TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
95inci Birleşim
3 Mayıs 2018
Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Lezgin Botanın, Hakkâri ilinin Yüksekova
ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Türkiyede genç nüfus
ve kronikleşen üniversite mezunu işsizlik sorununa ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdemin, Türk Standartları
Enstitüsü tarafından yön levhaları ile kurum ve kuruluşlarda
kullanılan tabelalar için belirlenen kurallara ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
1-7 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasına ilişkin
açıklaması
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, CHP ile İP vesayet ittifakının Cumhur
İttifakı karşısında mağlup olacağına ve
ikinci istiklal mücadelelerinin zaferle sonuçlanacağına ilişkin
açıklaması
3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 6 Mayıs
Hıdırellez bahar bayramına ilişkin açıklaması
4.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, cumhuriyetin
temellerinin atıldığı Sivastaki 4 Eylül Kongre
Binasının uzun bir restorasyon süreci sonunda ziyarete
açılmasından mutluluk duyduklarına ancak müzenin kongre ruhundan
uzak olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Cumhuriyet Halk
Partisinin 2015 seçim beyannamesindeki birçok vaadini uygulamak zorunda kalan
iktidarın aile sigortası projesini de gerçekleştirmek için çok
fazla zamanının kalmadığına ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, totaliter ve
otoriter rejimin karşısında duran, hukukun üstünlüğünü
isteyen, halkın ve emekçinin yanında olan tüm insanların 24
Haziranda Cumhuriyet Halk Partisine destek vermelerini istirham ettiğine
ilişkin açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, yeni
yönetim sistemine geçişin çok acil bir hâl aldığına ve AK
PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi
kararının hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
8.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma
Hastanesindeki sorunların bir an önce giderilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, milyonlarca
kişiyi yakından ilgilendiren vergi ve diğer bazı
alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin
torba yasa tasarısına ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
24 Haziranda yapılacak seçimlere Cumhurbaşkanı adayı olarak
katılacak olan Selahattin Demirtaşın derhâl serbest
bırakılması ve diğer adaylar gibi seçim kampanyası
yapabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin
Akdeniz ilçesi Gündoğdu ve Siteler Mahallelerinde üzeri açılan
kanalların sağlık açısından tehlike
yarattığına ve acilen önlem alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
12.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı İbrahim Kalın ile Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akarın Abdullah Gülü adaylıktan
vazgeçirmek için ikna etmeye yollandığına dair basına
yansıyan haberlerle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun, Hükûmetin Antalyanın ve
ülkenin tarımını, turizmini ve ekonomisini büyütmeye devam
ettiğine ilişkin açıklaması
14.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 3 Mayıs
Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun,
Kocaeli ve birçok ilde tapu ve imar sorununun kalmayacağına
ilişkin açıklaması
16.- Manisa Miletvekili Erkan Akçayın, 3 Mayıs Milliyetçiler
Gününe, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletinden başka bir güç
odağı tanımadıklarına ve Alparslan Türkeş
başta olmak üzere Hakkın rahmetine kavuşmuş bütün
milliyetçileri rahmetle andıklarına, uluslararası güçlerin
Türkiye üzerindeki oyunlarının devam ettiğine ilişkin
açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 3
Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününe, Türkiye'nin basın
özgürlüğü konusunda son otuz yılın en kötü seviyesine
ulaştığına ve Barış İçin Karikatür
Vakfı Uluslararası Editöryel Karikatür Ödülüne layık görülen
Karikatürist Musa Kartın ödülünü Cumhuriyet davasında birlikte
yargılandığı arkadaşlarıyla paylaşmak
istediğine ilişkin açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününü kutladığına ancak basının ve
insanların özgür olmadığına, Recep Tayyip
Erdoğanın göreve başladığı 2014
yılından sonra Cumhurbaşkanlığına hakaretten
açılan soruşturma sayısında ciddi artış
olduğuna, basını susturmak ve adayları demir
parmaklıklar arkasında tutmak yerine eşit şekilde
yarışan bir Türkiyenin önünün açılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın tekrar
Cumhurbaşkanı adayı olarak teklif edilmesi hususunda grup
kararı alındığına, bu başvurunun millete ve
demokrasiye hayırlar getirmesini dilediğine, 3 Mayıs Dünya
Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına, ittifakların
önünü açan ve hiçbir ittifaktan rahatsız olmayan bir parti
olduklarına ilişkin açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
demokrasi ve barış için, bu ülkenin geleceği için herkesle
ittifak hâlinde olabileceklerine, bu Meclisin tarihe halkın iradesini
reddetmiş bir Meclis olarak geçtiğine, halk iradesiyle seçilen bütün
vekillerin temsil kabiliyetine sahip olması gerektiğine ve başta
Selahattin Demirtaş olmak üzere siyasallaşmış yargı
eliyle rehin tutulan bütün vekillerin serbest bırakılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, yüzde 80
engelli raporu olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde Ekim
2017den beri tutuklu olan Haydar Yıldırımın
sağlık durumunun kötüleştiğine ve Adalet
Bakanlığı tarafından herhangi bir işlem
yapılmadığına ilişkin açıklaması
22.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, Şırnak
ilinin Beytüşşebap ilçesini ziyareti sırasında
yaşadığı bazı olaylara ilişkin
açıklaması
23.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, Erzincan
Üniversitesine Başbakan Binali Yıldırımın isminin
verilmesini iktidarıyla muhalefetiyle destekleyenlere hemşehrileri
adına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 556 sıra
sayılı Yükseköğretim Kanunu Tasarısının 7nci
maddesine bağlı ek madde 186daki önergeyi kabul etmemelerinin usuli
bir işlemden ibaret olduğuna ilişkin açıklaması
25.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul İl Eş Başkanı Avukat Cengiz Çiçekin de
aralarında olduğu 10 kişinin tutuklandığına ve
bunun HDPnin seçim çalışmalarını engellemeye yönelik bir
tutum olduğuna ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, daha önce kurulan
bazı üniversitelerde hâlâ profesör, doçent, yardımcı doçent
unvanlı akademisyenlerin bulunmadığına ilişkin
açıklaması
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin ek madde
189da İYİ PARTİnin vermiş olduğu önergeyle
Alparslan Türkeş adının teklif edilmesini kabul
etmeyeceklerine ve bunun siyasi hesaplarla yapıldığına
ilişkin açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, üniversite isimlerine
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapan
kişilerin isimlerinin verilmesi prensibi gereğince 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin ek madde
189da İYİ PARTİnin vermiş olduğu önergeye
katılamayacaklarına ilişkin açıklaması
30.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Manisa
Milletevekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Erciyes Üniversitesinin
köklü ve akademik kariyeriyle dünyada ses getiren üniversitelerin
başında geldiğine ve Kayseri Üniversitesinin de Türk bilim
tarihine önemli şahıslar yetiştiren bir üniversite olarak
geçeceğine ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında İYİ PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Afganistan Halk
Meclisi Başkan Yardımcısı Hamayun Hamayoon ile
beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, basına ve medya
kuruluşlarının yayınlarına yönelik uygulanan
baskı ve sansürün yarattığı sorunların tespiti ve
basına uygulanan sansürün kaldırılması amacıyla
3/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, çay tarımı ve
sanayisinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2766)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Hatay'daki öğrenci yurtlarına,
Hatay'da KYK'ya bağlı kiralık yurtlara ve
İstanbul'daki KYK yurtlarının sayısına,
Hatay'daki spor salonlarına,
Öğrencilerin barınma sorununa dair çeşitli hususlara,
İlişkin Soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bakın cevabı (7/24216), (7/24217), (7/24218),
(7/24219)
2.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya'nın, İstanbul'un
Beykoz ilçesinin spor sahası ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı
(7/24220)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM'deki
halılara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/25341)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
kendisini sosyal medyada eleştirenler hakkında yapılan
işlemlere ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer
Çelikin cevabı (7/25756)
5.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, Bakanlık
bünyesinde kullanılan resmi araçlara ve yapılan akaryakıt
harcamalarına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer
Çelikin cevabı (7/25758)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Sayıştay Başkanlığı tarafından düzenlenen
tören, fuar ve organizasyonlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/26036)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Temsil ve Tanıtma Ödeneğinin kullanımına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/26037)
8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kamu
Denetçiliği Kurumunda Temsil ve Tanıtma Ödeneğinin
kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/26038)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Sayıştay Başkanlığında Temsil ve Tanıtma
Ödeneğinin kullanımına ilişkin ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/26039)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kamu
Denetçiliği Kurumu tarafından düzenlenen tören, fuar ve
organizasyonlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/26040)
11.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, cari
açığın artışına karşı alınacak
önlemlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/26365)
3 Mayıs 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşimini açıyorum.
Otuz dakika ara veriyorum, 14.30da
çalışmalarımıza başlayacağız.
Kapanma Saati: 14.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.32
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Yüksekovanın sorunları hakkında söz isteyen Van Milletvekili
Lezgin Botana aittir.
Buyurun Sayın Botan. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Lezgin Botanın, Hakkâri ilinin Yüksekova ilçesinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hakkârinin önemli ilçelerinden Geverin yani
Yüksekovanın sorunları hakkında söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Van Milletvekili olarak Yüksekovanın
sorunlarını ben anlatmak zorunda kalıyorsam bu, AKPnin
ayıbıdır çünkü AKP Hakkâride âdeta siyasi bir darbe
gerçekleştirdi. Kendi iradelerine yönelik saldırının
hesabını bu halk sandıkta elbette ki soracaktır. Bu vesileyle,
şu an rehin tutulan Hakkâri Milletvekili Sayın Abdullah Zeydan ve
Sayın Selma Irmaka buradan selamlarımı ve sevgilerimi
gönderiyorum.
13 Mart 2016 tarihinde Yüksekovada 78 gün boyunca
sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu süre zarfında, 5
mahallede 4 bini ağır hasarlı olmak üzere 8 bin civarında
ev ve dükkân, iş yeri zarar gördü, büyük acılar yaşandı,
onlarca insanımız can verdi. 90lı yıllarda evleri
yıkıldığı, yakıldığı için
köylerinden Yüksekovaya göç eden bazı insanlarımızın
evleri ikinci hatta üçüncü sefer yakıldı ve yıkıldı.
Yüksekovalılarla konuştuğumuzda bize şunu söylediler: Ev
yakmak, ocak söndürmek, insan katletmekten bile daha kötü bir şeydir.
Şu an üzerinden iki yıl geçmesine
rağmen, Yüksekovada halk üzerinde ciddi bir sindirme politikası
uygulanmaktadır. Özellikle, yollarda halkı canından bezdiren
kontrol noktaları, ilçe merkezine konuşlandırılan
zırhlı araçlar ve ağır silahlarla halkın arasında
gezen kolluk güçleri kentte normalleşmeyi engellemektedir. Son iki
yılda ilçe merkezinde, zırhlı araçlardan açılan ateş
sonucu 4 insanımız katledildi. Yine, Necmettin Fendik
çocuklarının gözleri önünde katledildi.
Toplanmayan patlayıcılar hâlâ tehlike
saçıyor ve onlarca sivil insanımızın yaralanmasına,
ölümüne neden oldu. Yüksekova esnafının can damarı olan Cengiz
Topel Caddesi her cuma, kayyum cuma namazına gidecek diye gün boyunca -bu
camiler- kapatılmakta ve esnaf mağdur edilmektedir. Hutbeleri siyasi
propagandaya çeviren bazı imamlardan dolayı tepki gösteren
yurttaşlar gözaltına alınmakta, takibe uğramakta ve
fişlenmektedirler. Bu pratik âdeta bir 28 Şubat pratiğidir.
Değerli arkadaşlar, Yüksekovada
yıkımdan sonra verilen sözler de tutulmadı. Güya,
yasağın kalkmasından sonra iki ay içinde dosyalar
tamamlanıp dört ay içinde de sonuçlandırılacak ve zarar ziyanlar
tanzim edilecek idi. Ama burada sıralayacağım sorunlara
bağlı mağduriyetler hâlen devam etmektedir.
Bir: Dosyalara altmış gün içinde itiraz
hakkı tanındı ama bu zaman diliminde başvuramayan birçok
insanımız bu haktan mahrum kaldı.
İki: İkameti köyde göründüğü için
Yüksekovada yaşayan insanlarımız zarar ziyanlarını ve
ev eşyalarının bedellerini alamadı.
Üç: 500 civarında iş yerinin de vergi
mükellefi olmaması nedeniyle veya kaydı bulunmaması nedeniyle
zarar ziyanları tanzim edilmedi. Bugün esnaf ciddi bir SGK, kira ve
elektrik borcu altında ezilmektedir.
Dört: Mağdurlar Yüksekovada ama zarar ziyan
komisyonu Hakkâride ve Yüksekovalılar dosyalarının peşinde
cebindeki parayı da maalesef tükettiler.
Beş: Halkın rızası yok ama
TOKİ konutları üzerinden Yüksekovalılar
borçlandırılıyor, zarara uğratılıyor. Normalde,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kişiye evinin metrekaresi
kadar ev tahsis edileceğini söylemişti, şimdi tahsis edilen
evler 20 metrekare daha küçük. Kısacası, Yüksekovada halkın
üstün yararı ilkesi yerine halkın üstün zararı
politikası uygulanmaktadır.
Bir diğer ciddi sorun da Yüksekovada elektrik
sayaçları elektrik direklerine çıkarılmış, ne memurlar
aslında sayacı okuyabiliyor ne vatandaş yaktığı
elektriği karşılaştırabiliyor. Burada, ayrıca
yani âdeta gayriahlaki bir şekilde halk kriminalize ediliyor, halka suçlu
ve hırsız muamelesi yapılıyor. Ve halk şunu söylüyor:
Eğer devlet bana güvenmiyorsa ben devletin sayacına niye güveneyim?
Bu bakımdan, bu hatanın da mutlaka giderilmesi elzemdir.
Değerli arkadaşlar, Yüksekovanın
birçok sorunu var, o sorunların tümünü burada şu an anlatma
imkânım yok ama şunu ifade etmek isterim: Halil İbrahim Ergin,
Yüksekovayı yakıp yıkan şahıs, tümen komutanı
şu an terör örgütü yöneticiliği ve üyeliğinden cezaevinde.
Yüksekovayı yakıp yıkarken kahraman ama Meclisi bombalarken
terörist.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEZGİN BOTAN (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Toparlayın, bir dakika ek süre
veriyorum.
LEZGİN BOTAN (Devamla) Sadece
Yüksekovanın üç beş hayati sorununu da şöyle ifade edeyim.
Bir: Zarar ziyan komisyonu tekrar Yüksekovaya
taşınmalı, mağdurların dosyaları yeniden tanzim
edilmeli. İş yerleri, evlerle ilgili zararın tanzimi ve
eşyaların bedelinin ödenmesi için bürokratik engellerin
kaldırılması lazım.
İki: Elektrik direklerindeki sayaçların
kaldırılıp dijital sisteme geçilmesi lazım,
mağduriyetin önüne geçilmesi lazım.
Üç: Yüksekovanın normalleşmesi için
zırhlı araçların artık şehir merkezinden
kışlalarına dönmesi lazım. Ve polis kameralarıyla
halkın suçlu muamelesi görmekten bıktığını burada
ifade etmek istiyorum.
Dört: Esendere Sınır Kapısı
sadece Yüksekova için değil bölge için ekonomik açıdan hayati öneme
sahip. Bu kapının bir an önce tekrar ticarete açılması ve
normalleştirilmesi lazım.
Beş: Altyapı sorunları çok ciddi bir
problem, yandaşlara verildiği için maalesef çok yüzeysel
geçilmektedir. Bu altyapı meselesinin uzun süreli olabilmesi için, yeni
mağduriyetlerin olmaması için de denetlenmesi gerekiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Botan.
Gündem dışı ikinci söz, Türkiyede
genç nüfus ve kronikleşen üniversite mezunu işsizlik sorunu
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sibel Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Türkiyede genç nüfus
ve kronikleşen üniversite mezunu işsizlik sorununa ilişkin
gündem dışı konuşması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede genç nüfus ve kronikleşen üniversite mezunu
genç işsizlik sorunu üzerine gündem dışı söz aldım.
Sizleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, on altı
yıldır ülkeyi tek başına yöneten Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarları döneminde uygulanan politikalar neticesinde ülkemizin
ve 81 milyon vatandaşımızın karşı
karşıya olduğu hiçbir temel soruna kalıcı bir çözüm
üretilememiştir ve bu sorunlara kalıcı çözüm üretememe konusunda
başarısız olduğu kadar isteksiz olan Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarları devrinin bitmesine elli iki gün kaldı.
Bu iktidar dönemlerinde ekonomik
kalkınmanın ve nitelikli iş gücünün istihdamının itici
gücü olması gereken eğitim sistemimiz maalesef çökmüştür.
İşsizlik sorununda kalıcı bir ilerleme kaydedemeyen ve
hatta iktidarları süresince işsizliğin korkunç boyutlara
ulaştığı bu iktidarın istikrar ve büyüme söylemlerinin
içi boştur. Hükûmetin eğitim, ekonomi, kalkınma ve istihdam
politikaları planlı, stratejik ve bütüncül bir yaklaşımdan
yoksundur. Eğitimin kalitesinin düşük olduğu ülkemizde
yükseköğretim mezunu gençlerimizin işsizlik sorunu katlanarak devam
etmektedir. İşsiz olan gençlerimizin toplumsal yaşam kaliteleri
düşmekte, toplumun dışına itilmekte, alkol, uyuşturucu
bağımlılığı ve intihara eğilim gibi sorunlar
yaşamaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizin
nitelik sorununu, nitelikli insan kaynağı yetiştirmelerinin
önündeki engelleri, iş, meslek planlamasının nasıl
yapılacağını ve üniversitelerden mezun olan milyonlarca
gencimizin geleceğe nasıl güvenle bakacaklarını bugün
tartışmamız gerekirken maalesef, biz, siyasi ve ideolojik
gerekçelerle gündeme getirilen üniversitelerin bölünmelerini
tartışıyoruz. İşte iktidarın bu
politikasızlıklarının ve ideolojik
tartışmaların neticesinde nitelikli beşerî sermayenin
yaratılamamış olmasının, nitelikli istihdam
alanlarının yaratılamamasının ve
plansızlığının en büyük zararını üniversite
mezunu milyonlarca gencimiz ve aileleri görmektedir. Oysa dünyada en genç
nüfusa sahip olan ülkelerden biriyiz ve bugün ülkemizde 15-24 yaş
aralığında yaklaşık 13 milyon gencimiz var. Toplam
nüfusumuzun neredeyse yüzde 20sini gençlerimiz oluşturuyor. Hükûmetin her
yıl en az 1 milyon kişiye yeni istihdam, iş imkânı yaratmak
zorunda olduğu ortadadır ancak genç nüfusun istihdamına yönelik
son yıllarda uygulamaya konulan geçici, özel teşviklerle üniversite
mezunu genç işsizlikte tablo daha da kötüleşmektedir. 2000
yılında 15-24 yaş arası kadınlarda işsizlik
oranı yaklaşık yüzde 12 iken, bu oran 2017 yılında
ortalama yüzde 25 seviyesine ulaşmıştır. Yine, TÜİKin
verilerine göre 2017 yılında 15-24 yaş
aralığındaki işsizlik yüzde 21 olarak
açıklanmıştır. Değerli milletvekilleri, bu oran,
küresel krizin en yoğun etkilerini yaşadığımız
2009 yılındaki yüzde 23 olan orandan sonra en yüksek seviyeye
ulaşmıştır. 2017 yılı itibarıyla, son
beş yılda iş gücüne katılan 15-24 arası 724 bin
kişiden ancak 430 bini iş bulabilmiştir, yaklaşık 300
bin gencin ise işsiz kitleye katıldığı görülmektedir.
Türkiyenin çalışma çağındaki nüfusunun neredeyse
yarısı iş gücüne katılamamaktadır ve bu durumun en
önemli sebeplerinden birisi OECD ortalaması olan yüzde 65 kadın
istihdamının maalesef ülkemizde -bu oranın yarısı
olan- yüzde 30 seviyesinde olmasıdır. Bu oran OECD ülkeleri
arasındaki en yüksek aktif olmayan genç nüfus oranı olarak ortaya
çıkmaktadır. Çalışan gençlerin ise neredeyse
yarısı kayıt dışı sektörlerde
çalışmaktadır. İşte, her 4 üniversite mezunu
gencimizin 1inin işsiz olduğu ülkemizde işsizlik sorununun
çözümü noktasında Hükûmet somut politika ve stratejiden yoksundur.
Sayın Cumhurbaşkanının ve AKP Genel
Başkanının işsizlik sorununa çözüm olarak ilan ettiği
millî seferberlikte her iş insanının bir işsizi istihdam
etme çağrısının ne kadar içi boş ve başarısız
olduğu da ortadadır.
Evet değerli milletvekilleri, sonuç olarak, ne
olursa olsun, 24 Haziran hepimiz, 81 milyon vatandaşımız ama en
çok da gençler, üniversite mezunu genç işsizler için büyük bir fırsat
olacaktır. Hepimizin sandığa gideceğini, gençlerin temel
sorunlarına kalıcı çözüm üretemeyen, gençleri
ayrıştıran, kutuplaştıran bu iktidara ve
politikalarına en güzel yanıtı verip gençlerin ve hepimizin
olmazsa olmazı olan demokrasiye sahip çıkarak geleceğimize
umutla, güvenle bakabileceğimiz, iş ve meslek sahibi olduğumuz
huzurlu bir Türkiyeyi yeniden yaratma adına en somut adımı
atacağımızı düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Gündem dışı üçüncü söz, yön
levhaları ile kurum ve kuruluşlarda kullanılan tabelalar
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Ekrem Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Ekrem Erdemin, Türk Standartları
Enstitüsü tarafından yön levhaları ile kurum ve kuruluşlarda
kullanılan tabelalar için belirlenen kurallara ilişkin gündem
dışı konuşması
EKREM ERDEM (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Standartları Enstitüsü
tarafından yön levhaları ile kurum ve kuruluşlarda
kullanılan tabelalar için belirlenen kurallar hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Günümüzde dilimize maalesef gereken önemi vermiyor,
hak ettiği hassasiyeti de göstermiyoruz. Dilimize karşı
duyarsızlık ve yabancı dillere özenti herkesi, iş
adamlarımızı ve esnafımızı da etkisi altına
almıştır. Bu nedenledir ki şehirlerimizin cadde ve
sokaklarını dolaştığımız zaman mağaza
ve işletmelerin isimlerinde nasıl bir dil kirliliği
yaşadığımızı rahatlıkla görebiliyoruz. Bu
standartla gelişigüzel ve düzensiz yön levhaları ile kamu kurum ve
kuruluşların tabelalarına birtakım kurallar getirilerek
binaların dış düzeylerine, iş yeri önlerine, cadde ve
sokaklara asılmış yabancı kelimelerin
kullanıldığı, imla hatalarının da olduğu
tabelalardan kaynaklanan görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi
hedeflenmiştir. Standardın hazırlanmasında millî
ihtiyaçlarımız esas alınırken kurum ve
kuruluşların kurumsal kimlikleri de göz önünde bulundurulmuş,
milletlerarası kurallar dikkate alınmış, konunun
tarafları, üretici ve tüketici temsilinde iş birliği
yapılmıştır.
Yön levhalarında Türkçe kelimelerin
kullanımı esas alınırken yabancı kelimeler
kullanılmak istenirse Türkçe kelimeden en az yüzde 25 daha küçük
olacağı yazılmıştır. Örneğin giriş,
yüzde 25 oranında daha küçük entry, zemin yeşil;
çıkış, dörtte 1 oranında daha küçük exit, zemin
yeşil; kaçış, dörtte 1 oranında daha küçük exit, zemin
kırmızı.
Tabelaların şehir estetiğini ve
mimari dokusunu bozmayacak şekilde, şehrin tabii ve tarihî
görünümüyle uyumlu olması, tarihî özelliğe sahip tabelaların
aynen korunması ve tarihî özelliği bulunan binalara konulacak
tabelalarda bina mimarisinin de dikkate alınması, giriş
tabelalarının ebatlarının binanın büyüklüğüyle
orantılı ve binanın mimari özelliğine uygun iklim
şartlarına dayanıklı malzemelerden yapılması,
birden fazla cephesi olan binaların en fazla iki cephesine tabela asılması,
acil, eczane, hastane ve polis tabelası dışındaki
tabelaların bina yüzeyine dik olacak şekilde asılmaması,
tabela direklerinin engellilerin dolaşımını engellemeyecek,
şehir estetiğini bozmayacak şekilde olması, ağaçlara
asılmaması, tabelalarda alkollü içki, sigara ve uyuşturucu
maddeleri çağrıştıracak ifade ve görüntüler, korku ve
batıl inançlar içeren ifade ve görüntüler, toplumun acıma
duygularını istismar edecek şekilde hasta, bebek, çocuk,
yaşlı ve engellilerle ilgili ifade ve görüntülerin
kullanılmaması, tabelalar dil, ırk, cinsiyet, din ve mezhebe
dayalı, ayrımcılık belirten unsurlar içermeyeceği
gibi, kamu binalarında kamu kurum ve kuruluşlarına ait duyuru ve
tanıtımlar haricinde reklam içerikli tabelalar da
bulundurulamayacaktır. Bu kurallarla uygulamalardaki farklılıklar
ortadan kaldırılmakta, ülke genelinde köy, mahalle, cadde, sokak,
müze ve ören levhalarıyla kamu kurum ve kuruluş
levhalarının zemin ve yazı renkleri, yazı puntoları
standarda bağlanmıştır. Örneğin, bilgilendirme
levhalarında zemin turkuaz, yazı ise beyaz olacaktır. Resmî
kurum tabelalarının zemin rengi, yazının renk ve karakteri,
logosunun yeri, il ve ilçe müdürlüklerinin nasıl
yazılacağına kadar kurallar belirlenmiştir. Örneğin,
eğitim kurumlarının tabelalarının sol tarafına
Millî Eğitim Bakanlığının logosu, il, ilçe
adlarından sonra gelmek üzere sırasıyla okulun ismi, okulun türü
ve derecesi yazılacak, varsa okulun amblemi sağ tarafta yer
alacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşlarının kendilerine özel
kuralları sayılmaz ise, bu çalışma ilk olması
açısından önemli. Noksanları olabilir, uygulamada birtakım
zorluklarla karşılaşılabilir, bilahare yeni talepler
doğrultusunda güncellenebilir. Önemli olan böyle bir
çalışmanın yapılmış olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Erdem.
EKREM ERDEM (Devamla) Bu standartla, ülkemizde bu
alanda yaşanan karmaşanın son bulacağına,
tabelaların yarattığı görüntü kirliliğinin önüne
geçileceğine inanıyorum.
Türk Standartları Enstitüsü Başkanı
başta olmak üzere, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Bu konuda,
tabii, özellikle siz değerli vekillerin desteğini bekliyorum.
24 Haziranda yapılacak seçimlerin
memleketimize, milletimize ve siz değerli milletvekillerimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın hatibe teşekkür ederim. Bir önceki dönemde
ef klavyeyle ilgili bir çalışması vardı,
konuşması olmuştu.
EKREM ERDEM (İstanbul) Ef değil efendim,
f.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ef klavye değil,
f klavye yani. Maalesef o f klavye, yani sanki biz
iktidardaymışız gibi hep talep edildi, olmadı ve gerçekten
bu kurallarla ilgili
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum.
tabelalarla
ilgili
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
yine yürekten
katılıyoruz. Yani, bunu iktidarın bir an önce gerçekten
yapması anlamında destek veriyoruz, yapmalarını istiyoruz.
BAŞKAN Benden söz almadan Sayın
Başkan diye söze başladınız. Önce bir
maksadınızı, talebinizi söyleseniz, ona göre ben karar versem de
size söz versem daha şık olmaz mıydı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, zaten benim diyeceğim bitti, siz de balıklama
atlıyorsunuz zaten üstüne.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
15 milletvekiline yerlerinden birer dakikalık söz vereceğim.
Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Kılıç, Sayın
Akbaşoğlu, Sayın Dedeoğlu, Sayın Taşkın
yerine Sayın Durmuşoğlu, Sayın Akyıldız,
Sayın Çamak, Sayın Tanal, Sayın Yiğitalp, Sayın Özkan,
Sayın Yıldırım, Sayın Atıcı, Sayın Tüm,
Sayın Dursun, Sayın Balbay ve Sayın Katırcıoğlu.
Sayın Kılıç, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
1-7 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasına ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1-7 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat
Haftası. Aşk ve gönül adamı, sevgi menbaı Yunus Emre,
tarihî kayıtlara göre, 1240 veya 1241 yıllarında Sivrihisar
yakınlarında bulunan Sarıköyde doğmuştur. Hayattayken
büyük Türk mutasavvıfı Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlâna
Celâlettin Rûmi'yle görüştüğü ve onların sohbetlerinden müstefit
olduğu, Tapduk Emrenin kırk yıl hizmetinde bulunduğu
bilinmektedir. Duru ve akıcı bir Türkçeyle eserler veren Yunus
Emrenin şiirleri milletimizin kalbinde o derece yer etmiştir ki dinî
özel gün ve gecelerimizde, hacı uğurlama ve
karşılamalarında, oda ve oba sohbetlerinde hem ferdî olarak hem
de gruplar hâlinde asırlardan beri hep söylene gelmiştir. Yunus
Emrenin bilinenin aksine zamanın medreselerinde iyi bir tahsil
yaptığı, Arapça, Farsça ve İslam tarihini
öğrendiği şiirlerinden bilinmektedir. Yunus Emre günümüzde
yalnız ülkemizde değil başta gönül coğrafyamız olmak
üzere birçok ülkede ilgi ve hayranlıkla takip edilen bir gönül
insanıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıç.
Sayın Akbaşoğlu
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, CHP ile İP vesayet ittifakının Cumhur
İttifakı karşısında mağlup olacağına ve
ikinci istiklal mücadelelerinin zaferle sonuçlanacağına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkürler Başkanım.
Tarihimizde iki on beşli olayı
hatırlanacaktır: Birincisi, Hey onbeşli, onbeşli/ Tokat
yolları taşlı türküsüne konu olan, din ve devlet, vatan ve
millet müdafaası için Batılı emperyalistlere karşı
canlarını feda eden kahramanlar; ikincisi ise hile ve hülleyle
diktatörce CHPden 15 milletvekilini iradeleri aksine İPye kiralayıp
sonra da Geri dönebilirsiniz. diyerek vekil pazarı kuranlar. Bütün
bunlar niçin? Tertemiz, açık, meşru, ak bir ittifak, milletin
ittifakı olan Cumhur İttifakına karşı kirli ve kara
bir ittifak için. Bizans sarayı entrikalarıyla siyaseti ve
vekilliği ayaklar altına alan bu düşük zihniyete yazıklar
olsun! İnanıyorum ki CHP'li, İPli vesayet ittifakı Cumhur
İttifakı karşısında mağlup olacak, ikinci
istiklal mücadelemiz zaferle sonuçlanacaktır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne zaman
işgal ettirdiniz ülkeyi? Ne zaman işgal ettirdiniz ülkeyi?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, ne demek! Ayıp diye bir şey vardır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ülkeyi ne
zaman işgal ettirdiniz, İstiklal Savaşı diyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hatip biraz önce
konuşmasında mevcut olan Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ
PARTİ, Saadet Partisi ittifakını düşük zihniyetli
BAŞKAN Sayın Tanal, siz grup başkan
vekili değilsiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Milletvekiliyim
Sayın Başkanım, geçici olarak bakıyorum.
BAŞKAN Dolayısıyla grup adına
konuşamazsınız, lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Geçici olarak
bakıyorum ve milletvekiliyim ben. Bakın, partimizin
BAŞKAN Milletvekili olmanız başka.
Şu anda grup başkan vekili olarak davranamazsınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, partimizin siyasal, kurumsal anlamda kimliğine
düşük zihniyetli diyor, bundan daha büyük hakaret olabilir mi?
Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkanım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Resen söz
vermeniz lazım zaten.
BAŞKAN Sayın Tanal, içerikle ilgili bir
şey söylemiyorum size, usuli bir şey söylüyorum, o da şu: Grup
başkan vekili şu anda yok
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, grup
başkan vekili olmadığı zaman bir arkadaşımız
onun yerine vekâleten bakabilir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Geçici olarak
sayın grup başkan vekilimiz...
BAŞKAN Geçici olarak vekâletin sizde
olduğunu bildirmediniz ama bize, kürsüye.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bildiririz Sayın
Başkan, bildiririz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) E, izin vermiyorsunuz
ki.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Dün
istemediniz ama siz, noterden!
MAHMUT TANAL (İstanbul) İzin
vermiyorsunuz ki.
BAŞKAN Ne demek izin vermiyorum? Benim buna
izin vermeme gerek yok ki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vekâleti noterden mi
vereceğiz, nasıl istiyorsunuz?
BAŞKAN Siz geleceksiniz bana diyeceksiniz ki:
Ben vekâleten bakıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, ben gelip size
söylüyorum.
BAŞKAN Yazılı olarak da
almamız gerekir ama hadi neyse
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Pul da
lazım mı Başkan!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Dün
istemediniz ama, fotokopi bile istemediniz dün.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, geliyorum size
söylüyorum. Selam vererek size söylüyorum.
BAŞKAN Grup başkan vekilinin bize bunu
söylemesi gerekiyor Sayın Tanal, sizinle tartışmayayım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bugüne kadar
uygulamanız böyle değildi Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, aynen böyleydi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, keyfîlik yapıyorsunuz.
BAŞKAN Siz mi biliyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Keyfî yapıyorsunuz
bunu.
BAŞKAN Hiç keyfî yapmıyorum. Burada
karşılıklı konuşmayalım, lütfen yerinize geçin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mikrofonunuz
açık ama benimle konuşuyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
Mikrofonunuz açık.
BAŞKAN Lütfen yerinize geçin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, milletin
vekiline böyle şart koşuyorsunuz ya, çok ayıp!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bu doğru bir
şey değil Sayın Başkan.
BAŞKAN Bu doğru bir şey.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nasıl doğru
bir şey bu?
BAŞKAN - Doğru
yaptığımı düşünüyorum.
Sayın Halaçoğlu, siz İYİ
PARTİ temsilcisisiniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, şimdi, az önce hatip kirli bir ittifak adı
altında bir tabir kullandı. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında İYİ PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce, partiler
arasındaki ittifak meselesini biz çıkarmadık, siz
çıkardınız. İttifakın kirli olup
olmadığını siz tayin edemezsiniz. Eğer siyasi partiler
Türkiye içerisinde hukuki anlamda kurulmuşlarsa onların
ittifakını da kirli bir ittifak olarak nitelendirmeniz mümkün
değildir. Aslında konuşmanız kirli bir konuşma.
