyen ve maalesef, 24 Mart 1978
tarihinde evinden işe gitmek üzere çıktığı sabah
saatlerinde bir silahlı saldırı sonucu hayatını
kaybeden Savcı Doğan Özü anmak istedim.
Savcı Doğan Öz öldürüldüğü günün
sabahında Emniyet Müdürlüğü aranmış ve Doğan Özün
evinin bulunduğu Ankara Kızılırmak Caddesinde şüpheli
2 kişinin dolaştığı ihbar edilmiş ancak Emniyet,
telefon eden kişiye Gocunduğunuz bir şey mi var? diyerek,
ihbarı ciddiye almamıştı. O günlerde siyasiler de Meclis
kürsüsünden Doğan Özü suçlayan konuşmalar yaptılar ki
işte, otuz yıl sonra sevgili Hrant Dinkin ölümünde de
gördüğümüz gibi bütün siyasi cinayetler maalesef böyle işleniyor.
Askerî Yargıtay, davasında aslında
esasını bozarak, mahkemenin verdiği karara rağmen
sanık İbrahim Çiftçiyi beraat ettirmiş ve mahkeme Sanık
İbrahim Çiftçinin maktul Doğan Özü taammüden öldürdüğü
mahkememizce sabit görülmüş ancak Askerî Yargıtay Daireler Kurulu
kararı mahkememizi bağlayıcı nitelikte olduğundan, oy
çokluğuna dayanan bozma ilamına uyulmuştur. denmiştir.
Doğan Öz kimdir? Neden başına bunlar geldi? Türk Hukuk Kurumu
tarafından yılın hukukçusu seçilmiştir 1970 yılında.
Aynı yıl idam cezalarının kaldırılması
yönünde bir dilekçeye imza attığı için idari soruşturmaya
uğramış bir savcıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
Buyurun, tamamlayalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Yine savcılık yaptığı dönemde
Necmettin Erbakanın kardeşi Akgün Erbakanla ilgili bir yolsuzluk
soruşturmasını yapıp bunun üzerine tehditler alan bir
savcıdır. İneboluda görevli olduğu 1973 yılında
DGM Kuruluş Kanununa karşı adli teşkilatta imza kampanyası
açan bir savcıdır ve hepsinden önemlisi Doğan Öz o dönemde pek çok
kişinin adını anmaya korktuğu kontrgerillayı
soruşturmaya başlayan savcıdır. Kendisini saygıyla
anıyoruz.
Maalesef adalet başka
çığlıkları da duymuyor, hâlâ o dava
sonuçlanmadığı, hakkaniyetle sonuçlanmadığı gibi
dün de defalarca cinsel saldırıya uğradığı için
yaşamını savunan Nevin Yıldırıma bir kez daha
müebbet cezası verildi ve bu yargı aslında siyasetten de cesaret
alıyor. Çünkü bugün yine gazetelerde görüyoruz, sevgilisini ormana kaldırtıp
dövdürten bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) -
kaymakamdan söz ediliyor ve bu Mudanya Kaymakamı daha
sonra ödüllendiriliyor ve Kırklareline Vali yapılıyor.
Gerçekten bu tür şeyler siyasetin aslında yargıya verdiği
cesaretler ya da şu Kırşehir Valisi gibi eline alıp
Zülfikâr kılıcını Musula da gireceğiz, Kudüse de
gireceğiz. diyenleri barındırıyor içinde. Neyse ki kendisi
emekli olmuş, rüyasında girecek ama gerçek savaşlarda da
yoksullar ölüyor, bunu bir kez daha hatırlatmak isterim.
Son olarak müsaade ederseniz bir önemli rapor var,
evvelsi gün yayınlanan Birleşmiş Milletlerin raporu, İnsan
Hakları Yüksek Komiserliği tarafından. Ve OHALin 2017de
Türkiyeye etkisinin incelendiği bu raporda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen, bitirin.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) ...OHAL dönemindeki KHKlerin temel insan haklarını
ve Türkiyenin uluslararası hukuktaki yükümlülüklerini ihlal ettiği
belirtiliyor. 152 bin kamu görevlisi işten atıldı,
bazıları gözaltına alındı, 4.200den fazla yargıç
ve savcı görevden alındı, 570 yargıç tutuklandı, 1.480
yargıç soruşturma geçirdi. İçişleri
Bakanlığı verilerine göre, 159.506 kişi OHAL kapsamında
gözaltına alındı, 300 gazeteci gözaltına alındı,
166 basın kuruluşuna el koyuldu. Sadece Temmuz 2016da iptal edilen
pasaport sayısı 50 bini aştı. Güneydoğuda 263 gözaltında
işkence yaşandı. deniyor. Bu da ülkemize dair
Birleşmiş Milletlerin raporu maalesef.
Daha aydınlık günlerde iyi raporlar sunmak
üzere.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
21.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Regaip Kandilini
kutladığına, 24 Mart 1978de öldürülen Savcı Doğan
Öze Allahtan rahmet dilediğine, insanların nişasta bazlı
şekere mahkûm edilmesine ve kanser vakalarının artmasına,
millete hizmet veren Cumhuriyet Halk Partili belediyelere hazine
yardımlarının yapılmamasına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm İslam âleminin Regaip Kandilini
kutluyorum.
Sayın Doğan Öz'e bir kere daha Allahtan
rahmet diliyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
milletimiz kanserden ölüyor. Bugün hangi cenazeye gitsek Ne oldu? diye sorsak
Kanser oldu, daha bir ay önce hiçbir şeyi yoktu. deniliyor. Gencecik
insanlar ölüyor, pırıl pırıl
kadınlarımızı mezara veriyoruz. Bunun temel nedenlerinden
bir tanesi, beslenmemiz. Neyle beslendiğimiz, nasıl
beslendiğimiz çok önemli. Bunun için bugünlerde bir mücadele verilirken
Hande Fırat bu arada Külliyenin yani sarayın
mutfağının nasıl olduğunu, neler
pişirildiğini, neyle pişirildiğini anlatmış. O
mutfakta -fazla uzatmayacağım ama- tatlılarda şeker ve un
yerine bal kullanılıyormuş, bildiğimiz un da
kullanılmıyormuş, badem unu kullanılıyormuş.
Elbette devletimizin itibarıdır, milletimizin itibarıdır;
Cumhurbaşkanı sarayda yaşayacak, elbette ki şeker
kullanmayacak, bal kullanacak. Bizim kullandığımız undan da
kullanmayacak, badem unu kullanacak. Ama, Halkı NBŞye mahkum
etmeyin. diyoruz ya; şeker fabrikaları kapatılıyor,
yazıktır bu millete; TEKELde yaşadık, yaşattık;
üç gün işletilir, kapatırlar; insanlarımızı
nişasta bazlı şekere mahkûm ediyorlar ya; ucuz NBŞ
insanlarımızı kanser ediyor ya, çocuklarımızı
öldürüyor ya, kimse duymuyor ya, mezarlıklar sessiz oluyor ya
Biz
sesimizi saray duvarlarına geçmiyor sanıyoruz, meğer
zatıalileri şekeri bilmiyorlarmış çünkü saray
mutfağında şeker yokmuş, bal kullanılıyormuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Nişasta bazlı
şeker nedir, ne bilecekler. Haşmetliler şeker bile
kullanmıyorlarsa unda da bizim kullandığımız unu
değil, badem unu kullanırlar elbette, üstelik de kilosu 100 liradan.
Halkın evlatları bunu kullanamıyor olabilir ama siz şeker
fabrikalarını kapatarak onları tekelci sermayeye teslim ederek,
onları egemen güçlerin kurduğu fabrikalara teslim ederek
insanlarımızı öldürmeye devam etmeyin.
Biz bunları söylerken sizler
kızıyorsunuz, yukarısı kızarıyor, ateş
püskürüyor ya, ondan sonra da gerçekten millete hizmet veren Cumhuriyet Halk
Partili belediyelere hazine yardımları yapılmıyor.
İller Bankası payları kesiliyor. Onların millete verdikleri
hizmetlerin önü kesiliyor.
Biz çocuklarımıza sağlıklı
süt gönderelim istiyoruz kanser olmasınlar, mutlu olsunlar diye, siz
belediyelerimizin hizmetlerinin önünü yok ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz,
sağlıklı yaşasınlar, altyapı yapalım, mutlu
olsunlar, evlerinde huzur içinde yaşasınlar diyoruz, siz Cumhuriyet
Halk Partili belediyelerin önünü keserek belediyecilik yapmalarını
engelliyorsunuz. Engellediğiniz Cumhuriyet Halk Partili belediyeler
değil, milletimizin huzurlu ve rahat bir yaşam şansını
yok ediyorsunuz.
Milletimizi kanser yapmayın, milletimize hizmet
edenleri cezalandırmayın.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın İnceöz, buyurun.
22.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Regaip
Kandilini kutladığına, Afrinde teröristlerin temizlenmesinin
arkasından pek çok el yapımı patlayıcı tuzakların
kurulduğuna ve savunma sanayisinin güçlendirilmesinin ne kadar doğru
bir karar olduğuna ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında
Regaip Kandilinin mübarek olmasını diliyorum. Tüm İslam
âleminin ve vatandaşlarımızın Regaip Kandilini kutluyorum.
Rahmet ve mağfiret ayı, bereket kapılarının
ardına kadar açıldığı, birlik ve beraberliğin,
kardeşliğin daha da güçlendiği kutsal üç ayların habercisi
olan mübarek Regaip Kandilinin ülkemize, İslam âlemine ve
insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Bunun yanında, az evvel ajansa bir haber
düştü. Afrinde Zeytin Dalı Operasyonunun arkasından, terör
örgütünün, teröristlerin o bölgeden arındırılmasının,
temizlenmesinin arkasından ne yazık ki pek çok el yapımı
patlayıcı bombaların, tuzakların kurulduğunu
görmekteyiz. Bunu daha evvel de söylemiştik: Bir askerimiz, daha evvel
yine Kuran-ı Kerime tuzaklanması sonucunda şehit olmuştu.
Bu fotoğraflarda da görüldüğü üzere, oyuncaklara, kutsal
Kuran-ı Kerimlere aldatıcı bir şekilde, çocukların
elinin ulaşacağı şekilde kamufle edilmek suretiyle pek çok
el yapımı bomba tuzaklarının Afrinde olduğunu
bilmekteyiz. Böyle bir tuzağın patlaması neticesinde
Orada
yaklaşık elli sekiz gün boyunca operasyonun
gerçekleştirilmesinde gerek Türk Silahlı Kuvvetleri, askerlerimiz,
Mehmetçiklerimiz gerekse Özgür Suriye Ordusu mensupları çok hassas
davrandı ki sivillerin burnu bile kanamasın diye azami gayret
gösterdi. Ama ne yazık ki el yapımı bomba tuzaklar geride
bırakıldı ve bu konuda da bir hassasiyet vardı. Böyle bir
bombanın patlaması sonucunda orada şehitlerimiz var, Allah'tan
rahmet diliyorum. Bugüne kadarki tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet
diliyoruz. Askerlerimize, Mehmetçiklerimize dualarımızı
gönderiyoruz. Yaralılarımız var, onlara da şifa diliyoruz.
Bu, şunu göstermektedir ki: Burada yapılan
operasyonun ne kadar haklı olduğunu, ne kadar yerinde olduğunu,
ne kadar meşru olduğunu; operasyonun amacının o bölgenin
terör ve terörist unsurlardan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
temizlenmesi
olduğunu; burada özellikle terör örgütlerinin o bölgede bölge
insanına kendinden olmayan Kürtü, Türkmeni, Arapı asla
tanımadığını, yaşam hakkı
bulunmadığını; burada, Suriye'deki oluşturulan o
insani raporlarda da çocukların nasıl işkence gördüğünü -15
yaş üzerindeki çocuklarını- annelerin çocuklarını
sokağa gönderemediğini, çocukların bu tuzaklar nedeniyle de
sokakta oyun oynayamadığını ve Türk askerinin, Özgür Suriye
Ordusunun oraya girmesiyle beraber nasıl bir huzur ortamının
oluştuğunu, kriz masalarının kurulduğunu; PKK'nın
ve YPGnin oradaki insanlardan gasbettiği mallarını,
hayvanlarını, mülklerini belgeleriyle beraber tekrar kendi, o bölge
insanına ulaştırmak için azami gayret gösterdiklerini ve
gerçekten huzur ikliminin askerlerimizin, Mehmetçiklerimizin oraya girmesiyle
beraber hâkim olduğunu ama ne yazık ki geriye bırakılan
böyle tuzaklarla da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
İnşallah böyle bir haberi bir daha almama temennisi içerisinde
olduğumuzu da belirtmek istiyorum.
Tabii bir söylemim de şu olacak ki zaman zaman
burada şöyle söylemler olmakta, işte burada savunma sanayimize
yapılan yatırımlar eleştirilmekte. İyi ki Türkiye, iyi
ki ülkemiz on beş yıllık değişim ve dönüşüm
içerisinde de savunma sanayisine, kendi yerli ve millî üretimine çok önem
vermiş; iyi ki insansız hava araçlarımız, kendi
tanklarımız, toplarımızla beraber
Çünkü kırk
yıldır terörle, PKKyla mücadele eden bir ülke olarak sınır
içindeki mücadelemiz, bugün sınır dışında, güneyimizde
oluşturulmaya çalışılan terör, terör gruplarına
karşı -ve orada nasıl uluslararası bir destekle 5 bin
tır, 2 bin aşağı yukarı kargo
mühimmatlarını, nasıl tüneller
kazıldığını bugün bir kez daha dünyaya deklare
ediyoruz- uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru
hakkımızın da kullanılmasının ne kadar yerinde
olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Elbette ki
savunma sanayimizin çok daha güçlenmesi için, terör unsurlarını
arındırması için bu haklı mücadelede gereken paylar
ayrılmıştır, ayrılmaya devam edecektir. Son terörist
temizlenene kadar hem ülkemizin birlik ve beraberliği, bekası hem de
bu coğrafyanın huzuru hem de dünya barışı ve huzuru
için de son derece elzem olduğunu ve bütün terör örgütleriyle mücadele
ederken birbirinden ayırmaksızın, birini diğerine taşeron
olarak kullanmaksızın da bu mücadele sonuna kadar devam edecektir
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Böylece gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 22/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir
tarafından, tutuklu milletvekillerinin ve gazetecilerin yargılamaları
bakımından yargılama usulleri ve adil bir yargılama
yapılıp yapılmadığı hususlarının tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 22 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
22/3/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/3/2018 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
22 Mart 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen, 7189
grup numaralı, tutuklu milletvekillerinin ve gazetecilerin
yargılamaları bakımından yargılama usulleri ve adil
bir yargılama yapılıp yapılmadığı
hususlarının tüm boyutlarıyla araştırması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerinin önüne
alınarak, görüşmelerinin 22/3/2018 Perşembe günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri sahibi Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman
konuşacaktır.
Sayın Adıyaman, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce Müslüman âleminin Regaip Kandilini
kutluyor, barış, özgürlük, demokrasi ve kardeşliğe vesile
olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerimiz üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bildiğiniz gibi, Türkiye siyaset
tarihinde, özellikle hukuk alanında, geçmişten beri, her dönemde
siyasallaşan bir yargı söz konusu ve her dönemin olağanüstü
koşullarında olağanüstü mahkemeler eliyle mevcut
iktidarların her zaman muhalifleri susturma, ezme, onlara düşman
hukuku uygulama süreçlerini yaşadık. İşte geçmişte
istiklal mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, özel yetkili
mahkemeler gibi her dönem siyasal iktidarların etkilediği mahkemeler
oldu. Ama günümüzde de AKP iktidarı özel yetkili mahkemelere değil
bir bütün olarak tüm yargı üzerinde bir tahakküm oluşturmuş
durumda ve geçmişin aksine, geçmişte özel yetkili mahkemeler ama
şimdi tüm mahkemeler adeta rehin alınmış durumdadır.
Bunun iki tane somut örneğini vermem bile yargının ne kadar
siyasallaştığı, AKP iktidarının tahakkümü
altına girdiğini açıkça ortaya koyacaktır.
Birincisi: Bildiğiniz üzere, Şahin Alpay
ve Mehmet Altanla ilgili Anayasa Mahkemesi hak ihlaline ilişkin bir karar
verdi, tahliye kararı verdi ama bu karar yerel mahkeme tarafından
kabul edilmedi ve bu Anayasa Mahkemesinin kararına saygı
duyulmadı. E, niye duyulmadı? Çünkü geçmişte Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu kararlara AKP Genel Başkanı Ben
saygı duymuyorum. demişti. İşte oradan cesaret alan yerel
mahkeme de bir üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin kararını
uygulamadı, saygı duymadı. Ha, ne oldu? Bakın, Avrupa
Konseyi Genel Sekreteri Jagland bir açıklama yaptı, ne dedi?
Eğer Anayasa Mahkemesine iç hukukta etkili bir başvuru yolu olarak
saygı duyulmuyorsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki tüm
davalar kabul görecek. dedi. Akabinde hemen Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu
toplandı, karar verdi.
İkinci örnek şu: Birkaç gün önce sarayda
hâkimlerin kuraları çekildi ve yirmi dört saat içinde Danıştay Başkanının
kızı 2 defa terfi ettirildi; bir, Elâzığ hâkimliğine
atandı, yirmi dört saat içinde bu kez Yargıtay tetkik
hâkimliğine atandı. Hâkimler ve Savcılar Kurulu
Başkanı güya durumu düzeltmek adına bir açıklama yaptı
ama özrü kabahatinden büyük. Ne dedi? E, sadece bu değil, 27 tane. Yani
27 tane torpilli var. Biz bir tek torpilli biliyormuşuz, 27 tane var.
Şimdi değerli arkadaşlar, bu iki
örnek Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve
Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tüm vekillerimiz, tüm gazeteciler
ve partimizin tüm yöneticilerine yönelik partimiz üzerindeki uygulamaların
da açık bir örneğidir. 2016nın 4 Kasımında
gerçekleştirilen yargı darbesiyle birlikte yargıda bir kere
aleniyet ilkesi yok edildi. Mekânlar
Anayasanın 37nci maddesine göre
tabii hâkimlik ilkesi ve tabii mahkeme ilkesi ihlal edilip cezaevleri
içerisinde, kampüsler içerisinde adliyeler oluşturuldu. Delillere
ulaşma imkânları ellerinden alındı. Bütün tevsii tahkikat
talepleri mahkemelerce reddediliyor. Öyle bir aşamaya gelindi ki günümüzde
hiçbir mahkeme siyasal iktidarın âdeta zımni onayını
almadan bir karar veremiyor. Diğer bir deyişle, siyasal
iktidarın düşman hukuku, siyasi öç alma yöntemi yargı eliyle
gerçekleştiriliyor. Halk arasında bir deyim vardır: Minareyi
çalan kılıfını uydurur. Şimdi, adaleti ve hukuku çalan
AKP bu adalet ve hukuk hırsızlığını yargı
eliyle kılıfına uydurmaya çalışıyor. Onun için
de, bugün yaşanan hukuksuzluk, adaletsizlik, en başta da dönüp
AKP'nin başına bela olacaktır.
AKP'nin çok sevdiği Fatih Sultan Mehmet'in
meşhur bir sözü vardır. Ne diyor Fatih Sultan Mehmet? Diyor ki:
Kadıyı satın aldığın gün adaleti satın
alıyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Evet,
Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaletin
öldüğü gün de devlet ölür. Şimdi, AKP'nin yaptığı
şey tam da budur. Hem kadıyı satın alıyor, adaleti
öldürüyor hem de aslında adaleti öldüren AKP, Adalet mülkün temelidir.
bütün mahkemelerde yazan cümlenin tam tersine, devleti öldürüyor.
Dolayısıyla AKPnin bugün sadece partimize değil, tüm
muhaliflere yönelik hukuksuzluğu, hem usule ilişkin hem esasa
ilişkin tüm hukuksuzlukları aslında düşman hukukudur ve
muhalifleri susturma, onları yargı eliyle rehin alma yöntemidir.
Bu nedenle, verdiğimiz önerge kapsamında
bir araştırma komisyonu kurulmasını Meclisten talep
ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
Gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsaka aittir.
Sayın Parsak, buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; HDP grup önerisi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve siz saygıdeğer
milletvekillerini saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerisiyle ilgili sözlerimize,
düşüncelerimize geçmeden önce, biraz önce Hakkın rahmetine
uğurladığımız eski Genel Başkan
Yardımcılarımızdan 23üncü Dönem Ankara Milletvekilimiz
emekli, gazi Büyükelçi Ahmet Deniz Bölükbaşı Beye bu vesileyle bir
kere daha yüce Allahtan rahmet, camiamız başta olmak üzere aziz
milletimize, kutlu Türk devletine de başsağlığı
diliyorum.
Aynı şekilde, bugün idrak etmekte
olduğumuz Regaip Kandilimizin de hepimiz için hayırlara vesile
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, HDPnin grup önerisine
baktığımızda esasen şimdiye kadar pek çok
örneğinin verildiği ve tutuklu milletvekilleri üzerinden bu sefer de
yargının siyasallaştığı iddiası üzerinden
bunun sonuçlarının, etkilerinin araştırılması
yönünde bir talep söz konusu. Şimdiye kadar buna benzer pek çok grup
önerisiyle HDP araştırma komisyonu kurulmasını defalarca
talep etti ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunların
tamamında, istikrarlı bir şekilde, söz konusu grup önerisinin
aleyhinde bir tutum sergiledik ve bu yönde oy kullandık. Peşinen
ifade etmek isteriz ki bu grup önerisi bakımından da grup önerisinde
yer alan isnatların gerçeği de yansıtmaması itibarıyla
aleyhinde oy kullanacağımızı ifade etmek isterim.
Gerçekten, gerçeği yansıtmayan
gerekçelerle diyorum çünkü grup önerisine baktığımızda
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin koltuk
ittifakı yaptığı ve dokunulmazlıkların
kaldırılmasından sonra bu kapsamda Milliyetçi Hareket
Partisinden hiçbir milletvekiline davet dahi gitmediği hâlde HDPli pek
çok milletvekilinin tutuklu yargılandığı iddia ediliyor.
Gerçek böyle midir? Kesinlikle böyle değildir.
Hatırlanacağı üzere dokunulmazlıkların
kaldırılması bir Anayasa değişikliğiyle söz
konusu oldu ve Anayasa değişikliğinde referanduma dahi gerek
kalmaksızın Gazi Meclisimizin kararıyla dokunulmazlıklar
kaldırıldı, arkasından da yargı süreçleri
başladı ve o sürecin en başında -bakın, bunun altını
çizmek isterim- daha davet bile gelmeden ilk defa Ankara Adliyesine gidip
ifadesini veren Sayın Genel Başkanımız oldu yargıya
olan saygısından dolayı. Dolayısıyla, bu ve bunun gibi
pek çok iddia, isnat, gerekçe asla gerçeği yansıtmamaktadır.
Biz, işbu grup önerisinin de yargıyı
etkilemeye matuf birtakım sonuçlar doğurabileceğini de
düşünüyoruz ve tekraren, söz konusu grup önerisinin reddine karar
verilmesi gerektiğini yeniden arz ediyor, Gazi Meclisi saygılarımızla
selamlıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
HDPnin grup önerisine
baktığımızda, teması itibarıyla
yargının siyasallaştığı özelinde ve verilen
yanlı kararlar üzerinde verilen bir araştırma önergesi
olduğunu görüyoruz. Esasında, mesele biraz daha bunun ötesinde bugün
geldiğimiz noktada. Yani yargının siyasallaşmasından
kasıt, siyasetin yargıya bir şekilde etki etmesi ve
yargının, kararlarında siyasetin etkisi doğrultusunda karar
vermesi dediğimiz zaman bu, işte keşke bu kadar basit olsa. Yani
bir reform paketiyle yargının bağımsız hâle
gelebilmesi için yapılacak bazı düzenlemelerle belki bunun önüne
geçilebilir. Ancak, burada, içinde bulunduğumuz durumda artık siyaset
yargısallaşmış durumda. Yani siyaset, nasıl ki içinde
bulunduğumuz durum itibarıyla Türkiyedeki tüm kurumları
tahakkümü altına aldıysa yargıyı da tahakkümü altına
almış durumda. Artık tamamen yargısallaşan bir
siyasetle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bunun çok çarpıcı örnekleri var, mesela tutuklu gazetecilerin serbest
bırakılmalarının perde arkasında dönen pazarlıkları
bunun önemli göstergesi olarak söyleyebiliriz. Kimse Deniz Yücelin
tahliyesinin bağımsız yargı tarafından verilmiş
bir tahliye kararı olduğunu söyleyemez. Çünkü, ortaya
çıkıyor ki Alman makamları daha iki gün öncesinden özel uçaklar
tutup tahliye edilen kendi vatandaşlarını buradan almayı
planlamışlar. Başbakanın açıklamasının hemen
arkasından da tahliye kararı çıkıyor. Şimdi, böyle bir
durumda bir bağımsız yargıdan falan bahsedemeyiz. Keza
Avrupa Birliğinin Ahmet Şıkın tutukluluğuna
ilişkin yapmış olduğu açıklamaların Ahmet
Şıkın tahliye olması konusunda verilen kararlara etkisi
olmadığını söyleyemeyiz. Hem müstakbel yargı
mensuplarının hem de hâlihazırdaki yargı
mensuplarının ilişki ağları da yine bunun önemli
göstergelerinden biri. Mesela, Danıştay Başkanının
kızı, AKP üyesi hâkimler... Şimdi bu fotoğrafa
baktığımız zaman, yargının içerisinden gelen tüm
milletvekilleri bilir ki bir hâkim hâkim olarak atama yapıldıktan
yirmi dört saat geçmeden Yargıtay tetkik hâkimi falan olamaz
arkadaşlar, böyle bir örnek yok. Yani orada Danıştay
Başkanı neyin ödülünü aldı? Danıştay Başkanı
çay toplamaya gitti, onun ödülünü aldı. Danıştay
Başkanı sanki iktidar partisi milletvekiliymiş gibi ana
muhalefet liderini eleştirdi, suçladı, onun ödülünü aldı. Ortaya
çıkan durum biraz daha bunun ötesinde yani bizim, siyasallaşan
yargının daha ötesinde başlıkları
tartışmamız gerek burada.
