TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91’inci
Birleşim
24
Nisan 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Millî Egemenlik Haftası’na,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 98’inci
yıl dönümüne ve 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı
olarak Adıyaman Samsat’ta meydana gelen depremde yaralanan
vatandaşlara acil şifalar ve geçmiş olsun dileğinde
bulunduklarına ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, İYİ PARTİ grup temsilcileri
olarak Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile Balıkesir
Milletvekili İsmail’in Ok’un Başkanlık Divanına
müracaatları olduğuna ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, 26’ncı Yasama Döneminin
kendisi tarafından yönetilen son birleşimi olması nedeniyle
Başkanlık Divanı olarak bütün milletvekillerine, Hükûmete,
Meclis çalışanları ile Parlamento muhabirlerine teşekkür
ettiğine ilişkin konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Başkandan, Cumhuriyet Halk Partisinden istifa ederek
başka bir partiye geçen 15 milletvekilinin mensubu oldukları siyasi
partiye tahsis edilen sıralarda oturmaları konusunda gereken
uyarıyı yapmasını istirham ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Bennur
Karaburun’un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
Gazi Meclisin 98’inci kuruluş yıl dönümünde yaptığı
konuşmasındaki AK PARTİ kadın milletvekillerini hedef alan
ifadelerini kınadığına ve gerçekten cesursa ve demokrasiye
inanıyorsa kendisini 24 Haziranda Cumhurbaşkanlığı
adaylığı için meydanlara çıkmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
3.- Kastamonu Milletvekili
Murat Demir’in, darbe gecesi gösterilen kahramanlıkların ortada
olduğuna ve aziz milletin 24 Haziranda, Cumhurbaşkanına ve
Başbakana iftiralarda bulunan Özgür Özel ve onun gibilere mutlaka
hesabını soracağına ve haddini bildireceğine
ilişkin açıklaması
4.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 23 Nisan özel oturumunda
CHP’li hatiplerce dile getirilen yalan ve yanlış ifadelerin kabul edilmesinin
asla mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Yılmaz Tezcan’ın, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Yörük, Türkmen ve Osmanlı’yla ilgili
sözlerini kınadığına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Ali Şeker’in, üniversitelerin bölünmesinin ülkenin
geleceğine ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili
Suat Önal’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci
yıl dönümünde Cumhurbaşkanına karşı yapılan
saygısız hareketi kınadığına ve aziz milletin 24
Haziranda sandıkta vereceği cevapla gerekeni yapacağına,
saygısız parmakları kımıldamaz hâle getireceğine
ilişkin açıklaması
8.- Kayseri Milletvekili
İsmail Tamer’in, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk
Meclisin milletvekilleri ile şehitleri rahmetle yâd ettiğine,
Meclisin 98’inci kuruluş yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı’nı kutladığına, Adıyaman’da meydana
gelen depreme ve Mecliste Cumhurbaşkanına karşı
yapılan konuşmaları kınadığına ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkın’ın, CHP sözcülerinin Cumhurbaşkanı ile
bayan milletvekillerine yaptıkları
saygısızlıkları kınadığına,
Adıyaman Samsat’ta meydana gelen deprem dolayısıyla bölge
halkına geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna, İstiklal
Harbi’nin şehit ve gazileriyle birlikte tüm şehitleri rahmet ve
minnetle yâd ettiğine ve 24 Haziran seçimlerinin hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye Bakanından, çiftçinin artan
maliyetle nasıl üretim yapacağını ve Türkiye’yi faiz
lobisine teslim edip etmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
11.- Kayseri Milletvekili
Sami Dedeoğlu’nun, Mecliste Cumhurbaşkanına karşı
yapılan hakareti nefretle kınadığına ilişkin
açıklaması
12.- Kütahya Milletvekili
İshak Gazel’in, Mecliste Cumhurbaşkanı ile Konya Milletvekili
Hüsnüye Erdoğan’a yapılan saygısızlığı
kınadığına ve milletin bütün bu
saygısızlıkların cevabını 24 Haziranda
sandıkta vereceğine ilişkin açıklaması
13.- İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbay’ın, üniversiteleri bölmenin bilime hakaret
olduğuna, İstanbul Üniversitesi Akademik Kurulunu
yaptığı açıklama nedeniyle kutladığına ve
üniversitelerin bölünmesine izin vermeyeceklerine ilişkin
açıklaması
14.- İzmir Milletvekili
Kerem Ali Sürekli’nin, özel oturumda Cumhurbaşkanına, Başbakana
ve bayan vekillere yapılan saygısızlığı
şiddetle kınadığına ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı’nı kutladığına ilişkin
açıklaması
15.- Adana Milletvekili
İbrahim Özdiş’in, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından, taşeron işçilerin durumunu düzeltip hak ettikleri
değeri ne zaman vereceklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Konya Milletvekili
Hüsnüye Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun kadın vekillere yaptığı
hakareti asla kabul etmediklerine, şiddetle kınadıklarına
ve kadın vekiller olarak özür beklediklerine ilişkin
açıklaması
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, Başbakandan, FETÖ
soruşturması nedeniyle haklarında takipsizlik veya beraat
kararı verilenlerden kararları Olağanüstü Hâl Komisyonuna
intikal ettirilenlerin dosyalarının görüşülmesine öncelik
verilmesi yönünde bir çalışmanın olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldız’ın, Sivas’taki Özbelsan TOKİ sitesinde okul, cami
ve market olmadığına ve Numune Hastanesinin yıkılarak
yerine cami yapılmasının doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
19.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman Samsat’ta
meydana gelen depremden etkilenen hemşehrilerine geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıç’ın, Adıyaman Samsatlı
vatandaşlara deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, 93 Harbi ile 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk
Bayramı’nın yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun kadına yönelik nefret ve
ayrımcılık içeren sözlerini kınadığına ve
kendisini özür dilemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
22.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalım’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından,
sigortalılık öncesi yapılan doğumlar için Sosyal Güvenlik
Kurumundan borçlanma hakkının kadınlara verilmesini talep
ettiğine ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
kadar kadınlara değer veren bir kişinin daha
olmadığına ilişkin açıklaması
23.- Balıkesir
Milletvekili İsmail Ok’un, Yüksek Seçim Kurulunun Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığından gelen listeye göre oy
pusulalarını hazırlaması gerekirken Türkiye Büyük Millet
Meclisinde millî iradenin temsil edilmesinin önünü kesmek için entrikalar içine
girdiğine, Cumhuriyet Halk Partisinden 15 milletvekilinin İYİ
PARTİ saflarına katılarak bu oyunu bozduğuna, isimlerini
Türk demokrasi tarihine altın harflerle yazdıran 15 milletvekiline
teşekkür ettiğine, İkinci Dünya Savaşı’nda Ermenilerin
500 binden fazla Müslüman Türk’ü katlettiğine ve İYİ
PARTİ’nin seçim yardımı almayacağına ilişkin
açıklaması
24.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Adıyaman’da meydana gelen deprem nedeniyle
geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna, 24 Haziran seçimlerinin
hayırlı olmasını temenni ettiğine, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisinin seçimlerin demokratik ortamda düzenlenemeyeceği
değerlendirmesinin yok hükmünde olduğuna, Amerika Birleşik
Devletleri Dışişleri Bakanlığının 2017
İnsan Hakları Raporu’nun Türkiye değerlendirmesinin kabul
edilemez itham ve iddialar içerdiğine ve ABD yönetimine, destek verdikleri
terör örgütlerinin insan hakkı ihlallerini görmesini ve teröre destek
olmaktan vazgeçmelerini tavsiye ettiklerine ilişkin açıklaması
25.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, 24 Nisanın Ermeni halkı
için anlamının ve atlatılamayan travmasının çok büyük
olduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hakikatle yüzleşmek
yerine inkâr etmeyi tercih ettiğine, Ermeni halkının acılarını
paylaştıklarına, Sevag Balıkçı’yı ölümünün 7’nci
yıl dönümünde anarken adaletin tesis edilmesinin ve hakikatlerle
yüzleşmenin gereğini bir kez daha vurguladıklarına, deprem
nedeniyle Adıyaman halkına geçmiş olsun dilediğinde
bulunduklarına, Cumhurbaşkanının grup
toplantısında bir partinin grup başkan vekilini hedef
göstermesinin şiddete teşvik olduğuna ve Özgür Özel’e
geçmiş olsun dileklerini iletmek istediklerine ilişkin
açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, her partiden parti yöneticileri ile milletvekillerinin iyi
dileklerine teşekkür ettiğine, Adıyaman Samsat’ta meydana gelen
depremde yaralananlara Allah’tan şifa dilediklerine, Çanakkale kara
savaşlarının 103’üncü yıl dönümüne ve başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere o savaşlardaki şehit ve gazileri
rahmet ve minnetle andıklarına ilişkin açıklaması
27.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, AK PARTİ Grubunun genelini töhmet altında
bırakacak bir açıklamayı reddettiklerine, Özgür Özel’in
kendisine söylenmesini istemediği sözlerle ithamda bulunmasını
kınadığına, Adıyaman Samsat’ta meydana gelen depremden
sonra milletvekillerinin depremzede vatandaşlarla beraber olduğuna,
Şırnak’ta şehit olan Jandarma uzman çavuşa Allah’tan rahmet
dilediğine ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Türkiye’deki
seçimle ilgili aldığı kararı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
28.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Türk halkının 24 Haziranda
Türkiye Büyük Millet Meclisini saf dışı bırakarak demokrasi
ve cumhuriyete paralel saray devleti kurmak isteyenlere izin
vermeyeceğine, demokrasiye kurulan tuzak ve kumpasları bozan
başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak
üzere 15 milletvekilini kutladığına ve onları hedef
göstererek saldıranları kınadığına ilişkin
açıklaması
29.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslan’ın, Başbakandan, OHAL’siz bir seçimin
yapılmasını sağlayıp
sağlamayacağını, Cumhurbaşkanı ile
Başbakanın 24 Haziran seçimlerinde örtülü ödenek kullanmayacaklarını
taahhüt edip etmeyeceklerini, çiftçilere “Mazotun yarısı bizden.”
uygulamasını ne zaman başlatacaklarını öğrenmek
istediğine, Başbakanın 15 Temmuzda nerede bulunduğuna
ilişkin ve İçişleri Bakanının komşu ülkenin hava
sahasında uçtuğu yönündeki iddialarla ilgili bir açıklama
yapmasını istediklerine ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 553 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Mecliste kimin nerede oturacağına kendilerinin
karar vermediğine fakat Meclisteki yerleşik kural ve teamülleri
hatırlatmakta yarar gördüklerine ilişkin açıklaması
32.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Van Milletvekili Adem Geveri’nin 553 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz’ün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 553
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, köklü üniversitelerin bölünmesine izin
vermeyeceklerine ve karanlığın ancak eğitimle yok
edileceğine ilişkin açıklaması
45.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bitlis Milletvekili
Mizgin Irgat’ın, son siyasal gündem ve seçime ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalım’ın, ülkemizdeki emeklilerin durumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Maliye Bakanı Naci
Ağbal’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalım’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, AK PARTİ Grubundan bazı milletvekillerinin
yaptıkları açıklamaları sırasında CHP Grup
Başkanına ve şahsına sataşmaları nedeniyle
konuşması
4.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grup
Başkanına, CHP Grubuna ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Balıkesir Milletvekili
İsmail Ok’un, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
İYİ PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması
10.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP
Grup Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in 553 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında MHP Grup
Başkanına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
14.- Ankara Milletvekili
Murat Emir’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
15.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
İYİ PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın Filistin Parlamentosunun 23’üncü
Dönem açılış toplantısına katılmak üzere 30 Nisan-2
Mayıs 2018 tarihleri arasında Filistin’e resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1569)
B) Önergeler
1.- Çanakkale Milletvekili
Muharrem Erkek’in, (2/2021) esas numaralı 298 Sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/148)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Mardin
Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından, ülkemizde
çocukları korumaya yönelik sorunun bütün boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 24/4/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 553 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
1’inci sırasına, yine bu kısımda bulunan 551 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın ise bu kısmın 2’nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve 553 ve 551 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin temel kanun olarak görüşülmesine
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu Başkanlığının
2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbal’ın cevabı (7/25518)
2.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan’ın, 2018 Şubat ayında enflasyonun çift hanede kalmasına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı
(7/25861)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2015-2018 yılları
arasında Bakanlıkta görevden alınan üst düzey bürokratlara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı
(7/25863)
4.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer’in, hazır beton ve çimento fiyatlarındaki
artışa ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin
cevabı (7/25865)
24 Nisan 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzün’ün, Millî Egemenlik Haftası’na, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılışının 98’inci yıl dönümüne ve 23
Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, uygun görürseniz Millî Egemenlik
Haftası’yla ilgili duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin açılışının 98’inci yıl
dönümü ve 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nız kutlu olsun.
Değerli
milletvekilleri, bundan doksan sekiz yıl evvel Meclis binası ve
eşyaları gösterişsizdi ama dava büyüktü, cephelerdeki
düşmanla olduğu kadar yoklukla da savaşanlar vardı. Bizler
bugün, onların yüce makamlarında ve huzurlarındayız;
yurtseverlik duygusu içinde yokluğa göğüs geren cephedeki askerin
siperlerde uyuduğunu bilip tahta sıralar üzerinde uyumayı lüks
sayanların Meclisindeyiz; cephedeki asker tütününü iyi kâğıtlara
sararak sigara içebilsin diye Meclis tutanaklarını dilekçe
kâğıtlarına, mektup kâğıtlarına, kese
kâğıtlarına basanların görev yaptığı bir
Meclisteyiz.
Bizim
Meclisimize her fırsatta “Gazi Meclis” diyoruz. Böylesine bir Mecliste
Gazi’yi anmamayı ise abesle iştigal sayıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) O sebeple, sizlere seslendiğim
bu yüce makamın seçilmiş ilk Başkanı, Meclis
Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve
arkadaşlarını saygıyla ve rahmetle anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, 23 Nisan, millî egemenliğin yıl dönümü. 24 Nisan da
yani bugün de başka şeylerin yıl dönümüdür. Bugün güneş
sistemi teorisinin kurucusu Kopernik’in ölüm yıl dönümüdür. Onun teorisine
dikkat edelim, göreceğiz ki dünya, güneşin etrafında dönüyor,
birilerinin değil. Millî iradenin tecelligâhının millî iradenin
istikametine doğru yön vermesi tek dileğimizdir çünkü Meclis demek
millet demektir, Meclis demek cesaret ve zafer demektir. Bu Meclis
Yunanlıların top sesleri duyulduğunda bile cesaretini terk
etmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, o gün, 90’lı yaşlarında, Mecliste
çıkıp söz alan Dersim Milletvekili Diyap Ağa şöyle diyordu:
“Biz buraya kaçmaya gelmedik, düşmanla savaşmak için geldik. Bir yere
kıpırdamayız.” Bugün onların cesareti Meclisimize
ışık olsun. Bu sebeple zafer “Zafer benimdir.” diyebilenlerindir
ve millî egemenlik her zaman ama her zaman kutlu olacaktır.
Sayın milletvekilleri, Gazi Meclisimizin
başarısının sırrı özgürlük sevdalısı
milletimizi tek vücut hâline getirebilmesi ve millî iradeyi demokratik olgunluk
içerisinde yaşatabilmesinde saklıdır. Millî irade bir bütündür.
İktidar ve muhalefet de millî iradenin parçasıdır. Milletimiz
adına kullanılan bu yetkiyi daraltacak, kullanımını
engelleyebilecek veya sınırlandıracak başka bir güç yoktur.
İktidarların seçimden çıkması demokrasiyi güvence
altına almaya yetmez. Demokrasilerde iktidarların denetlenebilir ve
hesap verebilir olması gerekir. Millî egemenliğin demokrasiye
dönüşebilmesi için bağımsız, güçlü bir yargıya,
hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç vardır. Aksi
hâlde, millî egemenlik ve millî irade anlayışı kolayca bir
vesayete dönüşebilir. Demokrasi tarihleri bu türden örneklerle doludur.
Tarihin tekerrür etmemesi için doğru okunması gerekir diye
düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, bir kez daha, bundan
doksan sekiz yıl önce bir cuma günü, Ulus’taki taş binada, umutsuzluk,
yoksulluk ve yılgınlık içindeki insanımıza umut
ışığı yakan, ufkunu açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü,
silah arkadaşlarını ve millî irade yolunda hayatını
veren tüm kahramanlarımızı saygıyla anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İyi ve verimli bir hafta diliyorum değerli
arkadaşlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
sözünüzü kesmiş olmayayım, tamamladıktan sonra söz istiyorum.
BAŞKAN – Gündem dışıları
bitirip ondan sonra söz versem olmaz mı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ondan evvel söz alırsam
daha iyi olur.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başkandan,
Cumhuriyet Halk Partisinden istifa ederek başka bir partiye geçen 15
milletvekilinin mensubu oldukları siyasi partiye tahsis edilen
sıralarda oturmaları konusunda gereken uyarıyı
yapmasını istirham ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, malumunuz
olduğu üzere geçtiğimiz pazar günü Cumhuriyet Halk Partisinin 15
milletvekili Sayın Genel Başkanlarının talimatı
üzerine bir başka partiye geçmişler ve kaydolmuşlardır ve
bu geçtikleri partinin de Mecliste grubu kurulmuştur. Cumhuriyet Halk
Partisinden istifa eden 15 sayın milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun talimatı üzerine bir başka partiye
geçmişler ve bu parti de Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubunu
oluşturmuş ve Meclis Başkanlığı tarafından
da bir sıra, bölüm tahsis edilmiştir. Dün ve bugün de görüyoruz ki
Cumhuriyet Halk Partisinden istifa eden bu sayın milletvekilleri Cumhuriyet
Halk Partisi sıralarında oturmaya devam etmektedir.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Hani nerede?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Oysa gruplarına tahsis edilen
sıralarda oturmaları gerekir, teamül ve uygulama budur. O
bakımdan, Meclis Başkan Vekili olarak bu milletvekillerine mensubu
oldukları siyasi partiye tahsis edilen sıralarda oturmaları
konusunda gereken uyarıyı yapmanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay, gündeme geçtiğimizde dikkate
alacağım.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Balıkesir’in sorunları hakkında söz
isteyen Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Namık Havutça’ya aittir.
Buyurun
Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın,
Balıkesir’in sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Çok teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ben de Balıkesir’in sorunlarıyla
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Buradan
bir kez daha, ben de Sayın Başkanın ifade ettiği aynı
duygularla, ulusal egemenliğimizi saltanatı yıkarak,
saltanatın elinden zorla alarak Türk milletine “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” diyen ve bize
egemenliğimizi veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını şükranla, minnetle, saygıyla
anıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Balıkesir Kuvayımilliye’nin
başkenti. O, Çanakkale savaşlarında 276 kilo topu
kaldırarak emperyalizmi Boğaz’ın sularına gömen Seyit Ali
Onbaşı’nın memleketi. Ve şu anda o Seyit Ali
Onbaşı’nın memleketinde neler oluyor, bakın, söyleyeyim.
Hani Sayın Başbakan “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür
kalır eseri.” diyordu, “Sizin bu ülkeye bir çiviniz var mı?” diyordu
ya, vallahi ben Balıkesir’de on altı yıldan beri sizin bir çivi
çaktığınızı görmedim, bir çiviniz yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
Bandırma’da 4 tane fabrika kapandı. TEKEL fabrikası
kapandı.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – İnsaf, insaf!
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) – 3 tane yağ fabrikası kapandı.
Balıkesir’de 7 fabrika kapandı.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bizim çivi çakmadığımız yer
mi var Türkiye’de?
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Rica ediyorum sayın milletvekili, lütfen…
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ama sataşıyorsunuz Sayın Vekilim,
olmaz böyle bir şey!
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) – Hanımefendi, gelirsiniz, cevap verirsiniz burada.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Olmaz böyle bir şey!
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) – Hayır, ben gerçekleri söylüyorum.
BAŞKAN
– Siz Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bizim çivi çakmadığımız bir
yer yok bu Türkiye’de, çivi çakmadığımız bir yer yok.
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) – Bakın, Balıkesir’e bir tek çivi
çakılmadı, bir tek. Gelsin, burada Balıkesir milletvekili cevap
versin. Yok. Bakın, rakamlar veriyorum: Bandırma’da 4 fabrika.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – O yüzden millet oy veriyor.
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) – Bizim beyaz et üreticisinin merkezi olan Bandırma’da
Şeker Piliç fabrikası iflas etti, battı. Banvit gibi marka bir
şirketimiz Brezilyalıların eline geçti. TEKEL
fabrikasını kapattınız, bu memleketin sigarasını,
tütününü ABD emperyalizmine teslim ettiniz. Sizin işçiye, köylüye bir
hayrınız var mı?
Bakın,
rakam veriyorum: “Stratejik Derinlik” diye Türkiye’yi Suriye’de çukura
gömdünüz. Tam 115 milyar lira paramızı Suriyeli mültecilere
harcadığınızı Hükûmet söylüyor. Peki, buradan, kürsüden
defalarca bağırdık, çağırdık: Ya kardeşim,
350 bin emeklimizin, emeklilikte yaşa takılanların bu Suriyeli
mülteciler kadar değeri yok mu sizin nazarınızda? Bu insanlar
Yunan vatandaşı mı? Nerede bu insanlar? Niye bunlara
vermiyorsunuz?
Siz
iktidara geldiğinizde mazot 1 liraydı, şu anda 6 lira. Daha iki
ay önce zeytin gübresi 60 liraydı, bugün 75 lira. Bu rakamlar burada.
Bakın, rakamlar yalan söylemiyor. Siz iktidara geldiğinizde
çiftçilerin borcu… Bunlar yalan mı? Takiye değil.
Buradan
bir ağaç için yolunu değiştiren bir zihniyetle, bir ağaç
için köşkünü yürüten zihniyetle, sırf kendi iktidarı için 1,5
milyon üniversiteye hazırlanan öğrencinin emeğini,
geleceğini yok sayarak seçimleri onların sınav haftasında
yapmanızı… Buradan bizi dinleyen 1,5 milyon öğrenciye
sesleniyorum: Sizin varlığınızı yok saydı bu
Hükûmet. Sizin üniversite sınavınızın olacağı gün
seçim yapmaya kalktı, siz aklına bile gelmediniz.
Ey
sevgili gençlerim, 18 yaşına girmiş, bu sene üniversite
sınavına girecek gençlere sesleniyorum: O mührü öyle bir çakın
ki o otoriter zihniyeti saraydan sallayın gitsin, sallayın gitsin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Balıkesir’de
bir SEKA’mız vardı bizim, SEKA kâğıt fabrikası. Ne
oldu şimdi? 1,1 milyon dolara sattınız, şu anda çürüdü
fabrika ve oraya her yıl Balıkesir’de olmayan 5 bin ton kömürü
getirip Balıkesir halkını zehirliyorsunuz. Hani, ağlayarak,
sızlayarak bir başkanınızı metal yorgunluğundan
attınız ya, hani televizyonlarda ağladı, sızladı.
Yok öyle yağma! Yargının önüne çıkaracaksınız, yargının.
Balıkesir’de 1 milyar dolar parayı harcadı, ortada bir şey
yok. Öyle “metal”dir, şudur, budur… Yargının önüne
çıkaracaksınız, hesap soracağız: “O paralar nereye
gitti?” Nasıl bizim belediye başkanlarımız hesap veriyor…
Bizim belediye başkanlarımızın bütçelerini gasbettiniz ya!
Edremit Belediyesinin bütçesi yüzde 40 azaldı. Her yaz oradaki nüfus 500
bin oluyor. Aynı parayla benim başkanım hizmet etmeye
çalışıyor. Peki, büyükşehirler o paraları ne yaptılar?
Onun
için, ben buradan Balıkesir halkına sesleniyorum: On altı
yıllık iktidarlarında Balıkesir’e bir çivi çakmayanlardan
hesap sorma günü geldi, 24 Haziran… Haydi bakalım! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Havutça.
Gündem
dışı ikinci söz, son siyasal gündem ve seçim hakkında söz
isteyen Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’a aittir.
Buyurun
Sayın Irgat. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
2.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın, son siyasal
gündem ve seçime ilişkin gündem dışı konuşması
MİZGİN
IRGAT (Bitlis) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, açılış konuşmanızda önemli bir vurgu
yaptınız. Bundan doksan sekiz yıl önce gayet mütevazı bir
binada, taş binada Meclisin ilk kuruluşunu anlattınız, ilk
ruhunu anlattınız. Evet, maalesef bugün o mütevazı Meclisten
geriye eser kalmadığını buradan söylemek istiyorum. Evet, o
taş bina da, o mütevazı Meclis de gerçekten bu coğrafyanın,
Mezopotamya ve Anadolu halklarının emeğiyle,
fedakârlığıyla oluşturmuş olduğu,
çoğulculuğun ön planda olduğu ve bütün halkların kendisini
içerisinde gördüğü ve bu anlamda gerçekten
kapsayıcılığının en iyi şekilde
yansıtıldığı bir Meclis olarak tarihte
kalmıştır. Ama maalesef 1924 Anayasası’yla bu
çoğulculuk teke indirilmiş ve bugüne kadar da bu ülkede bu
acıların önünü kapatacak ve bu anlamda Meclisin ilk ruhunu hayata
geçirecek bir Hükûmet de maalesef yönetime gelmemiştir. 1921
Anayasası’na baktığımızda, hiçbir etnik vurgunun
olmadığı, gerçekten Meclisin kuruluş aşamasına
uygun bir Anayasa’nın yazıldığını görüyoruz ama
1924’te bu çoğulculuktan vazgeçildi ve her şey teke indirildi ve o
günden bugüne de Meclis maalesef hem mütevazılığından hem
duruşundan hem çoğulculuğundan ödün vererek bugüne kadar
gelmiştir. Biz bu temelde bu değerli görevin, önümüzdeki seçimlerde,
24 Haziranda halklarımızın hep beraber iradesini ortaya koyarak
gerçek bir anayasanın oluşumu noktasında kendisini
sandığa yansıtacağını biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bundan yüz üç yıl önce Ermeni
halkının yaşadığı büyük bir trajedi vardı.
Bu trajedilerini, acılarını ve yaslarını buradan biz
de bir kez daha paylaşıyoruz.
22 Nisan 1898’de Kahire’de yani bu topraklardan çok uzakta, sürgünde
Bedirhan kardeşler Kürt gazeteciliğinin, modern Kürt
edebiyatının çok önemli bir adımını attılar,
Kürdistan gazetesini kurdular. Kürdistan gazetesi çok az sayıda
çıktı, maalesef var olan sorunlar nedeniyle ve imkânsızlıklar
nedeniyle topraklarından çok uzaklarda, her bir sayısı
başka ülkelerde çıkarılarak söz konusu gazete halklarla ve
insanlıkla buluşturulmaya çalışıldı. O günden
bugüne baktığımızda, Kürt gazeteciliği bugün bile hâlâ
aynı baskı altında yaşamını devam ettirmeye
çalışmaktadır. Kürtçe gazete olan Azadiya Welat gazetesi bu
ülkede ilk Kürtçe gazete olma vasfıyla bir zamanlar AKP temsilcilerinin
ceplerinde yurt dışına götürdükleri bir gazeteyken, “Buyurun,
Kürtlerin de bir gazetesi var ve biz bunu taşıyoruz.”
propagandasını yaparlarken, maalesef, yirmi altı yıl sonra
işte bu Azadiya Welat gazetesini de kapatan bu iktidar oldu. Diğer
taraftan, Kürt Enstitüsü ve bu anlamda yayın yapan bütün gazetelerin bugün
kapatılmış olması, matbaalarının
dahi kapatılmış olması Kürt
gazeteciliği üzerindeki baskıların o günden bugüne hiç de
azalmadığını… AKP iktidarının çokça, özgürlükçü
olduğu, basın özgürlüğü ve özgürlükleri önemsediği
söylemlerine karşın, maalesef, baskılar şu an devam
etmekte, cezaevlerinde sayısız gazeteci bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bizler OHAL koşullarında bir seçime gideceğiz.
Şu an birçok ilde, benim ilim de dâhil olmak üzere yaylalara
çıkış yasağı bulunmakta yani köylerde
dışarı çıkmak, herhangi bir seyahate çıkmak yasak
iken, sizler “Seçimi yaparız.” diyorsunuz. Eğer koşullar
uygunsa, OHAL’i gerektirecek bir durum yok ise OHAL’i neden
uzattınız? Yok, OHAL’i gerektiren bir durum var ise, seçimi yapma
imkânı hiçbir şekilde bulunmadığı hâlde neden ülkeyi
baskın bir seçime sürüklüyorsunuz? Bu soruları buradan sormak
isteriz. Ya OHAL’i kaldırın, seçim, miting ve diğer
çalışma koşullarını yapılacak hâle getirin ya da
bu seçimi yapmayın; ikisinden birini tercih etmek durumundayız ama
her şeye rağmen Türkiye halkları bu seçime hazır,
iradesini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİZGİN
IRGAT (Devamla) – Başkan, toparlayabilir miyim?
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Irgat.
MİZGİN
IRGAT (Devamla) – Bizler çalışmalarımızı devam
ettireceğiz. Halklarımız, bu seçimde bütün gücüyle, iradesiyle,
var olan bu sistemi değiştirecek, gerçek anlamda, Sayın
Başkanın da dile getirdiği gibi, o mütevazı ve bütün
Türkiye'yi kapsayan, önümüzde duran bütün siyasal sorunları çözen
başta Kürt meselesi olmak üzere, ekonomik, siyasal, dil ve inanç
özgürlüğünü sağlayan bir meclisi kuracaktır.
Bu
temelde, ben, buradan bütün halkımızı yeniden saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Gündem
dışı üçüncü söz, ülkemizdeki emeklilerin durumları
hakkında söz isteyen Uşak Milletvekilimiz Sayın Özkan
Yalım’a aittir.
Buyurun
Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın,
ülkemizdeki emeklilerin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Divanı, çok değerli çalışma arkadaşlarımı ve
de bizi izleyen, Türkiye’de yaşayan tüm
vatandaşlarımızı en içten duygularımla, sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Maalesef
dün gece Adıyaman ilimizde deprem oldu. Depremde Allah’tan, Allah’a
şükür ki herhangi bir can kaybımız yok. Bütün
Adıyamanlı vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Aynı
şekilde, dün, Uşak Banaz ilçesi Büyükoturak köyümüzden Jandarma
Astsubay Sadık Akın kardeşimiz maalesef Şırnak’ta
şehit olmuştur. Buradan şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine
sabırlar ve başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum.
Bugünkü konumuz değerli emekli ağabeylerimiz, babalarımız,
annelerimiz yani bu kişiler, bu kişilerin çektiği sorunlar.
Burada bu güzel tablolar artık kalmadı, bu görüntüler bitti. Neden?
Çünkü on altı yıllık AK PARTİ hükûmetlerinin emeklileri ne
hâle getirdiğini hep birlikte biliyoruz.
Ben
buradan ilk önce… Bu konularla alakalı birincil
sıkıntıyı hem Uşak’ta hem Türkiye’de yaşayan çok
sayıda vatandaşımız var, esnaf kardeşlerimiz var,
işçi kardeşlerimiz var, primlerini doldurmuş, günlerini
doldurmuş ancak emekli olamayan vatandaşlarımız var.
İnşallah 24 Haziranda bizler iktidara geldiğimizde, prim
günlerini doldurmuş, gününü bekleyen, yaş gününü bekleyen,
yaşını doldurmayı bekleyen tüm vatandaşlarımızı
bir defaya mahsus emekli edeceğiz.
Diğer
bir taraftan, özellikle -Sayın Maliye Bakanımız da burada- AK
PARTİ grup başkan vekillerine de sesleniyorum: Türkiye’de 12 milyon
emekli var. Bu 12 milyon emeklinin 6 milyonu maalesef asgari ücretten daha az
maaş alıyor. Ben buradan sesleniyorum Sayın Maliye
Bakanına: Yaklaşık 1,5 milyon emeklimiz bin TL’nin altında
maaş alıyor. Bakın, 5 bin gününü doldurmuş, 5 bin günden
emekli olmuş, 6 bin günden veya 7 bin günden emekli olmuş çok
sayıda emeklimiz bin TL’nin altında emekli maaşı
alıyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yanlış.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Onun için aynen onlara da sesleniyorum: 24 Haziranda biz
iktidara gelelim, asgari ücretten aşağı maaş alan tüm
emeklilerimizi asgari ücret seviyesine yani 1.600 TL seviyesine
getireceğiz. Diğer bir taraftan, bu emeklilerimize, biliyorsunuz,
Haziran 2015 seçimlerinden önce Sayın Genel Başkanımız
Kemal Kılıçdaroğlu ne demişti? Bir taahhütname
vermişti biliyorsunuz. Tüm emeklilerimize Ramazan ve Kurban
Bayramı’nda birer ikramiye taahhüt etmişti noterlikten. Aynı
sözümüz geçerlidir. Biz 24 Haziranda iktidar olduktan sonra ilk Ramazan
Bayramı’nda ve akabinde Kurban Bayramı’nda her emekliye birer
ikramiye vereceğimizi buradan taahhüt ediyoruz ve de sözümüzün
arkasındayız.
Aynı
şekilde, ben şahsım olarak emeklilikte yaşa
takılanların ve de asgari ücretten aşağı emekli
maaşı alanların hepsinin asgari ücret seviyesine getirilmesini…
Buradan gerekli önergeyi verdim. Umarım, AK PARTİ Grubundan da bu
önerime destek gelir.
Değerli
arkadaşlar, bu güzel görüntüler, bu gördüğünüz görüntüler maalesef
çok çok geride kaldı. On altı yıllık AK PARTİ
Hükûmetinde artık bu dede bu torununa maalesef hediye veremiyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yalnız, başka bir ülkede mi
çekilmiş o fotoğraf? Çam ağaçları var.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Bakın, önceden bir emekli hediye alırdı,
hediye kutusu dolu olurdu. Eğer torunu kız çocuğuysa içinden ya
bir bebek çıkardı veya torunu erkekse bir araba çıkardı ama
günümüzde, bakın, emeklinin aldığı kutudan ne
çıkıyor; işte bakın. Emeklinin aldığı
kutudan boş çıkıyor arkadaşlar, boş. (CHP
sıralarından alkışlar) Emekli artık torununa hediye
alamaz hâle geldi.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Para da mı yok!
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı bir daha
göstersene!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Ayakkabı kutusu mu o?
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Bunu maalesef sizler bu hâle getirdiniz. Onun için bu
emeklilerin kesinlikle bir an önce sorunlarını çözmeniz gerekiyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı bir daha gösterir
misiniz?
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Ayakkabı kutusu, ayakkabı kutusu!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – En azından her emeklinin 1.604 TL olan asgari ücret
seviyesine getirilmesi gerekiyor.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Cumhurbaşkanımızın elinden
alıyorlar bebekleri, satrançları.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı bir daha göster!
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Sayın Bakanım, siz bana
sataşacağınıza biraz sonra gelirsiniz, her emekliyi
eğer asgari ücret seviyesine getirecekseniz buradan gerekli taahhüdü
verirsiniz, kesinlikle gerekli taahhüdü verirsiniz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı göster,
fotoğrafı göster!
BAŞKAN
– Sayın Bakan, lütfen…
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Sayın Başkan, birazdan Sayın
Bakanımız gelsin…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sen niye gösteremiyorsun o
fotoğrafı?
BAŞKAN
– Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Özkan, buyurun.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Asgari ücretten aşağı emekli maaşı
alanların hepsinin maaşını asgari ücret seviyesine
getirsin.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı göster,
fotoğrafı; fotoğrafı görmek istiyoruz.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Bizler buna direkt “evet” vereceğiz, getirin yeter ki.
Biz burada emeklileri düşünüyoruz, kesinlikle bizim derdimiz emekliler.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Özkan, o 23 Nisanın bakanıdır. Sen
boş ver.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Bir şey yok ki.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – “Fotoğrafı göster.” diyor.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Onun için, emeklileri göz ardı etmeyiniz diyoruz, sizler
de annelerinizi, babalarınızı unutmayınız diyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Fotoğrafı göstersene!
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı görelim,
fotoğrafı.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Sayın Cumhurbaşkanımızın
elinden alıyorlar bebeklerini, satranç takımlarını;
sıkıntı yok.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika ek süre rica
ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yalım.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Biliyorsunuz, ben şeker komisyonunda görev alan bir
vekilinizdim ve de 25 tane fabrikayı gezerek, halkımızı
uyandırarak gerekli uyarılarımızı yaptık ama,
maalesef, Hükûmetin paraya ihtiyacı olduğu için özelleştirmedeki
14 tane fabrikamızın şu anda belirli bir bölümünü sattılar.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı alalım,
fotoğrafı.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Yozgat Şeker Fabrikası 275 milyon,
Kırşehir Şeker Fabrikası 330 milyon, Bor Şeker
Fabrikası 336 milyon, Çorum Şeker Fabrikası 528 milyon, Turhal
Şeker Fabrikası 596 milyon, Ilgın Şeker Fabrikası 637
milyon; toplam 2 milyar 702 milyon.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Şekeri alana fabrika bedava!
KADİM
DURMAZ (Tokat) – 420 milyon cirosu var, Turhal Şeker
Fabrikasının bu seneki cirosu 420 milyon.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Ben buradan soruyorum, Sayın Maliye Bakanım,
soruyorum: Bu paraları nereye kullanacaksınız? Onun için,
önümüzde seçim var, aman ha dikkat edin de yanlış yerlere
kullanmayalım.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Şekeri alana fabrikası bedava.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Bunu da özellikle soru önergesiyle soruyorum. Yani şeker
fabrikalarının satışından gelen bu 2 milyarı
nerede kullanacaksınız; bunu bütün halkımız merak ediyor.
ALİ
YİĞİT (İzmir) – Seçimde!
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Biz tabii ki şeker fabrikalarının
satılmasına karşıyız. 24 Hazirandan sonra…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – …satılan bu şeker fabrikalarını da gene
özelleştireceğiz diyorum, hepinize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Millîleştireceğiz,
millîleştireceğiz.
ALİ
YİĞİT (İzmir) – Devletleştireceğiz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Millîleştireceğiz hepsini.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Hepsini kamulaştıracağız.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğrafı göremedik
fotoğrafı.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yalım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Bakanın söz talebi var.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan yerinden laf
atarak… Böyle konuşma hakkı olmaz.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, lütfen…
Sayın
Ağbal, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, biraz
önce hatip İç Tüzük’ün 69’uncu maddesi çerçevesinde sataşmada
bulundu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır olmaz.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sataşmadan olmaz efendim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Söz almak istiyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hükûmet adına söz alabilir; 69’a göre olmaz,
yanlış.
BAŞKAN
– Maliye Bakanımız Hükûmet adına söz alabilir.
Buyurun
Sayın Ağbal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın sözü
sataşmadan değil, gündem dışı konuşmalara İç
Tüzük’ün ilgili maddesi gereği Hükûmetin cevap hakkından
dolayıdır değil mi?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yanlış madde söyledi Sayın Bakan.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır, hayır; adını söyledi. Hatip
konuşmasında Sayın Bakanın adını zikrederek…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, bilelim. Sayın Bakan, konuşmanızdan
yanayız, bir itiraz yok ama Sayın Başkan, sataşmadan
mı aldı sözü?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır, hayır; hatip konuşmasında…
BAŞKAN
– Efendim, Sayın Bakan buyursun lütfen.
Sizler
de oturun, buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Hangi maddeye göre konuşacağımızı
bileceğiz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, hatip konuşmasında
Bakanın adını zikretti, Bakan Bey de cevap veriyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, konuşabilir, yirmi dakika da konuşabilir
ama hangisinden?
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Ağbal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sataşma üç dakikadır, Hükûmet adına
yirmi dakikadır. Biz yirmi dakika konuşsun diyoruz ya, bilmiyorsunuz
siz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Uşak
Milletvekili Özkan Yalım’ın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz
önce burada hatip söz alarak, hiç de gerçekçi olmayan, hiç de
inandırıcı olmayan birtakım vaatlerde bulunmuştur.
Böyle belgeleri sallayarak, taahhüt mektuplarını sallayarak siyaset
yapıldığı için zaten…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Noterden verdik Sayın Bakan, noterden verdik.
Sayın Genel Başkanımız noterden verdi.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Değerli kardeşim, sen onu gösterdiğinde
vatandaş sana inandı mı?
İnandırıcılığın yok,
inandırıcılığın yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – 24 Haziranda verecek Sayın Bakan. 24 Haziranda bunun
gereğini alacaksınız.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Sonra, biraz önce burada bir
fotoğraf kullanıldı. Sayın hatibin tekrar gelip o
fotoğrafı göstermesini istiyoruz. Anladığım
kadarıyla, bu ülkede yaşamıyor, başka bir ülkede
yaşıyor. Gitmiş öyle bir fotoğraf bulmuş ki benim
gördüğüm o fotoğraf bu ülkeye ait olan bir fotoğraf değil.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Göstereceğim. Bakanım, göstereceğiz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Anladığım
kadarıyla, bir yılbaşı arifesinde çekilmiş bir
fotoğraf.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Bu, bu ülkede yaşayan bir vatandaşın
fotoğrafı.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Diğer fotoğrafı görelim,
diğer fotoğrafı.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Bu ülkede yaşayan bir vatandaşın
fotoğrafı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
“Diğerini göster, diğerini.” sesleri) Buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Diğer fotoğrafı görelim.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Diğerini de göstereceğim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Diğer fotoğrafı görelim.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Buyurun, aynı şekilde, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, ülkenin gerçeklerine kapalı, gözleri görmeyen,
kulakları duymayan, AK PARTİ olarak on altı yıldır bu
ülkeye yaptığımız hizmetleri anlama idraki olmayan bir
siyasetle karşı karşıyayız. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan konuşuyor kürsüde, lütfen…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – On altı yıldır ülkemizde
milletimizin refahını biz artırdık. Emeklilerin
refahını biz artırdık, çalışanların
refahını biz artırdık. Daha buraya getirip kürsüde
salladığınız fotoğrafın ne olduğunu bile
bilemeyecek kadar olaylardan uzaksınız. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Ayrıca, biraz önce burada hatip
emekli aylıklarına ilişkin rakamlar verdi. Sayın hatibi
bilirim; geçmişte de bu kürsüye çıktığında mali
konularda ve sayısal konularda ne kadar zayıf olduğunu
bildiğim için, bir defa daha beni yanıltmadı, emekli
aylıklarına ilişkin yanlış rakamlar verdi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, merak etmeyin, vatandaş sizin
söylediklerinize zaten inanmıyor,
inandırıcılığınız yok. Bin imza değil 5
bin imza da verseniz vatandaş nezdinde bir
karşılığı yok.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ağbal.
Sayın
Yalım, buyurun.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Başkanım, Sayın
Bakanımıza göre ben yalan söylemişim, yanlış
söylemişim. Özellikle geçmişteki konuşmalarımdan… Bundan
dolayı burada açık seçik sataşma vardır, söz istiyorum.
BAŞKAN
– “Yalan söylediniz.” demedi Sayın Yalım.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – “Yanlış söyledi.” dedi.
BAŞKAN
– Bir saniye efendim.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır “Rakamlar konusunda
zayıfsınız.” dedi.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan “Bilgisiz, bu konuları
bilmiyor.” dedi.
BAŞKAN
– “Yanlış fotoğraf gösterdin.” dedi, “Yalan söyledin.” demedi,
“İnandırıcı değil.” dedi.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Yanlış fotoğraf gösterdiğimi,
artı, geçmişte de yanılttığımı söyledi.
BAŞKAN
- Sayın Yalım, bir sakin olun lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – O fotoğrafı nerede buldun,
nerede? Fotoğraftan bahset.
BAŞKAN
- Arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen…
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ümüzün 69’uncu maddesine göre…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) - Taktik veriyor...
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Taktik, strateji, her şey var bizde.
BAŞKAN
- Arkadaşlar, lütfen.
İç
Tüzük’ümüzün 69’uncu maddesine göre her milletvekilimiz, bakan da olsa
sataşmadan dolayı söz alabilir.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Kesinlikle.
BAŞKAN
- Rica ediyorum, bir dinleyin lütfen.
Ayrıca,
İç Tüzük’ümüzün 59’uncu maddesinin birinci fıkrasına göre
Hükûmet adına her konuşmaya bakanlar cevaplar verebilir. Sayın
Bakan da sataşmadan söz istedi, biz de ona sataşmadan dolayı iki
dakika söz verdik. Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına
cevap verme talebi olsaydı yirmi dakika söz verilecekti. Konu bundan
ibarettir.
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Yalım’ın
konuşmasından sonra Sayın Bakan sataşmadan söz aldı.
Konuşmasının son kısmında daha önceden kendisini
tanıdığını, ekonomi konularında yetersiz
olduğunu, bu konuda bihaber olduğunu söyleyerek kendisine
sataşmıştır. İç Tüzük 69’a göre hatibimize söz talep
ediyoruz efendim.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Maliye
Bakanı Naci Ağbal’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Fotoğrafı bir göster bakalım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Fotoğrafı göster.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Fotoğraf, fotoğraf…
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Göstereceğim.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu memleketin -dünyada olduğu gibi- Türkiye
Cumhuriyeti’nin de noterinin güvenilirliği konusunda herhâlde hiçbirinizin
itiraz edecek hâli yok. Sayın Genel Başkanımız 7 Haziran
2015 öncesi yani tam tarih 23 Mart 2015’te taahhütname verdi. Bu neydi? Her
emekliye Ramazan ve Kurban Bayramı’nda birer ikramiye verilmesiydi.
Eğer siz buna “yalan” diyorsanız, noterleri
tanımıyorsanız, gelin, buyurun bunu buradan söyleyin. Bu
birincisi.
Biraz
önce gösterdiğim fotoğrafın, bunun Türkiye’ye ait
olmadığını söyledi. (AK PARTİ sıralarından
“Öbür fotoğraf” sesleri)
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Onu da göstereceğim. Bir saniye…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)- Noter sadece sözü tasdik
eder, yalan da olsa doğru da olsa sözü tasdik eder.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Bu fotoğraf Türkiye’deki bir ailenin, torunuyla birlikte
bir dedenin fotoğrafıdır. Bu fotoğraf Türkiye’dedir. Evet,
bu fotoğraf yabancıdır çünkü yabancı bir ailenin
mutluluğunu gösteriyor, tamam mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İtiraf ettin,
yabancı olduğunu sen de itiraf ettin. Demek ki Sayın Bakan
doğru söylemiş.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Siz bunu anlayamayacak kadar... İşte bu
kadarsınız. Yani Türkiye’deki bir aile, yabancı bir aile,
işte ikisinin arasındaki mutluluk farkı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Demek ki Sayın Bakan
doğru söylemiş.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen...
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Onun için bir kere neyin nereye vardığını
iyi biliniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Buradan
tekrar söylüyorum: Siz, Türkiye’deki emeklileri mutsuz ettiniz, Türkiye’deki
emeklileri buradan rencide ettiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Allah size... Ben başka bir şey demiyorum ama 24
Haziranda bu emekliler, 12 milyon emekli, sandığa gittiğinde
size gerekli cevabı verecektir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ama biz söylüyoruz, bir, yaşa takılan bütün
emeklilerimizin, emekli adaylarımızın gün problemlerini,
yaş problemlerini çözeceğiz.
İki,
asgari ücretin altında maaş alan tüm emeklileri asgari ücrete yani
1.604 TL’ye getireceğiz.
Üç,
biraz önce de gösterdiğim gibi, tüm emeklilere Ramazan ve Kurban
Bayramı’nda birer maaş vereceğiz.
Gelin
siz de bunu vermeyi taahhüt edin, hadi gelin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yalım.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz zaten taahhüt
etmiyoruz, biz yapıyoruz, yapıyoruz.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri...
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) - Ne fotoğrafın doğru ne sözün doğru
be!
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı zamanda
fotoğraf doğru, yabancıymış değil mi? Dolayısıyla
Sayın Bakanımızın söylediği haklıymış,
doğruymuş; bu kadar.
BAŞKAN
– Rica ediyorum sayın milletvekilleri...
Şimdi
sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Bu
sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerimizin söz
taleplerini karşılayacağım.
Sayın
Karaburun, buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Bursa Milletvekili Bennur Karaburun’un, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gazi Meclisin 98’inci
kuruluş yıl dönümünde yaptığı konuşmasındaki
AK PARTİ kadın milletvekillerini hedef alan ifadelerini
kınadığına ve gerçekten cesursa ve demokrasiye
inanıyorsa kendisini 24 Haziranda Cumhurbaşkanlığı
adaylığı için meydanlara çıkmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
BENNUR
KARABURUN (Bursa) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; dün
Gazi Meclisimizin 98’inci kuruluş yıl dönümü vesilesiyle
gerçekleşen özel oturumda CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun son derece çirkin üslubunu, AK PARTİ
kadın milletvekillerimizi hedef alan ifadelerini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni
temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’a el kol hareketleri yapmasını şiddetle
kınıyorum. CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu İYİ PARTİ için
kiraladığı 15 vekilin hesabını 15 Temmuz gecesi
kontrollü kaçışında olduğu gibi verememiş ve art
niyetli olarak provokasyon çıkarmıştır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Bizde satılık, kiralık yok.
BENNUR
KARABURUN (Bursa) - Son derece çirkin bu hadiselerin hesabını
milletimiz 24 Haziranda sandıkta soracaktır.
Sayın
Kılıçdaroğlu eğer gerçekten cesursa ve demokrasiye yürekten
inanıyorsa 24 Haziranda Cumhurbaşkanlığı
adaylığı için kendisini meydanlara çıkmaya davet ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Bizde yok; satılık, kiralık yok.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Karaburun.
Sayın
Demir…
3.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, darbe gecesi
gösterilen kahramanlıkların ortada olduğuna ve aziz milletin 24
Haziranda, Cumhurbaşkanına ve Başbakana iftiralarda bulunan
Özgür Özel ve onun gibilere mutlaka hesabını soracağına ve
haddini bildireceğine ilişkin açıklaması
MURAT
DEMİR (Kastamonu) – Sayın Başkan, dün bu salonda Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımıza yalan
yanlış iftiralarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Özgür Özel’e benim de bir çift lafım var: Sayın Özel, o gece
senin Genel Başkanına tanklar refakat edip yol açarken, oradan da
Belediye Başkanının evine misafirliğe giderken Marmaris’ten
uçağa binip Atatürk Havalimanı’na gelen Cumhurbaşkanımıza
ve “Hainleri vurun.” diye pilotlara talimat veren Başbakanımıza
laf söylemek senin asla ve asla haddin değildir, önce bunu bir kere bil,
olsa olsa hayallerin ve iftiraların haddidir.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Öyle değil, öyle değil.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu, iktidar milletvekili.
Listeler yapılıyor. Cumhurbaşkanının gözüne girmek
için bu tür şeyleri söylüyor.
MURAT
DEMİR (Kastamonu) – Darbe gecesi gösterilen kahramanlıklar
ortadadır. Bu aziz millet 24 Haziranda Özgür Özel ve onun gibilerine
mutlaka hesabını soracak ve haddini bildirecektir.
Bunu
söylemek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Demir.
Sayın
Akbaşoğlu…
4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu’nun, 23 Nisan özel oturumunda CHP’li hatiplerce dile
getirilen yalan ve yanlış ifadelerin kabul edilmesinin asla mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkürler
Başkanım.
Dün
Mecliste 23 Nisan özel oturumunda CHP’li hatiplerce dile getirilen yalan ve
yanlış ifadelerin kabul edilmesi asla mümkün değildir. Hitler’in
Propaganda Bakanı Goebbels’in “Tekrar eden yalanlarla kitleleri aldatarak
kendinizi haklı gösterebilirsiniz.” taktiğini uygulayan ve
gerçeği örtmeye çalışan CHP temsilcilerine, dün “Zırva
tevil götürmez.” diye haykırarak özlü bir cevap vermiştik. Belirtmek
gerekir ki 15 Temmuzda Sayın Cumhurbaşkanımızın
bulunduğu Yeşilköy ve Sayın Başbakanımızın
bulunduğu Ilgaz ikinci istiklal mücadelemizin karargâhlarıdır.
Bu sebeple, Çankırı’mızda istiklal ve istikbalimizin sembol
eseri olan Ilgaz Tüneli’ne şehitlerimize vefanın bir nişanesi
olarak “Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli” ismini verdik. İşte
gerçek budur. Yalan başka, gerçek başka.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akbaşoğlu.
Sayın
Tezcan…
5.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan’ın, Ana
Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
Yörük, Türkmen ve Osmanlı’yla ilgili sözlerini
kınadığına ilişkin açıklaması
YILMAZ
TEZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm
Yörükleri, Türkmenleri ve vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
22
Nisan Pazar günü memleketim olan Mersin Silifke’de CHP’li Silifke Belediyesi
tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Ana Muhalefet Partisi
Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Yörük,
Türkmen ve Osmanlı’yla ilgili sarf ettiği kırıcı,
incitici, ayrıştırıcı, kin ve nefret kokan gerçek
dışı sözlerini kınıyorum. Yörükler ve Türkmenler
Oğuz boylarıdır, Oğuzlara “Müslüman Türk” denir. Oğuzlar
yani Türkler, Türkmenler ve Yörükler tarih boyunca büyük devletler
kurmuştur; Büyük Selçuklu devleti, Anadolu Selçuklu devleti, Osmanlı
devleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi.
Sayın
Kılıçdaroğlu bilmiyorsa öğrensin, Osmanlı devletinin
öz dili Türkçedir. Türkçe konuşulur ancak Osmanlıca
yazılır. Türkler, biz Yörükler binlerce yıldır Türkçe
konuşuruz. Ayrıca Farsça dili edebî bir dildir, şiir ve
mesneviler Farsça yazılır.
Sayın
Kılıçdaroğlu bilmiyorsa bunları tarih kitaplarından
okusun. Osmanlı hiçbir zaman, hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine ve
yaşantısına müdahale etmemiştir.
Saygılarımla.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Buyurun
Sayın Şeker…
6.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in,
üniversitelerin bölünmesinin ülkenin geleceğine ihanet olduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkanım, “Bölünmüş kara
yolları yapacağız.” dediler, ülkeyi böldüler,
vatandaşları böldüler, meslek birliklerini bölüyorlar, şimdi de
sıra üniversiteleri bölmeye geldi.
İstanbul
Üniversitesi bölünerek Çapa Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi ayrı ayrı üniversitelere aktarılmak isteniyor.
İstanbul Üniversitesinde çok değerli hizmetler veren Kardiyoloji
Enstitüsü kapatılıyor, Onkoloji Enstitüsü kapatılıyor.
İstanbul Üniversitesinin Çocuk Sağlığı Enstitüsü
kapatılıyor. İstanbul Üniversitesi kökleri olan, çok
değerli ve yurt dışına en çok yayın yapan
üniversitelerden biri. Bu üniversitemizin İşletme İktisadı
Enstitüsü de dâhil birçok bölümünü kapatmak bu ülkenin geleceğine
ihanettir, üniversitelere dokunmayın, üniversiteleri bölmeyin.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Şeker.
Sayın
Önal, buyurun.
7.- Osmaniye Milletvekili Suat Önal’ın, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci yıl dönümünde
Cumhurbaşkanına karşı yapılan saygısız
hareketi kınadığına ve aziz milletin 24 Haziranda
sandıkta vereceği cevapla gerekeni yapacağına, saygısız
parmakları kımıldamaz hâle getireceğine ilişkin
açıklaması
SUAT
ÖNAL (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci yıl dönümünü,
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı tüm Türkiye’de kutladık.
Dün
burada özel oturumla bu millî günümüzü kutlarken de maalesef Meclisin
saygınlığına yakışmayacak konuşmalara
şahit olduk. Adı Özgür olsa da kendisi özgürlüğün
sınırlarını bilmeyen, özgürlüğü içselleştiremeyen
birisi, bu asil milletin oylarıyla Cumhurbaşkanlığına
seçilen ve milletin her zaman sevgi ve teveccühüne mazhar olan Sayın
Cumhurbaşkanımıza karşı el ve parmak hareketleriyle
kendisine yakışan ama bu millete asla yakışmayacak bir
üslupla saygısızca ifadelerde bulundu. Anayasa’nın 104’üncü
maddesine göre devletin başı olan Sayın
Cumhurbaşkanımıza karşı saygısızca
yapılan bu hareket ve çirkefliği şiddetle kınıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT
ÖNAL (Osmaniye) – Aziz milletimiz 24 Haziranda sandıkta vereceği
cevapla gerekeni yapacak ve o saygısız parmakları
kımıldamaz hâle getirecektir.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Önal.
Sayın
Tamer…
8.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, başta
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk Meclisin milletvekilleri ile
şehitleri rahmetle yâd ettiğine, Meclisin 98’inci kuruluş
yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı
kutladığına, Adıyaman’da meydana gelen depreme ve Mecliste
Cumhurbaşkanına karşı yapılan konuşmaları
kınadığına ilişkin açıklaması
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Başta
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nı
sevk eden ilk Meclisin milletvekilleri ile şehitlerimizi rahmet ve
minnetle yâd ediyorum. İkinci kez gazi olan Meclisimizin 98’inci
kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Ayrıca,
yine dünyada ilk defa Mustafa Kemal Atatürk tarafından geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımıza armağan edilen 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da kutluyorum.
Dün
gece itibarıyla Adıyaman’da meydana gelen depremde
vatandaşlarımızın burnunun kanamamış olması
hepimizin gönlüne su serpmiştir. İnşallah, bundan sonraki dönem
içerisinde de aynı şekilde tedbirler alınarak depremden en az
zararla çıkmayı temenni ediyorum.
Yolları
birleştirdik, gönülleri birleştirdik, hiçbir zaman biz kişileri
bölmedik, bunun da böyle bilinmesini istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Ayrıca, Mecliste dün Cumhurbaşkanına
yapılan bu konuşmaları, parmak sallamayı da
kınıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tamer.
Sayın
Taşkın…
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın,
CHP sözcülerinin Cumhurbaşkanı ile bayan milletvekillerine
yaptıkları saygısızlıkları
kınadığına, Adıyaman Samsat’ta meydana gelen deprem
dolayısıyla bölge halkına geçmiş olsun dilediğinde
bulunduğuna, İstiklal Harbi’nin şehit ve gazileriyle birlikte
tüm şehitleri rahmet ve minnetle yâd ettiğine ve 24 Haziran
seçimlerinin hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünkü
oturumda CHP sözcülerinin Sayın Cumhurbaşkanımıza ve bayan
milletvekillerimize yaptıkları saygısızlıkları
kınayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Dün
gece Adıyaman Samsat’ta meydana gelen deprem dolayısıyla bölge
halkına geçmiş olsun diyor, depremde yaralanan
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Yine
dün, 23 Nisan Gazi Meclisimizin açılışının 98’inci
yıl dönümünü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı tüm yurtta
büyük bir coşkuyla kutladık. 23 Nisan 1920, aziz milletimizin
vatanı, bayrağı, ezanı, istiklali ve istikbali için
diriliş ve şahlanışının tarihidir. Bu vesileyle
İstiklal Harbi’mizin şehit ve gazileriyle birlikte tüm şehitlerimizi
rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Geçtiğimiz
hafta, ülkemizdeki istikrar ve güven ortamını güçlendirecek
Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçiminin 24 Haziranda
yapılmasına ilişkin önerge Meclis Genel Kurulunda kabul edilerek
yasalaştı. Aziz milletimize yeni bir dönemin kapısını
açacak bu tarihî seçimlerin hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Taşkın.
Sayın
Tanal…
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye
Bakanından, çiftçinin artan maliyetle nasıl üretim
yapacağını ve Türkiye’yi faiz lobisine teslim edip etmediklerini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin
vasıtanızla, şu anda Meclis Genel Kurulunda oturan Maliye
Bakanına şu soruları yöneltmek istiyorum: Aralık 2002’de
benzin 1 lira 66 kuruştu, motorin 1 lira 30 kuruştu; Aralık
2017’de benzin 5 lira 62 kuruş, motorin 5 lira 17 kuruş. Lüks
yatlardaki KDV’yi, ÖTV’yi sıfırladınız, çiftçilerin
mazotunu göz ardı ettiniz. Bu maliyetle çiftçi nasıl üretim yapacak?
Aynı
zamanda, devlet bugüne kadar, on altı yılda kaç milyar dolar faiz
ödedi? 757 milyar dolar faiz ödedi mi, ödemedi mi?
Vatandaşımızın ödediği faiz oranı 368 milyar TL
mi, değil mi? Türkiye’yi faiz lobisine teslim ettiniz mi, etmediniz mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Kaynaklar yatırıma değil faize gitti,
işsizlik, yoksulluk rekor kırdı. Bunlara cevap verir misiniz
Sayın Maliye Bakanı?
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın
Dedeoğlu…
11.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Mecliste
Cumhurbaşkanına karşı yapılan hakareti nefretle
kınadığına ilişkin açıklaması
SAMİ
DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün
Mecliste Cumhurbaşkanımıza yapılan hakareti nefretle
kınıyorum, ben de onu bir şiirle dile getirmek istiyorum: Gazi
Meclisi borsa yapanlar utanmalı/ Yolundan en keskince sapanlar
utanmalı/ Bu milletten git gide kopanlar utanmalı/ Değişmez
tek kural, doğru yol her zaman tektir/ Hüllenizi bu millet asla kabul
etmeyecektir/ Bir emirle 15 tane vekili transfer etmeniz kimin aklı?/
Kumandanız ta FETÖ’ye takılı/ Ona bağlı olmanız
bu millete ihanettir...
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hırsızlığa parmak
kaldırmadılar ya, yolsuzluğa parmak kaldırmadılar ya;
hırsızlığa parmak kaldıran milletvekillerini
kınıyorum, demokrasiye değil.
BAŞKAN
– Sayın Tanal, lütfen…
SAMİ
DEDEOĞLU (Kayseri) – ...Hüllenizi bu millet asla kabul etmeyecektir/ Hani
yapmak yoktu ya hiçbir abidik gubidik/ “Yurtta sulh” bilirdik, sanki bizler de
yedik/ Biz daima Türkiye, millet dedik/ Bu millet cevabını
sandıkta verecektir/ Hüllenizi bu millet asla unutmayacaktır/
Dedeoğlu, söyle ki âlem duysun bu sesi/ Ve bu oynanan oyuna uyandıran
herkesi/ 24 Haziranda onların tüm hevesi kursaklarında kalacak. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu
açık ve nettir, hüllenizi bu millet…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
Buyurun
Sayın Gazel.
12.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in, Mecliste
Cumhurbaşkanı ile Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’a
yapılan saygısızlığı
kınadığına ve milletin bütün bu saygısızlıkların
cevabını 24 Haziranda sandıkta vereceğine ilişkin
açıklaması
İSHAK
GAZEL (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün
Gazi Meclisimizin 98’inci kuruluş yıl dönümünü kutladık ancak
özel gündemle toplanan Mecliste maalesef bu Meclisin mehabetine, Meclisin
temsil ettiği değerlere yakışmayan bir sürü olay oldu.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu milletin
Cumhurbaşkanıdır, cumhurun başkanıdır, hiçbir
parti ayrımı gözetmeden herkesin başkanıdır. Ona
yapılan saygısızlık millete yapılan saygısızlıktır,
bu saygısızlığı kınıyorum.
Ayrıca
CHP Genel Başkanı kürsüde konuşurken Konya Milletvekilimize de
anlamsız bir şekilde bir sataşmada bulundu. Bir
hanımefendiye böyle bir sataşmada bulundu, gerçekten bu
saygısızlığı da kınıyorum. Ondan bir gün
önce de tarihe “15’ler olayı” olarak geçecek bir olay yaşandı,
bunu da tarih yazacak, tarih bunun da cevabını verecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSHAK
GAZEL (Kütahya) – Milletimiz bütün bu saygısızlıkların
cevabını da 24 Haziranda sandıkta verecektir.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Gazel.
Sayın
Balbay…
13.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın,
üniversiteleri bölmenin bilime hakaret olduğuna, İstanbul
Üniversitesi Akademik Kurulunu yaptığı açıklama nedeniyle
kutladığına ve üniversitelerin bölünmesine izin vermeyeceklerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; iktidarın bölmediği bir
üniversiteler kalmıştı,
kutuplaştırmadığı bir üniversiteler
kalmıştı. Şimdi Türkiye’nin köklü hatta Türkiye’nin
kuruluşundan da önce kurulmuş olan, Fatih Sultan Mehmet’in
kuruluşunu gerçekleştirdiği İstanbul Üniversitesi
bölünüyor, Gazi Üniversitesi bölünüyor, İnönü Üniversitesi bölünüyor.
Ayıptır diyorum, bu bilime bir hakarettir diyorum. İktidar
eğer buralarda yeni makamlar yaratacaksa yeni üniversiteler kursun,
başka bir yerde kursun ama Cumhurbaşkanının, AKP Genel
Başkanının İnönü için “Adını anmak istemiyorum.”
deyip yanına Turgut Özal Üniversitesi kurması, Gazi Üniversitesinin
yanına bir Hacı Bayram Veli kurması, İstanbul
Üniversitesinin yerine İbni Sina’yı kurması... Niye bu tür
insanları, tarihi karşı karşıya getirmekte?
