TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
85inci
Birleşim
12
Nisan 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, cezaevlerinde
yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, eğitimde
eşitsizlik ve niteliksizleştirmeye ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, Yörük kültürü ve
Yörüklere ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak Yörük
halkına sevgi ve selamlarını sunduklarına ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, personel
alımında büro yönetimi ve sekreterlik bölümü mezunlarına yer
verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Cezayir halkına başsağlığı dileğinde
bulunduğuna ve 21inci yüzyılın en stratejik maddesi ve üretimin
en temel girdisinin su olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 7-13 Nisan
Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftasına ilişkin
açıklaması
4.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, TEOG
sınavı yerine getirilen adrese dayalı çember sistemine ilişkin
açıklaması
5.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlının, Proje
Bazlı Destek Sisteminin hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 5 Ocakta Mersin
Tarsusta yaşanan sel felaketi nedeniyle çiftçilerin mağduriyetinin
giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Isparta Milletvekili İrfan Bakırın,
Ispartanın Şarkikaraağaç ilçesinin Çiçekpınar ve
Çarıksaraylar kasabası ile 15 köye ait 13.873 hektarlık sahada
yürütülen proje çalışmalarıyla ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmetin bardo hayvan
sakatatı, nişasta bazlı şurup, ayçiçek tohumu, aspir ve
pamuk tohumu yağının Bosna-Hersekten ithalatında gümrük
vergisini sıfırlamasına ilişkin açıklaması
9.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Lise Geçiş
Sınavında öğrenci alacak nitelikli okullar listesinde yer alan
okullar belirlenirken hangi kriterlerin esas
alındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, AKPnin
tarım ve hayvancılık politikalarıyla üreticiyi
gırtlağına kadar borçlandırdığına ve kamu
bankaları aracılığıyla çiftçiye, esnafa verilmeyen kredilerin
yandaş şirketlere verildiğine ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 10 Nisan Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Avrupada
ve özellikle Almanyada yükselen Türk ve İslam
düşmanlığını şiddetle telin ettiğine
ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitilin, içinde
bulunulan haftada etkinlikleri yürütülen Dünya Sağlık Günü ve
Haftası, Kalp Sağlığı Haftası ve Parkinson Günü
nedeniyle farkındalığın artmasını ve
vatandaşların sağlıklı yaşamalarını dilediğine
ilişkin açıklaması
14.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Millî
Eğitim Bakanlığının yeni sistemiyle eğitimde
fırsat eşitliğinin ortadan kalktığına ve laik,
demokratik, bilimsel, çağdaş eğitime darbe vurulduğuna
ilişkin açıklaması
15.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Kürt dili üzerindeki baskı ve yasakların her geçen gün
arttığına ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ülkemize yönelik
kuşatma hamlelerinin ekonomi alanında da devam ettiğine, bu
çerçevede acil ekonomik ve yapısal tedbirlerin alınması
gerektiğine, ülkemizin bir diğer önemli gündeminin de FETÖyle
mücadele olduğuna ve bu mücadelenin bir stratejisi olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın devam eden duruşmasına,
kayınpederi vefat eden Muş Milletvekili Burcu Çelike
başsağlığı dileklerini ilettiğine,
Diyarbakırda Kürtçe tabelaların Büyükşehir Belediyesi kayyumu
tarafından kaldırılmasına, Adana'da on üç gün önce
gerçekleştirilen bir gözaltı operasyonuna, akaryakıta
yapılan zamma ve İlknur Oruçun aylardır kanser ilacı
bulamadığı için yaşamını yitirdiğine
ilişkin açıklaması
18.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, ABD
Başkanının Suriye üzerinden Rusyayla restleşmesinden zarar
görecek olanların Suriye ile Türkiye halkı olduğuna ve Hükûmetin
barışı gündeme getirmesi gerektiğine, akaryakıta
yapılan zamlara ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak emeklilikte yaşa
takılanların sorunlarına uygun bir çözüm bulunmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Miraç
Kandilini kutladığına, Doğu Gutada yaşanan kimyasal
saldırının asli faillerinin bulunup
cezalandırılması gerektiğine ve 12 Nisan Abdülhak Hamit
Tarhan'ın ölümünün 81inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
20.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Mecliste geçiş
noktalarında görev yapan polis memurlarını hava
koşullarından koruyacak bir yer yapılması önerisinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
25.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki 9
soruşturmayla ilgili yetkisizlik kararı verilmesinin talimat
dışında başka bir izahının
olmadığına ilişkin açıklaması
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesine
bağlı ek madde 15le ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Parlamentonun 9 üyesinin hâlâ hapiste tutulduğuna, hukuka uygun bir
yargılama yapılmadığına ve HDP milletvekilleri olarak
hapisteki arkadaşlarını ziyaret etmelerinin engellendiğine
ilişkin açıklaması
29.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
Eskişehirde Kanlıpınar Göleti, Şehri Derya Piknik
Alanı ve Fidanlık Tesislerinin durumuna ilişkin
açıklaması
30.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca Kahramanmaraşta son on dört yılda
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
31.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesine
bağlı ek madde 16yla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındırın,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesine
bağlı ek madde 16yla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 2002-2015
yılları arasında Türkiye'nin orman
varlığının 22 milyon hektara çıktığına
ilişkin açıklaması
34.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, orman
alanlarının yeni orman alanları kazandırılarak
değil orman kadastro çalışmaları yapılarak
arttığına ilişkin açıklaması
35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının
20nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
iftira, yalan, manipülasyon, algı yaratma üzerinden medyacılık
yapıldığına ve Doğan Medyayı Demirören grubunun
değil Hükûmetin satın aldığına ilişkin
açıklaması
37.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
40.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Saadet Becerekli ve
arkadaşları tarafından, şehir hastanelerinin yapısal
sorunlarının araştırılması amacıyla
12/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Nisan 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi ve arkadaşları tarafından, sağlıkta
şiddetin önlenemediği, can kayıplarının
yaşandığı ve hekimler başta olmak üzere
sağlık personeli arasında meydan gelen intihar
vakalarının araştırılması amacıyla 12/4/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 548)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 112)
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif eden Moldova
Parlamentosu Dış Politika ve Avrupa ile Entegrasyon Komisyonu
Başkanı Violeta Ivanov ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz.
denilmesi
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Rusya'ya ihraç edilen domates miktarına ve Rusya'daki
ithalat kısıtının Türkiye ekonomisine etkisine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/24725)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 17 Aralık 2013-21
Kasım 2017 arasında Bakanlık kadrolarıyla ilişiği
kesilen memur ve sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/24863)
3.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, dış yatırımlardaki artışa
ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/24864)
4.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, altın ticaretine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/25235)
5.- Denizli Milletvekili
Melike Basmacı'nın, Bakanlık bünyesindeki kreş ve
anaokullarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/25595)
12 Nisan 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
85inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Görüşmelere geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cezaevlerinde
yaşanan hak ihlalleri hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Nihat
Akdoğana aittir.
Buyurun Sayın Akdoğan.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve cezaevinde rehin bulunan
değerli eş genel başkanlarım; sizleri saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle AKP dönemiyle
birlikte cezaevlerinde tecrit... Yani zaten dün Genel
Başkanımızın duruşmasına
katıldığımızda da gördük ki... İddianameleri
hazırlayan, bizleri içeriye atan ve bunun kararını verenlerin
hepsinin de FETÖden içeride olduğunu hepimiz biliyoruz. Hem iddianameyi
hazırlayan savcıların hem tutuklama kararını veren
hâkimlerin FETÖden içeride olduğu bir süreçte, binlerce insan, on
binlerce insan, arkadaşlarımız haksız yere, bu darbecilerin
zihniyeti sonucu cezaevlerinde, içeri atılmış durumda. Peki,
Hükûmete gelince bu darbeciler, herkes terörist konumunda gözükürken HDPye
gelince HDP hakkında ya da arkadaşlarımız hakkında,
partimizin siyasetçileri hakkında hazırlanan iddianamelerin tümünü
hiçbir sorun yaşamadan, hiçbir kaygı taşımadan kabul
ediyorlar. Neden yargı
muhaliflere yönelince bunların hazırladıkları iddianameler
kabul ediliyor?
Bakın, birçok cezaevinden bizlere mektuplar
geliyor. Özellikle Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevindeki aynı
arkadaşlarımızdan şu ana kadar iki üç tane mektup
aldık. Şunu açıkça söyleyeyim: Özellikle askerî darbe döneminde
Mamak Cezaevindeki uygulamalar ile Diyarbakır Cezaevindeki uygulamalar
neyse bugün Tarsus T Tipi Cezaevindeki uygulamalar da onlardan
aşağı değildir. Zaten haksız yere on yıl ceza
vermişsiniz; insanlar içeride, sizin elinizde. Neden bu insanlara ceza
içerisinde ceza, tecrit içerisinde tecrit uygulamasına gidiyorsunuz?
Bakın, mektup gönderen
arkadaşlarımızın yaşadıkları: Yani kanunda
da geçen, bir insana yirmi günlük bir ceza verilir. Tecrit, tek kişilik
hücre ama şu anda içeride olan
arkadaşlarımızın yüz yirmi güne kadar, hatta altı aya
kadar tek kişilik bir hücrede tutulduklarını biz kendimiz
gördük, kendimiz de yaşadık. Tek kişilik bir hücrede sizi tecrit
ediyorlar; görüşmeleriniz tek kişilik, her şeyiniz tek
kişilik üzerine inşa edilmiş. Dolayısıyla sadece size
kalıyor cezaevlerinde bu tek kişilik yaşama, tek kişilik
yalnızlaştırmaya, bireyleştirmeye karşı direnç
göstermeniz. Bunun için de arkadaşlarımız bunu yapıyor.
Bakın, cezaevinde yapılan uygulamalar...
Askerî darbe olmamış, değil mi? OHALi kaldırdık.
Bununla övünen bir iktidar partisi şu anda, cezaevlerinde, tek tipten
tutun diğer uygulamaların tümüne kadar, askerî düzende sayım
yaptırma, tek sıra hâlinde mahkûmları, tutukluları yürütme -daha
önce de burada dile getirdik- özellikle bu çıplak aramalar
Dindar bir
parti, muhafazakâr bir parti denilen bir parti döneminde insanların
çıplak aramaya tabi tutulmasını vicdanlar nasıl kabul
edecek? Ahlak bunu nasıl kabul edecek?
Diğer bir şey: Kürtçe konuşmayın.
Ya karşıdaki insanın annesi, babası, kardeşi Türkçe
bilmiyorsa? Biliyor ya da bilmiyor, fark etmiyor, neden bir insana Telefonda
ana dilinizde konuşmayın. diye yasak getiriyorsunuz?
Telefon görüşmelerine tekmil vermeden kimse
çıkarılmıyor. Dolayısıyla, eğer bu bir darbe
süreci değilse, buna niye izin veriyorsunuz? Niye buna karşı
sessiz kalınıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika ek sürenizi
veriyorum.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bakın, daha önceki dönemde Meclis
Başkanlığı yapan, hükûmette de Başbakan
yardımcılığında bulunan Sayın Arınçın
Diyarbakır Cezaevinde kalan Gültan Kışanak için söylediği
cümle aynen şu: Ben olsaydım dağa çıkardım. Yani bu
uygulama şimdi, sizin döneminizde de yaşanıyor.
Dolayısıyla cezaevlerine bu kadar sessiz kalmayın. Oradaki
insanlar da, o insanlar da bu ülkenin vatandaşları.
Son bir şey söyleyip bitirmek istiyorum.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanının geçenlerde bir yerde
konuşması oldu: Bir ülkede halk bunalmış, ellerini semaya
açarak adalet çığlığı atar hâle gelmişse oradaki
yargı sisteminde bir sorun var demektir. Adaleti kaybettiğimizde her
şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek zorundayız. diyor. Ben de
aynı şeyi söylüyorum. Bugün cezaevlerinden yükselen sese biz de
sessiz kalmayalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akdoğan.
Gündem dışı ikinci söz, eğitimde
eşitsizlik ve niteliksizleştirme hakkında söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözere aittir.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, eğitimde eşitsizlik ve niteliksizleştirmeye
ilişkin gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri televizyonlarından
seyreden değerli yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime, bir gazete haberi yüzünden üç yüz üç
gündür Maltepe Cezaevinde haksız, hukuksuz yere tutuklu bulunan
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğluna derhâl özgürlük
dileğimi ve diğer tutuklu milletvekillerinin de tutuksuz
yargılanmaları dileğimi ifade ederek başlamak isterim.
Değerli arkadaşlarım, iki gündür yüz
binlerce aile telaş içinde, kaygı içinde. Aylardır
konuşulan ortaöğretime geçişte yeni sistem önceki gece
açıklandı. Herkes nasıl bir sistem olacağını,
evlatlarının istedikleri okullara nasıl girebileceğini
anlamaya çalışıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde on beş yılda 6ncı kez sistem
değişiyor. LGS dedik olmadı, OKS, SBS tutmadı; en son
uygulanan TEOG vardı Sınavsız sistem getiriyoruz,
öğrencileri sınav stresinden kurtarıyoruz. diye
değiştirileceğini duyurdunuz, şimdi ortaya
çıkıyor ki sınavsız sistem diye gündeme gelen yeni
sistemde de sınav var. Adı açıklandı: Sınavla
Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezî
Sınav. Yani halka Sınavı ortadan kaldırıyoruz,
stresi bitiriyoruz. diyenler bir kez daha merkezî sınav yapma
noktasındalar. Hani sınav yoktu, hani öğrencilerin stresi,
velilerin kaygısı bitecekti? Bütün eğitimciler, yeni sistemin
eskisine göre daha fazla stres, daha fazla kaos, daha fazla kaygıya neden
olacağında hemfikir.
Değerli arkadaşlarım, yeni sistemin
belki de en dikkat çekici özelliği, dünyada ilk defa temel eğitimden
sorumlu bir eğitim bakanlığının ve bakanının
kendisine bağlı okulları nitelikli ve niteliksiz diye
ayırmış olması ve bu okulların yüzde 90ını
da niteliksiz olarak damgalaması. Bu, Türkiyede sadece ama sadece
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına nasip oldu. Yani övünerek
getirdiğiniz yeni LGS sisteminin en temel özelliği, devlet
okullarımızın yüzde 90ının niteliksiz olduğunu
daha baştan, peşinen kabul etmesi.
Değerli arkadaşlarım, yeni sistemde
sınavla öğrenci alacak okullara baktığınızda ne
görüyorsunuz? Öğrencilerimize ve velilerimize iki yönlü bir dayatma,
alternatifsiz bırakma ve zorlama görüyoruz. Bakın, nasıl oluyor?
Pek çok kentte en köklü, en başarılı liseler liste
dışı. Eskişehirden örnek vereyim: 15 okul nitelikli diye
açıklandı; 4 fen lisesi, 2 sosyal bilimler lisesi, 2 Anadolu lisesi,
5 meslek lisesi, 2 imam-hatip lisesi. Bu okullara sınavla girilecek ama
bakıyoruz, ilimizin en başarılı okullarından Fatih Anadolu,
Kılıçoğlu Anadolu, Muzaffer Çil Anadolu, Ahmet Kanatlı
Anadolu, Salih Zeki Anadolu, 19 Mayıs Anadolu ve Orhan Oğuz Anadolu
Liseleri bu listede yok. Ne oldu? Bir gecede niteliksiz okul oldular.
Ankarada yüzde 10luk dilimden öğrenci alacak meslek ve imam-hatip lisesi
toplamı 50; fen, Anadolu ve sosyal bilimler lisesi toplamı ise 32.
Bakın, 34 ilde Anadolu lisesine giriş imkânı
sağlanmıyor; Amasya, Ardahan, Artvin, Bartın, Bayburt, Bilecik,
Bolu, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Edirne, Erzincan, Giresun,
Gümüşhane, Iğdır, Isparta, Karabük, Karaman Kastamonu,
Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kilis, Kütahya,
Mardin, Ordu, Rize, Sinop, Tokat, Trabzon, Tunceli, Yalova ve Yozgat'ta
öğrencilere Anadolu lisesi alternatifi sunulmuyor. 11 ilde sosyal bilimler
lisesine giriş imkânı yok. Spor, güzel sanatlar, turizm,
sağlık meslek liseleri kimsenin aklına gelmemiş ki bir tane
dahi yok ama liste, imam-hatip ve meslek lisesi ağırlıklı.
Nitelikli olarak adlandırılan 1.367 lisenin 767si imam-hatip ve meslek
lisesi. 34 ilde Anadolu, 11 ilde sosyal bilimler liselerine giriş
imkânı yok. Buna karşılık, tüm illerde imam-hatip lisesi
alternatifi birden fazla okulla sağlanıyor. Bakın, 61 ilde
tercihe sunulan imam-hatip lisesi sayısı Anadolu lisesi sayısının
önündedir.
Değerli arkadaşlarım, mesele
imam-hatip lisesi karşıtlığı değildir, ülkemizde
isteyen yurttaşlarımız evlatlarını imam-hatip
liselerinde, okullarında okutma hakkına sahiptir. İmam-hatip
lisesinde okuyan da, fen lisesinde, Anadolu lisesinde, meslek lisesinde ve
açık lisede okuyan öğrenciler de hepsi bizim
evlatlarımızdır. En iyi yetişmiş, donanımlı
öğretmenlerden en kaliteli, en çağdaş, en bilimsel, cumhuriyet
ilkelerine sahip çıkan eğitimi almalarını hepimiz isteriz
ama bu listede gözlemlediğimiz husus bu değil, Hükûmetin
önceliğinin başarılı öğrencileri alternatifsiz
bırakarak bu okullara yönlendirmek istemesidir. Bakın, geçen yıl
TEOG sınavını kazananlar arasında yüzde 10luk dilimde
sadece 9 Anadolu imam-hatip lisesi vardı, bu yıl yüzde 10luk dilimden
öğrenci alacak imam-hatip lisesi sayısı 298e
çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Yani 1.367 nitelikli okul
arasına 298 imam-hatip okulu konurken buna karşılık Anadolu
liseleri sayısı 222yle sınırlanmış.
İşin özü şu: AKP Hükûmeti imam-hatip liselerinde istenen
başarıyı artıramayınca ve dolayısıyla bu
okullara talebi artıramayınca bu okulları nitelikli lise sayarak
başarılı öğrencileri bu okullara yönlendirme arayışına
girmiş durumdadır. Sistemin temelinde, öğrencilere ve velilere
yapılan birinci dayatma işte bu dayatmadır.
Sistemin bir de sınavsız girilecek yani
Hükûmetin niteliksiz diye adlandırdığı okullara
giriş cephesi var, orada durum daha da sıkıntılıdır.
Çocuğunu Anadolu lisesine göndermek isteyen bir aile için
Eskişehirde 2 nitelikli okul tespit edilmiş, eğer
sınavı kazanamazsa çember sistemine göre oturduğu yere
yakın 3 Anadolu lisesine girmeyi deneyecek, bu da olmaz ise kendisi ve
ailesi istemediği hâlde bir imam-hatip ya da meslek lisesine gitmek
zorunda kalacak. Eğer öğrenci ve ailesi bu okullarda okumak
istemiyorlarsa önlerinde kalan tek çare özel okula kayıt
yaptırmaktır. İşte bahsettiğim ikinci ve en önemli
dayatma budur; öğrencileri, velileri özel okullara mecbur
bırakmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum, son paragraf.
BAŞKAN - Uzatamayacağım ama, bir
dakika ek süre veriyoruz.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Son, bitiriyorum, hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN - Siz söyleyin ama açmayacağız
mikrofonu.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu sistem ne adildir ne eşitlikçidir ne hakkaniyetlidir; bu
sistem, liselerinin adı gibi niteliksizdir, dayatmacıdır. Bu
kadar adaletsizliğe, eşitsizliğe neden olacak bir sistemde
ısrar etmekten vazgeçin. Yavrularımızın geleceğinin
üzerine hep birlikte titreyelim, eğitimde fırsat ve imkân
eşitliğini birlikte sağlayalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, Yörük kültürü
ve Yörükler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcana
aittir.
Buyurun Sayın Tezcan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın,
Yörük kültürü ve Yörüklere ilişkin gündem dışı
konuşması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kışlaktan yaylalara göç döneminin
başlaması nedeniyle Yörük kültürü ve Yörüklerle ilgili gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri, Mersinli
hemşehrilerimizi, Yörük kardeşlerimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Yörük yürümek fiilinden türemiş olup
Anadoluya gelip yurt tutan göçebe Oğuz boylarını, Türkmenleri
ifade eden bir kelimedir. Yörük, bir yerde durmayan, konargöçer, göçebe
demektir. Yörüklük bir yaşam biçimidir. Oğuzlar, Türkmenler ve
Yörükler, hepsi göçer olan ve aynı topluluğun değişik
zamanlarda ve yerlerde aldığı adlardır. Oğuzlar,
Yörükler, Çin tarihinde milattan önce 2nci asra kadar uzanmaktadır. 10uncu
yüzyılın ilk yarısında Oğuzlar Seyhun
bozkırlarında yaşamışlardır. Kaşgarlı
Mahmuta göre 11inci yüzyılda Oğuzların 24 boydan meydana
geldiği görülmektedir. Oğuzların İslamiyeti kabulünden
sonra bunlara Türkmen denildiğini biliyoruz. Türkmen adının
Maveraünnehir Müslümanları arasında Müslüman Türk olarak
kullanıldığı, ayrıca Türkmenin Büyük Türk
anlamına geldiği de söylenmektedir. Osmanlı
İmparatorluğu Döneminde Yörük adıyla bilinen konargöçer
gruplardan Kızılırmakın doğusundakilere Türkmen...
BAŞKAN Sayın Tezcan, üstünüzdeki
şalı lütfen bir kenara koyabilir misiniz, maksadınız
hasıl olmuştur:
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Tabii Başkanım,
birazdan bırakıyorum.
BAŞKAN Lütfen şimdi, konuşma
esnasında rica edeyim sizden, lütfen.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Daha önce
başkaları başka türlü şeyler taktılar. Bu, Yörük
kültürünün bir...
BAŞKAN Aynı itirazlar, aynı
uyarılar kendilerine yapıldı Sayın Tezcan. Pratiğimiz
o konudadır, o yüzden bu itirazda bulundum.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım ama süreme biraz eklerseniz memnun olacağım.
BAŞKAN Siz buyurun, ben ekleyeceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)- Yılmaz Bey,
çıkarın, çıkarın.
YILMAZ TEZCAN (Devamla)
Kızılırmakın doğusundakilere Türkmen,
batısındakilere ise Yörük ismi veriyoruz.
Bu şalı Türkmenlerin, Yörüklerin simgesi
olduğu için taktık, hiçbir şekilde başka bir manası
yoktur.
BAŞKAN Onu biliyoruz ama maksadınız
hasıl olduğu için, sizi de aldığımız kararlara
uymaya davet ediyorum, lütfen.
Teşekkür ederim.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Eğer süremize
eklerseniz Sayın Başkanım, memnun oluruz.
BAŞKAN Onun da takdirini bana
bırakın lütfen.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Anadoluda pek çok Yörük,
Türkmen isimleri ve gruplar vardır, Yörüklerin bazılarının
adları şunlardır: İçel Mersin Yörükleri, Aydın
Yörükleri, Tekeli Yörükleri, Bursa Yörükleri, Haruniye Yörükleri, Maraş
Yörükleri, Osmaniye Yörükleri, Karakeçili, Eğridir Yörükleri,
Sarıkeçili Yörükleri, Avşar Yörükleri gibi daha pek çok ismini sayamadığımız
Yörük, Türkmen boyları hâlâ ülkemizde konargöçer olarak
hayatlarını sürdürmektedir.
Yörük kültürünü yaşamış,
hatıraları ve anıları taptaze olan bir Yörük
kardeşiniz olarak Yörük kültürünü çok iyi biliyorum. Yörüke
sormuşlar Nerelisin? Poyraz esen, sazlık öten yerinden misin yoksa
keklik öten, kekik kokan yerinden misin? diye. İşte bizler de Toros
Dağlarında kekik kokan, keklik öten yerindeniz diye söylemek
istiyorum; önemli bir ikilikti. Yörük kültürü ham çökelektir, yayladır,
katar katar develerle yolculuktur, rengârenk kilimdir, çuldur, kıl
çadırdır. Toros Dağlarına ve özgürlüğe âşıktır
Yörükler. Yörük kültürü barıştır, kardeşliktir, birliktir
ve beraberliktir. Yörük kültürü tek millettir, tek bayraktır, tek
vatandır, tek devlettir; birlikte Türkiye demektir. Yörüklerin yazın
gelmesiyle birlikte sahilden yaylaya göçmeye
başladıklarını, uygun yerlerde iki üç gün konaklayarak
yaylalara çıktıklarını biliyoruz, sonbaharda havaların
soğumasıyla birlikte tekrar sahile dönüş yapmaktadırlar.
Geçtiğimiz haftalarda, yaklaşık iki
hafta önce Sarıkeçili Yörüklerinin yaylalara, Toros Dağlarına
göçüne şahit olduk. Dualarla Sarıkeçili Yörüklerinin göçünü
başlattık. Mersinde Tarsustan Erdemliye, Silifke'den Anamura
yaklaşık 200-300 civarında konargöçer Yörük kardeşlerimiz
kaldı, sayıları da gün geçtikçe azalmaktadır. Tüm geçim
kaynakları küçükbaş hayvanlardan elde ettikleri süt, yoğurt,
peynir, çökelek ve canlı hayvan alım satımıdır.
Yörükler ne yazık ki toplumun modernleşmesi ve kentleşme
süreciyle geleneksel modelden modern hayata yani yerleşik hayata
geçmiş ve bu kültür yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum size,
tamamlayın lütfen.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Günümüzde konargöçer Yörüklerin yerleşik hayata
geçmesinde barınma, elektrik, iletişim, su kaynaklarının
azalması, çocuklarının sağlık ve eğitim
hizmetlerine ulaşımlarındaki zorluklar, mera
alanlarının yetersizliği, eskiden olduğu gibi hareket
alanlarının geniş olmayışı ve giderek
kısıtlanması
Gün geçtikçe meraların zirai amaçlı
kullanılması nedeniyle hareket sahaları
azalmıştır.
Mersin İl Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Müdürlüğümüz tarafından göçerlerin ekonomik ve
sosyal seviyelerinin geliştirilmesiyle ilgili bir proje hayata geçirildi.
Bu proje kapsamında 750 adet güneş paneli, 100 adet kırkım
makinesi, 5 adet konteyner yaşam alanı olmak üzere 2 milyon 115 bin
470 Türk lirası değerinde göçerlere destek olundu.
Yörük kardeşlerimizin kültürünü,
değerlerini Meclise taşıyacağımıza dair söz
vermiştik; gerek grup başkan vekillerimizle gerekse Kültür
Bakanlığımızla ve diğer
bakanlıklarımızla görüşerek sorunlarını takip
ettiğimizi söylemek istiyorum.
Bu vesileyle sizleri, Yörük kardeşlerimizi ve
tüm Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Tezcan.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Başkanlık Divanı
olarak Yörük halkına sevgi ve selamlarını sunduklarına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bir konuyu açıklamaya gerek
duyuyorum sayın milletvekilleri.
Bildiğiniz gibi, Genel Kurulu İç Tüzük'e,
teamüllere ve zaman zaman Meclis Başkanımızla birlikte, grup
başkan vekillerinin katılımıyla ve Divan olarak
ortaklaşa aldığımız kararlar ve ilkeler
doğrultusunda yönetiyoruz. Bu kurallara dayanarak Sayın Tezcan'a bir
hatırlatmada bulundum yoksa elbette ki hepimizin Yörük kültürüne
saygısı sonsuzdur. Kürsüden Divan üyesi arkadaşlarımla
birlikte Yörük halkına sevgi ve selamlarımızı sunuyoruz.
Evet, şimdi sisteme giren 15 sayın
milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Tümer, Sayın Ünal yerine Sayın
Kılıç, Sayın Dedeoğlu, Sayın Özdiş, Sayın
Durmuşoğlu yerine Sayın Nazlı, Sayın Şimşek,
Sayın Çamak yerine Sayın Bakır, Sayın Gürer, Sayın
Akar yerine Sayın Köksal, Sayın Gündoğdu, Sayın Sürekli,
Sayın Taşkın, Sayın Aydemir yerine Sayın Çitil,
Sayın Bektaşoğlu ve Sayın Yıldırım.
Buyurun Sayın Tümer.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin,
personel alımında büro yönetimi ve sekreterlik bölümü
mezunlarına yer verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Sayın
Başkan, son bir yılda 80 bin mezunu olan büro yönetimi ve sekreterlik
bölümü mezunlarının hiçbirine atama hakkı
tanınmamıştır. İçişleri Bakanlığı
İller İdaresi Genel Müdürlüğüne bağlı 112 Acil
Çağrı Merkezi müdürlüklerine 2017 ve 2018 yılları
arası merkezî atamada hiç personel alımı
yapılmamıştır. Acil yardım hizmetlerini tek çatı
altında toplamak amacıyla kurulan ve Türkiye genelinde 24 kentte
faaliyete geçmiş durumda olanların yanı sıra sadece
açılış bekleyen 20 adet 112 Acil Çağrı Merkezi
müdürlüğü bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı
İller İdaresi Genel Müdürlüğüne bağlı Acil
Çağrı Hizmetleri ve Proje Daire Başkanlığına
bağlı müdürlüklere personel alımı ne zaman
yapılacaktır? Nüfus Hizmetleri Kanunu kapsamında 1.600 personel alımı
yapılması Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanmış ve 3 Kasım 2017 tarihinde Resmî Gazetede
yayınlanmıştır fakat personel alımı
gerçekleşmemiştir. Bu personellerin alımı neden
gerçekleşmemektedir? Personel alımında Ön lisans, 3179 kodlu büro
yönetimi ve sekreterlik bölümü mezunlarına da yer verilecek midir?
BAŞKAN - Sayın Kılıç
2.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Cezayir halkına
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve 21inci
yüzyılın en stratejik maddesi ve üretimin en temel girdisinin su olduğuna
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dost ve kardeş Cezayir halkına
başsağlığı diliyorum.
Her şeyi sudan canlandırdık.
buyurulur Kuranda. Su, insan hayatının ve pek çok faaliyetinin
ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkelerin gelişmişlik
seviyelerinden biri olarak kabul edilen suyun temiz ve sağlıklı
olması da hayati bir konudur. Suyla sadece nesiller değil
medeniyetler de gelişmiştir. Suyu iyi kullanan toplumlar
kalkınmış, refah seviyeleri artmıştır. Barajlar,
insanlık tarihinin başlangıcından beri, suyun
depolanması, su rejimlerinin düzenlenerek su ihtiyacının
karşılanması, içme, kullanma ve sanayi suyu temini, sulama,
taşkın kontrolü, hidroelektrik üretimi, akarsu
ulaşımı, rekreasyon, balıkçılık, yaban hayatı
koruma, tarımda münavebe ve diğer çevresel maksatlara yönelik olarak oldukça
geniş kapsamlı kullanım alanına sahiptirler. 21inci
yüzyılın en stratejik maddesi ve üretimin en temel girdisidir su ve
bunu biz böyle görüyoruz, bunun için çalışıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Dedeoğlu
3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 7-13
Nisan Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftasına ilişkin
açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
sağlıklı olmak bir insanın sahip olabileceği en büyük
servetlerdendir; sağlıklı olmadığı sürece
insanın sahip olduğu hiçbir zenginliğin, hiçbir güzelliğin
anlamı yoktur. Sosyal güvenlik kavramının toplumumuzun tüm
bireyleri tarafından bilinmesi, toplumda ortak bir sosyal güvenlik bilinci
oluşmasına katkı sağlamak için Sosyal Güvenlik
Haftasının önemi büyüktür. Hükûmetimiz, ülkemizin sağlık
sisteminde teknolojik gelişmelerin de desteğiyle büyük reformlar
gerçekleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasıyla tüm hizmetlere
ve hayatı kolaylaştıracak uygulamalara erişim
sağladık. Açılan ve yapımı devam eden büyük
sağlık komplekslerimiz olan şehir hastanelerimiz
vatandaşlarımıza daha hızlı hizmet vermeye devam
ediyor. Bu vesileyle tüm sağlık ve sosyal güvenlik
çalışanlarımıza teşekkür ediyor, herkese
sağlıklı bir ömür diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Dedeoğlu.
Sayın Özdiş
4.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
TEOG sınavı yerine getirilen adrese dayalı çember sistemine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Millî Eğitim Bakanına:
TEOGu kaldırıp adrese dayalı çember sistemi getirdiğiniz
ortaöğretime geçişte sınavla öğrenci alacak 1.367
-tırnak içerisinde- nitelikli okulun 297si imam-hatip lisesi, 449u
meslek lisesi olmuş; 34 ilde ise Anadolu lisesi hiç belirlenmemiş. Bu
durum bize gösteriyor ki gelecek nesillerin imam-hatip veya meslek lisesi
mezunu olmasını istiyorsunuz; istiyorsunuz ki yoksulun,
garibanın çocuğu okumakla uğraşmasın, meslek edinsin,
işçi olsun, biat etsin. Bizler de istiyoruz ki güzelim ülkemizi
muasır medeniyet seviyesine çıkaracak, vizyonu açık, eğitim
ve liyakat sahibi nesiller yetişsin, ülkemiz büyüsün, gelişsin.
1 milyon 200 bin öğrencinin ve onların
ailelerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdiş.
Sayın Nazlı
5.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü
Nazlının, Proje Bazlı Destek Sisteminin hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bu hafta başında Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın
katılımlarıyla, Ekonomi Bakanlığımızın
organizatörlüğünde gerçekleşen Proje Bazlı Teşvik Sistemi
tanıtıldı. Bu yapılan tanıtımla yatırım
tutarı yaklaşık 135 milyar lira olan 23 projeyle ilgili 19
firmaya teşvik belgeleri verildi. Bu projelerle yaklaşık 35 bin
kişiye doğrudan, 134 bin kişiye ise dolaylı istihdam
oluşturulması, yatırımların tamamlanmasıyla da
cari açık üzerinde yıllık 19 milyar dolar olumlu etki
yapması beklenmektedir. Teşvik sistemiyle dışa
bağımlılığın azalacağı, ihracat
potansiyelimizin artacağı, sanayide teknolojik dönüşümün
sağlanacağı, AR-GE içeriği yüksek
yatırımların hayata geçirilmesinin destekleneceği, bu
sayede Türkiyenin büyümesine ve istihdamın artmasına katkı
sağlanacağı, orta-uzun vadede ekonomik ve sosyal açıdan
toplumsal refaha katkıda bulunulacağı öngörülmektedir.
Proje Bazlı Destek Sistemimizin ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Nazlı.
Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 5
Ocakta Mersin Tarsusta yaşanan sel felaketi nedeniyle çiftçilerin
mağduriyetinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 5 Ocakta Mersin Tarsusta
bir sel afeti yaşanmıştır. Afetten dolayı Tarsus
Kulak, Yeşiltepe, Bahşiş, Atalar, Adanalıoğlu, Egemen
olmak üzere 27 köy, 1.384 çiftçi selden zarar görmüştür. İlçe
Tarım Müdürlüğü tarafından yapılan tespitte
yaklaşık 101 milyon TLlik bir zarar olduğu tespit
edilmiştir. Bununla ilgili bir Bakanlar Kurulu kararı
alınıp en azından bu çiftçilerin borçlarının
ertelenmesi ve nakdî yardım yapılması gerekmektedir.
Yalnız, bugüne kadar, 5 Ocaktan bu tarafa herhangi bir yardım
yapılmamıştır. Bunu Bakanlığın bir an önce
gündemine alarak, Bakanlar Kurulu kararı alarak bu çiftçilerimizin
mağduriyetinin giderilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakır
7.- Isparta Milletvekili İrfan
Bakırın, Ispartanın Şarkikaraağaç ilçesinin
Çiçekpınar ve Çarıksaraylar kasabası ile 15 köye ait 13.873
hektarlık sahada yürütülen proje çalışmalarıyla ilgili
bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
İRFAN BAKIR (Isparta) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Orman ve Su İşleri Bakanına:
Ispartanın Şarkikaraağaç ilçesinin Çiçekpınar ve
Çarıksaraylar kasabası ile 15 köye ait 13.873 hektarlık saha
2001 yılında Şarkikaraağaç Sulama Birliğine
devredilmiş, 2015te birlik feshedilince saha 2017 yılında
belediyeye devredilmiştir. Rehabilitasyon planlama raporlarının
bittiği ve proje çalışmalarının devam ettiği
belirtilmektedir. Bu çalışmalar devam ederken,
Şarkikaraağaç ilçesine bağlı Salur köyünden geçen dere
kanalizasyon suyundan kirlenmiş, köy halkı maskeyle gezecek duruma
gelmiştir. Çevre beldelerin kanalizasyon atıklarının
kirlettiği köyde hayvanlar da hastalıktan telef olmaktadır.
Ayrıca, bu dere tatlı su kaynağı olan ve
balıkçılık yapılan Beyşehir Gölüne
aktığı için gölümüz açısından da büyük tehdit
oluşturmaktadır. Kanalizasyon sisteminde toplanan atık sular bu
proje kapsamına alınacak mıdır? Bu konu hakkında
şimdiye kadar herhangi bir çalışma yapılmış
mıdır? Alandaki akarsuların ve Beyşehir Gölü'nün kirlilik
analizleri yapılmış mıdır? Salur köyü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Hükûmetin bardo hayvan sakatatı, nişasta bazlı şurup,
ayçiçek tohumu, aspir ve pamuk tohumu yağının Bosna-Hersekten
ithalatında gümrük vergisini sıfırlamasına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) -
Teşekkürler Başkanım.
Gözünüz aydın, ülkede büyük eksikliği
hissedilen bardo hayvan sakatatı için Hükûmet Bosna-Hersekten
ithalatın gümrük vergisini sıfırladı. Ülkede onca sorun
varken AKP Hükûmeti 2 bin tona kadar olan sığır, domuz, at, eşek,
katır veya bardoların yenilen sakatatlarının gümrük
vergisini sıfırladı.
Nişasta bazlı şurup, ayçiçeği
tohumu, aspir ve pamuk tohumu yağları gümrüklerde Bosna-Hersek için
sıfırlandı. Bu işin altında bir bit yeniği var.
Kim domuz, at, eşek, katır veya bardo sakatatı ithal edip hangi
gıdada kullanacaktır? Bilmeyenler için bardo, erkek at ile dişi
eşekten meydana gelen katırın diğer farklı bir
türüdür.
Teşekkürler Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Köksal
9.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Lise Geçiş Sınavında öğrenci alacak nitelikli okullar
listesinde yer alan okullar belirlenirken hangi kriterlerin esas
alındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan,
sorum Millî Eğitim Bakanına: Geçtiğimiz günlerde Lise Geçiş
Sınavında öğrenci alacak nitelikli okullar listesi
yayınlandı. Okullarımızın nitelikli veya
niteliksiz olarak ayrışması yanlışı bir yana,
nitelikli okul belirlenirken hangi kriterlerin esas
alındığını merak ediyorum. Örneğin, seçim bölgem
Afyonkarahisarda bugüne kadar binlerce öğretmen, mimar, mühendis, doktor,
avukat ve benzeri mesleklere öğrenci yetiştiren, önceki adı
Anadolu Öğretmen Lisesi, yeni adı Kamil Miras Anadolu Lisesi olan okul
nitelikli okullar listesine alınmadı. Binlerce mezun gibi, benim de
mezunu olmaktan gurur duyduğum lisemin hangi gerekçeyle nitelikli okullar
listesine alınmadığının açıklamasını
bekliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gündoğdu
10.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun,
AKPnin tarım ve hayvancılık politikalarıyla üreticiyi
gırtlağına kadar borçlandırdığına ve kamu
bankaları aracılığıyla çiftçiye, esnafa verilmeyen
kredilerin yandaş şirketlere verildiğine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Başbakana:
Uygulamalarıyla on beş yılda çiftçilerin bankalara borcu 5
milyar liradan, 17 kat artarak 2017 sonunda 85 milyar liraya yükselmiştir.