Değerli arkadaşlar, diğer bir nokta
tutuklu milletvekillerine ilişkin yapılan uygulamalar. Şimdi,
milletvekilinin milletvekili olduğu için ayrı bir uygulamayla
karşılaşmasını yani pozitif anlamda bir
ayrımcılık yapılmasını bir kenara
bırakın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayacağım.
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
ZEYNEL EMRE (Devamla) ...yine azıcık
ceza hukukundan anlayan, içinden gelenler bilir ki bir vatandaş,
sabıkası yoksa ve direkt şahsa karşı işlenen bir
suç söz konusu değilse, böyle hakaret suçu gibi daha basit anlamda tabir
edeceğimiz suçlar karşısında bir yıl üç ay gibi bir
hapis cezasıyla karşılaşmaz, böyle bir hapis cezasıyla
karşılaşsa dahi muhakkak o ceza ertelenir yani ertelenmeden bir
yıl üç ay hapis cezası uygulanmaz. Hangi partiden olursa olsun, bir
milletvekili şayet Saraydaki padişah bozuntusu. gibi bir ifade
kullandığı için, bu ifadeyi kullandığı için
milletvekilliği son buluyorsa bu apaçık millet iradesine hakarettir
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi son olarak size şunu
söyleyeceğim: Burada sizin yerleşmiş uygulamalarınıza
baktığımızda, yüzde 70-80 milletvekillerinin
değiştiğini görüyoruz. Elinizde fırsat varken
yargıyı bağımsız kılmak için bizimle birlikte
çabalayın. Sonra, emin olun sizlerin de ihtiyacı olacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son söz Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Abdurrahman Öze
aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ÖZ
(Aydın) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP
Grubu tarafından verilmiş olan grup önerisi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz alıyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bugün akşam idrak edeceğimiz Regaip
Kandilini de tebrik ediyorum.
HDP grup önerisinde, tutuklu milletvekilleri ve
gazetecilerin yargılanmasıyla ilgili süreçlerin Anayasanın 98
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasının talep edildiğini gözlemledim.
Anayasanın 2nci maddesinde devletin
nitelikleri sayılırken hukuk devleti ilkesi açıkça
belirtilmiştir. Hukuk devleti ilkesinin temelinin kuvvetler
ayrılığı olduğu da tartışmasızdır.
Yasama yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme yetkisini
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, yargı yetkisini de
bağımsız mahkemeler kullanmaktadır.
Meclis araştırması açılması
istenilen konu, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin
olup bağımsız mahkemelerin görev alanıdır. Yasama
organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetki ve görev alanına
girmemektedir. Anayasanın 138inci maddesi Hâkimler görevinde
bağımsızdır. der. Hâkimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam,
merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye
ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yargısal faaliyetler, bağımsız
mahkeme ve hâkimlerce yürütülür; ceza ve ceza yargılamasına
ilişkin özel ve genel kanunlardaki düzenlemelere tabidirler. Yargısal
faaliyetler sonucunda verilen kararlardan davanın taraflarından
birinin memnun olmaması hayatın olağan sonucudur. Karardan
memnun olmayanların, kararın Anayasaya, kanunlara aykırı
olduğu iddiasında olanların mahkeme kararını istinaf
veya temyiz mercisine temyiz ve itiraz yoluyla götürmesi, başvurması
anayasal bir hakkıdır. Yargılama sırasında bir
kısım hak ihlalleri olduğuna ilişkin iddialar varsa buna
karşı da Anayasa Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvurma hakkı vardır. Bu haklar yasal mevzuat
çerçevesinde belirlenmiş, usullere uygun olarak
kullanılmaktadır. En nihayetinde, bağımsız
mahkemelerce verilen kararlar yasal incelemeden geçtikten sonra
kesinleşmekte ve kesinleşen kararlar da bağlayıcı
olmaktadır.
Grup önerisi Anayasanın 138inci maddesine
açıkça aykırı olduğundan grup önerisi aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, basın özgürlüğünün
sağlanması için yapılacak çalışmaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/160) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Mart 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 22/3/2018 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, basın özgürlüğünün
sağlanması için yapılacak çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen (10/160) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
22/3/2018 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde ilk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi sahibi olarak İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşa aittir.
Buyurun Sayın Yarkadaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Sevgili arkadaşlar ve değerli milletvekilleri; AKP
iktidarı 2019 seçimleri öncesi muhalefetin nefes alabileceği ve kendisini
ifade edebileceği tüm alanları bloke ediyor ve kapatmaya
çalışıyor. Aykırı ve muhalif tek ses bile
duyulmasın diye Türkiyede ağır bir sansür uygulanıyor.
Bu sansürün örneklerinden biri de dün gece
yaşandı ve şu anda da gördüğünüz üzere Netflix, bluTV,
puhutv, Twitter, YouTube gibi yayın organları Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun denetimine sokuldu. Artık Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ahlaka
aykırı yayın yapıldığı gerekçesiyle bu
mecralara da cezalar uygulayabilecek.
Şu anda sansür kafesini görüyorsunuz,
Twitterın özgürlükle özdeşleşmiş olan kuşu artık
RTÜKün kafesinin içine girmiştir. Dün gece internete ağır bir
sansür getirmekle yetinmediniz, sosyal medyayı da istediğiniz gibi
sansüre uğratacak düzenlemelerin adımlarını
attınız, bu kanunla özgürlükleri kafese kapattınız. Ama
size bu da yetmiyor, interneti kafese kapattığınız gün Aydın
Doğanın gazete ve televizyonlarını da kendinize yakın
olan Demirören Grubuna satın aldırdınız
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Satmasaydı.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) -
ve böylece
medyanın yüzde 70i tek bir kişinin eline, AKP iktidarına
yakınlığıyla bilinen Demirörenin eline geçti
SALİH CORA (Trabzon) Siz Kanaltürkü kime sattınız?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) -
ve böylece
AKPyi destekleyen yayın organlarının oranı yüzde 90a
ulaştı. Burada özgürlükten bahsedemezsiniz, bu düzenin adı tek
adamın tek sesli düzenidir.
Basında yarattığınız
tekelleşme halkın haber alma hakkını ve kamuoyunun özgürce
oluşma hakkını ortadan kaldıracaktır. Gazetelerin
dağıtım ağı tek bir partinin eline geçmiştir, bu
da muhalif yayınların halka ulaşmasını engelleyecektir.
Yarattığınız bu medya ortamı yüzünden binlerce
gazeteci daha işsiz kalacaktır. Tekelleşme haberin ve
gerçeğin ölümü demektir. Bir cinayet işlediniz beyler, size bu
cinayeti iktidarı kaybetme korkunuz yaşatıyor ve iktidarı
kaybetme korkunuz yüzünden işlediğiniz bu cinayetle tarih önünde anılacaksınız
ve suçlu olarak yaftalanacaksınız.
Bu suçları neden işlediğinizi
biliyoruz. Hâkim ve savcıları parti kadrolarından
atıyorsunuz. Danıştay Başkanının kızına
jet torpil yapıyorsunuz. Hâkimlerin ve savcıların AKPlilerden
oluştuğunu kamuoyu bilmesin diye medya organlarını sansüre
uğratıyor ve bu organları boğuyorsunuz.
Buradan Rekabet Kurumuna bir çağrıda
bulunalım: Rekabet Kurumu Aydın Doğanın elinden zorla
alınan ve Demirören Grubuna verdirtilen bu yayın
organlarının satışını derhâl durdurmalıdır
çünkü bu, halkın haber alma hakkının ve rekabet
ortamının ortadan kaldırılmasıdır. AKP sadece
rekabet ortamını değil adaleti de ortadan
kaldırmıştır. Onlara bu yüzden bugün Fatih Sultan Mehmetin
bir sözüyle seslenmek istiyorum. Adalet mülkün temelidir. diyoruz,
anlamıyorsunuz, belki Fatihin sözleri kulağınıza bir küpe
olur. Bakın, ne demiş Fatih Sultan Mehmet, sizlere demiş bunu:
Aklı öldürürsen, ahlak da ölür; akıl ve ahlak öldüğünde millet
bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür;
adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür. Arkadaşlar, hem adaleti hem
devleti öldürüyorsunuz. Yargılanamayacağınız bir düzen
kurabilmek adına hâkim ve savcıları il ve ilçe
başkanlarından, gençlik kollarınızdan, kadın
kollarınızdan seçiyorsunuz ama emin olun ki ne yaparsanız
yapın kurduğunuz bu baskı ve dikta düzeni hiçbir şekilde
sizin açınızdan zafere ulaşmayacak ve ayakta kalamayacak. Er ya
da geç bizlerin mücadelesiyle Türkiyede adalet yeniden tesis edilecek ve
adalet yeniden tesis edildiğinde sizler de adil bir şekilde
yargılanma şansına kavuşacaksınız. Çünkü tarih
önündeki suçlarınız artık yargılanmayı hak
ettiğinizi gösteriyor. Sadece Aydın Doğanın elinden
medyasını alıp başka bir şirkete devrettirmeniz bile
yargılanmanız için yeterli bir sebeptir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hatip
konuşması içerisinde kendilerine bir baskı alanı
oluşturduğumuzu belirterek iktidarımızı ve bizleri,
grubumuzu itham ve ilzam edici beyanlarda bulunmuştur. 69a göre cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika sataşmadan
söz veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın CHP grup önerisi üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, özgürlükleri savunan
bir konuşma gibi görünüyor ama kendisinin çok önemli, dikta, dayatma ve
otoriter bir şekilde talimat veren bir konuşmasını hep
beraber dinledik. Esefle dinlediğimi özellikle belirtmek istiyorum çünkü
buradaki talimatlarınız
Yani sanki zorla bir satın alma
Malın sahibi belli, isteseydi satmazdı, bu bir gerçek.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İnanıyorsunuz değil mi, inanıyorsunuz değil bu
söylediğinize!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ve
arkasından, böyle, ültimatomlar, talimatlar vermek suretiyle Derhâl
engellensin, derhâl
Tam bir otorite görmek istiyorsanız az evvelki
konuşma cümlelerinin içeriğine bakmak gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kendi vermek istediği mesajla
tam bir tenakuz içerisindeydi, tıpkı geçmiş dönemde
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Rekabet
Kurumunu göreve davet ediyorum, göreve.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Yargı
siyasallaştı. deniliyor ya; bakın, bu Parlamentoda 2007den
beri, yaklaşık on bir yıldır görev yapıyorum ve Adalet
Komisyonunda da çalıştım, ne zaman yargıya ilişkin
önemli adımlar atsak, yargının özellikle
bağımsızlaşması için
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tarafsız
ve bağımsız mı oldu şimdi? Bağımsız
tarafsız mı, tarafsız bağımsız mı? Yani
hangisi, ters yüz ediyorsunuz da?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
yargı
kimsenin arka bahçesi olmasın diye düzenlemeler yapsak Cumhuriyet Halk
Partisinin geçmiş dönemde
Tutanaklarda, mevcuttur, burada pek çok
konuşma gerçekleştirdik ama geriye dönecek olursak yargının
bağımsızlığını, özellikle bunu her
platformda söyledik; bu, hepimiz için lazım, bunun aksini asla
savunmuyoruz ama eğer yargıyla ilgili bir siyasallaşma
arıyorsanız geçmişe bakacaksınız. Dönemin Adalet
Bakanı Moğultayın çok net itirafları var. Ne diyor o
dönemde? Nereden alacaktım? Elbette ki bu kadroları tahsis
ettirecektim. diyor. Ehliyet ve liyakat
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Aynı
şeyi mi yapmak istiyorsunuz?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Daha beterini
yapmak istiyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Hiç, geçeceksin
bunları! Bugün Türkiye çok yönlü bir mücadele vermekte, ne yazık ki
pek çok kurum ve kuruluşlara, yargının içerisine de
sızmış bir örgütle mücadele etmekte. Ondan sonra da buraya
çıkacaksınız, yargının, basının vesairenin
nefes almadığından
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) AKP il
başkanlarını hâkim yaparak mı adaleti
sağlayacaksınız? AKP il başkanlarını hâkim,
savcı yaptınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bir gerçeği
niye görmezden geliyorsunuz? Türkiye bulunduğu coğrafyada kırk
yıldır terörle mücadelede, bugün de pek çoğuyla mücadele ediyor.
Bakın, eğer bir örnek arıyorsanız sosyal medyayla ilgili,
İngilterenin -İngiltere terörle mücadele eden bir ülke
olmadığı hâlde- terörle mücadele kanunlarını
nasıl hayata geçirdiğine, nasıl sosyal medyaya
kısıtlamalar getirdiğine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Yasağı savunuyorsunuz Sayın Başkan, yasağı
savunmayın, özgürlükleri savunun.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sen hakareti
savunuyorsun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Özgürlükleri savunun
ALİ ŞEKER (İstanbul) IRA nerede?
İngilterede IRA yok değil mi?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla)
terörü övücü;
Başbakanı, Cumhurbaşkanını yerici herhangi ifade
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Avrupaya
bakıyorsunuz; Fransada, İngilterede, Hollandada, Avusturyada,
Almanyada, İspanyada, İsveçte sosyal medyada terör
seviciliği, terör övücülüğü herhangi bir kılıf altında
asla yapılamaz, kata yapılamaz, yasaları da buna izin vermez.
Bugün yapılan düzenlemeler de bu yöndedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Direkt, Cumhuriyet Halk
Partisinde daha önce görev yapmış bir Bakanın adını
vererek sataşmada bulunmuştur. Bu konuda söz istiyorum.
BAŞKAN Pardon, kimin ismini verdi ben
kaçırdım?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Moğultaydan
bahsetmiştir efendim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Mehmet
Moğultay.
İLKNUR İNCEÖZ (Sakarya) Geçmiş
dönem Adalet Bakanları Mehmet Moğultaydan bahsettim.
BAŞKAN Buyurun lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçün, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten herkesin
duymasını istiyorum, bugün basın toplantısında da
söyledim.
Şimdi Herkesin adil şekilde
yargılanmasıyla ilgili düzenlemeler yapıyoruz. diyorlar. 2011
yılında, AKP Hükûmeti, Fetullahçı terör örgütüyle birlikte,
hâkim ve savcıların yerlerinin değiştirilebilmesi için
konulan sürelerde yani Mezun olduktan sonra en az beş yıl gibi bir
süre görev yapması gerekir. ilkesini on yıla çıkartarak
Fetullahçı terör örgütünün hâkim ve savcılarının
atanmasının önünü açmıştı. O hâkim ve savcılar,
daha sonra Balyoz ve Ergenekon davalarında, Türkiye Cumhuriyetinin
Genelkurmay Başkanını, PKKlı bir militanın,
Şemdin Sakıkın gizli tanıklığıyla tam
altı yıl içerde tutmuştu. Şimdi de aynı maddeyi
kullanarak Danıştay Başkanınızın
kızının beş yıl süreyi tamamlamadan
atamasını yapıyorsunuz. Ya yüzünüz kızarmıyor yalan
söylerken ya da bu milleti saf sanıyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan
Cumhuriyeti Millî Meclisi üyesi Sona Aliyeva ve Kocaeli Milletvekilleri Cemil
Yaman ile Sami Çakıra Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Azerbaycan
Cumhuriyeti Millî Meclisi üyesi Sayın Sona Aliyeva, beraberinde Kocaeli
Milletvekillerimiz Cemil Yaman ve Sami Çakırla birlikte ziyaret
etmişlerdir Meclisimizi, kendilerine Hoş geldiniz. diyoruz.
(Alkışlar)
Teşekkür ediyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın İnceöz, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, sadece kayıtlara girmesi açısından söylüyorum.
Grup Başkan Vekili konuşmasında, O
dönemde FETÖ vesaire atamalarını yaptınız ettiniz. dedi.
Öyle bir örgüt vardı da bunlar bilerek, isteyerek yapılmış
şeyler mi? Bu örgüt açığa çıktıktan sonra, önemli
olan, ondan sonraki süreçte kararlı, azimli bir şekilde mücadele
etmek ve
ALİ ŞEKER (İstanbul) Mal bölüşüm
kavgasına tutuşunca, açığa çıkınca değil!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
bu mücadeleye
ket vuracak, engelleyecek hiçbir açıklama yapmamak bizim
sorumluluğumuz olduğu kadar bu Parlamentodaki herkesin de aynı
şekilde sorumluluğudur.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz
saldırdınız Kamer Gençe o günlerde!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum. AKP Genel Başkanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın Fetullahçı terör örgütü terör örgütü
ilan edilmeden Eğer böyle davranırsanız sizi terör örgütü ilan
ederim. diye bir beyanatı vardır, Sayın Grup Başkan
Vekilinin onu alarak kendi önüne koyup bir kere daha düşünmesini rica
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, basın özgürlüğünün
sağlanması için yapılacak çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/160) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
22 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, öneri
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu konuşacaktır.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özgür basın için mücadele eden tüm tutuklu
gazetecileri, başta sevgili dostum Akın Atalay olmak üzere
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, AK PARTİ Başkanı
Erdoğanın dün söylediği bir sözü hatırlatmak isterim.
Türkiyenin içinde bulunduğu durumun, yaşadığımız
tüm sıkıntıların sebebini itiraf etmiş kendisi.
Demiş ki 2019 seçimleri için: Allah göstermesin, herhangi bir aksilik
durumunda kaybedenin biz değil, Türkiye olacağını görmek
zorundayız. Mesele siyasi olmaktan çıkmış, devletimizin ve
milletimizin bekası meselesine dönüşmüştür. Böyle demiş
Erdoğan, o kaybederse Türkiye kaybedecekmiş. Bu sözlere tehdit mi
dersiniz, Ben olmazsam oldurmam. mı dersiniz, artık ne derseniz
deyin ama işin şirazesi iyice kaydı.
Bu sözler daha çok su kaldırır ama bunun
ışığında zaten Türkiyeye yaşatılmayan
acı, zulüm kalmamışken, ülke savaşa bile girmişken dün
bir yeni adım daha atıldı. Doğan Medya Grubu, telefonda
Erdoğandan gözyaşlarıyla af dilemesiyle
hatırladığımız Demirörene satıldı, tam da
seçime giderken. Tesadüf olabilir mi? Hayır. Erdoğan büyük bir seçim
yatırımı yaptı; seçim yolunda gerçekleri tamamen
gizleyecek, muhalefetin sesini tamamen kısacak kocaman bir adım daha
attı. Tek devlet tek millet tek yargıdan sonra şimdi de
tek medya diyorsunuz.
Zaten uzunca bir süredir Aydın Doğan ve
ailesi aslında baskı altındaydı. Şimdi onlar
satışla belki kendilerini kurtarmış olabilirler ama
Doğan Grubunda çalışan basın emekçileri ne olacak, işten
çıkarmalar yaşanacak mı, bunun da takipçisi olacağız.
Doğan Grubu kusursuz yayıncılık
mı yapıyordu? Hayır. Tarafsız mıydı? Hayır.
Eleştirilecek çok fazla yönü vardı. Hele HDP hakkında onlarca
konuşma yapılırken HDPli hiç kimsenin çıkmadığı
bir yayın grubundan söz ediyoruz. Ama küçücük bir muhalif sese bile
iktidarın tahammülü olmadığını görüyoruz, aslında
olan bu. O nedenle işte Demirörene verdiler Doğan Grubunu. Çünkü Demirören,
Erdoğanın kendisidir. Doğan Grubunu aslında Demirören
değil Erdoğan almıştır, Demiröreni de CEO
yapmıştır. Amaç, seçime tek sesli bir medyayla gitmektir çünkü
acziyet vardır. Öz güveni olan hiçbir siyasi iktidar aslında bu
yollara tenezzül etmez.
Biz bunu ilk kez yaşamıyoruz.
Faşizmin öncelikli refleksidir basını susturmak. Dünyada da
Türkiyede de çok örneği vardır. Daha uzağa gitmeye gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Başkan, biraz süre isteyeceğim.
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) 15 Temmuzdan sonra kapatılan basın yayın
organlarına baktığımız zaman İMC TV, Artı
TV, Hayatın Sesi Televizyonu,
bunlar
Ama ne oldu biliyor musunuz? Hep bir yol bulundu, gazeteciler de bir
yol buldular, gerçekler de bir yol buldular yani bunu susturmak o kadar kolay
değil. Yine yeni kanallar açacağız, yeni dergiler
basacağız, gerekirse kapı kapı dolaşacağız.
Türkiyenin tüm muhalifleri, demokrasiden, barıştan yana olan herkes
yan yana gelecek, kimsenin gücü sesimizi kısmaya da ülkeyi
karıştırmaya da yetmeyecek.
Son olarak bir şey daha söylemek isterim.
AİHM eski yargıcı Rıza Türmen diyor ki: AİHMin iki
kararı -Mehmet Altan, Şahin Alpay- tutukluluk rejimi ve ifade
özgürlüğü bakımından önemli ve Anayasa 90 gereğince
uyulması gereken kararlardır. Bu kararlardaki ilkelerin yargıçlar
tarafından resen dikkate alınması gerekir.
Ey yargıçlar, duyuyor musunuz? Serbest
bırakın arkadaşlarımızı diyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, kayıtlara girmesi açısından bir şey
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Eğer
faşizmin bir örneğini arıyorsa 7-8 Haziran seçimlerine giderken
bu musluktan kan akan görüntülerle Oy vermezseniz kan akacak. şeklindeki
billboardlar vesaire ve nasıl bir baskı
uygulandığını, doğu ve güneydoğuda nasıl bir
tehdit
Eğer faşizm arıyorsak buna bakmak lazım. Eğer
faşizm arıyorsak terör örgütüne destek vermeyen Kürtlere o bölgede ve
bugün Afrinde neler uygulandığına bakmak lazım.
Faşizmi buralardan, demokrasinin yeri Meclisten, Parlamentodan çok daha
uzak yerlerde araması lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum çünkü
partimize, açıkça, zorla oy alarak ve faşizmle, bu uygulamalarla
Meclise gelmiş bir parti suçlamasında bulundu.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
yerinizden söz vereyim, açayım mikrofonu.
GARO PAYLAN (İstanbul) Açık
sataşma.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yerimden değil, hayır, sataşmadan söz
istiyorum Sayın Başkan. Basbayağı sataşmadır.
Demin İlknur Hanıma verdiniz, nasıl, sataşma değil
miydi o?
BAŞKAN İlknur Hanıma
sataşmadan söz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ben
kayıtlara girsin diye söz aldım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır bundan değil, daha önce verdiğinizde.
Sayın Başkan, bakın,
algılarınız
BAŞKAN Bir açıklama yapın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, neden açıklama yapayım? Bir grup
başkan vekili olarak, sataşma varsa partime söz almak
durumundayım.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yani Yeni bir sataşmaya mahal vermemek
Yeni bir
sataşmaya mahal vermemek, aynı sözlerin temcit pilavı gibi
tekrarlanmamasıyla olur.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Senin
yaptığın gibi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Şimdi Baskı yapılmış, şöyle
yapılmış, böyle yapılmış
Ya baksanıza
Allah aşkına, hâlâ şu an diyoruz ki biz size: Hadi gelin hemen
mesela seçime gidelim. Göreceksiniz, kayyumlar dışında yönetmeyi
bilmiyorsunuz, halkın iradesini tanımıyorsunuz. Yani bizler buraya
yüzde 80, yüzde 90 oylar alarak geldik, öyle baskıyla maskıyla
gelmedik. Bunu yapmaya çalıştınız. Kasım seçimlerinde
yapmaya çalıştınız ama olmadı, gene olmadı, gene
halkın iradesi tecelli etti, onca baskıya rağmen geldik.