Başka siyasi partilerin de -eğer demokrasiye inanıyorsanız-
sizin gibi ittifak kurma hakları olduğunu kabul etmek mecburiyetiniz
vardır. Kimin kiminle ittifak kuracağını da siz tayin
edemezsiniz çünkü siz kendiniz, aranızda hangi partiyle ittifak
kuracağınızı belirttiniz, bizim de hangi partilerle ittifak
kuracağımızın kararını siz veremezsiniz ve bunu
kirli olarak nitelendiremezsiniz. Böyle bir nitelendirme
yapıyorsanız, aslında siz kirli bir konuşma
yapıyorsunuz, sizin kafanız kirli o zaman. Dolayısıyla,
bizim kendi aramızda kuracağımız
Ki kanunu siz
çıkardınız, İttifak Kanununu da siz
çıkardınız hatta Genel Başkanınız da dedi ki:
İttifak kurmak isteyenler kendi aralarında kursunlar, böyle arka
planda bir şey yapmasınlar. İşte, yapmıyoruz, ittifak
kuruyoruz. Var mı diyeceğiniz? Yarın halkın huzuruna
çıktığınızda kimin kirli ittifak altında
olduğunu hepiniz göreceksiniz. Zaten şurada elli bir gün kaldı,
elli bir gün sonra -teşekkür ediyoruz size ki bir buçuk sene daha sizi
çekmemize fırsat tanımadınız, bizi kendinizden kurtarmak
için bu kararı aldınız- inşallah sizi sizden kurtardığınız
için, bir an önce kurtardığınız için size plaket vereceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, hatip
konuşmasında benim konuşmama atfen Kirli bir konuşma
yaptınız ve sizin kafanız kirli. demek suretiyle
sataşmıştır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet,
sataştım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Sayın milletvekilleri, hepinizi hürmetle,
muhabbetle selamlıyorum.
Ben bir dakikalık bir konuşma yaptım;
gayet temiz bir konuşma yaptım, açık bir konuşma
yaptım. Ben Anayasa Komisyonu üyesi olarak bizim Milliyetçi Hareket
Partisi ile AK PARTİ arasındaki ittifaka, CHP sözcüleri
tarafından devamlı kirli ittifak kirli ittifak olarak
nitelendirdikleri bizim temiz ittifakımıza bu nitelendirmelerini
sadece kendilerine iade ettim ama tahammülünüz yok, hiçbir tahammülünüz yok.
Sonuç itibarıyla, biraz tahammüllü olun,
demokrat olun, diktatör ve faşistçe davranmayın,
yaklaşmayın.
ALİ ŞEKER (İstanbul)- Dinime küfreden
Müslüman olsa!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Kendinizin ifade ettikleri size yöneltilince biraz hoşgörülü olun, biraz
demokrat olun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Allah sizden
demokratlık öğrenmeyi nasip etmesin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Sonuç itibarıyla Sayın Grup Başkan Vekili, ben tertemiz,
tertemiz bir zihniyetle, tertemiz bir kafayla açık, meşru, demokratik
bir ittifakın savunucusu olarak buradayım ancak bizim
ittifakımıza kirli diyenlerin kendi ittifaklarının gizli,
vesayet odaklarıyla danışıklı dövüşlü, Bizans
sarayı entrikalarıyla
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sen nereden
tanıyorsun o vesayet odaklarını?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
hileyle, hülleyle malul olduğunu, düşük olduğunu siyaseten
söylüyor ve haykırıyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Vesayet
odağını sen bilirsin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hulusi
Akardan mı bahsediyorsun? Helikopteri kim indirdi, helikopteri?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Evet, sizin ittifakınız maalesef kirli, kapkara bir ittifak,
yüzkarası bir ittifak.
BAŞKAN Hakaret etmeyelim Sayın
Akbaşoğlu, lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Ama bizim apaçık, yüz akı bir ittifak.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sen AKPnin yüz
akısın!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sütten
çıkmış AK PARTİli!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Bunun sonuna kadar savunucusu olacağız ve Allahın izniyle,
milletin iradesiyle bunu 24 Haziranda sizler de göreceksiniz. [(AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar (!)]
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Özkoç
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Helal, bir daha
vekil yaparlar seni.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Milletvekili olup olmamamın hiçbir önemi yok. Benim
bu, inancım ve davam, bu kadar. Milletvekili olup olmamakla alakası
yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Özkoçu dinliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kirli bir ittifak
içerisindeler diyerek sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, iki dakika süre
veriyorum, buyurun.
Bugün benim 26ncı Dönemdeki nöbetimin son
çalışma günü, lütfen biraz hassas davranmanızı rica
ediyorum.
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten ben de Sayın
Meclis Başkan Vekilimizin sözlerine katılıyorum, güzel geçmesi
gerekiyor. Çatlasanız da patlasanız da çok güzel bir ittifak kurduk.
(CHP sıralarından alkışlar) Hiç merak etmeyin, harika
şeyler olacak. Yüzünüz kararacak, içiniz kararacak, kendiniz
karacaksınız ama Türk milletinin gönlündeki ittifakı kurduk,
yolumuza devam edeceğiz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Yolun açık
olsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Buradan
istediğiniz kadar bağırın, hiç önemli değil, sizin ne
olduğunuzu millet biliyor, sizin ne olduğunuzu dünya biliyor. Siz
kendiniz
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Asıl sizin ne olduğunuzu millet biliyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Lütfen, ben
konuşuyorum, sakin olun. Bak, ben ne kadar güzel konuşuyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Asıl sizin ne olduğunuzu millet biliyor. 12
seçime girmişiz hep biz kazanmışız, millet hep bize evet
demiş.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Millet sizin ne
olduğunuzu biliyor. Sizin kiminle beraber hareket ettiğinizi,
kimlerle beraber bu ülkenin başına neler getirdiğinizi biliyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Milletimizle beraber hareket ediyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ama bak, bir siyasi
parti seçimlere girmek istiyor, Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: Senin önünde
Cumhurbaşkanı da olsa, Genelkurmay Başkanı da olsa demokrasinin
önünde hiçbir engel olmaz, Cumhuriyet Halk Partisi var. (CHP
sıralarından alkışlar) Daha ne desin? Onun için, hiç merak
etmeyin, İYİ PARTİyle de kol kola olacağız, Mecliste
grubu olan siyasi partilerle de kol kola olacağız, milletle kol kola
olacağız. 24 Haziranda biz sağ, size güle güle!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sisteme giren milletvekillerimize söz vermeye devam
edeceğim.
Söz sırası Sayın Dedeoğlunda.
Buyurun Sayın Dedeoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 6 Mayıs
Hıdırellez bahar bayramına ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6 Mayıs milletimizin birlik ve beraberliğini
destekleyen, önemli bir geleneğimiz olan Hıdırellezden söz
etmek istiyorum.
Hıdırellez, Hızır ve İlyas
peygamberlerin yeryüzünde buluşup darda kalan insanlara, çeşitli
talep, istekleri olanlara ve zorluk çekenlere yardım ettiği rivayet
edilen bir gündür. 6 Mayıs, yeniden doğuş, tazelenme,
ölümsüzlük, bereket ve bolluğun sembolüdür. Bahar bayramı olan
Hıdırellez, evrensel bir nitelik kazanmıştır.
Hızır Acil Servisin adı da buradan gelmektedir. Ülkemizde
Hızır (AS)a atfedilen bazı inanışlar
şunlardır: Kalbi temiz ve Allah (CC)ye inanan insanlara yardım
eder. Uğradığı yerlere bolluk, bereket ve zenginlik
getirir. Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini,
insanların sağlık ve sıhhat bulmasını
sağlar. Uğur ve kısmet sembolü olup insanların
şanslarının açılmasına yardım eder.
Bu vesileyle, 24 Haziranda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı
ve milletvekili seçimlerinin ülkemiz için hayırlı olmasını
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akyıldız
4.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, cumhuriyetin
temellerinin atıldığı Sivastaki 4 Eylül Kongre
Binasının uzun bir restorasyon süreci sonunda ziyarete
açılmasından mutluluk duyduklarına ancak müzenin kongre ruhundan
uzak olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kurtuluşun ve kuruluşun başkenti olan
ve yüz sekiz gün Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve onun mücadele
arkadaşlarını yüreğinde misafir eden bir ilin Milletvekili
olmaktan her zaman onur ve gurur duydum.
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı
Sivasta tarihî 4 Eylül Kongre Binasının uzun bir restorasyon süreci
sonunda ziyarete açılmasından da mutluluk duyduk. Ancak, müzenin
kongre ruhundan çok uzak olması hem bir Sivaslı olarak bizleri hem de
kongre ruhunu yaşamak için müzeyi ziyarete gelen
insanlarımızı hayal kırıklığına
uğratmıştır. Müzede o döneme ait gerçek olan ne varsa hepsi
depolara kaldırılmış, sadece görselleri var. Sivas
Kongresinin yapıldığı salon bile
boşaltılmış; ortada bir masa, yanda sandalyeler ve
bomboş bir salon. O da yetmemiş, iki katlı bir binanın tam
kalbine hançer sokar gibi çelikten bir asansör yapılmıştır.
Ben buradan yetkililere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çamak
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Cumhuriyet Halk
Partisinin 2015 seçim beyannamesindeki birçok vaadini uygulamak zorunda kalan
iktidarın aile sigortası projesini de gerçekleştirmek için çok
fazla zamanının kalmadığına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, 7 Haziran 2015 seçim beyannamemizde belirttiğimiz asgari
ücretin 1.500 lira olacağına dair vaadimizi iktidar seçimlerden
hüsranla çıkınca uygulamak zorunda kaldı. Taşeron sistemin
kalkacağına dair vaadimizi de güvenlik soruşturmalarıyla
kör topal bir şekilde de olsa kısmen uyguladı. Emeklilere dinî
bayramlarda çift maaş vaadimizin de önce kaynak açısından gerçek
dışı olduğunu söyleyerek yerden yere vurup sonra da geçen
hafta açıkladıkları seçim yatırımında emeklilere
her bayram biner Türk lirası vereceklerini belirttiler. Birçok vaadimizi
eksik bir şekilde de olsa uygulamak zorunda kalan iktidarın 24
Haziranda görevi bize devretmeden önce aile sigortası projemizi de
gerçekleştirmek için çok fazla zamanlarının
kalmadığını hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın Tanal
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, totaliter ve
otoriter rejimin karşısında duran, hukukun üstünlüğünü
isteyen, halkın ve emekçinin yanında olan tüm insanların 24
Haziranda Cumhuriyet Halk Partisine destek vermelerini istirham ettiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, totaliter ve otoriter
rejimin karşısında duran insanlardan, demokrasiyi isteyenlerden,
üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü isteyenlerden,
özgürlükleri isteyenlerden, adil yargılama isteyenlerden, tarafsız ve
bağımsız yargı isteyenlerden, adaletsiz uygulamalara
karşı duranlardan, mağdurlardan, mazlumlardan, halkın ve
emekçinin yanında olan tüm 80 milyon insandan 24 Haziranda Cumhuriyet Halk
Partisine destek vermelerini istirham ediyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Durmuşoğlu
7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, yeni
yönetim sistemine geçişin çok acil bir hâl aldığına ve AK
PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi
kararının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemiz 24 Haziran 2018 Pazar günü
Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimine gidiyor. 16 Nisan 2017
tarihinde siyasal istikrarın kurumsallaşması adına milletin
güçlü iradesini ortaya koymasıyla başlayan bu süreç, bölgemizde
yaşanan tarihî önemdeki hadiseler ve Suriye'de yürüttüğümüz sınır
ötesi operasyonlarla birlikte ülkemizin bir an önce belirsizlikleri
aşmasını zorunlu hâle getirmiştir. Esasında 16
Nisandan bugüne Türkiye bir geçiş süreci yaşıyor. Bu sürecin bir
an önce tamamlanması, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Recep Tayyip Erdoğanın deyişiyle,
eski sistemin hastalıklarından kurtulması gerekiyor.
Kararların daha güçlü şekilde alınabilmesi ve uygulanabilmesi
için yeni yönetim sistemine geçiş çok acil bir hâl almıştır.
3 Mayıs 2018de, bugün, Gazi Mecliste
gerçekleştirdiğimiz grup toplantımızda 316 imzayla Genel
Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı adayı olarak
gösterilmesi kararı alınmıştır. Bu
kararımızın ülkemiz, milletimiz ve partililerimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yiğitalp
8.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma
Hastanesindeki sorunların bir an önce giderilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Diyarbakırın Üçkuyular bölgesinde yer alan ve yatak
sayısı bakımından bölgenin en büyük hastaneleri konumunda
olan Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde
sorunlar çözülmek bir yana, her geçen gün artıyor. 11 Nisan 2018de
hastanenin elektrik kabloları yıldırım düşmesi sonucu
yanmıştır. Aradan yirmi iki gün geçmesine rağmen bu sorun
giderilememiş, hastanenin elektrik ihtiyacı hâlen jeneratörlerle
sağlanmaktadır. Hastanenin elektrik sorunu giderilmediği için bu
nedenle büyük ameliyatlar yapılmamaktadır. Şayet jeneratör de
arıza verirse, hastane uzun süre elektriksiz kalırsa yoğun
bakım hastaları ve ameliyat olan hastaların durumunu
düşünmek bile korkunç bir durum. Bu nedenle, Gazi Yaşargil
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşanan bu sorunun bir an
önce giderilmesi ve yetkili makamların harekete geçmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özkan
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, milyonlarca
kişiyi yakından ilgilendiren vergi ve diğer bazı
alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin
torba yasa tasarısına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Hükûmetimiz milyonlarca kişiyi yakından
ilgilendiren bir torba yasa tasarısı hazırlayarak Sayın
Başbakanımız tarafından kamuoyuna açıkladı.
Esnafı, sanayicileri, çalışanlarımızı
yakından ilgilendiren vergi ve prim alacaklarını yeniden
yapılandırıyoruz. 18-29 yaş arasındaki gençlerimize
tanınan vergi kolaylığına ek olarak, bir yıl boyunca,
iş yeri açan gencimizin BAĞ-KUR primini devletimiz ödeyecek. Üniversite
kayıtları silinen öğrencilere tekrar kayıt yaptırma
imkânı veriyoruz. Yaşlılık aylığından
yararlanan 600 bin civarında vatandaşımızın 266 lira
olan aylığını 500 liraya çıkarıyoruz. 12 milyonun
üzerinde emekli aylığı alan vatandaşımıza her
yıl Ramazan ve Kurban Bayramları öncesi 1.000 TL ikramiye
verilecektir.
Bu gelişmelerin aziz milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Yıldırım
10.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
24 Haziranda yapılacak seçimlere Cumhurbaşkanı adayı olarak
katılacak olan Selahattin Demirtaşın derhâl serbest
bırakılması ve diğer adaylar gibi seçim kampanyası
yapabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
24 Haziranda yapılacak seçimlere
Cumhurbaşkanı adayı olarak katılacak siyasetçilerden biri
de bilindiği gibi Edirne Cezaevinde rehin tutulan Selahattin
Demirtaştır. Demirtaşın ismi, erken seçim tarihinin açıklandığı
andan itibaren sadece tabanımız tarafından değil toplumun
çok farklı kesimleri tarafından söylenmeye başladı;
Demirtaşın adaylığı o günden bu yana âdeta halk
tarafından mayalandı. Selahattin Demirtaş 24 Haziran
seçimlerinde, işçilerin, emekçilerin, çiftçilerin, ötekileştirilen ve
ezilmeye çalışılan milyonların adayıdır. Bugüne
kadar Demirtaşın hiçbir makul dayanağı olmayan
fezlekelerle cezaevinde tutulması hukuki olmadığı gibi
gayrimeşruydu, bu artık daha da gayrimeşru hâle gelmiştir.
Demirtaş, 24 Haziran seçimlerinde tüm
adayların yararlandığı haklardan yararlanarak seçim
kampanyasını yürütebilmelidir. Yargılama süreci devam ediyorsa
etsin ama kendisi diğer adaylar gibi seçim kampanyasını
yapabilmelidir. Bunun için de buradan çağrı yapıyorum: Selahattin
Demirtaş derhâl serbest bırakılmalı. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Atıcı
11.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin
Akdeniz ilçesi Gündoğdu ve Siteler Mahallelerinde üzeri açılan
kanalların sağlık açısından tehlike
yarattığına ve acilen önlem alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Mersin, Türkiye'nin en
güzel kentlerinden biridir. Tarihiyle, doğasıyla, verimli
topraklarıyla, en üst sıralarda vergi ödeyen sanayi ve iş
dünyasıyla, hepsinden önemlisi her renkten ve kardeşçe yaşayan
insanlarıyla Mersin çok özel bir kenttir. Bu güzelliklere
yakışmayan bir açık kanal rezaleti Akdeniz ilçemiz Gündoğdu
ve Siteler Mahallelerinde yaşanmaktadır. Üzeri açılan kanallara
insanlar ve araçlar düşmektedir. Sağlık açısından da
çok tehlikeli bir durum ortaya çıkmıştır. Ölümlü bir olay
yaşanmadan, acilen önlem alınmalıdır. Mersin halkı
kendine reva görülen bu rezaletin hesabını sandıkta mutlaka
soracaktır.
BAŞKAN Sayın Tüm
12.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı İbrahim Kalın ile Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akarın Abdullah Gülü adaylıktan
vazgeçirmek için ikna etmeye yollandığına dair basına
yansıyan haberlerle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
İbrahim Kalın ile birlikte Genelkurmay Başkanı Hulusi
Akarın Cumhurbaşkanı Erdoğanın talimatıyla
Abdullah Gülü adaylıktan vazgeçirmek için ikna etmeye
yollandığına dair haberler basına
yansımıştır. Hulusi Akar ise bu haberlere ilişkin
herhangi bir yalanlamada bulunmamıştır. Hükûmete soruyorum: AKP
Genel Başkanı Erdoğan yeni bir vesayet rejimi kurmak mı
istiyor? Hulusi Akarın Abdullah Gülü adaylıktan vazgeçirmesi ile 28
Şubat cuntacılarının Erbakanı istifaya zorlaması
arasında ne fark vardır? AKP Genel Başkanı ve Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akar, Türk ordusunu siyasete bulaştırmakla
neyi hedeflemektedirler? Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasete
bulaşmasına sebep olan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akara
ilişkin herhangi bir cezai işlem yapılacak mıdır? Bu durumda
Hulusi Akar istifa etmeyi düşünüyor mu? Bu görüşmeyi haber yapan
Habertürk çalışanının işten çıkarılması
basın özgürlüğü anlayışınızın bir tür
göstergesi midir?
BAŞKAN Sayın Uslu
13.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun, Hükûmetin Antalyanın ve ülkenin
tarımını, turizmini ve ekonomisini büyütmeye devam ettiğine
ilişkin açıklaması
ATAY USLU (Antalya) Teşekkürler
Başkanım.
Antalya turizmin de tarımın da âdeta
başkentidir. Antalyamız, özellikle yaş meyve ve sebze
üretiminde ve ihracatında ülkemizin önemli merkezlerinden bir tanesidir.
Tarımda ihracatın artırılmasıyla ilgili Hükûmetimiz
ciddi çalışmalar yapmaktadır. Domates başta olmak üzere
yaş sebze ve meyvenin Rusyaya ihracatının önündeki
sınırlamaların tamamı
kaldırılmıştır. Bu ihracattaki sınırlamaların
kaldırılmasında büyük bir çaba ve çalışma içerisinde
bulunan Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
Hükûmetimize teşekkür ederiz.
2018 yılında turizm rakamları da çok
güzel görünüyor. Antalya olarak ilk üç ayda tüm zamanların en iyi
rakamlarına ulaştık. Bu yıl inşallah, yüzde 40
artışla Antalyamızı 14 milyon turist ziyaret edecektir.
Ülkemizin ve Antalyamızın tarımını da turizmini de
ekonomisini de büyütmeye devam ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın Balbay
14.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 3 Mayıs
Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü.
Birleşmiş Milletler 3 Mayısı Basın Özgürlüğü Günü
olarak ilan etmişti. Ülkemiz, uluslararası alandaki verilere göre son
otuz beş yılın en kötü seviyesinde. Bu, 12 Eylülden sonraki en
kötü dönem demek yani darbe dönemi demek. AKP iktidarının on beş
yılında 535 gazeteci tutuklandı. Şu anda hapiste 148
gazeteci var. Dünya basın özgürlüğü sıralamasında 170 ülke
arasında 157nciyiz. Gerçekten, bu, Türkiye'nin hak etmediği bir
tablodur. Ancak 24 Haziranda bu tablonun değişeceğine yürekten
inanıyoruz. 24 Haziranda toplumun içme suyu kadar değerli olan
basın özgürlüğünün yeniden dünya standartlarına
ulaşacağına inanıyoruz.
Bu duygularla, her şeye karşın, Dünya
Basın Özgürlüğü Günü'nü kutluyoruz.
BAŞKAN - Sayın Katırcıoğlu.
15.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun,
Kocaeli ve birçok ilde tapu ve imar sorununun kalmayacağına
ilişkin açıklaması
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaelinin Gebze
Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerinde hafta sonu
yaptığımız ev ziyaretlerinde hemşehrilerimizin
yaşadığı imar sorununun artık
kalmadığının müjdesini verdik. Kocaeli ve ülkemizin birçok
şehrinde tapu ve imar sorunu artık tarih oldu. Hafta sonu
Başbakanımızın yaptığı açıklamayla tüm
hak sahipleri yapı kayıt belgesine kavuşacak, herkes
istediği müteahhitle inşaat yapabilecek, kimse mağdur olmayacak
dedik. Kocaelili hemşehrilerimiz bize ve AK PARTİye güvendi ve mutlu
sona ulaştı. On beş yılda, değişimin ve
dönüşümün mimarı olan AK PARTİ sağlıklı
kentleşme ve şehircilik alanında ve deprem riski olan
bölgelerdeki ömrünü tamamlamış binaların yeniden
yapılmasına imkân sağlayacak yasal düzenlemeleri hayata
geçirmiştir. Artık kentsel dönüşümün hızı artacak,
yapılar sağlıklı ve kent estetiğine uygun bir
şekilde yenilenecektir. İmar sorununun çözümünde emeği geçen,
başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana ve
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırıma ve
değerli bakanlarımıza teşekkür ediyorum. Hayırlı
olsun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şimdi, söz talebinde bulunan grup başkan
vekillerine yerlerinden iki dakika söz vereceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
16.- Manisa Miletvekili Erkan Akçayın, 3 Mayıs Milliyetçiler
Gününe, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletinden başka bir güç
odağı tanımadıklarına ve Alparslan Türkeş
başta olmak üzere Hakkın rahmetine kavuşmuş bütün milliyetçileri
rahmetle andıklarına, uluslararası güçlerin Türkiye üzerindeki
oyunlarının devam ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 3 Mayıs Milliyetçiler Günüdür.
Yetmiş dört yıl önce, milliyetçi aydınlar ve gençler dönemin
idarecileri tarafından sürekli horlanan, bastırılmaya
çalışılan milliyetçilik düşüncesini müdafaa etmişler,
bunun sonunda tabutluklara atılarak işkencelere tabi
tutulmuşlardır. 3 Mayıs 1944te millî refleks mahkemelerle,
tabutluklarla, işkencelerle, zulümlerle bastırılmaya
çalışılmış ancak milliyetçilik dimdik ayakta
durmuştur. 3 Mayıs, millet sevdalılarının
bayraklaşan hareketi; vatan sevgisini, millet sevgisini, bayrak sevgisini
içinde barındıran bir neslin millî, demokratik bir hareket olarak
korkmadan, yılmadan haykırışıdır. 3 Mayıs,
milliyetçilik ile demokrasinin birbirini tamamladığının,
biri olmadan diğerinin de eksik kalacağının
ilanıdır. Çağdaş ve modern bir devlet ve toplum
istikametinde milliyetçilik ile demokrasi yol arkadaşıdır çünkü
demokrasi, milliyetçilik ve millî irade aynı kaynaktan, milletten, millî
iradeden çıkmaktadır. Millet ve millî irade yok sayılırsa
milliyetçilik de olmaz, demokrasi de olmaz.
Bu inançla Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yönümüzü demokrasiden döndürmedik, sırtımızı millî iradeden
başkasına dayamadık, Türk milletinden başka bir güç
odağını tanımadık, milletin istiklal ve istikbalini
vesayet odaklarının insafına terk etmedik. 3 Mayısın
emaneti bugün bizimledir.
Bu vesileyle Başbuğumuz merhum Alparslan
Türkeş başta olmak üzere, Hüseyin Nihal Atsız, Nejdet Sançar,
Zeki Velidi Togan, Hasan Ferit Cansever, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu,
Fethi Tevetoğlu, Mustafa Hakkı Akansel ve Hakkın rahmetine
kavuşmuş bütün büyüklerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Türkiye üzerinde uluslararası güçlerin
oyunları bir türlü bitmiyor. Türkiyeyi askerî, siyasi olarak köşeye
sıkıştırmak isteyenler, bunu beceremeyince ekonomik olarak
yıpratmak için harekete geçmiş durumdalar. Türkiyenin kredi notunu
daha önce ağustosta gözden geçireceğini söyleyen bir
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu bu kararını
seçim öncesine almıştır. Bu karar, açık şekilde,
uluslararası ekonomi kuruluşlarının Türkiye üzerinde
ekonomik bir operasyonun parçası hâline geldiklerini göstermektedir.
Türkiyenin kredi notunun seçim öncesi düşürülmesi bu anlamda oldukça
manidardır ancak şu bilinmelidir ki: Ne bu kararla ne de başka
yaptırımlarla Türkiye'yi dizayn etme çabaları beyhudedir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Akçay.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 3
Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününe, Türkiye'nin basın
özgürlüğü konusunda son otuz yılın en kötü seviyesine
ulaştığına ve Barış İçin Karikatür
Vakfı Uluslararası Editöryel Karikatür Ödülüne layık görülen
Karikatürist Musa Kartın ödülünü Cumhuriyet davasında birlikte
yargılandığı arkadaşlarıyla paylaşmak
istediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Günü. Uluslararası sivil toplum kuruluşu Sınır
Tanımayan Gazeteciler tarafından bugün açıklanan Küresel
Basın Özgürlüğü Endeksine göre, Türkiye 180 ülke içerisinde 157nci
sırada yer alıyor ve bu yılki endekste de Türkiye dünyanın
en büyük hapishanesi konumunda gazeteciler için ve 2 sıra geriledi. En çok
tutuklu gazeteci bulunan ülke Türkiye ve 148 gazeteci cezaevinde. Üç ayda,
yargılanan 301 gazeteciden 48i mahkûm edildi. Bu oranlardan da
anlaşılıyor ki Türkiye'de basın özgürlüğü son otuz
yılın en kötü seviyesine ulaşmış durumda.
Gerçeklerin gizlenemeyeceğini, aslında
gerçeklerin her durumda ulaşılabilir olduğunu bizler çok iyi
biliyoruz. İçeride gazeteciler olduğu sürece Dünya Basın
Özgürlüğü Gününü kutlamak zor. Sevgili Akın Atalayın
cezaevinden çıktığında söylediği gibi, yola
kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu ülkede iktidara
bel bağlamayan, cesaretli gazeteciler var ve biz özgür basın
geleneğine inanıyoruz. Tutuklu tüm gazetecileri sevgiyle
saygıyla selamlıyoruz.
Bu arada, Barış İçin Karikatür
Vakfı (Cartooning for Peace) Uluslararası Editöryal Karikatür
Ödülüne Karikatürist Musa Kartı layık gördü. Ödül, insan
hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü ve barışa
olağanüstü katkı sağlayan kişilere veriliyor. Maalesef,
Musa Kartın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) -
yurt dışına çıkış
yasağı olduğu için kendisi ödülü almaya gidemedi ve Musa Kart
Karikatürlerimi sevmeyenler sizlerle buluşmamı da sevmiyorlar ve
engelliyorlar. diyerek eşi vasıtasıyla ödülü aldı;
yolladığı mesajda, Cumhuriyet davasında birlikte
yargılandığı arkadaşlarına ithafen Ödülümü,
önümüzdeki aylarda tekrar cezaevine konmak istenen cesur, onurlu ve dürüst yol
arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. dedi.
Musa Kartı biz de bir kez de buradan
kutluyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Özkoç
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününü kutladığına ancak basının ve insanların
özgür olmadığına, Recep Tayyip Erdoğanın göreve
başladığı 2014 yılından sonra
Cumhurbaşkanlığına hakaretten açılan soruşturma
sayısında ciddi artış olduğuna, basını
susturmak ve adayları demir parmaklıklar arkasında tutmak yerine
eşit şekilde yarışan bir Türkiyenin önünün
açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününü,
tüm basın mensuplarının, içeridekilerin,
dışarıdakilerin, hepsinin Basın Gününü kutluyorum. Ancak
basın özgür değil, insanlarımız özgür değil,
adaylarımız özgür değil. Bir ülkede demokrasi şenliği
olan seçimlere gidiyoruz; cumhuriyetimizin bize en büyük
armağanlarından bir tanesi olan ve seçme, seçilme hakkının
verildiği, ülkemizi yönetme hakkının bize
tanındığı seçimlere 24 Haziranda gidiyoruz. 24
Haziranın Türkiye'nin şenliği olması gerekir, 24
Haziranın yeni bir heyecan yaratması gerekir, 24 Haziranda tüm
baskıların ortadan kalkması gerekir.
Bakın, Sayın Başkan, 2010-2016
arasında açılan toplam 6.860 davanın 6.272 tanesi Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğanın seçilmesinden sonra
gerçekleşmiştir. Sayın Erdoğanın göreve
başladığı 2014 yılı içinde
Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 682, 2015 yılı içinde de
7.216 ceza soruşturması açılmış, 2016
yılında ise çok ciddi bir artışla 38.254 ceza
soruşturması açılmıştır.
Ben Grup Başkan Vekiliyim. Grup başkan
vekillerinden HDPnin Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım
burada sadece bir eleştiri hakkını kullandığı
için hem milletvekilliğinden hem de Grup Başkan Vekilliğinden
azledilmiştir. Bizleri yok ederek, bizleri susturarak, basını
susturarak, insanları susturarak hatta adayları
parmaklıkların, demir parmaklıkların arkasında
tutarak, Enis Berberoğlunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın siz de Sayın
Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
parmaklığın arkasında tutarak, Cumhurbaşkanı
adayı Sayın Selahattin Demirtaşı
parmaklığın arkasında tutarak yarıştıran bir
Türkiye kendisiyle iftihar edemez. 24 Haziranı Türkiyenin
şenliği hâline getirmemiz lazım. Rakiplerini yarıştan
çektirten bir Türkiye değil, rakiplerinin özgürlüklerini
kısıtlayan bir Türkiye değil; konuşan bir Türkiye,
eşit şekilde yarışan bir Türkiye; demokrasi içerisinde bir
Türkiyenin önünü açmalıyız. Eğer bunu biz yapmaksak milletimiz
24 Haziranda yapacaktır. Hepimiz özgürlük için, barış için,
demokrasi için, huzur için mücadele etmeliyiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın Turan
19.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın tekrar Cumhurbaşkanı adayı
olarak teklif edilmesi hususunda grup kararı
alındığına, bu başvurunun millete ve demokrasiye
hayırlar getirmesini dilediğine, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününü kutladığına, ittifakların önünü açan
ve hiçbir ittifaktan rahatsız olmayan bir parti olduklarına
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün partimiz, Sayın
Cumhurbaşkanımızın 24 Haziran seçimlerinde tekrar
Cumhurbaşkanı adayı olarak teklif edilmesi hususunu karara
bağladı, grup kararı aldı. Yarın saat on birde
Sayın Başbakanımız, aynı zamanda Grup
Başkanımız, Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel
Başkanıyla beraber Cumhurbaşkanımızın
adaylık başvurusunu YSKye teslim edecekler. Grup kararı
alınmasına katkı sağlayan tüm vekillerimizi ayrı
ayrı teşekkür ederek tebrik ediyorum. Bu başvurunun milletimize,
demokrasimize, ülkemize hayırlar getirmesini ümit ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler tarafından bundan yirmi
beş sene önce alınan özel bir kararla 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Günü ilan edildi. Basın, demokrasilerin vazgeçilmez
hususlarından, unsurlarından bir tanesi. Öyle ki çağdaş
rejimlerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra basın âdeta dördüncü bir
kuvvet hâline geldi. Basın demokrasinin önünü açan, demokrasiyi
geliştiren bir unsur olabildiği gibi, kimi zaman demokratik sürecin
gelişmesini engelleyen bir vesayet gücü hâline de gelebildi. Nitekim,
basının vesayet rejiminin bir unsuru olarak kullanılmasına
özellikle darbe dönemlerinde üzülerek şahitlik ettik ancak günümüzde hem
sosyal medyanın iletişim ağı, gelişmesi hem de
yazılı basının geldiği özgür hâl tüm dünyada ve
Türkiyemizde takip edilmekte. Bu vesileyle başta Parlamento
muhabirlerimiz olmak üzere tüm basın mensuplarımızın Dünya
Basın Özgürlüğü Gününü yürekten kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakınız, az önce kıymetli grup
başkan vekili dün -sanki alınan bir karar gibi-
yaptığı konuşmanın benzerini bugün tekrar yaptı.
Dokunulmazlıkları kaldırmakla ilgili teklifi yapan sayın
başkanın partisi oldu. Dokunulmazlıkların
kaldırılmasından sonra yargı süreci işlediğinde
Yargının kararlarının bir kısmını
beğeniyorum, bir kısmını beğenmiyorum. tarzı
olgun bir tavır ve tarz olmaz. Bizim de yargı kararlarında
üzüldüğümüz, rahatsız olduğumuz sonuçlar, kararlar olabilir ve
oluyor ancak seçim dönemi yaklaştığı zaman HDPnin
yetkililerinin mahkemece verilen kararlarını eleştirmeye
başlayıp sözüm ona özgürlüklerini savunuyor gibi gözükmek çok
şık olmayan bir karar gibi bana geldi. Çünkü dün dile getirdiler,
bugün dile getirdiler; resmî yapılamayan ittifakın fiilî
yapılmasını talep ediyorlar anladığım
kadarıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz, ittifakların
önünü açan partiyiz, hiçbir ittifaktan rahatsız olmayız. İttifakla
ilgili kanun tasarısını Meclisten geçiren parti biziz fakat
dokunulmazlıklar konusunda nasıl bir karar aldığı
belli olmayan partilerin, partinin bu konuyu bir seçim malzemesi gibi her gün
önümüze getirmesinin doğru olmadığını da ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Kerestecioğlu
20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
demokrasi ve barış için, bu ülkenin geleceği için herkesle
ittifak hâlinde olabileceklerine, bu Meclisin tarihe halkın iradesini
reddetmiş bir Meclis olarak geçtiğine, halk iradesiyle seçilen bütün
vekillerin temsil kabiliyetine sahip olması gerektiğine ve başta
Selahattin Demirtaş olmak üzere siyasallaşmış yargı
eliyle rehin tutulan bütün vekillerin serbest bırakılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ufak bir söz almak istedim.
