TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84üncü Birleşim
11 Nisan 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, cezaevlerinde
yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Sağlık
Bakanlığı harcamalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Şanlıurfa
Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Karayollarında
çalışan taşeron işçilerin kadro düzenlemesinde kapsam
dışı bırakılmasının çok ciddi bir
haksızlığa neden olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 8 Nisan gecesi Boluda 4,7
şiddetinde meydana gelen deprem için geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki şehirlerde
olası bir depreme karşı esaslı önlemler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, 11 Nisan Dünya Parkinson
Hastalığı Gününe ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, 11 Nisan Şanlıurfanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 9 Nisan Mimar Sinanı Anma ve
Mimarlar Gününe ilişkin açıklaması
6.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Amasrada termik
santral kurmak isteyen Hema firmasınca işlerine son verilen 160
işçinin mağduriyetinin giderilmesi için Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Adanadan gelen hemşehrilerinin
Anıtkabirde İstiklal Marşı okumak isterken askerlerin
müdahalesiyle karşılaştığına ve Anıtkabirde
ulusal marşımızı söylemenin ne zamandan beri
yasaklandığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, AKP Genel Başkanının ekonomiyle
ilgili bazı ifadelerine ve vatandaşların AKPye sandıkta
gereken yanıtı vereceğine ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 11 Nisan Şanlıurfanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ve Emin
Çölaşana yönelik tehdide ilişkin Sözcü gazetesinde yer alan bir
habere ilişkin açıklaması
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne ve israfı önlemenin bir eğitim konusu
olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursanın
Nilüfer ilçesinde polis memuru olan bir velinin bir ilkokulu basarak okul
müdürü Tülay Taş ve yardımcısı Sinan Delibaşı
yaralamasına ve bu katliamlara karşı yetkilileri görevlerini
yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Cumhurbaşkanı ve
Başbakanın katılımıyla tanıtımı
yapılan Proje Bazlı Teşvik Sisteminin hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
13.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Akyürekin, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması"
14.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, süper teşvik paketinde Sivas
ilinden hiçbir firmanın yer almamasına ilişkin
açıklaması
15.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Trakya bölgesinde taş
ocaklarına ruhsat verilmesinin yasaklanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 11 Nisan Şanlıurfanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne,
Suriyede terör örgütleriyle mücadele eden Türkiyenin doğrudan veya
dolaylı olarak tehdit edilmekte olduğuna ve Türkiyenin komşu
ülkelerin toprak bütünlüğü çerçevesinde gerek masada gerek sahada varlığını
hissettirmesi gereken bir dönem olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaşın Sincanda devam eden
duruşmasına ve yaptığı savunmasına, FETÖ
savcılarının ve hâkimlerinin iddialarıyla Selahattin
Demirtaş rehin durumda olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç, Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis
Berberoğlu hakkında karar vermesi gerektiğine, Suriyede
yaşanan olaylara ilişkin Parlamentonun bilgilendirilmesini rica
ettiğine, İçişleri Bakanının kurumlar arası
iletişim ve entegrasyon ile istihbarat zafiyetleri nedeniyle
istifasını vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci
yıl dönümüne, 11 Nisan kadınların Sultanahmette büyük bir
miting yaparak kendilerine belediye seçimlerine katılma hakkı
tanınmasını kutlamalarının 88inci yıl dönümüne
ve AK PARTİ olarak kadınları kamusal hayatta daha fazla güç,
yetki ve hakla donattıklarına ilişkin açıklaması
20.- Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcının, yaşanan bazı
gelişmelerin iktidarın İslamcılık ve antiemperyalizm
söylemlerinin ikiyüzlülüğünü gösterdiğine ilişkin
açıklaması
21.-
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin, MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçelinin Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde yaşanan elim olayla
ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Sözcü gazetesi yazarı
Emin Çölaşana yönelik ölüm tehdidini kınadığına,
oluşturulmak istenen yeni sistemle öğrencilerin arzu etmedikleri
okullarda okumaya mecbur bırakılacaklarına ve Şehit Yunus
Baykal Ortaokulunun içine şube şeklinde bir imam-hatip okulu
kurulması kararına ilişkin açıklaması
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, polislerin mali haklarına
ilişkin daha fazla iyileştirmeyi yapmayı istediklerine ama bunun
aynı zamanda imkânlarla ilişkili bir iş olduğuna
ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbayın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Eskişehir Milletvekili
Cemal Okan Yükselin CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Eskişehir Milletvekili
Cemal Okan Yükselin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesine bağlı ek madde 12yle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Türkiyede düzenlenen
ilk IŞİD saldırısından sonra yargılanan ve 5 kez
müebbet hapis cezasına çarptırılan Ramadaninin isminin
uluslararası takas listesinde olduğuna dair haberlere ve bu konuda
açıklama talep ettiğine ilişkin açıklaması
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümünü kutladıklarına ilişkin konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Trabzon Ortahisar ilçesinin
Ahmet Yahya Subaşı Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenlerine
Hoş geldiniz. denilmesi
2.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Belarus Temsilciler Meclisi
Uluslararası İlişkiler Daimî Komitesi Başkanı Valery
Voronetsky ile beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
3.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Kırklareli Roman
dernekleri üyelerine Hoş geldiniz. denilmesi
4.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Aydın Roman dernekleri
üyelerine Hoş geldiniz. denilmesi
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Erkan Haberal ve
arkadaşları tarafından polislerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/758) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
11 Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun,
11/4/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve
arkadaşları tarafından, Demirören Grubuna bir kamu bankası
olan Ziraat Bankasının sağladığı 675 milyon
dolarlık kredinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
11/4/2018 tarihinde Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel ve
arkadaşları tarafından, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde
yaşanan elim olayın tüm yönüyle açığa
kavuşturulması ve bu cinayete sebebiyet veren etkilere önlem
alınabilecek koşulların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Bayburt Milletvekili Şahap
Kavcıoğlunun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 548)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/449) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 112)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/452) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 115)
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, Ankara Vergi Dairesi
Başkanlığı önünde meydana gelen patlamaya ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/24546)
2.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhan'ın, Ankara Çukurambar'da bulunan
vergi dairesinde gerçekleşen patlamaya ve zarar gören arşiv
kaydı olup olmadığına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/24547)
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, Hatay'da bankalardan kullanılan
kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/24727)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu Başkanlığının
2014-2017 arası temsil, tanıtma ve ağırlama giderlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/25100)
11 Nisan 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
84üncü Birleşimini açıyorum.
İyi çalışmalar diliyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cezaevlerinde
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili
Dirayet Dilan Taşdemire aittir.
Buyurun Sayın Taşdemir.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan hak
ihlalleriyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında
cezaevlerinde her zaman hak ihlalleri vardı, çok ciddi sorunlar
cezaevlerinde yaşandı. Bizler bunları çok iyi biliyoruz ama
özellikle OHALle birlikte artık cezaevlerinde yaşanan durumu hak
ihlali olarak değerlendirmek mümkün değil. Bugün artık
cezaevlerinin özgürlüklerin, demokrasinin kilit altına alındığı
işkencehanelere dönüştüğünü söylemek mümkün.
Yediden yetmişe cezaevlerinde olan herkes
aslında bu durumdan payını alıyor. Sadece şu an
cezaevlerinde 703 bebek var. Yani cezaevi ve bebek kavramını yan
yana getirmenin kendisinin korkunçluğunu bir kenara bırakıyorum,
daha kırk günlükken cezaeviyle tanışan bebeklerden söz ediyorum.
Her gün 3 çocuk doğurun. diyen iktidarın aslında çocuklara
hazırladığı gelecek de cezaevleri oluyor.
Diğer bir nokta ise hasta tutsakların
durumu. Bizce hasta tutsakların durumu artık politik, hukuki, hak
ihlalinin dışında vicdani ve ahlaki bir meseledir. Hasta
tutsaklar her gün cezaevlerinde yaşamlarını yitiriyor, aileleriyle
vedalaşma hakkı bile tanınmıyor. Bunun en bariz örneği
Celal Şekerdi. Celal Şeker tüm raporlara rağmen tahliye
edilemedi, ailesiyle vedalaşmadan yaşamını yitirdi.
Dolayısıyla, bu hasta tutsaklar karşısında da
iktidarın bir vicdan yitimi yaşadığını söylemek
mümkün.
Diğer bir nokta: Yine, insan hakları
örgütlerinin hazırladıkları raporlara bakmanızı
salık veririm, bu raporlarda işkenceli ölüm şüpheli ölüm
başlıkları var. Tutukluların aslında can
güvenliğinin olmadığını söyleyebiliriz. Ulaş
Yurdakul bunun yine en iyi örneği. Ulaşla ilgili burada da bir
konuşma yapmıştım. Sekiz ay boyunca cezaevi yönetiminin gözü
önünde işkence edilerek katledilmişti.
Değerli arkadaşlar, yani yine bütün bu
söylediklerim İnsan Hakları Derneğinin raporlarında var,
sizler de bakma şansına sahipsiniz. İnsan Hakları
Derneği Erzurum şubesi, Erzincan T Tipinde tutsaklara yönelik
saldırılarda, işkencede tutsakların kulak zarının
patlatıldığını ifade ediyor. Yine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
raporları var. Bu raporlara da bakmanızı öneririm. Raporda
özellikle Elâzığ T Tipi Cezaevinde çocuk mahkûmlara yönelik kötü
muamelenin yapıldığı; ayakta sayım, iletişim
cezası, hakaret etme gibi uygulamalar olduğu ifade ediliyor. Hatta
raporun kendisinde Elâzığ Cezaevinin diğer cezaevlerinden daha
kötü bir cezaevi olduğu ifade ediliyor.
Dolayısıyla, bu cezaevlerinde yaşanan
durumun, öyle, sıradan, cezaevi yönetimlerinin aldığı bir
karar olmadığını bizler de çok iyi biliyoruz, sizler de çok
iyi biliyorsunuz. Bu cezaevlerindeki politika AKP siyasetinin cezaevi
uygulamalarıdır, cezaevi siyasetidir; muhalefet eden, itiraz eden
herkese verdiği bir mesajdır aslında; hukuksuzca
tutukladığı, onlarca yıl ceza verildiği
yetmiyormuş gibi, bir de tutukladığı muhaliflerin iradesini
cezaevinde kırma, terbiye etme çalışmasıdır; bunun
ismi bizler açısından budur. Dolayısıyla, bu, bir intikam
alma yöntemidir. Bir an önce cezaevlerine yönelik bu uygulamalardan
vazgeçilmesini talep ediyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar, diğer bir
önemli nokta ise İmralı Cezaevidir. İmralı Cezaevinin özel
bir statüye sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. İmralı Cezaevi
hukuka, cezaevi yasalarına, cezaevi mevzuatına göre yönetilmiyor. Bu
hukuk, aslında, AKP'nin çıkarlarına, keyfine, siyasal iklimine
göre belirlenen bir hukuktur. Dolayısıyla, üç yıldır
Sayın Öcalan ailesiyle, avukatlarıyla görüştürülmüyor ama üç
yıl önce ailesiyle, avukatlarıyla, yine, heyetlerle çok rahat bir
şekilde görüşebiliyordu. Peki, bugün neden bu görüşme
sağlanamıyor, üç yıl içerisinde ne değişti? Biz bunu
merak ediyoruz. Yasalar değişmemişse, mevzuatlar değişmemişse
o zaman bu uygulamanın nedeni AKP iktidarının
değişimidir, ittifakların değişimidir. Bu yeni
ittifaklar çerçevesinde, İmralıda ağır bir tecrit
uygulanıyor. Kürt sorununun demokratik çözümü, Kürt sorununun müzakere ve
diyalogla çözümünden vazgeçildiğinin ifadesidir. Dolayısıyla,
bugün İmralıda gerçekleşen tecrit, sadece sıradan bir
cezaevinde uygulanan bir politika değildir; aslında halkların
barış iradesine, halkların bir arada yaşama iradesine,
Türkiyenin demokratikleşmesine uygulanan bir tecrittir. Tecridin uluslararası
mevzuatta da insanlığa karşı uygulanan suç olduğunu
bizler çok iyi biliyoruz. Tecrit bir insanlık suçudur, sizleri de bu suçu
işlemekten vazgeçmeye davet ediyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Gündem dışı ikinci söz,
Sağlık Bakanlığı harcamalarıyla ilgili söz
isteyen Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçere aittir.
Buyurun Sayın Biçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin,
Sağlık Bakanlığı harcamalarına ilişkin
gündem dışı konuşması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığı, 2017nin
Ağustos ayında Bilkent Şehir Hastanesinin hemen yanındaki
yeni hizmet binasına taşındı. Sağlık
Bakanlığının bu yeni hizmet binasının
yaklaşık sekiz aylık kirası tam 18 milyon 55 bin 498 lira
61 kuruş sevgili arkadaşlar, bakın kuruşları da
özellikle söylüyorum. Bu binanın, 2017nin yalnızca beş
aylık kirası tam 10 milyon 373 bin 267 lira 89 kuruş, 2018in şu
geçtiğimiz yalnızca birkaç aylık kirası tam 7 milyon 682 bin
230 lira 72 kuruş. Yani bu hizmet binasına aylık verdiğimiz
kira, bakın tam 2,5 milyon lira yani eski parayla 2,5 trilyon lira kira
veriyoruz tek bir hizmet binasına. Üstelik bu hizmet binasının
Sağlık Bakanlığı Bilkent Şehir Hastanesi
ihalesine nasıl dâhil edildiğini de bilmiyoruz. Bilkent Şehir
Hastanesinin ihale ilanında da ihale şartnamesinde de bu bina
görünmüyor. İhale süreci içinde hangi aşamada, nasıl, kimler
tarafından bu sözleşmeye eklendi bilmiyoruz çünkü Sağlık
Bakanlığı açıklamıyor, Devletin
sırrıdır bu. diyor sevgili arkadaşlar. Bugün artık
Sağlık Bakanlığının kendisi bile, aynı
şehir hastanelerinde olduğu gibi, şehir hastanelerini yapan bu
yandaş şirketlerin kiracısı oldu; üstelik ihaleleri yapan
Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü de bu binada
kiracı durumunda yani bu müdürlük kendi ödeyeceği kiranın
ihalesini yapar duruma geldi. Sağlık Bakanı Sayın Demircan
2018 bütçe görüşmelerinde E, bizim kaynağımız yok ki bu
hastaneleri yapalım. demişti. Artık görüyoruz ki
Sağlık Bakanlığı, bırakın hastaneleri,
kendine ait hizmet binasını bile yapamayacak bir noktaya geldi.
Şehir hastanelerine ilişkin
eleştirilerini, düşüncelerini, endişelerini,
kaygılarını söyleyen herkesi kıskançlıkla
suçladılar; yerli ve millî olmamakla suçladı iktidar. Bu devasa yatırımların
neden bütçede görünmediğini de aynı iktidar bir türlü
açıklayamadı, şirketlere ne kadar kira ödeyeceğini, ne
kadar para ödeyeceğini hâlâ açıklayamadı.
Sağlık Bakanlığı ihale izni
için Yüksek Planlama Kuruluna gittiğinde doların kuru 1,5 liraydı
bakın; 1,5 lira. Döviz kuru garantisi verilen, yüzde 70 doluluk oranı
garantisi verilen hastanelerin kiralarının, doların 4
lirayı, euronun 5 lirayı geçtiği bugünlerde tam olarak ne kadara
çıktığını bilmiyoruz.
Buradan Sağlık Bakanına tekrar
seslenmek istiyorum: Bugün itibarıyla dolar kuru dikkate
alındığında, tam olarak ödenecek kiranın günlük güncel
miktarı ne kadardır? Bu tutarları neden
açıklamıyorsunuz? Sağlık Bakanlığına bilgi
edinme hakkı kapsamında yaptığımız başvuruya
iki ay sonra nihayet yanıt geldi, biz böylece şirketin
Sağlık Bakanlığına kirayı fatura ettiğini
öğrenmiş olduk. Peki, bu faturanın içinde vergi var mı,
stopaj var mı? Öyle ya, şirket bir gelir elde ediyor, bunun vergisini
veriyor mu? Ya da en başında söyledim -kuruşlar bile önemli-
nasıl bir sözleşme imzaladınız ki bu kiranın
küsuratı kuruş olarak çıkıyor? Sağlık
Bakanlığı daha kaç yıl bu kiraları ödeyecek?
Sağlık Bakanlığı bütçesinde
görünmeyen bu binanın kirası döner sermayeden ödeniyor.
Sağlık Bakanlığı, sağlık
çalışanlarına ve hastanelere çok gördüğü döner sermayeyi,
işte, bol keseden bu şirketlere kira olarak ödüyor.
Her yıl 14 Martlarda sağlık
çalışanlarına müjdesini verdiği ama bir türlü hayata
geçirmediği fiilî hizmet zammına, emekli maaşlarındaki
iyileştirmeye, döner sermaye paylarının yükseltilmesine eli bir
türlü varmayan Hükûmet, yandaş şirketlere bu doları, lirayı
sular seller gibi harcıyor.
Bakın, çok değil, üç sene önce
Sağlık Bakanı Recep Akdağ zamanında, Ankaradaki
İkiz Kuleleri on yıl için 36 milyon liraya kiralayan Sağlık
Bakanlığı yetkilileri hakkında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı bir soruşturma
başlatmıştı. Bu soruşturmanın akıbetini de
bilmiyoruz. Bu soruşturmanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUR YILDIZ BİÇER (Devamla)
Başkanım, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum,
tamamlayınız Sayın Biçer.
TUR YILDIZ BİÇER (Devamla) Teşekkür
ederim.
Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının başlattığı,
kamu zararı nedeniyle başlattığı bu
soruşturmanın akıbetini de soruyoruz.
Bu soruşturmanın gerekçesi olan
sözleşmeleri bir sonraki Sağlık Bakanı Sayın Mehmet
Müezzinoğlu iptal etmişti ve Mehmet Müezzinoğlu şunu
söylemişti: Merak etmeyin, yeni hizmet binamız tamamlandığında
Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez
teşkilatları için herhangi bir kiralık binaya
ihtiyacımız kalmayacak. Evet, bugün görüyoruz ki Sağlık
Bakanlığının bütün merkez teşkilatları artık
kiralık ne yazık ki.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Biçer.
Gündem dışı üçüncü söz,
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluş günü
münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekine aittir.
Buyurun Sayın Yılmaztekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekinin, 11 Nisan Şanlıurfanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
Şanlıurfanın kurtuluşunun 98inci yılı
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, 11 Nisan,
peygamberler şehri, kültür ve medeniyetin beşiği
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
yıl dönümü olarak her yıl büyük bir şerefle ve gururla kutlanmaktadır.
Doksan sekiz yıl önce Arapıyla, Kürtüyle, Türküyle temerküz
etmiş Urfalılar, İngilizler ve Fransızların işgal
girişimine geçit vermemiş, esarete karşı şehadet
anlayışıyla bir kez daha Şanlıurfada galebe
çalmıştır. Kazandığını zannederek
geldiği topraklarda Galip devletin askeri neden
karşılanmıyor? kibrini yaşayanlara Eğer misafir
olarak gelseydiniz sizi Birecikte karşılardım. İşgale
gelmiş birini karşılamak bir Türk mutasarrıfına yakışmaz.
cevabıyla düşmanın kibrinin boynuna tasma
yapıldığı yerin adıdır Şanlıurfa.
Kıymetli milletvekilleri, kahraman görme ve
destan okuma merakında olanlara Çanakkaleden Sakaryaya, Büyük
Taarruzdan 15 Temmuza geniş bir yelpazede kaynak sunan şanlı
tarihimiz en son elde edilen Afrin zaferiyle güncellenmiş, nisyanla malul
beşer hafızası canlı tutulmuştur. Tarihin her
defasında tekerrür etmeyeceği umuduyla hainlik yoluna düşenler,
tapındıkları zahirî gücün makamıilahide bir değer
ifade etmediğini gün gelip anlayacak, bu necip milletin tokadıyla
acziyet çukuruna yuvarlanmaktan asla kurtulamayacaklardır. Yeniden
dirilişimizi akim kılmak isteyenler ve içerideki iş birlikçileri
için artık zemberek boşalmış ve yolun sonu
görünmüştür. Terör örgütlerinin arkasına saklanarak bulunduğumuz
coğrafyayı dizayn etmek isteyenler, bölgesinde güçlü bir Türkiyeyi
minder dışına itmek için her yolu denemektedir. 7 Şubat
MİT krizindeki ahlaksızlığı basın ve ifade
özgürlüğü sosuyla servis edenler 17-25 Aralık Emniyet-yargı
kumpasıyla siyaset kurumunu esir almaya kalkmış; hainliğin
sonu, ekmeğini yediği milletin üzerine helikopterler, tanklar ve
tüfeklerle kurşun sıkmaya kadar varmıştır.
Aslında tüm bu yaşananlar, terör örgütleri eliyle Türkiyeyi hizaya
getirme gayretinden başka bir şey değildir. Siyasi ikballeri
uğruna bu hainliklere ortak olanlar mahşerivicdanda
yargılanmış, sadece sandığa gömülecekleri 2019
seçimlerini beklemektedirler.
Kıymetli milletvekilleri, terör örgütlerini hem
lojistik hem de finansman olarak destekleyenler hiç şüphesiz ki akan
binlerce masumun kanının failidir. Terör örgütü mensuplarına
siyasi sığınma hakkı verenlerin, illegal her türlü
faaliyetlerini görmezden gelerek bunu demokrasi ve ifade özgürlüğüyle
gerekçelendirmeye çalışanların insanlık nezdinde hiçbir
inandırıcılığı kalmamıştır. Vakit,
artık herkesin aklını başına alması gereken
vakittir diye düşünüyorum. Zannediyorum ki Bir gece ansızın
gelebiliriz. sözünü söylerken ne kadar ciddi olduğumuzu, bunun kuru ve
içi boş bir kabadayılık olmadığını herkes
görmüştür. Artık herkes bilmelidir ki bu sözün muhatabı
Türkiye'nin bekasını hedef alan ve terör faaliyetinde bulunan tüm
odaklardır. Herkes bilsin ki Türkiye yanı başında
gayrimeşru hiçbir oluşuma müsaade etmeyecektir. Afrin'i nasıl
temizlemişse Menbic, Rasulayn, Tel Abyad sırası geldiğinde
öyle temizlenecek inşallah. Kandil, Sincar ve terör tehdidi gördüğü
her yere de müdahale etmekten çekinmeyecektir Türkiye.
Kıymetli milletvekilleri, sözlerimin sonunda
FETÖ denen ihanet şebekesinin yaşattığı o meşum
gece şehit düşen Şanlıurfalı hemşehrilerim
Şefik Şefkatlioğlu, Ümit Yolcu, Halil İbrahim
Yıldırım ve Mustafa Direkli ile Afrinde yürütülen Zeytin
Dalı Operasyonu'nda şehit düşen hemşehrim Muhammed Cihangir
Çubukçuya tüm şehitlerimizle birlikte Cenab-ı Haktan rahmet ve
merhamet diliyorum, makamlarının ali olmasını Rabbimden
niyaz ediyorum. Ayrıca, Akçakaleli hemşehrim ve Afrin gazisi
İsmail Tokmak ve tüm gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Konuşmamı Urfa Kurtuluş
Marşı'nın şu sözleriyle bitirmek istiyorum, diyor ki
Urfalı: Kolumu salladım toplar oynadı/ Kara taş içinde
çete kaynadı/ Yaşasın Urfalılar teslim olmadı/ Di yeri
yeri kumandanım yeri/ Çetelerim gidiyor dönmüyor geri.
Selam olsun sevdasını vatan yapanlara, bu
uğurda toprakta yatanlara diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaztekin.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme girip
yerlerinden bir dakika için söz isteyen sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Atıcı, Sayın Hürriyet,
Sayın Ünal yerine Sayın Tamer, Sayın Erdoğan, Sayın
Yılmaztekin yerine Sayın Dedeoğlu, Sayın Tümer yerine
Sayın Yalçınkaya, Sayın Özdiş, Sayın Engin, Sayın
Balbay, Sayın Kılıç, Sayın Kayışoğlu,
Sayın Dalkılıç yerine Sayın Taşkın, Sayın
Akyürek, Sayın Akyıldız, Sayın Kayan.
Buyurun Sayın Atıcı.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Karayollarında çalışan taşeron işçilerin kadro
düzenlemesinde kapsam dışı bırakılmasının
çok ciddi bir haksızlığa neden olduğuna ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değerli
arkadaşlar, Karayollarında çalışan taşeron
işçilerin kadro düzenlemesinde kapsam dışı
bırakılması çok ciddi bir haksızlığa neden
olmaktadır. Alın teriyle gece gündüz, kar kış demeden
çalışan yol işçilerinin kadro sorunu bir an önce çözülmelidir.
Herkesi ayrıştıran AKP iktidarı taşeron işçiler
arasında da ayrım yapmaktan geri durmamıştır. Asgari
ücretle ve açlık sınırının altında çalışan
işçiler arasında ayrım yapmak ayıptır. Herkese kadro
verdiniz de yol işçilerine mi gücünüz yetti? Derdiniz YOL-İŞ
sendikasıyla mı? HAK-İŞ sendikasına geçen herkese
kadro verip YOL-İŞe üye işçilere zulüm yapmanın
anlamı nedir? Taşeron üzerinden particilik yapmak hiçbir ahlak kuralına
sığmaz.
Yol işçilerinin bu mağduriyeti derhâl
giderilmeli ve hak ettikleri kadro acilen verilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Hürriyet
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 8 Nisan gecesi
Boluda 4,7 şiddetinde meydana gelen deprem için geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki
şehirlerde olası bir depreme karşı esaslı önlemler
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bolu ilimizde geçtiğimiz 8 Nisan gecesi 4,7
şiddetinde deprem meydana geldi ve Düzce, Sakarya, Kocaeli, İstanbul
ile çevre illerde de hissedildi.
Depremi yaşayan tüm
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum öncelikle.
Bolu ilimiz, Düzce, Kocaeli gibi depremlerin en çok
görüldüğü Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunmaktadır.
Boluda meydana gelen deprem, bizlere depremlerin aslında çok da uzak
olmadığını hatırlatıyor. Hatırlatıyor
ama 17 Ağustos gibi büyük bir depremde büyük acılar yaşayan
Kocaelide bu konudaki önlemler ne yazık ki yetersiz kalıyor. Elimde
tuttuğum şu görsel, şu yamuk bina fotoğrafı bile
aslında bu önlemlerin ne kadar yetersiz olduğunu da bizlere
gösteriyor.
Büyük Kocaeli depreminin üzerinden on dokuz sene
geçti, kaybettiklerimizin acıları hâlâ içimizde. Ben geliyorum,
önlem alın. diyen depreme kulaklarınızı
tıkamayın. Sonuçları faciaya dönüşecek olan depreme
karşı daha esaslı önlemler almak şarttır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Hürriyet.
Sayın Tamer
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, 11 Nisan Dünya
Parkinson Hastalığı Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Sağlık sorunları hem bireyleri hem de
tüm toplumu yakından ilgilendiren etkili bir olaydır.
Sağlık konusunda bilinçlenmek, bu bilinç ve farkındalıkla
hareket etmek hepimiz için de çok önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü,
sağlığı Zihinsel, bedensel ve psikolojik olarak iyi olma
hâlidir. diye ifade eder.
Bugün, 11 Nisan Dünya Parkinson
Hastalığı Günü. Beyin hücreleri dopamin denilen bir madde salgılar.
Bu madde, hücreden sinirlere ulaşan bilgilerin hücreden hücreye
aktarılmasını sağlar ve bu şekilde görev yapar. Bir
şekilde dopamin eksikliğiyle Parkinson dediğimiz hastalık
ortaya çıkar, ellerde titreme ve yavaş hareket etme, bu
hastalığın önemli belirtilerindendir. Tabii, geçici beyin
enfeksiyonları, arteriyoskleroz, travmalar, zehirlenmeler, tümörler gibi
sebepler buna neden olmaktadır. Özellikle 50 yaşından sonra
görülen Parkinson hastalığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Türkiye'deki
Parkinson hastalarına da acil şifalar dilerim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erdoğan
4.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğanın, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Evet, Sayın
Başkanım, bugün Şanlıurfanın kurtuluşunun
98inci yıl dönümü. Komşu ilimiz olan Şanlıurfanın
kurtuluş döneminde Gaziantepimiz de yine Fransızların
işgaline karşı mücadele etmiş ve kurtuluşunu
sağlamıştı. Bu mücadelede 6.317 şehit vermiştik,
bir o kadar da yaralımız vardı. Şehir nüfusunun 25 bin
olduğunu düşünürsek zayiatın ne kadar olduğunu görürüz.
Yine emperyal güçler bugün de aynı
coğrafyada, aynı topraklarda, civar ülkelerde tepişiyorlar ve bu
tepişmelerinden de maalesef mazlum insanlar zarar görüyor. Biz Türkiye
olarak bu insanlara her zaman kucağımızı açtık, her
zaman bunları sahiplendik, bundan sonra da yardım edeceğiz. Ama
son gelişmelerde inşallah bu tepişmelerden oradaki mazlum
insanlar zarar görmezler diye düşünüyorum. Şanlıurfanın
kurtuluşunu kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Dedeoğlu
5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 9 Nisan Mimar
Sinanı Anma ve Mimarlar Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Mimar Sinan her fâni
gibi bu dünyadan ayrıldı ancak eserleri onu ölümsüzleştirdi.
Kayseri Ağırnasta doğan ve gençlik döneminde Kayseride
yaşayan Sinanın en önemli ilham kaynağı Erciyes
olmuştur. Eserlerini doğup büyüdüğü Ağırnastan
aldığı ilhamla yaptı ve Koca Sinan olarak tarihe geçti.
Camiden medreseye, köprüden saraya, hamamdan kervansaraya 365 eseri ömrüne
sığdırabilen, mühendislik ile mimarlığı
buluşturan, hüneriyle inşa eden Mimar Sinanın her bir eseri âdeta
taş ve toprakla yazılmış bir şiir ve bir sanat eseri
olmuştur. Mimar Sinanı Anma ve Mimarlar Haftası vesilesiyle
kadim medeniyetimizin tüm ihtişamını gözler önüne seren,
görkemli tarihimizin en somut eserlerini inşa eden üstat Mimar
Sinanı rahmet ve duayla anıyoruz.
Tarihsel birikiminden aldığı feyzle
geleceğe özgür eserler bırakma anlayışıyla eserler
üreten tüm mimarların Mimarlar Gününü kutluyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dedeoğlu.
Sayın Yalçınkaya
6.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, Amasrada termik santral kurmak isteyen Hema
firmasınca işlerine son verilen 160 işçinin mağduriyetinin
giderilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına
seslendiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bartın Amasrada kurmak istediği termik
santral için yaptığı hukuksuzluk ve usulsüzlükler kamuoyunca
bilinen Hema firması, bünyesinde taşeron olarak çalışan 160
kişinin işine 29 Mart tarihinde son vermişti. O tarihten bugüne
kadar işçiler, işlerine iade edilmeleri ve alacaklarının
ödenmesi talebiyle aileleriyle beraber iş yeri girişinde çaresiz bir
şekilde beklemektedir. Firma yetkilileri tarafından dava
açmamaları koşuluyla alacaklarının ödeneceği
söylenerek işçilere baskı yapılmaktadır.
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanına buradan seslenmek istiyorum: Lütfen, işçilerin ve
ailelerinin haklı feryadını artık duyun, yaklaşan
ramazan ayı öncesinde işçilerimizin ve ailelerinin yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesi için artık sorumluluk alın,
işçilerin haklı taleplerine kulak verin.
BAŞKAN Sayın Özdiş
7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adanadan gelen
hemşehrilerinin Anıtkabirde İstiklal Marşı okumak
isterken askerlerin müdahalesiyle karşılaştığına
ve Anıtkabirde ulusal marşımızı söylemenin ne
zamandan beri yasaklandığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Başbakana. Geçtiğimiz
günlerde, bana iletilen bilgiye göre, Adanadan Anıtkabir ziyaretine gelen
100ü aşkın hemşehrim Anıtkabirde İstiklal
Marşı okumak isterken askerlerin müdahalesiyle
karşılaşmışlar. Kendilerine Anıtkabirde
İstiklal Marşı ve özellikle İzmir Marşı söylemek
kesinlikle yasak, yukarıdan emir geldi. denmiş. Sayın Başbakana
soruyorum: Anıtkabirde ulusal marşımızı söylemek ne
zamandan beri yasaklandı?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Özdiş.
Sayın Engin
8.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, AKP Genel
Başkanının ekonomiyle ilgili bazı ifadelerine ve
vatandaşların AKPye sandıkta gereken yanıtı
vereceğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biliyorsunuz tuvalet ücreti AKP iktidarında 1
milyon liradan 1 TLye indi. AKP Genel Başkanı da bu büyük
başarıya konuşmalarında sık sık yer veriyor.
Milyarlık maaşlar da bu arada birden sönüverdi, örneğin 2 milyar
lira maaş alan 2 bin TL maaşta kaldı ama olsun, önemli olan
tuvalet ücreti. Türkiye büyük bir ekonomik kaosun içinde olsa da TL her geçen
gün değer kaybetse de yarın sabah doların, euronun kaç lira
olacağı bilinmese de AKP Genel Başkanı her gün, her saat
televizyonlarda ekonominin coştukça coştuğunu anlata anlata
bitiremiyor. Emeklilerimiz, işsiz gençlerimiz, esnafımız,
işçimiz, memurumuz, çiftçimiz Madem ekonomi coşuyor, biz niye
coşamıyoruz? diye soruyorlar. Vatandaşlarımız, kendi
çalıp kendi oynayan AKPye elbet sandıkta gereken yanıtı
verecektir.
BAŞKAN Sayın Balbay
9.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne ve Emin Çölaşana yönelik tehdide ilişkin
Sözcü gazetesinde yer alan bir habere ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şanlıurfanın kurtuluşunun
98inci yılını kutluyoruz. Urfalılar, daha 1917de bir
çeşmeye Mustafa Kemal Çeşmesi adını vererek bu ülkeye, bu
topraklara bağlılıklarını göstermişlerdir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bugün Sözcü gazetesinin birinci sayfasında, Emin Çölaşana yönelik
tehdide ilişkin bir haber var. Emin Çölaşanı tehdit eden
kişi onu eleştirdikten sonra -aynen okuyorum- diyor ki: Keşke
savaş çıksa da düşmanlarla birlikte sizin gibi hainleri de
temizlesek. Şu saate kadar, saat 14.00e kadar Emin Çölaşanı
hiç kimse aramamış, hiçbir devlet, Hükûmet yetkilisi en azından
üzüntüsünü ya da konuyu araştıracağını
belirtmemiş. Bu e-maili atan kişinin e-mail adresi lider.yatirim34@gmail.
Telefonu da 530 788 84 son iki numarası Sayın Çölaşanda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Bu ülkenin en
çok okunan gazetecisine böylesine hakaret etmek nasıl bir
tuhaflıktır, ayıplıyorum. Bu ülkede ne düzen ne
kardeşlik bıraktılar, ayıplıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Sayın Kılıç
10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 11 Nisan Şanlıurfanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ve israfı
önlemenin bir eğitim konusu olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfanın kurtuluş yıl
dönümünü tebrik ediyorum. Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa
aynı düşmana karşı müşterek kaderi
paylaşmışlardı kurtuluşlarında.
İsraf, küçümsemenin bir başka sonucudur.
Bir damladan ne çıkar? dedi mi bir kez insan, damla damla kaçan su
barajları tüketir. Saniyede bir damla ayda bir ton demektir. Bu hesap bir
musluk için. Darlıklar yapaydır ve israf dramının acı
sonucudur hep. İnsan eğer ölçüye riayet etse,
başkasını düşünse yeterdi herkese her şey. Bir
şükürsüzlüktür israf aslında. Alışkanlığın
gücü tembeldeki nedendir. İsrafı önlemek bir eğitim konusu.
İsrafla kalpteki yardım duygusu ölür; sonu kanaatsizlik,
çalışma arzusunun kırılması ve tembelliktir.
Küçük çukurlar yuvadır karıncaya. Tok
açın hâlinden bilmez. Açlığın bir sebebi de israftır.
Ufacık bir delik koskoca bir gemiyi batırmaya yeter. Büyük servetler
küçük israflarla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kayışoğlu
11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın Nilüfer ilçesinde polis memuru
olan bir velinin bir ilkokulu basarak okul müdürü Tülay Taş ve
yardımcısı Sinan Delibaşı yaralamasına ve bu
katliamlara karşı yetkilileri görevlerini yapmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursa Nilüfer ilçemizde bir ilkokulu basan ve polis
memuru olan veli, okul müdürü Tülay Taş ve yardımcısı Sinan
Delibaşı tabancasıyla yaraladı. Bu kişinin daha önce
de okulu bastığı ve hakkında şikâyet olduğu,
psikolojik sorunları olduğu gerekçesiyle çocuk şubeden
başka göreve nakledildiği bilgiler arasında. Osmangazi
Üniversitesinde yaşanan katliamdan da ders çıkarmayan yetkililer, bu
polisin de siciline rağmen tabancasına el koymayarak bir katliama
daha kapı açmıştır.
Bütün çocuklarımıza ve
öğretmenlerimize geçmiş olsun diyorum. Göz göre göre gelen
katliamlara karşı yetkilileri görevlerini yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın katılımıyla
tanıtımı yapılan Proje Bazlı Teşvik Sisteminin
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pazartesi günü Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve Sayın
Başbakanımızın katılımıyla Ekonomi
Bakanlığının organizatörlüğünde gerçekleşen Proje
Bazlı Teşvik Sistemi tanıtıldı. Tanıtımda
yatırım tutarı yaklaşık 135 milyar lira olan 23
projeyle ilgili 19 firmaya teşvik belgeleri verildi. Bu projeyle
yaklaşık 35 bin kişiye doğrudan, 134 bin kişiye ise
dolaylı istihdam oluşturulması; yatırımların
tamamlanmasıyla da cari açık üzerinde yıllık 19 milyar
dolar olumlu etki yapması bekleniyor. Teşvik sistemiyle
dışa bağımlılığı azaltacak, ihracat
potansiyelini artıracak, sanayide teknolojik dönüşümü sağlayacak
AR-GE içeriği yüksek yatırımların hayata geçirilmesi
desteklenecek. Bu sayede Türkiyenin büyümesine ve istihdamın
artırılmasına katkı sağlanacağı; orta, uzun
vadede ekonomik ve sosyal açıdan toplumsal refaha katkıda
bulunacağı öngörülüyor.