Referandumda onca baskı yaptınız. Gerçekten aslında,
şimdi yaptıklarınız yapacaklarınızın
kanıtı. Zaten az önceki konuşmamı bundan yaptım. Yani
medyayı da tekleştirdiniz, tek medya hâline getirmeye
çalışıyorsunuz. Neden? Çünkü hiçbir muhalif ses
çıkmasın ve sonrasında yeni bir seçimde olacak şaibeler de
ortaya çıkmasın diye. Ama buna izin vermeyeceğiz diyoruz.
Ya Allah aşkına, gerçekten Terör, terör,
terör demekten başka bir laf biliyor musunuz, başka bir projeniz var
mı sunmak istediğiniz?
SALİH CORA (Trabzon) Siz terörü savunmaktan
başka bir kelime kurabiliyor musunuz? Siz sadece terörü savunuyorsunuz,
hiçbir şey yapmıyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) On beş yılda tükendiniz. Aynı iddianamelerle, sizin,
o beraber yol yürüdüğünüz, FETÖcülerin iddianameleriyle
yargılanıyor bu basın.
SALİH CORA (Trabzon) Barış,
barış demekle barış olmaz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Selahattin Demirtaş da, tutuklu vekillerimiz de, aynı
şekilde, Akın Atalay da, Cumhuriyet gazetecileri de aynı
iddianamelerle yargılanıyor. FETÖcü yargıçlar, savcılar
içeride. Onların iddianamelerini mütalaa olarak alıyor savcılar.
Kararları da aynı şekilde; o gencecik yargıçlar telefon
açarak, Acaba ne yapmalıyız? diye sorarak ondan sonra karar
veriyorlar.
Yani sizin artık gerçekten terörden başka
bir lafınız olsun. Boşaldı o kese, gerçekten
boşaldı.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Siz de hangi kararı
alıyorsanız Kandile soruyorsunuz. Kandili arıyorsunuz,
Kandilden talimat alıyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Başkan, Bitliste 1 askerimiz daha şehit oldu. Bu ülkede terörün
sebebi belli. 1 asker daha şehit oldu, konuşuyor!
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Terör her zaman gündemimizde.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, ister kürsüden ister buradan. On beş yılda tükendiniz.
dedi.
BAŞKAN Buyurun. Böyle gidelim
karşılıklı!
4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yani tabii bu
kürsüye geldiğinizde bir gün de teröre lanet okumanızı, terörü
görmenizi isterdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz benzer konuşmaları yapmaya devam
ettikçe, temcit pilavı gibi aynı şeyleri tekrar ettikçe,
aynı şekilde kaseti başa sarıp burada milletin aklıyla
alay etmeye çalıştıkça biz de emin olun ki milletimizden
aldığımız vekâletin gereğini yerine getirmeye devam
edeceğiz. Evet, siz görmezden gelebilirsiniz ama Türkiye kırk
yıldır PKKyla mücadele ediyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Başbakanınız yok ya, Başbakan kayyum atandı!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Ben oraya laf
ediyorum ama ne yazık ki zaman zaman ses de Atatürkün partisinden
geliyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Başbakan
kayyum atandı Başbakan. Başbakandan kayyum atadınız
kayyum.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Yani Ali
Şeker, artık bir sus, dinle şurada. Meclisin mehabetine uygun
bir şekilde dinlemeyi öğren.
Burada, bakıyoruz ki PKKyla mücadele ediyoruz.
Bugün hem ülkemizin içerisinde hem de sınır ötesinde mücadele ediyoruz.
Burada çıkıp -daha dünkü konuşmalarınız,
tutanaklarınız bu kadar sıcak ve bu kadar tazeyken- âdeta
Afrinde huzur vardı, Türk askeri girdi, Özgür Suriye Ordusu girdi.
vesaire gibi ithamlarla
Yazık günah, geride bıraktıkları
el yapımı bombalar
Oradaki askerlerimiz, Özgür Suriye
mensupları canlarını siper ederek, sivil halkın burnu
kanamasın diye, oradaki vatandaşlara, Suriyeli kardeşlerimize
zarar gelmesin diye
Orada yaşayanları kim yerlerinden yurtlarından
etti? 7 Haziran seçimi sonrası bölge insanımız, biraz evvel
gösterdiğim fotoğraftaki gibi, nasıl Kan akacak. tehdidiyle,
nasıl çukurlar kazmak suretiyle
15 yaş altı ve üzerindeki
çocukların okula gitmesi gerekirken kendi yurdumuzda, kendi bölgemizde
kendi insanımızın gittiği, kullandığı okulu,
hastanesi bombalanırken niye terör örgütüne bir tane laf etmiyorsunuz?
Sonra da çıkıyorsunuz buradan, 80 milyonun âdeta gözünün içine baka
baka Terörden başka bir laf edin. diyorsunuz. Evet, terörden başka
bir laf edeceğiz; terör, terör unsurları ve son terörist yok
edilince, Türkiye bu coğrafyada terör belasından kurtulunca terörden
başka lafları da aynı şekilde etmeye devam edeceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bir gerçek de
gözünüzden kaçmasın. Hiçbir zaman ülkemiz insanına bunları
mazeret olarak sunmadık, on beş yıldır da Türkiyeyi her
konuda, adalette, emniyette, sağlıkta, ulaşımda
değiştirmeye, dönüştürmeye, özgürlük alanlarında, hak ve
özgürlük, demokrasi mücadelesinde
İşte, terörle mücadele bu
demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır ve sonuna kadar da devam
edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sataşmadan tekrar söz istiyorum. Bir kere de teröre laf
etmediniz. Sanki biz terörü destekliyoruz, terör destekçisiyiz gibi partimize
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Değilim.
desin, biz de alkışlayalım.
5.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Katılmadığımız bir dolu görüş
saymasına rağmen
HİKMET AYAR (Rize) Terörü lanetle.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
buradan tek bir laf atılmadı İlknur Hanıma
ama sizin buraya gelme durumunuz yoksa, sadece oradan
konuşabiliyorsanız bilemeyeceğim.
Ben size bazı sözleri hatırlatmak
istiyorum seçimlerden sonraki, Burhan Kuzunun 7 Haziran seçimlerinden sonra
dediği Olmazsa kaos olur. ya da Davutoğlunun dediği
Patlamalar oldukça oylarımız artıyor aslında. sözlerini.
Şimdi, bu sözler hangi sözlerdi? Kim acaba gerçekten seçimlere müdahale ediyordu,
bunu bir kere hatırlatmak isterim.
Onun dışında, daha dün söylenen
sözler, az önceki konuşmamda söyledim. Ne diyor Erdoğan? Allah
göstermesin, herhangi bir aksilik durumunda kaybedenin biz değil Türkiye
olacağını görmek zorundayız. Mesele siyasi olmaktan
çıkmış, devletimizin ve milletimizin bekası meselesine
dönmüştür. diyor. Ya, nasıl bir parti başkanı kalkıp
da başka partilerin iktidara gelmesi ihtimaline karşı kendisi
bunun hakikaten Allah göstermesin değil, Türkiyenin kaybedeceği
bir şey olduğunu söyleyebilir. Bu demokrasi midir? Siz artık
böyle bir noktaya geldiniz yani hakikaten basın özgürlüğü derken bunu
kastediyoruz. İşte hiçbir şey olmasın istiyorsunuz, hiçbir
özgürlük olmasın istiyorsunuz.
Adalet Bakanına biz onlarca şey
sıralıyoruz ama ne yapıyor Adalet Bakanlığı? Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü mesela daha yayına girmemiş bir
diziyle ilgili RTÜKe talimat vermeye kalkıyor, RTÜKe bildirimde
bulunuyor. Ne o? İşte o Avlu denilen dizi cezaevlerini
anlatıyormuş, cezaevlerindeki işkenceyi anlatıyormuş,
bu teröristlerin işine yararmış. İşte sizin her
şeyle ilgili anlayışınız bu, her şey terör sizin
için. Terör, terör, terör diyerek sorun çözülmez dediğimiz şey
şu: Kırk yıldır dediğiniz sorun Kürt sorunudur, Kürt
sorunu da müzakereyle çözülür ancak barış masasıyla çözülür, karşılıklı
diyalogla çözülür.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, kayıtlara girsin diye söylüyorum. Türkiyenin bir Kürt
meselesi yoktur.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Buna mı geldik!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Geçmiş
dönemde yaptığımız açılımlarla, silahların
bırakılması gerektiği dönemlerde bunu hep beraber
yaşadık. Türkiyenin bir terör belası vardır ve teröre ve
terör seviciliği yapanlarla bir mücadelesi vardır, kayıtlara
girsin. Sonuna kadar da bu mücadele devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
İlknur Hanım takip etmiyor herhâlde çünkü
az önce ÖSOcularla ilgili de söyledi birtakım şeyleri. Onların
mesela yağmacılığı falan, bugün hatta
Cumhurbaşkanı da açıklama yapmış bununla ilgili,
İbrahim Kalının açıklamaları vardı,
ÖSOcuların kendilerinin de açıklamaları vardı Böyle
şeyler olmuş, bunları soruşturuyoruz. diye ama olsun, biz
bunu gene kayda sokalım.
Onun dışında da başka ne
vardı söylediği
Gerçekten aynı şeyler tekrar edildiği
için
Ha, evet, Kürt sorunu yoktur. Ya bu noktaya geldiysek tebrik ederiz
diyorum, gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen Kürtlerin bu
anlamda temsilcisi olamazsın zaten.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yani Türkiyede hâlâ biz kırk yıl öncesinde
kullanılan laflara geldiysek o zaman tebrik etmekten başka bir
şey kalmıyor.
BAŞKAN Evet, değerli arkadaşlar,
teröre karşı hep birlikte ortak ve samimi bir duruş göstermek
zorundayız. Bu, milletin hakikaten kırk-kırk beş
yılı aşkın süredir kanını emen bir sorun. Nereden
gelirse gelsin, hangi terör örgütünden gelirse gelsin bütün terör örgütlerine
karşı bu samimi duruşu hep birlikte göstermek zorundayız
diye düşünüyorum ben de.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, basın özgürlüğünün
sağlanması için yapılacak çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/160) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
22 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisi üzerinde son söz Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hasan
Turana aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN TURAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
Grubunun basın yayın özgürlüğü hakkında vermiş
olduğu grup önerisi dolayısıyla grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda içerisinde bulunduğumuz üç
ayların müjdecisi Regaip Kandilini tebrik ediyor, başta İslam
âlemi olmak üzere dünyanın bütün mazlum milletleri için hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Hem grup önerisini hem de grup önerisiyle ilgili
konuşan arkadaşları dikkatlice dinledim. Özellikle şunun
altını çizmek lazım: Sanki burada düşüncenin önünde engel
koymaya hevesli, özgürlüklere karşı bir iktidar varmış, bir
düşünce varmış gibi bir tarifte bulunuluyor. Bunu ben teessüfle
karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Efendim, bu ülkede düşünme hürriyeti, inanma
hürriyeti, yaşama hürriyeti, inandığını ifade etme
hürriyeti olduğu gibi, bütün bu insanların bunları kullanma
hakkı ve hukuku olduğu gibi hepimizin aynı zamanda yasalara,
yasaların çizmiş olduğu çerçeveye uyma görevi de var. Hangi
meslek sahibi olursanız olun yasalar önünde eşitsiniz ve yasalara
karşı sorumlusunuz. Hepimiz yasalara uymak durumundayız.
Özgürlüklerin sınırının bir başkasının
özgürlüğünün başladığı nokta olduğunu bilmek
noktasındayız. Sınırsız özgürlük diye bir kavram
dünyanın başka coğrafyalarında var mı, bilmiyorum
ancak şunu iyi biliyorum: Rusyada veya Amerika'da ülkelerinin
güvenliğini tehdit eden gazetecilerin Londra sokaklarında baygın
hâlde bulunduğunu veya Amerikadan, kendi ülkelerinden kaçıp
başka ülkelere sığınmak zorunda olduklarını
yakinen biliyorum. Ama ne hikmetse bizim ülkemize gelince, terör örgütlerinin
aparatı hâline dönüşmüş, ülke güvenliğini tehlikeye
düşüren her türlü düşünceyi -tırnak içerisinde, düşünceyi-
savunduğu iddia edilen mevkuteler, yayın organları özgürlük
kalıbı içerisinde savunulmaya kalkılıyor.
Değerli arkadaşlar, bu ülke hepimizin,
ülkemizin güvenliği de hepimizi ilgilendiriyor. Herhâlde burada hiçbir
milletvekilimiz ülkemizin güvenliği tehlikeye düşsün ve tehdit
altında olsun istemez.
Bir de uluslararası birtakım gazetecilik
değerlendirme örgütleri var ki evlere şenlik. Bu örgütler ne hikmetse
diğer değerlendirme örgütleri gibi sürekli ülkemize notlar veriyor.
Ama notlar verirken kendi ülkelerindeki duruma hiç bakmıyor. Hep ne
hikmetse bizim gibi ülkelere notlar veriyor, puanlar veriyor. Ekonomiyle ilgili
bakıyorsunuz filan örgüt puanımızı düşürmüş. Yani
emperyal politikaların bir aparatı olarak, diğer ülkeleri
etkisizleştirme aracı olarak kullanılan bu örgütler
Dünya
Gazetecilik Örgütü, geldi, ülkemizde gazetecilik ihlalleri var... Peki, bak
bakalım Avrupada, Amerikada ve dünyanın başka
coğrafyalarında bu tür ihlaller var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen
HASAN TURAN (Devamla) Ben bu önergenin
reddedilmesi noktasında duygularımı ifade ediyor ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HASAN TURAN (Devamla) Tabii, konuşmacı,
önerge sahibi arkadaşımızın da kullandığı,
AK PARTİ il ve ilçe teşkilatlarından hâkim ve
savcıların atandığıyla ilgili ifadeler
Sırça
köşklerde oturanların başkalarının camına
taş atmaması gerektiğini ifade ediyorum. Geçmiş dönemlerde
il başkanlarından valiler atayanların
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tek parti
döneminde, tek parti
HASAN TURAN (Devamla) -
ve kendi dönemlerinde
sadece 108 tane gazetenin kapatıldığını
Cumhuriyet
gazetesi -bugün sözde kendilerini savunuyor olarak gözüken gazete- Vatan, Tan,
Tasvir-i Efkâr başta olmak üzere kendilerinin yanında olduğuyla
bilinen gazeteler de başta olmak üzere, hiçbir düşünceye hiçbir
yaşam biçimine hak tanımayanların, bizi sürekli düşünce
özgürlüğü ve yaşam özgürlüğüyle ilgili kısıtlamalar
getiriyor olarak takdim etmelerini da teessüfle karşılıyorum, ki
AK PARTİ iktidarları on beş yıl boyunca düşünce ve
inanç hürriyetinin önündeki birçok engeli kaldırmış, Türkiyede
büyük reformlar yapmış bir iktidardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sataşma
gerekçelerini sıralamama gerek var mı bilmiyorum ama
BAŞKAN Bir tanesi
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşma
gerekçelerini sıralamama gerek var mı bilmiyorum ama açık ve
aleni bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisine ve önerge sahibine
sataşmada bulunmuştur, bundan dolayı söz istiyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yarkadaş.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın, İstanbul Milletvekili Hasan Turanın CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın konuşmacı önergemiz hakkında konuşurken tozpembe
bir tablo çizdi, belli ki sarayın çıkardığı
majestelerinin pembe gazetesini her gün okuyarak güne başlıyor.
Tabii, majestelerinin gazetelerini okuyup anlatırken diğer yandan
gazetecileri tehdit etmeyi de elden bırakmıyor, diyor ki:
Bakın, Amerikada, İngilterede gazeteciler sokak ortalarında
baygın bulunuyor, başınıza bunlar mı gelsin
istiyorsunuz? Sayın Konuşmacı, bunları zaten Türkiyedeki
gazeteciler yaşıyor. Şu anda 165 gazeteci yazdığı
tweet, yaptığı yorum, attığı başlık
yüzünden hâlâ cezaevinde. AKP iktidarı gazetecilerin üzerinde tam
anlamıyla bir Demoklesin kılıcı oldu. Efendim,
geçmişte gazeteler kapatılmış. Peki, geçmişte
gazeteler kapatıldı diye sizin şimdi gazete kapatma
hakkınız mı doğdu? Bunu bir söyleyin.
AKPli yöneticiler hâkim
yapılmıyormuş. Sadece benim tespit edebildiğim 116 hâkim ve
savcı daha geçen gün atandı. Milletvekili adaylarınız,
belediye başkanı adaylarınız şu anda koltuklarına
oturdular. Neyle? Kırk saniyelik bir mülakatla. Kim yaptı bu
kırk saniyelik mülakatı? Basri Bağcı, Adalet
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı. Beyefendiyi
ödüllendirmek için AİHMe göndermek istediniz, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Basri Bağcının hukuki birikimi
yetersizdir. dedi ve mülakata bile çağırmadı. Ne
yaptınız onun için? Hemen bir ödüllendirme mekanizmasını
devreye soktunuz, dediniz ki: Kırk saniyede yüzlerce AKPliyi hâkim
yaptınız, o hâlde ödülün Yargıtay üyeliğidir.
İşte sizin anlayışınız budur.
Tek parti döneminde olup bitenleri anlatıp
sanki Türkiyede şu an her şey güllük gülistanlıkmış
gibi bir tablo çizmeyin, aslında konuştukça batıyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
HASAN TURAN (İstanbul) Başkanım,
majestelerinin pembe gazetelerini okumakla suçlayıp beni tahfif etti.
BAŞKAN BAŞKAN - Buyurun, buyurun, siz de
buyurun.
Arkadaşlar, lütfen, bunun bir
sınırının olması gerekiyor. Şimdi herkes kendi
fikrini açıklayacak, bu sataşma anlamına gelmez.
Buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Hasan Turanın, İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; arkadaşımız kendi
tezini savunurken benim söylediğim şeyleri tekrar saptırarak bir
konuşma yaptı. Benim, Londrada ve diğer yerlerde gazetecilerin
uğradığı cezalara örnek verirken Batılı
değerlendirme örgütlerinin, bu meslekle ilgili oluşturulmuş
örgütlerin nasıl çifte standartlı olduklarını anlatmak için
verdiğim bir örneği alıp getirip Burada gazetecileri tehdit
ediyorlar. diye örneklemesi akla ziyan bir şeydir. Buradan bu sonucun
çıkartılmasını doğrusu garipsedim. İnsan zorlasa,
bunun sınavına girse herhâlde bu sonucu çıkartamaz.
Değerli arkadaşlar, inanma ve düşünme
hakkı kadar mülkiyet de Anayasal bir haktır. Bir gazete grubunun,
yayın grubunun bir başkası tarafından satın
alınmasını gelip burada siyasal bir ambalaj içerisinde
sunmanın ve buradan iktidarı suçlamanın; yine, sosyal medya ve
internet yayıncılığının anayasal bir kurum olan
denetim organının gözetiminde bulunmasını
sağlamanın özgürlüklere yasak ne tarafı var? Bugün, ülkemizde her
çeşit, her düşüncede, her kanaatte yayın organı
çıkıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) İçeride, hepsi içeride.
HASAN TURAN (Devamla) Ben de gazetecilikle
uğraştım, gidersiniz ilgili birimlere başvurunuzu
yaparsanız, gazeteyle ilgili müsaadenizi alırsınız çok
kısa bir sürede, yayına başlarsınız. Kanaatlerinizi de
alabildiğince sergilersiniz, düşüncelerinizi orada ortaya
koyarsınız. Ancak, bugün görüyoruz ki ülkemiz çok yönlü bir emperyalist
kuşatmayla karşı karşıya ve burada gazetecilik
adı altında, gazetecilik kılıfında ülkemizin
güvenliğini zaafa uğratacak müdahaleler ve kampanyalarla
karşılaşmış olmasını görmüyor muyuz?
Özellikle, 15 Temmuzdan sonra bu kampanyalarının
arttığı da hiçbir şekilde gözümüzden kaçmıyor. Ben
bunu ifade ediyorum. Terör örgütlerinden tutuklananların gazetecilik
sıfatıyla takdim edilmesi doğru değil. Acaba gazetecilik
yaptığı için mi gözaltına alındı yoksa başka
bir suçtan dolayı mı gözaltına alındı?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Zekeriya
Özün söylemi, Zekeriya Öz de böyle konuşuyordu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) FETÖcü iddianamelerle gözaltına aldınız,
FETÖcü.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, basın özgürlüğünün
sağlanması için yapılacak çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/160) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Mart 2018 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım, oylarınıza
sunacağım:
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 27/3/2018 Salı
günkü birleşiminde Down sendromunun ülkemizde
yaygınlığı, Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin
yaşadıkları sorunların ve ihtiyaçlarının tespit
edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/684),
(10/2594), (10/2645), (10/2646) ve (10/2691) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek; tıbbi ve aromatik
bitkilerin ekolojik denge gözetilerek üretiminin artırılması,
satılması, sağlığa uygun olarak kullanılması
ve ihracatının geliştirilmesine yönelik sorunların ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilen (10/5), (10/2602), (10/2612) ve
(10/2644) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına; Genel Kurulun
22/3/2018 Perşembe günkü birleşiminde 535 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümüne kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 27/3/2018 Salı günkü
birleşiminde Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ve 23/3/2018 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 22/3/2018 Perşembe
günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Ahmet
Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
İlknur İnceöz Engin
Özkoç
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk
Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Filiz Kerestecioğlu Demir Erhan Usta
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket
Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 27/3/2018 Salı günkü
birleşiminde Down sendromunun ülkemizde yaygınlığı,
Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin yaşadıkları
sorunların ve ihtiyaçlarının tespit edilerek alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen 10/684, 10/2594, 10/2645, 10/2646
ve 10/2691 esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek; tıbbi ve aromatik bitkilerin
ekolojik denge gözetilerek üretiminin artırılması,
satılması, sağlığa uygun olarak kullanılması
ve ihracatının geliştirilmesine yönelik sorunların ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilen 10/5, 10/2602, 10/2612 ve
10/2644 esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek yapılması, Genel Kurulun
22/3/2018 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 535 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümüne kadar
çalışmalarını sürdürmesi, 27/3/2018 Salı günkü birleşiminde
Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
23/3/2018 Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/926) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 535) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 535 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzük'ün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına
ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
535 sıra sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının geneli üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti
bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarı üzerindeki görüşlerime geçmeden önce, her zamanki gibi, bugün
hangi koşullarda bu tasarıyı görüştüğümüze bakmakta
fayda olduğunu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Ocak ayı cari işlemler
açığı 51 milyar dolara ulaştı. Enflasyonun
gerileyeceği yönündeki beklentiler son verilerle maalesef
zayıfladı. Dışarıda Türkiye ekonomisiyle ilgili
olumsuz beklentiler -bize göre maksatlı bir şekilde de olsa- yeniden
köpürtülmeye başlandı. Türkiyenin kredi notunu kırdılar,
piyasa dalgalanmaya başladı, dolar 3,95i test etti, Türkiyenin
CDSleri on gün içinde yüzde 20 arttı, 167 seviyesinden 200 seviyesine
yükseldi. Tahvil piyasalarında bir miktar çıkış
yaşandı, FED faizleri artırdı, fonlama maliyetlerinin
önümüzdeki dönemde yükselmesi bekleniyor. Önümüzdeki günlerde karara
bağlanması gereken birtakım dosyalar ortada. Bu şartlar
altında bir yandan hazine nakit operasyonlarıyla bir tarafa yedek
akçe koymaya çabalıyor, bir yandan teşvikleri, cari harcamaları
artırmaya, böyle tasarıları getirmeye devam ediyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
cari açığın artmaya devam etmesi, enflasyonun
aşağıya istenilen şekilde çekilememesi ve bütçe dengesinin
kötüleştirilecek önlemlerle devam edilmesi hâlinde, ekonomi, büyüme gerçek
sahiplerince üstlenilmediği sürece ekonomide kırılganlık ve
tehditler devam edecek. Maalesef, konut projeleri ve altyapı
yatırım projeleriyle ekonomiyi harekete geçirmek yeterli değil,
nitekim ekonomiye ne yapmak lazım, bereketi de getirmek lazım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
son derece önemli bulduğumuz ve reforma ihtiyaç duyulan bir alan olan KDV
sistemiyle ilgili hazırlanan bu tasarının işletmelerin
belli ihtiyaçlarına karşılık vereceğini
düşünüyoruz ancak bizim anladığımız ve
beklediğimiz anlamda bir KDV reform tasarısı değildir ne
yazık ki. Nitekim Sayın Bakan da bu tasarıya Reformdur.
demedi, Reform niteliğindedir. dedi yani kipi olmayan bir cümle kurmaya
gayret edildi.
Esasen KDV bugün dünyada yaklaşık 150den
fazla ülkenin kullandığı bir sistem ancak KDV sadece harcama
vergisi olmaktan ziyade ekonomide otomatik stabilizatör görevi üstlenen,
ekonominin bütün kılcal damarlarına nüfuz eden, hem üretim hem
tüketim hem gelir yönü bulunan önemli bir enstrüman. KDVnin mali amacı
olduğu kadar talebin kontrolü, kaynak dağılımının
düzenlenmesi ve yönlendirilmesi, otokontrol mekanizmalarına işlerlik
kazandırılması, ihracat ve yatırımların
teşvik edilmesi, vergi yükünün adil dağılmasının
sağlanması, gelir dağılımının düzeltilmesi,
tasarruf ve yatırımları da artırması gibi
amaçları bulunmaktadır ama bunların tamamının
aynı anda hedef olarak dikkate alınması mümkün değildir.