Biz demokrasi ve barış için, aslında
bu ülkenin geleceği için, bir arada yaşamak isteyen herkesle ittifak
hâlinde olabileceğimizi daha önce ifade etmiştik ama şu anda
herhangi bir ittifak içerisinde değiliz. HDP olarak seçime giriyoruz fakat
söz konusu olan -11 milletvekili içeride olan bir parti olarak- aslında
bütün partilerin bunun olmasına izin vermemesiydi. Bu Meclis, bu yaşadığı
dönemle, tarihe, yine 90lardaki gibi milletvekillerinin milletvekilliğini
düşürmüş, halkın iradesini reddetmiş,
tanımamış bir Meclis olarak geçmiştir ve öyle
anılacaktır. Bunda da kusura bakmasın, herkesin payı
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tabii ki bunu düzeltmek isteyen, bundan sonrasında
aynı yanlışları tekrar etmemek için yol almak isteyen
herkes de bizimle el sıkışabilir. Buna bütün partiler dahildir
çünkü hakikaten olması gereken, aslında Türkiye'de halkın
iradesinin tanınması, herkes için tanınması, herkes için
adalet olması ve bu Mecliste bütün milletvekillerinin, halk iradesiyle
seçilen bütün vekillerin o temsil kabiliyetine sahip olmasıdır.
Evet, içeride olan bütün vekillerimizin bu
siyasallaşmış yargı eliyle rehin tutulmasından
artık vazgeçilmesi ve başta Selahattin Demirtaş olmak üzere,
hepsinin serbest bırakılması gerekir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkanım, 60a göre kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teknik bir
sorun var.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşiminin Dördüncü Oturumu açıyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Afganistan Halk
Meclisi Başkan Yardımcısı Hamayun Hamayoon ile
beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Meclisimizi ziyaret etmekte olan Afganistan Halk Meclisi Başkan
Yardımcısı Sayın Hamayun Hamayoon ile beraberindeki heyet
şu anda Genel Kurulumuzu teşrif etmiş bulunmaktadırlar.
Kendisine Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Hoş geldiniz. diyorum.
(Alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Şimdi partilerin vermiş olduğu grup
önerilerini görüşeceğiz.
İlk olarak Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, basına ve medya
kuruluşlarının yayınlarına yönelik uygulanan
baskı ve sansürün yarattığı sorunların tespiti ve
basına uygulanan sansürün kaldırılması amacıyla 3/1/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3/5/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 3/5/2018 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3 Ocak 2018 tarihinde, Adana Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından
basına ve medya kuruluşlarının yayınlarına
yönelik uygulanan baskı ve sansürün yarattığı
sorunların tespiti ve basına uygulanan sansürün
kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan 6396 grup numaralı Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
3/5/2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; her şeyden önce,
gecikmeyi tolore etmeniz dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Günü. Bugünü cezaevinde geçirmek zorunda kalan Türkiyedeki ve dünyadaki
meslektaşlarımıza ve basın camiasına direnme gücü ve
hakikati halka ulaştırmak için gazetecilik mesleğini uygularken
hayatlarını kaybetmiş olan gazeteci
meslektaşlarımıza da rahmet, geride kalanlara sabır
diliyorum.
Bu önergenin Meclisimiz tarafından, daha
doğrusu, Meclisin çoğunluğu tarafından kabul
edilmeyeceğini adım gibi biliyorum ama gene de bu tartışmanın
hiç değilse bu şekliyle yapılmış olmasının
bir yararı var çünkü basın özgürlüğü meselesi, bütün
taraflarıyla birlikte, Türkiyenin uluslararası medeni milletler
ailesi içindeki yerini sürekli olarak geriye doğru iten devasa bir mesele.
Sadece mesleğini yaparken hapsedilmiş gazeteciler açısından
değil; sadece gazetelerini, radyolarını,
televizyonlarını olağanüstü hâl uygulamasıyla
kaybetmiş ve gazeteleri, radyoları, televizyonları kapatılmış
olduğu için işsiz kalmış gazeteciler açısından
değil; aynı zamanda haber alma hakkını bu nedenlerle
gerçekleştiremeyen 80 milyon Türkiye halkları için de bu son derece
devasa bir mesele; bunun şakası yok.
Türkiye, her yıl bir adım, iki adım,
üç adım, on adım geriye doğru giderek uluslararası
basın özgürlüğü skalası içerisinde 157nci sıraya geriledi
190 ülke arasında. Bu, olacak iş mi? Bunu söylediğimiz zaman
Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri diyorlar ki: O listeleri yapan, o
derecelendirmeleri yapan kuruluşların hepsi batıldır, hepsi
Hükûmetimize düşmandır; İslamın düşmanı
oldukları için ve biz de İslamın savunucusu olduğumuz için
bizi kötü gösteriyorlar. Ama listeye bakıyorum, Türkiyenin önünde pek
çok, üstelik de rejimleri İslami olan ülke var. Örneğin, Tunus 97nci
sırada, Lübnan 100üncü sırada, Kuveyt 105inci sırada,
Afganistan -hani beğenmiyorsunuz ya- 118inci sırada, Endonezya
124üncü sırada, Umman 127nci sırada, Katar 125inci sırada,
Birleşik Arap Emirlikleri 128inci sırada. Şimdi, demek ki bu
mesele, bizi sevmeyen Batı ile biz Müslümanlar arasındaki bir mesele
değil; bu, tiranlık, despotluk, diktatörlük ile demokrasi
arasındaki bir mesele. Çünkü eğer basın özgür değilse hiç
kimse özgür değil, basın özgür değilse partiler özgür
değil, basın özgür değilse toplum özgür değil. Bu, sizin
özgürlüğünüzün derecesi, Türkiyeye tanımış olduğunuz
yaşama biçiminin eleştirisi. O yüzden bu sonuçları Meclis
araştırmak zorundadır.
Şimdi, olağanüstü hâl altında bir
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimine gideceğiz.
Kim bize temin edebilir bu seçim altında basının tek yanlı
propaganda yapmayacağını? Kamu medyası, Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumu, geçtiğimiz referandum döneminde, ondan önceki 2015
Haziran ve Kasım seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanına tanıdığı sürenin binde 1ini partimizin
sözcülerine tanımadı, Selahattin Demirtaşa tanımadı.
Şimdi Selahattin Demirtaş hapishanede. Soruyorum, bu büyük demokrasi
sınavından nasıl geçeceksiniz? Hem aday hapishanede hem de
eşit şartlarla propaganda yapacak. Yapabilecek mi, TRT buna imkân
verebilecek mi? Üstelik, vergilerimizle yani bu nüfusun -partimize oy
verenlerin sayısını 3le çarpsanız bir aileyi bulmak için-
18 milyon insanının vergisiyle kendi genel
başkanınızın propagandasını bize dayatmak üzere
bir olağanüstü hâl rejimi, bir kamu medyası rejimi yönetecek misiniz?
Böylelikle Türkiyeyi demokratik bir ülke iddianıza örnek gösterebilecek
misiniz? Türkiye dünyanın her tarafında bir gazeteci
mezarlığı, bir gazeteci hapishanesi, bir gazeteci cehennemi
olarak bilinirken Meclis bunu seyredecek mi?
Tekrar ve tekrar söylüyorum, gazeteciler özgür
değilse kimse özgür değildir, basın özgür değilse siyasetin
teminatı yoktur ve bu dördüncü kuvvet olmaktan artık
çıkmış olan medyanın karşısına bir
beşinci kuvveti, halkın medyasını dikmenin zamanı
gelmiş de geçmektedir.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kürkcü.
Sayın Koçdemir, İYİ PARTİ Grubu
adına konuşacak mısınız?
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Hayır.
BAŞKAN Konuşmayacaksınız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer konuşacak.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Baştan belirtmeliyim ki biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu öneriyi desteklemekteyiz.
Sözlerime başlarken Maltepe Cezaevinde
haksız hukuksuz yere, sadece bir haber yüzünden üç yüz yirmi beş
gündür yatmakta olan Enis Berberoğlunu özgürlük dileğimle
selamlıyorum. Diğer tutuklu milletvekillerine de tutuksuz
yargılanmaları dileğimi iletmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, bugün hep
vurgulandı, bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Dünyada
kutlanıyor ama Türkiyede kutlayamıyoruz çünkü Türkiyede basın
özgür değil, basın özgürlüğü yok. Az önce ifade edildi, ben bir
daha vurgulayayım, 180 ülke arasında 157nci sıradayız.
Bizden sonrakilere değil öncekilere baktığınızda,
birkaç tanesini sayayım: Tacikistan, Etiyopya, Filipinler, Tayland gibi
ülkeler basın özgürlüğü konusunda bizden önde. Peki, neden bu böyle
diye baktığımızda Türkiye'de gazeteciler hapislerde. Az
önce Enis Berberoğlundan bahsettim, kendisi meslektaşımız
aynı zamanda ama 150ye yakın meslektaşımız
cezaevlerinde, zindanlarda uzun tutukluluk sonrası toplu mahkûmiyetlerle
karşı karşıyalar. İşte Cumhuriyet davası;
teröristlere, terör örgütü üyelerine verilmeyen cezalar Cumhuriyet gazetesinin
yazarlarına, muhabirlerine, çalışanlarına verilebiliyor.
Benzer şekilde, işte Mehmet Altanın
yargılandığı dava. Anayasa Mahkemesi diyor ki: İfade
özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ihlal ediliyor. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi diyor ki: İfade özgürlüğü, düşünce
özgürlüğü ihlal ediliyor. Ama mahkemeler aynı Mehmet Altanı
ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkûm
edebiliyorlar.
Türkiye'de KHKlerle gazeteler, radyolar,
televizyonlar kapatıldı. Türkiye'de basın emekçileri
sendikasız, Türkiye'de baktığımızda gazeteciler
işsiz. Türkiye'de OHAL nedeniyle her türlü baskı, yasaklama var. Türkiye'de
internete giriş yasak. Türkiye'de iş güvencesi yok; gazetecilerin,
meslektaşlarımızın işi aşı bir patronun iki
dudağı arasında. Yani özgürlük yok, baskı var, yasak var,
dava var, mahkeme var, hapishane var, işsizlik var, tek tip gazetecilik
var, sansür var; tüm bunların sonucunda da otosansür var değerli
arkadaşlarım. Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü,
basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazı. Demokrasinin
olduğu yerde basın özgürlüğü var, basın özgürlüğünün
olduğu yerde demokrasi var ama özgürlük olmazsa demokrasi olmuyor,
demokrasi olmazsa da özgürlük olmuyor.
İnanıyoruz ki, güveniyoruz ki 24 Haziran
seçimleri Türkiye'de her alanda ama özellikle basın özgürlüğü
alanında demokrasimizin, hukuk devletimizin hak ettiği yere
geleceği, getirileceği bir sonucu doğuracaktır. Buna
Cumhuriyet Halk Partisi yürekten inanmaktadır. 24 Haziran gecesi, 25
Haziran sabahı özgürlüklere uyanacağımızı
müjdeliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca konuşacak.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerisi ifade ve
basın özgürlüğüyle ilgili. Öncelikle, bugün 3 Mayıs, tüm emekçi
gazetecilerin Dünya Basın Özgürlüğü Gününü tebrik ediyorum.
Bu grup önerisiyle ilgili, basının
demokrasilerdeki önemine işaret ederek cümlelerime başlamak istiyorum
çünkü demokrasilerde basın ve medyanın ifade özgürlüğü
vazgeçilmezdir. Basın çalışanlarımızın ve
gazetecilerimizin, onların özgürlüğü ve ifade hürriyeti ülkemiz demokrasisindeki
derinliği gösteren çok değerli bir işarettir. Aslında bunu
sadece söylem olarak değil de yargısal paketlerde de birçok yasal
düzenleme yaparak biz ortaya koymayı başardık. Örneğin,
yargı paketlerinde, birinci uyum paketinde TMK (Terörle Mücadele
Yasası) içerisinde 7 ve 8inci maddeleri değiştirerek ifade
özgürlüğü alanının genişletilmesini sağladık.
Yine, ikinci uyum paketinde, üçüncü ve dördüncü uyum paketlerinde de Basın
Kanununda bazı değişiklikler yaparak yine ifade
özgürlüğüyle, yine gazeteyle ilgili, gazetecilerle ilgili birçok yasal
düzenlemeye imza attık. Mesela, bunlar içerisinde en değerli
olanlardan biri de yapılan değişikliklerle
basılmış eserlerin dağıtımının
önlenmesi ve toplatılmasının hâkim güvencesine bağlanmasıydı.
Yine, üçüncü uyum paketinde yapılan değişiklik de basın
yoluyla işlenen suçlar için öngörülen tüm hapis cezalarının
kaldırılmasıyla ilgiliydi. Dolayısıyla bütün
bunları söylediğimiz zaman, Türkiye bir hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü çok değerli ve -siz kuvvetler ayrılığına
inanan bir siyasi hareket olarak da- hiçbir meslek grubunun
ayrıcalığı yok. Fransada DAEŞle ilgili bir
basın mensubu övücü cümleler söyleyemiyorsa hiçbir terör örgütüyle ilgili
de Türkiyede Basın hürriyeti var, ifade hürriyeti var. diye bu tür
cümleler sarf edilemez, hukuk devleti çerçevesi içerisinde de tüm
çalışmalar yapılabilir. Aslında yayın
organlarının artışı da bu konuda gösterilen,
alınan ivmeyi ortaya koyuyor. Mesela haber kanalı sayısı
2000li yıllarda sadece 4 iken bugün 20 yani 5 kat artmış. Bizde
gazete sayısı 38, Almanyada 15, İngilterede sadece 20.
Dolayısıyla hem alan itibarıyla hem yapılan
çalışmalar ve alınan yasal düzenlemeler itibarıyla
Türkiyenin geldiği nokta değerlidir. Ben bu anlamda yine 3
Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününü; tüm emekçi gazetecilerin,
tarafsız ve işinin ehli, hak ve hakikate uyan
meslektaşlarımın gününü tebrik ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, 60a göre bir söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Doğan, şimdi size
söz verecektim, sonra da Sayın Akdoğana söz vereceğim.
Yerinizden bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, yüzde 80
engelli raporu olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde Ekim
2017den beri tutuklu olan Haydar Yıldırımın
sağlık durumunun kötüleştiğine ve Adalet
Bakanlığı tarafından herhangi bir işlem
yapılmadığına ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, Ekim 2017 tarihinden beri haksız hukuksuz bir şekilde,
yüzde 80 engelli raporu olmasına rağmen tutuklu olan bir
yurttaşımız var, Haydar Yıldırım. 30 Nisan 2018
tarihinde İzmir Karşıyaka infaz hâkimine verdiği ifadede
beş gündür ilaçlarının verilmediğini, doktora sevk
edilmediğini, tel kafesle havalandırmanın
kapatıldığını ve sekiz ayda üç yıl iletişim
cezası verildiğini söylemiştir. Yüzde 80 engelli biri olarak
kapalı alanda kalamama durumunda olan birine iletişim cezası,
ilaç vermeme cezası, tel kafes cezası veriliyor. Kendisine ve
çevresine zarar verecek duruma gelmiş durumdadır. Haydar
Yıldırımın sağlık durumu gittikçe daha
kötüleşmekte; başına gelebileceklerden endişeli olduğu
konusunda bilgi verilmesine rağmen Adalet Bakanlığı
tarafından herhangi bir iş ve işlem
yapılmamıştır.
Duyarlılığınıza sunuyorum
efendim bunu.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akdoğan, sizi de dinleyelim.
Bir dakika söz veriyorum.
22.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, Şırnak
ilinin Beytüşşebap ilçesini ziyareti sırasında
yaşadığı bazı olaylara ilişkin
açıklaması
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, geçen ayın 27sinde
Beytüşşebap ilçemizi ziyaret ettiğimde bir taziye vardı.
Orada taziyeden çıktıktan sonra ilçe binamıza geçtik, ilçe
binamıza bir ziyaretimiz oldu. Döndükten sonra oradaki
arkadaşlarımızın Emniyet yanlarına gidiyor:
İşte, vekil buraya geldi, yemek parasını kim verdi? Kaç kişiye
yemek getirildi?
Bakın, bu süreçte bölgedeki uygulamaların
ne kadar çirkinleştiğini görmemiz açısından gidip lokanta
sahibine diyor ki: Bu yemeklerin parasını kim veriyor? Kaç
kişilik bir yemekti?
Şimdi, biz bu koşullarda seçime gidiyoruz.
Şırnak Valisinin bugün köyleri gezip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) -
halka şunu
demesi bile ilginç değil mi Sayın Başkan: İşte,
buradan biz yüzde 40 oy almak zorundayız. denilen bir seçim bölgesinde
Halkların Demokratik Partisi seçim çalışmalarını
yürütecek.
Ben bu zihniyeti buradan kınamak istiyorum,
bunun da derhâl önleminin alınması gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akdoğan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, çay tarımı ve
sanayisinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2766)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3/5/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 3/5/2018 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, çay tarımı ve
sanayisinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, (10/2776)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 3/5/2018 Perşembe günlü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak üzere,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
çay sezonunun açıldığı her yıl bu aylarda, bugünlerde,
çay ve ÇAYKURun sorunlarını bu kürsüye taşıyoruz, bu sene
de aynı şeyi yaptık. Çay, Doğu Karadeniz Bölgesi, özellikle
Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun için son derece önemli bir ürün. Bölgede 850
bin dekarlık alanda 215 bin çay üreticisi aile bu tarımla
uğraşıyor ve bölge ekonomisine 10 milyar TLye yakın
katkı sağlıyor. Eğer çay olmasa, bölgede gerçekten sosyal
ve ekonomik hayat son bulur. Tabii, çay olmasa derken, ÇAYKURu da hemen
söylemek gerekiyor. ÇAYKUR olmasa da bölgede çay olamıyor, çay
olamayınca da bölgede yaşam zorlaşıyor. İş böyle
ama çay ve ÇAYKURla ilgili sıkıntılar da bitmiyor. Bu sene de
sıkıntıyla başladık ama şunu teslim edeyim: Bu
yıl ilk defa zamanında, üreticiyi de kısmen tatmin eden bir çay
alım fiyatı açıklandı. Bu tabii, takdir edilen bir şey
ancak geçen sene yaşanan sorunların bu sene
yaşanacağını daha sezon başlar başlamaz görmeye
başladık. O da ne? ÇAYKURun kapasitesi geliştirilmiş
olmasına rağmen -ki değerli arkadaşlarım, ÇAYKUR
kapasitesini üç dört sene içinde 6.500 ton/günden 9 bin tona
çıkarmış olmasına rağmen çayı almıyor-
nasıl yapıyor bu işi? Çaya dekar başına kota
uyguluyor. Ondan sonra günlük kontenjanlarla kısıtlıyor ve
üreticiyi, çay üreticisini neredeyse zorla özel sektöre yönlendiriyor.
Değerli arkadaşlarım, çay ürünü
bekletilmeye gelmiyor. Zamanı geldiğinde onu dalından
koparacaksınız, keseceksiniz ve daha sonra aynı günde
satacaksınız. Satamazsanız ve ertesi gün -en geç ertesi gün-
işlenmezse, o, çay olmaktan çıkıyor ama maalesef ÇAYKUR bu sene
de öyle davranacak gibi görünüyor.
Değerli arkadaşlarım, bölge
halkının en temel sorunlarından, sıkıntı,
endişelerinden bir tanesi, ÇAYKURun Varlık Fonuna devredilmesi.
ÇAYKURun Varlık Fonunda değerlendirilecek
Böyle bir varlık
filan değil. ÇAYKUR ekonomik bir kuruluş olmaktan daha çok sosyal bir
kuruluş, bölgede sosyal devleti hayata geçiren bir kuruluş. Zaten
zarar ediyor. Bu sene de 268 milyar TL zarar etti. Böyle bir kuruluşun
Varlık Fonuna devredilmesi ve onun bir şekilde
Bunu anlamıyor.
Ne anlıyor buradan? Evet, ÇAYKURun elinde bir varlık var, ÇAYKURun
arsaları var, fabrikaları var, binaları var ve kuru çay
pazarı var. Bunlar satılacak, buradan bir gelir elde edilecek ya da
bu gelir bir şekilde pazarlanacak. ÇAYKURa ancak bu şekilde rehin
konulabilir, bu da çayın geleceğini ortadan kaldırır diye
ciddi endişesi var bölge halkının.
Bir başka endişe de, yıllardan beri,
altmış sene, yetmiş seneden beri kullanılan inorganik,
nitratlı, fosfatlı gübrelerdir değerli arkadaşlarım.
Bu gübre bölgenin toprağını bütünüyle toprak olmaktan
çıkarmıştır, Türk çayının kalitesini de giderek
düşürmektedir. Bir an evvel organik tarıma geçilmesi gerekiyor ama bu
da siyasi kavgalar ve gübre lobilerinin işin içine girmesiyle bir türlü
gerçekleştirilemiyor. İki seneden beri Organik çaya, organik gübreye
geçilecek, geçilmeyecek. tartışması devam ediyor. Adalet ve
Kalkınma Partisi içinde genel müdür ve milletvekilleri çekişmesi
Bir
kısmının organik gübre lobilerinin yanında, bir
kısmının da inorganik gübre lobilerinin yanında yer
alması maalesef milleti sıkıntıya sokmuştur
değerli arkadaşlarım.
Bakın, ÇAYKUR, kapasitesi olmasına
rağmen yeteri kadar çay almıyor ve -giderek- 2015ten başlayarak
681 bin-700 bin ton yaş çay alırken şimdi 525 bin ton yaş
çay alıyor. Oysa kapasitesini günde 3 bin ton
artırmıştır. Bunun yanında, özel sektör 600 binlerden
746 bine çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bir de
ÇAYKURun zarar etmesini anlamak da mümkün değil. Aslında çay çok
kolay satılan ve aranan bir ürün. Niye zarar ediyor? İşçisi
fazlaydı eskiden, şimdi öyle değil. Zaten mevsimlik işçiler
perişan vaziyette, taşeron kanununda onlar kadroya
alınmadı. ÇAYKURun zarar etmesinin bir sebebi de ÇAYKUR artık
kendi çayını pazarlamıyor, ÇAYTAŞ diye bir şirket
kurdu. Değerli arkadaşlarım, enteresan bir şekilde,
ÇAYTAŞın yöneticileri aynı zamanda ÇAYKURun yöneticisi, genel
müdür de ÇAYKUR yöneticisinin bir akrabası; anlaşılır gibi
değil.
Bir de DİDİ diye bir şeye girdi.
Ya, ÇAYKURun DİDİ diye içecek üretmesinin, soğuk içecek üretmesinin
ne anlamı var? Ve bölgeyle hiç ilgisi yok bunun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
ÇAYKURu satıyor musunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Gidiyor, tamamen
fason olarak başka yerlerde üretiliyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, son cümlelerimi, izin verirseniz
BAŞKAN Peki, bir dakika vereyim ek süre.
Buyurun.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Türkiyenin en
önemli marka değeri olan firmalarından birisi DİDİ
artık.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) DİDİ en
önemli marka değerlerinden biri değil değerli
arkadaşlarım, yanılıyorsunuz. İlk zamanlarda reklam
yaptı, güzel bir şekilde pazara girdi, şimdi pazar payı
giderek azaldı. ÇAYKURun görevi DİDİ değil, DİDİyi
başkası yapsın; ÇAYKURun görevi, gerçekten Türkiyenin bu
önemli çayını geliştirmek. -bölgenin çayın
dışında başka hiçbir geliri yoktur- bunu dengelemektir. Ne
özel sektörü, şunu bunu yaşatmak ne Varlık Fonu.
Özelleştirme de olamaz. Bir daha tekrar ediyorum değerli
arkadaşlarım, ÇAYKURu özelleştirmeyi unutun çünkü ÇAYKUR sadece
ekonomik bir kurum filan değildir, sosyal devletin bölgedeki en önemli
temsilcisidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Erkan Haberal konuşacak.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; önce, bu hafta başlayan
çay hasadı, çay kampanyası
Rizeliler olarak bizim Mayıs
sürümü dediğimiz çay hasadının başlamasından
dolayı Rizeli bütün üreticilere buradan saygılarımı,
sevgilerimi gönderiyorum, muhabbetle her birini kucaklıyorum.
Efendim, çayın sorunları fazla, çay
üreticilerinin sorunları fazla. Aslında olayın temelinde yatan
şey, aslında işin temelinde yatan şey, ekonomik bütün
tarım ürünlerindeki sıkıntıların aynısı.
Sayın Tarım Bakanıyla Cuma günü görüştüğümüzde, çay
fiyatını açıklamaya giderken kendisine en az yüzde 15 taban
fiyatın belirlenmesini, artırılmasını, zam
yapılmasını tavsiye etmiştik Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, kendileri yüzde 16 zam verdiler; buradan teşekkür ediyoruz
kendilerine.
Aslında, çay üretiminde
baktığımızda en temel nokta, başka bir üretim
kaynağının ikame edilmemiş olması. Temelde, işin
özünde ormanlık arazilerin kesilmesi, dağın, bayırın,
yamacın, ne varsa çaylığa döndürülmesi, bu çaylığa döndürülen
yamaçlarda suni gübrelerin kullanılması, kullanılan bu suni
gübrelerin sadece ÇAYKUR eliyle verilmesi, çift taraflı kâr, bunun
akabinde toprak kaymalarının, heyelanların ve ekolojik dengenin
bozulması aslında Rizenin ve çaycının temel problemi. Çay
üreticileri çaylık yapmak zorunda, başka bir gelir kaynakları
yok. Dağları, ormanları kesiyorlar, çaylık yapıyorlar
iki kuruş para almak için. Karşılığında ekolojik
denge bozuluyor, karşılığında sadece kurulan çay
fabrikalarında mevsimlik işçiler çalıştırılıyor.
ÇAYKUR, üretimin artırılması için, verimliliği
artırmak adına, ticari bir kaygıyla, verdiği suni
gübrelerle doğal hayatı maalesef mahvetmekte. Ama bizce en önemlisi,
çay üreticilerinin sosyal güvenlik hakları yok. Çay üreticilerinin sosyal
güvenlik hakları olmadığı için oradaki aileler
çaylıklarını bırakıp gurbete, İstanbula, Ankaraya
çalışmaya gelmekteler ama o çaylıklarda maalesef şu anda
bölge nüfusuna yakın sayıda Gürcü çalışmakta. Ülkenin temel
sorunu -şu anda hepimizin, hep beraber, paydaş- ülkemizdeki
Suriyelilerin ekonomimize verdiği negatif katkının
aynısı Karadenizde maalesef Gürcü işçilerin çay bahçelerinde
yarıcı olarak çalışması. Kendi bölgemde, Rizede,
Pazarda Pazarlı nüfusu kadar Gürcü nüfusu olduğunu buradan
söyleyebilirim.
Tabii, bir sitemim var, Meclisin son haftasında
bu önerinin verilmiş olması... Sayın Bekaroğlu, çay
üreticisinin sorunu üç dakika değil, üç yüz otuz üç dakikayla bitmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Haberal...
ERKAN HABERAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
efendim. Milliyetçi Hareket Partisi ek süre istememekte kararlı hâlâ.
Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, çok teşekkür ederim,
sağ olun.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan konuşacak.
Buyurun Sayın Akdoğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve cezaevinde rehin
tutulan değerli eş genel başkanlarım, değerli
vekillerim; Cumhuriyet Halk Partisinin çay tarımı ve yaşanan
sorunların araştırılması önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, birçok bölgede, geçim
kaynakları olan bir bölgede, tarımın ön planda olduğu bir
bölgede, hayvancılığın ön planda olduğu bir Türkiyede
maalesef çay tarımı da, çay yetiştiricileri de çok ciddi
sorunlarla karşılaşmaktadır. Çay Türkiyede bir bölgede
yetişiyor ama Türkiyenin bütün evlerine, kentlerine giren bir bitkidir.
Bu dönemde, özellikle AKP döneminde kimyasal gübrelerin
kullanımının yaygınlaşması çevre
kirliliğine, su kaynaklarına kimyasal maddelerin
karışmasına neden olmaktadır. Arkadaşlar da
belirttiler, çay fiyatlarının sezon açılmadan önce
açıklanması da gerçekten çay üreticilerini motive etme konusunda
ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. ÇAYKURun bu konuda
özellikle uyguladığı politikalardan dolayı devlet
desteğinin azalması, çay yetiştiricilerinin özel sektörün
insafına bırakılması da ciddi bir sıkıntıya
neden olmaktadır. Çay üreticilerinin belki en büyük sıkıntılarından,
kaygılarından bir tanesi de -nasıl şeker fabrikaları bir
anda özelleştirildiyse- ÇAYKUR'un özelleştirilmesi, insanların
bunlara mahkûm edilmesi. Elbette birçok sorun var ama bunlardan bir tanesi, siz
yasakları bir bölgede koyduğunuzda insanlar oradan göç ediyor.
Diğer taraftan yanlış politikalarınızdan dolayı,
tarımdan geçinen insanlar geçimlerini sağlayamadıkları
zaman oradan göç etmek zorunda kalıyorlar. Bugün piyasanın yüzde
60ına tekabül eden bir pazar payı olan çay sektörünün
yaşadığı birçok sorun vardır.
Değerli arkadaşlar, bunları ortadan
kaldırmanın en büyük göstergesi şu olacaktır: Yasakçı
bir zihniyetten ilk önce kaçınmamız. ÇAYKUR'un ciddi
sıkıntıları var ama yaşadığım ilin de
birçok sıkıntıları vardır. Bunlardan bir tanesi,
Sayın Cumhurbaşkanı Hakkâriyi ziyaret ettiğinde şöyle
bir şey söylemişti: Biz yayla yasaklarını
kaldıracağız. Bakın, o cümlesinden sonra üç defadır
Hakkârinin genelinde yayla yasakları uygulanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika ek sürenizi veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Vekilim, kaçak çay içmeyin.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Türkiyede kaçak
çayı bütün iller içiyor. Kaçak da değil, sizin bu taraftan Iraka
gönderdiğiniz, Iraktan, gümrükten çıkıp gelen çaylardır.
Bu konudaki yanlış bir bilginin de düzeltilmesini isterim. Gerçekten
bu konuda herkes de
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Genel müdür istifa
etti, gelip orayı yönetebilir. Beş yıldızlı otel gibi
yapılıyor.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Yani gümrük
kapılarından gelen çaydır, onu da söyleyeyim.
Diğer taraftan şunu da söyleyeyim
Sayın Vekilim, değerli arkadaşlar: Bugün yasaklardan
bahsediyoruz, işte, o yasak hattın şu anda Karadenize
kaydırıldığını da biliyoruz. Yani o taraftan
sadece bir bölgenin ismi belki geçmiş olabilir ama bugün bütün kaçak yollarının
Karadenize yönlendirildiğini bizim arkadaşlarımız da
biliyor, biz de biliyoruz. Bu vesileyle, ben partim adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarımız, bu
önergeye destek vereceğimizi de belirtiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akdoğan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Rize Milletvekili Hikmet Ayar konuşacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ayar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HİKMET AYAR (Rize)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin ÇAYKUR, çay
tarımı ve sanayisiyle ilgili verdiği Meclis
araştırması açılması teklifi üzerine, AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri, aziz
milletimi ve bütün çay üreticisi hemşehrilerimi saygıyla
selamlıyorum.
Açılan yeni çay kampanyamızın
Rizemize, çay bölgesine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Merkezi Rize olmak üzere, Artvin, Trabzon ve
Giresunda toplam 776 bin dekar alanda 194 bin müstahsille çay tarımı
yapılmaktadır. 1970li yıllar çayın altın
yıllarıdır. AK PARTİ öncesi ise çayın en zor
yıllarıdır. AK PARTİyle beraber çay yeniden altın
yıllarını yaşamaktadır. AK PARTİ iktidarlarından
önce yaş çay taban fiyatı, bütün tarım ürünlerinde olduğu
gibi, hedeflenen enflasyona göre açıklanırdı. Gerçekleşen
enflasyon her zaman hedeflenenin üzerinde olurdu ve üretici hep kaybederdi. Ayrıca,
yaş çay bedellerinin müstahsil ödemeleri ise bir sonraki yılda
yapılırdı ve enflasyon nedeniyle bir de buradan kaybederdi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bunlar elli
sene önceydi ya, geleceğe bakalım geleceğe.
HİKMET AYAR (Devamla) AK PARTİ
iktidarlarında ise yaş çay fiyatı, gerçekleşen enflasyonunun
üzerinde, hep artı refah payıyla belirlenmektedir. Müstahsilin
sattığı çayın ödemesi bir sonraki yılda değil,
bir sonraki ayda yapılmaktadır. Nitekim, bunları çay üreticisi
bilmektedir; bilmektedir ki çaya ve çay bölgesine hizmet edenlere verdiği
desteği her seçimde artırarak devam ettirmektedir.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Onun için mi 400
milyon zarar yazıldı?
HİKMET AYAR (Devamla) Yaş çay
alımlarında, evet, özel sektör vardır. Yaş çay rekoltesinin
yaklaşık yarısını ÇAYKUR yarısını da
özel sektör satın alır ve işler.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Eskidendi, o
da geçti.
HİKMET AYAR (Devamla) ÇAYKUR da özel sektör
de çayımız için olmazsa olmazımızdır.
ÇAYKURun işleme kapasitesi son
beş-altı yılda günlük 6.500 tonlardan bugün 9.100 tonlara
çıkarılmıştır.
Yine, yaş çay müstahsilinin özel sektörde
ezdirildiği iddiası asla doğru değildir.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Ya, ÇAYKURa gelin
Sayın Vekilim, ÇAYKURa gelin bir, ÇAYKURu bir konuşun.
HİKMET AYAR (Devamla) Alınan tedbirler
sayesinde son yıllarda özel sektör, ÇAYKURun fiyatının üzerinde
fiyat vererek çay satın almak durumunda kalmıştır.
İşte, az önce Sayın Bekaroğlunun bahsettiği, 2017
yılında, evet, ÇAYKURdan daha fazla çay satın
almıştır özel sektör. Neden? Çünkü ÇAYKURun
fiyatlarının üzerinde fiyat vererek müstahsili memnun eden fiyatlarla
satın almıştır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Çünkü ÇAYKUR
kotalı kontenjan koymuştur.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Ya battı,
ÇAYKURu batırdınız.
BAŞKAN Sayın Pekşen
HİKMET AYAR (Devamla) Bu da üreticinin ve
müstahsilin lehinde bir durumdur. Bu durumdan bütün çay müstahsili, çay bölgesi
oldukça memnundur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hikmet Beyi üzmeyin
arkadaşlar.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Hikmeti
severiz, Hikmet Beyi severiz.
HİKMET AYAR (Devamla) Çayda randevulu sistemi
eleştirmek, bu işi hiç bilmemek demektir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Orada
kotalı kontenjan dedik Hikmet, bak, severiz dedik.
HİKMET AYAR (Devamla) Randevulu sistemden tüm
müstahsiller memnundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİKMET AYAR (Devamla) Bir dakika
isteyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ayar, peki, bir dakika ek
süre
HİKMET AYAR (Devamla) Yine, Meclis
araştırma önergesinde mevsimlik işçilerin yıllık
asgari çalışma süreleriyle ilgili bir eleştiri
bulunmaktadır, protokolle ilgili bir eleştiri bulunmaktadır.
İddia edilen hususlar bir önceki protokolde zaten var olan
hususlardır. İlgili protokolde, mevsimlik işçilerin yıllık
120 gün olan asgari çalışma süreleri 180 güne çıkarılmaktadır.
Bu durumdan tüm mevsimlik işçilerimiz memnundur.
