TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96ncı
Birleşim
8
Mayıs 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Trafik
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, eğitim
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Turanın, Filistin Millî
Meclisinin açılışı münasebetiyle 27-30 Nisan tarihleri
arasında Filistine yapmış oldukları ziyarete ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Filistin Millî Meclisinin açılışı
münasebetiyle Filistine yaptıkları ziyarete ve Filistinin
haklı davasının yanında olduklarına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Fransada 300 kişinin ırkçı,
İslamofobik bir yaklaşımla İslama hakaret eden
yaklaşımını şiddetle kınadığına
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak eski
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhana Allahtan
rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Fransadaki
sözde bir grup aydının Kur'an-ı Kerimden bazı ifadelerin
çıkarılmasını istemelerinin saygısızlık
olduğuna, dünya kamuoyunu bu konuda insaflı ve hakkaniyetli olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, FETÖ
davasında itirafçı iş adamı Ahmet Küçükbayın ismini
verdiği 84 kişiyle ve iş merkezinin AKP İzmir İl
Başkanlığı olarak kullanılmasıyla ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Türkiyenin sadece hudutları içinde değil hudutları
dışında da güvenliği sağlamak için her türlü
kararı alan ve yol haritasını belirleyen güçlü bir ülke
olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş İmran Kılıçın, 7-12
Mayıs Vakıflar Haftasını kutladığına,
Fransadaki sözde aydınları Kur'an-ı Kerime karşı
yaptıkları hadsizlikten dolayı kınadığına ve
İbn-i Haldunun Mukaddimede belirttiği siyaset
anlayışına ilişkin açıklaması
5.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, KİTlerde
çalışan tüm taşeron işçilerin yasadan
yararlanmasını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
talep ettiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 24 Haziran seçimlerinin
Türkiye için yeni bir başlangıç olacağına ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Sağlık Bakanlığının mahkemelerce suçsuz
bulunmalarına rağmen Türk Tabipleri Birliği üyelerini
memuriyetten atmaya çalıştığına ilişkin
açıklaması
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 7-12 Mayıs
Vakıflar Haftasını kutladığına,
yardımlaşma ve dayanışmanın bir medeniyetin en
belirgin özelliği olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Fransada bir kesimin Kur'an-ı Kerimi
değiştirmek ve imha etmek istediklerine ve insanlığın
kurtuluşunun sadece İslamda olduğuna ilişkin
açıklaması
10.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 300 sözde
Fransız yazar ve siyasetçiyi Kuran-ı Kerimle ilgili
yaptıkları şuursuz ve alçakça açıklama
dolayısıyla şiddetle kınadığına ilişkin
açıklaması
11.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
eğitimcilere iradeleri dışında rotasyon uygulamasından
vazgeçilmesi gerektiğine ve bir yılda ne kadar rotasyon
uygulaması yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 24 Haziran
seçimlerinin Türkiye için bir milat olacağına ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 13 Mayıs Türk Dil
Bayramına ve tüm annelerin Anneler Gününü kutladığına
ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Türk Tabipleri
Birliği üyeleri Dursun Yaşar Ulutaş ile Selma Güngörün devlet
memurluğundan atılmasının teklif edilmesine ve
üniversitelerin bölünmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersinin Gülnar
ilçesinin sorunlarına, çiftçi borçlarının
yapılandırılmamasının ciddi bir haksızlık
olduğuna ve devletin istihdam sağlayamadığı gençlerden
öğrenci kredi borçlarını talep etmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 300 sözde
Fransız aydının Kur'an-ı Kerimle ilgili olan sözlerini
şiddetle kınadığına ve Kur'an-ı Kerimin hem
yazılarak hem de dilden dile hafızlar tarafından
aktarılarak kıyamete kadar korunacağına ilişkin
açıklaması
17.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Diyarbakırda bir gencin polisler tarafından vurulması
olayını şiddetle kınadığına, Boğaziçi
Üniversitesindeki olaylardan sonra tutuklanan 2 öğrencinin durumuna, BİRLEŞİK
METAL-İŞ Sendikası Sınıf Araştırmaları
Merkezinin nisan ayı açlık ve yoksulluk sınırı
raporuna ve Hükûmetin çözmek zorunda olduğu en temel meselenin yoksulluk
olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Fransada yayınlanan 300
imzalı bazı ayetlerin Kur'andan çıkarılmasına yönelik
bildirinin aymazlık olduğuna, 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ile Hüseyin İnanın idam edilmelerinin 46ncı yıl
dönümüne ve onların ideallerinin bugün de yolumuzu aydınlatmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 54üncü Hükûmette
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yapan Cevat
Ayhana Allahtan rahmet dilediğine, 300 Fransız siyasetçi ve
yazarın Kuran-ı Kerimden bazı ayetlerin
çıkarılmasına ilişkin bildiriyi en sert şekilde
kınadıklarına, Avrupada son yıllarda ifade hürriyeti
adı altında İslama ve Müslümanlara yönelik nefret ve
şiddet dilinin arttığına ve herkesi dinî inançlara
saygılı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, 7-12 Mayıs
Vakıflar Haftasına ve 13 Mayıs Dil Bayramına ilişkin
açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyinin 2 üyesinin OHALin verdiği yetkilerle devlet
memurluğundan men edilmeye çalışılmasının kabul
edilebilir bir yaklaşım olmadığına ve bu konunun
Hükûmetin gündemine getirilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Foto Muhabirleri
Derneğinin 2018 yılı basın fotoğrafı ödül
törenine katılamayacaklarına ve yılın basın fotoğrafı
olarak CHP Genel Başkanının adalet yürüyüşünden bir karenin
seçilmiş olmasından büyük memnuniyet duyduklarına ilişkin
açıklaması
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Meral Danış Beştaşın görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 182yle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cağaloğlu Anadolu
Lisesi Müdürünün devlete, Hükûmete, akla, vicdana meydan okumasına ne
kadar sessiz kalınacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bursa Milletvekili
Kadir Koçdemirin görüşülmekte olan 556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Eskişehir Milletvekili
Nabi Avcının görüşülmekte olan 556 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Eskişehir Milletvekili Nabi Avcının, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Eskişehir Milletvekili
Nabi Avcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının, Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmazın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Atatürk Üniversitesinin girişindeki tabelaya ilişkin
açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmazın Atatürk Üniversitesinin ana girişindeki
tabelaya dair verdiği bilginin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
45.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Atatürk üzerinden
asla ve kata siyaset yapılmaması gerektiğine ve Erzurumun, Atatürk
Üniversitesi gibi bir ismi taşıdığı için iftihar
ettiğine ilişkin açıklaması
47.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Millî Eğitim
Bakanı İsmet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İsviçre, İran, Ukrayna ve
Finlandiya'ya ziyaretler gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetlerin ve
Belarus Parlamentosu Dışişleri Komisyonu ile Finlandiya
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret
etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
14/3/2016 tarih ve 56 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1579)
2.- Başkanlıkça, esas komisyon olarak
Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale edilen (1/840)
esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri
alındığına ilişkin tezteresi (3/1580)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Malatya Milletvekili Taha
Özhan'ın, ABD'nin başkenti Washington'da 15-20 Mayıs 2018
tarihlerinde düzenlenecek olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para
Fonu'nun Parlamenterler Ağı yıllık toplantısına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1581)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair talebininin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1582)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair dair talebininin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1583)
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair talebininin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1584)
B) Önergeler
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, (2/361) esas
numaralı 6360 Sayılı On Dört İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/149)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, son yıllarda artan
işsizliğin bir diğer boyutunun liyakate dayalı işe
alımlar yahut atamalar yerine tanıdık vasıtasıyla
iş olanaklarının yaygınlaşması olduğuna ve
bunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 13/3/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mayıs 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşları tarafından, Ankarada sel baskını
yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 7/5/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mayıs 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 2'nci sırasına
alınmasına; görüşülmekte olan 556 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kabul edilen 7'nci maddesi ile 2809
sayılı Kanuna eklenen ek 182'nci maddesinin İç Tüzükün 89'uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesine; 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 556)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifleri (Tekriri
Müzakere)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (7nci Maddeye bağlı Ek Madde 182)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 556) Yükseköğretim Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
X.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/07/2017-31/12/2017
tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve
30/06/2012 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler,
tasarılar, teklifler ve tezkereler
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya'nın, kredi borçları nedeniyle mağdur olan esnaf
ve sanatkârların durumuna ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/25912)
2.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, Bakanlık
bünyesinde kullanılan resmi araçlara ve yapılan akaryakıt
harcamalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/25918)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Varlık Fonu'nun kuruluş amacına yönelik iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/26073)
4.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan'ın, Çiftlik Bank
oyununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/26098)
5.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, 2017
yılında yapılan personel eğitimlerine ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/26366)
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2017 yılında
Rekabet Kurumu tarafından soruşturma açılan şirketlere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/26464)
7.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, 2017
yılında yapılan personel eğitimlerine ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/26467)
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Ağrı ilinde
2017 yılında açılan ve kapanan işyerleri ile kredi kullanan
esnaf sayılarına,
Aksaray ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Batman ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Bayburt ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Bingöl ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Bitlis ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Çankırı ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Düzce ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Elâzığ ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Erzincan ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Erzurum ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Gümüşhane ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Hakkâri ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Iğdır ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kahramanmaraş ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Karabük ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Karaman ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kars ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kastamonu ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kırıkkale ilinde 2017 yılında açılan ve
kapanan işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kırşehir ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kilis ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Kütahya ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Mardin ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Muş ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Nevşehir ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Osmaniye ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Rize ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Siirt ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Şanlıurfa ilinde 2017 yılında açılan ve
kapanan işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Şırnak ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Van ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan işyerleri
ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Yozgat ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Diyarbakır ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Niğde ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
Adıyaman ilinde 2017 yılında açılan ve kapanan
işyerleri ile kredi kullanan esnaf sayılarına,
İlişkin Başbakandan soruları ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/26689), (7/26690), (7/26691),
(7/26692), (7/26693), (7/26694), (7/26695), (7/26696), (7/26697), (7/26698),
(7/26699), (7/26700), (7/26701), (7/26702), (7/26703), (7/26704), (7/26705),
(7/26706), (7/26707), (7/26708), (7/26709), (7/26710), (7/26711),
(7/26712),(7/26713), (7/26714), (7/26715), (7/26716), (7/26717), (7/26718),
(7/26719), (7/26720), (7/26721), (7/26722), (7/26723), (7/26724)
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlıkta
kullanılan halılara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/26930)
10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 15 Mart Dünya
Tüketiciler Gününde gönderilen SMS'lere ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/26947)
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlıkta
kullanılan halılara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/26948)
8 Mayıs 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Hayırlı ve başarılı bir
çalışma haftası diliyorum tüm siyasi partilere, tüm milletvekili
arkadaşlarımıza.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Trafik
Haftası münasebetiyle söz isteyen Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Trafik
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Trafik Haftası sebebiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk
milletini saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde trafik
kazalarına bağlı can ve mal kayıpları geçmiş
yıllara nazaran düşmüş olsa da hâlâ önemli bir yer
tutmaktadır. Maalesef çok basit hatalar sebebiyle birçok kaza sonucu
ocaklara ateş düşmekte, can kayıpları
yaşanmaktadır. Öte yandan, kaza sayısı ve trafikteki araç
sayısı da sürekli olarak artmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğümüz bünyesinde faaliyet
gösteren sorumlu birimlerimiz trafik güvenliğiyle ilgili birçok
başarılı çalışmaya imza atsa da yaşanan kazalar
hâlâ bir yerlerde eksiklik olduğunun en büyük göstergesidir. Esasında
trafik güvenliği sadece can ve mal güvenliğiyle ilgili de değildir,
trafiğe aslında bir kültür olarak bakmak ve düşünmek gerekmekte.
Bu çerçevede, alkollü hâlde direksiyon
başına geçilmemesi muhakkak sağlanmalıdır, bunu
artık kültürümüze yerleştirmek zorundayız. Yorgun ve uykusuz bir
şekildeyken araç kullanmak hem kendimize hem başkalarına zarar
vermektedir; bunun artık kültürümüzün bir parçası hâline gelmesi
lazım, kimsenin yorgun ve uykusuz araç kullanmaması lazım.
Araçla yolculuklarda kesinlikle emniyet kemeri kullanmayı artık bir
kural olarak değil, kültürümüzün bir parçası olarak görmemiz
lazım. Araçlarımızın bakımına özen göstermemiz
lazım. Denetimlerde görev yapan trafik polisi kardeşlerimizin
yönlendirmelerine de uymak lazım.
Ancak, her şeyden önce, bilinçlendirme
faaliyetlerine daha fazla önem verilmelidir. Örneğin, trafik
akışını kolaylaştırmak adına, kazaları
azaltmak adına geçilen akıllı kavşak uygulaması, bu
hususta önemli bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Karayollarımız, belediyelerimiz akıllı kavşakları
yapmakta ancak vatandaşlarımız bu kavşakları
nasıl kullanacağına dair bilgilendirilmemekte; yeni ehliyet
alanlara bu akıllı kavşaklar anlatılmakta ancak
yıllardır araç kullananlar bu kavşakları nasıl
kullanacaklarını bilmemektedir.
Diğer yandan, aşırı hız
yaparak Şu kadar saatte bu şehirden şu şehre gittim.
demek artık bir övünç kaynağı olmaktan çıkmalı. Bu
hızla gitmenin, aslında bir şehre kavuşmak, sevdiklerimize
kavuşmak değil, ölüme kavuşmayı
hızlandırdığını görmek lazım.
Trafikte araç kullanmak ve yolculuk bir kültürdür
dedik ancak üzülerek görüyoruz ki daha Türkiye Büyük Millet Meclisinin Çankaya
Kapısının yanındaki yaya geçidinde bile yaya geçiş
üstünlüğüne kimse riayet etmemektedir. Hâlbuki şehir trafiğinin
yayalara göre dizayn edilmesi gerekliyken ülkemizde bu bilinç maalesef hâlâ
yerleştirilememiştir. Bütün çağdaş ülkelerde yaya
adımını atınca trafik durmakta ama bizde yaya
adımını atınca araç sürücüleri biraz daha
hızlanmaktadır. Trafikte
karşılaştığımız sabırsız, aceleci,
tehlikeli ve saygısız tavırlar sadece denetimle ortadan
kaldırılabilecek şeyler değildir. Bunları yapmak için
bir bilinç oluşturmak, daha iyi bir trafik eğitimi vermek, daha fazla
kamu spotu çalışması yapmak gerekmektedir. Hatta ilkokuldan
itibaren başlayan trafik eğitimlerini eğitim
yapıyormuş gibi değil, gerçekten yapmamız lazım.
Kurallara uygun bir şekilde trafikte araç
kullanmak can ve mal kaybını önemli ölçüde azaltan bir faktördür.
Bugün havacılık sektörüne baktığımızda, uçuş
sayısıyla mukayese edince hemen hemen kaza olmadığını
ya da çok az olduğunu görmekteyiz. Bunun sebebi, sadece kurallara
uymaktır. Aynı şekilde kara yolunda da kurallara
uyulduğunda aynı sonuca ulaşacağımız bir
gerçektir.
Değerli milletvekilleri, şehirler
arası yollarda karşılaştığımız ve büyük
bir eksiklik olarak gördüğümüz bir hususu da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Elektronik Denetleme Sistemlerinin emniyet şeridinden giden
araçları tespit etmemesi önemli bir eksikliktir. Elektronik Denetleme
Sistemi hem ortalama hız tespitlerini yapmakta hem şehirlere giriş
ve çıkışlarda güvenlik açısından çok önemli
kayıtları tutmaktadır. Bu hususta güvenlik şeridinden giden
araçların kaydının oluşmaması önemli bir eksikliktir.
Trafik Haftasında Emniyet
teşkilatının en zor görevlerinden birini icra eden trafik
polislerimize de saygılarımı sunmadan geçmek istemiyorum. Trafik
polislerimiz yaptıkları görev icabı
vatandaşlarımızla direkt temas sağlamakta, denetim
faaliyetleri kapsamında, bazen ne İsaya ne de Musaya yaranamasalar
da vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için
büyük çaba sarf etmektedir. En kısa sürede, tüm polislerimizin olduğu
gibi trafik polislerimizin de özlük haklarının hak ettikleri seviyeye
ulaştırılması sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilecek olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Cümlemi
tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Erdoğan,
tamamlayalım lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin aziz
Türk milletine, devletimize ve demokrasimize hayırlara vesile
olmasını diliyor, bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Kazasız belasız nice yıllarda buluşmak
dileğiyle hepinize saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, eğitim
sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun İrgile
aittir.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, eğitim
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; 1960
yılında Arjantinde Eichmann yakalandığında
İsraile getirildi ve onun sorgulanması sırasında bir
baktılar ki sıradan, normal, ortalama bir insan 2 milyon kişinin
ölümünden sorumlu ve o bunları açıklarken ve bunları ifade
ederken dedi ki: Ben otoriteden emir aldım, ben emir kuluyum, kanunun
gereğini yaptım, memurdum, itaat ettim. Daha sonra, bu süreci
izleyen bir felsefeci kötülüğün sıradanlığı
hakkında bir çalışma ve araştırma yayınladı.
Arkasından Milgram Deneyi denen çok meşhur bir deney organize
edildi Yale Üniversitesinde. Sıradan insanlar ne kadar kötü olabilir,
sıradan insanlar bu kötülüğe ne kadar eşlik edebilir? diye test
ettiler. İlk başta beklentileri yüzde 2-3 gibiydi. Bir baktılar
ki toplumun yüzde 60ının -bu sıradan kötülüğe,
kötülüğün sıradanlığına- sadece Yukarıdan emir
aldım, kanunlar böyle, ben ne yapayım, yetki bende değil,
yetkili emretti. diye insanlara kötülük yapabildiğini gördüler.
İşte İkinci Dünya Savaşında Nazilerin kurduğu
sistemin altyapısında bu psikoloji vardı. Nitekim, daha sonra
Stanley Milgram meşhur Otoriteye İtaat kitabını
yayınladı ve o kitapta şunu söyledi: İnsanların
davranışlarını karakterleri değil, içinde
bulundukları statüko ve tutumlar belirler, duruşlar belirler.
Şimdi bunu niye anlattım? Arkadaşlar,
bu ülkede son iki yıldır çok ciddi mağduriyetler ve
sıkıntılar yaşanıyor, özellikle eğitim
alanında. Size birkaç karşılaştırma söylemek isterim.
OHAL döneminde, sizin OHAL döneminizdeki gözaltı sayısı 154 bin,
12 Eylülde 600 bindi; tutuklama sayısı 50 binin üzerine
çıktı, 12 Eylülde 52 bindi; ihraç edilenlerin sayısı 123
bin, 12 Eylülde 35 bindi; hakkında işlem yapılan insan sayısı
12 Eylülde 230 bindi, bu dönemde, bu kısa dönemde 169 bin. Yurda dön
çağrısı yapılan; siz 99 kişiye yurda dön
çağrısı yaptınız, 12 Eylül 29 bin kişiye
yaptı. Kapatılan medya kuruluşu sizin döneminizde, OHALde 160,
12 Eylülde 927. Kapattığınız dernek sayısı 1.711.
Görevden alınan subay, astsubay sayısı 7.267; 12 Eylülde 2 bin
kişi. Görevden alınan ve işlem yapılan öğretmen
sayısı 60.500, 12 Eylülde bu sayı sadece ve sadece 3.800.
Görevden alınan ve işsiz kalan akademisyen sayısı sizin
döneminizde, bu iki yılda 8 bin, 12 Eylül döneminde 120 kişi.
Görevden alınan hâkim, savcı sayısı 4.200, 12 Eylül askerî
darbesinde, faşist cuntada 47 kişi. Tutuklanan gazeteci
sayısı 184 sizin döneminizde, faşistlikle
suçladığınız 12 Eylül döneminde 43. İntihar edenler,
bu dönemde, şu anda, bu hafta 60ı geçti; 12 Eylül döneminin tamamında
43 kişi. Arkadaşlar, iptal edilen pasaportların ve verilmeyen
pasaportların sayısı da bu dönemde 140 bin oldu. Şu an
tutuklu öğrenci sayısı için 30 binlerden, 40 binlerden
bahsediliyor.
Arkadaşlar, çok ciddi bir kötülüğün
sıradanlığının meşrulaşmasında ve bu
kötülüğün sıradanlığının yerleşmesinde ve
bunun vücut bulmasında çok büyük payınız var. Hepiniz
bunları bildiğiniz hâlde bu kanunlara, bu önergelere hepiniz el
kaldırdınız. Gün gelecek, hepiniz bunlardan
utanacaksınız. On yıl sonra bir çoğunuz Ben AK
PARTİli değildim. diyeceksiniz, Ben aslında o günlerde
dışlanmıştım. diyeceksiniz. Çünkü bu insanlar bir gün
gelecekler, sizlerden bunların hesabını soracaklar.
Size, bir genç doktorun bu sabah gelen mektubundan
kısa bir şey okumak istiyorum. Mantığınızla ve
vicdanınızla bunu değerlendirin. Bu çocuk 2017 yılında
mezun olmuş yani 15 Temmuzdan sonra ve siz, bu çocuğu
atamışsınız, bir devlet hastanesinde -adını,
yerini söylemiyorum çünkü ona bir şey yaparsınız diye
korkuyorum- pratisyen hekim olarak şu anda devlet memuru görevi
yapıyor ve bu çocuk Tıpta Uzmanlık Sınavına giriyor
Babam geceleri çalıştı, beni okuttu. diyor ve kardiyolojiyi
kazanıyor. Bu çocuğa geçen hafta yazı gönderdiniz Senin
güvenlik soruşturman uygun değil, kardiyolojide çalışamazsın.
diye.
Arkadaşlar, böyle tutarsızlık olur
mu? Adam zaten devlet memuru, çalışıyor. Niye kardiyoloji de
ihtisas yapmasına engel oluyorsunuz? Böyle bin tane atanmamış
doktor arkadaşımız var. Lütfen, gelin, bu vicdan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEYHUN İRGİL (Devamla) Bunu
tamamlayabilir miyim Başkan?
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın
İrgil.
CEYHUN İRGİL (Devamla)
Başkanım, zaten tekrar aday olmadığım için hani mümkün
olduğunca söz verin bana.
BAŞKAN Buyurun, buyurun
Lütfen
CEYHUN İRGİL (Devamla) O yüzden, tekrar
aday olmadığım için de hakkınızı helal edin
arkadaşlar.
BAŞKAN Belli olmaz, bu nasip işi.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Ya, nesi nasip?
Süre doldu.
Arkadaşlar, sizden son ricam şudur: Çok
ciddi bir kötülük ve hukuksuzluk, vicdansızlık ortamı var.
Eminim hepiniz birer birer iyi insanlarsınız ama bunları
görmemiz lazım, bu insanların sesini duymamız lazım.
Sizleri biraz vicdanlı olmaya, biraz hukuka, bu doktor arkadaşlara,
bu öğrencilere, tutuklu öğrencilere, eğitim hakkı elinden
alınan çocuklara, bakın, mahkeme kararıyla
aklandığı hâlde görevine iade edilmeyen insanlara kulak vermeye
çağırıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, bir kusur ettiysek
de affola diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
İrgil.
Hayırlısı diyelim inşallah.
Gündem dışı üçüncü söz, Filistin
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hasan Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Turanın, Filistin Millî Meclisinin
açılışı münasebetiyle 27-30 Nisan tarihleri arasında
Filistine yapmış oldukları ziyarete ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 27-30 Nisan tarihleri
arasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Ahmet
Aydınla birlikte Filistine yapmış olduğumuz ziyaret
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle bütün Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Filistin Millî Meclisinin
açılışı münasebetiyle Meclisimizi temsilen Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Ahmet Aydın ve Filistin Dostluk Grubu
Başkanı olmam hasebiyle ben, birlikte Filistine ziyarette bulunduk.
Meclisimizin ve milletimizin en kalbî selamlarını, Filistin
halkı başta olmak üzere Filistin halkının temsilcilerine
ilettik. Millî Meclisin üyelerinin yanı sıra ulusal ve
uluslararası düzeyde birçok simanın katıldığı
toplantıda, ülkemizin Filistin davasına vermiş olduğu en
güçlü desteği orada da tekrar ifade etmiş olduk,
selamlarınızı götürdük. Kalbimiz, kalbimizin yarısı
olan Kudüsten de sizlere, Filistin topraklarından sizlere, Meclisimize ve
ülkemize selamlar getirdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kıymetli milletvekilleri, bu münasebetle, dün
Fransada yayınlanan bu bildiriyi de şiddetle
kınadığımı buradan ifade etmek istiyorum. Hidayet
kaynağı olan, insanları karanlıklardan aydınlığa
çıkarmak üzere gönderilen Kitab-ı Mübîne yönelik bu taarruzu, bu
hakareti kabul etmemiz mümkün değil, şiddetle kınıyoruz.
Bugün, radikal Yahudiler başta olmak üzere,
fundamentalist Hristiyanların, özellikle İslam
coğrafyasında işlemiş oldukları cinayetlerden yola
çıkarak onların kutsallarına taarruzda bulunsak ve onların
kutsallarından birtakım hükümleri çıkartmaya kalksak herhâlde
bunu hiçbir inanç sahibi, hiçbir vicdan sahibi kabul etmez. Bizim de böyle
saldırıları kabul etmemiz mümkün değildir ve bu
saldırılarda bulunan müptezel grubu buradan şiddetle
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Filistinde
gördüğümüz manzara, maalesef, her zaman ekranlara yansıyan ve
haberlerden izlediğiniz şekliyle çok dramatik şekilde devam
ediyor. Bugünlerde özellikle Kudüste, Trumpın ve ABD yönetiminin almış
olduğu haksız karar uygulanmaya çalışılıyor ve
ABD Büyükelçiliğini gösteren yön levhaları ve tabelalar
asılmış durumda. Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
özellikle çağrıda bulunuyoruz, ABDnin aklını
başına almasını tavsiye ediyoruz. İslam dünyasında
ateşle oynamamasını; Filistin topraklarına yönelik bu kabul
edilemez, haksız tecavüzden vazgeçmesini; zalimlerin yanında
değil mazlumların yanında durmasını;
yanlışın, haksızlığın, hukuksuzluğun
yanında değil, haklının ve adil olanın yanında
durmasını tavsiye ediyoruz. Bugün dünya barışının
özellikle Orta Doğudan, Orta Doğu barışının da
Filistin coğrafyasından geçtiğini biliyoruz ve inanıyoruz.
Aksi takdirde, Orta Doğunun barışını torpillemek
anlamına gelen bu ısrarcı, haksız uygulamanın bir gün
ABDyi de bu ateşin içine çekeceğine bütün kalbimizle
inanıyoruz.
Burada bulunan bütün milletvekili
kardeşlerimizin bugünden itibaren, özellikle İsrailin
kuruluşunu ilan etmiş olduğu 14 Mayısa kadar ve ABDnin
elçiliğini Kudüse taşıma gününe kadar sesini yükseltmesini,
milletimizin bütün temsilcilerinin sesini yükseltmesini ve her vesileyle ABD ve
uyguladığı kararı protesto etmesini beklediğimizi ilan
etmek istiyoruz. En güçlü silahın hakikati ifade eden söz olduğuna
inanıyoruz. Bu silahımızı en güçlü şekilde kullanmaya
bütün milletvekillerimizi
Siyasi duruşu, pozisyonu, düşüncesi ne
olursa olsun mazlumun yanında olmanın; bugün
insanlığın vicdanının test edildiği nokta olan
Filistin coğrafyasındaki, her gün onlarca insanın
katledildiği bu mazlum coğrafyadaki kardeşlerimizin yanında
durmanın tarihe, insanlığa, inancımıza karşı
bir sorumluluk olduğu düşüncesindeyiz, kanaatindeyiz ve bunun bir
gereklilik olduğunu düşünüyoruz.
İnsanlık ve vicdanın test
edildiği bir turnusol kâğıdı gerçekten Filistin
coğrafyası. Filistinliler kendi coğrafyalarında tutsak
hâlinde yaşıyorlar, açık cezaevinde yaşıyorlar,
İsrailin onlara sunduğu yaşam hakkı kadar yaşamaya
çalışıyorlar. İsrail zulmün her türlüsünü uyguluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HASAN TURAN (Devamla) Bizim gözlerimizin önünde
cereyan eden bu zulme karşı durmanın hepimizin insanlık
onurunun gereği olduğunu düşünüyoruz. Filistin
coğrafyasında Türkiyenin çok güçlü bir şekilde destek
vermesinin
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) İsraille
bütün ekonomik ilişkilerinizi kesin o zaman.
HASAN TURAN (Devamla)
Filistin halkı
başta olmak üzere, bütün bir İslam dünyası tarafından çok
iyi görüldüğünü müşahede etmekten de çok büyük bir memnuniyet
duyuyoruz.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Samimiyseniz
İsraille bütün ilişkileri kesin.
HASAN TURAN (Devamla) Başta
Cumhurbaşkanımız olmak üzere, ülkemizin, Meclisimizin ve
milletimizin verdiği güçlü destekten Filistin halkı çok memnun ve
bundan dolayı da bizlere dua ediyorlar, bol bol selam gönderiyorlar.
Filistin sokaklarında gördükleri herhangi bir Türk vatandaşına,
Türkiyeliye sarılarak duygularını ifade ediyorlar.
Türkiyenin oralarda yaptığı
birbirinden değerli hizmetler var, bunların hepsini burada saymakla
bitiremeyiz ancak şunu söyleyeyim: Tenzile Erdoğan İmam Hatip
Lisesi ile Ramallahta bulunan Türk okulunun bir protokolüne şahit olduk
Başkanımızla birlikte. Başkanımız Türkiyenin
duruşunu ve duygularını da orada ifade etti. Orada
öğrencilerimize tablet dağıttık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) FATİH
Projesi ne oldu?
HASAN TURAN (Devamla) Öğrenci
kardeşlerimizin her türlü olumsuzluğa, her türlü
imkânsızlığa rağmen gözlerindeki umut
ışığını görmek bizleri, doğrusu, sevindirdi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Türkiyede
FATİH Projesi vardı, ne oldu o FATİH Projesi?
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) FATİH Projesi
ne oldu hocam?
HASAN TURAN (Devamla) Biz, inşallah, zulümle
abat olanın ahirinin berbat olacağına inanıyoruz. Bir gün
İsrailin işlemiş olduğu bu zulümlerin içerisinde
boğulacağına ve inşallah, o yön levhalarının
gittiği istikamete doğru kendilerinin kaçmak zorunda
olacağına bütün kalbimizle inanıyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ülkedeki
çocukların tabletleri ne oldu, FATİH Projesi?
HASAN TURAN (Devamla) Bu vesileyle, 15 Mayısa
kadar bütün milletvekillerimizi ABDnin bu haksız uygulamasına
karşı direnişe ve sesini yükseltmeye davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Filistin Millî Meclisinin açılışı
münasebetiyle Filistine yaptıkları ziyarete ve Filistinin
haklı davasının yanında olduklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Filistin
Dostluk Grubu Başkanımız Sayın Hasan Turanla birlikte
Filistin Millî Meclisinin açılışı münasebetiyle Filistindeydik.
Gerçekten ifadelerin kifayetsiz kaldığı bir durumla bir kez daha
karşı karşıyaydık, kendi topraklarında âdeta
tutsak, kendi topraklarında mazlum ve mağdur edilmiş bir halkla
karşı karşıyaydık. Nereden başlıyor, nerede
bitiyor belli değil. 1948den başlayıp da günümüze kadar
işgallerin nasıl devam ettiğini bir kez daha gördük ve burada
Filistinlilerin nasıl mağdur edildiğine bir kez daha
şehadet ettik.
Tabii şunu özellikle ifade edeyim: Biz, Millî
Meclisin açılışı münasebetiyle, Türkiye'de Parlamentomuzun
Filistin davasına vermiş olduğu güçlü desteği,
Amerikanın Büyükelçiliğini Kudüse taşıması
kararına karşı buradaki dört siyasi partinin ortak bildirisini
ve Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere Meclis
Başkanımızın, Parlamentomuzun ve Parlamentoda bulunan tüm
siyasi partilerin tüm milletvekillerinin, Türkiye'nin güçlü desteğini
orada bir kez daha ifade ettik.
Bu vesileyle de orada insanlığın bir
sınavdan geçtiğini, vicdanın bir sınavdan geçtiğini,
test edildiğini ifade etmek istiyorum. Bu bağlamda, bütün
uluslararası toplumun da dikkatlerini bir kez daha oraya çekmek istiyoruz.
Filistinin haklı davasının yanındayız ve bu anlamda
da Amerikanın Büyükelçiliğini Kudüse taşıma
kararını, haksız ve hukuka aykırı alınan, kabul
edilemez bu kararını bir kez daha gözden geçirmesini de bu vesileyle
bir kez daha tavsiye ediyorum.
Hasan Beye -zaman zaman görüşüyoruz, sık
sık gidip geliyor, Türkiye'nin güçlü desteğini orada Hasan Bey
üzerinden de hissediyorlar- ve heyetimize de gerçekten bir kez daha teşekkür
ediyoruz. Tüm Parlamentomuza, tüm milletvekillerimize, tüm siyasi partilerimize
de Filistin davasına vermiş oldukları destek için bir kez daha
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, sisteme giren 15 sayın
milletvekiline sırasıyla, İç Tüzük 60a göre söz vereceğim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Başkanım,
16 kişiye verin.
BAŞKAN Sayın İrgil, siz
konuşmuştunuz, bir dakika da fazla süre vermiştik.
Sayın Durmuşoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Fransadaki
sözde bir grup aydının Kur'an-ı Kerimden bazı ifadelerin
çıkarılmasını istemelerinin saygısızlık
olduğuna, dünya kamuoyunu bu konuda insaflı ve hakkaniyetli olmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Fransadaki sözde bir grup aydının
Kur'an-ı Kerimden bazı ifadelerin çıkarılmasını
istemeleri hadsizlik ve saygısızlıktır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi çeşitli
bahanelerle kutsal kitabımıza karşı bir iftira
kampanyası başlatılmış ve haddi aşan provokatif
tekliflerle dile getirilmeye başlanmıştır. Kur'an-ı
Kerim ayetlerinin bağlamından koparılarak onlara
yanlış anlamlar yüklenmesi ilmî ve ahlaki bakımdan asla tasvip
edilemez. Bütün Müslümanların ortak inancına göre Kur'an-ı Kerim
Allahın indirdiği bir kitaptır. Bu ilahî kelam, hiçbir harfi
değişmeden zamanımıza kadar gelmiştir, kıyamete
kadar da değişmeyecek ve değiştirilemeyecektir, bu konuda
Allahın vaadi vardır. Bu gerçeklere rağmen münferit ve faili
meçhul birtakım olaylar üzerinden algı oluşturularak
mukaddesatımıza saldırılması akla, ilme, tarihe,
hakka, hukuka, vicdana aykırıdır ve bütün Müslümanları
incitmektedir. Dünya barışını bozacak bu tür provokatif
olayları şiddetle kınıyor, dünya kamuoyunu insaflı ve
hakkaniyetli olmaya çağırıyorum.
BAŞKAN Sayın Balbay
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, FETÖ
davasında itirafçı iş adamı Ahmet Küçükbayın ismini
verdiği 84 kişiyle ve iş merkezinin AKP İzmir İl
Başkanlığı olarak kullanılmasıyla ilgili bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İzmirde sürmekte olan FETÖ davasında Ahmet Küçükbay isimli
kamuoyunun da yakından tanıdığı iş adamı
itirafçı oldu, 84 kişinin adını verdi. Bunlardan 3ünün
-AKP milletvekili olduğu için- haklarında hiç işlem
yapılmadığını savcı açıkladı. Buradan
soruyorum: AKPli diye hiç işlem yapmıyorsunuz, sonra da siyasi
ayağını, Nasrettin Hocanın samanlıkta kaybettiği
iğneyi aydınlık diye sokakta araması gibi öteki partilerde
arıyorsunuz. Ne yapacaksınız? Bu bir.
İkincisi, öteki 81 kişi kim? O davada
Ahmet Küçükbayın adını verdiği 81 kişinin
arasında AKPli var mı?
Üçüncüsü, Ahmet Küçükbayın iş merkezi
AKPnin İzmir İl Başkanlığıydı. O dönem
sordum, yineliyorum: AKP o dönem ne kadar kira verdi? Kira kontratı var
mı? Kaç yıl orada bedavaya kaldı? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kurtun yerine Sayın
Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Türkiyenin sadece hudutları içinde değil hudutları
dışında da güvenliği sağlamak için her türlü
kararı alan ve yol haritasını belirleyen güçlü bir ülke
olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonu
büyük ülkelerin yapacağı bir operasyondur. Türkiye büyük bir ülkedir.
Bugün Türkiye sadece hudutları içinde değil hudutları
dışında da ülkesinin, milletinin güvenliğini sağlamak
için her türlü kararı alabiliyor. Çünkü ülkede istikrar var, güven var ve
iradesiyle, cesaretiyle karar veren Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan var.
Bizim kimsenin bir karış
toprağında gözümüz yok ama bizim ülke bütünlüğümüzü, milletin
birliğini, beraberliğini, Misakımillî
sınırlarımızı gözümüz gibi koruma görevimiz var, bunun
için olaylara ilgisiz kalamayız. Bölgede olup bitenleri sadece izleyen
değil, aynı zamanda burada olacak işlerin yol
haritasını da belirleyen güçlü bir ülke, Türkiye var diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
4.- Kahramanmaraş İmran Kılıçın, 7-12
Mayıs Vakıflar Haftasını kutladığına, Fransadaki
sözde aydınları Kur'an-ı Kerime karşı
yaptıkları hadsizlikten dolayı kınadığına ve
İbn-i Haldunun Mukaddimede belirttiği siyaset
anlayışına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vakıflar Haftasını kutluyorum.
Fransadaki bir kısım sözde aydın,
özde bağnaz ve çağdaş yobazları, mukaddes
kitabımıza dil uzatıp hadsizlik yaptıklarından
dolayı kınıyorum.
İbni Haldunun ünlü eseri Mukaddimede dairetüs siyase yani
siyaset dairesi olarak isimlendirdiği siyaset
anlayışını özetleyen bir bölüm vardır. Adaletle
başlayıp adaletle biten ve sekiz başlıktan oluşan bu
bölüm şu şekilde ifade edilmektedir: Dünya
barışının temelini adalet oluşturur. Dünya bir bahçe
gibidir ve bu bahçenin duvarı devlettir. Devletin nizamını
kuracak olan hukuktur. Hukuku ancak siyasi güç korur. Siyasi gücü ordu muhafaza
eder. Orduyu ancak iktisat ayakta tutar. İktisadi güç halktan temin
edilir. Halkın birliği ve huzuru ancak adaletle sağlanır.
Bu değerleri kuşanmalı, eğitim sistemimizin bütününde ve
üniversitelerimizde bu ve benzeri temel değerler öğretilip
özümsetilmelidir.