Biz 83 yılında Planlamada, bu kanun
uygulanmadan, uygulamaya geçmeden, Beşinci Plan döneminde finansman
etkisinin ne olabileceğine dair araştırma yapan bir
uzmanlık tezini yaptık. O zaman, Beşinci Plan Döneminde millî
gelirin yaklaşık yüzde 4,6sı kadar bir vergi
toplanılabileceğini, bu verginin gelmesiyle
kaldırılması gereken vergilerle millî gelirin yüzde 2,6sı
kadar kayba uğrayacağımızı, nitekim, yüzde 2
civarında da bir pozitif farkın ortaya
çıktığını ama yıllık ortalama yüzde 6,1lik
de bir artış sağlayacağını ifade ettik. Bunun
millî gelire esnekliğinin de 1 olacağını söyledik ki bu
önemli bir şeydi ve yaklaşık böyle bir gerçekleşme oldu.
Şimdi, bütün bunlara
baktığımız zaman, uygulamaya konulduğu 1985
yılından bu yana sistemde esasen hukuki anlamda reform
sayılabilecek köklü bir değişiklik yapılmadı. KDV
oranları bakımından baktığımızda Türkiye, 28
AB ülkesinde uygulanan KDV oranlarına bakıldığında en
düşük oranlı ülkeler arasında bulunuyor. Ülkemizde KDV
sistemindeki sorun oranlar değil özellikle belirli faaliyet ve sektörler
için getirilen ve kapsamı sürekli genişletilen istisna ve indirimlerdir.
Yatlar, kotralar, tekne ve gezinti gemileri, net alanı 150 metrekareye
kadar konut teslimleri, ikinci el araçlar, gazete ve dergiler, bu
yayınların elektronik ortamda satışı gibi kalemlerin
KDVde yüzde 1 oranı yer alıyor. Buna mukabil, halkın tükettiği
ve satın aldığı pek çok üründe KDV yüzde 18. Çiftçinin
mazotunda KDV ve ÖTV var. ÖTV kapsamına giren pek çok üründe, otomotivde,
akaryakıtta, sigarada KDV matraha dâhil olduğundan verginin de
vergisi alınıyor. Bu ürünlerde dünyadaki vergi yükü Türkiyede. Kanun
tasarısı maalesef KDV sistemindeki bu çarpıklıkları
düzeltecek, adil bir yapıya kavuşturacak düzenlemelerden yoksun.
Kanun yapma sürecini, sorunlu alanlarını kalıcı çözüme
kavuşturma sorumluluğu altında yürütmek esas olmalı.
İdarenin çeşitli kesimlerini, ihtiyaçlarını göz önünde
bulundurması doğal ancak bu ihtiyaçlar hiyerarşisinin çok
doğru bir şekilde belirlenmesi gerekir.
Tasarının esas itibarıyla, kamuoyunda
aksettiği gibi, KDV sisteminin aksayan yönlerini düzeltecek daha adil ve
etkin yapıya kavuşturacak bir düzenleme olması beklenirken
belirli kesimlerin istifade edeceği iadeler, istisnalar ve ilave
kolaylıklardan ibaret kaldığı görülüyor. Ayrıca,
mevcut sistemin işleyiş ve adaletini bozan istisnalar
kapsamının bazı faaliyet alanları da dâhil edilmek
suretiyle genişletilmesi söz konusu. Tasarının gerekçesinde
yatırım, üretim ve ihracatın teşvik edilmesine yönelik
gerçekleştirilen reformların devamı mahiyetinde olduğu
söyleniyor. KDVnin işletmeler üzerindeki finansman yükü oluşturmayan
bir yapıya dönüştürülmesi hedefleniyor. Küçük işletmelerin uyum
yükümlülüklerinin kolaylaştırılması, işlem
maliyetlerinin azaltılması, uygulama kolaylığı
sağlaması, ekonomik kalkınmaya katkı
sağlamasının amaçlandığı da ifade ediliyor. Bu
yönüyle tasarıya daha çok işletmeler penceresinden bir
bakış açısı edinildiği görülüyor. İş
âleminin KDV yükümlülüklerinden kaynaklı nakit ve finansman
ihtiyacının azaltılması, iade ve istisna sisteminde yapılan
değişikliklerle bazı rahatlamaların sağlanmaya
çalışıldığı da görülüyor.
Tasarının bütçeye maliyetinin, Komisyona
sunulan bilgilerden, 2020 yılına kadar 9,9 milyar TLyi bulması
bekleniyor. Bildiğiniz üzere, 2018 yılı bütçesinde hedeflenen
65,9 milyar TL açık vardı ancak son iki hafta içinde
görüştüğümüz torba tasarıların bütçeye maliyetinin 17
milyar TLyi bulduğunu ifade edebiliriz. Bu tasarı da
eklendiğinde sene sonu bütçe açığının 90 milyar TLyi
aşması, yurt içi hasıla oranının ise yüzde 1,9 yerine
yüzde 2,5e yükselmesi söz konusu olabilecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarı özetle aşağıdaki düzenlemeleri getiriyor.
Devreden KDVnin iadesine imkân sağlar hâle
getiriliyor. 2019 yılı başından itibaren on iki aylık
sürede indirim konusu yapılmayan katma değer vergisinin izleyen
altı ay içinde talep edilmesi hâlinde iade edilmesi söz konusu olacak.
2018 sonu itibarıyla devreden KDVnin Maliye Bakanlığınca
belirlenecek takvim ve esaslar çerçevesinde iadesi veya gider
yazılması da öngörülüyor. KDVnin grup konsolidasyonuna izin
veriliyor.
Şimdi, burası önemli, bu çerçevede tercihe
bağlı olarak en az yüzde 50 ortağı bulunan kurumlar vergisi
mükellefleriyle birlikte grup KDV mükellefiyetleri tesis ettirilebilmesi
konusunda Maliye Bakanlığına yetki veriliyor.
Sayın Bakanım, burası önemli, bu
yetkiyi alıyorsunuz ama Merkez Bankasına verdiğimiz yetkiyle
şirketlerin, grup şirketleri de olsa, döviz borçluluğunu takip
amacıyla baktığımızda orada olayı şirket
bazında, burada grup bazında takip etmenizin manasını çok
anlayabilmiş değiliz, bunun özellikle üstünde durulması
gerektiğini düşünüyorum.
Adi ortaklıkların sermaye
şirketlerine dönüşmesi işlemleri KDVden istisna tutuluyor. KDV
indiriminde takvim yılı sınırı uzatılıyor.
İkinci el taşıt ve taşınmaz teslimi için özel matrah
belirleniyor. Değersiz alacaklara ilişkin hesaplanan verginin
indirimine izin veriliyor. Gümrüksüz satış mağazalarına
yapılan teslimler KDV ve ÖTVden istisna ediliyor.
Bağışlanan bazı tesislerle ilgili teslimler KDVden istisna
ediliyor. Yabancılara verilen sağlık hizmetleri KDVden istisna
tutuluyor. Küçük mükellefler için ödeme süresi uzatılıyor,
beyannamenin verildiği ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar
uzatma imkânı getiriliyor. Teknoparklarda üretilen oyun,
yazılımların teslimi KDVden istisna tutuluyor ancak
zararlı yazılım ve oyunlarla ilgili bir ayrıma
gidilmediğini ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, tasarıya eklenen maddelerle
devlete ait üniversite hastanelerinin borçlarını hafifletecek
düzenlemeler getiriyorsunuz. Olumlu, yapılan bu düzenlemeyi isabetli
buluyoruz ancak üniversite hastanelerinin içinde bulunduğu sorunları
çözmeye yeterli bir gelişme ve düzenleme değil. 2002
yılından sonra sağlıkta dönüşüm adıyla
yapılan radikal değişikliklerle yeni bir devre başladı;
SSK; BAĞ-KUR ve Emekli Sandığının tek bir şemsiye
altında toplanması ve herkesin hem devlet hem de üniversite
hastanelerinden hizmet alması kesin olarak doğru bir
yaklaşım ancak sonraki süreçte sağlıkta Dünya Bankası
kaynaklı bir özel sektör deneyimi başladı; birçok özel sağlık
kuruluşu mantar gibi çoğalmaya başladı ve sektörde
kontrolsüz bir büyüme dönemi yaşandı. Üniversite hastanelerindeki
katkı payları kaldırılırken vakıf üniversiteleri
teşvik edildi. Sağlık sisteminde hatalar
yapıldığını, üniversite hastanelerinin batma
noktasına geldiğini daha önce biz dışarıdaki
çeşitli yazılarımızda da Meclisteki görüşmelerde de
dile getirdik. Üniversite hastaneleri için acil önlem paketi de uygulamak
zorundasınız, bunun yetmeyeceğini önümüzdeki dönem
göreceğiz. demiştik.
İlk olarak üniversiteden
ayrılmış olan öğretim elemanlarının geriye
döndürülmesi esas olmalıdır, onlara bu imkânların
sağlanması gerekir. Bu bağlamda, eskiden uygulanan makul bir
fark sisteminin yeniden oluşturulmasını düşünmek gerekir.
Bir diğer taraftan, devlet, hem
araştırmaya hem de asistan eğitimine ilave teşvikler vermek
zorundadır.
Burada özellikle ifade etmek istediğim
başka bir husus, Sayın Bakanım, biz, konut sektörüne daha fazla
kaynak ayırmaya doğru gidiyoruz. Yapı kullanım izni ile
inşaat ruhsatı arasındaki farkın, 2002 sonundan bu yana,
2017 yılı sonuna kadar yaklaşık 3 milyon olduğunu
düşünürseniz, zaten bunun da yüzde 40ının yaklaşık 3
büyük ilde olduğunu düşünürseniz, burada bir problem birikme
alanı olduğunu görüyoruz. Nitekim, bu sektöre daha önceleri iki
yılda bir, üç yılda bir düzenleme yaparken, altı aya, sonra üç
aya, sonra iki aya, sonra ayda bire düşmeye başladı. Burada da
bu sektörü dikkatle incelemek gerekirken, düzenleme gerekirken, bu sektörde
belki daha hızlı maliyetleri düşürmeye çalışıyorsunuz
ama hızla ileriye doğru koştuğunu, sıkıntıya
doğru koşacak önlemler olduğunu burada ifade etmek istiyorum.
Şimdi, götürü usulde bir vergileme olayı
bu kanun tasarısında ortaya çıkıyor. Siz, her ne kadar
Bunu İngilterede inceledik, bunu gördük. deseniz de bu, uygulanmadan
önce, bize göre, bu konuda tez yazan bir arkadaşınız olarak
şunu ifade etmek istiyorum: Bu Türkiye'yi otuz beş sene önceye
doğru götürmenin bir neyidir? İşareti olarak söylemek
lazım. İstisnalar azalmıyor.
Şimdi, yabancılardan KDV almama konusunda,
şahsen özellikle sağlık sektörüyle de yakından ilgili biri
olarak ifade etmek istiyorum. Burada, arkadaşlar, ısrarla
buranın da vergilendirilmesi gerektiğini, sektörün zaten ucuz
olduğunu, yabancıların tercih nedeni olduğunu ifade ediyor ama
geçici de olsa bunu yapsanız ileride bunu düzenlemek gerekir diye
düşünüyorum. Şu anda belki talebi Türkiyeye yönlendirme
açısından bu tür şeyler olabileceğini ifade etmek istiyorum
ama bu konutla ilgili son zamanlardaki gelişmelerin tekrar üzerinde durmak
istiyorum.
Bir diğer husus, siz bize bu KDV
alacaklarının hangi gelir grupları itibarıyla -firmalar
olarak veya şahıslar olarak- sayısal olarak nelerini verdiniz?
Meblağları da verdiniz, firma sayılarını da verdiniz.
Tabii, burada bu olayı çok iyi
değerlendirmekte yarar var diye düşünüyorum çünkü olaya buradan
baktığımızda nereye, kimlere, nasıl birikmiş,
bunun yorumlanmasının ileriye doğru tedbirlerin belirlenmesinde
çok faydalı ve önemli olacağını ne yapmak istiyorum? Tekrar
ifade etmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kabaca ifade etmek gerekirse tekrar, kanun tasarısı
KDV sisteminin işleyişinde bazı aksaklıklara, ihtiyaç
duyulan bazı yeni düzenlemeler getirmekle birlikte, KDV oranlarında
bir değişiklik yapmamakta, mevcut sistemdeki bazı haksız
istisna ve indirimlere çekidüzen getirmemekte -ayrıca, vergi adaletinin
sağlanmaması, yerli girdi kullanımı, ekonomide katma
değer üretimi, geniş yığınların vergi yükü
altında ezdirilmemesi, vergiden vergi alınmaması yani KDV
matrahının içinde ÖTVnin bulunmaması, az kazanandan az, çok
kazanandan çok vergi alınması hususunda, vasıtalı
vergilerin ağırlığının azaltılması
hususunda bir düzenleme olmaması- KDV oranlarının adaletli ve
satın alma gücüne, tüketim davranışlarına ve gelir
gruplarının harcama davranışları gözetilerek adil bir
şekilde belirlenmesi gibi hedeflere yaklaşılmasına maalesef
imkân vermemekte.
Tasarının yukarıda ifade
ettiğimiz, açıkladığımız hususların dikkate
alınması hâlinde, ülke ihtiyaçlarının
karşılanması noktasında daha etkin bir düzenleme olacağını
tekrar ifade etmek istiyorum.
Hayırlı olması dileğiyle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Afrinde el yapımı patlayıcının infilak etmesi
neticesinde şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün
Afrinde el yapımı patlayıcının infilak etmesi
neticesinde 3 askerimizin şehit olduğunu öğrenmiş
bulunuyoruz. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Milletimizin
başı sağ olsun. Tüm yakınlarına sabrıcemiller
niyaz ediyorum ve bu vesileyle de bir kez daha, terörle mücadelemizi sonuna kadar
kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi de buradan belirtmek
istiyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/926) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 535) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, gruplar adına ikinci
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada bulunan herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti,
Türkiyeyi demokrasi yolunda yürütmekten vazgeçtiğinden beri
yatırım ortamını iyileştirmeye
çalışıyor. Bakın, tırnak içinde söylüyorum, demokrasi
yolundan çıktığımızdan beri arkadaşlar, iki buçuk
üç yıldır hep yatırım ortamını iyileştirmeye
çalışıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonuna yaklaşık 20
torba geldi. Her bir torba da ağır, çuval
ağırlığında; 90 madde, 100 madde, 150 madde, 80 madde
torbalar. Yasama kalitesi yok. Ama bakın, 20 torba geçiyor, bin madde
geçiyor, yatırım ortamı iyileşmiyor. Neden? Çünkü
yatırımcı, Türkiyeye güvenmiyor, hukuk devleti olmadığını
görüyor ve bu yüzden de daha fazlasını istiyor.
Bakın, üç yıl önce niye bu teşvikleri
vermek zorunda değildik? Barış süreci varken bunları vermek
zorunda değildik. Yatırımcı geliyordu Evet, burası
demokrasi yolunda yürüyen bir ülke. diyebiliyordu ve Hukuk devleti
burası, bir sıkıştığımda mahkemeye giderim,
hakkımı ararım. diyordu ve bu teşvikler olmadan da
yatırımını yapıyordu. Demokrasi yolundan
çıktığımızdan beri, arkadaşlar,
yatırımcı namzetleri -onların da sayıları çok az-
Hükûmetin kapısına gidiyorlar Biz sıkıştık
arkadaş. diyorlar. Mevcutlar da öyle, diyorlar ki: Biz çok
sıkıştık. Ne yapacağız? O güne kadar aklına
gelmeyen -bakın, düşünün, otuz beş yıllık bir mesele
KDV meselesi- KDV iadeleri aklına geliyor grupların. KDV iadelerini
bize verin ki çarkı döndürelim çünkü değirmende su bitti. diyor
yatırımcılar. İşverenler değirmeninde su bitti,
değirmene su koyman lazım.
Bakın, 2017 yılında da
değirmende su bitmişti. Bünye hasta, arkadaşlar, ekonomimiz
hastalanmış, bir an önce demokrasi yoluna dönelim, çözüm orada dedik.
Hayır, ben istibdat rejimine, baskı rejimine devam edeceğim;
piyasaya da para vereceğim, para saçacağım piyasaya. dedi
iktidar. Kredi Garanti Fonunu şapkadan çıkardı, 250 milyar lira
piyasaya para saçtı, piyasada bir kortizon etkisi yarattı. Hastaya da
kortizon versen hasta biraz kendisini iyi hisseder. Geçici bir süre
ekonomimizin çarkları döndü, değirmene su girdi çünkü geçen sene. Ne
oldu? Bir yıl geçti, evet, piyasaya, değirmene su verince çarklar
döndü, bir miktar ekonomi büyüdü ama kim büyüdü arkadaşlar, kimler büyüdü?
Bir kısım yandaş büyüdü. Asgari ücretlinin cebine giren bir
şey yok, esnafımız İşlerimiz iyi gitmiyor. diyor,
çiftçi mağdur ama bir kısım yandaş işini büyüttü,
kârını büyüttü. Bir kısım finansçı, bir
kısım yandaş inşaatçı kârlarını büyüttü
arkadaşlar, bunun dışında bir büyüme yok.
Şimdi, bir yıl sonra kortizon etkisi
bitti, tekrar çarkları döndürmek için değirmene su lazım. Ne
oldu? Maliye Bakanına gitti Ya, Sayın Maliye Bakanım, sen geçen
sene Kredi Garanti Fonunu verdin ama artık o bitti, daha fazlasını
da veremiyorsun çünkü bankalardaki limitler doldu. Ne yapacağız?
Bizim KDV alacaklarımız var, bunları bize geri ver
Şimdi,
bu düzenlemeyi yapıyoruz arkadaşlar.
Yatırımcıların devletten 160 milyar liralık KDV
alacağı var, şimdi bunları iade edecekmiş. Ama
bakın, bu nasıl anlatılıyor Türkiye halkına, Türkiye
halklarına nasıl anlatılıyor? Büyük müjde, KDVde reform
yapıyoruz. Ya, 81 milyon vatandaş da düşünüyor ki:
Arkadaş ya, ben her gün KDV ödüyorum, arabama benzin koyuyorum KDV
ödüyorum. Markete gidiyorum, yaptığım her
alışverişin yüzde 8i, yüzde 18i KDV. Her şey KDVyle, bu
KDVyi de ben ödüyorum çünkü KDV bir tüketim vergisidir. Vatandaş diyor
ki: Herhâlde bu KDVde Hükûmet bir indirim yapacak. 81 milyon
vatandaşımız bunu düşünüyor çünkü Başbakan Müjde,
KDVde reform yapıyoruz. deyince ne düşünür vatandaş? Maliye
Bakanı da çıkıyor Müjde, KDVde reform yapıyoruz. diyor.
Vatandaş da Herhâlde bana bir şey gelecek. diyor.
Bakın arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonu
tutanaklarına bakın, Maliye Bakanımız listeyi verdi. Ben
demiştim ki bu torba yüzde 1i ilgilendiriyor. Bakın, 81 milyonu
değil yüzde 1i ilgilendiriyor, zenginleri. Maliye Bakanının
verdiği listeye göre yüzde 1i de değil -ben iyimser bir rakam
söylemişim- binde 1i ilgilendiriyor arkadaşlar. Topu topu 70-80 bin
KDV alacaklısı devletten bu alacaklarını alacak. Yani
vatandaşa bir müjde yok. Maliye Bakanı vergilerinin yüzde 70ini
dolaylı vergilerden topluyor yani KDVden, ÖTVden topluyor ve bu arada
alacağı olan inşaatçılar, yatırımcılar
Şimdi, toplanan o vergilerden KDV iadesi olarak toplumun binde 1ine iade
yapılacak arkadaşlar.
Ya, bir devlet elbette ki alacağı olan
işverenlere ödemelerini yapabilir, bununla ilgili böyle bir tedbir
alabilir ama bütçe dengelerimiz sarsılmışken, bu ödemeleri
yaparken bunu nasıl finanse edeceğini de halklarımıza,
vatandaşlarımıza, milletin temsilcilerine anlatması
lazım.
Şimdi, Maliye Bakanı 160 milyar
lirayı ödeyecek, bütçe dengelerini sarsacak ama bu ödemeyi yaparken bunu
nasıl finanse edeceği konusunda Komisyonumuza hiçbir şey
söylemedi. Dedi ki: Allah kerim, bereketi gelir. Arkadaşlar, bereketi
nereden geliyor? Bakın, siz bir avuç yatırımcıya, birkaç
bin kişiye bu KDVleri öderken 81 milyondan vergi topluyorsunuz. Yani
dolaylı vergiler yüzde 70deyken siz bu vergileri KDVden toplayıp,
tüketim üzerinden toplayıp yatırımcıya verirseniz
geniş kesimlerden vergi alıp binde 1e vermiş olursunuz. Böylece
geniş kesimler daha fakirleşir, binde 1 daha zengin olur,
değirmenin suyu hep bir bölüm yandaşa ve finansçıya
akmış olur.
Arkadaşlar, bu değirmenin suyunu
geniş kesimlere akıtmamız lazım. Evet, işveren
sıkıntıda ama onların sıkıntısı ne ki
esas sıkıntı geniş kesimlerde. Şimdi biz bu
değirmenin suyunu geniş kesimlere akıtırsak
-işçilerimize, esnaflarımıza, çiftçilerimize- o zaman
değirmenin çarkı kendi kendine döner. Arkadaşlar, bu gelir ve
servet adaletsizliğinin çarkını kırarsak o zaman
değirmenin çarkları döner. Eğer ülkemizi bir barış ve
huzur ülkesi yaparsak, demokratik kuralları işletirsek, hukuk devleti
yaparsak o zaman değirmenin çarkları kendi kendine döner. Ama
bunları yapmadığınız sürece bütün totaliter rejimlerde
olduğu gibi bir kısım yandaş oligarkı beslersiniz,
onları semirtirsiniz ve geniş kesimler yoksullukla hemhâl olurlar ve
onlara da vereceğiniz şey şudur: Vatan tehlike altında,
büyük bir tehdit var, savaşmamız lazım, silah almamız
lazım, istibdat rejimi kurmamız lazım, medyayı
susturmamız lazım. dersiniz ve medya tek sesli de olduğu zaman
-dünkü Doğan Medya Grubunun satışıyla beraber zaten teslim
olmuştu Doğan Medya Grubu- tam bir şekilde ele geçirip
milletimize de bunu anlatırsınız. Vatan tehdit altında.
deyip silahlara, F-400lere, F-35lere
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) S-400.
GARO PAYLAN (Devamla) -
S-400lere, bütün bu
silahlara kaynakları akıtırsınız, sonucunda ne olur
arkadaşlar? Ekmek eksilir, garibanın ekmeği eksilir,
garibanın ekmeğinden alırsınız yandaşlara
verirsiniz, bir de silah lobilerine verirsiniz arkadaşlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terör örgütüne
bedava veriyorlar, biz almak zorundayız tabii ki.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bu çarkı
kırmamız lazım. Ülkemizi tekrar demokrasi yolunda yürütmemiz
lazım ki hepimizin aşı olsun, işi olsun, huzuru olsun
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, Maliye
Bakanı bu parayı binde 1e verecek, biliyorsunuz, binde 1e. Peki,
nasıl finanse edeceksiniz Sayın Maliye Bakanı diyorum,
Bakarız. diyor. Ben diyorum ki: Arkadaş, yıllardır gelir
vergisi reformunu getireceğiz diyordunuz. Gelir vergisi reformunu niye
istiyoruz? Doğrudan vergileri artırmak için yani gelire ve servete
duyarlı vergileme almak için, zenginden daha fazla vergi alıp
geniş kesimlere yansıtmak için. Böyle bir reform getirdi mi Maliye
Bakanı? Hayır. Gelir vergisi reformu ortada yok. Ne yapacak?
Geniş kesimlerden vergiyi, dolaylı vergiyi toplayacak ve küçük bir
azınlığa kanalize edecek arkadaşlar. Maalesef totaliter
rejimlerin kuralı budur, rol modelleri Putin de böyle yapıyor, bir
avuç oligarkı zenginleştiriyor -kendi yandaşı- geri kalan
kesimleri de susturulmuş medyayla Büyük Rusya Güçlü Rusya
söylemleriyle -tırnak içinde söylüyorum- uyutmaya
çalışıyor. AKP iktidarı da rol modeli Putinin yoluna
girmiş durumda, maalesef bu şekilde halkımıza
doğruları söylemiyor arkadaşlar ve onun ekmeğinden
çalıp bir bölüm yandaşa transfer ediyor.
