TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci
Birleşim
16
Ekim 2017 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, İstanbulda hafriyat
kamyonları ve okul servisleri kaynaklı güncel sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Bursa belediyeleri ve Bursa
halkının iradesine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Nevzat Ceylanın, Ankaranın başkent oluşunun
94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak, Ankaranın başkent
oluşunun 94üncü yıl dönümünü kutladıklarına ve CHP eski
Genel Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduklarına ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, bugünkü
gensoru görüşmelerinin İç Tüzükün 54üncü maddesi kapsamında
değerlendirilemeyeceğine ve Başkanlık Divanı olarak bu
konuda herhangi bir şey yapamayacaklarına ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, AKP Hükûmetinin, fütursuzca harcamaların ve
dış politika hatalarının maliyetini vergi
artışıyla ve zamlarla almaya
çalıştığına ilişkin açıklaması
2.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Karadeniz Sahil Yolu
geçişinde zarar gören deniz yapılarının
onarılması kapsamında Bulancak İskelesinin de eski hâline getirilmesini
beklediklerine ilişkin açıklaması
3.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, öğrencilerin yurt
sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Erzurum
Milletvekili Orhan Deligözün, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala
acil şifalar dilediğine, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü ile
16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha
Gönüllünün sosyal medya hesabından yaptığı bazı
açıklamalarına ilişkin açıklaması
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde Fesleğen ve
Kızılören köylerindeki 2 okulun kapatılmasına ilişkin
açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, çalışma, üretme,
öğrenme, öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi
faaliyetlerin hakkını vermek ve vakti israf etmemek gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, kontrolsüz silahlanmanın
İnternet üzerinden tüm hızıyla devam ettiğine ve
İçişleri Bakanlığının ruhsatsız silah
satışlarını yasaklamasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Adıyaman Üniversitesi Rektörü
Mustafa Talha Gönüllünün sosyal medya hesabından yaptığı
bazı açıklamalarına ve müftülüklere nikâh kıyma yetkisi
veren kanun dayatmasına sonuna kadar karşı duracaklarına
ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe
ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, TÜPRAŞta meydana gelen patlama
sonrası bölge milletvekili olarak olay yerini incelemesinin ilgililer
tarafından engellenmesine ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, kadına yönelik şiddet
ile kadın cinayetleri konusuna ve pompalı tüfekle öldürülen Helin
Palandökenin ailesine sabırlar dilediğine ilişkin
açıklaması
13.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe
ilişkin açıklaması
14.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Adanada ailesinin maddi durumu iyi
olmayan ve beyin tümörü teşhisiyle ameliyat edilmesi gereken Ali Eren
Apaydın isimli 9 yaşındaki çocuğa Sağlık
Bakanının sahip çıkmasını beklediğine
ilişkin açıklaması
15.- Ordu
Milletvekili Seyit Torunun, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Ordu-Giresun
Havaalanında uçuş iptallerinin sebebini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, CHP eski Genel Başkanı Deniz
Baykala geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Temmuz 2017
yılına ait işsizlik verilerine, genç işsizliğin Türk
toplumunun en zayıf halkası olduğuna ve 16 Ekim Dünya Gıda
Gününe ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, Helin Palandökenin okul çıkışında
silahla vurularak öldürülmesine, büyük tehlike yaratan silahlanmaya
karşı Hükûmeti göreve davet ettiğine ve 28 Eylülün bireysel
silahsızlanma günü olarak kabul edilmesi yönündeki ısrarlarını
tekrar ettiğine ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, hayatını kaybeden
16ncı Dönem milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü
sahibi Halil Yurtsevenin ailesi ile Manisaya
başsağlığı dilediğine ve bireysel silahlanma
konusunda Meclisin üzerine düşen görevi yapacağını ümit
ettiğine ilişkin açıklaması
19.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, CHP eski Genel Başkanı Deniz
Baykala geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Somalinin
başkenti Mogadişuda meydana gelen terör
saldırısını kınadığına, okul
çıkışında öldürülen Helin Palandökenin ailesine
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve konunun
takipçisi olacaklarına, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Meclis Başkanlığının
bugünkü Genel Kurul görüşmelerinin Meclis televizyonunda
yayınlanması için işlem başlatması gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İç Tüzüke ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile TRT arasında yapılan sözleşmelere göre
denetim yollarının hiçbir zaman televizyon yayını
yapılmasını gerektiren özel hâller olarak
değerlendirilmediğine ilişkin açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, gensoru görüşmelerinin de İç
Tüzükün 54üncü maddesi kapsamında değerlendirilebileceğine
ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, burada
yapılan çalışmaların halk tarafından izlenmesi ve
yapılan faaliyetlerin şeffaf olarak yürütülmesinin önemli
olduğuna ve bu konuda bir uzlaşma sağlanabileceğine
ilişkin açıklaması
24.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, cumartesi günü yapılan asker gönderme
tezkeresinin görüşmelerinin televizyondan
yayınlandığına, yayın günleri ve saatleriyle ilgili
sınırlı bir esneme yapılabildiğine ilişkin
açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, televizyon
yayınıyla ilgili anlaşma sağlanmasının bu
konudaki suiistimalleri önleyeceğine ve Meclis TVyle yapılacak
protokol konusunda bütün grupların bilgilendirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, televizyon yayınıyla ilgili konunun
Meclis Başkanıyla birlikte yapılacak bir toplantıyla
açıklığa kavuşturulmasında fayda olduğuna
ilişkin açıklaması
27.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, olağanüstü toplantılarda
televizyon yayını yapıldığına ve bu konuda
uygulama birliği ve düzenini ortaya koymanın Meclis
Başkanlık Divanının yetkisinde olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, yapılacak
oylamayla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Halkların Demokratik
Partisinin hiç üyeliğinin kalmayacağına ve bu durumun yasaya
aykırı olduğuna ilişkin bir açıklaması
VI.- GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.- CHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, kamu
ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve
kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/17)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslanın (11/17) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslanın (11/17) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, Ankara Milletvekili
Sırrı Süreyya Önderin usul görüşmesi nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan üyelikler için
yapılacak seçim işleminin yasadışı olup
olmadığı hakkında
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbay'ın, İzmir Kuş Cenneti'nde doğal
yaşamı ve sit alanlarını olumsuz etkileyecek projeler
yapılacağı yönündeki iddialara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/15189)
2.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş'ın, önerge ve kanun teklifi iadelerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/15201)
3.- Sinop Milletvekili
Barış Karadeniz'in, orman yangınlarıyla havadan mücadele
imkanlarına ve faili meçhul ve insan hatası nedeniyle çıkan
yangınlara karşı eylem planlarına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/15344)
4.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, İzmir'in Menderes ilçesinde yaşanan orman
yangınına, orman yangınlarına karşı önlem
planlarına ve 2002 yılından itibaren yanan ormanlık
alanlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/15345)
5.- İzmir Milletvekili
Ali Yiğit'in, İzmir'in Menderes ilçesinde meydana gelen orman yangınına,
hasar tespit çalışmalarına ve son 20 yılda İzmir'de
yanan ormanlık alanlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/15436)
6.- Ordu Milletvekili Seyit
Torun'un, Ordu'nun Mesudiye ilçesinde yer alan Topçam Barajı'nda üretimin
durdurulmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/15437)
7.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Öz'ün, Çanakkale ilinde ve Ege, Akdeniz ve Batı Karadeniz
bölgelerinde çıkan orman yangınlarında kaybedilen ormanlık alana,
yangınlara karşı alınan önlemlere, müdahale ekipman ve
personeline ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/15871)
8.- İzmir Milletvekili
Ali Yiğit'in, Karareis Barajı inşaatının planlanan
tarihte tamamlanamamasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/15872)
9.- Mardin Milletvekili Ali
Atalan'ın, Mardin'in Nusaybin ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma
yasakları ile ilgili denetim önergelerine ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/16256)
10.- Zonguldak Milletvekili
Ünal Demirtaş'ın, 2011 yılından bu yana fındık
ihracatı yapan ilk onbeş şirkete ve ihraç edilen
fındık miktarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/16428)
16 Ekim 2017 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin
AHRAZOĞLU (Hatay), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İstanbulda hafriyat kamyonları ve okul
servisleri kaynaklı güncel sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksuya aittir.
Sayın
Aksu, sizi davet ediyorum, sayın milletvekillerinden de derin bir
sessizlik bekliyoruz, istirham ediyoruz.
Buyurun
Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun,
İstanbulda hafriyat kamyonları ve okul servisleri kaynaklı
güncel sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL
FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İstanbulun hafriyat kamyonları ve okul servisleri
kaynaklı sorunları hakkında gündem dışı söz
aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykala
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu vesileyle tüm hastalara da
Allah'tan şifa diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaklaşık 15 milyon kişinin yaşadığı bir
megakent olan İstanbul, Türkiye nüfusunun yüzde 18,5unu
barındırmaktadır. İstanbul, kadim değerleri,
doğal ve tarihî güzellikleriyle birlikte, hayat şartlarının
oldukça zor olduğu bir şehir durumundadır. Genel olarak
bakıldığında İstanbul, işsizlik, göç,
sığınmacılardan kaynaklanan sosyal sorunlar, güvenlik,
trafik, deprem ve sel gibi afet riski, çarpık kentleşme, sağlık
ve eğitim kapasitesinin yetersizliği gibi sorunlarla
boğuşmaktadır. Bunların yanı sıra, son zamanlarda
hafriyat kamyonları ve öğrenci servislerinden kaynaklı sorunlar
da giderek yaygınlaşmaktadır.
Bildiğiniz üzere,
hafriyat kamyonları ile beton mikserlerinin yarattığı
tehlikeler son yıllarda İstanbul trafiğinin kâbusu hâline gelmiştir.
Büyük projeler ve kentsel dönüşüm çalışmaları nedeniyle
İstanbulda 5 milyon ton ağırlığına ulaşan
hafriyat, hem trafik güvenliğini tehdit etmekte hem de çevre
kirliliğine sebep olmaktadır. Zira hafriyatın döküleceği
döküm alanlarının kapasitesi yarı yarıya dolmuş
durumdadır. Dolayısıyla tespit edilen alanların
dışına yapılan kaçak dökümler sonucunda İstanbulumuz
âdeta bir moloz yığını hâline dönüşmektedir.
Öte yandan, hız
sınırı ve diğer kuralları ihlal eden kamyon ve beton
mikserleri son bir yılda 25ten fazla can kaybıyla sonuçlanan
kazalara sebep olmuştur. Kazalarda hayatını kaybedenlerin
çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardır. Bunlardan biri de
seçim bölgemde bulunan Arnavutköy Eski Edirne Caddesinde
gerçekleşmiş, Berfin Kantarkıran isimli 17 yaşındaki
kızımız bir hafriyat kamyonunun çarpması sonucu maalesef
hayatını kaybetmiştir. Böylesine ağır bir bilançoya
rağmen hafriyat kamyonlarına kesilen cezalar kâğıt üzerinde
kalmış, caydırıcı olunamamış ve
kazaların önüne maalesef geçilememiştir. Dahası, söz konusu
ağır vasıtaların şehir içinde
karıştığı trafik kazaları giderek
artmaktadır. Belli saatler arasında trafiğe çıkmaları
yasak olan hafriyat kamyonları, denetimsizlik sebebiyle günün her saatinde
ve her sokakta karşımıza çıkabilmektedir. Nitekim, temmuz
ayında İstanbulda düzenlenen bir rüşvet operasyonunda, kamyon
ve mikserlerin ağır tonajlı yük taşımalarına ve
yasak olan saatlerde trafiğe çıkmalarına, ayrıca kaçak
döküme izin verdiği iddia edilen 60 trafik polisinin de aralarında
bulunduğu 102 kişi gözaltına alınmıştır.
Kuşkusuz çeşitli
projelerin gerçekleştirilmesi için hafriyat taşıması
yapılmaya devam edilecektir. Dolayısıyla, bu sorunun önüne
geçmek adına, inşaat alanına en yakın firmayı seçmek,
betonda kuru malzeme kullanmak, prim sistemini değiştirmek,
denetimleri artırmak, beşerî ve teknik kapasiteyi güçlendirmek gibi
birçok önlem acilen devreye sokulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul başta olmak üzere, tüm Türkiyede
yaygınlaşan ve dikkatinizi çekmek istediğim bir başka sorun
ise öğrenci servisleridir. Sorunun temelinde korsan
taşımacılık, plaka karaborsacılığı,
tekelleşme, şoför esnafının geçim
sıkıntısı, denetimsizlik ve müeyyidelerin caydırıcı
olmaması gibi birçok sebep vardır.
Gözümüzün
nuru çocuklarımızı emanet ettiğimiz insanların ve
kullanılan servis araçlarının bu işe uygunluğu çok
ciddi bir meseledir. 12 Ekimde İstanbulda bir okulun etrafında park
hâlindeki bir araçta servis şoförünün uyuşturucu kullanımı
sebebiyle bayılmış hâlde bulunmuş olması,
çocuklarımızın ve trafik güvenliğinin ne gibi risklerle
karşı karşıya olduğunu hepimize göstermektedir.
Bu
nedenle, servis şoförlerinin psikolojik durumlarından eğitimine,
adli kontrolden aile hayatına kadar teferruatlı bir soruşturma
yapılarak seçilmesi şarttır. Eğitim ve seçim kriterlerinin
yanı sıra, bu alanda faaliyette bulunan firmalara ciddi denetim ve
caydırıcı yaptırımlar getirilmesi de
şarttır. Ayrıca, servis araçlarının standartlara uygun
olması ve periyodik olarak teknik denetimden geçirilmesi zorunludur.
Bu
düşüncelerle, Hükûmeti ve İstanbulun yöneticilerini belirtilen
sorunları çözmeye, İstanbullulara huzurlu ve güvenli bir gelecek
temin etmeye çağırıyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aksu.
Gündem
dışı ikinci söz, Bursa belediyeleri ve halk iradesi
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun İrgile aittir.
Buyurun
Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Bursa belediyeleri ve
Bursa halkının iradesine ilişkin gündem dışı
konuşması
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Bursanın sorunlarını ve önerilerimizi anlatacaktık
ancak son günlerdeki gelişmeler gösterdi ki Bursanın şu andaki
en önemli sorunu Bursa halkının iradesine ve seçimine
saygısızlık tehdidi. Son günlerde onlarca belediye
başkanının görevden alınması gündemde.
Tartışma çok saygısızca ve hukuksuzluk zemininde yürüyor.
Sayın Erdoğan diyor ki: Partiden ihraç veya görevi ihmal ve kötüye
kullanmaktan dolayı yapılabilir. İstanbul ve Düzce Belediye
Başkanları istifa ettirildi, onlarcası da sırada. Neden ve
hangi gerekçeyle bu belediye başkanlarının istifasını
istiyorsunuz? Neden bu belediye başkanlarını yargıyla
tehdit ediyorsunuz? Bu belediye başkanlarının
istifasını istemenizin bir suç, yolsuzluk veya bizim
bilmediğimiz bir gerekçesi varsa neden onları yargıya havale
etmiyorsunuz? Yoksa bu belediye başkanları FETÖcü mü? Çünkü bu
şekilde hukuksuz, onursuzca görevden alarak onları, idari kadrolarını,
çalışma arkadaşlarını, hatta ailelerini zan
altında bırakıyorsunuz. İstifa ederlerse AK PARTİde
görev alacaklar, etmezlerse İçişleri Bakanlığı suç
örgütleriyle bağlantı, yolsuzluk ve benzeri sebeplerle bunları
görevden alacak. Yani yolsuzluk yapan veya suç örgütleriyle bağı
olduğu bilinen belediye başkanlarıyla ilgili adli ve idari süreç
kendilerine mi bağlı? Yargıyı belediye başkanları
üzerinde Demoklesin kılıcı gibi kullanan bir iktidar adaletten
bahsedemez. Hani sandıkla gelen sandıkla giderdi, nerede
kutsadığınız o millet iradesi? Darbe
başarılı olsaydı bundan farklı mı olacaktı?
Bu, siyasi vesayet ve demokrasiye tepeden inme bir darbe değil mi? Bu
yapılan, hukuksuzluk ama daha da önemlisi, dilinizden düşmeyen millî
iradeye saygısızlıktır, bu başkanları halk
seçtiyse seçen halka saygısızlıktır. Yok, eğer Halk
seçti gibi yapıyoruz ama tek adam belirliyor, seçim formalite.
diyorsanız bu da yine o kentin halkına saygısızlık
değil midir? Seçilmişlere saygı isteyen Sayın
Cumhurbaşkanı, hatta seçilmiş belediye meclis üyesine bile saygısızlık
iddiasıyla ortalığı kasıp kavuran sizler hangi
gerekçeyle, nereden aldığınız güçle halkın
seçtiği başkanları görevden alıyorsunuz, kayyum
atıyorsunuz? İstifası istenen belediye başkanları
eğer masum olduklarına inanıyorlarsa, bir adamın değil
de halkın belediye başkanlarıysa yaşamları boyunca
çocuklarına ve torunlarına bile açıklayamayacakları bu
onursuz gidişe hayır demelidirler, onları seçen halkın
iradesine saygıları varsa onları bu hukuksuz ve onursuz istifaya
reva gören partilerinden istifa etmelidirler. Aksi hâlde halka, hakka ve
demokrasiye inanan değil, tek adamdan korkan kişiler olarak tarihe
geçeceklerdir.
Ne acıdır ki bu
belediye başkanları bu ülkede tek adam yönetimi olsun diye canla
başla çalıştılar, hatta teşekkür plaketleri
aldılar ve şimdi demokrasi ve hukuka ihanetin ilk kurbanları
kendileri oluyorlar, yanlarında kimse durmuyor. Biz hep halkın
iradesini, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunduk. Ne acı ve
trajikomik ki bu ilkeleri derdest eden AKPnin seçilmişlerinin hukukunu savunmak
da bize düştü. Sırası ve zamanı gelince diğer
seçilmişler ve milletvekilleri için de hukuku savunan biz
olacağız. Sizler kendi seçilmişleriniz için
gıkınızı bile çıkaramazken biz hak, hukuk ve adalet
için susmayacağız.
Ey seçilmiş ve
Halkın iradesi dışında güç tanımam, Allahtan
başka kimseden korkmam. diyen, tek adam anayasası için
çalışan belediye başkanları ve seçilmişleri;
anladınız mı şimdi parlamenter sistemin, demokrasinin,
hukukun üstünlüğünü? (CHP sıralarından alkışlar)
Gördüğünüz gibi, demokrasi ve adalet ilk size lazım oldu. Çok
değil, gelecek yıl da siz iktidar milletvekillerine lazım
olacak. Kendiniz ettiniz, kendiniz buluyorsunuz ve sizin
hakkınızı hukukunuzu savunmak da sabah akşam hakaret ettiğiniz
bize kaldı. Bu size hem ders olsun hem dert olsun.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Ankaranın başkent oluşunun
94üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Nevzat
Ceylana aittir.
Buyurun Sayın Ceylan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Nevzat Ceylanın, Ankaranın
başkent oluşunun 94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
NEVZAT CEYLAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankaramızın
başkent oluşunun 94üncü yılı dolayısıyla söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Başkent Ankara tarihte
son derece büyük hizmetlere sahne olmuş, ülkemizin geleceğinde de
tarihinde de sahne olmaya devam eden önemli şehirlerden bir tanesidir.
Özellikle, 1071de Anadolunun fethinden, Malazgirt zaferinden iki yıl
sonra Ankaramız Türklerin eline geçmiş, ondan sonra Türklerin elinde
günümüze kadar başkent olmasıyla beraber de büyümeye devam
etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Ankaranın başkent olması öyle tesadüfen
olmamıştır. Ankara, o, 1917 yılında olduğu gibi
küçük bir kasaba değildi. Geçmiş dönemlerde, özellikle 15inci ve
16ncı yüzyıllarda Ankara dünyanın en büyük 20 şehrinden 1
tanesiydi. Dolayısıyla, Ankara, o geçmişteki ekonomik
büyüklüğü ve nüfusuyla beraber sayılı şehirlerden bir
tanesiydi. Özellikle tiftik ticaretiyle beraber sof kumaşıyla beraber
Anadolunun en çok ihracat yapan şehirlerinin başında
gelmekteydi. Dolayısıyla, tiftik tekelinin
kırılmasıyla beraber, arkasından kuraklık ve çekirge
istilasıyla beraber maalesef Ankaramız gittikçe küçülmüş ve
1915 ve 1916 yıllarında nüfusu da epey küçülmüş vaziyetteydi ama
şunu bilmemiz lazım: Ankara her zaman bağımsızlık
ruhuyla büyümüş ve o bağımsızlık ruhu da özellikle
Ankaranın başkent olmasıyla beraber ortaya net bir şekilde
çıkmıştır. Çünkü, o bağımsızlık ruhu
Ankaramızda özellikle Gazi Mustafa Kemalin 27 Aralık 1919da
Ankaraya ayak basmasından sonra çok net bir şekilde ortaya
çıkmıştır. Oğuzların tarihinde çok önemli
günlerde, kızılca günlerde düzenlenen o seymen alayları 27
Aralıkta Mustafa Kemalin Ankaraya gelmesiyle beraber Dikmen
sırtlarında kendini göstermiş ve 3 binden fazla atlı seymen
ve binlerce Ankaralı ve etraftan gelen insanlarla beraber Mustafa Kemal
karşılanmış ve Ankara, Kurtuluş
Savaşının ilk merkezlerinden bir tanesi olmuştur ve Ankara
kurtuluş merkezlerinden bir tanesi olurken de Ankaradaki eşraftan
toplanan paralarla beraber Kurtuluş Savaşının mihenk
taşı olma noktasında da önemli mesafeler almıştır.
Nitekim, 23 Nisan 1920de ilk Meclisin açılması, Mustafa Kemalin 5
Ekim 1922 yılında Ankara hemşehriliğini kabulü ve 13 Ekimde
Ankaranın başkent olmasıyla beraber Ankara artık
Kurtuluş Savaşının da, kurtuluşun da merkezi hâline
gelmiştir. Dolayısıyla, Kurtuluş Savaşındaki o
başarısı ve Meclisten, Ankara tarafından yönetilmesi de
tarihte son derece önemli olduğunu özellikle söylemek istiyorum.
Tabii,
29 Ekim 1923 yılında cumhuriyetin kurulması ve Ankaranın
13 Ekimde başkent olması da son derece önemlidir. Fakat şunu da
bilmemiz lazım: Ankara sadece o gün başkent olmamıştır
değerli milletvekilleri, Ankara 5inci kez başkentlik
yapmıştır. İlk önce Galatyanın bir kolu olan
Tektosagların başkentliğini yapmış, daha sonra Galatyanın
başkentliğini yapmış ve daha sonra Doğu Roma
İmparatorluğunun bir kolunun da yine başkentliğini
yapmıştır ama en önemli başkentliğini de Ahi
Cumhuriyetini kurmak suretiyle yapmıştır. Ahi Cumhuriyeti,
biliyorsunuz, Kösedağ Savaşından sonra, Anadolu Selçuklu Devletinin
Moğollar tarafından yenilmesinden sonra Anadolunun her tarafında
beylik kurulmuş, 16 beylik kurulmuş, sadece Ankarada beylik
kurulmamıştır. Ankarada beylik kurulmamasının sebebi
de çok köklü bir ahi geleneğinin olması ve ahilerin aynı
şekilde kendi kendini idare etmesidir. Nitekim, 1292 ve 1363
yılları arasında yaklaşık yetmiş bir yıl
boyunca ahiler cumhuriyet şeklinde Ankarayı yönetmiş ve
Ankaranın gerçek manada o özgürlük anlayışını da
ortaya koymuştur. Dolayısıyla, bizim başkentimiz Ankara da
5inci defa taçlanmıştır.
Ankara
Kurtuluş Savaşındaki şahlanışını 15
Temmuzda da göstermiştir. Nasıl Kurtuluş Savaşında en
iyi şekilde kurtuluşun mihenk taşı olmuşsa, 15
Temmuzda da Ankaramız yine Ankara ve Türkiyenin kurtuluşunda bütün
mazlum milletlerin, bütün mazlum ülkelerde yaşayanların umudu hâline
gelmiş ve 15 Temmuz da o Ankara halkının püskürtmesiyle ortadan
tamamen kaldırılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NEVZAT
CEYLAN (Devamla) Dolayısıyla, tarihte Ankarayı bu
şekilde görmek lazım, bu şekilde düşünmek lazım.
Hepinizi
sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ceylan.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak, Ankaranın
başkent oluşunun 94üncü yıl dönümünü kutladıklarına
ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun
dileğinde bulunduklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN
Meclis Başkanlık Divanı olarak bizler de Ankaranın
başkent oluşunun 94üncü yıl dönümünü kutluyoruz.
Yine,
sayın milletvekilleri, bugün sabah deneyimli siyasetçi, Cumhuriyet Halk
Partisinin eski genel başkanlarından, eski bakanlardan aynı
zamanda, değerli siyaset adamı bir rahatsızlığı
münasebetiyle hastaneye yatırıldı. Biz buradan kendilerine
geçmiş olsun diyoruz, Allahtan hayırlı şifalar diliyoruz.
Aldığımız haber, tabii ki, sevindirici, Allahtan, damar
açılmış. Sağlık durumunun da iyi olduğu haberini
aldık. Bir kez daha kendisine, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Şimdi,
sisteme giren on beş sayın milletvekiline İç Tüzük 60
gereği bir dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın
Engin
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, AKP Hükûmetinin,
fütursuzca harcamaların ve dış politika hatalarının
maliyetini vergi artışıyla ve zamlarla almaya
çalıştığına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP
Hükûmetinin Meclise getirdiği son torba yasa tabiri caizse hepimizi vergi
ve zam şaşkını yaptı. Her gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz.
Motorlu taşıtlar vergisindeki fahiş artıştan sonra, bu
sefer de Komisyonda son dakika önergesiyle pakete yeni bir vergi
artışı eklendi, kurumlar vergisi yüzde 20den yüzde 22ye
yükseltildi. Saraylar mı dersiniz, yazlıklar dersiniz, bu
değirmenin suyu nereden geliyor diye hâlâ merak edenler varsa, hepimizin
cebinden. Kendi menfaati için devletin tüm imkânlarını kullanan AKP
Hükûmeti gizli saklı yapılan bütün fütursuzca harcamaları ve
dış politika hatalarının maliyetini şimdi vergi
artışıyla, zamlarla hepimizden zorla almaya
çalışıyor. İnanıyorum ki,
vatandaşlarımız adaletsizce toplanan tüm vergilerin ve
adaletsizce harcanan her bir kuruşun hesabını sandıkta
iktidar partisinden soracaktır.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
2.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Karadeniz Sahil Yolu geçişinde zarar gören deniz
yapılarının onarılması kapsamında Bulancak
İskelesinin de eski hâline getirilmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Karadeniz Sahil Yolu
geçişinde zarar gören deniz yapılarının
onarılması ya da yeniden inşa edilmesi kapsamında
Karayolları Genel Müdürlüğü ile Demiryolları, Limanlar ve Hava
Meydanları Genel Müdürlüğü bir protokol imzalamıştır.
Protokol kapsamında Doğu Karadeniz Bölgesinde 37 balıkçı
barınağı ve iskele eski hâline, orijinal boyutlarına
getirilmiş, bir tek Bulancak ilçemizin iskelesi 29 metre uzatılarak
bırakılmıştır. Ve döneminde Türkiye'nin en uzun iskelesi
olma özelliğini taşıyan Bulancak iskelesi onarılıp
eski hâline getirilmeyi beklemektedir. Ulaştırma
Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğünün eksik
bıraktığı bu işi gecikmeye rağmen tamamlamaya
davet ediyorum. Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımıza da
buradan sesleniyorum: Doğu Karadeniz yaylaları SOS veriyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Erkek yerine Sayın Arslan
3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
öğrencilerin yurt sorunlarının ne zaman çözüleceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Yeni
eğitim ve öğretim yılında birçok üniversite
öğrencisinin barınma ihtiyacının
karşılanamadığı, bazı öğrencilerimizin ve
velilerimizin çok zorda kaldıkları bilinen bir gerçektir.
