TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
77nci
Birleşim
27
Mart 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, uyuşturucu
kullanımına ve uyuşturucu nedeniyle suça sürüklenen çocuklara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Nevşehir
Milletvekili Murat Göktürkün, 26 Mart-1 Nisan Kütüphanecilik Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, Aydın ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın hedef göstermesinin ardından Boğaziçi
Üniversitesinde öğrencilerin gözaltına alınmasına ve
eğitim hakkının kimsenin tekelinde olmadığına
ilişkin açıklaması
2.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, taşeron olarak çalışan eski hükümlülerle ilgili
net bir açıklama ve yeni bir düzenleme yapılmadığına
ilişkin açıklaması
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, Hükûmeti çiftçilerin mallarını
korumayı esas alacak şekilde bir düzenleme yaparak
mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde çalışma yapmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Türkiye ile Avrupa Birliği temsilcileri
arasında gerçekleşen toplantıyı AB üyelik süreci ve ulusal
çıkarlarımız açısından bir
başarısızlık olarak gördüğüne ilişkin
açıklaması
6.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursanın Büyükorhan ilçesinin Karaağız
köyüne biyokütle enerji santrali kurulmak istendiğine ve Hükûmeti bu
konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
7.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdede patates çiftçisinin sorunlarına ve Bor
ilçesinde şeker fabrikasında yaptıkları
toplantının çok büyük ilgi gördüğüne ilişkin
açıklaması
8.- İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbayın, Afrin Operasyonunu sağduyulu herkesin
haklı bulduğuna ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Boğaziçi Üniversitesinde okuyan ve operasyona
karşı olan bir grup öğrenciye yönelik ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 26 Mart-1 Nisan Kütüphanecilik
Haftasına ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Kerem Ali Süreklinin, Zeytin Dalı Operasyonunun tüm dünya
tarafından iyi analiz edilmesi gerektiğine ve ülkemizin bekası
ve güvenliği söz konusu olduğunda herhangi bir yerden icazet
alınmayacağına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, Cihangirde bulunan Roma
Parkının İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
sosyal tesise çevrilmesine ilişkin açıklaması
12.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, Dilovasındaki çevre kirliliğinin insan
sağlığı üzerine yaptığı olumsuz etkilerin
ortadan kaldırılmasını ve insan hayatının ranttan
daha önemli olduğunun farkına varılmasını
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Adıyaman Milletvekili
Behçet Yıldırımın, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
Erzincan Şubesi yönetici ve üyelerinin de aralarında bulunduğu
16 kişinin tutuklanmasına ilişkin açıklaması
14.- Adana Milletvekili
İbrahim Özdişin, Felsefeden Tecrübeye Etkili Öğretmenlik
adlı kitaba ilişkin açıklaması
15.- Manisa Milletvekili Tur
Yıldız Biçerin, Soma davasının takipçisi olmaya ve
asıl failler en ağır şekilde ceza alıncaya kadar
mücadeleye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
16.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, din simsarlarının
yaptığı eylemlere katılan, bunlara destek veren hâkim ve
savcılarla ilgili bir girişimde bulunulup
bulunulmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
17.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, LGSde sorulan sorular ile sınavda sorulacak
soruların aynı çerçevede olması gerektiğine, ücretli ve
sözleşmeli öğretmen çalıştırmaktan ne zaman
vazgeçileceğini, atanamayan öğretmenlerin ne zaman
atanacağını ve taşımalı eğitime ne zaman son
verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Kayseri Milletvekili
Sami Dedeoğlunun, Balkan Savaşlarının 105inci yıl
dönümüne ve 26 Mart Balkan Şehitlerini Anma Gününe ilişkin
açıklaması
19.- Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmenin, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticilerini
sindirmek için gözaltılar ve tutuklamalar yapıldığına
ilişkin açıklaması
20.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, BAL Liginde liderliğe yükselen Hopasporu
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Zeytin Dalı Harekâtında Afrin kent merkezini
kontrol altına alan ve Tel Rıfata doğru harekete başlayan
Türk Silahlı Kuvvetlerini tebrik ettiğine, 25 Mart Büyük Birlik
Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun
vefatının 9uncu yıl dönümüne ve 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe
ilişkin açıklaması
22.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe,
cezaevlerinde mevcut sorunların üzerine her gün bir yenisinin
eklendiğine ve Avrupa Konseyine bağlı İşkencenin
Önlenmesi Komitesinin Nisan 2016da İmralı Cezaevine yaptığı
ziyaretin raporuna ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe, 16 Mart 1988
Halepçe katliamını CHP Grubu olarak şiddetle
kınadıklarına ve Down sendromu ile tıbbi ve aromatik
bitkilerle ilgili Meclis araştırması komisyonları
kurulması konusunda ilgili milletvekillerinin
duyarlılığına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Down sendromu ile endemik ve aromatik bitkilerle ilgili Meclis
araştırması komisyonlarının kurulmasına, 25 Mart
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlunun vefatının 9uncu yıl dönümüne, 27
Mart Dünya Tiyatro Gününe, 16 Mart 1988 Halepçe katliamında ölenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın bir grup Boğaziçi Üniversitesi öğrencisini
açıkça hedef gösterdiğine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbulda mezarlık yerlerinin
çok pahalı olduğuna ilişkin açıklaması
27.- Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, on altı yıllık AKP
hükûmetleri döneminde ödenen faize ilişkin açıklaması
28.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afrinde şehit düşen hemşehri
Şuhutlu Uzman Çavuş İbrahim Imışa Allahtan rahmet
dilediğine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Eşref Fakıbabanın bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Türkiyenin Halepçe katliamı nedeniyle bölgedeki
insanlara kapılarını açtığına ve böyle insani
dramların yaşanmaması için büyük çaba harcadığına
ilişkin açıklaması
30.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, AKP Genel Başkanı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Giresun ziyaretine ve
27 Mart Dünya Tiyatro Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
31.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Sivasta son günlerde ortaya çıkan bir
meczubun bazı açıklamalarına ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın, Kanal İstanbul Projesinin Çevresel Etki
Değerlendirmesi Toplantısına ilişkin açıklaması
33.- Trabzon Milletvekili
Salih Coranın, 27 Mart 1923te cumhuriyet tarihinin ilk siyasi
suikastına kurban giden Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Beyin
şehadete erişinin 95inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
34.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Mardinin Kızıltepe
ilçesinin köylerinde on iki gündür devam eden elektrik kesintisine ilişkin
açıklaması
35.- Düzce Milletvekili
Ayşe Keşirin, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin
(10/684), (10/2594), (10/2645), (10/2646) ve (10/2691) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergelerinin birleştirilerek
yapılan ön görüşmelerinde önerge sahipleri adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Sağlık
Bakanı Ahmet Demircanın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, elektrik borcunu ödemeyenler olduğu için
köyün girişindeki trafonun kapatılmak suretiyle bütün köyün
cezalandırıldığı yönünde şikâyetler olduğuna
ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin (10/5),
(10/2602), (10/2612) ve (10/2644) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin birleştirilerek yapılan ön
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ve ÖSOnun
IŞİDin kalıntısı cihatçı bir örgüt olduğuna
ilişkin açıklaması
40.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin
(10/5), (10/2602), (10/2612) ve (10/2644) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin birleştirilerek yapılan ön
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması ile Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzünün, Burdur Milletvekili Mehmet Gökere
yeni görevinde başarılar dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzünün, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşa yeni görevinde başarılar
dilediğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzünün, hiçbir milletvekilinin kürsüde
sözünün kesilmesini tasvip etmediğine ve Meclis Başkan Vekili olarak
bu iyi niyetinin suistimal edilmemesini rica ettiğine ilişkin
konuşması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklaması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Terörizmle Mücadele Küresel
Forumu çerçevesinde 21-23 Mart 2018 tarihlerinde Malta-Attardda Terörle
Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile Yargı Aktörleri
İlişkisi konulu çalıştaya katılması Genel
Kurulun 12 Mart 2018 tarihli 69uncu Birleşiminde kabul edilen heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1560)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun ekli listede adı, soyadı ve
seçim bölgesi yazılı üyelerinden müteşekkil bir heyetle 8-11
Nisan 2018 tarihleri arasında Almanyaya bir çalışma ziyareti
gerçekleştirme talebinin Başkanlık makamının 19/3/2018
tarihli oluruyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1561)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak Tedbirlerin
Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun ekli listede adı, soyadı ve seçim bölgesi
yazılı üyelerinden müteşekkil bir heyetle 27-30 Mart 2018
tarihleri arasında İngiltereye bir çalışma ziyareti
gerçekleştirme talebinin Başkanlık makamının 19/3/2018
tarihli oluruyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1562)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, İngiltere Parlamentosu ve
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD)
tarafından ortaklaşa olarak 4-5 Nisan 2018 tarihlerinde
İngilterenin başkenti Londrada düzenlenecek olan OECD Küresel
Parlamenter Ağı Toplantısına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1563)
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin
(10/2513) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
geri alındığına ilişkin önerge (4/140)
yazısı
2.- Van Milletvekili Lezgin
Botanın, (2/1664) esas numaralı Irak Kürdistan Bölgesinden Kürt
Halkına Yönelik Gerçekleştirilen Halepçe Katliamının "Soykırım"
Olarak Tanınması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/141)
C) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Türkiye Gürcistan Dostluk Grubu Başkan Vekili Bursa Milletvekili Hüseyin
Şahinle birlikte Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan Ankara Büyükelçisi
Irakli Koplatadze ile Gürcistan Diyanet İşleri Başkanı Zaza
Vashakmadze ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
IX.- MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arık ve 23 Milletvekilinin, otizmin ve otizm tedavisi
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/684)
2.- İstanbul
Milletvekili Didem Engin ve 23 Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin ve
ailelerinin yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi(10/2594)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 Milletvekilinin, Down sendromlu
bireylerin sosyal hayata katılmalarının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2645)
4.- Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın Down sendromu ile yaşayan
vatandaşların ve ailelerinin
karşılaştığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2646)
5.- Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve 19 milletvekilinin, otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özgül
öğrenme güçlüğü ve Down sendremu konusunda yürütülen
çalışmaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/2691)
6.- Çorum Milletvekili
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt ve 32 Milletvekilinin, tıbbi ve
aromatik bitkilerin satılması ve bu konuda girişimciliğin
desteklenmesi yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/5)
7.- Grup Başkanvekili
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğinin korunması, sürdürülebilmesi ve
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2602)
8.- Şırnak
Milletvekili Leyla Birlik ve 21 Milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki
üretimi ile ilgili çeşitli hususların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2612)
9.- Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Özgür Özelin tıbbi ve aromatik bitkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2644)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Isparta Milletvekili İrfan Bakır'ın, üçüncü lig
futbol kulüplerine verilen deplasman desteğinin kesilmesine ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın
cevabı (7/22196)
2.- Isparta Milletvekili İrfan Bakır'ın, spor
salonlarının fiziki şartlarının iyileştirilmesine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bakın cevabı (7/22197)
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in,
Niğde Belediyespora destek sağlanması talebine,
Niğde Engelliler
Basketbol Takımına destek sağlanması talebine,
İlişkin soruları ve Gençlik ve
Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/22198),
(7/22199)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
engellilerin spor olanaklarının geliştirilmesi için
federasyonlara yapılan katkıya ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/22417)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
toplu açılış yapılan Bakanlık tesisleriyle ilgili
iddialara,
2016 yılından bu
yana Bakanlık birimlerince yapılan ihalelere,
İlişkin soruları ve Gençlik ve
Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/22418),
(7/22647)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
2010-2017 arasında Bakanlık birimlerince imzalanan protokollere ve
FETÖ bağlantılı personelin belirlenmesi için yapılan
soruşturmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bakın cevabı (7/22419)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
2016-2017 yıllarında Bakanlık kadrolarına yapılan
personel alımlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/22646)
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın, Bolu Gerede ilçe stadyumunun
kullanıma açılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/22648)
9.- Şırnak Milletvekili Aycan İrmez'in, İdil 1937
Spor Kulübüne yönelik desteklere ve ilçedeki spor imkanlarının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı
(7/22649)
10.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, Afyonkarahisar'da
ambulanslar için alınan tıbbi malzemelerin alım yöntemine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın
cevabı (7/22929)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2014-2017 arası
düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevab (7/24012)
12.- Van Milletvekili Adem Geveri'nin, Kilis'te bulunan tarihi bir
caminin ismine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Hakan Çavuşoğlunun cevabı (7/24182)
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2017 yılında
yurda giren tropikal meyve çeşitlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/24237)
14.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan'ın, TBMM arşivinde
bulunan gizli belgelerin incelenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/24289)
15.- Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ'ın, TBMM'den
erişimi engellenen internet sitelerine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/24615)
16.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş'ın,
TBMM'den erişimi engellenen internet sitelerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/24617)
27 Mart 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini ve bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla
verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için beş dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, uyuşturucu kullanımı hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Gamze Akkuş İlgezdiye
aittir.
Buyurun
Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, uyuşturucu kullanımına ve uyuşturucu
nedeniyle suça sürüklenen çocuklara ilişkin gündem dışı
konuşması
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; uyuşturucu nedeniyle suça sürüklenen çocuklar
konusunda söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz
hafta içinde İçişleri Bakanlığı 2018
yılının ilk iki ayına ait bir rapor yayımladı. Bu
raporda son derece çarpıcı rakamlar vardı. Bu rapora göre, 2018
Ocak ve Şubat ayları içinde uyuşturucu satıcılarına
yönelik 24 bin operasyon düzenlenmiş; 33.553 kişi gözaltına
alınarak adliyeye sevk edilmiş, bunlardan 3.823ü
tutuklanmış.
Burada
özellikle dikkatinizi çekmek istediğim konu ise iki aylık dönemde
yakalanan madde miktarı. 4 ton eroin, 17 ton esrar, 202 kilo bonzai, 72
kilo kokain, 1 milyon 547 bin 886 Captagon, 519.983 Ecstasy hapın ele
geçirildiğini belirtiyor Bakanlık. İnanılmaz rakamlar
bunlar değerli arkadaşlar.
Ben
bu vesileyle, ülkemizde çocuklarımızın, gençlerimizin
karşı karşıya olduğu tehlikeye bir kez daha dikkat
çekmek istiyorum. Aslında toplumun bütün katmanlarını derinden
etkileyen ciddi bir sosyal yarayla, büyük bir toplumsal meseleyle
karşı karşıyayız. Bakın, ne yazık ki okul
koridorlarından alışveriş merkezlerine, parklardan mahalle
aralarına kadar ölümcül virüs gibi hızla yayılan uyuşturucu
çocuklarımızı tehdit ediyor. Ülkemizde, kendi tabiriyle, ölüm
kalım derbisi yaşayan uyuşturucu bağımlısı 1
milyon 873 bin 203 yurttaşımız var. Bu, sadece bildiklerimiz.
Son on yılda, uyuşturucu tedavisi olmak üzere hastanelere yatan hasta
sayısının ise yüzde 381 oranında
arttığını biliyoruz. Öte yandan, uyuşturucu nedeniyle
hayatını kaybedenlerin sayısı ise 2 bini geçti.
Ben
çocuklarımızın geleceğinden endişe duyan bir vekil
olarak Türkiyenin uyuşturucu nedeniyle suça sürüklenen çocuklar karnesini
sizinle paylaşmak istiyorum. Tüm taleplerime rağmen yanıt
verilmediği için 2017-2018e ait rakamları sizinle ne yazık ki
paylaşamıyorum. Elimdeki rakamlar 2012 ve 2016 yılları
arasına ait. Ancak, sizlere biraz önce açıkladığım
İçişleri Bakanlığının ele geçirdiği
uyuşturucu miktarına baktığımda, kullanıcı
rakamının azalmadığını, aksine, istikrarlı
bir şekilde arttığını yorumluyorum. Ayrıca, büyük
bir ihtimalle, aynı benim gibi sizin de kapınızı çalarak
çözüm arayan çok sayıda veli, okul aile birliği üyesi olduğunu
zannediyorum.
Geçtiğimiz
günlerde torununu uyuşturucu batağından binbir zorlukla kurtaran
bir babaannenin öyküsü gazete manşetlerinde yer almıştı.
Kendi evinden eşya çalıp satarak uyuşturucu temin eden torununu
bataktan kurtarmak için çabalarken ne denli yalnız olduğunu, destek
bulmak için nasıl çabaladığını anlatıyordu. Bir
babaannenin torunu için tek başına mücadele vermesi, uyuşturucu
konusunda hâlâ Görmedik, duymadık, bilmiyoruz. denildiğinin açık
bir göstergesidir.
Bakın,
2012-2016 yılları arasında uyuşturucu tedavisi gören çocuk
sayısı 36 bine ulaştı. Sağlık
Bakanlığı verilerine göre çocukların yüzde 70i 15 ila 18
yaş arasında ne yazık ki. Her türlü istismara açık bu
çocuklarımız suç çetelerinin de iştahını
kabartıyor. Zira uyuşturucu kullanımı
yaygınlaştıkça suç işleyen çocuk sayısında da
büyük bir artış görüyoruz.
Değerli
vekiller, geçtiğimiz yıl 108.675 çocuk suça sürüklendiği için
güvenlik birimlerine getirildi. Bağımlılık yapan madde
kullandığı için hakkında işlem yapılan çocuk
sayısı son dört yılda yüzde 114 artmış durumda.
Özellikle suça sürüklenen çocukların erkek çocukları olduğunu
biliyoruz. 2012-2016 yılları arasında uyuşturucu nedeniyle
suça sürüklenen erkek çocuk sayısı yüzde 98 artarken kız çocuk
sayısının ise 4 kat yükseldiğini biliyoruz. Öte yandan,
sokaklarda uyuşturucu satışıyla ilgili
yaygınlaşma oldukça kullanım yaşının da
düştüğünü görerek çocuklarımızın hızla bu yöne
meylettiğini görüyoruz.
İşte,
karşı karşıya olduğumuz tablo bu değerli
vekiller. Aslında bu çocuklar sistem mağduru olarak yorumlanmalı
diye düşünüyorum. Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulunun 2016-2018
yılları arasını kapsayan Uyuşturucu ile Mücadele Eylem
Planının da burada başarısız olduğunu
yorumluyorum. Devletin uyuşturucuyla mücadeleye yönelik çok etkin bir kamu
politikası üretmesi gerektiğine inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Bir dakika alabilir miyim.
BAŞKAN
Sayın İlgezdi, sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre
veriyorum.
Buyurun.
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
vekiller, madde kullanımı toplumsal bir sorundur. Artan kent nüfusuna
karşın plansız gelişen bir toplumsal süreç var. Toplumsal
yaradan beslenen bir sefalet ve mutsuzluk düzeni var. Uyuşturucu
parası için bahçeden biber, domates; boş evlerden cam, çerçeve ve
dahası inşaattan demir, tuğla, kum çalanlar var; ailesini,
yakınlarını, tanımadıklarını gasbedenler
var; cinayet işleyen, bedenini satanlar var. İşin içinde organ
mafyasından organize çetelere kadar bu insanları rant
kapısı olarak gören büyük suç şebekeleri var. Suç şebekelerini
kullanarak narkoterörü besleyen örgütler var ve soruna bu sosyal kaos
penceresinden bakmazsak ne yazık ki gelecekte bizi bekleyen büyük bir
enkaz var.
Ölüm
kalım derbisi yaşıyorum, pille çalışan insanlarız
biz. Ne yapıp edip bulacağız yani çaremiz yok. diyen bir
bağımlının çığlığıyla sözlerime
son veriyorum. İçişleri Bakanlığının yanı
sıra, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı
ve Adalet Bakanlığının dikkatine sunuyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İlgezdi.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, Kütüphane Haftası
münasebetiyle söz isteyen Nevşehir Milletvekilimiz Sayın Murat
Göktürke aittir.
Buyurun
Sayın Göktürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
2.- Nevşehir Milletvekili Murat Göktürkün, 26 Mart-1
Nisan Kütüphanecilik Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve ekranları başında bizi izleyen aziz
vatandaşlarımız; Kütüphane Haftası münasebetiyle söz
almış bulunuyorum. Hepinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum.
Kütüphane
Haftası, 1964 yılından beri her yılın mart ayı
sonunda çeşitli etkinliklerle kutlanan bir haftadır. Kütüphaneler
insanların kitapla buluştuğu, araştırma
yaptığı, ders çalıştığı, huzur verici
mekânlardır. Kütüphaneler hem kitapları ve bilgiyi muhafaza eder hem
de insanların istifadesine sunar.
Bir
kütüphaneci çocuğu olarak bu hafta vesilesiyle kitap ve kütüphanelerin
önemine katkıda bulunmak için bu konuşmayı, gündem
dışı konuşmayı aldım.
Tarihte
ilk kütüphanenin Babilde kurulduğuna dair bilgiler mevcuttur.
Kütüphaneler toplumların gelişmesiyle paralellik arz etmektedir.
Güçlü medeniyetler güçlü kütüphanelerin varlığıyla mümkün
olmaktadır. Güçlü medeniyetler bilimde, teknolojide, sanatta, edebiyatta,
velhasılı bütün alanlarda önemli bilim, sanat ve fikir
insanlarının yetişmesiyle mümkün olmaktadır. Bu
insanların verdiği eserler kitaba dönüşmekte, güçlü
kütüphaneleri oluşturmakta ve toplumları diğer milletlerin daha
önüne çıkarmakta, güçlü hâle getirmektedir. Okumadan,
araştırmadan, kütüphanelere gerekli önemi vermeden ileri gitmek
mümkün değildir.
Bizim
medeniyetimiz bakımından duruma bakıldığında da
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (ASV)a indirilen ilk ayet Oku! emriyle
başlamaktadır. Bu emre uygun olarak ecdadımız kitaba ve
okumaya çok önem vermiştir. Medeniyetimizin en güçlü olduğu zamanlar
milletimizin okumaya, kitaba ve kütüphaneye önem verdiği zamanlarda mümkün
olmuştur. Selçuklular zamanında kurulan Bağdat ve Nişabur
kütüphaneleri, Osmanlılar zamanında kurulan Süleymaniye ve
Beyazıt kütüphaneleri önemli kütüphanelerimizdendir. Cumhuriyet tarihinde
de millî kütüphaneler oluşturulmuş, öteden beri muhafaza edilen
eserlerimiz millî kütüphanelerimizde hem okuyucuların hizmetine
sunulmuş hem de muhafaza edilegelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kütüphaneci çocuğu
olduğumu söylemiştim. Türkiyede gerçekten kütüphaneciliğe
önemli bir anekdot olarak geçmiş bulunan ve babamın da görev
yapmış olduğu kütüphanenin müdürü olan Mustafa Güzelgözden
bahsetmek istiyorum.
Mustafa
Güzelgöz eşekli kütüphane olarak bilinen gezici kütüphaneyi kuran
kimsedir. Kendisi tahta sandıklar yapmak suretiyle kitaba ulaşamayan
köylülerimize kitapları götürmek ve istifadelerine sunmak için 1970li
yıllarda çok önemli bir hizmeti vermiş, zamanla bu şekilde
taşıdığı kitaplar motorlu araçlarla
taşınmış ve nihayetinde kütüphanelerin birer şubesi
oluşturulmak suretiyle köylerimizde, Ürgüpün köylerinde kütüphaneler
oluşturulmuştur. Yani Ürgüpün köylerinde şu anda bile
kütüphaneler mevcuttur. Bu, gerçekten örnek alınması gereken ve
kitaba, okumaya değer verilmesine katkı sağlayacak ciddi bir
örnektir. Bu hususu sizinle paylaşmak istedim.
Tabii,
gelişen zaman içerisinde internetin yaygınlaşması ve
hayatımıza girmesiyle her şey değişti. Bu manada
kitaba ve bilgiye ulaşmak da kolaylaştı. Bu durumu dikkate
alarak, bu durumu göze alarak Kültür Bakanlığımız ciddi
çalışmalar yapmakta. Bizim seçim bölgemiz olan Nevşehirde de
aynı şekilde bir çalışmamız var ama İstanbul ve
Ankarada dünya çapında, kayda değer bir kütüphane kurulması
için çalışmanın yapıldığını biliyoruz.
Aynı zamanda internet erişimi bulunan, CD ve DVD gibi araçların
bulunduğu kütüphaneler oluşturuluyor, e-kitap imkânı
sağlanıyor ve Millî Eğitim Bakanlığı
z-kütüphane dediğimiz yeni, zamana uygun, bildiğimiz manada klasik
kütüphaneden farklı, çocukların dikkatini çeken ve çocukları
daha çok kitapla, okumayla bir araya getirebilecek kütüphaneler kuruyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT
GÖKTÜRK (Devamla) Bir dakika ek süre verebilir misiniz.
BAŞKAN
Sayın Göktürk, sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre
veriyorum.
Buyurun.
MURAT
GÖKTÜRK (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Sözlerime
son verirken, tabii, okumaktan, bilimden gelişmekten, sanayileşmekten
ve ileri toplum olmaktan bahsederken bize bu imkânları sağlamak için
gecesini gündüzüne katarak yurt içinde ve yurt dışında aziz
vatanımızın bölünmez bütünlüğü için canlarını
seve seve feda eden şehitlerimizi burada anmadan, yâd etmeden sözlerimi
bitirmek istemedim.
Aynı
şekilde, yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadele
ederken gazi olmuş kardeşlerimize de Rabbimden acil şifalar
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Göktürk.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Gürer, buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkanım, kayıtlara
geçmesi için söylüyorum: Kartal Belediyesi kütüphaneci Mustafa Güzelgözün
merkebiyle birlikte anıtını yaptı, ancak Adalet
Kalkınma Partisi o heykelin yapılmasına karşı
çıktı, Eşekli kütüphane yapıyorlar. dedi. Onun için,
Sayın Konuşmacıya bu olayda Mustafa Güzelgözü anmasından
dolayı teşekkür ediyorum ama Kartalda yapılan anıta da
karşı çıktılar, kayıtlara geçmesini diliyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Karşı çıkılan, Genel Başkanın
açılış yapmasıydı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, Aydın'ın
sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın
Metin Lütfi Baydara aittir.
Buyurun
Sayın Baydar. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
3.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın,
Aydın ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Evliya Çelebinin dağlarından yağ,
ovalarından bal akan diye tabir ettiği Aydınımız,
artık dağlarından siyanür, ovalarından jeotermal
fışkıran bir il durumuna gelmiştir. Bu duruma tüm
Aydın halkı olarak isyan ediyoruz.
Beşparmak
Dağları eteklerinde, Sökenin Karakaya köyünde madencilik yapan bir
firma, şimdi de Karacahayıt köyünde maden işletmesi açabilmek
için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına başvuru
yaptı. Aynı şekilde, Sökenin Serçin, Yeşilköy ve Çavdar
köylerinde de farklı firmalar tarafından maden işletmeleri
kurulmak isteniyor.
Köylülerimiz
zeytinciliğin ve hayvancılığın yok olacağı
bilinciyle yerleşim yerlerinin dibinde maden işletmesi
açılmasını kesinlikle istemiyorlar. Bakın, birilerinin
ceplerini doldurma uğruna, bölgedeki madencilik faaliyetleri yüzünden
birikinti suların yapılarının bozulması, içme
sularının fiziksel ve kimyasal yapısının
değişmesi sonucu insanların ve hayvanların
sağlığı tehlike altında olacak. Köylerimizin düzlük ve
çok verimli topraklarında yetişen bitkiler maden
atıklarının yağmur suyuyla taşınması ve toz
bulutları sayesinde kurumaya yüz tutacak, kendiliğinden yetişen
endemik ve organik zeytin ağaçları, Koçarlı dağ köylerinde
yetişen çam fıstığı ormanları yok olacak.
Karacahayıt, Yeşilköy, Serçin, Kisir ve Çavdar köylerindeki meralar
yok olacak ve köylerde gelişmiş olan hayvancılık
faaliyetleri sona erecektir.
Bunların
yanı sıra, yapılacak olan madencilik faaliyeti
Aydının gelecekteki turizm sektörüne ciddi zarar verecektir çünkü bu
bölgemizde sekiz bin yıllık çeşitli uygarlıklara ait
kültürel veriler ne yazık ki yok olmaktadır.
Herodotun
Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel
iklimin bulunduğu yer. dediği Aydın ilimizde Beşparmak
Dağları eteklerinde yapılan madencilik faaliyetleri, bölgedeki
endemik bitki örtüsünü ve nesli tükenmekte olan yaban hayvanlarını ne
yazık ki yok ediyor. Maden ocaklarından gelen atık sular Bafa
Gölünü kirleterek hem göl ekosistemine hem de buradaki
balıkçılık ve turizme ne yazık ki büyük zarar vermektedir.
Oysa buralar korunabilse gelecekte alternatif turizmin merkezi olacaktır.
Aydın
halkının sağlığını tehdit eden en önemli
sorunlardan biri de ne yazık ki jeotermal santrallerdir. Aydın'da
jeotermal santraller zeytin, incir, pamuk tarlalarına, arkeolojik ve
doğal sit alanlarına, yerleşim yeri ve su
kaynaklarının yakınına, hatta mezarlık içine
kurulmaktadır. Jeotermal santrallerden akışkanlar suya,
tarım ve yerleşim alanlarına bırakılmakta; havaya
ağır kimyasal ve radyoaktif maddeler içeren buharlar
salınmaktadır. Bu durum insanın yaşam alanını ve
doğal hayatı kirletmektedir.
Orman
ve Su İşleri Bakanlığı, Gediz havzasındaki yüzey
ve yer altı sularındaki arsenik seviyeleri hakkında İzmir
ve Manisa Valiliklerine bilgi yazısı göndererek yeni değerler
ölçülene kadar bu bölgedeki jeotermal enerji ve madencilik faaliyetlerinin
durdurulmasını istemiştir. Ancak Bakanlığın,
Aydın Valiliğine aynı çalışmayı Menderes
havzası için yapmayarak bir uyarı göndermemesi çelişkilidir,
ilginçtir ya da böyle bir çalışma yapılmışsa halktan
gizlenmesinin sebebi nedir? Halkın sağlığını
yakından ilgilendiren bir konuda halkı bilinçlendirmek isteyen sivil
toplum kuruluşlarının toplantı yapma isteğine
Aydın Valiliğinin otuz gün boyunca toplantı ve gösteri
yasağı getirmesi sizce tesadüf müdür? İktidarın bazı
Aydın vekilleri ve ilgili bakanların maden ve jeotermal
firmalarıyla aralarında nasıl bir ilişki vardır ki hep
bu firmalardan yana tavır alıp Aydın halkını
karşılarına alarak Cumhurbaşkanına ve Başbakana
yanlış bilgi vermektedirler? (CHP sıralarından
alkışlar) Ben çevrecinin daniskasıyım, asıl çevreci
benim. diyen Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Bütün
kalkınma politikalarımızda çevreyi korumayı esas
alıyoruz. diyen Başbakan Binali Yıldırım herhâlde bu
konuya duyarsız kalmayacaklardır.
Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Biz teşekkür ederiz Sayın Baydar.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer
dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup
başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk
söz Sayın Adıgüzele aittir.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, AKP
Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın hedef göstermesinin
ardından Boğaziçi Üniversitesinde öğrencilerin gözaltına
alınmasına ve eğitim hakkının kimsenin tekelinde
olmadığına ilişkin açıklaması
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP
Genel Başkanı Erdoğan'ın komünist terörist diye hedef
göstermesinin ardından Boğaziçi Üniversitesinde onlarca öğrenci
gözaltına alındı. Boğaziçi Üniversitesi köklü tarihi boyunca
farklı düşüncelerin bir arada yaşadığı,
sağcısıyla solcusuyla, muhafazakârı ateistiyle her kesimin
kendi fikrini özgürce ifade ettiği bir geleneğin temsilcisidir.
Seçilmişleri bertaraf ederek, seçenlerin iradesini yok sayarak
Boğaziçini zapturapt altına alacaklarını düşünenlere
buradan iki çift sözüm var: Akademi atamayla baskı altına
alınamaz; düşünce, tehdit ve korkuyla yok edilemez. Bugün hedef
gösterdiğiniz Boğaziçi Üniversitesi geçmişte nasıl
başörtülü öğrencilerinin haklarına sahip çıktıysa bugün
yine eğitim hakları gasbedilmek istenen öğrencilerine de sahip
çıkacaktır. Eğitim hakkı kimsenin tekelinde değildir.
Unutulmasın ki bu hakkı gasbetmek isteyenler Kenan Evren gibi, 28
Şubatçılar gibi tarihin utanç sayfalarında yer alacaktır.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Adıgüzel.
Sayın
Topal
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, taşeron
olarak çalışan eski hükümlülerle ilgili net bir açıklama ve yeni
bir düzenleme yapılmadığına ilişkin
açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Terör ve çocuk istismarına
bulaşmamış eski hükümlü kardeşlerimizi de kadroya
alacağız. dedi. Taşeron olarak çalışan eski hükümlü
vatandaşlarımız bekliyor, hiçbir net açıklama ve yeni bir düzenleme
yok. Eski hükümlülerle ilgili nasıl bir çalışma
yapıyorsunuz? Şu anda, işini kaybeden taşeron
işçilerimiz var. 696 sayılı KHKnin geçici 24üncü maddesi
4/12/2017 tarihinde çalışmakta olanlar için kadro hakkı getirdi.
Eski hükümlüler için de bu tarih mi esas alınacak? Emekli taşeronu
niye sokağa atıyorsunuz? Hiçbir taşeron işçisi mağdur
olmasın, taşeron işçilerimizi de kandırmayın. Tüm
taşeronlara kadro! Tüm taşeronlara kadro!
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Topal.
Sayın
Akın
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Hükûmeti çiftçilerin mallarını korumayı esas alacak şekilde
bir düzenleme yaparak mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde
çalışma yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkanım, teşekkürler.
4081
sayılı Çiftçi Malları Koruma Kanunu 1941 yılında
yürürlüğe girmiş olup günümüz şartlarında yetersiz
kalmaktadır. Daha önceki hükûmetler döneminde tasarılar
hazırlanmış olmasına karşın, köylülerimizi
mağdur eden bu yasayla ilgili AKP hükûmetleri döneminde kapsamlı bir
çalışma yapılmadı; aksine, çıkarılan 6360
sayılı Bütünşehir Yasasıyla sorun daha da perçinlendi.
Kilometrelerce uzaktaki köyler aradaki mesafeye bakılmaksızın
ilçelere bağlandı. Çiftçi mallarının korunması da
ilçelerde oluşturuldu ve mahalleye dönüştürülen köyler de ilçelere
bağlandı. Hizmette yakınlığın ihlal edilmesiyle
çiftçi mallarını korumada da aksaklıklar yaşanmaya
başlandı. Buna rağmen köylülerimizden ücret alınmaya devam
edildi.
Hükûmeti,
çiftçilerimizin mallarının korunmasını esas alacak
şekilde bir düzenleme yaparak mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde
çalışma yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akın.
Sayın
Yarayıcı
4.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının, 27
Mart Dünya Tiyatro Gününe ilişkin açıklaması
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) Sayın Başkanım, bugün Dünya Tiyatro Günü.
Özgür ve bağımsız tiyatrolarımızın yaşamaya
devam etmesi ve artması dileğiyle sanatçı dostlarımın
ve sanatseverlerin anlamlı gününü kutluyorum.
AKP
iktidarında sanatçı olmak, tiyatro yapmak ateşten gömlek
giymekle eş değerdir. Zuhal Olcay ve daha yüzlerce
sanatçımıza yapılan lincin ileride nelere yol açabileceğini
tiyatro sanatçımız Levent Üzümcünün yaşadığı bir
olay üzerinden anlatayım: Biliyorsunuz, sanatçımız Levent
Üzümcüye Anadolu'nun birçok kentinde salon verilmemektedir. Her nasılsa
Rizede salon bulmuş ve oyununu sergileyecektir. Sokakta
dolaşırken kendisine dikkatlice bakan bir vatandaş yanına
yaklaşıp şivesiyle: Haçan, ne ediyorsun da burada? der. Üzümcü
de Ne oldu ki? Oyunum var akşam. Hadi gel. der. Vatandaşın
cevabı Sen yürek mi yedin da? olur. Ne yazık ki zulüm
iktidarında sanat yapmak için yürek yemiş olmanın şart
olduğu günler yaşıyoruz.
Tekrar
Dünya Tiyatro Gününü kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yarayıcı.
Sayın
Özdemir
5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Türkiye ile
Avrupa Birliği temsilcileri arasında gerçekleşen
toplantıyı AB üyelik süreci ve ulusal çıkarlarımız
açısından bir başarısızlık olarak gördüğüne
ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
akşam, ülkemiz ile Avrupa Birliği temsilcileri arasında
gerçekleşen çalışma yemeği sonrasında Sayın
Cumhurbaşkanı Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde
zorlu bir dönemi geride bırakmış olmayı umuyorum. dedi.
Ben de Sayın Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: Özellikle 2007
yılından itibaren Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin kötüye
giden zorlu sürece girmesinde, iktidarınız döneminde uygulanan
kısa vadeli, öngörüsüz, tutarsız politikalarınızın
etkisi ve sizlerin sorumluluğu yok mu?
Dünkü
toplantıda Diyaloğa devam. mesajının
dışında tam üyelik yolunu açan hiçbir temel konuda
anlaşmaya varılmadığı gibi vize serbestisi, Gümrük
Birliği Anlaşması, hukukun üstünlüğü, düşünce ve ifade
özgürlüğünü içeren Kopenhag Siyasi Kriterlerinde hiçbir ilerleme
kaydedilmediği tekrar vurgulandı.
Dünkü
toplantıyı, AKP iktidarları döneminde
karşılıklı oyalamaya dayanan AB üyelik sürecimiz ve ulusal
çıkarlarımız açısından bir
başarısızlık olarak görüyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Sayın
Aydın
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursanın Büyükorhan ilçesinin Karaağız köyüne biyokütle enerji
santrali kurulmak istendiğine ve Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar
partisinin ve onun yandaş şirketlerinin çiftçiyle, köylüyle,
doğayla olan derdini anlamak çok zor. Belli ki yeşili, temiz havayı,
doğayı, ormanı, tüm canlıları kendi kazançları
uğruna katletmekte kararlılar.
Şimdi
de seçim bölgem Bursa ili Büyükorhan ilçesinin Karaağız köyüne
biyokütle enerji santrali kurmak istiyorlar. Zaten o bölgedeki termik santralin
zaman zaman filtrelerinin çalışmamasından dolayı kanser
vakaları ve kirlilik had safhada. Şimdi de özel bir şirket, köye
500 metre mesafede aldığı araziye yapılacak biyokütle
enerji santralinde çöp, tıbbi atık, hayvan pisliği, tavuk
pisliği yakarak enerji üretecek.
Yöre
halkı isyanda. Hafta sonu yüzlerce kadın ve çocuk Zehir solumak
istemiyoruz. diye tepkilerini dile getirip yürüdü. Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya davet ediyor, hem o yörenin bir insanı olarak hem de
CHPli olarak vatandaşımızın yanındayız diyorum
ve bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesini talep ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Sayın
Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdede patates çiftçisinin sorunlarına ve Bor ilçesinde şeker
fabrikasında yaptıkları toplantının çok büyük ilgi
gördüğüne ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Patates
depoda çürümek üzere. Tarım Bakanı hafta sonu Niğdeye geldi,
çürüyen patatesten söz etmedi, Niğde Patates Enstitüsünün ürettiği
patates tohumunu ihraç edeceğiz. dedi. İyi güzel de çiftçi depodaki
patatese çözüm bekliyor, o konuda bir şey demedi. Çiftçi perişan,
icralık, borç altında. Gölcük, Ağcaşar, Kiledere,
Orhanlıyı, köy ve kasabaları gezdim; çiftçi, üretici
Yandık, mahvolduk. diyor. Hükûmet çiftçinin sesini duymuyor mu? Çiftçi
ürettiği üründen hak ettiğini kazanamıyor.