BAŞKAN Sayın Enginin yerine Sayın
Yalım
5.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, KİTlerde
çalışan tüm taşeron işçilerin yasadan
yararlanmasını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmetten ve özellikle Çalışma
Bakanından talebimiz
Biliyorsunuz taşeron yasası
çıktı ancak maalesef taşeron yasası yarım yamalak
çıktı; KİTlerdeki, özellikle ofislerdeki, tarım kredideki,
postanelerdeki ve Karayollarındaki taşeron işçiler maalesef
kadroya giremedi. Buradan halkımızın, taşeron
işçilerimizin isteği şudur: KİTlerdeki tüm taşeron
çalışan işçilerimiz de aynı haklardan yararlanmak
istiyorlar.
Hükûmete sesleniyoruz: Gelin, bu işçilerimizin
de haklarını verelim, kadroya girsinler. diyoruz. Buradan özellikle
Çalışma Bakanını tekrar tekrar uyarıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Benli
6.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 24 Haziran seçimlerinin
Türkiye için yeni bir başlangıç olacağına ilişkin
açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
24 Haziran seçimleri, Türkiye için yeni bir
başlangıç, yeni bir şahlanma dönemi olacak. Türkiye, tarihimizde
pek çok dönüm noktasına şahitlik etti; milletimiz, Çanakkale ve
Kurtuluş Savaşlarını verdi, ardından ekonomik
savaşlar, siyasi çalkantılar yaşadı, akabinde 60 ve 82
darbeleriyle sarsıldı. 28 Şubat postmodern darbesiyle uyanmaya
başlayan milletimiz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde iradesine sahip
çıkmaya başladı. 15 Temmuzda hep birlikte karşı
çıktık. Birlikte olmanın gücünü önce one minute, sonra Dünya
5ten büyüktür. sözleriyle Genel Başkanımız,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vasıtasıyla
tüm dünyaya gösterdik. 24 Haziran seçimleriyle de ülkemizin gücü daha da
artacak, ülkemiz çok daha güzel bir geleceğe sahip olmak için artık
şahlanacak. Rabbim davamızı, birliğimizi, ahdimizi aziz,
yolumuzu açık eylesin.
BAŞKAN Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Sağlık Bakanlığının mahkemelerce suçsuz
bulunmalarına rağmen Türk Tabipleri Birliği üyelerini
memuriyetten atmaya çalıştığına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
milletvekilleri, AKP Hükûmeti intikam peşinde koşmaktan vazgeçmiyor.
Savaş, bir halk sağlığı sorunudur. diyen Türk
Tabipleri Birliği üyelerini AKP Hükûmeti, önce gözaltına
aldırdı, hukuken bir şey yapamayınca şimdi de
Sağlık Bakanlığı eliyle idari soruşturma
açtırarak memuriyetten menetmeye çalışıyor. AKP Hükûmetini
sosyal medyada eleştiren hekimleri mahkemeler suçsuz bulduğu hâlde
Sağlık Bakanlığı bu hekimleri de memuriyetten atmaya
çalışıyor.
Sağlık Bakanına sesleniyorum:
Sayın Bakan, başta Mersin ve Adanada görev yapan meslektaşlarımızla
uğraşmayı bırakın. Hekimler sadece insanların
değil, toplumların da tedavisinden sorumludurlar. Onlardan,
eleştirilerinden ve birikimlerinden yararlanalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünal yerine Sayın
Dedeoğlu
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 7-12 Mayıs
Vakıflar Haftasını kutladığına,
yardımlaşma ve dayanışmanın bir medeniyetin en
belirgin özelliği olduğuna ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yardımlaşma
ve dayanışma bir medeniyetin en belirgin özelliğidir.
Vakıflarımız Türk-İslam medeniyetinin en önemli tarihsel
mirasıdır. Geçmişten bugüne, insanlık medeniyetine
bıraktığı eserlerin yanında, vakfetme duygusunu,
paylaşma ahlakını nesiller boyu taşıyarak sosyal ve
toplumsal rolünü hiç bırakmamıştır.
İnsanın insanca bakmak, sahip olduğu
mal ve servetten başkalarını da faydalandırmak gibi yüce
duygularından tezahür eden sosyal yardım ve
dayanışmanın tümüyle, en geniş şekliyle uygulandığı
yer, vakıf alanıdır. Vakıflar, Türk-İslam kültür ve
medeniyetinin temel taşı olmuştur. İnsanların
gönüllerinde yaratılıştan var olan hayır ve yardım
duygusunun kurumsallaşması olan vakıflarımız, tarihinde
büyük kentlerin kurulmasında nasıl etkin olduysa bugün de sosyal
hayatın inşasında önemli görev üstlenmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle Vakıflar
Haftasını kutluyorum, vakıflarımıza emeği
geçenlere saygılar sunuyorum, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erdoğan yerine
Sayın Akbaşoğlu
9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Fransada bir kesimin Kur'an-ı Kerimi
değiştirmek ve imha etmek istediklerine ve insanlığın
kurtuluşunun sadece İslamda olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkürler Başkanım.
Kuran ve sünnete dayalı sahih İslam
anlayışına ılımlı İslam ve radikal
İslam adı altında format atmak ve İslamı kendi
denetimlerine almak isteyen zihinleri kirli, elleri kanlı, vahşi
emperyalist ve Siyonistler, sünnetiseniyyeden sonra Allahın yegâne hak
kitabı olan Kuranı değiştirmek ve imha etmek
istediklerini ortaya koydular. Oysa, insanlığın kurtuluşu,
sadece ve yalnızca İslamda yani Kuranda ve Efendimizin
sünnetindedir.
İnsanlığa karşı suç
işleyen, hak ve hakikate Fransız kalanlara tekrar
hatırlatalım ki İslam Peygamberleri Hazreti İbrahim,
Hazreti Musa ve Hazreti İsa (AS)nin müjdelediği, âlemlere rahmet
olarak gönderilen ve bütün insanlık için kendisinde en güzel örnekler
bulunan Efendimiz (AS)a ve Kurana tabi olmakla dünya ve ahiret mutluluğuna
erişilebileceğini ifade ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sürekli
10.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 300 sözde
Fransız yazar ve siyasetçiyi Kuran-ı Kerimle ilgili
yaptıkları şuursuz ve alçakça açıklama
dolayısıyla şiddetle kınadığına ilişkin
açıklaması
KEREM ALİ SÜREKLİ(İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
300 sözde Fransız yazar ve siyasetçiyi
yaptıkları şuursuz ve alçakça açıklama
dolayısıyla şiddetle kınıyorum. Belli ki kutsal
kitabımız üzerinden siyaset yapanlar, İslam coğrafyasından
yiyeceği sert tokadı hesap edememekteler.
Bütün kültürlere kucak açmış ve her inanca
saygı duymuş bir medeniyetin temsilcileriyiz. Bu yüzden, herkesten de
aynı hassasiyeti bekliyoruz.
Kuran-ı Kerim, Yüce Allahın sonsuz
merhametini vurgular, paylaşımı, sevgiyi, adaleti ve
barışı emreder. Bizler bu emirlere iman ve itaat ediyoruz fakat
haddini böylesine aşan herkese her platformda en sert cevabı vermeye
de devam edeceğiz.
Saygılar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
11.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
eğitimcilere iradeleri dışında rotasyon uygulamasından
vazgeçilmesi gerektiğine ve bir yılda ne kadar rotasyon
uygulaması yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Rotasyon, aileleri ikiye bölen, eğitim
yöneticilerinin, müfettişlerin ve öğretmenlerin mağduriyetine
yol açan, eğitimde kesintiye yol açtığı için
öğrencileri olumsuz etkileyen bir uygulama şeklidir. Eğitimin
yerleşik yapısını bozuyor, art niyetli olarak
kullanılıyor; özellikle, iktidara yakın olmayan, muhalif
görüşleri taşıyan, sendikal mücadele içinde yer alan
eğitimcilere yönelik bir cezalandırma yöntemi olarak da
kullanılıyor. Eğitimcilerin iradeleri dışında bu
uygulamadan vazgeçilmeli, onların istekleri ve özel durumları
dışında rotasyon uygulanmamalı. Sizden, tabii, giderayak
böyle bir şey asla beklemiyoruz ama biz Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğini tamamen değiştireceğiz.
Öğrenmek istediğim, bir yılda ne
kadar rotasyon uygulaması yapıldı? Bunların hakkaniyet
içinde yapıldığına inanıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 24 Haziran
seçimlerinin Türkiye için bir milat olacağına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
AK PARTİnin bugüne kadar
kazandığı 12 seçimin her biri, hayati derecede önemliydi ama 24
Haziran seçimleri, Türkiye için bir milat olacak. Seçimlerin ardından
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle güçlü lider, güçlü
Meclis, büyük ve güçlü Türkiye için şahlanış ve yeniden
yükseliş dönemi olacaktır. Ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin
üstüne çıkarmak için yerli ve millî sanayimizi geliştirerek, büyük
projelerimizi hayata geçirerek, Türkiye ekonomisini el birliğiyle
büyüterek dünyaya markalar sunacak küresel bir güç hâline getireceğiz.
Basiret sahibi milletimiz, yüz yıllar boyunca en kritik zamanlarda hep
doğru kararı vermiştir. Türkiyeyi durdurma hesapları
yapanlara en iyi cevabı 24 Haziranda yine doğru karar vererek
gösterecektir. Aziz milletimizin ülkemizi tam bağımsız ve güçlü
devlet olma yolundaki kutlu yürüyüşünde yarı yolda
bırakmayacağına inanıyorum.
Genel Kurulu Saygıyla Selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
13.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 13 Mayıs Türk Dil
Bayramına ve tüm annelerin Anneler Gününü kutladığına
ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu Pazar, 13 Mayıs Türk Dil Bayramı.
Karamanoğulları Beyliğinin hükümdarı Karamanoğlu Mehmet
Bey, 13 Mayıs 1277de yayımladığı bir fermanla
Türküz, o hâlde Türkçe konuşmalıyız. diyerek Türkçe
konuşulmasını ve yazılmasını buyurmuştur.
Böylece Anadoluda Türkçe, resmî dil ve devlet dili olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Bu vesileyle Türk Dili Bayramını
kutluyorum ve liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin sözünü tekrar
etmek istiyorum: Türkçeden taviz, istiklalimizi riske atacaktır ki buna
asla müsaade edilmeyecektir.
Ayrıca 13 Mayıs, Anneler Günü. Anneler
Gününü, başımızın tacı olan tüm annelerimizin Anneler
Gününü kutluyorum. Rabbim tüm annelere vatana, millete hayırlı
evlatlar versin, yüzleri evlatlarından yana gülsün.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
14.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Türk Tabipleri
Birliği üyeleri Dursun Yaşar Ulutaş ile Selma Güngörün devlet
memurluğundan atılmasının teklif edilmesine ve
üniversitelerin bölünmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, Savaş, bir halk sağlığı sorunudur.
dediği için TTB Merkez Konseyi Üyesi Dursun Yaşar Ulutaş ve
Selma Güngörün bir daha devlet memurluğuna iade edilmemek üzere devlet
memurluğundan atılması teklif edilmiştir. Daha öncesinde
TTB Başkanıyla birlikte TTB Merkez Konseyi üyelerini maalesef yedi
gün gözaltında tuttunuz ve daha sonrasında da onları
işlerinden atıyorsunuz. Siz bu eğitimli meslek gruplarıyla
niye bu kadar uğraşıyorsunuz ve eğitimli meslek
gruplarına karşı yaptığınız bu davranışların,
ülkenin halk sağlığı sorunu olmaya devam ettiğini de
anlamıyor musunuz? Biz diyoruz ki: Üniversitelere dokunmayın.
Üniversiteler, bu ülkenin kültürüdür, geçmişidir, birikimidir,
geleceğidir, gençlerin sözünü dinleyin ve üniversiteleri bölmeyin.
BAŞKAN Son olarak Sayın Çamak, buyurun.
15.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersinin Gülnar
ilçesinin sorunlarına, çiftçi borçlarının
yapılandırılmamasının ciddi bir haksızlık
olduğuna ve devletin istihdam sağlayamadığı gençlerden
öğrenci kredi borçlarını talep etmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan,
hafta sonu Mersinin Gülnar ilçesini ve köylerini ziyaret ettim. Gülnar,
memuriyette bir mahrumiyet bölgesi kabul edilmesine rağmen bu ilçemize
yatırım teşviki yapılmamaktadır. Buradaki
hemşehrilerimiz, oldukça mağdur durumdalar, birçok sorunla boğuşmak
zorunda bırakılmışlar. Ayrıca, son zamanlarda birçok
borç yapılandırılırken çiftçi borçlarının
yapılandırılmaması ciddi bir haksızlıktır.
Acilen bu perişan durumdaki çiftçilerimizin borçları
yapılandırılmalıdır. Tarım arazisi
yollarının yasada olmaması büyük bir eksiklik. Örneğin,
burada sorumlu olan idare, Karayolları mı, büyükşehir belediyesi
mi, henüz o bile net bir şekilde bilinmemekte.
Üniversite mezunu işsizler ordusundaki
gençlerimiz, öğrenciyken aldıkları kredi borçlarının
altından kalkamıyorlar. Devletimiz, istihdam
sağlayamadığı gençlerden bu ödemeleri talep etmemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Fransada 300 kişinin ırkçı,
İslamofobik bir yaklaşımla İslama hakaret eden
yaklaşımını şiddetle kınadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Fransada
300 civarında çağdaş olduğunu iddia eden bağnaz bir
güruhun ırkçı, İslamofobik bir yaklaşımla,
barış dini olan İslama âdeta hakaret eden
yaklaşımını şiddetle
kınadığımızı buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Yine, yüce kitabımız Kur'andaki sözüm ona
birtakım antisemitik unsurlardan ötürü bazı ayetlerin
çıkarılmasını bir kez daha şiddetle
reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Fransa, her şeyden önce kendi
geçmişine bakmalı, kendine Fransız kalmamalıdır. Engizisyonları
bizler unutmadık. Kaldı ki Batılı oryantalist Bernard
Lewis, antisemitizmin Batının kendi eseri olduğunu zaten ifade
ediyor, kendileri de, Batılı yazarlar da bunları ifade ediyor.
Kendi krizlerini ihraç etmeyi bırakıp asıl bununla, kendileriyle
yüzleşmelidirler diye ben de ifade etmek istiyorum ve bu durumu
şiddetle kınadığımızı bir kez daha söylemek
istiyorum.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Şimşek, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 300 sözde
Fransız aydının Kur'an-ı Kerimle ilgili olan sözlerini
şiddetle kınadığına ve Kur'an-ı Kerimin hem
yazılarak hem de dilden dile hafızlar tarafından
aktarılarak kıyamete kadar korunacağına ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bizler de 300 sözde Fransız aydının Kur'an-ı
Kerimle ilgili olan sözlerini şiddetle kınıyoruz. Yüz yıl
önce bu toprakları işgal etmek isteyenler, Orta Doğuyu ve
Afrikayı kan gölüne çevirip yıllarca emperyalist duygularla oradaki
insanlara hükmedenler, orada insanları köle gibi
çalıştıranlar, bugün, maalesef Kur'an-ı Kerime dil
uzatmışlardır.
Ben, o sözde aydınlara Kur'an-ı Kerimi
okumalarını tavsiye ediyorum. Kur'an-ı Kerimi okudukları
zaman zaten, Cenabı Allahın kıyamete kadar Kur'an-ı
Kerimi koruyacağını anlayacaklardır. Kur'an-ı Kerim,
hem yazılarak hem de dilden dile hafızlar tarafından
aktarılarak kıyamete kadar korunacaktır diyorum ve Fransız
aydınları kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, buyurun.
17.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Diyarbakırda bir gencin polisler tarafından vurulması
olayını şiddetle kınadığına, Boğaziçi
Üniversitesindeki olaylardan sonra tutuklanan 2 öğrencinin durumuna,
BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikası Sınıf
Araştırmaları Merkezinin nisan ayı açlık ve yoksulluk
sınırı raporuna ve Hükûmetin çözmek zorunda olduğu en temel
meselenin yoksulluk olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biraz önce yaşanan bir gelişmeyi aktarmak
istiyorum. Diyarbakırda konukevinin önünde polisler bir genci
ayağından vurdu -görüştük ayrıca- gencin yerde yaralı
bekletilmesi üzerine Ofiste, olay yerinde bulunan halkın tepki göstermesi
üzerine polis, biber gazlı müdahalede bulundu ve hâlâ bu müdahale devam
ediyor. Biz, bu olayı şiddetle kınıyoruz. Polislerin
artık ölüm saçmasını değil, yaşamdan yana
olmasını ve bu polislerin cezasız kalmamasını buradan
ifade etmek istiyorum. Başkan Vekili olarak da sizin olayı takip
etmenizi, bu yaralı gencin durumunun akıbetini öğrenmenizi talep
ediyoruz.
Sayın Başkan, diğer bir mesele, daha
önce de kürsüden defalarca ifade ettim, Boğaziçi Üniversitesi
öğrencilerinin durumu. Yeni, çok vahim bir gelişme daha var.
Bilindiği üzere, Boğaziçi Üniversitesinde okuyan öğrenciler,
Afrin lokumu dağıtan grup ile İşgalin, katliamın
lokumu olmaz. diyen öğrenciler arasında yaşanan
tartışma, Cumhurbaşkanının da temel gündemi olmuş
ve hedef gösterilen öğrenciler, evlerinden, yurtlarından ve hatta
okuldan tek tek gözaltına alınmış, ardından bir
kısmı tutuklanmışlardı. Şimdi de
öğrencilerin avukatlarının yaptığı aktarıma
göre, 12/4/2018 tarihinde kampüsten gözaltına alınıp 14/4/2018
günü tutuklanan, biri ekonomi, diğeri sosyoloji bölümünde okuyan 2
öğrenci cezaevinde
Hem Boğaziçi Üniversitesinin Kuzey Kampüsünün
otoparkında hem de işkencehaneye dönüştürülen diğer
yerlerde -başka mağdurlar da aynı bilgiyi teyit ettiler- ve hem de
Vatan Emniyetinde ağır dayağa ve küfürlü aşağılamaya
maruz kaldıklarını beyan etmektedirler. Çıplak hâlde dayak
atıldığını, sürekli sinkaflı, cinsiyetçi küfür ve
aşağılamalara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
maruz
kaldıklarını ifade etmek istiyorum. Ayrıca doktor raporu
verilmediğini, hatta hekim muayenelerine polislerin de eşlik
ettiğini öğrenmiş durumdayız. Bu durumu asla kabul
edilebilir bulmuyoruz. Öğrenciler derhâl öğrenim hayatlarına
devam etmelidirler ve serbest bırakılmalıdırlar. Bu,
diğer öğrenciler için de gerçekten çok kötü bir uygulamaya ve tehdide
dönüşmüş durumdadır.
Sayın Başkan, diğer bir mesele,
yoksullukla ilgili bugün kamuoyuna yansıyan veriler var. Birleşik
Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları
Merkezi, Nisan ayı açlık ve yoksulluk sınırı raporunu
açıkladı. Rapora göre, Nisan ayında açlık
sınırı 1.698 TL, yoksulluk sınırı ise 5.872 TL
oldu. Buna göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde
beslenebilmesi için günlük 56,59 TL, aylık 1.698 TLlik harcama yapması
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Kaydedilen raporda, günlük harcamalarda Nisan 2018de en yüksek maliyet grubunu
15,78 TLyle peynir, çökelek ve benzeri ürünler oluştururken, bu ürünleri
et, tavuk ve balık takip ediyor. Süt, yoğurt ve diğer malzemeler
için yapılması gereken harcama tutarları ile ekmek için, zorunlu
ihtiyaçlar için yapılan tutarları topladığımızda
bu sınırın gerçekten çok gerilerde olduğunu görüyoruz. Bu konuda
Hükûmetten bir açıklama değil, manifesto gibi bir vaat değil,
şu anda hâlâ hükûmet ederken yoksulluğun sınırına,
yoksunluğun sınırına çözüm bulmaları gerekiyor fakat
Hükûmet, ana muhalefet partisi gibi çıkmış manifestolarla
vaatlerde bulunuyor. Bu nedenle, bu meselenin Hükûmetin çözmek zorunda
olduğu en temel mesele olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök, buyurun.
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Fransada yayınlanan 300
imzalı bazı ayetlerin Kur'andan çıkarılmasına yönelik
bildirinin aymazlık olduğuna, 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ile Hüseyin İnanın idam edilmelerinin 46ncı yıl
dönümüne ve onların ideallerinin bugün de yolumuzu aydınlatmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Fransada yayımlanan ve
300 imzayla dünyaya duyurulan Kur'an-ı Kerimdeki ayetlerin Kur'andan
çıkarılmasına yönelik talep, tam bir haddini aşma ve
aymazlık örneğidir. Dinler arasında bir hoşgörünün sergilenmesine
her zamandan daha fazla ihtiyaç duyulduğu bu ortamda Fransada
yayımlanan bu bildiri, dünyadaki barışa da hizmet etmeyecektir.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Fransada yayımlanan bu bildiriyi
şiddetle reddettiğimizi ve kınadığımızı
ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, bundan tam kırk
altı yıl önce 6 Mayıs 1972 tarihinde üç fidanın
darağacında hayatlarını kaybederken tarih sayfalarına
yazıldığına tanık olduk. Deniz Geçmiş, Yusuf
Aslan, Hüseyin İnan tam bağımsız Türkiye iddiasıyla
yola çıktılar ancak 1972de bir askerî muhtıra sonrası
acımasızca idam edildiler. Bu idamların üzerinden kırk
altı yıl geçti. İdam cezalarını verenler nefretle
anılırken Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın
idealleri, heyecanları ve ilkeleri bugün de bir kez daha yolumuzu aydınlatmaya
devam ediyor. Kendilerini bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Muş, buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 54üncü Hükûmette
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yapan Cevat
Ayhana Allahtan rahmet dilediğine, 300 Fransız siyasetçi ve
yazarın Kuran-ı Kerimden bazı ayetlerin
çıkarılmasına ilişkin bildiriyi en sert şekilde
kınadıklarına, Avrupada son yıllarda ifade hürriyeti adı
altında İslama ve Müslümanlara yönelik nefret ve şiddet dilinin
arttığına ve herkesi dinî inançlara saygılı olmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Refahyol Hükûmeti olarak bilinen
54üncü Hükûmette Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı yapan Refah Partisi eski milletvekillerinden, eski
bakanlardan Cevat Ayhana Cenab-ı Allahtan rahmet diliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde aralarında eski Fransa
Cumhurbaşkanı Sarkozynin de bulunduğu 300 Fransız
siyasetçi ve yazarın Kuran-ı Kerimden bazı ayetlerin
çıkarılmasına ilişkin yayımladıkları
bildiriyi en sert şekilde kınadığımızı ifade
etmek isterim. Kuran-ı Kerimin yani Allahın kelamının
değiştirilmesine ilişkin söylemler, yüce dinimiz İslama açık
bir saldırıdır. Kuran-ı Kerimi şiddetle yan yana
göstermek ve şiddetin kaynağıymış gibi sunmaya
çalışmak sinsice ama nafile bir girişimdir. İslam,
şiddeti değil, barışı ve kardeşliği
vurgulayan bir dindir. İslamı tahrif etmeye yönelik böyle bir
girişimin din ve vicdan hürriyetinin savunucusu olduğunu ifade eden
Fransa gibi bir ülkede meydana gelmesi, aslında Fransadaki
hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük ortamının ne aşamaya
geldiğinin açık bir göstergesidir.
Üzülerek ifade etmek isterim ki Avrupada son
yıllarda ifade hürriyeti adı altında yüce dinimiz İslama
ve Müslümanlara yönelik nefret ve şiddet dili artmaktadır. Avrupa
ülkelerinde ırkçı ve faşist eğilimler yükselmekte,
İslamofobi yaygınlaşmaktadır. Unutulmasın ki bir
başkasının kutsalına saldırmak ifade hürriyeti
değildir. Bizler Türk milleti olarak her dine, her inanışa
saygılı olan bir milletiz fakat milletimizin dinine ve kutsal
kitabımız Kurana yapılan bu saldırıları
kesinlikle hoş göremeyiz ve kabul etmeyiz.
Bu anlamda, bir kez daha, Fransada yayımlanan
bu bildiriyi en sert şekilde kınadığımızı
ifade ediyor, herkesi dinî inançlara saygılı olmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Koçdemir.
20.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemirin, 7-12 Mayıs
Vakıflar Haftasına ve 13 Mayıs Dil Bayramına ilişkin
açıklaması
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, içinde bulunduğumuz haftada Vakıflar
Haftasını idrak edeceğiz. Belli bir mal topluluğunun
hayır işine vakfedilmesi demek olan vakıf müessesesini bu
topraklarda insanlarımız en üst düzeye, en üst seviyeye
taşımışlardır. Ancak bu hafta vesilesiyle
televizyonlarda dönen reklamlarda şunu görüyoruz: Bu vakıf,
hayır işine ayrılan paralarla, seçim takviminin
başladığı bir dönemde bu seçim sürecinde aday olan
birisinin lehine onun boy boy fotoğraflarıyla reklamlar dönmektedir.
Bunun bir seçim malzemesi olarak kullanılması, vakıf
kelimesinin kavram olarak anlamına, vakfedenlerin buradaki iradesine
muhakkak ki oldukça taban tabana zıt bir durumdur.
Yine, 13 Mayıs, Dil Bayramıdır. Bu
topraklarda yaşayan insanları bir arada tutacak en büyük harç,
dilimizdir, Türkçedir. Buna sahip çıkmak gerekir. Ancak bir gece
kafasına esti diye arena kelimelerini kaldıranlar, Tabelalara
Türkçeyi getiriyoruz. diye fırsat buldukça bununla böbürlenenler, seçimle
ilgili manifesto vermişlerdir. Bu, ne kadar Türkçedir, bunu da aziz milletimizin
takdirine sunuyorum. Ve yine bu manifestoda kendisine insan ötesi özellikler
atfedilen birinin, yine halk arasında çokça söylenen bir deyimi
hatırlatırcasına -Allah garip kulunu sevindirmek için önce
eşeğini kaybettirip sonra buldururmuş- bütün şeyleri bozup
bozulan şeyleri tekrar düzeltecek ahdiyle bu manifestonun
yayımlanmasını da oldukça manidar bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koçdemir.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak eski
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhana Allahtan
rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biz de
Meclis Başkanlık Divanı olarak, eski bakanlarımızdan,
değerli siyaset ve devlet adamı, Sakarya Milletvekili Sayın
Cevat Ayhana Allahtan rahmet diliyoruz; mekânı cennet olsun. Kederli
ailesine de buradan başsağlığı diliyoruz.
Şimdi, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İsviçre, İran, Ukrayna ve
Finlandiya'ya ziyaretler gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetlerin ve
Belarus Parlamentosu Dışişleri Komisyonu ile Finlandiya
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret
etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
14/3/2016 tarih ve 56 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1579)
3/5/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetler, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6ncı ve 9uncu maddesi
gereğince İsviçre, İran, Ukrayna ve Finlandiya'ya ziyaretler
gerçekleştirmiştir. Ayrıca, Belarus Parlamentosu
Dışişleri Komisyonu ve Finlandiya Parlamentosu
Dışişleri Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret etmesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 14/3/2016
tarih ve 56 sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu İsviçre ziyaretine TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır, Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı, Hatay
Milletvekili Serkan Topal, Antalya Milletvekili Mehmet Günal; İran
ziyaretine TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır, Samsun Milletvekili Hasan Basri
Kurt, İstanbul Milletvekili Azmi Ekinci, Ankara Milletvekili Murat Emir ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Ekmeleddin İhsanoğlu; Ukrayna
ziyaretine TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve Antalya Milletvekili
Mehmet Günal ile Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de düzenlenen
Helsinki Siyasi Forumuna TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır'ın
katıldığı ve Belarus ve Finlandiya Parlamentosu
heyetlerinin ülkemizi ziyaretleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
2.- Başkanlıkça, esas komisyon olarak
Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale edilen (1/840)
esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri
alındığına ilişkin tezteresi (3/1580)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale
edilen (1/840) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Hükûmetçe geri
alınmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının dört tezkeresi daha vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Malatya Milletvekili Taha
Özhan'ın, ABD'nin başkenti Washington'da 15-20 Mayıs 2018
tarihlerinde düzenlenecek olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para
Fonu'nun Parlamenterler Ağı yıllık toplantısına
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1581)
3/5/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Malatya Milletvekili Taha Özhan'ın, ABD'nin
başkenti Washington'da 15-20 Mayıs 2018 tarihlerinde düzenlenecek
olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun Parlamenterler
Ağı yıllık toplantısına 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca katıldığı hususu Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair talebininin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1582)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair dair talebininin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1583)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair talebininin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1584)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede
bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş tarafından, son yıllarda artan
işsizliğin bir diğer boyutunun liyakate dayalı işe
alımlar yahut atamalar yerine tanıdık vasıtasıyla
iş olanaklarının yaygınlaşması olduğuna ve
bunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 13/3/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mayıs 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/5/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
13 Mart 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından son
yıllarda artan işsizliğin bir diğer boyutu da liyakate
dayalı işe alımlar yahut atamalar yerine tanıdık
vasıtasıyla iş olanaklarının
yaygınlaşması olup bu konunun nedenlerinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan 7105 grup numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
8/5/2018 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Aycan
İrmez konuşacaktır.
Buyurun Sayın İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubum adına söz almış bulunmaktayım.
İlk önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün ülke olarak
geldiğimiz nokta, adaletsizliklerin her alanda yoğun bir şekilde
arttığı, AKPnin ekonomi politikalarının öncelikle
emekçilerin, sonra da toplumun tüm kesimlerinin işini ve
aşını eksilttiği bir tablodur. Türkiye İstatistik
Kurumunun açıkladığı son veriler
ışığında vardığımız sonuç, tüm
Hükûmet yetkilileri tarafından sürekli bir şekilde iddia edilen
ekonomik büyümenin, esasında emekçilere yansımadığıdır.
Bu istatistikte genel işsizlik oranının yüzde 10,8, genç
işsizlik oranının yüzde 19,9, kadın işsizlik
oranının yüzde 13,4lere kadar çıktığını
görmekteyiz. Çift hanelere ulaşan işsizlik rakamları ile artan
nüfus ve iş gücü de dikkate alındığında, insan onuruna
yakışır iş imkânlarının AKPnin istihdam
politikalarıyla gelmeyeceği net bir şekilde görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, genç nüfus
açısından dünyanın birçok ülkesine göre avantajlı konumda
olan bir ülkedir. Fakat AKPnin politikaları neticesinde bu potansiyel, ya
bir köleliğe ya da bir yedek işsizler ordusuna dönüşmüştür.
Genç işsizlik oranı yüzde 19,9dur yani her gün evimizde,
sokağımızda gördüğümüz her 5 gençten 1i işsiz
durumdadır. Bu, korkunç bir tablodur, ülkede karanlık bir gelecek
korkumuzun en temel habercisi konumundadır. Hâlbuki AKP döneminde genç
işsizliğini bitirmek için çok fazla şans vardı;
dış yatırımlar gelişiyordu, küresel ekonomide büyüme
vardı fakat teknolojide ilerleme olmayınca, demokrasi-ekonomi
denklemi padişahın tahtındaki şizofreniye
takılınca gençlerimiz işsiz kaldı. Hâlâ gençlerimiz yedek
işsizler ordusu olarak yerli yerinde dururken AKP iktidarı ne
yapıyor?
Diğer yandan hem kamuda hem de özel sektörde
gençlerin istihdam edilmeleri liyakate değil kayırmacı
yaklaşımlara göre şekillenmekte olup bunun
yarattığı tablo oldukça vahimdir. Bu kadar genç nüfusa çözüm
bulamaması bir tarafa, bu gençlerin iş imkânlarını da
kendine yakın çevrelere aktarması başka sorunları da
beraberinde getirecektir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede sadece
gençler değil 3,5 milyona ulaşan yurttaş işsiz
durumdadır. Bu rakamlar kabul edilebilir değildir. Bugün hâlen 837
bin üniversite mezunu işsizdir. Ülkede yaklaşık 12-13 milyon
kişi insani bir yaşam kalitesini sağlayacak gelire sahip olmadan
yaşamaktadır. Verilerin gösterdiği gerçek işsizliğin
yanı sıra, çalışan yoksulluğu da Türkiye'nin önemli
sorunlarındandır.
Tüm bunların yanında AKP, kayyum, OHAL ve
savaş politikalarının sonucunda ihraç ettiği, işinden
aşından ettiği yurttaşların yerine, yapılacak
olan yeni atamalarda sözlü sınavlar adı altında Hükûmete
yakın çevreleri işe alarak yalnızca kendi yandaşlarına
iş imkânı sağlayan bir noktaya gelmiştir. Örneğin,
KHKyle ihraç edilen hâkim ve savcı açığını kapatmak
üzere açılan avukatlıktan hâkim ve savcılığa
geçiş sınavında çok sayıda AKP il yöneticisinin listelerde
yer alması, üniversitelere yapılan atamaların Hükûmete
yakın isimlerden oluşması. Devletin diğer tüm kurum ve kuruluşlarına
kendi yandaşları olan kesimlerden yerleştirildiğini gördük
ne yazık ki. Binlerce yurttaşın haksız ve hukuksuz bir
şekilde ihraç edilmesi, AKPnin kendi ideolojisine uygun kadrolaşma
hareketine dönüştürülmüştür. Bu durum, yoksulluğu ve ekonomik
krizi daha da derinleştirmiştir.
Hükûmetin başlattığı kendi
ideolojisine uygun kadrolaşma hareketinin işsizliğin
yarattığı mevcut krizi daha da derinleştirici bir etkiye
yol açacağı şüphesizdir. Nitekim, bu nedenle kayırmacı
yaklaşımla yönetilen istihdam politikaları gençler
açısından aynı zamanda umut kırıcıdır. Bu
nedenle istihdam politikalarının, mevcut durumun neden ve
sonuçlarının araştırılması ve bu konuya derhâl
çözüm bulunması elzemdir.
Bu nedenle burada acilen bir araştırma
komisyonu kurularak bunlara neden olan bu şekildeki
yaklaşımların, işsiz olan gençlere yapılan bu tür
yaklaşımların araştırılması için bir talepte
bulunuyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun liyakate
dayalı işe alım ve atamaların yapılmamasının
ve işe alımların tanıdık vasıtasıyla
yapılmasının nedenlerinin araştırılması ve
gerekli önlemlerin alınmasına yönelik Meclis araştırması
açılmasına ilişkin grup önerisi üzerine söz aldım. Genel
Kurulu ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerisine
baktığımız zaman, liyakate dayalı olmadan, işe
alımların ve atamaların tanıdıklar ve iktidar partisi
vasıtasıyla yapılmasına, iktidara yakın bir
tanıdığı olmayanların işe
alımlarının mülakatlar yoluyla engellendiğine dikkat
çekilmektedir. Bu tespitlere katılmakla birlikte, bugün devlet yönetiminde
ve devlete personel alma ve yükselmelerde maalesef keyfîlik egemen
olmuştur. Devletin liyakat sistemi çökertilmiştir. Liyakatin yerine,
maalesef, saraya, parti devletine sadakat sistemi egemen olmuştur.
Sarayın, iktidar partisinin onayı alınmadan bir memurun dahi
ataması yapılmayacak duruma getirilmiştir ülkemiz. Devlet
yıllardır keyfîlikle yönetilmektedir. İşte, üniversiteler,
çok önemli, en temel bürokratik kurumlarımız da liyakate dayalı
istihdam politikasından maalesef uzaklaşmıştır ve bir
plansızlık hâkim olmuştur devlet mekanizmasına.
İşte, devlette liyakatin çökertilmesiyle işsizlik, enflasyon,
cari açık başta olmak üzere, adalet, hukuk, temel hak ve özgürlükler,
şeffaflık, yolsuzluk alanında ve dış politikada
maalesef bugün ülkemiz ve milletimiz bu temel sorun alanlarıyla baş
başa kalmıştır.
Seçimlere yaklaşık bir buçuk ay kaldı
fakat emeklinin, işçinin, işsizin ve özellikle, üniversite mezunu
işsizlerin, ticaret erbabının, esnafın, çiftçinin ve
toplumun tüm alanlarının maalesef sabrı artık
taşmıştır. İşte, benden önceki hatip, öneri
sahibi hatip az evvel işsizlikle ilgili verileri açıkladı. TÜİKin
en son açıkladığı işsizlik oranı yüzde 10,8 iken
gerçek işsizlik oranı neredeyse yüzde 20lere
ulaşmıştır. Son bir yılda yaratılan 984 bin
istihdamın yarıdan fazlası kayıt dışı
istihdamdan, çırak, stajyer lise öğrencilerinden
kaynaklanmıştır. İş arayan, iş
aramadığı hâlde bir iş bulduğunda çalışmaya
hazır olduğunu beyan eden 5 milyon 900 bin yurttaşımız
vardır. En son, işte, Kilis ve Trabzondaki uzun işsizler
kuyruğuna hepimiz şahit olduk. Genç işsizlerin sayısı
1 milyonu aştı. Her 100 işsiz vatandaşın 27si
üniversite mezunu. Devlet akılla, bilimle yönetilmezse bu sorunları
maalesef çözemeyeceğiz değerli milletvekilleri.
Evet, sorunlar Ahdim olsun. demekle, yemin etmekle
çözülemez. On altı yıldır tek başına iktidar olan
iktidar partisi bundan sonra da bu ülkenin temel sorunlarını
çözemeyecektir. İşte liyakati çökertenlere, kul hakkı yiyenlere
en güzel yanıtı halkımız 24 Haziranda verecek ve devleti
liyakat ve akılla yönetecek kadroları göreve getirecek diyorum.
Grup önerisinin lehinde olduğumuzu
paylaşıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğduya aittir.
Buyurun Sayın Aydoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU
(Aksaray) Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; devletin bir
işveren olarak toplumsal hayata katılması sanayileşmeyle
yaşıttır esasen. İstihdam dediğimiz şeyin
devletle ilişkilendirilmesi sanayileşmeyle beraber olmuştur. Devlet
memuriyeti ayrı bir bahis, bir istihdam kapısı olarak kitlelerin
devletten rızıklanması ayrı bir bahistir. Memuriyet
dediğimiz şey, devletin kendi işlerini gördürmek için
uyguladığı, liyakate ve ehliyete dayalı ve esasen bizim
tarihimizde de bunun çok esaslı uygulamasını gördüğümüz bir
sistemdir ancak kitlelerin rızıklanması, aşını,
işini, ekmeğini kazanması ve sosyal hayattan sebeplenmesi
açısından istihdam ayrı bir bahistir.
Türkiye'de nüfus artışının
başladığı yıllarda istihdam konusu, özel sektörümüz
gelişmediği için, her hâlükârda bir memnuniyetsizlik mevzusu
olagelmiştir çünkü eski meslekler kaybolmuş, yeni geçim
kapıları ihdas edilmesi gerekmiş ve bir şekilde devletin
bunları idare etmesi demokrasili yıllarda siyasetin korkusu hâline
gelmiştir. Ancak 2000li yıllar başka bir konudur çünkü
işveren olarak devletin 2000li yıllarda gelişen teknolojiyle
beraber bir hacet kapısı olmasının önünde ciddi engeller
belirmiştir.