Öğrencilerin barınma ihtiyacı çerçevesinde yurt
sorunlarını Bakanlık olarak ne zaman çözmeyi
planlıyorsunuz? Öğrencilerimizi, bu temel ihtiyaçlarının
karşılanması için tarikatların yurtlarına mı
bırakmayı düşünüyorsunuz? Devletin ve belediyelerin
imkânlarını bu alanda değerlendirmek yerine TÜRGEVe ve
tarikatlara arsa ve binalar tahsis etmek suretiyle öğrencilerimizin kendi
ideolojiniz üzerinde yetişmesini neden zorluyorsunuz? Yurt tahsis
edilmeyen öğrencilerimize ayda 600 Türk lirası
karşılıksız burs vermeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Deligöz
4.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykala acil şifalar dilediğine, 15 Ekim
Dünya Kadın Çiftçiler Günü ile 16 Ekim Dünya Gıda Gününe
ilişkin açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP eski Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykala geçirmiş olduğu
rahatsızlıktan dolayı Allahtan acil şifalar diliyorum.
Dün 15 Ekim Dünya Kadın
Çiftçiler Günüydü, bugün ise Dünya Gıda Günü. Dünya Gıda Günü
olması hasebiyle
Kırsal kesimden kentlere sürekli göç edilmekte, bu
göçün durdurulması için Hükûmetimizin, bilhassa Türkiyede olmak üzere,
gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. GDOsuz ürün ve organik
ürünlerden bahsetmekteyiz. Başta kendi ilim Erzurum olmak üzere
çevresindeki illerde yapılmakta olan üretim kesinlikle GDOsuz ve organik
üründür. Bu organik ürünlerin daha çok üretilmesi ve desteklenmesi için
teşviklere ihtiyaç vardır. Erzurum ve çevre illerdeki bütün ürünler
organiktir. Buradan Meclisimize bilgi vermek istemekteyim, Sayın
Tarım Bakanımızın bu konularla ilgilendiğini
bilmekteyim. Kadın çiftçilerimizin sayısı ise 2 milyon 800 bin
civarında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İlgezdi
5.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa
Talha Gönüllünün sosyal medya hesabından yaptığı bazı
açıklamalarına ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan,
rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan önceki Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykala geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Adıyaman Üniversitesi
Rektörü Mustafa Talha Gönüllü, sosyal medya hesabından Nikâhsız
kadınla erkeğin el ele tutuşması caiz mi? diye soruyor,
sonra da Bir kadın elinin yabancı bir erkeğin eline değmesi
zaruret yokken haramdır, yabancı bir kadın elini tokalaşmak
için tutmak, ateş tutmaktan daha korkunçtur. diyor. Yetmemiş olacak
ki kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla
yalnız kalmasının kesinlikle haram ve büyük bir vebal
olduğunu savunuyor. Ne yazık ki bu açıklamalar, bir bilim
yuvasının başındaki sözde bilim insanına ait. Toplumu
ayrıştıran, kadına düşman bu düşüncedeki bir
kişinin rektör olarak halen görevinin başında olması
içimizi acıtıyor.
Müftüler nikâh
kıymasın. derken, bu gerici düşüncenin, kadınları eve
hapseden, kadını ötekileştiren anlayışına
karşı çıkıyoruz. Kendisini birilerine ispatlamaya
çalışan, kadın üzerinden toplumu hizaya çekmeye
çalışan bu sözde rektörün istifa etmesini acilen istiyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Gürer
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde
Fesleğen ve Kızılören köylerindeki 2 okulun
kapatılmasına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ilinde,
İzmirli hayırsever Necla Filibeli, 2007 yılında Valiliğe
başvurarak Niğdede okullar yaptırmak istiyor ve bunun sonucunda
6 okul yaptırıyor. Ne yazık ki bu okullardan 2 tanesi
Fesleğendeki ve Kızılörendekiler eğitime
kapatıldı. Valiliğe sorularak yapılan bu okulların
kapatılması üzüntü verici. Bu yıl, Kızılörende
kapatılan ortaokulda 25 öğrenci vardı. Bu okulun kapatılma
gerekçesi, yönetmeliğe göre 40 kişiden aşağı
olduğu için okulun kapatıldığı yönünde.
Millî Eğitim
Bakanımız Genel Kurulda, kendisi de taşımalı
eğitimden şikâyetçi oluyorlardı. Bu anlamda, yönetmelik
değiştirilerek köy okullarında 25 öğrenciyle okulların
açık kalacağı yönünde bir değişiklik yaparlarsa
okullar eğitime devam edebilecek. Akıllı tahtası,
bilgisayarı, her türlü donanımı olan okulların
kapatılması köylerde büyük üzüntü yarattığı gibi,
kız çocuklarının da okulsuz kalmasına neden oluyor.
Sayın Bakanın
bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, çalışma, üretme, öğrenme, öğretme,
yardımlaşma ve dayanışma gibi faaliyetlerin
hakkını vermek ve vakti israf etmemek gerektiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçek idare vaktin ve nakdin
idaresidir. Zaman israfı, insanın ömrünü veya vaktini boşa,
faydasız ve gelişigüzel şeylerle zayi etmesidir. Bu konuda
insanların çoğu aldanmaktadır. Zaman, insanın sahip
olduğu en değerli sermayedir, bu sermayeyi kaybetmek de, onu dolu
dolu yaşayıp kıymetini artırmak da bizim elimizdedir. Bize
düşen görev, içinde bulunduğumuz anı en güzel ve yararlı
bir şekilde değerlendirmektir. O hâlde boş kaldın mı,
yine kalk, başka bir işle yorul., İnşirah 7nci ayeti de
buna işaret etmektedir. Çalışma, üretme, öğrenme,
öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi faaliyetlerin
hakkını vermeli ve vaktimizi israf etmemeliyiz. İsraf eden iflas
eder.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, kontrolsüz
silahlanmanın İnternet üzerinden tüm hızıyla devam
ettiğine ve İçişleri Bakanlığının
ruhsatsız silah satışlarını yasaklamasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, geçen hafta İstanbul Pendikte Helin Palandöken adlı
kızımız pompalı tüfekle öldürülmüş, 2 öğrenci de
yaralanmıştır. İnsanların ölümüne yol açan kontrolsüz
silahlanma internet üzerinden tüm hızıyla devam ediyor. Ölüm makinesi
bir pompalıya sahip olmanın bedeli sadece 300 lira. Alıcı
soruyor: Silah alacağım ama ruhsatım yok. Satıcı:
Ne ruhsatı kardeşim? Ver adresi, biz silahı kargoyla
göndereceğiz. Peki polis yakalarsa ne olacak? Satıcı cevap
veriyor: Kimseyi vurmazsan bir şey olmaz. 40-50 lira ödersin, silahı
da bırakır gidersin. diyor.
Acil
bir genelgeyle İçişleri Bakanlığının
ruhsatsız silah satışlarını yasaklamasını ve
silahlanmanın önüne geçilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Adıgüzel
9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllünün sosyal medya
hesabından yaptığı bazı açıklamalarına ve
müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren kanun dayatmasına sonuna kadar
karşı duracaklarına ilişkin açıklaması
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Adıyaman
Üniversitesi Rektörü sosyal medya hesabı üzerinden Kadınla
tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunçtur. diye bir açıklama
yaptı. Çocuk istismarına karşı durmayanlar, 13-14
yaşındaki kız çocuklarının evlenmesine ses
çıkarmayanlar, kadınların erkekler tarafından
katledilmesini önleyemeyenler bugün çıkmış kadınları
ötekileştiren açıklamaların altına imza atıyor. Bu had
bilmez, utanç verici açıklamayı yapanların kimlerden cesaret
aldığı ortada. Buna cesaret veren, toplumu ayrıştıran,
kadınların kazanılmış haklarına darbe vuran,
çocuk istismarının önünü açacak düzenlemeyi Meclise getiren
zihniyettir.
Haftalardır
yapılan itirazlara rağmen müftülük yasasında direten iktidara
buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Bu konuda karar verildi. diyerek
işin içinden sıyrılamazsınız. Kadınları yok
sayan, Medeni Kanunu, Anayasayı ayaklar altına alan bu
dayatmanıza sonuna kadar karşı duracağız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şeker
10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 16 Ekim Dünya
Gıda Gününe ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü 16 Ekim Dünya Gıda Gününün bu
yılki temasını Göçün geleceğini değiştirin,
gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın.
olarak belirledi. Dünyadaki iç çatışmalar, savaşlar, doğal
felaketler ve iklim değişiklikleri nedeniyle tarım
alanlarındaki ve tarımsal istihdamdaki azalma gıda güvencesini
etkilemektedir. Bugün dünya nüfusuna rahatlıkla yetecek gıda mevcut
olduğu hâlde yaklaşık 815 milyon kişi açlıkla
karşı karşıya. Terör ve iç savaştan kaynaklanan göç
dikkate alındığında, bu yıl açlıktan etkilenen
insan sayısının daha da artacağı görülmektedir.
Türkiye, Küresel İnsani
Yardım 2017 Raporuna göre 2016da 6 milyar dolarlık insani
yardım yaparak ABDden sonra 2nci ülke, millî gelire göre ise dünyada
1inci ülke oldu. Türkiye, AK PARTİ iktidarıyla yardımı
bekleyen değil, yardımı beklenen ülke konumuna geldi.
BAŞKAN Sayın
Doğan
11.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın,
TÜPRAŞta meydana gelen patlama sonrası bölge milletvekili olarak
olay yerini incelemesinin ilgililer tarafından engellenmesine ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) İzmir TÜPRAŞta meydana gelen iş kazasında,
bildiğiniz üzere, 4 işçimiz hayatını kaybetmiştir.
Bölge milletvekili olarak olay yerini incelemem ilgililer tarafından
engellenmiş, tarafıma olay yeri inceleme
çalışmalarının devam ettiği bildirilmiştir. Ancak
yapmış olduğum araştırmada bu durumun gerçeği
yansıtmadığını öğrenmiş bulunmaktayım.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanına soruyorum: Bizden gizlenen durum nedir? Güvensiz
çalışma ortamı devam mı ediyor? Bu konuda geniş bilgi
bekliyorum.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, kadına
yönelik şiddet ile kadın cinayetleri konusuna ve pompalı tüfekle
öldürülen Helin Palandökenin ailesine sabırlar dilediğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde 2002 ila 2017
yılları arasında 14.500e yakın kadın cinayeti
işlendi. AKP dönemlerinin en çok da kadın cinayetleriyle
anılacağını ifade etmiş, kadın cinayetlerinin son
bulmasına yönelik özellikle de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına
Genel Kuruldan çağrıda bulunmuştum. Ancak daha geçtiğimiz
hafta boşanma komisyonu raporunun Genel
Kurul görüşmelerinde, kadına yönelik şiddetin
tartışıldığı sırada, Sayın Bakan
kadına yönelik şiddet ve kadın sorunlarıyla ilgili
hiçbirimizi tatmin etmeyen bir tablo çizmişti.
İşte, daha üç gün
önce lise öğrencisi 17 yaşındaki Helin Palandöken pompalı
tüfekle öldürüldü. Acılı ailesine ben de buradan sabırlar
diliyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanına bir kez daha sesleniyorum: Her gün kadın cinayetleri
işlenirken o koltukta oturmayı vicdanınıza
sığdırabiliyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, 16 Ekim
Dünya Gıda Gününe ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 16 Ekim Dünya Gıda
Günü ama AKP tarafından uygulanan bilinçsiz ve tutarsız
hayvancılık politikası sayesinde 2010 yılından beri
Türkiyenin gündeminde üretim yok, et ithalatı ve hayvan ithalatı
var. Altı yılda 5 milyar dolar verdiniz ama kıyma fiyatı düşmüyor.
2010da kilogramını 6 liradan ithal ettiğimiz
kırmızı eti bugün 14 liradan ithal ediyoruz ama sofraya gelene
kadar 50 lira oluyor. Yoksul halkımızın tenceresine et girmiyor.
Artık bu politikayı değiştirin, artık başka
ülkelerin çiftçilerine para vermeyelim. Kendi çiftçimizi destekleyelim. Biz
bunu söylüyoruz siz hep tersini yapıyorsunuz. Meraları koruyalım
diyoruz, siz ranta açıyorsunuz. Yem bitkileri üretimini
artıralım diyoruz, siz yem ham maddelerine ithalatta sıfır
vergi uyguluyorsunuz. Üstüne üstlük geçen aya kadar koyunların
kulağına takılan küpeler 50 kuruş iken şimdi 6 liraya
çıkmış.
Kaynağı
gidin başka yerlerde arayın, çiftçinin cebinden elinizi çekin.
BAŞKAN
Sayın Gökerin yerine Sayın Özdiş
14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adanada
ailesinin maddi durumu iyi olmayan ve beyin tümörü teşhisiyle ameliyat
edilmesi gereken Ali Eren Apaydın isimli 9 yaşındaki çocuğa
Sağlık Bakanının sahip çıkmasını
beklediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Sağlık Bakanına.
Adanada
Ali Eren Apaydın isimli 9 yaşındaki bir evladımıza
beyin tümörü teşhisi konulmuş. Acil ameliyat olması lazım
ve ameliyat için 30 bin Türk lirası gerekiyor. Ailenin de maddi durumu iyi
değil. Bakanlık olarak bu çocuğumuza sahip
çıkmanızı bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Son olarak Sayın Torun, buyurun.
15.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve Ordu-Giresun Havaalanında uçuş iptallerinin
sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SEYİT
TORUN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
önceki Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykala geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum, Allahtan şifalar diliyorum.
Sorum
Sayın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına.
Sayın Bakanım, Ordu-Giresun Havaalanında bulutlu, sisli ve
yağışlı havalar nedeniyle uçuş iptalleri
yaşanmaya devam etmektedir. Daha önce tarafınızdan soru önergeme
verdiğiniz cevabınızda, uçuş iptallerine DVOR cihazıyla
çözüm bulunacağını, bir taraftan da uçuş
operasyonlarının daha verimli ve etkin gerçekleşmesi
amacıyla ILS cihazının tesis edilmesi için montaj
çalışmalarına başlandığını ifade
etmiştiniz. Edindiğim bilgilere göre, havalimanımıza DVOR
cihazı kurulmuş, ILS sistemi hizmete verilmiştir. Tüm bunlara
rağmen hâlâ yaşanan uçuş iptallerinin sebebi nedir? Bu
cihazların ikinci el olduğu yönünde bilgiler gelmektedir. Bu cihazlar
başka bir havaalanından sökülmüş ve Ordu-Giresun
Havaalanına mı montajı yapılmıştır?
Ayrıca,
Ordu-Giresun Havaalanına RNP-AR sistemi kurulmamış olması
bu iptallere sebep olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi
sisteme giren sayın grup bakan vekillerine iki dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın
Akçay, buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, Temmuz 2017 yılına ait işsizlik verilerine,
genç işsizliğin Türk toplumunun en zayıf halkası
olduğuna ve 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
sabah Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Başkanı ve Antalya
Milletvekili Sayın Deniz Baykalın bir anjiyo operasyonu
geçirdiğini haber aldık. Sayın Baykalın hastanede yoğun
bakımda tedavisi sürmekle birlikte, sağlık durumunun iyiye
gittiğini de sevinerek öğrendik. Sayın Baykala, ailesine ve
Cumhuriyet Halk Partisine geçmiş olsun dileklerimizi ve acil şifa
temennimizi ifade ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Temmuz 2017 yılına
ait işsizlik verileri açıklandı ve işsizlik oranı
yüzde 10,9 olarak ilan edildi. Daha önemlisiyse genç nüfustaki işsizlik
artışıdır. Geçen yılın aynı döneminde yüzde
19,8 olan genç nüfustaki işsizlik oranı, 1,3 puan artışla
yüzde 21,1e yükselmiştir. Ekonomi verilerinin sosyal
yansımasını en belirgin gördüğümüz alan işsizliktir.
Genç nüfustaki işsizliğe bakıldığında, sorunun
sadece bugünü değil ülkemizin geleceğini de tehdit ettiği
görülmektedir. Genç işsizliğin son yıllarda yüzde 20 civarı
ve üstünde olması, genç işsizliği azaltmak için yeterli
politikaların uygulanması gerektiğini göstermektedir. Bugün
binlerce gencimiz işsizlik sorunuyla karşı karşıya
geldikleri için lisansüstü öğrenime yöneliyorlar. Bu gibi geçici çözümler
gençlerimizin çalışma hayatına ve sosyal yaşama
katılımlarını, lisansüstü öğrenimde istenilen
verimliliğe ve etkinliğe ulaşmasını etkilemektedir.
Genç işsizlik, Türkiye ekonomisinin ve Türk toplumunun en zayıf
halkasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Toplumumuz için kalıcı zararlara sebep olmadan,
zincir bu en zayıf halkasından kırılmadan genç
işsizlik sorununa çözüm bulmamız gerekmektedir.
Bugün Dünya Gıda Günüdür. Birleşmiş Milletler
rakamlarına göre, günümüzde 244 milyon kişi uluslararası, 763
milyon kişi ise kendi ülkeleri içerisinde yaşadığı
toprakları terk ederek kırsaldan kentlere göç etmektedir. Gıda,
tükenmez bir kaynak değildir ancak ülkemizde gıda için büyük bir israf
ekonomisi tabirini kullanmak yanlış olmayacaktır. Ülkemizde
yılda ortalama 20 milyar liralık yaş sebze ve meyve ile 1,8
milyar liralık ekmek çöpe gitmektedir. Toplam gıda israfıysa 215
milyar liraya ulaşmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine
göre, gıda israfının sıfıra indirilebilmesi hâlinde 2
milyar kişi daha doyabilecektir. Türkiyedeki veriler, gıda
israfının zararlarını ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlayabilir miyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Örneğin sadece ekmek
israfından yola çıkarsak çöpe attığımız
ekmeklerin parasıyla 100 yataklı 80 hastane, 16 derslikli 500 okul,
300 yataklı 250 öğrenci yurdu yapılabilecektir. Dünya Gıda
Günü vesilesiyle, gıdadaki israf önlemlerine önce evlerimizden
başlamak çağrısını yapıyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, Helin Palandökenin okul
çıkışında silahla vurularak öldürülmesine, büyük tehlike
yaratan silahlanmaya karşı Hükûmeti göreve davet ettiğine ve 28
Eylülün bireysel silahsızlanma günü olarak kabul edilmesi yönündeki
ısrarlarını tekrar ettiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Deniz Baykala geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyor ve acil şifalar diliyoruz.
Maalesef bu hafta yine acı bir kadın cinayetiyle
sarsıldık, henüz 17 yaşındaki Helin Palandöken okul
çıkışında silahla vurularak öldürüldü. Cinsiyet
eşitliği için kadına yönelik şiddete karşı küçük
yaşlardan itibaren eğitim verilsin dedik, tehdit edilen, şiddete
uğrayan kadınları korumak için seferber olunsun dedik ancak
bunların hiçbiri maalesef yapılmadı. Kadınları
koruyan, güçlendiren bir politika oluşturun dedik ama Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı sadece aileyi merkeze koydu. Bu alanda
uygulanan uluslararası kabul görmüş önlemler var, ne yazık ki
bunların da hiçbiri uygulanmadı. Bu nedenle de yalnızca eylül
ayında erkekler en az 28 kadın öldürdü, 7 kadına tecavüz etti,
29 kadını taciz etti, 22 kız çocuğuna cinsel istismarda
bulundu ve 28 kadını yaraladı. Şu anda, İstanbul
Sözleşmesinin Türkiyede nasıl uygulandığına
ilişkin Eşitlik ve Ayrımcılığa Karşı
Komite (GREVIO) tarafından bir inceleme sürüyor ve Türkiye'nin görevini
yerine getirmediği, kadına yönelik şiddet üzerine yıllarca
çalışan kadın örgütleri tarafından da raporlarla dile
getiriliyor. Eğer Helin için gerçekten bütün partiler ve Parlamento samimi
bir üzüntü duyuyorsa artık bunlara kulaklarımızı
kapatmamamız gerekiyor.
Diğer
yandan, önemli olan bir başka nokta bu cinayetin ruhsatsız bir
silahla işlenmesi. Bu cinayetin işlendiği silah internetten
sipariş verilmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Bu yasa
dışı silah ticaretiyle ilgili büyük ihtimalle İçişleri
Bakanlığından bir açıklama da duyamayacağız.
Umut
Vakfının verilerine göre Türkiyede son otuz üç ayda en az 5.582
kişi ateşli ve kesici silahlarla hayatını kaybederken en az
5.917 kişi yaralandı. Bunlar çok önemli rakamlar. İki buçuk
yılda 250 bin silah ruhsatı verildi ve 159 bin suç işlendi.
Gerçekten, biz, defalarca -üstelik İçişleri Bakanı başta
olmak üzere- vatandaşlara uzun menzilli silah ruhsatı verileceğini
duyduk. Hatta sosyal medyada ak silahlanma etiketiyle kampanyalar da
başlatıldı. Vatandaşın güvenliği daha fazla
silahla değil, bireysel silahlanmaya ve bu şiddete dayalı
politikaya son vererek olur.
Büyük
tehlike yaratan silahlanmaya karşı, Hükûmeti göreve davet ediyorum ve
daha önce kanun teklifi de vermiş olduğumuz gibi, 28 Eylülün
bireysel silahsızlanma günü olarak kabul edilmesi yönündeki
ısrarımızı da tekrar ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Özel, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, hayatını kaybeden 16ncı Dönem milletvekili ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü sahibi Halil Yurtsevenin ailesi ile
Manisaya başsağlığı dilediğine ve bireysel
silahlanma konusunda Meclisin üzerine düşen görevi
yapacağını ümit ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
sabah, tüm Türkiye'nin ve hepimizin yüreği ağzına geldi, önceki
dönem Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal tüm Türkiyeyle
birlikte hepimizi korkuttu ve hastaneye kaldırıldı.
Kaldırıldığı hastanede başarılı bir
girişimsel anjiyoyla rahatsızlığının temel sebebi
ortadan kaldırıldı, şimdi iyileşme sürecinde.
Sağlık
durumuyla ilgili çok sayıda telefon, ziyaret aldık. Başta siyasi
partilerin, tüm siyasi partilerin genel başkanlarına, grup
başkan vekillerine, sayın bakanlara bizzat oraya gelerek, telefonla
arayarak- Parlamentoda bulunan ya da önceki dönemlerden siyasi parti
yetkililerine, geçmiş dönem milletvekillerine ve buradaki tüm
milletvekillerimize Cumhuriyet Halk Partisi olarak teşekkür ediyoruz.
Deniz
Baykal, Cumhuriyet Halk Partisi için olduğu kadar, Türkiye demokrasisi
açısından da çok önemli bir parlamenter, çok önemli bir lider.
1973te bu Parlamentoda en genç milletvekiliydi; haziran ve kasım
seçimlerinde hepimizin en kıdemlisi olarak onun çağrısıyla
hep birlikte yemin ettik. Yapmış olduğu görevlerin tümünde
liyakati ve yapmış olduğu görevlerin tümünde
vatanseverliği, ülke menfaatlerini ve devlet
adamlığını ön plana koymuş olan Sayın Genel
Başkanımıza Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak acil
şifalar diliyor, en büyük umudumuzun, onu en kısa zamanda
aramızda görmek olduğunu ifade ediyoruz.
Manisa
Milletvekili olarak Manisada yaşadığımız bir büyük
kayıptan da bu çatı altında bahsetmek boynumun borcu çünkü
16ncı Dönem milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü sahibi
olan Halil Yurtseveni 89 yaşında Manisada kaybettik. Halil amca,
kendi ailesinin dedesiydi, büyüğüydü; 3 çocuğu 6 torunu vardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Manisada hangi partiden olursa olsun hepimizin
ağabeyiydi, yol göstericisiydi; hayırseverdi, iyi bir iş
adamıydı, organize sanayi bölgesinin kurucularındandı;
ilkokulları, sağlık ocakları vardı, hayır
işleri vardı, çok sayıda öğrencinin bursunu
sağlardı ve hayatı boyunca hep demokrat ve hayatı boyunca
geçmişte yapmış olduğu -siyasi görüşüne rağmen-
il başkanlığından, ilçe başkanlığından
gelen bir siyaset insanı olarak hep bize önderlik etti, büyüklük etti.
Ailesine ve Manisaya başsağlığı diliyoruz.
Son
olarak da Sayın Başkanım, hayatımın en zor telefon
görüşmelerinden birini Helin Palandökenin babası Nihat Palandökenle
-kendisi siyaset arkadaşımızdır, üyemizdir- yaptım.
Kızının öldüğü, 3 kişinin yaralandığı o
büyük acıdan sonra yaptığımız telefon
görüşmesinde -ki aynı yaşlarda bir kız çocuğumuz var-
kendisi, dört yıl önce trafik teröründe eşini kaybettiğini, iki
kızıyla hayata tutunurken bir tanesinin de bireysel silahlanmadan
kaynaklanan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ruhsatsız bir silahla ve bireysel silahlanma konusundaki
tedbirsizlikler, hatta, haksız ön açışlar sonucunda bir
evladını kaybetti. Bana, zorlukla sürdürdüğü
konuşmasında, Bir kızım daha var, onu da böylesine bir
şeyle kaybetmek istemiyorum ve bütün milletvekillerimizden, bütün
partilerden rica ediyoruz, hem kızımın davasını takip
edin hem de önüne gelenin eline silah alıp dehşet
saçtığı böyle bir şey yapmayın. Biz yandık,
başka babalar, başka anneler yanmasın. dedi. Bu konuda da
Meclisin üzerine düşen görevi hep beraber yapacağını ümit
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Davayı
hep birlikte takip edeceğiz.
İLKNUR
ÖNCEÖZ (Aksaray) Başkanım, söz talebimiz var.
BAŞKAN
Sayın İnceöz, size söz veriyorum.
Buyurun.
19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, CHP eski
Genel Başkanı Deniz Baykala geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, Somalinin başkenti Mogadişuda meydana gelen terör
saldırısını kınadığına, okul
çıkışında öldürülen Helin Palandökenin ailesine
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve konunun
takipçisi olacaklarına, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin
açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de sözlerime başlarken Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanlığını yapmış Antalya Milletvekili
Sayın Deniz Baykala buradan acil şifalar diliyorum, geçmiş
olsun dileklerimi arz ediyorum.
Bununla
birlikte, Somalinin başkenti Mogadişuda meydana gelen terör
saldırısını da en ağır şekilde
kınıyor ve lanetlediğimizi de belirtmek istiyorum. 230un
üzerinde masum insanın yaşamını yitirmesine neden olan bu
saldırı, terörün ve terör örgütlerinin dünyayı ve insanlığı
nasıl tehdit ettiğinin; terörün bölgesinin,
coğrafyasının olmadığının da çok açık
ve net bir göstergesidir ve terör ve terör örgütlerine karşı,
aslında, tüm dünyanın da ortak bir mücadele dili, söylemi ve
duruşunu da sergilemesi gerektiğini bir kez daha, tekrar
hatırlatmak istiyorum. Yaşamını yitirenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da talimatlarıyla Somalide
yaraların sarılması ve acıların bir nebze olsa
hafifletilmesi için gerekli girişimlerde bulunuldu. Bundan önce Somalinin
yanında nasıl durduysak bundan sonra da Somali halkının
yanında olacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.
Bununla
birlikte, Helin kardeşimizin, genç yaşta hayatını kaybeden
kardeşimizin geride bıraktığı ailesinin
acısını paylaştığımızı,
başsağlığı dileklerimizi ve bu işin de takipçisi
olacağımızı -Sayın Başbakanımız da bunu
çok net belirtmiş ve ziyarette bulunmuştur- belirtmek istiyorum. Her
birimizin evladı var, bu konuda da son derece hassas olduğumuzu da
özellikle belirtmek istiyorum.
Bununla
birlikte, bugün yine Dünya Gıda Günü. Özellikle, dünyanın önemli bir
kesiminin temel besine ulaşamadığı bir dönemde israf
etmemek ve gıdanın önemini bir kez daha hatırlatmakta da fayda
vardır diye düşünüyorum. Doğal kaynakların doğru
kullanılması ve israftan da uzak durulması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Dünya Gıda Günü de bu açıdan önemli bir
farkındalık ve hatırlatılması gereken ve
düşünülmesi gereken bir gündür diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Böylece
gündeme geçiyoruz.
Alınan
karar gereğince gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin; kamu ihaleleri
ile ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara
uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/17) esas
numaralı Önergenin görüşmelerine başlıyoruz.
VI.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine
getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet
verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/17)
BAŞKAN
- Hükûmet? Burada.