Bugün
İstanbul Üniversitesi Akademik Kurulunun yaptığı
açıklamayı kutluyorum. Üniversitelerden bir ses
çıkmıştır, sağlıklı bir ses
çıkmıştır, bunu sürdürmelerini diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Türkiye’nin her şeyini böldünüz, her
şeyini sattınız, buna izin vermeyeceğiz diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Balbay.
Sayın
Sürekli...
14.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, özel
oturumda Cumhurbaşkanına, Başbakana ve bayan vekillere
yapılan saygısızlığı şiddetle
kınadığına ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı’nı kutladığına ilişkin
açıklaması
KEREM
ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Dünkü
özel oturumda Sayın Cumhurbaşkanımıza,
Başbakanımıza ve bayan vekillerimize yapılan
saygısızlığı şiddetle kınıyorum.
Demokrasinin
kalbi ve millî iradenin temsil makamı olan Gazi Meclisimizin
kuruluşunun 98’inci yıl dönümü olan 23 Nisan tarihi Türk milletinin
var olma mücadelesinin en önemli adımıdır. 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle güçlü Türkiye’nin
mimarlarının, geleceğin doktorlarının,
öğretmenlerinin, milletvekillerinin ve hatta
cumhurbaşkanlarının yani üzerine titrediğimiz
çocuklarımızın bayramını kutluyorum. Biliyoruz ki
şanlı tarihi tanıyan ve zirvedeki Türkiye imzasını
daha ileri taşıyacak bir nesil yetişiyor. Teşekkürler
çocuklar.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Sürekli.
Sayın
Özdiş...
15.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından, taşeron
işçilerin durumunu düzeltip hak ettikleri değeri ne zaman
vereceklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına.
“Taşerona
kadro” adı altında yaptığınız düzenlemeye nereden
baksak elimizde kalıyor. Aynı iş yerinde farklı iş
kolunda kurulu sendikaların örgütlenmesine ve birden fazla toplu iş
sözleşmesi yapmasına imkân verilmesinin sendikal kargaşaya neden
olacağı ifade ediliyor. Ayrıca belediyelerde çalışan
taşeron işçiler Haziran 2020, kamudaki taşeron işçiler ise
Ekim 2020 tarihine kadar altı ayda bir sadece yüzde 4 zam alabilecekler.
İşçilerin ücretine enflasyon farkı dâhil başka hiçbir
yüzdelik zam yapılmayacak. Taşeron işçilerimizin kadro sevinci
hep yarım kaldı, önlerine hep bir engel konuldu. Bu durumu ne zaman
düzeltip taşerona hak ettiği değeri vereceksiniz?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özdiş.
Sayın
Erdoğan…
16.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadın
vekillere yaptığı hakareti asla kabul etmediklerine,
şiddetle kınadıklarına ve kadın vekiller olarak özür
beklediklerine ilişkin açıklaması
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün CHP Genel Başkanı
kürsüde konuşurken tahammülsüzlüğünü bir kez daha göstermiş
oldu; teamül gereği burada herkesin yaptığı işi biz de
yapmıştık ve “Vekillerinizi kiraya mı verdiniz?” sözümüz
üzerine hakikaten kendisine de yakışmayan ama terbiye
sınırlarını da aşan bir şekilde şahsıma
ve burada bulunan kadın vekillere hakaret etti. Bu hakareti asla kabul
etmiyoruz, şiddetle kınıyoruz. Kadın hakları deyince
mangalda kül bırakmayan zihniyetin nasıl kendine söz sarf edilince
buna karşılık hakarete varacak derecede bunu
karşılıksız bırakmaması da hakikaten Meclis
tarihine kötü bir şekilde geçti. Buradan tekrar kendisini nefretle,
şiddetle kınadığımızı da açıkça
belirtmek istiyorum. Kadın vekiller olarak özür beklediğimizi de
tekrar beyan ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Sayın
Küçükcan… Yok.
Sayın
Tor, buyurun.
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz
Tor’un, Başbakandan, FETÖ soruşturması nedeniyle haklarında
takipsizlik veya beraat kararı verilenlerden kararları
Olağanüstü Hâl Komisyonuna intikal ettirilenlerin dosyalarının
görüşülmesine öncelik verilmesi yönünde bir çalışmanın olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Vasıtanızla
sorum Sayın Başbakanadır. Sorum FETÖ soruşturması
kapsamında takipsizlik veya beraat kararı alanlar ve Olağanüstü
Hâl Komisyonuyla ilgilidir. Haklarında adli merciler nezdinde soruşturma
açılan bazı kimseler takipsizlik veya beraat kararları
verildiğinden bahisle görevlerine dönmek istediklerini, oysa
Olağanüstü Hâl Komisyonunun yavaş
çalıştığını, bu gidişata göre
durumlarının Komisyonda görüşülmesinin yıllar
süreceğini, bu durumun da mağduriyetlerini ve
yaşadıkları ağır psikolojik, ekonomik ve sosyal
sorunlarını devam ettireceğini beyan etmektedirler.
Haklarında takipsizlik veya beraat kararı verilenlerden
kararları Komisyona intikal ettirenlerin dosyalarının
görüşülmesine öncelik verilmesi yönünde bir çalışma var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tor.
Sayın
Akyıldız…
18.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın,
Sivas’taki Özbelsan TOKİ sitesinde okul, cami ve market
olmadığına ve Numune Hastanesinin yıkılarak yerine
cami yapılmasının doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sivas’ta
iki yıl önce teslim edilen 920 dairenin bulunduğu ve
yaklaşık 4 bin kişinin yaşadığı Yukarı
Tekke karşısındaki Özbelsan TOKİ Sitesi’nde okul yok, cami
yok ve market yok. Bu bölgede yaşayan yaklaşık 4 bin
Sivaslı kardeşim mağdur durumda yaşamaktadır.
Daha
önce burada, Mecliste basın açıklamasıyla da soru önergeleriyle
de gündeme getirdiğim cumhuriyetten kalan nadide bir eser olan Numune
Hastanesinin yıkılarak yerine cami yapılmasının
doğru olmadığını, “Sivas’ın akciğerlerini
katletmeyin.” dediğimi hatırlatıyorum ve tekrar buradan
yetkilileri uyarıyorum: Oradaki yeri, akciğerleri katletmeyin, gelin
TOKİ’nin ihtiyaç olan bölgesine cami yapın diyorum, yüce heyetinizi
sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.
Sayın
Yıldırım...
19.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım’ın, Adıyaman Samsat’ta meydana gelen
depremden etkilenen hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.
Dün
gece Samsat ilçemizde 5,1 şiddetinde deprem meydana gelmiştir, çok
şükür ki can kaybı yaşanmamıştır. Yaralılara
acil şifalar dileyerek hayvanları telef olan, ev ve iş yerleri
hasar gören, depremden etkilenen tüm hemşehrilerime geçmiş olsun
diyorum.
Geçen
yıl yaşanan depremin yaraları daha sarılmamışken
artçı depremler ve dün gece yaşanan deprem hepimizi derinden
etkilemiştir. Samsat’taki hasarları gidermek için kanun hükmünde
kararname çıkarmak gerekmez. Halk kaderine terk edilmemeli, bilimsel
veriler ışığında üniversitelerden, bilim
insanlarından yardım istenmeli, gerekiyorsa, Samsat’ın mevcut
yerleşim yeri riskli ise halk ve bilim çevrelerinin ortak kararıyla
başka bir alana taşınmalı, iktidar da üstüne düşen
görevi ivedilikle yapmalıdır. Adıyaman’da sıcakların
başladığı bu mevsimde depremzedelerin mağdur
olmaması için başta su ve barınma sorunları olmak üzere her
türlü yardımlar derhâl başlatılmalıdır.
Tekrar,
depremden etkilenen tüm halkımıza çok geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Buyurun
Sayın Kılıç.
20.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıç’ın, Adıyaman Samsatlı vatandaşlara deprem
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 93 Harbi ile 23
Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Adıyaman Samsatlı
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
24
Nisan 1877, 93 Harbi olarak da bilinen ve hezimetimize, imparatorluğumuzun
parçalanmasına yol açan Osmanlı-Rus savaşlarının
başladığı tarihtir.
Dün
Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladık. Kim demiş
çocuk küçük bir şeydir, belki çocuk en büyük bir şeydir. Biz
insanlara sayısız nimetler verilmiştir, bunlardan biri de çocuktur.
Çocuk, dünya hayatının süsü, milletin en büyük ümit ve istikbal
kaynağıdır. Çocuklarını iyi yetiştirip iyi
terbiye etmeyen milletler yarınlarına güvenle bakamazlar. Çocuklar
bedenen ve ruhen iyi yetiştirilmelidirler. Zira çocuk sadece bir aileyi
değil tüm milleti ve topyekûn insanlığı ilgilendirir.
Çocuklarımızı gereği gibi yetiştirmek geleceğe
umutla bakmanın tek çıkar yoludur. Çocuklarda sorumluluk duygusunu
geliştirmeli, yapabilecekleri görevleri yapmalarına fırsat
tanınmalı, onlara model oluşturmalı, olumlu
davranışlarını pekiştirmeliyiz.
“Annesi
gül koklasa ağzı gül kokan çocuk.
Ağaç
içinde ağaç geliştiren tomurcuk.
Çocukta,
uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya
göz atsa niçin, nasıl ve hayret.
Fatihlik
nimetinden yüzü bir nurlu mühür.
Biz
akıl tutsağıyız çocuktur ki asıl hür.”
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın
Kaynarca…
21.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadına
yönelik nefret ve ayrımcılık içeren sözlerini
kınadığına ve kendisini özür dilemeye davet ettiğine
ilişkin açıklaması
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıkça
başvurduğu kadına yönelik nefret ve ayrımcılık
içeren sözlerini kınıyorum. Hatırlarsanız daha önce vahim
bir cümle kullanmıştı: “Adam iş bulamayınca ne
yapacak? Karısını dövecek elbette.” gibi. Dün de aziz
milletimizin karşısında, Gazi Meclisimizde, bu kürsüde kendisine
itiraz eden kadın milletvekillerimize, sözlerine itiraz eden vekillerimize
karşı “Evde misin?” “mahallede” “dedikoducu” gibi şiddet dili
kullanmıştır ve bu dil ayrımcıdır,
ötekileştiricidir, bu dil cinsiyetçidir,
aşağılayıcıdır. Kendisini kınıyorum ve
özür dilemeye davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Sayın
Yalım…
22.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından, sigortalılık
öncesi yapılan doğumlar için Sosyal Güvenlik Kurumundan borçlanma
hakkının kadınlara verilmesini talep ettiğine ve CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kadar kadınlara
değer veren bir kişinin daha olmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına sesleniyorum: Sayın
Bakan, çok değerli kadınlarımız için sigortalılık
öncesi yapılan doğumlar için Sosyal Güvenlik Kurumundan
borçlanması hakkının sayın kadınlarımıza
verilmesini talep ediyoruz.
Biraz önceki hatip için de… Sayın Genel
Başkanımız kadar mütevazı, Sayın Genel
Başkanımız kadar kadınlara değer veren bir kişi
daha yoktur, o sözleri de sayın hatibe iade ediyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – O sözler Genel
Başkanınızın söylediği sözler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Sayın milletvekilleri, şimdi sayın
grup başkan vekillerimizin ve…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii,
haklı olarak sayın grup başkan vekillerine geçiyorsunuz ancak
bir dakikalık konuşmalar sırasında defalarca adım ve
Genel Başkanımızın ismi zikredilerek ve eleştiri
sınırlarının ötesinde, cevap vermemiz gereken ve tekrar
etmek istemeyeceğim ifadeler kullanıldı. Dilerseniz
birkaçını ifade edebilirim. Cevap hakkını kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, AK PARTİ
Grubundan bazı milletvekillerinin yaptıkları
açıklamaları sırasında CHP Grup Başkanına ve
şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün 23 Nisan oturumunda yaşananlar elbette
hoş değildi. Bir Sayın Genel Başkan oturumu önemsemiş,
gelmiş konuşmasını yapıyor. Kendisine “Son
Başbakan” diyen -bence doğrudur ama partisinin son
Başbakanıdır, bu ülke parlamenter sistemde nice başbakanlar
seçecektir- birisi 23 Nisan oturumunda konuşma yapmıyor ve Genel
Başkanımızın konuşmasına cevaben Sayın
Elitaş söz alıp Sayın Genel Başkanın darbe gecesi
durumuyla ilgili son derece aşağılayıcı ve o gecenin
birlik, beraberlik ruhunu zedeleyici bir konuşma yapıyor. Her
şey böyle başladı. Ardından biz çıktık ve
bazı ifadeler…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – Öncesinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun
konuşması var. “İradelerinizi başkasına ipotek
ettiniz.” dendi, oradan başladı.
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Müsaade edin, siz de cevap
verirsiniz, müsaade edin.
Sayın pek çok milletvekili buradaydı,
şahit oldu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – Şahidiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ardından Adalet ve
Kalkınma Partisinin Genel Başkanı hem resepsiyonda hem bugünkü
konuşmasında şahsımı hedef göstererek ve son derece
ağır, tekrarlamaktan utanç duyacağım ifadeler
kullandı. Burada söylemek istediğim şudur: Hepiniz
milletvekilisiniz. Tutanaklar hepinize açık. Bugün basına bu
tutanakları dağıttık. Darbe Komisyonu 3 Kasım 2016
tutanağı, isteyene çoğaltacağım. Dün Başbakanla ilgili
söylediğimiz her şeyin tamamı bu tutanakta. İfadeyi veren
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Doktor Ergin
Ergül; tane tane anlatıyor, ne söylediysem, bir kelime farkı yok.
(CHP sıralarından alkışlar) Sonra 1 Kasım 2016
tutanağı. O tutanakta da tane tane anlatılıyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hâlâ “Cumhurbaşkanımız”
demiyorsunuz. Hâlâ aynı kafa gidiyorsunuz. Hâlâ aynı şeyleri
söylüyorsunuz. Ayıp ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Cumhurbaşkanı ile İstanbul Valisi Vasip
Şahin arasında geçen konuşmalar, eksiği fazlası yok;
bunlar basın mensuplarında, bunlar Meclis stenografları
tarafından kaydedilmiş, bunlar Meclis tutanaklarında. Ha, mesele
nedir? Mesele şudur arkadaşlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Parmak sallama polemiğini sürdürebilirsiniz, onda bir
sıkıntı yok.
Başkanım,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN
– Tamamlayınız Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Geçmişte başbakanlara, cumhurbaşkanlarına fıkralar, plastip şovlar,
kuklalar, karikatürler derken şimdi hakkında fıkra
anlatılamayan, hakkında eleştiri yapılamayan, kuklası
bile yapılıp bir televizyona konulamayan bir
Cumhurbaşkanına, işaret edilemeyen bir Cumhurbaşkanına
doğru evrildiniz; bunun adı başka bir şeydir.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İşaret
başka, parmak sallamak başka.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ayrıca, ayrıca bakın, böyle gösterilen…
Gösteriyorum ve şunu söylüyorum: Alev Alatlı okuyorsunuz,
“Schrödinger’in Kedisi” kitabı -2000’li yıların
başlarında- ne der biliyor musunuz? “Parmağın ucuna bakmayın,
parmağın işaret ettiği yere bakın.” Arkadaşlar,
bu parmağın işaret ettiği yerde bir tek adam rejiminin
emareleri var. Parmak sallanamayacak bir Cumhurbaşkanı, parmak
sallanan da işaret edilen de meselenin tek adam rejimi boyutudur.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tek adam rejimini
Sayın Kılıçdaroğlu temsil ediyor, bir talimatıyla 15
kişi bir yerden bir yere geçiyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bunu konuşulamaz kılmaya çalışmak tam da
bizim eleştirdiğimiz tek adam rejimine siyasi kişiliklere
kutsiyet atfetmektir, siyasi kişiliklere kutsiyet atfetmektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bu yaptığınız iş, kişinin
kendisine de ülkeye de demokrasiye de büyük haksızlıktır.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu Goebbels’in
taktiği, Goebbels’in taktiği. Evet, Hitler’in Propaganda Bakanı
Goebbels’in taktiğinden bir vetire izledik şu anda.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – 15 milletvekili, 15...
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Şunu söyleyelim: Bu parmağın gösterdiği,
parmağın ucu ve sahibi önemli değil, gösterdiği yerde sizin
tek adama dönüştürdüğünüz bir genel başkanınız var.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tek adam
Kılıçdaroğlu, millî şef, millî şef.
BAŞKAN
– Sayın Akbaşoğlu…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Türkiye’yi aldığınız yerden
getirdiğiniz yer diktatörlüktür.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tek adamlık sizin
hikâyeniz, sizin.
BAŞKAN
– Sayın Akbaşoğlu, bakın, rica ediyorum…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben de cevap
hakkımı kullanıyorum ama.
BAŞKAN
– Bakın, rica ediyorum, Genel Kurulun mehabetini bozacak…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Benim sözlerime de cevap
verdi, ben de sözlere cevap veriyorum.
BAŞKAN
– Sayın Akbaşoğlu… Sayın Akbaşoğlu…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Goebbels’in bir
taktiği bu; yalan, tekrar tekrar yalan!
BAŞKAN
– Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91’inci Birleşiminin İkinci Oturumu
açıyorum.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, az evvel ana muhalefet
partisinin grup başkan vekili konuşmasında Sayın Genel
Başkanımızı işaret etmek suretiyle “tek adam”
ifadelerini kullanmıştır ve buna cevap vermek zorunluluğu
doğmuştur. 69’a göre sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün burada gerçekten Meclisimizin tarihine
yakışmayacak, özel gündemle, oturumla toplanmış
olmasına yakışmayacak şekilde bir oturum yaşandı.
Biraz evvel ana muhalefet partisinin grup başkan vekilinin söylediği
şekilde Sayın Mustafa Elitaş’ın cevap vermesi vesaireyle
değil, burada Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı, çok
kışkırtıcı, çok ayrıştırıcı
ve her zaman olduğu gibi kutuplaştırıcı, toplumu
bölmeye yönelik bir dille bu kürsüde ve yine özel gündemin mehabetine, durumuna
uygun olmayacak bir şekilde kürsüye el vurmak suretiyle, aynı zamanda
15 Temmuz darbe girişimine, özellikle OHAL uygulaması vesaireyle,
bununla beraber buna “darbe” demek suretiyle çok inanılmaz, Türkiye
gerçeklerine yakışmayacak şekilde bir konuşma
yapmıştır.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – 20 Temmuz, Sayın Başkan Vekili, 20 Temmuzla
ilgili söyledi Sayın Genel Başkan.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Bir kere kışkırtıcı olan,
Meclisin özel gündemine uygun olmayan konuşmayı yapan kişi
Sayın Genel Başkanınızdır.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Sayın Elitaş, Elitaş…
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Şimdi, burada eğer bir tek adam görmek
istiyorsanız Sayın Grup Başkan Vekili, öncelikle Cumhuriyet Halk
Partisinin tarihine bakacaksınız, Millî Şef dönemine
bakacaksınız “tek adam” derken.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Hadi ya! Anayasa’yı değiştirdiniz
Sayın Başkan Vekili.
BAŞKAN
– Sayın Özdiş, lütfen efendim, rica ederim.
RECEP ŞEKER (Karaman) – Bir dinle, bir dinle
ya.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - O zaman çok partili dönem
mi vardı, demokrasi mi vardı?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Yine “tek adam”
derken, 2 grup başkan vekiliniz televizyona çıkıp da 15
milletvekilini arkaya alıp gözyaşları içerisinde 15
milletvekilini istifa ettirmek zorunda kaldığında “tek adam”
derken grup başkan vekiliniz aynen şu ifadeleri kullanıyor,
“Genel Başkanın talimatıyla.” diyor. Bir kere, Genel
Başkanınıza bakacaksınız, tek adam.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Biz kime
bakacağımızı biliyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Şimdi,
sizin kastettiğiniz “tek adam” öyle mi? On altı yıl ta gençlik
kollarından gelecek, ülkesi ve milleti için adanmış bir ömür
sürecek, bu ömrün içerisinde iktidara geldiği günden itibaren de
darbelerle, muhtıralarla mücadele edecek...
Soruyorum ben size: Darbe kime karşı
yapılır?
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Millete karşı
yapılır.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Darbeler kime
karşı yapılır? Seçilmiş millet iradesine
karşı yapılır ve hepsinden önemlisi sürekli “kontrollü
darbe” söylemleriyle küçültmeye çalıştığınız,
âdeta şehitlerimizin yakınlarının da ruhlarını
özellikle incittiğiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – 81
milyonun, 81 milyonun…
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ek süre talep
ediyorum, lütfen.
BAŞKAN - Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - ...ve
şehitlerimizin kemiklerini sızlatmak suretiyle o darbeye “kontrollü
darbe” demeniz var ya, tarih sizi gerçekten bununla yazacaktır. 252
şehidimiz var ve o gece “tek adam” dediğiniz Sayın
Cumhurbaşkanımızı -Sayın Genel Başkanımızı-
öldürmek üzere 2 tane Skorsky helikopter... Tek adam bu mu? Milletini
sokağa çağıran, milletin iradesinden başka hiçbir iradeyi
tanımayan mı tek adam? Ve “tek adam” dediğiniz Sayın
Cumhurbaşkanımız -Sayın Genel Başkanımız- o
gece havalimanında, ölümle burun buruna darbecilere, işgal
girişiminde bulunanlara karşı meydanlardaydı ama tek adam
görmek istiyorsanız saat 23.17’de havalimanından “kontrollü darbe”
diyen Genel Başkanınız tankların arasında evet, tek
adam olarak Bakırköy Belediye Başkanınızın evinde
oturmaktaydı.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakanınız
neredeydi?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - İşte
“tek adam” dersen kendinize bakmanız lazım, Genel
Başkanınıza bakmanız lazım.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Aynaya
bakın Sayın Grup Başkan Vekili, aynaya, aynaya. Anayasa
değişikliği yaptınız.
BAŞKAN – Sayın Özdiş…
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – “Tek adam”
söylemini reddediyoruz. Özellikle demokrasiyi, hak ve özgürlükleri güçlü
kılmak için on altı yıldır çalışan, millet
iradesini egemen kılmak için çalışan Genel
Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bir dakika daha
süre istiyorum, istirham ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – İçişleri
Bakanınız neredeydi, Başbakanınız neredeydi?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Ve siz Özgür
Özel, ana muhalefet partisinin Grup Başkan Vekili olmak… Burada Sayın
Genel Başkan sıfatıyla Sayın
Cumhurbaşkanımıza söz söyleyebilirsiniz belki, had ve sınırlar
içerisinde, saygı sınırları içerisinde, anayasal
sınırları içerisinde ama bu ülkenin Cumhurbaşkanına
Meclis özel gündemle toplandığında elinizi havaya
kaldırarak Sayın Cumhurbaşkanımızı işaret
etmek suretiyle dünyanın gözü önünde bir tiyatro sergilemenize ve
hepsinden önemlisi anayasal bir hak olarak bütün grubumuzla beraber sesimizi
yükseltiyor ve sizi özür dilemeye davet ediyoruz, özür dilemeye ve özür
dileyinceye kadar da görüşmelere gerekirse ara verilecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İnceöz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkanım...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok açık
sataşmalarda bulundu efendim. Hem son Genel Başkanımıza hem
Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı Millî Mücadele
kahramanı İsmet İnönü’ye.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın İnceöz, bir ülkede siyaset
insanlarının kalitesi ve siyasetin kalitesine bakacaksanız, ilk
önce o ülkenin kurucu babalarına, kurucu kadrolarına
saygılı davranıyorlar mı ona bakacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir ülkenin son
Cumhurbaşkanı, bir ülkenin “İkinci Cumhurbaşkanının
adını anmak istemiyorum.” diyorsa, sonra dönüp de “Birlik,
beraberlik, hep birlikte Türkiye’yiz.” bunları diyemezsiniz.
“Ötekileştirici dil” dediğiniz bu dilin ta kendisidir.
Şimdi,
bugün bir soru soruyorsunuz. Ya, hakikaten, hani bugün sizi sizin mahalleden
eleştirenler var ya “Ah o danışmanlar!” diye
eleştirenler... İlknur Hanım, mesela “Sayın Genel
Başkanınız şu saatte neredeydi?” diye laf edecekseniz o
zaman... Darbe Araştırma Komisyonunun 12’nci
toplantısının tutanağında Ergin Ergül şöyle söylüyor,
bakın: “Başbakanımız krizi konuttan yönetme imkânı
kalmadığını görünce kara yoluyla Ankara’ya doğru
hareket etti.” Cümlenin devamını okuyayım: “Krizi bir süre Bolu
Karayolları şantiyesinden yönetti. Bu arada Sayın Bahçeli,
Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Perinçek desteklerini
telefonla ilettiler.” Şimdi “Sizin Genel Başkanınız
23.15’te neredeydi?” diyorsunuz ya sizin Müsteşar
Yardımcınız Başbakanınıza destek telefonu
açtığını söylüyor. Sizin Başbakanınız... Ben
şu ayrımı net koymak istiyorum, yüz kere söyledim, bin kere
söyleyeceğim: Hepimizin Genel Başkanlarını
İçişleri Bakanlığı koruyor, onun personeli koruyor,
elinizde bütün bilgiler var, o personeli bir
çağırdığınızda sorguya çekebilirsiniz. O personel
güvenlik için ne telkin etmiştir bakarsınız.
Bizim
itirazımız: “Tankın üstüne niye çıkmadın? Neden evde
oturdun?” Bakın, bu soruyu sorarsanız, peşi sıra -benim
böyle bir eleştirim yok- Sayın Devlet Bahçeli’nin vekilleri geldi,
Sayın Devlet Bahçeli Genel Merkezden izledi, “Neden sokağa
çıkmadınız?” demek lazım. Madem tankın üstüne
çıkılacaktı, müsteşar yardımcısı “5 tank
geliyor diye gittik, aldık Başbakanımızı, başka
yere götürdük.” diyorken, hazır tank geliyor, bekle evin önünde, üstüne
çık. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadenizle…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Hazır tank geliyor, gelsin tank, çık üstüne.
“Kılıçdaroğlu niye tankın üstüne çıkmadı, niye?”
E, sen, eve geliyor diye gidiyorsun. Bakın, ben şunu söylemiyorum…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Nereye gidiyor, nereye? Ankara’ya
gidiyor, belediye başkanının evine sığınmaya
gitmiyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Tünele gidiyor, tünele.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Başkente gidiyor, başkente.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Tünelde saklanıyor sabaha kadar.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Başkente gidiyor. Saklanmıyor,
sizin gibi saklanmıyor!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – İkincisi: Sayın Cumhurbaşkanı
aşağısı temizlenmeden uçaktan inmiyor. Ya, neden?
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sığınmıyor
Sayın Özgür Özel!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ya, bakın, normalde “İnsin.” denmez. Bir ülkenin
Cumhurbaşkanı darbe girişimi sırasında korunacak
tabii.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Darbecilerle pazarlık
yapmıyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ama sen dersen ki: “Sen niye tanka çıkmadın?”
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Darbecilerle pazarlık
yapıyorsunuz, pazarlık!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Biz de deriz ki: “Sen neden zamanında gelip tankın
tepesine çıkmadın?”
BAŞKAN
– Sayın Bilgiç, rica ediyorum efendim, rica ediyorum.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ama efendim, söylediklerinin hepsi
yanlış, tutar bir tarafı yok.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Hepsi doğru, hepsi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bakın, bunların hepsi sadece…
BAŞKAN
– Arkadaşlar, sayın milletvekilleri…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ama bunlar seni kurtarmaz.
BAŞKAN
- Sayın Bilgiç…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – 15 Temmuzun ertesi günü… İnsan biraz utanır ya,
biraz utanır.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Özgür Özel, bunlar seni kurtarmaz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Söz alıp gelip konuşursun burada.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bunlar seni kurtarmaz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Özgür Özel’in kurtarılmaya ihtiyacı yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Darbecileri besleyen büyüten sizlersiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bak, sıkıntınız şu: Benim
söylediğim her sözün ne manaya geldiğini biliyorsun, ondan.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – O kadar istiyorsan, istersen 15’lilerin
içerisine gir!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Hadi o zaman, hadi.
BAŞKAN
– Sayın Bilgiç, rica ediyorum efendim. Siz deneyimli bir siyasetçi
arkadaşımızsınız, rica ediyorum.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ama efendim, dayanamadım
artık.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, o çok deneyimli, lafın nereye
geldiğini bildiği için böyle yapıyor.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel, Genel Kurula hitap edin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, mesele şudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Açalım mikrofonu.
Lütfen
sözlerinizi tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Tamam.
15
Temmuzun ertesi günü Kılıçdaroğlu’na, Sayın Genel
Başkana tebrik telefonları açıp, “Grubunuzu benim için tebrik
eder misiniz?” deyip, bizim o gece buradaki tavrımıza demokrasi
öpücükleri verip, yere göğe sığdıramayıp, sonra
konjonktür ayrı bir noktaya geldiğinde: “Efendim ne
yapacağız? Cumhuriyet Halk Partisine ‘darbeci’ diyelim.”
Kardeşim, biz bu konularda tarihimizle, tarihte ödediğimiz
bedellerle, mücadelemizle ve darbelere şehitler vermiş…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bir örnek göster.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – …darağacında ve namlu ucunda şehitler
vermiş bir siyasi hareket olarak, evlatları sakat kalmış
bir siyasi hareket olarak darbeye muhalefetteyken direndik.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Nerede, ne zaman mağdur
olduğunuzu bir göster ya.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Ne zaman?
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Geç onları.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Siz, yetiştirdiğiniz, beslediğiniz, İlknur
Hanım, kutsal bir yere gitmiş gibi başınızı
karşısında örttüğünüz teröristin yaptığı
darbeye sebep oldunuz, oradan mağduriyet yaratıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir mağdur varsa millettir.
Siz, faile yataklık eden, besleyen, onu başımıza bela
edenlersiniz. (CHP sıralarından ‘Bravo’ sesleri, alkışlar)
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, söylememe gerek var mı?
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
İnceöz, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – 69’a göre sataşmadan söz talep ediyorum.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Referans için FETÖ’ye gidenler önce hesap versin.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
6.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir kere “saygı” lafını, kelimesini ağzınıza
almamanızı özellikle temenni ediyorum.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Hadi ya!
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Siz de almayın o zaman.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Saygınız, Türkiye Cumhuriyeti’nin Sayın
Cumhurbaşkanına yaptığınız o hareketle saygı
sınırlarının, ölçünün haddi ve hakkı noktasında
ne kadar yetersiz olduğunuzu gösterdiniz. Öncelikle bunu belirtmek
istiyorum, bu bir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Cumhurbaşkanı değil, AKP’nin Genel
Başkanı, Cumhurbaşkanı değil.
NECİP
KALKAN (İzmir) - Fark etmez. Sizin Genel Başkanınıza biz de
öyle yapıyoruz o zaman.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Tanal…
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Bu konuda Anayasa ve İç Tüzük gereğince,
161’inci madde gereğince gerekenin yapılmasını Sayın
Başkan ve Divandan talep ettiğimi özellikle belirtmek istiyorum.
Burada Grubumuzun beklentisi de budur.
Bunun
dışında, dün Sayın Başbakanımız
buradaydı, sorduğunuz sorulara çok net bir şekilde burada
ifadede gördünüz, tüm Türkiye gördü, tüm dünya duydu; ifadeleri çok netti,
nereye gittiği belliydi. Her hangi bir şekilde…
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Tutanaktan okudu, tutanaktan. Özgür Bey tutanaktan
okudu.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Ya, bir insan akıl ve mantık yürütse, hiçbir
şey bilmese, evinden çıkacak ve Ilgaz Tüneli’ne
sığınmaya gidecek. Yani buna gerçekten çocuklar bile güler. Daha
inandırıcı…
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – FETÖ’den referans alanlar konuşamaz bu Mecliste.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tutanakta yazıyor, tutanakta.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Emniyet müdür yardımcısı yazıyor ya.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Başka bir şey söylüyorum: Dün Genel
Başkanınız buradaydı ve biz şunu söyledik size, dedik
ki: O gece 23.17’de havalimanına indiniz, etrafınızda o günkü
danışmanlarla, vesaire, tanklar, askerlerle görüşüldü, size yol
açıldı İstanbul’da ve Bakırköy’e kadar, Belediye
Başkanınızın evine kadar bir şekilde götürüldünüz ve
sonra basına bunlar servis edildi.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Pazarlık yapıldı,
pazarlık.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yok öyle bir şey, yok.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Şimdi, ben size dün de söyledim buradan, dedim ki:
“Hazır Genel Başkanınız buradayken bizim bu
sorularımıza cevap versin.” Bakın, Sayın
Başbakanımız ne yaptı orada? Siz sordunuz, cevap verdi.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Cevap veremedi.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımız ne
yaptı akşam? Resepsiyonda size -gerçekten Sayın
Cumhurbaşkanımızın ağzına ve yüreğine
sağlık- az bile söyledi. Öncelikle onu belirtmek istiyorum çünkü
yaptığınız şey bir kere “genel başkan”
sıfatıyla değil, Sayın Cumhurbaşkanımıza,
“Cumhurbaşkanı” sıfatıyla aziz milletimizin yüzde 52
desteğini almış Cumhurbaşkanımıza anayasal olarak
yaptığınız terbiye yoksunluğudur. Özellikle söylüyorum.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Bir Cumhurbaşkanına yakışmayacak
laflar söyledi Sayın Cumhurbaşkanı. “Az bile
söylemişmiş!”
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Ve bakın, burada görüntüler, Genel
Başkanlarını nasıl…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Elbette ki havalimanından kontrollü bir
şekilde çıkan ana muhalefetin Genel Başkanı, 20 Temmuz OHAL
bahanesiyle de “kontrollü darbe” demekten, darbeyi, işgal girişimini
küçümsemekten, aşağılamaktan ve bu söylemlerini eylemleriyle de
birlikte sürdürmekten hiç çekinmemekte. Şimdi sizi çok iyi anlıyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Darbe raporunu niye basmıyorsunuz?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Seçim yaklaşıyor, beklenmedik bir tarihte.
Suçluluk psikolojisiyle…
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Darbe raporu niye ortada yok, darbe raporu?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Gelelim, gelelim FETÖ meselesine. Bakın, bunu
söylemekten çekinmeyeceğiz. Er meydanı burada. Alnımızda en
ufak bir şey yok. Ağzımız… Acı yemedik ki
ekşiyelim? [CHP sıralarından alkışlar(!)]
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Bravo!
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – O resim ne, resim?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Biz, 17-25 Aralıkta “Paralel yapı bu.” dedik
ve devlet içerisinde bir sızıntıdan bahsettik o dönemde.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – FETÖ’ye giden kim?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Biz “Paralel yapı.” dedik, “Bunun temizlenmesi
gerekiyor.” dedik.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Fehmi Koru’yu Pensilvanya’ya gönderdiniz, Fehmi
Koru’yu, barışmak için.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Siz ne yaptınız? Gittiniz o mücadele
dönemlerinde…
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Arayı tekrar düzeltmek için Fehmi Koru’yu
gönderdiniz, Sayın Grup Başkan Vekili.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – …aranızda televizyonlarına giden,
basınına giden, kafa kafaya veren, ağlayan, âdeta
aldığı talimatlarla “kontrollü darbe” söylemini söyleyen bugün
Pensilvanya’daki zatın diliyle ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Pensilvanya’ya siz gittiniz Sayın İlknur
İnceöz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Fehmi Koru’yu gönderdiniz.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Ve her
sıkıştığınızda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Barışmak için Fehmi Koru’yu gönderdiniz
Sayın Grup Başkan Vekili.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Ne yaparsanız yapın, tarih, sizi bugün terör
örgütlerine… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın
Başkanım, ben söz istiyorum.
BAŞKAN
– Neyle ilgili?
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel konuşmamda
Sayın Başbakanımızın Ilgaz’da bulunuşunun
sebebini anlatmıştım.
BAŞKAN
– Evet.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ancak biraz evvel o sözlere
istinaden bir sataşma söz konusu oldu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hiç öyle bir şey yapmadık efendim.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Yok öyle bir şey.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın
Başbakanımızın Ilgaz Tüneli’ne
sığındığı, saklandığıyla ilgili
bir cümle sarf edildi, bunu tavzih etmek, doğrusunu ortaya koymak için söz
talep ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Özel böyle bir cümle kullanmadı.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kullandı efendim,
tutanaklara bakınız. Tutanaklara bakın.
BAŞKAN
– Tutanaklara bakalım, tamam. Öyle bir şey kullandıysa söz
veririm.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tutanaklara bakın.
BAŞKAN
– Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın İnceöz’ün beyanlarındaki sataşmaya
cevap vermek için İç Tüzük 69’a göre…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ben hiçbir şey söylemedim. Hiç
sataşmadım.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sataşmadı ki efendim, hepsi
gerçek söylediklerinin.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, sayın grup başkan vekillerimiz,
bakın, haftanın ilk günündeyiz...
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) - O söyledi ben cevabını verdim.
BAŞKAN
– Efendim, bir saniye Sayın İnceöz…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hayır, istemiyorsa konuşmayayım. “Cevap ver,
cevap ver…” dediniz diye cevap vereceğim yoksa…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Yok, Genel Başkanın cevap verecek sen
değil.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, haftanın ilk mesai günündeyiz. Önümüzde
gerçekten seçimle ilgili çıkarmamız gereken kanunlar var ve
artık, bilemiyorum ama, 26’ncı Dönemin ya son haftasındayız
veya bir dahaki haftaya belki de Meclisimizi kapatmak durumunda
kalacağız.
Lütfen,
bu Meclisimize, Gazi Meclisimize yakışır bir davranış
içerisinde olmanızı özellikle rica ediyorum.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, bari şu on
beş gün içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi kürsüye
çıktığında bir kez doğru bir şey söylesin. Yalan,
yalan, yalan…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ne yalanı ya, her şey doğru!
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Kurgu, kurgu, kurgu…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel, sizin talebinizi alayım önce.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bak, on beş günün kaldı Özgür
kendini düzeltmek için.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Hani bazısına yakışır da sana
hakikaten yakışmıyor yani.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Yok, senin yaptığının yanında
hiçbir şey değil.
BAŞKAN
– Sayın Özel, bana hitap edin efendim.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın İnceöz’ün
konuşması sırasında şahsımıza, grubumuza
sataşmaları, “Genel Başkanınız şuna cevap versin,
buna cevap versin…”
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel, yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu
konu son olsun, bundan sonra kapatıyoruz.
7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına, CHP
Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın İnceöz’ün içinde
bulunduğu durumu görüyorum, anlıyorum, büyük bir
sıkıntı içinde olduğu çok belli ama…
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Siz
sıkıntıdasınız, siz!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Öyle şeyler söylüyor ki bazı şeyleri
hatıra getiriyor, ondan sonra söyleyince alınıyor,
kızıyor, hiddetleniyor, şiddetleniyor.
Önce
şunu söyleyelim: Seçim kararı alındı ya, geldik tam destek
verdik. Bugün tarihimizde belki ilk kez –Sayın Doğan Kubat
şahitlik eder- grup önerisi vermedik. Neden? Bu gündemi istiyoruz. Seçimin
bir an önce yapılabilmesi için Seçim Kanunu’ndaki değişiklikler
gelsin, görüşülsün, eleştirilerimizi söyleyelim ama seçimin geriye
kalmaması lazım.
Sayın
İlknur İnceöz diyor ki: “Efendim, gerekirse şunu yaparız
bunu yaparız…” AKP mahkûm olduğu, mahkûm edildiği, pişman
olduğu bir seçimden kaçıyorsa bilmem.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) – Hadi oradan!
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Siz
grubunuzdaki milletvekillerine sahip çıkın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi tüm
kadrolarıyla 24 Haziranda bu zulüm dönemine son vermek için sandık
başında olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Özel, zulüm dönemi sizin döneminizdi, sizin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, tutanaklar
burada, bir daha okumayacağım, tutanakları Sayın
İnceöz’e yollayacağım. Ama Sayın İnceöz, bakın,
illa soruyorsunuz ya FETÖ elebaşı, FETÖ elebaşı… Ömrümde
gördüysem namerdim, elini tuttuysam şerefsizim, yan yana gelen
alçaktır; karşısında baş bağlayana ne demek
lazım ya? Allah aşkına ya, Allah aşkına ya! (CHP
sıralarından alkışlar) Başı bağlı bütün
kardeşlerimin, annelerimin elinden öpüyorum ama sen burada baş
bağlamazken bu namussuzun karşısında niye baş
bağladın kardeşim, onu sorarlar ya? Daha ne diyeyim, dana ne
diyeyim ya? Bu kadar konuşuyorum, bu kadar.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkanım, yani hem ismimi zikretti hem…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama bunda savunulacak bir
şey yok ki, gittiniz mi gitmediniz mi?
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.
Sizin de bu sefer son olsun, rica ediyorum,
gündemimiz yoğun.
8.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri…
Asıl ben seni anlıyorum, gerçekten,
bulunduğun psikoloji çok zor çünkü grubunuzun içerisinde teröre özellikle
destek veren, açıklamalarda bulunan, şehitlerimizden rahatsız
olan, ezanlardan rahatsız olan, sonra Özgür Suriye Ordusuna terörist
demekten çekinmeyen ama YPG’ye ve PYD’ye geldiğinde bunun için delil
arayan milletvekilleriniz olduğu için. Atatürk’ün partisinde, gerçekten
rahatsız edici bir durum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Habur’da biz oturduk!
Habur’da kim oturdu? Habur’da kim görüştü PKK’yla?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Özgür
Suriye Ordusu terörist değil mi ya?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
Dolayısıyla, bu psikolojiyle seçime gidiyor olmaktan, her
fırsatta “Seçim, seçim” dendiğinde bir anda böyle bir seçim tarihinin
alınmış olmasından, 24 Hazirandan elbette ki bir
rahatsızlığınız olabilir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Habur ile Dolmabahçe’yi
unuttunuz mu İlknur Hanım?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) -
Rahatsızlık o kadar had safhaya çıkmış ki bugün bir partiye
burada grup oluşturabilmek için 15 milletvekilinizi arkanıza
alıyorsunuz ve o milletvekillerinin gerçekten -hakikaten üzüldüm- 2’si
gözyaşlarını tutamıyor o görüntüler içerisinde, talimatla
bir başka partiye…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Siz konuyu
değiştirmeyin de Amerika’ya, Fetullah Gülen’in yanına niye
gittiniz onu söyleyin?
BAŞKAN – Sayın Yalım…
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Ki duyduk ki
bugün orada bile oturamıyorlar. Arkadaşlar, görebiliyor musunuz
onları yerlerinde? Neredeler bu 15 milletvekili? Çok üzülüyorum.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Buradayım.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Daha birkaç
yıl önce Genel Başkanınız diyor ki: “Partimizden bir
başka partiye geçenler olursa millî iradeye ihanet eder.” Bunu Genel
Başkanınız söylüyor. Ama bir bakıyorum ki 15 milletvekili
bugün orada. Dün görebildik mi arkadaşlarımızı yerlerinde?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) –
Demokrasi, demokrasi…
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bugün görebildik
mi yerlerinde? Nerede millî iradeyi… Zannediyorum hazineden de 25 milyon gibi
bir yardım almışlar. Gerçekten çok içler acısı. Bir
başka parti… Eğer biraz daha sabretseydiniz Yargıtay
Başsavcılığı kararı göndermiş ve YSK
kararı açıklayacaktı. Ama yaptığınız
şey gerçekten seçime giderken bir panik havası.
Bak ben sana bir şey söyleyeyim mi Sayın
Özgür Özel, hiç panik havam yok, elhamdülillah çünkü bizim tek derdimiz
Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel
Başkanımızın söylediği gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Uşak) – İlknur Hanım,
niye gittiniz siz Fetullah Gülen’in yanına, niye gittiniz? Terör örgütü
başının yanına niye gittiniz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …ülkemiz ve
milletimizin geleceği söz konusuysa kendi geleceğimizin asla ve kata
önemi yoktur ve 17-25 Aralıktan sonra bu “paralel yapılanma”
dediğimizde siz neredeydiniz? Paralel yapılanmanın
arkasında destektiniz. 15 Temmuz gecesi biz burada milletvekillerimiz
–sizden de vardı- aslanlar gibi…
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Biz neredeydik?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – …bombaların altında FETÖ işgalcilerine
karşı burada meydan okuduk, ölüme meydan okuduk. Yine ölüme meydan
okumaya hazırız ama asla onların sözcüleri
olmayacağımıza aziz milletimizin huzurunda bir kez daha yemin
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Hatip İYİ PARTİ Grubuna
sataşmıştır. Dolayısıyla ben de o söze cevap
vermek istiyorum.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Öyle bir grup mu var ya? Nerede grup?
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Var mı öyle bir grup?
BAŞKAN
– Ne dedi efendim? Ben mi duyamadım?
İSMAİL
OK (Balıkesir) – O bize geçen 15 milletvekili arkadaşımıza
hakaret… (AK PARTİ Grubundan “Nerede? Nerede?” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
– Arkadaşlar, lütfen…
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Sizinle konuşmuyoruz. Müsaade edin de biz
anlatalım meramımızı, tamam mı?
BAŞKAN
– Rica ediyorum…
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Tahammül etmeyi öğrenin.
BAŞKAN
– Sayın Ok, söylediğiniz hiçbir şeyi duyamadım.
Arkadaşlar,
lütfen…
İSMAİL
OK (Balıkesir) – İYİ PARTİ’yi de kirli
pazarlığın içerisine sokmakla itham etmiştir.
Dolayısıyla cevap vermek istiyorum, İç Tüzük’teki
hakkımızı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
– Evet, sayın milletvekilleri, Divanımıza yapılan müracaat
doğrultusunda İYİ PARTİ Grup Temsilcisi İsmail Ok’tur.
Dolayısıyla temsilci olarak ona söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Ok.
9.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında İYİ
PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer,
muhterem, değerli arkadaşlarım; gerçekten, üzülerek, burada
demokrasi adına demokrasinin katledildiğini, bizler olduğu gibi,
yüce Türk milleti de ekranları başında izlemektedir.
ALİM
TUNÇ (Uşak) – Doğru, katledenleri de görüyor, katledenleri görüyor.
İSMAİL
OK (Devamla) – Maalesef, saray entrikalarıyla, sarayın derin,
loş, karanlık ışıkları altında bir darbe
yapılmak istendi.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Şu Meclise kaç defa geldin, şu
Meclise? Üç yıl içerisinde şu Meclise kaç gün geldin?
BAŞKAN
– Arkadaşlar, lütfen…
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Burada tanıyan var mı bu
arkadaşı milletvekili olarak? Tanıyan var mı içimizde hiç,
gören var mı arkadaşlar?
İSMAİL
OK (Devamla) – Bu darbe, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı arifesinde,
yüce Meclisin, iradesine sahip çıkarak engellediği bir darbedir. Bunu
öncelikle doğru koyacağız, bir.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Sandık geliyor, sandık!
İSMAİL
OK (Devamla) – İki: Yüksek Seçim Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına “Hangi siyasi partiler seçime
katılabilme yeterliliğine sahiptir?” diye resmî olarak müracaat
ediyor, Yüksek Seçim Kurulu da İYİ PARTİ’yi de “Kuruluş
işlemlerini tamamlamıştır.” diye 24 Haziranda seçime
katılabilecek partiler arasında yazmasına rağmen…
SALİH
CORA (Trabzon) – O zaman, transfer niye?
İSMAİL
OK (Devamla) – Yüksek Seçim Kurulu, görevi olmadığı hâlde,
yaptığı oylamayla -5, 5- cumartesi günü karar almadan, pazartesi
günü toplanmak üzere dağılıyor. Bu durumdan rahatsız olan
Yüksek Seçim Kurulu, millî iradenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil
edilmesinin önünü kesmek için birtakım entrikalar içerisine
girmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Sen ne zaman temsil ettin, ne zaman? Bu Meclisi ne zaman
temsil ettin?
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Üç yıldır neredeydin? Niye
görünmedin hiç burada?
İSMAİL
OK (Devamla) – Ve pazartesi günü toplanmak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Millî iradenin temsili, neredeydin sen?
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Şu ana kadar neredeydin?
İSMAİL
OK (Devamla) – Pazartesi günü toplanmak üzere karar almasına rağmen…
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Yeni, dün mü seçildin? Neredeydin üç
yıldır?
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – CHP mi seçti sizi, CHP’mi seçti?
İSMAİL
OK (Devamla) – Vallahi, sakin olun, alışacaksınız.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Biz sakiniz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Biz sakiniz, sen sakin ol.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Üç yıldır neredeydin, merak
ettik.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz sakin olun, siz, siz!
Siz sakin olun!
İSMAİL
OK (Devamla) – Stres yapmayın. Siz buna alışacaksınız,
tamam mı?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Siz vekil misiniz? İlk defa görüyoruz sizi. Üç
yıldır ilk defa görüyoruz sizi.
İSMAİL
OK (Devamla) – Sizin saraydan başka bir şeyi gözünüz görmüyor.
Katlanacaksınız.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Biz sizi ilk defa görüyoruz.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz Beyaz Sarayın
entrikalarını çeviriyorsunuz, Beyaz Sarayın
entrikalarını.
BAŞKAN
– Sayın Ok, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Hangi ilin vekilisiniz siz ya?
İSMAİL
OK (Devamla) – Ben sözlerimi tamamlamak istiyorum ama arkadaşlar tahammül
edemiyor. Eğer müsaade ederlerse, lütfederlerse sözlerimi tamamlamak
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Üç sene görmedik.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Sizi tanımıyoruz ki kimsiniz?
İSMAİL
OK (Devamla) – Sayın Başkan, görüyorsunuz.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, gerçekten yakışmıyor. Rica ediyorum.
İSMAİL
OK (Devamla) – Tahammül edeceksiniz arkadaşlar, tahammül edeceksiniz.
Hazmedeceksiniz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Tanımıyoruz ki arkadaşı,
tanımıyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Şeker, rica ediyorum.
İSMAİL
OK (Devamla) – Hazmedeceksiniz, tadını çıkarmaya bakın.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Tanımıyoruz, bir yemin etsin.
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun, Genel Kurula hitap edin lütfen.
İSMAİL
OK (Devamla) – Ama nasıl hitap edeyim Sayın Başkan, bunlar…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Mecliste ilk defa görünce merak ettik,
kimsin diye merak ettik.
BAŞKAN
– Buyurun efendim.
İSMAİL
OK (Devamla) – Evet, sizler sadece kaçak saraydakine
baktığınız için başka bir şeyi göremezsiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Yok, hep buradayız.
İSMAİL
OK (Devamla) – Bak, hâlâ konuşmamı engelliyorlar.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Söylediğin için söylüyorum.
Buradaki herkes bizi tanır.
İSMAİL
OK (Devamla) – O zaman konuşmayayım.
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL
OK (Devamla) – Millet iradesinin burada temsil edilmesini istemiyorsanız
konuşmayalım.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – “Kendini bir tanıt da
tanıyalım.” diyoruz.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Millet iradesini yeni mi
hatırladın? Kimse tanımıyor seni ya.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
Sayın
Ok, buyurun.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yeni mi hatırladın?
İSMAİL
OK (Devamla) – Sen ne dersen serbest, sen ne dersen serbest, sen yayın
yapmaya bak, tamam mı? (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ne serbest? Yeni mi hatırladın
millet iradesini? Üç senedir yoksun.
İSMAİL
OK (Devamla) – Sayın Başkan, vallahi konuşacağım ama…
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL
OK (Devamla) – Müsaadeniz var mı, müsaadeniz?
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Şov yapmasına izin verme şunun!
BAŞKAN
– Müsaadeyi ben veriyorum Sayın Ok, rica ederim, lütfen.
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Meclise gelmediği için bilmiyor Başkanım
kimden müsaade alındığını.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) – Arkadaşlar, tahammül edin de konuşsun
insanlar. Tahammül edin biraz.
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun, Genel Kurula hitap edin efendim.
İSMAİL
OK (Devamla) – Pazartesi günü toplanmak üzere dağılan Yüksek Seçim
Kurulu, ne hikmetse, yüksek tepelerden aldığı talimatı
yerine getirmek üzere, pazar günü öğleden sonra alelacele toplandı
ama Türkiye Büyük Millet Meclisindeki, demokrasiye inanan, haktan, hukuktan,
adaletten yana olan…
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Ne? Ne?
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Ne?
İSMAİL
OK (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partisindeki 15 milletvekili “Söz konusu
vatansa gerisi teferruat.” dedi ve İYİ PARTİ saflarına
katılarak…(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Hani nerede?
İSMAİL
OK (Devamla) – …saray darbesinin, saray entrikasının önünü kesti.
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Nerede? Nerede? Nerede oturuyorlar?
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Nerede?
İSMAİL
OK (Devamla) – Dolayısıyla bunlara “kiralık” demek kimsenin
haddi değildir. Onlar demokrasi kahramanıdır. Bunlara tahammül
edeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – CHP’nin Grubunda oturuyorlar, CHP’nin.
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Bak, bak, oradalar, oradalar.
İSMAİL
OK (Devamla) – Bitmedi, bitmedi, bitmedi. Tahammül edin, bitmedi.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Ya, CHP Grubunda oturuyorlar, sen grubunda yalnız
başınasın, tek başınasın.
İSMAİL
OK (Devamla) – Tek başıma hepinize yeterim evelallah. Allah’ın izniyle…
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, kaç
dakika verdiniz?
İSMAİL
OK (Devamla) – Biz Allah’a inanıyoruz, sizden korkmuyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Niye 15 kişi orada o zaman?
BAŞKAN
– Teşekkür ederim efendim, tamam.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan,
bizim sözümüz ne oldu, söz talebimiz? Evet, bir cevap istiyorum, istirham
ediyorum söz talebimle ilgili.
BAŞKAN
– Tutanakları istedim, geliyor tutanaklar efendim.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Utanıyorlar, orada oturmaya utanıyorlar.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
İSMAİL
OK (Devamla) – Allah’ımıza şükürler olsun, hiç utanacak bir
şeyimiz yok.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Oraya oturmaya utanıyorlar.
İSMAİL
OK (Devamla) – Burada, yolsuzluk yapan bakanları aklamadılar onlar,
onlar demokrasiyi korudular. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
İSMAİL
OK (Devamla) – Müsaade edin de sözümü tamamlayayım.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Siyasi partiler içinde…
İSMAİL
OK (Devamla) – Vallahi… Sayın Bilgiç, müsaade edin.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Ya, tek başına otur, tek başına otur.
BAŞKAN
– Sayın Ok, teşekkür ederim. Yerinize alalım lütfen.
İSMAİL
OK (Devamla) – Hayır, sözümü tamamlayayım. Söz hakkımı
kullanmadım.
BAŞKAN
– Sayın Ok…
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Siz Meclise herhâlde ilk
defa geldiniz.
İSMAİL OK (Devamla) – Söz hakkımı
kullanmadım.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Meclise herhâlde ilk defa geldiniz.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Unutmuşsun bugüne kadar
konuşmayı, üç yıldır gelmediğin için.
BAŞKAN
– Sayın Ok, az sonra temsilci olarak söz vereceğim, o zaman da
söyleyebilirsiniz. Süreniz tamamlandı.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Üç yıldır gelmediğin için
unutmuşsun.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
İSMAİL
OK (Devamla) – Ama Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Ek iki dakika da verdim.
İSMAİL
OK (Devamla) – Bir dakika, lütfen…
BAŞKAN
– Sayın Ok, iki dakika ek süre verdim. Rica ediyorum.
İSMAİL
OK (Devamla) – Ama Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Tekrar veririz, ihtiyaç duyulursa tekrar veririz.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Böyle bir usul yok.
İSMAİL
OK (Devamla) – Sizlerin demokrasi anlayışınız bu.
Alkışlıyorum sizleri. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Vekilleriniz partinizden utanıyor be! Grubunuza
oturmuyor. Utanıyorlar.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Alkışlıyorum sizi.
BAŞKAN
– Arkadaşlar…
Sayın
Ok, teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel, buyurun, sizi dinliyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – 15 milletvekilimiz için ağır ifadeler kullandı.
Aynı anda söz istediği için verildi.
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Sizin değil o, sizin değil. Sizin değil
o, sen niye savunuyorsun?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – O zaman bizimdi.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) – Ayrıldılar sizden Özgür Bey,
ayrıldılar. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Durun arkadaşlar…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri...
CEYHUN
İRGİL (Bursa) – Arkadaşlar, siz göze mi girmeye çalışıyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Genel Başkanımızı…
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Sizin değil o.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, bu 15 milletvekili
kimin; bunların mı, bunların mı?
BAŞKAN
– Arkadaşlar, bakın, iki gruba da söylüyorum: Grup başkan
vekillerimiz ayakta, talepleri var; sizlerin arkadaki gürültülerinden
onları duyamıyorum.
Sayın
Özel, dinliyorum sizi.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Özgür Bey, sizin mi, oranın mı?
Açıklayın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Milletvekillerimizin…
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Hangisinin?
RECEP
ŞEKER (Karaman) – Hangi milletvekilleri?
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) – Devre mülk olarak dönemsel kiralık.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – …partimizden istifa edip İYİ PARTİ’ye
katılmaları süreciyle ilgili olarak ağır ithamlarda
bulundular Genel Başkanımıza ve partimizin yetkili
organlarına.
Bu
sebepten söz istiyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) – Özgür Bey, devre mülkten mi bahsediyorsun?
BAŞKAN
– Sayın İnceöz…
Nasıl
yöneteceğiz Meclisi Sayın İnceöz, Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, ben ne yaptım? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sevgili milletvekilleri…
Buyurun,
dinliyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, 15 milletvekilinin istifa ederek
İYİ PARTİ’ye katılma sürecinde Sayın Genel
Başkanımızın, partimizin kurumsal kimliğinin
aldığı tavır, söylediği söz üzerinden ağır
eleştirilerde bulunmuştur, cevap hakkımı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN
– Sayın İnceöz’ün söylediklerine cevaben?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Evet efendim.
Buyurun
Sayın Özel.
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına ve
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; birincisi
şu İlknur Hanım, eğriye eğri, doğruya doğru…
Bir kez, bir grup başkan vekili çıkardığı yasayı
bilecek. Seçim Kanunu ek madde 1: Hazine yardımı yüzde 3 oy, bir
önceki seçim. Var mı şu anda? Yok. Hazine yardımı diye bir
şey yok. Bunu spekülasyondan, trolden öğrendiğini konuşma,
aç kanunu bak.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Keşke o söyleseydi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – İki: 2002’de Erkan Mumcu; 2007, Ertuğrul Günay,
Ayşe Nur Bahçekapılı; 2011, Numan Kurtulmuş, Has Parti;
2011 Süleyman Soylu, Demokrat Parti; 7 Haziran Tuğrul Türkeş, MHP;
tamamı, geldikten sonra kırmızı plaka; ya bakan ya Meclis
başkan vekili ya grup başkan vekili. Sizin transfer ettiklerinizden
altına devlet imkânıyla kırmızı plakalı araba
çekmediğiniz yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİM
TUNÇ (Uşak) – Bizimkiler seçimle geldi, seçimle.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bizim arkadaşlarımız Cumhuriyet Halk
Partilidir. Bizim arkadaşlarımız demokrasiye kurduğunuz
kumpasa, tuzağa, demokrasiye açtığınız çukura,
hendeğe sizi düşürmüşlerdir. Her birisi Cumhuriyet Halk
Partisinin evladıdır, hepsini alınlarından öpüyoruz,
alınlarından.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
Son
olsun, rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar
grup başkan vekiliniz kürsüde.
11.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel özellikle o rakamı
telaffuz ederken çok bile isteye telaffuz ettim. Öyle mi acaba diye de soru
sorarak aslında söyledim…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – İnsan utanır ya! Kanunu bilmiyorsun!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - …buna cevap veren hangi parti olacak diye ama
gördüğüm üzere alınmışsınız, çok
alınmışsınız ve cevap verme zarureti…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Çıkan kanunu ezbere bilir bu kardeşin, ezbere! Senin
gibi dört dönem önceki kanunla konuşmaz!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Bile isteye söyledim, çok net biliyorum, bir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ek madde 1…
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Dinle, dinle…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yok, kanun önümde yok.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - İkinci olarak şunu söylemek istiyorum…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ek madde 1… Kanun önümde yok, ezberden okuyayım.
BAŞKAN
– Sayın Özel…
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Genel Başkanınız 23 Haziran 2016’da
Veyis Ateş’e bir röportaj veriyor, okuyorum bak aynen kendi cümlesini, hiç
bozmuyorum, bir kısmını okuyacağım: “Ama şöyle
bir duyum da alıyoruz, onu rahatlıkla ifade edeyim: Özellikle MHP
içindeki bu çalkantılardan 15-16 milletvekilinin AKP’ye, AK PARTİ’ye
transfer edileceği şeklinde bir duyum da var. Bu duyum sadece benim
duyumum değil, pek çok çevrede yaygın olarak da konuşuluyor. Böyle
bir karakterde, yeni bir karakterde milletvekili çıkar mı?
İnanmak istemiyorum. Kendi partisine ihanet eden, kendi seçmenine ihanet
eden karakterde bir milletvekili grubunun hele bu boyutta
çıkacağına…” (AK PARTİ sıralarından “Ooo(!)”
sesleri) Daha ne kadar önce demiş? Daha bir buçuk yıl kadar önce
demiş. Kim demiş? Ana muhalefet partisinin Genel Başkanı.
Kim demiş? Şimdi, çıkıyorsun, burada diyorsun ki…
HAYATİ
TEKİN (Samsun) – Hani seçim isteyen haindi?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Bak, burada böyle bir milletvekili, millî iradeyi Genel
Başkanının talimatıyla burada ipotek edecek bir
milletvekili yok. Milletvekili şahsi başka bir şey yapabilir,
öyle olsaydı belki bu çok daha kıymetli olurdu, onu söyleyeyim.
Şimdi,
deniliyor ya… Tarihte, bundan çok öncesinde 1977 seçimlerinden sonra bir
Güneş Motel olayı vardı, hepimiz hatırlarız. 16 Nisan
referandumunda da dedik ki: Kapalı kapılar ardında,
karanlık odalarda pazarlıklar yapılmasın. 16 Nisan Anayasa
değişikliğini biz niye yaptık? İttifaklar milletimizin
gözü önünde cereyan etsin, milletimiz -bu ittifakların kendi
aralarında anlaşmalarla- neye oy vereceğini bilerek ve isteyerek
versin ama kapalı kapılar ardında pazarlıklar olmasın
dedik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayınız Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Bizimkisi bu, millî iradenin bu şekilde kendi
söylem ve eylemleriyle bir başka partiye… Önemli değil, burada
gerçekten milletvekillerinin bugün oralarda oturamamış olması…
Arıyor gözlerimiz, arkalarda oturuyorlar. Kim onların yerinde olmak
ister? Kimse talimatla da böyle bir geçiş yapmak istemez doğrusu;
hatırlatmak istediğimiz şey buydu.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanın
geçmiş konuşmasını alıp aynen naklettiği
sırada gerçekleri çarptırmak suretiyle Sayın Genel
Başkanımızı tutarsızlıkla
suçlamıştır, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
– Yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere ve son olmak üzere Sayın
Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Şimdi, İlknur Hanım, bir grup başkan vekili
olarak hata yapar mıyız? Sözle yapılan işte hata olur.
Olur, hata yaparsak hiç olmazsa grup başkan vekilleri olarak yalana
sığınmayız. Deriz ki: “Yanlış
hatırlamışım, bilememişim, hatırımda eskisi
kalmış.” Ama dönüp de “Ben onu bilerek yanlış söyledim.”
derseniz böyle gülünç duruma düşersiniz.
ALİM
TUNÇ (Uşak) – Senin düştüğün gibi.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – “Yanlış söyledim.” demedim, “Söyledim.”
dedim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Çok net bir şey söylüyorum, çok net: “Seçim isteyen vatan
hainidir.” Kim demiş bunu? Recep Tayyip Erdoğan. “Erken seçim istemek
vatana ihanettir.” demiş. Bugün ne oldu? Erken seçime gittik. Daha
altı ay önce…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz istediniz diye
gidiyoruz, siz istediniz. “Hodri meydan” dediniz onun için gidiyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Yemin et biz istedik diye yapıyorsan, yemin et.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet, siz istiyorsunuz. Ya
kendi isteklerinizi görmüyorsunuz, işin öncesini görmeden
sonrasını söylüyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Altı ay önce Konya’da diyor ki: “Niçin erken seçim
yapalım? Erken seçim yapmanın şartı bellidir. Daktilolar
–‘daktilo’ dediği yazar kasa- Başbakanlığın önüne mi
atılıyor? Erken seçim istemek vatan hainliğidir, erken seçim
yapmak bir iflasın, siyasi ve mali iflasın kabulü
manasındadır.” diyor.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Niye zoruna gidiyor, niye? Örgütler gerekli
hazırlığı yapamadı mı?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Şimdi, birileri erken seçim istiyor da siz onlara vatan
haini mi diyorsunuz?