Önergede bahsedilen likayat konusunu bir
şekilde memurun devletle olan ilişkisi açısından
düşünmek ancak kayırma vesaire konusuna devletin
çalıştırdığı insanlara güvenmesi, onlarla
arasındaki bir akit çerçevesinde bakmak ve uzmanlık
ihtiyacının, bir bilgi ihtiyacının, bir beceri
ihtiyacının karşılanması şeklinde düşünmek
ve bunun bir şekilde devlete karşı bir propaganda mevzusu da
olabileceğini nazarıitibara almak gerekmektedir. Bu itibarla, devlet
ve istihdam konusu her zaman hassas bir konudur ve bir şekilde
işsizliğin önlenmesi, devletin özel sektörü de destekleyerek yeni
iş kapıları açması bizim temel politikamız
olmuştur, olagelmiştir. İstihdam seferberlikleri de esasen, bu
konuda Türkiyede özel sektörün de bu işe koşulması sadedinde
ciddi bir politika olarak devam ettirilmiştir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşları tarafından, Ankarada sel baskını
yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 7/5/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mayıs 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/5/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/5/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Levent Gök ve arkadaşları
tarafından Ankarada sel baskını yaşanmaması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/5/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan 1891 sıra no.lu Meclis Araştırması Önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/5/2018
Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Ankara 5 ve 6 Mayıs tarihlerinde ardı
ardına iki büyük sel felaketine maruz kaldı değerli
milletvekilleri. Bir anda bastıran yağmur, gerek Mamakta gerekse
Keçiörende yüzlerce arabayı önüne kattı, yüzlerce ev ve iş
yerinde su baskını nedeniyle telef olmalara, mağduriyetlere
neden oldu.
Değerli arkadaşlarım, elbette
dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de doğal afetler
olabilir, biz bunların büyüklüğünü göz önüne
aldığımız zaman anlayışla karşılayabiliriz,
adı üzerinde doğal afet ama ya göz göre gelirse ne diyeceksiniz
buna değerli milletvekilleri?
Bakın, Ankarada özellikle bu Mamak bölgesinde
yaşanan sel felaketinden sonra Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı aynen şu açıklamayı yaptı, dedi ki:
Ankaranın tarihinde bu bölgede böyle bir şey görülmemiş, bunun
önlemi olamaz, böyle bir afet karşısında ne yapabilirsiniz?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afetin boyutlarını sizlere gösteriyorum. Bakın,
Hürriyet Ankara ekinde arabaların üzerinde insanlar sürükleniyorlar, can
pazarındalar. Yine, bir başka gazetemiz: Savaş alanı gibi
bir manzara. Yine çok kötü bir manzara, sel herkesi önüne katmış,
araçları önüne katmış, tam 150 araç kullanılmaz hâle geldi.
Peki, acaba Büyükşehir Belediye Başkanı doğru mu söylüyor?
Büyükşehir Belediye Başkanı doğru söylemiyor değerli
arkadaşlarım çünkü Büyükşehir Belediye Başkanı o
bölgeye yağmurun olduğu gün gitti, o bölgeyi bilmez tanımaz. Ama
biz her yıl o bölgedeyiz çünkü her yıl bu bölgede seller oluyor ve
felaketler yaşanıyor.
Bakın, tam üç yıl önce aynı bölgede
bir sel felaketi yaşanmış ve gazeteler neler yazmış
değerli arkadaşlarım? Üç yıl önceki gazete kupürlerini
okuyorum -selin meydana geldiği yer Ankara Mamak Boğaziçi Mahallesi
Neşet Ertaş Caddesi- üç yıl önceki gazete haberlerine bakıyorsunuz:
Ankarada, başkentte Boğaziçi Neşet Ertaş Caddesinde sel
meydana geldi, sel sularına kapılan 2 kişi yaralandı, 100e
yakın araç hasar gördü. Yine, bir başka haber: Mamak ilçesindeki
Neşet Ertaş Caddesini sel dereye çevirdi. Yani bu sel göz göre göre
geliyor, bizim Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı diyor ki:
Ankara böyle bir felaketi yaşamadı. Yahu, Sayın Başkan,
her yıl yaşanıyor, daha üç yıl önce yaşanmış
bir sel felaketi var yani tablo o kadar sıkıntılı ki.
Şimdi, peki, bölgenin belediye
başkanı ne diyor? Sayın Mesut Akgül diyor ki: Ben bu selin
meydana getirdiği felaketin altyapıdan
kaynaklanmadığını düşünüyorum." İşte,
değerli arkadaşlarım, bu araştırmanın konusu da
zaten bu. Hem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını hem de
Mamak Belediye Başkanını kim yalanlıyor? Ankara
Büyükşehir Belediyesinin ASKİ Genel Müdürü. ASKİ Genel Müdürü
Gökçek dönemini elinin tersiyle iterek aynen şu açıklamayı
yapıyor: Sık sık taşkın yaşamamak için dere
üzerinin kapatılmaması, arazi yüzeyinin geçirimsiz olmaması,
yağmur suyu ızgara ve kanallarına tıkayıcı madde
dökülmemesi, dere yataklarını daraltacak şekilde inşaat
yapılmaması, imar planlarında taşkının dikkate
alınması büyük önem taşımaktadır. diye bir
açıklama yaptı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu
sorun bugünün sorunu değil, yarın da bu sorunla
karşılaşacağız. Niçin Ankaranın maddi
kaybı, insanlarımızın bu olayda
karşılaştığı manevi travmalar bir daha
gerçekleşsin? Her yıl tekrarlanan sel var ortada ama önlem almayan
bir Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi. Büyükşehir Belediye
Başkanı durumdan haberdar değil, Mamak Belediye
Başkanı olaydan bihaber ama gerçekçi bir şekilde bu sorunu
ortaya koyan Mimarlar Odası var, Şehir Plancıları var.
ASKİ Genel Müdürü neler yapılacağını söylüyor, Gökçek
döneminde her şey yanlış yapılmıştır.
diyerek de bir açıklamada bulunuyor. Bence Meclisimiz bu konuya bir el
atmalı. Başkentin; 5,5 milyon insanın
yaşadığı bir kentin selle mağdur olması ne demek
değerli arkadaşlarım? Başkentin sele kapılması
demek Türkiyede birçok ilin güvencesiz olması demektir. O yüzden
Meclisimizin bu öneriye sahip çıkmasını, Ankarada bir daha
böyle olayların yaşanmaması açısından gerekli
tedbirlerin neler olacağı konusunda bir görüş birliğine
varılarak bir komisyon kurulmasını öneriyoruz. Bunu
yapalım, buna ihtiyaç var; buna Ankarayı yönetenlerin de
ihtiyacı var, herkesin ihtiyacı var. Amacımız, bir daha
insanlar mağdur olmasın, Ankara zarar görmesin. Burada sel nedeniyle
zarar geldiği zaman harcanan servet hepimizin serveti. O bakımdan bu
önergemize desteğinizi bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) O yüzden bu önergemiz siyaset
dışı da bir önerge. Yani bundan sonra yaşanacak sellerde
neler yapılması gerektiği konusunda Ankara ölçeğinde bütün
illere de örnek olacak bir çalışma sergileyebiliriz.
Bakın, doğa kendisinden
alınanları tekrar tahrip ediyor değerli arkadaşlarım.
Doğa diyor ki: Bana dokunmayın, yeşile dokunmayın,
betonlaşma yapmayın. Eğer bina yapıyorsanız
yeşile yer açın. Dere yataklarını ıslah edin.
Ağaçlar büyüsün, yeşiller büyüsün ki yağmur
yağdığı zaman suyu çeksin. Doğa bunu çok açık
bir şekilde söylüyor. Bundan sonra gerçekleşecek her türlü olayda
elimizde Meclisimizin çok güçlü bir araştırma önergesi olsun diyorum
ve tüm Ankaralı hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimle bu
önergenin kabul edilmesini sizlerden talep ediyorum.
Saygılarımla, sevgilerimle. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Gruplar adına, İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Koçdemir.
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ankaralılara ve son yağışlarda
afetlerden zarar gören diğer yerlerde yaşayan insanlarımıza
geçmiş olsun diyorum.
Bir afet, bir olumsuzluk olduğunda
iktidarın tepkisi bana iki şeyi hatırlatıyor: Biri
Elinizde çekiç varsa her şeyi çivi olarak görürsünüz. sözü, biri de
Goethenin Her göz görür ama göz sadece bildiğini görür. sözü.
Son beş altı yıldır devlet
kadrolarına, yürütmeyle ilgili yetkili yerlere emin olmayan insanlar
geldi, ehil olmayan insanlar geldi, halka ve realiteye uzak olan insanlar
geldi, halka ve realiteye yakın olmayan insanlar geldi. Bu insanlar sadece
bildiklerini görüyorlar; bir afet olduğunda beş yüz yılda bir
olduğunu birdenbire görebiliyorlar, fıtratı görüyorlar, kaderi
görüyorlar ama âdetullahı, sünnetullahı, insanlığın bu
zamana kadar tabiatla ilişkisinde bulduğu kanunları,
bulduğu tedbirleri görmüyorlar.
Bugün dolar 4,30a doğru gidiyor ama bizim
başımızdaki insan, enflasyon-faiz ilişkisinde dünyanın
her tarafında ve Mülkiye İktisat, Maliye Bölümünde bana
öğretilenin tam tersi olduğunu sürekli görüyor. Bu afetten sonra da
muhtemelen iktidar kadroları tarafından burası da Devlet
İhale Kanununun istisna hükümlerine sokulacak, yeniden
yapılandırma ve afetten zarar gören iş yerlerinin yeniden
yapılması sırasında bu işlerin açıklık ve
rekabet ilkesinden nasıl kaçırılacağı görülecektir.
Gelin, bundan vazgeçelim; gelin, afet gibi konularda
insanlığın bu zamana kadarki tecrübesini, birikimini bizim
insanlarımıza, bizim halkımıza da aksettirecek bir yönetim
anlayışını bu ülkeye getirelim. Onun için, bu önergenin
kabul edilmesi, her türlü siyasi mülahazadan uzak olarak bu yönde
atılmış olumlu bir adım olacaktır.
Ben 24 Haziranın ehil kadroların, emin
kadroların, halka ve realiteye, gerçeklere yakın olan kadroların
iş başına gelmesi ve Türkiye'nin girdiği bu sorunlar
yumağından kurtulması için iyi bir vesile
olacağını bir kere daha ifade ediyor, önergenin lehinde
olduğumu ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Erkan Haberal konuşacaktır.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Türk milletini ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ankaranın Mamak ilçesi ve akabinde Keçiören
ilçemizde olan sel felaketi sonucu vatandaşlarımız çok ciddi bir
mağduriyet yaşamıştır. Evet, doğrudur, bu bir
felakettir ama sebebi, sorumlusu sadece, yetkililerin söylediği gibi
tabiat değildir. Sayın Mamak Belediye Başkanıyla
görüşme fırsatım oldu, kendilerine geçmiş olsun dileklerimi
ilettim, kendilerine de katılıyorum. Sorun sadece altyapının
yetersiz olması ya da ilçe belediyesinin bakım yapmaması da
değildir. Aslında, temel sorun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
yıllarca çarpık kentleşmeye müsaade etmesi, altyapı
hizmetlerini ötelemesi ya da makyajlama faaliyetlerine daha fazla göz yumarak
göz boyamalara sebep olmasıdır. Ankarada şehrin içinden akan
onlarca dere ve su yataklarının üzerinin kapatılması,
drenajlarının doğru dürüst yapılmaması ve
etraflarına yerleşim birimlerinin oturtulması bu felaketlere
davetiye çıkartmıştır.
Ankaranın yeni Belediye Başkanı
Sayın Mustafa Tuna, çok değerli Başkanım Beş yüz
yılda bir olacak felaket. derken, kendisinden önceki sayın belediye
başkanlarını ve ekibini koruma telaşına
düşmüştür maalesef. Kendileri çok nazik bir arkadaşımızdır,
kendisini de şahsen tanırım, severim ama lütfen, rica ediyorum,
danışmanlarını değiştirsin. 11 Eylül 1957
tarihinde Ankarada olan sel felaketinde bine yakın
vatandaşımızın öldüğünü lütfen unutmasın, 3 bine
yakın konutun sel felaketiyle yıkıldığını
lütfen unutmasın.
Sayın CHP temsilcisi konuşurken son üç
yılda Ankaradaki sel felaketlerinden bahsetti. Ankara altmış
yıldır sel felaketleriyle uğraşmaktadır. Ankarada,
bakın, bu 11 Eylül 1957deki sel felaketinin geçen hafta Mamakta
yaşanan sel felaketinden bir farkı yoktur. Altmış
yıldır, maalesef, Ankara sel felaketleriyle
uğraşmaktadır. Sayın Başkan nedense Beş yüz
yılda bir böyle bir felaket oluyor. derken biraz kasıtlı
davranmıştır, biraz iyi niyetle
Kendisini de suçlamak
istemiyorum, daha yeni Başkan kendileri ama, şunu özellikle söylemek
istiyorum: Korkarım ki bu zihniyet devam ederse Ankarada yaşayan
vatandaşlarımız için boğulma riskine karşı
sigortalatma mecburi hâle gelecektir.
Bu önergenin, araştırma önergesinin
lehindeyiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Müslüm Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi hakkında
partim adına söz almış bulunmaktayım.
Hemen başta, bu grup önerisinin doğru
olduğunu ve büyük bir ihtiyaç olduğunu belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, üç gün önce Mamak ve
Keçiörendeki doğa felaketinden çok, maalesef altyapı
eksikliğinden ve doğaya verdiğimiz zararla ilgili olan, bir tür
kendimizin ortaya koyduğu felaketin sonucuna bakarak ülkemizde hâlâ kente
nasıl baktığımızı, kentçilikten ne
anladığımızı ortaya koymuş durumdayız.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
gelişmiş ülkelerde -özellikle gelişmiş ulusları
kastediyorum- elli ve yüz yıllık periyotlarla afetler dikkate
alınır ve bu anlamda planlar yapılır, programlar
yapılır, projeksiyonlar geliştirilir. Ama bizim elimizde ne
yazık ki afet verileri bile yok; yirmi beş, elli ve yüz
yıllık afet verileri yok, o yüzden de hiçbir zaman için planlama
yapmadık.
Şimdi, Mamak özeline geldiğimizde,
gerçekten, eskiden, 1964 yılında Hatip Çayını ben çok iyi
hatırlıyorum, 1966, 1967lerde biz o Hatip Çayında yüzüyorduk.
O sel felaketinin olduğu yerde çocuklar o söğüt diplerinde
Hatip
Çayı derin bir çaydı, tertemizdi, balık vardı ve bizim o
çayda yüzdüğümüzü ben, özellikle kendim çok iyi hatırlıyorum.
Ama kentçilik anlayışı, sözüm ona kentçilik
anlayışı
Özellikle alt gelir gruplarının yaşam
alanları olan Mamakta olsun, Keçiörende olsun, doğru bir planlama
yapılamadı. Planlama yapılamadı derken, aslında
İmar Islah Planı diye sözüm ona bir plan getirdiler, sözüm ona
gecekonduları koruyacaklardı, sözüm ona oradaki o hayat düzeyini
yükselteceklerdi ama gecekondulara karşı -yine sözüm ona
diyeceğim- kentsel dönüşüm projeleriyle o kentin tüm su ayırma
ve birleştirme çizgileri yok edildi ve doğaya, gelin bu felaketi
yaşatın dediniz.
Şimdi, hiçbir derenin ıslahı Mamak ve
Keçiörende söz konusu değil arkadaşlar. Bir Hatip Çayı Projesi
Ta Lalahandan, Lalabelden, Elmadağdan gelen bir çay var ve ıslah
çalışması bir türlü yapılamadı. Bugün afete maruz
kalan Boğaziçi de öyle. Boğaziçi altmış yıllık
bir yer aslında; bir şehirdir aslında, Ankara için son derece
önemli bir yerdi. Orada, arkadaşlar, bugün hâlâ yağmur suyu projesi
yok. Bugün, düşünebiliyor musunuz, Ankaranın neresinde galeri usulü
bir altyapı çalışması var? Yapılmıyor. Bugün
yağmur suları akıp gidiyor. Kamu kurumlarında bile
yağmur sularını tutan ve peyzajda kullanan depolar söz konusu
değil. O yüzden, şimdi, şairimiz Kemal Burkayın Mamakla
ilgili bir şiirini okumak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Başkanım,
rica ediyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Geldiğimizde
otlar yemyeşildi
Ve kuzeydeydi güneş
Kömür deposu boşaldı işte
Mamaka sonbahar geldi
Güneş altında tutsaklar
Geçen sonbahara bakıyorlar
Şirin mi şirin gecekondu evleri
Samsun asfaltında otomobiller
Ne güzeldir yollarda olmak şimdi.
Mamak böyle bir semtti ama yaşanmaz hâle
getirildi.
Ben size bir öneride de bulunmak istiyorum: Bu
zamana kadar belediye başkanlığı yapmış tüm
insanlar aslında bundan müteselsilen sorumludur ve aslında bu
zararları da rücu etmek gerekir. Böyle bir şey
yaptığımızda yöneticilere karşı da bir tedbir
almış olacağız.
Bu önergenin doğru olduğunu ifade ediyor,
bu önergenin genişletilerek geniş bir araştırmaya konu
olmasını da talep ediyoruz.
Saygılar sunuyoruz. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi önerisi üzerinde son söz,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nevzat
Ceylana aittir.
Buyurun Sayın Ceylan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NEVZAT CEYLAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin cumartesi ve pazar günü yaşanan sel felaketiyle ilgili
verdiği grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz, 5 Nisan Cumartesi günü öğlen
saatlerinde çok şiddetli bir yağmur neticesinde Mamaktaki
Boğaziçi Mahallesi Neşet Ertaş Caddesinde yaşanan felaketi
hep beraber gördük, televizyonlarda izledik, gerçekten felaketin boyutları
çok yüksek derecedeydi. Yapılan tespitlere göre, tam dokuz dakikada
metrekareye 44 metreküp yağmur suyu düşmüş. Bunun
yüzyıllardan bu yana yaşanmamış bir felaket olduğunu
çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii, bu felaketin
karşısında, vatandaşın bu büyük felaketler
karşısında, afetler karşısındaki acizliğini
de hep beraber yaşayarak gördük. Ve bunun neticesinde hemen ilgili
kuruluşlarımız, başta valilik olmak üzere belediye
teşkilatlarımız, AFAD ve yetkili kuruluşlarımız
çok hızlı bir şekilde mahalleye gitmişler ve hasar
tespitleri de çok kısa sürede yapılmış. Bunun neticesinde
10 konut, 61 iş yerinin hasar gördüğü tespit edilmiş. Yine 81
araç, kaskosuz aracın orada hasar gördüğü tespit edilmiş.
Aslında yaklaşık 200 civarında aracın hasar
gördüğü biliniyor ama bunlardan 81 aracın kaskosuz olduğunu
biliyoruz. Bu doğrultuda, hemen, o gece yarısı araç, konut ve
iş yerlerinin tespiti yapılarak toplam zarar tespit edilmiş.
Toplam 10 konut ve 61 iş yeri için 605.250 lira hasar tespiti
yapılmış, 81 kaskosuz araç için de 584.600 lira hasar tespiti
yapılmış. Toplam 1 milyon 189 bin 850 lira hasar tespiti hemen
pazar günü ödenmeye başlamış ve ödemeleri
tamamlanmıştır. Tek tük itirazlar vardır. O itirazlar
doğrultusunda da gerekli çalışmalar yapılacaktır ve
yirmi dört saat içinde de o alan eski hâline getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, aslında buradaki
felaket -grup önerisinde de söylendi- seneler önce de defalarca
yaşanmış. Ama buradaki bu afetlerden sonra altyapı
çalışmaları tamamlanmış, özellikle 2/1.60 çapındaki
bir yağmur suyu oluğuyla beraber bu alanın
altyapısının tamamlandığını söyleyebiliriz.
Yine, aynı şekilde, Keçiören'de 127 evde
hasar tespiti yapılmış pazar günü yaşanan felakette de.
Burada da yapılan tespitlerde 1 milyon 200 bin lira civarında hasar
tespit edilmiş ve hızlı bir şekilde ödemelere
başlanmıştır. Dolayısıyla,
vatandaşlarımızdan hiçbiri mağdur
olmamıştır.
Ama şunu kabul etmemiz lazım: Bu afetlerle
bir daha inşallah karşılaşmayız. Çünkü Ankara
coğrafi yapısı itibarıyla dereler şehridir. Derelerin
üstlerinin yıllar önce kapatılması ve çarpık
yapılaşma bunların en büyük sebeplerinin başında
gelmektedir. İnşallah bir daha bu tür afetler yaşanmaz diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Destek veriyor
musunuz önergeye?
NEVZAT CEYLAN (Ankara) Destek ayrı, söylemek
ayrı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, olaydan sonra
Sayın Ceylanın da ifade ettiği gibi hasar tespit
çalışmaları yapıldı. Tabii, bizim araştırma
önergemizin konusu farklı, araştırma önergemizin konusu, bir
daha bu işlerin yaşanmaması için neler olması
gerektiği konusu. Sayın Ceylan Millî Parklar Genel Müdürlüğü de
yapmış çok değerli bir milletvekilimiz, ben kendisini çok
yakından tanıyorum ama, işte, sorun yeşili yok etmekten
geçiyor. Çarpık betonlaşma, imarın çok farklı bir
şekilde kullanılması ve derelerin kapatılması
nedeniyle Ankara bu tehlikeyi bundan sonra da yaşayabilir,
yaşayacaktır da. İnşallah yaşamaz.
BAŞKAN İnşallah yaşamaz.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama tüm çabamız bu
felaketlerin bir daha yaşanmaması içindir.
Saygılar sunuyorum, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür
ediyorum.
Tabii, bizlerin de temennisi, Rabbim bütün
afetlerden korusun ve bu anlamda da Mamaklılar başta olmak üzere tüm
Ankaralılara biz de bir kez daha geçmiş olsun diyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 2'nci sırasına
alınmasına; görüşülmekte olan 556 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kabul edilen 7'nci maddesi ile 2809
sayılı Kanuna eklenen ek 182'nci maddesinin İç Tüzükün 89'uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesine; 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
8/5/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 2'nci
sırasına alınması ve bu kısımda bulunan
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının kabul edilen 7'nci maddesi
ile 2809 sayılı Kanuna eklenen ek 182'nci maddesinin, İç
Tüzükün 89'uncu maddesine göre yeniden görüşülmesine ilişkin
Hükûmetin isteminin Genel Kurulun onayına sunulması,
Genel Kurulun;
8 Mayıs 2018 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
9 Mayıs 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
10 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde 551 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
10 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde 551 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel
Kurulun 11 Mayıs 2018 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan işlerin görüşülmesi
ve 551 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
557 Sıra sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 12nci maddeler arası |
12 |
2. Bölüm |
13 ila 28inci maddeler
arası (geçici madde 1 dâhil) |
17 |
Toplam Madde Sayısı |
29 |
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerinde öneri sahibi adına Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can konuşacaktır.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizle 556 sıra sayılı
Yükseköğretim Kanunu Tasarısının 7nci maddesine ek
182nin İç Tüzük 89a göre tekririmüzakereyle yeniden
değerlendirilmesini öneriyoruz, ayrıca 557 sıra sayılı
Vergi ve Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına
Dair Kanun Tasarısının gündemin ikinci sırasına
alınmasını öneriyoruz. Bu iki kanunun perşembe günü
akşamına kadar tamamlanmasını, tamamlanmaması hâlinde
ise çalışma saatleri olarak cuma günü Genel Kurulun 14.00te
açılarak bu kanunların görüşülmesinin tamamlanmasını
Genel Kurulun onayına sunuyoruz.
Grup önerimizi Genel Kurulun takdirine sunar, tekrar
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına Bursa
Milletvekili Kadir Koçdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Koçdemir.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Padişah İncili Çavuşu
kaybettiğinde bulmak için bilirsiniz bir altın saban ve altın
boyunduruk yapar ve buna bir paha biçilmesini, değer biçilmesini ister.
İncili Çavuşun oradaki cevabı boyunduruk ve sabanın hangi
maddeden yapıldığına göre değil, Nisanda yağar,
mayısta övünürse değerini kimse biçemez ama nisanda yağmaz,
mayısta ağlarsa padişah bunu kendi kafasında
kırsın. şeklindedir.
Arkadaşlar, takvimine göre işlemediği
vakit erik bile olmuyor. Eğer çiçek açma zamanında hava nisan
ayında olması gerektiği gibi olmazsa kayısı da
olmuyor, erik de olmuyor. Şimdi, geçen haftadan bu zamana şöyle biraz
geriye çekilip kendimize bir bakalım. Geçen hafta Türkiye'nin en büyük
meselesi üniversitelerin ölçeğiymiş gibi üniversiteleri Meclis
gündemine getirdik. Sabahlara kadar çalışıp bunu buradan
çıkaralım diye önerge verdiniz, kendiniz kabul ettiniz. Perşembe
günü, kendinizin çok acil gördüğünüzü söylediğiniz ve Meclisi normal
usulünden dışarı çıkardığınız bir
konuda çoğunluğunuzu burada sağlamayıp Meclisi
kapattınız. Geçen hafta yine, 7nci madde için pek çok itiraza
rağmen buradaki bazı değişikliklerle 7nci maddeyi kabul
ettiniz, Mecliste görüşme günü olarak bir gün geçmeden üzerinden
şimdi Tekririmüzakere diyorsunuz. Arkadaşlar, böyle bir yere
varmamız mümkün değil. Bugün, Türkiyenin üniversitelerinin çok
meselesi var ama bu kadar sıkıştırılarak çözülecek
meseleler değil bunlar.
Dünya üzerinde toplumlara
baktığımızda birbirlerinden farklarının temel
sebebinin şu olduğunu görüyoruz: Hangi toplum öngörülebilir,
hesaplanabilir bir ortam tesis etmişse orada kalkınma, gelişme
oluyor, insanlar kendilerini gerçekleştirebiliyorlar. Çünkü ömürlerini
planlayabiliyorlar. Ama keyfîliğin, belirsizliğin hâkim olduğu
yerde tabiattaki erik gibi insan da kendi planını yapamıyor.
Bugün iş adamımız on beş gün sonrasına fiyat
veremiyor. Bugün öğrencimiz bu sene imtihan olup olmayacağını
bilmiyor. Bugün bir ay sonra ne olacağını bilmiyoruz. Seçime
karar verdik, seçimin yapılıp yapılmayacağını da
bilmiyoruz. Böyle bir ortam toplum için iyi değildir, gelin bundan
vazgeçelim. Usul, meşruiyetin en büyük kaynağıdır. Acele
edecek kadar çok vaktimiz yok, her şeyi usulünce yapalım, bir kere
yapalım, en hızlı sürede yapalım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Koçdemir.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu ve bizi izleyen milletimizi saygıyla selamlarım.
Parmak çoğunluğuna güvenerek keyfî
düzenlemelerle Meclisin çalışma saatini değiştirdiniz,
insanların biyolojik saatini değiştirdiniz, insanların
yaşam saatlerini altüst ettiniz. Bugüne kadar
yaptığınız keyfî değişiklikler, 7 Haziran
2015ten sonra AKPnin kimyasının bozulduğunun göstergesidir. Bu
dengesiz çalışmalara tevessül ettiniz. Çalışıyor gibi
yapıp zaman harcıyorsunuz. Gerçek ve verimli çalışma bu
değildir. Üretken olmayan çalışmalar nafile
çalışmalardır, suni gündem oluşturma çabasıdır,
halkı ve milletvekillerini uyutmaktır, kandırmaktır;
zamanı beyhude yere harcamaktır.
Bakın, sadece muhalefeti susturmak için yirmi
dakikalık konuşmaları on dakikaya, on dakikalık
konuşmaları beş dakikaya, beş dakikalık
konuşmaları da üçe indirdiniz ama neticede zaman kaybı çok daha
fazla oldu. Hani, halk arasında bir deyim var: Ne işimiz iştir
ne elimiz boştur. İşte, bizim de yaptığımız
budur.
Bir de size son olarak şunu hatırlamak
istiyorum: Yolun başına çıkarken 3Y diye bir formül
koymuştunuz; yasaklar, yoksulluk, yolsuzluk diye. Bu zavallı halk da
bunları kaldıracağınızı zannetti. Hâlbuki,
matematikte bir harfin önüne bir rakam koyduğunuz zaman 3 misli
artırırsınız ve doğru yaptınız; yolsuzluklar
da 3 misli arttı, yasaklar da 3 misli arttı, yoksulluk da 3 misli
arttı ama şuna eminim ki 24 Haziranda bu halk da sizin saatinizi
tersine çevirecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özele aittir.
Sayın Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir grup önerisiyle
karşı karşıyayız, Meclisin çalışma
şekli, saatleri yeniden değiştirilecek. Ama bir hayal
kırıklığıyla karşı karşıyayız.
Geçen hafta çok sayıda milletvekili buradan üniversitelerin bölünmesiyle
ilgili endişelerini, itirazlarını dile getirmişti ve belli
bir maddede kalınmıştı. O üniversitelerin öğrencileri,
öğretim görevlileri, mezunları üniversitelerinin kimliksizleştirilmesine
sebebiyet verecek olan bu bölünmeye karşı olumlu bir adımın
atılmasını bekliyorlardı ama maalesef, bugün
anlaşılıyor ki o inat, o ısrar, o yanlış devam
edecek. Tribünleri böldünüz, hekimleri böldünüz, meydanları böldünüz,
kentleri böldünüz, komşuları böldünüz, duyguları böldünüz,
inançları böldünüz, şimdi sıra üniversiteleri bölmeye geldi.
Yaptığınız iş sadece teknik
bir düzenlemeden ibaret değil. İstanbul Üniversitesi, kuruluş
1453 yazıyor, bu kadar sembolik bir önemi var, kökünde Fatih Sultan Mehmet
var, Fatih Sultan Mehmetin koyduğu harç var, şimdi bu üniversiteyi
Cerrahpaşa ve İstanbul Üniversitesi diye ikiye
ayıracaksınız. Türkiyenin en meşhur tıp
fakültelerinden birinin adı Cerrahpaşa Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi olacak. Yapılan iş yalan yanlış,
neresinden tutsanız olmayacak bir iş. Gaziyi bölüyorsunuz, 1926, onun
da temelini, harcını Atatürk koydu. Gazi Üniversitesini,
dönüyorsunuz, Hacı Bayram Veli Üniversitesi diye bölüyorsunuz. Hacı
Bayram Veli hepimiz açısından çok önemli; Atatürkün ilk Meclisin
açılışını yapmadan önce, ilk Meclise Başkan
seçilmeden önce gidip de cuma namazını kıldığı
caminin ismini taşıyor, o cami Hacı Bayram Velinin ismini taşıyor.
Şimdi, Gazi ile içinden ayrılan bir bölüm olarak Hacı Bayram
Veli
Bu, duyguda ortaklığı, birlikte olmayı ortadan
kaldıran yalan yanlış bir tavır.
Aslında her şeyi bölmeyi, önce ayrı
düşürmeyi, uzaklaştırmayı, kutuplaştırmayı,
öbür kutbu şeytanlaştırmayı, kendi arkanızı
toplulaştırmayı hesap eden bu yönetim anlayışı
çöktü. 80 milyonun Cumhurbaşkanı adayları var şimdi ama
50+1i sağlayamayan, kendi çaresizliği içinde tükenen,
birleştikçe zayıflayan, çoğaldıkça güç kaybeden bir
anlayışla karşı karşıya.
Hatayı gördünüz, kutuplaşma sizi nereye
sıkıştırdı, ortada. Karşınızda herkesi
kucaklayan Cumhurbaşkanı adayımız ve bunun
karşısında hâlen daha bölmeyle, ayrıştırmayla,
ortaya çıkardığınız bu ayrılık hattı
üzerinden kendi tarafınızı kalabalık, kendi
tarafınızı bir arada tutmayla ilgili beyhude bir gayret. Bunu,
bugün deşifre etmeye devam edeceğiz, üniversitelerimize sahip
çıkmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Onları böldürmemeye
çalışacağız; bölersiniz böleceksiniz, 25 Haziranda
geleceğiz, birleştireceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, yerinizden 60a
göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yapmış olduğu konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada hatibin hararetli bir şekilde ortaya
attığı iddiaları kabul etmediğimizi,
reddettiğimizi bir kere ifade etmek isterim.
AK PARTİ, Türkiyenin birleştirici
gücüdür, Türkiyenin hemen hemen tamamındaki illerinden milletvekili
çıkaran bir partidir, 78 ilden milletvekili çıkarabilen tek partidir.
Bu, aslında partimizin Türkiye partisi olduğunun, milletin
tamamının gönlünde taht kurduğunun belki de en önemli
göstergesidir. Soyut kavramlar üzerinden değil, somut veriler üzerinden
konuşmayı her zaman yeğlediğimizi ifade etmek isterim.
İkincisi: Efendim, bizim
cumhurbaşkanı adayları var, 80 milyonu kucaklıyor,
sizinkisi kucaklamıyor. Recep Tayyip Erdoğan, AK PARTİ
kurulduğu günden itibaren milletimizin tamamının hizmetinde hem
Başbakan olarak görev yapmış, hizmet etmiş hem de Cumhurbaşkanı
olarak aynı görevi yerine getirmektedir.
Burada çeşitli tartışmalar
yapıldı, birileri konuştu, görüştü, bir araya geldi, gitti
Ortak şık arıyoruz. dendi, tanımlamalar
yapıldı, tanımlar tutmadı, yapılan tanımlamaya
uygun aday çıkmadı, çıkacaktı olmadı gibi pek çok
tartışma yapıldı kamuoyunda. Kimin birleştirici
olduğunu, kimin kutuplaştırıcı olduğunu, kimin
çaresizlik içerisinde olduğunu, Cumhurbaşkanı adayı
açıklandığı zaman kimin yüzünün hangi şekilden
şekle girdiğini kamuoyu çok iyi bilmektedir, bunlarla ilgili bir
polemik içerisine girecek değiliz, takdiri milletimize
bırakıyoruz.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, size de 60a göre bir
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendisi söylüyor,
anlatıyor da biz ne duyduğumuzu biliyoruz. On altı
yıldır ülkeyi doğrudan yöneten birileri çıkıyor diyor
ki: Ahdim var, bu faiz düşecek. E, on altı yıldır
çıkaran ben değilim. Ahdim var, bu dolar, bu euro düşecek.
diyor. Bu doları, bu euroyu buralara getiren
Bugün tam yetkiyle
iktidardasınız, ne faizi düşürebiliyorsunuz ne euroyu
düşürebiliyorsunuz ne doları düşürebiliyorsunuz. Çiftçi
dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor Ahdim var, bunları
halledeceğim, bunları düzelteceğim. diyorsunuz.
Memleketin, milletin, seçmenin ahdi var, sizden
kurtulacak, sizi gönderecek; huzura, rahata kavuşacak. Evde oturan yüzde
50, sokakta oturan yüzde 50 İmam nikâhı kıydıran yüzde
50, belediye nikâhı kıydıran yüzde 50 O, bu diye
ayrıştırmaya karşı biz biriz, beraberiz, 80 milyonuz.
Panik boşadır, siz gidiyorsunuz, size
Güle güle. diyoruz, hoşça kalın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Hep birlikte Türkiyeyiz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 2'nci sırasına
alınmasına; görüşülmekte olan 556 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kabul edilen 7'nci maddesi ile 2809 sayılı
Kanuna eklenen ek 182'nci maddesinin İç Tüzükün 89'uncu maddesine göre
yeniden görüşülmesine; 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi kabul edilen grup önerisi
doğrultusunda Hükûmetin İç Tüzükün 89uncu maddesine göre yeniden
görüşme istemini okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının kabul edilen 7nci
maddesiyle 2809 sayılı Kanuna eklenen ek 182nci maddesinin İç
Tüzükün 89uncu maddesine göre yeniden görüşülmesini arz ve teklif
ederim.
İsmet
Yılmaz
Sivas
Millî
Eğitim Bakanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Hükûmetin bu istemi sırası geldiğinde
yerine getirilecektir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, (2/361) esas
numaralı 6360 Sayılı On Dört İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/149)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçişleri Komisyonunda bekleyen 2/361 esas
numaralı Kanun Teklifim kırk beş günlük bekleme süresini
doldurduğundan İç Tüzük 37ye göre doğrudan TBMM gündemine
alınması hususunda gereğini arz ederim.
Baki
Şimşek
Mersin
BAŞKAN İç Tüzük 37ye göre teklif üzerinde
teklif sahibi adına Mersin Milletvekili Baki Şimşek
konuşacaktır.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6360 Sayılı On
Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan birçok risk
taşıyan büyükşehir yasası yürürlüğe girmesiyle
birlikte yeni kurulan ve sınırları genişleyen
büyükşehirlerde köy ve belediyelerin tüzel kişiliği
kaldırılmıştır. Bu yerlerdeki köyler mahalle olarak,
belediyelerse belde isimleriyle tek mahalle olarak ilçenin belediyesine
katılmıştır. Hayata geçirilen bu kanunla beraber mahalleye
dönüştürülen köylerde ve beldelerde yaşayan
vatandaşlarımız birçok sorunla karşı karşıya
kalmaktadır. Maalesef yetkilerin bir kısmı büyükşehir
belediyesine, bir kısmı ilçe belediyelerine
bağlanmıştır. Köylerin yollarının
yapımı büyükşehir belediyesine, köy içi yollarının
yapımı ilçe belediyesine devredilmiştir. İçme suyuyla ilgili
olan yetki büyükşehir belediyesine, çöp toplama yetkisi ilçe belediyesine
verilmiştir. Düşünebiliyor musunuz Mersin, Tarsustan Anamura 350
kilometre. 350 kilometrelik mesafedeki cenaze hizmetleri büyükşehir
belediyesi tarafından verilmektedir. Bunu komisyonda veya sayın
bakanlarla bir araya geldiğimizde konuştuğumuz zaman herkesin
hemfikir olduğu tek bir yasa var, Büyükşehir Yasasının
mutlaka yeniden ele alınarak değiştirilmesi. Hatta Sayın
Bakanımız bu yasayla ilgili tasarının da
hazırlandığını ve yılbaşından sonra
Meclise sunulacağını söylemişti ama maalesef bu konuda bir
adım atılmadı. Mutlaka 2019 seçimlerinden önce bu yasanın
ele alınmasını, yeniden gözden geçirilmesini ve buradaki
aksaklıkların kaldırılmasını temenni ediyoruz.
İlçe belediyeleri şu anda yetki olarak
büyükşehir belediyelerinin bir daire başkanlığı veya
fen işleri müdürlüğü boyutundadır; bütçesi daralmış,
gelirleri daralmıştır. İlçe belediyelerinin çöp toplama ve
inşaat ruhsatı verme dışında doğru düzgün bir
yetkisi kalmamıştır, zabıta hizmetlerine kadar birçok
hizmet büyükşehir belediyesine geçmiştir.
Ayrıca, bu yasayla beraber
vatandaşlarımız planlamayla ilgili, ruhsat işlemleriyle
ilgili de birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır.