Sonuç olarak ÇAYKUR, çay tarımı ve çay
sanayisi gerçekten belki hiç olmadığı kadar güzel günlerini
yaşamaktadır. Müstahsil de memnundur, çalışanlar da
memnundur. Daha güzeli mi? Evet, elbette daha güzeli yine AK PARTİ
iktidarları tarafından yapılacaktır diyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayar.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve Serkan Bayram'ın
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2311),
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (X)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülen 556 sıra sayılı Tasarının birinci
bölümünde yer alan 7nci maddeye bağlı ek madde 177nin önerge
işleminde kalınmıştı.
Şimdi, bu maddenin önerge işlemlerini
yapacağız.
7nci maddeye bağlı ek madde 177de bir
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi ile 2809
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 177nci maddesinde yer
alan en az yüzde 50si tam burslu olup ifadesinin en az yüzde 60ı tam
burslu olup şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Sibel
Yiğitalp Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 3
Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle de bütün basın
emekçilerinin gününü kutluyorum ve özellikle de şu anda hapiste tutuklu
olan, tutsak olan basın emekçilerinin de gününü kutluyorum. Bir an önce
serbest bırakılmalarını da temenni ediyoruz.
Yine buradan, tutsak olan Sayın Eş Genel
Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,
Grup Başkan Vekillerimiz İdris Baluken, Çağlar Demirel ve
diğer milletvekillerimizi, belediye eş başkanlarımızı
ve haksız yere işten ihraç edilen ve şu anda cezaevinde olan
bütün insanlarımızın da, yurttaşlarımızın da
günü kutlu olsun diyoruz ve inşallah özgür, adil günlerde buluşma
dileklerimizi, temennilerimizi de sunuyoruz.
Arkadaşlar, üniversitelerle ilgili,
bölünmeleriyle ilgili yasa tasarısı hazırlanmış ama biz
bunun yanlış olduğunu söylüyor ve ispat ediyoruz. Nasıl
ispat ediyoruz? Örneğin El Ezher Üniversitesi dünyanın en eski
üniversitelerinden biridir, 975 yılında kurulmuştur, 1 milyonun
üzerinde öğrencisi vardır, 7 binin üzerinde öğretim üyesi
vardır, o gün bugündür... Yani öğrenci sayısının
fazlalığı negatif değil, pozitif etki
yaratmıştır, bünyesinde 45 tane fakülte vardır.
Düşünün ki bu 45 fakülte ayrılsın ve her biri ayrı bir isim
alsın, Ezher Üniversitesi diye bir şey kalır mı?
İşte, Mısırı, dünyayı, Afrikayı
aydınlatan Ezherin bir işlevi kalır mı? Tabii ki de bugüne
kadar bu isim kalmazdı, bu kaliteli, nitelikli eğitim de
oluşmazdı, bugünlere gelmezdi. Yine, Kaliforniyanın
üniversitesinde 2 milyon 100 bin öğrenci var. Hindistanda 4 milyon
sayısını bulan, öğrenciyi barındıran üniversite
var. İran İslam Üniversitesinde de 1,5 milyon öğrenci var. Niye
ben dünyanın farklı üniversitelerinden, farklı
kıtalarından örnek veriyorum? Bunlar dünyaca bilinen, tanınan,
kendini kanıtlamış üniversitelerdir.
Bence ilk yapılması gereken şey,
üniversitelerin bölünmesi değil, KHKlerle işten atılan
akademisyenlerin tekrar işe alınması gerektiğidir. Yine,
aynı şekilde, sosyal medya paylaşımlarından
dolayı okullarından uzaklaştırılan öğrencilerin
tekrar üniversiteye alınması gerekiyor. Bunlar üniversitenin
kalitesini artırır, yayınlanan bilimsel makalenin
sayısı üniversitenin niteliğini artırır, bölünme
artırmaz.
Yine, bizim, tedbir olarak beyin göçünü
durdurmamız lazım. Dün ve bu son bir iki yıldır, ödülü
aldıktan bu yana Aziz Sancarla sürekli, haklı olarak iftihar
ediyoruz, gurur duyuyoruz, örnek veriyoruz. Aziz Sancar niye Türkiyede
kalmadı, niye Türkiyeli bir bilim adamı bu ödülü almadı? Biz
bunun üzerinde kafa yormalıyız, bu beyin göçünün önüne geçmeliyiz.
Ama, OHAL ve KHKlerden sonra binlerce akademisyenimiz, işte binlerce
memurumuz, teknisyenimiz, mühendisimiz Avrupaya, Amerikaya, dünyanın
farklı ülkelerine göç etmiştir, kaçmıştır.
Yine bir örnek vereyim, benim köylüm olduğu
için söyleyeyim, yakından, bire bir biliyorum: Midyatın Hapsinas
köyünden olan Fuat Oduncu var, dünyanın en iyi kanser uzmanları
arasında gösteriliyor ama Almanyada şu anda tıp profesörü. Niye
Türkiyede değil? Bizim bunları geri getirmek için çabalamamız
gerekiyor.
Bunun yanında, ben şunu da söyleyeyim:
Bakın, Midyatta, Nusaybinde, Kızıltepede sadece yüksekokullar
var, üniversiteler yok. Oysaki dünyanın ilk üniversitesi Nisibis
Akademisidir, Nusaybin Akademisidir. Bin sekiz yüz yıl önce orada tıp,
felsefe, mantık, astronomi bilgisi veriliyordu, bugün orada üniversite yok
ya! Yani demek ki biz, bin sekiz yüz yıl gerideyiz. Biz orada bir
üniversite açalım. Midyatta taş işleme var, Süryanice var.
İnsanlar Süryaniceyi Amerikaya gidip öğrenmek zorunda kalıyor.
Oysaki ana vatanı Mardindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Bitireyim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Oysaki
Süryanilerin -örneğin- ana vatanı Mardindir, Turabdindir. Evet,
Mardin Artuklu Üniversitesinde Süryanice Bölümünün açılması
pozitiftir, tebrik ediyoruz, takdir ediyoruz ama bunun
artırılması gerekiyor.
Türkiyenin içinde -örneğin- 10 tane Arapça
lehçe konuşuluyor. Mardinde, Midyatta, Muşta, Hatayda, Siirtte,
Urfada o konuşulan Arapça lehçelere yönelik bölümler
açılmalıdır. Ama düşünün 1800lü yıllarda Alman bilim
adamları Mardinde konuşulan Mıhellemi lehçesiyle ilgili kitap
yazmış, makale yayımlamış ama Türkiyeden, Mardinden
bu lehçeyle ilgili, Arapçanın Mıhellemi lehçesiyle ilgili herhangi
bir makale yazılmamıştır.
Yine taş işlemede, mimaride Mardin dünyaca
ünlüdür, Midyat dünyaca ünlüdür ama taş işlemeyle ilgili herhangi bir
bölümümüz maalesef yoktur.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 178de iki
adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 178inci maddenin ikinci
fıkrasının f) bendinden sonra aşağıdaki
bentlerin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
g) İletişim Fakültesi
ğ) Eğitim Fakültesi
h) Güzel Sanatlar Fakültesi
ı) Sosyal Bilimler Enstitüsü
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Mehmet
Emin Adıyaman Sibel
Yiğitalp
Iğdır Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacak.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 556 sıra
sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesinin ek maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu ek madde de değerli
arkadaşlar, 178inci ek madde. Bunda Gaziantepte yeni bir üniversitenin
kurulması öngörülmektedir. Doğrusu, iktidarın önümüze
getirdiği bu yasa tasarısı, bazı üniversitelerin,
örneğin İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ya da Selçuk
Üniversitesi gibi üniversitelerin öğrenci sayısının çok
yüksek olduğu, potansiyelin çok büyüdüğü dolayısıyla
eğitim kalitesinin düştüğü iddiasına dayanıyor yani
öğrenci sayısı fazla olduğundan kalite düşüyor.
İyi, güzel de şimdi bu mantığınız, bu
mantaliteniz kendi içinde çelişkiyle dolu. Eğer bu üniversitelerin,
örneğin İstanbul Üniversitesinin öğrenci sayısı 100
bini geçiyorsa, bu, kaliteyi düşürüyorsa o zaman dönüp size şunu
sormak gerekiyor: İşte Hakkâri Üniversitesi, Iğdır
Üniversitesi, Bitlis, Muş, Bayburt gibi üniversitelerin öğrenci
sayısı da 5 bindir. Peki, bunların kalitesi niye yükselmiyor?
Bunların öğrenci sayısı gayet makul, düşük, 5 bin-4
bin öğrenci. Eğer öğrenci sayısı ile bu
başarı orantılıysa o zaman Türkiyedeki öğrenci
sayısı en düşük olan bu saydığım üniversitelerin
en iyi, en kaliteli üniversite olması gerekiyor. Demek ki mantık,
sizin kendi gerekçeleriniz bile birbirini çürütüyor. Bir taraftan
üniversiteleri bölüyorsunuz: Efendim sayı yüksek. Ama öte taraftan
öğrencisi düşük olan üniversitelerde de kalite yükselmiyor. Daha
aralık ayında kabul ettiğimiz 2018 bütçesinde bu
saydığım üniversitelerin, örneğin Hakkâri, Iğdır,
Ardahan, Bayburt, Bitlis, Muş, Bingöl gibi üniversitelerin bütçelerine
baktığımız zaman âdeta bir özel lisenin bütçesi kadar bütçe
ayırdınız. 50 milyon, 60 milyon bütçe ve kaliteyi yükseltmeye
kalkışıyorsunuz. Bu doğru değil. Doğru olan
şey şudur: Tam da seçim arifesinde siz bilimi ve eğitimi bir rüşvet
aracı olarak dağıtmaya çalışıyorsunuz;
mantığınız, mantaliteniz bu.
Bakın, üzerinde konuştuğum Gaziantep
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adı altında bir üniversite
kuruyorsunuz. Tamam, güzel, Gaziantep iki üniversite değil, belki beş
üniversiteyi hak ediyor. Her ilimiz birden çok üniversiteyi hak ediyor. Yeni
üniversite kurulmasına hiçbir diyeceğimiz yok. Problem bu değil.
Peki, problem ne? Şimdi Gaziantepte yeni üniversite açıyorsunuz,
hangi bölümleri açıyorsunuz? Mühendislik fakültesi. E, zaten Gaziantepte
mevcut üniversitede mühendislik var. Tıp fakültesi açıyorsunuz.
Mevcut Gaziantep Üniversitesinde tıp fakültesi var. İktisat ve idari
bilimler fakültesi açıyorsunuz. E, Gaziantepte iki tane ayrı
ayrı iktisadi ve idari bilimler var. Biri Gaziantepte, diğeri
İslâhiyede. Diş hekimliği açıyorsunuz. E, diş hekimliği
var. Mimarlık açıyorsunuz. E, mimarlık da var. Sağlık
bilimlerini açıyorsunuz. Sağlık bilimleri de var. E, bir de
hukuk açıyorsunuz. E, hukuk da var. Peki, ne yapıyorsunuz siz? Var
olan üniversiteyi fotokopi yapıp yeni bir üniversite. Siz eğer Gaziantepte
gerçekten uzman bir üniversite açmak istiyorsanız o zaman mevcut olan
üniversite alanının dışında uzmanlık
gerçekleştirebilecek, Gaziantep'in şartlarına uygun bir
üniversite kurmanız lazım. Ama anlaşılan o ki sizin böyle
bir derdiniz yok. Sizin derdiniz, propaganda malzemesi
yapacağınız Ey Gaziantepliler, bakın, biz size ikinci
üniversiteyi açtık. Haydi oylar bize. Ama artık halk bunu yutmuyor.
Yani Gaziantep halkı da biliyor ki -söylediğim gibi- salt üniversiteyle
olmuyor.
Kaldı ki, az önce söyledim, siz, Hakkâri,
Iğdır, Ardahan, Bayburt gibi üniversitelere 50 milyon para
ayırıyorsunuz, bütçe ayırıyorsunuz, İşte yeterli
kaynak yok. diyorsunuz. Bu üniversiteler yerinde sayıyor, hâlâ
altyapı sorunlarını, üstyapı sorunlarını
çözememiş, bir de böyle bir üniversite rüzgârını estiriyorsunuz
Türkiyede birtakım şehirlerde. Belli ki bu üniversiteler de seçimin
akabinde artık beş yıl, altı yıl, ne kadar bir süre
alacak, ne zaman faaliyete girecek, bunu hep beraber halkımızla
göreceğiz.
Dolayısıyla mesele gerçekten bilimse,
gerçekten nitelikli öğrenciler, nitelikli elemanlar yetiştirmek
istiyorsak, bilimin kendi gerçekliği içinde reel politik kararlar vermek
lazım. Siyasi mülahazalara bilimi alet ederek oy devşirme
amacıyla verilecek kararlar, sizlerin değil ama
halkımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Siz siyasi
mülahazalarla parti çıkarları üzerinden, seçim hesapları üzerinden
bilimi de araçsallaştırarak, araç hâline getirerek
kullanırsanız eğer bu, belki parti olarak sizin lehinize
olabilir, parti olarak bundan rant, siyasi rant devşirebilirsiniz. Ama bir
gerçek var ki bu, uzun vadede halkımızın çıkarlarına,
ülkemizin çıkarlarına ters ve halkımızın vergilerinden
elde edilmiş ortak gelirlerinin heba edilmesi ve yanlış bilim
politikalarının hayata geçirilmesi demektir.
Dün de izah ettiğimiz gibi, 6
bakanınız geldi geçti Millî Eğitim Bakanı olarak bu on
altı yıl içinde, her bakanınızın eğitim
politikası bir diğerini boşa çıkarttı, her gelen
bakanınız bir önceki bakan arkadaşının -aynı
partide olmalarına rağmen- politikalarını boşa
çıkardı. Bu da gösteriyor ki sizin eğitime ilişkin bir
politikanız yok, sizin uzun vadede planlanmış bir eğitim
politikanız yok. Siz günübirlik, günlük siyaseti kotarma adına,
kadrolaşma adına, eğitimi ele geçirmek adına politikalar
üretiyorsunuz diyelim.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 178in 2nci fıkrasının (d) bendinin
d) Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesinden şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Didem
Engin Mahmut
Tanal Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Kadim
Durmaz Kazım Arslan
İzmir Tokat Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Biz katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sivas Milletvekili
Sayın Ali Akyıldız konuşacak.
Buyurunuz Sayın Akyıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
basınımızın ve Meclisimizin çok kıymetli
çalışanları, çok değerli bürokratlar; ben de hepinizi
sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sivasa ikinci bir devlet üniversitesi
kurulması kanun teklifini daha önceki dönemde, 24üncü Dönemde
milletvekili olarak görev yapan çok değerli milletvekili ağabeyimiz
de vermişti. 25 ve 26ncı Dönemde de yine ben de Sivasa ikinci bir
devlet üniversitesi kurulmasıyla ilgili kanun teklifi vermiştim.
Tabii, biz verdiğimiz kanun teklifinde Sivasa 4 Eylül ismiyle bir
üniversite kurulsun demiştik ama Adalet ve Kalkınma Partisinin
vermiş olduğu kanun teklifinde 4 Eylül isminin yerine Sivas ismi
konmuş. Tabii, Sivasa ikinci bir devlet üniversitesi
kurulmasını ben Sivas halkı adına olumlu buluyorum ve
teşekkür ediyorum.
Ama buradan ricam şu: Sivas, biliyorsunuz, kuruluşun
ve kurtuluşun başkenti Sayın Bakan. Sizin de Sivaslı olarak
Sivasta 4 Eylül isminin yaşatılmasına sıcak
bakacağınıza ben de inanıyorum ve bu konuda sizin de destek
vereceğinize inanıyorum. Gelin üniversitenin ismini Sivas
değil de 4 Eylül Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirelim, Cumhuriyetin kuruluşunun ve kurtuluşun
başkenti olan Sivasta 4 Eylül ismini de yaşatalım diyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Tabii, müsaade ederseniz, sürem yettiği kadar
da Sivasın bir başka ve çok önemli bir sorununa da değinmek
istiyorum bu vesileyle. Şimdi, iktidarınız döneminde, on
altı yıldır hep övündüğünüz ve sürekli En iyi
yaptığımız iş, yol. dediğiniz bu projelerde
Nedense,
Sayın Bakanım, Sivasın köy yolları maalesef hizmet
bekliyor. Bakın, burada size okuyacağım rakamların
tamamı resmî rakamlar: Sivas'ın 1.233 köyü var, 613 de mezrası
var yani 1.846 yerleşim yeriyle Türkiyede 1inci sıradayız,
coğrafi anlamda da Konyadan sonra Türkiyede 2nci sıradayız.
Sivas'ın köylerinin yol ağı toplam 7.660 kilometre. Bu 7.660
kilometrenin, Sayın Bakanım, sadece 3.245 kilometresinde asfalt var
yani Sivasın köy yollarının geri kalan 4.415 kilometresinde
asfalt yok. Yani yüzdeye vurursak köy yollarının toplam yüzde 43ünde
asfalt var, geri kalan yüzde 57sinde asfalt yok.
Yine Sivas'ın köylerine vurduğumuz zaman
bu oranı, asfalttan faydalanan köy sayısı, yerleşim yeri
sayısı yüzde 44 Sayın Bakanım. Yani Sivas'ın 1.028 köy
ve mezrasında asfalt yok, çoğunda da yol demeye bin şahit ister.
Ben daha önce Meclis kürsüsündeki, buradaki konuşmamda da
söylemiştim; Sayın Bakanım, ben Sivas Milletvekiliyim, benim
köyümün yolu yok. Benim köyümün yolu yok, bir milletvekiliyim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bu yıl yapılıyor Ali Bey, yapılıyor
inşallah.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) İnşallah,
inşallah.
Sivas İl Özel İdaresi Genel
Sekreterliğine bu sene gönderilen ödenek 135 milyon lira. Şimdi, ben
empati kuruyorum, kendimi İl Özel İdaresi Genel Sekreterinin yerine
koyuyorum; ya, Allah aşkına, ben bu 135 milyon lirayla ne
yapabilirim?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çay,
kahve parası.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Ne yapabilirim? O
nedenle, buradan ricam, yetkililerden rica ediyorum: Sivas İl Özel
İdaresi Genel Sekreterliğine biraz daha katkı
Bak seçim de geliyor,
rüşvet paketini de açıkladınız ama bu paketin içinde Sivas
yine yok. Bu rüşvet paketinin içerisinden Sivas İl Özel İdaresi
Genel Sekreterliğine de biraz daha fazla ödenek gönderirseniz en
azından İl Özel İdaresi Genel Sekreteri de benim
Sivasımın köylerinin yollarına birazcık da olsa bakar,
birazcık da olsa asfalt yapar diyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Seni
kurtaracağız o işten.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Buradan Hükûmete
tekrar sesleniyorum: Gelin, yıllardır yok
saydığınız, görmezden geldiğiniz, Nasıl olsa
çantada keklik, biz hizmet yapsak da yapmasak da bunlar bize oy veriyor.
dediğiniz benim Sivaslı hemşehrilerime en azından yol
noktasında, köylerin içme suyu noktasında, köylerin altyapısı
noktasında birazcık şu dönem hizmet yapın, eminim Sivas
bunu değerlendirecektir. Zaten 24 Haziranda Sivas bunu
değerlendirecek. 24 Haziranda Sivas size öyle güzel bir Osmanlı
tokadı atacak ki -hep söylüyorsunuz ya Osmanlı tokadını-
Osmanlı tokadını benim Sivaslı hemşehrilerim 24
Haziranda size öyle bir tattıracak ki o zaman Osmanlı
tokadının ne olduğunu hep beraber anlayacağız, siz de
göreceksiniz onu. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) İnsanın
kendi kendine tokat attığı hiç görülmemiştir ama
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Osmanlı
tokadını o zaman tadacaksınız.
BAŞKAN Sayın Akyıldız, lütfen
devam edin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kendi kendine tokat
atmaz, Osmanlı biziz.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) İşte
Osmanlı tokadını, hani lafta değil, o zaman,
tattığınız zaman gerçekten anlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Tamamlayayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, bir dakika ek süre verelim.
Buyurun.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben hatırlatayım da
Buyurun.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Yok, Sayın
Bakanıma ben demin dedim ya; 4 Eylül ismini ben, benden çok onun da
yaşatacağına inanıyorum.
BAŞKAN Biliyorum.
Buyurun, bir dakika ek sürenizi vereyim.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Çünkü Sayın
Bakanımızın da cumhuriyete, Atatürke sevgisinin,
saygısının çok fazla olduğunu bildiğim, o konulara çok
da değer verdiğini bildiğim için ben buradan Sivas
Üniversitesinin isminin 4 Eylül olarak değiştirilmesine benden çok
Sayın Bakanımın destek vereceğine inanıyorum, o konuda
güvenim tam Sayın Bakanıma.
Evet, değerli milletvekili
arkadaşlarım, ben, tekrar, bu üniversitelerin kurulmasıyla
ilgili söz almışken son cümlemi de
Keşke, burada benden önce
konuşan ve benden sonra konuşacak olan milletvekili
arkadaşlarımız da üniversitelerin bölünmesini değil de
Sivasta olduğu gibi yeni üniversitelerin kurulmasını
konuşuyor olsalardı ya da konuşacak olsalardı ya da
üniversitelerimizin kalitesini konuşacak olsalardı ve üniversitelerin
niteliğinin artacak olmasını konuşacak olsalardı diye
umut ederdim. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben tekrar yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 179da bir
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 179un tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Mehmet
Emin Adıyaman Sibel
Yiğitalp Erol
Dora
Iğdır Diyarbakır Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Erol Dora konuşacak.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 556 sıra sayılı Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesine bağlı ek madde 179 üzerinde vermiş olduğumuz
önerge nedeniyle Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde
kapsamında yapılan düzenlemeyle Konya Teknik Üniversitesi
adıyla yeni bir üniversite kurulmaktadır.
Bakınız, bütün dünyada
yükseköğretimde yeni arayışların yoğunluk
kazandığı günümüzde Türkiyede de işlevleri,
performansı ve işleyişi en çok tartışılan
kurumların başında üniversite gelmektedir. Bu durumu
üniversitelerden çok şey beklendiğinin bir göstergesi olarak okumak
da mümkündür. Ancak son dönemde Türkiyede yükseköğretim ve üniversite
konusu, durmaksızın bir yenisi açılan üniversiteler konusuna
neredeyse indirgenmiş bulunmaktadır. Çok sayıda yeni üniversite
kurulmasını siyasal düzlemde ön plana çıkaran siyasal
iktidarın bu kuruluşlara gerekli finansal desteği
sağlamamış olması nitelik etkenlerinin Hükûmet katında
da önem kazanmadığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, öte yandan,
yükseköğretime talep konusu daha ince bir ayrıntıda
incelendiğinde, yeni üniversiteler kurulması talebinin önemli bir
kısmının ciddi akademik beklentiler yerine, kentin
yatırımcılar için bir çekim merkezi olması ve kent
ekonomisinin canlanması gibi ekonomik unsurlardan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Bireysel düzlemde de iş gücü
piyasasında işverenlerin, başvuru sahiplerinin sahip olması
gereken eğitim düzeyi beklentisinin yükselmiş olması ve statüyle
ilgili bakış açıları ağırlık kazanmaktadır.
Dikkatinizi çekerim, yeni kurulan birçok üniversite eskiden var olan yükseköğretim
kurumlarının oluşturduğu nüve etrafında kurulmakta ve
kurucu yöneticileri eski kurumlardan seçilmektedir. Bu durum, bu
kuruluşların daha başlangıçta yeni ufuklardan ve taze
kandan yoksun kalmaları ve mevcut yapıdan farklı modellerin
denenmesi fırsatını kaçırmaları anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede üniversite
ve üniversite eğitimine ilişkin politikaların geldiği son
noktada eğitimin toplumsal hareketlilik, toplumsal adalet, barış
ve eşitlik gibi temel özelliklerinin görmezden gelinmesi ve
üniversitelerin giderek piyasanın taleplerine uygun bireyler
yetiştiren kurumlar hâline dönüştürülmesi süreci hız kesmeden
devam etmektedir.
Bakınız, YÖKün ilgili web sitesinden
ulaşılan bilgilere göre bugün ülkemizde 69 vakıf ve 5i de
vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 74 vakıf üniversitesi
mevcuttur, ilgili kanun tasarısıyla 4 yeni vakıf üniversitesinin
kurulması da hedeflenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sayıları hızla artan vakıf üniversiteleri,
yükseköğretim kuruluşlarının etrafında oluşan
çeşitli vakıflar ve şirketler, devlet üniversiteleri içinde
ikinci öğretim başta olmak üzere sayıları giderek artan
paralı programlar, paralı yaz okulu ve özel öğrenci
uygulamaları, barınma, ulaşım, beslenme gibi hizmetlerin de
ticarileşmesi son yıllarda yükseköğretimde gözlenen
özelleşme eğilimlerinin en başta gelenlerini simgelemektedir. Bu
durum, diğer eğitim kademeleriyle birlikte yükseköğretime genel
bütçeden ayrılan payın yetersizliğinin ve üniversitelerden kendi
kaynaklarını kendilerinin yaratmaları beklentisinin açık
bir ilanı ve kamu hizmetlerinin bedelinin kullanıcı
tarafından ödenmesini öngören yaklaşımın da bir
yansımasıdır. Bir başka örneğini sağlık
alanında gördüğümüz bu bakış açısı, temel kamu
hizmetlerini piyasada alınıp satılan meta olarak gören, bu
hizmetlerin kendi gerçek değerini piyasa değerine indirgeyen, dokuz
yüzyıllık tarihiyle insanlığın kültür mirası
sayılması gereken üniversite kavramının son -gerçek- yüzyılda
serbest piyasa değerlerine terk edilmesini öngören
yaklaşımların da bir ürünüdür.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki
Türkiyede üniversiteler, bilimin ve eleştirel düşüncenin müstakil
bir mekânı olma iddiasını giderek kaybetmekte, bilimsel bilgi
üretme misyonuna her geçen gün biraz daha yabancılaşmaktadır.
Son dönemde açılan onlarca vakıf ve devlet üniversitesi, genelde
yükseköğretim sistemini ve özelde Türkiye'nin akademik
topografyasını olumsuz bir şekilde dönüştürmeye devam
etmektedir. Prefabrik ev montajına benzer bir oldubitti maharetiyle üniversite
inşasının uzun vadede hangi yapısal değişimlere
sebep olabileceğini bekleyip görmek yerine bu yasa
tasarısının bir an önce geri çekilmesi gerektiğini
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 179u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın Karakelle, bir söz talebiniz var
sanıyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, Erzincan
Üniversitesine Başbakan Binali Yıldırımın isminin
verilmesini iktidarıyla muhalefetiyle destekleyenlere hemşehrileri
adına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1 Mart 2016 tarihli ve 5467 sayılı
Kanunla kurulmuş, Anadoluda bir dünya üniversitesi sloganıyla
yola çıkan Erzincan Üniversitemizin adının,
Erzincanımızın olduğu kadar Türkiyenin de
medarıiftiharı olan, kuruluşunda, bugünlere gelmesinde, her
tuğlasında emeği olan, Erzincan Üniversitesinin hamisi olan, bir
hakkın teslimi noktasında Sayın Başbakanımız
Binali Yıldırımın isminin verilmesini iktidarıyla
muhalefetiyle yüce heyetinizin takdirlerine arz etmiştik. Desteklerinizden
dolayı, şahsım, milletvekili arkadaşım Serkan Bayram
ve tüm Erzincanlı hemşehrilerim adına hepinize çok teşekkür
ediyoruz, minnet ve şükranlarımızı arz ediyoruz. Bu
tasarıyı Meclise taşıyan, özellikle Sayın Millî
Eğitim Bakanımıza, ilgili Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonuna ve onun çok değerli üyelerine de ayrıca çok
teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakelle.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
556) (Devam)
BAŞKAN 7nci maddeye bağlı ek madde
180de iki adet aynı mahiyette önerge vardır, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 180in tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Didem
Engin Mahmut
Tanal Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Kazım
Arslan Ali
Yiğit İrfan
Bakır
Denizli İzmir Isparta
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Sibel
Yiğitalp Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Iğdır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Isparta Milletvekili Sayın İrfan Bakır
konuşacak.
Buyurun Sayın Bakır. (CHP
sıralarından alkışlar)
İRFAN BAKIR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen kıymetli vatandaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Süleyman Demirel, en çok açtığı
üniversitelerle gurur duyardı, kendi adına üniversite
kurulduğunda çok mutlu olmuştu, Süleyman Demirel Üniversitesiyle
bağını hiç koparmadı, hep yakından izledi.
Tüm üniversitelerde ilk 20ye giren SDÜ, yirmi dört
saat açık kütüphanesinde yüz binlerce kitap -geceleri öğrencilere
ücretsiz çorba- herkesin ücretsiz yararlandığı dijital kopyalama
cihazı, çok farklı müzeler, yöresel müzik aletleri, böcekler, bitki
genetiği, bilim insanlarının ipek halılara dokunmuş
portreleri gibi pek çok konuda eşsiz bir birikime sahip; öğrenci
odaklı ve öğrenci mutluluğu pek çok üniversitenin ilerisinde;
binlerce öğrencinin yararlanacağı açık tiyatro ve konser
alanına sahip; akademik performansı, öğrenci sayısı 80
bin olmasına rağmen ileri düzeyde. Etkinlikleriyle ilkler yaratan,
bilim ve teknoloji alanında farkındalık oluşturmuş
-elmalı, güllü, sebzeli sirkeyle, vakumlu camla, ileri yaş diş
kliniğiyle Türkiye'de bir ilki yaratan ve kütüphanesi Avrupa'nın en
büyük ilk 30u arasında olan- Ziraat Mühendisliği Fakültesi
bünyesinde eğitim veren tüm bölümler bu program altında
toplandı, Yer Bilimleri Mühendisliği ilk kez Süleyman Demirel
Üniversitesinde açıldı.
Pembe baretle inşaatta kadın
varlığının artırılması, iş
sağlığı ve güvenliğinde önleyici tedbirlerin
alınması hedeflenmiştir. Türkiye'nin ilk yerli, bir saç telinin
200de biri büyüklüğündeki nanomotoru tıp, çevre analizleri ve tarım
gibi alanlarda kullanılıyor.
Yerel kalkınmada öncülük eden Süleyman Demirel
Üniversitesi bu konuda çok başarılı.
Şimdiyse üniversite ikiye bölünüyor: Süleyman
Demirel Üniversitesi ve Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi. Yeni
düzenlemeyle Orman, Ziraat, Su Ürünleri, Teknoloji Fakültesi yeni kurulacak
üniversiteye dâhil ediliyor. Fakülteler ürettikleriyle Süleyman Demirel
Üniversitesinin vizyonunun en önemli parçalarından biri. Bunu, Süleyman
Demirel Üniversitesinin tüm bireyleri ve altyapısıyla
başarmıştır. Bu, sinerjinin bir ürünüdür. Bu sinerjide bu
fakültelerin enerjisini yok saymak ulusal hedefleri akamete
uğratacaktır.
Bu fakülteler, mekâna bağlı
araştırma alanları ve bilim üreten kurumlar; uygulama
alanları ise son yirmi yıllık bir çabanın ürünü. Bitki
genetik materyalleri olan, üzerinde taşınmaz seralar, araştırma
yerleri, hayvan çiftliği bulunan, üniversiteler içinde tek mavi
sertifikalı anaç üretimi yapan, damızlık parselleri bulunan
araştırma ve uygulama çiftliğini SDÜden koparıp, emekleri
yok sayıp yeni adı Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi
olan Ziraat Fakültesini göndermeye çalışıyorlar.
Taşınması ve yeniden tesisi, ciddi anlamda zaman ve maddi
kayıplar oluşturacak ve öğrencileri olumsuz etkileyecektir.
Uygulamalı Bilimler Üniversitesi kuruluyor
olmasına rağmen, asıl uygulamaya dayalı eğitim öğretim
veren, araştırma disiplinine sahip fakülteler SDÜ bünyesinde
kalmaktadır. Bu durum amaçlarına uymadığını
işaret etmektedir. Tüm uygulamalı bilimlerin, sanayi
paydaşları ve bölgesel ekonomide katkısı olan mühendislik,
mimarlık, tıp, diş gibi fakültelerin de hep beraber olması
gerekir. Bölünmeye gerekçe olarak öğrenci ve birim
sayısının fazlalığı gösterilmekte, hâlbuki bu
fakültelerin toplam öğrenci sayısı içindeki oranı yüzde 5i
bile bulmuyor.
Yeni üniversite, yüksekokul, meslek yüksekokulu
ağırlıklı bir yapılanma üzerine. Bu üniversitenin dört
yıllık programlarının sayısı ve çeşidi çok
az. 20 adet meslek yüksekokulun yanında öğrenci ve personel
kapasitesi az olan 4 fakültenin yeni üniversiteye aktarılması bu
tasarıya uymamaktadır. Toplam 40 bin SDÜ lisans öğrencisinin
sadece 4.700ü yeni kurulacak üniversiteye aktarılarak yeni üniversitenin
yapısı içinde iki yıllık bölümlerin öğrenci
sayısı yüzde 87 gibi bir orana sahip olacak. Fakültelerin
etkinliğinin çok düşük olacağı, ne bölgesel ne de ulusal
çıkarlar lehine işlev görmeyeceği açıkça gözüküyor.
Dünyada saygınlık ve Türkiye liderlik
vizyonuyla çıkılan yolda Süleyman Demirel Üniversitesinin Orman,
Ziraat, Su Ürünleri ve Teknoloji Fakülteleri markalaşmış
durumdadır. Eğitim ve öğretim, araştırma performanslarını
tayin eden ölçüm kurumları nezdinde bu markalar tescillenmiştir.
Süleyman Demirel Üniversitesinden bunların ayrılması, bu marka
değerlerinin ortadan kaybolmasına neden olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
İRFAN BAKIR (Devamla) Markaların
oluşumunda katkısı bulunan kurum içindeki ve
dışındaki paydaşların ne fikri ne görüşü
alınmış ne de katılımı sağlanmıştır.
Bu fakültelere yönelik ayrılma kararının millî eğitimimizi,
yükseköğretimimizi ileriye götürmesi ve paydaşları tatmin etmesi
mümkün değildir.
Bu fakülteler, bir vücudun uzvu gibi Süleyman
Demirel Üniversitesinin bedeninden koparılmamalıdır. Ne
koparılan uzuvlar ne de vücut kendini toparlayamaz. Eğer SDÜnün
bölünmesi zorunluluk ise sosyal bilimler üniversitesi ya da sağlık
bilimleri üniversitesi diye olmalıdır.
Bu bölünmeyi amaçlanana uygun bir hâle
dönüştürmek, bütün paydaşların ve öğrencilerin ortak
çıkarlarına uyumlu bir hâle getirmek eğitim adına
doğru bir yaklaşım olacaktır. Yirmi altı yıllık
süreçte bölünmek için değil bütünleşmek için, ayrılmak için
değil birleşmek için gayret edilmiştir; bu gayretler boşa
çıkmamalıdır.
Saygılarımı sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakır.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi
Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp konuşacak.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların
Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce, bugün Dünya
Basın Özgürlüğü Günü olması sebebiyle, cezaevinde bulunan 184
özgür basın emekçisini selamlıyorum ve bir an önce özgürlüklerine
kavuşmalarını temenni ediyorum.