AKPnin tarım ve hayvancılık politikaları üreticimizi,
köylümüzü gırtlağa kadar borçlandırmıştır.
Çiftçimiz üretemez, ürettiğinde ise para kazanamaz hâle
getirilmiştir. Kamu bankaları aracılığıyla
çiftçiye, üreticiye, esnafa verilmeyen iki yıl ödemesiz, on yıl
vadeli milyon dolarlık kredileri yandaş medya sahibi olmak için yandaş
şirketlere neden veriyorsunuz? Neden, yandaşa yandaş medya
oluşturmak için para var da üreticiye üretmek için yok? Yoksa kamu
bankalarını AKPnin Çiftlik Bankı hâline mi getirmek istiyorlar
merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Sürekli
11.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 10
Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk polis teşkilatımızın
173üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün de dediği gibi
Herkesin polisi kendi vicdanıdır fakat polis, vicdanı
olmayanların karşısındadır. Polislerimiz, kanun
hâkimiyetinin teminatıdır ve toplum güvenliğinin en temel
öğesidir.
Ülkemizin birlik, beraberlik, huzur ve güveni için
fedakârca görev yapan tüm polislerimize şükranlarımızı
sunuyor, bu kutsal vazife uğruna şehit düşen Emniyet güçlerimizi
rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sürekli.
Sayın Taşkın
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Avrupada ve özellikle Almanyada yükselen Türk ve
İslam düşmanlığını şiddetle telin
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Almanyada yabancı
düşmanlığı gittikçe artıyor. Hepimizin takip
ettiği gibi, Avrupa ülkelerinde ve özellikle Almanyada yaşanan Türk
ve İslam düşmanlığı sadece bir nefret söylemi olma
eşiğini çoktan aşarak bu ülkelerde yaşayan Türklere ve
Müslümanlara yönelik fiilî saldırılara dönüşmüş ve
endişe verici boyutlara yükselmiştir.
Bu hastalıklı durumun temel sebepleri
olarak yabancı ve İslam düşmanlığının ve
özellikle onun müşahhas şekli olan Türkiye ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
düşmanlığının öne çıktığını
görüyoruz.
Türkiye düşmanı terör örgütleri için
vazgeçilmez bir üs hâline gelen Avrupa ve Almanya, Türkiye
karşıtı gösterilere her türlü imkânı sağlarken
gurbetçilerimizin Türkiye lehine yapmak istediği gösteri ve
yürüyüşleri anında engelliyor.
Avrupada ve özellikle Almanyada yükselen bu
faşizmi şiddetle telin ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çitil
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker
Çitilin, içinde bulunulan haftada etkinlikleri yürütülen Dünya
Sağlık Günü ve Haftası, Kalp Sağlığı
Haftası ve Parkinson Günü nedeniyle farkındalığın
artmasını ve vatandaşların sağlıklı
yaşamalarını dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET İLKER ÇİTİL
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık sorunları hem bireyleri hem de
tüm toplumu yakından ilgilendirir ve etkiler. Sağlık konusunda
bilinçlenmek, bu bilinç ve farkındalıkla hareket etmek hepimiz için
çok önemlidir.
Sağlık, kalp ve Parkinson haftası
gibi özel günlerle bu farkındalık artmakta ve yapılan
çalışmalarla hastalıkların önlenmesine yönelik tedbirler
konusunda bilinç sağlanmaktadır.
Vatandaşlarımızın
sağlık ve yüksek yaşam kalitesiyle hayatlarına devam
etmelerini sağlamak için çalışmalar yürütmekte ve yapılan
bilinçlendirme çalışmalarını desteklemekteyiz. Madde
bağımlılığı, alkol, hareketsizlik gibi
zararlı alışkanlıklar sağlık sorunlarını
tetikleyen unsurlardır. Bunlardan da kaçınmak daha kaliteli ve
sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlar.
İçinde bulunduğumuz haftada etkinlikleri
yürütülen Dünya Sağlık Günü ve Haftası, Kalp Haftası ve
Parkinson Günüyle bu hastalıkların
farkındalığının artmasını ve her
vatandaşımızın bireysel önlemler alarak
sağlıklı yaşamasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çitil.
Sayın Bektaşoğlu...
14.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Millî Eğitim Bakanlığının
yeni sistemiyle eğitimde fırsat eşitliğinin ortadan
kalktığına ve laik, demokratik, bilimsel, çağdaş
eğitime darbe vurulduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konu yine eğitim. Yeni açıklanan sistemle,
1 milyon 200 bin öğrencinin sadece yüzde 10u Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından nitelikli olarak
değerlendirilmiş 1.367 okula yerleştirilecektir. Bu
okulların 298i imam-hatip liselerinden seçilmiştir. Benzer bir durum
Giresun için de geçerlidir. İlimde, kontenjanı 780 kişi olan
2si imam-hatip olmak üzere sadece 11 okul nitelikli okul kapsamına
alınmıştır. Önceki yıllarda puan
sıralamasında üstlerde yer alan, birçok alanda yer
bulamamış, düşük puanlı öğrenci alan okullar nitelikli
ilan edilmiştir. Örneğin, il merkezinde başarılarıyla
isim yapmış, sosyal, kültürel alanda başarılı
olmuş Hamdi Bozbağ Anadolu Lisesi ve Mimar Sinan Anadolu Lisesi
kapsam dışında bırakılmıştır.
İlçeler arasındaki mesafeler de düşünülmemiş, kendi
ilçesinde tercih yapacak okul bulamayan öğrenciler başka ilçelerden
tercih yapmak zorunda kalacaklardır. Bu sistemle, eğitimde
fırsat eşitliği ortadan kalkıyor, laik, demokratik,
bilimsel, çağdaş eğitime, Anayasada yer alan eğitim
hakkına darbe vuruluyor. Efendiler, çocuklara kıymayın!
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Yıldırım...
15.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Kürt dili üzerindeki baskı ve
yasakların her geçen gün arttığına ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Kürt dili üzerindeki baskı ve yasaklar her
geçen gün artmaktadır. En son İstanbul Başakşehirdeki bir
inşaat şantiyesinde Kürt işçilerin kendi aralarında Kürtçe
konuşması yasaklandı. Ana firmanın taşerona
gönderdiği uyarı yazısında Şantiyede
çalışan personellerin farklı lisanlarda konuşmaları diğer
taşeronların personelleri de dâhil olmak üzere tüm
çalışanları rahatsız etmektedir. ifadelerine yer verildi.
Yine, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine
kayyum olarak atanan Belediye Başkanının Diyarbakır
caddelerindeki, bulvarlarındaki Kürtçe-Türkçe yön tabelalarını
söktürüp sadece Türkçe yazılı tabelalarla değiştirmesi Kürt
halkına ve diline olan yaklaşımınızı açık
bir şekilde gözler önüne sermektedir. Her konuşmasında Ey Kürt
kardeşim diyenlerin, bu kardeşlerinin ana dili olan Kürtçeye olan bu
tahammülsüzlüğünü nasıl açıklıyorsunuz? Bu tür tekçi ve
kutuplaştırıcı yaklaşımları
kınıyor ve bir an önce bu tür uygulamalara son verilmesi
çağrısında bulunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, şimdi söz talebinde
bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ülkemize
yönelik kuşatma hamlelerinin ekonomi alanında da devam ettiğine,
bu çerçevede acil ekonomik ve yapısal tedbirlerin alınması
gerektiğine, ülkemizin bir diğer önemli gündeminin de FETÖyle
mücadele olduğuna ve bu mücadelenin bir stratejisi olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemize yönelik kuşatma hamleleri ekonomi
alanında da devam etmektedir. 15 Temmuz sonrasında
başlatılan ekonomide kriz havası oluşturma
senaryolarının yeni versiyonlarıyla karşı
karşıyayız. Elbette, uluslararası siyasetteki
gelişmelerin de özellikle döviz kurlarında etkisi olduğu görülmektedir.
Ancak Türk milletine karşı mali ve ekonomik bir savaşla da karşı
karşıya olduğumuz gerçeğini göz ardı edemeyiz.
Türkiyenin büyümesinden, kendi ayakları üzerinde durmasından, millî
uyanışından rahatsız olan kaos mimarları, ekonomideki
fay hatları üzerinde de oynamaktadır. Türkiye, ekonomik
gözdağlarıyla susturulmak ve sindirilmek istenmektedir. Millî
güvenliğe yönelik tehditlerle ekonomiyi karıştırma
girişimleri aynı karanlık çevrelerin senkronize
girişimidir. Cephenin bir tarafında Türkiye düşmanları,
diğer tarafında aziz milletimiz vardır. Hiçbir kesimin kriz
fırsatçılığına soyunmasını kabul edemeyiz.
Ekonomik endişeler konusunda çığırtkanlık yapmak
yerine, ayağı yere basan önerilerde bulunup devlet-millet el ele bu
kuşatmadan çıkmalıyız. Acil ekonomik ve yapısal
tedbirlerin alınması gerekmektedir bu çerçevede. Kur-faiz-enflasyon
döngüsünü kıracak somut adımlara ve ekonomi yönetimine çekidüzen
vermeye ihtiyacımız vardır. Esnafımız, üreticimiz,
çiftçimiz, çalışanımız küresel simsarların pençesine
bırakılmamalıdır. Türk insanını Londralı
bankerler, Parisli sermayedarlar, Washingtonlu borsacıların doymaz
iştahına feda ve kurban edemeyiz. Türk parasının Türk
milletinin direncinin ölçüsü olduğu bilinciyle millî paramızın
gücünü ve itibarını artırmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, tamamlayın
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kararlılıkla,
sabırla, birlik ve beraberlik içerisinde durursak hiç kimse helal
lokmamıza el uzatmaya cesaret edemeyecektir.
Sayın Başkan, ülkemizin bir diğer
önemli gündemi de FETÖyle mücadeledir. FETÖyle mücadeleyi sekteye
uğratmaya yönelik adımları dikkatle takip ediyoruz. Özellikle,
FETÖyle mücadele bahanesiyle gerçek FETÖcüleri arkalayanlar bu mücadelenin
önündeki en büyük engeldir. FETÖnün kripto damarı faal ve aktiftir. Bu
damar devlet ile toplumu karşı karşıya getirmek için yeni
tezgâhlar peşindedir. Kripto damarın ifşa ve imhası acil
bir ihtiyaç hâlini almıştır. FETÖyle mücadelenin
başarıya ulaşması için devlet aklı topyekûn devrede
olmalıdır yoksa sınırlı sayıda devlet ve siyaset
adamının gayret ve çabasıyla yürütülecek bir süreç
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) FETÖyle mücadelenin bir
stratejisi olmalı, bir konsept hazırlanmalıdır, siyasi ve
hukuki bir eylem planı kurgulanmalıdır; fikrî temelleri, millî
hedefleri, hukuki sınırları berrak bir zihin ve siyasi
kavrayışla belirlenmelidir. Terör örgütüyle mücadelenin öncelikleri
belirlenmeli ve FETÖcülüğün standart bir tanım ve tasviri yapılmalıdır.
Biriken sosyal maliyetin, devlete karşı ön yargıların ve
mağduriyetlerin alınacak ciddi tedbir ve politikalarla bertaraf
edileceğini de dikkate almamız gerekmektedir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim size
Sayın Akçay.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
17.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaşın devam eden duruşmasına, kayınpederi vefat
eden Muş Milletvekili Burcu Çelike başsağlığı
dileklerini ilettiğine, Diyarbakırda Kürtçe tabelaların
Büyükşehir Belediyesi kayyumu tarafından
kaldırılmasına, Adana'da on üç gün önce gerçekleştirilen
bir gözaltı operasyonuna, akaryakıta yapılan zamma ve
İlknur Oruçun aylardır kanser ilacı bulamadığı
için yaşamını yitirdiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bugün de Sincanda mahkeme devam ediyor,
Selahattin Demirtaş şu an itibarıyla da hâlâ Sincan Adliye
Sarayında siyaset ve hukuk dersi vermeye devam ediyor. Herkesi
Demirtaşı dinlemeye davet ediyorum, savunmaları yaygın
medyada yayınlanmasa da bu konuda bizim partimizin yapacağı
açıklamaları takip etmelerini öneriyorum ve kendisine buradan sevgi
ve selamlarımızı göndermek istiyorum.
Yine Burcu Çelik, Muş Milletvekilimiz,
kayınpederini kaybettiği için iki gündür dışarıda,
izinli çıktı. Kendisine buradan başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz ve aynı zamanda, almış olduğu
cezanın da hukuktan yoksun olduğunu ve bunu kabul edilemez
bulduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, dün Diyarbakırda yön
tabelaları ve adres tabelaları, Kürtçe tabelalar Büyükşehir
Belediyesi kayyumu tarafından kaldırıldı; Kürtçe yasak
değil. Kürtlere düşmanlığımız,
karşıtlığımız yok. diyenlere duyurulur. Kayyum,
Kürtçe yön tabelalarını, adres tabelalarını neden
kaldırdı? Buradan Hükûmete atadıkları kayyum marifetini
sormak istiyoruz.
Diğer bir mesele, on üç gün önce, yine Adana'da
bir gözaltı operasyonu gerçekleşti, 31 kişi alındı
-tamamını olmasa da önemli bir bölümünü tanıyorum- ve bugün
mahkemeye çıkarılacaklar. Bir anne baba, Abidin Eye ve eşi, 2013
yılında çocuğunun cenazesini defnettiği için şu anda
gözaltında, on üç gündür gözaltında. Kendileriyle beraber Filiz
Zeyrek ve Eye ailesinden 6 kişi -taziye sahibi yani- yine bizim Dikili
Komisyon Başkanımız Ramazan Tuncer ve MKM solisti İlyas
Arzu da bulunuyor. Haklarında partimize yakın olmaları, üye
olmaları dışında hiçbir iddia yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Umarız bugün serbest bırakılırlar.
Filiz Zeyrek, bir gazeteci kadın. Gerçekten
gazeteciliği hakkıyla yapan biri. Elinde kamerayla tarla tarla
gezerek her gün kadınlarla buluştuğuna, kentin yoksul
mahallelerinde, köylerde, pazarlarda insanlara ulaşmaya
çalıştığına bizzat tanıklık etmiş
biriyim. Havuz medyasında çalışanlar gibi talimat usulüyle haber
yapmak yerine, gerçek habere ulaşmak için gecesini gündüzüne kattı.
Bu sebeple ona bugün bedel ödettirilmek isteniyor. Bilinsin ki
halkımız da biz de bu gerçeğin farkındayız ve bu
gerçeğin peşini bırakmayacağız hakikat yerini bulana
kadar.
Sayın Başkan, dünden beri çok önemli bir
gündem daha var; tabii ki zamlar. Akaryakıt fiyatları baş
döndürücü bir hızla zamlanmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Benzin
fiyatları 12 kuruşluk zamla bazı illerde 6 liranın üzerine
çıkarken motorin zammı ise kendi rekorunu kırdı. Dün 17
kuruş zamlanan motorinin litre fiyatına bu gece yarısından
itibaren 13 kuruşluk yeni bir zam daha yansıtılacak. Zammın
ardından motorinin ortalama fiyatı Ankarada 5,63; İstanbulda
5,58; İzmirde 5,62 liraya yükselecek. Motorine iki günde gelen iki zam,
motorin ile benzin arasındaki farkı da azaltmış görünüyor.
İstanbulda benzin hâlen ortalama 5.494 liradan satılıyor.
Böylece aradaki ortalama fiyat farkı 36 kuruşa kadar inmiş
oluyor. Sürekli ekonomik büyümeden söz eden Hükûmet bu zamları da
açıklasın gerçekten. Madem ekonomi kötüye gitmiyor bu zamlar neyin
nesidir? Ekonomi kötüye gittiği hâlde bu neden gizlenmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Son
BAŞKAN Peki. Beş dakika oldu.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim. Pozitif ayrımcılık olsun.
BAŞKAN O da uygun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Yurttaş her gün biraz daha fakirleşiyor. Bu konuda Hükûmet derhâl
önlem almalıdır.
Çok önemli bir mesele, bir can kaybı. Adana
Çukurova Balcalıda kanser tedavisi gören İlknur Oruç, aylardır
kanser ilacı bulamadığı için yaşamını
yitirdi. İlaç talebi 2 kez Bakanlık tarafından reddedilmişti.
Tedavi sırasında kullanması gereken Herceptin ve Lapatinib
isimli ilaçlar Sağlık Bakanlığından aylarca
onaylanmadığı için durumu giderek
ağırlaşmıştı
İSMAİL TAMER (Kayseri) Amerikada
kanıtlanmamış ilaçlar. Kanser ilaçları Türkiyede
parasız, ücretsiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
ve
maalesef, bu konuyu özellikle yaşamını yitirdikten sonra
Hükûmetin dikkatine sunmak istiyorum. Zira ülkede on binlerce kanser
hastası aynı durumda. Bakanlığın harekete geçmesi için
daha fazla can kaybı yaşanmadan bunun aciliyet arz ettiğini
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Havutça, siz grup başkan vekilini
temsilen mi konuşacaksınız?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Evet, temsilen
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
18.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, ABD Başkanının Suriye üzerinden Rusyayla
restleşmesinden zarar görecek olanların Suriye ile Türkiye halkı
olduğuna ve Hükûmetin barışı gündeme getirmesi gerektiğine,
akaryakıta yapılan zamlara ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak
emeklilikte yaşa takılanların sorunlarına uygun bir çözüm
bulunmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dünyamız son dönemde, ABD
Başkanının Suriye üzerinden Rusyayla restleşmesine sahne
oluyor ve Suriye halkının üzerinden dünya barışı
ağır bir tehdit altında ve görüyoruz ki bunun faturası ne
ABDye ne Rusya'ya. Silah tacirlerinin ağızlarının
sularını akıttığı bu senaryoda cezayı
çekecek olan Suriye halkıdır ve Türkiye halkıdır. O
bakımdan da biz, Hükûmetin aktif bir şekilde bu akıllı füze
söylemlerinin yerine, akıllı barışı gündeme
getirmesini ve bölgesel barışın hem halkımız için hem
bölgemiz için çok önemli olduğunu ifade ediyoruz.
Yine, son dönemde akaryakıta yapılan
zamlar, akaryakıt fiyatlarının neredeyse yüzde 60ına varan
vergi yükü halkımızı inim inim iletmektedir. Gerçekten de
Hükûmetin, bu noktada, çalışanların maaşlarına
yaptığı küçük zamların ne kadar komik durumda
kaldığını emekçi halkımız, emekliler,
çalışan devlet memurları bugün yakıcı bir şekilde
yaşamaktadır. O nedenle, eğer bu şekilde devam ederse
emeklilerin bu şartlarda yaşamını sürdürmesi ne yazık
ki çok güç hâle gelmektedir.
Bir de, Sayın Başkan, söz
almışken şunu da ifade etmek istiyorum: Onlar emeklilikte
yaşa takılanlar, sayıları Türkiyede 3 milyon
civarında. Bu kişiler sigorta primlerini yatırmışlar,
emekli olmayı hak etmişler ama şu anda ne emekli maaşı
alabiliyorlar ne sağlık haklarından yararlanabiliyorlar ne de
herhangi bir işte çalışabiliyorlar çünkü işveren bunlara
iş de vermiyor. Bu bir insanlık dramı, ülkemiz adına sosyal
bir yara. Hükûmetten biz derhâl
Bakın, ülkemizde şu anda 3 milyon
Suriyeli mülteci yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Havutça.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Onlara
sağlık hakları tanınıyor. Elbette biz mültecilere
-insani bir dram olarak- bunların verilmesine karşı değiliz
elbette ama 3 milyon emeklilikte yaşa takılan dediğimiz kendi
ülkemizin yurttaşları, şu anda -sağlık haklarıyla
ilgili- hastaneye gidip tedavi hizmetlerinden yararlanamıyor. Bu sosyal
yaranın Hükûmet tarafından görülüp uygun bir çözüm bulunmasını,
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak o emekli yurttaşlarımız
adına acilen talep ediyoruz, artık bu ertelenemez bir durum hâline
gelmiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.
Sayın Havutça, siz, yerinizden de bir
dakikalık söz istemiştiniz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) İfade ettim
efendim.
BAŞKAN İstifade ettiniz, değil mi?
Tamam. Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bostancı.
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Miraç Kandilini kutladığına, Doğu
Gutada yaşanan kimyasal saldırının asli faillerinin
bulunup cezalandırılması gerektiğine ve 12 Nisan Abdülhak
Hamit Tarhan'ın ölümünün 81inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Yarın gece Miraç Kandili. Tüm
halkımızın ve Müslümanların Miraç Kandilini kutluyoruz.
Miraç, İslam tarihinde Peygamber Efendimizin Mescid-i Haramdan Mescid-i
Aksaya gece vakti yürüyüşü, götürülüşü; isrâ olarak
tanımlanıyor. Mescid-i Aksadan da miraç yani göğe yükselmesi ve
hadis kitaplarına göre orada peygamberlerle görüşmesi ve nihayet Yüce
Allahın huzuruna çıkması şeklindeki bir hadiseyi
anlatıyor.
Miraç gecelerinde Müslümanlar dünyanın her
yerinde bir araya gelerek Miraç Kandilini kutlarlar ibadetlerle ve
Miraçın ima ettiği iyiliği, güzel ahlakı bir kez daha
hatırlarlar, yâd ederler. Esasen, bir araya gelmekten murat:
İslamiyette, Peygamber Efendimizin ifade ettiği gibi, Ben güzel
ahlakı tamamlamak için geldim. dediği hadiste de işaret
ettiği gibi, o güzel ahlaka ilişkin bir araya gelip toplu ibadetler
marifetiyle o güzel ahlakın yolunu açmak bakımından bir vesile
teşkil eder Miraçın kendisi de.
Bir başka husus: Suriyede 2011
yılından bu yana, yedi yıldır büyük bir dram
yaşanıyor, yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Dünya
kamuoyu her gün, hedef gözetmeksizin uçaklardan atılan, şehirleri
hedef alan varil bombalarla hayatların katledilişine şahit
oluyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı, lütfen
tamamlayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
kadınların, çocukların, küçük bebelerin nasıl
hayatlarının karartıldığına şahit oluyor.
Bunun acısını en yakında olanlar daha fazla çekiyorlar ki
Türkiye Cumhuriyeti, en yakınında olup bu acıyı çeken, bu
acıyı paylaşan ülkelerden biri. En son Doğu Gutada
kimyasal saldırı yaşandı ve bu çerçevede, dünya önemli bir
gerilimin içinde. Kimyasal saldırının asli faillerinin bulunup
-ki bizce, bu, meçhul değildir, kimin ne yaptığı bellidir;
Doğu Gutada taş üstünde taş bırakmayanlar aynı
zamanda bunun failleridir- geçmişteki cinayetleriyle birlikte
cezalandırılmaları gerekir. Dünya kamuoyunun hakkaniyet ve
adalet arayışında bu işi değerlendirirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın siz de Sayın Bostancı.
Bir dakika ek sürenizi veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
bu
katliamların faillerine ilişkin doğru, tutarlı bir
muhakeme, yaklaşım, dünya kamuoyunu tatmin edecek bir adalet
anlayışıyla davranmaları insanlık adına yerinde
olacaktır.
Bir başka husus: Şair-i Azam olarak
bilinen Abdülhak Hamit Tarhan'ın ölüm yıl dönümüdür. 1852de
doğan Hamit Tarhan 12 Nisan 1937de vefat etmişti. Şiirlerini
belki herkes bilmeyebilir ama Makber şiirini herkes bilir. Abdülhak
Hamit Tarhan Şair-i Azam olarak bilinirdi. Makber şiirini de
Hindistandan bir deniz yolculuğundan dönerken Beyrutta
hayatını kaybeden hanımı için kaleme
almıştı. Her yer karanlık pür nur o mevki?/Mağrip mi
yoksa makber mi Ya Rab! diye başlayan mısraları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bostancı.
Buyurun
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
şarkıya da çevrildiği için, halkımız çok iyi
bilmektedir.
Bu vesileyle büyük şairimizi, kolektif
müktesebatımızda çok önemli yeri olan bu edebiyat insanını
anmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İlk olarak Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisini
görüşeceğiz. Öneriyi okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Saadet Becerekli
ve arkadaşları tarafından, şehir hastanelerinin
yapısal sorunlarının araştırılması
amacıyla 12/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Nisan 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 12/4/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12
Nisan 2018 tarihinde, Batman Milletvekili Sayın Saadet Becerekli ve
arkadaşları tarafından, şehir hastanelerinin yapısal
sorunlarının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (10/7478) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 12/4/2018 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım konuşacak.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımı
saygıyla selamlıyorum.
Bu
hafta, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası. Bu vesileyle
barış, özgürlük, demokrasi uğruna, haksız, hukuksuz bir
şekilde cezaevinde tutulan Grup Başkan Vekilimiz Doktor İdris
Baluken ve halk sağlığı uzmanı Profesör Doktor Onur
Hamzaoğlu şahsında, ihraç edilen, tutuklanan, bedel ödeyen tüm
meslektaşlarımı da buradan selamlıyor;
sağlıklı bir toplum için mücadele eden tüm
sağlıkçıların, halkımızın Dünya
Sağlık Haftalarını kutluyorum.
Sağlık
Haftası nedeniyle Meclisin gündemine
taşıdığımız şehir hastaneleri hem
sağlık çalışanlarının hem de halkın
yoğun itirazlarına rağmen, yalan yanlış
bilgilendirmelerle kamuoyuna sunulmaktadır. Sanki sağlıkta
devrim yapıyorlarmış gibi, herkes kolayca
ulaşıyormuş gibi, halk çok memnunmuş gibi kamuoyunu
yanıltıyorsunuz.
Sağlıkta
dönüşüm projeniz çöktü. Kamuda hekim kalmadı. Çoğu akademisyen
özele geçti, çoğunu haksız hukuksuz yere içeri attınız.
Sağlık resmen ticarileşti. Altyapıyı, birinci basamak
hekimliği, koruyucu hekimliği yerle bir ettiniz. Paran kadar
sağlık dönemi başladı.
Hep
geçmişten kötü örnekler vererek kendinizi aklamaya
çalışıyorsunuz. Efendim, eskiden bıçak parası
vardı, şimdi yok, kaldırdık. diyorsunuz. Bakın bu
faturaya: Geçen ay, ben bir A sınıfı hastanede muayene oldum,
sadece dâhiliye muayenesi; radyolojik tetkik yok, tomografi yok, cerrahi
girişim yok, bir dâhiliye muayenesi lütfen görün- 3.500 TL fatura edildi.
Bu, halkımıza fatura edildi, Meclis ödeyecek ama benim vicdanım
sızladı gerçekten yani bir dâhiliye muayenesi 3.500 lira olur mu?
Hani bıçak parası yoktu? Bunun içinde kaç tane bıçak parası
var? Bu parayı Meclis ödeyecek, halkımız ödeyecek.
Sağlık piyasalaşırsa sonuç bu olur.
Yine,
geçenlerde bir vekil arkadaşım bir mide operasyonu geçirdi, fatura 28
bin TL. Meclis ödeyecek bunu, yazık değil mi? Efendim, siz de
üniversite hastanelerine, eğitim ve araştırma hastanelerine
gidin. diyeceksiniz. Orada da yoğun iş gücü nedeniyle,
istediğin zaman, istediğin hekime muayene olabilmek için haftalarca,
aylarca beklemek gerekiyor. Onların da dünya kadar sorunu var.
Şimdi,
bugün gündeme getirdiğimiz şehir hastaneleri ayrı bir isimle
yani sağlık kampüsleri diye ifade ediliyor. Kamusal, toplumsal
kaynakların çarçur edildiği bir mega proje olarak görüyoruz biz bunu.
Tıpkı ülkenin her köşesini enkaza çeviren, doğal tahribata
yol açan kentsel dönüşüm, termik santraller, HESler,
alışveriş merkezleri gibi şehir hastaneleri de doğaya
ve sağlığa zararlıdır. Şehir hastaneleriyle
gelişen sağlıklı yaşam hakkı değil
başta inşaat, finans, tıp endüstrisi ve bilişim olmak üzere
sermaye çevreleridir.
Sağlık
sorunlarının çözümünde önceliklerin saptanması, tıbbi
bakım hizmetlerinin, devasa hastanelerin katkısının
tartışılması gerekir. Karar süreçlerinde halkın,
sağlık emekçilerinin, akademinin, sağlık, emek ve meslek
örgütlerinin yer alması gerekirken Meclis hatta bizzat AKPli
milletvekilleri dahi karar süreçlerinin dışında
bırakılmıştır. Keza, uluslararası olumsuz
deneyimler görmezden gelinmiştir, kıble sermayeye çevrilmiştir.
Çoğu
hastaneden, yapılacağı bölge için ÇED raporu bile istenmiyor.
Bunların denetimi yok, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi es
geçilmiş, İhale sözleşmeleri şeffaf değil, ticari
sır olarak kabul ediliyor. Projenin tasarı maliyeti dahi
Sağlık Bakanlığı tarafından üstleniliyor. Risk
paylaşımı konusunda devletin rolünün büyük olması,
şirketin aldığı finansman kredisini ödemede güçlük
çektiğinde kamu tarafından ödenmesi, yine yirmi beş
yıllık işletme süresi boyunca Sağlık
Bakanlığının şirkete yıllık kira ödeyecek
olması, bunun yanı sıra Sağlık
Bakanlığı tarafından garanti edilen hizmet ödemelerinin
yüzde 70 doluluk oranına dayalı olması. Biz bunu Osmangazi
Köprüsünden hatırlıyoruz. Halkın cebinden günlük ne kadar para
çıktığından kamuoyu haberdardır. Aynı sonuç bu
şehir hastanelerinde de geçerlidir.
Sağlık
hizmeti topluma en yakın yerde, ulaşılabilir, uygun mekânlarda
verilmelidir. Sağlığı geliştirici ve koruyucu
hizmetler öncelenmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) Sağlıkta önceliklerin belirlenmesi ve
sağlık kurumu gereksinimlerinin saptanması
çalışmaları toplum, akademi, sendikalar, demokratik kitle
örgütleri, meslek odalarıyla birlikte yürütülmelidir. Bizleri
sağlıksız kılan ekonomik, siyasal, toplumsal, ekolojik
sorunları ortadan kaldırma, sömürüsüz bir dünya, sağlık
için olmazsa olmaz şarttır.
Bugün
Türkiyede öngörülen kent hastaneleri sistemi 1.000 yatak ve daha fazlası
şeklinde ve tamamen şirketlere devredilmiş bir oluşumdur.
Oysa hastanelerin Sağlık Bakanlığına devredilmesi ve
sadece sağlık hizmeti verilmesine yönelik olması gerekmektedir.
Sonuç
itibarıyla diyoruz ki faaliyete geçen şehir hastanelerinde sürekli
aksaklıkların yaşanması, kamuya maliyeti ve
yurttaşların sağlığa erişim hakkına dair
ciddi sorunların artması bu sürecin yeniden değerlendirilmesini
gerekli kılmaktadır.
Bu
nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde, şehir hastanelerinin
yarattığı sorunların tespiti ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması elzemdir diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; halkımızın, altyapısı güçlü ve modern
teknolojiyle donatılmış hastanelerde hizmet alması elbette
hepimizin arzusudur. Ancak bazı itirazlarımız var.
Kalkınma
Bakanlığının raporuna göre 18 şehir hastanesinin
toplam yatırım tutarı 10,5 milyar dolar. Yirmi beş
yılda devlet tarafından şirketlere ödenecek kira tutarı ise
30,2 milyar dolar. Birkaç yılda sabit yatırım tutarı
karşılanacak hastaneler için yirmi beş yıl boyunca yüksek
miktarlarda ödemeler yapılacaktır. Yapılan hesaba göre 18
şehir hastanesi için ödenecek yıllık kira miktarı 3 milyar
lirayı geçmiştir. Planlanan 31 şehir hastanesi
tamamlandığında ise yıllık kira bedelinin yaklaşık
5 milyar lira olması beklenmektedir.
31
şehir hastanesi üzerinden yapılan hesaplamaya göre, şehir
hastanesi başına 1.311 yatak düşmektedir. Oysa
araştırmalar, 200 yatağın altında ve 600
yatağın üzerinde verimliliğin önemli oranda
azaldığını göstermektedir. Şehirden uzak büyük
hastanelerin yapılmasının yerine kent içinde 200 ila 600 yatak
kapasiteli hastaneler kapatılmadan, yerinde kalması ve ihtiyaca göre
bu kapasiteye sahip hastanelerin yaygınlaştırılmasının
önemine işaret ediyor.
Şehir
hastanelerinin yapılmasına Başbakanın
Başkanlığındaki Yüksek Planlama Kurulu karar veriyor. Bu
kurul şehir hastanelerinin yapılmasına, yapılacak
hastanedeki yatak sayısı kadar yatağın mevcut hastanelerden
azaltılması ya da mevcut hastanelerin kapatılması
kaydıyla izin vermektedir. Böylece, şehir hastanesi kurulan illerde
Sağlık Bakanlığı hastanelerinde anlamlı miktarda
yeni hasta yatağı oluşmamaktadır. Örneğin
kapatılan Mersin Devlet Hastanesi ile Mersin Kadın Doğum ve
Çocuk Hastanesinin toplam yatak kapasitesi 812ydi. Mersin Şehir
Hastanesinde belirtilen yatak kapasitesi 1.259. Mevcut hastaneler
kapatıldığı için aslında Mersinimizde önemli oranda
bir yatak artışı söz konusu olmamıştır. Bütün bu
yatırım ve bedellerle kentimiz sadece 447 yatak kazanmış
oldu. Son edindiğim bilgilere göre Mersin Şehir Hastanesinin
aylık cirosu 22 ile 24 milyon lira arasında değişmektedir.
Oysa devlet yatırımcı firmaya aylık 35-40 milyon lira
arasında ödeme gerçekleştiriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÇAMAK (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika daha alabilir
miyim?
BAŞKAN
Buyurun.
HÜSEYİN
ÇAMAK (Devamla) Hem de doluluk oranı yüzde 90-95 olmasına
rağmen. SUT fiyatları sekiz on yıldır
artmadığından böyle bir fark meydana gelmektedir. SUT sabit
kaldığından sağlık çalışanlarının
döner sermayeden aldıkları ücret de yıllardır
artmıyor. Çok daha önemlisi, devlet hazine garantisi vermesine
karşın şehir hastanelerine sağlanan krediler bütçede görülmemektedir.
Sonuç
olarak, çok daha az harcama yapılarak vatandaşın kaliteli hizmet
alacağı, kolay ulaşabileceği, sağlık
çalışanlarının haklarının korunacağı
bir sistem kurulabilirdi.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail
Tamer konuşacak.
Buyurun
Sayın Tamer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
HDP
Grubu tarafından şehir hastanelerinin yapısal
sorunlarının araştırılması ve sağlık
hakkı kapsamında bu sorunların çözümüyle ilgili Meclis
araştırması istenmiş. Bu konuda grubumun görüşlerini
ifade edeceğim.
Sağlıkta
dönüşüm kapsamında yapılan projeler çerçevesinde şehir
hastanelerini, Sayın Cumhurbaşkanımızın
Başbakanlığı döneminde Hayalim dediği, daha sonra da
Aşkım diye devam ettiği hastaneler olarak ifade etmek
doğru bir terimdir diye düşünüyorum. Tamamı nitelikli
yataklardan oluşan şehir hastaneleri Sağlık
Bakanlığı tarihinde devrim olarak nitelendirdiğimiz, tüm
dünyanın da gıptayla baktığı kurumlar arasında
gösterilmektedir. Nitelikli yatak dediğimizde ne
anlaşılıyor? 30 metrekare odalar içerisinde televizyonu, banyosu,
tuvaleti, hasta başı monitörleri ve aynı zamanda da yine hasta
başı üniteleriyle birlikte mükemmel odalar olarak ifade ediliyor.
2002 yılı öncesine baktığımız zaman, Türkiye'deki
bu sayı 6.500 civarındaydı. Tabii, bugün bakıyoruz;
yapmış olduğumuz projelerle 34 şehir hastanemizin bu yatak
kapasitelerinin 43 bine yükseltilmesi öngörülüyor. Şu ana kadar 4
hastanemiz faaliyete geçti. Biraz önce hatiplerin ifade etmiş
oldukları gibi -şehir hastanelerinde zaman açısından doktor
açığı ifade edildi- doktor açığıyla alakalı
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Sürekli
aksamalar vardır. deniliyor. Tabii ki yeni yapılan yerlerde ufak
tefek aksamalar olacaktır. Kamu maliyeti deniliyor. En önemli şey
budur. Bakın, AVMlerde kapalı alanın kirası 1 metrekare 40
dolar civarındadır.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) AVMlerle ilgili niye
konuşuyorsunuz? AVM ticari bir işletme, orası hastane.
İSMAİL
TAMER (Devamla) Sağlık çok pahalı bir sistemdir. Bu
hastaneler, aynı zamanda tıbbi cihazların dâhil olmasıyla
birlikte metrekaresi 6 dolardan kiralanmış olarak
karşımıza çıkıyor.
Burada
konuşan tüm arkadaşlarımız doktor
arkadaşlarımız. Siz 2002 yılı öncesinde bu ülkede hiç
çalışmadınız mı? Hastanelerin hangi durumda
olduğunu hiç bilmiyor muydunuz?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Oradan buraya sataşıyorsunuz da
buradan niye sataşıyorsunuz?
İSMAİL
TAMER (Devamla) Sataşmıyorum, ifade ediyorum, siz öneri
verdiğiniz için size söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, uzaydan gelmediniz. Türk tabipleri olarak siz
buralarda hizmet ettiniz. Özellikle, siz, Adıyamanda hizmet ettiniz
değerli Behçet kardeşim. O zaman hastanelerde ne yatak ne
yatırabileceğiniz oda vardı, koğuş sistemiydi. Bugün,
43 bin nitelikli yatak sayısını gerçekleştirmiş
oluyoruz. Bundan sonraki dönem içerisinde de Türkiye'de...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
TAMER (Devamla) Değerli Başkanım, sözlerimi bitirme
açısından ifade edeyim.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yoğun bakım yok.
İSMAİL
TAMER (Devamla) Bakın, şimdi yoğun bakımlar
dediğiniz zaman orada da çuvallarsınız. Türkiyede 2002
öncesindeki yoğun bakımlar ile şimdikiler arasında
dağlar kadar fark var, ben size rakamlarla biraz sonra ifade edebilirim.