Destek paketinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akyürek
13.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Akyürekin, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 11 Nisan
2018, Şanlıurfamızın kurtuluşunun 98inci yıl
dönümü. Şanlıurfa halkı doksan sekiz yıl önce eşsiz
bir kahramanlık örneği sergileyerek Fransız kuvvetlerini
Urfadan çıkarmıştır. Şanlıurfada gösterilen
direniş ve kurtuluş mücadelesinin kazanılması, ülkemizin
her karışına örnek olmuş ve daha sonrasında da
kurtuluşumuzun başmimarı olan ilimize şanlı
unvanını kazandırmıştır.
Bu toprakların insanı olmaktan bir kez
daha onur ve gurur duyuyorum. Doksan sekiz yıl önce ve sonrasında
kurtuluşumuz ve ülkemizin bekası için hayatını
kaybetmiş şehitlerimizi minnet ve şükranla yâd ederken tüm
hemşehrilerimin sevincini en kalbî duygularla paylaşıyor,
buradan ülkemiz ve Şanlıurfalı vatandaşlarımıza
selam ve saygılarımı sunuyorum.
Ne mutlu Urfalıyım. diyene.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
14.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, süper
teşvik paketinde Sivas ilinden hiçbir firmanın yer almamasına
ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
19 firmanın, 23 projenin 135 milyar lirayla
destekleneceği süper teşvikte Anadoluda bulunan 6 tane il yer
alırken maalesef Sivas yine bunların içerisinde olmadı.
Her defasında Sivas için hayvancılık
ve mera varlığı vurgusu yapılmasına rağmen, süper
teşvikteki entegre büyükbaş hayvancılık projesinde
Sivasın yer almaması bizleri şaşırtmadı. Savunma
sanayisi ve raylı sistemlere yönelik düşüncelerin ağırlıklı
olarak dillendirilmesine rağmen, yer altı kaynakları
bakımından zengin olmasına ve Türkiyedeki demir rezervinin
yüzde 36sına sahip olmasına rağmen süper teşvikte
Osmanlı tokadını Sivasa attınız. Tabii ki siz de
haklısınız çünkü Sivas size on altı yıldır en
büyük desteği veren illerin başında geliyor. Siz de bunun
verdiği şımarıklıkla her seferinde Sivası yok
saydınız ve yok saymaya da devam ediyorsunuz. Ama asıl
Osmanlı tokadını 2019 yılında benim Sivaslı
kardeşlerim size atacak ve siz de o zaman Osmanlı tokadının
nasıl olduğunu anlayacaksınız ve tadacaksınız
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayan
15.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Trakya
bölgesinde taş ocaklarına ruhsat verilmesinin yasaklanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Trakyada bulunan Yıldız Dağları
süngerimsi dokusu nedeniyle yağan yağmurları sürekli olarak
bünyesine alır, kaynak vasıtasıyla yer üstü sularını
ve diğer vasıtalarla da yer altı sularını
beslemektedir. Zaman içerisinde, yer üstü suları gerek tarımsal
arazileri sulamak açısından gerekse diğer ihtiyaçları
karşılamak açısından Trakya bölgesinde çok önemlidir. Bunun
dışında, yer altı suları binbir çeşit sanayiyi
beslediği gibi, aynı zamanda bütün yerleşim yerlerinin kullanma
sularını da beslemektedir. Taş ocaklarına sürekli olarak
verilen bu ruhsatlar sayesinde bu doku bozulmuştur. Bugün yağan
yağmurlar sayesinde, sular emilmediğinden dolayı
taşkınlıklar yaşanmakta, aynı zamanda yer altı
suları da daha derinlere indiği için çiftçinin kullanmasına ve
bu bölgedeki yerleşim yerlerinin kullanmasına elverişli hâle
gelmemiş bulunmaktadır. Bu bölgenin taş ocaklarına ruhsat
verilmesi tamamen yasaklanmalı, bu bölge sit bölgesi ilan edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kayan.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümünü kutladıklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak Şanlıurfanın
98inci kurtuluş yıl dönümünü kutluyoruz, Şanlıurfa
halkına, hemşehrilerimize sevgi ve selamlarımızı
sunuyoruz.
Şimdi sisteme giren ve söz talebinde bulunan
grup başkan vekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 11 Nisan
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümüne, Suriyede terör örgütleriyle mücadele eden
Türkiyenin doğrudan veya dolaylı olarak tehdit edilmekte
olduğuna ve Türkiyenin komşu ülkelerin toprak bütünlüğü
çerçevesinde gerek masada gerek sahada varlığını
hissettirmesi gereken bir dönem olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
Şanlıurfanın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümünü kutluyoruz, tebrik ediyoruz. Doksan sekiz yıl
evvel Mahmut Nedim Konağındaki ve Merkez Camisinin minarelerindeki
Fransızların kurşun izlerinin hâlâ yerinde durduğunu
biliyoruz ve hatırlıyoruz ve hiçbir zaman da unutmayacağız.
O Fransa ki
Adana, Maraş, Antep, Urfa işgal altındayken yine
doksan sekiz yıl önce, 1921 yılında o zamanın Ankara
Hükûmeti, Mustafa Kemal Atatürkün emriyle Kuvayımilliye müfrezeleri
teşkil ederek Fransızların karargâhının bulunduğu
Afrine o kıt imkânlarla, namüsait şartlar altında, ülke
işgal altında, ordusu dağıtılmış,
silahları elinden alınmış bir hâldeyken müdahale
etmişti. O müdahaleden sonradır ki 1921 Ankara Anlaşması
imzalandı ve işgal Şanlıurfanın, Adananın,
Kahramanmaraşın ve Gaziantepin şanlı mücadeleleriyle sona
erdirildi ve aynı Fransa şimdi Menbice gelmekten bahsediyor. Suriye
merkezli küresel bir gerilim ve çatışma riskiyle karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Suriyede Şam rejiminin
kimyasal silah kullanmasıyla başlayan tartışmalar Suriyeyi
küresel güçlerin bir çatışma alanına sürüklemektedir. ABD
başta olmak üzere, İngiltere, Almanya ve Fransa, Akdeniz üzerinden
Suriye istikametinde yol alırken Rusya ve İran da terazinin
diğer ucunda görünmektedir. Kimyasal silah iddiasıyla bölgede
varlığını devam ettirmek isteyen ABD, PKK/PYD terör
örgütünün işgali altındaki alanlardaki varlığını
Akdenizdeki savaş gemilerinin de desteğiyle sürdürmek istemektedir.
Son gelişmelerin, özellikle 4 Nisanda
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğanın Rusya ve İran
devlet başkanlarıyla bir araya gelmesinden sonra hızlanması
da ayrıca dikkat çekicidir.
Aynı derecede önemli bir diğer
gelişme de son bir haftada Türk lirasının yanı sıra,
Rus ve İran millî paralarında da benzer kayıpların
yaşanmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Özetle, emperyalizm güney
sınırlarımızı tehdit etmektedir, bunu yaparken ekonomi
silahını da kullanmaktan geri kalmamaktadır.
Bir taraftan Suriyeyi bölme planları
hızlanırken, diğer taraftan Suriyenin toprak bütünlüğü
konusuna vurgu yapan, bu ilke çerçevesinde Suriyede terör örgütleriyle
mücadele eden Türkiye, doğrudan veya dolaylı tehdit edilmektedir.
Yaklaşan çatışma ve gerilime karşı
hazırlıklı ve teyakkuz hâlinde bulunmamız elzemdir.
Türkiye'nin Doğu Akdenizde, Suriyenin ve Irakın kuzeyinde
yaşamsal ve taviz verilemez çıkarları vardır.
Türkiye olarak komşu ülkelerin toprak
bütünlüğü çerçevesinde gerek masada gerekse sahada
varlığımızı hissettirmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın Danış Beştaş,
buyurun.
17.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaşın Sincanda devam eden duruşmasına ve
yaptığı savunmasına, FETÖ savcılarının ve
hâkimlerinin iddialarıyla Selahattin Demirtaş rehin durumda olduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, önceki dönem Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşın duruşması
Sincanda başladı. Evet, şu anda, cuma gününe kadar sürecek olan
duruşma, kamuoyundan, halktan gizli bir şekilde yapılmak
isteniyor. Kendisinin 4 Kasımdan bu yana -bir buçuk yılını
doldurdu- hâlâ rehine durumu devam ediyor. Bugün Ankara Sincanda -sabah
ordaydık- yine bir siyaset ve hukuk dersi veriyor. Her ne kadar Yargılama
kamuya açık yapılıyor. denilse de aslında, sözde bir
açıklık bu çünkü duruşma salonuna sınırlı
sayıda kişi alınıyor ve insanlar dışarıda,
içeri girmeyi bekliyorlar.
Demirtaşın savunmasından kritik
bölümler
Daha doğrusu, savunmanın hiçbir bölümünü kamuoyu
izleyemiyor çünkü ciddi ve mutlak bir yasak ve sansür var. Hükûmet bu sözlerin
gizli kalması için her türlü yöntemi ve hukuksuzluğu kullanıyor.
Bu nedenle, ben Demirtaşın, bugün önemli olan -hepsi çok önemli- bir
iki pasajını söyleyeyim. Evet, Demirtaş, bugün mahkemede, daha
önceden tutuklanacağını bildiğini söyledi. Peki, nasıl
söyledi? Şöyle söyledi: Ben on iki yıllık milletvekiliyim,
sekiz yılım eş genel başkanlıkla geçti; devlette,
hükûmette ne oluyor, neler konuşuluyor, iyi biliyoruz. Bana yönelik
operasyon 6 Ekim akşamı yapılacaktı, 6-8 Ekimin yıl
dönümünde ama benim bir yurt dışı programım vardı,
5inde yurt dışındaydım; operasyon ertelendi, hatta
operasyonu planlayanların fırça yediğini de biliyorum Niye yurt
dışı yasağı koymadınız? diye.
Ben, bile bile, cezaevinde giyeceğim ortopedik
ayakkabıyı da satın alarak Türkiyeye döndüm. Bir süre sonra
evim basıldı, milletvekili arkadaşlarımla birlikte
gözaltına alındım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek sürenizi veriyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bir daha
açıklayalım: Demirtaş hakkında farklı tarihlerdeki
fezlekeler birleştirilerek bir torba iddianame var. Bunun sebebini
Demirtaş şöyle açıklıyor: Tek tek fezlekeler üzerinde
tutuklama yapamazlar diye düşünüyorlardı; suçun üst limitini
artırmak, kendince kaçma şüphesi oluşturmak ve İşte,
ifadeye de gelmedin. deyip Yüz elli yıl hapsi istenen biriyle ilgili
tutuklama yapılması normaldir. algısı oluşturmak.
Amaç buydu, bu bir siyasi operasyondu ve savcılıklar bunların
parçası oldular. Bunu kim yapıyordu? Cemaatin savcıları
yapıyordu? Yöntemleri buydu; kumpas, tuzak. Yargıyı,
Anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi iktidarın lehine
kullanarak kişiler hakkında yargı tuzağı
hazırladılar, tuzaktır. Bu tuzağı hazırlayanlar
bir gün yargı önüne çıkmayacak mı? Bu ülkede adil yargı bir
gün tıkır tıkır işleyecek ve hepsi eminim ki adil ve
bağımsız bir yargı önünde hesap verecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın ve toparlayın
lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bunun
için de biz elimizden gelen bütün gayreti, çabayı göstereceğiz.
Demirtaş mahkemede hesap veriyor. türü saçma sapan manşetler atan
çamur medyaya da bir çift sözü vardı ve şöyle dedi: Özellikle onlar
bu sözleri iyi dinlesinler, yürekleri yetiyorsa bunu manşet
yapsınlar. Daha önceki celselerde de belirttiğim,
konuştuğum, yaptığım, eylediğim hiçbir şeyi
inkâr etmem; fazlasını burada söyleyeceğim, eksiğini
söylemeyeceğim. Öyle, korkacak, çekinecek hiçbir şey yapmadım.
Faaliyetlerimin tamamı konuşmalarımdan ibarettir ama kumpas,
tuzak olanları da anlatmam gerekiyor. Yani bir tanesi dahi doğru olsa
benim üstlenemeyeceğim bir şey yok. Tekrar ediyor: Yani benim
yaptıklarımla ilgili az söylemiş iddianame. Ben sadece bu kadar
siyasi faaliyet yürütmüşsem ayıp bana.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Son
cümlem.
BAŞKAN Peki, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) 500
sayfa değil, ben 5 milyon sayfa konuşma yaptım, onların
hepsini de savunacağım ama kumpas ve tuzakların da benim üzerime
mal edilmesine asla rıza göstermeyeceğim.
Son olarak şunu söyleyeyim: Bugün mahkemede tek
tek savcı ve hâkimlerin isimleri açıklandı. Bu iletişimleri
dinleyen, karar veren, iddianame hazırlayan, fezleke hazırlayan ve
bunun kararını veren hâkim ve savcıların şu anda yüzde
85i tutuklu. İsim isim olarak burada, Genel Kurulda da
paylaşacağız. Ama FETÖ savcılarının ve
hâkimlerinin iddiasıyla, tutuklu olanların iddialarıyla bugün
Demirtaş rehin durumda. Bunu da Türkiye kamuoyuyla paylaşmak
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Trabzon
Ortahisar ilçesinin Ahmet Yahya Subaşı Ortaokulu öğrencileri ve
öğretmenlerine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Trabzon
Ortahisar ilçesinin Ahmet Yahya Subaşı Ortaokulu öğrencileri ve
öğretmenleri aramızda. Gençlerimize ve öğretmenlerimize hoş
geldiniz diyoruz. (Alkışlar)
Sayın Özkoç, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Anayasa Mahkemesinin
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında karar vermesi
gerektiğine, Suriyede yaşanan olaylara ilişkin Parlamentonun
bilgilendirilmesini rica ettiğine, İçişleri Bakanının
kurumlar arası iletişim ve entegrasyon ile istihbarat zafiyetleri
nedeniyle istifasını vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Enis Berberoğlu, suçsuz, masum; yıl geçti,
Anayasa Mahkemesinin kararını vermesi gerekiyor, Anayasa Mahkemesi
karar vermiyor. Enis Berberoğlunun özgürlüğe
kavuşturulmasını istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hemen yanımızda, içine girdiğimiz
Suriyede ateş çemberi var. Bu ateş çemberi gün geçtikçe daha da
kızışıyor. Orada büyük emperyalist devletler kendi egemen
güçlerinin çıkarları doğrultusunda bir savaşın
eşiğine gelmiş durumdalar, biz de bu savaşın tam
ortasındayız. Bununla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisine bugüne
kadar bir bilgi verilmedi, bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili
bakan çıkıp da bu konuyla ilgili tek bir kelime etmedi. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Parlamento bu konuda bilgilenmek istiyor. Biz bu çıkacak
gibi gözüken savaşın, bu ateş çemberinin neresinde, nasıl
duruyoruz, kendi ülkemizin menfaatlerini nasıl sağlıyoruz? Bu
Parlamento bilgilendirilmeli. Bunu özellikle, bizzat sizden rica ediyoruz
efendim.
Sayın Başkan, bilindiği gibi,
Sayın Genel Başkanımız grup toplantısında Göç
İdaresinin üzerine düşen görevlerle ilgili Polis teşkilatı
son zamanlarda, Göç İdaresinin işlerini yapması gerekirken
Yani aynen okuyayım: Ayrıca, yüzlerce polis şehidimiz var ve
güvenlik güçlerinden şehitlerimiz var. Onları da rahmetle,
saygıyla anıyoruz. Ancak canı pahasına müdahale eden polis
teşkilatından, son zamanlarda -altını çiziyorum-
polislerden bilinçli olarak bazı yetkilerin alınıp bazı
kuruluşlara devredildiğini görüyoruz. Bu son derece tehlikeli. Örnek
vereyim, tüm dünyada suça karışan yabancıların işlemlerini
güvenlik güçleri görür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Yabancı gelmiş, suça
karışmış, kim görür? Güvenlik güçleri. Bizde ise
bunların değerlendirmesini Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne
verdik. Göç İdaresi ne bilecek, terörle mücadeleyi ne bilecek?
Yabancıya ikamet tezkeresi veriyorsunuz. Tamam, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne verildi. İkamet tezkerelerinin kime verildiğini
polis dahi bilmiyor. demişti. İçişleri Bakanı bir
açıklama yaptı: Her şey tıkır tıkır
yürütülüyor. Kemal Bey bu konuda bilgi eksikliğine sahip. dedi ve bugüne
yaptıkları sistemin tıkır tıkır
işlediğinden bahsetti. Şimdi, siz göç sürecini 2013ten bu yana
çok iyi yürüttünüz gerçekten. Kurumlar arası iletişim ve entegrasyon
mükemmel işliyordu, bütün Türkiye bunu seyrettik. Emniyet
Müdürlüğünün resmî raporunda bu ülkede 70 ilde IŞİD
yapılanması oluştuğu yer almıyordu ama siz hakikaten
tıkır tıkır yürütüyorsunuz. 12 Ocak 2016 tarihinde
Sultanahmette kendisini patlatan IŞİD militanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -Teşekkür ederim.
Nabil Fadlının üzerinde
Zeytinburnundaki göç idaresinden alınan biyometrik kimlik vardı.
Alman vatandaşı 12 kişi öldü, 16 kişi de yaralandı.
Gerçekten burada da aslında sistemi tıkır tıkır
yürüttünüz. Sultanahmet'te 6 Ocak 2015te polis merkezine canlı bomba
saldırısında istihbaratınız çok iyiydi. 20 Temmuz
2015te Suruç katliamında mükemmeldiniz. 10 Ekim 2015 Gar katliamında
harikalar yarattınız. Tam Türkiyenin istihbaratının güçlü
olduğunu orada kanıtladınız. 17 Şubatta, burnumuzun
dibinde Devlet Mahallesindeki patlamada gerçekten Türkiyenin itibarını
orada sağladınız.
İçişleri Bakanına bir tavsiyem var,
yönetemiyor İçişleri Bakanlığını.
Çıkıyor, boyunu aşan sözler söylüyor, o makamı derhâl
bırakmalıdır. Kendisinin muhatabı Kemal
Kılıçdaroğlu değildir. Kendisinin aslında
muhatabı Türkiyede yoktur, o Bakanlıktan derhâl istifasını
vermelidir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı, buyurun lütfen.
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 11
Nisan Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne, 11 Nisan kadınların
Sultanahmette büyük bir miting yaparak kendilerine belediye seçimlerine
katılma hakkı tanınmasını kutlamalarının
88inci yıl dönümüne ve AK PARTİ olarak kadınları kamusal
hayatta daha fazla güç, yetki ve hakla donattıklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım, teşekkürler.
11 Nisan 1920, Urfalıların Fransız
işgaline karşı şanlı bir direniş
gerçekleştirerek tam da bu kavramın ifade ettiği anlamı
kanlarıyla ve alın terleriyle kazandığı bir tarihtir.
Şanlıurfanın 98inci kurtuluş yıl dönümü dolayısıyla
Urfada bulunan bütün hemşehrilerimizi ve Türkiyenin yurt
dışında bulunan bütün Urfalıları kutluyoruz,
selamlarımızı gönderiyoruz. Daha sonra da Meclisimizin
aldığı bir kararla Urfa Şanlıurfa olmuştu, bunu
da hatırlatmak isterim.
Daha sonra, 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile Fransa arasında yapılan Ankara
Anlaşmasıyla daha sonraki tarihlerde Hatay üzerinden tashih edilecek
sınırlar çizildi. Böylelikle Mondros Mütarekesiyle girilen bir
tarihsel güzergâhtan çıkış konusunda, istiklal ve istikbal
konusunda önemli adımlardan birisi atılmış oldu.
Şehirlerin kurtuluş günleri bize iki
hususu hatırlatır: Birisi, oradaki insanların birlik ve
dayanışma içinde, azim ve kararlılık göstererek kendi
geleceklerine sahip çıkmalarını ve bunu millete tahvil
etmelerini; diğeri de ondan önceki dönemde, Mondros Mütarekesine girerken
yaşadığımız olaylardan çıkarılması
gereken tarihsel dersleri, şehirlerin o duruma gelmelerinin tarihsel
nedenlerini ve bunlara ilişkin muhakemeyi hatırlatır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Bostancı lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) O
bakımdan, biz bir tarafı hüzün ve şüphesiz bir tarafı
sevinç olan bu kurtuluş günlerinde tarihten çıkarılacak olan
dersleri de gelecek için hatırlatmak isteriz.
Bir diğer konu, 11 Nisan 1930 tarihinde
Sultanahmette kadınlarımız büyük bir miting yaparak belediye
seçimleri için müntehip olmalarının, intihaplara yani -o dönemin
diliyle- seçimlere katılabilmelerinin yollarının
açılmasını kutladılar.
Cumhuriyet kurulduktan sonra
kadınlarımıza da seçme ve seçilme hakkı 1930, 1932, 1934
yıllarında verilmiş ve çok önemli, modern bir kazanım elde
edilmişti. Atatürkün mihmandarlık ettiği bu son derece önemli
hamle aslında bugün modern ve gelişmiş dediğimiz birçok
Avrupa ülkesinden önce alınmış bir karardır, bunu da
hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın siz de Sayın
Bostancı, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bizler AK
PARTİ olarak on altı yıldır cumhuriyetin
kazanımlarına ve geleceğe yönelik tasavvuruna, tahayyülüne bu
ülkeyi kalkındırarak, geliştirerek, kadınları kamusal
hayatta daha fazla güç, yetki ve hakla donatarak aynı istikamette yol
almaya çalışıyoruz; bunu da bu vesileyle hatırlatmak
isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Yarayıcı, bir şey mi
söyleyecektiniz, bir söz talebiniz var.
Bir dakika lütfen
20.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
yaşanan bazı gelişmelerin iktidarın
İslamcılık ve antiemperyalizm söylemlerinin ikiyüzlülüğünü
gösterdiğine ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gutada şaibeli kimyasal silah
iddialarıyla beraber Suriye üzerinden Orta Doğu yeni bir
savaşın eşiğine gelmiş bulunuyor. Öbür yanda
İsrail, sivil Filistinli direnişçileri dünyanın gözü önünde
katlediliyor. Bu iki gelişme, iktidarın İslamcılık ve
antiemperyalizm söylemlerinin ikiyüzlülüğünü gösteren birer turnusol
kâğıdı işlevi gördü. İsrail vahşeti
karşısında ciddi bir tepki gösteremeyen iktidar ve
İslamcı aydınların, ABD yönlendirmeli İsrailin
Suriyeye saldırısını alkışlamaktan neredeyse
elleri patlayacak. Kadere bak kadere, kimler kimlerle beraber diyeceğim
ama 6ncı Filodan bu yana bu iktidarın temsil ettiği zihniyetin
fıtratı budur. Filistin halkının savunucusu ve koruyucusu
Suriyeyi İsrail ve ABDyle iş birliği içinde yıkıma
uğrat, İsraili yenilgiye uğratan Lübnan Hizbullahını
düşmanın olarak gör, sonra da Filistin davamız. de,
antiemperyalizm de. Bu tam bir ikiyüzlülüktür.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Usluer, sizi de dinleyelim.
21.- Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin, MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçelinin Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde
yaşanan elim olayla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Salı günkü grup toplantılarında
Sayın Devlet Bahçeli, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde
yaşanan elim olaydan bahsederken katli gerçekleştiren kişinin
ÖYPli bir akademisyen olduğunu söyleyerek yanlış beyanda
bulunmuştur. Kaldı ki burada dikkat çekilmesi gereken nokta katli
gerçekleştiren kişinin ya da yaşamını kaybeden
kişilerin hangi akademik kadroda oldukları değildir, burada
önemli olan akademide yaşanan böylesine elim bir olayın neden cereyan
ettiğidir ve bizlerin Parlamentoda önleyici olarak nasıl tedbirler
alacağımızdır. ÖYPli arkadaşlarımız esefle
Sayın Bahçeliye üzüntülerini dile getirmemizi söylemektedirler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.
Sayın Çakırözer, size de söz verelim,
gündeme geçelim.
Buyurun.
Bir dakika
22.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Sözcü
gazetesi yazarı Emin Çölaşana yönelik ölüm tehdidini
kınadığına, oluşturulmak istenen yeni sistemle
öğrencilerin arzu etmedikleri okullarda okumaya mecbur
bırakılacaklarına ve Şehit Yunus Baykal Ortaokulunun içine
şube şeklinde bir imam-hatip okulu kurulması kararına
ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkürler.
Öncelikle Sözcü gazetesi yazarı Emin
Çölaşana yönelik az önce Sayın Balbayın duyurduğu ölüm
tehdidini ben de kınıyorum, savcıları bu tehdidi
gerçekleştiren kişi hakkında işlem yapmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, Millî Eğitim
Bakanlığı, sınavla öğrenci alacak okulları ve
kontenjan sayılarını açıkladı. Eskişehirde 15
okul ilan edildi. İlimizde 8inci sınıfta toplam 10 bine
yakın öğrenci var. Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından açıklanan okulların, velilerin ve öğrencilerin
beklentilerini karşılaması mümkün değil bu sayıyla. Bu
okullara giremeyen öğrencilerimiz, bu yeni oluşturulmak istenen
çember sistemine göre arzu etmedikleri okullarda okumaya mecbur
bırakılacaklar. Bu sistemden vazgeçilmesini istiyoruz.
Son olarak da Yenikent Mahallemizde mevcut olan
Şehit Yunus Baykal Ortaokulunun içine şube şeklinde bir imam-hatip
okulu kurulması kararı alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Ne bizim ne
hemşehrilerimizin bir imam-hatip karşıtlığı
olmamakla birlikte
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
bu tip mevcut
okulların içine adı imam-hatip olur meslek lisesi olur
farklı bir okulun kurulması çocukların eğitimi
açısından sakıncalıdır,
ayrıştırıcıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Erkan
Haberal ve arkadaşları tarafından polislerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/758) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
11 Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 11/4/2018 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Erkan
Haberal ve arkadaşlarının (10/758) esas numaralı,
polislerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği
Meclis araştırması açılması önergemizin
görüşmelerinin 11/4/2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Erkan Haberal konuşacaklar.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın
Başkan, sözlerime başlamadan önce gece, gündüz, yağmur, kar,
çamur demeden millî güvenliğimizi korumak için gözünü kırpmadan
şehit olan kahraman polislerimizi saygı, minnet ve şükranla
anıyorum.
Çağımızın gerektirdiği
özellikleri haiz olan polis teşkilatımız milletimizin
beklentilerine tüm benlikleriyle cevap verirken teşkilat mensuplarının
ihtiyaçları ve beklentilerini karşılamak, eksikliklerini
gidermek, bizlerin kahraman polislerimize olan borcu olmalıdır.
Vatandaşın canını koruyor ama kendi canı tehlikede.
Vatandaşın malını koruyor, oturacak bir evi bile yok,
kiralık evlerde, lojman sıralarında. Kamu huzurunu koruyor,
kendisi huzursuzluk içinde, ailesinde huzur yok, etrafında huzur yok.
Yılda ortalama 50 polisimizin intihar ettiğini özellikle
hatırlatmak istiyorum. Emeklilikleri yetersiz, maaş kısıtlı,
emsallerinden noksan bir seviyede.
Değerli milletvekilleri ben dâhil Milliyetçi
Hareket Partisinin bütün milletvekillerinin bu konuda verdiği kanun
tekliflerinin gündeme alınması elzemdir. 12/24 olan bu
çalışma sistemini, grup sayısının dörde çıkarılmasıyla
12/36 sistemine dönüştürmemiz gerekmektedir. 8/5 çalışan
personele iki gün izin hakkı verilmelidir. Bütün çalışanlara
haftalık izin süreleri uygulanırken polisimize bunun çok görülmesi
bizce adil ve uygun değildir. Öncelikle ifade etmeliyim ki polis
kardeşlerimiz seyyanen zam ve yan ödeme istemiyor. Zaten polisin
maaşı yan ödemelerle şişirilmiş, 3000 ek göstergenin
hiçbir getirisi kalmamıştır, hele emeklilikte hiçbir fayda
sağlamamaktadır; bunun tek çözümü, emniyet hizmetleri tazminatının
emekli maaşına eklenmesi ve ek göstergelerinin 3600
olmasıdır, bunun dışındaki maddi vaatler polislerimizi
hiçbir zaman mutlu etmeyecektir. Aynı görevleri yapan Jandarma
astsubaylarının göstergesi 1995 yılında yapılan
düzenlemeyle 2200den 3600e çıkarılmıştır. Yani
şurada, İçişleri Bakanlığının hemen önünde
nöbet tutan, aynı görevi ifa eden Jandarma astsubayının ek
göstergesi 3600 iken polis memurumuzun ek göstergesi 3000dir. Yirmi
yıldan fazladır devam eden, bu adil olmayan uygulamanın derhâl
sonlandırılması, polisimizin 3600 ek göstergeye
çıkarılması gerekmektedir. Emekli olan polislerin ve polis
müdürlerimizin emek kayıplarının çok fazla olması sebebiyle
derhâl yeni bir düzenlemeyle emekli olan diğer devlet memurları
arasında en düşük maaş alanlar ayıbından
kurtarmamız gerekmektedir.
Özetlemek gerekirse, 15 Temmuz kanlı darbe
girişiminde bizzat yaşadık ki Emniyet içindeki şeref ve
haysiyet sahibi, vatan ve millet aşkıyla yoğrulmuş
polislerimizin direnişi olmasaydı belki bugün burada olamayacaktık,
Meclisimiz açık olmayacaktı. O gün polisin darbecilerle beraber
hareket etmesinin sonucu ne olurdu; lütfen bunu unutmayalım. Artık
insaf diyoruz. Ne kadar terörist, hırsız, arsız, namussuz, pis
ve pislik iş varsa bununla uğraşan polis;
vatandaşımızın bu anlamda bütün dertlerini çözen polis;
insanlarımızın canını, malını,
ırzının sorumluluğunu gözeten polis; molotofu, bombayı
yiyen de polis. Allah gani gani rahmet eylesin; 15 Temmuz gecesi darbecilerin
bombalayıp şehit ettiği 50den fazla Özel Harekât şehidimiz
yaşasa idi, bu sıkıntılardan nasıl muzdarip olduklarını,
büyük bir gurur ve vakar sahibi oldukları için hiçbir zaman ifade
etmeyeceklerdi. Ama bu borç bizim, bu görev bizim. Küfrü, hakareti işiten
polis; aynı işi yapan diğer güvenlik güçlerimiz 150-200 bin
TLye yakın emekli ikramiyesi alırken 30-40 bin TL alan maalesef ki
polis. TSKden emekli 5 ile 7 bin TL arası emekli maaşı
alırken -ki alınmasın demiyoruz- polisimiz de aynı seviyeye
çıksın diyoruz. 2.000-2.500 TL arasında emekli maaşı
alan da polis; lojman sırası beklerken emekli olan, kiradan kiraya koşturan
da polis; diğer kamu görevlileri belli zaman diliminde ortalama günde
sekiz saat görev yaparken bu sürenin 2 katı çalışan da polis.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Devamla) - Bu önergeye destek
olacağınızı düşünerek hepinize
saygılarımı sunuyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Haberal.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisinin
getirdiği özellikle polislerin özlük haklarının ve
çalışma koşullarının düzeltilmesine ilişkin öneri
yerindedir; bu bakımdan, öneriyi bu çerçevede desteklemek gerekir. Ancak
polislerin gerek ücretlerinin gerek çalışma
koşullarının gerek tabi oldukları kural ve yönetmeliklerin
nasıl düzenleneceği meselesi yöneticiler ile polisler
arasındaki, polis görevlileri arasındaki ilişkiye değil,
polislerin kendi kendilerini yönetme kabiliyetine sahip olup olmamalarıyla
ilgilidir. Daha basitçe söylersem: Polis örgütünde çalışanlar,
tıpkı diğer mesleklerde çalışanlar gibi,
sendikalaşma hakkını elde etmedikçe ne özlük haklarını
ne çalışma koşullarını ne emeklilik koşullarını
daha iyi bir duruma getirebilirler. Ancak, en az bunun kadar, polisin, yapmakta
olduğu işi yani devlet tekelini, devletin şiddet tekelini
yurttaşlar karşısında kullanırken uyması gereken
kurallar ve eğitim bakımından da bu Polis Haftası
dolayısıyla bir kere daha haberdar edilmesi gerekir. Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde kişi güvenliği, işkence ve
sair kural ihlalleri dolayısıyla en fazla mahkûm edilen ülkedir ve bu
mahkûmiyetlerin hemen hemen tamamı polisin davranışlarıyla
ilgilidir. İnsan Hakları Derneği verilerine göre 2017
yılında 427si gözaltında kaba dayak ve diğer yöntemlerle,
1.855 kişi ise gözaltı yerleri dışında ve güvenlik
güçlerince müdahale edilen toplantı ve gösterilerde olmak üzere toplam
2.282 işkence ve kaba muamele kaydı var.
Şimdi, dolayısıyla, bir yandan özlük
hakları gelişecek fakat öbür taraftan işkence ve kaba muamele
iddiaları artacaksa yurttaşların bu talepleri
destekleyebilmeleri için en azından devletin şiddet tekelinin bu
şekilde kaba ihlaller yoluyla icra edilmediğinden emin olmaları
gerekir. Bütün kurumların öz eleştiriye ihtiyacı var. Toplumun
eleştiri hakkı kadar kurumların öz eleştiri ihtiyacı
var. Bu öz eleştiriyi hepimizden önce Emniyetin yerine getirmesi gerekir.
Çok basit bir başka gösterge, Hükûmetin, aslında
Polis Vazife ve Salȃhiyet Kanunu kapsamında polisin uyması
mümkün olmayan kanun dışı emirlerinin nasıl
gerçekleştirildiğinin de altını çizmesi gerekir.
Bir iki saniye daha rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika ek süre vereyim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Polis Vazife ve
Salȃhiyet Kanunu polisin görevini şöyle özetliyor: Asayişi,
amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korumak. Ve
polis göreve başlarken şöyle yemin ediyor: Türk milletinin millî,
ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup
bunları geliştirmek
Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve
sorumluluklarımı bilerek çalışmak. Fakat Kastamonudaki
bir yemin töreninden şu sözleri size hatırlatmak istiyorum:
Unutursam kanım kurusun. Unutursam kanım kurusun. Gidiyoruz; intikam
andı içen gelsin, nazlı yârdan geçen gelsin.
Şimdi, bu ikisi arasında bir ilişki
yok ve polis bütün yurttaşlara karşı her halükârda eşit
davranmak ve hiçbir intikamın takipçisi olmamak zorundayken bu yola sevk
edilmiş ise eğer sadece haklar değil aynı zamanda
sorumluluklar için de bu hafta düşünme haftası olmalıdır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Kürkcü.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bolu
Milletvekili Sayın Tanju Özcan konuşacak.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği bu
önergenin lehine grubum adına söz aldım. Verilmesi gereken bir
önergeydi, daha önce de bizim grubumuz tarafından da benzer önergeler çok
verilmişti.
Öncelikle, bugüne kadar terör ve asayiş
olaylarında şehit olan binlerce polis memurumuza Allahtan rahmet
diliyorum.
Yine bu vesileyle, Türk Polis Teşkilatının
kuruluşunun 173üncü yıl dönümünü de grubum adına kutluyorum.
İktidar partisinin değerli
milletvekillerine sesleniyorum: Bu önerge önemli bir önerge arkadaşlar.
Yaklaşık 270 bin polis memuru arkadaşımızı,
ailelerini ve polis emeklilerini ilgilendiren bir grup önerisi.
Şimdi, biz Kahraman polisimiz diyeceğiz,
sırtını sıvazlayacağız ama polisimizin ekonomik
sorunlarını, özlük haklarıyla ilgili sorunlarını
çözmeyeceğiz, onları terörle mücadeleye göndereceğiz ama terörle
mücadele ederken akıllarındaki ekonomik
sıkıntılarını, geçim
sıkıntılarını çözmeyeceğiz. Artık öyle
Kahraman polisim Benim polisim lafları karın doyurmuyor.
Polislerimizin somut istekleri var, diyorlar ki: Bizim çalışma
saatlerimiz düzenlensin.
Şimdi, Türkiyede her memurun bir
çalışma saati var, Tapudaki memurun çalışma saati var,
öğretmenin çalışma saati var ama polisin çalışma saati
yok, mesai saati mefhumu yok polislerde. Evine gidiyor, kırk sekiz saatlik
bir operasyondan geliyor, evine gidiyor bir saat sonra yeniden çağrılabiliyor.
Polis de ailesi de buna alışmış, bundan dolayı da
yüksünmüyorlar. Kamuda fazla mesai yapan memurlarımıza fazla mesai
hakları önemli ölçüde ödeniyor ancak polislerimiz ayda yetmiş beş
saate varan fazla mesai yapıyorlar, polis memurlarımıza bu fazla
mesaileri ödenmiyor.
Yine, emekli polis memurlarımızla ilgili
kaç yıldır konuştuğumuz bir şey var: Polis memuru
emekli olunca çalışırken aldığı ücretin ancak
yarısını alabiliyor, büyük bir ekonomik
sıkıntıyla karşı karşıya kalıyor. O
yüzden artık hiç direnmeden şu 3600 ek göstergeyi polis
memurlarına vermek zorundasınız. Bu sizin polisimize
karşı namus borcunuzdur iktidar partisi olarak.