Yirmi bir aydır OHAL var ve yirmi bir
aydır OHALin sürdüğü bir ülkede seçimler var; seçimler ülkesi,
OHALler ülkesi, KHKler ülkesi ve bu ülkenin akademisi konuşuluyor.
Bu ülkenin akademisi konuşulurken -dün de
bahsetmiştik, iki gündür partimiz bahsediyor- bu
tartışmanın içinde akademisyenler yok, öğrenciler yok,
öğretmenler yok, veliler yok, velhasıl bu işi
tartışacak bileşenleri yok ama burada ne var? Bu hikâyenin
kurucusu kimdir? Bu hikâyenin kurucusu, yirmi aydır OHALi yaratan,
KHKlerle insanları terbiye etmeye çalışan, insan ölümlerini
sayısal, istatiksel rakam olarak gören, yüzünde bir günden bir güne
tebessüm olmayan, herkese nefretle bakan, herkesi
düşmanlaştıran, kendi dışında hiçbir gücü kabul
görmeyen, neredeyse -deyim yerindeyse- kendi dışında herkesi
reddeden, suratında sürekli nefret ifadesi olan bir aklın
tartışmasını yürütüyoruz burada. Bu ülkenin artık
nefrete, öfkeye, herkesi düşman gören siyasete ihtiyacı yok.
Dolayısıyla, böyle bir siyasetin getirmiş olduğu
uygulamaları da reddediyoruz.
Şimdilik şunu söyledikten sonra asıl
konuma dönmek istiyorum: Evet, 6 bin akademisyen ihraç edildi ve binlerce
öğrenci neredeyse sosyal medyadan dolayı okullarından
atıldı, tutuklandı. Biz katliam istemiyoruz. diyen
öğrenciler cezaevlerinde. Yine Çocuklar ölmesin. diyen eğitim emekçisi
cezaevinde. Şimdi bu gerçekliği görmezden gelebilecek bir aklı
da reddediyoruz. Yine, az önce bahsettiğim gibi, bu hikâyenin kurucusunu
da reddediyoruz.
Şimdi şunu söylüyoruz: Bu hikâyeyi asla ve
asla kabul etmiyoruz. Biz neden kabul etmiyoruz, biliyor musunuz? Biz ana
dilde, herkesin eriştiği, ücretsiz, parasız ve kendi içinde
özerk eğitim alanlarını kabul ediyoruz. Bunun
dışında eğitim olan alanlar şunu iyi biliyoruz ki
bağımlıdır, şunu iyi biliyoruz ki üretken
değildir, şunu iyi biliyoruz ki siyasi saiklerle orada
kadrolaşma vardır. Şu anda mevcut duruma
baktığınızda yapılan bütün atamaların,
oluşabilecek bütün üniversitelerin tamamen siyasi saiklerle,
kadrolaşma ve rant alanı amaçlı
yapıldığını görmek mümkün. Öyle değil ise
eğer, buradaki diğer tarafların sözüyle, konuşmasıyla
ve tarafların tartışmasıyla bu noktaya
varılırdı. Bakın, burada taraflardan hiç kimse yok, tek
taraf var. Bu hikâyeyi yazanın tarafı nedir? Az önce söylediğim
gibi, yirmi bir aydır OHALle bu ülkeyi yöneten akıldır.
Şimdi, siz OHALle, zorun gücüyle her şeyi kabul ettirme gibi bir
çabaya girerseniz dolayısıyla burada kimse kazanmaz.
Düşündüğümüz şudur: Biz bir ülkede,
ortak bir vatanda yaşamak istiyoruz ve ortak bir vatanda ortak kararlar
içerisinde olmak istiyoruz. Biz aynı trendeyiz, vagonlar
farklıdır ama aynı trendeyiz. Eğer o tren takla atarsa
bütün vagonlar gider ama siz o treni zorla, bütün gücünüzle, sadece zorun
gücüyle götürürseniz, diğerlerini görmezden gelirseniz inanın ki kendinizle
birlikte diğerlerini de uçurumdan aşağıya götürürsünüz.
Şimdi, bunları söyledikten sonra isterdim
ki burada bu çocukların, milyonlarca çocuğun geleceğini
nasıl inşa edelim, nasıl konuşalım, ne yapalım
Bu kadar çocuk mutsuz, öğrenciler mutsuz; insanlar intihar ediyor,
işleri güçleri yok; mezun olanlar işsiz, okula gidenler her an OHAL
kaygısından dolayı tutuklanabilme korkusu yaşıyor. Bu
kadar kaygı veren, ikliminde sürekli nefret olan bir ülkenin artık
yaşanamaz bir ülke olduğunu, sürdürülemez bir hâle geldiğini
düşünmek gerekirdi, tartışmamızın bu yönüyle
olması gerekirdi. Böyle bir atmosferde alınan hiçbir karar
sağlıklı değildir, böyle bir atmosferde alınan hiçbir
karar meşru değildir, böyle bir atmosferde verilen hiçbir karar
meşru değildir, hiçbir zaman da meşru olmayacaktır. İleride
insanlar şunu söyleyecektir: OHAL marifetiyle, KHKlerle insanları
işten attılar, 6 bin akademisyen görevinden oldu, sırf
Barış istiyoruz. diyen insanlar tutuklandı, bebekleriyle
cezaevlerindeydi ama onlar yine bildiklerini okudular ve o bildiklerini
okuyanların da üç ay sonra, elli gün sonra erken seçim, panik seçimle
büyük bir kısmı ya cezaevinde oldu ya da tekrar milletvekili
olamadı. Bunu, insanlar, hepimiz hatırlayacağız ama bizi
nasıl hatırlayacaklar? Her koşulda dimdik duran, her
koşulda doğruyu söyleyen, asla ve asla, hiçbir zaman ölümden yana
tavır almayan insanlar olarak hatırlayacaklar.
Bunları söyledikten sonra son söz olarak
şunu söylüyorum: OHALin ve KHKnin asla ve asla bu ülke halklarına
bir faydası olmamıştır, tek faydası olan Hükûmettir, o
da kısa vadelidir ama bundan sonraki fayda açısından
bakıldığında, sadece ve sadece zorun gücünden başka
hiçbir şey değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son
cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Buradan, bütün bağımsız, tarafsız, ana dilde eğitim
isteyen ve bunun mücadelesini yürüten ve gerçekten üretmek isteyenleri
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7nci maddeye
bağlı ek madde 181de iki adet önerge vardır, ikisi de aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 556 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesine bağlı ek madde 181in tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Didem
Engin Mahmut
Tanal Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Ayşe
Gülsün Bilgehan Kazım
Arslan
İzmir Ankara Denizli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Mehmet
Emin Adıyaman Sibel
Yiğitalp
Iğdır Diyarbakır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk olarak
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya konuşacak.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Yükseköğretim
Kanunuyla ilgili düzenleme hakkında söz almış bulunuyorum.
Böyle bir düzenleme tam seçim arifesinde, son ayda
önümüze getirildi, dayatıldı. Ama en az neredeyse iki
yıldır ülkemizde OHAL ve KHKlerle akademisyenlerin, üniversite
eğitimcilerinin, üniversite öğrencilerimizin başlarına
gelenleri artık dünya âlem biliyor. Düşünün, binlerce akademisyenin,
nitelikli, uluslararası kariyerleri olan eğitimcilerimizin üniversitelerden
atılmasıyla -bu bir aşağılama değil ama-
iktidarın ve zihniyetinin ortaya koyduğu politikalar çerçevesinde,
üniversitelerden nitelikli eğitimciler uzaklaştırılarak
ülkemiz neredeyse bir muhtarlar cumhuriyetine dönüştürülmeye
çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, bir zamanlar, YÖKle
ilgili, İslami çevreler hep birlikte eylemler yapardık; darbe
kurumları diye kaldırılması yönünde eylemler, protestolar,
açıklamalar yapardık. Fakat her şeyde olduğu gibi, bu
iktidar, darbe kurumları ve darbe kalıntılarının
tamamına dört elle sarıldı, hatta, darbecilikten, darbe
kurumlarının, darbecilerin izlerinin geride
bıraktığı kalıntılardan çok daha
şiddetlisini bir politika olarak ortaya koydu, önümüze dayattı,
şu anda, mevcut. Sonuç olarak, 70 binin üzerinde üniversite öğrencisi
bugün hapishanede ve tutuksuz yargılanan öğrencilerle beraber bunun
sayısı 100 bini aşıyor.
Dün sizlere cezaevlerinde hasta mahkûmlarla ilgili
bir konuşma yapmıştım. Onlardan bir tanesi, bakın,
Beyza isminde bir üniversite öğrencisi sevgili arkadaşlar. Yedi
aydır Karaman M tipi cezaevinde tutuklu bulunuyor ve kendi kişisel
acil ihtiyaçlarını dahi görebilecek durumda değil,
omuriliği çatlamış durumda cezaevinde ve hâlâ ağır
şartlarda mahkûm olarak tutulmaya devam ediliyor sevgili arkadaşlar.
Bir de şunları ilave etmek istiyorum:
Furkan Vakfına yönelik yapılan operasyonları hepiniz
aylardır takip ediyorsunuz. En son, geçtiğimiz günlerde Furkan
Vakfına ait, cemaatlerinden olan, ders alan, Alparslan Kuytulun
derslerini almaya devam eden ve bütün yapıların, bütün farklı
cemaatlerin, kurumların öğrencievlerini olduğu gibi,
onların da öğrencievlerini
Burada öğrenci belgeleri var,
isimleri var, burada kira kontratları, sözleşmeleri var, farklı
farklı, burada valilik makamına yazılmış belgeler var.
Bu insanlar üniversite öğrencileri ve kadın ve erkek
öğrencievleri olan 6 bina şu anda mühürlenmiş durumda,
eşyaları sokağa atılmış durumda, kendi acil
ihtiyaçlarını dahi alamıyorlar. Bunların haricinde, bu
öğrencilere söylenen Gidin, yeniden ev tutun, yurtlara yerleşin,
gidin otelde kalın. Beş parasız öğrenciler, kendilerine
bir ekmek alabilecek imkânı olmayan, yardımla geçinen
öğrencilere otel yolu gösterilmiştir ve ihtiyacı olan
eşyalarını alabilmelerine bile imkân sağlanmamıştır.
Ve bu öğrencilerin haricinde iki aile daha var
ki, bir tanesi yeni evli, eşi hamile, daha düğün ve
aldıkları eşya borçlarını ödüyorlar ve evleri
mühürlendiği için evlerine girip eşyalarını
alamıyorlar. Diğer aile 3 çocuklu, apar topar evlerinden atılıyorlar,
kapıları mühürleniyor ve çoluk çocuk orada burada
yakınlarında kalıyorlar, mevsimler değişiyor
ihtiyaçlarını dahi evlerinden almalarına müsaade edilmiyor. Ve
bu insanlar birer yıllık kiralarını verdikleri hâlde kira
boşuna çalışıyor ve bu insanlar dışarılarda,
sokakta kalmış durumdalar.
Değerli arkadaşlar, her gün farklı
bir dram, farklı bir örnek veriyoruz. İntiharlardan, katliamlardan,
cinayetlerden bahsediyoruz, işsizlerin bunalımından, cinnet
geçirenlerden bahsediyoruz, hapiste ölenlerden bahsediyoruz, tedaviye muhtaç
kalanlardan bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) - Bir de, böyle,
üniversitelerimizi bir muhtarlar üniversitesine döndürmeye çalışan
politikalara karşı nitelikli bir hâle dönüştürmemiz ve
üniversitelerin bölünüp parçalanarak cemaatlere veya farklı yapılara
peşkeş çekilmesinin önüne geçmemiz gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaya, teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi
de Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, adı anılmayan üniversiteden
başlayalım, İnönü Üniversitesi. Millî Eğitim Bakanımızın
da adını taşıdığı İsmet Paşadan
geliyor. İlginç bir kuruluş hikâyesi var: Doğu Anadoluda bir
üniversite kurulması fikri, ilk olarak Mustafa Kemal Atatürk tarafından
1937de ortaya atılmış, Doğuda ilk üniversite Erzurumda
kurulmuştur. Bölge şehirleri arasında rekabet sürerken, Malatya,
1960lardan itibaren geniş bir alanın merkezi ve yolların
kavşak noktasında bulunuşu, ulaştırma
imkânlarının genişliği, nüfusu itibarıyla Doğuda
2nci il oluşu, okuyanın bol, eğitime ve kültüre ilgisinin çok
oluşu gibi gerekçelerle öne çıkmıştır.
Malatya İnönü Üniversitesi, aslında bir
şehrin yirmi beş otuz yıllık vatandaşlık
mücadelesinin zaferidir. 1967 yılında şehirlerine üniversite
taleplerini duyurabilmek için kurulan Malatyaya Üniversite Kurma ve
Yaşatma Derneği 1974te adını Malatyaya İnönü
Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği olarak
değiştirmiş ve bir şehir hareketi olarak amacını
tüzüğünde şu şekilde belirtmiştir: Malatyanın büyük
hemşehrisi, Millî Kurtuluş Savaşının cephe
komutanı, cumhuriyetimizin en önde kurucularından üstün devlet
adamı İsmet İnönünün adını yüceltmek,
anısını yaşatmak ve Malatyayı halkın
şiddetle ihtiyaç duyduğu ve şehrin kalkınmasında önemli
bir faktör olacağı şüphesiz olan bir eğitim ve öğretim
kurumuna kavuşturmak için İnönü Üniversitesi adıyla bir
üniversitenin kurulmasını ve bunun yaşatılmasını
sağlamaktır.
3 Nisan 1975 tarihli, 1872 sayılı
İnönü Üniversitesi Kanunuyla kurulan ve 1976-1977 eğitim
yılından itibaren hizmet veren Malatyadaki üniversitenin serüvenini
yakından bilenlerdenim.
1984-1985 akademik yılında şu anki
kampüs alanına geçti ve hızla gelişti. Bugün 16 fakültesi, 1i
devlet konservatuvarı olmak üzere 3 yüksekokulu, 5 enstitüsüyle 46 bin
öğrenciye eğitim ve öğretim hizmeti sunan bir merkezdir. Toplam 3.300
öğrencinin barınma ihtiyacının
karşılandığı İnönü Üniversitesi kampüsünde 2.500
kişilik bir devlet kız yurdu mevcuttur.
Kadınlara 1934te seçme ve seçilme hakkı
veren kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisinde sunan
dönemin Başbakanı İnönünün adını taşıyan bu
üniversitede, 2016-2017 öğretim yılında lisans düzeyinde
erkekten çok kız öğrenci sayısının bulunması
gurur vericidir.
Sağlık alanında ülkemizin en modern
hastane projesi olan Turgut Özel Tıp Merkezinin 1991 yılında
temel atma ve 1996da hizmete giriş törenlerinde İnönü ve Turgut Özal
aileleri bir araya gelerek aynı kıvancı paylaştılar.
Hastanenin başarılarını mutlulukla izliyoruz.
Karaciğer naklinde Avrupada ilk, dünyada 2nci sıradadır.
Başlangıçtan bugüne kadar üniversiteye
emek veren rektör ve akademisyenleri saygıyla anmak gerekir. En uzun dönem
görev yapan Profesör Doktor Fatih Hilmioğlu, verdiği akademik
mücadeleyi ağır bir bedelle ödemiş, diğer pek çok Ergenekon
mağduru gibi yıllarca hapiste kalmış,
sağlığını ve 1 evladını oradayken
kaybetmiştir.
Değerli milletvekilleri, getirilen kanun
tasarısı sadece bölgenin en iyi üniversitelerinden biri olan
İnönü Üniversitesini değil, sağlam temelini tarihinden alan
köklü başka üniversitelerimizi de kapsamaktadır. Tarihi olan ve
temeli oturmuş üniversiteleri yeni olgunlaşmamış
eğitim kurumlarına bölmek, eğitim sistemimize getirilecek en
büyük darbelerden biri olacaktır. Programsız, anlık ve keyfî
eğitim politikaları nedeniyle küçük çocuklarımızın
geleceği belirsiz; şimdi de sıra gençlere geldi herhâlde.
Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan nitelik-nicelik ikileminin
en son örneğidir bu yasa tasarısı.
Gittikçe daha fazla andığımız
İnönü, bakın, daha 1920li yıllarda şöyle demiş: Bir
toplumda en zararlı insan, ehliyetsiz olduğu hâlde salahiyet sahibi
olandır. Ehliyetsiz ve salahiyet sahibi insan, öğrenciliği
sırasında iyi yetişmezse yaşamın gidişi içinde
güç gelişir. Bu insan, bütün yaşamında bilimin, liyakatin ve
çalışkanlığın düşmanı olacaktır. Bilim
kurumlarından çıkanlar daima iyi yetişmelidirler. Siyasette ve
yönetimde en zararlı şey, milletler ve toplumlar için telafisi en zor
olan felaket, yarım bilgili insanların yetki sahibi
olmasıdır. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
Türkiye ve gençlerimiz için aydınlık günler diliyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 182de üç
adet önerge vardır. Önergelerin ikisi aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 182nin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Mehmet Emin
Adıyaman
İstanbul Batman Iğdır
Hüda
Kaya Sibel Yiğitalp Ertuğrul Kürkcü
İstanbul Diyarbakır İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü konuşacak.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu maddenin kanun metninden
çıkarılmasını istiyoruz. Aslında kanun metninin de bu
Genel Kuruldan çıkarılmasını istiyoruz ama kuvvetimiz
yetmiyor ne yazık ki.
Ben AKP sıralarındaki arkadaşlara,
grup başkan vekillerine soracağım: 24 Nisana kadar
üniversiteleri bölelim diye aranızda hummalı bir tartışma
yürüttünüz mü? Haberiniz bile yoktu. Önünüze geldi, şimdi bunları
çatır çatır burada tartışmaya
çalışıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) Olur mu öyle şey
ya? Ne alakası var?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Olsaydı
okurduk yahu.
O yüzden, sevgili arkadaşlar
SALİH CORA (Trabzon) Hepsini
tartıştık ya.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Evet, öyle
konuşuyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Biz istedik biz. Biz
istedik bölünmesini ya, biz istedik.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Siz istediniz
Yani
çok güzel. İşte zaten
SALİH CORA (Trabzon) KATÜden 5 tane
üniversite kurduk.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) E, iyi ya, tamam,
dur da konuşuyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SALİH CORA (Trabzon) Karadeniz Teknik
Üniversitesinden 5 tane üniversite kurduk ya. Şimdi yeni bir üniversite
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) İstediniz de
niye istediniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
SALİH CORA (Trabzon) Daha iyi olması
için, daha büyümesi için, gelişmesi için
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sevgili
arkadaşlar, bir üniversitenin ne olacağına karar vermesi
gereken, bizzat o üniversitede yaşayan, çalışan, üreten,
öğreten insanlar olur. Kendi kendinize, oturduğunuz yerden onu
bölelim, bunu bölelim neyi bölüyorsunuz? Böldüğünüz her okul, her
üniversite Türkiyede akademik sıralamanın 1inci, 2nci, 10uncu,
20nci sırasındaki üniversiteler. Yani bunlar sizin için arzu
nesnesi. Bunları fethedemediğiniz için şimdi ortadan bölmeye ve
bunların başına bu Artukludaki deli gibi insanları
geçirerek bunları temellük etmeye çalışıyorsunuz, hikâye
bundan ibaret.
İstanbul Üniversitesini bölecekmişsiniz!
Niye böleceksiniz İstanbul Üniversitesini? İstanbul Üniversitesinin
bu büyüklüğü, aslında İstanbul Üniversitesini uluslararası
sıralamada dünya listelerine sokuyor. Siz onu böldüğünüz zaman
yapacağınız şey, sıradan iki üniversite elde etmektir.
Siz bu akılla, evet, yolları ikiye bölüp duble yol yapabilirsiniz ama
üniversiteleri ikiye böldüğünüzde aynı etkinlikte 2 üniversite elde
etmeyeceğiniz apaçık. Sırf sizin kurduğunuz bu üniversite
olmayan üniversitelere kimse gitmiyor diye marka üniversiteleri bölerek
onların ününü, onların prestijini ele geçirmeye
çalışıyorsunuz tıpkı basını aynı
şekilde ele geçirmeye çalıştığınız gibi.
Sizin için bunlar birer arzu nesnesi.
Kanal Dyi ele geçirdiğiniz zaman Kanal D-AKP,
Kanal D olmuyor, Hürriyet-AKP, Hürriyet olmuyor. Ne özelliği var idiyse
sizin onu ele geçirmek için istediğiniz bütün öteki özelliklerinden
uzaklaşıyor, böylelikle böldüğünüz üniversiteler 2 tane
aynısından etmiyor, hiçbir şey etmiyor. Bütün bunları
yapmanın eğitimsel, akademik, bilimsel hiçbir anlamı yok. O
nedenle üniversiteyi dinlemek, üniversite öğrencilerini dinlemek,
üniversite öğretim üyelerini dinlemek en önemli şey iken şimdi
onları sadece ve sadece sokakta dinliyorsunuz.
Gerçekte, Türkiye'nin üniversite düzeni, bu bölünme
meselesi gündeme gelinceye kadar matah bir şey de değildi. Türkiyede
hiçbir zaman gerçek anlamda, uluslararası manasında, akademik kalite
manasında, toplumsal önem manasında bir üniversite düzeni ne
yazık ki olmadı. Ancak bu üniversite, gerek 1960ta edindiği
yeni statüyle gerek 1968 sonrasında üniversite öğrencilerinin ve
öğretim üyelerinin sürdürdükleri eğitimin topluma dönük bir biçimde
yeniden tasarlanması çabalarıyla belli bir doğrultu
edinmişti. Şimdi, bu doğrultular, 12 Martta, 12 Eylülde ve
şimdi sizin yönetiminizde tamamen baltalandıktan sonra aslında
geride bölünmemiş de olsa bir üniversite düzeni olarak elle tutulur bir
şey kalmıyor. Fakat bunu böyle yapmaz iseniz eğer, buna önceki
hüviyetini kazandırmak, kazanımları geri elde etmek ve
üniversiteyi hakikaten öğrencilerin, öğretim üyelerinin,
çalışanların ortaklaşa yönettikleri bir demokrasi
alanı, demokratik bir eğitim merkezi hâline getirmek pekâlâ mümkün
olacaktır. Ancak siz, şimdi, böyle yaptığınız
için, ilk kez, bunca yıldır üniversitenin demokratik bir
katılımla yönetilmesini akıl etmemiş öğretim üyeleri,
şimdiye kadar uysallaştırdığınız binlerce
öğrenci sokaklarda. 1968 öğrenci ayaklanmasının 50nci
yılında cini şişeden çıkarttınız.
Ya bu yasayı geri çekeceksiniz ya yeniden
taraflarla müzakereye başlayacaksınız ya da 1968in devrimci
rüzgârlarından, mutlaka ve mutlaka onun eleştiri
kırbacından yararlanacak, ders alacaksınız, üniversite öyle
öğretemediğini size böyle öğretecek. Umarım bu yasayı
geri çekersiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başbakanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi ile 2809
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 182nin başlığında
ve madde metninde yer alan İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa)
ibarelerinin İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Ramazan Can
Çanakkale
İstanbul Kırıkkale
Adnan
Boynukara Hasan
Basri Kurt Şirin
Ünal
Adıyaman Samsun İstanbul
Mehmet
Metiner Mücahit
Durmuşoğlu
İstanbul Osmaniye
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mahmut
Tanal Engin
Altay Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Gaye
Usluer Sibel
Özdemir Kemal Zeybek
Eskişehir
İstanbul Samsun
Kadim
Durmaz Bülent Yener
Bektaşoğlu
Tokat Giresun
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergelerden birinin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Cerrahpaşa ifadesinin üniversite isminde
parantez içinde yer alması yerine doğrudan üniversite isminde geçmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Şeker konuşacak.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; on altı yılda
kutuplaşma siyasetinizde duygusal olarak bölünmüş bir ülke
yarattınız. Bugün Mecliste bölünmüş üniversiteler kanunuyla
karşımıza geldiniz. Farklı görüşten tüm üniversite
öğretim üyesi ve öğrencilerini bu yasa tasarısı
karşısında birleştirdiniz. Şu anda, Cerrahpaşada,
İstanbul Üniversitesinde öğrenciler, öğretim üyeleri -hangi
görüşten olursa olsunlar- İstanbul Üniversitesi bölünmesin,
üniversiteler bölünmesin. diye haykırıyor ama siz duymamakta
ısrar ediyorsunuz. Üniversitelere, öğretim üyelerine,
öğrencilere bir şey sormuyorsunuz, giderayak kaptı kaçtı,
böldü attı yasası çıkarıyorsunuz. Komisyon üyeleriniz,
görüşmeleri sırasında kanunu savunurken Çok düşünmeye gerek
yok, biz planlamadan mlanlamadan anlamayız, göç yolda düzülür. diyor,
sonra da kalkıp Batı bizi kıskanıyor. diyorsunuz. On
altı yıllık politikalarınız sonucunda Türkiye'nin
eğitimde geldiği yer, dünyada 99uncu sıra ve siz kendinizi
kandırıyorsunuz, kimseyi de kandıramıyorsunuz dünyada.
YÖK Başkanı Yeni bir model
deneyeceğiz. diyor. Model denemek için altı yüz yıllık bir
üniversiteyi mi buldunuz? Kökleri tarihe dayanan bu üniversiteyi mi buldunuz
model denemek ve kobay olarak kullanmak için?
Üniversiteler bu kadar hafife alınamaz.
Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için üniversitelerin
sayısı değil, niteliği önemlidir. O niteliği
oluşturmak için de geçmişine, birikimlerine saygı göstermeniz
lazım.
İstanbul Üniversitesi dâhil, 13 üniversiteyi bölüyorsunuz
bu tasarıyla, üniversiteleri bölerek çoğaltmayı öneriyorsunuz.
Üniversiteleri böldüğünüzde yayın sayıları da bölünüyor,
dünyadaki sıralaması da bölünüyor, prestiji de bölünüyor. İki
tane yarım üniversite yapıyorsunuz, iki yarımdan bir tam üniversite
çıkmıyor; yarım akıllı, yarım yamalak
üniversiteler yaratıyorsunuz. Hâlbuki bu üniversitenin oluşması
için bazen yüz yıllar geçmesi gerekiyor. Üniversiteler bir ülkenin
hafızasıdır, vicdanıdır, birikimidir; bu birikimi bu
kadar kolay heba etmemelisiniz.
Türkiye'nin köklü üniversitelerine senelerdir bütçe
ayırmıyorsunuz ve üniversite hastanelerini borç batağına
gömdünüz, 6 milyar TL borç batağındalar şimdi. Barış
diyen üniversite öğretim üyelerini maalesef içeri attınız,
KHKlerle işlerinden ettiniz.
İnönü ve Gazi Üniversitelerini sırf
isimlerinden dolayı mı bölmek istiyorsunuz, İnönüye ve Gaziye
karşı çıktığınız için mi? Anadolu
Üniversitesini üniversite eğitiminin yaygınlaşmasına
katkılarından dolayı mı bölüyorsunuz,
cezalandırıyorsunuz? İstanbul Üniversitesini modern manada ilk
üniversite olduğu için mi bölüyorsunuz?
Cerrahpaşa, sadece binalardan oluşmuyor,
sadece binalardan oluşan bir beton yığını değil;
orada bir kültür var, o kültürün oluşmasında en yüksek puanlarla o
fakülteye gelen, o üniversiteye gelen o öğrencilerin de payı var,
bugüne kadar, geçmişten aldıkları birikimleri bugünlere aktaran
o değerli hocalarımızın da büyük bir payı var, bütün
olarak, İstanbul Üniversitesinin bir parçası olmasının
payı da var. Siz bunları ayırdığınızda
İstanbul Üniversitesine de Cerrahpaşa Tıp Fakültesine de
yazık ediyorsunuz.
Bu üniversiteler, sadece öğretim üyesi, doktor,
uzman hekim yetiştirmiyor; bu üniversiteler, aynı zamanda şehrin
merkezindeki insanlara sağlık hizmeti de veriyor. O sağlık
hizmetine bakan olarak bir gün siz de ihtiyaç duyabilirsiniz,
Cumhurbaşkanı olan kişi de ona zaman zaman ihtiyaç duyuyor; o
birikimi ortadan kaldırdığınızda o doktorları, o
uzman hekimleri, o hocaları oralarda bulamayacaksınız.
Şişli Etfal Hastanesi, şehrin merkezinde,
onu da ortadan kaldırıyorsunuz. Marmara Üniversitesinin 1.000
dönümlük arazisini, İstanbul Üniversitesinin 3.600 dönümlük arazisini
-TOKİ aracılığıyla- rezidans, AVM yapmak için
aktarıyorsunuz TOKİye ve oradan da kat
karşılığı üniversite yaptırıyorsunuz.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesini
bölüyorsunuz; orman fakültesini bir üniversiteye, eğitim ve
araştırma ormanını başka bir üniversiteye
veriyorsunuz. Bunda ne akıl var ne mantık var. Heilbronn Botanik Bahçesini
müftülüğe bahçe yaptınız, bilime bakışınız
bu.
Üniversitelerin kent merkezlerindeki arazilerine göz
diken, kat karşılığı iş yapan bir hükûmet
gibisiniz. Değerli arazileri, yandaşlara TOKİ üzerinden
peşkeş çekip fakülteleri üniversitelerden ve tarihî köklerinden
koparıyorsunuz ve kent dışına sürgün ediyorsunuz
üniversiteleri.
Siz Üniversiteleri yönetemiyoruz. diyorsunuz.
Eğer rektör olarak seçilen Profesör Doktor Raşit Tükeli
atasaydınız, o, üniversiteyi yönetirdi. Rektörlük seçiminde yüzde 86
oy alan Gülay Barbarosoğlunu atasaydınız o da Boğaziçiyi
yönetirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
New York Üniversitesinin 300 bin öğrencisi var
ve hâlâ bölünmüyor. Siz Biz böleceğiz. diye ısrarla inat
ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dersinize az
çalışmışsınız Ali Bey.
ALİ ŞEKER (Devamla) Siz bu
anlayışla, Yönetemiyoruz, 80 milyona geldi bu ülkenin nüfusu, ülkeyi
ikiye bölelim. mi diyeceksiniz? On altı yılda hep böldünüz;
insanları, duyguları, bir arada yaşam iradesini böldünüz, toplum
olma vasıflarını yitirmeye yüz tutan, komşusunun üzüntüsüne
sevinen bir ülke yarattınız. En seçkin öğrencileri alan fakülte
Cerrahpaşayı köklerinden koparıyorsunuz. Onkoloji Enstitüsünü ve
Kardiyoloji Enstitüsünü itiraz etmeseydik kapatacaktınız, o kanser
hastaları kaderleriyle baş başa kalacaktı.
En başından beri söylediğimiz gibi,
Cerrahpaşa ve diğer fakültelerin İstanbul Üniversitesinden
koparılmasını, üniversitelerin bölünmesini doğru
bulmuyoruz. Dindar, kindar nesillere değil, ahlaklı, vicdanlı,
sevgi dolu nesillere ihtiyacımız var. Bunun için de bölmeye, yok
etmeye değil, laik ve çağdaş bir eğitim sistemine, yeni fen
liselerine, yeni İstanbul Üniversitelerini, yeni Boğaziçi Üniversitelerini
kurmaya ihtiyacımız var. Şunu unutmayın ki Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi parantez içerisine sığmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
üniversiteyi bölmemenizi diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bölme iddiasını
kabul etmiyoruz Sayın Başkan, önergemiz de beraber zaten.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Uzlaşmaz.
diyorlar, kabul ediyoruz; hayır diyorlar, evet diyoruz. Sadece ezber
bozmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN Kabul edilen önergeler
doğrultusunda 7nci maddeye bağlı ek madde 182yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 183te üç
adet önerge vardır. Bu önergelerin ikisi aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 183ün tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Didem
Engin Mahmut
Tanal Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Kazım
Arslan Haluk
Pekşen
İzmir Denizli Trabzon
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Sibel
Yiğitalp Behçet
Yıldırım Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Adıyaman Iğdır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen
konuşacak.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; mezunu olmaktan büyük onur
duyduğum İstanbul Üniversitesini burada bir gün
konuşacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Çünkü
İstanbul Üniversitesinin bize yaptığı katkı, bize
verdiği emek, o kıymetli hocalarımızın, o tarihî
kürsünün, oranın o ruhunun bize kattıkları, bu ülkeye kattıkları
anlatmakla, yalnızca burada kürsülerde söylemekle bitmez. İstanbul
Üniversitesi gerçekten, insanlık tarihine çok büyük harflerle not
düşmüş ve emsali bulunmayan büyük bir kültür merkezidir.
İstanbul Üniversitesi keşke dünyadaki emsalleriyle
yarışabilecek olanakları bulsaydı ve bizlerden çok daha
kıymetli hukuk adamlarını, çok daha kıymetli
aydınları bu ülkeye kazandırmaya devam etseydi. İstanbul
Üniversitesini bölmek, üniversiteleri bölmek, üniversitelerin bölünmesinden bir
bilim aramak hiçbir akla uygun şey değildir. Onun için, sizin
Türkiyede dokunup da Türkiyeye kazandırdığınız bir
şey olmadığı için neyi konuşalım, neyi
anlatayım? Ben size burada başka bir şeyi anlatayım da bari
memlekete bir katkısı olsun.
Şimdi, geçenlerde burada Türkiye Kömür
İşletmelerinin Genel Müdürünü anlatmıştım size, o
Genel Müdürü geçiyorum. Ondan hakikaten özür dilemeyeceğim tabii,
fırıldak Mustafa, biliyorsunuz. Şimdi daha can alıcı
birisi geldi, İmdat var, bir İmdat. Hani bu trenlerin imdatı
var ya, İmdat var. Yani gerçekten ben, bir üniversiteyi ancak böyle kurun
diye tavsiye ederim. Sayın Bakan, gerçekten, bu çayla ilgili
kurduğunuz ÇAYKUR ve bir de gariban vatandaşların çay
paralarını iç etmek için kurduğunuz ÇAYTAŞ var ya,
müthiş bir doktora tezi olur buradan. Bu İmdat, hakikaten çay
üreticisine imdat dedirtti.
Bakın, ne olmuş? Şimdi, ÇAYKUR'un
sermayesi 594 trilyonken bu İmdat demiş ki: Ya, olur mu böyle bir
şey, bunu artıralım. Ne yapalım? Ya, bunu 2 katrilyon 50
trilyon yapalım. Tabii, kim tutar? 2 katrilyonun üzerinde bir sermaye artışı
olmuş ama İmdatı tutamamışlar. İmdat
tutmuş, demiş ki: Arkadaşlar, bu ÇAYKUR çok kâr ediyor, bugüne
kadar, benim genel müdür olduğum dönemden önce çok kâr etmiş, ben
buna tarihî bir gol atayım. Ne olmuş? Bak, 469 milyon lira zarar
etmiş ÇAYKUR, tarihinde ilk defa, yetmemiş, 1,8 katrilyon lira banka
borcunun içerisine, gırtlağa kadar borca batmış. Çay
üreticisini getirdiğiniz hâle bakar mısınız. Sayın
Cumhurbaşkanının memleketi.