Maalesef 2018 yılında hâlâ birçok büyükşehrin 100.000lik imar
planları, 5.000lik nâzım imar planları ve 1/1.000lik uygulama
imar planları tamamlanamamıştır. Bırakın
köylerdeki planlamanın yapılmasını kent merkezlerindeki
planlarda bile birçok aksaklıkla karşı karşıya
kalınmıştır. Sadece köylerin adını
değiştirmişiz Mahalle oldunuz. demişiz ama köyün
adını değiştirip Mahalle oldunuz. demekle maalesef köy
köylükten çıkmıyor. Köydeki insanlar hâlâ aynı
yaşantılarına devam ediyorlar, köyde hayvancılık
yapıyorlar, tavuk çiftliklerine ve diğer işlerine, tarım
işlerine devam ediyorlar ama adları mahalle oldu. Hâlâ çözülemeyen
imar problemlerinden dolayı insanların birçoğu mecburen kaçak
inşaat yapmak, ruhsatsız inşaat yapmak zorunda kalıyorlar;
elektrik, su aboneliklerinde birçok sorunla karşı karşıya
kalıyorlar.
Şimdi ele alınacak olan imar
barışıyla alakalı, bunların detaylı olarak alt yönetmeliklerle
belirlenmesi, imar barışından sonra yeni skandalların
ortaya çıkmaması, özellikle imar rantı olan bölgelerde mutlaka
tedbir alınması
Köylerde, kırsalda yaşayan insanlarla
ilgili, elbette başlarını sokacakları bir ev
yapılmışsa bununla ilgili mutlaka kolaylık gösterilmelidir,
hazine arazisine veya başka mülkiyetlere konut yapanlara, ruhsatsız
inşaat yapanlara mutlaka yol verilmelidir ama şehir merkezinde
yapılan apartmanlarla ilgili, çok katlı binalarla ilgili veya
Boğaza nazır villalarla ilgili konular mutlaka bu yasa içerisinde
gözden geçirilmelidir.
Ayrıca, belediyeler, yine Büyükşehir
Yasasıyla gayrimenkul devirleriyle ilgili birçok sorunla karşı
karşıya kalmışlardır. Büyükşehir belediye
sınırı içerisindeki hazineye ait birçok gayrimenkul -bazı
belediyelerde- iktidar partisi belediyelerine devredilirken
bazılarında maalesef devredilmemiştir. Mersin Büyükşehir
Belediyesi sahilleri düzenlemek istiyor, sahillerin devriyle ilgili, maalesef,
beşinci yıla girmesine rağmen hâlâ prosedür tamamlanamıyor,
basit bir kiralama işlemi maalesef neticelendirilemiyor. Buradaki
yetkilerin tamamının belediyelere devredilmesi, özellikle sahil
kentlerindeki plajların, sahillerin tamamının yönetiminin
büyükşehir belediyelerine devredilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, yine taşeron yasasıyla
beraber belediyelerde çalışan insanların birçoğu kadroya
alındı ama özellikle KİTlerde çalışanlar bu kapsam
dışında bırakıldı. Belediyede çalışanların
da bir kısmı, müteahhit ile belediye arasında yapılan
sözleşmedeki yüzde 30 ve yüzde 70 fiyat belirleme ihale yönteminden
kaynaklanan belirsizlikten ve adli soruşturmalardan dolayı
taşeron yasasından sonra normalde iş güç sahibi olan
insanların birçoğu mevcut işlerinden oldular.
Ayrıca, Sayın Genel
Başkanımızın ortaya koyduğu gibi, Büyükşehir
Yasasıyla beraber 2023 yılına girerken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) -
Türkiye, 100 il ve bin ilçeden kurulan yeni bir yönetim sistemine
kavuşturulmalıdır.
Ayrıca, yine çiftçilerin ve başka meslek
gruplarının da borçları vergi barışıyla beraber
bu kapsama alınmalıdır. Çiftçiler gerçekten çok büyük
sıkıntılar çekmektedir, bu, göz önünde mutlaka bulundurulmalıdır,
aksi takdirde tarım sektöründe ciddi sıkıntılar
yaşanacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
İç Tüzük 37 önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Böylece, alınan karar gereğince, sözlü
soru önergeleriyle diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı Ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve Serkan Bayram'ın
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2311),
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 556)
(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3/5/2018 tarihli 95inci Birleşimde İç
Tüzük'ün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülen 556
sıra sayılı Tasarının 1inci bölümünde yer alan
8inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı.
Madde üzerinde verilen son önerge olan Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunmadan önce önergenin imza sahibi Sayın Mehmet
Doğan Kubatın bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, görüşülmekte olan 556 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 8inci maddesinde bir önergemiz vardı, şu anda
işlemde olan önerge. Orada sehven hemşirelik ibaresinden sonra
gelmek üzere orman ibaresinin eklenmesini diye bir isteğimiz
olmuştu önergemizde, 26ncı fıkrada. Onun mühendislik ibaresinden
sonra gelmek üzere ve orman ibaresinin eklenmesi şeklinde düzeltilerek
onaya sunulmasını arz ve talep ederiz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konu, bu şimdi sözlü
önergeye döndü, bu doğru bir usul değil, böyle bir usul yok. Ne
yapıyoruz?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Redaksiyon
BAŞKAN Bir redaksiyon talebi olarak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, redaksiyon
değil ki, bu redaksiyon kapsamına girer mi Sayın Başkan? Bu
olmaz, bu doğru bir usul değil. Gruplarla konuşursunuz, akla
yatan bir şey vardır, dersiniz ki Buna bir çare bulalım.
Mesela bir başka şeyde çözmeye uğraşıyoruz ama böyle
sözlü önergeyle redaksiyon yetkisi genişletilerek
İsim değiştiriyoruz.
BAŞKAN Şimdi, sehven yazılan bir
konu ve bu anlamda da önerge sahibi imza sahibi olarak kendi önergesini bu
şekilde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, böyle
bir usul yok.
Bakın, şimdi önerge verilme yolları
belli; önerge çoğaltılıyor, dağıtılıyor,
hepimiz görüyoruz. Daha sonra ya üzerinde konuşursunuz ya gerekçe
okutursunuz iş biter. Şimdi, Sehven yaptım. diye mesela
şimdi bu yolu açarsanız
İbarede sehven yazılış
falan yok, bir başka yere başka kelime ilavesi. Bu düpedüz önerge,
önergenin tadili, bunun yolu belli. Bununla ilgili gruplarla bir uzlaşma
aramadan, buradan mikrofonu açalım, Sehven yaptım, ben bunu böyle
değiştiriyorum. Peki, oylarınıza öyle sunuyorum. Buna
yetkiniz yok, yapamazsınız bunu, doğru değil. Bunu, ara
verirsiniz, grup başkan vekillerini çağırırsınız,
arkadaşlar ne talep ettiklerini söylerler, oturur, bakarız; oluyorsa
olur, iç hukuk üzerinden İç Tüzük üzerinden yapılabilecek varsa olur,
yoksa düzeltme yolu bellidir, tekriri müzakeredir, ona da ne yapılacaksa oturur
konuşulur. Bu şekilde bir yasama yöntemi yok. Bunu yapmanız
doğru değil.
BAŞKAN Sayın Özel, önergeyi tümden
değiştiren bir konu söz konusu değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, olur
mu?
BAŞKAN Kesinlikle.
Yazımında bir hata
yapılmış, onu ifade etti ve bunu yapan da önerge sahibi. Bu
şekliyle oylamaya sunuyor, sonuçta Genel Kurulun takdiri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
gruplara neden gelinip izah edilmiyor? Genel Kurulun takdiri değil, bak,
şöyle bir şey olmaz: Minareden at beni, in aşağı tut
beni. Bunun yolunu açarsanız
Ya, son dakika önergesi diye bir şey
var, neden önergeler basılıp dağıtılıyor?
Görüyorum ben. Şimdi mikrofona giriliyor, ve den önce tarım ibaresi
değil, buradan sonra bu iki kelime. Böyle bir şey yok. Bunun
adı sözlü önerge. Böyle bir yasama usulümüz yok. Bunu yaparsanız bu
son derece suistimale açıktır. Bir virgülün milyarlara tekabül
ettiği bir yerde, bir kelimenin kişilerin hürriyetini
sağladığı ya da başka bir sonuç doğurduğu
yerde, yargılandıkları mahkemelerin değiştiği bir
yerde Veden sonrasına iki kelime ekliyorum
Benim görmem lazım;
ara verin, görelim, usulüne uygun yapsınlar. Böyle bir usul yok. Bunu
açarsanız bu çok kötü, bu Meclisi iyice işlevsizleştirirsiniz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Orman ayrı bir
şey, mühendis ayrı bir şey ya!
BAŞKAN Şimdi, ben tekraren
bakıyorum. Burada bir ve işlenmiş. Bu, Türkçe uyumu
açısından
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
bir de sehven, eklenmemesi gereken
bir konunun düzeltilmesi noktasında yapılan bir şey. Burada
önergenin içeriğini değiştiren başka bir konu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bize önergeleri geri gönderdiğiniz zaman nasıl
düzeltiliyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın Sayın
Başkanım, bu bir yol, bu bir yöntem. Yarın öbür gün başka
bir şeye yol açar. Arayı verin, verelim, üstüne konuşalım.
BAŞKAN Peki Sayın Özel,
ısrarınız üzerine beş dakika ara veriyorum.
Buyurun, sayın grup başkan vekillerini
davet ediyorum.
Kapanma Saati: 17.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Vecdi
GÜNDOĞDU (Kırklareli)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
556 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
8inci madde üzerinde verilen İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve arkadaşlarının önergesi
üzerinde bir düzeltme talebi olmuştu. Redaksiyon yetkisini
aştığını değerlendirdiğim bu talep üzerine
önergede yapılan paraflı değişiklikler gruplara
dağıtılmıştır.
Grupların bilgisine sunulan bu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.57
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya),
Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
556
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifleri
(Tekriri Müzakere)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
556) (7nci Maddeye bağlı Ek Madde 182)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir önceki
oturumda kabul edilen Hükûmetin istemi doğrultusunda tasarının
7nci maddesine bağlı ek madde 182 üzerinde yeniden görüşme
açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen gruplar adına ilk
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu söz konusu tasarıya ilişkin,
kamuoyunda, hâlihazırda çok ciddi bir tepki ve bu yasa önerisinin geri
çekilmesine yönelik talepler var fakat her zaman olduğu gibi iktidar
kulaklarını tıkamış durumda; bu meseleyi, yüz binlerce
öğrencinin, öğretim üyesinin hayatını ilgilendiren bu
meseleyi de geçiştirmek çabası içinde.
Evet, AKP iktidarlarının
yükseköğretime yönelik merkezîleştirme, piyasalaştırma ve
kadrolaştırma esaslı müdahaleleri bu tasarıyla yeni bir
boyuta taşındı. Hükûmet bu tasarıyla birçok üniversiteyi bölmeyi
amaçlıyor. Tasarıda üniversitelerin bölünmesinin gerekçesi
aslında açıklanmamış, yükseköğretim alanındaki
donanımın geliştirilmesi çerçevesinde denilerek bu husus da
geçiştirilmiştir. Üniversitelerin bölünmeleri hakkında bir
kararı, planlaması, kurumsal değerlendirmesi olduğu yönünde
hiçbir bilgi yoktur. AKP yine altyapısı hazırlanmadan,
gerekliliğini tam olarak ortaya koymadan, toplumsal mutabakat
sağlamadan eğitime, yükseköğretime dair bir düzenlemeyi emrivaki
yol ve yöntemlerle bir oldubittiye getirerek yasallaştırmak istiyor.
Üniversitelerin -Erdoğanın açıkladığı üzere-
öğrenci sayılarının fazla olması gibi hiçbir
karşılığı olmayan bir gerekçeyle bölünmesi asla kabul
edilebilir değildir. Dünyada öğrenci sayısı yüz binleri
bulan çok sayıda üniversite bulunmaktadır. Ayrıca öğrenci
sayısı fazla diye bölünen üniversite örneği de yoktur.
Diğer taraftan, eğer tek neden iddia
edildiği üzere öğrenci sayısı ise öğrenci
sayısı çok fazla olan birçok üniversite neden bölünmemektedir?
Bologna, Padova, Paris, Oxford, Cambridge, Heidelberg üniversiteleri ve onlara
esin kaynağı olan El Ezher gibi yükseköğretim kurumları
olmak üzere, üniversiteler aynı ad ve aynı kurumsal kimlikle
varlıklarını ve yüksek eğitim ve öğretim
işlevlerini yüzyıllarca kesintisiz olarak sürdürmektedirler. Bu ve
benzeri üniversiteler büyük iktisadi, sosyal ve siyasal devrim, çalkantı,
felaket olarak adlandırabileceğimiz değişimleri
yaşamış, kurumsal yapılarını ve
saygınlıklarını koruyarak ayakta
kalmışlardır.
Bu düzenleme üniversite özerkliğine yönelik bir
darbedir. Üniversite özerkliğinin en önemli unsurlarından biri
yönetsel özerkliktir. Üniversite bileşenlerinin tamamı günlerdir
üniversitelerin bölünmemesi için eylem ve etkinlik yapmaktadırlar. İktidar
kendisine karşı olan, biat etmeyen bu demokratik taleplere
kulaklarını tıkadığı gibi bu eylemleri de
bastırmak için TOMAları, çevik kuvvetleri, gözaltı
araçlarını üniversitelerin önüne yığmış
durumdadır. Üniversite öğrencileri ve akademisyenler her yerde
Üniversiteme dokunma. derken tasarının geri çekilmesi için imza
kampanyaları düzenlemektedir. AKP eğitimin her kademesine jakobence
yapılan siyasi müdahalelerde doğrudan etkilenen gençleri hiçbir
şekilde dikkate almamaktadır. HDP, partimiz yeni üniversiteler
kurulmasına karşı değildir. Fakat Türkiyedeki birçok
üniversitenin tabela üniversitesi olmanın ötesine geçemediği,
yükseköğretimin hızla özelleştirilip piyasanın kaderine
terk edildiği, kamusal, bilimsel, özerk, demokratik hak karakterinin hızla
aşındırıldığı, akademisyen
kıyımının yaşandığı Boğaziçi
Üniversitesinde olduğu gibi öğrenciler üzerindeki
baskıların her geçen gün artırıldığı, birçok
üniversitenin belli sermaye gruplarına, cemaat ve tarikatlara
peşkeş çekildiği bir ortamda yeni üniversiteler kurulması,
üniversitelerin bir oldubittiyle bölünmesi doğru değildir ve hâlâ geç
değildir, bu tasarı derhâl geri çekilmelidir. Buna karşı
çıkan öğrencilerin, öğretim üyelerinin yanındayız.
Genel Kurulla bu fikirlerimizi, düşüncelerimizi ve önerilerimizi
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 24
Haziranda seçim var ve Cumhurbaşkanı adaylarından biri
Sayın Selahattin Demirtaş hâlâ Edirne Cezaevinde dört duvar
arasında ve rehinelik durumu devam ediyor. Biz onun sesi olarak,
soluğu olarak, ilk açıkladığımız gün, onun
yazdığı mesajı buradan Türkiye yurttaşlarına
ifade etmek istiyoruz, paylaşmak istiyoruz.
Evet, bu, Selahattin Demirtaşın
mesajı: Çok değerli dostlarım, sevgili arkadaşlarım;
hepinizi yürekten selamlıyorum. Sanırım bu mesajım sizlere
okunduğunda yeni yaşamın, yeni umudun ve yepyeni bir
geleceğin sözcülüğünü yapmak üzere beni Cumhurbaşkanı
adayı olarak ilan etmiş olacaksınız. Her şeyden önce,
bu şerefli göreve beni layık görmüş olmanızdan büyük onur
duyduğumu belirtmek isterim. Siyasi rehine olarak F tipi bir hücrede
tutuluyor olmama rağmen bu zorlu misyonu yerine getirebileceğime
inanmış olmanız omuzlarımdaki yükü daha da
artırmıştır. Bu süreçte bana güvenen, inanan,
dostluğunu, dayanışmasını, desteğini bir an olsun
esirgemeyen bütün halkımıza ve partim HDP'ye en derin
şükranlarımı sunuyorum. Bütün baskılara, tehditlere ve
saldırılara rağmen yüreği benimle birlikte atan
milyonların bu erdemli duruşu göstermiştir ki 6 milyon
kişinin sığabileceği bir hücre henüz icat edilmedi. Bir
buçuk yıldır bu hücrede sizlerle birlikte nefes aldım ve
sizlerle birlikte yaşadım. Özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet
ve barış değerlerini sizler adına burada da temsil etmeye
çalıştım. Neredeyse her gün aralıksız bir şekilde
aleyhime yürütülen karalama, iftira, hakaret kampanyalarına rağmen
sevginizin ve güveninizin artarak devam etmesi sorumluluğumu
artırmıştır. Bana düşen şey de bedeli ne olursa
olsun sizlerin bu duruşuna layık olmaktır. Bunun için elimden
gelenin fazlasını yapacağımdan kuşkunuz olmasın.
Ancak takdir edersiniz ki burada elim kolum önemli ölçüde
bağlıdır. Şimdi benim elim de, kolum da, sesim de, nefesim
de sizsiniz, gençlerdir, kadınlardır.
Zorlu ve adaletsiz bir seçim kampanyası
olacağına kuşku yok. Zorbaların yaptıkları
yapacaklarının da teminatıdır. Ama yılmak yok, geri
adım atmak yok. Gece gündüz demeden ev ev, sokak sokak, köy köy
dolaşmalısınız. Beni değil, yeni yaşamın
güzelliğini herkese anlatmalısınız. Bir arada,
barış içerisinde, kardeşçe ve eşitçe yaşamanın ne
kadar güzel olacağını anlatmalısınız. Emeği
sömürülen işçinin, toprağa küsmüş perişan çiftçinin, siftah
yapmadan dükkânını kapatan esnafın derdinin çözümünün HDPde
olduğunu sakin, sakin sabırla anlatacaksınız. Şiddet
gören kadınların, talan edilmiş doğanın, işten
atılan mağdurların, cezaevine tıkılan masumların
yaralarını ancak bizim sarabileceğimizi herkese göstermelisiniz.
Yok sayılan, her gün hakaret edilen, yurttaş yerine konulmayan
Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Sünnilerin, Çerkezlerin, Arapların,
Pomakların, Romanların ve daha nicelerinin kırılan
onurlarını, gasbedilen haklarını ancak bizimle birlikte
telafi edebileceklerine onları ikna etmelisiniz. Bu
hırsızlık, talan, yolsuzluk, rant ve rüşvet çarkına
ancak bizim çomak sokup bu çarkı durdurabileceğimizi herkes sizden
bir kez daha duymalı.
Bu kısa seçim kampanyasında herkes ama
herkes aktif bir seçim çalışması içinde olmalıdır. Ben
de buradan, küçük imkânlarla size destek olmaya
çalışacağım. Göreceksiniz, 24 Haziran seçimlerinin en güzel
sürprizi biz olacağız. İkinci turda kimi destekleyeceksiniz?
diye soranlara büyük bir özgüvenle şunu söyleyin: Biz ikinci turda da
Demirtaşı destekleyeceğiz. Peki, siz kimi destekleyeceksiniz?
Buna inanın ve yapalım.
Kampanya boyunca bütün partilerden
yurttaşlarımızla kucaklaşmayı ihmal etmeyin. CHP, AKP,
MHP, İYİ PARTİden Saadet Partisine, HÜDA PARa kadar bütün
partilerin seçmenleri kardeşlerimizdir. Toplumsal yaşamı
cehenneme çeviren kutuplaşmayı bitirmek için elinizden geleni
yapın lütfen; bu, bizim için seçim kazanmaktan daha kıymetlidir, bunu
asla unutmayın. Provokasyonlara asla müsaade etmeyin. En neşeli, en
coşkulu hâlinizle 24 Haziran zaferine hazırlanın.
Biz, Türkiyeyi çok daha ileriye taşımak,
güven, huzur, barış, refah içerisinde bir yaşam kurmak için
kararlı ve inançlı bir şekilde iktidara yürüyoruz, 80 milyonun
tamamına hizmet etmek için 55 milyon seçmenden görev talep ediyoruz;
kendimize, kadrolarımıza güveniyoruz, halkla birlikte el ele büyük
bir demokrasi inşa edeceğimizden herkesin emin olmasını
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sonuna
geldim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bizimle yan yana durmaktan imtina eden, biz yokmuşuz gibi davranan, bizi
baraj altında bırakıp ezmeye çalışan bütün siyasi
parti yönetimleri bu tutumlarından dolayı utanacak, mahcup
olacaklardır çünkü dışlayıp yok etmeye
çalıştığınız HDP, en büyük ittifakını
ezilen halklarla yapmıştır zaten. İki tuhaf ittifaka
karşı artık tek bir hakiki alternatif vardır; o da HDPdir.
Yolun açık olsun HDP. Sen halka emanetsin, halkımız da Allaha
emanet olsun.
Son olarak, beni bu onurlu göreve layık gören
bütün halkımıza, çalışma arkadaşlarımıza,
destek açıklaması yapan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Şimdi herkesi canla başla seçim çalışmasına,
sandığı örgütlemeye ve sandıktan en büyük umudu, zaferi
çıkarmaya davet ediyorum. Biz kazanacağız, mutlaka
kazanacağız; buna inanın ve yapalım.
Cezaevlerindeki bütün siyasi arkadaşlarım
adına sizlere en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(X)
Selahattin Demirtaş, Edirne Cezaevi. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun
İrgile aittir.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEYHUN İRGİL (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda AKP
iktidarının klasik yasa yöntemlerinden biri olan tepeden inme yasa
tasarılarından bir tanesiyle yine karşı karşıyayız.
Maalesef, çoğumuzun haberinin olmadığı, Komisyon üyelerinin
bile sonradan duyduğu ve çoğunun Komisyon sırasında
öğrenebildiği maddeler zaten Komisyona geliş anına kadar
ciddi değişikliklere uğradı; nitekim, Komisyondan sonra da
ciddi değişiklikler oldu; şimdi de üstünde ciddi
değişiklikler yapılıyor. Bu, bu yasanın yeterince
nitelikli hazırlanmadığının, yeterince üstünde
düşünülmediğinin, tarafların fikrinin
alınmadığının en güzel kanıtıdır.
Arkadaşlar, giderayak bu kötülüğü
Üniversitelere bu zararı vermeyin. Biliyorsunuz, bütün üniversiteler,
özellikle İstanbul ve Gazi Üniversitesi gibi kadim üniversiteler,
öğrencileri, öğretim üyeleri, çalışanları günlerdir
ayakta, sizlere sesini duyurmaya çalışıyor, nitekim biz de
buradan onların sesini duyurmaya çalışıyoruz ama görüyorum
ki hiçbirinizin ne duyduğu var ne de bu çığlıklardan
etkilendiği var.
Arkadaşlar, bunu burada oy sayısıyla,
parmak sayısıyla geçirebilirsiniz ama bu yasa tasarınız
üniversitelerden geçmeyecek. 24 Hazirandan sonra, iktidar
değiştiğinde bu yasa tasarısını alaşağı
edip tekrar üniversitelerimizi eski hüviyetine kavuşturacağız.
Biz yeni üniversitelerin kurulmasına
karşı değiliz ancak bu kanunu çıkarırken hiç olmazsa
bu üniversitelerin yöneticileriyle, öğrencileriyle, taraflarla, ailelerle,
bu üniversitelerin mezunlarıyla bir konuşsaydınız. Çünkü
ciddi kayıplara ve birikimlerin kaybolmasına ama en önemlisi, bu
üniversitelerin dünyada edindiği birtakım kazanımlarda ciddi
kayıplar getirerek bu kayıpların da kalıcı olarak
yerleşmesine ve bu isim değişiklikleriyle veya üniversitelerin
bölünmesiyle fakültelerin kimliklerini kaybetmesine ve bu birikimlerin
kaybolmasına yol açacak. O yüzden, biz tekrar sizlerden bu üniversite yasa
tasarısını tekrar düşünmenizi, geri çekmenizi, seçimler
sonrasında bütün taraflarla bir kez daha oturup, düşünüp insanca,
hukuka, vicdana uygun, bilimsel bir çalışma yapmanızı
bekliyoruz. Burada sadece sayısal nedenle böldüğünüzü söylüyorsunuz,
oysa sayısı çok düşük olan yerler de var. Aynı nedenle
şehirleri birleştirirken beldeleri kapatıp büyükşehirde
topluyorsunuz yani orada nüfusa bakmıyorsunuz, bir araya getirmeye
çalışıyorsunuz ama şu anda bu
tutarsızlığı üniversitenin sayısı için
gösteriyorsunuz. Kaldı ki üniversiteleri dinamik olarak bölmeyi
düşünebilirsiniz veya bu konuda birtakım çalışmalar
yapılabilir ama bunun yolu üniversitenin adını
değiştirerek, kimliğini, tarihini yok ederek olmaz.
Hatırlayın, Roma İmparatorluğunda insanların
isimlerini tarihten silme cezası vardı. Bu, resmen tarihten silme
cezası.
Şu anda İstanbul Orman Fakültesi, Hasan
Ali Yücel Fakültesi tematik bir üniversite gibi kurulan İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşanın içinde kalıyor. Bunu defalarca
söyledik, Komisyonda söyledik, Komisyonda bütün Komisyon üyeleri hak verdi,
Doğru, değiştirelim, düzeltelim. dediler. Ne zaman
düzeltelim? Genel Kurula gelince. Şimdi Genel Kurula geldi, gene itiraz
ediyorlar. İşte, buradalar, desinler ki: Hayır, yalan
söylüyorsun. Şimdi de diyorlar ki: Biz bunu sonra düzelteceğiz,
Bakanlar Kurulu kararıyla. Arkadaşlar, biz size nasıl
güvenelim? Kaldı ki sizin geleceğiniz nereden belli? Sizin Bakanlar
Kurulunuzun olacağı nereden belli? O yüzden, bu yasa
tasarısının geri çekilmesini, İstanbul Hasan Ali Yücel ve
İstanbul Orman Fakültesinin, İstanbul Mühendislik Fakültesinin,
eğer burada sayısal çoklukla bile bu üniversiteyi böleceksiniz
Cerrahpaşa içinde bırakılması tarihî bir hata
olacaktır çünkü bir tarafta tamamen sağlık fakülteleri ve
sağlık üniversitesi şeklinde kurulmuş tematik bir
üniversite var, içine yüz altmış yıllık Orman Fakültesini
koyuyorsunuz.
Aynı şekilde, Gazide sorunlar
yaşanıyor, aynı şekilde Anadolu Üniversitesinde. Nitekim,
şimdi ben size buradan Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin bize
gönderdiği mektubu, kısa bir notu okumak istiyorum. Diyorlar ki: Hiç
bize sordunuz mu? Mecliste şu an hâlâ tartışılmakta olan ve
içinde üniversitemizin de bulunduğu, 20 üniversitenin kurulması
yönünde hazırlanan ve 16 üniversitenin bölünmesini içeren yasa bir gece
yarısı önerge olarak sunulup Komisyonda kabul edildi. Akademik
anlamda ve biz öğrenciler için herhangi bir faydası bulunmayan, sözde
üniversite sayısını artırıp aslında eğitimin
içini boşaltan, öğrencilere, akademisyenlere dayatılan bu
kararın karşısındayız. Büyük emeklerle
kazandığımız üniversitelerimizin siyasi çıkarlar ve
imara açılacak alanlarla peşkeş çekilmesine izin
vermeyeceğiz.
Bize sorulmadan alınmakta olan bu karar
kazanmış olduğumuz birçok hakkı elimizden alacaktır.
Akademisyenlerin araştırmaları ve
çalıştıkları projeleri maddi ve manevi desteği
bulamayacağından bilimsel araştırmalar kısıtlanacaktır.
İş bulamayan mezunların çalıştığı ya da
çalışacağı projeler yeterli destek göremeyecektir.
Sınıflar, laboratuvarlar ve gerekli donanım olmayacaktır.
Alınan akreditasyonların hepsi boşa gidecektir.
Öğrencilerin okuldaki öğrenim ve yaşam ortamlarında
güvenlikleri, laboratuvarlar da yeterli altyapıya sahip
olmayacağı için risk altında olacaktır. Yemekhane,
kütüphane, havuz, engelli birimi, spor salonu gibi sosyal alanlar en
azından ilk başlangıçta yıllarca
sağlanamayacaktır. Sadece 1 liraya günde üç öğün yemek,
kütüphanede çorba hizmeti gibi faydalandığımız hizmet ve
ayrıcalıklar hatıralarımızda kalacaktır.
Bu saydığımız hakların
elimizden alınmasını ve bu kararı onaylamıyoruz. Bu
karar Meclisten geçse de üniversitelerden, öğrencilerden geçmez. Kazanmış
olduğumuz haklarımızı elimizden almaya
çalışanlara karşı direnmeye, bilimsel ve özgür akademiyi
savunmaya devam edeceğiz.
Anadolu Üniversitesi öğrencileri
Arkadaşlar, bütün üniversitelerin
öğrencilerinin talepleri bu yönde. Gelin, seçim öncesi bunu yapmayın.
Bu üniversitelerin yüz binlerce mezunu var. Durduk yere bu insanların
kalbini kırıyorsunuz, incitiyorsunuz. Bu kötülüğün zamanı
değil, yeri değil. Bunu gelin, bir daha tartışalım.
Nasıl oluyor da hepiniz bizimle kulislerde
aynı fikirde olmanıza rağmen burada gelip tam tersine parmak
kaldırabiliyorsunuz bunu da anlamakta güçlük çekiyorum. Komisyonda hep
beraber belli bir konuda karar verdiğimiz hâlde sadece YÖKün
dayatmasıyla kararı Komisyon değiştirebiliyor veya o
kararını geçiremiyor. Yani seçilmişler mi yoksa
atanmışlar mı
O yüzden yüce Meclisin, Komisyonun,
Bakanlığın ve YÖKün bu kararı bir daha gözden geçirmesini
ve özellikle sadece rant, cumhuriyetle hesaplaşma, kadrolaşma ve
rektör pazarlıkları üzerinden yürüyen bu tasarının
ısrarla geri çekilmesini istiyoruz.
Arkadaşlar, bunun dışında, Hasan
Ali Yücel Eğitim Fakültesi ve Orman Fakültesi için tekrar,
duyarlılığınızı bir kez daha sizden istiyorum
çünkü Orman Fakültesi, İstanbul Üniversitesinin ilk ve en köklü fakültesi,
yüz altmış yıllık. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi
Orman Fakültesinin, Mühendislik Fakültesinin ve (HAYEF)in yani Hasan Ali Yücel
Eğitim Fakültesinin İstanbul Üniversitesinden çekilmesi,
İstanbul Üniversitesinin dünyadaki ilk 500 sıralamasından
düşmesine neden olacak. Yani şu anda ilk 500e giren birkaç
üniversitemizden sadece 1i İstanbul Üniversitesi. Gelin, bu kötülüğü
yapmayalım, durduk yerde üniversitelerimizin itibarını
azaltmayalım. Hiç olmazsa, madem buradan geçireceksiniz, İstanbul
Üniversitesi Orman Fakültesini, Mühendislik Fakültesini ve (HAYEF)i, Hasan Ali
Yücel Eğitim Fakültesini tekrar İstanbul Üniversitesinin içinde
bırakalım; İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa diye
kurduğunuz ikinci üniversite de zaten sadece tıp fakültesi,
sağlık bilimleri, hemşirelik, diş ve eczacılık
var. Ne işi var orman fakültesinin bunların içinde? Yani bunu
mantıken hepiniz kabul ettiğiniz hâlde neden burada yapamıyoruz?
Burası milletin Meclisi değil mi? Kararlar burada alınmıyor
mu? Yoksa kararlar başka yerde alınıp burada dikte mi ediliyor?
Ben, sadece bu açıdan bütün yüce Meclisin tekrar dikkatini çekiyorum.
İstanbul Üniversitesinin, Gazi Üniversitesinin, Anadolu Üniversitesinin
sesine kulak verin diyorum. Aksi takdirde, bu üniversitelerin
mezunlarını, öğretim üyelerini, öğrencilerini 24 Haziranda
size gerekli cevabı vermek üzere ve 24 Hazirandan sonra da bu konunun
takipçisi olmaları için davet ediyorum, çağırıyorum.
Eğer bu yanlış kanun, bu haksız, hukuksuz kanun geçerse,
ısrar edilirse, bu Meclisten geçse bile, Cumhurbaşkanı imzalasa da
bu kanun üniversitelerden, öğrencilerden geçmeyecektir. O yüzden, tekrar,
hepinize teşekkür ediyorum ve bu konuda
duyarlılığınızı bekliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyinin 2 üyesinin OHALin verdiği yetkilerle devlet
memurluğundan men edilmeye çalışılmasının kabul
edilebilir bir yaklaşım olmadığına ve bu konunun
Hükûmetin gündemine getirilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, bir
gelişmeden size bilgi vermek ve bu konuda hem tavrımızı
netleştirmek hem sizin dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Biliyorsunuz Türk Tabipleri Birliği Merkez
Konseyi bir bildirge yayınlamışlar, yedi gün gözaltında
kalmışlar, daha sonra serbest
bırakılmışlardı. Sağlık
Bakanlığı başmüfettişi, aile hekimi olan 2 TTB Merkez
Konseyi üyesi için, bir daha devlet memurluğuna dönmemek üzere aile
hekimliği sözleşmelerinin feshini teklif eden bir rapor tutmuş
ve bu konu da Sayın Bakanın önündeymiş. Biliyorsunuz, meslek
örgütlerindeki çabalar, evrensel bir yaklaşımla,
sendikacıların sendikal görevlerinden dolayı, yaptıkları
işlerden dolayı ihraç edilmemelerini, zarara
uğramamalarını, görev yerlerinin değiştirilmemesini
dahi içerir. TTBnin merkez konseyinde görev yapan, mahkemesi zaten sürmekte
olan -eğer bir kusur varsa o konuya mahkemenin karar vereceği bir
hususta- bu iki kişinin idari bir kararla devlet memurluğundan
OHALin verdiği tuhaf yetkilerle men edilmeye
çalışılması kabul edilebilir bir yaklaşım
değildir. Bunu hem sizin hem Hükûmetinizin hem kamuoyunun dikkatine
sunuyoruz. Bu konuda alınabilecek bir karar, zaten çok
sıkıntılı olan Türkiyedeki OHAL sürecindeki demokratik ve
ilkesel yaklaşımları iyice tartışmalı hâle
getirecektir. Bu konuda sizin bilginizi, dikkatinizi ve konunun Hükûmetin
gündemine getirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifleri
(Tekriri Müzakere) (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (7nci Maddeye bağlı Ek Madde 182)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi madde üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçen haftadan sonra
ben üniversite parçalanmasının erteleneceğini
düşünmüştüm ancak gündeme tekrar getirilmiş olması
gerçekten ilginç.
Şimdi, ben 1967de İstanbul Üniversitesine
girdim ve İstanbul Üniversitesini bitirdim, 1970-1971 dönemi mezunuyum.
Böyle köklü üniversiteler, maalesef, YÖKle bir defa bir tırpanlamaya tabi
tutuldu, şimdi de parçalanmak suretiyle bir şekil verilmeye
çalışılıyor.
Değerli milletvekilleri, aslında Türkiyede
bugün, zannediyorum, sayısı 180leri geçmiş üniversite
yapısı var, bazıları vakıf üniversitesi, özel
üniversite. Her yerde pıtrak gibi üniversiteler çıktı ancak
bunları gerçekten hiç gidip tahlil ettiniz mi? Yeterli öğretim üyesi
var mı? Hangi kalitede eğitim yapılıyor? Bakın,
inanın ki şu an üniversiteden mezun olan, birçok üniversiteden mezun
olan kişilerin Japonyada liseyi terk edenlerle eğitim düzeyi
neredeyse aynı, bu dereceye düşmüş durumda.
Şimdi üniversite dediğiniz yer çok
farklı bir yapıya sahip olmak zorunda. Orası lise mezunu gibi
mezun veren ama ülkede kaldırım mühendislerini çoğaltan bir
yapı içerisinde olmamalı. Üniversiteler ülkenin geleceğine,
gelişmesine ışık tutan eğitim birimleri olmalı.
Ancak, sadece İstanbul Üniversitesini bunun üzerinde konuşacak
olursak Cerrahpaşayı, birkaç tanesini ayrı bir yere almakla neyi
amaçlıyorsunuz? Neyi değiştireceğinizi düşünüyorsunuz,
daha mı kaliteli eğitim vereceğinizi düşünüyorsunuz?
Aslında kalite, üniversitenin sayısından çok, öğretim
üyesinin kalitesine bağlıdır. Siz neden sizin zaman zaman ortaya
koyduğunuz, Fatih döneminden beri süregelen bir üniversite olarak
nitelendirilen -düşünün ki İngilterede Oxford, Cambridge, Harvard
gibi birtakım üniversitelerde bunlar yapılmaz- İstanbul
Üniversitesi gibi bir üniversiteyi, köklü ama klasik bir üniversiteyi sistem
içerisine sokacağız diye değişik bir biçime getiriyorsunuz?
Hâlbuki bunun yerine, illa ki kuracaksanız, İstanbul Üniversitesini
parçalamak yerine yeni üniversite kurun ama bunu yaparken şunu yapmanız
lazım: Bir üniversite sadece binadan ibaret değildir, binayı
yapmanın ötesinde içine koyacağınız öğretim üyelerinin
kalitesiyle ölçülür o üniversitenin değeri. Öncelikle bu gibi klasik
üniversitelerde, köklü üniversitelerde doktoralar
yaptırırsınız, kadrosu yeni kuracağınız
üniversitelere ait olur ve orada doktoralarını yaptırdıktan
sonra yeni kurulan üniversitelere aktarırsınız, böylece kaliteli
bir eğitim sistemi koyarsınız ortaya. Ama siz şimdi
İstanbul Üniversitesine İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa veya
İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi demekle neyi
değiştirdiğinizi düşünüyorsunuz, neyi getireceğinizi
düşünüyorsunuz yani bunun faydası nedir? Önce bunu bir izah edin
lütfen çıkıp şurada. Bunun herhangi bir faydası yok. Sadece
başına bir rektör getireceksiniz, birtakım yöneticiler
getireceksiniz, yandaşınız insanlar bunların içerisinde yer
alabilir ama Türkiye'ye en büyük zararı da vermiş olursunuz. Zira,
demin söylediğim gibi, bir üniversiteyi üniversite yapmanız için yeni
birtakım elemanlar yerleştirmeniz gerekir. Yeterli gelmeyen, birçok
dalda öğretim üyesi eksiği vardır. Bakın, bugün birçok
üniversitemizde, Gazi Üniversitesi -Ankaradakileri söylüyorum- Ankara
Üniversitesi gibi köklü üniversitelerimizde bile birçok öğretim üyesi
eksiği vardır çünkü kadro vermiyorsunuz, asistanlık
kadrolarını vermiyorsunuz. Sonra, bakın, başka bir şey
daha söylemek istiyorum: Biz doçent olmak için tez hazırlardık. Ben
doçentlik tezi hazırlayarak doçent olmuş bir kişiyim. Yani
doktora tezinin dışında bir de doçentlik tezi
hazırlardık çünkü aradaki fark şuydu doktorayla: Doktora tezi
bir danışmanla yapılan bir tezdir yani aslında
danışmanın yüz akı veyahut da yüz karasıdır ama
doçentlik öyle değil, doçentlik teziniz danışman olmadan sadece
ve sadece sizin hazırladığınız bir konu
hakkındaki tezdir. Böylece kişi kendi rüştünü ispat ederek
doçent olur. Böylece köklü bir öğretim üyesi, bilim adamı
yetiştirmiş olursunuz, ülkeye kazandırmış olursunuz.