Ayrıca,
dün Bor ilçesindeki şeker fabrikasında Şeker vatandır,
satılmasın. toplantımız çok büyük ilgi gördü. Bölgedeki
şeker pancarı üreten çiftçi de çalışan işçi de
mağdur. Bu konuda da özelleştirmeden vazgeçilmesini diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gürer.
Sayın
Balbay
8.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Afrin
Operasyonunu sağduyulu herkesin haklı bulduğuna ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Boğaziçi
Üniversitesinde okuyan ve operasyona karşı olan bir grup
öğrenciye yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başkan; Afrin Operasyonu, gerçekten terörle
mücadele için sağduyulu herkesin haklılık verdiği bir
operasyon.
Boğaziçi
Üniversitesinde bir grup öğrencinin operasyondan yana, bir grup
öğrencinin de buna karşı olması üniversite ortamında
hoş görülmesi gereken bir tutumken Cumhurbaşkanının
çıkıp Afrin Operasyonunu eleştirenlerin eğitim hakkı
yok. demesi, terör faaliyetidir; bir Cumhurbaşkanının
öğrencilere böyle bir şey deme hakkı yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar) Hâlen hapishanelerde 69 bin lise ve
üniversite öğrencisi vardır. Tutuklulara bile eğitim hakkı
verirken bir üniversite öğrencisine Sen okuyamazsın. demek, bir
terör faaliyetidir; kınıyorum. 1863 yılında kurulmuş
Boğaziçi Üniversitesi yüz elli beş yaşında, yine
yaşamaya devam edecek. Bugün yönetenler bir gün gidecek ama o üniversite,
Türkiye ve dünyada ilk 200 üniversitede olma onurunu devam ettirecek Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Balbay.
Sayın
Kılıç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 26 Mart-1 Nisan Kütüphanecilik Haftasına
ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
26
Mart-1 Nisan, Kütüphanecilik Haftasıdır. Okuyanlar, bilgili ve güçlü
olurlar ama görülüyor ki toplumumuzun geneli, bu aktiviteden oldukça
uzaktır. Yapılan araştırmalarda okumada 89uncu
sıradayız; günde altı saat TV izliyoruz, üç saat internet
başındayız, günde bir dakika okumaya ayrılıyor.
Okumayanlar anlayamaz, gözleyemez, fark edemezler. Allahın ilk emri olan
okumayı hayatımızın merkezine yerleştirmeliyiz,
kendimiz de okuyarak okumaya örnek olmalıyız. İyi bir kitap,
güneş gibidir, okuyup düşünen insana hayat verir. Kitaplar,
uygarlığa yol gösteren ışıklardır. Bir ülkede okumaya
karşı istek artmadıkça gaflet ve bu gafletten doğacak felaketler
azalmaz. Kitaplar okunmak içindir, vitrinleri süslemek için değil.
Okunmayan kitaplar kâğıt bloklarından ibarettir. Kitap
aklın cilasıdır, kitaptan önce kendimizi okuyalım. Kâinat
da bir kitaptır okuyabilene/ Kitap olmayan kitaplar da vardır/ Seneler
vurmadan silgiyi/ Bağlayın kitapla bilgiyi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın
Sürekli
10.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, Zeytin
Dalı Operasyonunun tüm dünya tarafından iyi analiz edilmesi gerektiğine
ve ülkemizin bekası ve güvenliği söz konusu olduğunda herhangi
bir yerden icazet alınmayacağına ilişkin
açıklaması
KEREM
ALİ SÜREKLİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Zeytin
Dalı Operasyonu, tüm dünya tarafından iyi analiz edilmelidir. Devlet
ve millet güvenliğimiz tehdit altındaydı,
sınırlarımızda terör eylemleri baş göstermişti,
Afrin halkına zulmediliyordu, teröristler masum bölge halkını
çatışmalarda bir kalkan olarak kullanıyordu. Bu sebeplerden
dolayı Türk ordusu, tek bir sivile dahi zarar vermeden bölgedeki
teröristleri tarumar etmiş ve şanlı Türk
Bayrağı'nı Afrin'in ortasında
dalgalandırmıştır.
Ülkemiz,
bekası ve güvenliği söz konusu olduğunda, herhangi bir yerden
icazet almayacak, her daim buyurucu ve hükmedici olacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sürekli.
Sayın
Doğan...
11.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın,
Cihangirde bulunan Roma Parkının İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından sosyal tesise çevrilmesine ilişkin
açıklaması
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, Beyoğlunun Cihangir
semtinde İstanbulun en güzel manzaralarından birine sahip olan ve
burada oturan vatandaşların yeşil alan olarak
yıllardır kullandığı Roma Parkı, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından sosyal tesise çevrildi. Tesis,
parkın büyük bir bölümünü kendi özel bahçesiymiş gibi çevirerek
halkın kullanımına kapattı. Park, Cihangirde yeteri kadar
kafe yokmuş gibi parayla çay, kahve içilen çirkin bir mekân hâline
getirildi. Sadece kapatılan bu bölüm yeşillendirildi ve geri kalan
kısımlar ise çamur içinde bırakıldı. Nitekim,
İstanbul 7. Bölge İdare Mahkemesi, 15 Şubatta yürütmeyi durdurma
kararı verdiği hâlde belediye bu kararı yok saydı. Mahkeme
kararlarını bizzat Cihangir halkı yerine getirerek tesisi
sembolik olarak mühürledi. Cihangirlilerin kentlilik bilincini takdir ediyorum.
Oysa mahkeme kararlarına uymamak suçtur. İBBnin işlediği
bu suçu bir kez de ben ihbar ediyorum. Parklar, birilerinin rant
kapısı değil, halkın nefes alma alanıdır.
İBB, parkların nasıl hizmet verdiğini görmek isterse
Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine bakabilir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Sayın
Hürriyet...
12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Dilovasındaki çevre kirliliğinin insan sağlığı
üzerine yaptığı olumsuz etkilerin ortadan
kaldırılmasını ve insan hayatının ranttan daha
önemli olduğunun farkına varılmasını istediğine
ilişkin açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
14
Mart 2006 tarihinde, Kocaelinin Dilovası ilçesindeki sanayi
atıklarının çevre ve insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmuştu. Dört ay süreyle çalışan bu komisyonun 369
sayfalık raporundan çıkarılan en önemli sonuç
Dilovası'ndaki çevre kirliliğinin insan sağlığı
üzerine yapmakta olduğu olumsuz etkiler ortadan
kaldırılmalı veya kabul edilebilir sınırlara
çekilmelidir. olurken bugün gelinen nokta oldukça düşündürücüdür. Çevre
Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi, 2017 yılında kanserden
ölümlerin oranının dünyada yüzde 12,5; Türkiye'de yüzde 12,9;
Kocaelide ise yüzde 18,9 olduğunu açıkladı. Dilovasında
da bu oran maalesef yüzde 33,7.
On
iki senedir kanser hastalığında bir ilerleme kaydedilmeyen hatta
neredeyse daha da ilerleyen Dilovasında büyük bir insanlık suçu
işlenmektedir. Bir an önce duruma el konulması ve insan
hayatının ranttan daha önemli olduğunun farkına
varılmasını istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hürriyet.
Sayın
Yıldırım
13.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Erzincan
Şubesi yönetici ve üyelerinin de aralarında bulunduğu 16
kişinin tutuklanmasına ilişkin açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Bildiğiniz
gibi, Erzincanda 16 Mart günü gözaltına alınan Pir Sultan Abdal
Kültür Derneği Erzincan Şubesi yönetici ve üyelerinin de
aralarında bulunduğu 16 kişi tutuklandı. AKP
iktidarının tekçi, kendisinden olmayanı yok sayma,
cezalandırma politikaları, özellikle Alevi örgütlenmesinin hak talep
mücadelesini sekteye uğratma artarak devam etmektedir. Bu tutuklamalar,
Erzincan şubesi şahsında demokratik Alevi hareketini susturmaya
yönelik bir operasyondur.
Aleviler,
yüzyıllardır bütün baskılara, katliamlara, inkâr
politikalarına ve iftiralara karşı Hüseyni duruşunu
sergiliyorlar. Bu şekilde baskı yaparak, ibadet etmelerini
engelleyerek, Alevi yurttaşları camilere davet ederek
yıldıramazsınız. Tarihten günümüze siz iktidarlar
onları yakarak yok etmeye çalışırken onlar kendilerini
küllerinden yaratarak demokratik olmayan politikalarınızın
karşısında direniyorlar, direnmeye devam edecekler.
Bırakın
Aleviler nerede, nasıl ibadet edeceklerini, hangi ideolojiyle politikaya
katılacaklarını kendileri belirlesin. Onları iktidarın
Alevisi olmayı kabul etmedikleri için cezalandıramazsınız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
Özdiş
14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Felsefeden Tecrübeye Etkili Öğretmenlik adlı kitaba ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Millî Eğitim Bakanına: Daha önceleri öğretmenlere
dağıttığınız, gelen tepkiler üzerine vazgeçip
dağıtılanları da toplattığınız
Felsefeden Tecrübeye Etkili Öğretmenlik adlı kitap, sayenizde yine
gündeme geldi.
Geçtiğimiz
günlerde, İstanbulda Bakanlığınızın
desteğiyle yapılan bir etkinlikte konuşan Profesör Doktor Aytaç
Açıkalın sunumunda az önce bahsettiğim kitabı
dağıttırmış. Söz konusu kitapta anne babaların
çocuklarına dayakla ahlakı öğretebileceği, köy enstitülerinin
ahlaksızlık yuvası olarak değerlendirildiği,
komünizme karşı şeriatın övülmesi gibi ifadeler var.
Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerini bu ve bunun
gibi saçma, çarpık ve ideolojik temellerde mi eğitiyor Sayın
Bakan?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bilimsel, laik, tarafsız eğitimden daha ne
kadar uzaklaşacaksınız? Hasan Âli Yücelin kemiklerini
sızlatıyorsunuz. Sizlere yuh diyorum, protesto ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdiş.
Sayın
Yıldız Biçer
15.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Soma
davasının takipçisi olmaya ve asıl failler en ağır
şekilde ceza alıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın Başkan, tam dört yıldır
devam eden Soma davasının dün 21inci grup duruşması
görüldü. Adalet Bakanlığının direkt müdahalesiyle
geciktirilen savcılık mütalaası, bir yıl iki ay sonra
nihayet açıklandı. Savcı, maden ocağındaki sorunların
Soma AŞ tarafından bilindiğini ve yaşanılan katliamdan
sorumlu olduğunu, madendeki ölümler ve yaralanmalar arasında illiyet
bağı olduğunu açıklamasına rağmen, olayın
olası kast taşımadığını, bilinçli taksir
olduğunu söyledi. Yani savcı, işverenin katliamı
öngörmesine rağmen, istemediği sonucuna vardı.
Bilinçli
taksirde alacakları ceza en fazla yirmi iki buçuk yıldır. Mevcut
infaz hükümleriyle 301 kişinin katilleri dört yıl sonra serbest
kalacaktır. Bu adaletsizliğin muhatabı siyasi iktidardır.
Bu ödül gibi ceza bizim için yok hükmündedir. Soma davasının
takipçisi olmaya ve asıl failler en ağır şekilde ceza
alıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız Biçer.
Sayın
Havutça
16.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
din simsarlarının yaptığı eylemlere katılan,
bunlara destek veren hâkim ve savcılarla ilgili bir girişimde
bulunulup bulunulmayacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Çok teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Sorum
Sayın Adalet Bakanına: Sayın Adalet Bakanı Altı
yaşındaki kızlar evlenebilir. Çalışan kadın,
fuhşa hazırlık yapan sürece destek oluyor. ve asansörde
halvet fetvası gibi birçok fetva veren, hukukla, dinle, vicdanla,
insanlıkla yakından uzaktan ilgisi olmayan Nurettin Yıldız
ve İhsan Şenocakın öncülük ettiği Adalet ve Medeniyet
Derneğinin toplantılarına birçok hâkimin ve savcının
katıldığı bilinmektedir. HSK üyeleri, bu din
simsarlığı yapan kişilere güç vermektedir. Sayın
Cumhurbaşkanının da bu kişilerle ilgili sert
çıkışı göz önünde bulundurulduğunda, Sayın Adalet
Bakanına buradan soruyorum: Siz bu konuda, bu din simsarlarının
yaptığı eylemlerle ilgili, bunlara destek veren hâkim ve
savcılarla ilgili girişimde bulunacak mısınız? Yoksa
yargıda yeni bir yapılanma mı var, yeni bir tarikat
yapılanması mı var?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Havutça.
Sayın
Arslan
17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, LGSde
sorulan sorular ile sınavda sorulacak soruların aynı çerçevede
olması gerektiğine, ücretli ve sözleşmeli öğretmen
çalıştırmaktan ne zaman vazgeçileceğini, atanamayan
öğretmenlerin ne zaman atanacağını ve
taşımalı eğitime ne zaman son verileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Liselere
Giriş Sınavının mantık muhakeme tarzı sorulardan
oluşacağı söyleniyor ancak
Bakanlığınızın uyguladığı müfredat buna
uygun değildir. Eğitim alan çocuklarımıza çoktan seçmeli
sorulara yönelik bir eğitim uygulanıyor. Şu anda uygulanan eğitim
ile yapılacak sınav tekniği arasında farklılık
vardır. Burada öğrenci aleyhine olan bir adaletsizlik meydana
gelmektedir. Bu uygulama sonucu birçok çocuğumuz zarar görecek ve telafisi
imkânsız zararlar oluşabilecektir. Buna meydan vermemek için bu yanlışlıkların
bir an önce düzeltilmesini, LGSde sorulan sorular ile sınavda sorulacak
soruların aynı çerçevede olmasının
sağlanmasını istiyoruz.
İki:
Okullarda ücretli ve sözleşmeli öğretmen
çalıştırmaktan ne zaman vazgeçilecektir?
Üç:
Atanamayan öğretmenler ne zaman atanacaktır?
Dört:
Taşımalı eğitime ne zaman son verilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Sayın
Dedeoğlu
18.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Balkan
Savaşlarının 105inci yıl dönümüne ve 26 Mart Balkan Şehitlerini
Anma Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ
DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Osmanlının
hükümranlığının sürdürüldüğü Balkanlarda farklı
din ve inanışa sahip milletler, beş yüz yıl boyunca
barış, mutluluk ve huzur içinde yaşamışlardır.
Balkan Savaşlarında Bosnadan Çatalca sınırına kadar
uzanan bölgede yüzlerce şehidimiz bir tohum gibi düştü
toprağın bağrına. Vatan ve dünya barışı için
savaşan Mehmetçiklerimizin Balkanlarda başta Belgrad, Üsküp,
Manastır, Varna, Pazarcık, Rusçuk, Silistre ve Sofyada olmak üzere
çeşitli bölgelerde Türk şehitlikleri bulunmaktadır. 1912
yılında Balkan devletlerinin Osmanlı İmparatorluğuna
karşı giriştiği Balkan Savaşlarında Mehmet
Şükrü Paşanın kumandasındaki Osmanlı birlikleri, yüz
elli beş gün boyunca hiçbir destek almadan topraklarımızı
kahramanca savunmuşlardır. Toprakları uğruna
canlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi, Balkan
şehitlerinin 105inci yılı anma günü münasebetiyle şükran
ve rahmetle anıyorum. Vatan size minnettardır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dedeoğlu.
Sayın
Göker
MEHMET
GÖKER (Burdur) Elif Hanım konuşucak.
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın Gökerin yerine ben
konuşacağım.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzünün, Burdur Milletvekili Mehmet Gökere yeni görevinde başarılar
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın Göker, tebrik ederim, yeni görevinizde üstün başarılar
dilerim.
MEHMET
GÖKER (Burdur) Sağ olun.
BAŞKAN
Sayın Türkmen, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Pir
Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticilerini sindirmek için gözaltılar
ve tutuklamalar yapıldığına ilişkin
açıklaması
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Göker.
Pir
Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticilerine yargı eliyle sindirmek
için gözaltılar yapılıyor, tutuklamalar yapılıyor,
davalar açılıyor. Eski Genel Başkan Kemal Bülbül, Genel
Başkan Yardımcısı Erol Yeter, Elâzığ şube
eski ve yeni yöneticileri, Erzincan şube yöneticileri bunlardan
yalnızca birkaçı. Şunun bilinmesini istiyor Pir
Sultancılar: Her zaman mazlumun yanında olmuşlardır, olmaya
devam edecekler Hızır Paşanın zulmüne karşı
duran Pir Sultan gibi ve muhalefet olarak da asla susmayacaklar, sinmeyecekler.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
Sayın
Bayraktutan
20.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, BAL
Liginde liderliğe yükselen Hopasporu tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAL
liginde pazar günü oynanan Artvin Hopadaki maçta Artvin Hopaspor, rakibini
yenerek bu hafta liderliğe yükselmiştir. Bu büyük başarıda
pay sahibi olan başta Hopasporun çok değerli Başkanına,
teknik kadrosuna, yönetimine, futbolcularına ve her şeyden önemlisi o
gün o maçı izleyen 20 bin seyircisine Parlamentodan bir kere daha
teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
şu gerçek ortaya çıkmıştır ki Artvin Hopanın,
futbolun bu derecede sevilmiş olduğu bir ilçenin acil bir şekilde
bir futbol stadyumuna ihtiyacı vardır. Mevcut stat ne yazık ki
Hopa seyircisini karşılayamamaktadır, fazlasıyla
yetersizidir. O nedenle, Hopa halkı, bir an önce Hükûmetin Hopadaki
futbol aşkının bir anlamda önüne geçilmemesi açısından
yeni bir stadın yapılması için girişimde
bulunmasını, ilgili yerlere emir vermesini beklemektedir. Hopa
halkı yeni bir müjde beklemektedir. Bu nedenle, ben de buradan Artvin
Hopasporu bir kez daha tebrik ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktutan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi grup başkan vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Akçay, buyurun.
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Zeytin
Dalı Harekâtında Afrin kent merkezini kontrol altına alan ve
Tel Rıfata doğru harekete başlayan Türk Silahlı
Kuvvetlerini tebrik ettiğine, 25 Mart Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun vefatının
9uncu yıl dönümüne ve 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz,
terörle mücadelede hassas bir dönemden geçmektedir. Terörün tehdit ve
saldırılarına boyun eğmeyeceğimizi, terörle mücadelede
kararlılığımızı bütün dünyaya gösterdiğimiz
Zeytin Dalı Harekâtı, büyük bir başarıyla devam etmektedir.
Şanlı Türk Bayrağının gölgesinin düştüğü
her bir karış toprakta barış, huzur ve güvenlik hâkim
olmaktadır. Zeytin Dalı Harekâtına başlarken hedefimizin
bölgede önce güvenliğin, ardından barış ve huzurun tesis
edilmesi olduğunu sürekli vurguladık. Harekâtın Afrin
kırsalındaki ve kent merkezindeki başarısı, Türk
askerinin barış ve huzurun simgesi olarak görülmesine bir kez daha
vesile olmuştur.
Üç
gün önce Tel Rıfatta halk, terör örgütlerinden kurtulmak için ellerinde
Türk bayraklarıyla gösteriler yapmıştır. Türkiye,
kurtarıcı olarak karşılanmaktadır.
Öte
yandan, Silahlı Kuvvetlerimiz, terörden temizlenen yerlerde insani
yardımlarla bölge halkıyla kucaklaşmış ve
kaynaşmıştır. Gıda ve hijyen yardımlarıyla
bölgeye güvenliğin ardından huzur ve barış da Silahlı
Kuvvetlerimiz, AFAD ve Kızılay yoluyla gelmektedir.
Bu
vesileyle, Zeytin Dalı Harekâtında başarıyla Afrin kent
merkezini kontrol altına alan ve Tel Rıfata doğru harekete
başlayan Silahlı Kuvvetlerimizi tebrik ediyoruz, her birine
muvaffakiyetler diliyoruz.
Geçtiğimiz
pazar günü, Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı ve beraberindeki
heyetin elim ve şaibeli bir helikopter kazasıyla
hayatlarını kaybetmesinin 9uncu seneidevriyesiydi. Merhum
Yazıcıoğlunun hayatını kaybettiği helikopter
faciası üzerindeki sis perdesi hâlen aralanamamıştır. Bu
facia, kaza nitelendirilmesiyle kapatılmak istenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Ancak özellikle 15 Temmuz sonrasında bu facianın bir
suikast olduğu iddiaları, güçlü bir şekilde gündeme
yansımaktadır. Suikastın 132 şüphelisinin bulunduğu
ana dosya, 29 Haziran 2016da takipsizlik kararıyla kapatıldı.
15 Temmuzdan iki gün önce bu karara itiraz edildi ancak henüz bir netice
çıkmadı. Temennimiz, bu vakanın bir an önce
aydınlatılması, sorumluların ve faillerin ortaya
çıkarılarak adalete teslim edilmesi, gerekli cezalara
çarptırılmasıdır.
Bu
vesileyle, tekrar, başta Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere
beraberindeki heyete Cenab-ı Allahtan rahmet diliyoruz.
Sayın
Başkan, bugün, ayrıca Dünya Tiyatro Günüdür. Tiyatro, büyük bir
özveriyle hayata geçirilen, kültürün en önemli yansımalarından,
sosyal anlamda bütünleştirici, geliştirici ve birleştirici bir
sanattır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tiyatro, çağdaşlaşma yolunda kültürel
adımlardan birisidir. Bugün ülkemizde tiyatro, gelişmeye
çalışan ve desteklenmesi gereken bir sanat dalıdır. Başta
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü olmak üzere belediyeler ve özel
kuruluşlar, daha fazla vatandaşımızın tiyatroyla
buluşmasında önemli adımlar atmaktadır. Bu vesileyle,
tiyatrocularımızın ve tüm tiyatro izleyicilerinin Tiyatro
Gününü kutluyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın
Danış Beştaş
22.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe, cezaevlerinde mevcut
sorunların üzerine her gün bir yenisinin eklendiğine ve Avrupa
Konseyine bağlı İşkencenin Önlenmesi Komitesinin Nisan
2016da İmralı Cezaevine yaptığı ziyaretin raporuna
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
27
Mart, evet, bugün Dünya Tiyatro Günü. Ama ülkemizde tiyatro ve tiyatrocular üzerindeki
baskı maalesef birçok alanda olduğu gibi devam ediyor. Tiyatrosu
olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp
gitmez. demiş tiyatrocu William Hazlitt. Fakat ülkemizde tiyatronun
engellendiğini birçok olayla yaşıyoruz. Tiyatro oyunlarının
yasaklandığı, sanat ve sanatçıların özgür
olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Diyarbakırda
kayyum, yirmi sekiz yıllık şehir tiyatrosunu kapattı ve
tiyatroculardan bazılarını zabıta olarak atadı
maalesef. Yine OHALin ardından İstanbul Şehir Tiyatrolarında
20ye yakın sanatçı, kanun hükmünde kararnameyle işten
çıkarıldı ve birçok oyun yasaklandı. Bugün biz de
Tiyatroya da tiyatrocuya da özgürlük. demek istiyoruz ve 27 Martın tüm
tiyatroculara ve seyircilere kutlu olmasını temenni ediyoruz.
Sayın
Başkan, gerek bu kürsüden yaptığımız konuşmalar
gerekse konuşmalar sırasında verdiğimiz birçok önergede
temel gündem cezaevleri. Çünkü cezaevlerinde mevcut sorunlar üzerine her gün
bir yenisi ekleniyor. Şu anda Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevinde Nedim
Baysal, Ömer Toluk, Mazlum Erdem, Mehmet Emin Ado, Mehmet Taç, Burhan Çelik
adlı 6 tutuklu, 21 Şubat 2018 tarihinden beri süresiz,
dönüşümsüz açlık grevindeler. Grev gerekçeleri, cezaevlerinde devam
eden yoğun baskılar, ağır hak ihlalleri ve Afrinde
yaşanan gelişmeler. Otuz altı gündür, süresiz, dönüşümsüz
açlık grevindeler.
Yine,
Tarsus 2 Nolu T Tipi Cezaevinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
5 mahpus açlık grevinde. Bu cezaevi
yönetimleri, bu haklı talepleri karşılamak yerine, maalesef,
baskıyı artırmakta ve görüş haklarını ellerinden
almaktadır. Açlık grevinde olan cezaevlerine ilişkin Adalet
Bakanlığının derhâl girişimde bulunmasını ve
taleplerin karşılanmasını talep ediyoruz.
Bu
vesileyle başka bir mevzuyu da ifade etmek istiyorum. Avrupa Konseyine
bağlı İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), Nisan 2016da
İmralı Cezaevine yaptığı ziyaretin raporunu, iki
yıl sonra, geçtiğimiz günlerde açıkladı.
Raporda
yer alan bilgilere göre, İmralı Cezaevinde, mahkûmlar, haftada yüz
altmış sekiz saatin yüz elli dokuz saatini hücre hapsinde
geçirmektedir. Böylesi bir durum kabul edilemez; bu, çok ağır bir
işkence yöntemidir.
Diğer
yandan, İmralıdaki bu uygulamaların, sadece İmralı
Cezaevinde değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
tüm cezaevi sisteminde mevcut
olduğu ve bazı açılardan durumun daha da kötüye gittiği
raporda yer alıyor.
Her
şeyden öte, Sayın Öcalana 27 Temmuz 2011den beri bir avukat dahi
ziyaret gerçekleştirememiştir. Dahası, Abdullah Öcalanın
akrabalarının ziyaretine de olur verilmemektedir.
Bizim
de defalarca dile getirdiğimiz İmralıdaki tecrit
uygulamaları, CPT raporuyla bir kez daha ispatlanmıştır,
sabittir. Bu işkence uygulamasının, tecridin bir an önce
sonlanmasını, aile ve avukatlarının görüşüne
açılmasını bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzünün, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşa yeni görevinde başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sizin de yeni görevinizi tebrik ederim, yeni görevinizde başarılar
dilerim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Altay
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 27 Mart
Dünya Tiyatro Gününe, 16 Mart 1988 Halepçe katliamını CHP Grubu
olarak şiddetle kınadıklarına ve Down sendromu ile
tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili Meclis araştırması
komisyonları kurulması konusunda ilgili milletvekillerinin
duyarlılığına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün,
evet, Dünya Tiyatro Günü, 27 Mart. Devlet tiyatroları baskı
altında, özel tiyatrolara salon verilmiyor, oyunlar yasaklanıyor; bu
şartlarda Dünya Tiyatro Gününü kutlamak belki pek mümkün değil ama
Hükûmete sanata saygıyı hatırlatmak daha doğru bir
yaklaşım olabilir. Bütün olumsuz şartlara rağmen
dünyayı iki perdede güzelleştiren tüm tiyatro ustalarına
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak
selamlarımızı, saygılarımızı sunarken
ebediyete irtihal etmiş bütün sanatçıları da rahmet ve minnetle
anıyoruz.
Sayın
Başkan, öte yandan, 16 Mart 1988de Halepçede Saddam Hüseyin, 5 bin masum
Kürtü kimyasal silahlarla alçakça katletti. Küçücük çocuklar
(x)
diyerek öldüler yani Anne, elma kokusu geliyor. diyerek öldüler. Halepçe
katliamını Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu
olarak şiddetle kınıyoruz. Tabii, o zaman da Türkiye
Cumhuriyeti, Halepçe katliamından kaçanlara kapılarını
açtı, şefkatli yüzüyle, şefkatli elini uzattı. O dönemin devlet
yöneticilerine de bu vesileyle bu tutumları için teşekkür ediyoruz,
tutumlarını övgüyle karşılıyoruz.
Sayın
Başkan, öte yandan, bugün Meclisimiz, Down sendromunun ülkemizde
yaygınlığının, Down sendromlu bireylerin ve ailelerin
yaşadıkları sorunların ve ihtiyaçların tespit edilerek
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir komisyon teşekkül
ettirecek inşallah.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Bitireyim müsaade ederseniz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Gene bugün Meclisimiz, tıbbi ve aromatik
bitkilerin ekolojik denge gözetilerek üretiminin artırılması,
satılması, sağlığa uygun olarak kullanımı ve
ihracatının geliştirilmesine yönelik tedbirleri
araştıracak bir komisyon da kuracak. Bu her iki komisyon da çok
önemli. Özellikle Down sendromunun ülkemizde yaygınlığı
konusu çok çok önemli. Bu iki komisyonun kurulması noktasında
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Didem Engin, Kocaeli Milletvekilimiz
Sayın Fatma Kaplan Hürriyet, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Çetin
Arık, Bursa Milletvekilimiz Sayın Erkan Aydın ve Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özelin ve Milliyetçi Hareket Partisi,
Halkların Demokratik Partisi ve AK PARTİye mensup
milletvekillerimizin bu iki konuyla ilgili duyarlılığına
teşekkür ediyoruz. Komisyonların hayırlı olmasını
şimdiden temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın
Turan
24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Down sendromu ile
endemik ve aromatik bitkilerle ilgili Meclis araştırması
komisyonlarının kurulmasına, 25 Mart Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlunun vefatının
9uncu yıl dönümüne, 27 Mart Dünya Tiyatro Gününe, 16 Mart 1988 Halepçe
katliamında ölenlere Allahtan rahmet dilediğine ve İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Başarılı,
hayırlı bir hafta olmasını temenni ediyorum.
Öncelikle,
sayın grup başkan vekilinin de ifade etmiş olduğu gibi, bu
hafta 2 tane önemli komisyon kuruyoruz. Bunlardan bir tanesi, Down sendromu ve
otizmle ilgili araştırma komisyonu. Geçtiğimiz çarşamba
günü, Dünya Down Sendromu Farkındalık Günüydü. Dünyada
yaklaşık 6 milyon kişinin Down sendromlu olduğu görülüyor.
Türkiyede bu sayının 100 binlerde olduğu ifade ediliyor.
Ayrıca, 550 bin civarında da otizmli insanımız var. Bu
rahatsızlıklarla ilgili alınması gereken önlemleri
belirlemek, rahatsızlıkları araştırmak ve ilgili
yerlere önerilerde bulunmak için biz komisyon kurulmasını
ısrarla talep ediyoruz.
Bir
diğer araştırma komisyonu da endemik ve aromatik bitkilerle
ilgili olacak. Hepimizin bildiği gibi, az yetişen, çok az bölgede
olan bitkiler bunlar. Bu ürünlerin korunmasına ve üretimin
artırılmasına yönelik tedbirleri araştıracak bir
komisyon kurulmasını öneriyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki gün önce Sayın Muhsin
Yazıcıoğlunun vefatının yıl dönümüydü.
Yazıcıoğlu, siyasi duruşuyla, ülke ve millet sevgisiyle
âdeta dürüstlüğün, yiğitliğin cesareti ve simgesiydi. 28
Şubatın boğucu atmosferinde Namlusunu millete çevirmiş
tanka asla selam durmam. diyerek demokrasinin, millî iradenin yanında saf
tuttu; darbecilerin, operasyoncuların ne dediğine bakmaksızın
milletin yanında yer aldı. Bir kez daha milletimize
başsağlığı diliyorum, sevenlerinin başı
sağ olsun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Dünya Tiyatrolar Günü.
Hayatı anlamaya ve anlatmaya çalışan insanların
kullandığı en eski dil ve etkili sanat dallarından bir
tanesi tiyatro. Tiyatro, insanlar ve toplumlar arasında kurduğu
köprüyle barışa hizmet etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bu vesileyle tiyatro sanatçılarımızın
Dünya Tiyatro Gününü kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aynı zamanda, sayın grup
başkan vekilinin de ifade ettiği gibi, 16 Mart 1988 tarihinde, bu
coğrafyada yaşayan herkesi derinden etkileyen Halepçe
katliamını hep birlikte derin acıyla beraber
hatırlıyoruz. Ölenlerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Zaten, az
sonra konumuz bununla ilgili olacak, konuşacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir konunun altını çizmek
istiyorum. Az önce bir dakikalık konuşmalar yapılırken, bir
CHP vekilinin çok üst perdeden Boğaziçi Üniversitesindeki meseleyi gündeme
getirerek, büyük bir alkışla cümlesini bitirdiğini hep beraber
şaşkınlıkla izledik.
Bakınız
Sayın Başkan, vatanını, milletini düşünen
öğrenciler Afrin şehitlerimiz için lokum dağıtmak için
üniversite meydanında toplandılar. Oraya gelen kendini bilmez bir
grup, bu öğrencilerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Turan, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önce CHPli vekilin çok üst perdeden bir ifadeyle, Boğaziçindeki malum
meseleyi gündeme getirdiğini ve grubundan da büyük bir alkış
aldığını şaşkınlıkla izledim.
Bakınız,
vatanını ve milletini düşünen öğrenciler Afrin
şehitlerimiz için bir tören düzenlediler. Oraya gelen kendini bilmez bir
grup öğrenci de tehdit ederek oradaki gösteriyi engellemeye
çalıştı. Öğrenci de olsa, akademisyen de olsa, başka
biri de olsa bu hadsizliğe engel olmak gerekir diye düşünüyorum.
İşgalin, katliamın lokumu mu olur? diye pankart açanlara sahip
çıkan arkadaşımızı kınıyorum. Güvenli bir
şekilde yaşayalım diye kahramanca şehit düşen
Mehmetçiklerimize katliamcı diyenleri
alkışlamalarını garipseyerek
karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Bu
konuda CHP Grubumuzu tekrar sağduyuya davet ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın grup başkan vekili, grubumuzun Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Afrinde yürüttüğü operasyonu katliam olarak
yorumladığı, değerlendirdiği şeklinde
anlaşılacak bir ifade kullanmak suretiyle grubumuzu itham
etmiştir. Bu bir sataşmadır efendim; söz talep ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Gençlere sahip çıktığınızı
söyledim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Yerinden değil mi Sayın Başkan?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sataşma, sataştın.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sataşana cevap verdim Sayın Başkan, yerinden
yapması lazım.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
bu kürsüde bir vakit, kimseyi itham etmeden, kim şehitler üzerinden
siyaset yapıyorsa onun Allah belasını versin dedim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Amin.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Evet, amin.
Cumhuriyet
Halk Partisinin Afrinle ilgili tutumu başından beri bellidir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konu Boğaziçi Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ancak Boğaziçindeki olaydan da bir şey
çıkarmaya çalışmanıza çok üzüldüm. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Vekili dinlemediniz o zaman.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Oradan da Buradan bize ekmek çıkar mı? yaklaşımı
bence doğru bir yaklaşım değil.
Olay
şudur: Partimizin Boğaziçi Üniversitesi olaylarıyla ilgili
tavrı bellidir. Sözcümüz de açıkladı, Genel
Başkanımız da açıkladı, ben de bir kere daha
söyleyeyim. Biz üniversitelerde yeniden 80li yıllar öncesindeki
ortamın yaşanmasını istemiyoruz. Üniversiteler özgürlük
alanıdır. Biz Afrin şehitlerimiz için lokum, lokma
dağıtan gençlerimizin yanındayız, bundan kimsenin
şüphesi olmasın. (CHP sıralarından alkışlar) O
kavga niye çıktı, nasıl çıktı, hangi sebeple
çıktı, bunu biliyor değiliz; bunu bilecek olan üniversitenin
yönetimidir, üniversitenin disiplin kuruludur, eğer fiziki bir
şiddet, gasp, darp vesair varsa devletin cumhuriyet
savcılığıdır. Cumhurbaşkanı bile olsa
kimsenin başka birinin öğrenim hayatını engelleme haddi ve
hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan yola
çıkılarak siyaset yapılmamalı.
Değerli
arkadaşlar, ateş düştüğü yeri yakıyor. Şehit
cenazesine gidiyoruz, şehidin anasına babasına
sarılıyoruz, bir Türk Bayrağını, şanlı
bayrağımızı veriyoruz, oradan ayrılıyoruz. O
evdeki ateş hemen sönmüyor.
Biz,
Afrinin başında, inşallah, en az zayiatla, kayıpla,
mümkünse hiç şehit vermeden bu operasyonu yapalım dedik.
Yaklaşımımız budur, anlayışımız budur.
Üniversitede tartışan, kavga eden çocuklar elbette bizim
çocuklarımızdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ama biz, sebebi ne olursa olsun -kaldı ki bu sebep
meşru da olmaz- kim şiddete başvuruyorsa bunu kınarız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Teşekkür ediyoruz.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Bunu kınarız ama bu çocukların öğrenim
hakkının tayin ve tespiti Cumhurbaşkanının yetkisinde
değildir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, ben de 60a göre
söz istemiştim.
BAŞKAN
Söz vereceğim efendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, konu uzamasın diye kürsüyü
talep etmiyorum, zapta geçmesi için söylüyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ben sataşmadım ki ya!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkanın ifadelerine
katılıyoruz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) E, güzel.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Mesele şu: Az önceki CHPli vekilin
konuşmasını dinlemediği kanaatindeyim ben.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Dinledim, dinledim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) O konuşmada akademik özgürlük adıyla,
İşgalin ve katliamın lokumu olmaz. tarzı,
şehitlerimizle ilgili, Afrinle ilgili, çok öte ifadeler kullanan güya
akademisyenlere sahip çıkmak ve Cumhurbaşkanını itham etmek
söz konusuydu. Dediğim gibi, akademik mesele, özgürlükle ilgili mesele
değildir söz konusu olan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, benim derdim de şudur
efendim; özür dilerim, ben şunu söylüyorum: Cumhurbaşkanı
kadı değildir. Bu çocuklar bir kusur işlemişse -ki
işlemiş olabilir- biz bunlara sahip çıkmayız ama bununla
ilgili hükmü verecek üniversite yönetimidir ve bağımsız
yargıdır; benim derdim budur.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Yargı gereğini yapacaktır diyoruz,
başka bir şey demiyoruz ki zaten.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Konu
maksadına ulaşmıştır arkadaşlar.
Sayın
Danış Beştaş, sizin talebiniz nedir?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben de yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN
Bu konuyla ilgili mi?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Evet.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Meral Hanım, CHPye sataştık, siz niye söz
aldınız?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben sataşmadan söz istemiyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) CHP değil,
üniversitelerle ilgili.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Çok gerginsiniz ya, kızmayın o kadar!
BAŞKAN
- Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın bir grup Boğaziçi Üniversitesi öğrencisini
açıkça hedef gösterdiğine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, öncelikle
Boğaziçi Üniversitesine yönelik açıklamaların,
Cumhurbaşkanının tehdit, baskı ve baskı tehditlerinin
kesinlikle normal olmadığını, üniversite öğrencilerinin
sınav kazanarak oraya gittiklerini ve hiç kimsenin bu tehditte
bulunamayacağını ifade etmek istiyorum.
Düşünce
ve ifade özgürlüğü vardır. deniyorsa -ki yok şu anda
Türkiyede- savaşa karşı olmak kesinlikle bir saldırı
sebebi olamaz. İstedikleri kadar Afrinde bir işgal yok.
deyiversinler, Afrinde şu anda işgal tamamlanmış, ilhak
aşamasına geçilmiştir. Oraya valiler atanıyor, oranın
yönetimi tartışılıyor ve şu anda yağma ve talan
görüntüleri bütün dünya basınında 1inci sıralarda geçiyor.