ALİM
TUNÇ (Uşak) – Ne alakası var, ne alaka?
BAŞKAN
– Sayın Tunç…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Onlarla vatana ihanette mi birleştiniz ve hem madden, hem
manen, hem siyaseten iflas ettiğinizi mi kabul ediyorsunuz? Bizim
arkadaşlarımız ne Soylu ne Numan Kurtulmuş ne Ayşe Nur
Bahçekapılı ne Ertuğrul Günay ne Tuğrul Türkeş’tir.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Hazırlıksız mı
yakalandı örgütler yoksa?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bizim arkadaşlarımız ne kırmızı
plakaya, ne makam vaadine, ne koltuğa; demokrasiye sahip
çıkmışlardır. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok,
alakası yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Kendileri açısından zor bir kararı büyük bir
vakurlukla ve büyük bir gururla vermişlerdir.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tek adam rejimi sayesinde o
15 kişi kendi partisinden ayrılmış ve de başka partiye
geçirilmiştir; emirle, talimatla.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Kendileri bu ülkenin demokrasi tarihinde AKP’yi gönderen,
AKP’nin büyük kumpasına dur deyip AKP’yi hak ettiği yere gönderen bu
sürecin mimarları olarak tarihe geçmişlerdir. Alınlarından
öpüyoruz onları. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sayın
milletvekilleri, şimdi...
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, en azından
kayıtlara girsin diye söylüyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanımız, Sayın Genel Başkanımız her
zaman erken seçime karşı olduğunu söylemiştir
konuşmalarıyla.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Söylediklerini söyledi, başka bir şey söylemedi.
“Seçim istemek hainliktir.” demedi mi? Cumhurbaşkanı da dedi,
bakanlar da dedi.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Biz, böyle sabah başka, akşam başka ya
da iki yıl önce başka, başka zaman başka şekilde konuşmuyoruz
fakat burada öyle bir durum gelişti ki 16 Nisan referandumundan sonra...
İsterseniz
kürsüden cevap vereyim ya da mikrofonu açarsanız oturduğum yerden
cevap vereyim.
BAŞKAN
– Rica ediyorum. Sayın İnceöz, kayıtlara geçecek kadar...
Tamamlayınız,
buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – 16 Nisan referandumunda, gerçekten partilerimizin
-milletimizin gözü önünde cereyan edecek şekilde- kapalı kapılar
ardında herhangi bir anlaşma yapılmasının önü
kapatıldı. Dolayısıyla, burada, özellikle 15 Temmuzdan sonra
duruşuyla ülkesi, milleti ve bekası söz konusu olduğunda millî,
yerli bir tavır sergileyen Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber bir seçim
ittifakı yapıldı ve bu ittifak doğrultusunda,
geçtiğimiz haftalarda grup toplantısında MHP bir çağrı
yaptı. O çağrı üzerine, daha bizden herhangi bir açıklama
gelmeden buradan “Hodri meydan!” denildi.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Hodri meydan!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ve diğer partiler de aynı şekilde
beyanatta bulundu. Daha biz ittifak kurduğumuz partinin
çağrısına cevap vermeden buralardan ses çıkınca
artık öyle bir ortamda seçim kararı almak kaçınılmaz oldu.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Söylendiği şekilde konuşuldu,
anlaşıldı ve 24 Haziranın en uygun tarih
olacağına karar verildi.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Tamam gidiyoruz, el sıkıştık.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – 24 Haziranda sandık kurulacak. Darbe ve
darbecilere karşı, özellikle terör örgütlerine karşı
mücadele sürdürdüğümüz bu süreçte...
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – ...24 Haziranda, egemenliğin kayıtsız ve
şartsız millet iradesinde olduğu inşallah ortaya
çıkacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi grup başkan vekillerimizin ve temsilcilerimizin
söz taleplerini karşılayacağım.
İlk
söz, İYİ PARTİ grup temsilcisi Balıkesir Milletvekilimiz
Sayın İsmail Ok’a aittir.
Sayın
Ok, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Yüksek
Seçim Kurulunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından
gelen listeye göre oy pusulalarını hazırlaması gerekirken
Türkiye Büyük Millet Meclisinde millî iradenin temsil edilmesinin önünü kesmek
için entrikalar içine girdiğine, Cumhuriyet Halk Partisinden 15
milletvekilinin İYİ PARTİ saflarına katılarak bu oyunu
bozduğuna, isimlerini Türk demokrasi tarihine altın harflerle
yazdıran 15 milletvekiline teşekkür ettiğine, İkinci Dünya
Savaşı’nda Ermenilerin 500 binden fazla Müslüman Türk’ü
katlettiğine ve İYİ PARTİ’nin seçim yardımı
almayacağına ilişkin açıklaması
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce kürsüde bütün engellemelere rağmen, sizler sağ olun, benim
konuşmam için yardımcı olmaya çalıştınız ama
farklı seslere alışık olmayan arkadaşlarımız
sözlerimi tamamlattırmadı. Müsaadenizle şimdi bir iki konuya
açıklık getirmek istiyorum.
Yüksek
Seçim Kurulunun Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığından “Hangi siyasi partiler seçime
katılma hakkını elde etmiştir?” diye istedikten sonra
oylama yapma gibi bir yetkisi yoktur. Yüksek Seçim Kurulunun yapması
gereken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından
gelen listeye göre oy pusulalarını hazırlamaktır.
Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
millî iradenin temsil edilmesinin önünü kesmek için birtakım entrikalar,
oyunlar içerisine girmiştir ve Cumhuriyet Halk Partisinden 15 milletvekili
arkadaşımız da İYİ PARTİ saflarına
katılarak bu oyunu bozmuştur. Bir kez daha kendilerine teşekkür
ediyorum, isimlerini Türk demokrasi tarihine altın harflerle
yazdırmışlardır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu, bir makam, saltanat işi değil,
yolsuzlukları aklama işi değil; bu, Türk demokrasisinin önünü
açmak üzere 15 arkadaşımızın yaptığı
fedakârlıktır. Bunu, kalın harflerle altını çizerek
tutanaklara geçmesi için ifade ediyorum.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Güneş Motel de aynıydı.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – İkinci konu: Bugün 24 Nisan. Malumunuz, bütün
dünyada 24 Nisanda sözde “Ermeni soykırımı
yapılmıştır.” diye emperyal güçler birtakım oyunlar
tezgâhlamaktadırlar. Oysa İkinci Dünya Savaşı’nda Ermeniler
500 binden fazla Müslüman Türk’ü katletmişlerdir. Bizim tarihimizde
utanılacak bir şey yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Kendilerine güveniyorlarsa hodri meydan diyoruz;
gelsinler, arşivleri onlarla birlikte Türk milletinin ve hür dünyanın
gözü önünde inceleyelim diyoruz.
BAŞKAN
– Lütfen, mikrofonunuzu açacağım, tamamlayınız Sayın
Ok.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Bir diğer konu: Bu
arkadaşlarımızın İYİ PARTİ’ye
katılmasını küçümseyen ve oyunlarının
bozulmasından rahatsız olan troller, bunu İYİ
PARTİ’nin seçim yardımı alacağı yönünde
çarpıtmaya çalışmaktadırlar. Biraz önce AK PARTİ Grubu
adına konuşan sayın hatip özellikle bunu burada
zikretmiştir. Siyasi partilerin nasıl yardım alacağı
bellidir; bu arkadaşlarımızın İYİ PARTİ
saflarına katılmasıyla İYİ PARTİ hazine
yardımı almayacaktır. Bizlerin parayla turayla işi yoktur.
Parayı sevenler, işte, milleti yanıltmaya
çalışıyorlar.
Ben
İYİ PARTİ Grubu adına…
HASAN
TURAN (İstanbul) – Hani grup nerede? Grup nereye gitti?
İSMAİL
OK (Balıkesir) - …burada Türk milletinin, demokrasinin, adaletin, hukukun
sözcüsü olacağımızı tekrar ifade ediyorum,
şahsınızda herkesi selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
HASAN
TURAN (İstanbul) – Hani grup nerede?
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Rahatsız olma kardeşim.
HASAN
TURAN (İstanbul) – Grup hangi tarafta?
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Rahatla ya, rahat ol.
HASAN
TURAN (İstanbul) – Hangi grup söylüyor?
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Varsa problemin gel.
HASAN
TURAN (İstanbul) – Grup nerede?
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekilimiz Sayın Erkan Akçay’a aittir.
Sayın
Akçay, buyurun efendim.
HASAN
TURAN (İstanbul) – Hani grubu nerede?
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Çok komiksin, çok.
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Ok…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sükûneti sağlayınız Sayın Başkan,
ondan sonra konuşmama devam edeyim.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen.
Buyurun
Sayın Akçay.
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Adıyaman’da meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun
dilediğinde bulunduğuna, 24 Haziran seçimlerinin hayırlı
olmasını temenni ettiğine, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisinin seçimlerin demokratik ortamda düzenlenemeyeceği değerlendirmesinin
yok hükmünde olduğuna, Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanlığının 2017 İnsan
Hakları Raporu’nun Türkiye değerlendirmesinin kabul edilemez itham ve
iddialar içerdiğine ve ABD yönetimine, destek verdikleri terör
örgütlerinin insan hakkı ihlallerini görmesini ve teröre destek olmaktan
vazgeçmelerini tavsiye ettiklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün sabah saatlerinde Adıyaman’da 5,1
büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Depremde 13
vatandaşımız yaralanmıştır. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına tüm Adıyamanlı hemşehrilerimize
geçmiş olsun diyoruz, yaralı insanlarımıza da acil
şifalar temenni ediyoruz.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 20 Nisan Cuma günü, seçimlerin 24 Haziran Pazar gününe -erkene-
alınmasına ilişkin karar alınmıştır. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 386 milletvekilinin kabul oyuyla bu karar
alınmıştır ve kararı veren Türkiye Büyük Millet
Meclisidir ve açık oylama yapılmıştır, kimlerin
oylamaya katıldığı ve verdiği… Öncelikle, bu
seçimlerin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyoruz.
Yalnız, bugün, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisinin 24 Haziran seçimlerinin ertelenmesi çağrısında
bulunduğunu ve seçimlerin sözüm ona demokratik ortamda
düzenlenemeyeceği değerlendirmesinde bulunduğunu esefle
öğrendik. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin birtakım siyasi
hesaplarla yapılmış, kötü niyetli ve saygısız
açıklaması bizim bakımımızdan yok hükmündedir, bu
değerlendirme küstah bir açıklamadır. Türkiye’de seçimlerin
ertelenmesi çağrısını yapmak kimsenin hakkı ve haddi
değildir millî iradenin dışında. Hiçbir şart
altında kabul edilemez bu kararı şiddetle kınıyor ve
reddediyoruz. Türk demokrasisine dışarıdan müdahaleler, parmak
sallamalar ve birtakım vesayet odaklarının bunu kendilerine vazife
görmeleri hiçbir şekilde kabul edilemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Avrupa, eski alışkanlıklarını
depreştirmiş, kendisini sömürge valisi zannetmektedir. Herkes haddini
ve yerini bilecek. Türkiye, köklü ve yerleşik demokratik geleneğe
sahip, kendi iradesine sahip, tam bağımsız bir ülkedir. Köklü
demokratik kurumlarıyla geçmişte pek çok defa yaptığı
seçimlerden birini daha 24 Haziran 2018 tarihinde demokrasi şöleni
şeklinde gerçekleştirecektir.
Ayrıca,
20 Nisan Cuma günü Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri
Bakanlığı tarafından 2017 İnsan Hakları Raporu
yayınlanmış. Raporun Türkiye değerlendirmesi kabul edilemez
itham ve iddialar içermektedir; özellikle Türkiye’nin DEAŞ, PKK/YPG, FETÖ
ve DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelesinde gerçeklerden uzak bir
şekilde terör örgütlerinin söylemlerini içermektedir; ayrıca, terörle
mücadele “iç çatışma” olarak adlandırılmaktadır.
Terör,
en büyük insanlık suçlarından biridir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Tamamlayınız lütfen Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Terör, başlı başına bir insan hakkı
ihlalidir. İnsan haklarına ilişkin bir raporda terörle mücadelenin
desteklenmesi beklenirdi. Türkiye, uluslararası yükümlülüklerine
bağlı bir hâlde temel hak ve özgürlüklerinin güçlendirilmesi
çerçevesinde kapsamlı bir şekilde terörle mücadele etmektedir. Öte
yandan PKK/YPG’nin ABD’de yasal faaliyetler yürütmek amacıyla ABD
Hükûmetine tescil başvurusu yaptığı da kamuoyuna
yansımıştır. ABD’nin bu terör örgütüne silah, mühimmat ve
para desteğini bilmeyen yoktur. Ancak YPG’yi resmî bir muhatap olarak
tescil etmek, Suriye’de binlerce masum insanı öldüren, yüzlerce
insanı evlerinden uzaklaştıran bir terör örgütüne destek olmak
suretiyle en büyük insan hakkı ihlallerinden biri yapılmaktadır.
ABD yönetimine tavsiyemiz, destek verdikleri terör örgütlerinin insan
hakkı ihlallerini görmesi ve teröre destek olmaktan acilen vazgeçmeleridir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu Başkan Vekili Adana
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş…
Buyurun
Sayın Danış Beştaş.
25.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, 24 Nisanın Ermeni halkı için
anlamının ve atlatılamayan travmasının çok büyük
olduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hakikatle yüzleşmek
yerine inkâr etmeyi tercih ettiğine, Ermeni halkının acılarını
paylaştıklarına, Sevag Balıkçı’yı ölümünün 7’nci
yıl dönümünde anarken adaletin tesis edilmesinin ve hakikatlerle
yüzleşmenin gereğini bir kez daha vurguladıklarına, deprem
nedeniyle Adıyaman halkına geçmiş olsun dilediğinde
bulunduklarına, Cumhurbaşkanının grup
toplantısında bir partinin grup başkan vekilini hedef
göstermesinin şiddete teşvik olduğuna ve Özgür Özel’e
geçmiş olsun dileklerini iletmek istediklerine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün
24 Nisan. Bugünün Ermeni halkı için anlamı ve atlatılamayan
travması hakikaten çok büyük. Bundan tam 103 yıl önce, 23 Nisanı
24 Nisana bağlayan gece yarısı sayıları 250’ye
yakın Ermeni siyasetçi, aydın, gazeteci, yazar, sanatçı
evlerinden alınarak tutuklandı; Çankırı ve Ayaş
cezaevlerine sürgün edildiler, daha sonra ise büyük bir çoğunluğu
katledildi. Bilahare çıkarılan Tehcir Kanunu’yla Ermeniler ana
vatanları olan bu topraklardan sürülmüşlerdir. Bu süre zarfında
yüz binlerce Ermeni yok edilmiştir. O günden bugüne değin Türkiye
Büyük Millet Meclisi yaşanan bu büyük felaketin, facianın, trajedinin
adını koymamış; bu hakikatle yüzleşmek yerine inkâr
etmeyi tercih etmiştir. Oysa bir hakikat ne kadar inkâr edilirse edilsin
yok olmaz, yok sayılamaz; üstelik travması daha da fazla artar.
Nitekim bu inkâr, acıları daha da derinleştirmiş, nefretin
ve ayrışmanın kapılarını
aralamıştır.
Bizler Ermeni halkının
acılarını paylaşıyoruz. Nitekim dünyadaki birçok
parlamento bu olayı gündemine almıştır. Bu, bir halkın
acısını paylaşma adına ve hakikatle yüzleşme
adına önemlidir. Bu adalete karar verecek tek merci ise halk
egemenliğini temsil ettiğini söyleyen ve eden bu Parlamentodur,
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Geçmişle yüzleşmenin halkların
barışı adına önemini bir kez daha önemle vurgulamak
istiyorum. Bakınız, hâlâ tüm deliller ortaya
saçılmışken Hrant Dink davasında aşama kaydedilmedi,
gerçek failler bulunamadı. Adaletin tecellisi geçmişle
yüzleşmenin de önemli bir aşamasıdır. Dünyanın her
yerinde yaşayan Ermeniler de Türkiye'deki Ermeniler de hâlâ adalet
beklemektedir.
Sayın Başkan, geçmişle yüzleşme
yaşanmadıkça derinleşme ve kırılganlıklar
artarken tarihin tecellisi dediğimiz bazı olaylar da bu etkiyi
artırır tıpkı Batman’da askerliğini
yaptığı sırada bir 24 Nisan günü, bundan tam yedi yıl
önce yaşamını yitiren Sevag Balıkçı gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sevag
Balıkçı zorunlu askerliğini yaptığı sırada
Kıvanç Ağaoğlu’nun silahından çıkan, kazara çıkan
kurşunla kazara öldürüldü. Böyle iddia ediliyor. Onun ölümü, kuşkusuz
çok acı bir ölümdü ve elbette, Ermeni halkı için bir
kırılmanın yıl dönümüne denk gelmesi ise bu acıyı
katbekat artırmıştır. Sevag Balıkçı’yı da
ölümünün 7’nci yılında bir kez daha anarken adaletin bir an önce
tesis edilmesini ve hakikatlerle yüzleşmenin gereğini bir kez daha
vurgulamak istiyorum. Bu güzelim topraklara, bu topraklarda yaşayan
halklarımıza borcumuzu ancak böylece ödeyebiliriz. Geçmiş ortaya
çıkmalı ki geleceğimiz daha umutlu olabilsin.
Değerli Başkan, bugün bir deprem de
yaşadık Adıyaman’ın Samsat ilçesinde. Depremin
ardından ilçe merkezi ve bağlı köylerde yapıların
bazıları yıkılmış ve depremde 13 kişi
yaralanmıştır. Ancak dikkat çeken bir ayrıntı, deprem
neticesinde eski yapıların yanı sıra yeni
yapıların da yıkılması olmuştur. Yine, 150
küçükbaş hayvan da bu deprem sonucu ölmüştür. Öncelikle,
Adıyaman halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum.
Diğer yandansa Türkiye deprem kuşağında olmasına ve
pek çok deprem geçirmesine rağmen, bu realiteden uzak yaklaşımlar
söz konusu. Gerek zemin etütleri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Gerekli
etütler yapılmadan depreme dayanıksız binalar yapılmaya
devam edildiği müddetçe depremler tehlike yaratmaya devam edecektir. Bu
nedenle, depremin olası risklerinin azaltılmasına yönelik çok
yönlü bir çalışmanın yapılması gerekmektedir. Bu
konuda büyük bir hassasiyetin ivedi olarak yaşama geçirilmesini istiyoruz.
Son olarak da, dün, 23 Nisanda burada çok
farklı olaylar yaşandı olmaması gerektiği kadar ve
bugün grup toplantısında bu ülkenin Cumhurbaşkanı bir
partinin grup başkan vekilini hedef gösterdi. Ben de grup toplantısını
izledim ve gerçekten çok büyük bir -nasıl ifade edilir, bilmiyorum-
rahatsızlık duydum, üzüldüm. Neden? Özgür Özel bir partinin grup
başkan vekili. Ve şu cümle çok dikkat çekiciydi: “Ben olsaydım aşağıya
iner, gereğini yapardım.” Bu, başka bir dildir. Bu, şiddete
teşviktir. Bu, hedef göstermektir. Bir halkın temsilcisini, bir
partinin grup başkan vekilini bu şekilde hedef göstermek kabul
edilemez. Bunun hiçbir izahı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bitireyim
bari.
BAŞKAN – Buyurun, kayıtlara geçsin,
açmayayım artık, son cümlenizi alayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sesim
çıkar mı, bilmiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş,
tamamlayın lütfen.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Meral
Hanım böyle algılamış ama çok kötü
algılamışsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben öyle
algıladım, evet.
Bu Parlamentoda sözün özgürlüğü yoksa,
düşünceler özgürce ifade edilemeyecekse bu Parlamento halkı temsil
edemez. Üstelik, bu Parlamentoda bizim milletvekillerimizin kolu kırılmışken
iktidar grubu vekillerinin saldırısı sonucu ve buna benzer
birçok şiddet olayı bu çatı altında
yaşanmışken açıkçası bu hedef göstermenin
sorumluluğu ve vebali çok büyüktür. Bu dilden derhâl vazgeçilmesi
gerekiyor.
Biz, Özgür Özel’e bu yönüyle
dayanışmamızı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletmek
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Manisa Milletvekilimiz
Sayın Özgür Özel’e aittir.
Sayın Özel, buyurun efendim.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, her partiden parti
yöneticileri ile milletvekillerinin iyi dileklerine teşekkür
ettiğine, Adıyaman Samsat’ta meydana gelen depremde yaralananlara
Allah’tan şifa dilediklerine, Çanakkale kara savaşlarının
103’üncü yıl dönümüne ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
o savaşlardaki şehit ve gazileri rahmet ve minnetle
andıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Meral Hanım’ın şahsında
tüm muhalefet partilerinden yöneticilerin, milletvekillerinin ve -belki
ilerleyen zamanlarda bir anı yazarsak- bugünkü iktidar partisinden
bazı dostların kaygılarını
paylaştıkları ve o dilin ne sonuçlar doğurabileceğiyle
ilgili uyarılarda bulunup üzüntülerini ilettikleri çok sayıda…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Başkanım, ithamda bulunuyor,
isim vermesi lazım; AK PARTİ Grubunu itham ediyor, isim vermesi
lazım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bizim gruptan kimse, tek tek söylesin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - ….bu dönemin ve geçmiş dönemde görev yapmış
milletvekillerimizin ve her partiden parti yöneticilerinin iyi dileklerine
teşekkür ediyoruz.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu doğru bir davranış
değil.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Etik değil, hiç doğru değil. Hiçbir
şeye uymaz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Tabii, bir yandan da Adalet ve Kalkınma Partisinin
Sayın Grup Başkan Vekilinin gün boyu sürdürdüğü ve
anlaşılmaz değil son derece anlaşılır, gelecek
kaygısıyla fırsata çevirmeye çalıştığı
bu durumdaki tavrını, bir dakika sonra mikrofon kullanacak
olmasına rağmen, oradan buraya sataşmasını da
gerçekten üstün bir gayret olarak görüyorum ama İlknur İnceöz’ün
geçmiş sicili gelecekte milletvekili olmasına engel olacak mı yoksa
bu çabalar fayda verecek mi, hep beraber göreceğiz.
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Gündeme gelin, gündeme.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Adıyaman’ın Samsat ilçesinde bu sabah 5,1
büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bu 5,1 büyüklüğündeki
depremde yürekler ağzımıza geldi ama çok şükür ki can
kaybı yok, yaralılar var. Yaralılarımıza Allah’tan
şifa diliyoruz ve bu korkunç doğa olayının can
kayıpsız atlatılmasından duyduğumuz memnuniyeti ifade
ediyoruz. Bunu, beklenmekte olan, ne kadar geç olursa o kadar
hazırlıklı olacağımızı ümit ettiğimiz
depremden önce, başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin pek çok
metropolünün depreme hazırlıklı hâle gelmesiyle ilgili bütün
çabaların yeniden gözden geçirilmesi fırsatını yaratacak
bir gün olarak değerlendiriyoruz ve yetkilileri bir kez daha bu konuda
uyarıyoruz.
Ve
son olarak, 25 Nisan, kara savaşlarının 103’üncü yıl
dönümü; 25 Nisanda başlayan ve dokuz ay süren Çanakkale kara
savaşlarının yıl dönümündeyiz. 18 Mart zaferinin
ardından büyük bir yenilgiye uğrayan müttefik güçlerinin, zaferden
otuz sekiz gün sonra, 25 Nisan sabahı Çanakkale’yi karadan geçebilmek
amacıyla girişimde bulunmalarıyla başlayan ama Çanakkale’yi
hiçbir yoldan geçemeyeceklerini anladığı savaşların
yıl dönümüdür 25 Nisan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Sayın.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Çanakkale ruhunun hiçbir biçimde yenilemeyeceğini bir kez
daha tarihe yazan kara savaşlarının 103’üncü yıl dönümünde,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, o savaşlarda tarihin en
büyük direnişlerinden bir tanesini göstermiş kahraman
şehitlerimizi ve o savaşların gazilerini, şimdi hayatta
olmayan gazilerimizi ayrı ayrı rahmetle, minnetle anıyoruz.
Çanakkale ruhunun ve orada tüm görüşlerden, tüm inançlardan, tüm
mezheplerden, tüm etnik kökenlerden kucak kucağa, koyun koyuna yatan
şehitlerimizin birlikteliğinin önümüzdeki süreçte Türkiye'de yeniden
hâkim olması için irademizi bir kez daha tekrarlıyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Özel.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN
- Şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilimiz Aksaray Milletvekilimiz Sayın
İlknur İnceöz’e aittir.
Buyurun
Sayın İnceöz.
27.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, AK
PARTİ Grubunun genelini töhmet altında bırakacak bir
açıklamayı reddettiklerine, Özgür Özel’in kendisine söylenmesini
istemediği sözlerle ithamda bulunmasını
kınadığına, Adıyaman Samsat’ta meydana gelen depremden
sonra milletvekillerinin depremzede vatandaşlarla beraber olduğuna,
Şırnak’ta şehit olan Jandarma uzman çavuşa Allah’tan rahmet
dilediğine ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Türkiye’deki
seçimle ilgili aldığı kararı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben
de Özgür Bey’in son cümlesinden, özellikle konuşmasının
başındaki o cümleden başlayarak söylemek istiyorum. Bir şey
söylüyorsanız… Özellikle grubumuzu itham ve ilzam edici bir beyanatta
bulundu. Burada söylenen şey… Süreyya Başkanın da söylediği
şekilde, varsa bir şey isim ver, bizim söylediğimiz şey de
isim vermesiydi. Öyle “Söyledim.” “Yaptım.” “Ettim.” şeklinde ve
geneli töhmet altında bırakacak bir açıklamayı
reddettiğimizi özellikle… Tepkimiz buna ilişkindi. Diğer konuda…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sadece reddetmiyoruz, isim de istiyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bir isim veririm, başın derde girer.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Evet, hem reddediyoruz konuşmayı…
Artı,
bir şey söylüyorsanız o kişilerin isimlerini de verin, hodri
meydan bu konuda, konuşun; hiç şeyimiz yok bizim, tamam mı? Öyle
konuşup, bütün grubu töhmet altında bırakacak bir
açıklamayla kenara çekilip “İsim verirsem şöyle olur, böyle
olur.” demenin hakikaten siyaseten, ahlaken, etik açıdan hiçbir
şekilde yakışmadığını özellikle belirtmek
istiyorum.
Sonra,
burada, AK PARTİ Grubunun, iktidar partisinin Grup Başkan Vekiliyim.
Biz ne zaman buralarda herhangi bir şey söylendiğinde sessiz
kaldık, cevap vermedik vesaire? Bir grup başkan vekili olarak,
grubuma ilzam ve ithamda bulunulduğu süre içerisinde elbette ki buna
ilişkin söyleyecek sözlerimiz olacaktır. Bunu, şimdi
yaklaşan ve alınan seçim kararı içerisinde değerlendirmek…
Bakın, 2007’den beri biz milletvekiliyiz, partimiz kurulduğundan beri
siyasetin içerisindeyiz ve siyaseti de sadece milletvekili olmaktan ibaret
görmediğimizi, geçmiş dönemde teşkilatlarda
çalıştığımızı, bundan sonraki sürecin
nasıl bir mecra içerisinde ilerleyeceği… Ama ne olursa olsun,
Sayın Genel Başkanımızın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın da ifadesi gibi, ülkemiz ve milletimiz söz
konusu olduğunda bizim nerede olduğumuz değil;
tarafımızla milletimiz için, ülkemiz için, bekamız için millî ve
yerli bir duruş içerisinde mücadele etme gayreti içerisinde olmanın
altını özellikle çizmek istiyorum ki bir şey söylendiğinde,
doğrular can yaktığında kişiselleştirmeyi ve
muhatabına yakıştıramayacak şekilde kendisine
söylenmesini istemediği sözlerle ithamlarda bulunmasını da
özellikle kınadığımı belirtmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bunun dışında, Adıyaman’ın
Samsat ilçesinde deprem oldu dün gece. Orada bir can kaybı
olmadığını, bazı binalarda hasar olduğunu
öğrendik. Milletvekili arkadaşlarımız Adıyaman’da,
bölgede depremzede vatandaşlarımızla beraber. Orada hiçbir
endişeye mahal vermeyecek ve ihtiyaçlarını
karşılayacak bir şekilde hazırlıklar
yapılmış. Milletvekili arkadaşlarımız da
Adıyaman milletvekillerimiz de orada vatandaşlarımızla
beraber.
Şırnak’ta
dün terör örgütlerine yönelik bir operasyon sırasında yaralanan
Jandarma uzman çavuşumuz kaldırıldığı
Şırnak Devlet Hastanesinde bugün şehit oldu. Kahraman
şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize de
başsağlığı diliyorum; ruhu şad olsun derken bütün
şehitlerimize, özellikle ülkemizin kuruluşunda, vatan
kılınmasında, bu toprakların muhafazasında, birlik ve
beraberliğinde şehit düşen tüm şehitlerimize de Allah’tan
rahmet diliyorum.
Bununla
birlikte, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin almış olduğu
bir karar var. Bu kararı çok küstahça bulduğumuzu,
kınadığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Uzun
süredir, 14 Kasım 2015 tarihinden beri, Fransa, tek bir olaya
karşı, tek bir terör olayına karşı olağanüstü hâl
ilan etti ve bunu defaatle uzattı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sözlerinizi tamamlayınız lütfen Sayın İnceöz.
Buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ve Fransa, tek bir terör olayı
karşısında almış olduğu OHAL kararını
defalarca uzattı ve son olarak şöyle bir şey yaptı. Burada,
ülkemizin, vatandaşlarımızın bilgilenmesi anlamında da
bu açıklamanın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Daha
sonra da Fransa, OHAL’i uzatmak yerine OHAL döneminde uygulanan düzenlemeleri
kanunlaştırdı. Aslında, bugün OHAL yok gibi ama OHAL kanunlarını
yasalaştırmak suretiyle, OHAL’de uyguladığı düzenlemeleri
yasalaştırmak suretiyle kalıcı bir şekilde,
sınırsız ve süresiz bir şekilde OHAL’i ilan etmiş
oldu. Ve aynı Fransa, “OHAL kararı” adı altında, “OHAL
uygulamaları” adı altında -ki çok ciddi anlamda hak ve
özgürlükleri bertaraf eden düzenlemelerdi Fransa’da uygulanan OHAL
kanunları, bugün de yerleşik bir şekilde kanun hâline geldi-
Cumhurbaşkanını seçti o dönemde.
Şimdi,
Avrupa Parlamentosu Fransa’ya tek laf etmeyecek, bu seçimler
gerçekleşirken Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin böyle bir
kararı olmayacak, Türkiye'deki seçim kararına… Kaldı ki
ülkemizdeki OHAL’in ilan edilişi… 252 şehidimiz var, gazilerimiz var.
15 Temmuz gecesi işgal ve darbe girişimine karşı… Kırk
yıldır ülkemiz içerisinde devletin kurumlarının içerisine
sızmış, âdeta kendini kamufle eden ve hâlâ…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – …bugün dahi pek çok kriptoların
varlığını bildiğimiz, tespit ettiğimiz, zaman
zaman yeni ihraçlara da hep birlikte tanık olduğumuz gerçekten çok
gizli bir örgütün, eli kanlı olduğuna da 15 Temmuz gecesi hep
birlikte tanık olduğumuz bir örgütün temizlenmesi için ve diğer
terör örgütleriyle de PKK’sıyla, YPG’siyle, PYD’siyle, DEAŞ’ıyla,
FETÖ’süyle mücadelenin hızlı, süratli, etkin sonuç alınabilmesi
için OHAL ilan edildi.
Özellikle
bireysel hak ve özgürlükler noktasında herhangi bir
kısıtlamanın, vatandaşımıza dönük herhangi bir
uygulamanın olmadığı ancak teröre, terör örgütüne
yardım, yataklık ve sözcülük yapanlar için de elbette ki bu OHAL’in
gerekenleri neyse yapıldığı süreçlerden geçtiğimiz bir
dönemde Avrupa Parlamentosunun bu tarz çifte standart kararını
kınıyoruz, bu küstahça kararı reddediyoruz. Aynı
küstahlıkla bizim de onları misliyle reddedip
kınadığımızı belirtiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
Grup
başkan vekillerimizin konuşmaları tamamlanmıştır
sayın milletvekilleri.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkanım…
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, bir söz
talebi var burada.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Başkanım, kayıtlara geçsin diye bir söz talep
ediyorum sizden.
BAŞKAN
– Nedir? Gerekçesini alayım.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Gerekçesi şudur: Grup başkan vekilleri
konuşurken, birileri Ermeni tehcirinin yanlış ifade
edildiğini söylerken birileri Ermeni tehcirini savunarak konuştu.
Sizin de demokrasi anlayışınıza hayran kaldım,
yarım saat dinleyebildiniz bunu.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Dinlememeli miydi?
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Ben bunun Türklere ihanet olduğunu ve bu cümlelerin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir şekilde konuşulmaması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Neden? Siz mi veriyorsunuz kararı?
BAŞKAN
– Kimin söylediği sözlere atıfta bulundunuz Sayın Vekilim?
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Tabii, şimdi, burada bir sözde İYİ PARTİ
vardı, temsilcisi gitmiş…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sözde değil, basbayağı var.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – …öbürleri durmadığı gibi temsilcisi
gitmiş. İYİ PARTİ’nin temsilcisi burada “Bu 24 Nisan Ermeni
iftirasının yıl dönümü.” diye konuştu ve bunu Avrupa
ülkelerinin yanlış yaptığını söyledi. Ondan sonra
söz alan grup başkan vekili de bir saat boyunca Türklerin tehcir
ettirdiğini, Ermenileri katlettiğini söyledi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir saat mi?
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Bunlar aynı anda bir araya gelen insanlar. Bunlara da…
BAŞKAN
– Maksat hasıl olmuştur.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) – Olmuş mudur?
BAŞKAN
– Konuşmanız tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür
ederim Sayın Milletvekilim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı olarak Adıyaman
Samsat’ta meydana gelen depremde yaralanan vatandaşlara acil şifalar
ve geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bugün merkezi Adıyaman ili Samsat ilçesi
olan depremde yaralanan vatandaşlarımıza biz de Meclis
Başkanlık Divanı olarak acil şifalar dileriz. Can
kaybı olmamasından teselli duyuyoruz. Adıyaman’a ve bütün
Türkiye’ye geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın Filistin Parlamentosunun 23’üncü
Dönem açılış toplantısına katılmak üzere 30 Nisan-2
Mayıs 2018 tarihleri arasında Filistin’e resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1569)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın Filistin
Parlamentosunun 23’üncü Dönem açılış toplantısına
katılmak üzere 30 Nisan-2 Mayıs 2018 tarihleri arasında
Filistin’e resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
– Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent
ÖZ (Çanakkale)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol Dora ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde çocukları korumaya
yönelik sorunun bütün boyutlarıyla araştırılması
amacıyla 24/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
24/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
24
Nisan 2018 tarihinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora ve
arkadaşları tarafından ülkemizde çocukları korumaya yönelik
sorunun bütün boyutlarıyla araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 7566 sıra numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 24/4/2018 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– İlk söz, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına, öneri sahibi Mardin Milletvekilimiz
Sayın Erol Dora’ya aittir.
Buyurun
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
HDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun ve
Ulusal Egemenlik Bayramı’nın çocuklara armağan edilişinin
98’inci yıl dönümüydü. Bu vesileyle, umudumuz, yarınlarımız
olan bütün çocuklarımızın bayramını bir kez daha
kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de çocuk olmanın ve çocuk olarak
yaşamanın zorlukları her geçen gün daha da artmaktadır.
Türkiye’de çocuk olmanın acı reçetesine çocukları korumaya
yönelik politikaların yetersiz kalması eklenince çocukların
uğradığı ayrımcılık ve sömürü giderek
büyümektedir. Bu olgu, eğitim yoksunluğunu, çocuk
işçiliğini, çocukların suça ve şiddete sürüklenmesini,
beslenme yetersizliklerini ve bu yetersizliklere bağlı olarak
gelişen sağlık sorunlarını karşımıza
çıkarmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, ülkemizde 2012 yılından itibaren
çocuk işçi sayısı artış göstermektedir. 2012
yılında 601 bin olan 15-17 yaş arası çocuk işçi
sayısı, 2016 TÜİK verilerine göre, 709 bin olmuştur.
SGK’nin yayınladığı Aralık 2016 verilerine göre,
çırak işçi sayısı 1 milyon 170 bindir. Bu veriler ülkemizde
çalışan çocuk sayısının 2 milyona
yaklaştığını göstermektedir. Çocuk işçilerin
yüzde 78’i yani 558 bin çocuğumuz kayıt dışı
çalıştırılmaktadır. Her 10 çocuktan 8’inin kayıt
dışı ve köle emeği koşullarında çalıştırıldığı
bu düzensiz ve güvencesiz sistem, çocuk emeği sömürüsünün giderek daha
fazla derinleşmesine yol açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, dikkatinizi çekerim, artık neredeyse bütün
şehirlerimizde, küçücük bedenleriyle çalışmak zorunda
bırakılan çocuk işçilere savaştan kaçıp aileleriyle
Türkiye’ye sığınan Suriyeli mülteci çocuklar da
eklenmiştir. Günlük 10-15 lira için en az on üç saat çalışan,
eğitimine ara vermek zorunda kalan ya da okulu terk eden, tekinsiz
sokaklarda her türlü istismara ve şiddete maruz kalan çocuklar
gerçekliğiyle karşı karşıya kalınmıştır.
Türkiye’de okul çağında yaklaşık 850 bin Suriyeli çocuk
yaşamaktadır. 490 binden fazla Suriyeli çocuğun ülkenin
çeşitli yerlerinde okullara kayıtlı görünmesine
karşın, 280 binden fazla çocuk okula gidememektedir. Bu durum, yüz
binlerce Suriyeli mülteci çocuğun -kayıp kuşak olduğundan-
her türlü istismarla yaşamak zorunda kaldıklarının,
korunmadıklarının da ilanıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı
verilerine göre Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı
son on yılda yaklaşık 3 kat artmıştır. Adli sicil
kayıtlarına göre ise son beş yılda çocuk istismarı
dava sayısında yüzde 50 oranında artış
kaydedilmiştir. Adalet Bakanlığı verileri yılda
ortalama 8 bin çocuğun cinsel istismara uğradığını
ortaya koymaktadır. 2018 yılının Ocak ayında
-basına yansıyan haberlerden- 147, Şubat ayında 30 ve Mart
ayında ise 269 çocuğun cinsel istismara uğradığı
bilgilerine ulaşılabilmektedir. Oysa her çocuğun korunma ve
bakımdan yararlanma hakkına sahip olduğu ve devletin ise her türlü
istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri
almak ve gerekli teşkilatı kurmakla ödevli olduğu
Anayasa’mızın 41’inci maddesinde de açıkça
vurgulanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Adalet Bakanlığının
Ağustos 2017 verilerine göre Türkiye’de ceza infaz kurumlarında 12-17
yaş arası toplam 2.800 çocuk tutuklu veya hükümlü bulunmaktadır.
Diğer taraftan, anneleriyle cezaevinde bulunan çocuk sayısı ise
624 olarak açıklanmıştır. İnsan Hakları
Derneğinin verilerine göre, çocuk tutuklu ve hükümlülere kötü muamele ve
işkence iddialarıyla ilgili birimlere 2015 ve 2016
yıllarında 4’er ve 2017 yılında ise 10 başvuru
yapıldığı kaydedilmiştir. Maalesef, Türkiye’de
değişen yasalara ve uygulamalara rağmen adalet sistemi içindeki
çocukların durumlarında bir gelişme olmadığı gibi
sorunları da kamuoyuna tüm boyutlarıyla
yansıtılamamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de çocukları korumaya
yönelik politikalar yetersizdir. Sosyal ve ekonomik politikalardaki
adaletsizlikler de çocukların içerisinde bulunduğu vahim tabloyu gün
geçtikçe daha da ağırlaştırmaktadır. Bu temelde,
uluslararası çocuk hakları sözleşmeleri de dikkate alınarak
ülkemizde çocukları korumaya yönelik sorunun bütün boyutlarıyla
araştırılması ve çocuklarımızın
sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi hususunda
alınabilecek önlemlerin ortaya konulması bağlamında
vermiş olduğumuz araştırma önergesinin desteklenmesini
bütün vekillerimizden bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dora.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Deniz
Depboylu konuşacak.
Buyurun
Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
MHP
GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çocukları korumaya yönelik
politikaların yetersizliği hakkında verilmiş önerge
üzerinde konuşmak niyetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce
aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarla ilgili her tedbirin alınması ve
yapılacak çalışmaların planlanması Milliyetçi Hareket
Partisi olarak ilkelerimiz arasında olan ve desteklediğimiz millî bir
yaklaşımdır. Millî bir çocuk politikası, çocukların
sağlığını, esenliğini, güvence altında
büyümelerini, potansiyellerinin gelişmesini destekleyen ve onların
her türlü imkândan faydalanmasını sağlayan bir politika sürecidir.
Çocuğun yüksek yararını temel ilke olarak benimsemeli ve devletin
en üst düzeydeki kurumu tarafından da güvence altına
alınmalıdır.
Ancak
son yıllarda özellikle istatistiklere baktığımızda
aslında çocuklarımızı da çok fazla
koruyamadığımızı, onları gelişimi için tam
anlamıyla destekleyemediğimizi görüyoruz. Hatta bazı
istatistiklere bakıyoruz, kurumdan kuruma farklılık
gösterdiğini de fark edince demek ki bu çocuklarımızı
korumakla yükümlü ve onların durumunu araştıran kurumlar
arasında da koordinasyon eksiklikleri var muhtemelen diyoruz ve bunun da
eksikliğini fark ediyoruz.
İhmal
ve istismar, çocuk işçiliği, çocuk yaş evlilikleri; bunlar hâlâ
bizim önümüzde ciddi sorunlar. Yine, eğitim hakkını elde
edemeyen çocuklarımızın hâlâ var olduğunu bilmek tabii ki
bizi üzüyor. Suriyeli çocuklar ayrı bir konu tabii ki. Ülkemize gelip
sığınan ailelerin çocuklarının durumu da kolay
değil. Ancak çocukları korumak için ciddi politikalar üretirken bu
politikaları da destekleyen, kurum ve kuruluşları denetleyen,
bununla ilgili yasa ve yönetmelikleri de irdeleyen bir komisyon oluşması
lazım. Ancak bizim kanaatimize göre, bu işleri yapabilecek olan,
çalışacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak
komisyonların geçici süreli olmasının çok bir faydası yok;
biz o kanaatteyiz. O sebeple de Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında “çocuk hakları komisyonu” adı altında daimî bir
komisyon oluşturulması gerektiği kanaatindeyiz. Biz bunun için
bir kanun teklifi verdik, 7/10/2016 tarihinde de gündeme getirdik kanun
teklifimizi ama ne yazık ki reddedildi. Bu komisyonun kurulması
lazım.
Yine
önemli bir konu çocuk ombudsmanlığı. Gelişmiş birçok
ülkede sadece çocuklara has, onların haklarını arayan bir
ombudsmanlık mekanizması var, bizde de olmalı. Ancak Çocuk
İstismarlarını Araştırma Komisyonunun
yaptığı çalışmaları da değerlendirerek umutlu
olduğumuzu ifade etmek istiyorum ve en yakın zamanda daimi bir
komisyon kurulması gerektiği noktasını da size tekrar
hatırlatmak istiyorum.
Saygılarımla
sizleri selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Depboylu.
Şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekilimiz Sayın Şenal Sarıhan'a aittir.
Buyurun
Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
CHP
GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkan ve
değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özünde,
benden önce konuşan hem Depboylu hem de Dora
arkadaşlarımızın önerilerine katılıyorum. Bu
önerileri toparlayıp yani muhakkak bu konunun
araştırılması gerektiği konusundaki olumlu düşüncemizi
söylemek isterim.
Şu
anda elimizde bulunan Çocuk Koruma Yasası’nın mutlaka yeniden gözden
geçirilmesine ve bir genişlemeye ihtiyacı var, koruyucu ilkeleri
sağlamaya gereksinim var.
Ayrıca
Çocuk Koruma Yasası dışında, çocuk hakları daimi
komisyonunun mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde kurulması
gerekiyor, çocuk ombudsmanlığının oluşturulması
gerekiyor ve daha ileri bir istemle çocuk bakanlığının
kurulması gerekiyor.
Ben,
bugün arkadaşlarımızın önerilerinin, esas dün 23
Nisanı kutlamış olmamızdan
kaynaklandığını düşünüyorum. 23 Nisan bizim için iki
önemli değeri ifade ediyor. Bir, Ulusal Egemenlik Bayramı olması
yani -sıkça kullanılan- millî iradeyi temsil eden bir bayram
olması; aynı zamanda Çocuk Bayramı olması. 1921 yılında -daha önce konuşuldu- Millî Egemenlik
Bayramı olarak, 1929 yılında da Çocuk Bayramı olarak
değerlendirilmiş. Fakat altını çizmek istediğim nokta,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının asıl
nedeni millî mutabakatı sağlamak yani Anadolu'nun göbeğinde,
Anadolu’nun ortasında Kurtuluş Savaşı’nı verebilmek
için bir birliği sağlamak yani biz bir millî mutabakat Meclisiyiz.
Ancak dün burada bu iki güzel değeri korumak için özel olarak
toplandığımızda yaşanan olaylara ilişkin
görüşlerimi izin verirseniz kısaca ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir kuraldır ki bir genel başkanın
konuşması sırasında herhangi bir müdahale yapılamaz.
İster kadın olalım ister erkek olalım, buradaki ortak
kimliğimizin bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olduğunu
unutmamak ve bu disiplin içinde hareket etmek gerekir.
Ayrıca
bir başka konu -biraz önce Meral arkadaşımız
tarafından da ifade edildi- Değerli Grup Başkan Vekilimize
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından söylenmiş olan sözleri
kabul etmemiz mümkün değildir çünkü bu sözler, bu niteleme açıkça
şiddeti önermektedir. Şiddetin bir Cumhurbaşkanı
tarafından önerilmesinin, bir çocuk bayramında yani şiddetsiz
bir toplumu yaratmak için bilinçlendireceğimiz bir bayramda ifade
edilmesinin bir talihsizlik olduğunu söylemek isterim.
İzin
verirseniz Başkanım, bir dakikalık bir ek süreye de
ihtiyacım olacak.
Şunu
da ekleyeceğim: Arkadaşlar, size bir savunmadan söz edeceğim.
Dün yapılmış bir savunmadan birkaç cümleyi
aktaracağım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Sarıhan.
ŞENAL
SARIHAN (Devamla) - Şöyle diyor: “Düşünce özgürlüğü ve ifade
özgürlüğü demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre saldırgan,
şok edici, rahatsız edici düşünceler çoğulculuğun,
hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereğidir. Bunlar
olmaksızın demokratik toplum olmaz.” Şimdi, bu savunma kime
ilişkin bir savunma? Size ifade edeyim: Bu savunma, Sayın Cumhurbaşkanının
avukatı tarafından yapılmış olan bir savunma,
Cumhurbaşkanının şu sözlerine ilişkin olarak
yapılmış olan bir savunma: “Hain, ahlaksız, adi, terör
yardakçısı.” 170 aydının mektubuna ilişkin olarak
yaptıkları değerlendirme. Böyle sözlere ilişkin olarak
düşünce özgürlüğü kriterlerini, ifade özgürlüğü kriterlerini
anımsamak ama burada bizim kendi düşüncelerimizin ifade edilmesi
karşısında şiddeti önermek, birbirimizin sözünü kesmek,
burada 23 Nisanın temeli olan o mutabakatı, millî mutabakatı
savunamayacağımızın bir işaretidir, keşke böyle
olmasaydı diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, kayıtlara girsin diye bir cümle edeceğim.
BAŞKAN - Sayın İnceöz, bir saniye
efendim.
Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kayıtlara
girmesi açısından bir cümleyle ifade edeceğim, sataşmadan
söz almayacağım ama… Sayın hatip konuşması içerisinde
Cumhurbaşkanımızın bir cümlesinden bahsetti. “170
aydın” dediği o kişilerin, zaten o cümlesinde “terör
yardakçısı” demek suretiyle nereye ait olduklarını
göstermiştir Sayın Cumhurbaşkanımız.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii ki tutanaklara geçsin de
tutanaklara geçsin fırsatıyla olmayacak ifadelerin söylenmesi
doğru değil. Sayın Şenal Sarıhan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
avukatının yaptığı bir savunmada düşünce
özgürlüğünün ne kadar geniş ele alınması gerektiğiyle
ilgili onun ifadelerini tekrarlamıştır. Konuşmanın özü
anlaşılmadan bu ifadeler yine bir düşünce özgürlüğüne
tahammülsüzlük…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Cumhurbaşkanımızın
ifadeleri diye okudu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ve kendi Genel
Başkanını ve onun yapılan savunmasını tekzipten
öteye gitmemiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Şimdi söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Radiye Sezer
Katırcıoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün 23 Nisanı, geleceğimizin teminatı olan
çocuklarımıza armağan edilen en anlamlı bayramı hep
birlikte kutladık, tekrar çocuklarımızı tebrik ediyorum.
Çocuklar nüfusumuzun hem vicdanen hem hukuken
korunması gereken en büyük parçasını oluşturuyor. Maalesef,
dünyaya baktığımız zaman, çocukların dil, din,
ırk ve etnik köken ayrımı olmaksızın birçok sorunu
yaşadığını hep birlikte görüyoruz. Yetişkinlere
nazaran bedensel ve zihinsel olarak çocuklarımızın korunmaya
herkesten çok daha fazla ihtiyacı olduğunu buradan ifade ediyorum ve
bu kapsamda uluslararası ölçekte ve ulusal ölçekte birçok
çalışmamızı AK PARTİ olarak hayata geçirdik. Son on
beş yıla baktığımızda bu
çalışmaların hızlıca ilerlediğini hep birlikte
görüyoruz. “Bunlar nedir?” diye bakarsak; Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki
kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesine beraberinde
çocukları da getirdik. Bununla birlikte 2005 tarihinde 5395
sayılı Çocuk Koruma Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla birlikte
korunma ihtiyacı olan çocuklar arasında cinsel ve diğer
yönlerden ayrım yapılmaksızın istismar edilen çocuklar da
sayılmış, koruma kapsamına alınmıştır.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
ile Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı
Korunması Sözleşmesi’nin de tarafıdır. Bununla birlikte
2011 senesinde Avrupa Konseyinin bu sözleşmesine de taraf olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çalışmaların yanında geçtiğimiz
hafta birlikte hayata geçirdiğimiz, hayata geçirmek üzere
uğraştığımız bir konu var ki çocuğun cinsel
istismarına yönelik Türk Ceza Kanunu’ndaki kanuni düzenlemedir. Bu da 6
bakanımızdan oluşan bir komisyon sonucunda (1/935) esas
numaralı Kanun Tasarısı'yla birlikte hayata geçirilmiştir
ki Komisyonumuzda geçtiğimiz hafta bunu görüştük. Bu Komisyonda
alınan kararla birlikte çocukların uğrayabileceği
istismarı dünyanın en ağır cezasıyla
cezalandırarak bu süreçte cezayla birlikte caydırıcılığı
hayata geçirmeyi planlamaktayız.
Peki, çocuk istismarıyla ilgili davalara
baktığımızda, 2013 yılında 8.084 çocuk
istismarı davası olmuş, bugün 2017 verilerine
baktığımızda ise 5.114 davanın
gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu da bize gösteriyor ki çocuğa
yönelik yapılan düzenlemelerle birlikte bu istismarla ilgili
davaların sayısının da azaldığını hep
birlikte görmüş oluyoruz.
Ayrıca 2023 hedeflerimiz doğrultusunda
çocuk işçiliğinin önlenmesi amacıyla birlikte 2018
yılı Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı ilan
edilmiştir, bu kapsamda çalışmalar başlamıştır.
Aynı zamanda Suriyeli çocukları yedi
yıldır ülkemizde misafir ediyoruz. Bu çocukların toplamda 638
bininin okullaştığını görüyoruz yani yüzde 65
oranında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Son
cümlelerimi toparlayayım.
BAŞKAN – Buyurun.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) –
Okullaşma oranına baktığımızda, yüzde 65
seviyelerinde ve en yüksek okullaşma oranının da ilkokulda
olduğunu görüyoruz.
Peki, başka bir veriyi sizinle paylaşmak
istiyorum; Göç ve Uyum Komisyonu Raporu’nda da bu, kayıtlara
geçmiştir. Avrupa Polis Örgütü Europol’un raporunda yer alan şu rakam
gerçekten beni çok derinden üzdü, sizlerle de paylaşmak istiyorum. Raporda
diyor ki: “10 bin mülteci çocuk kayıp. Avrupa’ya bir şekilde giren bu
çocukların 1.400’ü İsveç’te, 6 bini Almanya’da.” Bu, komisyon
araştırma raporunda da kayıtlarda vardır. Almanya,
İsveç ve Avrupa bu çocukların kayıp olduğunu kabul
etmiştir; raporun içinde de vardır.
Bizler,
gözümüzün nuru çocuklarımızı ilgili “şiddete yönelik sıfır
tolerans” ilkesiyle birlikte çalışmalarımıza devam
edeceğiz ve onların üstün yararını gözeterek bu süreçte
hızlıca çalışmalarımızı
tamamlayacağız diyerek sözlerime son veriyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Katırcıoğlu.
Sayın
milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 551 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın ise bu kısmın
2’nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve 553 ve 551 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin temel kanun olarak görüşülmesine
ilişkin önerisi
24/4/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
İlknur
İnceöz
Aksaray
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 553
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 1’inci sırasına, yine bu
kısımda bulunan 551 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın ise bu kısmın 2’nci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 24 Nisan 2018 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 26 Nisan 2018 Perşembe
günkü birleşiminde 551 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi, 553 ve 551 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısı’nın İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin
ekteki cetvellerdeki şekliyle olması önerilmiştir.
551
Sıra Sayılı Ürün
Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Tasarısı (1/934) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
1.Bölüm |
1
ila 12’nci maddeler arası |
12 |
2.Bölüm |
13
ila 27’nci maddeler arası (Geçici
Madde 1 dâhil) |
16 |
Toplam
Madde Sayısı |
28 |
553
Sıra Sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
1.Bölüm |
1
ila 6’ncı maddeler arası |
6 |
2.Bölüm |
7
ila 10’uncu maddeler arası (8’inci
maddenin: birinci fıkrası; ikinci fıkrası, üçüncü
fıkrasının (a) bendi; (b) bendi; (c) bendi dâhil) |
8 |
Toplam
Madde Sayısı |
14 |
BAŞKAN
– Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz, öneri sahibi Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekilimiz
Ramazan Can’a aittir.
Buyurun
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Grup
önerimizde 553 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin gündemin 1’inci sırasına
alınmasını öneriyoruz. Bu teklif, iki bölüm hâlinde, temel yasa
şeklinde görüşülecek, 14 maddeden ibaret.
Yine,
grup önerimizde, 551 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik
Düzenlemeler Kanunu Tasarısı yine temel yasa şeklinde, 28 madde,
iki bölümden ibarettir. Grup önerimizde gündemin sırası bu
şekilde.
Aynı
zamanda, 24 Nisan 2018 Salı günü (bugün) 553 sıra sayılı -seçimle
ilgili- Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 26
Nisan 2018 Perşembe günkü birleşiminde 551 sıra sayılı
-yani ürün güvenliğine ilişkin- Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmasını
öneriyoruz. Demin de söylediğim üzere İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel yasa olarak görüşülecektir.
Grup
önerimizi Genel Kurulun takdirine sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Süreyi çok iyi kullandığınız için teşekkür ederim
Sayın Can.
Şimdi
söz sırası İYİ PARTİ Grubu adına Balıkesir
Milletvekilimiz Sayın İsmail Ok’a aittir.
Buyurun
Sayın Ok.
Süreniz
üç dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle hepinizi
selamlıyorum.
Bugün
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye'deki seçimlerin ertelenmesi için
bir karar almıştır. Amasız, lakinsiz Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin almış olduğu bu kararı
kınıyoruz, kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Bu, iki yüzlü bir tutumdur.
Türk ordusuna, kahraman Silahlı Kuvvetlerimizin
-subaylarımızın, astsubaylarımızın-
mensuplarına kumpas kurulurken “Türkiye’ye demokrasi geliyor.” diyen
Avrupa’nın bu iki yüzlülüğünü asla kabul etmiyoruz.
Evet,
bizler seçimden kaçmıyoruz. Türk milletinin hür iradesine müracaat
edilmesini savunduk, her zaman seçime hazır olduğumuzu ifade ettik.
Lakin iktidar partisinin, tabiri caizse, bir gece baskını
şeklinde, maalesef hem Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çıkarılması gereken kanunlar, düzenlemeler yapılmadan hem
de üniversite sınavlarının, kaldırdık dediğiniz
TEOG sınavlarının en sıkıntılı sürecinde
bunu alelacele gündeme alması içinde bulunduğu durumu gözler önüne
sermektedir.
İSHAK
GAZEL (Kütahya) – Tarih yazacak bunu, tarih.
İSMAİL
OK (Devamla) - Yüce Türk milletinin gözünden bu durum kaçmamaktadır.
Dolayısıyla, İYİ PARTİ olarak bizler milletin hür
iradesine, hakemliğine başvurulmasını savunuyoruz. Bu
süreçte hazırlanan sandık yerlerinin değiştirilmesi, mobil
sandık gibi garip uygulamalara rağmen, AK PARTİ Hükûmetinin,
Allah’ın izniyle, 24 Hazirandan sonra Türk milletinden gereken dersi
alacağına inanıyoruz.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Geç bunları, geç!
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Rüyanızda görürsünüz.
İSMAİL
OK (Devamla) – Türk milleti gereken cevabı verecektir. Kendi
kazdığınız tuzaklara, oyunlara düşeceksiniz,
bunları yaşayarak göreceğiz; az kaldı, iki aydan az
kaldı.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Geç, geç!
İSMAİL
OK (Devamla) – Kısacası, Türk milleti “Ben yoruldum, artık
ülkeyi yönetemiyorum.” diyerek bir buçuk yıl önce kaçmak için fırsat
kollayan AK PARTİ Hükûmetini de 24 Haziranda göndermek için
sabırsızlıkla mührün kendi eline geçmesini beklemektedir. Bizler
de işte bu duygularla bu yüce Meclisin almış olduğu seçim
kararını destekliyoruz.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Sonuç yok!
İSMAİL
OK (Devamla) – Milletin iradesinin üzerinde bir irade olamaz, saray
entrikaları boşa çıkmıştır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın hatibin özellikle son cümlesinde “saray
entrikaları” diye ifade ettiği bölümü reddediyoruz.
Burada
seçim kararını tüm partilerle beraber aldık. Yasal zemin
içerisinde, YSK takvimine ve kanuna uygun şekliyle sonucu beraber takip
edeceğiz. Seçim akşamı buradayız, ilk yemin töreninde buradayız.
Halk, millet kimi baş tacı ederse saygı duyacağız.
İftira atarak, hakaret ederek, “entrika” diye ithamlarda bulunarak hiçbir
sonuca gidilmez. Kaldı ki son birkaç günde kimin entrika
yaptığını ve yapmadığını tüm kamuoyu
görmüş oldu. Seçim akşamı zabıtları
çıkaracağız Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Turan.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 69’a göre
ben de söz istiyorum kayıtlara geçmesi açısından.
BAŞKAN
– Efendim, yerinizden kısa bir açıklama yapınız.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – AK PARTİ Genel Başkanı, Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün maalesef hem de 23 Nisan
resepsiyonunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş yıl dönümünde
“Yüksek Seçim Kurulu bu kararı cumartesi günü alsaydı İYİ
PARTİ seçimlere giremeyecek.” demiştir. Tarihe de bu sözler,
maalesef, demokrasi adına bir kara leke olarak geçmiştir. Kayda
geçmesi için…
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Polemik uzasın istemiyorum ama dün Sayın
Cumhurbaşkanının söylediği, tüm kamuoyunca malum, bütün
seçimlere hazırlık yapan tüm partiler katılsın talebidir.
Biz, hangi parti olursa olsun, yasal yükümlülüklerini yerine getirmişse
katılsın diyoruz.
Sayın
Cumhurbaşkanımız dün “YSK açıklamasını
zamanında yapsaydı zaten bu entrikaya gerek kalmazdı.”
demiştir. Katılmaması bir tarafa, katılmasıyla ilgili
kararı erken versin demiştir.
Şimdiye
kadar milletten hiç korkmadık, millete rağmen bir iş
yapmadık, milletin kararına saygı duyduk. O yüzden, bir daha
söylüyorum: YSK’nin kararlarına sığının bir parti
değiliz, aksine, bu kararlarla kavga ede ede gelen bir partiyiz; milletle
yürüyen partiyiz. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade
etmiş olduğu mesele de tüm partilerin seçimlere girmesi talebidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Turan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Aslında Sayın Turan’ın cümlesinin sonunda
söylediği söz, “son günlerde yaşananlar, entrika” falan demesi
partimize doğrudan sataşmadır ama çokça kürsüye çıktık,
sizin sabrınızı çok zorladık.
Ben
de tutanağa geçecek şekilde şunu ifade edeyim: Grup başkan
vekilleri, genel başkanları adına imza atarlar, söz söylerler.
Sayın Elitaş’ın hafta sonu çok açık şekilde:
“İYİ PARTİ de o zaman çalışsın, gelecek seçimlere
hazırlansın.” ifadeleri son derece nettir. Sayın
Cumhurbaşkanının dün resepsiyonda kullandığı
ifadeler -olumluya yorulmak- çok iyi niyetle dinlemeye, çok olumlu bir kulakla
dinlemeye muhtaçtır. Böyle, son derece sert bir vücut diliyle “Bu
kararı cumartesiden almış olsalardı.” ifadesinin ne olduğunu
bütün millet anladı.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Niye kötü niyetle dinliyorsunuz o zaman? Siz de
iyi niyetle dinleyin, niye kötü niyetle dinliyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Dediğiniz gibi olsa… Bugün bütün köşe yazarları
Adalet ve Kalkınma Partisini “Ne bu şiddet, bu celal! Niye bu kadar
panik yaptınız ve bu işi bu kadar büyüttünüz?” diye
eleştirmektedirler.
Çok
net bir durum vardır: Cumhuriyet Halk Partisi, karar
alındığı anda -okuduğunu anlayan- Adalet ve
Kalkınma Partisini bugüne kadar tanımış bir siyasi
muhatabı olarak maksadı çözmüş, uyarısını
yapmış; çukuru, tuzağı görmüş, buna karşı
önlemini almış, oyunu bozmuştur. Oyunu bozmamızın
telaşına ve onun yükselttiği sinir kat sayısına dört gündür
şahitlik ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Özel.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Beştaş, size sonra söz vereceğim efendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar ısrarla niyet okumaya devam ediyorlar.
Başından beri söylüyoruz: Türkiye'de bütün siyasi partilerin seçime
girmesini, milletin karşısında boyunun ölçüsünü
almasını talep eden partiyiz. Kimseden bu konuda çekinecek bir hâlimiz
yok.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın dünkü açıklamaları çok nettir.
“YSK bu konudaki kararını zamanında verseydi bu entrikaya gerek
kalmazdı.”yı ifade etmiştir, çok açıktır Sayın
Başkan.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Vay, vay, vay!
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Turan.
Sayın
Danış Beştaş, buyurun efendim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Demin
iktidar partisi grup başkan vekili konuşmasında 4 partinin
birlikte seçim kararı aldığını söyledi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Peki, 3 parti olsun Sayın Başkan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yanlışlık var, 3 parti
diyelim çünkü biz yani burada ifade edildiği gibi seçim
kararının, 24 Haziran tarihinin, bir oyunun sadece sahnelerinden biri
olduğunu düşünüyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Tamam, 3 parti olsun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz seçime tabii ki hazırız,
biz seçime katılacağız ve bu oyunlarını
bozacağız, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ama
şuna da inanmamızı beklemesinler: “Efendim, bir gün önce Devlet
Bahçeli çağrı yaptı da, muhalefet partileri de kabul etti; biz
de gittik hemencecik orada yarım saat toplandık, hiçbir
hazırlığımız yoktu, 24 Hazirana da karar verdik.” Yani
buna sadece gülünür, sadece gülünür. Yani bu iktidar bu seçim kararıyla
OHAL’le bile, bütün baskı yöntemlerini kullanarak bile bu ülkeyi
yönetemediğini kabul etmiştir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Tamam, gülsünler Sayın Başkan, sorun yok. Son
gülen, iyi güler.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu bir acizliktir ve seçime gitmesi de
Türkiye'de ekonominin de yoksulluğun da işsizliğin de Kürt
meselesinin de uluslararası ilişkilerin de dibe vurması
anlamındadır, bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Ama tabii ki bu
konuda en çok saldırıya maruz kalan, en çok üyesi tutuklanan, en çok
hedef gösterilen parti olarak da bunun hesabını 24 Haziranda soracağımızı
da ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Sayın Turan son cümlesinde “Entrika
yapmışlardır.” dedi. Dolayısıyla bize bir sataşma
vardır, söz hakkı istiyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Kendi sözünü iade ettim Sayın Başkan.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Hayır, hayır. “Bu entrikayı
yaptınız.” dedi. Dolayısıyla ben de kayıtlara geçmesi
açısından şimdi…
BAŞKAN
– Siz “sarayın entrikası” deyince…
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Evet.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Onu iade ettim.