Çünkü doçentlik teziyle ortaya konulacak yeni bilgiler tamamen özgün bilgilerdir,
böylece daha kaliteli hâle getirirsiniz üniversiteleri. Ama siz şimdi
üniversiteyi parçalamakla üniversiteleri kaliteli hâle getirmiyorsunuz, tam
aksine, üniversiteleri bölük pörçük hâle getirmek suretiyle klasik,
yerleşmiş düzenini de bozuyorsunuz. Şimdi, şöyle
düşünün: Geçmişte üniversitelerde bir doktora jürisi tespit
edilirken, üniversitenin senatosunda görüşmeler yapılır, 3ü
üniversiteden olmak kaydıyla 2 üniversiteden de eleman alınarak
doktora jürisi tespit edilirdi. Şimdi kişi kendi istediklerini YÖKe
bildiriyor ve ondan sonra jüri belirleniyor.
Arkadaşlar, siz bunları düzeltin
düzeltecekseniz, kaliteli üniversite kurmak istiyorsanız bunları
yapın, üniversite öğretim üyelerini de önceden yetiştirin, sonra
üniversiteyi kurun, o üniversitelere yerleştirin. Ama gördüğümüz
gibi, planlama da yapmıyorsunuz, hangi üniversite branşında ne
kadar mezuna ihtiyacınız var bunu da belirlemiyorsunuz, ha bire
üniversite kurmak suretiyle üniversite mezunu olmuş bir sürü işsizler
grubu çıkarıyorsunuz. Bunu normal karşılıyorum çünkü
diploma dediğiniz şey kaliteli olduğu takdirde işe yarar
ama diplomasız olsanız da diplomalı olsanız da eğer o
kaliteyi yakalayamıyorsanız ülkeye de hizmet etmezsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Ancak şurasını tekrar ediyorum:
Lütfen, bu sevdadan vazgeçin, hiç olmazsa 24 Hazirandan sonra tekrar ele
alalım. Bakın, bununla oy da kaybediyorsunuz, onu da söyleyeyim size.
Gelin, hem üniversitelerimize hem ülkemize hizmet etmek adına bu
tasarıyı lütfen 24 Haziran sonrasında yeni kurulacak hükûmetlere
bırakın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Foto Muhabirleri
Derneğinin 2018 yılı basın fotoğrafı ödül
törenine katılamayacaklarına ve yılın basın
fotoğrafı olarak CHP Genel Başkanının adalet
yürüyüşünden bir karenin seçilmiş olmasından büyük memnuniyet
duyduklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün
Foto Muhabirleri Derneğinin Yılın Basın
Fotoğrafları 2018 ödül töreni var. Bu ödül törenine hepimiz
davetliyiz ancak Genel Kurul çalışmalarından dolayı birazdan
başlayacak olan bu ödül töreninde bulunamayacağız. Ancak siyaset
açısından son derece önemli olan ve bizim üzerimize çok emek veren
bir meslek grubunun böyle bir çalışmasında ve böyle önemli bir
gününde yanlarında bulunamadığımız için üzgünüz.
Ayrıca, ödül alan yılın basın fotoğrafında da
Sayın Genel Başkanımızın tarihe geçen adalet
yürüyüşünden bir karenin seçilmiş olmasından da Cumhuriyet Halk
Partisi olarak büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifleri
(Tekriri Müzakere) (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (7nci Maddeye bağlı Ek Madde 182)
(Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, geçen perşembe günü
gerçekten bu bölünmenin hiç kimseye yaramayacağını örnekleriyle,
bire bir yaşanmış olaylarla aktarmaya çalıştık.
Bugün ben Sayın Bakana da Genel Kuruldaki bütün
arkadaşlarımıza da bir kitaptan söz etmek istiyorum: Macit Üzel.
Macit hoca ortopedi profesörü ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşadan
mezun; bütün üniversitede yaşadıklarını bir kitap hâline
getirmiş, kendisinden sonraki kuşaklara aktarmış. Diyor ki:
Ben, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
öğretim üyesi olarak yıllarca hizmet ettim ancak bu aşamadan
sonra, eğer bu yasa geçerse artık İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olarak değil, Cerrahpaşa
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olarak başka bir isim
altında devam edecek ve arşivlerde, uluslararası arşivlerde
böyle bir şey yer almayacak. Buna benzer en az on örnek var. Sadece
birini sizlerle paylaşmak üzere getirdim. İstanbul Üniversitesinin
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin binlerce öğrencisi bir araya
geldiler ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, aralarında bu hocanın ve
o üniversitede öğretim üyesi olan oğlunun da olduğu imzayla
başvurdular. Ben merak ediyorum, acaba Sayın Bakan Dilekçe
Komisyonuna gelen bu başvuruyu okudular mı? Çünkü yasa yapmanın
ruhunda zaten onun muhataplarıyla bir görüşme, onların
düşüncelerini almak vardır. Ne yazık ki AKP iktidarı
döneminde bu aşıldı, bundan vazgeçildi. Oysa yasa
çıkacağı zaman muhataplarıyla konuştuğunuzda
yasaya bir ekleme yaparsınız, çıkarma yaparsınız, en
son şeklini tamamen biçimlenmiş olarak
çıkartırsınız. Ne yazık ki bunun
olmadığını bu değişiklikle birlikte bir kez daha
gördük sayın milletvekilleri.
Ve şu anda, Dilekçe Komisyonundaki o metinde de
yer aldığı gibi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesinin hastasından öğretim üyesine, öğrencisinden
öteki çalışanlarına kadar hiçbiri bu kimlikten vazgeçmek
istemiyor. Bunda neden ısrar ediyorsunuz? Eğer Bölünmeyle biz
rekabet sağlayacağız ve bölünmeyle daha iyi gelişecekler.
diyorsanız -geçmişte örneklerini verdik- siz neden o zaman Kültür ve
Turizm Bakanlığını ayrıyken birleştirdiniz de tek
hâle getirdiniz? İktidara geldiğinizde 37 bakanlık vardı
25e indirdiniz. Şimdi Devam edersek 15e indireceğiz. diyorsunuz.
Hem bir yandan kendi uygulamalarınızı birleştiriyorsunuz
ama konu İstanbul Üniversitesine, üniversitelere gelince
Ayrılırlarsa daha da büyürler. diyorsunuz. O zaman, bölerek büyümek
mümkünse, Adalet ve Kalkınma Partisinin yüzde 40 civarında oyu var,
bölün 2ye, 20-20 girin, sonra 30-30 yükselin, yüzde 60ı da bulmuş
olursunuz. Bunun mantığı var mı? Yok. Ama o zaman bunu niye
üniversitelere uyguluyorsunuz?
Şu anda başta Cerrahpaşa olmak üzere
Gazi Üniversitesinde, İnönü Üniversitesinde bütün öğretim üyeleri,
bütün öğrenciler bu bölünmenin üniversite kimliğini
zedeleyeceğini ortaya koyuyor. Dikkatle dinledik, zaten iktidar
kanadından hiçbir milletvekili doğru dürüst bu yasayı savunmak
üzere ortaya çıkmadı. Sadece bir milletvekili çıktı, o da
Rekabet getirir. deyip işin içinden çıktı. Eğer gerçekten
bunun yarar sağlayacağına inanıyorsanız kendinizde
deneyin ama öğrencileri dinliyorsanız, öğretim üyelerini
dinliyorsanız, hatta bizi bırakın özellikle İstanbul
Üniversitesinde sizin iktidarınız döneminde rektörlüğe
atanmış kişilerin bile Bunu yapmayın. dediğini
göreceksiniz. En son, yine AKP iktidarı döneminde rektör olarak
atanmış Yunus Söylet de Bunu yapmayın. diyor, Üniversiteye
yararı olmaz. diyor. Ki bu üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinin
büyük çoğunluğu öteki üniversitelerde ya da vakıf
üniversitelerinde çok daha iyi olanaklarla görevlerini, vazifelerini
sürdürebilecek durumdalar ancak bu üniversite kimliğinde, o kurumsal
kimlikte kendilerini buldukları için, orayı -burada örneğini de
gösterdiğim gibi- bir kök, bir miras olarak gördükleri için bunu devam
ettiren pek çok kişi var.
Gelin, henüz yol bitmedi, bu yasayı geri çekin.
Anadolunun neresinde üniversite kuracaksınız kurun -biz de
destekleriz- öğretim üyelerini artırın ama bu dört okulu,
İstanbul Üniversitesini, Gazi Üniversitesini, İnönü ve Anadolu
Üniversitesini kendi kimliğiyle koruyun diyorum. Lütfen, bu yasayı
geri çekin. Üniversitelerdeki bölünme fiilî olarak oralardaki erozyonu
beraberinde getirecek diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ikinci söz
İstanbul Milletvekili Ali Şekere aittir.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Arkadaşlar bu maketi bölmeyi önerdiler ama ben makete
kıyamıyorum, siz koskoca tarihî bir üniversiteye
kıyıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün öğrenciler seslerini duyurmak için
Meclise geldiler ve hepsi birlikte haykırdılar Üniversitelerimize
dokunmayın, tasarıyı geri çekin. diye ama maalesef siz
onları duymamaya devam ediyorsunuz. Bugün o öğrenciler geldiler,
kapının önünde basın açıklaması yapmaya
kalktılar, kapının önünde polis müdahale etmeye kalktı.
Pırıl pırıl, gencecik öğrenciler, en yüksek
puanları alarak o üniversitelere girmiş öğrenciler Karadeniz
Teknik Üniversitesinden, İnönü Üniversitesinden, Anadolu Üniversitesinden,
İstanbul Üniversitesinden seslerini duyurmaya geldiler ama duymamakta
ısrar ediyorsunuz.
Daha önceden de söylemiştim, on altı
yılda böldünüz, böldünüz ama bu üniversite bölme tasarınızla
bütün Türkiyeyi birleştirdiniz karşınızda ve bundan ne
medet umuyorsunuz onu da bilmiyorum ama Cumhurbaşkanının
ağzından ne çıkarsa, ne isim çıkarsa o ismi
tekrarlıyorsunuz. Geçen, Cumhurbaşkanının
ağzından İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi
çıktı, o şekilde bir öneri buradan geçmeye
çalıştı. Hafta sonu İstanbul kongresinde İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa dedi, bu sefer bugün de önergeyi böyle
değiştirdiniz. Bu arada size tavsiyem, açın
Cumhurbaşkanına sorun, en son ne diyor ona göre bu tasarıyı
getirin, ikide bir değiştirip durmayın bunu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Siz Göç yolda düzülür. Biz Türkmen kervanları
gibi böyle yapıyoruz. diyorsunuz Göç yolda düzüldüğünde Arap
bedevileri gibi yolda kalırsınız, üniversiteleri de yolda
bırakırsınız. Üniversitelere kıymayın;
üniversiteler bilim yuvaları, üniversiteler gençlerimizin de, ülkemizin de
geleceği ve oradaki mühendisler, oradaki doktorlar sizin de
ihtiyacınız olacak olan doktorlar.
Bu YÖK Başkanımız Yeni bir model
deneyeceğiz. demeye devam ediyor. Başka yer bulamadınız da
mı altı yüz yıllık bir üniversiteyi bu model deneme
hastalığınız için kullanıyorsunuz. Gidin yeni
üniversiteler açın, yeni tabelalar takın ufacık binalara, tabela
üniversiteleri açın ama bu köklü üniversitelerin kökleriyle
oynamayın.
Üniversitelerin niteliği önemli ve bu
niteliği de oluştururken ilk 500 üniversite arasına girerken de
ne kadar yayın yaptığı, ne kadar öğretim üyesinin
referans alındığı önemli ve bu referansları siz
ortadan ikiye bölerek ilk 5 bine atacaksınız bu iki üniversiteyi de
ve bu çocuklarımızın da bu kazandıkları üniversitede
adam gibi okuyup adam gibi okullarını bitirmelerine de imkân
vermiyorsunuz.
Bu üniversiteler Türkiyenin
hafızasıdır ama siz üniversiteler yaşamasın,
üniversiteler eleştirmesin, üniversiteler sorgulatmasın gençleri
istiyorsunuz ama emin olun ki öğrenciler sorguluyor, gençler sorguluyor.
Bu üniversitemizden bunlar ne istiyor? diye sorguluyor ve birçoğu sizin
partinize oy veren o üniversite öğrencileri bugün geldiler burada isyan
ettiler. Bu isyanlarını siz duymamakta ısrar ediyorsunuz.
Bu üniversiteleri bölerek, şehirlerin
dışına atarak çocukların sesini keseceğinizi mi
düşünüyorsunuz? Artık çağ değişti ve insanlar
artık dağın başında da olsa üniversite, itirazlarını
ve yanlışlarınızı yüzünüze vurmaya devam ediyorlar,
edecekler; bundan emin olun.
Sadece üniversiteleri mi atıyorsunuz
şehrin dışına, hastaneleri de atıyorsunuz. Oldu olacak
insanları da atın. O insanlar sağlık hizmeti almak için
şehrin bir ucundan ta öbür ucuna mı gidecek? Şişli Etfal
Hastanesini Çayırbaşına taşıyorsunuz, ta
Sarıyere gönderiyorsunuz. Taksim İlk Yardımı gönderdiniz
Gaziosmanpaşaya ve burada insanları, şehrin merkezinde bir avuç
yandaş üniversite hastanesine ve bir avuç yandaş hastaneye mahkûm
etmeye hakkınız yok. Ve Mehmet Akif Ersoyun okuduğu okulu, ilk
tarım okulunu kendi yandaş bir vakıf üniversitesine
peşkeş çektiniz. Onun arkasından, 1.000 dönüm alanı da
Marmara Üniversitesinden aldınız TOKİye AVM ve rezidans yapmak
üzere verdiniz ve o öğrencilerin okuyacağı okulları da
elinden alıp yine şehir dışına atmaya
çalışıyorsunuz; yine Hasdala, yine Silivriye atmaya
çalışıyorsunuz. Silivriye yeni bir üniversite
yapacaksanız, gelin biz beraber olalım, yepyeni bir üniversite
yapalım ama bu kadar köklü, bu kadar uluslararası alanda bizim yüz
akımız olan, akreditasyonu olan üniversiteleri bölmeyin, bölmeyin,
bölmeyin!
Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz on dakika süreyle. Sisteme giren sayın
milletvekillerine beş dakika süreyle soru sormaları için zaman
vereceğim, kalan beş dakikayı cevaplandırmak için Bakana
ayırıyorum.
Sayın Yıldırım, buyurun.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Bakanım, üniversitelerde
öğretim görevlisi açığı olduğu bir gerçek, okullarda
da böyle. En azından bu açığı gidermek için, ihraç edilen,
açığa alınan öğretim görevlilerinin göreve iade edilmesi
için bir çalışmanız var mı? Aynı şekilde,
haksız hukuksuz şekilde üniversiteyle ilişkileri kesilen
binlerce öğrenci için bir çalışmanız var mı?
Sağlıkta da -her gün onlarca telefon, mesaj alıyoruz-
ataması yapılıp güvenlik soruşturmaları nedeniyle
bekleyen bine yakın sağlık çalışanı için de
Hükûmetin bir çalışması var mı?
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk çağdaş dünyayı örnek
göstererek öğretmenlerden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür
yeni nesiller yetiştirilmesini istemiştir. Türkiyedeki
öğretmenlerimiz de tüm zorluklara rağmen bu yolda ilerlemektedir
ancak öğretmenlerimiz hepimizin bildiği gibi maddi ve manevi olarak
büyük baskı altındadır. Öncelikle atama sorunu yaşayan öğretmenler
öğretmen olduktan sonra da maddi imkânsızlıklarla
karşı karşıyadır. Her 24 Kasım Öğretmenler
Gününde çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimizin
birer maaş ikramiyenin yanı sıra ek ders ücretleri artırılmalı,
hazırlık ödeneği tüm eğitim
çalışanlarını kapsamalı ve ödenek en az bir maaş
tutarında olmalıdır. 3600 ek gösterge hakkı kesinlikle
öğretmenlere de tanınmalıdır. Bunun yanı sıra,
gözümüzün önünde eriyen öğretmen adaylarının atama sorunu
artık son bulmalıdır. Türkiyedeki öğretmen
açığı taşeron sistemle geçiştirilmemelidir.
Gençlerimiz artık derin bir buhrana sürüklenmemelidir. Atama bekleyen tüm
öğretmenlerin vebali, günahı hepimizin boynundadır.
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ayşe
öğretmen tekrar hapse gönderiliyor ve maalesef, öğretmenlerimizin
barış olsun diye Çocuklar ölmesin. dedikleri için hapse
gönderildiği bir ülkedeyiz.
Tabipler Birliği Başkanı Raşit
Tükel maalesef bugün İstanbul Üniversitesinin başında
değil. Eğer İstanbul Üniversitesinin başında
olsaydı siz bu bölünmeyi yaratamazdınız, bölemezdiniz. Ama ne
yapıyorsunuz? Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerini de
işlerinden atıp Bir daha ömürleri boyunca devlet memuru olamayacak.
demeyi onlara reva görüyorsunuz.
Savaş bir halk sağlığı
sorunudur. Dünyanın her yerinde ve tarihin her zamanında savaş
bir suç olmaya devam edecektir ve bir halk sağlığı sorunu
olmaya devam edecektir. Hekimler olarak bunun aksi bir kelimeyi
kurmamızı bizden beklemeyin; bunu kabul etmemiz, bunu söylememiz
mümkün değil. Savaş bir halk sağlığı sorunudur.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bugün, üniversitelerin bölünmesi ya da yeni
üniversitelerin kurulmasıyla ilgili kanun tasarısı tekrar
gündeme geldi ve geçmiş olduğumuz 7nci madde tekrar görüşmeye
açıldı ve önergeye baktığımız zaman da Sayın
Bakan, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa olarak ismi
değişti. İşte geçen hafta bu bir parantezdi, bu hafta bir
tire oldu. Burada evet, köklü üniversitelerde bir değişim olacak,
günün ihtiyacı talebi ama bunun bir katılımcı süreçten
geçmesi ve gerçekten aceleyle yapılmaması gerektiği konusunda ne
kadar haklı olduğumuzu bugün tekrar görüyoruz. İşte
üniversite içerisinde bir iktisat, işletme fakültesi gibi yeni bir fakülte
kuruluyor Sayın Bakan.
Baktığımız zaman, bu
üniversitelerin sayısal anlamda, öğrenci sayısı
anlamında çok büyük olduğu temel gerekçesi var ama tekrar yeni bir
fakülte kurulumu burada ekleniyor. Bunun ne kadar mantıklı
olduğunu tekrar ben sizin bilginize sunmak istiyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın Zeybek...
KEMAL ZEYBEK (Samsun) 557 sıra
sayılı alacakların yapılandırılmasıyla
ilgili yasa tasarısı hazırlanmış. Bir de
verecekleriniz için yasa teklifi hazırlasanız olmaz mıydı?
Emeklilikte Sosyal Sigortalar Kurumuna gün ve yılına göre prim
ödemeleri kalmamış, yemesinden içmesinden tasarruf ederek açlık
sınırı altında ücretle yaşamını sürdüren,
emekliliği dört gözle bekleyip prim ödemeleri bittiği hâlde
yaşı dolmadığı için emekli olamayan insanlarımızın
sorunlarını bir yasayla çözmek iktidar partisinin elinde
olmasına rağmen, emeklilerin yaşa takılmalarının
sorunları olarak durmasına duyarsız olmanızı
yurttaşlarımıza izah etmek zorundasınız. Sigorta prim
günü dolduğu hâlde yaşın dolmasını beklemenin
akılla, mantıkla ilgisi var mı? Çıkın anlatın.
Bizim alacaklarla ilgimiz var, vereceklerle ilgimiz yok. diye çıkın
halka yine anlatın. Diğer taraftan, çiftçilerimizin
borçlarının yapılandırılmasının da bu torba
yasada yeri yoktur. Çiftçilerimiz büyük bir ölçekte borçlanmıştır,
borçlarının da yapılandırılmasını bu torba
yasayla getirmenizi temenni ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Son olarak, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Millî Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaza
bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Muhterem Başkanım.
Öncelikle, Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı kapsamında 33üncü maddenin (a) fıkrası
uyarınca araştırma görevlisi kadrosuna atanmış olup
statüleri 50nci maddenin (1)inci fıkrasının (d) bendinde
belirtilen statüye dönüştürülmüş sayılanlar, ek 30uncu madde
uyarınca, 30uncu maddenin (a) fıkrasına göre yeniden
ataması yapılmayanlar için yeni bir yasa teklifi görüşülecek bu
yasadan sonra. O yasaya bir ekleme yapacağız. Birinci husus bu.
İkincisi: Öğrenci affı düşünüyor
muyuz? Evet düşünüyoruz. Öğrenci affı komisyondan geçti, Genel
Kurula gelecek, yine yüce Genel Kurulun takdirine sunulacak. 500 bin
öğrenci, 170 bin civarında da Açık Öğretimde, toplam 680
bine yakın öğrencinin bu aftan faydalanacağını
düşünüyoruz.
Öğretim elemanı sayımız 2002de
50 bin civarındaydı, şimdi 158 binin üstünde.
Dolayısıyla, bayağı bir ilerleme var geçmişle
kıyaslayınca. Üniversite sayımız 76ydı, şimdi
187 tane üniversitemiz var. Bütün amacımız, istiyoruz ki tam
bağımsızlık için nitelikli bilgiye ve nitelikli bilim
adamına mutlaka sahip olmak lazım. Nitelikli bilgiyi üretecek ve
nitelikli bilim adamlarını yetiştirecek olanlar da
üniversitelerimizdir. Dolayısıyla da üniversitelerimizin
uluslararasında rekabet edebilecek bir yapı sistemine sahip
olmasını istiyoruz. Bundan dolayı da öncelikle bütçeye
ayırdık. 2002yle kıyaslarsanız, yükseköğretime 27
milyar 761 milyon lira bütçe ayırdık, toplam eğitim bütçemizin
yüzde 20,61ine. Öğrenci sayısı 7 milyon 500 binin üzerinde,
oysa daha önceden 1 milyon 600 bindi. Gerçekten sayısal olarak büyümeyi
sağladık, şimdi nitelik ve kalite bakımından da
yükseköğretimi yapılandırmak için çalışmalar
yapıyoruz.
Araştırma üniversitelerini belirledik,
bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşmasını
getirdik ve bununla ilgili üniversiteleri oluşturduk. Eğitim
Programları Danışma Kurulu ve Meslek Yüksekokulları
Koordinasyon Kurulunu kurduk. Doktora sonrası araştırmacı
istihdamını getirdik. Yükseköğretim kurumlarında
öğretim üyesi olarak altı yıl çalışıp da AR-GE
yapmak isteyenlere -ister yurt içinde ister yurt dışında- bir
yıl ücretli izin verilmesinin yolunu açtık. Sermaye şirketi
statüsünde teknoloji transfer ofisi kurulabilmesini mümkün kıldık.
Bilimsel araştırma projelerinde görevlendirilecek tezli yüksek lisans
ve doktora öğrencilerine burs ödenmesinin yolunu açtık. Organize
sanayi bölgelerinde açılan liselerdeki öğrencileri destekliyorduk,
şimdi organize sanayi bölgelerinde açılacak meslek
yüksekokullarına giden öğrencileri de destekleme kararı
aldık, bununla ilgili yasayı beraber çıkardık. Türkiyenin
yaş ortalaması büyüdü, 78e çıktı, 65te emekli olanlar
genç emekli oluyordu, şimdi 75 yaşına kadar öğretim
görevlilerinin üniversitede çalışmalarına da imkân
sağlandı. Bundan sonra da yükseköğretim sisteminde kaliteyi
artırmak için gereken çalışmalarımızı yapacağız.
Güvenlik soruşturması nedeniyle
sağlık elemanlarından bininin henüz daha atamasının
yapılmadığı ifade edildi. Gerçekten son dönemlerde her
kurumun
Biz bile 20 bin öğretmen, 25 bin öğretmen alıyoruz,
bin, 2 bin, 3 bin, 20, 30, 40 değil. Dolayısıyla, güvenlik
soruşturması nedeniyle bütün kamu kuruluşlarında beklemeler
var, bundan dolayıdır ancak hızlandırırız.
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, hem
kendi yerel değerlerini benimsemiş hem de evrensel değerlere
açık, çağıyla yarışan bir nesil yetiştirmek için
çalışıyoruz. Düne kıyasla iyi bir noktadayız, 584 bin
öğretmen atamasını gerçekleştirdik.
Dün Şırnaktaydım, Cizrede.
Öğretmenler odasında sorduğum hemen hemen her öğretmen yeni
atanmış öğretmendi. 2002de bu öğretmenler haftada on
beş saat ek dersle birlikte 635 lira alıyorlardı. Şimdi
yeni gelen öğretmenime sordum Aylığın ne kadar? diye, 3
bin lira, 500 de ek dersten alıyorum, 3 bin 500 lira. dedi. Bakın,
Allah için, 600den 3 bin 500 liraya; 5 kat, 6 kat. O 635 liranın dolar
karşılığı 400 dolar bile değil, 378 dolar.
Şimdi? Şimdi 3.500 lira deyince herhâlde 900 doların üzerinde.
Dolar bazında yüzde 100den daha fazla artırdık. Öğretim
hazırlık ödeneği de 175 liraydı, bin liraya
çıkardık.
Yine, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
ismi
Hep beraber önerge verdik, İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi
Biz bunu beraber verdik fakat katılımcı süreçte Biz bunu
istiyoruz ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Son cümlem Muhterem Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Sayın Danış Beştaş da
önerge yetiştiriyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşadaki öğretim
üyeleri, öğretim görevlileri İstanbul Üniversitesi isminin kendileri
için bir değer olduğunu, dolayısıyla da bunun
korunması gerektiğini, illa bir isim konulacaksa İstanbul
Üniversitesinden sonra Cerrahpaşa verilmesini teklif ettiklerinden biz
onların teklifini dikkate alarak bu değişikliği yüce
Meclisin huzurlarına getirdik.
Dolayısıyla, istişare bizim
ilkemizdir, istişareyle giderseniz mutlaka doğruyu bulursunuz denir;
inancımız da budur, bizim de yaptığımız budur. Bu
değişiklik de o istişarenin sonucudur. Biz yaptık oldu,
sizin adınız bu. diye hiçbir zaman demedik. Öyle deseydik beraber
verdiğimiz önergenin arkasında dururduk.
Tekrar yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi 7nci maddeye bağlı ek madde
182 üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır,
okutuyorum önergeleri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 182nin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Ceyhun
İrgil Ali
Şeker
Manisa Bursa İstanbul
Zülfikar
İnönü Tümer Ali
Akyıldız
Adana Sivas
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Meral
Danış Beştaş Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım
Adana İstanbul Adıyaman
Kadri
Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü
Siirt İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan İstişare ederek belli bir noktaya
geldi. dedi. Aslında bir hafta daha etsek vazgeçecekti çünkü
İstanbul Üniversitesi İbni Sina Üniversitesi diye önce
ayrıldı, bir.
İki, İstanbul Üniversitesinin İbni
Sina olarak ayrılmasında, tıp fakültesi olarak oraya geçmesi
planlanan fakülte Çapaydı. Çapa olağanüstü bir çabalama sonucu
kendisini çekince Çapa olmadı, Cerrahpaşa verelim. dediler.
Şimdi Cerrahpaşa ayrıldı, İbni Sina Cerrahpaşa
olmaz. O zaman en azından İstanbul Üniversitesinden bu
başvuranları bir ölçüde tatmin edecek bir isim bulalım. deyip
İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
olsun. deyip bu noktaya geldiler.
Sayın Bakanın kendisi, gerçekten,
diyaloğa da açık, o yönden bizim de herhangi bir yakınmamız
yok ama eğer bu değişikliklerle ilgili biraz daha müzakere etse,
örneğin bugün Sevgili Ali Şekerin bahsettiği öğrencilerle
bir konuşsaydı, bütün öğretim üyelerinin hep birlikte
oluşturduğu neden buna karşı çıktıklarına
ilişkin altı maddelik gerekçeye dikkatle baksaydı eminim bence
vazgeçecekti, Tamam, bu üniversitelere dokunmayalım, yeni üniversitelerle
ilgili adımlar atalım. diyecekti.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan bu
iktidar döneminin 6ncı Millî Eğitim Bakanı olarak
İstişarelere açığız. dedi ama bugüne kadar
yapılan değişikliklere baktığımızda, pek
çoğunda değişikliğin üzerinden yeniden değişiklik
yapıldığını, önceki uygulamalardan pek çok kez
vazgeçildiğini görüyoruz. Bugün internet ortamında yapılan bir
açıklamanın ne kadar gerçekçi olduğuna ilişkin kamuoyu
yoklamaları da yapılarak bir sonuç çıkıyor. Sayın
Bakana önerim
Son yaptığı açıklamada Avrupa ölçeğinde
Millî Eğitim Bakanlığına en büyük katkıyı, en
büyük bütçe artırımını biz yapıyoruz. dedi ve
Doğruluk Payı diye kamuoyunca da bilinen, eminim pek çoğunuzun
zaman zaman baktığı o sitede Sayın Bakanın doğru
söylemediği, verdiği bilgilerin de gerçeği
yansıtmadığı açıklandı. Bu konuda da Sayın
Bakandan bir açıklama bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, örneğin, bu
çocukları yetiştiriyorsunuz. Yeri geldikçe ben de vurgulamayı
seviyorum: Bir yıl sonrayı düşünüyorsan tohum ek, on yıl
sonrayı düşünüyorsan ağaç dik, yüz yıl sonrayı
düşünüyorsan toplumu eğit. Bu kadar önemli bir konuyla ilgili,
örneğin, 2005 yılında tutturdunuz Bitişik, eğik el
yazısı yazılacak. Ya, yapmayın... Örneğin
psikologlar dediler ki: Ya, bu çocuklar bu şekilde el
yazısını öğrenemezler. O dönem çok zorlandı, inat
ettiniz. Sonra ne oldu? On iki yıl sonra Ya, bu olmamış,
değiştirelim, eskiye dönelim. dediniz. Bu mu istişare?
Şimdi, en son, öğrenciler 24 Haziranda
üniversite sınavına gireceklerdi, bir hafta ertelediniz ama sadece bu
yıl üniversite sınavlarına girecek öğrenciler
Sayın milletvekilleri,
Sayın Bakanım, lütfen bir kere daha bir muhakeme edin, bir
çocuğun sınava gireceğini düşünün. Bir üniversite
öğrencisi adayı bu yıl sınava dokuz ay kala
sınavın adının değiştiğini öğrendi,
sekiz ay kala sınava tarih sorularının da girdiğini
öğrendi, yedi ay kala sınavın sorularının
artırıldığını öğrendi, dört ay kala
sınav puanlarının hesaplama şeklinin
değiştiğini öğrendi, iki ay kala sınav tarihinin
değiştiğini öğrendi. Bu mu istişare, bu mu
karşılıklı görüşerek bir karar verme?
Yine bu çocuklar
Şu anda İstanbul
Üniversitesinde ya da Gazi Üniversitesinde okuyan bir öğrenci,
üniversitedeki bir öğrenci liseye girdiğinde liseye giriş
sınavlarının şeklinin değiştiğini
öğrenerek, o yeni sisteme alışarak liseye girmişti, lisede
2nci sınıfta sınav sisteminin bir kere daha
değiştiğini öğrendi, lise son sınıfta
üniversiteye giriş sınavlarının değiştiğini
öğrendi ve şimdi de üniversitenin adının
değiştiğini öğrenecek. Sayın milletvekilleri, yani
bunun neresi muhakeme? En çok oynadığınız, en çok yazboz
tahtasına çevirdiğiniz alan eğitim oldu. Yine, kamuoyunda Büyük
bir proje başlattık. diye başlattığınız
FATİH Projesinden bugün bir eser var mı? Sayın Bakandan ben bu
konuda da bir açıklama bekliyorum. FATİH Projesi sekiz
yıldır uygulanacaktı şimdi vazgeçildi. Fatih Sultan Mehmet
İstanbulu iki ayda fethetti, şimdiye 40 defa fethetmesi gerekirdi.
Vallahi Fatih Sultan Mehmet 24 Haziranı görse size oy vermezdi, sizi
kovalardı diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Parlamentoyu bir konuda aydınlatmak istiyorum.
Şu anda dünya Twitterda açılan bir hashtagi konuşuyor:
Tamam. Bilmiyorum duydunuz mu? Duymadıysanız ben
paylaşayım. Bugün Cumhurbaşkanı bir konuşmasında
şöyle dedi: Şayet bir gün milletimiz Tamam. derse ancak o zaman
biz kenara çekiliriz. İşte bu söz üzerine şu anda dünyada
-sanırım son rakam 600 bin oldu- dünya TT listesinde.
Uluslararası alanda bütün dünya, Erdoğanın gitmesine ne kadar
büyük bir arzuyla hem de saatler içinde -böyle uzun bir zaman değil, üç
saatlik bir zaman dilimi içinde- milletin gidişe nasıl Tamam.
dediğini konuşuyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu bilinmedik bir
şey değil ki, dünya âlem karşımızda zaten, siz de
dâhil olmak üzere. 81 milyonun ne dediği önemli, dünyanın değil,
81 milyonun.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) 35
milyon oy aldık, 35 milyon.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
Erdoğana şunu söylüyoruz: Gerçekten siz Milletimiz Tamam. derse
çekiliriz. dediniz, biz milletin vekilleri olarak Tamam. diyoruz; Tamam.
Tamam. Tamam. artık çekilin. Gerçekten halk Bitsin bu çilemiz, yeter
artık. diyor,
(x) diyor, Tamam. diyoruz
biz de onlar adına.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Onu PKKlılara
diyor.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) 24
Haziranda görüşeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz
diyoruz ki artık kenara çekilme zamanı, yoruldunuz gerçekten. Her gün
bütün kanallarda kendinizi izlemekten siz yorulmadıysanız,
bıkmadıysanız bu halk yoruldu. Hangi kanalı açarsak
açalım karşımızda sizi görmekten biz de yorulduk,
usandık, halk da yoruldu. Gerçekten halk diyor ki: Artık bize
televizyonlarda her gün afra tafra yaparak parmak sallamayın, tamam,
kenara çekilin, emeklilik vaktiniz geldi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) O parmak hainlere, o
parmak PKKlılara sallanıyor biliyor musunuz, bilmiyorsanız
öğrenin.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ona millet karar verir,
millet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz de
halk adına Tamam. diyoruz. 24 Haziranda doğru, bir seçim var,
baskın seçim var ama biz de halkın vekilleri olarak diyoruz ki 24
Hazirana daha çok var, yeter, il il gezmenize gerek yok, ilçe kongrelerine
gitmenize gerek yok, gece iki üç saat uykuyla yorulmanıza gerek yok. Bu
hayat bir defa olur, bir defa insan doğar, yaşar ve ölür; yeter,
yazık size, yazık, Tamam. diyoruz Tamam.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Biz her an
sahadayız, zaten yapmamıza da gerek, her an sahadayız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Gerçekten şu anda Twitterda inanılmaz yaratıcı mesajlar
var ve o kadar yaratıcı mesajlar var ki keşke buradan hepsini
okuma ve paylaşma şansı olsa. Ama bunu biz söylemedik
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Twitter söyledi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
bunu
Erdoğanın kendisi söyledi, Şayet milletim Tamam. derse ben
kenara çekilirim. dedi. İsterseniz yarın seçim yapalım, elli
güne ne gerek var. Gelin, nasıl olsa her şey sizin elinizde,
sandıkları kuralım, bugün Tamam. diyenler yarın da size
Tamam. desin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Millet size kaç kere
Tamam. dedi, siz hâlâ oradasınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Evet
değerli milletvekilleri, halk Hukuksuzlukların son bulması için
Tamam., işkencenin son bulması için Tamam., tutuklu
siyasetçilerin tahliyesi için Tamam. diyor, Çocuklarımızın
istismara uğramaması için Tamam. diyor, Yoksulluk çekmek
istemiyorum, bu nedenle Tamam. diyor. İşsizlikten, artık her
gün iş aramaktan bıktım, buna da Tamam. diyor. Kadınlar
Her gün şiddete uğramaktan, taciz ve tecavüze maruz
bırakılmaktan bıktım, bu artık son bulsun, bu nedenle
Tamam. diyor. İş dünyası Yandaşlarınıza daha
fazla kâr dağıtmanıza, para dağıtmanıza gerek
yok, tamam, siz çekilin, herkes eşit oranlarda faydalansın. diyor.
Cizrede yaşayanlar Bodrumlarda yaktığınız
çocuklarımızın cenazelerini henüz defnedemedik, çekilin,
cenazelerimize kavuşalım. diyor, Tamam. diyor, Gidin. diyor,
İstemiyoruz sizi. diyor.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Millet ne diyor,
millet?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Millet ne
diyecek, millet?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Gitmeniz için o kadar çok sebep var ki burada değil beş dakika,
saatler yetmez. Şu anda
İSMAİL TAMER (Kayseri) Siz Tamam.
demeyeceksiniz, millet diyecek o Tamam.ı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Şu anda hapishanelerde, dünyanın dört bir yanında Türkiye'de
olan biteni izleyenlere biz gür sesle şunu söylüyoruz: 24 Haziranı
beklemeyin, bugün çekilin.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Dünya Tamam.
der ama Türk milleti Evet. diyor; bunu bilin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz
hep bir ağızdan kesinlikle Tamam. diyoruz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti
Evet. diyor, Türk milleti!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Eminiz,
son kararımız!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk halkı
Evet. diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Eminiz, son kararımız!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Tüm seçimlerde
size Hayır. dedi
BAŞKAN Müdahale etmeyin sayın
milletvekilleri.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Tamam. demedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
tamam
BAŞKAN Sayın Tamer
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti
Evet. diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti
Evet. diyor.
BAŞKAN Sayın Tamer
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti
Evet. diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Tamam,
tamam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti
Evet. diyor.
BAŞKAN Sayın Tamer
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti
Evet. diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk milleti Evet.
diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Devam
İSMAİL TAMER (Kayseri) Türk halkı
Evet. diyor, Devam. diyor.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Devam
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri) 24 Haziranda
göreceğiz, Tamam.ı göreceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam
İSMAİL TAMER (Kayseri) Devam mı,
tamam mı? Türk milleti Evet. diyor.
BAŞKAN Evet, Tamam. ile Devam.ı 24
Haziran yaklaşacak, herkes görecek inşallah.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Teröre tamam, HDPye
tamam. diyor, Hainliğe tamam, PKKya tamam. diyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim. Sözü olan talepte bulunur, eğer uygunsa, İç Tüzük
elveriyorsa söz veririz ama değilse de kusura bakmayın.