Hatta o kadar ileri gitti ki, Azezde, yağmalanan malların
satıldığı pazarlar da kurulmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Boğaziçi Üniversitesi
öğrencileri açıkça Cumhurbaşkanı tarafından hedef
gösterilmiştir; bu, öğrenim özgürlüğüne, eğitim
hakkına doğrudan bir müdahaledir
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Sayın Başkan, kes bu konuşmayı,
kes; işgal diyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ne dedin, ne dedin?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) -
ve bu açıklamalardan sonra,
savcılar ve Emniyet güçleri bizzat talimatı yerine getirip bu
öğrencileri gözaltına almıştır. Boğaziçi tarihinde
ilk kez, polis kampüs içine gidip öğrencileri yaka paça, şiddet
görüntüleri eşliğinde gözaltına almıştır.
Evet,
savaşın lokumu olmaz, barış yanlılığı
da suç değildir. Ellerinizi çekin öğrencilerin üzerinden diyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki.
Teşekkür
ederim Sayın Danış Beştaş.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan, bir saniye efendim
Sözlerimizi tamamlayalım, acele
etmeyelim, bu hafta daha çok çalışacağız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Görmediğinizi düşünerek
BAŞKAN
Buyurun, sizi dinliyorum Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, üzülerek takip ediyorum. Afrinde
bu ülkenin güvenliği adına, bizim adımıza kahramanca
mücadele eden Mehmetçikimiz var. Oraya savaş demek, işgalci demek
Bunlar, bu Meclise yakışan ifadeler değil. O yüzden, bir daha
söylüyorum: Cumhurbaşkanımız o öğrencilere nasıl sahip
çıkmışsa biz de öyle sahip çıkmak zorundayız. Orada
şehitler için, Mehmetçikimiz için adım atan gençlerin
yanındayız; oraya işgalci diyen, katliam diyen
faşistlerin karşısındayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Sayın Turan, teşekkür ederiz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, çok özür
dileyerek kısa bir açıklama
BAŞKAN
Sizi dinliyorum Sayın Danış Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, bu ülkede herkes
iktidarın görüşlerine uymak zorunda değil. Onlar istedikleri
kadar Afrine Biz Afrin halkını kurtarıyoruz. desinler,
gittiklerinde Afrinliler yoktu; orada boş sokaklar vardı, yağma
görüntüleri vardı, şiddet görüntüleri vardı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Buna müsaade etmemek lazım Sayın Başkan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Birleşmiş Milletler Statüsünü
sayın grup başkan vekilinin açıp okumasını tavsiye
ediyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ne yapmamız
gerekiyor? İsterseniz hâkim getirin buraya. Buna müsaade etmemek nedir
ya? Nasıl bir tarz bu yani? Gerçekten
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bu dile müsaade etmemek lazım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ne yapmak istiyorsunuz
mesela müsaade etmemekle?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) O statüde, kesinlikle bu bir
saldırı savaşıdır, bu bir işgaldir.
SALİH
CORA (Trabzon) Yalan
Hiç müsaade edilmemesi gerekiyor.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ayrıca Biz fethetmeye gidiyoruz.
demek, Bu bir fetihtir. demek zaten bunu kabul etmektir yani söyledikleri ile
yaptıkları arasında bir uyum var fakat nedense, Mecliste
işgal lafına, ilhak lafına bir tepki oluyor. Şu anda,
Afrinde okullarda Türk Bayraklarıyla eğitim veriliyor. Lütfen, o
videoları izleyin.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hamdolsun.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Türk Bayrağı rahatsız mı ediyor
sizi? Bulunduğu her yerde rahatsız mı ediyor?
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Ne alakası var?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Çocukların gözlerinde korku var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Orada istedikleri kadar
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Ne işgalinden bahsediyorsunuz? Hangi
işgalden bahsediyorsunuz?
SALİH
CORA (Trabzon) Bu ülkenin ekmeğini yiyorsunuz.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Adanada Suriye Bayrağıyla yapılsa
razı mısın?
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) - Zihniniz işgal olmuş konuşuyorsunuz,
aklınız ve zihniniz işgal altında sizin!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Buradan biz şunu söylüyoruz: Bu
ülkede bütün üniversiteleri kendileri gibi düşünmeye zorlayamazlar. Bir
biat ettirme kültürü yaratmak istiyorlar ama biz bunu kabul etmiyoruz,
üniversitelerin özerk ve özgür olmasını savunuyoruz.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) Özgür olmak, ihanet içinde olmak demek
değildir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz mahkeme misiniz?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) YÖK sistemi öğrencileri zaten
yeterince baskı altına alıyor; şimdi de iktidar,
öğrencileri sınav sistemiyle değil İstediklerimizi
öğrenci olarak alın. demek suretiyle müdahalede bulunuyor. Bunu
kabul etmiyoruz.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan, son
Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Son ifadem şudur: Afrin Operasyonundan Afrinliler
memnun, oranın halkı memnun
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Hangi Afrinliler?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Hangi Afrinliler? Afrinliler mi
kaldı? Yüz binlerce Afrinli oradan göç etti sayenizde. ÖSOcular memnun.
LEZGİN
BOTAN (Van) ÖSOcular memnun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
BÜLENT
TURAN (Çanakkale)
Türkiyedeki 80 milyon memnun ama PKKlılar,
PYDliler ve onun sözcüleri rahatsız bundan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, tek cümle...
Orada
Afrinliler demek suretiyle Afrinlilerin olduğunu kastediyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Gördük toplantılarda nasıl olduğunu.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ortada bir Afrinli yok, IŞİD
artığı ÖSOcuların gidip işgal ettiği topraklar
var.
LEZGİN
BOTAN (Van) ÖSO şu anda yağma için çalışıyor orada,
birbirlerine girmişler. Ayıp ya!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Terörizmle Mücadele Küresel Forumu
çerçevesinde 21-23 Mart 2018 tarihlerinde Malta-Attardda Terörle Mücadele
Çerçevesinde Parlamenterler ile Yargı Aktörleri İlişkisi konulu
çalıştaya katılması Genel Kurulun 12 Mart 2018 tarihli
69uncu Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/1560)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Terörizmle
Mücadele Küresel Forumu çerçevesinde 21-23 Mart 2018 tarihlerinde
Malta/Attardda Terörle Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile Yargı
Aktörleri İlişkisi konulu çalıştaya katılım
sağlanması hususu Genel Kurulun 12 Mart 2018 tarihli 69uncu
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi uyarınca
heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad: Seçim
Çevresi:
Şenal Sarıhan Ankara
Milletvekili
Celalettin Güvenç Kahramanmaraş
Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu Niğde Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin (10/2513) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin geri
alındığına ilişkin önerge (4/140) yazısı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin (10/2513)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin geri
çekildiğine dair dilekçesi 20 Mart 2018 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulur.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun ekli listede adı, soyadı ve
seçim bölgesi yazılı üyelerinden müteşekkil bir heyetle 8-11
Nisan 2018 tarihleri arasında Almanyaya bir çalışma ziyareti
gerçekleştirme talebinin Başkanlık makamının 19/3/2018
tarihli oluruyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1561)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Uyuşturucu
Madde Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun ekli listede adı, soyadı ve
seçim bölgesi yazılı üyelerinden müteşekkil bir heyetle 08-11
Nisan 2018 tarihleri arasında Almanya'ya bir çalışma ziyareti
gerçekleştirme talebi Başkanlık makamının 19/3/2018
tarihli oluru ile uygun bulunmuştur.
Genel
Kurulun onayına sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Almanya Çalışma Ziyareti Heyet Listesi
Adı
Soyadı: Seçim
Bölgesi:
Yılmaz
Tezcan Mersin
Milletvekili
Kerem
Ali Sürekli İzmir
Milletvekili
Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt Çorum
Milletvekili
Mustafa
Şükrü Nazlı Kütahya
Milletvekili
İlhan
Cihaner İstanbul
Milletvekili
Ahmet
Selim Yurdakul Antalya
Milletvekili
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni Bağımlılık
Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun ekli listede adı, soyadı ve
seçim bölgesi yazılı üyelerinden müteşekkil bir heyetle 27-30
Mart 2018 tarihleri arasında İngiltereye bir çalışma
ziyareti gerçekleştirme talebinin Başkanlık makamının
19/3/2018 tarihli oluruyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/1562)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Uyuşturucu
Madde Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun ekli listede adı, soyadı ve
seçim bölgesi yazılı üyelerinden müteşekkil bir heyetle 27-30
Mart 2018 tarihleri arasında İngiltere'ye bir çalışma
ziyareti gerçekleştirme talebi Başkanlık makamının
19/03/2018 tarihli oluru ile uygun bulunmuştur.
Genel
Kurulun onayına sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
İngiltere Çalışma Ziyareti Heyet Listesi
Adı
Soyadı: Seçim
Bölgesi:
Yılmaz
Tezcan Mersin
Milletvekili
Mustafa
Hilmi Dülger Kilis
Milletvekili
Alim
Tunç Uşak
Milletvekili
Akif
Ekici Gaziantep
Milletvekili
Murat
Emir Ankara
Milletvekili
Mehmet
Emin Adıyaman Iğdır
Milletvekili
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İngiltere Parlamentosu ve Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD)
tarafından ortaklaşa olarak 4-5 Nisan 2018 tarihlerinde
İngilterenin başkenti Londrada düzenlenecek olan OECD Küresel
Parlamenter Ağı Toplantısına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1563)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İngiltere
Parlamentosu ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Teşkilatı (OECD) tarafından ortaklaşa olarak 4-5 Nisan 2018
tarihlerinde İngiltere'nin başkenti Londra'da OECD Küresel
Parlamenter Ağı Toplantısı düzenlenecektir.
Söz
konusu toplantıya katılım sağlanması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Tanal, sisteme girmişsiniz, nedir talebiniz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, 60a göre çok kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
İstanbulda mezarlık yerlerinin çok pahalı olduğuna
ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin
vasıtanızla Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
soruyorum: İstanbulda mezarlık yerleri çok pahalı ve ücretleri
çok yüksek. İstanbulda mezarlık yerlerinden ücret
alınmamalı. İstanbul Belediye Başkanlığımda
İstanbulda mezarlıkları ücretsiz bir şekilde herkese
tahsis edeceğim. Hayattayken doğrudan ve dolaylı olarak herkes
vergisini ödüyor, vatani görevini yapıyor; vatandaşımıza
neden ücretsiz mezarlık yeri verilmiyor? İstanbulda talana Tanalla
son vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hayırlı olsun, hayırlı olsun.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Adaylığını açıkladı.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Gündoğdu, sisteme girmişsiniz, talebiniz nedir?
VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Sayın Başkanım, 60a göre bir
söz istiyorum. Şu anda milletimizin merak ettiği, faiz lobilerine
giden faizle ilgili bilgilendirme yapacağım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gündoğdu.
27.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, on
altı yıllık AKP hükûmetleri döneminde ödenen faize ilişkin
açıklaması
VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Keşke
Sayın Başbakanımız da burada olmuş olsaydı çünkü
on altı yıllık hükûmetleri döneminde ödediğimiz faiz 757
milyar lira, vatandaşın ödediği faiz ise tam 368 milyar lira
oldu. On altı yıllık AKP dönemlerinde faizciye aktarılan
toplam parayla tam 30 adet Atatürk Barajı, 5 bin adet 100 yataklı hastane,
10 bin kilometre yüksek hızlı tren yolu, 2 milyon adet de sosyal
konut yapılabilirdi. Faiz lobilerinin kasalarını
taşarcasına doldurmak yerine enerjide, sağlıkta, konut
sorununda ve ulaşımda da çözüm olunabilirdi. Yoksulluğu ve
yolsuzluğu bitirmek yerine milletimizin âdeta kanını emen faiz
lobilerini besleyip büyütmek
Bunu da, faizlerin tamamını
halkımızın öğrenmesini gerekiyordu, bu konuda bilgilendirme
yapmak istedim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gündoğdu.
Sayın
Köksal, sisteme girmişsiniz, talebiniz nedir?
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet, Sayın Başkanım, 60a göre
kısa bir söz talebim var bölgemle ilgili.
BAŞKAN
Peki, son kez talebinizi karşılıyorum.
Buyurun
Sayın Köksal.
28.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afrinde şehit düşen hemşehri Şuhutlu Uzman Çavuş
İbrahim Imışa Allahtan rahmet dilediğine ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbabanın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikli
olarak Afrinde şehit düşen hemşehrim Şuhutlu Uzman
Çavuş İbrahim Imışa Allahtan rahmet,
yakınlarına sabırlar diliyorum.
Aracılığınızla
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref
Fakıbabaya soruyorum. Kendisi geçtiğimiz günlerde Gıda,
tarım ve hayvancılıkta gerçekten Avrupanın değil
dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. diye bir
açıklamada bulundu basına. Şimdi ben de soruyorum: Her türlü,
mercimekten nohuda, pirince hatta samana dahi ithalatla çözüm arayan,
canlı hayvanı, eti dahi ithal eden ve geçtiğimiz günlerde seçim
bölgem Afyonkarahisarın Sandıklı ilçesinde 500 süt üreticisi
aidatını ödeyemediği için icralık olan bir ülke olarak
nasıl gıda, tarım ve hayvancılık bakımından
dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alabiliyoruz? Biz
olsak olsak herhâlde ithalatta sayılı ülkeler arasında oluruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köksal.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- Van Milletvekili Lezgin Botanın, (2/1664) esas
numaralı Irak Kürdistan Bölgesinden Kürt Halkına Yönelik
Gerçekleştirilen Halepçe Katliamının
"Soykırım" Olarak Tanınması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/141)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1664)
esas numaralı Kanun Teklifi'min İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla
arz ederim.
Lezgin
Botan
Van
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, teklif sahibi, Van Milletvekilimiz Sayın
Lezgin Botandır.
Sayın
Botan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
LEZGİN
BOTAN (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halepçede
yapılan katliamın Kürt soykırımı olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından tanınması hususunda söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Irakta
Saddam Hüseyinin iktidarda olduğu yıllarda ırkçı ve
sömürgeci Baas rejimi tarafından Kürtlere karşı asimilasyon ve
imha politikaları uygulanmıştır. Kürtleri kadim
topraklarından söküp atmayı amaçlayan bu politikalar neticesinde Baas
rejimi eliyle 1986 ve 1989-1990 yılları arasında -bu
yılların sonlarına doğru- Kürtlere karşı Enfal
Harekâtı yürütülmüş ve Enfal Harekâtı kapsamında Kürtlere
yönelik kimyasal silah kullanma, toplu infaz, havadan bombalama, yerlerinden
göç ettirme gibi acımasız yöntemler ve çeşitli silahlar
kullanılmış, bunun sonucunda 4.500 köy, belde ve nahiye
yıkılmış yakılmış; 1,5 milyona yakın
Kürt yurttaş mülteci konumuna düşürülmüştür, 200 bine yakın
insan acımasız bir şekilde katledilmiştir.
Enfal
Harekâtıyla birlikte Irak Kürdistan bölgesinde bulunan binlerce okul,
cami, hastane ve kilise ortadan kaldırılırken 16 Mart 1988
sabahında bütün dünyanın gözleri önünde Halepçe tarihin en
acımasız katliamına sahne olmuş ve burada, Halepçede
yaşayan Kürtlerin neredeyse tamamen ortadan
kaldırılmasının amaçlandığı
saldırıda zehirli gazlar kullanılmak suretiyle tarihin en
ağır sivil katliamlarından biri gerçekleştirilmiştir.
Tarihe Halepçe katliamı olarak geçen bu saldırı sonucunda 5
binden fazla Kürt katledilmiş ve 10 binden fazla kişi de
yaralanmıştır. Bunun sonucunda 43 bin insan ise zaman içerisinde
-burada yara alan insanlar- hayatlarını kaybetmiş, 200 bine
yakın insan da -köyleri dâhil olmak üzere- zaman içerisinde
değişik şekillerde hastalıklara
yakalanmıştır. 61.200 insanın da hâlen bu saldırıların
sonucunda sakat kaldığı tahmin edilmektedir.
Enfal
Operasyonları sürecinde en acımasız parçası olan Halepçe
katliamıyla Kürtlerin toplu öldürme yöntemiyle soyca ortadan
kaldırılmasının amaçlandığı
anlaşılmaktadır çünkü Kürt yerleşim yerlerinin
boşaltılması, toplu kamplarda işkencelere tabi
tutulmaları, sivillerin toplu şekilde infaz edilmesi ve
kadınlara yönelik işlenen cinsel suçların, doğası ve
içeriği, nitelikleri bakımından apaçık soykırım
olduğu anlaşılmaktadır. Bu soykırımın trajik
boyutları Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra daha net olarak
ortaya çıkarken Baas rejiminin Enfal Harekâtı kapsamında
yaptığı Halepçe katliamı Birleşmiş Milletler
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması
Sözleşmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsüne göre
yapılan soykırım tanımına da uymaktadır.
Halepçe
katliamı, Saddam Hüseyin rejiminin izlerinin silinmesi sürecine
bağlı olarak 1 Mart 2010 tarihinde Irak Yüksek Ceza Mahkemesi
tarafından soykırım olarak tanınmıştır.
Bununla birlikte, Irak Parlamentosu ve Irak Kürdistan Bölgesi Parlamentosu da
Halepçe katliamını soykırım olarak kabul etmiştir.
Bugün Halepçe katliamının da bir parçası olan Enfal
katliamı Britanya, İsveç ve Norveç Parlamentolarında da Kürt
soykırımı olarak tekrar karar altına
alınmıştır. Bu nedenle, dünyanın her tarafında,
başta Kürtler olmak üzere birçok ülke tarafından katliamın
kurbanları çeşitli etkinliklerle anılmaktadır. Bu
bağlamda Halepçe katliamının Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından Kürt soykırımı olarak tanınmasıyla
dört parçada yaşayan Kürtler ve Türkiye halkları arasında dayanışma
duygusu güçlenecektir. Özellikle Türk-Kürt ilişkilerinin
geliştirilmesi noktasında acıların
ortaklaştırılması büyük bir yarar sağlayacaktır
çünkü Halepçede katledilen Kürtler Türkiyede yaşayan Kürtlerin özbeöz
kardeşleridir. Dolayısıyla ülkemizde Halepçe
katliamının Kürt soykırımı olarak karar altına
alınmasının insani ve vicdani bir vazife olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Botan.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Türkiyenin
Halepçe katliamı nedeniyle bölgedeki insanlara kapılarını
açtığına ve böyle insani dramların yaşanmaması
için büyük çaba harcadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
LEZGİN
BOTAN (Van) - Irakın kabul ettiği bir şey, herkesin kabul
ettiği
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Size güzel bir şey söyleyeceğim.
LEZGİN
BOTAN (Van) Tabii, burada Afrinde katliam yapanlar onu kabul edemeyecek.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ön yargı böyle bir şey işte.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekili İç
Tüzük 37ye göre önemli bir konuyu gündeme getirdi; bununla ilgili ufak bir
açıklama yapmak istiyorum izin verirseniz.
16
Mart 1988 tarihi bu coğrafyada yaşayan herkes için acılı
bir gün. Saddam Hüseyin rejiminin Enfal Harekâtı kapsamında Halepçe
ve çevresinde gerçekleştirdiği katliamda 5 binden fazla Kürt
kardeşimiz hayatını kaybetti, 7 bin insan da yaralandı.
Kimyasal silahların etrafa yayıldığı, elma
kokularının yayıldığı, çocukların son söz
olarak Anne, elma kokusu geliyor. dediği hepimizin malumu. Bu
insanlık dışı katliamı bir kez daha lanetle
anıyoruz. Bu katliamda Türkiye kendi tarihine yakışır bir
şekilde bölgedeki kardeşlerimize kapılarını açtı,
insani yardımda zirve adımlar attı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Turan, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bugün nasıl ki Suriyeli kardeşlerimize
kapılarımızı açtıysak o gün de mazlumun yanında
olma duyarlılığını kapılarımızı
Iraklı Kürt kardeşlerimize açarak göstermiş olduk. Böyle insani
dramların yaşanmaması için Türkiye olarak büyük çaba
harcıyoruz, bundan sonra da çaba harcamaya devam edeceğiz. Ancak
Sayın Başkan, parlamentoların tarih
yazamayacağını daha evvel malum konularla defaatle dile
getirdik. Tarihî olayları Mecliste soykırım çerçevesine
sıkıştırmanın siyasi mülahazaların konusu
olmasını doğru bulmuyoruz. Bu korkunç katliamın failleri
tarih önünde ve maşeri vicdanda mahkûm oldular. Kardeşlerimizin, elma
kokusu içerisinde giden çocuklarımızın anısı her daim
yaşayacak. Halepçede, Gutada, Halepte bir insanlık katliamı
olmaması için mücadelemiz devam edecek.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Sayın
Bektaşoğlu, sisteme girmişsiniz efendim, buyurun, talebiniz
nedir
LEZGİN
BOTAN (Van) Ne alakası var? Demagoji yapıyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Acıyı paylaşıyoruz. Parlamentonun
konusu değil.
NURETTİN
ARAS (Iğdır) Yeni mi aklınıza geldi ya bu Halepçe?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
LEZGİN
BOTAN (Van) Irak Parlamentosunun tanıdığı bir katliamı
sizin reddetmenizin altındaki sebep nedir? Lütfen, buna bir cevap verin.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Anlattım, parlamentoların işi değil
diyoruz; bu.
BAŞKAN
Sayın Botan
LEZGİN
BOTAN (Van) Kürtler gerçekten kardeşinizse bunun anlamı nedir yani?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Çok açık ifade ettim. Bu acıyı
paylaşıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bektaşoğlu, buyurun.
30.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Giresun ziyaretine ve 27 Mart Dünya Tiyatro
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok teşekkür ediyorum.
AKP
Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, hafta sonu Giresunda devlet gücü ve imkânlarıyla,
olağanüstü harcamalarla, taşıma kalabalıkla güya gövde
gösterisi yaptı. Ancak Sayın Erdoğan konuşmasında
ilimizin hizmet beklentilerine dönük tek söz dahi etmemiştir, sadece
partisinin iktidar olduğu on altı yıl boyunca devletin
yapması gereken zorunlu hizmetleri anlatmıştır; bir de
paradan atılan sıfırlarla tuvalet ücretlerinin 1 TLye
düştüğünü önemli bir hizmet gibi aktarmıştır,
Giresunlularla âdeta alay etmiştir. Sayın Erdoğanın
ziyaretinden geriye kalan tuvalet ücreti ve slogan attırmak için askerî
kıyafet giydirilerek salona getirilen liseli gençlerdi. Bu
öğrencilerin bir siyasi parti kongresinde bu şekil görüntü vermesini
kim sağlamıştır? Sadece Türk ordusuna ait elbiselerin
öğrencilere giydirilmesi ne kadar doğrudur? Yoksa AKP paralel ordu mu
kuruyor, bunun provası mı yapılıyor?
Dünya
Tiyatro Gününü de kutluyorum.
Teşekkür
ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Tam bir tiyatro oldu yani.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bektaşoğlu.
Sayın
Akyıldız, sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım.
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkanım, Sivasta son günlerde yeni
bir meczubumuz türedi. Ben onunla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akyıldız.
31.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
Sivasta son günlerde ortaya çıkan bir meczubun bazı
açıklamalarına ilişkin açıklaması
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Son
günlerde Sivasta yeni bir meczubumuz türedi.
Sizin
aracılığınızla Sayın Cumhurbaşkanına
soruyorum: Sivasta bir yerel televizyon kanalına çıkan, yüksek
keramet şovları yapan bir hocaefendi rüyasında Peygamber
Efendimizi görmüş ve Peygamber Efendimiz de bu meczuba, A4
kâğıdında, irşat edilecek illerin listesini vermiş; bu
hocaefendi de, bu listede Sivas olduğu için, gelip Sivası irşat
etmeye kalkmış. Şimdi, bu hocaefendi diyor ki: Benim arkamda
vali var, bakan var. Hatta bu hocaefendi Sayın
Cumhurbaşkanımız Sivasa geldiğinde de
Cumhurbaşkanımızla görüştürülüyor. Şimdi, bu
hocaefendi bununla da kalmıyor, aynı televizyon programında
-Numune Hastanesinin yıkılması gündemde; tabii,
yıkılmasını Sivas halkı, hiç kimse istemiyor; halka
rağmen böyle bir karar verilmiş- Numune Hastanesinin
yıkılmasıyla ilgili Numune Hastanesi
yıkılmasın. diyenlere Dinsiz, imansız. diyecek kadar da
kendinde keramet görüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Tamamlayayım Sayın Başkanım.
Ben
buradan uyarıyorum: Biz toplum olarak ne çektiysek bu din
bezirgânlarından çektik. Yeni bir FETÖ de Sivastan çıkmasın,
ben Sivas halkı adına uyarıyorum. Fetullah Gülen cemaati terör
örgütü gibi bir yapılanmanın da Sivasta önünün
açılmasını istemiyorum. Buradan Sayın
Cumhurbaşkanımızı da uyarıyorum: Bu tür
yapıların önünü keselim, bu tür meczuplara kesinlikle prim vermeyelim
diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.
Sayın
Paylan, sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, seçim bölgemle ilgili bir
bilgilendirme yapmak istiyorum. Bir talebim olacak sizden, 60a göre bir söz
alabilir miyim?
BAŞKAN
Evet, son olarak Sayın Paylan, buyurun.
32.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Kanal
İstanbul Projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi
Toplantısına ilişkin açıklaması
GARO
PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Kanal İstanbul Projesini hepimiz biliyoruz. Bugün Kanal
İstanbul Projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi
Toplantısı İstanbulda yapıldı ancak gözlerden
ırak bir noktada yapıldı, Arnavutköy ilçemizde küçük bir salonda
yapıldı ve çevre mücadelesi veren aktivistler o salona giremediler.
Türkiyenin en büyük projesi olarak tanımlanan ve çevresel, ekolojik bir
yıkım yaratacağını ortaya koyduğumuz Kanal
İstanbul Projesinin ÇED toplantısının gözlerden ırak
bir şekilde düzenlenmesi kabul edilemez.
Sizin
aracılığınızla -Çevre Bakanımız da burada-
soruyorum: Türkiyenin en büyük projesi olarak tanımlanan ve
yıkım yaratacak bu projenin ÇED toplantısını neden
gözlerden ırak bir yerde yaptılar? Sizin
aracılığınızla, lütfen
Çevre Bakanımız da
burada, bu konuda bir görüş verirlerse seviniriz. Bu projenin ÇED toplantısının
bütün tarafların katılımıyla yapılmasını
talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paylan.
Sayın
Cora, talebinizi alayım efendim.
SALİH
CORA (Trabzon) Sayın Başkanım, Trabzonda
yaşamış olan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk mebuslarından
Ali Şükrü Beyle alakalı, onun hatırasına bir
dakikalık söz istiyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Son olsun, bitirelim Sayın Başkanım, çok
uzattık.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Cora.
33.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, 27 Mart
1923te cumhuriyet tarihinin ilk siyasi suikastına kurban giden Trabzon
Milletvekili Ali Şükrü Beyin şehadete erişinin 95inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
SALİH
CORA (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Trabzonun
ve Birinci Meclisin ilk mebuslarından olan Ali Şükrü Beyin siyasi
hayatı, cephede kendisini düşmana siper eden şüheda ruhunun
Meclisteki yansımasıdır. Bu yönüyle Meclisteki yasama
faaliyetlerinde büyük bir kararlılık ve erdemli bir duruş
sergileyerek milletin mebusu olma vazifesini hakkıyla ifa eden mümtaz bir
şahsiyettir. Bugün çok da anlamlı olan bir sözünü burada
paylaşmak istiyorum: Biz esaret altında inleyen bütün âlemin
nasıl kurtarılabileceğini ispat edeceğiz. Onun için bizim
sesimizi kısmak istiyorlar. Amma efendiler, göreceksiniz ki biz
onların seslerini kısacağız. sözleriyle Türk milletinin
mazlum coğrafyaların gür sesi, kimsesizlerin kimsesi olduğu
misyonunu ta o zamanlarda ortaya koymuştur. Tahsili yüksek, hitabeti
tesirli, sözünü dinleten ve hak bildiğinden şaşmayan bir cesur
dava adamı Ali Şükrü Bey 27 Mart 1923te cumhuriyet tarihinin ilk
siyasi suikastına kurban giderek yaşamını yitirmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH
CORA (Trabzon) - Haksızlıklara karşı dik duruşu,
yüreğindeki vatan ve İslam sevdasıyla otuz dokuz yıllık
yaşamını bu yolda hizmete adayan Ali Şükrü Beyin
vermiş olduğu mücadeleyle aynı ilin milletvekili olarak gurur
duyuyor, şehadete erişinin 95inci yıl dönümünde kendisini
rahmetle anıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cora.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa Açıkgöz (Nevşehir),
Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Down
sendromunun ülkemizde yaygınlığı, Down sendromlu bireylerin
ve ailelerinin yaşadıkları sorunların ve
ihtiyaçlarının tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi
maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arık ve 23 Milletvekilinin (10/684)
esas numaralı, İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 23
Milletvekilinin (10/2594) esas numaralı, Diyarbakır Milletvekili
Sibel Yiğitalp ve 22 Milletvekilinin (10/2645) esas numaralı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın (10/2646) esas numaralı,
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 21 milletvekilinin (10/2691) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin birlikte
yapılacak görüşmesine başlıyoruz.
Hükûmet?
Yerinde.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (x)
A) Ön Görüşmeler
1.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve 23
Milletvekilinin, otizmin ve otizm tedavisi yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/684)
2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 23
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi(10/2594)
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin sosyal hayata
katılmalarının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2645)
4.- Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın Down sendromu ile yaşayan vatandaşların ve
ailelerinin karşılaştığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2646)
5.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 19 milletvekilinin,
otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özgül öğrenme güçlüğü
ve Down sendremu konusunda yürütülen çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2691)
BAŞKAN
- İç Tüzük'ümüze göre Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların
göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Şimdi,
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: İlk söz Hükûmet
adına Sağlık Bakanı Sayın Ahmet Demircana aittir.
Gruplar adına Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ahmet Selim
Yurdakul, Antalya Milletvekilimiz aynı zamanda önerge sahibi olarak da
konuşacaktır, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van
Milletvekilimiz Sayın Lezgin Botan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Didem Engin, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Ali Pulcu. Önerge sahipleri Adıyaman Milletvekilimiz Sayın
Behçet Yıldırım, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Fatma Kaplan
Hürriyet, Adana Milletvekilimiz Sayın Necdet Ünüvardan
oluşmaktadır.
Şimdi,
ilk söz Hükûmet adına Sağlık Bakanımız Sayın
Ahmet Demircana aittir.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
Meclisimizde sık görmediğimiz güzel bir çalışmayla
Meclisimiz güne başlıyor, çalışmaya başlıyor. Bu,
fevkalade güzel bir an 4 tane grubun
birlikte hareket ettiği, birlikte önerge verdiği ve birlikte
tartışıp karar vereceği, bir komisyon kuracağı
konuda Meclisimizi yapacağı hayırlı çalışmalardan
dolayı şimdiden tebrik ediyor ve saygıyla selamlıyorum.
Down
sendromu bir sosyal konu, bir insani konu. Elbette ki böyle bir konuda ortak
hareket etme Meclisimizin nezahetine yaraşan bir davranış. Bir
hastalık mı? Değil, bir hastalık değil ama Down
sendromu 1 kromozom fazlalığından ortaya çıkan bir mental
sorun. İnsan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken Down
sendromlu bireylerde 47 kromozom bulunmakta. Genetik materyallerin gamet
oluşumu sırasında ayrılmaması ve buna bağlı
olarak fazladan 1 kromozomun ortaya çıkması söz konusu. Olay 21inci
kromozomda meydana geldiği için trizomi 21 olarak da
anılmaktadır. Kromozomdaki bu ayrılmamanın nedeni
bilinmemekle birlikte, ileri yaş hamilelikler öne sürülebilmektedir,
gebelik yaşı arttıkça risk artmaktadır. Mevcut fazla
kromozom fetüsün gelişimini etkiler ve Down sendromu olarak bilinen
durumla sonuçlanır.
Dünyada
Down sendromunun tahminî insidansı 1.000 canlı doğumda 1dir.
Her yıl yaklaşık 3 bin ila 5 bin çocuk kromozom
bozukluğuyla doğabilir bu hesaba göre ama Amerika Birleşik
Devletlerinde Down sendromundan etkilenen yaklaşık 250 bin aile
olduğu tahmin edilmektedir. Down sendromlu bebeklerin fiziksel
özellikleri, kas tonusunda azalma, düz bir yüz, çekik gözler, basık burun,
ağızdan büyük dil, kalın ense, kulaklar, eklemlerin normalden
fazla uzatılabilmesi, büyük ayak parmağı, komşu ayak
parmağı arasındaki geniş alandır. Down sendromlu
çocukların yüzde 60 ila 80inde işitme kaybı, yüzde 45inde
doğuştan kalp hastalığı görülmektedir.
Bağırsak anomalileri de sık görülür.
Diğer
bir başka sorun ise beslenmeyle ilgilidir. Özellikle şiddetli kalp
hastalığı olan Down sendromlu çocuklarda bebeklik döneminde
gelişme geriliği gözlenir. Diğer taraftan, ergenlik ve erken
yetişkinlik dönemlerinde genellikle obezite görülür. Bu durumların
önlenmesi için zamanında müdahale edilmesi önemlidir.
Down
sendromlu çocukların iskelet problemleri de daha sık görülmekte,
immünolojik sorunlar, lösemi, alzheimer hastalığı gibi, nöbet
geçirilmesi, uyku apnesi ve cilt bozuklukları gibi sağlık
sorunları da görülebilmektedir.
IQ
düzeyi 50 civarında seyretmekte ama Down sendromunun prognozu, kalp
defektleri, enfeksiyonlara yatkınlık ve lösemi gelişimi gibi
olası komplikasyonlara bağlı olarak değişkenlik
göstermektedir.
Burada
konu şuraya gelmektedir: Öncesinde bir tedbir alınabilir mi?
Sonrasında neler yapmak lazım? Elbette ki komisyon, kurulacak
komisyonumuz bu konuyu ele alacak, bu konuda hepimiz için ışık
tutacak sonuçlara ulaşacaktır.
Konunun
başlangıcında söylenebilecek sözler olarak, evlilik öncesi
danışmanlık programı kapsamında ailelere bu sendromla
ilgili olarak kısa bilgilendirmeler yapılmaktadır.
Yaygın
olarak kullanılan gebelik tarama yöntemleri, genişletilmiş alfa
protein, nukal translusensi tarama, amniyosentez, koriyonik villus örneklemesi
gibi bu tür tarama yöntemleri içerisinde tarama yapılabilmektedir.
Bu
tanısal testler gebelik sırasında yapılarak ebeveynleri
çocuğun zihinsel ve fiziksel ihtiyaçlarına dair bilgilendirmek ve
onların önlerindeki zorluklara hazırlıklı
olmalarını sağlamaktır yapılması gereken.
Aynı zamanda doğum sonrası bebeğin ihtiyaç
duyabileceği acil kardiyovasküler cerrahi gibi tedbirlerin
alınması da gerekebilir. Bunlarda önceden hazırlıklı
olunursa elbette ki bizim gebe takip sistemimiz içerisinde
hazırlıkları yapılabilmektedir.
Down
sendromu tanısı, doğumdan hemen ya da kısa bir süre sonra
sendromlularda görülen bazı fiziksel özellikler esas alınarak konulur
ve genetik incelemeyle tanı kesinleşir.
Down
sendromlu hastaların yaşam kalitesi aşağıdakileri
içeren sağlık hizmetleri ihtiyaçlarını karşılayarak
geliştirilebilir arkadaşlar: Zihinsel ve fiziksel gelişmelerinin
izlenmesi için sağlık çalışanları tarafından
düzenli kontrollerinin yapılması, fizyoterapi desteği, danışmanlık,
özel eğitim, Down sendromlu hastalar ebeveyn bakım ve desteği,
tıbbi rehberlik ve özel okullar gibi toplum temelli destek sistemleri
aracılığıyla yaşam kaliteleri önemli düzeyde
artırılabilir. Yani Down sendromlu hastalar üzerinde toplumun ve
kamunun sorumlulukları var ve bu sorumluluklar yerine getirilirse Down
sendromlu insanımız elbette ki hayatını daha uygun bir
şekilde yaşama imkânına sahip olacaktır.
Öbür
taraftan, Down sendromlu bebeklerinin fiziksel ve zihinsel gelişimi
yaşıtlarına göre daha geride seyredebilmekte ancak uygun
eğitim programlarıyla toplum hayatına başarıyla uyum
sağlayabilmektedirler. Down sendromlu bebeklerin ve ailesinin erken
tanı, tedavi, eğitim, rehabilitasyon ve bakım hizmetlerinden
yararlanmalarında yaşanan sorunların giderilmesi amacıyla
elbette ki 0-18 yaş tüm çocukların özel gereksinimlerini farklı
bir biçimde değerlendirilebilecek bir sistemin oluşturulması
gereklidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın
iş birliğiyle, özel ihtiyaç duyan çocuklar için ayrı bir
yönetmelik, ihtiyaç raporu yönetmeliği hazırlanmış ve
imzaya sunulmuştur.
Down
sendromlu çocukların gelişiminde eğitim, sağlık ve
toplum açısından bu bilinç içerisinde hareket edilirse destekleyerek
hayat standartlarını geliştirmek, ailenin de üzerinde
oluşan yükü hafifletmek mümkündür. Bu çalışmayla elbette ki bu
konu enine boyuna, derinlemesine araştırılacak ve elden
geçirilecek, gözden geçirilecektir. Bu konuda kurulacak olan komisyonun
başarılı çalışmalar yapacağına
inanıyorum ve komisyonumuzun çalışmalarında aynı
birlikteliği, beraberliği sürdürerek, burada önergenin verilmesinde
gösterilmiş olan birlikteliği, beraberliği sergileyerek Meclisin
diğer çalışmalarına da örnek teşkil edecek bir
çalışma yapacağına inanıyorum. Şimdiden
kendilerine başarılar diliyor, bütün Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Şimdi
söz sırası, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Sayın
Yurdakul, sizin önerge sahibi olarak da talebiniz var, ikisini
birleştiriyorum; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Down sendromlu bireylerimizin ve ailelerinin
hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla Meclis
araştırması komisyonunun kurulması için Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle
bu meselenin tüm partilerin ortak girişimiyle gündeme
alınmasından dolayı memnuniyetlerimizi ifade etmek isterim.
Yasama organı olarak bunun gibi ortak girişimlerle Türk milletine
hizmet etme şansı yakalamaktan dolayı Milliyetçi Hareket Partisi
adına çok mutluyuz. Down sendromlu vatandaşlarımızın
aileleri bizlere ulaştıklarında söylediğimiz gibi, ülkemiz
ve devletimiz yeterince büyük. O nedenle milletimiz hiç endişe etmesin,
Down sendromlu kardeşlerimiz için devlet ve milletle el ele vererek
onların hayatlarını kolaylaştıracağız.