Önerge
daha önce bastırılıp dağıtıldığı
ve Genel Kurulun 10/10/2017 tarihli 5inci Birleşiminde okunduğu için
tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden
bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için
yirmişer dakikadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Özel, konuşmalara geçmeden önce bir talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclis
Başkanlığının bugünkü Genel Kurul görüşmelerinin
Meclis televizyonunda yayınlanması için işlem
başlatması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, bu konuda bir yazılı başvuruda da
bulundum ancak Meclis Başkanlığından bu konuda
yazılı bir cevap alamadık ama hem sözlü cevap hem şu anda
kendi yaptırdığımız kontroller sonucunda
anlaşılıyor ki bugün Meclis televizyonu TRT 3 üzerinden
yayın yapmıyor. Bu aslında bizim ilk kez
karşılaştığımız bir durum değil çünkü Meclis,
İç Tüzükün 54üncü maddesi gereğince salı, çarşamba,
perşembe günlerini esas çalışma günü kabul ediyor ve İç
Tüzük değişikliğine kadar da saat 19.00a kadar olan
yayınlar gerçekleşiyordu, bunun istisnası olarak da bütçe
görüşmelerinde TRTyle Meclis arasındaki protokolün imkân
verdiği ölçüde yayın yapılıyordu. Bir İç Tüzük
değişikliği geldi, kamuoyunda da çok yer buldu, uzun uzun
tartıştık ve bu İç Tüzük değişikliğinde
54üncü madde, İç Tüzükün şimdiki 54üncü maddesi konuşulurken
iktidar partisinin -tutanaklardan da sizin takip edebileceğiniz gibi-
İç Tüzükü öneren herkes -ve siz de o görüşmeleri yakından
izlemiştiniz- Efendim, bakın, biz TRTnin yayın saatini 21.00e
kadar uzatıyoruz. Ayrıca maddeye Türkiye Büyük Millet Meclisi
vasıtasıyla yapılacak televizyon yayınında, önemli ve
özel haller saklı kalmak kaydıyla bu fıkrada düzenlenen
toplantı günleri ve saatleri esas alınır. demek suretiyle,
örneğin bir gensoru görüşmesi ki, muhalefet partisi bir bakanın
artık görevini Anayasaya göre yapamayacağını iddia ederek
güvensizlik oyu talebiyle gensoru görüşmesi açıyor, siz diyorsunuz ki
yayın yapılsın ama İç Tüzük buna olanak
tanımıyor. diye bir savunu içine girildi, buna siz bizzat da
şahitsiniz. İç Tüzükün bu hâlinin gensoru görüşmelerini
salı, çarşamba, perşembe günleri dışında da olsa
yayınlatmaya olanak tanıdığı söylenmişti. Ben bunu
hatırlatan 474 sayılı başvuru dilekçemizle
Başkanlığınıza başvurdum ve bunun bu kapsamda
olduğunu, İç Tüzük görüşmeleri sırasında da bunun bu
şekilde ifade edildiğini söyledik ve ayrıca şu bilgiyi de
paylaşmak gerekir: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak İç Tüzük
hakkında yaptığımız Anayasa Mahkemesi
başvurusunda bu maddenin iptalinin görece genişletmenin önüne
geçebileceği için bu maddeyle ilgili başvuruda da bulunmadık
-aslında tüm haftayı kapsaması gerektiği hâlde- Anayasa
Mahkemesinin denetiminin doğrudan iptal sonucu doğurması
durumunda bir geriye gidiş olmaması açısından ama bugün
görülüyor ki bu İç Tüzük değişikliği sırasında bu
cümleye atfedilen yaklaşım bugün Mecliste karşılık
bulmuyor. Şimdi, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz ve biz sizin, oturuma bir
ara vererek, bu konuda grup başkan vekilleriyle de istişare ederek
-Meclis Başkanının mutlaka bundan haberi vardır diye ümit
ediyoruz, her ne kadar yurt dışında da olsa görevi vekâleten
yürütülüyor tarafınızdan- bu noktada bir irade kullanıp
yayını açmanız gerektiğini düşünüyoruz. Bu basit
talebimizin karşılanması için de gerekli işlemin
tarafınızdan yerine getirilmesini bekliyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Özel, çok teşekkür ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, bugünkü gensoru görüşmelerinin İç Tüzükün
54üncü maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğine ve
Başkanlık Divanı olarak bu konuda herhangi bir şey
yapamayacaklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN
Bu konuyla ilgili, bildiğim kadarıyla bir açıklama
yapayım.
Evet,
bahsettiğiniz üzere, 54üncü maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi
vasıtasıyla yapılacak televizyon yayınında, önemli ve
özel hâller saklı kalmak kaydıyla çalışma saatleri
artırılıyor ve o oranda Meclis televizyonu saatleri de
artırılıyor. Şimdi, buradaki bu hâl, daha önce, İç
Tüzük hükmü olmadan TRT ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı arasında yapılan protokol hükmünün
buraya dercedilmesi. Daha önceki uygulamalarda da bu vardı.
Çalışma saatleri 15.00-19.00du onda, önemli özel hâller vardı
ve orada o protokol hükümleri uyarınca genel uygulama, bugüne kadarki
aksamayan uygulama bir, grup toplantıları; iki, bütçe
görüşmeleri; üç, 23 Nisan ve 1 Ekim gibi Meclisin
açıldığı durumlarda, oturumlarda hangi güne, hangi saate
denk gelirse gelsin özel ve önemli hâl olarak Meclis televizyonu o oturumlar
boyunca yayın yapmış yani önceki uygulamanın ve önceki
protokolün aslında aynısını buraya dercetmiş. Daha
önceki uygulamalarda da hiçbir zaman hiçbir gensoru ya da Meclis soruşturması,
denetim konuları bu kapsamda, özel ve önemli bir hâl olarak
çalışma saatleri dışında yayınlanmamış.
Dolayısıyla, aslında uygulamada hiçbir farklılık yok.
Şu anda Meclis Başkanlığı ile de TRT arasında bu
hüküm uyarınca yeni bir protokol yapıldı. Yapılan yeni
protokolde de eski hükümler cari, sadece çalışma saatleri
artırılmış. Dolayısıyla, zaten bu konuda
dediğim gibi, mevcut uygulama da bu, önemli ve özel hâldeki kasıt da
bu ve zaten bu hâlde Meclis Başkanlık Divanı olarak da bizim
şu anda yapabileceğimiz hiçbir konunun olmadığını
Sayın Özel siz kendiniz de çok iyi biliyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, şimdi, bir İç Tüzük
değişikliği var ve o İç Tüzük
değişikliğinden sonraki ilk uygulamadır, ilk gensorudur. Ve
bugün bu gensorunun yani siyasi iktidarı denetleme mekanizması olarak
elinizdeki -her ne kadar önümüzdeki dönem terk edilecek olsa da referandum
çalışmaları sırasında da çok
tartışıldı- parlamenter sistemin en önemli denetim
mekanizmasının İç Tüzükte imkân vermesine rağmen, ki sizin
bu söyledikleriniz, eğer bu savunma yapılabiliyorsa o zaman İç
Tüzük tartışmalarını takip eden bütün sayın
milletvekilleri Biz İç Tüzüke yapılan bu ilaveyi neden gensoru ve
diğer hâllerde de yayın imkânı verecek diye pazarladık,
neden bunu böyle konuştuk? diye sorarlar size.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Pazarlama falan yok.
BAŞKAN
Bilmiyorum öyle bir pazarlık olup olmadığını, benim
bilgim dâhilinde değil, ben İç Tüzüke göre Meclisi yönetiyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, pazarlık değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Pazarlama yaptı.
diyor Sayın Başkan, Pazarlama yaptı. diyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Efendim, yanlış anlaşılmasın,
pazarlık demedim, pazarlamak dedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Pazarlama
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yani, bunun gerekçesini, sempatik kılabilmek için İç
Tüzük değişikliğini, Sayın Elitaş da söz alacaksa
belki de diyecek ki doğru, biz böyle konuştuk, bunu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Müsaade ederseniz ben
BAŞKAN
Tamam Sayın Özel.
Sayın
Elitaşa da bir söz vereyim.
Buyurun
Sayın Elitaş, sizi dinliyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Gündeme geçelim Başkanım.
BAŞKAN
İsterseniz mikrofonu da açalım, kendinizi yormayın, benim
sesim çok çıkmıyor kusura bakmayın, sizi de yormayalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İsterseniz üçer dakika grup başkan
vekillerine söz verirseniz bu konuyla ilgili
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bakmakla açılmaz Elitaş, düğmeye
basacaksın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Başkan muktedirdir o konuda.
BAŞKAN
Başkan gündemine hâkimdir.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İç
Tüzüke ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında yapılan
sözleşmelere göre denetim yollarının hiçbir zaman televizyon
yayını yapılmasını gerektiren özel hâller olarak
değerlendirilmediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Demek ki açılıyor.
Sayın
Başkan, biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi, biz İç Tüzük
teklifi sahipleri olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Akçay, ben ve diğer arkadaşlarımızla birlikte bu
yaptığımız İç Tüzük teklifinde TRTyle 1994
yılındaki yapılan mutabakatın, sözleşmenin, akdin
aynısını oraya yerleştirdik. Az önce siz de söylediniz, bu
konuyla ilgili yapılan 23 Nisandaki toplantılar, 1 Ekimdeki Meclisin
olağanüstü çağrısız toplantıları ve yemin günleri
olmak üzere -sanıyorum yemin günü de, açılış günleri de
aynı şekilde olmak üzere- bütçe görüşmeleri bunun
kapsamında.
Bakın,
bizim İç Tüzükümüzün 96ncı maddesi Altıncı
Kısım diye başlıyor. Altıncı Kısım,
Denetim Yolları, Birinci Bölüm, Soru yazılı soru, sözlü soru
vesaire şeklinde gidiyor ve bugüne kadar hiçbir şekilde gensoru,
Meclis araştırma ve Meclis soruşturma komisyonları denetim
yollarında olduğundan dolayı özel hâller hâlinde
değerlendirilmemiş ve konulmamış. Ne zaman? 1994
yılından itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında
yapılan sözleşmeler gereğince de bu şekilde
olmamış.
Sayın
Özel, eğer bizi, yaptığımız İç Tüzük
değişikliklerini ve arkadaşlarımızın
Hem
Milliyetçi Hareket Partisi kanadından hem de bizim bu konuyla ilgili
teklif sahibi, imza sahibi arkadaşlar olarak
baktığımızda böyle bir pazarlamanın var olduğunu
ifade etmedik. Biz şunu söyledik hep, 2013 ve 2014 yılındaki
İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu 4 siyasi partiden yetkililerin, grup
başkan vekillerinin olduğu ve imza altına
aldığımız hatta sadece eğer televizyon
yayınları sekize kadar açıldığı takdirde
beşer dakikaya grup önerilerinin evet denildiği, kabul edildiği
bir süreçte daha da etken bir hâle getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma
saatlerini 21.00e kadar, televizyon yayınlarını da 21.00e
kadar olmak üzere kayıt altına almış olduk. Ondan önce
19,00a kadardı, şimdi 21.00e kadar yayın yapma
imkânını vermiş olduk ve biz bunu arkadaşlarımıza
o şekilde izah ettik.
Bütçe
görüşmeleri -biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi- muhtemelen
aralık ayı içerisinde başlayacak, aralık ayından
bitimine kadar bütçe görüşmeleri önceden olduğu gibi bundan sonra da
devam edecek yani biz herhangi bir şekilde pazarlama veya pazarlık
içerisinde bulunmadık, açık ve net bir şekilde, bundan önce 2014
yılında yapılan İç Tüzük değişikliği
teklifindeki görüşmelerimizin doğrultusunda bu kanaatimizi Komisyonda
ifade etmiş olduk.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akçay
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, gensoru
görüşmelerinin de İç Tüzükün 54üncü maddesi kapsamında
değerlendirilebileceğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bu konuyu iki açıdan ele almak
gerekir; birincisi, son İç Tüzük değişikliği sadece Meclis
çalışma günleri olarak ifade edilen salı, çarşamba ve
perşembe günleri çalışma saatlerinin 21.00e kadar
uzatılmasına paralel olarak Meclis televizyonu
yayınının da bu saatlere kadar uzatılmasına
ilişkindir. Ancak ikinci açıdan ele aldığımızda,
daha evvelden beri devam eden düzenlemeye göre, yine Danışma
Kurulunun teklifi üzerine, Genel Kurul, toplantı hafta, gün ve saatlerini
değiştirebileceği gibi diğer günlerde de toplantı
yapılmasına karar verebilir ve diğer günlerde de yani önemli ve
özel hâllerin dışında da -örneğin bütçe görüşmelerinde
olduğu gibi- böyle gensoru görüşmelerinde de pekâlâ televizyon
yayını yapılabilir. Bu da İç Tüzükte belirtilen usullerin
uygulanmasıyla olacaktır. Dolayısıyla bu son İç Tüzük
değişikliğinde -herhangi bir pazarlık veya söz konusu
pazarlama nedir, tabii, onu anlayamamakla birlikte- meselenin özü, bu
çalışma gün ve saatlerini değiştiren İç Tüzük
değişikliğinde saat 21.00e kadar uzatılması söz
konusudur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
burada yapılan çalışmaların halk tarafından izlenmesi
ve yapılan faaliyetlerin şeffaf olarak yürütülmesinin önemli
olduğuna ve bu konuda bir uzlaşma sağlanabileceğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
esas olarak -Sayın Özgür Özelin de ifade ettiği- yeni bir
çalışma dönemine başlarken bunun bu şekilde
yorumlanabileceği ve aslında Sayın Erkan Akçayın da
yanlış anlamıyorsam- karşı
çıkmadığı bir şekilde buna fırsat
verebileceğidir zaten.
Şimdi,
bizim de düşüncemiz, önemli olan, burada yapılan
çalışmaların halk tarafından izlenmesi ve yapılan
faaliyetlerin şeffaf olarak yürütülmesidir. Şimdi, üç partide de
aslında bu konuda bir anlaşmazlık yokken neden sadece iktidar
partisinin Evet, bu, bu şekildedir. demesiyle karar veriliyor? Bunu
yapmayalım. Gerçekten bu yeni döneme -İç Tüzükle- başlarken bu
kadar önemli bir konu olan gensoruda -sonuçta bir bakan incelemesidir,
faaliyetlerinin denetlenmesidir ve halk tarafından da bunun izlenmesi
gerekir- bunda bir uzlaşma sağlanabilir. Bence de bir görüşme
bizlerle sağlayın, bunu rica ediyorum ve bunu gerçekleştirelim
hep birlikte diyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
tabii, iktidar grubu öyle diyor diye ben böyle bir uygulama yapmak zorunda
değilim. Hatta iktidar grubu sözcüsü Sayın Elitaş
konuşmadan önce ben zaten gerekeni söyledim. Bugüne kadarki hiç
şaşmayan uygulamayı ve yapmış olduğumuz İç
Tüzük değişikliğinde de saatlere dönük sadece bir
değişiklik yaptık. Çalışma sürelerini
artırırken aynı zamanda İç Tüzükte olmayan bir hükmü
-Meclis televizyonlarıyla ilgili- garanti altına alıp, güvence
altına alıp İç Tüzüke dercettik ama bu 15.00-21.00 saatlerine
kadar yani saatleri artırarak ve bu saatler arasındaki tüm
çalışmaları verecek. O, diğer, önemli özel hâller
kısmı, olduğu gibi protokolden İç Tüzüke dercedildi ve
protokoldeki uygulaması da zaten sadece Meclis Başkanının
vereceği bir karar da değil bu. Karşı tarafla
anlaşmadığınız müddetçe
Çünkü TRT üzerinden bu
yayını veriyorsunuz. TRT ile Meclis Başkanlığı bu
konuda bir mutabakat yapmadığı müddetçe hiçbir yayını
dahi veremezsiniz. İç Tüzük hükmü de amirdir. Yani şu anda benim
yaptığım İktidar grubu böyle istiyor, muhalefet şöyle
istiyor. diye değil, tamamen bugüne kadarki yerleşik içtihatlar,
uygulamalar ve İç Tüzükün amir hükmü neyse onu uygulamaya
çalışıp o konudaki kanaatlerimi söyledim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir tutum ortaya koyuyorsunuz ve
değişmeyeceği anlaşılıyor. Eğer böyleyse bu
konu kürsüden usul tartışmasına muhtaçtır. İlk kez
yapılan bir uygulamadır ve yapmış olduğunuz işlem
bundan sonrası için de örnek teşkil edebilecek niteliktedir. Bu
konuda grupların söyleyeceği çok söz vardır ve bir de
doğruyu aramak bu Parlamentonun, Genel Kurulun en önemli görevidir. O
yüzden, eğer tutumunuz değişmiyor veya bir toplantıya
çağırıp orada bu işe bir çare aramıyorsak usul
tartışması açılsın.
BAŞKAN
Sayın Özel -dışarıda, arkada-
çağıracağım da şimdi. Yalnız, usul
tartışmasının da usulleri çok net ortadadır.
Şimdi,
Meclis televizyonu yayınıyla ilgili burada bu Başkanlık
Divanının şu anda vereceği bir karar olamaz, mümkün
değil; bu bir.
İkincisi,
63üncü madde çok açık. Hangi konuda siz usul tartışması
açabilirsiniz? Yani şu anda gensorunun görüşülüp görüşülmemesi
mi? Yani Görüşmeye yer olup olmaması mı ya da
Başkanı gündeme
Gündemi zaten uyguluyoruz. Veya Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet gibi usule ait
konular.
Şimdi,
bu usule, çalışma usul ve esaslarına ait tutumumda herhangi bir
sıkıntı var mı? Yok. Şu andaki tartışma
konusu Meclis televizyonu. Meclis televizyonu da buranın işi
değil. Şu anda Başkanlık Divanı olarak önümüzde bir gündem
var ve bu gündemi biz icra etmekle mükellefiz.
Dolayısıyla,
usul tartışmasından da ziyade birleşime bir on dakika ara
vereyim.
On
dakika ara veriyorum ve sizleri arkaya davet ediyorum.
Buyurun.
Kapanma Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mehmet
Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
(11/17)
esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmaması hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.
VI.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine
getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet
verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/17) (Devam)
BAŞKAN
- Hükûmet? Yerinde.
Sayın
Özel, siz bir ilave yapacak mısınız?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Evet, evet.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, cumartesi günü
yapılan asker gönderme tezkeresinin görüşmelerinin televizyondan
yayınlandığına, yayın günleri ve saatleriyle ilgili
sınırlı bir esneme yapılabildiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
İçeride
diğer grup başkan vekillerimizle, sizin Başkanlığınızda
konuyu değerlendirdik. Usul tartışması açılsaydı
orada ifade edeceğim, usule yönelik önemli bir bilgiyi
paylaşayım Genel Kurulla; daha sonrasında, usul
tartışması yerine -herhâlde siz açıklayacaksınız-
daha geniş olarak bunu önümüzdeki günlerde, Başkanlık
Divanının da bulunduğu bir toplantıda
değerlendireceğiz, öyle anlaşılıyor.
Geçmişle
değişen sadece saatler tespitinin doğru
olmadığını burada da içeride de söyledim. En bariz örnek:
Geçtiğimiz günlerde yurt dışına asker göndermeyle ilgili
tezkere. Geçmişte bu tip olağanüstü toplantılar
yayınlanmazken bir cumartesi günü yapılan toplantı, Meclis
Başkanımız tarafından -bence de doğru bir irade ortaya
konularak- yeni İç Tüzükün o maddesine sığınılarak
-yurt dışına asker gönderme tezkeresi- TRTye canlı
yayınlatılmıştı. Demek ki geçmiş ile bugün
arasında İç Tüzükteki bu maddeden kaynaklı yayın
günleriyle ve saatiyle sınırlı bir esneme olabiliyor. Bunu da
tutanaklara geçmesi açısından burada paylaştım. Sizin ifade
edeceğiniz kanaat doğrultusunda, usul tartışması
açmadan bu işi toplantıya bırakmayı ben de uygun görüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kerestecioğlu, size de bir dakika süreyle söz veriyorum.
25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
televizyon yayınıyla ilgili anlaşma sağlanmasının
bu konudaki suiistimalleri önleyeceğine ve Meclis TVyle yapılacak
protokol konusunda bütün grupların bilgilendirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet, ben de kısaca
eklemek isterim ki özellikle tezkere gibi, gensoru gibi gündemler gerçekten
önemli ve özel hâllerdir. Aslında, buna hiçbir şüphe
olmadığını düşünüyoruz herhâlde hep birlikte. Bu
konuda anlaşmamız, özellikle yayın dışı zamanlara
önemli gündemleri getirerek bunun suistimalini de önleyecektir, böyle bir
şeye mahal vermeyecektir, bu konuda bir anlaşma sağlamamız.
Ayrıca,
bundan sonra da Meclis Başkanlığı tarafından
yapılacak protokollerde bütün grupların bilgilendirilmesi ve en
azından orada görüşlerinin alınması ve protokolün ondan
sonra yapılması doğru olacaktır kanaatindeyiz. Bu nedenle
bu yapılan protokol de doğru olmamıştır.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Akçay.
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, televizyon
yayınıyla ilgili konunun Meclis Başkanıyla birlikte
yapılacak bir toplantıyla açıklığa
kavuşturulmasında fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
konunun Meclis Başkanıyla birlikte yapılacak bir
toplantıyla açıklığa kavuşturulmasında büyük
fayda görüyoruz. Geçtiğimiz hafta görüşülen tezkere
görüşmelerinin canlı yayında yayınlanmış
olması
Ayrıca bu protokole nasıl, kimlerle karar verdi
Sayın Meclis Başkanı? Grupların, Meclis Başkanlık
Divanının, Meclis Başkan vekillerinin de haberinin
olmadığı anlaşılıyor. O yüzden Meclis
Başkanının gelmesini takiben yapılacak bir toplantıyla
bu hususun açıklığa kavuşturulmasında fayda görüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Elitaş
27.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
olağanüstü toplantılarda televizyon yayını
yapıldığına ve bu konuda uygulama birliği ve düzenini
ortaya koymanın Meclis Başkanlık Divanının yetkisinde
olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz
önce içerideki yaptığımız toplantıda da ifade
edildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında 1995
yılında bir protokol var. O protokolde geçen maddeyi biz olduğu
gibi İç Tüzük 54üncü maddeye eklemekle bu işi gerçekleştirmiş
olduk. Bundan önceki uygulamalar nasılsa o uygulamalar da aynı
şekilde devam ediyor. Sadece 15.00ten 19.00a olan kısmı
21.00e kadar; 15.00ten 21.00e, 14.00ten 21.00e şeklinde
değerlendirmiş olduk.
Biraz
önce Sayın Özel bir şey söyledi. 23 Eylül tarihindeki Türkiye Büyük
Millet Meclisinin olağanüstü toplantısının
yayınlandığı konusu var. Ama bizim
hafızalarımızda, benim bildiğim kadarıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisinin olağanüstü yaptığı toplantılar
sanıyorum yayınlanıyor diye, eğer Başkanlık
Divanı bu konuda da bir inceleme yaparsa, o, ona has bir hadisenin
olmadığını, daha önce de
yayınlandığını
Ama bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde uygulamada bir sıkıntı varsa,
yorumda bir farklılık varsa bunun yetkili karar organı Meclis
Başkanı ve Başkanlık Divanıdır. Protokoldeki
ifadeden özel hâller ve olağanüstü halin ne olduğuyla ilgili
tanımlamayı da TRT kurumuyla birlikte Meclis
Başkanlığı anlaşarak bu işi çözebilirler. Bu
süreçte grup başkan vekilleri de -eğer Sayın Başkan takdir
ederse- biz de görüşlerimizi beyan edebiliriz ama uygulama birliğini
sağlayabilmek ve uygulamadaki düzeni ortaya koymak Meclis
Başkanlık Divanının yetkisindedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum tüm gruplarımıza bu anlamda.
Gerek
Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlamdaki yazılı başvurusu,
gerekse de bugün gündeme gelen bu konuyla ilgili tüm gruplar kanaatlerini
paylaştı. Sayın Meclis Başkanımız, geldiği
zaman biz bu kanaatleri Sayın Başkanımızla
paylaşırız. Gerek görmesi hâlinde belki grup başkan
vekilleriyle ya da Başkanlık Divanında meseleyi ele alalım.
Bu konuyla ilgili daha genişletici bir yorum yapılabilir mi,
yapılamaz mı, o toplantılarda çıkacak karara göre hareket
edeceğiz diyorum ve bu anlamda katkı sunan değerli grup başkan
vekillerine de bir kez daha teşekkür ediyorum.
VI.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine
getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet
verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/17) (Devam)
BAŞKAN
- Evet, gensoru önergesinin görüşmelerine başlamıştık.
İlk
söz, önerge sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğduya
aittir.
Buyurun
Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan hakkında
verdiğimiz gensoru üzerine önerge sahipleri adına
konuşmacıyım.
Konuşmama
başlamadan önce, önceki dönem Genel Başkanımız Sayın
Deniz Baykala acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz sonra anlatacağım belki de dünya tarihinin
görülmemiş düzeyde yolsuzlukları ne yazık ki halk
tarafından izlenemeyecek çünkü Meclis Başkanlığı
Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonunu kapattı. Ama, bu
anlatacağımız yolsuzlukların halk tarafından
izlenememesi olmadığı anlamına gelmiyor.
Değerli
arkadaşlar, kamu ihalelerindeki yolsuzluklar ve rekabet yokluğu
artık ekonomik bağımsızlığımızı
tehdit eder hâle gelmiştir ve şeytanın dahi aklına
gelmeyecek yolsuzluk örnekleri yaşanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, mesela 4734 sayılı bir Kanunumuz var, açık
ihaleyi zorunlu kılıyor ama açık ihale olduğunda yolsuzluk
yapılamadığı için ihalelerin çoğu pazarlık usulü,
davetiye usulü ihalelere döndürülmüş durumda.
Değerli
arkadaşlar, mesela, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarında
yapılan bir ihale yolsuzluk yöntemini anlatayım. Şöyle
yapılıyor: İhale içerisinde diyelim 10 tane iş var. Bu
işlerin 5 tanesine 5 fiyat yazılıyor, diğer 5 tanesine de
onda 1 fiyat yazılıyor. Ve yaklaşık maliyetin altına
düşürülerek ihale alındıktan sonra bu 5 kat fiyatlı
işler tamamlanıyor, ama onda 1 yazılmış işlere
gelince Ben bu işi yapamıyorum. İhaleyi feshedelim. diyor ve
ikmal ihalesine çıkıyorlar. Bu sayede 3-4 ikmal ihalesiyle 1 liraya
yapılacak iş, 5 liraya yapılıyor hâle geliyor. Bu
anlattıklarımın hepsini de Sayıştayın Devlet
Demiryolları Raporundan sizlere anlatıyorum. Mesela, çok hüzünlü bir
tespiti anlatayım: Bu Ankara-Sivas hızlı tren demir yolu için
diyor ki: Başlangıçta hattın tamamı için 1,3 milyar
liralık yaklaşık maliyet belirlenmişken 840 milyona bu
yöntemle ihale alınmış, daha sonra birinci ikmal ihalesinde
sadece bedel 2,2 milyar liraya çıkarılmış. Tespitin
devamında diyor ki mesela: Ariyet kazısı çok düşük fiyatta,
onu yapmıyorlar, tünel işini böyle çok yüksek fiyatlı
yazdıkları için doğrudan tünele başlıyorlar. Ortada
kazı yok, doldurma yok, yol gelmemiş, tünelle devam edip Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları aleyhine farklar oluşmasına
sebebiyet veriyorlar.
Arkadaşlar,
Bursa-Yenişehir kesimi hızlı trende, mesela, sözleşme
bedelinin yüzde 96sı kadar harcama yapılmış, işin
yüzde 15i bitmiş. Sayıştay raporunda öyle şeyler
yazıyor ki gerçekten hüzün duyuyorsunuz. Ama bu yolsuzlukların en
büyüğü, belki dünya tarihinin gördüğü en büyük inşaat
yolsuzluğu üçüncü havalimanında oldu. 3 Mayıs 2013te ihale
yapıldı, 22 milyar 152 milyon avro artı KDVye yani toplam
yaklaşık 26 milyara bu beşli havuz çetesine ihale verildi.
Kırk iki ayda yapacaklardı. Kırk iki ayı sürenin üzerine
koyduğunuzda -çünkü ihale yapıldıktan sonra bir ay sonra
sözleşme yapılması gerekiyordu- normalde şimdi üçüncü
havalimanının açılmış olması gerekirdi,
olmadı ve 25 milyar avro ödenmesi gereken üçüncü havalimanının
90 metre denizin üstünde yapılması gerekiyordu. Üç temel husus
vardı üçüncü havalimanında rekabeti belirleyen: Birincisi, deniz
seviyesinin ne kadar üstünde yapılacağı; ikincisi, işletme
süresi; üçüncüsü de kredi, garanti ve talep koşulları. Üçünde de
yolsuzluk yapıldı.