Buyurun Sayın Bostancı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Meral Danış Beştaşın görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesine
bağlı ek madde 182yle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Eminim, Sayın Beştaş 24 Haziranda
Tamam. diyecektir, farklı bir oy vermeyecektir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Dünya zaten
istemiyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Dünya
değil, Türkiyeden, hepsi Türkiyeden!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Beştaş 2014te de herhâlde Tamam. demişti, 2011de de Tamam.
demişti, 2007de de Tamam. demişti.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Artık
tamam, artık!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Beştaşın Tamam. demesinin bir önemi yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Halk diyor!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Önemli olan,
burada, bu milletin, bu milletin, bu ülkede yaşayanların iradeleri,
reyleri, onların ne dediği. Sayın Beştaş
istikrarlı bir çizgiyle hep Tamam. dedi, millet de her zaman Sayın
Erdoğana Devam. dedi. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Size Tamam. Sayın
Erdoğana Devam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Şimdi, 24
Haziranda göreceğiz. Hiç kimsenin bu milletle telepatik güçler
marifetiyle, her biriyle bağ kurarak onun üzerinden sanki milleti temsil
ediyormuş gibi konuşmasına gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak Tamam. dediniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tamam.
dediniz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Tamamlayın
dedi, Tamam. demedi.
BAŞKAN Tamamlayın. derken devam
ettirdim, onu da görmediniz değil mi? Devam ettiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bir gerçeklik
var, bütün bu spekülasyonların, lafların ötesinde on altı
yıldır Türkiye siyasetinin karizmatik lideri, Türkiye siyasetinin
üzerine en fazla söz söylenen kişisi Sayın Erdoğandır.
Sayın Erdoğanın karşısında Twittera
birtakım mesajlar atılıyormuş. Sayın Beştaş
Twittera baksaydı lehinde de birçok mesaj
atıldığını görürdü.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) 10 bin,
10 bin. 500 bin, 600 bin-10 bin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 600 bin-10
bin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Lehinde
-toplamı söylüyorum- oy atanlar bir çizgiyi, bir siyaseti, bir
programı işaret ediyor. Aleyhinde konuşanların ortak bir
programı yok; her birinin ayrı türküsü, ayrı hikâyesi var. 24
Haziranda bu milletin yine kahir ekseriyeti Sayın Beştaşın
bu Tamam. demesinin aksine Sayın Erdoğana bir kez daha Devam.
diyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, size de söz
vereceğim.
Ben önce bu aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
isteriz.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı mı
istediniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İsterseniz isteriz.
Ondan, bence söz verin, söz hakkını
BAŞKAN Karar yeter sayısı
istemeyin, söz vereyim işte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır olmaz,
pazarlık yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - O ayrı, o
ayrı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Demokrasinin
pazarlığı, indirimi, iskontosu olmaz.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Bostancı konuşmasında bana atfen milleti temsil
ediyormuş gibi diyerek açıkça sataşmıştır.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Milletle,
sanki herkesle telepatik bir ilişki kuruyormuş ve onların
kanaatlerini temsil ediyormuş gibi. dedim yoksa herkes
BAŞKAN Evet, farklı şeyler. Ben
size de 60a göre yerinizden söz veririm aynı şekilde, size de devam
ettiririm, rahat olun, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır, açıkça sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
26.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben,
millet adına konuşma yetkisine sahibim, milletten bu yetkiyi
aldım, o yüzden şu anda burada kendisi gibi Parlamentodayım. Bu
nedenle millet adına tabii ki konuşma hakkım var.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Tüm herkesi
temsil edemezsiniz, temsil etmiyorsunuz tüm milleti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Kendisinin sözlerinden gerçekten aslında trollerin daha haberi
olmadığını anladık çünkü yani buradan troller
şimdi harekete geçecekler ama ne kadar geçerlerse geçsinler 600 bine 10
bin farkı kapatamayacaklar.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Gündeme dön, gündeme.
SAİD YÜCE (Isparta) Sen sandıktaki
sonuca bak, sandığa bak, sandığa, Twitterla olmuyor bu
iş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bu 600
bin ilerleyen saatlerde milyonları bulacak. Bunu da gerçekten biz temsilen
burada söylüyoruz; 24 Haziranda bu Tamam.lar sel olacak, büyüyecek ve bu
iktidar gidecek, biz de güle güle diyeceğiz, güle güle, güle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
bu tip tartışmalar yaklaşan seçimlerin de heyecanıyla bütün
halkımız tarafından dikkatle takip ediliyor. Siyaset bir iddia
işi. Bugün Sayın Erdoğan Tamam. derlerse giderim. dedi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu da diktatör
olmadığının en büyük kanıtıdır işte,
biliyorsunuz değil mi?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ama sizin
Tamam.ınız değil o, siz hep Tamam. diyorsunuz zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve tamamı Türkiyeden
atılmış 600 bin Tamam. tweetiyle bugün dünyada en çok
konuşulan konu bu oldu.
ŞAHİN TİN (Denizli) Tek adam
olmadığını gösteriyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Diktatör
olmadığının en büyük kanıtıdır, kendinize
gelin. Söyledikleriniz ile şu kürsüde senin söylediklerin tezat
oluşturuyor, tezat.
BAŞKAN Sakin, arkadaşlar, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşların
paniği iki sebebe dayanmaktadır; bir tanesi, bu meselenin bir anda
patlamasından duydukları rahatsızlık ve bir an için
düşündüler; şunu biliyoruz: Pek az bir kısmınız
şu köşede oturacak ama 24 Hazirandan sonra orada milletin temsilcisi
Cumhuriyet Halk Partisi ve millet ittifakının ve size karşı
duran bütün partilerin temsilcileri oturacak, tamam mı arkadaşlar?
(CHP sıralarından Tamam. sesleri)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) 1 Kasımdan önce
de bu sözleri çok duyduk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam mı arkadaşlar?
(CHP sıralarından Tamam. sesleri) Tamam mı arkadaşlar?
(CHP sıralarından Tamam. sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, boşuna Twitter cıvıtır. demiyorlar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz
cıvıttınız, siz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) AKPnin lehine
olunca Twitter iyi oluyor ama değil mi?
BAŞKAN Kalkıp da Twitter üzerinden
burada karar vermek hiçbirimize düşmez. Söz de karar da millettedir.
Millet kime Tamam. derse tamam olacak, kime Devam. derse devam edecektir.
Lütfen, milletin iradesine ipotek koymayalım.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ne
alakası var?
BAŞKAN - Bunu da 24 Haziranda hepimiz
göreceğiz inşallah.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Her zaman
olduğu gibi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye
siyasetinde karar veren millettir, bunu sandıkta yapar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Davutoğlu
nerede, Davutoğlu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman neden 10 bin tane trol
besliyorsunuz?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Davutoğlu
nerede?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sandık
gerçekliğini geçmişte görmeyenler gelecekte de bununla yüzleşmek
yerine başka mecralarda teselli arıyorlar, arayamaya devam etsinler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tamam
mı? diye sormuş, cevap vermiş millet de
Cumhurbaşkanına.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Onlara bu teselli
yeter zaten, bu kadar teselli yeter.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu millet bir
kez daha 24 Haziranda kendi gerçek iradesini ortaya koyacak ve Sayın
Erdoğana yüksek bir oyla Devam. diyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ya, arkadaşlar, biz neyi
tartışıyoruz hakikaten? Twitter cıvıttı yani ha,
kusura bakmayın.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yazık ya,
yazık!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sandık!
Sandık!
BAŞKAN - Yani, biz kalkıp da, şimdi,
o zaman sandığı, seçimi, 24 Haziranı, hepsini bir tarafa
bırakalım, bir hashtag üzerinden, milletin
kararıymış gibi, karar verelim.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Nelerden medet umuyorsunuz
ya? Acıyorum size.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Troller
çalışmıyor, troller.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Şu
anda Twitter cıvıttı. lafınızı milyonlarca
insana hakaret olarak algıladım.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Ne
alakası var?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ya
bırakın! Saptırıyorsunuz her şeyi,
saptırıyorsunuz ya!
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) İşiniz
sosyal medyaya kaldıysa yandınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben de
bir Twitter kullanıcısı olarak
Gayet ciddi bir mecra ve orada insanlar düşüncelerini ifade ediyorlar.
Siz, AKP iktidarı, siz değil de; siz
bağımsızsınız ya!
BAŞKAN Bağımsızım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bütün
basın-yayın organlarını ele geçirdiği için insanların
nefes aldığı, duygularını ve düşüncelerini
söylediği maalesef alanlar olarak sosyal medya kaldı. Bu nedenle,
beğenseniz de beğenmesiniz de halkın oradaki düşüncelerine
saygı duymak zorundasınız.
BAŞKAN Tamam, tamam, problem yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, tamam Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Tamam, evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tamam,
tamam, kesinlikle. Meclis Başkan
BAŞKAN Sosyal medyayı bizler de
kullanıyoruz Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bitiriyorum.
BAŞKAN - Asıl sosyal medya üzerinden
burada karar kesmek bu milletin iradesine ipotek koymaktır, millete
haksızlıktır. (AK PARTİ sıralarından Bravo
Başkan! sesleri, alkışlar) Millet kararını verecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu tartışmayı
bitiriyoruz burada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Eminim
sizin içinizden de -zaten dışa da yansıdı- Tamam. demek
geliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dedi, dedi, defalarca dedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yani,
dediniz bunu defalarca.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sizi de
kurtaracağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Biz bunu
halka destek olarak algılıyoruz ve diyoruz ki: Hodri meydan! Gelin,
OHALi kaldırın, siyasetçileri bırakın, hepimiz özgürce
alanlarda yarışalım, bakalım kim kazanacak?
BAŞKAN Evet, hodri meydan! 24 Haziranda
görüşelim diyorum ve
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hodri meydan!
Karar yeter sayısı istiyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifleri
(Tekriri Müzakere) (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
556) (7nci Maddeye bağlı Ek Madde 182) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunmadan önce karar yeter sayısı
arayacağım.
Sizlerin önergesi, kabul edin lütfen.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.21
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesine bağlı ek madde 182
üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) 105 kişi var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, elektronik oylama cihazıyla
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir. Böylece,
evet, devam ediyormuşuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
556 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
7nci maddeye bağlı ek madde 182
üzerindeki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi ile
2809 sayılı Kanuna eklenen ek 182nci maddesinin birinci
fıkrasının başlığında ve madde metninde yer
alan "İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi ibarelerinin
"İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa şeklinde, (a) bendinde
yer alan "Diş Hekimliği Fakültesi, ibaresinden sonra gelmek
üzere İktisat Fakültesi, İşletme Fakültesi ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Halis
Dalkılıç
Kayseri İstanbul İstanbul
Osman
Boyraz Hasan
Turan Mehmet Metiner
İstanbul İstanbul İstanbul
İsmet
Uçma Aziz
Babuşcu Nureddin
Nebati
İstanbul İstanbul İstanbul
Feyzullah
Kıyıklık Leyla
Şahin Usta Şirin
Ünal
İstanbul Konya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ BURHANETTİN
UYSAL (Karabük) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşaya
bağlı olarak yeni İktisat Fakültesi ile İşletme
Fakültesinin kurulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeye
bağlı ek madde 182yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 9 ila 17nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen,
grupları adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemire aittir.
Buyurun Sayın Koçdemir.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; ikinci bölüm üzerine İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cep telefonlarının renkli ekrana yeni
geçtiği dönemlerde, cep telefonlarına kameraların yeni
takıldığı dönemlerde, Cem Yılmaz bir markanın cep
telefonu reklamına çıkıyordu. O reklamlardan birisi
şöyleydi: Cem Yılmaz bir kral, yanında yelpazelerini sallayan
adamlar var ve Cem Yılmaza, krala bir telefon getiriyorlar. Kral telefona
şöyle bir bakıyor, yere çarpıyor telefonu, diyor ki: Böyle
cihaz mı olur? İşte, reklamı yapılacak telefonun
özelliklerini sayıyor: Renkli ekran olması lazım, fotoğraf
çekmesi lazım. vesaire diye. Cihazı getirenler ters yüz olup geri
gidiyorlar. Bu arada kral ekranlara doğru dönüyor ve şu lafı
ediyordu: Kralım ya, arada sırada abuk sabuk emirler vermek zorundayım.
Bugün üniversitelerle ilgili
tartıştığımız bu kanun bana bu reklamı
hatırlattı. Seçim kararı alınmış, memleket seçim
havasına girmiş, pek çok konuda ve önümüzdeki yıllarda Türkiyenin
kaderiyle ilgili önemli bir seçim yapılacak ve aciliyeti olmayan bir
konuyla yüce Meclis meşgul ediliyor. Ve bunu yapanlar ölçeği gerekçe
gösteriyorlar, bu zamana kadar bunun tersi pek çok uygulamanın sahibi
olanlar bunu söylüyor. Büyükşehir uygulamasından tutun da
bakanlıkların küçültülmesine ve en son yürütme adı altında
yargının, yasamanın tek bir adama bağlanmasını
gerçekleştirenler ölçeğin büyüklüğünden dem vurarak
üniversiteleri bölmeye kalkıyorlar.
Arkadaşlar, 2 ülkeyi sizin dikkatlerinize
sunmak istiyorum. Birisi Güney ve Kuzey Kore. Biliyorsunuz, bunların ayrılmaları
1953 yılında gerçekleşti. Ayrıldıkları ana kadar
Güney ve Kuzey Kore tek bir halk idi; dünya görüşleri, zihniyetleri,
iklim, bitki örtüsü, o zamana kadar ki kültürel mirasları, itiyatları
aynı olan bir halk. Sonra, oradaki bir paralel üzerinden bu halk ikiye
bölündü ve iki devlet hâline geldi. Hatta, bölünme anında Kuzey Kore
yeraltı zenginlikleri bakımından Güneye göre nispeten biraz daha
avantajlı durumdaydı. Bu ne zaman oldu? 1953 yılında oldu.
2005 yılında Dünya Sağlık Örgütünün hesaplamalarına
göre Kuzey Korede ortalama ömür Güney Koreden on üç yıl daha kısa
arkadaşlar. Elli iki yılda ortalama ömürde bile on üç
yıllık bir fark var. 1970lere kadar Türkiye'den daha zayıf bir
durumda olan Güney Kore, bugün, Türkiye'nin yedi buçukta 1i, 100 bin
kilometrekare kadar bir arazisi var, 50 milyon insanı var ve Türkiye'nin
kişi başına düşen millî gelir hesabına
baktığımızda en az 3,5 katı, kişi
başına 35 bin dolar millî gelire sahip. Peki, 1953e kadar her
şeyleri aynı olan bu iki halktaki bu iki farklı gelişmenin
sebebi nedir?
Benzer bir şey Doğu Almanya, Batı
Almanya için de geçerli. Onlar da 1948, 1949da ayrıldıklarında
o zaman kadar aynı Goetheyi, Schilleri okuyan, Beethovenı dinleyen
aynı kültürde aynı halk idi, ayrıldılar, 1991de tekrar birleştiklerinde
birbirlerini tanıyamadılar. Bunun sebebi nedir? Bunun tek bir sebebi
var: Batı Almanyada ve Güney Korede kurallar ideal olmayabilir ama
uygulanan kuralların olduğu bir sistem vardı, orada
öngörülebilir, hesaplanabilir bir ortam vardı; çocuklar, gençler kendi
ömürlerini planlayabiliyorlardı ve yaptıkları plan yüzde 80-90
oranında tutuyordu ama diğer bölümlerinde doğru zamanda
doğru adamın yanında doğru tavrı almanız,
hakkınızda hiç bilmediğiniz birisi tarafından ispiyonlama
yapılıp yapılmaması sizin kaderinizi belirliyordu. Türkiye
böyle bir yer hâline geldi. Türkiye'de bırakın on yıl, yirmi
yıl sonrasını, on gün sonrasını planlamak mümkün
değil.
Şimdi üniversitelerle ilgili bu düzenlemeyi
getiriyorsunuz ama bu üniversitelere kayıt yapan öğrenci Üç
yıldır ben İstanbul Üniversitesinde okuyorum. Ben Gazi
Üniversitesinde okuyorum. diyen öğrenci ayrı bir diploma alacak,
yarın işe müracaat ettiğinde o isim belki oranın personel
departmanı tarafından bilinmediği için ücra yerdeki bir
üniversite gibi algılanacak.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Kadir Bey, istediği yerden diploma alacak talebine
bağlı, ikisi de farklı değil.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Bu düzenlemenin
gerekliliğiyle ilgili Türkiye kamuoyunda en küçük bir tartışmaya
biz şahit olmadık. Ben bunun bir tesadüf
olmadığını düşünüyorum arkadaşlar. Şimdi,
Türkiye'de oy sandıkları ve semtler ile AK PARTİnin
aldığı oylar arasında bir ilişki kurmaya
çalışalım, bir regresyon analizi yapalım şeyde,
şunu görüyoruz: Eğitim seviyesi Türkiye ortalama eğitim
seviyesinden pozitif olarak farklılaştıkça, gelir seviyesi
Türkiye ortalama gelir seviyesinden pozitif olarak
farklılaştıkça AK PARTİ'nin oyu düşüyor. Eğitimde
hiçbir şey yapmasaydık, eğitimi hiç yönetmeseydik bugün
uluslararası sıralamalarda dipte sürünmezdi bu ülke. Hiçbir şey
yapmasaydık, yönetmeseydik eğitimde daha başarılı bir
yerde olurduk.
Yine aynı şekilde bu ülke asla orta gelir
tuzağı dediğimiz 10 bin dolarlık gelir seviyesinden
kurtulamaz çünkü AK PARTİ biliyor ki ortalama gelir 17-18 bin dolara
geldiğinde, ortalama eğitim yükseldiğinde hem yıl olarak
hem kalite olarak asla bugünkü aldıkları oyları alamayacaklar.
Türkiyenin semtlerine bakın, bunu görün. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) 10 bin dolara kim
getirmiş onu ya? 10 bin dolara sen mi getirdin? Kim getirdi 10 bin dolara
onu? 3 bin dolardan 10 bin dolara kim getirdi o geliri?
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Burada bir
kasıt var, burada bilerek yapılan bir şey var. Bu kadar kötü
sonucu tesadüfle almak asla mümkün değildir. Onun için, arkadaşlar,
Türkiyenin normalleşmeye, tekrar siyaset yapılabilir bir ülke hâline
gelmeye ihtiyacı var. Farklı partilerde de olsa insanların
birbiriyle konuştuğu, karşısındakinin en az kendisi
kadar memleketin ve çocuklarının, torunlarının
iyiliğini istediğini baştan kabul eden ama onun yanlış
düşündüğünü ona anlatmayı siyaset olarak gören yeni bir
anlayışa ihtiyaç var. Bunun sağlanması için köprüden önceki
son çıkış 24 Hazirandır. 24 Haziranda inşallah aziz
milletimiz bu gidişe dur diyecektir ve şunu, iki ülke, Güney-Kuzey
Kore, Doğu-Batı Almanyanın arasındaki farkın sadece
hukuk devleti olduğunu görecektir.
Yine başka bir farkı, bizim ülkemizle
ilgili verip sözlerimi bitirmek istiyorum. Arkadaşlar, geçen Millî Takımda
baktım, Avrupada bizim 2-2,5 milyon insanımız var. 2,5 milyon
insanımız -çocuğunun ki dışlanmak,
başarısız olmak, yarışta dezavantajlı duruma
düşmek için pek çok sebepleri var dil bariyeri başta olmak üzere-
Millî Takımımıza 7-8 tane futbolcu veriyor, biz 80 milyonluk
bir ülkede kendi çocuklarımıza spor yaptırarak 3-4 tane futbolcu
yetiştirebiliyoruz. İşte bu da öngörülebilir bir ortam,
adaletli, ehil, emin, halka yakın, realiteye, gerçeğe, toprağa
yakın kadroların önemini gösteriyor. Bu kadroların gününe çok
kalmadı. İnşallah 24 Haziran bu yönde milletimiz için tarihî bir
fırsat olacaktır. O günde buluşmak umuduyla hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cağaloğlu Anadolu
Lisesi Müdürünün devlete, Hükûmete, akla, vicdana meydan okumasına ne
kadar sessiz kalınacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan, aslında
bunu mikrofondan yapmadan önce defalarca bire bir size söyledim ama bugüne
kadar hiçbir sorun çözülmedi. Cağaloğlu Anadolu Lisesinde bir müdür
var. Olayı biliyorsunuz; bu müdür, okul aile birliği üyelerine
cinsiyetçi bir küfür etti ve büyük bir tartışma başladı.
Sonra öğrencilere şerefsiz dedi; bununla ilgili tutanak var. Sizin
yolladığınız müfettişlere bilmem neresi
kırık -o, bilmem neresi demedi de ben öyle demek durumundayım-
müfettişler mi beni görevden alacakmış? diye söyledi. Giden her
müfettişin hakkında yazdıkları ortada. Birkaç
günlüğüne görevden aldınız, Beni görevden almaya öyle kimsenin
gücü yetmez. dedi. Ankaraya geldi, geri döndü, görevden
alındığı okula oturdu, ertesi günü iade yazısı
geldi.
Cağaloğlu Anadolu Lisesinde her dünya
görüşünden veli ve hepimizin evlatları, bu müdürün devlete, size,
Hükûmete, akla, vicdana meydan okumasını izliyor. Siz buna daha ne
kadar sessiz kalacaksınız? Bir bakanın sözünü, bir müsteşarın
sözünü, müfettiş raporlarını boşa çıkartıp alay
eden bu adam gücünü nereden almaktadır? Bu konuda ne yapmayı
düşünüyorsunuz? Bunu sizden duymak isteriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Muş
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bursa Milletvekili
Kadir Koçdemirin görüşülmekte olan 556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az önce konuşan hatip, ben de
buradayım, bizi de dikkate alın
Bunun harici bir amaç gütmeksiniz
partimize sataşmalarda bulunmuştur.
Hatiple herhangi bir polemiğe girecek
değiliz, dikkate de almadığımızı ifade etmek
isterim. Fakat burada bir konuya açıklık getirmeyi de elzem
görmekteyim. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde üniversitelerin
sayısı 2 kat artmıştır, 3 katına yani
geldiğimizde 70 küsur üniversite varken bugün 180e
çıkmıştır üniversite sayısı ve bugün de yine yeni
üniversitelerin açılmasıyla alakalı bir tasarıyı
görüşüyoruz.
İkincisi, iktidara geldiğimizde
eğitimle alakalı önemli çalışmalar yaptık; 600 bine
yakın öğretmen bu dönemde atandı, derslik anlamında
yüzlerce yeni derslikler açıldı ve eğitime her zaman aslan
payını ayıran bütçeler yaptık. Zorunlu eğitimi de on
iki yıla yine Adalet ve Kalkınma Partisi
çıkarmıştır.
Aynı şekilde, millî geliri,
geldiğimiz zaman, aldığımız noktadan 3 katına
çıkarttık ve Türkiyeyle alakalı önemli hedefler ortaya koyduk,
Türkiyeyi zenginleştirmek adına, Türkiyeyi daha ileriye
taşımak adına önemli hedefler koyduk ve satın alma
paritesine göre de Türkiyenin millî geliri 20 bin doların üzerine
çıkmıştır. Bunlar yeterli mi? Değil, biz bunu çok daha
yukarıya çıkartmaya çalışacağız.
Dolayısıyla, realiteler bunlardır, somut veriler bunlardır;
ötesi bizi bağlamaz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, Meclis
Televizyonu kamerasında bir sorun yaşanmış, şimdi
Meclis TVde bir problem var. O yüzden ben, düzeltmeler için on dakika ara
vermek durumundayım.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.58
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Söz sırası, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğluna
aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günlerdir binlerce öğrenci sokaklarda,
Türkiye'nin en saygın akademisyenleri eylemler yapıyorlar. Biliyoruz
Hükûmet kendinden önce gelen her geleneği, her birikimi ortadan
kaldırmak istiyor ama kökü Osmanlıya dayanan üniversitelerin,
onların dahi altını oyacağınızı bu ülkede
aklıselim hiç kimse beklemezdi. Bugün koskoca akademisyenler
İnandığımız her şey, yarattığımız
her birikim elimizden alınıyor. diyorlar. Bu tasarı
yasalaşırsa İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Selçuk
Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi gibi Türkiye'nin en eski üniversitelerinin
bazı fakülteleri üniversite bünyesinden koparılarak ayrı
üniversiteler kurulacak. Artık bir ekol olmuş, hangi siyasetten
olduğu fark etmeksizin her siyasetin üzerine titremesi gereken
kurumların kimliği elinden alınacak.
Bir üniversitenin büyüklüğü onun zafiyeti
değildir arkadaşlar, artısıdır aksine. Bir
üniversitede ne kadar çok bölüm olursa disiplinler arası
çalışmalar çoğalır. Bugün dünyada kente ilişkin bir
akıllı tasarım yapılacaksa projeler hazırlanırken
fizikçiler, bilgisayar mühendisleri, sosyologlar, şehir
planlamacıları bir araya geliyorlar. Günümüzde tüm dünyada
yaklaşım fakülteleri ayırmak değil, aksine farklı
disiplinleri bir araya getirmektir. Harvardı, Oxfordu, Cambridgei
bölmek, adını değiştirmek kimsenin aklına gelir mi? Buna
yeltenen hükûmet olur mu sizce? Aksine Bu üniversiteleri nasıl
destekleriz, nasıl prestijlerini yükseltiriz? diye düşünür
yöneticiler. Örneğin İstanbul Üniversitesi geçtiğimiz yıl
YÖKün seçtiği 10 araştırma üniversitesi arasında,
bünyesinde 70in üzerinde araştırma merkezi var. Bir üniversiteyi
böldüğünüzde bu merkezler ve bölümler arasındaki bütünlük tamamen
bozulacak. Dünya sıralamasında dereceler elde eden üniversiteler bu
bölünme neticesinde arka sıralara düşecekler. Gerçi uzun
zamandır derece elde edebilen çok üniversitemiz de yok maalesef, birer
tabela üniversitesine dönüşmüş durumda birçok üniversite ama şu
anda üzerine gidilenler yine de bunların içerisinde en değerli, en
köklü olanları. Evet, tüm dünya üniversitelerini dünya
sıralamasında ilk 500e sokmaya çalışırken biz basamak
geriletmeye çalışıyoruz. Bugün 12 Eylül darbecilerinin dahi
aklına gelmeyecek bir yıkım yaşanıyor. Onlar solcu,
sosyal bilimler bölümlerinin fakültelerini ve isimlerini değiştirmeye
soyunmuşlardı ama bu kadarı, aralarında geçmişi
Osmanlıya dayanan üniversitelerin de olduğu üniversiteleri bölmek
akıllarına gelmemişti.
Bugün üniversitelerin
kalabalıklığından dem vuruluyor. Peki, bu noktaya
nasıl geldik arkadaşlar? Siz artırmadınız mı
bütün o kontenjanları? YÖK herkesi üniversiteli yapmak için
üniversitelerin altyapılarını dikkate almadan sürekli kontenjan
artırdı. O dönem akademisyenler ısrarla, Önce eğitimin
kalitesini artırmak, yeterli altyapıyı hazırlamak, mezun
gençler için iş yaratmak, sonra kontenjan artırmak gerekir.
diyorlardı. Fakat, ülkede yapılan her değişiklik gibi YÖK
de kontenjanları artırırken üniversitelerin bileşenlerine,
akademisyenlere, çalışanlara, öğrencilere sormadı.
Şimdi Çok öğrenci var, üniversiteyi bölelim. diyorlar. Gerçekten
akıl alır gibi değil.
AKPnin son yıllarda üniversitelerde
kadrolaşma için attığı adımları bildiğimiz
için, üniversitelerin bölünmesinin kadrolaşma dışında bir
maksadı olmadığından adımız gibi eminiz.
Örneğin, vesayet kurumlarıyla mücadele edeceğini ifade ederek
iktidar olan AKP, neden 12 Eylül askerî darbesini gerçekleştiren paşaların
inşa ettiği YÖK gibi bir vesayet kurumunu kaldırmaz? Çünkü böyle
her yetkiyi bünyesinde toplayan bir kurum, kadrolaşmada işlerine
yarar. Hükûmet, YÖKü on altı yıllık iktidarı boyunca her geçen
gün bu nedenle güçlendirmiştir.
15 Temmuzdan sonraysa OHAL rejiminden de
yararlanarak üniversitelerde kim yetenekli, kim liyakat sahibi, kim
başarılı, kimin çalışmaları var unutuldu.
Türkiyenin en başarılı akademisyenleri işlerinden olurken
üniversiteler hızla AKPli akademisyen ve yöneticilerle doldu. Bakın,
size nasıl kadrolaşıldığının
rakamlarını vereyim: Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı Türkiyedeki üniversitelerde görev yapan 1.577
fakülte dekanının yani tüm dekanların istifasını
istedi. Darbe girişiminin hemen ardından üniversitelerden 4.225i
akademisyen, 1.117si ise idari personel olan toplam 5.342 kişi hızla
görevden uzaklaştırıldı. İhraç edilen akademisyenlerin
pasaportları iptal edildi. Yabancı uyruklu imzacı
akademisyenlerin çalışma izinleri hukuksuzca iptal edildi. İhraç
edilen akademisyenlerin özel alanda çalışmaları bile engellendi.
15 vakıf üniversitesi kapatılarak bu kurumlarda çalışan
2.808i öğretim elemanı olmak üzere yaklaşık 6 bin
kişi arkadaşlar, yaklaşık 6 bin kişi bir gecede
işsiz kaldı.
18 Ekim 2016 tarihinde, 2016-2017 Akademik Yılı
açılışı sarayda yapılarak rektörler cübbelerine
iktidar iliği açtılar. Üniversitelerin kurumsal özerkliği
ayaklar altına alındı. Disiplin Yönetmeliği, yeni suçlar da
ihdas edilerek 12 Eylüldekinden de daha fazla
ağırlaştırıldı. Bakanlara, YÖKe, rektörlere
istediği kişiyi herhangi bir soruşturma olmaksızın
işten atma yetkisi verildi. Rektörlük seçimleri kaldırılarak
rektörler doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanmaya
başlandı. Yetmedi, üniversitelerde rektör pozisyonundaki kişiler
üniversitelerin gerçek kadro ihtiyaçlarını göz ardı ederek
eş dost, akraba gibi yakın çevrelerine ve siyasal iktidarın
önerdiği kişilere üniversite kadrolarını tahsis ettiler.
Aslında Hükûmetin planı belli; hızla
birilerine doktora yaptırıp bu yeni üniversitelerdeki yeni kadrolara
atayacaklar, tıpkı 12 Eylül öncesindeki aynı yapılaşma
ve kadrolaşma gibi.
Bugün, üniversitelerin bölünmesine ülkenin her
tarafından tepkiler yükseliyor. Üniversite öğrencileri ve
akademisyenler her yerde Üniversiteme dokunma. diyerek tasarının
geri çekilmesi için imza kampanyaları düzenliyorlar. Bir üniversite
öğrencisinin, akademisyenin üniversitesine sahip çıkması kadar
güzel bir şey olabilir mi aslına bakarsanız ama böyle bir
şeyi hayal etmek maalesef iktidar için mümkün değil. Ayrıca,
sadece bu tepkiler muhalif olanlardan gelmiyor, AKP seçmeni olan ama göz göre
göre biat etmeyen gerçek bilim insanları ve öğrenciler de bu
tasarıya karşı çıkıyorlar.
Bakın, ben Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesinde okudum. 12 Eylülden sonra YÖK geldiğinde, biz İdam
cezası devletin taammüden adam öldürmesidir. diyen akademisyenlerle
okuduk. Yeni Anayasa kendilerine dayatıldığında Ben bugüne
kadar dersimi biat etmeden verdim, bundan sonrasında buna uymam. diyen ve
istifa eden akademisyenlerle okuduk. Ben buradan Münci Kapaniyi ve maalesef
bombalı saldırıda hayatını kaybeden Bahriye Üçoku ve
-kendisi neyse ki onu görmemiş- ondan önce hayatını kaybeden
Hocam Coşkun Üçoku ve Selâhattin Keymanı saygıyla anmak
istiyorum. Evet, böyle hocalara, böyle üniversitelere, böyle akademisyenlere
ihtiyacımız var ve yok edilmek istenen maalesef bu.
Fransız 68 kuşağının bir
sözü vardır, 30 yaş üstü kimsenin dediklerine güvenme. derler.
Öğrenciler gerçekten bu sözün hakkını vererek gençliğin
yaratıcılığıyla bir yanıt vermişler
düştükleri bu trajikomik durum karşısında. Diyorlar ki:
Üniversiteler bakteri değildir, bölünerek çoğalmazlar. Evet,
gerçekten üniversiteler bakteri değildir, bölünerek çoğalmazlar ama
sevgili gençler, bizler çoğalabiliriz özellikle 24 Hazirandan sonra. 24
Haziranda hep birlikte Tamam. diyeceğiz ve hep birlikte de el
sallayacağız, Güle güle. diyeceğiz. Buna yürekten sizin de
karşılık verdiğinizi, her ne kadar bugün sokaklarda
susturulmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Her ne kadar bugün Tamam. demek de yasak hâle gelmişse,
bunun için de hatta bir KHK çıkarılması ihtimali söz konusu
olabilirse de -sokaklarda çünkü gençler Tamam. dedikleri için şimdi
polis tarafından engelleniyorlarmış, bunu da Meclisin bilgisine
sunalım- yürekten buna karşılık verdiğinizi ve 24
Haziranda da Tamam. diyeceğinizi biliyorum.
Ben buradan çok değerli bir dostumuzu, Onur
Hamzaoğlunu da selamlayarak sözlerime son vermek isterim. Onur
Hamzaoğlu, annesinin hastalığında annesini ziyaret etmek
istedi ama zulüm gerçekten o kadar aşmış, o kadar
aşmış ki annesini ziyaret etmesine izin verilmedi ve Onur
Hamzaoğlu, Dilovasını Türkiyeye tanıtan, orada kanserin
yayılmasını Türkiyeye anlatan hocamız geçen gün annesinin
cenazesine gitti polislerin kuşatması altında. Seni
selamlıyoruz Onur Hamzaoğlu.
Sevgiler, saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyda.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sizin bir de beş dakika şahıslar
adına da söz talebiniz var, onu da ilave edeyim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde duracağımız üniversitelerle
ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce, üniversite
anlayışıyla doğrudan alakalı olduğunu
düşündüğümüz, Fransada içerisinde önceki Devlet Başkanı
Sarkozynin de bulunduğu sözüm ona 300 aydının genelgeye,
bildiriye imza meselesi çok üzerinde durulması ve ibretle
tartışılması gereken bir konudur.
Zira bu iddia, bu mesnetsiz, istinatsız,
gerçeklikle örtüşmeyen, Müslümanlığa karşı büyük bir
saygısızlık içeren bu anlayış, Kuran-ı Kerimde
geçen şiddet içerikli ve Yahudileri kendisine düşman gösteren
ayetlerin buralardan çıkarılarak Kuran-ı Kerimin tahrip
edilmesinin gerekliliğine dair bir teklif. Böyle bir teklifin
yapılmasının sıradan bir olay
olmadığını biz dikkatlere sunmak istiyoruz. Bu, sadece
sözüm ona 300 aydının, Batılı entelektüelin ortaya
koyduğu tavır değil, içerisinde Sarkozynin de imza koyduğu
bu yaklaşımla bugünlerde tartışılan, kutsal mekânlara,
özellikle hac farizasının yapılmış olduğu
Mekkeye kilise yapılması iddiası beraberinde, yeniden
İslam dünyası üzerinde yeni bir operasyon
hazırlıklarının olduğunun emaresi olduğunu
düşünüyoruz. Oysa birazcık nasiplenseler ve literatür tarasalar,
Müslümanlığın insanlığa katmış olduğu
değerlere baksalar bugün kendi medeniyetlerinin
varlıklarını dahi İslamın köklerinde ve İslam
âleminin üretmiş olduğu, Türk kültürünün üretmiş olduğu
bilim dünyasında göreceklerdir. Endülüsten bilim tarihinin kendilerine nasıl
neşet ettiğini, pozitif bilimler başta olmak üzere, üniversite
kavramıyla tanışmanın Doğu üzerinden Batıya
nasıl gittiğini görürlerdi. Oysa bugün gözleri kör, kulakları
sağır bu anlayış oryantalist bakış
açısının, özellikle postmodern yaklaşımlarla yeniden
ortaya çıktığının bir tezahürüdür. Bu
anlayışı biz entelektüel şiddet olarak
tanımlıyoruz ve bu entelektüel şiddetin IŞİDin, El
Kaidenin, DEAŞın, bu manadaki bilumum dinî radikal örgütlerin
silahla yaptıklarını fikirle yapma hamlesinde iş ve
eylemler oldukları görüşündeyiz. Bunlar radikalleşmeyi
tetikleyen, marjinalleşmeyi tetikleyen, kendi toplumuna Doğuyu ve
Müslümanı öteki olarak gösteren anlayışlardır. Oysa
başta Fransa olmak üzere, Avrupada yaşayan Müslüman toplumları
hesaba kattıklarında, kendi ülkelerinin içerisinde dahi birtakım
kaos ve kriz emareleri görülmektedir ve bunun çağrısını
ortaya koymaktadırlar. Bu konuda, Fransadaki bu sözüm ona
bağımsız aydınların bu hamlesinin bir sivil inisiyatif
üzerinden daha farklı bir küresel politikaya doğru evrileceğini öngörüyor
ve bunun altını çizerek dikkatleri buraya çekmek istiyoruz. Bunun
altına imza koyanları biz de kınıyoruz. Onları
bilimden nasiplenmeye, İslamdan nasiplenmeye, İslam dünyası ve
Kuran-ı Kerimin anlamını idrak etmeye davet ediyoruz.
İslamın anlamının kökü ve anlamının selam
kelimesinden, selamın barış olduğundan, Müslümanın
barışı temsil eden iman ehli olduğundan hatırlatma
yaparak dünyamıza binbir icadı İslam dünyasının
pozitif bilim olarak nasıl kattığına dair, sözüm ona o
çevrelerin, birazcık aydın ve entelektüel ise, birazcık insaf
sahibiyse biraz kaynak taramasını tavsiye ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzerinde tartıştığımız
üniversitelerin ayrışması, çoğalması, yeniden
kurulmasına dair yaklaşımlar elbette ki iyiyi, güzeli,
doğruyu, hakikati arama noktasında olumlu karşılamak
istediğimiz hususlardır. Zira bu konuda üniversite
kavramını tanımlarken evrensel anlamda üniversitenin
farklılıkların birlikteliğinin, ortak etik değerler
etrafında bir arada yaşama kültürüyle hakikati arama yeri olduğu
hususunda ortak bir kanaat vardır. Üniversite sadece bilginin
nakledilmiş olduğu, öğretildiği yerler değil, ilmin
peşine düşen, ilim arayışında olan, hakikat
peşinde olan insanların iş alanı değil, yaşam
alanlarıdır. Üniversite hocasını tanımlarken
üniversite hocası yaptığı iş
karşılığında maaş alan insan değil,
yapacağı işi daha iyi yapabilmek için ona maaş verilen
insan olabilmeli ve üniversiteler bizim şu an
tartıştığımız biçimde bürokratik anlamdaki
tasniflerden çok, bilimsel anlamda yapılacak iş ve eylemlerle gündeme
gelebilmeli. Bunu arzu ediyoruz.