Muhterem
vatandaşlar, genetik kökenli Down sendromu
rahatsızlığından dünyada 6 milyon, ülkemizde ise 70 bin
vatandaşımız etkilenmektedir. Bu genetik
farklılığa sahip olmayan bireylerde 46 kromozom bulunurken Down
sendromlu bireylerde 47 kromozom bulunmaktadır. Ortalama her 800
doğumda 1 Down sendromlu çocuk dünyaya gelmektedir. Down sendromu 1 gen
fazlalığı durumunda ortaya çıktığı için
aslında hastalık olarak kabul edilmez. Dünya geneline baktığımızda
Down sendromunun en sık görülen genetik bir farklılık
olduğunu söyleyebiliriz. Bu genetik farklılığın en
büyük sebebi olarak bilim insanlarının ortak görüşü ise ileri
yaşlarda yapılan doğumlardır. Genel olarak 35 yaş ve
üzeri yaşlarda hamile kalan kadınların bebeklerinde bu genetik
farklılığın ortaya çıktığı tespit
edilmiştir. Diğer nedenler ise henüz tam olarak bilinmemektedir. Bu
nedenle erken teşhis çok önemlidir. Down sendromlu bireylerde çekik küçük
gözler, basık burun, kısa parmaklar, kıvrık serçe parmak,
kalın ense, avuç içinde tek çizgi, ayak başparmağının
diğer parmaklardan daha açık olması ve zihinsel
gelişimlerinin yavaş olması gibi belirtiler bulunmaktadır.
Down
sendromlu bireyleri özel kılan diğer özellikler ise: Bunlar
karşılıksız severler, asla kin gütmezler, verilen görevi
yapar ve kurallara uyarlar; bencillik, çıkarcılık, yalan söyleme
gibi negatif özellikleri bulundurmazlar; neşeli ve güler yüzlüdürler,
dürüsttürler yani bir melektirler; yardım etmeyi seven şefkatli bir
yapıları vardır. İşte onları özel kılan
böyle güzel özellikleri vardır.
Erken
teşhis ile uygun bir eğitim ve sosyalleşme imkânına sahip
olan Down sendromlu bireyler topluma uyumlu, kendi ihtiyaçlarını
rahatlıkla kendi karşılayabilen ve uygun iş
imkânlarıyla birlikte kendi ayakları üzerinde durabilen birer birey
olarak topluma kazandırılabilmektedir.
Sevgili
milletvekilleri, Down sendromu genetik bir hastalıktır. Down
sendromlu bireyler aileleri ve toplumun iş birliğiyle hayatta kendi
ayakları üzerinde durabilmektedirler. Bu hususta devletin ve toplumun
üzerine önemli görevler düşmektedir. Uygun destek programlarıyla Down
sendromlu bireyleri sosyal ve ekonomik hayata entegre etmek ve onları
güçlü birer birey hâline getirmek mümkündür. Zaten ülkemiz, Türk aile
yapısındaki kuvvetli bağlar, birlik ve beraberlik
anlayışı üzerine kurulmuştur. Güçlü bir Türkiye, güçlü
bireyler ve güçlü toplumlar oluşacaktır. Bu nedenle tüm
vatandaşlarımızı her anlamda güçlü kılmak devletin ve
Türk milletinin asli görevidir. Türk toplum yapısı ihtiyaç
sahiplerinin korunmasını benimsemektedir. Sosyal, kültürel, ekonomik
ve eğitim alanında adil bir yapı oluşturulması hâlinde
Türk toplumu güçlenecek, imkânları kısıtlı olan Türk
ailelerinin omuzlarındaki yük de azalacaktır. Bu yaklaşımı
göstermek devletin, Hükûmetin ve milletin gelişmesinin tek yoludur.
İşte bu dayanışma ve yardımlaşma iklimi
oluşturularak Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin yaşama daha
kuvvetli tutunmaları mümkün olacaktır. Birlik ve beraberlikle tüm
çetin şartların üstesinden gelebilen Türk milleti, bir hastalık
olmayan sadece genetik bir farklılık olan Down sendromlu
bireylerimizle ilgili tüm sorunları aşmayı
başaracaktır.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak gözündeki yaşla tutunacak bir dal arayan
vatandaşlarımızın her koşulda yanında
olacağımıza ant içmiş bir partiyiz. Attığımız
her adımda önce ülkem ve milletim ilkesini gözetiyoruz. Hem kötü gününde
hem de iyi gününde vatandaşlarımızla yan yana olmak bizim en
büyük amacımızdır. Örneğin engelli vatandaşlarımız...
Engellilerle ilgili en samimi ve en çözüm odaklı siyasi parti
olduğumuza inanıyorum. Yaptığımız
çalışmalarda liderimiz ve Genel Başkanımız Sayın
Devlet Bahçeli'nin şu sözlerini hep aklımızla tutuyoruz:
Engelli olmak umutsuzluğa teslimiyet değildir; engelli olmak
çaresizliğe gömülmek, hayatın dışına çıkmak hiç
değildir. İşte Genel Başkanımızın ifade
ettiği gibi, engelli kardeşlerimizi hayatın içine nasıl
sokabiliriz, onların kendi ayakları üzerinde durmalarını
nasıl sağlayabiliriz sorularıyla politikalarımızı
oluşturuyoruz.
Liderimiz
ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin bu konulardaki
ilkesi de çok açık: Milliyetçi Hareket Partisi varsa engel yoktur.
Milliyetçi Hareket Partisi varsa engel çıkaranlar ayıklanacak,
engeller kaldırılacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa huzur
vardır, ümit vardır, engelli kardeşlerimize
açılmış sıcak ve müşfik gönüller vardır.
Engellilerin önündeki tüm engelleri kaldırmayı amaçlıyoruz ve
bunu inşallah günü geldiğinde başaracağız.
Örneğin,
son seçim beyannamemizde engelli vatandaşlarımızı korumak
ve hayatlarını kolaylaştırmak adına onlarca
politikalarımızı paylaştık; dedik ki:
Kadın,
çocuk, engelli ve yaşlılara yönelik şiddet olaylarında dava
zaman aşımı kaldırılacak.
Engelliler,
yoksullar, uzun süreli işsizler, gençler ve kadınların iş
gücü piyasasına katılımlarını desteklemek ve iş
bulmalarını sağlayacak mesleki vasıf kazandırmak için
mesleki eğitim programları uygulanacak.
Yardıma
muhtaç, yaşlı, kimsesiz, güçsüz, engelli ve özel ilgiye muhtaç
vatandaşlara yönelik olarak farklı kuruluşlar tarafından
yürütülen sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler, çağdaş ve
entegre bir sistem olarak yapılandırılacak.
Hasta,
engelli ve yoksul yaşlılar korunup gözetilecek ve onların
yaşam sevincini artıracak, yaşam kalitesi koruyacak sosyal
politikalar uygulamaya konulacaktır.
Engelli
bakım hizmetleri sosyal bir hak olarak kabul edilmelidir. Engelli
vatandaşların tıbbi ve mesleki rehabilitasyon imkânları
artırılacaktır. Mesleki rehabilitasyon aldıkları süre
içerisinde engellilere her türlü destek sağlanacaktır.
Engellilere
işe yerleştirmede öncelik verilecek, engelli kotaları
doldurulacaktır. Engellilerin öncelikli olarak işe
yerleştirilmeleri, üretime katkıda bulunmaları ve topluma
kazandırılmaları sağlanacaktır.
Bunları
ve çok daha fazlasını sağlamak Milliyetçi Hareket Partisinin
esas meselesidir. Tüm samimiyetimizle, Türk milletinin huzuru ve refahı
için önerilerimizi sunuyoruz. Allahın izniyle, Down sendromlu
bireylerimiz için de Meclis çatısı altında büyük bir samimiyetle
çalışacağız. Tüm partilerin de bu niyetle hareket
ettiklerini düşünüyorum. Aynı yaklaşımı,
hâlihazırda çalışan Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunda da gösteriyoruz ve verimli bir
çalışma düzeni yakalamış durumdayız. O komisyonda da
ülkemizin huzurunu ve gençlerimizi tehdit eden meseleleri ele alıyoruz.
Ortaya çıkan birlik beraberlik duygusunun Gazi Meclisimize yakışır
hâlde olduğunu düşünüyorum. Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin
gözü kulağı kurulacak olan bu komisyonda olacak. Onlar bugüne kadar
kendi aralarında bir araya gelerek, dernekleşerek veya çeşitli
platformlar altında birleşerek yaşadıkları sorunları
aşmaya çalıştılar. Bu girişimleri de dinleyerek detaylı
ve derin çalışmaların meydana getirileceğine eminim. Tüm
amacımız, bu genetik farklılığa sahip
vatandaşlarımızı erken teşhis yoluyla hayata
hazırlamak, sağlık alanında ihtiyaç duydukları
fiziksel ve ruhsal tedavileri sağlamak; eğitim hayatında ve
kaynaştırma hususlarında destek sunmak, meslek sahibi yapmak ve
nihayet bu kardeşlerimizin toplumla uyumlu, özgür,
bağımsız, eşit bir kişi olmasını
sağlamaktır.
Muhterem
vatandaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; meslek
kazandıracağımız kardeşlerimizin iş hayatında
yer alabilmeleri için Meclis olarak elimizden geleni
yapacağımıza ve bu konuda Hükûmet üzerinde de baskı
oluşturacağımıza tüm vatandaşlarımız emin
olmalıdır. Eğer büyüyeceksek birlikte büyüyeceğiz. Her kamu
kurumu, her özel sektör kuruluşu Türk milletinden
kazandığının adilce bir kısmını bu yüce
milletle paylaşmalıdır. Bu, alçak gönüllülüktür; bu, millete
vefanın bir gereğidir, aynı zamanda vatan sevgisinin de bir
çeşit ifadesidir.
Sayın
milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; bu ailelerin en büyük endişesi,
evlatlarının, kardeşlerinin geleceğidir. Büyük devletler ve
büyük milletler bu endişeleri giderebildikleri kadar büyüktürler. Bizim de
büyük bir ülke olarak bu endişeleri aşabileceğimize inancım
tamdır. Refahın ve zenginliğin paylaşılması hem
yüksek Türk kültürünün hem de yüce dinimiz İslamın bir
gereğidir. Türk-İslam anlayışında ilerlediğimiz
sürece etrafımızda gülen yüzler artacak, endişeli ve tedirgin
vatandaşlarımızın sayısı azalacaktır.
Dünyanın en mutlu ülkesi olmak bizim elimizdedir. İlerleyecek ve
aynı zamanda ve aynı anda da arkamızda hiçbir
vatandaşımızın kalmasına müsaade etmeyeceğiz.
Meclis araştırması komisyonunda görev alacak tüm milletvekili
arkadaşlarımın bu ilkeleri büyük bir samimiyetle
benimseyeceğinden kuşku duymuyorum.
Muhterem
vatandaşlar, Down sendromlular için toplumumuzdan daha
duyarlılık bekliyoruz. Bu kardeşlerimiz, eğer imkân
verilirse sportif alanlar da dâhil olmak üzere, hepimizin yüzünü ağartan
başarılara imza atabilmektedirler. Biliyorsunuz, özel müsabakalarda
ve özel olimpiyat müsabakalarında bu kardeşlerimiz şanlı
Türk Bayrağı'nı defalarca göndere çektiler,
ulaştıkları başarılarıyla göğüslerimizi
kabarttılar. Spor, bu kardeşlerimizin sosyalleşmesini ve fiziki
rehabilitasyon açısından da çok önemlidir. Eğer onlar eve
bağımlı ve dış dünyaya kapalı bir hayata maruz
kalırlarsa hem psikolojileri hem de fizyolojileri bu durumdan olumsuz
etkilenir. Bugün, kardeşlerimize sunacağımız sosyal,
kültürel ve sportif imkânları belki de yarın bizler
kullanacağız O nedenle, her ilimizi, her beldemizi veya şöyle
ifade edeyim, ihtiyaç olan her yerleşim birimini sporla
tanıştıracak ve Türk milletini sağlıklı
yaşamla buluşturacak imkânları yaratmalıyız.
İnanın, spor konusunda hiçbir yatırım atıl kalmaz,
bundan emin olabilirsiniz.
Muhterem
vatandaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; geçtiğimiz hafta
Dünya Down Sendromlular Farkındalık Gününde yüzlerinden gülücükler
saçan Down sendromlu dostlarımızla Meclisimizde bir araya geldik.
Sağlık Komisyonunda o kadar güzel sohbetler gerçekleştirdik ki
Öncelikle kimlerle buluştuk onlardan söz edeyim. Avrupa
şampiyonlukları, Türkiye şampiyonlukları, dünya dereceleri
olan sporcu Down sendromlu kardeşlerimizle çok mutlu olduğumuz
zamanlar geçirdik ve önemli istişarelerde bulunduk; dünya masa tenisi ve
yüzmede dünya 2ncisi, dünya şampiyonu olmuş, Avrupa şampiyonu
olmuş sporcu kardeşlerimizle sohbet ettik.
Down
sendromlular kesinlikle eşit birer yurttaşımız. Bunu üstüne
basa basa kendileri de ifade ettiler, imkân verildiğinde nasıl ayakta
durduklarını bize anlattılar. Bir gencimiz ailesinden
farklı bir ilde tek başına yaşıyor,
çalışıyor ve sporunu da yapıyormuş. Yine, başka
bir gencimiz bir valiliğin özel kaleminde; bir diğeri ünlü bir
restoranda çalışıyor, hatta hepimizi de oraya davet etti.
Yüzleri gülen bu kıymetli vatandaşlarımızla tek tek gurur
duyuyorum. İnşallah, devletimiz elinden gelen bütün imkânları
kullanarak bu yüce gönüllü vatandaşlarımızın fiziken ve
ruhen gelişmesine yardım edecektir.
Bugün,
inanın, çok kıymetli bir işin ucundan tutuyoruz. Her partiye tek
tek teşekkürlerimi sunuyorum. İyi, güzel, anlamlı amaçlara
aracı olarak hep birlikte mutlu olacağımıza
inanıyorum.
Meclis
çalışmaları sırasında, Down sendromunun yanı
sıra otizm konusunda hassasiyetimiz de tarihe geçecektir. Kurulacak olan
Meclis araştırması komisyonu, Down sendromlu, otizmli -genetik
veya değil- tüm vatandaşlarımıza bir umut olma gayesiyle
yola çıkacak diye umut ediyorum.
Otizm
olarak bilinen otizm spektrum bozukluğuyla yaşayan
vatandaşlarımız ve aileleri de birçok konuda Down sendromlu
ailelerin yaşadıkları sorunların benzerleriyle mücadele
etmektedirler. Yapılan araştırmalara göre, otizm
doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında
ortaya çıkan karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur.
Otizmin beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen
bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı
görülmektedir. Bir çalışmaya göre, 2012 yılında her 88
çocuktan 1inde otizm görülmüştür. 2014 yılında verilen son bilgiye
göre de her 68 çocuktan 1inde maalesef otizm görülmektedir. Toplumsal
iletişim ve etkileşimde güçlükler yaşayan bu
kardeşlerimizin duygusal ve duyusal hassasiyetlerini biliyoruz. Bu
bilgileri topluma yaymak, Down sendromu, otizm ve benzer
duyarlılıkları topluma anlatmak zorundayız. Bunu ancak
devlet yapabilir ve biz de devlet dişlilerini bu konuda harekete geçirmek
zorundayız. Toplumsal farkındalık anahtar kelimemiz. 21inci
yüzyılda ve bu teknoloji ve iletişim altyapısında bu
farkındalığı oluşturmak gerçekten bir olay. Yeter ki
samimiyetten ayrılmayalım, yeter ki dinlemekten vazgeçmeyelim. Bu
sayede büyük Türk milleti çok daha büyüyecektir. Ülkemiz farkındalık
konusunda her 1 adımlık ilerlemenin
karşılığında inanın 10 adım ileriye
gidecektir.
Biliyorsunuz,
mutluluk bulaşıcıdır. Bugüne kadar yüzü gülmemiş
vatandaşlarımızdan bir gülümseme alabilirsek ben, bu Meclis
çatısı altında kendi görevimi yerine getirmiş
hissedeceğim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; millî birlik ve beraberlik
neticesinde, milletten gelen bir talebi her grubun onayıyla birazdan bir
kez daha yüce Meclisimizde tarihe geçireceğiz. Allah bu iklimi daim
kılsın, Allah milletin dertlerini gidermek için samimiyetle mücadele
edenlerin gönlüne huzur versin.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Amin.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Devamla) Aldığımız telefonların
haddi hesabı yok. İnşallah bu komisyon milletin arzusuna uygun
çalışmalara imza atacaktır. Ben şimdiden, bu Meclis
araştırması komisyonunda görev alacak milletvekillerine
başarılar diliyorum. Türk milletinin manevi destekleri arkamızda
olacaktır. İnanın ki bu konuyu da hep birlikte
başaracağız. Çünkü bunu nereden biliyorum diyorsanız, daha
önce bu Mecliste çölyaklı hastalarımızın
sorunlarını ortadan kaldırmak için oluşturduğumuz, hep
birlikte oluşturduğumuz komisyon çalışmaları sona
ermek üzere ve inanın, bu hastalarımızın bütün
sorunlarını ortadan kaldıracak rapor bitmek üzere ve
yakında Meclisimize geldiği zaman da inanın, göreceksiniz ki tüm
partilerin özverili çalışmalarıyla bu vatandaşlarımızın
tüm sorunları ortadan kalkmış olacaktır ve bu da bizim
Meclisimize yakışır bir durumdur.
Diğer
bir önemli olay ise gençliğimizi tehdit eden bu uyuşturucu madde
bağımlılığı belasıdır. İşte,
o konuda da hep birlikte kurmuş olduğumuz bu komisyonda, inanın,
daha önceden kurulan komisyondaki eksikler de tamamlanarak bu gençlerimizin
sorunları da ortadan kalkacaktır, benzer bir durumun bu
hastalarımız için de gerçekleşeceğine eminim.
Ben
bu konuda cümlelerime ve konuşmama son verirken Genel Kurulu sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Yurdakul.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Türkiye Gürcistan Dostluk Grubu
Başkan Vekili Bursa Milletvekili Hüseyin Şahinle birlikte Genel
Kurulu ziyaret eden Gürcistan Ankara Büyükelçisi Irakli Koplatadze ile
Gürcistan Diyanet İşleri Başkanı Zaza Vashakmadze ve
beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Gürcistan Ankara Büyükelçisi Sayın Irakli
Koplatadze ile Gürcistan Diyanet İşleri Başkanı Sayın
Zaza Vashakmadze ve beraberindeki heyet, Türkiye-Gürcistan Dostluk Grubu
Başkan Vekili Bursa Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Şahinle
birlikte Genel Kurulu teşrif etmişlerdir, kendilerine Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve 23
Milletvekilinin, otizmin ve otizm tedavisi yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/684) (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 23
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi(10/2594) (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin sosyal hayata
katılmalarının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2645)
4.- Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın Down sendromu ile yaşayan vatandaşların ve
ailelerinin karşılaştığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2646) (Devam)
5.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 19 milletvekilinin,
otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özgül öğrenme güçlüğü
ve Down sendremu konusunda yürütülen çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2691) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi gruplar adına söz
sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van
Milletvekilimiz Sayın Lezgin Botana aittir.
Buyurun
Sayın Botan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de grubumuz adına bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuşmacıları dinlerken şöyle bir hisse
kapıldım: Şimdi, konuştuğumuz konu 100 bine yakın
bir nüfusu kapsamakta ve bunların önemli bir kısmı da
yetişkinlerden oluşuyor. Yani bu yetişkin
yurttaşlarımızın da temel problemlerini içine katacak
şekilde bir araştırma komisyonunun kurulması ve bu
araştırma komisyonunu böyle çok zamana yaymadan, kısa sürede hem
çocukların eğitimine ilişkin hem yetişkinlerin yani Down
sendromlu yetişkin veya otizmli yetişkinlerin sorunlarına
ilişkin devlet olarak ne yapılacak? Meclis, Hükûmet olarak sorumluluk
makam ve mevkisinde olanların yapması gerekenlerin, yasalarla
düzeltilebilecek şeylerin bir an önce yapılması lazım.
Değerli
arkadaşlar, daha çok ne yapacağımız üzerinde
konuşalım. Özellikle çocuklar kısmını anlatayım,
sonra yetişkinlere ilişkin de önerilerimizi anlatacağım. Bu
çocukların temel problemi şu: Bakın, bu çocukların Down
sendromlu oldukları doğduğu andan itibaren çok rahatlıkla
kromozom testiyle tespit edilebilir ve zaten doğum yapılan
hastanelerde fiziki olarak da bu çocuklar tespit edilebiliyor. Fakat çok
ilginçtir ki doğdukları hastanelerde hızlı bir şekilde
bunlara rapor verilmesi lazımken... Çünkü rapor, bu çocuklar için hayati
bir şey. Devletin olanak ve imkânlarından hızlı bir
şekilde yararlandırılmaları için bulundukları
şehirde tam teşekküllü bir hastaneden heyet raporu gerekiyor ve zaten
doğdukları yerde otomatikman bu rapor verilebilir yani teşhisi
konulduktan sonra bu çok zamana yayılması gereken bir durum
değil. Ancak eğer torpili varsa, desteği varsa, bir yerde dayısı
varsa en hızlı şekilde bir yıl içerisinde rapor
alabiliyorlar ki sıfır ile iki ay içerisinde mutlaka ama mutlaka bu
çocukların eğitimlerinin başlaması lazım çünkü
bunların diğer normal çocuklardan farklı olarak gelişimleri
çok yavaşlamakta ve bir dakika zaman, saat, gün, hafta bile bu çocuklar
için çok önemlidir. Öyle ki beş ayını doldurduğunda
eğer fizyoterapist tarafından fizik tedavisine tabi tutulmazlarsa...
Bunların bir kısmı hipotonik çocuk yani kas gevşekliği
veya kas yokluğu söz konusu. Bunların kaslarının
gelişmesi için fizyoterapinin hayati bir önemi var ve beş ay
içerisinde bunları almadıkları vakit o çocukların
gelişimleri daha çok yavaşlamakta ve maalesef, bu
işgüzarlıktan kaynaklı, bu çocuklar topluma katılmada veya
sağlıklı bireyler olarak yetişip topluma
karışmada, yaşam kaliteleri noktasında toplum olarak,
devlet olarak ciddi bir eksikliğin içerisine düşülmüş olunuyor.
Bu açıdan mutlaka ama mutlaka, bu çocukların doğdukları
hastanelerde Down sendromu oldukları tespit edildiği andan itibaren
bunların raporlarının hemen düzenlenip verilmesi lazım ve
ilk üç hafta içerisinde bunların artık fiziki tedavilerinin
başlaması lazım. Diğer taraftan, bu çocuklar için o rapor
işi bazen iki yıla yayılmaktadır yani bir yıl en erken.
Dolayısıyla bir yıl, zaten bu çocukların hayatında çok
önemli ve kritik bir yıldır.
Bunun
dışında, altyapı olmadığı için
Bakıyorsunuz, Türkiyede mesela bugüne kadar devletin atamış
olduğu kadro sayısı yani bu işin uzmanı olan kadro
sayısı, dil terapisti veya işte fizyoterapistlerin toplamı
98 civarında, oysaki biz şu an 100 bin insandan söz ediyoruz ki
ilerideki süreçler içerisinde de bunların sayısının
artabileceğini varsayarsak bu, vahim bir durumdur. Üniversitelerde bu
konuda altyapı yok bakın, hiçbir altyapı yok. Dil terapisti bu
çocuklar için çok çok önemli olduğu gibi, Türkiyede belli sebeplerden
kaynaklı -trafik kazaları, farklı nedenler, psikolojik nedenler-
dil bozukluğu yaşayanların sayısı neredeyse 8 milyon
civarındadır, sadece bu çocuklar da değil. Üniversitelerimizde
dil terapistleri konusunda ciddi bölümler veya ciddi akademik
arayışlar, altyapılar söz konusu değil,
dolayısıyla bunun mutlaka giderilmesi lazım.
Diğer
taraftan, bakıyoruz, hem devlet okullarında hem de özel
rehabilitasyon merkezlerinde görevlendirilenler fizyoterapistler yerine beden eğitimi
öğretmeni. Beden eğitimi öğretmenliği başka bir
meslek, bizim sözünü ettiğimiz fizyoterapistler başka. Bazı
üniversitelerde tıp fakültelerinin bünyesinde sadece yetişkinlere
yönelik, işte sonradan kaza geçirmiş olanlara yönelik fizyoterapist
kadroları var fakat bu çocuklara yönelik neredeyse hiç yok.
Diğer
taraftan, ergoterapi, duyu terapisi, duyu bütünleme
Çocuğun kendi vücut
bütünlüğünün farkına varması, vücudunun kendisine ait
olduğunu, sinir sisteminin, sinir merkezinin vücudunu doğru bir
şekilde yönetme kabiliyetini geliştirecek ergoterapist, duyu
terapistleri hiç yok neredeyse. Bu çocuklar için aslında en hayati
olanlardan bir tanesi de budur.
Bakın,
mesela Almanyada, Hollandada, Amerikada, dünyanın birçok ülkesinde,
özellikle İspanyada bu konuda çok gelişmeler
sağlanmış. Bu bakımdan, üniversitelerimizin, üniversite
hocalarımızın veya işte ilgili kurumların bu konuda
gidip bu tür ülkelerde, bu tür bilim dallarının nasıl geliştiğini
görerek Türkiyede de bunun altyapısını hazırlaması
lazım.
Yine,
bu çocuklara mesela eğer ergoterapi yapılırsa -duyu terapisi-
kazanacakları yetenekleri burada kısaca ifade etmek istiyorum:
Mesela, denge problemi bunlarda çoktur, denge problemini çözüyor. Yine, vücut
farkındalığı; bu çocuklarda ciddi bir şekilde
vücutlarını fark etmede, uzuvlarını fark etmede,
uzuvlarını kullanma becerisinde muazzam derecede gelişme
olanağını sunuyor. Yine, koku duyusu, tat duyusu; işte,
görme, işitme becerileri, bütün hepsi bu ergoterapi içerisindedir yani
duyu terapi, duyu bütünleme içerisindedir. Bu konuda da ciddi bir
çalışmanın yapılması ve bu imkânın mutlaka ama
mutlaka bu çocuklara sağlanması lazım. Yani, bizim burada
üzerinde tartışmamız gereken şeyler bunlar.
Bir
de bu çocuklara sekiz saat bireysel, dört saat de grup olarak eğitim
verilmektedir ki bir hafta içerisinde bu çok azdır, bu çocukların
gelişimi açısından çok çok azdır. Tabii, bunların da
şeyleri var, bu çocukların grupları var yani bunların
durumlarına
Ağır durumda olanları var, hafif durumda
olanları var, bunların alacakları ders saatleri buna göre
değişiyor. Örneğin yani hafta içerisinde sadece üç dört saat
alınması yeterli olan, sadece dil terapisi alacak çocuklar var ama
bir de özellikle ağırlıklı bir şekilde fizyoterapi
alacak çocuklar var.
Şimdi,
devletten para alan, açılan rehabilitasyon merkezlerine bakıyorsunuz,
birçoğunda bu branşların hiçbiri olmadığı gibi
yan branşlar, zihinsel engelliyle veya işte ne bileyim okul öncesi
öğretmenle veya el yordamıyla herhangi bir meslekten bir iki
haftalık birtakım seminerlerle yetiştirildiğini iddia
ettikleri insanlarla yapılıyor ki bunun sakatlıklarını
hepimiz yaşadık.
O
açıdan, burada Down sendromlu çocuklara yönelik ders saatlerinin de
artırılması lazım. Sadece uzman kadroların
yetiştirilmesi yetmiyor, aynı zamanda ders saatlerinin de bu
çocukların durumlarına göre, ihtiyaçlarına göre
-bazılarına kırk saat, bazılarına da belki iki saattir
yani bu aralıktaki çocukların da uzmanlar tarafından tespit
edilecek- hangisinin ne kadar saate ihtiyaç duyduğu belirlenir ve buna
göre bu çocukların hızlı bir şekilde topluma
kazandırılması
Bunların bizden çok bir farkı yok yani
bütün arkadaşlar teorik olarak, bilimsel olarak anlattılar. Bilimsel
olarak bu çocuklar bizden daha hızlı bir şekilde aslında
kavrıyorlar, kavrama becerileri var, eğer imkân sağlanırsa
bilimsel olarak kavrama becerileri yüksektir fakat zaman çok önemli burada.
Zamanı iyi değerlendiremediğiniz vakit ve uzman kişiler
tarafından bu imkânlar sağlanmadığı vakit biz,
işte, maalesef o zaman
İlk beş yıl içerisinde bu imkânlar
verildiği vakit onların bizden bir farkı yok; onlar da müzisyen
olabiliyorlar, siyasetçi olabiliyorlar az önce anlatıldı- sporcu
olabiliyorlar, birçok yetenek ve becerileri kazanabiliyorlar; iş
adamı olabiliyorlar, sanat dünyasında önemli gelişmeler
kaydedebiliyorlar; yeter ki onlara bu imkânı sağlayalım. Yani
onların bizden farkı, sadece bir kromozom farkı.
Bir
de sözlerimi bitirmeden önce şunu da ifade edeyim: Mutlaka ama mutlaka,
sosyal medyada ve görsel medyada spotların hazırlanması lazım
çünkü okullarda dışlanıyorlar bu çocuklar; başka,
diğer veliler tarafından dışlanıyorlar bu çocuklar,
bunlara çok farklı muameleler yapılıyor ve bu, aileler üzerinde
psikolojik olarak çok büyük yıpratma nedeni olmaktadır, bu
çocukların eğitimlerine ket vurmaktadır. Spotlar
hazırlanarak bunun bir hastalık değil, bunun bir
farkındalık olduğunu, bir kromozom farkla bu insanların da
bizden farklı olmadığını ve bizim kadar becerileri,
yetenekleri olabileceğini, bizim kadar hayata kaliteli şeyler
kazandırabileceklerini, kendilerini katabileceklerini topluma da izah
etmek lazım. Özellikle millî eğitim müdürlerine, Millî Eğitim
Bakanlığına bu anlamda çok iş düşüyor. Millî
Eğitim Bakanlığı ve bağlı bakanlıkların
bünyesindeki ilgili kurumlar sosyal medya ve görsel medyayı kullanarak bu
konularda, bu çocukların topluma katılımında
yaşamış oldukları, ailelerin yaşamış
olduğu sıkıntıların aşılması konusunda
duyarlılık yaratılabilsin yeter ki.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Botan.
Şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Didem Engine aittir.
Buyurun
Sayın Engin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bugün Meclisimiz için çok özel bir gün. Dört
partinin ortak önergesiyle Down sendromlu bireylerimiz, otizmli bireylerimiz,
dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan, özgül öğrenme
güçlüğü olan bireylerimiz ve ailelerinin sorunlarının çözümü
için Mecliste bir araştırma komisyonu kurmak üzere görüşmelere
başladık. Umuyorum, biraz sonra oy birliğiyle bu komisyonu
kuracağız.
Bu
özel günde bizlerle birlikte olan ve Genel Kurul
çalışmalarımıza katılan Down sendromlu bireylerimizi
ve ailelerini gönülden selamlıyorum ve hoş geldiniz diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Aylardır
üzerinde çalıştığım Down sendromu konusunda dört parti
olarak somut bir adım atıyor olmamız sebebiyle bugün beni hem
derinden duygulandıran hem de gerçekten milletin vekili olmanın gereğini
hep birlikte yerine getirdiğimizi hissettiren bir gün. Down sendromuyla
ilgili çalışmaya geçen yıl başladığımda beni
en çok üzen noktalardan biri Down sendromlu bireyler ve ailelerinin bugüne
kadar sorunlarıyla baş başa kalmış
olmalarıydı. Hâlbuki milletvekilleri olarak bugüne gelmeden çok önce
onların sesini duymalıydık, sorunlarını Mecliste
konuşuyor ve çözüm üretiyor olmalıydık. Bu nedenle geçen
yıl ağustos ayında Down Sendromu Derneğini ziyaret ederek
Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin yaşadıkları zorlukları,
çocuklarının geleceği konusundaki düşüncelerini ve
endişelerini bire bir kendilerinden dinledim. Sonrasında,
yaklaşık altı ay süren bir çalışma sonucunda,
şubat ayında Meclis Başkanlığına kapsamlı
bir araştırma önergesi sundum. Down sendromu konusunda Mecliste bir
komisyon kurulmasını ve çözüm önerilerinin tüm partilerin el ele
vereceği bir ortak platformda geliştirilmesini talep ettim. İki
yıl önce otizmli bireylerimiz için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
Genel Kurula getirdiğimiz önerge ne yazık ki Meclis çatısı
altında reddedilmişti. İki yıl sonra, bugün bu komisyonun
kuruluyor olması önemli ama aradan geçen iki senelik zaman kaybı da
bir o kadar düşündürücü ve üzücü. Down sendromu konusundaki
çalışmamın otizm önergesi gibi yıllar sonraya ötelenmemesi,
Meclisin tozlu raflarında beklememesi ya da reddedilmemesi için
change.org üzerinden #MeclisteDownSendromuKomisyonuKurulsun etiketiyle bir
imza kampanyası başlatarak halkımızdan destek istedim. Bu
kampanyaya inanılmaz güzel bir karşılık geldi, yüz bine
yakın kişi kampanyayı imzaladı, Meclisi yani bizleri göreve
çağırdı. İmza sayısı her geçen dakika, her geçen
saniye artıyor. İmza veren, sosyal medya hesaplarından çağrı
yapan tüm duyarlı yurttaşlarımıza, kampanyayı
sahiplenen Down sendromlu bireylerimize ve anne babalarına gönülden
teşekkürlerimi sunuyorum. Kampanya metninde Biz birlikte çok güçlüyüz.
diye yazmıştım, bugün burada birlikte çok güçlü olduğumuzu
ispatladık. Rapor çilesinden sağlık ihtiyaçlarına,
eğitimden fizyoterapiye, erken müdahaleden etkin bütünleştirme
programlarına, bakımevi ve rehabilitasyon merkezlerinden istihdam
olanaklarına, toplumsal ön yargıların kırılması
için eğitim ve farkındalık programlarına varıncaya
kadar çok ama çok sayıda konuda umuyorum bu komisyonda çözüm
üretebileceğiz.
Toplumsal
ön yargılar belki de bu bireylerimizi ve ailelerini en fazla yoran
konuların başında geliyor. Bu ön yargıları yıkmak
ve engellilerimizle sağlıklı bir iletişim kurabilmek için
hepimizin eğitim almamız ve farkındalık programlarına katılmamız
gerektiğine inanıyorum. Örneğin, Down sendromunun bir
hastalık olmadığını artık hepimiz bilmeliyiz.
Örneğin, sadece kas hastası olan ve kasları istemsiz bir
şekilde hareket eden bir yetişkinle sanki bir bebekle
konuşuyormuş gibi konuşmamalıyız. Sanki biz
mükemmelmişiz de onlara merhamet duyuyormuşuz gibi
davranmamalıyız. Onların kimsenin merhametine ihtiyacı yok,
hayatlarını zorlaştırmayalım yeter.
Geçen
hafta 21 Martta Meclisi ziyaret eden Down sendromlu bireylerimiz kendi
ayakları üzerinde duran, çalışan, üreten, kendi
maaşlarını kazanan bireylerdi. O gün kendileri söz alarak
mücadelelerini anlattılar, eşit ve bağımsız birey
olmak için çabalarını dile getirdiler. Başarılarını
ve hedeflerini paylaştılar. Bugün ise Down sendromlu bireylerimizin
oluşturduğu Dans+1 grubu, İstanbuldan geldiler ve oylama
sonrasında Mermerli Salonda bir salsa performansı
gerçekleştirecekler. Bizlerden, milletvekillerinden kaçımız
salsa yapabilir bilemiyorum ama onlar bu konuda çok yetenekliler.
Bu
komisyonun kurulması güzel bir başlangıç ama yeterli değil.
Aslında, her engellilik alanıyla ilgili ayrı ayrı
komisyonlar kurarak Mecliste aktif bir şekilde
çalışmalıyız. Seçmenlerimiz bizi çalışalım
ve sorunlarına çözüm üretelim diye seçtiler, partilerüstü ve insani
konularda çalışma önerileri geldiğinde ret oyu vermek için
seçmediler.
Örneğin,
daha önce Mecliste dile getirdiğim ve tüm partilere çağrı
yaptığım kas hastalıkları konusu var. Kas
hastalığı, kaslarda güçsüzlüğe yol açan bir hastalık,
düşen müsküler distrofi gibi çeşitli kas hastalıkları
mevcut. Zamanla kaslardaki güçsüzlük artıyor ve hastalar yürüyemez,
hareket edemez, yemek yiyemez hatta nefes bile alamaz duruma geliyorlar.
Çocuğunuz her gün gözlerinizin içine baka baka erise ne hissederdiniz? Ne
hissederiz? Milletin Meclisinden bu konularda çözüm beklemek ailelerin en
doğal talebi değil mi? Bizim görevimiz, bu bireylerimizin ve
ailelerin sesini duymak değil mi?
Her
hastalığın bugünkü teknolojilerle tedavisi mümkün olmayabilir
ama tedavisi mümkün olanlar var. Kas hastası bireylerin ve ailelerinin de
en önemli taleplerinden biri ilaçlara hızlı erişim,
hastalıkla ilgili yurt dışında yapılan tedavi deneme
çalışmalarının ülkemizdeki üniversite hastanelerinde de
yapılabilmesi ve kas hastalıkları merkezlerinin daha etkin bir
şekilde hizmet vermesi. Evlatlarını yaşama bağlamak
için mücadele veren bu ailelerin sesini duymalı, onlar için de bir
araştırma komisyonu kurmalı ve acil çözüm üretmeliyiz.
Siyasi
parti kimliklerimizi bir kenara bırakarak partilerüstü çalışma
yapmamız gereken çok ama çok fazla konu var. Kadın cinayetlerini,
kadına yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü durdurmak, çocuk
istismarlarını durdurmak gibi, engelli bireylerimizin
hayatlarını zorlaştıran engelleri kaldırmak gibi,
gençlerimizin sesine kulak vermek gibi; hayvanlara yönelik şiddeti,
tecavüzü durdurmak gibi, tüm bu konular da toplumsal vicdanımızı
derinden yaralayan vakalar olunca bu olayların üzerine
kararlılıkla, hep birlikte gitmek gibi; araştırma komisyonları
kurulmasını reddetmek yerine tam tersine bu
araştırmaları kararlılıkla Meclis çatısı
altında hep birlikte yapıp çözüm üretmek ve benzer vakaların
yeniden gerçekleşmesinin önüne geçmek gibi. Halkımız bu
konularda bizlerden, milletvekillerinden, hangi siyasi partiye üye olursak
olalım acil çözüm bekliyor. Çocuklarımıza, gençlerimize,
kadınlarımıza, engelli bireylerimize, hayvanlara, tüm
canlılara, doğaya hassasiyetimiz ve davranış şeklimiz
toplumsal gelişmişliğimizin ve zenginliğimizin de bir
göstergesidir.
Bugün
burada 4 parti bir araya gelerek çalışma yapacağımız
Down sendromlu, otizmli, hiperaktivite bozukluğu olan, özgül öğrenme
güçlüğü olan ve de bu alanların dışındaki tüm engelli
bireylerimize seslenmek istiyorum: Hepiniz çok özelsiniz ve çok
değerlisiniz. Sanatta, sporda, iş hayatında, toplumsal
hayatımızın her alanındaki
başarılarınızla, mücadelenizle, azminizle, hayata
bağlılığınızla hepimiz için örneksiniz. Sizlere
güveniyoruz, inanıyoruz, sizlerle gurur duyuyoruz. Ne kadar özel ve ne
kadar değerli olduğunuzu bilin.
