TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83üncü
Birleşim
10
Nisan 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Nevşehir
Şehit Demet Sezen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi
öğrencilerine Hoş geldiniz. denilmesi
2.- Başkanlıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahramanla birlikte Genel Kurulu teşrif
eden Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov ve
beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
(KPK) Başkanlık Divanı toplantısının 23 Mart 2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmasının Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2018 tarih
ve 55 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/1565)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, (2/1481) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/145)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Polis
Haftasına ve polislerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, muhtarların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Karabük Milletvekili Burhanettin Uysalın, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak 10 Nisan
Türk polis teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümünü
ve Polis Haftasını kutladıklarına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 24üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar
Önere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şehit olan Uzman Çavuş Serdal
Güneşe Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğluna geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Anayasa Mahkemesinin
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki hukuk
ayıbını bir an önce ortadan kaldırması ve
özgürlüğün yolunu açması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın
Orhaneli ve Büyükorhan ilçeleri arasındaki yolun bir an önce bitirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ve
Mecliste halkla ilişkiler binasının yerine
yapılacağı ilan edilen binanın yapımına
başlanmamasının gerekçesini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 10 Nisan
Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adana Ceyhan
Devlet Hastanesinin bir an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, sulama birliği
personelinin durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ve 10 Nisan Polis
Bayramına ilişkin açıklaması
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
9.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
10.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, 10 Nisan Polis Gününe
ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ve 9
Nisan Mimar Sinanı Anma ve Mimarlar Gününe ilişkin
açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, taşeron olarak
çalışırken güvenlik sorunu olmadığı hâlde kadroya
geçmesi söz konusu olunca güvenlik soruşturması olumlu gelmediği
için işinden edilen kaç Meclis personeli olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürkün, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
14.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, laikliğin
anayasal bir değer olarak kabulünün 90ıncı yıl dönümüne,
10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü
yıl dönümüne ve bu ülkenin gençlerini ülkeye küstüren iktidarı
kınadığına ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, 10
Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, emeklilerin
sorunlarına ve intibak yasasının bir an evvel Meclisten
geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, infaz koruma
memurlarının özlük haklarıyla ilgili düzenleme
yapılması gerektiğine ve devlette, belediyeler ile özel
idarelerde geçici olarak görev yapanların çalışma sürelerinin
dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
19.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
İçişleri Bakanlığını kamu görevinden ihraç
edilenler ile tutuklananların durumuyla ilgili araştırma yapmaya
ve önlem almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 24üncü Dönem Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk
polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ve 8-14 Nisan Sağlık Haftasına ilişkin
açıklaması
22.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
24üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet
dilediğine ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma
görevlisi Volkan Bayarın 4 akademisyeni öldürmesiyle ilgili olay
nedeniyle rektörün istifa etmesi ve Hükûmetin soruşturmayı özenle
takip etmesini dilediğine ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 24üncü Dönem Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet dilediğine ve taziye
dileğinde bulunanlara CHP Grubu adına teşekkür ettiğine,
Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu
davasıyla ilgili derhâl bir karar vermesini istediğine, 10 Nisan
Laiklik Gününe ve 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 24üncü Dönem
Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ile şehit Uzman Çavuş Serdal
Güneşe Allahtan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne, 9
Nisan Mimar Sinanın 430uncu ve 10 Nisan Mareşal Fevzi
Çakmakın 68inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Erzincan Kemaliyede
şehit olan Niğdeli hemşehri Serdal Güneşe Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
27.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ve
Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş
Coxs Bazardaki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin
açıklaması
28.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, 10 Nisan Türk
polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş
Coxs Bazardaki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin
açıklaması
29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlunun HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Millî
Savunma Bakanlığının doğrudan gündeme alınma
önergesine konu olan kanun teklifini de içeren askeriyenin uzman
kadrolarına ilişkin bir çalışma yürüttüğüne
ilişkin açıklaması
31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ile matbaa çalışanlarının
tutuklanmasına ve bürokrasi ile devlet elitinde kadınların
yokluğuna ilişkin açıklaması
32.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekili
yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/4/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve
arkadaşları tarafından, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun
nasıl bir denetleyici ve düzenleyici çalışma yaptığının
araştırılması, seçmen iradesi ve demokrasi için büyük bir
risk olarak duran yasa dışı yöntemlere karşı bir
çözümün sağlanması amacıyla , 9/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
548 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 1inci sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 112)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Borsa A.Ş.
Genel Müdürlüğünün 2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve
organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/24408)
2.- İzmir
Milletvekili Murat Bakan'ın, uydudan yayın yapan bir televizyon
kanalında kamu spotunun buzlanmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Fikri Işıkın
cevabı (7/24456)
3.- Hatay Milletvekili
Serkan Topal'ın, Hatay'da vatandaşların bankalardan
kullandıkları muhtelif krediler nedeniyle başlatılan icra
takiplerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/24459)
4.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, Hatay'da Suriyeli
sığınmacıların sahip olduğu iş yerlerine
ilişkin Başbakandan,
Hatay'da son
beş yılda açılan ve kapanan işyerlerine ve Suriyelilere ait
işyerlerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan,
Soruları
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/24460), (7/24726)
5.- Van
Milletvekili Adem Geveri'nin, Kapıköy Sınır
Kapısındaki çalışmaların bitirilememesine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/24907)
6.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, cinsel dokunulmazlığa
karşı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma açılan
Bakanlık personeli olup olmadığına,
Bakanlığa
ait kullanılmayan hizmet binası ve diğer tesislere,
İlişkin
soruları ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/25218), (7/25219)
7.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, serbest bölgelerdeki bazı
hususlara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/25234)
8.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, Bakanlığa ait
kullanılmayan hizmet binası ve diğer tesislere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekcinin cevabı (7/25236)
9.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacı'nın, cinsel dokunulmazlığa
karşı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma açılan
Bakanlık personeli olup olmadığına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/25238)
10.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son beş yılda ithal
edilen tohumlara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/25257)
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizdeki traktör
sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/25258)
12.-
İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, İkinci El Motorlu Kara
Taşıtı Ticareti Yetki Belgesi'nin alınma sürecine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/25259
10 Nisan 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Nevşehir
Şehit Demet Sezen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerine
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, aramızda Nevşehir Şehit Demet
Sezen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri yer almakta.
Gençlerimize hoş geldiniz diyorum, şehidimize de Allahtan rahmet
diliyorum. (Alkışlar)
Hoş
geldiniz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Polis Haftası münasebetiyle polislerin
sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğana aittir.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Polis
Haftasına ve polislerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk polis
teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümü sebebiyle
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz Türk milletini saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Konuşmamın başında, 15 Temmuz
FETÖcü hain darbe girişiminde Gölbaşı Özel Harekât Daire
Başkanlığında şehit olan 51 kahramanımız
başta olmak üzere, toplumumuzun huzur ve güvenliğini sağlamak
için namusu bildiği vatan toprağını korumak uğruna
canını veren, terörle mücadelede kahramanlık destanları
yazan aziz şehitlerimize yüce Allahtan rahmet diliyorum. Kahraman
gazilerimize ise hayatlarının geri kalan kısmında
hayırlı ve mutlu bir ömür diliyorum. Görevini şanla şerefle
tamamlayıp emekli olan ve bugün Hakkın rahmetine kavuşmuş
olan polislerimize Cenab-ı Allahtan rahmet, hayatta kalanlara
hayırlı bir ömür diliyorum.
Diğer yandan, ülkemizin içinden geçtiği bu
zor dönemde yurt içinde ve yurt dışında görevlerinin
başında olan, şanla şerefle vatana ve millete aşkla
hizmet eden kahraman Türk Emniyet teşkilatımızın onurlu
mensuplarına selam, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Allah
onların yâr ve yardımcısı olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin içinden geçtiği kritik günlerde
çalışmalarıyla dosta güven, düşmana korku salan Emniyet
mensuplarımızın bazı sorunlarının artık
çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır. Bir
kısmı kronikleşen bu sorunlarla ilgili tespitlerimizi müsaadenizle
sizlerle paylaşmak istiyorum. Polislerimizin en büyük beklentisi, 3600 ek
gösterge sorunlarının artık giderilmesidir. Bu sorunu
değerlendirirken polislerimizin diğer kamu görevlileri gibi 65
yaşında değil, 55 yaşında zorunlu olarak emekliye sevk
edildiğini de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. 55
yaşında emekli edilen bir polis memuru, hayatın olağan
akışı göz önünde bulundurulursa ya çocukları eğitim
hayatına devam etmekte ya da çoluğunu çocuğunu evlendirme veya
iş kuracağı zor bir dönemde emekliye ayrılmaktadır hem
de çok düşük bir emeklilik maaşıyla. Ömrü boyunca Türk
milletinin huzuru için şanla şerefle hizmet etmiş polislerimizin
emekli olunca yeniden rızık derdine düşmesi, iş güç aramaya
çıkması, kabul edilebilir bir durum değildir.
Şanla şerefle görevlerini yapıp
emekliye ayrılan polislerimize verilen ve senelerdir sabit olan 100 TLlik
temsil tazminatının artırılması gerektiği de
ortadadır. Yine, bu yıl, polislerimizin hâlâ terör tazminatları
ödenmemiştir, bunun da geciktirilmeden ödenmesi lazım. Artık
Jandarma Genel Komutanlığı ve İçişleri
Bakanlığına bağlı bir genel komutanlık hâline
gelmiştir. Dolayısıyla Emniyet personeli ile Jandarma personeli
arasındaki ücret farkı giderilmeli, eşit işe eşit
ücret ödenmesi sağlanmalıdır.
Tayinlerde ve terfilerde ehliyet, liyakat ve
kıdem kriterlerine göre işlem yapılmalıdır.
15 Temmuzda yaşanan FETÖcü hain darbe
girişiminden sonra Emniyet teşkilatında yapılan temizlik ve
bu sebeple ortaya çıkan polis açığının normalin
üstünde alımlarla kapatılmaya çalışılması
doğrudur, buna bir diyeceğimiz yoktur ancak uzun vadede polis
teşkilatının ve Emniyetin yarınlarını
şekillendirecek amir yetiştirme sisteminin düzeltilmesi konusunda geç
kalınmadan çalışmalara başlanması gerekmektedir.
Mevcut durum, kısa vadede kabul edilebilir olsa da uzun vadede
sürdürülebilir değildir.
Polis alımlarında lisans, ön lisans
mezunlarına kontenjan ayrıldığı gibi lise
mezunlarına da kontenjan ayrılmalı, polislerimizin bir
kısmının, daha genç yaşta göreve başlamaları
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadele konusundaki
desteğimiz ve duruşumuz herkes tarafından bilinmektedir. Bu
söylemlerimiz, bir eleştiri değildir; bu sürecin, bu mücadelenin daha
verimli ve sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için
önerilerimizdir. Maksadımız, müstesna bir teşkilatımız
olan Türk polis teşkilatının Türkiyenin ihtiyaçları
doğrultusunda daha da güçlendirilmesidir.
15 Temmuzdan sonra Emniyetin özellikle istihbarat
birimlerinde ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Bu açığın da
çok kısa sürede sağlıklı bir şekilde tamir edilmesi
gerekmektedir. Emniyet teşkilatımız, 15 Temmuz öncesi ve
sonrası kendi içinde ciddi bir temizlik yapmıştır ancak bu
süreçte açığa alınıp bekletilen Emniyet personelinin
sayısı da azımsanmayacak miktardadır. Bu açıkta
bekletilenlerle ilgili kararlar azami dikkatle Emniyet
teşkilatının içinde hiçbir FETÖ kırıntısı
kalmayacak şekilde bir an önce sonuçlandırılmalıdır.
Emniyet teşkilatımızda
sorunlarının çözülmesini bekleyen bir diğer kesim ise
başpolislerimizdir. Başpolislik konusu, Emniyet teşkilatı
içinde kanayan bir yaradır. Bu insanlar amir mi, memur mu? Bir gün amir,
bir gün memur gibi kullanılmaları, onları da amirlik müessesini
de sıkıntıya sokmaktadır.
Polislerimizin ikinci şark
görevlendirilmeleriyle ilgili de bazı hususların yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğine inanmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) İkinci
şark görevine giden memurlarımızın yaşları,
çocuklarının eğitim durumları gibi hususlar göz önüne
alındığında, ikinci şark görevlendirmelerinin biraz
daha kısa tutulması, yaşanan mağduriyetlerinin giderilmesi
için bir çözüm olabilir. Personel ihtiyacı göz önüne alınarak birinci
şark görevlendirmesinin bir miktar uzatılarak bu sorunun çözülmesi
gerektiği kanaatindeyiz.
Polislerimizin çalışma saatleriyle ilgili
sorunlar hepimizin malumudur. Çalışma saatleri, ihtiyaçlar göz önünde
bulundurulduğunda şu an için düzeltilemiyor ise polislerimizin
çalışma şartları düzeltilmeli ve motivasyon
açısından emeklerinin karşılığını
alabilecekleri bir ek mesai düzenlemesi muhakkak yapılmalıdır.
Türk milletinin huzuru ve güvenliği için
canını ortaya koyan Türk polis teşkilatımızın
kuruluşunun 173üncü yıl dönümünü tekrar kutluyor, canı
pahasına görevlerini yapan bütün polislerimizi saygı ve muhabbetle
selamlıyor, hepsine başarı, sağlık ve mutluluklar
diliyorum.
Saygılarımla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Gündem dışı ikinci söz,
muhtarların sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Serdal Kuyucuoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kuyucuoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, muhtarların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına
gündem dışı olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiyede toplam 50.292 muhtar bulunmaktadır.
Türkiye genelinde kadın muhtar sayısı çok düşüktür, toplam
674 kadın muhtar görev yapmaktadır ve bu oran, yüzde 1,2ye tekabül
etmektedir.
Mersinde farklı siyasi görüşlere sahip 807
muhtarla bire bir görüştük. Tespit ettiğimiz sorunları sizlerle
paylaşmak istiyorum. Mersin genelinde 807 muhtarın da sadece 7si
kadındır. Muhtarlarımız, yerel seçimlerde kadın muhtar
sayılarının artması için daha kadın odaklı
politikalar geliştirilmesini talep etmektedir. Muhtarlarımız,
Türkiyenin içinde bulunduğu durumu, sorunları, gelecekten
kaygılarını ifade ettikleri gibi, özel ve yerel sorunları
da dile getirmişlerdir.
Büyükşehir Yasasıyla birlikte köylerin
büyük bir bölümü, büyükşehir belediyelerinde mahalle statüsü
kazanmıştır. Köylerin mahalleye dönüşmesi, toplumsal ve
ekonomik olarak farklı yaşam biçimine sahip, geçimi çoğunlukla
tarım ve hayvancılığa dayalı, köyleri ve köylüleri
olumsuz yönde etkilemektedir. Meralar, Büyükşehir Kanunu kapsamında
belediyelere aktarılmıştır. Köylerde elektrik ve su ücreti,
Büyükşehir Kanununa göre daha da artacaktır. Özellikle geçimini
tarım ve hayvancılıktan sağlayan çiftçinin, su
parasının artmasıyla, zaten kötü olan durumu daha da kötü hâle
gelecektir. Sorunların çözümü noktasında belediyelerden gerekli
hizmet akışı sağlanamamıştır. Bu
bağlamda, Büyükşehir Yasasındaki köy tüzel
kişiliğinin mahalleye dönüştürülmesinin ya
değiştirilmesini ya da köylerin haklarının korunması
sağlanarak yeniden düzenlenmesini talep ediyorlar.
Köylerde sık sık elektrik kesintisinin
yaşandığını, cep telefonlarıyla iletişim
sağlamakta güçlük çekmekte olduklarını ve baz istasyonu
istediklerini ifade etmişlerdir. Tarımın ve tarıma yönelik
desteklemelerin artmasını sağlamak için
çalışmaların hızlandırılmasını talep
ediyorlar. Tohum, mazot, gübre fiyatlarının düşürülmesi ve desteklerin
artması için çalışmalar yapılmasını bekliyorlar.
2/B çalışmalarının eksik ve hatalı yapılması
nedeniyle yaşanılan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini
bekliyorlar. Sulama birliklerinin kapatılması engellenmeli, sulama
birliği mevzuatı tekrar düzenlenmeli, sadece zarar eden sulama
birlikleri kapatılmalıdır. görüşündeler. Büyükşehir
Yasası gereğince, mahalle olan köyler, orman köyleri
dayanışma vakfından yardım alamıyorlar. Bu durumun
düzeltilmesini ve ORKÖYden yardım alacak kapsamın içine girmesini
istiyorlar.
Muhtarlarımız, daha önce ödenmemiş
olan BAĞ-KUR primlerinin varlığı nedeniyle sağlık
hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Her bir muhtarın 10 bin ile 20 bin
TL arasında BAĞ-KUR prim borcu bulunmaktadır. Muhtarlar, bu
borcun ya devlet tarafından ödenmesini ya da
yapılandırılarak taksitlendirilmesini istemektedirler. Böylece,
sağlık hizmetlerinden hem kendileri hem de bakmakla yükümlü
oldukları aileleri faydalanabilecektir.
Yerelle ilgili özel talepleri ise Mersinin merkez
ilçelerinden Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli ilçelerinde uygulanmak
istenen 1/5.000lik plan, daha önce muhtarlarla tartışılıp
halka anlatılmalıydı. diyorlar. Bu planın insanlarda
kaygı uyandırdığını, STK, muhtarlar ve halka
anlatılıp onay alınması ve birlikte tartışmak
yerine dayatılmış bir uygulama olduğunu düşünüyorlar.
Devletin verdiği desteklemeleri en son Tarsus almaktadır, Devletin
kanunu, Mersine ayrı mı işliyor? diye soruyorlar.
Tarsusta yapımına dört yıl önce
başlanan Karaevli Göleti inşaatı ilerlememiş olup bu durum,
tarımı olumsuz etkilemekte. Yine Erdemliden Çeşmeliye kadar
olan alanın sulamasını yapacak Aksıfat Barajının
yapımı dört yıldır beklemektedir. Bir an önce
tamamlanmasını istiyorlar.
Sayın Genel Başkanımız ve biz,
muhtarlarımıza nutuk atmıyoruz, onların önce
sorunlarını dinleyip sonra çözüm yolu bulmaya
çalışıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kuyucuoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Türk polis
teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Karabük Milletvekili Burhanettin Uysala aittir.
Buyurun Sayın Uysal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Karabük Milletvekili Burhanettin Uysalın, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 1989 yılında polis
akademisini bitirerek uzun yıllar görev yaptığım, mensubu
olmaktan daima onur duyduğum, o günden beri de gönül bağımı
asla koparmadığım; vatandaşın can ve mal
güvenliğinin, ülkemizin huzur ve istikrarının teminatı Türk
polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maslowun ihtiyaçlar hiyerarşisinde
fizyolojik ihtiyaçlardan sonra ilk sırada güvenlik ihtiyacı
gelmektedir. Güvenliğin olmadığı bir yerde ne temel hak ve
özgürlüklerden ne demokrasiden ne de huzurdan bahsetmek mümkün değildir.
Bu çerçeveden baktığımızda en önemli
kurumlarımızdan biri olan polis teşkilatımız,
ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğünü,
vatandaşımızın can ve mal güvenliğini büyük bir
fedakârlıkla korurken bir yandan da hukukun üstünlüğünü,
insanlarımızın temel hak ve özgürlüklerini,
açıklığı, şeffaflığı asla elden
bırakmamıştır. Yüz yetmiş üç yıllık
şanlı tarihi ve her gün kendini güncelleyen yenilikçi
yapısıyla trafikten teröre, narkotikten bilişim suçlarına
her alanda suçlulara göz açtırmamaktadır. Örneğin, 2014te
kurulmaya başlanan narkotimlerin kurulu olduğu il sayısı 50
olup bugüne kadar 77 bin sokak satıcısı
yakalanmıştır. 2016 yılında siber suçlar
kapsamında 35 bin olayda yaklaşık 3 bin 200 kişi
tutuklanırken 2017 yılında 41 bin olayda 12 bin şahıs
tutuklanmıştır.
Kayıp Alarm Projesi, Kiralık Araç Bildirim
Sistemi, denetimli serbestlikte parmak izi okuma ve benzeri uygulamalar
Teşkilatımızın çalışmalarını,
projelerinin başarılarının hepsini buradan anlatmaya ne
vakit ne güç yeter. Rabbim başarılarını daim eylesin.
Nasıl ki teşkilatımız, vatan,
millet sevgisiyle zaman mefhumu olmadan cansiparane çalışıyorsa
siyasetin de onların suçun ve suçlunun karşısında
durdukları gibi dimdik arkalarında durması lazım ki
teşkilatımızın başarısı, ülkemizin huzur ve
istikrarı daim olsun. Biz de AK PARTİ ve hükûmetleri olarak daima
polisimizin, teşkilatımızın arkasında olduk, imkân ve
motivasyonları için var gücümüzle çalıştık ve
çalışmaya devam ediyoruz.
İktidara geldiğimizde 2 milyar 430 milyon
olan Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi, 27 milyar 292 milyon Türk
lirasına yükseltilmiştir. Geldiğimizde 187.797 olan personel
sayısı, bugün yüzde 91i üniversite mezunu olmak üzere 268 bine
çıkmıştır. Kazandırılan 1 adet personel ve
malzeme nakil uçağı, 2 adet keşif ve gözetleme uçağı,
19 helikopter, 22 mini, 6 midi ve 5 adet taktik İHAsı, 3.695i
zırhlı olmak üzere 46.223 araç alımı, Emniyet Genel
Müdürlüğünün gücüne güç katmıştır, katmaya da devam
edeceğiz.
Bu cennet vatan üzerinde yaşamanın belki
de en ağır sorumluluk yüklediği kurumlarımızdan biri
polis teşkilatımız. Birçok kaçakçılık türünün
geçiş güzergâhında bulunmamız, mülteci ve göç hareketlerinde hem
geçiş hem hedef ülke konumunda olmamız nedeniyle
karşımıza çıkan insan kaçakçılığından
narkotiğe ve daha birçok suça karşı etkin, kararlı ve
özveriyle mücadele etmektedir. Sadece 2017 yılında 1.248 operasyonda
2.190 organizatör şahıs ile birlikte 29 göçmen hakkında
işlem yapıldı. Yakın tarihimizin en karanlık ve en
uzun gecesinde tepesine bombalar yağarken FETÖnün elindeki tanklara,
ağır silahlara karşı beylik tabancasıyla değil,
yüreğiyle, milletiyle karşı koyan, bu milletin izzetini,
şerefini korumada kilit rol oynayan, yine kahraman polis
teşkilatımızdır.
Buradan bir kere daha ilan etmek istiyorum ki Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Erdoğanın da dediği gibi Hangi harfleri yan yana
koyarsanız koyun, hangi terör örgütünü kurarsanız kurun, biz
aralarında hiçbir ayrım gözetmeden, iyi terörist, kötü terörist
demeden son terörist yok oluncaya kadar terörle mücadelemize aynı
kararlılıkla devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, görevleri
başında şehit düşen kahraman polislerimize ve tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Gazilerimize sıhhat ve uzun
ömür diliyor; Türk polis teşkilatımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN UYSAL (Devamla)
büyük bir
fedakârlık ve hizmet aşkıyla çalışan tüm
mensuplarına başarılar diliyorum. Allah yâr ve
yardımcıları olsun. ((AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uysal.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak 10 Nisan
Türk polis teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümünü
ve Polis Haftasını kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biz de
Divan olarak Türk polis teşkilatının 173üncü kuruluş
yıl dönümü ve 10 Nisan Polis Haftasını kutluyoruz.
Vatanı için canlarını feda etmiş
olan bütün polislerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz; gazilerimize
sıhhat ve uzun ömürler diliyoruz. Polis teşkilatının büyük
bir fedakârlık ve hizmet aşkıyla çalışan tüm
mensuplarına başarılar diliyor, selam ve sevgilerimizi
iletiyoruz.
Şimdi sisteme giren sayın
milletvekillerine söz vereceğim. Talebe uygun olarak polis
teşkilatının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle 20
milletvekiline söz vereceğim.
Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Özdemir, Sayın Aydın, Sayın Öz,
Sayın Gürer, Sayın Durmuşoğlu, Sayın Tümer, Sayın
Hürriyet, Sayın Özdiş, Sayın Aydemir'in yerine Sayın
Dedeoğlu, Sayın Cora, Sayın Nurlu, Sayın Şeker,
Sayın Çamak, Sayın Ünalın yerine Sayın Öztürk, Sayın
Balbay, Sayın Şimşek, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Engin, Sayın Yarayıcı ve Sayın Sarıhan.
Sayın Özdemir sizden başlıyoruz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Anayasa Mahkemesinin
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki hukuk
ayıbını bir an önce ortadan kaldırması ve
özgürlüğün yolunu açması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu,
çökmüş bir davaya rağmen siyasi tutsak olarak 301 gündür hapiste
tutukluyor. Suçsuzluğu istinaf mahkemesi kararıyla da tescillenen
Enis Berberoğlunun hapiste geçen her günü, ülkemiz adına büyük bir
utançtır. Anayasa Mahkemesi, birinci derece mahkemenin
yarattığı bu hukuk ayıbını bir an önce ortadan
kaldırmalı, tutuksuz yargılanmasına dönük bir karar vermeli
ve özgürlüğün yolunu açmalıdır.
AKP iktidarları dönemlerinde herkesin adalet
aradığı, yargının baskı altına
alındığı, hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin
hukukunun egemen olduğu bu iktidar, bu adaletsizliklerle daha fazla ayakta
kalamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Maltepe Cezaevinde
siyasi tutsak olan milletvekilimiz Enis Berberoğluna buradan
sesleniyorum: Özgürlükte buluşmak üzere yarınlar bizim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.
Sayın Aydın, buyurun.
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın
Orhaneli ve Büyükorhan ilçeleri arasındaki yolun bir an önce bitirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tüm uyarılarımıza rağmen
Bursa'yı dağ ilçelerine bağlayan yol bir türlü
tamamlanamıyor. Bursa-Orhaneli ve Büyükorhan ilçeleri arasındaki yol
ise ölüm ve korku saçıyor. 2017 yılı içerisinde Bursa-Orhaneli
arasında 58 kaza meydana geldi, 5 vatandaşımız da
hayatını kaybederken 88 vatandaşımız yaralandı.
Bursa-Büyükorhan arasında meydana gelen kaza sayısı 40, yine 5
kişi yaşamını yitirirken 90 kişi de yaralandı.
Yılın ilk aylarında Orhaneli yolunda meydana gelen kaza
sayısı da 5, gene 8 vatandaşımız yaralandı ve
birçok ölü.
Şimdi Ulaştırma Bakanına
soruyorum: Her tarafı duble yollarla donattık. derken bu yolun
bitirilmesi için daha kaç vatandaşımızın hayatını
yitirmesi gerekiyor?
BAŞKAN Sayın Öz
3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ve
Mecliste halkla ilişkiler binasının yerine
yapılacağı ilan edilen binanın yapımına
başlanmamasının gerekçesini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
öncelikle polis teşkilatımızın 173üncü
yılını kutluyorum.
Sayın Başkan, sorum Sayın İsmail
Kahramana. Meclis Başkanının Meclis binasının
ihtiyaçları karşılamadığını belirterek yeni
bir bina temennisinde bulunması Meclis taşınıyor mu?
tartışmasına neden olmuştu. 15 Temmuz sonrası
yıkılan eski halkla ilişkiler binasının yerine yeni
bir bina yapılacağı, etrafına asılan bez
afişlerle ilan edilmiştir. Bezler eskidi ama herhangi bir çalışma
yapılmaya başlanmadı. Geçtiğimiz hafta onlarca hafriyat
kamyonunun eski halkla ilişkiler binasının olduğu alana
toprak getirdiği görüldü. Yeni bir bina yapılacaksa toprak niye
getiriliyor? Bu çalışma niçin yapılmaktadır? Meclis
Başkanının Meclisi taşımayacağız, böyle bir
arayışımız yok. demesine rağmen yeni bina
yapımına başlanmamasının gerekçesi nedir? Yoksa
Meclisi sarayın gölgesine götürmek istiyorsunuz da şimdilik
kamuoyundan saklayalım mı diyorsunuz? Meclis
Başkanımızdan yeni bir açıklama yapmasını
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Gürer
4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, Türk polis teşkilatının
173üncü kuruluş yıl dönümü. Atatürk yolunda ve hukuk devleti
ilkesinden ayrılmadan yasayla belirlenmiş görevlerini yerine getiren
Emniyet mensuplarımızın gününü kutluyorum.
Polislerimizin sorunlarına Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti çözüm üretmiyor. Çalışma saatlerinin
12/24 olması nedeniyle yaşamları altüst olan polislerimizin
fazla mesai ücreti dahi sorun. Sivil Emniyet memurları dâhil polisler için
çok sayıda soru önergemiz oldu, ne var ki bunların çoğu
yanıt bulmadı. Emniyet mensuplarının ek göstergelerinin
3600 olması için kanun teklifi de verdim. Polisimiz sorunlarından
arındırılmalıdır. Geçici görevle görevlendirilen
polislerin, değişik iklim şartları, psikolojik
dönüşümleri dikkate alınarak destek almaları dahi sağlanmalıdır.
Polislerin on iki saatlik mesaileri boyunca yeme, içme ve benzeri fiziksel
ihtiyaçlarını karşılamaktaki sorunları ortadan
kaldırılmalıdır.
Ayrıca, emekli polislerimizin yaşam
standartlarının yükseltilmesi adına maaşlarında
düzenleme yapılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Durmuşoğlu
5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 10 Nisan
Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gösterdikleri fedakârlık ve kahramanlıkla
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bizleri
gururlandıracağına emin olduğum Türk polis
teşkilatımızın 173üncü kuruluş yıl dönümünü
yürekten kutluyor, şehit polislerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle
anıyorum.
Güvenliğimizin teminatı olan, zor
şartlarda canını ortaya koyarak cesaretle, yiğitlikle
mücadele eden polisimiz, terörle ve örgütlü suçlarla mücadelenin yanı
sıra suçun önlenmesi, olayların aydınlatılması ve
faillerin yakalanmasındaki dikkat çekici performansı ve
başarılarıyla da halkımızın güven ve desteğini
kazanmıştır. Her geçen gün mesleki donanım ve insani
ilişkiler noktasında bilinçlenen ve güçlenen polis
teşkilatımız, vatandaşlarımızın
güvenliğini sağlama gayreti içinde canla başla
çalışıyor. Bu yüksek vazife şuuru içinde çoğu zaman
ailelerinden ve kendilerinden dahi vazgeçiyorlar.
Türk polis teşkilatımızın
173üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle görevleri başında
şehit düşmüş olan kahraman polislerimize bir kez daha Allah'tan
rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyor, Emniyet
teşkilatımızın her kademesindeki kardeşlerime
görevlerinde üstün başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Tümer
6.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adana Ceyhan
Devlet Hastanesinin bir an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Sayın
Başkan, Adana'nın Ceyhan ilçe halkı altı yıldan bu
yana hastane kaosu yaşamaktadır. Projenin ilk yer teslimi 11 Haziran
2012de yapılan 250 yataklı Adana Ceyhan Devlet Hastanesi altı yıldan
bu yana tamamlanamamıştır. Çeşitli nedenlerin öne sürüldüğü,
Ceyhanlılara her fırsatta tamamlanacağı sözü verilen
hastane, henüz ilçe halkının hizmetine sunulamamıştır.
Kamuoyu, hastane inşaatında çalışan işçilerin
paralarını alamadıkları gerekçesiyle hastane
inşaatı önünde toplanarak basın açıklaması yapmasına
da tanıklık etmiştir. Konuyla ilgili Meclise sunduğumuz
soru önergelerine de henüz yanıt verilmemiştir. Hastane işinin
bitim tarihi 2014 olarak belirtilmesine rağmen dört yıllık zaman
zarfında işin bitirilmeme gerekçeleri nelerdir? Ceyhanlılar
artık söz değil icraat beklemektedir. Bahanelere yer verilmeden ilçe
halkına hizmet verilmesi öngörülen hastane bir an önce
tamamlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
Sayın Hürriyet yok.
Sayın Özdiş
7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, sulama birliği
personelinin durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ve 10 Nisan Polis
Bayramına ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum, Sayın Orman ve Su İşleri
Bakanına: Bugün görüşmelerine başlayacağımız
DSİyle ilgili kanun tasarısında sulama birliği
personelinin durumu hâlen belirsiz. Sözleşmeli personele memuriyet
hakkı verilecek mi? Özellikle birlik müdürü ve birlik
saymanının, yaptıkları işten dolayı memur
olmaları gerektiği ifade ediliyor. Sürekli işçi kadrosunda olanlar
ne olacak, tüm statüleriyle birlikte DSİye mi devredilecekler? Geçici
işçilerin sürekli işçi kadrosuna geçmeleri sağlanacak mı?
Bu arada bugün 10 Nisan Polis Bayramı. Bu
ülkenin dürüst, namuslu, kendini herhangi bir cemaat veya iktidara
satmamış tüm polislerinin bayramını kutluyorum. Başta
Gaffar Okkan ve Cevat Yurdakul olmak üzere, tüm şehitlerimizi
saygıyla anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdiş.
Sayın Dedeoğlu
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, toplumsal huzurumuzun
sağlanması amacıyla büyük bir özveriyle çalışan Türk
polis teşkilatımızın 173üncü kuruluş yıl
dönümünü kutluyorum. Devletimizin temel unsurlarından biri olan Emniyet
teşkilatımız, halkımızın huzur ve güven içinde
yaşaması, kamu düzeninin temini, hukukun tesisi ve insan haklarının
korunması görevlerini büyük bir fedakârlıkla yerine getirmektedir.
Emniyet teşkilatımız, Anayasa ve kanunlardan
aldığı yetki ve milletimizden aldığı büyük bir
güçle görevini yapmaya devam etmektedir. Türk polis teşkilatımız
vatanımızın bölünmez bütünlüğünü ve
vatandaşlarımızın huzur ve esenliğini sağlamak
için canlarını feda etmekten kaçınmaz. Hâlen görevleri
başında olan kahraman polislerimize fedakârca yürüttükleri tüm
hizmetlerden dolayı teşekkür ediyor, aziz şehitlerimizi rahmet
ve minnetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dedeoğlu.
Sayın Cora
9.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ülkemizin huzur ve güveninin temininde gece gündüz
demeden görevini fedakârca yerine getiren Emniyet
mensuplarımızın çalışmaları her türlü takdirin
üzerindedir. Onlar görevlerini, Anayasada belirtilen yetkiler çerçevesinde,
hiçbir ayrım ve ayrıcalık gözetmeden, tüm
halkımızın temel hak ve hürriyetlerinin sağlanması ve
korunmasında, yine her türlü terör odağına karşı
gözlerini kırpmadan korkusuzca yerine getirmektedir. Bu vesileyle, gücünü
kanunların verdiği yetkilerden, duayı da aziz milletimizden alan
Türk polis teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümünü
en içten dileklerimle kutlar, kutsal görevlerini ifa ederken şehit
düşen tüm kahraman polislerimize yüce Allahtan bir kez daha rahmet diler,
bu anlamlı günde vatanımızın en ücra köşelerinde
görevlerini büyük azim ve kararlılıkla yerine getiren tüm Emniyet
mensuplarımıza vazifelerinde başarı ve kolaylıklar
dilerim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Nurlu
10.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, 10 Nisan Polis Gününe
ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emniyet teşkilatımızın her
kademesinde görev yapan polisimiz, tüm sosyal ve ekonomik sorunlarına
rağmen, yasalarda belirtilen görevlerini hukuk devleti ilkesi ve insan
hakları çerçevesinde yapmaktadır. AKP dönemlerinde en çok
yıpratılan kurum olmasına rağmen toplumun huzuru ve adalet
için özveriyle görev yapan ve ülkemizde hukuka, demokrasiye, barışa
ve huzura karşı kurulan tuzakları bir bir yıkacak olan
polisimizin, başta Atatürke, devrim ve ilkelerine saygılı, tüm
siyasi düşüncelerden bağımsız, yasaların güvencesi
olma bilinciyle devletine ve halkına hizmeti ilke edinmesi temennimle
Emniyet teşkilatımızın tüm mensuplarının 10 Nisan
Polis Gününü kutluyor, görevi başında şehit olan polislerimizi
ve gazilerimizi minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şeker
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ve 9
Nisan Mimar Sinanı Anma ve Mimarlar Gününe ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Polis teşkilatımızın
kuruluş yıl dönümü vesilesiyle, görevleri başında
şehit düşen kahraman polislerimize Allahtan rahmet diliyorum,
gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Yüz yetmiş üç yıldır milletimize,
demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinden taviz
vermeden hizmet eden, huzurun ve güvenin en önemli teminatı olan polis
teşkilatının kuruluş yıl dönümünü en içten duygularımla
kutluyorum, başarılar diliyorum.
Yine, dün, Mimar Sinanı Anma ve Mimarlar
Günüydü. Görkemli tarihimizin en somut eserlerini inşa eden Mimar
Sinanın, mühendislik ile estetiği buluşturarak çevreyle uyumlu
inşa ettiği eserleri yüzlerce yıldır gönüllere tesir
etmektedir. Bu eserlerle, medeniyet anlayışımızın
kudretini bu topraklara kazımıştır. Mimarların
ustası Mimar Sinanı rahmetle anarken ülkenin büyümesi ve
kalkınması için ihtiyaç duyulan projelere karşı
çıkmadan, tarihsel birikimimizden feyzalarak geleceğe özgün eserler
bırakma anlayışıyla değer üreten mimarların
Mimarlar Gününü kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Sayın Çamak
12.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, taşeron olarak
çalışırken güvenlik sorunu olmadığı hâlde kadroya
geçmesi söz konusu olunca güvenlik soruşturması olumlu gelmediği
için işinden edilen kaç Meclis personeli olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmet, yıllardır gündeme
getirdiğimiz taşeron sorunu konusunda geçtiğimiz aylarda
adım atmak zorunda kalmıştır. Ancak ne yazık ki bu
süreçte tüm taşeron işçilerimiz kapsama alınmamış,
taşeron sorunu varlığını sürdürmeye devam
etmiştir.
Öte yandan, taşerondan kadroya geçeceği
söylenen bazı iş kollarında ciddi haksızlıklar
yaşandığı, belirsiz sınavlar ve keyfî sözlü
mülakatlarla birçok kişinin ekmeğiyle oynandığı bir
gerçektir.
Dahası, Meclisimizde bile güvenlik
soruşturması olumlu gelmeyen bazı çalışanların
kadro beklerken işlerinden olduğu tarafımıza
iletilmiştir.
Bu anlamda, Meclis Başkanlığına
soruyorum: Taşerona bağlıyken güvenlik sorunu yaratmayan, ancak
kadroya geçmesi söz konusu olunca işinden edilen kaç personelimiz
vardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Öztürk
13.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürkün, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; polislerimiz büyük özveriyle
çalışmakta, bizlerin canını kendi canları
pahasına korumaktadırlar. Biliriz ki Elâzığlı Fethi
Sekin gibi nice kahramanların, yiğitlerin olduğu,
halkımızın güven kaynağıdır polis
teşkilatı.
Halkımızın her daim yanında
olan, terörle kahramanca mücadele eden Türk polis teşkilatının
173üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle tüm polislerimizin Polis
Haftasını en içten dileklerimle kutlar, şehitlerimize Allahtan
rahmet, gazilerimize acil şifalar diler, Gazi Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Balbay
14.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, laikliğin
anayasal bir değer olarak kabulünün 90ıncı yıl dönümüne,
10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü
yıl dönümüne ve bu ülkenin gençlerini ülkeye küstüren iktidarı
kınadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Demokrasinin özünü oluşturan, barış
içinde toplumsal yaşamın ve inanç özgürlüğünün temelini
oluşturan laikliğin anayasal bir değer olarak kabulünün
90ıncı yılı kutlu olsun diyorum.
Polis teşkilatının 173üncü
yılını kutluyorum. İktidarı, sadece kutlamakla yetinmemeye,
onların temel haklarını vermeye ve 3600 gösterge
haklarını vermeye çağırıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
şu anda Türkiyede hapishanelerde 70 bin üniversite öğrencisi var.
100 bin üniversite öğrencisi yargılanmakta. Sizler gençlik deyince
18 yaşını doldurana seçilme hakkı veriyoruz. diyorsunuz
ama 18 yaşını dolduran genç önce hapse girme hakkını
kullanıyor. Onlar, hayata atılacakken hapse atılıyor.
Ne yazık ki gençlerimiz şu anda
İleride ne sahibi olmak istersiniz? deyince öncelikle Pasaport sahibi
olmak istiyorum. diyor. Bu ülkenin gençlerini ülkeye küstüren, bu ülkenin
gençlerine yurt dışında umut aratan bu iktidarı
kınıyorum, lanet olsun diyorum!