İnanıyoruz ki bu konuda İslam
dünyasına Doğunun, özellikle Maveraünnehir Vadisinde başlayan
Türk-İslam medeniyetinin katmış olduğu bu
anlayışın, bu hakikati arama anlayışının
neticesinde doğduğunu, kurulacak yeni üniversiteler de kendi
gerçeklikleri üzerinde görebilirler.
Bu kapsamda üniversitelerimizin temel meselelerine
evrensel standartta baktığımızda bir üçüncü jenerasyon
üniversite kitabında Hans Viessmann isimli bir araştırmacının
şu ifadesi var, diyor ki: Dünyada birinci kuşak üniversiteler sadece
profesyoneller yetiştirdiler ve var olan bilgiyi yaymaya
çalıştılar. İkinci kuşak üniversiteler ise araştırmayı
ön plana koyarak yeni bilgi oluşturma ve araştırmacı
yetiştirmeyi misyon edindiler. Üçüncü kuşak üniversiteler ise
disiplinlerarası ve esnek yapıları ile profesyonel ve
araştırmacının yanında girişimci de
yetiştirmeye başladılar. İşte biz üçüncü kuşak
üniversitenin neresindeyiz? Ümidimiz ve bu manada beklentimiz, üniversitelerin
bürokratik oligarşiyle gündeme gelmesinden çok, bu tasnif edilme sürecinin
üniversitelerde üçüncü jenerasyona doğru evrilen, ihtiyaçları
karşılayan ve orada bilgiyi nakleden değil, hakikati arayarak
müteşebbis ve bu manada girişimcilerin yetiştiği çok
boyutlu, disiplinlerarası üniversitelerin olmasıdır.
Oluş ve işleyiş şekline
baktığımızda, YÖK Başkanı Profesör Yekta
Saraçın yaptığı basın açıklamasında
yaklaşık on yıldır üniversitelerin tasnif edilmesiyle
ilgili konunun gündemde olduğu, başta İstanbul Üniversitesi
olmak üzere diğer üniversitelerde de benzeri durumların devam
ettiği ve Selçuk Üniversitesi örneğinden ayrılan diğer
üniversiteyle de bir örnek teşkil ettiklerinin ifadeleri var. Yani
zihinsel anlamda bunun hazırlıklarının on yıllık
bir geçmişi, tasnifle ilgili çalışmalarında da
yaklaşık dört beş yıllık bir
hazırlıklarının olduğu ifadeleri var Sayın YÖK
Başkanının. Yani bu konu akşamdan sabaha getirilmiş
bir işe benzemiyor.
Bu tartışmaların yapılması
doğaldır çünkü aidiyetler çok önemlidir. İstanbul Üniversitesi
gibi, Gazi Üniversitesi gibi köklü okulları aidiyetleri üzerinden
tanımlar insanlar. Çünkü aidiyetler, kimlikler modern insanın kent
içerisinde yeniden varoluş sebeplerinden bir tanesidir. Kendisini
üniversitesine ait hisseden öğrenci, kendisini üniversitesine ait hisseden
öğretim üyesi Ben bu kimliğe mensubiyet duyuyorum. Bu tasnif edilen
ve ayrılan üniversitenin olacağı yeni şartlar benim
aidiyetim konusunda bir tartışma olabilir. şerhini koyuyor. Bu
bir sosyal psikolojik tahlildir, gerekçedir aynı zamanda.
İkincisi de ve kendilerince haklı
oldukları konu -ama inanıyorum ki YÖK bu konuda daha detaylı
bilgi verirse bu konu anlaşılır diye düşünüyorum-
ayrılan üniversitelerin, yeni kurulan üniversitelerin marka
değerlerinin veyahut da birtakım haklarının da orada
yeniden var olabilmesi. Yani uluslararası anlamda İstanbul
Üniversitesiyle, Gazi Üniversitesiyle değişik projeler yürüten
hocalar, Erasmus Programı kapsamında öğrenci mübadelesi yapan
arkadaşlar Biz ayrıldıktan sonra statümüz ne olacak, bu marka
adı altında ortak yürüttüğümüz programlar ne olacak? gibi
kaygılı sorular soruyor. YÖK bu konuda tatmin edici cevaplar veriyor
ama bu konuda verilen cevaplar yeteri kadar kitleye verilemiyor, eylem yapan
arkadaşlara verilemiyor diye düşünüyorum.
Diğer yandan, üniversitelerdeki
araştırma uygulama merkezleri problemi var. Gazi Üniversitesinde
-benim de öğretim üyesi olduğum- Türk Halk Bilimi Bölümünün Halk
Bilimi Araştırma ve Uygulama Kürsüsü şimdi bu şartlar
altında nerede kalacak? Yani edebiyat fakültesi yeni kurulacak olan
üniversiteye gittiğinde bu uygulama merkezinin nerede kalacağına
dair kaygılı soruların cevabını
arayışımda YÖK Başkan Vekilimiz Sefa Bey, bu konu için
teklif ve yasa değişikliğine gerek olmadığı,
yönetmelikle YÖKün bu konularda, ait olan fakültelerin ait olan ana bilim
dallarıyla ilgili araştırma merkezlerinin ilgili üniversiteye
nakledileceği hususunda bilgiler verdi. Bu vesileyle ben
arkadaşlarıma ifade etmek istiyorum ama öte yandan, Gazi Üniversitesi
özelinde, arkadaşların dile getirdiği son süreçte, üniversiteler
tasnif edilirken Edebiyat fakültesi, Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı
ve İletişim Fakültesi hariç diye bir ifade var. Bu ifadeyi
arkadaşlar biraz rencide olarak algılamışlar ve Bizim
diğer, üniversiteye geçişte fiziki mekânlarımız ve
imkânlarımızın mübadele ve değişimi konusunda bu
yaklaşım tarzı hoşumuza gitmedi. diye dile getirdiler.
Bunlar düzelebilecek, tolere edilebilecek konulardır. Bunları hem
buradan ifade etmek hem de bu konuda yapılacak uygulamaları, saha
esnasında öğretim üyelerini incitmeden, öğrencileri incitmeden
bu süreci, süreç yönetimini hesaba katarak iyi yapmak gerekiyor. Bu konunun
zamanlaması, detayı, önü arkası nedir, ne değildir; bunun
üzerinde çok fazla durmak istemiyoruz ama üniversitelerin kuruluşundaki
temel gayeye uygun, yeni kurulan üniversitelerin bu manada bilim ve bilim
felsefesiyle gündeme gelmesini, bürokratik oligarşi ve sadece yönetim
organizasyon şeması içerisinde kendilerine pozisyon alan akademisyen
görünümlü bürokrat adaylarının değil, üniversitenin temel
meselesi olarak üniversitelerin hakikati arayan yerlere doğru tekamül
etmesi hususunda biz de kaygımızı, görüşümüzü, tavsiyemizi
dile getiriyoruz.
Diğer bir husus, bizim üniversitelerle ilgili
konuşacağımızı ifade ettiğimizde
öğrencilerimizden gelen taleplerin başında, temel hususlardan
bir tanesi, Bizim ikinci öğretimde okuyan öğrenciler bu harç
paralarını ödemekte zorlanıyorlar, buna bir kolaylık
getirebilir mi? veya Öğrenci harçları ve geçmişe dönük
borçlarıyla ilgili yapılan aflara benzer uygulamalar öğrenci
lehine tekrar gündeme getirilebilir mi? Ki bunu zaten genel anlamda tüm
hükûmetler geçmişte hep öğrenci lehine yapmıştır,
bundan sonrası için de olası kaynaklar yeniden gündeme getirilecektir
ve tartışılacaktır diye düşünüyorum. Bu aidiyetimizi
kimliklere ve üniversitelere veya insanın kendisini tanımlarken
hissettiği aidiyetlere, büyük aidiyet olan Türk milletine, Türk kültürüne,
memlekete, yerli olan, millî olan ve bu topraklara ait olanlara daha çok
aidiyet duygusunun hepsinin üstünde kuşatıcı,
toparlayıcı üst kimlik olduğunu ve olması gerektiğini
ifade ediyorum. Yapılacak iş ve eylemlerin memleketimize huzur,
barış ve kardeşlik getirmesini temenni ediyorum.
Tekrar tekrar altını çizdiğimiz bir
husus, on yıllık bir arka planla, yaklaşık dört beş
yıllık komisyon çalışmalarıyla üniversitelerde örnek
bir model olarak da Selçuk Üniversitesinin tasnifiyle ilgili yapılan bu
işlerin son süreçte bu kadar tartışılıyor
olmasının seçim iklimiyle doğrudan ilgisi olduğunu
düşünmekle beraber süreç yönetiminin, kamuoyu yönetiminin bu manada
sağlıklı bir şekilde yürütülememesiyle de ilgili
olduğunu düşünüyorum. Kararları verecek olan komisyonlar
çalışmalarını YÖK nezdinde, Millî Eğitim
Bakanlığı nezdinde yaparken son süreçte üniversite rektörlerinin
ve diğer bürokratların bu sürece dâhil olmasıyla birlikte
verilen kararlarda benim fakültem, senin fakülten ayrımının da
tartışmalara sebep olduğunun farkında olduğumuzu ifade
ediyoruz. Ama bütün bunlara rağmen şu gerçeğin altını
çizmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten ve Türk milletinin
iradesiyle seçilmiş olan hiçbir yönetici ve şu an atanmış,
bu manada eğitimi yöneten kamu bürokratı bilerek ve isteyerek sadece
ve sadece yandaşlara fırsat sunmak için bu işleri yapmaz, yapmaz
yani buna ben inanmıyorum. Burada bir kaygı var. Daha iyiyi, daha
güzeli, daha ideale yakın olanı nasıl yapabiliriz?
noktasındaki bu niyet uygulamada birtakım eleştirilecek konulara
sebebiyet verebilir ama bu konuda niyetin samimiyetine
Üniversitelerin hakikatin
ışığı ve erdemini yakalama ve millî anlamda Türk
toplumuna ziyalar saçması, aydınlıklar saçması
dileğiyle biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
düşüncelerimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Mustafa Akaydına aittir.
Buyurun Sayın Akaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime öncelikle kırk altı yıl önce
aramızdan antiemperyalist bir savaş verdikleri için
cezalandırılarak, idam edilerek öldürülen 3 fidanı anarak
başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, tabii ki gündemimiz
üniversiteler. Ben burada Sayın Millî Eğitim Bakanımıza ve
iktidar sahibi milletvekillerine sormak istiyorum: Değerli
arkadaşlar, aceleniz ne? Gerçi, YÖK Başkanımız geçen hafta
bir basın söyleşisinde Biz bu işi on yıldır
tartışıyorduk. diyordu. Ben üniversite camiasından gelme
bir milletvekiliyim, gerçi on yıldır üniversite çatısı
altında değildim ama üç yıldır Millî Eğitim
Komisyonundayım, inanın, benim böyle bir çaba olduğundan yani
üniversitelerin bölünmesi çabası olduğundan bugüne kadar hiç haberim
olmadı yani apar topar Milli Eğitim Komisyonunda
karşımızda bulduk arkadaşlar. Üniversite açmak,
bırakın bölmeyi, üniversite açmak bile son derece ciddi bir
iştir. Dolayısıyla üniversite camiasında
tartışmadan, Millî Eğitim Komisyonlarına YÖK
tarafından brifingler verilmeden böyle bir konunun alelacele Milli
Eğitim Komisyonundan çıkıp Meclise gelmesini akılla,
mantıkla izah etmek mümkün değil. 2016-2017 eğitim öğretim
yılı açılışında Sayın
Cumhurbaşkanının özellikle bu konuya değinen lafları
da var; Biz bugüne kadar biraz hızlı gittik, kalitesiz üniversiteler
açtık, eğitim modelimizi bir gözden geçirmeliyiz. diyor. Yani bundan
şu çıkıyor: Herhâlde bunun arkasında Sayın
Cumhurbaşkanı da yok TEOG sınavında olduğu gibi.
Değerli arkadaşlar, sene 2002, Kasım
ayı; AKP iktidara geldi, on maddelik bir Acil Eylem Planı sundu,
bunların içinde üniversiteler birinci hedefti. Üniversiteleri bölmek mi
dersiniz, rektörleri değiştirmek mi dersiniz... Ama YÖK Kanunu'nu
değiştirmekten bahsediliyordu, bakın, on altı yıl
geçti YÖK Kanunu falan değişmedi. Peki, üniversite adına
yapılan olumlu bir tek iş var mı? Bence yok. Yani şu
vardır derseniz gerçekten katılacağım, bence yok. 6 Millî
Eğitim Bakanı değişti, ilkini Üniversitelerarası
Kuruldan çok iyi hatırlıyorum, kurul toplantılarına
katılırdı, Erkan Mumcu. Hiç olumlu bir şey olmadı
değerli arkadaşlar. Bir kere, kural olarak yapılması gereken
şudur: Eğer bir yerde üniversite açmak istiyorsanız o üniversitenin
programlarının gerektirdiği insan gücü ihtiyacınız var
mı? Bunu kim tespit eder? İşçi sendikaları, işveren
sendikaları, YÖK, TOBB, sendikalar, konfederasyonlar bunlar bu
ihtiyacı tespit eder, buna göre bir program yapılır.
İkincisi; üniversite açılması gereken ilin sosyoekonomik
koşulları üniversite açmaya müsait midir, bu
araştırılır. Üçüncüsü; açmak istediğiniz ülkenin
ihtiyacı olan programları eğitimini verecek akademik
potansiyeliniz, akademik gücünüz var mı, bunlara bakılır.
Sonuncusu da Maliye Bakanının denetiminden geçer, bunun
finansmanı var mıdır bütçede?
Şimdi, gördüğümüz kadarıyla yirmi
tane yeni üniversite kuruyoruz, bunun on dördü bölünmek suretiyle. Bugün
basına yansıyan bilgilere göre de yirmi beş olduğu da
söyleniyor. Ben bilmiyorum şu anda kaç üniversite kurulduğunu veya
bölündüğünü, sadece on dört tanesi bölünüyor gibi bir durum var.
Değerli arkadaşlar, dünyada üniversite
bölünmesi diye bir kavram yok, ben duymadım, bilen varsa söylesin.
Üniversite bölünmesi diye bir kavram Türkiye'de var. Bakın, 70li
yıllarda tıp fakültesi ihtiyaçları vardı, tıp
fakültesi ihtiyacı olan illere bazı sponsor üniversiteler, özellikle
Hacettepe Tıp Fakültesi, daha sonra Ankara Üniversitesi talip oluyordu,
önce o ilde bir tıp fakültesi açılıyordu ama aynı ilde
değildi bu. Birçok üniversite o tıp fakültelerinin
açıldığı illerde sonradan üniversite hâline gelmiştir
yani bölünerek olmamıştır bu iş. Bölünme modası ne
zaman gelmiştir Türkiyeye? 1990lı yıllardan itibaren
gelmiştir, yanlış bir modeldir arkadaşlar. Bakın, ben
kendi bulunduğum üniversitenin 4üncü rektörüydüm, şu anda 6ncı
rektörü görev yapıyor ve Akdeniz Üniversitesi bugüne kadar Süleyman
Demireli doğurdu, Mehmet Akif Ersoyu doğurdu, Alaaddin
Keykubatı doğurdu, 4üncü doğumun sancılarını
çekiyor arkadaşlar; böyle gayriciddi bir iş olabilir mi? Bu olursa
Türkiyede olur. Benim bildiğim dünyada bölünmüş olan bir tek
üniversite var, Sorbonne Üniversitesi ama adı değişmemiş;
Sorbonne-1, Sorbonne-2, Sorbonne-3, Sorbonne-4 olmuş. Gelin, ısrarla
bölmek istiyorsanız bari bunu İstanbul-1, İstanbul-2, Gazi-1,
Gazi-2 yapın.
Arkadaşlar, üniversitelerin marka değeri
vardır, aynen Mercedes gibi marka değeri vardır. Bakın,
1088 yılında dünyanın ilk üniversitesi kabul edilen Bologna
Üniversitesi, Avrupanın 10 tane önemli üniversitesi 11inci, 12nci
yüzyılda kurulmuş olanlar hâlâ aynı isimleriyle kendilerini
yaşatıyorlar ve öğrencileri atalarıyla bile birlikte bundan
gurur duyuyorlar. Bir Mercedes marka arabayı bölüp de bir Serçe ile bir
Peugeot yapabilir misiniz? Yapamazsanız İstanbul Üniversitesini bölüp
de İstanbul ili sınırları içinde 2 tane üniversite
yapamazsınız. Bu, üniversite özerkliğine
aykırıdır değerli arkadaşlar çünkü eğer bir
üniversite bölünecekse o üniversitenin çalışanları, öncelikle
akademisyenleri ve öğrencilerin görüşlerine de müracaat edilir. Bu
müracaatlara bakarsanız, biraz önce İstanbul Cerrahpaşadan
Pelin kızım telefon etti, ağlamaklı
Yüzlerce telefon
geliyor günlerdir, ağlamaklı telefonlar geliyor akademisyenlerden ve
öğrencilerden. Lütfen, bu haksızlığı yapmayın
değerli arkadaşlar.
Arkadaşlar, 7,5 milyon öğrencisiyle
övünüyoruz üniversitelerimizin. Şimdi diyeceksiniz ki bu olumlu bir
iş değil mi? Yani üniversitelerde okullaşma oranımız
arttı, olumlu gibi gözükebilir. Üniversite sayısı iktidara
geldiğinizde 70 civarındaydı, bugün 3 katı arttı,
sayın grup başkan vekilinizin söylediği gibi 2 katı da
değil, ben artırıyorum rakamı, 3 katı arttı.
Peki, gelin, bu üniversitelerin kalitelerine
bakalım, ne durumda? Yani, siz iktidara geldiğinizde bu
üniversitelerin akademik yayın sayıları neydi, şimdi nereye
değişti? Akademik yayın sayılarında büyük bir
değişiklik olmadığını söyleyeyim ama akademik
yayının kalitesinde kocaman bir sıfır aldınız
değerli arkadaşlar çünkü o zamanlar -yani 2006 yılı
rakamlarıyla vereyim- Türkiyenin üniversitelerinin atıf
sayısı, indeks değerleri, makalelerinin etki değerleri çok
yüksekti, 150 küsur bin atıf vardı Türk üniversitelerinin
yaptığı yayınlara, dış dergilerde yayınlara;
2012ye gelindiğinde bu, 15-16 binlere düştü. Arkadaşlar,
bakın istatistiklere, İslam kökenli nüfusu olan, bizi geçebilen bir
tek ülke yoktu dünya üniversiteler sıralamasında; bugün İran
bizden katbekat önde. Yani, siz üniversiteleri bölebilirsiniz, 70ten 200e de
çıkarabilirsiniz, hatta yarın 400e de çıkarabilirsiniz, hatta
Hindistan gibi 8 bine de çıkarabilirsiniz üniversitelerinizi; bunu
yapmakla Üniversite sayısını artırdık. diye
övünmenizin hiçbir manası yok. Başka neyiyle övünür bir üniversite?
Mezunlarının iş durumuyla övünür arkadaşlar, dünyadaki
bütün üniversiteler çünkü dünyada üniversite öğrencisi mezun olduğu
zaman iyi iş bulur ve para kazanır. E, bizde üniversite
öğrencileri mezun olduğunda iş durumu nasıl? Yüzde 27
civarında işsiz değerli arkadaşlar.
Bakın, Millî Eğitim Komisyonunda -Millî
Eğitim Bakanımız da yoktu, YÖK Başkanımız da
yoktu- YÖK Başkan Vekiline sorduk: Üniversite kadrolarının
-şu anda övünüyorsunuz da- ne kadarı boş? Yüzde 25i
boş. dedi. Sayın Bakanım, siz de oradaydınız. Yüzde
25i boş; yani, öğrenci artık umudunu kesti üniversite
kadrolarından, gitmiyor bile üniversitelere arkadaşlar. Bunun
övünülecek hiçbir yanı yok değerli arkadaşlar. Yani,
öğrencinize, mezun olan öğrencinize iş bulamıyorsanız
diplomasının hiçbir değeri yoktur.
Arkadaşlar, verdiğiniz diplomalarda da
ülke çıkarları gözetilir. Bakın, mühendislik diploması
bütün dünyada en pahalı diplomalardandır; dolayısıyla,
mühendislik diploması veriyorsanız mühendisin işsiz kalması
kabul edilir bir durum değildir. Bizde mühendislerin hemen hemen büyük
çoğunluğu işsiz. Mühendislerimiz mi kalitesiz,
eğitimlerinde mi bir arıza var, oturup Millî Eğitim
Bakanımızın bu konuda ciddi olarak düşünmesi lazım.
Bir tek bilgisayar mühendisleri -benim bildiğim- iş
bulabiliyorlardı kolaylıkla, onların da artık iş bulsalar
bile tatmin edici bir maaşla geçinme ihtimali kalmadı
arkadaşlar. Ziraat mühendisleri işsiz, kimya mühendisleri işsiz,
bütün mühendisler işsiz. Mühendis işsizliği demek ciddi bir
kaynak israfı demektir.
Sözlerimin sonuna doğru, beni çok üzen, Millî Eğitim
Komisyonunda yaşanan bir olayı -bir arkadaş dile getirdi-
sizlerle paylaşmak istiyorum. Arkadaşlar, Ya, biz üniversiteleri
kurarız, göç yolda düzülür. dedi bir arkadaş. Ya, bu kabul
edilebilir bir şey mi arkadaşlar? Yani 21inci yüzyılın ilk
çeyreğinde olacak iş mi? Evet, biz Yörük kökenli bir milletiz ama
bundan bin beş yüz yıl önce Yörüklerimizin Orta Asyadan Türkiye'ye
göç ederken izledikleri politikayı bugün üniversite açarken
savunmamız mümkün mü değerli arkadaşlar, böyle bir şey olur
mu? Göç yolda düzülür, aynen göçer kafasıyla olacak bir iştir.
Çağdaş, modern, üniversite adamı kafasıyla göçün yolda
düzülmesini kabullenmek mümkün değildir değerli arkadaşlar.
Biraz daha zaman rica edeceğim
başkanım, sözlerimi bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, öyle komik günler yaşadık ki üniversiteler
açılırken, bölünürken... Bakıyorsunuz bir ek önerge veriliyor
gece yarısı, bu saatlerde -belki birazdan gene olacak- bir
milletvekili çıkıyor, diyor ki: Benim ilimde 2 üniversite var ama
ilimin şu ilçesinde üniversite yok. Hadi, bir önerge verdim, gruplar
dolaşılıyor, başka partiler birbirlerine destek veriyor,
falan filan, ilçeye üniversite açılıyor. Böyle bir komedi olur mu?
Yarın bir gün köylere de üniversite açacağız arkadaşlar. Bu
üniversiteleri açmakla Hindistandan ne farkımız kalacak, kaliteli
diploma vermiş mi olacağız, öğrencilerimizi mutlu mu edeceğiz?
7,5 milyon öğrencimiz var, okullaşma oranımızla,
öğrenci sayımızla Avrupada Rusyadan sonra en kalabalık
yükseköğretim öğrencisi bizdedir. demek marifet mi olacak
değerli arkadaşlar?
Bakın, size bir şey söyleyeyim: Bugün
medeni ülkelerde 30 yaşını doldurmamış bir
üniversitenin doktora vermesi kabul edilir bir şey değildir, kabul
edilebilir bir şey değildir. Bizim hangi üniversitemiz 30
yaşını geçiyor bugün, ben size söyleyeyim: Bu 200 üniversiteden
en az 160-170i daha 30 yaşını doldurmadı. Biz
bunların hepsinden doktora veriyoruz. Bugün övünüyoruz 100 bin doktora
öğrencimiz var. diye. Acaba bu doktora öğrencilerinin kalitesi ne?
Bu doktora öğrencileri iş bulabiliyorlar mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) - Bakın, üniversite
mezunundan geçtim, doktora öğrencileri iş bulabiliyorlar mı?
Bizim oturup bunları tartışmamız lazım değerli
arkadaşlarım.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Eskişehir Milletvekili Nabi Avcıya aittir.
Buyurun Sayın Avcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Şimdi
bölmeyi mi savunacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 4 artı 4 artı 4te
döve döve geçirdiniz; öğrencilerin anası ağlıyor hâlâ
Hocam, vallahi. Bizi dövdürdü ama öğrenciler ağlıyor. Biz
ağlamadık, öğrenciler ağlıyor!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
hatibi kürsüye davet ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hocamıza
saygımız sonsuz ama bir flashback yaptım.
BAŞKAN - Buyurun lütfen Hocam.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın hatibe
söyleyecek çok şey var ama
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok şey var, çok
BAŞKAN Söyleyecek çok sözümüz var, yürüyecek
çok yolumuz var.
Buyurun Hocam.
AK PARTİ GRUBU ADINA NABİ AVCI
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; önce hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Sondan başlayalım: Tabelayla üniversite
olur mu? Neticede Sayın eski Rektörümüzün, Değerli Antalya
Milletvekillimizin ifadelerinden yola çıkarak
Eğer bundan
altmış bir sene önce burada oturanlar böyle düşünüyor
olsalardı ben şimdi sizin karşınızda Orta Doğu
Teknik Üniversitesi mezunu olarak bulunamayacaktım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Keşke!
NABİ AVCI (Devamla) Çünkü altmış
bir sene önce Orta Doğu Teknik Üniversitesi şurada
Kızılayda, Müdafaa Caddesinde üç katlı bir binada kuruldu;
yönetim, rektörlük Müdafaa Caddesindeki üç katlı binaydı, derslikler
de bu Meclisin bahçesinde kurulan barakalardı. Barakalarda eğitimine
başladı ancak altı yedi sene sonra kendi kampüsüne
kavuşabildi.
Dolayısıyla göç yolda dizilir mi? Bu bir
süreç yönetimidir. Süreç yönetimi diye bir kavram da var.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Yönetememektir, yönetememek.
NABİ AVCI (Devamla) Dolayısıyla
göç, evet, yolda da dizilir veya düzülür, yolda da toparlanır, kendi
kendini revize eder, reforme eder, elden geçirir,
yanlışlarını düzeltir. Burada da yanlışlar olur,
mutlaka olur, bu kadar kapsamlı düzenlemelerde mutlaka
yanlışlar, farklı bağlantılar olabilir. Bunlar da
zaman içerisinde düzeltilir.
Şimdi, çok atıfta bulunulan Anadolu
Üniversitesiyle -benim de on sekiz sene hocalık yaptığım-
ilgili size kısa bir bilgi arz etmek istiyorum. Anadolu Üniversitesi bir
tabela olarak 1973 yılında kuruldu. Kâğıt üzerinde bir fen
fakültesi -ama hiç organizasyonu olmayan- bir de Hacettepede eğitim gören
tıp fakültesi. Yani bir tıp fakültesi var ama öğrencileri
Hacettepede eğitim görüyorlar. Daha sonra 1982 yılındaki YÖK
düzenlemeleri çerçevesinde Eskişehirdeki Eskişehir İktisadi ve
Ticari İlimler Akademisi, Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi,
Eğitim Enstitüsü gibi farklı birimlere bağlı, farklı
kurumlar bir araya getirilerek, ayrıca Hacettepede eğitim gören
öğrenciler de buraya alınarak Eskişehirde Anadolu Üniversitesi
kuruldu. Kötü mü oldu? Hayır, çok iyi oldu, güzel bir üniversite oldu. O
güzel üniversiteden daha sonra Afyonda Kocatepe Üniversitesi doğdu,
Anadolu Üniversitesinden Kocatepe Üniversitesi doğdu. Yetmedi, daha sonra
Anadolu Üniversitesinden Kütahyada Dumlupınar Üniversitesi doğdu.
Yani sizin deyiminizle bölündü, Afyonda bir üniversite oldu; bölündü,
Kütahyada bir üniversite oldu; bölündü, Bilecikte Şeyh Edebali
Üniversitesi oldu, onu da birlikte yaptık. Diyeceksiniz ki: Bunlar
farklı illerde, oralarda mayalanmış olan, daha önce
kurulmuş olan yüksekokullar üzerinden mayalandırılmış
üniversitelerdi, proto üniversitelerdi sonra üniversite oldu.
Eskişehirde, Eskişehirin merkezinde yine Anadolu Üniversitesi
bölünerek -sizin deyiminizle- Osmangazi Üniversitesi diye bir üniversite
kuruldu. İki tane üniversitesi var Eskişehirin, ikisi de Anadolu
Üniversitesinden türedi ve ikisi de gayet güzel.
Şimdi, Eskişehiri çok yakından bilen
arkadaşlarım var. Şehrin iki ucunda iki ayrı kampüsümüz
var: Bir tanesi Yunus Emre kampüsü, bir tanesi İki Eylül kampüsü; bunlar
şehrin iki ucunda ve senelerden beri Eskişehirde hem
Eskişehirliler yani normal vatandaşlardan hem de akademik çevrelerden
üniversitede bu İki Eylül kampüsünün ayrı bir üniversite olması
konusunda ciddi bir talep vardı ve hatta adı bile İki Eylül
üniversitesi olsun. deniyordu. Biz bu talebi de göz önüne alarak dedik ki:
Eskişehirin altyapısı, gelişmişlik düzeyi bir teknik
üniversiteyi gerektiriyor. Bakın, şimdi size gerekçeyi okuyayım,
çok kısaca bir gerekçe okuyacağım: Türkiyenin 500 büyük sanayi
kuruluşu arasına girmeyi başaran ve önemli istihdam yaratan
firmalarıyla Eskişehir uçak motoru, lokomotif imalatı gibi
ürünlerde de bütün ülke pazarının tamamını elinde
bulundurmaktadır. Teknoloji ve yeni üretim olanaklarıyla Türkiyenin
ihracatı en parlak illeri arasına girmeyi başaran
Eskişehir, AR-GE konusunda da ülkemizin önde gelen sanayi illerinden biri
olma özelliğine sahiptir. Eskişehir konumu, sahip olduğu
endüstriyel uygulama potansiyeli, araştırmacılara ve
akademisyenlere sunduğu olanaklarla önümüzdeki yıllarda nitelikli ve
donanımlı bilim insanları ve araştırmacılar için
bir cazibe merkezi olmaya aday kentlerimizin başında gelmektedir.
Şehirde kurulacak yeni üniversite -üçüncü üniversite- bölgenin olduğu
kadar ülkemizin de sosyal, ekonomik, kültürel hayatına katkılar
yapacaktır. Eskişehir yeni kurulacak üniversite öğrencilerinin
tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek fiziki altyapı ve
birikime sahiptir. Buna itiraz edilebilir mi? Etmiyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çünkü altyapıyı
CHPli Yılmaz Büyükerşen yapıyor, o yüzden her türlü
altyapımız tamam, sıkıntı yok.
NABİ AVCI (Devamla) Her kimin ne
katkısı olduysa Allah razı olsun ama böyle bir altyapı var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Âmin.
NABİ AVCI (Devamla) Şimdi size bu
okuduğum gerekçe de 3 Haziran 2016 tarihinde sizin gruptan verilen
Eskişehirde bir üçüncü üniversite kurulması teklifinin genel
gerekçesi: Eskişehir Ekonomi ve Yüksek Teknoloji
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yeni bir üniversite,
yeni bir
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teklifimizin
arkasındayız.
NABİ AVCI (Devamla) Yeni üniversite mi?
Hayır. Eskişehir Ekonomi ve Yüksek Teknoloji Üniversitesi.
Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Mühendislik Fakültesi,
Havacılık ve Uzay Bilimleri
Nereden alacaksınız
havacılığı? Orada var zaten bir tane, o kampüste,
Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi. Ne yaptınız
şimdi? Böldünüz. Biz bu teklife karşı olduğumuz için değil,
yetersiz bulduğumuz için
Bu, iki fakülteyle, üç fakülteyle kurmaya
çalışıyordu, şimdi daha kapsamlı, daha iyi
düşünülmüş, Eskişehirin taleplerine uygun bir düzenleme
yapılıyor.
Bakın, önümde 8 Temmuz 1967 tarihli Hacettepe
Üniversitesinin Kuruluş Kanununun da yer aldığı Resmî
Gazete var. Bu Hacettepenin kuruluş tartışmalarını hem
başka kaynaklardan ama özellikle rahmetli Doğramacıdan
okuduğunuz zaman görüyorsunuz ki şu tartışmalar hiç yeni
değil, hiçbir yeni argüman yok. O kadar ki o dönemde Ankara Üniversitesi
bölünüyor, 2 tane tıp fakültesi var, bir tanesi Hacettepe Tıp Fakültesi
olarak ayrı bir üniversite olmak istiyor Doğramacının
önderliğinde. Ankara Üniversitesi hocaları Anayasa Mahkemesine
müracaat ediyorlar, bu üniversitenin kurulmasını engellemek için,
başarılı olamıyorlar; İstanbul Üniversitesi
hocaları, ne alakaysa, onlar mahkemeye gidiyorlar, o da olmuyor;
Üniversitelerarası Kurul mahkemeye gidiyor ve bütün bu kavga gürültü
arasında Türkiye, Hacettepe Üniversitesi gibi güzel bir üniversiteye
kavuşuyor.
Dolayısıyla ben, tamam, birtakım
bağlantılar konusunda
Bundan dört yıl önce, İstanbul
Teknik Üniversitesinin yeni ders yılı açılışında,
açılış dersi için beni davet ettiler Millî Eğitim
Bakanı olarak, orada da söyledim. Açılış dersinden önce
küçük bir orkestra, küçük bir dinleti, küçük bir konser verdi. Hikâye şu:
Bu 1982de Doğramacının yönetimindeki YÖK üniversiteleri
yeniden düzenlerken biz de genç bir asistan olarak Anadolu Üniversitesinde,
işte bölünecek, Osmangazi Üniversitesi olacak diye de biraz muhalif
duruyoruz. O günlerde Gırgır dergisinde bir karikatür -Muhlis Bey
ve Yavlum Mithatı hatırlayacaksınız- Doğramacı
bir kürsünün başında konuşuyor, telefon ediyor, karşı
tarafa diyor ki: Türk Musikisi Konservatuvarını alın,
İstanbul Teknik Üniversitesine bağlayın. Muhlis de masanın
altında yukarıya laf yetiştiriyor Aman ne akıllar, ne
akıllar! diye. Şimdi, roller zaman zaman değişebiliyor,
evet böyle akıllar oluyor ama, ben orada da söyledim, İstanbul Teknik
Üniversitesinde de söyledim, vallahi fena olmamış, biz o zaman
Muhlisten yanaydık, Muhlisi haklı buluyorduk ama o konseri veren
gençleri görünce İstanbul Teknik Üniversitesinin Türk Musikisi
Konservatuvarına ne büyük katkılar yaptığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Başkanım beş
dakika daha uzatın.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
NABİ AVCI (Devamla) -
görünce dedim ki Muhlis
Bey tamam ama Doğramacı haklıymış, Allah gani gani
rahmet eylesin.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Üniversiteleri
niye bölüyorsunuz?
NABİ AVCI (Devamla) - Ortadoğu Teknik
Üniversitesinin kurulmasında kuruluş raporunu hazırlayan
rahmetli Tevfik İleriye Allah gani gani rahmet eylesin, Celal
Yardımcıya, Millî Eğitim Bakanına rahmet eylesin, Adnan
Menderese rahmet eylesin, İhsan Doğramacıya da Allah rahmet
eylesin.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Üniversiteleri
neden böldüğünüzün dışında bir sürü şey söylediniz.
NABİ AVCI (Devamla) Eskişehire birinci
üniversiteyi, ikinci üniversiteyi, üçüncü üniversiteyi kazandıranlardan da
Allah razı olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Allah sizden de razı olsun.
Teşekkür ediyoruz Sayın Hocam.
Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Eskişehir Milletvekili
Nabi Avcının görüşülmekte olan 556 sıra sayılı
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Nabi
Avcının görevi bıraktığı gün kendisine nazik
tutumundan dolayı teşekkür etmiştik ama yaptığı
görevde bugünkü gibi inanarak ve savunarak yaptığı 4+4+4ün
ülkeyi felakete sürükleyeceğini söylemiştik. O zaman Göreceksiniz,
PISA sonuçları şöyle iyi olacak, böyle iyi olacak.
NABİ AVCI (Eskişehir) İyi oluyor,
iyi oluyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu anda kendilerine oy
veren seçmen üzerinde yapılan çalışmada seçmenin yüzde 85i
eğitim sisteminden şikâyet ediyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin
bu işi beceremediğini düşünüyor, bunu hepiniz biliyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tayyip Bey de öyle
söyledi.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Cumhurbaşkanı
da söyledi, eğitim çok kötü. Cumhurbaşkanı söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette roller
değişiyor, roller değişecek. 25inden sonra muhalefet
sıralarında yer aldığınızda, yürütmede Muharrem
İnce olduğunda Cumhuriyet Halk Partili bir sayın bakan eğer
üniversitelerin bölünmesini savunursa siz pozisyonunuzu
değiştireceksiniz ama biz pozisyonumuzu değiştirmeyiz. Biz
üniversitelerin bölünmesine karşıyız, marka değerlerin
ortadan kaldırılmasına karşıyız. Bundan sonra da
eğitimi, üniversiteleri ve üniversitelerin çağdaş biçimde
yönetilmesini savunmaya devam edeceğiz. Partizanlık
yaptığınızın, kadro yaratmaya
çalıştığınızın, parçalayarak ele geçirmeye
çalıştığınızın farkındayız. 12
Eylül YÖKünü savunmanızı da kınıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hocam.
31.- Eskişehir Milletvekili Nabi Avcının, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi,
bakın, fazla polemik olmasın diye bazı şeyleri söylemedim.
Bakın, bu, Gaye Usluerin Millî Eğitim Komisyonu
toplantısından önce Eskişehirde verdiği demeç. Diyor ki
Gaye Hanım bu demecinde: Ben Komisyona giden Hükûmet
tasarısını satır satır okudum -okumuş, neler
yapılmak istendiğini görmüş- ama benim bu okuduğumda
gördüğüm
Eskişehire söz verilen yüksek teknoloji üniversitesi
nerede? Hesabını sözü verenler verecek elbette. Komisyonda üçüncü
üniversitenin kurulması için baskı oluşturacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
NABİ AVCI (Eskişehir) Hani nerede
baskı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapacak daha, kanun
teklifini vermiş?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Parçalamayın, yeni üniversite kurun. diyor.
NABİ AVCI (Eskişehir) Tam tersine,
üçüncü üniversitenin kurulmasını engellemek için ne gerekiyorsa
yapıyorsunuz, yaptı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, olur mu
canım, Allah Allah!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Parçalama.
diyor.
NABİ AVCI (Eskişehir) Hem
Hesabını soracağız. diyorsunuz
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 1i 2ye bölünce 3
etmiyor Sayın Bakan, siz hesabı da unutmuşsunuz, 1i 2ye
bölersen 2 yarım eder.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
kadar da
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, pardon.
BAŞKAN Bitti mi Sayın Avcı?
NABİ AVCI (Eskişehir) Bitti.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun lütfen,
bitirelim sizde.