BAŞKAN
– Entrikayı yapanlar…
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Bakın, iki defa -burada herhâlde Sayın
Turan’ın dikkatinden kaçtı, çok dikkatli olduğuna
inanıyorum ama- Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı İYİ PARTİ’nin kuruluş
işlemleri açısından bir eksiğinin
olmadığını ve seçimlere katılabilecek partiler
listesinde YSK’ye göndermesine rağmen cuma günü, cumartesi günü
yapılan oylamada -ki oylama yapma hakları yok, YSK’nin böyle bir
yetkisi yok- 5-5, sonuç alınamadan, karar alınamadan
dağılınmıştır. Dolayısıyla
İYİ PARTİ’nin seçime sokulmaması için -bütün kamuoyu
biliyor- “Cumhurbaşkanı öyle demek istemiştir, böyle demek
istemiştir.” ama kendi arkadaşları grup başkan vekili
“İYİ PARTİ bir dahaki seçimlere hazırlansın.” diye
ulusal medyada, canlı yayınlarda gülerek söylemiştir.
BAŞKAN
– Peki, teşekkür ederim.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Dolayısıyla bu, doğru değildir. Biz
entrikayı bozduk.
BAŞKAN
– Sayın Ok, maksat hasıl olmuştur, teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Kaç defa izah ettik Sayın Başkanım, herkes
katılsın seçimlere.
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Mesele yok o zaman.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – İYİ PARTİ, kötü parti, hepsi
katılsın. Boyunun ölçüsünü alacak milletin karşısında
herkes.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Ziya Pir’e aittir.
Buyurun
Sayın Pir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
HDP
GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, dün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı. Bu
bayramın “çocuk” kısmını dün hep birlikte burada
yaşadık, hep birlikte çok net bir şekilde burada da görebildik.
Meclisin özellikle bu kısmı, şu tarafı, yukarıdan da 2
misafirin el kol hareketiyle içindeki çocuğu ortaya çıkarttı ve
ne kadar çocuksu olduklarını, ne kadar yaramaz olduklarını
burada gösterdiler. 23 Nisanın o kısmına söyleyeceğim bu
kadardır.
Bir
de “ulusal egemenlik” kısmı vardır ki ona bir iki ifadede
bulunmak istiyorum. Egemenliğin tecelli ettiği yer, sayın
milletvekilleri, bu Meclistir. Yurttaşlar bu milletvekillerini seçer ve
bir süreliğine buraya gönderir ve burada da bu Meclisin, o
milletvekillerine ve dolayısıyla egemenliğe sahip
çıkması gerekir. Ama gel gör ki bu Meclisin
çıkardığı yasalar vesayet altındaki yargı
tarafından çiğnenerek yani yasalara ve Anayasa'ya aykırı
olarak, milletin seçtiği milletvekillerinin vekilliğini ceza vererek
düşürüyor ve tutukluyor yani rehin alıyor. Şu an bizim
grubumuzun 11 milletvekilinin vekilliği düşürülmüştür, 9
milletvekilimiz, bizim grubun 9 milletvekili ve CHP Grubunun 1 milletvekili
cezaevindedir, rehin tutulmaktadır. Buradan, bu milletvekillerinin hepsini
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu
Meclis, yargının bu uygulamasının kendi
çıkardığı yasalara ve Anayasa'ya aykırı
olduğunu çok iyi biliyor ve bunu bildiği hâlde hâlâ harekete
geçmemiştir ve böylelikle kendi saygınlığına gölge
düşürmüştür. Bunu buradan defalarca haykırdık ve protesto
ettik ancak ne hikmetse sesimizi bugüne kadar duyuramadık. Çünkü sizin bu
arkamızdaki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
cümlesiyle herhangi bir bağınız kalmamıştır.
Şimdi, yine, “çocuk bayramı”
kısmına dönmek istiyorum. Bugün medyaya yansıdı,
Çalışma Bakanınız “Çocuk işçiliğini
ağır ve tehlikeli işlerde yasaklayacağız.” demiş.
Bu, bu Hükûmetin bugünkü, bu haftaki en büyük ayıbıdır.
Değerli arkadaşlar, çocuklar için bütün
işler tehlikeli ve ağırdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZİYA PİR (Devamla) – Dolayısıyla
çocuk işçiliğinin bütün alanlarda, bütün işler için
yasaklanması gerekiyor ama siz Çalışma
Bakanınızın söylediğini bile duymamışsınız,
böyle karşımda ilgisizce seyrediyorsunuz. Bu da bu Meclisin saygınlığının
ne durumda olduğunu tekrar gösteriyor.
Ben de her şeye rağmen saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekilimiz Sayın Özgür Özel…
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, sayın bakanlar; hepinizi
saygıyla selamlıyoruz. Bakanlar artık bu Mecliste
selamlanamayacak gelecek dönem. Biz, güçlü bir iktidar olarak, hep birlikte,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve Cumhuriyet Halk Partisi gibi düşünen
diğer partilerle o Meclise gelip parlamenter sisteme hak ettiği
değeri, 23 Nisan 1920’de kurulan ve halkın iradesinin
tecelligâhına yeniden aynı ağırlığı getirene
kadar sayın bakanlar buraya sadece yemin etmek için uğrayacaklar,
sorulara cevap vermeyecekler, gensoru olmayacak, bir tek kişiye
karşı sorumlu olacaklar ve o kişinin iki
dudağının arasında bakan olup iki dudağının
arasında bakanlıktan uzaklaştırılacak, hesap
veremeyecekler. Aslında onlar da millî iradenin bağrından
çıkıp gelmiş olma meşruiyetini yaşayamayacakları
için bugünkü kadar güçlü olmayacak eksikli bir duruma işaret ediyor
olacaklar, onun altını çiziyor olacaklar.
Bugün bir grup önerisi tartışıyoruz.
Gelecekte Mecliste grup önerileri elbette olacak ama Meclis kendi gündemine
hâkim olmak yerine, çıkarabileceği kanunları, yapabileceği
denetimleri azaltılmış, gri alanlar oluşturulmuş,
birileri Meclis adına yasama yetkisini bir başka merciye vermiş
ve tanımlanmayan gri alanlarda da Meclisin haklarına tecavüzü mümkün
kılan bir sistem olacak. Bu olmasın diye 24 Haziranda bu yetkileri
kullanmaya talip olan ve “Biz olacağız o cumhurbaşkanı.
OHAL’i kullanacağız. OHAL’de gelip de TÜRGEV’e el
koyacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız.”
diyen bir aday yerine, biz demokrasiye döneceğiz, biz yeniden parlamenter
sistem diyeceğiz; biz denge, denetleme, denetim, yetimin
hakkının hesabının sorulması, bütçe hakkı,
bunları savunan ve bunun altına imza atabilecek bir cumhurbaşkanı
adayıyla halkın karşısında olacağız. Ve bu
Meclis yeniden oluştuğunda artık birilerinin verdiği
kararı sadece uygulamak için ayın günü geldiğinde üç ayda bir
maaşını alan değil, gerçekten iradesini ortaya koyabilen,
millî iradeyi burada temsil edebilen bir Meclise dönüşsün diye mücadele
edeceğiz ve elimizdeki Anayasa’yı istismar eden, İç Tüzük’ü
istismar eden değil…
Örneğin,
bugün, bakın, bir kanun görüşeceğiz, bu kanun 10 maddelik bir
kanun. Bu kanunu istismarcı yönetim anlayışı, temel kanun
diye getiriyor. Gerekçe? İlk 6 madde ayrı görüşülecek, son 7, 8,
9, 10 tek bölüm. Temel kanun hakkı, İç Tüzük’te Vergi Usul Kanunu
gibi böyle 1.000 maddelik ve aynı hukuk dalını düzenleyen çok
uzun kanunlar için verilmiş ama siz burada önce bunu 30 maddeye, 40
maddeye istismar ettiniz, bugün 10’a kadar indi. 4 maddelik bölüm var. Amaç ne?
Maddeler üzerinde konuşulmasın. Nasıl yönetiliyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitirmeme müsaade ederseniz…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Birileri bir talimat veriyor. Sonra o talimatlar irdelenmeye
irdelenmeye, tartışılmaya tartışılmaya, yerine
getirile getirile rutine dönüşüyor. Bu kanunda sadece bir maddesinde
önergesi var bizim grubun. Birçok parti grubu maddeler üzerinde
konuşmuyor. Sadece şunu deseniz: “Ya, biz bir utanca imza
atmayalım. 10 maddelik kanun, şu, şu maddelerde
konuşalım.” diye bir uzlaşı arasanız olacakken yine
Meclisin, millî iradenin kolunu kıvırıp zorlayarak temel kanun
uygulaması yapıyorsunuz. Bu, bu Meclise hakaret, bu Meclisin
üyelerine hakaret. En çok iktidar partisi grubundaki milletvekillerine hakaret.
İşte
bunlar olmasın diye, kimse hakkı ve haddi olmadan milletin
temsilcilerine gündem dayatamasın diye, kimse hakkı ve haddi olmadan
milletin temsilcilerine “Benim senin kalbine, zihnine, yüreğine, beynine
değil, sadece oyuna, sadece parmağına, sadece şifre girmene
ve oy vermene ihtiyacım var.” aşağılamasını
yapamasın diye 24 Haziranda “güçlü Meclis, parlamenter demokrasi” demek
üzere yola çıkıyoruz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, (2/2021) esas
numaralı 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/148)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
18/12/2017
tarih ve 2/2021 esas numarasıyla Başkanlığınıza
gelen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’yle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’nün 37’nci maddesine göre işlem yapılması
için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.
Muharrem
Erkek
Çanakkale
BAŞKAN
– Teklif sahibi İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa Ali Balbay.
Buyurun
Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biz bu teklifle siyasi propaganda eşitlik kurulu
oluşturulmasını öneriyoruz. Bunu kabul etmeyeceğinizi
biliyoruz ancak tarihe bir not düşmüş ve 24 Hazirandan sonra
kurulacak yeni dönemde âdeta bir kurucu Meclis gibi oluşup bir kurucu Meclis
gibi harekete geçip Türkiye’nin yeniden inşa edileceği o döneme
ilişkin bir gerçeğin altını çizmiş olacağız.
Neden?
Sayın milletvekilleri, en son 1 Kasım 2015 seçimlerinde, radyo ve
televizyonların tümünü geçtim, sadece TRT’de siyasi propaganda hakkını
kullanma şekli şöyle olmuştur: Adalet ve Kalkınma Partisi
elli dokuz saat, Cumhuriyet Halk Partisi beş saat, MHP bir saat on dakika,
HDP on sekiz dakika. İşte, bu Meclisin oluştuğu o 1
Kasım seçimleri öncesi propaganda listesi budur TRT’deki, ötekileri geçtik.
Peki, ondan sonra, örneğin 16 Nisanda niye yok? Çünkü bu yasayı
değiştirdiniz, denetimi tümüyle ortadan kaldırdınız
açığa çıkmasın diye.
16
Nisan referandumu öncesinde çıkardığınız yasayla Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun denetim yetkisini ortadan
kaldırdınız, Yüksek Seçim Kurulunun işlevini tamamen
ortadan kaldırdınız ve artık denetimsiz bir seçime
giriyoruz. Yani ilk kez hiçbir denetimin yapılmadığı, biraz
önce söylediğim gibi, 1 Kasım 2015’te olduğu gibi kimin ne kadar
konuştuğunun dahi ortaya çıkmayacağı bir seçime
gidiyoruz. Evet, her hâl ve şartta seçime varız ama
koşulların ne olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Burada Yüksek Seçim Kurulu bunu kabul etti, bütün denetim mekanizmalarının
olmayacağı bir seçime gidiyoruz ama bir tek ricam var Yüksek Seçim
Kurulundan, kamu adına, toplum adına bir tek dileğim var:
Cumhurbaşkanı adayları başvurduğunda bütün
cumhurbaşkanı adaylarının üniversite
diplomalarını yayınlamasını rica ediyoruz. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sadece bunu
yapsın, artık öteki denetim mekanizmalarından vazgeçtik.
Sayın
milletvekilleri, iktidar, sadece propaganda alanında değil, toplumun
her alanında teraziyi kaldırdı, artık terazi diye bir
şey yok siyasette, propagandada, hiçbir alanda. Propaganda da bu.
Örneğin 24 Haziranda seçime gideceğiz ve o gün üniversite
sınavları vardı. Tek adam dedi ki: “Erteleyin gitsin.” 2 milyon
300 bin öğrencinin kaderiyle oynadınız. Bakın, 2 milyon 300
bin öğrenci, seçimlere -24 Hazirana- dokuz ay kala sınavın
adının değiştiğini öğrendi, YKS; sekiz ay kala
sınavda tarih sorusunun da sorulacağını öğrendi çünkü
“Sorulmayacak.” denmişti; yedi ay kala sınav sorularının
artırıldığını öğrendi, 80’den 105’e çıktı;
dört ay kala hesaplamanın değiştiğini öğrendi; iki ay
kala sınavın tarihinin değiştiğini öğrendi.
Buradan gençlere sesleniyorum, dersini verin bu Hükûmete. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Siz 24 Haziranda
sınava girecektiniz, oy kabinine gireceksiniz; orada bir ders verin.
2
milyon 300 bin gencin kaderiyle oynamaya ne hakkınız var? Her
alandan, toplumun hiçbir duyarlılığına
karşılık vermiyorsunuz. Her alanda…
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Nasıl bir çaresizlik ya?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) - Buna biriniz “Doğru.” deyin, biriniz
“Doğru.” deyin, “Biz öğrencilerle oynadık, oynamak iyidir.”
deyin.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Ya bir hafta daha fazla çalışacaklar.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Siz bırakın, ülkenin kaderiyle
oynadınız ya, ülkenin kaderiyle oynadınız sadece çocuklarla
değil.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) - Buradan 2 milyon 300 bin öğrenciye
sesleniyorum. Sizin bütün her alanda kaderinizle oynadılar. Bakın,
İstanbul’da bugün Beyazıt Meydanı’nda uzun zamandır ilk
defa öğrenciler ve öğretim üyeleri sesini yükseltti, hukukun
dışına çıkmadan. Onları kutluyorum.
Bakın,
Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu İstanbul Üniversitesini
parçalıyorsunuz. Bölmediğiniz sadece üniversiteler
kalmıştı şimdi ona da başladınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Gazi Üniversitesini
parçalıyorsunuz. Genel Başkanınız, “Adını anmak
istemiyorum.” dediği bu Cumhuriyetin İkinci
Cumhurbaşkanının adına sahip üniversiteyi
parçalıyorsunuz. Bu mu sizin birleşik toplumunuz, bu mu sizin üreten,
bu mu sizin huzur içindeki Türkiye?
Bakın,
bundan iki yıl önce neden “evet” dediğinizin maddelerini
sıralıyorum. “Hızlı ve etkili icraat.” Yapamıyorsunuz
ki seçime gidiyorsunuz. “Güçlü yasama, güçlü icraat.” Yapamıyorsunuz ki
“Her şey berbat oldu, seçime gitmek zorundayız.” dediniz.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) – Yapmak için geliyoruz, yapmak için.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) - Bakın, dördüncü madde: “Güvenli ve huzurlu
Türkiye.” Kaldı mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Balbay.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) – Bakın sayın milletvekilleri, bu topluma
söylediğiniz yalanların duyulmaması için işte bu
radyo-televizyon propaganda olanaklarının, artık
dengesizliğinden vazgeçtim, dengesiz olduğunun
açıklanmasına da karşı çıkan bir uygulama içindesiniz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Anayasa madde 101, şartlar belli, bunu mevzuat
gösteriyor zaten.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) - Bakın, üçüncü madde ne diyor: “Güçlü yasama,
güçlü icraat.” Oldu mu? Hayır, seçime kaçıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) “Güvenli ve huzurlu Türkiye.” Oldu mu?
Seçime kaçıyorsunuz. Devam edelim: “Güçlü Meclis güçlü temsil.” Var
mı? Seçime kaçıyorsunuz. En son: “Birlik ve uzlaşma.” Neresinde
birlik ve uzlaşma var şu anda Türkiye'nin? Daha 16 Nisanın
ikinci yılı dolmadan her alanda Türkiye'nin terazisini
şaşırttınız.
Bizim
dileğimiz, hiç değilse bu Etik Kurulunun propagandanın eşit
yapılması ilkesini benimseyin. Bir nebze olsun vicdana gelin diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Kaybettiğinizin itirafı.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Balbay.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
Bektaşoğlu, sisteme girmişsiniz efendim, talebinizi alabilir
miyim.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, gündemde olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşuyla ilgili 60’a göre bir
dakikalık söz rica ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bektaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlu’nun, Türk halkının 24 Haziranda Türkiye Büyük
Millet Meclisini saf dışı bırakarak demokrasi ve
cumhuriyete paralel saray devleti kurmak isteyenlere izin vermeyeceğine,
demokrasiye kurulan tuzak ve kumpasları bozan başta CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere 15 milletvekilini
kutladığına ve onları hedef göstererek
saldıranları kınadığına ilişkin
açıklaması
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Anadolu halkının
emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık ve
Kurtuluş Savaşı sırasında kurulmuştur. Bu
özelliğiyle dünyada tektir ve yüce bir Meclistir. Devrimlerden, millî
iradeden, demokrasi ve cumhuriyetten aldığı güçle doksan sekiz
yıldır da varlığını sürdürmektedir. Hiçbir güç,
kişi, zümre bu yüce kurumu yok edememiş ve üstüne çıkamamıştır
çünkü Türk halkı, buna heveslenenlere hep engel olmuş, kendi kendini
yönetme iradesine sahip çıkmıştır. 24 Haziranda da bu
kurumu saf dışı bırakarak demokrasi ve cumhuriyete paralel
saray devleti kurmak isteyenlere izin vermeyecektir. Demokrasi ve
yaşamımıza yönelen bu tehlikeyi hep birlikte
oylarımızla bertaraf edeceğiz.
Bu
süreçte, daha başından yön vererek mücadele eden, müdahale eden,
böylece demokrasiye kurulan tuzak ve kumpasları bozanları başta
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
olmak üzere, genel merkez yöneticilerimizi, grup başkan vekillerimizi, özellikle
15 arkadaşımızı kutluyor, alınlarından öpüyorum.
Onları hedef göstererek kirli cümlelerle saldıranları, tehdit
savuranları ise kınıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Arslan, siz de sisteme girmişsiniz. Önce talebinizi
alayım.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – 60’a göre söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Nedir talebiniz?
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Önemli bir konu. Başbakanla ilgili bir soru
soracağım.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Arslan.
29.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın,
Başbakandan, OHAL’siz bir seçimin yapılmasını
sağlayıp sağlamayacağını, Cumhurbaşkanı
ile Başbakanın 24 Haziran seçimlerinde örtülü ödenek
kullanmayacaklarını taahhüt edip etmeyeceklerini, çiftçilere “Mazotun
yarısı bizden.” uygulamasını ne zaman başlatacaklarını
öğrenmek istediğine, Başbakanın 15 Temmuzda nerede
bulunduğuna ilişkin ve İçişleri Bakanının
komşu ülkenin hava sahasında uçtuğu yönündeki iddialarla ilgili
bir açıklama yapmasını istediklerine ilişkin
açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum...
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Başbakan yok Sayın Başkan, böyle bir usul
yok ki.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Başkan bunu yapacağını ilan etmişti.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – “Seçim yok.” diyerek koro hâlinde söylerken birdenbire acele
baskın seçim kararı aldınız.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Seçimden ne korktunuz ya!
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Seçimin demokratik bir şekilde, baskısız,
korkusuz bir şekilde, oyların özgürce kullanılabilmesi için
OHAL’i kaldırıp OHAL’siz bir seçimin yapılmasını
sağlayacak mısınız?
Cumhurbaşkanı
ve Başbakan olarak örtülü ödenek kullanıyorsunuz. Örtülü
ödeneklerinizi 24 Haziran seçimlerinde kullanmayacağınızı
taahhüt eder misiniz?
Çiftçimize
“Mazotun yarısı bizden.” demiştiniz. Bu uygulamayı ne zaman
başlatacaksınız?
Başbakan
olarak 15 Temmuzda nerede bulunduğunuza ilişkin şüpheler var.
Bununla ilgili gerçekçi bir açıklama yapar mısınız?
İçişleri
Bakanının komşu ülkenin hava sahasında uçtuğu yönünde
iddialar vardır. Bununla ilgili olarak da bir açıklama yapar
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, izin verirseniz, zapta geçsin diye
bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Eğer
sayın vekiller, Başkanlığa soru sormak istiyorlarsa yani
size soru sormak istiyorlarsa madde 100, belli nasıl olacağı ama
Hükûmete sormak istiyorlarsa -ki Hükûmete soruyorlar- o zaman zaten kanun
görüşmeleri içerisinde soru-cevap bölümü var. Usule aykırı bir
yöntemdir, tekrar hatırlatmak istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın Başkan, usule aykırı bir yöntem yok, usule
aykırı sadece ifade var, yöntem doğrudur.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci
sıraya alınan İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (x)
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu, 553 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin
tümü üzerinde söz isteyenler: Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat Emir, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı,
İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın
Yusuf Halaçoğlu, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Mehmet Emin Adıyaman;
şahıslar adına, Ankara Milletvekilimiz Sayın Levent Gök,
Yozgat Milletvekilimiz Sayın Yusuf Başer.
Şimdi
ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz
Sayın Murat Emir’e aittir.
Buyurun
Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
CHP
GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu
vesileyle, dün 98’inci yılını kutladığımız
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızı ben de bir kez daha
kutlamak istiyorum. Elbette 23 Nisanlarda, geleceğimiz olan
çocuklarımızla ilgili onlara umut vereceğimiz, onlara coşku
vereceğimiz günler yaşamamız, o anlamda kutlamalar yapmamız
güzel olduğu kadar, ulusal egemenliğimiz üzerinde de
düşüneceğimiz, tartışacağımız günler
olduğunu bilmeliyiz.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bu Mecliste ulusal egemenliğin nasıl
katledildiğine, nasıl saraya kaçırıldığına,
nasıl tek adama teslim edildiğine dönük tartışmaları
23 Nisanlarda da yapmak zorundayız ve bu kürsüler aslında bu
tartışmayı her zaman yapmak içindir çünkü ulusal
egemenliğin tecelligâhı meclislerdir ve bu egemenlik de bu Mecliste
tartışılmayacaksa nerede tartışılacaktır?
Değerli
arkadaşlar, öncelikle ifade etmeliyim ki bu yasa tasarısına biz
olumlu bakıyoruz. Bir iki maddesinde çekincemiz var, onları birazdan
anlatacağım ama onun dışında, bu yasa teklifinin
gelmiş olması olumludur, bir ihtiyaçtır.
Bize
göre 16 Nisan referandumu, aslında Türkiye’yi tek adam rejimine götüren
bir referandumdu, kuvvetleri tekleştiren, hiçbir denge, denetleme
mekanizması öngörmeyen, yargıyı bir kişiye bağlayan,
yürütmeyi bir kişiye teslim eden ve Meclisi de o kişinin
şekillendirdiği bir düzenin getirildiği bir Anayasa
değişikliğiydi. Bununla da kalınmadı, mühürsüz bir
seçimle, gayrimeşru bir seçimle ve millet iradesi, milletin oyları
gasbedilerek bu Anayasa referandumu gerçekleştirildi.
Bu
Anayasa’da ilk altı ay içerisinde gerekli uyum yasalarının
yapılması yazıyordu ancak bu Meclis burada da görevini
yapmamıştır, özellikle Hükûmet, getirmesi gereken neredeyse
hiçbir uyum yasasını getirmemiştir ve bırakın
altı ayı, 16 Nisan sonrasında geçen bir yıl boyunca da
neredeyse hiçbir uyum yasasını gündeme getirmemiştir. Ve
şimdi, alelacele bir seçim yasası geçtikten sonra, Türkiye apar
topar, panik hâlinde, sizin paniğiniz sonucunda bir seçime götürülürken
mecbur kalınmıştır bu yasa teklifine.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa teklifinin oluşumunun, bu sürecin
hızlı, yeteri kadar tartışılmamış, yeteri
kadar konuşulmamış olduğunu ifade etmek lazım. Ancak
yine de her şeye karşın biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, seçimlere hazırlanmış Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve
seçimlere giderken Türkiye’yi sizden bir an evvel kurtarmaya kararlı bir
parti olarak bu yasanın da bir an evvel bu Meclisten geçmesi için
üzerimize düşen katkıyı yapacağız.
Değerli
arkadaşlar, özellikle bizim bu yasayla ilgili çekincemiz 7’nci maddeyle
ilgilidir. Bakınız, 7’nci madde aslında Anayasa’da
öngördüğünüz o 100 bin oyla seçilmeye dönük usulleri belirleyen madde. 100
bin oyla seçilmek niye getirildi, nasıl anlattınız bunu?
Şöyleydi: Demokrasi kurumsallaşacaktı, yerleşecekti,
Cumhurbaşkanlığı adaylığı Meclisin
dışında da oluşabilecekti. Bu, doğru bir
yaklaşımdı. Türkiye’de ortalama bir hesapla 100 bin oyla bir
milletvekilinin seçildiği göz önüne alındığında, 100
bin imzanın bir cumhurbaşkanının adaylığında
söz konusu olabilmesi anlamlıdır ancak değerli arkadaşlar,
burada getirilen usul, âdeta “100 bin imzayla Cumhurbaşkanı
adayı olunamasın.”ı zorlayan bir usuldür.
Bakınız,
öncelikle seçmenlerin yani imza verecek kişilerin kayıtlı
olduğu ilçe seçim kuruluna gitmesi zorunlu hâle getiriliyor. Biz bunu
Komisyonda da konuştuk, buna ihtiyaç yok. Eğer amaç burada
kolaylaştırmaksa, amaç Cumhurbaşkanının
adaylaşmasının önündeki engelleri kaldırmaksa, amaç
vatandaşın iradesine set koymamaksa dilediği seçim kuruluna
gidip rahatça imzasını atabilmesinin ve dilediği adaya destek
olabilmesinin önünü açmalıydık. Oysa burada sadece bir yere
gidebiliyor. Oysa büyük bir coğrafyada yaşıyoruz ve
anlıyoruz ki süreyi de kısa tutacaksınız. Bakın, bu
yasa çıktıktan sonra seçim takvimi açıklanacak,
sıkışık bir takvimde seçime gideceğiz, belki bundan
sonraki seçimler de sıkışık olacak. Dolayısıyla
burada, altıncı fıkradaki belirlenen süreyi de
karmaşık, müphem, bilinmez bir şekilde
yazdığınız için işte burada bu kişilerin mutlaka
bağlı oldukları ilçe seçim kuruluna gitmeleri
anlamsızdır. Mademki Yüksek Seçim Kurulu bütün işlemleri on-line
yapmaktadır, mademki bütün işlemler hangi teşkilatta olursa
olsun merkezde buluşmaktadır, o hâlde bu anlamsızdır.
Bir
diğer nokta, değerli arkadaşlar, aday adaylarının ve
imza verenlerin bunu nasıl takip edeceğidir. İmza verenlere bir
belge verileceği söyleniyor ama imza veren kişinin “Benim imzam acaba
son toplamda karşılığını buldu mu,
sayıldı mı? Orada bir bilgisayar oyunu oldu mu, olmadı
mı?” Bunu araştırma hakkını elinden alıyoruz.
Bizim ısrarlarımızla bu maddeye taslağın
dışında eklenen “Aday adayı dilediğinde belgeler
verilir.” ibaresi anlamlıdır, önemlidir, değerlidir. Ancak yine
de -buradan da tutanaklara geçirmek gerekir- kesinlikle ve kesinlikle hem her
imza verenin denetleyebileceği hem ilgililerin istedikleri anda
bakabilecekleri, vatandaşımızın bir imzasının
bile boşa gitmeyeceği, herkesin inanacağı bir sistemi
kurmak zorundayız. Bunu kuramazsak ne olur? Bir aday adayının 98
bin imza topladığını iddia ettiğiniz anda Yüksek Seçim
Kurulu da o günkü siyasi iktidar da büyük bir vebal altında kalır.
Dolayısıyla biz yasayı yaparken daha açık, daha anlaşılabilir
ve usulleri de ortaya koyan bir yöntem seçmiş olmalıydık.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer açık olmayan nokta, bir itiraz söz konusu
olduğunda ne yapılacağıdır. 100 bin imza
toplandığını varsayalım, sıkıntı
çıktığını varsayalım, bir başka vatandaş
veya bir aday adayı itiraz ettiği zaman ne olacaktır? Yüksek
Seçim Kurulunun bu tip işlemlerinin hepsi itiraza tabidir, tekrar
görüşülmeye açıktır, kesin kararları
dışındaki bütün işlemleri itiraza tabidir ama burada bu
olanağı vermiyoruz. Vatandaşımız, eğer
imzasının o listede olmadığını düşünüyorsa
hangi yolla başvuracaktır, belli değil. Müphem bir şey
yazıldı, bu bizi tatmin etmiyor, “İtiraza ilişkin hususlar
Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenir.” diyor.
Değerli
arkadaşlar, biz Yüksek Seçim Kuruluna hiçbir şekilde güvenmiyoruz. Bu
Yüksek Seçim Kurulu bizim güvenimizi hak etmiyor. Çünkü bu Yüksek Seçim Kurulu,
mevcut kanunu çiğnemiştir, 16 Nisan referandumunda kanunun açık
hükmünü görmezden gelmiştir, kendi genelgesini görmezden gelmiştir,
kendi uygulamasını görmezden gelmiştir; oy sandıkları
30 ilde açıldıktan sonra geriye yürüyen bir işlem
yapmıştır. Dolayısıyla bu yetkileri Yüksek Seçim
Kuruluna vermek son derece tehlikelidir ve bu seçimler üzerindeki şaibeyi
de artırmaya adaydır.
Biraz
önce değindim, bir cümleyle değinmiş olayım, bir
sıkışıklık yaşanacağı görülüyor,
“söylemedi” demeyin. Vatandaşı bir ilçe seçim kuruluna zorluyorsunuz;
ilçe seçim kurulları, özellikle büyük şehirlerde sadece bir mekânda,
bir binada, süreyi de kısa tutarsanız -ki o da
anlaşılıyor, kısa tutacaksınız- sonuç ne olacak?
Sonuç, orada izdiham olacak, kavga olacak, güvensizlik olacak ve belki
-düşünmek istemiyorum ama- acaba bazılarının 100 bin
imzayla adaylığının önüne geçilmesi mi zorlanıyor diye
de bazı kaygılar ortaya çıkacak. Dolayısıyla, bu
sürelerin de mutlaka belirli olması beklenirdi.
Değerli
arkadaşlar, biz, her şeye rağmen bu teklifi destekliyoruz, en
azından açık bir muhalefet göstermiyoruz çünkü biz seçime
hazırız çünkü bu seçim için bu yasaya ihtiyaç var ve bunun
sonrasında da biz, umuyorum ki, biliyorum ki, inanıyorum ki
Türkiye'yi sizlerden kurtaracağız.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, erken seçim kararı alınırken çok
acele edildi. Süreci birazdan konuşuruz ama bir anlatıma ihtiyaç
vardı; Sayın Bahçeli’ye söyletildi veya kendisi söyledi, bilemiyoruz
ama çoğunluğu olan bir iktidar, on altı ay önce, hükmetmekten,
iktidarından vazgeçiyor ve seçime gidiyor. Hem de nasıl bir iktidar?
Daha bir gün önce, hatta o gün bile o iktidarın sahibi “Seçimler 2019’da
olacak.” diye 3 kere konuşmuş.
Şimdi,
elimdeki seçim kararının gerekçesi, bakıyorsunuz gerekçeye,
deniliyor ki: “Bölgemizde yaşanan tarihî önemdeki hadiseler, AB’yle
ilişkilerimiz, küresel süreçler, belirsizliklerin aşılarak bir
an önce Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesini
zorunlu kılmıştır.”
Değerli
arkadaşlar, Türkiye ilk defa mı böyle tarihî önemdeki hadiselerle
karşılaşıyor veya siz, bu karardan daha bir gün öncesine
kadar “2019’da seçim olacak.” derken Türkiye'nin tarihî bir süreçten
geçtiğinin farkında değil miydiniz?
Bakın,
yine gerekçede diyor ki: “İç ve dış gündem yoğun, erken
seçim kararını bir an önce almamız gerekiyor.”
Değerli
arkadaşlar, bunun anlamı aslında şudur: Siz bu ülkeyi
yönetemiyorsunuz, ağır olmaktan öte hızlı adımlarla
gelen ekonomik krizden kurtulmak için, siyasi krizleri
taşıyamadığınız için, dış
politikanız duvara çarptığı için bir an evvel, bu krizleri
yaşamadan, biraz da böyle seçim hileleriyle, biraz da kanun oyunlarıyla,
biraz da YSK’nin marifetiyle, biraz da o havuzun içine tamamen
aldığınız medyanın gücüyle bu işi bitirmek
istiyorsunuz ama öyle yağma yok, bunu beceremeyeceksiniz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye bugün olağanüstü hâl koşullarında bir
seçime götürülüyor. Bazen soruluyor, “OHAL’de neyiniz eksik de
sıkıntı duyuyorsunuz? Biz OHAL’i aslında
vatandaşımıza değil, devletimize, kendimize ilan ettik.”
deniyor. Değerli arkadaşlar, OHAL üzerinden Türkiye’deki neredeyse
bütün temel hak ve özgürlükler sınırlanmıştır. Toplantı
ve gösteri yürüyüşlerinden tutun, bütün siyaset alanları, toplumsal
muhalefetin kullanacağı bütün alanlar OHAL üzerinden
tıkanmıştır. Hatta o kadar devam edilmiştir ki OHAL
gerekçe gösterilerek Meclis baypas edilmiş ve Türkiye, OHAL
kararnameleriyle, saray koridorlarında, sarayın karanlık
odalarında birkaç kişinin hazırladığı
kararnamelerle yönetilme yoluna gidilmiştir.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Her yer ışık, güneş
ışığı.
MURAT
EMİR (Devamla) – Doğru, elektrik faturalarından her yerin
ışıklı olduğunu anlıyoruz ama oradaki
“karanlık” dediğim, kafaların içindeki karanlık. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Siz beyninizin arkasındaki karanlıklardan
bahsediyorsunuz.
MURAT
EMİR (Devamla) – Bakın, biraz önce siz zaten kanun maddesini
bilmediğinizi göstererek kendinizi ifade ettiniz yeteri kadar. Şimdi
de karanlığı anlamadığınızı fark
ediyorum. Biraz daha çalışmanız gerekiyor Sayın Grup
Başkan Vekili.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sizin de çok çalışmanız lazım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Garibanın elektriği parasızlıktan
kesilirken…
MURAT
EMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, olağanüstü hâli o
kadar ileri götürdünüz ki, Türkiye’nin üzerine olağanüstü hâl yetkileriyle
o kadar çöktünüz ki bakın, en iyi itirafı üç dört gün önce
işverenlerin önünde Cumhurbaşkanı yaptı. Ne dedi? “Biz OHAL
üzerinden grevleri engelledik. Siz de bu sayede para kazanıyorsunuz.”
dedi. İşte budur, AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği
yer budur. Olağanüstü hâl koşullarında medyayı denetim
altına alacaksınız, herkesi kontrol edeceksiniz, rektörleri siz
atayacaksınız, üniversiteleri susturacaksınız,
basının üzerinde kılıç sallayacaksınız,
gazetecileri tutuklayacaksınız, milletvekillerini
tutuklayacaksınız, kimseyi konuşturmayacaksınız, her
gün televizyonda siz konuşacaksınız ve onun üzerinden de seçim
yapacaksınız. Buna da “Eşit ve adil seçim.” diyeceksiniz. Ama ne
yaparsanız yapın… Ben bunları siyasi değerlendirmeler
yapmak için söylüyorum, bu benim hakkım. Ama bu, bizim olağanüstü hâl
koşullarında seçimden korktuğumuz anlamına gelmez. Elbette
ki bizim tercihimiz, olağanüstü hâlin
kaldırıldığı, gerçekten eşit
koşulların, demokratik bir ortamın olduğu, herkesin
kendisini ifade edebildiği bir seçim ortamıdır, olması
gereken budur, Türkiye'nin hak ettiği budur. Ama bu olmasa da biz
kazanacağız. Ben buna niye inanıyorum? Çünkü önümüzdeki seçimler
Tayyip Erdoğan ile demokrasi arasında olacak, Tayyip Erdoğan ile
hukukun üstünlüğü arasında olacak, “Bir kişinin yüksek hâkimleri
belirlemesindense yargı bağımsız olsun.” diyenler
arasında olacak. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu
seçimlerde, demokrasiden yana olanlar, yargının
bağımsızlığından yana olanlar, “Türkiye'nin bir
anayasası olsun ve bu anayasaya herkes uysun.” diyenler kazanacak.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, biz, sizin o kanun oyunlarınıza,
sizin o hileli seçim yasalarınıza karşı önemli bir hamle
yaptık. 15 arkadaşımız sizin bu
tuzağınızı, demokrasiye kurduğunuz tuzağı
bozmak için partimizden istifa etti ve İYİ PARTİ’ye geçti. Bu
sizin bütün kimyanızı bozdu, bütün dengenizi bozdu, moralinizi bozdu.
Şimdi sarayda yeni görüşmeler yaptığınızı
görüyoruz. Bir plan vardı, bu plana göre, siz muhalefeti
hazırlıksız yakalayacaktınız ve seçimleri bir
şekliyle Türkiye’den kaçıracaktınız çünkü olağan
seçimlerde kazanamayacağınızı siz de biliyordunuz. Ama
planın bu bölümü artık tutmadı,
çalışmadığınız yerden geldi.
Bakınız,
Sayın Bahçeli bir açıklama yaptı, dedi ki: “Artık bu sistem
taşınamıyor, bir an evvel seçime gidelim.” Biz bunu Anayasa
değişikliği sırasında söylemiştik, “Eğer
Türkiye'nin bekası sorunu var ise 2019’a kadar niye bekliyorsunuz?”
demiştik. “Eğer Türkiye 2019’a kadar bekliyor ise niye bu tek adam
rejimini getiriyorsunuz?” diye sormuştuk. “Yok.” demiştiniz. O zaman
iki derdi vardı Sayın Cumhurbaşkanının. Neydi? Bir an
evvel partisinin genel başkanı olmak ve partisini birinci elden
kontrol etmek istiyordu; ikinci olarak da bir an evvel yargının
üzerine çökmek istiyordu, HSK yargıçlarını atamak istiyordu.
Aceleniz vardı ama bugün Sayın Bahçeli’nin “Artık
götürülemiyor.” iddiasıyla erken seçime gidiyoruz.
Peki,
bugün bu kararın sahibi kimdir? Bakınız, birinci seçenekte,
eğer bu bir danışıklı dövüş ise, bu aranızda
alınmış ortak bir kararın sonucu ise burada Sayın
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere sizler ve Sayın Devlet
Bahçeli millet önünde tiyatro oynayan insanlar durumuna düştünüz;
eğer bu ise tiyatro oynayan insanlar durumuna düştünüz. Eğer bu
değilse yani tam göründüğü gibiyse yani Devlet Bahçeli bir gün “Ya bu
sistem yürümüyor, ne yapalım? O zaman erken seçime gidelim, ben
nasılsa ortaklarıma anlatırım.” dediyse o zaman daha kötü
bir durum var. O zaman, o sizin reisiniz var ya, her şeye muktedir, hatta
böyle buradan olağan parmak sallamalarına dahi katlanamayacak bir
reisiniz var ya, her şeyi yapabilen, bir bakışıyla her
şeyi yapabilen reisiniz var ya, Devlet Bahçeli’nin bir sözüyle erken
seçime giden bir Cumhurbaşkanı durumuna düşüyor.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Saygısızlık ayrı bir
şey, seviyesizlik de ayrı bir şey. Türkiye’nin
Cumhurbaşkanına parmak sallayamazsınız, kusura
bakmayın!
MURAT
EMİR (Devamla) – Bakın, bu çok önemli: Meclis çoğunluğunuz
var, sarayda kendisi oturuyor, yapamadığı hiçbir şey yok,
“Türkiye’nin hangi sorununa hangi çözümü bulacaktın da kim elinden tuttu?”
dediğimiz zaman söyleyeceği hiçbir şey yok ama buna rağmen
seçime gidiyor. Niye? Devlet Bahçeli öyle istedi. Eğer bu ise çok daha
kötü.
Şimdi
ben niye bunun üzerinde duruyorum biliyor musunuz? Çünkü 25 Haziran bizim
açımızdan demokrasimizin kurtulduğu, Meclisimizin tekrar onuruna
ve işlevselliğine kavuştuğu, millî egemenliğin
saraydan alınıp tekrar bu Meclise getirildiği ve Türkiye’nin
aydınlığa kavuştuğu bir gün olurken sizin için kavga
günü olacak. Birbirinize soracaksınız “Kim yaptı bunu?” diye.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hep aynı hikâye her seçimden önce aynı
şeyi söylüyorsunuz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Niyet okuyuculuğu yapma da olanları söyle.
MURAT
EMİR (Devamla) – Buradan söyleyin, ortak mısınız değil
misiniz? Ortak mı karar aldınız? Bu plan kimin, bu planın
sahibi kim?
Tabii,
biz o planın sahiplerine teşekkür ediyoruz, bir an evvel bu milleti
sizden kurtarmamız için bize fırsat verdiği için kendilerine
müteşekkiriz.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Allah razı olsun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Niye konuşma metninize yansıtmıyorsunuz?
MURAT
EMİR (Devamla) - Ancak yine de bu planın sahibinin kim olduğunun
burada açıklığa kavuşması gerekiyor çünkü bir sonraki
dönemde aranızda sürekli kavga edeceksiniz, “Sen götürdün, ben götürdüm,
yok, benim haberim yoktu, senin yüzünden gittik.” diye
tartışacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, bu anlayışla, herkesin demokratik bilinçle birbirine
saygılı olacağı ve özellikle Cumhurbaşkanı
konumundaki kişinin Meclisin kendi içerisindeki tartışmalara, kendi
mehabeti içerisindeki, kendi koşulları içerisindeki
tartışmalara en azından başka tonda, başka
şekillerde, hem de had bildirmek gibi, böyle kelimelerle müdahale
etmeyeceği bir sürecin olmasını diliyorum ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Emir.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Cumhurbaşkanına parmak sallamak
kimsenin haddi değil.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Edep herkese lazım, edep!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, konuşmacı
konuşması esnasında…
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Bakar mısın, edep herkese lazım,
edep, edep!
BAŞKAN
– Rica ederim arkadaşlar, lütfen…
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Ne demek yani!
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Yani Cumhurbaşkanına parmak
sallamayı mı savunuyorsunuz Sayın Başkan? Kusura
bakmayın!
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Burada konuşurken bir şey demiyorsunuz
da biz bir şey söyleyince mi konuşuyorsunuz!
BAŞKAN
– Arkadaşlar, grup başkan vekilimiz konuşuyor, duyamıyorum.
Pardon
Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın konuşmacı konuşması
esnasında birden fazla defalar partimizi ve Sayın Genel
Başkanımızı kastederek sataşmada bulunmuştur, söz
istiyorum.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Aynı şekilde ben de söz isteyeceğim
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ankara
Milletvekili Murat Emir’in 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grup Başkanına ve Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde 1:
“Bahçeli’ye söyletildi veya kendisi söyledi, bilemiyorum.” diyor.
Bilmediğin bir mevzuda konuşmayacaksın, bilmediğiniz ve
anlamadığınız mevzuda.
MURAT
EMİR (Ankara) – Ben bilemiyorum demedim.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Bu, çiğ ve saygısız bir ifadedir; bunu, bu
ifadeyi Anayasa Komisyonunda da tekrarladın.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Yorum, yorum.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Cumhur ittifakı açık, şeffaf, ilkeli bir
ittifak kurmuştur.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Hadi ya!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Her şey bütün milletimizin gözü önünde cereyan
etmektedir. Dolayısıyla 17 Nisandaki erken seçim önerisi, teklifi
kamuoyunun önünde ve sağlam gerekçelerle dile getirilmiştir. Zaten
erken seçim konusunu gündeme getirmeyen iki parti Milliyetçi Hareket Partisi ve
Adalet ve Kalkınma Partisi ancak 17 Nisan itibarıyla… Beş yüz
altmış altı gün var ve bir yıl evvelinden, 16 Nisan 2017
tarihinden bu yana “Seçim isteriz, seçim isteriz.” “Erken seçim isteriz.”
“Hodri meydan, yüreğiniz yetiyorsa.” diyenlerde, ayrıca “100 bin imza
değil de milyonlarca imza toplarız.” “Bizim grup kurmak için,
seçimlere girmek için abidik gubidik işlere ihtiyacımız yok.”
diyenlerde bir panik hâli meydana geldi. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
aslında Cumhuriyet Halk Partisi bu oylamalarda, erken seçim meselesinde de
“evet” değil de “havet” demiştir. Geçmiş itibarıyla,
özellikle son iki aydır sürekli Türkiye'nin gündemine erken seçim
getirmenin ülkenin yararına olmayacağı gerekçeleriyle ve dâhilî
ve haricî şartlar da sayılmak suretiyle ve sağlam gerekçelerle
bu öneri getirilmiştir son derece ilkeli, demokratik, açık bir
şekilde. Ertesi günü de Sayın Cumhurbaşkanıyla
istişareden sonra 24 Haziranda bu seçimlerin yapılmasının
daha uygun olacağı meydana çıktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Teklif yapıldı, Komisyonda ve Genel Kurulda da
kabul edildi. Bunu evirip çevirmeniz aslında bu erken seçimi, ikide bir
“acele seçim” “baskın seçim” görüşleri ve iddiaları gerçekte
samimi olarak bu seçimi istemediğiniz kanaatini kamuoyunda
uyandırmaktadır.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tabii, Sayın Emir’in kendi söz hakkı baki olmak üzere
sadece tutanağa şunu geçelim çünkü aslında Sayın Akçay bu
konularda kendi yüksek hassasiyet gösterir “Bizim demediğimiz bir
şeyi bize atfetmeyin.” falan… Seçimi duyduğumuz anda “Hodri meydan!”
dedik. “Bir senedir seçim istiyordunuz.” dedi, istiyoruz çünkü bu baskı,
zulüm, OHAL düzeninde vatandaş eziliyor; onu söyledik. “Aslında
istemediği hâlde ‘evet’ demektedir.” diyor. Bu, tamamen bühtandır,
tamamen gerçeği saptırmadır. Şu anda seçimi bizim kadar
isteyip bu kadar yüksek moralle karşılayan bir parti yok.
Kendilerindeki ve gelecekte ittifak kurmayı düşünüp de muvaffak
olamayacakları partideki panik ve surat asıklığı bu
yüzdendir. Bizim tutanağa geçmesini istediğimiz, grubumuzun
tavrı budur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan…
MURAT
EMİR (Ankara) - Sayın Başkan…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Efendim, bir saniye, acele etmeyin.
MURAT
EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
- Sayın Emir, bir dakika, acele etmeyin.
Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, yani “hodri meydan” diyen bir partinin
oylamalarda 100 küsur milletvekilinin büyük çoğunluğunun… Hepsi
katılmayabilir, çeşitli mazeretleri olabilir, yurt
dışı görevinde olabilir vesaire. Fakat o gün itibarıyla,
hatırladığım kadarıyla, sadece 48 Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilinin elektronik oylamada oy kullandığını
biliyoruz. Peki, gerisi, 80 küsur milletvekili? Demek ki Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunda bir kafa karışıklığı olduğu ve bir
erken seçim arzusunun çok kuvvetli bir arzu olmadığı
anlaşılıyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Akçay böyle hesaplara
girerse, mesela çok önem verilen ve ülke için ne kadar önemli olduğunu
kendilerinin ifade ettikleri, örneğin yurt dışına asker
gönderme tezkerelerindeki 3 kişilik oyları falan
hatırlatılır ki o zaman çok sıkıntı olur.
Ayrıca
şunu çok net söylemek isteriz: Halka, millete gerçek sözler verip 80
milletvekili almışken daha sonra bir başka iş yapıp
40’a, bugün 33’e düşenlere, “136 milletvekilinin 48’i burada.” diye bakmak
yerine, “Sen 80’le yola çıkmıştın, nasıl 33’e, 35’e
düştün, onu hesap et.” derler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Her parti o hesabı kendisi yapar Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi de kendi hesaplarını yapar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Bizim adımıza seçim kanaati açıklamayın o
zaman, bizim adımıza seçim kararına kanaat bildirmeyin.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Yalnız benim söylediğim bir hususun cevabı
değil bu, yani söyledikleri.
BAŞKAN
– Peki, maksat hâsıl olmuştur.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Hayır, maksat hâsıl olmadı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Olmadı mı?
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi Grubu o bahsedilen
tezkerelerde, uluslararası önemli oylamalarda çok büyük ekseriyetle oylamalara
katılmıştır, elektronik oylamalarda da durum sabittir veya
işari oylamalarda da, yurt dışı görevi veya önemli bir
parti, komisyon görevi olmayan bütün arkadaşlarımız oylamalara
büyük bir iştiyakla katılıp oy kullanmışlardır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Az önce kürsüden
“abidik gubidik” ve “panik” gibi, bizim Genel Başkanımızın
da söylediği bir cümleyi kullanmak suretiyle sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Söylemedi mi
diyeceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Halaçoğlu, benim
dinlediğim kadarıyla ve duyduğum kadarıyla “abidik gubidik
yöntemlerle” dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet.
BAŞKAN - Yani partinizi ve
şahsınızı kasteden bir cümle ifade etmedi.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır, niye
alınıyorsunuz?
BAŞKAN – Ama tutanaklara bakayım,
sataşmadan verebilirim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
sataşma söz konusu değil.
BAŞKAN – Bakacağım efendim Sayın
Akçay, bakacağım, ifade ettim. Buyurun, siz oturun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama alınan varsa tabii,
sataşmadan alınabilir.
BAŞKAN – Sayın Emir, sizi dinliyorum.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan,
sayın hatip benim çiğ yorumlar yaptığımı
söyleyerek yaralayıcı konuştu, dolayısıyla
sataştı benim konuşmama. Bu nedenle 69’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
14.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) – Şimdi, ben, tabii,
Sayın Akçay’ı dinleyince şaşırıyorum. Basit bir
soru soruyorum ama cevap alamıyorum. Yani buradaki sorun seçimi kimin
istediği ise, seçimi bizim istediğimizi kendisi de söyledi,
“Bakın, her defasında seçim istiyordunuz.” dedi. Biz zaten hep
istiyoruz, çok da istiyoruz, bir an evvel de istiyoruz, üstelik de destek
oluyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öğrenmek istediğin ne
Sayın Emir? Öğrenmek istediğin ne, onu bir söyle!
MURAT EMİR (Devamla) – Zaten salt çoğunlukla
çıkacak bir karara da gerekli her türlü katkıyı veriyoruz. Sorun
bu değil. Ben sizden cevap istiyorum, cevap. Siz bana cevap vermemek için
kaçıyorsunuz, konuyu çarpıtıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Neyin cevabını
istiyorsun? Onu bir söyle verelim.
MURAT EMİR (Devamla) – Minderden
kaçamazsınız. Cevap vermeniz gereken soru şudur: Bu fiilin faili
kim kardeşim? Faili kim, bilelim. Yarın bu suç olacak çünkü,
yarın kimin götürdüğü suç olacak, Bahçeli mi karar verdi, önce
anlaşıp Bahçeli’ye mi söyletildi? Şimdi bu soruya cevap
veremeyince dönüp dönüp “CHP seçimden kaçıyor.” Biz istedik, her
defasında istedik, gene istiyoruz, seçimi gene istiyoruz.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Millete gitmekten
korkmayın!
MURAT EMİR (Devamla) – Dikkat edin, bakın,
sizin öyle kimyanız bozuldu ki, belki de siz “Ya nereden düştük bu
işe? Acaba şu seçimleri bir yolunu bulsak da biraz ertelesek mi?”
noktasına bile gelebilirsiniz. Onu da söylemiş olayım çünkü
sizlerde şafak attı, renk değişti, beklemiyordunuz.
“Abidik gubidik” diyorsunuz ya, abidik gubidik ne biliyor
musunuz? Bir önce getirdiğiniz seçim yasası. Ne yaptınız?
“Biz bir şekliyle barajdan kurtulalım, herkes baraja kalsın.”
(CHP sıralarından alkışlar) Bunun için “abidik gubidik”
yasa yaptınız. Biz burada bunu anlattık size “Bakın, bu
millet bu oyunu bozar.” dedik. Biz bozduk, 15 arkadaşımız bu
oyunu şimdi bozdu, hamlelerimiz geliyor, bekleyin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bekleyin, bekleyin.
MURAT
EMİR (Devamla) – Öyle bize “Şunu da yap, bunu da yap.” kimse diyemez.
Biz her şeyi zamanında yaparız. Cumartesi olacak olan cumartesi,
pazar olacak olan pazar olur; haberiniz olsun. (CHP sıralarından
alkışlar) Bekleyin. Niye? Çünkü söz konusu olan vatansa gerisi
teferruattır.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Vay! Vatan size kaldıysa vay hâline vatanın,
vatan size kaldıysa vay hâline!
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Tebrik ediyorum(!) Vatanı
hatırladınız yani.
MURAT
EMİR (Devamla) – Akıl bizde, inanç bizde, mücadele bizde, inanın
buna.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Emir.
Sayın
Akçay…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tutanaklara girmesi amacıyla,
tutanaklara girmesi bakımından ifade ediyorum.
Şimdi,
sorusuna aslında cevap verdik de tabii, anlamayı isteyip istememekle
ilgili. Son derece açık, şeffaf, ilkeli bir siyaset
uygulandığı, 17 Nisanda Sayın Genel
Başkanımızın bu öneriyi getirdiği, 18 Nisan
Çarşamba günü de Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Genel
Başkanımızın bir araya gelerek ortak bir kararla 24
Haziranda erken seçimlere karar verilmesinin daha uygun olacağı
görüşünün oluştuğu ifade edildi. Yani bu daha
anlaşılamıyorsa bizim yapacak bir şeyimiz yok. Fakat
siyasetin paradigmaları değişmiştir; bundan böyle bu
ittifak sisteminin de getirdiği bir anlayışla siyasetin
açık, şeffaf, ilkeli, dürüst bir şekilde yapılması
gerekiyor. Siyaset ve demokrasi hile ve hülle götürmez. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Aklı sadece hileye, hülleye
çalışanlara da diyecek bir şeyimiz yok.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hile ve hülle varsa, bu işin
profesörü AK PARTİ’yse doçentlik tezini de vermiş olan bu dönemki
Milliyetçi Hareket Partisidir.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Hangi hile, hangi hülle?
BAŞKAN
– Efendim, bu işin sonu gelmez böyle. Rica ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Halaçoğlu, buyurun…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Oyun barajın altında. “Almanlar kazanınca ben de
kazanmış sayılayım.” Birinci Dünya Savaşı o,
hadi!
BAŞKAN
– Arkadaşlar…
Sayın
Halaçoğlu, talebinizi alayım önce efendim, buyurun. Talebiniz neydi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Talebimiz… Bakın, bizim herhangi şekilde
“abidik gubidik” birtakım olaylarla bir panik hâlinde olduğumuz iddia
edildi. Sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Halaçoğlu.
Yeni
bir sataşmaya mahal vermeyelim.
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında İYİ PARTİ’ye
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum
seçimi 24 Hazirana aldığı için; çünkü, bir an önce kendilerinden
kurtulma yolu açması sebebiyle bu teşekkürde bulunuyorum.
Şimdi,
“abidik gubidik” diyorlar. Aslında şöyle düşünün: Biz parti
olarak bütün şartları yerine getirdik ve doğrudan doğruya
Yargıtaya da başvuruda bulunduk; Yargıtay bizim
başvurularımızı kabul etti. Büyük kongremizi yaptık;
ardından, 67 il ve onların ilçelerinde teşkilatlandık ve
bunu da Yargıtaya bildirdik ve Yargıtay kendi sitesinde,
katılabileceğimize de kanaat getirmiş olmalı ki, onay
verdi.
Şimdi,
geçen cuma günü Yargıtay, Seçim Kuruluna saat beşte, bizim
İYİ PARTİ olarak seçime katılacağımızı
resmen bildirdi; işte “abidik gubidik” ondan sonra başladı çünkü
verilen bu yazı, Cumhuriyet Başsavcılığının
verdiği yazı Seçim Kurulunda oylamaya sunuldu. Yani, siz şöyle
düşünün: “Gerekçeleri yerine getirmiştir, şartları yerine
getirmiştir.” demesine rağmen oylamaya sundular cumartesi günü.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – 5-5 beraber.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - 5-5 ortada kaldı, 5-5. Sunulması bile
gerekmeyen bir yazıyı oylamaya sundu; 5-5. Ardından, pazartesi
günü saat 14.00’te toplanmak üzere karar aldı çünkü bir üye, hasta
olduğu için gelememişti.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yoksa o gün biterdi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - Şimdi, düşünün ki oylanması
gerekmeyen bir şeyi oylamaya sunmak zaten “abidik gubidik”in
başlangıcıdır, birincisi.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) - Evet, aynen öyle.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - İkincisi: Ertesi gün sabah biz düşündük ki
bunlar bir “abidik gubidik” çeviriyor. Dolayısıyla, bunun önüne
geçmek adına…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Süre isteyin, süre.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Lütfen…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Mümkünse…
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Allah Allah! Avukatlık yapıyorsun ya,
bravo sana ya! Allah Allah, sözcü müsün sen?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Demokrasi kardeşliği var aramızda.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Hemen bitiriyorum.
Ondan
sonra, pazar günü -sağ olsun- Cumhuriyet Halk Partisi demokrasi adına
15 milletvekili vermek suretiyle İYİ PARTİ’nin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde grup kurmasına imkân tanıdı ve Seçim Kurulu
pazartesi günü yapacağı toplantıyı nedense pazar günü
birdenbire yapmaya karar verdi ve bakın, bu defa dün
oyladığı, bir gün önce oyladığı, 5-5 kalan
olayı da dâhil ederek, Yargıtayında “Bütün
şartlarını yerine getirmiştir ve grup kurmuştur.”
diye, her iki meseleyi de gündeme getirerek seçime gireceğimize karar
verdi. İşte, “abidik gubidik” budur. Nitekim, Cumhurbaşkanı
da daha sonra “Efendim, cumartesi günü bunu Yüksek Seçim Kurulu halletseydi bu
işler olmayacaktı.” dedi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Kalaycı’ya aittir.
Buyurun
Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 553 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek
heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Türk
milleti, ülkemize yönelik artan risk ve tehditleri, bekamız üzerinde oynanan
oyunları ve yönetim sistemimizde karşılaşılabilecek
sorunları görerek 16 Nisan halk oylamasıyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay vermiş,
geleceğini bu sistemin ruhuna göre planlamış ve tayin
etmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçişi düzenleyen Anayasa değişikliklerine uyum amacıyla
siyasi partiler ve seçim kanunlarında bazı değişikliklerin
yapılması gerekmektedir. Bu kanun teklifi, Anayasa
değişikliğinde, özellikle birlikte yapılacak ilk
Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerine
ilişkin takvimin başladığı tarihte yürürlüğe
girecek değişikliklere uyum amacıyla siyasi partiler ve seçim
kanunlarında bazı düzenlemeler yapılmasını
öngörmektedir.
Teklifin
1’inci maddesiyle 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun’da değişikliğe gidilerek yurt
dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin daha
rahat oy kullanabilmesi amacıyla bazı düzenlemeler
yapılmaktadır. Yurt dışı seçmen kütüğüne
kayıtlı bulunan seçmenler kural olarak seçimin
yapılacağı günün kırk beş gün öncesinden başlamak
üzere oy kullanabilmektedir. Cumhurbaşkanı seçiminde ilk oylamada
salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde bu oylamayı
izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılacağı hükme
bağlandığından, yurt dışı seçmen
kütüğüne kayıtlı seçmenlerin Cumhurbaşkanı seçiminin
ikinci oylamasına yönelik oy verme süresi çok
kısıtlıdır. Bu nedenle, yurt dışında
Türkiye’deki oy verme gününden önceki yedinci güne kadar olan süreye
ilişkin, oy verme gününden önceki üçüncü güne kadar oy
kullanılabilmesine imkân sağlamak amacıyla değişiklik
yapılmaktadır.
Yurt
dışında yaşayan seçmenlerin Yüksek Seçim Kurulu
tarafından belirlenen oy verme günlerinden kendilerine uygun olan herhangi
bir günde oy vermelerine imkân sağlamak amacıyla randevuyla oy
kullanılması usulünden vazgeçilmektedir.
Oy
kullanma süresinin uzunluğu nedeniyle uygulamada ortaya çıkan
zorlukların önüne geçilebilmesi amacıyla siyasi partilerin yurt
dışında her oy verme günü için ayrı sandık kurulu
üyesi bildirebilmelerine imkân tanınmaktadır.
Teklifin
2’nci maddesiyle 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu'nda
değişikliğe gidilmektedir. Anayasa'da yapılan
değişiklikle getirilen yeni hükûmet sisteminde yürütme yetkisi
Cumhurbaşkanına, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine ait
olacağından, bir kimsenin aynı zamanda hem
Cumhurbaşkanı adayı hem de milletvekili adayı
olamayacağı ve aday gösterilemeyeceğine ilişkin olarak
düzenleme yapılmaktadır.
Teklifin
3’üncü, 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı maddeleriyle 6271 sayılı
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nda Anayasa'da yapılan
değişiklikler çerçevesinde gerekli düzenlemeler
yapılmaktadır.
Teklifin
3’üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerinin beş
yılda bir aynı günde yapılması, bir kimsenin en fazla iki
defa Cumhurbaşkanı seçilebilmesi, Cumhurbaşkanının
ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesi hâlinde
Cumhurbaşkanının yeniden aday olabileceği hükme
bağlanmaktadır. Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev sürelerinin dolmasından önceki son pazar gününün oy verme
günü olması, görev süresinin birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi
esas alınarak belirlenmesi ve oy verme gününden geriye doğru
hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin
başlangıç tarihi olması düzenlenmektedir. Seçimlerin
yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, bu karar kırk sekiz saat içinde
Resmî Gazete’de yayımlanarak ilan olunacak, bu kararın verildiği
günden sonra gelen altmışıncı günü takip eden ilk pazar
günü Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi
birlikte yapılacaktır. Cumhurbaşkanlığı
makamının herhangi bir nedenle boşalması ve genel seçime
bir yıl veya daha az süre kalması hâlinde, Cumhurbaşkanı seçimi
boşalmayı takip eden altmışıncı günden sonraki
ilk pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimiyle birlikte yapılacaktır.
Buna karşın, Cumhurbaşkanlığı makamının
herhangi bir nedenle boşalması ve Genel seçime bir yıldan fazla
süre kalması hâlinde ise Cumhurbaşkanı seçimi
boşalmayı takip eden kırk beş gün içindeki son pazar günü
yapılacaktır. Bu şekilde seçilen Cumhurbaşkanı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim tarihine kadar görevine devam edecek ve
kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından bu süre
dönemden sayılmayacaktır.
Teklifin
4’üncü maddesine göre, Anayasa’da Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci
oylamasında adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime
katılmaması hâlinde aday ikamesinin yapılacağı hükme
bağlandığından kanunda gerekli düzenleme
yapılmaktadır. Özellikle yurt dışındaki vatandaşlarımızın
oy kullanmalarını temin etmek amacıyla ikamenin, geçici sonuçların
ilanını takip eden gün saat 17.00’ye kadar yapılabileceği
düzenlenmektedir.
Referandum
şeklinde yapılan seçimde Cumhurbaşkanının seçilememesi
hâlinde, sadece Cumhurbaşkanı seçiminin yenileneceği hüküm
altına alınmaktadır. Cumhurbaşkanının görev
süresinin dolması, seçimlerin tamamlanamaması veya seçimlerin
yenilenmesine karar verilmesi hâlinde yeni seçilen Cumhurbaşkanı
göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının
görevinin devam edeceği düzenlenmektedir.
Cumhurbaşkanının
varsa siyasi partisiyle ilişiğinin kesilmesine ilişkin hüküm
kaldırılmakta ve Cumhurbaşkanı seçilenin varsa
milletvekilliğinin sona ereceği düzenlenmektedir.