Değerli
arkadaşlar, şunu ifade ediyoruz: 3P sistemiyle başladığımız,
kamu-özel ortaklığı sistemiyle devam ettiğimiz şehir
hastaneleri Türkiyenin bir gururudur, Türkiyenin bir geleceğidir ve
bizim, tüm Türk halkının da yatması gereken, hizmet alması
gereken en önemli sağlık hizmetlerinin başında geliyor.
Dolayısıyla şehir hastaneleri devam edecek, 34 tanesi
bittiğinde 43 bin civarında nitelikli yatağa kavuşmuş
olacaktır. Amacımız, 135 bin yatağı nitelikli yatak
hâline getirmektir.
Hepinize
sağlıklı günler diliyorum, teşekkür ediyorum.
HDPnin
grup önerisinin, araştırma komisyonu açılmasının
karşısında olduğumu ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Doğrusu, sayın hatip kürsüye
çıkarken ilk tepkim şu oldu: Biz dinleyelim çünkü genellikle
sataşıyor ama bu, özellikmiş, kürsüden de bize sataştı
yani demek ki bu, bir tarz hâlinde.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sataşma yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Şimdiden
bakanlığını kutluyorum yani yakında
BAŞKAN
Sayın Danış Beştaş, talebiniz nedir? Bana
söylerseniz, ona göre bir karar vereyim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yok, ben gerçekten tebrik ediyorum
şimdiden bakanlığını. Oturduğu yerden de kürsüden
de direkt bize laf atıyor.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Yani laf sokmak maksadıyla konuşuyor.
BAŞKAN
Bu muydu talebiniz?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yok.
Bir
de tabii ki vekilimizi
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Zaman olsaydı kanseri de açıklayacaktım ama
zaman yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın
Tamer
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bir kere makine alımıyla
BAŞKAN
Ben mikrofonunuzu açayım sizin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN
Sayın Danış Beştaş, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, şehir
hastaneleri hazine garantisinde ama maalesef, şehir hastaneleriyle
toplumun tüm geleceği ipotek altına alınıyor.
Makine
alımıyla övündü sayın hatip. Makine alımıyla
ilgilenmek, demin söylediğim kanser hastalarının ilaç
yokluğundan ölmesini engellemiyor ve nitelik olarak sağlık
hizmetlerinde somut olarak geriye gitmiş durumdayız. Ben Adana
Şehir Hastanesini ziyarete gittiğimde, şehir hastanesinde bu
kadar danışmana ve yol gösterene rağmen kayboldum. Koca koca
binalar
Sağlığa hizmet dışında -sayın hatip
çok iyi tarif etti- makineyle, binayla övünmek anlamına geliyor. Bunun
haricinde, bizim bu eleştirilerimizi haklı kılıyor
aslında konuşması, bunun kayıtlara geçmesini istedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ayrıca, hatibimize Adıyamana
ilişkin doğrudan sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Ne dedi?
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Adıyamanın 2002 öncesi ve sonrasıyla
ilgili yanlış bilgi vermekle bizi suçladı.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Adıyamanda görev yaptı. dedim,
sataşmadım, bu sataşma değil ki ya.
BAŞKAN
Bu bir sataşma değil, ben yerinizden size de bir dakika söz
vereyim, bir dakikada toparlayın lütfen.
Buyurun.
21.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Evet, keşke İsmail arkadaşım,
meslektaşım Adıyamanı biraz bilmiş olsa.
Adıyamanda 3 tane hastane kapatıldı, 400 yataklı tek bir
hastane yapıldı, buraya ulaşım çok zor.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) 5 yıldızlı otel konforunda bir hastane.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) 5 yıldız
İçerisini
doldurmadıktan sonra
Siz sağlığa ticari zekâyla
bakarsanız, ticaret gözüyle bakarsanız, AVM gözüyle bakarsanız
böyle yanlış işler yapmış olursunuz.
Kavga
eden iki aile aynı hastaneye, aynı yere gitmek zorunda, ikinci bir
hastane yok Adıyamanda. Her zaman dile getiriyoruz, ikinci, üçüncü
hastanenin mutlaka en kısa zamanda açılması gerekiyor.
Siz
hep 2002 öncesinden bahsediyorsunuz, sanki bütün olumsuzlukları siz
düzeltmişsiniz gibi. O zaman internet de yoktu, interneti de mi siz
buldunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
Havutça, buyurun, bir dakika.
22.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Şimdi, sayın konuşmacı
tarafından sanki sağlık alanında Türkiyede her şey
güllük gülistanlık gibi bir tablo ortaya kondu. Oysa, biz her gün
doktorların öldürülme, şiddet haberlerini izliyoruz, yoğun
bakım yetersizlikleri yüzünden insanların hayatını kaybettiğini
biliyoruz ve bazı hastanelerimizin, işte, Balıkesirde
örneğin eski bir tarihî hastanenin mezbelelik hâle geldiğini,
Sağlık Bakanlığı tarafından buna sahip
çıkılmadığını, emeklilerden sağlık
hizmetinde ilaçta katkı payı adı altında 6 kalem ek
hizmet bedeli talep edildiğini biliyoruz ve bu millet artık bunlara
Bizi
dinleyen emekli öğretmenler, işçiler, emeklilikte yaşa
takılanlar, hastaneye gittiğinde hizmet alamayanlar bu
sorunların çözümünü bekliyor. Siz bunlarla ilgili bir çözüm ortaya koyuyor
musunuz burada?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Havutça.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Tamamlıyorum.
BAŞKAN
Bir dakikada tamamlayın lütfen.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın
konuşmacı arkadaşım, emeklilikte yaşa takılan 3
milyon, hastaneye gittiğinde sağlık muayenesi olabiliyor mu?
Olamıyor.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Oluyor.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) - Şu anda olamıyor emeklilikte yaşa
takılan 3 milyon. Siz bu insanların sağlık
sorunlarını çözüyor musunuz? Burada lüks hastaneler yapıyorsunuz
-içinde adalet olmayan lüks adalet sarayları
yaptığınız gibi- içinde sağlık olmayan, içinde
doktor olmayan hastaneler yapıyorsunuz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Ne zaman o? 2002 öncesinden bahsediyorsunuz herhâlde.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) - Şu anda Balıkesirde birçok
sağlık alanında doktor yetersizliği olduğunu
açarsanız Sağlık Müdürüne size söyler. Biz mi bilmiyoruz
bunları? Lütfen doğruları konuşalım. Sorunlara çözüm
bulun. Biz hep pembe tabloyla insanları kandırmayalım.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Türkiyede genel sağlık sigortası var, hiç
kimse sağlıksız kalmaz Türkiyede. Bilmiyor musunuz, sizin
haberiniz yok mu genel sağlık sigortasından?
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) - Dolayısıyla, çözümü biz size öneriyoruz:
Emeklilikte yaşa takılan 3 milyon şu anda sağlık hizmeti
alamıyor, bunların sağlık hizmeti almasını
sağlayın.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Onlar da genel sağlık sigortası
kapsamındadır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Saadet Becerekli
ve arkadaşları tarafından, şehir hastanelerinin
yapısal sorunlarının araştırılması
amacıyla 12/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2018 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisini görüşeceğiz.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
olan önerisini okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından,
sağlıkta şiddetin önlenemediği, can kayıplarının
yaşandığı ve hekimler başta olmak üzere
sağlık personeli arasında meydan gelen intihar
vakalarının araştırılması amacıyla 12/4/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 12/4/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve arkadaşları
tarafından, sağlıkta şiddetin önlenemediği, can
kayıplarının yaşandığı ve hekimler
başta olmak üzere sağlık personeli arasında meydan gelen
intihar vakalarının araştırılması amacıyla
12/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin (10/1856 esas
numaralı) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
12/4/2018 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın
Başkan, hekim intiharlarının araştırılması
amacıyla söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Anımsayacaksınız,
geçtiğimiz aylarda 2 doktor ve 1 tıp öğrencisi aynı gün
içinde intihar etmişti. Umut dolu, gencecik bir doktor olan Ece
Umarım ölümüm bazı güzel değişikliklere yol açar. diyerek
hayatına son vermişti. Sınavım var, uykusuzum ve
hazır değilim. diyen tıp fakültesi öğrencisi Yağmur
da hayallerinden vazgeçerek ölümü seçmişti. Öte taraftan, KHKlerle
görevinden alınan bir başka hekim de
çalıştığı hastanede kendisini boşluğa
bırakmış, geçen hafta yapılan soruşturma neticesinde
suçsuz olduğu ortaya çıkmıştı. Ne acı ki
suçsuzluğunun ispatlandığını göremeden hayatla
vedalaşmıştı.
Bu
intiharlarla birlikte, doktorların güvencesiz çalışma
koşulları, psikolojik baskılar ve kangren olan sorunlar yeniden
gündeme geldi. Doktor ölümlerinin yüzde 35inin kayıtlara intihar olarak
geçtiği Türkiyede, son üç yılda 431 sağlık emekçisi
hayatına son verdi ancak gerçek rakamı bilemiyoruz çünkü
Sağlık Bakanlığı intihar eden sağlık
emekçilerine ilişkin kayıt tutmadığını söylüyor.
Ne yazık ki hayat kurtaran hekimlerimizin ölümlerinin bir istatistik
değeri olmaması da acı bir tablo.
Bakın,
tıp fakültesi öğrencileri arasında antidepresan
kullanımının arttığını görüyoruz. Performans
baskısı ve iş yükü fazlalığından dolayı
hekimlerde tükenmişlik sendromu yaygınlaşıyor. Bu yüzden
sağlık çalışanları Bir defa olsun bizleri dinleyin,
değiştirin bu gidişi, kulak verin ölümlerin sessizliğine.
diyorlar. Dolayısıyla bu vahim tabloyu Kişisel meseledir.
diyerek örtmeye çalışmak vicdanlara sığar mı, sizlere
soruyorum.
Peki,
hayat kurtaran doktorlar nasıl oluyor da kendi hayatlarından
vazgeçiyorlar? Aslında sorun henüz tıp fakültesinde
başlıyor. Ağır bir eğitim sonucu, geceler boyu uykusuz
kalarak sınavlara hazırlanmaları bekleniyor. İnsan
bedenindeki her organı öğrenirken kendi bedenlerinden feragat
etmeleri isteniyor. Yoğun ve ağır eğitim temposu içerisinde
sosyal yaşamdan koparılıyorlar. Acil servis nöbetlerinde insan
hayatı ellerinin arasındayken şiddetin gerçek yüzüyle
tanışıyorlar. İntörnler eğitim almak için kurumlara
yerleştirilirken ne yazık ki kan almadan sonda takmaya kadar birçok
işin muhatabı olup hizmet vermek zorunda kalıyorlar. Bu tablo,
aslında sürekli kendilerinden fedakârlık yaptıkları
hayatlarının kısa özetidir. Peki, mezun olduktan sonra dertler
bitiyor mu? Hayır, tabii ki bitmiyor. Mecburi hizmetlerini tamamlamadıkça
diplomalarını vermediğiniz pratisyen hekimlerin dertleri ne
yazık ki bitmiyor. Sistemden kaynaklanan bütün sorunları bir anlamda
pratisyen hekimlerin üstüne yüklüyorsunuz.
Bu
arada, uzman olmak isteyenleri belki de hayatlarında en zor sınavla tanıştırıyorsunuz,
tıpta uzmanlık sınavıyla. Yüzlerce hastaya bakarken
uzmanlık sınavına da hazırlanmalarını
istiyorsunuz. Doktorların da insan olduğunu unutuyorsunuz. Öte taraftan,
TUSu kazanarak asistan olanları üç günde bir gelen nöbetlerle neredeyse
otuz altı saat uykusuz bırakıyorsunuz. Onları ailelerinden
ve sevdiklerinden yani hayattan koparıyorsunuz. Böylece sonun
başlangıcını hazırlıyorsunuz.
Değerli
vekiller, yeri gelmişken hatırlatayım: Artık TUSta cerrahi
bölümler tercih edilmiyor. Bilmem tehlikenin farkında
mısınız ama cerrahi asistanları ağır
çalışma koşulları yüzünden istifa ediyorlar. Böyle giderse
yakın gelecekte en basit cerrahi operasyonları bile yapacak cerrah
bulamayacaksınız.
Bunlarla
yetinmiyor, doktorları Ne kadar çok hasta. Ne kadar çok puan." ya
da Ne kadar çok para. diyerek performans sistemiyle tüketiyorsunuz. Böylece
hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye, hekimleri de
müşteri temsilcisine çeviriyorsunuz. 1 doktor günde 30 hasta bakarsa az,
60 hasta bakarsa eh, 120 hasta bakarsa iyi diyorsunuz. Ancak 1 hekimin
günde 100 hasta bakmasının nasıl mümkün olabileceğinin
yöntemini göstermiyorsunuz.
Evet,
teşhis ve tedavi için beş dakikanın yeterli olup
olmadığını da artık önemsemiyorsunuz, böylece
aslında hastaların da haklarını, iyi hizmet
almalarını engellemiş oluyorsunuz.
Doktorları
pirim sistemiyle çalıştırdığınız için
sağlığa değil, döner sermayeye önem veriyorsunuz. 30 bin
kişiye 1 acil tıp uzmanının düştüğünü
görmüyorsunuz. Bütün bunların sonucunda hasta ile hekim karşı
karşıya geliyor ve ne yazık ki şiddetin kurbanı
oluyor. Hastaneleri kameralarla donatmanın altmış dakikada 1
sağlık çalışanının şiddet görmesine engel
olmayacağını siz de biliyorsunuz. Adım adım ölüme
yürüyen doktorları Müşteri her zaman haklıdır.
mantığıyla SABİMin insafına bırakıyorsunuz.
Öte taraftan, bir de OHALle birlikte karşımıza çıkan
güvenlik soruşturmaları var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Akkuş İlgezdi.
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Binlerce doktorun, süren
soruşturmalar nedeniyle mesleğe
başlamadığını biliyoruz. Suçlu muamelesi görerek
atanmayan doktorlar arasında intihar eğiliminin de gittikçe
yaygınlaştığını görüyoruz. Evet, tablo bu,
doktorlarımız süregelen yapısal sorunlarla birlikte geri
dönüşü olmayan duygusal bir kopuşun içindeler.
Değerli
vekiller, Yaşananlar karşısında suskun kalana, yüreği
sızlamayana dert anlatmak mümkün değil. diyen acılı
ailelerine borcu var hekimlerin. Bu nedenle, sağlık emekçilerini
olumsuz etkileyen mecburi hizmet ve geçici görevlendirmelere bir an evvel çözüm
bulmamız gerekiyor. Kırk saatlik çalışma süresi, nöbetler
de dâhil olmak üzere elli saati geçmesin diyoruz. Tüm sağlık
personelinin nöbet ertesi izin hakkı istisnasız uygulansın
istiyoruz ve her şeyden önemlisi, tıp bir bilimdir, bilimin
alternatifi olamaz, hekimini korumayan bir sağlık sistemi çökmeye
mahkûmdur diyoruz. İntiharlara vesile olan, saatte 1, günde 24, ayda 720
çalışanın şiddet gördüğü, hasta ile hekimi
karşı karşıya getiren bu tablo karşısında
suskun kalınmamalı diyor, bu vesileyle araştırma önergemize
desteğinizi bekliyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla)
kendisini halk
sağlığına adayan bütün hekim arkadaşlarımın
ve sağlık emekçilerinin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2003 yılında uygulamaya konulan
Sağlıkta Dönüşüm Programı ve sağlıkta şiddet
üzerine verilen önerge üzerinde grubum Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz aldım.
Öncelikle,
dün şehadete varan kahraman askerimize ve tüm şehitlerimize Allahtan
rahmet dilerim. Yaralı askerlerimizin en kısa zamanda iyileşerek
aramıza ve görevlerine dönmelerini Yüce Rabbimden niyaz ederim.
Sağlık,
eğitim ve savunma gibi siyasetüstü olan ve siyasete üstünlüğü de
korunması gereken bir alandır. Bizler sağlıkla ilgili her
türlü mevzuyu hem bilgi hem de tecrübelerimizle değerlendirerek tüm
yapıcılığımızla önerilerimizi Türk milletine ve
Hükûmete sunuyoruz.
Muhterem
vatandaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; sağlıklı
bir sağlık sistemi hasta memnuniyetinin yanı sıra
çalışan memnuniyetinden de doğrudan etkilenmektedir. Personel
mutluluğu ve huzuru kaliteli bir sağlık sisteminin en önemli
ayağıdır. Çalışanların güvenlik kaygısı
içinde verimli bir çalışma ortamının kurulmasının
imkânsızlığı hepimizin malumu. Bu nedenle yıllardır
sağlıkta şiddet yasasının Mecliste görüşülmesi
gerektiğini ifade ediyoruz. Bir kez daha tekrar edeyim: Gelin, hemen
şimdi sağlıkta şiddeti sona erdirmek için ortak iradeyle
bir komisyon kuralım ve çözüm yollarını
araştıralım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha önceden
de Meclisimize hem kanun teklifini hem de Meclis önergemizi sunduk. Bunu dört partiyle
birlikte, hep birlikte bir komisyon oluşturarak bir an önce
çıkarırsak sağlık çalışanlarımızın
ve Türk milletinin yararına olacağına inancım tamdır.
Sayın
milletvekilleri, sağlık memurundan hemşiresine, sağlık
teknikerinden hekimine kadar tüm personelinin huzurunu sağlamadan sistemin
iyileşmesi olanaklı değildir. Bu nedenle Milliyetçi Hareket
Partisi olarak sağlık personelinin özlük haklarının
iyileştirilmesini teklif ediyoruz, yıpranma payını bir an
önce Mecliste görüşelim diyoruz, döner sermaye gelirlerinin
emekliliğe yansıtılması gerekmektedir diyoruz;
sağlıkçılarımız emekli maaşlarının
düşüklüğü nedeniyle emekli olamıyorlar, bu nedenle emekli
sağlıkçıların maaşları yükseltilmelidir diyoruz.
Bunlarla birlikte kamu sağlık kuruluşlarının cazibesini
yükseltmek için mevcut çalışanların maaşları da
artırılmalıdır.
Şu
ana kadar yardımcı sağlık personeli olarak 9 bin atama
yapılmıştır, bunun için teşekkür ediyoruz ancak bu
atamanın sayısı yetersizdir ve içindeki dağılım
adaletli değildir. Bu nedenle mayıs ayı içerisinde 18 bin
yardımcı sağlık personeli alımı derhâl
yapılmalıdır; haziran ve temmuz ayı için ek bir kadro
Maliyeden talep edilmelidir.
Sağlık
bir temel haktır, Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık
alanında konulacak her bir tuğlada elimizden gelen katkıyı
yapmak üzere yapıcı eleştirimizi sunmaya devam edeceğiz.
Yüce
Allah Türk milletini korusun ve yüceltsin. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp konuşacak.
Buyurun
Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu önerisi hakkında söz
almış bulunmaktayım.
İçinde
bulunduğumuz zor günlerden geçiyoruz ve herkes kendi payına
düşeni yaşıyor. Bunlardan da en çok hayatını
yaşama ve yaşatmaya adamış hekimler ve sağlık
emekçileri kendi payına düşen zorluğu yaşıyorlar.
Bu
arada -bu hafta Sağlık Haftası- bütün sağlık
emekçilerinin de haftasını kutluyorum, herkese
sağlıklı günler diliyorum. Başta Onur Hocamız,
Sayın Onur Hamzaoğlu, hayatını, yaşamını ve
mesleğini insan haklarına ve sağlığa adamış
Onur Hocaya -eğer izliyorsa- saygı ve selamlarımı
iletiyorum. İdris Başkana, aslında bütün sağlık
emekçilerine sevgi ve selamlarımı iletiyorum.
Şimdi,
ülkemizde başta hekimler olmak üzere çok fazla sayıda sorun var ve
arkadaşlar hekimler üzerinden vermiş araştırma önergesini
ama aslında bir bütün olarak sağlık
çalışanlarının hemen hemen hepsinin bu tip problemleri var
ve intihar vakası sadece hekimler için değil, o diğer
çalışan arkadaşlarımız için de gerçekleşmiş.
Bütün sağlık çalışanları aslında bu sorunu
yaşıyor ve sayımız da aslında oldukça yüksek. Ben size
birkaç sayı verip kısaca bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Bakın,
2015te 10u hekim olmak üzere 71 hemşire, 99u diğer
sağlık personelinden oluşan 180 sağlık emekçisi
intihar etmiş. Yine, 2016da 11i hekim olmak üzere, 56 hemşire,
62si diğer sağlık personeli olmak üzere 129 sağlık
emekçisi de intihar etmiş. En son 2017ye baktığımızda
3ü hekim, 53ü hemşire, 66sı diğer personelden oluşan 122
sağlık emekçisi intihar etmiş.
Şimdi,
bunlar çok büyük bir rakam. Yani burada bu rakamlara, bu sonuçlara
baktığımızda aslında sağlığın ne
aşamada olduğunu görmek mümkün çünkü insanlar en az sekiz saat
çalışıyor. Biliyorsunuz, performans sistemi var ve bununla
birlikte Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulanıyor ve bu
performans sisteminde insanlar neredeyse kazan-kazan-kazana dönüştürülmüş
ve çok kısa süre içerisinde çok hızlıca muayene ve tedavi etmek
zorunda. Şimdi, gelen hasta açısından da problemdir,
çalışan sağlık emekçisi için de problemdir. Her iki
tarafı da karşı karşıya getiren bir performans sistemi
var. Bu yetmedi; şimdi, Sağlıkta Dönüşüm üzerinden
şehir hastaneleri var. Problemleri kat be kat yükselten ve gittikçe daha
çok zorlayan bir sistemle karşı karşıyayız ve bu
sistem de bir an önce normal, herkesin ulaşabileceği,
erişebileceği, ücretsiz sağlık hizmetleriyle ancak sağlanabilir.
Lakin bu nedense olmuyor. Bunu yapmanızı beklemiyorum çünkü her
şeyin özelleştiğini biliyoruz. A sınıfı, B
sınıfı, A-I sınıfı, A-II sınıfı
diye bir sürü hastaneler tanımlandırıldı ama şehir
hastanelerinin oluşturulduğu yerlerde insanlar şehir merkezindeki
hastaneye gidemeyecek. Çünkü bütün hastaneler kapatılacak, herkes
şehir hastanesine gitmek zorunda kalacak. Nereye gidebilir en fazla? Özel
hastaneye gidebilir. Dolayısıyla bu kendi içindeki adaletsizlik ve
dezavantajlı durum da hem sağlık çalışanını
hem de vatandaşı çok zorlayan bir durum.
Şimdi,
bunun dışında da ben kısaca şunu söylemek istiyorum:
TTB, biliyorsunuz, 14 Mart Tıp Bayramıyla ilgili kısa bir
deklarasyon yayımlamıştı, talepleri vardı. O
taleplerin de altını çizerek hem talepleri seslendirmek ve hem de bu
taleplere cevap vermeniz amacıyla seslendirip
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yiğitalp.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Şimdi, TTBnin 14 Martta
açıkladığı, acil olarak karşılanmasını
istediği talepler ve biz parti olarak da bu taleplere sahip
çıkıyoruz.
Bakın,
diyor ki: Emekli hekim ve hekim ücretleri artırılsın.
Yıpranma payı hakkımız verilsin. TTB Sağlıkta
Şiddet Yasa Tasarısı yasalaşsın. Türk Ceza Kanununa
ek madde önerisi sağlık çalışanlarına şiddetle
ilgili olarak yasalaşsın. Aynı zamanda güvenlik
soruşturmaları nedeniyle bekletilen ya da ataması
yapılmayan sağlık emekçilerinin bir an önce atamasının
yapılmasını talep ediyorlar. Biz de bu talebi yineliyoruz.
Aynı zamanda bütün sağlık çalışanlarının
aynı yıpranma payı hakkı mutlaka verilmelidir. Bu,
radyolojiden tutun, ta nükleer tıpa kadar bütün birimler için geçerli
olmalıdır. Sadece hekimler değil, bütün sağlık
çalışanlarının yıpranma hakkını ve mevcut
çalışma koşullarının düzeltilmesi ve performans
sistemi başta olmak üzere ticarileşen sağlık endüstrisine
karşı ne tutum almışız, bunu da belirtmek istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Alim Tunç
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ALİM TUNÇ (Uşak) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan evvel, büyük bir özveriyle çalışan ve bu uğurda
hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, milletimizin huzur ve
güvenliğini sağlayan Türk polis teşkilatının 173üncü
kuruluş yıl dönümünü kutlamak istiyorum. Şehitlerimize Allahtan
rahmet, gazilerimize de şükranlarımı sunmak istiyorum.
Sağlık
personeline yönelik şiddet olaylarının kayıt altına
alınması ve bununla ilgili araştırma yapılmasıyla
ilgili verilen önergeyle ilgili sizlerle bazı şeyleri ben de paylaşmak
istiyorum.
Özellikle
2002 öncesinde istatistiklerin olmadığı ve sağlık
ocaklarının sadece RPT olarak çalışma
yaptığı, hastanelerimizin muayenehanelerle desteklendiği
bir dönemden bugün, doğrudur, çalışanlarımıza,
hekimlerimize, tüm çalışan sağlık personelimize daha fazla
yük binmiştir, daha fazla çalışmak durumundadırlar ve
bununla ilgili çalışmalarda Bakanlığımız ve
Hükûmetimiz tarafından gerekli önlemler alınmaktadır.
Özellikle hasta haklarıyla birlikte
sağlık personeline karşı şiddet olaylarının
artışı söz konusudur. Bununla ilgili de
Bakanlığımızın beyaz kod uygulaması ve hukuki
süreçte hukuki desteklerin verilmesiyle ilgili genelgelerin
yapılmasıyla beraber bunda belirli bir oranda düşüş
sağlanmıştır ancak şunu unutmamak gerekir ki
bunların tamamen önlenmesi eğitimle ilgili bir hadisedir.
İnsanlarımızın canı yandığında,
hastaneye gittiğinde ve bununla birlikte de orada istenildiği
şekilde hareket edilmediği takdirde onların
sabırsızlıklarıyla, bazen de bizim sağlık
çalışanlarımızın o andaki yoğunluktan dolayı
gecikmeleriyle birtakım aksaklıklar yaşanmaktadır. Ama,
bununla birlikte, Sağlık Bakanlığımız özellikle
bu konuda çalışan cezaevi görevlilerine, öğretmenlerimize, hasta
yakınlarına, sağlık personelimize, herkese eğitim
çalışmaları başlatmış ve bu konuda da önemli
mesafeler katetmiştir.
Ülkemizdeki intihar vakaları, özellikle
sağlık çalışanlarıyla ilgili intihar vakaları göz
önünde. 2016, 2017yle ilgili bazı veriler var. Geçmişle ilgili
verilerin olmaması
Biraz önce de söylediğim gibi, doktor
sayısını bilmediğimiz, sağlık personeli
sayısını bilmediğimiz bir dönemden beş
yıldızlı hastanelerin, aile hekimliği sisteminin
getirildiği ve hasta memnuniyetinin yüzde 78lere
ulaştığı bir döneme geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tunç, tamamlayın lütfen,
bir dakika
ALİM TUNÇ (Devamla) O nedenle de son
dönemlerdeki istatistiklerde ülkemizdeki sağlık
çalışanları ve hekimlerdeki intihar vakaları genel orana
göre, toplamda 100 binde 4,1 olan genel intihar vakalarına göre 100 binde
0,2dir hekimlerde, sağlık personelinde bu 1,1dir.
O nedenle bu konuda bir araştırma
yapılmasından ziyade, beklenilen, diğer
konuşmacılarımızın da söylediği,
sağlıkta hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın beklediği yıpranma ve döner
sermaye paylarının bir an önce sağlık çalışanlarımıza
iletilmesiyle ilgili kanunu bir an önce çıkarmamız gerektiğini
düşünüyorum. Bu araştırmanın gerekli
olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) - O zaman
evet deyin. Evet deyin de yapalım şu araştırmayı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet deyin,
hekimleri üzmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:16.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde
yer alan 14üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 15inci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, onları görüşeceğiz.
Önergeler aynı mahiyette olduğundan
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana
Van
Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı Behçet
Yıldırım
Batman
Bitlis
Adıyaman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Burcu
Köksal Ömer
Fethi Gürer Kamil
Okyay Sındır
Afyonkarahisar Niğde İzmir
Ali
Akyıldız Namık
Havutça Engin
Özkoç
Sivas Balıkesir Sakarya
Orhan
Sarıbal
Bursa
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Adıyaman Milletvekili
Sayın Behçet Yıldırım konuşacak.
Buyurun
Sayın Yıldırım.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi partim
HDP adına saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarıda tarım sulama kavramları geçince en bariz örnek
olarak -içinde olduğum, yaşadığım il Adıyaman-
GAP gelir aklımıza. GAP projesinin, doğal olarak bu projenin en
büyük mağduru da maalesef Adıyaman olmuştur.
Adıyamanda
Bebek 1, Bebek 2 projeleri var, yıllardır bu projeler bir türlü
hayata geçmedi. Sulama projeleri, Atatürk Barajı en çok toprağı
Adıyaman'dan almıştır ancak en az suyu Adıyaman'a
vermiştir. Kendimizi bildik bileli, bu ova köylerinin sulu tarıma
geçmesi için Bebek 1, Bebek 2 projeleri var; bu bebekler bir türlü
doğmadılar, bir türlü büyümediler. Her yıl Bu sene bu sulama
projeleri tamamlanacak. deniyor ancak ortada bir şey yok. Bu Hükûmet ova köylerinin,
tarım arazilerinin sulanmasına ilişkin maliyetsiz bir projeyi
bile hayata geçirmemiştir.
Adıyamanda,
dört bir tarafı sularla çevrili bir kent olmasına rağmen, bugün
hâlâ büyük ölçekte susuz tarım yapılmaktadır. Son zamanlarda
bırakın sulu tarımı, içecek su bile bulamıyoruz. Kendi
toprağında çalışacak, üretecek Adıyaman halkı
ırgatlığa, işsizliğe, yoksulluğa mahkûm
edilmiştir.
Bu
yasa tasarısından sonra anladım ki bu sulama projeleri asla
hayata geçmeyecek çünkü şu an bu projeler hayata geçerse köylü, çiftçi
kendi yaşam alanlarında kendi üretimiyle kazanacak. Bunu
istemiyorlar. Ancak bu ve benzeri tasarılar hayata geçtikten sonra yani
tarım alanları çiftçiden, köylüden alınıp sermaye
şirketlerine geçtikten sonra o araziler suya kavuşacak.
Bakın
arazi toplulaştırması adı altında toprak yerel
üreticiden alınıp endüstriyel tarım adı altında
şirketlere devredilecek. İşte, o zaman, bugün o sulama projesini
hayata geçirmeyenler, yarın şirketlere teşvik adı altında,
köylüden, çiftçiden aldığı vergileri şirketlere destek adı
altında aktaracaktır. İşte, o zaman, bugün yapılmayan
Bebek 1, Bebek 2 projeleri Baby 1 Baby 2 olarak hayata geçecek,
yabancı şirketlerin hizmetine teşvik diye sunulacaktır.
Kamunun
tüm üretim alanları kamudayken hiçbir şekilde desteklenmeyecek, teşvik
edilmeyecek. Ancak bu tasarıların gösterdiği yol haritaları
nihayete erince, işte o zaman su bu topraklarla buluşacak, ancak o
zaman, ne o su ne o toprak bu halkın olacak, o şirketlerin malı
olacaktır.
Şu
an, hâlihazırda Atatürk Barajında buharlaşan su tarım
arazilerini sulamıyor ama ilginç bir şekilde, Adıyamanda hangi
dereden iki tas su geçiyorsa oraya bir HES, bir baraj yapılıyor. Bu
baraj ve HES projeleriyle pek çok yerleşim yerinin suya erişim
hakkı engellenmiş, nehir, çay ve derelerin barajlarda
toplanmasıyla başta balık türleri olmak üzere sudaki yaşam
da kısmen yok olmuştur. Doğanın milyarlarca yılda
meydana getirdiği doğal yaşam alanları, yapılacak bu
projeyle bir iki yıl içinde yok olacaktır. Bu ülkenin yaylaları,
bu ülkenin meraları, bu ülkenin suları, bu ülkenin ormanları
hatta bu ülkenin dağı, taşı, kayalıkları talana
açılmıştır. Biraz önce Adıyaman için verdiğim
örnekler, tüm ülke için de geçerlidir. Bulunduğunuz hangi şehrin
deresi, dağı taşı yağmalanmıyor ki.
Su
havzalarında yaşam sadece o havzada var olan şirketler
tarafından sürdürülebilir hâle getirilmektedir. Havzada var olan
halkların, orman, mera ve su ekosistemlerinde yaşayan
canlıların yaşam hakkı, geçimlik tarım ve
hayvancılık ile ormancılık sona ermektedir.
Şimdi
öyle zorla, silahla, şiddetle gelmiyorlar; şimdi yasayla geliyorlar
hatta yasayla davet ediliyorlar. Bugün teşviklerini halkın
yararına değil, sermaye şirketlerinin hizmetine sunmuştur
bu Hükûmet. Her şey, ülkenin dereleri, suları, dağları
taşları satılıktır. durumuna geldik. Millî ve
yerliyim. iddiasındaki bir hükûmet Ahmet'in, Mehmet'in
taşını toprağını, suyunu, ağacını
satar mı? Kamunun üretim araçlarını, özel şirketlere yasa
diye pazarlar mı? İstihdamı arttırmak adına sermaye
şirketlerine teşvik diye para dağıtırken kendi
çiftçisini, kendi köylüsünü niye teşvik etmez? Üretmeye çalışan
yerel üreticinin elektriğini, suyunu niye keser? Kendi üreticisine, kendi
köylüsüne, kendi çiftçisine bu düşmanlık niye? Bu durumun bir an önce
düzeltilmesini umuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi de Bursa Milletvekili Sayın
Orhan Sarıbal konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orman
yangınlarının söndürülmesinde gönüllülük esasına
dayalı bir yöntem getiriliyor. Yani daha önce mükellefiyet kavramı
vardı, mükellefiyet kavramının özelliği şuydu: 18 ile
50 yaş arasındaki vatandaşların bulundukları bölgede
yangın çıktığında yangını söndürme
zorunlulukları, bir çalışma ve çabaları vardı. Bunun
yerine şimdi, gönüllülük esasına dayalı bir yöntem getiriliyor.
Bir
kere, adını doğru koymak lazım; yangının, orman
yangının getirdiği sorunları paylaşmamız
lazım. Birincisi: Orman dediğimiz şeyin, iklim
değişikliği ve küresel ısınmaya çok büyük etkisi var.
O yüzden, orman yangını bir küresel sorundur, bunu görmek gerekiyor.
İkincisi
ve önemli olan, bizim su kaynaklarımızın en önemli unsuru ormanlardır.
Ne kadar orman varsa, ne kadar dağ, bayır varsa o kadar çok su
rezervimiz, o kadar çok su birikimimiz olacak demektir.
Diğer
bir konu: Elbette orman, bitki örtüsü açısından, bitkisel olarak çok
önemli bir biyolojik çeşitlilik içerir. Hayvansal varlık olarak da
çok çeşitli hayvan türlerini barındırır, besler ve hayatla,
insanlıkla bir bütündür.
Şöyle
bir hikayeyi sizinle paylaşmak isterim: Örneğin, 1980 ile 2000
yılları arasındaki o uzunca süreçte yaklaşık olarak
hemen hemen 70 bin civarında yangın olup 16 milyon dekar alanın
kaybolduğunu, onun yerine kısmen ormanların yenilendiğini
görüyoruz. Geçmişten ve bugünden itibaren en büyük problemimiz de
yaşanan orman yangınlarından sonra yeni ormanların dikilememesi,
başka amaçlarla kullanılması. 2002den bugüne yani on altı
yıllık tarihsel süreçte ise yaklaşık olarak 35 bin
civarında yangın görülüyor ve yaşanmış bu
yangınlarda yaklaşık olarak 146 bin hektar yani 1 milyon 460 bin
dekar alanın yandığını görüyoruz. Eğer böyle, bu
hızla devam ederse o altmış yıllık, altmış
üç yıllık tarihsel geçmiş açısından yaklaşık
olarak 100 binin üzerinde orman yangını olacak ve o geride kalan
dönemden çok daha fazla bir alanın yanmış olacağını
göreceğiz.
Sadece
bu kadar mı? Bu kıyaslamayı çok net yapmamız gerekiyor.
Sayın Bakan bu işin içinde olduğu için çok net biliyordur.
1980lerde, 70li yıllarda eski yöntemlerle yani klasik köylü
yapımız içerisinde, kır insanımız kürekle, kazmayla,
çapayla, testereyle yani var olan imkânsızlıklar üzerinden orman
yangınını söndürme çabası sürdürüyordu. Bir örnek vermek
isterim bunun üzerinden: Sene 1980. 1980 yılında yaklaşık
2.500 adet orman yangını oluyor. Bu 2.500 adet orman
yangını nedeniyle 5 bin hektar orman yanıyor ve 2017 yılında
-o 5 bin hektar yanan ormanın söndürülmesinde, biraz önce söyledim,
süpürge, kürek, testere, şaplak kullanılıyor Sayın Bakan-
2.411 yangın oluyor, 11.493 hektar yani 1 milyon 149 bin dekar alan
yanıyor. Soruyu şuradan soruyoruz: O gün şaplak vardı,
testere vardı, kürek vardı, kazma vardı, emek vardı;
şimdi jetiniz var Sayın Bakan, uçaklarınız var, arazi
araçlarınız var, helikopterleriniz var, her türlü olanak var ve
yangın söndürmede çok daha kötü, hemen hemen 2 kat daha kötü
durumdasınız. Neden? Çünkü o gün ormanlara sahip çıkan bir köylü
vardı. On altı yıldır siz, köylüyü
yoksullaştırdınız, ormandan, kırdan
boşalttınız, şimdi orayı sahipsiz
bıraktınız. Yani sorun şu: Karnını ormandan
doyuran köylü, ormanı namusu ve işi sayıp orayı koruyordu,
şimdi köylü de kalmadı, ormancı da kalmadı.
BAŞKAN
Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Bakın, dünyada, gelişmiş toplumlar bir
balık için ya da bir tek kuş için kocaman bir projeyi iptal
ediyorlar, kocaman bir projeyi yani ormanlarını koruyorlar. Bizden
örnek vereceğim, mesela Kumluca Adrasan yangını, İzmir
Seferihisar yangını ve Güvercinlik köyü Muğla, Alanya
yangını; o yangınlarda Sayın Bakanın şöyle bir
açıklaması var: Şükürler olsun otelleri kurtardık.
Şimdi, birinin bir kuş ve bir balık nedeniyle projeyi iptal
edip
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) -
bu küresel sorunlar nedeniyle ormanları koruma talebi
var, koruma isteği var.
BAŞKAN
Sayın Sarıbal, bir dakika...
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz
de zenginlerin otellerini kurtarmak adına, yangını boş ver,
ormanı boş ver, önemli olan kıyılarımızda,
dağlarımızda, ormanlarımızda yani hayatın her
alanında, bize ait olan ormanlarda, kıyılarda haksızca,
hukuksuzca, rant ve kâr uğruna yaptırdığımız
otelleri, iyi ki yanmadılar, iyi ki varlar, onları korumanın
telaşına düşüyoruz. O yüzden bu madde ormanlarının yok
edilmesine dayalı bir maddedir. O yüzden ormanları korumak gönüllülük
esasına değil, Bakanlığın doğru, sürekli,
sürdürülebilir, yangınların çıkmamasına dayalı bir
politika sürdürmesine bağlıdır. O yüzden bu maddenin iptalini
talep ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
16ncı
maddede iki adet önerge vardır, ikisi de aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının
16ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet
Dilan Taşdemir
Adana
Van
Ağrı
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman
Bitlis
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Burcu
Köksal Ömer
Fethi Gürer Tanju
Özcan
Afyonkarahisar Niğde Bolu
Ali
Akyıldız Namık
Havutça Engin
Özkoç
Sivas Balıkesir Sakarya
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk olarak Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, dün Balıkesirde bir cinsel istismar vakası oldu.