Yine, polisimiz diken üstünde. Ne için diken
üstünde? Şu ana kadar 23 bine yakın polis memuru ihraç edildi FETÖyle
mücadele kapsamında ve bir bu kadar polis memuru hakkında da
işlem yapılacağı söyleniyor. Hâlâ Emniyette 20 bine
yakın polis memurunda byLock olduğu söyleniyor. Şu doğru:
Maalesef, Emniyet teşkilatı FETÖnün en yoğun
yuvalandığı yerlerden bir tanesi ama bunun sorumlusu da biz
değiliz. Şimdi, bir İçişleri Bakanı ne diyordu, 17-25
Aralıkta görevli olan Efkan Ala: 81 ilin 75inin il emniyet müdürü
FETÖcü çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlamam için...
BAŞKAN Bir dakika...
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Peki, ben size sormak
istiyorum: Bu 81 ilin emniyet müdürü hangi iktidar döneminde atandı?
Bunları atayan, bunların kararnamelerinde imzası olan
İçişleri Bakanlarınız hakkında bir işlem yapmak
hiç aklınıza gelmedi mi? Yani o kadar polis memuru, polis müdürü
FETÖcü, Emniyete sızmış, siz bu sızanları tespit
ettiğiniz ölçüde alıp atıyorsunuz -bunun yanında
mağdurlar da var, hiç alakası olmayanlar da var- ama bunları
oraya atayan İçişleri Bakanlarınız hakkında tek bir
işlem yapmayı dahi düşünmüyorsunuz, düşünemiyorsunuz.
Sayın AKP milletvekili arkadaşlarıma
sesleniyorum: Bakın, bu önergenin sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu.
Sayın Bahçelinin talimatıyla bu önergenin buraya geldiğini düşünüyorum.
Bize defalarca bu konuda Hayır. dediniz ama Sayın Bahçelinin bu
önerisine bence Hayır. demeyin. Bunun siyasal sonuçları çok
ağır olabilir, maazallah. Cumhur ittifakını bile bizim
tanıdığımız Sayın Bahçeli bu yüzden bozabilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, herhangi bir
açıklamaya gerek yok, son derece saçma ifadeler olduğu için herhangi
bir izaha gerek görmüyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger konuşacaklar.
Buyurun Sayın Dülger. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun polislerin sorunlarının
araştırılarak tespiti ve mağduriyetlerinin önlenmesi için
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş oldukları grup önerisi aleyhine AK PARTİ
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları
başındaki aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
10 Nisan Türk polis
teşkilatımızın kuruluş yıl dönümü vesilesiyle
görevleri başında şehit düşmüş olan kahraman
polislerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize
şükranlarımı sunuyorum. Tüm Emniyet mensuplarımıza
görevlerinde başarılar diliyor, kendilerini en kalbî
duygularımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayatımızın her alanında olduğu gibi,
AK PARTİ Hükûmetleriyle gerek kamu hizmetlerinin sunulması gerek kamu
hizmeti sunanların nicelik ve nitelik olarak daha yeterli hâle gelmesi
gerekse hizmet alanların hem maddi hem manevi anlamda daha tatminkâr
olmalarını sağlamak adına çok önemli hizmetler ifa
edilmiş, çok önemli dönüşümler sağlanmıştır. Bu değişim
ve dönüşümlerden elbette ki Emniyet hizmetlerimiz de bütün
teşkilatıyla birlikte nasibini almıştır. Bugün Emniyet
teşkilatımızın gerek terörle mücadele boyutunda gerekse adi
suçların önlenmesi ve suçluların yakalanması boyutunda
gösterdiği başarılar hepimizin göğsünü kabartmaktadır.
Polisimizin sahip olduğu iş imkânları, on beş yıl
öncesine göre, tam yüzde 400 kat değiştirilmiş,
iyileştirilmiş ve iyileştirilmeye de devam edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; polisin özlük haklarında son on beş yılda gözle
görülür hem de elle tutulur değişiklikler ve iyileştirmeler
yapıldığı malumdur. Göreve yeni başlayan bir polis
memurunun maaşı 2002 yılında 665 lira iken 2018
yılında 4.021 lira olmuştur; tam 6,5 kat
artmıştır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Doları da söylerseniz,
dolar bazında.
ERKAN HABERAL (Ankara) Asgari ücret neydi? Asgari
ücret neydi 2002de?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Makam
tazminatı alamayan emekli Emniyet personelinin aylıklarına maktu
bir artış getirilmiştir. Yine 2012 tarihinde yapılan
değişiklikle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
Tesis Edilen Sınıflar başlıklı 36ncı
maddesinde yükseköğrenimli memurların 1inci dereceye düşmesi
imkânı sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette ki bütün bu saydığımız
iyileştirmeler, bütün bu düzenlemeler polis memurları için, Emniyet
teşkilatımızın fedakâr çalışanları için
yeterlidir demek için buraya çıkmadım, elbette ki onların da
gerçekten çözülmesi, görüşülmesi gereken önemli sorunları var. Bugün,
büyüyen, gelişen Türkiye'nin, güçlenen Türkiye'nin nimetlerinden engellilerimiz,
yaşlılarımız, kimsesizlerimiz, fakir
fukaralarımız, emeklilerimiz, dullarımız gibi polis
memurlarımızın da daha fazla faydalanmasının yolunu
elbette ki iktidarımız açacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Elbette
ki bütçe imkânlarımız geliştikçe, elbette
şartlarımız iyileştikçe bunlardan her meslek mensubunun
faydalanmasının önü açılacaktır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) 3600ü verin.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Ancak,
ben burada AK PARTİ Grubu adına bu hakların verilmemesi için
değil, bugünkü gündemimiz gereği bugün biraz sonra geçeceğimiz
gündem görüşmeleri nedeniyle Meclis araştırması
açılmasına karşı çıktığımı ifade
ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) 3600 ek göstergeyi
verin, sıkıntılarını çözün. Fazla mesai ücretlerini
verin. Ayda iki yüz kırk saat çalışıyorlar.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Niye karşı
çıkıyorsunuz?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
Ayrıca, bu tespitlerin daha iyi yapılabilmesi için hem Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün hem İçişleri
Bakanlığımızın çalışmaya devam ettiklerini,
bu çalışmalarının da ümit ediyorum ki en kısa zamanda
zaten Meclisin gündemine geleceğini düşünüyor, bu gerekçelerle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Faydalı bir
işe niye karşısınız? Polislerin haklarının
verilmesine mi karşısınız?
ERKAN HABERAL (Ankara) Bütün polisler sizi
dinledi, başka hiçbir şey demiyorum, herkes dinledi.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Polislerin
haklarının verilmesine mi karşı çıkıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
müsaade edebilir misiniz lütfen.
Hepsini gördüm, bir müsaade edin lütfen.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Belarus
Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Daimî Komitesi
Başkanı Valery Voronetsky ile beraberindeki heyete Hoş
geldiniz. denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclisimizi
ziyaret etmekte olan Belarus Temsilciler Meclisi Uluslararası
İlişkiler Daimî Komitesi Başkanı Sayın Valery
Voronetsky ile beraberindeki heyet şu anda Genel Kurulumuzu teşrif
etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına Hoş geldiniz.
diyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bostancı, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
polislerin mali haklarına ilişkin daha fazla iyileştirmeyi
yapmayı istediklerine ama bunun aynı zamanda imkânlarla ilişkili
bir iş olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Polis teşkilatımız, Türkiye'nin
muhataralı süreçlerinde çok önemli görev ve roller üstlenmiş olan,
halkımızın göz bebeği kurumlarımızdan birisi.
Diğer bürokratik kurumlardan da birçok farklılıkları var.
İnsanlar giderler, devletin mekânlarında işlerini yaparlar,
herhangi bir hayati riskle karşılaşmazlar ama polislerimizin,
yaptıkları iş gereği, aynı zamanda halkın
esenliğini, huzurunu sağlamaya çalışırken hayati
riskleri de söz konusudur, bunu da herkes bilir. Bu çerçevede çok önemli görevi
yerine getiren bu kuruma karşı, AK PARTİ iktidarı olarak
biz, gerekse de Türkiye Cumhuriyeti boyunca bütün iktidarlar onların
yaptıkları halk için onurlu hizmeti dikkate alarak çalışma
şartlarına ilişkin her zaman dikkat ve ihtimamla
davranmışlardır, biz de aynı şekilde davrandık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Devam edebilir
miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bir dakika ek
süre veriyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir şey yok yani
uzatmaya gerek yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerek
çalışma şartlarını gerek teknik
donanımlarını daha iyi şartlara taşıdık.
Aynı zamanda, 2400 olan göstergelerini 3000e çıkardık.
Onların çalışma şartları çerçevesinde mali
haklarına ilişkin daha fazla iyileştirmeyi elbette yapmak
isteriz ama bunun aynı zamanda imkânlarla ilişkili bir iş
olduğu şüphesiz her türlü takdirin üzerindedir. İnşallah,
Türkiye daha iyi şartlara kavuşacak, biz de polislerimize daha iyi
imkânları vereceğiz. Yaklaşımımız budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Erkan
Haberal ve arkadaşları tarafından polislerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/758) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11 Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
TANJU ÖZCAN (Bolu) Var, çoğunluk var efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çoğunluk bu
tarafta efendim, sayalım.
BAŞKAN - Öneri kabul edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah aşkına,
çoğunluk bu tarafta.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
isteseydiniz arkadaşlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayalım efendim
Kâtip üyelere soralım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayalım
BAŞKAN - Daha önce kâtip üyeler bu
sayıyı yaptılar ve bana buradan söylediler. Lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye rica ediyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, şu anda
salonda muhalefetin elleri daha fazla. Yani Divan kâtipleri burada. Kendileri
de saysınlar. Eğer aralarında
BAŞKAN Saydılar Sayın Özkoç, emin
olabilirsiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Barış Bey,
saydınız mı?
BAŞKAN - Emin olabilirsiniz. Bakın, burada
da yazılı. Lütfen
TANJU ÖZCAN (Bolu) Nerede yazıyor? Nerde
yazıyor?
BAŞKAN Burada da yazılı. Lütfen,
isterseniz gelip bakabilirsiniz.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
AK PARTİ Grubunun Grup Başkan Vekilinin sayıyı tamamlamak
üzere yaptığı konuşmayı saygıyla
karşılıyoruz.
BAŞKAN Onu bilemem, niyet okumak durumunda
değilim.
Buyurun, sizi dinliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama sayı
tamamlanmamıştır; bir.
İki: AK PARTİ Grubu kayıtlara geçsin
diye söylüyorum- polislerimizin emeklilikte rahat bir hayat sürmesinin neden bu
kadar karşısındalar? Neden polislerimizin ek göstergeyi alarak
hayatlarını güvence altına almasına bu kadar
karşı duruyorlar? Bunun da açıklanmasını talep
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkanım, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz
Ben
işlemimi yapayım daha sonra size söz veririm.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Konuyla ilgili
yalnız Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Gürer, müsaade eder
misiniz
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Aykırı bir şey söylemeyeceğim, konuyla ilgili.
BAŞKAN Tamam, söz talebinde bulundunuz, ben
de size sözünüzü vereceğim. Müsaade edin zamanını tayin edeyim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ama polislerle ilgili efendim.
Oylama bittikten sonra bir anlamı kalmıyor ki.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 11/4/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Demirören Grubuna bir
kamu bankası olan Ziraat Bankasının
sağladığı 675 milyon dolarlık kredinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Nisan 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 11/4/2018 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
HDP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Nisan 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Sayın Garo Paylan ve arkadaşları tarafından (7466 sıra
numaralı) Demirören grubuna bir kamu bankası olan Ziraat
Bankasının sağladığı 675 milyon dolarlık
kredinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/4/2018
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Meral Daniş Beştaş konuşacaklar.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, Demirören grubunun Doğan medyayı
satın alması geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden biriydi.
Tabii, bu bağlamda basın ve yayın organlarının
tekelleşmesi, tek elde toplanması meselesi gerçekten en çok
tartışmamız gereken konuların başında geliyor.
Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olan ülkemizde diğer yandan da
gazete satışları, iktidarın gazete satın alması
Demirören grubu eliyle, aslında durumun vahametini daha da
ağırlaştırıyor. Gerçekten, bu satış
nasıl yapıldı, bunu araştırmamız lazım, çok
ciddi araştırmamız lazım çünkü ortada
alışveriş yapılan, satın alınan, satan ve
satın alan birileri yok. Demirören grubu kim? İktidara en yakın
gruplardan biri. Sayın Erdoğana patron diyorlar yani onlar
arasındaki ilişkiyi hiç kimse inkâr edemez. E, peki satan kim? Sözde,
Doğan medya. Peki, satılmadan önce ne yapıyordu? Ha,
diyeceksiniz ki çok mu özgürlükçüydü, gerçekten basın-yayın
özgürlüğü standartlarına uygun mu davranıyordu? Tabii ki
hayır. İktidarın onlar üzerinde de baskısı gerek
tartışma programlarında gerek haberlerinde çok güçlü bir
şekilde zaten hissediliyordu. Bizim açımızdan, HDP açısından
Doğan medya son iki yıldır, 7 Hazirandan sonra zaten en
ağır sansürü uygulayan grubun başında yer alıyor.
Yıllarca bizi tartıştılar, bizsiz
tartıştılar. Bu, özgür olduğu anlamına gelmiyor bu
eleştirilerin ama en azından sahibi iktidar partisi değildi, en
azından başka bir adı vardı. Peki, ne zaman
başladı bu satış? Aslında Afrinle birlikte
başladı. Satış süreci Afrin sürecinde hızlandı.
Şu manşete dikkatle bakmanızı
öneririm Ve bayrak Afrinde. 58. günde hedefe ulaşıldı.
Doğan medya -savaş propagandasını- aslında
satılmadan önce anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmeye
başlamıştı. Peki, sonra nasıl çıktı
manşetler? İşte, iktidarın sözüyle basılan bir gazete
daha. Bu da satıştan sonra: 2023 sözüyle düğmeye
basıldı. Sekiz sütuna manşet.
Artık farklı gazeteler almayın dedik
geçen hafta yurttaşlara çünkü bütün gazeteler tek ses, tek dil, tek amaç
ve birilerini parlatmak için; iktidar partisini daha büyük, daha güçlü
göstermek için, her sözünü canlı yayında yayınlamak için.
Geçenlerde sosyal medyada şöyle bir görüntü vardı, eminim sizler de
izlemişsinizdir. Böyle 7 tane televizyonu yan yana koyuyorlar, birinde
hepsi sadece Erdoğandı, birinde bir de Binali Bey vardı,
Başbakan vardı. Böyle günün her saatinde, isteseniz de istemeseniz
de, dinleseniz de dinlemeseniz de, ilçe kongresinden il kongresine, bir
açılıştan bir kapanışa, efendim, bir yerin elli kere
açılışına kadar hepsi canlı yayınlarda veriliyor.
Peki, halk buna inanıyor mu? Bence hayır. Bu, sonun
başlangıcıdır işte. Doğan medya bir de nasıl
satın alındı? Ziraat Bankası, Varlık Fonuna
devredilen bir bankadan kredi alındı. 675 milyon dolar kredi; hem de
iki yıl geri ödemesiz, on yıl geri ödemeli. Buna kim
Satış. diyebilir? Belli ki 2019a endekslenmiş,
satış adı altında, iktidarın o medyaya kendi
patentini vurması çabasıdır.
Peki, şu anda şeker pancarı
üreticileri, şeker pancarı fabrikalarının
kapatılması Ziraat Bankasının meselesi değil mi,
Hükûmetin meselesi değil mi? Ziraat Bankası çiftçilere destek vermek
üzerinden kurulmuş bir bankadır, asıl görevi odur. Şimdi,
Doğan medyanın satın alınması ile Ziraat
Bankasının buna 675 milyon dolar -karşılıksız
aslında- iki yıl geri ödemesiz kredi vermesinin anlamı nedir?
Çok açık, Doğan medyayı iktidar ele geçirecekti, e, Ziraat
Bankası da devlet bankası, iktidar bir devlet bankasından
parayı alıp, bir cebinden alıp diğer cebine koyuyor,
başka bir para da ödemiyor. İşte bu, hukuka karşı
hiledir; bu, desisedir; bu, yurttaşın gözünün içine baka baka Ben
bankadan kredi alırım, oraya veririm, almış gibi
gösteririm; bu medya da benim borumu öttürür. demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Lütfen, bir dakika
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
İşte bu, medyanın ne kadar vahim durumda olduğunu
gösteriyor. Evet, gerçekten, daha önce Çalık Holding meselesinde de Sabah
gazetesi ve ATVye el konulması da aynı şekilde olmuştu,
2013 yılında ve biliyorsunuz, o zaman Cumhurbaşkanının
bizim Çalık diye hitap ettiği, Ahmet Çalık tarafından
yönetilen Çalık Holding bünyesinde yer alan Sabah ve ATVnin 17
Aralık operasyonundan üç gün sonra bu şekilde
satıldığı haberi geldi ve şu anda o devam ettiriliyor.
Bu, kesinlikle kabul edilmez. Bu, demokrasiyle bağdaşmaz.
Bugün Demirtaş orada hukuk ve siyaset dersi
veriyor ama bu basın-yayın organlarının hiçbiri tek
satır haber geçmiyor, geçmez çünkü emir almışlardır;
muhalefetin sesi değil, iktidarın sesi çıkacak ama sesimizi
kısamayacaksınız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın HDP grup önerisi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Medya marifetiyle, medyaya egemen olarak siyaseti
dizayn etmek diye bir durum söz konusu değil.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Özgürlükçü Demokrasiye niye kayyum atandı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye'nin
geçmişine bakın, medya yayınları ile iktidar
ilişkileri arasında böyle bir illiyet bağı
kuramazsınız, veriler bunu reddeder. Yani medya birilerinin elinde,
onlar da iktidarlarını sürgit götürüyorlar, yok böyle bir şey.
Refah Partisinin geçmişte, 1990lı
yıllarda medyada payı yoktu ama 1995 seçimlerinde en büyük parti
olarak öne çıktı. Dolayısıyla, bir kere, böyle bir illiyet
bağı medya ile siyaset arasında, iktidar arasında
kurulamaz. Türkiye pratiği bunu reddeder.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) O zaman niye
bütün gazeteleri alıyorsunuz Sayın Başkan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İkincisi,
medyanın artık büyük sermaye gerektiren bir iş olduğunu
unutmayalım. Bunun bir ekonomi politiği var.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Eskiden yok muydu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ekonomi
politiği paraya yaslanacak, o parayı çevirebilmek için de izleyiciye
ulaşacak. Eğer bunu yapamazsan zaten zarar edersin. Bunu
müteşebbis düşünecek. Siyaset burada bir parti unsuru değil.
Lütfen bunları yerli yerinde değerlendirelim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yerimden
kısa bir açıklama yapacağım ben de.
BAŞKAN Bir dakika
Açın mikrofonunuzu
lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Lütfen
BAŞKAN Buyurun.
25.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın hatip iktidar ile medya arasında
satın almada bir bağ olmadığını söyledi ama ben
gayet sarih söyledim, doğrudan bir bağ var.
Ben geçen yıl bir iktidar partisi
milletvekilinin konuşmasına bizzat tanıklık ettim. Birkaç
gazete vardı, konuşurken ben oradaydım, duyduğumu
biliyordu, Bunlara gazete diyemeyiz artık, hepsi aynı şekilde.
şeklinde bir tepkisi vardı. Vatandaş da böyle görüyor
artık.
Şu anda Özgürlükçü Demokrasi gazetesine daha
geçen hafta kayyum atandı. Kürtçe dil bilgisi kitabı
bastığı için 20 matbaa çalışanı tutuklandı.
Türkiye'de basın-yayın özgürlüğü
bitmiştir ve iktidar bitiriyor. İktidar bunları satın
alıyor. Doğan medyayı AKP iktidarı satın
almıştır. Demirören paravan bir görüntüdür sadece.
İşte ben manşeti gösterdim. Yani bütün manşetler
tıpatıp aynı. Hatta geçen hafta söylemiştim, bir daha
söyleyeyim: Kumanda derdimiz kalmadı, hiç kimsenin kumanda derdi yok. Tek
kanalla bütün haberleri izleyebilirsiniz, aynı dille izleyebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bunları reddetmek, doğru olmadığı anlamına
gelmiyor. Onlar kendi görevini yapıyor ama iktidar medyayı
tekelleştirmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/4/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Demirören Grubuna bir
kamu bankası olan Ziraat Bankasının
sağladığı 675 milyon dolarlık kredinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, keşke her
şey Naci Hocanın dediği gibi olsa ama tam tersi.
Türkiye'nin medya tarihi, medyadaki el
değişmelerin çok dramatik olduğu ve iktidarın her
aşamasında devrede olduğu bir süreçtir. Zaman geniş
olsaydı uzun anlatmak isterdim ama 1 Şubat 1979da Abdi
İpekçinin öldürülmesiyle Karacan ailesi Milliyetten soğudu. Abdi
İpekçi çok yakın arkadaşıydı Karacanın ve
Aydın Doğana sattı. 7 Şubat 1990da Çetin Emeçin
öldürülmesiyle birlikte Simavi ailesi medyadan soğudu. Erol Simavi Benim
oğullarımın da hayatı tehlikede. dedi ve gazeteyi satmak
zorunda kaldı.
Turgut Özal, o dönemin Hürriyet ve Sabah
gazetelerine karşı yeni bir gazete üretmek istedi ve
İngiltereden Asil Nadiri çağırdı ve ona bir medya
kurdurdu ama Özala da yaramadı. Yani Türkiyenin medya tarihi ne
yazık ki iktidarların ve terörün etkin olduğu bir süreçtir.
Bugün de zaten 100den fazla gazetecinin hapiste olması ve binlerce
gazetecinin, çalışan gazetecinin işsiz gazeteciden daha az
olması Türkiyenin medya gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bugün Doğan grubunun Hürriyet gazetesini
satmasını konuşuyoruz. Demirören alıyor ve yalanlanmayan
haberlere göre, Naci Hoca, 675 milyon dolar Ziraat Bankasından kredi
çektiriliyor ve aynı süreçte Ziraat Bankası dünyanın 22
bankasına borçlanıp 1 milyar 400 milyon dolar kredi alıyor; daha
pahalıya alıp -iki yıl ödemesiz olduğuna göre- Demirören
grubuna âdeta bedavaya veriyor.
Her şey bir yana, şeker
fabrikalarının 60-70 milyon dolar zarar ettiği gerekçesiyle
satıldığı bir ülkede, şeker fabrikalarından
sorumlu olması gereken Ziraat Bankasının işi gücü
bırakıp iktidarın isteğiyle bir medya grubunun el
değiştirmesine yardım ve yataklık etmesi kabul edilebilir
bir şey değildir, tarih bunu yazacak. Bugün bunu yazacak
medyanın kalmaması sizi rahat ettirmesin, yakın geçmişteki
hiçbir medya olayı kapalı kapılar ardında
kalmamıştır. Az önce söyledim, Özalın o İngiltereden
Asil Nadiri getirip, 250 milyon sterlin para harcamasını
sağlayıp kurdurduğu gazete de ne Asil Nadire
yaramıştır ne Özala yaramıştır.
Bugün de şu anda medyada fiilen çok
kanallı bir tek seslilik yaratmaya çalışıyorsunuz, kanal
çok görünüyor ama ses tek ve gelinen noktada -tabii ki dünyadaki
gelişmelerle de birlikte seyretmekte bu- artık medya gücü yok,
güçlerin medyası var. En güçlü iktidar bütün medya organlarını
kendi bünyesine alıp onunla birlikte iktidarını güçlü tutmaya
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Ama ne dünyada
ne Türkiyede medyayı ele geçirip toplumu ele geçirememişsinizdir
sayın milletvekilleri. Naci Hoca Siyaset-medya ilişkileri yok.
dedi, sonuna kadar var ama şu anlamda yok: Eğer siyasetçiler
Medyayı tümüyle ele geçirip böylece halkı da ele geçirmek
istiyorum. derse yanılıyorlar; tarihe baksınlar, bu tür
iktidarların tümü bugün tarihin çöplüğündedir ve yaptıkları
her şey de açığa çıkmıştır.
Burada, ezcümle, konu medyaya gelmişken
vurgulamak isterim ki iktidarın yayın organları dâhil -Star,
sonra gazeteler, Akşam, Sabah- bütün medyada ne yazık ki gazeteciler
asgari geçim sınırının altında maaş
almaktadır. Medya patronları, iktidarın isteğiyle medyaya
girip medyadaki zararını ihaleden sağlamaya çalışan
patronlar ne yazık ki çalışanlara alın terinin
karşılığını vermemektedir diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, çok kısa bir şey
İki kere söz almak istemem
ama
BAŞKAN Sayın Bostancı, bir dakikada
tamamlayın lütfen, uzatmayacağım süreyi.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın HDP grup önerisi üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Siyaset ile
medya arasında bir ilişki olmadığını söylemedim,
elbette ki var. Ama iktidarlar dediğiniz gökten zembille inmez,
bunların bir halk tabanı vardır. Büyük sermaye teşebbüste
bulunduğunda, yapacağı yayınlara göre bunları bir
hedef kitle olarak görür. İlişki biçimini tersine düşünmek
gerekir. Burada bir pasta var, buraya yönelik bir girişimde bulunmuş.
Zarar ederse, kredi aldıysa
Bilemiyoruz nereden
aldığını, bunlar açıklığa kavuşsun
elbette ki ama sonuçta bunun bir maliyeti var, halka satamazsa zarar eder.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum ben de.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, çok yanlış bir bilgilendirme, yerimden en azından
60a göre söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Kendi düşüncesini
açıkladı yalnız, bir tespit yapmadı ama kendi
düşüncesi.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Ama çok
yanlış Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kendi düşüncesini siz
düzeltemezsiniz ki o kendi düşüncesini söyledi Sayın Balbay. Bilgi
vermedi, bilimsel bir veride bulunmadı, kendi düşüncesini söyledi,
lütfen
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) 60a göre
yanlış bir bilgiyi düzeltmek istiyor, Genel Kurula bilgi vermek
istedi.
BAŞKAN - Yani gerekçenizi kabul etmiyorum ama
bir dakika size söz vereceğim yerinizden ama kendi düşüncesini
açıklayan bir kişiye doğru veya yanlış demek size, hiç
kimseye kalmış bir şey değil.
Buyurun, bir dakika.
27.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, her şeyden önce 675 milyon dolarlık kredinin nereden
alındığını bilmiyorum. demesi Sayın
Bostancının
Eğer gerçekten bilmiyorsa ayıp, bilip de
söylemiyorsa daha büyük ayıp. Bu kredinin Ziraat Bankası
tarafından Demirören grubuna verildiği dört gündür
yazılıyor, iktidardan hiç kimsenin gıkı çıkmıyor.
Yerine göre bin liralık vergi borcu olanın peşine
düşüyorlar, arkasından, esnafın önüne defterdar geliyor, defteri
koyuyorlar; burada 675 milyon dolarlık bir satış var, iktidar
bunun hesabını vermek durumunda. Ziraat Bankasının işi
midir medya değişikliği, burada şeker fabrikaları zarar
ediyor diye satılırken? (CHP sıralarından
alkışlar) Çok yanlış bir yerden tuttu Sayın
Bostancı. Sabah gazetesinin satışı neyse bugün bununla
karşılaşmış durumdayız.
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Yazılanları bilgi olarak kabul ediyor Sayın Balbay, kendisi de
Eğer yalanlanmazsa böyle olduğunu kabul ediyoruz. diyor, bir marj
bırakıyor. Onun da ne ölçüde doğru ve tutarlı bir bilgi
olup olmadığı konusunda bir marj bırakırken tutup
Bundan haberi yok, çok ayıptır. demesini bir üslup olarak
yadırgadım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, o zaman araştıralım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan... Sayın Başkan...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Araştırma önergesini desteklemek için bir gerekçe olabilir bu size.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/4/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Demirören Grubuna bir
kamu bankası olan Ziraat Bankasının
sağladığı 675 milyon dolarlık kredinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bayburt Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlu
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kavcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) Değerli Başkanım, Gazi Meclisin değerli
milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Verilen önergenin aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, bir bankacı olarak deminden beri
konuşmaları dinleyince gerçekten büyük bir üzüntü duydum. Bir kere,
konuştuğumuz grup, Türkiye'nin en önemli reel sektöründe bulunan
Demirören grubu -eğer söylediğiniz gibiyse- ve AK PARTİden önce
de Türkiye'nin, bu ülkenin en büyük gruplarından bir tanesi. Bu grup
aynı zamanda medya sektörüne de dört gün önce değil, çok daha
öncesinden girmiş bir gruptur.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sizin
iktidarınız döneminde, 2011de girdi.
BAŞKAN Sayın Balbay...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla, Demirören grubu veya başka bir grup
Bakın,
bankacılık sektörünü konuşuyoruz. Şu an Türkiye'nin
bankacılık sektörü, dünyanın en güçlü sektörlerinden bir tanesi.
Arkadaşlar, lütfen -675 milyon kredi, daha fazla
ya da daha az- bugün bankacılık sektöründeki bankalar bu kredileri
verirken dünyadaki uluslararası normlara, Basel kriterlerine göre normal
firmaların... (CHP sıralarından gürültüler) Dinle, anlamaya
çalış.
Verilen krediler tamamen firmaların mali durumlarına
göre, nakit akışlarına göre, ekonomik güçlerine göre
yapılan incelemeler sonucunda Basel kriterlerine göre oluşturulan
ratingler üzerinden verilir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Öyle
değil... Öyle değil... Bizim bankada böyle değil.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bu
çalışmanın kamu bankası ya da özel banka
olmasının hiçbir önemi yoktur çünkü bütün bankalar, BDDK ve
uluslararası normlarda Basel kriterlerine göre bütün firmaları
kredilendirirler.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Hiç
öyle değil.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Kaldı ki
bakın, Türkiye'de kamu bankalarını konuşacak olursak bugün
Ziraat Bankası, Halk Bankası ya da Vakıflar Bankası,
Türkiye'nin en büyük gruplarını kredilendiren aynı İş
Bankası veya diğer bankalar gibi, özel sektör bankaları gibi
kredilendirme yapıyorlar. Bakın, bugün, Türkiye'deki reel sektöre en
fazla kredi artışını sağlayan kamu bankaları.
Bakın, toplam kredilerdeki artış yüzde 24ken reel sektöre
verilen kredilerin artış oranı yüzde 17 yani Ahmete, Mehmete
tüketici kredisi, bireysel kredi değil. Türkiyeye üretim yapan,
Türkiyede istihdam yaratan firmalara kamu ve özel bankaların verdiği
kredi tutarı yüzde 17-18 artmıştır. Yani sadece bir gruba,
sadece bir firmaya verilmiş kredi gibi buraya getirip Türkiyenin güzide
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ya, üretime
versinler, tarıma versinler.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
ekonomisinin
en önemli belkemiği olan bankacılık sektörünü bu şekilde
vurmak hiçbirinize yakışmaz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Esnafa versinler.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Kaldı ki
bakın, geçmiş döneme baktığımız zaman, Türkiyede
bir ilk gerçekleştiriliyor; medya patronlarını banka sahibi
yapan zihniyetten medya gruplarını banka müşterisi yapan bir
zihniyete doğru gelinmiştir. Bu dönüşüm işte bizim
iktidarımız döneminde olmuştur.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Gazetelerin el
değiştirmesinin kalkınmayla ne alakası var, bir izah eder
misiniz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Herkese bir
müşteri olarak, herkese kredilendirme prosedürleri içerisinde bir
müşteri olarak bakarak, reel sektör içerisinde değerlendirerek
kredilendirmiştir. [CHP sıralarından alkışlar(!)]
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Bir dakika size de ek süre veriyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Hakan Atilla
ondan tutuklu değil mi efendim?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
Alkışlıyorsunuz, neye
alkışladığınızı da
Söylediğim çok net.
Sizler medya gruplarını 28 Şubat sürecinde
kullanarak banka sahibi yaptınız ve 2001 yılında Türkiyeye
100 milyar dolar maliyetleri sizler yaptırdınız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen o zaman
bankada çalışıyormuşsun ya, haberin vardır.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Pardon, ne
zaman efendim?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sohbet
etmeyin lütfen, dinliyorum.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bakın,
91, 94, 98, bütün krizlerde bankalar batmıştır, 2001de 21 banka
batmıştır.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) 28
Şubatta iktidar mıydın?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Dünyanın
en büyük krizi AK PARTİ Hükûmeti döneminde
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O zaman sen de
çalışıyormuşsun, sorumluluğun var.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
2008 dünya
krizinde bu Türkiye ekonomisini bankacılık sektörü
kurtarmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen de o
sektördeymişsin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rıza Sarraf ne
oldu ya?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla bugün bankacılık sektörünün geldiği nokta
bizim iktidarımızda, dünyanın kıskandığı bir
noktadır.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Evet, belki de
17 kuruş zammı kıskanıyor.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Neyi
kıskanacak ya?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bugün
dünyanın en büyük bankası, 7nci büyük bankası Bank of China,
Çinin en büyük bankası Türkiyede bankacılık yapma izni
almıştır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Halkbankı
anlat.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rıza Sarraf ne
oldu ya?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Eğer
sizin söylediğiniz gibi olsa dünyanın, bütün yabancı sektörün
yüzde 40ı Türkiyeye gelip banka sahibi olur mu?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Olmaz, bedava
çünkü batan geminin malları, bedava.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla Türkiyede bankacılık eğer bir medya
grubuna da kredi veriyorsa tamamen kredilendirme prosedürleri içerisindedir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nerede var ya? Nerede
var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
sakin olabilir misiniz lütfen.
Sayın Tarhan
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bunu
anlamanız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitti.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Peki.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavcıoğlu.
Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim 28
Şubatta sizler bankacılık sektöründe böyle yaptınız.
diyerek sataşmada bulunmuştur. Mustafa Balbay bu konuda söz
istemektedir efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Eleştiridir Engin Bey onlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben de
sataşmadan sonra söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, size söz vereyim Sayın
Özkoç, sataşmadan dolayı Sayın Balbaya iki dakika, sonra da
Sayın Danış Beştaşa söz vereceğim.
Buyurun Sayın Balbay.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Bayburt
Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, sayın hatip
bankanın ne kadar güçlü olduğunu söyledi, ben Banka güçlü mü güçsüz
mü? demedim ki. Şeker fabrikalarına destek vermesi gereken Ziraat
Bankası bu parayı niçin medyaya verdi, niçin bir patrona verdi? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Şeker
fabrikalarına vermesi gerekirken
60-70 milyon dolarlık bir açık
var, 10 kez kapatıyor o açığı; o parayla 10 tane şeker
fabrikası alınırdı, onu alacağınıza medya
alıyorsunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Değil
değil Mustafa Bey, yanlış biliyorsun, yanlış.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Sonra
Yabancılar Türkiyeye girmek istedi., güzel. Türkiyede devlet
bankası bırakmadınız, 2-3 tane bıraktınız.
Halkbankın nasıl olduğunu Amerikadan öğreniyoruz.
Türkiyede onu yazacak kaynak kalmadığı için onun da kaynağını
Amerikadan öğreniyoruz konu bankalarsa.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Dünyanın
en güçlü bankası olmak gerekir.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ama benim burada
vurgulamak istediğim, şu anda siz gerçekten o parayı
hakkıyla mı kullanıyorsunuz, vicdanınıza bir sorun
gözünüzü seveyim ya.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
İşçiye, çiftçiye verin. de.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - 700 milyon dolar
diyoruz, 700 lira değil.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Türkiyenin en
güçlü grubu.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Türkiyede 15
milyon insan açlık sınırındayken, 15 milyon insan asgari
ücretle geçinirken siz 700 milyon doları bir yayın kuruluşu el
değiştirsin diye kullanıyorsunuz, İki yıl da ödeme.
diyorsunuz.
Ve bugün biz şeker fabrikalarını kaç
gündür tartışıyoruz burada? Aslında Türkiyenin petrolü
olan şeker fabrikalarını, gerçekten petrolden daha kıymetli
olabilecek fabrikaları kapatıyoruz, medya grubu açıyoruz, olacak
şey mi?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Emeklilikte
yaşa takılanlar var, onların da hakkını versinler.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Sonra Bu grup
yıllar önce girmiş. Ne zaman girmiş? 2011 yılında
girmiş. Nasıl girmiş? Talimatla girmiş, Milliyeti ve
Vatanı alacaksın. denmiş. Bu da yalanlanmamış.
ŞAHİN TİN (Denizli) O ayrı, o
ayrı yani ne alakası var?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Şimdi de
Doğan grubunu alacaksın, medyanın yüzde 31ini ele
geçireceksin. denmiş. Tahsin Tarhan burada, bir yer almak isteyecek,
Rekabet Kurumu Hayır, olmaz. diyor ama bir medya kuruluşu
piyasanın yüzde 40ını ele geçirecek, bu da rekabete uygun mu
Allah aşkına?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Dünyada böyle.
ŞAHİN TİN (Denizli) Daha önce de
onundu ya.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Pek çok boyutu
var bunun, pek çok boyutu var.
Ama siz, bu 700 milyon doların
hesabını bize değil, çiftçiye verin, şeker üreticisine
verin, Et ve Balık Kurumuna verin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Balbay, teşekkür
ederim.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Danış
Beştaş, sizi dinliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
İktidar partisi hatibi konuşmasında Bankalarımıza
öyle söz söylemeniz yakışmıyor. gibi birçok cümleyle
aslında sataştı çünkü ben de bankayı doğrudan
söyledim.
BAŞKAN Peki, buyurun, size de iki dakika söz
veriyorum.
2.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun
HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim.
Ya, doğrusu bir şeyler
yakışmıyor, o doğru ama bizim söylediklerimiz
yakışmıyor değil, sizin göz göre göre 675 milyon
doları yokmuş gibi davranmanız yakışmıyor. Yani
bu sabit, tartışma dışında. Şu anda Demirören
grubunun iktidarın yandaşı olduğu konusunda 80 milyon
yurttaşın -bilen tabii- kafasında milyonda bir, bir soru yok.