Teklifin
5’inci maddesine göre, Anayasa değişikliğine uygun olarak
Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti gruplarının en
son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek
başına veya birlikte en az yüzde 5’ini almış olan siyasi
partilerin ve en az 100 bin seçmenin aday gösterebileceği hüküm
altına alınmaktadır.
Teklifin
6’ncı maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gurubu bulunan
siyasi partiler grup kararıyla, grubu bulunmayan siyasi partiler ise
tüzüklerinde gösterilen yetkili organlarının kararıyla
Cumhurbaşkanlığına aday gösterebileceklerdir.
Siyasi
partiler tarafından Cumhurbaşkanlığına aday gösterilme
işleminde, Yüksek Seçim Kurulunun ilan ettiği süre içinde
adayların isimleri ve muvafakat belgeleri ile gerekli diğer
belgelerin Yüksek Seçim Kuruluna teslim edilmesi, bilgi ve belgelerde eksiklik
tespit edilmesi hâlinde, bu eksikliğin ilgili siyasi partilere bildirilmesi,
verilen süre içinde eksikliklerin giderilmemesi hâlinde ise siyasi partilerin
aday göstermeden vazgeçmiş sayılmaları hükme
bağlanmaktadır. Ayrıca, her siyasi parti veya parti grubunun
ancak 1 aday için başvuruda bulunabilmesi düzenlenmektedir.
Teklifin
7’nci maddesinde, Anayasa değişikliğiyle hukuk sistemimize yeni
getirilen Cumhurbaşkanlığına seçmenler tarafından aday
gösterilmesinin usul ve esasları belirlenmektedir. Buna göre süreç
seçmenlerce aday gösterilmek istenen kişinin Yüksek Seçim Kuruluna başvurmasıyla
başlayacaktır.
Seçmenlerce
Cumhurbaşkanı adayı gösterilmek istenen kişi
tarafından kimlik ve açık adres bilgilerini ihtiva eden başvuru
dilekçesi ve seçilme yeterliliğine ilişkin bilgi ve belgeler ile en
yüksek derecedeki devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta
olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarının 10
katının ilgili Maliye veznesine
yatırıldığına dair makbuzun Yüksek Seçim Kuruluna
sunulması hükme bağlanmaktadır. Bu şartla seçim
işlerini akamete uğratmaya yönelik ve ciddi olmayan
başvuruların önlenmesi amaçlanmaktadır.
Yüksek
Seçim Kurulunun başvuranın seçilme yeterliliğinin
bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde başvuruyu
reddetmesi, başvuranın bu kararın bildirilmesinden itibaren iki
gün içinde dilekçeyle yeniden inceleme talebinde bulunabilmesi ve Yüksek Seçim
Kurulunun bu talebi üç gün içinde kesin olarak karara bağlaması
düzenlenmektedir.
Başvuranın
bilgi ve belgelerinde eksiklik bulunması hâlinde, bu eksikliklerin iki gün
içinde tamamlanması hususunun başvurana bildirilmesi ve bu süre
içinde eksiklikler tamamlanmaz ise başvurunun reddedilmesi
öngörülmektedir.
Yüksek
Seçim Kurulunun, başvurusunu kabul ettiği kişileri ilan ederek
en az 100 bin seçmenin imzasının toplanması
aşamasını başlatması öngörülmektedir. Seçmenlerin bu
ilanda belirtilen kişilerden sadece 1’i için 1 kez teklifte
bulunabilmeleri kuralı getirilmektedir.
Seçmenlerin
kayıtlı oldukları ilçe seçim kurulu
başkanlığına bizzat başvurusu üzerine ilçe seçim
kurulu başkanlığının kişinin seçmen
niteliğine sahip olup olmadığını ve daha önce aday
teklifinde bulunup bulunmadığını tespit ettikten sonra
seçmene ilan edilen listedeki kişiler arasından tercihini
yaptırması, aday teklifinin elektronik ortamda kaydedilerek Yüksek
Seçim Kuruluna iletilmesi ve aday gösterme formlarının fiziki olarak
ilçe seçim kurullarında saklanması öngörülmektedir. Ayrıca,
formların ve bilgilerin aday gösterilen kişilere verilmesi
düzenlenmektedir.
Yüksek
Seçim Kurulu tarafından belirlenen süre içinde 100 bin seçmen
tarafından aday gösterilen kişilerin geçici aday listesinde
gösterilmeleri hükme bağlanmaktadır.
Başvuranın
adaylığının en az 100 bin seçmen tarafından teklif
edilmesi veya ölümü hâlinde, ilgililerin talebi üzerine Maliye veznesine
yatırılan tutarın iadesi öngörülmektedir. Diğer hâllerde,
söz konusu tutar Hazineye gelir kaydedilecektir.
Ayrıca,
aday teklifine ilişkin işlemlerin hızlı ve etkin bir
şekilde yürütülmesi maksadıyla ilçe seçim kurullarında yeteri
kadar personel görevlendirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması
hükme bağlanmakta, başvuru ve formların şekli ve yurt
dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin aday
göstermeleri dâhil, maddenin uygulamasına ilişkin diğer usul ve
esasların Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenmesi hüküm
altına alınmaktadır.
Teklifin
8’inci maddesinde 298 sayılı Kanun’da değişikliğe
gidilerek yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı
seçmenlerin yurt dışında bulunan herhangi bir temsilcilikte oy
kullanabilmelerine imkân sağlanmaktadır.
Anayasa
değişiklikleriyle, Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerinin
beş yılda bir aynı günde yapılmasının
öngörülmesi, milletvekili sayısının 600 ve milletvekili seçilme
yaşının 18 olarak belirlenmesi dikkate alınarak bu
hükümlere uyum amacıyla 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanunu'nda değişiklik yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türk milleti 16 Nisan halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemini oylamış ve onaylamıştır. Milletimiz
iradesini göstermiş, kararını vermiş, bizlere ise
layıkıyla uygulama görevi düşmüştür. Güçlü devlet, güçlü
yönetim, demokratik istikrar gayeleri yeni sistemin ana omurgasıdır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, yasama, yürütme ve
yargı organlarının güçlendiği, siyasi ve toplumsal
uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin
doğrudan tecelli ve temerküz ettiği bir yönetim yapısıdır.
Türk
milleti 15 Temmuzda birlik ve beraberlik şuuruyla FETÖ işgalini
durdurmuş, 7 Ağustos Yenikapı ruhuyla kenetlenmiş, 16 Nisan
halk oylamasıyla da bekamıza yönelik tehditleri ezme iradesi
göstermiştir. Yenikapı ruhundan kaçan, korkan, kopan kim varsa
uzlaşmadan ürkmüş, birlik ve beraberlikten uzaklaşmış,
millî iradeye menfi tavır almış demektir. Biz 7 Ağustos
Yenikapı ruhuna sadığız, 16 Nisan halk
oylamasının sonucuna bağlıyız, millî birlik ve
beraberlik şuuruna ise sonuna kadar sevdalıyız. Türk milletinin
bekasını, geleceğin güçlü Türkiyesini amaçlayan herkes de bu ruha
sadık kalmalı, aziz milletimizin yanında duracak feraset ve
fikriyatı gösterebilmelidir. Bilinmelidir ki milletin iradesini
tanımayanı millet tanımaz.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, cumhurun bizzat kendi mimarisi, bizzat kendi eseridir. Yeni
hükûmet sistemi, husumet ve hıyanete karşı güvencedir, güvenlik
kilididir, millî bekanın sigortası, güvenli siperidir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak inancımız odur ki
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye’nin önü
açılacak, bölgesel ve küresel bir güç merkezi hâline gelmesi ve lider ülke
olması sağlanacaktır.
Türkiye,
24 Haziran 2018’de sandığa gidecektir. Emperyalizmin
sınırlarımıza demirlediği, ülkemizle ilgili kirli
senaryo ve karanlık planlamalar yaptığı bir dönemde
milletimiz bekasına, beraberliğine ve kaderine sahip
çıkacaktır. Tuzaklar nafiledir, oyunlar boşunadır. Siyaseti
karaborsaya çeviren, karmaşık ve kaotik zihniyetleriyle sistem
bunalımı hatta rejim krizi çıkarmak için ellerini ovuşturan
müflis siyaset erbabına, Türk milleti hak ettiği cevabı verecek,
demokratik bedeli ödettirecektir.
Büyük
Türkiye’ye giden yol bizzat Cumhur İttifakı’ndan geçmektedir. Cumhur
İttifakı, millî iradeyle birleşip mukaddes ve muazzez bir
mücadele şuuruyla iç ve dış mihrakların melun
hesaplarını altüst edecek, muhasım ve müstevli
odaklarını bir kez daha yenilgiye uğratacaktır.
Cumhur
İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruluş felsefesine müzahir
biçimde geleceğe taşıyacaktır. Hiçbir odak, hiçbir mahfil,
hiçbir güruh, hiçbir siyasi düşük, Cumhur İttifakı’nı
engelleyemeyecektir. Fitne yayanlar “Sen onu söylemiştin, o bunu
söylemişti” diyenler ala ala ancak havalarını alacaklar, kirli
avuçlarını yalayacaklardır.
Cumhur
İttifakı, Türk milletinin tarihî uzlaşmasıdır. Cumhur
İttifakı, istiklal ve istikbalimizin teminatıdır. Kutlu bir
diriliş ve yükseliş hamlesi önümüzdedir. Türkiye’nin geleceği
bizzat milletimiz tarafından tayin ve tescil edilecektir. Bundan
kaçış yoktur, bundan kurtuluş olmayacaktır.
Kanun
teklifinin ülkemiz, milletimiz ve partilerimiz için hayırlı sonuçlar
getirmesini temenni ediyorum.
Konuşmama
son verirken ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve
muhterem heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Şimdi
söz sırası, İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri
Milletvekilimiz Sayın Yusuf Halaçoğlu'na aittir.
Buyurun
Sayın Halaçoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında bir
ucubenin konuşmasını yapıyoruz yani “Anayasa” adı
altında çıkarılan tek adam rejimiyle ilgili bir görüşme
yapıyoruz, bunun seçimle tekrar nasıl gündeme geleceğini
belirliyoruz.
Şimdi eleştireceğim birtakım
hususların ötesinde şunu özellikle belirtmek istiyorum, şu anki
taslağın 3’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında aynen şu
yazıyor: “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Ancak Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından
seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı bir
defa daha aday olabilir.” Birinci cümle düştü. Şimdi, şu oyun
oynanabilir mi bu cümleyle bağlantılı olarak? Bir kişi
cumhurbaşkanı iken tam seçime iki ay kala Meclisi feshettiyse veya
Meclis kendini feshettiyse üçüncü kez cumhurbaşkanı olabiliyor mu bu
kişi? Evet, olabiliyor. İşte, başladı saçmalık.
Sonra, “Dördüncü kez olamaz.” demiyor. Üçüncü kezin sonunda yine aynı
şekilde bir seçim kararı verilirse tartışmalar
başlayacak. Bir, burada.
İkincisi: 100 bin imzayla Cumhurbaşkanı
adayı gösterilecek kişi için “En yüksek derecedeki Devlet memuruna
mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir
aylık brüt tutarının on katının ilgili maliye
veznesine emaneten yatırıldığına dair makbuzla Yüksek
Seçim Kuruluna bizzat başvurur.” deniyor. Peki, bana söyler misiniz,
partiler tarafından gösterilen diğer Cumhurbaşkanı
adayları bu parayı ödeyecek mi? Ödemeyecek. Peki, bu
haksızlığı kim ortaya koyuyor? Yani “Hiç kimse aday
olamasın.” mı deniyor? Bir defa, buradaki adaletsizlik ayrı bir
mesele, bir de hâlihazırdaki Cumhurbaşkanının devlet
imkânlarından faydalanamayacağı ifadesi yok. Tüm imkânlardan
faydalanacak ama 100 bin imzayla aday gösterilen kişi faydalanamayacak.
Şimdi, değerli milletvekilleri, herkes
samimiyetle ama gerçekten halisane duygularla bir düşünsün, ellerinizi de
vicdanınıza koyun: Yasama, yürütme ve yargının aynı
elde toplandığı yönetimlere ne ad verilir? Çünkü bu Anayasa
yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı aynı kişide topluyor.
Şimdi, hem Cumhurbaşkanısınız hem parti genel başkanısınız,
milletvekillerini siz belirliyorsunuz, her şey sizin elinizde.
Yargıdan yani Yüksek Hâkimler Kurulu dediğimiz HSK’nin 13 üyesinden
6’sını siz atıyorsunuz, 7’si başvuru üzerine -sözde- Meclis
tarafından atanıyor ama komisyon gücü elinizde ve sizin kontrolünüzde
bir yargı üst organı meydana geliyor, hem de içinde siyaset olan yani
bakanın ve müsteşarın olduğu bir kurul
oluşturuyorsunuz. Bana söyler misiniz, burada yargı
bağımsız mıdır o zaman? O siyasi gücün elinde olur mu,
olmaz mı? Bunu Recep Tayyip Erdoğan için düşünmeyin, kim gelirse
gelsin, olur mu? Olur, onun kontrolünde olur.
Peki,
Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini kim atıyordu oradan?
Cumhurbaşkanı atıyor. Peki, aynı zamanda Yüce Divan.
Cumhurbaşkanı yarın yürütmenin de başı olduğu
için “Yargılanabilir.” diyorsunuz ya Anayasa’da hani -imkânsız olan
bir şey aslında- 301 milletvekilinin imzasıyla soruşturma
önergesi verebiliyorsunuz; 360 milletvekili “evet” derse soruşturma
komisyonları kurulabiliyor; soruşturma komisyonlarının onay
vermesi hâlinde Mecliste 400 milletvekili “evet” diyecek ve Yüce Divana
gidecek. Peki, Yüce Divana gittiğinde ne olacak? 12 üyesini o
Cumhurbaşkanı atamış olacak. Hangi akılla alay
ediyorsunuz Allah aşkına? Hani, “Efendim, denetlenecek bir sistem
getiriyoruz.” diyorsunuz, aslında denetlenemeyecek veya oyun oynanacak,
katakulli olacak bir sistem getiriyorsunuz.
Yasamanın,
yürütmenin ve yargının aynı elde toplandığı
rejimler eninde sonunda diktatörlükle sonuçlanır.
Burada
yasama organı olarak 600 kişilik bir milletvekili Meclisi
oluşacak, grubu oluşacak. Peki, bu Millet Meclisine güvenmeyip
Cumhurbaşkanına kararnameyle kanun çıkarma yetkisi
veriyorsanız ve bu kanun konusu hakkında ancak Meclis aynı
anlamda bir kanun çıkarırsa onun geçersiz olması söz konusu ama
hem genel başkan olan hem o partinin genel başkanı olan hem
milletvekillerini belirlemiş bir Cumhurbaşkanının… Objektif
bir şekilde o kanunun aksi kanunun çıkarılması da mümkün
değil. Dolayısıyla ortaya konulan ucube gerçekten içler
acısı bir konu.
Şimdi,
bana şunu söyleyin: İki ay sonra, altmış gün sonra seçim
var. Peki, kardeşim, madem dürüstsünüz, oy pusulalarına mühür
konulmasını neden istemediniz? Ya, kendi kendinizi bir defa
rahatlatırdınız, kendinize güveniyorsanız, sahtekârlık
yapılmasın istiyorsanız. Niye peki konulmasını
istemediniz? Çünkü Anayasa oylamasındaki mühürsüz oy
pusulalarını, kanuna rağmen -ne diyor kanun- “Mühürsüz oy
pusulaları geçersizdir.” hükmüne rağmen, Yüksek Seçim Kurulu kendini
yasama organının üstüne koyarak geçerli saydı. Bu bir suçtur,
yarın bunun hesabı sorulur ama burada siz bunu
meşrulaştırmak adına böyle bir madde koyuyorsunuz. Niye
onun… Mühürlü olsa ne olur?
Bakın,
cebimden 5 lira para çıkarıyorum. Bunun filigranı var ama
başka şeyler de var: Şurada gizli bir ip var, orada da yazı
yazar “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” diye. İçeride görünmez
birtakım resimler var. Niye bunlar yapıldı? O zaman
koymayın bunları, koymayın, herkes geçerli olarak bassın
bunları. Böyle saçma şey olur mu! Niye korkuyorsunuz veya ne yapmak
istiyorsunuz?
İkinci
olarak: Sokak, mahalle, aynı apartman; niye bunları
karıştırdınız kardeşim, farklı
sandıklara gönderiyorsunuz? Herkes izlesin kendini oradan, daha rahat
kontrol edebilir; “Var mı ismim orada, yok mu ismim?” diye, bunlar daha
kolay olabilir. Niye bunlardan vazgeçtiniz? Ne yapmak istiyorsunuz? Niye bu
yollara başvuruyorsunuz? Ama işte, şundan dolayı
yaptığınızı düşünüyorum: Katakulli diyoruz ya,
hani Seçim Kurulunun İYİ PARTİ’nin seçime girememesi için
numaralar çektiğini göz önüne alırsanız ve
Cumhurbaşkanının da “Cumartesi günü alsaydı bu kararı
bunlar olmayacaktı.” demesini; ondan sonra attan düşmüşe
dönersiniz. Bunun için yapıyorsunuz ama yok, öyle kolay değil, o
kadar basit değil bu işler. O sandıkların tepesinde
sabahtan akşama kadar, akşamdan sabaha kadar duracağız ve
hiçbir zaman da kediler o trafoya giremeyecek. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Kediler o trafoya giremeyecek.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, kendi kendinizi aslında kamuoyunda
şaibeli bir hâle getiriyorsunuz. Samimi ve iyi niyetli olsanız tam
aksine, diyelim ki hem mürekkepten vazgeçmezsiniz, hem zarfların hem de oy
pusulalarının mühründen vazgeçmezsiniz. İstediğiniz kadar
ittifak edin, bizi hiç ilgilendirmez. İttifakı üst üste iki kere de
noterden tasdik ettirin istiyorsanız, bizi hiç ilgilendirmiyor. Kiminle
ittifak kurarsanız kurun, o bizi hiç ilgilendirmiyor. Bundan da çekincemiz
yok ama bizi engellemeye çalışıyorsunuz. Televizyonlarda
göreceğiz, benden de vergi alan TRT bakalım siyasi partileri ne kadar
gündeme getirecek, onu da göreceğiz. Bu kanunları
çıkarırken onları göz ardı edeceğimizi
düşünmeyin, hepsini tek tek kontrol edeceğiz. Hani
Cumhurbaşkanı bugün dedi ya: “Daha bunlar neler çıkaracak
göreceğiz, bunu bilmiyoruz.” Gerçekten bilmiyorlar, ters köşe olurlar
böyle. Onda da ters köşe olacaklar eğer yanlış bir şey
yaparlarsa, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Şimdi,
OHAL şartlarında seçim yapıyorsunuz. Peki, OHAL
şartlarının özelliği nedir? Gösteri yürüyüşü
yapamazsınız, herhangi bir şekilde başka bir harekette
bulunamazsınız. Enteresan olan şey şu: “Efendim, işte
bu -tabiri caizse- yeni hükûmet sistemi veya
cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye kurtulacak.”
Peki, şimdi neden kurtulmuyor? Herhangi bir çıkarmak istediğiniz
yasayı çıkaramıyor musunuz? Herhangi bir şekilde sizin
elinizi mi tutan var? Peki FETÖ’yü niye tutmadınız? Hiç mi
aklınıza gelmedi, “Bu adam ilkokulu bile bitirmemiş, kim bunu
resmî vaiz tayin etti?” diye hiç düşünmediniz mi bunlara iş verirken?
Bakın, tekrar ediyorum, ilkokulu bitirmemiş bir adamı resmî vaiz
tayin etmişsiniz, edilmiş ve siz bununla iş birliği
yapıyorsunuz. Adamın nereden mezun olduğunu bilmiyorsunuz ama
ihtiyacınız yok ya, nasıl olsa diplomalar doğru değil,
önemi yok diplomaların.
Dolayısıyla
bütün bunları göz önüne aldığınız zaman, önümüzdeki
seçimlerde, bugün nasıl suratınız farklı bir biçim
aldıysa, efendim “Katakulli yaptınız.” diyorsanız, efendim
milletvekilleri için “kiralık” diyorsanız, yarın çok daha
farklı olacaksınız. Milletvekilleri kiralık falan
değil, milletvekilleri Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi için
mücadele etmiş ve gönüllü olarak bu işe girmiş insanlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla
Türkiye’de demokrasi, insan hakları, parlamenter demokratik hukuk devleti
sistemi yeniden gelecektir 24 Hazirandan sonra. Bunu hiç kimse aklından
çıkarmasın, tek adam rejimi de sona erecektir. Çünkü Türk
cumhuriyetlerindeki tek adam rejimlerini görüyorsunuz. İşte,
Azerbaycan’da karısını cumhurbaşkanı
yardımcısı yaptı. Öbür tarafta, istediği
kanunları çıkarıyor, parlamentoların hiçbir hükmü yok,
kişiler istedikleri zaman istedikleri kişileri milletvekili
yapabiliyor.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Bizde de olur.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Bizde damatlar oluyor mamafih ama şunu için
söylüyorum bunu: Yarın bu Anayasa yürürlüğe girdiğinde
sanıldığı gibi Türkiye kurtulmayacak, Türkiye düze
çıkmayacak; tam tersine, Türkiye bataklığa batacak. Bir
kişinin kafasından çıkacak sözler kanun hükmüne girecek,
tıpkı “TEOG kaldırılacak.” deyip TEOG’u
kaldırdıkları gibi. Hiç kimse karşı duramayacak. Kim
evinden alındı, hangi hukuk sistemi içerisinde yargılanacak,
yargılanmayacak, kimsenin haberi bile olmayacak;
soramayacaksınız çünkü şöyle olacak: Davanız
görüşüleceği zaman sizin lehinize karar vereceği
anlaşılan bir hâkim varsa derhâl, ertesi duruşmada o hâkim
değişecek.
Kardeşim,
bakın, savcı Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafıdır; savcı,
cumhuriyet savcıları taraftır. Siz her ikisini aynı kurulun
emrine vermişsiniz, hâkim tarafsız olması gerekirken
taraflı grupla birlikte atamasını yapıyorsunuz.
Ben,
bu seçimlerin, bu Cumhurbaşkanı ve tek parti, tek adam yönetiminin 24
Haziranla birlikte ortadan kalkacağını düşünüyorum. Öte
yandan, şunu söyleyeyim: OHAL var. OHAL’de valilerin yetkisinin ne
olduğunu biliyor musunuz? OHAL olmadan nasıl olduğunu, OHAL
varken nasıl bir yetki sahibi olduğunu biliyor musunuz? Hayal bile
edemezsiniz yani iktidar partisinin birer mensubu olarak görev yapacaktır.
Bunu da hepimiz beraber göreceğiz.
Bakın,
bütün bunlara rağmen kaybedeceksiniz. Bu millet artık her şeyi
gördü. On altı yıldır iktidarsınız, on altı
yıldır “Ne istediniz de vermedik?” dedikleriniz bugün sizin
düşmanınız hüviyetinde. On altı yıldır neyi
istediniz de yapmadınız, hangi kanunu çıkarmak istediniz de
çıkarmadınız? Hiçbir tanesini. Her şeyi
çıkardınız ama herkes sizi aldattı. PYD de aldattı
sizi, Barzani de aldattı sizi, Apo da aldattı sizi, FETÖ de
aldattı sizi hatta Obama bile sizi aldattı Esad gibi. Herkes sizi
aldattı. Aslında aldanmadınız, bilerek yaptınız.
Kol kola girdiniz ama ondan sonra, aldandıktan sonra baktınız ki
işin rengi değişiyor, tuttunuz “Biz aldandık.” demeye başladınız.
Madem Obama sizi aldattı, madem Amerika sizi aldattı, PYD’ye, terör
örgütüne yardım ediyor, o zaman niye İncirlik’i kapatmıyorsunuz?
Niye Amerika’nın diğer üslerini, Diyarbakır bölgesinde bulunan
üslerini kapatmıyorsunuz? Niye savunma sistemlerini durdurmuyorsunuz? Kime
karşı açıldığını bilmiyor musunuz?
Dolayısıyla siz sadece kendi kendinizi aldatıyorsunuz.
Yarın bu millet aldanmayacak ve neleri nasıl düşündüğünü ve
ne yapacağını inşallah o sandıkta gösterecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Her şey Türkiye için olsun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekilimiz Sayın Mehmet Emin
Adıyaman’a aittir.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
HDP
GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün,
23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle bu Meclis özel
gündemle toplandı. Ama dün tabii önemli bir husus da yaşandı;
dün toplanan Mecliste eski Grup Başkan Vekilimiz ve Grup
Başkanımız “Kürt illeri” dediği için Meclis
Başkanı tarafından Meclisten çıkarılmakla tehdit
edildi.
Aslında
dün önemli bir gündü; bu Meclisin ilk açıldığı gün, 23
Nisan 1920, bundan doksan sekiz yıl önce. Bir geriye dönelim, geriye
doğru gidelim, 1920’de Türkiye’nin koşulları, daha doğrusu
Osmanlı Devleti’nin koşulları neydi?
Osmanlı
Devleti yıkılmak üzere, Topkapı Sarayı’nda bir zat var ve
kendisi bir iradedir, bir irade sahibi ve meşruiyetini iki şeyden
alıyor: Bir, hilafetten alıyor: “Ben dinin halifesiyim.” ya da bir
başka deyişle “Allah’ın ve Peygamber’in temsilcisiyim.”
Diğer irade ise: “Ben gücüm, kuvvetim, tek adamım; benim her sözüm
bir kanundur yani ben padişahım; hem padişah hem sultan.”
İşte, bu koşullarda ülke emperyal güçler tarafından
işgale uğramış, Osmanlı tebaası olan yani
sultanın, Topkapı Sarayı’ndaki şahsın kulu ya da
tebaası olan coğrafyadaki bütün halklar bir şekilde kopmuş.
Anadolu
ile Kürdistan’da iki halk var; Türkler ve Kürtler, ya teslim olacaklar ya bir
irade oluşturacaklar. Ve bunlar Anadolu’nun diğer halklarıyla
birlikte 23 Nisan 1920’de bu Mecliste ortak bir irade ortaya koydular.
Bu
irade üç temel şey üzerinde şekillenmişti: Biri, Kurtuluş
Savaşı’nı vermek, bu işgal güçlerinden kurtarıp Kürt
coğrafyası ile Türk coğrafyasını ortak vatan olarak
tayin eden bir yeni devlet kurmaktı. Bunu başardılar
doğrusu, Kurtuluş Savaşı’yla birlikte bu emperyal güçler
kovuldu ve bu topraklar kurtarıldı.
İkinci
önemli bir hedef daha vardı, o da egemenliği Topkapı
Sarayı’ndan alıp halka teslim etmekti “Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir.” cümlesindeki durumu gerçekleştirmek için.
Evet, onu da gerçekleştirdiler çünkü hilafet ile saltanatı
kaldırdılar.
Üçüncü
önemli bir hedef daha vardı, o da bu coğrafyada yaşayan, bu
ortak vatanı birlikte yaratan tüm halkların kendi kültürleri, kendi
kimlikleri, kendi aidiyetleriyle yaşaması idi. Bunu da bir nebze başardılar,
1921 Anayasası’nı bu Meclis kabul etti ve o Anayasa hiçbir etnik
temele dayanmayan, hiçbir halkın kimliğini, kültürünü reddetmeyen ve
kendi kimlikleri, aidiyetleriyle eşit, özgür, bir arada yaşamayı
hedefleyen, hatta vilayetlerin özerkliğini de öngören 21 Anayasası.
Ondan
sonraki süreçte -zamanı iyi kullanmak için detaylarına
girmeyeceğim ama- hepinizin bildiği üzere, 1924 Anayasası’ndan
sonra bütün bu temel ilkeler yok sayıldı; tek mezhep, tek millet
ekseni üzerinden diğer tüm halklar inkâr edildi ve bu ülkenin temel bir
sorunu, kanayan bir yarası sürekli bir biçimde kanamaya devam etti ta
günümüze kadar.
Peki,
bugün ne oluyor, bu Mecliste biz “uyum yasası” diye bir yasayı
görüşürken ne oluyor? İşte, 1920’de bu Meclis “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” diye Topkapı
Sarayı’ndan aldığı iradeyi halka teslim ederken bugün
geldiğimiz noktada AKP iktidarı halka ait egemenliğin tecelli
bulduğu bu Meclisten o iradeyi alıp yeni bir saraya devrediyor. Hangi
saraya? Bu sefer Beştepe sarayına. Dolayısıyla,
görüştüğümüz bu yasa düzenlemesi de esas itibarıyla milletin
iradesini, Topkapı Sarayı’ndan alınmış olan bu iradeyi
bu sefer Beştepe sarayındaki iradeye teslim etmeye hizmet etmektedir.
16 Nisan referandumundan bu tarafa bir yılı aşkın bir süre
geçti, “uyum yasaları” adı altında getirilen bu yasalar bu kadar
zaman süreci varken bu Meclisin gündemine getirilmedi çünkü bu Meclisin iradesi
yok edilmiştir. Meclisin iradesi Beştepe’de tecelli ediyor ve
baskın ya da panik bir seçimle seçim gündemimize sokuldu.
Neden
seçim gündemimize sokuldu? Çünkü AKP iktidarı birçok vaatle gelmişti.
Az önce ifade ettiğim gibi, bu ülkenin temel sorunu olan Kürt sorununda
bir arpa boyu yol almadığı gibi inkâr politikalarına
yöneldi. Emekçi sınıfların, çalışanların
hakkı, hukuku ayaklar altına alındı, bordro mahkûmları
geçinemez hâle geldi; çözüm üretemedi. Ekonomi iflasa gidiyor, dolar
almış başını yürüyor; bir çözüm üretemedi.
Dış politikada sıkışmış bir durumda,
neredeyse sıfır problem politikasından bütün komşu ülkelerle
problemli bir hâle geldi. Daha da önemlisi, normal koşullarda
yönetemediği ülkeyi artık OHAL koşullarında dahi yönetemez
duruma gelmiş durumda. O hâlde, erken seçim kararı niye
alındı? Evet, belli ki Suriye’de sanki Çanakkale Savaşı
veriliyormuş gibi, Afrin gibi küçük bir ilçeye operasyon
yapılıyor, Çanakkale Savaşı nidaları
yaratıldı ama bu balon sönüyor ve Suriye’de neyle
karşılaşacağını artık öngöremiyor. Ekonomik
göstergeler kırmızıda ve daha fazla ekonomik çıkmazın
yayılmasının önüne geçmek anlamında erken seçim gündeme
getirildi. AKP tabanında ciddi bir erozyon yaşanıyor, sürekli oy
kaybediyor, bunu en kısa zamanda durdurmak gerekiyor. OHAL var ama OHAL’le
dahi, kanun hükmünde kararnamelerle dahi ülkeyi yönetemiyor, o zaman erken
seçime ihtiyaç var. İttifak işe yaramıyor, yapılacak tüm
vicdansızlıklar ya da sürenin uzaması, kontrolün daha da elden
çıkmasına neden olacağı için erken seçime ihtiyaç var. Yeni
savaş açacağı alanlar bulamıyor, dolayısıyla yine
erken seçime ihtiyaç var. Ve daha da önemlisi, muhalefetin en güçlü lideri, en
önemli muhalif ve Tayyip Erdoğan’ın en çok korktuğu Sayın
Selahattin Demirtaş zindanda, meydanlarda yok; meydan boşken erken
seçime gitme ihtiyacını hissediyor.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bu kadar büyük demeç vermeyin bence.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Dolayısıyla AKP’nin bütün bu
hesapları üzerinden gündeme getirdiği erken seçim, aynı zamanda
AKP’nin de kurtuluşu gibi algılanıyor.
Ne
demişti Sayın Erdoğan? Bakın, bizzat sözlerini söylüyorum.
Ne diyordu? Erken seçim kararı alınan ülkeleri “demokrasinin
olmadığı ülkeler” diye tarif etmişti ve bu ülkelerin geri
kalmış ülkeler olduğunu, bu ülkelerin gelişmemiş
ülkeler olduğunu ve diktatörlükle yönetilen ülkeler olduğunu
söylemişti. Daha önemlisi, ne demişti? Erken seçim talep edenleri
hain ilan etmişti ama dönüp erken seçimi bizzat kendileri ilan etti. AKP
için “Metal yorgunluğu var.” demişti, “Afrin Operasyonu’yla metal
yorgunluğunu attık.” dedi ama Afrin de işe yaramadı çünkü
önü çıkmaz sokak. Bu nedenle erken seçimi gündeme getirdi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, “uyum yasası” adı altında önümüze
getirilen bu yasa teklifi üzerine de birkaç şey söylemek istiyorum.
Öncelikle, olağanüstü hâl koşulları altında
gerçekleşecek bir seçim, tıpkı 16 Nisan referandumu gibi
tartışmalı ve meşruiyet sorunuyla karşı
karşıya kalacak bir seçimdir. Bunun altını özellikle çizmek
istiyorum.
Yine,
kabul etmek durumundayız ki beş yıllığına ülkenin
yasama organını belirleyecek olan, yine beş
yıllığına hükûmeti kuracak Cumhurbaşkanını
belirleyecek olan bir genel seçimin yaklaşık iki yıldır
devam ettirilen olağanüstü hâl koşulları altında
yapılması antidemokratiktir ve evrensel hukuk kurallarına
aykırıdır, meşruiyeti yoktur.
OHAL
koşullarının yanı sıra, Parlamentonun 3’üncü büyük
partisi olan Halkların Demokratik Partisinin eş genel
başkanlarının, milletvekillerinin, Demokratik Bölgeler
Partisinin 93 belediye başkanının ve yine, parti
yöneticilerimizin tutuklu olduğu bir süreçte, bu Parlamentonun sizler kadar
meşru olan, halk iradesini temsil eden vekillerinin vekilliklerinin
düşürüldüğü bir süreçte yapılacak bir seçim meşru
olmayacaktır.
Yine,
değerli arkadaşlar, bu Parlamento, demokrasinin güçlenmesi için
üzerine düşen, belki ülkenin temel sorunlarından biri olan Kürt
sorununu çözemeden bir dahaki döneme bu temel sorunu devretmiştir; ülkeyi
bundan sonraki süreçte de yine savaş, şiddet ve kan üzerinden bir
durumla yüz yüze bırakmıştır.
Bütün
bu koşullar altında önümüze getirilen bu yasa teklifine
baktığımızda, az önce ifade ettiğim gibi, referandumla
halk iradesinin, milletin iradesinin Beştepe’ye devrini
kurumsallaştıracak birtakım düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin
içerisinde çok açık olan ve bizce, gerek Komisyonda gerekse şu anda
Genel Kurulda ifade ettiğimiz birtakım hükümleri bile apaçık
Anayasa’ya, demokrasinin ve hukukun evrensel kurallarına
aykırıdır. Mesela bunlardan biri 2’nci madde. 2’nci madde, bir
şahsın hem Cumhurbaşkanı hem milletvekili
olamayacağını öngören bir düzenleme.
Bir
düşünün değerli arkadaşlar, siyasi partiler seçim
meydanlarına çıkacak Cumhurbaşkanı adayını
gösterecek, bu adaylar istediği propagandayı yapacak, seçim
çalışması yapacak ama bunlardan biri seçilecek. O seçilen
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı dokunulmazlığından,
sorumsuzluğundan faydalanacak ama rakibi olan diğer Cumhurbaşkanı
adaylarının milletvekili dokunulmazlığı dahi
olmayacaktır ve bunlar hukuken savunmasız; hele hele
yargının, yürütmenin ve yasamanın tek elde
toplandığı bir sistemde hangi koruma zırhına sahip
olacaktır?
Oysa
mevcut olan Cumhurbaşkanı da dâhil olmak üzere
Cumhurbaşkanı, hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan görevini
görüyor hem de partisinin Genel Başkanı; burada kuvvetler
ayrılığı noktasında iktidar tereddüt duymuyor ama bir
kişinin hem milletvekili hem de Cumhurbaşkanı adayı
olmasını kuvvetler ayrılığına aykırı
buluyor. Böyle bir mantık olabilir mi? Cumhurbaşkanı adayı
ve aynı zamanda milletvekili adayı olan bir aday eğer
Cumhurbaşkanı seçilmezse doğal olarak bu Parlamentonun bir üyesi
olmalı. Daha da önemlisi, bir düşünelim, grubu olan siyasi partilerin
kendi genel başkanlarını aday gösterdiği
varsayımını dikkatinize sunayım. Partiler kendi genel
başkanlarını aday gösterdiğinde seçilmeyen genel
başkanlar Parlamentonun dışında kalacak ama onun grubu
Parlamentoda olacak. Yani kendisi milletvekili olmayacak ama partisinin genel
başkanı olarak dışarıdan Parlamentodaki grubu
yönetecek. Böyle bir anormallik olabilir mi?
Yine,
örneğin, bu teklifin 7’nci maddesi neyi düzenliyor? 100 bin seçmenin
imzasıyla herhangi bir kişinin Cumhurbaşkanı adayı
gösterilebileceğine ilişkin… Tamam, iyi; vatandaş kendi
iradesini siyasi parti gruplarının dışında bireyler
yani 100 bin insan bir araya gelip herhangi bir şahsı
Cumhurbaşkanı adayı göstermelidir. Bu, yurttaşın
doğal hakkı fakat uygulamada öyle bir düzenleme yapılıyor
ki 100 bin oyu yani 100 bin imzayı toplamak fiilen imkânsız hâle
getiriliyor. Nasıl imkânsız hâle getiriliyor? Komisyonda çokça
tartıştık. Efendim, seçmen ancak kayıtlı olduğu
yani ikametgâhının bulunduğu ilçe seçim kuruluna
başvuracak. E, Türkiye hareketli bir ülke, genç nüfusa sahip, üniversite
öğrencisi var, mevsimlik işçiler var, metropollerde
çalışanlar var. Örneğin, Hakkârili bir
yurttaşımız herhangi bir kişiyi Cumhurbaşkanı
adayı olarak görmek istiyor, imza vermek istiyor; efendim,
İstanbul’da çalışıyor, İstanbul’da yaşıyor;
salt bir imza için İstanbul’daki ilçe seçim kuruluna başvuramaz. Ne
yapacaktır? Ta Hakkâri’ye gidecektir. Edirne’deki, Ardahan’da
çalışıyor; Ardahan’dan Edirne’ye gitmek zorunda kalacaktır.
Böyle bir saçmalık olabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının hepsinin kimlik numarası var, “elektronik
imza” diye bir hadise var. Elektronik imzayla biz her türlü işlemi güvenle
yapabiliyorsak, bankalarda havale yapabiliyorsak, resmî evraklar tebliğ
edilebiliyorsa, UYAP üzerinden mahkeme dosyalarına vatandaş
ulaşabiliyorsa o hâlde elektronik imzayla da demek ki o imzayı
verebilir, herhangi bir kişiyi aday gösterebilir.
Sadece
bu mu? Değil. Yine, TC numarasıyla, Türkiye'nin neresinde olursa
olsun, bulunduğu yerdeki ilçe seçim kuruluna gidip imzayı verebilir.
Buradaki
mantık “Kâğıt üzerinde 100 bin yurttaş aday gösterebilir.”
cümlesini kanun metninde göstermek ama fiilen bunu imkânsız hâle getirmek.
Yine
önemli bir husus: Eski yasada, eski düzenlemede 20 milletvekilinin
imzasıyla Cumhurbaşkanı adayını gösterme imkânı
vardı. Şimdi, bizlerin, biz milletvekillerinin iradesi
alınıyor, irademiz alınıyor, bizim irademiz her birimizin
üyesi olduğu siyasi parti grubunun iradesine teslim ediliyor yani bizim
üyesi olduğumuz siyasi parti gruplarının alacağı grup
kararı dışında bizim hiçbir irademiz yok; sadece parti
grupları aday gösterebiliyor. Ya böyle bir anlayış olabilir mi?
Her birimiz milletvekiliyiz, halkın iradesini temsil edebiliyoruz. Elbette
parti disiplini içerisinde, bizim, bağlı olduğumuz siyasi
partilerin kararlarına uyma gibi bir disiplin
anlayışımız vardır ama aynı zamanda, her
milletvekili de bu şekilde yani toplamda 20 milletvekili
Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmeli. Söylediğim bu husus
belli bir partiye ait de değil; örneğin farklı farklı
partilerden 20 imza toplanıp Türkiye’de çok makul, milletvekillerinin
inandığı, güvendiği, Cumhurbaşkanlığı
makamını temsil edebilecek bir kişiyi Cumhurbaşkanı
adayı gösterebilmeli. Burada milletvekilinin bireysel iradesi yok
ediliyor. Nereye bırakılıyor? Parti merkez
organlarının iradesine ya da grup iradesine. E, hukukçu
arkadaşlar var, bunu nasıl hazmedebiliyorlar, bunu anlamakta
zorlanıyorum doğrusu.
Netice
itibarıyla değerli arkadaşlar, bu düzenleme alelacele
getirilmiş. Tıpkı baskın seçim gibi baskın uyum
yasaları getiriliyor. Tabii, bütün amaç, bütün dert, bütün kaygı
“Aman ha aman yetiştirelim, şeklen de olsa, hukuka aykırı
da olsa, nasıl olursa olsun, nasıl olsa AKP çoğunluğu
vardır, biz yaptık, biz ettik, biz söyledik, o zaman bir geçsin. Hele
şu uyum yasalarını bir geçirelim -eksiklikleri varsa muhtemelen
önümüzdeki günlerde de gelecektir Meclise- eksik kalan hususlarda kanun
hükmünde kararname yetkisi verelim Cumhurbaşkanına, o da oradan bir
hâl etsin. Hele biz bu seçimi -aman ha, bu az önce saydığım
şartlar bizim için çok kötüye gidiyor- aman ha kaybetmeden şunu bir
kotaralım.” Bütün mantık, bütün mantalite bunun üzerine kurulu ama
buradan açıkça söylüyorum, ilan ediyorum: Artık on beş yıllık,
bu halkı kandırma, halka mehter marşı verme; milliyetçilik
üzerinden, mezhep üzerinden, yok yalanlar üzerinden
yaptığınız, yandaş basınınız,
yandaş kalemleriniz üzerinden yaptığınız algı
operasyonunu bu halk artık yutmuyor. 24 Haziran sizin bu saraydan da bu
Meclisten de alaşağı olacağınız gün
olacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Kimi nereye göndereceğine milletimiz karar
verecek.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
şahıslar adına ilk söz, Ankara milletvekilimiz Sayın Levent
Gök’e aittir.
Buyurun
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 553 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Dün
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı coşkuyla
kutladık. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci
yılında, ülkemizin uygar dünyayla tanışmasını
sağlayan ve bu yolu açan ve çocuklarımıza da bu bayramı
armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını
bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu seçimler diğer seçimlerden
farklı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu seçimler sonucu oluşacak
irade, Parlamento yapısı ve değişecek, yürürlüğe
girecek Anayasa kuralları artık eski kurallardan farklı.
Türkiye, parlamenter rejim olarak sürdürdüğü yüz kırk yıllık
bir siyasal tarihini bu seçimlerle büyük ölçüde noktalayarak ileride ne
olacağı bilinmeyen, başka hiçbir ülkede uygulanmamış,
hangi kuralların bizi nereye götüreceği bilinmeyen,
altyapısı oluşturulmamış, hukuki güvenliği
olmayan bir akıbete doğru koşar adım gidiyor değerli
arkadaşlar. Ne olacaktır ileride? Seçimlerin bitmesi hâlinde -ortaya
çıkacak irade- Türkiye’de bugüne kadar alışkın
olduğumuz kurallar dışarıda kalacak ama yerine daha
yenileri konulmadı. Kurallardan ve kuramlardan bahsediyorum değerli
arkadaşlarım. Kuramlar ve kurallar konusunda seçimleri kim kazanırsa
kazansın, hangi partinin Cumhurbaşkanı adayı kazanırsa
kazansın ciddi bir belirsizlik dönemine gireceğimiz muhakkaktır.
Böyle bir tablo, önümüzdeki sürecin Türkiye açısından çok
sıkıntılı olacağını da bizlere
yaşatacaktır, bunu yaşayarak hep birlikte göreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu 24 Haziranda
yapacağımız seçimin yapı taşları, 15 Temmuz darbe
girişiminin ardından bu Mecliste ilan edilen, bizim de bir darbe
girişimi olarak nitelendirdiğimiz 20 Temmuz OHAL dönemiyle
başladı. 20 Temmuz OHAL dönemiyle başlayan sürecin sonunda
geldiğimiz bir noktada iktidar partisi ve ona dâhil olan diğer
muhalefet partisinin iş birliğiyle Türkiye’de adım adım bu
sürecin yolları, yapı taşları döşendi. Önce kanun
hükmündeki kararnameler çıkarıldı ve iş birlikçi olarak
Anayasa Mahkemesi yanınıza alındı. Anayasa Mahkemesi,
aslında, 1991 yılında, kanunla çıkması gereken
kuralların kanun hükmündeki kararnamelere konulamayacağına
ilişkin karar vermişti ama iktidar ve Anayasa Mahkemesi iş
birliğiyle kanun hükmündeki kararnamelerin denetim olanağı
Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildiği için, Türkiye bir
olağanüstü hâl dönemine sokuldu. Anayasa Mahkemesinin bu süreçte büyük bir
vebali vardır, büyük bir sorumluluğu vardır. Türkiye'yi bu
konuma getiren kurumların başında Anayasa Mahkemesi gelmektedir;
iktidarı denetlememiştir, iktidarın
çıkardığı KHK'leri denetlememek suretiyle görevini kötüye
kullanmıştır ve böyle bir süreçte Anayasa Mahkemesi 24 Nisanda
yapacağımız bu erken seçimin yapı taşlarını
döşemiştir. Bir olağanüstü hâl dönemi…
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâl, sürekli bir
rejim değildir. Olağanüstü hâli ilan eden ülkeler, bir an önce
olağan döneme dönmek için olağanüstü hâl ilan ederler. Bizimkiler de
“Oh ne rahat, olağanüstü hâl var, KHK var…” Anayasa Mahkemesi zaten
denetlemiyor. Sırtlarını dayamışlar Anayasa
Mahkemesine; çıkar KHK'leri, bırak kanunları. Meclis ne işe
yarar ki? Zaten geldiğimiz tablo da işte bunun sonucudur. Bir de
önceden ağır eleştiriler getiren bir muhalefet partisinin
iş birliğiyle dayatılan Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi denilen bir ucube sistem ve olağanüstü hâlin olduğu
dönemde bu sistemle ne olacağını bilemediğimiz bir seçim
sürecine doğru gidiyoruz.
Bakın,
ben buradan uyarıyorum, kim kazanırsa kazansın ciddi
sıkıntılar var. Şimdi, niçin böyle yapı
taşları oluşturuldu? Çünkü bu iktidar seçimle gitmek istemiyor
değerli arkadaşlarım, sıkıntı burada. Bu iktidar
“millî irade” diyor “millî irade” diyor ama kurulan bir partinin seçimlere
girmesini engellemek için elinden geleni yapıyor. Parti sözcüleri, iktidar
partisinin sözcüleri ağlamaklı, YSK’yi suçluyorlar. YSK
kararını vermiyor, gerekli kararlarını vermiyor. Dar zamana
sıkıştırılmış bir seçim döneminde iktidar
partisi: “Acaba kimi engellesem, ne yapsam? Ben bütün kamu gücünü elimde
tutayım, iktidarın tüm olanaklarını kullanayım,
muhalefeti ezeyim -e ne yapayım?- seçim yaptık diyelim dış
dünyaya.” Öyle mi değerli arkadaşlarım, bu kadar basit mi?
Anayasa’mızın
2’nci maddesi hukuk devletine ilişkin. Peki, 90’ıncı maddesinde
milletlerarası anlaşmalar usulüne uygun yürürlüğe girmişse
ona uymak zorunluluğumuz var. Peki, bir de bizim bağlı
olduğumuz Venedik Komisyonu var. Venedik Komisyonu ne diyor? “Seçim
kurallarının seçim tarihinden üç ay öncesinden itibaren değiştirilmesi
bizim kurallarımıza aykırıdır.” diyor.
Sayın
Adalet Bakanı, Sayın Bakanım; Venedik Komisyonunun bu
kararlarını biliyorsunuz herhâlde, ilkelerini biliyorsunuz. Venedik
Komisyonuna biz üyeyiz, onun kurallarını uygulamak için altına
imza atmışız ama Venedik Komisyonu diyor ki: “Seçim
kuralları seçim tarihinden üç ay önce değiştirilemez.”
Biz
şimdi gidiyoruz hemen alelacele iki ayda bir seçim… İnsanlara kendini
tanıtma fırsatı veremediğimiz gibi, Yüksek Seçim Kuruluna
dahi bugün itibarıyla seçim takvimini açıklatamıyoruz. YSK
Başkanı diyor ki: “Bugün görüştüğünüz bu seçim uyum
yasaları çıkmazsa ben seçim takvimini açıklayamam.” Dua edin ki
Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda size yardımcı oluyor. Biz bu konuda
Mecliste, sizlerle ilgili, bu yasayla ilgili ciddi bir tablo sergilesek seçim
takvimi ne olacak? O da ortada yok. Yani yaptığınız her
şey ayağınıza dolanıyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bu
tabloyu kaldıramaz. Bakın dün burada birtakım olaylar
anlatıldı. Dünyanın hiçbir yerinde Cumhurbaşkanı… Çıkmış
diyor ki Cumhurbaşkanı: “Kimse bana hakaret edemez, ben
Cumhurbaşkanıyım.” Ama bir de AKP Genel Başkanı
şapkanız var. Hangi sıfatla konuşuyorsunuz siz? Ama siz,
bütün muhalefetin bütün temsilcilerini istediğiniz zaman televizyonlarda,
grup toplantılarınızda ağır hakaretlerle
eleştirmiyor musunuz? Siz toplumun vicdanında gerçek anlamıyla
bir Cumhurbaşkanı olamadınız, sıkıntı
burada; keşke olsanız, keşke biz de “İyi ki bu
Cumhurbaşkanı hepimizin Cumhurbaşkanı.” diyebilsek ama
diyemiyoruz. Niçin? Çünkü bu Cumhurbaşkanı on altı
yıllık iktidarı süresince yaptığı
uygulamaların hesabını vermekten kaçınan bir
Cumhurbaşkanı. İşte bu seçimlerin alelacele
yapılmasının arkasında yatan bir uygulama da budur. “Hesap
vermeyelim, bir kaptıkaçtı zihniyetiyle iktidarımızı
devretmeyelim, biz Türkiye'de demokrasi varmış oyununu oynayalım
ama iktidarı devretmeyelim.”
Değerli arkadaşlarım, bu Türkiye
kurulurken kanla kurulan Türkiye’yi kuran o liderler bir an önce demokrasiye
geçme mücadelesi verdiler. AKP sıralarından çoğu arkadaşımızın
eleştirdiği İnönü’yü siz hiç mi kendinize örnek
almadınız? İnönü 1950 seçimlerinden sonra önünü
iliklemiştir ve iktidarı devretmiştir. Bakın, 1950
seçimlerinde sonuçlar netleşmeye başlayınca Ankara Valisi
İsmet İnönü’yü arar ve der ki: “Seçimleri Demokrat Parti
kazanıyor.” İsmet İnönü de o zamanki Vali Avni Doğan’a
aynen şunları söyler: “Güzel, demek ki iktidar onlara teveccüh
etmiş bulunuyor. Şimdi derhâl Celal Bey’i telefonla
arayınız ve kendisini tebrik ettiğimi söyleyiniz, iktidarı
devralmak için hazırlıklarını yapsınlar.” Bu, ülkeyi
kuranların gösterdiği davranışlardır değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Tek
partiden çok partiye geçişi sancısız bir şekilde
gerçekleştirdik, şimdi, çok partiden bir başka partinin iktidara
gelmesini engelleyen bir iktidar var karşımızda. Yalın
gerçeklik budur Türkiye’de. Yalın gerçeklik, AKP iktidarının
Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidarı devretmeme
anlayışı üzerine kurulmuştur, bütün tahliller ve bütün
uygulamalar bunun üzerinedir. Bu uygulamalara ortak olanları da tarih
affetmeyecektir. Ama halkımız 24 Haziranda üzerine kurulan bu pusuyu
yırtıp atacak güce sahiptir. Biz buna inanıyoruz, işte bu
yüzden size “Hodri meydan!” diyoruz. İstediğiniz kadar yasaların
arkasına sığının, istediğiniz kadar iktidarın
arkasına sığının, istediğiniz kadar kamu
kaynaklarının arkasına sığının, bu millet
size gerekli dersi verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kimin, neye
sığındığına milletimiz karar verecek.
LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika
daha…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye hukuk devleti olmak durumundadır.
Hukuk devleti olmak hukuki öngörülebilir olmaktan geçer. Türkiye'de şu
anda kimse hukuken kendisini emniyette hissetmiyor. Türkiye’nin bir
gerçeğidir bu, böyle bir tablo var. İktidarın baskısı
altında muhalefet susturulsun, herkes sussun. İşte, bu
seçimlerden hemen önce Doğan medya grubunun satışı da bu
erken seçime dönük bir hamleydi değerli arkadaşlarım.
Medyanın tümünü ele geçiren bir yandaş medya, tek başına
söz söyleyen Cumhurbaşkanı, son Başbakan olduğunu ilan eden
Başbakan konuşacaklar; muhalefet konuşmayacak, onların
görüşleri açıklanamayacak. Ama şuradan bütün milletimize söylüyoruz
ki sevgili milletim, biz bunu yırtıp atacak
kararlılığa sahibiz; kapı kapı
dolaşacağız, ev ev dolaşacağız ve bu
karanlık zihniyete 24 Haziranda hak ettiği dersi mutlaka vereceğiz.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Gök.
Şahıslar
adına son söz, Yozgat Milletvekilimiz Sayın Yusuf Başer'e
aittir.
Buyurun
Sayın Başer. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde konuşmak için şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yüce
Meclisimizi ve aziz milletimizi, bundan yirmi bir ay önce bu kutsal
çatının emaneti demokrasimize karşı Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde örgütlenmiş, dış güçlerin güdümündeki
FETÖ’cü cuntanın emperyalist hamlesini tanklara, bombalara, tüfeklere
bedenlerini siper ederek bertaraf eden büyük milletimizin her türlü övgüye
layık duruşunu temsil ve yaşatma duyarlılığı
içinde saygıyla selamlıyorum.
15
Temmuz sonrası ülkemiz için her yönden çetin bir mücadele dönemi
başladı. Bu zor dönemde AK PARTİ'nin millete rahmet, millet
düşmanlarına gazap rüzgârı gibi gelen terörle mücadelesinde,
Allah'a şükürler olsun ki güvenlik güçlerimiz terör örgütlerini ezdi
geçti. Cumhuriyet tarihinde ilk defa zorunlu ama bir o kadar onurlu
sınır ötesi harekâtlar düzenlendi. Mazlum milletler, Mehmetçik’imize
kucaklarını açtı; bayrağımızın
ulaştığı her yerde huzur buldu, güven buldu,
barış buldu.
Paralel
devleti devletin hücrelerinden söküp attık, FETÖ’cü ihanet
tuzaklarını parçaladık. Yurt dışı operasyonlarda
devletimiz, 83 terör örgütü mensubunu yakalayıp bağımsız
Türk yargısına teslim etti.
AK
PARTİ, kurulduğu andan itibaren millet iradesini egemen kılmak
için mücadele etmiştir; on altı yıllık iktidarı
boyunca da millet iradesinden başka bir güç
tanımamıştır.
Darbe
girişiminin akabinde, millet iradesini egemen kılmak için, bir
kısım muhalefet partilerinin engellemelerine rağmen Meclisimizde
Anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. Milletimizin önüne
16 Nisanda halk oylamasını sunduk. Milletimiz bu taleplerimizi
yerinde buldu.
16
Nisanda aziz milletimizin teveccühüyle onaylanan Anayasa gereğince ve
seçimlerin yenilenmesine dair yüce Meclisimiz tarafından alınan seçim
kararı doğrultusunda, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da, Cumhurbaşkanı Seçimi
Kanunu’nda, Siyasi Partiler Kanunu’nda ve Milletvekili Seçimi Kanunu’nda
değişikliklerin yapılması zorunlu hâle geldi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 16 Nisan Anayasa
değişikliğiyle beraber parlamenter hükûmet sistemi yerine
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi getirilmiştir. Sert
kuvvetler ayrılığını temel alan yeni hükûmet
sisteminde Bakanlar Kurulu ve Başbakanlık kurumları Anayasa’dan
çıkarılarak yürütmedeki çift başlılığa son
verilmiştir.
Anayasa
değişikliğiyle getirilen yeni hükûmet sistemine bağlı
olarak, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimine
ilişkin hükümlerinde önemli değişiklikler
yapılmıştır. Bu kapsamda, değişiklik teklifiyle
beraber, Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde her iki seçimin de aynı
gün yapılması; bir kişinin 1’den fazla, en fazla 2 kez
Cumhurbaşkanı seçilebilmesi ancak Cumhurbaşkanının
2’nci döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçimlerin yenilenmesine
karar verilmesi hâlinde Cumhurbaşkanın bir defaya mahsus olmak üzere
yeniden aday olabilmesi, Cumhurbaşkanlığına siyasi parti
gruplarının en az 100 bin seçmen ve son Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçiminde tek başına veya birlikte geçerli oyların yüzde 5’ini
almış olan siyasi partilerin aday gösterilebilmesi, milletvekili
sayısının 600’e çıkması, milletvekili seçilme
yaşının 18’e indirilmesi, yurt dışında oy
kullanacak vatandaşlarımızın dünyanın neresinde olursa
olsun oy kullandığı tarihte herhangi bir dış
temsilcilikte veyahut da gümrük kapılarında randevusuz oy kullanma
imkânı getirilerek yurt dışındaki seçmen listelerinin
oluşturulması yönteminin değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Cumhurbaşkanı
seçiminde ilk oylamada salt çoğunluk sağlanamadığı
takdirde, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama
yapılacağı hükme bağlandığından yurt
dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin
Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tur oylamasına yönelik oy verme
süresi çok kısıtlı olacağı için yurt
dışında Türkiye'deki oy verme gününden önceki üçüncü güne kadar
oy kullanabilme imkânını getirmiş oluyoruz.
Cumhurbaşkanının
bir siyasi partiye üye olabilmesi mümkün hâle gelmiştir. Ayrıca,
mevcut düzenlemede ortak aday gösterme dışında, siyasi partiler
doğrudan Cumhurbaşkanlığına aday gösteremezken Anayasa
değişikliğiyle siyasi parti gruplarına doğrudan
Cumhurbaşkanlığına aday gösterme imkânı
tanınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
sistemi için yapılan hazırlıkların taçlanacağı
yeni Türkiye'nin düğün günü belli olmuştur. Düğün gününün
adı 24 Hazirandır. 24 Haziran seçimleri Türkiye'nin düğün günü
olacaktır. 15 Temmuzda aziz millet evlatları vatanını
hainlere teslim etmemiş, 16 Nisan halk oylamasıyla bir nişan
yapar gibi yeni Türkiye için kesin kararını vermiştir. Bu
düğün gününü hazırlayanları, başta milletin adamı,
istikamet veren liderliğiyle yeni Türkiye'nin banisi Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı saygı ve
şükranla anıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 24 Haziran sıradan bir seçim değil. 24 Haziran,
1699’dan itibaren sömürülmeye başlanan coğrafyamızın son
yüz yıldır verdiği kurtuluş mücadelesinin halkın
doğrudan yönetimi ele aldığı sistem değişikliğiyle
taçlanacağı ve özellikle son iki yüz yıldır ekonomiden
siyasete kadar yerleşen tüm şer odaklarının sökülüp
atılacağı, son hamlenin yapılacağı gündür. Sistem
değişikliğiyle taçlandıracağımız bu
mücadelenin en önemli ve son hamlesinin milletimiz tarafından 24 Haziranda
gerçekleştirileceğine yürekten inanıyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ben de inanıyorum. Güle güle size. Gidiyorsunuz,
gidiyorsunuz! Atta…
YUSUF
BAŞER (Devamla) - 24 Haziranda kimlerle mücadele edeceğiz?
Değerli
kardeşlerim, değerli milletvekilleri; 24 Haziranda yabancı
ülkelerin gizli servisleriyle iç içe geçmiş terör örgütlerine ve
onların uzantılarına karşı, FETÖ terör örgütü ve
yabancı gizli servislerin ortaklığında zorlamayla
kurdurulan siyasi oluşumlar, hülleler, ittifaklar ve zorlama
adaylarına karşı…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Otuz yıldır sizi destekliyor, o zaman siz de ittifak
yaptınız gizli servislerle.
YUSUF
BAŞER (Devamla) - …iki yüz yıldır bu coğrafyayı
sömüren, halkı dışlayıp iktidarı vesayet
odaklarına teslim eden…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – On altı yıl FETÖ sizi destekledi.
YUSUF
BAŞER (Devamla) - …sözde demokratik sistemin yerinde kalması için her
türlü manipülasyonu hatta fiziki darbeyi yapmaya kalkan emperyalist
uşaklarına karşı, kanımızı her anlamda emen
yerleşik düzen ve uzantılarına karşı, ülkemizi,
coğrafyamızı elimizden almaya çalışanlara
karşı mücadele edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; siyaset mühendislikleriyle milleti
kandırdığınız günler eski Türkiye'de kaldı.
Artık mertçe siyaset yapmayanlara Türk siyasetinde hayat hakkı
olmadığını düşünüyoruz. Seçimlerin temel hükümleri…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Karıştı, karıştı; FETÖ
karıştırdı.
YUSUF
BAŞER (Devamla) - Millet bu oyunu çok iyi bozar. 24 Haziranda oyunu
milletin nasıl bozduğunu bir kez daha göreceğiz. Kendiniz mert
olmayı başaramıyor olabilirsiniz, o zaman doğruları
yapanları taklit edin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Doğru, 1 Kasımda bizi taklit ettiniz. Doğru,
mert olanları taklit edin.
YUSUF
BAŞER (Devamla) - Bakın, AK PARTİ ve MHP yiğitçe, mertçe,
açıkça ittifak yapıyor, milleti de bunu takdir ediyor. Eski
Türkiye'deki gibi meydan boş değil, öyle kolay oyun
kuramazsınız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Gittiniz, gittiniz, boşuna uğraşma!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – Şimdi, artık milletin adamı Recep Tayyip
Erdoğan var, milletin partisi AK PARTİ var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Güle güle size! Güle güle size!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya iktidarsınız, iktidarda;
kime çağrı yapıyorsunuz?
YUSUF
BAŞER (Devamla) – Artık, milletimiz uyanmış, vesayet
odaklarını tepelemiş, iradesini eline almıştır.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Ama sen listede yoksun, listede!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sen listede yokmuşsun, haber aldık!
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sen gittin, gittin!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – AK PARTİ, milletin istikbalini kendi elleriyle
çizeceği yeni Türkiye’nin öncü kadroları olarak...
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Boşuna uğraşma, listede yoksun! Atta, atta...
YUSUF
BAŞER (Devamla) – ...24 Haziranda liderimiz Recep Tayyip
Erdoğan’ın arkasında milletin huzuruna başı dik ve
onurlu bir şekilde çıkacak ve hak ettiği teveccühü yeniden ve
bir kez daha kazanacaktır.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yoksun, yoksun! Boşuna uğraşma, yoksun o dönem.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bir kere daha garantiledin!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – Bu milleti, devlet, vatan, bayrak ve millet
sevdalısı, samimi AK PARTİ kadroları yönetecektir.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Evde oturacaksın, evde!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve
milletvekilliği seçimlerimizin ülkemize, milletimize, demokrasimize
hayırlar getirmesini Yüce Mevla’dan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla
Allah’a emanet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Güle güle size, güle güle! Bitti işiniz!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – 24 Haziranda, bir kez daha, Türkiye’deki 79 milyon vatan
evladı, yurt dışındaki seçmenlerimizle beraber...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hem listede yoksun hem de toptan gidiyorsunuz, güle güle!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – ...AK PARTİ’nin yeni ve güçlü Türkiye’deki
kapılarını inşallah hep beraber açacağız.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Allah bilir, Allah bilir!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Güle güle sana, yolun açık olsun!
YUSUF
BAŞER (Devamla) – İnşallah hep beraber yeni ve güçlü Türkiye’yi
aziz milletimize hediye edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Başer.
Sayın
milletvekilleri, birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER : Bülent ÖZ (Çanakkale), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
553
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
teklifin tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır. Bu sürenin on dakikası sorular, on dakikası
ise cevap işlemi için ayrılacaktır.
İlk
söz, Sayın Tümer…
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, Türkiye’de yoğun emekle görev
yapan infaz ve koruma memurlarına verilen ve yıpranma payı
olarak bilinen fiilî hizmet zammı geçmiş dönemi de
kapsamalıdır. İnfaz ve koruma memurlarının görevde
bulundukları süreler de göz önüne alınarak yeni bir düzenleme
yapılmalıdır. Uzun süreden bu yana dile getirilen bu konunun da
Hükûmet tarafından hemen gündeme alınması şart olmuştur.