Doğrusu, çok önemli. Haftaya cinsel istismarla ilgili tasarı da KEFEK
ve Adalet Komisyonuna gelecek ama maalesef istismar saldırıları
ve cezasızlık politikası da devam ediyor. Bunu üzülerek
paylaşmak isterim. Balıkesirde lise öğrencisi 15
yaşındaki E. S. 53 yaşındaki K.Ç.nin cinsel
saldırısına uğradığını beyan etti.
Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi 22 Şubatta muayene ettikten sonra
Akut stres bozukluğunun tam kriterlerini karşıladığı,
dolayısıyla ruh sağlığının bozulduğu
yönünde tıbbi kanaat oluşmuştur. şeklinde bir rapor verdi.
Gözaltına alınan şüpheli ise bildik bir savunma yapmış
yine. Ben saldırmadım E. S.ye, annesiyle ilişkim var.
şeklinde bir savunma yapmış. Şimdi, çocuğun maruz
kaldığı taciz nedeniyle ruh sağlığının
bozulduğu raporlarla kanıtlanmasına rağmen Balıkesir
1. Sulh Ceza Hâkimliği, sarkıntılık yapmak suretiyle çocuğa
cinsel istismar suçundan şüpheliyi en yakın karakola imza atmak
şartıyla, adli kontrol şartıyla serbest
bırakmış.
Gerçekten
bu karar yeni bir karar, dün oldu ama buna benzer binlerce kararın
olduğunu biliyoruz. Çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında
yargının tutumu genellikle cezasızlık yönünde oluyor ve
-bizim de gündemimizde ülke olarak- biliyorsunuz, şu anda, gerçekten
cinsel istismar ülkemizin büyük utancı olmaya devam ediyor. Dünyanın
en fazla cinsel istismar suçu işlenen ülkelerinin başında
Türkiye geliyor. Ne kadar tepki yükselirse yükselsin, bu suça artık
yeter desek de Hükûmet her seferinde cinsel istismar suçlarının
cezalarını artıran bir tasarıyla göz boyamaya
çalışıyor. Bu hafta yine Meclis gündemine böyle bir tasarı
geldi. Her zaman olduğu gibi konuyu doğru dürüst tartışmadan,
tartışılmasına olanak vermeden, istismar konusunda çalışan
uzman ve kurumların, muhalefetin önerileri dikkate alınmadan bir
oldubitti meselesiyle karşı karşıyayız. Yine,
diğer tasarılarda olduğu gibi, suçun üstünü örtmekten öteye
gidemeyecek bir tasarıyla karşı karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanununun 103üncü
maddesine ilişkin, sonuçta 15 yaşını tamamlamamış
her çocuğa karşı her türlü cinsel davranışın
cinsel istismar sayılacağına ilişkin hükmünü iptal
etmişti ve bu iptal kararının ardından, 2016 yılı
Kasım ayında söz konusu maddeyle ilgili düzenleme kabul edildi. Bu
konuda, kadın örgütlerinin, kadınların, sivil toplumun hiçbir
itirazı esas alınmadı ve tüm itirazlara rağmen, 12-15
yaş arasında rıza aranamayacağını belirten bir
ifadenin kanuna eklenmesi talebimiz karşılık bulmadı.
Şimdi,
şu anki tasarıya yönelik eleştirilerimizi söylemek istiyorum.
Daha önce bu suçların cezası yok muydu? Tabii ki vardı. Mevcut
cezalar uygulanmıyor, cezalar arttırılıyor. Kastrasyon
-yani hadım- cezası öngörülüyor. Şimdi, eğer kanunda
hadım tanımlanırsa, çıkarılmak istenen yasayla
cinsel suç ve suçlu aslında tıbbileştirilmiş oluyor. Fakat
cinsel istismar bir suçtur, bunu işleyen de suçludur; yani, tedavi
edilecek bir hastalık değil, cezalandırılması gereken
ciddi bir suç var ortada. Bununla ilgili, istismarın
yaşının olmadığını bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Kaç yaşındaki çocuğa karşı işlenirse
işlensin ağır suçtur ve hiçbir çocuğun istismara
rızası olamaz, hukuk da rıza arayamaz.
Tasarıya
karşı, şüphesiz, Genel Kurulda da, Komisyonda da sözlerimizi
söyleyeceğiz ancak AKP Hükûmetinin on beş yıllık
iktidarında cinsel istismar ve tecavüz suçlarına karşı
samimi ve etkin bir politikasının olmadığını da
şimdiden ifade etmek istiyoruz. İtirazlarımızı dikkate
alın. Kadınların, kadın kurumlarının, Türkiye'nin
yarısını oluşturan nüfusun itirazlarını dikkate
almadan yapacağınız her türlü kanunlaşma faaliyetinin
sonucunda, maalesef -biraz önce ifade ettiğim gibi, Balıkesirdeki
çocukta gördüğümüz gibi cezasızlıkla- failler, suçlular
dışarıda olmaya devam edecek.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim ben de.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
konumuz çiftçilik, sulama birlikleri ve Sayın Bakan da burada. Sayın
Bakan, öncelikle, benim bölgemde, Balıkesir Manyas Çakırca köyünde
köylülerin bidayetten beri işledikleri arazilere Orman
Bakanlığı el koymuş. Köylüler Ya Bakanlığa
defalarca müracaat ettik. Bidayetten beri, dedemizden bize, bizden
çocuklarımıza kalan bu arazilere Orman el koydu; ne para veriyor, ne
kira veriyor. diyor. Manyas Çakırca köyü Sayın Bakanım.
Mülkiyetine el konulmuş Sayın Bakanım. Köylü diyor ki bana, az
önce aradı Manyastan: Ya, Namık Bey, beş yıldan beri biz
arazimizi ekemiyoruz, Orman el koydu. Ee, nasıl el koydu? El
koyduysanız -evet, devlet olarak ihtiyaç hâlinde kamu adına el
konulabilir ama- vatandaşın arazisinin bedelini ödeyelim Sayın
Bakanım. Manyas Çakırca köyü Sayın Bakanım.
Diğer
yandan, tabii, Bakanlık sulama projeleri yapıyor. Bizim
Balıkesir Bandırma Tahirova, Gönen Çayının Güney
Marmaradan Erdek Körfezine döküldüğü noktada çok güzel alüvyon bir
ovamız var, benim de o köyde ailem çiftçilik yapıyor. Orada Gönen
Sulama Projesi kapsamında ihale edildi, köylülerin arazileri
toplulaştırma yapıldı; ne yol yapıldı ne
altyapı yapıldı, müteahhide dünya kadar para ödendi. Bunu
köylüler defalarca dile getirdiler hâlâ çözüm bulunabilmiş değil. Ya,
bu devletin paraları müteahhitlere şey mi yapılıyor,
iş yapmasın diye mi veriliyor? Takibi yapılıyor mu
Bakanlık tarafından? Soruyorum işte. Adres veriyorum, yer
veriyorum. Köylüler hâlâ orada, diyorlar ki: Yolumuz yapılmadı,
altyapımız yapılmadı, ulaşım
sağlayamıyoruz. ve iki senede mağdur edildi köylüler,
topraklarını ekemedi. Bunların derhâl çözülmesi lazım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bakın, size Türkiyenin
tarımıyla ilgili birkaç rakam vermek istiyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde, 2002 yılında
Türkiyede ekilebilir arazi miktarı 26,6 milyon hektar; 2016
yılında 23,8 milyon hektar. Ne oldu bu araziler? Verimsiz mi oldu,
kayıp mı ettik? Hayır, kaybetmedik. Çiftçi toprağını
terk ediyor, çiftçi ekim yapamıyor. Neden? Çünkü dünyanın en
pahalı mazotu, en pahalı girdisiyle üretim yapmaya
çalışıyor çiftçi. Çiftçi topraklarını terk ediyor.
Neden? Dünyanın en pahalı mazotu. Bakın, dünyanın en
pahalı mazotunun olduğu diğer bir yer de Norveç. Norveçte
gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen gelir 95
bin dolar, Türkiyede 10 bin dolar. diye övünüyorsunuz. Bırakın 10
bin doları, çiftçinin gayrisafi millî hasıladan yılda aldığı
2 bin dolar bile değil; buna rağmen çiftçi 5 bin lira, 6 bin lira
mazot parası veriyor. Mazot desteği diye getirdiğiniz,
Sayın Hükûmet, sanki köylüler de zannetti ki
Denize çıkan
balıkçıya yüzde 50 ucuz mazot veriyorsunuz, çok haklı olarak,
balıkçılarımızı desteklemeliyiz. Yani 5 liranın
2,5 lirası destek anlaşıldı. Yatlara, katlara, Bodrumda
gezen yat sahiplerine, zenginlere destek veriyorsunuz; benim çiftçim
buğday üretecek, domates üretecek, mısır üretecek, Allah'tan
reva mı dönüm başına yaptığınız şey, 15
lira? Dönüm başına 15 lira ve çiftçi de sevindi, Aa bize de gene
büyük destek geliyor. diye sevindi. Verdiğiniz destek dönüm
başına 15 TL mazot desteği. Ayıptır,
yazıktır, günahtır ya! Bu köylüler bizi besliyor, bizi.
Bakın, şu anda, en fazla ihracat yaptığımız
buğdayı dışarıdan alıyoruz, samanı dışarıdan
alıyoruz. Yazık değil mi bu ülkenin insanlarına? Biz niye
üretmiyoruz?
Bakın,
Et Balık Kurumunu özelleştirdiniz, Türkiyede tarım ve
hayvancılık bitti. Angusun adını bilmiyorduk biz, Angusu
bize öğrettiniz. Dışarıdan kurbanlık Angus ithal ediyoruz.
Süt Endüstrisi Kurumunu özelleştirdiniz, Türkiyede tarım bitti.
Şimdi de, aynı şekilde şeker fabrikalarını
satmaya çalışıyorsunuz. Biz biliyoruz ki bunun arkasından
yine tarımsal dramlar yaşanacak, o köylüler perişan
Sanmayın ki şeker fabrikaları sadece orada çalışan
işçilere iş sağlıyor. Susurluk Şeker Fabrikası
şu anda aktif, bir yıllık total ekonomik getirisi bölgeye tam
265 trilyon liraydı.
Değerli
arkadaşlarım, Bandırma Belediyesi büyük bir belediyeydi.
Susurluk Şeker Fabrikası bu 265 trilyon total ekonomik getiriyi
yaratırken, Bandırma Belediyesinin sadece 65 trilyonu
Mukayese edin
diye söylüyorum. Oradaki şeker fabrikası sadece işçiye istihdam
sağlayan değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Havutça.
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) Sayın Başkanım, bir tamamlayayım
sözümü.
BAŞKAN
Peki, buyurun, bir dakika ek süre...
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekili
arkadaşlarım, şeker fabrikaları sadece işçilere
iş, istihdam sağlayan yerler değil. Bakın, Balıkesir
Susurluk Şeker Fabrikası yarattığı ekonomik
değerle 600e yakın insana iş, ekmek veriyor ve o bölge
çiftçisinin hepsinin yaşamı için önemli bir güvence teşkil
ediyor. Oradan çıkan pancar küspesiyle Balıkesir tarım ve
hayvancılığın başkenti. Tam 4 tane önemli fabrika var.
Bakın,
bütün Türkiyenin et, süt ihtiyacında çok önemli bir potansiyel
yaratıyor. Bunu özelleştirdiğiniz de eminiz ki biz
Daha önce
Balıkesir SEKA Fabrikası vardı, kâğıt fabrikası,
özelleştirildi, özelleştirildiği andan itibaren bir tek çivi
çakılmadı, bir makine çalışmadı, bir üretim yok. Bu da
öyle olacak, bunu yapmayın diyoruz. Ve tarım politikalarında da
millî tarım politikasını izlememiz gerekiyor. Bunları
lütfen dikkate alın diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
17nci
maddede iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 17nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Burcu
Köksal Namık
Havutça Ali
Akyıldız
Afyonkarahisar
Balıkesir
Sivas
Ömer
Fethi Gürer Levent
Gök Kamil
Okyay Sındır
Niğde
Ankara
İzmir
Tanju
Özcan Engin
Özkoç
Bolu
Sakarya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır
konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Komisyon görüşmelerinde, Komisyona gelen Kanun
Tasarısında olmadığı hâlde, Komisyon
çalışmalarının en sonunda, yürürlük maddesine
geldiğimiz sırada Komisyonumuza bir ara verilerek, Bakanlıktan
ihdas edilmesi önerilen birkaç maddenin geleceği ifade edilerek bekledik
ve gelen ihdas maddeleri içerisinde 4081 sayılı Çiftçi
Mallarının Korunması Kanunu üzerine bir madde hükmü vardı
ve bu, Meclisimizde birinci bölüm 1inci maddede bizim itiraz etmemize
rağmen oylanıp geçen bir konu idi. O da Çiftçi Mallarının
Korunması Kanunu uyarınca çiftçi malları korumasının
tamamen bir zorunluluk değil, koruma talebini, ücret ödeme
tanımını keyfiyete dayalı bir duruma sokmuş idi.
Şimdi
ben bu kanun hakkında bazı konuları özellikle belirtmek
istiyorum çünkü o 1inci maddeyle, Meclisimizden geçen 1inci maddeyle
aslında bundan sonraki süreçte çiftçi mallarını koruma
kurullarının, çiftçi mallarını koruma başkanlıklarının
hayatını sürdürebilmesi, yaşamını sürdürebilmesi, var
olabilmesi artık pek mümkün olmayacak.
Bilindiği
gibi, 2 Temmuz 1941 tarihinde kabul edilen ve 10 Temmuz 1941 tarih ve 4856
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4081 sayılı Çiftçi
Mallarının Korunması Hakkında Kanun birkaç
değişiklikle günümüzde hâlen yürürlükte. Özünde, çiftçinin ve
köylünün kendi mallarını kendi aralarından belirleyeceği,
resmî nitelikli bir yapıyla koruyabilmesini hedefleyen bu kanun, günümüze
kadar köy sınırları veya şehir ve kasaba
dışında olup belediye sınırları içindeki her
türlü ekili, dikili veya kendiliğinden yetişen bitkisel
alanların -ki orman alanları bunun dışında-
tarımla ilgili her türlü taşınır veya taşınmaz
malların; su arkları, setler, bentler, çit, duvar ve benzeri
yapılar ile tarla ve bahçe yollarının korunmasına yönelik
işlerliğini sürdüren bir kanun ama uygulamada bu kanunla ilgili
sorunlar var. Kanun metninin dili günümüz itibarıyla
anlaşılır olmaktan çıkmış durumda.
6360
sayılı Kanunla yeni kurulan veya yetki alanı
değiştirilen büyükşehir belediyelerinin yetki
sınırları içerisindeki kapatılan beldeler ve mahalleye
dönüştürülen köy tüzel kişiliklerinin değişen idari
koşullarına uygun olarak kanunun her bir maddesinin yeniden ele
alınması gerekiyor.
Burada,
çiftçi mallarını koruma başkanlıkları arasında
uygulama farklılıklarının ortadan
kaldırılabilmesi için ülke genelindeki tüm başkanlıklar
arasında bir birlik veya federasyon benzeri bir üst organizasyon
yapısına ve ortak bir dile, ortak bir uygulamaya ihtiyaç var. Çiftçi
malları koruma başkanlıkları, hepsi birbirinden
dağınık, farklı farklı uygulamalar gösteren
yapılar. Tabii, çiftçi kayıt sisteminin veri tabanından
yararlanamadıkları için sağlıklı verilerle
çalışamıyorlar. Koruma başkanlarının sosyal
güvenceleri yok. Kanunun 32nci maddesinde Koruma
başkanlığında görevli bekçiler silahlıdır.
diyor, Silah ve cephaneleri Devlet tarafından temin edilir. denilse de
uygulamada bunlar verilmiyor. Koruma başkanları bekçilik görevini
yerine getiriyor olmalarına rağmen bu görevlerinin gereği olan,
İş Kanununa aykırı uygulamalar ortada.
Koruma
bedeli adı altında ücret alınması, devletin bu görevini
bedeli karşılığında yapıyor olması
anlamına gelir ki bu da Anayasamızın en temel hükmü olan
vatandaşların can ve mal güvenliğinin korunması ilkesine de
tamamen aykırı. Burada koruma bedelinin alınması yerine
aslında bunu ve koruma başkanlıklarının giderlerini
devlet kendi bütçesinden karşılamalı; burada söz konusu olan
gine vatandaşın can ve mal güvenliğinin sağlanması.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda bir talep vardı aslında.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL
OKYAY SINDIR (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sındır.
KAMİL
OKYAY SINDIR (Devamla) Bu getirilen düzenlemeyle çiftçi mallarını
koruma başkanlıklarının artık yaşam
şansları ortadan kalkacağı için, bunun en azından
feshedilmesi, daha doğrusu çiftçi mallarını koruma
başkanlıkları bünyesinde çalışan personelin devletin
ilgili kadrolarına alınması ve onun üzerinden istihdamına
devam edilmesi, o başkanlıklarda görev yapan bütün personelin bu
mağduriyetinin giderilmesi talep edilmekteydi. Bunu da Sayın
Bakanın ve Hükûmetimizin dikkatine sunmak istiyorum.
Sevgi
ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sındır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesiyle 6831 sayılı Kanunda değiştirilmesi öngörülen ek
madde 5te yer alan yararlanma karşılığı ibaresinin
yararlanma karşılığında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe
Acar Başaran Mehmet
Emin Adıyaman Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Iğdır Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman
konuşacak.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz
yine temel bir yasayı görüşürken, halkın iradesiyle
oluşmuş olan bu Meclisin üçüncü büyük partisi Halkların
Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin
Demirtaşın dünden beri Sincan Cezaevinde yargılaması devam
etmektedir. Dün Sincan Cezaevine gittik, süreci izledik, yargılamayı
izledik. Ama buradan açıkça ifade etmek gerekir ki AKPnin
yargıyı nasıl
siyasallaştırdığının, yargıyı muhalefet
üzerinde bir baskı aracı, cumhuriyet savcılarını
AKPnin ilçe başkanları gibi birer tetikçi olarak nasıl kullandığının
aslında deşifre olduğu bir yargılama.
Öncelikle
belirtmek gerekir ki bu yargılama, tabii hâkim ilkesine aykırı.
Normal, mevcut olan adliyelerde ve tabii olan mahkemede yargılama yerine
cezaevlerinde şeklen bir yargılama yapılıyor.
İkincisi, mahkeme salonu bir mahkeme salonu değil, âdeta cezaevinin
bir parçası. Ve üçüncü, daha da önemli bir husus, kutsal olan savunma
hakkının açık ve aleni bir şekilde
kısıtlandığı ve engellendiği gerçeğiyle
karşı karşıya kaldık.
Bakın,
sadece dün dosyayla ilgili tanık olduğumuz ve yargılama
süreciyle birlikte bugüne kadar deşifre olmamış
hukuksuzluklardan sadece birkaç örnek vereyim. Dünkü davada Sayın Eş
Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş 31 fezlekenin bir
araya getirilmesiyle yargılanıyor. Bu 31 fezlekenin her biri
ayrı bir il ve ayrı bir ilçenin cumhuriyet
başsavcılıklarınca hazırlanmış. Yani
örneğin biri Bingöl, biri Hakkâri, biri Silopi, bir başkası Van
gibi Türkiye'nin değişik illerindeki farklı cumhuriyet
savcılarınca hazırlanmış fezlekeler; kimisi 2011
yılından beri hazırlanmış fezlekeler, 2012, 2013 yani
çeşitli yıllarda, değişik tarihlerde
hazırlanmış fezlekeler ve Sayın Demirtaşın ve
diğer milletvekili arkadaşlarımızın
tutuklanmasından sadece iki gün veya üç gün, azami dört gün önce bir anda
bütün bu cumhuriyet savcılıklarının ellerinde
yıllardır beklettikleri bu fezlekelere ilişkin yetkisizlik
kararı verilerek bütün bu fezlekeler Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderiliyor. Şimdi, hukukçu
arkadaşlarımız çok iyi bilir, cumhuriyet
başsavcılıklarının yürüttükleri bir soruşturmada
bir anda bütün, 31 ayrı il ve ilçedeki cumhuriyet
savcısının birbirinden haberdar olması ve aynı gün
gerekçesiz olarak yetkisizlik kararı vermesi Ceza Muhakemeleri Usul
Kanununda düzenlenmemiş bir husus. Ama gariptir, Sayın Demirtaş
tutuklanmadan üç veya dört gün önce birileri düğmeye basıyor ve bir
anda değişik illerdeki cumhuriyet savcıları aynı
kararı veriyor ve hiçbiri bir gerekçe sunmuyor.
Hatta
daha somut bir örnek: Bu, örneğin 6 ve 8 Ekim olaylarına ilişkin
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturmada farklı illerdeki cumhuriyet savcılıkları
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yetkilidir. diye
soruşturma evraklarını gönderiyor. Bu husus uyuşmazlık
nedeniyle ağır ceza mahkemesine gitmesine rağmen ve 2 tane
ayrı ağır ceza mahkemesi, Boğazlıyan ve Ankara
Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarına rağmen yani
kesin yargı kararına rağmen, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı yetkili olduğu hâlde Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı bile kesin yargı
kararına aykırı bir şekilde dosyayı Diyarbakıra
gönderiyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın Demirtaş hakkındaki
soruşturmaları yürüten Diyarbakır cumhuriyet
başsavcısı FETÖden içeride, tutuklu. Tutuklama
kararını veren hâkim FETÖ davasından tutuklu. Dinleme, telefon
dinlemeleri, tape dinlemeleri yapan polis FETÖ davasından tutuklu. Bunun
çözümünü yapan polisler yine FETÖ davasından tutuklu. Ve AKPye dokunan
her FETÖcü suçlu ama ne hikmetse Sayın Selahattin Demirtaş
hakkında bu kumpası kuran FETÖcülerin hepsi haklı. İçeride
ama mesele HDP olunca, mesele Selahattin Demirtaş olunca bütün bu
kumpaslar doğru kabul ediliyor. İşte AKPnin Halkların
Demokratik Partisine yönelik öç alma, hukuku araçsallaştırma, hukuku
ayaklar altına almasının açık bir teşhiridir bu.
FETÖcüler eğer hâkim olduğu andan itibaren verdiği kararlar
örgüt çerçevesindeyse o zaman sizin için geçersiz olan...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) Tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Adıyaman.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) -
bir hukuki durumun Selahattin Demirtaş
açısından da geçersiz olması gerekir. Bu ne garabettir ki size
dokununca FETÖcüler diye içeri tıktırılır ama aynı
savcılar, aynı hâkimler Selahattin Demirtaş hakkında hukuka
aykırı fezlekeler düzenleyince, suç delilleri oluşturunca
haklı veya doğru kabul ediliyor. Bu yargılama bugün de devam
ediyor, muhtemelen yarın da devam edecektir ama şunu bir kez daha
buradan ifade etmek gerekir ki Selahattin Demirtaşın Sincan
yargılamaları aslında AKP siyasal iktidarının tarihsel
yargılanmasıdır ve mahkûm olacak olan emin olun AKP
iktidarı olacaktır. Hukuk tarihi bunun
tanıklığını yapacaktır diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkürler.
Sayın
konuşmacı hukukun işleyişine ilişkin çeşitli
eleştiriler dile getirdi. Aslında demokrasi tarihimiz boyunca hukuka
yönelik eleştiriler her daim dile getirilmiştir, bunlar da olabilir
ama cumhuriyet savcılarının AK PARTİnin ilçe
başkanları gibi davrandıkları ve tetikçilik
yaptıkları şeklindeki ifadeleri, eleştirinin ötesinde
doğrudan partimize ve onun yürüttüğü siyasete ilişkin
kastını aşan, hiçbir şekilde kabul etmediğimiz,
radikal bir şeklide reddettiğimiz değerlendirmeler olarak
görüyorum.
Türkiyede
hukuk bağımsızdır ve kendi kuralları çerçevesinde
yürür. Cumhuriyet savcıları, devletin savcılarıdır,
millet adına iş görürler; yaptıkları işlere
ilişkin siyasi eleştiriler dile getirilebilir ama delili, ispatı
olmayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Bostancı lütfen bir dakika içinde.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) ...muhal birtakım
bağlantıları kurarak buradan siyasal eleştiriler
çıkarılmasını doğru bulmayız. Bu
değerlendirmeler hiçbir şekilde katılmadığımız
değerlendirmeler, kastını aşan değerlendirmeler.
Ayrıca, görevini yapan cumhuriyet savcılarına yönelik de
kişilikleri bakımından tahkir anlamı taşıyan
ifadeler olarak görüyoruz. Bunları belirtmek için söz aldım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın
Gürer, sisteme girmişsiniz, size de bir dakika süre veriyorum.
Talebiniz
nedir?
24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Mecliste geçiş noktalarında görev yapan polis memurlarını
hava koşullarından koruyacak bir yer yapılması önerisinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, dün polislerle ilgili
verilen Meclis araştırma önergesinin sonunda bir dakikalık söz
istemiştim, vereceğinizi söylemiştiniz ama aradan kırk
sekiz saat geçti.
BAŞKAN
Ben verecektim ama siz Genel Kurulda yoktunuz.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Hayır, ben bir de konuşma
yaptım. Olmayan adam nasıl konuşur? Dün Genel Kurulda ben saat
dokuzda konuştum.
BAŞKAN
Siz Genel Kuruldaydınız ama söz verme anında siz Genel Kurulda
yoktunuz, yoksa Genel Kurulda olduğunuzu biliyorum.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, Mecliste görev yapan
polis memurlarımız var. Özellikle, Basın, Yayın ve Halkla
İlişkiler bölümünde geçiş noktasında duran memur
arkadaşlarımız kışın soğuk koşullardan,
yazın da sıcaktan etkileşim altında. Mecliste görev yapan
polis memurlarına bir camekânla da olsa onları koruyacak yer
yapılmasını öneri olarak sunacaktım.
Başkanlığa
iletirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
Siz
de yerinizden bir dakika açıklama yapın Sayın Adıyaman.
Buyurun.
25.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, cumhuriyet savcıları, hepimizin bildiği gibi Adalet
Bakanlığının talimatlarına göre hareket ediyor. Az
önce bir örnek verdim: 31 değişik ilin veya ilçenin cumhuriyet
başsavcısının, Ceza Muhakemesi Kanununda bir hüküm
olmamasına rağmen, tesadüfen, kendiliğinden, hiçbir yerden bir
direktif almadan aynı gün içinde yani Selahattin Demirtaşın ve
diğer milletvekili arkadaşlarımızın
tutuklanmasından bir veya iki gün önce aynı fezlekeleri
Diyarbakıra göndermesi, bir. İkincisi, kesin yargı
kararına, ağır ceza mahkemesi kararına rağmen, Ankara
Cumhuriyet Başsavcısının 6-8 Ekim olaylarına
ilişkin hüküm olmamasına rağmen, ağır ceza mahkemesi
kesin kararıyla Ankara Cumhuriyet Savcısı yetkilidir. demesine
rağmen dosyayı Diyarbakıra yine aynı gün içerisinde
göndermesi açık bir şekilde bir talimatı ifade eder, yoksa
hiçbir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, ben de kısa
bir açıklama yapacağım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, kayıtlara
geçsin diye araya
BAŞKAN
Sayın Bostancı, Sayın Danış Beştaşa bir
söz vereyim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yok, o söyleyebilir.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Cumhuriyet savcıları Adalet
Bakanlığına sadece idari yönden
bağımlıdırlar
BAŞKAN
İdari ve disiplin işlemleri açısından.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya)
yoksa hiyerarşik olarak herhangi bir
bağ, adalete ilişkin işlerini yaparken herhangi bir
hiyerarşi, bir bağlılık söz konusu değildir. Tamamen
hukuka göre bağımsız bir şekilde davranırlar ve millet
adına işleri takip ederler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş, size de bir dakika
26.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş hakkındaki 9 soruşturmayla ilgili yetkisizlik
kararı verilmesinin talimat dışında başka bir
izahının olmadığına ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bostancının söylediği doğrudur, imzamı atıyorum,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu bunu emreder; hiçbir siyasi kişi cumhuriyet
savcısına talimat veremez. Biz tam da bunu söylüyoruz; Siyasi parti
talimat veriyor. diyoruz, Kanuna aykırı davranıyor. diyoruz.
Şu anda somut bilgi vereceğim size. Demirtaş hakkında 23
no.lu fezleke dâhil, 31 no.lu fezlekeye kadar olan 9 fezleke -gözaltı
tarihi 4 Kasımdır, Türkiye halkına söylüyorum- var; somut,
numara da verebilirim. 9 ayrı şehir, 9 ayrı bölge, kimi
soruşturmalar dört yıllık, kimisi beş yıllık,
kimisi -beş yıl önce suç tarihi- yeni
başlatılmış. Bunların tümünün soruşturması
devam ediyor ve hiçbir yetkisizlik kararı o ana kadar yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yani 4 Kasım tarihinden bir hafta
öncesine kadar yetkisizlik kararı yok. Ama bir şey oluyor -tabii, biz
buna talimat diyoruz, başka bir izahı yok çünkü, aralarında
bir koordinasyon yok- Kızıltepe, Bingöl, Batman, İstanbul,
Diyarbakır savcıları vahiy gelmiş gibi, hepsi yetkisizlik
kararı vererek dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderiyor. Hatta çok komik bir
şey oluyor; Sayın Demirtaş esprili üslubuyla şöyle dedi:
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Diyarbakıra gönderiyor,
Diyarbakır direniyor, sonra ikinci kere gönderiyor, tekrar Ben kabul
etmiyorum. diyor, Ankara Anla ha. Ben sana gönderiyorsam sende
yapılacak. demiş. Bu Demirtaşın lafı, Artık
anla. demiş. Bunun üzerine ikinci kere Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı bunu kabul etmiş. Tek cümle talimatla
9 fezlekeye 4 Kasımdan bir hafta önce yetkisizlik kararı
verilmiş. Eğer bu gerçekten bağımsız ve tarafsız
yargının işiyse biz hiçbir şey diyemeyiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 18inci maddeye bağlı ek madde 15, ek madde 16, ek madde 17 ve
35inci maddeye bağlı ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3 dâhil olmak
üzere 18 ile 40ıncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı konuşacaklardır.
Buyurun
Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte
olan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, AKP, şirket devletinin en üst noktasına bu
tasarıyla ulaşmayı hedeflemektedir. Daha önce devlete ait birçok
kurum, kuruluş ve kaynakları özel şirketlerin emrine veren
iktidar, bu tasarıyla birlikte suyu da bir meta hâline getirmeyi
hedeflemektedir.
Tarım
ve hayvancılığın yok olmasındaki yegâne sebep,
uygulanan yanlış ve yanlı politikalardır. Yanlış
politikalar, bilmeden ve istemeden yapılan politikalardır. Fakat
burada bilerek, isteyerek başta tarım ve hayvancılık olmak
üzere birçok alan şirketlere peşkeş çekilmeye
çalışılmıştır.
Bu
tasarı genel itibarıyla ele alındığında arazi
toplulaştırılması, su birliklerinin feshedilmesi,
ormanı sermayenin emrine verme ve ormanların depo olarak
kullanılması gibi pek çok konuyu işlemektedir. Yine, her zaman
yapıldığı gibi çoğulcu ve katılımcı bir
yasa hazırlamak yerine bu tasarı pazarlamacı bir
anlayışla hazırlanmıştır. Eski Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelikin
özellikle bütçe görüşmeleri sırasında sık sık dile
getirdiği husus, tarım ve hayvancılığın siyasi
bir mesele değil, siyasetüstü bir alan olduğu idi fakat bugün
bakıldığında başta tarım olmak üzere üretimin tüm
alanları iktidarın emriyle sermayenin önüne serilmektedir, maalesef
siyaset doğayı sermayenin metasına dönüştürmüştür.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla
meralar, toprak toplulaştırmayla tarlalara, bağlara, bahçelere
zorla el konularak endüstriyel tarıma açılmaktadır. İktidar
GDO gerçekliğiyle etkin bir politika belirlememişken endüstriyel
tarımın zorla yaygınlaştırılmasıyla
doğal ürüne ulaşımın ütopya olacağı bir döneme
girilmektedir.
Bakınız, tarımsal üretim
alanları ve tarımsal üretim miktarı her geçen gün biraz daha
azalmakta. Bu tarz tasarılarla yakında tarımın her
alanında dışa bağımlı bir ülke hâline
geleceğimiz aşikârdır. Tarımsal üretimde sorunun boyutunu
tam olarak anlamak adına tarımsal üretimin temel ürün grubu olan kuru
baklagilleri incelediğimizde, bu gruptaki ürünlerin üretim alanı ve
üretim miktarlarında sürekli bir azalma görülmektedir. Bu azalma, yüzde
90ı kuru fasulye üretimi için uygun olan bir ülkenin kuru fasulye ithal
etmesi durumun vahametini göstermektedir. Son on yılı aşkın
bir sürede kuru baklagillerde yüzde 10 üretim düşüşü
yaşanmıştır; kırmızı mercimek yüzde 25,
yeşil mercimek yüzde 25 oranında azalmıştır. Bununla
doğru orantılı olarak ise son on yılda genel olarak kuru
baklagillerde üretim alanı yüzde 32 azalmıştır; nohutta
yüzde 30, kırmızı mercimekte yüzde 34, yeşil mercimekte
yüzde 48 ve kuru fasulyede yüzde 18 azalmıştır. Sonra Bu ülkede
neden tarım alanları yok oluyor, neden hayvancılık
bitiyor? diye sorumlu arıyoruz. Sorumlu aslında sorumlu
davranması gerekenlerin sorumsuz politikalarıdır.
Değerli milletvekilleri, tarım ve
hayvancılık can çekişmeye davam ederken yeni uygulamalarla
ormanlık alanları da şimdilik depo adı altında,
ileride tamamen yapılaşmaya açarak yok etmenin önü açılıyor.
Tarım yok edildiği gibi, ormanlar da payına düşeni
alıyor. Daha önce güvenlik bahanesiyle yok edilen ormanlar şimdi de
sermayeye kurban edilecek.
AKP iktidarı iş başına
geldiği 2002 yılından bugüne kadar 23 kere Orman Kanununda
değişiklik yapmasına rağmen hâlâ istediğini elde
edememiş olacak ki yeniden düzenleme ihtiyacı duymuştur. Bir
yandan evlere mektuplar göndererek Milyonlarca ağaç diktik.
propagandası yaparken diğer taraftan orman ağaçlarının
toplu olarak satışının önünü açan uygulamaları
getiriyor. Bir yandan herkese karaçam tohumu yollayıp Bunu ekin, çevreyi
yeşillendirin. derken diğer yandan ormandaki dikili ağaca göz
diken bir anlayış var.
Hayata
geçirdiğiniz politikalarla sadece ormanları yok etmiyor, orman
köylülerini de yok ediyorsunuz. Sürdürdüğünüz bu politikalarla orman
köylülerinin kentlere göç ettiğinin farkında bile değilsiniz.
Bakın, bugün orman köylerinde yaşlılardan başka kimse
kalmıyor çünkü sizler orman kesimlerini özelleştirerek bu köylerde
yaşayan gençlerin çalışma alanlarını da ortadan
kaldırdınız. Bu anlayışın ne tarım ne
hayvancılık ne de ormancılıkta sürdürülebilir bir politika
uygulaması mümkün değildir. Sürdürülebilir politika, ülkenin üretim
potansiyeli ve coğrafi şartlarını dikkate alan ve özerk bir
yapıda şekillenen bir devlet politikası anlayışıyla
ortaya konabilir.
Türkiyenin
gıda, tarım ve hayvancılık alanındaki
sorunlarından birisi olan dışa bağımlılık
her yıl artarak devam ederken çiftçinin kullanacağı sudan ücret
alarak, geçim kaynağı olarak devletin kestiği ormanda
çalışan orman köylüsünü taşeronlaştırarak, orman
alanlarını yapılaşmaya açarak bu sorunlar üzerine yeni
sorunlar eklemektesiniz.
Sizler,
iktidar olarak doğa ile sermayeyi birleştirmede sorun görmüyor
olabilirsiniz fakat bizler AKP iktidarının doğa ile sermayenin
birleşmesinde neler olduğunu Artvin Cerattepede gördük, Yeşil
Yol projesinde gördük, kuzey ormanları yok edilirken gördük, bir gecede
yok ettiğiniz zeytin ağaçlarını gördük. Siz ne zaman
sermayeyle bir araya gelirseniz mutlaka bir yerler yok oluyor. İşte
bu tasarıda da sermaye-AKP iş birliği artık yasa üstü bir
konuma oturtulmak istenmektedir, öyle ki özgür irade ve mülkiyet
hakkını ortadan kaldırabilecek yasaları hazırlama
yetkisini kendinizde bulabiliyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu Meclisten halk adına, halkın yararına hiçbir
şey çıkmadığı gibi bu yasadan da üretici adına
hiçbir şey çıkmayacaktır. Sosyal devlet anlayışı
yerini tamamen ekonomik kazanç anlayışına bırakmıştır.
Su, orman, dikili ağaç, tarım alanı, kayalıklı alan,
fark etmez, hepsi satılabilir, tam bir tüccar anlayışıyla
ülke yönetilmeye çalışılıyor. Bugün, kendi
iktidarınıza hak gördüğünüz bütün yıkım ve yağma
politikaları gelecek adına bir utançtan öte bir şey olmayacaktır.
Doğayı, yaşamı, tarihi, suyu, meraları ve
kıyıları korumakla mükellef olan sizler üç kuruş parayla
küçük bir zümreyi mutlu edebilmek adına yok ediyorsunuz. En basitinden
örnek vermek gerekirse daha önce geçen ek madde 16da Orman olarak
kıymetli görülmeyen ama tarım alanına dönüştürülmeyen alanlar
orman alanı dışına çıkarılarak üçüncü
şahıslara satışı yapılacaktır. deniyor. Bu
madde birçok yönden icraatla uyuşmamaktadır. Bir yandan var olan
tarım arazileri imara açılıyor, diğer yandan Tarım
alanına dönüştürülmezse satışını
yaparız." diyorsunuz. Bugüne kadar var olan tarım arazilerini
korudunuz mu ki tarım alanına dönüştürülmesinden
bahsetmektesiniz. Öncelikle var olanın korunması ve kollanması
gerekir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun yasalaşmasıyla sular ticarileşecek,
doğa alanları şirketlerin tahribatına sunulacak, DSİ Tarım
Bakanlığının yetkisini alacak, tarımla alakası
olmayan bir kurum Bakanlığın yetkisine sahip olacak.
İktidara özellikle yeşil konusunda olan güvenimiz çok az.