Değerli arkadaşlar, geniş kesimleri
rahatlatacak politikalar yapmamız lazım. Bakın, bazı
maddelerle örnekler vereyim ki daha iyi anlaşılsın bu torba
neler getiriyor. Mesela arkadaşlar, bu torbayla, şimdi, diyor ki
Sayın Maliye Bakanı: Ben 2020den önce ödeme
yapmayacağım. Doğruyu söylemiyor. Neden? Bakın, holdingler
var biliyorsunuz, büyük karteller var. Bu büyük karteller hem ithalatçı
hem toptancı hem perakendeci. Biliyorsunuz, ithalat
yaptığınızda KDVyi gidip ödersiniz ve ithalatçı,
toptancıya verdiğinde KDVyi ondan alır,
alamadığının, deposunda tuttuğunun KDVsi de alacak
olarak kalır. Yani ithalatçı ve toptancıda biriken KDVlerse
perakendeciye geçer, perakendeci tahsis ettiği vergiyi öder ama
bunların hepsi bir gruptaysa Maliye Bakanı diyor ki: Ben bu
holdinglerin kendi alacak vereceklerini birbirlerine mahsup etme
hakkını vereceğim. Ve yürürlük tarihini bugüne koyuyor
arkadaşlar. Eğer bu madde geçerse büyük karteller, ithalatçı,
toptancı, perakendeci olarak kendi aralarında mahsuplaşacaklar
ve bir anda milyarlarca lira bütçeden bu büyük holdinglere transfer
edilmiş olacak.
Bakın, biz diyoruz ki kartellere can vermeyin,
oligarklarınıza can vermeyin çünkü bu, haksız rekabet
yaratır. Yalnızca ithalatçı olan, yalnızca toptancı
olan, yalnızca perakendeci olan milyonlarca insanımız var, onlar
bu haktan yararlanamayacak ama birkaç yüz oligark, holding bu
mahsuplaşmadan yararlanacak ve bugün yararlanacak arkadaşlar, bu da -bütçemizi
yaptık- 2018 yılı bütçemize büyük bir zarar verebilir.
Diğer bir maddeye örnek vereyim
arkadaşlar: Hasılat esaslı vergilemeye geçeceğiz. diyor
Sayın Maliye Bakanı. Yaklaşık 1,5 milyon mükellefi
ilgilendiriyor. Şimdi, örneğini de verdi, dedi ki: Bir berber arkadaş
diyecek ki: Ben hasılat esaslı olarak KDV bildireceğim ve bu
çerçevede vergimi vereceğim. Ya, Sayın Değerli Bakan, 5 liraya
saç kesen var -bilirsiniz arkadaşlar, benimki öyle değil de- 100
liraya saç kesen de var, değil mi? 100 lira isteyen de var zengin
semtlerde. Şimdi, siz 5 liraya saç kesen ile 100 liraya saç keseni
aynı şekilde vergilendireceğim hasılat esaslı olarak.
derseniz, burada bir adalet olmaz çünkü 100 liranın KDVsi 18 lira, 5
liranın KDVsi kuruşlar. Ben oradan bir oran belirleyeceğim, KDVyi
ona göre alacağım. diyor. Burada bir adalet yok arkadaşlar ve
kayıt dışılığı artıracak bir
uygulamadır bu.
Bakın, yıllar önce bu böyleydi,
hasılat esaslı; hatta asgari geçim standardına göre
vergilendirme yapılırdı. O yıllarda kayıt oranı
son derece düşüktü arkadaşlar. Kayıt dışılığı
artıracak bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Bir
şey daha var: Mali müşavirler geldiler Sayın Bakan. Bu, mali
müşavirlerin mükelleflerini de azaltacak bir düzenlemeymiş, bunu da
öyle bildirdiler. Evet, siz bir imkân vermişsiniz, Nasıl olsa
hasılat bazlı bir düzenleme, ben de defterimi Maliyenin
yaptığı siteden
Sokarım oraya birkaç evrak, böyle bir
bilgilendirme yaparım
Bu da mali müşavirlerin mükellefiyet
ilişkilerini düşürecek bir düzenleme.
Mali müşavirler geldiler, oda temsilcileri
geldiler ama Sayın Bakan, şikâyet telefonları da geldi üstüne.
Bu nispi vergilendirmeye itiraz ediyor mali müşavirler. Öyle
Odadan
geldiler
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yatacak yerin yok.
GARO PAYLAN (Devamla) Ben itiraz ettim,
tutanaklarda belli.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yatacak yerin yok.
GARO PAYLAN (Devamla) Ama telefonlar geldi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bunu en çok sen destekledin, nispi vergiyi sen destekledin.
GARO PAYLAN (Devamla) Hayır, tutanaklarda
belli. Hayır, efendim
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
İlla da nispi vergi getirin. dedin.
GARO PAYLAN (Devamla) Hayır
Nispi vergi
Ama
oranlar
Sayın Bakan, bakın
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Nispi vergiyi mutlaka getirmeliyiz. dedin. Herkes gördü.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Bakan,
tutanaklarda var, yapmayın.
BAŞKAN Sayın Bakanım, Hükûmet
adına konuştuğunuzda cevap verirsiniz.
Siz de Genel Kurula hitap edin Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Maktu aidatlarla ilgili, on
kat yetki verilmesinin çok fazla olması ve KDV iade raporlarının
düzenlenmesinde müteselsil sorumlu kılınması mali
müşavirler açısından ciddi bir handikap yaratacaktır. diye
kaygılarını belirttiler Sayın Bakan. Çünkü düşünün ki
10 milyar dolarlık bir KDV iade raporu düzenledi bir mali müşavir. Ya,
o mali müşavirin belki 10 bin lira gücü yok, aylıkla geçinen bir mali
müşavir. Siz diyorsunuz ki: Müteselsil sorumlusunuz. Yani sen 10 milyon
dolarlık raporun altına imza attıysan, yarın öbür gün o
belgede bir sıkıntı çıktığında, ben seni, o
kocaman patronlarla aynı değerde müteselsil sorumlu
kılarım, aynı düzeyde sorumlu kılarım. Bu, kabul
edilemez arkadaşlar. Mali müşavirler odamız, evet, bu anlamda
Biz bunun altından kalkarız. dedi ama mali müşavirlerden,
serbest muhasebeciden gelen telefonlar o yönde değil.
Değerli arkadaşlar, bakın, çok önemli
bir madde var. Sayın Maliye Bakanı, biliyorsunuz, geçen yıl dedi
ki: Konutta Georgea, Hansa sıfır KDV. Yurt dışından
gelenler ev alıyorsa sıfır KDV; Ahmet, Mehmet, yüzde 18, size
yok. Ahmete, Mehmete yok; Georgea, Hansa var.
Şimdi, sağlıkta da benzer bir madde
getirildi. Şimdi, düşünün ki Ahmet, Mehmet, Ayşe, Garo, Ohannes
gittiler bir sağlık kurumuna, tedavi oldular, 5 bin lira, artı,
yüzde 8 KDV, 400 lira da KDV vereceksin. George geldi, gitti bir hastaneye, o
da aynı şekilde 5 bin liralık hizmet aldı. E, Bay George,
sana sıfır KDV, sen KDV vermeyeceksin. Bu adalet midir
arkadaşlar? Ya, kendi vatandaşına uygulamadığın
bir vergi sistemini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlara neden
uyguluyorsun? Yapacaksan, herkese aynı uygulamayı yap; yapmayacaksan,
niye yalnızca yabancılara yapıyorsun?
Ve suistimal edilme olasılığı da
var. Düşünün ki arkadaşlar, bir kliniğe gittiniz, gene, 5 bin
lira fatura. Ya, sana 5.400 lira mı? Ama George olsaydın 5 bin
lira. Adımı George yaz. derse ne olacak. Adını
George yaz faturaya. Nasıl ispat edeceksin George
olmadığını? Bundan sonra bütün vatandaşlara öneriyorum
yani. Hani, bu suistimaldir belki ama arkadaşlar, adınıza
George derseniz KDV yok.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Garodan
alıyor mu?
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, çok sakıncalı bir madde daha var. Okul, cami, yurt,
çocuk yuvası yaparsanız sıfır KDV. diyor, Maliye
Bakanı bunu söylüyor, Okul, cami, yurt yaparsan sıfır KDV.
Bakın, bu olumlu bir şey, evet, desteklenmesi gereken bir şey
ama suistimal edilebilir bu da. Neden? Çünkü bakın, bir belediye veya
Çevre Bakanlığı belli bir yere imar verdiğinde -diyelim ki
bin konutluk bir imar veriyor- diyor ki: Ama o bölgeye bir cami, bir okul, bir
yurt, bir çocuk yuvası yapacaksın. Şimdi, düşünün ki siz 1
milyarlık bir yatırım yapıyorsunuz, bunun içinde 100 milyon
lirası da bunlar tutacak. Düşünebiliyor musunuz, Kardeşim, ben
okul, cami, yurda 500 milyon liralık harcama yaptım. dese bu
yatırımcı ve bunlardan sıfır KDV ödese nasıl
ispat edeceksiniz? Ben bu kadar metreküp beton camiye döktüm, şu kadar
demir kullandım. derse, inşaata harcadığı
betonları oradan çıkarırsa nasıl bunun önüne geçeceksiniz
arkadaşlar? Bu kabul edilemez. Eğer bir insan hayır
yapıyorsa bu KDVyi de ödesin, siz eğer iade edecekseniz onu
başka bir yöntemle iade edin. Burada suistimale açık bir uygulama var
arkadaşlar.
Devlete ait üniversite hastanelerinin borçları
kanayan bir yara arkadaşlar ve milyarlarca liralık borç
altındalar. Olumlu bir düzenleme bunun sıfırlanması ama
yapısal bir tedbir getirmiyor. Bugün bu borçları Maliye
Bakanlığı ödeyecek yani ödeyecek dediğim,
yapılandıracak ama yarın bu borçlar tekrar birikecek. Üniversite
hastanelerine dönük yapısal bir reforma ihtiyaç var arkadaşlar. Orada
bilim üretiliyor, orada doktorlar yetiştiriliyor. Oraya yalnızca bir
ticarethane olarak bakamazsınız, oraların desteklenmesine
ihtiyaç var. Oraya performansı sokamazsınız. Oraya
performansı soktuğunuz için o hastaneler bu hâlde. Bir Çapa
Hastanesi, bir Hacettepe, bir Cerrahpaşa; bunlar şu anda bitmiş
durumdalar, hocaları çekilmiş durumda, imkânları
sıfırlanmış durumda. O açıdan, yalnızca borcu
sıfırlamakla kurtaramazsınız. Bu hastanelerin tekrar bilim
üretecek, kaliteli doktorlar üretecek şekilde yapısal bir reforma
ihtiyacı var arkadaşlar. Bu açıdan da bir düzenleme
yapmamız gerekiyor ve Maliye Bakanının bu borçları öderken oraya
vadeli satanları da dikkate alması gerekiyor arkadaşlar çünkü 10
liralık malı 20 liraya fatura ettiler İki yıl sonra
parasını alacağım. diye. Bugün öderseniz o borçları
ıskonto etmeye ihtiyacınız var, buna da dikkat etmenizi hassaten
rica ediyorum.
Değerli arkadaşlar, gördüğünüz gibi
torba, binde birin torbası. Yüzde yüzü ilgilendiren bir şey yok
sevgili vatandaşlarım, size düşen bir şey yok bu torbada.
Hükûmet bir bölüm yandaşını tekrar bu KDV iadeleriyle ihya
edecek, abat edecek arkadaşlar. Size bir şey yok. Size düşen, o
ödediği KDVleri finanse etmek. Benzin alırken
Bakın, benzine
yine zam var. Benzine zam, 15 kuruş zam, siz ödeyeceksiniz. Her şeye
zam. Sizin tükettiğiniz gıdada enflasyon yükselmiş durumda. Her
şeye zam var. Sizin bu zamlı tarifeyle aldığınız
her şeyde ödediğiniz KDVyi alacak Maliye Bakanı ve bir bölüm
yandaşına iade olarak verecek ve herhangi bir gelir vergisi reformu
da getirmediği için bunun finansmanında başka bir yol da yok.
Değerli arkadaşlar, otoriter rejimler
böyle yaparlar, medyayı sustururlar, halkını sustururlar,
onları inim inim inletirler borçlar altında ve bir bölüm
yandaşını ihya ederler. Maalesef, bu torbada da size düşen
bir şey yok. Bunlar, zenginlerin ve yandaşların torbaları.
Saygılar sunarım. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına üçüncü ve son söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Şimdiye kadar kürsüye -bütçe hariç- birkaç gün önceden durumu öğrenip
çalışarak gelemedik hiçbir gün. Bu kadar önemli konularla ilgili
konuşma yapacağımızı aynı gün öğreniyoruz,
onun için de böyle bir yığın evrakla geliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve televizyonların başında bizi izleyen değerli milletimiz;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
3 şehidimiz var Afrinde, biraz önce
öğrendik, Allah rahmet etsin, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, bütün milletimize sabırlar
diliyorum ve İslam âleminin Regaip Kandilini kutluyorum, Allah mübarek
etsin.
Değerli arkadaşlar, şöyle
başlayayım. Sayın Başbakan Binali Yıldırım
mart başında KOSGEBin 5inci KOBİ ve Girişimcilik Ödül
Töreninde şöyle bir konuşma yaptı, konuşmasından bir
bölümünü okuyorum: Şu anda Meclise gönderdiğimiz bir yasa var, otuz
üç yıllık Katma Değer Vergisi Yasasını kökünden
değiştiriyoruz; aslında bu bir değişiklik değil
bu bir reform. Bunun içinde ne var? Bugüne kadar birçok kolaylıklar var,
say say bitmez, detayına girmeyeceğim ama vatandaşın
devletten alacağı biriken KDVsi bir takvime göre ödenecek,
vatandaş devletten alacaklı hâle gelmeyecek. Eğer bundan sonra
KDVler üç ay içinde ödenmezse, ödenmeyen zaman için devlet faiz verecek.
Nasıl faiz alıyorsa gecikmiş alacaklarına, vereceklerine de
aynı şeyi yapacak. Ve bu konuşmasını daha sonra
Konyada da tekrarlıyor, bazı yerlerde de tekrar ediyor. Şimdi,
bunu dinleyen vatandaş, katma değer vergisi alacaklısı ne
diyor ki: 2017 sonu itibarıyla 167 milyar katma değer vergisi
alacağı var vatandaşın, şirketlerin devletten Maliye
Bakanlığından, 167 milyar 2017 sonu itibarıyla. Herkes
mutlu oluyor, diyor ki: Ya, bu sene bu alacaklarımız kısa zaman
içerisinde ödenecek. Sayın Maliye Bakanına bunu söylediğim
zaman, dedi ki: Orada dikkat edin, Belli bir takvime göre ödenecek. diyor
Sayın Başbakan. Şimdi, vatandaş bunu görür mü, Belli bir
takvime göre ödenecek. parantez içi lafını nereden duyacak,
önemseyecek? Bütün herkes, bu ödemelerin bu Katma Değer Vergisi Kanun
Tasarısıyla yapılacağını, geçen sene KGF
ödemeleriyle piyasada sağlanan hareketliliğin,
canlılığın bu sene KDV iadeleriyle
sağlanacağını düşündü. Sonra Komisyon görüşmeleri
sırasında detayına girince öğrendik ki öyle bir şey
söz konusu değil. Bu geçmişten gelen, 2017 sonu itibarıyla 167
milyar olan, 2018 sonu itibarıyla da yaklaşık 200 milyara
çıkacak, katma değer vergisi alacakları, vatandaşın ve
şirketlerin alacağı ayrı bir hesapta izlenecek ve zaman
içerisinde Maliye Bakanlığının çıkaracağı
usul ve esaslara göre ödenecek veya mahsubu temin edilecek. Yani çok ileriki
yıllara bırakılıyor bu, ayrılıyor, bugüne kadar
olan yani 2018 sonuna kadar olan, 2019 başından itibaren hesaplanacak
olan KDVler ayrı, 2018 sonuna kadar olanlar ayrı
değerlendirilecek yani bir anlamla ödenmeyecek ya da çok uzun yıllara
yayılacak. Yani devlet alacağına şahin, vereceğine
karga misali alacağının üzerine bir anlamda yatmış
olacak bu 200 milyar liralık alacağın. Ki bunun bir
kısmı kamunun, KİTlerin, belediyelerin alacağıdır
ama çok önemli bir kısmı, 2018 sonu itibarıyla olursa 200
milyarın yaklaşık 120, 130 milyarı özel sektörün ve
şahısların, vatandaşların alacağıdır;
bir anlamda devlet üzerine yatmış olacak, maalesef böyle bir durum
var, bununla ortaya çıkan budur.
Değerli arkadaşlarım, şu
söylendi: Bu bir reformdur. Biraz önce okudum, Sayın Başbakan da
bunu ifade ediyor, Sayın Maliye Bakanı da Komisyonda bu konuda
görüş belirtti ama daha sonra tartışmalarımız
sırasında Yani reform değilse de reform mahiyetindedir. dedi.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Reform, reform
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Reformla hiçbir
ilgisi yok maalesef, keşke bir reform yapılabilse.
Şimdi, reform olmasını diliyorum,
diliyorum reform olmasını çünkü katma değer vergisinde gerçekten
reforma ihtiyaç var arkadaşlar. Bizim vergi sistemimizde daha doğrusu
reforma ihtiyaç var. Vergide muhakkak reform yapılması lazım.
Bir ekonomi politikası vardır, onun altında maliye
politikası vardır, maliye politikasının altında da
vergi politikası vardır; bunların uyumlu olması lazım.
Bizim vergi politikamız maalesef yanlış,
sıkıntılı, vergi almasını bilmiyoruz -biraz önce
değerli konuşmacılar da anlattılar- harcamalar üzerinden
özellikle vergi alıyoruz. Dolaylı vergilerin yükü çok fazla
vatandaş üzerinde, eziliyor. Eşitsiz, adaletsiz bir vergi yapımız
var. Vergide reform şart bir kere ama katma değer vergisi için reform
ayrıca şart. Maliye Bakanımız sık sık ifade
ediyor, gelir ve kurumlar vergisinin birleştirileceğini, vergide
reform yapılacağını söylüyor ama bir türlü bunu maalesef
Meclisimize getiremedi, bu hazırlığı yapamadılar yani
birkaç kere bundan önce geldi ama geri çekilmesi gerekti, geri çekilmek zorunda
kalındı.
Katma değer vergisi için de reform
yapılması lazım ama katma değer vergisinde sorun burada
yapılanlar değil, onun için reform değil diyorum. Katma
değer vergisinde sorun şu: O kadar çok istisna ve muaflık var ki
katma değer vergisi uygulanmıyor. Hâlbuki katma değer vergisi
otuz üç yıldır uygulanan, 1984te çıkmış, 1/1/1985ten
itibaren yürürlüğe girmiş çağdaş bir vergi. Ama katma
değer vergisi mantığında şu var: Her aşamada
belgelendirilmesi ve bir önceki dönemden ödenen verginin mahsup edilerek,
belgelendirilerek tüketiciye en son yansıtılması; bu
öngörülüyor. Burada bir otomatik stabilizatörlük görevi var, denetim görevi
var. Dolayısıyla istisna ve muaflıkların çok fazla
olmaması lazım katma değer vergisinde ama o kadar çok katma
değer vergisinde istisna ve muaflık var ki anlatılmaz ve bununla
da bu reform diye nitelendirilen düzenlemeyle de maalesef tekrar istisna ve
muaflıklar artırılıyor.
Maliye Bakanlığının bizim
Komisyon çalışmaları sırasında Vergi Harcamaları
Raporu diye 2017yle ilgili bir çalışması oldu. Kendilerine
teşekkür ediyoruz. Özellikle bizim talebimiz üzerine de yapıldı
bu detaylı çalışma. Sonraki yılları da aynı
şekilde bekliyoruz. Oradan bir bölüm okuyacağım bu istisna ve
muaflıklarla ilgili. Bakın değerli arkadaşlar, 2016da 17
milyar 435 milyon lira sadece katma değer vergisinde istisna ve muafiyet
var, 17 milyar 435 milyon. 2016da tahsil edilen katma değer vergisi ne
kadar biliyor musunuz? 53 milyar. 53 milyar, 17 milyar
Yani tahsil edilen
katma değerin üçte 1i kadar istisna ve muafiyet var. Böyle bir katma
değer vergisi sistemi olur mu? Böyle bir katma değer vergisi otomatik
stabilizatör olabilir mi? Denetim, kontrol sağlayabilir mi her
aşamasında? Bakın, 2017 içinde 55 milyar liralık bir
tahsilat var. 2017de de hedeflenen katma değer vergisinin altında
kalınmış yani gerektiği kadar tahsilat
yapılamamış 2017de de. Hedeflendiği kadar tahsilat yapılamıyor
-biraz önce de anlattığım gibi- yani devlet yapması gereken
katma değer vergisi iadelerini veremiyor. Hem katma değer vergisine
iadesini yapamayan bir Maliye Bakanlığı var hem de katma
değer vergisi tahsilatını yapamayan Maliye
Bakanlığı yani ikili bir açık söz konusu, ikili bir zafiyet
söz konusu. Biraz önce okuduğum gibi, tahsil ettiği katma değer
vergisinin üçte 1i kadar -ki böyle bir şey söz konusu olmaz- istisna ve
muaflık var. 2017 için söylüyorum, katma değer vergisi, millî
hasılamız, gayrisafi yurt içi hasıla 2017 için tahmin edilen 3
trilyonun üzerinde orta vadeli programa bakarsanız, 55 milyar. 3 trilyonun
üzerindeki bir gayrisafi yurt içi hasılada yüzde 18dir katma değer
vergisi, temel rakam. 55 milyar nasıl tahsilat yaparsınız, bu
çok düşük bir rakam. Demek ki bazı sıkıntılar var; bu
da rakam olarak bunu gösteriyor. Yapılması gereken bunların
düzeltilmesi. Katma değer vergisini daha rasyonel, gerçekçi tahsil
edebileceğiz, katma değer vergisinde artış
sağlayacağız. diyor muyuz bununla? Yok. İadeleri hemen
yapabilecek miyiz? Yok. Peki, katma değer vergisini bu gayrisafi yurt içi
hasıla içerisinde makul bir orana getirebilecek miyiz? O da yok. Bunun
neresi reform o zaman? Reform bir tarafı var mı bunun? Sayın
Maliye Bakanımızın dediği gibi, en fazla söyleyebileceğimiz
Reform mahiyetindedir. O da çok iyi niyetli bir betimleme olur.
Biraz önce söylediğim gibi, bu getirilen
düzenlemeyle, tasarıyla eski ve yeni katma değer vergileri
ayrılıyor. Eski, biriken katma değer vergisi uzun bir vadede
ödenecek, yeniler de yine Maliye Bakanlığına bırakılan
yetkiler çerçevesinde ödenecek. Daha doğrusu, eski katma değer
vergileri de yeni katma değer vergileri de birikenler de Maliye
Bakanlığına verilen yetkiler çerçevesinde ödenecek.
Değerli arkadaşlarım, Maliye
Bakanlığına süreyle ilgili olarak; indirim ve iade için
belirlenen süre, sektör ve işletme büyüklüklerine göre yetki veriyoruz.
Bakın, süreyle ilgili, ödeme süresiyle ilgili, sektörle ilgili ve
işletme büyüklüğüyle ilgili yetki veriyoruz. Bunları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkili olacak, aslında bu çok yanlış.
Aslında bir anlamda Maliye Bakanlığı vergi konusunda
Anayasaya aykırı bir şekilde yetkilendirilmiş oluyor; bu
yanlış. Ancak iade ve indirime ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili olunca Maliye
Bakanlığının bu konuda sıkıntıları
olacak demektir ya da Maliye Bakanlığı eğer bu konuda iyi
niyetli değilse Şu vakfa şu parayı yatırın.
Şu bağışta bulunun şu derneğe
Bunlar söz konusu
olacak. Maliye Bakanlığının yetkisinde olan bir iade ve
indirim sistemi maalesef sıkıntılar getirecektir. Maliye
Bakanlığının aslında bu yetkiyi almaması
lazımdı. Sayın Maliye Bakanı Bakanlıktan
yetişmiş, dürüst, düzgün bir değerli arkadaşımız
ama Maliye Bakanlığına bu yetkinin verilmesi maalesef
sıkıntılar çıkaracaktır Maliye
Bakanlığı için, çok sıkıntı
çıkaracaktır. Böyle bir yetki yanlış bir yetkidir
değerli arkadaşlarım, istismar edilecektir; şirketler,
insanlar bu iadeleri alabilmek için maalesef birçok yola
başvuracaklardır.
Peki, bunları söylüyorum ama nasıl
olması lazımdı katma değer vergisinde reformun?
Yapılması gereken ne olmalıydı?
Değerli arkadaşlar, yapılması
gereken, istisnaların ve muafiyetlerin büyük ölçüde ortadan
kaldırılması ve vergi oranlarının düşürülmesiydi.
Yani yüzde 18lik temel oranı aslında başlangıçta
düşürecektik, muafiyet ve istisnaları da mümkün olduğunca
azaltacaktık.