Az önce burada bir milletvekili diyor ki: Kaçak çay
tarımı da Karadeniz'e kaydı. Hiç kimseden cevap gelmiyor. Kaçak
çay tarımı Karadenize kaydı. Hükûmet ya da iktidar, çay
üreticisi Rizeli ama perişanlığın bedelini ödeyen de Rizeli
hemşehrilerim. Rizeli hemşehrilerime geçen yıl dedim ki: Bak bu
şeker fabrikaları var ya bu pancar üretenlerin başına ne
geldiyse fındık üreticisi var ya o Karadenizde fındık
üretenlerin başına ne geldiyse, bu SEKA fabrikalarının
başına ne geldiyse, orada çalışan işçilerin
başına ne geldiyse sıra size gelecek, en son size gelecek.
Şimdi, buradan yazıyorum, seçimden sonra
sevgili çay üreticisi hemşehrilerim, bu AKP'yi iktidardan indirmez iseniz
bilin ki o çay fabrikalarının tamamı tek tek tek tıpkı
şeker fabrikaları gibi satılacak, siz çay bahçelerinizde
artık patates mi üretirsiniz, başka bir şey mi üretirsiniz, onu
hep beraber yaşayıp göreceğiz. AK PARTİ neye el
attıysa onların tamamı millî olmaktan
çıkmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuya gelsin Sayın
Başkan, konuya.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - İsterseniz burada
soruyorum ben, bak, bir tane sektör söylesinler diye soruyorum, yahu, Allah
aşkına, bir sektör söyleyin diyorum, AK PARTİ döneminde bu
memlekete kazandırdığınız bir tek sektör söyleyin, var
mı? Yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok, çok.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Şimdi geldik
üniversitelere. Üniversiteleri bölüyoruz. Daha çok bölün, madem üniversite
kurmak zahmetli, üniversite kurunca bu üniversitelerin dünya literatüründe bir
yeri yok, dünyada ilk sıralamalara giren, ilk 100e giren, 200e giren,
250ye giren -hadi 500 diyelim- 500e giren doğru dürüst üniversite yok,
bölün o zaman, madem böyle üniversiteler bölünmekle bir işe yarıyorsa
bölelim. Yaptıklarınızın hiçbirisinin savunulacak yanı
yok. Yahu, Allah aşkına birini gelin de bir savunun. Yani şeker
pancarına kotayı koydunuz, onu savunun; savunamıyorsunuz.
Fındığı İtalyana teslim ettiniz, hadi gelin onu
savunun; onu da savunamıyorsunuz. SEKAyı savunun yurt
dışından 1,4 milyar dolar verip aldığınız
pamuğu savunun ya da güneş enerjisi santrali kurmayıp, rüzgâr
santrali kurmayıp, gidip Rusyaya gaz parası ödeyip gazdan üretilen
elektriği yüzde 39a niye çıkardığınızı,
gelin onu savunun. (CHP sıralarından alkışlar) Ya da
Tunçbilekte vatandaşın akciğerine nasıl kömür
tozlarını enjekte ettiğinizi savunun, Karadenizdeki HESleri
savunun. Yahu savunacak bir şeyiniz olsun Allah aşkına bir
şey söyleyin.
Seçime gidiyoruz, meydanları dar edeceğiz
size. Bu rakamların hepsini konuşacağız, bunları
önünüze koyacağız. Sevgili milletvekilleri, biz bekliyoruz, meydanlar
orada, biz de orada olacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum.
Efendim, önümüzdeki seçim Türkiyenin siyasi
tarihine şöyle bir not düşecek: 2003 yılında rahmetli
Ecevite demişlerdi ki Öcalanı sana teslim ettik. Ecevit de cevap
vermişti, Bu Öcalanı bize niye teslim ettiler, ben de
anlamadım. demişti. Size bir tek şey söyleyeyim emin olun Bu
seçimi niye 24 Haziranda yaptık, biz de anlamadık. diyeceksiniz.
Çünkü küreselleşme böyle; böyle istiyorlar. Bu iktidar biraz daha
kalsın, Türkiye ekonomik olarak biraz daha çöksün, Türkiye ürettiği
millî değerleri biraz daha kaybetsin, ondan sonra biz Türkiyenin önüne
dilediğimiz sözleşmeyi koyarız, istediğimiz sonucu
alırız. 2003 yılında Colin Powellla
imzaladığınız sözleşmeye bakın. Önünüze bu sözleşmeyi
getirmemek için Türkiyeye, 24 Haziran günü Türkiyenin millî değerleriyle
kurulmuş bambaşka bir iktidarı getirip koyacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergelerin diğer
konuşmacısı Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım olacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 556 sıra sayılı Yükseköğretim
Kanunu düzenlemesine ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde grubum HDP
adına söz almış bulunmaktayım.
Başta AKP iktidarı tarafından ihraç
edilmiş, tutuklanmış, bilim, demokrasi, özgürlük uğruna
bedel ödemiş öğretim görevlileri ve öğrenciler olmak üzere, bu
konuda duyarlı tüm kesimleri saygıyla selamlıyorum.
Bölünmesi planlanan üniversiteler ayakta, demokratik
tepkilerini dile getirmeye çalışıyorlar. Büyük üniversiteler
parçalanmak isteniyor. Bölmek istediğiniz üniversitelerimiz bu duruma
tepkili. Buna en büyük tepkiyi Türkiyenin en köklü, en fazla hekim
yetiştiren Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakülteleri gösteriyor. Kimi
meslektaşlarım hastane bahçesinde eğitim vermeye çalışıyor,
kimi sosyal medyada tepkilerini gösteriyor.
On altı yıllık AKP
iktidarının en fazla güvendiği Sağlıkta Dönüşüm
Programı çöktü. Hep Halk çok memnun. diyorsunuz ama halk bugün memnun
değil, hele hekimler hiç memnun değil, memnuniyet yüzde 6 civarında.
Eğer hekimler sizin sağlık politikalarınızdan ve
iktidarınızdan memnun olsalardı meslek odalarında bu aralar
yapılan oda seçimlerinde sizleri tercih ederlerdi. Geçmiş
yıllarda olduğu gibi bu yıl da yapılan oda seçimlerinde
-nisan ayında başlanmış, bir iki oda kalmış-
Hükûmetin destek verdiği, yandaş listeler seçimleri
kazanmış olurdu. Ama hekim camiası, bilinçlidir, cesurdur; sizin
yaptığınız tüm engellemelere, tehditlere ve şantajlara
boyun eğmemiştir; kendi iradelerine sahip çıkmış,
odalarına sahip çıkmıştır; yurdun dört bir
yanında oda seçimlerini büyük farklarla kazanmışlardır;
sizin sağlık politikalarınızı beğenmemiştir.
Kötü sağlık politikalarınızdan dolayı halk ile
hekimler karşı karşıya getirilmiş, sağlık
emekçilerine şiddet artmış, sağlık çalışanlarında
intihar oranları artmıştır. Barış isteyen hekim
camiası, sizin savaş politikalarınıza alet
olmamış, savaş karşıtı bir duruş
sergilemiş, savaşın bir halk sağlığı sorunu
olduğunu savunan hekimler gözaltına alınmış, TTBnin
önündeki Türk kelimesine saldıracak kadar pervasızca davranan
iktidar cephesine büyük bir ders vermişlerdir.
Her şeyi böldünüz, doktor camiasını
bile bölmeye çalıştınız ama beceremediniz. Afrin
işgalinde olduğu gibi, doktorları karşı
karşıya getirmek istediniz ama doktorlar zeki insanlardır, size
uymadılar, el ele vererek odalarına sahip çıktılar ve oda
seçimlerinde sağduyu kazandı. Türk-Kürt kardeşine sahip
çıkan, tekçi zihniyeti değil paylaşımcı, özgürlükçü, katılımcı,
çağa uygun, bilimsel bir anlayışı benimsemiş hekim
arkadaşlarımı buradan tekrar kutluyor, saygılar sunuyorum.
Hekimlerimiz iktidarın hem savaş politikalarına hem de özgürlük
ve demokrasiyi rafa kaldıran OHAL uygulamalarına çok güzel bir
yanıt vermişlerdir. Anketlere meraklı saray umarım bu
sonuçlardan bir ders çıkarır. Seçimlerde hile yapsanız da
oyları çalsanız da bu halk sizleri 24 Haziranda
alaşağı edecektir. Siz en iddialı olduğunuz
sağlık alanında bile dibe vurmuşsunuz, haberiniz yok.
Hekimleri dinleyin, hepsi okumuş, bilinçlidir, kiminin 3-4 tane
diploması var, akademik kariyerleri var, her gün okumaktadırlar.
Üniversiteler bölünmeyi istemiyor. Öğretim
görevlileri de çalışanları da öğrencileri de bölünmek
istemiyor. Çok üniversite açmakla, bölünmekle çağı
yakalayamazsınız, bilimi yakalayamazsınız. Önemli olan
niteliktir; çağa uygun, bilimsel çalışmalar yaparak
başarılı olursunuz. Bugün iyi hekim yetişmiyor maalesef.
Ciddi altyapı yetersizlikleri yaşanıyor. Bugün tıp
fakültelerinde kadavra yok. Gerçek bilim adamlarını
cezalandırıp, kıymetini bilmeyip özel sektöre
kaptırırsanız, tıp fakültelerinin
altyapılarını sağlam yapmazsanız, gerekli
donanımları sağlayamazsanız iyi hekim de yetişmez
tabii.
Bizlere yani Türkiye Büyük Millet Meclisine seslenen
TTB Merkez Konseyi Başkanı Profesör Doktor Raşit Tükel
şöyle diyor: Söz konusu tasarıyla, akla yakın bir gerekçe
gösterilmeden İstanbul Üniversitesi bölünerek tarihinden ve köklerinden
kopartılmak istenmektedir. Akademik ortamda ve üniversite kamuoyunda
tartışılmadan, tamamen Ben yaptım oldu. anlayışıyla,
tepeden inme getirilen bu yasa tasarısı gerek üniversitemiz
bileşenleri arasında gerekse kamuoyunda büyük bir tepki
uyandırmıştır. Bu yasa tasarısını geri
çekin. Hiç değilse ulusumuzun kısa bir zaman sonra yapılacak
seçimlerde yetkilendireceği yeni Parlamentonun bu kritik kararı
müzakere etmesine fırsat verin. Yüzlerce yıldır büyüyen ve
büyüten bu çınardan elinizi çekin. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyeleri, görevleri gereği, Türkiye'deki eğitim kurumlarını
ileriye götürecek, geliştirecek yasal düzenlemeleri yapmak
durumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Onları bölüp
parçalamak ve tarihsizleştirmek değildir görevleri.
Milletvekillerimizi bu sorumluluk doğrultusunda davranmaya davet ediyoruz.
Tasarıyı geri çekin.
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/943) esas numaralı
Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809 sayılı
Kanuna eklenen ek 183üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan Rektörlüğe bağlanan ibaresinden sonra gelmek
üzere "Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Salih Cora
Çanakkale İstanbul Trabzon
Lütfiye
Selva Çam Nevzat
Ceylan Adnan Boynukara
Ankara
Ankara
Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurulan üniversitenin sosyal bilimler
ağırlıklı, Gazi Üniversitesinin sağlık ve
mühendislik ağırlıklı eğitim vermesi
öngörüldüğünden Bankacılık ve Sigortacılık
Yüksekokulunun aktarılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 184te iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/943) esas numaralı
Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809 sayılı
Kanuna eklenen ek 184üncü maddenin ikinci fıkrasının (c)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Recep
Uncuoğlu Ayhan Sefer
Üstün
Çanakkale Sakarya Sakarya
Ali
İhsan Yavuz Hasan
Basri Kurt Mehmet Doğan
Kubat
Sakarya Samsun İstanbul
"c) Sakarya Üniversitesine bağlı
Kırkpınar Turizm Meslek Yüksekokulu ile Sakarya Meslek Yüksekokulunun
adları ve bağlantıları değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan Sapanca Turizm Meslek Yüksekokulu ile
Adapazarı Meslek Yüksekokulundan; Sakarya Üniversitesine bağlı
Ali Fuat Cebesoy Meslek Yüksekokulu ile Geyve Meslek Yüksekokulunun
birleştirilerek bağlantısının
değiştirilmesiyle Rektörlüğe bağlanan Geyve Meslek
Yüksekokulundan; Sakarya Üniversitesine bağlı iken
bağlantıları değiştirilerek Rektörlüğe
bağlanan Akyazı Meslek Yüksekokulu, Arifiye Meslek Yüksekokulu,
Ferizli Meslek Yüksekokulu, Hendek Meslek Yüksekokulu, Karasu Meslek
Yüksekokulu, Kaynarca Seyfettin Selim Meslek Yüksekokulu, Pamukova Meslek
Yüksekokulu, Sapanca Meslek Yüksekokulu ve Kocaali Meslek Yüksekokulu ile
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Karapürçek Meslek
Yüksekokulu, Söğütlü Meslek Yüksekokulu ve Taraklı Meslek Yüksekokulundan,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinin
yeni kurulan meslek yüksekokulları açık bir şekilde
belirtilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 184ün tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Didem
Engin Mahmut
Tanal Ali Şeker
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Kazım
Arslan Hüseyin Çamak
İzmir Denizli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamak konuşacak.
Buyurun Sayın Çamak. (CHP
sarılarından alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyedeki önemli geçmişi
olan üniversitelerin bölünerek farklı bir üniversite adı altında
açılmasıyla, bu üniversitelerin yılların birikimiyle
akredite olduğu bütün uluslararası anlaşmalar sona erecek ve
tekrar tanınması yıllar alacaktır. Yeni bir üniversite
kurmak varken bu üniversitelerin parçalanması Türkiye açısından
büyük bir kaynak ve emek israfına sebep olacaktır. Bunun sonunda ise
kaybeden ülkemizin akademik birikimidir.
İktidar, bu üniversitelerin çalışan
ve öğrenci sayısı bakımından çok fazla büyümüş
olmasının yönetim sorunları oluşturduğu
iddiasıyla bölünmesi gerektiğini savunuyor. Öncelikle şu bir
gerçek ki mevcut üniversitelerin yönetilemez olma zafiyetinin nedeni
çalışan ve öğrenci sayısının büyüklüğü
değildir, üniversitelerde yönetimlerin tamamen iktidar partisine
yakın kişilerle doldurulması, liyakatli yönetici
yoksunluğu, özerklik eksikliği, katılımcı, modern ve
demokratik yönetim anlayışının tesis edilmemesi gibi daha
temel sorunlar söz konusudur. Köklü geleneği ve marka değerleri
isimleriyle özdeşleşmiş olan üniversitelerin bölünmesi hem
mevcut birikimleri zedeleyecek hem de yeni üniversiteler için ulusal ve
uluslararası düzeyde tanınma ve kurumsallaşma
sorunlarını beraberinde getirecektir.
Öte yandan, mesela, İstanbul ve Gazi
Üniversiteleri YÖK tarafından araştırma üniversiteleri ilan
edilmiştir. Şimdi, bölünmeyle birlikte, bu üniversitelerin
araştırmacı yönü tescil edilmiş fakülteleri birbirinden
ayrılacaktır. Bu fakültelerin araştırma üniversitesi
bünyesinde elde ettiği kazanımların kaybı söz konusu
olacaktır. Örneğin, Padişah Sultan Abdülmecit tarafından
1842de Askerî Baytar Mektebi olarak kurulan, bu toprakların en eski
fakültelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi de
bu bölünmenin kurbanlarından biridir. Bu kararın buradaki
akademisyenlerin ve öğrencilerin üniversiteleriyle olan duygusal
bağları açısından akademide ciddi bir motivasyon kaybı
yaratacağı açıktır. Hükûmetin bu üniversiteleri bölme
girişimlerinin birtakım kadrolara istihdam sağlamanın
ötesinde hiçbir amaç taşımadığı görüşü kamuoyunda
hâkimdir. Bu nedenlerle, tasarı yeniden değerlendirilmeli, üniversite
çevreleriyle müzakereler edilerek revize edilmelidir. Bu anlamda kurulacak yeni
üniversiteler de hem bilimsel hem de toplumsal gereklilikler doğrultusunda
kurulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere
Mersinimizin akademik dinamosu olan Mersin Üniversitesi bölünerek içinden
başka bir üniversite daha çıkarılmaya
çalışılıyor. Oysa Tarsusta yıllar öncesinden teklif
edilen yeni bir üniversite kurulma talebini bugüne kadar ciddiye almayan iktidarın,
üzerine hiçbir şey yapmadan, var olan üniversiteleri bölmesinin hiçbir
anlamı yoktur. Bu anlamda, Tarsus, sadece Türkiye'nin değil,
dünyanın en eski kentlerinden biridir; geçmişi on bin yıl
öncesine dayanan dinlerin ve medeniyetlerin buluştuğu çok önemli bir
yerleşim merkezidir. Tarih boyunca hep cazibe merkezi olmuş İpek
Yolu üzerinde, İç Anadoluyu Akdenize bağlayan Gülek
Boğazını sınırlarında bulunduran çok önemli bir
kavşak noktasıdır. Geçmişinin bu kadar eski olması ve
dünyada ilk 3 üniversiteden birinin bulunduğu önemli bir cazibe merkezi
olması nedeniyle, sadece İslam dünyasının değil,
diğer semavi dinlerin de önemli isimlerinin doğup büyüdüğü,
tarihî mezarlarının bulunduğu önemli bir yerleşim
merkezidir. 330 bin nüfusuna, köklü tarihine, kültürel zenginliğine ve
jeopolitik açıdan oldukça değerli konumuna karşın hâlen
Tarsusta yeni bir üniversite inşa edilmemesi çok ciddi bir
haksızlık ve eksikliktir.
Sözlerime son verirken, dün Cumhuriyet gazetesine
tam sayfa ilan veren akademisyenlerin, üniversitelerin bölünmesiyle
sonuçlanacak bu tasarının kesinlikle kamu yararına
olmadığına, bilimsel planlama yaklaşımına ve
akademik eğilimlerine açıkça aykırı olduğuna dair
isyanlarını da hatırlatıp yetkilileri insaflı olmaya
çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 185te üç
adet önerge vardır. İlk okutacağım önergeler aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 185in tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Didem
Engin Ali
Şeker Mahmut
Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Kazım
Arslan Hayati Tekin
İzmir Denizli Samsun
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu
Demir Mehmet Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Sibel
Yiğitalp Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Iğdır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk olarak Samsun Milletvekili Sayın Hayati Tekin konuşacak.
Buyurun Sayın Tekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYATİ TEKİN (Samsun) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek 185inci madde hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Konu, 2809 sayılı Kanuna ek 185inci
maddeyle Samsunda Samsun Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmasıdır. Yeni üniversite değil, Ondokuz Mayıs
Üniversitesinin bölünmesidir esası. Bafradan işletme,
Çarşambadan toplum bilimleri, FETÖden mühendislik mimarlık fakültelerinin
toplanıp yeni bir üniversite değil, OMÜnün bölünmesi. Amaç, tüm
Türkiyedeki üniversitelerde olduğu gibi, mevcut üniversiteleri ve yeni
kurulanların yönetimlerini yeni ihdas edilecek kadrolarla ele geçirmektir.
Yalnız, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Bugün
üniversitelerin bölünme çabalarının amacı, üniversite
yönetimlerinin yeni ihdas edilecek kadrolarla ele geçirilmesi, neticenin buraya
doğru hızla yol alması. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi
bölünerek Samsun İlkadım üniversitesi olacak. Bu, tabii, benim
gönlümden geçen. Sadece Samsun, yoksa, aksi takdirde İlkadım çok
yakışırdı. Burada öngörülen -5 adet ihdas edilecek yeni
kadro görülüyor- elbette ki yönetimleri ele geçirmek, biraz önce de bahsettiğimiz
gibi.
Hâl böyleyken AKP Genel Başkanı Sayın
Erdoğan Samsunda üç müjde verdi, üçü de hikâye. Size anlatayım:
Birinci müjde, Samsun Üniversitesinin kurulması. Yapılan iş çok
basit, FETÖden kapatılan Canik Başarı Üniversitesinin tabelasını
indirip, diğer bölümlerden biraz taşıyıp yeni tabelanın,
Samsun Üniversitesi tabelasının asılmasından ibarettir. Bir
şey yapılacaksa hiç olmazsa Çarşambadaki Mustafa Kemal
Güneşdoğdu Kampüsü düz ovada 78 bin metrekarelik arazide boş
beklemekte. Ziraat fakülteleri başta olmak üzere, Çarşamba Mustafa Kemal
Güneşdoğdu kampüs alanına kaydırılarak ziraat
fakülteleri zirai üretimle iç içe sokulmuş olabilir. Termeli,
Ayvacıklı, Salıpazarlı ve Çarşambalılar -AKPye
laf anlatamadıkları için- hazır üniversitelerini
Yeşilırmak üniversitesi olarak istemektedir. Buna da hakları
vardır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve başta şahsım
olarak bunun takipçisi olacağız.
İkinci müjdeye gelelim, bu müjde çok önemli.
Yalnız, arkadaşlar, hangi iş adamına verildiği belli
değil, tüm Samsun halkı da şu anda merak ediyor. Müjde,
şehir hastanesi. Hastanenin arsası orman ve hazineden, ihalesi yirmi
yedi yıllık süreyle devletten, yüzde 70 doluluk taahhüdü devletten,
geriye kalan -hepinizin bildiği gibi- dokuz ila on yıl arasında
kendisini amorti edecek şehir hastanesi ortalama on yıl da
şahsın olacak, kalan on yedi yıllık peşkeşin
faturasını da Samsunlu çocuklar, hatta Samsunlu torunlar ödeyecek.
Üçüncü müjde, hızlı tren. Elbette ki
şahsım da başta olmak üzere Kırıkkale, Çorum, Amasya,
Samsunda yaşayanlar olarak hızlı tren isteğimizdir.
Sayın Davutoğlu başta olmak üzere, bu müjde on yıldır
pompalanıyor. Hızlı trenin imalatının yani üretiminin
bir an önce gerçekleştirilmesi, ülke ve ülkenin geleceği için
elzemdir. 400 kilometre hızlı trenin maliyeti ortak konsorsiyumla
yaklaşık 30 milyar dolara mal olmaktadır. On yıl daha bu
partal söylenecek. Delice-Samsun arası hızlı tren hattı
yaklaşık 3 milyar dolara mal oluyor. Yani gerçek üretimin yüzde 10u
Delice-Samsun arasından karşılanıyor. Bu pozisyonda
yapılacak olan hat Fransıza, İtalyana, İspanyola
ödenecek olan döviz demektir, tabii ki olmayan döviz. TÜLOMSAŞ hikâyesi
ölme eşeğim ölme misali yıllardır söyleniyor, beş on
yıl daha söyleneceğe benziyor. Üçüncü müjde, dağın fare
doğurması gibi. Hepsini topladığın zaman, bir
sıfır ediyor. Ayrıca, 556 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla sadece üniversiteler bölünmüyor, öğrenciler de
bölünüyor.
Değerli dostlar, Kurana bağlı,
inançlı, imanlı bir Müslüman olarak ön lisans programlarından
mezun olanlara imtihansız lisansa geçiş hakkı verilmesi dinî ve
İslami değildir. Bu konuda hepinizin vicdanına sesleniyorum.
Diğer iki yıllıklar dört yıllığa geçmek için
gerçekten imtihan olacak, sadece ilahiyatlar imtihansız olacak.
Şimdi, bu haktan yararlanacak, imtihansız dört
yıllığı bitiren ilahiyat mezunu bana ya da cemaate ne yüzle
Kurandan, adaletten bahsedecek, dürüstlükten bahsedecek? Bu AKPnin
anlayışına uygun olabilir fakat rehberi Kuran olması
gereken Diyanet ne fetva veriyor, gerçekten merak ediyorum. Bu uygulama dört yıllığı
hakkıyla kazanmış gençlere de hakarettir.
Sonuç olarak, işin özü ekonominin dibe
vurmasıdır. Çareyi acil seçimde ve şeker fabrikalarını
satıp seçimde vatandaşa emme şeker olarak sunmakta buldunuz.
En büyük projeniz bin TL ikramiye. Bu konuda da
sürekli olarak geriden gidiyorsunuz; süre olarak üç yıl, miktar olarak da
3 kat CHPnin gerisindesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYATİ TEKİN (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Buyurun, bir dakika.
HAYATİ TEKİN (Devamla) Sizlere tavsiyem,
bir dahaki seçimde CHPnin programını iyi okuyun.
Altı ay önce Maliye Bakanımıza sordum
Üçüncü mali af ne zaman? diye, Kesinlikle bir daha yok. dedi. Ancak
altı ay dayanabildi, şimdi vergi affıyla para toplanacak;
yetmedi, imar affında, vatandaşların evlerinden para toplanacak,
vatandaşın oyu vatandaşın parasıyla satın
alınacak. Artık bu numarayı halkımız yemez.
Son nefesinizi inşallah 24 Haziranda
vereceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tövbe deyin Sayın Tekin.
HAYATİ TEKİN (Devamla) - Ön lisansın
iki yılını imtihansız geçişle dört yıla
tamamlayan imam soracak: Mevtayı nasıl bilirsiniz? Adaletsiz
biliriz. diyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Tekin, tövbe deyin,
hepimiz yaşıyoruz, lütfen.
HAYATİ TEKİN (Devamla) Pardon.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siyasi son nefesiniz,
siyasi son nefes.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Mecazi
anlamda.
BAŞKAN Anladım herhâlde.
HAYATİ TEKİN (Devamla) Sayın
Başkan, süremi biraz verin, bitireyim lütfen.
BAŞKAN - Siz gene bir siyasi deyin de
HAYATİ TEKİN (Devamla) Tabii ki, elbette
ki. Onu sonunda bağlıyorum.
Mevtayı nasıl bilirsiniz? diye bu iki
yıllıktan dört yıllığa haksız geçmiş olan
imam soracak Adaletsiz biliriz. diyeceğiz. Mevtaya
hakkınızı helal ettiniz mi? dediğinde de 80 milyon
adına Helal etmedik. diyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYATİ TEKİN (Devamla) Ama Sayın
Başkanın da uyardığı gibi, Türkün örf ve âdetine göre
ölünün arkasından kötü konuşulmaz. Yine de mekânınız cennet
olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Görüşeceğiz.
BAŞKAN Yine tövbe deyin bari, ne olursunuz.
Mekânımızı da cennet yaptınız, Allah razı olsun
ama
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Teşbihte
hata olmaz.
BAŞKAN Siyasi olarak söylediğinizi kabul
ediyoruz elbette, işin esprisindeyiz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi
de Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkanı ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, toplumu ilgilendiren her yasa
tasarısı gibi bu yasa tasarısı da topluma ve ilgili
kurumlara sorulmadan, alelacele geçirilmeye
çalışılmıştır. Gazi Üniversitesi, İstanbul
Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi gibi
Türkiye'nin en eski üniversitelerinin bazı fakülteleri üniversite
bünyesinden koparılarak ayrı üniversite kurulması
amaçlanmaktadır. Buna karşı akademisyenler ve öğrenciler
Üniversiteme dokunma. kampanyaları düzenlemekteler ve tepkililer. Bugüne
kadar Üniversitemi bölün. diye kampanya yapan herhangi bir akademisyen ya da
öğrenci yoktur.
Arkadaşlar, tabii, biz, hep böyle tarihî, dinî,
kültürel, millî değerleri referans aldığımızı
söyleriz ya, Kur'an-ı Kerimde diyor ki:
(x) Emirdir bu. Peygambere
diyor ki: Yanındakilerle istişare et, onları dinle. Ve yine
Peygamber (ASM) ne demiş: İstişare eden pişman olmaz,
istişare eden bir kavim mutlaka muvaffak olur. Tersi anlamı nedir? İstişare
etmeyen bir kavim, bir topluluk mutlaka pişmanlık duyar.
Az önce hatipler de söyledi, birçok kanun
tasarısının yanlış olduğunu sonradan kendiniz
ikrar etmişsinizdir, itiraf etmişsinizdir. Niye? Çünkü muhalefeti
dinlememişsinizdir. Gerçekten bu üniversitelerin bölünmesinin geçerli bir
mantığı yoktur.
Bakın, arkadaşlar, yine, yani bizim kime
sormamız lazımdı? Aslında Meclisin bu kanun
tasarısını yapmaya da hakkı yoktur. Neden? Eğer
üniversitelerden, akademisyenlerden, öğrencilerden yani işin
muhataplarından, yaşayanlardan öneri gelirse, onların önerisi
doğrultusunda Meclis üzerine düşeni yapar. Yoksa Meclis bunu ele
alıp üniversitelere dayatmamalıdır.
Yine, Nahl suresi 43te diyor ki: Eğer
bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorunuz.
(Hatip tarafından Nahl suresinin 43üncü
ayetinin okunması)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Ee,
arkadaşlar, bu konuda bilen bizler değiliz, üniversitelerdeki
akademisyenler ve öğrencilerdir, bizim o ilim ve bilim ehline
sormamız lazım. Bizim burada birbirimize sormamızın aslında
o kadar da bir anlamı, hakikatte bir karşılığı
yoktur.
Yine, ben şunu vurgulamak istiyorum:
Bakın, Siirt Tilloda İbrahim Hakkı Hazretleri 1703
yılında doğmuştur, 1777 yılında vefat
etmiştir. Onun döneminde, bakın, onun medresesinde okutulan ilimleri
size buradan sayayım: Astronomi, tıp, matematik, coğrafya,
jeoloji, fizik, kimya, biyoloji, felsefe, mantık, psikoloji, sosyoloji ve
edebiyat. Ee, şu anda Diyarbakır dâhil, Siirt dâhil, Mardin dâhil,
Batman dâhil, hepsini toplasanız, bu üniversitelerin hepsinde bu ilimlerin
toplamı, tamamı okutulmamaktadır. Bu örneği niye verdim?
Önemli olan üniversitelerin kemiyeti değil keyfiyetidir, niteliğini
artırmaktır; bölmekle nitelik artırılmaz, bilakis
düşürülür. Yani buradan bizim ders almamız gereken, yapmamız
gereken, bence, evet, yeni üniversiteler, yeni bölümler açılabilir.
Ben, az önce, bir önceki konuşmamda da
Nusaybinden söz ettim. Bin sekiz yüz yıl önce orada üniversite
vardı, müzik dersleri veriliyordu, tıp dersleri veriliyordu, hukuk
vesaire vardı; şu anda Mardin Üniversitesinde bu dersler
okutulmamaktadır. Bu bir tedenniyattır, bu bir terakkiyat
değildir, gerilemektir. Nusaybin tarihte ümmül ulum ve medinetül maarif
olarak, bilge şehri ve ilimlerin anası olarak bilinmektedir; bugün orada
doğru dürüst bir yüksekokul bile yoktur. Siz bunu
sağlamamışken, kalkıp olanı da bölmeye
çalışırsanız olanı da yok edersiniz.
Şimdi, öğretmenlerle ilgili de Sayın
Millî Eğitim Bakanı buradayken öğretmenlerin bir talebini size
iletmek istiyorum.
Daha önce, ben, dönemin Başbakanı
Sayın Ahmet Davutoğluna da bu konuda soru önergesi vermiştim
ama bunu yapmak ona nasip olmadı, belki size olur Sayın Bakanım,
tarihe geçersiniz, öğretmenler size teşekkür edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Öncelikle, bu
ihraç edilen öğretmenlerin bir an önce tekrar işlerine geri
alınması gerekiyor, yüz binlerce aile mağdur edilmektedir, bu
bir.
İkincisi, öğretmenler yıpranma hakkı
istemektedir. Şu anda yalnızca madencilere, itfaiyecilere, polislere
ve askerlere yıpranma hakkı verilmektedir. Oysaki öğretmenlik
çok fazla çaba ve emek sarf edilen kutsal mesleklerden biridir ve vücudunda,
bünyesinde maalesef olumsuz etkiler olabilmektedir; ayakta kalma sorunu, stres,
sıkıntı. Dolayısıyla, öğretmen diğer bütün
mesleklerden farklı olarak sadece okulda mesai saatleri içinde iş
yapmaz, dersine hazırlık süresi de vardır. Yani bir
öğretmenin yirmi yılı normal bir memurun otuz yıllık
çalışma süresine eşdeğerdir çünkü evde de hazırlanma
süresi vardır. Bundan dolayı, beşer yılı içeren
yıpranma hakkı öğretmenlerimize de tanınmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809
sayılı Kanuna eklenen ek 185inci maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akif
Çağatay Kılıç Fuat
Köktaş Hasan Basri
Kurt
Samsun Samsun Samsun
Ramazan
Can Orhan
Kırcalı Nazım
Maviş
Kırıkkale Samsun Sinop
Samsun Üniversitesi
EK MADDE 185- Samsunda Samsun Üniversitesi
adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur.
Bu Üniversite,
a) Rektörlüğe bağlı olarak yeni
kurulan Mühendislik Fakültesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler
Fakültesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ve Ondokuz Mayıs Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri
Fakültesi ile Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesinden,
b) Ondokuz Mayıs Üniversitesine bağlı
iken bağlantısı değiştirilerek Rektörlüğe bağlanan
Sivil Havacılık Yüksekokulu ile Kavak Meslek Yüksekokulundan,
c) Rektörlüğe bağlı olarak yeni
kurulan Lisansüstü Eğitim Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Samsun Üniversitesine bağlanacak ve yeni
kurulacak bölümler yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeye
bağlı ek madde 185i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7nci maddeye
bağlı ek madde 186da bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesine bağlı ek madde 186da yer
alan Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ibaresinin Sivas Muhsin
Yazıcıoğlu Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 2/5/2018
Yusuf
Halaçoğlu Kadir
Koçdemir İsmail
Ok
Kayseri Bursa Balıkesir
Aytun
Çıray Nuri
Okutan
İzmir Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Kadir Koçdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Koçdemir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sivasta yeni kurulan
üniversiteye merhum Muhsin Yazıcıoğlunun adının
verilmesiyle ilgili önerge hakkında karşınızdayım.
Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye'nin en
karmaşık zamanında, pek çok oyunun gençlerimizi kendi içine
dâhil ettiği zamanlarda yaşamış, Yusufiyenin Yusuf
ettiği, Yusufiyeden çıktıktan sonraki değerlendirmelerinin
kendisini Yunus ettiği bir büyüğümüz, Türk siyasi hayatının
da önemli bir figürü idi. Edebi, vakarı, kendinden emin olunmasıyla
örnek bir insandı. Cenazesinde şunu gördük ki o, her evin
evladıydı, her evin cenazesiydi. Ankaradaki cenaze töreninde, bugün
Cumhurbaşkanlığı adaylığı için imzalar hesap
edilirse en az 7 cumhurbaşkanı adayına yetecek kadar insan bir
araya geldi. Siyasi mücadelenin içinde oldu, gençlik olaylarının
içinde oldu ama bıraktığı isim, onun hatırası
O,
ismi zikredildiğinde, gençliğe, birbirine düşmeyi değil
birbirini kucaklamayı, birbiriyle çatışmayı değil
birbirini dinleyip anlamayı buradan çıkaracak bir hatıra
bıraktı. Sivasın yiğidolarının en önde gelen
isimlerinden birisiydi.