Arkadaşlar,
3 Mayıs 2013te yapılmış ihalenin bir ay sonra
sözleşmesinin imzalanması gerekiyor ki işletme süresi
başlasın. Peki, sözleşmenin imzalanması ne zaman
yapıldı? İhale yapıldıktan tam iki yıl sonra, iki
yıl sonra yer teslimi yapıldı. Soruyoruz Neden? Orman Bakanlığı
izin vermemiş. Ya, bu aynı Hükûmetin bakanlığı içinde
biri diğerine izin vermedi mi? Ki ihaleden önce izinlerin
alınması gerekiyor. Hayır, öyle bir şey yok. İki
yıl daha fazla işletilsin ki toplam ihale bedelinden bakarsanız,
her yıla 1 milyar avro kamu adına kayıp yazsak 2 milyar avroyu
halkın cebinden alıp bu müteahhitlerin cebine koymak için Orman
Bakanlığı bahane edilerek iki yıl yer geç teslim edildi.
Peki, yer teslim edilmemiş bir ihale bedeli bir projede temel atma töreni
yapılır mı? Yapılmaz arkadaşlar ama
Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı, yer teslimi
yapılmamış bir projede tarihte görülmemiş bir şekilde
dönemin Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ne
yazık ki temel atma törenini yaptı arkadaşlar.
İş
bununla kalmadı, 2 milyar avro sadece süreden yapılan vurgun. Ama
aynı zamanda kot farkı dediğimiz bir şey var.
Havalimanının yerin 90 metre üstüne yapılması lazım ki
uçak şöyle gelip iniyor, böyle kalkıyor, 90 metre üstüne yapılacak
ki etrafındaki binalar ona göre ayarlansın. İhaledeki en büyük belirleyici
üçüncü havalimanının 90 metre üstüne çıkarılması.
Şöyle uyanıkça bir şey yapmışlar, orada bir de
İstanbul kanalı yapacaklar, kanaldan çıkan hafriyatı
alacaklar üçüncü havalimanını dolduracaklar o hem kanal vurgunu hem
havalimanı vurgunu. O dönem ihaleye girmeden önce potansiyel teklif
vericiler soruyor dönemin Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırıma Bu kot düşecek mi? Hayır, asla
düşmeyecek, 90 metreye yapılacak. Düşünün ki, bu havalimanının
yapıldığı yer Şişli ilçemiz kadar, bu Meclis
yerleşkesinin bin katı. Orayı 90 metre yukarı hafriyatla
çıkaracaklar. 4,5 milyar-5 milyar avro civarında hafriyat maliyeti
var. Peki, ihale yapıldıktan sonra ne oldu? 90 metrelik
havalimanı 30 metre düşürüldü, 60 metreye düşürüldü. Bu ne demek
arkadaşlar? Bu, 2,5 milyar avro inşaat maliyetlerinin düşmesi
demek, tam 2,5 milyar avro kotun düşürülmesi ve pistlerin de ayrıca
yerlerinin değiştirilmesi, inşaattaki bir sürü, müteahhit
lehine, kamu aleyhine yapılan düzenlemelerle ortaya çıkmış
zarar oldu. Şimdi, diyorlar ki: Biz jeolojik analizler yaptık da
meğer buraya havalimanı yapılamıyormuş. Şev
kayıyormuş. Burada maden işletmeleri pasa
bırakmış. Yer çürümüş. Biz bunu yapamazsak -ki o zaman
kanalın toprağına güveniyorlardı, kanalın
toprağı yumuşak toprak, buraya kaya koymaları gerekiyor- bu
havalimanı işletilemez, pistler çöker, mahvoluruz." diye gelip
kamuyu 2,5 milyar avro zarara sokacak şekilde kotu düşürüyorlar.
Değerli arkadaşlar, böyle bir ihale yapılabilir mi? Siz başında
söylediniz mi ihale yapılacaklara Ya sen merak etme, biz inşaat
süresini uzatırız; ya sen merak etme, biz iki yıl sana geç
teslim ederiz, iki yıl geç teslim etmiş göründüğümüz için siz
iki yıl daha fazla burayı işletirsiniz. dediniz mi? Demediniz.
Peki, siz bunlara 90 metreden biz 60 metreye indireceğiz, 2,5 milyar avro
cebinizde kalacak. dediniz mi? Demediğiniz için işte bu
dünyanın en büyük inşaat yolsuzluğu olan üçüncü hava
limanında o havuzcu müteahhitlerin cebine 4,5 milyar avro haksız
olarak para koymuş oldunuz. Arkadaşlar, 4,5 milyar avro çok para,
içinde 4 milyon 500 bin tane bin avro var. Bir tane yolsuzluğunu
anlatıyorum, hepsini anlatsam bunun 30 katı, 50 katı sadece
Ulaştırma Bakanlığında yolsuzluk var. Bu 4,5 miyar
avro Türkiyede hane başına 200 avronun her bir aileden, her bir haneden
çalınması demek, yani 850 lira. Türkiyede kişi başına
250-300 liranın her bir bireyden, çoluk, çocuk, kadın,
yaşlı, doğuda, Trakyada herkesten 250-300 liranın cebinden
alınması, sadece bir yolsuzluk kalemiyle 250-300 TLnin
çalınması anlamına geliyor.
Değerli arkadaşlar, Ulaştırma
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet
Demiryolları, Devlet Hava Meydanları, iletişim sektörü
ağzına kadar yolsuzluklarla dolu. Şimdi bize diyorlar ki: Siz
niye gensoru veriyorsunuz? Değerli arkadaşlar, bu halk yoksulluktan
kırılırken biz bu konularda gensoru vermeyip ne yapalım?
Gidecek yargı mı bıraktınız? Bakın,
Sayıştay ağzına kadar tespit dolu, gereği üzerine bir
şey söyleyemiyor. Niye? Korkuyor Sayıştay. Anayasal kurum
yazmış, yani ima etmiş aslında, o kadar yolsuzluk var,
ağzına kadar yolsuzluk dolu, suç duyurusunda bulunun.
Sayıştaycıların eli titriyor. Kendini kurtarmak için
yolsuzluğu yazmış, gereğini yapamıyor. Peki,
gereğini yazsa gidecek mahkeme var mı? Arkadaşlar, gereğini
yazsa gidecek mahkeme yok. Bunu şirketler ve birtakım bürokratlar da
bildiği için Türkiye bir yolsuzluk cenneti hâline geldi. Bunun sonu
çöküştür.
Bu Ulaştırma Bakanı bu işlemlerin
sonunda geldi, birçok işlem ondan önce yapılmış durumda
ancak gereğini yapmadığı için sorumlu. Hemşehrim olan
Ulaştırma Bakanı gereğini yapmadığı için
sorumlu.
Ben
yine söylüyorum: Metal yorgunluğu diye bir şey yok. Bildiğiniz
bu işlerde çürüme ve bozulma söz konusu. Çürümüş bir düzenle
karşı karşıyayız. Beytülmalin malına el
uzatılmış durumda.
Ben,
halkın vergilerine sadık olan, dürüst, ahlaklı, namuslu
milletvekillerini ve bu yolsuzlukların mağduru olan milletimi
canıgönülden selamlıyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamana aittir.
Sayın
Büyükataman, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
MHP
GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı hakkında verilmiş olan gensoru üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 21inci yüzyıl dünyasında ulaştırma ve
haberleşme alanları devletler için sadece ekonomik ve sosyal
boyutlarıyla değil, stratejik ve güvenlik boyutlarıyla da büyük
önem taşımaktadır. Bu iki alan toplum üzerinde çok yönlü
etkileri olan, vatandaşı doğrudan ve sürekli etkileyen, üretim
ve dağıtım süreçlerinde özel yeri olan son derece önemli
konulardandır.
15
Temmuzda millete ve devlete kasteden hainlerin ilk ele geçirmek istedikleri
noktaların başında, ulaşım ve haberleşmeyle
alakalı olan kurumların gelmesi bu iki alanın önemini bir kez
daha ortaya koymaktadır. Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimizi bir
kez daha rahmet ve hayırla yâd etmek istiyorum, Allah şehadetlerini
kabul etsin, mekânları cennet olsun.
Değerli
milletvekilleri, günümüz dünyasında ulaşım ve haberleşme, bir
ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını ve refah seviyesini
etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Bu alanlardaki gelişmişlik,
ülkelerin en önemli refah göstergelerindendir. Büyüyen ve zenginleşen
dünyada ortaya çıkan ihtiyaçlar son yıllarda ulaştırma ve
haberleşme sektörlerinin öneminin artmasına neden olmuştur.
Hızla değişen dünya şartlarına uyum sağlamak, her
alanda rekabetçi bir pozisyon kazanmak, ancak dinamik, etkin, verimli, uygun
maliyetli ve yüksek teknolojiye dayanan bir ulaşım ve haberleşme
sistemine sahip olmakla mümkündür. Bu kapsamda dünya ülkelerinde
yatırımlardan aslan payını alan alanların
başında bu ikisi gelmektedir.
Ülkemiz
ise coğrafi konumu itibarıyla özellikle ulaşım sektöründe
stratejik bir yere sahiptir. Bir köprü, doğal bir kavşak görevi
yapmakta; Avrupayı Asyaya, Doğuyu Batıya
bağlamaktadır. Bu durum ülkemizin önemini bir kat daha
arttırmaktadır. Ülkemize bakıldığında; 2016
yılında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı, bütçe gider gerçekleşmesine göre ilk on genel
bütçeli kamu idaresi arasındadır. Maliye Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının ardından beşinci olmuştur.
Merkezî yönetim bütçesinde yer alan kuruluşlara tahsis edilen
yatırım ödenekleri kapsamında en büyük pay ise yüzde 26,1 ile
ulaştırma ve haberleşme sektörünün olmuştur.
Bu
açıdan bakıldığında Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığımızın
yatırımcı bir bakanlık olarak önemi de ortaya
çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, ulaştırma ve
haberleşme iş ve hizmetlerinin teknik, ekonomik ve sosyal
ihtiyaçlara, kamu yararına ve millî güvenlik amaçlarına uygun olarak
kurulmasını, geliştirilmesini ve bu hizmetlerin birbirini
tamamlayıcı şekilde yürütülmesini sağlayacak esasları
tespit etmek, uygulanmasını takip etmek ve denetlemek göreviyle
yükümlü bir bakanlıktır. Ülkemiz açısından stratejik önemi
haiz işlevleri yerine getirmektedir. Türkiyenin jeostratejik önemi,
ülkemizin ulaştırma, politika ve yatırımlarını
diğer politikalarına göre daha öncelikli bir hâle getirmiştir.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, farklı sektörlerin
bir araya gelerek ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunabilecek
önemli bir konuma sahiptir. Ülkenin üretimini, istihdamını ve
bölgesel gelişimini etkileyerek ülke ekonomisinin temel
taşını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu
alandaki yatırımların, kalkınma veya refahın
artmasına doğrudan ve dolaylı çok çeşitli alanlarda
katkısı olacaktır. Ayrıca, bu
Bakanlığımızın hizmetleri vatandaşlarımızın
hayat kalitesini doğrudan etkilemektedir.
Ne
yazık ki Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının Türkiyenin muhtelif yerlerinde kaynak
yetersizliğinden yarım bıraktığı birçok iş
bulunmaktadır. Rastgele, planlama yapılmadan, reklam amaçlı,
gelecek planlamasını seçimlere göre yapan bir anlayışla
ülke bayındır hâle gelemeyecektir. Yapılacak işlerde bir
öncelik sıralaması olması, buna göre bir planlama
yapılması gerekmektedir. Ne kadar zorlu ve maliyeti yüksek olursa
olsun, bir iş tamamlandıktan sonra başka bir projeye
başlanmalıdır. Bu durum, kaynak israfının da önüne
geçecektir.
Diğer
yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonları, Plan ve Bütçe
Komisyonu dışında, toplanıp bu işlerin
altyapısını oluşturamamaktadır. Komisyonlar atıl
kalmamalı, daha fonksiyonel bir hâle mutlaka getirilmelidir. Üyesi
olduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu da ne yazık ki benzer durumdadır. Komisyonların
aktif çalışması şeffaflığı da
arttıracaktır.
Bu
vesileyle, izninizle, milletvekili olduğum Bursamızın da bu
alanlardaki bazı problemlerine dikkat çekmek istiyorum: Bursa, geçen on
beş yılda maalesef ürettiği katma değerin
karşılığını genel bütçeden
alamamıştır. Bursa, Türkiyenin 4üncü büyük vilayeti
olmasına rağmen, 2003-2016 yılları arasında kamu
yatırımlarına bakıldığında Türkiyede 8inci
sırada yer almaktadır. Mutlaka her vilayetimiz bizim için önemlidir.
Ancak, Türkiyenin 4üncü büyük vilayetini, merkezî bütçeye çok büyük
katkılar sağlayan Bursamızı 8inci sıraya itmek, kamu
yatırımlarından mahrum hâle getirmek Bursaya ve Bursalıya
yapılan haksızlıktır.
Bursamızın
kangren hâline gelmiş bir hızlı tren meselesi vardır.
Önceki yıllarda sembolik rakamlarla kamu yatırımlarında
bahsi geçen hızlı tren şimdilerde unutulmuş, kamu
yatırım programlarında esamesine rastlanamaz olmuştur.
Bursaya hızlı tren bir an önce yapılmalıdır.
Bursalı hemşehrilerimiz hasretle bunu beklemektedir.
Öte
yandan, TÜİK verilerine baktığımızda, Bursada araç
sayısının 2010da 539 bin, 2013te 643 bin, 2014te 681 bin,
2015te 733 bin, 2016da 788 bin ve 2017nin ilk altı ayında 816 bin
olduğunu görmekteyiz. Bu araç sayısındaki artışa
rağmen Bursada şehir içi yollara birkaç istisna
dışında yenileri eklenememiş, şehir içi trafik bu
nedenle Bursayı ne yazık ki yaşanamaz hâle getirmiştir.
Yolların yenisi yapılmadığı gibi, mevcut yollara da
Belediye Reisinin çocukluk hayalleriyle yaptırdığı,
kullanışsız, ipek böceği adı verilen,
taşıma kapasitesi düşük araçların yolun
yarısını işgaliyle trafik âdeta kilitlenmiştir.
Diğer taraftan, modern bir haraç sistemi gibi işleyen yol kenarı
otoparkları hem trafiği zora sokmakta hem de
vatandaşımızdan kanunsuz bir şekilde para toplanmasına
neden olmaktadır.
Dünyanın
her yerinde metrolar yerin altındadır. Bizim Bursada imkân
olmasına rağmen yolun üstünden giden hafif raylı sistem ne
yazık ki Bursada bir ağaç katliamına da sebebiyet
vermiştir. Ceddimiz Bursada üç kıtayı
kavramıştır. Bu mübarek coğrafyanın her yöresinde
ecdadımızın eserleri, hatıraları hâlâ
canlılığını korumaktadır. Bursa -han, hamam,
kervansaray, çeşme, imarethane, cami, medrese, türbe- tarihle dolu ve iç
içedir. İmparatorluğumuza başkentlik yapmış bu tarihî
ve kutlu şehrimiz, Bursamız daha iyi yönetilmeyi hak etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, hükûmetler vatandaşa sundukları hizmetlerde
şeffaflığı ve hesap verilebilirliği göz ardı
etmemelidirler. Kamu kaynaklarının etkin, doğru ve yararlı
bir şekilde kullanılması da son derece önemli bir husustur;
düzenlenmesi ve denetlenmesi elzemdir. Kamu kaynaklarının etkin,
etkili ve ekonomik kullanımına yönelik en önemli araçlarından
bir tanesi de Kamu İhale Kanunudur. İhalelerde
tarafsızlığın sağlanarak rekabetin ortaya
çıkarılması dünyanın her yerinde devletin mal ve hizmet
satın alma süreçlerinde temel mantık olmuştur. Bu çerçevede fırsat
eşitliğinin sağlandığı şeffaf ihale
süreçleri etkin, verimli ve ekonomik sonuçlar doğuracaktır.
Ülkemizde
bu amaçla oluşturulan 4734 sayılı Kamu İhale Yasası
1/1/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir ancak bugüne kadar geçen
süreçte bu Yasada pek çok kez değişiklik yapılmış ve
bu çerçevede haklı olarak çok sayıda da eleştiri
beraberinde gelmiştir. Bu değişiklikler sonucu Kamu İhale
Yasasının temel ilkeleri zedelenmiş, hırpalanmış
ve deyim yerinde ise delik deşik olmuştur. İhale
mevzuatında yapılan değişikliklerle birçok işe istisna
ve muafiyet getirilmiş olması, bu çerçevede Bakanlığa
bazı durumlarda alımların doğrudan temin yoluyla
yapılabilmesi kamu vicdanında ihalelerin istenilen şekilde
yönlendirildiği kanaatinin oluşmasına da ne yazık ki vesile
olmuştur.
Kamu
harcamalarının denetimini kısıtlamak, ihale
dışı istisnaları genişletmek, projelerin ihalesiz
verilmesine kapı açmak doğru bir yaklaşım değildir;
istisnai yöntemleri genel uygulama hâline getirmek doğru değildir.
Kamu ihalelerinin yasalara uygun, yolsuzluğa yol vermeyecek ya da
çeşitli suiistimallere kapı aralamayacak şekilde
tasarlanması ve uygulanması millî bir görevdir. Hızlı sonuç
veren ancak ekonomikliği ve etkinliği ön plana çıkaran
şeffaf, katılımcı, yolsuzluk yapmayı
zorlaştıracak mekanizmaları ihtiva eden ihale uygulamaları
kamu vicdanının hasar görmesini engelleyecektir. Bunun
dışındaki yollara tevessül etmek vicdanları yaralar, birlik
ve beraberliğimizi zedeler. Bürokratlarımız İhale Kanununu
önlerinde bir engel olarak görmemelidirler.
Kamu
İhale Kanununun, gelinen noktada son kez kamu vicdanını tatmin
edecek şekilde değiştirilmesi, elden geçirilmesi zaruri hâle
gelmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu duygular içerisinde sözlerime son verirken Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak gensorunun aleyhinde oy
kullanacağımızı ifade ediyor, heyetinizi en içten
saygılarımla bir kez daha selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına ikinci söz Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekili Erol Doraya aittir.
Buyurun
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu ihaleleri ile ilgili kanuni sorumluluğunu yerine
getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet
verdiği iddiasıyla Cumhuriyet Halk Partisinin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi üzerinde Halkların
Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hemen her ülkede kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve
yapım işlerinin uygulanacak belli usuller sonrasında
belirlenecek bir bedel karşılığında özel
kişilerden satın alınması işlemi kamu ihale
alımları olarak nitelendirilmekte ve belli kurallara tabi
tutulmaktadır. Kamu alımlarının optimum bir düzeyde
gerçekleştirilebilmesi için bütün isteklilerin katılımına
açık olacak şekilde rekabetin sağlanması ihale sürecinin en
başından sonuna kadar geçilen bütün aşamalarda
saydamlığın, güvenilirliğin ve hesap verilebilirliğin
egemen kılınması, etkinlik ve verimliliğin ön planda
tutulması ve nihayet etkin ve hızlı işleyen bir denetim
mekanizmasının oluşturulması gerekir.
Değerli
milletvekilleri, demokratik bir ülkede halkın cebinden çıkan
vergilerle oluşturulan bütçenin nerelere ve hangi biçimlerde
harcandığı noktasında saydamlık kavramı kamu
alımları için hayati bir öneme sahip olup
ayrımcılığın önlenmesi ve objektif kamu
alımları ilkelerinin de tamamlayıcısıdır.
Saydamlık ilkesi, ihalelerin ilan edilmesi, açıkça belirlenmiş
değerlendirme prosedürü, pazarlık usulünün sınırlı
olarak kullanılması, ihale ilanlarının açık ve
anlaşılabilir olmasıyla ihalelere ilişkin ilanlardan
herkesin haberdar olabileceği şekilde duyurulmasını zorunlu
kılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin hatırlayacağı üzere Türkiyede 2000li
yıllarda yaşanan ekonomik bunalımla birlikte kamu ihalelerinde
yolsuzluk, usulsüzlük, siyasi himayecilik, kayırmacılık ve kamu
kaynaklarının belli kesimler arasında paylaşımına
yönelik yaygın uygulamalar bulunmaktaydı. Tabii, kamuoyunda
yoğun tepkilere yol açan bu yasa dışı ve gayrimeşru ve
gayriahlaki yolsuzlukların önüne geçilebilmesi amacıyla 2002
yılında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
çıkarılmıştır. Yeni ihale kanunuyla
vatandaşlardan toplanan vergilerle oluşturulan kamu
kaynaklarının harcanmasında kamu yararı,
şeffaflık, eşitlik, rekabet, katılımcılık ve
verimlilik ilkelerinin esas alındığı özellikle
vurgulanmıştır. Ancak 2002 yılından bu zamana kadar
söz konusu Kamu İhale Kanununda yine 2002 öncesi yolsuzluklar ve
usulsüzlüklere yol açabilecek eğilimlerin önünü açar nitelikte 100ün
üzerinde değişiklik yapılmış ve kanunun getiriliş
amacı başta AKP Hükûmeti olmak üzere kamu idareleri tarafından
terk edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz gensoru önergesinde konu
edilen 4734 sayılı Kanunda temel ihale usulleri, açık ihale
usulüyle belli istekliler arasında ihale usulü olup pazarlık usulü
ancak ve ancak belirli istisnai durumlarda başvurulan bir ihale yöntemi
olarak mevzuatta yer almaktadır. Buna rağmen, çeşitli
bakanlıklar bünyesinde, özellikle son yıllarda hızla artan
oranlarda çoğu zaman konu itibarıyla pazarlık usulüne tabi
olmayan kamu alımlarının eksik rekabet içerisinde kapalı
kapılar arkasında pazarlık usulüyle
yapıldığı ve kamu kaynaklarının usulsüz bir
şekilde özel teşebbüslere aktarıldığına
tanıklık etmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu ihalelerinde rekabet
ortamının daraltılması ve eksik rekabet dolaylı olarak
toplumsal refahı da tehdit etmektedir. Tekel, tekelci rekabet ve bunun yol
açtığı eksik rekabet piyasaları, tekelci piyasa
anlayışı firmalara ürettikleri mal ve hizmetlerin
fiyatını belirleyebilme gücü vermektedir. Bu güç ise kamu
alımlarında kaynakların verimli kullanılmasını
engellemekte, kamu alımları olması gerekenden çok daha yüksek
maliyetlerle gerçekleştirilebilmektedir. Bu çerçevede, açık ihale
usulüyle rekabete açık bir ihale yöntemi yerine pazarlık usulüyle
davet edilen 3 istekli arasında ihale yapılması ciddi
şekilde rekabet ortamını daraltmakta, eksik rekabeti beraberinde
getirmekte ve her şeyden önemlisi kamu kaynakları üzerinden
usulsüzlüklerin, yolsuzlukların
meşrulaştırılmasına yol açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, elbette liberal ekonomilerde açık ihale usulüyle
hedeflenen amaç bazı olağanüstü durumlarda terk edilmekte ve pazarlık
usulüyle ihtiyaçlar karşılanabilmektedir.
Türkiye'de
pazarlık usulü ihale yöntemine cevap veren hususlar kanunda
sınırlı sayıda sayılarak belirlenmiş olup
doğal afet, salgın hastalık, can ve mal kaybı tehlikesi
gibi önceden öngörülemeyen ve ivedilik arz eden durumlarla
sınırlandırılmıştır.
Uygulamaya
baktığımızda, pazarlık usulünde çoğunlukla ilan
yapılmamakta, sadece ihaleye 3 istekli davet edilerek mal ve hizmet
alımları sonuçlandırılmaktadır. Üstelik, davet edilen
bu firmaların davete katılmaları dahi şart
koşulmamaktadır. Dolayısıyla, daha vahim olan şudur
ki, pazarlık usulünde sadece 3 istekliyi davet etmek yeterli olup bu
isteklilerden 2si teklif göndermezse ve sadece 1isi teklif gönderse bile bu
istekliyle sözleşme yapılarak iş ihale edilebilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kamu ihaleleri ile yolsuzluk kavramı arasında
oldukça yakın bir ilişki bulunmaktadır. Kamu İhale
Kurumunun varlığı da bu ilişki dolayısıyla büyük
önem taşımaktadır. İhalelerin usulüne ilişkin
kurallara uygun hareket edilmesi, yolsuzluğun önlenmesinde yadsınamaz
bir öneme sahiptir. İhale usulüyle ilgili kurallara uyulması, daha
sonra ihalelerin esası ve içeriği itibarıyla oluşabilecek
yolsuzlukların önlenmesinde bir güvence niteliği
taşımaktadır. Tabii, bu sözünü ettiğimiz uygulama ideal
olandır. AKP hükûmetleri süresince özellikle son yıllarda giderek
alenileşen düzeyde -gerekli şartlar oluşmadığı
hâlde- açık ihale usulünden vazgeçilerek pazarlık yoluyla ihale usulü
benimsenmeye, dolayısıyla kanunun getiriliş amacı göz
ardı edilerek belli kişi ve gruplar arasında pastanın
paylaşılması bir ihale usulü olarak yaygınlık
kazanmaya başlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2008 yılından bu zamana kadar 4734 sayılı
Kanunda yapılan sistematik değişikliklerle, pazarlık
usulünde yapılan ihalelerde ihalelerin ilan edilmesi şartı
kaldırılmış, ihale dokümanlarının sadece davet
edilen kişilere satışı düzenlemesi getirilmiş,
ardından da ihaleye davet edilmeyen kişilerin ihale süreçlerini
şikâyet etmelerinin önü tamamen kesilerek hak arama hürriyeti ve
mahkemelere ulaşma hakkı da açıkça engellenmiştir.
Aslında, geçmişte, bir rutin dışı usulü olan
pazarlık yoluyla ihale yöntemi çeşitli kamu ihalelerinde
yaygınlaştırılmak istenmiş ancak Kamu İhale
Kurumu tarafından bu ihalelerin büyük çoğunluğu iptal
edilmiştir. Ancak geçmişte iptal edilen bu ihalelere rağmen son
yıllarda yapılan kamu ihalelerinde çeşitli yöntemler denenerek
tekrar pazarlık suretiyle ihale usulüne geri dönülmeye
başlanmıştır. Kamu kaynakları yine kapalı
kapılar arkasında, ihaleye katılıp katılmamaları,
teklif verip vermemeleri önemli olmaksızın, yalnızca 3 istekli
davet edilerek ve rekabet, şeffaflık, açıklık,
katılımcılık ilkeleri göz ardı edilerek yapılmaya
başlanmıştır ki kamu kaynaklarının bu
şekilde rutin dışı ihale usulüyle belli kişiler
arasında paylaşılması yasa dışı olduğu
kadar açlık sınırının altında, yoksulluk
sınırının altında yaşamaya mecbur
bırakılan vatandaşlarımızın daha fazla sömürülmek
istenmesidir.
Değerli
milletvekilleri, 5506 sayılı Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla
Mücadele Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun açısından tartışıldığında da
kamu ihalelerindeki usuli kurallara uyulmasına yönelik kuralların
önemi ortaya çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla
Mücadele Sözleşmesinin Kamu Alımları ve Kamu Maliyesinin
Yönetimi başlığını taşıyan 9uncu maddesine
göre Her Taraf Devlet, iç hukuk sisteminin temel ilkelerine uygun olarak,
diğerlerinin yanında yolsuzluğun önlenmesinde de etkin olan,
saydamlık, rekabet ve karar alma sürecinde nesnel kıstaslara dayanan
uygun tedarik sistemlerini kurmak için gerekli adımları
atacaktır.
Tabii
iç hukukumuz açısından da bağlayıcı konumda bulunan
uluslararası sözleşme hükümleri uyarınca da ihaleye
katılım şartlarının önceden belirlenmesi ve
yayınlanması, usul kurallarının doğru olarak
uygulandığını müteakiben teyit etmeyi
kolaylaştırmak amacıyla kamu alım kararlarında nesnel
ve önceden belirlenmiş kıstasların kullanılması; usul
kurallarına uyulmaması hâlinde yasal müracaat hakkı temin etmek
üzere etkili bir itiraz sistemini içeren etkili bir dâhilî inceleme sisteminin
oluşturulması yolsuzlukla mücadele edilmesi konusunda üzerinde önemle
durulması gereken bir konudur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, şimdi, AKP Hükûmetinin
bu ulusal ve uluslararası bağlayıcı düzenlemeler
karşısında ihalelere ilişkin usuli işlemlere
uyulmamasını sadece usulsüzlük olarak değerlendirmeye
çalışarak savunmasının, bu konunun yolsuzlukla ilgili
olmadığını savunmaya çalışmasının
haklı ve hukuki bir yanının bulunmadığı da
aşikârdır.