Bakın, katma değer vergisi ilk
çıktığında, ilk çıktığı yıllarda 2
milyon 900 bine kadar mükellef sayısı vardı katma değer
vergisinde. Görüşmeler sırasında duyduk, öğrendik ki
mesela, İstanbulda Sayın Bakan Temizel o zaman İstanbul
Defterdarı, 1 milyon 347 bin katma değer vergisi mükellefi var;
İstanbulda bugün, bugün için katma değer vergisi mükellef
sayısı 765 bin. O zaman, bakın ilk çıktığı
zaman 1985te, otuz üç yıl önce 1 milyon 347 bin, bugün 765 bin mükellef
sayısı. Ee, burada bir anormallik var. Siz bunları
düzeltemiyorsanız katma değer vergisinde nasıl reform
yapıyorsunuz? Mümkün müdür? Ve Türkiye genelinde bir ara, ilk
çıktığı yıllarda 2 milyon 990 bin olan, 3 milyona
yaklaşan sayı, bugün 2 milyon 590 bin şubat itibarıyla.
Değerli arkadaşlar, reform yapıyorsa
bir Bakanlık, Maliye Bakanlığı bu konuları düzeltir;
katma değer vergisi tahsilatını artırır, iadelerini
yapar bu kadar biriktirmez ve mükellef sayısını da
artırır ve bu konularda da, Maliye Bakanlığı iade ve
mahsup konularında da işletme büyüklüklerine göre indirim ve iadeyle
ilgili süreler konusunda, sektörler konusunda yetki almaz. Bunlar büyük
sıkıntılar çıkaracak, maalesef sistemi bozacak işlemlerdir.
Önümüzdeki yıllarda da göreceğiz, maalesef göreceğiz bütün
bunları.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarıda birçok konu var katma değer vergisiyle ilgili; özetlemeye
çalıştım. Biraz sonra herhâlde Sayın Bakan da neler
getirdiklerini anlatacaklardır, bu istisna ve muafiyetleri genişletiyor.
Bunlarla ilgili olarak çok fazla eleştiri yapmayacağım ama genel
olarak bunlar yanlış işler.
Yalnız son anda getirilen önemli bir madde var,
24üncü madde. Bununla YÖK Kanununda geçici bir maddeyle düzenleme
yapılıyor. Diyor ki: Devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine
bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi döner
sermaye işletmelerinin 31/12/2017 tarihi itibarıyla -2018 yok, 2017
sonu itibarıyla- muhasebe kayıtlarında yer alan ilaç ve
tıbbi malzeme alımlarına ilişkin borçları, ikinci
fıkrada belirtilen şartların birlikte gerçekleşmesi
halinde, Maliye Bakanlığı bütçesinden işletmeye verilen
borç karşılığında ilgili döner sermaye muhasebe birimi
tarafından defaten ödenir. Komisyonda öğrendiğimize göre 3,5
milyara yakın devlet hastaneleriyle ilgili olarak bir borç söz konusu
piyasaya. Medikal malzeme, ilaç ya da para medikal satanlar, bu işlerin
ticaretiyle uğraşan işletmeler büyük sıkıntı
içerisinde. 3,5 milyar çok büyük bir para, şimdiye kadar biriktirilmemesi
gereken bir paraydı. İyi çalışan bir devlette, bir sistemde
bu para birikmez ve öğrendiğimize göre 2013 yılından beri
birikenler var. Bakın, beş yıldan beri ödenmeyip de bugüne
gelenler var. Şimdi, bu geçici maddeyle Maliye Bakanlığı
bunu ödeyeceğim diyor. Peki, nasıl ödeyecek? Maliye
Bakanlığı diyor ki: Bakanlar Kurulunca belirlenecek olan iskonto
oranlarının uygulanması sonucu -yani alacaklara belli iskonto
oranları uygulanacak Bakanlar Kurulunca belirlenecek- bunu alacaklı
işletmeler kabul ettiğini beyan edecek, bildirecek, bütün
mahkemelerden vazgeçecek, daha sonra da mahkemeye gitmeyeceğini taahhüt
edecek -çok ağır şartlar- bütün bunlardan sonra, bunları da
beyan ettikten sonra Maliye Bakanlığı istediği şekilde
-yine bu konuda yetki almış Maliye Bakanlığı- keyfîne
göre bu işletmelere ödemeleri yapacak. Değerli
arkadaşlarım, Maliye Bakanlığı devlettir bir anlamda.
Maliye Bakanlığı bu konularda yetki alıyorsa
sıkıntı olacak demektir. Biraz önce katma değer vergisi
iadeleri için söylediğim sözü burada söylemek zorundayım. Maliye
Bakanlığı alacaklılara bu parayı ödeme
sırasında yine Şuraya buraya bir ödeme yap. dendiğinde...
Yani bunları da düşünmek zorundayız, söylemek zorundayız.
Buna göre o vakıflara, derneklere bağışta bulunanlara öncelik
kaydıyla yapılmasa bile bunlar söylenecektir, sıkıntı
çıkaracaktır, Maliye Bakanlığı kendi başına
büyük bir dert alıyor demektir. Bu iadelerin yapılması
lazım ve bundan sonra da devlet hastaneleriyle ilgili ödemelerin,
diğer ödemelerin zamanında yapılması lazım çünkü
değerli arkadaşlarım, devlet zamanında ödemelerini
yapmadığı için medikal malzeme fiyatları, ilaç
fiyatları ya da paramedikal malzeme fiyatları çok yüksek rakamlardan
maalesef devlet hastanelerine veriliyor. Sen bana alacağımı
zaten bir sene içerisinde ödemezsin ki. Ben sana gelecek senenin
rakamlarıyla vermek zorundayım. deniyor ve bütün bunlar büyük
sıkıntılar getiriyor devlete, yük oluyor. Ondan sonra da böyle
kanunlarla bunlar çözülmeye çalışılıyor. Bunlar doğru
işler değil. Bir de çalışan sistem içerisinde devletin
bunları zamanında ödemesi lazım, bu tür
sıkıntıların çıkarılmaması lazım.
Değerli arkadaşlarım çok
teşekkür ediyorum sabrınız için. Saygılar sunuyorum.
Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Tekrar Regaip Kandilinizi kutluyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kuşoğlu.
Şahıslar adına ilk söz Çorum
Milletvekili Tufan Köseye aittir.
Sayın Köse, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle insanlığa, barışa,
birlik ve beraberliğimize edeceğimiz duaların kabulü
dileğiyle ülkemizin, tüm Müslüman dünyasının Regaip Kandilini
kutluyorum.
Afrinde, Bitliste şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifa
diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii,
ülkemizde hepimizin de bildiği gibi, az evvel Bülent Bey eşitsiz ve
adaletsiz dedi, ben adaletsiz ve zalim diyeceğim, adaletsiz ve zalim
bir vergi düzeni var. Nasıl adaletsiz ve zalim bir vergi düzeni? Yoksuldan
da zenginden de aynı oranda vergi alan, vergi düzeni kuran dolaylı
vergiler maalesef ülkemizin bütçesinin yüzde 70ler seviyesini
oluşturuyor. Yani örnek olsun, biraz ironide olacak ama 700 bin
dolarlık rüşvet kol saatini takan bir eski bakan ile asgari ücretle
çalışan bir işçi dertlendiklerinde, efkârlandıklarında
bir sigarayı aynı vergi oranıyla alıp aynı vergi
oranıyla içiyorlar. Zalim ve adaletsiz vergi düzeni diye
kastettiğimiz bu.
Yine değerli arkadaşlarım, bir
kısım düzenlemeler yapılmış ama örnek olsun,
yıllardır taahhüt ettiğimiz, partimizin de seçim beyannamesinde
olan çiftçinin kullandığı mazottan alınması gereken
KDVnin ve ÖTVnin kaldırılması yönündeki taleplerimiz yine
dikkate alınmamış, çiftçinin kullandığı mazot
yüzde 60lar oranında özel tüketim vergisi ve katma değer vergisini
hâlâ içeriyor. Bunda da bir iyileştirme yapılmamış, bu
anlamda da doğru bir şey değil.
Yine yıllardır söylüyoruz, yattan,
kotradan, deniz taşıtlarından filan alınan KDV
oranları yüzde 1, bunda da bir düzenleme olmamış. Pirinci
pakette alırsan yüzde 8, efendim, açık alırsan yüzde 1, bunda da
bir düzenleme yapılmamış. Yani sonuçta yoksul
halkımızın gelir düzeyine dokunan esaslı bir
değişiklik olmamış. Bu anlamda doğru bir tasarı
olmadığını düşünüyoruz.
Ben tabii, mesleğim gereği hukukçuyum.
Ülkemizde son günlerde yaşanan hukuk katliamlarından da biraz
bahsetmek istiyorum, kanunun bu yönüne değindikten sonra.
Bu hafta içerisinde Cumhurbaşkanının
himayesinde, bakın, bu söz de çok önemli, Cumhurbaşkanının
himayesinde bir hâkim, savcı kurası demokratik hiçbir ülkede
yapılamaz. Cumhurbaşkanının himayesinde, FETÖ
sızıntısı nedeniyle ertelenen hâkim ve savcıların
kurası sarayda çekildi, hepimiz izledik. Bakın arkadaşlar,
herkes ayaktaydı ve huşu içerisinde bir partinin genel başkanını
alkışlıyordu. Herkes dediğimiz insanlar adalet
dağıtacak, Türk milleti adına hüküm verecek hâkimler, yeni
hâkimler. Bu hâkimler büyük bir huşu içerisinde
Cumhurbaşkanını alkışladılar ve dünyaya bir
fotoğraf verdiler; önler düğmeli, hepsi ayakta. Şimdi, bu fotoğraf,
yargıyı üçüncü kuvvet olmaktan çıkarıyor değerli
arkadaşlarım. Saraya, bir partinin Genel Başkanı olan
Cumhurbaşkanına kul eden bir düzen kuran fotoğraftır bu
fotoğraf. Yine bu fotoğraf yargıyı, üçüncü kuvveti yani
yasama, yürütme, yargı olmaktan çıkaran düzenin
yansımasıdır. Bu fotoğraf, bir partinin yani Adalet ve
Kalkınma Partisinin üniformasını yargının üzerine
giydiren bir tablonun fotoğrafıdır. Değerli
arkadaşlarım, bu tablo -bir genel başkan
yardımcımız çok güzel söylemiş- tosuncuk düzeninin
fotoğrafıdır. Tosuncuk düzeni ne demek? Tosuncuk düzeninde bu
milletin evlatlarının yeri yok, bu milletin evlatlarının
dayanabileceği bir dal yok. Bu fotoğraf, kuvvetler
ayrılığını, bağımsız yargıyı,
ayaklara vurulmuş bir pranga olarak gören zihniyetin
yansıdığı bir fotoğraftır. Bu fotoğrafta
yine bu milletin öz evlatlarının, yoksul halkımızın
yeri yok.
Bakın, bu fotoğrafın
yansımaları 2018 yılında ülkemizde nasıl oluyor
değerli arkadaşlarım, bu fotoğraf sıradan, basit bir
fotoğraf değil. Örnek olsun, geçtiğimiz günlerde bu kuranın
çekiminde, 1.236 hâkim ve savcının atandığı kura
çekiminde 100 küsur hâkim iktidar partisinin, AKPnin il başkanı,
ilçe başkanı, kadın kolları başkanı, ilçe
yöneticisi olabiliyor. Aslında alkışlayanların niye
alkışladığına
şaşırmıştık biz, hâkimler alkışlar
mı diye de baktığımızda tabloya, hâkim falan
değilmiş bunlar, bir partinin üyeleriymiş,
yöneticileriymiş, onun için ayağa kalkıp huşu içerisinde
alkışlıyorlarmış. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlarım, bu
fotoğrafın yansımasında milletin çocuklarının
yeri yok demiştim, tosuncuk düzeninde. Kimin yeri var? Danıştay
Başkanının kızının yeri var. Danıştay
Başkanının kızı hiçbir teamülde olmayacak biçimde
atanıyor, ertesi gün Ankaraya geliyor. Neymiş? Eş durumu
imiş. Efendim, bu öğretmenlerin altı yıldır eş
durumu tayinleri yapılmıyor, onların başları kel mi?
Yani Danıştay Başkanı bir partinin adalet yürüyüşüne
sözde adalet demenin ödülünü burada kızının tayinini
yaptırarak alıyor.
Bakın, arkadaşlar, bu
fotoğrafın, bu tablonun Türkiye'deki yansıması ne oluyor
biliyor musunuz? Cumhurbaşkanının
başdanışmanı, bir eski milletvekiline Yargıdaki Alevi
düzenine, yüksek yargıdaki Alevi hâkimiyetine son verdim. diyebilecek
cesareti buldurabiliyor bu fotoğrafın yansıması.
Bakın, bir başdanışman bunu söyleyebiliyor. Şunu söyleyeyim
ben size: Eğer, herhangi bir dönemde yüksek yargıda Alevi hâkimiyeti
olmuş olsaydı siz bugünkü adaletsiz ve zalim düzeninizi bu kadar
kolaylıkla kuramazdınız, buna izin vermezdi o insanlar.
Değerli arkadaşlarım, yine, bu düzen,
bu tablo, FETÖ şüphelilerinin rüşvet
karşılığında ve itirafçı kılıfı
adı altında el altından tahliye edildiği bir düzenin
fotoğrafıdır. Maalesef, milyon dolarlar dönüyormuş arkadaşlar.
Bunu sizin partinizin bir milletvekili itiraf etti burada.
Bu tablo, bu fotoğraf, hukuk fakültesi
birincisinin, ailesinin sadece Cumhuriyet Halk Partili olduğu için, hukuk
fakültesi birincisi olmasına rağmen, mülakatta elendiği bir
düzenin adıdır.
Değerli arkadaşlarım, Fetullah Gülen
terör örgütünün Danıştay ve Yargıtayda atama
yaptığı dönemde o dönemin Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç Allah verdikçe veriyor. diye bir
söz etmişti, hepiniz hatırlıyorsunuz bunu. Bu
uygulamalarınız devam ettiği sürece, bu tür yanlı
atamalarınız devam ettiği sürece bugün şikâyet
ettiklerinizin çok daha beteriyle hem siz
karşılaşacaksınız hem de bu ülkeyi karşı
karşıya getireceksiniz.
Bakın arkadaşlarım, Amerika
Birleşik Devletleri, başkanlık rejiminin en iyi
uygulandığı bir ülke. Amerika Birleşik Devletleri'nde
Birliğin Durumu adı altında bir toplantı yapılıyor
Kongrede ve geleneksel olarak orada Amerikan başkanları konuşma
yapıyor. Geçtiğimiz yılda da bu yılda da yapılan
konuşmalarda ön sırada bir grup kalkmıyor ayağa,
diğerleri, bütün salon ayağa kalkıyor Kongrede ve ayağa
kalkanların hepsi başkanın konuşmasını
alkışlıyor. Ayağa kalkmayanlar kimler biliyor musunuz?
Federal mahkemenin üyeleri, yüksek yargıçlar,
tarafsızlıklarımıza gölge düşer diye ayağa
kalkmıyorlar ve alkışlamıyorlar. Bakın, bununla da
yetinmiyorlar, 9 üyenin 3ü de o toplantıya bile gitmiyor. Düşünün,
bizdeki o toplantıya, saraya bir Danıştay
Başkanının, Yargıtay Başkanının
gitmediğini. Allah saklasın, ya FETÖcülükten ya rüşvetten ya
başka bir şeyden gözaltına alınıp tutuklanması ve
uzun yıllar cezaevinde kalması işten bile değil.
Yine o toplantıda bir grup daha ayağa
kalkmıyor arkadaşlar, o grup da askerler. Yani siyasetüstü kurumlar,
yargı ve asker ABD başkanının Kongrede
yaptığı toplantıda tarafsızlıklarına gölge
düşer diye ayağa kalkmıyor.
Tabii, şimdi Danıştay
Başkanı Hanımefendi, cübbe giymekle kimse tarafsız
olmuyormuş. Meslek ahlak ve duyarlılığına sahip
olmakla insan yargıç oluyor ve tarafsız oluyor. Buradan kendisine
sesleniyorum: Ona biz bu memleketin Danıştay Başkanı demiyoruz;
sarayın kulu, kölesi, bağımsızlığını,
tarafsızlığını kaybetmiş sıradan bir insan
gözüyle bakıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar, bu konuda söylenecek
çok söz var. Et kokarsa tuz var, tuz kokarsa ne var diye biz Anayasa
oylamaları sırasında çok konuşmuştuk 2010da da,
2017de de. Fakat gelgelelim, geldiğimiz noktada tuz koktuğunda
yargının hâli bu noktada.
Şimdi, ben şeker fabrikası da bulunan
bir ilin milletvekili olarak, Sayın Bakan da buradayken şeker
konusunda birkaç şey söylemek istiyorum. Önce Çorum ilinin Adalet ve
Kalkınma Partili Milletvekili Salim Usluyu şeker fabrikaları
konusundaki düşüncesini özgürce açıkladığı için kutluyorum
ki ben biliyorum, iktidar partisi milletvekilleri içerisinde de birçok
milletvekili arkadaşımız şeker fabrikasının
özelleştirmesine karşılar.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının çok güzel bir sözü var, diyor ki: Dünya 5ten
büyüktür. Vallahi ben bu sözü seviyorum, Allah için. Eğer içtenlikle
söylüyorsa çok yerli yerinde bir sözdür, antiemperyalist bir duruştur.
Türkiye de Cargillden büyüktür efendiler. Yani bir şeker tröstünün,
nişasta bazlı şeker tröstünün emrine biz şeker
fabrikalarını özelleştirerek binlerce çiftçiyi, binlerce
nakliyeciyi, işçiyi işsiz bırakmayız, o şeker
fabrikalarını kapattıramayız. Biz bunun önünde Cumhuriyet
Halk Partisi olarak dağ gibi, kale gibi duracağız. Şeker
vatandır, şeker satılamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Devamla) Bir dakika veriyor musunuz
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Devamla) Biz bunun
karşısında Cumhuriyet Halk Partililer olarak dağ gibi, kaya
gibi duracağız, milyonlarca çiftçimizin de, çalışan
işçilerimizin de, nakliyecilerimizin de,
hayvancılarımızın da yani tamamını ülkemizin,
Anadolumuzun yoksul insanı olan o insanlara sahip çıkmayı
sürdüreceğiz. Şeker vatandır, şeker satılamaz diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Usta, sisteme
girmişsiniz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, hasılat
esaslı vergilendirmenin sisteme dâhil edilmesinin doğru
olmayacağına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Katma değer vergisine ilişkin bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Tabii, konunun tümüne ilişkin
olarak Denizli Milletvekilimiz Emin Haluk Ayhan Bey görüşlerimizi
paylaştı ancak ben de yıllarca vergiyle
uğraşmış, vergi politikasıyla
uğraşmış birisi olarak, biraz da vicdani bir sorumluk olarak
buradaki bir konuya ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Şimdi, burada, sisteme hasılat
esaslı vergilendirme şeklinde 12nci maddeyle bir şey
getiriliyor. Aslında, baktığımız zaman, bu, bir götürü
vergilendirme ve otuz üç yıl önce yani Türkiyenin ve dünyanın
şartlarının çok daha ilkel olduğu dönemlerde bile, vergi
ilk gelirken bile konulmamış bir şeyi otuz üç yıl
uygulanmadan otuz dördüncü yıl uygulamasında sisteme böyle bir
şey entegre etmenin ben doğru bir yaklaşım
olacağını düşünmüyorum.
Burada, tabii, sorun şu: Bir kısım
küçük mükellefler var veya işte vergi alacakları çok fazla
doğabiliyor, onlar belki çözülmeye çalışılıyor. Ancak
bunun çözümü, istisna ve muafiyetlerin azaltılması ve indirimli KDV
oranları listesinin azaltılmasıdır. Yani dünya uygulamaları
da hep bu şekildedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Burada, tabii, asıl
Adalet ve Kalkınma Partisinin politika dokümanlarına, hem partinin
hem de devletin politika dokümanlarına bakıldığında da
hep istisna ve muafiyetler azaltılacaktır diye politikalar
görürsünüz. Diğer bir taraftan da bu kanunda, tabii, istisna ve
muafiyetlerin arttığını da görüyoruz. Dolayısıyla
sistem çalışamaz hâle geliyor.
Sayın Bakanım, mevcut sistemde KDVde
değil, gelir vergisinde örneğin veya diğer vergiler de götürü
usulde veya işte küçük esnaftır yani çiftçi, bu tür muafiyetleri veya
götürü uygulamaları kaldırmamız gerekirken hatta ve hatta
sistemde stopaj, hiçbir şekilde artık, bundan sonra, bu çağda
nihai vergilendirme olmaması gerekirken yani beyan usulüne tamamen
geçilmesi gerekirken şimdi sistemi geriye götürecek bu tür bir ekleme
yapılmasının ben doğru olmayacağını
düşünüyorum.
Lütfen, bu anlamda tekrar konunun
değerlendirilmesinin -elbette değerlendirilmiş, bir karar da
verilmiş gerçi ama- yararlı olacağını düşünüyorum.
Bu, idarenin çok yetersiz olduğu dönemlerde düşünülebilecek bir
şeydir. Çok şükür vergi idaresiyle ilgili ciddi reformlar
yapıldı, kapasitesi geliştirildi. Ben, Türkiyenin böyle bir
şeye ihtiyacı olmadığını düşünüyorum, bundan
dönülmesi gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/926) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 535) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi söz sırası,
Hükûmet adına Maliye Bakanımız Sayın Naci Ağbala
aittir.
Sayın Ağbal, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında İslam âleminin Regaip Kandilini tebrik ediyorum, bu
gecenin hepimizin birliğine, beraberliğine vesile olmasını
yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Bugün huzurlarınıza Katma Değer
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Hükûmet adına görüşlerimizi ifade etmek üzere çıkmış
bulunuyorum. Öncelikle, yapılacak bu yasal düzenlemenin ülkemiz ekonomisine
hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. Önemli bir yasal değişiklik
yapıyoruz. Katma değer vergisi, hepinizin bildiği üzere otuz üç
yıldır uygulanan bir sistem. Zaman içerisinde birçok
değişiklik yapıldı ama hiçbir zaman için bazı temel
müesseselerle ilgili bir değişiklik olmadı. O açıdan bu
değişikliği son derece önemli buluyorum. Buna Reform.
demiş olmanızın da Reform değildir. demiş
olmanızın da bir kıymeti yok. Esas olan burada, vatandaşın,
ekonominin beklentisi olan ihtiyaçları karşılıyor muyuz,
karşılamıyor muyuz? Bu kanun tasarısını
hazırlarken bütün meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle, iş
âlemiyle, küçük esnafla, esnaf odalarıyla bir araya geldik;
konuşulmadık, görüş alınmadık herhangi bir kurum
kalmadı. Başka ülke uygulamalarını teker teker inceledik.
Avrupa Birliği ülkelerinde katma değer vergisi kanunu
uygulamalarını gözden geçirdik, analiz ettik. Yine, burada, sahada
karşılaşılan sorunlarla ilgili analizler yaptık. Özellikle
yapacağımız düzenlemelerin ekonomik etkileri konusunda, vergi
sistemi üzerinde doğuracağı etkiler konusunda senaryo analizleri
yaptık. Bir yıla yakın bir ön hazırlık dönemi olan bir
kanun tasarısı çalışması ve ortaya çıkan
neticeleri ve önerileri de paydaşlarla tekrar konuştuk ve bugün
memnuniyetle görüyoruz ki önce Plan ve Bütçe Komisyonun görüşülen
şimdi Genel Kurula gelen kanun tasarısı gerçekten Katma
Değer Vergisi Kanunu uygulaması bakımından beklentileri
karşılayan, herkesin Bir an önce yasalaşsın. dediği
bir kanun tasarısı. Neden? Mükellefe kolaylıklar getiriyor,
işletmelere kolaylıklar getiriyor, onların üzerindeki yükleri
alıyor.