Daha geçenlerde dünyanın tanık olduğu bir şey
yaşandı. Erdoğan, 79 yaşındaki Demiröreni nasıl
azarladı hepimiz gördük, yazıldı, çizildi.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir)
Ağlattı, ağlattı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Önemli
olan, hatibin dediği gibi Demirörenin ne kadar büyük bir grup olduğu,
önceden mi büyük olduğu, şimdiden mi büyük olduğu değil.
Bizim meselemiz şu: Medya tekleştiriliyor. İktidarın,
devlet bankasını, Ziraat Bankasını, çiftçilere destek
vermek zorunda olan bir bankanın 675 milyon dolarlık kredisini bir
medya grubunu satın olmak için kullanması
Çiftçi aç, çiftçi yoksul,
şeker pancarı üreticileri, çiftçi alamıyor
ŞAHİN TİN (Denizli) Hiç de
değil, hiç de değil, yanlış söylüyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
her
yere kredi teşvikleri verilmiyor ama Doğan medya satın
alınınca iki yıl karşılıksız kredi
alınıyor. Böyle bir dünya var mı gerçekten?
ŞAHİN TİN (Denizli)
Amerikalılara mı satacaktık yani kime verecektik? Amerikaya
mı vereceğiz yani Rusyaya mı vereceğiz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Vatandaş 5 bin lira tüketici kredisi alıyor, asgari ücretle geçinmek
zorunda, kara kara düşünüyor: Bankadan ne zaman telefon gelecek, ne zaman
ödeyeceğim, icra takibi başlayacak mı? Demirören grubu iki
yıl yan gelip yatacak ama o 675 milyon doları ödemeyecek.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Çok
yanlış biliyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
burada bankacılık sektörünü biz Halk Bankasından biliyoruz;
Sabah, ATV satışından biliyoruz, Zarrab davasından
biliyoruz. Halkbank müdür yardımcısının hâlâ
yargılaması sürüyor, hakkında yüzlerce yıl ceza isteniyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) En güçlü banka!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Söylerken biraz düşünelim derim yani.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kavcıoğlu, nedir
talebiniz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Beni
göstererek
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) AKPli efendim,
gelsin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saygılı olalım.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt)
konuşmalarımın gerçeği yansıtmadığı
şeklinde birkaç ithamda bulundu.
BAŞKAN Size de iki dakika süre veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben
nasıl sataştım?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne şeklinde
olduğunu duymadık.
BAŞKAN Ben duydum ya, yetiyor.
3.- Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söylediğim şey çok
açık. Bakın, bankacılık sektöründen konuştum.
Şimdi, tabii, sizler Türkiye'nin geldiği
noktayı hâlâ tahayyül edemediğiniz için 675 milyon dolara
takılıp kalıyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hakikaten,
eskiden bu kadar para bir günde verilmiyordu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Dolar kaç lira
olmuş?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bakın
arkadaşlar, geçen daha konuşulan, bir grubun Türkiye'deki
kullandığı kredilerin toplamı 10 milyar dolar. Türkiye 851
milyar dolar gayrisafi yurt içi hasılaya sahip kocaman, büyük,
dünyanın en büyük 15, 16ncı ülkesi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, artık
firmaların kullandığı kredilerin büyüklüğü
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Dolar kaç lira,
dolar?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) 700 milyon
bahşiş verebiliriz." diyorsunuz, bravo!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Milletvekiline bile
kredi vermiyor Ziraat Bankası.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bakın,
bütün bankalarda -gidin araştırın- 675 milyon dolar gibi bir
sürü kredi var. Arkadaşlar bilmiyorlar, buradan bu kadar cahilce
konuşmak da çok doğru değil.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Ya cahil
diyor. Milletvekiline cahil diyemezsin.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bugün
bankaların kredi prosedürleri
İki yıl ödemesiz on yıl
vadeli, yedi yıl vadeli bir sürü kredi vardır, çok çeşitli
krediler vardır. Dolayısıyla, sadece bu krediye özgü
verilmiş iki yıl ödemesiz, yedi yıl ya da on yıl vadeli bir
kredi yok. Reel sektörde bulunan birçok firmaya, yüzlerce, binlerce firmaya bu
şartlarda kullandırılmış krediler vardır ve özel
ve kamu
Kamu bankalarına ait de değildir bu, özel bankalar da dâhil
bütün bankaların kullandırdığı bu tür krediler çok yaygındır,
bunu bilmemiz lazım.
İkincisi, Ziraat Bankası veya Halk Bankası,
bakın, bu dönemde en fazla çiftçiye, esnafa yardım eden ve kredi
kullandıran
Hem 1 milyar kredilendirdiniz, batırdınız.
diyorsunuz -2001de 1 milyarmış- hem de
Kullandırmadınız." diyorsunuz. Bakın, 34 milyar TL
sübvanse edilen tarım kredileri Ziraat Bankası tarafından
kullandırılmıştır. 24 milyar TL -esnaf kredileri-
sübvanse edilerek esnafa kullandırılan krediler -Halk Bankası-
tarihî rekordur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
İşleri bozuk ondan kredi kullanıyor. İşi iyi olsa
kredi mi kullanır?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bunlar 2001,
2002de kapalıydı. Esnafa kullandırılan, çiftçiye
kullandırılan krediler, kooperatifler; hepsi
kapanmıştı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
İşleri bozuk, esnaf perişan, ondan kredi kullanıyor.
İşi iyi olan kredi kullanır mı ya? İşi iyi olan
kredi kullanır mı? Yapma.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) Bugün
bakın, bu ülkenin kredilendirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Bu,
esnafın, tarımın en fazla kredilendirildiği, sübvanse
edildiği dönemdir. Dolayısıyla bunu bilmemiz lazım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
84üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/4/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, Demirören Grubuna bir
kamu bankası olan Ziraat Bankasının
sağladığı 675 milyon dolarlık kredinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Kavcıoğlu, size bir söz
vereceğim. Konuşmanızla ilgili bir açıklama yapmak
durumundasınız.
Buyurun, yerinizden bir dakika.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlunun,
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; konuşmamdan sonra arada
da bazı milletvekili arkadaşlarla konuştuk, kendilerine de ifade
ettim. Tabii, orada, ben bankacıyım, bankacılıkla ilgili
teknik ağırlıklı bilgi verirken diğer hatiplerin
ısrarla söylediği bazı konularda, bilgi eksikliği
anlamında, cahilce derken hiç kastım kişileri cahil ya da o
şekilde nitelemek değil. Dolayısıyla orada o anlamda bir
anlaşılma olmasını istemem. Bilgi eksikliği
anlamında, ısrarla, söylediğimizi,
anlattığımız şeyi hatiplerin çıkıp tekrar
öyle olduğunu söylemeleri neticesinde cevaben konuşurken söylediğim
bir ifadedir. Cahil anlamında kimseye bir kastım
olmamıştır. Bunu tekrar ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavcıoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 11/4/2018 tarihinde Eskişehir Milletvekili
Cemal Okan Yüksel ve arkadaşları tarafından, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesinde yaşanan elim olayın tüm yönüyle
açığa kavuşturulması ve bu cinayete sebebiyet veren
etkilere önlem alınabilecek koşulların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11.4.2018
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
11.4.2018 çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel ve
arkadaşları tarafından Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde
yaşanan elim olayın tüm yönüyle açığa kavuşturulması
ve bu cinayete sebebiyet veren etkilere önlem alınabilecek
koşulların araştırılması amacıyla 11.4.2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1854 sıra
no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11.4.2018
Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Cemal Okan Yüksel konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz
perşembe günü hepimizi yasa boğan, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesinde 4 gencecik akademisyenin ölümüyle sonuçlanan bir katliam
yaşandı. Bununla ilgili bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin grup önerisiyle ilgili
konuşacağım.
İlk önce olayla ilgili bir bilgi vereyim çünkü
sonunda oy kullanacaksınız. Ne şahsımın ne de partimin
âdeti değildir sağa sola Bu, FETÖcüdür; bu,
Fetullahçıdır. diye beyanda bulunmak ama ben konuyu inceledim. Bu
olayı gerçekleştiren katil, tipik bir Fetullahçı. Nereden bunu
çıkarıyoruz? Volkan Bayar -katilin ismi- FETÖnün soruları
sızdırdığı 2006 ALES sınavında derece
yapmış beyefendi. Akabinde, Millî Eğitim Bakanlığında
Fetullahçı terör örgütünün çok etkin olduğu bir dönemde Amerikaya
Denver Üniversitesine eğitime gönderilmiş. Orada
başarılı olamadığı hâlde, yönetmelikler izin
vermediği hâlde getirilmiş, Tokatta üniversitede araştırma
görevlisi yapılmış. Daha sonra Osmangazi Üniversitesine naklen
atanmış. Çok daha önemlisi, 15 Temmuz gecesi üniversiteye
gitmiş, odasındaki bilgisayara format atmış. Bunu da
götürmüş, rektörlüğe vermiş.
15 Temmuzdan sonra 100den fazla akademisyeni
FETÖcü olmakla itham ederek ihbar etmiş ama ihbarda çok önemli bir yöntem
kullanmış -ismini buradan vermeyeceğim, soran olursa
verebilirim- Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekiline
ulaştırmış bu 100den fazla kişiyle ilgili
ihbarlarını, o vekil de Emniyet Müdürlüğüne gereğinin yapılması
ricasıyla bunları iletmiş. Daha sonra, bunun şikâyet
ettiği herkesle ilgili yargılama yapılmış,
tutuklamalar yapılmış, hemen hemen hepsi ya YÖK kararıyla
ya üniversite tarafından ya da KHKyle işten atılmış.
Daha sonra, bu yargılananların, yargılaması bitenlerin
hepsi beraat etmiş ama YÖK bunları daha hâlen de işe iade
etmiş değil.
Fakat, bu arada, ihbar edilenler de bu katille
ilgili üniversiteye şikâyet dilekçelerinde bulunmuş. Çok ilginç,
şikâyet dilekçelerinin hiçbiri işleme alınmamış,
kaydedilmemiş; bu adam korunmuş ve kollanmış. Sonunda
-artık kendisine nasıl bir garanti verildiyse- 5 Nisanda
hakkında yapılan bir şikâyetle ilgili ön inceleme için ifadeye
çağrılmış. Adam bunu sindirememiş çünkü kiminle ne
pazarlık ettiyse, nasıl korunup kollanacağı sözü
aldıysa bunu kendine yedirememiş. Kendi hakkında bir
soruşturma olacağına inanmadığından
öfkelenmiş, eline silahını almış, 4 akademisyeni 23
kurşunla delik deşik etmiş. Bu katliam, Türkiyede kol gezen
ihbarcılık, iftira ve şiddet atmosferinin ete kemiğe
bürünmüş hâlidir arkadaşlar.
Peki, bu katil, ifadesinde ne demiş biliyor
musunuz? Üzülerek okudum: Sayın Cumhurbaşkanımı dinledim
ve 103 kişiyi ihbar ettim. Sonra bana sahip çıkmadılar, ortada
kaldım. Son KHKyle bize tanınan silah kullanma yetkimi kullandım.
El insaf, el insaf
Arkadaşlar, Fatih Özmutlu, Mikail Yalçın,
Serdar Çağlak, Yasir Armağan
Hepsinin hayalleri vardı, hepsinin
aileleri ve çocukları vardı. Mikailin küçücük, engelli bir
bebeği var. Bizim onlara hesap vermemiz lazım. Dosyada, kimi ya da
neyi korumak için olduğunu bilmiyorum, gizlilik kararı verildi.
Cinsel istismar yok, devletin güvenliğiyle ilgili bir şey yok;
açıklamalara göre ruh sağlığı yerinde değil. Niye
gizlilik kararı verildi, bilmiyorum.
İşte, grup önerimizin konusu bu, bu konuyu
araştıralım diyoruz. Bu çocuklara hesap vermemiz lazım,
bunun hesabını vermemiz lazım. Bunu kim korudu, kim
kolladı; buna bakmamız lazım. Lütfen, bu sefer ellerinizi
alışık olduğunuz gibi değil, mağdurlardan yana
kullanın ve araştırma önergemize destek verin.
Açıkça söylüyorum: Destek vermeyen herkes, bu
eli kanlı katilin suç ortağıdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, bir dakika
Lütfen süresi içinde tamamlayın.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin CHP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi,
Cemal Bey konuşurken şüphesiz kendi zihninde farklı bir
bağlama yerleştirmiştir diye düşünüyorum, bu işleri
bilen bir arkadaşımız. Cinayet işleyen bir katil,
sorgusunda, kendisini kurtarmak adına Neye müracaat edersem benim için
faydalı olur. mantığı çerçevesinde birtakım
beyanlarda bulunuyor. FETÖ denilen bir terör örgütü var ve buna ilişkin,
toplumsal duyarlılığa atıf yapan
Cumhurbaşkanımızın ifadelerine o katilin kendini kurtarma
adına yapmış olduğu gönderme, bağlamı
itibarıyla doğru bir gönderme değil. Sayın
Cumhurbaşkanı, elbette FETÖye karşı mücadelede
üstlendiği siyasi rol gereği bu toplumsal duyarlılığa
atıf yapar, insanları buna çağırır ama bunları
değerlendirecek olan, yargıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tamamlayabilir
miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle, insanlar,
rastgele, gitsinler, jurnalcilikte bulunsunlar, birbirlerini ihbar etsinler,
böyle bir şey söz konusu değil. Türkiyede bir yargı
mekanizması var, kim ne yaparsa imzalı, isimli olmak kaydıyla
müracaat ettiğinde, birisini ihbarda bulunduğunda haksız
çıkarsa karşılığı var, haklı çıkarsa
hukuk zaten gereğini yapar. Dolayısıyla pratikte
anlamını kazandığı yer, hukuktur. Bunları
birbirine karıştırmamak gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
Bir caninin kendisini haklı çıkartmak için
gösterdiği gerekçeler, en az yaptığı iş kadar
korkunçtur. İtirafında Bana verilen silah kullanma hakkını
kullandım. derken aslında İçişleri Bakanının
Siz gereğini yapın, ben arkanızda duracağım. sözünü
arkasına alarak konuşuyor. Bu kişi, bunu söylerken
İçişleri Bakanının söylediği sözü arkasına
aldığı şekliyle hâlâ orada olmasının da nedeni
aslında bu siyasi partinin genel başkanıdır.
Sayın Başkan, burada
arkadaşımızın getirdiği önerge çok açık bir
şeydir. Toplumda fiilî bir durum yaşanıyor, insanlar
birbirlerini ihbar ediyorlar ve algı konusunda yaşanan
sıkıntılar nedeniyle şu anda cinayetler işleniyor.
Bununla ilgili, işlenmiş bir cinayetle ilgili, elbette yeri
adalettir, adalet saraylarında konuşulacaktır, mahkemelerdir.
Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiç mi bunda katkısı
olmayacaktır? Parlamento olarak biz bunu hiç mi
araştırmayacağız? Bu konuya bu gözle de
bakılmasını rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, ben de kayıtlara geçsin diye söz aldım.
İçişleri Bakanı burada yok,
söylemiş olduğu ifade Ben arkanızdayım. denildiği,
düşünüldüğü, yerleştirildiği bağlam itibarıyla
olsaydı o katil şimdi serbestti ama yargılanıyor ve hak ettiği
cezayı alacak. Dolayısıyla burada farklı bir durum söz
konusu. Sayın İçişleri Bakanının beyanıyla bu
olay arasında böyle bir illiyet bağı kurmak mümkün değil.
Hiç kimse kendisi eline silahı alıp Adaleti ben
gerçekleştiriyorum. şeklinde bir karar alamaz, bunu uygulayamaz.
Bunu yaparsa cezasını görür, yargı da bunu takip eder.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, izin
verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Çok önemli bir konu olduğu
için ifade ediyorum.
İçişleri Bakanının bu
beyanları bütün kamuoyunda yer almıştır, kendisi de inkâr
etmemiştir. Bugün grup başkan vekilimizin ifade ettiği
şeyse İçişleri Bakanının söylemiş olduğu
sözün arkasında şu anda durmadığıdır. Mevcut
İçişleri Bakanı zaten bugüne kadar söylediği hiçbir sözün
arkasında durmamaktadır. Elbette bu katile cinayeti işletecek
sözleri söyleyip arkasında durmayacağı da aşikârdır.
Bunu tüm toplum biliyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, ben de...
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Dün ben
açılış konuşmasında Osmangazi meselesine
değinmiştim o bağlamda. Bir kere burada sorumluluğun,
illiyetin böyle doğrudan kurulamayacağını söylüyor ama biz sonuçta
Hükûmetin bu konudaki yaklaşımlarının kesinlikle net
olduğunu söylüyoruz. Osmangazi olayında -katliam olması bir
kere, 4 kişi yani 2den fazla- cinayet sanığı nasıl
tutuklanmaz? İçişleri Bakanı çıkıp toplumun önünde
Tutuklanmasın. diyemez. Burada silahlanma, teşvik,
ihbarcılık, bu paralelde yapılan ihbarların ciddiye
alınması, bu cinayetlere giden yolu açmıştır. Fakülte
koridorlarında bağırmalarını söyledim dün. Bir silaha,
bir kurşuna bakar. demiş bu FETÖcüler ve Volkan Bayar hakkında
rektöre yapılan hiçbir ihbar ciddiye alınmamış ama aksine,
yanılmıyorsam 103 kişi onun ihbarıyla görevden
alınmış ve ihraç edilmiştir. Şu anda rektör hâlâ
görevdedir. Biz rektörün de derhâl, nasıl atandıysa...
BAŞKAN Rektör istifa etti sanıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bugün mü
istifa etti?
BAŞKAN Evet, öyle bir haber okudum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ettiyse
de duymadım. Yani o, bir çözüm değil ama en azından bir
adım olmuştur. Bu nedenle Hükûmet bizce öz eleştiri vermelidir,
bu muhbirliği önleyecek bir mekanizmayı kendisi de düzenlemelidir
diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yüksel, sizin talebiniz nedir?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkanım, 60a göre bir bilgilendirme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden buyurun lütfen, bir dakika.
30.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Sayın
Başkan, Naci Bostancının tabii, bir refleksle Sayın
Cumhurbaşkanını koruyor olması doğaldır ve
hakkıdır. Fakat açıklamasında şunu söyledi: Hiç kimse
aklına esip de eline silah alıp kafasına eseni yapamaz.
Yapabilir, bu da 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle getirildi.
Sivil kişiler birtakım terör örgütlerini, terör eylemlerini
bastırmak için silah kullandıklarında cezai sorumsuzluk
sahibiler yani bu, 15 Temmuz gecesi için çıkarıldı. Ama
yarın herhangi bir FETÖcüyü, FETÖcü olduğu iddia edileni eline
silah alıp katleden bir kişiye de bu mantıkla bir kanun hükmünde
kararname çıkarılabilir. O yüzden bilgi eksikliğini tamamlamak
istiyorum, bu arkadaş bunu söyledi, 696 sayılı KHKyle bana
tanınan hakkı kullandım. dedi.
O yüzden ben önergemize başta Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerinin destek vereceklerine inanıyorum
ve talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bostancı, yalnız,
o KHKyle tanınan bağımsızlık, silah edinme, 15 Temmuz
gecesiyle ilgili bir şey yani o kişi
(CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın,
konuşuyoruz, ben de fikrimi söyleyeyim, siz de söyleyin fikrinizi,
kimsenin burada bir katili savunacak hâli yok herhâlde.
Buyurun Sayın Bostancı.
31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yükselin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, sadece 696 değil, 8 tane KHKde -bunların hepsi
gerçi Meclisten geçti ama- 696 çıkmadan önce bu Meclisten geçen KHKlerde
de aynı ifade vardı.
BAŞKAN Evet, ona dayanarak söyledim zaten.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu ifadeler,
sadece 15 Temmuz ve en fazla 16 Temmuza intikal eden olaylar için geçerlidir,
17 Temmuz için geçerli değildir; bunlar defalarca söylendi. Ve şu
anda o kişi yargılanıyor, yargılanacak ve hakkettiği
cezayı alacak, kendisi ne derse desin, onun beyanlarını burada
esas alan ve sanki burada bir meşruiyet varmış şeklinde bir
değerlendirmeyi yapmayı da doğru bulmam.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 11/4/2018 tarihinde Eskişehir Milletvekili
Cemal Okan Yüksel ve arkadaşları tarafından, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesinde yaşanan elim olayın tüm yönüyle
açığa kavuşturulması ve bu cinayete sebebiyet veren
etkilere önlem alınabilecek koşulların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy konuşacaklar.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, böylesine üzücü bir olayla
karşılaşmak, memleketin tamamını yoğun bir
düşünceye yönlendirmiştir. Bir öğretim üyesi olarak
üniversitelerin bu tür olaylarla gündeme geliyor olmasından her bir
milletvekilimiz ve her bir vatandaşımız gibi biz de üzgünüz ama
daha da çok, oralarda mesai harcayan, öğrencileriyle beraber hakikati
arama peşinde, bilimin bir parçası olma hususunda gayret eden
üniversitelerin bu tür olaylarla gündeme gelmesi, çok can sıkıcı
bir durumdur.
Üniversiteler, farklılıkların
birlikteliği ile ortak akıl ve etik değerler, evrensel normlar
doğrultusunda aydınlanmayla ismi müsemma kurumlar olması gereken
yerlerdir. Toplumsal sorunlara çözüm üretmesi gereken yerler, sorunun bir
parçası olmaya başlamışlarsa orada iyi gitmeyen, doğru
gitmeyen şeyler, ihmaller vardır. Bu ihmalin gereğiyle ilgili bu
konuyu en yüksek düzeyde Sayın Genel Başkanımız grup
konuşmasında bu hafta yüksek sesle dile getirmiş ve problemin
çözümüyle ilgili bazı hususları hatırlatmıştır.
Bu konuda FETÖ'cülük yaftası ve şikâyet müessesesinin hangi noktaya
geldiği ortadadır. Bu hususta alınması gereken tedbirler ve
kriterlerin gözden geçirilmesi hususunda da beş maddelik bazı
hatırlatmalar yapmıştır. Bunu bir şekliyle kamu
bürokrasisinin ve yüksek siyasetin dikkatine sunmak istiyoruz. Ama bu arada
şu hakikatinin altını çizmek lazım: Adı geçen
üniversitemizin dışında başka üniversitelerde de adi
olaylarla ilgili vakalar vardır. Bugün yine bir üniversitede bir
öğretim üyesi doçentin bir öğrencisiyle ne olduğu belli olmayan
bir hadiseyle gündeme gelmesi, önce bir cinayet, sonra bir intihar vakası.
Üç dört gün önce de başka bir üniversitede bir öğretim üyesi
değil, öğrencinin, öğretim üyesi adayı bir öğrencinin
başka bir mekânda cinayete kurban gitmesiyle ilgili problemler
vardır.
YÖKün ve YÖK Denetleme Kurulunun, Millî
Eğitimin üniversiteleri daha yüksek düzeyde takip etmesi, özellikle de YÖK
Denetleme Kuruluna işin ehli, konunun takipçisi, denetlemeden anlayan
arkadaşların getirilmesi ve bu konunun üzerinde durulması
gerekiyor. Yani burada sancıyı fark ederek YÖKün olağanüstü
toplantıyla konuyu gündeme getireceğini ve YÖK Genel Kurulunu
yarın itibarıyla toplantıya davet ettiğini basından
öğrenmiş bulunuyoruz. Bu konunun nesnel gerçeklik üzerinden çok
yüksek bir titizlikle takibi ve YÖK Denetleme Kurulunda, sadece akademik
kökenli uzmanların değil, bürokrasiden gelen, denetlemeyi bilen
arkadaşların da özellikle bu konular içerisinde görevlendirilerek
konunun takip edilmesi gerektiği hususunda biz de görüşlerimizi ifade
etmiş oluyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, Genel Kurulu
selamlıyorum.
Aslında Türkiyede toplumsal çöküşün
izlerini ihbarcılığın,
kayırmacılığın hangi noktaya geldiğine bakarak
anlayabiliriz. Önceden bir utanç meselesi olan ihbar, şimdi bir itibar
kaynağı hâline dönüşmüş. Halka şöyle bir mesaj
veriliyor: Kariyer mi yapmak istiyorsunuz? Eğitim almanıza, iyi ve
dürüst bir çalışma hayatına falan gerek yok, aslında
ihbarcılık yapın. Vatandaşlığın bir arada
yaşama kültürünü teşvik eden bir statü olması gerekirken, tam
tersine İyi bir vatandaş olduğunuzu kanıtlamak
istiyorsanız ihbar edin. deniyor.
İhbarcılık öyle bir noktaya
vardı ki ihbar edenler de ihbar edilerek işten atılıyor ya
da Osmangazi Üniversitesindeki katliamda gördüğümüz gibi, ihbar
ettiklerinin işlerinden edilmesi, cezaevinde yatması da yetmiyor,
ihbarcılıktan gözü dönen kişi ihbar ettiklerinin
canını da istiyor.
Osmangazi Üniversitesindeki katliam, iddia
edildiği gibi, psikolojik problemleri olan herhangi birinin bir cinnet
hâli değil; akademisyenlerin belinde silahla dolaşabildiği bir
akademinin, kol kanat gerilen çeteci anlayışın, insanların
siyasetin himayesinde yozlaşmada gelebileceği sınırın
göstergesidir. Bu meseleyi münferit bir mesele gibi gösterme
telaşının, AKP'nin bu olaydaki sorumluluğunu katile
yıkarak kaçma çabasından başka bir şey
olmadığını düşünüyoruz.
Üniversitedeki akademisyenlerden birinin Volkan
Bayarla ilgili dilekçelerinin bile işleme konulmak istenmediğine
ilişkin isyanı basına yansıdı. Üniversite yönetimi ve
YÖK hesap versin isteniyor. Ben de bu çağrıyı yinelemek
istiyorum. Hesap verilecek olanlar sadece ölenlerin yakınları
değil, hesap verecek olanlar da sadece üniversite yönetimi ve YÖK de
değil; KHKlerle, kayırmacılıkla
yarattığınız düzen, körüklediğiniz kutuplaşma
nedeniyle hayatları hedef alınan herkes AKP siyasetçilerinin her
birinden tek tek hesap vermelerini istiyor. Hesap vermek, bir iki kişinin
istifası ya da bir iki özürle hallolabilecek bir mesele değildir;
beyanlarıyla, eylemlerle bu zincirin oluşmasına sebep olan
herkes sorumludur.
Volkan Bayar İhbar ettim ama bana sahip
çıkmadılar. diyor. Demek ki ihbarcılığı bir
şey bekleyerek yapmış, torpillerle eksiklerinin üzerini
örttüğü akademik kariyerini ihbarcılıkla taçlandırmak
istemiş. İhbarcılık, eksiklerini kapatmanın bir yolu
artık; suç işleyenler, istismarcılar, kadına şiddet
uygulayanlar ihbarcılıkla AKPye yanaşarak kendilerini
temizlemeye çalışıyorlar. Adam kadına şiddet
uyguluyor, Cumhurbaşkanına hakaret etti. diye ihbar ederek cezadan
kurtulmaya çalışıyor. Vatandaşın biri
hoşlanmadığı bir komşunun
yaptığını ihbar ederek onu takip ettiği yerde gözaltına
aldıracak bir duruma geldi. Açıkçası, bunu da geçtim, insanlar
birbirini ihbar etmek için aslında birbirini kollar hâle geldi. Geçen gün
basına da yansımıştı; bir otobüste birisi birinin cep
telefonunu izliyor, sonra arabayı durduruyor, bu cep telefonunu
dikizlediği kişiyi gözaltına aldırıyor. Yani öyle bir
duruma geldi ki apartmanda ayakkabılarını kapının
önüne bırakan komşusunu bile diğer komşusu
Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle ihbar eder duruma
geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bir cümlem kaldı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bu tablo, tek tek olayları ve kişileri aşan, bu ülkede
toplumun ve siyasetin hangi noktaya geldiği üzerine bizi düşünmeye
çağıran bir tablo. AKPnin yarattığı ihbar ve intikam
düzeni uzun bir süredir seri bir şekilde can almaya devam ediyor.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay konuşacaklar.
Buyurun Sayın Günay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde 4 üniversite mensubumuzu
kaybettiğimiz bu vahim olayla ilgili AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce şunu belirtmek
istiyorum: Bu vahim olayla ilgili tüm milletimiz, hepimiz yürekten
yaralandık ve hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz bir katliamla
karşı karşıya kaldık. Bu vesileyle, görev
şehitlerimizi saygıyla anıyor, Allahtan rahmet diliyorum;
ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı
diliyorum. Bir vatandaş, bir akademisyen ve bir siyasetçi olarak böyle bir
olayı kabul etmem mümkün değil. Acımız büyük, yaramız
çok taze; bu nedenle, hep birlikte olaya sağduyuyla yaklaşmalıyız
ve yargı sürecinin sağlıklı işlemesine izin
vermeliyiz.
Söz konusu şahıs hakkında devam eden
idari ve adli süreç içindeyiz. Soruşturma tüm boyutlarıyla devam
etmektedir. Bu menfur olay karşısında Eskişehir
Başsavcılığının, olayı tüm yönleriyle
değerlendirerek açığa kavuşturacağına güvenimiz
tamdır. Ancak şunu belirtmek isterim ki hiçbirimizin
kabullenemeyeceği bu tür olaylarla başlatılan
tartışmalar hem savcılık tarafından yürütülen
soruşturmayı zorlaştırmakta hem de birlik ve
beraberliğimize zarar vermektedir. Soruşturma sonucunda olay tüm
yönleriyle aydınlanacak ve sorumlular hukuk önünde hesap verecektir.
FETÖyle, FETÖ terör örgütüyle en büyük mücadeleyi
Sayın Cumhurbaşkanımız vermektedir. Kripto bir terör
örgütüyle mücadele ettiğimizi hatırlatmak ve herkesin de bu
mücadeleye destek vermesi gerektiğini vurgulamak isterim.
Gizlilik kararı ise hukuk çerçevesinde, CMKnin
153/(2)nci maddesi gereği alınmış olup bu tür
soruşturmaların sağlıklı işleyişi için
genelde uygulanan bir yöntemdir. CMK 153/(2)nin (a) bendinde 8 tip suç
sayılmıştır; bunlardan 1inci sırada Kasten adam
öldürme (madde 81, 82, 83) olarak belirtilmiştir. Burada katil de 4 masum
vatandaşı kasten öldürmekle suçlanmaktadır.
Burada art niyet aramak, hukukun
işleyişini sorgulamaktır. Bugün öğlen saatleri
itibarıyla Osmangazi Üniversitesi Rektörü, soruşturmanın
selameti için istifa ettiğini açıklamıştır. Öncelikle,
savcılığın yürüttüğü soruşturmanın
tamamlanması beklenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikada tamamlayın lütfen.
EMİNE NUR GÜNAY (Devamla) Bu olayın
aydınlatılması hayati önem arz etmektedir. Şehrin vekili
olarak menfur olayın tüm boyutlarıyla
aydınlatılmasının takipçisi olacağımı
belirtir, yüce Divanı saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
84üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde
yer alan 8inci maddeye bağlı ek madde 10 üzerinde önerge
işleminde kalınmıştı.
8inci maddeye bağlı ek madde 10 üzerinde
iki adet önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8nci
maddesiyle 6200 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 10un
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana
Van
Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı Altan
Tan
Batman
Bitlis
Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Burcu
Köksal Ömer Fethi
Gürer Okan
Gaytancıoğlu
Afyonkarahisar Niğde Edirne
Ali
Akyıldız Namık
Havutça Engin
Özkoç
Sivas Balıkesir Sakarya
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk önce Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tan. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün yetki ve sorumluluklarıyla ilgili yeni düzenlemelerle
alakalı olarak huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.
Tabii, Türkiyenin tarım
politikalarını konuştuğumuz vakit, en önde, birinci
derecede önümüze çıkan kuruluş Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiyede geçmişte,
işte Keban Barajından başlamak üzere -tabii, bundan daha
öncesinde Adana Seyhan Barajına, Karakaya Barajına, Atatürk
Barajına- bir çok baraja, sulama kanalına ve tarımla ilgili
önemli projelere imza attı; Türkiye Cumhuriyetinin en ciddi
kurumlarından birisi. Ama maalesef, Türkiye Cumhuriyetinin doğru
düzgün bir tarım politikası yok. Politikacılar sık sık
bu kürsüye gelirler, geliriz hepimiz ve bir kısmı da polemiklerle
süslü olan konuşmalar yaparız; işte, Türkiye tarım
ülkesiyken, saman ihraç ederken saman ithal ediyor. Samanın fiyatı
buğdayın fiyatını geçti. gibi veya hayvancılıkta
et fiyatlarıyla ilgili sürekli aynı polemikler oluyor.
Ben bunları tekrarlamak istemiyorum ama
söylemek istediğim bir şey var: Türkiyede bugüne kadar, bütün
hükûmetleri baz alarak söylüyorum, bizim neden doğru düzgün bir tarım
ve hayvancılık politikamız yok veya varsa nedir? Buyursun
Sayın Bakan, sayın yetkililer, Tarım Bakanı veya Devlet Su
İşlerinden sorumlu Sayın Bakanımız, diğerleri,
bunu bizlere anlatsınlar. Tek tek bunları saymak istemiyorum bu
beş dakikalık zaman zarfında. Dünyada bu işi doğru
düzgün beceren, doğru düzgün yapan ülkeler var; işte Amerika
Birleşik Devletleri var, Fransa var, İsrail var, Hollanda var. Ve
yine sık sık bir rakam verilir: İşte, Hollandanın
sadece tarım ve hayvancılıktan ihracatı 100 milyar
doların üzerinde, 120 milyar dolar civarında, her sene artıyor.
Bizim ise toplam ihracatımız 150 milyar dolar. TİGEMin
bünyesinde işte bir Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği var,
bütün bir Orta Doğuyu besleyebilecek kadar, 1 milyon 800 bin dönüm arazi
var, muhteşem araziler ama maalesef, buradan elde edilen verim çok çok az
bir oranda duruyor. Onun için, bizim acilen, önce, birbirimizi suçlamaktan,
karalamaktan ve çalakalem eleştirmekten önce, bir tarım ve hayvancılık
perspektifi ortaya koymamız lazım. Bütün bu dünya örneklerini, biraz
evvel de söylediğim gibi, Hollandasıyla, İsrailiyle,
ABDsiyle, efendime söyleyeyim, Fransasıyla, bütün bunları
değerlendirerek, bütün bunları göz önünde bulundurarak Bu, buğdayı
benden nasıl daha ucuza mal ediyor? Bu, sütü, eti, yağı, peyniri
nasıl benden daha ucuza mal ediyor? Nasıl benden daha fazla üretiyor?
Neye teşvik veriyor? Neyi engelliyor, neyin önünü açıyor? diye bunlar
konuşulmadan, tartışılmadan, burada doğru düzgün bir
zemine oturtulmadan, gerisi klasik kayıkçı kavgasından öte bir
şey değil.
Türkiye'nin bu potansiyeli var, bu imkânları
var. Mesela, biz çok uzunca bir dönem dünyada kendine yeten ve
dışarıdan tarım ve hayvancılık ürünleri ithal
etmeyen 7 ülkeden biriyiz diye övündük, maalesef o da bu tarih itibarıyla
artık geçerli değil. Hükûmetin -yani bence- en
başarısız olduğu yerler nedir diye sorarsanız -AK
PARTİ Hükûmetinin, on beş, on altı yıllık
iktidarın- bir, adalet, tamamen çöktü; iki, millî eğitim; üç,
tarım ve hayvancılık. Bu üç konunun acilen masaya
yatırılması lazım, her türlü parti mülahazasının,
fikrin, ideolojinin dışında, doğru düzgün bir ittifak
arayışı içinde olmamız lazım bu üç ana meselede.
Bu üç ana meseleyi söyledikten sonra da bir detay, daha
mahallî, yerel, lokal bir şey söyleyeyim: Mesela, Diyarbakırın
bugün sulanabilecek arazi miktarı 4,5 milyon dönüm civarında ama
maalesef, daha Silvan Barajı bitirilemedi, yıllardır devam
ediyor ve böyle giderse tarlaya su ancak 2025 senesinde gelecek. Bunun da bir
an evvel bitirilmesini istiyoruz ısrarla.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi
de Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle, sulama alanında
her şeyi Devlet Su İşlerine bırakıyoruz yani patron
Devlet Su İşleri olacak. İyi, güzel, yasanın özü bu. Tabii
ki önce Tarım Bakanlığına bağlı sulama
kooperatifleri eğer kendi kendilerini yönetemezlerse Devlet Su
İşlerine devrolacak. ibaresi de var. Yani bu ne demek? Yine
demokrasinin katli demek.
Köylerde sulama kooperatifleri kuruluyor, ilçe
merkezlerinde sulama kooperatifleri kuruluyor, seçimle işbaşına
geliyorlar, birbirlerini seçiyorlar, birbirlerini denetliyorlar. En üstte yine
denetleyen Devlet Su İşleri ama diyor ki: Yönetemezsen ben
alırım, ben yönetirim. İyi, güzel de bu suyun
parasını çiftçi niye ödeyemiyor? Acaba bunu düşündük mü?
Bakın, bugün dolar kaç para? 4 lira 20
kuruş. Mazot kaç para? 5,5 lira. Peki, çiftçiye finansman sağlayan en
önemli kurumların başında kim geliyor? Az önce burada
tartıştık, Ziraat Bankası geliyor. Ziraat
Bankasının amacı ne? Çiftçilere ucuz finansman sağlamak,
gazete patronlarına değil. Peki, Ziraat Bankası iki
yılı ödemesiz 700 milyon dolar parayı çiftçiye kredi olarak hiç
veriyor mu? Hayır. Bunun için 1 milyar 440 milyon dolar geçtiğimiz
hafta sendikasyon kredisi aldı. Yani dışarıdan yine 1,5
milyar dolar para getirdiler, bunu yandaşlara gazete satın
alsınlar diye dağıttılar. Çiftçinin hâlini gören var
mı? Çiftçinin maliyetlerini düşünen var mı? Çiftçinin gelirini
düşünen var mı? Çiftçinin maliyetleri sürekli artıyor.