BAŞKAN Sayın Şimşek
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk polis
teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Başta Gölbaşı Özel Harekât olmak
üzere, Türkiyenin her bir yerinde vatan, millet ve bayrak için şehit olan
bütün kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Tabii, polislerimizin özlük haklarıyla ilgili
de Hükûmetin gerekli düzenlemeyi yapmasını, özellikle 3600 ek
göstergenin
Ayrıca, eş durumu tayinlerinde, hem polis
teşkilatımızda, millî eğitimde, sağlıkta, bütün
devlet memurluklarında insanlar birçok zorluklarla karşı
karşıya kalmaktadırlar. Hükûmetin eş durumu tayinlerinde bütün
kriterleri ortadan kaldırarak karı kocanın istediği bir
yere tayini yapmasını, bunu öncelikle gündeme almasını
Çünkü bununla ilgili, Meclisteki milletvekillerimize her gün yüzlerce talep
geliyor. Yani polisi gönderiyorsunuz doğuya, zorunlu hizmet diyorsunuz ama
eşinin tayinini istediği yere yapmıyorsunuz. Bununla ilgili
bütün kriterlerin kaldırılarak, tekrar gözden geçirilerek mutlaka
eş durumu tayinlerinin karı kocanın istediği bir yere
yapılmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bektaşoğlu
16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, 10
Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkanım, anlayışınıza çok
teşekkür ediyorum.
Polislerimiz, ulusumuzun can ve mal
güvenliğinin, hukuk düzeni, demokrasi ve cumhuriyetimizin
teminatıdır. Bu bilinçle, suç ve suçlulara, uyuşturucuya, teröre
karşı canını hiçe sayarak özveriyle mücadele eden polis
kardeşlerimizin ve bütün Emniyet teşkilatı çalışanlarının
Polis Haftasını kutluyorum. Ebediyete intikal etmiş polislere,
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Bu önemli günde bir de hatırlatmada bulunmak
istiyorum. Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesi polislerin ek
göstergelerinin 3600e çıkarılması talebini çeşitli
gerekçelerin yanı sıra statü hukukuna göre değerlendirerek
reddetti. Ancak kimse bu kararın arkasına
sığınmamalıdır. Polislerimizin 3600 gösterge ve
eş değer bir derece, kademe artırımı beklentisi hâlâ
sürmektedir. Bunun takipçisi olacağız. İçişleri
Bakanlığından bu gerekçeye ve kanunlara uygun bir gösterge
düzenlemesi yapılmasını bekliyoruz, bu müjdeyi onlara en
kısa zamanda verelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Engin
17.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, emeklilerin
sorunlarına ve intibak yasasının bir an evvel Meclisten
geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emeklilerimizin hayat mücadelelerini Meclis
konuşmalarımda daha önce de pek çok kez dile getirmiştim. 2000
yılı öncesinde emekli olanlar ile 2000 yılı sonrasında
emekli olanların aylık hesaplama sistemleri farklı. Hâlbuki tüm
emeklilerimizi kapsayan tek bir sistem olmalı. Bu nedenle intibak
yasasını bir an evvel Meclisten geçirmeliyiz. Prim kazançları ve
prim ödeme gün sayıları aynı olan emeklilerimizin aylıkları
da eşit olmalı. Yıllarca çalışıp emek veren
emeklilerimiz bu maaşlarla ayakta kalma mücadelesi verirken enflasyon
karşısında ceplerindeki para da her geçen gün eriyor.
Emeklilerimize bayramlarda birer maaş ikramiye verelim dediğimizde
AKP Kaynak yok. diyor ama işine gelince çok kolay milyarlarca TLyi
buluyor. AKP Hükûmetine soruyorum: Emeklilerimizin adalet talebini ve
feryadını ne zaman duyacaksınız?
BAŞKAN Sayın Yarayıcı yerine
Sayın Kuyucuoğlu
18.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, infaz koruma
memurlarının özlük haklarıyla ilgili düzenleme
yapılması gerektiğine ve devlette, belediyeler ile özel
idarelerde geçici olarak görev yapanların çalışma sürelerinin
dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İnfaz koruma memurlarının bir
kısmı kadrolu, bir kısmı sözleşmeli olarak
çalışıyorlar, aynı görevi yapıyorlar fakat
maaşları farklı. Bu nedenle eşitlik istiyorlar. Ayrıca
iş riski vesaire verilmiyor, bu konuda da talepleri var.
İkinci olarak, devlette geçici olarak
çalışan ve beş ay yirmi dokuz gün çalışan orman
işçilerinin süreleri dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarıldı.
Yine, devlette geçici olarak görev yapan belediyelerde ve özel idarelerde
çalışanlar da bu sürenin dokuz ay yirmi dokuz güne
çıkarılmasını istiyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Sarıhan
19.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
İçişleri Bakanlığını kamu görevinden ihraç
edilenler ile tutuklananların durumuyla ilgili araştırma yapmaya
ve önlem almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sizin ve diğer
arkadaşlarımızın bilgisi içinde olduğu gibi,
Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma görevlisi Volkan
Bayar 4 arkadaşını katletti. Bu olayın ana nedeninin son
dönemde yaşadığımız ihraçlar ve tutuklamalar
olduğu yine hepimizce biliniyor.
Yine bilginiz içinde olduğu gibi, ihraç
edilmeleri nedeniyle intihar eden insanlarımız da var. Bu sorunun
acilen çözülmesi gerekiyor. Gerek tutukevlerinin doldurulmuş olması
gerek insanların kamu görevlerinden alınmış ve
atılmış olmaları ülke için bir tehdit oluşturuyor. Bu
tehdide dikkat çekmek istiyor ve İçişleri Bakanını bu
konuda araştırma yapmaya ve önlem almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Hürriyet
20.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Güven ortamını temin etmek için var
gücüyle çalışan Türk polis teşkilatımızın
173üncü yılını kutluyor, on altı yıldır giderek
yok edilmesine rağmen temel hak ve özgürlüklerin korunması gibi zor
görevlerinden ötürü tebrik ediyorum. Görevleri başında şehit
düşen kahraman polislerimize Allahtan rahmet diliyorum. Atatürkün
dediği gibi: Polis, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar
şefkatli olmalıdır. Polis, vicdanı olmayanların
karşısındadır. Ne yazık ki polislerimiz canları
pahasına yaptıkları bu görevde sahipsiz
bırakılıyor, hak ettikleri değerin yarısını
bile göremiyorlar. Hükûmet, polise üvey evlat muamelesini layık görüyor.
Askerle aynı mücadeleyi verdikleri hâlde 3600 ek gösterge talepleri
polislere verilmiyor. Personel yetersizliği, fazla çalışma
saatleri gibi pek çok sorunları var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
iktidar gibi sadece kutlamakla kalmayacağız. Polislerimizin
haklarını almaları için de mücadelemize sonuna kadar devam
edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 24üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar
Önere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 24üncü
Dönemde birlikte görev yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi
Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar Önerin vefat ettiğini
öğrenmiş bulunmaktayız. Ailesine, milletvekili arkadaşlarına
ve Cumhuriyet Halk Partisi ailesine başsağlığı
dileklerimizi sunuyoruz. Allah rahmet eylesin. Birlikte
çalıştık, kendisini gayet iyi tanıyorum; hakkım
geçtiyse de helal olsun diyorum.
Şimdi, söz talebinde bulunan grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 24üncü Dönem Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk
polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ve 8-14 Nisan Sağlık Haftasına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
24üncü Dönemde CHP Isparta Milletvekilliği görevini yürüten Ali Haydar
Önerin vefatını üzüntüyle öğrendik. Merhuma Allah'tan rahmet,
ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın Başkan, Türk polis
teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle
ülkemizin huzur ve güvenliği için fedakârca çalışan Türk polis
teşkilatının mensuplarını kutluyoruz.
Emniyet güçlerimiz, mesai mevhumu gözetmeden,
ülkemizin asayişi, milletin huzur ve güvenliği, birlik ve
beraberliği için cansiparane görev yapan bir mesleğin
mensuplarıdır. Güvenlik olmadan özgürlük olmaz, hukuk olmaz. Türk
polisi, huzurun, güvenliğin, hukukun, özgürlüğün, insan haklarının
ve vicdanın teminatıdır. Türk polisinin suç ve suçluyla
yürüttüğü mücadele tüm dünyaya örnek olmuştur.
Vatan, millet ve devlet sevgisiyle gece gündüz
demeden görev yapan polislerimiz bizim için kıymetlidir, her biri tek tek
iftihar kaynağımızdır. Bu itibarla, Emniyet
mensuplarımızın çalışma koşulları, mali ve
özlük hakları konusunda yapılacak her çalışmaya Milliyetçi
Hareket Partisi olarak katkı sunmaya hazır olduğumuzu ve katkı
sunduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu düşüncelerle, Türk polis
teşkilatının kuruluş yıl dönümünde tüm polislerimizi
kutluyor, hepsine en içten sevgilerimizi, hürmetlerimizi sunuyoruz.
Görevlerini icra ederken hain saldırılar
sonunda şehit düşmüş tüm kahramanlarımıza da
Cenab-ı Allahtan rahmet, gazi polislerimize sağlıklı bir
ömür diliyorum.
8-14 Nisan tarihleri arası, aynı zamanda
Sağlık Haftası olarak da kutlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sağlık
Haftasının amacı, sağlık bilgisi ve bilincinin,
sağlık yardımının geniş halk kitlelerine
ulaşmasıdır.
Sağlık, insan hayatının en
önemli değeridir. Sağlıklı bir toplum geleceğe emin
adımlarla yürüyen toplumdur. Bu vesileyle sağlık sektöründe
toplum sağlığı için çaba gösteren tüm sağlık
çalışanlarının Sağlık Haftasını
kutluyor, milletimizin her birine sağlıklı bir ömür diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Akçay.
Sayın Danış Beştaş,
buyurun.
22.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
24üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet
dilediğine ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma
görevlisi Volkan Bayarın 4 akademisyeni öldürmesiyle ilgili olay
nedeniyle rektörün istifa etmesi ve Hükûmetin soruşturmayı özenle
takip etmesini dilediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de CHPnin eski Isparta Milletvekili Ali Haydar
Önerin ailesine ve CHP camiasına başsağlığı
dileklerimi iletmek istiyorum öncelikle. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet
olsun.
Sayın Başkan, Osmangazide görev yapan
araştırma görevlisi Volkan Bayar, Dekan Yardımcısı
Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, araştırma
görevlisi Yasir Armağan ile öğretim üyesi Serdar Çağlakı
geçen hafta maalesef silahla öldürdü. Cinayetlerin hemen akabinde, Hükûmete
yakın medya organlarında olay basit bir cinnet haberi olarak geçildi.
Oysa olayın basit bir cinnet ya da cinayet vakası
olmadığı, arkasında çok karanlık ve kirli ilişkilerin
olduğu çok kısa sürede açığa çıktı. Aynı medya
Volkan Bayarı FETÖyle ilişkilendirerek işin içinden şimdi
çıkmaya çalışıyor. Gerçekten bu adamı kim korudu?
Bunun hesabını kim verecek?
Olayın hemen ardından Volkan Bayar
tutuklandı ancak soruşturmaya gizlilik getirildi ve bizler, kamuoyu,
cinayetin nasıl işlendiğini, vahşetin arkasında
kimlerin olduğunu gizlilik kararı sebebiyle
öğrenemeyeceğiz, gerçeklerden mahrum kalacağız. Biz
şunu çok iyi biliyoruz: Ne zaman bir gizlilik kararı verilirse
olayın arkasında başka ilişkilerin, gizlenmek istenen kirli
birtakım vakaların olduğunu yakından biliyoruz. Hükûmet bu
işin üzerini örtmemelidir. Yani Sayın Cumhurbaşkanı her
konuda konuştuğu hâlde, Osmangazideki katliam gibi cinayetler
hakkında hâlâ tek söz etmedi.
Cinayetler gerçekleşmeden önce akademisyenler,
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER),
Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER), Millî
Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu
Başkanlığı, YÖK Başkanlığı,
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğüne defalarca suç
duyurusunda bulunmuşlar. Fakülte koridorlarında bunlara Bu iş
24 kurşuna bakar. diyen şahsa, Volkan Bayara hiçbir soruşturma
açılmamış yani sonuç yok.
10 Ağustos 2016da AKP Genel Başkanı
Erdoğan şunları demişti: O camiadan dostlarınız,
arkadaşlarınız olabilir. Ben diyorum ki bunları ifşa
edin. Savcılıklara bildirmeniz lazım. Bu bir vatanseverlik
borcudur. Herkesi istihbarat bilemeyebilir, Emniyet bilemeyebilir ya da
yetişemeyebilir. Bakın, adamlar kaçıyor.
İşte, Volkan Bayar tam bir makbul muhbir
vatandaş. 103 akademisyeni ihbar ediyor Sayın Başkan,
bazılarını okuldan attırıyor. Bu yüzden beş buçuk
ay hapis yatan akademisyenler var. Emniyet, valilik, sektirmeden Volkan
Bayarın muhbirliğini dikkate, şikâyetlerini işleme
alıyor ve şu anda 4 cenazenin arkasından maalesef bunlar
konuşuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Tamamlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Bir dakika ek süre veriyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler.
Volkan Bayarla ilgili verilen hiçbir dilekçenin
işleme alınmadığını ve rektörün bu sebeple derhâl
istifa etmesi gerekirken hâlâ görevinin başında olduğunu da
önemle vurgulamak istiyorum. Rektör derhâl istifa etmelidir.
Akademi dünyasında güvensizlik gerçekten
artık kol geziyor ve OHAL Komisyonu artık rezalete dönüşen bu
olaylar karşısında
Yani, bu komisyon ne iş yapıyor,
bilmiyoruz. Volkan Bayar isimli bir katil zanlısı 4 kişiyi
öldürüyor, 103 kişiyi işten attırıyor fakat kendisi
hakkında verilen hiçbir dilekçe işleme alınmıyor.
Bu, şu anda çok vahim bir olay ve biz
Hükûmetin, hocalarımızın bu olaylar karşısındaki
tepkisine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bu
kanın yerde kalmaması için bir an önce rektörün istifa etmesi
gerektiğini ifade ediyor ve Hükûmetin gerekli özenle bu
soruşturmayı takip etmesini diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç, buyurun lütfen.
23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 24üncü Dönem Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet dilediğine ve taziye
dileğinde bulunanlara CHP Grubu adına teşekkür ettiğine,
Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu
davasıyla ilgili derhâl bir karar vermesini istediğine, 10 Nisan
Laiklik Gününe ve 10 Nisan Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 24üncü Dönem Isparta Milletvekilimiz
Ali Haydar Önerin vefatıyla ilgili başta Meclis Başkan
Vekilimiz ve grup başkan vekillerimizin taziyelerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına teşekkür ediyoruz. Kendisine Allahtan rahmet,
yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli değerli
milletvekili arkadaşlarım; üç yüz bir gündür tutsak Enis
Berberoğlunun bir hukuk garabetine dönüşen yargılama sürecinde
önce casusluk iddiasıyla müebbet istediler, yerel mahkeme yirmi beş yıl
hapis verdi. Üst mahkeme yani istinaf mahkemesi Ortada suç yok. diyerek
mahkûmiyet kararını bozdu. Bunun üzerine yerel mahkeme, bütünüyle
siyasi bir tavırla, her türlü hukuk ilkesini çiğneyerek istinaf
mahkemesinin kararını tanımadı. Dosya tekrar istinafa gitti,
istinaf mahkemesi yasaya aykırı bir şekilde yeniden
yargılamayı başlattı. Enis Berberoğlu için mahkûmiyeti
bozan mahkeme heyeti de bir gece yarısı operasyonla sürgün edildi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin suç olarak ortaya
koymak zorunda kaldığı gerekçe şu ki Enis Berberoğlu
dosyasında devlet sırrı yok, gizli belge yok, casusluk yok yani
ortada bir suç yok; beş yıl on aylık hapis cezası var.
Anayasa Mahkemesinin bu düğümü çözmesini bekliyoruz, derhâl bir karar
istiyoruz.
Bugün 10 Nisan Laiklik Günü, cumhuriyet tarihinin en
önemli dönüm noktalarından biri. 10 Nisan 1928 tarihinde devletimizin dinî
kimliğinin olmayacağını kabul ettik, bu çatı
altında oy birliğiyle dedik ki: Devletimizin dinî referansı
olmayacak, her vatandaşa eşit mesafede yer alacak ve Türkiye
Cumhuriyetinin her bir vatandaşı vicdan, ibadet ve din
özgürlüğüne sahip olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın Sayın
Özkoç, ek sürenizi veriyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aradan geçen doksan yılda hâlâ laikliğin
bir arada yaşamamızın teminatı olduğunu anlamayan,
laikliğin anayasal güvence altında olmasını sorgulamaya
açmak isteyenler var.
Arkadaşlar, yurttaşlar; laiklik
sorgulanamaz. Bir arada yaşamamız, özgürlüğümüz, demokrasimiz
nasıl sorgulanamazsa bunların teminatı laiklik de sorgulanamaz,
kutlanır. Laiklik Günümüz kutlu olsun.
Bugün ayrıca Polis Bayramı, Türk polis
teşkilatının 173üncü kuruluş yıl dönümü. Tüm
polislerimizin bayramını kutluyorum.
Emniyet güçlerimizin can ve mal güvenliğimiz
için, huzurumuz için ağır koşullar altında
çalıştığını biliyorum; aile hayatlarından,
hatta ömürlerinden veriyorlar. Yapılan araştırmalar, polislerin
ortalama ömrünün on yıl daha kısa olduğunu gösteriyor. Maddi,
manevi zorluk ve stres yaşıyorlar. Polislik mesleği ne
yazık ki yüksek intihar oranlarıyla da öne çıkıyor. Bizim
de polislerimizi korumamız, hayatlarını
kolaylaştırmamız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Özkoç siz de.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
efendim.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, polislerin ek
göstergelerinin 3600 olması için vermiş olduğumuz kanun
teklifinin gündeme alınması ve yasalaşması konusunda
iktidarın ve muhalefet partilerinin desteğini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın Bostancı, buyurun lütfen.
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 24üncü
Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ile şehit Uzman Çavuş
Serdal Güneşe Allahtan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne, 9
Nisan Mimar Sinanın 430uncu ve 10 Nisan Mareşal Fevzi
Çakmakın 68inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım,
teşekkürler.
24üncü Dönem Cumhuriyet Halk Partisi Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önere Allahtan rahmet diliyoruz; ailesine,
sevenlerine ve CHPye başsağlığı diliyoruz, bütün
milletimize başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet
olsun.
Bugün Niğdede toprağa verilen, terörle
mücadele ederken şehit düşmüş Uzman Çavuşumuz Serdal
Güneşe Allahtan rahmet diliyoruz. Bu vesileyle bir kez daha
şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.
Polis Haftası içindeyiz. Polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümü. Bu süre,
bir müktesebat oluşturmak, bir gelenek oluşturmak, görevini yaparken
geçmişin tecrübelerinden faydalanmak bakımından çok zengin bir
süre. Esasen kurumlar böyle kökleşiyorlar. Türk polis teşkilatı
da kendisine emanet edilmiş olan toplumun esenliği ve selameti
konusunda, bütün bu süre içerisinde başarıyla bu görevini yerine
getirmiştir. Bunu yaparken bu zor görev çerçevesinde zaman zaman
şehit düşen, yaralanan, gazi olan polislerimiz olmuştur.
Onları da rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Polislerimizin özlük haklarına ilişkin,
teknik donanımlarına ilişkin, çalışma
şartlarına ilişkin birçok düzenlemeleri yaptık. Daha iyi
şartlara sahipler, daha iyi mekânlarda görev yapıyorlar. Gönlümüz
daha iyisini istiyor. Bunların imkânlar çerçevesinde olduğu hususu
her türlü takdirin üzerindedir. Göstergelerini 2400den 3000e
çıkarttık. Yarın şartlar daha iyileştiğinde
şüphesiz gereken yapılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Bostancı lütfen, ek sürenizi veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bugün yine,
büyük mimarlarımızdan Mimar Sinanın ölüm yıl dönümüdür.
Mimar Sinan (1490-1588) Yavuz Sultan Selim ile Kanuni Sultan Süleyman devrinde
yani Osmanlının en ihtişamlı döneminde mimarinin de
zirvesini teşkil eden bir mimar olarak 500e yakın esere imza
atmış büyük bir insandır. Mimari deyince sadece taş ve
toprak akla gelmez, aynı zamanda o medeniyetin bütün
referanslarının taşa ve toprağa işlendiği bir
yapı, bir anlayış, bir medeniyet akla gelir. Bunu temsil eden,
Şehzade Camisinden başlamak üzere çıraklık eseri,
Süleymaniye kalfalık eseri ve Selimiye ustalık eseridir.
Herkes bilir, Mimar Sinanın bütün bu eserleri
yaparken sadece matematiğe, sadece hendeseye, geometriye ilişkin bir
bilgiyle değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre daha vereyim size
Sayın Bostancı.
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
aynı
zamanda gönül gözüyle böyle yaptığını biliyoruz ve
Süleymaniye Camii bittiğinde onun minaresine ilişkin bir çocuk
Minare eğri. dediğinde Nasıl düzeltelim? diyerek o
çocuğun gönlünü almak için çaba içerisine girdiğini herkes bilir,
detayını anlatmayacağım.
Yine bugün Mareşal Fevzi Çakmakın ölüm
yıl dönümüdür. İstiklal Savaşımızın öncü
kadrolarındandır. Çeşitli görevler yapmıştır.
Sakarya Savaşında, Büyük Taarruzda Mustafa Kemalle birlikte, yan
yana savaşmıştır. Meclis tarafından mareşallik
unvanı verilmiştir. Milletin gönlüne taht kurmuştur. 1950
yılında ebedî âleme göç etti. Kendisini yaptığı hizmetler,
bu millete verdiği hizmetler dolayısıyla minnetle, saygıyla
anıyoruz.
Herkesi saygıyla selamlıyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Gürer, buyurun.
25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Erzincan Kemaliyede şehit olan Niğdeli hemşehri Serdal
Güneşe Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğdemizin yine şehidi var. Erzincan
Kemaliyede şehit olan Niğdeli hemşehrimiz Serdal Güneşe
Allahtan rahmet diliyor, acısını paylaşıyorum.
Ailesinin ve tüm halkımızın başı sağ olsun.
Teşekkürler Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şehit olan Uzman Çavuş Serdal
Güneşe Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Biz de şehidimize Allahtan
rahmet diliyoruz.
Sayın Erdem
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizin birlik, bütünlük ve düzenini, milletimizin
canını ve malını korumak uğruna mücadele eden kahraman
Türk polislerimizin özlük haklarını iyileştirmek,
emekliliklerinde yarı yarıya düşen maaşlarında
düzenleme yapmak, 3000 olan ek göstergelerini 3600e çıkarmak ve en
önemlisi, görevlerini yapan polislerimizin işini kolaylaştırmak
başta biz milletvekillerinin görevidir. Türk polis
teşkilatımızın 173üncü kuruluş yıl dönümünü
kutluyor ve Rabbim polisimizin ayağına taş, gözüne yaş
değdirmesin diyorum. Rabbim tüm Emniyet mensuplarımıza güç,
kuvvet versin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Tamer
27.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne ve
Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş
Coxs Bazardaki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin
açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Polis teşkilatımızın 173üncü
kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Gece gündüz demeden fedakârca görev
yapan tüm Emniyet teşkilatımızı tekrar
kutladığımı ifade ediyorum.
Hafta sonu itibarıyla, 5
arkadaşımızla birlikte Arakanlı Müslümanların
Bangladeşteki mülteci kampını ziyaret etme fırsatı
bulduk. Coxs Bazardaki 1 milyon 100 kişilik bu kampın da çok
sıkıntılı olduğunu gördük. Orada, özellikle Türkiye
Cumhuriyetinin şefkatli elini hissettirdiği bir tabloyla
karşılaştık. AFAD, Kızılay, TİKA gibi
kuruluşlarımızın üstün bir kuvvetle görev
yaptıklarını müşahede ettik. Allah onlara yardım etsin
diyoruz, tekrar ülkelerine dönmeyi nasip etsin diyoruz.
Meclisi bilgilendirmek istedim.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erdoğan, sizi de dinleyelim, bu
bahsi kapatalım.
Buyurun.
28.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, 10 Nisan Türk
polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş
Coxs Bazardaki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin
açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Ben de polis
teşkilatımızın günlerini kutluyor, hep birlikte nice
yıllara diyorum.
Ben de İsmail Vekilimizin
kaldığı yerden devam etmek istiyorum.
Sağlıkçı vekiller olarak
AFADımızla birlikte Bangladeşe, Dakkaya, oradan bir saatlik
uçak yolculuğuyla Cox's Bazara, oradan da yine bir buçuk saatlik kara
yoluyla kampların olduğu -600-700 bin kişinin olduğu
kamplara- yere ulaştık. Orada hakikaten Türkiye'nin ne kadar büyük
bir devlet olduğunu bizzat bir kere daha müşahede ettik. Hastanemizin
nasıl hizmet verdiğini orada tekrar görmüş olduk. Hatta ufak,
küçük bir operasyona da İsmail Başkanımızla birlikte imza
attık, orada bir sünnet gerçekleştirildi ve hakikaten Türkiye orada
bütün dünyaya umut olmaya devam ediyor her yerde olduğu gibi. Oradaki
yetimlerin, oradaki öksüzlerin, oradaki mağdur Müslüman halkın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
(KPK) Başkanlık Divanı toplantısının 23 Mart 2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmasının Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2018 tarih
ve 55 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1565)
06/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK)
Başkanlık Divanı toplantısının 23 Mart 2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılması Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2018 tarih ve 55
sayılı Karar'ıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu toplantının Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılacağı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun'un 15inci maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, şimdi grup
önerilerini görüşeceğiz.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekili
yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/4/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/4/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Nisan 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından
verilen (7453) grup numaralı milletvekili yargılanmalarında
yaşanan hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 10/4/2018 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuşacaklar.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
milletvekillerinin yargılamalarındaki hukuksuzluk üzerine
konuşacağım. Aslında bu, Türkiyedeki yargılama
hukuksuzluklarının sadece çok ufak bir parçası. Beş dakika
değil, beş saat, beş gün, beş yüz gün konuşsak
herhâlde tüketemeyecek kadar çok hukuksuzluğun geliştiği bir
süreçten geçiyoruz. Çünkü biliyorsunuz, kuvvetler ayrılığı
diye bir ilke var; yargı, yürütme ve yasama birbirinden ayrılır
ama Türkiyede artık yürütme yargıyı siyasi rakiplerini tasfiye
aracı olarak kullanıyor. Bir bakarsanız, özellikle kendine
muhalif duran, en muhalif duran, ülkenin gerçekten çözüm umudu olan
Halkların Demokratik Partisine yönelik son iki buçuk yıldır
gerçekleştirilen saldırıların hukuki anlamda
açıklanır bir tarafı yoktur. Tamamen bir siyasi tasfiye, bir
siyasi soykırım operasyonları silsilesidir ve bu operasyonlar
çerçevesinde başta eş genel başkanlarımız olmak üzere
15 milletvekili arkadaşımız tutuklandı, şu anda bu
Meclis çatısı altında olması gereken 9 milletvekili
arkadaşımız tutuklu. Her gün bu Meclise milletvekilliğinin
düşürülmesi yönünde tezkereler getiriliyor, halkın iradesi yok
sayılıyor, burada eller kalkıyor ve milletvekillikleri
düşürülüyor.
Şimdi bu hukuksuzluklara bir iki örnek
vereceğim. Yarın Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaşın Ankarada duruşması var ama
Sıhhiye Adliyesinde yapılmıyor. Niye? Güvenlik gerekçesiyle.
Kimin güvenliği, neyin güvenliği? Biz bunun güvenlik gerekçesinden kaynaklanmadığını
biliyoruz; bunun, aslında halktan kaçırılan yargılamalar
olduğunu; halkın, basının, kamuoyunun görmemesi için
hukuksuzlukların bu şekilde Sincan Adliyesinde yapıldığını
biliyoruz. Çünkü bir benzeri de İstanbulda oldu, dağın
ortasında, insanların ulaşamayacağı bir yerde,
baksanız bina olduğunu anlayamayacağınız bir mekânda
bir duruşma salonu kurulmuş ve Selahattin Demirtaş
yargılanıyor. Peki, İstanbuldaki bu duruşmada neden
yargılanıyordu? 2013 Nevrozunda yaptığı
konuşmadan.
Değerli arkadaşlar, 2013 Nevrozu
yapıldığında, belki o döneme biraz bakıp sonra da
gazete manşetlerine bakmamız gerekiyor. O gün suç olmayan, tam iki
yıl altı ay sonra suç kabul edilip, bakın, iki yıl altı
ay, iki yıl altı ay savcılar uyudu, iki yıl altı ay
iktidarın işine geldiği için, o dönemin konsepti kendilerine,
barış süreci kendilerine yaradığı için uyudu, iki
yıl yedi ay boyunca Emniyet uyudu, ne zamanki HDP
karşılarında 7 Haziranın zaferini kazandı, 1
Kasımın zaferini kazandı, büyük bir siyasi rakip olarak karşılarına
dikildi, hepsi bir anda uyandı. O günün havuz medyası
dediğimiz ana akım medya nasıl manşetler attı? Nevroz
Ateşi Barış İçin Yandı. Orada bu konuşma
yapılmıştı. Bugün savaş naraları atan
sanatçılar, Nevroz meydanında Amed Nevrozu meydanında,
Diyarbakır meydanında kendine yer kapmak için birbirlerini
eziyorlardı. Alkış tuttu milyonlarca kişi bu
konuşmaya.
Bakın, atılan manşetler
Ama
bakın, o günün Nevrozunda olan Ayla Akat Ata bu fotoğrafta, bugün
tutuklu, Selahattin Demirtaş tutuklu, iki yıl yedi ay sonra ortaya
çıkan ya da fark edilen konuşmasından kaynaklı.
Peki, bu konuşmayı hiç mi yapmadı
daha önce Selahattin Demirtaş? Yaptı, bu Meclis kürsüsünden
yaptı, grup toplantısında yaptı, birçok yerde benzer
konuşmaları yaptı.
Biz, her defasında şunu söylüyoruz: Bu
kürsüden yapılan, grup toplantılarında yapılan
konuşmalar Anayasanın açık hükmüne göre sorumsuzluk
kapsamındadır, bunu sadece biz söylemiyoruz. Bakın, 8 Nisanda,
birkaç gün önce bir programa katılan, şu anda da Genel Kurulda olan
Sayın Bekir Bozdağ da aynı şeyi söylemiş.
Şunları söylemiş: Sayın Kılıçdaroğlu
kamuoyuna her zaman olduğu gibi doğruları söylemiyor,
çarpıtıyor her şeyi. Meclis Genel Kurulu ve grup
toplantısında söyledikleri bizim Anayasamıza göre suç olsa dahi
suç kabul edilmediği için soruşturma ve kovuşturma kapsamı
dışında tutuluyor. Tamam, bu, sadece bir kesim için mi geçerli?
Peki, ısrarla, soruşturma
başlatılmadan önce savcılığın araştırması
gereken husus niye araştırılmıyor? Sormak gerekiyor
Sayın Başkan Vekiline: Bugüne kadar bu milletvekili acaba Mecliste
bu konuşmayı yaptı mı? diye Başkanlık
Divanına Mecliste herhangi bir soru soruldu mu? Bu vekil bu
konuşmayı yapmış, suç vasfı taşıyor ama
Meclis kürsüsünden ifade edilmiş mi? diye soruldu mu? Hayır, sorulmadı.
Peki, biz mahkemede kovuşturma aşamasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
bir dakika daha
BAŞKAN Buyurun, bir dakika ek süre.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Peki, biz
kovuşturma esnasında talep ettiğimizde ne oluyor? Heyet on
dakika ara veriyor. Müzakere etmesi gerekiyor ya -görünüşte müzakere-
gidiyor beş dakika, bir görüşmeler, telefon trafiği, Ne yapsak,
ne yapsak? Döndüklerinde talebimiz reddediliyor. Bu, açık bir biçimde
görevi kötüye kullanmaktır, suçtur ve bu açık bir şekilde bu
Meclisin itibarını zedelemektedir. Benim bu kürsüde söyleyeceğim
bütün sözler dokunulmazlık, mutlak sorumsuzluk kapsamındadır ama
birileri için sorumsuzluk kapsamında; mesele HDPliler olunca, mesele
Selahattin Demirtaş olunca, mesele Figen Yüksekdağ olunca, mesele
Burcu Çelik olunca -dün cezası onandı- mesele Gülser
Yıldırım olunca, mesele Selma Irmak, Ferhat Encu olunca
dokunulmazlık ve sorumsuzluk kapsamında kabul edilmiyor.
İşte tüm bunların
konuşulacağı, dediğim gibi, belki günler, belki aylar süren
konuşmalar sonucunda tespit edeceğimiz bu hukuksuzlukların
konuşulması için komisyon kurulması gerekiyor. Ha, kurmazsanız
da bu baskılar devam etse de bizi
yıldıramadığınızı görüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Hâlâ
saldırmalarınızdan da bizimle baş edemediğiniz çok
açık ortadadır zaten.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başaran.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekili Sayın Engin Özkoç konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
büyük iş adamlarının, büyük firmaların avukatları
oluyor onların hakkını ve hukukunu savunması için.
Parası olan insanların, gücü olan insanların arkasında
onları savunması için arkaları oluyor, hukukçular oluyor,
avukatlar oluyor; milletin de arkasında milletin seçtiği
milletvekilleri var. (CHP sıralarından alkışlar) Milletin
vekilleri, onların hakkını ve hukukunu korumak için varlar.
Nasıl, hukukçular, hukuk adamları kendi müvekkillerinin
hakkını hukukunu savunuyorsa milletvekilleri de kendi milletinin
hakkını hukukunu savunmak durumundadır. Ancak bugünün
Türkiyesinde, adaletin ve hukukun olmadığı bir ülkede
artık milletvekilleri yargılanmadan cezaevinde tutuluyorlar.
Enis Berberoğlu milletin vekilidir. Enis
Berberoğlu, anasının ak sütü gibi helal oylarla seçilmiş
bir milletvekilidir. Enis Berberoğlu bağımsızlığa
inanan, özgürlüğe inanan, yurtsever bir gazeteci milletvekilidir. Enis
Berberoğlunu vatan hainliği sıfatıyla cezaevinde tutan
zihniyet aslında vatana en büyük ihaneti ve hainliği
yapmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Enis
Berberoğlunda kendi mahkûmiyetiyle ilgili devlet sırrı yoktur,
gizli belge yoktur, casusluk yoktur. O, milletinin arkasında dimdik
durmuştur. Bir yılı aşkın süreden beri de cezaevinde
onuruyla hâlâ milleti için mücadele etmektedir. Anayasa Mahkemesi Enis
Berberoğluyla ilgili kararını en geç ocak ayında
açıklamak durumundaydı. Anayasa Mahkemesine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak sesleniyoruz: Milletvekili arkadaşımızı
bırakın, milletvekili arkadaşımıza özgürlüğünü
teslim edin diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ben grup
başkan vekiliyim, bir siyasi partinin genel başkanı adına
grupta söz sahibiyim. Siz Ahmet Yıldırımın, bir grup
başkan vekilinin, sadece Cumhurbaşkanına söylediği bir
sözle elinden milletvekilliğini ve grup başkan vekilliğini
aldınız. Bunu yapamazsınız. Bunu yaparsanız, grup
başkan vekillerini susturursanız, milletvekillerini
susturursanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
genel
başkanları susturursanız bu ülkeyi diktatörlükle yönetiyorsunuz
demektir. Buna bu millet asla izin vermeyecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlu
konuşacak.
Buyurun Sayın Seferinoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIZ
SEFERİNOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Türk polis
teşkilatımızın kuruluşunun 173üncü
yılını kutluyorum. Yurt içinde ve yurt dışında
terörle mücadele esnasında şehit olan Emniyet
mensuplarımıza Allahtan rahmet, gazilerimize de acil şifalar
diliyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yasama dokunulmazlığı, genel olarak,
milletvekillerinin bir suç işledikleri gerekçesiyle Parlamentonun izni
olmadan bazı ceza muhakemesi işlemlerine tabi
tutulamayacağı anlamına gelmektedir. Yasama dokunulmazlığı,
yasama sorumsuzluğunun aksine, milletvekillerine geçici,
milletvekilliği süresince nispi koruma sağlar. Yasama
dokunulmazlığının belirli yöntemlerle
kaldırılabileceği de yine Anayasamızda öngörülmektedir.
Bilindiği üzere, 20 Mayıs 2016 tarihinde
yaptığımız Anayasa değişikliğiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisine ve Adalet Bakanlığına ulaşan
fezlekeler için yargılamanın önü açılmıştır.
Bütün muhalefet partilerinin çeşitli platformlarda
dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde fikir beyan
etmesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan kararla Anayasa
değişikliği yapılmış, dokunulmazlıklar
kaldırılmıştır. Süreç, Anayasaya uygun bir
şekilde gerçekleştirilmiştir. Kaldırılan
dokunulmazlıklarla beraber Adalet ve Kalkınma Partisinden 29
milletvekiliyle ilgili 50 dosya, Cumhuriyet Halk Partisinden 59 milletvekiliyle
ilgili 215 dosya, Halkların Demokratik Partisinden 55 milletvekiliyle
ilgili 518 dosya, Milliyetçi Hareket Partisinden 10 milletvekiliyle ilgili 23
dosya, bağımsız milletvekillerinden 1 milletvekiliyle ilgili 5
dosya olmak üzere toplam 154 milletvekili için 810 dosya işleme
alınmıştır.
Yine önergede bahsi geçen ses ve görüntü sistemiyle
ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi ifade ve sorgu işlemlerinde
kullanılan sesli ve görüntülü aktarma usulünün yüz yüzelik ilkesini
karşıladığını, bu usulün kullanımının
ceza infaz kurumundan veya mahkemenin yargı çevresi dışında
bulunan kişilerin bir an önce hâkim önüne çıkarılması ve
haklarında makul sürede karar verilebilmesi olanağını sağladığı
belirtilmiştir. Dolayısıyla, dokunulmazlıkların
kaldırılmasından sonraki süreçte yargılamalar
bağımsız yargı tarafından hukuka uygun bir
şekilde devam etmektedir.
Bu cümlelerle konuşmamı
sonlandırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Seferinoğlu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden lütfen.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlunun HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu, sayın hatibi dinledim,
sataşmadı ancak kamuoyunu yanlış bilgilendirdi. Demin
hatibimizin de ifade ettiği üzere, dokunulmazlıklarla ilgili sürecin
Anayasaya aykırı olduğunu ve şu ana kadar Halkların
Demokratik Partisi milletvekillerinin sadece Enis Berberoğlu istisna olmak
üzere diğer partilerin milletvekillerinin, söz konusu
dokunulmazlıkların kaldırılması kapsamında bir
işleme tabi tutulmadığını her gün söylüyoruz. Biz
bunlar görüşülürken de bu paketin HDPye karşı getirildiğini
defalarca söyledik ve şu anda sadece bizim milletvekillerimizin, bir istisna
dışında, bununla muhatap olması arka planını
gösteriyor.
Bunu da geçtim. Sorumsuzluk kapsamında iktidar
partisinin gerçekten bir sözünün olmasını isterim. Bizim şu anda
milletvekilli yargılamalarının yüzde 99,9u kürsüde söylenen
sözlerle ilgilidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yani
yarın Sayın Demirtaş mahkemeye gelecek, mahkeme Meclisten
konuşmalarını talep etmeyi reddediyor. Ya da dün Burcu Çelike
altı yıl ceza verildi, yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi yine Meclis
Başkanlığından konuşmaları talep etmiyor.