Öte
yandan, Adana’nın Saimbeyli ilçesindeki adliye binasının
kapatılması nedeniyle bölge halkı büyük mağduriyet
yaşamaktadır. En küçük bir olayda dahi kilometrelerce yol gitmek
zorunda kalan ilçe halkının bu mağduriyeti giderilmelidir. Geçim
kaynakları da oldukça sınırlı olan ilçe
insanımızın huzur ve güveninin yanı sıra ekonomik
yaşamına da katkı sunması bakımından 25 köy ve
merkezli, 3 mahalleye sahip Adana’nın toprak bakımından en küçük
ilçesindeki adliye yeniden açılmalıdır.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tümer.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Bakan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı her yerde olduğu gibi Mersin’de de coşkuyla kutlanmaya
çalışıldı. Mersin’in Akdeniz ilçesi Kazanlı
Mahallesi’nde ilkokul 3’üncü sınıf çocukları bir müzik
etkinliği düzenlemişti. Etkinlik başladı, çocuklar sahneye
çıktı, müzik başladı, çocuklar dans etmeye
başladı ancak karanlık bir zihniyet müziği durdurdu,
çocukları sahneden indirdi. Gerekçe? 9 yaşındaki kız
çocuklarının kıyafetlerinin uygun olmamasıydı.
Şimdi, siz Bakan olarak bu gerici zihniyete hesap soracak
mısınız? 9 yaşındaki çocukları bile bir cinsel
obje olarak gören bu sapkın zihniyete hesap soracak mısınız
yoksa Sayın Bakan siz de suç ortağı mı
olacaksınız?
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Sayın
Arslan…
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Millî Eğitim Bakanına soruyorum, bir: Yeni
üniversiteler kuracağınız yerde, üniversiteleri ve fakülteleri
bölerek yeni üniversiteler kurma amacınız nedir? Amacınız,
üniversitelerin gücünü kırmak mıdır?
İki:
Seçim öncesi, atanamayan öğretmenlerin atamasını yapacak
mısınız? Kamuoyuna bu konuda bir açıklama yapar
mısınız?
Üç:
Sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasından ne zaman
vazgeçeceksiniz?
Dört:
Cumhurbaşkanı istedi diye TEOG’u kaldırdınız, yerine,
ne olduğu belirsiz olan nitelikli okul uygulamasını
başlatacaksınız. Tamamen yanlış olan,
öğrencilerimizin hayallerini ve beklentilerini yok edecek olan bu
uygulamadan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Beş:
Mersin ilimiz Akdeniz ilçemizde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
kutlamaları sırasında İlçe Millî Eğitim Müdürü,
çocukların giyimlerinin ahlaka aykırı olduğunu söyleyerek
çocukların bayram yapmasını engellemiştir. Akdeniz
İlçe Millî Eğitim Müdürünü görevden almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Sayın
Tanal…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Sayın
Bakanım, Siyasi Partiler Kanunu’nun ek 1’inci maddesi uyarınca
seçimlere katılan partilerden -hazineden yardım almaları için-
son milletvekili seçiminde en az yüzde 3 kadar oy almış olanlar
hazine yardımı alabiliyor.
Peki,
şu anda grubu yeni kurulan İYİ PARTİ hazineden yardım
alabiliyor mu, alabiliyorsa ne kadar alıyor? Bu anlamda tüm kamuoyunu
bilgilendirir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın
Bektaşoğlu…
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum
Turizm Bakanımızaydı, maalesef ayrıldı herhâlde.
Karadeniz
bir turizm cennetidir. Giresun’un özellikle turizm merkezi statüsündeki Kümbet,
Kulakkaya, Bektaş, Paşakonağı yaylalarının, Sis
Dağı, Karadoğa yaylalarındaki obaların enerji
altyapısı maalesef yetersizdir Sayın Bakan. Şu anda yayla
mevsimi, bir turizm hareketi var ama bu yaylalarımız karanlıkta.
Bununla ilgili Turizm Bakanlığı olarak bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir
diğer sorum: Sayın Bakan, daha önceki konuşmalarımda
belirttiğim üzere Karadeniz Bölgesi’nde, özellikle Giresun’da turizm
alanlarının içinden geçen derelerde tam bir HES talanı yaşanıyor.
Bölgeye yapılan 94 HES’in tamamı da bu alanların içinde yer
alıyor. AKP’li yandaşlar Ankara’da işini halledip ruhsatla gelip
inşaata başlıyor; denetim yok, kontrol yok. Bu doğa ve
turizm cinayetini durdurmalısınız. Size çağrıda
bulunuyorum: Bir daha Giresun’a HES ruhsatı vermeyin, turizm
değerlerimizi öldürmeyin. Bu dediğim olaylar Ordu, Trabzon, Rize ve
Artvin için de geçerlidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.
Sayın
Kuyucuoğlu…
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersin
Kazanlı İlköğretim Okulunun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı kutlamaları öğrencilerimize zehir oldu. Henüz 3’üncü
sınıfa giden öğrenciler gösterilerini yapmak için sahneye
çıktıktan bir süre sonra okul müdürü gösteriyi yarıda kesip
öğrencileri sahneden gözyaşlarıyla indirirken İlçe Millî
Eğitim Müdürü de kıyafetlerinin uygun olmadığını
söylemiştir.
Şimdi
soruyorum: Daha 3’üncü sınıfta okuyan çocukların çocuk
bayramını kutlarken giydikleri kıyafetleri müstehcen bulan zihniyet
ne kadar sağlıklıdır? Ayrıca,
çocuklarımızın başarılarıyla değil
giydikleriyle uğraşan bir bakış açısıyla millî
eğitimimiz ne kadar gelişecektir? Kuşkusuz halkımız 24
Haziranda bu hastalıklı bakış açısına
evlatlarını teslim etmeyecektir.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Kuyucuoğlu.
Sayın
Çamak…
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün,
Mersin Akdeniz ilçesinde bir ilkokulda 23 Nisan gösterisi yapan
çocuklarımızın gösterileri yetkililerce yarıda kesildi.
Çocuklarımızın kıyafetlerinden rahatsız olan zihniyet
onların sevinçlerini kursaklarında bıraktı. Çocuklara
cinsel obje gibi bakan bu sapkın anlayışı reddediyoruz.
Kendilerini birilerine ispat etmek ya da karanlık zihniyetlerini çocuklarımız
üzerinden var etmek isteyenlere izin verilmemeli, okullarımız ve
çocuklarımız gericiliğe teslim edilmemeli. Dünyada ilk ve örnek,
gıpta edeceğimiz Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
kutlamasında ülkemiz çocuklarına bu utancı yaşatan görevliler
hakkında bir işlem yapılması düşünülüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın
Durmaz…
KADİM
DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum
Sayın Bakanımıza. Yakın bir süre önce Turhal, Ilgın,
Çorum, Sorgun, Kırşehir, Bor şeker fabrikalarını
Hükûmetiniz sattı. Turhal Şeker Fabrikası bu yıl 848 bin
ton pancar işledi; 113 bin ton şeker, 33.900 ton melas, 205 bin ton
küspeyle 2017 yılında toplam 420 milyonluk bir ciro yaptı ama
Hükûmetiniz 569 milyon liraya sattı. 2011 yılında 834 milyon
verilen bu fabrikanın o satışı iptal edilmişken, para
amaçlı satıldığında, baktığımızda,
Hükûmetinizin yaptığı mantıklı, kabul edilir bir
davranış değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Burada, daimî, geçici, taşeron, sözleşmeli,
yardımcı, güvenlikçi olmak üzere toplam 1.142 kişi
çalışmakta. 77 bin pancar ekici aile ve devamındaki çiftçiler de
perişan durumdadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Durmaz.
Sayın
Kılıç…
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Mevcut
eski sistem istikrar üretmemiş ve 1983 yılından bu yana, otuz
beş yılda 21 hükûmetin kurulduğu göz önüne
alındığında bu yeni sistemle birlikte yeni bir hükûmet
modeli öngörülmektedir. Buna göre, Cumhurbaşkanlığı ve
Parlamento seçimleri aynı günde ancak birbirinden bağımsız
iki ayrı sandıkta yapılacak ve halkın yüzde 50’si artı
1 kişinin oyunu alan Cumhurbaşkanı olarak hükûmet edecektir. En
önemlisi, koalisyon olmayacak, şaibeli pazarlıklar son bulacak,
bundan ülke ve millet çok büyük fayda görecektir. Darbe döneminin ürünü olan
1982 Anayasası’nda Cumhurbaşkanlığı makamını
darbeciler kendilerine uygun olarak kurgulamışlardı.
Cumhurbaşkanının sınırsız yetkilerine
karşın, hukuken ve kişisel olarak sorumluluğu yoktu.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle beraber yeni
bir sisteme geçmek kaçınılmaz olmuş ve de
halkımızın desteğiyle yeni sisteme geçilmiştir.
Artık hükûmet krizleri olmayacak, halkımız kimi seçerse o
hükûmet edecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de asli görevlerini
daha etkin biçimde icra edeceklerdir.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın
Türkmen…
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Başkanım.
1980
yılında Türkiye’de 50 milyon koyun varken bugün 25 milyona, 30 milyon
keçi varken bugün 10 milyona düşmüştür. Bunun en büyük nedeni girdi
fiyatlarının yüksekliğidir. Sanayi ülkesi Almanya’da et 3 euro
iken Türkiye’de 10-15 euro olmaktadır. Türkiye’deki üreticiler başka
ülkelerden et ithalini değil, üreticilerin desteklenmesini bekliyorlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
Ve
son soru, Sayın Tekin…
HAYATİ
TEKİN (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, yakın zamanda FETÖ olayından 33 asker müebbet yedi.
Askerliği hepimiz yaptık, biliriz ki “Atla bu çukura.” dese
atlayacak. O askerlere verilen ceza reva mıdır? Buna vicdanen ne
diyorsunuz?
İki:
17-25 Aralık suç tarihi olarak belirlendi. Bu kararı kim verdi?
“Ondan öncesi suç, bundan sonrası değil.”e kim karar verebilir?
Padişah özentisi tek adam “Allah beni affetsin.” dedi, Allah onu, suç ortağı
mıydı da affetti?
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tekin.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına Adalet Bakanımız
Sayın Abdulhamit Gül cevap verecektir.
Buyurun
Sayın Gül.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Tekin’in söylediği ifade gerçekten… Yani, Allah’ın bir kişi, bir
şahısla ilgili, bir insanla ilgili “suç ortağı” gibi
ifadeleri gerçekten asla kabul edilemeyecek… İnancımıza göre de
bir yaratıcının yaratılanla bu anlamda, bu şekilde
ifadede kullanılması asla tasvip edilebilecek bir ifade değil.
Bunu öncelikle söylemek zorundayım.
Diğer
husus da askerlerle ilgili “Verilen cezalar niçin veriliyor?” şeklinde bir
sorusu var. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de
yargı, Anayasa’nın “Yargı yetkisi” kenar başlıklı
9’uncu maddesinde de ifade edildiği gibi, Türk milleti adına
bağımsız ve tarafsız mahkemelerce
kullanılmaktadır ve askerlerle değil, asker üniforması
giymiş, darbe girişimi yapmış, suç işlemiş
kişilerle ilgili yargılamalar yapılmaktadır. Elbette, suç
isnadıyla ilgili -doğru olup olmadığı- bu konuyla
ilgili bütün muhakeme bağımsız mahkemece yapılmakta ve
kararlar da bağımsız mahkemelerce verilmektedir. Bu konu, idari
ya da yürütmenin konusu alanında değildir. Elbette deliller, dosya
kapsamındaki hususlar, ifadeler, beyanlar hangi noktadaysa mahkemeler buna
göre karar vermektedir. Mahkemelerin verdiği karara karşı da hem
istinaf hem de Yargıtay yolu açıktır. Anayasa Mahkemesi ve yine
uluslararası AİHM düzeyinde de bu yargılamalara karşı
bir itiraz imkânı vardır. Dolayısıyla, bu konuda bir eksik
ya da hata olduğuna inanıyorsa tarafların bu konularla ilgili
elbette itiraz etme imkânları vardır, bunu ifade etmek isterim.
Sayın
Tümer’in infaz korumalara verilen fiilî hizmet zamlarına yönelik bir
sorusu vardı. Bu konuyla ilgili olarak bildiğiniz gibi, Ağustos
2017 Kanun Hükmünde Kararnamesi’yle, 694 sayılı KHK’yle infaz ve
koruma memurlarına yıpranma hakkı tanınmış ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından kanunlaşarak yürürlüğe
girmiştir. Ceza infaz personelinin yıllarca, yaklaşık otuz
kırk yıldır gündeminde olan ve her zaman talep ettikleri bir
konuydu yıpranma hakkı, ilk kez Hükûmetimiz tarafından bu
personelimize tanınmıştır. Gerçekten hak ettikleri bir
yıpranma hakkı verilmiştir çünkü ceza infaz memurları
gerçekten çok zor şartlarda, büyük bir özveriyle çalışan kamu
görevlilerimizdir tüm kamu görevlilerimiz gibi. Maddi anlamda, özlük
haklarında ne kadar iyileştirme yapılsa gerçekten emekleri
ödenemez ve bizim de her zaman Bakanlık olarak yanlarında
olduğumuz arkadaşlarımızdır.
Elbette
yıllardır bekledikleri şey -bir hayal- beklentileri, ümitleri
gerçekleşmiştir, bu anlamda çok önemli bir adım
atılmıştır. Ve biz diğer özlük hakları,
sınıf talepleri… Diğer özlük haklarının
iyileştirilmesi hususundaki bütün çalışmalarımız
Bakanlığımızca da dikkatle takip edilmektedir ve bu konuda
da her türlü desteği bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Böylece,
beş yıl çalışan bir yıl yıpranma payı
almaktadır. Bu konuda Hükûmetimiz böyle bir düzenlemeyi
yapmıştır.
Adliye
kapatılmasıyla ilgili konuda, yargıda verimliliğin
artırılması, yargının hızlanması,
davaların kısa sürede sonuçlanması, hâkim ve savcı
ihtiyacı dikkate alınarak dengeli bir iş yükü
dağılımının sağlanması dikkate
alınmış, buna göre bir değerlendirme
yapılmıştır. Bu konuda da üç yıllık ortalama dava
ve iş sayısı, insan kaynakları, en yakın adli
teşkilata uzaklık gibi gerekçelerle Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun -o zamanki ismiyle- 2004 ve 2012 tarihli kararlarıyla bazı
yerler farklı adli teşkilatlarla birleştirilmiştir. Bu
konuda elbette yine değerlendirmeler yapılmaktadır. İş
yükü, dosya, dava sayısının artması durumunda,
bildiğiniz gibi hâkim savcı sayımız da artmaktadır. Bu
konularda bizim amacımız, elbette en yakın yerde yargı
hizmetlerinin verilmesidir. Bu konuda, anılan yerle ilgili olsun,
diğer yerlerle ilgili olsun çalışmalarımızı da
yine gözden geçiriyoruz. Şu anda hâkim, savcı
mülakatlarımız devam etmektedir. Bu sene mezun olacak çok
değerli öğrenci arkadaşlarımız için de yine
kasım, aralık ayında yeni hâkim, savcı alımı
düşünmekteyiz. Bu sene mezun olan öğrenci
arkadaşlarımız için bu sınavı da açacağız ve
inşallah yakın zamanda, bu sene sonuna kadar göreve başlamak
üzere -yani bu sene sonuna kadar işbaşı yapmak üzere- toplam
15.500 adliye ve ceza infaz personeli alacağız. Hükûmetimiz olarak
yine gençlerimizden bu anlamda istifade edeceğiz, yakın zamanda bu
konuyla ilgili de ilana çıkacağız.
Bakanlığımız bünyesine 15.500 personel alımı
gerçekleşecektir.
Sayın
Atıcı ve diğer arkadaşlarımız Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Çamak, yine, Sayın Türkmen, Sayın Arslan
da ortak bir şekilde ifade ettiler Akdeniz’de bir okulda dün
yaşandığı ifade edilen bir olayla ilgili… Bu konuyla ilgili
Millî Eğitim Bakanlığımız idari soruşturma
başlatmıştır ve bu süreçle ilgili soruşturmanın
sonucunu biz de takip edeceğiz. Masumiyetin ifadesi olan
çocuklarımızı kendi bayramlarında bu şekilde rencide
edici ve bu şekilde gerçekten üzücü tablolar yaşandıysa –ben de
şimdi öğrenmiş oldum- asla bunlar tasvip edilemez. Yani hiç
kimse kendi düşünceleriyle, kendi aklıyla, kendi zihniyetiyle bu
şekilde… Hangi gerekçeyle olursa olsun yapılan şey asla tasvip
edilemez. Bu konuda yani çocuk masumiyetini kendi dar kafaları ya da
düşünceleri içerisinde farklı birtakım… Hangi düşünce
olursa olsun, olayla ilgili elbette soruşturma yapılacaktır,
takip edilecektir, incelenecektir ama bu ifade çerçevesindeyse –ona istinaden
söylüyorum- asla kabul edilemez. Bu bayramda, çocuklarımızın
bayramında başka da olumsuz bir şey duymadık ama bu konuyla
ilgili gerekirse cezai soruşturma hususunda da… Elbette idari
soruşturma sonucunda, Millî Eğitim Bakanlığı cezai
soruşturma gerekiyorsa bunu da ihbar edecektir. Elbette cumhuriyet
savcılarımız gerekiyorsa o boyutuyla da araştırma
yapacaktır.
Bu
vesileyle tüm çocuklarımızın da 23 Nisan Millî Egemenlik
Bayramı’nı tekrar tebrik ediyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – İnşallah terfi etmez Sayın Bakanım.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Yani bu tür –kim söyledi bilmiyorum
ama- haksız yere…
AYTUG
ATICI (Mersin) – Örnekleri var Sayın Bakan, inşallah terfi etmez.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Öyle bir şey varsa…
Soruşturma yapılıyor, soruşturmayı bekleyelim.
Evet,
şeker fabrikasıyla ilgili Sayın Durmaz’ın sorusu: Bu
konuyla ilgili Hükûmetimiz bir düzenleme yapmıştır ve hem
çiftçilerimizi hem çalışanlarımızı mağdur etmeden
ve gerçekten üretimi de artıracak şekilde önemli düzenlemeler
yapılmıştır. Bu hususla ilgili, bu düzenlemenin de
gerçekten doğru bir ifade ve takdir olduğunu ifade etmek isterim.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Sayın Bakanım, sadece Tokat’ta devletimizin 250
milyon zararı var.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Son olarak Sayın Tanal’ın
“Siyasi Partiler Kanunu’nda hazine yardımı vardı, grup
kuranlarla ilgili bu yardım olacak mı?” şeklinde bir sorusu var.
Bildiğiniz gibi genel seçimlerde yüzde 3’ten fazla oy alan partilere
devlet yardımı yapılmaktadır. Evet, önceden grubu olanlara
yapılıyordu ama antidemokratik bir şekilde “Sen şu partiden
seçildin, millet sana şu partiden oy verdi ama antidemokratik dönemlerde
siz şu grubu kuracaksınız.” denildiğinde, emirle başka
grupların kurulduğu örnekler geçmişte oldu, o tarihlerde
değiştirildi. Grup kuranlara hazine yardımı
kaldırıldı. Dolayısıyla, grup kurmakla hazine
yardımı almak için şu anki mevzuatımızda bir düzenleme
yoktur. Dolayısıyla, grup kuranlarla ilgili öyle bir düzenleme
bulunmamaktadır.
Yeni
üniversitelerle ilgili, bunu Millî Eğitim Bakanımıza ifade edeceğim,
ayrıca değerlendirebilir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim, Sayın Bakan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Bakan, turizmle ilgili bizim
soru ne oldu?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Kültür Bakanına ileteceğim.
BAŞKAN
– Sayın Bektaşoğlu’nun sorusu Kültür Bakanına iletilecek.
Buyurun
Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Çok usulden değil ama birkaç hususun altını
çizmek gerekiyor. Birincisi: Sayın Bakanın Mersin’deki olayla ilgili
cevabı önemli. Konunun takipçisi olmasını tüm Meclis adına
ve tüm kamu adına talep ediyoruz.
İkinci
mesele: Mahmut Tanal maddeyi hatırlatarak zaten sordu. Bugün Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Hazine
yardımı da alıyorlar.” dedi. Sizin bunu mevzuata en hâkim Bakan
olarak ifade etmeniz önemli çünkü onu tekrar eden Sayın İlknur
İnceöz de 25 trilyonluk bir hazine yardımından bahsetmişti.
Bunu sizin bu açıklığıyla söylemeniz... Çok sayıda
gazetecinin bizlere yönelttiği ve sizinle cevabı
paylaştığımız konu da son derece nettir ama Sayın
Cumhurbaşkanının yaptığı iş başka bir
algı yaratıyor. Bunu özellikle ifade etmek istedik.
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 6’ncı maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde söz isteyenleri okuyorum: Gruplar adına; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Zeynel Emre,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
İsmail Faruk Aksu, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekilimiz Sayın Erol Dora, İYİ PARTİ Grubu
adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Şahısları adına; Adana Milletvekilimiz Sayın Meral
Danış Beştaş, Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat
Alparslan.
Şimdi,
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Zeynel Emre’ye aittir.
Buyurun
Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hemen baştan söyleyeyim, çok yetersiz bir düzenleme.
Neden yetersiz? 16 Nisan referandumuna yönelik daha önce
yapılmış tartışmaları yeniden açma niyetinde
değilim ancak bize göre tamamen hukuksuz bir şekilde Yüksek Seçim
Kurulunun tescil ettiği ve yürürlükte olan mevcut düzene göre
yapılacak seçim. O seçime yönelik -planlanan 2019 Anayasa
değişikliğinde öyleydi- düzenlemelerde, biliyorsunuz,
Başbakanlık olmayacak, hangi bakanlıkların
kurulacağı daha sonra belli olacak. Yani nereden baksanız, âdeta
yeniden bir devlet inşa ediliyormuşçasına Türkiye Cumhuriyeti
yeniden inşa edilmiş olacak.
Biz
Anayasa değişikliği esnasında hep dedik ki: “Bu tür
değişikliklere giden ülkeler pek olmamış, dünyada birkaç
örneği var ve onlarda da maalesef kötü sonuçlar vermiş.” Ancak
dinlemediniz, bunu yaptınız. Aslında bugünkü erken seçim
kararının alınması -ki ilke olarak muhalefet tabii ki
“seçim” demek zorundadır ama- zaman itibarıyla ve bunun dile
getirilişi, özellikle Türkiye’de gerçekleşen erken seçimlere ve… O
erken seçimler içerisinde bunun bir ilk olma özelliği var, ilk defa
dış politika gerekçeleri bir erken seçim malzemesi hâline getirildi
Türkiye’de. Yani buradan şu çıkar: Burada iktidarın bir vizyonu
var, o vizyonun içerisinde 2019’da çatışma var, kavga var, kan var,
gözyaşı var, her şey var; umut yok, adalet yok, huzur yok,
barış yok. Vaatler içerisinde bunlar yok, bunlar
anlaşılıyor.
Tabii,
artık bizim siyasetimizde yirmi dört saatin dahi öyle çok uzun süre
olduğu söylenemez, her an her şey değişiyor. Ama şu
hâle geldik: İktidar partisi birtakım vaatlerde bulunuyor, bunlar
için de birtakım koşullar öne sürülüyor yani “Şu koşullar
gerçekleşirse bu vaatler olur.” diyor. Mesela “Kaos istemiyorsanız
beni seçin.” diyor yani seçme bir koşul, “Kaos istemiyorsanız seçin.”
Sonra ne oluyor? Sonra bir şekilde kaos gerçekleşiyor. Başka?
Mesela “İktidara gelir gelmez OHAL’i kaldırdık.” var, değil
mi? Bu, her yerde yazıyordu billboardlarda. Şimdi ne var? Şimdi
“OHAL niye kalksın? OHAL’in kime ne zararı var?” şeklinde bir
yaklaşımı görüyoruz.
Başka?
“Huzur ve istikrar için koalisyon dönemleri ve koalisyonun getirdiği
karmaşaya, bulantıya, sıkıntıya son.” Sonra ne var?
Sonra, bakıyorsunuz bu defa “Güçlü Türkiye için ittifak şart.” var.
Daha da var değerli arkadaşlar, “Erken seçim isteyen, vatan
hainidir.” var. Burada da bir manevra geliyor, bu sefer de erken seçim yetmiyor
“Aşırı erken seçim istemeyen, vatan hainidir.” deniyor. Ne
pahasına peki?
Bakın,
Türkiye’nin yakıcı problemlerinden biri neydi? Tasarı, Adalet
Komisyonuna tam geldiği zaman -Adalet Bakanımız burada- hemen
Komisyondan geri çekildi. Neydi o? Çocuklara yönelik cinsel istismarın
önlenmesine yönelik kanun hazırlığı. Ne için geri çekildi?
“Efendim, seçim başarısı önümüzdeki dönem daha zorlu olacak, seçime
gideceğiz, çocukların menfaati şimdilik beklensin.” dendi.
Aslında
değerli arkadaşlar, bu, şunu da gösteriyor: Bakın, biz her
şeye rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’de demokrasiyi
yaşatmak için mücadele veriyoruz, her şeyden önce demokrasiyi
yaşatmak istiyoruz. Bugün İYİ PARTİ bizim rakibimiz,
tıpkı sizin olduğu gibi. Ancak bizim hasmımız
değil, sadece rakibiz. Dolayısıyla, biz tüm rakiplerimiz için de
demokrasiden yanayız, örgütlenme hakkından yanayız, seçime girme
hakkından yanayız.
Ya,
Allah aşkına, hangi ülkede binbir türlü şart gösterilir de 41
ilde örgütlenme, bilmem ne kadar süre… Birçok ülkede 3 milletvekili,
bazılarında 10 milletvekili, bazılarında 3 bin imzayla bir
parti hemen ertesi gün seçime girebiliyor. Şimdi siz bütün bu demokratik
gelişmelerin önünü tıkıyorsunuz, biz açmaya
çalışıyoruz; bu sefer de kıyamet koparıyorsunuz,
değil mi “Efendim, kirli ittifaklar yaptınız.” diye.
Peki,
değerli arkadaşlar, PKK’ya siz gidince oluyor, ittifakı siz
yapınca oluyor, cemaatleri siz palazlandırınca oluyor, vekilleri
hapsedince oluyor, belediyelere el koyarken oluyor, devleti soyarken oluyor,
OHAL’i siz isteyince oluyor, tek mağdur sizsiniz, bir tek sizin
acılarınız kutsal, tek kahraman sizsiniz, başka da herkes
korkak, öyle mi? (CHP sıralarından alkışlar) Yani tek
fedakâr sizsiniz bu ülkede. Bunlar artık kabak tadı verdi yani kimse
bunları yutmuyor, hani derler ya dinime küfreden Müslüman olsa. Siz sadece
AKP çatısı altında bugüne kadar kaç partiyi erittiniz? Ya,
şu sıralarda oturup da size söylemediğini bırakmayan
insanlar gelip de kırmızı plakaları almadı mı,
yine burada birlikte oturmuyor musunuz? (CHP sıralarından
alkışlar) Bunlar sizin gerçekleriniz değil mi?
Biz
aslında sizin -tek kelimeyle- ayıplarınızı örtüyoruz,
gün hesaplarıyla seçime girecek insanlara ve partilere müdahalelerinizi
engelliyoruz, seçimden çıkmış insanlara yargı
oyunlarıyla müdahalelerinizi engellemeye çalışıyoruz.
Bakın,
dün Genel Başkanınız bir açıklama yaptı, dedi ki:
“YSK, kararını cumartesi alsaydı, bu 15’ler olayı
olmazdı.” Şimdi, bu ne demektir yani bunu nasıl yorumlamak
lazım? Aslında burada bir defa, geç kaldınız
fırçası var, işin yetkilileri fırça yiyecek. Bundan sonra
YSK’ye kayyum mu atanır bilemeyiz, belki de YSK Başkanı Sadi
Güven, Türkiye cezaevlerinden birinde kendini bulabilir de, büyük bir
hatanın altına imza attı, değil mi?
Ama
başka bir şey daha var, deniyor ki: “AKP Genel Başkanına el
kol sallanabilir ama Cumhurbaşkanına sallanmaz.” Şimdi, bunun
neresinde eşitlik var, neresinde adalet var, neresinde insan hakları
var? Hani bu, şu demek: “Diğer parti genel başkanlarına ne
yaparsanız yapın.” demek. Hani “Yapılan, yanlış.”
dense “Hadi neyse.” deriz. Şimdi, işinize geldiğinde “şeffaflık”
diyeceksiniz, işinize gelmediğinde “devlet sırrı”.
İşinize geldiğinde Hükûmet olacaksınız, işinize
gelmediğinde devlet. İşinize geldiğinde OHAL
karşıtı olacaksınız, işinize gelmediğinde
nöbetçi OHAL gardiyanı gibi davranacaksınız, evladınız
gibi sahipleneceksiniz OHAL’i.
Şimdi,
bütün bunlar olurken bakın, en ufak bir mağlubiyette kıyametler
kopardınız, ağıtlar yaktınız, değil mi?
Altı üstü bir planınız suya düştü. Ne oldu güçlü
iktidarınıza? Demek ki o kadar güçlü değilmişsiniz, değil
mi? Bütün bu tartışmalar şunu gösteriyor: Bir defa, sizin
ipinizle kuyuya inilmez ve bunu da Türkiye’de görmeyen kalmadı. Türkiye bu
kadar hülleyi, hileyi, kurguyu, kumpası da artık kaldıracak
durumda değil. Biz “Etmeyin eylemeyin, şu anki getirdiğiniz
düzenlemeyle bir devlet yönetilmez, böyle bir yönetim şekli olmaz.” dedik,
bizi dinlemediniz. Emin olun arkadaşlar, kazdığınız
kuyuya düşmek üzeresiniz, şu anda o kuyunun çeperlerinde
dolaşıyorsunuz. “Acaba yüzde 50+1’i nasıl alırım?”
telaşıyla büyük bir panik içerisindesiniz ancak şu bir gerçek ki
Türkiye de artık bundan sonra adalet isteyen, demokrasi isteyen,
barış isteyen, insanların kardeşçe, huzur içerisinde, bir
arada yaşamasını isteyen, Türkiye’nin
farklılıklarını zenginlik olarak gören, Türkiye’yi
bütünleştirecek, gerçekten halkını seven bir iktidara 24
Hazirandan sonra kavuşacaktır. Türkiye bütün bunları hak ediyor.
Türkiye bundan sonra çatışmalarla anılan bir ülke değil,
dünyada örnek bir ülke hâline gelecektir. Haziran bu anlamda bir başka
güzel olacak diyoruz. Artık her şerde bir hayır vardır.
Önümüzdeki dönem içerisinde karış karış gezeceğiz.
Türkiye’de sizin halkla aranızdaki ilişkinin koptuğunu… Hani
olur ya, evlenenler bir süre sonra ayrılır ama düzeyli bir
ayrılık olur, değil mi, medeni bir ayrılık olur. Şimdi,
bir taraf sizden ayrılmış durumda, siz bunu kabul etmiyorsunuz. Milletle
ayrılmış durumdasınız. Sarayın halkla
karşı karşıya gelmesi söz konusu, sarayın halka
karşı bir savaşı var. Bu savaşta halk kazanacak
diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Emre.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Başkan…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Kayıtlara girsin diye söylüyorum, madem öyle bir
şey var, bu telaş nedir, anlamak mümkün değildir.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi
söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın İsmail Faruk Aksu’ya aittir.
Buyurun
Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 553 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, büyük düşünür Erol Güngör’ü vefatının 35’inci
yılında rahmetle anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet
olsun.
Görüştüğümüz
kanun teklifi, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylamasında aziz
Türk milletinin iradesiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçişe ilişkin uyum düzenlemelerinden ibarettir.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve sonrasında
yaşananlar, siyaset kurumuna ertelenemez ve geciktirilemez mükellefiyetler
yüklemiştir. Bu mükellefiyetler, en başta, devlet yönetiminde seri ve
süratli karar alabilecek güçlü bir idari yapı ile etkin bir Meclis yapısının
tesisini zorunlu hâle getirmiştir. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, bu manada Türkiye’nin önünü açmış, Türkiye’ye
hasım şer odaklarının tüm girişimlerine demokrasinin erdem
ve müktesebatıyla set çekmiştir.
Bilindiği
gibi, referandum neticesinde Anayasa’nın Cumhurbaşkanı ve
milletvekili seçimine ilişkin hükümlerinde önemli değişikliklere
gidilmiştir. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanı ve milletvekili
seçimlerinin beş yılda bir, aynı gün, seçimlerin yenilenmesine
karar verilmesi hâlinde ise her iki seçimin aynı gün yapılması,
bir kişinin en fazla 2 kez Cumhurbaşkanı seçilebilmesi, siyasi
parti gruplarının, son milletvekili seçiminde tek başına
veya birlikte geçerli oyların yüzde 5’ini almış olan siyasi
partilerin ve en az 100 bin seçmenin Cumhurbaşkanlığına
aday gösterebilmesi sağlanmış, milletvekili sayısı
600’e çıkarılmış ve milletvekili seçilme yaşı da
18’e indirilmiştir.
Bu
ve benzeri değişiklikler, siyasi partiler ve seçim kanunlarında
uyum düzenlemelerinin yapılmasını da zorunlu hâle
getirmiştir. Bu çerçevede hazırlanan kanun teklifi, 6271
sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, 2839 sayılı
Milletvekili Seçimi Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ve 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu’nda bazı değişikliklerin yapılmasını
öngörmektedir. Buna göre, bir kimse, aynı zamanda hem
Cumhurbaşkanı adayı hem de milletvekili adayı olamayacak ve
aday gösterilemeyecektir.
Cumhurbaşkanı
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görev süresi olan beş
yılın hesabında, birlikte yapılan Cumhurbaşkanı
ve milletvekili seçim tarihi esas alınacaktır.
Cumhurbaşkanı
seçiminin ikinci oylamaya kaldığı durumlarda, bu oylamaya tek
adayla gidilmesine rağmen Cumhurbaşkanı seçilemediğinde,
sadece Cumhurbaşkanı seçimi yenilenecektir.
Genel
seçime bir yıl veya daha az süre varken
Cumhurbaşkanlığı makamı herhangi bir nedenle
boşalırsa, takip eden altmışıncı günden sonraki
ilk pazar günü Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi
birlikte yapılacaktır.
Genel
seçime bir yıldan fazla süre varken Cumhurbaşkanlığı
makamı herhangi bir nedenle boşaldığında ise, takip
eden kırk beş gün içindeki son pazar günü sadece
Cumhurbaşkanı seçimi yapılacaktır.
Cumhurbaşkanının
görev süresinin dolması, seçimlerin tamamlanamaması veya seçimlerin
yenilenmesine karar verilmesi hâllerinde, yeni seçilen Cumhurbaşkanı
göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının
görevi devam edecektir.
Cumhurbaşkanı
seçilenin, varsa milletvekilliği sona erecektir. Her siyasi parti veya
parti grubu sadece bir aday için başvuru yapabilecek,
Cumhurbaşkanı adayı gösterilecek olanların yazılı
muvafakati aranacaktır.
Seçmenlerce
Cumhurbaşkanı adayı gösterilmek için YSK’ye başvuracak
olanlar, en yüksek derecedeki devlet memuruna mali haklar kapsamında
yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt
tutarının 10 katını Maliye veznesine
yatıracaktır.
Seçmenler,
kayıtlı oldukları ilçe seçim kurulu
başkanlığına bizzat başvurarak Cumhurbaşkanı
aday teklifinde bulunabileceklerdir.
Aday
gösterilenler, kendileriyle ilgili aday gösterme bilgilerine YSK’nin
belirleyeceği usulle erişebileceklerdir.
Siyasi
partiler, milletvekili ve mahallî idareler seçimlerinin yanı sıra
Cumhurbaşkanı seçimi için de çalışma yürütebilecektir.
Ayrıca,
yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin
daha rahat oy kullanmalarına yönelik düzenlemeler de öngörülmektedir.
Bu
kapsamda, seçim gününden önceki yedinci güne kadar olan oy verme süresi,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci oylama hâli de dikkate
alınarak seçim gününden önceki üçüncü
güne kadar uzatılmaktadır. Yurt dışında
yaşayan seçmenlerin randevuyla oy kullanması usulü
kaldırılarak oy verme günlerinden kendisine uygun olan herhangi bir
günde oy kullanabilmeleri sağlanmaktadır. Yurt dışı
seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin yurt
dışındaki herhangi bir temsilcilikte oy kullanabilmeleri temin
edilmekte, siyasi partilere, yurt dışında her oy verme günü için
ayrı sandık kurulu üyesi bildirebilme imkânı getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, millî uzlaşma zemini
içinde Türkiye’nin daha demokratik ve daha güçlü bir devlet hâline gelmesinin
önündeki engelleri ortadan kaldıracak, Türkiye’yi kudretli bir devlet
hâline getirecektir. 24 Haziran 2018’deki seçimlerin ardından bütünüyle
hayata geçecek olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
Türkiye, demokrasisinin gelişip kökleştiği, temel hak ve
hürriyetlerin tahkim edildiği, tarihî ve kültürel derinliği olmayan
yapay farklılıkların
ayrıştırıcılığı yerine zengin ortak
değerlerimizin bütünleştiriciliğinde enerjisini Türkiye’nin
lider ülke ve küresel bir güç hâline gelmesi için harcayacağı sürece
girmektedir. Bu nedenle, 24 Haziran 2018 seçimleri, cumhuriyetimizin 100’üncü
yılına girdiğimiz süreçte tarihî bir kavşak ve dönüm
noktasıdır.
Gücünü
inançlarından, ilkelerinden ve Türk milletinden alan Milliyetçi Hareket
Partisi, uzlaşmacı, bütünleştirici ve kucaklayıcı,
devletin bekası ve milletin refahını esas alan, Türkiye’yi ve
Türk milletini geleceğe birlikte taşıma iradesini ortaya koyan
bir siyaset anlayışına sahiptir. Nasıl ki 15 Temmuz
sonrası süreçte Türk milletinin varoluş mücadelesinde en ön safta
yerini almışsa önümüzdeki süreçte de “önce ülkem ve milletim”
anlayışıyla Türk devletinin ve milletinin bekası için
mücadelesini sürdürecektir.
Cumhur
İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’nin beka ve birliğini yüksek bir
sadakat ve yürekli bir mücadele ruhuyla savunacak, ülkemizin geleceğini
millet iradesinden aldığı güçle güvenceye
kavuşturacaktır. İhanete ve Türkiye düşmanlarına
karşı dirilen millî ruh, Cumhur İttifakı’yla Türkiye’yi
ileriye taşıyacaktır. Cumhur İttifakı, millî
bekayı esas alan, ahlaki ve siyasi uzlaşmanın mahsulü,
Türkiye’yi hür, demokratik ve müreffeh bir geleceğe kavuşturma
azmidir. Türk milletinin hainlere, iş birlikçilere, Türkiye'nin hasmı
küresel güçlere karşı verdiği millî tepkinin adı, dünyaya
vurulacak Türk mührünün müjdesi ve nihayet millet aklıdır.
Değerli
milletvekilleri, teklifin yasalaşmasıyla, seçimlerin Anayasa’ya
uygun, sağlıklı bir şekilde yapılmasının
hukuki altyapısı oluşturulacak, bu yönüyle bir ihtiyaç
karşılanmış olacaktır.
Bu
düşüncelerle, kanun teklifinin ve 24 Haziran 2018 Pazar günü
yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin
ülkemize, milletimize ve demokrasimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel
Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Aksu.
Şimdi
söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekilimiz Sayın Erol Dora’ya aittir.
Buyurun
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, demokrasi, en genel anlamıyla “halk iktidarı” olarak
tanımlanır. Buradaki “halk” kavramı, belli bir zümreyi,
sınıfı, inanç grubunu, etnik kimliği, dil topluluğunu
ya da siyasal ideolojik oluşumun mensuplarını değil, ülke
sınırları içerisinde yaşayan, inancı, dili,
kimliği, siyasal ideolojik aidiyeti ne olursa olsun bir bütün olarak
yurttaşların tamamını ifade eder. Yasama, yürütme, yargı
başta olmak üzere bir devleti oluşturan tüm mekanizmalar hiçbir
ayrım gözetilmeksizin tüm yurttaşlara eşitlik ve halk
yararı ilkeleri temelinde faaliyet yürütülürse orada gerçek anlamda bir
demokrasiden ve demokrasi kültüründen söz etmek mümkün olur. Çağdaş
demokrasilerin olmazsa olmazlarından biri ve yurttaşların gerek
ülke yönetimine gerekse yerel yönetimlere katılımının,
yönetimde söz sahibi olmalarının önemli bir kanalı da
demokratik, şeffaf ve güvenilir seçimlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette seçimlerin halk iradesini,
yurttaş iradesini en doğru biçimde yansıtacak özgür, demokratik
ve şeffaf koşullarda gerçekleştirilmesi kadar güvenilir usul ve
yöntemlerle gerçekleştirilmesi de bir ülkede demokratik siyasetin hâkim
kılınması bakımından hayati niteliktedir.
Olağanüstü hâl koşulları altında gerçekleşen son
referandumda görüldüğü gibi, seçim usul ve yöntemlerindeki
sakatlıklar, seçimi bir bütün olarak zan altında bırakabilmekte,
yapılan oylamaya gayrimeşru bir nitelik katabilmekte ve şaibeli
sonuçlara yol açabilmektedir. Tabii, bu belirttiğimiz noktalar, ancak ve
ancak ülkeyi demokratik bir zeminde yönetme kaygısı
taşıyanların kavrayabilecekleri hususlardır. Zira tam da bu
noktada, bugün, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’de 24 Haziranda
yapılacak seçimlere dair kimi ciddi kaygılarını dile getirmiştir.
Bildiğiniz gibi, bugün, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’de
mevcut koşullarda düzenlenecek seçimlerin Avrupa kriterlerine uygun
olmayacağı gerekçesiyle Türkiye Hükûmetine 24 Haziran seçimlerini
erteleme çağrısında bulunmuştur. Kararda, yeni seçim kanunu
ile seçimlerin düzenleneceği tarih arasındaki kısa sürenin
siyasi partilere seçimlere adapte olma ve hazırlanma süreci
bırakmadığı not edildi. Seçim kurallarının seçim
tarihinden üç ay önce değiştirilmesinin Venedik Komisyonu
tarafından belirlenmiş ilkelere aykırı olduğu
hatırlatıldı. Seçim barajının yüzde 10’da
kaldığı ve bu durumun siyasi çoğulculuk
anlayışıyla bağdaşmadığı kaydedildi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunun altını çizmek
ve kabul etmek durumundayız ki bir ülkenin beş
yıllığına yasama organını belirleyecek olan, yine
beş yıllığına hükûmeti kuracak,
Cumhurbaşkanını belirleyecek olan bir genel seçimin
yaklaşık iki yıldır devam eden OHAL koşullarında
yapılacak olması, daha en baştan bu seçimlerin meşruiyetini
tartışmaya açmıştır. Bunun yanı sıra
Parlamentonun 3’üncü büyük siyasi partisi olan Halkların Demokratik
Partisinin halk iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin, yine halk
iradesiyle iş başına gelen ve ardından hukuksuzca kayyumlar
atanan Demokratik Bölgeler Partili belediye eş
başkanlarının cezaevinde tutulduğu, her gün yeni bir HDP
milletvekilinin milletvekilliğinin düşürüldüğü, demokratik
siyasetin her zamankinden daha fazla kısıtlı olduğu bir
zaman diliminde erken seçime karar verilmesi, bu kararı alanların tahayyül
ettiği yönetim anlayışının da aynası
niteliğindedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; içerisinde bulunduğumuz süreçte
çok açık ve net olarak görülmektedir ki seçim güvenliği kadar bir
diğer önemli problem, seçilmişlerin dolayısıyla halk iradesinin
güvenliğidir. Şüphesiz Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi, Kürt
sorunu başta olmak üzere temel demokratikleşme
sorunlarımızın çözümü, ancak ve ancak tüm farklı siyasi
görüşlerin bir arada buluştuğu, müzakereler yürüttüğü,
çoğulcu bir parlamenter zeminde mümkündür. Ancak şunu kabul etmek
gerekir ki: Bugün gelinen noktada bu Parlamento aldığı
kararların, yaptığı yasaların neredeyse hiçbirisini
çoğulcu esaslarla değil, çoğunlukçu refleks ve uygulamalarla
yapmaktadır, seçim kararı da yine bu zihniyetle alınmıştır.
Elbette erken seçim kararı, ülkemizin içerisine sokulduğu yönetilemez
durumun çok net bir vesikası niteliğindedir. Bu çerçevede seçim
mevzuatına ilişkin Anayasa'ya uyum paketi adı altında
Meclis gündemine alelacele getirilen bu teklif de son derece özensiz
hazırlanmış ve asgari demokratik düzenlemelerden de yoksun bir
muhtevadadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasal düzenlemelerde seçilme
yeterliliği olan bir yurttaşın aynı anda
cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliğine ayrı
ayrı aday olmasının önünde herhangi bir engel yoktur.
Dolayısıyla bir kişi aynı seçimde hem
milletvekilliğine hem de Cumhurbaşkanlığına aynı
anda aday olabilmelidir ancak bu teklifteki düzenlemeye göre, bir siyasi
partinin genel başkanı, Cumhurbaşkanlığına aday
olup kazanamaması durumunda milletvekili olamayacak, Türkiye Büyük Millet
Meclisi parti grubuna başkanlık edemeyecek ve bir milletvekilinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olması vesilesiyle sahip olduğu
hakların pek çoğundan yararlanamayacaktır. Bu haklardan en
önemlisi, kuşkusuz, kürsü dokunulmazlığı ve yasama
sorumsuzluğudur.
Bir
siyasi parti genel başkanının siyasal rekabet sürecinde muhalif
politik söylem ve eylemleri nedeniyle iktidarın keyfî uygulamalarına
karşı kendisini koruyacak bir düzenleme zorunludur. Birçok siyasi
parti lideri hakkında en basit muhalif söylem ve eleştirilerinden
dolayı dava açılmaktadır. Dolayısıyla bu düzenleme bu
hâliyle antidemokratiktir, eşitlik ilkesine aykırıdır ve
özellikle muhalefet partilerini iktidarın lehine baskılama aracı
gütmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine teklifle, 16 Nisan Anayasa
değişikliği çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı
seçiminin ikinci tura kalması ve herhangi bir nedenden dolayı ikinci
tura kalan adaylardan birinin seçime katılamaması durumunda
boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame
edilmesi yasaya eklenmektedir ancak bu maddede yer alan bir diğer
değişiklik var ki bunun anayasal bir dayanağı yoktur.
Teklifin bu maddesiyle, Cumhurbaşkanının birinci turda
seçilememesi hâlinde ikinci tura kalan adaylardan birinin herhangi bir sebeple
seçime katılamaması durumunda birinci oylamayı takip eden gün
saat 17.00’ye kadar yeni bir adayın ikame edilmesi öngörülmektedir. Adalet
ve Kalkınma Partisi bu değişikliğin gerekçesi olarak oy pusulalarının
basımı ve dağıtımı için gereken süre ile yurt
dışında oy verme işlemlerinin Türkiye’dekinden daha önce
başlayıp bitecek olmasını gösterse de düzenlemenin asıl
amacının ikinci tura kalan adayların olası ittifak veya
anlaşmaları için gerekli asgari süreyi dahi kısaltmak
olduğu aşikârdır. Söz konusu süre, yirmi dört saatten bile
kısa olup YSK’nin itirazları inceleyip geçici sonuçları
açıklaması için bile yeterli bir süre değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifte yurttaşlara cumhurbaşkanı
adayı göstermek üzere sadece kayıtlı oldukları ilçe seçim
kurullarına başvuru yapabilme zorunluluğu getirilmesi, zaman ve
usul ekonomisi açısından seçmene zorluk yaratacak mahiyette bir kısıtlama
olup seçmen iradesinin tam olarak sandığa yansıması önünde
de büyük bir engel teşkil edecektir. Diğer taraftan
cumhurbaşkanının 100 bin imzayla aday gösterilmesine dair
düzenlemelerde adaylık için ücret belirlenmesi eşitlik ilkesine
aykırıdır. Siyasi parti gruplarının göstereceği
cumhurbaşkanı adaylarından herhangi bir ücret talep edilmezken,
100 bin yurttaş imzasıyla aday olmak isteyen kişilerden oldukça
yüksek miktarda başvuru ücreti istenmektedir. Bu nedenle eşitlik
ilkesi gereği hiçbir cumhurbaşkanı adayından herhangi bir
ücret talep edilmemelidir. Cumhurbaşkanlığı adayları
için 100 bin imzanın ilçe seçim kurullarında toplanması
öngörülmektedir. Ancak bu sürecin şeffaflığına ve
denetimine dair hiçbir düzenleme söz konusu değildir.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken yapmış olduğum bütün bu
eleştirilere karşın 24 Haziranın ülkemiz ve
halklarımız açısından barışın, ve güzel
yarınların başlangıcı olmasını diliyor,
Genel Kurulu bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Dora.
Şimdi
söz sırası, İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri
Milletvekilimiz Sayın Yusuf Halaçoğlu'na aittir.
Buyurun
Sayın Halaçoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün Meclisin
açıldığı saatlerde Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Erkan Akçay tarafından bizim partimize katılan 15
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin neden bizim sıralarda
oturmadıklarına ve bununla ilgili de Meclis Başkan Vekilinin
göreve davet edildiğine dair bir konuşması olduğunu tespit
ettim tutanaklardan. Şimdi, her şeyden önce şunu özellikle
belirtmek istiyorum ki, bizim sıralarımızda kimin oturup
oturmayacağına karar verecek sadece biziz, kimin oturup
oturmayacağı başka bir parti tarafından belirtilemez. Benim
de “Neden siz arkada oturuyorsunuz? Ön tarafa gelin, siz de arka tarafa gidin.”
demem gibi bir şey olur bu. Bu, yakışık almayan bir
ifadedir ve bunu özellikle belirtmek istiyorum ve hiçbir partinin kendi iç
işlerine başka bir partinin karışmasının da
doğru olmadığını belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim grup
kurmamızla birlikte, gruplara hazine yardımı söz konusu edilip
duruyor sürekli olarak. Bakın değerli milletvekilleri, Adalet
Bakanı Sayın Abdulhamit Gül, seçime giremeyen, girmemiş ve bir
grup kurmuş partinin hazine yardımından
faydalanamayacağını açıkladı. Buna rağmen, AKP
Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
bizim bundan faydalanacağımız gibi bir algıyı kamuoyuna
sürekli olarak enjekte ediyor. Bakın değerli milletvekilleri, biz
-hiçbir zaman- hazine yardımı almak için grup kurmayı
bırakın bir tarafa, şu an grup kurduğumuz için tahsis
edilen arabaları bile kullanmıyoruz. Bunu sadece demokrasi adına
yapılan bir işlem olarak herkesin görmesi gerekir. Zira, tekrar
ediyorum, demin söylediğim gibi, partimiz üzerine oynanan bir
kumpasın ortadan kaldırılmasına yönelik bir harekettir bu.
Zira, tekrar ediyorum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı,
partimizin bütün işlemleri yerine getirdiği, şartları
yerine getirdiği ve seçime girebileceğine dair resmî yazı
yazdığı hâlde, Yüksek Seçim Kurulu, partimizin seçime girip
giremeyeceğini oylamaya kalkışıyor ve cumartesi günü
yaptığı oylamada, düşünebiliyor musunuz, 5-5 bir sonuç
çıkıyor ortaya. Yani seçime sokmamak için, akla kara, her şeyi
deniyorlar çünkü çekiniyorlar ve korkuyorlar. Zira İYİ PARTİ
girdiği takdirde, zannediyorum ki siyasi yapı çok büyük bir
değişikliğe uğrayacak. Açık ve net olarak söylüyorum:
Biz, Cumhurbaşkanı adayımızı çıkarıyoruz,
kim olduğunu da söyledik, Meral Akşener Hanımefendi’dir;
herhangi bir kimseyle de ittifak kurmuyoruz, ittifak kurma ihtiyacını
da hissetmiyoruz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Gerek yok ki grup aldınız.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Görürsünüz 24’ünde ne olacağını, o
zaman bu sözlerinizi hatırlarsınız.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Vekil de transfer etmeyecektiniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ardından şunu söylüyorum: Biz,
milletvekilliği veyahut da Cumhurbaşkanlığını
isterken şunun için istiyoruz; Türkiye'de tek adam rejimini sona erdirmek
için bu yola çıktık ve bu, sona erecektir.
Şimdi
“Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” adı altında
demokrasinin kuvvetleneceğini söyleyenler, demokrasinin ne demek
olduğunu anladığım kadarıyla bilmiyorlar. Demokraside
kuvvetler ayrılığı vardır, yasama, yürütme ve
yargı tamamen birbirinden bağımsızdır ve siyaset
özellikle yargının içerisinde yer almaz. Hepsi denetlenebilir
unsurlardır ama siz bu Anayasa’yla tek kişiye veriyorsunuz hepsini,
yürütmenin başı aynı zamanda Cumhurbaşkanı. Yani bütçe
yapacak, düşünün, Meclise gelecek, bütçeyi reddedecek Meclis ve ondan
sonra diyecek ki Cumhurbaşkanı: “Ben tekrar getirdim.” Yine
reddedeceksiniz, hükûmet düşmeyecek ve Cumhurbaşkanı bir önceki
senenin bütçesini, üzerine bir iki ek yaparak devam ettirecek. Var mı
böyle bir demokrasi? Hangisini kuvvetlendiriyorsunuz? Meclis sıfır,
çay içeceksiniz ve maaş alacaksınız; bu kadar.
Dolayısıyla,
şimdi, burada bana hiç kimse tutup da bu Anayasa’yla demokrasinin
kuvvetleneceği safsatasını ortaya koymasın; olamaz böyle
bir şey, böyle demokrasi olmaz. Her ağzından çıkanın
kanun olduğu bir yönetim biçimi geliyor, tek imzayla kanun
çıkarabilen bir yönetim tarzı geliyor. Siz buna isterseniz
“Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi” deyin, isterseniz
başka bir ad verin; bu, tek başına diktatörlüğe gidecek bir
yönetim şeklidir.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Tek imzayla kanun çıkmaz, kanun
hükmünde kararname çıkar. Hocam, öyle olmuyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Anladığınız zaman siz de dönersiniz.
Anlamaya çalışın siz. Anlayacağınızı da
zannetmiyorum.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Ben anladım.
BAŞKAN
– Sayın Taşkesenlioğlu, rica ederim efendim…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Bakın, dinlemeyi öğrenin lütfen. Gelir,
burada konuşursunuz.
BAŞKAN
– Buyurun, siz Genel Kurula hitap edin Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Şimdi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Türkiye’de seçimlerin ertelenmesini istemiş. Biz bunu şiddetle
kınıyoruz ve karşı çıkıyoruz; seçimlerin
ertelenmesini istemiyoruz çünkü bir an önce bu Hükûmetten
kurtulacağız.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) - Kim erteliyor ki, kim erteliyor?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ve özellikle şunu söylüyorum: “Efendim, bu
kadar kısa sürede olmaz.” veya “Şu olmaz, bu olmaz.” gibi
birtakım iddialarla ortaya çıkmışlar. Biz hiçbir Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisinin iç işlerimize
karışmasını asla kabul etmeyiz ve müsaade etmeyiz.
Özellikle, hele hele mart ayını düşünün, mart ayında 20,1
milyar TL cari açık var, sadece mart ayında. Ocak ve şubat
ayında da 20,2 milyar cari açık var. Yani, son üç ayda, şu geçtiğimiz
üç ayda 40,3 milyar TL cari açık var. Bana söyler misiniz… Ekonomi
tepetaklak giderken hiç olmazsa şu seçimler olsun da ülke bu bataktan
kurtulsun; biz bunun için savunuyoruz, seçimin olmasını istiyoruz. Ve
dolayısıyla hiçbir yardım istemiyoruz hiçbir yerden; cebimizden
harcayacağımız paralarla yapacağız bunu, bunu da
göreceksiniz ve bu işi de kazanacağız. Ama siz, devletten 278
milyon destek alın, devletin bütün imkânlarını kullanın;
bakın, çökeceksiniz, o parayı harcamakla da çökeceksiniz.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri…
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Göreceğiz, 24 Haziranda göreceğiz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Her şeyi, tabii, berberin önüne
döküldüğünde saçınızın ak mı kara mı
olduğunu da görürsünüz.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – 24 Haziranda siz de göreceksiniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Çok uzun bir zaman değil, altmış gün
sonra bunu herkes görecektir.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – 24 Haziranda göreceğiz, evet.
ZEKİ
AYGÜN (Kocaeli) – On beş yıldır aynı şeyleri
söylüyorsunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Siz on beş yıldır, on altı
yıldır yönetiyorsunuz, şu ülkeyi on altı yıldır
yönetiyorsunuz, Allah aşkına, neyi eksik de
kalkındıramadınız ülkeyi?
Kalkındırdınız mı?
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – 3 kat büyüttük, 3 kat.
ZEKİ
AYGÜN (Kocaeli) – Senin gözlerin görmüyor.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, rica ediyorum…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Peki, o zaman,
kalkındırıyorsanız niye bu yönetimi istiyorsunuz?
Kalkındırıyorsanız niye bu yönetimi istiyorsunuz,
değiştiriyorsunuz? Demek ki, kalkındırıyorsanız,
o zaman bu “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi”
dediğiniz sisteme gerek yok, madem 3 kat artırdınız.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Her dönem iktidar olduk.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ya, kimi kandırıyorsunuz? Kimi
kandırıyorsunuz?
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Dünyadan haberin yok, dünyadan haberin yok.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ya, Kur’an-ı Kerim’i oku, 500 tane ayette
“Aklınızı kullanın.” diyor. Aklını kullan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Aklımız çok, siz aklınızı
kullanacaksınız.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ya, şimdi, yapmayın Allah aşkına!
BAŞKAN
– Sayın Halaçoğlu, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – On altı yıldır yönettiğiniz bir
ülkede demek ki işler kötü gidiyor ki yönetim değişikliği
istiyorsunuz. “Eski Türkiye-yeni Türkiye” dediğiniz Türkiye'de…
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Daha hızlı kalkınmak için istiyoruz,
daha hızlı kalkınmak için.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Ha, uçtunuz, onun için 40 milyar açık verdiniz
üç ayda.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Hocam, vatandaş kararını verecek.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Uçtunuz, öyle bir uçtunuz ki şu an, üç ayda aya
gittiniz. Aya gittiniz.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Göreceğiz, göreceğiz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Üç ayda 40 milyar TL cari açık var.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – 30 kat büyüdü bütçe.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Onun için mi şeker fabrikalarını
satıyorsunuz?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Hocam, 24 Haziranda vatandaş kararını
verecek, merak etme.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Siz şeker fabrikalarını satmaya devam
edin. Bu milletin sizi nasıl sattığını da
inşallah 24 Haziranda göreceksiniz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Biz buradayız.
ZEKİ
AYGÜN (Kocaeli) – Biz milletimize güveniyoruz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Milletimiz satmaz, satmaz.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Halk satmaz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bağırmakla olmaz, burası
bağırmakla olmaz.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, rica ediyorum…
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kimi kime satıyor?
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Maden ocaklarını
satıyorlar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Madenleri bırakın, bağırmakla
olmadığını görürsünüz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay, buyurun.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bu vatandaş satmaz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sen 40 milyardan bahset, 40 milyar cari
açığı nasıl verdiniz?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Bir sükûneti sağlarsanız Sayın Başkan,
konuşacağım.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bu vatandaş satmaz.
BAŞKAN
– Sayın Enç, grup başkan vekilimiz konuşuyor efendim.
Buyurun
Sayın Akçay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mecliste kimin
nerede oturacağına kendilerinin karar vermediğine fakat
Meclisteki yerleşik kural ve teamülleri hatırlatmakta yarar
gördüklerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Başkan, sabahleyin size bir konuyu arz etmiştim. O konuyla
ilgili olarak muhatabım Sayın Meclis Başkanı olarak
zatıalinizdir, bu konudaki muhatabım sayın konuşmacı
değildir ve kastettiğim de zaten Cumhuriyet Halk Partisinden istifa
edip İP’ye geçen milletvekillerine ilişkindir ancak ne CHP Grubundan
ne de CHP’den Kılıçdaroğlu tarafından istifa ettirilen
milletvekillerinden bu konuda herhangi bir cevap da gelmemiştir. Biz kimin
nerede oturacağına karar verecek değiliz fakat milletvekilleri
olarak Meclisteki yerleşik kuralları, teamülleri de
hatırlatmakta fayda görmüşüzdür. Bilinen, yerleşik usul ve
kural, her milletvekilinin kendi grubuna ayrılan sıralarda
oturmalarıdır. Bunu zatıalinize hatırlatmış
bulunuyorum. Ha, oturur oturmaz, o bizi ilgilendiren bir husus değildir
fakat bunun bilinip tutanaklara geçmesinde de fayda mülahaza etmişizdir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Halaçoğlu.
32.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
hangi partinin, üyelerinin nerede oturup oturmayacağını
belirleyen, Tüzük’ün hiçbir maddesinde hiçbir hüküm yoktur. İstersem
giderim başka bir yerde de oturabilirim. Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisidir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin her koltuğunda milletvekili
oturabilir çünkü milletvekili, Anayasa’mıza göre, seçildikten sonra,
bulunduğu ilin veya partinin değil sadece, Türkiye'nin
milletvekilidir.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Yalnız, önünüzde ne yazıyor okur musunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Dolayısıyla, nerede oturup
oturmayacağımıza karar verecek de biziz. Hiç kimsenin… Nerede
oturup oturmayacağını, cesareti falan, her şeyi de biz
kendimiz belirleriz. Kimin cesaretli olup olmadığı da belli.
Ama
“İP” diyerek bizi aşağılamaya
kalkışıyorlarsa şunu iyi belirteyim: Biz ipin ne
olduğunu biliyoruz, kimin kime ip attığını da
biliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Masanın önünde ne yazıyor okur musunuz Hocam.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Sayın Özel, buyurun.
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ilk andan itibaren şunu çok net
olarak söyledik: 15 arkadaşımız demokrasiye kurulan tuzağa
ve demokrasiye kurulan… (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Bizi AKP’li farz edin burada ya. Gerek yok ki bu kadar…
Farz edin ki AKP’li oturuyor burada.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Allah Allah! Nerede oturursam otururum!
İSMAİL
OK (Balıkesir) – Ayıp ya!
BAŞKAN
– Sayın Ok, lütfen efendim.
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – 15 arkadaşımız, demokrasiye karşı kurulan
tuzağa ve Türkiye Cumhuriyeti’nin siyaset tarihinin en karanlık
kararlarından birine imza atılması için YSK’ye yapılan
baskılara karşı zırh olmuşlardır. Onlarınki
bir parti değiştirmek değil, bir ayıba engel olmaktır.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Yani parti değiştirmediler.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yüreklerindeki Cumhuriyet Halk Partisi sevgisi 1 milyon 200 bin
üyemizin yüreğindekiyle aynıdır. Hepsinin yaptığı
bu fedakârlık gönüllerde taht kurmuştur. Tüm Türkiye’de ortaya
çıkan bu büyük mutluluk ve uzlaşı tablosu birilerini
rahatsız etmiş olabilir.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Onlar parti değiştirmedi mi?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlarımız CHP’nin
bağrındadır, burada oturacaklar. Oturmadıkları yeri
küçümsediklerinden, beğenmediklerinden değil, o koltukların oraya
açılmasını son derece haklı bir şekilde
sağlamışlardır. Bu, ne bir değerli siyasi partiyi
aşağılama unsuru olarak kullanılabilir ne de
milletvekillerimiz üzerinden... (CHP sıralarından alkışlar)
O
zaman şu soru konuşulur, şu konuşulur: Düne kadar küfrü
eksik etmeyenler birbirlerine, bir pazarlıkla, bir kirli pazarlıkla
oturmuşlar, anlaşmışlar, al gülüm ver gülüm
yapmışlardır. Eğer eleştirilecek birileri varsa
onlardır, 15 demokrasi kahramanı değildir. Hepsinin
arkasındayız, hepsini alnından öpüyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Güneş Motel hortladı, Güneş Motel
hortladı.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Onlar parti değiştirmedi mi?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan...
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın İnceöz’ün sizden önce talebi var, vereceğim size söz.
Buyurun.
34.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten, az evvelki sözlerinizden dolayı
kınadığımı özellikle belirtmek istiyorum. “Kirli
pazarlık” vesaire...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ya sen her şeyi söyleyeceksin, biz söylemeyeceğiz. Bu
nasıl iş?