Değerli
milletvekilleri, ilan yapılmayan ve sınırlı sayıda
katılımcıdan oluşan pazarlık usulü, ihalelerin
istekliler arasında uyumlu eylem ve davranışlarla kamunun
aleyhine olacak kartel anlaşmalarına en müsait ihale yöntemi
niteliğindedir. Zira hepimizin malumu uygulamada görüldüğü üzere,
pazarlık usulünde ihalenin kime verileceği önceden bir şekilde
belli olduğundan, şeklî olarak hukuka uygunluğu
gerçekleştirmek adına ihaleyi alacağı zaten belli olan
istekli firma 2 adet yan teklif getirmekte, daha sonra da
danışıklı tekliflerle ihaleler gerçekleştirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabet Kurulu kararlarından da
anlaşılacağı üzere, ihale piyasalarında bir grup
teklif sahibi bir araya gelip bir kartel oluşturarak bir nesneyi piyasada
ederinin üzerinde bir fiyattan satıp oluşan rantı kendi
aralarında paylaşmak üzere anlaşma yapabilmektedirler. Bu
anlaşmalar sonucunda, kartel üyeleri birbirleri arasında asla
rekabete girmemekte, kazanılan rant kartelin mülkiyetine geçmekte ve
anlaşmadan sağlanan kazanç kartel üyeleri arasında
paylaşılmaktadır. Yahut, kartel üyeleri arasındaki
centilmenlik anlaşması gereği, dönüşümlü
fedakârlıklarla ihaleler birbirlerine bırakılabilmektedir.
Tabii,
tüm bu süreçlere Hükûmetçe ve ilgili bakanlıklarca göz yumulması
neticesinde, emeğiyle çalışıp üreten halk her geçen gün
daha da fakirleşmekte ve aldığı asgari ücret üzerinden daha
fahiş vergilere maruz bırakılmaktadır.
Diğer
taraftan, zaman zaman Maliye Bakanlığınca sözüm ona
çıkarılan vergi afları da yine bu kartellerin kamuya olan
borçlarını silmek üzere bir araç olarak kullanılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ihale usulsüzlükleri ve neticesinde ortaya çıkan
yolsuzluklar bağlamında bir diğer önemli konu da ihalenin
ilanı meselesidir. İhale konusu, söz konusu iş için istekli
olabilecek adaylara ihalenin duyurulması işlevini görmekte olup
rekabet ve açıklık ilkesinin de çok önemli bir gereğidir.
İhaleden beklenen amaç yönünden ihalelerin ilgililere duyurulması ana
kuraldır ve ilan şartı eksiksiz yerine getirilmelidir. Bu konuda
geçmişte Danıştay kararlarında da ihaleden beklenen
amacın ihaleye katılacakları azami ölçüye çıkarmak
olduğu ve bunun da ancak ihalenin ilan edilmesiyle mümkün olabileceği
ve bu suretle de kamu yararının tesis edilebileceğine
hükmedilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ihalelerin ilan edilmesi kamu
yararı ve menfaati, idarenin menfaati yönünden birinci derecede öncelikli
olmasına rağmen 4734 sayılı Kanunun 21inci maddesine 2008
yılında eklenen fıkrayla belli hâllerde ilan yapılması
zorunluluğu anlaşılamaz bir şekilde
kaldırılmıştır. Aslında AKP Hükûmeti 2008de
yaptığı bu değişiklikle kamu ihalelerinde
şeffaflık, saydamlık istemediğini bir anlamda ifşa
etmiştir. Bu şekilde aleniyet ve ihaleye katılımın
azami sayıya ulaşması yönündeki hedeften de vazgeçilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi üzerinde özel olarak
görüştüğümüz bu önerge bağlamında da Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının birçok alanda
ihale yöntemiyle kamu alımları yaptığını
biliyoruz. Tabii, bu gensoru önergesi vasıtasıyla çeşitli
rakamlara baktığımızda, Ulaştırma
Bakanlığının da pazarlık usulü ihale yöntemini bir
istisna olmaktan çıkarıp yaygın bir yöntem hâline
getirdiğini ibretle görmekteyiz. Pazarlık usulüyle
gerçekleştirilen ihalelerin tutarının 2016 yılında
yüzde 86,1 artarak 21 milyar TLye ulaştığı, 2017
yılının ilk altı ayında ise geçen yılın
aynı ayına göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar liraya ulaştığı
biçiminde veriler bulunmaktadır. Bakanlık ve Hükûmet bu vahim durumu
kamuoyundan gizleyemez; buna hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Bu durum
açıkça kamu menfaatlerinin aleyhinedir. Üç beş sermayedarı
zenginleştirmek amacıyla halkı daha da fazla
yoksullaştırmaktadır bu durum. Elbette şeffaf devlet,
şeffaf yönetim gereği Sayın Bakanın bunun
hesabını açık bir şekilde kamuoyuyla paylaşması
gerekmektedir. Yoksa, AKPnin Parlamento çoğunluğuna dayanarak
kamuoyunu çok yakından ilgilendiren bu ve benzer önergeleri reddetmesi,
soruşturulmasını engellemesi aslında hesap vermekten
kaçmaktır, şeffaflığa ve demokrasiye inanmamaktır;
daha özünde, kamu menfaatine inanmamaktır.
Bu
gerekçelerle, demokratik yönetimi savunan bir parti olarak, kamu menfaatini çok
önemli gören bir parti ve anlayış olarak, kamu
harcamalarının son derece şeffaf yöntemlerle
gerçekleştirilmesini savunan bir parti olarak gensoru önergesinin lehinde
oy kullanacağımızı belirtiyor, bir kez daha Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına üçüncü söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztraka ait.
Buyurun
Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, biraz önce
Çukurcadan 2 askerimizin şehit olduğuna dair acı bir haber
aldık. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve
milletimize baş sağlığı diliyorum.
Yine,
bu sabah bir sağlık sorunu yaşayan önceki dönem Genel
Başkanımız ve Antalya Milletvekilimiz Sayın Deniz Baykala
acil şifalar diliyorum. Kendisini en kısa sürede aramızda
görmeyi umut ediyoruz.
Sayın
Milletvekilleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Sayın Ahmet Arslan hakkında verdiğimiz gensoru önergesi üzerinde
grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu ve bizleri izleyebilen kıymetli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, devlet yönetmeyi koyun gütmekten veya kabile yönetmekten
ayıran, hukukun üstünlüğüne gösterilen saygıdır. Devlet
yönetmek ciddi bir iştir, ciddi insanlarla yapılır. Yönetimler,
hukuka saygı gösterdikleri ölçüde meşrudur, içeride ve
dışarıda ciddiye alınmanın koşulu da budur.
Hukuku hiçe sayan, vatandaşlarının hukukuna, hak ve
özgürlüklerine saygı göstermeyen, yurttaşlarına
yaptıklarının hesabını vermeyen yönetimler
devletlerini başarısız devletler ligine düşürür, kabile
devletine dönüştürürler. Hukuk devletinde yönetimler her
icraatlarında olduğu gibi, vatandaşlarından vergi toplarken
de, topladığını harcarken de meclislerinin
çıkardığı kurallara uymak ve meclislerine hesap vermek
zorundadırlar. Bu, Magna Carta Libertatum yani Büyük Özgürlük
Fermanını izleyen 802 yıldır geçerli, olmazsa olmaz,
evrensel bir kuraldır.
Değerli
milletvekilleri, bizim ülkemizde de milletin Meclisinin
çıkardığı kanunlar, kurallar var. Bu düzenlemelerin pek
çoğu da dünya standartlarında. Yani, kural koyma konusunda ülkemizin
esasen pek bir sıkıntısı yok ancak Türkiyeyi yönetenlerin,
zaman zaman, milletin Meclisinin koyduğu kurallara uymakta
sıkıntıları olduğunu görüyoruz. Bu
sıkıntı Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinin
söylemlerine sık sık yansıyor. Başbakan geçen yıl
valiler toplantısında yaptığı konuşmada
İş mi yapacağız, mevzuat mı kollayacağız?
diyerek iktidarın iş tutma biçimini pek güzel özetlemişti.
Sayın Başbakan geçen hafta valilerle yaptığı bir
başka toplantıda da bu mesajını tekrarladı. Demek ki
Başbakan bunları sehven söylemiyor. Başbakan bu sözleri sıradan
bir toplantıda da sarf etmiyor. Bu sözlerin muhatapları bulundukları
illerin en büyük mülki amirleri, illerde devleti ve Hükûmeti temsil eden makam
sahipleri. Valisine Hukuku takma, benim söylediğimi yap. diyenlerin
yönettiği bir devlete nasıl hukuk devleti diyeceğiz? Türkiye'nin
uluslararası arenada en haklı olduğu konularda bile bugün
karşı karşıya kaldığı muamelelerin
sebeplerini işte arkadaşlar biraz da burada aramak gerekiyor. Hem
Cumhurbaşkanı hem de Başbakan son günlerde
ağızlarını her açtıklarında Kabile devleti
değiliz. diyorlar. Bu sözün bu kadar sıklıkla kullanılması
aslında bir sıkıntı olduğunu gösteriyor.
Değerli
milletvekilleri, hiç şüphesiz, Türkiye Cumhuriyetinin mayası
sağlamdır ve bir kabile devleti değildir, kim ne yaparsa
yapsın olmayacaktır da. Bizim cumhuriyetimizin mayasında
Misakımillî vardır, Amasya Tamimi vardır, Erzurum ve Sivas
kongreleri vardır. Cumhuriyetimizin kurucu önderleri savaşmadan önce
savaşın hukukunu oluşturmuşlardır. Bu nedenle,
emperyalizmi dize getiren Kurtuluş Savaşı dünyanın en
meşru, en haklı savaşıdır.
Gazi
Meclis kurtuluş mücadelesi verirken dahi içinden
çıkardığı hükûmeti en sert şekilde denetlemiştir.
Cumhuriyetimizi kuran Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk dâhil hiç
kimse kendini hukukun üstünde görmemiştir, görememiştir. Türkiye
Cumhuriyeti işte bu nedenle bir kabile devleti değildir, tüm dünyada
işte bu nedenle itibar görmüştür.
Ancak
AKP döneminde yönetimde keyfîlik, hukuku ayak bağı olarak görme ve
gösterme yaklaşımı giderek artmaktadır. AKPnin kökü
dışarıda bir cemaatle yaptığı koalisyon ve 2010
Anayasa referandumunun ardından tüm yargının bu cemaate teslim
edilmesi hukuk devletine ilk büyük darbeyi vurmuştur.
AKPnin
yargıyı ve devleti teslim ettiği bu terör örgütünün hain darbe
girişimi bu defa da iktidar tarafından siyasi bir fırsata
çevrilmiştir. Olağanüstü hâl rejimi ve bunun altında
yapılan adaletsiz, mühürsüz, şaibeli bir referandumla iktidar
sahiplerinin keyfî yönetim anlayışına bir ucube Anayasa elbisesi
dikilmeye çalışılmıştır. Böylece hukuk devletine
ikinci büyük darbe de burada vurulmuştur.
Ama
ne yapılırsa yapılsın bu elbise bu büyük millete, bu büyük
devlete dar gelecek ve yırtılıp atılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu iktidarın hukukla, kurallarla arasının iyi
olmadığı konusunda hiçbir tereddüt yoktur. Ayrıca, Adalet
ve Kalkınma Partisinin kamu ihale mevzuatıyla da özel olarak ciddi
bir sıkıntısı vardır. Bu iktidar kamu ihale
mevzuatını hiç sevmedi, bu mevzuatın kendine biçtiği oyun
alanından hiç hoşlanmadı, ihaleleri keyfine göre
dağıtmak için ilk günden bu yana çok ciddi bir çaba gösterdi.
Nitekim, iktidar 2003ten bu yana 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununu tam 42 kez değiştirdi. Adalet ve Kalkınma Partisi her
dört ayda bir İhale Kanununu değiştirerek kanuna uymak yerine
kanunu kendisine uydurdu. Şimdi sormak gerekir: Her dört ayda bir
değişen bir kanun kamu ihalelerinde beklenen etkinliği, rekabet
ortamını ve tasarrufu sağlayabilir mi? Elbette sağlamaz
değerli arkadaşlar. Oysa 4 Ocak 2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilen bu yasa dünya standartlarında bir düzenlemeydi. 2001
krizinden ders alan dönemin iktidarı tüyü bitmedik yetimin kör kuruşu
sağa sola peşkeş çekilmesin, kamu kaynakları artık
çarçur edilmesin, devletin borcu azalsın diyerek bu yasayı
çıkardı. Ben de o günlerde Hazine Müsteşarı olarak bu
kanunun hazırlanmasında ve yasalaşmasında dönemin
milletvekilleriyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinde gece gündüz
çalıştım. Bu İhale Kanununun ardından artık
Türkiyede kamu kaynaklarını bir virüs gibi bitirip tüketen ihale
yolsuzluklarının sonunun geldiğini düşünüyordum. Gazetelere
Geriye dönüş yok, gemileri yaktık. diye beyanatlar verdim. Ama öyle
olmadı, rantı belli kişilere dağıtarak yandaş
yaratmaya dayanan sığ siyaset güdüsü yeniden hortladı. Ancak AKP
iktidarına Kamu İhale Kanununu on dört yılda 42 kez değiştirmek
de yetmedi değerli arkadaşlar. Ekonomi bozuldukça iktidar
yandaşlarına rant dağıtmakta zorlanır hâle geldi.
Böylece adrese teslim ihaleler devreye sokuldu. Bunu yapabilmek için de AKP
iktidarı, Kamu İhale Kanununun istisnai hükümlerini istismar ederek
istisnayı usul hâline getirmeye başladı.
Değerli
milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu, ihalelerde uygulanabilecek yöntemleri
ve bunların hangi şartlarda uygulanacağını
belirlemiş.
Kanunun
18inci maddesine göre üç tane ihale yöntemi var: Açık ihale usulü, belli
istekliler arasında ihale usulü, pazarlık usulü.
Kanunun
5inci maddesinde, kamunun yapacağı ihalelerde uygulanması
gereken temel yöntemlerin açık ihale ve belli istekliler arasında
ihale olduğu açıkça belirtiliyor.
Kanun
koyucu bunu neden istiyor? Kamu kaynağını kullanan idare,
milletin vergilerini harcayan idare, ihaleleri mümkün olduğunca herkese
açık yapsın, rekabet koşullarını sağlasın,
tüyü bitmedik yetimin kör kuruşu heba olmasın, kamu kaynakları
etkin ve verimli kullanılsın diyerek bu iki yöntemi zorluyor.
Pazarlık usulü ise ancak kanunda belirtilen özel hâllerde uygulanabiliyor.
Pazarlık
usulüyle ihale şartlarını belirleyen 21inci madde, bu yöntemin
temel usullerle açılan ihalelere yeterli teklif gelmemesi, ülkede
vatandaşın can veya mal kaybına neden olacak çok özel, istisnai
bir durum olması veya ülkenin savunma ve güvenlik hizmetlerini hızla
karşılama ihtiyacı gibi özel durumlarda uygulanabileceğini
açıkça belirtiyor. Kanuna göre, bu durumlarda idarenin herhangi bir ilana
çıkma zorunluluğu da yok. İdare, en az üç firmayı davet
ederek bu firmalardan fiyat teklifi alabiliyor ve işi, istediği
firmaya, istediği gibi verebiliyor.
Kanun
koyucunun vatandaşın can ve mal güvenliğini düşünerek
verdiği bu özel iznin, özellikle, son dönemde Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarı tarafından çok sık kullanılarak suistimal
edildiği görülüyor. Son dönemde pazarlık usulüyle verilen
işlerin tutarında olağanüstü bir artış var. Devletin
bu yöntemle yaptığı ihalelerin tutarı 2016da bir yıl
önceye göre yüzde 86 artmış ve 21,7 milyar Türk lirasına
ulaşmış. Sadece bu yılın ilk altı ayında
pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin tutarı da geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar Türk
lirasına sıçramış. Geçen yılki eğilimin bu
yılın geri kalanında aynen tekrar edeceğini varsayarsak
2017de pazarlık usulüyle yapılacak ihalelerin toplam
tutarının 59,6 milyar Türk lirasına ulaşacağı
anlaşılıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu olağanüstü bir rakam. 21inci maddenin (b)
fıkrası ülkede doğal afetler, salgın hastalıklar, can
veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare
tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması
üzerine ihalenin ivedi olarak yapılması zorunluluğunun olması
hâllerinde bu yöntemin kullanılabileceğine hükmediyor. Yılın
ilk altı ayında pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin yüzde
81i kanunun 21inci maddesinin sözünü ettiğim bu fıkrasına
dayanılarak yapılmış.
Peki,
değerli arkadaşlar, ben şimdi soruyorum: Türkiyede bu
yılın ilk altı ayında büyük bir doğal afet mi oldu?
Salgın bir hastalık mı yaşandı? Ani ve beklenmeyen bir
olay nedeniyle vatandaşın canını, malını kaybetme
tehlikesi mi ortaya çıktı? Benim bildiğim kadarıyla böyle
bir şey yok. O zaman ne var? Kanuna karşı hile var, kanunun
istismarı var, ihale ilanına çıkma zorunluluğuna
takılmadan sen, ben, bizim oğlan, üç firmadan teklif alıp
dilediğine ihaleyi verebilmenin yollarını kullanmak var.
Değerli
milletvekilleri, son dönemde bu istismarı en çok yapan kurum ve
kuruluşların Sayın Ahmet Arslanın
Bakanlığının görev ve sorumluluk alanındakiler
olduğu dikkati çekiyor. Bu yılın ilk dokuz ayında sadece
Karayollarının pazarlık usulüyle gerçekleştirdiği
yapım ihalelerinin tutarı kuruşu kuruşuna 13 milyar 577
milyon 486 bin 731 lira 83 kuruş yani eski parayla yaklaşık 14
katrilyon lira. Karayollarının pazarlık usulüyle
açtığı 63 ihalenin 56sı doğal afetler, salgın
hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi istisnasına dayanarak
gerçekleştirilmiş. Bu ihalelerin tutarı 12 milyar 599 milyon 319
bin 428 lira 77 kuruş olmuş. Bir diğer ifadeyle, pazarlık
usulüyle yapılan ihale tutarının yüzde 93ü 21inci maddenin (b)
fıkrası kapsamında gerçekleşmiş.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) İşin özelliği ve önceliği yok mu
Sayın Vekilim?
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) O başka fıkralarda, bu (b) fıkrası.
Sayın
Bakana soralım, yoksa bu yıl ABDyi harap eden Harvey ve Irma
kasırgaları bizim sahillere uğradı da biz mi bilmiyoruz?
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakana bağlı kurumların
açtığı bu ihaleleri kimlerin aldığına
baktığımızda ise iktidar partisine
yakınlığıyla bilinen müteahhitlerin ön sıralarda
olduğunu görüyoruz. Karayolları Genel Müdürlüğünün yıl
içerisinde pazarlık usulüyle verdiği 13,6 milyar liralık
ihalenin yüzde 61i yani en az 8,3 milyar Türk liralık kısmı
kamuoyunda Hükûmete yakın veya havuz müteahhitleri olarak bilinen
firmalara dağıtılmış.
Örneğin,
milletimizin iffetli analarına ettiği edepten yoksun lafla
meşhur bir iş adamına sadece bu yıl
Karayollarının pazarlık usulüyle verdiği iş
miktarı 1,1 milyar Türk lirası yani eski parayla 1,1 katrilyon Türk
lirası. Yine Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları bu iş
adamına yıl içerisinde pazarlık usulüyle 1,7 milyar Türk
lirası tutarında iş vermiş. Sadece bu yıl söz konusu iş
adamına bahsettiğim iki kurumun pazarlık usulüyle verdiği
ihale tutarı toplam 2,8 milyar Türk lirasını buluyor, 2,8
katrilyon eski Türk lirasıyla. Bu iş adamının 2017
yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığından aldığı
ihalelerin toplam tutarı ise 7,9 milyar Türk lirası. Yani iktidara
yakın bu müteahhidin 2017 yılı içerisinde aldığı
her 100 liralık ihalenin neredeyse 36 lirası İhale Kanunu
istismar edilerek adrese teslim edilen türden. Bunlar bizim tek tek tarayarak
bulduğumuz ihaleler. Belki gözümüzden kaçanlar da var. Bu nedenle bu
tutarların asgari olduğunu da belirtmekte yarar var. Gerekli rekabet
şartları sağlanmadan yapılan adrese teslim bu harcamalar
nedeniyle devletin çok ciddi zarara uğratıldığını
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerek vatandaş gerekse de milletvekili olarak bu
ihalelerle ilgili bilgi edinme hakkımı kullanmaya
çalıştım. Karayolları Genel Müdürlüğüne ve
Başbakanlık İletişim Merkezine ayrı ayrı
başvurdum. Karayolları Genel Müdürlüğü 15 Haziran 2017 tarihinde
verdiği tek sayfalık cevapta istediğim bilgileri vermek yerine,
ihale bültenlerinden bu bilgileri tek tek çıkarmamı tavsiye etti.
Başbakanlığa yazdığım dilekçeye ise cevap bile
alamadım. Vatandaş olarak alamadığım bilgiyi milletvekili
olarak almak için, 15 Haziran 2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine,
Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanının
cevaplaması talebiyle bir soru önergesi verdim. Şu ana kadar bu soru
önergesine de bir yanıt alamadım. İktidar ağzını
her açtığında Seçilmiş atanmıştan daha
üstündür. diyor ama iş seçilmişin atanmıştan bilgi
istemesine gelince bilgiyi milletvekillerinden saklıyor.
Değerli
milletvekilleri, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik
Bakanlığının, her nedense, açtığı ihalelere
devlet sırrı muamelesi yapma gibi bir
alışkanlığı var. Geçmiş yıllarda da dönemin
Ulaştırma Bakanı olan Sayın Binali
Yıldırıma Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyol Projesi için
birtakım sorular sormuştum, ne soru önergeme ne de Bilgi Edinme
Kanunu çerçevesinde sorduğum sorulara cevap alabilmiştim. O dönem
konuyu Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna kadar taşıdım
ancak çabalarım bir sonuca ulaşmadı.
Hükûmet
şunu bilmeli ki biz bu soruları kendimiz için değil, millet için
soruyoruz. Milletin parasını kullanan iktidar bunun
hesabını vermeyecek de neyin hesabını verecek
arkadaşlar? Karın ağrısı yoksa, hukuksuz bir iş
yoksa idarenin çok kolaylıkla paylaşabileceği bu bilgiler neden
milletle paylaşılmaz? Sorduğumuz soruları cevaplamayarak
hesap vermekten kaçıyorsunuz, sonra da Gensorudan bıktık.
deyip mühürsüz gayrimeşru referandumla gensoruyu Anayasadan
çıkarıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, iktidar, halk oylamasından meşru olmayan bir evet
çıkarmak için bu yıl bütçe dengelerini dağıttı, bütçe
dikiş tutmuyor. Borçlanma limitleri daha yılın ilk dokuz
ayında 15 milyar Türk lirası aşıldı. Meclise
getirdiğiniz torba kanunla İlave 37 milyar liralık borçlanma
yapacağım. diyorsunuz. Yetmedi, milletten alacağınız
vergileri acımasızca artırıp gayrimeşru referandumun
faturasını milletin sırtına yıkmaya
kalkıyorsunuz. Vatandaş tepki gösterince de Cumhurbaşkanı
sorumluluğu bakan arkadaşlarına atıyor.
Sayın
bakanlar, siz bu vergileri Genel Başkanınıza sormadan mı
artırmaya kalktınız? Komik olmayın. Vatandaşa ölümü
gösterip sıtmaya razı etme oyunu oynuyorsunuz. Millete vergileri reva
görürken tasarrufa iktidarın itibar kaybı diyor, yandaş
iş adamlarına kanunların etrafından dolanarak ihale
dağıtıyorsunuz. Kimse şunu unutmasın: Millî iradenin
temsilcisi olan Meclisimiz, milletin kör kuruşu heba olmasın, tüyü
bitmedik yetimin hakkı yenmesin diye bu kanunları
çıkarıyor, icradan hesap soruyor. Eğer birileri Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çıkardığı bir kanuna uymuyorsa, kanuna
karşı hile yapıyorsa bunu yapanların da hesap vermesi
lazım. Yönetim keyfîlik kaldırmaz, keyfî yönetimlere saygı
duyulmaz. Eğer iktidar OHAL rejimi uyguluyorum, kimseye hesap vermem,
kanun dinlemem, istediğim gibi davranırım. diye
düşünüyorsa, kusura bakmasın, o zaman biz de OHAL FETÖyle mücadele
için değil yandaşı abat etmek için çıkarıldı
deriz. Meclisimizin çıkardığı 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 10uncu maddesinde Bakanlar, kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ile
hukuki ve mali konularda Başbakana ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı sorumludurlar. deniyor.
Bu
nedenle, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Sayın Ahmet Arslan hakkında CHP Grubu olarak vermiş
olduğumuz gensorunun gündeme alınmasına milletvekillerinin
desteklerini bekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) - Sözlerimi sonlandırırken Genel Kurulu ve bizleri
takip eden kıymetli vatandaşlarımızı bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztrak.
Gruplar
adına son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluka aittir.
Buyurun
Sayın Soluk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız
Sayın Ahmet Arslan hakkında vermiş olduğu gensoru
önergesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hakkâri Çukurcada el yapımı
patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 askerimiz şehit oldu,
şehitlerimize Allahtan rahmet, ailesine ve milletimize
başsağlığı diliyor, her türlü terörü lanetle, nefretle
kınıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin önceki dönem Genel
Başkanı Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykala geçmiş
olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilen
gensorunun içeriği 4734 sayılı Kamu İhale Kanunuyla
ilgilidir. Bu kanuna tabi bütün kurumlarda olduğu gibi,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının merkez birimleriyle bağlı, ilgili,
ilişkili kurum ve kuruluşlarında yapılan tüm mal ve hizmet
alımlarına ilişkin ihaleler, işin niteliğine, önemine
göre yürütülmekte bulunan ihale usullerinden biri kurum tarafından tercih
edilerek ihale mevzuatına uygun ve şeffaf olarak
yapılmaktadır.
AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
gerçekleştirilen asırlık projelerin siyaset adına
tartışmalara malzeme yapılması, bizlerin ülkemize olan
çalışma azmimizi asla eksiltmeyecektir. Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde Başbakanımız
Sayın Binali Yıldırımın gözetim ve denetiminde, AK
PARTİ hükûmetlerimizin amacı, 2023, 2053, 2071 hedefleri
doğrultusunda ilerlemek, Büyük ve güçlü Türkiye idealine bir an önce
ulaşmaktır. İçeriden ve dışarıdan gelen tüm
baskı ve ihanetlere rağmen hükûmetlerimiz tek bir projesinden
vazgeçmemiş, tek yatırımı ertelememiş, hatta yılın
ilk yarısındaki 5,1lik büyümeyle Avrupa ortalamasının 2
katına yaklaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırma ve
haberleşme sektörü, dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de
gelişmenin ve kalkınmanın lokomotif görevini üstlenmektedir.
Güçlü bir ulaştırma ve iletişim altyapınız varsa
gerçekten o ülkenin gelişmişliğinden,
kalkınmışlığından bahsetmek mümkündür. AK
PARTİ iktidarları döneminde sağlıktan eğitime,
tarımdan turizme, sanayiden ulaşıma, kısaca her alanda
dünyanın örnek olarak gösterdiği yatırımları
yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Sivas Valisi Halil Rifat Paşanın tarihe geçen ve
Bakanlığımız için bir slogan olarak Gidemediğin yer
senin değildir. sözünden hareketle, 19 Kasım 2002de, iktidara
geldiğimiz gün ülkemizin her köşesini ulaşılabilir hâle
getirmeye söz vermiştik. Denizcilikteki Rotasını bilmeyen
kaptana hiçbir rüzgâr yardım etmez. sözünden hareketle
Bakanımız, Başbakanımız Sayın Binali
Yıldırım mega projeleri el yordamıyla değil, bilimsel
olarak planlamak amacıyla 30u aşkın üniversiteden konusunda
uzman 40ın üzerindeki akademisyenle ilk Ulaşım Ana Plan
Stratejisini hazırlamıştır.