Dokunulmazlıklar diyelim ki bir an için Anayasaya uygun ve kalktı
ama sorumsuzluk mutlaktır. Sorumsuzluk konusunda yargının
bağımsız davranmadığı, tümüyle Hükûmetin emir ve
talimatlarıyla baskı altında karar verdiğinin
ilanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şu anda sadece dokunulmazlık değil,
yasama sorumsuzluğu da HDP için askıdadır, bunu önemle ifade
etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekili
yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/4/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve
arkadaşları tarafından, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun
nasıl bir denetleyici ve düzenleyici çalışma
yaptığının araştırılması, seçmen
iradesi ve demokrasi için büyük bir risk olarak duran yasa dışı
yöntemlere karşı bir çözümün sağlanması amacıyla ,
9/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
10/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/4/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve
arkadaşları tarafından Kişisel Verileri Koruma Kurulunun
nasıl bir denetleyici ve düzenleyici çalışma
yaptığının araştırılması, seçmen
iradesi ve demokrasi için büyük bir risk olarak duran yasa dışı
yöntemlere karşı bir çözümün sağlanması amacıyla
9/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1846 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 10/4/2018 Salı günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekili Çetin Arık konuşacaklar.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde Amerika ve İngilterede Facebookun 87 milyon
kullanıcısına ait veriler kişilerin rızası
olmadan kullanıcıların sosyal medyadaki aktiviteleri, tüketim
alışkanlıkları ve siyasi eğilimleri üzerinden
tanımlanıp kişiye özel mesajlar gönderilmek suretiyle seçmen
tercihinin manipüle edildiği ortaya çıktı. Esasında benzer
skandallar AKP hükûmetleri döneminde ülkemizde de yaşandı. 50 milyonu
aşkın Türk seçmeninin nüfus bilgileri çalındı. Dönemin
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ Nereden sızdı,
nasıl sızdı bilmiyorum, rakamlara
baktığınızda Türkiyedeki seçmen sayısına
yakın, nereden ve nasıl sızdığının
araştırılması lazım. Gerekli soruşturma, adli ve
idari boyutuyla başlatıldı. şeklinde bir demeç vermişti.
Bu verileri çaldıranın kimliği belli, AKP Hükûmeti ve onun
atadığı bürokratlar ama Sayın Bozdağın adli ve
idari boyutuyla araştırılmasını vadettiği konunun
akıbeti sır olarak kalmaya devam ediyor.
Ben milletin kürsüsünden, millet adına sormak
istiyorum: Bu verileri kim çaldı? Bu veriler hangi amaçlar
doğrultusunda kullanılmak için çalındı? Vatandaşlarımızın
yaşadığı dolandırıcılık
vakalarında bu veriler kullanıldı mı? Bu verileri
çaldıranlara herhangi bir cezai işlem uygulandı mı?
Aynı menzile birlikte yürüdüğünüz yol
arkadaşınız FETÖ, 2010 referandumunda Ölüleri bile diriltin, oy
kullandırın. demişti. Haşa! Ölüler de diriltilip oy
kullandırıldı mı? Bundan sonraki seçimlerde de oy
kullandırılacak mı? Bütün bu sorular milletimizin
cevabını beklediği, merak ettiği sorular.
Ülkemizde yaşanan bir başka skandal da
Sosyal Güvenlik Kurumunun halkın kişisel sağlık verilerini
65 milyon TLye özel bir firmaya satmasıdır.
Yine yakın dönemde Türkiyede
yaklaşık 235 bin kişinin kişisel verilerine izinsiz bir
şekilde erişildiği belirtiliyor. Sayın Bekir
Bozdağın ifadesiyle Türkiye'nin göz bebeği kuruluşlarından
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun bu konuda herhangi bir
çalışması olmuş mudur, olduysa ne
yapılmıştır; bunlar milletimizin cevabını
beklediği sorular.
Toplumun gözü önünde yapılan seçim hilelerini
Yüksek Seçim Kurulu eliyle geçersiz kılan, seçimi kazanmak uğruna her
yolu mübah gören, medyayı tekelleştiren, seçim
çalışmalarında devlet imkânlarını sonuna kadar
kullanan, hiçbir etik ilkesi tanımayan bir iktidar için kişisel
verilerin mahremiyetinin hiçbir anlamı olmayabilir.
Değerli milletvekilleri, Kişisel Verileri
Koruma Kurumu ne kadar koruyor bilemem ama AKP Hükûmetinin koruduğu kesin
olan, Kırşehir Şeker Fabrikasını satın alan bir
şirket var. Şirket Ankarada 300 bin liraya kurulmuş, genel müdürü
Kayseride gecekonduda yaşıyor. İddiaya göre, şirket
kurulduğu günden bugüne tek bir ticari faaliyette dahi
bulunmamış, deposunda da tam 89.400 ton şeker olan
fabrikayı 325 milyon liraya satın alıyor. Soru şu: Hiçbir
ticari faaliyette bulunmamış 300 bin liralık bir şirket,
325 milyon lirayı nereden buldu? Tabii, 5 lirayla Man Adasında
kurulmuş bir şirketin kasasına 15 milyon doları transfer
edenler için bu soru havada kalır ama ben yine de milletim adına
sormak istedim.
Bir diğer soru: Deposundaki şeker
satılsa 325 milyon lira edecek olan bir fabrika neden yok pahasına
bir şirkete satıldı? Bu şirketin arkasında kimler var?
Şeker alana fabrikayı bedavaya mı veriyorsunuz?
Alın terinin hor görüldüğü,
Maaşından başka para kazanmamış ki. denilerek
çalmanın itibar kabul edildiği AKP hükûmetleri döneminde kişisel
verilerin korunmasını istemekle çok mu hayalcilik ediyorum? Ancak
kişisel verilerin mahremiyeti Türkiyeyi bir ilkeler ülkesi, bir hukuk
ülkesi, etik değerlerin geçerli olduğu demokratik bir ülke hâline
getirmek isteyenler için çok önemlidir.
Değerli milletvekilleri, herkesin insan
haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve
Anayasaya sadakatten ayrılmayacağına namusu ve şerefi
üzerine söz veren saygıdeğer milletvekillerinin kişisel bilgilerin
çalınmasına ve tercihlerin manipüle edilmesine izin
vermeyeceğine inancım tamdır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yönter. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 173üncü yıl dönümünü kutluyorum. Aziz şehitlerimize
Allahtan rahmet niyaz ediyorum, gazilerimize uzun ömürler temenni ediyorum.
Tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisi kapsamında söz aldım. Kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili konu, aslında hem demokratik zihniyetin hem millî
iradenin hem de insan olmanın bir gereği. Şimdi, sosyal medya
platformları arttıkça, genişledikçe insanların mahrem
alanları dolayısıyla ve paralel bir şekilde ihlal ediliyor.
Takdir edersiniz ki mahremiyet aynı zamanda bir masumiyettir. Mahremiyeti
koruyacaksak masumiyeti de muhafaza etmek durumunda olduğumuzu bilmemiz
lazım. Merhum Erol Güngör bir tespitinde şöyle söyler: Eğer
teknolojik gelişmeler sosyal gelişmelerin önünde seyrederse yani
sosyal gelişmeler teknolojik gelişmenin gerisinde kalırsa arada
doğacak boşluk ahlaki zaaf olacaktır. Bugün biz kişisel
verilerle ilgili açmazları, şikâyetleri, meseleleri konuşuyorsak
olayı aslında ahlaki boyutuyla, ahlaki eksikliğiyle ele almak zorundayız.
Eğer ahlak yoksa, eğer ahlaki kaygı takip ve temin edilmiyorsa
hem mahremiyet ihlal edilecek hem de kişisel veriler -daha önce
olduğu gibi- birilerinin eline kontrolsüzce geçecektir.
Kişisel veri aynı zamanda bir insan
hakkı. Her insanın bir özeli var, her insanın az önce de ifade
ettiğim gibi- bir mahrem alanı var. İnsanın bu özeline, bu
mahremine dokunmak insan haklarını ayaklar altına almak
demektir. Bunu hoş görmek, bunu kabullenmek, bunu meşru addetmek
takdir edersiniz ki mümkün değil. Sosyal gelişmeye paralel teknolojik
gelişmeyi, teknolojik gelişmeye aynı anda katkı sunan ve
destek veren bir sosyal gelişmeyi temin edemez isek kişisel veri
ihlallerini daha çok konuşuyor olacağız. O zaman, birilerinin
elinde, suç ve suçlarının kontrolünde, kendi kişisel
bilgilerimiz maalesef, kontrolsüzce ele alınacaktır.
Sürem bitti.
Sizleri saygılarımla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yönter.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kişisel veriler
hem siyasi kesimler hem de sermaye kesimleri tarafından hukuka
aykırı bir biçimde kullanılmakta. Bunun
kullanıldığına dair sosyal medyada boy boy haberleri
hepimiz okuyoruz. Mal ve hizmet sunumlarından daha fazla kâr elde etmek
amacıyla birtakım sektörlerin hukuka aykırı bir
şekilde özel hayatımıza ilişkin tüm verileri kendi
çıkarları uğruna kullandığı bir gerçek. Hâlen
sıcaklığını koruyan Cambridge Analytica skandalı
hepimizce biliniyor. Bunu incelediğimiz zaman bile meselenin önemi ortaya
çıkıyor. 50 milyonu aşkın Facebook
kullanıcısının Amerika Birleşik Devletleri
başkanlık seçiminde Trump lehine yönlendirildiği, keza
İngilteredeki Brexit referandumunda da aynı şekilde,
halkın, seçmenlerin yönlendirildiği açıkça ortaya
çıktı.
Değerli milletvekilleri, sosyal medya
platformlarının giderek yaşamımızda âdeta biri bizi
gözetliyor evi hâline dönüştüğü ve bundan bir farkının
kalmadığı görülmektedir. Hem devletler hem siyasal partiler hem
birtakım sermaye çevreleri bizi bir şekilde gözetliyor, bizim sosyal
alışkanlıklarımızı, tüketim
alışkanlıklarımızı, hatta siyasal tercihlerimizi
ciddi bir şekilde etkiliyor ve bunun üzerinden de bir pazarlamaya
girişiyor, birtakım kirli ilişkileri devreye sokuyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu
güçlerin aslında sosyal medya üzerinden psikografik yöntemler kullanarak
tüketim alışkanlıklarımızı ve seçmen
tercihlerimizi etkilediği ortada iken yurttaşlar daha sandık
başına gitmeden bilgisayar başında hangi siyasi tercihi
kullanacağına, mührü nereye basacağına âdeta karar
verdirtiliyor. Demokrasi sadece bildiğiniz gibi silahla, tehditle,
baskıyla yok edilmiyor ama aynı zamanda günümüzün bilişim
çağında bilişim teknolojisiyle büyük bir baskı aracı
olarak üzerimizde bu tehdit devam ediyor. Dolayısıyla 24 Mart 2016
tarihinde çıkarılan Verilerin Korunması Yasasında
Hükûmetin vermiş olduğu bir taahhüt vardı, neydi o taahhüt?
Kanunla tüm kişisel verilerin korunacağı, güvenceye
alınacağı sözü ve taahhüdü verilmişti. Oysa Facebookun
yaptığı açıklamaya göre Türkiyede 234.584 kişinin bu
tür kişisel verilerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bir dakika
rica edebilir miyim.
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika ek süre
veriyorum.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Evet, 234.584 kişinin etkilendiğini ortaya
koymuş durumda. Dolayısıyla Türkiyede de bu yasa çerçevesinde
kurulan Kişisel Verileri Koruma Kurulunun nasıl bir denetim
işlevi yaptığı, nasıl bir rol oynadığı,
bütün bu sosyal platformlarda özel hayatın deşifre edilmesine, ortaya
saçılmasına yönelik nasıl bir kontrol mekanizması
geliştirdiğinin ortaya konulması lazım. Bu anlamda da
kanaatimizce verilen önerge doğrultusunda bir Meclis araştırma
komisyonunun kurulması bir zorunluluktur. Aksi hâlde, örneklerini
verdiğimiz gibi Türkiyede şimdiye kadar olduğu gibi bundan
sonra daha ciddi birtakım kişisel verilerin kötü niyetle
kullanılmasına, hukuka aykırı tarzda
kullanılmasına fırsat verilmiş olacaktır diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Bugün Türk polis teşkilatının
173üncü kuruluş yıl dönümü. Tüm polislerimizin bu özel günlerini
tebrik ediyorum. Fedakârca milletimizin huzuru ve güvenliği için
çalışan polislerimize buradan şükranlarımızı
sunuyoruz. Bu çalışmalarda şehit olan polislerimize Allahtan
rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Gazi polislerimizi de buradan şükranla selamlıyorum;
aileleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, CHP grup önerisinin
konusu kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde
kullanılmasının önüne geçilmesi, Kişisel Verileri Koruma
Kurumunun ve Kurulunun çalışmalarının araştırılmasıyla
ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulması talebini
içeriyor.
Kişisel veriler... Bir anayasal hak,
kişisel verilerin korunması. Kişinin, gerçek kişilerin her
türlü bilgisi kişisel veriyi içeriyor ve bunun korunması da gerek
uluslararası sözleşmelerde gerekse Anayasamızda gerekse
kanunlarımızda korunan bir anayasal hak, önemli bir konu.
Kişisel verilerin korunması konusu 1980li
yıllarda uluslararası hukukun, sistemin gündemine gelmiş. OECD
rehber ilkeleri belirlemiş. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
8inci maddesi de kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tedbirleri
almayı taraf devletlere görev olarak yüklemiştir. Avrupa Konseyinin
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi var; Türkiye de bu sözleşmeyi
imzalamış, 2016 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi
uygun bulma kanunuyla bu sözleşmenin tarafı olduğunu
belirlemiştir.
Türkiyede de kişisel verilerin korunması
2010 yılında Anayasa değişikliğiyle Anayasamıza
girmiş ve Anayasamızın 20nci maddesine eklenen fıkrayla
herkesin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip
olduğu, bu verilere erişme hakkına, bu verileri düzeltme
hakkına, bu verileri silme hakkına ve amaçları doğrultusunda
kullanıp kullanılmaması yönündeki konularda kişilere
anayasal bir güvence vermiştir. Tabii Anayasadaki bu
değişiklikten sonra da birincil mevzuat dediğimiz kanunlarda
düzenlemeler yapılmış Anayasanın verdiği görev
çerçevesi içerisinde, 6698 sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu 24 Mart 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edilmiştir ve bu kanun çerçevesi içerisinde de Kişisel Verileri
Koruma Kurumu ve ayrıca Kurulu oluşturulmuştur. Bu Kurul da
uygulamayı takip etmektedir, Kurulun verdiği kararlar vardır,
kişisel verilerin korunmasıyla ilgili
Bir dakika
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Kurulun uygulamada ortaya çıkan eksikliklerle
ilgili Anayasadan ve kanundan doğan mevzuata uygun, uluslararası
sözleşmelerden doğan ve bu ilkeler ışığında
verdiği kararlar vardır kişisel verilerin korunmasıyla
ilgili. Tabii kişisel verilerin hukuka aykırı olarak
kaydedilmesi, yayılması ve bunu ihlal edenlere ilişkin cezai
yaptırımlar da 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza
Kanunumuzda yerini almıştır ve 2012de, 2014te ve 2016da da
bu cezalarda 2 katına, 3 katına varan artışlarla daha da
yaptırım kuvvetlendirilmiştir.
Şimdi, baktığımız zaman
mevzuat tamam, gerek uluslararası gerek ulusal; idari yapı da tamam,
ihlal durumunda cezai yaptırımlar da tamam, Meclis de bu konuda
24üncü Dönemde bir araştırma komisyonu kurmuştu. Burada,
uygulamanın kişisel verilerin korunması anlamında daha iyi
sürdürülebilmesini takip etmek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
gerekir çünkü geçmişte
de bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulmuştu, o nedenle
yeni bir komisyon kurulmasına gerek olmadığı kanaatindeyim.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylanmasından önce karar yeter sayısı
talep ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, çok
naziksiniz.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati. 16.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
83üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
548 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 1inci sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
10/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/4/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 1inci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 17nci maddeler
arası (Çerçeve
8nci maddeye bağlı Ek Madde 7; Ek Madde 8; Ek Madde 9; Ek Madde
10; Ek Madde 11; Ek Madde 12; Ek Madde 13; Ek Madde 14 ile Çerçeve 9uncu
maddeye bağlı Geçici Madde 11; Geçici Madde12; Geçici Madde 13 dâhil) |
26 |
2.
Bölüm |
18
ila 40ıncı maddeler arası (Çerçeve
18inci maddeye bağlı Ek Madde 15; Ek Madde 16; Ek Madde 17 ile
Çerçeve 35inci maddeye bağlı Ek Madde 1; Ek Madde 2; Ek Madde 3
dâhil) |
27 |
3. Bölüm |
41
ila 64üncü maddeler arası (Çerçeve
60ıncı maddeye bağlı Madde 18/C ve Madde 18/Ç dahil) |
25 |
|
Toplam Madde Sayısı |
78 |
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Konuşmuyoruz.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, AKP grup önerisi
üzerine Hakların Demokratik Partisi adına söz hakkı
almış bulunmaktayım.
Keşke grup önerisi üzerine
çıkılıp konuşulsaydı da aslında tam olarak ne
yapmak istediklerini bizler de bilmiş olsaydık.
Değerli arkadaşlar, aslında Genel
Kurulun gündemi genelde AKP Grubunun ihtiyaçları ve isteği üzerine
düzenleniyor. Yani, öyle bir durum ki çok keyfî bir yaklaşım söz
konusu; canınız istediğinde konuşmaları
kısaltıyorsunuz, canınız istemediğinde görüşme
süresini uzatıyorsunuz. Yani, keyfinize göre, siyasal üstünlüğü
elinizde bulundurmanızdan da kaynaklı, aslında Meclisi, bir
anlamda, özel şirketiniz gibi işlettiğinizi söylemek mümkün.
Dolayısıyla, hiçbir zaman bu Mecliste aslında uzlaşı,
ikna ve demokratik teamüller işletilmiyor. Ne zaman da istemediğiniz
bir şey olursa -ki genelde bu çok nadir olan bir durum, tıpkı
geçen hafta olduğu gibi- o zaman da açıkçası mızmız
çocuklar gibi hemen bir kriz çıkarıyorsunuz ve süreci
uzatıyorsunuz, kendi lehinize döndürmeye çalışıyorsunuz.
Geçen hafta bunun en belirgin örneğini hep birlikte yaşadık;
getirdiniz bir önerge, kabul edilmedi ama resmen Meclisi
tıkadınız, gündemini ertelettiniz; bir şekilde Meclisin
gündemine, aslında, Başkanlığa bir darbe
gerçekleştirdiniz; yine, Meclis Başkanını getirdiniz,
oturttunuz ve istediğiniz kararı aldırdınız.
Dolayısıyla, bu tutumunuzun antidemokratik olduğunu, Meclisi,
Genel Kurulu kendi ihtiyaçlarınız konusunda düzenlediğinizi de
ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, gerçekten neden
muhalefetin konuşmasından bu kadar korkuyorsunuz? Yani, 7/24 zaten
bütün televizyonlar, bütün gazeteler sizin propagandanızı
yapıyor; hangi kanalı açsak sizden biri televizyonda, resmen sizin
mahalle komisyon toplantılarınız bile televizyonlarda canlı
yayınlanıyor ama buna rağmen, yetmiyor, muhalefetin burada konuşacağı
beş dakikayı, on dakikayı bile kısıtlamaya
çalışıyorsunuz. Evet, niye? Çünkü gerçeklerden gerçekten çok
korkuyorsunuz, gerçekler titretiyor; onun için de elinizden geldikçe
aslında Meclisi bir şekilde noter gibi işletmeye,
tartışmadan, konuşmadan, gündemleri açıklamadan,
aslında el kaldırıp indirme şeklinde istediklerinizi
geçirmeye çalışıyorsunuz. Zaten ne zaman bu Meclis gündemine
önemli bir gündem gelse, biz bu sıralara baktığımızda,
5-10 kişi oturmuş oluyor. Çocuk istismarı konuşuluyor,
yoksunuz; iş cinayetleri konuşuluyor, yoksunuz; yine, ülkenin en
temel sorunları, demokrasi sorunu, barış meselesi
konuşulduğunda yoksunuz. Bir bakıyoruz; sadece iş oylamaya,
reddetmeye geldiğinde paldır küldür koşup geliyorsunuz,
önerileri reddediyorsunuz ve böyle bir tutum sergiliyorsunuz.
İttifak yasasında da aynı şeyi
yaptınız. İttifak yasasını gece yarısı
alelacele geçirdiniz. Neymiş? 600 vekil seçilecek. Yani Genel Kurul bu
şekilde işletilecekse, vekiller bu şekilde çalışacaksa
600 kişi olsa ne olur açıkçası, olmasa ne olur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum,
tamamlayın lütfen.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Yani aslında şimdi gündemimize de tarım yasasıyla ilgili
bir düzenleme getireceksiniz. Bakın, 103 ülkeden tarım ürünü
alır hâle gelmişiz. Son on yılda çiftçi sayısı 637 bin
kişi azalmış. Yine, son iki yılda çiftçi borçları 13
kat artmış. Yani burada açık, şeffaf, gerçekten halkın
bizi izlediği ve dinlediği, bu çapta temel sorunların
tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği
bir yasama görüşmesi mi olacak? Kesinlikle bu böyle gerçekleşmeyecek.
Yine siz alelacele, konuşma sürelerini kısaltarak bunu geçirmeye
çalışıyorsunuz. Açıkçası siz tarımda bir
düzenleme değil, tarımdan oy çıkarma peşindesiniz. Bütün bu
yasaların, düzenlemelerin, çalışmaların da bunun için
yapıldığını bizler biliyoruz, halkımız
biliyor.
Tekrardan Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Engin Altay konuşacaklar.
Sayın Altay, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay)
Allameicihansın değil mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bana demediniz
değil mi allameicihan diye?
Hani şöyle bir söz var: Huylu huyundan
vazgeçmez. İktidar partisi şu moddan bir çıkamıyor? Şu
Mecliste -ben biliyorum- bir konuda 18 defa kanun yaptınız. Neden
yaptınız? Muhalefetin uyarılarını dikkate
almadınız. Neden yaptınız? Bizi dikkate
almadınız. Anayasa Mahkemesi dedi ki: Bunu yapamazsın. Siz bu
hukuk tokadını yemekten vazgeçmeyeceksiniz. Şimdi, samimiyetle
söylüyorum, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak derdimiz burada size engel
olmak değil, çiftçinin, aziz milletin menfaatlerini korumak, bu konuda
yaptığınız yanlışlar noktasında sizi
uyarmak. Dolayısıyla, biraz sonra sizin grup önerinizle Meclis
gündeminin birinci sırasına alınacak olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısı içerisinde elbette makul,
olabilir, hay-hay diyeceğimiz çok sayıda madde var.
Bizim zorumuz ne, biz muhalefet olarak gelip burada
niye çene patlatıyoruz? Siz yanlış yapmayın, millet zarar
etmesin diye. Şimdi, çok somut söylüyorum: Anayasanın 169, 170 ve
171inci maddeleri orada dururken sizin bu tasarının 13 ve 14üncü
maddelerini buradan çoğunluğunuzla geçirmeniz, çoğunluk imkânınızla
geçirmeniz Anayasaya, hukuka meydan okumaktır, ben bu Anayasayı
tanımıyorum demektir. Geçen Komisyonda söyledim, ben de bu Anayasa
Mahkemesine itimat etmiyorum ama bu 13 ve 14üncü maddeyi -sulama birlikleriyle
ilgili, arkadaşlar konuşacaklar, zamanım az- bozmayacak, iade
etmeyecek bir Anayasa Mahkemesi olamaz. Yani göz göre göre bu yanlışa
niye gidersiniz? Bu inadın, bu hırsın mantığı
nedir? Hükûmet bunu istiyor
Sayın Bakanla da görüşmelerimiz devam
etti, sürdü, Komisyonda düşüncelerimizi söyledik. Ben çoğunluk
partisinin, iktidar partisinin sayın milletvekillerinin vicdanına da
sesleniyorum. Orman köylüleri ve ormanlarımız Anayasanın
teminatı altındadır. Sizin içinizden çıkan bu Hükûmet,
şimdi diyor ki: Ben bu ormanları çok yıllığına
satacağım. Gönlünüz razıysa evet deyin. Bize de gelin deyin ki
Arkadaş, bizim buna gönlümüz razı. biz de buna muhalefet etmeyelim.
Ama sayın milletvekilleri, sulama kooperatifleri ve sulama birlikleriyle
ilgili de durum aynı. Toplam bu 90 küsur maddelik kanunun 8 maddesini çekin,
gerisini buradan iki saatte geçirelim. Samimi, sahici, yapıcı bir
teklifte bulunuyoruz. Kötü mü yapıyoruz? İnat da bir murattır
mantığıyla kanun yapılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkan, bir dakika
ek süre verirseniz, selamlama yapayım.
BAŞKAN Tabii ki bir dakika ek süre
vereceğim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Milletle, kanunla,
Anayasayla da inatlaşılmaz.
Hükûmeti de anlayışla
karşılamaya çalışıyoruz. Hükûmetin talepleri, Orman
Genel Müdürlüğünün sorunları olabilir, DSİnin sorunları
olabilir ama bunun çözümü var. Bunun çözümü istişaredir,
uzlaşmadır, aksi takdirde bu kanun bu Mecliste sürünür, bunun da
kimseye hayrı olmaz diyorum, yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, (2/1481) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/145)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
24/11/2016 tarih (2/1481)
esas no.lu Kanun Teklifimizin TBMM İçtüzüğünün 37nci maddesine
göre kırk beş günlük bekleme süresi dolduğundan doğrudan
gündeme alınması hususunda gereğini bilgilerinize rica ederim.
İzzet
Ulvi Yönter
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yönter. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
15 Kasım 2016 tarihinde Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda
değişiklik yapılması hakkında bir kanun teklifi
vermiştik. Bu kanun teklifimizde subay ve astsubayların harp okulu ve
astsubay meslek yüksek okulunda geçen askerî eğitim süreleri fiilî hizmetten
sayılırken uzman jandarmaların nasıptan önceki bir
yıllık eğitim sürelerinin fiilî hizmet süresinden
sayılmamasından bahisle bunun düzeltilmesini istemiştik.
İkinci olarak, uzman
jandarmalarımızın bir üst statüye yani astsubaylığa
geçebilmeleri için kanunda belirtilen 28 yaşın 45 yaşa çıkartılmasını
teklif etmiş Meclis gündemine taşımıştık.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
sessiz olabilir miyiz lütfen.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, burası çok önemli, bu konu çok önemli, bu konu
aynı zamanda bekamızla ilgili ve şu anda bizi dinleyen on
binlerce uzman çavuşumuz, uzman jandarmamızla ilgili. Şimdi biz,
uzman jandarmalarda nasıptan önceki bir yıllık eğitim
süresinin fiilî hizmet süresinden sayılmasını isterken aynı
zamanda bir üst statüye geçme yaşının da 45e
çıkarılmasını istemiştik. 680 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle 28 yaş yani uzman jandarmalarımızın
bir üst statüye çıkmaları için kanunda yazılı yaş olan
28 31e çıktı, 45 talebimiz gerçekleşmedi. Biz bunun mutlaka ama
mutlaka sağlanması gerektiğine inanıyoruz.
Bugün Türk polis teşkilatımızın
173üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Tüm polislerimizi hürmetle, muhabbetle
selamlıyorum.
Polislerimizin üst statüye çıkmaları için
gerekli yaş, mesela, kanunda 45. Peki, uzman
jandarmalarımızın niye 45 olmasın? Bunun önündeki engel
nedir? Bu bariyeri niye kaldırmayalım? Bu kanuni müşkülü neden
hep birlikte gidermeyelim?
Uzman jandarmalarımız okullarında
geçen sürelerin fiilî hizmetten sayılmasını istiyorlar, gelin
bunu hep beraber temin edelim.
İkinci olarak, bir üst statüye
çıkmaları için gerekli yaşın 31den -yani 680
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle değiştirildi ya- 45e
çıkmasını, çıkarılmasını istiyorlar, gelin
bunu da çıkaralım.
Ayrıca, değerli arkadaşlarım,
uzman jandarmalarımız Türk Silahlı Kuvvetlerinin, uzman
çavuşlarla beraber, şerefli mensupları. Bunlar ek
göstergelerinin 3600e çıkmasını istiyorlar, buyurun hep beraber
sağlayalım.
İlaveten ve ayrıca, uzman
çavuşlarımız şu anda Afrinde, yurt içinde ve yurt
dışında kahramanca mücadele ediyorlar -Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli grup başkan vekili bize söz vermişti- 3269
sayılı Kanunda sözleşmeli olarak istihdam edileceği ifade
edilen uzman çavuşlarımızı millet iradesi Gazi Meclis olarak
haydi hep birlikte kadroya alalım.
Değerli arkadaşlarım, uzman
çavuşlarımıza, uzman jandarmalarımıza sessiz mi
kalalım? Onların haklarıyla ilgili taleplerine duyarsız
mı kalalım? Şu anda dağda taşta, yurt içinde yurt
dışında korkusuzca ve kahramanca mücadele ediyorlar. Peki, bu
kadar mücadele edilirken, bu kadar fedakârlık yapılırken biz
bunlara susalım mı? Bu kardeşlerimizin haklarını verme
konusunda hâlâ ayak mı diretelim? Buyurunuz, istirham ediyorum, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ifade ediyorum, uzman
jandarmalarımızın az önce sıralamış olduğum
taleplerini 2016 yılı Kasım ayında vermiş olduğum
kanun teklifi çerçevesinde kanunlaştıralım, uzman
jandarmalarımıza elimizi uzatalım, onlara omuz verelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun Sayın Yönter.
İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) Ve
Anadolunun yağız evlatları; millet için, devlet için, bayrak
için, beka için canını feda eden, kanını feda eden kahraman
uzman çavuşlarımızı da gelin kadroya alalım, hep
beraber yapalım bu işi. Tarih önünde, millet önünde, maşeri
vicdan önünde huzurla gereğini yapalım değerli
arkadaşlarım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz buna varız,
bunu destekliyoruz ve sizlerin iradesine müracaat ediyoruz; karar sizin, takdir
sizin. Şu anda uzman çavuşlarımız, uzman jandarmalarımız
bizi izliyor, bizi takip ediyor.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yönter.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bir söz verebilir misiniz?
BAŞKAN Sayın Bostancı, önergeyi
oylamadan önce size bir dakika söz vereyim yerinizden.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Millî
Savunma Bakanlığının doğrudan gündeme alınma
önergesine konu olan kanun teklifini de içeren askeriyenin uzman
kadrolarına ilişkin bir çalışma yürüttüğüne
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Yönterin İç Tüzük 37e göre
sunduğu teklif de dâhil olmak üzere, askeriyenin uzman kadrolarına
ilişkin olarak Millî Savunma Bakanlığı bir
çalışma yürütüyor. Bu çalışma çerçevesinde burada teklif
edilen hususlar da muhakkak dikkate alınacaktır. Tekemmül
ettiğinde Meclise gelecek. O yüzden, şu anda İç Tüzük 37
çerçevesinde bu teklifin bu şekliyle onaylanmasını uygun
bulmadığımızı ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, (2/1481) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/145) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sıraya alınan Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 548 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzük'ün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Polis Günü. Bütün polislerimizin Polis Gününü
kutluyorum. Şehit olanlara Allah'tan rahmet, gazilerimize de acil
şifalar diliyorum.
Bu yasa Komisyonda görüşülürken de gerekli
katkıları ve itirazlarımızı belirtmiştik.
Bazıları dikkate alındı, bazıları dikkate
alınmadı. Onun için tümü üzerindeki konuşmalarımızda,
nelerle ilgi yanlışlar var, eksikler var, onları sizlerle
paylaşacağız.
Bu yasanın esas geliş maksadı
toplulaştırma ve tarla içi sulamayla alakalıydı ancak o
kadar çok madde eklendi ki yani yine bir torba yasa oldu. Bunun içerisine,
maksadı aşan, mesela ateşli silahlarla ilgili maddeden tutun
çiftçi mallarını koruma, ormanla alakalı, kadastroyla
alakalı, şehir kadastrosuyla alakalı ve sulama birliklerinin
kaldırılmasıyla alakalı birçok madde eklendi.
Dolayısıyla gerçekten hepimizin kabul edebileceği, hepimizin
destek verebileceği toplulaştırma ve tarla içi sulamayla ilgili
yasayı tamamen farklı bir boyuta çekmek suretiyle burada ne
yazık ki bizim de itirazlarımızın olacağı ve bu
konuda biraz sonra önergelerimizi de vereceğimiz birçok madde gündeme
geldi. Şimdi, itiraz ettiğimiz birkaç tane maddeyi, orada Komisyon
Başkanımız ve Sayın Bakan, Bakanlık yetkilileri
dikkate alarak tasarı metninden çıkarttılar. Bundan dolayı
teşekkür ediyoruz ama itiraz ettiğimiz çok önemli birkaç maddeyi de
ne yazık ki görmezden geldiler, duymazdan geldiler ve o maddelere, biraz
sonra başlayacağımız maddeler üzerindeki görüşmelerde
devam edilecek. Bunların içerisinde çiftçiyi ilgilendiren, toplumun genel
kesimini ilgilendiren çok önemli maddeler var. Bunları da biraz sonra,
sizlerle sırası geldikçe paylaşmaya devam edeceğim.
Şimdi, çiftçi mallarının korunmasıyla
alakalı bir madde var; bu olumlu bir maddedir. Çiftçi mallarını
koruma, çiftçinin mallarını korumaktan çok kendilerini korumakla
alakalı işler yaptıkları için çiftçiye çok fazla bir
katkısı yoktu. Dolayısıyla çiftçi mallarını
korumanın çiftçinin yetkisine bırakılmış olması
yani çiftçinin isterse buraya katkı sağlayacak olması önemli bir
şey, çiftçinin lehine, köylünün lehine olmuştur; bu açıdan da
bunu olumlu buluyoruz.
Yine, sulama kooperatiflerinin kurulması var bu
tasarının içerisinde. Sulama kooperatiflerini kuruyoruz ve denetimini
DSİnin yetkisine bırakıyoruz ama aynı zamanda yine kanunla
çıkarılmış sulama birliklerini de ne yazık ki
kaldırıyoruz bu tasarıyla. Şimdi, bir tarafta yaparken bir
tarafta yıkıyoruz. Yani bu doğru olmuyor arkadaşlar. Biz
her ikisini birlikte aslında yaşatabilmiş olsaydık çok daha
etkili ve çok daha doğru olacaktı.
Yine, 8inci maddenin ek 11 ve ek 12si. Buna
Komisyonda da itiraz etmiştim burada da itirazımı gündeme
getiriyorum. Bu 8inci maddenin ek 11 ve ek 12nci maddelerinin metinden
çıkartılması lazım. Önergemizi de bu şekilde
vereceğim zaten. Neden? Çünkü burada ucu özelleştirmeye varabilecek
kadar açık bir şey var. Bunu kanunla sarih hâle getirmemiz lazım
ya da bu metinlerin, ek 11 ve ek 12nin 8inci maddeden
çıkartılması lazım. Şimdi, orada diyor ki: Sulama
birlikleri tüzel kişiliğini yitirirse büyükşehir belediyelerine,
büyükşehir belediyesi sınırında değilse ilçe
belediyelerine, hatta DSİ tarafından hizmet alımı suretiyle
işletilebilir. Yani bu ne demektir? Bu sulama birliklerinin
özelleştirilmesine kadar gidebilecek bir açıklıktır.
Dolayısıyla ek 11 ve ek 12nci maddelerin bu metinden
çıkartılması lazım ya da kanunen yeni bir düzenleme
yapmamız lazım. Dolayısıyla ek 11 ve ek 12nci maddelere de
itirazımız var.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sulama birlikleri, biliyorsunuz, yasayla kurulan, DSİnin
yürütemediği işleri yapabilmek adına kanunen kurulmuş
birlikler. Bunlar kurulduğunda devletten tek kuruş destek almadan,
sandalye, masa dahi devletten almadan, kendi imkânlarıyla, köylülerin
imkânlarıyla kurulmuş ve bugüne kadar da makine ikmalini
tamamlamış, personelini tamamlamış ve çok önemli bir
tecrübe sahibi olmuş, bugüne kadar gelmiş. Çiftçimizin lehine hizmet
etmiş kurumlar bunlar. Şimdi, biz bu yasa tasarısıyla
sulama birliklerini kaldıracağız ve sulama birliklerini
DSİye devredeceğiz ya da büyükşehir belediyelerine
devredeceğiz; özelleştirmeye kadar ucu açık bir kanun
çıkartıyoruz. Dolayısıyla, bunların hiçbirisinin
doğru olmadığını buradan belirtmek istiyorum.
Bakınız, sulama birliklerinin
başkanları nasıl seçilir? Önce köylerdeki çiftçilerden delegeler
tespit edilir; sandık kurularak ya da muhtarların
vasıtasıyla her köyden arazisinin çoğunluğuna göre 3, 5, 6
delege tespit edilir. Bu delegeler gider yapılan seçimde sulama
birliklerinin meclisini ve sulama birliklerinin başkanlarını
seçer. Dolayısıyla, köylünün ve çiftçinin içerisinde olduğu ve
onların seçimiyle iş başına gelen bir meclis ve sulama
birliği başkanı görev yapar. Şimdi, bunlar bir taraftan sulama
birliğinin menfaatlerini gözetir sulama birliğini batırmamak
için, diğer taraftan da çiftçinin menfaatlerini gözetir.
Dolayısıyla ne şiş yansın ne kebap yansın misali
hem ücretleri belirlerken çiftçiyi mağdur etmez hem de sulama
birliklerinin zarar etmemesi noktasında doğru bir karar alır.
Bakın arkadaşlar, bugüne kadar alınan
kararların hepsi çiftçinin lehine olmuştur. Dolayısıyla,
ben bir tek örnek vermek istiyorum: Adanada Lokman Hekim Sulama Birliği,
Misiste, DSİye devroldu, lağvedildi, şu anda DSİ
işletiyor.
Bakın, mısırın oradaki sulama
fiyatı 150 TL değerli arkadaşlarım. Bakın,
bunların altını çizerek söylüyorum, 150 TL. Ovada sulama
birliklerinin mısıra dönümüne 32 lira fiyat verdiğini sizlerle
paylaşmak istiyorum. Arada 5 kat fark var. Yani bu, tamamen çiftçinin
aleyhine gelişen bir şey olacak. Dolayısıyla bizim
itirazımız da çiftçinin mağdur edilmemesi, çiftçinin
korunması, üreten insanın korunması noktasında. Yoksa
sulama birlikleri başkanlarıyla ilgili birçok şey gündeme geldi.
Efendim, lüks yaşıyorlarmış, şu kadar para
harcıyorlarmış seçim yapıldığında. Ya
arkadaşlar, muhtarlar da seçime girdiklerinde çok para harcayarak seçim
kazanıyorlar. O zaman muhtarlıkları da mı ortadan
kaldırmamız lazım? Belediye başkanları da çok para
harcıyorlar. O zaman belediye başkanlıklarını da
mı ortadan kaldırmamız lazım? Bu, doğru bir
yaklaşım tarzı değil. Bizim bakış
açımız, çiftçiyi korumak, çiftçinin zarar görmemesi
açısından doğruyu yapmak noktasında.
Burada oturan bütün AK PARTİli değerli
milletvekili arkadaşlarımın vicdanına sesleniyorum,
Komisyon Başkanının vicdanına sesleniyorum,
Bakanlığın vicdanına sesleniyorum: Gelin, bu sulama
birlikleriyle ilgili konuyu yeniden gündeme alalım, yeniden
değerlendirelim.
Şimdi, biz dedik ki Komisyonda, bir kriter
koyalım, başarısız olanları eleyelim, bunlar
kapansın; amenna, buna itirazımız yok. Sulama birliği
başkanı kendi cebine çalışıyorsa, sulama birliği
başkanı sulama birliğini yanlış yönetiyorsa, çiftçinin
aleyhine bir şey varsa, gelin, sulama birliğini kapatalım ama
sulama birliği başkanları ve sulama birlikleri bir kriterin
üzerinde başarı ortaya koymuşlarsa, alacaklarını
tahsil etmişlerse, borçlarını taksitlendirip ödeyebiliyorlarsa,
makine ikmallerini tamamlamışlarsa, personelinin
maaşlarını verebiliyorlarsa sulama birliklerini
kapatmayalım. Başarısız olanların üzerine gidelim.
Devlet Su İşlerinin bu yetkisi var, şu anki kanunda bu yetkisi
var zaten. Bunun için ayrıca bir kanun çıkarmaya gerek yok ama Sayın
Bakan bunu ısrarla gündeme getirdi, ısrarla, bir an önce bu işin
bitmesi ve kapanması noktasında kendi grubundaki
arkadaşları da ne yazık ki zorladı, dolayısıyla
şu anda huzurunuzda bu yasayı görüşüyoruz.
Şimdi, sulama birlikleri, bölgesinde eğer
bir çiftçinin tarla yolu greyderle düzenlenecekse greyderi gönderir o tarla
yolunu düzenler; eğer bir çiftçinin kanalı tıkanmışsa,
açılması gerekiyorsa JCB'yi gönderir o kanalı açtırır;
bir çiftçinin, bir köylünün yakını -Allah gecinden versin- vefat
etmişse JCB'yi gönderir onun mezarını deştirir;
dolayısıyla, kamyonuyla çakıl gönderir, kamyonuyla mezar yerine
veya cenaze sahibinin evine mucur gönderir ve oranın düzenlenmesini
sağlar. Şimdi, sulama birlikleri, kendileri açısından
hizmet ettikleri gibi, bir de köylünün ve çiftçinin başka başka
hizmetlerini de görürler. Bu açıdan da sulama birliklerinin
yaşaması önemli.