Şimdi, deniyor ki Bir kanunun reform olup
olmadığını belirleyen şey, vergi oranlarında
indirim olup olmadığı, istisnalarla ilgili getirdiği
yaklaşım. Komisyonda da ifade ettim, bu tasarının en büyük
iddiası şudur: İşletmeler üzerindeki vergi yükünü
aşağı çekiyor. Bu önemli mi? Önemli tabii çünkü otuz üç
yıldır uyguladığımız Katma Değer Vergisi
Kanunu'nda otuz üç yıldır diyoruz ki işletmelere:
Alışlarınız sırasında ödediğiniz KDV'yi
satışlarınız sırasında tahsil ettiğiniz
KDVden düşüp bir şekilde bunu gideremezseniz bu katma değer
vergisi yükü sizin üzerinize kalacak. Yani işletme olarak adı
konulmamış, kanunla belirlenmemiş bir vergi yüküne efektif
olarak katlanıyorsunuz. Bu vergi yükü kartopu gibi yıllar
itibarıyla büyüyor, büyüyor, büyüyor; işletmeler üzerinde âdeta bir
kambur hâline gelmiş. İşletmelerin bilançolarında KDV
alacağı olarak gözüken bir rakam var ama bu rakamları
yıllardır alamıyorsunuz. Hatta mevcut sistemde
yatırımcı âdeta cezalandırılıyor. Bir
yatırım yapıyorsunuz, istihdam sağlamak için, ihracat
yapmak için önemli bir konuda ciddi bir yatırıma girişiyorsunuz
ama mevcut sistem size diyor ki: Yatırım sırasındaki
yüklendiğiniz KDVleri yıllar itibarıyla satışlar
üzerinden tahsil ettiğiniz KDVden düşerek almaya
çalışın. Ne kadar? Ne kadar olursa. Bir vaat yok, taahhüt yok,
süre yok, hiçbir yükümlülük yok. Devlet rahat, devlet orada diyor ki:
Kardeşim, yaz. Herhangi bir şekilde bu talep edilemez. Şimdi, bu
doğru mu arkadaşlar? Burada diyoruz ki: Katma değer vergisi bir
tüketim vergisidir. Verginin yükümlüsü, üzerinde vergi yükü oluşacak
kişi tüketicidir. Üreticiler, işletmeler Katma Değer Vergisi
Kanunu bakımından sadece aracıdırlar; sistem ve zincir
içerisinde alırlar, verirler ama esas vergi yükü tüketici üzerinde
kalır. Ama efektif olarak bakıldığında bu sistem böyle
olmamış.
Dolayısıyla, biz burada
yaptığımız çalışmalarda bütün bu konuları
analiz ettik. Vergi yükünü net bir şekilde azaltması
bakımından, vergiye uyum maliyetlerini düşürmesi
bakımından, işletmelere sağladığı
kolaylıklar bakımından, adaletli olmayan vergi
uygulamalarını kaldırması bakımından, evet, bu
bir reformdur. Bir reformdan ne bekleriz? Vatandaşa kolaylık
bekleriz; işinde, yapılan işlerde bir noktada vatandaş
rahatlasın isteriz. Reform bir amaç değil ki, bir araç. Bu kanun bu
anlamda kanunlardan beklenen amaçları sağlayan önemli bir yasal
düzenleme.
Bugün katma değer vergisi veya dolaylı
vergiler bakımından baktığımızda, Türkiye uygulaması
OECD uygulamalarıyla, Avrupa Birliği uygulamalarıyla hemen hemen
aynı. Devreden KDVnin iade edilemezliği kuralı sadece ve sadece
bizde var. Otuz üç yıl önce konulmuş, e, değişmesi
lazım. Gelinen noktada bir mesele, bir kanun kuralı eğer ekonomi
üzerinde yük oluşturuyorsa, ekonomi üzerinde yükümlülükleri büyütüyorsa
onu çözmeniz lazım. Bu açıdan doğru bir yaklaşım
olduğunu söylemem lazım. Burada birçok başka kolaylıklar da
getiriliyor ve ben inanıyorum ki bu yasal düzenlemeden sonra katma
değer vergisinde yepyeni bir dönem başlıyor.
Kayıtlılığın artacağı bir dönem bekliyoruz
çünkü neden? İşletmeler üzerinde kanunlarla yük getirmeniz o kadar
bir vergiyi alacağınız anlamına gelmiyor; bazen bu,
kayıt dışılığı destekliyor, kayıt
dışılığa zemin hazırlıyor. Biz burada
hakkaniyetli, adaletli, yapılan işlemin doğasına uygun
kolaylıklar getirmek suretiyle aslında
kayıtlılığı bir noktada da teşvik etmiş
olacağız.
Katma değer vergisi iadesi sadece, şu
anda, mevcut sistemde ihracat teslimlerinde veya indirimli orana tabi ürünlerin
teslimlerinde kullanılan bir yöntem. Biz şimdi diyoruz ki:
İhracat olmasa da indirimli orana tabi bir işlem olmasa da on iki ay
içerisinde giderilemeyen bir vergi yükü varsa devlet bunu iade eder.
Çalışmaları yaparken gördük, İngilterede bu bir ayda iade
ediliyor. Yani ocak ayında yüklendiniz KDVyi, bir ay sonra gittiniz, o
KDV yükü üzerinizde kalmış, devlet size KDVnizi iade ediyor. Biz de
şaşırdık Bir ayda acaba bu şekilde iade edilebilir
mi? diye ama sistem orada çalışıyor. Yani burada İade
etmeyeceğim. demekle sistem çalışmıyor. Bugün sahte
belge, muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge
dediğimiz birçok meselenin arkasında aslında bu
yaklaşımlar da var. Biz burada ne yapıyoruz? On iki ay
içerisinde iade edilmezse iadenin önünü açıyoruz. Ekonomideki
imkânlarımızı ve mali imkânlarımızı
değerlendirerek bu süreyi üç aya kadar indirme konusunda Maliye
Bakanlığına yetki alıyoruz yani mükellefin lehine olmak
üzere süreyi daha da erkene çekmenin önünü açıyoruz.
Şimdi, biraz önce burada ifade edildi, katma
değer vergisi iadesiyle ilgili bu tasarı ne yapıyor?
Değerli arkadaşlar, Hükûmet olarak, katma değer vergisi
iadelerinin hızlandırılması, iade süreçlerinin
kolaylaştırılması için birçok adım attık, atmaya
da devam ediyoruz. Özellikle son iki yılda KDV iadelerinde işlemleri
azaltan, bürokrasiyi azaltan, iadeleri daha hızlı yapan düzenlemeler
yaptık. Sadece KDV iadelerini yapmak için özel ihtisas vergi daireleri
kurduk. Bugün KDV iadelerinin yüzde 65i son iki yılda kurduğumuz KDV
iade ihtisas dairelerinde yapılıyor. Ne demek? İhtisas sahibi
uzmanlar tarafından çok daha hızlı bir şekilde
yapılıyor ve 2016 yılında yıllık 37 milyar lira
olan KDV iadesi tutarını 2017 yılında 51 milyar liraya
çıkardık. Yani burada iadelerin hızlı bir şekilde yapılması
yapılan iadeleri de artırdı. Bu, ne oldu? Ekonomiye can
damarı oldu. Aslında biz vatandaştan
aldığımız parayı, borcumuzu daha hızlı bir
şekilde ödedik. Onun için, burada, Hükûmet olarak KDVyle ilgili
meselelerdeki duruşumuz veya yaptıklarımız bu kanundan
ibaret değil ki, bu kanundan önce de birçok Bakanlar Kurulu kararı
çıkarttık, Bakanlık tebliğleri çıkarttık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi yine zam
yapıldı Sayın Bakan, son dakika yine zam gelmiş motorine.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bakın, bugün artık ihracatçı beş iş günü içinde
ihracat iadesini alabilir hâle geldi. Biz vatandaşımıza
güveniyoruz, dolayısıyla bunları daha da
kolaylaştıracağız. Bizim temel yaklaşımımız
vergi kanunlarında vatandaşın işlerini
kolaylaştırmak, vatandaşa güveni esas almak, kayıtlı
ekonomiyi vergiye gönüllü uyum programlarıyla desteklemek ve bir noktada
vatandaşı merkeze alan bir vergi politikasını uygulamak,
bunu da inşallah yapmaya devam edeceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bunun Düzceye
katkısı ne, Urfaya katkısı ne?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Değerli Vekilim, niye sabır göstermiyorsunuz? Niye anlayış
göstermiyorsunuz? Sayın grup başkan vekilinden rica ediyorum yani
burada konuşuyoruz, Meclisi bilgilendirmeye çalışıyoruz.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin Sayın
Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, tabii, doğru ama anlamadık yani.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Bakan, siz konuşmanıza devam edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bu çok yakışıksız bir tutum, bu tutumu kınıyorum,
bu tutum doğru bir tutum değil.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Her zamanki
tutumu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben de sizi
kınıyorum, yirmi dakika geçti, konuya gelmediniz.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen, istirham
ediyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Her zamanki gibi kendinize yakışan şekilde davranıyorsunuz,
bana göre şu anda herkes de sizin bu tavrınızı
kınıyor, onu bilin yani.
BAŞKAN Konuşmanın içeriğini
siz belirlemeyeceksiniz Sayın Tanal.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Bakanım, kişi kendisine yakışanı yapar, siz
konuşmanıza devam edin lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten millet sizi
ciddiye almadığı gibi, sizin kendi grubunuz da
BAŞKAN Sayın Tanal, istirham ediyorum,
bakın, lütfen
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, ikinci olarak
Çok ayıp ya, çok ayıp
yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gerçeği
söylüyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Burada bir polemik yapmıyorum, Meclisi bilgilendirmeye
çalışıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Polemiği siz
yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz Genel Kurula
hitap edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Gerçekten ayıp yani. Şurada bir iş yapıyoruz, burada
gösterilen tavrı gerçekten yadırgıyorum. Gerçekten polemik
yapmıyorum, teknik olarak açıklıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Konuşacak konu
olmayınca bana sataşıyorsunuz. Şimdi ben söz
alacağım, ben de size sataşacağım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Allah size akıl fikir versin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Amin!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Allah sana akıl
fikir versin. Bakın gelip dinleyen yok, grubunuz ciddiye almıyor,
ciddiye.
BAŞKAN Sayın Tanal
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Katma değer vergisi
BAŞKAN Sayın Tanal, bakın,
çalışma düzenini bozuyorsunuz, lütfen. Bakın, ikaz ediyorum
sizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Grubunuz ciddiye
almıyor sizi.
BAŞKAN Sayın Tanal, istirham ediyorum,
lütfen.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Katma değer vergisi stokuyla ilgili de burada önemli bir düzenleme
yapıyoruz. Geçmişten gelen, vatandaşımızın
yıllar itibarıyla bekleyen, alınmayan katma değer
vergilerinin de iade edilmesinin önünü açıyoruz. Tabii ki burada bütçe
imkânlarını dikkate alacağız. Burada, biraz önce hatip
ifade ediyor, bütçe imkânları konusunda Maliye Bakanlığına
bir yetki verildi ama -bunu Komisyonda da ifade ettim- buradaki uygulama,
2019-2020-2021 yıllarını kapsayan orta vadeli program
çalışmaları sırasında bu madde kapsamında,
geçmişten gelen KDVden yapacağımız iade tutarını
belirleyeceğiz, bunu orta vadeli programla paylaşacağız,
bütçede bunun yerini, miktarını koyacağız ve Maliye
Bakanlığı bu yetkisini hiçbir zaman için kişi veya
şirket bazında kullanmayacak; sektörler bazında kullanacak,
soyut, norma uygun, özellikle de yatırımı, üretimi teşvik
eden alanlarda kullanılacak. Onun için, herhangi bir şekilde, iadede
Bakanlığın yetki almış olması kişiye özel
bir uygulama yapılmasını sağlamaz, asla da böyle bir
şey aklımızdan geçmez, onu da yapacağız.
Bakın, bu kanun tasarısında önemli
bir düzenleme de katma değer vergisi iadelerinin üç ay içerisinde
yapılması konusunda yürütme organını bağlayan bir
kural getiriyoruz. Diyoruz ki: Bir vatandaş, bir mükellef iadesini,
eğer belgelerini vermişse devlet üç ay içinde bütün incelemelerini
yapacak, üç ay içinde ödeyecek. Ödemezse devlet bu defa mükellefe,
işletmeye bunun faizini ödeyecek. Dolayısıyla, bakın,
devleti de sorumlu tutan, devleti de bağlayan, burada açık kurallar
getiriyoruz ki bu da hesap veren devlet anlayışı
bakımından son derece önemli.
Yine, ihracat teslimlerinde, biliyorsunuz mevcut
sistemde sadece ihraç edilen malın bünyesine giren KDV kadar iade
yapılabilirken burada ihracatı teşvik etmek amacıyla sadece
yüklenilen KDV değil stoktaki mallara ilişkin de katma değer
vergisinin iadesinin önünü açıyoruz. Bu da ihracatçılarımız
bakımından son derece önemli bir düzenleme.
Burada, katma değer vergisi iade sürecini daha
etkin hâle getirmek için Vergi Denetim Kurulu bünyesinde bir grup
başkanlığı kuruyoruz, sadece bu KDV iade incelemeleriyle
uğraşacak. 2 bin yeni eleman alıyoruz. Burada bir risk analiz
merkezi kuracağız. Bazı haklı, riskle ilgili endişeler
var, ben de aynı konuyu bildiğim için burada, ileride yeni
getirdiğimiz kolaylıkların suistimal edilmemesi noktasında
da idarenin kapasitesinin artırılması gerekiyor. O konuda da hem
yasal düzenlemeleri burada yapacağız hem de uygulamada gerçekten iade
süreçleriyle ilgili çok daha risk analizine dayalı
çalışmaları yürüteceğiz.
Küçük işletmelerimiz için bir uygulama
getiriyoruz, hasılat esaslı KDV iade sistemi. Sistemi
basitleştiriyoruz. Bugün basit usulde de var benzeri bir sistem. Bu, otuz
üç yıla ait bir uygulama değil. Bugün İngilterede bu sistem var
yani modern vergi sistemlerinde küçük işletmeler lehine her zaman için
basitleştirici, kolaylaştırıcı uygulamalar var. Bu
getirdiğimiz sistemde küçük işletmeler satarken de alırken de
belgesini almak zorunda. Satarken de alırken de KDVsini ödemek ve
KDVsini beyan etmek zorunda, tahsil etmek zorunda. Bu bakımdan, sistemde
bir götürü vergileme yapmıyoruz, sadece tahsil edilen KDV ile indirilen
KDV arasındaki denge üzerinde vatandaşın lehine bir belirleme
yapıyoruz. Dolayısıyla, burada hiçbir şekilde indirim
KDVyle ilgili bir belgeden vazgeçtiğimiz yok, indirim KDVyle ilgili
olarak belge düzenini ortadan kaldıracak bir sistem yok. Birçok sektörde
-bunlar özellikle hizmet sektörleri- gerçekten bu tür bir yükümlülük
mükellefleri tam tersine başka yanlışlara gitmekten kurtaracak.
Bunu da sahadaki çalışmalarımız sırasında gördük.
Bakın, küçük işletmeler için KDV
beyannamelerine bağlı ödeme sürelerini iki ay erteliyoruz yani bir
vatandaş bundan sonra beyannamesini verdikten sonra bugün hemen öderken
yeni getirdiğimiz sistemde ödeme süresini iki ay erteliyoruz. Hangi
işletmeler için? Küçük işletmeler için. Bu da son derece önemli.
Tek istisnalarla ilgili, doğru, tasarıda
genişleten düzenlemelerimiz var ama neyle ilgili? AR-GE, tasarım
faaliyetleriyle ilgili. Bugün AR-GE ve tasarımın ne kadar önemli
olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında bir önceki torba yasada bunu
geçici madde olarak getirdik. Burada da AR-GE merkezlerinde ve tasarım
merkezlerinde, teknokentlerde yapılan teslim ve hizmetlerde
işletmelerimizin lehine KDV istisnaları getiriyoruz.
Sağlık turizmini desteklemek amacıyla
sağlıkta katma değer vergisine ilişkin bir düzenleme
yapıyoruz. Arkadaşlar, sağlık turizmi çok önemli. Dünya
nüfusu yaşlanıyor. Ülkeler bu alanda kendilerini ön plana
çıkarmak için birçok teşvikler veriyorlar, birçok düzenlemeler
yapıyorlar. Hükûmet olarak sağlık turizmini geleceğin
turizminde en önemli bileşenlerden bir tanesi olarak görüyoruz. Türkiyenin
sahip olduğu genç nüfusu, sahip olduğu iklim özellikleri, sahip
olduğu potansiyel sağlık turizmi bakımından Türkiyeyi
bir cazibe merkezi hâline getiriyor. Arka arkaya düzenlemeler yapıyoruz,
bu düzenleme de buna teşvik olacak.
Adi ortaklıkların
kurumsallaşmasını teşvik etmek üzere KDV istisnası
getiriyoruz. Bakın, bunların hepsi ekonomiye destek olacak önemli
teşviklerdir. Bugün -biraz önce ifade edildi- Türkiyede son iki
yıldır ilk defa Vergi Harcamaları Raporunu
yayınlıyoruz. Şeffaf, hesap verebilir bir anlayışla,
sayın vekillerimizin de katkılarıyla, hep beraber,
uluslararası standartlara uygun bir şekilde
hazırlanmış bir rapordur. Yapılan uygulamaları
sizlerle paylaşıyoruz, bu raporun sorgulanmasının önünü
açıyoruz, hesaplamalarla ilgili bütün teknik açıklamaları
yapıyoruz. Dolayısıyla Hükûmet olarak son on beş
yıldır, on altı yıldır maliye politikası
alanında hem kamu harcamaları hem kamu gelirleri hem kamu yükümlülükleri
hem kamu varlıkları bakımından raporlamanın
şeffaflığını artırdık, hesap
verebilirliği artırdık ve en son da uluslararası
standartlara uygun Vergi Harcamaları Raporunu yayınlıyoruz. Bu
rapor şunu söylüyor: Bizim vazgeçtiğimiz yıllık KDV 28
milyar civarında, millî gelirin yaklaşık yüzde 1i
civarında. Diğer ülkelerle mukayese ettiğiniz zaman, Türkiyede
vazgeçilen vergi diğer ülkelerden çok farklı değil. O
açıdan belki bent bent, alt alta baktığımız zaman uzun
bir liste görsek de aslında birçok ülke bu tür indirim uygulamalarını,
istisna uygulamalarını ikincil düzenlemelerle yapıyor bakanlar
kurulu kararıyla. Çalışmaları yaparken gördük, Türkiyenin
bugün getirdiği indirim ve istisnaların birçoğu, birçok ülkede
aynı şekilde olan indirim ve istisnalar. Nitekim, bizim tahsil
ettiğimiz mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerin millî gelire
oranı yüzde 11, OECD ortalaması da yüzde 11. O anlamda, Türkiyede
dolaylı vergilerin, mal ve hizmet vergilerinin tahsilat oranları
uluslararası oranlarla uyumlu.
Ayrıca, hayırseverler tarafından
Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık
Bakanlığına, diğer kamu kurumlarına yapılan okul,
sağlık tesisi, öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme
yurdu, huzurevi, buralarda ne yapıyoruz? KDV istisnası getiriyoruz,
çok önemli bir düzenleme. Bugün birçok vatandaşımız diyor ki:
Benim kıyıda kenarda bir param var, bir okul yaptırmak
istiyorum, bir cami yaptırmak istiyorum, bir yurt yaptırmak istiyorum
ama inşaatı yaparken siz benden KDV alıyorsunuz, halbuki ben
devlete bir iş yapıyorum. Burada uzun zamandır vatandaşımızın
ifade ettiği bir hususu hayata geçiriyoruz. Burada bütün grupların
zaten olumlu baktığını söylemek lazım, herkes buna
olumlu baktı.
Katma Değer Vergisi Kanunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bakın, mevcut kanunda kısmi istisna diye ifade ettiğimiz
bazı istisnalar var. Siz mesela Millî Eğitim
Bakanlığına okul bağışlıyorsunuz, KDV yok;
burslu, ücretsiz öğrenci okutuyorsunuz, KDV yok ama mevcut kanun diyor ki:
Bu malları veya hizmetleri sunarken KDV tahsil etme ama bu mal ve
hizmetleri üretmek için yüklendiğin KDVyi gider yaz. Yani devlet hem bir
istisna getirip sizi KDV tahsil etmekten alıkoyuyor hem de öbür taraftan
diyor ki: Bunu KDV indiriminde de kullanamazsın. Bu yasada
yaptığımız düzenlemelerle birçok böyle sosyal, ekonomik
amaçlı istisnada gider indirimi yerine KDV indirimini getirdik. Bu birçok
alanda işletmelerimiz için aslında haksız bir uygulamayı da
ortadan kaldırmış oldu.
Daha çok konu var. Ben çok teşekkür ediyorum.
Bu kanunun memleketimize, ülkemize, ekonomimize önemli yararlar
getireceğini temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey.
Buyurun Sayın Beyribey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars)
Değerli Başkanım, Değerli Bakanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Katma
Değer Vergisi Kanunu üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Hepinizi ayrıca tekrar tekrar
saygılarımla selamlarken bu kanunun hem tüketici için hem üretici
için, herkes için faydalı olduğu kanaatini taşıyorum.
Aslında katma değer vergisi nihai tüketiciyi ilgilendiren bir kanun
ama bu nihai tüketiciye gelinceye kadar üreticinin, aradaki ticari boyutu
yapanın bir mesuliyeti oluyor. Yani biz katma değeri alıyoruz
ama aracının, satan kişinin, tüccar kişinin katma
değerini hak etmesine rağmen süresiyle ilgili, zamanı,
stoklarıyla ilgili veya üretim süresiyle ilgili, satışıyla
ilgili katma değerden dolayı alacağı oluyor. O
alacağını veremeyince bir haksız kazançsızlığa
sebebiyet veriyor yani kazancından zarar etmiş oluyor. Bu da kendi
ekonomisinin, kendi payının yükselmesine
Aynı zamanda büyüyünce
istihdamı etkileyecek şey, aynı zamanda belki stokuyla birlikte
gelecek süreç içerisinde fiyatların artmasına sebebiyet vereceği
şey
Kendisinin de KDV yükünün birikmesiyle sanki çok parası olup da
parasının olmaması gibi bir pozisyon oluşuyor, bunu ortadan
kaldırmak lazım. Yani verilen görev ne? Ticaretçi KDVsini
düştükten sonra diğer vatandaştan alınan KDVsini verecek
ama burada ticaretçi bir yıl içerisinde malını satamıyor,
bir yıl KDVler şişiyor. Bir yıl sonra da geçen kanuna göre
-ki 1985 yılında çıkan kanun KDV iadesi, KDVyi geriye bir
yıldan sonra alması mümkün değil- iş yapan kişi
buradan büyük bir zarara uğruyordu. Ben devreden KDVlerin zamanında
alınmasından yanayım, doğru çünkü sistem onun üzerine
kurulmuştur. O sistemin çalışmasında aksaklıklar
vardı, biz bu kanunlarda o aksaklıkları acaba nasıl ortadan
kaldırırız diye kanun yapıyoruz. Bununla beraber de bir
kısım ek şeyler de getiriyoruz ki bu ek şeylerden en
önemlisi yine küçük esnafın hem iki ay KDVlerini ötelemiş oluyoruz
ve aynı zamanda da beyan sistemi getirerek esnafımıza
kolaylık getirmiş oluyoruz.
Yine, AR-GE çalışmalarıyla ilgili,
tasarımlarla ilgili, bunlardaki işlemlerle ilgili de KDVyi ortadan
kaldırıyoruz. Mesela ben sağlıkçıyım.
Sağlıkla ilgili, dışarıdan gelen sağlık
hizmetleri, sağlık turizmiyle ilgili alanda hizmetleri verirken KDV
indirimi getiriliyor. Ben gelecekte şu anda da öyledir- Türkiye'nin,
bütün Avrupanın sağlık merkezi olacağı kanaatini
taşıyorum. Bizim hekimlerimiz, yatırımlarımız, bu
alandaki gelişmemiz çok iyidir. Bununla ilgili fiyatlarımız da
dışarıya göre daha uygunsa, daha ucuzsa adam Almanyada ameliyat
olacağına şimdi zaten öyle oluyor- geliyor Türkiye'de
ameliyatını oluyor, daha iyi şartlarda oluyor. Bununla ilgili de
zaten gerçekten dünle bugün arasında akıl almaz bir mesafe var,
otelcilik hizmetlerimiz, sağlık hizmetlerimiz, teknolojimiz
Avrupanın gerisinde olmayan bir seviyeye ulaştı. Bununla
ilgili, özellikle sağlık turizmini destekleme anlamında da bu
KDVnin kalkmış olmasını önemsediğimi ifade etmek
istiyorum.
Yine, bu kanunla özellikle hayır işleri
yapanların KDV borçluluğu oluyordu oysaki kamuya devredilen
mallardı. Bunlarla ilgili KDVnin kaldırılmış
olmasını da desteklediğimi ifade etmek istiyorum.
AK PARTİ 2002 yılından bu yıla
kadar, bugüne kadar hep pozitif şeyler yaptı. Yaptığı
işlerde
Ki bu KDV süreci içerisinde de her ne kadar birileri
Vatandaşı ilgilendirmiyor. dese de Türkiye bütün
sınırlarıyla evimiz. Evimizin içerisinde çocuklarımızı
ayırırsak, çocuklarımızın haklarını
vermezsek o zaman anarşi doğar. Bu evimizde anarşi
doğurtmamamız lazım. Tarif ettiğimiz şekilde hem
üreticinin hem ticaret yapanın hem de KDVyi veren tüketicinin
haklarını ayrı ayrı korumamız gerektiği kanaatini
taşıyorum. 2002den bugüne kadar gerçekten ciddi şeyler
yapıldı. Özellikle, geçmiş dönemde de
yaptığımız desteklerle birçok köyümüzde,
şehirlerimizde, beldelerimizde, belediyelerimizde, millî eğitime,
diğer alanlara birçok okul kazandırıldı ve belki de hizmet
gitmeyecek, taşrada hizmet gitmeyecek yerlere de bu yolla büyük
yatırımlar geldi. Ben, özellikle, KDV alınmamasıyla, devlet
kurumlarına yapılacak hizmetlerde -camidir, okuldur, yurttur, bu tür
şeylerde- o bölgelerdeki bu ihtiyaçların iş adamlarımız
veya hayırseverler tarafından çok kolaylıkla
yapılacağına ve bölgemize, Türkiyeye büyük faydalar
sağlayacağına inanıyorum. Bununla ilgili örnekleri
geçmişten biliyorum. Benim Sarıkamışımda yurtlar
yapıldı; yine, Kars merkezde hayırseverler yurtlar yaptı.