Hazırlanan plan kapsamında ulaşım modları
arasındaki entegrasyon sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırma ve
haberleşme sektörlerine kısaca değinmek istiyorum.
İletişim hizmetlerini istenilen hız ve kalitede kesintisiz
olarak sunacak bilgi ve iletişim altyapılarının
oluşturulmasıyla haberleşme sektöründe önceliğimiz bilgi
toplumunun hazırlanması olmuştur. Havacılık sektöründe
Her Türk vatandaşı hayatında en az 1 kere uçağa binecek.
sloganıyla başlatılan Bölgesel Havacılık Projesiyle
çapraz uçuşların düzenlenmesi sonucunda gerek taşınan yolcu
sayısında gerekse uçuş sayısında ve kalitesinde önemli
artışlar gerçekleşmiş, hava yolu halkın yolu hâline
gelmiştir.
Denizcilik
sektörünün dış ticaretimizin gelişmesi, ekonomimizin
dışa açılarak dünya ekonomisiyle bütünleşmesi ve diğer
ekonomik hedeflerimizin gerçekleşmesi açısından son derece
önemli fonksiyona sahip olduğunu biliyor ve bu yöndeki hizmetlerimizi
hızla geliştirmeye devam ediyoruz. Kendi kaderine terk edilmiş
olan demir yollarımız makûs talihinden kurtarılarak yeniden
devlet politikası hâline gelmiştir. Kara yolu sektöründe AK
PARTİ hükûmetlerimizin öncelikli hedefi, mevcut ağın trafik
güvenliğini artıracak, taşıt işletme maliyetlerini
düşürecek; ayrıca, tüm ülkede yerleşim birimlerine her mevsim
hizmet götürülmesi, noktalar arası kesintisiz ulaşıma imkân
sağlayacak geometrik ve fiziki iyileştirmelerin yapılması
olmuştur. Bu hedefe ulaşabilmek için gerek sektörel düzenlemeler
gerekse altyapı çalışmalarıyla büyük başarılar
elde ettik.
Asırların
rüyası olan mega projelerin milletimizin hizmetine sunulduğunu
görüyoruz. Ülkemizde kim taş üstüne taş koymuşsa hepsini
saygıyla yâd ediyorum ve diyorum ki: Yasama organı denetim
yollarını kullanmalıdır ama milletimizin geleceğine
yapılan asırlık projeleri dünya hayranlıkla izlerken bizler
de yapılanların hakkını verelim. AK PARTİ hükûmetleri
döneminde yapılan asırlara iz düşürecek projelerimize
zamanım el verdiği sürece kısaca değinmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; haberleşme sektöründe fiber
altyapıyı 88 bin kilometreden 304.530 kilometreye çıkararak
ülkemizin iletişim otoyollarını yaptık. Genişbant
abone sayısını 20 binden 66,3 milyona, mobil abone
sayısını 27,8 milyondan 77,1 milyona, 4,5G teknolojisini
kullananların sayısı 60,9 milyona
ulaşmıştır. Mobil abone başına düşen ses
trafiği 67 dakikadan 441 dakikaya yükselmiştir. İnternet kullanım
oranı -16-74 yaş grubu- yüzde 18,8 seviyelerinden yüzde 66,8 seviyesine,
sektörün cirosu ise 2,9 kat artarak 42 milyara ulaşmıştır.
İnternet teknolojilerinin güvenli kullanılması için Siber
Güvenlik Kurulu oluşturularak eylem planları
yayımlanmıştır. E-devlet kapısı
kullanıcısı 34,6 milyon vatandaşımız 347 kurumun
2.298 hizmetinden yararlanarak kaybedildiğinde kazanılması
mümkün olmayan zaman denilen sermayeden tasarruf
sağlamıştır.
PTT
Bankı kurarak halkımızın hizmetine sunduk. Ayrıca,
banka şubelerinin bulunmadığı 1.770 yerleşim yerinde
halkımıza hizmet vermektedir. On-line olarak hizmet veren 882 PTT
merkezinden 4.529 PTT merkezine ulaştık.
Havacılık
sektöründe 26 noktadan 55 noktaya uçuşlarımız çıktı.
İç ve dış hatlarda toplam 103 noktaya uçarken -bir önce
söylediğim, yurt içi- bugün iç hatlarda 55, dış hatlarda ise 296
olmak üzere, toplamda 351 noktaya uçulmaktadır. Taşınan toplam
yolcu sayısı 34,4 milyondan 174 milyona, hava ulaştırma
anlaşması bulunan ülke sayısı 81den 169a, sektörün cirosu
3,06 milyardan 70,24 milyara, sektörde istihdam edilen kişi 65 binden 192
bine çıkmıştır.
Türkiye,
AK PARTİ hükûmetleri döneminde, hamdolsun, uydu fırlatacak seviyeye
ulaştı. Haziran 2008de TÜRKSAT 3A, Şubat 2014te TÜRKSAT 4A,
Ekim 2015te TÜRKSAT 4B uyduları fırlatılmış olup faal
olarak hizmet vermektedirler. 2020de TÜRKSAT 5A, 2021de TÜRKSAT 5B
uyduları fırlatılarak hizmete sunulacaktır. Tamamen yerli
ve millî olarak üretilecek olan TÜRKSAT 6A uydusunda ise aralıksız
olarak çalışmalarımız devam etmektedir.
Denizcilik
sektöründe kara listede olan Türk bayraklı gemilerin beyaz listeye
geçişini sağladık. Türk bayraklı gemilerin tutulma
oranı yüzde 17den yüzde 5e, deniz yoluyla seyahat eden yolcu
sayısı 100 milyondan 148 milyona, deniz yoluyla taşınan
araç sayısı 6,2 milyondan 13 milyona, tersane sayımız
37den 79a, Türk sahipli gemi filomuz 569dan 1.547ye,
limanlarımızda elleçlenen yük miktarı 189,9 milyon tondan 430,2
milyon tona ulaşmıştır.
Demir
yolu sektörüne gelince, yüksek hızlı tren, hızlı tren ve
konvansiyonel hatlarımızdan işletmeye açılanların
yanı sıra, demir yolu güzergâhlarımızda proje ve yapım
çalışmaları hızla devam etmektedir. Yurdumuzun dört bir
köşesini demir raylarla örmekle kalmayıp denizlerin altından da
kıtaları tünellerle, çelik ağlarla birleştirdik. Bugüne
kadar 213 milyon yolcunun taşındığı asırlık
rüya Marmaray, mega bir demir yolu projesi olarak deniz yüzeyinin 63 metre
altında halkımıza hizmet vermektedir.
Ankara-Eskişehir-İstanbul, Ankara-Konya,
Konya-Eskişehir-İstanbul arasında, ülke nüfusunun yüzde 33üne
hizmet eden yüksek hızlı tren hatlarımızla 34 milyon
yolcuya hizmet verilmiştir. Ankara-Afyon-Uşak-Manisa-İzmir
arası yüksek hızlı tren çalışmaları devam
etmektedir.
Sayın
Bakanım -seçim bölgem olan- Sivas-Ankara hızlı tren
çalışmaları da eksiksiz olarak devam etmektedir. Tüm
Sivaslı hemşehrilerim adına zatıalinize teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin ilanıyla
1923-1946 yılları arasında bütün imkânsızlıklara
rağmen 3.764 kilometre, 1946-2003 yılları arasında
yalnızca 945 kilometre demir yolu yapılmıştır.
Ayrıca mevcut konvansiyonel hatlarda tren hızının yer yer
30 kilometre hatta altına düştüğünü görüyoruz; vagonların
durup rayların yürüdüğü bir noktaya gelmiş, kaderine terk
edilmiş bir demir yolu.
Cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün Demir yolları bir ülkeyi medeniyet ve
refah nurlarıyla aydınlatan kutsal bir meşaledir. Demir
yolları inşaatı siyaseti, hedeflerine ulaşmak için durmadan
ve başarıyla tatbik edilmelidir. sözlerine rağmen demir
yolları, Mustafa Kemal Atatürkün gösterdiği muasır medeniyet
hedefini unuturcasına maalesef ihmal edilmiş, uzun yıllar ray
bağlantılarına anahtar değmemiş ve âdeta kendi
kaderine terk edilmişti.
Malazgirt
Zaferinde Sultan Alparslan gibi Kefenimi giydim. diyebilen Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın 2003 yılındaki talimatlarıyla demir
yolları makûs talihinden kurtarılmak üzere yeniden devlet
politikası hâline getirilmiştir. Türkülerimize konu olan Kara tren
gecikir, belki de hiç gelmez. dönemi kapatılıp, yerine Yüksek
hızlı tren yetişir. dönemi başlamıştır. 13
Mart 2009da hizmete giren yüksek hızlı tren
işletmeciliğinde dünyanın 8incisi, Avrupanın 6ncısı
unvanını kazanan ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti, bizlere bu
ilkleri yaşatan liderin adı Recep Tayyip Erdoğan, bu ilkleri
yaşayan milletin adı Türk milletidir.
Kara
yollarına gelince: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kara yolu koridorlarımız doğu-batı yönünde 5 akstan,
kuzey-güney yönünde 18 akstan oluşmakta olup, yüzde 85-yüzde 90
oranında tamamlanmış diğer kesimlerde çalışmalar
devam etmektedir. Özellikle D-100 ve D-300 aksları, Avrupa, Asya ve Orta
Doğu arasındaki yük ve yolcu
taşımacılığında diğer ülkelere
karşı rekabet gücümüzün artırılması
açısından büyük önemi haizdir. Doğu-batı, kuzey-güney
koridorlarında 6.101 kilometre bölünmüş yol ağımızla
yalnızca 6 ilimiz birbirine bağlıyken, 19.395 kilometre
bölünmüş yol ilave edilerek bölünmüş yol ağımız bugün
25.496 kilometreye ulaşmıştır. Bölünmüş yolla
bağlı olan 6 il sayısı 76ya çıkmıştır.
4
Eylül 1919da manda ve himayenin reddedildiği ya istiklal ya ölüm
şiarının benimsendiği, Mustafa Kemal Atatürkün yüz sekiz
gün ağırlandığı ve cumhuriyetimizin temellerinin
atıldığı, kongrenin yapıldığı
şehir Sivas ile Malatya arası bölünmüş yolu da 2018de bu
kervana katılacaktır.
Ayrıca
kara yollarında 7,5 metre genişliğindeki tek yol standardı
tarihe karışmıştır. Yolların fiziki
standartları yükseltilerek 10-12 metreye çıkarılmış,
engeller aşılarak yüzlerce tünel inşa edilmiş, tünel uzunluğu
7 kat artarak 50 kilometreden 365,3 kilometreye çıkmış, 8.168
adet köprü ve viyadüğün yapımı tamamlanarak milletimizin
hizmetine sunulmuştur.
Aralık
2002de motorlu taşıt sayısı ki Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bunun hiçbir şekilde dünyada maddi
değerine bugün ulaşıldığını tahmin
etmiyoruz- 8,5 milyon civarında iken 100 milyon
taşıt/kilometrede 5,72 olan can kaybımız Aralık
2016da motorlu taşıt sayısı 22 milyon civarına
çıkmasına rağmen 100 milyon taşıt/kilometredeki can
kaybımız 2,17ye gerilemiş, 2023deki hedefimiz de 1in
altına inmektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1982den itibaren aynı kurumlar
ve Bakanlık bünyesinde mesai arkadaşlığı
yaptığımız Sayın Ahmet Arslanı yakinen
tanıyan biri olarak onun birilerine sorulması gerektiğini
düşünüyorum. Buna Kim? derseniz, tersanelere, kıyı
yapılarına, limanlara, deniz ve karadaki havalimanlarına, nehir
ve deniz üzerindeki köprülere, demir yollarına, geçit vermeyen vadilere,
aşılamayan dağlardan delik delik delinen dağlara, bölünmüş yollara, yıllara
ve millete sorarsanız kim olduğunu size söyler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin diğer ülkeler
tarafından imrenerek izlediği ve çoğunun hayalinde bile
olamayan, birazdan Sayın Bakanımızın değineceğini
düşündüğüm mega projelerimizi sizlerin değerlendirmesine sunmak
istiyorum: Yavuz Sultan, Osman Gazi, 1915 Çanakkale köprüleri, Avrasya Tüneli,
Ovit Tüneli, Marmaray, Kars-Tiflis- Bakü Tarihî İpek Yolu, İstanbul
üçüncü havaalanı ki burada söylenildiği gibi değil, on defa
ihaleye çıkılsa ülke adına, millet adına, millî bütçe
adına öyle bir ihale bir daha gerçekleşemez, bunu da bütün samimi
duygularımla ifade ediyorum.
Malumlarınız
olduğu gibi saymakla bitiremeyeceğim birçok mega proje var. AK
PARTİmizin başarılarla dolu iktidarları döneminde
yapılan ve yapılmaya devam eden mega projeleri görmemezlikten
gelemeyiz. Bunun en azından haksızlık olduğunu
düşünüyorum. Gelecek nesillerimize miras olacak bu asırlık
projelerin gensorularla gölgelenmesine asla gönlümüz razı olmuyor. Bu
devasa eserleri ellerimiz alkışlamasa da gönüllerimizin
alkışladığına da yürekten
inandığımı ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Gazi
Meclisin çıkardığı bütçelerde emeği olan ve bu
bütçelerle kim taş üstüne taş koymuşsa veya koymaya
çalışmışsa her dönemi saygıyla, minnetle,
şükranla yâd ediyorum.
AK
PARTİ Grubu olarak gensorunun gündeme alınmasına hayır
oyu vereceğimizi belirtiyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(11/17)
esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmaması hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
söz sırası Hükûmette.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslanı
Hükûmet adına konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet
ediyoruz.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
Sayın
milletvekilleri, hatibi kürsüye davet ettim. Lütfen yerlerimize oturalım,
derin bir sessizlik bekliyoruz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri Sayın Engin Altay ve
arkadaşlarının hakkımda verdiği gensoru önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclis
çalışmalarında başarılar dilerken özellikle Çukurcada
2 şehidimiz var, şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın
Deniz Baykalın rahatsızlığı nedeniyle hastanede
olduğunu biliyoruz. Kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi özellikle
ileterek acil şifalar diliyorum.
Değerli
Başkanım, sayın milletvekilleri; ulaştırma
altyapılarının ekonomik gelişmişliğin en önemli
göstergesi olduğu hepimizin malumları. Bir ülkenin
kalkınması ekonomik olarak, sanayisiyle, ekonomisiyle özellikle katma
değer oluşturarak büyümesinin olmazsa olmaz lokomotifi
ulaştırma, ulaşım ve erişim, bu da bir gerçek. Bu
kapsamda, biz bu ülkenin ulaşabilmesi, erişebilmesi adına, 81
ilde yaptığımız projeleri bir an önce bitirmek ve
insanımızın hizmetine sunmak adına Kamu İhale Kanunu
dâhil olmak üzere, bütün mevzuatlar çerçevesinde özellikle
saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği ve
kamuoyu denetim ilkelerini, en önemlisi de kamu yararını gözeterek
iş yapıyoruz. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu
itibarla, gensoru önergesinde yer alan ithamların doğru
olmadığını, açıkça reddettiğimi
başlangıçta ifade etmek isterim. Doğru bilgi ve analizlere
dayanmayan, içerikten yoksun, çoğu maksatlı gazete haberlerine
dayanılarak yapılan ithamlarla bir netice almak mümkün değil,
bunu özellikle vurgulamak isterim.
Yine,
bir yatırım yapıyorsanız bu, ya sosyal fayda
sağlayacaktır, onun için yapıyorsunuzdur ya katma değer
oluşturacaktır, onun için yapıyorsunuz. İşte, biz
ister sosyal fayda ister katma değer oluşturması adına
yaptığımız bütün yatırımların uzamaması,
tahribatların oluşmaması ve katma değer
oluşturması adına bir an önce bitirmek için yol alıyoruz.
Nasıl mı? Nasılını ifade edeyim: 2002
yılından önce kara yolu sektöründe yatırım
programındaki bir projenin ortalama bitme süresi on bir yıldır,
şimdi dört yıl; denizcilik sektöründeki bir projenin,
yatırım programındaki bir projenin bitme süresi ortalama otuz
yıl, dikkatinizi çekerim, otuz yıl, şimdi dört yıldır;
hele demir yolu sektörü, ortalama altı yılda bitiriyoruz. 2002
öncesini söyleyemiyorum. Niye söyleyemiyorum? Elli yılda yapılan 945
kilometre, yıl başına düşen 18 kilometre. Bir şey
yapılmamış ki şu kadar sürede bitirilebiliyordu
diyebileyim. Dolayısıyla çok zor bir coğrafyada olduğumuzu,
yoğun ve şiddetli sismik alanların olduğu, yüzde 75 deprem
kuşağında olan güzergâhlarda proje
yaptığımızı, ülkemizi bir baştan bir başa
bölünmüş yollarla bölerken, kuzeyden güneye ana koridorları
oluştururken böyle bir coğrafyada çalışıyoruz ve bu
coğrafyadan kaynaklı olarak da bazen öngörmediğiniz sonuçlar
çıkabiliyor. İşte bu öngörmediğiniz durumlar ortaya
çıktığında projelerin yarım kalmaması, tünellerin
geçmişteki gibi çökmemesi, viyadüklerin bitebilmesi, yolların
depremden ve heyelandan kaynaklı akıp gidip maliyetinin daha fazla
artmaması adına bir an önce bu projeleri bitirmemiz gerekiyor ve buna
göre hareket ediyoruz. Yine biliyoruz ki heyelanlar, seller, yer altı
suları, göçükler, ölçülenden daha zayıf zeminler önceden
öngörülemeyebilir çünkü 500 metrede, 1 kilometrede bir sondaj yapıyorsunuz,
işe girdiğiniz zaman görüyorsunuz ki her 1 metresinde zeminin
yapısı değişebiliyor. İşte böyle olunca da ihale
ettiğiniz, başladığınız bir işte
öngörmediğiniz şeyler çıkınca onları bir an önce
bitirmek için istisnai yollara başvurmanız gerekir. Hastaneler
yaparsınız, barajlar yaparsınız, büyük spor kompleksleri
yaparsınız, bunların erişimini yapabilmek için de
bunların bağlantı yollarını bir an önce yapmanız
gerekir. Ve yine -Allaha şükür eskisi gibi değiliz- ülkemizde birçok
uluslararası organizasyon yapıyoruz, Antalyada EXPO 2016, Samsunda
engellilere yönelik olimpiyatlar; işte bunlar için de bağlantı
yollarını bir an önce yapmak gerekir. Bunları da elbette ki
istisnai metotlarla yapmak gerekir. İstisnai metotlar Kamu İhale
Kanununun 21inci maddesinde tanımlanmıştır. 21/(b) bu
kapsamdadır, 21/(c) -güvenlik yolları- yine bu kapsamdadır.
Ancak bilinmelidir ki 21inci maddedeki ifadelerin tamamı 2003
yılında yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunundaki ifadelerin bizzat
kendisidir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde bir kelime dahi
değişiklik yapılmamıştır.
Burada
özellikle söylendi Bu bir usul oldu, bu bir yol oldu. diye. Usul
olmadığını, yol olmadığını size birkaç
rakamla ifade edeyim.
Son
iki yılda yaptığımız ihale toplamı 4.440. Belki
de birilerinin seksen yılda yaptığı (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) ve bu 4.440 ihaleden sadece 139u bu
yöntemle yapılmıştır.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Seksen yılda yapılanları
sattınız!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) Ve
yine dendi ki: Efendim, birilerine pasta dağıtıyorsunuz,
birilerine peşkeş çekiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, 21inci madde kapsamında 139 ihale
yapmışız, 139 ihaleye 362 farklı firma davet etmişiz,
362. Ve bunların 109 tanesi bu ihaleleri kazanmış. Öyle, 3tü
5ti, aklınızdan geçeni, gönlünüzden geçeni bize mal etmeyin.
Ve
değerli arkadaşlar, özellikle bu yöntemle yapılan ihalelerde
fiyat dışı unsunlar çok önemlidir. Davet ettiğiniz her
firmanın 100 tam puan alması lazım fiyat dışı
unsurlardan. 100 tam puan alır, sonra fiyatları kıyaslarsınız.
Ve
yine bir ifade geçti, dendi ki: Pasta. Doğrudur. Biz pastadan pay
almanın peşindeyiz ama hangi pastanın? Üç saatlik, dört saatlik
uçuşla 35 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasılası olan
1,5 milyar insana erişiyoruz. Bu 1,5 milyar insanın 7,5 trilyon dolar
ticareti var. Ve bu 7,5 trilyon dolardan, taşımacılıktan
kaynaklı o büyük pastadan pay almak istiyoruz. (AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından alkışlar) Kim adına? Elbette ki
ülkemiz adına. Elbette ki insanımız adına.
Hangi
coğrafyada? Bin yıldır bu coğrafyada milyonlarca şehit
vermişiz. Ve bu topraklar bize vatan olarak bırakılırken 15
Temmuzda olduğu gibi şehit kanıyla sulanmış. Niye?
Çünkü Asya ile Avrupa arasında köprü konumunda, çok önemli, çok
değerli bir coğrafyaya sahibiz ama bunu sadece coğrafya
öğretmenlerinin söylediğiyle kabullenir ve orada kalırsanız
o zaman bu coğrafyanın hakkını vermezsiniz, ecdadı da
-bu coğrafya uğruna kanını dökerek şehit olması
adına- yâd etmemiş olursunuz. İşte, ecdadı doğru
yâd etmek üzere bu ülkeyi mamur etmek lazım, imar etmek lazım,
kalkındırmak lazım. Onun da yolu, bu coğrafyanın
hakkını vererek dünya taşımacılık
pastasından yeteri kadar pay almaktır. Bizim de yapmaya
çalıştığımız budur. Bunun için, on bir yılda
değil dört yılda proje yapıyoruz. Bunun için, demir
yollarını kaderine terk etmeyip devlet politikası hâline
getirdik ve bunun gereğini yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, yine gazete ifadesi: Efendim, geçerli olmayan belgelere ihale
veriliyormuş. Kimin haddidir, kimin hakkıdır? Bu kapsamda birçok
firmayı eliyoruz. Yol belli, merci belli. Kamu İhale Kurumuna gider,
idare mahkemesine gider, Danıştaya gider ve birçok firma da gidiyor.
Sonra, kararları baş göz üstüne, onların verdiği kararlar
çerçevesinde biz gereğini yapıyoruz. Gazete şöyle yazdı
diye, falan kez böyle dedi diye, onların dediğine göre hareket
edemeyiz. Deminden beri burada ne konuşuldu? Hukuka uyacaksınız,
kanunlara uyacaksınız, vatandaşın hakkını
savunacaksınız. Bizim tam da yaptığımız budur. O
yaygara koparanlar bunun dışında bir yol bekliyorlar bizden,
bunun dışında bir yöntemle hareket etmemizi bekliyorlar bizden.
Kusura bakmasınlar, o yolda, o yöntemde biz yokuz.
Ve
AK PARTİ hükûmetleri olarak bugüne kadar, on dört yılda
ulaştırmaya, denizciliğe, haberleşmeye, demir yollarına
ayırdığımız para tam 360 milyar Türk lirası.
Bunun yaklaşık 100 milyarı kamu-özel iş birliği. Niye
kamu-özel iş birliği? Kamunun ağır iş yapma
yönteminden
Özel sektör dinamiğini kullanmak, projeleri bir an önce
bitirmek, milletin hizmetine sunmak için seçtiğimiz bir yol, onun için bu
yol. Ve bunu yaparken ne yapmışız, size örnekler vereyim: 6.101
kilometre bölünmüş yol. Değerli arkadaşlar, 3 katından
fazla, tam 25.500 kilometreyi bugün itibarıyla geçmiş
durumdayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
hedeflerimiz var, 2023 hedeflerimiz var. 36.500 kilometreye
çıkacağız. diyoruz. Ama biz, birileri gibi sadece söylemiyoruz,
yapmayacaksak söylemiyoruz ama söylüyorsak yapıyoruz. İşte,
söylediğimizi yaptığımızın ispatı: 15 bin
kilometreyi çok geçtik, 25.500e geldik, Allahın izniyle 36.500e
gideceğiz.
Otoyollar
da aynı şekilde; sıcak asfalt da aynı şekilde,
köprüler de viyadükler de tüneller de aynı şekilde. Tüneller
demişken size bir örnek vereyim değerli arkadaşlar. Herkes Bolu
Tünelini biliyor, on yedi yıl
Bitirmek kime nasip oldu? AK PARTİ
hükûmetlerine.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ülkeyi bitirdiniz, ülkeyi!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Bir örnek daha vereyim, bir örnek daha, değerli arkadaşlar, bir örnek
daha. Sivasta Tecer-Kangal demir yolu yapılıyor, 5.473 metrelik bir
tünel var. Bu tünel ne zaman başlıyor biliyor musunuz? 1973te bu
tünel başlıyor. Tam 22 hükûmet kuruluyor, farklı 14
başbakan görev yapıyor, 6 Cumhurbaşkanı görüyor bu proje,
17 vali görüyor bu proje. Bunların 5inde Başbakanlık CHPde,
DSPde, SHPde. Bunların 4ünde de hükûmet ortağı bunlar; 9
hükûmet CHPde olmak üzere -bu düşüncede olmak üzere- 23 hükûmet görüyor.
Bitirmek kime nasip? Elbette ki her işte olduğu gibi AK PARTİye
nasip. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bir örnek daha vereyim. Seksen yılda bu ülke 50 kilometre
tünel yapmış. AK PARTİ hükûmetleri döneminde toplam
yaptığımız tüneli söylemeyeceğim, Değerli
Komisyon Başkanımız, Milletvekilimiz söyledi. Sadece bu sene,
sadece bu sene bitirdiğimiz tünel miktarı 68 kilometre. AK PARTİ
bu, AK PARTİ dönemindeki Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı bu ve bu Bakanlık
mensuplarının yaptığı bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Elbette ki çalışma
arkadaşlarımızla dün de gurur duyuyorduk, bugün de gurur
duyuyoruz, yarın da gurur duyacağız.
Peki,
bunları yaparken, hani kamu yararı var ya, hani sosyal fayda var ya,
ne yapıyoruz? Elbette ki insanımızın hayatını
rahatlatıyoruz, kolaylaştırıyoruz.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Yolsuzlukla ilgili sorulara yanıt verin
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Bizim amacımız, 80 milyonun hayatını
kolaylaştırmak ve bu ülkeden medet uman dünyadaki mazlumların,
mağdurların hayatını kolaylaştırmak, onun için
ekonomiyi büyütmek, onun için katma değer oluşturmak.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ülkeyi bitirdiniz Sayın Bakan, ülkeyi.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Sadece bir yılda kara yollarında zaman tasarrufundan kaynaklı
parasal tasarrufumuz 10 milyar 656 milyon Türk lirası, yakıt
tasarrufumuz 1 milyar 732 milyon litre ve bundan kaynaklı akaryakıt
tasarrufu 6 milyar 351 milyon, emisyon salımından
yaptığımız tasarruf 3 milyon 250 bin ton; üst üste
koyarsanız 17 milyar Türk lirası. Bu 17 milyar Türk lirası
karşılığında ne yapıyoruz? Bu kadar parayla
ülkenin her yerinde yollar yapıyoruz. Niye yapıyoruz?
İnsanımızın hayatını kolaylaştırmak,
ekonominin önünü açmak için yapıyoruz.
Geleyim
özellikle demir yolu sektörüne. Demir yolu ihmal edilmiş. Cumhuriyetin ilk
yıllarında yılda ortalama 130 kilometreye yakın yol
yapılırken sonraki elli yılda demir yolu kaderine terk
edilmiş, AK PARTİ hükûmetlerine kadar yılda ortalama 18 kilometre
yapılmış.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Hâlâ öyle, hâlâ öyle.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Bakan, iddialara cevap ver. Boş
konuşma, iddialara cevap ver.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Şimdi yılda 138 kilometre yapılıyor, 138 kilometre. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Hakkınızda iddialar var, onlara cevap
verin.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) Ve
söyleyeyim bir şey daha: Bu ülke artık yüksek hızlı tren
işletmesi kurup bu ülke
(CHP sıralarından gürültüler)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) CHPye saldırma.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, bir saniye
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Hakkınızda iddialar var, onlara cevap
verin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Zamanımdan gitmesin Değerli Başkanım.
BAŞKAN
Ayaktaki sayın milletvekillerinden de yerlerine oturmalarını
istirham ediyorum. Sayın Bakanın insicamını bozmayalım
lütfen.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Daha söyleyebileceğim çok şey var Başkanım, zamanımdan
gitmesin.