E, şimdi, Sayın Bakan diyor ki: Biz
sulama birliği başkanlarını görevden alacağız
yani tüzel kişiliği bitti miydi yerine bir memur tayin
edeceğiz. Yahu, arkadaşlar, gece on ikide su olmadığı
zaman benim çiftçi arkadaşım sulama birliği
başkanını arar ve ona ulaşır, gece üçte arar ve ona
ulaşır; sulama birliği başkanı da personeli
vasıtasıyla veya kendisi bizzat giderek o yöredeki su
sıkıntısını çözer, çözmeye çalışır en
azından. E, ben şimdi senin atayacağın memura -sabah sekiz
akşam beş, grand tuvalet gelecek- nerede ulaşacağım,
nasıl ulaşacağım? Allah rızası için bana bunu
biriniz izah etsin.
Şimdi, şu anda siz iyi niyetle hareket
ediyorsunuz, bunu böyle kabul etmek istiyorum, böyle düşünmek istiyorum ki
iyi niyetlisiniz. Yarın kötü niyetli bir insan bu işin
başına gelirse, kötü niyetli birilerini buraya görevlendirirse,
çiftçiye Ben sana su vermiyorum kardeşim. derse o zaman bunu nasıl
çözeceğiz Sayın Bakan? Yani burada muallakta olan ve çiftçinin
aleyhine olacak birçok şey var.
Yine, personelle ilgili, sulama birliklerinin
şu anda 3 çeşit personeli var; biri kadrolu personeli, diğeri
sözleşmeli personeli, diğeri taşeron olarak
kullandığı taşeron işçi. Şimdi, bunları
DSİ bünyesine nasıl alacaksınız; hangilerini
alacaksınız, hangilerini almayacaksınız? Kanunda
bunların hiçbiri düzenlenmemiş. Personeliyle diyor ama hangi
personeli alınacak, nasıl alınacak, kimler alınacak bunların
hiçbiri belli değil. Dolayısıyla burada personeli de
sıkıntıya koyacak, personelin durumunu da belirlemeyen bir kanun
tasarısı var.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
sulama birliklerinin personelleri ve genel sekreterleri, başkanları
tecrübe edindiler; hangi bölgede ne arıza olabilir, nerede su
sıkıntısı olabilir, bunlar ona göre tedbirlerini
alıyorlar. Yazın tam ortasında
Bakın, ben bir çiftçiyim ve
bu işten anlayan bir insanım. Bunu da söylerken, lütfen
yanlış anlamayın, vicdanlarınıza seslenmek için
söylüyorum. Mısırda üç gün gecikin, en az 500 kilo kaybınız
olur dönümde, pamukta beş gün gecikin en az 100 kilo, 150 kilo
zararınız olur verimden yana. Bu hem çiftçinin zararı hem millî
ekonomiden kayıp. Adanada sulama başladı, şu anda Adanada
sulama başladı. Dolayısıyla, sizin
atayacağınız memur ne zaman başlayacak, ne zaman bu su
işlerini takip edecek? Hadi, yarın öbür gün, en önemli dönemde,
mısırın tozlamaya girdiği dönemde su
sıkıntısı yaşarsa bu çiftçi ve dönümde 300 kilo, 500
kilo kayba uğrarsa bunun zararını kim karşılayacak? E,
dışarıdan zaten mısır geliyor yani dışarıdan
ithal ederek mi bunu temin edeceğiz? Onun için, Sayın Bakan, bu yasa
doğru bir yasa olmamıştır. Bu yasayı yeniden gözden
geçirmek, Komisyona çekmek ve Komisyonda tekrar değerlendirmek lazım.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu
konuyla ilgili bazı hassasiyetleri olduğunu da duyduk. Bizim
keşke Cumhurbaşkanına bunu anlatma fırsatımız
olsaydı, ben inanıyorum ki Sayın
Cumhurbaşkanımızı da bu konuda ikna edebilirdik ama bizim
anlattığımız gibi anlatılmadığına
inanıyorum ben Sayın Cumhurbaşkanımıza.
Anlatılmış olsaydı, o da çiftçinin aleyhine olabilecek,
çiftçinin mağdur olabileceği bir şeye Evet. demezdi diye
düşünüyorum.
Dolayısıyla bu yasayı gelin tekrar
Komisyona çekelim, tekrar görüşelim, eksiklerini giderelim ve çiftçinin,
köylünün lehine olabilecek şekilde tekrar gündeme
taşıyalım.
Şimdi, çiftçinin durumu zaten ortada
arkadaşlar yani mazot fiyatları almış başını
gitmiş, gübre fiyatları almış başını
gitmiş. Çiftçi tam hasada başladığı dönemde bir
şekilde bir yerlerden buğday ithalatı, mısır
ithalatı, pamuk ithalatıyla ürününü istediği fiyata satamaz hâle
gelmiş. Dolayısıyla çiftçi böyle büyük bir
sıkıntı içerisindeyken, kendisi bu
sıkıntıları aşamamışken her gün yeni
krediler, efendim, Ziraat Bankası yetmiyor, gidip DenizBanktan, gidip
başka bankalardan kredi temin etmeye çalışırken bir de bu
sulama birliklerinden dolayı ürün kaybına uğrar ve büyük bir
zarar yaşarsa, Allah muhafaza, çiftçinin üretememesi gibi, çiftçinin bir
daha tarlarını sürememesi gibi bir sıkıntıyla
karşı karşıya kalırız.
Bakın, tekrar söylüyorum, değerli AK
PARTİli milletvekili arkadaşlarımın, özellikle Komisyonda
görev yapan değerli arkadaşlarımın vicdanlarına
sesleniyorum: Yani bundan memnunsanız, gerçekten size bu şikâyetler
gelmiyorsa, bu sıkıntılar gelmiyorsa hep beraber bunu halledelim.
Ama inanıyorum ki bu sıkıntılar ve şikâyetler sizlere
de iletiliyor, sizler de bundan çok memnun değilsiniz. Ama yani bir
şekilde geliyor, geçiyor; yani bunu da anlamak mümkün değil. Ben,
onun için, tekrar bu yasayı Komisyonda görüşmeyi teklif ediyorum
değerli arkadaşlar.
Bakın, yine, burada çok önemli bir madde var.
Yani DSİye veya Bakanlığa alınacak personel mülakatla
alınır. diyor. Diğer bakanlıklardan çok farklı bir
uygulama. Bununla ilgili, geçmişte Anayasa Mahkemesine
başvurulmuştu ve Anayasa Mahkemesi reddetmişti. Şimdi
yeniden böyle bir düzenleme getiriliyor. Bu doğru değil. Bu,
insanların eşitliğine aykırı bir şey. Yani
mülakatla eleman almak ne demek? Yani bu doğru bir uygulama olmaz.
Dolayısıyla, bunun da düzenlenmesi lazım. Biz Komisyonda
bunları söylerken, arkadaşlarımıza Bunları
yapalım. derken bu gerçekleri gördüğümüz için, insanların bize
getirdikleri bu şikâyetleri gördüğümüz için söyledik. Yoksa bizim
şahsi bir fikrimiz değil.
Burada köylü, çiftçi, muhtarlar; hepsi bizi
arıyorlar, diyorlar ki: Aman aman! Bu konuyu yeniden, bir daha, tekrar
arkadaşlarımızdan rica edelim, tekrar gözden geçirelim. Çünkü
sıkıntı var, problem var. Yani şu anda bu sulama
birliklerinin meclisinde 1.500den fazla muhtar görev yapıyor, 1.500den
fazla muhtar.
Dolayısıyla, arkadaşlar, muhtarlar,
çiftçiler, köylü, herkes bu yasadan rahatsız, orman köylüleri de bu
yasadan rahatsız. Gelin bu yasayı tekrar Komisyona çekelim, bu
aykırı maddeleri çıkartalım. Ondan sonraki maddeler zaten
hepimizin kabul edeceği şeyler. Toplulaştırmaya hangimiz
itiraz ederiz? Efendim, Sayın Bakan getiriyor getiriyor
toplulaştırma. Tarla içi sulamaya hangimiz itiraz edebiliriz?
Vahşi sulamaya hangimiz itiraz edilebiliriz? Ama yani şimdi burada
siz bunları güzel güzel anlatırken bir de öbür taraftan, çiftçinin
aleyhine olabilecek
Mesela Tarım Bakanı Komisyonda söyledi,
dedi ki: Ben çiftçiye ödenecek prim desteklerinden bu borçların
kesilmesine karşıyım. Ama getirdiniz yasaya koydunuz. Ben
Sayın Tarım Bakanına buradan sesleniyorum: Çiftçinin prim
desteklerinden bu borçların kesilmemesi lazım. Sulama birliklerine
böyle bir imkân vermediniz. Şimdi belki özelleştireceksiniz, belki
özel bir kuruma devredeceksiniz ama onlara böyle bir imkân tanıyorsunuz.
Yani doğrudan doğruya çiftçinin prim desteği bankaya yattı
mıydı, şak diye kesecek, alacak parasını adam. Oh, ne
güzel iş ya! Böyle bir şey olmaz. Bunu doğru bulmuyoruz.
Bunların hepsi yanlış. Bunların hepsinin düzeltilmesi
lazım. Bizim üreten insanı, çiftçiyi ve köylüyü korumamız
lazım.
Her defasında burada söylüyorum: Sabah
kahvaltıya oturdunuz. Salatalığınız, domatesiniz,
zeytininiz, peyniriniz, hatta ekmeğiniz; bunların hepsini çiftçi
üretiyor değerli arkadaşlarım. Eğer biz çiftçiyi
koruyamazsak
23 milyon ton buğdaya ihtiyacımız var; 3,5 milyon
ton kütlü pamuğa ihtiyacımız var, 6 milyon ton mısıra
ihtiyacımız var, bunların hepsini ithal ederek mi
karşılayacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM VARLI (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika
MUHARREM VARLI (Devamla) Yani bizim Almanya
ekonomisi gibi keşke Mercedesimiz, BMWmiz olsa, başka yerlere
satabilsek de bunları ithal edebilsek ama bizim en büyük
kaynağımız, en büyük girdimiz çiftçinin ürettiklerini başka
yere satmakla oluyor değerli arkadaşlar. Cari açık vermeyen tek
kurum çiftçi, onun için biz çiftçiyi ve üreticiyi korumak zorundayız. Bu
yasayı bu hâliyle doğru bulmuyoruz ve çiftçinin ve köylünün lehine bu
yasada muhalefet edeceğimizi belirtir, hepinize saygılar
sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Varlı.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğluna geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın Bakanımız Veysel
Eroğlu aramıza geldiler, tekrar geçmiş olsun diyoruz,
sağlık sıhhat diliyoruz tekrar kendisine.
Hoş geldiniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sağ olun.
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
Söz talebiniz var.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ile matbaa çalışanlarının
tutuklanmasına ve bürokrasi ile devlet elitinde kadınların
yokluğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Özgürlükçü Demokrasi gazetesi editörleri
Hicran Ürün, Reyhan Hacıoğlu, Mehmet Ali Çelebi ile gazete
çalışanı Pınar Tarlak maalesef tutuklandı, Ramazan
Sola ise adli kontrolle serbest bırakıldı. Geçen hafta da
gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, sahibi ve matbaa
çalışanlarının tümü yani toplamda 22 kişi
tutuklanmıştı, bugünle beraber 26 gazete
çalışanı, matbaa çalışanı tutuklanmış
oldu. Bu kararı kesinlikle kabul edilemez buluyoruz, bu tutuklama kararlarının
bir hukuki temeli olmadığını önemle ifade etmek istiyoruz;
basın yayın özgürlüğüne vurulan çok önemli bir darbedir.
Ayrıca matbaada Kürt dil bilgisi, Kürtçe dil bilgisi kitabı
bastıkları için 20 kişinin tutuklanması Hükûmetin çifte
standartlı politikasını bir kez daha gözler önüne
sermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Daha
geçen seçimde aslında bizim sert bir şekilde eleştirdiğimiz
bir uygulama vardı: Dinin siyasete alet edilmesi. Kuran-ı Kerim,
Kürtçe tefsiriyle miting meydanlarında tanıtıldı ama bugün
Kürtçe basılan dil bilgisi kitabı sebebiyle 20 matbaa çalışanı
tutuklanmıştır. Bunun da çifte standart olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Son olarak, dün Afganistan gezisinde, resmî
ziyarette sadece tek bir kadın olduğunun tekrar önemle
altını çizmek istiyorum ve maalesef o kadın Afganistandaki
heyetten bir kadındı. İşte bu da bürokraside ve devlet
elitinde kadınların yokluğunun başka bir adıdır.
Bu fotoğrafı çok vahim bulduğumuzu, kabul edilemez
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman)
Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dünya Roman Gününü de buradan kutluyorum
(x)
diyorum kendi ana dilleriyle.
Yine, aynı şekilde Asuri-Süryanilerin
Bahar Bayramı ve Diriliş Bayramını da buradan kutluyorum.
Aynı şekilde, Hazreti İsanın dili olan ve şu anda
Süryanilerin kullandığı Süryanice, Aramice olarak da bu
bayramı kutlamak istiyorum:
(x)
Yine, arkadaşlar tabii ben kanun
tasarısı üzerinde konuşacağım ama ondan önce şu
anda Adanada olan vahim bir olayı size nakletmek istiyorum: Bazı
öğrenci evleri ve aile evleri Furkan Vakfının eğitim
evleri, yurt evleri diye mühürlendi, kapatıldı ve hem öğrenciler
hem aileler maalesef dışarı atılmış durumda.
Arkadaşlar, bu görüntüler Suriyedeki göçmen
kardeşlerimize ait görüntüler değildir. Bakın, öğrenciler
maalesef geceleri dışarıda yatmak zorunda kalıyor, bir
kısmı eşyalarını evden alabilmiş bir
kısmı da evleri mühürlendiği için maalesef
eşyalarını dahi alamamıştır.
Yine, hani Kızlar okusun. diyoruz ya maalesef
birçok kadın öğrenci evleri mühürlendiğinden
dışarıda gecelemek zorunda kalıyor. Geçen perşembeden
bu yana bir haftadır bu durum maalesef sürmektedir.
Yine, yeni evli, sekiz ay önce evlenen -zarar
gelmesin diye ismini vermeyeceğim- ve eşi dört buçuk aylık
hamile olan bir ailenin de evini mühürlemişler ve kaç gecedir maalesef
dışarıda yatmak zorunda kalıyorlar; bu, bebeğe de
zarardır.
Tabii, biz, bu yapılan zulümleri buradan
haykırmaya devam edeceğiz. Merhum Ali Şeriatinin şu sözünü
hatırlatmak isterim: Bir zulmü engelleyemiyorsanız en azından
onu herkese duyurunuz, ifşa ediniz. Yine, Peygamber (AS) Bir kötülük
gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, gücünüz yetmezse
kalbinizle müdahale edin. diye buyurmuştur. Ben de şu anda icra
makamında olan sizlere bu zulmü anlatıyorum ki siz bu zulmü ortadan
kaldırınız; bu, iktidarın vazifesidir.
Bakın, arkadaşlar, belgesiz
konuşmuyorum. Kendilerine -öğrencilere, ailelere- tebligat
yapılmış Evleri boşaltın. diye. Tebligattan bir gün
sonra ilgili öğrenciler ve aileler valiliğe başvuruyor, valilik
de Çukurova İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne onları
yönlendiriyor. İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü de -burada
yazıyor, Sayın Bakanımıza da takdim edebilirim-
İlgili evlerin Furkan Eğitim Vakfıyla herhangi bir ilgisi
yoktur, meskendir, evdir. Herhangi bir mühürleme işlemi
yapılmayacaktır. diye kendilerine yazılı belge
verdiği hâlde, ertesi gün polis orayı basıp evleri mühürlüyor.
Arkadaşlar, ilgili kanun tasarısı
üzerine tabii konuşacağız, çok önemli. Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu 15 Mart 2018 ile 4 Nisan 2018 tarihleri arasında
bu çalışmayı komisyondan geçirmiş. Tabii, sadece bir
alanı değil, birçok alanı ilgilendirmektedir. Tarım
arazilerinin toplulaştırılması, su birliklerinin
feshedilmesi, orman alanlarında yer altı depolarının
kurulması gibi çok sayıda konu başlığı yer
almaktadır. Tarım, orman ve su alanında köklü
değişiklikler öngören bu kanun tasarısında meslek
odalarının, derneklerin, sivil toplum örgütlerinin ve
akademisyenlerin neredeyse hiçbir şekilde görüşlerine
başvurulmamıştır ve yine tasarı kamuoyunda yeterince
tartışılmamıştır. Yine aynı şekilde,
son anda Komisyona geldiği için, hatta son gün de bile maddeler
eklenmiştir, milletvekillerinin, özellikle muhalefet, hatta iktidar
milletvekillerinin dahi ne inceleme ne mantık yürütme zamanı,
fırsatı olmuştur.
Su, toprak ve ormanların varlığı
ve korunması tüm canlıların yaşamı için hayati önemdedir.
Bunlarla ilgili alınacak kararlarda, çıkarılacak yasalarda ve o
uygulamalarda son derece titiz olunması ve olası
sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak tarım
arazilerinin toplulaştırılması, su birliklerinin
feshedilmesi, ormanda yer altı depolarının kurulması
vesairesi, sadece günümüzün değil, geleceğimizin, gelecek
nesillerimizin ve ülkedeki bütün -tarım olsun, su olsun, orman olsun-
servetin tarumar edilmesi, yıkılması anlamına gelmektedir
maalesef bu kanun tasarısıyla.
Ekosistem, su, orman, meralar, kıyılar
halkın gereksinimi haricinde kullanıma açılmamalı ve
korunmalıdır. Ekolojik, kültürel, toplumsal yıkım proje ve
politikalarına karşı partimiz havayı, suyu, dereleri,
denizleri, gölleri, toprağı, ormanları, kısacası
yaşam ve yaşam alanlarımıza ait bütün her şeyi
savunmaya devam edecektir.
Yine, maalesef su, su havzaları, toprak, orman,
ekosistem ticarileştirilmeye açılmaktadır. Yani, birilerinin
menfaati gözetilerek bu düzenlemeler yapılmaktadır. Bağı,
bahçesi, tarlası olan şahısların yaşam hakkına,
yaşam alanlarına, mülklerine de el konulabilecektir. Çiftçinin
geçimlik yaşam hakkı da yok sayılacaktır. Toprak
toplulaştırmayla meralara, tarlalara, bağlara, bahçelere zorla
el konarak endüstriyel tarıma açılmaktadır.
Çiftçilerin yönetiminde olduğu demokratik kitle
örgütü sulama birlikleri özelleştiriliyor, çiftçilerin kurumu olmaktan
çıkarılıyor. Çiftçinin geçimlik üretimlerini devre
dışı bırakacak, topraklarına da el koyacak ve bu şekilde
de GDOlu ürünlerin üretiminin önü açılmış olacaktır.
Yine, dereler üzerinde dağıtılan HES
lisansları ve su kullanım hakkı sözleşmeleriyle
Anadolunun, Mezopotamyanın, Trakyanın her yerinde derelerin
kullanım hakkı son birkaç yıl içinde hızlıca kırk
dokuz yıllığına şirketlere devredilmiştir.
Doğaya ait alanların kullanım hakkını şirketlere
devrederken sadece suyu metalaştırmamakta, su havzalarını
da ticarileştirmektedir.
Tarım ve hayvancılık DSİnin ve
yetkilendirilmiş bir şirketin kararlarına bağlanamaz.
DSİ, şirketler ve DSİnin bağlı bulunduğu
Bakanlık da bu konuda yetkili kılınamaz. Halkların geçimlik
yaşamını sürdürdüğü, barındığı
yaşam alanlarına el konulamaz. Şirketlerin kullanımına
sokulmayı meşrulaştırmayı öngören bu yasa kesinlikle
çıkmamalıdır.
Yine aynı şekilde, bu yasa başlı
başına Anayasaya, insan hakları sözleşmelerine
aykırıdır, daha da önemlisi doğanın kendi fıtri
kanununa aykırıdır. Su satılacak ya, her ne kadar su
işletim bedeli adı altında geçiştirilmeye
çalışılıyorsa da işin özü, Allahın
yağmurunu, suyunu halka satmaktır.
Şimdiye kadar, bakın arkadaşlar,
DEDAŞ, elektrik üretimi bu şekilde özele devredildi. Ne oldu? Bundan
yine halk, yurttaş, çiftçi zarar gördü ve dolayısıyla
aslında ülkenin ekonomisi zarar görüyor. Bakın, on gün önce
Kızıltepedeydik. On gün boyunca elektrikler kesikti ve ekinler
sararmıştı, toprak çatlamıştı. Bizzat ben bölgeye
gittim. Yurttaşımız ne yaptı? Artık bir işe
yaramayan o alanlarda mecburen kendi hayvanlarını otlatarak en azından
telef olan o ekinleri bu şekilde kullanmaya çalıştı ve 2
milyon dönüme yakın arazinin 600 bin dönümü bir hafta önce bu şekilde
telef oldu. Tabii bir hafta önce diyorum, son gelen fotoğraflar da
arkadaşlar böyle, o 600 bin herhâlde 1 milyona
çıkmıştır. Niye? Çünkü elektrik de aslında artık
günümüz teknolojisine göre neredeyse hava ve su gibi temel bir ihtiyaçtır.
Kalkıp bunu özelleştirdiniz, adam istediğine ceza kesiyor,
istediği zaman elektriği kesiyor. İşte ekinler, çiftçimiz
de bu şekilde maalesef zarar görmektedir. Dün de Kızıltepenin
Başak yani Sınara köyünde DEDAŞ yetkilileri gidip elektriği
kesmek istemiş ve ilginçtir, bunu yaparken de iktidar, maalesef, askeri ve
polisi DEDAŞın emrine vererek yurttaşın elektriğini
kesmesi için onlara yetki veriyor. Ya, böyle bir şey olur mu? Yani
devletin, iktidarın bu anlamda hizmet etmesi gerekirken ekinler kurusun
diye gidip elektriklerini kesmesi için onlara kolluk kuvveti de tahsis ediyor,
yani el insaf.
Özellikle 1inci maddede bu var, su kaynakları
ve havzaların üzerine ve etrafına kurulacak olan güneş enerji
sistemi için devasa türbinler kurulması öngörülüyor. Bu türbinler bu
arazilerin üzerine binlerce ton molozun dökülmesine, hava, toprak ve suyun
kirlenmesine, yer altı ve yer üstü canlı cansız
organizmaların olumsuz etkilenmesine sebep olacaktır. Bölgenin
habitatını ve ekosistemini tümden bozma riski taşıyan böyle
düzenlemede çevresel etki değerlendirmesi raporuna dahi gerek
duyulmaması büyük bir sorun teşkil etmektedir.
BAŞKAN Sayın Aslan, bir
dakikanızı rica edebilir miyim? Ekleyeceğim sürenizi.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Başkanlıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahramanla birlikte Genel Kurulu teşrif
eden Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov ve
beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sooronbay Ceenbekov ve
beraberindeki heyet Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
İsmail Kahramanla birlikte Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir.
Kendilerine Başkanlık Divanımız ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu adına "Hoş geldiniz." diyorum.
(Alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Ekleyeceğim sürenizi.
Buyurun.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Biz de kendilerine
Hoş geldiniz. diyoruz.
Ben teşekkür ederim, sağ olun.
Yine, madde 2de DSİ tarafından
bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu
kararıyla isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati
aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetleri yapılabilir. hükmü getirilmiştir. Bu
madde DSİ çiftçisinin rızası aranmaksızın
toprağına zorla el koyma yetkisini tanımaktadır. DSİ
bu yetkiye dayanarak köylünün, çiftçinin arazisine el koymak suretiyle büyük
şirketlere ihale usulü satışını yapabilecektir.
Yine, su havzasının işletilmesi
-madde 7de- gerçek ve tüzel kişilerce kullanılabilir
kılınmaktadır. Su kaynaklarından ve su havzalarından
çiftçinin ihtiyacı olan su DSİ onayıyla şirketler ve özel
şahıslar tarafından çiftçilere verilmektedir. İlgili
maddenin eklenmesiyle su havzaları ve kaynakları özelleştirilerek
şirketlerin tekeline girmektedir yani bir nevi halkın olan devlet
bunu ne yapıyor? Şirketlere havale ediyor, halkın
çıkarlarını, menfaatlerini de birkaç zengine, birkaç astronomik
rakamda zengin olanlara maalesef peşkeş çekmektedir. Bunun ispatını
da şöyle anlatabiliriz: İsim vermeyeceğim ama son iki yılda
sadece 4 büyük şirkete eski parayla 5,5 katrilyon vergi affı
gelmiştir. 5,5 katrilyon demek 1 milyon insanın cebine 5.500 lira
girmesi demektir. Ama bakın, Kızıltepede 3 bin çiftçinin -ki bu
da masa başında yazılmış borçtur, yoksa gerçek anlamda
tahakkuk etmiş borç değildir- 180 trilyonluk vergi borcu, elektrik
borcu vardır. Bunlar affedilmiyor, silinmiyor ama 4 şirketin 5,5
katrilyonu siliniyor. Niye siz 4 kişinin menfaatini 3 bin insanın,
halkın menfaatine tercih ediyorsunuz? Bunu halk soruyor, sormakta da
haklıdır, biz de halkımız adına buradan soruyoruz.
Yine, 11inci maddede Bakım ve işletme
ücretleri adı altında çiftçiler borçlandırılmaktadır.
DSİ de bu ücretleri çiftçilerden alıp özel ve tüzel kişilere
ödeyecektir. Bir bakıma devlet, özel ve tüzel kişilerin de
tahsildarlığını yapacaktır. Tıpkı şu
anda TEDAŞ yetkilileri gidip köylerde elektrik kestiği zaman
nasıl ki kolluk mensupları onların hizmetine amade
kılınıyorsa şu anda da öyle bir yetki söz konusudur.
Yani anlayacağımız, arkadaşlar,
bu işin cefasını köylüler, çiftçiler çekecek, sefasını
ise özel şirketler sürecek. Bu, vicdana aykırıdır ve bu,
dediğimiz gibi uluslararası sözleşmeye de doğa kanununa da
aykırı bir uygulamadır. Mühendislere, kadroya atanacak
personellere yazılı sınavlarının yanında sözlü ve
uygulamalı sınav getirilmesi de -tıpkı şu anda
görüyoruz öğretmen ve memur atamalarında olduğu gibi- siyasi ve
subjektif değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Bunlar bu şekilde
tutulacaktır. Oysaki liyakat esasına göre personel ataması
yapılmalıdır.
Biz hemen kayyumla ilgili kısmına gelelim.
Her ne kadar ismi kayyum değilse de pratikte, fiiliyatta resmen
kayyumvari bir uygulamadır. 47, 48, 49, 50, 51, 52nci maddelerin hepsi birbiriyle
ilişkili olup sulama birliklerinin tüzel kişiliğini ortadan
kaldırmaktadır ve birliğin demokratik katılımcı,
yönetim yapısını değiştirmeye yöneliktir. Şu anda
Yüksek Seçim Kurulu tarafından bölgelerinde seçimi yapılan, 14.484
meclis üyesi bulunan 378 adet sulama birliği bulunmaktadır.
Birliğin başkanı ve organları birliğe üye olan
çiftçiler tarafından seçilmektedir. Oysa yapılan bu düzenleme
demokratik, katılımcı yönetim anlayışıyla kurulan
birliklerin tüm organlarını ortadan kaldırıp onun yerine otokratik
bir yönetimle, anlayışla birliğin başkanını ve
birliğin yönetim kurulu görev ve yetkilerini DSİ tarafından
atanacak kamu personeline yani kayyuma devretmektedir. Kayyum pratiğini
gördünüz, şimdiye kadar 10un üzerinde kayyumu görevden aldınız.
Kimi yolsuzluktan kimi işte, FETÖden vesaireden şu anda 10un
üzerinde kayyum görevden alınmış. En son, geçtiğimiz hafta
Mardinin Ömerli ilçesi ve Dargeçit ilçesi kayyumları görevden
alınmıştı. Bunun da ondan bir farkı olmayacaktır.
Hem biz demokratik, katılımcı bir yapı diyoruz hem de
pratikte maalesef otokratik bir yönetim söz konusudur. Çiftçi seçtiği
sulama birliği başkanına hesap sorabilir ve başkan da
kendini hesap vermek zorunda hissedecektir, öyledir zaten ama şu anda
memurların öyle bir hassasiyeti, öyle bir endişesi de yok, zaten
bazı kurumlardaki işleyişten bunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Bu, antidemokratiktir, tam tersine, bunun daha da katılımcı bir
şekle evrilmesi gerekirken bunu alıp tam da böyle dikte ettirecek,
dikta ettirecek şekilde memurlara bağlamak o çiftçilere, halka ve
demokrasiye de büyük bir darbedir, çiftçinin iradesini tanımamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika size ek süre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Bu son bir
dakikamızı da geçtiğimiz gün ceza alan Burcu Çelik Özkan
Milletvekilimize ayırmak istiyoruz. Kendisine maalesef haksız,
hukuksuz bir şekilde yedi yıl üç ay ceza verilmiştir.
Arkadaşlar, siz her ne kadar Yargı
bağımsız. diyorsanız da inanın siz de
inanmıyorsunuz. Çünkü mevcut kanunlara göre, mevcut hukuka göre zaten
yapılan yanlıştır, mevcut yasalara göre bu cezalar
verilemez zaten. Eğer yargı bağımsızsa, iktidarın
müdahalesi yoksa o zaman yargı şu anda Meclisin bu iradesini
tanımamaktadır çünkü buradan çıkan Anayasaya göre, buradan
çıkan kanunlara göre hüküm vermemektedir. Yani görüyoruz barış
söylemleri bile terör örgütü propagandası kapsamında
cezalandırılmaktadır. Örneğin Alparslan Kuytulun bir
eleştirisi dahi örgüt propagandası kapsamında ve şu anda
içeride, tek başına hücrede tutulmaktadır. Ben, kendilerine ve
bütün tutuklu milletvekillerimize de buradan saygılarımı
iletiyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, polis teşkilatımızın
kuruluşunun 173üncü yıl dönümü dolayısıyla bütün
teşkilat mensuplarına kutlama dileklerimi, mesajlarımı
iletmek istiyorum ama bunun yanında özellikle altını çizerek
şunu da vurgulamak istiyorum: Gece gündüz, hafta sonları, spor
müsabakaları da dâhil olmak üzere yılmadan, bıkmadan, evinden
ayrılırken can ve mal güvenliği her zaman risk altında olan
polis teşkilatımızın değerli mensuplarının
özlük haklarında iyileştirme yapılması, 3600 ek göstergenin
kendilerine verilmesi ve tabii, bunun yanı sıra mesai
uygulamalarının yapılması, hafta içi, hafta sonu ve vardiya
uygulamalarında iyileştirmeler yapılması,
teşkilatımızın da polis memurlarımızın da
bizlerden her zaman talep ettikleri dilekleridir, bunu da ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir kanun
tasarısı gene önümüzde. Torba yasa üzerine bir eleştiri yapmak
ve buna zaman ayırmak istemiyorum ama gerçekten çok farklı
kanunlarda, 30u aşan kanunda değişiklik öngören bir
tasarıyla karşı karşıyayız ve her bir maddesi,
baktığınızda, gerçekten, üretimimiz adına, çiftçimiz
adına, tarım sektörümüz adına ve diğer, kanuna eklenen
bazı maddelerle -tarım dışı alanları da
ilgilendiren bazı maddelerle- ülke ekonomimiz, geleceğimiz adına
çok önemli. Ancak, bu tasarının Komisyon gündemine gelmeden önce
sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, meslek
örgütleri, ilgililer, üniversiteler ve diğer ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının düşünceleri, görüşleri alınmadan,
bir ortak akılla daha iyiyi bulma çabası ortaya konmadan Komisyona ve
Meclisimizin gündemine getirilmiş olmasını da özellikle bir
sorun olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Aynı zamanda esas
komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna gelen bu
tasarının tali komisyon olarak Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu, Çevre Komisyonu ve İçişleri
Komisyonuna gittiğini ve bu tali komisyonlardan da herhangi bir rapor
gelmediğini yani tasarı üzerinde görüş bildirme ihtiyacı
duymadıklarının da altını çizerek belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı her ne
kadar çok fazla sayıda kanun üzerinde değişiklik önerisi
getiriyorsa da birkaç temel konuda, özellikle ülke ekonomimiz, çiftçilerimiz,
ormanlarımız, doğal varlıklarımız ve
geleceğimiz adına ve ormanlarımızı da içine alan ekosistem
üzerinde çok önemli, sorunlu maddeler taşımaktadır. Öncelikle şunu
belirtmek istiyorum ki bu düzenlemelerle getirilen birçok konu -ki bunlar
arasında özellikle arazi toplulaştırması ve tarla içi
geliştirme hizmetleri, 2.500ün üzerindeki sulama kooperatiflerinin
denetimi, gözetimi, 378 sulama birliğinin DSİ tarafından
atanacak, az önceki arkadaşımın da belirttiği gibi bir nevi
kayyum atamasıyla yönetilmeye çalışılması ve tabii
orman düzenlemeleri ormanlarla ilgili daha birçok konu- Orman
Bakanlığımızın ve Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğümüzün idari ve personel kapasitesini gerçekten çok
aşmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kanun
tasarısında -şunu özellikle belirtmek istiyorum- bakın,
arazi toplulaştırması var, tarla içi geliştirme hizmetleri
var, belediyelere devir meseleleri gündemde -yani İçişleri
Bakanlığı ve belediyeleri doğrudan ilgilendiren- personel
alımları ve istihdam konusu var; su kullanımının,
dağıtımının hizmet alımı yoluyla devri var,
bakanlıklar arası ödenek devirlerini içeriyor, Orman Kanununda
değişiklikler; ormanlarımızın tahribatı, orman
yangınlarıyla mücadele ve orman vasfı dışına
çıkarılma çabası var, belediyelerin genel bütçe gelirlerinde
DSİye borçlarının kesilmesi gibi hükümler var,
Kamulaştırma Kanununda değişiklik öneriyor, İmar
Kanunundaki bir değişiklikle düzenleme ortaklık payına dair
düzenlemeler var.
Şimdi, şunu özellikle
Sayın Bakan
burada. Tarım Bakanımız ile her ikisinin olduğu bir ortamda
bizatihi kendilerine söyledim. Aslında bu tasarı Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın
sanki
Öyle olduğunu iddia etmiyorum ama bu getirilen düzenlemeler bunun
böyle olduğunu ortaya koyuyor. Tarım
Bakanlığımız işini iyi yapamıyor, arazi
toplulaştırması işini beceremedi. Sulama birlikleri her
hâlükârda Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın
bünyesinde olsa da tarla içi geliştirme hizmetlerini beceremiyor; sulama
kooperatiflerinin denetimi, genel kurulları vesaire bu işleri
yapamıyor. Peki, bunları kim yapar? Orman ve Su İşleri
Bakanı. Yani bir hükûmetin bir bakanlığından Bunu
yapamıyor, bunu yönetemiyor, bu işte etkin bir görev yerine getiremiyor.
Bunu bu bakanlık yapsın. düşüncesinin kabul edilebilir bir
düşünce olmadığını belirtmek istiyorum.
Tabii, kanunların, kanun hükmünde
kararnamelerin, bu mevzuatın hukuk devletlerinde, hukukun
üstünlüğünün olduğu devletlerde kamunun genel
çıkarlarını, toplumun düzenini sağlayan ve doğa-insan
dengelerini gözeten metinler olması gerekirken burada doğayı
tahrip edecek düzenlemelerin olduğu, özelleştirme uygulamalarına
dayalı ve orman alanlarının tahribini öngören düzenlemelerle
sömürü düzenini ve üstünlerin hukukunu kollayan bir tasarı olduğu
söylenebilir.
Bu tasarı, doğal
varlıklarımızın -altını çizerek söylüyorum-
siyasete ve ticarete alet edilmesinin önünü açan bir tasarıdır ve
suyun ve doğal varlıklarımızın metalaşmasını,
ağaçlarımızın -dikili ağaçlarımız da dâhil
olmak üzere- metalaşmasını düzenleyen bir tasarıdır,
bir utanç vesikasıdır esasen.
Bu kanun tasarısı, demokrasiyi, öz
yönetimi, yerelleşme ve ademimerkeziyetçi yönetim
anlayışını ortadan kaldıran, katleden bir
vesikadır.
Bu tasarıyla sulama birlikleri ve kooperatifler
aslında kötü yönetildiği için değil, gerçekten iyi
yönetildiği için ve su gibi aziz kaynaklarımızda birilerinin
gözü olduğu için, bu düzenin, sulama birlikleri ve kooperatifler
üzerinden, çiftçi örgütlenmeleri ile katılımcı demokratik
süreçlerin
Bu sularda gözü olanların, buraların
özelleştirilmesini, buraların ticarileştirilmesini ve suyun ve
ormanların meta hâline getirilmesini arzu edenlerin talebi
doğrultusunda geldiği ortaya çıkıyor, görünüyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, tasarının
en önemli konularından birisi sulama birlikleri. Ülkemizde 378 adet sulama
birliği var. Devlet Su İşlerinin sulama birlikleri raporunun
ilgili sayfasını açacağım. Sulama birliklerinin durum
analizi yapılmış ve bu sulama birliklerinin, sayı
itibarıyla 378 sulama birliğinin 19u çok başarılı
statüde, yüzde 5; 109 birlik başarılı statüde, yüzde 29; 133ü
iyi düzeyde başarılı, yüzde 35 düzeyinde; 92 birlik orta
düzeyde, yüzde 24; kötü olarak tanımlanan sadece ve sadece 17 birlik
değerli arkadaşlar, yüzde 5. Yani bu, pire için yorgan yakmaya
benziyor. 378 birlikte 17 birlik Devlet Su İşlerinin analiz raporunda
kötü diye tanımlandığı için Bunlar yönetilemiyor. deyip
Sayın Bakan her ne kadar tasfiye olmadığını söyleyecek
olsa da sulama birliklerinin tasfiyesidir. Birlik yönetimlerinin
katılımcı, demokratik yönetim anlayışından
uzaklaştırılmasıdır. Yüksek Seçim Kurulu
tarafından seçilerek organları belirlenen sulama birlikleri devletin,
bakanlığın ilgili birimine devredilecek ve oradan atanacak
kayyum niteliğinde, kayyum olarak ifade edilebilecek bir memurun denetim
ve kontrolüne terk edilecek. O memurun da -çok aşikârdır- Hükûmetin
siyasi politikalarından etkilenerek karar verebiliyor olmasıyla, bu
birliklerin kimi zaman belediyelere devredilmesi imkânının da
tanınmasıyla, yine siyasi bir menfaat uğruna, istenilen
belediyeye devredilmesi, istenilmeyen belediyeye devredilmemesi yolunda, az
önce söylediğim sulama birlikleri ve su ticarete ve siyasete alet
ediliyor.
Yine Devlet Su İşlerinin bu raporunda,
bakın tahsilat/tahakkuk oranı diye bir oran var. Bu birliklerde
suyu kullanan üreticinin kullandığı su üzerinden bir tahakkuk
ortaya konur, bu tahakkukun ne kadarının tahsil edildiğini ifade
eder. Bakın, 1999 yılında yüzde 49 iken bu oran, 2006da yüzde
51e, 2015te yüzde 64e, 2016da yüzde 68e
Yani sürekli bir iyileşme,
düzelme varken bu neden rahatsız etti de bu birliklerin Tahsilat/tahakkuk
oranı iyi değil. düşüncesiyle 93ten bugüne kadar bu yirmi
beş yıllık serüveni bir anda iptal ediliyor, reddediliyor?
Bu tahsilat/tahakkuk oranının düşük
olmasının temel sebebi de şu değerli arkadaşlar:
Türkiye ortalamasının çok altında tahsilat ve tahakkuk
oranı gerçekleşen bölgelerimizin genellikle hububat
tarımının daha yoğun olarak yapıldığı
ve nadas uygulamalarının devam ettiği bölgeler olduğunu da
görüyoruz. Yani üretim gelirleri, ekstansif tarım dediğimiz üretim
şekliyle, yöntemiyle birim alandan daha düşük gelir elde ettiği
için çiftçi, parasını ödeyemediği için, yoksa gidip tatil
yaptığı için değil, keyfi için değil
Ama üretim
maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle bunu
karşılayamadığı için ödeyemiyor; yoksa, entansif
tarım, daha yoğun, birim alandan daha yüksek endüstri bitkilerinin
üretildiği alanlarda suyu kullanan çiftçiler parasına da sadık
ve kendi birliği içerisinde kendi başkanı, meclisi ve yönetim
kurulunun marifetiyle son derece başarılı bu işi bugüne
kadar götürmüşler. Peki, neden bunlar bir anda bir kanun
tasarısıyla önümüze geliyor ve değişiklik
yapılması talep ediliyor? Kabul edilebilir değil.