Sözlerimi
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün sözleriyle bitirmek istiyorum. Atamız
çocuklarımıza, gençlerimize şöyle sesleniyor: Sizler hepiniz
geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal
ışığısınız. Memleketi asıl
ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar
önemli ve değerli olduğunuzu düşünerek ona göre
çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.
Bu
araştırma komisyonunun kurulması konusunda hassasiyet gösteren
tüm partilerimize teşekkürlerimi sunuyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Engin.
Şimdi
söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Pulcuya aittir.
Buyurun
Sayın Pulcu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; bir Alman filozofu Kant yüceyi
şöyle tarif ediyor: Karşısında bedenimizi eğmek
istemesek bile ruhumuzun ister istemez eğildiği olgu, tutum ve
davranışa yüce deriz.
Konuşmamızın
sonunu genellikle yüce Meclise saygılar sunarız. diye bitiriyoruz
fakat hepimiz biliyoruz ki yüce kavramına her zaman yakışmayan
hareketler içerisindeyiz, bu da gayet normal çünkü yüce tanımı
gereği nakısa kabul etmeyen, insansa yine tanımı
gereği nakıs, eksik olan; insan, yüce ile yüce olmayan arasında
dalgalanan bir varlık. Ümit edelim ve umalım ki bu dalgalanma
sırasında durduğumuz nokta daha ziyade yüceye yakın olsun.
Bu
kelamları niye ettim? Genetik kökenli bir rahatsızlık olan Down
sendromuyla yaşayan hastalarımızın ve ailelerinin
sağlık ihtiyaçlarını, ekonomik ve sosyal
sorunlarını tespit etmek ve bu hastalarımızın toplumla
uyumlarını sağlayarak üstesinden gelmek zorunda oldukları
sorunların çözümü amacıyla, Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
bir Meclis araştırması açılması uygun olacaktır.
metninin altına imza atan MHP milletvekillerine ve grubuna teşekkür
ediyorum.
Down
sendromlu bireylerin sosyal hayata katılmalarının önündeki
engelleri kaldırmak, onların ve ailelerinin
yaşamlarını kolaylaştırmak ve bu sendrom hakkında
toplumsal bilinç yaratmak için yapılabileceklerin belirlenmesi
amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını talep
eden HDP Grubu milletvekillerine şükranlarımı sunuyorum.
Down
sendromluların ailelerinin geleceğe umutla bakabilmelerini
sağlamak için bir an evvel Meclis çatısı altında tüm
partilerin bir araya geldiği, konunun uzmanlarının, sivil toplum
kuruluşlarının, ailelerin ve konuya ilişkin tüm
tarafların görüş ve önerilerinin alınabileceği, çözüm
önerilerinin geliştirilebileceği bir araştırma komisyonu
kurulması uygun olacaktır. önerisini getiren CHP Grubu
milletvekillerine teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Otizm
spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu,
özgül öğrenme güçlüğü ve down sendromunun ülkemizdeki
yaygınlığının incelenmesi, bu konuda yürütülen
çalışmaların değerlendirilmesi; tanı, tedavi ve
rehabilitasyon konularında varsa eksikliklerin belirlenmesi ve gerekli
önlemlerin ortaya konulması amacıyla Anayasamızın 98inci,
İç Tüzükün 104, 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını arz ve teklif eden
başta Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İlişkiler
Komisyonu Başkanımız Necdet Hocamıza ve grubumuz üyelerine
de ayrıca teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
Down
sendromundan bahsederken, biliyoruz, bir kromozom fazlalığı bir
farklılık oluşturuyor. Biz de bu fazlalık hakkında bir
farkındalık oluşturmak üzere bir komisyon kurulması
talebinde bulunuyoruz.
Teknik
tabirler fazlasıyla yapıldı. Ben çok
sıkıntılı olduğum zaman bir torunumu bir
kucağıma, bir torunumu bir kucağıma alıyorum, iki
dakika içinde bütün sıkıntımın, derdimin sebebi nedir bilinmez,
beyinde hangi nöronlar ateşleniyor, onu bilemiyoruz- kaybolduğunu
görüyorum. Tabii, eskiden çocuklarımı alırdım ama
şimdi torunları almak sağlık bakımından daha
sıhhatli. Bunu niçin zikrettim? Hanımefendiyle ve benimle
yaşıt olanlarla çok zaman şunu konuşuruz: Evet,
çocuklarımıza bakıyoruz, çocuklarımıza bir sorumluluk
bilinci veriyoruz ama Acaba onlar mı bize bakıyorlar, biz mi onlara
bakıyoruz? sorusu felsefi bir sorudur. Bunun ne kadar doğru olup
olmadığını bilemeyiz.
Ben
de ziyarete gelen Down sendromlu ailelerine, hepinize çok teşekkür
ediyorum. Meclis çatısı altında gördüğümüz bu
olağanüstü anlayışlı, hoşgörülü, birbirlerine
saygı duyan ve birbirlerini dinlemek için dikkat kesilen vekilleri bir
araya getiren Down sendromlu çocukların iradeleri değil, onların
bizatihi varlığıdır. Çekik gözlü, biraz toplu
dediğimiz zaman bir hastalıktan bahsediyoruz gibi fakat Down
sendromlu ve otistik bir yakını olan, tanıdığı
olan insanlar şunu çok iyi bilirler: O çocukları
kucakladığınız zaman şöyle düşünürsünüz: Hasta
olan biz miyiz, yoksa onlar mı?
Bu
konuşmayı yapmadan iki gün önce, şimdi problemli olan
Facebookta bir otistik çocuğun sevincini izledim. Denk geldi,
konuşma teklifi ondan sonra verildi. Bu konuşmayı onun için
böyle duygusal yapma tarafını seçtim. Duyarlı bir öğretmen,
kamyonlardan çok hoşlanan otistik bir çocuğu, rica ediyor bir kamyon
şoföründen, okulun bahçesine kamyon getirtip o kamyonla gezdiriyor. O
çocuğun sevincini yaklaşık 5-6 sefer izledim.
Meclisteki
irade, bu anlık sevinci ve tek bir bireyin
duyarlılığını değil, mümkünse Meclisin bütün
duyarlılığıyla Bu çocuklara neler yapabiliriz, hangi
katkıları sunabiliriz? iradesini ortaya koyma alanını bize
açıyor. O bakımdan, bu irade, bizden ziyade, bizatihi bu çocuklardan
yayılan sevgi, muhabbet, safiyet meselesidir. Yüceyle başlamamın
sebebi de bu. Kendimizi yüce kavramına hastalık anında,
sıkıntı anında, bir de safiyet ve temizlik anında daha
yakın hissederiz.
Elbette
komisyon kurulduğu zaman bu konularda neler yapılabileceğine
dair epey görüşmeler olacak. Ben teknik olarak, otistik ve Down sendromlu
çocuklar hakkında nasıl çalışmalar
yaptığımıza dair teknik birtakım veriler
toplamıştım ama onları okumaktan sarfınazar ediyorum.
Çeşitli belediyelerde açmış olduğumuz Down sendromlu
çocukların kafelerine sık sık giderim, oraya
arkadaşlarımı götürürüm. Onların çizimlerini yapıp
kendilerine hediye ettiğim zaman, hiçbir zaman kaş
kaldırdıklarına, Olmamış ağabey bu. dediklerine
şahit olmadım. Ne zaman bir hediye verdiysem sarılmalarına
şahit oldum. Dua edelim bu çalışmalar onlara layık olsun.
Arkadaşlar, bu insanlara layık çalışmalar yapmak oldukça
zor.
Mecliste
ilk konuşmamda yapmış olduğum bir anekdotu tekrar hepinize
hatırlatmak isterim. Bir engelli aileye gittik. Engelli ailenin annesinin
gözleri görmüyor, 100 yaşını aşmış;
kızı 50 yaşını geçmiş, alzaymır, yerinden
kımıldayamıyor. Bu anne bizim Hükûmetimizin kendisine
vermiş olduğu tek maaşı alıp ikinci maaşı
kabul etmeyen bir engelli annesi. Onu size söylemiştim,
hatırlatıyorum: Teyzeciğim, sen bu 2 engelli için de engelli
maaşı alabilirsin, niye almıyorsun? dedim. Dedi ki:
Evladım, bunlar benim evimin bereketi, biri annem, biri kızım.
Ben bunlara zaten bakıyorum, baktığım zaman bereket
kapılarının açıldığına inanıyorum.
Hükûmetiniz bana şu kadar maaş verdi -helali hoş olsun- öbür
alacağım maaşı başka bir engelliye versin, hizmetini
artırsın. Bu yüce gönüllülüğe karşı
sorumluluğumuzun çok ama çok fazla olduğunun hepimiz bilincindeyiz.
Down sendromlu çocuklar burada olmamalarına rağmen Meclisi öyle bir
kucakladılar ki, yaklaşık 15 Temmuzdan beri şahit olmadığım
keyifli, tatlı, muhabbetli bir atmosferi görmüş olmaktan dolayı
son derece mutluyum. Bu yüzden, bu önergede emeği olan, imzası olan,
bundan sonra çalışacak olan bütün arkadaşlara tek tek teşekkür
ediyorum. Ümidim ve umudum bu gani gönüllü insanlara layık hizmetler
sunabilmektir.
Hepinize
çok teşekkür ediyorum, yüce Meclisi yüce vasfına sahip olma
çabası için selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pulcu.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
önerge sahiplerine geçeceğiz.
İlk
söz, önerge sahibi adına Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Behçet
Yıldırıma aittir.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Eyvallah, teşekkürler Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 4 partinin
ortaklaşa verdiği önergede partim HDP adına söz almış
bulunmaktayım. Başta şu anda cezaevlerinde rehin tutulan eş
genel başkanlarım olmak üzere tutuklu vekil
arkadaşlarımı, siyasi tutukluları buradan
selamlıyorum, özellikle Doktor İdris Balukeni de buradan
selamlamadan geçmek olmaz. Ekranları başında bizi seyreden tüm
halkımı da buradan saygıyla selamlıyorum.
Down
sendromu, genetik bir farklılık, bir kromozom anomalisidir. En basit
anlatımıyla sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom
sayısı 46 iken Down sendromlu bireylerde bu sayı 47
olmaktadır. Down sendromu tedavi edilmesi gereken bir hastalık
değil, genetik bir farklılıktır.
Down
sendromuna sebep olduğu bilinen tek etmen hamilelik yaşıdır,
35 yaş üstü hamileliklerde risk artar. Ancak genel olarak genç
kadınlar daha fazla bebek sahibi olduğundan Down sendromlu
çocukların yüzde 75-80'i genç annelerin bebekleridir.
Ülke,
milliyet, sosyoekonomik statü farkı yoktur, ortalama her 800-1000
doğumda 1 görülür. Tüm dünyada 6 milyon civarında Down sendromlu
birey yaşamaktadır. Türkiye'de de tam bir veri olmamakla birlikte
yaklaşık 70 bin ile 100 bin arasında Down sendromlu kişinin
olduğu tahmin edilmektedir.
Hafif
veya orta seviye zihinsel ve fiziksel gelişim geriliğine sebep olur.
3 tipi var, en çok gördüğümüz klasik tip olarak bildiğimiz trizomi 21
üzerinde konuşacağım ki sokakta, evde, çarşıda,
hastanede gördüğümüz çocuklar, en fazla, bu 95lik kısmı
oluşturan klasik tip dediğimiz trizomi 21lerdir.
Bugün
kadın doğum polikliniklerinde konjenital hastalıklar için
yaptırdığımız bazı testler vardır. Down
sendromu, hamileliğin 11-14üncü haftaları arasında ultrason,
kan testi ile tarama testiyle yapılır. İlk taramalarda riskli
değerler ortaya çıkarsa ileri tetkik önerilir. Ultrason
bulguları, ikili, üçlü ya da dörtlü test gibi, tarama testlerine göre,
bebeğin trizomi için artmış risk
taşıdığından şüphe ediliyorsa kan örneği
alınarak daha ileri tetkikler yapılır.
Eğer
annenin yaşı ileriyse, daha önce Down sendromlu gebelik hikâyesi
varsa veya doğum öyküsü varsa, risk grubunda olan bunlardan kan
alınarak hamileliğin 10uncu haftasından itibaren bu tarama
testleri yapılmalıdır.
Burada
biz hekimlere düşen görev, antenatal yani anne karnında tanı
konmuşsa aileyle beraber konuşup Down sendromlu çocukların
sorunlarını masaya yatırıp doğurup
doğurmayacağına beraber karar vermektir. Çok iyi analiz
yapılmalı, riskleri anlatılmalı, aile çok iyi
bilinçlendirilmeli ve karar aileye bırakılmalıdır.
Down
sendromunun bazı özellikleri var. Az önce arkadaşlar değindi,
işte, fiziksel özellikleri, daha çok çekik gözlü, basık burun,
kısa parmaklar, kıvrık serçe parmak, kalın ense, avuç
içinde tek çizgi, ayak başparmağının diğer
parmaklardan daha açık olmasıdır. Bu özelliklerin hepsi veya
birkaçı görülebilir. Kesin tanı için kromozom tetkiki gerekir.
En
fazla görülen kromozom anomalisi Down sendromudur, sık
karşılaştığımız için hekim arkadaşlar
kolayca tanı koymaktadır. Bütün hekimler, özellikle çocuk hekimleri
bu konuda kolayca tanıya varmaktadır.
Bu
çocukların az önce söylediğimiz özelliklerinin haricinde güzel
ekstraları vardır çünkü bu çocuklar dürüsttürler, kurallara uyarlar,
yardım etmeyi çok severler; tabiata, doğaya düşkündürler;
neşelidirler, sempatiktirler, oldukça duygusaldırlar, taklit
yetenekleri vardır, düzenlidirler, acıma duyguları fazla
gelişmiştir; çıkarcılık, bencillik yoktur, güzel
sanatlara eğilimleri vardır, karşılıksız severler
-herkese nasip olmayan- ve yalan söylemeyi bilmezler, çok
insancıldırlar, kin gütmezler.
Down
sendromunun sebebi tam olarak bilinmese de bu çocukları bekleyen
tıbbi sorunlar çok iyi bilinir. Hekimlerin, özellikle çocuk hekimlerinin
bu konuda ayrıntılı fiziki muayene yapması gerekir.
Özellikle konjenital kalp hastalığı yönünden, hipotoni yönünden
ileri tetkikler yapılması önerilir. Biz hekimlerin, Down sendromundan
çok, onların karşılaştığı tıbbi
sorunları ve riskleri dikkatlice araştırıp
yardımcı olmamız gerekir kanısındayım. Bu
sorunlara zamanında müdahale edebilmek için düzenli takip gerekir.
Down
sendromu genelde hafif, orta dereceli zihinsel engele neden olan bir durumdur.
Down sendromlu bir çocuk doğumdan başlayarak mevcut potansiyelini
ortaya çıkarabilmesini sağlayacak, onu hayata hazırlayacak özel
desteğe gereksinim duyar. Ailelerin ve bu çocuklarla ilgilenen
uzmanların mümkün olan en erken zamanda bu desteği
başlatmaları ve devamını sağlamaları önemlidir.
Tıbbi bakımın ve takibin iyileşmesi, ailelerin eğitimi
ve bu çocukların sosyal yaşamda kabul edilirlikleri
artmıştır.
Down
sendromlu çocuklar günümüzde daha önceki yıllara kıyasla daha
becerikli ve donanımlıdır. Ülkemizde özel eğitim ve
fiziksel rehabilitasyon merkezleri vardır, bunların da çok iyi
denetlenmesi lazım. Öncelikle, bu eğitimi veren
arkadaşların iyi bir eğitim alması gerekiyor diye
düşünüyorum. Eğitim hakkının anaokulundan
başlayıp üniversiteyi de kapsayacak bir biçimde her bireyin
hakkı olduğu hatırlanarak üniversite de dâhil olmak üzere
engellilerimizin eğitim haklarını kullanmalarını
sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Down
sendromlu bir çocuğun ailesinin onun için yapacağı en
faydalı eylem yıllık takiplerini düzenli yaptırıp ona
eğitim desteği sağlamaktır. Bu sayede, hayatın
getirdiklerini yaşıtlarının gerisinde izleyen ve diğer
insanların onları farklı algılamalarını da
aşmak zorunda kalan Down sendromlu çocuklar üretken ve dolu bir hayat
yaşayabilir.
Şimdi
arkadaşlar da belirtti, bu Down sendromunu böyle kısaca özetledikten
sonra, söylenecek çok şey var ama, ben 4 partinin bu konuda verdiği
önerge üzerinde biraz konuşmak istiyorum. 4 parti de bu konuda bir
şeyler yapılması noktasında hemfikir. İşimiz hem
kolay hem çok zor. Eğer samimiyet varsa, özellikle iktidar kanadında
bu samimiyet varsa bunu siyasi bir ranta devşirmeden bunun üzerinde
durmalı. Çünkü biz pratikte bunu çok gördük, şöyle: İşte,
seçim çalışmalarında falan Biz engelli çocuklarınıza
bakıyoruz, okutuyoruz, sizlere maaş veriyoruz. Biz iktidarı
kaybedersek sizler de bu yardımları alamazsınız.
anlayışını halka empoze etmiş maalesef iktidar. Sosyoekonomik
durumu düşük yerlerde bu algı karşılık da buluyor.
Buradan
değerli halkıma şunu açık açık belirteyim:
Yapılan bu sosyal destekler ve ödemeler, sosyal devletin yapması
gereken zaruri yardımlardır. Hangi iktidar gelirse gelsin, bu sosyal
yardımlar devam edecektir. Hiç kimse, hiçbir parti bu yardımları
kesmez, bilakis daha iyisini yapmaya çalışacaktır.
Şimdi,
bir örneğimiz var. İktidar ve diğer 3 partinin birlikte
yaptığı bir Çölyak Komisyonu vardı. Bu Çölyak Komisyonu
bence çok verimli geçti. Ben bu Komisyonun bir üyesi olarak şunu
belirteyim: Gerçekten, çalışkan, fedakâr arkadaşlardan
oluşan bu Komisyon başarılı işler yaptı, yapmaya
da devam ediyor. Çölyak Komisyonu olarak bilim adamlarını, STKleri,
glütensiz ürün üretimi yapan yerli ve yabancı firmaları, dernekleri,
aileleri hem Komisyona çağırarak hem de ayaklarına kadar giderek
ziyaret ettik, bakanlıklarla görüştük, çölyaklılar için
elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştık ve
çalışıyoruz. Glütensiz ürünlerin halka zamanında ve çok
ucuz ulaşması noktasında bir mesafe kat ettik, çözüm önerilerini
-muhalefet şerhi koymaksızın- bir rapor hâline getirdik; 100
sayfayı geçen verimli bir çalışma olduğu
kanısındayım.
Bu
hafta sonu seçim bölgem olan Adıyamanda da Çölyakla Yaşam
Derneğini kurduk. Her ne kadar belediye ve il protokolü ilgi göstermediyse
de geniş katılımlı bir açılışla
derneğimizi kurduk. Çölyak Komisyonunun Şanlıurfa ziyaretinde
şöyle bir konuşma yapmıştım: Bu olaylar siyasetüstü
konulardır. 4 parti bir araya gelebiliyorsa ülkenin en önemli sorunu olan
demokrasi, özgürlük ve halkların bir arada kardeşçe
yaşaması için niye bir araya gelemiyoruz? Ülke barut
fıçısı hâline gelmiş, kutuplaştırıcı,
ayrıştırıcı, ötekileştiren bir üslupla bir yere
varamayız. Bugün iç ve dış barışı
sağlayamayan bir ülke konumundayız. Demokratik kriterlerden gittikçe
uzaklaşmaktayız. Eğer Ülkede demokrasi var. diyorsanız
neden savaş karşıtlarını
cezalandırıyorsunuz? Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin
bir kısmı savaşı kutsuyor, diğer bir kesimi de
savaşa karşı olamaz mı? Herkes tekçi olmak zorunda mı?
Tek millet, tek devlet, tek dil, tek adam dediniz, şimdi de tek
basın, tek medya diyorsunuz.
Afrin
konusunda sizinle aynı görüşte olmak zorunda değilim. Hepimiz
şahit olacağız ki Afrin konusunda Hükûmet yarın pişman
olacaktır, Kandırıldık. diyecektir. Kürtleri kaybetme pahasına,
IŞİDvari cihadist örgütlerle Afrine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Toparlayayım, az kaldı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldırım.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Toparla da doğru toparla, konuyu
saptırıyorsun.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Konuyla alakalı konuşmuyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla)
saldırarak güzelim ülkemizi altüst ederek ÖSO
denilen yağmacı çeteleri Kuvayımilliyeyle bir tutarak ülkeye
bir şey veremezsiniz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Alkışımı geri alıyorum.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) ÖSOyu Kuvayımilliyeyle eş tutmak Nene
Hatunların ruhuna ihanettir.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Vatan topraklarını savunmak ne zamandan beri
hainlik oldu?
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Talan zihniyetine sahip bu caniler,
yağmaladıkları halkın mallarının
paylaşımında bile birbirini öldürecek kadar gözü dönmüş
çetelerdir.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Ne alakası var ya!
OKTAY
ÇANAK (Ordu) Başkan, gündemle ne alakası var?
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Afrin konusunda iktidar yanlış hesaplar
yapmaktadır. Bu tutumunuzla Kürtleri kaybedersiniz, tarih
karşısında hesap vermek zorunda kalırsınız.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) Sen kendine bak.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Down bunun neresinde?
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Öyle, Sorunumuz Kürtlerle değil, sorunumuz terörle,
PYDyle, PKKyle. deyip işin içinden çıkamazsınız.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sayın konuşmacı, konu Afrin değil.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Konuştuklarını
ben duyamıyorum siz bağırınca. Ne dediğinin
farkında değilim.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Afrin diyor, ne alakası var Afrinle Sayın
Başkan?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, sizinle aynı sözü söylemek
zorunda değil, oradan dikte edemezsiniz.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Bir terör kelimesiyle yüzyıllık Kürt sorununu
görmezlikten gelemezsiniz. Ben ülkenin bütünlüğü için, birliği ve
beraberliği için bu sözleri söylüyorum.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) İyi, tamam da konunun ne alakası var?
Çıkıyor, her zaman konuşuyorsun bunları.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Sizinle aynı görüşte olmak zorunda değilim.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Halkımız
buna karar verecektir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Bu çatının altında millî birlik,
beraberlik içinde olmak zorundasın.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Seni alkışlamıştım,
alkışımı geri alıyorum şimdi, konuyu
saptırdın.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Canın sağ olsun, canın sağ
olsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilim, lütfen
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Ama olmaz ki
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilim
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Tamam da konu saptı gitti Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi önerge sahipleri adına ikinci
konuşma Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Fatma Kaplan Hürriyete aittir.
Buyurun
Sayın Hürriyet. (Alkışlar)
Süreniz
on dakika.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
burada uzun süredir şahit olamadığımız bir ana
şahitlik ettiğimizi söylemek istiyorum. Tüm siyasi parti
gruplarımızın da mutabakatıyla bugün, inşallah, Down
sendromunun Türkiyede yaygınlığı, Down sendromluların
ve ailelerinin sorunlarının, ihtiyaçlarının tespit edilerek
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen araştırma
önergeleri birleştirilerek görüşülecek ve araştırma
komisyonu kurulacak. Bizler de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buna vesile
olmanın mutluluğunu yaşıyoruz elbette.
Birleşmiş
Milletler 21 Mart gününü Dünya Down Sendromu Günü olarak
tanımıştır. Down sendromu -diğer konuşmacı
arkadaşlarımın da söylediği gibi- bir hastalık
değildir, genetik bir farklılıktır değerli
arkadaşlar. Türkiyede ve dünyada bu genetik
farklılığın görülme oranı ortalama 700de 1 yani 700
canlı doğumdan 1i Down sendromlu olarak doğuyor. Kromozom
sayısında fazlalık nedeniyle meydana gelen farklı yüz
görünümüyle karakterize, doğuştan kalp hastalıkları,
bağırsak problemleri, görme, işitme ve hormon bozuklukları
ve daha başka sistemlerle ilgili sorunların yüksek oranda
görüldüğü bir sendromudur. Yani diğer bebeklerden daha riskli bir
şekilde hayata Merhaba. diyor bu yavrularımız. Anne olanlar
daha iyi anlar elbette, dokuz ay karnınızda
taşıdığınız, hayalini kurduğunuz ve
doğduğunda en fazla avuç içi büyüklüğünde olan bebeğiniz
ilk nefesini alalı henüz birkaç saat olmuşken soğuk
neşterle tanışmak zorunda kaldığını bir
düşünün. O küçücük bedenlerin, gözlerini daha açmadıkları
şu hayatta, annesiyle bile tanışmadan, ameliyat eldivenleriyle
tanıştığını bir düşünün. Tabii, bu,
bebeğimizin yaşadığı sağlık
sorunlarının sadece ilki oluyor maalesef, işitme sorunları
yaşıyorlar -Down sendromlu bebek sahibi ailelerimiz daha iyi
bilirler- yapışkan kulak diye bir sorun yaşıyorlar, orta
kulak iltihapları oluyor, görme bozuklukları oluyor, gözlük
takmayı reddedebiliyorlar. Vücutlarında çok çeşitli enfeksiyon
sorunları, idrar yolu, boğaz, bademcik, cilt gibi enfeksiyonlar
olabiliyor. Uykuda solunum bozuklukları, kabızlık, ishal, reflü,
tiroit fonksiyon bozukluğu, kan hastalıkları, epilepsi, omurga
bozuklukları olabiliyor. Bir anne için, bir aile için ne kadar da üzücü
deneyimler bu deneyimler ne yazık ki. Bunları yaşayan
ailelerimiz de o anlarda ne yapacaklarını bilmiyor, üzülüyor,
ağlıyor; hep eşten dostan, sağdan soldan duydukları
Down sendromlu bebek, birdenbire kendi ailelerinin yeni üyesi oluyor.
Bir
anne bu anları ve sonrasında yaşadığı
duyguları çok güzel bir şekilde anlatmış, o yüzden size
kendi cümlelerimle değil bu annenin yaşadıklarını
anlattığı cümlelerle buradan ifade etmek istiyorum ve tercüman
olmaya çalışmak istiyorum. Diyor ki anne: Doğumdan sonra
eşim yanıma gelip oturdu. Bebeğimiz özel bir bebek olabilir.
dedi. Bu, hayatımda duyduğum en korkunç cümleydi. Birden
hıçkırıklara boğuldum. Bu kadar çabuk
ağlayabileceğimi sanmazdım, sanki önceden haberim
varmış gibi ama yoktu. Ne demek özel, ne demek? dedim. O kadar
ağlıyordum ki cümleler çıkamamıştı
ağzımdan, sadece Hayır. diye bir çığlık
duyuyordum bana ait olduğunu düşündüğüm. O an hiçbir yerdeydim,
zaman yoktu, artık sadece uğultular vardı, simsiyah bir yokluk.
Eşim de ağlıyordu, o zaman fark ettim gözlerindeki kırmızılığı.
Şimdi geriye bakıp o hastane odasına döndüğümde, keşke
diyorum, keşke bugün yaşayacağım duyguları ve
mutluluğu o zaman bilseydim de o kadar ağlamasaydım, keşke
hastane odam hüzün değil de mutluluk dolu olsaydı. Ne olurdu biri
olsaydı ve bana anlatsaydı. Tek kalan üzüntüm,
pişmanlığım bu. İşte
yaşadığı tüm duyguları çok da güzel anlatmış
bir anne, bir Down sendromlu bebek annesi olarak. Evet, belki Down sendromunu
tıbbi olarak iyileştirecek veya tamamen yok edecek bir tedavi yok ama
sevmek inanmak demektir, her şey sevmekle başlar, sadece sevgi dolu
bir bakış bir insanın hayatını
değiştirebilir çünkü sevginin olduğu yerde hayat vardır
değerli arkadaşlar. Ne de güzel söylemiş Mevlâna: Sevgi
şifadır, sevgi güçtür. Sevgi, değişimin sihridir. Bu sevgi
ailede başlar ve bu başlangıç toplumda da devam etmelidir. Devam
etmelidir ki Down sendromlu çocuklarımız ötekileştirilmesin,
yalnızlaştırılmasın ve toplum dışına
itilmesin, insanlar onlara acıyan gözlerle bakmasın, o
çocuklarımız gibi sevgi dolu baksın.
Bu
sevgi dolu çocuklarımız artı bir kromozomu olmayan bizlerin dahi
başaramayacağı şeyleri dünyada başarmış
durumda değerli arkadaşlar. Amerika Birleşik Devletlerinin
teknik bir üniversitesinden onur derecesiyle mezun olan Down sendromlu
çocuklarımız var. İspanyada, üniversitede öğretmenlik
eğitimi alan başka bir Down sendromlu çocuk, oynadığı
bir filmle en iyi oyuncu ödülünü alıyor hatta kendi eğitim
yaşantısını anlattığı bir kitap dahi
yazabiliyor. Yine İspanyada başka bir Down sendromlu birey belediye
meclis üyesi olarak seçilebiliyor. Bir Down sendromlu çocuk ise henüz 15
yaşında dünyanın en yüksek yeri olan Evereste
tırmanabiliyor.
Doğru
bir yaklaşımla, nitelikli bir eğitimle bütün Down sendromlu
çocuklarımız nice nice Everestleri aşabilir, kitap yazabilir ve
etrafına ışık saçabilir. Bunun da tek yolu, temeli sevgiden
geçen bir eğitimdir, kaliteli bir eğitimdir değerli
milletvekilleri.
Elbette
ortak bir mutabakatla birlikte kurulacak olan Down Sendromu Araştırma
Komisyonunda verilecek olan eğitimin, ailelere sunulacak desteğin
niteliği detaylı olarak görüşülecek ancak şunu da
belirtmekte fayda görüyorum: Fark ettiğimiz bir şey var. Ortak
mutabakat. diyoruz. 4 partinin birlikte imza koymasıyla kurulacak olan
bir komisyondan bahsediyoruz yani bütün partilerin üzerinde iş
birliğinde bulunduğu, ortak metin üzerinde
uzlaştığı bir araştırma komisyonu ama bu hafta
içerisinde, maalesef üzülerek gördük ki, yandaş kanallarda, bütün
kanallarda sanki sadece AKPnin önerisiymiş, AKPnin teklifiymiş gibi
verildi Biz istedik, oldu. mantığıyla topluma bunu deklare
etmek oldukça yanlış bir tutum değerli arkadaşlar çünkü
burada ortak bir karar alıyoruz ve o karar neticesinde bu komisyonu
kuruyoruz. Yani biz burada Down sendromlular için birlikte bir şeyler
yapalım. dediğimizde siyasi bir rantın peşinde
konuşmuyoruz. 4 siyasi partinin de bu konuda hassasiyet göstererek
verdiği araştırma komisyonu önergesi olduğunu bir kere daha
buradan vurgulamak istiyorum ve hassasiyet gösteren 4 parti grubumuza da
şükranlarımı, teşekkürlerimi sunmak istiyorum bu vesileyle
birlikte.
Down
sendromunun yanı sıra sizlere kısaca otizmli bireylerimizden,
onların birkaç ihtiyacından da bahsetmek istiyorum. Belki önümüzdeki
günlerde, önümüzdeki çalışmalarda onlar için de birlikte bir
şeyler yapmak, onların da dertlerine belki birlikte çözüm üretmek adına
bugün bir başlangıç olur umuduyla bahsetmek istiyorum.
2
Nisan tarihi yaklaşıyor, Otizm Farkındalık Haftası.
Doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç
yılında fark edilen bir gelişimsel farklılık olan
otizmin görülme sıklığı günümüzde çok büyük bir hızla
artmakta. Günümüzde doğan her 68 çocuktan 1isi için otizm
tanısı konuyor. Otizmin görülme sıklığından
hareketle Türkiye için yapılan nüfus projeksiyonuna göre ülkemizde
yalnızca 0-18 yaş grubu arasında hâlen yaklaşık 352
bin otizmli çocuğun ve gencin eğitim, sağlık ve sosyal
hizmetlerden faydalanmak için beklediğini hepimiz biliyoruz.
Otizmin
tanınması, toplumun bilinçlenmesi, otizmli birey sahibi ailelere
verilecek destek, otizmli bireylere verilecek eğitimler oldukça önemli.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülen
birtakım çalışmalar var elbette ama maalesef görüyoruz ki
belirli bir sistematikte buluşulamamış, eksik kalmış
bir eylem planı. Bunun için Mecliste bir otizm araştırma
komisyonu kurulmasını talep etmiştik. Kurulacak olan araştırma
komisyonunda konunun uzmanlarından direkt olarak alınacak bilgiler
eşliğinde bir rapor hazırlanmasını elzem olarak
görüyorduk ama bunun yerine, geç kalınmış ve toplumsal
baskı sonucu alelacele oluşturulmuş bir Otizm Eylem
Planıyla karşılaştık. Daha önce de dediğim gibi
önemli bir adım ama bu eylem planı, altyapısı sağlam
temellere oturtulmamış bir adım. Ama hiçbir şey için tabii
ki geç kalınmış sayılmaz. Otizm Meclis araştırma
komisyonunun da kurulması gerektiğini bu vesileyle buradan ifade
etmek istiyorum.
Bu
komisyonun kurulması bir başlangıç olsun, dileğimiz bu;
sadece bu konular değil, toplumu ilgilendiren önemli bütün konularda,
insanların yarasına merhem olacak daha nice konularda böyle bir araya
gelebilsek ve birlikte, uzlaşı içinde çözümler üretebilsek
keşke.
Son
olarak, kurulmasını istediğimiz Down sendromu
araştırma komisyonunun milletimize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
-Teşekkür ederim Sayın Hürriyet.
AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sayın Başkan, sisteme giremedim, 60a göre bir
dakika söz istiyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Beştaş, talebiniz...
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) 60a göre yerimden kısa bir söz
talep ediyorum.
BAŞKAN
- Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Mardinin Kızıltepe ilçesinin köylerinde on
iki gündür devam eden elektrik kesintisine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kızıltepede
çok ciddi bir problem var; elektrik kesintileri. Mardin Kızıltepe
ilçesindeki köylere on iki gün hiç elektrik verilmedi ve şu anda on
binlerce dönüm araziye gübre serpilmiş vaziyette, elektrik
olmadığı için sulama yapılamıyor ve âdeta köylüler
kolektif olarak cezalandırılıyor. Gerçekten bununla ilgili çok
ciddi girişimler oldu, Mardin vekillerimiz de Valilik ile diğer
ilgili kanallarla görüştüler ama henüz sorun çözülmedi. DEDAŞ
yetkililerinin jandarma eşliğinde trafoları söktüğü ve
elektrikleri kestiği de ayrıca köylülerin ifade ettiği noktalar
arasında ve burada ürünlerin yanması, büyük bir mağduriyet
yaşanması çok ciddi bir ihtimal, kuvvetle muhtemel. Sağlık
Bakanı da burada, gerçi başka bir bakan da burada, yani bununla
ilgili, Hükûmetin hemen bir adım atması gerekiyor, çok ciddi bir
mağduriyet var. Çözümün ertelenmemesi gerektiğini, derhâl çözüm
üretilmesi gerektiğini bir kez daha buradan da söylemek istiyoruz.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
bakanlar da burada, mutlaka dikkate alacaklardır.
Sayın
Keşir, talebinizi alayım önce.
AYŞE
KEŞİR (Düzce) - Konuyla ilgili, sayın hatibin az önce, Otizm
Eylem Planının hazırlanma biçimiyle ilgili söylediği
cümleye cevap vermek istiyorum çünkü eylem planını çalışan
biriyim, 60a göre söz istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Keşir.
35.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin (10/684), (10/2594), (10/2645), (10/2646)
ve (10/2691) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birleştirilerek yapılan ön görüşmelerinde önerge sahipleri
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYŞE
KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Az
önce hatip, Otizm Eylem Planıyla ilgili Alelacele
hazırlanmış bir eylem planı. dedi. 2013 yılında
bu eylem planı taslağını çalışan biriyim, uzun
süre çalıştığımız, hazırlık
çalışması uzun süren bir eylem planı. Tüm ilgili sivil
toplum kuruluşları, alanda çalışan akademisyenler ve tüm
kamu kuruluşları; Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bürokrasisinin ortak hazırladığı bir eylem planı.
Muhakkak eksikleri olabilir, tartışılabilir ama Alelacele
hazırlanmış. denmesinin o zaman beraber
çalıştığımız onlarca kişinin emeğine
ciddi bir haksızlık olacağını düşünüyorum.
Onun
için söz almak istedim. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Keşir.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve 23
Milletvekilinin, otizmin ve otizm tedavisi yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/684) (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 23
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi(10/2594) (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin sosyal hayata
katılmalarının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2645)
4.- Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın Down sendromu ile yaşayan vatandaşların ve
ailelerinin karşılaştığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2646) (Devam)
5.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 19 milletvekilinin,
otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özgül öğrenme güçlüğü
ve Down sendremu konusunda yürütülen çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2691) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, önerge sahipleri adına son konuşma
Adana Milletvekilimiz Sayın Necdet Ünüvara aittir.
Sayın
Hocam, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün
gerçekten çok önemli iki tane araştırma komisyonu kurulacak. Her
ikisi de hem mesleki hem de komisyonumuzu çok yakından ilgilendiren iki
ayrı komisyon. Bir tanesi, Down sendromlu ve otistik bireyleri başta
ilgilendiren, özel öğrenme güçlüğü yaşayan, hiperaktivite
yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren bir komisyon;
diğeri de, tıbbi ve aromatik bitkilerin ekonomiye daha fazla
katkı sağlaması adına kurulacak araştırma
komisyonu. Tevafuk, geçen hafta Afyon'da Sayın Veysel Eroğlu
Bakanımız ile -Hatice Dudu Hanım da oradaydı- Vural Kavuncu
Beyefendiyle beraber o toplantıya katıldık. Tıbbi aromatik
bitkilerle ilgili komisyon da çok çok önemli. Bunu da kayda geçsin diye ifade
ediyorum. Türkiye'nin çok büyük potansiyeli var ama maalesef İtalya ve
İspanyadan daha az. İnanıyorum ki o komisyon Türkiye'nin
ekonomik kazanımını artıracak. Down sendromu ve otistik
bireylerle ilgili komisyon da beşerî sermayemizi artırarak toplumdaki
sevgi endeksini artıracak bir araştırma komisyonu olacak.
Bugün
27 Mart Dünya Tiyatro Günü. Dünya Tiyatro Gününü kutluyorum.
21
Martta Down Sendromlular Günü vardı. 2 Nisanda da otizmli
kardeşlerimizin günü var. Tam ortasında yani Down Sendromlular
Gününün altı gün sonrası ve Otizm Gününün de altı gün
öncesinde bir araştırma komisyonu kuruyoruz. Bu komisyon gerçekten
çok hayırlı bir komisyon.