Bakın, on yıl önce buğday 1
lirayı görmemişti, 80 kuruştu, hâlâ 80 kuruş ama on
yıl önce mazot fiyatı 1,5 liraydı, şimdi 5,5 lira oldu.
Yani siz bunlarda bir indirime gitmiyorsunuz, tam tersine zam
yapıyorsunuz. Ziraat Bankası görevi dışında her
şeyle uğraşıyor ama nedense dar gelirlilerle, ezilenlerle
uğraşmıyor. Bakın, az önce beni İpsala
İbriktepeden bir arkadaşımız aradı: Ziraat
Bankasından kredi veriyorlar emekli olabilmem için ama bütün maaşa
haciz koymasına rağmen, eskiden borçlarım olduğu için bana
kredi vermiyorlar. Şimdi soruyoruz: Acaba yandaşlara da böyle
incelemelerde bulunuyor musunuz, kredi sicil notlarına bakıyor
musunuz yoksa gücünüz gariban çiftçiye, dar gelirli emekliye mi yetiyor? Yani
siz, demokrasiyle seçilen sulama kooperatiflerine, vatandaşın kurduğu,
denetlediği, suyu dağıttığı sulama
kooperatiflerine sadece el koymayı biliyorsunuz. 1 dolar 4,20 TL oldu.
Peki, bu, tahminlere sığıyor mu acaba; 2023 tahmininizde var
mıydı bu? Bu senenin tahmini ne kadardı? Demek ki artık
istikrar kalmadı. Hiçbir şekilde Türkiyenin ekonomisini
düzeltemiyorsunuz, tarımsal dengelerini düzeltemiyorsunuz. Siz iktidara
geldiğinizde Türkiye tarım ürünlerinde ihracat fazlası veriyordu
yani dış ticaret fazlası veriyordu, dışarı
tarım ürünleri satıyorduk, az miktarda satın alıyorduk.
Şimdi çok fazla denge değişti, artık gıda ürünlerinde
bile net ithalatçı olduk. Biraz aklımızı
başımıza toplayalım lütfen. Bu destekleri biraz daha
çiftçiye aktarmaya çalışalım, suyu çiftçiye daha ekonomik bir
şekilde kullandıralım, çiftçinin tarlasına suyu götürelim;
barajlardaki çatlakları, patlakları yapmaya çalışalım.
Ama biraz da bırakın demokrasi olsun, kendi başına çiftçi
bu kooperatifleri kursun, yönetsin, genel kuruluna gitsin, demokrasiyi orada
öğrensin; elini kaldırsın, söz alsın, Siz bu kooperatifi
iyi yönetemediniz, biz daha iyi yönetiriz. diyebilsin. Ama siz ne
yapıyorsunuz? Diyorsunuz ki: Finansal ve mali yapıda bozukluk varsa
Devlet Su İşleri bu kooperatiflerin yönetimlerine el koyar. Yani
bunu lütfen yapmayın. Var olan demokrasiyi tabana yaymışken,
üreticiler kendi kendilerini seçebiliyorlarken buna devam etsinler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 10u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 11de üç
adet önerge vardır. Önergelerin ikisi aynı mahiyettedir.
İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle 6200
sayılı Kanun'a eklenmesi öngörülen ek madde 11in tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Dirayet Dilan Taşdemir Bedia Özgökçe Ertan
Adana Ağrı
Van
Ayşe Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
Aynı mahiyetteki önergenin diğer imza
sahiplerini okutuyorum:
Burcu Köksal Ömer
Fethi Gürer Ali
Akyıldız
Afyonkarahisar Niğde
Sivas
Engin Özkoç Namık
Havutça İrfan
Bakır
Sakarya Balıkesir
Isparta
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir
konuşacak.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) - Sayın Başkan, Genel Kurulu selamlıyorum.
Tarım yasası konuşulacak.
Aslında, bu konuda en fazla mağdur edilen illerden birinin vekiliyim.
Ben de bu gündemde aslında biraz Ağrı'nın tarım
sorunlarını ve ilimde yaşanan sıkıntıları
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Ağrı ilimiz
yıllarca aslında tarım kenti olarak bilinen bir kentti,
tarımsal nüfusuyla, üretimiyle, toprağıyla tam bir tarım
kentiydi; şimdi geriye tek, toprağını terk etmemek için
direnen kırsal nüfus kaldı. Ağrıda hâlâ nüfusun yüzde
48,9u kırsal kesimde yaşıyor yani yaklaşık 271 bin
kişi kırsalda yaşamını idame ettiriyor.
Bu arada aslında, şunu da sormak
istiyorum: Nüfusunun yarıya yakınının kırsalda
yaşadığı bir kent, nasıl olur da tarımdan elde
edilen hasılada 26 kademe içinde 21inci sırada yer alabilir?
Tarım için üretim alanı bakımından Türkiye'de 3üncü
sırada yer alan bir kent, tarla ürünleri veriminde Türkiye
ortalamasının nasıl bu kadar altında kalabilir?
Serhat bölgesi, kendiliğinden organik olma
özelliği taşıyan bir bölge olarak biliniyor. Buna rağmen,
ilimizde resmî olarak organik hayvancılık yapan tek bir çiftçi yok.
Organik hayvancılık için şimdiye kadar herhangi bir
bakanlık desteğinden yararlanılmamış. Çünkü bütün
destekler toprağı tembelleştiren, kentin ekonomisine bir
katkı sağlamayan yem ürünlerine veriliyor. Destekler seçim aracı
olarak kullanılıyor.
Ben 16 Nisanda Ağrıdaydım referandum
seçiminde. O dönemde köylülerden çokça telefon geliyordu, özellikle şunu
ifade ediyorlardı: Kaymakamların tehdit ettiğini, eğer
HDP'ye oy verirlerse üreticiye verilen destekleri, çiftçiye verilen destekleri
kesmekle tehdit edildiklerini ifade etmişlerdi.
AKP'li bir bakanın, vekilin, siyasetçinin
Ağrı tarımına ilişkin konuşurken araya savaş
övgüsü sıkıştırmadan, halkın üretim
yaptığı toprağa bir askerî zihniyetle yaklaşmadan
yaptığı tek bir konuşma yok maalesef.
Çiftçilerin sorunlarının güvenlikçi
propagandanın arasına süs gibi serpiştirilmediği tek bir
proje de yok maalesef. AKP'nin on beş yıllık
iktidarının Ağrılı çiftçiye nüfusun yarısına
olan bedeli ne peki? diye sormak istiyoruz. İşsizlik, borç, göç ve
iş cinayetleri. Bir tarım kentinin bitirilmesinin bedelini
Ağrı halkı yoksulluk ve ölümle ödüyor. Buna hakkınız
var mı? Ağrı halkına ait mülkleri
sarayınızın tapulu malı gibi bir bir satma iznini kimden
aldınız? Ağrı halkının yıllarca ekmek
kapısı olan şeker fabrikasının mülklerini satarken
Ağrı halkına sordunuz mu? BDDKnin en son ağustos
ayında açıkladığı verilere göre, Ağrıda
şu anda tam 80.304 kredi ödenmediği için takibe
alınmış. Bireysel kredi riskinin en yüksek olduğu 4üncü il
Ağrı. On beş yıldır ülkenin ne var ne yok bütün
kaynağına el koyup hükmederken Ağrıda sağlayabildiğiniz
başarı, Ağrılıları borç batağında
zirveye taşımak mı?
İşsizlik Ağrıda artık
neredeyse bir kader olmuş, insanlar iş bulma umudunu aslında
Ağrıda çoktan yitirmiş. Ağrıdaki her 100 erkekten
11i iş bulmak için kenti terk etmek zorunda kalıyor, büyük
şirketlere ait inşaatlarda çalışıyor,
Ağrılı işçilerin canı üzerinde bu inşaatlar
yükseliyor, her ay ortalama 3-4 Ağrılı işçi bu iş
cinayetlerine kurban gidiyor.
2009-2010 yılları arasında her 1.000
kişiden 14ü Ağrıyı terk ederken son yıllarda bu
sayı 30 bin civarına ulaşmış bulunuyor yani
Ağrıda her yıl 30 bin kişi Ağrıyı terk ederek
farklı illere gitmek zorunda kalıyor. Ağrının nüfusu,
yine bu nüfusun dışında da
Zaman kalmadığı için
ben bunları geçeceğim.
Türkiye'de tarım ve hayvancılık
bitirilirken AKPli vekiller, siyasetçiler ne zaman Ağrıya
gelirlerse hep tarımı kurtaracaklarmış gibi mesajlar
veriyorlar, sosyal medyada paylaşımlarda bulunuyorlar. Türkiyede
tarım ve hayvancılık dibe çökerken Ağrılı
çiftçiye özel bir yasa mı çıkaracaksınız? Ağrının
köyleri parsel parsel satılırken, halkın şeker
fabrikasına bağlı mülkleri özelleştirilip halkın
elinden alınırken gökten toprak mı
yağdıracaksınız? Bu oyalanmaların tek sebebi,
halkın tepkisini önlemek, onları hep bir değişim beklentisi
içinde tutmak. Şeker fabrikaları zarar ediyor. diyerek
fabrikaları peşkeş çekiyorsunuz. Ağrı halkına
sesleniyorum: 2002 yılından beri devlet bütçesinden şeker
fabrikalarına 1 kuruş para aktarılmamıştır;
fabrikalar zarar etmiyor, satışa hazırlamak için zarar
ettiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Son cümlem Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Taşdemir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Ağrı gibi küçük ölçekli fabrikalar da en fazla bir yıl içinde
kapatılacak, 35 bin çiftçi emeksiz bırakılacak.
TEDAŞın özelleştirilmesinden Ağrı halkı ne fayda
gördüyse şeker fabrikasının özelleştirilmesinden de eminim
ancak o kadar fayda görecektir.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Isparta Milletvekili Sayın İrfan Bakır konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bakır. (CHP
sıralarından alkışlar)
İRFAN BAKIR (Isparta) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen kıymetli
vatandaşlar; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
90lı yılların başında
DSİ tarafından işletilen 1,3 milyon hektar alan için
DSİnin toplam yatırımlarının yüzde 28i sulama
tesislerinin bakımı, onarımı ve personel giderlerine
harcanıyordu. Bunun DSİ tarafından işletilememesi mutsuz
çiftçiler yarattı, ürün verimliliğinde önemli ölçüde
düşüşler yaşandı, bu da ekonomiyi etkiledi. Bu nedenle
tesislerin, sulama birliklerinin devredilmesine başlandı. Böylece
sorunların büyük bir bölümü giderildi. Sulama birlikleri de bu süreçte
tecrübe ve kendine güven kazandı. Tesislerin bakım ve
onarımının yanında, suyun programlı ve sürdürülebilir
şekilde dağılımı yapılır hâle geldi. Şimdi,
bu kanunla, alınan bu yol bir çırpıda yok edilmek isteniyor.
Sulama birlikleri, sulama sahasında arazisi
bulunan ve sulama faaliyetlerinden faydalanan çiftçilerin bir araya gelerek
oluşturduğu, milyonlarca çiftçinin rızkına hizmet eden
kuruluşlar ancak tasarıdaki maddeler bunu hiçe saymaktadır.
DSİnin teklifi üzerine Bakan tarafından onaylanan sulama
tesislerinin belediyelere veya il özel idarelerine devredilmesi, su yönetim
hakkını asıl hak sahibinden alarak
siyasallaştıracaktır, sulama tesislerinden yararlanma hakkı
gasba uğrayacaktır. Sulama birliği meclis yönetim kurulu,
denetim kurulu, başkanlık gibi birlik yönetim organları da
ortadan kaldırılacak, yerine atanmış bir birlik
başkanı getirilecektir. Böylece parayı veren çiftçinin sulama
konusunda söz hakkı kalmayacaktır. Getirilen başkan DSİden
emir alacak, işler kamu yararına göre değil, kişi
yararına işleyecek.
Bu tasarıdan anlaşılan, birliklerin
özelleştirilmeye doğru gittiğidir. Tamamen kâr amacı
güdüleceği, hasat beklenmeden su kullanım hizmet bedelinin talep
edileceğinden üreticiler üretim sıkıntısı çekerek
büyük bir külfet altına gireceklerdir. 2.500ün üzerindeki sulama
kooperatifinin denetim ve gözetiminde, 478 sulama birliğinin
tamamının devriyle yönetim, denetim ve gözetiminde şimdiye kadar
nasıl sorunlar oldu da bu tasarı hazırlandı? Eğer
sorun varsa bunlar DSİye devredildiğinde giderilebilecek midir yoksa
DSİnin her türlü kapasitesini aşan bu durum yeni sorunlar mı
getirecektir? Meclise getirilen tasarıdan anladığım, bu
soruların cevabı ne yazık ki sizde de yok.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre
Türkiye genelinde alansal yağış miktarı 2009dan bu yana
yüzde 20 azaldı. Aynı verilere göre Aralık 2017de
yağışlar ise normal sayılan miktarın yüzde 29 gerisine
düştü. Kısaca Türkiye her geçen yıl su fakiri bir ülke olmaya
daha da yaklaşıyor. İklim değişikliğinden en çok
etkilenen ülkelerden biri olan Türkiyede kuraklık tehlikesi her geçen
yıl biraz daha artarken biz tarım amaçlı kullanımlarda su
kayıplarının önlenmesiyle ilgilenmeliyiz. Etkin su kullanımı
için neler yapılmalı, havza düzeyinde su kaynaklarının
geliştirilmesinde ve su kirliliğinin önlenmesinde nasıl
politikalar uygulanmalı diye kafa yormalıyız. Ama bu
tasarı, tabiri caizse Su nasıl yanlış
kullanılır? kılavuz olmuştur. O nedenle bu mesele sadece
çiftçi sulama birlikleri meselesi değil, ülke ekonomisi meselesidir,
tarım cenneti olan Türkiyenin üretim meselesidir.
Madde 52de 6172 sayılı Kanunun ek madde
1 (8)inci fıkrasında Birlikler birinin tüzel kişiliği
altında birleştirilebilir. Birliklerin birleşme öncesine ait
mali ve cezai sorumlulukları devam eder. deniliyor. Buradaki sorun
birliklerin siyasallaşması, memnun olunmayan, kendi görüşüne
uygun olmayan birliklerin fesih olması. Pompajlı birlikler ile cazibe
birlikleri birleşmeye kalktı. TEDAŞa borçları ve güvence
bedeli büyük meblağlar tutan -1-2 milyon TL- birlikleri acaba cazibe
birlikleri kabul edecekler mi? 6172 sayılı Kanunun 9uncu maddesi
başlığıyla değiştirilmiş, (3)üncü
fıkranın (b) bendinde komisyon marifetiyle ihaleyle üçüncü
kişilere yaptırılmasına ve borç kullanımına karar
verilmiştir. Öncelikle birliklerin yaptığı işlemleri
kendilerinin yaptırması esas olması gerekir. DSİnin bunu
yapmaya yetecek kapasitesi, gücü vardır; makine, maddi insan gücü
vardır. Esas olan, bir kamu hizmeti olan sulamanın kamu kurumu
tarafından yerine getirilmesidir. Ancak bazı istisnalarla kurumlar
için özel sektöre de bu işin yaptırılması söz konusu
olabilir. Burada esas olan, ihalelerin belli objektiflik, tarafsızlık
gibi esaslara dayanmasıdır, bugünkü mevzuatımız buna olanak
sağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sayın
Bakır.
İRFAN BAKIR (Devamla) 4734 sayılı
Kanundaki açık ihale yöntemiyle bazı işlerin
yaptırılması mümkün olabilir. Davet usulü ya da diğer
yöntemlerin kesinlikle kullanılmaması gerekir. Davet usulü gibi
yöntemlere olanak sağlayan bu değişiklik önerisi adil,
hakkaniyetli ve doğru bir düzenleme değildir, bu durumun kesinlikle
düzeltilmesi gerekir. Bu yöntemle tarımda sulamada da yandaşlık
ve particilik ortaya çıkar. Bu da bütün toplum için tarımsal üretimin
azalması gibi bir sonuç doğuracaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi geçmişte olduğu
gibi bugün ve yarın da vatandaşın yaşamını
kolaylaştıracak çözümler üreten, doğaya ve çevreye önem veren
her türlü uygulamanın destekçisi olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
3.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Kırklareli Roman dernekleri üyelerine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kırklareli Roman Derneklerinin üyeleri şu anda Meclisimizi ziyaret
ediyor, kendilerine hoş geldiniz diyoruz. (Alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesindeki EK MADDE 11in ikinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı Mustafa Mit Mehmet Erdoğan
Adana Ankara Muğla
Saffet Sancaklı Baki Şimşek Ruhi
Ersoy
Kocaeli Mersin Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı konuşacaklar.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8inci maddenin ek 11i üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu, Sulama tesislerinden izinsiz olarak su
kullananlara, izinli kullanım olması hâlinde alınması
gereken işletme ve bakım ücretinin yüzde 50 fazlası
alınır. deniliyor burada. İzinsiz su kullanmaya tabii ki
karşıyız. Herkes eğer sulama tesisinden faydalanıyorsa
bedelini de ödemeli. Ancak sulama tesisinin olduğu yerde,
tarlasını sulama tesisinden sulayamıyor ve atık su, drenaj
kanalına dökülmüş, oradan ırmağa, ırmaktan da denize
gidecekse bu drenaj kanalına veya ırmağa motopomp kurmuş
veya santrifüj kurmuş, traktörüyle mazot yakarak su çekiyorsa bu çiftçinin
de cezalandırılmaması gerekir, ücretsiz bir şekilde oradan
suyunu alıp tarlasını sulaması gerekir. Çünkü o su zaten
boşa giden bir su yani netice itibarıyla tarladan ayak
sularının aktığı ve denize kadar gidecek olan bir su.
Bundan dolayı çiftçiden ücret istemek, hatta bunun üzerine bir ceza uygulaması
getirmek doğru değil. Burada, çiftçide bir mağduriyet
oluşacağı kanaatindeyiz. Onun için bu maddenin metinden
çıkarılmasını teklif ettik. Eğer kabul ederseniz,
tensip buyurursanız gelin bu maddeyi hep birlikte metinden
çıkartalım, çiftçinin lehine bir şey yapmış
olalım.
Yine, destekleme ödemesine hak kazananların
sulama borcu varsa, bankaya yazılarak destekleme ücretlerinden sulama
borcunun kesilmesi bu maddeye konmuş. Şimdi, Sayın Tarım
Bakanı -dün de söyledim- Prim desteklerinin ne kadar verildiğini
çiftçinin bilmesi lazım. diye Komisyonda bir görüş belirtmişti
ki doğru da bir görüş belirtmişti aslında. Ben de
Sayın Bakanın bu görüşünü destekledim çünkü prim destekleri
çiftçiye doğrudan doğruya ödenen desteklerdir. Özellikle de mart ve
nisan aylarında, çiftçinin paraya en çok ihtiyacı olduğu, gübre,
mazot, tohum alacağı bir dönemde ödenen paradan siz eğer sulama
ücretinin gecikme borcunu keserseniz bu çiftçiye yapılan büyük bir
haksızlık olur. Sulama birliklerine bu hakkı vermediniz. Sulama
birlikleri zarar ediyor. dediniz ve kapatıyorsunuz. Şimdi, onlara
vermediğiniz hakkı Devlet Su İşlerinin işleteceği
birliklere vererek hem çiftçinin alacağı prim desteğini elinden
almış oluyorsunuz hem de bir adaletsizlik oluşmuş oluyor.
Dolayısıyla, bunları doğru bulmuyoruz, doğru
bulmadığımız için de bu metinden
çıkarılmasını talep ettik.
Hani, buraya çıktığınız
zaman, prim desteklerinin ne kadar çok ödendiğinden, çiftçiye ne kadar çok
destek verildiğinden bahsediyorsunuz. Yarın, böyle bir kesinti
olduğunda çiftçiye bunu nasıl izah edeceğiz? Çiftçi, paraya en
çok ihtiyacı olduğu dönemde, bu prim destekleri bankaya
geldiğinde, hesabında haciz var diye gidip parasını
alıp kullanamayacaksa bunu çiftçiye nasıl anlatacağız
değerli arkadaşlarım? Bunu ben size soruyorum. Yani Sayın
Tarım Bakanı çok doğru ve haklı bir çıkış
yapmıştı ancak o çıkışının
arkasında duramadı. Ben, Sayın Tarım Bakanını o
çıkışının arkasında durmaya davet ediyorum.
Çiftçinin temsil edildiği bakanlık Tarım
Bakanlığıdır. Tarım Bakanlığının
da çiftçinin bu hakkını koruması lazım.
Dolayısıyla, prim desteklerinden sulama borcunun kesilmesi doğru
değil değerli arkadaşlarım. Gelin, hep birlikte bunu bu
metinden çıkaralım ve çiftçinin lehine olumlu bir iş
yapmış olalım. Çiftçinin aleyhine değil, lehine, olumlu bir
iş yapmış olalım.
Yine DSİ veya işletme ve bakım
sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişiye ödenir. diyor. Bu
gerçek veya tüzel kişi kim? Kime bu para ödenecek? DSİ bu parayı
alıp o kişilere mi ödeyecek? Bunların hepsi ucu açık
şeyler. Bunların yeniden düzenlenmesi ve maddenin komisyona çekilip
tekrar görüşülmesi gerektiğine inandığımız için
bu şekilde önergemizi verdik. Tensip buyurursanız, gelin, bu metni
sizlerin de katkılarıyla, oylarıyla bu maddeden
çıkaralım, tekrar yeniden görüşelim ve kanuni çerçeveye koyarak
çiftçinin hakkını koruyarak çiftçinin lehine bir kanun düzenlemesi
yapalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Varlı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
4.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Aydın
Roman dernekleri üyelerine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu arada
Aydın Roman Dernekleri de Genel Kurulumuzu teşrif ettiler, onlara da
hoş geldiniz diyoruz. (Alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN 8inci maddeye bağlı ek
madde 12 üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge
vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir,
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle 6200
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 12nin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Dirayet Dilan Taşdemir Bedia Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı Sibel
Yiğitalp
Batman Bitlis Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Burcu
Köksal Ömer Fethi
Gürer Kamil
Okyay Sındır
Afyonkarahisar Niğde İzmir
Namık
Havutça Ali
Akyıldız Engin
Özkoç
Balıkesir Sivas Sakarya
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyorum Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Önce, bir konuda kısa bir hatırlatma
yapmak istiyorum. Şu anda Sincanda adliyede Selahattin Başkan ifade
veriyor. Kimler tarafından iddianamesi hazırlanmış? FETÖcü
olan hâkimler tarafından. Kimler tarafından izlenmiş? FETÖcü
polisler tarafından. Kimler izleme kararı vermiş? FETÖcü
hâkimler tarafından. Ne zaman olmuş? 2012de. 2012de FETÖ, cemaat
yani Fetullah Gülen bu iktidarla ortaktı ve o dönemlerde bize yine
saldırıyordu cemaat. 2008-2009daki KCK operasyonlarını iyi
hatırlarsınız, bize beddualar ederdi Fetullah Gülen. Biz Gülene
tepki gösterdiğimizde Gülen neden bunu yapıyor? dediğimizde yine
sizler bize karşı çıkardınız.
Bakın, nasıl oldu? O dönem Güleni
sahiplendiniz, bugün ise Gülene karşı savaş açtınız.
Ama ilginç olan şudur ki Gülenle yine ortak ittifaklarınız
devam ediyor. İttifaklar devam ediyor çünkü şu anda Selahattin
Başkan ifade veriyor Gülenin adamları tarafından
hazırlanmış iddianameler sayesinde.
Şimdi soruyorum ben size: Bu durumda, 2012de
ortaklık yapanlar mı sorumludur bu işten yoksa biz mi
sorumluyuz? Bunun bir açıklaması mutlaka vardır, bir makul
açıklaması.
İkinci bir soru daha sormak istiyorum: Fetullah
Güleni bu hâle getiren biz miyiz siz misiniz? Biz mi suçluyuz? Fetullah
Gülenle biz mi o dönem ortaklık yaptık? Biz mi onu iktidara
taşıdık? Biz mi onları hâkim olarak atadık? Biz mi
onları savcı olarak atadık? Biz mi onları polis memuru
olarak atadık? Ama her ne hikmetse mesele Kürtler olunca, kadınlar
olunca, Aleviler olunca Fetullah Gülenin yapmış olduğu
pratiklere sahip çıkıyorsunuz. Dolayısıyla, Fetullah Gülen
üzerinden yapılan bir savaş olduğunu düşünmüyorum ben.
Zihniyet hâlen iktidarda, sadece 80 döneminde olduğu gibi -Benim
zihniyetim iktidarda ama ben cezaevindeyim. diyen dönemin MHP Genel
Başkanı Alparslan Türkeşin böyle bir sözü vardı
yanlış hatırlamıyorsam. Şu anda Fetullah Gülen de
böyle yapıyor; fikri iktidarda, kendisi yurt dışında.
Şimdi öyle bir noktaya gelindi ki her şey,
sapla saman iç içe karışmış, her şey iç içe
girmiş. Neyin ne olduğunu tartışabilme zemini maalesef yok,
hiçbir şekilde yok.
Bakın, Osmangazide akademisyen
kılığında olan bir insan
İnsancık diyeceğim
çünkü yapmış olduğu pratik, insanın tabiatına uymayan
şeyler; muhbirlik faaliyetleri var, yüzlerce insanın
hayatını söndürmüş, yüzlerce defa şikâyet edilmiş, her
koşulda sorun olduğu tartışılmış ama ona
dair bir yaptırım uygulanmamış. Neden? Muhbirleşen bir
toplum yaratıldığı için. Neden? Çürütülen bir toplum
yaratıldığı için. Toplum çürütülüyor ve bu çürüme nerelere
kadar geldi? Akademik alana kadar sıçradıysa burada herkesin bir
tedirgin olup, bir kaygı duyup Bu iş niye bu noktaya geldi?
Artık tuz koktu. deme gibi bir düşünceye ve davranışa girmesi
gerekir.
Ben bunu sizden beklemiyorum fakat şunu
söylemek istiyorum: Bir yandan bu oluyor, herkeste anormal bir silahlanma var.
Umut Vakfının bir araştırması var arkadaşlar
-2017de yapılan bir araştırma- 2015e göre yüzde 65 oranında
silahlanma artmış. İnsanlar internetten çok rahat, hemen böyle
bir şey alır gibi alabiliyor silahını ve öyle bir
silahlanma var ki herkes eline çok rahat silah alabiliyor. Bakın,
akademisyen elinde silahla üniversiteye gitti, orada çalışan 4
akademisyeni öldürdü.
Şimdi, bugün, bu sabah Bursada Emniyette
görevli bir polis memuru okul müdürüne ve okul müdür
yardımcısına gitti, yine tehdit etti, darbetti, silahla
orayı taradı ve çıktı; hiçbir şey olmadı. Yine,
bu polis cinayetlerini bence bir durun dinleyin.
Bakın, Şırnak, Lice başta olmak
üzere 2017 yılında 23 kişi zırhlı araç cinayetinde
hayatını kaybetti, bunun 8i çocuk. Ve öyle bir noktaya gelindi ki
zırhlı araç cinayetlerini biz burada tartışmaya
açtığımızda AKP sıralarından şöyle bir
talihsiz cümle çıktı -aslında talihsiz değil,
doğanıza yakın bir cümledir de- O ev niye orada? Furkan ve
Muhammet kardeşler, küçük çocuklar zırhlı araç cinayetinde
hayatını kaybetti, yanımda şunu söylüyor: Aslında o
evin orada olmaması gerekirdi. Yani zırhlı aracın oradan
geçmesi problem değil, gidip o eve girmesi problem değil ama o evin
orada olması problem. Biraz gerçekçi olmakta fayda var.
Bu kadar yalan dünyalar yaratabilirsiniz, herkes
için yaratabilirsiniz ama acı çekenlerin, bu kadar hayatını
kaybedenlerin yakınlarına bunu söyleyemezsiniz, o 4 cinayeti
işleyenin ve yaşamını yitirenlerin ailelerine de
söyleyemezsiniz ve bunun gibi silahlanmayı sağlayarak o silahlanma
sonucunda ölen insanların ailelerine karşı da bir şey
diyemezsiniz, asla bir açıklama yapamazsınız, asla Haberimiz
yok. diyemezsiniz, asla ve asla Biz bundan sorumlu değiliz.
diyemezsiniz çünkü Hükûmetsiniz, ülkeyi yöneten sizsiniz.
Dolayısıyla, bu yaratılmış olan ötekileştirmeyi,
nefret siyasetini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, bir dakika ek süre
veriyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
herkesin birbirine düşman olduğu bir toplum gerçeğini yaratan
ve bugüne getiren sizler olarak lütfen ve lütfen bir an önce kendinize gelin.
Bakın, bu Osmangazi cinayeti bazı şeylerin
ne aşamaya geldiğini gösteren somut bir örneğidir, pratik bir
sonucudur. Buradan bir sonuç çıkarın, zırhlı araç
cinayetlerinden bir sonuç çıkarın. İnsanlar birbirini sevmiyor,
birbirini etnik kimliğinden dolayı öldürüyor, bundan bir sonuç
çıkarın. Muhtarlara uzun namlulu silahlarla eğitim vermenin bir
iç savaş hazırlığı olduğunu hepimiz görüyoruz.
Bir nefret siyaseti izlendiği için bu yapılıyor. Bunların
hepsi bir bütün olarak çok ciddi, tehlikeli ve önümüzü göremeyecek düzeyde
korkutucu bir döneme işaret eder ki bu, herkesin sorumluluk
almasını gerektiren bir dönemdir. Muhtarlara eğer siz uzun
namlulu silahlarla eğitim veriyor iseniz kendi polisinize
güvenmiyorsunuzdur, kendi askerinize güvenmiyorsunuzdur. Hiç postal yarışına
girmeyin, hiç başka şeylere girmeyin. Siz o zaman kendi paramiliter
gücünüzü yaratıyorsunuz anlamına gelir ki bu, ülke
açısından çok kötü bir anlama gelir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun sizi
dinleyeyim.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesine bağlı ek madde 12yle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kürsüde konuşma yapan sayın
konuşmacı Başbuğumuz Alparslan Türkeşe atfen
Kendimiz cezaevinde, fikrimiz iktidarda. gibi bir söz atfetti. Bu söz
kesinlikle Başbuğumuz Alparslan Türkeşe ait bir söz değildir.
12 Eylül sıkıyönetim mahkemeleri, yargılamaları
esnasında Agah Oktay Günere aittir ve bu görüş, bu söz partimiz ve
yöneticileri tarafından da asla paylaşılmamıştır.
Kaldı ki o sıkıyönetim yargılamaları
sırasında Başbuğumuz Alparslan Türkeş
sıkıyönetim mahkemesinin hazırladığı dosyaları
mahkeme heyetinin yüzüne fırlatmıştır. Bu düzeltmeyi
yapıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son olarak Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.
Buyurun sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 548 sıra sayılı
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesinin ek 12 no.lu maddesi üzerine
grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, hep söylüyoruz:
Toprak işleyenin, su kullananındır. Geçenlerde bir köy
toplantısında bayağı kalabalık bir üretici grubuyla
karşı karşıya geldiğimde bir soru yönelttim çiftçimize
Değerli arkadaşlar, aranızda elinde tapusu olan,
tarlasının tapusu elinde olan, sandığında olan, evinin
bir köşesinde olan var mı? dedim. İnanın, bir tane el
kalkmadı. Çiftçinin tamamının tapusu bankalarda ipotek
altında. Artık toprak işleyenin değil, toprak, bankalarda
ipotek altında. Peki, su kullananın mı? Şimdi, belki bugüne
kadar Su kullananındır. diyorduk kısmen ancak bu kanun
tasarısıyla su da pek öyle kullananın olmayacak.
Değerli arkadaşlar, kanun
tasarısının 8inci maddesinin ek madde
Komisyona gelen
tasarı ile Meclisimize gelen tasarının maddeleri arasında
değişiklik olduğu için artık maddeleri de karıştırdık.
BAŞKAN Ek 12nci madde Sayın
Sındır.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Evet, ek madde
12 Sayın Başkan.
Şimdi, bir kere, su, yaşayan ve yaşam
hakkı olan tüm canlıların ortak değeridir, en temel
yaşam kaynağıdır, ticari bir meta hâline getirilmemesi gerekir,
siyasetin kirli emellerine alet edilmemesi gerekir. Suyu kirletmeyelim.
Suyumuzun ne ticaretin ne siyasetin aleti olmasına,
karışmasına izin vermeyelim değerli arkadaşlar, hele
hele suyu çiftçilerimizi tehdit aracı olarak asla kullanmayalım.
Bakın, bu madde hükmünde, sulama tesislerinin
işletme haklarının bazı büyükşehir belediyelerine,
büyükşehir belediyelerinin görev alanı içerisinde kalan
yatırım izleme koordinasyon başkanlıklarına veya
diğer il özel idarelerine devri söz konusu. Bu devir aslında suya
siyasetin karıştırılmasının bir başka
yoludur. Belediyeler üzerinden ki kamusal anlamda tek siyasi kurumlardır
belediyeler, karar organları seçmenler tarafından siyasi
kimlikleriyle tespit edilir. Siz, bu belediyelere devirle suya siyaseti
karıştırmış oluyorsunuz.
Şimdi, bir başka şey, bu maddenin, ek
maddenin son cümlesini okuyorum: Sulama tesisleri DSİ tarafından
hizmet alımı suretiyle işlettirilebilir. Evet, suyu
devretmiyorsunuz, su kullanım hakkını devretmiyorsunuz, sadece
sulama tesislerini hizmet alımı yoluyla işlettirebiliyorsunuz.
Yani bu bir özelleştirmedir, hizmet alımı yoluyla işin,
hizmetin özelleştirilmesidir.
Şimdi, zaten yüksek girdi maliyetleri
altında ezilen bir çiftçi var, tüccarın insafına teslim
edilmiş bir çiftçi var karşımızda. İthalat
sopasıyla terbiye edilmeye çalışılan, Eğer
fiyatını düşürmezsen ben bunu ithal ederim, sen görürsün ne
olacağını. diyerek terbiye edilmeye çalışılan
bir çiftçimiz var. Şimdi suyla terbiye edilmeye, tehdit edilmeye
çalışılıyor. Hatta su borcunu ödeyemez ise ödeyemediği
borcu için İcra İflas Kanunu devreye sokulacak veya Tarım
Bakanlığından destekleme adı altında verilen,
hakkı olan -kanunun emrettiği en az yüzde 1 desteklemenin verilmesi
gerekir iken, o destekleme çiftçiyi ayakta tutacak- çiftçinin can suyu olan
desteklemesinden mahsup edilerek su borcu tahsil edilecek.
Siz, Kadroya geçiriyoruz işçileri. diyorsunuz
ama hizmet alımını özel alana devrederek bu konuda yeni bir
taşeron, yeni bir emeğin sömürü düzenini çıkartıyorsunuz
ortaya ki bu, kabul edilemez. Bu ek maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddeye bağlı ek madde 12nin
üçüncü fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı Mustafa
Mit Mehmet
Erdoğan
Adana Ankara Muğla
Saffet Sancaklı Baki
Şimşek Ruhi
Ersoy
Kocaeli Mersin Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Muharrem Varlı konuşacaklar.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8inci maddenin ek 12nci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada
tüzel kişiliği sona eren sulama
birlikleri tarafından işletme ve bakım hizmetleri yerine
getirilen sulama tesisleri ile DSİ tarafından inşa edilen sulama
tesisleri DSİ tarafından işletilir
diyor. Zaten sulama
tesislerini sulama birliklerinden önce DSİ yapmıştı ki
devletin yatırımı olarak bunlar çok olumlu ve doğru
işlerdi. DSİ bu işletmeyi kendisi yeterince
başaramadığı için bir kanuni düzenlemeyle sulama birlikleri
kurulmuştu ve netice itibarıyla, sulama birlikleri kurulduğu
günden bugüne kadar makine ikmallerini tamamlamış, personel
giderlerini dengelemiş ve yüzde 70i başarılı pozisyonda
bugüne kadar hayatını sürdüregelmiş durumdayken şimdi
sulama birliklerinin tamamını,
başarılı-başarısız hepsini ortadan
kaldırıyoruz. Dün de konuşmamda söylemiştim Bir kriter
koyalım, bu kriterin altında, başarısız olanları
kapatalım; kriterin üstünde kalanları devam ettirelim. diye
önergemiz olmuştu, Komisyonda da bu şekilde
tartışmamız olmuştu ancak ne yazık ki kabul görmedi ve
sulama birliklerinin tamamı bugün kapatılıyor.
Şimdi, ben geçmiş yıllardan
hatırlıyorum. Her zaman söylediğim gibi, çiftçilik yapan,
çiftçilikle uğraşan bir kardeşinizim, bir
arkadaşınızım, ben, geçmiş yıllarda DSİnin
bu işi yaptığı dönemi de çok iyi hatırlıyorum. O
dönemde alacaklarını tahsil edemeyen, bu işleri doğru
düzgün yürütemeyen, kanaletlere dahi sahip çıkamayan bir DSİ
yapılanması vardı ama sulama birliklerine geçtikten sonra bu
yapı değişti. Şimdi, inşallah, ümit ediyorum -ki
istemememize rağmen, kabul etmememize rağmen, sulama birliklerini
kapatıyorsunuz- DSİ bu işte başarılı olur. Yani
DSİ, bugüne kadar Türkiye'de baraj, gölet, drenaj kanalları konusunda
başarılı ve güzel işler yapmış bir kurum. Ben
DSİyi karalamak, DSİyi kötülemek açısından bir şey
söylemek istemiyorum, DSİnin bürokratları da çalışkan
insanlar, bunları da biliyoruz ama DSİni asli görevi baraj yapmak,
gölet yapmak, drenaj kanalları yapmak, drenaj kanallarını
temizlemek, hatta hatda bizim bölgede taban drenajlarını tesis etmek,
yerine şimdi sulama birliklerini DSİnin üzerine yük olarak
veriyoruz. Yani inşallah, DSİ başarılı olur,
inşallah çiftçi mağdur olmaz. Sulama birliklerinde, fiyata, köylünün,
çiftçinin seçtiği birlik meclis üyesi ile sulama birlikleri
başkanları karar veriyordu; inşallah, şimdi DSİnin
fiyatları da çok uçuk rakamlar olmaz. Türkiye genelinde birçok yere
baktım, her yerde sulama birliklerinin çok çok üstünde rakamlar var.