Bakın, yine bu birliklerin gerçekleşen
bütçe değerleri: Gider toplamı 538 milyon 278 binken 512 milyon 473
bin gelir toplamı; hemen hemen bir denk bütçeyle geliri ve gideri
birbirini karşılayan, hiçbir kâr amacı gütmeyen,
yaptığı yatırımları su olarak, sulama tesisleri
olarak hizmete sunan ve seçimle gelindiği için politik müdahalelerden de
uzak duran birlikler. Bu birlikleri
Sayın Bakandan rica ediyorum, bu
tasarıyı lütfen geri çeksin. İktidar partisinden rica ediyorum,
bu tasarıyı geri çekiniz. Onun yerine size önerim
Güneydoğu
Anadolu Projesinin -GAP projesinin, 1989 yılında master planı
yapılmış olan GAP projesinin, 1,8 milyon hektar arazinin
sulamaya açılmasını öngören GAP projesinin, hani şu büyük
GAP projesinin, övüne övüne göğsümüzü kabartarak söylediğimiz Entegre
Kırsal Kalkınma Projesinin- bugün tarımsal sulama amaçlı
ne kadarının tamamlandığını biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Hidroelektrik santrallerin tamamlanıp yüzde
100e varan oranda elektrik üretiminin gerçekleştiğini biliyoruz.
Peki, tarımsal sulama yatırımlarının ne kadarı
gerçekleşti, ne kadarı işletmede? Hemen size bir rakam vereyim,
2017 yılı sonu itibarıyla GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının faaliyet raporundan
aldığım rakamı söylüyorum: 1,8 milyon hektar alanın
546.345 hektarı sulamaya açılmış. 197.969 hektarın
sulama şebeke inşaatı devam ediyor. Peki, 1,8 milyon hektar
arazinin hâlâ daha planlama aşamasında olanı ne kadar biliyor
musunuz? 1 milyon hektarın üzerinde bir alan hâlen daha planlama
aşamasında. Yüzde 30,4ü tamamlanmış GAP sulama
projelerinin değerli arkadaşlarım.
Çiftçinin tarlasına suyu götürüyorum. diyerek
sayaç koyup o sayaçtan geçen bir damla suyun bile ücretsiz olmasını
sağlayacak düzen getirileceğini -ki burada sulama birlikleri kâr
amacı gütmeden suyu en iyi, en doğru kullanma amacıyla bir
katılımcı demokratik yönetim anlayışıyla
yönetilirler- düşünüyoruz ama GAP bölgesinin yüzde 70inin tarımsal
sulama projelerinin hâlâ daha planlama aşamasında olduğunu da
görmemiz, bunun üzerinde durmamız, bunun üzerine gitmemiz gerekiyor.
Tabii, bu kanun sadece sulama birliklerini
değil, sulama kooperatiflerini de... 2.500 adet sulama kooperatifi var, bu
kooperatifler Tarım Bakanlığı bünyesinde denetimleri,
gözetimleri yapılan, genel kurulları Bakanlık
teşkilatı tarafından, il ve ilçe teşkilatları
destekleriyle yapılan yani Türkiye'nin bütün ilçelerine
yayılmış geniş bir teşkilatı olan bir
bakanlığın bünyesinde yapılıyor iken bunların da
Devlet Su İşlerine devredilmesi sonucunda, Devlet Su İşleri
hangi idari teşkilat yapısıyla bu 2.500 sulama kooperatifinin
genel kurullarını yapacak, bunları denetleyecek, bunları
gözetebilecek? Bu, kapasitenin çok üzerinde bir görevdir, bir sorumluluktur. Bu
sorumluluğun Tarım Bakanlığından alınıp
Devlet Su İşlerine devredilmesi
Arazi
toplulaştırması, evet, sorumlu
Devlet Su İşlerinin
bunu yapabilmesi de aynı şekilde bir devir öngördüğü için onun
da Devlet Su İşlerinin kapasitesinin çok üzerinde bir durum
yaratacağı aşikârdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Taşlık, kayalık ve benzeri orman vasfı taşımayan
alanlar -o kamu yararının hukukta nerede bir tanımı var,
çok görece bir kavram olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz- kamu yararı
düşüncesiyle, kamu yararı ilkesi esas alınarak Bakanlık
izniyle, bu alanlar, orman vasfı dışına
çıkarılabilir, konut olabilir
Bakın, değerli arkadaşlar,
ormanın içinde, kıyısında, kenarında veya
dışında orman vasfı taşımayan diye bir alan
olmaz. Burada orman vasfını taşıyor olması, üzerinde
illa dikili bir ağaç olmasını gerektirmez, orada yarın bir
gün yine dikili ağaç üreyebilir. Orayı mevcut durumda bile flora,
faunanın ve biyoçeşitliliğin var olduğu alan olarak görmek
gerekir. Buraları konut alanlarına açmak demek, buralara imar
uygulamak demek, buraların sanayiye, ticarete konu edilmesi demek bu
alanların yok edilmesi, tahrip edilmesi demek. Bu, ormanlara da sirayet
eden bir çözülmeye neden olur.
Sayın Bakan Bunun 2 katı, 3 katı
başka yerde zaten ağaç dikeceğiz, bunlar çok önemli değil.
Niye böyle düşünüyorsunuz? diyor. Sayın Bakana ben de rica ediyorum:
Sayın Bakan, 2 katı, 3 katı siz gene
ağaçlarınızı dikiniz, elinizi tutan yok, biz de destek
verelim, gelelim, hep beraber dikelim ama orman tanımı dışına
çıkarmayınız, ormanlarımızın 1 milimetrekaresinin
dahi tahrip olmasının önünü açmayınız diyorum.
Bu anlamda, tabii, bu, Anayasanın ilgili
maddelerine de 169, 170 ve 171inci maddelerine de aykırı
birtakım uygulamaları, düzenlemeleri beraberinde getiriyor.
Değerli arkadaşlar, bu kanun
tasarısı tabii bununla da kalmıyor. Burada, sulama birliklerinin
dışında, bu ormanlarda yer altı depolarına izin
verilmesi
Bakın, baraj havzalarında ifadesi kanun hükmünden
çıkarılıyor yani baraj havzalarında dahi ormanla ilgili bu
işletmelere izin verilmesinin önü açılıyor, baraj
havzalarında dahi yer altı depolarına izin veriliyor.
Denilebilir ki: Buralar, bu depolar meyve ve tarımsal ürün için, bu
amaçla kullanılacak yer altı depoları. Güzel, o zaman onu
kanuna tanımlayalım, net koyalım. Meyve, sebze, tarımsal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Sayın
Başkan, bitireceğim.
BAŞKAN Sayın Sındır,
tamamlayın lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla)
gıda ve
tarım ürünlerinin depolanması için olduğunu kanun maddesine
koyalım net olarak.
Buradan başka endişelerimizi de
açıkça beyan etmek istiyorum: Acaba bu yer altı depolarına her
türlü metanın, her türlü maddenin depolanmasına açık olan madde
hükmü, yarın bir gün tehlikeli atıkların -buna Akkuyu Nükleer
Santralinin atıkları da dâhil olmak üzere- depolanmasının
da önünü açan, ona da imkân veren bir madde hükmü müdür? Evet, öyledir; ona da
imkân veriyor çünkü bir sınırlama getirmiyor. Orman
alanlarının ve baraj havzalarının altına yapılacak
yer altı depolarının da ne kadar ciddi bir tehdit olduğunu,
sadece ve sadece bir çevre felaketi değil, aynı zamanda yer altı
su hareketlerini de olumsuz etkileyeceğini özellikle belirtmek istiyorum.
Bu kanun tasarısı ne çiftçimizin ne
ülkemizin ne insanımızın ne doğamızın
yararınadır; buna karşı olduğumuzu belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sındır.
Şahsı adına, Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Öntürk konuşacaklar.
Buyurun Sayın Öntürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, polis
teşkilatımızın 173üncü yıl dönümünü kutluyorum.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize şükranlarımı,
minnetlerimi sunuyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bu kanun
tasarısıyla, su zengini olmayan ülkemizin su kaynaklarının
daha etkin planlanması, değerlendirilmesi ve yönetilmesi için görev
ve yetkilerine ilave edilmesi gereken hususlarda düzenleme yapılması
ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu düzenlemelerle, sulama maksatlı
baraj, gölet gibi depolama tesislerinin ve sulama tesislerinin amortisman
bedelinden vazgeçilerek çiftçimize 33 milyar TLlik destek
sağlanmaktadır.
Tasarıyla, zirai maksatlı sulama
tesislerinin elektrik ihtiyacının karşılanması için
kurulacak enerji tesislerinin lisans alma sınırına tabi
olmaksızın DSİ tarafından yapılmasına dair yetki
verilmiştir. Böylece, zirai maksatlı sulama tesislerinin elektrik
ihtiyacının yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanarak
karşılanması gibi devrim niteliğinde bir yeniliğe imza
atılmaktadır.
Yine bu düzenlemeyle, sulama birlikleri
tarafından işletilen sulama tesislerinde su
kullanıcısı çiftçilerden intikal eden şikâyetler dikkate
alınarak sulama birliklerine kamu personeli yöneticilerin atanması ve
bu birliklerin denetiminin artırılarak sulama tesislerinin çiftçimize
problemsiz hizmeti için 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanununda
düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenlemeyle, birlik
müdürü, birlik saymanı ve diğer çalışanların tüm özlük
hakları korunarak istihdamlarına devam edilmektedir. Birlik meclisi
yönetim kurulu ve denetim kurulu organları feshedilerek
sorumlulukları birlik başkanlığının altında
toplanmakta, karar alma süreçleri de daha etkin ve hızlı hâle
getirilmektedir. Kamu görevlisi olan birlik başkanı sayesinde adil,
eşitlikçi, sürdürülebilir ve kaliteli hizmet verilerek çiftçilerimizin bu
yöndeki şikâyetleri ortadan kalkacaktır. DSİ sayesinde sulama
birliklerinin kurumsal kapasitesi artırılarak araç ve iş
imkânları bakımından desteklenecek olan birlikler, çiftçiye daha
iyi hizmet sunacaktır. Birlik üyelerinin hakları ve
sorumlulukları açıklığa kavuşturulacak,
sınırsız olmayan ve dünyada gelişen şartlar dâhilinde
stratejik önemi gittikçe artan su ve toprak kaynaklarının
korunması, geliştirilmesi ve kullanımı disipline edilecektir.
Görüştüğümüz kanun tasarısıyla
DSİ tarafından inşa edilen baraj, gölet gibi sulama tesislerinin
yapımı için harcanan bedellerin çiftçilerimizden
alınmasından vazgeçilmekte, böylece çiftçilerimizin zirai
üretimindeki maliyet girdisi azaltılarak elde edecekleri ürünlerdeki
kârlılık payı artırılacaktır.
Bu tasarıyla çiftçilerimize verdiğimiz en
önemli müjdelerden biri de tarla içi sulama sistemleri desteği adı
altında ilk kez bir destekleme uygulamasını getiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla,
ayrıca, arazi toplulaştırılması ve tarla içi
geliştirme hizmetlerine ilişkin değişiklikler de yer
almaktadır. Hükûmetlerimiz döneminde şu ana kadar Tarım Reformu
Genel Müdürlüğü tarafından toplam 5 milyon 564 bin 280 hektar
alanın toplulaştırılması tamamlanmış, 1 milyon
782 bin 458 hektar alanda toplulaştırma çalışmaları
devam etmektedir. Yine, ayrıca, DSİ tarafından 70.569 hektar
alanda toplulaştırma çalışması
yapılmış, 342.023 hektar alanda da toplulaştırma
çalışmaları devam etmektedir.
Görüldüğü üzere, DSİ, daha önce de
toplulaştırma çalışmalarını yürüten ve bu konuda
deneyimli bir kurumdur. Bu işlerin tek elden ve hızlı bir
şekilde yürütülerek yatırımların daha kısa sürede
faydaya dönüşeceği düşünülmektedir. Bu iş ve işlemleri
yürütecek teşkilat yapısının oluşturulması
amacıyla 1 adet genel müdür yardımcılığı, 3 adet
yeni daire başkanlığı ihdas edilmiştir. Kurumlar
arası koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan ve kamu
kaynaklarının israfına sebep olan problemler ortadan
kaldırılmış olacaktır. Kanal ve boru güzergâhları
için zarar, ziyan ve ürün kayıpları bedelleri kısa sürede
ödenerek çiftçilerin mağduriyetleri önlenmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Kamulaştırma
Kanununda yapılan değişikliklere ilişkin düzenlemelerle de
yerel mahkemeler tarafından belirlenen kamulaştırma bedelinin
istinaf ya da Yargıtay tarafından düşürülmesi durumunda
vatandaşa ödenen bedelin geri alınmasında yaşanan
mağduriyetler önlenmiş olacaktır ve vatandaş ile devletin
karşı karşıya gelmesi önlenecektir. Geri ödemelerde hak
sahiplerinin karşılaştığı tarımsal üretim
araçlarının haczi gibi olumsuzluklar engellenmiş olacaktır.
Kamulaştırma Kanunundaki düzenlemeler ile kamulaştırma
maksatlı değer tespitlerinde uluslararası standartlara uygun,
denetlenebilir ve hakkaniyetli değerlemelerin yapılması
sağlanacaktır. Kamulaştırma Kanunu gereğince geri
alınması gereken ancak alınamayan borçların birikmiş
faizlerinden vazgeçilmesi hükmü getirilmektedir. Bu sayede devlet ile
vatandaşın devamlı karşı karşıya gelmesi
önlenmiş olacak ve birçok sosyal problem ve mağduriyetin önüne
geçilmiş olacaktır.
Bu yasayla ayrıca yer altı suyu
kooperatiflerinin DSİye geçişi ile ilgili yapılan
düzenlemelerde kooperatiflerin tek elden, DSİ tarafından yönetilmesi,
projelerin tek elden çıkması muhtemel problemlere zamanında
müdahale edilmesi ile kuyu, pompa gibi tesislerin bir an evvel faydaya
dönüşmesi sağlanacak ve sulama şebekelerinin inşasında
yaşanan gecikmelerin önüne geçilmiş olacaktır, sürdürülebilir
bir yer altı suyu kooperatif yapısı oluşturulacaktır.
Yer altı sulama kooperatiflerinin birikmiş 56 milyon TL borcunun
affedilmesiyle sulama kooperatiflerinin borç yükü azalacak ve böylece çiftçinin
refah düzeyinin yükselmesi sağlanacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu yasayla ayrıca
ülkemizde yıllık olarak yaklaşık 6 milyon büyükbaş, 15
milyon küçükbaş hayvan olmak üzere toplam 21 milyon hayvan küpelenerek
kayıt altına alınmaktadır. Yapacağımız
değişiklikle, maliyeti yıllık 63 milyon Türk lirasına
gelen küpe bedelleri Bakanlığımız tarafından temin
edilerek yetiştiricilerden bedel alınmaksızın uygulama
sağlanacaktır. Böylece küpeleme oranı artacak,
kayıtlılık oranı artacak ve hayvan hareketlerinin
izlenmesinde gelişme sağlanacaktır. Aynı zamanda, hayvan
sahipleri ile uygulayıcılar arasında geçen küpe bedeli ücreti
diyaloğu ortadan kalkacaktır.
Yine bu düzenlemeyle 5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
hükümlerince, resmî kontrollere ilişkin yetki verilen meslek
gruplarına ilişkin tabloda değişiklik yapılarak su
ürünleri mühendisi, gıda mühendisi, balıkçılık teknolojisi
mühendisi, ziraat mühendisliğinin ilgili bölümleri ile tütün teknolojisi
mühendislerinden de yararlandırılacaktır.
Tohumculuk alt birlik gelirleri arasında yer
alan birlik üyelerinin tohumculukla ilgili ürün, mal ve hizmet satışlarından
binde 3 oranında kesilen komisyon oranı binde 1e çekilmektedir.
Böylece, sektör örgütlenmesinin gerçekleşeceği faaliyetlerin
kayıt altına alınmasının kolaylaşacağı
ve üyelerinin faaliyetleri sonucu elde edecekleri gelirde artış
sağlanacağı değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, ormanla ilgili
yapılan düzenlemelerde, ülkemiz, orman kadastrosunun bitirilmesi hedefinin
gerçekleştirilmesi ve kadastro komisyonlarının
yapısının sadeleştirilmesi, kadastro sırasında
karşılaşılan teknik eksikliklerin giderilmesinin
sağlanması amaçlanmaktadır. Orman kadastro komisyonları
bünyesinde ziraat mühendisi yer aldığından, ziraat odasında
1 temsilci üyenin komisyon teşekkülünde yer alması zorunluluğu
ortadan kaldırılarak komisyonun teşekkülü
kolaylaştırılmakta ve çalışmalardaki bürokratik
işlemler azaltılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle,
itirazların kadastro mahkemesine yapılması sağlanarak süreç
kısaltılmıştır. Orman yangınlarıyla
mücadelede uygulanamayan mükellefiyetlik sistemi kaldırılarak yerine
gönüllülük sistemi getirilmektedir. Orman yangınlarıyla mücadele
kapsamında kara yollarında geçiş üstünlüğüne sahip
araçlar maddesine orman yangınlarıyla mücadele eden araçlar da
eklenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika ek süre
veriyorum size.
MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) Yine aynı amaca uygun
olarak TRT ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon
kuruluşları ve radyolarda orman kaynaklarının usulsüz
müdahalelere, tabii afetlere, orman yangınlarına karşı
korunması ve gerekli tedbirlerin alınması konularında
uyarıcı ve eğitici mahiyette kamu spotu adı altında
zorunlu yayın yapılmasını gerektiren bir düzenleme
yapılmıştır. Yapılan düzenlemeyle orman yangınlarıyla
mücadelede daha etkin ve verimli mücadele yapılması hedeflenmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu yasayla
Türkiye'deki su sıkıntıları, çiftçimizin daha ciddi
gelirler elde etmesi, orman köylümüzün, orman
vatandaşlarımızın daha müreffeh bir hayata kavuşması
için önemli düzenlemeler yapılmaktadır.
Bu yasanın ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öntürk.
Şahsı adına Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasayla
karşı karşıyayız. Kulak küpesi var, sulama birlikleri
var, toprak toplulaştırması var. Devlet Su İşleri,
bırak bu işleri! Küçükken böyle derdik: Devlet Su İşleri,
bırak bu işleri! Evet, Devlet Su İşlerine bir sürü görev
yüklüyorsunuz. Şimdi arazi toplulaştırmasını da
Tarım Bakanlığından alıp Devlet Su İşlerine
yüklüyorsunuz. Bakalım bu kadar personeli var mı, bu kadar bilgi
birikimi var mı?
Neden torba yasa dedik? Çok fazla konuyu bir yere
koyuyorsunuz. Bu kadar değildi Komisyona ilk geldiği hâlde. Sonradan
yeni maddeler eklendi. Siz zaten hep maddeler eklemeye müsaitsiniz. Bakın,
tam bir yıla yaklaştı gazeteci, yazar ve İstanbul
Milletvekilimiz Enis Berberoğlunu haksız yere suçladınız
ve şu an cezaevinde. Buradan kendisine selam gönderiyorum ama Adalet ve
Kalkınma Partisinin de yasaları bu şekilde Meclise getirmesini
kınıyorum.
Bu yasa ne bir sivil toplum kuruluşunda
tartışıldı ne üniversiteler tartıştı bunu ne
meslek örgütleri tartıştı. Tabii kimsenin
tartışmasını istemiyorsunuz, kimsenin de
duymasını istemiyorsunuz. İyi ki muhalefet var. Komisyona geldi,
Komisyonda birkaç çok aksayan konuyu düzeltme fırsatı bulduk.
Eğer bunları da düzeltmeseydik bütün tarlalara su sayacı
takıyordunuz, ne var ne yok tüm suyu özelleştiriyordunuz ama hâlâ bu
özelleştirme tehlikesi var çünkü bu yasa bu hâliyle geçerse suyun parayla
satılmasına olanak sağlıyor, ormanların talanına
yol açabiliyor.
Daha ilk maddelerde karşımıza
çıkan bir şey oldu. Bütün su alanlarına, nehirlere, göllere,
barajların üzerine güneş enerjisi panelleri kurulabilecek.
Başlangıçta güzel geliyor ama bakalım çok modern güneş
enerjisi panelleri mi kuracaksınız, yoksa basit, düzmece düzenekler
mi kullanacaksınız? Çünkü suyu kim yönetirse istediği
şekilde devredebiliyor, bunda ÇED raporu da yok. Suyun altında,
üstünde binlerce, on binlerce canlı hayvan var, ekolojik sistem var, denge
bozulursa bozulsun, siz ona bakmıyorsanız ki, siz sadece paraya
bakıyorsunuz. Dolayısıyla bunda acilen ÇED raporu
alınması gerekmektedir diye bir düzenlemeye gitmemiz gerekir.
Yeni genel müdürlükler kuruyoruz, iyi güzel yani
yeni alanlar ihdas edeceğiz. Bakın, bu ülkede daha önceden toprak, su
genel müdürlüğü vardı. Çok güzel bir genel müdürlüktü. Toprak
toplulaştırması işlerini onlar yapıyordu, her türlü
haritalar üzerinde çalışarak nerelere barajlar kurulacağı,
nerelere sulama tesisleri kurulacağı konusunda bilimsel
araştırmalar yapılıyordu, onu kapattınız, Köy
Hizmetleri kuruldu. Köy Hizmetlerinin yerine şimdi görevleri başka
başka kurumlara veriyorsunuz, toprak toplulaştırma işini de
Tarım Bakanlığına bağlı Toprak Reformu Genel
Müdürlüğü yapıyordu, şimdi Devlet Su İşleri bu
işi yapacak. Yani Devlet Su İşleri, bırak bu işleri;
başka işlere bakın. Siz tarlalara su götürmeye, üreticiye su
götürmeye bakın. Barajlar delik deşik; barajlara o tamiratı yapalım.
Artık dünyada ciddi bir su sıkıntısı başlayacak,
belki yirmi, otuz yıl sonra dünyada su savaşları çıkacak; 1
gram su bile önemli. Tarlaya da suyu götürmemiz lazım,
sağlıklı suyu insanlara da içirmemiz lazım. Ama
dediğim gibi Devlet Su İşleri, açık olan sulama
havzalarını artık kapatması lazım, suyu damla damla
tarlalara götürmesi lazım. Bu yönde yasalar getirdiniz de biz Hayır
mı dedik? Ama sizin getirdiğiniz yasalarda ne var? Demokrasiyi
ortadan kaldırıyorsunuz. Yirmi beş yıl önce Aman bu
DSİ bu işi yapamıyor, bu işleri bıraksın.
dediğiniz, sulama birliklerine suyu devrettiğiniz konuyu tekrar
Devlet Su İşlerine alıyorsunuz. Yani orada vatandaş liste
yapıyor, diyor ki Ya, bunlar benim listem., öbür tarafta başka
köyden birisi başka bir liste yapıyor; yarışıyorlar.
Birisi diyor ki: Ben başkan oldum. Ya, ilkokul mezunu adam, ortaokul
mezunu adam bırakın başkan olsun, bırakın denetlesin,
bırakın yönetsin. Ama siz Hayır, bunlar iyi yönetilemiyor.
Neden yönetilemiyor? E, çünkü on yıl önce 1 kilo buğday 80 kuruştu,
hâlâ 80 kuruş ama on yıl önce 1 litre mazot 1,5 liraydı,
şimdi 5,5 lira. Hangi sulama birliği, hangi kooperatif, hangi çiftçi
buna dayansın, dayansın da kredi çekmesin; var mı böyle bir
şey? Siz iktidara geldiğinizde 1 milyar lira olan çiftçi borcu 100
milyar liraya dayandı yani tabii ki birlikler çalışamaz. Buna
rağmen, DSİnin raporlarına baktığınızda,
sulama birlikleri o kadar da kötü değil. Kötüler var ama siz
yönetemiyorsunuz, diyorsunuz ki: Başka bir şekilde bunu devredelim,
kurtulalım. Ya, bırakın demokrasi yaşasın;
eksiklikler varsa, sorunlar varsa denetleme mekanizmalarını
çalıştıralım.
Bunun dışında, eklediğiniz yeni
genel müdürlükler var, burada bunları da konuşacağız.
Nişasta bazlı şekerin denetimini sağlayacak Şeker
Kurumu, Tarım Bakanlığına bağlandı. Burayı
getirdiniz Komisyona, 6 tane daire başkanlığı ihdas
ettiniz, Maliye Bakanlığı Vermem. dedi. Ben o
bürokratları tebrik ediyorum. Şimdi tekrar Komisyondan Genel Kurula
indi, Onu da denetleyeceğiz
İnşallah bu kurum denetler yani
denetim görevini yapar, halkımızı nişasta bazlı
şekere muhtaç etmeyiz, sağlığını tehlikeye
sokmayız. Tarım Bakanlığını bu konuda göreve
davet ediyorum. Çünkü nişasta bazlı şekerin kotası,
biliyorsunuz, yüzde 15e çıkarılmıştı, ciddi
baskılar yaptık, yüzde 5e çekildi ama denetim yok. Denetim olmazsa,
isterseniz sıfıra çekin, denetleyemezseniz nişasta bazlı
şeker kansere, şekere, obeziteye yol açar. Niye bunu söylüyorum?
Çünkü torba yasa, torba yasanın içinde bu da var, tabii ki bunları
konuşacağız. Yani suyun içinde şeker var, şekerin
içinde toprak var, toprağın içinde orman var yani karman çorman bir
şey. Bir de kulak küpesi eklediniz, ee, bir de ateşli silahlar
vardı, bereket onu çıkardınız. Yani olur olmaz şeyleri
tartışmamak lazım, biraz daha ciddi olmak lazım.
Aynı şekilde, sulama birliklerini tekrar
gündeme getiriyoruz. Bakın, Komisyon aşamasında yüzlerce sulama
birliğinin yöneticisi bizlere geldi, dolaştılar, Ya, biz bir
sulama birliği yöneticisiyiz. Niye böyle yapıyorlar? E, biz de
diyoruz ki: Biz sizi kapatmıyoruz. Tam tersine, Cumhuriyet Halk Partisi
demokrasinin sonuna kadar işlemesinden yana. Gidin, Adalet ve
Kalkınma Partisinin yöneticileriyle görüşün, bu yasayı
çeksinler. Hâlâ da söylüyoruz, bu yasayı çekin. Yani ne olacak sulama
birliklerini tarihe gömdüğünüzde? E, biz geldiğimizde tekrardan bunlara
izin vereceğiz çünkü biz demokrasiye inanmış bir partiyiz.
Dolayısıyla, asıl sorun, sizin, tarıma, çiftçiye yeterli
önemi vermemeniz, bir türlü çiftçiyi efendi görmemeniz. Yahu, o çiftçi
güneşin altında ter ter terliyor, güneşin altında elleri
nasırlı çalışıyor; tarlasına suyu götürebildi mi,
hele hele o suyu ucuza götürebildi mi ondan mutlusu yok. Burada bu çiftçimize
hep beraber yardımcı olalım; tarlasına suyu en ekonomik
nasıl götürürse, nasıl başarılı olursa, üretimi
nasıl artırırsa ona destek verelim. Yem bitkileri ekilişini
artıralım. Ama siz ne yapıyorsunuz? Yem ithalatını
artıyorsunuz yani yem bitkileri ekilişine destek vermiyorsunuz,
çayır, meralara gübre götürmüyorsunuz, su götürmüyorsunuz, onun yerine
ithalatı artırıyorsunuz. Bakın şu anda Türkiye'ye, yem
ham maddelerinden soyayı, mısırı, buğdayı,
arpayı; tam yarısını ithal ediyor, yazık değil
mi? Kendi çiftçimiz borçlanıyor, kendi çiftçimiz perişan bir
vaziyette, sizden destek alamıyor. Siz ne yapıyorsunuz? Su
parasını ödemediği için onun desteğine bile göz
dikiyorsunuz, diyorsunuz ki: Destekleme ödemelerinden kesinti
yapacağım. Çiftçi? Çiftçi ne yaparsa yapsın. Çiftçi de ne
yapıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Son,
toparlıyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika, buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Çiftçimiz köyden
kente göç ediyor. Peki, köyünü terk ettiği zaman mutlu mu oluyor?
Hayır, kesinlikle mutlu olmuyor.
Bakın, pazar günü Tokatlıların
dernekleri ağırlıklı olarak İstanbulda, şeker
özelleştirmesine karşı bir yürüyüş ve ardından bir
basın açıklaması yaptık. Bizler de Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak oradaydık. Ya biz Tokatı terk etmek zorunda
kaldık. diyor oradakiler. Niye terk etmek zorunda kaldınız?
Çünkü bize AKP Hükûmeti söz vermişti. Neyin sözünü vermişti?
Şu sigara fabrikasını bir kapatalım, burada 300 kişi
çalışıyordu, 1.000e çıkartacağız. E,
Tokatlılar da inanmış. Sigara fabrikasını
kapatmışlar, şimdi o fabrikanın yerinde yeller esiyor.
Şimdi şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Biz size
güvenmiyoruz. Fabrikaları sözde satmaya çalışıyorsunuz ama
bunlar kapanacak. Kapandığı zaman da Anadolu boşalacak,
Türkiye'deki çiftçiler büyük şehirlere göç edecekler. Bunu mu
istiyorsunuz? Birazcık da bizi dinleyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaytancıoğlu.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 8inci maddeye bağlı ek
madde 7, ek madde 8, ek madde 9, ek madde 10, ek madde 11, ek madde 12, ek
madde 13, ek madde 14 ile 9uncu maddeye bağlı geçici madde 11,
geçici madde 12, geçici madde 13 dâhil 1 ila 17nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit
konuşacaklardır.
Buyurunuz Sayın Mit. (MHP
sıralarından alkışlar).
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA MİT (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile Bazı Kanunlarda ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Komisyonda kabul edilen kanun tasarısı
-Hükûmet tarafından- Türkiye Büyük Millet Meclisine yürürlük ve yürütme
maddeleri dâhil 59 madde hâlinde gelmiştir. Hazırlık sürecinde
istişare edilmediği, ilgili tarafların görüşlerinin
alınmadığı anlaşılmıştır.
Değerli milletvekilleri, kanun yapma
tekniği ve usulü açısından uyulması zorunlu olan
şartlara uyulmamaktadır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu ile Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik yürürlüktedir. Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelikin 10uncu ve 24üncü maddesine göre Hükûmet
tarafından hazırlanan düzenlemelerin düzenleyici etki analizi de
bulunmamaktadır. Düzenleyici etki analizinde yapılan düzenlemenin
muhtemelen fayda ve maliyetinin analizi, düzenlemenin sosyal, ekonomik ve
ticari hayata, çevreye ve ilgili kesimlere etkileri ile izlenen
danışma ve görüş alma süreçlerine ilişkin
ayrıntılı bilgi ve değerlendirmelere yer verilmediği
görülmektedir. Hâlbuki gelen yasa tasarısının düzenleyici etki
analizi de bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, dünyanın,
gıda üretiminde kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olan Türkiye
artık kendine yetmemektedir. Birçok kanunu ilgilendiren tasarı arazi
toplulaştırılması ve sulama birliklerinin yönetim
yapısı değişiklikleri merkezinde
tartışılmaktadır.
Türk tarımının geleceği
açısından işletme büyüklüğü anlayışını
sağlayacak, destekleyecek en önemli politika arazi
toplulaştırılmasıdır. Türkiye arazi
toplulaştırılmasında çok önemli tecrübeye ve
başarılı uygulamalara sahiptir. Dünyada örnekleri görüldüğü
üzere arazi toplulaştırma hizmetleri havza ıslahı
kapsamında bütüncül planlamayla ele alınmalıdır. Havza
amenajman projelerine uygun olarak su yapıları, siltasyon önleyici
tedbirler, floranın korunması ve zenginleştirilmesi,
ağaçlandırma, erozyon kontrolü, arazi toplulaştırması
ve arazi tesviyesi ile tarla içi geliştirme faaliyetlerinin yanında
sosyoekonomik faktör kapsamında çiftçilerin yerleşim yerlerinin
ıslahı veya modernizasyonu projelendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarının
ikinci önemli konusu 6172 sayılı Kanuna göre çalışan
sulama birliklerinin yeniden yapılandırılmasıdır.
Sulama birlikleri kanunla kurulmuş kamu tüzel kişilikleridir, yönetim
organları bütün üyelerin katılımıyla yapılan
seçimlerle belirlenmektedir. Kooperatif uygulamalarındaki başarısızlığa
rağmen sulama birlikleri ile PANKOBİRLİK gibi diğer
birlikler başarılı hizmetler vermektedir.
Rahmetli Kurucu Genel Başkanımız
Alparslan Türkeş Türkiyede kalkınmanın hızını
artırmak, daha fazla üretim sağlamak, bu üretim
artışıyla beraber daha adil bir bölüşümü yaratmak ve
bölgeler arasındaki kalkınmışlık farkını
azaltmak için Türk milletini kalkınma seferberliğine davet
etmiştir, bu maksatla millet sektörü isimli bir model teklifinde bulunmuştur.
Sulama birlikleri millet sektörüne güzel bir örnektir. Sulama birlikleri zirai
üretimin bir şubesi olarak üretici tarafından sahiplenilmiş,
başarı grafiği de giderek yükselmektedir. DSİ
tarafından yazılan 2016 Yılı Denetim İzleme Sonuçları
Durum ve Gerçekleşme Raporuna göre sulama birlikleri yüzde 70 oranında
başarılı bulunmuştur.
Millet sektörüne bir başka örnek ise Konya
Şeker, ilginç bir başarı hikâyesidir. Ekonomik modeller
içerisinde akademik tartışmaları yapılmayan ancak üçüncü
sektör olarak tanımladığımız millet sektörünün
prototipidir. Tarım, gıda, endüstri ve hayvancılık
alanlarında üretici, tüketici kombinasyonuyla ortaya koyduğu model
iktisat fakültelerinde ders olarak okutulmaya değer bir başarı
hikâyesidir.
Devlet Su İşleri, Sayıştay ve
defterdarlık tarafından sürekli denetlenen, kurumsallaşma ve
sahiplenme duygusu yönünden ciddi mesafeler alan sulama birliklerinin de sahibi
milletin bizatihi kendisidir. Sahibi millet olan birliklerin millet
tarafından yönetilmesinden daha doğru bir tercih söz konusu olamaz.
Kötü örnek, örnek değildir. Kötü örnekten hareketle milletin toprağa
aidiyetini geliştiren kuruluşlardan olan sulama birliklerinin ortadan
kaldırılması doğru değildir. Sulama birlikleri mevcut
hâliyle korunmalıdır. Tasarı, sulama birliklerinin tüzel
kişiliğini muhafaza etmektedir. Tasarı, seçimle gelen
organları ortadan kaldırılarak atama yoluyla görevlendirilen bir
başkan tarafından temsil ve yönetimi öngörmektedir. Lakin seçimi
olmayan, temsil yetkisi bir başka kurumdan atamayla alınan temsilcinin
idari, mali ve özlük yönünden başka bir kuruma bağlı
olduğu, üyelerinin hiçbir karara katılmadığı bir
yapının kişiliğini tarif eden bir lügat da
bulunmamaktadır. Kişiliği olmayan yapı, tüzel
kişiliğini de kazanamayacaktır.
Sulama birliklerinin 2016 yılı
faaliyetlerine ilişkin Devlet Su İşlerince hazırlanan
denetim ve izleme raporunda, birliklerin değerlendirilmesi
yapılmıştır. Değerlendirilen 378 sulama
birliğinin ortalama analiz puanı 100 üzerinden 52 olarak
çıkmaktadır. Sulama birliklerine devredilen sulama
sahasının yüzde 7si çok başarılı, yüzde 33ü
başarılı, yüzde 34ü iyi ve yüzde 23ü de orta durumda olarak
değerlendirilen 353 sulama birliğine ait durumdadır. Sulama
birliklerinin büyük çoğunluğunun genel durumlarının
ortalamanın üstünde bir performans sergilemesinin en önemli etkeni, ısrarla
ve geliştirilerek sürdürülen denetimlerdir. denilmektedir.
Sulama birliklerinin yönetim
yapısının değiştirilmesine yönelik düzenlemenin bir
diğer gerekçesi olarak gösterilen tahakkuk tahsilat oranlarıdır.
2006 ile 2016 yılı mukayese edildiğinde gider dengesinin
oluşmaya başladığı görülmektedir. On yıllık
istatistiklerin ortaya koyduğu gerçek, sulama birliklerinin
kurumsallaşmaya başladıkları, idari ve mali açıdan
istikrara kavuştukları yönündedir.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılında
6172 sayılı Kanunda değişiklik yapılması için
DSİ Genel Müdürlüğü birimlerince çok kapsamlı çalışma
yapılmıştır. Bu çalışmada ortaya çıkan
gerçek ve bu gerçek üzerinde geliştirilen düşünce, başka
kurumlardan devralınan tesislerin sulama birliklerine devredilmesine imkân
tanınması, çalışma metnine girmiştir. Bu
çalışmanın mürekkebi kurumadan sulama birliklerinin Devlet Su
İşlerine devrini öngören tasarı tezat teşkil etmektedir.
Sulama birliklerinden başarısız
olanlara ilişkin mevcut yasada var olan yetkilerin kullanılması,
müeyyidelerin uygulanması suretiyle başarısız
olanların feshedilmesi, başarılı birliklerin statülerinin
aynen korunması gerekmektedir.
Çiftçinin yönetiminde olan kullanma suyu ve sulama
tesislerini, doğrudan illiyeti dolayısıyla, çiftçiden daha iyi
koruyacak bir model de söz konusu değildir.
Değerli milletvekilleri, suyun
özelleştirilmesi anlamına gelebilecek hükümler komisyon
çalışmalarında tasarıdan
çıkarılmıştır ancak 8inci maddeye bağlı ek
madde 11de DSİ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen
gerçek ve tüzel kişi..., komisyon çalışmalarında
-tasarının ilk hâlinde olmayan- bu ifade eklenmiştir. Bu ifade
yasa metninde oldukça suyun özelleştirilmesine yönelik düşüncenin
hâlâ devam ettiği, ileride yapılacak bir düzenleme ve
tartışmaya hukuki dayanak ve emsal teşkil edeceği
açıktır.
Yine, 8inci maddeye bağlı ek madde 12de
yapılan değişiklikler sonucunda maddenin üçüncü cümlesi Sulama
tesisleri, DSİ tarafından hizmet alımı suretiyle
işlettirilebilir. şeklini almıştır. DSİ neden
hizmet alımı yapacaktır? Hizmet alımının usul ve
esasları ne olacaktır? Bunların bu tasarıda
açıklığa kavuşturulması gerektiğini
düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Mit.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, ben de bölüm
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geneli üzerinde yapılan konuşmalarda
aslında tasarının bütünü üzerine çok önemli
değerlendirmeler yapıldı ve bu konudaki düzenlemelerin
gerekliliği açığa çıktı. Umarız -Hükûmet de bunları
dikkate alarak- ilerleyen bölümlerde maddelere dair önerileri,
eleştirileri dikkate alan, bu konuda müzakereye açık bir Genel Kurul
çalışması yürütebiliriz bir bütün olarak. Bunu diliyoruz,
temenni ediyoruz ve çabamız da açıkçası bu yönde.
Değerli milletvekilleri, açıkçası,
Türkiyede tarım politikasının dışa
bağımlı hâle gelmesi, ithalatın gün geçtikçe
artış göstermesi artık Türkiyede temel gündemlerden biri olarak
yerini koruyor. Evet, tarım ürünleri yetişmeyen,
hayvancılığı yapamayan ülkeler aslında gıdada
dışa bağımlı ülkeler olarak bilinir. Tarım ve
hayvancılık ülke gelirine katkı sağladığı
gibi, istihdama da aslında doğrudan etki ederek bunu belirler. Bugün
çalışan her 4 kişiden 1 kişi bu sektörde
çalışıyor ve nüfusun üçte 1i aslında geçimini buradan
sağlamaktadır.
Eskiden Türkiyeyle ilgili yapılan
konuşmalarda -hepimiz hatırlarız hafızamızı
tazelersek- Türkiye bir tarım ülkesi olarak kabul edilirdi.