Benden
önce konuşan gerek Bakanımız gerekse milletvekili
arkadaşlarımız konuyla ilgili çok teknik, detaylı bilgiler
verdi. Esasında şunu ifade etmem lazım: Araştırma
komisyonları yapılmayan işlerle değil, yapılan
işlerle ilgili şayet eksik kalmış veya birbirinin mütemmimi
olamamış konular varsa onları ilgili bilim adamları,
STKler, meslek örgütleri, hatta olayı bizzat yaşayan
vatandaşların konuşmalarıyla, onların verdiği
bilgilerle tamamlamaya matuf bir çalışmadır. Bugüne kadar pek
çok araştırma komisyonunda görev aldım ve hemen hemen hepsi de
gerçekten çok çok önemli işler yaptı. Örneğin bugün
bağımlılıkla ilgili bir yüksek kurul varsa bizim 2008
yılında yaptığımız, uyuşturucuyla ilgili
Araştırma Komisyonunun yaptığı
çalışmanın bugüne yansımasıdır. Buna benzer pek
çok konular konuşuldu. Dolayısıyla, araştırma
komisyonlarının kurulmasını çok hayırlı bir
iş olarak görüyorum. Bütün partilerin grup başkan vekillerini ve grup
yönetimlerini de bu açıdan gönülden tebrik ediyorum.
Down
sendromu benim yıllardır yakından ilgilendiğim bir alan çünkü
bizim ailemizde de bir Down sendromlu birey var, bir Hiranur Melekimiz var.
Onun vesilesiyle birazcık daha yakından takip ettiğim bir konu
ama bir tıp doktoru olarak da Down sendromu, otizm, öğrenme
güçlüğü, hiperaktivite çok yakından ilgilendiğimiz konular.
Gerçekten, bu konuların birazcık daha
tartışılması, görüşülmesi gerektiği
kanaatindeyim.
Dün
akşam Kayseri Milletvekilimiz Sayın Çetin Bakır beni aradı,
ben de İstanbul'da havaalanındaydım
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Çetin Arık, Hocam
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Çetin Arık dedim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bakır dediniz.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Çetin Arık, pardon, affedersiniz. Tekrar o zaman kayda
Çetin Arık olarak geçsin.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünüvar, düzeltilmiştir
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Maalesef, bugün, çok arzu ettiği hâlde burada
bulunamıyor. Onun bana ilettiği mesajı ben de Genel Kuruldaki
değerli milletvekillerimize iletmek istiyorum. Hazin bir trafik
kazası oldu Kayseri'de, Allah rahmet eylesin, 6
vatandaşımız vefat etti. Onların taziyesine gitmek üzere
Kayseriye gideceğini iletti.
Çetin
Arık Beyefendi de otizmi çok yakından takip eden bir kardeşimiz,
kendisinin de bir yakını otizmli ama bunların sadece sıhri
yakınlığı bizim için çok önemli değil, hepsi bizim
yakınımız, hepsi bizim ailemiz yani bugün Türkiye'de ne kadar
otizmli birey ve onların yakınları varsa ne kadar Down sendromlu
ve onların yakınları varsa onların hepsi bizim ailemiz,
hepsi ilgilenmemiz gereken kardeşlerimiz, vatandaşlarımız.
Tabii
burada bir konu çok çok önemli, toplumun engellilere
bakışını bizim mutlaka işlememiz lazım. Maalesef
şunu ifade etmem lazım ki: 2002den önce, toplumda engellilerle
ilgili daha çok dışlayıcı bir nokta varken bugün engellileri
daha çok benimseyici bir nokta var. Bunda
Cumhurbaşkanımızın, Hükûmetimizin, Aile
Bakanlığımızın, Çalışma, Sağlık
Millî Eğitim Bakanlığımızın çok çok rolü var.
Gerçekten, bunlara hem ekonomik hem de toplumda kendi ayaklarının üzerinde
durabilmelerini sağlayacak pek çok eylem planı ortaya kondu.
Ayşe Keşir Hanımefendi de biliyor, ben de -o dönemde- hem
parlamenter hem de Sağlık Komisyonu Başkanı
sıfatıyla konunun bizzat içindeyim; Otizm Eylem Planı
yapıldı yani 2016-2019 arasında, otizmli bireylerle ilgili bir
eylem planı yapıldı ve gerçekten çok farklı
çalışmalar yürütülüyor. Bugün baktığımız zaman,
sadece otizm ve Down sendromu değil, öğrenme güçlüğü ve
hiperaktivite değil, onun dışında da pek çok engelli
bireyin gerek eğitim alması gerek rehabilitasyonu gerekse
ulaşım hizmetlerinden veya toplumdaki diğer hizmetlerden daha
fazla yararlanmasıyla ilgili gerçekten çok ama çok önemli
çalışmalar yapıldı.
Sadece
şunu ifade etmem lazım: Burada, belki Komisyonda görev alacak
arkadaşlarımız bu konuyu çok detaylı olarak
çalışacaklardır, kaynaştırma eğitimi
dediğimiz bir husus var ki bu çok önemli. Kaynaştırma
eğitimi: Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin engelli olmayan
bireylerle aynı ortamda bulunması. Tabii ki bunun belli
kuralları, belli şartları var. Her 15 normal, engeli olmayan
öğrenciye 1 tane engelliyi yani özel eğitime ihtiyacı olan daha
fazla kardeşimizi kaynaştırarak onların hem eğitim
potansiyelinin yükseltilmesi hem de toplumda daha sonra yaşayacakları
hayatı birlikte yaşamalarını öngören bir husus ki bununla
ilgili de gerçekten çok önemli rakamlar var. Örneğin, benim elimdeki
rakama göre, 2001-2002 eğitim sezonunda 53 bin civarında
kaynaştırma eğitimi alınırken 2016-2017 öğretim
yılında 333 bin kişiye ulaşmış. Yeterli mi?
Yetmez çünkü elimizdeki rakamlardan, otistik bireylerin 550 bin civarında
olduğunu, bunların 150 bin kadarının da 0-14 yaş
arasında olduğunu, Down sendromlu kardeşlerimizin
yaklaşık 70-80 bin civarında olduğunu ve bunların çok
önemli bir kısmının eğitim alma durumunda olduğunu
biliyoruz.
Dolayısıyla,
bizim hem eğitim hem diğer alanlarda çok fazla gayret sarf etmemiz,
bu eğitimlerin daha fazla alınmasını sağlamamız
gerektiği kanaatindeyim. Yani yaptığımız şeyleri
asla yeterli görmüyoruz. Çok şey yaptık ama daha çok şey yapmamız
lazım. Daha çok şey yapmak için de Parlamentonun gücünü her zaman icranın
arkasında hissetmesi gerekiyor.
Ben
bugün görüyorum ki 4 parti de hem Down sendromlu hem otistik kardeşlerimiz
için gerçekten çok önemli adımlar atıyor. Ben bu komisyonların,
hem Down sendromlu, otistik bireylerle ilgili komisyonun hem tıbbi
aromatik bitkilerle ilgili komisyonun çok hayırlı hizmetler
yapacağına inanıyorum. Bu komisyonlara destek olan bütün
milletvekillerimize gönülden teşekkürlerimi sunarak hepinizi
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sağ
olun. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünüvar.
Önerge
sahipleri adına konuşmalar da tamamlanmıştır.
Buyurun
Sayın Bakan, yerinizden kısa bir açıklama
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın,
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlar; az önce de Milletvekilimiz Meral
Danış Hanım Mardin Kızıltepede elektriklerin
kesildiği, trafoların söküldüğü şeklinde bir bilginin
kendisine ulaştığını söylediler. Mardin Valisiyle
yaptığım görüşmede böyle bir şey yok. Bölge, tabii,
elektrik dağıtımı özelleşmiş bir bölge. Elektrik
parasını ödemeyenlerin elektrikleri kesiliyor, ödeyenlerin de
elektrikleri veriliyor. Farklı bir durum yok. Özel olarak sordum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Elektrikleri kesiyorlar, değil mi Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Ödemeyenin elektriği kesilir. Bütün
Türkiyede öyle oluyor, Samsunda da öyle oluyor, Tekirdağda da öyle
oluyor, Mardinde
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ödeyemeyen on binlerce insandan bahsediyoruz.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Ödeyemeyen ayrı bir olaydır ama
öyle, özel olarak jandarma denetiminde trafolar sökülüyor falan, böyle bir
durum yok.
Arz
ederim.
Teşekkür
ediyorum arkadaşlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
Başkan
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bizdeki bilgi yani
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ama cevap verdik.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bülent Bey, siz mi idare
ediyorsunuz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Vermeyelim mi Filiz Hanım?
BAŞKAN
Arkadaşlar bir saniye, grup başkan vekilimizin bir talebi var,
dinlemek durumundayım.
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Bakan yanıt verdi. Ben
konuşmamda -bir dakika olduğu için- gerekçeyi söyledim aslında.
Borçların ödenmediği gerekçe gösteriliyor ancak köylüler, yüzlerce
köylü müracaat etti bize ve Mardin vekillerimiz ve Sayın Mithat Sancar da
yakından takip ediyor. Usulsüz faturaların düzenlendiğini,
elektrik borçlarının yüksek gösterildiğini ve bu nedenle ödeme
güçlüğü çekildiğini
Bununla da birlikte biz on binlerce dönüm
araziden ve çiftçilerden söz ediyoruz. Sulama yapılamıyor ve bu
aynı zamanda millî gelir
Eğer bunu hâlâ konuşuyorsak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamam mı Sayın Başkanım?
Konuşmanız
tutanaklara geçti.
Az
sonra ara vereceğim, yan yana geliriz, bir daha birlikte
değerlendiririz.
Sayın
Altay
37.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, elektrik
borcunu ödemeyenler olduğu için köyün girişindeki trafonun
kapatılmak suretiyle bütün köyün cezalandırıldığı
yönünde şikâyetler olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Bakanım, şimdi, bize gelen
şikâyetler şöyle: Elbette elektrik parasını ödemeyenin
elektriğini kesme işlemi diye bir işlem var, 81 vilayette var;
kesmeseniz iyi de kesiyorsunuz. Şimdi, bize gelen şikâyetlerin özünde
şu var: Bir köy düşünelim, bu köyde 35 hane var; atıyorum, 6
hane elektrik faturasını ödememiş, köyün girişindeki trafo
kapatılmak suretiyle -böyle şikâyetler yani- bütün köy
cezalandırılıyor. Bu, Mardinde de olsa yanlış,
Hakkâride de olsa yanlış, Edirnede de olsa yanlış. Yani
bunu batıda Edirnenin bir köyünde yapmazken Mardinde yapmak caiz
değil diye düşünüyorum. Hükûmetin bu konuda gerekli tedbirleri
alacağına inanıyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Başkanım, bir cümle
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Sayın Valiye özellikle sordum
Trafolar jandarma denetiminde gelinip sökülüyor. Böyle bir durum var mı?
İddia bu. diye. Böyle bir şeyin olmadığını
söyledi, sadece elektrik parasını ödemeyenlerin elektriğinin
kesildiğini söyledi. Konuyu daha derinliğiyle inceler, sizlere bir
bilgi veririz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Konu
amacına ulaşmıştır.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bu işi Valiye bırakmayın Sayın Bakan.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve 23 Milletvekilinin,
otizmin ve otizm tedavisi yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/684)
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 23
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi(10/2594)
(Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22
Milletvekilinin, Down sendromlu bireylerin sosyal hayata
katılmalarının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2645)
4.- Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın Down sendromu ile yaşayan vatandaşların ve
ailelerinin karşılaştığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2646) (Devam)
5.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 19 milletvekilinin,
otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özgül öğrenme güçlüğü
ve Down sendremu konusunda yürütülen çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2691) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir. (Alkışlar)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Oy birliği, oy birliği, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırmasını yapacak
komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, komisyonun çalışma süresinin başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinde başlamak üzere
üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da
çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bahsettiğim oylamalar oy birliğiyle kabul
edilmiştir. (Alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Down sendromlu kardeşlerimiz, az önce yüce Parlamentomuzda
bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasına oy birliğiyle
karar verilmesi nedeniyle F Blok Mermerli Salonda sizlere bir gösteri icra
edeceklerdir. Kardeşlerimizin sevincini paylaşmak üzere, başta
grup başkan vekillerimizi, sayın bakanlarımızı ve siz
değerli milletvekillerimizi Mermerli Salona davet ediyorum.
Birleşime
otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Şimdi,
tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim ve pazarlamasına yönelik
sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti gayesiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulan Çorum Milletvekili Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt ve 28 milletvekilinin (10/5), Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın (10/2602), Şırnak Milletvekili Leyla Birlik ve 20
milletvekilinin (10/2612), Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin (10/2644) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin birlikte
yapılacak görüşmesine başlıyoruz.
Hükûmet?
Yerinde.
6.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu
Kurt ve 32 Milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin
satılması ve bu konuda girişimciliğin desteklenmesi
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/5)
7.- Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin
korunması, sürdürülebilmesi ve değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2602)
8.- Şırnak Milletvekili Leyla Birlik ve 21
Milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki üretimi ile ilgili çeşitli
hususların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/2612)
9.- Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin
tıbbi ve aromatik bitkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2644)
(x)
BAŞKAN
İç Tüzükümüze göre Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların
göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Şimdi
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: İlk söz Hükûmet
adına Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel
Eroğluna aittir. Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Mustafa Mite aittir,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Sibel Yiğitalpe aittir, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özele aittir,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz
Sayın Hüseyin Samaniye aittir; önerge sahipleri adına İstanbul
Milletvekilimiz Hüda Kaya, Bursa Milletvekilimiz Erkan Aydın, Hatay
Milletvekilimiz Orhan Karasayar konuşacaktır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi ilk söz Hükûmet adına Orman ve Su
İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğluna aittir.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Özellikle
tıbbi aromatik bitkiler hakkında araştırma önergesi
verilmesiyle ilgili hususta sizlere bilgi arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
özellikle bundan dolayı bütün yüce Meclise, önerge verenlere gönülden teşekkür
ediyorum çünkü tıbbi aromatik bitkiler Türkiye için fevkalade önemli bir
husustur. Şöyle ki: Özellikle bizdeki biyolojik çeşitlilik, flora,
fauna Kıta Avrupasından daha zengindir.
Özellikle
şunu vurgulamak istiyorum ki bizde yaklaşık 12.500 adet bitki
türü var, bunun 3.650si endemik yani sadece Türkiyede olup başka yerde
olmayan bitkiler. Bunların pek çoğu da şifalı bitki
dediğimiz tıbbi bitkiler. Dolayısıyla, Türkiye böyle zengin
bir biyolojik çeşitliliğe ve tıbbi bitkilere, şifalı
bitkilere sahip olmasına rağmen maalesef buna yeteri kadar ilgi
gösterilmemiştir. Ben yüce Meclisi böyle bir çalışma için
araştırma önergesi verilmesinden dolayı gerçekten kutluyorum
Özellikle
şunu vurgulamak istiyorum: Dünyada tıbbi aromatik bitkiler konusunda
115 milyar dolarlık bir pazar var. Türkiye nasıl ki özellikle pek çok
bölgenin kavşak noktası, aynı zamanda iklimlerin de, dört
iklimin kavşak noktasıdır. Dolayısıyla Türkiyede
biyolojik çeşitlilik çok daha fazladır. Bu maksatla, biz özellikle
2013 yılından itibaren harekete geçtik Orman ve Su İşleri
Bakanlığı olarak. İlk önce Tıbbi Aromatik Bitkiler
Merkezi diye muhteşem bir merkez kurduk. Yani bu merkezde,
üniversitelerimizle birlikte, her türlü laboratuvar imkânları mevcut, bunu
özellikle vurgulamak istiyorum. Daha sonra, bilhassa bu sadece bizim
Bakanlığı ilgilendirmiyor çünkü bizim Bakanlık şu
bakımdan ilgileniyor: Bu tıbbi aromatik bitkilerin yüzde 80i
ormanlarda ama tarım dışı alanlarda, tarım
alanlarında da var. Dolayısıyla Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığını, tıbbi olduğu
için Sağlık Bakanlığını yani şu anda üç
bakanlığı ilgilendiren bir konudur. Bu yüzden biz özellikle üç
bakanlık, başta Sağlık Bakanlığı; Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Orman ve Su
İşleri Bakanlığı harekete geçtik. Her birimiz bir
daire başkanlığı kurdu bu konuda, araştırma
merkezleri kurduk -biraz sonra kısaca sizlere arz edeceğim- ve
neticede özellikle 1inci çalıştayı 2014 yılında
gerçekleştirdik; bütün kurum, kuruluşlar, üniversiteler, kamu kurum
temsilcileri katıldı. Gerçekten, buradan çok güzel neticeler de
çıktı. Özellikle 2016 yılında 2nci
çalıştayı gerçekleştirdik, bazı kararlar aldık.
Bilhassa Konyada da 2017 yılında, gerçekten, çok büyük bir Uluslararası
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Kongresi tertip ettik, bütün dünyadan bu
konudaki uzmanları davet ettik ve de neticede ben kitapları
getiremedim- bunları bastık. Arzu eden varsa bunu zaten yüce Meclise
de komisyona da vereceğiz bütün dokümanları ve gerçekten, bu bir ufuk
açtı. Hatta araştırma sayısı çok arttı. Şu anda
120den fazla araştırıcı, profesör, öğretim üyesi
olduğu gibi, ayrıca kamu kurumlarında, üç bakanlıkta
Sağlık Bakanlığında, Orman ve Su İşleri
Bakanlığında ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında- bilhassa bu konuyla iştigal eden, gerçekten,
uzmanlar var, hatta biz bu konuda ihtisas grupları oluşturduk. Çünkü
herkesin her şeyi bilmesi mümkün değil, dolayısıyla
tıbbi aromatik bitkilerle alakalı ihtisas gruplarında
çalışmalar devam ediyor.
Ayrıca
burada, yüce Mecliste şunu söylemek istiyorum: İnşallah, bu
araştırma önergesi kabul edildiği takdirde, 18-19 Nisan
tarihlerinde İstanbul'da Sağlık Bakanlığının
tertip ettiği Uluslararası Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Kongresi
var, gene aynı tarihlerde Antalyada tıbbi aromatik bitkilerle ilgili
bir kongre var, yüce Mecliste ilgili komisyonda araştırma önergesiyle
ilgili çalışma yapacak olan milletvekillerimizin bunlara
katılmalarını özellikle bekliyoruz, davet ediyoruz. Bunu da
özellikle vurgulamak istiyorum.
Biz
bu konuda ne yaptık? Efendim, en son, özellikle, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanının, ayrıca Sağlık
Komisyon Başkanımızın da katıldığı
Afyonkarahisardaki -Profesör Doktor Necdet Ünüvar burada- toplantıda çalışma
grupları oluşturuldu. Orada halk sağlığı ve
tüketici güvenliği -bu önemli- ikincisi üretim
Üretimi nasıl
yapacağız? Standartlar, üretim standartları, bunların
detaylarına girmeyeceğim, komisyona vereyim çünkü vaktimiz
sınırlı olduğu için ben sadece başlıkları
özellikle vurgulamak istiyorum.
Mevzuat
ve ruhsatlandırma. Çünkü ruhsatlandırmada iki yol tercih ediliyor:
Birinci yol, gıda takviyesi için Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı bir gıda takviyesi
ruhsatı veriyor ama biz Sağlık Bakanlığında da
özellikle ruhsatlandırma işlemlerinin çok daha
kolaylaştırılması konusunda, hatta alınan ücretlerin
azaltılarak en azından tıbbi ilaçların bir an önce hayata
geçmesi açısından bir çalışma yapılmasını
talep etmiştik, bu konuda da güzel bir çalışma
yapıldı. Ben Sağlık Bakanımıza ve -burada- Necdet
Bey'e teşekkür ediyorum.
Bunun
dışında, Bu konuda eğitim verelim." dedik, Ulusal ve
uluslararası iş birliği yapalım. diye söyledik.
Biliyorsunuz, Uzak Doğu'da çok büyük potansiyel var, pazarlama da var.
Orada o kadar tıbbi aromatik bitki zenginliği maalesef yok ama pazarlama
çok iyi, bilhassa biz Uzak Doğuyla
Mesela, ben oraya, bizim
çalıştaya Malezya Büyükelçisini davet etmiştim, geldi,
konuşma yaptı. Ayrıca, en batıda, Meksikada, orada da
ciddi bir tıbbi aromatik bitki var, Meksika Büyükelçisini davet
etmiştim, o da geldi, konuşma yaptı. Yani bizim ulusal ve
uluslararası iş birliği yapmamız lazım. Projelendirme
yapıp, netice itibarıyla, bu konuda bir an önce
çalışmaların yapılarak
Bilhassa ilaç üretimi, bunun
sağlıkta kullanılması ve kozmetik sanayisinde
dışarıdan ithal etmek yerine Türkiyede üretilmesi şeklinde
bir çalışma yapmak için özel sektörün de teşvik edilmesi
konusunda karar alındı. Bu, gerçekten bir ufuk açacaktır.
Şu
ana kadar ne kadar ihracat yapıyoruz? Yani bu kadar biyolojik
çeşitlilik var -Kıta Avrupasından daha fazla- ama şu ana
kadar büyük gayretlerle yapabildiğimiz tıbbi aromatik bitkilerin
ihracatı 600 milyon dolarcık. Ama biz bu çalıştay ve
kongrelerde bir hedef koyduk, yüce Meclisimiz de destek verirse gerçekten biz
bu hedefi yakalarız. 2023 yılına kadar 5 milyar dolarlık
bir ihracat hedefi ortaya koyduk, bunu da gerçekleştireceğimize ben
inanıyorum.
Tabii,
bizim Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu konuda bir daire
başkanlığı kurdu, Odun Dışı Ürün ve
Hizmetler Dairesi Başkanlığı. Bu konuda ORKÖY kredisi
adıyla çiftçilere destek veriyoruz.
Ayrıca,
bizim Orman Genel Müdürlüğümüz dışında Doğa Koruma ve
Millî Parklar Genel Müdürlüğümüz büyük bir veri tabanı programı
hazırladı, adı Nuhun Gemisi. Türkiyedeki bütün biyolojik
çeşitliliği kaydediyoruz her şeyiyle beraber, şu ana kadar
da 1 milyon 250 bin tane kayıt yapıldı. Pek çok ilde, illerin
yüzde 80inde bitti, önümüzdeki yıl sonuna kadar bütün Türkiyenin
biyolojik çeşitliliği taranacak ve bu da kayıt altına
alınacak. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Bunun
dışında, 38 tane eylem planı hazırladık, arzu
eden vekillerime bunları kitaplar hâlinde verebiliriz.
Zamanım
az kaldığı için
Bir de, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı büyük çalışma yapıyor. Özellikle,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı büyük
araştırma merkezleri kurdu, orman köylülerine destek veriyor, AR-GE
çalışmalarına destek veriyor; ayrıca, tıbbi aromatik
bitkiler çalışması başlattı. Bir de TÜBİTAK, bunu
özellikle destekleme kararı aldı. Bu konuda da
araştırmacıları desteklemek için her türlü imkân var.
Son
olarak -sürem kalmadığı için- bazı tıbbi bitkilerle
alakalı üniversiteyle birlikte Bakanlığımız bazı
el kitapları çıkardı. Mesela, lavanta, kekik, nane, defne gibi
pek çok bitki üzerine el kitapları var.
Ben,
burada, Bakanıma da teşekkür ediyorum. Bizim haşhaş
yağı, haşhaş tohumu özellikle kolesterol için bir
ilaçtır.
Ordinaryüs
Profesör Sıtkı Velicangil vardı, çok meşhur bir
hocaydı, rahmetli oldu. Ben de bir ara halk sağlığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bir dakika
müsaade ederseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir ara
Teknik Üniversitede Çevre Mühendisliği bölümünde halk
sağlığı dersi vardı, Hocam Sen bu işe meraklısın,
sen Sıtkı Velicangilin -dünya çapında meşhur hoca-
asistanlığını yap. dedi. Benim de Afyonkarahisarlı
olduğumu bildiği için Ben, Fransada araştırma
yaptım; haşhaş yağı, haşhaş tohumu
kolesterol için ilaçtır. dedi. Sağ olsun, Değerli Bakanımız
Zekeriya Bey de bu konuda, hem siyah hem de sarı haşhaş
tohumlarıyla ilgili bir tahlil yaptırdı. Kendisine de burada
huzurunuzda teşekkür ediyorum.
İnşallah,
bütün gruplar birlikte bu konuda bir çalışma yaparsa biz de emrinize
amadeyiz. Gelin, hep beraber bütün Türkiyede bu tıbbi aromatik bitkileri
geliştirelim.
Ayrıca,
bizdeki her türlü dokümanı da araştırma komisyonuna vermeye
hazırız efendim.
Ben,
gerçekten çok faydalı, böyle bir komisyonun kurulmasının çok
isabetli olduğu düşüncesiyle hepinizi en kalbî duygularla
selamlıyorum efendim.
Sağ
olun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.
Şimdi,
gruplar adına konuşmalara geçiyoruz.
İlk
konuşma Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Mite aittir.
Buyurun
Sayın Mit. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tıbbi ve aromatik bitkilerin ekolojik denge gözetilerek
üretiminin artırılması, satışı,
sağlığa uygun olarak kullanılması ve
ihracatının geliştirilmesi ve bunlara yönelik çözüm ve
önerilerin belirlenmesi amacıyla verilen araştırma önergesi
Danışma Kurulunun aldığı kararla ortak öneri hâline
getirilerek Genel Kurulda görüşülmektedir. Ben de bu vesileyle Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tıbbi bitkilerin tanımını tam olarak
yapmak mümkün değildir. Günümüzde tıbbi ve aromatik bitkiler terimi
genellikle birlikte kullanılmaktadır. Tıbbi ve aromatik bitkiler
genel anlamı itibarıyla hastalıkları önlemek,
sağlığı sürdürmek ve hastalıkları
iyileştirmek için ilaç olarak kullanılan bitkilerdir. Tıbbi
bitkiler, sağlık, beslenme, kozmetik, vücut bakımı, tütsü
yapımı veya dinî törenler gibi alanlarda yer alırken, aromatik
bitkiler ise güzel koku ve tat vermeleri için kullanılmaktadır.
Tıbbi ve aromatik bitkiler denildiğinde hem bitki hem etken madde
yönünden ve hem de tüketim alanları bakımından çok büyük bir
alanı kapsamaktadır. Bu bakımdan bugün standart hâle gelmiş
bir gruplandırması bulunmamakla birlikte genellikle
familyalarına, içerdikleri etken maddelere, tüketim ve
kullanımlarına, yararlanılan organlara ve farmakolojik
etkilerine göre gruplandırılmaktadırlar. Ancak en yaygın
olarak kullanılan gruplandırma, etken maddelerine göre yapılan
gruplandırmadır.
20nci
yüzyılda tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim ve
kullanımındaki gelişmeler incelendiğinde,
yüzyılın başlarında teknolojinin getirdiği yenilikler,
sosyal ve politik gelişmeler bitkilerin ilaç olarak
kullanımının hızla azalmasına neden olmuştur.
Dünyada
tıbbi ve aromatik bitkilere olan talep her geçen gün artmaktadır.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin özellikle ilaç, gıda ve kozmetik sanayi
hammaddesi olarak geniş bir kullanım alanı vardır. Tüketici
ve sanayici taleplerine cevap veren kaliteli ve standart ürün için ıslah
edilmiş çeşitlerin geliştirilmesi, uygun ekolojik
şartların belirlenmesi, tabiata zarar vermeden zamanında
toplanması, hasat sonrası işlemler ve işleme teknolojisinin
belirlenmesi için bir Meclis araştırması komisyonu kurularak
elde edilecek sonuçlara göre düzenleme yapılması ihtiyacı bütün
gruplar tarafından benimsenmiştir.
Türkiye'de,
hâlihazırda, gerek iç tüketim ve gerekse ihracatı yapılan
tıbbi ve aromatik bitkilerin tahminen yüzde 20si kadarının
tarımı yapılmaktadır, diğer yüzde 80i ise kök, meyve,
sap, yaprak ve çiçek olarak geleneksel yöntemlerle doğadan toplanmak
suretiyle elde edilmektedir. Günümüzde, Türkiye'de, yeterli miktarda standart
ve kaliteli ürün temini, geleneksel yöntemlerle yapılan toplanmayla mümkün
olmamaktadır. Bu bitkilerin, düzenli olarak kültür ve ıslah
çalışmalarıyla istenilen niteliklere
ulaştırılması gerekmektedir.
Tıbbi
ve aromatik bitkiler, uçucu yağ yani eterik yağ taşıyan
bitkilerdir. Uçucu yağlar, bitkilerden su buharı
damıtılmasıyla elde edilen, oda sıcaklığında
sıvı olan, bazen donabilen uçucu, kuvvetli kokulu ve
yağımsı karışımlardır. Aromatik bitkilerden
elde edilen uçucu yağlar açıkta bırakılınca oda
sıcaklığında bile buharlaşabildiklerinden ve güzel
kokulu olduklarından esans ismiyle de anılmaktadırlar.
Doğadaki tüm bitkiler insanlığın hizmetindedir ve aromatik
bitkiler asırlardır ilaç, gıda, parfümeri ve kozmetik gibi çok
farklı alanda kullanılmaktadırlar.
Yüzyıllardan
beri süregelen insan ve bitki arasındaki bağ sonucu, günümüzde tüm
dünyanın önemli kabul ettiği ve ciddi araştırmaların
yapıldığı etnobotanik bilim dalı doğmuştur.
Etnobotanik, bilgi birikimi, deneme yanılma yoluyla edinilmiş ve uzun
bir zaman süreci sonucunda nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar
ulaşan çok değerli bilgileri yansıtan içerikleriyle, bitkilerin
bilimsel olarak değerlendirilmelerine önemli katkıda
bulunmaktadır. İnsanlık tarihi boyuncu bilinen pek çok
hastalık türü tıbbi ve aromatik bitkiler kullanılarak tedavi
edilmeye çalışılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütüne
göre dünyadaki insan nüfusunun yüzde 80i hastalıklarını
öncelikle tıbbi bitkiler yoluyla tedavi etmeye çalışmaktadır.
Hâlihazırda ilaç üretiminde yüzde 60 oranında tıbbi ve aromatik
bitkiler kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra
gelişmiş ülkelerdeki reçeteli ilaçların yüzde 25i bitkisel
kökenli maddelerden oluşmaktadır. İlaç elde edilen bitkilere
olan talep, düşük maliyetli olması, yan etkilerinin olmaması,
toksit etkilerin azlığı ve doğal olarak üretilmiş
olmasından dolayı hem gelişmiş hem gelişmekte olan
ülkelerde artış göstermektedir.
Gün
içerisinde soluduğumuz kirli hava, düzensiz beslenme ve katkı
maddeleri, besinlerde kullanılan zararlı, koruyucu maddeler ve
hareketsizlik vücudumuzda serbest radikal denilen maddeleri
oluşturmaktadır. Bu maddeler de bağışıklık
sistemimizi etkileyerek hastalıklara sebep olmaktadır. Bu da son
yıllarda insanoğlunu yoğun bir şekilde antibiyotik
kullanımına yönlendirmiştir. Ancak vücuttaki bu bakterilerin antibiyotiğe
olan direnci artmış, bu sebeple de ilaç sektörü dozajı daha
yüksek olan antibiyotikler üretmeye başlamışlardır. Yani
biz antibiyotik aldıkça vücuttaki bakterilerin antibiyotiğe olan
direnci artmış ve dirençleri arttıkça da çözüm daha yüksek dozajlı
antibiyotikler kullanmakta aranmıştır. Bu kısır döngü,
sonunda içinden çıkılmaz bir hâl almıştır.
İşte
burada devreye tıbbi aromatik bitkiler girmektedir. Bu nedenle ilaçlara
alternatif olarak tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanılması
önerilmektedir. Bazı bitkisel bileşimlerin tek bir antibiyotikle
öldürülmesi zor olan mikroorganizmaların dirençliliğine
karşı koyarak daha etkin bir tedavi sağladığı
rapor edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, sağlıklı olma anlayışı
içerisinde bütün dünyada alternatif tedavi veya destekleyici tedavi diye
adlandırılan tedavi yöntemleri tartışılmaktadır.
Alternatif tedavi veya destekleyici tedavi yöntemlerinde ana materyal olarak
gündeme gelen tıbbi ve aromatik bitkilerin bilinçsizce
kullanılmasında görülen artışa paralel olarak olumsuz ilaç
etkileşimlerinde de artış kaçınılmazdır.
Her
insanın farklı metabolizması vardır ve farklı
özelliklere sahiptir. Bilimsel dayanağı olmaksızın, hiçbir
denetime tabi tutulmaksızın ve hiçbir standardı bulunmayan bu
ürünlerin ticarethanelerde, internet üzerinden, radyo ve televizyon
reklamlarıyla tanıtım ve satışı
gerçekleştirilmektedir. Son dönemlerde tıbbi bitkilerin endikasyon
belirtilerek kontrolsüz olarak satılması toplum sağlığı
açısından çok ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Tıbbi
bitkilerin etki göstermesi için bir standardın olması gerekir.
Tıbbi
bitkilerin doğru kısımları, doğru mevsimde, doğru
saatte ve doğru bölgede toplandıklarında bir standarttan söz
edilebilir çünkü bitkilerin içerdikleri maddeler ekolojik şartlara göre değişmektedir.
Dünya
pazarlarında tıbbi ve aromatik bitkilere olan talep,
değişik alanlarda ve sanayi kollarında tüketimine paralel olarak
her geçen gün artmaktadır. Dünyada yaklaşık 422 bin bitki türü
bulunmakta olup bunlardan 70 bin civarındaki kısmı tıbbi
bitkilerdir. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 20 bin
civarında tıbbi ve aromatik bitki türü vardır. Türkiyede ise 9
bin civarında bitki türü olup bunlardan yaklaşık 500 tanesi
tıbbi bitkiler grubunda yer almaktadır.
Türkiye,
tıbbi ve aromatik bitkilerin dış satımında
dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir. Ülkemiz, farklı iklim ve
ekolojik koşullara sahip olması, florasının çok sayıda
bitki türü ve çeşitliliğini içermesi bakımından,
ayrıca doğadan toplanan ve kültürü yapılan tıbbi ve aromatik
bitkiler açısından büyük ekonomik potansiyele sahiptir.
Tıbbi
ve aromatik bitki tarımını yapmak isteyen yetiştiricilerin
ihtiyaç duyduğu tohumu sağlamak, onlara gerekli yardımı
yapmak mutlaka ve mutlaka şarttır. Özellikle ekonomik değeri
yüksek olan bitki türleri kültüre alınarak bu bitkilerin doğal
tarımına geçilmelidir. Bu nedenle kaliteli ve doğal
ortamına zarar vermeden toplanan ürünler ve yetiştirilen bitkiler
için teşvik primleri verilmelidir. Bu olaylar dikkate alınarak, gen
kaynakları ve biyolojik çeşitlilik çok iyi taranarak bu gibi olumsuz
koşulların etkisini azaltmak ve belli ölçüde dayanıklı
türlerin belirlenmesi, kültüre alınması ve ıslah edilmesi
faydalı olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ilaç ham maddesi olan etken maddelerin tespitinden üretilmesine
ve dağıtılmasına kadar bilgi ve sorumlu tek
sağlık meslek grubu eczacılardır. Tıbbi bitkiler ve
etkileri konusunda tek meslek grubu eczacılar olduğu için, 6197
sayılı Kanunda yapılan değişiklikle, tıbbi
bitkilerin eczanelerde, eczacıların kontrolünde satışı
ve kullanılması toplum sağlığı
açısından çok önemlidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum Sayın Mit,
buyurun.
MUSTAFA
MİT (Devamla) Değerli milletvekilleri, yine sosyoekonomik yoksulluk
içinde bulunan vatandaşlarımızın topluma entegre
olmaları ve ekonomide aktif üretken duruma geçerek sürdürülebilir gelire
ulaşmaları amacıyla, tıbbi bitkilerin bölge kadınlarına
toplatılarak kadınlar için de istihdam alanı oluşturulabilir
diyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Mit.
Sayın
milletvekilleri, şimdi söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Sibel Yiğitalpe
aittir.
Buyurun
Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede gerek iç tüketimde
kullanılan gerekse dış satımı yapılan tıbbi
aromatik bitkilerde üretimi artırmak ve istenilen kalitede ürünü elde
etmek için, tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin
korunması, floraya zarar vermeden sürdürülmesi ve değerlendirilmesi
için gerekli her türlü yasal düzenlemenin yapılarak hayata geçirilmesi,
yetiştirme tekniklerinin her bitkiye ve ekolojik koşullara göre
saptanması ve buna dair her türlü çalışmanın
yapılması konusunda partimizin olumlu bir bildirimi vardır ve
bizim de bunu desteklediğimizi belirterek konuşmama geçmek istiyorum.
Evet,
biz hep bahsediyoruz aromatik bitkiler diye ama aromatik bitkilerin
Aslında Türkiye çok zengin bir ülke ve özellikle bizim o taraflarda çok
daha zenginlik var. Gabara, Cudiye, Liceye bir
baktığınızda çok fazla zenginlik var, yer altı, yer
üstü zenginliği var ama bombardımandan kaynaklı, yoğun
çatışmalardan kaynaklı, belki yüzyıllık birikim, yer
altı, yer üstü zenginlikleri maalesef heba ediliyor, yok ediliyor ve insan
eliyle.
Şimdi,
burada, mesela öyledir ki bizim büyüklerimiz
(X) derdi Kürtçe,
ebegümeci, bunları iyi biliriz. Yani buna benzer onlarca Kürtçe isim
sayacağım ama literatürlere yansımayan, bilinmeyen ama yerelde
bilinen birtakım aromatik bitkiler var. Tabii ki dilimizi, kültürümüzü yok
saydığınız için, bunu da buna
katmadığınızdan dolayı bunu da bir kenara koyarak
söylemek istiyorum.
Şimdi
-burada bizler konuşmamıza başlamadan önce- bu ülkenin çok
önemli 2 tane sorunu var. Şu anda aktif, ağır ve can
yakıcı olan problemlerinden bir tanesi Afrin. Afrin üzerinden hiçbir
şekilde konuşmaya açık değilsiniz, tartışmaya
açık değilsiniz, eleştiriye açık değilsiniz. Öyle ki
insanların en ufak bir reddetme ya da itiraz etme noktasında
hızlıca bir refleks geliştiriliyor ve hemen yargı
mekanizması tek çalışan alan olarak savaş
karşıtları üzerinden işlev görüyor.
Şimdi,
sormak istiyorum, siz bu ÖSOyu çok sahipleniyorsunuz ama özellikle CHPye de
sormak istiyorum
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) ÖSOyu sahiplenen yok, onlara sor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) AKPye de sormak istiyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Biz Mehmetçike, biz Silahlı Kuvvetlere saygı
duyarız, ÖSOyu onlar tutuyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) ÖSOnun sizin komşunuz
olmasını ister miydiniz? ÖSOya hayatınızı teslim eder
misiniz?
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) - Ettik, ettik, merak etme.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) ÖSOya malınızı, mülkünüzü
teslim eder misiniz, evinizi teslim eder misiniz,
sokağınızı teslim eder misiniz?
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Şu anda Türk ordusuyla beraber omuz omuza
savaşıyorlar.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Ya da siz laik seküler bir bakış
açısına sahip olup kendi yaşamınızın garantisi
olarak ÖSOyu görüyor musunuz?
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Türk ordusuyla omuz omuza savaşıyorlar.