Tasarıyla getirilmek istenen: Ormanlık alanların depo olarak
kullanılma uygulaması nükleer santral atıklarını
yerleştirecek yer olarak hazırlanmaya
çalışıldığının sinyalini vermektedir. Bu
yüzden özellikle sivil toplum kuruluşları ile meslek grupları
gibi birçok alanın fikri alınmadan hazırlanan bu tasarıya
karşıyız. Bu tasarının Tarım, Orman ve Köy
İşleri Komisyonunun yanında Çevre Komisyonunda da ciddi anlamda
tartışılması gerekmektedir. Fakat bu Mecliste Çevre
Komisyonu tamamen işlevsiz bir Komisyon olarak yer almakta, her gün
doğayı, ekolojiyi tehdit eden yeni bir tasarı görüşülürken
Çevre Komisyonu tali olarak bile görev yapmamaktadır.
Bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kamil Okyay
Sındır konuşacaklar.
Sizin
de süreniz on dakika Sayın Sındır.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir torba kanun, torba yasa olarak önümüzde bulunan ve
yaklaşık 30a yakın, hatta 30un üzerinde birbirinden çok
farklı alanlarda olan kanun veya kanun hükmünde kararnamelerde
değişiklikler öneren bu tasarının
Aslında
baktığımızda neden bu tasarı var önümüzde?
Meclisimizin gündemine hangi ihtiyaçla ve neden getirildi? Biraz akıl ve
mantık süzgecinden geçirdiğimizde, hepimiz gibi, sizler gibi
maddeleri şöyle bir gözden geçirdiğimizde birkaç konunun öne
çıktığını görüyoruz: Bunlardan bir tanesi arazi
toplulaştırması, tarla içi geliştirme hizmetleri. Bir
diğeri sulamayla ilgili görev, yetki ve sorumlulukların yeniden idari
anlamda düzenlenmesi ki bunun içerisinde özellikle sulama birliklerinin ve
sulama kooperatiflerinin yer aldığını
Üçüncüsü:
Orman Kanununun içerisindeki düzenlemelerle eminim Hükûmet üzerinde,
Sayın Bakan ve Bakanlık üzerinde, aynı zamanda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız üzerinde,
orman alanı tanımında olan ama üzerlerine konut yapılmış
olan veya değişik amaçla izinsiz kullanılan, kaçak
kullanılan, ruhsatsız kullanılan birtakım
yapıların, birtakım işletmelerin, konut veya herhangi bir
anlamda ticari işletmelerin bakanlıklar üzerindeki
baskısına dayalı olarak ormanlarımızın orman
vasfı dışına çıkarılması,
ormanlarımızın aynı zamanda dikili ağaç
satışlarıyla ticari bir meta hâline getirilmesi. Aslında
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın görev, yetki ve sorumluluk
alanında olan ve Yönetilemiyor. İşletilemiyor.
Yapılamıyor. denen arazi toplulaştırması işlemi
görevinin, tarla içi geliştirme hizmetlerinin Bunu Devlet Su
İşleri daha iyi yapar. İki bakanlık arasında hangisi
daha iyi yapar? Bu yapamadı, bu yapsın. anlayışıyla
bir bakanlıktan alınıp bir diğer bakanlığa
verilmesi ki teşkilatının buna uygun olmadığı da
açıkça ortada olan bir devir işleminin yanı sıra yine
aynı şekilde, Devlet Su İşlerinin yirmi beş yıl
önce devrettiği katılımcı, demokratik yönetim
anlayışıyla idare edilen sulama birliklerinin ve yine DSİ
raporlarında bu işi gayet iyi yaptığı da ortada olan
ufak tefek bazı
Ki kötü yönetilen birlik sayısının ve
oranının çok düşük olduğu da
raporlandırılmış durumda iken bu birliklerin tekrar Devlet
Su İşlerinin denetimine, kontrolüne ve yönetimi altına
alınmaya çalışılması ve tabii ki, bunlara
baktığımızda, aslında, bunlar, Hükûmetin kendi içinde yeniden
bir reorganizasyona geçişi ama belki de, biraz da, tabiri caizse Görevi
daha etkin yaparım. sözüyle bunların özelleştirilmesinin önünün
açılması, ticarileştirilmesinin önünün açılması ve
hatta bir siyasi tehdit aracı hâline ve siyasi bir araç hâline
getirilmesinin amaçlandığını, bu tasarıya genel olarak
baktığımızda görüyoruz.
Tabii,
diğer yandan, Devlet kasasına biraz para girsin, bu
açığımız gittikçe büyüyor, bu açığı
nasıl kapatırız? anlayışıyla, çiftçinin
cebinden, hele hele tarımsal destekleme ödemelerinden mahsup edilerek
alınması öngörülen, devletin, milletimizin orman
varlıklarından daha çok para, daha çok kazanç elde edilmesini
garantilemek olduğunu da görebiliyoruz ama bir diğeri de su ve orman
gibi doğal varlıklarımızın bir meta gibi, bir kaynak
anlayışıyla ranta açılması ve buradan rant
çevrelerinin ihtiyaçlarının karşılanması olduğunu
da görebiliyoruz.
Şimdi,
ben şunu merak ediyorum: Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın doğrudan ve belki de en can
alıcı konularını içinde barındıran ve bunlar
üzerinde görev, yetki, sorumluluk devirlerini öngören bu kanun
tasarısında, Sayın Orman ve Su İşleri
Bakanımızın dışında, ben, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanımızı görmedim. Bakanlık
bürokrasimiz burada ama Sayın Bakanı da burada, kendi
Bakanlığına, kendi teşkilatına sahip çıkan ve
kendi teşkilatının kurumunun sorumluluğunu üstlenmiş
bir kişi olarak, bütün bu bahsettiğim arazi
toplulaştırması, tarla içi geliştirme hizmetleri, sulama
birlikleri, kooperatifler, meralar, tarımsal desteklemeler, hatta çiftçiyi
ilgilendiren, toprağımızı ilgilendiren, ekolojiyi
ilgilendiren konularda biraz sorumluluk sahibi olup, burada, bu konulara kendi
Bakanlığını ilgilendiren bir bilinmezlik, bir
anlaşılmazlık durumunda en azından yanıt verebilmek
üzere şu sıralarda, Hükûmetimizin sıralarında oturuyor
olmasını arzu ederdim.
Değerli
arkadaşlar, bu ikinci bölümde 18inci maddeden 40ıncı maddeye
kadarki bölüme baktığımızda, burada
ağırlıklı olarak Orman Kanunu üzerindeki, özellikle 18inci
maddedeki değişikliği görüyoruz ki bu madde hepinizin de
bildiği gibi, bu 18inci maddenin ek madde 16sı Orman ve Su
İşleri Bakanlığınca, bilim ve fen bakımından
orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım
alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler ile bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da
yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık,
kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan
alanlardan
vesaire vesaire Bakanlar Kurulunca orman sınırları
dışına çıkartılması ve bu alanın iki
katından az olmamak üzere başka yerde ağaç dikilmesi falan gibi
sözlerle, aslında uluslararası hiçbir hukuki metinde bilim ve fen
bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen
şeklinde bir tanıma rastlamadığımız hâlde, bu
kanunda, ilgili kanun maddesine isnat edilerek
Ki o ilgili kanun maddesi
sadece 2/A ve 2/B üzerine ve bir milat koymasına rağmen, 31/12/1981
tarihinden önceki alanları kapsayan bir milat koymasına rağmen,
orman vasfının dışına çıkarılma
işlemini günümüze kadar ve bundan sonraki süreçte de kolaylıkla,
bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulunun kararıyla
çıkarılmasını öngören, gerçekten fecaat bir düzenlemeyle
karşı karşıyayız.
Bakın,
bu tasarıyla Orman Kanununda yapılan ve yapılacak bu
değişikliklerle, orman vasfı taşımayan bu
alanların bir aldatmaca olduğunu ve bunların,
ormanlarımızın tahribatının, yok edilmesinin, konut,
sanayi veya maden işletmelerine ruhsat verilebilmesinin de önü açılarak,
orman ekosistemlerinin yok olma tehdidi altına gireceğini görmemiz
gerekiyor. Bu ormanlık alanlar içindeki taşlık, kayalık
olarak nitelendirilen yerler orman ekosisteminin bir parçası olup bu
alanlar biyoçeşitliliğin en zengin olduğu, yaban
hayatının yaşam alanlarının, meraların, odun
dışı ürünlerin zengin olduğu ve su kaynaklarını
besleyen, hukuken ve bilimsel yönden orman sayılan alanlardır. Bu
düzenleme bu alanların tamamen rantiyeye açıldığına,
arsa üretilmesine ve ormanların devlet eliyle tahrip edilmesine, orman
alanlarına kurulan yerleşim yerlerini yasal hâle getirmeye,
sahillerde ve ormanların içindeki kayalık alanlardaki lüks
rezidansların yapımına ve devlete sıcak para girişi
sağlamaya yöneliktir, Anayasaya da aykırı olarak
hazırlanmıştır ve Anayasa Mahkemesine yarın bir gün
itiraz yaptığımızda kapanın elinde kalacak yerler için
yasal kılıf hazırlandığını da
söyleyebiliriz, görebiliriz.
Değerli
arkadaşlar, sonuç olarak son cümlemi söylemek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL
OKYAY SINDIR (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
Bir
dakika ek sürenizi veriyorum.
KAMİL
OKYAY SINDIR (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi olarak
topraklarımızın, sularımızın,
ormanlarımızın ve ezcümle tüm doğal
varlıklarımızın bu siyasetin kötü amaçları altında
tehdit altına girmesini ve ticaretin bir metası hâline getirilmesini
asla kabul etmiyoruz. Yine bu ikinci bölümde önerilen kanun
değişikliklerini de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kabul
edemediğimizi yüce Meclisimiz huzurunda ifade etmek istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sındır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
548
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Karakaya
konuşacaktır.
Sayın
Karakaya, sizin şahsı adına da konuşma talebiniz var.
İkisini birleştiriyorum. Süreniz on beş dakika.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci
bölümde toplam 23 madde var. Aslında bu kanun tasarısı genel
itibarıyla, içerik itibarıyla bakıldığında arazi
toplulaştırması, tarla içi geliştirme hizmetlerini,
2.500ün üzerindeki sulama kooperatiflerinin denetimi ve gözetimini, 378 sulama
birliğinin tamamının DSİye devrini konu edinmektedir.
Tasarı hem usul hem de esas yönüyle önemli ölçüde tartışmalara
konu edildi. Usul yönünden, her zaman olduğu gibi yine bir torba
tasarıyla karşı karşıyayız. Bu da kanun yapma
tekniği ve ilkelerine aykırılığı münasebetiyle
eleştirdiğimiz bir husus. İşin şekil yönünü bir tarafa
bırakacak olursak tasarı esas itibarıyla önemli
tartışmalara konu aynı zamanda. Bu açıdan iki ana
başlık karşımıza çıkmaktadır. Birisi arazi
toplulaştırması, diğeri de sulama birliklerinin yeniden
yapılandırılması konusu.
Değerli milletvekilleri, aslında
tarımla ilgili en temel yapısal sorunların başında
tarımsal gelirlerin alt unsurları itibarıyla dengesizliği
gelmektedir. Toplam tarımsal gelirlerimizin yüzde 25i
hayvancılık faaliyetlerinden, yüzde 75i bitkisel üretim
faaliyetlerinden elde edilmektedir. Bu da günümüz şartlarında yekûn
olarak tarımsal katma değerin düşük olmasına neden
olmaktadır. Hayvancılıktan elde edilen tarımsal gelirlerin
bu terkip içerisinde payının mutlaka en az yüzde 40 seviyelerine
çıkarılması gerekmektedir. Küresel rekabet şartları
altında tarımsal katma değerin bir bütün olarak
artırılması nispeten katma değeri daha düşük olan
bitkisel üretim çıktılarının hayvanın
boğazından geçirilerek ete, süte tahvil edilmesiyle mümkün olabilir.
Hayvancılık konusundaki ertelenen ve ötelenen temel yapısal
sorunların çözüme kavuşturulamaması ve izlenen yanlış
politikaların neden olduğu olumsuzlukları günlük hayatımızda
yaşayarak görüyoruz; bu, sorunun birinci katmanıdır.
Entegrasyonu gerektiren bu yapısal sorun katmanını
kaldırdığımızda altında her bir faaliyet
alanıyla ilgili yeni yapısal sorunlarla
karşılaşırız. Değerlendirmemizi üzerinde
tartıştığımız tasarıya
yoğunlaştırmak için sorunun hayvancılıkla ilgili
kısmını bir kenara bırakmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tarımsal
kaynakları maalesef koruyamıyoruz. Tasarı esas itibarıyla
arazi toplulaştırması ve sulama birliklerini konu
almaktadır, bu da çoğunlukla, ağırlıklı olarak
bitkisel üretimle alakalıdır. Bitkisel üretimin 2 can alıcı
konusu toprak ve sudur. Toprak yaşamın kendisidir,
canlıdır, yaşar. Yaşamın sürekliliği de bu
hazinenin varlığına bağlıdır. Bitkisel üretimin
birinci temel sorunu bu kaynağın hoyratça tüketilmesi, yok
edilmesidir. Topraklarımız erozyon ve çölleşme, asitleşme,
canlı çeşitliliğinin azalmasıyla ekolojik dengenin
bozulması, çevre kirliliği, kalitenin düşmesi gibi nedenlerle
tükenmekte, yok olmaktadır. Tarım topraklarının amaç
dışı kullanımı ise bir cinayettir. Bir santimetrelik
toprağın oluşumu için gerekli olan süre ortalama beş yüz
yıldır. Bugün tarım yapabilmek için ortalama gerekli 35 ilâ 40
santimetrelik toprak oluşumu ancak yirmi bin yılda mümkün
olabilmektedir. TÜİK verileri son on altı yılda tarım
alanının 3 milyon hektar azaldığını rapor ediyor.
Suyu koruyabiliyor muyuz? NASA, ülkemizde bundan on
yıl önceki raporunda son kırk yılda Van Gölünün tam 3 katı
kadar sulak alanın yok olduğunu rapor ediyor. Erozyon verimli
topraklarımızı yok ediyor. Bu topraklar baraj göllerinin dibine
yığılıyor, o da barajları yok ediyor. Can
damarımız olan Keban, Karakaya ve Atatürk Barajlarındaki risk ve
tehlikeler artarak devam etmektedir. Aşık ile Maşuku, toprakla
suyu buluşturduğumuzda da cinayet işlemek bize özgü olsa gerek.
En son 2015 yılında Suruç Ovasında toprağı suya, suyu
toprağa kavuşturduk. Sonuç; gelen haberler çoraklaşmanın
başladığı yönünde.
Arazi toplulaştırma önemli, bitkisel
üretimde yapısal sorunların başında gelmektedir ve
tarım işletmelerimizin küçük olması hep şikâyet
ettiğimiz bir konudur. Tarımsal işletme büyüklüklerinin ne
olması gerektiği bütüncül bir yaklaşımla
tartışılması gereken bir konudur. Ben o tarafını
bir kenara bırakıyorum. Ancak bu sorunu önemli ölçüde tetikleyen bir
başka bileşen var ki o da tarım topraklarının
parçalı ve dağınık olmasıdır. Bu durum bir
taraftan verimi düşürmekte diğer taraftan da birim alana yapılan
maliyetleri anormal seviyelerde artırmaktadır; bu da bitkisel üretimi
ekonomik anlamda sürdürülebilir olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bu
sorun önemli ve kadim bir sorundur, sebepleri de çok çeşitlidir; her ne
kadar miras hukuku bu konuda günah keçisi olarak gösterilmiş olsa da
işin kültürel ve eğitim boyutu da son derece önemlidir. 2014
yılında getirilen asgari tarımsal işletme ölçeği bu
anlamda önemli bir gelişmedir. Bu yönüyle parçalanmaya ve bölünmeye
karşı yasal tedbirler alınmıştır ancak bu
düzenlemenin eğitim ve diğer işletmecilik argümanlarıyla
desteklenmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, genel anlamda arazi toplulaştırması,
dağınık ve yeterli olmayan tarım arazilerinin herhangi bir
yöntemle optimum işletme büyüklüğüne
ulaştırılması olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu
bu uygulamanın amacı ise tarım arazilerindeki rasyonel çalışmayı
engelleyen teknik, ekonomik ve sosyal sorunları ortadan kaldırarak
tarım sektörü çalışanları ile arazi sahiplerinin
refahlarını yükseltmektir. Bu amaca yönelik olarak yapılan
tarım reformu uygulamalarının bir bölümünü oluşturan arazi
toplulaştırması işlemleri, dar anlamda ve geniş
anlamda olmak üzere iki kısımda uygulanabilmektedir. Aynı
şahsa veya çiftçi ailesine ait dağınık ve küçük arazi
parçalarının ve ayrıca diğer hisselerinin bir araya
getirilerek muntazam arazi şekilleri hâlinde birleştirilmesi dar anlamda
arazi toplulaştırması olarak tanımlanmaktadır. Bu
şekilde yapılan bir arazi toplulaştırması işlemi
kısa sürelerde tamamlanabilir olmakla birlikte, söz konusu bu uygulama tek
başına tarımsal yapının ıslahında yeterli ve
etkili değildir. Zira arazi kullanım planlaması -burası çok
önemli- tarla içi geliştirme hizmetleri ve alternatif üretim teknikleri
gibi temel altyapı hizmetleri ve planlamaları düşünülmeden
uygulanacak bir toplulaştırma işlemi, arzu edilen
sonuçların alınmasını engellemektedir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle arazi toplulaştırmayla ilgili,
alakalı bu kadar hususu şunun için söyledim: Bugün -önümüzde- şu
anda bir tasarı üzerinde konuşuyoruz, tartışıyoruz.
Arazi toplulaştırma konusu sulama birlikleri kadar çok fazla
konuşulmadı. Sulama birlikleri konusundaki eleştirilerimiz parti
Adana Milletvekilimiz Muharrem Varlı Bey tarafından, bu kürsüden
yapıldı. Bu konulardaki eleştirileri önemsiyoruz; hakikaten,
düzeltilmesi noktasında Genel Kuruldan bir katkı, destek istiyoruz.
Ama arazi toplulaştırması konusu belki çok fazla
konuşulmadı, onun için bu tarafa fazla eğilmeye
çalıştım.
Değerli
milletvekilleri, dar ve geniş anlamdaki toplulaştırmayla ilgili
tasvirleri, tanımlamaları biraz önce yaptım. Bugün, önümüze
getirilen arazi toplulaştırma konusu tam anlamıyla dar anlamda
yani birleştirme anlamında yapılacak bir arazi
toplulaştırmanın altyapısını
oluşturmaktadır. Çünkü geniş anlamda gördüğümüz, asıl
olması gereken anlamı: Planlamasıyla, tarla içi geliştirme
hizmetleriyle, alternatif üretim teknikleriyle tam anlamıyla Tarım
Bakanlığının görev ve yetki alanlarına giren bir
uygulamadır; Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün de bu konuda
geçmişte çok ciddi tecrübeleri oldu. Bundan bir yıl öncesinde,
biliyorsunuz, Tarım Bakanlığı toprakla ilgili kısmı,
arazi toplulaştırmayı bir kenara bırakın,
tarımsal sulamayla ilgili yetkileri kendi bünyesinde toplamaya
çalışırken, talep ederken, bu konuyla ilgili tasarı
hazırlamışken bugün olay tamamen tersine dönüp -toprak, su,
tarımsal sulamanın suyu, zaten Devlet Su İşleri Orman ve
Çevre Bakanlığındaydı- şimdi toprağı da bu
tarafa veriyoruz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, Tarım
Bakanlığına Topraksız tarım yap. demektir. Yani
toprağı, tarımsal toprağın yönetimini ve tarımsal
faaliyetlerle alakalı teknik olan birçok konuyu sadece bir arazi
birleştirme, dar anlamdaki birleştirme mantığıyla,
gözlüğüyle bakarak bu tarafa devretmek hakikaten bizim için, Türk
tarımı için ciddi bir yara olacaktır, ciddi bir kayıp
olacaktır. Yani gün geçtikçe özellikle Tarım Bakanlığının
işlev ve fonksiyonlarının tamamen yok edilmeye
çalışıldığını eski bir Tarım
Bakanlığı bürokratı olarak da buradan çok rahatlıkla
ifade edebilirim. Bunu samimiyetle söylüyorum, siyasi saik ve gerekçelerle
söylenmiş bir şey değil.
Yani
hayvancılık öyle bir hâle geldi ki, bugün hayvancılık
konusunu kurlarla, ithalatla konuşuyoruz. Bunu dış ticarete
devrettik. Adından çıkaralım o zaman.
Peki,
toprağı ne yapıyoruz? Toprağı da bugün alıp Orman
ve Çevre Bakanlığına veriyoruz. O zaman tarımı da
çıkaralım. Su Çevre Bakanlığının uhdesinde, Orman
Bakanlığının, DSİnin uhdesinde zaten tarımsal
sulama. Öyleyse onu da çıkarın, çıkaralım. Geriye gıda
kalıyor. Gıda da ağırlıklı olarak hep öteden
beri, eskiden beri Sağlık Bakanlığıyla tartışmalıdır
denetimi, gözetimi vesairesiyle. Gıdayı da oraya devredelim. Öyleyse
Tarım Bakanlığı diye bir Bakanlığa gerek
kalmıyor, bir işlevi kalmıyor, bir fonksiyonu kalmıyor.
Ha,
geriye bir şey kalıyor, düşündüm acaba ne kalıyor diye:
Yasal olarak bütçe üzerinden ödenecek destekler kalıyor. Acaba destekler
ne olabilir? dedik. Aslında o da en kolay. Onun da Maliye
Bakanlığı bir şekilde dağıtımını,
dağılımını yapar. Öyleyse Tarım
Bakanlığı diye bir Bakanlığa gerek kalmaz.
Bakın,
tarımın iki can damarı toprak ve sudur. Tarım
Bakanlığı eğer toprak ve su üzerinde bir düzenleme
yapamayacaksa, bunlar üzerinde bir yetki kullanamayacaksa öyleyse ne yapacak?
Bu sorunun da cevabını hakikaten bulmamız lazım.
Sulama
birlikleriyle ilgili söylenecek çok şey var ama özellikle maddelerle
ilgili kısımda arkadaşlarımız ya da bize söz
düştüğünde onları da gündeme getirmeye
çalışacağız.
Ben
bu vesileyle, bu tasarının özellikle tarım yönüyle
düşünülerek tekrar revize edilip getirilmesinin daha doğru
olacağı konusundaki düşüncemizi Genel Kurulla
paylaşıyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahısları adına ikinci söz Erzurum Milletvekilimiz
Sayın Orhan Deligöze aittir.
Buyurun
Sayın Deligöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle
bir övgüyle başlamak istiyorum; nasıl ki yolların mimarı
Başbakanımız Binali Yıldırım ise suyun
mimarının da Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu
olduğunu düşünüyorum. Kendisine saygılarımı sunuyorum
çalışmalarından dolayı.
Değerli
milletvekilleri, yapılan bu kanun değişikliğiyle çiftçimiz
ve köylümüzün çok lehine işler ortaya çıkacaktır, bunu da
zamanla anlayacağız hep beraber.
Şimdi,
bugüne kadar yapılan işlemlerde barajları, su göletlerini Devlet
Su İşleri yapıyor fakat devam eden, tarlaya götürülen suyu
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
yapıyordu. Burada bir uyuşmazlık, zaman
uyuşmazlığı olabiliyordu; ya baraj bitiyor sulama
kanalı yok ya da sulama kanalı bitiyor baraj bitmemiş ve baraj
bitmemişse sulama kanalları suyun, yağmurun, güneşin
altında zayi oluyor, heder oluyor gibi konular vardı. Bundan sonra
tek elde birleşmiş oldu; hem barajı yapacak, eş güdümlü
olarak da tarlaya kadar sulama kanalını, arklarını yapacak
gerek yağmurlama sistemi gerekse yer altından damıtma usulüyle
çok verimli bir şekilde çiftçimize hizmet götürülecektir arkadaşlar.
Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri bundan
sonra Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapılacaktır
ve uyum da sağlanacaktır.
Şimdi,
6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre inşa edilen sulama
tesislerinin meydana getirilmesi için harcanan bedeller eskiden çiftçiden
alınıyordu; bundan sonra çiftçiden herhangi bir bedel
alınmayacaktır. Sulama tesislerinin işletme ve bakım
hizmetlerinin yerine getirilmesini sağlamak maksadıyla mahallî
idarelere görev ve yetki verilmekte. Mahallî idareler sözü edilen tesislerin
işletme ve bakım hizmetlerini üstlenmesi hâlinde çiftçimize de bu
yönde katkı sağlanacaktır, bir nebze yerel bir yönetim olacak.
Ayrıca zirai sulama maksadıyla kurulacak olan sulama
kooperatiflerinin kuruluşu, denetimi, sonlandırılmasında
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yetki verilmektedir.
Tarla
İçi Sulama Sistemleri Desteği adı altında yeni bir
destekleme geliştirilmekte, bu da çiftçimizin lehine olacaktır
değerli milletvekilleri. Sulama birlikleri tarafından işletilen
sulama tesislerinde su kullanıcısı çiftçilerden intikal eden
şikâyetler dikkate alınarak bu birliklerin yeniden dizayn edilmesi ve
başlarına bir kamu görevlisi atanması
planlanmıştır, asla ve asla kapatılma söz konusu
değildir, yeni bir sistem geliştirilmektedir. Böylece 6172
sayılı Sulama Birlikleri Kanunu da yeniden düzenlenmiş
olacaktır.
Yine,
zirai maksatlı sulama tesislerinde elektrik ihtiyacının
karşılanması için kurulacak enerji tesislerinde Devlet Su
İşlerine yetki verilmekte ve böylece daha rantabl bir şekilde
elektrik sağlanacaktır. Kaldı ki şimdiye kadar sulama
birliklerinin çoğunun, yüzde 70inin üzerinde, elektrik borcu vardı
ve para tahsil edemiyorlar, ödeyemiyorlardı. Bundan sonra elektrik sorunu
da ortadan kalkmış olacaktır.
Getirilen
düzenlemeyle... Değer takdir komisyonlarınca yapılan
kamulaştırma mahkemeye taşındığı zaman
yıllarca, beş yıl, on yıl, belki yirmi yıl süren bir
süreç içerisinde paralar ödenemiyordu hak edenlere. Bu şekilde takdir
komisyonunun değer biçmiş olduğu miktar çiftçimize ödenecektir
yer sahibine, kalan kısmı mahkeme sonucunda ödenecektir veyahut da
karşılıklı sayışma yapılabilecektir.
Değerli
arkadaşlar, şimdi bir şeyden bahsetmek istiyorum:
Kıbrısa su götürüldü, asrın projesi olarak
değerlendirildi, Türk mühendisliğinin bir harikası olarak
değerlendirildi. Geçen ay Kuzey Kıbrıstaydım, gittim,
yerinde de gördüm. Sadece deniz mesafesi 80 kilometre olmak üzere, 107
kilometrelik bir isale hattıyla su gidiyor. Yıllık 75 milyon ton
su veriliyor ve bunun yarısı şu anda evlere
bağlanmış, musluklardan akmakta; kalan yarısı da
inşallah oradaki arazilerde çiftçilerin hizmetine sunulacak. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bundan sonraki elli yıllık bir
su sorunu çözülmüş oldu. Burada da Hükûmetimizin ne denli gayretli
çalıştığı ve yeryüzündeki bütün ihtiyacı olan
herkese hizmet etmiş olduğu ortaya çıkmaktadır, bu da
Devlet Su İşlerinin bir başarısıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
DELİGÖZ (Devamla) Lütfen, bir dakika daha
BAŞKAN
Buyurun Sayın Deligöz.
ORHAN
DELİGÖZ (Devamla) Bu kadar başarılı işler yapan bir
kurum, yani basit bir ulaştırma ve su kanallarının
yapılmasında niye başarısız olsun, onu anlamak mümkün
değil, çok başarılı çalışmalar
yapmaktadırlar.
Bir
konuya daha değineceğim, şeker fabrikalarının
satışıyla ilgili günlerdir konuşuluyor burada. Değerli
arkadaşlar, şeker fabrikalarında araziler satılmamakta.
Daha dün Erzurum Şeker Fabrikası ihale edildi, arazisi
ayrılıyor ve işçiler asla mağdur olmuyor, 4/Bli oluyorlar.
Üç aylık mevsimlik işçiler bile on iki aya
çıkarılıyor. İsteyen işçi şeker fabrikasında
çalışabilecek, istediği zaman da kamuya dönebilecek. Böyle çok
büyük avantajlar getirilmekte.
Ve
son cümlemi söylüyorum: Son on beş yılda sadece Orman ve Su
İşleri Bakanlığının Erzuruma yapmış
olduğu yatırımların miktarı 2 milyar TL
civarıdır, hele diğer bakanlıkları saymıyorum,
onlarla beraber 30 milyarı buluyor.
Sayın
Bakanımıza teşekkür ediyorum, kanunun hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Deligöz.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına konuşmalar da
tamamlanmıştır.
Şimdi
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemine
başlayacağım, sisteme giren milletvekillerine söz vereceğim
sırasıyla.
Sayın
Türkmen, buyurun.
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Bakan, Adanamızın birçok ilçesi -Ceyhan, Yüreğir gibi- sulama
birlikleri kapatıldığı için Devlet Su İşlerinden
sulama hizmeti alıyor. Yanı başlarında sulama
birliğinden hizmet alan çiftçilerimizin ödedikleri rakamların çok çok
üzerinde para ödemek zorunda kalıyorlar ve bu nedenle de birçok çiftçimiz
şu anda borçlu, tarlalarında ve diğer mallarında hacizler
var. Çiftçilerimiz, üreticilerimiz bu konuda sizlerden acil çözüm bekliyor. Bu
birincisi.
İkincisi:
Sizi doğrudan ilgilendirmiyor ama yine Adanada hazineden ecrimisil
yoluyla taşınmaz kiralayarak üreticilik, çiftçilik yapanlar, ne
yazık ki buraların kendilerine ihale yoluyla satılmasından
önce belli rakamlarla verilmesi söz konusu ama çok yüksek rakamlar çıktığı
için bu çiftçilerimiz buraları alamıyorlar ve
dışarıdan üçüncü şahıslara ihaleyle veriliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin, kayıtlara geçsin sorunuz.
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Hükûmetinizin bir projesi var, diyor ki: Biz
köylüleri yeniden köyüne döndürmek istiyoruz. Tarlayı ecrimisil yoluyla
işleyen çiftçilerin tarlaları ihale yoluyla üçüncü
şahıslara satıldığında tarlasız
kalıyorlar ve işsiz kaldıkları için şehirlere göçmek
zorunda kalıyorlar. Bu durum projenize çok ters bir uygulama. Bu konuda
neler yapacaksınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
Sayın
Tümer, buyurun.
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın Bakan, nesli tükenmekte olan flamingolar
ve caretta caretta kaplumbağaların yaşam alanı olan,
ayrıca her sezon 700 tona yakın balık üretimine
karşılık kirlilik ve bakımsızlık nedeniyle
balık üretiminin 60 tona kadar düştüğü Adananın
Karataş ilçesindeki Ağyatan ve Akyatan Lagünlerine akan pis
suların temizlenmesi beklenmektedir. Lagün etrafında 40 bin dönümlük
arazide tarım yapılmaktadır. Karataş yolundaki
Doğankent, Solaklı, Havutlu ve Yunusoğlu Mahallelerinde tüm
yerleşim birimlerinin atık suları lagüne dökülmektedir.
Tarım Bakanlığı, Devlet Su İşleri, çiftçi
birlikleri ve üniversiteler lagünlerin atık sulardan temizlenmesi için
ortak hareket etmeli, lagüne temiz su akışı
sağlanmalıdır. Kuşların ve balıkların
yaşam alanlarının yok edilmesine izin verilmemelidir. Göller,
akarsu ve denizlerimiz belli aralıklarla denetim altında
tutulmalı, lagün etrafında kuşaklama kanalı
düzenlenmelidir. Pompaj nedeniyle dolan lagünü derinleştirmede azot ve
fosfor oluşumu dikkatle takip edilmeli, üniversitelerin bu konudaki
seslerinin daha gür çıkmasına olanak sağlanmalıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tümer.
Sayın
Gürer, buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Bakan, Çiftçi Mallarını
Koruma Başkanlık ve çalışanları aleyhinde bir
düzenleme getirdiniz. İsteğe bağlı koruma
uygulamasında görev yapan bekçi hangi tarlanın korumadan
çıkıp çıkmadığını, korumasını
yapması gerektiği tarlanın hangisi olduğunu nasıl
bilecek? Ayrıca, çıkmayan için gezilen mıntıkada
çıkanların arazileri varsa onların da korunması
yapılmış olmayacak mı? Aynı mahalde bazıları
koruma isterken bazıları istemediğinde koruma hizmeti
sağlıklı verilebilir mi? Zarar gören bir tarlada Biz bu
tarlanın korumasını yapmıyoruz. deyip bekçi müdahale
etmeden geçebilir mi? Koruma istemeyen çiftçi zarar gördüğünde tekrar
koruma isterse ne yapılacak? Bir iki aylık koruma isterse Çiftçi
Mallarını Korumanın bütçesi nasıl ayarlanacak? Saat
kavramı olmadan bölgede görev yapan bekçiler için alınan cüzi ücrete
rağmen neden koruma isteği ortadan kaldırıldı? Bu
düzenleme Çiftçi Mallarını Koruma Kurulu yapılarının
da ortadan yok edilmesi demek değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Sayın
Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hoş geldiniz.
Geçtiğimiz
hafta Uzunköprü Çakmak köyündeydim. Sayın Bakanım, biliyorsunuz,
Çakmakta bir barajımız var. Gençlerden bir mektup geldi bana,
gençler şunu soruyorlar: Barajın seti için toprak almak için istimlak
edilen yerlerin gelecekteki akıbeti ne olacak?
Baraj
hakkında birçok dedikodu mevcut: Sulama suyu olarak İstanbula
mı gidecek? Elektrik santrali mi kurulacak? Etrafı imara mı
açılacak? Su ürünleri adı altında başkalarına
mı satılacak? Barajla birlikte köyün durumu ne olacak?
Toplulaştırmalarda adaletsizlikler mevcut. Yabancıların
köyümüz ve çevrelerinde yer satın almalarının sebepleri
nelerdir? Ovadaki kumlar yıllardır temizlenmedi. Ne zaman
temizlenecek? Kuma müşteri çıkıyor ama özel idare
sattırmıyor.
Gençlik
olarak piknik alanı yaptırdık, ancak bir çeşme
yaptıramıyoruz. Artık bir çeşmeyi de siz
yaptırırsınız diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.
Sayın
Tekin, buyurun.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorum
Sayın Bakanımıza.
Sayın
Bakanım, geçen yıl yani 2017de Samsun Çarşamba Ovasında
kılçık kanalların ve dere yataklarının çok dar
olması nedeniyle selde Çarşamba Ovası battı, üretici
mağdur oldu. Burada bir proje revizyonu yaparak kanalların
genişletilmesini düşünüyor musunuz? Ayrıca Tekkeköy Deresi hâlâ
Tersane Limanına akıyor.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hangi
dere?
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Tekkeköy Deresi hâlâ gemi tersanesi limanının
içine akıyor. Yani aynen Temel fıkrası gibi Sayın
Bakanım. Burada bunu temizleyip boşaltmak için şu anda milyarlar
gerekiyor. Bu dere yatağının senelerdir dışarıya
alınacağı söyleniyor, hâlâ limanın içine akıyor.
Ayrıca
Ladik Gölü çok tarihî bir göl, Akdağdan beslenen bir gölümüz. Yazın
ortasında Devlet Su İşleri o gölü sulama maksatlı
açıyor, açınca su çekiliyor, 500 metre civarında su çekilmesi
oluşuyor, içinde yıllara sâri o turna balığıyla
meşhur olan o göl büyük sıkıntı yaşıyor.
Ayrıca bunun içindeki turna balıklarına, onun içindeki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYATİ
TEKİN (Samsun)
İsrail sazanı da bunun düşmanı.
Kısacası, bu göl, DSİ ile İsrail sazanından
çektiğini kimseden çekmiyor. Lütfen çare!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tekin.
Sayın
Sarıbal, buyurun.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, Gemlikle ilgili KHKyle alınan o kötü karar bir miktar düzenlendi,
Gemlikin yerinde dönüşümü sağlandı. Bu olumlu bir gelişme.
Ama yine Gemlikte çok önemli bir problemle karşı
karşıyayız. Dürdane köyü diken üstünde. diye bir açıklama
geldi. Gerekçe şu: 320 tapu, yaklaşık bin dekar arazi, 1986
yılında, önceki kadastrolarda çiftçinin malı olarak
tapuları tescil edilmiş, verilmiş, daha sonra 1991de
yapılan yeni kadastro sürecinde bunun orman alanına ait olduğu
söylenen yaklaşık bu bin dekar yer, tamamı zeytinlik olan, parça
parça olan bu araziler Dürdane köyünün yaklaşık yüz yıllık
geçim alanları. Elbette ormanın başka amaçla
kullanılmasına hiçbir zaman razı değiliz ama şu
gerçeği de görmek zorundayız: Daha önce Orman tarafından
onaylanmış, Tapu Kadastro tarafından da tapuları
verilmiş ve şu anda bu insanların yaşam, geçim
kaynağı yüz yıllık zeytin ağaçları olan bu alanlarda
bir çözüme mutlaka ve mutlaka ihtiyaç vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Şu anda davalar açılıyor. 320 tapuyla ilgili
20 tapu dava açabildi ama ekonomik meseleler yüzünden dava
açılamıyor. Bu yüzden, burası için yine bir çalışmaya
ihtiyaç var, bu düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç var. Bunu bu
Meclisten bekliyor Dürdane halkı.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.
Sayın
Erdem, buyurun.
EREN
ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkanım, İstanbul üçüncü
havalimanı inşaatının alt taşeronu olan İlktay
İnşaat Limitet Şirketinde çalışan 100 işçi,
yaklaşık üç yıllık çalışmalarının
sonunda, şirketin iflas ettiği, alt taşeronun iflas ettiği
gerekçesiyle işinden çıkarılıyor ve bu işçi
arkadaşlarımızın ifadesine göre, içeride alacakları
olmasına rağmen alacaklarını talep ettiklerinde güvenlik
güçleriyle karşı karşıya getirilmek suretiyle
sıkıntı yaşıyorlar. Bu konuda bir çözüm bulmak, bu
arkadaşlarımızın mağduriyetini gidermek, bu sorunu
ortadan kaldırmak gerekiyor.
Buradan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı başta olmak üzere Hükûmet
yetkililerine sesleniyorum: Üçüncü havalimanı alt taşerondaki
işçilerin bu mağduriyetini giderin, bu sorunu ortadan
kaldırın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Son
söz Sayın Bektaşoğlu, buyurun.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ordu
Giresun Havaalanıyla ilgili sorun ve şikâyetler bir türlü bitmek
bilmiyor. Şimdi de sorunumuz sis. Havaalanına bir haftadır
aralıklarla, son üç gündür ise uçaklar sis gerekçesiyle iniş
kalkış yapamıyor, yolcular çevredeki havaalanlarına
yönlendiriliyor. Sis o havaalanlarını neden etkilemiyor? Oysa
uçuş, iniş ve pist güvenliğini sağlayan bütün teknik araç
ve gereçler eksiksiz olarak Ordu Giresun Havaalanında da mevcut.