İlkokulda, ortaokulda, lisede bunları sıklıkla konuşurduk,
Türkiye bir tarım ülkesidir. derdik ama bugün ne bir sanayi ülkesi ne
bir turizm ülkesi ne de bir tarım ülkesidir diyebiliyoruz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) İnşaat
ülkesidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Neden
diyemiyoruz? Eskiden Türkiye tarım ve hayvancılıkta kendi
kendine yeten, bir elin parmakları kadar olan ülkelerden bir tanesi olarak
bulunurken, bugün 2018 Türkiyesinde tam olarak -biraz önce de ifade
ettiğim gibi- ne bir turizm ne bir sanayi ne de bir tarım ülkesidir
diyemiyoruz. Neden? Yani bir tarım ülkesi olamamasının yanında,
tarımsal ve hayvansal ürün üretiminde de kendi kendine yeten bir ülke
olduğu söylemi 1980li yılların öncesine dayanan bir söylem
olarak hafızamızda duruyor.
Son otuz beş kırk yıldır
Türkiyede tarımsal ve hayvansal üretim ciddi bir şekilde
azalmış ve tarım ürünlerinde, hayvancılık konusunda
dışa bağımlı bir ülke hâline gelmiş
durumdayız. Buğdaydan mısıra, samandan pirince, soyadan
tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan
mercimeğe kadar neredeyse her ürünü dışarıdan ithal etmek
zorunda kalıyoruz.
Bütün şişirilen matematiksel verilere
rağmen, Türkiye bir üretim ülkesi olmaktan her geçen gün uzaklaşmakta
ve bir tüketim ülkesi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Peki, biz bunu
nasıl açıklayacağız gerçekten, bunun bir
açıklaması var mı?
Bu konuda, bu sebepler arasında neoliberal
politikalar, tarımın sosyoekonomik yönünden ziyade sadece kâr zarar
hesapları yapılarak ithalatın öne çıkarılması,
tarım alanları ile meraların ranta kurban edilerek
yapılaşmaya, toplu konutlara, enerji santrallerine, maden ve taş
ocaklarına açılması, verimli tarım arazilerinin
plansız şehirleşmeye kurban edilmesi, gübre ve mazot
fiyatlarının yüksek olması, kırdan kente göç, çiftçi
teşviklerinin yetersiz olması, enerji ve yüksek teknoloji gerektiren
ürünlerde yetersiz kalınması gibi onlarca gerekçe açıklayabiliriz
ve hepsi de kısmen tarım ve hayvancılığın bitme
noktasına gelmesinde etkili olmuş faktörlerdir. Ama bunlar -tabii ki
hepsi temel faktör diyemeyiz- yan faktörler olarak önümüzde duruyor.
Esas meselelerden biri, tabii ki 90lı
yıllarda Kürt meselesi etrafında şekillenen göçtür. Yani, Kürt
illerinde ağırlıklı olarak tarıma bağlı,
hayvancılığa bağlı, çiftçiliğe bağlı
bir üretimin olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunu
ıskalamamalıyız ayrıca. Şu anda da geçen
yıllarda, bu abluka dönemlerinde, sokağa çıkma yasağı
dönemlerinde yine ciddi bir göçün olduğunu, tarım ve
hayvancılığın bu anlamda ciddi bir zarar gördüğünü de
paylaşmak isterim.
Şimdi burada, önümüzde bulunan tasarıda
gerçekten eleştirilecek birçok husus var ama bunların bölümle ilgili
olan başlıcalarını da sıralamak istiyorum ayrıca.
Şimdi, bir kere her şeyden önce tarım, orman ve su
alanındaki köklü değişiklikler öngören maddelerin hepsi bir
torba içine her zamanki gibi tasarıya eklenmiş. Torba kanun dönemi,
modası bir türlü bitmedi yani daha özgün kanun çalışmaları
yapılamıyor.
Burada en önemli, her zaman eleştirdiğimiz
bir husus var, ilgili meslek odalarının ve derneklerin, sivil toplum
örgütlerinin, üniversitelerin ve sendikaların görüşleri yine
alınmadan hazırlanmış ve kanun tasarısının
görüşmelerinin son gününde tasarıya birçok yeni madde eklenerek yeni
ihdaslar da yapılmıştır.
Örneğin, 3üncü maddede DSİ ve proje
idaresi adı altında yetkilendirilmiş şirket, su, su
havzaları, toprak, orman ekosisteminin kullanımına,
ticarileştirmeye açılmasında yetkili kurum hâline getiriliyor.
Tarım alanlarına, ormanlara ve suya endüstriyel üretim
yapılabilmesi için DSİ ve yetkili şirket toprak
toplulaştırabilecek, bunun için Tapu Kadastronun tapu üzerindeki işlevi
de doğrudan devre dışına
çıkarılmıştır. Bağı, bahçesi, tarlası
olan şahısların yaşam alanlarına, mülklerine
doğrudan el konulmaktadır. Vatandaşın mülkiyet hakkı,
bağından, bahçesinden geçimini sağlayan, tarım ve
hayvancılık yapan çiftçinin geçimlik yaşam hakkı tümüyle
yok sayılmaktadır. Meralar toprak toplulaştırmayla,
tarlalara, bağlara, bahçelere zorla el konularak endüstriyel tarıma
açılmaktadır. Bu da tasarının getirdiği başka bir
sıkıntı olarak önümüzde duruyor.
Örneğin, 8inci maddenin ek madde 8inci
bölümünde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde görevli ve yetkili
personelin görevi sırasında işlediği suçtan dolayı
avukat masraflarının DSİ tarafından
karşılanacağı hükme bağlanmıştır, ne
kadar ilginç. Örneğin, bu maddeye göre bir DSİ personeli
usulsüzlükten ya da taksirle insan öldürmekten diyelim ki yargılandı,
her türlü suçu işleyebilme kolaylığı da
sağlanmış oluyor. Bu maddeyi başka kurumlardan ve
yapılardan da biliyoruz. Avukat atanması konusunda gerçekten
teşvikin yerine geçmeyecek, o suçu meşrulaştırmayacak bir
yöntem izlenmesi gerekiyor. İlgili maddenin gerekçe kısmında
aslında çok daha ayrıntılar var.
Yine, şu anda çiftçilerin yönetiminde
olduğu, demokratik kitle örgütü diyebileceğimiz sulama birlikleri
özelleştiriliyor. Bunu anlamak mümkün değil yani toplum
açısından, yurttaş açısından anlamak mümkün
değil, Hükûmet açısından şüphesiz bunun gerekçesini tahmin
ediyoruz. Özelleştirme politikası burada da devam ediyor. Sulama
birlikleri çiftçilerin kurumu olmaktan çıkarılıyor. Yüksek Seçim
Kurulu tarafından bölgelerinde seçimi yapılan, 14.487 meclis üyesi
bulunan 378 adet sulama birliği lağvedilmeye
çalışılıyor bununla. DSİnin görevlendirdiği bir
personel sulama birliklerine âdeta kayyum olarak atanıyor. Âdeta
lafı fazla oldu, kayyum politikası maalesef sulama birliklerinde de
devam ediyor ve Hükûmete açık çağrımızdır: Kayyum
politikasından vazgeçin. Kayyum, iradeye ket vurmak anlamına geliyor.
Çiftçiye, tıpkı yerel yönetimlerde olduğu gibi Siz kendi
kendinizi yönetemezsiniz. Sulama birliklerine biz kayyum atayarak bunu
çözeriz. diyor.
Yine, çiftçiyi, geçimlik üretimleri devre
dışı bırakacak, topraklara el koyacak,
toplulaştıracak endüstriyel tarımın önü açılıyor,
bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. DSİ aslında tarım
arazilerini gasbederek ne yapacak? Şirketlere verecek ve böylece
şirketler her şeyin sahibi konumunda olacak, deyim yerindeyse,
çiftçiyse şirket patronlarının yanında maraba olarak
çalışmak zorunda kalacaktır.
Bu yönüyle, tasarıya yönelik kabulümüz yoktur.
Biz olumsuz görüşteyiz ve bu tasarıda gerçekten daha birçok eleştirimizi
ilerleyen maddelerde tekrar sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal konuşacak.
Buyurun Sayın Sarıbal (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bu ülkede
özgürlük gerekli. Bu ülkede özgürlük yok. Enis Berberoğlu ve tutuklu bütün
milletvekillerine özgürlük istiyoruz. Bu Parlamentoda biz nasıl burada halkın
seçtiği milletvekili olarak oturuyor isek bütün milletvekilleri,
başta Enis Berberoğlu olmak üzere burada bu ülke adına
alınan kararlarda, yasalarda, tasarılarda sözlerini söylemeleri, mücadelelerini
yapmaları gerekir, birincisi bu.
İkincisi, değerli milletvekilleri, ortada
gelen tasarıyla üç tane temel konu var: Bir, su. Su, gelecek yüz
yılların en önemli stratejik kaynaklarından bir tanesi yani
savaş sebebi; su, gıda, enerji. Elbette enerjiyi nasıl elde
edeceğimizi biliyoruz. Gıda ve su çok önemli. O yüzden de egemenler
Türkiye'nin gıda ve su üzerindeki bütün yetkilerini alıp kendi
kontrollerinde tutmak istiyorlar. Peki, o egemenler, çok uluslu şirketler
bunu hangi yöntemle yapabilirler, nasıl yapabilirler? Elbette onların
değirmenine su taşıyan bir yerli yapılanma olması
lazım. Kim? İktidar. O iktidar olmalı ki o su da, toprak da,
enerji de çok uluslu şirkette olan beyefendilerine, ağalarına
elbette hizmet götürsünler. Niye bunu söylüyorum biliyor musunuz? Bakın,
elimde FAOnun, Dünya Gıda Örgütünün ve Birleşmiş Milletlerin
raporu var. Dünyada su yönetimi nasıl olur, kamu-özel
işletmeciliği ve su ticari olarak nasıl yönetilir, nasıl
kârlı bir sektör olur, onun dersini veriyor. Nereye? Orman Su
İşlerinin şûrasına. Ne zaman? 2017de. Evet, bu raporu
okuduğunuzda -tavsiye ederim-Türkiye'de su yönetiminin kimler
aracılığıyla nasıl kârlı bir sektör
olacağını, nasıl doğru yönetileceğini, nasıl
paraların tahsil edileceğini tek tek anlatıyor. Ama en önemli
söylediği bir şey var, bu raporun nihai ve en önemli
açıklaması şu: Bu sistemi hayata geçirebilmeniz için iradeli,
kararlı, güçlü bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır." O yüzden
suların, toprakların, dağların, ormanların
yağmalanması için ne yapılması gerekiyormuş? Bir
siyasi iradeye ihtiyaç olması gerekiyormuş. Tam da buradan, bu
tasarının ilgili maddelerine sırayla geçmek isterim.
Çiftçi mallarını korumayla ilgili,
eğer üretici kendisi malını koruyorsa üretici olarak bu koruma
grubuna para ödemesin. Ya, ne kadar para alıyor bu insanlar? Ne kadar
ödüyorsunuz ya? Allah aşkına, ne kadar ödüyorsunuz? Bu kadar da
mı zor durumdasınız? Biliyoruz, Hükûmet zor durumda, şeker
fabrikalarını yağmalıyor, ormanları
yağmalıyor, nehirleri yağmalıyor. Ya iş adamları,
devletin kamu kurumları, tüzel kişiler, bu gariban insanların
aldığı üç kuruşta da mı gözünüz var?
Şöyle bir şey: Ben çiftçiyim, tarlam var,
yandaki tarlayı biri kontrol edecek, ben diyeceğim ki: Ben kendi
tarlamı kontrol ediyorum, size gerek yok. Niye? Üç kuruş para
ödememek için. Peki, soru şu: O görevli, yandaki tarlada, benim tarlamda
sorun olduğunda Burası bana ait değil, ben buna
bakmıyorum mu diyecek? Ya da tam tersi, burada bir sorun var, öbür
taraftan sorumlu, buraya müdahale etti Sen niye bu zarara, ziyana müdahale
ettin? diye adamı dövecek miyiz? Adamı cezalandıracak
mıyız? Yapmayın, bu kadar komik duruma düşmeyelim.
İkinci ve en önemli madde: Su yüzeyleri, göl
ve göletlerin üzerleri, su hatlarının kenarları, yirmi dokuz
yıllığına güneş enerjisi projesi getirenlere tahsis
edilir. Arkadaşlar, kimin malını kime satıyorsunuz? Sayın
Bakan, halktan aldınız, Orman Bakanlığının ilgili
orman alanlarından aldınız, çiftçinin tarlasından
aldınız. Şimdi onları bir firmaya enerji üretmek için
vereceksiniz, yapmayın. Suyu Devlet Su İşleri kullanıyorsa
enerji sistemini de o kursun, çiftçiye de ucuz elektrik versin. Bugün,
çiftçinin zorlandığı en önemli girdi kalemlerinden bir tanesi
enerji değil midir? Enerjidir.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) O da var.
ORHAN SARIBAL (Devamla) O da var da biz görmüyoruz
nedense, buralarda yazmıyor, herhâlde evde saklıyorsunuz onu.
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin lütfen.
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Bir diğer çok önemli
madde: Toplulaştırma yapacaksınız, bir kurumdan bir kuruma
aldınız. Evet, itirazlarımız var ama sonuçta o da bir
devlet kurumu, yapın ama soru şu: Muvaffakatname yani çiftçinin
rızası olmadan kamulaştırma yapacaksınız. Bundan
önce neydi? En az yüzde 50+1 yani yarıdan bir fazlasının rızasıyla
toplulaştırma yapılıyordu, şimdi bu yok. Herhangi bir
kurum Ben burada toplulaştırma yapmak istiyorum diyorsam
yapacağım. Yeter mi? Yetmez. Kamulaştırma rızası
göstermeyen çiftçinin yeri alınacak, ona dönüp denecek ki: Biz bu
işi birleştirdik, satın alın. Ee, benim imkânım
yok. İster al ister alma başkasına satarım.
Doğrudan el koyma, doğrudan müdahale. Elbette bunu kabul etmiyoruz,
böyle bir şey olabilir mi? Küçük çiftçinin hakkını gasbetmektir,
mülküne el koymaktır, arazi gasbıdır bu, toprak
gasbıdır, bunu kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyoruz. Ve ne
yapıyor? Tabii, bu yerlerde eğer çiftçi rıza göstermezse, ee, devletin
eli tutulmaz, orayı güzelce kamulaştırıyor, kendi
belirlediği komisyon bir para belirliyor, o parayı bankaya
yatırıyor ama o araziyi bir başkasına satabiliyor. Ya,
vicdan! Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Böyle bir
olanak, böyle bir imkân kimlere gelmiş de, nasıl olmuş da bunu
böyle uyguluyorsunuz? Elbette buna sonuna kadar karşıyız, sonuna
kadar rıza göstermiyoruz.
Evet, biraz önce bir milletvekili
arkadaşımız tarım desteklerini söyledi, 32-34 milyar filan
veriyoruz. Faşist Hitler döneminin propaganda şefi Goebbels var,
diyor ki: Bir yalanı söyleyin. Öyle söyleyin ki önce kendiniz
inanın, sonra inanan biri çıkar. Yapmayın ya, 2007den bugüne
kadar, kanun çıktığından beri bu çiftçiye tam 200 milyar
para ödemeniz gerekiyordu, şu anda 100 milyar ödediniz, çiftçiye 100
milyar borcunuz var. 2018 yılı gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1i olması gereken 35 milyar yerine 15 milyar
açıkladınız. Ya Bakanlık kalemleri yanlış ya siz
okumuyorsunuz, ben ne yapayım. Desteklemeleri tamamen yalan yanlış
söylüyorsunuz. Bu yetmez, Sayın Bakan, orada da söyledim
BAŞKAN Sayın Sarıbal, lütfen Genel
Kurula hitap eder misiniz?
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Destekleme demek,
çiftçinin zor günü için
Bu bir hibe değildir arkadaşlar, kimse
cebinden vermiyor bunu. Kanun, çıkardığınız kanun,
2006, Tarım Kanununun 21inci maddesinde Gayrisafi millî
hasılanın en az yüzde 1i kadar çiftçiye destek vereceğiz.
diyoruz. Bırakın yüzde 1i, vermediniz, hep binde 5te, binde 6da
kaldı, şimdi de gözünüzü başka bir yere diktiniz. Bu
verdiğiniz destekleri, çiftçi eğer su parası ödemezse, çiftçi
eğer elektrik parası ödemezse bu şirketlerin alacağına
karşılık keseceksiniz yani devletin görevi bitti,
şirketlere ve kurumlara ne yazık ki tahsildarlık yapacak. Böyle
bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir şey? Elbette buna da
itirazımız var, bunu da kabul etmiyoruz.
Evet, bütün sulama kooperatiflerinin yönetimi,
denetimi vesairesi Devlet Su İşlerinde olacak, ama feshetme yetkisi
de olacak. Yine, birliklerin bütün yetkileri alınıyor, onun yerine
kamu kurumu DSİye veriliyor ya da il özel idaresine ya da büyükşehir
belediye başkanlığına. Soru şu: Şeker
fabrikalarını zarar ediyor diye özelleştiriyorsunuz. Gerekçeniz
tümüyle yalan. Özelleştiriyorsunuz, orada bir kamu riskini, kamu
sıkıntısını özele atıyorsunuz. Bu tarafta
asıl, zarar etmeyen sulama birliklerine müdahale ederek, kayyum atayarak,
el koyarak, gasbederek kamulaştırıyorsunuz. Ya, hangi
anlayış, hangi mantık, hangi bilim? Biri bize bunu tarif etsin
arkadaşlar, biri tarif etsin. Kaldı ki bu sulama birlikleri,
borçları varsa sizden mi istediler, hanginizin kapısına
geldiler, hangi bakanlığın kapısında durdular?
Yapmayın bunu, bu da ilgili raporu çok net bir şekilde tarif ediyor.
Birkaç şey de ormandan
Bakın, dikili
orman kesiminden Sayın Bakan, hemen vazgeçin, yapmayın bunu.
Bakın, kuzuyu kurda teslim etmeyin. Ormanlara yazıyorsunuz Hayvanlar
giremez. diye. Bakın, Ormanlara müteahhitler ve yankesiciler giremez.
diye tabela asın. Son zamanlarda ya siz ormanları gezmiyorsunuz ya da
o yankesiciler bu işin farkındalar, sizi kandırıyorlar.
Yapmayın, bundan vazgeçin; dikili ağaç kesimi ormanların
katledilmesinin en önemli aracıdır.
İkincisi: Yapmayın, orman
vasfını yitirmiş araziler
Arkadaşlar, dünyada kötü toprak
yoktur, dünyada kötü kaya yoktur, dünyada kötü arazi yoktur; var olan araziyi
doğru, dengeli, toplum yararına, halk yararına kullanmayan,
bilimden, akıldan eksik yapılar ve yönetimler vardır, bunu
bilin. Hiçbir toprak ve değer kötü değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) Sayın Başkan,
lütfen
BAŞKAN Tabii ki.
Bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen buyurun.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Evet, maki, kum, çakıl, kayalık, taş
diye bütün yamaç arazilerde -özellikle söylüyorum- Akdenizin kenarları ve
dağa uzanan bölgeleri, Egenin kenarları ve dağa uzanan
bölgeleri, Marmaranın denizden dağa uzanan bütün bölgelerine
baktığınızda böyle milyonlarca dekar arazi
bulacaksınız. Bu arazileri Orman niteliğini yitirmiştir.
gerekçesiyle inşaata, sanayiye açacaksınız. Biliyorum, Hükûmetin
ciddi ekonomik sıkıntıları var, farkındayım, hiç
itiraz etmiyorum, ciddi bir ekonomik bunalım var, ciddi bir nakit sorunu
var, ciddi bir ekonomik problemle karşı karşıyayız
sayenizde ama bu, ormanları katlederek, ormanları, orman
alanlarını imara açarak olmaz Sayın Bakan.
İki örnek: Marmara Bölgesinden
Kemalpaşadaki 39 bin dönüm birinci sınıf orman ve elbette
Yalıntaştaki 1.100 dönüm orman. Yapmayın Sayın Bakan,
yapmayın!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) AKP, cumhuriyet tarihine
bu ülkenin kaynaklarını yağmalayan bir yapı olarak geçecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıbal.
Şahsı adına Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp konuşacak.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz,
sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz, tarihî bir dönemden
geçiyoruz. Lakin buna dair çözüm ve nasıl iyileştirebiliriz,
nasıl bu sorunları çözebiliriz konusundaki yaklaşımlar son
derece üzüntü verici ve kaygı verici.
Şimdi, bugün, tarım
ve hayvancılık politikası üzerinde konuşacağız
ama öncelikle, ben, kendimizin durduğu yerin küçük bir
fotoğrafını göstermek istiyorum. Evet, bu ülke tarım ve
hayvancılıkta kırk beş, elli yıl yıl önce dört
dörtlük bir ülke olarak görünürdü ve tarım alanında büyük ihraç
yapardı. Sonrasında öyle bir ana geldi ki dört tane göç hareketi oldu
biliyorsunuz, 1925teki Şeyh Sait ayaklanması üzerinden büyük bir
İskân Kanunu oldu, oradan büyük bir göç ve tehcir var. Sonrasında,
1934 yılında çıktı o biliyorsunuz ve o dönemde 2510
sayılı İskân Kanunu üzerinden Dersim, Erzincan, Bitlis, Siirt,
Van, Bingöl, Diyarbakır, Ağrı, Muş, Erzurum,
Elâzığ, Kars illerinde 5.074 haneden 27.851 kişi zorla yerinden
edildi. 1950 yılında yine Türkiye genelinde ekonomik gerekçelerle bir
göç dalgası yaşandı ve üçüncü göç hareketiyse İkinci Dünya
Savaşından sonra oradaki nüfus hareketlerinden, nüfusun
azalmasından kaynaklı buradan da, Türkiyeden de çok fazla göç oldu.
En son 1987yle birlikte Kürt
sorununa karşı güvenlikçi politikalardan, bakış
açısından kaynaklı yoğun bir göç, zorun gücü ve 4 bin köyün
boşaltılması, 5 milyon insanın yerinden yurdundan
edildiği bir gerçeklikten bahsediyoruz. O gün bugündür hâlen devam eden
zorunlu göçler var. O gün bugündür devam eden güvenlikçi politikalarda,
bakış açısında hiçbir farklılık
olmadığı gibi, tam tersine, daha çok artan, daha çok gücün
zorunu kullanan bir yaklaşımla karşı
karşıyayız.
Öyle bir ana geldi ki
-bakın, Hasankeyften bahsedeceğim- Hasankeyfin baraj altında
kalmasından kaynaklı binlerce dönüm arazi sular altında
kaldı ve tarım arazisiydi hepsi. Ama orada önemli olan bir şey
vardı, orada bir türbe çıkarıldı sadece, o da 1850lerde
sanıyorum, yanlış hatırlamıyorsam, Zeynel Bey Türbesi
vardı, Türk büyüğü olarak nitelendirildi, onun türbesi nakledildi,
geri kalan her yer sular altında kaldı. Bu kadar etnik,
ırkçı yaklaşımı gerçekten tarif edebiliyor musunuz,
ben merak ediyorum. Yani o Zeynel Bey Türbesini çıkarmayı akıl edebiliyorsunuz
da orada yüzlerce köyün sular altında kalması sizi rahatsız
etmiyor. İşte Kürte bakış açısı budur. Kürte
bakış açısı, bakın, ülkeyi ekonomik olarak ne hâle
getirdi. Güvenlikçi politikalar üzerinde ısrar bugün bu ülkede doları
4 liranın üzerine çıkardı, euroyu da 5 liranın üzerine
çıkardı ve böyle bir gerçekliği görmezden gelip hâlen
Birtakım firmaları nasıl kalkındırabiliriz ve oradaki
üreticileri nasıl yok sayabilirizin bugün hesabı
yapılıyor.
Bizim yaşam modelimiz şuydu, hâlen
ısrarımız da budur: HDP halkların iradesini esas alır,
yerinden yönetimi esas alır ve yerinden yönetim de ekonomiye orada
yaşayan insanların karar vermesini sağlar.
Bakın, biz kendi içimizde şöyle bir
çalışma planını esas aldık, şimdi siz tam
tersinden uyguluyorsunuz: Biz halk meclisleri, mahalle meclislerini oluşturduk;
siz şimdi muhtarlar üzerinden kendi iktidarınızı
oluşturmaya çalışıyorsunuz. Oysa bizimki şudur:
Mahalle meclisi kendisi karar verecek, orada ne yapılacağına o
karar verecek, ekonomik modele de o karar verecek. Eğer bugün köylüler
kendi kararını kendisi verebilmiş olsaydı bugün bu ekonomik
krizi bu kadar yüksek düzeyde yaşamamıştık. Neden
yaşamamıştık biliyor musunuz? İnsanların
kimliklerine, diline, inancına ve iradesine saygı duyduğumuz
için yaşamamış olacaktık. Bugün bir F16 kalkıyor,
milyonlarca dolara mal oluyor ama bunu görmezden gelip o köyün iradesini, o
kentin iradesini; o ülkenin, o insanların, her ne ise hiçbirisini kabul
etmemiş anlamına geliyor.
Buradan kimse kazanmayacak ve nitekim de
kazanmadı. Belki üç beş firmanın dışında kimse
kazanmayacak ama milyonlarca insan kaybedecek ve kaybetmeye de
başladı. Öyle bir hâle geldi ki insanlar ekonomik krizden dolayı
intihar ediyor. Hemen yanı başımızda, 100 metre ötede
insanlar kendini yaktı, 100 metre ötede intihar etti ve bu intiharlar bu
ülkenin ne yazık ki ayıbıdır, en başta da Meclisin ve
Hükûmetin.
Ben şuradan devam etmek istiyorum: Bakın,
Hasankeyfe yine geleceğim. On iki bin yıllık tarihten
bahsediyorum, on iki bin yıllık tarihin sular altında
kalmasından bahsediyorum ve bunu bırakıyorum; yaylalar, meralar,
köyler, hepsi sular altında kalıyor, tek bir şey oradan
çıkarılıyor: Zeynel Bey Türbesi. Siz orada yaşayan halka bu
kadar mı saygı gösteriyorsunuz? Her şeyini yok ediyorsunuz ama
Zeynel Bey Türbesini oradan çıkarıyorsunuz. Bu kadar bilinçli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bunu
yapabilme vicdanına nasıl sahipsiniz bilmiyorum. İçinizde
inançlı olanlar var, vicdanlı olanlar var, gerçekten sağduyulu
olanlar var. Rahatsız olmuyor musunuz? On iki bin yıllık bir
tarih yok ediliyor, sular altında kalıyor ama oradan tek bir tane
türbe kaldırılıyor; bakın, Zeynel Bey Türbesi oradan
çıkarılıyor, geri kalanların hepsi sular altında
bırakılıyor. Bu Hasankeyf gibi dünya harikası olan bir yerin
sular altında kalması bir yana, sadece Zeynel Bey Türbesini
çıkarma gibi bir yaklaşım sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
İnsan rahatsız olur, biraz utanır yani. Nasıl olur sadece o
türbeyi oradan çıkarırım da o araziyi, o binlerce
yıllık tarihi yok etmesine sessiz kalırım? Bunun bende
vicdani, ahlaki olarak bir rahatsızlık yaratması gerekir.
Bunun ısrarla altını çizeceğim
ve şunu tekrar söyleyeceğim: Bugün bu tarım üzerindeki
işsizlik, hayvancılık, tarihî yerlerin yok edilmesinin tek ana
motivasyonu Kürt sorununa güvenlikçi ve tamamen yasakçı zihniyetlerle
yaklaşmaktır. Bunun da herkes acısını çekiyor ve daha
da büyüyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Hasankeyf çok önemli, tarihî bir mekân. 2000
yılından bu yana orada çok çeşitli tarihî eserlerin, höyüklerin,
kalıntıların kurtarılması için Kültür
Bakanlığı
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Niye
kurtarıyorsunuz? Rahat bıraksanız gayet mutluydu Hasankeyf
zaten. O kurtulamıyor sizden.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Devlet Su
İşleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, bunlar çok yoğun bir
çalışma yürütüyorlar. Bu çalışmaları görmek ve
hakkın hakkını takdir etmek doğru bir tavır olur. O
yüzden, Sibel Hanımın burada konuşma yaparken orada ne olup
bittiğini ıskalayıp bir tane mezarı öne
çıkarmasını doğru bir değerlendirme olarak görmem.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ben gayet iyi
biliyorum Sayın Bostancı, ben Batman Milletvekiliyim. Ne
yaptığınızı iyi biliyoruz. Daha geçen hafta insanlar
orada isyan etti, isyan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir
iddianız, bir yaklaşımınız olacaksa arkasında
hakikatçı fikirler olacak.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şu anda Hasankeyfin de içinde bulunduğu 199 köy
BAŞKAN Sayın Yiğitalp,
mikrofonunuzu açıyorum, bir dakikada tamamlayın lütfen.
Buyurun.
33.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şu anda, Hasankeyfle birlikte aralarında köy ve mezraların
bulunduğu 199 yerleşim yeri sular altında kalacak. On iki bin
yıllık bir tarihten bahsediyoruz. Peki, size sormak istiyorum: On iki
bin yıllık tarihi suların altında nasıl koruyacaksınız?
Neden o zaman Zeynel Beyin türbesini sadece taşıdınız?
Eğer mesele oradaki üretim esası ve o halkın yerel iradesiyse,
neden oradaki yerel halkın tarihî kültürüne saygı duymadınız,
sadece Zeynel Beyin türbesi çıkarıldı? Bunun bir çelişkisi
yok mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle
değil.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ben size 199 köy ve mezranın sular altında
kalacağını söylüyorum.
Bakın, burada Batmanın kendi vekilleri de
var, olayı çok yakından takip ediyorlar. Dolayısıyla benim
kişisel olarak aldığım bilgi budur, bilgi üzerinden
konuşuyorum, bunu asla bir varsayım üzerinden söylemiyorum. 199 köy
ve mezranın sular altında kalacağını söylüyorum.
Bununla birlikte on iki bin yıllık tarih yok ediliyor diyorum. Tek
bir fark var, Zeynel Beyin türbesini çıkardınız, bu kadar.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sibel
Hanım, on sekiz yıldır çok çalışma yapılıyor
orada.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Evet, şahsı adına, son
olarak, Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı konuşacaklar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de sisteme girmiştim
BAŞKAN Daha sonra da Sayın Altaya
yerinden söz vereceğim.
Buyurun Sayın Sarı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA GÜLDEMET SARI (Adana) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında,
vatandaşlarımızın güvenliğini kendi canından
önemli görerek ülkemizin huzur ve asayişinin temini için çalışan
Türk polis teşkilatımızın 173üncü kuruluş yıl
dönümünü kutluyorum. Bu vesileyle, vazife başında
hayatlarını feda eden kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet,
gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada son derece önemli bir kanun
tasarısını görüşmek üzere bir araya geldik. Bildiğiniz
gibi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizin su
kaynaklarının planlanması, değerlendirilmesi ve
yönetilmesinden birinci derecede sorumlu, yatırımcı bir
kuruluştur. Son on beş yılda büyük yatırımlara imza
atarak ülkemizin kalkınmasına büyük katkı sağlayan Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevleriyle ilgili
yatırımlarının daha hızlı ve verimli şekilde
yapılabilmesi için, görev ve yetkilerine ilave edilmesi gereken bazı
hususların yanı sıra, devam etmekte olan iş ve
işlemlerin daha sağlıklı yürütülmesi için bazı
düzenlemelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Bu tasarıyla, su kaynaklarının
korunması ve etkin biçimde yönetimini sağlamak üzere Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün su tahsis yetkisi açık olarak
düzenlenmektedir; arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme
hizmetlerinin yapılması yetki ve görevi Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğüne verilmektedir. Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından yerine getirilecek bu hizmetlerin sulama
projeleriyle uyumlu olarak yapılması, böylelikle çiftçimizin
tarımsal faaliyetlerinin verimli hâle getirilmesi sağlanacaktır.
6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince inşa edilen
sulama tesislerinin meydana getirilmesi için harcanan bedellerin
çiftçilerimizden alınmasından vazgeçilmektedir. Çiftçilerimizin zirai
üretimindeki maliyet girdisi azaltılarak elde edecekleri ürünlerin
kârlılık payı artırılmaktadır. Tarla içi sulama
sistemleri desteği adı altında yeni bir destekleme ödemesi
getirilerek bu desteğin kullandırılmasında DSİ Genel
Müdürlüğü yetkili kılınmaktadır. Zirai maksatlı sulama
tesislerinin elektrik ihtiyacının karşılanması için
kurulacak enerji tesislerinin lisans alma sınırına tabi
olmaksızın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından yapılmasına dair yetki verilmiştir. Böylece
yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanarak zirai maksatlı
tesislerin enerji ihtiyacı karşılanacaktır.
Ayrıca, yapılan düzenlemeyle tarihî ve
kültürel değerleri ortaya çıkarmak maksadıyla arkeolojik
kazı ve restorasyon çalışmalarını
kolaylaştırmak amaçlanmıştır; ülkemizdeki balıkçılığın
geliştirilmesine katkı sağlamak hedeflenmiştir; orman
dışında kurulacak tesisler için izin alma zorunluluğu
kaldırılmaktadır; dikili ağaç ve çok yıllık orman
ürünleri satışlarının önü açılarak orman ürünü
işleyen tesislerin ham madde temini planlarını yapmaları
kolaylaştırılmaktadır; orman yangınlarıyla
mücadelede daha etkin ve verimli mücadele yapılması hedeflenmektedir.
Yine bu tasarıyla Çiftçi Malları Koruma
Kanununda değişiklik yapılmak suretiyle koruma faaliyetlerine
olan ihtiyacın yerelden tespit edilmesine imkân verilecek, faaliyet
ihtiyaç duyanların talebine istinaden gerçekleştirilecek, koruma
faaliyetlerinin işletilmediği yerlerde çiftçiler gereksiz maliyetten
kurtulacak, hâlen iyi işleyen örneklerinin devamına olanak sağlanacaktır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri olarak ormanlara büyük önem
veriyoruz. Dünyada orman varlığı azalırken Türkiyede
artmaya devam ediyor. Türkiye, son on beş yılda orman alanlarını
15 milyon dekar artırarak 208 milyondan 223 milyon dekara
çıkartmıştır. Bununla beraber,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
talimatlarıyla büyük seferberlikler
başlatılmıştır. Bu yıl başlatılan yeni
bir ağaçlandırma seferberliğiyle 2023 yılına kadar
dünyadaki her insan için 1 fidan yani 7 milyar fidan toprakla
buluşturulacaktır.
Yine Sayın
Cumhurbaşkanımızın Orman köylülerin
kalkınmasının lokomotifi olacak. talimatıyla
başlatılan seferberlikle hem köylerin ağaç
varlığını artırmak hem de köyde yaşayan
vatandaşlara ekonomik katkı sağlamak amacıyla, 5 Bin Köye 5
Bin Gelir Getirici Orman Projesi başlatıldı. Bu proje
kapsamında bugüne kadar 3.500 köyde mahsulü gelire dönüşecek 10
milyon ağaç dikilmiştir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler ve UNESCO başta olmak
üzere, ilgili kuruluşların raporlarına göre dünyada...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) Bir dakika daha...
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Sarı.
FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) ...artan nüfus,
küresel ısınma, kuraklık gibi nedenlerle her geçen gün suya olan
talep artarken tatlı su kaynakları azalıyor. Türkiye,
sanıldığının aksine su zengini bir ülke durumunda
bulunmuyor. Dolayısıyla, su kaynaklarının çok tasarruflu
olarak kullanılması gerekmektedir. Türkiyede on beş yılda
su kaynaklarına ilişkin 7.200 tesis hizmete alındı.
Tesislerin toplam yatırım maliyeti 125,8 milyar oldu. 2003te 276
olan baraj sayısı 2017de 784e çıkartıldı, barajlar
sayesinde son kırk dört yılın en kurak dönemi olan 2017de
susuzluk çekilmedi.
Sayın milletvekilleri, bugün üzerinde
görüştüğümüz bu kanun tasarısının hayata geçmesiyle
tarla içi sulama ve toplulaştırmada 2018-2019 yılları
sulamada hamle yılı hâline gelecektir. Bugüne kadar
yaptığımız tüm çalışmalarda olduğu gibi,
bundan sonra da yapacağımız düzenlemelerde çiftçilerimizi,
köylülerimizi korumaya, kollamaya, desteklemeye devam edeceğiz.
Sözlerime son verirken büyük ve güçlü Türkiye
hedeflerine emin adımlarla ilerlerken yapılan ve yapılacak olan
işlerin daha sağlıklı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - ...ve daha
hızlı yürümesini sağlamak için hazırlanan bu kanun
tasarısında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Sayın
Bakanımıza geçmiş olsun diyorum, yüce Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarı.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuşmasam
mı dedim şimdi, bu kadar ihmalden sonra ama
BAŞKAN İhmal etmedim sizi Sayın
Altay, lütfen
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bir şey dikkatimi çekti, muhalefet partilerinin
yaptığı konuşmalarda eğer sataşma yoksa iktidar
sözcüleri bu sefer de yerinden söz alarak düzeltme cihetine gidiyorlar.
Kaldı ki Sayın Bostancının Hasankeyfle ilgili
söylediklerini inanarak söylediğine inanmam mümkün değil. Yani öyle
olursa Sayın Bostancının, içimizde en çok okuyan, âlim
gördüğümüz bir sosyolog olarak, siyaset bilimci olarak Hasankeyfte
yapılanları doğru ve caiz bulduğunu ifade etmesini
yadırgadım ve bulunduğu görevin gereği olarak
söylediği kanaatini taşıyorum. Tutanaklara geçsin diye buna
değinmek istedim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz efendim.
Sayın Bostancı şöyle bir hareket
yaptı, artık onun değerlendirmesini siz yapın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani
Hasankeyfte yapılanlar doğru. diyorsa
Diyemez yani.
BAŞKAN Sayın Altay, sizin de
bahsettiğiniz gibi, düzeltme denilen eylem yeni moda, artık onu
yapmak zorundayız. Zaman zaman siz de aynı talepte bulunuyorsunuz,
aynı amaçla size de söz veriyoruz. O yüzden bu konuda birbirimizi hoş
görmemiz gerekiyor.
Sayın Bostancı konuşmayacakmış,
peki.
ENGİN ALTAY (Sinop) Konuşamaz çünkü
Hasankeyfte yapılanların doğru olmadığını
biliyor.
BAŞKAN Siz kendi aranızda
konuşursunuz sonra. Hasankeyf hepimizin değeridir. Grup başkan
vekillerinin daha sonra bunu sohbet biçiminde kendi aralarında
halledeceklerine inanıyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Yedi buçuk dakikada soruları
alacağım.
Sayın Gürerden başlıyoruz.
Buyurun Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, ormanların işletilmesi, korunması, bakımı gibi
hizmetler nedeniyle mevsimlik işçi
çalıştırılmaktadır. Günlük mesaiye tabi olmadan
yangın gözetleme kuleleri ve ilk müdahale ekiplerinde çalışanlar
idare veya kiralık binalarda hizmete hazır bekletilip
sınırlı bir mesai ücreti verilmektedir. Güvenceden yoksun,
geleceğe güvenle bakamayan işçilerin beş ay yirmi dokuz gün
çalışmaları dokuz ay yirmi dokuz güne
çıkarılmış ise de bu süre kurumun inisiyatifine
bırakılmıştır. Emekçilerin mağduriyetini sona
erdirmek için taşeron veya mevsimlik işçilerin işçiliğini
sonlandırıp tüm çalışanların kadroya
alınması için bir düzenleme düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, benim de doğup büyüdüğüm
Edirnemizin Havsa ilçesi tarihî bir ilçedir. Neredeyse yağan her
yağmurdan sonra, uzun süredir ıslah çalışması
yapılmadığı için, yağan yağışlardan,
beş asırlık, tarihî, Mimar Sinan eseri Sokullu Camimiz, ilçe
sanayisinde bulunan dükkânlar ve esnaflarımız ile çiftçilerimiz ciddi
anlamda zarar görmektedir.
Sayın Bakan, daha önce de size defalarca
ilettiğim DSİ 11. Bölge Müdürlüğü Edirne 6ncı Grup
Taşkın Koruma İnşaatının, yarım kalan
taşkın koruma inşaatının bir an önce gerçekleştirilmesini
talep ediyoruz.
Bu sene para yok. diyorsunuz ama bunu yapalım
çünkü çok ciddi sıkıntılar oluyor, insanlar mağdur
oluyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, Adananın Pozantı, Feke, Aladağ, Saimbeyli gibi
ilçelerindeki orman köylerinde yaşayan vatandaşlarımız
ulaşım, sağlık ve güvenlik sorunlarının yanı
sıra temiz içme suyu, elektrik ve iletişim problemleri
yaşamaktadır. Anayasanın 169uncu ve 170inci maddelerine göre,
ormanların korunması ve geliştirilmesi ile orman köylüsünün korunması
ve kalkındırılmasının desteklenmesi için gerekli
tedbirlerin devlet tarafından alınacağı belirtilmektedir.