Bu kanun tasarısıyla Sivasta bugün yeni
bir üniversite kurulmaktadır. Bu üniversiteye Muhsin
Yazıcıoğlunun adının verilmesi onun
hatırasına bir hürmet mahiyetinde olacaktır. Kendisi Ben
namlusunu millete çeviren tankın önünde selam durmam diyen birisidir.
Haksız bir davada zirve olacağıma, haklı bir davada zerre
olmayı tercih ederim. diyen birisidir. Üniversite gençlerine Bir
elinizde bilgisayar, bir elinizde Kur'an olsun. diyen birisidir. Hâliyle bu
isim, o üniversitede barıştan yana, bilimden yana, adaptan, edepten
yana ve kardeşlikten yana bir hava oluşturacaktır.
O bakımdan, önergemizin kabulüyle Sivasa, Sivaslılara
bu yiğit evlatlarını ve Türk gençliğine bu güzel önderi,
adını da orada yaşatma imkânı vereceğinizi ümit
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, sisteme
girmişsiniz, Sayın Kerestecioğlu siz de.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 556 sıra
sayılı Yükseköğretim Kanunu Tasarısının 7nci
maddesine bağlı ek madde 186daki önergeyi kabul etmemelerinin usuli
bir işlemden ibaret olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söz konusu önergeyle ilgili çok küçük bir
açıklama yapmak isterim izin verirseniz.
Muhsin Yazıcıoğlu, ilkeli duruşu
ve tutumuyla siyasette derin izler bırakan bir lider; 12 Eylülde cezaevine
girdi, işkence gördü, 28 Şubatta bugün yüzü kızaran birçok
partiye, birçok siyasetçiye rağmen dik durarak, milletinin, demokrasinin
yanında yer alarak örnek bir duruş sergiledi, milletin namusunu yere düşürmedi.
Önergeye hayır dememiz usuli bir
işlemden ibarettir diye söz aldım. Çünkü daha önce benzer teklifler
olduğunda sadece Başbakanlık yapan ve
Cumhurbaşkanlığı yapan kişilerin üniversitelere
isimleri verilmesi gerektiği ilkesel olarak karara
bağlanmıştı, benzer isimlerin de diğer kurumlara,
benzer yatırımlara isim olarak eklenebileceği ifade
edilmişti. Kaldı ki ileride bu prensip karar tekrar gözden
geçirilebilir, bu karar gereği ortak bir önergeyle benzer bir
çalışmaya imza atılabilir.
Sayın Başkan, yine, bugün rahmetli Muhsin
Yazıcıoğlunun partisinin Sayın Genel Sekreteri, önergeyle
ilgili kanaatini açıklamışlardır. Basında geniş
yer aldı bu önerge ve katılmadıklarını ifade ettiler.
Ben bu vesileyle merhum Muhsin Yazıcıoğlunu tekrar rahmetle
minnetle anmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Kerestecioğlu, size de söz vereyim.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Aynı konuysa sonra
BAŞKAN İsterseniz cevabı aldıktan
sonra size söz vereyim.
Sayın Koçdemir, siz mi
konuşacaksınız, Sayın Halaçoğlu mu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Koçdemir
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Koçdemir, buyurun.
Yerinizden size de bir dakika söz veriyorum.
25.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık
yapmış isimler kriterinin Türkiyedeki realiteyle
bağdaşmadığını arz etmek istiyorum. İsim
zikretmek istemiyorum bir kıyaslama olur diye ama Türkiyede
Cumhurbaşkanlığı ya da Başbakanlık yapmadan
üniversitede ismi olan pek çok kıymetli şahsiyet vardır; bunu
arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zapta geçsin, vakıf üniversiteleri ile devlet üniversitelerinin isim
değerlendirmesi farklı kategoride değerlendirildi. Örneğin,
yine AK PARTİnin önerisiyle 2012 yılında rahmetli Bülent
Ecevitin ismi Zonguldaktaki üniversiteye verilmişti. Bu konuda bir ön
yargımız yok, bunlar çalışılıp karara
bağlanabilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul İl Eş Başkanı Avukat Cengiz Çiçekin de
aralarında olduğu 10 kişinin tutuklandığına ve
bunun HDPnin seçim çalışmalarını engellemeye yönelik bir
tutum olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün İstanbul İl Eş
Başkanımız Avukat Cengiz Çiçekin de aralarında olduğu
10 arkadaşımız maalesef tutuklandı. Bu
arkadaşlarımız, Güngören ilçe binamızda 1 Mayıs için
toplantı yaparken hukuksuz bir şekilde binaya girilmesi sonucunda
gözaltına alındılar. Gündüz vakti bir toplantı
yapılırken, açık, aleni bir şekilde ilçe binasına
girildi. Şimdi de bugün maalesef arkadaşlarımız
tutuklandılar. Bu tutum, biz seçime giderken HDPnin seçim
çalışmalarının engellenmesi, gözdağı vermek için
gerçekleştirilen bir tutumdur ve biz şu anda gerçekten hodri meydan
diyoruz çünkü bilinmelidir ki bir arkadaşımız alınsa onun
yerine başka bir arkadaşımız mutlaka görev alacaktır.
Bugüne kadar yapılanlar artık yeter! Bir seçime gidiliyorsa, en
azından onun yolunda doğru dürüst, adil ve hakkaniyetle gidilsin ve
gözaltına alınan, tutuklanan arkadaşlarımız da derhâl
serbest bırakılsın.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal, sizi de dinleyelim, oylamayı
yaptıracağım.
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, daha önce kurulan
bazı üniversitelerde hâlâ profesör, doçent, yardımcı doçent
unvanlı akademisyenlerin bulunmadığına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Şimdi, Değerli Başkanım, evet,
bu yasa teklifi görüşülüyor ancak Osmaniyenin Korkut Ata Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesinde profesör, doçent, yardımcı doçent
unvanlı akademisyen bulunmamakta.
İki: 2012 yılında kurulan Recep
Tayyip Erdoğan Üniversitesi Hukuk Fakültesinin hâlen öğrenci
almadığı
Kadrosuna baktığımız zaman
profesör, doçent, yardımcı doçent hâlen bulunmamakta.
Üç: 2015 yılında kurulan Sağlık
Bilimleri Üniversitesi Eczacılık Fakültesinin 1inci
sınıfına 80 öğrenci alınmasına rağmen,
profesör, doçent, yardımcı doçent bulunmamakta.
Şimdi, baktığımız zaman hep
şu deniliyor: Sayıları çok, o yüzden bunları bölmek
lazım. Aynı şekilde, sayı anlamında
baktığımız zaman İstanbul Üniversitesinin öğrenci
sayısı -bakıyoruz biz buradaki sayılara- 118 bin ama yurt
dışındaki üniversitelere bakıyoruz, sayıları 300
bini bulan var, 198 bini bulan var ve bunların hiçbiri bölünmüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum,
toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal, bu
açıklamayı niye yaptınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitiriyorum izninizle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İstanbul adayı
olarak yaptı Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, bir dakika
Niye
yaptınız bu açıklamayı, anlamadım ben.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niçin
yaptığımı açıklayacağım ben izin verirseniz.
BAŞKAN Ama olmaz ki şimdi yani
Her
konuşma yapıldıktan sonra elinizi kaldırıp
açıklama yapmak istiyorsunuz. Böyle bir usulümüz yok, kusura
bakmayın. Bir dakikada tamamlasaydınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bitmişti
Başkanım ya, bu kadar karşılıklı sataşmanın
gereği var mı? Bitmişti şimdiye.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 187de bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesine bağlı ek madde
187/(ç) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini talep ederiz.
d) Rektörlüğe bağlı yeni kurulan
Lisansüstü Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
Aytuğ
Atıcı Sibel
Özdemir Hüseyin Çamak
Mersin İstanbul Mersin
Gaye
Usluer Ali
Şeker
Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı konuşacaklar.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
milletvekilleri, 556 sıra sayılı marka üniversiteleri bölen ve
sıradanlaştıran, bazı yeni üniversiteler kuran teklifin
7nci maddesine bağlı ek madde 187yle ilgili olarak verdiğimiz
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Verdiği sözü
zamanında tutan, verdiği sözü namus bilen milletvekillerini de
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Tarsusa nihayet bir
üniversite kuruluyor. Daha önce defalarca söz verdiğiniz hâlde
kurmadınız, tarih verdiğiniz hâlde çark ettiniz hatta iki
yıl önce görüşülen tasarılardan bir tanesinde Tarsus
Üniversitesi vardı, Tarsuslularla alay edercesine o maddeyi
çıkardınız ve şimdi, Tarsus Üniversitesini kuruyoruz.
Verdiğiniz sözleri bilerek ve isteyerek zamanında
tutmadınız çünkü Tarsus Üniversitesini bir kez daha seçim malzemesi
yapmak istediniz. İşte, bundan utanç duyuyoruz. Üniversiteleri
siyasal ikbaliniz için kullandınız. Bu yanlıştır. Bu
yanlışı benim gördüğüm gibi, halk da görüyor ve sizi
affetmeyeceğini söylüyor, sandıkta bunun hesabını sizden
soracağını açıkça söylüyor.
Önergemizle sağlık bilimleri enstitüsü
kurulmasını istiyoruz Tarsus Üniversitesine bağlı olarak.
Tarihte Şahmeranla anılan Tarsusa bu enstitü yakışır
çünkü ilaçların büyük bir çoğunluğu, hepinizin de bildiği
üzere, önceleri yılan zehrinden elde ediliyordu. Böyle bir tarihi olan
kente böyle bir enstitü yakışacaktır ama reddettiler. Niye
önergemize katılmadı Hükûmet, onu da bilmiyorum.
Tarsusun tarihi sekiz bin yıllıktır,
öyle sıradan bir ilçe değildir. 2016 yılında nüfusu 330
bindir yani 55 ilden daha büyüktür. Tarihte de üniversiteler kenti olarak
bilinmesine rağmen Tarsusa üniversite kurulmasını geciktire
geciktire, birkaç kere seçim malzemesi yapa yapa bugüne kadar geldiniz.
Tarsusa üniversite kurulması iyidir, Tarsusa üniversite kurulması
Tarsusluların hak ettiği bir şeydir. Burada tarımın,
ticaretin, turizmin bütün potansiyelleri harekete geçecek ve buradaki
öğrenciler tarihin güzellikleri içerisinde eğitim alacaklardır.
Bu düşünceyle Tarsusa bir üniversite kurulması -bakın, 2016
yılında en son verdik 26ncı Dönemde, 24üncü Dönemde de
vermiştik- birçok kere teklif edildiği hâlde maalesef AKP
bunları reddetti.
Değerli arkadaşlar, Mersini ihmal
ettiğinizi defalarca söyledik. Bakın, Mersin, tahakkuk eden vergi
açısından baktığınızda Türkiye'nin 6ncı
büyük kentidir. 2016 yılında Mersinde 9,5 milyar TL vergi tahakkuku
oluşmuştur ve 7,7 milyar TL de tahsilat
yapılmıştır. Yani Mersinliler dürüsttür,
çalışkandır, namusludur, vergilerini de öderler. Ancak siz
Mersine yatırım yaparken ödediği parada 6ncı sırada
olan Mersini maalesef 22nci sıraya kadar gerilettiniz. İşte,
Mersinliler de diyor ki 24 Haziran bunun hesaplaşma zamanıdır.
Bu hesaplaşmayı Mersinliler sizinle yapacaklar. Bunun paniğini
hissettiğinizi görüyorum, gerçekten bu hesaplaşmadan
korktuğunuzu da görüyorum. Siz de görüyorsunuz ki yüzde 10
barajını tutarak ittifak kanunu çıkardınız. Biz size
Bu ittifak kirli. derken AK PARTİ ile MHPnin kurduğu ittifaktan
bahsetmiyoruz, yüzde 10 seçim barajının olduğu bir ortamda
yapılan ittifaklar zorlamadır, yanlıştır.
SALİH CORA (Trabzon) Siz de ittifak kurdunuz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) İndirilelim
barajı yüzde 1e, yüzde 3e bakın bakalım bu partiler ittifak
yapıyor mu? Hayır, yapmıyor. İşte siz alın
terinizle hak etmediğiniz milletvekillerini, bileğinizin gücüyle,
bileğinizin hakkıyla hak etmediğiniz milletvekillerini bu
ittifaktan çıkarmaya çalışıyorsunuz oysa biz, sadece
demokrasi için, hiçbir çıkarımız olmadığı hâlde
sıfır baraj ittifakı yaparak demokrasiyi sağlamak
adına böyle bir ittifak içerisinde bulunuyoruz ve kazanacağız.
Bunu buradan görüyorum, halk da görüyor.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 188de bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/943) esas numaralı
Kanun Tasarısının 7nci maddesi ile 2809 sayılı
Kanuna eklenen ek 188inci maddenin ikinci fıkrasının (a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (c)
bendinde yer alan Araklı Meslek Yüksekokulu ibaresinin ise
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Muhammet
Balta Adnan Günnar
Çanakkale Trabzon Trabzon
Salih
Cora Ayşe
Sula Köseoğlu
Trabzon Trabzon
a) Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı
iken bağlantısı değiştirilerek Rektörlüğe
bağlanan Fatih Eğitim Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Güzel Sanatlar
Fakültesi, İlahiyat Fakültesi, İletişim Fakültesi, Karadeniz
Teknik Üniversitesine bağlı Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun
fakülteye dönüştürülmesi ve adı ile bağlantısının
değiştirilmesi ile oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Spor Bilimleri Fakültesi ile Rektörlüğe bağlı olarak yeni
kurulan İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesinden,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Trabzon Üniversitesine Spor Bilimleri
Fakültesi olarak aktarılan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun
fakülteye dönüştürüldüğü belirtilmektedir. Araklı Meslek
Yüksekokulunun ise coğrafi konumu ve bölümlerinin içeriği
itibarıyla Karadeniz Teknik Üniversitesinde kalması uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 189da üç
adet önerge vardır, ayrı ayrı işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesine bağlı ek madde 189un
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Didem
Engin Ali
Şeker Mahmut
Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Kamil
Okyay Sındır Kazım
Arslan
İzmir İzmir Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesine bağlı ek madde 189
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, elimde
Yükseköğretim Kanunu var, dikkatinizi özellikle bu kanuna çekmek
istiyorum. Bu kanunun 3üncü maddesinin (d) fıkrası üniversiteyi
tanımlıyor: Bilimsel özerkliğe ve kamu
tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim-öğretim,
bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan;
fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan
bir yükseköğretim kurumudur. Tabii, burada özellikle de yüksek düzeyde
ve bunu nitelik ve içerik açısından ifade etmek gerekirse üniversite
tanımına giriyor. Yani üniversite aslında ciddi bir kurum. Peki,
üniversite nasıl kurulur? Yine YÖK Kanununun 5inci maddesinin (f)
fıkrasına dikkatinizi çekmek istiyorum: Üniversiteler ile yüksek
teknoloji enstitüleri ve bunlar içindeki fakülte, enstitü ve yüksekokullar,
kalkınma plan ve programlarının ilke ve hedefleri
doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesinde
Yükseköğretim Kurulunun görüşü veya önerisi üzerine kanunla kurulur.
Yani, siyasilerin Ben burada üniversite kurmak istiyorum kafama göre, hadi
adı da şu olsun. diyerek kurulmaz değerli arkadaşlar.
Kanun net olarak bunun nasıl kurulacağını ifade ediyor.
Peki, yine aynı maddenin (h) fıkrası: Yükseköğretim
kurumlarının geliştirilmesi, verimlerinin
artırılması, genişletilmesi ve bütün yurda
yaygınlaştırılması amacına yönelik olarak
yenilerinin açılması, öğretim elemanlarının yurt
içinde ve dışında yetiştirilmeleri ve görevlendirilmeleri,
üretim-insangücü-eğitim unsurları arasında dengenin
sağlanması, yükseköğretime ayrılan kaynakların ve
ihtisas gücünün dağılımı, millî eğitim politikası
ve kalkınma planları ilke ve hedefleri doğrultusunda ülke, çevre
ve uygulama alanı ihtiyaçlarının karşılanması,
örgün, yaygın, sürekli ve açık öğretimi de kapsayacak
şekilde planlanır ve gerçekleştirilir. diyor.
Biz, ne güzel planlanmışken bunların
hepsi sağlanacak şekilde, üniversitelerin kuruluşunu buraya
getiriyoruz, konuşuyoruz, görüşüyoruz, üniversite kuruyoruz. Ya,
böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Gerçi fen edebiyat
fakültelerinin olması zorunluluğu kaldırıldı 2008
yılında. Bana göre, o, üniversitelerin çöküş sürecinin
miladıdır. Bir üniversitede fen fakültesi ve edebiyat fakültesi,
temel bilimler alanında üniversitede öğrenci yetiştiren,
araştırmacı, akademisyen yetiştiren kurumların
olmadığı bir yerde temel bilimden, temelden yoksun üniversite
olabilir mi değerli arkadaşlar?
Başka bir maddeye geliyorum, YÖK Kanununun
7nci maddesinin (d) fıkrasına. Bunu YÖK Kurulu üyesi Safa
Hocamız gayet iyi biliyor. Yükseköğretim Kurulunun görevleri,
bakın, YÖKün görevleri: Devlet kalkınma planlarının ilke
ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesi
içinde; yeni üniversite kurulmasına ve gerektiğinde birleştirilmesine
ilişkin önerilerini veya görüşlerini Millî Eğitim
Bakanlığına sunmak. Hangi devlet kalkınma
planlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda geldi bunlar, hangi
ilke ve hedefler, bir kişi getirdi mi? Bu kanun tasarısında
YÖKün görüş ve önerileri geldi mi yoksa siyasilerin getirip de kanun
hazırlayıp YÖKten mecbur kalınıp da onay verilmiş bir
tasarı mıdır bu?
Çok samimi soruyorum Sayın Bakan, hangi
yöntemle gelmiştir bu tasarı, YÖKün devlet planlama ilkelerine göre
mi getirilmiştir? Bir üniversite içinde fakülte, enstitü ve yüksekokul
açılmasına, birleştirilmesi veya kapatılması ile
ilgili olarak doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere dayalı
kararlar almak ve gereği için Millî Eğitim Bakanlığına
sunmak. Bu da YÖKün bir maddesi. Üniversitelerarası Kurula bakarsak,
yine 11inci maddede Üniversitelerarası Kurul da yükseköğretim
planlaması çerçevesinde üniversitelerin eğitim, öğretim,
bilimsel araştırma ve yayın faaliyetlerini koordine etmek, uygulamaları
değerlendirmek, Yükseköğretim Kuruluna, üniversitelere önerilerde
bulunmak. Üniversitelerarası Kurulunun bir önerisi mi var Sayın
Bakan, Sayın YÖK üyem? Yani böyle bir şey olabilir mi? Plansız,
programsız, siyasete alet edilmiş bir üniversite. Hangi ciddiyetten
bahsediyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika süremi verirseniz
BAŞKAN Tabii ki, buyurun.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla)
Dolayısıyla, yapmayın diyorum efendiler, etmeyin; üniversiteyi,
akademiyi, akıl ve bilim kurumlarını siyasetinize alet etmeyin.
Değerli arkadaşlar, YÖKün resmî
görüşünün olmadığı bu tasarıda bu nasıl bir
plansızlıktır, popülizmdir, bu nasıl bir akıl ve bilim
karşıtlığıdır? İçerikten uzak, nitelikten
yoksun, çalakalem, gelecek vizyonundan yoksun, planlamadan yoksun, kaliteden
yoksun bir kanun tasarısıdır. Sayın Yekta Saraç, YÖK
Başkanımız, Hocamız ne demiş bugün? Yeni bir şey
deniyoruz. demiş. Neyle ilgili? İstanbul Üniversitesinin
bölünmesiyle ilgili. Böyle bir açıklama olabilir mi? Burası deneme
tahtası mı değerli arkadaşlar, yeni bir şey deniyoruz?
Üniversiteleri bölmeyin.
Belediyeleri büyükşehre, bütünşehre
getirdiniz, bütünleştirdiniz; Bakanlar Kurulunu tek adam yönetimine, tek
kişinin iki dudağı arasına getirdiniz ama üniversiteler yönetilemiyor,
bölünüz. Böyle bir anlayış olabilir mi değerli arkadaşlar?
Böl, parçala, yönet anlayışı. Dershane sayısı
arttı mı, laboratuvar sayısı arttı mı,
öğrenci sayısını artıracak mısınız,
fiziki donanım altyapıları arttı mı, nitelik
arttı mı? Ne arttı? Öğretim üyesi.
Bu tasarı evrensel bilim adına, akıl
ve bilim adına bir utanç vesikasıdır diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 7nci maddesinin ek madde 189da yer alan
Kayseri Üniversitesi ibaresinin Kayseri Alparslan Türkeş Üniversitesi
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 2/5/2018
Kadir
Koçdemir İsmail
Ok Nuri Okutan
Bursa Balıkesir Isparta
Aytun
Çıray Yusuf
Halaçoğlu
İzmir Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında
üniversiteler bilim kurullarıdır yani eğitim, öğretim
kurumları değildir. YÖKün adı da bundan dolayı zaten
yanlıştır ama şurasını özellikle belirteyim:
Bakın, dünyada köklü üniversitelerin -Oxford olsun, Sorbonne olsun, Cambridge
olsun- hiçbirinde üniversiteler bölünüp parçalanmaz yani yavru üniversiteler
çıkmaz.
Şimdi, her şeyden önce, üniversitelerde
yeterli bilim adamı sayısını da oluşturmadan yeni
üniversite de açamazsınız. Şu an bile açılmış
üniversitelerin kaçında ne kadar kadro tamamlanması meydana
gelmiştir göz önüne alın? Hiçbirinde. Nitekim, Anadoludaki birçok
üniversitede yüksek lisans bile yapılamamaktadır.
Dolayısıyla herhangi bir şekilde üniversiteden üniversite
doğurtmak son derece yanlıştır. İstanbul Üniversitesi
-ki ben de oradan mezun oldum- gibi köklü bir üniversiteyi siz tutup iki
üniversite hâline getiriyorsanız üniversiteler tarihimizde çok kötü bir
örnek meydana getiriyorsunuz. Dolayısıyla, bu türden bölünmeler ve
yeni üniversiteler teşkilini hangi sebeple
yaptığınızı anlamakta zorluk çekiyorum.
Zira, söz gelimi, Kayseri Erciyes Üniversitesinde
Tomarza, Pınarbaşı, Bünyan, Yeşilhisar, Yahyalı ve
Develi gibi birtakım yüksekokulları siz bir araya getirip üniversite
kurmaya çalışıyorsunuz. Birisi doğusunda birisi batısında,
aralarında hiçbir ilişki olmayan yerlere bir üniversite kurmaya
çalışıyorsunuz. Buna üniversite demeye de bin şahit
gerekecek. Yüksekokullar fakülte hâline getirilecek. deniyor bu kanuna göre.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu
üniversiteyi madem ki kurmak istiyorsunuz, bir üniversite kurmak istiyorsunuz
ki Abdullah Gül Üniversitesi kuruluyor Kayserinin merkezinde
Şimdi yeni
bir üniversite kurma ihtiyacınız varsa kurun ama siz tutup da zaten
64 bin öğrencisi bulunan bir üniversiteyi böldüğünüz zaman çok mu iyi
eğitim vereceğinizi düşünüyorsunuz? Böyle bir şey mümkün
değil. Eğitim sisteminizde, kalitenizde bir değişiklik
olmayacak. Niçin buna tevessül ediyorsunuz? Yani, kadrolaşmak mı
istersiniz, rektör atamak mı istiyorsunuz, kendi görüşünüzde birini?
Bunun için yapıyorsanız üniversitelerimizi lütfen siyasete alet
etmeyin. Bilim dediğimiz şey, siyasetüstü olmak zorunda olan bir
şeydir. Şimdi, madem ki Kayseri Üniversitesi adıyla bir
üniversite kuruyorsunuz, o zaman, bakın, 1975ten itibaren iki dönem
Başbakan Yardımcılığı da yapmış
rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeşin adını verelim
Kayseriye çünkü onun doğum yeri, memleketi daha doğrusu, doğum
yeri Lefkoşa ama asıl memleketi Yukarı Köşkerli,
Pınarbaşında. O memleketli, oralı. O zaman bu ismi
verelim. Yani şimdi siz Başbakan olmasını bekliyoruz.
diyorsunuz, onu örnek gösteriyorsunuz, alın, bu da Başbakan
Yardımcısı, ne farkı var Başbakan olmaktan?
İkincisi, ya bu kutsal kitapta, Kuran-ı Kerimde yazan bir hüküm
müdür yani illaki bunun ismi verilir verilmez diye? Türkiye Büyük Millet
Meclisi yasa çıkarır, kabul eder ve verir, eğer vermek
istiyorsanız ama bunu vermek istemiyorsanız da söyleyeceğimiz
herhangi bir şey yok. Nitekim, bakın, rahmetli Alparslan Türkeş
Türk siyasi hayatında son derece önemli olan, önemli bir yeri olan
insandır. Milliyetçiliğin asıl duayeni sayılır.
Atatürkten sonra -ki altı okun birisi milliyetçiliktir- Türk gençlerine
milliyetçiliği aşılayan en önemli isimdir. Şimdi siz bundan
vazgeçiyorsunuz, isim vermeyeceğiz diyorsunuz, reddediyorsunuz. Ama
vakıf üniversiteleri de olsa, madem ki vakıf üniversitelerinde
şahısların isimleri vardır öyleyse devlet üniversitelerinde
niye olmasın? İlla başbakan mı olması lazım? Ama
siz Korkut Ata diyorsunuz, Korkut Ata başbakan mı oldu? Tarihî bir
şahsiyet Korkut Ata, Dede Korkut dediğimiz kişi. Yani bu,
başbakan mı oldu da onun ismini verdiniz? Hayır. Melikşah
Üniversitesi var Kayseride, niye onu veriyorsunuz, başbakan mı oldu?
Dolayısıyla, ben tekrardan söylüyorum ki: Kayseri Üniversitesine, o
zaman, merhum Alparslan Türkeşin isminin verilmesini milletvekili
arkadaşlarımızdan istirham ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Sayın Akçay, açıklama mı
yapacaksınız bir dakika yerinizden?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin ek madde
189da İYİ PARTİnin vermiş olduğu önergeyle
Alparslan Türkeş adının teklif edilmesini kabul etmeyeceklerine
ve bunun siyasi hesaplarla yapıldığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Başbuğumuz Alparslan Türkeş partimiz
Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu ve Genel Başkanıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi, Başbuğumuz Alparslan Türkeşin
bizlere miras bıraktığı fikir, ilke ve programların
kurumsal yapısıyla ve tüzel kişilikle ifade edildiği bir
partidir ve yegâne temsilcisidir. Alparslan Türkeş ismi ile Milliyetçi
Hareket Partisi ismi birlikte, özdeştir. Alparslan Türkeş demek,
Milliyetçi Hareket Partisi demektir; Milliyetçi Hareket Partisi demek,
Alparslan Türkeş demektir. Milliyetçi Hareket Partisinin muvafakati ve
rızası olmadan başka siyasi partiler, kurumlar veya kişiler
tarafından herhangi bir yere Alparslan Türkeş adının
teklif edilmesini, kullanılmasını, istismar edilmesini kabul
etmeyiz, rıza göstermeyiz. Bu gayretlerin siyasi nema elde etmek
amacıyla ince siyasi hesaplarla yapıldığını düşünüyoruz.
Alparslan Türkeşin partisini terk edenler,
Ülkücü bir parti olmayacağız, MHPnin devamı
olmayacağız. açıklamasını yapanlar; kurdukları
partide Başbuğ Türkeşin adını, üç hilali, bozkurt
işaretini yasaklayanlar; konuşmalarında Alparslan Türkeşe
dair herhangi bir atıfta bulunmayanlar, parti programlarında milliyetçiliğe
yer vermeyenler şimdi Başbuğ Alparslan Türkeşi istismara
yeltenmişlerdir. Alparslan Türkeşi reddedip adını anmaktan
imtina edenlerin Türkeşi kullanmaya hakları yoktur.
Malumunuz olduğu üzere, üniversitelerin
bölünmesi suretiyle ortaya çıkan yeni yapılar ve üniversite isimleri,
özellikle üniversite camialarında yoğun tartışma konusu
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Akçay.
Bir dakika ek süre veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle
tartışmalı bir ortamda, bölünen bir üniversitenin bir
parçasına Alparslan Türkeş adının verilmesini teklif
etmek, her şeyden evvel Alparslan Türkeşin hatırasını
incitecektir. Bu önergeler, reddedilmek, istismar etmek ve siyasi rant için
verilmiş önergelerdir.
Aziz Türk milletinin gönlüne taht kuran
Başbuğ Alparslan Türkeşin adı en iyi yerlere, kurumlara
layıktır ancak mevcut siyasi konjonktürü fırsat gibi
değerlendirip atraksiyon yapmayı da uygun görmüyoruz ve bu önergeye
ret oyu vereceğimizi ifade ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Turan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Size de söz vereceğim.
Sayın Turan, buyurun.
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, üniversite isimlerine
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapan
kişilerin isimlerinin verilmesi prensibi gereğince 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinin ek madde
189da İYİ PARTİnin vermiş olduğu önergeye
katılamayacaklarına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de izninizle, önerge oylamasından önce
küçük bir açıklama yapmak istiyorum AK PARTİ Grubu adına.
Sayın Alparslan Türkeş, Türkiye
siyasetinde iz bırakmış, milliyetçi hareketin önderliğini
yapmış, uzun yıllar Türkiye'deki demokratik gelişmeye imza
atmış bir siyasi lider. Kendisinin siyasi hayatı ülkemiz için
çok kıymetli ancak az önce izah ettiğim gerekçelerle, daha önce
alınan prensip kararı gereğince, üniversite isimlerine genelde
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapan
kişilerin isimlerinin verilmesi prensibi gereğince, az önce
Milliyetçi Hareket Partisinin kıymetli grup başkan vekilinin izah
ettiği gerekçeleri de ekleyerek bu önergeye
katılmayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Mutabakatla
ileride tekrar bu konunun ortak bir önergeyle
değerlendirilebileceğini ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle merhum Alparslan Türkeşe
Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurun.
30.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Manisa
Milletevekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, ben burada Milliyetçi Hareket Partisi
grup başkan vekiline cevap vermiyorum, gerek de görmüyorum ancak
şurasını söyleyeyim: Kimin kimi teklif edip etmeyeceğini
kimseye sormak zorunda değiliz; bu birincisi.
İkincisi de Alparslan Türkeş gibi Türk
milliyetçiliğinin sembolü olan ve herkes tarafından benimsenmiş
bir kişiliği, şahsiyeti bir partiye mal edecek kadar da küçük
düşünmüyoruz. Dolayısıyla bizim bu konudaki teklifimiz
samimidir. Ben Kayseri Milletvekiliyim, oradan buradan parçalanmış
üniversiteler gibi eğer üniversiteleri zaten aşağılıyorsanız
neden parçalayıp yeni üniversite kuruyorsunuz? Dolayısıyla bu
konuda bizim samimiyetimizi kimsenin ölçmeye hakkı ve yetkisi yoktur.
Dolayısıyla bu teklifimi eğer bu şekilde burası
reddederse yarın iktidar olduğumuzda yeni bir üniversite kurarak
Kayseride Alparslan Türkeş üniversitesi ismini vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkan, Kayseriye sataşma var, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Tamer, bir dakika.
Sayın Akçay, buyurun lütfen.
31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisi
Türk milliyetçiliğini tekeline almaz. İsteyen, arzu eden bunu elbette
savunur, buna da saygı duyarız fakat Alparslan Türkeş ismi -konuşmamın
başında da ifade ettiğim gibi- Milliyetçi Hareket Partisiyle
ayrılmaz bir bütün teşkil etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2311),
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3 Milletvekilinin
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
556) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7'nci maddesiyle 2809
sayılı Kanun'a eklenen ek 189'uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "Erciyes Üniversitesine
bağlı iken bağlantısı değiştirilerek
Rektörlüğe bağlanan Seyrani Ziraat Fakültesi ile ibaresinin metin
çıkarılmasını, "Mühendislik, Mimarlık ve Tasarım
Fakültesinden ibaresinin "Mühendislik, Mimarlık ve Tasarım
Fakültesi ile Develi İslami İlimler Fakültesinden şeklinde ve
(b) bendinde yer alan "Yeşilhisar Meslek Yüksekokulundan ibaresinin
"Yeşilhisar Meslek Yüksekokulu ile İncesu Meslek
Yüksekokulundan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Sami
Dedeoğlu İsmail
Tamer
Kayseri Kayseri Kayseri
İsmail
Emrah Karayel Mustafa
Açıkgöz Talip Küçükcan
Kayseri Nevşehir Adana
Adnan
Boynukara Osman
Boyraz Mehmet Doğan
Kubat
Adıyaman İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Erciyes Üniversitesinin mevcut
altyapısının etkin kullanımına
sağladığı katkılar dikkate alınarak Seyrani
Ziraat Fakültesi ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır. Ayrıca Develi İslami
İlimler Fakültesi ile İncesu Meslek Yüksekokulunun kurulması
öngörülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın Tamer, söz mü istemiştiniz? Vaz
mı geçtiniz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hayır
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne yapacaksınız?
Açıklama mı yapacaksınız Sayın Tamer?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bir açıklama
yapacağım Değerli Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika içinde tamamlayın
lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Erciyes Üniversitesinin
köklü ve akademik kariyeriyle dünyada ses getiren üniversitelerin
başında geldiğine ve Kayseri Üniversitesinin de Türk bilim
tarihine önemli şahıslar yetiştiren bir üniversite olarak geçeceğine
ilişkin açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Çok teşekkür
ediyorum.
Kayseri, 4 tane üniversitesiyle Orta Anadolunun
yıldızı parlayan bir şehridir. Dolayısıyla
Erciyes Üniversitesi de çok köklü bir üniversitedir. Akademik kariyeriyle
birlikte dünyada ses getiren üniversitelerin başında gelmektedir.
Sayın Halaçoğlunun ifade etmiş olduğu gibi, sıradan
bir üniversite değildir, sözde bir üniversite değildir. Buranın
bölünmesi, yeni bir üniversitenin doğması çok doğaldır. O
açıdan, ben bu konuda Halaçoğluna cevap verme ihtiyacı
hissettim.
Kayseri Üniversitesi, Orta Anadoluya
yakışan ve gelecekte de Türk bilim tarihine önemli şahıslar
yetiştiren bir üniversite olarak geçecektir.
Hayırlı uğurlu olsun diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi için söylüyorum.
Ben, Kayseri Üniversitesinin köklü ve güzel bir
üniversite olmadığını hiç söylemedim. Tam tersine, 64 bin
öğrenci
İSMAİL TAMER (Kayseri) Öyle ifade
ettiniz. Bölünen
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ne söyledim? Hiç
öyle bir şey söylemedim, dedim ki: Köklü, değerli bir
üniversitemizdir, 64 bin öğrencisi vardır. Bu üniversitemizi bu
şekliyle bozmayın. Oxford gibi veya Sorbonne gibi, nasıl onlar
bölünmüyorsa bunu da bölmenize gerek yoktur. dedim.
BAŞKAN Anlaşılmıştır
Sayın Halaçoğlu.