Yetkililerden aldığım bilgiye göre, Ordu Giresun Havaalanı
için uçakların pisti görüş mesafesinin sınır değerleri
yüksek tutuluyor. 680 fit yükseklikten görüş mesafesi varsa iniş
yapılıyor. Oysa Trabzon ve Samsunda bu değerin yarısı
ölçü olarak kabul ediliyor.
Buradan
Ulaştırma Bakanına sesleniyorum: Bu yanlış
uygulamayı bir an önce değiştirin ve yaşanan
mağduriyete son verin diyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif
eden Moldova Parlamentosu Dış Politika ve Avrupa ile Entegrasyon
Komisyonu Başkanı Violeta Ivanov ve beraberindeki heyete Hoş
geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret etmekte
olan Moldova Parlamentosu Dış Politika ve Avrupa ile Entegrasyon
Komisyonu Başkanı Violeta Ivanov ve beraberindeki heyet Genel
Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Başkanlık Divanımız
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına Hoş geldiniz.
diyorum. (Alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN
Cevaplar için buyurun Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; evvela suallerden dolayı
çok teşekkür ediyorum.
Önce
Adana'dan başlayayım. Adanada sadece Lokman Hekim Sulama
Birliği Meclisin kendi kararıyla feshedildi. Bu sebeple de DSİ
6ncı Bölge Müdürlüğümüz 2016, 2017 ve 2018 yıllarında
Misis pompa sulamasını işletmiş, bakım
onarımını yapmıştır. İnşallah, yeni,
bugünkü görüştüğümüz kanuni düzenlemeyle sulamalarda işletme ve
bakım ücretleri sulama birlikleri seviyesine çekilecek, bir adalet
sağlanacak.
Bir
de Karataştaki lagünün korunması maksadıyla eylem planı
hazırlandı. Haklısınız, hakikaten bu lagünü ben de çok
iyi biliyorum, korumak lazım. Adana Valiliğince ve Orman Su
İşleri 7nci Bölge Müdürlüğünce eylem planını takip
edeceğim, değerli milletvekilim de bunu takip ederse seviniriz.
Ayrıca,
tabii ki bir de çiftçilere destek açısından orman köylülerine biz
gereken desteği veriyoruz. Bakın, anlayışı
değiştirdik, Orman teşkilatı orman köylerinin kalkınmasında
bir lokomotif vazifesi görmeye başladı. Eskiden hiç olmayan
Mesela,
36 tane eylem planı var: Ceviz, badem, kestane, fıstık
çamı, tıbbi aromatik bitkiler
Her türlü desteği veriyoruz;
hatta bunları biz dikiyoruz, yerini veriyoruz, üç yıl
bakımı, masrafları Orman teşkilatına ait. Kura
çekerek, herkesin gözü önünde eşit bir şekilde, adil bir şekilde
çiftçiye dağıtıyoruz yani özelde orman köylülerine.
Sayın
Tümer, durum bu; lagünü inşallah koruyacağız ve etrafına da
arkadaşlara talimat verdim- bir kanal açmak gerekir mi yani lagünün
özellikle atık sulardan kirlenmemesi gerekiyor, bu lagün çok önemli.
İnşallah ben de ona dikkat edeceğim, bu dediğim hususlar
dikkate alınacak.
Sayın
Gürer, Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanunla ilgili
bir teklif var, bu görüşülecek, tabii ki bu çerçeve kanun; bununla ilgili
yönetmelik çıkarıldığı zaman çok detaylı
şekilde, kimseyi mağdur etmeden belli esaslar çerçevesinde bu,
tamamen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından kontrol ve denetim altına alınacak.
Efendim,
Sayın Gaytancıoğlu, biliyorsunuz daha önce Çakmak Barajı
diye bir baraj yoktu. Hakikaten, bu barajla alakalı olarak İstanbula
su götürme veya başka maksatla kullanma gibi bir düşünce söz konusu
değildir. Bu baraj, bilhassa benim özenerek yaptığım bir
barajdır. Sulama sistemleri, projeleri şu anda hazırlanıyor
büyük ölçüde. Ayrıca şu anda sulamaya da çok hızlı
şekilde başladık; hatta şu anda, bu yıl yüzde 5e
yükseldi. Artık baraj bittiği için projeler bitti, ama imkânlar
elverdikçe hızlı şekilde sulamaya açacağız. Başka
maksat kati suretle söz konusu değildir.
Tabii,
malzeme sahası olarak
Biliyorsunuz bazı seddeler yapmak için kil
gibi bazı malzemeleri aracıdan aldık. Ancak bu başka
projeler için ihtiyaç duyulmayacaksa -arkadaşlar bakacak- geri alma
hakkı değerlendirildikten sonra kalan taşınmazların,
özellikle 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında
satışı da mümkün hâle gelecek. Yani biz, onlar vatandaşlar
tarafından değerlendirilsin istiyoruz, ihtiyaç
dışındakileri kesinlikle iade edeceğiz. İmara
açılması söz konusu değil. Toplulaştırmayla ilgili
hususlar, biliyorsunuz, zaten toplulaştırmada DSİ de devreye
girecek. İnşallah, biz bu konuda da oradaki toplulaştırma
problemini...
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Çeşme... Bir çeşme istiyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Onu da kendi vekili yapsın Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Vekilimiz çeşmeyi de kendisi yaptıracak herhâlde.
Sayın
Tekin, Çarşambadaki taşkını biliyoruz, takip ettik
hakikaten fakat orada, biliyorsunuz, bazı menfezler maalesef galerisi
yeterli olmadığı için...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Başkanım, müsaade edersiniz değil mi?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Burada
denize çıkış ağızında modelleme
çalışmaları yapıyoruz. Pompajlı tahliye ve kanal
genişletmeyle ilgili ihale yapıldı, bu müjdeyi veriyorum
buradan, yakında inşaata başlayacağız. Efendim,
özellikle bunu da söyledik.
Ladik
Gölünü bizzat inceleyeceğim.
Sayın
Sarıbal, sizlerin de desteklerine teşekkür ediyoruz. Biliyorsunuz,
Gemlikle ilgili bir problem vardı hakikaten, kanunun yanlış
anlaşılmasından kaynaklanan bir husus vardı. Neredeyse
bütün Gemlikte -köy, mahalleleri dâhil- tamamen her şey durmuştu,
sigorta, alım satım işlemleri... İşte, burada sizlerin
de gayretiyle bu kanunda düzeltme var, gelecek; dolayısıyla o problem
çözülecek.
Sayın
Erdem, tabii, konuyu bilmiyorum. Özel sektör yani üçüncü havaalanıyla
ilgili müteahhit firmaya sorup taşeronlarla ilgili bir problem varsa
onları ben de takip edeceğim ama tabii ki alacakları
hakkında ilgililerin mutlaka dava açmaları gerekir. Eğer
taşeron ücret ödemiyorsa... Mesela bizim DSİ işlerinde
müteahhidin istihkakından kesilir. Dolayısıyla, özel sektörde
böyle bir şey var mı, şu anda bilemiyorum, onu da
araştırıp size de bilgi sunarız efendim. Tabii, alın
teri hakkının verilmesi lazım, bunu burada özellikle vurgulamak
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, 18inci maddeye bağlı ek madde 15 üzerinde üç önerge
vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesiyle 6831 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 15in
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Dilan Taşdemir Bedia
Özgökçe Ertan
Adana Ağrı Van
Ayşe
Acar Başaran Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Emin Adıyaman
Batman Bitlis Iğdır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Erkan
Aydın Ömer
Fethi Gürer
Bartın Bursa Niğde
Hilmi
Yarayıcı Dursun
Çiçek Ali
Akyıldız
Hatay İstanbul Sivas
Okan
Gaytancıoğlu Utku
Çakırözer
Edirne Eskişehir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muharrem
Varlı Mustafa
Mit Mehmet
Erdoğan
Adana Ankara Muğla
Baki
Şimşek Erkan
Haberal
Mersin Ankara
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekilimiz.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, az önce, Sayın Selahattin Demirtaşın
yargılanmasının haksız ve hukuksuzluğuna ilişkin
bir değerlendirme yapmıştım. Tabii, iktidar partisi yargının
bağımsız olduğunu, savcıların
bağımsız hareket ettiğini ifade ettiler. Ama çok iyi
biliyoruz ki kuvveti elinde bulunduran, erki elinde bulunduranların Türk
siyaset tarihinde dönem dönem doğrudan yargıyı etkiledikleri
açıktır. Mesela, Yassıada uygulamalarında -hepinizin
hafızasında vardır- dönemin Mahkeme Başkanı Selim
Başolun o dönemde yaptığı usulsüzlüklere, hukuksuzluklara
Menderesin itirazına karşılık verdiği cevap aynen
şudur: Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor.
80
yargılamalarını da biliyoruz, cuntanın o dönemde
yargıyı nasıl bir silah olarak kullandığını
biliyoruz. 90lı yıllarda Leyla Zanaların, Hatip Diclelerin
yargılanma sürecinde nasıl bir yargılama, siyasal yargılama
sürecini yaşadığımızı yine hepimiz
hatırlıyoruz. Bugün de aynı süreci yaşıyoruz.
Bakın,
az önce Sayın Bostancı benim yaptığım konuşmaya
itirazda bulundu Yargı bağımsız, tarafsız. dedi.
Peki, bağımsız ve tarafsız, kabul edelim bir an için. Peki,
cezaevleri kime bağlı? Adalet Bakanlığına
bağlı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne. Doğrudan
doğruya sizin Hükûmetinizin talimatlarıyla hareket eden cezaevleri.
Bakın,
dün Sayın Selahattin Demirtaşın savunmasında dile
getirdiği bir hususu aynen burada ifade ediyorum. On beş aylık
tutuklamadan sonra, mahkeme, kendisine iddianame eki olan bir CD veriyor ve
cezaevinde kendisine verilen bir bilgisayarla haftada dört saat -bütün hafta
boyunca sadece dört saat- mahkemenin iddianame ekleri olarak verdiği
CDdeki dosyayı incelediğinde
Bu 11.772 sayfa ve Sayın
Demirtaş mahkemede şunu söyledi: Ben yemeden, içmeden ortalama yirmi
dört saat sadece okusam, evrakları karşılaştırmadan,
inceleme yapmadan, mukayese yapmadan sadece okusam bu beş yıl dört ay
eder.
Bu,
mahkemeye bağlı bir kurum değil, sizin Hükûmetinize
bağlı, Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum
Sayın Bostancı. Dolayısıyla, bir suç isnat edilen ki bu
Parlamentonun bir üyesi olan, bu Parlamentonun 3üncü büyük partisinin ve 6,5
milyon seçmenin oyunu almış olan Sayın Demirtaşa sizin
reva gördüğünüz savunmasının kısıtlanması işte
tam da budur. Beş yıl dört ay o evrakları okuyacak. Bunun
anlamı şudur: Savunma yapılmasın; tıpkı
Başolun Menderese Sizi buraya tıkan kuvvet böyle emretti.
dediği gibi, tıpkı Hasan Polatkanın savunmasına
Başolun Kes, az konuş. Daha fazla konuşma, on beş
dakikadan fazla izin vermiyorum. demesi gibidir.
Bakın,
bunu, yargıya müdahalenizi nereden anlıyoruz? Sayın Erdoğan
Almanyada yargısız infaz yaptı; daha mahkeme başlamadan,
Sayın Erdoğan Almanyada Sayın Demirtaş için O bir
teröristtir. dedi. Bunu söyleyen bu ülkenin tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanıdır. Daha yargılama başlamadan bu söz
kullanıldı.
Adalet
Bakanlığının Diyarbakır Ağır Ceza
Mahkemesine, Sayın Selahattin Demirtaşın mahkeme huzuruna
çıkarılmaması gerektiğine, SEGBİS üzerinden ifadesinin
alınması gerektiğine ilişkin gizli belge olarak dosyada
verdiği talimatı burada, bu kürsüden bizzat ben okudum.
Dolayısıyla sadece bir algı operasyonuyla, yandaş
kalemlerinizle ta iki buçuk yıldır partimiz ve milletvekillerimiz
üzerinden yarattığınız suçluluk algısı veya
işte -tırnak içinde- terörist algısı sizin doğrudan
doğruya mahkemeleri etkilediğinizin, yönlendirdiğinizin, talimat
verdiğinizin açıkça ortaya konmuş hâlidir. Bu türden yüzlerce
örnek veririz. Sizin kalemşorlarınız hâlâ, hâlâ, şu anda
bile -yargılama devam ediyor- Sayın Demirtaşa terörist
diyorlar, katil diyorlar; toplumda bir algı yaratılıyor.
Bakın,
Başollar nasıl unutulduysa, Menderesleri tarih nasıl haklı
çıkardıysa, adalet nasıl
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bir dakika alabilir miyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum Sayın
Adıyaman, buyurun.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet
mutlaka tecelli edecektir. Mahkemelerde olmayabilir, mahkemeler sizin
güdümünüzde, etki alanınızda olabilir ama vicdanlarda, halkın
vicdanında bu tecelli edecektir. Hukuksuzluk, adaletsizlik de -hep dile
getirdiğimiz gibi- bumerang gibidir, dönüp dolaşıp
haksızlığı, hukuksuzluğu, adaleti yok edenleri de
vurur. Dolayısıyla iki gündür devam eden, yarın da devam edecek
yargılamada biz bire bir tanık oluyoruz. Siz, bu Parlamentonun en az
sizler kadar burada olmaya hakkı olan milletvekillerinin yargılama
sürecini bir parlamenter sorumluluğuyla, bir tarafsızlık, bir
adalet duygusuyla hiç yokladınız mı, sorguladınız
mı, gözlemlediniz mi? Hayır; burada oturup işte, Sayın
Erdoğanın yargısız infazı gibi hepiniz
yargısız infaz yapıyorsunuz çünkü siyasi saiklerle, siyasi
hesaplarla bir öç alma, bir intikam alma duygusu peşindesiniz. Adaletten
ve hukuktan, bu kürsüden ne kadar bahsedersek edelim sonuç
alamayacağımızı biliyoruz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Adıyaman.
Sayın
Bostancı, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesine bağlı ek madde 15le
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Türkiyede
hukuk sistemi siyasi eleştiriler, burada ifade edilen diller çerçevesinde
işlemez. Hukuk kendi referansları, kendi kuralları ve suç, ceza
ilişkisine dair illiyet bağlarının varlığı
üzerinden işler.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Her zaman mı Sayın Bostancı?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Siyasi eleştiri repertuvarına bakacak
olur isek bu geniş repertuvarda herkesin neler söylediğine
ilişkin bir doküman çıkarsak herhâlde mütekabil bir şekilde
sevimsiz bulacağımız birçok ifadeye rastlamak mümkün.
Diğer
taraftan, tabii ki savunma hakkı kutsaldır. Eminim Sayın
Demirtaşın savunmasına ilişkin, iddianamesine ilişkin
belgeler, bilgiler avukatlarına intikal ettirilmiştir. Kendisinin de
okuma ve takip etme hakkı vardır. Buna ilişkin eğer
sınırlandırmalar varsa bunların muhakkak şikâyet
edilmesi ve savunma hakkının kutsallığı çerçevesinde
gerekenin yapılmasını şahsen biz de gözetiriz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Ya, kime şikâyet edecek kime, kime?
GARO
PAYLAN (İstanbul) Marslılara mı yapacak?
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) İdare size bağlı, talimat
verin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
28.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Parlamentonun 9 üyesinin hâlâ hapiste
tutulduğuna, hukuka uygun bir yargılama
yapılmadığına ve HDP milletvekilleri olarak hapisteki
arkadaşlarını ziyaret etmelerinin engellendiğine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Doğrusu
hatibimizin, milletvekilimizin açıklamaları oldukça sarihti yani
somut verilerle somut olayı net anlattı yani
tartışılacak bir mesele yok. Eğer siyasi
eleştirilerden söz edeceksek bir siyasi parti liderinin, liderlerinden
birinin, muhalefet partisi liderlerinden birinin sadece yapmış
olduğu konuşmalar sebebiyle bugün hapiste tutulmasını tartışalım.
Şu anda bu Parlamentonun 9 üyesi hâlâ hapiste tutuluyor ve savunma
hakkının adil bir şekilde yerine getirilmesi bir yana bir
yıldan fazla bir süre mahkeme karşısına
çıkarılmadı, SEGBİS sistemiyle ifade vermesi için Adalet
Bakanlığının yazısı ortaya çıktı ve
defalarca sormamıza rağmen bu konuda bir açıklama
yapılmadı. Yani gerçekten ortada hukuka uyarlı, hukuka uygun ne
bir yargılama ne bir savunma hakkı verilmesi ne de cezaevinde tutulma
koşulları vardır. Bu konuda bizim itirazımız tam da
hukuka uymak noktasındadır. Biz, bu yargılamaların hukukla
hiçbir illiyetinin olmadığını, tümüyle siyasi bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Lütfen, çok önemli.
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Danış
Beştaş.
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, yani olayın
vahameti o kadar büyük ki sekiz yıl eş genel başkanlık
yapmış bir şahsiyetten söz ediyoruz, şu anda hapiste -4
Kasımdan bu yana- ve biz iddianamesinin hepsini biliyoruz. Dün
yaptığı savunmada dediği gibi, haftada iki saat bilgisayar kullanma
hakkı veriliyor. Haftada iki saatle nasıl savunma
hazırlanır? Yani dört buçuk yıl
Okuyamıyorum. diyor.
Bunun karşı çıkılacak bir boyutu yok, Meclistir
Adalet
Bakanı bizi duyuyor, buna yanıt versin.
Son
olarak da şunu söyleyeyim: Biz milletvekilleri olarak hapisteki
milletvekili arkadaşlarımızı ziyaret edemiyoruz, ziyaret
etmemiz engelleniyor ve üstüne üstlük iktidar partisinin yetkilileri
çıkıp diyor ki: CHPden 17 kişi gitti, HDPden 7 kişi
gitti. Biz de bütün Türkiyeye söylüyoruz: Bizim gidişimiz engelleniyor,
gitmeyen biz değiliz, engelleniyoruz. Bu da büyük bir haksızlık,
hukuksuzluk ve adaletsizliktir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
konuşmacı, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Utku
Çakırözer.
Buyurun
Sayın Çakırözer.(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bizleri televizyonlarından izleyen değerli
yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir
kez daha, Maltepe Cezaevinde 303 gündür özgürlüğünden mahrum olan
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğluna özgürlük dileğimizi,
diğer tutuklu milletvekili arkadaşlarımıza da tutuksuz
yargılama çağrımızı yinelemek istiyorum.
Bugün
tarımımızı ve vefakâr, cefakâr Anadolu çiftçimizi
yakından ilgilendiren bir kanunu görüşmekteyiz. Bu kanun neler
getiriyor? Bu kanunla çiftçilerimizin demokratik birlikteliği olan, bugüne
kadar hiçbir zarar etmeden çalışan 378 sulama birliğimiz
lağvedilecek yani 1,5 milyon çiftçimizin üyesi olduğu birlikler.
Aileleriyle birlikte milyonlarca yurttaşımız bu kanundan
etkilenecek. Önce Devlet Su İşlerine, belediyelere devredilecek;
sonra da özel sektörün eline geçecek. Yaşam kaynağımız
sularımız önce siyasete, sonra ticarete alet edilecek.
Değerli
arkadaşlarım, sulama birliklerini yok etmenin ne tür olumsuz sonuçlar
yaratacağını biz Seyitgazi ilçemizde, Eskişehirimizde
yaşadık, hâlâ da yaşıyoruz. Battalgazi Sulama
Birliğimiz vardı, Türkiyenin örnek sulama birliğiydi, devletten
bir kuruş yardım almazdı, borcu yoktu, hatta devlete para
ödemekteydi; başında, seçilmiş başkanı,
Doğançayırlı çiftçi kardeşimiz Hayati Uğur ve yine
çiftçilerin kendi seçtikleri meclis vardı. Onların elinden bu birlik
usulsüz biçimde alındı. 3 kez aldılar, her seferinde Hayati
kardeşimiz yargı kararlarıyla döndü; dördüncü seferde artık
birliği feshettiler, AKPli belediyeye devrettiler. Şimdi, gidin,
sorun Seyitgaziye; çiftçi memnun mu hâlinden. Çiftçi su alamıyor
değerli arkadaşlarım, su alamıyor. Bu yıl mahsul
ekmeyin. diye kahvehanelere yazı asmışlar, köy hoparlörlerinden
anons yapıyorlar her gün Sakın ekim yapmayın. diye. Sulama
birliği varken 1996dan beri her sene yeten ve artan bu Allahın suyu
şimdi ne hikmetse artık yetmez olmuş. Kanallar bakımsız;
çiftçi sulama yapamıyor, tarlasını kullanamıyor, borcunu
ödeyemiyor, köyden kente göç etmek zorunda kalıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı hayata geçerse çiftçimiz
bugüne kadar kullanmakta olduğu suya çok yüksek bedeller ödemek zorunda
bırakılacak, ödeyemez ise aldığı tarım
desteğinden su parası otomatik tahsil edilecek. Tahsildar ise devlet
olacak. Tahsil edilemezse icraya verilecek. Ayrıca, sulama tesislerinden
yararlanma hakkı siyasi ayrımcılığa tabi tutulacak.
Zaten çiftçi perişan. Çiftçiye kanunen vermek zorunda olduğunuz yüzde
1lik desteği dahi vermiyorsunuz. On yılda toplam 100 milyar lira
borcunuz var çiftçiye. Üstüne üstlük mazot fiyatı aldı
başını, gidiyor; gübre öyle, ilaç öyle. Her şeye
rağmen üreten çiftçimize son darbeyi ithalatla vuruyorsunuz; buğday
ithal, saman ithal, hayvan ithal. Çiftçimizin ürettiği arpa, buğday
ve beslediği hayvan ise para etmez oluyor. Şimdi hepsinin üstüne bu
çiftçinin sırtına bir de özelleşen suyun bedelini
yükleyeceksiniz. Çiftçiyi artık tarımdan çekilmeye zorluyorsunuz.
Çiftçi tarımdan çekilecek; işin özü budur. Bu hatanın kaybedeni
sadece çiftçimiz olmayacak; daha az tarım yapılacak, daha az ürün
alınacak. Aslında, siz, biz, hepimiz, tüm Türkiye kaybedecek
değerli arkadaşlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısının ormanlarla ilgili
maddeleri de son derece ürkütücüdür; orman kıyımına neden
olacaktır. Bakın, şöyle bir ifade var 19uncu maddede: Bilim ve
fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar
görülmeyen yerler diyor. Ne olacak? Bakanlar Kurulunca orman
sınırları dışına çıkarılarak
satılacak. Değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir hukuki kavram yok: Bilim ve fen bakımından orman
olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen yerler...
Ayrıca,
kanun değişikliğinde taşlık, kayalık, verimsiz ve
fiilen orman vasfı taşımayan alanlardan bahsediliyor. Bunlar da
yine yağmaya, konuta, sanayiye, madenciliğe açılacak olan
yerler. Bilmeyenlerimiz olabilir, bu orman içi açıklıklar
aslında orman ekosistemlerinin parçası; onları
zenginleştiren, biyolojik çeşitliliği artıran alanlar.
Şimdi bu alanların yağmalanmasının önü
açıldığında sonu orman alanlarının daralması
olacaktır. Sahillerdeki ve ormanların içindeki kayalık
alanların yağmasının önü açılacaktır.
Yine
bu tasarıyla orman alanlarında toprak üstünün yanı sıra
toprak altı da kullanıma açılmakta, yer altında depolama
tesisleri kurulmasına izin verilmektedir, hem de hiçbir
kısıtlama olmaksızın bunun önü açılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, ormanlar yerleriyle birlikte ormanlardır yani
ormanın asli unsurlarından biri ormanı oluşturan
ağaçların üzerinde bulunduğu topraktır. O toprağı
ormandan, o ormanı da üzerinde bulunduğu topraktan
ayıramazsınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkanım, bitirmeme izin verir
misiniz?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çakırözer.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) Teşekkür ederim.
Orman
altı topraklarda yapılacak her türlü depolama tesisi ekosisteme hiç
şüphesiz zarar verir. Bu madde, başta nükleer santraller olmak üzere
çeşitli zehirli atıkların ormanların altına depolanması
riskini beraberinde getirmekte. Bunun olmayacağının hiçbir
güvencesi yoktur. Ayrıca bu depolamadan su kaynaklarımız da
olumsuz etkilenecektir. Hem ormanlar su üretemeyecek hem de depolamadan
kaynaklı suya sızmalar olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu saydıklarım dâhil bu kanun
tasarısıyla getirilen düzenlemeler, değişikliklerle
çiftçiye zarar veriyorsunuz; doğaya, ormana zarar veriyorsunuz, ekosistemi
bozarak içindeki canlılara zarar veriyorsunuz, orman içindeki yer üstü ve
yer altı sularına zarar veriyorsunuz, orman
yıkımlarının önünü açıp
hızlandırıyorsunuz. Çiftçinin, besicinin, ormancının
yararına tek bir madde yok. Hem kendimizin hem de gelecek
kuşakların yeşil, sağlıklı bir doğada
yaşayabilmesi için bu acımasız kanundan vazgeçelim.
Yarın
gece kutlayacağımız Miraç Kandilimizin ülkemize ve tüm dünyaya
kardeşlik ve huzur getirmesini dileyerek yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakırözer.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde konuşmacı Mersin
Milletvekilimiz Sayın Baki Şimşek.
Buyurun
Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; orman kadastrosu yapılmayan
veya orman kadastrosu yapılıp da orman sınırları
dışında bırakılan ama üzerine erozyon veya
ağaçlandırmayla ilgili çalışmalar sırasında vatandaşın
tapulu yerlerine ağaç ekimi sonucu oluşan problemlerin çözümü
maksadıyla bu alanların karşılığında o
bölgede bulunan 2/B arazilerinden veya hazine arazilerinden bu
vatandaşın ikna edilerek bu vatandaşa
karşılığında yer verilmesiyle ilgili bir tasarı.
Tasarının bu yönüne elbette olumlu bakmaktayız. Yalnız
şimdi ben buradan soruyorum Orman Bakanlığının
değerli bürokratlarına: Bu vatandaş orman işletme
müdürlüklerine başvuru yapsa Ben tapulu kesim yapacağım,
üzerindeki ağaçları kestireceğim. dese acaba ne cevap verebileceksiniz,
buna verebileceğiniz bir cevap var mı? Madem burası orman
dışında, orman sınırları
dışarısında, üzerinde de ağaçlar var ama orman
değil, ben tapulu kesim yapacağım. dese buna
verebileceğiniz bir cevap var mı acaba?
Bu
yasayla beraber tabii, ormanla ilgili, hazine arazileriyle ilgili çok
sayıda problemle karşı karşıya gelmekteyiz.
Vatandaşlar 2/B arazileriyle ilgili birçok bölgede konulan fiyatlardan
şikâyetçiler. Yani biz bu sorunları her gün burada konuşuyoruz
ama çözüme dönük adımlar maalesef atılmıyor. Seçim bölgem olan
Erdemlide sahilden 30-40 kilometre, 50 kilometre yukarıdaki köylerde
metrekaresine 50 lira fiyat konuyor. Köyde yaşayan bir insanın
metrekaresi 50 lira yazılan bir araziyi satın alma şansı
yok, araya simsarlar giriyor, Madem sen burayı alamayacaksın,
hakkını devret. diyor, büyük şirketler, büyük firmalar
geliyorlar, vatandaşın elindeki arazileri alıyorlar ve küçük
çiftçiyi bu arada tüketiyoruz.
Sayın
Bakanım, bu yasalar çıkarken keşke masa başında
çıkarmasak, bu yasaları çıkarmadan önce gidip köylüyle
konuşsak; çiftçiyle konuşsak; hayvancılıkla ilgili bir yasa
çıkarıyorsak gidip çobanla, Yörükle, hayvancılıkla
uğraşan insanlarla konuşsak mutlaka daha doğru sonuçlar
ortaya çıkacaktır.
Şimdi,
tarım arazileriyle ilgili herkes şunu söylüyor seçim dönemleri
gidildiği zaman: İllaki bu arazileri çiftçiye vereceğiz,
köylüye vereceğiz. Ama bugün köylü burayı işgal etmiş,
ekiyor, dikiyor yalnız hazineye müracaat ettiği zaman Ben
burayı ihale yoluyla satacağım. diyor. Şimdi, ihale
yoluyla satılan bir yere o köyden olmayan, parası olan başka bir
vatandaş gelecek, o köydeki sosyal dokuya da zarar verecek, oradaki
insanlar birbirine düşecek, birinin elindeki malı başka bir
vatandaş satın alacak. Bununla ilgili, şartsız ve süresiz
olarak üzerinde işgal bulunan şahıslara hazine arazilerinin
bedeli komisyon tarafından konularak mutlaka satışının
yapılması lazım yoksa bu belirsizlik yıllar boyu sürer. Ne
Millî Emlak bu konuyu çözebilir ne Orman Bakanlığı çözebilir;
hiç kimsenin bu sorunu çözme şansı yok, yıllarca bu
sorunları konuşmaya devam ederiz. İmar rantı olmayan
Yani
şimdi, İstanbulda boğazlarda veya Antalyada, Mersinde, Egede
imar rantı olan araziler var. Elbette imar rantı olan arazilerin
birilerine peşkeş çekilmesi doğru bir düşünce değil.
Ama imar rantı olmayan bölgelerde tarım arazisi olarak
kullanılan veya köylerdeki vatandaşın başını
sokabileceği bir ev yaptığı küçük hazine arazilerini
işgal edenlere veya üzerine bina yapanlara direkt
satışının yapılabilmesinin önü
açılmalıdır. Buna herhangi bir kısıtlama, tarih
konulmamalıdır. Bu yetkiler de mutlaka iller bazında
defterdarlıklara verilmelidir. Bunun Ankara bürokrasisi devre
dışı bırakılmalıdır. Yoksa burada komisyon
kurulacak, fiyat konacak, Ankaraya yazılacak. Ankara'da Milli Emlak Genel
Müdürlüğünde benim seçim bölgemde ilgili yıllardır bekleyen
dosyalar var. Sorduğumuz zaman Burasında şu problem var, ona
müfettiş gitti, buna başka bir şey gidecek. Bu sorunlar bu
mantıkla çözülmez. Yine önümüzdeki her seçim döneminde siyasetçiler gider,
seçim bölgesine söz verirler Biz bu sorunları çözeceğiz. derler,
Vatandaşın tapusunu vereceğiz. derler ama bugünler gelir geçer
ve hiç kimse tapusunu alamaz, biz bu sorunları konuşmaya devam
ederiz.
Yine,
son olarak da seçim bölgemde yaşanan başka bir problemi -Sayın
Bakanım, Kalkınma Bakanımız da burada- sizlere aktarmak
istiyorum. Pamukluk Barajı'yla ilgili sel felaketi yaşandı tünel
kapaklarına vanaların takılmaması sebebiyle. Burada çok
sayıda, yüzlerce dönüm arazi sular altında kaldı. İnsanların
ürün zararı İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından gönderilen
heyetlerce -Sayın Bakanım bizi dinlemiyor ama Kalkınma
Bakanımız burada, sağ olsun o dinliyor- tespit edildi.
Yalnız vatandaşların zararı sadece ürünle ilgili
değil. Adamın bahçesi kökünden söküldü veya tünelden çıkan su
yüzlerce dönüm arazinin üzerine binlerce ton hafriyat getirdi. Yani insanlar
şimdi mahkemeden tespit yaptırıyorlar, bunların tespitine
göre dava açacaklar. Bu insanlar zaten fakir fukara insanlar. Benim kendi köyüm
burası, burada herkesin 10 dönüm, 20 dönüm arazisi var. Bu insanları
mahkemelere mecbur etmeyin, anında zarar tespitini yaparak köylünün
zararı ne kadarsa bunu telafi edin. Burada Cenab-ı Allah korudu, bu
afette 30a yakın insan ölebilirdi. Tünelin 2 kilometre içerisinde sele
yakalanıyorlar ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şimşek.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla)
10 işçi kepçenin bomuna binerek 4 metre
kaldırıyorlar ve -4,80 genişliğindeki tünelin içerisi 4
metre suyla doluyor- 2 kilometre kepçenin bomunda geliyorlar. Son 200 metrede
kepçe de istop ediyor, insanlar kepçenin üzerinde o şekilde mahsur
kalıyorlar ama tünelden gelen suyun şiddetiyle kepçeyle beraber
bunlar tünelin dışına atılıyorlar ve 10 insan burada
-Cenab-ı Allah koruyor- burnu bile kanamadan kurtuluyor.
Şimdi,
ben buradan soruyorum: Burada iş güvenliği nerede? Burada alınan
tedbirler nerede? Allah aşkına, Almanyada böyle bir kaza olur mu?
Fransada böyle bir kaza olur mu? Yani bir tünel inşaatında böyle bir
tedbirsizlik olabilir mi? Tünelin kapağı açık, mart-nisan
ayı Mersinde her zaman sel gelmesi beklenen aylar ve tünelin
kapağından giren su 10 insanın neredeyse ölümüne sebebiyet
verecek. Mucizevi şekilde saniyelerle bu insanlar kurtuluyor.
Şimdi
yaralar sarılmaya çalışılıyor. Sayın genel müdür
yardımcımız devreye girdi; burada su altında kalan
pompaların, içme suyu şebekelerinin tamiratıyla ilgili talimatlar
verildi ama insanların maddi kayıplarıyla ilgili de gerekli
tedbirlerin alınmasını ve zararın en kısa zamanda
telafi edilmesini bekliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
18inci
maddeye bağlı ek madde 15i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Ek 15inci madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 18inci maddeye bağlı ek madde 16 üzerinde üç adet
önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesiyle 6831 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde
16nın tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Van Bitlis
Behçet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Dirayet
Dilan Taşdemir
Adıyaman Batman Ağrı
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Erkan
Aydın Ömer
Fethi Gürer
Bartın Bursa Niğde
Ali
Akyıldız Dursun
Çiçek Orhan
Sarıbal
Sivas
İstanbul Bursa
Kamil
Okyay Sındır Hilmi
Yarayıcı Okan
Gaytancıoğlu
İzmir Hatay Edirne
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Fahrettin
Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Mevlüt
Karakaya
Kahramanmaraş
Hatay Adana
Muharrem
Varlı Baki
Şimşek
Adana Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
İlk söz, Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Behçet
Yıldırıma aittir.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 548 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 18inci maddesi üzerine
grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İki
gündür HDP lideri Sayın Selahattin Demirtaşın Sincanda görülen
davalarına katılıyoruz, duruşmalarına
katılıyoruz. Öyle savunmalar yapıyor ki -keşke yaygın
medya verse- herkesin çıkaracağı dersler olmalı. Kendisine
yöneltilen suçlamalara o kadar net yanıtlar veriyor ki etkilenmemek elde
değil. Kendisiyle HDP olarak gurur duyuyoruz; halkın gönlünde gün
geçtikçe yüceldiğini görüyoruz. En kısa zamanda
halkımızın arasına katılacağını
umuyoruz.
Kendisinin
yine bu konuyla, ormanla ilgili bir sözü vardı, hiç unutmam: AKP ormana
bakınca aklına yalnızca odun geliyor. Bence bu görüşünüzü
değiştirin. Orman gelecektir, orman sağlıktır, orman
hayattır diyorum.
Mecliste
şu ana kadar, insan istihdam edecek diye iş dünyasına, zengine,
sermayeye teşvik üstüne teşvik getiriyorsunuz ancak kendi çiftçinizi
ırgatlığa mahkûm ediyorsunuz. Çiftçi bitmiş durumda,
maliyeti sattığı fiyatı geçmiş durumda; üretemez
duruma gelmiştir. Tarım bitirilmiş; AKP iktidarı döneminde
çiftçiler hiçbir şekilde gün yüzü görmemiştir, hiçbir zaman ciddi bir
gelir elde edememiştir. Ancak masrafını çıkarsa bile çiftçi
kendi toprağından üretmekten vazgeçmedi, kendi toprağına
bütün bu olumsuz koşullara rağmen sahip çıktı. Ancak siz o
çiftçinin, yerel üreticinin toprak sahibi olmasını çok gördünüz,
yasal kılıfı hazırlayarak açıkça o toprağa göz
diktiniz. O toprağı köylüden, çiftçiden alıp zengine,
şirketlere vermeye çalışıyorsunuz. Bu, açıkça fakirden
alıp zengine vermektir.
Çiftçinin
elektriğini kesiyorsunuz, çiftçinin suyunu kesiyorsunuz, sanırım
bu da yetmedi, şimdi de tasarıyla çiftçinin toprağına el
koyuyorsunuz. Liberal ekonomilerde mülkiyet hakkı kutsallık
derecesinde korunur ancak söz konusu çiftçi, üretici olunca o kutsal
saydığınız mülkiyet hakkını bile ihlal
ediyorsunuz. Açıkça çiftçinin, küçük üreticinin toprağını
sermaye şirketlerine peşkeş çekmenin altyapısını
hazırlıyorsunuz. Her şeyi özelleştirdiniz, her şeyi
sattınız, yetmedi şimdi de ülkenin toprağını,
havasını, suyunu, dağını, taşını
satıyorsunuz. Kamunun yararına değil, birkaç özel şirkete
yol yapıyorsunuz. İnsanlar üretebilecek bir toprak parçası
bulamayacak. İnsanlar gölgesinde oturabileceği bir ağaç
bulamayacak. İnsanlar bırakın sulu tarımı, içecek su
bulamayacak. İnsanları bıraktım, kayalık alanları
bile satarak tüm canlılara, ekosisteme zarar veriyorsunuz. Hani siz yerli
ve millîydiniz?
Bugüne
kadar getirdiğiniz teşvik yasalarıyla, tasarılarıyla
milyarlarca dolar sermaye şirketlerine âdeta
bağışlanırken, bu alanlar her yıl talana
açılırken üreticinin, emekçinin mağduriyetini giderecek, bu
üreticiyi destekleyecek bir uygulama
içerisine girdiniz mi? Hayır, girmediniz, tam tersi uygulamalara yol
verdiniz. Nerede yoksulu, çoğunluğu ilgilendiren bir üretim alanı
varsa orayı ya sattınız ya da üretimini engellediniz. Bunun
doğal sonucu olarak büyüme rakamlarımız geniş
çoğunluğa küçülme rakamı olarak döndü. Üretemeyen, kazanamayan
bir toplumun altyapısını hazırladınız. Türkiye'de
en zengin yüzde 1 ile en yoksul yüzde 50 arasında gelir makası
özellikle 2007 yılından sonra gittikçe açılmaktadır.
Ekonomi batmış, dolar almış başını gidiyor,
mazot, benzin her gün zamlanıyor. Hükûmetin savaş ekonomisinde
vatanın bekası için değil kendi bekasını korumak için
paraya ihtiyacı var. Bunu da şimdi köylünün toprağını,
ormanını, suyunu satarak yapmaya çalışıyor. Çiftçiyi,
geçimlik üretimleri devre dışı bırakacak, topraklara el
koyacak, toplulaştıracak, endüstriyel tarımı öne alan bu
düzenlemelerle ürünler GDOlu, genetiği değiştirilmiş
ürünler olarak önümüze gelecektir. Beş yıl, on yıl sonra küçük
üreticinin, çiftçinin ürettiği ürünleri değil şirketlerin
ürettiği zehri tüketeceğiz. İnsanlar bugün sadece
toprağından oluyor ancak inanın bana yarın tüm ülke
canından olacak. Sadece insanların üretim alanları değil,
kamunun malı değil, elden gidecek olan her şeyin başı
dediğimiz halkın sağlığıdır.