Bırak bunları.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Bunların hepsi birer sorudur ve
bunların hepsi de sizlerin yüzleşmesi gereken sorulardır ve
yanıtlardır.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Sen ÖSOdan rahatsız olma, başka yerlerden
rahatsız ol.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, sözünü tamamlasın.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Şimdi, ÖSOnun nasıl bir
pratiğe sahip olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz, uluslararası
arena da iyi biliyor, görseller de var, elimizde onlarca kanıt var ve
neler yaptığına dair insanın söylemekten imtina
ettiği, âdeta bir suç makinasından bahsediyoruz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Oradaki insanları kurtardık.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) - Kim kimi kurtardı ya? Kendinizi kurtarın.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Ama siz Afrin üzerinden konuşurken,
oradaki yaşayan halkı görmezden gelip sadece ve sadece Biz gittik
Ne yaptınız gidip oraya? Kimse var mıydı? Halktan 1 tane
insan yoktu. Ne oldu? Oraya giden güruh yağmalamaya başladı ve
basına yansıdı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Ya güruh dediğin Mehmetçik. Ayıp ya!
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Güruhtur
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) - Ne Mehmetçiki, ÖSOyu söylüyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Benim açımdan ÖSO bir güruhtur ve
güruh olarak kalacaktır.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Mehmetçik dedi, Mehmetçikle beraber
savaşıyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) ÖSO şöyle bir güruhtur: Alevi
kadınlarını kafeslere koyup gezdirdiği için güruhtur, ÖSO
kafa kestiği için güruhtur, ÖSO yağmacılık ve
talancılık yaptığı için güruhtur.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) - Yalan söylüyorsun, bunların hiçbiri olmuyor.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Yalan söylemiyor, doğru söylüyor
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Dinleyin, sonra isterseniz cevap
verirsiniz.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) ÖSO oralı olmadığı
için, kendine ait bir toprakta bunu yürütmediği için bir çetedir.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Ne oldu? Sırtınızı
yasladığınız PYDye galip geldi diye mi bunları
söylüyorsun?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Hırsızlarla iş birliği
yaptınız.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Şimdi, ben bunları söyledikten
sonra bu ülkenin en önemli 2nci sorunundan da bahsetmek istiyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Katillere Kuvayımilliye dediniz.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) İki ay önce ÖSO konuşmuyordun burada.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Bakın, bu ülkenin en önemli
sorunlarından biri de cezaevleridir. Şu anda, cezaevleri,
kapasitesinin yüzde 171 oranında doluluğa sahip bir yerden
bahsediyoruz ve burada yüzde 167 oranında kapasitesinin çok üstünde bir
kapasiteden bahsediyoruz. Burada neler var, cezaevinde kimler var biliyor
musunuz? 69 bin öğrenci var. Bu 69 bin öğrenci herhâlde size
yetmemiş ki Boğaziçi Üniversitesi veya bir başka üniversitenin
öğrencilerini tutuklama gibi bir çabanız var, anlaşılan o
ki bundan da size bir şey çıkmayacaktır.
Bakın,
cezaevlerinden tekrar bahsetmek istiyorum. Avrupa Konseyinde 47 ülke içerisinde
son on yılda en fazla artış gösteren ülke olarak tarihe
geçtiniz. Yine, sizin düne kadar cemaatçilerle kol kola girdiğiniz, birlikte
hareket ettiğiniz ve bizi de sürekli tutuklayan, bizi sürekli
yargılayan o cemaatin yargı mensupları var ya, savcı ve
hâkimleri, 5 bini şu anda cezaevinde. Şu anda şunu söylemek
istiyorum: Bugün bu suça ortak olan bütün yargı mekanizmasını da
ileride, üç yıl sonra ya da beş yıl sonra buradan
başkaları gelip anlatacak, diyecek ki: Zamanında cemaate sahip
çıkanları siz tutukladınız, bugünleri de yapanlar ileride
tutuklanacak. Bunu da söyleyerek tekrar cezaevlerine dönmek istiyorum.
Evet,
cezaevlerinde inanılmaz hak ihlalleri var ve bu, ülkenin en büyük
sorunudur. Bu ülkenin hassasiyet göstermesi gereken ve bire bir
sorumluluğu olan bir alanda maalesef her gün hak ihlallerinden,
işkenceden, şiddetten, kaba dayaktan, tecritten bahsediyoruz.
Burası kimin sorumluluğundadır? Adalet
Bakanlığının sorumluluğundadır. Kim bakıyor
oraya? Adalet Bakanlığı bakıyor ve Adalet
Bakanlığının personelleri orada çalışıyor.
Dolayısıyla, orada olacak her şeyden de sizler Adalet
Bakanlığı olarak sorumlusunuz. Ben şimdi hak ihlallerini
kısaca hemen hızlıca geçmek istiyorum.
Bakın,
neler isteniyor biliyor musunuz? Telefon görüşmelerinde -ailelerinden
önce- tekmil vermeleri isteniyor, tutuklulara tek tip saç tıraşı
dayatılıyor, havalandırma yerlerinin tellerle üstü
kapatılmış, kafa sistemine geçilmiş ve Avrupada...
İdarenin denetiminden geçip tutuklulara teslim edilen kitaplara,
cezaevinde yapılan aramalarla el konulmakta.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Konuya gelsene, aromatik bitkiyle bunun ne ilgisi
var? Bir ıhlamur iç, ada çayı iç rahatla istiyorsan!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) İmzamız var orada.
BAŞKAN
Sayın Kurt, rica ediyorum, lütfen...
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Sayın Başkanım, konuya gelebilir mi?
İç Tüzüke davet edebilir miyim? Lütfen...
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Bakınız, evet, yüzleşmek
istemediğinizin farkındayım ama bu, ülkenin bir sorunudur,
aromatikten daha önemli bir sorundur, aromatik kadar önemlidir, daha da önemli
sorunudur.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Şu anda aromatik bitkileri konuşuyoruz,
bunu konuşacaksan gel, yoksa dinlemek zorunda değiliz seni ya!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya müdahale etmeyin lütfen!
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Burada 200 bin insandan bahsediyorum. 200
bin insan milyonlarca insana denk geliyor ve milyonlarca insanın sesi
olmak zorundayız biz.
Ben
şunu söyleyeceğim, devam edeceğim: Cezaevinde olan
insanların sağlığa erişimi neredeyse hiç yok, çok
fazla sayıda hasta tutsak var. Burada 1.021 hastadan bahsediyorum.
Ben
şimdi size bir isim, bir örnek vereceğim: Sise Bingölden
bahsediyorum, 78 yaşında, 6 çocuk annesi ve temel
ihtiyaçlarını karşılayamayacak düzeyde. Kendisine ne
dayatılıyor, biliyor musunuz? Kendisine Örgütle ilişiğini
kesersen, imza atarsan biz seni tahliye ederiz. deniyor. 78 yaşında,
torun torba sahibi olmuş bir kadını, siz nasıl böyle bir
uygulamayla, böyle bir tehditle veya böyle bir şantajla cezaevinde
tutabilirsiniz?
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Öyle bir şantaj yok. Ne alakası var?
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Buna adalet mi diyorsunuz? Adalet
dediğiniz, büyük, görkemli saraylar yapmak değildir ya da çok cezaevi
yapmak değildir, bununla övündüğünüz an adaleti bitirmişsiniz
demektir.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Hâlâ terör örgütü üyesiyse 78 değil, 98
yaşında olsa da yatar orada.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Nitekim, siz, adalet sarayları
yapmakla, cezaevleri yapmakla övünüyorsunuz. Adaleti de ayaklar altına
aldınız.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Terör örgütü üyesiyse 78 değil, 98de de yatar.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, 70 yaşında bir
kadından söz ediyor, 80 yaşında ya.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Ben tekrar Sise Bingöle dönmek istiyorum.
Sise Bingöl de şu anda temel ihtiyaçlarını
karşılayamıyor. Hepinizin babaannesi, annesi ve
yakınları vardır. 80 yaşındaki insanı bir
düşünün, kendi yakınlarınız olarak düşünün ve
cezaevinde böyle bir muameleye maruz kaldığını
düşünün. Hanginiz bundan rahatsız olmazsınız, hanginiz? Ben
kişi olarak herhâlde bütün insanların bundan rahatsız
olduğunu düşünüyorum. Bir kalp taşıyorsa, bir beyin
taşıyorsa bundan rahatsız olmalıdır ama eğer
Rahatsız değilim, devam etsin. diyorsanız o da sizin kendi
hukuk anlayışınızdır, tırnak içinde
söyleyeceğim.
Şu
anda, Tarsus Cezaevinde 5 kişi süresiz, dönüşümsüz açlık
grevinde, Adana Ceyhan M Tipi Cezaevinde de 6 tutuklu süresiz açlık
grevinde. Neden? Yine, hak ihlallerinden kaynaklı, kötü muameleye maruz
kaldıkları için. Bu insanlar, orada, onurlu bir yaşam adına
kendi bedenlerini ölüme yatırıyorlar. Bunların hepsinin
bilincinde olmanız gerekir. Bunları söylüyoruz, evet, aromatikle
ilişki kuramayabilirsiniz ama bu ülkenin sorunları bir bütündür.
Aromatiğe gösterdiğiniz duyarlılığı cezaevlerine
de gösterin, cezaevinde olanlar da sizin yurttaşınızdır ve
Afrinde ölen, yaşamlarını yitiren askerler de sizin
yurttaşınızdır; hiçbirisi birbirinden
bağımsız değildir.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Süre bitti artık. İnşallah, bir
şeyler konuşursunuz konuyla ilgili.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Bu aromatik üzerinden konuşmak
isterseniz
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Önerge verirsin, bunlarla ilgili konuşursun.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Peki, soruyorum ben o zaman:
Aromatiğin endüstrisini kim ele geçirecek? Kime faydası olacak? Kim
para kazanacak? Oranın yerel halkına bir geliri olacak mı? Orada
o çalışanlara bir geliri olacak mı? Yerel halk bundan
faydalanabilecek mi? Bunlara da o zaman cevap verin. Bunların hiçbirine
cevap veremezsiniz.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Veririz.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - Şimdi, bunların
devamını getireceğim, ben yine cezaevlerine döneceğim ve
şunu söyleyeceğim: 1980 döneminin cezaevleri hâlen
tartışılıyor ve o, ülkenin utancı olarak
tartışılıyor. Kenan Evrenden bahsedildiğinde 5 No.lu
Cezaevi insanların aklına gelir, 80 döneminde yaşanan
vahşet akla gelir.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Onun hesabını biz sorduk, biz; kimse
sormadı. 12 Eylülün hesabını da biz sorduk.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Ama öyle bir döneme geldik ki kapasitesinde
yüzde 161 oranında artış olduğu bir dönem ve her gün ve her
gün ihlallerden bahsedildiği, ihlallerin yaşandığı,
insanların hücrelere konulduğu, 100 binlerce insanın mağdur
edildiği bir dönemi de hatırlatacak size.
SALİH
CORA (Trabzon) Bu başka bir konu ya, bu başka bir
araştırma konusu.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Bugün geçmişten, Kenan Evrenden
bahsettiğimiz gibi, bugünlerden bahsedildiğinde, bu boş
sıralarda sadece oylama anında olduğunuz, onun
dışında biz konuşurken sadece itiraz ettiğiniz ama
asla ve asla sorunlara karşı çözüm yönünde bir çaba
göstermediğiniz de tartışılacak. Tarihe böyle geçtiniz siz,
bu boş sıralarla ve sadece el kaldırıp oy vermeyle tarihe
geçtiniz.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Mutfak geniş, mutfak.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Oy verdiğiniz yasaların
çoğunun ne olduğunu da bir gün oturup gerçekten
tartışabilirsek ne mutlu bize.
Şimdi,
bitirmeden önce son cümlelerimde şunu söyleyeceğim: Bu ülkede
çocuklar, 700 bebek annesiyle birlikte cezaevinde. O bebekler parklarda
oynaması gerekirken cezaevlerinde ve dört duvar arasında maalesef
hâlâ ve anneleriyle birlikte büyüyorlar. O çocukların, cezaevlerinde
büyüdükten sonra, çıktığında ne gibi bir duyguyla
büyüyeceğini ve nasıl bir tercih yapacağını
düşünüyorsunuz? Daha doğrusu, tercih değil de neye mecbur bırakılacak,
hiç bunu düşündünüz mü? O çocuklar cezaevinden
çıktığında nasıl bir duyguyla, nasıl bir
davranış biçimiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Son bir cümle, toparlayacağım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yiğitalp.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) O çocukların, bu topluma nasıl
bir bakış açısına sahip olacağını ve mevcut
iktidara, Hükûmete ve bu sürecin sorumlularına karşı nasıl
bir duyguyla yaklaşacağını hepimiz az çok tahmin
edebiliyoruz, değil mi? Ve bunu, yirmi yıl öncesindekiler de böyle
yaptılar -bakın, nasıl bir kuşak çıktı-
şimdikiler de böyle, bu şekilde olacak ve oluşan bu her türlü
şiddetten de, her türlü çatışmadan da bire bir sorumlusunuz
çünkü zeminini ve imkânını siz yaratıyorsunuz ve savaş
hükûmeti olarak da anılacaksınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Askerlerimiz destan yazıyor resmen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, izin verirseniz zapta geçsin diye
söyleyeceğim. Bir defa, İç Tüzük 66 kürsüde konuya bağlı
konuşmayı emreder. Bu konuda daha hassas olmanızı
salık veriyorum izin verirseniz.
İkincisi:
Afrinle ilgili beraber düşünmeyeceksek, en millî konumuzda beraber
olmayacaksak hangi konuda beraber olacağız diye düşünüyorum.
Mehmetçik orada büyük bir fedakârlıkla beraber bizim güvenliğimiz
için adım atıyor, Mehmetçike de en büyük yardımı ÖSO
gösteriyor. PKKnın, PYDnin ısrarla dile getirdiği ÖSO
karşıtlığını Meclis kürsüsünden ifade etmenin doğru
olmadığı kanaatindeyim. Tekrar takdirlerinize sunuyorum sizin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin (10/5), (10/2602), (10/2612) ve (10/2644)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birleştirilerek yapılan ön görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bambaşka bir gündemdeyiz ama
sayın hatip partimizin doğrudan ismini vererek bir ithamda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi, Mehmetçikin Suriyede bulunmasıyla ilgili
geçmişte yapılan hatalı dış politikayı ve
hatalı Suriye politikalarını eleştirmekle birlikte, oradaki
ortaya çıkan çok sayıda terör örgütünün Türkiye açısından
tehdit olduğu durumda Mehmetçikin oradaki görevinin sonuna kadar
arkasındadır. Ancak hep eleştirdiğimiz gibi, Özgür Suriye
Ordusunun Mehmetçikin başarılarına, Mehmetçikin
varlığına, Silahlı Kuvvetlerin yetkinliğine gölge
düşürecek şekilde iktidar tarafından övülmesini hep
eleştirdik, Özgür Suriye Ordusu güzellemelerini Silahlı Kuvvetler
açısından son derece sakıncalı bulduk. Bu konuda iktidar
partisiyle ayrı düşündüğümüzü, aynı paralelde
olmadığımızı ifade ediyoruz. Bizim arkasında
olduğumuz, Özgür Suriye Ordusu değil Türk Silahlı Kuvvetleridir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
39.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ve ÖSOnun IŞİDin
kalıntısı cihatçı bir örgüt olduğuna ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Şimdi, öncelikle, İç Tüzük 66
konusundaki iktidar partisinin hareketlenmesi bir iki haftadır
başladı. Nedeni de bütün basını, medyayı
tekleştirdikleri için, artık tek kanaldan bütün Türkiye
bilgileneceği için Mecliste de bu konuda farklı seslerin, muhalefetin
konuşmasını engelleme çabasıdır.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hiç alakası yok Sayın Başkan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Çok alakası var.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Gerçekten, tam anlamıyla şu
anda faşizm yürürlüktedir ve gitgide tahkimatı da hızla
yapılıyor. Yani milletvekilliği düşürülmesinden
siyasetçilerin tutuklanmasına, partimizin kriminalize edilmesine dair bu
konuda milyonlarca örnek var. Yani bunu söylemeyeceğiz, bir
mağduriyet edebiyatı da yapmıyoruz çünkü şu anda onlar
zalimler, bu çok nettir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kim, zalim olan kim, Sayın Başkan?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bugün, cinsel istismar konusunu, çocuk
istismarını Mecliste en fazla gündeme getiren partilerden biri olarak
ve bu konudaki hassasiyetimizin bizim stratejimiz gereği olduğunu
hatırlatarak
Sayın Recep Akdağ gruplardan randevu alıyor,
HDPyle görüşme talebinde bile bulunmuyor; Hükûmet, açıkçası,
halk iradesini, Meclis grubumuzu reddederek, görmezden gelerek
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Çünkü dağa çıkan çocuklara hiçbir şey
demiyorsunuz siz, 15-16 yaşındaki çocukları çukurlara sokanlara
hiç ağzınızı açmadınız.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ondan bahsetmiyor.
BAŞKAN
Sayın Kurt, lütfen
Kaçıncı kez ikaz ediyorum ama lütfen, rica
ederim...
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, siz oradan
konuşamazsınız öyle, bir grup başkan vekili konuşuyor.
BAŞKAN
Sayın Beştaş, Genel Kurula hitap edin lütfen.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sizin grup başkan vekiliniz
konuşurken biz müdahale ediyor muyuz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ediyorsunuz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Allah Allah! Bu
şekilde değil yani. Bu nasıl bir şey? Hakikaten
saygısızca bir tavır.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, ayrıca,
millî politika, içeride ve dışarıda vatandaşının
çıkarlarını korumaktır; millî politika, bu konuda ekonomik
olarak kalkınmayı sağlamaktır; millî politika dediğiniz,
ülkede 80 milyon yurttaşın gerçekten kabul ettiği ve
çıkarına olan bir şeydir. Şu anda Türkiyede 20 milyon Kürt
yurttaş vardır. Afrinde yüz binlerce Kürt, Türkmen, Ermeni, Arap
oradan göç ettirilmiş, yerinden edilmiştir. İçeride ve
dışarıda savaş politikası sadece 2019 seçimlerinde
onların kendi başkanlık hayallerini gerçekleştirmek
içindir.
BAŞKAN
Tamamlayınız lütfen.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bitiriyorum.
Bu
ülkede, gönderdikleri askerler de maalesef, kendi siyasi çıkarları
için ölüme gönderilmektedir. Biz, savaşa da ölüme de
karşıyız. Afrine yönelik politikaları, bugün ÖSO çetesini
kullanıyorlar ya, yarın öbür gün -FETÖ teröristtir. dedikleri gibi-
işte ganimetin arkasında da duramayacaklar, yağmanın
arkasında duramayacaklar. Yol yakınken onlara
hatırlatıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayınız lütfen Sayın Başkan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) ÖSO, IŞİDin
kalıntısıdır, ÖSO cihatçı bir örgüttür ve şu anda
orada temel haklara aykırı, insanlık dışı bir
uygulamaya imza atıyor.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) PYD nedir, PYD? Onunla ilgili bir tane kelime
söylesene.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Doğru, bu vatanda Kürtler var ama PKKlı
Kürtler yok.
BAŞKAN
Arkadaşlar
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, öncelikle
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Turan
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzünün, hiçbir milletvekilinin kürsüde sözünün kesilmesini tasvip
etmediğine ve Meclis Başkan Vekili olarak bu iyi niyetinin suistimal
edilmemesini rica ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, takdir edersiniz ki 4 Meclis başkan vekili
olarak, bizler yasamanın başıyız yani milletvekillerinin
Meclis Başkan Vekiliyiz. Dönem dönem Meclis
Başkanlığına vekâlet ediyoruz, dönem dönem de vekâlete
burada icabet ediyoruz. Ben kendi adıma söylüyorum, hiçbir milletvekilinin
kürsüde sözünün kesilmesini, onun sözünün yarıda
bırakılmasını tasvip etmeyen birisiyim. Biliyorum ve
inanıyorum ki diğer Meclis başkan vekili arkadaşlarımız
da öyledir. Sonuçta yasamanın temsilcileri olarak bize duyduğunuz
saygınlığı, biz de sizlere duyduğumuz takdirde toplum
da, millet de, vatandaş da Meclisimize ve bizlere duyacaktır. Bu
saygınlığa lütfen gölge düşürmeyelim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıca
bu Meclis İçtüzüğünü ve Anayasamızı takdir edersiniz
-dördüncü dönem milletvekiliyim, dokuz yıl bu Başkanlık
Divanında görev yaptım- en iyi bilenlerden biri olduğuma
inanıyorum, bunu da ifade etmek istiyorum. O nedenle gerek İç
Tüzükün maddelerini ve gerekse sayılarını bana
hatırlatmanıza gerek olmadığını düşünüyorum.
Ayrıca İç Tüzükümüzün 66ncı maddesinin neyi ifade
ettiğini çok iyi biliyorum ancak dönem dönem hangi partiden, hangi gruptan
olursa olsun milletvekilimiz çıktığında gündemin
dışına çıkabiliyor, düşüncelerini paylaşabiliyor.
Burada iktidar partisi olarak, iktidar partisi grubu olarak sizlerin de
sabırla dinlemeniz gerektiğine inanıyorum. Kuşkusuz
muhalefet partisi milletvekillerimizin de aynı mahiyetteki
konuşmalarını değiştirerek gündemin
dışına çıktığını dönem dönem gözlemliyoruz.
O nedenle bizim Meclis Başkan Vekili olarak bu iyi niyetimizi suistimal
etmemenizi rica ediyorum.
Buyurun
Sayın Turan şimdi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin (10/5), (10/2602),
(10/2612) ve (10/2644) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin birleştirilerek yapılan ön görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması ile Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle
Sayın Grup Başkan Vekilinin konuşmadaki 66
hatırlatmamızdan sonra faşist bir uygulama, muhalefetin sözü
kesiliyor tarzı eleştirilerini reddediyoruz, şundan
dolayı: Şu ana kadar her muhalefet partisi milletvekili demokratik
rejim içerisinde İç Tüzüke uygun konuşma yapacak, tabii ki bunu
konuşmak bile abes. Ancak bizim de eğer konu aromatik bitkilerken
başından sonuna Afrin gündem olursa İç Tüzüke göre, şu
maddeye göre konuya gel deme hakkımız var diye düşünüyorum. Onun
konuşmasını eyvallah, dinledik zaten ama bizim de İç Tüzük
gereği ne olur gündeme gelin deme hakkımız var diye
altını çiziyorum, bir daha söylüyorum. Fakat kötü olan şu
Sayın Başkan: Aromatik bitkiler gibi bir konudan çıkıp da
Afrin konusu konuşulurken söz aralarında bize doğru dönüp
iktidar partisine faşist zalim ithamlarında bulunmayı siyasi
ahlak dışı buluyorum, şundan dolayı: Basınla ilgili
Rekabet Kurumunun da takibiyle beraber bir satış sözleşmesi
varsa -bu ülkede daha önce defaatle basın satıldı,
alındı; değişik kurumlar el değiştirdi- bir
yenisi varsa, nasıl ki daha önce, ilgili grup başka başka
dergiler, gazeteler almışsa bunu satma hakkına sahiptir. Buradan
yola çıkarak farklı farklı ithamlarda bulunmak doğru
değil.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Aromatik bitkilerle ne alakası var!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Sanki o satışları biz yapıyormuşuz
gibi söylüyorsun, bu doğru değil. İsteyen basın
kuruluşu istediği ticari ilişki içerisinde kanunlara uygun
satışını yapar veya tersini yapar.
Bir
diğer mesele Sayın Başkan, eğer zalimlik arayacaksak,
faşizan adam arayacaksak, on altı yıldan beri tüm Türkiyenin
kardeşliğine, birliğine katkı sağlamak için büyük
riskler alan, baldıran zehri içen Hükûmete değil de PKKya dur
demeyen, PYD diliyle konuşmayı bir siyasi görev bilen, dağa
çıkan gençlerine dur demeyen insanlara aynı ithamda bulunmak
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Turan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gruplar adına
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Pardon, sadece kayda
geçmesi için bir konuda açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bizim yarın da bu
konuda önergemiz var, özellikle basın özgürlüğüyle ilgili, medyayla
ilgili. Bununla ilgili serzenişlerimiz ya da realiteyi ortaya
koymamız hiç Doğan grubuyla falan, onun satışıyla
alakalı değil. Biz o grubun ne yaptığını, ne
olduğunu, neler yapamadığını, nasıl baskılar
altında olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Biz bunu kastetmiyoruz, biz
aslında zaten ortada basın özgürlüğü diye bir şeyin
kalmadığını ve dolayısıyla HDPnin -bunu
verilerle de ortaya koyacağız bu hafta içerisinde de- zaten hiçbir
şekilde basında yer alamadığını, sadece burada
sözümüzü söylediğimizi ama aslında bunun da kısılmak
istendiğini geçen haftaki deneyimlerde de gördük zaten hatta kürsüdeki
milletvekilimizin bile biliyorsunuz süresi bitmeden kürsünün sesi
kapatıldı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Buna bile maruz
kaldık. Bahsettiğimiz şey budur yoksa satış falan
Satılır yani.
BAŞKAN
Maksat hasıl olmuştur.
Teşekkür
ederim.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
6.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu
Kurt ve 32 Milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin
satılması ve bu konuda girişimciliğin desteklenmesi
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/5) (Devam)
7.- Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin
korunması, sürdürülebilmesi ve değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2602)
(Devam)
8.- Şırnak Milletvekili Leyla Birlik ve 21
Milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki üretimi ile ilgili çeşitli
hususların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/2612) (Devam)
9.- Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin
tıbbi ve aromatik bitkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2644)
(Devam)
BAŞKAN
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekilimiz
Sayın Özgür Özel konuşacaktır.
Sayın
Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün
tüm partilerin ortaklaşa verdiği ya da üzerinde
ortaklaştığı tıbbi, aromatik bitkilerle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin grubumuz adına
söz aldım.
Şüphesiz
uzun yıllardır ilettiğimiz böyle bir talebin Meclis
tarafından kabul edilmesi ve bugün bir uzlaşıyla bu komisyonun
kurulabilecek olmasını son derece değerli bulduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Yine
son derece değerli bulduğumuz bir şey: İktidar partisinin
sadece çoğunluk oyuna güvenerek kendi gündemini dayattığı
bir Meclis yerine, muhalefetle ortaklaşarak ülkedeki yakıcı
sorunların üzerine hep beraber gitme kültüründe küçük de olsa bir
adım olarak gördüğümüz bu yaklaşımı
önemsediğimizi ifade etmek istiyorum öncelikle.
Mesleğim
eczacılık. Bu kürsüye 24üncü Dönemde ilk
çıktığım aylarda sürekli eczacıların
sorunları üzerine söz alıyor ve bu konuda yapılması
gerekenleri dile getiriyordum. 24üncü Dönem bu anlamda yaptığı
çalışmalarla, 6197 sayılı Kanunu 4 siyasi partinin
ortaklaştığı şekilde değiştirilmesiyle,
ardından Eczacılıkta Uzmanlık Kanununu
çıkarmasıyla önemli adımlar attı. Sorunlar halen daha çok
yakıcı çünkü eczacının orta ve uzun vadedeki
geleceğine yönelik birtakım doğru adımlar birlikte
atıldı ama eczacılık mesleğinin bugünkü
sorunlarıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar var ve
Türkiye'deki tüm eczacılar, Meclisten ve Hükûmetten bu konuda önemli
adımlar bekliyor. Sürem kalırsa buna süremin elverdiği ölçüde
değinmek isteyeceğim ama önce tıbbi, aromatik bitkilerle ilgili
konuya kısaca değinmek gerekiyor.
Geleneksel
ve modern tıpta tedavi amaçlı kullanılabildikleri gibi besin
takviyelerinde, hastaların diyetlerinde, sporcuların desteklenmesinde
ya da sağlıklı kişilerin kendi tercih ettikleri
diyetlerinde de yer alabiliyor. Bitkisel çay olarak tedaviye yardımcı
olduğu gibi, tat, çeşni ya da beslenme tercihi olarak
kullanılabiliyor ve vücut bakım ürünlerinde, parfümeride, kozmetikte,
dermokozmetikte kullanılan ürünler bunlar.
Dünyada
422 bin bitki varken bunun yüzde 16-17sinin tıbbi amaçlı
kullanılabilir bitkiler olduğunu biliyoruz. Dünya Sağlık
Örgütü ise bu bitkilerin sayısını yaklaşık 20 bin
olarak belirlemiş ve listelerini bu şekilde yayınlamış
durumda. Türkiye bu açıdan son derece önemli bir avantaja sahip çünkü 20
bin bitkinin 1.700 tanesi Türkiyede yetişiyor ve çok önemli bir
miktarı endemik yani sadece ve sadece Türkiyede yetişebilen çok
sayıda tıbbi aromatik bitki var ve dünyadaki bu skalanın, bu
toplam tıbbi aromatik bitkilerin yüzde 8,5-9unun Türkiye'de olması
son derece önemli. Bu, ülkemize çok büyük bir fırsat sunuyor. Ancak, hem
sağlık açısından hem ekonomi açısından bu önemli
konuda pazar payına geldiğimizde rakamlar hiç iç açıcı
değil. 2000 yılında dünyadaki pazarı 60 milyar dolar olan
tıbbi aromatik bitkilerin bugün pazarı 120 milyar doları geçti.
Bu kadar büyük bir pazarda Türkiye, 2,3 milyarlık önemli bir pazarı
ifade ediyor ama bu, maalesef ihracat anlamında değil. Önemli bir
miktarı -dermokozmetikler başta olmak üzere- yurt
dışından ithal edilen preparatlarla Türkiye hak ettiği yeri
alabilmiş değil, hatta bu konuda pozitif değil, ekonomisi
açısından negatif unsura dönüşme tehlikesiyle karşı
karşıyayız. Bunun için bizim burada bir irade koymamız
önemli.
Kurulacak olan komisyonu son derece önemsiyoruz. O
komisyona Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tıp alanının uzmanları,
eczacı meslektaşlarımız ve grubumuzda
bulunmasının bizim açımızdan ve Meclis açısından
son derece önemli bir katkısı olduğunu ifade edeceğimiz
-kendisi çekirdek ve tohumlardan şifalı yağlar konusunda
uzmanlaşmış, bu konuda elini taşın altına koymuş,
Türkiye'de çok önemli çabalar yapmış- Sayın Temizel'in de bu
komisyona çok değerli katkılar sunacağına inanıyoruz.
Bunu, grubumuz adına da müjdeliyoruz.
Sayın Bakanın burada bulunması bir
zorunluluk tabii, Hükûmetin temsili gerekiyor. Orman ve Su İşleri
Bakanı elbette böyle bir konuyu takip etmeli, esas sahiplerinden
olmalı ama Sağlık Bakanının burada olmaması,
Tarım Bakanının burada olmaması önemli bir eksikliktir.
Komisyonun çalışmalarını
raporlaştırdığı sırada gecikilmeksizin rapor
Meclis gündemine alınmalı ve rapor görüşülürken Sağlık
Bakanı ve Tarım Bakanının mutlaka görüşmeleri takip
etmesi gerektiğini önemsiyoruz.
Bugün
gıda takviyeleri olarak ifade edilen tıbbi aromatik bitkilerin
içinde bulunduğu gerek gıda takviyeleri gerek yardımcı
gerek tedavinin ana unsuru olarak kullanıldıkları tüm durumlarda
bunların hastalara ya da sağlıklılara
ulaştırılma yerinin eczaneler olması gerektiğinin
altını çizmek gerekiyor. Bugün marketlerde, spor salonlarında,
eczane dışı birtakım mekânlarda, eczaneye benzetilmiş
ama ruhsatı eczane olmayan, sahibi eczacı olmayan mekânlarda ve
özellikle internetten yapılan satışlar halk
sağlığı açısından son derece tehlikeli. Çünkü
ilaç formunda olan, kapsül şeklinde olan, şurup formunda olan,
insanların ilaç sandığı, internetten satılan ama
çoğunlukla içeriği prospektüsünde yazandan da farklı olan ve
âdeta, özellikle zayıflama konusu ve birtakım farklı
ihtiyaçların karşılanması noktasında zehirlerin
kontrolsüzce erişimi ve çok sayıda ölümle
karşılaşıldığını da daha önceden defalarca
ifade etmiştik. Bu açıdan bu komisyonun bu konudaki
çalışması son derece önemli.
İktidar
partisinin yaptığı önemli bir hata, sağlıkta bir
şeyler yapmaya çalışırken sağlık emekçilerini,
sağlık çalışanlarını bu konunun özelinde
eczacıları yanına, arkasına almak varken
karşısında tutmak, onlarla didişmek, onların
önerilerini dikkate almamak olduğunun altını çizmek gerekiyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu konuda -bir fırsattır-
bu komisyonun katılımcılık esaslı yürümesini,
başta Türk Eczacıları Birliği ve eczacı odaları
olmak üzere eczacılıkla ilgili meslek örgütlerinin, tıpla ilgili
tüm meslek örgütlerinin, sağlık profesyonellerinin bu konuda
katkılarının alınması ve ortaklaşılmasının
son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Ben
yüce Mecliste şu bilgiyi paylaşmak istiyorum: Ben eczacılık
fakültesinden mezun olduğumda 7 tane eczacılık fakültesi
vardı Türkiye'de, bugün toplam 41 tane var Kıbrısla birlikte ve
36 tanesi öğrenci mezun ediyor, eğitim veriyor. Oysa Hollandada 4
eczacılık fakültesi var, bunun 1 tanesi eczacı mezun ediyor;
diğer 3ü bilimsel çalışmalar yapıyor, araştırma
geliştirme faaliyetlerinde bulunuyor.
Biz
eczacı sayısını nüfusa göre sınırladık,
yardımcı eczacılık uygulamasını getirdik, ikinci
eczacılık uygulamalarını getirdik; bunların her birisi
eczacılar açısından maliyet artırıcı unsurlar.
Eczacılar elini taşın altına koydular ama iktidarın
uygulamaları yüzünden elleri o taşın altında ezilmeye devam
ediyor.
Sayın
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ Sağlık
Bakanı olduğunda ve sizin iki dönem milletvekilliğinizi
yapmış olan Sayın Mehmet Domaç daha Türk Eczacıları
Birliğindeyken üç aylığına hasta katılım
paylarının eczanelerde alınması uygulaması, neredeyse
on bir on iki senedir devam ediyor ve her gün hasta ile eczacı
arasında bir tartışma alanı olduğu gibi, hastayı
cebinden yaptığı ödemeleri kontrol edemez bir noktaya getiriyor.
Bugünkü teknolojide bu soruna derhâl çözüm bulunabilecekken, maalesef, hastadan
hastanede, eczanede ve maaşından yapılan kesintilerin
toplamının takip edilmemesi, yüzde 10-20 arasında olması
gereken, kronik hastalarda yüzde 0 olması gereken katılım
payının fiilen yüzde 45leri, 50leri, 52leri bulduğu bu
sürecin takip edilememesi, siyaseten iktidar partisinin bundan sorumlu
tutulmaması, eczacının aldığı bir para
hastanede kesilen bir para sanki iktidar politikalarından
kaynaklanmıyormuş gibi bir görüntünün ortaya konulmasıyla
karşı karşıyayız.
1970lerin
sonunda hasta varken, eczacı varken ilaca erişimin mümkün
olmadığı süreçte kurulmuş eczacı kooperatifleri bugüne
kadar özgür eczacı sermayesiyle mesleğin yapılmasını
mümkün kılan koruyucu bir etkendi. Ancak eczacı kooperatifleri
Hükûmetin gerekli koruyucu politikaları benimsememesi, aksine
dezavantajlı uygulamaları körüklemesi yüzünden zor günler geçiriyor.
Buradan Meclise bir hatırlatma yapmak gerekiyor: Dünyada market eczaneler
var, zaman zaman sizin içinizdeki birtakım kişiler buna heves
ettiler; dünyada zincir eczaneler var, bir de dünyada halk eczaneleri var;
Türkiye'deki eczane yapısı halk eczanelerine karşılık
gelmektedir. Halk eczaneleri eczacının, hastanın ve kamunun
ortak menfaatlerini telif eden, ortak menfaatlerini savunan ve güçlendiren
yapılarıdır. Halk eczanelerinin olmadığı tüm
ülkelerde ilaç istismarı üst düzeydedir, madde
bağımlılığı üst düzeydedir, ilaçtan zarar görme
üst düzeydedir, kamunun doğru, akılcı olmayan ve lüzumsuz ilaç
kullanımlarından uğradığı zararlar üst
düzeydedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Müsaade ederseniz Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkanım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Vereceğiniz kararlarla halk eczanelerini korursanız,
onların ayakta kalmasının olmazsa olmazı eczacı
kooperatiflerini korursanız; koruduğunuz doğrudan önce halk
sağlığıdır, sonra kamuyu, kamunun yararını,
hazineyi, maliyeyi koruyorsunuz demektir, ondan sonra da eczacıyı
koruyorsunuz demektir. Eczacı, bulunduğu toplumun sosyal lideri,
aldığı akademik eğitimi emeğiyle birlikte hastaya
sunan, hastaya sunduğu kutuya değer katan, sevgi katan ve halk
sağlığı açısından son derece önemli bir
sağlık profesyonelidir, sağlık emekçisidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Eczacıyı yok ederseniz
sağlığı, hastayı yok edersiniz ve bundan, ülkede hangi
siyasi görüşten olursa olsun hiç kimse ve hangi siyasi parti olursa olsun
hiçbirimiz fayda görmeyiz.
Bu
komisyonun çalışmalarını son derece önemsediğimizi,
olumlu katkı vereceğimizi, komisyon sonuçlarının da yasama
faaliyetine dönüşmesini sabırsızlıkla beklediğimizi
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına son konuşma Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Samaniye
aittir.
Buyurun
Sayın Samani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde var olan tıbbi ve
aromatik bitkilerin üretimi, korunması, pazarlanması, ekolojik
dengenin korunması, bu yolda faaliyet gösteren kadın
girişimcilerin desteklenmesi amacıyla kurulması düşünülen
Meclis araştırması komisyonu hakkında grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette
her coğrafyanın kendisine göre avantajı ve dezavantajı var.
Bizim coğrafyamızın da özellikle yapısı
itibarıyla dört tarafının denizlerle çevrili olması,
yapısının engebeli olması, dağlarının
olması coğrafi açıdan önemli bir avantajı bize sunuyor. Hiç
şüphesiz ki bitki çeşitliliğinin zenginliğine bu durum
yansıyor.
Avrupa
genelinde toplamda 11.500 civarında damarlı bitki mevcutken bunlardan
10 bin tanesi sadece ülkemize ait ve bu damarlı bitkilerin içerisinde de
3.035 tanesi ülkemize özgü dediğimiz endemik bitkilerden oluşmakta.
Tabii, bunun nedeni şu değerli arkadaşlar, dünyada birçok ülke,
coğrafyasının düz olması ve benzeri faktörlerden
dolayı bir tek fitocoğrafik bölge özelliğine sahipken ülkemiz
toplamda 3 çeşit fitocoğrafik bölgenin özelliğini gösteriyor. Bu
kadar zengin bir fitocoğrafik bölgenin özelliğini gösteren ülkemizde
de birçok bitki türleri sadece ülkemize özgü endemik olarak ortaya
çıkabiliyor. Mesela, ülkemizdeki toplam endemik bitkilere
baktığımız zaman, bunların yüzde 30
civarının güney Anadoluda olduğunu görürüz. Bunların
içerisinde, benim ilim olan Antalya'da da toplam tespit edilen 801 taksonun 245
tanesi de sadece Antalya ve dağlarına özgü endemik bitkilerdir.