Teşekkürler.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Herhangi bir
şekilde de Kayseri Üniversitesini aşağılayacak veya küçük
düşürecek en küçük bir şey söylemedim; tam tersine, üniversiteyi
savundum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam, kayıtlara geçmiştir.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
556) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7nci
maddeye bağlı ek madde 190ı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 191de bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 191in 2nci fıkrasına (g) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve talep ederiz.
h)Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksekokulundan
Didem
Engin Ali
Şeker Mehmet
Tüm
İstanbul İstanbul Balıkesir
Ali
Yiğit Kazım
Arslan Mahmut Tanal
İzmir Denizli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tüm konuşacak.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda yapılan
değişiklik üzerine söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
On altı yıllık iktidarınız
en büyük tahribatı eğitim sistemine vermiştir. Piyasalaşma
ve kadrolaşma nedeniyle eğitim sistemi paralı hâle
gelmiştir. Tümden tarikatların eline teslim edilmiştir. Bunun
faturasını da en çok çocuklarımız, gençlerimiz ve
geleceğimiz ödemektedir. Ülkemizde her şeyi böldüğünüz gibi
şimdi de bazı üniversiteleri bölmeye çalışıyorsunuz.
Yeni üniversiteler kurulmasına ilişkin yasa tasarısını
Meclise getirdiniz. Üniversiteler durup dururken niye bölünüyor? diye
sorduğumuzda, kanun tasarısında, Yönetim ve denetim güçlükleri
yaşanıyor. diye belirtilmiş. Bugün üniversitelerde yönetim ve
denetim sıkıntısı varsa bunun nedeni sizin
iktidarınızdır ve sizlersiniz.
Değerli milletvekilleri, Vesayetle mücadele
edeceğiz. diyerek geldiğiniz iktidarda, 12 Eylül vesayetinin kurumu
olan YÖKle üniversiteleri susturmaya çalıştınız.
Barışı savunduğu ve Barış Bildirisini
imzaladığı için üniversitelerdeki akademisyenleri
işlerinden ettiniz ve onları âdeta açlığa terk ettiniz. 20
Temmuz darbesiyle üniversitede özgür düşünceyi savunan öğretim
görevlilerinin işini, ekmeğini elinden aldınız.
Üniversitelerde özgürlüğü, demokrasiyi savunan öğrencileri disiplin
soruşturmalarıyla okullardan attınız. OHAL kanun hükmünde
kararnameleriyle binlerce üniversiteliyi, dekanı, öğretim görevlisini
işten attınız, üniversiteleri kapattınız ve on
binlerce insanı mağdur ettiniz. En son, Boğaziçi Üniversitesinde
hiçbir suça veya şiddete bulaşmamış olmasına
rağmen Türkiye'nin en parlak öğrencilerini cezaevlerine
attınız ve mağdur ettiniz.
Üniversiteler, özgür düşüncelerin,
aydınlığın, bilimin ve aklın merkezidir. Siz,
düşünmeyen, üretmeyen, çağ dışı üniversiteler
istiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, üniversiteler neden
bölünmek isteniyor bilmiyoruz. İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi,
Selçuk Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi gibi Türkiye'nin en eski
ve en köklü okullarını bölüyorsunuz. Bunu yaparken bu üniversitelerin
hocalarına, öğrencilerine, bileşenlerine hiçbir şekilde
sormuyorsunuz, görüş almıyorsunuz ve bunları âdeta yok
sayıyorsunuz. Kamuoyunun bu konuyu tartışmasına dahi izin
vermiyorsunuz. Seçim meydanlarında 20 yeni üniversite açtık. demek
için Türkiye'nin en köklü üniversitelerinin birikimlerini, geleneklerini yok
ediyorsunuz. Bu üniversitelerin kültürü ve bilgi birikimleri var.
Cerrahpaşalı tıbbiyeliler Üniversitemize dokunmayın.
diyor. Bu öğrenciler hiçbir ideolojik ve siyasi amaç gütmeden Bizi
İstanbul Üniversitesinden, kökümüzden ayırma; kökünden kopmak ölmek
demektir. diyorlar.
Değerli milletvekilleri, dünya üniversiteleri
sıralamasında ilk 500e giren İstanbul Üniversitesi eğer
bölünürse bilimsel çalışmaları da bölüneceğinden ilk
500deki yerini kaybedecektir. Üniversitelerin tamamen siyasi amaçlar yüzünden
bölünmesi ülkemizin geleceğine yapılmış en büyük
kötülüktür, en büyük darbedir. Üniversitelerimiz dünya eğitim
sıralamasında daha geriye düşecektir.
Bu tasarıda 15 yeni vakıf üniversitesinin
kurulacağı da belirtilmiştir. 20 Temmuz OHAL kanun hükmünde
kararnameleriyle kapatılan vakıf üniversitelerinin FETÖyle
yakınlığı olduğunu herkes biliyor. Şimdi
eğitim sisteminin tarikatlara peşkeş çekildiği bir ortamda
üniversiteleri bölmek ve yeni vakıf üniversiteleri kurmak vakıf
üniversitelerini tarikatlara terk etmektir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
üniversitelerin halka sorulmadan, tamamen siyasi amaçlarla bölünmesine sonuna
kadar karşıyız ve karşı olmaya devam edeceğiz. Ne
yaparsanız yapın, medyayı, üniversiteleri ne kadar baskı
altına alırsanız alın, 24 Haziranda halkın iktidara
yürüyüşünü asla durduramayacaksınız. Gençlerin, geleceğin
aydınlık bir Türkiye için yükselişine asla engel
olamayacaksınız.
Yaşamın her alanında böldüğünüz,
parçaladığınız her şeyi yeniden
birleştireceğiz diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7nci maddeye
bağlı ek madde 192yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 193ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 194ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 195i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 196yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 197de iki
adet önerge vardır, önergeler aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 197nin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Tanal Ali
Şeker Didem
Engin
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Kazım
Arslan Elif Doğan
Türkmen
İzmir Denizli Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Mehmet Emin
Adıyaman
İstanbul Batman Iğdır
Hüda
Kaya Sibel
Yiğitalp İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk olarak, Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen konuşacaklar.
Buyurun Sayın Doğan Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; söz aldığım
konu Ankara Medipol Üniversitesinin kurulması. Yeni kurulması
öngörülen Ankara Medipol Üniversitesinin kurucu vakfı ile İstanbul
Medipol Üniversitesinin kurucu vakfı arasında sadece bir kelime
farklılık bulunmaktadır. 2009 yılında kurulan
İstanbul Medipol Üniversitesi Ankarada da bir üniversite kurmak
istemiştir. Bu konu Komisyona geldiğinde YÖK, böyle bir üniversitenin
kurulmasına gerek olmadığına ama takdirin Komisyonda
olduğuna dair de fikrini belirtmiştir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak öncelikle bu konuda,
eğitim konusunda kamusal eğitimin
yaygınlaşmasının sağlanması gerektiğini
düşünmekteyiz. Ayrıca, tüm Türkiye çapında kurulacak olan
vakıf üniversiteleriyle ilgili çok detaylı araştırma ve
incelemeler yapılması gerektiğini, özellikle 15 Temmuz öncesi
yaşandığı gibi yeni cemaat problemleri
yaşanmaması için tüm kurulacak vakıf üniversitelerinin cemaat,
tarikat ve benzeri oluşumlarla organik ilişkilerinin olup
olmadığına dikkat edilmesi gerektiğini özellikle vurgulamak
istiyoruz.
Ayrıca, Adanamızda da Ankara Başkent
Üniversitesi, Adana Başkent Üniversitesinin kurulmasını
istemektedir. Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bir
açıklaması var, Türkiyede üniversitelerin kurulmasının
desteklendiği yönünde. Ankara Medipol Üniversitesi bu kanun
tasarısının içerisinde olmamasına rağmen
konulmuştur, bugün önümüzde, biraz sonra oylaması yapılacak. Ben
bir Adana Milletvekili olarak çok net şunu söylemek istiyorum: YÖKün
planlamasında Ankarada böyle bir üniversite kurulmasına gerek
yoktur. denilmesine rağmen bugün, bu üniversiteyle ilgili tasarı
önümüze geldiyse bir Adana Milletvekili olarak şunu çok net biliyorum:
Adananın bir üniversiteye daha ihtiyacı vardır. Bu nedenle
Adana Başkent Üniversitesinin başvurusunun YÖKte bekletilmemesini,
Sayın Bakanın da açıklamasına uygun olarak bir an önce
önümüze getirilmesini ve kurulmasına da izin verecek kanunun Meclis Genel
Kurulunda ivedi olarak oylanmasını bir Adana Milletvekili olarak,
Adanalılar olarak da talep ettiğimizi burada açıkça belirtmek
istiyorum.
Bunun dışında, bir konuya daha
değinmek istiyorum izninizle: Boğaziçi Üniversitesinin tutuklu
öğrencileri. Sayın Cumhurbaşkanı daha çok demokrasi için
aday olduğunu ve kazandığında Türkiyeye daha çok demokrasi
getireceğini beyan etti. Bu beyan çok doğru, Türkiye'nin gerçekten
demokrasiye ihtiyacı var. Türkiye'nin aydınlık beyinlerinin
cezaevlerinde değil, okullarında, eğitimde, öğretimde
olmasına da ihtiyacı var. Bu nedenle, bir an önce Boğaziçili
öğrencilerin serbest bırakılması gerektiğini de
buradan bir kez daha söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan Türkmen.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi
de Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp konuşacak.
Buyurun Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce grup
başkan vekilimiz de söyledi, İstanbulda il eş
başkanımızın da içinde bulunduğu 10
arkadaşımız tutuklandı. Türkiye'nin 3üncü büyük
partisiyiz, o kentin de 3üncü büyük partisiyiz. Seçime de elli bir gün
kaldı, elli bir gün sonra seçim olacak ve elli bir gün sonra olacak
seçimin mevcut koşullarını biraz size anlatmak istiyorum.
Bakın, siz otuz altı ay içerisinde 4 seçim yapmış
olacaksınız, elli bir gün sonra 4üncü seçim olacak ve otuz altı
ay içerisinde 4üncü seçim olmuş olacak. Seçimler ülkesi demiştim ya
az önce ve bu seçimlerin içinde ne var? 7 Haziranda biz 80 milletvekili
geldiğimizde panikleyen ve bize karşı birleşen 3 parti
vardı, hızlıca karar aldılar, hemen yeniden bir seçim
kararı alındı ve 1 Kasımda yeniden seçim yapıldı.
Dert şuydu: HDP Parlamentoya girmesin, Kürtler, Aleviler Parlamentoda
olmasın, bu kimliğe sahip çıkmasın. Yine olmadı, ondan
sonra OHALler, sokağa çıkma yasakları, neredeyse
sıkıyönetimlere varan uygulamalarla şu anda mevcut süreç devam
ediyor.
Hakkâride bir aylık yasak ilan edilmiş ve
bir ay boyunca hiçbir eylem ve etkinlik yapılmayacak. Şimdi, bir ay
boyunca eylem ve etkinliğin yapılmadığı bir yerde
seçim çalışması nasıl yapılacak? Soruyorum size. O
yasak da bize uygulanacak, sizlere uygulanmayacak. Biz Diyarbakırda 3
insan bir araya gelsek, 3 kişi hemen bir araya gelsek emniyet ve valilik
tahammül göstermiyor. Böyle bir atmosferin seçimi nasıl olabilir? Sormak
istiyorum size. Basının hemen hemen hepsi sizin elinizde, bu yetmedi
size. Güvenlik, kolluk kuvvetleri sizin emrinizde, bu da size yetmiyor.
Bırakın, bari insanlar kendi koşullarında seçim
çalışması yapsın, buna da müsamaha gösterilmiyor. Öyle bir
hâle geldi ki bakın, milletvekilleri şu anda cezaevinde, 94 belediye
başkanımız cezaevinde ve 104üne kayyum atanmış, 5
binden fazla arkadaşımız cezaevinde ve buna rağmen hâlen
karşımızda duran ve bu çalışmalarımızı
engellemeye çalışan bir akılla karşı
karşıyayız.
Şimdi, ittifaklar yapıldı.
Hatırlarsanız, 1980 yılında yüzde 10 barajı gibi bir
baraj vardı, bu da biz Kürtlerin Parlamentoya girmemesi içindi, dert oydu.
Öyle bir oldu ki yüzde 10 barajıyla her zaman al gülüm ver gülüm bir
şekilde Parlamento faaliyetleri yürütülüyordu. Biz yüzde 10 barajını
aştıktan sonra, şimdi yüzde 50+1 barajı geliştirildi.
İttifaklar yapılıyor, ittifakların da hangi saiklerle
yapıldığını biliyoruz. Bunların içinde HDP
olmamasını da çok anlıyoruz çünkü HDP bütün benzeyenlerin
dışında bir partidir, benzemez. Neden benzemez? Çünkü HDP, Kürtleri,
kadınları, Alevileri, Ermenileri yani aslında Türkiyedeki bütün
ötekileştirilenleri bir araya getiren ve bunun sözünü söyleyen bir parti
olduğu için benzemiyor, hani herkesin birbirine benzediği bir yerde
değil. İyi ki de öyle değiliz, iyi ki de herkesi birbirine
benzemeye zorunlu kılan bir siyasetin içinde değiliz. İyi ki de
bir insanın ağzına bakıp onun ağzından ne
çıkıyor, aman ha bize kızacak diye böyle hazır olda
bekleyen bir yerde değiliz ve biz iyi ki de kadın özgürlükçü bir
parti olarak burada, sesimizi, sözümüzü söyleyecek düzeyde bize imkân verildi
ve biz şunu da söyleyelim size: Yani 1980deki yüzde 10 barajını
yüzde 50+1e çıkardınız, tamam, kendi aranızda Körler
sağırlar, birbirini ağırlara dönüştü, al gülüm ver
gülüm hikâyesi. Şunu unutmayın: Eğer HDP bu Parlamentoda olmazsa
ya da HDPyi bu ülkenin siyasetinde sözünü söyleyemeyecek duruma getirirseniz
bu ülke kaybedecek. Biz kaybetmeyiz, biz zaten her şeyin mücadelesini
yürütüyoruz. Biz öyle kolay kolay buralara gelmedik; herkes çok iyi bilir, çok
ağır bedeller ödenerek buraya gelindi ve bu bedellerin de
kıymetini çok iyi biliriz. Asla ve asla kişisel
hırslarımıza, ihtiraslarımıza kurban etmeyiz ama
şunu da söylemekte fayda var: Eğer HDP burada olmaz ise inanın
ki tarih sizi mahkûm edecektir. Siz kendi kendinize ittifaklar
oluşturuyorsunuz ya, HDPyle bir arada görünmeme kaygısı
yaşıyorsunuz ya vallahi HDP sizin yanınızda görünmek
istemiyor. HDPyi tutuklayan sizsiniz, HDPye her gün hakaret eden sizsiniz,
HDPyi tahkir eden sizsiniz ama HDPyle bir arada görünmek istemeyenler de
sizsiniz. Şimdi sorarım size: Zulmeden mi utanmalı, zulüm
görenler mi? Yani bunun hesabını kim verecek? Zulmedenler.
Dolayısıyla bu saatten sonra bu seçimin koşullarını ve
şartlarını burada tartışıp bir karara bağlamadıkça
bu seçim sonuçları meşru olmayacaktır. Yani siz bir ay boyunca
her türlü eylem ve etkinliği yasakladığınızda o
insanlar nasıl seçim çalışması yapacak? Bundan hiç rahatsız
olmuyor musunuz? Ama siz gittiğinizde binlerce araç geliyor -hepsi de
zırhlı araçlar- binlerce kolluk kuvveti etrafınızda etten
duvar örüyor. Halkla aranızdaki mesafe neredeyse birbirini göremeyecek
düzeyde, o denli korkunç güvenlik, kolluk kuvvetleri aranızda var ve siz
bu süreci bir şekilde kendi lehinize dönüştürmeye
çalışıyorsunuz. Böyle bir seçim çalışması
olabilir mi? Hangi vicdan, hangi ahlak bunu kabul eder? Ben en iyi
şartları kendime sağlayacağım ama karşımdaki
kişinin bir cümle bile kurmasına izin vermeyeceğim ve sonra da
diyeceğim ki: Ben seçim yaptım, sandıktan çıktım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son
bir cümle
BAŞKAN Tamamlayın, peki.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Öyleyse, sandıktan çıkmaktan bahsediyorsunuz, bizim sandıktan
çıkanlara da saygı duymanız lazım; o da yok. 11
milletvekilimizin vekilliğini düşürdünüz, ne iradeye saygı
duyuyorsunuz ne oy verene saygı duyuyorsunuz. Bir de kendi içinizde,
birbirinizi, körler sağırlar ağırlıyorsunuz ama
şunu da unutmayın ki her şeyin bir sonu vardır. Zulmün de
bir sonu vardır, bu haksızlığı yapanların da bir
sonu vardır.
Allah inancınız olduğuna
inanıyorum, Allah katında da bunun bir hesabı vardır, kul
katında da bir hesabı vardır. O gencecik çocukların
bedenlerinin toprağa düşmesinde de sizin sorumluluğunuz
vardır, bugün siyasi saiklerle otuz altı ay içerisinde dört seçim
yapmanın ekonomik faturasının yoksullara
çıkarılmasında da sorumluluğunuz vardır ve binlerce
ölen gençlerin de vebali sizin boynunuzadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dağa çıkana
hayır demiyorsunuz, bize vebal diyorsunuz, yapmayın gözünüzü
seveyim ya!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Çıkarmayın, siyaset yolunu açın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kapattınız her
şeyi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Çıkmayanı cezaevine göndermezseniz
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeye bağlı ek madde 198de iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek 198inci maddesinde yer alan Bozok Üniversitesine,
ibaresinden sonra gelmek üzere Bülent Ecevit Üniversitesine, ibaresinin
eklenmesini ve Yozgat Bozok Üniversitesine, ibaresinden sonra gelmek üzere
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Halil
Eldemir
Çanakkale İstanbul Bilecik
Hüseyin
Özbakır İlyas
Şeker
Zonguldak Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde 6da yapılan değişiklik
doğrultusunda düzenleme yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle 2809
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 198inci maddenin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mehmet
Ali Aslan Hüda Kaya
İstanbul Batman İstanbul
Mehmet
Emin Adıyaman Sibel
Yiğitalp Mahmut
Toğrul
Iğdır Diyarbakır Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul konuşacak.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Değerli
Başkan; üniversiteler ürettikleri bilimle, üniversiteler
yarattıkları kültürel ortamla kendilerini evrensel bilim
camiasında kabul ettirirler ama Türkiyede maalesef, şu anda
üniversitelere baktığımızda, bilinen birtakım
siyasetçilerin ismi konularak isimler üzerinden bir siyaset yapılmaya
çalışılıyor. Aslında kamuoyuna siyasal mesajlar
verilmeye çalışılıyor. Zaten üniversitelerin bugün
çoğaltılmaya çalışılmasının da temelinde
yatan neden bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor, tam tersi, bir seçim
yatırımı olarak düşünülüyor. Değerli arkadaşlar,
üniversitelerin birçok sorunu varken bu kadar dar bir zamanda getirilmesinin
tamamen siyasi saiklerle yapılan bir çaba olduğu görülüyor.
Söz konusu maddede, var olan üniversitelerin önüne
şehir isimleri de getiriliyor ama ne hikmetse bunda da
ayrımcılık yapılıyor; bazı şehirlere
getiriliyor, bazı şehirlerinki getirilmiyor. Neye göre
yapılıyor onu da anlamak zor.
AKP Hükûmeti artık üniversiteleri
yönetemediği gibi aslında ülkeyi de bir bütün olarak yönetemiyor.
Bugün 2019da yapılacak seçimin baskın bir seçime
dönüştürülmesinin nedeni aslında AKPnin ülkeyi yönetememesiyle
doğrudan ilişkili. Ekonomiyi yönetemiyor; kurlardaki artışa
bakın, akaryakıttaki artışa bakın, enflasyondaki
artışa bakın, işsizlikteki artışa bakın,
üniversite mezunu işsizlerin sayısındaki patlamaya bakın,
artık yönetilemez hâle gelmiş. Ama ne pahasına olursa olsun,
seçimlerin kazanılması açısından her yol mübah görülüyor.
Bakın Her kentte bir üniversite açtık.
siyasal çalışması, arkasından on altı yıldır
akıllarına gelmeyen emeklilere, emekçilere, işte, efendim,
İki bayramda birer ikramiye veriyoruz. çabası, ne hikmetse on
altı yıldır akıllarına gelmeyen işçiye, emekçiye
bakıyorsunuz, yerelde belediyelerce bayramda biner lira bir ücret
verilmesi... Örneğin Gaziantep Şahinbey Belediyesi böyle bir
açıklama yapmış. On altı yıldır belediye
işçileri, çalışanları akıllarına gelmedi, her
türlü ücretleriyle zorlandılar, geçimlerini yapamaz hâle geldiler.
Akıllarına gelmeyen işçi, emekçi, ne hikmetse 24 Hazirana
giderken akıllarına gelmeye başladı.
Değerli arkadaşlar, kamuoyu bunu görüyor,
kamuoyu kör, sağır değil ve bunun nedenini de anlıyor, bunu
alacaktır çünkü bu, annesinin ak sütüdür, yıllarca kestiğiniz
ücretleridir ama emin olun, bunun karşılığında size oy
vermeyecektir çünkü on altı yıllık iktidarınızı
toptan düşünecektir.
Üniversiteleri birer rant alanı, üniversiteleri
birer kadrolaşma alanı olarak değerlendirmenin
dışında söz konusu tasarıda aslında bir şey yok
ama aynı zamanda üniversitenin en mağdur kesimi olan
öğrencilerin bakın bugün yurt sorunu var. Üniversiteler hâlâ
cemaatlerin, tarikatların yurduna mahkûm ediliyor. Geçmişte
Fetullahçı cemaate kullandırılan bu yurt alanı şimdi
başka cemaatlerce doldurulmaya çalışılıyor. Üniversite
ortamı öğrenci için sadece eğitim öğretim
yaptığı bir alan değil, aynı zamanda
kültürlendiği, aynı zamanda sosyal olarak geliştiği bir
alandır ama bugün öğrencilerin en ufak kendilerini ifade edecekleri
bir alan yoktur.
Öğrencilerin, efendim, harçları,
üniversite harçları affa uğrayacakmış ama terörle
iltisaklı olanlar bunun dışında tutulacakmış.
Örneğin Boğaziçi Üniversitesinde bir açıklama
yaptıkları için Cumhurbaşkanınca hedef gösterilmesi sonucu
10 öğrencinin tutuklanması terörle iltisaklı hâle getirilecek.
Şimdi, bu, hakkaniyetli midir? Böyle bir şey olabilir mi? Efendim,
onların harçlarına bir şey yapamayacaksınız. Bu ülkede
öyle bir hâle getirdiniz ki neredeyse terörle iltisaklı olmayan
öğrenci kalmadı. 70 bin öğrenci bugün cezaevlerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) 70 bin
öğrencinin cezaevinde olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu
tasarıyı halkımız seçim rüşveti olarak görecektir,
asla kabul etmeyecektir ve bunun sonucunda da size 1 tane oy vermeyecektir
diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddede 2 adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 8inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Sibel
Yiğitalp
İstanbul
Gaziantep
Diyarbakır
Müslüm
Doğan Hüda
Kaya
İzmir
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
AKP iktidarlarının yükseköğretime
yönelik merkezîleştirme, piyasalaştırma ve
kadrolaştırma esaslı müdahaleleri bu tasarıyla yeni bir
boyuta taşınmıştır. Hükûmet bu tasarıyla birçok
üniversiteyi bölmeyi amaçlamaktadır. Tasarıda üniversitelerin
bölünmesinin gerekçesi açıklanmamış, "
yükseköğretim
alanındaki donanımının geliştirilmesi çerçevesinde...
denilerek bu husus geçiştirilmiştir. Üniversitelerin bölünmeleri
hakkında bir kararı, planlaması, kurumsal değerlendirmesi
olduğu yönünde bir bilgi yoktur. AKP yine altyapısı
hazırlanmadan, gerekliliğini tam olarak ortaya koymadan, toplumsal
mutabakat sağlamadan eğitime, yükseköğretime dair bir
düzenlemeyi emrivaki yol ve yöntemlerle bir oldubittiye getirerek
yasalaştırmak istemektedir.
Üniversitelerin, Erdoğan'ın
açıkladığı üzere, "öğrenci
sayılarının fazla olması gibi hiçbir
karşılığı olmayan bir gerekçeyle bölünmesi kabul
edilebilir değildir. Dünyada öğrenci sayısı yüzbinleri
bulan çok sayıda üniversite bulunmaktadır. Ayrıca, öğrenci
sayısı fazla diye bölünen üniversite örneği de yoktur.
Diğer taraftan, eğer tek neden, iddia
edildiği üzere, öğrenci sayısı ise öğrenci
sayısı çok fazla olan birçok üniversite neden bölünmemektedir?
Bologna, Padova, Paris, Oxford, Cambridge,
Heidelberg üniversiteleri ve onlara esin kaynağı olan El Ezher gibi
yükseköğretim kurumları olmak üzere, üniversiteler, aynı ad ve
aynı kurumsal kimlikle varlıklarını ve yüksek eğitim
ve öğretim işlevlerini yüzyıllarca kesintisiz olarak
sürdürmektedirler. Bu ve benzeri üniversiteler büyük iktisadi, sosyal ve
siyasal devrim, çalkantı, felaket olarak adlandırabileceğimiz
değişimleri yaşamış, kurumsal
yapılarını ve saygınlıklarını koruyarak
ayakta kalmışlardır.
Üniversitelerin bölünmesinin yaratacağı
sorunlar dışında ortaya çıkaracağı hiçbir makul
neden yoktur. Mevcut olan bir kurumun başka bir adla başka kurumlarla
bir arada yeni bir toplumsal yapı oluşturacak biçimde
birleştirilmesiyle hiçbir yeni donanım yaratılmış
olamaz. Olsa olsa bu yeni duruma uyum sağlamak için geçirilecek zaman ve
harcanacak olan çabayla bazı yeni maliyetler ortaya
çıkacağından eğitim ve araştırma
çabalarının aksaması söz konusu olur. Bu ise en azından
öngörülebilir gelecekte telafi edilemeyen eğitim zararına neden
olacağından, eğitimin geliştirilmesi anlamında bir
katkı oluşturmaktan uzaktır. Bu yeni yapılanmanın
bilimsel araştırmaya yeni bir katkı yapıp
yapmayacağı da aşikârdır.
Bu düzenleme, üniversite özerkliğine yönelik
darbe niteliğindedir. Üniversite özerkliğinin en önemli
unsurlarından biri yönetsel özerkliktir. Üniversite bileşenlerinin
tamamı günlerdir üniversitelerinin bölünmemesi için eylem ve etiklik
yapmaktadır. Kendisine karşı olan, biat etmeyen iktidar bu
demokratik taleplere kulağını tıkadığı gibi
bu eylemleri bastırmak için TOMAları, çevik kuvveti, gözaltı
araçlarını üniversitelerin önüne yığmış
durumdadır. Üniversite öğrencileri ve akademisyenler her yerde
"Üniversiteme dokunma derken tasarının geri çekilmesi için imza
kampanyaları düzenlemektedir. Hiç kimseyi karar süreçlerine dâhil etmeyen
AKP Hükûmeti ise yükselen itirazları görmediği gibi üniversitelerden
yükselen ses karşısında sadece kulağını
tıkamaktadır. Çünkü AKP, eğitimin her kademesine jakobence
yapılan siyasi müdahalelerde doğrudan etkilenen gençleri dikkate
almamaktadır.
Üniversitelerin bölünmesinin üniversitelerde uzun
yıllar içerisinde büyük emeklerle inşa edilen bilgi ve birikime zarar
vereceği ortadadır. Bu nedenle üniversitelerin siyasi saiklerle bir
seçim yatırımı olarak siyasi iktidar tarafından bölünmesi,
parçalanması ve üniversitelerin tematik/butik üniversitelere
dönüştürülmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Halkların Demokratik Partisi yeni üniversiteler
kurulmasına karşı değildir fakat Türkiye'deki birçok üniversitenin
tabela üniversitesi olmanın ötesine geçemediği, yükseköğretimin
hızla özelleştirilip piyasanın kaderine terk edildiği,
kamusal, bilimsel, özerk, demokratik karakterinin hızla
aşındırıldığı, akademisyen
kıyımının yaşandığı, Boğaziçi
Üniversitesinde olduğu gibi öğrenciler üzerindeki
baskıların her geçen gün artırıldığı, birçok
üniversitenin belli sermaye gruplarına, cemaat ve tarikatlara
peşkeş çekildiği bir ortamda yeni üniversiteler kurulması,
üniversitelerin bir oldubittiyle bölünmesi doğru değildir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/943) esas numaralı
Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle 2809 sayılı
Kanuna eklenen geçici madde 51'in yirmi beşinci fıkrasında yer
alan Türk Müziği Devlet Konservatuvarı ibaresinin Türk Müziği
Devlet Konservatuvarına ait bina ve tesisler şeklinde değiştirilmesini,
yirmi beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini, yirmi altıncı fıkrasında
yer alan "Hemşirelik ibaresinden sonra gelmek üzere
"Orman" ibaresinin eklenmesini, yirmi yedinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve bu fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini, otuz üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini, otuz dördüncü fıkrasında yer alan
"Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi ibaresinin
"Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesine ait bina ve tesisler
şeklinde değiştirilmesini, otuz dokuzuncu fıkrasındaki
"diğer lisansüstü ibaresinin ve elli birinci fıkrasında
yer alan "Seyrani Ziraat Fakültesinin Fen Bilimleri Enstitüsündeki
anabilim dallarında öğrenim gören öğrenciler, Veteriner
Fakültesinin Sağlık Bilimleri Enstitüsündeki anabilim dallarında
öğrenim gören öğrenciler ile ibaresinin metinden
çıkarılmasını, altmış altıncı
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Salih Cora
Çanakkale İstanbul Trabzon
Radiye
Sezer Katırcıoğlu Ayşe
Sula Köseoğlu
Kocaeli Trabzon
İstanbul Üniversitesine bağlı iken
bağlantısı değiştirilen fakülteler, yüksekokullar ile
meslek yüksekokullarında öğrenim gören öğrenciler 2017-2018
eğitim öğretim dönemi sonundan geçerli olmak üzere bu Kanunla kurulan
İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesinin ilgili fakülteleri,
yüksekokulları ile meslek yüksekokullarına
aktarılmıştır.
Sakarya Üniversitesine bağlı iken
bağlantısı değiştirilen fakülteler, yüksekokullar ile
meslek yüksekokullarında öğrenim gören öğrenciler 2017-2018
eğitim öğretim dönemi sonundan geçerli olmak üzere bu Kanunla kurulan
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinin ilgili fakülteleri,
yüksekokulları ile meslek yüksekokullarına
aktarılmıştır.
Sakarya Üniversitesine bağlı iken bu
Kanunla Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesine aktarılan fakülte
ve yüksekokulların Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Fen Bilimleri
Enstitüsündeki anabilim dallarında kayıtlı olan lisansüstü
öğrenciler, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Lisansüstü
Eğitim Enstitüsüne 2017-2018 eğitim öğretim dönemi sonundan
geçerli olmak üzere aktarılmıştır.
Bu Kanunla kurulan Ondokuz Mayıs
Üniversitesine bağlı iken bağlantısı
değiştirilerek Samsun Üniversitesine bağlanan yükseköğretim
birimlerinin teşkilatı, mevcut kadroları ve pozisyonları
ile birlikte personeli, bu birimlerle ilgili yılı bütçe ödenekleri,
bütçedeki ödeneklerin tahakkuka bağlanma yetkisi, bina ve tesisleri, her
türlü araç ve gereci, malzeme, döşeme, demirbaş ve
taşıtları ile birlikte her türlü taşınır
malları başka bir işleme gerek kalmaksızın Samsun
Üniversitesine devredilmiş sayılır. Mülkiyeti Hazineye ait veya
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan Ondokuz
Mayıs Üniversitesinden Samsun Üniversitesine adı
değiştirilmeyerek bağlanan birimlere Maliye
Bakanlığınca tahsis edilmiş olan veya fiilen bunların
kullanımında bulunanlar hiçbir işleme gerek
kalmaksızın ve tahsis amacında kullanılmak üzere Samsun
Üniversitesine tahsis edilmiş sayılır.
Bu Kanunla yeni kurulan Eskişehir Teknik
Üniversitesi ile Anadolu Üniversitesine bağlı iken adı değiştirilerek
veya adı değiştirilmeyerek bağlantısı
değiştirilen birimlerde uygulamayla ilgili olarak ortaya çıkacak
sorunlar Yükseköğretim Kurulu tarafından çözülür.
Bu Kanunla yeni kurulan üniversitelerin lisansüstü
eğitim enstitülerine aktarılan lisansüstü eğitim
öğrencilerinden, 2547 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi kapsamında araştırma
görevlisi kadrosunda istihdam edilenlerin, 23/12/2017 tarihli ve 7066
sayılı 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki atama
sınırlamalarına tabi olmadan aktarıldıkları
enstitülerin araştırma görevlisi kadrolarına geçişleri
yapılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeni kurulan İstanbul Cerrahpaşa
Üniversitesine aktarılan birimlerdeki öğrencilere ilişkin intibak
düzenlemesi yapılmaktadır.
Tasarının 7nci maddesinde İstanbul
Cerrahpaşa Üniversitesine ilişkin yapılan düzenlemeyle uyumun
sağlanması amacıyla Orman ibaresinin eklenmesi
öngörülmektedir.
Sakarya Üniversitesinden kurulan üniversiteye
aktarılan birimlerdeki öğrencilere ilişkin intibak düzenlemesi
yapılmaktadır.
Ondokuz Mayıs Üniversitesinden yeni kurulan
Samsun Üniversitesine aktarılan birimlere ilişkin intibak düzenlemesi
yapılmaktadır.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsündeki öğrencilerin Trabzon Üniversitesine aktarılması
sebebiyle Karadeniz Teknik Üniversitesinde Eğitim Bilimleri Enstitüsünün
fiilen işlem yapamayacağı için Karadeniz Teknik Üniversitesine
bağlı Eğitim Bilimleri Enstitüsü kapatılmasını
öngören bir cümlenin 47nci fıkraya eklenmesi suretiyle,
Anadolu Üniversitesinden Eskişehir Teknik
Üniversitesine aktarılan birimlere ilişkin uygulamayla ilgili olarak
ortaya çıkacak sorunların Yükseköğretim Kurulu tarafından
çözülmesi öngörülmekte,
Yeni kurulan üniversitelerin lisansüstü eğitim
enstitülerine aktarılan lisansüstü eğitim öğrencilerinden 2547
sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendi kapsamında araştırma görevlisi kadrosunda istihdam edilenlerin,
eğitimine devam edecekleri enstitülerin araştırma görevlisi
kadrolarına geçişlerinin yapılması amaçlanmaktadır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
8inci madde üzerindeki Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.34
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
8inci madde üzerindeki Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan ve arkadaşlarının önergesinin ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Yapılan üçüncü oylamada da karar yeter
sayısı bulunamadığından, alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 8 Mayıs
2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.44