Şimdi, yarın öbür gün bu rakamları getirir çiftçinin önüne
koyarsak, zaten mazot yükü, gübre yükü, tohum yükünün altında
ezilmiş, tarlasını ekemeyecek durumda, her yıl bir
başka bankadan kredi alarak hayatını idame ettirmeye
çalışan çiftçiyi bir de sulama ücretinin yükü altında ezersek, inanın
ki çiftçiye yapabileceğimiz en büyük kötülüğü yapmış oluruz
değerli arkadaşlarım. Lütfen, bu konuyu tekrar düşünelim,
tekrar değerlendirelim ve bu maddenin metinden çıkarılıp
Komisyona çekilmesini, Komisyonda tekrar görüşülmesini sağlayalım.
Yani biz çiftçinin lehine savunma yapıyoruz. Derdimiz, çiftçinin problem
ve sıkıntı yaşamaması. Dün de söyledim,
mısırda üç günlük gecikme dönümde 300 kilogram ile 500 kilogram
arasında ürün kaybına sebebiyet verir. Pamukta beş günlük
gecikme dönümde 10 kilo ile 200 kilo arasında ürün kaybına sebebiyet
verir. bunları bilerek söylüyorum.
Gelin, bunu tekrar gözden geçirelim ve çiftçinin
aleyhine olacak bir iş yapmayalım.
Şimdi Büyükşehir belediyesine
devredilir. diyor veya ilçe belediyesine devredilir diyor veya ucu
açık, özelleşmeye kadar gidecek bir şey var burada. Şimdi,
hangisini yaparsanız yapın bu işi
siyasallaştırmış oluruz değerli arkadaşlar,
siyasallaştırmış olursunuz. Bu doğru değil.
Sulama birliği başkanını köylüler, çiftçilerin seçtiği
delegeler seçer, meclisini delegeler seçer ama şu anda siz bir memur tayin
edeceksiniz ya da büyükşehir belediyesine ya da belediyeye
bırakacaksınız. Dolayısıyla bu işi
siyasallaştırmış olursunuz,
başarısızlık olur. Bundan da çiftçi mağdur olur.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 12yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddeye bağlı ek madde 13 üzerinde
iki adet önerge vardır, okutup aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddeye bağlı ek 13üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Burcu Köksal Ömer
Fethi Gürer Kamil Okyay
Sındır
Afyonkarahisar Niğde İzmir
Namık Havutça Ali
Akyıldız Bülent
Öz
Balıkesir Sivas Çanakkale
Engin Özkoç Orhan Sarıbal
Sakarya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Orhan Sarıbal konuşacak.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, 548 sıra
sayılı Tasarıda özellikle Orman Genel Müdürlüğünün
mühendis kadrolarıyla ilgili yapılan bir çalışma var: KPSS
sınavına rağmen yazılı sınav yetmemekte, sözlü
mülakat... Biliyorsunuz, 15 Temmuz 2016dan sonra, 20 Temmuz sivil darbesinden
sonra, AKP, kendi kafasındaki devleti inşa etmek ve yönetim
kadrolarını inşa etmek üzere yeni bir mülakat modeli getirdi.
Soruyu şuradan sormak gerekiyor: Mühendislik
alanında -Orman Bakanlığı mühendis alacak- üniversitesinde,
fakültesinde yeterli eğitim aldığı kesinleşmiş,
oradan mezun olmuş. Yetmez, KPSS sınavına da girmiş, orada
da başarılı olmuş ve bu iki önemli aşamayı
geçmiş olan mühendis unvanlı arkadaşlarımız, tekrar,
yeni bir mülakata tabi tutuluyor. Bunun gerekçesini anlamış
değiliz. Elbette biliyoruz gerekçesini, bu, AKPnin bütün devlet
kadrolarında, bütün organlarda, bütün bakanlıklarda kendine uygun
model personel inşa etme sürecidir. Sadece burada değil, bu sadece
bir örnek, bütün alanlarda, Millî Eğitimde, Sağlık Bakanlığında,
aklınıza gelen bütün kamu kuruluşlarında bakanlık ve
Hükûmet, AKPnin direktiflerini yerine getirecek, Orman
Bakanlığının, Tarım Bakanlığının,
devletin bakanlıklarının mühendislerini değil, kendi Hükûmetinin
personelini ayarlama koşuluyla, ayarlama işiyle mücadelesini
sürdürüyor. Elbette buna itiraz ediyoruz, bununla ilgili AKP karnesi
bayağı da kötü. Birkaç örnek vermek isteriz. Örneğin,
mühendislik alanı teknik bir kadro, teknik bir kadro olduğu için de
teknik sorular üzerinden ya da teknik eğilim üzerinden ya da mesleki
sorular üzerinden sınav yapılıp gelinebilir ama mülakatlarla
ilgili birkaç örnek vermek isterim size. Örneğin, 2016 yılında
Muşta branşı yabancı dil olan aday öğretmene mülakat
sınavında sorulan birkaç soruyu paylaşmak isterim mesela:
Değerler eğitimini nasıl veriyorsunuz?, Batıyla ilgili
neler öğretiyorsun? Bu öğrettiklerini dinimize bağlıyor
musun?, Çocuklara hiç ilahi öğrettin mi? ya da Dinî çizgi film
izlettin mi? Şarap ve kilise kelimelerini nasıl öğretiyorsun?
gibi sorular soruluyor.
Bir başka örnek, 2017de Ankarada, üniversite
mezunu olan, KPSSden yeterli puan alan ve gerekli tüm koşulları
tamamlayıp muvazzaf subaylık için başvuran bir adaya mülakat
sınavında Gezi olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sence Berkin Elvan ekmek almaya giderken mi öldürüldü? Kur'an-ı Kerim
okur musun? gibi sorular soruluyor.
Yine, başka bir sınavdan birkaç soru
Taşeron işçilerin girdiği mülakat sınavlarının
bazılarında ise adaylara Cumhurbaşkanımızın kaç
çocuğu var ve kaç torunu var? Tebbet suresinin anlamı nedir?
Ertuğrul Gazinin anne ve babasının isimleri nelerdir? gibi
sorular soruluyor.
Taşeron işçi mülakatında sorulan bu
skandal soruları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
araştıracaklarını söylüyor. Bunu takdirle
karşılıyoruz ama işin trajikomik yanı şudur:
Bakan, alan dışı sorulan soruların içeriğini
basından öğrendiğini söylüyor. Bu nasıl devlet yönetmek,
böyle bir kontrolsüzlük olabilir mi?
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
şimdi, sizce bu soruların olası işe alınacak alanlar
üzerinden hangisinin ilgisi olduğunu söyleyebilirsiniz? Belli ki Orman
Bakanlığıyla ilgili mühendis tahsisi yapılırken,
oralara yeni mühendisler alınırken ormanla ilgili değil, sizin
iktidarınızın önemli alanlarıyla ilgili soru sorulacak yani
mesela toplumu en çok sömürdüğünüz inanç üzerinden sorular sorulacak.
Bütün bunlar şunu göstermektedir: Sözlü
sınav AKPnin yeni kadro anlayışını göstermektedir ve
tamamen siyasi, politik bir karardır. Bu kararı şiddetle
kınıyoruz. Sınavla, KPSSyle hak edilmiş olan mühendislik haklarının,
atanmalarıyla bu işin sonuçlandırılmasını talep
ediyoruz. Bu, resmen mühendislere Siz bu işi bilmiyorsunuz, biz
istediklerimizi atarız. anlayışını ortaya
çıkarmaktadır ki bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) Orman
Bakanlığını buradan bir kez daha uyarıyor, bu mülakat
sevdasından artık vazgeçin diyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle 6200
sayılı Kanuna eklenmesi ön görülen ek madde 13te yer alan Genel
Müdürlükçe yapılan sözlü ve/veya uygulamalı sınav
başarı sırasına göre atanır cümlesinin Genel
Müdürlükçe yapılan yazılı ve/veya uygulamalı sınav
başarı ve puan sıralamasına göre atanır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği
gibi su, toprak ve ormanların varlığı ve korunması tüm
canlıların yaşamı, doğal döngünün devamı için
hayati önemdedir ve aslında, doğanın bize sunduğu
armağanlar, nimetler karşısında insanoğlu ve bizler
ancak minnet duyarak ve bu duyguyla onu koruyarak, verimini artırarak
belki karşılığını verebiliriz. Ancak ne
yazık ki, yaşadığımız çağdaki bitmeyen
hırs, kapitalizm, sömürge anlayışı ve binlerce kötülük
doğayı talana, yok etmeye varmış hâlde.
Bir de üstelik, yasa yapıcılar olarak
koruyucu tedbirler almak yerine, bu tasarıda olduğu gibi yok eden
kararların buradan yasa olarak geçtiğini görmek gerçekten bizler
açısından son derece trajik.
Değerli arkadaşlar, ormanlar,
kıyılar, meralar, göller her gün rant uğruna Birileri para
kazansın. diye azalıyor, yok oluyor. Unutmayalım ki doğa
kaybettikçe biz de kaybediyoruz. En gür sesimizle çağrıda
bulunmamıza rağmen, önlem alınmadığı için
altı yüz bin yıllık ömrünün tükenme aşamasına
geldiği Van Gölü için ben konuşacağım bugün.
Değerli arkadaşlar,
coğrafyasında yaşayan halkın Van denizi olarak
bildiği ve adlandırdığı Van Gölü, sahip olduğu
alanla Türkiye'nin en büyük gölüdür ve dünyanın en büyük sodalı
gölüdür, bildiğiniz gibi. Bir Vanlı olarak ben de dâhil,
Vanlılar için ve bölge içinse Van Gölü, aldığımız
nefes, gözümüzün gönlümüzün ışığı,
canımızın şifasıdır. Doğal güzelliği,
güneşin denize battığı sınırlı
zamanlarını ancak Vanlıların bildiği, hele nisan ve
mayıs aylarında çiçeklenen badem ağaçlarının adalara
kattığı muhteşem görüntüleri; mavinin, yeşilin,
turkuazın her tonuna şahitlik edilebildiği;
balığıyla, sodalı suyun getirdiği şifayla,
saymakla bitiremeyeceğim özelliğiyle Van Gölü hem bize hem bölgeye ve
hepimize aslında cennetten bir armağan gibidir.
Değerli arkadaşlar, bu özellikleriyle Van
denizi, çevresinde Van il merkezi ve bu ile bağlı 7 ilçenin
tarımsal, sanayi, turistik faaliyetlerine çok büyük bir katkı
sunuyor. Geçmiş yıllarda yapılan bir araştırmaya göre -bildiğiniz
gibi, zaten, volkanik Nemrut Dağının patlaması sonucu
oluşan bir göldür- altı yüz bin yıl ömrünün olduğu tespit
edildi ve bu yönüyle, sahip olduğu doğal miras yönüyle de dünya tarihine
tanıklık eden nadir tabiat varlıklarındandır; keza,
sahip olduğu PH oranı, halk arasında uçan balık olarak
bilinen inci kefaline yaşam alanı sağlamıştır.
Lakin altı yüz bin yıllık geçmişiyle çok sayıda
medeniyete ev sahipliği yapan ve bu geçmişin izlerini
barındıran Van Gölü ve yöresi ne yazık ki son yıllarda her
açıdan büyük bir yıkımla karşı
karşıyadır. Özellikle, yüzde 40a ulaşan kirlilik
oranı, Van Gölü coğrafyasında yaşayan nüfusun
orantısız artışı, düzensiz yapılaşma,
yetersiz kanalizasyon hizmeti ve erozyon, altı yüz bin yıllık
geçmişe sahip olan Van Gölünün ömrünü hızla tüketiyor.
Kıyısında bulunan 1 il, 7 ilçe ve 136 köy ve mahallede
yaklaşık 1 milyon kişinin yaşadığı Van Gölü,
bu yerleşim yerlerinin kanalizasyon, evsel ve endüstriyel katı
atıklar sorununun çözülememesi nedeniyle artık mavinin binbir rengini
değil ne yazık ki grinin çeşitli tonlarına sahip bir
şekilde önlenemez bir doğal felakete sürükleniyor. Göle akan akarsu
yataklarından inşaat amaçlı kum ve çakıl
çıkarılması esnasında oluşan kum ve toprağın
göle taşınması da bu bulanıklığın
nedenlerinden olup gölün diplerine güneş ışığı
ulaşmamasına bağlı olarak kokuşması da artıyor.
Sağlık açısından 100 milimetrede 700 olması gereken
koli basili oranı göl kıyılarında 2.300lere
ulaşmış durumdadır. Kirliliğin önlenmemesi ve tedbir
alınmaması durumunda uzmanlara göre ekolojik dengenin hızla
bozulduğu Van Gölünün yirmi beş yıllık bir ömrünün
kaldığı belirtiliyor. Van Gölünün yirmi beş
yıllık bir ömrünün kaldığının belirtilmesi,
aslında bu vahim durum, hepimiz açısından tehlike sinyallerinin
çoktan çaldığı anlamına geliyor. Bu husus artık
üretilecek herhangi bir bahanenin kalmadığının da
göstergesidir. Doğrudan insan eliyle meydana gelen bu
yıkıcı etkilere iklim değişikliği de
eklendiğinde yakın dönemde Van Gölü bölgesinde gölü besleyen
derelerde ve çaylarda kuraklığın ve HES projelerine
bağlı olarak kurumaların başlayacağı ne
yazık ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bir dakika ek
süre, buyurun.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Evet, son dönemde dereler üzerinde bile yapılan
HES barajları uçan balığı -inci kefalini- yok etme
noktasına gelmiştir.
Sayın milletvekilleri, Van denizini kurtarmak
için acilen harekete geçilmeli ve bu kapsamda bir yasal düzenleme derhâl
yapılmalıdır. Bizler bu konuda bir kanun teklifi verdik,
umuyoruz ki kanun teklifini bu Meclis kabul edecek ve Van Gölünün,
Vanlıların sesini duyacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda yani
altı yüz bin yıldır bu döngüyü sağlayan, çevresiyle
iletişim kuran Van Gölünün yöresi, gerekçesi ne olursa olsun
insanoğlunun tekeline ve insafına terk edilemeyecek derecede
değerli bir coğrafyadır. Biz Vanlı olarak, Vanlı bir
insan olarak da ayrıca tekrar Vanlıların bu talebini Genel
Kurulda dile getiriyoruz ve bu sese kulak vermenizi beklediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
84üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 8inci maddeye
bağlı ek madde 14 üzerinde iki önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddeye bağlı ek 14üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Burcu Köksal Ömer FethiGürer Namık Havutça Afyonkarahisar Niğde Balıkesir
Ali Akyıldız Engin Özkoç
Türabi Kayan
Sivas Sakarya Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayan konuşacak.
Buyurun Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cumhuriyet kurulduktan sonra ülkemiz köylünün ve çiftçinin
üzerine tapulanmıştır. Nedenine gelince çünkü bu ülkenin gerçek
savunucu, bu ülkenin savunmasında, korunmasında gerçek bir
şekilde mücadele eden ve uğrunda can veren köylüdür ve çiftçi
çocuğudur diye. Bundan dolayı bugüne kadar, yaklaşık doksan
yıldır bu değişmemiştir. Ama maalesef Hükûmetinizin
kurulduğu o günlerden itibaren de sürekli olarak çiftçinin elinden arazisini
almak için elinizden ne gelirse ardınıza koymuyorsunuz. Şimdi de
sulama birlikleriyle ilgili yapılan tasarrufta özellikle parası
ödenmeyen bir suyun bedelinin ödenmesiyle ilgili yapılacak işlemlerde
İcra ve İflas Yasasına göre işlem yapacaksınız
ve ellerinden arazilerini almak istiyorsunuz. Peki, ellerinden bunların
arazisini alacaksınız da ne yapacaksınız, nereye
vereceksiniz, kimlere vereceksiniz, bunun sonucu nedir?
Benim özellikle söylemek istediğim şudur:
Bu arazi satışlarında sizler ilk etapta belki yerli sermayeye
bunları devrettirebileceksiniz ama daha sonra elinizde para
kalmayınca ve iktidarınızı devam ettirmek mecburiyetinde
kaldığınız zaman bu arazileri de sizler yabancıya
Döviz olarak getirsin. diye satacaksınız. Çünkü sizler deyince, bir
mamul, bir ürün üreterek onu dışarıya satıp elde edilen
dövize döviz girdisi olarak değil de ülkenin arazilerini, tarımsal
arazilerini, bunun yanında arsalarını, binalarını
satarak elde edilen dövize döviz girdisi gözüyle bakmaktasınız. Bu da
sizin gittikçe ayağınıza dolanıyor, gittikçe
tökezliyorsunuz ve bugünlere de maalesef böyle geldiniz.
Önceden, vatandaşlarımızın
dedesinden, babasından kalan arazileri özellikle tapulu olduğu hâlde
2/Bye çıkartıyorsunuz, 2/Bye çıkarttıktan sonra da
bunları zaman içerisinde kimlere satacağınızı bizler
az çok biliyoruz. Bir taraftan 2/Bleri yandaşlarınıza
peşkeş çekerken diğer taraftan köylünün, çiftçinin,
ormancının, orman köylüsünün elinde bulunan arazileri 2/Bye
çıkarıp, özellikle tapulu arazilerini 2/Bye çıkarıp onlara
satmaya kalkıyorsunuz. Onların bunları alım gücü yok,
onların ellerinde ancak geçinme gücü var. Bu tarlaları satarak
onlardan bir şey elde edemeyeceğinizi bildiğiniz için kendi
yandaşlarınıza satmak için böyle bir yönteme geçtiniz.
Şeker fabrikalarını satıyorsunuz
zarar ediyoruz diye. Şeker fabrikaları doksan yıldan bu yana
zarar etmiyordu da şimdi mi zarar ediyor? Peki, şeker
pancarından elde edilen şekerden daha sağlıklı bir şeker
bulabilecek misiniz? Yok. Ama siz, nişasta bazlı şekeri Türkiye'de
daha fazla ürettirip daha fazla sattırma gayreti içindesiniz.
Şimdi arkadaşlar, şekerpancarı
üretiminin ne kadar teferruatlı bir şey olduğunu hiçbiriniz
bilmiyorsunuz. Bunların içinde pancar bölge şeflikleri ve pancar
çavuşları vardır. Bunlar ekiciyle sürekli olarak irtibat
hâlinde, diyalog hâlindedir. Bu organizasyonu hangi özel sektöre
yaptırabileceksiniz? Hangi özel sektör bu bahsettiğim organizasyonu
yaptığı zaman çiftçinin çıkardığı
pancarı elinden alacak?
Değerli milletvekilleri, bu pancar
sözleşmeyle teslim ediliyor. Bu sözleşme çerçevesinde özel sektör
Ben bunu alırım ama bu fiyata alırım çünkü gösterilen
fiyat beni kurtarmıyor. dediği zaman çiftçi pancarını
teslim edecek bir başka yer bulabilecek mi? En yakın fabrika, Alpullu
Fabrikasından örnek vereyim Susurluktur, 400 kilometredir. Nasıl
götürecek bunu çiftçi? Hesap başka. Çiftçiye tarlasını
sattırmak istiyorsunuz, suları parayla satmak istiyorsunuz, çiftçi
ödeyemesin, tarlasını satsın diye. Ergene Nehrinin suyunu
temizleyip de yatağına bırakıp çiftçiye tarlasını
sulaması için temiz suyu vermeniz gerekirken 500 bin dönüm arazi şu
anda Ergene Nehri zehirli olmasından dolayı su alamıyor ve
ekilemiyor. Türkiyenin 500 bin dönüm arazisini susuz bıraktınız.
Ondan dolayı da sizlere ben Helal olsun! diyorum, helal olsun, helal
olsun! Bu kadar beceriklilik(!) herhâlde ancak AKPye mahsustur diyorum.
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kayan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi ile 6200
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 14'te yer alan "ait
bölümüne ibarenin "ayrılmış bölümüne şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Bedia Özgökçe Ertan Dirayet Dilan Taşdemir
Adana Van Ağrı
Ayşe Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı Ertuğrul
Kürkcü
Batman Bitlis İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu madde üzerine partimizin görüşünü
ifade etmek için söz aldım.
Esasen bu yasanın tamamı ve bu madde de
müştereklerimizin özel ellere terkine ilişkindir; o yüzden esastan
karşıyız. Müşterekler dediğimiz havadır, sudur,
ormanlardır, kentlerimizdir, parklardır, müştereken
kullandığımız her şeydir ve bu müştereklerin özel
ellere devredilmesi esasen toplumun ortak çıkarlarının kâra,
kişi egemenliğine ve özel çıkara terk edilmesi demektir; bu yasa
da tamamen bunu öngörüyor.
Aslında şimdiki hâliyle sulama birlikleri,
bir bakıma 1968-1969 yıllarının büyük köylü hareketlerinin
dolaylı bir yansıması, 1968-1969 Türkiye
kırlarını kuşatan büyük toprak ve suya köylünün tasarrufu
için hazine toprakları üzerinde ağalar ile köylüler arasında
süren kavganın sahnesiydi. O atmosferden, o mücadeleden bir büyük slogan
doğdu ve bu sonraki otuz yıl boyunca Türkiyedeki sosyal mücadeleyi
karakterize etti; Toprak işleyenin, su kullananın. Bu, bedavadan
ortaya çıkmış, akla geldiği için söylenmiş bir slogan
olmadığı, hakiki, gerçek bir mücadeleyi ve çıkarı
ifade ettiği için zihinlere, kalplere işlemiş bir slogandı.
Bizler o zaman henüz 20lerinde bile olmayan insanlar olarak bu büyük
mücadeleden edindik bütün sosyal ilgimizi ve besinimizi. Öğrenciler
kitleler hâlinde köylülere gittiler. Halka gitmek diye, kendi
çıkarından çoğunu düşünmek, başkasını
düşünmek diye bir şey, işte o zaman bir ilke oldu. Bu vesileyle,
Atalan, Göllüce, Torbalı köylülerinin toprak ve su mücadelelerinde
hayatını kaybetmiş olan sevgili arkadaşımız, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Can Savranı da burada
sevgiyle anıyorum. Bu mücadelelerin içerisinden o kadar büyük bir halk
hakareti doğdu ki bu halk hareketi bir yandan 12 Mart diktatörlerine bir
Toprak Reformu Kanunu çıkarttırdı; öte yandan, 12 Mart
diktatörlüğü yıkıldığı zaman Bülent Eceviti bir
halk dalgası üzerinde iktidara getiren bu 1968-69un büyük toplumsal
hareketleriydi. Bu sulama birlikleri de bunun bir dolaylı
yansısıdır. Su kullananın ilkesi esasen Bafa Gölü
köylülerinin Bafa Gölünün suyunun üstüne de, altına da ağalardan
önce ve onlardan, onların çıkarlarından ayrı olarak
tasarruf etme kaygısıyla başlattıkları bir mücadeleydi
ve sonra su ile köylünün bütün ilişkilerini tanımlar oldu. Devlet Su
İşlerinin yaptığı bütün işletmeleri köylülere
devrederek sulama işlerini suyu kullanan vasıtasıyla
gerçekleştirmesi belki de hükûmetlerin bu büyük talebe, harekete, kendi
kendini yönetme, suyunu yönetme açlığına verdikleri bir tavizdi.
Bugün Hükûmetin yaptığı, bu tavizi geri almaktır;
şimdi, artık müştereklerimizi yeniden devlet eliyle özel
şirketlere devretmektir.
Türkiyede hep geçmişte söylenegeldi:
İşte Türkiye bir yarı feodal ülkedir. Bunun iki yoldan
kalkınması mümkündür: Ya Fransa usulü, toprakların köylülere
dağıtılması yoluyla ya Prusya usulü, ağaların
kapitalistleşmesi yoluyla. Fakat Türkiye üçüncü bir yol icat etti -bravo-
kapitalistleri ağa yaparak. Bu yasa tasarısı kapitalistleri
köylünün toprağına ve suyuna hâkim kılmakla ilgilidir;
müştereklerimizin bizzat onu kullanan, ondan yararlanan, onun sayesinde
üretenler vasıtasıyla değil, devlet eliyle özel
şahıslara devredilerek işletilmesi yönünde bir neoliberal
tercihtir.
Sayın Başkan, sözümü bitirmem için birkaç
saniyeye ihtiyacım var.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Fakat size
şunu hatırlatmak isterim: İsterseniz siz müşterekleri bugün
kapitalistlerden yarattığınız toprak ağalarına
devredin, isterseniz şirketlerin köylü mülküne hâkim olması için
hazine topraklarını özel ellere dağıtmak için
yapacaklarınızı yapın fakat hepsinin bir
sınırı var, her şeyin bir sınırı var,
sömürünün bir sınırı var, zulmün bir sınırı var,
insanları açlığa mahkûm etmenin bir sınırı var ve
bu sınırlara geldiğinizde şimdi 1960ların Toprak
işleyenin, su kullananın. sloganı Fabrikalar, tarlalar, siyasi
iktidar, her şey emeğin olacak. sloganıyla size geri dönecek.
Bundan emin olabilirsiniz.
Sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeye bağlı Ek Madde 14ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu maddeye bağlı Geçici Madde 11de
iki adet aynı mahiyette önerge vardır, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddeye bağlı geçici 11inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Burcu
Köksal Ömer Fethi
Gürer Namık
Havutça
Afyonkarahisar Niğde Balıkesir
Ali
Akyıldız Engin
Özkoç Zülfikar
İnönü Tümer
Sivas Sakarya Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer
konuşacak.
Buyurunuz Sayın Tümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 11inci maddeyle Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında bulunan arazi
tapulaştırma, arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetleriyle ilgili taşınırlar, araç ve
gereçler gibi yetkilerin bir kısmı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğüne devredilecektir.
Bu madde, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığınca daha önce yürütülen iş,
işlem ve hizmetlere Devlet Su İşleri tarafından hiçbir
koşul belirtilmeden son verilmesini düzenleyen bir maddedir. Bu maddeyle
bir bakanlık başka bir bakanlığın yürütmekte
olduğu işlerini keyfî bir şekilde sonlandırabilecektir.
Örneğin, arazi toplulaştırmada yarım kalmış bir
iş Devlet Su İşlerine devredildikten sonra hiçbir koşul ve
gerekçe bildirilmeden o arazi toplulaştırma ve tapulaştırma
işlemine son verilebilecektir ki bu, vatandaş, köylü ve çiftçi
aleyhine büyük sorunlar teşkil edecektir. Halkımız zaten derdini
anlatacak kişi, kurum ve mecra bulamazken bu olumsuzluk
ışığında yeni bir kaosun eşiğine
sürüklenebilecektir.
Değerli milletvekilleri, sulamanın
geleceğinin tartışıldığı şu
aşamada katılımcı yönetim olmazsa olmazdır. Çitçi
sulama yönetiminden el çektirilmemelidir. Birliklerin devrinin ardından
yeni yatırımların gerçekleşeceği vurgulanmaktadır
ancak bu yatırımların iyi işleyen, raporlarında,
kayıtlarında hiçbir sıkıntı ve yolsuzluğa
rastlanmayan sulama birlikleri üzerinden yine denetleyici ve
katılımcılık esasıyla çiftçi lehine
yapılması gerekiyordu zira suyun yönetiminde
kullanıcıların da mutlaka olması gerektiğini her
fırsatta dile getiriyoruz. Yönetiminde kullanıcıların
olmadığı sulama modelinin başarı şansı yok
denecek kadar azdır. En azından, sulama birlikleri meclislerinde
görev alan meclis başkanları ve üyeleri
katılımcılık esasına göre su yönetiminde söz sahibi
olmalıdır. Genel bütçeden pay almayan, kâr amacı olmayıp
denk bütçe esasına göre gelir gider dengesi kuran, seçilen yöneticilerin
tamamı su kullanıcısı üreticilerden oluşan, edinilen
tecrübe, araç parkları ve akıllı sulama yöntemi modeliyle örnek
oluşturan sulama birliklerinin tamamen sistem dışına
itilmesi ülkenin tarımına, ekonomisine, geleceğine vurulacak bir
darbe niteliği taşımaktadır.
Ayrıca, birliklerde çalışan
personelin durumu da netlik kazanmamıştır. Çalışan
binlerce insanın günahına da girilmemelidir. Sulamada kullanılan
elektrik faturalarındaki katma değer vergisi ve TRT payı da
büyük yük oluşturmaktadır, çiftçi bu yüklerden
kurtulmalıdır. Sorunların çözümü Türk çiftçisi ve tarım
sektörü adına büyük önem taşımaktadır. Ben yaptım
oldu. mantığı ülkemizde uzun vadede onarılması güç
yaralar açmaktadır. Sulama birliklerinin kapatılması da bu
onarılmaz yaralardan biri olacaktır. Zira son dönemlerde kanunlar
düzenlemenden önce ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil
toplum örgütlerinin, meslek oda ve derneklerinin, üniversitelerin ve
sendikaların görüşlerine başvurulması kimsenin aklına
dahi gelmemektedir. Komisyondaki milletvekilleri dahi anılan maddeleri tam
olarak inceleme imkânına sahip olamamıştır. Hâlbuki bu
düzenleme çiftçi ve dolayısıyla vatandaşları direkt
etkilemesine karşın, örneğin, düzgün işleyen sulama
birliklerine, tarım paydaşlarına hiçbir söz hakkı
verilmemiştir. Geçici maddeyle Devlet Su İşlerinin personel ve
idari teşkilat kapasitesini çok aşan ve gelecekte yönetsel
sorunları da beraberinde getirecek olan bazı hizmetlerin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından Orman ve Su
İşleri Bakanlığı bünyesindeki Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğüne devredilmesi gerek ülke ekonomimiz
gerek çiftçilerimiz gerekse ormanlarımızı da içine alan
ekosistem üzerinde büyük sorun teşkil edecektir. 2.500ün üzerindeki
sulama kooperatiflerinin denetimi ve gözetimi, 378 sulama birliğinin
tamamının devriyle yönetim, denetim ve gözetimin Devlet Su
İşlerine devredilmesi yaşanılması kaçınılmaz
sorunları beraberinde getirecektir. Ayrıca devlet memurlarıyla
gerçekleştirilecek su varlıklarımız ve birlik yönetim
anlayışı, yaşam kaynağımız olan
sularımızın siyasete ve ticarete alet edilmesine de neden
olabilecektir. Bu yönüyle sularımız tam bir tehdit unsuru olarak
karşımıza çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri,
katılımcı sulama yöntemi modelinden vazgeçilmesiyle ve
sulamanın, barajların, akarsuların özelleştirilmesi hâlinde
maliyetler daha çok artacaktır. Zira dünyadaki en başarılı
yönetim katılımcı sulama yöntemidir. Amerika, Fransa,
İtalya, İsrail, Güney Amerika gibi ülkelerde sular,
tartışmasız, son tüketicisi olan çiftçiler tarafından
yönetilmektedir. Türkiye su zengini bir ülke değildir. Gelecekte tüm
dünyada öngörülen su savaşlarının muhatabı olmamak
adına son derece değerli kaynaklarımız olan
sularımızı doğru ve akılcı kullanmak zorundayız.
Hiç kimsenin çiftçiyi, üreticiyi, köylüyü, birilerinin ücretli kölesi hâline
getirmeye hakkı yoktur.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tümer.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde değişikliğiyle bir kez daha
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında
görev ve yetki alanına giren arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetleriyle ilgili taşınır ve
taşınmaz araçlar, gereçler ve malzemeler, yazılı ve
elektronik ortamdaki her türlü kayıtlar ve diğer dokümanlar, ortofoto
haritalar, mevcut sözleşmeler, protokoller, sözleşme ve protokollerle
ilgili dava ve icra takipleri, bu görevlerin yürütülmesinde destek hizmeti
sağlayan imalat ve motor atölyelerindeki makine ve teçhizatların DSİye
devredilmesi hükme bağlanmıştır. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde olan birimlerin
hiçbir gerekçe belirtilmeden yetkilerinin DSİye devredilmesi Kabineler
arası bir hiyerarşi mi var? Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı başarısız bir
Bakanlık mı? sorularını akıllara getirmektedir.
Yine söz konusu madde metninde Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığının hâlihazırda
devam eden ve yürürlükte olan faaliyetleri DSİ'ye yetki devri
yapıldıktan sonra sonlandırabileceği yazılmıştır.
Ancak sonlandırma işlemlerinin hangi koşullarda
olacağı hükme bağlanmamıştır. Böylece, arazi
toplulaştırma gibi karışık ve uzun vadeli
işlemlerin keyfî bir şekilde iptal edilmesi söz konusu
olacaktır. Bu da uygulamada ciddi sorunlar ve sürecin uzaması
demektir. Uygulamada yaşanacak sorunlar hem yurttaşları
mağdur edecek hem de ekonomik maliyeti artıracaktır. Tüm bu
sebeplerden ötürü, maddenin tasarı metninden
çıkarılmasının doğru olacağı öngörüsündeyiz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
9uncu maddeye bağlı geçici madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu maddeye bağlı geçici madde 12de
dört adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddeye bağlı geçici 12nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Burcu
Köksal Ömer Fethi
Gürer Kamil
Okyay Sındır
Afyonkarahisar Niğde İzmir
Namık
Havutça Engin
Özkoç Ali
Şeker
Balıkesir Sakarya İstanbul
Ali
Akyıldız
Sivas
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖY İŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Ali Şeker konuşacak.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nereden nereye geldik? Toprak
işleyenin, su kullananın. diyen Ecevitten yerli yersiz her
şeyi satıp Yerli ve millîyim. diyen AKPye.
Suyla ilgili hayata geçirilen düzenlemelerden sonra
neoliberal politikaların bir talan etmediği tarımda
kullanılan su vardı, o da böylelikle talan edilmiş oluyor.
Satmadığınız bir hava
kaldı, o havayı da termik santrallerle zehirliyorsunuz.
Dünyada 2,1 milyar insan güvenli içme suyundan
yoksun. 2050 yılında 3 milyar insan susuz ve kıtlık
içerisinde bölgelerden göçmek zorunda kalacak. 4 insandan 1i suya
ulaşamayacak bundan otuz yıl sonra.
Küresel ısınma en çok ülkemizi tehdit
ederken, ülkemiz çölleşirken biz buna kulak tıkıyoruz ve küresel
ısınma bizim derdimiz değilmiş gibi davranıyoruz.
Şiddetli fırtınalar, dolular, seller ülkemizi ve dünyayı
tehdit ediyor. Tarımda şu anda 1,2 milyar insan doğal
felaketlerden etkilenirken önümüzdeki dönemde 1,6 milyar insan tehlikelere
maruz kalacak, doludan, selden, felaketten etkilenecek.
Türkiye'de yıllık ortalama
yağış 500-574 milimetre arasında, dünya ortalaması bin
milimetre. Bir yandan yağmur gelmeyecek tarımda, bir yandan siz tarımda
kullanılan suyu paralı hâle getireceksiniz; bu çiftçi ne üretecek, ne
yiyecek? Barajlara önem vermek gerekiyor ve barajların
sayısını artırmak, yağan yağmuru da elde tutmak
gerekiyor.
Temiz su kaynakları hızla azalıyor,
suya erişim zorlaşıyor. Termik santraller bir yandan
doğayı kirletirken bir yandan da yer altı suyunu çekerek
artezyen kuyular üzerinden, temiz suyu tüketiyor, tarımda
kullanılacak olan suyun daha da derine kaçmasına sebebiyet veriyor.
Nükleer santral yapıyorsunuz, o da Karadenizi tamamen
tahrip edecek, Karadenizin suyunu ısıtacak, Karadenizin
balığı da artık çıkmaz olacak.
Bir de Kanal İstanbul Projeniz var. Çevre
tahribatıyla Durusu Terkos Barajının doğusunda kalan
kısımdan gelen baraj havzasındaki bütün suyu Kanal
İstanbulla keseceksiniz. Bir taraftan da Sazlı Bosna
Barajının batısından gelen suyu keserek İstanbulun
temiz su kaynaklarını bir bir yok edeceksiniz. Sadece bununla da
kalmayacak, buradan geçen kanalın o geçtiği bölgedeki bütün yer
altı suları da tuzlanacak, oradaki toprak çoraklaşacak ve o
Kanal İstanbulun geçtiği bölgedeki bütün ağaçlar da kesilecek.
Üçüncü havalimanı için ve bağlantı yolları için 700 binden
fazla ağacı kestiniz. Bu yapacağınız Kanal
İstanbul Projesiyle de daha çok ağaç keseceksiniz ve Trakyayı
da bu konuda mağdur edeceksiniz. Bir yandan İstanbulun nüfusu 20
milyonlara çıkacakken, İstanbulun temiz su ihtiyacı daha da
artacakken siz Sazlı Bosna Barajını ve Durusu Terkos
Barajını tahrip ediyorsunuz.
Daha geçtiğimiz hafta Büyükçekmece Baraj havzasının
hemen sınırının yanında, hidrojen siyanür dökülen bir
alanda koyunlar bu suyu içti ve zehirlenip öldüler, tavuklar ve kuşlar
orada öldüler. Düşünün, Büyükçekmece Barajı gibi İstanbulun
suyunu veren bir barajın hemen yanı başına hidrojen siyanür
dökülebiliyor. Geçtiğimiz aylarda, biliyorsunuz, Tuzlada 97 kişiyi
hastanelik eden kimyasal atıklar ulu orta kanalizasyona deşarj
edilmişti ve o kanserojen maddenin ne olduğu bilinmeden Dökülen
maddenin niteliğini bilmiyoruz ama zararlı değil. dediler. O,
trikloretilen, kanserojen bir madde ulu orta dökülüyor.