Değerli
milletvekilleri, tıbbi ve aromatik bitkiler ile bunlardan elde edilen
birçok ürün insan hayatının her alanına girmiş
bulunmaktadır. Bu bitkiler, insanlar için besin ve enerji sağlama
gibi yaşamsal değer taşımakla beraber, başta ilaç
sanayisi olmak üzere, kimya, gıda, kozmetik ve zirai mücadele sektöründe
ham madde olarak kullanılmakta ve ekonomik açıdan büyük değer
taşımaktadır.
Bilinen
250 bin bitkinin yüzde 15inden fazlası tıbbi amaçlarla
kullanılabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde halkın
yaklaşık yüzde 80i sağlıkları için geleneksel olarak
ve ağırlıklı biçimde şifalı bitkiler kullanmaya
devam etmektedir. Günümüzde, gelişmiş ülkelerce de önemi
anlaşılmış olan tıbbi ve aromatik bitkilerin şifa
amaçlı kullanım oranları her geçen gün artmaktadır.
Ülkemizde 628.806 dekar alanda tıbbi ve aromatik bitkiler ekimi
yapılmakta olup 253.269 ton toplam ürün alınmaktadır TÜİK
verilerine göre.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, bulunduğu coğrafya ve sahip olduğu
farklı iklim, topoğrafya özellikleri nedeniyle zengin biyolojik
çeşitliliğe sahiptir. Türkiye florasında 174 familyaya ait 1.251
cins ve 12 binden fazla tür ve tür altı taksonu dediğimiz alt tür ve
varyete bulunmaktadır ve ayrıca birçok bitkinin de gen merkezi
konumundadır. Ülkemiz, farklı iklim ve ekolojik koşullara sahip
olması, floranın çok sayıda bitki türü ve çeşitliliği
içermesi bakımından doğadan toplanan ve kültürü yapılan
tıbbi ve aromatik bitkiler açısından büyük bir ekonomik
potansiyele sahiptir. Ülkemizde gerek iç tüketimi gerekse dış
satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin 20
kadarının tarımı yapılmakta, diğerlerinin yöresel
kullanım, ticaret ve dış satım amacıyla kök, yaprak ve
çiçekleri doğal olarak floradan toplanmaktadır. Doğadan
toplanarak iç ve dış ticareti yapılan 347 tür bulunmakta ve
bunların yüzde 30unun dış ticareti yapılabilmektedir.
Tıbbi
ve aromatik bitkilerin sürdürülebilir üretim ve pazar potansiyelini yeterince
değerlendirmek için bu ürünlerin istenen miktar ve kalitede olması
gerekmektedir. Son yıllarda mevcut durumu korumak ve bu artan pazarda yer
almak için piyasanın istediği ürünlerin istenilen miktar ve kalitede
sunulması gerekmektedir. Dünya pazarları ve ilaç sanayisi, etken madde
miktarı ve kalitesi yüksek ve bu yönleriyle standart ürün talep
etmektedir. Günümüzde yeterli miktarda standart ve kaliteli ürün temini
doğal bitkilerin toplanmasıyla mümkün olmamakta, bu bitkilerin
düzenli olarak kültür, seleksiyon ve ıslah çalışmalarıyla
istenilen niteliklere ulaştırılması gerekmektedir.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin bazı türlerinin doğadan
toplanması ekonomiktir ancak doğadan toplanan bitkilerde kaliteli ve
standart ürün elde etmek her zaman mümkün değildir. Doğadan toplanan
bitkilerde kalitenin her zaman istenen düzeyde olmaması, toplama
sonrası işleme, depolama ve nakliye koşullarının
yeterince karşılanamaması gibi nedenlerden dolayı bu
bitkilerin tarımının yaygınlaştırılması
da lüzum ifade etmektedir. Gerek iç tüketimde kullanılan gerekse
dış satım yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerde üretimi
artırmak ve istenen kalitede ürünü elde edebilmek için doğadan
toplamaların sürdürülebilirlik ilkesine dayalı floraya zarar vermeden
yapılması, bitki toplayıcılarının eğitilmesi,
talebi fazla olan bitkilerin kültüre alınması, doğal bitkilerin
doğaya zarar vermeden zamanında toplanması lüzum ifade
etmektedir. Doğadan toplamalarda tağşiş yani farklı
karışımların, karıştırmaların
probleminin önüne geçilmesi için ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının bu konularda yeterli önlemi alması tıbbi
ve aromatik bitkilerin geleceği açısından son derece önemlidir.
Ayrıca, bitkilerin devamlı olarak doğadan bilinçsizce sökülmesi
doğal vejetasyonun bozulmasına, nadir ve endemik bitki türlerinin yok
olmasına ve ülkemizde çok önemli bir sorun olan erozyonun da
artmasına neden olabilmektedir. Doğa tahribatının
önlenmesi, toplamaların kontrollü ve bilinçli bir şekilde
yapılması bu bitkilerin kültüre alınmasıyla mümkündür.
Çeşitli iklim ve toprak özelliklerine sahip ülkemizde birçok tıbbi
bitkinin doğal olarak bulunması ve bu bitkilerin kültüre
alınmaları da kolaylaşacaktır yani zaten gen
kaynağı ülkemizde, kültüre alınması da son derece kolay
olacaktır bundan dolayı, adaptasyon zorluğu çekmeyecektir bir
diğer ifadeyle.
Değerli
milletvekilleri, dünya piyasalarının istediği kalite ve miktarda
güvenilir tıbbi ve aromatik bitki üretiminin artırılması
için Tarım Bakanlığımızca yeni bir destekleme
politikası uygulanmaya başlamıştır. Bu desteklemede
2018 yılı için iyi tarım uygulamaları kapsamında
dekara 50 ila 100 TL, işletme büyüklüğü miktarına göre 5 dekar
ve altındaki tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği yapan
küçük aile işletmelerine dekara 100 TL, mazot ve gübre desteği
ayrıca 14 TL, organik tarım yöntemiyle üretim yapan çiftçilerimize
ise -dekara ürün kategorilerine bağlı olmak üzere- 10 ile 100 TL
arasında değişen destekleme ödemesi uygun görülmüştür.
Yine, kırsal kalkınma destekleri, indirimli kredi destekleri, ki
Ziraat Bankası veya tarım kredi kooperatiflerinden 2 milyon TL'ye
kadar işletme kredisi kullananlara yüzde 50 indirim, 2 ile 3 milyon TL
arasında işletme kredisi kullananlara yüzde 25 indirimli kredi
imkânı sağlanmaktadır. Tabii, şüphesiz ki bizim doğada
yoğun olarak üretilen, adaptasyon sorunu çekmeyen özellikle ilk etaptaki
bitkiler için yani kekik, biberiye, adaçayı, sığla
yağı, sumak, keçiboynuzu, defne, fesleğen, likapa, ıhlamur,
safran ve jojoba üretimleri için bu destekler öngörülmektedir.
Ayrıca
bir diğer destek, hazine arazilerinin tahsisi 24 Kasım 2017 tarihinde
yayımlanan Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 379 sıra no.lu
Tebliğiyle, hazine arazilerinin rayiç bedelinin binde 1i olarak
belirlenecek kira bedeliyle tıbbi ve aromatik bitkiler üreten çiftçilere
kiraya verilmesi söz konusu hâle gelmiştir.
Tarım
Bakanlığımız bünyesinde kırk yılı
aşkın süredir tıbbi bitkilerle ilgili araştırma
çalışmaları yapılmaktadır. Bugün itibarıyla
Bakanlığımız bünyesinde 41 adet AR-GE projesi
yürütülmektedir. Yine, tıbbi aromatik bitkiler konusunda 19 üniversite, 6
özel sektör, 1 STK ve 1 kamu kurumu olmak üzere toplam 27 adet projeyi
desteklemiş olup bu projelerden 9 adedi sonuçlanmıştır, 18
projenin çalışmaları devam etmektedir. Kamu, özel sektör ve
üniversiteler tarafından 15 türde toplam 51 tescilli çeşit geliştirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, dolayısıyla bu kadar önemi haiz, bu kadar
coğrafi zenginliğimiz olan ülkemizde tıbbi ve aromatik
bitkilerin kullanılması, desteklenmesi konusunda kurulacak
araştırma komisyonunun faydalı olacağına inanıyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Samani.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
önerge sahipleri adına ilk söz İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Hüda Kayaya aittir.
Buyurun
Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiyede birçok tıbbi ve aromatik bitki doğadan toplanmakta ve bir
kısmının da belirli ölçüde tarımı
yapılmaktadır ancak bunlara ait düzenli istatistiksel bir veri
bulunmamakta ve arz-talep ilişkisi dikkate alınarak üretimleri
yapılamamaktadır. Türkiyede gerek iç tüketimi gerekse dış
satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin tahminen yüzde
20 kadarının tarımı yapılabilmektedir. Bununla
beraber, ticaret ve dış satım amaçlı kök, yaprak ve çiçek
doğal floradan toplanmaktadır.
Türkiyede
yetişen bitkiler yok olma tehlikesi altında olup bir kısmı
neslini devam ettirebilmekte zorluklarla karşılaşmaktadır.
Sanayileşme ve şehirleşme, baraj yapımı, erozyon,
tarla açma, aşırı otlatma, çorak, tuzcul alanların
ıslahı ve yangınlar bu bitkiler için büyük bir tehlike arz
etmektedir.
Günümüzde
tıbbi aromatik bitki tarımı yapmak isteyen üreticilerin en
önemli sorunlarından biri de tohumluk materyal teminidir.
Yetiştiricilerin ihtiyaç duyduğu tohumluğa her türlü
çoğaltım materyali sağlayacak kurumsal altyapının
mutlaka oluşturulması gerekmektedir.
Tıbbi
ve aromatik bitkilerin çeşitli kısımları veya bunlardan
elde edilen etkili maddeler yıllardan beri hastalıkların
tedavisinde kullanılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, bitkisel
ilaç, bitki kimyasalları, gıda katkı maddeleri, kozmetik ve
parfümeri sanayisinin girdisini teşkil eden bitkisel pek çok ürünün elde
edildiği bu bitkilere talep artmaktadır. Değişen
sağlıklı olma anlayışı çerçevesinde, tüm dünyada
alternatif tedavi ya da destekleyici tedavi gibi farklı tedavi
yöntemlerine ve bitkisel ürünlere olan ilgi ve bu doğal sağlık
ürünlerinin kullanımları tüm dünyada giderek artmaktadır. Buna
bağlı olarak da ürünlere bağlı advers ilaç
etkileşimlerinin görülmesinde artış yaşanmaktadır.
Bireye özgü değerlendirmeler yapılmaksızın bilimsel
yetkinliğe sahip olmayan kişilerce, hiçbir denetime tabi olmayan
mekânlardan veya internet üzerinden, hiçbir standardizasyona sahip olmayan bu
ürünlerin sağlığı iyileştirmek amacıyla radyo,
televizyon ve internet aracılığıyla tanıtımı
gerçekleştirilmektedir.
Türkiyede
gerek iç tüketimde gerekse dış satımı yapılan
tıbbi ve aromatik bitkilerde üretimi artırmak ve istenen kalitede
ürünü elde edebilmek için tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin
korunması, floraya zarar vermeden sürdürülmesi ve değerlendirilmesi
için gerekli her tür yasal düzenlemenin yapılarak hayata geçirilmesi,
yetiştirme tekniklerinin her bitkiye ve ekolojik koşullara göre
saptanması, tıbbi konsültasyon olmadan alınabilecek
sağlığa ilişkin ürünlerle ilgili kanuni düzenlemelerin
tasarlanması, tohumluk temini için kurumsal altyapının
oluşturulması ve çeşit geliştirilmeye yönelik ıslah
çalışmalarının desteklenmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, şu bir gerçek ki yurdumuz, sahip olduğu endemik
bitki örtüsü ve tohum zenginliğiyle dünyadaki ender bölgelerden biridir.
Geldiğimiz noktada ise hayvancılığın,
tarımın bile bitme noktasına getirilmesi gibi, bitkisel örtü ve
tohum zenginliğimiz de bitme noktasına getirilmiştir. Özellikle
HES'ler ve basiretsiz politik uygulamalar ve müdahalelerle ülkemiz
çoraklaşma noktasına getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, sizlere şimdi birkaç farklı konudan daha
bahsedeceğim. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü
bugün yaptığı açıklamada Türkiyeyle ilgili bazı çok
önemli, hepimizin de bildiği, hatta yaşadığı
gerçekleri ifade etmiştir. Türkiyenin insan hakları
noktasındaki eksileri maalesef uluslararası kamuoyunda karşılığını
buluyor ve bunlar tarihe, kayda geçiyor arkadaşlar.
Türkiye,
İçişleri Bakanlığı verilerine göre -İçişleri
Bakanlığının verileri bu raporda yer almaktadır- 20
Ocak-26 Şubat 2018 tarihleri arasında, Türkiyenin Afrin
Operasyonunu eleştiren sosyal medya paylaşımları yüzünden
648 kişinin gözaltına alındığı uluslararası
raporlara da geçmiştir.
İnsan
Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Barış
çağrısı yapan tweetler atan kişileri gözaltına almak
ve haklarında kovuşturma başlatmak Türkiye Hükûmetinin bugüne
kadar düştüğü en dip noktadır. demişlerdir. Türkiye
yetkilileri, kişilerin askerî harekâtlar da dâhil her türlü Hükûmet
politikasını barışçıl yollarla eleştirme
haklarına saygı göstermeli ve bu saçma davalar düşürülmelidir.
Değerli
arkadaşlar, yine bu raporda ismi geçenlerden bir tanesi, İnsan
Hakları İzleme Örgütünün avukatlarla yaptığı
görüşmeler, sosyal medyada eleştirel görüşlerini
açıklayanlar hakkında iş birliği ya da propaganda
suçları yerine, silahlı terör örgütüne üye olmak iddiasıyla
açılan soruşturmalarda da bir artış olduğunu ortaya
koyuyor. Haklarında silahlı örgüte üye olmak suçlamasıyla
soruşturma açılan şüpheliler suçun
ağırlığı sebebiyle genellikle tutuklanıyorlar,
suçlu bulunmaları hâlinde, daha uzun cezalara çarptırılıyor.
Bu şahsiyetlerden bir tanesi de hepinizin tanıdığı Doktor
Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşlar. Kürt meselesiyle ve
barış sürecinin 2015te sona ermesiyle ilgili sosyal medyada
yaptığı barışçıl bir paylaşım sebebiyle
21 Şubat günü Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde iki yıl
altı ay hapis cezasına çarptırıldı ve aynı
zamanda, biliyorsunuz, KHKyle de görevinden
uzaklaştırıldı.
Gergerlioğlu
soruşturma ve yargılaması sırasında Hükûmet
yanlısı medyanın yoğun karalama kampanyasına hedef
oldu ve aynı zamanda son günlerde de emeklilik ikramiyesi hakkı dâhi
gasbedildi ve bu haktan mahrum edildi.
Değerli
arkadaşlar, birkaç konu daha vardı ama vaktim
kalmadığı için değinemeyeceğim. Biraz önce Grup
Başkan Vekilimizin dile getirdiği ve Sayın Bakanın da
cevapladığı Mardin ve ilçelerinde, özellikle
Kızıltepedeki elektrik kesintileriyle ilgili meseleyi ben bizzat
biraz önce kendim, yerelden telefonla bilgi aldım. On iki gündür
elektrikler kesik arkadaşlar. DEDAŞ yetkilileri jandarma
eşliğinde elektrik trafolarını söküyorlar arkadaşlar
köylü borcunu ödemedi diye. Köylüye çıkarılan borçta çok ciddi
yolsuzluklar olduğu iddia ediliyor. Bir köylünün ödeyebilme gücünün
üstünde çok aşırı meblağlarda borçlar gönderildiği
ifade ediliyor. Köylülerin büyük bir kısmı ise kendi
kullandıklarının hakkını vermek istiyorlar ama bu
meblağları ödeme gücünden tamamen mahrumlar. Mardin ve ilçelerinde
yaşanan bu probleme acilen muhakkak el atılmalı, köylüler bu
mağduriyetten kurtarılmalıdır arkadaşlar. Şu
noktaya dikkat çekiyorlar değerli arkadaşlar: Son iki gündür elektrik
geceleri verilmeye başlanmış arkadaşlar, fakat
tarımsal sulama için 3 faz elektrik verilmesi gerekirken 1 faz elektrik
verildiği için tarımsal sulama gerçekleştirilemediği gibi
evlerdeki elektrikli aletler de bozuluyor ve aileler mağdur duruma
geliyor. Ve bir de şöyle bir iddia var değerli arkadaşlar: Bu
borcun, DEDAŞa ödenmesi gereken borcun yüzde 65inin devletin borcu
olduğu iddia ediliyor. Bunun da araştırılması
gerekiyor. Bu sebeplerle, ne olursa olsun, köylüler mağdur edilmemeli, imkânı
olan köylüler hasat zamanına borçlarının
yapılandırılmasını talep ediyorlar aynı zamanda
arkadaşlar. On binlerce hektar arazi gübrelenmiş durumda ve
sulanması gerekiyor. Bizim zaten 100 binlerce işsizimizin
olduğu, binlerce esnafın kepenk kapattığı böyle bir
dönemde 80 milyonun gıda ve yiyecek noktasında hani Köylüler
milletin efendisidir. sözünü sık sık kullanıyoruz,
köylülerimizin bu mağduriyetlerinin muhakkak giderilmesi gerekiyor
değerli arkadaşlar.
Binlerce
esnaf kepenk kapattı dedim, evet, son dört yılda 430 bin esnaf
iflasını vermiş durumda değerli arkadaşlar,
tarımda bittik, tohumda bittik, hayvancılıkta bittik. Ekonomi
iyi. diyorsunuz ama binlerce insan hâlâ dükkanını kapatmaya devam
ediyor, binlercesi siftah etmeden hâlâ kepengini kapatmamaya direniyorlar
değerli arkadaşlar ve ülkemizin geldiği son noktada,
tahammülsüzlüğün, farklı düşünceyi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (Devamla) Bir dakika daha rica edebilir miyim?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaya.
HÜDA
KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bizler burada birbirimizin her sözüne müdahale edebilme gibi
bir ortamı çok aşırı şekilde, haddini aşan bir
şekilde kullanıyoruz ve ekranlardan, yöneticilerden, siyasetçilerden
her gün insanımıza, toplumumuza nefret, şiddet söylemleriyle
insanlarımızın, toplumumuzun bir cinnet toplumu hâline
getirildiğini sizler de biliyorsunuz.
Bakın,
sıradan, en masum
Vapurda müzik yapan gençlere bile Bunlar misyoner.
diye kalkıp, müzik yapan gençlere bile saldırılıyor. Yine,
KHK çığlıkları artmaya devam ediyor. Bugün
Başakşehirde dokuzuncu kattaki evinden bir KHKli eşi
bunalım sonucu kendini aşağı atarak intihar etti. Ya
KHKliler kendileri intihar ediyor ya aileleri arkadaşlar. Dram büyük,
toplumumuz umutsuzluğa kapılmış durumda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (Devamla) Hepimizin vazifesi sürekli birbirimizin sözünü kesmek
değil; birlikte ortak bir yaşamı barış içinde, huzur
içinde gerçekleştirebilmenin yolunda olmamız lazım, bunun için
mücadele etmemiz lazım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Sayın
milletvekilleri, şimdi önerge sahipleri adına ikinci konuşma
Bursa Milletvekilimiz Sayın Erkan Aydına aittir.
Buyurun
Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili araştırma
komisyonu kurulmasına dair grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tabii,
bu tıbbi bitkilerin tarihi insanlık tarihi kadar eski denebilir.
Bununla ilgili ilk yazılı kaynaklar Sümerler ve Çinlilere aittir.
Tıbbi bitkilerin kullanımı ve gelişimi daha ziyade de
eczacılıkla ilgilidir. Bu bitkilerin çoğu doğadan
toplanarak yıllardır tedavide kullanılmaktadır. Birçok
bitkinin de M.Ö. 4000 yılına dayanan kullanımı olduğu
da kayıtlarda vardır. Tropik bölgelerde yetişen bitkiler,
baharatlar ticaret ağları yoluyla dünyayı dolaşan ilk
ürünler olup dünya ticaretinde de önemli bir yere sahip olmuşlardır.
Baharatın tarihi bilinmeden de dünya tarihinde bazı olayların,
savaşların ve özellikle de sömürgelerin nasıl olduğunu
anlayabilmek, aydınlatabilmek de mümkün değildir. Sanayileşmenin
başlangıcıyla da eski önemini yitirmiş, onun yerini yer
altı kaynakları ve diğer metalar almıştır.
Bu
ürünler açısından -endemik açıdan ve çeşit
açısından- Türkiye dünyadaki ilk 8 ülkeden biridir, bu da bütün dünya
tarafından kabul edilen bir gerçektir ama bu kadar kontrolsüz
toplanılması, herhangi bir kültürleşmenin yapılmaması,
kontrollü ekimin yapılmaması soncunda, böyle giderse korkarım,
ilk 28e dahi giremeyecek duruma gelebiliriz. Peki, ne yapmak gerekiyor?
Bunlarla ilgili önlemleri almak gerekiyor. Bu bileşenlerle ilgili
kontrollü ekim alanları, bunların pazarlanmasıyla ilgili,
üniversitelerin de desteklerini alarak ihracata yönelik dikimler ve kontroller
yapılması gerekiyor. Örnek vermek gerekirse dünyada bildiğimiz
omega çeşitlerinden 3, 6, 9 omega ürünleri var ama son zamanlarda bizim
ülkemizde en çok yetişen ürünlerden biri olan narın içerisinde de
olan omega 5 açısından Türkiye dünyada ilk 3 içerisinde. Bunun
antioksidan özelliği, kansere karşı etkisi bilinmekte. Ancak biz
bundan yeteri kadar yararlanabiliyor muyuz? Maalesef yeteri kadar
yararlanamadığımız gibi bundan gerekli kârı da elde
edemiyoruz.
Doğal
bitkilerin ve tıbbi bitkilerin korunmasına yönelik
çalışmalarda öncelikle tehdit faktörlerinin de ortadan
kaldırılması gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre 20
bin tıbbi bitki tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Dünyada da
bitkisel droglar için belli başlı merkezlerde üretim
yapılıyor ancak Türkiyede bunun değeri maalesef
anlaşılamadığı için de yeteri kadar kâr elde
edemiyoruz.
Seçim
bölgem Bursada Uludağ etekleri, hem endemik bitkiler açısından
hem de flora açısından Türkiye'nin en çeşitli olduğu
kaynakların başında geliyor. Ama ne yapıyoruz? Orada da
kontrolsüz taş ocaklarıyla, mermer ocaklarıyla, RESlerle,
HESlerle bunların hem çeşitlerini azaltıyoruz hem de
bunları yok olma tehdidiyle karşı karşıya bırakıyoruz.
Böyle bir zenginliğin yok olması, bizim yüzlerce yıldır
tedavi amaçlı kullandığımız tıbbi aromatik
bitkilerin de yok olması anlamına gelmektedir.
Şimdi,
bu kadar artan tehditlerle ve bu kadar artan bir taleple, kaliteli, standart
bir ürün elde etmek için, tıbbi aromatik bitkilerin ve bunlardan elde
edilen ekstrelerin de sanayi kollarının büyümesi ve artması
beklenmektedir. Bunu yapabilmek için de alınması gereken
birtakım önlemler ve bunlarla ilgili de bilimsel olarak
yapılması gerekenleri de şöyle sıralayabiliriz.
Bir:
Tıbbi ve aromatik bitkilerin uygun kriterlere göre yetiştirilmesinden
sonra bu amaca yönelik olarak uygun teçhizat makine sağlanması ve
kurulması. Tabii ki bu ekipman ve makinelerin ülkemizde üretiminin
yetersiz olduğu ve maliyetlerinin çok yüksek olduğu için de bunlarla
ilgili bir teşvik planının bütçelenmesinin ve
dışarıdan tedarikinin yapılması gerekiyor. Bu tedarik
yapıldıktan sonra da bu makinelerin, teçhizatların da verimli
kullanılması gerekiyor. Bunun için de kümelenme modelleriyle, bizim,
eskiden köylerde imece usulü dediğimiz
Herkesin bu makineleri alma
imkânı mümkün olmadığı için, doğru bölgelerde birçok
üreticinin bundan faydalanmasını sağlayarak, çeşitlerin de
belirlenerek, bu teçhizattan yapılarak masrafların minimize edilip
verimin de maksimize edilmesi şeklinde sıralanabilir.
Yine
bunları yaparken, bu kümelenme modellerini yaparken Türkiye'de Atatürkle
birlikte çok gelişen kooperatifçilik modellerinin de mutlaka
artırılması gerekiyor. Lozan görüşmelerinde Lord Curzonun
İsmet İnönüye Sen bunları hep reddediyorsun, bugün cebimize
atıyoruz, bu paranız yok, geldiğinizde de biz size para verirken
tek tek bu cebimize attıklarınızı önünüze
koyacağız. dediği ama Atatürkün de o para
kaynağını, devlette ve kendisinde olmayan kaynağı
kooperatifçilikle, kooperatifçiliği geliştirerek
yarattığı ve asla da gidip kimseden para istemeden
kalkınmayı yaptığı kooperatifçilik modelinin
tıbbi, aromatik bitkilerde de uygulanmasında verimin
artacağı muhakkak.
Gene
bir başka konu, tohum tescili ve tescilli tohumun
kullanılmasındaki ıslah çalışmaları. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilgili
birimleri tarafından teşvik edici uygulamalar hayata geçirilmelidir.
Bu merkezler tarafından, bitkilerin toprak ve iklim istekleri konusunda
çiftçilere yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetleri vererek
katma değeri yüksek bitkilerin üretilmesi gerekmektedir. Tıbbi
bitkilerin, özellikle ana yollar, sanayiler, havaalanları gibi kirlenmenin
ve kontaminasyonun fazla olacağı bölgelerin uzağında
yetiştirilerek kalitesinin artırılması gerekiyor.
Ayrıca, havza bazlı destekler ve yerel paydaşların
önerileriyle, yıllarca edindikleri atadan, babadan gelme o birikimleri,
know-howları buralarda kullanılması faydalı olacaktır.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin havzasının oluşturulması,
hangi havzalarda hangi tıbbi, aromatik bitkilerin
yetiştirileceği ve hangi miktarda yetiştirilmesi gerektiği
bilgilerinin de sektör analiz raporlarına göre belirlenmesi gerekmektedir.
Uluslararası düzeyde piyasa değeri olan tıbbi, aromatik
bitkilerin ıslahı ve tohum geliştirme
çalışmalarının artması, gen kaynaklarının ve
ıslahatçı haklarının korunmasına yönelik
düzenlemelerin yapılması için esasların belirlenmesi ve bunlarla
ilgili de mutlaka kotaların konulması, sadece ülkemizde yetişen
bu ürünlerin, dışarıda genleriyle oynanıp tekrar bize
ihracat yoluyla geri gönderilerek fazla miktarlarda para ödenmesinin de önüne
geçilmesi gerekiyor. Ülkemizde gıda, kozmetik, boya, süs,
hayvancılık, geleneksel ve tamamlayıcı tıpta
kullanılan tıbbi bitkilerin üretiminin planlanması, eylem
planlarının da hazırlanması şarttır.
Bitkisel
gen kaynaklarının korunması ve uluslararası ticarete konu
edilmesi açısından özellikle ülkemizdeki bu bitkilerin
tanımlamalarının yürütülmesi ve tüketime sunulan bitkilerin coğrafi
işaretleme yoluyla da değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Ham
madde işlenirken veya üretilirken de ürün kalitesinin gerektirdiği
doğru yöntemlerin tespit edilmesi ve kullanılması da
gerekmektedir. Bunun için de AR-GE ve ölçek büyütme çalışma süreçleri
başlatılmalıdır. Ölçek büyütmede kritik basamaklar da
laboratuvar, pilot, endüstriyel ölçek çalışmalarının
sırasıyla denenmesi ve valide edilmesi de önem
taşımaktadır.
Gene,
eczaneler dışında satılan bu ürünlerin bizim gibi
farmakognozi, farmabotanik ve fitoterapi eğitimi almış
eczanelerden başka bir yerde satılmaması da çok önemli bir
konudur çünkü bu bitkiler doğru kullanılmadığında
zehirlenmelere ve başka kalıcı sakatlıklara da yol
açabilmektedir. Farmasötik ürün formatında olan ürünlerde yasal düzenleme
yapılarak bu eczaneler ve bayilerinin dışında ve
marketlerde satılması da engellenmelidir.
Üretilen
tıbbi ve aromatik bitkilerin ürün ambalajı, satışı ve
üretici firma bilgilerine ait standartlarında mevzuat düzenlemeleri
yeniden yapılarak mutlaka son kullanıcıya
ulaştırılması gerekir. Rekabetin ve
yatırımların doğru yönlendirilmesi açısından da
fizibilite çalışmaları yönetilmelidir. Pazarlama stratejisinin
önemli bir parçası olan kalite ve güvenilirliğin sağlanması
için ürüne yönelik kriterlerin kesin olarak belirlenmesi, güvenilir
sertifikasyon sistemleriyle de kalitenin güvence altına alınması
gerekmektedir. Bunların kamu spotlarıyla da desteklenmesinde büyük
önem vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AYDIN (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
ERKAN
AYDIN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Alım
garantili sözleşmeli ürün temininin sağlanması; tohumda,
gübrede, ilaçta ürün bazlı ihtisas ticari borsalarının
kurulması, fiyat politikası ve kontrolünün sağlanması, ürün
bazlı talep oluşturulması, ham madde ithalinin kademeli olarak
kontrol edilmesi, ithalatının ve vergilerinin düzenlenmesi gibi,
uluslararası fuarlarda bulunmak ve yeni fuarların
organizasyonlarının ülkemizde yapılmasını
sağlamak gibi
Doğadan toplama yoluyla ve tarımsal üretimi
yapılan tıbbi aromatik bitkilerle ilgili üretici ve yerel halka
yönelik bilgilerin verilmesi ve bu yönde ihracatın hızla
artırılması gerekmektedir.
Dört
partinin ortak olarak verdiği tıbbi aromatik bitkilerle ilgili
araştırma komisyonunun kurulmasına biz de destek veriyoruz.
Yine,
Down sendromuyla ilgili verilen araştırma önergesinin de kabulünden
dolayı teşekkür ediyorum. Biraz önce yavrularımızın,
canlarımızın yaptığı o güzel gösteriden dolayı
da kendilerine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın
milletvekilleri, önerge sahipleri adına son konuşmacı Hatay
Milletvekilimiz Sayın Orhan Karasayardır.
Sayın
Karasayar, süreniz size aittir efendim.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN
KARASAYAR (Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tıbbi ve aromatik bitkilerin
ekolojik denge gözetilerek üretiminin artırılması, satılması,
sağlığa uygun olarak kullanılması ve
ihracatının geliştirilmesine yönelik sorunların ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması hakkında önerge sahipleri adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İnsanlık
tarihi boyunca bitkiler ve bitkilerden elde edilen ürünler çok farklı
amaçlarla kullanılmıştır. Küresel bazda çok geniş bir
kullanımı olan tıbbi bitkilerin tanımını tam
olarak yapmak mümkün değildir. Günümüzde tıbbi ve aromatik bitkiler
terimi genellikle birlikte kullanılmaktadır. Tıbbi ve aromatik
bitkiler, hastalıkları önlemek, sağlıklı yaşamak
ve hastalıkları iyileştirmek için ilaç olarak kullanılan
bitkilerdir. Tıbbi bitkiler beslenme, kozmetik, vücut bakımı,
tütsü veya dinî törenler gibi alanlarda yer alırken aromatik bitkiler ise
güzel koku ve tat vermeleri için kullanılmaktadır.
Dünya
pazarlarında tıbbi ve aromatik bitkilere olan talep, çok
değişik alanlarda ve sanayi kollarında tüketimine paralel olarak
her geçen gün giderek artmaktadır. Türkiye tıbbi ve aromatik
bitkilerin dış satımında dünyanın önde gelen
ülkelerinden biridir. Ülkemiz farklı iklim ve ekolojik koşullara
sahip olması, floranın çok sayıda bitki türü ve çeşitliliği
içermesi bakımından, doğadan toplanan ve kültürü yapılan tıbbi
ve aromatik bitkiler açısından büyük bir ekonomik potansiyele
sahiptir. Bu kadar zengin bir kaynağa sahip ülkemizde hâlen, doğadan
toplanan ve üretimi yapılan bitkilerin sayısı çok azdır.
Binlerce
yıl önce insan bitkilerin tedavi edici gücünü tanımış ve
sağlıklı yaşayabilmek için onlardan
yararlanmıştır. Tedavi amaçlı kullanılan bitki tür ve
çeşitlerinin miktarı antik çağlardan beri devamlı bir
artış göstermiştir. Mezopotamya uygarlığı döneminde
yaklaşık 250 bitki ilaç ham maddesi olarak kullanılırken
Antik Yunan döneminde 600 kadar bitki tıbbi amaçlı
kullanılmıştır. Özellikle 1990lı yıllardan
itibaren doğal ürünlere olan talep artarak bitkisel kökenli ilaç ve
kozmetik sanayi hızla gelişmiştir. 19uncu yüzyılın
başlarında tedavide kullanıldığı bilinen ve
tıbbi bitkilerden elde edilen ilaç ham maddesi sayısı 13 bini
bulmuştur.
Türkiye'nin
doğal bitki örtüsü, belirlenen 11.707 bitki çeşidiyle küresel ölçekte
büyük zenginliğe sahiptir. Bu bitkilerin 3.649u, yöreye özgü iklim ve
toprak şartlarında yetişen, ülkemize ait endemik tür ve
çeşitlerdir. İç piyasada ticarete konu olan bitki sayısı
ise 350 olup bu bitkilerden yaklaşık 100 bitkinin yurt dışına
ihracatı yapılmaktadır. TÜİKin tıbbi ve aromatik
bitkiler olarak özel bir sınıflandırması bulunmamakla
birlikte yaklaşık 20 çeşit tıbbi ve aromatik bitkinin 1,8
milyon dekar alanda tarımı yapılmakta, üretim miktarı
bakımından siyah çay, kırmızıbiber, haşhaş,
kimyon, nane, kekik, yağlık gül ve anason ilk sıralarda yer
almaktadır. 2000-2017 yılları arasında yetiştiricilik
kaynaklı üretim miktarı yaklaşık yüzde 80
artmıştır.
Son
dönemlerde tıbbi bitkilerin endikasyonunun belirtilerek kontrolsüz olarak
satılması toplum sağlığını ciddi bir
şekilde tehlikeye sokmaktadır. Piyasada satılan tıbbi
bitkilerin gerçekten o bitki olup olmadığı konusunda
şüpheler vardır. Toplanan tıbbi bitkilerin doğru bitki olup
olmadığı ancak bir uzmanın bitkiyi teşhis etmesiyle
mümkün olabilir. Ayrıca, tıbbi bitkilerin etki gösterebilmesi için
standardize olması gerekiyor. Tıbbi bitkilerin doğru
kısımları, doğru mevsimde, doğru saatte ve doğru
bölgeden toplandıklarında standardizasyondan söz edebiliriz. Çünkü
bitkilerin içerdikleri maddeler ekolojik şartlara göre
değişmektedir. Çevrecilik açısından
bakıldığında, bilinçsiz toplamayla biyoçeşitlilik
azalabilir ve bazı türlerin nesli tükenebilir.
Tıbbi
ve aromatik bitkilerin dış ticaretinde onlarca bitki yer
almaktadır. Bu bitkilerden bazıları hem endüstri bitkileri veya
yağlı tohumlar sınıfında yer alırken hem de
tıbbi ve aromatik bitki kabul edilmektedir. Tıbbi ve aromatik
bitkilere ilişkin özel bir sınıflandırma GTİP numarası
olmadığından dış ticareti sağlıklı
olarak izlenememektedir.
Türkiye'nin
tıbbi ve aromatik bitkileri dış ticareti son olarak
yaklaşık 600 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
İhracatta en önemli bitkiler kekik, haşhaş, defne, çay, anason,
kimyon, ada çayı, mahlep, kırmızıbiber ve bitkisel çaylar
şeklindedir. İthalatta en önemli bitkiler ise kahve, çay, keten,
karabiber, kimyon, çörek otu, şerbetçi otu şeklindedir.
İthalatın yüzde 60ını da kahve oluşturmaktadır.
Kalkınmanın,
ekonomik büyümenin, istihdamın artışının temelinde
girişimcilik vardır. Ülkemizde kadın girişimci
sayısı son yıllarda ciddi oranda yükseldi. Kadın
girişimci sayısının artırılması,
kadınların iş kurmaya heveslendirilmesi gerekmektedir. Özellikle
girişimcilerin desteklenmesi yalnızca onları değil,
Türkiyeyi de ilgilendirmektedir.
Araştırma
önergemizin konusu, kadın girişimcilerimize çok uygun bir
alandır. Gerek iç tüketimde kullanılan gerekse dış
satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimini
artırmak ve istenen kalitede ürünü elde etmek için, doğadan
toplamalarının sürdürebilirlik ilkesine dayalı floraya zarar
vermeden yapılması, bitki toplayıcılarının
eğitilmesi, talebi fazla olan bitkilerin kültüre alınması,
yetiştirme tekniklerinin her bitkiye göre saptanması, yurt
dışında geliştirilmiş ve ülkemizin ekolojik koşullarına
adapte olabilecek çeşitlerin getirilerek ülkemizin iklim koşullarında
denenmesi, bu bitki grubunun en önemli sorunlarından biri olan tohumluk
temini için kurumsal altyapının oluşturulması, çeşit
geliştirmeye yönelik ıslah çalışmalarının
desteklenmesi, hasat sonrası işlemler, depolama ve nakliyede uygun
şartların sağlanması gerekmektedir.
Yine
sosyoekonomik yoksunluk içinde bulunan vatandaşlarımızın
topluma entegre olmaları ve ekonomide aktif üretken duruma geçerek
sürdürülebilir gelire ulaşmaları amacıyla tıbbi bitkilerin
bölge kadınlarına toplatılarak kadınlar için istihdam
alanı oluşturulması, ekonomimiz açısından büyük fayda
sağlayacaktır. Dünya piyasalarının istediği kalitede
ve miktarda güvenilir tıbbi ve aromatik bitki üretiminin
artırılması için Tarım Bakanlığımız
yeni ve birçok alanda ciddi destekler vermektedir.
Ülkemizde
tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi, satılması, kontrolü,
ekolojik dengenin korunması, bu konuda kadın
girişimciliğinin desteklenmesi gibi konularda problemlerin tespit
edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 9uncu maddesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırma komisyonu kurularak konunun tüm
boyutlarıyla araştırılması her bakımdan
yararlı olacaktır.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Erkekler de toplayabilir değil mi?
Sataşma değildi Sayın Vekilim.
BAŞKAN
Sayın Karasayar, Sayın Amirim, süreyi sonuna kadar
kullandığınız için teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12
üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, komisyonun çalışma süresinin başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere
üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da
çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek üzere 28 Mart 2018 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum, hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 21.27
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/684), (10/2594), (10/2645), (10/2646) ve (10/2691) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.
(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/5), (10/2602), (10/2612) ve (10/2644) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.