Demir
yollarını kaderine terk etmedik, sinyalli hâle getirdik, elektrikli
hâle getirdik, Marmarayla denizin altından birbirine bağladık
ve 30 Ekimde asrın projesi denen
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Yolsuzluk yapmadım. de, Göz yummadım.
de. Bunları anlatma, iddialara cevap ver.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
bu ülkeyi kalkındıracak olan Bakü-Tiflis-Kars hizmete giriyor;
herkes davetlidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Havacılık
sektöründen bahsedeyim mi? Hatayda havalimanı, Iğdırda
havalimanı
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sıkıştığın zaman
CHPye vur. İddialara cevap ver, iddialara!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Oraya geleceğim.
Bingölde
havalimanı, Şırnakta havalimanı kimin
yaptığı işler? Sizin yaptığınız
işler. Ne olmuş? Milleti kandırmışsınız,
yatırım programına almışsınız, bir kamyon
taş dökmüşsünüz, orada bırakmışsınız.
Bunları kim bitirdi? Bunları AK PARTİ hükûmetleri bitirdi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlarla da yetinmedi,
Türkiye'yi dünyanın havacılık merkezi yaptı, onun için de
dünyanın en büyük havalimanını yapıyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) İddialara cevap ver! Üçüncü
havalimanında yolsuzluk yapılmadı. de
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, şu gürültüyü keser
misiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sizi usule davet ediyorum, lütfen müdahale
etmeyelim.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
İşte sizin sorunuza cevap vereyim. Deniyor ki: 4,5 milyar euro
birilerine bağışlanmış. Bu 4,5 milyon tane bin
euroymuş. Unutmayın, bundan kaynaklı yirmi beş yılda
22 milyar dolar gelir elde edeceğiz; 22 milyar dolar, tam 22 milyon tane
bin dolar. Ve bir şey daha, 10,5 milyar euroluk bu proje yapılacak ve
bu proje kimin için yapılıyor? Bu ülke için yapılıyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Türk Hava Yollarında 5 milyar zarar var.
11 milyar dolarlık uçağı niye aldınız Sayın
Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Diğer yap-işlet-devretlerde olduğu gibi yaptık, bitirdik,
işletme hakkını verdik; 10,5 milyar dolar gelir elde ettik. Bu
da aynı şey olacak, hiç şüpheniz olmasın. Dünya çekemiyor
onu anlıyorum. Niye? Onların pastasından pay alacağız
ama Türkiye'de birilerinin çekememesini, kusura bakmayın, hiç
anlamıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Bakan, iddialara cevap ver!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Kot düşürmüşüz. Evet, kot düşürmüşüz. Sözleşme diyor
ki: Uluslararası havacılık kuralları gereği
havalimanında bir değişiklik yapılması gerekiyorsa,
bir kot düşüreceksen bunun gereğini yap, günün sonunda yapıma
ilişkin hesaplar bittiğinde otur, hesaplaş, alacağın
varsa al, farkın varsa ver. Merak etmeyin, biz işimizi takip
ediyoruz, milletimiz adına takip ediyoruz. Bu konuda hiç ama hiç
şüpheniz olmasın.
Efendim,
sözleşme imzalanmadan temel atılmış. Arkadaşlar,
sözleşme 19/11
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bu iddialar ne peki?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Ya, iddialarla ilgili hiç
konuşmadınız.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Bakan, iddialarla ilgili
konuşun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu kadar gürültüde
BAŞKAN
Arkadaşlar, hayırdır ya, niye öyle
bağırıyorsunuz? Lütfen ama
İstirham ediyorum.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Değerli Başkanım, merak etmeyin, beni dinleyenler dinliyor,
dinleyebilenler zaten dinliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sayın Bakan, iddialarla ilgili yanıt
ver, iddialarla ilgili.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Sözleşme 19/11/2013te imzalanmış, temel atılmış.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Bıktık Osmangazide soyulmaktan,
bıktık!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) Bu
şartnamede diyor ki: Özellikle kredi bulunduğu andan itibaren yer
teslimi ve süreç başlar. Hiç merak etmeyin, diğer bütün işlerde
olduğu gibi bu işlerde de kurallara uyarak gidiyoruz. Hiç
şüpheniz ama hiç şüpheniz olmasın.
Yine,
15 Temmuz Şehitler Köprüsünü de ihmal etmiştiniz yıllarca. AK
PARTİyle birlikte, miadı dolan, ömrü dolan projeyi tekrar komple
yeniledik, yüz yıl daha kullanılabilir hâle getirdik. (CHP
sıralarından gürültüler) Bununla ilgili de yöntemi bekleyeyim,
gazeteci ne diyecek ona bakayım, bilmem kim ne diyecek ona bakayım
diye yol yürüme şansımız yok. İşin gereğiyse bu
yöntemi kullanırız. Az önce rakamları verdim, kanun bu
hakkı veriyor, diyor ki: Beklenmedik şeyler çıkarsa işi
bir an önce bitirmek için bunun gereğini yap.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yolsuzluklar için söyleyeceğin yok mu
Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Çukurcada, Dağlıcada bugün şehitlerimiz var. Çukurca,
Dağlıcaya asfalt yol yap, teröristin orada patlayıcı
patlatıp askerimizi şehit etmesini engelle. diyor. İşte,
onun için, o yolu da ben bu yöntemle yaptım. Bunun gibi birçok yolu
yaptım, birçok yerde Hendek kazıyoruz. deyip çukurlar
kazdılar, bu milletin başına bela olmak istediler.
İşte, o çukurları da kapatmak bize düştü. Elbette ki acil
yapmamız gerekiyordu, yaptık.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Cengiz İnşaat kaç kat büyüdü
Sayın Bakan, Cengiz İnşaat kaç kat büyüdü? Adalet Bakanı
bile artık isyan etti. Kaç kat büyüdü?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Değerli Vekilim İsmet Bey, sorularınızın cevabı
var ama hakkınızı helal edin, direkt verebilirim.
Sayın
Doranın, özellikle söylemiştim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Efendim, bu doküman herkese verilmiyor. 2002de neyse bugün de o.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yolsuzluklarla ilgili bir şey söylemediniz
Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen tamamlayın.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Sayın Başkanım, sadece bir dakika istirham ediyorum.
OHALle
ilgili de konuşuldu, efendim, Bunları OHALe dayanarak mı
yapıyorsunuz? Dün de yapıyorduk, bugün de yaparız, yarın
da yaparız. Ama ne için? Bu milletin menfaati için, kamu yararı için,
bu ülkenin kalkınması için. Ama hiç şüpheniz olmasın
Sayın Dora söyledi, dedi ki: 3 tane teklifle
Değerli
arkadaşlar, bu ihalede bugüne kadar 6dan az firma
çağırdığımız yok, 7, bazen 10 firma
çağırıyoruz. Bunların yüzde 100 yeterlilik alması
gerekiyor ve rekabet içerisinde, şeffaflık içerisinde ihaleyi
kazanması gerekiyor. Kazanırsa bu işi yapar. Bu konuda hiç ama
hiç şüpheniz olmasın.
Yine,
TELEKOMla ilgili bir sürü itham vardı, onlara cevap verecektim,
veremedim. Dün bir soru sorulmuş. Sorulara cevap vermiyorsunuz.
deniliyor ama Değerli Öztrak, sorulara cevap vermiyoruz değil, soru
soruluyor, cevap almadan açıklama yapılıyor. TELEKOM Genel
Müdürünün 60 danışmanı varmış, altında 60 tane
araç varmış. Haşa!
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Sorulara cevap vermiyorsun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
PTT çok büyüdü ya, çok büyüyor ya, böyle ithamlar
Özel sektörün rakiplerimizin
ithamlarına gelip bizimle ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
ithamda bulunmayın. Sadece 3 danışman var.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ayıp yapana, söyleyene; ayıp!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Kusura bakmayın da büyüyen bir kurumda da elbette ki 3 danışman
olacak çünkü yüz akı kurumumuz bundan sonra yüz akımız olmaya
devam edecek diyorum. Takdirlerinize bırakıyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Arslan.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Erdoğdu.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, önerge sahiplerinin
düzenlediği gensoru hakkında gerçeğe aykırı,
asılsız ve mesnetsiz iddialar diyerek önerge sahiplerine ve bize
sataşmada bulundu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ne diyecek? Tabii ki
öyle diyecek.
BAŞKAN
Bir dakika, şahsınıza yönelik bir şey söyledi mi?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Evet, önergeyi hazırlayan biz
olduğumuz için.
BAŞKAN
Önergeye katılıyorum. diyecek hâli yok zaten.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, asılsız ve mesnetsiz
diyerek, asılsız ve mesnetsiz haberler diyerek
BAŞKAN
Tamam da
Yani şimdi, önergeyle ilgili, bakın, şu
değerlendirmeyi yapabilir gruplar: Kimisi katılır, kimisi
katılmaz. Önergeyle ilgili beyanlar... Ama sizin şahsınıza
yönelik bir sataşma varsa isminizi zikrederek, hayhay, ben size söz
vereyim Sayın Erdoğdu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Var tabii, var; önergeyi hazırlayanlar dedi.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Önerge sahipleri adına
konuştuğumdan asılsız ve mesnetsiz diyerek
şahsıma sataşmıştır.
BAŞKAN
Sizin beyanlarınıza mı öyle dedi?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Evet efendim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Çarpıttı yani, çarpıtarak söyledi
Sayın Başkan.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, asılsız ve
mesnetsiz eğer sataşma değilse
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Grup adına mı, şahsı adına
mı?
BAŞKAN
Bakın, hayır, önergeyle ilgili demişse ben kalkıp da
bütün önerge imza sahiplerine ayrı ayrı söz veririm o zaman. Böyle
bir şey yok.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Hayır, hayır, hepsi için.
BAŞKAN
Şahsınıza yönelik böyle bir şey varsa buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara baksaydınız Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın (11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz Sayın Bakan hicap duyar diye düşünürken burada
bağıra çağıra Gerçeğe aykırı,
asılsız, mesnetsiz. dedi. Söylediğimiz her şey
Sayıştay raporlarından, belini
kırdığınız Sayıştay raporlarından. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakan burada bağırıp çağırıyor. Hiç
bağırıp çağırmaya gerek yok.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Bağırıp çağıran yok!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Sakince iddialara cevap vermek lazım.
İkmal
ihalelerinden bahsettim. Devlet Demiryollarında ve Karayollarında
hepinizin bildiği ikmal ihaleleriyle fiyatlar bu kadar yükselmiş
midir? Yükselmiştir; Sayıştay raporunda yazıyor,
yükselmiştir. 21 ve (a) maddesini kullandık... Bu istisna madde,
genel madde değil. Bana ihale bilgisi veriyorsun. Madem bu kadar iyi
biliyorsun ve kendine güveniyorsun, niye yazılı soru önergelerine
cevap vermiyorsun?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sen diye konuşma.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Niye saklıyorsun? Niye ihale
kayıtlarını bu Maliye Bakanı gizleyip duruyor? Onu geç.
Geldik
üçüncü havalimanına. Bağırıp duruyorsun. Kaç metreye
yaptınız? 90 metreye yaptınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan... Böyle bir usul yok
Sayın Başkan. Oraya hakaret etmeye çıkmadı. Lütfen
uyarır mısınız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Kaça indirildi? 60 metreye. Zarar ne kadar? 2,5 milyar avro. Bu diyor ki: 2
milyara yakın. Hayır; 2,5 milyar avro halkın cebinden
alınıp müteahhitlerin cebine konuldu. Bir şey diyebiliyor musun?
90 metre miydi? 90 metreydi. İndirdin mi ihale sonrasında 60 metreye?
İndirdin ihale sonunda 60 metreye. Böyle ihale mi olur? Olmaz. Ne zaman
yaptın ihaleyi? Mayıs 2013ün başında. Ne zaman yer
teslimi? İki sene sonra. Niye? Orman Bakanlığının izni
yokmuş. Olur mu arkadaşlar böyle bir şey ya? İhale yapacak
Orman Bakanlığının izni yok. diyecek -aynı tarafta
Orman Bakanı oturuyor- iki yıl geç teslim edecek, iki yıl geç
teslim ettiği için de iki yıl fazla işletecek. KDV dâhil toplam
26 milyar ihale bedeli var, 2 milyar avro da oradan cebine koyacak; 4,5 milyar
avro burada buharlaşacak sadece bir yolsuzlukla. Burada
alkışlayacaksınız.
Ayıptır!
Yazıktır! Günahtır! (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sakin, sakin, sakin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Elitaş...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzük'ün denetimle ilgili
konusunda, Anayasa'nın 99uncu maddesi gereğince verilmiş bir
gensoru var. Gensorunun nasıl görüşüleceği Anayasa'da
yazıyor, o çerçevede görüşme yapıyoruz. İddiada bulunan
arkadaşlarımıza karşı Sayın Bakan kendisini
savundu. Sonuçta, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu konuda karar
verecekler. O karar, iddiası bulunan arkadaşlar ile savunma yapan
veya konuyla ilgili görüşlerini beyan eden bakan konusunda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesi esastır. Burada biraz önce konuşma yapan
kişinin, sadece Sayın Bakan iddialara katılmadı diye
sataşmadan söz alması usullere aykırı bir
davranıştır
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Canım ne alakası var?
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Sizin çoğunluğunuz var diye kimse bir
şey söylemesin, öyle mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)
çünkü orada bir iddia var, burada iddiaya
karşı bir kurum var.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Kimse konuşmasın; indir indir, kaldır
kaldır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bu sonuçtaki tek hâkim, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Lütfen, oylamaya geçelim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Arslan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, belki benden sonra ikisine birden cevap
vermek istersiniz.
Sayın
Başkanım, şimdi, bir kez Sayın Elitaşın riyaset
makamına istikamet dayatmasına gerçekten fevkalade
şaşırdım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu? İç Tüzük konuşuyorum ben, usule
uygun davranıyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) İkincisi
BAŞKAN
Buraya kimse istikamet dayatamaz, ne iktidar ne muhalefet.
Başkanlık Divanı gündemine hâkimdir, gündemi doğru bir
şekilde, İç Tüzüke uygun bir şekilde yönetir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Arkandayız Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Niye usul tartışması açıyorsun
sık sık?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, size istikamet dayatılmasına
karşı yaptığınız had bildirmeye iktidar partisi
grubunun verdiği destek gözden kaçmadı. Ama şunu söyleyeyim ben:
Biraz önce Sayın Bakan çıktı. Siz bu Meclisi adilce yönetmeye
yemin etmiş bir kişisiniz. Çıkıyor orada ve diyor ki: 9
kere bakanlık yaptınız CHP olarak, yatırım
planına aldınız, taş dökmüşsünüz, milleti
kandırmışsınız. Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal
kimliğine saldırıyor. Şimdi, bu, gensoru görüşmesi
diye bu açık saldırıya cevap verme hakkımız yoksa ben
hiçbir şey söylemeyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, olur mu öyle bir şey?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Beş saat versin Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanın CHP olarak yatırım
planına almış, milleti kandırmış, taş
dökmüş, kaçmışsınız. sözüne Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına cevap vermek istiyoruz efendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Zabıtlara bakın Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Öztrak
BAŞKAN
Sayın Öztrak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
2.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın (11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FAİK
ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkanım, tabii
anlamadığım nokta şu: Bu cumhuriyeti kurmuş olan, bir
harabeden yepyeni bir cumhuriyeti ortaya çıkarmış olan bir
partinin yaptıklarına bu lafları etmeyi ben Sayın Bakana
hiç yakıştırmıyorum. Yani Sayın Bakana göre kendi
dönemlerinde her şey yapıldı ama kendi dönemlerinden önce hiçbir
şey yoktu.
Sorayım
Sayın Bakana: Kaç köprü yaptınız?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Binlerce.
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) Kaç tane köprü yaptınız? Sizden önce kaç köprü
vardı? Bu hesaplara girersek bu hesapların altından
kalkamayız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kalkarız, kalkarız.
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) Eğer göreve talipseniz bu görevin gereğini en iyi
şekilde yapacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen; Sayın Bakan cevabını verir, lütfen.
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) Yaptıklarınız için biz de Yapandan da
yaptırandan da Allah razı olsun. diyeceğiz ama bunu yaparken
millete hesap vereceksiniz. Milletin vergilerini nereye harcadınız?
Nasıl yaptınız? Niye normal usulleri kullanmadınız da
kalktınız istisnai usullerle yaptınız? Niye bu senenin
başından bu yana yüzde 200e yakın bir oranda kanunun 21/b
maddesi kapsamında yapılan işler artıyor? Yüzde 150, bunun
nedeni ne? Ya hiçbir analiz yapmadan, gerekli proje değerlendirmesi
yapmadan bu işlere giriyorsunuz, ondan sonra önünüze ne çıkarsa
-istim arkadan gelsin misali- olağanüstü hâle
sığınıyorsunuz ya da Sayın Bakan hakikaten burada bu
ihaleleri adrese teslim etmek için özel bir çaba gösteriyorsunuz.
Onun
için söylüyorum, buna cevap vermediniz. Geldiniz burada sadece Şunu
yaptık, bunu yaptık. dediniz ama bu dediğime cevap vermediniz.
Biz buna cevap vermenizi istiyoruz, biz millet adına, milletin vergisi
nereye gidiyor bunu denetlemek istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Efendim, sataşma var her ikisinde de bizzat şahsıma.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Bakan okumaya hangi yoldan geldi o zamanlar,
AKP mi yaptı?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Bu sefer cankurtaran treni mi oldun
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
Buyurun
Sayın Bakanım.
3.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Ahmet Arslanın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; gensoru
önergesinin gerekçesinde şöyle bir cümle var:
firmaların kamu
ihalelerine girebildiği
Pardon, cümleyi daha
İş bitirme
belgelerinde birtakım usulsüzlükler olduğu, bu firmaların
birtakım ihalelere girdiği kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. deniyor.
Ben buna ne diyeceğim? Elbette ki yalan da diyeceğim, düzmece bilgi
de diyeceğim; bu bir.
Bağırarak
konuşuyorsun. Evet, bağırarak konuştum, niye? Çünkü benim
ne söyleyeceğim saygılı bir şekilde dinlenmeden her yerden
bağırma geldi. Bağırmaya ne diyecektim? Bekleyip de yirmi
dakikanın öyle mi dolmasını bekleyecektim? Kusura bakmayın,
elbette ki sesimi yükselterek konuştum, bunu söyleyeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Sayın Bakan, 3üncü havaalanına bir gelir
misiniz?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Taş dökme örneğine gelince
Ordu-Giresun Havalimanında
Gülyalı denen yerde gerçekten de tam dediğim
yapılmış, taş dökülmüş,
bırakılmış, gidilmiş. Birçok balıkçı
barınağında taş dökülmüş, bırakılmış,
gidilmiş. Bugün bildiğim şeyler değil; oraların Genel
Müdürlüğünü yaptığımda, siyasi otoritenin Kamu menfaati
çerçevesinde bu projeleri bir an önce bitir. talimatı verdiğinde de
incelediğimde bunu görmüştüm, bugün de bunu görüyorum.
Her
bir soruya tek tek cevap verme şansım var ama Başkana
başında da söyledim, bana yirmi dakika verirseniz, kusura
bakmayın, ulaştırma alanında
yaptıklarımızı ve gerekçelerimizi yirmi dakikaya
sığdırabilme şansımız yok.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Sadece sorulara yanıt verseydiniz yeterdi.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Bütün bu yaptıklarımızı vatandaşın hizmetine bir
an önce sunabilmemiz, kamu menfaatini sağlayabilmemiz için istisnai
yöntemin bize verdiği hakları kullanıyoruz ama biliniz ki
oranları verdim, 4.440ta 139. Büyük iş yaparsanız, büyük
projeler yaparsanız elbette ki yaptığınız projelerin
de rakamları büyük olur.
Saygıyla
arz ediyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Yolsuzluklar da büyük olur Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine
getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet
verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/17) (Devam)
BAŞKAN
- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Şimdi
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Söz
vereceğim, bitireyim inşallah.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
BAŞKAN Şimdi,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 14/7/2017 tarihinde boşalan 2 üyelik ile
4/11/2017 tarihinde boşalacak 1 üyelik için 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunun 35inci maddesi gereğince toplam 3 üye seçimi
yapacağız. Üst Kurulda 14/7/2017 tarihinde boşalan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunca 4, Üst Kurulda 4/11/2017 tarihinde boşalacak ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunca 2 aday gösterilmiştir. Adayların adları
birleşik oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla
seçimde aday listelerinden en çok oy alan adaylar seçilmiş olacaktır.
Şimdi
adayların adlarını soyadı sırasına göre okuyorum:
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: Mustafa
Hançerkıran, Şevket Sarıcaoğlu, Ebubekir Şahin, Taha
Yücel
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: İlhan
Taşcı ve Ali Taştan
Sayın
Önder, sizin bir söz talebiniz var, oylamaya geçmeden önce buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Ankara Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin, yapılacak oylamayla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
Halkların Demokratik Partisinin hiç üyeliğinin
kalmayacağına ve bu durumun yasaya aykırı olduğuna
ilişkin bir açıklaması
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
bu oylama yasaya aykırı bir oylama. Dolayısıyla HDP Meclis
Grubu olarak bunu tekrar Meclis Başkanlığına iade etmenizi
istiyoruz, talebimiz budur çünkü yasaya aykırı bir durum söz
konusudur, şöyle ki: 6112 sayılı RTÜK Yasasının
35/2nci fıkrasında aynen şöyle yazıyor: Seçim için,
siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında
belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday
gösterilir. Şimdi, hatırlayalım: 2005 yılında
çıktı bu yasa ve ikişer yıl arayla, tekli yıllarda üye
yenilemesi yapılıyor. 2011 yılında Adalet ve Kalkınma
Partisinin 326 vekili vardı, CHP'nin 135, MHP'nin 53 ve bizim 31 üyemiz
vardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum.
Tamamlayalım.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) 2 üyelik için 2011 yılında -3 üyelik
boşalmıştı- seçim yapıldı Meclisin
açılışında, biz o sırada boykot etmiştik, ekim
ayında bizim gelişimiz beklendi ve RTÜK üyemiz bizim
Dört ay sonra
bize tanınan, yasayla tanınan kontenjan kullanılmış
oldu.
Şimdi,
akabinde 25inci Dönemde Meclis şöyle bir inisiyatif kullandı,
burası önemli Sayın Başkan, çünkü söylediğimizin mesnedi
aslında burada yatıyor. MHP ile biz, bu çarpan DHondt sistemiyle
yapılan oranlamada eşit durumdaydık. Bu gibi durumlarda Meclis
içtihadı -komisyon seçimi, diğer seçimler, diğer seçimlerde izlenecek
yol ve usuller- emsal alınır. Ve kurayla belirlenmesine
gidilebilecekken Meclis Genel Kuruluna sunuldu, Sayın İsmet
Yılmaz da Meclis Başkanı seçilecekti, Milliyetçi Hareket
Partisinin oylarına ihtiyaç vardı ve Mecliste AK PARTİlilerin
oylarıyla bu üyelik Milliyetçi Hareket Partisine verildi.
Şimdi,
bunun hangi partiye verilmiş olmasının önemi yok. Burada önemli
olan Meclis inisiyatif kullandı, yani dedi ki: Ben oylayarak
belirleyeceğim.
Gelinen
duruma bakalım: Bizim 31 milletvekilimiz varken RTÜKte 1 üyemiz
vardı, şimdi bunun iki katı milletvekilimiz var ve RTÜKte
üyeliğimiz kalmayacak; bu bir iktidar operasyonuydu. Nasıl oldu,
kısaca onu da arz edeyim, ondan sonra talebimize karşılık
verin.
BAŞKAN
Talebinizi, evet.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) O da şöyle oldu: CHPli ve AK PARTİli
üyelerin temmuz ayında görev süreleri doluyordu.
RTÜK
Yasası aynen şöyledir: Görev sürelerinin dolmasına iki ay
kala
diye başlar ve bir zaman koyar. İstisnaları vardır,
Meclis açık değilse, Meclis açılır açılmaz bu oylama
yapılır. denilir ama biz 27 Temmuza kadar Meclisi
çalıştırdık. Dört aydır, beş aydır, RTÜK 2
üye eksiğiyle çalıştırıldı, 7 kişiyle karar
alıyorlar. Bu, RTÜKte oy nisabını ele geçirme operasyonudur.
Dört ay bu seçim usulsüz olarak yapılmadı, yasa ihlal edildi. Bir ara
Yasayı değiştireceğiz. dedi iktidar, ona dönük de bir
şey yapmadı.
Şimdi,
geliyoruz, niye böyle yapıldı? Çünkü Halkların Demokratik
Partisi kontenjanından üyenin görev süresi 5 Kasımda bitecekti, onu
da beklettiler. Eğer öbür türlü olsaydı onların yerine seçim
yapılacaktı, şimdi yeniden bir seçim
yapıldığında, bu üyelik Halkların Demokratik Partisine
düşecekti. Hiçbir polemik yapılmayacak kadar net bir veriden bahsediyorum.
Bu,
kamusal alandan, siyaset alanından, Meclisten HDPyi, HDPnin temsil
ettiği değerleri tasfiye etme girişimidir, bunu kabul etmiyoruz
ama bütün bunlardan öte de bir tenezzül meselesidir, bunu da
ayıplıyoruz. Yapılan işlem yasa
dışıdır, sizden bu işlemi Başkanlığa
tekrar iade etmenizi talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
Tabii,
Meclis Başkanlık Divanı, gündemdeki bir konuyla ilgili önüne
gelen bir konuyu görüşmekle mükellef, onu iade etme şansı
şu an itibarıyla yok. Kaldı ki RTÜK temsil oranları
ölçeğinde belirleniyor, yani grupların milletvekili sayısı
oranında belirlenen nisap üzerinden bu iş görülüyor. Sadece RTÜKte
değil, Kişisel Verileri Koruma Kurulu, komisyonlara üye seçimleri,
Başkanlık Divanı seçimleri hep aynı hesaplama yöntemleriyle
yapılıyor.
Bahsettiğiniz
gibi, 2015 Haziranından sonra milletvekili sayısı eşit
olunca her 2 siyasi partiye mensup olan adaylar üzerinden seçim
yapılıyor, Genel Kurul sonuçta kararını vermiş oluyor.
Dolayısıyla benim şu aşamada tutumumu değiştirmem
söz konusu değil. Eğer sizin bir talebiniz varsa onu
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) O zaman tutumunuz üzerinde usul
tartışması açılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
Usul
tartışmasını açıyorum.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Aleyhte.
BAŞKAN
Lehte Sayın Elitaş, Sayın Kubat; aleyhte Sayın Önder ve
Sayın Özel.
BAŞKAN
Tutumumun lehinde ilk söz Sayın Elitaşa aittir.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
boşalan üyelikler için yapılacak seçim işleminin
yasadışı olup olmadığı hakkında
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; RTÜK Kanununun 35inci maddesinde, biraz önce Sayın
Önderin de okuduğu gibi, Seçim için, siyasî parti gruplarının
üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir. deniliyor.
Biliyorsunuz,
RTÜKle ilgili şu anda 2 üyelik boş, 4 Kasım tarihinde de 1
üyelik boşalacak. Meclis Başkanlığı, RTÜK Kanununun
35inci maddesine göre aritmetik bir hesaplama yaptı, bu 3 üyenin 2sinin
AK PARTİye, 1inin de Cumhuriyet Halk Partisine düştüğünü ifade
etti. Çünkü RTÜK Kanununun 35inci maddesinin (2)nci fıkrası üye
sayısının tespitiyle ilgili kısmın nasıl
olacağı konusu.