Biz, su kaynaklarımızı korumak
durumundayız; kirlenmekten de korumak durumundayız, var olan suyumuzu
da akıllı sulama sistemleriyle, damlalık sistemleri gibi
akıllı sulama sistemleriyle daha iktisatlı kullanmak
zorundayız. Ergene kirliliği kanser vakalarını
artırıyor. dediği için Uzman Doktor Dilek Tucer açığa
alındı. Dilovasının kanser ovası olduğunu tespit
ettiği ve çözüm üretilmesi gerektiğini ifade ettiği için de Onur
Hamzaoğlu şu anda hapiste yatıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Onur Hamzaoğlu onurumuzdur. Halkın
sağlığını düşünen, halkın geleceğini
düşünen bilim adamlarına sahip çıkmak, kendine İnsanım.
diyen herkesin boynunun borcudur.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Ötekiler bilim
adamı değil.
ALİ ŞEKER (Devamla) Evet,
bazıları bilim adamı değil. Bazıları kendi
koltukları için bilim adamlıklarını satıyorlar. O
kişiler bilim adamı değil, iktidarın yalakaları,
iktidarın
ALİM TUNÇ (Uşak) Onlar da muhalefetin
yalakaları oluyor.
ALİ ŞEKER (Devamla) Evet, iktidarın
yalakaları
ALİM TUNÇ (Uşak) Sizin yalakanız.
BAŞKAN Hakaret etmeyelim lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla) Biliyorsunuz,
eğitimi piyasalaştırdınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker, teşekkür
ederim.
ALİ ŞEKER (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, tamamlayın.
ALİ ŞEKER (Devamla)
sağlığı
piyasalaştırdınız, ulaşım hakkını
piyasalaştırdınız, güvenliği
piyasalaştırdınız, neoliberal politikaların sizi
getirdiği noktada artık tarımdaki suyu da
piyasalaştırmak istiyorsunuz. Köylüler arasında kavga
çıkaracaksınız, yeni kan davalarına vesile
olacaksınız.
Bu arada, Sabah-ATVye 750 milyon dolar verenler
bugün de Demirörene Kanal Dyi alması için, Hürriyeti alması için,
CNNi alması için 700 milyon dolar verdiler. 700 milyon doları
eğer biz 23.333 KOBİye verseydik, her birine 30ar bin dolar
verseydik, 126 bin lira verseydik, ortalama 15 kişinin
çalıştığı bu kuruluşları kurtarabilirdik ve
1,5 milyon insanın hayatına dokunabilirdik. Ama biz ne yapıyoruz?
Paramızı bir kişinin iktidarını devam ettirmek için
veriyoruz ve iki sene sonra da geri ödeme başlamak üzere -kim öle, kim
kala- İki sene sonra ödersin. diyoruz. Bunu kabul etmek mümkün
değil. Halkın parasını bir kişi için
harcayamazsınız.
Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
. Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9'ncu maddesinin geçici 12nci maddesinin;
GEÇİCİ MADDE 12- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce tahakkuka bağlanmış
ancak tahsil edilememiş baraj ve gölet gibi depolama tesislerinin sulama
maksadına ilişkin yatırım bedeli ve sulama tesislerinin
yatırım bedellerinin tahsilinden ve takip işlemlerinden
vazgeçilir. Bu alacaklardan tahsil edilenler sermaye değeri üzerinden iade
edilir. Tamamı ödenmiş yatırım var ise tesis,
yatırım bedelini ödeyen kamu tüzel kişiliğine devredilir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı Mustafa
Mit Mehmet Erdoğan
Adana Ankara
Muğla
Saffet Sancaklı Baki
Şimşek Ruhi
Ersoy
Kocaeli Mersin
Osmaniye
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Hatay Milletvekili
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şehit kanlarıyla sulanmış
vatanımızın her köşesinde büyük bir özveri, cesaret ve
fedakârlıkla hizmetlerini devam ettiren, devletimizin bekası için
çalışan Emniyet teşkilatımızın 173üncü
yılını kutluyorum. Özellikle terörün yoğun olduğu
yerlerde ve Afrinde kahramanca mücadele eden polis ve askerlerimize
başarılar diliyorum. Tüm emniyet güçlerimizi Rabbim korusun.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize ve emekli polislerimize de
sağlıklı günler temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının
9uncu maddesinde, 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilat Kanununa geçici maddeler eklenmektedir. Eklenen
9uncu maddeyle, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahakkuka
bağlanmış ancak tahsil edilememiş baraj ve göletler gibi depolama
tesislerinin sulama maksadına ilişkin yatırım bedeli ve
sulama tesislerinin yatırım bedellerinin tahsilinden ve takip
işlemlerinden vazgeçilmesi ve bu alacaklardan tahsil edilenlerin iade
edilmeyeceği düzenlenmektedir. Bu geçici madde sulama birliği üyesi
çiftçilerimiz için mağduriyettir, haksızlıktır,
adaletsizliğe neden olacaktır. Zira, daha önceden çiftçiler
tarafından parası ödenen gölet veya barajların ödenen
miktarlarının iade edilmemesi haksızlık olacaktır.
Yani herhangi bir sulama birliği, kapatılacağından haberi
olmadan, üyelerine daha iyi hizmet verebilmek için para toplayarak gölet veya
baraj yapmak için yatırım yaptı ise Devlet Su İşleri
el koyacak ve hiç para ödemeyecek. Bu kabul edilebilir bir düzenleme
değildir. Önergemizde de belirttiğimiz üzere, bu alacaklardan tahsil
edilenlerin sermaye değeri üzerinden iade edilmesi gerekmektedir.
Tamamı ödenmiş yatırım var ise tesis, yatırım
bedelini ödeyen kamu tüzel kişiliğine devredilmelidir. Sulama birliği
üyesi çiftçilerin mağduriyetini giderecek önergemizin siz sayın
milletvekillerimiz tarafından destekleneceğini umuyoruz.
Değerli milletvekilleri, sulama birlikleri,
sulama sahasında arazisi bulunan ve sulama faaliyetlerinden faydalanan
çiftçilerin bir araya gelerek oluşturdukları kuruluşlardır,
bölgelerinde seçimle gelmişlerdir. 14.487 meclis üyesi 378 adet sulama
birliğini yönetmektedir. 1 milyon 450 bin çiftçi ve kırsalda
kişi başına, hane başına 5 kişi bulunduğu
hesaplandığında, bu birlikler, 7 milyon 250 bin kişiye,
ayrıca 20 milyon 280 bin dekar arazi sulamasına hizmet vermektedir.
Sulama birlikleri, geçmişte, 1993
yılı itibarıyla Devlet Su İşleri desteğiyle
kurulmuştur, doğrudur ancak üç dört yıldan bu yana sulama
birlikleriyle ilgili devlet hiç kılını dahi kıpırdatmamıştır.
Sulama birlikleri bugüne kadar maddi, manevi, idari hiçbir devlet
olanağından faydalandırılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, tam anlamıyla,
yeterince düzenlenmeden, olgunlaştırılmadan tasarıdan
beklenen faydanın, amacın tam olarak ortaya
konulmadığı, Meclisin ve kanun yapmanın usul ve
esaslarından uzak tasarı Komisyonda kabul edilmiştir. Komisyon
çalışmalarında sayın Hükûmet yetkililerinin ifadeleriyle,
altı aydır üzerinde çalışılan ve en az 20 defa okunduktan
sonra Bakanlar Kurulunda imzaya açılan tasarıda, maalesef daha
kapağı açılmadan AK PARTİ milletvekillerince verilen
önergelerle birden çok değişiklik yapmaya gidilmesi,
hazırlık sürecinde, hazırlayanlarca konuya yeterince vâkıf
olunmadığını ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı Teftiş ve Denetleme Kurulunca
değerlendirilen 378 sulama birliğinin, analiz raporu sonucu 100
üzerinden 52 olarak çıkmıştır yani yapılan analize
göre yüzde 7si çok başarılı, yüzde 33ü başarılı,
yüzde 34ü iyi, yüzde 23ü orta durumda, yüzde 3'ü de kötü olarak
değerlendirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu,
teşekkür ederim.
Ek süre bir dakika.
Buyurun.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Birliklerin büyük bir çoğunluğunun ortalamanın üzerinde
olduğu belirtilmiştir. Kötü yönetildiği tespit edilen
birliklerin kamu tarafından yönetilmesine diyeceğimiz yoktur. Ancak
başarılı olan birliklerin de bu kapsamda
değerlendirilmemesi gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye'de sulu tarımda kullanılan sulama
suyunun yüzde 30unu yöneten sulama birlikleri, su konusunda yatırım
yapmak isteyen ulusal ve uluslararası güçlerin önüne engel olarak
çıkmaktadır. Kullanıcıları tarafından yönetilen
ülkemizdeki su kaynaklarının önce belediyelere, özel idare
kurumlarının yönettiği kurumlara, nihai olarak da özel sektöre
geçmesinin önünü yüce Meclisin açmamasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9'uncu
maddesiyle 6200 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici madde 12'de
geçen "alacaklardan tahsil edilenler iade edilmez. tümcesinin
"alacaklardan tahsil edilenler iade edilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Bedia Özgökçe Ertan Ayşe Acar Başaran
Adana Van Batman
Dirayet Dilan Taşdemir Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan
Ağrı Bitlis Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Urfanın işgalden
kurtulmasının 98inci yılı, Şanlıurfa
halkını buradan bir kez daha kutluyoruz.
Tabii, geçtiğimiz günlerde KİT
Komisyonuyla beraber Urfadaydık, Ceylanpınara gittik, Harrana
gittik ve şu anda dünyanın en eski tapınağının
tespit edildiği Göbeklitepeye gittik. Gerçekten de hem Harran hem
Ceylanpınar hem Göbeklitepe görülmeye değer yerler. Özellikle
Urfanın Harran evleri, o toprak evleri, yazın çok serin,
kışın da çok sıcak bir şekilde insanı
dış etkilerden koruyabilen ve nevi şahsına münhasır
bir görüntüye sahip çok güzel yerler. Herkesin Urfanın o güzelliklerini
görmesini diliyorum. Tabii, Balıklıgölü de unutmamak lazım.
Bizler, Urfada hem halkla hem kurumlarla
görüştük, sorunlarını yerinde dinledik. Örneğin, göçer
kardeşlerimizle de hatıra fotoğrafı çektirdik ve
sorunlarını dinledik. Buradan da kendilerini selamlıyorum.
(x)
Buradan Arapça da selamlıyorum kendilerini. Kendilerinin sorunları
var, bize ilettiler. Umarım, KİT Komisyonu ve Hükûmet, üzerine
düşeni yapıp sorunlarını çözer çünkü göçerler, sizin de
malumunuz, çok eski yerleşim birimleri arasında gidip gelip,
yazın ve kışın farklı coğrafyalarda
hayvanlarını otlatmak için binbir eziyetle yaşamlarını
sürdürmeye çalışıyorlar.
TİGEMi ziyaret ettik. TİGEMin özellikle
o ceylanları koruması gerçekten alkışlanacak bir
davranıştır. Keşke o doğal coğrafyalarından
koparılmasaydılar, keşke avcılar tarafından
öldürülmeseydiler ama maalesef bu gerçekle de karşı
karşıyayız. Korunmaları güzeldir, korunmalarının
devam ettirilmesi gerekiyor ve özellikle ürün ıslahı, ürünün
başka ürünlerle karışmaması için de
halkımızın, çiftçimizin de bu anlamda destek olması
gerekiyor. Ama ne hikmettir, Ceylanpınarda 1 milyon 800 bin dönüme sahip
olan TİGEM maalesef kâr edemiyor. Yani bu da inanın büyük bir
çelişkidir. Biz, küçük bir tarladan, susuz bir tarladan kâr ederken 1
milyon 800 bin dönüme sahip bir kurumun kâr etmemesi de sorgulanacak, üzerinde
durulacak bir durumdur.
Bakın, arkadaşlar, İsrail,
Konyanın yarısı kadar. 20 bin küsur kilometrekareye sahip,
Türkiye'nin kırkta 1i. Ama bütün dünyaya tohum satıyor ve Türkiyeye
de yılda eski parayla 700 trilyona tohum satıyor. Küçücük
İsrail, diyorum ya, Konyanın yarısı, Türkiye'nin de
kırkta 1i.
Sonra biz ne yapıyoruz, özellikle Hükûmet
yetkilileri? En ufak bir krizde Ey İsrail! diyor. Arkadaşlar, Ey
İsrail! Ey Amerika! Ey Rusya! demek sözde olmaz; ekonomide olur,
tarımda olur, eğitimde olur, hukukta olur, adalette olur, kişi
başına düşen millî gelirde olur. Eğer biz bu anlamda
onların önündeysek o zaman zaten Ey İsrail! Ey Amerika! filan
dememize gerek yok, zaten pratikte onlar bunu anlar, biz de o zaman, ha, sözde
de deme hakkına sahip oluruz. Ama o kadar büyük bir potansiyele sahip
olduğumuz hâlde küçücük bir toprak parçası bize ürün satıyorsa
yani bizim burada bir öz eleştiri yapıp şapkamızı
önümüze koymamız gerekiyor.
Aslında, 9un 12nci geçici maddesi üzerine
konuşacaktım.
Sayın Başkanım, orada da bir otuz
saniye verirseniz memnun olurum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
Bir dakika ek süre veriyorum.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Alacaklardan
tahsil edilenler iade edilmez. tümcesi, Alacaklardan tahsil edilenler iade
edilir. şeklinde değiştirilmelidir bence. Neden? Vergisini
zamanında ödeyenlerden tahsil edilmiş yani onların suçu
zamanında vergi ödemek mi olmuş? Ya da bu diğerleri
zamanında vergi vermediği için, şu anda onlara yapılan af
onları ödüllendirmek olmuyor mu? Biz diyoruz ki tamam, şimdiki
borçlulardan da almayın ama eskiden aldığınız
kişilere de bu iadeyi sağlayın çünkü onlara bir adaletsizlik,
bir eşitsizlik hâli uygulanmış oluyor. Dolayısıyla o
alınanlar iade edilmelidir, mutlak adalet sağlansın diye bu
tasarı maddesinde bu düzenlemenin yapılmasını biz
öneriyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 9uncu maddesiyle
6200 sayılı Kanuna eklenen geçici 12nci maddenin birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve
maddede yer alan Bu alacaklardan ibaresinin Bu fıkrada yer alan
alacaklardan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yeraltı suyu sulama kooperatiflerinden, sulama
tesisinin mülkiyetinin devrinden feragat edenlerin, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce inşa edilmiş tesis bedelinin tahsilinden
vazgeçilir.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Aziz
Babuşcu
Kayseri İstanbul İstanbul
Kasım Bostan Gökcen
Özdoğan Enç Canan
Candemir Çelik
Balıkesir Antalya Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeraltı suyu sulama kooperatiflerinin,
yeraltı suyu sulama tesislerinin işletme, bakım ve onarım
yetkileri kendilerinde kalması ve söz konusu tesislerin mülkiyetinin
kooperatife devrinden vazgeçmeleri hâlinde, inşa edilmiş tesis
bedelinin geri ödemesinden vazgeçilmesi maksadıyla düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
9uncu maddeye bağlı geçici madde 12yi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu maddeye bağlı geçici madde 13te
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddeye bağlı geçici 13üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Burcu Köksal Ömer
Fethi Gürer Kamil
Okyay Sındır
Afyonkarahisar Niğde İzmir
Namık Havutça Ali
Akyıldız Bülent
Öz
Balıkesir Sivas Çanakkale
Engin Özkoç
Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili
Bülent Öz konuşacaklar.
Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çoğunluğu çiftçilikle uğraşan
Çanakkalemizi, ülkemizi doğrudan etkileyecek Devlet Su
İşleriyle ilgili yasa üzerinde söz aldım.
Türkiyede 1 milyon 450 bin çiftçinin ve toplamda 12
milyon kişinin rızkına hizmet eden 378 adet sulama birliği
var. Bu yasayla sulama birlikleri DSİye devredilecek. Ancak
sonrasında özelleştirmenin önü açılabilecek bu yasayla.
Özelleştirilmesi durumunda şirketler sulama tarifesini istediği
gibi belirleyecek ve çiftçimiz hasat yaptığında değil,
şirket kendi belirlediği zaman parasını isteyecek. Sulama
planlamasını şirket yapacak. Eğer hatalı su
planlaması yaparsa yani suyu çiftçinin ihtiyacı olduğu zamanda
vermezse ne olacağını düşünün. Çiftçimiz Ürünüm
yanmasın. deyip sulama günü haricinde su almak isterse dekar
başına önce 2 kat, daha sonra 4 kat, daha sonra katlamalı ceza
ödeyecek. Elde edilen ürün su cezasını ödemeye yetecek mi? Yetmeyecek.
Sulama ücretleri zamanında ödenmezse şirketler bankaya bildirecek.
Banka bu parayı kesmeden çiftçimize destek primi vermeyecek, çiftçimiz
bankadan eli boş dönecek. Çiftçinin söz hakkı elinden
alınıp şirketlere yani sermayeye devredilecek.
Bu tasarıda hiç değinilmeyen bir husus da
sulama birliklerinde çalışanların akıbeti. Maalesef
çalışanlar da mağdur bırakılacak. Ülkemizdeki
kuraklık tehlikesi artarken çiftçimizin tarımda kullandığı
su kaynaklarının azalmasının nedenleriyle ilgilenmeliyiz.
Etkin su kullanımı ve su kaynaklarının geliştirilmesi
için neler yapılmalı, kafa yormalıyız. Çanakkaledeki
sulama birliklerimiz hatalı ve yetersiz teslim edilen sulama tesislerini
onarmaktan borç batağındalar. İşin içinden çıkamayan
ve feshedilen Lâpseki Çardak Sulama Birliğimizin üyeleri çaresizce ne
olacağını bekliyor. Sonucu özelleştirme olabilecek bu yasa,
çiftçimize büyük külfet getirecek.
Özelleştirme dedik, dünyanın en büyük
tarım şirketlerinden biri olan İsrail menşeli Netafim
firmasının Türkiyedeki su havzalarına ve sulamaya talip
olduğu, sulama birliklerinin özelleştirilmesi konusunda Orman
Bakanı Veysel Eroğlu ile İsrail kökenli bir firma yetkililerinin
görüştükleri ve anlaştıkları iddia edildi. Yine Sayın
Eroğlunun 2012 yılında sulama birliklerini özelleştirme
düşüncesi gündeminde olmasına rağmen, 17-25 Aralık
olayları nedeniyle gündemden düştüğü, sonrasında
Türkiyedeki su havzaları ile sulama birlik ve kooperatiflerinin
İsrail kökenli bir firmaya satılmasına Türk kamuoyunun
karşı çıkacağı, bu nedenle firmanın yüzde 80inin
2017 yılı Ağustos ayında Meksikalı bir Yahudi firmaya
satıldığı ve Türkiyedeki su havzaları ve birlikleri
ile kooperatiflerin özelleştirilmesinin bu firma üzerinden yapılacağı
iddialar arasındadır. Bunlar doğru mudur? Nitekim 6 Mart 2018
tarihinde yani bu kanun tasarısının Başbakanlıkta
onaylanmasından üç gün önce -fotoğrafta da gördüğünüz gibi-
Veysel Eroğlu Meksikanın Ankara Büyükelçisini makamında kabul
etmiş ve bu, Bakanlığın resmî internet sitesinden
Özellikle ormancılıkta su kaynakları yönetimindeki ikili
iş birliği projelerine başlamak ve başlatmak için yeni
yollar belirlemekten onur duyuyoruz. Meksika Hükûmeti ve ilgili bakanlarla her
türlü iş birliğine açığız. Türkiye ve Meksika
arasındaki iş birliğini daha geliştireceğiz. şeklinde
paylaşmıştır. Komisyonda suyumuzun geleceğinin
görüşüldüğü bir zamanda bu ikilinin bir araya gelerek açıklama
yapması kafalarda soru işareti bırakmaktadır. TEKELi,
Sümerbankı, TELEKOMu sattınız, şeker
fabrikalarımızı da satıyorsunuz. Özelleştirmenin önünü
açan bu tasarı yasalaşırsa Sayın Bakana sormak istiyorum:
Suyumuzu da Meksika üzerinden İsraile mi satacaksınız? Biz
yıllardır aynı şeyi söylüyoruz, ne diyordu rahmetli
Başbakanımız Bülent Ecevit: Toprak işleyenin, su
kullananındır. Çiftçimizin elinden toprağını, suyunu
almayın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeye bağlı geçici madde 13ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
10uncu maddede üç adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergelerden ikisi aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Burcu
Köksal Namık
Havutça Ömer
Fethi Gürer
Afyonkarahisar Balıkesir Niğde
Engin
Özkoç Ali
Akyıldız Kamil
Okyay Sındır
Sakarya Sivas İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Meral Danış Beştaş Dirayet Dilan Taşdemir Bedia Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan
Batman Bitlis Batman
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Sivas Milletvekili Sayın Ali Akyıldız
konuşacak.
Buyurun Sayın Akyıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Meclisimizin ve
basınımızın çok kıymetli emekçileri ve kıymetli
bürokrat arkadaşlarım; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz torba
tasarının 10uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi, buradaki 10uncu madde, orman kadastro
komisyonuyla ilgili bir madde. Bu getirilen tasarıdan yine aynen okuyorum:
Orman kadastro komisyonları, Orman Genel Müdürlüğünce atanacak bir
orman yüksek mühendisi veya orman mühendisinin
başkanlığında, bir orman yüksek mühendisi veya orman
mühendisi veya bunların bulunmaması halinde orman teknikeri, bir
ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi veya bunların
bulunmaması halinde ziraat teknisyeni ile beldelerde belediye encümenince,
mahalle ve köylerde muhtarlıkça bildirilecek bir temsilci olmak üzere bir
başkan ve üç üyeden teşekkül eder. Buradaki madde de bu.
Şimdi, burada, daha önce komisyonda bulunan
ziraat odası temsilcisi çıkarılıyor. Bu doğru bir
uygulama değil. Yerel bilirkişi olarak ziraat odası
temsilcisinin burada kalması gerekiyor. Bu birinci husus.
İkinci husus: Sayın Başkan, Bir
başkan ve üç üyeden teşekkül eder. dediğimiz bu komisyon dört
kişiden oluşuyor. Yani genelde bu tür komisyonlar tekli rakamlardan
oluşur. Oylama hâlinde, eşitlik hâlinde nasıl bir sonuç
çıkacaktır? Bunu da Sayın Başkana ve sayın bakana
soruyorum. Onun için bu önemlidir, burada bir değişiklik gerekiyor.
Artı, yine bu maddede, bize gönderdiğiniz
açıklamada Ziraat odasından bir temsilci üyenin komisyonun
teşekkülünde yer alması zorunluluğu ortadan
kaldırıldığı için komisyon oluşumu kolaylaştırılmaktadır.
diyorsunuz. Buradaki kastınız nedir? Neyi
kolaylaştırıyorsunuz? Yani buradaki yerel bilirkişinin
buradan çıkmasıyla kolaylaştırılan olay nedir? Bunu da
burada yazmamışsınız.
Yine burada belirtmediğiniz ama Sayın
Bakanın açıklığa kavuşturması gereken bir
başka husus: Şimdi, burada Orman Genel Müdürlüğünce atanacak
bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi
başkanlığında oluşturulan komisyonda bir orman yüksek
mühendisi veya orman mühendisi ve bir ziraat mühendisi ya da ziraat yüksek
mühendisi olur. diyorsunuz. Peki, bu orman mühendisi ve ziraat mühendisi
kimler tarafından tespit edilecek? Odalardan mı gelecek ya da yine
Orman Genel Müdürlüğü tarafından mı atanacak? Eğer
şayet bu komisyondaki görev yapacak olan mühendisler Orman Genel
Müdürlüğü tarafından atanacaksa o zaman bu, komisyon adı
altında başka bir kurul olacak. Ne bu? Komisyon adı altında
devlet memurları gibi görev yapacak olan bir oluşumdan bahsetmiş
olacağız. Bu da gerçekten bağımsız bir komisyon
olmayacak çünkü komisyonun görevleri önemli. Burada sürem yettiği kadar,
kısaca ona da değinmek istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekili
arkadaşlarım, oluşan bu komisyon ne iş yapacak? Komisyon
-en önemli görevi- yürürlükte olan 6831 sayılı Orman
Yasasının 1inci ve 2nci maddesinde verilen işlemlerden görevli
olacak, sorumlu olacak. Yani komisyonlar orman tanımı kapsamına
giren yerleri istisna bentleri de dikkate alınarak ayırmakta,
sınırlandırmakta ve orman tanımı kapsamına
girdiği hâlde 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini
kaybetmiş belirli nitelikteki yerlerin orman sınırları
dışına çıkarılması
çalışmalarını da yapmaktadır. Yani komisyonun
işlevi çok önemlidir, bu nedenle bu komisyonun devlet memuru gibi görev
yapmasının önü kapatılmalıdır. Komisyona atanacak
kişilerin nereden, ne şekilde atanacağının burada çok
net, açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Aynı komisyon yine ağaç,
ağaççık, topluluk yerleri, küme, bitişik ve benzeri gibi
uzmanlık isteyen birçok konuyu değerlendirecektir. Yine, 31/12/1981
tarihi öncesi ve sonrasının değerlendirilmesi de mutlak bir
uzmanlık işidir. Bütün bu uzmanlık gerektiren işlerin
tamamı orman mühendisliği meslek alanını
ilgilendirdiği için burada, orman yüksek mühendisinin
başkanlığında ve bir de orman mühendisinin üye olarak
bulunması tabii ki önemli, tabii ki değerli; bu, bizim de çok önemsediğimiz
bir şey ama tekrar söylüyorum: Eğer burada oluşacak olan
komisyon bir devlet memuru kimliğiyle görev yapacaksa gelin biz buna
komisyon demeyelim, Orman Genel Müdürlüğünün atadığı bir
heyet diyelim.
Sayın Başkan, tamamlamama izin verir
misiniz?
BAŞKAN Lütfen buyurun, bir dakika ek süre
veriyorum.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Bu heyet
bağımsız olarak görev yapsın Sayın Başkan.
Bakın, buna, bu önergeye hayır oyu vermeyin. Bu, kişisel veya
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ilgilendiren bir konu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ali, bize bak,
Bakanın sana baktığı yok.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Sayın Bakan bana
bakmıyor, ben de size bakayım o zaman.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akyıldız,
devam edin lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biz dinliyoruz,
biz dinliyoruz.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Tekrar söylüyorum:
Bakın, 4 kişiden oluşacak olan bu komisyon çok önemli görevler
yapacak. Bu komisyonun öncelikle 4 kişi değil, çiftli rakam
değil, tekli rakam olması için gelin, önergemize destek verin.
İki, tekrar tekrar söylüyorum: Bu komisyonda
görev yapacak olan üyelerin ne şekilde, kimler tarafından
oluşacağına kimler karar verecek? Orman Genel Müdürlüğü
bunları belirleyecekse bunun komisyon olmasının bir anlamı
yoktur. Orman Genel Müdürlüğü otursun, kendi heyetiyle beraber buna karar
versin, buna da komisyon demeyelim.
Ben tekrar, bu konuda duyarlılık
göstereceğinize, AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımızın da buna destek vereceğine
inanıyorum ve bu komisyonun gerçekten, görev yapacak bir komisyon
olmasını birlikte sağlayacağımıza inanıyorum
ve destek vereceğiniz için şimdiden teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergelerin diğer
konuşmacısı Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan
olacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, az önce Urfadan söz ediyordum,
biraz yarım kaldı. Urfada şu anda 3 milyon dönüm arazi maalesef
susuzdur ve susuz tarımın da fazla bir geliri olmuyor; tam tersine,
bazen zarar edilebiliyor. Kuraklık da buna eklenince zarar
kaçınılmaz oluyor. Örneğin, Hilvan, Siverek ve
Viranşehirde 1 milyon 560 bin dönüm susuz arazi vardır. Yine,
Bozova, Ceylânpınar, Viranşehir ve Akçakalede de 1 milyon 500 bin
dönüm arazi susuz durumda. Proje bitirilmesine rağmen yani sulamayla
ilgili proje bitirilmesine rağmen ihaleye verilmiş değildir.
Böylelikle hem ürünler hem toprak hem vatandaş, yurttaş bu anlamda mağdur
edilmektedir. Oysaki Urfa, Türkiye pamuk üretiminin yüzde 46sını
karşılıyor, mısır ve buğdayın da yüzde
6sını karşılıyor. Yine, aynı şekilde,
Batman ve Mardinde yüz binlerce dönüm arazi maalesef susuz bir şekilde
kaderlerine terk edilmiş durumda. Oysaki Güneydoğu Anadolu Projesi
kırk üç yıldır bitirilemeyen bir proje. Kırk üç yılda
maalesef, Mardine henüz GAPtan su verilmiş değil,
insanlarımız da kuyu açmak zorunda kalıyor ve kuyudan elektrik
enerjisiyle suyu dağıtmaya çalışıyor, bu sefer de
TEDAŞın, DEDAŞın hışmına uğruyor.
DEDAŞ -dün de söyledim- evlere hiç gitmeden,
masa başında çiftçileri cezalandırıyor. Bakın,
şimdi size bir fatura göstereceğim, elektrik faturası yani
cezalandırma faturası daha doğrusu. Kendisine 50 bin lira ceza
yazılmış, o araziden kazandığı ise 43 bin lira,
yıllık. O 43 bin liranın içinde kendisinin, eşinin ve
çocuklarının da emeği vardır. Yani TEDAŞ, kalkıp
kazanmadığından katbekat fazla ceza kesiyor maalesef.
DEDAŞa öyle yetkiler verilmiş ki tıpkı şimdi, şu
anda geçirilen yasalarda verilen yetkiler gibi.
(Uğultular)
BAŞKAN Biraz sessiz olabilir miyiz lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) İcra
yetkisinden tutun çiftçinin arabasına el koymaya kadar, elektriğini
kesmeye kadar bir sürü sınırsız yetki tanınmış.
Mahkeme kararı olmadan birçok insanımızın da maalesef,
elektriğini sürekli olarak vermeme yetkisine sahip
kılınmıştır. Bakın, ilgili fatura burada, ismi
yanımda mevcut. 200 dönüm buğday on beş gün sulanmış,
100 dönüm de mısır üç ay boyunca sulanmış, 50 bin lira ceza
yazılmış ona, oradan elde ettiği ürün ise 43 bin lira.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın bürokratlar, biraz sessiz
olabilir misiniz lütfen.
Buyurun.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Teşekkürler.
Arkadaşlar, çiftçilerin, köylülerin, emekçinin
bu sorunlarına biraz kulak verin, bir gidip yerinde görün. Bakın, ben
dün gösterdim, yine göstereceğim. On gün önce gittiğim yer Mardin
Kızıltepe, Derik, Mazıdağı Ovası, Mezopotamya
Ovası, ekinlerin yüzde 20si kurumuştu, şu anda herhâlde yüzde
40ları bulmuş ve hayvanlarını o ekinlerde otlatmak zorunda
bırakıldılar. Dün bana gelen fotoğraf arkadaşlar,
bakın, biraz yeşildi bir on gün önce, şu anda sapsarı.
Yazık, günah, sonra gidip nereden ithal ediyorsunuz buğdayı,
mercimeği? Kanadadan, Amerikadan alıyorsunuz. Oysaki Mardinin,
Urfanın, Konyanın ihracat yapacak bir potansiyeli, kapasitesi var
ama şu anda biz buğdayı, mercimeği dışarıdan
alıyoruz. Ve Kanadanın sattığı işte mercimekte
de GDO var, hibrit var ve marketlerde de yerli mercimek diye bize yutturulmaya
çalışılıyor. Maalesef bir an önce lütfen bu sorunları
giderin ve vatandaşımızın,
yurttaşımızın elektriğini kesmeyin.
Teşekkürler, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:19.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
84üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
10uncu madde üzerindeki aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10'uncu maddesinin;
MADDE 10- 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı
Orman Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Orman kadastro komisyonları, Orman Genel Müdürlüğünce atanacak
bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisinin
başkanlığında, bir orman yüksek mühendisi veya orman
mühendisi veya bunların bulunmaması halinde orman teknikeri, bir
ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi veya bunların
bulunmaması halinde ziraat teknikeri, bir harita yüksek mühendisi veya
harita mühendisi veya bunların bulunmaması halinde harita teknikeri
ile beldelerde belediye encümenince, mahalle ve köylerde muhtarlıkça
bildirilecek bir temsilci olmak üzere bir başkan ve dört üyeden
teşekkül eder. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muharrem Varlı Mehmet
Erdoğan Ruhi
Ersoy
Adana Muğla Osmaniye
Mustafa Mit Saffet
Sancaklı Baki
Şimşek
Ankara Kocaeli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Baki Şimşek konuşacak.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tasarının 10uncu maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Orman kadastro komisyonlarının
kurulmasında ziraat odası temsilcileri çıkarılmakta, orman
mühendisleri, orman teknikerleri, ziraat mühendisleri ve ziraat
teknikerlerinden ve mahallî bilirkişiden oluşan bir komisyon
kurulmaktadır. Tabii kadastro komisyonu olan bir komisyonda -gönül isterdi
ki harita kadastro mühendislerinin- de olsun. Yani madem kadastro
yapılacak, bu komisyonda üye olarak harita kadastro mühendislerinin
olmasını gönül isterdi ama maalesef bu komisyonda harita kadastro
mühendisleri bulunmamakta.
Türkiye'de bugüne kadarki yapılan orman
kadastrolarının birçoğunda, özellikle eski tarihlerde
yapılanların, GPS teknolojisi çıkmadan önce yapılan orman
kadastrolarının çoğunluğunda hatalar vardır,
mükerrerlikler vardır. Yani hem haritanın bir kısmı vatandaşın
tapusunun içerisinde, bir kısmı aynı zamanda orman haritasının
içerisinde. Yani devlet vatandaşa tapu vermiş, 50 dönüm tapu
vermiş; şimdi dönüyor tekrar, bunun 10 dönümü, 5 dönümü, 20 dönümü
orman diye dava açıyor. Bunların -şu anda teknoloji
gelişti- yine harita mühendislerinin de içerisinde bulunduğu bir
komisyonla değerlendirilmesi doğru olurdu.
Türkiye'de kadastro sorunu ve mülkiyet sorunu çok
büyük bir önem arz etmektedir. Kadastro yenilemeleri belli bölgelerde
yapılmış, şu anda kadastro yenilemelerinin belki yüzde
80i, 90ı bitirilmiş ama kadastro yenilemeleriyle beraber tapu
yenilemeleri yapılmadığı için -buna mevzuat müsait
değil- Türkiyede her iki insandan birinin mülkiyetle ilgili problemleri
var. Yani hazine ile vatandaş arasında, orman ile vatandaş
arasında, mirasçılar ile vatandaş arasında problemler
maalesef yıllardır çözülememektedir. Her hükûmet seçim dönemlerinde
2/B arazilerini çözeceğini, hazine arazileri sorununu çözeceğini,
vatandaşa bunların tapularını vereceğini vadetmekte
ama seçim dönemleri gelip geçtiği hâlde bu işlerin hâlâ
çözülmemiş olduğunu görmekteyiz. Yani bugün 2/B arazileri niye
bekletilir, satışları niye bu kadar ağır işler,
hazine arazileriyle ilgili bu sorun yıllardır niye bir türlü
çözülmez? Yani bugün bu yasa içerisinde hazine arazilerinin
satışının ve 2/B arazilerinin satışının
önünün açılması, hatta imar rantı olmayan, arsa değeri
olmayan hazine arazilerinin ve 2/B arazilerinin vatandaşa, Milliyetçi
Hareket Partisinin seçim vaatlerinde olduğu gibi bedelsiz olarak verilmesi
doğrusudur. Yani bu arazileri bu insanlar zaten yıllardır ekip
dikmişler, babalarından, dedelerinden kalmış bu araziler.
Ama maalesef böyle yapılmadığı gibi çıkarılan
yasalarda
Daha önce bir yasa çıkardık. Çıkarılan torba
yasa içerisinde 30 Mart 2014ten önce belediye ve mücavir alan
sınırları içerisindeki tarım arazilerinin vatandaşlara
satışının önü açıldı. Şimdi, tarım
arazileri belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde mi,
belediye ve mücavir alan sınırları dışarısında
mı? Yani tarım arazilerinin yüzde 80i belediye ve mücavir alan
sınırlarının dışarısında. Çiftçiyi
seviyor muyuz biz yani tarımla uğraşan
insanlarımızı desteklemek istiyor muyuz? O zaman niye
vermiyorsunuz tapularını? Çiftçinin belediye mücavir alan
sınırları dışındaki ekip diktiği
arazilerinin tapusunun kayıtsız şartsız verilmesi
lazım.
Bir ayrı problem de özellikle 2/B olan araziler
üzerine imar planı yapıldığı anda devlet bu 2/B
arazilerine el koyuyor. Yani düşünün, 2 vatandaşın 100 metre
arayla arazisi var. Bizim özellikle Mersin Gülek Karboğazı turizm
bölgesi ilan ediliyor, bir imar planı yapılıyor.