KARZIM
ARSLAN (Denizli) – Liderlerinizin söylediklerini unutmayın.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Cumhur İttifakı’na giden yolu, bir kere,
hepimizin hatırlaması lazım veya bu sistem
değişikliğine niye ihtiyaç duyuldu? Birkaç cümleyle bunu
özellikle izah etmek gerekiyor. Bir kere, 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe
girişiminin, işgal girişiminin arkasından, darbenin
püskürtülmesinden sonraki süreci hepimizin çok iyi okuyup anlaması
lazım.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – O uçakları ben verdim! Tövbe tövbe!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – O tarihten itibaren kimin nerede durduğunu tarih
yazacaktır.
NECATİ
YILMAZ (Ankara) – Öncesini de yazdı, öncesini.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Siyasi ayak nerede, siyasi ayak?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bir kere, hiçbir şekilde kirli ittifak
olmasın diye, kirli pazarlıklar olmasın diye, arkasında bir
sistem değişikliği gerekliliğine ihtiyaç duyulmuştur.
Şimdi,
Türkiye’nin siyasi tarihine baktığımızda, demokrasi
tarihimize baktığımızda, özellikle parlamenter sisteme
baktığımızda, geriye dönüp gittiğimizde, bugün
cumhuriyetimizin 100’üncü yılına doğru giderken geçmiş
dönemlerde gerçekten siyasal iktidarlar ne zaman istikrar gösterse, bunun
sürekli kesintiye uğradığını hep beraber tarihte
bilmekteyiz. 1950 ile 1960 dönemi, 1980 dönemi, ne zaman Türkiye’ye istikrar
gelse, tek başına iktidar gelse, bu darbelerle, muhtıralarla
demokrasi kesintiye uğramış. En son olarak bunu, önce Gezi
eylemleri, arkasından 17-25 Aralık Emniyet ve yargı üzerinden darbe
girişimleriyle, püskürtülmesiyle beraber, arkasından 15 Temmuzda çok
daha vahimini Türkiye yaşadı. Tek başına iktidarda ne
yazık ki geçmiş dönemin alışkanlıklarından,
vesayet sistemi, millet iradesine baskı kurulması gibi kötü alışkanlıklardan
kurtulamadı. Bunun üzerine Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber, 7
Ağustos ruhu, Yenikapı ruhu muhafaza edilmek suretiyle, evet, denildi
ki: Türkiye’nin girmiş olduğu, götürülmek istenen sürece özellikle
coğrafyamız…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – BOP’un eş başkanıydınız
ya!
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Senin elini öptüğün yaptı onu ya. 15 Temmuzu yapan
o.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Terbiyesizlik etme oradan! Haddinize ve
yaşınıza uygun değil sözleriniz.
BAŞKAN
– Sözlerinizi tamamlayınız lütfen Sayın İnceöz.
Buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Arkasından, Cumhur İttifakı. Nedir?
Burada 16 Nisan referandumuyla beraber bir süreç başladı. Denildi ki:
Artık Türkiye, darbe ve muhtıralara karşı çok daha
sağlam durmalı ve bir sistem değişikliği… Sabahtan
beri konuşmacılar söylüyor: “Tek adam rejimi, tek adam.”
Bir
kere bunu 16 Nisanda Anayasa değişikliği yapılırken de
defaatle söyledik, bir kere daha tekrar etmekte hiçbir mahzur görmüyoruz. Rejim
değişikliği olmadığını, bir sistem
değişikliği olduğunu, artık demokrasimizin darbe ve
muhtıralara karşı çok daha sağlam olması ve
aslolanın tıpkı Meclisin tablosunda, karşımızda
yazılı olduğu gibi, egemenliğin bilakayduşart millete
ait olması gerektiğini ve millî iradenin üstünde hiçbir gücü
tanımadığımızı, tıpkı Sayın
Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesi milletimizi meydanlara
çağırdığı gibi, millet iradesinin üstünde hiçbir gücü
tanımadığımızı, on altı yıllık
iktidarımızda darbe…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Tekrar açar mısınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Öyle talimatla açılmıyor, ricada bulunursanız…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Tekrar açar mısınız. dedim. Talimat
vermeye siz alışkınsınız! Biraz sonra oralara da
gelirim.
Sayın
Başkanım, açar mısınız.
BAŞKAN
– Tamamlayınız lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayemizde. Ahmet bir dakikadan fazla açmıyor da onun için
söyledim, sayemizde konuşursun.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Herkese laf atıyor ya.
BAŞKAN
– Buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Yani haddinizi ve şeyinizi gerçekten
aşıyorsunuz, tamam mı?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ya, had bildirmek senin işin mi?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Yok efendim “Şeyi aşıyorsunuz. Sayemizde
konuşuyorsunuz.” Bu ne biçim üslup! Dünden beriki üslubunuzu gerçekten…
BAŞKAN
– Sayın İnceöz, lütfen Genel Kurula hitap edin.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Öncelikle orayı uyarmanız gerekiyor, haddini
gerçekten bildirmeniz gerekiyor. Ne demek sayemizde konuşuyorsunuz? Burada
bir parlamenterim, bir grup başkan vekiliyim.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Sen önce kendi ettiğin lafı bil be! “Terbiyesiz!”
diyorsun be!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sen milletvekiline laf söylüyorsun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayemizde konuşuyorsunuz ne demek? Bizi buraya
gönderen irade, millet iradesi. Bu, ona sıkışmak demektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Bir dakika veriyor senin Meclis başkan vekilin, bir
dakika.
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bağırma, bağırma oradan!
ZEKİ
AYGÜN (Kocaeli) – Ya, dinlemesini bilmiyorlar ki bunlar. Biz buradan laf
atarken aynı şeyi söylüyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Biz dinliyoruz zaten. On beş dakikadır dinliyoruz, on
beş dakikadır.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
on altı yıldır darbe ve muhtıralara karşı dimdik
durduk, 15 Temmuz gecesi de durduk ve bir sistem değişikliğiyle
beraber bunun elzem olduğu, Türkiye gerçekleri ve coğrafyası
karşısında elzem olduğu… Bunun üzerine bir Cumhur
İttifakı kurulur. Bu Cumhur İttifakı’ndan bakın kimler
rahatsız oluyor, onu söyleyeyim: Terör örgütleri rahatsız oluyor,
Avrupa rahatsız oluyor, Türkiye'nin büyümesini ve güçlenmesini
istemeyenler rahatsız oluyor, terör örgütü sözcülüğü yapanlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Rahatsız falan değiliz biz, istediğiniz
gibi… Hatta noterden de tasdik ettirin.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, sözlerimi
tamamlayacağım.
BAŞKAN
– Sayın Başkanım, bakın, üçüncü defa sözünüzü
uzatıyorum.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sözlerimi tamamlayacağım.
BAŞKAN
– Şimdi, benim buradaki uygulamalarımdaki tüm milletvekillerine olan
hassasiyetimi biliyorsunuz, bunu hiç kimsenin istismar etmesini talep
etmiyorum.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sözümü kesmemiş olsaydı tamamlamış
olacaktım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ben hiç kesmedim senin sözünü.
BAŞKAN
– Sayın İnceöz, ben bir tamamlayayım ama, lütfen…
Sataşmadan
veya bu karşılıklı atışmalardan dolayı grup
başkan vekillerimize kuşkusuz öncelik tanıyorum. İki,
artı bir, artı bir, dört oldu.
Lütfen
tamamlayınız, rica ediyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O zaman her birimizin on dakika
konuşması lazım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Rahatsız olanlar bellidir bu anlamda.
Bu
değişikliğin içerisindeki en önemli ayrıntı da
“kapalı kapılar ardında olmasın bu
pazarlıklar”dı. Her şey milletimizin gözü önünde cereyan etti.
Hiç sabırsızlanmayın. Bakın, hiç kaçan, göçen vesaire yok.
Aziz milletimiz iradesini 24 Haziranda sandığa
yansıtacaktır.
Burada
birkaç gündür oluşturulmaya çalışılan: Suni mağduriyet
üzerinden bir algı oluşturulmaya çalışılıyor,
bizim itirazımız buna. Yapılan iş belli; milletimiz bunu,
sandık önüne konulduğunda takdir edecektir. Bir suçluluk psikolojisi
içerisinde grubumuzu ilzam ve itham edici bütün mesnetsiz iddiaları
reddettiğimizi belirtiyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Efendim, bir saniye… Lütfen… Nedir bu aceleniz, bunu da anlamıyorum
arkadaşlar.
Teşekkür
ederim Sayın İnceöz.
Buyurun
Sayın Arslan, dinliyorum şimdi sizi.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, söz istemiştik ama.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, Sayın İnceöz bana,
şahsıma “Terbiyesiz.” diyerek hakaret etmiştir. Buna cevaben
60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
– Ben öyle bir cümle duymadım.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Söyledi, tutanaklara bakabilirsiniz.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Öyle bir şey demedi ya. Seninle ne alakası
var? Asla öyle bir şey demedi.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, oradan duyduğum cümle
şuydu ki “Elini öptü, falan filan…” gibi bir şey söyledi.
“Terbiyesizlik etme, yaşınıza yakışmıyor.” dedim.
Aynen söylediğim de tutanaklara geçsin.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Arslan o zaman, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Onun haddi ve hakkı değildir “Elini öptü.”
diye kimi kastettiyse. Yaşına hürmeten de özellikle söyledim.
35.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, öncelikle, Sayın İnceöz’ün
böyle bir hakareti yapma hakkı yok.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sataşmayacaksın o zaman.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Söylemiş olduğu sözü aynen kendisine iade
ediyorum; bir.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bir laf söylüyorsan duyacağın söze de
bakacaksın.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Lütfen dinleyin.
Ayrıca
fotoğrafta görünenleri kendisine hatırlatmak istediğim için
söyledim; bu bir.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – “Elini öptü.” diye bir cümle kullandı. Bu da
kayıtlara girsin. Terbiyesizlik etti!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – “Öpmedim.” de.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – İkincisi: FETÖ’yü büyütenler, besleyenler,
yıllarca onlarla beraber iş tutanlar şimdi bir kenarda
bekliyorlar; ondan sonra FETÖ’nün, FETÖ’cülerin hesabını görmeden
başkalarının üzerine suç yüklemeye çalışıyorlar
ve hakaret ediyorlar. Bunları kesinlikle kabul etmemiz mümkün değil.
Aynen söylediği ifadeyi kendisine iade ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – FETÖ’nün emriyle 15 vekil ihraç ediyorsunuz, 15 vekil.
O emir FETÖ’den geldi. Bunu herkes biliyor.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Sayın
Akçay, buyurun.
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tarafımızdan bir durum
tespiti yapılmıştır. Mesele bundan ibarettir. Eğer bir
milletvekili istifa ettiği partinin sıralarında oturmaya devam
ediyorsa bunun takdirini millete bırakırız. Durum tespitini de o
amaçla yaptık ve size de artık… Yani aklın,
mantığın gereği de neyse odur.
Sayın
Özel’in diğer sözlerine de cevap vererek bu meseleyi de uzatmak
istemiyorum. Yalnız o “kirli ittifak” kelimesini aynen iade ederim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz alacağım ama hatip özel
bir sebepten dolayı uzamamasını da talep etti. Bir milletvekili
arkadaşın bu talebine de bir haksızlık yapmayalım.
Benim
tutanağa geçsin diye iki tane cümlem var. Bunlardan bir tanesi: Sayın
İnceöz, burada, Adalet ve Kalkınma Partisinden seçilmiş Meclis
başkan vekilleri bir dakikayı kesip bir saniye vermezken “Tamam
efendim, bitti, bitti…” diye oradan yapıp, sizin yarattığınız
hoşgörü ortamında 5 kere sözünü uzattırıp ondan sonra da…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – “Sayemde konuşuyorsun.” diyemezsin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - …bu konuda size karşı kullandığı
üslupsuz dil eleştiri alınca da dönüp olur olmaz sözler söyledi; onun
üzerine kendisine bunu hatırlattım.
Tabii
ki benim korumama da ihtiyacınız yok. Sizin ne kadar adil
yönettiğinize herkes şahit oluyor. CHP’nin getirmiş olduğu
bu demokrasi ortamından sonuna kadar yararlanılıyor ama bir
hafta sonra işler değişiyor; bunu söyleyeyim.
İkincisi:
“Kirli ittifak” sözü… İade etmekle değil de kirli ittifak yapmamakla
o sözden arınılır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, sataşma var!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kirli ittifak yapan
sizsiniz. Bizimki tertemiz, meşru bir ittifak.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sütten çıkmış AK PARTİ’li mi
oldun?
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – 22 Nisanda darbe yaptınız, darbe!
MHP’ye darbe yaptınız!
BAŞKAN
– Sayın Akçay, buyurun.
Son,
lütfen, rica ediyorum… Toparlayalım artık.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Özel’in söylediği söz gayet doğru fakat
Cumhuriyet Halk Partisi için geçerli. Siyaset hile ve hülle götürmez. Yani bunu
daha fazla böyle karşılıklı atışmayla götürmeye
gerek yok.
BAŞKAN
– Evet, evet… Teşekkür ederiz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Böyle gizli, merdiven altı siyasetler yapmaya da gerek
yok. Her şey milletin gözü önünde açıkça cereyan edecek.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN
- Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar
adına ilk konuşma Bitlis Milletvekilimiz Sayın Mizgin Irgat’a
aittir.
Buyurun
Sayın Irgat. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MİZGİN
IRGAT (Bitlis) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi tekrardan
selamlıyorum.
553
sıra sayılı temel kanunun getirdiği değişiklikler
özü itibarıyla genel ve mahallî seçimlerin
anlamsızlaştırıldığı, parlamenter sistemin
tasfiye edildiği bir dönemde, belediyelere kayyumların
atandığı, milletvekillerinin tutuklandığı,
milletvekilliklerinin seçime gidilen son haftada düşürüldüğü ve bütün
yetkilerin tek elde toplandığı, gerçekten yasama, yürütme,
yargı erkinin bölündüğü değil, tek elde
toplandığı bir sistemi ifade etmektedir. Bu temelde, bu
değişikliğin ruhunda, bu değişikliğin
maddelerinde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, neden bu seçime gidildi, erken seçime gitmenin vatana ihanet
olarak kabul edildiği bir konuşmadan neden geri adım
atılıp böylesi bir seçime gidildi? Hemen toparlayayım,
Türkiye’nin içte ve dışta yaşamış olduğu
tıkanıklık, ekonomik anlamda
yaşadığımız krizler, dış politikada
yaşanan krizler ve en önemlisi ama en önemlisi, OHAL sürecinde, OHAL’i
kullanarak, şu anda iş başında olan kayyumlardan
faydalanarak ve kayyumlar eliyle bu seçimi kotarma ve bu süreçten faydalanma
esasıyla böylesi bir erken seçime gidilmiştir, böylesi bir
baskın seçime gidilmiştir. Neden söylüyorum? Çünkü düşünün ki
OHAL sistemindeyiz, yerellerde valiler ve kaymakamlar var;
telefonlarımıza dahi istedikleri zaman cevap vermeyen valiler ve
kaymakamlar var. Yani ülke idari kararlarla yönetilecek bir sürece götürülüyor.
Düşünün, seyahat özgürlüğünün, konuşma özgürlüğünün,
propaganda özgürlüğünün, miting yapma özgürlüğünün ve her hâlükârda
birçok özgürlüğün idarenin bir kararıyla, valinin ya da kayyumun bir
kararıyla kısıtlanabileceği bir dönemden bahsediyoruz.
Böylesi bir dönemde seçimi yapmaya zorlamak… Burada demokrasinin hiçbir
kriterinden bahsedemeyiz.
Değerli
milletvekilleri, düzenlemenin tamamına baktığımızda,
aslında kendi içerisinde çelişen birçok şeyi
barındırmaktadır. Referanduma götürülen Anayasa
değişikliği paketinin 17’nci maddesinde -Anayasa’nın geçici
21’inci maddesinde- şu vardı: “Bu Kanunun yayımı tarihinden
itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla
yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğü
değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri yapar. ”
hükmü vardı yani 16 Ekim 2017 tarihine kadar bunlar
yapılmalıydı ama maalesef yapılmadı. İktidar
partisi buna uydu mu? Hayır, uymadı. Neden? Çünkü şu an
çıkarları doğrultusunda eğip büktüğü, bir araç hâline
getirdiği, dönüştürdüğü bir süreçten bahsediyoruz.
Hem
milletvekili hem cumhurbaşkanı olmanın önünde hiçbir yasal engel
bulunmamaktadır. Ne ahlaki ne yasal hiçbir engel olmadığı
hâlde siz neden bu hakkı kısıtladınız? Bunu neden
söylüyorum? Düşünün ki rakip cumhurbaşkanı adayları için,
ileride, konuşmalarından, eleştirilerinden, yorumlarından
yargılanma ve belki de haksız bir cezayla karşı
karşıya kalma durumu söz konusudur. Bunu burada düzenlerken hemen
aklımıza Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş
gelmedi değil. “Acaba kişiye özgü bir düzenleme mi yapıldı
burada?” sorusunu sormak isterim. Bu bizim eleştiri konumuzdu.
Düşünün ki şu anda Cumhurbaşkanına hakaret
davalarının sayısını bilemiyorum, binlerle ifade
ediliyor. Politikanın yani ifade özgürlüğünün en üst seviyede
kısıtlandığı, konuşmanın ve bu
özgürlüğün en üst seviyede kısıtlandığı sistemde
düşünün ki siz bir sonraki seçimde seçilemediğinizde bir yargıyla,
bir soruşturmayla karşı karşıya kalabilirsiniz. Gerçi
bu Mecliste de geriye dönük bir uygulama yapıldı. Hiçbir zaman
yasalar geriye yürümez ama bu Mecliste geriye doğru yasa işletildi,
milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı,
milletvekilleri yargılandı ve burada eksik bir temsiliyetle yani
şu anda burada olması gereken vekillerin yokluğunda böylesi
önemli bir değişikliğin yapılıyor olması bu
Meclisin de en büyük ayıbıdır. Bunu bir kez daha buradan
yinelemek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bizler 24 Hazirandan korkmuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİZGİN
IRGAT (Devamla) – Başkan, bir dakika lütfen.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Irgat.
MİZGİN
IRGAT (Devamla) – 24 Haziranda yapılacak bir seçimden bir endişemiz
yoktur. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak zaten ilk günden bugüne
aynı şeyleri söyledik, aynı şeyleri söylemeye devam
edeceğiz. Kitlelerin gönlünde yer almış Halkların
Demokratik Partisi bütün Türkiye halklarının gerçek
sorunlarını en önemli projeleriyle önüne koymuş bir partidir ve
bu anlamda biz 24 Haziranda alanlarda, şehirlerde, kasabalarda halklarımıza
beraber olacağız. Kadın temsiliyetini en yüksek seviyeye,
şu anda aritmetiğini bu noktaya taşıyan Halkların
Demokratik Partisi kadınların, gençlerin, halkların, emekçilerin
temsilcisi olarak 24 Haziranda bu ülkenin siyasi tarihinde güçlü bir şekilde
yeniden doğacaktır.
Bu
temelde, ben şimdiden bu seçimde Türkiye’miz ve ülkemiz
açısından büyük bir adımın atılacağı
güneşli günler diliyorum.
Sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Şahıslar
adına son konuşmacı Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat
Alparslan.
Buyurun
Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MURAT
ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün
itibarıyla 98’inci yılını kutladığımız
ve hâkimiyetin bilakayduşart millette olduğu ifadesinin tecessümü
olan Gazi Meclisimizde yasama faaliyeti yapmanın şerefini hep beraber
yaşıyoruz.
Görüşmekte
olduğumuz yasayla millet iradesinin, egemenliğinin eksiksiz ve tam
ifade edilebilmesi imkânını bulabilmek anlamında hem seçim
kanunlarımızda hem Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’muzda
değişiklikler yapmayı murat ediyoruz.
Milletin
iradesinin ve egemenliğinin, milletinin kaderinin takdirinde ve
belirlenmesinde nihai güç olduğunun hepimiz farkındayız. Lakin
bugüne kadar, geçmişte millet iradesi ve egemenliği üzerinde pek çok
oyunlar oynandığının, pek çok kirli tuzaklara muhatap
kılındığının ve pek çok badireleri atlatmak
zorunda kaldığının da hepimiz farkındayız. 1960
ihtilalinin, 1971 muhtırasının, 1980 darbesinin, 28
Şubatın, sonrasında 27 Nisan e-muhtırasının,
17-25 Aralık darbe teşebbüsünün ve belki de bu tarihin, bu
coğrafyanın, bu toprakların o güne kadar gördüğü en
vahşi ve kalleş darbe teşebbüsü ve işgal girişiminin
yaşandığı ülkemizde, milletimiz, tüm badireleri
atlattıktan sonra artık istiklaline çok daha güçlü yürüyebilmek,
iradesi üzerine musallat olmuş pek çok vesayeti kaldırabilmek
anlamında güçlü bir irade ortaya koymuş ve nihayetinde güçlü bir
devlet, istikrarlı bir yönetim, net kuvvetler ayrılığı
modeli talebi 16 Nisan 2017’de halk oylamasına gündem olmuş ve
milletimizin teveccüh ve takdirleriyle Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçilmiştir.
Geçilen
bu yeni sistem sonrasında da hem
Cumhurbaşkanlığının hem de milletvekili seçimlerinin
değiştirilen sisteme ve Anayasa maddelerine uygun olması lüzumu
şarttır. Bu kapsamda da Anayasa maddelerinde var olan üst normun
uygulama alanında da eksiksiz tamamlanması için bu kanun teklifi
gündemimizde görüşülmektedir. İnşallah, bu
değişiklikten sonra önümüzdeki 24 Haziran seçimlerinde millet yeni
yönetim şekli olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
çok güçlü bir şekilde kabul vermek, onay vermek suretiyle geçecek ve
istiklaline, istikametine çok daha güçlü adımlarla devam edecektir.
24
Haziran seçimleri tarihî bir dönemdir ve bu öneminden kaynaklı olarak da
milletimizin yakın ilgi ve alakası her zamanki seçimlerden çok daha
üst seviyededir. O sebeple tüm siyasi partilerin de milletin bu
hassasiyetlerine dönük yerli ve millî bir siyaset anlayışı
ortaya koymaları mutlak elzemdir. Siyasetin varlık sebebi bir anlamda
demokrasi, demokrasilerin meşru kaynağı ve zeminleri de
sandıktır. Önümüze konulacak sandığın alelacele
getirildiği veya bir baskın seçim olduğu konusundaki iddialar
yersizdir zira siyasi partilerin varlık sebepleri yapılacak her türlü
seçime her an hazır olmaktır. Cumhur İttifakı bizim
medeniyet değerlerimizdir, kök hücrelerimizdir, bir şekilde zengin
kültürümüzü ifade eder ve şanlı tarihimizin bugünkü tecessümüdür,
milletimizin umududur, yerli ve millîdir. Bu ittifak karşısında
yapılmaya çalışılan siyaset mühendislikleri beyhude bir
çabadır. Küresel birtakım oyunların belki ülkemiz içerisindeki
taşeronlar eliyle yapılmaya çalışılan birtakım
tuzakların, tertiplerin oynanacağı bir süreci de hep beraber
yaşıyor ve görüyoruz. Ancak bizim inandığımız ve
güvendiğimiz, milletimizin feraseti, demokrasi tecrübelerimiz, tüm bu
oynanmak istenen oyunların bozulacağı ve inşallah,
milletimizin asil ve kahraman duruşuyla bu devleti daha da güçlü hâle
getirerek hem bölgesine hem de dünyaya umut olma iddiasını devam
ettireceğidir.
Ben
bu duygularla, kanun teklifinin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Alparslan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, birinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, olağanüstü hâl uygulamasının üç ayda biteceğini
söylemiştiniz, iki yıla uzattınız yani halka yalan
söylediniz.
Bir:
OHAL baskısıyla seçimlere gitmeyi kendinize
yakıştırıyor musunuz? Siyasi ahlak
anlayışınız buna uygun mu? İki: OHAL’i kaldırmaya
korkuyor musunuz? Üç: OHAL’e güvenerek seçim kazanacağınıza
inanıyor musunuz? Dört: OHAL’i kullanarak ertelediğiniz grevlerden
dolayı yediğiniz kul hakları sizi rahatsız etmiyor mu?
Beş: Mersin’in Akdeniz Belediyesini OHAL’le kayyuma devrettiniz. Burada
yıllardır çalışan AKP muhalifi işçileri sözde güvenlik
soruşturması yaparak işsiz bıraktınız.
Savcılığın verdiği temiz kâğıdına
rağmen işçileri yeniden göreve iade etmediniz. 54 yaşındaki
Ali Aras sizin yüzünüzden bunalıma girdi ve öldü. Kendinizi hiç suçlu
hissetmiyor musunuz?
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Sayın
Tümer…
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, Adalet
Bakanlığının teklifiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu 28
bölge idare mahkemesini 8’e düşürmüştür. Kuruluş kanununda bu
mahkemelerin iş hacmi ve coğrafi bölge esaslı
kurulacağı belirtilmesine karşılık, yıllık
ortalama esası 11 bin ve iş hacmi yönünden İstanbul ve
Ankara’dan sonra üçüncü büyük mahkeme olan Adana Bölge İdare Mahkemesinin
kapatılıp yıllık ortalama esası 4 bin olan Konya Bölge
İdare Mahkemesine bağlanması son derece
yanlıştır. Coğrafi bölge esasına da
uymadığı için Akdeniz Bölgesi’nde de maalesef mahkeme
kurulmamıştır. Davaların nakli, dosyaların
akıbeti, temyiz hususları gereğince telafisi olanaksız
zararların doğacağı göz önüne alınarak Adana Bölge
İdare Mahkemesinin kapatılmasına dair kararın gözden
geçirilmesi gerekmektedir. Bu konuda kuruluş kanununa da uygun olarak
Adana Bölge İdare Mahkemesinin tekrar açılması gerekmektedir.
Adana için son derece önem taşıyan bu konunun çözümlenmesi
gerekmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tümer.
Sayın
Arslan...
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan, komutanların emriyle hareket eden er
ve erbaşlara müebbet hapis cezaları verilmiştir. Verilen cezalar
kamu vicdanını yaralamıştır.
Şimdi
size soruyorum: Siz er olarak askerlik yapsaydınız veya
çocuğunuz yapsaydı, komutanınızın emriyle “Terörle
mücadeleye gidiyoruz.” denilseydi, siz böyle bir emre karşı
koyabilecek miydiniz? FETÖ'yle yıllarca iş birliği yapanlar,
FETÖ'nün büyümesine, güçlenmesine sebep olanlar, ne istedilerse verenler,
“Hocam, gel artık, bu hasret bitsin.” diyenler, el etek öpenler ortada
dolaşırken tamamen emre tabi olan er ve erbaşlara müebbet hapis
cezası verilmesini Adalet Bakanı olarak vicdanınız kabul
ediyor mu?
Darbe
girişimini yapan Fethullah Gülen’le ilgili olarak Türkiye'ye iadesi
konusunda girişimleriniz devam ediyor mu? ABD’nin şimdiye kadar iade
etmemesinin gerekçesi nedir? Bu tavra karşı, ABD’ye karşı
bir yaptırımınız olacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Sayın
Tanal...
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
Bakanım, ilk bölümde sorduğum soruyla alakalı olarak kafamda bir
soru işareti oluştu. Sayın Cumhurbaşkanı “Bu
İYİ PARTİ’ye katılan milletvekilleri yüzünden hazineden
İYİ PARTİ para yardımı alıyor.” dedi. Siz de
biraz önce “İYİ PARTİ hazineden yardım almayacak.” dediniz.
Kafamdaki bu soru işareti halkın da kafasında var. Şimdi,
sizin dediğiniz mi doğru, Cumhurbaşkanının dediği
mi doğru? Hangisi doğru, ben hangisine inanayım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın
Sarıhan…
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) – Sorum Sayın Adalet Bakanına, birkaç noktayı
sormak istiyorum.
Bunlardan
birisi, yarım kalmış olan cinsel istismar konusuyla ilgili yasal
düzenlemeden de esinlenerek… Bizde 2006 yılında 2.414 istismar
davası olduğu yolunda bir bilgi var ve yapılan
araştırmalara göre de yüzde 700’lük bir artış söz konusu.
Buna göre, 23 Nisan nedeniyle araştırmalar arasında
gördüğümüz rakam 16.957. Bu rakam gerçek midir, öncelikle bunu sormak
istiyorum ve davaların nasıl sonuçlandığı konusunda
herhangi bir istatistiki bilgi elimizde var mıdır?
Diğer
bir sorum: Yine 23 Nisan Çocuk Bayramı ışığında
basına yansıyan bilgilerden şöyle bir bilgi var elimizde; 2.828
hükümlü ve tutuklu çocuğun cezaevinde bulunduğuna ilişkin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) – Pardon, açabilir misiniz.
BAŞKAN
– Devam ediniz, buyurun; kayıtlara geçsin sözünüz.
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) – Bu çocuklarla ilgili bir araştırma söz konusu
mudur?
Ayrıca,
gebe kadınların altı ay gebelik süresinde veya altı
aylık süreye kadar cezaevine girmemeleri konusunda Ceza İnfaz
Yasamız’da düzenleme var. Bu sürenin uzatılması konusunda bir
girişim olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.
Sayın
Türkmen…
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Olağanüstü
hâl nedeniyle ihraç edilen kamu çalışanları için bir Komisyon
kuruldu ancak görülüyor ki bu Komisyon ne yazık ki etkin
çalışmamaktadır. Hâlen olağanüstü hâlden dolayı
mağdur olan kamu çalışanlarının mağduriyetleri
giderilmemiştir. Örneğin, Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde
ihraç edilen 29 öğretmenin göreve dönüşleri
gerçekleştirilmemiştir. Şu anda Nurhak’ta, edebiyat dersi
vermesi gereken öğretmenler matematik, matematik dersi vermesi gereken
öğretmenler ise başka derslere girmektedir. Başta Nurhaklı
öğrenciler, veliler ve öğretmenler olmak üzere, olağanüstü
hâlden dolayı mağdur olan kamu çalışanlarının
mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda Komisyonun etkin
çalışması için ne düşünmektesiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
Sayın
Kılıç…
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Getirilen
yeni sistem, tartışmasız tam başkanlık sistemidir.
Cumhurbaşkanı tektir. Halkın yani cumhurun başkanı
anlamındaki “Cumhurbaşkanlığı” ifadesi bu gayeyle
tercih edilmiştir.
“Başkanlık
sisteminde Parlamento yoktur.” algısı hatalıdır.
Cumhurbaşkanından bağımsız, daha güçlü bir Parlamento
vardır yani Meclis vardır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bulunmadığı iddiası asılsızdır. Bu sistemde
yasama, yürütme ve yargının yetki sınırları net olarak
bellidir, bu erkler yetkilerini halktan alır.
Dünyada
biz ve Macaristan dışında “Cumhurbaşkanının
partisiyle ilişiği kesilir.” şeklinde bir düzenleme yoktu. 1960
öncesinde bizde de yoktu, sonradan konulmuştur ancak partinin kongre
yapması ve kongrede aday olup seçilmesi gerekir.
Günlük
olayların uyum içinde çalışması esas olan Parlamento ve
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemesinin önüne geçmek
amacıyla, iki seçimin aynı anda yapılması
öngörülmüştür. Bir kişi en fazla 2 defa Cumhurbaşkanı
seçilebilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Fakat Cumhurbaşkanının seçimleri
yenilemesi hâlinde aynı Cumhurbaşkanı bir defa daha üçüncü kez
aday olabilecektir. Bu durum sadece bir kereye mahsustur.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Son
soru, Sayın Durmaz, buyurun.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Az
önce sözüm yarım kalmıştı. Yöremiz Tokat, Türkiye’de AK
PARTİ iktidarı döneminde en çok göç veren illerden biri.
Tokat’ın son kalesi Turhal Şeker Fabrikasını
sattınız. Burada 1.142 çalışan emekçi, 78 bin pancar
ekicisi çiftçi, esnaf, besici, nakliyatçı perperişan olmuştur.
Hükûmetin alternatif bir projesi var mıdır diyeceğim çünkü yok,
Tokat’ı defterden sildiniz.
265
milyon zararla satılan bu şeker fabrikaları
satışından geri dönmeyi vicdanen düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Durmaz.
Şimdi,
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül...
Buyurun
Sayın Gül.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Atıcı’nın
“‘OHAL üç ayda bitecek.’ dediniz. OHAL’e güvenerek seçime gidiyorsunuz.”
şeklindeki sorularını ve tespitlerini kabul etmek elbette mümkün
değil. Bu konuyla ilgili hangi bağlamda hangi
arkadaşımız ne şekilde söylediyse bir temenni olarak
söylemiş olabilir. Ama OHAL, Anayasa’da 119 ve devamı maddelerinde olağanüstü
yönetim şekli olarak düzenlenen hukuki bir yoldur -sadece Türkiye’de
değil- kamu düzeninin ortadan kaldırılmasına, anayasal
düzenin ortadan kaldırılmasına ilişkin eylemler ve
birtakım vakıalar ortaya çıkması hâlinde devletlerin bu
anlamda başvurduğu hukuki bir yoldur. Bunun örneğini işte,
yakın zamanda kendi seçimini de OHAL sürecinde yapan Fransa’da görüyoruz.
Yani egemenlik hakkı kullanan bir devlet, bir başka ülke bunu
yapınca demokratik oluyor da bir darbe girişimi
yapılmış, Meclisinin gök kubbesine bombalar
atılmış bir ülkede, terörle mücadele edilirken, darbeyle
mücadele edilirken elbette kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin, bütün
vatandaşlarımızın özgürlüklerinin ve güvenliğinin daha
etkin sağlanması adına Millî Güvenlik Kurulunun önerisi,
Bakanlar Kurulunun uygun görüşü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tasvibiyle yürürlüğe giren bir olağanüstü hâl yaşıyoruz. Bu
nedenle, bu şekilde bir ihtiyaçtan kaynaklanan bir dönemdir, bir
uygulamadır. Elbette, bu ihtiyacın ortadan kalkması, bir an önce
kalkması hepimizin dileğidir, bu konudaki çalışmalar da
sürmektedir. Ancak FETÖ terör örgütünün kripto ve kendisini takiyeyle gizlemesi
ve devletin belli mekanizmalarında deşifre olmamasıyla -bu
konudaki tedbirler- 81 milyonun ulusal güvenliğine yönelik bir tehdide
karşı mücadeleden kaynaklı başvurulan bir yoldur. Ne zaman
ihtiyaç ortadan kalkarsa, bu konuda gereklilik ortadan kalkarsa OHAL de elbette
kalkacaktır. OHAL’i Türkiye’de iktidara geldiğinde kaldıran bir
hükûmet AK PARTİ Hükûmetidir; bu konuda kararlılığı,
demokratik yaklaşımı belli, ispat edilmiş bir partidir.
Zorunluluktan kaynaklı bir düzenlemedir ve bu konuda da bütün
Parlamentonun kabulüyle gittiğimiz bir seçim vardır.
Dolayısıyla bunu kalkıp da farklı bir yöne çekmenin bir
anlamı bulunmamaktadır. Anayasal, hukuki bir yol burada
yürürlüktedir.
Adana
Bölge İdare Mahkemesinin kapatılması: Bölge idare mahkemeleri,
biliyorsunuz, yeni istinaf sistemiyle yürürlüğümüzde, hukuk sistemimize
girmiştir ve bu konudaki dosya sayıları, iş yükü,
mahkemeler, hâkim, savcı ve personel sayısına göre dikkate
alınmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Adana’da bölge istinafta bu
konuyla ilgili yaptığımız incelemeler, -adliyede
yaptığımız incelemeler- Adana gibi gerçekten bölge merkezi
olan bir yerde, ilk dosya sayılarını dikkate alarak
ihtiyacı giderecek şekilde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun ve
Bakanlığımızın gündemindedir. Bizim bu konuda
prensibimiz, bu konuda bir değerlendirmeyi -ihtiyacı dikkate alarak
dosya sayılarını, hâkim, savcı ihtiyacına göre-
ihtiyaç olan her yerde hemen yapmak. Binamız zaten orada. Hükûmetimizin
vermiş olduğu destek ve çaba ortadadır ama usul ekonomisi ve
imkânlar ölçüsünde. Adana, bizim bölge idare mahkemesi açmayı
düşündüğümüz yerlerdendir. Bu konuyla ilgili iş yükü ve dosya
sayılarını sürekli takibe alıyoruz ve bu konuda objektif
bir şekilde, en kısa zamanda tamamlanması hâlinde, en nitelikli
hâkim, savcılarımızla, birinci sınıf hâkimlerimizle,
idari yargı mensuplarımızla açmayı planlıyoruz.
Sayın
Arslan “Komutanlarının emriyle görev yapan er ve erbaşlara
müebbet hapis cezası veriliyor. Bunu içinize sindiriyor musunuz?” diye bir
soru sordu. Değerli arkadaşlar, ister er olsun ister
binbaşı olsun ister yüzbaşı ister general olsun, hiçbir üst
altına “Darbe yapın.” diye bir emir, talimat veremez.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – “Terörle mücadeleye…”
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – “Darbe yapın.” “Şunu
öldürün.” “Şuraya F16’ları gönderin.” şeklinde bir talimat
verilse bile, hiç kimse bu talimata uyamaz. Anayasa’da düzenlenen, kanunsuz,
hukuka aykırı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Niye? Siz Suriye’ye gönderiyorsunuz.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Farklı bir şey mi
düşünüyorsunuz da karşı çıkıyorsunuz? Yani buna
mı karşı çıkıyorsunuz?
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Efendim, er nereye gittiğini bilmiyor ki!
“Marş marş.” demişler, gitmiş.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde
eğer birini ateş açıp öldürüyorsa, şehit ediyorsa bu, ister
er olsun ister sivil olsun bunun hesabını verecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun haricinde, elbette böyle oluyor
mu, olmuyor mu; müebbet alan erdir ya da başka rütbelidir; bunu mahkeme
takdir ediyor. Ancak hiçbir üniforma FETÖ terör örgütü irtibatını
gizleyemez. Bugün yargılanan darbecilerdir ve milletimize düşen, bu
konudaki kanunsuz emre karşı çıkmaktır ve yüzlerce er bu
nedenle beraat etmektedir ama eğer o olayda, o vakada bir şehidimiz
varsa, erden saldırı olmuşsa, o fiil gerçekleşmişse
bunun hesabını vermektedir; eğer farklı bir şey varsa
da elbette yargı yolu açıktır. Bu konuda yargılamayı
biz yapmıyoruz, biz Hükûmetiz, biz yasa çıkarırız; bu
konuda yargılamayı mahkemeler yapar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Ama hiçbir şekilde… Darbecileri
masum gösterecek şekilde yani mahkeme ere müebbet hapis veriyor ve o da
masum oluyor, öyle mi?
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Komutanlara vereceksiniz cezaları, komutanlara, kim
yapmışsa onlara; emir eri olarak erlere değil.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – 251 şehidimiz var ve bu konuda
kim suç işlemişse mahkemeler onları yargılıyor, ceza
veriyor.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Benim sorum kaldı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan OHAL’in üç ay
süreceğini söyleyenlerin temenni ettiğini ifade etti. Sayın
Bakan, şu kürsüde dönemin Adalet Bakanı -sıradan bir adam
değil- çıkıp “OHAL en fazla üç ay sürecektir.” diye
konuştu, tutanaklarda var; lütfen, bilerek konuşun.
İki:
Biz “Fransa’daki OHAL demokratiktir.” demedik, nereden uydurdunuz? Böyle bir
şey söyledim mi ben? Fransa’da da OHAL varsa antidemokratiktir, Türkiye’de
de varsa antidemokratiktir. OHAL’i kullanmak ise siyasi ahlaka
sığmaz.
Teşekkür
ederim.
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Gidin Macron’a söyleyin o zaman.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Çok özür dilerim yani çok önemli bir soru.
Bugün
grup toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “Bu
İYİ PARTİ’ye milletvekilleri katıldı, hazine
yardımını alıyorlar.” Ve Sayın Bakana ben de sordum,
siz de dediniz ki: “İYİ PARTİ hazineden yardım almıyor
milletvekillerinin gitmesiyle.”
Şimdi,
tüm toplumun ve benim kafamda bir soru işareti var. Şimdi hangisi
doğru? Hangisi gerçekleri söyledi? Yani Sayın Bakanın
dediği gibi, hakikaten İYİ PARTİ hazineden yardım
almıyor mu yoksa Sayın Cumhurbaşkanının dediği
gibi alıyor mu? Yani bunu bir açıklığa kavuştursunlar.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın
Bakan, cevap verecek misiniz?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Cevap verdi, cevap verdi.
BAŞKAN
– İlave bir cevabınız var mı?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Ben cevabımı verdim, anlayan
için cevabım yeterli.
BAŞKAN
– Peki, tamam.
Teşekkür
ederim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Nasıl oldu bu iş?
BAŞKAN
– Diğer bölümde söylemişti Sayın Tanal, tutanaklarda da var,
böyle bir ödemenin, böyle bir ödeneğin olmadığını
söylemişti.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ama Cumhurbaşkanı “Ödeniyor.” dedi.
BAŞKAN
– Sayın Bakan da öyle söylüyor, tutanaklardan
çıkartırsınız, ikisini
karşılaştırırsınız.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hangisi doğru?
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.21
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER : Bülent ÖZ (Çanakkale), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-------0-------
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
553
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi
teklifin birinci bölümünde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
1’inci
madde üzerinde önerge yok.
1’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci
madde kabul edilmiştir.
2’nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Meral
Danış Beştaş Erol
Dora Mizgin
Irgat
Adana Mardin Bitlis
Mehmet
Emin Adıyaman Adem
Geveri Behçet
Yıldırım
Iğdır Van Adıyaman
MADDE
2- 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunun 16
ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bir
kimse Cumhurbaşkanlığına ve milletvekilliğine
aynı anda aday olabilir. Cumhurbaşkanı seçilen kişiye
milletvekilliği mazbatası verilmez. Sıradaki aday milletvekili
seçilmiş sayılır.”
BAŞKAN
– Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN
– Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Van Milletvekilimiz Sayın Adem Geveri.
Buyurun Sayın Geveri. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ADEM GEVERİ (Van) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
2’nci maddesi üzerinde partim adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri selamlıyorum.
Yüz üç yıl önce bugün
yaşadığımız topraklarda tarihin en büyük sürgününü, en
büyük trajedisini, en büyük can ve mal kaybını yaşayan
komşu Ermeni halkının acılarını
paylaşıyorum. Ermeni halkının yaşadığı
zulmü ve acıyı hiçbir kelime tarif edemez. İktidar yetkilileri
ve Cumhurbaşkanı, her fırsatta, büyük devlet olmaktan
bahsediyor. Büyük devletler tarihlerinde yaşadıkları
acılarla yüzleşmesini bilen devletlerdir. Aynı zamanda,
yaşadıkları trajedilerden ders alıp bir daha asla benzer
şeyleri yaşatmamasını bilen devletlerdir. Ancak
iktidarın pratik uygulamalarına ve ittifak kurdukları güçlerin
sahip oldukları zihniyete baktığımızda, sahip olunan
aklının yüz üç yıl öncesinden çok daha farklı
olmadığını görüyoruz. Temennimiz odur ki Ermeni
halkının yaşadığı acılarla derhâl
yüzleşme yaşansın ve bu yüzleşme diğer dünyaya
kalmasın. Türkiye bunu toplum olarak başarsın. Sadece vicdanlara
sesleniyor, yüz üç yıl oldu, yüzleşin diyoruz.
TBMM Genel Kurulunda konuşmamız gereken
konu toplumsal barışın nasıl sağlanacağı
olmalıydı, KHK ve OHAL rejiminin kaldırılması
olmamalıydı. Maalesef Türkiye, KHK ve OHAL rejimi ve aynı zamanda
silahların gölgesinde bir baskın seçim daha gerçekleştiriyor.
Özellikle Kürt illerinde çevirmeler, kontrol noktaları, jandarma ve polis
baskınları, koruculuk sistemleri 1990’ları kat kat aşan
noktalara varmış durumda. Bu uygulamalara itiraz edenler de hain veya
terörist ilan ediliyor.
Kenan Evren de benzer bir rejim altında
kampanya yürütüyordu. O günkü düzenlemelere karşı çıkanları
dış güçlerle iş birliği yapan vatan hainleri ve terörist
olarak nitelendiriyordu. Türkiye maalesef benzer koşullarda seçime
gidiyor. Cumhuriyet tarihi boyunca demokratik bir seçim gerçekleştirmeyen
bir ülke ve onun bugünkü muktedirleri sadece tarihi tekrarlıyor.
Albert Einstein aynı şeyleri tekrar tekrar
yapıp farklı sonuçlar beklemeyi “delilik” olarak tanımlarken
sanki bugünleri işaret etmiştir. Tabii, artık şu anki
yaşadıklarımız delilik değil ancak çok daha ötesi,
çıldırmışlık hâli olabilir.
Bu vesileyle, AKP ve OHAL rejiminin
yarattığı birkaç örneği paylaşmak istiyorum. AKP
neredeyse bütün cemaat ve oluşumları biat ettirmiş durumda. Biat
etmeyenlere faaliyetlerini yürütme imkânı tanımıyor. Bunlardan
biri de, bildiğiniz gibi, Furkan Vakfının yöneticileri tutsak
edildikten sonra dışarıda kalan sempatizanlarına dahi hayat
şansı tanınmıyor. Adana’da mesken olarak kullanılan
bazı öğrenci evleri Furkan Vakfının yurtları gibi
gösterilerek mühürlendi, öğrencileri sokağa atan bir devlet görüntüsü
yaşandı. Bu zulüm 28 Şubatta bile maalesef
yaşanmamıştı. Yine, cezaevlerini ziyarete gidenlere
eşlik eden ve yakasına “Alparslan Kuytul’a özgürlük” yazan yaka
kartı takan başörtülü kadınlar gözaltına
alınmıştır. Mahallî sivil toplum örgütlerini neredeyse yok
eden bu yaklaşım artık toplumun tüm kesimlerini tehdit
etmektedir. AKP rejimi derhâl bu uygulamalardan vazgeçmelidir.
KHK’lerle
henüz ihraç edilmemiş Kürt işçiler taşeron işçilerin
kadroya alınma sürecinde işsiz bırakıldı. Seçim bölgem
Van’da 500’ün üzerinde belediye işçisi maalesef işsiz
bırakıldı. Diğer kurumlardaki uygulamalar da yine bu
zulümleri aratmayacak niteliktedir. Bu uygulamalara alet olan bürokratlar
vicdan azabı yaşamaktadır, tıpkı darbe döneminde
işkencelerle öldürülen tutsakları normal yollarla
yaşamını yitirmiş gibi gösteren kamu görevlileri gibi.
Sokağa
çıkma yasakları döneminde Kanal D’ye katılarak “Çocuklar ölmesin.”
diyen Ayşe öğretmen hakkında dava açıldı ve gurur
duyduğunuz yargı tarafından bir yıl üç ay hapis cezası
verildi. Ayşe öğretmen dünyanın en meşru, en masum fikrini,
çocukların yaşam hakkını savunduğu için şu an
maalesef cezaevinde. “Çocuklar ölmesin.” demenin suç olduğu başka bir
ülke yoktur. Ayşe öğretmen “Sessiz kalmayın, insan olarak biraz
daha hassasiyetle yaklaşın, görün, duyun ve artık bize elverin.
Yazık, insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın.”
demiştir. Bu sözlerini sonuna kadar savunmaya devam etmiş ve
bebeğiyle birlikte maalesef şu an hapistedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADEM
GEVERİ (Devamla) – Bitirebilir miyim?
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Geveri.
ADEM
GEVERİ (Devamla) – Ayşe öğretmenin bebeğiyle birlikte cezaevine
girdikten sonra çekilen fotoğraflarına bakın, siz bu utançla
maalesef yetineceksiniz. Yedi aylık Miraz bebeğin annesi sadece ilçe
yöneticiliği yaptığı için tutuklandı. Yedi aylık
bebek annesiyle birlikte hapishane koşullarında büyümek
durumundadır. Gelinen noktada Miraz bebeğin annesi Gülistan Diken
Akbaba’ya özgürlüğü verilmiyor. Miraz bebeğin annesi Gülistan Diken
Akbaba’nın denetimli serbestlik başvurusu pişmanlık
dayatmasına takılmış bulunmaktadır. Bunları -umut
ediyorum ki düzeltme şansını- 24 Hazirandan sonra
başaracağımız yüksek bir zaferle inşallah düzeltiriz.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Geveri.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, Ermenilerle ilgili
söylemiş olduğu bilgilerin yanlış olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum, kayıtlara girmesi için bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
– Ne dedi mesela, ben duyamadım, nedir konu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, Ermenilerin zulme
uğradıkları ve büyük kayıplar verdiklerini ifade etti ama
mesele öyle değil. Ermeni çetelerinin Van’da yaptıkları zulmü
hatırlatmak istiyorum ve Van Kalesi’nin altında bulunan, dibinde
bulunan Van şehrini kimin yakıp yıktığını
bilmesini istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Halaçoğlu, yerinizden kısa bir açıklama…
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Van
Milletvekili Adem Geveri’nin 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Başkan, aslında 17 Nisanda Ermeniler Ruslarla birlikte
Van’da isyan ettiler; tam 80 bin Müslümanı katlettiler orada. Bugünkü Van
şehri atom bombası atılmış gibi yerle bir edildi,
şu an hâlâ orada duruyor kalıntıları, hiçbir bina
kalmaksızın yerle bir oldu. Ayrıca oradan -tabii Van vilayeti
dediğim zaman Bitlis falan da içerisine giriyor- aldıkları genç
kızları Akdamar Kilisesi’ne götürdüler, yolda birçok genç kız
iffetlerini korumak için Van Gölü’ne kendisini attı ve hayatlarına
kıydılar. Ermeni çeteleri o bölgede… Bakın, nasıl
öğreneceklerini de söyleyeyim. Ermeni Millî Delegasyon Başkanı
Bogos Nubar Paşa Fransa Dışişleri Bakanına
yazdığı mektubunda Rus imparatorluk ordusunda 150 bin Ermeni’nin
dışında Şef Andranik ve Nazarbekov komutasında 40 bin
Ermeni çetecinin Doğu Anadolu Bölgesi’nde büyük katliamlar
yaptığını kendisi belirtiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Tamamlayınız lütfen.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ayrıca bunu öğrenmek için Andranik’in
hatıralarını okumaları yeterli. Nasıl işkence
yaptıkları, pencerelere çocukları bağlayıp çivi
çaktıklarını kendisi anlatıyor. Papazian’ın
kitabını arayıp baksın. Vanlı
arkadaşımız, Van'daki o yıkıntıyı nasıl
izah edeceğini belirtsin. 518.301 Müslümanı Ermeni çeteleri Birinci
Dünya Savaşı’nda katletti. Bunu belirtmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Danış Beştaş.
38.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Doğrusu
İç Tüzük’te aslında böyle bir usul yok ama herhâlde grubu temsilen
ifade etti. Sonuçta biz burada ayrı siyasi partileri temsil eden
milletvekilleriyiz ve tarihe yaklaşımımızın, tarih
bilgilerimizin farklı yorumlanması gayet mümkün. Sayın
Halaçoğlu böyle bakıyor olabilir ama başka bir yerden, Ermeni
halkına yönelik büyük trajediyi ve felaketi bugün açılış
konuşmasında da ifade ettim. Dünyanın birçok parlamentosunda
tanınan, tartışılan bu meselenin aslında
tartışma yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu da ifade
ettim. Sayın Halaçoğlu’nun söylediği bilgilerin kesinlikle
doğru olmadığını söylüyoruz biz de. Başka bir
yerden bunu uzun uzun anlatabiliriz ama gecenin bu saatinde açıkçası
bu meseleyi tartışmak için saatlere ihtiyaç var ama tek bir hakikat
var, o da yüzleşmenin gerekliliğidir, bu meselenin hiçbir baskı
ve sansür uygulanmadan özgürce tartışılmasıdır. Yöntem
var olan ezberleri tekrar etmek değildir, yöntem hakikatleri farklı
tarihsel bilgiler ışığında
tartışmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Arşivlere müracaat, arşivler açılsın.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, ben Ermeni belgelerini
söyledim; bakın, Papazian’ın kitabını söyledim, Bogos Nubar
Paşa’yı söyledim, Andranik’in hatıralarını söyledim, Birleşmiş
Milletler belgelerini daha söylemedim.
Ermenilerle
Avusturya’da biz bir araya geldik ama kaçtılar, oturup
tartışamadılar bizimle. Her yerde tartışmaya
hazırız ama böyle sathi bilgilerle birtakım siyasi polemikler
yaratarak… “Parlamento kabul etmiş.” Bana ne parlamento… Parlamento yasama
organıdır, yargı organı mıdır? Gitsinler
mahkemeye başvursunlar.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş, buyurun, tutanaklara geçsin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan,
tartışmaya biz de hazırız. Her zaman ve her zeminde bunu
tartışmaya hazırız. Tartışmaya hazır olmak
şu demektir: Birinin söylediğini reddetmek değil, bilgileri
karşılaştırarak -hangisi doğru, hangisi
yanlış- objektif bir değerlendirmeye tabi tutmaktır.
Tartışmanın yöntemi budur.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzün’ün, İYİ PARTİ grup temsilcileri olarak Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile Balıkesir Milletvekili
İsmail’in Ok’un Başkanlık Divanına müracaatları
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bir kez daha hatırlatmış
olayım. İYİ PARTİ grup temsilcileri olarak Sayın
Halaçoğlu’nun ve Sayın Ok’un Başkanlık Divanımıza
müracaatları vardır. Dolayısıyla temsilci olarak onlara söz
hakkı tanıyacağım; bilmenizi isterim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Geveri ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
2’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci
madde kabul edilmiştir.
3’üncü
madde üzerinde önerge yok.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü
madde kabul edilmiştir.
4’üncü
madde üzerinde önerge yok.
4’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü
madde kabul edilmiştir.
5’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin 1’inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Erol
Dora Müslüm
Doğan
Adana Mardin İzmir
Mehmet
Emin Adıyaman Behçet
Yıldırım Mizgin
Irgat
Iğdır Adıyaman Bitlis
(1)
Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri
içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi en az yirmi
milletvekilinin yazılı teklifiyle mümkündür. Her bir milletvekili
ancak bir aday için teklifte bulunabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ
AYDOĞDU (Aksaray) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekilimiz Sayın Müslüm Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 553 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi hakkında partim
adına söz almış bulunmaktayım. Cümlenizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli vekiller, bugün görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi bir Anayasa değişikliğinden sonra
gelen uyum yasasıyla ilgili bir husustur ama ülkenin içerisinde
bulunduğu bir baskın seçim sürecini
yaşadığımız şu günlerde ülkenin gerçekten
yönetilemez hâlde olduğunu, AK PARTİ iktidarının tamamen
iktidarı elinden kaçırdığını, tek kişilik
bir oligarşik yapıya teslim etmek üzere olduğunu burada ifade
etmek isterim. Türkiye demokrasi tarihine baktığımızda,
hiçbir zaman bu kadar ağır koşullarla karşı
karşıya kalmamıştık. Yapılan seçimlerin
demokratik hiçbir yönü yoktur, demokratik bir yönü olamaz. OHAL
koşulları ağır koşullardır, OHAL
koşulları demokratik parlamenter sistemin
çalışmadığı bir sistemdir. O yüzden, bu koşullarda
yapılacak bir seçim kesinlikle demokratik olmayacaktır ve vicdanlarda
da yeri olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, ülke
gerçeğiyle ilgili size birkaç konuda da bilgi vermek istiyorum. OHAL niye,
ne yapıldı OHAL’le birlikte? On altı yıllık AK
PARTİ iktidarının bize sunduğu verileri size sunmak
isterim. 2018 Ocak ayında en az 144, şubat ayında en az 128,
mart ayında en az 122 işçi olmak üzere, Türkiye’de 2018
yılının ilk üç ayında en az 394 kişi iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdi OHAL koşullarında.
Güvensizliği bugünün proleter çalışma ve yaşam disiplini
hâline getiren AK PARTİ'nin iktidar yılları boyunca iş
cinayetlerinde yaklaşık 20.500 işçi hayatını kaybetti,
20.500 işçi, arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı döneminde. OHAL
ve kanun hükmünde kararname rejimi ise güvencesiz, esnek ve kuralsız
çalışma koşullarını daha da
ağırlaştırdı ve yaygınlaştırdı.
2017 yılında iş cinayetlerinin sonucu 2.006 işçi
yaşamını yitirdi. İntihar eden işçileri söyleyeyim
size: 2013 yılında en az 15 işçi, 2014 yılında en az
25 işçi, 2015 yılında en az 59 işçi, 2016 yılında
en az 90 işçi, 2017 yılında ise en az 89 işçi iş yeri
içinde yaşamını yitirmiştir.
Türkiye’de kalp krizi, beyin kanaması sonucu
iş cinayetlerini de size vermek istiyorum: 2013 yılında en az 48
işçi, 2014 yılında en az 121 işçi, 2015 yılında
en az 155 işçi, 2016 yılında en az 217 işçi, 2017
yılında ise 187 işçi iş cinayetlerinde kalp krizi ve beyin
kanaması sonucu hayatını kaybediyor. Şimdi, Türkiye’de 2017
yılında 12 bin işçinin işle ilgili hastalıklardan
ölmüş olabileceği görülmüş veya öngörülmüş meslek
hastalıklarında; bu, resmen buz dağının aslında
görünmeyen yüzü olarak da karşımıza çıkmaktadır.
OHAL süreci, basın ve basın emekçileri
açısından Türkiye tarihinin en karanlık dönemi olma yolunda
ilerlemektedir. OHAL boyunca 200 medya kuruluşu kapatılmış,
bunlardan sadece 25’i hakkında kapatma kararı
kaldırılıyor; 6 haber ajansı, 50 gazete, 18 dergi, 33
televizyon, 29 yayınevi, 37 radyo bu süreçte kapatılıyor.
Değerli vekillerimiz, bu koşullarda, bu kadar ağır
koşullarda bir seçim dayatması var ve demokratik olmayan bu seçim
sürecinde seçimler yapılacak.
Kayyumlar atadınız. Kayyumların
sayısını söyleyeyim size: Demokratik Bölgeler Partisinin
kazandığı 109 belediyeden 94’üne kayyum atıyorsunuz ve
bunların yetkilerini mülki idarelere devrediyorsunuz. Değerli
vekiller, bakın, şimdi, Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin eş
genel başkanlarını tutukluyorsunuz, 11 milletvekilinin
milletvekilliğini düşürüyorsunuz -1 de CHP’li milletvekili var bu
tutuklu olan milletvekilleri içerisinde- eş genel
başkanlarını tutukluyorsunuz. Böyle bir demokratik zemin
olabilir mi arkadaşlar? Siz inanıyor musunuz buna?
Peki, cumhuriyetin demokratik parlamenter
sisteminden bu kadar ciddi ne zarar gördünüz de tek kişilik oligarşik
bir yapıya bu sistemi devretmeye hazırlanıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) - Ne zarar gördünüz, ne
çalışmadı? Hangi kanun çıkmadı bu Parlamentoda
arkadaşlar? Neyi tartışabildik bu Parlamentoda? Hiçbir şeyi
tartışamadık.
Bakın, ülkemizin o kadar önemli sorunları
var ki… Her şeyi yorgan altına atıyorsunuz, görünmesin
istiyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Doğan, söz istiyor
musunuz?
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Bir dakika efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim
efendim.
Şimdi,
arkadaşlar, yani Kürt sorunu olmayınca… “Kürt sorunu yoktur.” deyince
yok mu olacak? “Alevilerin sorunu yok.” deyince yok mu olacak? Gelin, bunu niye
tartışmayalım? Ne sorun varsa gelin, burada tartışalım
arkadaşlar. Bunun üstünü örtmekle biz bu sorunları çözemeyiz,
ülkemize yazık oluyor.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) - Terör sorunu var.
MÜSLÜM
DOĞAN (Devamla) – Terör sorunu da olabilir, bunu da çözün. Sonuç üzerinden
gitmeyelim arkadaşlar. Bu ülkenin geldiği sorunları sonuç
üzerinden tartışmaya açarsak hiçbir şeyi çözemeyiz. Demokratik
parlamenter sistem içerisinde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok bu ülkede.
Cumhuriyetin
çok önemli değerleri vardı, maalesef onları da yok ettiniz,
maalesef diyorum. Öyle bir sistem kurdunuz ki siz de bu işin nereye gideceğinin
farkında değilsiniz; çok özür dilerim sizden, ben şahsen böyle
düşünüyorum. Bu işin boyutu nereye gidecek? Ben biliyorum, tek
kişilik oligarşik bürokrasiye bu devlet teslim olamaz, bu demokrasi
teslim olamaz. Bence bunun muhasebesini yapmalısınız, az bir
zamanınız var.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Doğan ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
5’inci madde kabul edilmiştir.
6’ncı
madde üzerinde önerge yok.
6’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
6’ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 8’nci maddenin (1)’inci fıkrası, (2)’nci fıkrası,
(3)’üncü fıkrasının (a) bendi, (b) bendi, (c) bendi dâhil 7 ila
10’uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde söz isteyenler: Gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Muğla Milletvekilimiz Sayın Akın Üstündağ,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz
Sayın Meral Danış Beştaş, İYİ PARTİ
Grubu adına Balıkesir Milletvekilimiz İsmail Ok, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Parsak; Sayın Parsak’ın şahsı adına da
vardır, birleştireceğiz.
Şimdi
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekilimiz
Sayın Akın Üstündağ’ın.
Buyurun
Sayın Üstündağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika; kürsüde özlemiştik sizi.
CHP
GRUBU ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 553 sıra
sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
16
Nisan referandumunun üzerinden bir yıl geçti. Anayasa
değişikliğinden sonra altı ay içinde uyum için
yasalarının değiştirilmesi gerektiği hâlde bu konuda
maalesef hiçbir çalışma yapılmamıştır.
İktidar, geçen zaman içinde MHP’yle güzellemeler yapmaktan başka bir
şey yapmadı. Devletin yönetimi bir kaos içerisine girmiş
bulunuyor. Devletin mevzuatı bile çorba hâline gelmiş durumda. Bir
yetki kanunuyla diğer değişiklikleri yapmayı
düşündüğünüzü ifade ediyorsunuz ancak bu konu bile son derece
sıkıntılar yaratacak nitelikte. Zira kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisine ilişkisi Anayasa’nın 91‘inci maddesinin ikinci
fıkrasında da belirtildiği üzere, belli bir amaca ve konuya
ilişkin ve belli bir süreye tabi olarak ancak bu yetki verilebilir.
Yüzlerce mevzuatta kanun hükmünde kararnameyle değişiklik
yapılması, kanun hükmünde kararnamenin çıkarılma
özelliklerine aykırıdır.
Baskın
seçim kararıyla kendiniz bile hazırlıksız
yakalandınız. Alelacele getirdiğiniz bu torba yasayla kendinizi
ele verdiniz. Öyle ki Yüksek Seçim Kurulu bile bu torba yasanın geçmesini
bekliyor, seçim takvimini bile hâlâ daha açıklayamıyor.
Değerli
arkadaşlar, zaman darlığı içerisinde önümüze gelen bu
düzenlemede acelecilikten kaynaklanan sorunlar var. Bunlardan biri, seçmenlerin
Cumhurbaşkanı adayı göstermesiyle ilgili düzenlemedir. Eğer
seçmenin 100 bin imzayla aday göstermesini istiyorsak seçmenin işini
mutlaka kolaylaştırmamız gerekir. Her seçmeni kayıtlı
olduğu ilçe seçim kuruluna yönlendirmek işi zora sokmaktan başka
bir şey değildir. Seçmen niçin işini gücünü bırakıp
böyle bir zahmete katlansın? Tatilde olan, işi nedeniyle başka
yerlerde olan seçmen kendi tercihini niçin öneremesin? Bunu niçin
kolaylaştırmıyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Komisyonunda da özellikle ifade ettik; e-devlet
uygulaması üzerinden aday önermenin önünün mutlaka açılması
gerekirdi. Günümüzde elektronik ve internet teknolojilerinin geldiği
durumda bu konuda çeşitli yazılımların
kullanılmasıyla -son derece kolay bir uygulamayla- seçmenin işi
kolaylaştırılabilirdi. Ancak zaman darlığı bahane
edilerek Anayasa Komisyonunda bu taleplerimiz bile maalesef reddedilmiştir.
Madem seçim yapacaktınız, niçin bu konularda bir yıldan beri
herhangi bir hazırlık yapmadınız?
Değerli
arkadaşlarım, kanun teklifinde, seçmenin Cumhurbaşkanı
adayı göstermesi için belli bir süre belirlenmemesi eksiklikten öte bir
boşluktur. Bu süreyi Yüksek Seçim Kuruluna bırakmak çeşitli
tartışmalara yol açabilir. Makul bir sürenin mutlaka bu yasada yer
alması gerekirdi.