Örneğin,
5 üyelik boş olmuş olsaydı, o zaman Sayın Önderin
söylediği gibi -en çok oy alandan- üye sayısına göre,
matematiksel hesaba göre, İç Tüzükümüzün 12nci veya 13üncü maddesi
gereğince hesaplanan yöntem doğrultusunda AK PARTİye 2, CHPye
1, MHP ve HDPye de birer üyelik olabilirdi. Ama, bakın, değerli
arkadaşlar, 7 Haziran seçimlerinde AK PARTİ 258 milletvekili
çıkardı. Orada 4 üye çıktı. Boşalan üyelikler için
-1i CHPnin, 1i HDPnin, 1i Milliyetçi Hareket Partisinin olmak üzere- 2 üye
seçimi gerçekleştirildi. Fakat orada şöyle bir matematiksel durum
ortaya çıktı: 80 milletvekili MHP, 80 milletvekili HDP. Siyasi
Partiler Kanununa atıf yapıldı, Siyasi Partiler Kanununa göre
eğer eşitlik hâli var ise en yüksek oy almış parti ana
muhalefet partisi sayılır. denildi. Fakat burada Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesi var. Bu iradeyi kurayla ya da Siyasi Partiler
Kanununa yapılan atıfla çözmek milletvekilleri iradesine
karşı bir haksızlık olur diye şöyle bir usul
gerçekleştirildi o dönemin Meclis Başkanı tarafından:
Mademki irade Türkiye Büyük Millet Meclisinin, gizli oylamayla seçim
yapılıyor, o zaman biz eşitlik hâlinde, milletvekili
sayısının eşit olması durumunda hak eden siyasi
partinin, biri HDP, biri MHP onların üyelerini koyalım, Genel Kurul
iradesini ortaya koysun. denildi. Daha önceki yöntemlerde kura olmasına
rağmen, daha önceki yöntemlerde ana muhalefet partisine yapılan
atıf gereğince seçimler yapılmasına rağmen, şimdi
karşımda oturan Sayın Bakan, o zamanki Meclis
Başkanımız, adil bir çözüm bularak bu iradenin Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına olduğunu ifade etti.
Biz
seçim yapıyoruz. Niye siyasi partiler 2 üye veriyor? O zaman üye vermeye
hiç gerek kalmaz. HDP -tıpkı grup başkan vekillerinin
söylediği gibi- Benim adayım budur. der, Meclis
Başkanlığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde duyurarak bu
işi bitirmiş olur. Ama iradeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine
verdiği için, 25inci Dönemde yapılan uygulama tam adil, hakkaniyetli
bir şekilde olmuştur. Bunu da şu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir dakika verirseniz Sayın
Başkanım, çok kısa bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen bitirelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın değerli arkadaşlar,
26ncı Dönemde AK PARTİ 317 milletvekiline çıktı. Oylamaya
göre, hesaba göre, kanuna göre AK PARTİnin 5 üyesi olması gerekirdi
ama 25inci Dönemde 258 milletvekili olduğu için 4 üyede kaldı. O
günden bu tarafa tam iki yıl geçti, herhangi bir siyasi parti veya
diğer partili arkadaşlarımız, kanuna göre veya hakkaniyete
göre, adalete göre -bunun bir tanesi 4 üye- AK PARTİnin 5 üyesi
olması gerekir diye ifade edebilirlerdi.
Ama
kanunda şöyle bir engel var: Seçilen kişi altı yıllık
seçiliyor, yerine seçilen kişi o seçilen kişinin görevini
tamamlıyor. Bildiğim kadarıyla, Sayın Ahmet
Yıldırım milletvekili olduğundan dolayı onun yerine
seçilen arkadaş, 4 Kasımda görev süresi bitecek arkadaş
Sayın Yıldırımın görev süresini
tamamladığından dolayı problem çıkıyor. Yani
altı yıllığına seçilen birisini Türkiye Büyük Millet
Meclisi görevden alamayacağına göre şu andaki kanunu uygulamak
Meclis Başkanlığının yapacağı başka bir
işlem olmadığından dolayı -yapılan işlem- doğrudur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tutumum
aleyhinde ilk söz, Sayın Sırrı Süreyya Öndere aittir.
Buyurun
Sayın Önder. (HDP sıralarından alkışlar)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Şimdi, bu iyi bir yöntem; meselenin adil
olmadığı bahsine girmemek için uzun uzun Sayın İsmet
Yılmazın o dönemki tasarrufunu yeniden hatırlatmak ama sorumuza
bir cevap yok. Burada bir yasa maddesi ihlal ediliyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, hayır, yasa maddesine göre
yapılıyor.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Söyleyeceğim.
Yasa
koyucu eksik yapmış, hatalı yapmış, fazla
yapmış, biz bize içtihat olan
Denklik durumunda Meclis belirler.
diye bir şey var mıydı? Yoktu. Oylamaya sundunuz mu? Sundunuz.
Oylama hakkında da yanlış ifadeniz var, partiler arasında
yapılmaz. Partiler tarafından iki katı gösterilen adaylardan
birisini seçeriz, yoksa partilerin bir yarışı burada söz konusu
değildir. Onun için bir parça laf kalabalığı oldu. Yasa çok
açık, şimdi, diyor ki 6112 sayılı Yasanın 35/2nci
fıkrası Seçim için, siyasî parti gruplarının üye
sayısı oranında belirlenecek
Yani siyasi partilere bir
kontenjan veriyor, bunların burada temsilini önemsiyor, hatta esas
alıyor. E, hâlihazırda gayrimeşru değildir, hiç kimse böyle
anlamasın. Milliyetçi Hareket Partisinin 2 RTÜK üyesi var, bu kadar
milletvekiliyle HDPnin sıfır üyesi var, sıfır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Görevden alabiliyor muyuz onu?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Onun için Meclis madem o gün o inisiyatifi aldı,
burada yasanın Siyasi parti grupları temsil edilirler. meselesi
ayakta kalıyor. Onun için, yasaya uygun bir hâle getirmek için biz bunda
seçim yoluyla inisiyatif alabiliriz, yoksa Allah hepsine uzun ömür versin,
birinin hayatını kaybetmesi ya da istifa etmesi
dışında beş yıl daha, hatta altı yıl daha
HDP orada temsil edilmeyecek demektir. Sayın Elitaşın
cevabını vermediği bir tek soru var ve bu hikâyenin kalbi de
orada atıyor, o da şudur: Kardeşim, temmuzda biteceği belli
değil miydi? Belliydi. İki ay önce yasa sana Seçimini yap,
adayını oluştur. demiş mi? Demiş. Hadi ondan da
geçtim, temmuzda da Meclis çalışmış. Madem bu kadar
hakkına düşkündün niye seçmedin üyeni? Elini tutan mı var?
Çoğunluk sende, Başkanlık sende, niye yapmadın?
İşte, zurnanın detone olduğu yer burası Sayın
Elitaş. Dolayısıyla bu kabul edilemez, üstelik CHPnin de bizim
de defalarca uyarmamıza rağmen, bu seçimi yapmadınız
kardeşim. Eğer grup adına biri çıkacaksa desin ki: Şu
sebepten yapmadık. Biz de diyelim ki: Burada bir husumet yok, HDPye yok,
Kürtlere yok, mazlumlara yok, muhaliflere bir husumet yok. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
Tutumum lehinde ikinci söz, Sayın Mehmet Doğan
Kubata aittir.
Buyurun Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
açılan usul görüşmesinde Başkanlık makamının
tutumu lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, radyo ve televizyon
yayınları üzerinde denetleyici, düzenleyici ve önemli yetkileri olan
ve bir kamu tüzel kişisi olan, bir kamu otoritesi olan RTÜK seçimlerinin
nasıl yapılacağı, üye sayısı Anayasanın
133üncü maddesi ile 6112 sayılı Kanunun 35inci maddesinde
açıkça düzenlenmiştir.
Biraz önce Sayın Önder, kanunun yanlış
uygulandığını ifade ettiler.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Yanlış
değil.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakınız, yöntem sizi tatmin etmiyor
olabilir ama mevcut Anayasa ve kanun çerçevesinde bu usulden başka bir
usul uygulama imkânımız yok. Ya kanunu değiştirip,
sıfırlayıp yeniden mevcut duruma göre 5, 2, 1, 1 olur, şu
andaki sayısal sandalye dağılımına göre; Haziran 2015te
arızi bir durum ortaya çıktı ve o zamanın
şartlarında 4, 2, 2, 1 oldu. Burada her iki siyasi parti 2 aday
gösterdi -hatırlarsınız Genel Kurulda- son üyeliği
Milliyetçi Hareket Partisi üyesi seçilerek 2
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Kubat, olanları anlatma, olanları
anlatma; hepimiz biliyoruz. Niye seçim yapmadınız?
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Bakın, lütfen
Şimdi,
değerli kardeşim, RTÜK Kanununun 35inci maddesinin (5)inci
fıkrasında üyelerin altı yılda seçileceği,
bunların üçte 1inin iki yılda yenileneceği yazıyor.
Boşalma yoksa normal görev süresi bitmeden iki ay önce Meclis
Başkanlığının hazırlıklarını yapıp
Genel Kurula seçtirmesi gerekir. Haziranda da bu olsaydı seçimden sonra, o
zamanki -bugün mevcut tabloya göre- 2 boşalan üyelik yine AK PARTİye
düşüyordu. Bizim 5 olması lazım, 3e düştüğü için o 2
bize gelecekti. Şimdi, Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî
parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti
gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak
suretiyle yapılır. diyor. Yani evvelki seçimler, şu anda
seçimin yapıldığı gün grupların Meclisteki sandalye
sayısına bakılmak suretiyle eğer eksikse tamamlanacak,
fazlaysa da azaltılacak. Boşalan 3 üyelik DHondt sistemine göre,
nispi temsil sistemine göre 1e, 2ye, 3e bölündüğü zaman 2si AK
PARTİye, 1isi Cumhuriyet Halk Partisine düşüyor. Eğer 5 tane
olsaydı, eminim ki 4üncü üyelik de size düşecekti. Bu kadar basit
mesele. Yoksa, size kasten, üyeliğinizi böyle bertaraf etmek için asla
böyle bir şey düşünülemez. Matematik olarak, bu kanun, yöntemini
böyle koymuş işin; bu, bizi tatmin etmeyebilir, sizi tatmin edebilir,
ayrı bir konu ama yapılan iş tamamen Anayasa ve kanuna uygundur.
Başkanlık makamının da bu konudaki tutumu yerindedir.
Bu
duygularla hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Tutumum
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Sayın Özgür Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
Benim
lehimde olacağını düşünüyordum ama
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Elbette
Cumhuriyet Halk Partisinin mayıs ayından beri
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi yerinde bir iş
ama bir mağduriyet ortadan kalkarken yeni bir mağduriyetin ortaya
çıkması, bir eşitsizlik ortadan kalkarken yeni bir eşitsizlik
üretiyor olması, Cumhuriyet Halk Partisinin arkasında durabileceği
bir şey değil. Şunu çok net olarak ortaya koyalım: Temmuz
ayında bize düşen üyelik boşalıyordu ve bunun seçiminin
mayısta yapılması gerekiyordu; bu seçim yapılmadı
bugünler kurgulanarak, bugün kurgulanarak. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda
söyleyeceği söz
Hani, eğri oturup doğru konuşalım,
Anayasa diyor ki: Meclisteki sandalye sayılarına oranla. Milliyetçi
Hareket Partisi 80den 40a düştü, HDP 80den 60a düştü, Adalet ve
Kalkınma Partisi salt çoğunluğun altındaydı, 317ye
çıktı. Herkeste bir değişim var, bizdeki değişim
sonucu etkileyen bir değişim değil. 2 RTÜK üyemiz var,
boşaldığında bizimkinin seçilmesinden daha doğal bir
şey yok; diğerlerinde bir tartışma var. Neden? Kanun koyucu
bu topal ördek yöntemini koyarken dört ayda bir seçim yenileneceğini
düşünmemiş, buna karşı bir tedbiri, bir enstrümanı,
bir çıkış yolu yok ama bir mağduriyet varsa bizim
açımızdan değişen hiçbir şey olmadığı
hâlde, CHP beş aylık hakkını alamıyor.
mağduriyeti ile -üç aydır da fiilen- RTÜKte ikinci temsilciyi bulunduramama
mağduriyetiyle karşı karşıya kaldık. Bugün CHP
açısından eğrisi doğrusuna denk gelip mağduriyet
ortadan kalkıyor ama Anayasaya aykırı bir durumdayız. Ne
diyor Anayasa? RTÜKte sandalye dağılımına göre temsil
edileceğiz. 35 milletvekili olan partinin 2, 60 milletvekili olan
partinin sıfır, 133 milletvekili olan partinin yine 2; demek ki
sistem yanlış. Buna ya iktidar olarak bir şeye tenezzül etmeyip
iktidarın verdiği ağırlıkla, olgunlukla bir fedakârlık
üzerinden çözüm üreteceksiniz ya da diyeceksiniz ki Hep beraber
taşın altına elimizi sokuyoruz ve RTÜK Kanununda Anayasaya da
ters düşmeyecek bir yöntem
ve partiler bir irade koyarak bunu
çözebiliyorlar. Bunun ışıklarını vermiştiniz
temmuzda, o yüzden Bekleyelim, seçmeyelim, kanunu değiştirip
mağduriyeti giderelim. dedik. Ama buraya geldi, bugün bizim
açımızdan eğrisi doğrusuna denk geliyor, bizim
açımızdan mağduriyet ortadan kalkıyor ama Meclis bir
yanlışın altına daha imza atıyor, bu da her alanda
olduğu gibi Mecliste de son dönemde ortaya çıkan yönetememe krizinin
tam olarak görülmesidir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın Özel az
önceki yaptığı izahla sanki AK PARTİnin temmuz ayında
Cumhuriyet Halk Partisinin hakkına düşen bir üyeyi almak
istediğini
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Almak istediğini demedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)
ama şu anda eğrisi doğrusuna
getirerek diye bir ifade kullandı.
BAŞKAN
Öyle bir düşünce
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey demedim. Desem, dedim derim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Müsaade ederseniz
Bakın,
Sayın Başkan, şu anda okudunuz Boş olan 2 üyelik için AK
PARTİden 4 üye
dediniz.
BAŞKAN
Evet.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bugünü kurgulamak için o seçimi yapmadınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Boşalacak 1 üyelik için Cumhuriyet Halk
Partisinden 2 üye
dediniz.
BAŞKAN
Doğrudur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani burada Sayın Özelin dediğinin hiç
alakası yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben öyle bir şey demedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Eğer biz temmuz ayında seçim
yapmış olsaydık AK PARTİyi oy oranına göre temsil
edecek 2 üyeyi seçmiş olacaktık. Kasım ayında, 4
Kasımda boşalacak üyenin yerine Cumhuriyet Halk Partisinin, İç
Tüzük gereğince olan veyahut kanun gereğince olan usule göre seçimi
yapılmış olacaktı. Yani eğrisi, doğrusu diye
bir durum söz konusu değil.
BAŞKAN
Meramınız anlaşılmıştır, kayıtlara
geçmiştir Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şunu iddia edebilirler: Kanun adaleti
sağlamıyor. Onu hep beraber konuşuruz, adalet neyse ona
bakarız.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yapılan iş tamamen kanuna uygundur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tutanaklara geçsin çünkü
söylemediğim bir şey söylenmiş gibi söylendi, aslında kürsü
hakkı da var ama tutanaklara geçsin şu kadarı: Ben AKP,
Cumhuriyet Halk Partisinin hakkını almaya çalıştı.
demedim, Bugünleri kurgulamak için o seçimi yapmadı. dedim. İkisi
arasında ciddi bir fark var.
Ayrıca,
neye göre yapacağız? Sandalye dağılımına göre
AKPden mi isteyeceğiz yoksa
Hangi partiden boşalıyorsa o
partiden seçilir. CHPninki boşaldığında neden AK
PARTİden seçiyoruz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel, meramınız
anlaşılmıştır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bizim o günkü beklentimiz CHP boşaldı, CHPden seçilsin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) HDPninkinde niye seninkini seçiyoruz, HDPninki
boşalıyor?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Benimkini mi seçiyoruz, seninkini seçiyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) HDPninki, olur mu?
BAŞKAN
Sayın İsmet Yılmaz Beyin iki üç defa ismi zikredildi, söz
talebi olmuştur.
Sayın
Yılmaz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen,
iki dakikada
Yeni
bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin usul görüşmesi
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; bir yanlış ibareyi
düzeltmek için geldim. Bir tanesi şu: Meclis Başkanı seçilmek
için bir başka partinin oyuna ihtiyacı olduğu için böyle bir
düzenleme yaptı. Öncelikle bu doğru bir tespit değil, önce
Meclis Başkanı seçildi, Meclis Başkanı seçildikten çok daha
sonra RTÜK üyeleri seçildi, birinci husus bu.
İkincisi,
yine kendilerinin ifade ettiği sözdür: Kamu hukukunda kıyas olmaz.
diye. Ne diyor: Aynı sandalye sayısına sahip olan üyeler
arasında kura çekseydiniz. Eğer kanun koyucunun amacı bu
olsaydı 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları
ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun var, 23üncü madde. O
23üncü maddede çok açık şekilde diyor ki: Son kalan asıl
üyelikler için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde bunlar,
aralarında ad çekmek suretiyle yapılır. Eğer kanun koyucu
burada da ad çekmek yani aynı milletvekili sayısına sahip
olanlar için de ad çekmeyi öngörseydi bunu yapardı. Biz ne yaptık?
Bir boşluk olduğu kesin mi? Kesin. Zaten kural olsa
yapılırdı. Bizim yapmış olduğumuz işleme
karşı Anayasa Mahkemesine gidildi mi? Gidildi. Anayasa Mahkemesi ne
dedi? Talebi reddetti. Yapılan şey
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanım, usul yönünden.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) O, ayrı bir
şey.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kararı inceleyemem. dedi, esasa girmedi.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Sonuçta yok, aynen
şu: Burada bir İç Tüzük değişikliği yoktur. dedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Esasa girmedi, usul yönünden reddetti.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Burada bir İç
Tüzük değişikliği yoktur, bir ihtiyacın doldurulması
vardır. Eğer bu yapılan uygulama bir dahaki seçimde de aynen
tekrarlanırsa bunun bir İç Tüzük değişikliği
şeklinde olduğunu kabul edip o zaman incelemeye geçerim. dedi. Ama
ilk söylemede talebi reddetti. Dolayısıyla yapılan işlemlerde
hukuka aykırılık yoktur, Anayasa Mahkemesi de bunu açık
teyit etmiştir. O zaman Kamu hukukunda kıyas olmaz. diyenler
şimdi Bu kuralı niye uygulamadın? diyorlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Allah Allah!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Dolayısıyla
da bütün yapılanların hepsi milletin gözü önünde yapılıyor
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Bakan.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Başkan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın
Önder
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın hatip O zaman kamu hukukunda kıyas
olmaz diyenler bugün niye bunu uygulamıyor? diyerek sarf etmediğim
bir beyanı söyledi.
BAŞKAN
Size atfetmedi ki onu, atfetmedi size.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sana demiyor ki onu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ben size söylemedim.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Benim gözüme bakarak
BAŞKAN
Sayın Önder, size atfetmedi.
Ben
kanaatimi belirleyeyim, bir usul tartışması açıldı,
herkes meramını anlattı.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Ben son bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, kayıtlara geçsin.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Elitaş da, Sayın Bakan da -hepsi
deneyimli siyasetçiler- 2011 yılında 34 vekile 1 RTÜK üyeliği
nasıl düştü bana bunun cevabını versinler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz, kayıtlara geçti, eyvallah.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu işte anlattı. Sonra ben
anlatırım, özel olarak anlatırım.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Bir dakika, bir dakika, sözüm bitmedi.
Bu,
o DHondt sistemi ve çarpan aritmetiğiyle, matematiğiyle
yapılmış bir şey değil.
BAŞKAN
Sayın Önder, meramınız anlaşılmıştır.
Sayın
milletvekilleri
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın Başkan, bir izin verin, bitireyim sözümü,
izin verin bitireyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Başkanın sözünü kesiyorsun ama
Başkanın sözünü kesiyorsun.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Ama, Başkan benim sözümü kestiği için
kesilmiş gibi oluyor.
BAŞKAN
Bir dakika, size şimdi söz veriyorum, söyleyin.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Olay şu: O zaman bizim sahip olduğumuz
sandalye sayısı o DHondt çarpan matematiğiyle bize 1
üyeliği gerekli görmüyordu. O zaman yasanın bu (2)nci
fıkrasına istinaden yani siyasal partilerin, grubu olan partilerin orada
temsil edilmesi esasıyla yapıldı. Birisi bana desin ki, oranlar
burada, okudum size; sizin kaç vekiliniz var, CHPnin kaç var, MHPnin kaç var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Dolayısıyla kimseyle kıyas, icma,
sünnet, hukuk bunlarla ilgili derdimiz yok
BAŞKAN
Peki, teşekkür ediyoruz.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
bizim derdimiz, bu bir tasfiye girişimidir,
kayyum anlayışının RTÜKe de uyarlanma biçimidir. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır efendim, hiç, kesinlikle bunu
reddediyoruz Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, 2011 yılında 37 milletvekili olduğu dönemde kanun
gereğince, hesaplama yöntemince 1 kişi HDP Grubuna düşüyordu.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) 34. Düşmüyordu.
BAŞKAN
34 evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) HDP Grubu isim vermediği sürece orası
boş kalacaktı. Başka bir siyasi parti, HDP Grubu boykot
etmiş, gelmiyor diye bir şey değil. Parlamentoda temsil
edilmediği takdirde o başka bir siyasi partiye yeniden aritmetik bir
sistemde dağıtılacaktı çünkü HDPnin o hakkı bakiydi,
devam ediyordu; onu karıştırıyor, bu durum farklı
ondan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Ya,
sayın grup başkan vekilleri şu arkada size bir de çay
ısmarlayayım, oturun birbirinizle konuşun isterseniz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru söylüyorsunuz, efendim, biz içeri
geçelim.
BAŞKAN
meramınız anlaşıldı, hepiniz söyleyeceğinizi
söylediniz. Bak, milletvekili arkadaşlar bizi dövecekler bu gidişle
vallahi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, yeni bir durumla karşı
karşıyayız, çok kısaca, tutanağa geçsin.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın İsmet Yılmazın, Sayın
Bakanın bahsettiği Anayasa Mahkemesi başvurusu partimiz
tarafından yapıldı. Başvurunun reddedildiği doğru
ancak kendisi bu konuları çok iyi bilir
BAŞKAN
Usulden reddedildi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
usul yönünden reddedildi, Meclis kararına uyduğu
için bakmam dedi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O zaman yanlış başvurmuşsunuz,
başvurmayı bilmemişsiniz o zaman öyleyse.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
Meclis kararına bakmam. dedi ve usul yönünden
reddedildiği için Sayın Bakanın ondan sonra, demek ki şunu
dedi, demek ki bunu dedi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Usule uygun
başvurmamışsınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Usul yönünden reddolduğu için içeriğe yönelik hiçbir
şey demedi.
BAŞKAN
Meramınız anlaşılmıştır efendim,
teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hatta Aynısı önüme gelirse inceleyeceğim. diye
de kararı var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Usulüne uygun başvursan olurdu.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
(Devam)
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
boşalan üyelikler için yapılacak seçim işleminin
yasadışı olup olmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun üye seçimleri
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
6112 sayılı Kanunun 35inci maddesi çerçevesinde yapılmakta
olup
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, bir yanlışlık
var
BAŞKAN
buna göre boşalan üyeliklerin siyasi parti gruplarına
dağılımı, ilk seçimde siyasi parti grupları
kontenjandan seçilen üye sayısı ve siyasi parti gruplarının
hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Kanaatimi belirtiyorum, bir saniye
Bu
hüküm gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
siyasi parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve RTÜKte
temsil edildikleri mevcut üye sayıları dikkate alınarak
boşalan üyeliklerin hangi siyasi parti grup ya da gruplarına düştüğü
belirlenmektedir.
Bugünkü
birleşimde, boşalması söz konusu 3 üyelik için seçim
yapılacaktır. Bu 3 üyelik için AK PARTİnin temsil edilmeyen
2,27; CHPnin temsil edilmeyen 1,20; HDPnin temsil edilmeyen 0,90 RTÜKte
temsil oranı bulunmaktadır.
Bu
itibarla RTÜKte 14 Temmuz 2017 tarihinde boşalan 2 üyelik, siyasi
partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde mevcut üye sayısı ve
RTÜKte temsil edilmesi gereken üye sayısı dikkate alınarak
Adalet ve Kalkınma Partisine, 4 Kasım 2017 tarihinde boşalacak
üyelik ise aynı şekilde kanunun açık hükmü gereğince
Cumhuriyet Halk Partisine düşmektedir.
Söz
konusu hesaplama, kanun hükmünün ve teamülün bir gereğidir. HDPye şu
an üye verilmemesi 25inci Dönemde yapılan seçim işleminin bir
sonucudur. Kaldı ki mevcut kanun sistematiğinde RTÜK üyelerinin
siyasi partileri temsil etmesi düzenlenmemiştir. RTÜK üyeleri, ilgili
kanun gereğince siyasi partilere üye olmamakta ve siyasi faaliyette
bulunmamaktadır. Dolayısıyla tutumumda herhangi bir
değişiklik yoktur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal, şu işi bitirelim artık.
Sizin
ne talebiniz var?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Talebim şu, kayıtlara geçmesi
açısından: Takdir edersiniz siz de hukukçu olduğunuz için,
Sayın Bakan İsmet Yılmaz Bey dedi ki: Kamu hukukunda kıyas
olmaz. Kamu hukukunda kıyas olur, hayatın her alanında olur.
Bunu tutaklara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN
Peki.
Kıyas
bile benzer şeyler arasında olur ama.
VIII.- SEÇİMLER (Devam)
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim (Devam)
BAŞKAN
Oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için komisyon ve hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dâhil- ve
Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil-
hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir
zarf verecektir. Birleşik oy pusulası ve zarfı alan sayın
üye, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden 2 adayın,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden 1 adayın isminin karşısındaki
kareyi çarpı işaretiyle işaretleyecek ve birleşik oy
pusulasını zarfa koyarak zarfı Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır. Aday
listelerinden Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden 2den,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden ise 1den fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu
hususlar oy pusulalarında da dipnot olarak açıkça
belirtilmiştir.
Sayın
kâtip üyelerin yerlerini almalarını istirham ediyorum.
Şimdi
oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir
tasnif komisyonu tespit edeceğim ve günün 5 kişilik talihlisini
belirleyeceğim:
İsmail
Ok, Balıkesir? Yok.
Oğuz
Kaan Salıcı, İstanbul? Yok.
Sami
Çakır, Kocaeli? Burada.
Kamil
Okyay Sındır, İzmir? Yok.
Ayhan
Bilgen, Kars? Yok.
Mehmet
Şükrü Erdinç, Adana? Burada.
Vural
Kavuncu, Kütahya? Yok.
Ayşe
Acar Başaran? Yok.
Adem
Geveri? Yok.
Abdullah
Başcı, İstanbul? Burada.
İmam
Taşçıer, Diyarbakır? Yok.
Fuat
Köktaş, Samsun? Yok.
İbrahim
Mustafa Turhan, İzmir? Yok.
İsrafil
Kışla, Artvin? Yok.
Ahmet
Sorgun, Konya? Burada.
Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum? Yok.
Mehmet
Emin Şimşek, Muş? Yok.
Ahmet
Sami Ceylan, Çorum? Yok.
Ali
Özcan? Yok.
Orhan
Miroğlu? Yok.
Orhan
Miroğluna da geçmiş olsun diyoruz bu arada, bir trafik kazası
geçirmişti.
Sabri
Öztürk, Giresun? Burada.
Evet,
hayırlı uğurlu olsun.
Şimdi
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
Lütfen
isminizin karşısında çarpı işareti olmadan zarf ve
pusulaları almayın. Kâtip üyelerimiz de bunu dikkatlice
dağıtsınlar.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?
Oyunu
kullanmayan sayın üye kalmadıysa oy verme işlemi böylece
tamamlanmıştır.
Tasnif
Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar öncelikle.
Oy
kupalarını kaldıralım.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelikleri için yapılan seçime
ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir. Tasnif
Komisyonu üyelerimize teşekkür ediyoruz gayretleri, emekleri için.
Şimdi
bu tutanağı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunda 14/7/2017 tarihinde boşalan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2, 4/11/2017 tarihinde boşalacak
olan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için yapılan
seçime 346 üye katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla
arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Sami
Çakır Mehmet
Şükrü Erdinç Abdullah
Başcı
Kocaeli Adana İstanbul
Ahmet
Sorgun Sabri
Öztürk
Konya Giresun
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesi:
Mustafa Hançerkıran : 30 oy
Şevket Sarıcaoğlu : 30 oy
Ebubekir Şahin : 291 oy
Taha Yücel : 314 oy
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu aday listesi:
İlhan Taşcı : 317
oy
Ali Taştan : 10 oy
Boş : 4
Geçersiz : 2
BAŞKAN
Buna göre, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14/7/2017 tarihinde boşalan
ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyeliğe Ebubekir
Şahin ve Taha Yücel, Üst Kurulda 4/11/2017 tarihinde boşalacak ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe İlhan
Taşcı seçilmişlerdir. Hayırlı uğurlu olsun.
Evet,
böylece gündemimizi tamamlamış bulunuyoruz.
OHALin
uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve sözlü soru
önergeleri ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 17 Ekim 2017 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati:
19.14