Siz
bu yasalarınızla kamunun tüm üretim ve yaşam alanına el
koyuyor, birkaç şirkete dağıtıyorsunuz. Ancak
doğanın yasaları ekosisteme verdiğiniz zararın
bedelini size çok ağır ödetecektir ama ne yazık ki bunun
bedelini siz değil tüm toplum, tüm canlılar ödemek zorunda
kalacaktır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Diğer
söz sahibi, Bursa Milletvekilimiz Sayın Orhan Sarıbal.
Buyurun
Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasanın
169 ve 170inci maddelerine aykırı bir düzenleme getiriliyor.
Açık bir şekilde Ormanlar amaç dışı
kullanılamaz. diyor ilgili yasa; yine başka bir şey daha
söylüyor Ormanlar daraltılamaz. diyor.
Bugüne
kadar Bakanın hep iyi niyetli olduğunu düşünmeye
çalıştım ısrarla ama artık bu tasarıdan sonra
Bakanın iyi niyetli olmadığını çok net bir
şekilde bu Meclisten söylemek isterim çünkü elimde çok bariz, çok net
gerekçeler var.
Değerli
milletvekilleri, çıkarılmak istenen tasarı aynen şöyledir:
Kum, taş, kayalık, çakıl, orman vasfını yitirmiş
yerlerde yerleşim alanları varsa onları genişletmek ya da
yeni yerleşim alanları oluşturmak.
Değerli
arkadaşlar, dünyada bilim, fen açısından Orman niteliğini
yitirmiştir. diye bir kavram yoktur. Her zaman olduğu gibi, AKP yine
bu gökyüzü altında kendi modelini yaratmaya çalışıyor,
bilimle, akılla, mantıkla alay geçiyor. Böyle bir tanımlama
dünya literatüründe yok, olması da mümkün değil. Neden? Çünkü orman
dediğiniz şey, bir ekosistemdir, içinde 20 metrelik, 30 metrelik
ağaç da vardır, elbette boş alanlar da vardır. Faunası,
florası yani bitki çeşitliliği, hayvan varlığı,
bunların hepsi bir bütündür, içinde bir canlı hayat vardır ama
ne yazık ki siyasal iktidar, canlının olduğu her yere
düşman. Ormanın en güzel yeri olan toplanma alanlarına,
hayvanların, faunanın, floranın özellikle canlıların
toplanacakları açık alanlara Buralarda orman olmuyor, onun için
buraları ben imara açacağım." diyor. Merak şu: Orman
tanımı içerisinde bu alanların tümü var ve orman dışına
çıkarılamaz, bu mümkün değil.
Bakın,
dünyada çok yoğun ve sık orman olan bölgelerde kesim
yapılır, o kesim yerleri açılır, oralarda hayvanların
buluşması, birikmesi, toplanması sağlanır. Biz ne
yapıyoruz? O faunanın, o ekolojinin ortak bir alanı olan o
bölgeyi oradan kaldırıp rezidanslara, yandaşlara, Hükûmete
sıcak para olsun diye aktarıyoruz. Hani şu fen ve bilim
açısından orman vasfını yitirmiş arazilerin
ormanlıktan çıkarılması var ya...
Bakın
değerli arkadaşlar, burası 2004 yılında Orman
Bakanlığı tarafından çam fıstığı olarak
inşa edilmiş 1.100 dönüm olan bir yer, Bursa Mustafakemalpaşa
Yalıntaş bölgesi. Yine aynı Bakanlıktan -orada bürokratlar
oturuyor, muhtemelen orman mühendisleri de vardır- elbette buna onay
verenlerden ciddi anlamda şikâyetçi olduğumu ve onların
cumhuriyet tarihine ve insanlık tarihine bir kara leke olarak
kalacaklarını burada ifade ederek bu 8 yaşındaki çam
ormanını devlet, Orman Bakanlığı kendi mühendisleri ve
bir komisyon aracılığıyla orman vasfından
çıkarıp orada 404 villa yapılması için olanak
sağlıyor. Defalarca Bakana tekrar ettim, bütün bilgileri ve
dosyayı gönderdim, tek tek üzerinde ısrarla durdum. Tekrarın
gücüne inanarak sürekli tekrar ediyorum çünkü bu taş, kum, çakıl,
kayalık adı altında nitelendirilmiş, sözüm ona Orman vasfını
yitirdi. dediği alanların da aşağı yukarı olacağı
hâl bu değerli arkadaşlar. Ve evet, orada TOKİ, AKP belediyesi,
AKP milletvekilleri ve AKPli Orman Bakanı tarafından tamamen ranta,
talana, bir grup sermayeye 404 villa olarak aktarılmış bir yer.
Sayın
Bakanım, neyine inanacağız, neyine güveneceğiz? Belli ki
bürokratları da belli ki mühendisleri de sonuna kadar teslim
almışsınız. Elbette buna rızalık göstermiyoruz.
Bir
de şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakan, siz ağaç dikmeyle
ormanı karıştırıyorsunuz. Eğer siz ormanla
ağaç dikme arasındaki o farkı bilmiyorsanız, lütfen gelin
bunu birlikte tartışalım. Neden?
Değerli
arkadaşlar, orman dediğiniz şey yüzyıllarla oluşur;
kardeşlik içerisinde, barış içerisinde. Elbette biliyorum; biz
ormana bakınca yeşili görüyoruz, biz ormana bakınca
kardeşliği görüyoruz, biz ormana bakınca Nazımın
dostluğunu görüyoruz. Elbette siz ormana bakınca yeşil
doların rengini görüyorsunuz, itiraz yok, bunu biliyoruz zaten. Ama mesele
şu: O iki yüz yıl, üç yüz yıl üzerinden oluşan orman, su
rezervimizdir bizim; canlıdır, canlılıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) - Sayın Başkanım bir dakika alabilir miyim
sizden.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sarıbal.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Çok teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın
Başkan.
Bir
canlılığı ifade eder. Ama sizin poşetlerle
diktiğiniz, yol kenarlarına diktiğiniz ağaçlarla üç yüz
yıllık, iki yüz yıllık, beş yüz yıllık
ormanlar arasında fark vardır. Nedir fark? Söyler misiniz, hangi
ormanı bugüne kadar suladınız? Hangi ormana gübre
attınız mesela? Hangi ormanı budamaya gittiniz? Onlar kendini
budar, kendi gübresini yapar, kendi yağışını
alır, kendini besler. Ama sizin yol kenarlarına diktiğiniz, hem
ağaç üzerinden rant hâline getirdiğiniz karayolları hem
ağaç üzerinden kâr ve rant üzerinden baktığınız her
yerde, bir de onların bakımı için bir yıl boyunca
milyonlarca lira para harcıyorsunuz. Ağaçları getiriyorsunuz,
sulamak zorunda kalıyorsunuz, budamak zorunda kalıyorsunuz, ilaçlamak
zorunda kalıyorsunuz.
Sayın
Bakanım, ağaç dikmek ile ormanı karıştırmayalım.
Ormanları ellemeyelim, ormanları katletmeyelim. Ormanlar bu
dünyanın en önemli fauna, flora ve ekolojik yapılardır. Orman
yoksa hayat yoktur, orman yoksa insanlık yoktur, orman yoksa elbette
insanlığın sonu gelecek demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) - Buradan dün bir arkadaşımız söyledi ama
tekrarda yarar var. Kızılderilinin söylediği gibi: Ormanda son
ağaç kesildiğinde, nehirde son balık öldüğünde beyaz adam
paranın yenmeyeceğini anlayacaktır.
Bir
ormanda kardeşçe yaşamayı becerebilmeliyiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbal.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakanım, şimdi mi cevap vereceksiniz, önerge
işlemlerini tamamlayalım mı? Hepsine beraber mi verirsiniz?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Siz
nasıl derseniz.
BAŞKAN
Önerge işlemlerini tamamlayalım, sonra cevap
hakkınızı kullanırsınız.
Evet,
aynı mahiyetteki diğer önerge sahibi Mersin Milletvekilimiz
Sayın Baki Şimşek.
Buyurun
Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığınca, bilim
ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar
görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan
yerler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde
yerleşim yeri bulunan -buraya dikkatinizi çekiyorum- ya da yerleşim
yeri oluşturulması uygun olan kayalık, verimsiz ve fiilen orman
vasfı taşımayan alanların Orman ve Su İşleri
Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla
orman dışına çıkarılması...
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu madde tasarıdan bütün milletvekillerinin
desteğiyle çıkarılması gereken bir madde. Bu
tasarının en önemli maddesi bu. Üzerinde yerleşim yeri bulunan
alanların bir nebze olsun iyi araştırılıp yine
Bakanlar Kuruluna değil, bu yetkinin yüce Meclise verilmesi lazım,
burada tartışılarak. Ama üzerinde yerleşim yeri bulunmayan
bir yerin yerleşime açılması kabul edilebilecek bir şey
değildir, bunu hiç kimsenin makul bulması mümkün değildir. Bu
Meclis bütün siyasi partilerin uzlaşmasıyla, İstanbul Şile
örneğinde olduğu gibi
Şilede üzerinde yüz elli, iki yüz
yıllık binaların bulunduğu köylerimizde orman
sınırları içerisinde kalan araziler Mecliste bütün partilerin
vermiş olduğu destekle yeri belirtilerek, koordinatları
belirtilerek orman dışına çıkarıldı ve oradaki
köylülerin problemi çözüldü. Gelin, bu tasarıda yine aynı
şekilde -üzerinde sadece yerleşim yeri bulunan yerlerle ilgili
diyorum- bununla ilgili yetki Meclise verilsin. Bakanlar Kuruluna verilecek bir
yetkiyi asla kabul etmiyoruz. Bakanlar Kurulu bunu bugün iyi niyetli düşünebilir,
yarın birileri bunu art niyetli düşünebilir. Deniz sahillerindeki
taşlık, kayalık, makilik alanlara Buralar nasılsa
verimsiz, orman dışına çıkaralım, burayı
yerleşime açalım. diye yaklaşabilir ve Türkiye'nin
ormanları, geleceğimiz kirli emellere alet edilebilir. Onun için,
bütün Meclisin bu tasarıya karşı çıkması gerekiyor.
Problem
olan yerler yok mu? Var. Erdemli Arpaçbahşişte 1.670 dönüm arazi
Erzincandaki Başbağlar katliamından sonra
Başbağlarlı köylülere tahsis ediliyor.
Başbağlarlı köylüler de Erdemli Arpaçbahşiş beldesine
gelip yerleşmeyi -kendileri yeri gelip görüyorlar- uygun bulmuyorlar, daha
sonra gidiyorlar, Bursaya yerleşiyorlar. Buranın içerisinde, 1.670
dönümün içerisinde şu anda 400, 500e yakın konut var yetmiş,
seksen yıllık; üzerinde limon bahçeleri var, orman vasfı yok.
Şimdi, bu tip yerler Mecliste tartışılarak, komisyonda
tartışılarak ele alınabilir, bu değerlendirilebilir.
Türkiye'nin birçok yerinde yine ormanla ilgili buna benzer sıkıntılar
var.
Yine,
Erdemlinin Üçtepe köyünde, burada 2007 yılında vatandaşlara
tapu veriliyor, vatandaşlar tapularını alıyorlar,
kadastrodan sonra üzerine sera yapıyorlar, ev yapıyorlar, bahçe
yapıyorlar. Daha sonra Hazine dava açıyor, dava sonraki yıllarda
neticeleniyor ve vatandaş tapulu yerini kaybediyor. Şu anda da Hazine
diyor ki: Burası benim. Ben burayı ihale yoluyla
satacağım. Üzerinde vatandaşın serası var, üzerinde
vatandaşın bahçesi var. Orman Bakanlığı orman
içerisinde bulunan yerleri çıkartıp imara açacağına, ranta
açacağına, gelsin, vatandaşın bu tip sorunlarıyla
uğraşsın. Hazine arazilerinin vatandaşa
Milliyetçi Hareket
Partisinin seçim beyannamesinde var; Tarım amaçlı olan arazilerin
tamamını köylü vatandaşa, orman köylüsüne bedava vereceğiz
diye Milliyetçi Hareket Partisinin seçim vaadinde var. Burada herhangi bir imar
rantı yok, başka türlü bir rant yok. Köylü burayı ekecek,
dikecek -zaten ekip diktiği, babasından, dedesinden kalan yerler,
yıllardır kullandığı yerler- ve ekonomiye bir katkı
sağlayacak. Ama maalesef, Bakanlık bunların hepsine para gözüyle
bakıyor, başka bir gözle bakmıyor. Ondan sonra da diyorlar ki:
Biz tarıma bu kadar yatırım yaptık, ormanları bu
kadar çoğalttık, tarım bu kadar kalkındı. Ama
köylerde yaşayan nüfus AK PARTİ iktidarı döneminde yüzde
40lardan yüzde 20lere düştü bugün. Önümüzdeki yıllarda bu oran daha
da aşağılara çekilecek. Gelin, insanların köye geri
dönüşünü hızlandıracak tedbirler alalım, köylünün
kalkınabileceği tedbirler alalım; köyde yaşayan insanlara,
orman köylülerine destek olalım. Yoksa bu mantıkla gittiğimiz
zaman Türkiye üreten bir ülke olmaktan çıkacak. Tüketici bir toplum olduk,
tüketim toplumu olduk.
Bu
konularda tekrar bu tasarının gözden geçirilmesini, bu
yanlışlıklara bir an önce son verilmesini ben talep ediyorum.
Yine
benzer bir şekilde, İstanbul Pendik Çınardereden gelen
vatandaşlarımız gelip Mecliste bütün siyasi parti
gruplarını ziyaret ettiler. Her seçim dönemi bütün siyasi partilerin
belediye başkan adayları bu sorunu çözeceğine gidip söz vermiş
-şu anda Mecliste milletvekili olarak bulunan o zamanın belediye
başkanları ve adayları da var ama- vatandaşın sorunu
çözülmemiş. Vatandaşlara tapu tahsis verilmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla)
sonra da tahsis belgeleri iptal
edilmiş.
Gelin,
suni gündemlerle uğraşmayın, orman arazisine göz dikmeyin,
vatandaşın sorununu çözmekle uğraşalım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
18inci
maddeye bağlı ek madde 16yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Bakan, buyurun.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu 18inci
maddenin ek 16ncı maddesiyle alakalı bir açıklamada bulunmak
istiyorum, anlaşılması, kayıt altına
alınması için.
Şimdi,
efendim, buradaki bilim ve fen bakımından orman olarak
muhafazasında yarar görülmeyen tarifini, tamamen Anayasanın
169uncu maddesinden aldık; bir.
İkincisi:
Anayasada biliyorsunuz orman alanları dağıtılamaz hükmü
var. Buradaki arazileri şahıslara vermiyoruz, Millî Emlake
devrediyoruz ama onun karşılığında en az 2 katı
kadar yer alıyoruz ve bunu ağaçlandırmak suretiyle ormana dâhil
ediyoruz.
Bir
kere şunu ifade edeyim: Hükûmetimiz döneminde 1 metrekare dahi hiçbir
şekilde peşkeş çekilmemiştir ve hatta orman alanları,
Hükûmetimiz döneminde 1,5 milyon hektar yani 15 milyon dekar-
artmıştır. Eskiden ormanların tapusu dahi yoktu, şimdi
artık ormanların yüzde 90ının tapusu var. Tapusu olan bir
yeri hiç kimse işgal edemez. Asla işgal ettirmiyoruz.
Buradaki
husus şu: Birtakım problemler var. Esasen teklifler geldi, denildi
ki: Mesela bir yerleşim yerinde sokağın bir tarafı, 31
Aralık 1981 tarihinden önce yapılaşmış, o 2/B
kapsamında orası vatandaşlara satılmış hep
birlikte çıkarılan 2/B Kanunu mucibince. Ama sokağın öbür
tarafı belki altı ay sonra işgal olmuş, burada
yerleşim yerleri var, su verilmiş, elektrik verilmiş, binalar
kurulmuş fakat burasıyla alakalı bir işlem
yapılamıyor; orman vasfı da yok, tamamen şehirleşmiş,
hatta beldeler kurulmuş bu maksatla. Hükûmet hatta bazı kişileri
az önce vekilimizin de ifade ettiği gibi- oraya yerleştirmiş,
altmış-yetmiş senedir oradalar. Bunları tabii ki çözmek
gerekir. Bunun çözüm yolu budur; diyoruz ki biz: Bu alanları biz Millî
Emlake devredelim, Millî Emlak bunun karşılığında bize
en az 2 katı kadar alan versin. Böylece orman alanı daralmasın;
bu bir.
Bunun
ikinci faydası şu: Mesela Gemlikte yaşadık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Müsaade eder misiniz, çok önemli olduğu için
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, biliyorsunuz, şehirler, ormanlık alan taşlık
kayalık da olsa ormana giremiyor, girilmesi mümkün değil, biz de çok
hassasız. Ne oluyor? Şehirler mümbit tarım arazilerine
kayıyor. Hâlbuki orada altyapı problemi var, deprem riski var, pek
çok riskler var. Mümbit zirai araziler elden çıkıyor.
Dolayısıyla biz diyoruz ki bu şekilde, hakikaten bilim ve fen bakımından
orman vasfını kaybetmiş olan alanları Millî Emlake verelim.
Hem depreme dayanıklı, tarım arazilerini kurtaracak, aynı
zamanda büyük bir fayda sağlıyor.
Bir
de şunu söylemek istiyorum: Bu bir kişinin imzasıyla değil,
neticede Bakanlar Kurulu karar verecek Gemlikte olduğu gibi. Bakanlar Kurulu
karar verecek, bunun koordinatları belirlenecek. Ona göre herkese
açık, şeffaf bir şekilde yapılacak. Bunun sözünü veriyoruz.
Burada bir rant söz konusu değildir. Dediğim gibi, belki
altmış, yetmiş senedir problem olan problemlerin çözümü ve
aynı zamanda deprem açısından, altyapı açısından
son derece sağlıklı alanların, şehirlere yakın
alanların da bu şekilde kazanılması, orman olmayan
alanların neticede daha güzel bir şekilde, uygun bir alanda orman
olarak kazanılması. Böylece, hem devlet kazanıyor hem orman
teşkilatı hem millet kazanıyor. Maksadımız budur. Bunu
özellikle arz etmek istiyorum.
Sağ
olun efendim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
Çakırözer, sisteme girmişsiniz, buyurun.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Eskişehirle ilgili bir talebi iletmek
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çakırözer.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Eskişehirde Kanlıpınar Göleti, Şehri
Derya Piknik Alanı ve Fidanlık Tesislerinin durumuna ilişkin
açıklaması
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, sizin bildiğiniz bir husus var. Eskişehirden aradılar
sizi de televizyonda görünce. 23 Ekim 2017 tarihinde Eskişehire geldiniz,
Kanlıpınar Göleti ve Şehri Derya Piknik Alanını 2nci
kez, evet, 2nci kez hizmete açtınız. Aslında orası 2010
yılında, biliyorsunuz, Odunpazarı Belediyemize tahsis
edilmişti. O dönem belediye Adalet ve Kalkınma Partisindeydi, ismi
Şehri Derya Piknik Alanı. Daha sonra, hatırlarsanız, 2015
yılında sözleşme doldu. O dönem belediye başkanı olan
Cumhuriyet Halk Partili Sayın Kazım Kurt -Meclisten de
arkadaşınız aynı zamanda- sizden istedi ama önce bir süre
izin verdiniz, daha sonra geri istediniz. Mahkeme kararı
Aslında
mahkeme yürütmeyi durdurma verdi, daha sonra tekrar mahkeme ve DSİye geri
alındı. Siz o dönem, 23 Ekim 2017de orada o ikinci
açılışı yaparken siz ve bürokratlarınız dediniz
ki: Bu piknik alanı ve gölet Eskişehirlilere hizmet vermeye devam
edecek. Bu sözü verdiniz. Ancak bugün arayan, soran vatandaşlarımız,
hemşehrilerimiz, onun kapısında kilit olduğunu,
aylardır kullanılmadığını söylüyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Lütfen bu konuda talimat veriniz. Madem bu sözü
verdiniz, yerine getiriniz ya da belediyeye geri veriniz Sayın
Bakanım. Aynı şekilde Eskişehirde Fidanlık Tesisleri
bu şekilde kullanılamamakta. Benzer şekilde Musaözü Piknik
Alanı da aynı şekilde Tepebaşı Belediyemiz
tarafından sizden istenmekte ama bir türlü
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakırözer.
Sayın
Kılıç, sisteme girmişsiniz. Buyurun, talebinizi alayım
önce.
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Bir bilgilendirme yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Neyle ilgili efendim?
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Orman ve Su İşleri
Bakanlığıyla ilgili.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kılıç.
30.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca Kahramanmaraşta son on dört yılda
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca
Kahramanmaraşta son on dört yılda 3 milyar 75 milyon TLlik
yatırım yapıldı. 5 baraj, 3 gölet inşa edildi.
Yıllık 26,88 milyon metreküp memba kalitesinde içme suyu temin
edildi. 130 bin dekar arazi sulamaya açıldı ve çiftçilerimize
yıllık 56 milyon TL zirai gelir artışı
sağlandı. 80 derenin ıslahı tamamlandı. 127 milyon
fidan toprakla buluşturuldu. 2 şehir ormanı, 18 mesire yeri ve 3
bal ormanı tesis edildi. Orman köylülerimiz, mahallelerimiz için yeni
gelir kapıları açıldı. 15 adet otomatik meteoroloji gözlem
istasyonu, 1 adet hava otomatik meteoroloji gözlem istasyonu, 1 adet
yıldırım tespit ve takip sistemi kuruldu. Kahramanmaraş
böyle muazzam yatırımları bu dönemde gördü.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Sarıbal.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın Başkanım, özür dilerim.
Sayın
Bakanın yaptığı açıklamalar doğrultusunda kendi
iktidarları döneminde bir tek metrekare bile ormanlık alanın
amaç dışı kullanılmadığını, hatta
ormanlık alanlara ciddi bir miktar da ilave ettiklerini söylediler. Bir
kere şunun adını doğru koymak lazım: Yoktan var edilen
bir şey yok. Sadece, bu topraklarda var olan ormanlar kadastro
çalışmaları sonucu orman alanına alındı yani bir
şeyi yoktan var edip yeni orman alanları yaratmadılar, bu
birincisi.
Sadece
iki örnek vermek isterim: Biraz önce fotoğraflarla ifade ettiğim
Mustafakemalpaşa Yalıntaş bölgesindeki 1.100 dekar arazi ve
Alarko Holdingin yapmış olduğu bir işletme ormanlık
alanın üzerine yapılmasına rağmen, önce komisyon
Burası ormanlık alan. deyip izin vermemiştir. Sonra komisyon
değişip başka bir şirket ortak olunca -çok bilinen bir şirket,
halka küfretmeyi beceren bir şirket- yeni gelen komisyon orayı tekrar
orman alanı dışına çıkarıp işletme
yapmıştır.
Bunu,
açıkça zabıtlara geçmesi açısından ifade etmek istedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.
Sayın
Yılmaz, sisteme girmişsiniz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, konuyla ilgili bir açıklamam
olacak Sayın Bakanın açıklamalarının
karşılığında.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
31.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun 548 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesine
bağlı ek madde 16yla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii,
biraz önce Sayın Bakanın açıklamalarını
dinlediğimizde, gerçekten, bir Orman Bakanının yapmaması
gereken açıklama. Şimdi gidiyor ama... Bana, bilimsel olarak bir
Orman Bakanı... Orman yetiştirilemeyecek hiçbir alan yoktur, çok net
ifade ediyorum.
Bakın,
Anayasadan bahsediyor. Anayasa 31/12/1981le kısıtlamış ve
çıkan bu yasa 1 milyon hektar orman alanının tahribatına
neden olmuş. Şimdi, bu getirilen maddeyle sonsuza kadar önü
açılıyor yani bir orman mühendisi olarak çok açık ve net ifade
ediyorum: Bu, bu ormanların idam fermanıdır, bu ormanların
köküne kibrit suyu dökmektir. Bir Orman Bakanı veya bir Orman bürokratı
bilimsel olarak hiçbir şekilde Bir yerde orman yetişmez. diyemez.
Türk ormancısı Toroslarda milyonlarca sedir tohumu ekerek o
taşlık, kayalık alanlarda -şu anda gidin bakın- 100
yaşında, 200 yaşında, 300 yaşında, 500
yaşında sedir ağacı ormanlarını görürsünüz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vekilim.
Sayın
Sındır, sizin talebinizi alayım.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın Bakanın söylediği konuda,
açıklama yaptığı konuda bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sındır.
32.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay
Sındırın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesine bağlı ek madde 16yla
ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın Başkan, az önce Sayın Bakan
Anayasa'nın 169uncu maddesine atıfta bulundu ancak Anayasa'nın
169uncu maddesi orman olarak muhafazasında bilim ve fen
bakımından hiçbir yarar görülmeyen tanımlara iki istisna
koymuştur: Bir, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde
kesin yarar olduğu tespit edilen alanlar yani tarım alanına dönüştürülmesinde
yarar olan alanlar; ikinci istisna, 31/12/1981 tarihinden önceki o 2/A ve 2/B
alanları. Bunun dışında, Anayasa, tarım alanına
dönüştürülmesinde yarar olmayan tarım alanı dışındaki
alanların bu amaçla dönüştürülmesine, daraltılmasına izin vermiyor.
Anayasaya aykırı bir hükümdür. Bizatihi bu maddenin kendisi
Anayasanın üzerinde bir kanun hükmü ve değişikliği de
Meclisimizin takdirinedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sındır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
548
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon, yerinde.
Hükûmet,
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 18inci maddeye bağlı ek madde 17 üzerinde iki adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesine
bağlı ek 17nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Ömer
Fethi Gürer Erkan
Aydın
Bartın Niğde Bursa
Kamil
Okyay Sındır Okan
Gaytancıoğlu Dursun
Çiçek
İzmir Edirne
İstanbul
Ali
Akyıldız Hilmi
Yarayıcı
Sivas Hatay
EK
MADDE 17- Orman köyü veya orman köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve
imtiyazlardan istifade eden belde iken; 12/11/2012 tarihli ve 6360
sayılı Kanun ile 20/2/2014 tarihli ve 6525 sayılı Kanun
kapsamında mahalleye dönüşen yerler, büyükşehir belediyesi
kapsamında olmayan yerlerdeki köy ve beldelerle aynı hak, sorumluluk
ve imtiyazlardan faydalanmaya devam ederler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Edirne Milletvekilimiz Sayın Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ormansız vatan
yurt değildir. diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla anarak
sözlerime başlıyorum.
Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları yani o bilge insanlar cumhuriyetin ilanından hemen
sonra 1924 yılında orman başmüdürlüklerini
oluşturmuşlar ve 8 yerde orman başmüdürlüğü oluşturulmuş
ve 1937 yılında hemen Orman Kanununu çıkarmışlar ve
Ormanlar devletindir. demişler.
Şimdi, bu maddeyle orman köyüne veya orman
köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve imtiyazlardan istifade eden kasabalar
iken yine sizin döneminizde çıkan bir yasayla bunlar büyükşehir
belediyelerine verilmişti. Yani büyükşehir belediyelerinde olan,
onların alanlarına giren bütün köyler biliyorsunuz mahalle
olmuştu, şimdi bu orman köyleri de yine aynen o şekilde mahalle
olacaklar.
Türkiyede
en fakir köylüler orman köylüleridir. Peki, bu orman köylülerinin siz
yaşam standartlarını düzelttiniz mi? Hayır. Bugün mazota
yeniden bir zam yaptınız, 13 kuruş. El insaf, dün 17
kuruştu, bugün 13 kuruş daha geldi. Nereye gidiyoruz? Türkiye nereye
gidiyor? Ne oluyor böyle? Sürekli benzin istasyonlarında rakamlar
değişiyor.
Bütün
umudunuzu acaba bu yasaya mı bağladınız? Her şeyi,
ormanları mı satmak istiyorsunuz, ne yapmak istiyorsunuz? Bu yasa,
bakın, Komisyona ne zaman geldi? Biz yaklaşık bir ay önce
Komisyonu topladık, Tarım ve Orman Komisyonunu. 21 Mart gününde konuşmaya
başladık, o gün Dünya Ormancılık Günüydü.
Ormancılık Gününde siz ormanları talan etmeye
çalışıyorsunuz, yazıktır, günahtır. Sulama
birliklerini kapatmaya çalışıyorsunuz, yazıktır,
günahtır. Sulama birliklerini ne zaman kapatıyorsunuz? Su Gününde,
22 Mart Dünya Su Gününde sulama birliklerini kapatmaya
çalışıyorsunuz.
Yaklaşık
22 milyon hektar orman varlığımız var. Şimdi
Sayın Bakan diyecek ki Sayın Bakan da gitmiş, Sağlık
Bakanımız gelmiş, kendisine Hoş geldiniz. diyoruz- Ama
orman varlığımız arttı. Evet, artmış.
Bakın, çok güzel bir çalışma var, 60 ilde orman
varlığımız artmış. Merak ettim, baktım,
orman varlıkları nerelerde artmış biliyor musunuz? Köyden
kente göçün olduğu yerlerde orman varlıkları artmış,
19 ilde de orman varlıkları azalmış. Nerelerde
azalmış? İstanbulda azalmış. İstanbulu talan
ediyorsunuz, arazilerini rezidanslara açıyorsunuz, AVMlere
açıyorsunuz, her yerden yollar geçirmeye çalışıyorsunuz,
5-6 milyon nüfus olması gereken İstanbulu 17-18 milyona
taşıyorsunuz, rant sağlamaya çalışıyorsunuz.
Buralarda orman varlıkları azalmış, su kaynakları
azalmış.
Bu
arada, aylardan beri söz verdiğiniz hâlde atanamayan bir sürü ziraat
mühendisi, orman mühendisi, su ürünleri, gıda mühendisi, veteriner
hekimler
Telefonlarımız kilitleniyor Ne zaman atama
yapacaksınız veya yapmayacaksınız? diye bir açıklama
bekliyorlar. Soru soruyoruz, cevap alamıyoruz. Bu ne kadar ciddiyetsizlik.
Devleti siz yönetiyorsunuz, bari Biz atama yapmayacağız. veya Şu
kadar atama yapacağız. diye bir açıklamada bulunun.
En
zor durumda olan orman köylüsünü siz daha da zor hâle getiriyorsunuz,
onların köyden kente göç etmelerine neden oluyorsunuz. Yani meraları
korumuyorsunuz, meraların üzerine artık her şey yapılmaya
başlandı. Buralarda söz alıyoruz, diyoruz ki: Yapmayın.
Meralara termik santral kurmaya çalışıyorsunuz, uydu baz
istasyonları kurmaya çalışıyorsunuz, kamu yararı
kararı varsa Ne olursa olsun. diyorsunuz, ormanlar için de
aynısını söylüyorsunuz. Ormanın kenarında biraz
ağaç varsa, başka yerlerinde yoksa Burası orman alanı
değildir. diyorsunuz, orayı ağaçlandırmaya
çalışmıyoruz, siz orayı AVMlere, rezidanslara açmaya
çalışıyorsunuz. Bu kadar betonlaşma artık yeter. Birazcık
geleceğimizi düşünelim, gelecek çok önemli. Cumhuriyet Ormanlar devletindir.
demiş. Lütfen buna sahip çıkalım, yoksa geleceğimiz
gerçekten karanlık. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinin ek 17nci maddesi kapsamında Büyükşehir kapsamında
olmayan ifadesinden sonra yerlerindeki ifadesi yerine iller
kapsamındaki iadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Muharrem
Varlı Mevlüt
Karakaya
Adana Adana Adana
Baki
Şimşek Ahmet
Kenan Tanrıkulu
Mersin İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın
Seyfettin Yılmaz.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesinin ek 17nci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, biraz önce burada birtakım tartışmalar
oldu. 18inci maddenin ek 16ncı maddesi burada kesinlikle ve kesinlikle
çıkmaması gereken bir maddedir, çok açık ve net ifade ediyorum.
Yani az önce Sayın Orman Bakanını dinledik -bir orman
mühendisiyim, arkada ormancı bürokratlar da vardır- bilim ve fen bakımından
orman yetiştirilemeyecek hiçbir alan mevcut değildir. Bakın,
ormancılık tarihine bir bakın; Adana Akyatan, kumul
ağaçlandırmaları vardır binlerce hektar; Antalya Belek,
kumul, kumul; nedir? Deniz kumunun olduğu yerlerde kum fırtınasından
yerleşim yerlerini ve tarım arazilerini korumak adına orman
oluşturulmuştur. İzmir Mendereste, çöl alanlarda, bataklık
alanlarda, bakın, okaliptus ormanları yetiştirilmiştir.
Sayın Bakan törenler düzenledi. Ben de Orman Bölge Müdürüydüm, törenler
düzenledik. Ne diye düzenledik biliyor musunuz? Toroslarda taşlık,
kayalık alanlara helikopterlerle sedir karpelleri ektik. Yani bugün gidin,
o taşlık, kayalık alanlarda, binlerce hektar alanda gepgenç
sedir ormanlarını görürsünüz. Taşlara bakın,
taşın içinden ormanın, ağacın
çıktığını görürsünüz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar yani bunu sıradan birisi yapsa
açıklayacağım, anlayacağım. Ya, bilim ve fen
bakımından orman niteliğini kaybetmiş bir yer olabilir mi?
Bakın, Anayasadan bahsediyoruz, Anayasanın 170inci maddesi
31/12/1981i milat kabul etmiş. Bakın, o da bundan önce konulan yasa,
ormanlara yapılan bir ihanetti. Ama burada 24üncü Dönemde de olan
milletvekilleri var. Hep beraber demedik mi Sayın Grup Başkan Vekili,
Sayın Doğan Kubat? 2/B bir milat olacaktır. Ormanların
bundan sonra önü açılmayacaktır. Gelin, şu 2/B bir cenaze, bu
cenaze bizden önce oldu, bu cenazeyi hep beraber kaldıralım. diye
24üncü Dönemde burada hep beraber konuşmadık mı değerli
milletvekilleri? Ama şimdi yeniden bir cenazeyi ortaya çıkarıyoruz.
Bakın,
o çıkan yasada 31/12/1981 vardı. Burada ucu açık. 2095,
3000lere gidecek ve o kadar açık ki
Kadastro yapmakla övünüyor
Sayın Bakan, evet, ben de övünüyorum, teşekkür ediyorum, orman
kadastrosu tamamlandı. Ama burada bir madde getiriyorsunuz. Orman
kadastrosu geçmiş, orman ilan etmiş. Ne demiş? Kesinleşen
ormandır burası. demiş. Buraya bu maddeyi eklemişsiniz. Bu
yapılan orman kadastrolarını da yeniden
açmışsınız ve Orman dediğimiz yerleri yeniden orman
dışına çıkarabiliriz. Kim verecek bu kararı? Orman
Bakanı bir talimat verecek.
Bakın
değerli arkadaşlar, ormanlar geleceğimizdir. Buralara rezidans
yapabiliriz, buralara oteller yapabiliriz -inşaat, her taraf inşaat-
ama yeniden bu ormanları getiremeyiz. Yarın sel felaketi
olduğunda, heyelan felaketi olduğunda
Niğde Milletvekili bilir,
Çakıt Vadisi vardır bizim, taşlık, kayalık bir
alandı. Pozantı, Çamardıya kadar, Adanaya kadar bütün alanlar
baskı altındaydı, sel baskısı altındaydı.
Ama Türk ormancısı orada 17 bin hektar alanı; taşlık,
kayalık alanı, ormanları korudu ve bugün Seyhan Barajı o
çalışma sayesinde ayakta duruyor. Şimdi biz bu alanları
çıkararak neye hizmet ediyoruz? Bakın, bu tarih noktasında
yapılan işleri doğru kabul ederiz ama bu, Türk
ormancılığına ihanettir. Bakın, açık ifade
ediyorum: Ormanlara ihanettir, ormanların köküne kibrit çakmaktır.
Ormancı arkadaşlarımız bilir, Türkiyede 21 milyon, 22
milyon hektar -tartışılır- orman
varlığımız var. Ne diyor? Bunun 10,5 milyon hektarı
bozuk vasıflı orman. diyor. Değerli arkadaşlar, bozuk
vasıflı orman dediğiniz
Taşlık, kayalık deyip
geçmeyin. Bakın, Amerika ve Avrupada üç kapalı ormanlar yeniden düzenlenerek yaban
hayatının, floranın, su kaynaklarının
sağlanması açısından gündeme getiriliyor. Sizin
taşlık, kayalık dediğiniz alanlar yaban
hayatının barınma alanlarıdır, meralardır, su
kaynaklarıdır. Yani bunları siz nereye
çıkaracaksınız? Bunları yeniden
sağlayamazsınız. Değerli arkadaşlar, orman mühendisi
kimliğimle konuşuyorum, bir ormanın oluşması için yüz
yıl gerekiyor, yüz yıl. Ben üzülerek ifade ediyorum. Orman işletme
şefiyken binlerce fidan dağıttık. Şimdi Sayın
Bakan çıkıyor Afyonda 10 bin tane ağaç verdim. diyor.
Sayın Orman Bakanı veya orman yetkilileri okullara, şehir
kenarlarına, yollara dağıttıkları fidanlarla
oluşturulan bir tane orman göstersinler bana.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Bir dakika daha ver Başkanım, çok
güzel anlatıyor.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yani, değerli arkadaşlar, bunun siyasi bir
bakış açısı yok. Değerli arkadaşlar, bu madde
geçerse ormancılık tarihine ihanet edebiliriz.
Şunu
yapabilirsiniz
Sayın Orman Bakanımız veya Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti çok iyiniyetlidir, biraz önce Sayın
Bakanın ifade ettiği gibi, Bu maddeyi, işte, yerleşim
yerinde, şurada, burada, ufak tefek yerlerde kullanacağım.
diyebilir ama yarın birisi geldiği zaman
Nasıl bu ülkede on
yıl içinde, on beş yıl içinde 1,5 milyon hektar orman alanı
yok edildiyse, işte burada, 2/Bde satış
tartışması yaptıysak yarın birileri gelerek
-başka hükûmet gelir, o gelir, bu gelir- siyasi baskılardan
dolayı Muğlada, Adanada, İzmirde, sahillerde, ranta açık
yerlerde baskılarla Ben burada bilim ve fen bakımından
Orman
kadastro komisyonunu gönderip baktınız; taşlık,
kayalık. Bu geçirdiğiniz madde buna elveriyor. Ben bunları
çıkardım. dediniz. On binlerce hektar alanı
çıkardığınız zaman... Birileri çıkarır, siz
çıkarmazsınız ama bunun altında bizim imzamız olacak,
bizim parmağımız olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Lütfen, bir orman mühendisi olarak bu yasayı tekrar
gözden geçirmenizi talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Bostancı, söz talebiniz mi var?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, 2002-2015 yılları arasında Türkiye'nin
orman varlığının 22 milyon hektara çıktığına
ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkürler.