Ancak millî gelirden en az payı alan, içme suyunu kendisi bulan, bozulan
yolunu kendi onarmak zorunda kalan orman köylülerimizin ilçe ve il merkeziyle
olan iletişim sorunu dahi çözülememektedir. Köylüler, aynı zamanda
yoğun emek ve ucuz iş gücüyle karşı
karşıyadır. Orman kesim fiyatları da köylünün emeğini
karşılamaktan çok uzaktır.
Öte yandan, Adanadaki Seyhan, Çatalan, Ceyhan ve
Aslantaş Barajlarının işletmelerinin özel şirkete
devredilme girişimi, bölge halkı ve çiftçisi adına büyük sorun
oluşturacaktır. Adana il, ilçe ve mahallelerinde suyun verimli,
doğru ve dengeli kullanılabilmesi için bir an önce kapalı sulama
sistemine geçilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkmen? Yok.
Sayın Akyıldız?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yerine Burcu Köksal.
BAŞKAN Sayın Akyıldızın
yerine Sayın Köksal.
Buyurun Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
geçtiğimiz hafta seçim bölgem Afyonkarahisarda Eber Gölünde bir
yangın meydana geldi ve oradaki sazlıklar yandı, hayvanlar telef
oldu. Bununla ilgili bir hasar tespit çalışması
yapıldı mı? Zaten kirlilik içinde boğulan bir göl var
orada, Eber Gölü, çırpınıyor âdeta, bir de üstüne yangın
faciası eklenince hepten o bölge zarar gördü. Bununla ilgili bir
çalışma yapacak mısınız?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili
Sandıklı ilçesine bağlı Saltık köyünde vatandaş
arsenikli suya mahkûm olmuş durumda, içme suyunu dahi çevreden taşıyor,
bununla ilgili bir çözüm bekliyorlar.
Yine, Sinanpaşa ilçemize bağlı
Balmahmut köyündeki meradan da özel bir firma torf çıkarmak istiyor.
Orası manda yetiştiriciliğiyle geçinen bir köy,
dolayısıyla mera hayati önem taşıyor; köylü kesinlikle
istemiyor. Bununla ilgili de özellikle sizden destek bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gerek otoban gerekse duble
yolların orta refüjleri ve yol kenarları
ağaçlandırılıyor, çok güzel bir uygulama; hem
yeşilimiz artıyor hem de yolculukta insana huzur veriyor. Ancak
gerekli bakım yapılamadığından olacak ki
aralıklarla kurumalar oluyor. Kuruyan ağaçların veya bitkilerin
yerine yenisi dikilmediğinden yol boyunca hoş olmayan görüntüler
ortaya çıkıyor. Yol boyunca, yöreye uygun, uzun ömürlü bitkilerin
dikilmesi ve bakımının yapılması, kuruyan bitki veya
ağaçların yerine hemen yenisinin dikilmesine özen gösterilmesi
gerekmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Mersin Tarsusta
yıllardır süren bir Pamukluk baraj inşaatı vardır.
Maalesef, burada da talihsizlikler barajın peşini
bırakmamaktadır. Yani net olarak Pamukluk baraj inşaatı,
sulama suyu projeleriyle beraber ne zaman bitecek Sayın Bakanım?
Vatandaş soruyor. Yani 2013 dedik, olmadı; 2014 dedik, olmadı;
2015 dedik, olmadı; 2016 dedik, olmadı; 2017 dediniz, olmadı;
şimdi 2018, yine yok. Yani bu baraj ne zaman bitecek Sayın
Bakanım? Bu konuda net bir tarih verir misiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu, tekrar
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türk tarımının durumu ortadayken
DSİ Genel Müdürlüğüne toprak toplulaştırma işini de
verdik gitti.
Şu soruyu sormak isterim: Söz verilen ziraat
mühendisi istihdamı ne zaman olacak? Tasarıda, mülakatla alım
var; yalnız, Danıştay, DSİye mülakatı yasakladı.
Devlet Su İşlerine ihdas edilen 995 kişilik kadroya
mülakatsız ziraat mühendisi ataması yapacak mısınız?
Ayrıca, Tarım Bakanına iletmek üzere
size soruyorum: Ziraat mühendislerinin, su ürünleri mühendislerinin, veteriner
hekimlerin ve gıda mühendislerinin atamaları ne zaman
gerçekleştirilecek, ne kadar gerçekleştirilecek? Bunu sürekli bize
soruyorlar, biz de size soruyoruz, ayrıntılı bir cevap istiyoruz
sizlerden.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Pekşen
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Osmaniye Düziçi Çamiçi diye bir köy var. Yazın
zaman zaman nüfusu 2 bine varan bir köy ama maalesef köyde içme suyu yok. Köylü
bir dere yatağından kendilerine içme suyu bağlamış ve
bu giderek usul hâlini almış ve yerleşik bir düzen hâline
gelmiş. İçilemez nitelikte, içerisinde kolibasili olan, köylüyü de
sürekli hasta eden bu içme suyuna bir de su sayaçları
bağlanmış, bir de para ödüyorlar. Ben soruyorum: Sayın
Bakan, acaba o köye gidip oradan su içmek ister misiniz veya
bürokratlarınızı gönderip de bir akşam, ramazanda hem de
iftar vakti, şöyle orada akmayan o dere suyundan iftarlarını
açmak isterler mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akyıldız,
buyurun.
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de bu şeker fabrikalarıyla ilgili
konumuzla ilgili sonra konuşma yapacağım zaten ama- sormak
istiyorum Sayın Bakan ve Sayın Hükûmete. Şeker
fabrikalarının özelleştirilmesini Türkiyede ne şeker
çiftçisi istiyor, ne üretici istiyor ne orada çalışan istiyor ne
orada geçim kaynağını taşımacılık,
nakliyecilik veya bir şekilde hayvancılıktan sağlayan
insanlar istiyor ne de milletimiz istiyor ama hâlâ şeker fabrikaları
birer birer satılıyor. Neden bu ısrar, neden bu inat? Bir an
önce bu şeker fabrikalarının satışından
vazgeçelim ve -millî, yerli olduğunuzu iddia ediyorsunuz ya- millî ve
yerli olduğunuzu burada bize ispat edin. Şeker fabrikaları
gerçekten millîdir ve gerçekten yerlidir.
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakanım, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, özellikle Sayın Gürer mevsimlik
işçilerle alakalı sordu. Biliyorsunuz mevsimlik işçiler Orman
Genel Müdürlüğünde çalışıyor, beş ay yirmi dokuz gün.
Ancak biliyorsunuz, yine yüce Meclisin aldığı kararla bunun
uzatılması kararı alındı ve bu ihtiyaca göre
uzatılacaktır. Ancak şunu ifade edeyim: Biz orman
teşkilatı olarak bu mevsimlik işçilere hakikaten çok uygun
şartlarda ve dolgun bir ücret veriyoruz, bunu da özellikle vurgulamak
istiyorum. Hatta benim iddiam şu: Onlar takriben altı aylık
sürede neredeyse bir yıllık bir ücret alıyorlar; diğer,
asgari ücretle kıyas edersek bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Şimdi, Değerli Edirne Milletvekilim, tabii
ki Edirnede taşkınlar uzun zamandır var. Ama biz Edirnedeki
taşkınlarla alakalı gerçekten hem Ergene Nehrinde hem Meriçte,
Tunca Nehrinde çok büyük çalışmalar
yaptığımızı vurgulamak istiyorum. Yani ben bizzat
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Havsa ilçesinde
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Havsa ilçesinde de şu anda
Şunu ifade
edeyim yani Edirneyi toptan olarak aldığımız zaman en
önemli taşkın koruma çalışmaları Edirne ilinde
yapılmıştır, yapılmaktadır. Tamam, hepsi belki
bitmedi ama yüzde 90ı bitti. Esasen mesela ilk defa Kanal Edirne
açılıyor. Bu sene de bitecek ve hakikaten o tamamen bize has bir
projedir, yerinde giderek bizzat ben özellikle planladım.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben oradayım
zaten. Süloğlu Barajından geliyor bize, Meriç ve Ergeneden
değil, Süloğlu Barajından.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam, o konuda da arkadaşlara talimat
verdim, bizzat bakacaklar. Biliyorsunuz, orada şehit dedem var,
dolayısıyla Edirneye büyük önem veriyoruz. Eksik varsa birlikte
bakalım. Ne gerekiyorsa Edirneye yapmak, serhat şehrimize bu
çalışmayı yapmak bizim için gerçekten bir ibadettir.
Tabii, Sayın Tümerin ifade ettiği sulama
sistemlerinin kapalı sisteme dönüştürülme meselesi
Efendim, bizde
geçmişte hep klasik sulama dediğimiz sulama sistemleri tatbik
ediliyordu ama Hükûmetimiz döneminde klasik sulama sistemlerini
kaldırdık, artık modern sulama sistemlerine geçtik, kapalı
sistem. Hatta DSİ Genel Müdürüyken ve Çevre ve Orman Bakanıyken
arkadaşlara şu talimatı verdim: Mevcut projeleri dahi tadil
ederek kapalı sisteme dönüştürün. dedim. Bu mevcut kanunla tarla içi
sulama, geliştirme, toplulaştırma hizmetleri de DSİ
tarafından yapılacağı için şimdi zaten mecburen tarla
içinde yağmurlama ve damlama sulama şeyini çiftçilerle el
birliği yaparak bunu gerçekleştireceğiz. Yani bu, hakikaten
benim de hasretle beklediğim bir husustu, inşallah bunu gerçekleştireceğiz.
Sayın Milletvekilim, Afyonkarahisar
Milletvekilimiz Burcu Hanım; şimdi, ben de
Afyonkarahisarlıyım, o bölgenin evladıyım. Bakın, Eber
Gölü daha önce tamamen elden çıkmış, tamamen kurumaya yüz
tutmuş bir gölken 7 tane eylem planıyla biz bu gölü kurtardık.
Ne demek? Şu anda Eber Gölü canlı, hatta o kadar endemik türler var
ki; ilk defa, bir tanesini, Eber sarısı denilen, sadece Eber Gölü
civarında olan endemik türü yani dünyada sadece orada bulunan türü Nuhun
Gemisine ilk defa işleyen benim.
Peki, ne yaptık? Bakın
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
isterseniz beraber gidelim, ziyaret edelim, kokuyor göl.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade et, ben cevap veriyorum, müsaade et.
BAŞKAN Sayın Köksal, lütfen
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu Eber Gölüyle ilgili olarak, bir kere,
Afyonkarahisar ve civarındaki bütün lağım suları Eber
Gölüne akıyor muydu bizden önce?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hâlâ akıyor,
hâlâ akıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Asla.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sanayi
atıkları ve lağım atıkları hâlâ gidiyor Ebere,
hâlâ gidiyor.
BAŞKAN Sayın Köksal, lütfen
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şu anda Türkiyenin en ileri arıtma
tesisini biz kurduk. Sizi oraya en azından davet ediyorum. Arıtma
tesisini bir görmenizi rica ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Beraber göle gidelim
Sayın Bakan, gölü ziyaret edelim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben çok gittiğim için ben sizden rica
edeyim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Birlikte gidelim
göle.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tesisi bir görmenizi rica ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Göle beraber
gidelim.
BAŞKAN Sayın Köksal, size hitap
ediyorum, lütfen
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tabii, Balmahmutta ve Afyonkarahisarda
mandacılığı -biliyorsunuz-geliştirmek için Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız -sağ
olsun- bir program başlattı, biz de bu konuya destek veriyoruz. Tabii
Balmahmuttaki mandacılığa ve Afyonkarahisardaki
mandacılığa her türlü desteği vereceğiz. Hatta biz,
şu anda orman teşkilatının orman köylülerine verdiği ORKÖY
destekleri var, buna mandayı da dâhil ettik. Talep eden varsa bunlara da
özellikle manda teşviki veriyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Oradaki meradan torf
madeni çıkarılmasına engel olalım Sayın Bakan.
Köylünün talebi o.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, Mersin Milletvekilimiz Sayın
Çamak, özellikle gerçekten tespitiniz doğrudur yani yol kenarlarında
yol boyunca uzun ağaçlar olması lazım. Ancak şunu ifadeyim:
Daha önce orman teşkilatının ormanlık alan
dışında herhangi bir faaliyeti söz konusu değildi -siz de
biliyorsunuz Mersinli olarak- ve sadece ormanlık alanda kesim,
yangından koruma yapardı ama ilk defa Hükûmetimizle orman
teşkilatı bütün Türkiyede hizmet eder hâle geldi. Nitekim yol
kenarları, okul bahçeleri, hastane yolları yani neresi varsa onu
ağaçlandırıyoruz ve ağaçlandırmaya devam
edeceğiz. Ama eksiklikler olabilir. Nitekim bazı eksiklikler tespit
ediliyor, bunları arkadaşlar da not alıyor. Lütfen, bunları
bize bildirirseniz biz oraya bakarız. Hatta mümkünse gelir getirici türler
ekelim diye bir tavsiyem de talimatım da var. Hakikaten bu konudaki
ikazınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Efendim, tabii, Sayın Şimşek,
biliyorsunuz Pamukluk barajı, kısaca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Süre yoksa yazılı vereyim.
BAŞKAN Buyurun, buyurun
Ek süre veriyorum size bir dakika.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Kısaca, Pamukluk barajı biliyorsunuz
ihale edilmişti ama firmalar bazen çok düşük fiyat veriyorlar.
Maalesef bu tesisi ilk alan firma iflas etti. İkmal inşaatı
yapıldı. Ben de arkadaşlara -hakikaten bu benim için de çok
önemli bir baraj- Mersine, o bölgeye hayat verecek bir Pamukluk
barajını 2019 yılına kadar su tutun diye talimat verdim.
Allahın izniyle suyu tutacağız. Bizzat benim de takibimde. Onu
özellikle vurgulamak istiyorum.
Evet, sulama inşaatı zaten devam ediyor.
2019 yılında da, Allah nasip ederse sonunda da ilk kısım
sulamaya açılacak. Evet, yaklaşık 5 bin hektar civarında.
18.463 hektar, 5 bin hektarı da açıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Mersine
kadar olan bütün arazi sulanıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Diğerlerini yazılı olarak
cevaplandıralım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım. Yalnız, önce on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
83üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
1inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
ayrı ayrı işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Ayşe
Acar Başaran
Adana Van Batman
Dirayet
Dilan Taşdemir Mehmet Emin
Adıyaman Mahmut Celadet
Gaydalı
Ağrı Iğdır Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan bu düzenlemeyle 4081 sayılı
Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanunda
değişiklik yapılmaktadır. Mevcut düzenlemede kamu kurum ve
kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin tarımsal arazi işletmeleri
durumunda hususi bekçi kullandıklarında koruma parası
vermeyecekleri düzenlemiştir. Ancak yeni düzenlemede koruma hizmeti almak
isteyenlerden koruma ücreti alınacağı eklenmiştir. Çiftçi,
sebze, meyve, fidanlık ve ekim alanlarını koruması için devletten
bir bekçi talep ettiğinde buna karşılık bir ücret ödemek
zorunda bırakılmaktadır. Bu da çiftçiye ek bir maliyet demektir.
Oysa çiftçinin üretime daha çok katılması için maliyetleri
düşürecek düzenlemelere ihtiyacı vardır. Dolayısıyla
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan ile gerçek veya tüzel kişilere ait ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Ömer
Fethi Gürer Okan
Gaytancıoğlu
Bursa Niğde Edirne
Kamil
Okyay Sındır Engin
Özkoç
İzmir Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacaklar.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı Komisyonda enine boyuna konuşuldu ve böyle
bir tasarının gündeme getirilmeden geri çekilmesi talep edildi ama
Bakanlık bunda ısrarcı oldu. Özünde bir torba yasa, bana göre
bir çorba yasa, içinde yok yok. Ama çiftçilerin, besicilerin,
çalışanların, ormanda olanın faydasına da
yararına da olan hiçbir hüküm olmadığı gibi, sulama
birliklerinin de ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler
içeren maddeler gündeme geldi.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin teklif
ettiği metinde 1inci madde Arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetlerini yürütmek. şeklinde iken Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonunda -1inci madde olarak- Çiftçi Mallarının
Korunması Hakkında Kanunun 34üncü maddesiyle ilgili bir
değişiklik getirildi. Buraya Bu kanun kapsamındaki koruma
hizmetleri, hizmet alanların isteğine bağlı olarak
alınacaktır. şeklinde bir ek yapıldı. Çiftçi
Mallarının Korunması Hakkında Kanunun da özünde, günümüz
şartlarında ele alınıp düzeltilmesi gerekli. Bu anlamda,
yapılan düzenleme içerik olarak da çok anlamlı değil ama kanun
tasarısının bütününe baktığımız zaman, bu
kanun tasarısıyla ormanlarda imara açılan yeni araziler
üretiliyor çünkü orman vasfından çıkarılan yerlerin ileriki
aşamada kesinlikle imara açılacağını bugünden
görüyoruz.
Sulama suyuyla ilgili mantık
özelleştirmeyi içeriyor. Komisyonda bu yoğun olarak
tartışıldı, sonunda bir kılıf bulundu;
tanımı özelleştirme olmaktan çıkarıldı ama
içeriğinde yine dolaylı olarak özelleştirme maddeye saklanarak
tekrar Meclisin gündemine getirildi. Buradaki olay şu: Sulama birliklerini
Devlet Su İşlerine bir yerde devralıyorsunuz. Orada sulama
birliği meclisinde var olan, çiftçilerin seçtiği 14 binin üzerindeki
kişiyi ortadan kaldırıyorsunuz, orayı kamudan atanacak
kişilerle yönetmeyi amaçlıyorsunuz ama dolaylı olarak da
içerikte suyu, sulama suyunu özelleştirmeyi de beraberinde getiriyorsunuz.
Yani Önce sulama birliklerini ortadan kaldıralım, daha sonra,
ileriki aşamada sulama suyunu özelleştirelim. mantığı
burada egemen.
Komisyonda yaşanan ilginç olaylardan biridir,
sulama suyu tarlaya verildiğinde oradaki borçların desteklemeden
kesilmesiyle ilgili maddeye Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı da karşı çıktı Bunun desteklemeden kesilmesi doğru
değil. dedi. Yani kendi içinde, kanuna, bir bakanın getirmiş
olduğu tasarıya diğer bir bakan muhalefet etti. Keza yine,
Komisyonda görüşmeler sırasında ilginç bir olay da Şeker
Kurumu ortadan kaldırıldıktan sonra şeker dairesinin
oluşturulmasıyla ilgili düzenlemeye de Maliye
Bakanlığının temsilcisi karşı çıktı.
Görülüyor ki bu getirilen düzenlemeler, kendi içinde dahi
tutarlılığı olmayan, aynı düşüncede, aynı
partide farklı biçimde olaya yaklaşanların
varlığıyla eleştirildi.
Onun için, bugün görüşmeye
başladığımız tasarının doğrusu, yeniden
Komisyona çekilip genelin kabul edeceği biçiminde düzenlemeler içermesi.
Örneğin, arazi toplulaştırmayla ilgili geçmişte o bölgede
yapılan düzenlemede yarıdan bir fazlasının
değerlendirmesine tabiydi, bu yeni düzenlemede muvafakat
aranmaksızın arazi toplulaştırması getiriliyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, on
beş yıllık sürede bununla ilgili yapılan
çalışmalarda, açıkçası eline yüzüne
bulaştırdığı için Tarım Bakanlığı
tüm yetkilerini bu sefer Orman ve Su İşleri
Bakanlığına devrediyor. Bu anlamda, yeterli çalışmaların
olmaması ve sorunların varlığı doğal olarak tek
elde toplanmasını getirdi. 1960larda başlamış ama on
beş yıllık süre tartışılan bir süreye
dönüşmüştü, çok yerde itirazlar vardı. Bu da bu
tasarının içinde yer alıyor.
Kısacası, getirilen düzenlemeler
çiftçilerin ve sulama birliği gibi çiftçilerden oluşan dokunun
varlığını ortadan kaldırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Son birkaç cümle
söyleyip bitiriyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bugün aynı zamanda Enis Berberoğlunun
tutukluluğunun üç yüzüncü günü. Enis Berberoğlunun neden ve niye
cezaevinde olduğunu biz bilmiyoruz. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin
bir an önce kararını vermesini, Enis Berberoğluna da özgürlük
diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddede üç adet aynı mahiyette önerge
vardır, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Metiner İbrahim
Aydemir
Amasya İstanbul Erzurum
İbrahim
Halil Fırat Mehmet
Doğan Kubat Tahir
Öztürk
Adıyaman İstanbul Elâzığ
Yusuf
Başer
Yozgat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Emin Adıyaman Ayşe
Acar Başaran
Adana Iğdır Batman
Mahmut
Celadet Gaydalı Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Bitlis Ağrı Van
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Orhan
Sarıbal Ömer
Fethi Gürer Haluk
Pekşen
Bursa Niğde Trabzon
Okan
Gaytancıoğlu Kamil
Okyay Sındır Engin
Özkoç
Edirne İzmir Sakarya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önergelerin ilkinin gerekçesini
okutuyorum:
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesi:
6136 sayılı Kanunda yapılmak istenen
değişiklikle orman muhafaza memurlarının emekli olduktan
sonra da harç ödemeden silah ruhsatı alabilmelerinin öngören düzenleme
tasarı metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergenin de gerekçesini okutuyorum:
Meral Danış Beştaş (Adana) ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesi:
Yapılan bu düzenlemeyle 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanunun 7nci maddesine ek bir paragraf eklenerek kolluk kuvvetleri gibi orman
muhafaza memurlarına da ateşli silah kullanma yetkisi verilmektedir.
Bu kişiler emeklilikleri boyunca da silah taşımaya devam
edebileceklerdir. Ormanları korumanın yolu orman
muhafızlarını silahlandırmak değildir. Yasa ve
kanunlarla ormanların korunması gerekmektedir. AKP on altı
yıllık iktidarı boyunca yasa ve kanunlarla ormanları yok
eden ve ormanlık alanları sermayenin talanına açan düzenlemeler
yapmıştır. Dolayısıyla bu değişiklikle
ormanların korunamayacağı ama son zamanlarda artan bireysel silahlanmalar
gibi bu tür düzenlemelerle de çeşitli grupların
silahlandırılmaya çalışıldığı
kanaatindeyiz. Bunun doğru olmadığını ve bu sebeple
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki son önerge
üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen konuşacaklar.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 30 Eylül 2010 tarihinde
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi su ve
hıfzıssıhha hakkıyla ilgili olarak bir temel karar
aldı, su temel bir insan hakkı olarak kabul edildi. Nitekim, Avrupa
Birliği de Avrupa Şartı içerisinde herkesin içilebilir bir su
kaynağına, su hakkına bedelsiz olarak ulaşmasını
temel bir insan hakkı olarak kabul etti.
Şimdi, buraya getirmiş olduğunuz
yasal düzenlemeye baktığım zaman hem Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi hem de Türkiye'nin de tarafı olduğu Avrupa
sözleşmeleri içerisinde tam bir tezatlık var. Temel bir insan
hakkı olarak kabul edilmiş olan suya ilişkin yapmış
olduğunuz düzenleme gerçekten ilk başta son derece masumane gibi
gözüküyor. Ne olacak? Sulama birlikleri tarlalarını suluyorlar,
insanlar içme suyu akiferlerinden su çıkarıyorlar. Elbette bunun bir
bedeli olacak; öyle değil, bu o kadar kolay, o kadar sade, o kadar
sıradan bir iş değil.
Bakın, 2010 yılından sonra dünyadaki
en büyük tehlike konularından birisi içilebilir su kaynakları.
Şu anda dünyada tam 2,5 milyar insan içilebilir su kaynağına
erişemediği için çok büyük siyasi çatışmalar ve siyasi
kavgalar yaşanıyor. Mesela 2030 yılında dünyada
yaşayan nüfusun yüzde 30u içilebilir su kaynaklarından mahrum hâle
gelmiş olacak. Şu anda dünyada su kaynağını paraya
çeviren şirketlerin bugün itibarıyla oluşturdukları ciro
yaklaşık 130 milyar dolar. 2020 yılında bu rakam 150 milyar
dolar olarak öngörülüyor. Bakın, Dünya Bankasının bir verisi ile
Citibankın bir ekonomistinin söylediğini birleştirelim, ne demek
istediğimi daha kolay anlayacaksınız. Dünya Bankası şu
anda gerçekte tarıma, içilebilir su kaynaklarına, su altyapılarına
kredi vermiyor ama su kaynaklarını işletecek şirketlere
inanılmaz bir şekilde finansman desteği sağlıyor. Bir
taraftan suyu eline geçirip onu bir ticari meta olarak kullanacak olan şirketleri
destekleyeceksiniz, öbür tarafta içilebilir su kaynağına erişmek
için herhangi bir finansman desteği sağlamayacaksınız.
Citibankın ekonomisti diyor ki: Dünyada gelecekte bizim de
desteklediğimiz petrol boru hatları kadar içilebilir su
kaynaklarına ilişkin boru hatları büyük önem arz edecektir ve
biz gelişmekte olan ülkeler de bu fırsatları
değerlendireceğiz.
Şimdi, ben bakıyorum, bu yasa hiç bu
anlamda masum, hiç öyle sıradan bir yasa değil, özensiz de
değil. Bu yasayı hazırlayanların bu konulara vâkıf
olmayan insanlar olduğunu da düşünmüyorum, bu çok bilerek
yapılmış bir yasa. Benim asıl endişe ettiğim konu
şu: Bakın, GAP bölgesinde sulama birlikleri birkaç yıl sonra
-çok uzun değil, birkaç yıl sonra- borç batağı içerisinde
bu çok uluslu tekeller tarafından satın alınacaklar ve oradaki
çiftçiler önce su paralarıyla, arkasından topraklarıyla
oralardan belki de göçmek zorunda kalacaklar. Buna ilişkin bir engel var
mı? Hiçbir engel yok.
Bakın, bunu bir siyasi eleştiri olarak
almanızı istemiyorum. Keşke bilimsel koşulları burada
konuşabilseydik de bilim insanlarının bu konulara ilişkin
raporlarına bakabilseydiniz. Türkiyede kuruyan göllere bir bakın, o
akiferlerin nasıl kuruduklarına bir bakın. Dünyanın en
önemli göllerinden birisi Aralın, nasıl oradan alınan sulama
sularının pamuk tarlalarına aktarılması ve ondan sonra
o gölün tümüyle yok olması ve arkasından o bölgede yaşayan yüz
binlerce insanın bölgeyi terk etmesi ve arkasından yaşanan
ağır, büyük dramlar
Aynen, şimdi hemen yanı
başımızda İranın Urmiye Gölüne bir bakın. Bugün
gazetelerde de haber vardı, tesadüf. Urmiye Gölünde gölün tamamı
neredeyse kurumuş, bölge ekonomisi, bölge tarımı tümüyle çöker
hâle gelmiştir. Bu yasa bu anlamıyla, bu düzenlendiği
anlamıyla gerçekten ileride Türkiyenin önüne çok ciddi problemleri
getirecek bir düzenlemedir.
Unutmayın, sizleri burada defalarca kez bu
konularda uyarıyoruz. Bakın saygıdeğer milletvekilleri,
özellikle bu kişisel veriler konusunda bu Parlamento kürsüsünden
uyardığımızda da bizi dinlemediniz, önünüze gelen yasaya
hiçbir itiraz koymadan geçirdiniz. Ama Türkiye bugün kişisel verilerinin
geri dönüşümü ve tehdidiyle baş başa ve büyük bir
mağduriyet zinciri içerisinde. Bunu artık engellemeniz mümkün
değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Aynı şekilde, eğer bu yasayı bu
hâliyle, özellikle de içilebilir su kaynakları ve toplu su
kaynaklarının ticari olarak değerlendirilmesi şeklinde
geçirirseniz bilin ki Türkiye su kaynaklarını uluslararası
tekellere teslim etmiş demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Devamla) Sayın
Başkan, birkaç saniye süre verirseniz toparlayayım.
BAŞKAN Bir dakika ek süre vereceğim.
Buyurun.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Kıymetli
milletvekilleri, bir hukuk adamı olarak mümkün olduğu kadar,
Türkiye'de, hukuk hayatımın her döneminde yasalara, yasaların
işlerliğine ve yasaların hepimizi bağlayıcı
olmasına ilişkin vurgu yapmaya gayret gösteriyorum. Enis
Berberoğlu 80 milyonun vicdanında, yasaların işlememesi,
yasaların hiç kimseyi bağlamaması sebebiyle mahkûm. Enis
Berberoğlu tutuklu ama vicdanlarda mağdur, hepinizin vicdanında
mağdur. Enis Berberoğlu için hiçbir hukuk insanı çıkıp
Evet, bu suçun failidir. diyemiyor. İnsanlık tarihinde
mağduriyete uğrayan ilk Enis Berberoğlu değildir ama
insanlık tarihine geçenler Enis Berberoğlu gibi mağdurlara sahip
çıkacak yürekliliği, cesareti gösterebilen insanlardır. Ben AKP
Grubundan bekliyorum. AKP Grubunun çok kıymetli hukukçuları var. Bir
cesur, bir yürekli ses çıksın, yasalar işlesin ve bir
mağduriyet ortadan kalksın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda madde
çıkarılmıştır.
3üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Emin Adıyaman Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana Iğdır Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Batman Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili
Sayın Bedia Özgökçe Ertan konuşacak.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de 3üncü madde üzerinde görüşlerimi
aktarmak üzere söz aldım ancak bu üzerinde konuştuğumuz
tasarı öyle çiftçinin, vatandaşın, halkın Çıksın
da dertlerimize derman bulalım. şeklinde beklediği ve sorunlara
çözüm getiren bir tasarı değil ne yazık ki. Hatta, böyle bir
çözüm niyeti olmadığı gibi, çözüm içeren bir politika niyetini
dahi ne yazık ki taşımıyor. Her getirilen düzenleme ya da
her üretilen politika bu ülkede ne yazık ki yanlışın
üzerine yeni bir yanlış getiriyor ve tüm bu yanlışlar
üreticinin, çiftçinin, halkın daha da çok kaybetmesine, aslında
hepimizin daha çok kaybetmesine, hepimizin yoksullaşmasına ve belki
öngöremediğimiz bambaşka yeni sorunlara yol açıyor.
İşte bu tasarı da benzer bir tasarı ne yazık ki.
Halkın, üreticinin Yapmayın, etmeyin. dediği her ne varsa siz
pratiğe geçirmeye çalışıyorsunuz ve bunun için
uğraşıyorsunuz.
Bu tasarıda çiftçinin, üreticinin yüzünü
güldüren hiçbir düzenleme yok. Yanlıştan dönmek, üretimi teşvik
etmek varken, aslında bu yolu tercih etmemek çiftçiyi, halkı
karşısına almak demektir. İşte bugün bu
yanlış politikalar sebebiyle, biriken ve çözülmeyen, sorun üstüne
sorun getiren politikalar yüzünden artık üretim yapan kesimin üretimden
vazgeçmek zorunda kaldığı, hayvancılık yapamaz hâle
geldiği gerçeğiyle karşı karşıyayız ve
giderek tarım ve hayvancılıkta dışa
bağımlı hâle gelmiş durumdayız. Oysa bu ülkede en
temel konulardan birisi sağlıklı ve dengeli beslenme ve dolayısıyla
tarım ve hayvancılık konusudur.
Ayrıca tarım ve hayvancılık
istihdama ve ülke gelirine katkı sağladığı gibi,
iş imkânı sağlayarak istihdam alanını da doğrudan
belirleyen bir alan. Bugün çalışan her 4 kişiden 1 kişi bu
sektörde çalışıyor ve nüfusun üçte 1i geçimini bu sektörden
sağlıyor. Özellikle 1 milyondan fazla ailenin geçimini sağladığı
şeker pancarı üretiminin tarım sektörüne etkisi
tartışılamayacak bir hâldeyken, bugün şeker pancarı
fabrikaları Zarar ediyor. gerekçesiyle ya da görünümüyle tıpkı
geçmişteki örnekleri gibi haraç mezat satılıyor.
Değerli arkadaşlar, bugün şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin ayrı bir önemi olmasının nedeni ise yüz
binlerce üreticinin üretemez hâle getirilip özelleştirilmiş
fabrikalarda ucuz iş gücüne dönüştürülecek olmalarıdır.
Bu bakımdan, şeker
fabrikalarının zarar etmesi ya da öyle görünüyor olması bir
günde olmuş bir gelişme değildir. Özelleştirme
politikaları kapsamında adım adım bu sürece
gelinmiştir. Bu anlamda, şeker pancarı üreticilerinin yok
olmasına neden olacak bu süreç, tabuta çakılan son çividir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye bulunduğu
iklim kuşağı, coğrafi konumu bakımından
tarım ve hayvancılık açısından son derece zengin bir
potansiyele sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış
politikalar, plansız çalışmalar, vahşi üretim yöntemleri,
tarımsal ürünlerde gümrük vergilerinin sıfırlanması gibi
nedenlerle ne yazık ki bu zenginliği, bu potansiyeli açığa
çıkaramıyor ve kullanamıyor hâldedir.
Bu yanlış politikaların
başında ise Hükûmetinizin Yurttaşların günlük
yaşamına etki etmiyor. dediği OHAL uygulamaları geliyor.
Nitekim, bölge illerinde tarımsal faaliyetler neredeyse durma
noktasına gelmiştir. Hükûmetinizin güvenlikçi politikalarına
dönme kararını takiben, 90larda sıklıkla uygulanan bir
yasak yeniden etkinleştirildi ve tarım arazilerinin, yaylaların
olduğu pek çok bölge özel güvenlik bölgeleri adı altında
halkın girişine yasaklanmış durumdadır. Bunun üstüne
20 Temmuz 2016da ilan edilen OHAL maalesef bölge halkının
sorunlarına tuz biber olmuştur.
Vandan bir örnek vereceğim bu noktada. Geçen
gün valilik bir açıklama yaptı ve kent genelinin tamamında, 103
bölgede yaylaya çıkışı yasakladı. Yaylaya çıkmak
yasak, merada hayvan otlatmak zaten yasaktı, tarımsal üretimin
verimli olması için gereken gübre yasak; sonra da köylünün, çiftçinin
üretim yapmasını bekliyorsunuz.
Bugün geldiğimiz noktada, tarımsal
potansiyeli son derece yüksek bir ülke olan Türkiye bitkisel üretimden
hayvancılığa, gıda ürünlerinden
balıkçılığa hemen her şeyi ithal ediyor ve millî
tarım politikasının başlatıldığı 2017
yılına bakıldığında sadece dokuz ay içerisinde 10
milyar dolara yakın tarımsal ürünün ithal edildiğini görüyoruz.
Bu acı tablo karşısında
artık hakikaten çiftçinin, üreticinin, halkın isyan etmesini
anlıyor olmanız lazım, aslında duymanız gerekiyor
fakat bu anlayıştan oldukça uzaksınız diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
3üncü maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Ömer
Fethi Gürer
Bursa Edirne Niğde
Burcu
Köksal Kamil Okyay
Sındır
Afyonkarahisar İzmir
MADDE 3- 18/12/1953 tarihli ve 6200
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendine baraj, gölet ve kanal gibi su yüzeyleri
ile rezervuar alanında azami su kotu ile işletme kotu arasında
kalan yerlerde güneş enerjisi sistemlerinin Çevresel Etki DeğerIendirme
Yönetmeliği uyarınca ÇED Gereklidir olarak değerlendirmek
suretiyle ÇED olumlu raporunun alınması koşuluyla
kurulmasına yönelik taleplerden uygun görülenleri bedeli
karşılığında kiralamak, ibaresi eklenmiş, (u)
bendinde yer alan Yerüstü ibaresi Su tahsislerini yapmak, yerüstü şeklinde
değiştirilmiş, aynı maddeye (u) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve mevcut (v) bendi (y) bendi
şeklinde teselsül ettirilmiştir.
v) Arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetlerini yürütmek
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Burcu Köksal konuşacak.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak, Hakkâri
Dağlıcada mevziden düşerek şehit olan hemşehrim,
Emirdağ Balcam köyünden Cumali Sarıtaşa Allahtan rahmet,
ailesine, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Yine, üç yüz bir gündür siyasi esaret altında
olan, bizlerle beraber bu Meclis çatısı altında siyasi
mücadelesini veremeyen Enis Berberoğlunun da artık bu kürsülerden
özgürce milletvekilliğini yapmasını, haykırmasını
istiyoruz. Artık bu hukuksuzluğa son verilsin ve Enis Berberoğlu
da milletvekili olarak, milletvekilliğini gereği gibi, hepimiz gibi
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ifa etsin istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet, yokluk
içindeki yurdumuzun sınai kalkınmasını üç beyaz üzerine
kurmuştu; un, şeker, pamuk. Şimdi, bu gördüğümüz
işlenmiş bir pamuk. Bu pamuk Sümerbankla özdeşleşmişti.
Dönüp bakıyorum Sümerbanka, üç kuruşa satıldı ve bugün
pamuk ithalatımız da ne yazık ki 72 bin tona ulaştı
yanlış politikanız yüzünden. Hani yerli ve millî tarım
diyorsunuz ama ne yazık ki bu ülkede yerlilik ve millîlik adına
elimizde olan bütün ürünleri silmeye ant içmişsiniz. Un ve buğdaya
bakıyorum, onları da ithal eder hâle gelmişiz. Buğday ekim
alanı son on yılda 9 milyon hektardan 7,7 milyon hektara
gerilemiş durumda.
Bugünlerde kafayı şeker fabrikalarına
taktınız, onları satmak için uğraşıyorsunuz.
Bakın, burada daha önce pancar göstermiştim, pancarı
tanıtmıştım size. Yeteri kadar
tanımadığınızı düşünerek, bu da şeker,
hani çayımıza katıyoruz, yiyoruz, hayatımızın
olmazsa olmazı. Bir kişinin bir yılda 35 kilo tükettiği bu
madde, bu şeker. Eğer o şeker fabrikalarını
kapatırsanız, kapısına kilit vurursanız işte bu
şeker karaborsaya düşecek. Biz bu şekerin karaborsaya
düşmemesi için, Türk şeker piyasasının NBŞ lobisi
denilen, o sentetik bazlı zehre mahkûm edilmemesi için bu mücadeleyi veriyoruz
ve vermeye de devam edeceğiz. Amerika istiyor, siz satıyorsunuz
şeker fabrikalarını. 2,5 milyon insana ekmek kapısı
sağlayan o güzelim fabrikaları sanki babanızın malı
gibi satmayı kendinize hak görüyorsunuz. Vatandaşa bir bahane uydurmuşsunuz
Zarar ediyor. diye. Son dört yılda affettiğiniz vergi borcu 4 milyar
lira. Bir bakıyorum, millete küfredenin vergi borcunu siliyorsunuz; öte
yandan bakıyorum, garibanın ekmek kapısı olan
fabrikaları kör kuruşa satıyorsunuz. Tüm şeker
fabrikalarının zararı 28 milyon lira değerli
arkadaşlar ama affettiğiniz yandaş müteahhitlerin vergi borcuna
bakıyorum da, bu fabrikaların yüz kırk iki yıllık
zararını kapatmaya bedel bir rakam. Kaldı ki şeker
fabrikaları aslında zarar etmiyor, ettiriliyor. Nasıl? Ağrı,
Alpullu, Çarşamba ve Susurluk şeker fabrikalarına
kasıtlı olarak üretim yaptırılmadı, giderler
aynı, devam ediyor ama üretim yok. Ne olacak? Mecburen o fabrika zarar
edecek çünkü üretim yapamıyor fabrika. İşte bu zararı da
tüm 25 şeker fabrikasına, genele yaydığınızda
sanki şeker fabrikaları zarar ediyormuş gibi bir görünüm ortaya
çıkıyor. Aslında ortada bir zarar yok, kasıtlı olarak
üretim yaptırılmayarak verilen bir zarar var, ortaya konan bir zarar
var, zarar ettirme var. Niye? Amerikan kökenli nişasta bazlı
şeker lobisinin Türk şeker piyasasını ele geçirmesi için bu
fabrikalara kasıtlı olarak üretim yaptırılmayıp zarar
ettirme ve halka bunu gerekçe olarak gösterip satma çabası var.
Satışlara bakıyorum içim başka
türlü acıyor çünkü örneğin Niğde Bor Şeker
Fabrikasının sadece arazisi 450 milyon lira ama siz 336 milyon liraya
sattınız. Kırşehir Şeker Fabrikası
tıkır tıkır işliyordu 330 milyon liraya
sattınız. Ve ne ilginç, 2013 yılında 300 binlik sermayeyle
kurulan Tutku Gıda denilen bir şirket nasıl oluyor da bugün 336
milyon liraya bu şeker fabrikasını satın alabiliyor? Arkasında
kimler var, bu sermaye nereden geliyor? Bunu bir cevaplayın.