KDV muafiyeti olursa belki bir yurt yerine adam iki tane yurt yapacak veya bir
yurt yapacak, yanına bir okul yapacak. Bunların örneklerini de
sıklıkla görüyoruz, bunu da önemsiyorum.
Ben sözlerimi daha fazla uzatmadan bu işlemin
-ki büyük çalışmalar, emekler sonunda ortaya konulduğunu
düşünüyorum- dünyadaki bütün KDV uygulamalarında olduğunu
düşünüyorum. Otuz üç yıllık bir süreçten sonra tabii ki bir
revizyon gerekiyordu, Hükûmetimiz de bu revizyonu ortaya koyarak, bir
haksızlığı da ortadan kaldırarak bunu ortaya koydu.
Ben bu güzel kanun tasarısından dolayı Hükûmetimizi tebrik
ediyorum. İnşallah, memleketimize, milletimize hayırlar
getireceğine inanıyorum.
Durmak yok, yola devam diyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın milletvekillerine soru
sormaları için söz vereceğim.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum: Aile içinde sigortalı veya emekli bir vatandaş varsa veya
1.200 Türk lirasının üzerinde maaş alan bulunuyorsa engelli
vatandaşlarımıza sosyal yardımlaşma
vakıflarından verilen maaşlar, engelli yurttaşlarımızın
şahsına verilen bu yardımlar maalesef kesiliyor. Bunun kesilme
sebebi nedir? Ailenin sigortalı ve emekli olması engelliye verilen
maaşın kesilmesine neden gerekçe yapılmaktadır? Engelliye
verilen maaşlar aileye değil engellinin şahsına verilen
sosyal bir yardımdır, devletin desteğidir. Ailenin geliri ile bu
maaşın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekirken bunun
birlikte değerlendirilmesi gerçekten yerinde değildir, bunun yeniden
değerlendirilmesi gerekir. Anayasamıza göre sosyal devlet ilkesini
zedeleyen bu uygulama bir an öce uygulamadan kaldırılmalı, bu
yanlışları düzeltilmeli ve her bir engelliye
maaşlarının yeniden ödenmesi sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Bakan,
bazı kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ithal
ilaçların piyasada bulunamadığı hem vatandaş
şikâyetleri hem de basına yansıyan haberlerden
anlaşılmaktadır. Tansiyon, diyabet ve astım
hastalığının tedavisinde kullanılan kimi ithal
ilaçları temin etmek mümkün olmamaktadır. Bulunamayan ilaçlar
nedeniyle tedaviler aksamakta, doktorlar tedavi şeklini
değiştirmek zorunda kalmakta ve dolayısıyla,
vatandaşlar hayati risklerle karşı karşıya
kalmaktadır. İthal ağırlıklı ilaç politikası
ve ciddi oranda artan döviz kuru nedeniyle ortaya çıkan bu sorunun çözümü
için Sağlık Bakanlığının ve Maliye
Bakanlığının bir girişimi var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2002den bugüne kadar gerek
Başbakanlığı döneminde gerek
Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğana yurt dışındaki ülkeler
tarafından, devletler tarafından hediye edilen kaç tane araç var? Bu
araçların yasa uyarınca defter kaydının tutulup hazine
kaydına, hazineye devredilmesi gerekir, böyle bir işlem
yapıldı mı? Yapılmadıysa bu araçlar şimdi nerede,
hangi amaçla kullanılıyor, kimin uhdesinde?
İkinci bir soru şu: Aynı
şekilde, gerek Başbakanlığı gerek
Cumhurbaşkanlığı döneminde diğer dış
ülkelerden Cumhurbaşkanına hediye edilen dolar, döviz, euro ne var?
Bunlar hazineye kaydedildi mi edilmedi mi, bu konuda bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, işgal kuvvetlerine karşı kahramanca mücadelenin
ardından 1920 yılında özgürlüğe imza adan
Adanamızın şirin Feke ilçesinin kurtuluşunun 98inci
yılını kutlar, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını saygı ve minnetle anar, Fekeli
hemşehrilerime selam ve saygılarımı sunarım.
Sayın Bakan, 22 Mart tüm dünyada Su Günü olarak
kutlanmaktadır. Bugüne özel her platformda, sulama ve içme suyunun
hızla yok olmaya yüz tuttuğu, ülkemizin su zengini değil aksine
su fakiri bir ülke olduğuna yönelik açıklamalar
yapılmaktadır. Bu gerçekten hareketle, tarımı,
toprağı, akarsuları, sulama ve içme suyunu sahiplenen, koruyan,
Bütünşehir Yasasının yanlışlığına
rağmen köyünü, kırsalını terk etmeyen az sayıda
köylümüz, çiftçimiz gerçekçi ve sürdürülebilir tarım politikalarıyla
desteklenmek durumundadır. Ülke tarımının geleceği ve
sürdürülebilirliği açısından çiftçilerimize enerji desteği
sağlanmalı, enerji faturalarındaki Enerji Fonu, belediye
elektrik tüketimi, katma değer vergisi ve TRT payı
kaldırılmalıdır. Konu üzerinde hassas
davranacağınızı düşünerek hepinize saygılar
sunarım.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, KDVyle ilgili bu düzenleme, evet,
önemli, KDV iadesi, istisnalarla ilgili önemli düzenlemeler var. Küçük
işletmecileri özellikle destekleme noktasında da önemli. Dün gece
tamamladığımız torba kanunda da buna yönelik, işte,
AR-GEye yönelik önemli düzenlemeler vardı. Ama biz ısrarla
bunların yeterli düzeyde olmayacağını -tek unsur KDV
indirimi, istisnası değil- ekonomiyi, küçük işletmeciyi
destekleme noktasında daha bütüncül; istihdam, işsizlik ve destek
politikaları noktasında daha bütüncül politikalar
uygulanmasını düşünüyoruz.
İşte, Sayın Bakan, geçen gün
basın özgürlüğü noktasında gerçekten itibarımız
açısından, işte, bir medya grubunun Hükûmete yakın ya da
iktidara yakın bir medya grubu tarafından satın
alınması; işte, basında tekelleşme gibi bir intiba ya
da bir algımızın oluşması; siz ne düşünüyorsunuz
bu konuda?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Yani
tamam, destek vermek güzel, teknik düzenlemeler önemli ama diğer taraftan
da farklı bir geriye gidiş var.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de İslam âleminin kandilini kutluyorum,
tebrik ediyorum.
Anadoluda sadece abone ve resmî ilan, matbu
işlerle yayınlarını sürdüren yerel günlük ve haftalık
gazetelerimiz ciddi boyutta ekonomik sorunlar yaşamaktadır.
Vasıflı olmayanlar ise güçlükle yayınlarını sürdürmektedir.
Bu gazetelerimizin çoğu kâğıt, boya ve kullanılan diğer
baskı araç ve gereç fiyatlarının dolara paralel olarak
artması nedeniyle ve vasıflı gazete yükümlülüklerini yerine
getiremedikleri için kapanma tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
Bununla birlikte yerel gazetelerimizin Basın
İlan Kurumundan aldığı resmî ilanların ödemeleri hâlâ
2016 yılına göre yapılmaktadır Sayın Bakanım.
2017 yılı yüzde 8, 2018 yılı için de yüzde 20
artış oranları sütun/santim birim fiyatlarına maalesef hâlâ
yansıtılmamıştır. Kurum ayrıca bu ilanları
resmî sitesinden yayınlamak gibi bir düşünce içindedir. Amaç, ele
geçirilemeyen, kontrol edilemeyen Anadolunun özgür ve bağımsız
sesi, kamu adına görev yapan yerel medyayı ortadan kaldırmak
mıdır acaba? Buradan ilgili bakanı gerekli düzenlemeleri yapmaya
çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum.
Bütün İslam âleminin Regaip Kandilini
kutluyorum.
Özellikle KDV düzenlemesinde, hayır
yapanların yaptıkları hizmetlerde KDVnin kalkmasını
çok önemsiyoruz; biz özellikle Kayserililer de hayır sahiplerine daha çok
hizmet edeceğine inanıyoruz. Bundan dolayı Sayın
Bakanıma ve emeği geçenlere çok çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum: Dün geceden itibaren benzinin litresi bazı bölgelerde 6
lirayı görmüştür. Bu
duruma göre, benzinin ürün fiyatı olan 2,72 Türk lirasına vergisiyle
birlikte 3,28 Türk lirası
eklenmek suretiyle tüketiciye yüksek bir vergi ödetildiği görülmektedir.
Bu kadar yüksek vergi ödetilmesinin sebebi nedir?
2018 bütçesinde 696 milyar Türk liralık bütçe
gelirine karşın 762 milyar Türk liralık bütçe gideri
öngörülürken faiz dışı denge iyice bozulmuştur. Bunu
düzeltmeniz için bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye'nin on iki ayda çevrilmesi gereken
dış borç tutarı 170,5 milyar dolara yaklaşırken bunun
yüzde 83ünün özel kesime ait olduğu görülmektedir. 147,5 milyar
dolarlık dış yükümlülüğün yüzde 43ü özel kesim
firmalarına yani reel sektöre aittir. Bu ödemelerin yapılması
konusunda bir planınız var mıdır? 2017nin tamamında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, soruları
cevaplandırmak üzere sözü Maliye Bakanımız Sayın Naci
Ağbala bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Daha
süre bitmedi.
BAŞKAN Eğer süre kalırsa cevaptan
sonra, tekrar dönerim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Arslan, sosyal yardımlarla ilgili
hak sahipliği belirlenirken belirli gelirlerin buna dâhil edilmesi
konusunda bir soru yönelttiler. Tam olarak orada bağlanan
aylığın ne olduğunu bilmemekle beraber, genel bilgim olarak
şunu söyleyebilirim: Bütün sosyal yardım ödemelerinde, ekonomik
durumun tespitinde hane halkı yaklaşımı esas
alınıyor. Bir haneye giren toplam gelir farklı farklı
olabilir; ücret olabilir, emekli aylığı olabilir, kira geliri
olabilir veya bir ticari kazanç olabilir; bir haneye giren toplam gelir
üzerinden de o hanede bulunan kişi sayısı bölünerek ekonomik
yoksulluk içinde olunup olunmadığı belirlenmektedir çünkü birçok
sosyal yardım ödemesi, başka şartların yanında
ekonomik yoksulluk şartına bağlanmış. O açıdan
genel bilgim itibarıyla konuyu bu şekilde cevaplayabilirim ama
detayında da eğer aylıkların
Engelli aylığı
olabilir mi?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Engelliye ait aylık
ama bu aylık engelliye verildiği hâlde başkasının
geliri var denilerek kesiliyor bu engelli aylığı. Böyle bir
şey olmaz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Burada, tamamen hane halkı gelirinin hanedeki sayıya göre
bölündüğünü söyleyebilirim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama olmaz ki kişiye
veriyoruz Sayın Bakan bunun düzeltilmesi gerekir, burada bir
yanlışlık var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hayır, hayır, bilgiyi söylüyorum, Aile Bakanlığıyla da
ayrıca konuşacağım.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bir
yanlışlık var, düzeltin diye söylüyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Çamak ilaçlarla ilgili bir konuya değindiler. Yani benim böyle
bir bilgim yok. Bir kere, Hükûmet olarak vatandaşımızın
ilaca erişimi, ihtiyaç duyduğu ilaçların bütün kanallar
üzerinden getirilmesi konusunda çok önemli, yapısal reform
niteliğinde düzenlemelerimiz var.
Bakın, bugün vatandaşımız gidip
eczaneden, doğrudan ilaca erişebiliyor. Yurt dışından
getirilmesi gereken bir ilaç varsa Türk Eczacıları Birliğini de
araya koymak suretiyle yurt dışından ilaç getiriyoruz. Zaman
zaman bazı ilaçlarla ilgili olarak özel iskonto oranlarını
düşürmek suretiyle tedarik noktasında ortaya çıkabilecek
riskleri yönetiyoruz ama ben buna rağmen sizin söylediğiniz
hususlarla ilgili Sağlık Bakanımıza -böyle bir bilgi var
mı, yok mu- ayrıca soracağım ama Hükûmet olarak her zaman
için ilacın -ihtiyaç nerede olursa olsun- vatandaşımıza
-ihtiyacı ne olursa olsun- sağlanması konusunda her türlü
çabayı da gösterdiğimizi söyleyebilirim.
Sayın Tanal, biliyorsunuz, kamu görevlilerine
veya devlet görevlilerine -buna bütün makamlar dâhil- verilen hediyeler ve
protokol çerçevesinde verilen eşyalarla ilgili uygulanacak mevzuat belli
ve bu kural herkes için geçerli bir kural. Bu açıdan bir soru sormak
suretiyle ima yoluyla sanki bunlar yapılmıyormuş gibi belki bir
anlam oluşturmaya çalışıyorsunuz ama bunları kabul
etmek mümkün değil. Türkiye hukuk devleti. Bütün makamlara, kurumlara
protokol çerçevesinde ne veriliyorsa onlar kayda alınır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Araç var mı, yok
mu? Neyi ima ediyorum? Size net soruyorum. Neyi ima ediyorum? Araç var mı,
yok mu, soruyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şu anda söylediğiniz hususta açık bir bilgim
Yani araç
sayılarına ilişkin bir bilgi sahibi değilim ama bazen soru
sorarak da bir değer yargısı oluşturulduğunu
görüyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hiç iması yok.
Araç var mı, yok mu? Varsa kaydedildi mi, edilmedi mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Tümer
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani bu kadar
sağa sola yalpalamanıza gerek yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Tanal, sözlerinize dikkat edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sözlerimde
dikkatliyim. Siz sözlerinize dikkat edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sağa sola yalpaladığım falan yok. Edebinizi
takının. Bakın, bugün mübarek bir gün.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz edebinizi takının,
siz edebinizi takının! Neyi ima ediyorum?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bak, birbirimize saygıda lütfen kusur etmeyelim.
BAŞKAN Sayın Tanal, bakın, sorunuzu
sordunuz, cevap sizi tatmin eder, etmez; Sayın Bakan cevabını
verdi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben net bir
mantıkla soruyu soruyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bakın, söylediğiniz sözleri ciddiye alıyorum ve cevap veriyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Almayın
Bakanım, muhatap kabul etmeyin.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz diğer sorulara
geçin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Cevabımı beğenmeyebilirsiniz, yeterli görmeyebilirsiniz ama
söylediğiniz o sözü geri alın, ben bunu kabul etmem. Kimsenin böyle
lafları kullanmasını kabul etmiyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal, diğer
arkadaşların hakkını yiyorsunuz, süre gidiyor. Ayıp
be!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Neyi ima ediyorum
ben, neyi? Allahım ya!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Bakanım, muhatap almayın lütfen.
BAŞKAN Bakın, diğer
arkadaşların da hakkına hukukuna riayet edin Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan İma ediyor. diyor. Soru sormak medeni bir şey.
BAŞKAN Süre gidiyor. Soru için sisteme giren
arkadaşlar var. Sayın Bakan cevaplasın hepsini. Tatmin
etmeyebilir sizi ama Sayın Bakan cevabını veriyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Tümer: Özellikle tarım politikalarıyla ilgili bazı
konularda öncelik verilmeli, destek verilmeli. dedi. Aynen iştirak
ediyorum. Hükûmet olarak da zaten tarımın büyütülmesi, tarım
sektörünün geliştirilmesi konusunda birçok adım atıyoruz. Çok
isabetle söylendi. Bütüncül bir destekleme politikası, bütüncül bir
politika stili üretilmelidir. Biz de bu anlayışla hareket
ettiğimizi düşünüyoruz. Özellikle son on beş yıldır
tarım sektörünün hem millî gelir içerisindeki payı hem ihracat değeri
hem de oluşturulan katma değere bakıldığında
burada da önemli iyileşmeler var ama buna rağmen hâlâ
yapılması gerekenler var. Onları da hep beraber inşallah
yapacağız.
Sayın Özdemir, doğru, gerek torba yasada
gerekse bu yasada ekonomiyi desteklemek amacıyla birçok düzenleme var.
Hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz. Hukuk devleti çok önemli, bütün
özgürlükler çok önemli; bugün değil, geçmişte de önemliydi, gelecekte
de önemli olacak. Burada hepimizin ortak hassasiyetleridir bu konular,
Hükûmetimizin de en başta öncelikleridir. Bugün basında
şirketler arasındaki görüşmelere bağlı olarak tamamen
ticarete uygun bir işlem varsa bunu tamamen serbest piyasa ekonomisi
içerisinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Bir yorum yapmam
yanlış olur ama hukuk devletinin geliştirilmesi, özgürlüklerin
artırılması, vatandaşımızın
refahının artırılması, bütün partilerin ortak
amacı, ortak gayreti. Hepimiz burada birbirimizle yarış
yapıyoruz. Hükûmet olarak biz de bu konuda on beş yıldır
canla başla, büyük bir gayretle bu alanlarda ilerlemeler
sağlıyoruz.
Yani bunu nereden görüyoruz? Türkiyede son on
altı yıldır doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarındaki artışta görüyoruz, Türkiyeye olan
ilgide görüyoruz, Türkiyede insanların yaşamlarında görüyoruz,
yaşam tarzlarının bu dönemde çok daha rahat bir şekilde
ifade edilmesinde görüyoruz vesaire. Farklı bakış
açılarımız olabilir ama netice itibarıyla ortak amaçlar,
ortak söylemler etrafında da vatandaşımıza hizmet etmeye
çalışıyoruz.
Sayın Bektaşoğlu, ilan
fiyatlarıyla ilgili gerçekten ben de
Birkaç defa bana da geldi bu konu.
Yani, özel olarak, Bakanımızı ilk gördüğümde
söyleyeceğim. Bu hafta içerisinde birkaç yerden bu konu geldi.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Can
çekişiyorlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Dolayısıyla yani Bakanımıza da söyleyeceğim, burada da
gerekli açıklamaları yapmasında fayda var.
Sayın Dedeoğlu, biz de teşekkür
ediyoruz. Gerçekten hayırseverlerimizin beklediği bir düzenlemeydi.
İnanıyorum ki bu, vatandaşlarımızın bu konudaki
duyarlılıklarını daha da artıracaktır.
Sayın Arslan, benzin üzerindeki vergi yükü
Her
türlü şey söylenebilir yani siz bir şey söylersiniz, ben de derim ki:
Vergi yükü bu dönemde düştü.
KAZIM ARSLAN (Denizli) İnsaf yani fiyatı
2 mislini geçiyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ama, bakın, şöyle: Yani genel olarak, yıllar itibarıyla
bakıldığında, AK PARTİ hükûmetleri döneminde toplam
vergi yükü belli bir eşikte devam etmiştir. Meseleye öyle bakmak
lazım.
Özel sektör borçlarına gelince de
Hükûmet
olarak, biliyorsunuz, bu konuda özel sektörün borçlarıyla ilgili
oluşabilecek risklerin yönetilmesi, risklerin önlenmesi konusunda iki
önceki torba yasada da bazı
düzenlemeler yapıldı. Dolayısıyla bu konuyla ilgili gerekli
düzenlemeler sistem olarak oluşturuldu ama şu an itibarıyla özel
sektör borçlarının, yurt dışına olan borçların
ödenmesiyle ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum.
Ekonomimiz büyüyor, üretimde çarklar dönüyor. 2017
yılında -önümüzdeki günlerde açıklanacak- ekonomide yüksek bir
büyümeyi göreceğiz. 2018
yılında da ilk üç aya ilişkin açıklanan göstergelere
yatırım, üretim, istihdam, ihracat olarak
baktığınızda son derece pozitif göstergeler var. Tabii,
enflasyon konusu, cari açık konusu bazı riskleri içeriyor ve bu
konularda tedbir alıyoruz, almaya da devam edeceğiz ama ekonominin
geneli itibarıyla Türkiye ekonomisi, 15 Temmuz alçak darbe
girişiminden başarıyla çıktığı gibi, ortaya
koyduğu performansla da temellerinin sağlam olduğunu
göstermiş oldu. O açıdan, meseleye böyle bakıyorum.
Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özdemir, süremiz var,
buyurun.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Çok
kısa bir tane daha soru soracağım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan tekrar.
Sunumunuzda Sayın Bakan KDV iadesi vergi
denetimi altında bir grup başkanlığı kurulacak ve 2
bine yakın da yeni personel alınacak. dediniz. Bu konuyla ilgili
daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz personel
alımıyla ilgili, 2 bin yeni personel alımıyla ilgili daha
ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok teşekkür ediyorum.
Burada yaptığımız düzenlemede
bin adet vergi müfettiş yardımcısı alacağız, bin
adet de devlet gelir uzmanı alacağız. Buradaki
amacımız, Vergi Denetim Kurulu bünyesinde yeni kurduğumuz katma
değer vergisi iade grup başkanlıkları bünyesinde bu
arkadaşları istihdam etmek ve bunları ileriye dönük
hazırlamak.
Diğer taraftan, konuşmamda da ifade ettim,
yeni bir risk analiz merkezi kuruyoruz. Özellikle yeni sistemde iktisadi
faaliyetlerin daha yakından, düzenli bir şekilde ve risk analizine
dayalı olarak takibi gerekiyor. Burada yaklaşık bin devlet gelir
uzman yardımcısı almak suretiyle bu arkadaşlara önümüzdeki
dönemde ekonometriden tutun da istatistik, iktisadi analizler, sektörel
faaliyetlerin analizi gibi birçok konuda eğitim verip ileriye dönük
bunları yetiştireceğiz. Gerçekten, KDV Kanununda vatandaş
lehine önemli bir kolaylık getiriyoruz. Ama bunun
taşıdığı bazı riskler de var. Bu risklerin
yönetilmesinin tek yolu iktisadi faaliyetlerin risk analizine dayalı
olarak takibi. İnşallah, bu konuda idari kapasiteyi geliştirmek
anlamında bu arkadaşlarımız bize büyük bir güç ve enerji
verecekler.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu, çok
kısa sizden de alayım.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Efendim, dün Dünya Ormancılık Günüydü. Bu anlamlı gün,
Giresunun Bulancak ilçesinde, cami avlusunda AKP Genel Başkanı,
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğanın kubbeden
aşağı doğru asılmış dev bir posteri önünde
kutlandı. Erdoğan cemaate, orada bulunanlara canlı yayında
seslendi. Bu töreni camiye siyasetin girdiğinin kanıtı olarak
değerlendiriyor, camide namaz kılan hemşehrilerim, dini bütün
Müslüman kardeşlerim gibi yadırgadığımı ifade
etmek istiyorum. Pankartı asarak yüce İslam dininin kutsal
mekânı camimize saygısızlık yapanlar hakkında
işlem yapılmasını da talep ediyorum.
Bu vesileyle orman
varlığımızı korumak için canla başla
çalışan görevlilerin, orman köylülerimizin gününü kutluyor, onlara
buradan sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Var mı bir şey?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Aynı dileklerimle ben de kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Böylece tasarının
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçmesi
için söylüyorum: Hiçbir partinin milletvekiline, hele hele Sayın Bakana
hakaret etmek Cumhuriyet Halk Partisinin düşünebileceği bir şey
değildir. Ancak Sayın Tanalın kendisi bir soru sormuştur,
cevabını alırken Sayın Bakan Siz soruyla insanları töhmet
altında bırakıyorsunuz... Yani soruyu cevaplamadan Sayın
Tanalı suçlamaya kalkmıştır. Sayın Tanalın
kullandığı kelime de yalpalama kelimesidir ve hakaret
içermemektedir. Sayın Tanal bu sözüyle konunun içeriğinin Mecliste
açıklanmasını talep etmiştir. Bundan dolayı Sayın
Tanalın bir saygısızlık yapıyor iması
yaratılarak AKP sıralarından burada suçlanıyor
olmasını doğru bulmuyoruz. Bunun da kayıtlara geçmesini istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınızı
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece gündemimiz tamamlanmıştır.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, genel
görüşme ve Meclis araştırması yapılmasına dair ön
görüşmeleri yapmak için 27 Mart 2018 Salı günü saat 15.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı
geceler, hayırlı hafta sonları -ve Regaip Geceniz de mübarek
olsun diyorum- kolaylıklar diliyorum ve bugün tek oturumda bitirdik.
Kapanma Saati: 18.04