Seçmenler
tarafından aday gösterilebilmek için tespit edilen tutar da değerli
arkadaşlarım, son derece yüksek bir miktar; yaklaşık 135
bin lira gibi bir bedelin yatırılması gerekiyor. Bunun da çok
yüksek olduğunu, daha makul bir seviyeye mutlaka indirilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Kanunla
seçim süresinin doksan günden altmış güne indirilmesi suretiyle son
derece kısıtlı zamanda seçiminin yapılması birçok
sıkıntıyı da beraberinde getirecektir. Bu kadar acele
edilmesinin ne anlamı var? Özellikle ön seçim yapmak isteyen partilerin,
ön seçim kampanyası yapmak isteyen aday adaylarının önü
kesilerek demokrasinin de tam olarak gerçekleşmesi engellenmiştir. Bu
açıdan, getirilen düzenlemeler antidemokratik bir yapıdadır.
Altmış
günlük sürenin başlangıcını, görüştüğümüz kanunun
Resmî Gazete’de yayınlanmasıyla
çakıştıramıyorsunuz. Bu düzenlemeyi 24 Haziran seçimlerine
uygulayamadığınız için yürürlüğünü ileri bir tarihe
atıyorsunuz. Anayasa Mahkemesine gelen şekliyle altmış
günlük sürenin uygulanma süresini de Cumhurbaşkanının göreve
başlama tarihi olarak değiştiriyorsunuz. Üstelik seçim sonucunda
Cumhurbaşkanının göreve başlamasının bu maddeyle
hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Biz de diyoruz ki o zaman: Acele olarak
getirdiğiniz bu düzenlemeye neden bunu soktunuz? Belli ki eliniz
ayağınız birbirine dolaşmış durumda.
Savaş
sebebiyle milletvekili seçimlerinin ertelenmesine karar verilmesi hâlinde, 2839
sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 6’ncı maddesindeki
“Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin beş yılda bir
yapılacağı” kuralının ne olacağı
boşlukta kalmaktadır. Burada, bu şekilde ertelenen Meclis
seçimlerinden sonra “kaç yıl için” ya da “ilk
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar” ifadesinin mutlaka yer
alması gerekirdi. Bu şekilde, kanun yapma tekniğine uymayan bir
düzenlemeyle de maalesef karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin bugün
bir kararı yayınlandı ve özellikle önümüzdeki seçimlerin Avrupa
kriterlerine uygun olmayacağı gerekçesiyle seçimlerin ertelenmesi
çağrısında bulunuldu. Bunu yaparken de özellikle seçim kanununun
seçim kararından sadece bir ay önce değiştirilmiş
olmasının, OHAL uygulamasına devam edilmesinin, seçimlerin
güvenliği ve saydamlığı konusundaki şüpheler ve
tartışmalı mühürsüz oy pusulası kararının
seçimlerin demokratik bir ortamda düzenlenemeyeceğini göstermesi sebebiyle
böyle bir karar alınmış. Kararda, yeni seçim kanunu ile
seçimlerin düzenleneceği tarih arasındaki kısa sürenin siyasi
partilere adapte olma ve hazırlanma süresi bırakmadığı
da özellikle not edilmiş durumda. Venedik Komisyonu Kararlarının
ve ilkelerinin bu seçimde uygulanmadığı konusu da ayrıca
eleştirilmiş durumda. Seçim barajının yüzde 10’da
kalması ve bunun siyasi çoğulculuk anlayışıyla
bağdaşmadığı da özellikle kaydedilmiş.
Değerli
arkadaşlarım, her ne kadar seçimler olağan süreciyle
işlememiş olsa da seçim kanunlarındaki çeşitli
değişikliklerle seçimler manipüle edilmeye çalışılsa
da görüyoruz ki baskın seçim muhalefeti boşta ve açıkta
bırakma amacıyla yapılmış olsa da aslında bu yasa
teklifinden de anlaşılacağı üzere değerli
arkadaşlarım, iktidar dahi bu baskın seçime
hazırlıklı olmadığını, düzenlemelerin alelacele
Meclisin önüne getirildiğini özellikle görüyoruz. Ama biz, 24 Haziranda
her şeye rağmen ülkede demokrasinin gerçekleşmesi ve parlamenter
sistemin, demokratik parlamenter sistemin tekrar ülkeye gelmesi için
vatandaşların hazır olduğunu ve bu konuda bilinçli
olduğunu düşünüyoruz. İnanıyorum ve bu ülke, bu topraklar
demokrasiyle tekrar buluşacaktır diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Üstündağ.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Meral
Danış Beştaş’a aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, gündemimiz seçim ve seçimle ilgili, seçim
kararı alındıktan sonra hazırlanan sözde teknik bir yasa
tasarısı. Evet, o kadar acele ki, o kadar panik bir seçim ki, o kadar
korkuya dayalı bir seçim ki daha Parlamentoda yasası çıkmadan,
uyumu yapılmadan 24 Haziran diye ilan edilen bir seçim kampanyası
başlamış durumda.
Evet, gerçekten iktidar zorda. İktidar zorda
olduğu için ortağı olduğu koalisyonla beraber seçime
gidiyor. Peki, nedir gerçekten, niye zorda? Yani bunu aslında yüzlerden,
demeçlerden, trafikten -görüşme trafiklerinden- anlamamak için bu ülkede
yaşamamak lazım.
Aslında 7 Hazirandan sonra başlayan bir
plan yürürlüktedir. 1 Kasım seçimlerine giden yolda istikrar söylemini
diline pelesenk eden iktidar ülkeye istikrarsızlığı
getirdi. Şu anda istikrarsızlık temel motto. Parlamento
çalıştırılmıyor. 1 Kasım öncesinden başlayan
en kanlı katliamlara maalesef tanıklık ettik. Büyük
istikrarsızlık varken, ekonomi kırmızı alarm verirken
15 Temmuz darbe girişimi oldu. Gerçekten büyük bir lütuftu ve bu lütuf
fazlasıyla kullanılıyor. Her şeyi 15 Temmuza bağlayan
iktidar aslında bunu sadece bir fırsat olarak kullanıyor; KHK ve
OHAL yöntemiyle, baskı yöntemleriyle ülkeyi yönetiyor. OHAL olmadan bu
ülke yönetilemeyecek durumdadır. Her meselede emredici baskıyla,
baskı yöntemleriyle, işkenceyle bu ülke şu anda yönetiliyor.
Evet, biraz önce de söyledim, ekonomik kriz alarm
veriyor. 24 Haziran koalisyonun acziyetidir aslında. Vahamet büyüktür, çok
büyüktür, o kadar büyüktür ki işte bu gece yarısı bu uyum
yasasını görüşüyoruz. Ama bunda yanılmayın ha, halk
seçim istiyor. Biz bölge gezisindeydik Çukurova’da, emin olun, düğün
bayram yapıyor herkes; inanılmaz bir kampanya var, halk kendi
kampanyasını yapıyor, bu iktidardan ne zaman kurtulurumun
kampanyasını yapıyor.
Peki, nedir, koşullar ne? OHAL’in konforuyla
YSK elinde, uyum paketleri de cebinde bir seçim tahayyül ediyorsunuz.
İktidar partisi bunu tahayyül ediyor ama buna izin vermeyeceğiz,
Türkiye yurttaşları buna izin vermeyecek. Ne yalan atarsanız
atın -bu konuda mahirsiniz- halk sizi tanıyor. Peki, halk nasıl
tanıyor? Bir kere halk işsiz kalma korkusunu yaşıyor,
“Sabaha işsiz kalabilirim.” diyor, “Akşam evime ekmek götüremem.”
diyor, “Bir inşaatta ölebilirim.” diyor, “Bir öğrenci yurdunda
yanabilirim.” ya da “istismara maruz kalabilirim.” diyor. Halk bu korkularla
yaşıyor, halk yaşıyor bunu çünkü. Saraylardan görünmeyen
gerçekler var ama biz halkın arasında bu gerçekleri çok net bir
şekilde görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten burada şöyle bir mesele var: Şimdi, 1
Kasıma giderken “istikrar” söylemiyle gidildi. Şimdi, AKP yine
tutturmuş “istikrar” diye. Gören de diyecek ki: Uzaydan bir hükûmet bu
ülkeyi yönetiyor. Ya, el insaf! Hükûmet sizin elinizde, OHAL yürürlükte,
devletin bütün gücünü, olanaklarını kullanıyorsunuz.
İstikrarsızlık getirdiniz; 24 Hazirandan sonra kim inanacak
sizin istikrar getireceğinize? Bu ülkeyi batırdınız, siz de
batıyorsunuz ve battığınız yerden
çıkamayacaksınız. 24 Haziranda bunun cevabını çok
güçlü bir şekilde alacaksınız.
Peki,
tahribatın haddi hesabı var mı bu ülkede? Gerçekten yok.
Şimdi,
seçim startı verilmiş. Efendim, bize diyor ki: “Bu partiyi
sandığa gömün.” O parti biziz. Sen kimsin ya? Sen bizi nasıl
sandığa gömersin? Eğer eğer cesaretin varsa
Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, İdris Baluken’i, Gülser
Yıldırım’ı, Gültan Kışanak’ı derhâl serbest
bırak. Gel, seçim meydanlarında biz bunları
tartışalım, bakalım kim sandığa
gömülecekmiş.
Biz
halkız, halk; bizi sandığa gömemezsiniz. Bizi sandığa
gömmeniz için halkı gömmeniz lazım. Roboski’de bombalanan, Cizre
bodrumlarında katledilen, KHK’yle aşından ekmeğinden olan
biziz. AKP'nin kutuplaştırdığı iklimde Kürt, Türk, Ermeni,
Arap, Çerkez, Laz, Süryani, Yezidi, Pomak, Roman, hepsi biziz. İş
cinayetine kurban giden de biziz, cezaevinde rehin tutulan, işkence gören
de biziz.
Şu
anda arkadaşlarımız rehin, rehin tutulmaya devam ediliyor.
“Siyasi ahlaksızlık” diyenlere şunu hatırlatmak istiyorum:
Rakibini cezaevinde tutmak, talimatla ceza verdirmek ve bunun arkasında
duramamak en büyük siyasi ahlaksızlıktır. Buna mertlik denmez.
Bunun ne hukukta ne siyasette ne ahlakta hiçbir yeri yoktur.
Peki,
şimdi soruyoruz: Seçimi yarın da yapsanız -bırakın 24
Haziranı- yine kaybedeceksiniz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) – Kazanacağız.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Halk artık sizin
yalanlarınıza dolanlarınıza inanmıyor, gerçekten
inanmıyor, inanmayacak da.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Yalan dolan HDP’lilere ait, AK PARTİ’de yalan
dolan olmaz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - 24 Hazirandan sonra biz burada
olacağız ama siz burada olmayacaksınız ve kara kara
düşüneceksiniz “Biz ne yaptık da bu başımıza geldi.”
diye.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Göreceğiz, göreceğiz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Şimdi, dün bir tartışma
yaşadık. Efendim, Meclis Başkanı “Kürt kentleri yok. Bu
ifadeyi kullananı Meclisten atarım.” diyor. Ne diyorsun ya? Bir Kürt
“Ben Kürt’üm.” demesinden dolayı Meclisten atılacaksa varın
atın; siz bizi getirmediniz ki buraya, bizi getiren halkın
oyları.
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Öyle bir şey yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Şimdi, burada siz Kürtlerden hangi
yüzle oy isteyeceksiniz ya, hangi yüzle? İradelerini rehin
aldığınız yetmiyor gibi, kürsü
konuşmalarımıza bile tahammül etmiyorsunuz. Genel Kurulda,
efendim, “Kürt illeri” demişim, Meclisten
atılacakmışım. Osman Baydemir “kürdistan” dediği için
ceza aldı. Ya, Kürtlerin üzerinde yaşadığı topraklar
Kürdistan’dır. Kürtlerin yaşadığı iller Kürt
kentleridir.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – “Kürdistan” diye bir yer yoktur. İftira
atmayın! Nerede kürdistan var?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bizim ana dilimiz Kürtçedir,
tıpkı diğer halklar gibi, tıpkı diğer kimlikler
gibi. Bu Meclis tarafsızlığını yitirmiştir.
Meclis Başkanı tarafsız değildir, AKP’nin Meclis
Başkanıdır; bu şekilde konuşması yetkisini
aşmaktadır.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Siz anca konuşmayı bilirsiniz, o kadar.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı
-özellikle söylüyorum- 2013 yılında AKP grup toplantısında
yaptığı konuşmada şunu demişti: “MHP ve CHP
milletvekilleri gitsinler, ilk Meclis zabıtlarını okusunlar.
Bugün karşı çıktıklarını orada görecekler.
‘Kürdistan’ kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Biraz daha
geriye, Osmanlı’ya gittiklerinde doğu ve güneydoğunun kürdistan
eyaleti olduğunu görecekler.” Şimdi o kadar geriye düştünüz ki
12 Eylül darbecileriyle, “Kürtler yoktur, ‘Kürt’ dedikleriniz dağlı
Türklerdir.” diyen zihniyetle aynı noktaya düştünüz. Kürtler
kendilerini ve yaşadıkları coğrafyayı, kentleri yok
sayan AKP Hükûmetine en büyük cevabı diğer halklarla birlikte 24
Haziranda verecektir.
Bir
iktidar partisi milletvekili “Düğündür.” dedi, gerçekten ben hiç yerimden
sataşmam, dayanamadım “Ya, kimin düğünüdür?” dedim. Siz
iktidardasınız, siz zorda kaldığınız için seçime
gidiyorsunuz. Siz görmüyorsanız bizim görmediğimizi sanmayın,
durumun farkındayız. Bu nedenle ben Türkiye
yurttaşlarının tümüne şunu söylemek istiyorum: 24 Haziran
gerçekten önemli bir gündür. Biz haziranları severiz. Biz yediden yirmi
dörde, gece gündüz çalışarak sizin bütün baskı
politikalarınıza rağmen bunun hesabını 24 Haziranda
sorarız. Sizin gibi işkence yöntemleriyle değil, rehin alarak
değil, öldürerek değil, bodrumlarda katlederek değil…
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Terörist onlar, terörist.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …Afrin’e giderek değil, işgal
ederek değil…
REŞAT
PETEK (Burdur) – Ne işgali ya?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …biz sandıktan
çıkacağız, sandıktan. Siz eğer gerçekten siyasete
inanıyorsanız, demokrasiye inanıyorsanız
-inandığınızı düşünmüyorum ya, asla böyle bir
düşüncem yok- gelin şuradan başlayalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Danış Beştaş.
SALİH
CORA (Trabzon) – Zorunuza mı gitti YPG’yle…
BAŞKAN
– Sayın Cora…
SALİH
CORA (Trabzon) – Zorunuza mı gitti?
BAŞKAN
– Sayın Cora, lütfen…
SALİH
CORA (Trabzon) – Ayıp ya!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Eğer yüreğiniz yetiyorsa
gelin, içeride bulunan tüm belediye eş başkanlarını,
milletvekillerini serbest bırakın, 15 bin üyemizi, yöneticimizi
serbest bırakın ama bırakmayacağınızı
biliyoruz. Fakat biz 15 bin gider, 1 milyon geliriz çünkü biz halkız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Yerimden söz almak istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 553 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir kere, 24 Haziranda seçim
olacak, bağırsak da çağırsak da -burada hatibin biraz evvel
kürsüde yaptığı gibi- ne olursa olsun ve aziz milletimiz, 81
ilde, 780 bin kilometrekare coğrafyada, 80 milyon ve ne kadar seçmenimiz
varsa sandığa gidecektir. Bugüne kadar yaşananlar belli, 7
Haziran sonrası süreçte bir senaryonun uygulanmaya
çalışıldığı vesaire. O senaryo… Terör örgütünün
elindeki silahları kime doğrulttuğuna bakmak lazım. O
çukurlar niye kazıldı, ona bakmak lazım. Bodrumda seslenenler
kimdi, ona bakmak lazım. O bölgede özellikle Kürt kardeşlerimiz
teröre ve terör örgütünün tahakkümüne mahkûm edilmeye
çalışılacaktı ve terörle bir mücadele başladı.
Asıl söylenmesi gereken bunlar.
Kürtleri
bölen, Kürtleri ayıran asıl kendileridir. Kendi içinde “terör örgütünün
yanında yer alanlar” ve “terör örgütüne karşı duranlar” diye
onları kabul etmeyip onlar üzerinde baskı kuran terör örgütüdür ve
asla o baskıya mahkûm etmeyeceğimizi… 780 bin kilometrekare
içerisinde herkesin bir olarak, eşit bir şekilde yaşayabilmesi için
on altı yıldır bir mücadele veriyoruz ve bu mücadeleyi terör
örgütlerinin heba etmesine de asla izin vermeyeceğimiz açık ve net
bir şekilde…
Hatip
talihsiz bir şekilde, Demirtaş’ı, Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Genel Başkanımıza
âdeta rakip kılmaya çalışıyor. Geçmişte partisinin
kendi grup başkan vekillerinin imzasıyla 80 milletvekilinin “dokunulmazlıklar
kaldırılsın.” derken neredeydiler? Ve o dokunulmazlıklar
sadece AK PARTİ’nin, iktidar partisinin imzasıyla, talebiyle
kalkmış değildir; burada belli bir çoğunlukla destek
verilmek suretiyle dokunulmazlıklar kalktı, iyi ki de kalktı,
iyi ki de terör örgütünün…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bir dakika… Bitireceğim.
BAŞKAN
– Toparlayınız lütfen.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Terör örgütüne destek verenler, terör örgütünün
sözcülüğünü yapanlar bugün cezaevinde. Sadece milletvekili olmaları
onlara suç işleme konusunda bir ayrıcalık tanımamakta.
Bunun adı “gazeteci” olabilir, bunun adı “akademisyen” olabilir.
Bunun adı her ne olursa olsun hiç kimsenin bu anlamda dokunulmaz
olmadığına bu Parlamento hep birlikte karar verdi.
Bir
başka talihsizlik de Afrin’e işgal deniliyor. Afrin’de, özellikle
Suriye’nin kuzeyinde, ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör
örgütüne, terör devletçiklerine asla müsaade etmeyeceğimizi, kırk
yıldır PKK terör örgütüyle mücadele eden bir ülke olarak bu konudaki
kararlılığımızı… Tıpkı daha evvel
Fırat Kalkanı Operasyonu’nda olduğu gibi Zeytin Dalı
Operasyonu’yla da Afrin’e girilmiş ve Türk, Kürt kim varsa oradaki
kardeşlerimizin yaşayabileceği bir şekilde terör
unsurlarından temizlenmiştir. Afrin’e gidilirken burada âdeta terör
örgütünün sözcülüğünü yapmaya ve onun diliyle konuşmaya, Afrin’i
işgal gibi göstermeye… Gerçekten 24 Haziranda sandıklar
kurulduğunda bölgedeki kardeşlerimiz, Türkiye’deki Türk ve Kürt
kardeşlerimiz… Çünkü 81 ilde, 780 bin kilometrekarede -hiçbir ayrım
yapmaksızın- Kürt kardeşlerimiz her yerde
yaşamaktadırlar ve gereken cevabı kendilerine en güzel
şekilde 24 Haziranda vereceklerdir, millet iradesi egemen
kılınacaktır inşallah. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan,
konuşması baştan sona sataşmaydı zaten.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Danış Beştaş, mikrofonu açıyorum.
40.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, eğer bir
terör örgütü sözcülüğünü arıyorsa sayın grup başkan
vekilinin aynaya bakmasını tavsiye ederim. Benim hiç kimseyle
fotoğraflarım yok ve dün yaptığımı da bugün inkâr
etmedim, hesabını veremeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur.
İkincisi,
ben kimin kime rakip olduğunu ve kimin rakibini hapse
attığını bir kez daha ifade edeyim. Sayın
Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminde bütün devlet
gücüne karşı yüzde 10 bandında oy alan, milyonlarca halkın
desteklediği bir liderdir ve hâlâ milletvekilidir. Sayın grup
başkan vekilinin de konuşurken onun bir parlamenter olduğunu ve
hukuksuz, keyfî bir şekilde hapiste tutulduğunu aklından bir
saniye çıkarmamasını öneririm.
Diğer
konuşmalarına cevap verme gereği duymuyorum; burada çok
tartıştık, çok söyledik, Afrin’le ilgili de burada
konuşmalarımız oldu. Kendisini Birleşmiş Milletler
sözleşmelerini, uluslararası lügatta, doktrinde işgalin ve
ilhakın ne anlama geldiğini incelemeye davet ediyorum ve şunu da
istiyorum: Lütfen, Afrin’de Türkçe eğitim vermenin, belediyelere, resmî
binalara Türkçe tabela asmanın izahını yapmasını
istiyorum.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Zorunuza mı gitti? Zorunuza mı gidiyor?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Vali atamalarının, kaymakam
atamalarının uluslararası terminolojideki ve hukuktaki
karşılığının ne olduğunu sormak isterim.
Şu anda yüz binlerce Afrinli, göç yollarında çok ciddi bir
mağduriyetle yüz yüze yaşamaktadır. Erdoğan da geçenlerde
dedi ki: “Ne yapalım, çoğunluğu Kürt’tür.” Kürt
Dağı’nda yaşayanlar, Afrin’de yaşayanlar tabii ki
Kürtlerdir büyük oranda, diğer halklarla birlikte. Şunu söyleyeyim:
Asla unutmasınlar ki: Afrin, Afrinlilerindir.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Afrin’de 300 bin insan yerinden
edildiğinde niye konuşmadınız Meral Hanım? 22 köy
yakıldı, o zaman niye konuşmadınız?
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, maksat hasıl olmuştur, lütfen,
şimdi söz sırası…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Çık orada konuş, çık orada
konuş, öyle yerinden konuşma.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Konuşur, konuşur.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – 300 bin insan yerinden edildi…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen kimsin ya! Çık oradan
konuş!
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası, İYİ PARTİ Grubu adına
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın İsmail Ok’a aittir.
Buyurun
Sayın Ok…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, grup başkan vekilini
uyarır mısınız, ne o öyle efelik yapıyor, “Sen
kimsin?” bilmem ne falan diye.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır, çıksın
konuşsun diyorum ya.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ne demek ya? “Sen kimsin?” ne demek? Sen kimsin!
Hadsize bak ya! Milletvekilimizle ilgili öyle konuşamazsın!
BAŞKAN
– Arkadaşlar lütfen, sayın milletvekilleri…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen kimsin! Bana ne, kendisi
sataşıyor. Zorda kalınca hemen böyle yapıyor.
BAŞKAN
– Sayın Beştaş, Sayın İnceöz, grup başkan
vekillerisiniz. Bütün Türkiye ve vekillerimiz sizi izliyor.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ya ne münasebet “zorda kalınca”, bildiğin 2
tane cümle var, yazık sana.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sana da yazık bence, çok yazık
hem de.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN
– Sayın Ok, buyurun.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
burada AK PARTİ Grubu sözcüsünün söylediklerini, yine AK PARTİ’li
Adalet Bakanı tekzip etti.
Sayın
Başkanım, herhâlde sıfırdan başlatırsanız…
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – “Sen kimsin?” diyor ya, sen kimsin esas?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – E tabii siz iktidarsınız ya her
şeyi siz biliyorsunuz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Tabii, tabii. Zorunuza da gitse Türkiye’nin birlik ve
beraberliği için çalışıyoruz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz bölüyorsunuz, bölüyorsunuz,
birleştirmiyorsunuz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Tabii, tabii. Aldığınız oyları
şimdi hak ettiniz herhâlde, sandığa giderken.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aynaya bak.
BAŞKAN
– Sayın Kubat, rica ediyorum.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Aynaya bakmama gerek yok, sana bakınca görüyorum
zaten ne görmem gerekiyorsa.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen aynaya bak aynaya, aynaya bak sen.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Seni görüyorum zaten, yeterli.
Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya orada kendi konuşuyor!
BAŞKAN
– Efendim, rica ediyorum, kürsüde hatip arkadaşımız var.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ta oradan, oradaki benim milletvekilime laf
atıyor. Böyle bir şey olabilir mi!
BAŞKAN
– Sayın Kubat, rica ediyorum.
Sayın
Ok, buyurun efendim, sürenizi uzatıyorum.
İSMAİL
OK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
muhabbetle selamlıyorum.
Bugün
burada, bu kutsal çatı altında AK PARTİ grup sözcüsü Sayın
İnceöz’ün söylediklerini, yine AK PARTİ’li Adalet Bakanı tekzip
etmiş oldu. Maalesef, bugün burada Sayın İnceöz “Zannediyorum,
hazineden de 25 milyon gibi bir yardım almışlar.” diye
İYİ PARTİ’yi itham etti. Kayıtlarda, tutanaklarda var bu.
SALİH
CORA (Trabzon) – “Muhtemelen.” dedi.
İSMAİL
OK (Devamla) – Ama biraz önce Sayın Adalet Bakanı dedi ki: “Seçimlere
girmeyen, grubu dahi olsa hazine yardımı alamıyor.”
Kısacası, Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül “İYİ
PARTİ hazine yardımı alamıyor.” dedi ama maalesef
Sayın İnceöz çıkıp bunu düzeltme nezaketini,
inceliğini gösteremedi.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Onu da CHP’den alın ya.
İSMAİL
OK (Devamla) – Güneş balçıkla sıvanmaz, algı operasyonu
tutmaz. Bunlarla İYİ PARTİ’yi karalamayı, halkın
gözünden düşürmeyi ümit ediyorsanız bunlar boşa, beyhude
çabalardır. Bunun altını özellikle çiziyorum.
Sayın
milletvekilleri, malumunuz, 24 Hazirana artık sayılı günler
kaldı. Bütün kalbimle hakkın hukukun, adaletin, Türkiye'de huzurun ve
güvenliğin olmasını temenni ediyorum ve bizler de İYİ
PARTİ olarak bu seçimlerde tamamen haktan hukuktan, adaletten yana taraf
tuttuğumuzu, tutacağımızı burada ilan ediyoruz. Bu
söylemlerimiz sözde değil, özde söylemler.
Hepinizin,
özellikle AK PARTİ Grubunun yakından tanıdığı,
çok iyi bildiği, yıllarca bu sıraları
paylaştığınız bir büyükşehir belediye
başkanı, referandum sürecine, 16 Nisan referandum sürecine giderken
biz o zaman “Yapmayın, etmeyin, bu referandum geçerse bu, tek adam
rejimine gider. Bir kişi yasamayı, yürütmeyi, yargıyı eline
geçirir.” derken bu yıllarca beraber yürüdüğünüz Büyükşehir
Belediye Başkanı “Raconu reis keser.” dedi. Oysa bir hukuk devletinde
racon kesilmez, raconu mafya keser. Üzerinden aylar geçmedi, AK PARTİ’li
Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı, bu yangına odun
taşıdığı, kendi elleriyle oluşturduğu bu
düzen, antidemokratik, baskıcı, zulüm düzeni tarafından -bütün
Türkiye de 80 milyon maalesef üzülerek izledi- ağlayarak “Büyükşehir
Belediye Başkanlığından hem de ailemi dahi bu işin
içerisine katarak baskıyla, tehditle istifa ediyorum.” dedi.
Sayın
Edip Uğur benim rakibimdi, bizi sever sevmez ama Sayın Edip
Uğur’un da hakkını hukukunu Türkiye’de yerel basında da
genel basında da herkesin huzurunda söyledik. İşte biz
Türkiye’de gerçek adaleti savunuyoruz. Kim olursa olsun, partisi, inancı,
mezhebi ne olursa olsun, gerçekten bir suç işlediyse, beyaz sütün
içerisindeki ak kıl çekilircesine hakkı hukuku çiğnenmeden
hesabı sorulsun ama sadece ve sadece, kamuoyuna açıklama gereği
bile duyulmadan, bir kişi istedi diye Balıkesir Büyükşehir
Belediyesi gibi, başta İstanbul, Bursa olmak üzere -saymaya kalksam
zaman yetmez- birçok belediye başkanının baskıyla, tehditle
görevden alınacağı dönemlerin artık son bulmasını
istiyoruz.
Dolayısıyla
fazla söze gerek yok, 24 Haziranda ya demokrasiden, haktan hukuktan, adaletten
yana olacağız ya da yargının, yürütmenin ve yasamanın
bir tek kişinin eline geçtiği, antidemokratik tek adam rejiminden
yana olacağız. Biz İYİ PARTİ olarak
safımızı belirledik. Biz adaletten yanayız, 80 milyonun
hakkının hukukunun korunduğu bir güne uyanmak istiyoruz 25
Haziranda.
Bu
duygularla, bu seçimlerin yüce Türk milletine hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Bütün kalbimle söylüyorum, millî irade neyi
gösterirse o tecelli etsin, milletin dediği olsun; AK PARTİ’yi
istiyorsa AK PARTİ olsun, Cumhuriyet Halk Partisini istiyorsa Cumhuriyet
Halk Partisi olsun ama adalet olsun, hukuk olsun. Marifet,
düşmanının bile hukukunu savunabilmektir. Bugün var mı
hukuk? Bugün var mı Türkiye’de adalet, liyakat var mı?
Dolayısıyla,
sözlerimi burada noktalıyorum. Biz İYİ PARTİ olarak
safımızı belirledik; demokrasiyi, hukuku, adaleti savunuyoruz,
Türk milletinin vereceği karara da sonuna kadar saygılıyız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ok.
Şimdi
söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Mehmet Parsak’a aittir.
Şahıslar
adına da talebiniz var, birleştiriyorum Sayın Parsak.
Buyurun.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 553 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve
siz saygıdeğer milletvekillerini saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, teklifle ilgili düşüncelerimize geçmeden önce, bugün
vefatının 35’inci yılını
yaşadığımız ve 20’nci yüzyılın en büyük
mütefekkirlerinden birisi olduğuna inandığımız,
fikirleriyle hâlâ aydınlanmaya devam ettiğimiz rahmetli Erol Güngör
Bey’i bir kere daha bu kürsüden saygıyla, rahmetle ve minnetle
anıyoruz. Bu konular da dâhil olmak üzere şu anda karşı
karşıya bulunduğumuz tüm meselelerimizin çözümü bakımından
eğer rahmetli Erol Güngör’ü daha çok okusaydık, daha iyi
anlasaydık herhâlde bugün bu noktalarda bu sıkıntılarla
karşı karşıya olmazdık diye de ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci
bölümünde 7’nci, 8’inci, 9’uncu ve 10’uncu maddeler var. Bunlardan 9’uncu ve
10’uncu maddeler yürütme ve yürürlük maddeleri yani esasa yönelik olarak 2’nci
maddesi.
Kanun
teklifinin 7’nci maddesinde Anayasa değişikliğimizin doğal
bir sonucu olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik
doğrudan doğruya 100 bin vatandaşın aday gösterilmesine
ilişkin usul ve esaslar düzenlenmekte, son derece teknik bir madde. 16
Nisanda milletimiz, referandumda “evet” yönünde tercihini ortaya koydu ve o
Anayasa değişikliğinin bir gereği olarak
Cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından 100 bin
seçmene de aday gösterebilme imkânı getirildi. 55 milyon seçmen
olduğunu nazara aldığımızda, bunun sadece yüzde
0,18’inin yani 100 bin seçmenin bir Cumhurbaşkanı adayı
gösterebilmesini, özellikle de seçimleri kazanabilmesi bakımından
yüzde 50+1 oy alınması gerektiğini de nazara
aldığımızda demokrasimiz bakımından son derece
önemli, son derece anlamlı bir düzenlemenin burada yer
aldığını görüyoruz. Bu özün, bu esasın
dışında buna dair çeşitli zorlukların bulunduğu
gibi Komisyon aşamasından bu yana sürdürülen eleştirilerin hiçbir
dayanak noktası yoktur ve maddede buna ilişkin teknik esaslar ve
usuller ayrıntılarıyla ifade edilmektedir.
Gelelim
8’inci maddeye. 8’inci maddede de ilk olarak (1)’inci fıkrasında yurt
dışı seçmen kütüğünde kayıtlı olan
seçmenlerimizin yani gurbetçilerimizin, sadece bulundukları ülkede
değil, hangi ülkede bulunuyorlarsa orada oy kullanmalarını temin
edecek bir düzenleme söz konusu yani gurbetçilerimizin seçme
haklarını kolaylaştıran bir düzenleme.
İkinci
fıkrasına, üçüncü fıkrasına, devamındaki fıkralara
baktığımızda, gene Anayasa değişikliğinin
kaçınılmaz bir gereği olarak seçimlerin dört yılda
değil, beş yılda yapılmasına yönelik olarak ve seçilme
hakkının 25 yaşından 18 yaşına indirilmesine
yönelik Anayasa değişikliğiyle uyumlu bir
değişikliğin söz konusu olduğunu görüyoruz. Yani ikinci
bölümle ilgili bakıldığında, temel itibarıyla bu iki
maddede tamamen Anayasa değişikliğine uyumdan ibaret bir durum
söz konusu.
Esasen,
özellikle 7’nci maddeye yönelik olarak daha detaylı açıklamalar da
yapmayı düşünüyordum fakat özellikle son saatlerde yaşanan
tartışmaları burada dikkatlice izlediğimde, özellikle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hâlâ bazıları
tarafından maksatlı olarak anlaşılmadığını
ya da anlaşılmak istenmediğini, bugünlerde yaşanan
gelişmeleri de dikkatlerinize sunmak suretiyle, süremin tamamını
da kullanmadan gecenin bu saatlerinde ama etraflıca ve yeniden ifade etmek
istiyorum. Esasen, Genel Kurulumuzda buna dair Milliyetçi Hareket Partisi
olarak çok defa aydınlatıcı konuşmalarımız oldu.
Sayın
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yani
bugünkü kanun teklifinin de temelini oluşturan o Anayasa
değişikliğinin merkezinde yer alan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine nereden geldik diye
baktığımızda, bugünlerdeki gelişmelerle
bağlantılı, özellikle 2007 yılında ortaya çıkan
durumların hatırlanmasında fayda görüyoruz. Evet, 2007
yılında, bugün ne yazık ki Sayın Gül’ün aday
olmasını isteyenler veya aday olması için ağızları
açık bakanların, o gün aday olmasın diye demokrasimiz
bakımından, hukuk sistemimiz bakımından âdeta bir hukuk
faciası durumundaki 367 krizi çıkarılırken neler
söylediklerini, neler yaptıklarını, bunların ülkemizi,
milletimizi, devletimizi ne noktalara sürüklediğini hep birlikte
hatırlamakta fayda var.
Bugün
geldiğimiz nokta itibarıyla, sadece 2007 yılında
yaşanan o gelişmeler itibarıyla değil, bizden önce de tüm
konuşmacılarımız özellikle vurgu yaptılar, 15 Temmuzda
tarihimizde yaşadığımız en büyük ihanetlerin bir
tanesinin sonucunda yani sadece bir darbe girişimi değil, aynı
zamanda bir işgal girişimi olarak tarihimizdeki en büyük ihanetlerden
birinin neticesinde siyaset hayatımızda da devlet
hayatımızda da özellikle hükûmet sistemi bağlamında son
derece önemli gelişmelerin olduğu hepimizin malumu.
Bu
çerçevede, 15 Temmuzdan hemen sonra 7 Ağustosta Yenikapı ruhuyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesi yönünde
milletimiz ilk iradesini en güçlü bir şekilde ortaya koydu ve o günden
sonra Sayın Genel Başkanımız’ın 11 Ekim 2016 tarihli
grup konuşmasında öngörüsü ve ferasetiyle Türkiye’nin, özellikle de
biraz önce ifade ettiğim gibi, 2007 yılında hükûmet sistemimizin
daha da karmaşık hâle gelmesiyle birlikte yaşanmakta olan
anayasal tartışmalarla daha fazla devam edemeyeceğini ifade
etmesi üzerine bir Anayasa değişikliği süreci başladı
ve bu Anayasa değişikliği süreci, hepimizin bildiği gibi,
18 maddelik bir Anayasa değişiklik teklifinin Gazi Meclisimizde kabul
edilmesi ve ardından da 16 Nisan referandumuyla birlikte milletimiz
tarafından da hiçbir tartışmaya meydan bırakmayacak
netlikte benimsenmesi neticesinde Türk devleti bakımından yüz
yılımızın en önemli yönetim reformlarından birisi
olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kabul edilmiş
oldu. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine işte o 24
Haziran 2018 tarihinde tam anlamıyla geçtikten sonra ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tüm kurum ve
kurallarıyla birlikte yerleştirdikten sonra, bugün
yaşadığımız sorunların hiçbirisini o günden sonra
yaşamayacağımız hepimizin malumudur ve doğaldır
ki bu durum bazı mahfilleri de rahatsız etmektedir.
Bakın,
bugün, sadece bugün, bir tanesi içeride, bir tanesi de dışarıda
iki önemli gelişmeyi sizlere yeniden hatırlatmak istiyorum.
Bir
tanesi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde, uluslararası hukuk
başta olmak üzere hukuka aykırı ve o yönüyle gayrimeşru da
olmanın ötesinde, o yönde irade kabiliyeti bulunmadığından
esasen yok hükmünde bulunan bir beyanda bulunuldu: “Seçimler ertelensin.”
Egemen bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti devletine, ne söz konusu kurumun ne
de dünyada hiçbir kişinin ve kuruluşun bu yönde bir ifadede bulunma
gibi bir hakkı, hukuku yoktur sayın milletvekilleri. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir
diğer gelişme, işte, sabahtan beri takip ediyoruz ülkemizdeki
siyaset çerçevesinde. Bakın, Anayasa değişikliğimizin
kaçınılmaz bir sonucu olarak, esasen 1950’den beri
mevzuatımızda yer alan ittifakları legal, meşru ve görünür
hâle getirdik ama buna rağmen ne yazık ki, özellikle son günlerde
takip ediyoruz ki hileyle, hülleyle, gülleyle ittifaklar devam ederken…
CELALETTİN
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Abidik gubidik!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – …abidik gubidik çalışmalar, faaliyetler
etrafında, Türk devletini, Türk milletini çevrelemeye yönelik hesaplar
devam ederken, öbür tarafta da biraz önceki saatler boyunca
tartışılan sözlerde ifade edildiği çerçevede, “kirli
ittifak” diye isnat edilmesine rağmen, dikkatinizi çekerim en temiz
ittifak değil, tek temiz ittifak olan Cumhur İttifakı, emin
adımlarla 24 Haziran 2018’deki seçimlere… (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Göreceğiz 24 Haziranda, göreceğiz!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – …milletimizin iradesine müracaat etmek üzere gitmektedir.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Güle güle! Güle güle!
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Ona halk karar verecek!
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partimizin Genel Merkezini bina boyu
kaplayan bir sözle ben buradaki konuşmalarımızı tamamlamak
istiyorum: Cumhur İttifakı, milletin aklıdır ve millet o
aklıyla 24 Haziranda sandığa gidecek, Cumhur
İttifakı’na en güçlü desteği verecek ve bu saatlerde de ve
muhtemelen bundan sonraki altmış gün boyunca da kesafetini giderek
artıracak tartışmaların tamamını son bir noktayla
nihayete erdirecektir.
Hepinizi
tekrar ben saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Parsak.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/2312 sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi ile 6271
sayılı Kanun’a 8’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi
öngörülen 8/A maddesinin (2)’nci fıkrasının (b) bendinin madde
metninden çıkarılarak maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesi ile (5)’inci fıkrasında yer alan
“Seçmenler, adaylık teklifi için kayıtlı oldukları ilçe
seçim kuruluna bizzat başvururlar.” ibaresinin “Seçmenler, adaylık
teklifi için tercih ettikleri herhangi bir ilçe seçim kuruluna bizzat
başvururlar.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mizgin
Irgat Erol
Dora
Adana Bitlis
Mardin
Mehmet
Emin Adıyaman Behçet
Yıldırım
Iğdır Adıyaman
(1)
Cumhurbaşkanlığına yüz bin imza ile aday olan kişiler
imza sürecinde il ve ilçe seçim kurullarında temsilci
görevlendirebilirler.
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Önerge hakkında konuşmak isteyen, Iğdır Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Emin Adıyaman.
Buyurunuz
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
553
sıra sayılı Teklif’in 7’nci maddesi, 6271 sayılı
Kanun’un 8’inci maddesinden sonra gelmek üzere ihdas edilen yeni bir madde. Bu
madde, Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi için 100 bin
kişinin imza vermesine ilişkin bir düzenleme. Bunun nasıl
verileceğini esasen düzenliyor.
Bu
maddenin (2)’nci fıkrasında, aday gösterilecek kişinin
nasıl müracaat edeceği hususuna açıklık getiriliyor.
(2)’nci fıkranın (b) bendi ise önemli aslında. Bizim
karşı çıktığımız bentlerden biri bu. Bu,
cumhurbaşkanı adayına, en yüksek derecedeki devlet memurunun
brüt maaşının 10 katı kadar bir ücret ya da bedeli vezneye
yatırmasını öngörüyor. Şimdi, burada hem madde muğlak
hem miktar olarak çok yüksek çünkü “en yüksek derecedeki devlet memurunun
aldığı brüt maaş veya brüt aylık gelir” diyor.
Şimdi, en yüksek derecedeki devlet memurunun maaşı var,
harcırahlar var, özel ödenekler var, rakam somut değil, net
değil. Kaldı ki “bunun 10 katı brüt maaş üzerinden” diyor,
değişkendir bu.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Maaş somuttur ya. Ödenekler dâhil değil ona.
Brüt maaş sabittir. Memuriyetiniz olmadığı için
bilemiyorsunuz tabii.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Artı, bunu şu anda
aldığı maaşlar itibarıyla, 1 Ocak 2018 itibarıyla
hesapladığımızda bakın nasıl bir rakam
karşımıza çıkıyor? Ocak 2018 itibarıyla
hesapladığımızda 110.640 lira gibi bir rakam
çıkıyor. Birçok adayın başvurduğunu
düşündüğümüzde müthiş bir rakam ve hakikaten maliyet
açısından mı alınıyor bu ücret, bunu bilemiyoruz
tabii, temel fikir ne?
Yine,
bu maddede karşı çıktığımız, özellikle
hukuka aykırı bulduğumuz bir fıkra da (5)’inci fıkra.
(5)’inci fıkrada da -daha önce geneli üzerinde yaptığım
konuşmada da ifade etmiştim- 100 bin seçmenin imzası imkânı
tanınıyor ama fiilen imkânsız hâle getiriliyor yani pratikte
uygulanmaz bir madde hâline dönüşüyor. Neden? Çünkü -daha önceki
konuşmamda da ifade ettiğim gibi- seçmeni, kayıtlı
olduğu ilçe seçim kuruluna müracaat mecburiyetinde bırakıyor,
bu, açık bir şekilde 100 bin imzanın toplanamaması gibi bir
durumla karşı karşıya bırakıyor. Hatta şu
seçimde, pratik olarak örnek versek bile, altmış güne
sıkıştırılmış bu seçim sürecinde, bir
düşünün, Yüksek Seçim Kurulunun vereceği bir süre içerisinde -ki
süreler de, başvuru süresinin ne kadar olacağı da açık
değil- mesela Yüksek Seçim Kurulu beş günlük bir süre tanısa
beş gün içinde bir aday nasıl 100 bin imzayı toplayacak? Yani fiilen
bu madde kadük kalıyor, uygulanmasın diye bu şekilde
zorlaştırılmış.
Ha,
bunun mantığını aslında anlıyoruz: Grubu
bulunmayan siyasi partilerin aday göstermesinin önünü tıkamaktır.
Açıkça söylemek gerekirse Saadet Partisinin aday göstermesini engellemeye
yönelik açık bir düzenleme. Yarın aynı şey sizler için de
geçerli olabilir. Oysa biz yasama Meclisi olarak kanun düzenlerken belli bir
partiye, belli bir döneme ilişkin düzenlemememiz gerekiyor. Soyut olarak
düzenlenen ve herkes için geçerli olması gereken ama en iyi olması
gereken bir düzenleme olmalı. Bu anlamıyla, bu 8/A maddesiyle yani
7’nci maddeyle eklenen 8/A maddesi, pratikte anlam bulmayacak bir maddedir.
Sadece bir düzenleme olarak kanunda yer alacak, pratik hiçbir yararı,
hiçbir sonucu olmayacak. Bu da 100 bin imzayla aday göstermeyi imkânsız
hâle getiren bir düzenlemedir diyoruz. Özellikle ikametgâh
şartının en azından kaldırılması gerekiyor.
Yurttaşlar, Türkiye’nin neresinde bulunursa bulunsun imza vermeli ve imza
vermenin imkânları tanınmalı, elektronik imza gibi, noter
kanalıyla imza vermek gibi yani imza vermenin imkânları ve
koşulları genişletilmedir diye düşünüyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.
Sayın
Adıyaman ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
7’nci
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2312)
esas numaralı 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin (5)’inci
fıkrasında geçen “kayıtlı oldukları” ibaresinin “herhangi
bir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Emir Mahmut
Tanal Özkan
Yalım
Ankara İstanbul Uşak
Tur
Yıldız Biçer İbrahim
Özdiş
Manisa Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ
AYDOĞDU (Aksaray) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Teşekkür ederiz nezaketinize, zarafetinize.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Bu önergede “kayıtlı oldukları”
ibaresi, yani kişinin nüfusa kayıtlı olduğu, daha
doğrusu kayıtlı olduğu ilçe seçim kuruluna bağlı
değil, herhangi bir ilçe seçim kuruluna müracaat edip o 100 bin kişi
arasında Cumhurbaşkanını teklif edebilme hakkının
verilmesine ilişkin önergemiz buna ilişkin. Bunu tabii, hatipler
anlattılar ama işi biraz daha somuta indirgemek istiyorum ben. Benim
nüfus cüzdanım ve aynı zamanda ehliyetim elimde. Ehliyeti
Şanlıurfa'da almışım ben 1980 yılında, nüfus
cüzdanım İstanbul Beşiktaş’a kayıtlı. Ehliyetim
kaybolursa veya ne bileyim, imha olursa bu ehliyeti Türkiye'nin herhangi bir
ilinden müracaat edip alabiliyorum ben, hiçbir sıkıntı, sorun
yok. Aynı şekilde, nüfus cüzdanımı da kaybedersem,
kayıp olursa, imha olursa, ne bileyim, okunamayacak bir duruma gelirse
yine Türkiye’nin herhangi bir nüfus müdürlüğüne müracaat edip bunu
alabiliyorum. Peki, bunu alabiliyorum da değerli arkadaşlar, 80
milyon insanımızdan oyunu kullanabilecek vatandaşımızın
ikametgâhı Hakkâri, İstanbul'da çalışıyor veyahut da
tersini diyelim, İzmir’de oturur, Samsun'da oturur, Erzurum’da oturur,
Kars’ta oturur, ikametgâhı farklı yerde,
çalıştığı alan farklı bir yerde. Neden müracaat
etmesin? Burada eğer gerçekten biz bu oyunu kullanmayı, tercihini
kullanmayı erişir hâle getirebilirsek, ne kadar
kolaylaştırıcı olursak demokrasiye katkımız o
kadar fazla olur. Bu açıdan sizden istirhamım, bu A partisi, B
partisi istediği için değil, doğru olan bu, olması gereken
bu.
İkinci konu: Efendim, Cumhurbaşkanı
adayının para yatırma meselesiyle ilgili. Değerli
milletvekilleri, sizler de bilirsiniz ki geçmiş dönemlerde oy kullanma
hakkı mülkiyet sahiplerine tanınırdı, mülkiyet sahibi
olmayanlar oy kullanamazdı. Bir dönem geldi, denildi ki: “Okuma yazma
bilenler oy kullanabilir, okuma yazma bilmeyenler oy kullanamaz.” Yani oy
kullanma belirli şartlara bağlandı, belirli koşullara
bağlandı. Seçilmek için de bunu bu şekilde para yatırma
şartına bağladığımız zaman bu iktisadi kâr
getirir amacına yönelik olmuş olur ki bu çok yanlış bir hadise
değerli arkadaşlar. Yani parası olan aday olabilecek,
parası olmayan aday olamayacak; bu adil bir sistem değil, adil bir
işlem de değil bu. Mümkün olduğunca, gayet rahat, bu
parasız olmalı, vatandaşın çok rahat bir vaziyette,
ulaşabileceği imkân ne varsa olması lazım.
Şimdi, çıkan gerek iktidar partisinin
gerek Milliyetçi Hareket Partisinin sözcüleri “Bizim ittifakımız millî
ittifak, temiz ittifak…” Arkadaşlar, iki tarafın oy toplamı
belli. Peki, Cumhuriyet Halk Partisine, HDP'ye, İYİ PARTİ’ye,
Saadet Partisine, DSP’ye, diğer partilere oy veren vatandaşlar millî
ve yerli değil mi? Millîlik ve yerlilik sadece sizin tekelinizde mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
“Bu ittifak çok temiz.” diyorsunuz. Bakın,
saygı duyduğumuz Sayın Devlet Bahçeli şu sözleri söylerdi:
“Hesap sormazsam namerdim.” “Tekeden süt sağılmaz, suda ateş
yanmaz, bundan Cumhurbaşkanı olmaz.” Peki, şimdi ne
değişti de “Bundan Cumhurbaşkanı olur.” deniliyor?
RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Meclise bomba
düştü, Meclise. Sayın Tanal, tepemize bomba düştü.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu sözlerden sonra “temiz ittifak.” Aslında
barajı aşamadığınız için birlikte, yan yana
geldiniz, bu ittifak devam edemiyor “Bir an önce bari barajı
aşalım da, Meclise girelim de, ondan sonra bozulacaksa bozulsun.”
(CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) – Senin aklın ermez,
senin aklın ermez. Çapın müsait değil Tanal, çapın müsait
değil.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Aslında olayın iç
yüzü bu. Bunun içinde temiz bir ittifak yok, dürüst bir ittifak yok. Bunun
içerisinde kişisel menfaatler var, kişisel çıkarlar var;
milletin menfaati vesairesi yok.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ülkenin
çıkarı var, millî çıkarlarımız var.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Kendi
çıkarınız için milletin çıkarı diyemezsiniz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Millî çıkarlar
var burada.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Kişisel
çıkarlarınız var, başka bir şey değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – 24 Haziranda
göreceğiz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Dün dünde
kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek
lazım Mahmut Bey.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın 553 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu baraj meselesini çok
takıntı yaptı CHP'li arkadaşlar ve Mahmut Tanal, artık
son barutlarını atıyor. Vallahi 24 Haziran akşamı
barajlar aşılacak mı, barajlar taşılacak mı,
herkes görecek. Bunun üzerinde bu kadar durmanıza gerek yok ve bütün
milletin ve partilerin aynasını da milletimiz gösterecek. Bunu bu
kadar mesele yaptıklarına göre birtakım sıkıntı
ve endişeleri olmalı ki bunun üzerinde duruluyor. Biz üzerinde
durmaya gerek görmüyoruz. Ayrıca, siyaseti bir kör dövüşü hâline
getiren bu anlayışı da yerinde görmüyoruz. Sanki bu ülkede 15
Temmuz olmamış gibi davrananlar kesinlikle FETÖ ağzıyla
konuşmaktadır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Buyurun Sayın Özel.
42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sona
geldiğimiz bir noktada yeni bir tartışma hiçbirimizin arzusu
değil. Ancak “15 Temmuz oldu da bunlar oldu.” derseniz kamuoyunu
yanıltırsınız. Şöyle bir gerçek var: 9 Mart 2016; biz
Milliyetçi Hareket Partisinin bazı mesajlarındaki
değişikliklerden dolayı “Milliyetçi Hareket Partisi Adalet ve
Kalkınma Partisine selektör yapıyor.” deyince yemediğimiz laf
kalmamıştı. 11 Haziran 2016; biz “Partili Cumhurbaşkanlığına
evet diyecekleri anlaşılıyor.” dediğimizde böyle bir
şeyin olmadığını söylüyorlardı ama ardından
“Artık, Adalet ve Kalkınma Partisi kendi önerisini getirmelidir,
Milliyetçi Hareket Partisi de üzerine düşeni yapacaktır.” ifadeleri
kayıtlardadır, defalarca bu kürsüden okundu. Şimdi bu tavır
değişikliğini “15 Temmuz” denen ve hepimizin lanetlediği,
kınadığı böyle bir şeyden sonra
yaptıklarını söylemeleri kamuoyu önünde kendilerine bir
rıza, meşruiyet üretmekten başka bir şey değildir.
Kayıtlara geçsin efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özel.
Buyurun Sayın Akçay.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeden
tamamlayalım lütfen.
43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, kanun
tasarısının son maddelerine geçtikçe… Önümüzdeki günlerde
başka gündemler de olacak.
Anayasa değişikliğinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından
oluşturulan komisyon marifetiyle, görüşmeler neticesinde bir
mutabakat sağlanmıştır ve millete gidilmiştir; bu da
son derece açık, net, şeffaf bir şekilde olmuştur. 11 Ekim
2016 tarihindeki bir konuşma ve çağrı üzerine bir araya
gelinmiştir ve milletimiz tarafından da bu Anayasa
değişikliği kabul edilerek akabinde ittifak yasası… Ve bu
süreç bir saat dakikliğiyle tıkır tıkır
işlemektedir. Neticede 24 Haziran seçimi bu yeni
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişin bir seçimi
olacaktır ve biz yürekten inanıyoruz ki aziz milletimizin çok büyük
bir teveccühüyle, bu 16 Nisan 2017’deki Anayasa referandumundaki oy
oranını, nispetini çok çok aşan bir neticeyle bu iş
nihayete erecek ve Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine kavuşacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın
Akçay.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal’ın vermiş
olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.
Sayın Atıcı, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın,
köklü üniversitelerin bölünmesine izin vermeyeceklerine ve
karanlığın ancak eğitimle yok edileceğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye'de insanları
böldünüz, ayrıştırdınız; sendikaları böldünüz,
ayrıştırdınız; partileri böldünüz,
ayrıştırdınız; yetmedi, şimdi de köklü
üniversiteleri bölüyorsunuz. Sayın Bakan, yeni üniversite kurmanıza
karşı değiliz ancak İstanbul Üniversitesi gibi, Gazi
Üniversitesi gibi, İnönü Üniversitesi gibi köklü üniversiteleri bölmenize
izin veremeyiz. “Bölünerek çoğalan sadece bakterilerdir.” diyor bu
üniversitenin öğrencileri, âdeta orantısız zekâ örneği
gösteriyorlar. Cumhurbaşkanı, İnönü Üniversitesinin
adını anmak istemiyormuş; şu kin ve nefrete bir bakar
mısınız.
Sayın Cumhurbaşkanı, yarın bu
ülkede adınızı anmak dahi istemeyen milyonlar yarattığınızın
farkında mısınız? Atatürk’ün talimatıyla kurulan Gazi
Üniversitesinden, yüz doksan bir yıldır hizmet veren İstanbul
Tıp Fakültesinden korktuğunuzu biliyoruz; korkmakta
haklısınız, karanlığın ancak eğitimle yok
edileceğini siz de biliyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Sayın Bakan, bir cevabınız var
mı? Yazılı da verebilirsiniz.
Buyurun.
45.- Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Ciddiye alınacak bir ifade değil. Bir tasarı söz konusudur. Bu,
kamuoyunda; ilgililerce, eğitimin daha nitelikli durumuna göre
değerlendirme yapılmaktadır ve bu hususla ilgili de ihtiyaca
göre çalışma yapılacaktır elbette ve bu tasarı
komisyonda, Genel Kurulda şekillenecektir; dolayısıyla, bu
husustaki ifadelerin hiçbir şekilde kabulü mümkün değildir.
Kanunlaştığında eğitime nasıl bir katkı
sağlayacağını, ne şekilde değişiklikler yapılacağını
bütün akademi çevreleri, bütün öğrencilerimiz ve bütün milletimiz
görecektir. Şimdilik bu kadar söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN
– 8’inci maddenin (1)’inci fıkrasıyla ilgili bir adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin
(1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlknur
İnceöz Erkan
Akçay Mehmet
Doğan Kubat
Aksaray Manisa İstanbul
Ramazan
Can Halil
Eldemir Mustafa
Kalaycı
Kırıkkale Bilecik Konya
“MADDE 8- (1) 298 sayılı Kanunun 35 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yurt dışında
sandık kurulmasına karar verilen temsilciliklerin görev çevreleri
gözetilerek ve” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve
aynı Kanunun 182 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Yüksek Seçim Kurulu, yurt dışında
görev yapanlara dört katına kadar gündelik ödenmesine karar verebilir.””
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ
AYDOĞDU (Aksaray) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşbu önergeyle, yurt
dışında görev yapanlara ödenecek gündeliğe ilişkin
düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, yurt dışında görev
yapanlara, görevin niteliği ve zorluğu nazara alınarak, yurt
içinde ödenenin 4 katına kadar gündelik ödenmesine Yüksek Seçim Kurulunca
karar verilmesine imkân tanınmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
8’inci maddenin (1)’inci fıkrasını
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci maddenin (1)’inci fıkrası kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER : Bülent ÖZ (Çanakkale), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
91’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
553 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
8’inci maddenin (2)’nci fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 553 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında geçen “yer
alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ali Aslan Mizgin
Irgat
Adana Batman Bitlis
Mehmet
Emin Adıyaman Adem
Geveri Müslüm
Doğan
Iğdır Van İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge hakkında konuşmak isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Ali Aslan.
Buyurun
Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkanı ve Sayın Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
bu son günlerde, aslında bu son üç yılda yangından mal
kaçırma hâli var maalesef ve yine, eskiden minareye kılıf
aranıyordu, şu anda maalesef kılıfa artık minare
uydurulmaya çalışılıyor ve dikkat ederseniz, seçimler
artık son üç yılda on iki aya indirgenmiş durumda. Yani sık
sık seçim yapılmasının zararlarından söz edenler
seçimleri on iki aya indirmiş haberleri yok.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Ne alakası var? Anayasa
değişikliğinin, referandumun seçimle ne alakası var?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Referandumu
saymadım –Başkanım, eklersiniz- 7 Hazirandan 24 Hazirana,
referandum hariç, üç seçim olacak. Matematiğim iyi değil ama herhâlde
üç seçim üç yıl on iki aya tekabül ediyor bildiğim kadarıyla.
Referandumu da katarsak dokuz aya iniyor, hesaplayabilirsiniz.
Neyse, bu konuda, bu son günlerde özellikle,
yaşananlarla ilgili bakın, büyüklerimiz yüz yıl önce ne
demiş, onu sizinle paylaşacağım ama şunu da bilin ki
hırs, sebebihasarettir, sebebimahrumiyettir ve muvaffakiyetsizliğin
de temel sebebidir. “...”(x) demiş büyüklerimiz.
Bakın, Bediüzzaman yüz yıl önce menfaat
üzerine kurulu siyaset için ne demiş: “Lisanısiyasette lafız,
mananın zıddıdır. Zaman olur zıt,
zıddını saklar. Zulüm, başına adalet külahını
geçirmiş, esarete de “hürriyet” namı verilmiş. Hıyanet,
hamiyet libasını giymiş. Ezdad, suretlerini mübadele
etmişler. Menfaati esas tutan siyaset canavardır. Menfaat üzere
çarkı kurulmuş olan siyasetihazıra -hazır siyaset, mevcut
siyaset- fırsatçıdır, canavardır. Aç olan canavara karşı tahabbüb
etsen, merhametini değil, iştahını açarsın. Sonra
döner, gelir, hem tırnağının hem dişinin
kirasını senden ister yani tıpkı bumerang gibi.
Siyasetihazıra, o kadar çok yalan ve hile ve şeytanet içine
girmiş ki vesveseişeyatin hükmüne geçmiştir. Sıdk ve kizb
-yani yalan ve doğru- ortasındaki mesafe azala azala omuz omuza
gelmiş -yani bir hizaya gelmiş- ve bir dükkânda ikisi beraber
satılmaya başladığı gibi, ahlakıiçtimaiye de
bozuldu, propagandaisiyaset yalana fazla revaç verdi.”
Belki bu son konuşmam olur, Allah bilir ama
Bediüzzaman dönemin başkenti İstanbul’dan ayrılırken
İstanbul’daki o siyasi, bürokratik, diplomatik atmosferi için de şunu
söylemiş: “Ey koca İstanbul! Müsavat ve uhuvveti -yani eşitlik
ve kardeşliği- devriistibdatta yalnız tımarhanede,
meşrutiyette ise yalnız hapishanede gördüm.” Yani eşitliği
ve kardeşliği hapishanede görmüş. Bilmem, acaba bu sizlere bir
şeyleri hatırlatıyor mu? “Elveda! Usandım! Sen zehirli bir
bala benzersin. Belki, medeni libası giymiş vahşi adam gibisin.
Sureten ne kadar medeniliğin var ise de sireten nifak, sefahat,
ağraz, kin içinde o kadar, o denli vahşisin, tam dünyaya benzersin.
Riyanın sözünü, seni tasavvur ettikçe hatırlıyorum.
Eğer medeniyet böyle haysiyet
kırıcı saldırılar, nifak doğuran iftiralar ve
insafsızca intikam düşüncesi ve şeytanca
yanıltıcı sözlere müsait bir zemin ise herkes şahit olsun
ki o saadet sarayı, medeniyet diye tesmiye olunan, akrep ve
yılanların yuvaları olan, böyle mahalli kin ve ağraza hürriyetimutlakanın…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Başkan, bir
dakika daha alayım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – “…meydanı
olan yüksek dağlardaki bedeviyet ve vahşet
çadırlarını, haymelerini tercih ederim.
Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. Evet,
böyle istibdat ve sefahate, zilletle memzûc medeniyete bedeviyeti tercih
ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir, sefih ve ahlaksız eder.
Gerçek medeniyet, neviinsaniyetin terakki ve tekemmülüne mahiyetineviyesinin
kuvveden fiile çıkmasına hizmet eder. İşte bu
noktayınazardan gerçek medeniyeti istememek, insaniyeti istememektir. Ey
ehlihâl ve akd, bu dünyayıdeniyye, şan ve şerefiyle öyle bir
meta değil ki sizi doyursun ve maksudibizzat olsun.”
Vesselam diyorum, hepimize bunun kıssadan hisse
olduğuna inanıyorum.
Teşekkürler. Sağ olun.
BAŞKAN – Aleykümselam Sayın Aslan,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın Aslan ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
8’inci maddenin (2)’nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci
maddenin (2)’nci fıkrası kabul edilmiştir.
8’inci maddenin (3)’üncü fıkrasının
(a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
8’inci maddenin (3)’üncü fıkrasının (a) bendi kabul
edilmiştir.
8’inci maddenin (3)’üncü fıkrasının
(b) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci
maddenin (3)’üncü fıkrasının (b) bendi kabul edilmiştir.
8’inci maddenin (3)’üncü fıkrasının (c)
bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci
maddenin (3)’üncü fırkasının (c) bendi kabul edilmiştir.
Madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde 9 kabul edilmiştir.
Madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde 10 kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunmadan önce…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu saatte olmaz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yaklaşık on bir saattir ben
sizi dinliyorum, bir saat de siz beni dinlersiniz herhâlde sayın
milletvekilleri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizi dinleriz
Sayın Başkan Vekili.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzün’ün, 26’ncı Yasama Döneminin kendisi tarafından
yönetilen son birleşimi olması nedeniyle Başkanlık
Divanı olarak bütün milletvekillerine, Hükûmete, Meclis
çalışanları ile Parlamento muhabirlerine teşekkür
ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
26’ncı Yasama Döneminde tarafımca yönetilen son birleşimin
sonuna gelmiş bulunmaktayız.
Çalışmalarımızda,
bazısı tartışmalı, bazısı
uzlaşmalı önemli yasama çalışmaları
gerçekleştirildi, önemli kanunlar kabul edildi, denetim faaliyetleri
yapıldı. Kimi gün sabah saatlerine dek süren yoğun
çalışmaları Meclis Başkanımız, başkan
vekillerimiz, kâtip üyelerimiz, idare amirlerimiz, siyasi partilerimizin grup
başkan vekilleri, komisyonlarımız, iktidar ve muhalefet
partilerimize mensup milletvekillerimiz, Bakanlar Kurulu üyelerimiz, hep
birlikte yürüttük, başardık. Başkanlık olarak bütün
milletvekillerimize, Hükûmetimize katkıları ve
katılımları için teşekkür ederim.
Çalışmalarımıza yasama, idari ve
teknik hizmetleriyle destek veren idari teşkilatımızın
Genel Sekreteri ve yöneticilerine, Divanda yakın destek sağlayan
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı idareci ve yasama
uzmanlarına, hemen önümüzde çalışmakta olan değerli
stenograf arkadaşlarıma, Genel Kuruldaki teknik sistemi sorunsuz bir
şekilde çalıştıran işletme birimimize, teknik
personele, kavaslara, bire bir çalıştığımız
danışman ve sekreterlerimize, güvenlik hizmetlerini özveriyle yerine
getiren değerli polislerimize, lokanta
çalışanlarımıza, çay ocağındaki garsonlara,
lostra çalışanlarına, ulaşımımızı
sağlayan şoförlerimize, temizlik hizmetleri veren personele,
kadın ve erkek kuaförlerimize, çalışmalarımızı
kamuoyuyla paylaşan değerli Parlamento muhabirlerimize, velhasıl
Meclisimizin bütün çalışanlarına teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop ve Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2312) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 553) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 25 Nisan 2018 Çarşamba günü saat
14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi akşamlar, hayırlı
günler, hayırlı haftalar diliyorum.
Kapanma Saati: 01.41