2002-2015
arasında Türkiyenin orman varlığı 20,8den 21,9a, 22
milyon hektara çıkmış. Orman varlığı
azalmamış, artmış. Bizim yaklaşımız orman
varlığını azaltmak değil, artırmak istikametinde;
sözle değil, ağaçla bunu göstermişiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Sarıbal...
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Özür dilerim, orman alanlarıyla ilgili bir açıklama
yapmam gerekiyor.
BAŞKAN
Niçin?
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın grup başkan vekilinin yaptığı
açıklama...
BAŞKAN
Tamam, önergeyi işleme aldıktan sonra sisteme girersiniz,
talebinizi iletirsiniz.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Talebiniz nedir Sayın Gaytancıoğlu, önce onu alayım?
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben de aynı şekilde... Sayın
Bostancı doğru söylüyor ama eksik söylüyor. Az önce ben söyledim,
burada, kürsüde anlattım; orman varlığı arttı ama 60
tane ilde arttı, 19 tane ilde de korkunç derecede azaldı, bunu
anlattım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gaytancıoğlu, kayıtlara
geçmiştir.
Sayın
Yılmaz, sizi de dinleyelim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tabii, sayın grup başkan vekili benim
konuşmamdan sonra bir açıklama yaptı. Burada bir
yanlış anlaşılma var. Eğer uygun görürseniz 69a
göre...
BAŞKAN
Yerinizden bir dakika söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Yılmaz.
34.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
orman alanlarının yeni orman alanları kazandırılarak
değil orman kadastro çalışmaları yapılarak
arttığına ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Şimdi, ben bir orman mühendisiyim, 2002-2009
yılları arasında da orman bölge müdürlüğü yaptım.
Son
yıllarda orman kadastro çalışmaları hızlandı
kadastro komisyonlarının artmasıyla beraber. Sadece Adana Bölge
Müdürlüğünde 68 bin hektar civarında bir orman alanı arttı
ama bu yeni orman alanları dikimiyle değil, orman kadastrosu
geçmediği için orman alanlarının tespiti yapılmadı.
Bugün sayın grup başkan vekilinin yanıldığı nokta
da o. Orman kadastroları yapıldıkça ormanların tespiti
yapılıyor. Yani sizin 1.000 dönüm araziniz var, tapu burada
çalışma yapmamış, 300 dönümün size tapusunu vermiş ama
yaptıkça tapuyu alıyorsunuz yani ormanlarda da orman kadastro
çalışmaları yapıldıkça orman alanı arttı,
yoksa yeni orman alanları kazandırılarak rakamlar
artırılmadı. Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Konuşmalar
amacına ulaşmıştır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 18inci maddeye bağlı ek madde 17yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 19uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Devlet Su işleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Okan
Gaytancıoğlu Ömer
Fethi Gürer Orhan
Sarıbal
Edirne Niğde Bursa
Namık
Havutça Kamil
Okyay Sındır
Balıkesir İzmir
Değişiklik
Teklif Edilen Maddenin Yeni Şekli
MADDE
19 - 6831 sayılı Kanunun 70inci ve 73'üncü maddeleri yürürlükten
kaldırılmış ve 77'nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
77- Orman memurları, bu Kanunda tanımlanan suçların
işlenmesinin önlenmesi veya işlenen suçlarla ilgili olarak
başlatılan soruşturmadaki görevleri kapsamında kolluk
görevlisi sıfatını taşırlar ve kolluk kuvveti
haklarından yararlanırlar."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın
Orhan Sarıbal.
Buyurun
Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Çok teşekkür ediyorum.
Bu
maddenin aslında bir önceki yasadan çıkarılması, onun
yerine başka bir ikamenin yapılması gerektiğini
düşünmekteyiz. Çünkü orman memurları bu ülkede birçok zorluklarla
mücadele eden, yangınları söndürmekten tutun da ormanla ilgili her
türlü muhafaza işlemlerini yapan insanlar. Yine, orman memurları
ormanda çalışan işçiler. Bu insanlar aslında kolluk
kuvvetleri görevini yapıyorlar. Yasaya baktığınızda,
uygulamalara baktığınızda kolluk kuvvetlerinin
yaptığı işleri yaparak o sorumluluğu üstlenmiş
durumdalar. Ama kendilerine, yaşadıkları sorunlardan sonra,
kolluk kuvvetlerine verilen haklar verilmiyor. Mesela orman söndürülme
sırasında, yakın tarih açısından, bugüne kadar 800ün
üzerinde insanın öldüğü bilinir, yine onlarca yaralı var. Ne
yazık ki onlarca insanımızı bu anlamda, bu yolda
kaybetmiş durumdayız. Bu insanlar silahlı çatışmaya
giriyorlar, orman kaçakçılarına karşı mücadele ediyorlar,
yaz kış ormanı bekliyorlar, özellikle yangın dönemi olan
mayıs ve eylül ayları arasında gece gündüz ormanlarda nöbette
duruyorlar ama baktığınızda özlük hakları
açısından bu arkadaşlarımıza hiçbir zaman gerekli
kıymet, gerekli önem verilmiyor. Bunu Bakanla konuştuğumuzda ve
ısrarla önerdiğimizde Biz onların maaşını
iyileştirdik. diyerek işin içinden çıkıveriyor, aynen
taşeron meselesinde olduğu gibi.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu insanlar günlerce, aylarca
evlerinden uzak yaşıyorlar. Bu insanlar her türlü çatışma
ortamındalar. Sokakta gezen herkesin gidip silah alma hakkı var, bin
mermi taşıma hakkı var, pompalılarla sokakta gezme
hakkı var ama bu insanların, her türlü zorluğa rağmen, her
türlü tehlikeye rağmen, her türlü kaçakçıyla, hırsızla
mücadele etmesine rağmen silah taşıma hakları bile yok. Bu
insanlar mağdur, bu insanlar perişan. Bu insanların mutlaka ve
mutlaka özlük haklarının iyileştirilmesi, geçici olan, özellikle
mevsimlik çalışanların ciddi anlamda iş güvencesinin
sağlanması, mutlaka ve mutlaka güvenlik güçleri, güvenlik kuvvetleri,
güvenlik memurlarının, güvenlik personelinin özlük haklarından
yararlanmaları, onların yıpranma paylarından -yaşam
avantajlarından- bunların da mutlaka ve mutlaka yararlanması
gerekmektedir. Çünkü bu insanlar gerçekten bizler evlerimizde yatarken, bizler
sokakta gezerken ne yazık ki onlar ormanları beklemekteler,
yangınla boğuşmaktalar, yangınla; dumanla, ateşle bir
şekilde mücadele etmekteler. O yüzden onların bu haklarının
verilmesi için bu önergenin sizlere sunulması gerektiğine
inandık ve bu Meclisin burada olumlu bir karar verebileceğine
inandık çünkü böyle bir talepleri var, böyle bir
rahatsızlıkları var. Bu insanlar bizim insanlarımız,
dışarıdan gelmiyorlar. O yüzden bu insanlara mutlaka ve mutlaka
bu haklarının verilmesi gerekmektedir.
Tam
bu süreçle ilgili bir açıklama da şuradan yapmak isterim: Biraz önce
grup başkan vekilimiz söyledi ormanlık alanların
arttığını, bir milletvekili arkadaşımız da
ifade ettiler. Doğru, gerçekten yoktan var olmadı, sadece kadastro
çalışmaları üzerinden ormanlık alanlar yeniden tescil
edildiği için bir artış görünüyor. Elbette kıymetli,
olumlu, hiç itirazımız yok ama biliniz, 42 milyon hektar orman ve
tarım arazisi şu anda 38 milyon hektara düşmüş durumda yani
yaklaşık olarak 40 milyon dönüm arazi şu anda ormandan,
tarımdan çıkmış durumda. Sadece AKP döneminde 10 milyon
dönüme yakın arazi -orman, tarım vesaire arazi- üretimden
çıkmış, şu anda üretim dışında
kalmış durumda. O yüzden hep birlikte buna çözüm üretebiliriz, en
azından kalanları koruma şansımızın olduğunu
düşünüyoruz. Bu hepimizin meselesi, bugün biz, yarın
çocuklarımız, öbür gün torunlarımız yaşayacak bu
topraklarda. Bu coğrafyayı tertemiz bırakma imkânımız
ve olanağımız var ama bir tek şeye itiraz etmemiz
lazım. Rantı mı parayı mı ormanı mı
doğayı mı toprağı mı tarımı mı
ziraatı mı köylüyü mü bizim üreticimizi mi ithalatçıyı
mı uluslararası lobileri mi kartelleri mi destekleyeceğiz; bütün
mesele bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Bütün mesele insan olmak, öz olmak, gerçekten Mustafa Kemal
Atatürkün bize bırakıp emanet ettiği bu topraklara sahip
çıkmak ve oradan bir başarı öyküsü yaratmak yoksa merak etmeyin,
sizin de gidebileceğiniz bir yer yok. Bu coğrafyanın
altında, bu gökyüzünün altında ama küresel ısınma, ama
başka yoksulluklar, ama kuraklık er geç sizi de bulacaktır.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbal.
Sayın
milletvekilleri, şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinde yer alan 70 inci ve 73 üncü ibaresinin 70 inci ile 73 üncü
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana Van Bitlis
Dirayet
Dilan Taşdemir Ayşe
Acar Başaran Sibel
Yiğitalp
Ağrı Batman Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekilimiz
Sayın Sibel Yiğitalp.
Buyurun
Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; orman vasfını yitirmiş
alanların yerleşim alanı olarak değiştirilmesi
üzerinden bir kanun tasarısı geçiyor burada ama nasıl geçiyor?
İşte, 9 milletvekilinin tutuklandığı, hatta 10
milletvekilinin tutuklandığı, 9unun vekilliğinin
düşürüldüğü, 94 belediye başkanının
tutuklandığı, yerine kayyum atandığı,
aslında Türkiye'nin nereden bakarsanız yüzde 30unun temsiliyetinin
olmadığı bir Meclisten bahsediyoruz. Böyle bir Meclisin
alacağı kararlar ne kadar meşrudur, bence onu tartışmamız
gerekiyor. Elbette ki ormanlara karşı bizim söyleyecek sözlerimiz
var; elbette ki buna karşı ekosistem, ekolojik denge üzerinden
hazırlıklarımız var ama bu hazırlıkları
ifade edecek 9 milletvekilimiz şu anda cezaevinde. Bu, meşruiyetini
tamamen yitirmiş anlamına gelir ki biz bu konuda sözümüzü söylemekten
asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.
Bakın,
biz Halkların Demokratik Partisi olarak 2012de kurulan bir partiyiz, çok
genç bir partiyiz ama ardıllarımızın çok büyük bir
direniş kültürünün mirasıyla gelmiş bir partiyiz. Bu kadar
ağır saldırılara rağmen 1 Kasım 2015te seçime
girmiş, demokratik siyasetten vazgeçmemiş ve sözünü demokratik
siyasette söyleme konusunda kararlı davranmış bir partiden
bahsediyoruz ve milyonlarca insanın iradesinden bahsediyoruz. Ama bu
milyonlarca insanın iradesinin -iki gündür devam eden ifadesi var-
yargılanması devam ediyor, 9unun milletvekilliği düşürüldü
ve yüzde 80 oy aldığımız yerlere de kayyumlar
atadınız. Şimdi, böyle bir yaklaşımın hangisini
anlatabilirsiniz ki? Nerede bunun haklı olduğunu anlatabilirsiniz?
Hiçbir yerde anlatamazsınız. Seçmenlere hele hiç
anlatamazsınız.
Bakın,
Diyarbakır patlaması olduğunda insanlar bu şekilde gidip oy
verdiler. Bakın, nasıl verdiler? Tekerlekli sandalyelerle, elleri
yanık bir şekilde oy verdiler. İyi bakın, bizim
seçmenlerimiz bunlardır ve bu seçmenler hiçbir zaman vazgeçmeyecek
insanlardır. O hâliyle, hasta hâliyle gelip oy veriyorsa sizin bu iradeye
saygı duymanız gerekir. Her türlü baskıyı gördü,
silahların gölgesinde, baskı gördü, zarar gördü ama vazgeçmedi çünkü haklıydı
ve haklıdır. Bakın, bu insanları siz yok sayıyorsunuz
ya! Bu insanların iradesini yok sayıyorsunuz ve açıklama bile
yapamıyorsunuz. Bu yetmiyor; bu kadar ağır baskılar,
OHALler, neredeyse sıkı yönetimlerin olduğu bir dönemden
geçiyoruz. Diyarbakırda 2 kilometrede bir kimliğe tabi tutulursunuz,
her türlü baskıyı yaşarsınız ama asla ve asla o
insanlar vazgeçmedi. Nasıl vazgeçmedi biliyor musunuz? Ben size bunu öyle
kendi bireysel duygularımla veya siyasi duygularımla söylemiyorum,
ben olgularla konuşuyorum. Bakın, burası Nevroz alanı;
yüz binlerce insanın bulunduğu, sirkülasyonu da
saydığınızda 1 milyon insanın geldiği bir
Diyarbakır Nevroz alanından bahsediyorum. İyi bakın buna!
Basın göstermedi, kimse bunu görmek istemedi ama biz buradan size
göstereceğiz. Buradaki insanların hepsi yine aynı yerde,
aynı davranış biçiminde, aynı yaklaşım
içerisinde; vazgeçmedi, her türlü baskıya rağmen vazgeçmedi. Bu 1
milyon insan da oraya gelirken mesajların zoruyla gelmedi, tam tersi,
işinden olma kaygısı, işinden olabilme riskine rağmen
geldi, gözaltına alınabilme riskine rağmen geldi, tutuklanma
riskine rağmen geldi. 1 milyon insan bu şekilde Diyarbakırda Nevroz
alanına geldi. Hâlen neyi yok sayıyorsunuz ya? Hâlen neyi yok
sayıyorsunuz? Bu insanlar size demokratik siyaset için ısrar ediyor,
bunu görmüyor musunuz? Demokratik siyasetin
Bakın, 2018indir bu, hem de
2018in; bir buçuk ay, yirmi gün önce oldu sanırım, yirmi gün önceki
fotoğraftır bu. Batman böyleydi, İstanbul böyleydi, Ankara
böyleydi, her yer böyleydi ve buna rağmen bunu görmek istemeyen, duymak
istemeyen, resmen üç maymunu oynayan karşımızda bir akıl
var ve şunu soracağım ben size. Bizi ötekileştiriyorsunuz,
bizi bölüyorsunuz, bizi yok sayıyorsunuz ama biz yine buralardayız ve
biz biz değiliz, yani ben Sibel Yiğitalp, bir başkası
değil, biz gideriz bu milyonlarca insandan biri gelir, yine burada sözünü
söyler. Ne değişecek? Sadece zaman kaybı, can kaybı,
ekonomik kayıp. Başka? Hiçbir şey değişmeyecek ve bunu
söylerken de
Ormanlardan
bahsediyorsunuz, peki, neden Licede yakılan ormanlardan bahsetmiyorsunuz?
Dersimde
Bakın siz CHPli vekillerin de söylemesini beklerdim,
Dersimdeki ormanların yakıldığını da
söyleyebilseydiniz keşke, Licenin ormanlarının yakıldığını
da söyleyebilseydiniz, oranın ormanlarının da yok edildiğini
söyleyebilseydiniz keşke ve her yerden bölmeye gerek yok. Siz bizi bölmeye
çalışıyorsunuz biz bölünmemek için mücadele ediyoruz
farkında mısınız? Siz bölüyorsunuz ama biz de bölünmek
istemiyoruz. Siz ötekileştiriyorsunuz, biz yok diyoruz. Siz bizi her türlü
alanda, platformda yok sayıyorsunuz ve yanımızda bulunmaktan
imtina eder gibi bir hâl de taşıyorsunuz. Kusura bakmayın,
haksızlığa uğrayan biziz, yok sayılan biziz ve hâlen
siz bizimle bir arada görünmeme gibi bir kaygı yaşıyorsanız
bence oturup insanlık değerlerinizi bir gözden geçirin yani. Her
şeye rağmen bir arada yaşamaktan ve ortak yaşamaktan,
eşitler hukukunda yaşamaktan bahsediyoruz. Hiç vazgeçmeyeceğiz,
hiçbir zaman da vazgeçmeyeceğiz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yiğitalp.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) ...çünkü vazgeçtiğimiz an, sözün
bittiği an daha büyük can kayıpları anlamına gelir, biz
bunları asla göze almayacağız.
Dün
Diyarbakırda kayyum bütün Kürtçe tabelaları indiriyor ama başka
yerde Arapça yazılıyor, İngilizce yazılıyor; orada
Arapça, İngilizce yazılması bölmüyor ama Kürtçe yazmak bölüyor.
Bu, insanın doğasına aykırı değil midir; bu,
insanın ahlakına aykırı değil midir; bu,
insanlığa aykırı değil midir? Siz bir insanın
dilini yok sayıp, kimliğini yok sayıp zorun gücüyle her
şeyi denediğiniz hâlde eğer kabul etmiyorsa bence bir oturup
kendinizi değerlendirin yani. Hiç kimse bizi yok sayamaz. Burada
olmayabiliriz, 9 kişi olmasın, 50 kişi de olmasın, bu
milyonlarca insan ne olacak, şu milyonlarca insan ne olacak, bu insanlar
ne olacak? Siz bu insanları nerede göreceksiniz? Bu insanlar var, var;
Yok deseniz de var, görmek istemeseniz de var, basın göstermek istemese
de var, kim ne derse desin var; vardık, varız ve var
olacağız. Bu varlığımızı da demokratik
siyaset zemininde götüreceğiz. Siz ne yaparsanız yapın, sözümüzü
söylemekten de asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan Mehmet
Ali Aslan
Adana Van Batman
Mahmut
Celadet Gaydalı Ayşe
Acar Başaran Dirayet
Dilan Taşdemir
Bitlis Batman Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖY İŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Aslan.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Teşekkürler.
Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, iki gün önce, hatırlarsanız,
Adanadaki öğrenci evlerinin mühürlenmesiyle ilgili hem fotoğraf
göstermiştim hem belge sunmuştum. Bu görüntüler Türkiyeye
yakışmıyor. Öğrenciler dışarıda yiyor,
içiyor, yatıyor gördüğünüz gibi. Bunlar Suriye görüntüleri
değil, Türkiye görüntüleri. demiştim. Ne oldu? Sonra, bugünkü
Akşam gazetesi, maalesef, akıllara ziyan, yalan, iftira dolu bir
başlık atarak, işte: FETÖ- PKK-Furkan ihanet üçgeni HDPliden
Mecliste ihanet. diyerek, benim fotoğrafımı da şu sol
tarafta, gördüğünüz gibi, yayınladılar.
Şimdi
bakalım kim yalancı, kim ihanetçi, kim iftiracı, kim halkı
kandırıyor, şimdi göreceğiz. Ben tutanaktan okuyorum,
buradaki konuşmamdan: Bazı öğrenci evleri ve aile evleri
Furkan Vakfının eğitim evleri, yurt evleri diye mühürlendi,
kapatıldı ve hem öğrenciler hem aileler maalesef
dışarı atılmış durumda. dedim konuşmamda.
Ve öğrenciler bunun üzerine BİMERe müracaat ediyor. BİMER de,
Adana Valiliği de Çukurova Kaymakamlığı İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğüne yönlendiriyor. Bakın, İlçe Millî
Eğitim Müdürü ne demiş? BİMER müracaatınızın
incelenmesi sonucunda, Adana
Valiliği İl Millî Eğitim Müdürlüğünün işte falan sayılı
yazıları doğrultusunda, kaçak eğitim öğretim,
öğrenci barınma yerlerinin tespiti için Huzurevleri Mahallesi Sadakat
Apartmanında Valilik onayıyla inceleme yapılmış olup
işte şu sayılı Valilik oluruyla tamamen mesken olarak
kiraya verildiğinden mühürleme işlemi yapılmayacaktır.
diye Adanadaki Millî Eğitim Müdürlüğü öğrencilere yazı
veriyor ve bu yazı bende. Ama Akşam gazetesi bunu görmekten ziyade
kalkıp bize iftira atacak haberler yapıyor. Şimdi ben de
onları deşifre edeceğim, ifşa edeceğim. Aslında
havuz medyasının, bir kısım çirkin, iftiracı
medyanın muhalif milletvekillerine nasıl
davrandığının da en somut göstergesidir bu. Ne demiş?
Adanada kapatılan Furkan Vakfına ait kaçak 6 öğrenci yurdu
mühürlendi. Oysaki burada Kesinlikle mühürlenmeyecek, öğrenci evi
deniyor.
Şimdi,
ben, esas ihanetçi, esas yalancı kimmiş işte
nazarlarınıza sunuyorum. Bu haberi kim yapmış? Soner Kan.
Takke düştü ve kel göründü; gördüğünüz gibi takkesi düştü, keli
de göründü. Şimdi, çıkıp insanca, medenice özür dileyecek mi
yoksa yarın bir iftira haberle daha bizi hedef mi gösterecekler? Siz en
başta kendi medya etiğinize, ilkelerinize ihanet ediyorsunuz. Siz,
yurttaşların, kamuoyunun doğru bilgi edinme hakkını
gasbediyorsunuz, yalan haber yapıyorsunuz. Halka ihanet eden, kamuoyuna
ihanet eden, yalan söyleyen sizlersiniz. Tıpkı Eş
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş, tıpkı
Sayın Figen Yüksekdağ, tıpkı diğer milletvekillerimiz
ve belediye eş başkanlarımıza
yaptığınız işte o çirkin iftiraları, yalan
haberleri herkese yapmaya çalışıyorsunuz. İktidar 28
Şubatta bundan muzdaripti. Zamanın gazeteleri yine Ahmet Kayaya
şerefsiz demişti -kendileri şerefsiz, bunu da buradan
söyleyeyim- ve bugün iktidarı arkalarına alarak bu haberleri
yapıyorlar, iktidar sessiz kalıyor ve yiyecek bulmuş tilki gibi
bize saldırıyorlar. Peygamber (AS) demiş ki
(Hatip
tarafından hadis söylenmesi)
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) Bizi aldatan bizden değildir. İşte,
bu ve bunun gibi zavallı gazeteciler halkı ve kamuoyunu işte bu
şekilde aldatıyor.
Yine,
bir ayeti okuyacağım. Âl-i İmrân 61de diyor ki
(Hatip
tarafından Âl-i İmrân suresinden bir ayet okunması)
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) Allahın laneti yalancıların üzerine
olsun. Kim kendine güveniyorsa çıkar belgeyle, bilgiyle konuşur,
böyle masa başında haber hazırlamaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) Sayın Başkan, sizden ek süre talep
edeceğim çünkü zaman zaman bütün milletvekilleri bu iftiralara maruz
kalıyor.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) Yine, rahmetli Malcolm X ne demiş? Eğer
dikkat etmezseniz medya mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri de sevmenizi
sağlar. Bugün de olan maalesef ama maalesef budur.
Bu
takkesi düşen ve keli görünen Soner Kan geçen yıl Adana'da en iyi
foto muhabir ödülünü almış, en iyi muhabir ya. En iyi muhabir buysa
vay Türkiye'nin basınının hâline. Ben bu anlamda Basın
Konseyini, Türkiye Gazeteciler Cemiyetini de göreve davet ediyorum ve
Sayın Meclis Başkanımızı, sayın Meclis
başkan vekillerimizi, grup başkan vekillerini de bu konuda birkaç
kelam etmeye, gerçekten, davet ediyorum. Buna hepimizin ihtiyacı var.
Merak
ediyorum, İslam dini yalanı yasaklamış, iftirayı
yasaklamış, Peygamber demiş ki Müslüman yalan söylemez. siz
hangi dinin mensubu ve hangi peygamberin ümmetisiniz? Çıkıp bunu
lütfen açıklayınız.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın 548
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Gazetecilerin, televizyonların yalan
yanlış kimi haberlerin olduğunu düşünüyorsak kendimizle
ilgili, başka konularla ilgili, bunun yolu hukuk zemininde tekzip
müessesi, tazminat kurumu marifetiyle hukuk üzerinden gitmektir. Bu hukuk
yolları açıktır. Sayın Aslan da buna müracaat edebilir. Bu
bir.
İkincisi,
bir haberden yola çıkıp genelleştirerek, âdeta, haksız bir
biçimde bu tür haberlerin arkasında iktidar vardır algısı
doğuracak tarzda kullandığı cümleler de var. Kastı o
mudur bilemiyorum ama bunu şiddetle reddediyorum. Sonuçta o gazeteler
kendi haberlerini yaparlarken herhâlde gelip bize sormuyorlar. Varsa bir
problem hukuk yoluna gitmesini öneririm.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Yani bizim avukat arkadaşlarımız zaten
suç duyurusunda bulundu. Ama bu bir Parlamento üyesine yapılıyor.
Bütün partilerin bu anlamda ortak bir tavır alması gerekiyor ve bu
birinci değil, onuncu değil, yüzüncü değil. Benim iktidara
söylediğim şudur: Şu anda ben bunları anlattım ve
ispatladım. İktidar sorunları, haksızlıkları
çözmek üzere iktidar olmuştur. Bu tür yanlışları, bu tür
iftiraları gördüğü zaman gerekeni yapmalıdır. Hatta benim
bir önerimdir: Bu tür yalan yanlış, iftira haberlere yönelik bir
kanun düzenlemesi yapılmalı. Böyle gazeteci kimliğiyle
istediği iftirayı, istediği yalanı, istediği hakareti
halkımıza, milletimize, milletvekillerine yapamazlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Sayın
Danış Beştaş, buyurun.
36.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, iftira, yalan, manipülasyon, algı yaratma
üzerinden medyacılık yapıldığına ve Doğan
Medyayı Demirören grubunun değil Hükûmetin satın
aldığına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu medyanın bu konudaki dili sadece
bu haberle sınırlı değil. Yani özellikle dün Demirören
Grubunun Doğan Medyayı satın almasıyla ilgili
görüşlerimizi ifade ettik. Şu anda medyada ne medya etik ilkeleri ne
hukuk ne de siyasete saygı
Yani genel olarak böyle bir durum ortadan
kalkmış vaziyette. İftira, yalan, manipülasyon, algı
yaratma üzerinden bir medyacılık yapılıyor ve zaten
Doğan Medya da havuza düştükten sonra objektif habercilik ve
hakikatleri açıklayan medyanın sayısı beş
parmağı geçmiyor. Daha hâlâ gazeteciler içeride. Bu konuda biz parti
olarak her zaman basın ve yayın özgürlüğünden yana tutumumuzu
koruduk ve Hükûmetin de gerçekten bu konuda açıklama yapması, bu
konuda tutum alması tabii ki önemli.
Ama bizim dün de ifade ettiğimiz gibi,
Doğan Medyayı zaten Demirören almadı Hükûmet satın
aldı. Yani Demirören Grubu ilişkisini biliyoruz.
Bence de diğer partilerin de bu
iftiracılığa bir son demesi gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Doğan Medyayı onlar almadı, Hükûmet
aldı. iddiası yanlış bir iddiadır. Bunu reddediyorum.
Bunu ortaya koymakla mükellef olursunuz Meral
Hanım. Böyle bir iddia olmaz. Bu bir siyasi eleştiri de değil.
Siz doğrudan doğruya Hükûmet satın aldı. diyorsunuz. Olur
mu böyle bir şey?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben dün
manşetleri gösterdim Sayın Bostancı. Satıldıktan sonra
sekiz sütuna manşet
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim sayın grup
başkan vekillerimiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Erkan
Aydın Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Bartın
Bursa
Bursa
Ali
Akyıldız Okan
Gaytancıoğlu Kamil
Okyay Sındır
Sivas
Edirne
İzmir
Ömer
Fethi Gürer Hilmi
Yarayıcı Dursun
Çiçek
Niğde Hatay İstanbul
MADDE
20- 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanunun geçici 25 inci maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan "Bursa İli Gemlik İlçesinin deprem
tehlikesi altında bulunması ve İlçe sakinlerinin
hâlihazırdaki yerleşim yerlerinden nakledilmesinin zorunlu
bulunması sebebiyle, ibaresi "Bursa İli Gemlik İlçesinde
deprem tehlikesi altında bulunan ve ruhsatsız yapıların
dönüştürülebilmesi ve yeni yerleşim yerlerinin belirlenmesi için
şeklinde ve ikinci fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bu
madde kapsamında yapılacak iş ve işlemler Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının koordinasyonunda yürütülür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
BABAOĞLU (Konya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekilimiz Nurhayat
Altaca Kayışoğlu.
Buyurun
Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen milletimiz ve
saygıdeğer Gemlikliler; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 548 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Evet
değerli milletvekilleri, Gemlikin bir sorunu var, önemli bir sorun; o da,
deprem riskiyle karşı karşıya. Peki, bununla ilgili uzun
zamandır konuşuluyor, görüşülüyor. Hatta Gemlikte üç ilçe
başkanı, AKP, CHP ve MHP ilçe başkanı bu konuda bir araya
geldiler ve sonra Meclise geldiler. Mecliste başka kanunlar
görüşülürken bu sorunu ilettiler ve birlikte çözüm aradılar. Bu
mesele hiçbir zaman siyasi rant konusu yapılmadı yani bunu öncelikle
vurgulamak istiyorum. Sonra ne oldu? Sonra 24 Aralıkta bir gece vakti
KHKyle Gemlik taşınacak. diye bir düzenleme yaptınız.
Şimdi,
bu sorunun FETÖyle mücadeleyle, OHALle bir ilgisi var mı? Yok. Ama sizin
yönteminiz maalesef her konuda olduğu gibi bu konuda da hukuksuz. Ülkeyi
yönetemediğiniz gibi bu konudaki beceriksizliğinizi maalesef
Gemlikin sorununu çözme konusunda da çok açık bir şekilde ortaya
koydunuz Sayın Bakan. Nasıl yaptınız, süreci
anlatayım.
O
gece KHKyle Gemliki taşıma kararı aldınız. Ertesi
gün Gemlik Belediye Başkanı Gemliklilere bunu Müjde. diye duyurdu.
Müjde, Gemlik taşınıyor, kurtuluyoruz depremden. dedi ama
işin hiç de öyle olmadığı hemen bir gün sonra
anlaşıldı. Gemlikliler isyan etti, çünkü Gemlikte hayat durdu,
krediler durdu, ticaret durdu, inşaat durdu -bakın, yakın
zamanda Gemlike gittim, dolaştım, Giresunlular Derneğine gittim
ki çoğunlukla oradaki bu hemşehrilerimiz inşaat sektöründe
çalışıyorlar- işsizlik baş gösterdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Giresun
Milletvekilimiz de alkışlıyor, tekrar buradan selam
gönderiyoruz.
Evet,
vekillere, bakanlara teşekkür edildi ama Gemlikte hayatın
durduğu görülünce bir hafta sonra hemen çark edildi. 3 Ocakta bir
açıklama, dendi ki: Hayır yanlış anladınız, biz
Gemliki taşımıyoruz, dönüştüreceğiz orayı,
yerinde dönüşüm yapacağız, basın yanlış
anlamış. Hakikaten, bizimle dalga geçiyor gibi açıklamalar
yapıldı. Bankalara yazılar yazıldı,
yalvarıldı Aman kredi verin, hayat durmasın. Emlak sektörü
durdu, inşaat sektörü durdu, insanlar kaygılı, ne
yapacağını bilemiyorlar. Derken, bir hafta sonra ancak
onların görüşlerini almak aklınıza geldi, odaları,
işte mimarlar odasını, jeoloji mühendislerini, sivil toplum
kuruluşlarını, esnaf odalarını, ticaret, sanayi
odasını çağırdınız. Hepsi dedi ki: Dönüşüm
yapılsın. Ondan sonra tekrar bu konu ele alındı ama bu
arada Gemlik, zeytinin başkenti olmaktan çıkıp kaosun
başkenti olmuştu.
Bu
arada da bakanlardan ikisi, Sayın Özhaseki ve Akdağ açıklama
yaptı Gemlik taşınacak. dedi. Gemlikliler yine diken üstünde;
derken, bir hafta sonra bir açıklama daha Gemlikin nakledilmesi
kelimesini çıkaracağız deyip işte bu tasarıya bu madde
eklenerek tekrar dönüşüme geçildi.
Gemlikte
-tekrar hatırlatayım- bir FETÖ kumpasıyla yerel yönetimi bizden
almıştınız ama biz 2019da Gemlike uğurlu gelecek
olan Mehmet Uğur Sertaslan Başkanımızla Gemliki yine
alacağız, Gemlike uğurlu gelecek. Onun da sık
anlattığı bir hikâye var, onu buradan tekrar anlatmak istiyorum:
Ağa ile maraba köyden şehre gidiyorlar; ağa at üstünde, maraba
yanında. Yolda bir tezeğe rastlıyorlar. Ağa muziplik
yapıyor, diyor ki: Sen bunun yarısını yersen sana atı
veririm, ata da sen binersin, ben de yanında yürürüm. Daha sonra Tamam.
diyor, kabul ediyor maraba. Yorulmuş, tezeğin yarısını
yiyor. Attan iniyor ağa, veriyor atı, şehre gidiyorlar.
Dönüyorlar, ağa yorulmuş yürümekten, pişman. Maraba aynı
şekilde, yemiş tezeği, onun acısını çıkarmak
istiyor. Dönüşte aynı noktaya geliyorlar, diyor ki: Ağam, sen
bu tezeğin yarısını yersen ben atı geri veririm.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Özür dilerim, tamamlamak için...
BAŞKAN
Buyurun.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Ağa tabii kabul ediyor
yorulduğu için. Tezeğin geri kalan yarısını yiyor.
Dönüyorlar köye. Maraba diyor ki: Ağam, giderken bu at senindi, üstünde
de sen oturuyordun. Döndük geldik köye, bu at yine senin, üstünde yine sen
oturuyorsun. Peki, biz bu tezeği niye yedik?
Bu
Gemlik hikâyesi de gerçekten tam da böyle oldu. Gemliki dönüştürelim
dedik. Bir gece KHKsiyle hukuksuz bir şekilde, kimseye sormadan,
danışmadan, katılımcı bir irade göstermeden bir nakil cümlesi
koydunuz, sonra döndünüz dolaştınız, şimdi tekrar
dönüştürüyorsunuz ama Gemliklileri de mahvettiniz çünkü Gemlikliler...
Hani Orhan Velinin şöyle mısraları var, diyor ki: Gemlike
doğru denizi göreceksiniz, sakın şaşırmayın.
Şimdi Gemlikliler diyorlar ki: Gemlike doğru kaosu göreceksiniz,
sakın şaşırmayın. Geç de olsa döndünüz ama
Gemlikliler de bu arada kaybetti.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altaca Kayışoğlu.
Sayın
Başkan, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Buradaki örnek çok çirkin bir örnek
olmuştur, çok ayıptır ve yakışıksızdır.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Teşbihte hata olur. Rica ederim...
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunun üzerine aynı örnek üzerinden verilecek
bir cevap var ama Meclise yakıştıramadığım için
bunu söylemeyeceğim.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
20nci madde kabul edilmiştir.
Sayın
Bakan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Sağlık Bakanı Ahmet
Demircanın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce, HDP Grup Başkan Vekilinin Hükûmeti zikrederek
yapmış olduğu ithamı ve iftirayı şiddetle
kınıyorum, kabul etmiyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) İftira yok, itham var.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Böyle bir şey iftiradan öte bir
şey değil ve bunun üzerinden algı oluşturmaya
kalkışmanın ne derece yanlış olduğunu kendilerinin
de bilmesi lazım. Bunu söylemek istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Başkan, buyurun.
38.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Teşekkürler.
Sayın
Bakan, ben bir iftirada bulunmadım, belki itham diyebilirsiniz, hani
teknik olarak en azından. Ama ortada basın-yayın
organlarının gerçekten iktidarın ağır tahakkümü
altında olduğu bir dönemi yaşıyoruz. İki buçuk
yıldır hiçbir medya organında haberleri geçmeyen, grup
toplantıları yayınlanmayan, TRTde sıfır saniye yer
verilen bir partiyi temsil ediyorum ben. Biz, 7 Hazirandan sonra HDPnin bütün
tartışma programlarında
tartışıldığı, suçlandığı ve
iktidarı savunan konukların ağırlıkta olduğu bir
dönemden geçiyoruz. Doğan medyası bizi savunduğu için biz
Hükûmet satın aldı. demiyoruz, Özgürlükçü bir yayın
politikası izliyor. demiyoruz ama Demirören Grubunun iktidara
yakınlığı her türlü izahtan varestedir. Bu nedenle biz bu
işin arkasında iktidarın olduğunu dün de söyledik, bugün de
söylüyoruz, yarın da söyleyeceğiz.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Sayın Başkan
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakan cevap verecek Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, buyurun.
39.- Sağlık Bakanı Ahmet
Demircanın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Kendi partilerinin medyayla olan sorunlarını
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne sorunumuz olacak!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Medyayla
değil, Hükûmetle sorunumuz var Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
burada Hükûmete dönük iftirayla karıştırmasınlar. Bu,
tamamıyla bir iftiradır, Hükûmete karşı yöneltilmiş
iftiradan öte bir şey değildir, bunu reddediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Ya Sayın
Bakan, TRT de mi aynı şey ya?
BAŞKAN Sayın Bostancı, talebiniz
geçerli mi?
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, sadece kayıtlara geçsin diye söz aldım.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Demirörenin iktidara yakın olduğunu
söyledi. İktidara Türkiyedeki seçmenlerin yüzde 50si yakın ve
iktidar, gücünü halktan alıyor. Bu, halktan, habercilik üzerine pay almak
isteyen bir müteşebbis, hepsi bu.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bu kadar basit mi ya Naci Bey? Rica ederim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunu böyle farklı bir illiyet bağı
varmış gibi takdim etmeyi yanlış buluruz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Efendim, bir saniye, vereceğim, acele etmeyin.
Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Sayın
Beştaş, buyurun.
40.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Doğrusu
hayretle izliyorum. 675 milyon dolar bir devlet bankasından kredi
alınıp iki yıl geri ödemesiz şekilde Doğan Medya gibi
Türkiyenin en büyük medya organı satın alınıyor. Devlet
bankası çiftçiye kredi vermiyor
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Niye vermesin? Ona da veriyor.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Kim diyor vermiyor? Veriyor ya. Çiftçiye kim veriyor
krediyi? Tarihin en yüksek kredisini almakta.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Her isteyen çiftçi Ziraat Bankasından kredi alır.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
fakat 675 milyon dolar Doğan
Medyayı satın almak için kredi alınıyor. Ziraat
Bankasının işi Doğan Medyayı satın almak
değildir.
SALİH
ÇETİNKAYA (Kırşehir) Doğan Medyacı mı oldunuz?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bir de TRT devletin televizyonudur.
TRTde bizim grup toplantılarımız bile sıfır saniyede
kalmıştır, bir dakika bile yayımlanmıyor. Ben
basın-yayın organları derken devletin kanallarından
bahsediyorum.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Bölücülük yaparsanız vermez.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Doğan Medya mı veriyordu sizin haberlerinizi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
Buyurun
Sayın Başkan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bizim medya organlarıyla bir
sorunumuz yok. Medya organları Hükûmetin emrinden
çıkamadıkları için bize yer veremiyor, vermiyor, sorun
oradadır.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Kanalda artık saz çalamayacağız diye mi
üzülüyorsunuz?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ne ayıp şey!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Hee ondan!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yoksa biz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Beştaş.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
85inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 548) (Devam)
BAŞKAN
- 548 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 112 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 112)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 17 Nisan 2018 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.03