Şimdi, güzelim fabrikalardan sonra sıra
topraklarımıza geldi, ormanları satıyorsunuz ve burada
bakın, bu toprak, satmak istediğiniz toprak parçaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika ek süre istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ŞAHİN TİN (Denizli)
Toprağı nereye satacaksın ki?
BURCU KÖKSAL (Devamla) Toprakları
satıyorsunuz. Evet tasarının 13üncü maddesi diyor ki:
Ormanlardaki dikili ağaç da dâhil orman ürünleri satılabilir.
Sayın Bakan, daha önce, geçtiğimiz günlerde akciğerlerinizden
bir rahatsızlık geçirdiğinizi öğrendim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yok öyle bir şey.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Size çok geçmiş olsun
diyorum. Ciğerlerimizin kıymetini bilelim. Bu ülkenin ciğerleri
de ormanlar, ormanların da kıymetini bilelim lütfen, onları
satmayalım, peşkeş çekmeyelim diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Benim ciğerlerim de çok sağlam,
Türkiye'nin ciğerleri de çok sağlam.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Ve sulama birlikleri
seçimleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından gerçekleştirilen son derece
katılımcı, demokratik yapılardır. Şimdi, siz, bu
birlikleri de feshedip, bu demokratik işleyişe son verip resmen
kayyum atar gibi başkanlarını alıp bir memur
atayacaksınız. Bu da neye sebep olur? Sulama birliklerinin siyasi
ayrımcılık yaparak suyu dağıtmasına sebep olur.
Buna da lütfen son verin.
Lütfen, özellikle rica ediyorum: Fabrikaları,
ormanları, suyu, ağaçları özelleştirmekten, satmaktan
vazgeçin, onlara sahip çıkın.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
konuşmacı toprakları toparlasın, ondan sonra cevap vereyim
ben izin verirseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben sizi dinlerim aynı anda.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zapta geçsin diye ifade edeceğim.
Sayın konuşmacı bu
konuşmanın aynısını geçen hafta da
yapmıştı. Biz ısrarla diyoruz ki: Gündemi iyi takip
edelim. Hükûmetimiz, grubumuzla beraber geçen hafta geçen kanunda nişasta
bazlı şekerin kotasını düşürme kararı aldı. Yüzde
15 olan kanundaki limit yüzde 5e indirildi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Belirleyen kurumu kapattınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakika, dinleyin.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu
değişikliğin temelinde yatan gerekçe, herkesin malumu
olduğu üzere şeker pancarı üreticisinin kollanması ve
korunmasıydı.
Biz üreticinin yanındayız, üreticiyle
ilgili bir sorunumuz yok ancak verimsiz çalışan, sorunlu olan fabrikaların
özelleştirme hukuku açısından açık ihale usulüyle ihalesi
söz konusu. Dolayısıyla, kim bu konuda talepkârsa, kim bu süreçle
ilgiliyse zaten ihaleye girip açık artırmayla bu işler
yapıldı.
Üreticinin yanındayız. Konu, bambaşka
bir konu Sayın Başkanım. Şeffaf bir şekilde
yapıldı üstelik.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum: Şeker fabrikalarının doğru
işletilmemesinin suçu şeker emekçilerinin değildir. Şeker
pancarının üreticisini eğer destekliyorsak
Ben Sakarya
Milletvekiliyim, Sakarya Milletvekili olarak
Şeker fabrikası Bank
Asyaya satılarak 60 bin pancar çiftçisi kapının önüne koyuldu. O
zamanlarda da söyledik Satmayın, bu doğru değildir, burası
başkalarının eline geçecek. dedik ama kimseye dinletemedik.
ŞAHİN TİN (Denizli) Fabrikalar gene
çiftçilerden alacak pancarı. Nereden alacak? Kimden alacak? İthal mi
edeceğiz pancarı?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kapatacaksınız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Önemli olan şeker
fabrikalarını doğru çalıştırmaktır,
doğru çalıştırmak devletin elindedir. Ben
çalıştıramıyorum, satıyorum. demek mazeret
değildir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, özellikle şimdi, nişasta bazlı şekerden,
kotadan bahsetti Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Turan.
BAŞKAN Evet.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bakın,
nişasta bazlı şekerin kotasının yüzde 5e indirilmesi
bizim için yeterli değildir. Bu topraklar pancar tarımına
elverişli topraklardır. Bu ülkede şeker fabrikalarında
şeker üretilebilir, bu kotayı sıfırlamaları gerekiyor,
bu bir.
İkincisi, bu nişasta bazlı şeker
lobisini denetleyecek kurum yok, KHKyle Şeker Kurumunu
kapattınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dolayısıyla denetim dışı, merdiven altı üretim
zaten devam ediyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal, konumuz şeker fabrikaları değil.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bunun özellikle
zapta geçmesini istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ve Bakanlar
Kurulunun yüzde 50 artırım yapma yetkisi de devam ediyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal, konumuz şeker fabrikaları değil, lütfen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4üncü maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Emin Adıyaman Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana Iğdır Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Batman Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran konuşacak.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kanun daha geldi, yine tabii,
üreticinin, emekçinin, halkın karşısında duran, alında
yine kapitalleri zenginleştiren, onların çıkarı
doğrultusunda ısmarlama bir kanun tasarısını daha
konuşuyoruz bugün. Çünkü biliyoruz, böyle halkın sokaklara
çıkıp bu kanunları beklediği yok, birileri
ısmarlıyor, burada da biz kanunları çıkartıyoruz, bu
hâle gelmiş bir Meclis artık. Bence bütün vekillerin halkın
vekili olduklarını bir daha hatırlaması gerekiyor
değerli arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne alakası var,
yapmayın ya! Bu kanun on defa geri çekildi, geri geldi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Şimdi
bunu niye söylüyorum? Dinlerseniz niye dediğimi anlarsınız.
Lütfen birazcık sakin olun sayın grup başkan vekili.
Şimdi, değerli arkadaşlar, AKP
iktidarı dönemine bakalım. En fazla betonlaşmanın, en fazla
doğa talanının olduğu bir süreç.
Bakın, en bariz örneklerinden biri, birkaç
gündür sosyal medyada dönen Taksim Meydanıydı. Yani var olan
doğalı yok edip onun yerine yapay, çirkin şeyler üretme
noktasında AKP iktidarının üstüne yok, gerçekten yok. Bugün bir
haber daha okudum
Bugün Hasankeyfle ilgili arkadaşımız
konuşma yaptığında -Sayın Grup Başkan Vekili
şu anda burada yok ama- kalkıp oranın korunduğunu, tarihî
yapısının taşındığını vesaire
söyledi. Ya, Hasankeyf zaten kendi başlı başına bir
açık hava müzesiydi ama işte, dediğim gibi, sizin var olan
doğalı, güzeli yok edip yerine en çirkini, yapayı getirmekte
üstünüze yok. Yine burada da Hasankeyf gibi açık hava müzesini yok edip
yapay, çirkin bir müze vaadinde bulunmuşsunuz. Hasankeyf sular
altında kalacağı için binlerce insan bildiği başka bir
iş olmamasından dolayı tek geçim kaynağı olan
tarımcılığı yapamıyor. Şu anda tarım
yapamayacak çünkü o alanlar da sular altında. Peki, Hasankeyfi niye
yapıyoruz? Birileri biraz zenginleşsin, birkaç ihale daha verelim
diye, tıpkı Akkuyu gibi. Ya, bir nükleer santral yapılacak diye
bir ülkede, bunu kalkıp alkışlamak, bunun çok büyük bir iş
olduğunu söylemek ancak üçüncü sınıf dünya ülkesinin
işidir.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım, hadi canım!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başka
hiçbir ülkede şu anda nükleer santral için alkış tutulmaz
arkadaşlar. Türkiyeyi siz dünyanın nükleer çöplüğü hâline
getirmeye çalışıyorsunuz, bir çöplük olacak. Bunun hem insan
sağlığı açısından hem doğa
açısından hem dünyanın geleceği açısından ne
kadar büyük riskler taşıdığını biz Çernobilde
gördük, yeni Çernobiller oluşmasın diye biz konuşuyoruz ama üç
gün sonra tabii, sizin hesap verme gibi bir alışkanlığınız
olmadığı için, tereyağından kıl çeker gibi yine
kendinizi işin içinden çıkarırsınız tıpkı
cemaatte olduğu gibi. Her zaman bunu çok iyi başarıyorsunuz
arkadaşlar.
Şimdi, tarım yok, hayvancılık
yok, biz dışarıdan et ithal ediyoruz ama silah üretiyoruz diye
çok büyük iş yapıyormuşuz gibi açıklama yapıyoruz. Ha,
bu arada silah üretmiyoruz, legolar var ya legolar, bilir misiniz
legoları? Çocukluğunu hatırlayanlar bilirler, parçalar kutuda
olur, getirirdik çocuklar birleştirir
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen o silahları
PYDye sor, PYDye!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Sizin
silahlarınız anca lego gibi lego, dışarıdan
aldığınız parçaları getiriyorsunuz
birleştiriyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O legoları PYDye
sor sen Afrinde; Afrinde PYDye sor!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Siz çok iyi
biliyorsunuz, değil mi? Siz çok iyi biliyorsunuz, hepinizin evlerinde
zaten bolca o silahlardan var. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bütün ülkeyi
silahlandırdınız, muhtarlara silah eğitimi veriyorsunuz.
Ülkeyi getirdiğiniz hâle bakın ya! Hâlâ bununla övünüyorsunuz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Alkışlıyoruz silaha karşı olduğu için Sayın
Başkan! Alkışlıyoruz silaha karşı ifadesi için!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Kendinizi
alkışlayın kendinizi! Kendinizi alkışlayın!
Neyse, son bir şey söyleyeceğim. Ziraat
Bankasının kuruluşu hakkında kanuna baktım da
dikkatinizi çekti mi diye söyleyeyim de bence açıp bir daha okuyun. 23
Mart 1916da Ziraat Bankası için yeni bir yasa çıkarılmış.
1inci maddesi, temel maddesi, hatırlatayım size, sonra ne için
kullandığınızı da söylerim. 1inci maddesinde Ziraat
Bankası çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın
gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur. deniliyor.
Sizin yandaş medyaları satın almanız için kurulmamıştır.
Bunu bir daha hatırlatalım. Ya, sizin bu halka nasıl bir
faydanız oldu? Ülke için, bu çiftçi için kurulmuş bir bankadan
trilyonları yandaş medyanın basın kuruluşunu
satın alması için verdiniz.
Son olarak Batmanla ilgili bir mevzuyu da söyleyeyim
bitireyim. Batmanda uzun yıllardır büyük bir kadın ve çocuk
hastanesi kurulması vaadi var, 500 yatak kapasiteli bir hastane. Bir türlü
ihalesi olmuyor, neden acaba? Duyduğumuz kadarıyla -sizin eski
yöneticilerinizden biri çıkıp konuşuyor bunları, biz söylemiyoruz-
rant varmış işin içinde, bir yerlerde kurulursa
başkaları daha fazla zengin olacakmış, yer konusunda
anlaşamamışsınız.
Batman hizmet bekliyor, Batman sizin
yaptığınız gibi talan, yok etme, kültürünü, dilini yok
etmeyi beklemiyor diyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Batmana çok büyük
hizmetler yaptık. Batman Havalimanını açtık ya!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Umarım halkı duyarsınız.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sen çukur kazmaya devam
et!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesinin u bendinden sonra gelmek üzere
v) Araştırma ve Geliştirme Daire
Başkanlığı ibaresinin tasarı metnine eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Ömer
Fethi Gürer Erkan
Aydın
Bursa Niğde Bursa
Okan
Gaytancıoğlu Kamil
Okyay Sındır Engin
Özkoç
Edirne İzmir Sakarya
Kemal
Zeybek
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Kemal Zeybek konuşacak.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün ülkemizin orman köylüsünün, tarım
köylüsünün elinde var olanların bir şekilde yok edilmesinin, onlara
el konulmasının yasasını çıkarmaya
çalışıyoruz. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
geçmiş yıllarda güzel şeyler yaptı, hâlen de yapmaya
çalışıyor ama ne yazıktır ki bugünkü yapılan
yasanın orman köylüsüne, çiftçimize, tarım köylüsüne hiçbir
faydası yoktur. Tam tersine, onların aleyhinde yapılan bir
yasayı gerçekleştiriyoruz.
Sulama birlikleri
Sulama birlikleri nedir? Sulama
birliklerinin altyapısını kim yapar? Devlet yapar. Sulama için
kendi aralarında paylaşımı kim yapar, paylaştırmayı
kim yapar? Sulama birlikleri yapar. Bu yetkiyi neden ellerinden alıyoruz?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Sulama
birlikleri çalışmıyor.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Sulama birlikleri,
çiftçinin kendi aralarında birlik başkanını veya kendi
yönetimini demokratik olarak seçtiği birliklerdir.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hiçbirinde
olmuyor ağabey.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Bu birliklere şu anda
atamayla- memur atayacaksınız. Bu memur kimin memuru olacak o zaman?
Bir siyasal iktidarın memuru mu olacak
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Devletin,
devletin olacak.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Evet, bu zamana kadarki
devlet memurlarının nasıl devlet memurluğu
yaptığını da biliyoruz,
yaptırdığınızı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Atamayalım mı?
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Devlet memurları
vardı 2002den önce, doğrudur, doğru söylüyorsun ama bugün
devlet memurlarının devlet memurluğunu elinden
almışsınız. Emrivaki, kanun, yasa tanımayan bir devlet
memurluğu hâline getirmişsinizdir. Şu anda birlik yönetimlerini
de o hâle getireceksiniz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi
canım, hadi!
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu birliklerin, sivil toplumun görüşleri
alınmamıştır. Memur atamalarını anlattık
zaten. Şimdi bir de sınav yapacağız. Şu anda devlet
memurlarının ataması... Sayın Bakanım burada, neden
liyakate endeksli yazılı sınav yapıp da
memurlarımızı almıyoruz? Yani sizin ilçe
başkanlıklarınızın onayıyla verilen devlet
memurları mı olması gerekiyor bu ülkede? Bunu mu yapmak
istiyorsunuz? Bu memurlar ne kadar görev yapabilecek? Sizden almış oldukları
emirler doğrultusunda görevler yapacaktır.
Şimdi, Değerli Bakanım, esas, bu
sulama birliklerinin altyapısının bozulmasının tek
sebebi sizsiniz. Çünkü 2014 yılındaki bütünşehir
yasalarıyla siz ülkedeki sulama birliklerinin yapısını
bozdunuz. Bütünşehiri yaptınız, o bütünşehirin
yapılmasıyla beraber yetki kargaşası oldu. Sulama
birliklerine büyükşehirler, bütünşehirler mi karışacak,
yoksa özel idareler mi yapacak? İkisi de karışmıyor.
Bakanlık da karışmıyor. Vatandaş kaldı
ortalıkta. Sulama birlikleri ne yapacak size? Ya Sayın Bakanım,
bu böyle olmaz.
Diğer tarafta, orman kadastro
komisyonlarında ziraat odası temsilcilerinin yetkileri
kaldırılıyor, temsilciliği kaldırılıyor.
Acaba niye kaldırıyoruz orada? Yani siz orman komisyonu kurmuşsunuz.
Bu komisyonun içerisinde halk olmayacak mı, sadece siz mi
olacaksınız? Halkın temsilcisi ziraat odası
başkanı. Niye yok ediyorsunuz bunu? Niye kaldırıyorsunuz?
Diğer tarafta, ormanların altına depo
yapacaksınız. Neden depo yapıyoruz? Ormanları mı
kaldıracağız?
Dikili ağaç alanlarının ihalesi
yapılacak. Bunun anlamı şudur değerli milletvekilleri:
Dikili alanlardaki ağaçlı alanın ihalesinin yapılması,
ormanların satılmasıdır. Yani oradaki ormanı
kestirmeyeceğiz, odun olarak veya kereste olarak elde etmeyeceğiz, dikili
ağaç olarak ihalesini yapacağız. Efendim -sizin bu ihaleyi
verdiğiniz insanlar- bu ormanlara, bu vatanın Kurtuluş
Savaşında elde etmiş olduğu, kanla elde ettiği
ormanlara sizin yandaşlarınız mı sahip olacak? Bunu mu
yapmak istiyorsunuz? Bunun bu ülkede yapılmamasını istiyorum, bu
doğru değildir diyorum Değerli Bakanım.
Taşlık, kayalık araziler
Neye göre
taşlık, kayalık arazi? Taşlık arazide fındık
yetiştirilmiyor mu, meyve yetişmiyor mu veya bir başka ürün
yetişmiyor mu? Taşlık araziler verimli araziler ve ben biliyorum
ki Anadoluda ne kadar taşlık arazi varsa o zaman bunların
taşlarının toplanmasına gidelim, taşlarını
toplatalım yani bunu daha verimli hâle getirelim. Neden bunları bir başka
boyutta kullanmak istiyoruz? Rantçılara, tefecilere, bu toprakların
üzerine yatırım yapmak isteyenlere, bina yapmak isteyenlere, beton
yığınları oluşturmak isteyenlere neden izin veriyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika daha
BAŞKAN Bir dakika, peki.
Buyurun.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Sayın Bakanım
burada, şimdi bunlar eğer yapılacaksa
Sulama birlikleri
görevlerini doğru yapmışlardır ama Bakanlık görevini
doğru yapmamıştır. Şu anda alt zemini, sulama alt
zemini oluşturuluyor ve yapılan bu zeminlerde tüm altyapı
çökmekte çünkü rantçıya ve yandaşa ihaleyi veriyorsunuz, bu ihaleleri
alanlar bir yıl geçmeden bu sulama birliklerinin kontrolünden
çıkıyor, kullanılamaz hâle geliyor, sulama yapılmıyor.
Ben Samsunun Bafrasında, Çarşambasında, Vezirköprüsünde,
Havzasında ve Alaçamında tüm yapılan altyapıların
şu anda çöktüğünü görüyorum. Bunlar sizin zamanınızda
yapıldı. Neden izin veriyorsunuz bunlara? Bu yandaşları
neden kontrol etmiyorsunuz? Bu müteahhitlik hizmetlerini veriyorsunuz,
altyapıyı teslim ediyorsunuz. Burada tüm
vatandaşlarımızın hakkı var, alın teri var bu
ihalelerde. Bunlara son verilmesini diliyorum Sayın Bakanım.
Bu vesileyle tüm Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Kamil
Okyay Sındır
Bursa Edirne İzmir
Ömer Fethi Gürer Erkan
Aydın Engin Özkoç Kemal Zeybek
Niğde Bursa Sakarya Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Erkan Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, üç yüz bir gündür haksız ve hukuksuz
bir şekilde esaret altında tutulan Enis Berberoğlunu buradan
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Umarım adalet yerini bulacak ve o günlerin hepsinin
hesabını sizler, buna mesul olanlar veremeyecekler diyorum ve bir an
önce özgürlüğüne kavuşması için de buradan sizlere
çağrı yapıyorum.
548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bir ulusun uygarlık
düzeyi üzerinde yaşadığı toprakların ağaçlandırılmasıyla
ölçülür. Sanırım bu tasarıyla da uygarlık seviyemizi
yükseltmek yerine aşağıya çekmeye çalışıyoruz.
Oysa ormanlar geçmişi geleceğe bağlar, bizlere sabrı
öğretir, beraber yaşamanın, faydalı olmanın da zevkini
verir. İktidar ise bu tasarıyla hem ormanları hem de orman
köylüsünü bitirme derdinde.
Türkiye'nin en yoksul olan kesimi hepimizin
bildiği gibi, orman köylüsüdür. Şimdi, bu tasarı, orman
köylüsünü, zaten darda olan, zaten en düşük gelir grubunda olan orman
köylüsünü maalesef tamamen ortadan kaldırabilecek bir tasarıdır.
Anayasamızın 169, 170 ve 171inci maddeleri Ormanlar ve orman
köylüsü ile Kooperatifçiliğin geliştirilmesi
başlıkları altındaki hükümleriyle orman köylüsünü ve orman
kooperatifçiliğini koruma altına almıştır. Amacı
ise bu kooperatifler aracılığıyla ormanların
korunması ve daha üst seviyeye taşınmasıdır. Bunlarla
ilgili kurulan OR-KOOPlar da ülke genelinde 400 bin üyesiyle, en büyük
faydayı hem köylümüze hem de ormanımıza sağlamaktadır.
6831 sayılı Orman Kanunu da bu haklarla ilgili, köylünün ve o
işi yapanların haklarını koruma altına
almıştır. Tartıştığımız bu
tasarı ise 6821 sayılı Yasanın ruhuna
aykırıdır ve aslında geri çekilmelidir. Gene, 6831
sayılı Kanunun 40ıncı maddesinde bir fıkrada
değişiklik yapılarak -şimdiki tasarıda 14üncü
maddede- orman köylüsünün yapamayacağı yerlerde makine gücüyle
yapılması gereken yerleri bu makine gücü olan kişilere ya da
şirketlere -aslında gizli olarak da yapılmak istenen-
yandaş firmalara yine birçok yerde gördüğümüz ihale şartnamesi
düzenlenerek, orada birtakım büyük şirketlerin girerek,
makineleştirerek üç kuruş geliri olan orman köylüsünün ekmeğine
göz dikilmektedir. O yüzden bu eleştirileri de göz önüne alarak burada
yandaşa verilen ihalelerin de başka bir yolunu açmayınız
diyorum.
On beş yıllık AKP
iktidarının bu tür dolambaçlı yasa tasarılarıyla
yaptıklarına bir bakalım. Maliye Bakanının kendi
açıklamaları, kendi verisi: 94 kuruluşta bulunan kamu
payları blok satış, halka arz ve İMKBde hisse satışı
yoluyla 10 tane liman, 81 tane elektrik santrali, 40 tane tesis, işletme,
3.483 taşınmaz, 3 gemi, 36 maden sahası, araç muayene hizmetleri
ve en son da dün yapılan şeker fabrikalarının
satışları.
Bakın, Niğde halkı,
Kırşehir halkı kendi ifadesiyle
Sadece arsa değerinin 450
milyon olduğu bir şeker fabrikasını 333 milyona verdiniz. 2
tanesinin satışından doğan zarar 102 milyon dolar yani
bugünün kuruyla 400 küsur trilyon lira. Bunlar babanızın size kalan
mirası değil, bunlar 80 milyonun alın teri, tüyü bitmemiş
yetimin hakkı.
Burada el kaldırıp indirerek bunları
belki yaparsınız ama hem zaman içerisinde hem tarih içerisinde bu
millet bunun hepsinin tek kuruşuna kadar sizden hesabını sorar.
O yüzden, gelin, bu yanlıştan yol yakınken dönün diyoruz.
Şimdi, biraz önce saydık, her şeyi
sattınız. Şimdi neyi satıyorsunuz bu tasarıyla? Dikili
ağaçları satıyorsunuz, suyu satıyorsunuz, herhâlde en
sonunda aldığımız, soluduğumuz havayı satmak için
de buraya bir yasa tasarısı getireceksiniz, gidişat
korkarım bu yönde. Ama buradan ben de bir ormancı çocuğu olarak
-rahmetli babam orman mühendisiydi- ormanların içinde yetişmiş,
büyümüş ve o yeşilliğin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın.
ERKAN AYDIN (Devamla) - ...o doğanın
olmadığında ne bir paranın, ne oradan elde edeceğiniz
-bu satışlarla birtakım yandaşa verdiğiniz- gelirin,
oradaki zenginliğin hiçbir anlamının
kalmadığını anlayacağız, hep birlikte
anlayacağız sizin çıkardığınız yasalarla ama
mesuliyetini 80 milyon hep birlikte ödeyeceğiz diyorum. O yüzden de
şu hepimizin bildiği Türk atasözünü bir kez daha
hatırlatıyorum, Yaş kesen, baş keser. diyorum ve bu kanun
tasarısının tekrar Komisyona gönderilerek, özellikle
sıkıntılı maddelerinin geri çekilmesini buradan teklif
ediyor ve yasaya katılmadığımızı ilan ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinde
yer alan şeklinde ibaresinin biçiminde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Batman Ağrı Van
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metnine
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin (b)
bendinde yer alan amortismana ibaresinin aşınma veya eskimeye
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Batman Ağrı Van
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 6ncı
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 6200 sayılı Kanunun
25inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Yeraltı suyu sulama kooperatiflerinden sulama
tesisinin mülkiyetinin devrinden vazgeçenlerden tesis bedeli alınmaz.
Mehmet
Naci Bostancı İmran
Kılıç Mehmet
Doğan Kubat
Amasya
Kahramanmaraş
İstanbul
Mehmet
Akyürek Hacı Bayram
Türkoğlu Fehmi
Küpçü
Şanlıurfa
Hatay Bolu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yer altı suyu sulama kooperatiflerinin, yer
altı suyu sulama tesislerinin işletme, bakım ve onarım
yetkileri kendilerinde kalması ve söz konusu tesislerin mülkiyetinin
kooperatife devrinden vazgeçmeleri karşılığında tesis
bedelinin alınmaması maksadıyla düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci maddede bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet Dilan
Taşdemir
Adana
Van Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenlemeyle ödemelerin
vergilendirilmesi esasa bağlanmış ancak 492 sayılı
Harçlar Kanunu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanunu esas itibarıyla Plan ve Bütçe Komisyonunun
gündemine alması gereken bir konudur. Bu nedenle, tasarı maddesinin
tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesinin daha uygun
olacağı düşüncesindeyiz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 7de bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi ile 6200
sayılı Kanuna eklenmesi ön görülen ek madde 7nin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana
Van Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çerçeve 8inci maddenin ek 7nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Değerli milletvekilleri, kanunun
ismine Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun
ama devamı var
ile Bazı Kanunlarda
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı deniliyor. Artık
alışılagelmiş bir husus, her seferinde karşımıza
bir torba yasa geliyor. Temel kanun niteliğinde gelen bir yasada biz
belli, sektörel anlamda Meclis olarak net bir tartışma içerisine
giremiyoruz, hiçbir maddeyi doğru düzgün değerlendirme
şansımız olmuyor çünkü âdeta, aşure tatlısı gibi
ne bulunuyorsa bu tasarının içerisine ekleniyor.
Tabii, bütün bunun da bir amacı var
aslında. İncelediğimizde, bu tasarının temel hedefleri
şunlar, birincisi: Su kaynakları nasıl kullanılacak? Kim
kullanacak ve bu kimlere tahsis edilecek? Temel mantığının
birisi bu. İkincisi: Tarım arazilerini kimlere
bırakacağız? Mülkiyeti kimlerde toplanacak ve kimlerin hizmetine
sunacağız?
Bu iki temel anlayış üzerinden de tabii,
bir de işin tahsilat boyutu vardır. İşte, suyu belli
ellerde toplarken, belli bir kesimin hizmetine sunarken buradan tahsil edilecek
tahsilattan kimler faydalanacak? Tüm mantık bunun üzerine kurulu.
Dolayısıyla, bu maddede de, ek maddede de görülen o ki suyun
kullanımında her ne kadar organizatör veya yetkili olarak Devlet Su
İşleri görünüyor gibi olsa da esas itibarıyla bu suyun belli
özel ve tüzel kişilere tahsis edileceği dolayısıyla
çiftçilerin ihtiyaç duyacağı su ihtiyacını bu belli tüzel
veya özel şirketler çiftçiye sunmuş olacaktır. Tabii, bunun
bedeli olan su kullanım hizmeti bedeli de doğal olarak bu özel
şirketlerin cebine girmiş olacak. Temel mantalite şu: Hem toprağı
hem suyu belli tekellerin eline teslim etmek yani su üzerinde ve toprak
üzerinde tekelciliği inşa etmek.
Bakın, teorik anlamda toprağın
toplulaştırılması ilkesel olarak doğru bir durum,
rantabilite açısından ve verimli kullanım açısından
ilkesel olarak doğru görünüyor. Peki, bunu -özellikle sulu tarıma
müsait havzalarda, çiftçiler daha çok küçük küçük toprak birimlerine sahip, 5
dönüm, 10 dönüm, 20 dönüm gibi-
toplulaştırdığımız zaman bu küçük çiftçiler ne yapacaktır,
nasıl barınacaktır? Bu, şuna hizmet ediyor:
Toplulaştırılan bu verimli topraklar eninde sonunda küçük
çiftçilerin elinden alınıp belli tekellere teslim edilecektir. Peki,
bu küçük çiftçiler ne olacaktır? Küçük çiftçiler de AKPnin on altı
yıldır beslediği büyük sermayeye, ucuz iş gücü olarak
batıya akmış olacaktır. Bu kadar basit. Yani bir taraftan
toprağı ve suyu tekellerin hizmetine sunarken bu topraklardan
edilecek çiftçiler de ucuz iş gücü olarak metropollere, AKPnin
yandaş, büyük sermayelerine ucuz iş gücü olarak akacaktır.
Dolayısıyla sorunun bu mantık üzerinden çözülmesi, tarımsal
sorunların, tarım sektörünün temel sorunlarının bu
şekilde halledilmesi elbette mümkün değildir. Tarım sektörünün
temel sorunları ve
Özellikle küçük üreticilerin yaşayabilmesinin
başlıca yolu, tarımsal sektördeki yapısal sorunların
çözüme kavuşturulması. Bu yapısal sorunlar çözüme
ulaştırılmadan da hiçbir palyatif çözüm tarım sektörüne bir
hizmet getiremeyeceği gibi -pek çok hatip arkadaşın da ifade
ettiği gibi- dünyada tarım sektöründe kendi kendisine yeten
sayılı ülkelerden biri olan Türkiyenin bugün neredeyse tarımsal
her alanda dışarıdan mal ve ürün ithal etmek zorunda
kaldığı gerçeğiyle bizi yüz yüze bırakmış
durumdadır. Bu anlamda bu tasarının çiftçilere bir yarar
getirmeyeceğini belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 7yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Ek madde 7
kabul edilmiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 8 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi ile 6200
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 8'in tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde
görevli ve yetkili personelin görevi sırasında işlediği
suçtan dolayı avukat masraflarının DSİ tarafından
karşılanacağını düzenleyen bir maddedir. Bu maddeye
göre, DSİ personelinin usulsüzlükten taksirli adam öldürme suçuna kadar her
türlü suçu işleyebilme kolaylığı sağlamaktadır.
İlgili maddenin gerekçe kısmında bu çok daha açık bir
biçimde yazılmıştır.
Sulama kanalları, yapıları ile
ulaşım yolu olarak kullanılan sulama servis yolları,
özellikle zaman içerisinde yerleşimin yoğunlaştığı
bölgelerde, halkın can ve mal emniyeti açısından risk
oluşturmaktadır. Muhtelif yerlerdeki müessif ölümlü olaylar
neticesinde, ceza mahkemelerinde DSİ personeli "taksirle adam
öldürme" isnadıyla yargılanmakta ve mahkemede şahsi savunma
yapmak zorunda kalmaktadır. Bundan dolayı maddi ve manevi
sıkıntılarla karşı karşıya kalan personelin
görev motivasyonu olumsuz etkilenmektedir. Bu sebeplerle DSİ'deki
görevlerin yerine getirilmesinden dolayı haklarında ceza davası
açılmış olan personelin, yargı sürecinde ödemek zorunda
kaldıkları avukatlık ücretlerinin Genel Müdürlükçe ödenerek
personele destek olunması önem arz etmektedir.
Bu düzenleme DSİ personelinin yargı konusu
olmuş suçundan bile korkmaması gerektiğini, arkasında
DSİ olduğunu garantilemektedir. Bu madde açık bir biçimde suça
teşviktir. Bu nedenle madde metninden çıkarılması elzemdir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 8i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ek madde 8
kabul edilmiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 9 üzerinde
iki adet önerge vardır, ayrı ayrı işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi ile 6200
sayılı Kanuna eklenmesi ön görülen ek madde 9'un tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı
Van
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle yapılan değişiklikle
farklı kişilerde olan parçalı arazileri birleştirme,
toplulaştırma yetkisi Tarım, Gıda ve Hayvancılık
Bakanlığından DSİ'ye geçmektedir. Bu maddeye göre,
şahıslara ait geçimlik tarım, hayvancılık yapılan
arazilere sahiplerinin oluru ve uzlaşısı aranmadan DSİ el
koyabilmektedir. Bu da özel mülkiyet gasbı demektir.
Toplulaştırılan araziyi de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı istediği şirkete, maden, sanayi, endüstriyel
tarım, hayvancılık vesaire amaçlı olarak devredebilecek ve
ihale edebilecektir. Bu işi yaparken adı proje idaresi olan
şirket tapulaştırma ve diğer konularda yapacağı
duyuruları internetten ve otuz günlük bir süreyle muhtarlıktan ilan
edecektir. Halk bu duyuruları bir şekilde gördüyse haberdar
olacaktır. Aksi takdirde, şirketler ve DSİ istediği araziye
arazi toplulaştırmayla el koyacak ve istediği şirkete bu
araziyi endüstriyel üretim için devredebilecektir. Su kaynaklarında
olduğu gibi, tarım arazilerini de halktan alınıp özel
şirketlere, sermayeye peşkeş çekilmektedir. Arazisine el konulan
kişiler el koyma bedelini ya da el koyma sırasında oluşacak
hasarın bedelini beğenmezse taksitle şahsın hesabına
istese de istemese de üçer aylık ödemelerle DSİ'nin ya da
şirketin belirlediği ücretin yatırılması yasal
kılınmaya çalışılmaktadır. Böylece mülkiyet ve
tapu hakkı ortadan kaldırılacak, şirketler tam yetkili ve
her şeyin sahibi hâline getirilmiş olacaktır. Kısacası,
toprak sahibi çiftçi, üretici ise o şirket sahiplerin işçileri,
marabaları olacaktır. Tüm bu sebeplerden ötürü maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548
sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
8inci maddesine bağlı ek 9uncu maddenin (3) ve (7)nci fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (5)inci
fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Orhan
Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Kamil
Okyay Sındır
Bursa
Edirne İzmir
Ömer Fethi Gürer Ali
Akyıldız Engin
Özkoç
Niğde
Sivas Sakarya
DSİ tarafından bağlı
olduğu Bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararı ile
isteğe bağlı arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetleri yapılabilir veya yaptırılabilir.
Arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetleri muhtevasında yapılacak duyurular DSİ
veya özel arazi toplulaştırmasını gerçekleştiren proje
idaresinin internet sayfalarında, ilgili taraflara iadeli taahhütlü posta
tebligatı ile ve ayrıca köy veya mahalle muhtarının çalışma
yerinde otuz gün süre ile ilan ettirilir. Bu madde gereğince yapılan
ilanlar, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine
şahsen tebliğ edilmiş sayılır. Arazi
toplulaştırması sonuçlarına karşı tescil
tarihinden itibaren on yıl içerisinde dava açılabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BALOĞLU (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sivas Milletvekili Ali
Akyıldız konuşacak.
Buyurun Sayın Akyıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
basınımızın ve Meclisimizin çok kıymetli
çalışanları ve kıymetli bürokratlar; ben de hepinizi
sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlamadan önce
milletvekilimiz, değerli arkadaşımız Enis
Berberoğlunun -üç yüz bir gündür siyasi rehin olarak tutulan- bir önce
özgürlüğüne kavuşmasını buradan talep ederken
milletvekilimizi de sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, ben de Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
8inci maddesine bağlı ek 9uncu maddesi üzerinde söz aldım.
Şimdi burada, bakın, tasarıdan okuyorum aynen: Devlet Su
İşleri tarafından bağlı olduğu
Bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararı ile isteğe
bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu
arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri
yapılabilir veya yaptırılabilir. diyor. Şimdi buradaki
sıkıntı şu arkadaşlar: Kamu yararı statüsü kabul
edileceği için zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak,
Anayasayla güvence altına alınmış olan mülkiyetin
korunması ilkesi yok edilecek. Bu maddede geçen ifadeyle arazi
toplulaştırması işleminin toprak sahibinin izni
aranmaksızın gerçekleştirilmesinin önü açılmakta ve
toplulaştırma işlemi toprak gasbına dönüştürülebilecektir.
Toprak sahibinin rızası aranmaksızın
toplulaştırma yapmak mülkiyet hakkının ihlalidir. Bu
nedenle, ilgili ibarenin bu madde metninden ve tasarıdan
çıkartılması gerekiyor. Ama daha vahim bir nokta şu:
Tarım konularına büsbütün yabancı olan Sayın Tarım Bakanının,
Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne bağlı arazi toplulaştırması
hizmetlerini DSİ Genel Müdürlüğüne devrini teklif ve kabul etmesi çok
büyük bir talihsizliktir. Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün var olan
teşkilat ve yapısal sorularının giderilmesiyle kolayca çözülebilecek
arazi toplulaştırması konusu karmaşık bir yapıya
ve çözümsüzlüğe doğru sürüklenecektir eğer bu madde geçerse.
Altı çizilmesi gereken bir başka gerçek
şu: Arazi toplulaştırması çok kapsamlı özel bir
uzmanlık alanıdır, teknik bilginin yanında büyük özveri ve
emek ister, üreticinin mülkiyetine müdahale edildiği için hassasiyet ve
adil olmayı ve güven vermeyi gerektirir. Üretici
tarafsızlığından emin olduğu devleti devamlı
yanında görmek ister. Bu nedenle, bütün dünyada bütünüyle yüklenici
firmaya emanet edilemez. Çalışırken ve bitirilirken takdir görülmez.
Onun için, arazi toplulaştırmasının özel törenlerle
açılışları hiç yapılmaz. Değeri dört beş
yıl sonra anlaşılır. Nitekim 5403 sayılı Yasayla
2007 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yeni
sulama alanlarında arazi toplulaştırması yapma yetkisi
verilmiştir. Yaptıkları çalışmalarda hiç de
başarılı olmadıkları bilinen bir gerçektir çünkü arazi
toplulaştırmasının gerektirdiği bir teşkilat
yapılanmasına sahip değildir. Toprak, Su, Köy Hizmetleri ve
Tarım Reformu Genel Müdürlüklerinden uzman teknik eleman alma ya da yeni
teknik eleman yetiştirme ihtiyacı duymamışlardır. 5403
sayılı Yasaya göre hizmet verilmekte ancak bu yasanın ruhuna ve
içeriğine sahip çıkılmamaktadır. Sulama sistemlerindeki
alışkanlıkların devamı olarak bütün
çalışmalar ihale edilerek ve yüklenici firmalara emanet edilerek
yürütülmektedir. Lütfen, alanlardaki çalışmaları bir
inceleyiniz, gerçekleri göreceksiniz.
Öbür taraftan, kurumda aşırı bir
meslek taassubu vardır. 1960 yılından bu yana,
yaklaşık altmış yıldır arazi
toplulaştırmasını ülkeye kazandıran ve 5 milyon hektar
alanın zor imkân ve koşullarda
toplulaştırılmasında yoğun emek ve hizmet veren,
uzmanlığı olan ziraat mühendisleri Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü Arazi Toplulaştırması Daire
Başkanlığına sokulmamış, var olanlar da
uzaklaştırılmıştır. Bugün Ankara merkezde bu
dairede bir tek ziraat mühendisi yoktur. Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün bugünkü durumuyla en önemli avantajı, bölge
teşkilatlarının oluşu, yatırım projeleri
yürütmedeki deneyimidir. Ancak, toplulaştırmaya yönelik deneyimi,
Ankara merkez ve taşradaki yapısı çok zayıftır.
Değerli milletvekilli arkadaşlarım,
sonuç olarak, ülkemizde tarımda başarı ve
sürdürülebilirliğin sağlanması, yapısal ve üretim
sorunlarının giderilmesi için ilk düşünülmesi gereken, arazi
toplulaştırması fırsatını en iyi biçimde
değerlendirmek için, donanımlı, merkez ve taşra
teşkilatı olan bir kuruma konuya hâkim, bilgi ve deneyim sahibi
uzmanlara ve büyük yatırımlara ihtiyaç vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika ek süre
veriyorum.
Buyurun Sayın Akyıldız.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Arazi toplulaştırması bugün için
DSİye devredilirse bile DSİdeki bugünkü anlayışla
başarı sağlaması mümkün görülmemektedir. Olan yine ülkenin
sabırsızlıkla beklediği arazi
toplulaştırmasına olacak, geçmişte olduğu gibi
toplulaştırmaya yıllardır emek ve gönül veren kurum ve
birçok teknik eleman toplulaştırmadan kopacak, DSİ
çabalarına sil baştan başlayacaktır. DSİ,
yaptığı hatanın farkına çok yakında
varacaktır. Belli bir zaman sonra elde edilen yeni deneyimler
ışığında, bu çalışmanın yakın bir
zamanda toprak su teşkilatı gibi, özverili, farklı mesleklerin
iş birliğinin olduğu uzman ve yoğun taşra
teşkilatı olan bir kuruma devredileceğine de inanıyoruz. Bu
nedenle önergemizin kabulünü teklif ediyoruz.
Teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 9u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
83üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan 112 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 112)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 11 Nisan 2018
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Teşekkür ediyorum. İyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.39