İnsanların elli yıldır, yüz yıldır
babasından, dedesinden kalan kullandıkları 2/B arazilerine
devlet hiçbir bedel ödemeden Ben buraya el koydum. diyor yani 100 metre
ilerideki arazisi duruyor vatandaşın. Yani devletin burada da adil
davranması lazım. Vatandaşların yerine sadece Bir imar
planı yaptım, nasılsa asıl sahibi benim; 2/Byle
vatandaş işgalci, buna hiçbir hak vermeden bu araziye el
koyayım. mantığı yanlış oluyor. Mutlaka bu
sorunlara el atılmasını, özellikle kadastro yenileme yanında
tapu yenilemesinin yapılmasını, bununla ilgili
Bakanlığımızın mutlaka bir kanun tasarısı
hazırlamasını talep ediyoruz yoksa Türkiyede bu sorunlar
yıllarca daha konuşulmaya devam eder. Yıllardır
konuşuluyor, birçoğu çözülmüyor. Bunun mutlaka gündeme
alınmasını
Bayındırlık Komisyonu
yıllardır toplanmıyor, bir iki kahvaltı yapma
dışında maalesef bir toplantı dahi yapılmadı.
Yani bu komisyonların toplanıp, çalıştırılıp
ülkenin sorunlarının çözümüyle ilgili
Yoksa torba yasa içerisinde
birçok maddeyi ele alıyoruz, neyi değiştirebiliyoruz? Yani
şimdi torba yasa içerisinde DSİyle ilgili, sulama birlikleriyle
ilgili, 3194ün 18inci maddesiyle bile ilgili teklif sunuluyor. Buradan da
sağlıklı bir sonucun çıkması mümkün değil.
Bunların mutlaka kendi komisyonlarında değerlendirilerek
vatandaşın sorunlarına çözüm üretecek şekilde
Ne kentsel
dönüşümle ilgili ne tarım arazileriyle ilgili hiçbir sorunu bu
şekilde çözmemiz mümkün değil.
Bunun bu şekilde ele alınarak Türkiyenin
sorunlarına çözüm üretilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Burcu Köksal Namık
Havutça Hüseyin
Çamak
Afyonkarahisar Balıkesir Mersin
Ali Akyıldız Ömer Fethi Gürer Engin
Özkoç
Sivas Niğde Sakarya
Kamil Okyay Sındır
İzmir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamak konuşacaklar.
Buyurun Sayın Çamak. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) - Sayın Başkan
ve değerli milletvekilleri; tasarının 11inci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu, Meclis çalışanlarını ve
bizleri izleyen vatandaşlarımızı, özellikle de
çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere 11inci madde teknik bir
düzenleme olup mevcut mevzuattan farklı olarak mahkemenin ismi
değişmiştir. Ancak vatandaşlarımızın
bazı düzenlemelerden geç haberdar olması dikkate alınarak hak
mahrumiyeti yaşamaması için tanınan sürenin uzatılması
gerekmektedir.
Birçok bölgemiz önemli sulama problemleri
yaşıyor. Örneğin, Mersindeki sulama birliklerimizin önemli
sorunları mevcut, bunların başında sulama şebekesinin
çok eski olması gelmektedir. Sulama şebekesinin büyük bir
kısmını teşkil eden açık trapez ana taşıma
kanallarının ilki 1965 yılında, sonuncusu ise 1983
yılında işletmeye açılmıştır. Yani bunlar
ömrünü tüketmiş yapılardır. Burası yıllık 5
milyon Türk lirası değerinde yaklaşık 12 milyon kilovatsaat
enerji harcayan pahalı bir işletmedir, ayrıca işçi
giderleri çok fazladır. Bütün bunlara rağmen hiçbir borcu yoktur ve
bugüne kadar yaklaşık 10 bin dekar alanı kapalı
basınçlı sisteme geçirerek modernize etmiştir.
Öte yandan, Kahramanmaraşlı çiftçilerimiz
de ciddi bir sulama sıkıntısı çekmektedir. Özellikle
Dulkadiroğlu, Çağlayancerit ve Pazarcık ilçelerine
bağlı köylerdeki çiftçiler tarıma elverişlilik
açısından müsait bir ortama sahip olmalarına rağmen, baraj
sularının yaklaşık yüzde 70inin çevre illere
aktarılmasından ötürü kendi su ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar.
Normalde protokol gereği 3 metreküp su alınması gerekirken,
Maraş genelinden şehir dışına 4,4 metreküp su
aktarılmasıyla tarımsal sulama büyük oranda zarar görmektedir,
bu nedenle de ikinci ürünler ekilememektedir. Pazarcıkta dört yıl
kuraklık yaşanmasına rağmen, buradaki Kartalkaya Sol Sahil
Sulama Birliğinin çabası sayesinde devletten hiçbir katkı
alınmadan çiftçilerimiz sıkıntı yaşamadılar. Bu
anlamda burada kuraklığa önlem almak için takviye amaçlı
açılan 24 yer altı kuyusunun çok önemli katkısı olmuştur.
Sayın milletvekilleri, görüldüğü üzere,
sulama birlikleri su yönetimi ve kuraklıkla mücadele açısından
önemli roller üstenmektedir. Dünya, gün geçtikçe suyun önemini kavramakta, her
devlet geleceğini planlarken su kaynaklarının
kullanımını ve yönetimini bir millî sorun olarak
almaktadır. Geldiğimiz noktada ise iktidar, devletin bütün stratejik
kuruluşlarına yaptığı gibi hayati
varlıklarımızın dahi satılmasının önünü açan
düzenlemeler yapmaktadır. Sulama birliklerinin seçilmiş temsilciler
yerine Hükûmetin atadığı memurlarca yönetilmesi bu anlamda
kaygılarımızı artırmaktadır.
Genel olarak baktığımızda, 2016
yılı sulama birlikleri idari ve teknik denetim, analiz ve
sonuçlarıyla ilgili Devlet Su İşlerinin
hazırlamış olduğu raporda birliklerde kurumsallaşma ve
düzelmelerin olduğu, tahsilatlarda artış olduğu ve
sürdürülebilir sulama yöntemi için gayret sarf edildiği tespit
edilmiştir. Yine bu rapora göre Türkiyedeki birliklerin yüzde 74ü
başarılı, yüzde 22si orta durumda, sadece yüzde 4ü
sıkıntılı görülmektedir. Yani buralarda herhangi bir zarar
söz konusu değil.
Değerli arkadaşlar, yörenin
doğasına, toprağa vâkıf olan ve o bölgenin çiftçilerinin
ortak kararıyla seçilen birliklere âdeta kayyum atayarak çözüm bulunamaz.
Sulama birliklerinin başında bulunan insanlar, delegeler aracılığıyla
dört yıllığına seçilip, bizler gibi seçim kurullarınca
mazbatalarını alan kişilerdir. İşte, bu
gösterdiğim mazbatalar ilçe seçim kurulunca verilmiş olan
mazbatalardır.
Sayın Başkanım, bir dakika...
BAŞKAN Buyurun Sayın Çamak, bir dakika
HÜSEYİN ÇAMAK (Devamla) - Daha görevlerinin dolmasına
iki buçuk yıl varken bu seçilmiş insanları, herhangi bir gerekçe
olmaksızın, görevlerinden azledip kurumlarının
başına kayyum atamak ne hukuk devletine ne de vicdana
sığar. Bu kanunla tüm ülkenin su kaynakları
satılacaktır, bu değişikliğin temelinde böyle bir
mantığın yattığından şüphemiz yok.
Buradan yetkililere cidden şunu sormak isterim:
Ekonomimiz dediğiniz gibi süperse son zamanlarda devlet
kaynaklarını çılgınca satma sevdanızın nedeni
nedir? Tarih ileride bu vatanın kaynaklarının böyle hoyratça
satıldığı günleri yazdığında insanların
yüzüne bakabilmeniz için gelin, yol yakınken bu hatadan dönün, her yere el
atma sevdasından vazgeçin. Bırakın, çiftçiler kendi ekip
biçtikleri yerlerin su kaynaklarını kendileri yönetsinler.
Tekrarlıyorum: Bırakın, çiftçiler kendi ekip biçtikleri yerlerin
su kaynaklarını kendileri yönetsinler.
Genel Kurulu ve çiftçilerimizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Danış Beştaş, bir söz
talebiniz var.
Buyurun, bir dakika
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Türkiyede düzenlenen ilk IŞİD
saldırısından sonra yargılanan ve 5 kez müebbet hapis
cezasına çarptırılan Ramadaninin isminin uluslararası
takas listesinde olduğuna dair haberlere ve bu konuda açıklama talep
ettiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim.
Çoktan istemiştim, doğrusu ben de
atlamışım.
BAŞKAN - Buraya yeni düştü de o yüzden.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Evet,
evet. Sayın Bakan buradayken bir soru sormak istemiştim aslında.
2014 Mart ayında Türkiyede düzenlenen ilk
IŞİD saldırısı Niğdede
yapılmıştı, hatırlarsınız. Niğde
kontrol noktasından kaçmak isteyen Ramadani ve yanındaki Alman ve Makedon
cihatçılar 1 jandarma, 1 polis memuru ve orada bulunan 1 kamyon
şoförünü öldürmüştü. Şimdi, bu 3 kişi sonra yakalanıp
yargılandı, hatta Ramadani 5 kez müebbet hapis cezasına
çarptırıldı. Niye bugün soruyorum? Bugünlerde şöyle bir
tartışma var: Ramadaninin ismi 2014 Haziranında daha önce
IŞİD tarafından açıklanan ve takası istenen bir listede
yer alıyordu. Şimdi bazı haberler var yani Türkiye ile
uluslararası takas listesinde bu zanlının olduğu yönünde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bitiriyorum zaten.
BAŞKAN Tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yani bu
zanlı, Ramadani hâlâ cezaevinde mi? Çünkü 5 defa
ağırlaştırılmış müebbet
almıştı ve bu konuda Hükûmetin henüz bir yanıtına
rastlamadık. Kamuoyu da bunu çok yakından takip ediyor. Bu konuda bir
açıklama yapmanızı talep ediyoruz.
BAŞKAN Yapacak mısınız
açıklama?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Efendim, ben ismi alayım
milletvekilimizden, sonra kendisine anlatayım çünkü bildiğim bir konu
değil, ilk defa duyuyorum.
BAŞKAN Tamam, peki.
Sayın Danış Beştaş, siz
Sayın Bakana bildirirseniz ismi Sayın Bakan gereğini yerine
getirir.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN - Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesi ile
değiştirilen 6831 sayılı Orman Kanununun 9uncu maddesinin
yedinci fıkrasının yedinci cümlesinde yer alan otuz gün içinde
ibaresinin 60 gün içinde şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe Acar Başaran Mahmut Celadet
Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çiftçi ve köylünün bazı düzenlemelerden geç
haberdar olması göz önüne alındığında, hak mahrumiyeti
olmaması açısından tanınan sürenin uzatılmasında
fayda vardır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Burcu Köksal Ömer Fethi Gürer Kamil Okyay Sındır
Afyonkarahisar Niğde İzmir
Namık Havutça Ali Akyıldız Engin Özkoç
Balıkesir Sivas Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacak.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla
Hükûmet, sulama suyunu dolaylı özelleştirip satmaya, orman
alanlarını orman özelliğinden çıkarıp ranta açmaya,
çiftçilerin ortaklaşa sürdürdükleri sulama birliklerinde yapısal
değişimle suda çiftçi yönetimini sonlandırmaya, dikili yaş
ağaç satışına yönelik düzenlemelerle sinekten yağ
çıkarmanın derdine düşmüş durumdadır.
Bu 12nci maddede devlet ormanlarına arkeolojik
kazı ve restorasyon yapılmasına ve bu alanların
kullanımına, tarihî eserlerin restorasyonuna ve korumak için gerekli
tesise izin verilmektedir. İlk anda arkeolojik kazı ve restorasyon kulağa
hoş geliyor ama ülkemizde bilimsel kazı yapılacak binlerce alan
varken ve bir çalışma yokken düğün değil, bayram değil,
nereden çıktı ormanda arkeolojik kazı merakı? Hâlen orman
alanlarında arkeolojik bir kazı gerektiğinde Kültür
Bakanlığının önerisiyle Hükûmet buna izin verirken,
buralarda bu alanların yirmi dokuz yıllığına
kiralanması getirilerek esasen bir rant devşirme düşüncesi
olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir dönem sonra bu alanlar da orman
alanı olmaktan çıkarılırsa şaşırmamak
gerekir. 1956da çıkarılan Orman Kanunuyla ilgili on beş
yılda, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde 8 kez
değişikliğe gidilmiş.
Yine bu maddede ormanlar için büyük bir tehlike de
yer altı depolarının orman alanlarına kurulmasına izin
verilmesidir. Bu maddenin ucu açıktır, amaç tam
yansıtılmamaktadır. Ormanlar yasada
tanımlandığı şekliyle, yerleriyle birlikte
ormandır yani ormanın asli unsurlarından biri, ormanı
oluşturan ağaç ve ağaççıkların üzerinde bulunduğu
topraktır. Orman topraklarını orman ekosisteminden ayrı
düşünemeyiz. Orman topraklarına yapılacak her türlü depolama
tesisinin orman alanlarına, ekosistemine zarar vereceği de
mutlaktır. Ormanların, orman topraklarının tek
başına sunduğu birçok ekosistem hizmeti bulunmaktadır.
Bunlardan biri de su üretim fonksiyonudur. Orman topraklarına depolama
anlayışının, ormanın, su üretim hizmetlerinin zarar
görmesine ve olası sızıntıların suların
kirlenmesine neden olabileceği bir gerçektir. Ormanda yapılacak
depolama tesisleri için yol ve beraberinde ihtiyaç duyulacak tesis ve
yapılar da olumsuzluğu katlayacaktır. Yer altı orman
depolama alanları hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Hâlen mevcut Orman
Kanununda savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık
su, petrol, doğal gaz, altyapı, katı atık bertaraf ve
düzenli depolama tesislerine kamu yararı ve zarureti olması hâlinde
izin verileceği zaten yer almaktadır. Buralarda yer altı
depolama merakı nereden doğmuştur? Tehlikeli atıkların
depolanması için bu madde getirilmiş olmasın. Mersinde Akkuyu
Nükleer Santrali atıklarının o bölgede bulunan orman
alanlarının olduğu yerlerde, kapalı yerlerde bertaraf
edilmesi düşüncesiyle böyle bir düşünce mantığında bu
getirilmiş olmasın.
Sayın Bakan, Komisyon toplantısında,
patates ve elma gibi depolar için bunun yapılacağını
söyledi. Oysa patates ve elma depolarının yapılacağı
çok yerde alan mevcut, oralarda ormanın altında böyle bir
çalışmaya ihtiyaç yok. Görünen o ki burada amaç gizleniyor ve orman
altında nükleer atıklar için de yer altı depolarının
yapılmasının yolu açılıyor.
Hükûmet, sulama suyunu dolaylı
özelleştiriyor, ormanı kiralık alanlara çeviriyor, dikme
yaş ağacı ticarileştiriyor, çiftçiler birliğiyle
oluşmuş sulama birliklerinin yapısını yok ediyor, özelleştirmeyi
savunurken kamu eliyle yönetimin ardı açıkçası çapanoğlu
görünüyor. Bu ülkede on beş yılda sattıklarınızla ne
yaptınız ki? Ekonomiyi darmadağın ettiğiniz bu ortamda
doların, euronun başını alıp gittiği bir süreçte,
satacak bir şey kalmadı da bu kez de ormanların yer altı
değerleri, arkeolojik alanlar mı kaldı?
Sorunların çözüm bulması için
yapılacak çok şey var; işçinin, çiftçinin, esnafın,
köylünün, emeklinin, engellinin sorunlarına çözüm üretmek yerine ranta
dayalı yeni alanlar yaratmanın bu ülkeye hiçbir zaman faydası
olmayacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan yüzde ellisi ibaresinin tamamı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Varlı Mustafa
Mit Mehmet
Erdoğan
Adana Ankara Muğla
Saffet
Sancaklı Baki
Şimşek Ruhi
Ersoy
Kocaeli Mersin Osmaniye
Seyfettin
Yılmaz
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖY İŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
12nci madde, orman alanlarının
altında depo kurulmasını düzenleyen bir madde. Şimdi bu
madde, başlı başına yanlış bir madde. Yani bu
maddeyi kabul etmek doğru bir şey değil. Çünkü orman
ağaçları biliyorsunuz bir yandan yayvan köklü ağaçlardır,
bir yandan da derin kazık kök yapan ağaçlardır ve beslenmelerini
toprak altındaki sulardan alarak yaparlar. Şimdi, bu ormanların
altına depo yapmak, ormanların kurumasına ve hastalıklara
açık bir hâle getirilmesine neden olur. Bunu yapmak, ormanlara
yapılabilecek en büyük ihanettir değerli arkadaşlar.
Tabii, bu kanun tasarısına
baktığınızda, Devlet Su İşlerinin
yapısını düzenleyen bir kanun gibi olmasına rağmen,
ormancılığı ilgilendiren, orman izinlerinden orman kadastrosuna
kadar birçok maddeyi de içerisine alan ve ormancılık tarihi
açısından ormanlara ihanet edilebilecek en kötü yasalardan bir
tanesi. Yani burada, şimdi, ileride gelecek bir madde var ki 1980
Anayasası bile bunu getirmemiştir. Çünkü biliyorsunuz,
Anayasa'nın 169 ve 170inci maddeleri ormanların
korunmasını ve herhangi bir suretle, ne suretle olursa olsun
daraltılmamasını emreder. Şimdi, burada öyle bir madde
geliyor ki taşlık, kayalık alanlar olmak üzere, orman
özelliği olmayan yerleri Bakanlar Kurulu kararınca ormanın
dışına çıkaracağız.
Şimdi orman deyince ne anlıyoruz? Ben
onu anlamıyorum. Yani -burada Orman Bakanlığının
bürokratları var- orman, bir ekosistemdir, orman sadece ağaçlardan
müteşekkil değildir; verdiği havayla beraber, içinde
yaşadığı yaban hayatıyla beraber
Bugün sizin
taşlık, kayalık dediğiniz alanlar yaban
hayatının en önemli yaşama merkezidir. Bugün bütün dünyanın
yaban hayatına önem verdiği bir yerde taşlık ve
kayalık alanları orman dışına çıkarmak, buraya,
kanuna getirmek gerçekten anlaşılabilir bir olay değildir.
Şimdi, buralar aynı zamanda ekosistemin bir parçasıdır.
Buralar floranın -yani tali ürünlerin- yetiştiği en önemli
yerlerden bir tanesidir değerli arkadaşlar.
Yine, bakın, şimdi Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekillerimizin imzaları var. Orman köyleri, bizim
geçmiş dönemlerde
Bugün bakmayın, teknoloji ilerlediği için,
yollar yapıldığı için, rant büyüdüğü için orman
köylerindeki orman arazileri birilerinin iştahını
kabartabiliyor. Ama bundan elli yıl, altmış yıl öncesine
gidin, yol yok, iz yok. Oradaki orman köylüleri bir yerde yangın
çıktığı zaman eline küreğini alarak,
kazmasını alarak, şaplağını alarak gidip o
ormandaki yangını söndürüyor. Bugün eğer Türkiye'de yüzde 27
orman varlığı varsa bunun ana sebebi, buradaki orman
köylülerimizin ormanları koruması. O zaman, şehir merkezlerine
150 kilometre uzaklıkta, yol yokken, iz yokken orada
ağaçlandırmayı yapan, ağaçları budayan,
ormanların gelişmesi için sıklık bakımlarını
yapan orman köylülerimiz. Ama bugün öyle bir madde getiriyorsunuz ki, getiriliyor
ki değerli arkadaşlar, orman köylülerinin orman üzerindeki
haklarının hepsini ellerinden alıyoruz. Bu ormanların,
orman köylülerinin mevcudiyetini nasıl koruyacağız? Bugün
gelinen çağda, insanların şehirlerde yaşamaktan
bıkıp usanarak yeniden köylere döndüğü bir atmosferde siz orman
köylülerini yok edecek bir yapıya girdiğinizde bu süreci
tamamlayamazsınız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, on yedi
yıllık iktidarda on bir yıldır Orman
Bakanlığını sürdüren bir Orman Bakanı var. Burada
ormancı milletvekillerimiz var. Burada Sayın Bakana soruyorum: 21 bin
tane köy var, 21 bin tane köyden -milyarlarca lira para
harcadığımızı söylüyoruz- on yedi yıl içerisinde
kalkındırabildiğiniz 1 tane köy sayabilir misiniz? 1 tane, 1
tane değerli arkadaşlar
Yani bu nasıl bir ormancılık
politikasıdır? Bu politikaları doğru yapmazsak, orman
köylülerimize sahip çıkmazsak bunun anlaşılabilir bir
tarafı yok. Biliyorsunuz, dünyada küresel ısınma ve iklim
değişikliği var; herkesin ormana, çevreye, doğaya,
ekosisteme önem verdiği bir yerde ormanları arsa ofisi olarak
görürsek, buraları bir rant merkezi olarak görürsek, ortak aklı
uygulamadan ormanın altına depo kurarsak, aklımızca ranta
konu olabilecek yerlerde bilim ve fen bakımından orman
niteliğini kaybetmiş diyecek şekilde Anayasaya aykırı
bu uygulamaları yaparsak bunlar doğru yaklaşımlar,
doğru hamleler olmaz değerli milletvekilleri. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç, buyurun bir
dakika yerinizden
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; az önce bir hatip,
Kahramanmaraş Çağlayancerit ve Pazarcıktaki sulama
sorunlarıyla ilgili bir konuyu gündeme getirdi. Kahramanmaraş
Pazarcık Kartalkaya Barajında hem sistem eskimiş hem de
Gaziantepe ikinci boruyla da içme suyu verilmesiyle 400 bin dönüm arazimiz
susuz kalmıştır. Ayrıca, yine Gaziantepe içme suyu
çekilmesiyle Mizmilli ve Bağlama Gölleri kurumayla yüz yüze
kalmış, endemik bitkiler de zarar görmüştür. Fakat şu anda
Göksu Nehri üzerinde Gaziantepe içme suyu verecek tesislerin inşası
hızla devam ettiğinden Kartalkaya'nın suyu bir yıl içerisinde
bize kalacak ve 400 bin dönüm arazimiz yeniden suyuna kavuşup endemik
bitkilerimiz ve kurumayla yüz yüze kalan göllerimiz de kurtulacaktır.
Ayrıca, Kartalkaya'nın eskiyen sulama
sistemleri kapalı devre projesi tamamlanmış ve ihale
beklemektedir ve yine, Pazarcıkta Kısık Barajı 130 bin
dönüm araziyi sulayacaktır. Pazarcık, Türkoğlu,
Dulkadiroğlu ve Onikişubatın da mahallelerine içme suyu
verecektir ve şu anda ihale aşamasına gelmiştir.
Çağlayanceritte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kılıç.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü maddede
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, bilindiği gibi, 13 ve 14üncü maddeler, orman
varlığımızı ve orman köylülerimizi yakından
ilgilendirmektedir. Tasarının ilk gelişi -Komisyondaki ve Genel
Kurula gelişi- noktasında ciddi çekincelerimiz vardı.
Kısmen de olsa orman köylülerinin lehine olumlu gelişmeler ve
ortaklaşa bir önerge hazırlandığı için, biz daha önce
verdiğimiz iki önergemizi çekiyoruz. Size de ayrıca bu süreçteki katkılarınız
için, orman köylüleri adına, bölgem adına teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Rica ederim. Teşekkür ederim ben
gösterdiğiniz hassasiyet ve nezaketten dolayı Sayın Altay.
13üncü maddede üç adet önerge vardır,
önergelerin ikisi aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
13üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı Mustafa
Mit Baki Şimşek
Adana Ankara Mersin Ruhi Ersoy Fahrettin Oğuz Tor Seyfettin Yılmaz
Osmaniye Kahramanmaraş Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet Dilan
Taşdemir
Adana Van Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖY İŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 14üncü maddede Milliyetçi
Hareket Partisinin de Cumhuriyet Halk Partisinin de imzaladığı
önergeyle bir nebze olsun düzeltilen bir madde var ama esas orada, tabii,
iktidar grubu olarak şunu yapabilseydik orman köylülerinin faydasına
olacaktı: Orada ancak ibaresi var yani ancak ibaresi, makine gücüyle
olan işlerde orman köylüsüne verilen hakları kaldırıyor.
Şimdi, biliyorsunuz, makine gücüyle araziler
işlendiği için orman kooperatifleri ORKÖY üzerinden krediler
aldılar. Şimdi, bir sürü kooperatif başkanı bizi
aradı, 1 milyon lira borçlanmışlar. Şimdi, bunu
kaldırdığınızda, bu, müteahhitlerin önünü açıyor
yani orman köylüsünün yapacağı işe orman müteahhitleri girecek.
Şimdi, orman kooperatifleri, biliyorsunuz, 70, 80, 100, 120 üyeden
oluşuyor. Şimdi, bunların hepsinin muvafakatini alacak, bir
ihaleye girecek -bölgesinde 1.500-2.000 hektarlık bir makineli
ağaçlandırma çalışması var- diğer tarafta da bu
işi bilen müteahhit grupları -zaten bu tasarının gelmesinde
onların yoğun baskısı oldu- ihaleye girdiğinde orman
köylülerinin buradan bu ihaleyi alması mümkün değil. Bu da birçok
orman kooperatifinin iflasına neden olabilecek bir husus. Eğer bu
ancak ifadesini kaldırırsak doğru bir yaklaşımı
yakalamış olabiliriz.
Yani burada, gerçekten, ormanların
korunması, orman köylüsüne sahip çıkmaktan geçiyor. Biz orman
köylülerini ne kadar güçlendirirsek ormanlarımızın
geleceğini doğru planlayabiliriz. Çünkü Türkiye orman yangınları
açısından en riskli ülkelerden bir tanesidir.
Baktığınız zaman, Türkiyede 21 binin üzerindeki orman
köyü, ormanlarla iç içe. Bunlar ormanlarla barışık olduğu
müddetçe ormanların korunması ve sahiplenilmesi noktasında ciddi
gayretin içinde oluyor. Bugün, gidin Fekenin, Saimbeylinin,
Aladağın 200 kilometre köylerinde Orman İdaresi varmadan orman
yangınlarına orman köylülerimiz müdahale ediyor. Ama bugün bu
getirilen teklifle beraber, biz, bunların elindeki bu imkânları
alıyoruz. Bu doğru bir şey değil değerli
arkadaşlar, bunu tekrar, bu şekilde düzeltebilirsek çok faydalı
olur kanaatindeyim.
Biliyorsunuz, Türkiye bir de genç ormanlar
açısından çok önem arz ediyor. Genç ormanlar, Türkiye
ormanlarının aslında bir zenginliği ama ne yazık ki
şunu ifade edeyim: Yıllardır bu kürsüden
2 olan orman fakültesi
Türkiye'de 10a çıktı, binlerce orman mühendisimiz işsiz;
Türkiye'de de 1 milyon 200 bin hektar civarında genç ormanın
bakıma ihtiyacı var. Bu kürsüden onlarca defa ifade ettik,
çocuklarımız 20-21 yaşında orman fakültesinden mezun
oluyor, yıllarca işsiz geziyor ama biz ormandaki bütün işleri
ihaleye veriyoruz. İhalede hizmet alımı yoluyla, genç orman
mühendislerini de kontrol altında tutarak Orman Mühendisleri Odası
seçiminde oy kullandırır mıyız? veya Bunları
taşeron üzerinden hizmet alımı şeklinde değerlendirir
miyiz? diyerek mesleğe daha henüz yeni başlayacak bu
arkadaşlarımızın bütün heveslerini ve amaçlarını
kırıyoruz.
Türkiye'de 1 milyon 200 bin genç ormanın
olduğu yerde en aşağı 1.000-1.500 orman mühendisini Orman
teşkilatının acilen alması gerekiyor. Avrupada 5 bin
hektara, 6 bin hektara 1 orman işletme şefi düşerken bizde 25
bin, 30 bin, 40 bin aralıklarında şefler var ve bugün 11
işletme şefliği var bir işletmede, onun 5-6 tanesi de
boş. Bu orman mühendislerinin bir an önce işe alınmasında
fayda var.
Yine, bakın, orman yangınları bundan
sonra başlar mayıs, haziran gibi; temmuz, ağustos, eylül, ekim,
kasım ayları orman yangını aylarıdır. Biraz önce
de ifade ettim, Türkiye kızılçam ağırlıklı
olduğu için yangınlara çok hassas. Yıllardır, on
yıldır, on beş yıldır orman yangını
işçileri, bu yangınlarla tecrübeli bir şekilde mücadele ediyor.
İşte, son çıkan taşeron yasasıyla, altı ay önce
işe girenler -Taşeron yasası çıkacak. diyerek altı
ay önce işe girdiler- kadroya alındılar ama yirmi beş
yıldır orman yangınlarını söndüren, hayatlarını
ortaya koyan -tehlikeli bir iştir orman yangınları,
yıllarca orman yangınlarıyla mücadele eden bir orman mühendisi
olarak ifade ediyorum- bu işçilerimiz ne yazık ki kadroya
geçirilmedi. E şimdi, burada ciddi bir haksızlık var yani
altı aydır çalışan, bir milletvekilinden referans alacak,
kâğıt alacak, Sağlık Bakanlığında,
şurada burada, kamuda işe başlayacak, altı ay içerisinde
kadroya geçecek ama yirmi yıldır emeğiyle, dişini tırnağına
takarak orman yangınlarını söndüren binlerce orman
yangını işçisi kadroya alınmayacak. Yani bu
politikaları doğru uygulamazsak çalışma
barışını sağlayamayız, hakkı tesis edemeyiz,
haksızlıkların önüne geçemeyiz. Bunların bir an önce
düzenlenmesi lazım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Aynı mahiyetteki önergelerin diğer
konuşmacısı ise Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan olacak.
Buyurun Sayın Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet 13üncü maddeye
geldik tasarıda. Başından beri hem geneli üzerinde yapılan
konuşmalarda hem de her maddede ayrı ayrı yapılan
konuşmalarda çok haklı eleştiriler sunuldu muhalefetten ve daha
13üncü maddedeyiz -aldığınız tepkilere göre muhtemelen-
birçok değişiklik yapma gereği duydunuz, kimini geri çektiniz,
kimini itirazlarımız doğrultusunda, muhalefetin itirazları
doğrultusunda değişiklik yapma gereği duydunuz. Ama bu,
sağlıklı bir yasama yöntemi değil, hep uyarıyoruz.
Emin olun, bugün hakikaten bu sıralarda bize
dayattığınız yasama yöntemini basın özgür bir
şekilde yazabiliyor olsaydı tepkiler çok daha yüksek olacaktı,
çok daha büyük olacaktı ve belki Genel Kurula bu aşamada
gelememiş olacaktı bu tasarı çünkü gerçekten doğayı,
ormanları, meraları yok eden, talan eden birçok düzenlemenin ne
yazık ki önünü açan düzenlemeler var.
Ben bu maddeyi ilk gördüğümde yani ilk hâlini
gördüğümde aklıma şu söz geldi, şu ünlü
Kızılderili atasözü geldi, hepiniz biliyorsunuz, der ki: Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık
öldüğünde beyaz adam, paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak. Çünkü bu düzenleme ilk hâliyle, artık ormanlardaki ihtiyaç
fazlası ağaçları kesip kütük hâline getirmek yerine canlı
ağaçların doğrudan ihale yoluyla satılmasının
önünü açan bir düzenlemeydi. Şimdi kısmen orman köylüsü lehine
değiştirildiği söyleniyor.
Sayın milletvekilleri, hakikaten basın
özgür olsaydı dediğimiz gibi, birçok şey belki de bu kadar rahat
yapılamıyor olacaktı ama bugün basın, büyük bir abluka
altında ve özgür basın geleneğinden gelenler zapturapt
altına alınamadığı için, sürekli olarak tutuklama,
gözaltı, soruşturma tehdidi ve tehlikesiyle karşı
karşıya. Daha dün Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin 26
çalışanı tutuklanmış oldu. Geçen hafta da hepimizin
gözü önünde, Doğan Medya Grubu gibi satın
alınamadığı için önce kayyum atandı, bugün de
bildiğimiz, aslında bize hiç uzak olmayan,
tanıdığımız, bildiğimiz gerekçelerle 26
çalışanı, editörü ve çalışanları tutuklandı.
Böylece, hapishanelerdeki tutuklu gazeteci sayısı tam 220ye
ulaştı ve Türkiye, bir kez daha, sayenizde, bu alanda
liderliğini kolay kolay kimseye bırakmayacağını
açıkça göstermiş oldu.
Bu gazetecilerin, dediğim gibi,
tutuklanmasına yol açan, bizler açısından tanıdık
gerekçeler -Terörle Mücadele Yasasından kaynaklanan- örgüt
propagandası yapmak ya da örgüt üyesi olmak bile isteye örgüte
yardım ve yataklık yapmak olarak açıklanıyor ama biz,
pekâlâ biliyoruz ki özgür basın, Kürt sorununu yazıyorsa ya da
Kürtlere yönelik, Kürt vatandaşlara yönelik ayrımcılığı,
şiddeti, yargısız infazları yazıyorsa bu suçlamalarla
karşı karşıya kalıyor ya da örneğin, sivil alanda
bulunmaması gerekip de bulunduğu için, çok kontrolsüz, çok
pervasız kullanıldığı için bugüne kadar tam 21 sivilin
ölümüne yol açmış, artık âdeta ölüm saçan zırhlı
araçlardan bahsettiği zaman örgüt propagandası gerekçesiyle
tutuklanıyor ya da örneğin, sadece Kemal Kurkutun öldürülme
anını fotoğrafladığı için bu
soruşturmalardan geçebiliyor bir gazeteci ya da örneğin, Yüksekovada
bir şantiyeye yapılan asker baskınında aralarında
çocukların da olduğu 52 işçiyi yüz üstü yatırıp
kafalarına tekmeyle basıp Türkün gücünü göreceksiniz. diye
bağıran askeri ve bu görüntüyü çekip yayınladığı
için yani gazetecilik yaptığı için mesela Nedim Türfenti örgüt
üyeliği suçlamasıyla bir yıldır tutuklu yargılamak
anlamına geliyor çünkü. Çok zor koşullarda ama gerçek ama ilkeli ama
objektif ama tarafsız habercilik yapmanın bedeli, bu ülkede tutuklu
yargılanmak, terörist damgası yemek, terör örgütü üyeliğiyle
suçlanmak demek. Ama bu zor koşullara rağmen, her şeye
rağmen kayyum da atasanız, onları terörist diye susturmaya da
çalışsanız özgür basın geleneğine sahip olan
çocuklarımız, çocuklar hiçbir zaman kalemlerini yerde
bırakmayacaklar. Ben eminim ki, Ape Musanın çocukları asla bu
ilkelerinden vazgeçmeden basın, gerçek basın nasıl
çalışır bunu, bu geleneği sürdürmeye gayret edecekler.
Gerçek olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ökgökçe Ertan.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Son cümlemi
toparlayabilirsem
BAŞKAN Peki, buyurun, bir dakika.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Evet, bütün bu
süreler boyunca hakikaten büyük bedellerle özgür basın geleneği
bugünlere kadar geldi. Geçmiş yıllarda yargısız infazlara
konu oldu, öldürülenler oldu, sadece haber yaptığı için
öldürülenler oldu.
Tabii, böylesi bir ortamda gazetecilik yapmak
elbette ki zor ama basının özgür olmadığı bir ülkede
demokrasinin, adaletin gelmesi de çok zor diyoruz. Unutulmamalıdır ki
düşünce ve ifade özgürlüğü ve bununla bağlantılı
olarak basın özgürlüğü, demokratik toplumun vazgeçilmezi ve olmazsa
olmazlarındandır. Herkesin sorunları özgürce
tartışabildiği, bütün yasama süreçlerinin demokrasi işletilerek,
adalet işletilerek işletildiği bir Meclis ve bir toplum
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 13üncü maddesinde
yer alan orman ürünlerinin satışları ibaresinden sonra gelmek
üzere beş yıllık süreleri geçmemek üzere ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Salih
Çetinkaya
Amasya
İstanbul Kırşehir
Halil Eldemir Mücahit
Durmuşoğlu Fehmi
Küpçü
Bilecik Osmaniye Bolu
Fikri Demirel Hurşit
Yıldırım Faruk
Çaturoğlu
Yalova İstanbul Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Orman ürünlerinin amenajman planları
kapsamında satışına süre sınırlaması
getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
14üncü maddede iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Bedia Özgökçe Ertan Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana Van Ağrı
Ayşe Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Katılmıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle 6831 sayılı Orman
Kanunu'nun 40ıncı maddesi orman köylüleri aleyhine
değiştirilmektedir. Orman köylülerini kalkındırma
kooperatifleri ve köylüleri için öngörülen iş yapma öncelikleri gereksizce
kısıtlanmaktadır. Maddede "ağaçlandırma
faaliyetlerine ait arazi hazırlığı işlemlerinin makine
gücü ile yapılmasının gerektiği hallerde" ifadesi
anlamsızdır. Arazi eğiminin uygun olduğu her yerde ve
ekonomik olarak avantajlı olan her durumda makineli arazi
hazırlığı yapılabilir. Bu maddeyle idareye
istediği zaman ve sermaye sahipleri lehine orman köylüsünün
çalışma olanağını daraltma fırsatı
verilmektedir. Üstelik arazi koşulları uygun olduğunda, orman
köylüsü de makineli arazi hazırlığı yapabilecekken,
köylülerin bu yetenekleri dışlanmakta ve orman köylüsü olmayan makine
sahipleri lehine bir düzenleme yapılmaktadır. Bu madde
Anayasa'nın orman köylüsünün korunmasıyla ilgili 170 ve
kooperatifçiliğin geliştirilmesiyle ilgili 171inci maddelerine
aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 14üncü maddesinde
yer alan orman idaresince ibaresinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Engin Altay Barış Karadeniz
Amasya İstanbul Sinop
Fehmi Küpçü Mehmet
Doğan Kubat Muharrem
Varlı
Bolu İstanbul Adana
Halil Eldemir
Bilecik
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET
ÖZHASEKİ (Kayseri) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, devlet ormanlarında yapılan tüm
ormancılık faaliyetlerinde orman köylerini kalkındırma
kooperatiflerinin ve köylülerin önceliklerinin devamı
sağlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
84üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
548
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 112 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 112)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 115 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/452) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 115)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 12 Nisan 2018 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 21.02