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Eskişehir Milletvekili
Nabi Avcının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, bir gerçek var. Sadece Nabi Hocamızı, Sayın
Bakanı dinlese bir vatandaş, onun söylediklerini doğru sanacak
ama gerçek olmayan bir şeyi doğruymuş gibi anlatınca ben
şaşırıyorum buna. Biz üçüncü üniversite istiyoruz, siz bunu
ikinci bir üniversiteyi bölmek suretiyle yapıyorsunuz. Biz yeni bir
üniversite kurulsun diye istiyoruz.
NABİ AVCI (Eskişehir) Nasıl
kuruyoruz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kanun teklifini vermişiz.
Üçüncü üniversitenin kurulması yerine mevcut üniversiteyi bölme yoluna
gidiyorsunuz. Ona da karşı çıkıyoruz.
Ayrıca, partinizin Sayın Genel
Başkanının, Adnan Menderes Havaalanını kendi
partisinin yaptığını sanması kadar da büyük bir
çelişki içindesiniz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
NABİ AVCI (Eskişehir) Şimdi,
bakın, siz
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahıslar
adına son söz Sakarya Milletvekili Mustafa İsene aittir.
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Hocam, bitirelim artık. Hatibi
çağırdım.
Buyurun Sayın İsen.
MUSTAFA İSEN (Sakarya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; aslında Nabi Beyin
neler söyleyeceğini biz kendisiyle konuşmadık ama yani benim
söyleyeceklerim de bir anlamda onun söylediklerini tamamlayacak mahiyette.
Aslında toplumda üniversitelerin değişimi demek, toplumsal
değişimi de bir anlamda izlemek demek. Bu hâliyle gözden
geçirdiğimiz zaman üniversite misyonundaki kazanımlar ile toplumsal
değişim arasında bire bir paralellik olduğu görülecektir.
Orta Çağ üniversitelerinin karakteristik özelliği eğitim
ağırlıklıdır. Buna karşılık 16ncı
yüzyıl sonrası Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinin ilk modern
üniversitelerinde ulusallaşma, ulus devlet yönetimine hizmet ön plana
çıkar.
19uncu yüzyıl Amerikan üniversitelerinde ise
demokratikleşme önemli bir misyon olarak dikkat çekmektedir. Yine
aynı dönemlerde Alman üniversiteleri araştırma misyonuna öncülük
etmişlerdir. Amerikanın dünya gücü olmaya
başladığı son yüzyılın ikinci çeyreğinde
Amerikan üniversiteleri kamu hizmeti misyonunu benimsemiştir.
20nci yüzyıl üniversitelerinin geçmişten
miras kalan kazanımlarını üst üste koydukları ve belirli
düzeyde bir homojenliğe ulaştıkları söylenebilir.
Aralarında örgütlenme, nitelik, vesaire farklılıklar olsa da
20nci yüzyıl üniversiteleri temelde beş temel misyonu
taşır hâle gelmişlerdir. Bunlar eğitim,
araştırma, ulusallaşma, demokratikleşme ve kamu hizmetidir.
Ulusal devletler birlikteliğine veya tüm dünyaya hizmet gibi bir misyonsa
yakın zamanda üniversitelerin paylaşılan hedefleri arasında
yerini alacak gibi görünmektedir. Önemli toplumsal rolleri nedeniyle
üniversiteler, akademiler ve yüksekokullar ülkemizde de kamuoyunun sürekli ilgi
ve duyarlılığını çekmiş, yükseköğretimin
sorunları kamuoyunda sık sık
tartışılmıştır. Bu tartışmalar zaman zaman
üniversite düzeninde değişiklik ve reform girişimlerine de yol
açmıştır.
18 ve 19uncu yüzyılda kurulan
yükseköğretim kurumları çağdaş anlamda üniversitelerimizin
temelini oluşturmuşlardır. Özellikle cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana eğitim sisteminin bir parçası olarak
yükseköğretim, işlevlerini yerine getirebilmek üzere önemli
yapısal ve yönetsel değişimler geçirmiştir. Türk
yükseköğretim sisteminde yapılan ilk köklü değişiklik 1933
reformuyla gerçekleştirilmiştir, daha sonra 1946 ve 1973
yıllarında çıkarılan yasalarla reform çabaları
sürdürülmüştür. Bu alandaki son köklü değişiklik ise 1981de
ortaya çıkar.
Ama bu geçişler genelde hep
sıkıntılı olmuştur. Doğramacının
hatıralarına bakıldığında
Hacettepenin
nasıl kurulduğunu Nabi Bey anlattı, ben de ona
değinecektim, geçiyorum. Ama, Özal'la birlikte başlayan, bilimin
Anadoluya yayılması Türkiye için son derece olumlu sonuçlar
vermiştir. Bugün geriye dönüp baktığımızda, Türk
üniversite sisteminin başarıyla yoluna devam ettiğini ve
özellikle Anadoluya açılan üniversitelerin çok iyi performanslar
sergilediğini söyleyebilirim.
Ben Erzurum Atatürk Üniversitesi mezunuyum. Bu
üniversitenin kuruluş aşamasını ve sonrasında Türk
üniversitelerine sağladığı kazanımları anlatmaya
kalkışsam burada uzun bir konuşma yapmam gerekir. Özellikle
Mustafa Bey'in konuşmasını hayretle izlediğimi söylemek
istiyorum. Antalya gibi bugün tıp fakültesi noktasında organ naklinde
bir marka hâline gelmiş bir üniversitenin kuruluşuna katkıda
bulunduktan sonra bu yeni üniversiteler ve taşra üniversiteleri
meselesinde bu şekilde olumsuz bir bakış açısı
gerçekleştirmek doğrusu anlaşılabilir değildir.
Yükseköğretim Kurumu yakın zamanda
Türkiyedeki üniversitelerle ilgili olumlu değişiklikler
gerçekleştirdi. YÖK, tek tip üniversiteden ihtisas üniversitelerine
geçişi sağladı. Araştırma üniversitelerine ve bölge
üniversitelerine yönelik yeni adımlar atıyoruz. Bunların iyi
sonuçlar vereceğini ifade etmek istiyorum.
Burada vurgu yapmak istiyorum, Bu iş çok
aceleye getirildi, niye böyle yapıldı? gibi
Sakarya Üniversitesinde
de üniversiteyi yeni bir yapılandırmaya büründürdük ve bu çerçevede
arkadaşlarımla, başta üniversite hocaları ve mevcut rektör
olmak üzere oturdum altı ay çalıştım ve toplumun bütün
katmanlarıyla bunu bir değerlendirmeye tabi tuttuk, şehrin de
gayet heyecanla beklediği bir yapılanmayı şimdi Türkiyenin
gündemine taşıyoruz. İstanbul Üniversitesinin ve Gazi
Üniversitesinin bölünme hikâyeleri en az on yıldan beri kamuoyunda tartışılmaktadır.
Bu çerçevede, şehrim Sakarya içinde yeni bir
üniversite kurulmaktadır. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinin
şehrimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum,
tabii kurulan diğer yeni üniversiteler için de aynı temennilerde
bulunmak istiyorum.
Zaman zaman ülkenin içinde bulunduğu olumsuz
siyasi ve ekonomik şartlara rağmen büyük uğraş ve büyük
fedakârlıklarla sağlanan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız siz de
cümlenizi.
MUSTAFA İSEN (Devamla) -
bu gelişme,
Türkiye Cumhuriyetinin gurur tabloları ve çağdaş
uygarlığı yakalama azim ve iradesinin önemli göstergelerinden
birisidir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.14
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının ikinci bölümü
üzerinde soru-cevap işlemi yapmadan önce Sayın Akaydına 60a
göre yerinden söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akaydın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının, Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben Sayın Mustafa İseni severim ve
sayarım ama Komisyonda yapmış olduğu konuşmada bu Göç
yolda düzülür. ifadesi beni çok üzdüğü için tepkimi belirttim, herhâlde
ona karşı bir alınganlık koydu ortaya.
Ben Akdeniz Üniversitesinin kampüsünde keçiler
otlarken göreve atanmış bir öğretim üyesiyim değerli
arkadaşlar. On yedi sene tıp fakültesi olmak için
uğraştı Akdeniz Üniversitesi. Şu anda otuz
yaşını geçti, daha ziraat fakültesi oluşumunu bence
tamamlayamadı, mühendislik fakültesinin laboratuvarları tamamen
yetersiz, teknik bilimler de aynı şekilde ve rektör olduğumda
mezun veren koskoca hukuk fakültesinin bir dekanı, bir öğretim üyesi
vardı. Yani üniversite olmaya oldu ve 2008de dünyada bir yılda en
çok böbrek nakli yapılan üniversite unvanını Sao Paulodan da
aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Ama bu arada birçok
nesil öğretim üyesi ve öğrencisinin ne sıkıntılar
çektiğini ifade etmeye artık dilim varmıyor. Onun için
Sayın İsenin eleştirileri bana biraz kolaycı eleştiriler
gibi geliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akaydın.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN - On beş dakika soru-cevap
işlemi yapıyoruz; yarısını soru için
ayıracağım, kalan yarısında da cevaplandırmak
üzere Sayın Bakana söz vereceğim.
İlk soru Sayın Atıcıya aittir.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersinde esnaf kan
ağlıyor. 2018 yılının ilk dört ayında 1.786 esnaf
dükkânını kapatmak zorunda kaldı. Esnafın en çok iflas
ettiği 4üncü il oldu Mersin. 1 Ocakta dolar 3 lira 77 kuruşken dört
ay sonra bugün 4 lira 31 kuruş, 1 Ocakta mazot 5 lira 10 kuruşken
bugün 5 lira 66 kuruş. Ekonominin iyi olduğunu hâlâ nasıl iddia
edebiliyorsunuz? Nasıl bir ruh hâlidir bu? Erken seçim kararı
aldınız çünkü artık ülkeyi yönetemiyorsunuz, millet de bunun
farkında. Recep Tayyip Erdoğan Milletim Tamam. derse kenara
çekiliriz. diyor. Az önce baktım, birkaç saat içerisinde 787 bin
kişi size Twitterdan Tamam
Tamam
Tamam
Tamam
Tamam
diye haykırıyor.
Kenara çekilmeniz Türkiye'nin gündeminde birinci sırada.
Tebrik ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal yok.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üniversiteler bilgi ve bilim merkezleridir, ülkenin
hafızalarıdır. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
buyrulur ayette. Bilgiye dayanmayan söz ve davranış da
bağnazlığa kapı aralar. Bilgili olan güçlü olur. Bilgi,
hakikatin kapısını açan anahtardır. Bir mum diğer bir
mumu tutuşturmakla ışığından bir şey
kaybetmez. diyor Mevlâna. Üniversiteler içinden yeni üniversitelerin
çıkarak kurulması da böyle bir şeydir. Bilginin
yaygınlaşması bilim müesseselerinin
yaygınlaştırılmasıyla mümkündür, oturduğumuz
yerden ümit edip konuşmakla değil. İlgilenmeden bilgilenmek
olmaz, ekilmeden biçilen bir tarla bulunmaz. Bilimin hayata
yansıtılamaması bir tarlayı sürüp de ekmemeye benzer.
Üniversitelerdeki bilgiyi de hayata yansıtmalıyız.
BAŞKAN Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP, iktidara geldiği gün olan 2 Kasım
2002den bu yana ülkemizin her bir köşesini böldü,
ayrıştırdı. Laik-laik olmayan diye inançları böldü.
Alevi-Sünni diye inananları böldü. Kürt, Türk, Ermeni, Roman diyerek
halkı böldü. Yandaş-yandaş olmayan diyerek medyayı böldü.
Yandaş-yandaş olmayan diyerek iş adamlarını böldü.
Yandaş-yandaş olmayan diyerek hukukçuları böldü. Benden yana ve
benden yana olmayan diyerek spor kulüplerini böldü. Benden yana ve benden yana
olmayan diyerek esnafımızı böldü. Benden yana ve benden yana
değil diyerek köylüyü böldü. Yandaşım-yandaşım
değil diyerek hayvan üreticisini böldü, çiftçiyi böldü. Benim
istediğim gibi karar veren-benim istediğim gibi karar vermeyen
diyerek mahkemeleri böldü. Kısaca Türkiyeyi böldü. Şimdi soruyorum:
Bu ülkeden ne istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biliyorsunuz yeni dönemde
çok sayıda atanma bekleyen öğretmen var. Buradan, bu kadar merakla
bekleyen öğretmenlerimize bir cevap verebilir misiniz: Yeni dönemde hangi
bölümlerde ne kadar öğretmen ataması yapacaksınız? Bu
birinci sorum.
İkinci sorum: Yine, yeni dönemde birçok Türk
evladına verilen burs ile ülke dışından gelen yabancı
öğrencilere verilen burs arasında ciddi bir fark var biliyorsunuz.
Acaba kendi evlatlarımızı ne zaman üvey evlat statüsünden
çıkarıp en azından eşit bir burs rakamı
oluşturabileceksiniz? Bununla ilgili cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir...
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığınız
bünyesinde bulunan yardımcı hizmetler sınıfına dâhil
personelin büyük çoğunluğu lise ve üstü mezuniyete sahip ve idari
hizmetlerde özellikle de memuriyet işlemlerinde görev yapıyorlar.
Yardımcı hizmet sınıfı personel Devlet Memurları
Kanununa göre devlet memuru statüsünde ancak diğer devlet
memurlarından özellikle de maaş konusunda oldukça düşük
seviyedeler. Aynı şekilde, ek göstergelerinin de
bulunmadığı bilgisini bize ilettiler. Evet, artık seçim
dönemindeyiz ve maalesef iktidarınız ve sizin de
Bakanlığınız döneminde özellikle mağdur olan
yardımcı hizmet sınıfı konusunda bir düzenleme
yapılmadı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu...
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Bakan, belki bu soru sizinle pek ilgili değil ama yine de sormak
mecburiyetindeyim. Giresun, çevre yolu olmayan tek Doğu Karadeniz ilidir.
Güneyden geçeceği söylenen bir yol olduğu söylenmesine rağmen,
üzülerek söylüyorum, bırakın ihale sürecini, bu yolun daha
kesinleşmiş, onaylanmış projesi bile ortada yoktur. Kaç
şerit olacağı, hangi güzergâhtan geçeceği belli
değildir. Hani ihale sürecine girilmişti? Bu da maalesef boş bir
vaat çıktı. Bir de Yol yaptık, yolları birbirine
bağladık. diye övünüyorsunuz.
Bir diğer sorum: Yurt sorununu niye
çözemiyorsunuz, size bir engel mi var? Bir de kanun hükmünde kararnameyle geri
döndürülmüş öğretmenler hâlâ cezaevinde. Bu konuyla ilgili ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Durmaz, buyurun.
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, paydaşınız
bakanlarla paylaşabilirsiniz. 6 Mayısta Tokat havalimanı
ihalesinin kimde kaldığı açıklanacaktı ama bugün üç
gün geçmesine rağmen böyle bir açıklama olmadı. Bu konuda
Hükûmetinizin seçim ortamında bütçe ve parasızlıktan bu tür yatırımları
askıya alıp almadığını öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Vandan bir belge
yayınlandı, belgenin orijinal metni de kamuoyuyla
paylaşıldı. Oradaki okul müdürlerine yazı
yazılmış, Seçimlerde görev yapacak öğretmenlerin bütün
listelerini OHAL Komisyonuna vereceğiz, onlar güvenlik kontrolünden
geçirilecek, ondan sonra görev verilecek. denilmiş. Şimdi, onlar
suçluysa niye görev yapıyorlar, değilse neden güvenlik kontrolü?
İnsanın aklına Acaba o sandıklarda iktidarın
istediği kişiler mi olacak? diye bir soru geliyor. Bu konuda bir
açıklık bekliyoruz.
BAŞKAN Son olarak Sayın Zeybek, buyurun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakanım,
dünyada üniversiteler birleştirilerek güçlenirken, üniversiteleri bölerek
eğitimi ne hâle getirmek istiyorsunuz?
Bir diğer yandan da bugün çiftçilerimizin
alacaklarının yapılandırılmasını
görüşeceğiz. Çiftçilerimizin de bankalara veya birliklere
borçlarının olduğunu biliyoruz. Çiftçilerimizin, besicilerimizin
bankalara olan, birliklere olan borçlarının
yapılandırılması ve şu anda para etmeyen ürünü
nedeniyle zor durumda olan çiftçimizi güçlü hâle getirebilmek, onlara bir
şekilde soluk aldırabilmek için onların borçlarının
ertelenmesi ve destek verilmesi, bu destekle beraber yeni yıldaki yeni
üretimde daha güçlü bir üretimin sağlanması için onların
ekonomisinin iyi hâle getirilmesi, ülkenin üretiminin güçlü hâle getirilmesiyle
mümkün olacaktır. Onun içindir ki sizlerin, Hükûmetin bu konuda katkıda
bulunmasını, üretime destek vermesini, çiftçiyi, besiciyi
desteklemesi gerektiğini sizlere arz etmek istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soruları cevaplandırmak üzere
sözü Millî Eğitim Bakanımıza bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, sayın vekilimiz Mersinde
dükkânı kapanan esnafların olduğunu söylüyor ve
dolayısıyla Bunlar bu kadar gerçekken nasıl Ekonomi iyiye
gidiyor. dediniz? diyor geçen sefer söylediğim şeylere. Ben
Ekonomi iyiye gidiyor. derken şu rakamlara bakıyorum: Geçen
yıl 229.367 yeni iş yeri açıldı ve toplam iş yeri
sayımız 1 milyon 673 bin 225e çıktı. 229 bin açılırken
96 bin de kapandı. Açılana bakıyorum, kapanana bakıyorum.
Muhakkak ki dediğiniz rakamlar doğrudur, onlara hiçbir şey
demiyorum ama Mersinden bir de açılan miktarını alın,
kapananın karşısında muhtemelen 1e 2 kat da -bakın,
buradaki rakam 2 kat- yeni açılan vardır.
Ekonomi iyiye gidiyor dedim. Niçin dedim?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu bir gerekçe
değil ki Sayın Bakan, kapananlara bakacağız biz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, açılan da olur kapanan da olur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Doğanlar ile
ölenlere baktığımızda
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ticaretin kâr ve
AYTUĞ ATICI (Mersin) Doğanlar var,
ölenler var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Doğrudur Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ölenler de az ölüyor mu
diyeceğiz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Kâr, zararın ikiz kardeşidir. Açan kâr da edebilir
zarar da edebilir ama genelde esnaf 229 bin yeni dükkân açmışsa
yarına ilişkin umudu var. 96 bin de kapanmış. E, bunlar da
bir şekilde o alanda değil ama bir başka alana geçecek.
İhracat artıyor mu? Artıyor.
Bakın rakamlarına, geçen ayınkine bakın, geçen
yılınkine bakın.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Enflasyon ile döviz
artıyor ama Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Turist sayısı artıyor mu?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hayır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Artıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hayır canım, ne
artması?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ya, efendim, öyle değil, yapmayın, artıyor yani
çok net.
ÖZKAN YALIM (Uşak) İki yıla göre ne
kadar
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Antalya milletvekillerinize sorun işte, lütfen.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ya, öyle şey mi olur
Sayın Bakan? Düştü bunlar ya.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Turizm geliri artıyor mu? Artıyor. Maliye
Bakanımız Vergi gelirlerim artıyor. diyor.
Dolayısıyla, ben bunlara baktığım zaman
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ya yapmayın ya, buna
çocuklar güler, yapmayın ya.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sizin de negatifleri gördüğünüz olabilir, bak, ona da bir
şey demiyorum ama bu ülkede ekonomide pozitif gidenler var, negatif
gidenler var. Amacımız pozitifleri daha iyi yapmak, daha olumlu
yapmak, negatifleri de azaltmak ama nihai kararı kim verecek? Millet
verecek. Ne zaman verecek? Çok az bir süre, 24 Haziranda.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnşallah,
inşallah.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bizim ilkemiz şu, güzel bir atasözü var Azerbaycanlı
kardeşlerimizin Halkın gözü terazidir. diye. Bu terazinin bugüne
kadar yanıldığı hiç görülmemiştir, her zaman kendisine
başvurulduğunda herkese hak ettiğini vermiştir.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Bakan, niye peki korkuyorsunuz da devletin imkânlarını
kullanıyorsunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bu 24 Haziranda da bunu yapacaktır diye düşünüyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnşallah.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz de öyle
düşünüyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yeni dönemde ne kadar öğretmen atanacağına
ilişkin bir arkadaşımız bir soru sordu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hepsini atayacağız
biz, biz hepsini atayacağız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ben sordum Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Evet. Şimdi, 20 bin öğretmenimizin mülakatı
devam ediyor, 5 bin öğretmenimizin de duyurusunu çıktık.
Okulların bittiği
Çünkü beş yıllık prim ödeme
şartı aradığımızdan, 8 Haziranda da okullar bittiğinden,
o gün itibarıyla prim ödeneceğinden bir hak kaybı da
olmasın diye 5-8 Haziran itibarıyla müracaat edenler arasından
da 5 bin
Arkadaşlara soruyorum Ne kadar vardı? diye, muhtemelen
2-3 bin olabilir diye
2-3 bin öğretmenin -sayı dedik biz, tahminimiz
bu- 2017 yılı KPSS sınavına göre
Eğer 5 bini
tamamlayamazsak geri kalanları da 2018 yılı KPSSsine
girecekler, o KPSS esas alınarak bu 5 bin rakamını
tamamlayacağız, 20 bin artı 5 binle 25 bin öğretmen
ataması yapacağız. Bu ana kadar atadığımız
584 bindi, 24 bin öğretmen ataması daha koyarsak 600 binin üzerinde
bir öğretmen
Biz geldiğimizde öğretmen sayısıysa
500-512 bin civarlarındaydı. Dolayısıyla da gidin
bakın -doğulu milletvekillerimiz daha iyi görür- bugün
gördüğünüz her 3 öğretmenden 2si bizim dönemimizde
atanmıştır. Şimdi gördüm, bir tane köşe yazarı
arkadaşımız yazıyor Öğretmen her şey
değildir. Sayın Bakan bunu söyledi. diyor. Öğretmen çok
şeydir. Akıllı tahta öğrenciye bir şey öğretmez;
dört duvar, bir çatı öğrenciye bir şey öğretmez. Eğer
öğrenciye bir şey öğretilecekse öğretmenlerimiz
öğretecektir.
Ve şunu inanarak söylüyorum: Avrupadan
eğitim açısından hiçbir alanda geri değiliz ama bir alanda
geriliğimiz var, o alandaki geriliğimiz de ilkokula, ortaokula,
liseye ve devamına da etki ediyor. Nedir o? Okul öncesi eğitim. Okul
öncesi eğitimdeki bilimsel araştırmalar şunu
göstermiştir ki okul öncesi eğitimi bir yıl alan hiç almayana
göre daha başarılı, iki yıl alan bir yıla göre
başarılı, üç yıl alan da iki yıl alana göre
başarılı. Geçen ay Fransa Cumhurbaşkanı bir
açıklama yaptı Zorunlu okula başlama yaşını 3
yaşına düşürdük. dedi. Biz bunu şöyle yorumluyoruz: Okul
öncesi üç yılı zorunlu eğitim kapsamına aldı.
Dün Şırnaktaydım, milletvekilleriniz
de bilir, Cizredeydim. Şırnakta okul öncesi eğitime giden
kardeşlerimizin, evlatlarımızın sayısı yüzde 85
okullaşma oranını sağladı. Geçmişe kıyasla 8
kat, 6 kat, 5 kat büyük mesafe aldık. Hâlâ eksiğimiz var mı?
Var. İnşallah onu da önümüzdeki dönemde tamamlayacağız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakanım,
burs konusu
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Şimdi, biz kredi isteyenlerin hepsine veriyoruz; burs
isteyenlere de, ihtiyacı olanlara da geçmişle kıyaslanamayacak
kadar da daha veriyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yabancı öğrenci
ile kendi evlatlarımız arasındaki farkı ne
yapacağız Sayın Bakanım?
BAŞKAN Sayın Yalım, lütfen müdahale
etmeyin. Sordunuz, Sayın Bakan da cevap veriyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Genel uygulama neyse o yapılıyor.
Bir de, Sayın Bektaşoğlu, Giresun
çevre yoluyla ilgili henüz daha projeleri yapılmamış olabilir.
Bunu Ulaştırma Bakanımıza ileteceğim ama şunu
inanarak ve
Gerçek rakamı söylüyorum. Ben bazen gerçek rakamları
söylediğimde çıkıyor bir arkadaşım, Bu rakam doğru
değil. diyor. Bu rakam doğru değil. diyebilirsiniz, bunu
engelleyemeyiz ama millet şahit. Ne diyoruz? Biz geldiğimizde
bölünmüş yol 6 bin kilometreydi, bizim dönemde 20 bin kilometre
yapıldı. Seksen yılda yapılanın 3 katı kadar
yaptık. Ya, bu kadar bölünmüş yol yapmadınız.
dediğinizde yani millet de görüyor nereden nereye gittiğinizi.
İnşallah bu Giresun çevre yolu da bölünmüş yol olacaktır,
buna dâhil olur.
Bakın, ilkokul kitaplarında -bizim
yaşımızda olanlar anlarlar, Türkiyede tünel yoktur- ilk tünel
vardır: Zigana Tüneli. Herkes bilir çünkü tünel olarak gösteremiyorsun. Ne
kadar var? Seksen yılda yapılan tünel 50 kilometre. Bizim
dönemimizde, şimdi 350 kilometre hizmete açıldı ve
inanıyorum ki 150 kilometreye yakın tünel de açılacaktır.
Dolayısıyla da daha iyi
Bir başka
Kanun hükmünde kararnameyle geri
döndürülenler
Gerek Komisyon başlatsın gerek kanun hükmünde
kararname, biz hemen başlatıyoruz. Hukuk devletinin üstünlüğü
budur, hukukun üstünlüğü de budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Son cümlem
Gereği neyse
Hukukun gereğini yapmak
devleti güçlendirir, idareyi güçlendirir. İdarenin gücü hukuka
bağlılığından geçer. Dolayısıyla da biz bundan
zerre kadar ayrılmayız.
Yine, Sayın Durmazın Tokat
Havaalanıyla ilgili sorusu: İhalesi yapıldı ama neticesi
açıklanmadı. Projeleri askıya mı aldınız?
Hayır, kesinlikle askıya almadık. Her yatırım
programımıza aynen eskisi gibi devam ediyoruz. Ulaştırma
Bakanımıza da bunu söyleyeceğim, zatıalinize mutlaka bilgi
verilmesini sağlayacağım Sayın Durmaz.
Tekrar sonsuz teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
Böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan addedilir ibaresinin sayılır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Toğrul Sibel
Yiğitalp
İstanbul Gaziantep Diyarbakır
Müslüm Doğan Hüda
Kaya Kadri
Yıldırım
İzmir İstanbul Siirt
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli
İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Didem
Engin
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım
konuşacaktır.
Sayın Yıldırım, buyursunlar
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii üniversite kelimesinin türemiş
olduğu üniversal terimi anlam olarak birleştirici ve evrensel
demektir. Araplar üniversiteye bir isim vermek isterlerken camia ismini uygun
görmüşlerdir çünkü camianın anlamı da birleştirici ve
bütünleştirici demektir. Cami ve cemevi de aynı anlamları ifade
ediyor yani hem cami hem cemevi birleştirici, bir araya getirici demektir.
Yani üniversitede esas olan, birleştiriciliktir, bir araya getiriciliktir
ve bütünleştiriciliktir. Dolayısıyla bölmek ve
ayrıştırmak, üniversitenin kendi terimsel anlamında da
yoktur, bu esasa da aykırıdır.
Şimdi, diyelim ki iddia ettiğiniz gibi
böyle bir bölünmeye gitmenin bir zarureti vardı. İyi ama nasıl
oluyor da o üniversitelerin hocalarına ve öğrencilerine
danışmadan, onlarla istişare etmeden böyle bir sonuca
varıyorsunuz ve böyle bir karar alıyorsunuz? Üstelik, eğer
yanılmıyorsam kendinizi muhafazakâr bir iktidar olarak da
tanıtıyorsunuz. Oysa muhafazakârlığın gereği
olarak sizin istişare ilkesine son derece önem vermeniz gerekiyordu.
Bakın, ayet Hazreti Peygamber (AS) gibi birine bile (x) diyor yani Bir konuda
karar almak istediğiniz zaman o konunun muhatapları kimlerse o
muhataplara danışın, fikirlerini alın, istişare edin.
deniliyor, ayetin hükmü bu. Eğer muhafazakârlık söz konusuysa bu istişare
ilkesini niye uygulamıyorsunuz diye sormak gerekiyor. Hazreti Peygambere
böyle söylendiği gibi Hazreti Ali İmam Efendimizin de çok güzel bir
sözü vardır, diyor ki: 7 yaşına kadar çocuklarınızla
oynayın, 15 yaşına kadar onlara arkadaşlık edin, 15 yaşını
doldurduktan sonra da onlarla istişare ediniz. Demek ki bir genç, bir
çocuk 15 yaşını doldurduğu an o çocukla, o gençle
istişare etmek gerekir, onun fikrine müracaat etmek gerekir; ona öz güven
kazandırmak için fikirlerine önem vermek gerekiyor ama maalesef, bu sözün
sahibi olan Hazreti Ali İmam Efendimizden sonra halifelik yani devlet
başkanlığı, o zamanki devlet başkanlığı
Emevilerden itibaren saltanata dönüştükten sonra istişare de bir tarafa
atıldı. Sanırım istişareye önem veren son Halife ve son
zat, son şahsiyet bu bağlamda Hazreti Alidir ve Emevilerden günümüze
kadar istişarenin neredeyse cenazesine Fatiha okunmak üzeredir ve bugün
maalesef Orta Doğuda ve kendilerine Müslüman yönetimleriz,
iktidarlarız. diyenler totaliter bir rejimi temsil ediyorlar.
Bırakın, İmam Alinin bahsettiği 15 yaşındaki bir
öğrenciye, bir çocuğa, yetişkinlere, aklı başında
olanlara ve toplumun öbür kesimlerine maalesef müracaat etme gereğini,
ihtiyacını hissetmiyorlar ve kendi sultanlık,
padişahlık, totaliterlik hatta bunun da ötesinde diktatörlük
argümanlarını topluma, halka zorla dayatmaya
kalkışıyorlar. İslam âleminde, Orta Doğuda, Müslüman
ülkelerde böyle yönetimlerin iş başında olması, böyle
yönetimlerin halkı, toplumu, modern kesimleri yönetmeye
kalkışması bana göre son derece talihsizliktir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan konuşacaktır.
Sayın Kayan, buyurun lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, AKP, geldiği
günden beri Türkiyede kaliteli olan ne varsa hepsini bozma konusunda büyük bir
çaba içerisindedir. İktidara geldiği ilk günlerde demokrasinin temel
taşı laikliğe kafayı taktı, Hem Müslüman hem laik
olunmaz. gibi ipe sapa gelmez laflarla toplumumuzun kafasını
karıştırmaya çalıştı, başaramayınca da
okullara, eğitim kurumlarına el attı. Liselerde, askerî
liselerde, üniversitelerde sınav sorularını çalarak kendi
militanlarını yetiştirdi. Amaç, kaliteli insan yetiştirmek
değil, kendisine ve dünya egemenlerine hizmet edecek uşaklar
yetiştirmekti. Bozdukları eğitim kurumlarında yetişen
kapı kulları AKPyi yok etme sürecine girince ne yapacaklarını
şaşırdılar çünkü yarattıkları Frankenstein
kendilerini yok edecekti. 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek 20
Temmuzda asıl darbeyi OHALle gerçekleştirdiler. OHAL bahanesiyle basın-yayın
susturuldu, yargı susturuldu veya yandaş hâle getirildi, Meclis
susturuldu, Millî Eğitim Bakanlığı eğitim
kurumlarında 4+4 gibi ipe sapa gelmez yöntemlerle ne
yaptığını şaşırdı. Tarımda
dışarıya bağımlı bir ülke olduk. Tarımda
dünyanın sayılı ülkelerinden biri olan Türkiye, buğday,
mısır, arpa, mercimek, nohudu dışarıdan alır hâle
geldi. Dünyanın en sağlıklı şekerinin üretildiği
şeker pancarını üreten şeker üreticisinin üretimlerini ve
fabrikalarını kapatıp yabancı ülkelerin nişasta
bazlı şekerleriyle Türk halkını zehirlemeye
başladınız. Yandaş iş adamlarının vergi
cezalarını af ediyor, ödemedikleri kredi borçlarında düzenleme
yapıyorsunuz. Çiftçinin üretmek için kullandığı su
borçlarını ödemedi diye icra yöntemiyle malına haciz koyup
elinden alıyorsunuz. Yabancılara şirin görünmek için,
onların desteğini almak için ithalata dayalı politikalar
izleyerek yerli üretimi baltalıyorsunuz. Dolayısıyla mevcut
fabrikalarımız kapanıyor, işsizlik artıyor,
halkımızı bir yudum ekmeğe muhtaç ediyorsunuz. İş
sahası açacak yetenekli girişimcilerimizi canından
bezdiriyorsunuz. İşsiz kalan insanlarımızı sadakayla
besleyip kendinize oy deposu hâline getirmeye çalışıyorsunuz.
Dünyanın en yetenekli, cevval toplumunu sadaka kültürüne
alıştırdınız.
Şimdi de sıra geldi üniversitelere.
Özellikle 3 tane üniversitemiz için ben dikkatinizi çekmek istiyorum. Birisi
Gazi Üniversitesi, Atatürk'ün unvanını taşıyan bir
üniversite. Diğeri İnönü Üniversitesi, İnönü
Savaşları, İnönü kahramanlığının ismini
taşıyan üniversite. Bir diğeri de İstanbul Üniversitesi.
Atatürk'ten nefret ettiğinizi biliyoruz, İsmet İnönüden nefret
ettiğinizi biliyoruz, hatta İstanbul Üniversitesinden nefret
ettiğinizi biliyoruz. Niye mi? Çünkü İkinci Dünya Savaşı
başlamadan önce Atatürkün kapılarını açıp
dünyanın en kaliteli eğitmenlerini, üniversite hocalarını
getirip de dünyanın sayılı üniversitesi hâline getirdiği
İstanbul Üniversitesini uygarlık yolunda, çağdaşlık
yolunda dev adım atıyor diye defterini dürmeye
çalışıyorsunuz.
Peki, ne istiyorsunuz? Çağdaş insan
yetişmesin mi, uygar bir toplum olmayalım mı, bilime inanan,
çalışan, üreten bir toplum istemiyor muyuz? Peki, üretmeyen bir
toplumla, çalışmayan bir toplumla dünyanın kölesi
olacağımızı bilmiyor musunuz? Elbette biliyorsunuz.
İstediğiniz sizin zaten bu. Efendileriniz öyle istiyor çünkü.
Değerli arkadaşlar, böyle giderek bu
toplumu mahvedeceksiniz. Yol yakınken, henüz daha sonuna varmadan,
çıkması daha zor bir hâle gelmeden, gelin, bundan vazgeçin. Ülkenin
ilerlemesinde, ülkenin aydınlanmasında en büyük eğitim gücü olan
bu üniversiteleri parçalayarak, bölerek, kapatarak, yok ederek bu ülkeye bir
katliam yaşatmayın.
Sevgili arkadaşlar, sevgili AKP'liler ve
Sayın Bakan -özellikle deminki konuşmamda da söyledim- böle böle
ülkeyi buraya getirdiniz. Şimdi siz diyorsunuz ki: Yarın seçim
olacak, seçimde halk karar verecek, göreceksiniz. Seçimde halk karar versin
ama eşit bir şekilde çıkalım, kimimizin elini kolunu
bağlayarak, diğerini üzerimize salarak değil. Devlet
imkânlarının hepsini kullanıyorsunuz. Bugün hiçbir sıkıntı
yaşamayan Cumhurbaşkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Ek süre verin
Sayın Başkan.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Sayın
Bakanım, bir dakika rica ediyorum. Sayın Başkanım
BAŞKAN - İlk söylediğin daha
hoşuma gitti ama. Lütfen tamamlayın, buyurun.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Cumhurbaşkanına her türlü fırsatı veriyorsunuz, her türlü
imkânı veriyorsunuz ama diğer adayların hiçbirisine bu
imkânı vermiyorsunuz. Devletin televizyonu ve bütün yandaş medya
hepsi Cumhurbaşkanının yanında, hepsi sizin
yanınızda. Niye bunları özgür bir hâle, özerk bir hâle getirip
de ondan sonra yarışa girmiyorsunuz? O zaman görelim bakalım
halk nasıl karar verecek, halk kimden yana oy kullanacak, halk o zaman
kimi seçecek? Merak ediyor musunuz? Hemen şimdi söyleyeyim: Bizi seçecek
çünkü. Niye bizi seçecek? Çünkü ona bugüne kadar hiçbir zaman yalan söylemedik
çünkü onu bugüne kadar hiçbir zaman aldatmadık ve hiçbir zaman da
başkaları tarafından aldatılmadık, hep doğruyu
söyledik. Ama sizler geldiğiniz günden beri hep yalan söylediniz, hep
aldattınız, hep başkaları tarafından
aldatıldınız; aldatıla aldatıla neredeyse bu toplumu
aldatmanızı da unutturacak hâle geldiniz diyorum, sizlere
yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın söz talebi var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın görüşülmekte olan 556
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, bu ülkenin
değerlerinin hiçbirini diğerinden ayırt etmedik ve
değerlerimizin hiçbirini de diğeriyle
çatıştırmadık. Biz bütün değerlerimize sahip
çıkıyoruz çünkü biz sevginin asaletini dünyaya yeniden hâkim
kılmak için yola çıkan bir medeniyetin temsilcileriyiz. Sevgi,
davamızın esasıdır, yüreğimiz muhabbete
ayarlıdır, biz Yaratılanı severiz Yaradandan ötürü.
Allah için bu milleti, 81 milyonu kardeş olarak bildik bizimle aynı
şeyi düşünmeseler bile. Bakın, evladınız var, 2
evladı olan bilir; 2 evladınız bile aynı şeyi
düşünmüyor, annesi bir, babası bir ama farklı düşünüyor.
Dolayısıyla bu 81 milyonda biz farklı düşünebiliriz ama bu
farklı düşünme diğerinden nefret etme, çatışma dilini
kullanma, bölme, parçalama anlamında değildir. Bakın, bir Kudüs
olayı oldu, 81 milyon aynı düşündük, 15 Temmuzda bu milletin
iradesine saldırıldı, hiçbir parti ayrımı
yapılmaksızın hepimiz aynı tarafta yer aldık.
Dolayısıyla bu millet farklı görüşlere sahiptir ama bir
çatışma veya nefret dili yoktur, bunu açıkça belirtmek istedim.
Eğer buna cevap vermeseydim, orada bir kelime söyledi Siz bu
değerlere karşısınız. diye, onun doğru
olduğunu sanki zımnen kabul etmiş gibi olurduk. Biz sayın
hatibin söylediğinden uzağız, onu söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Danış Beştaş, buyurun
size de 60a göre söz veriyorum.
35.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Doğrusu Sayın Bakanımız çok
güzel sözler sarf etti; soyutlarsak yani mevcut konuyla, konuşmayla,
iddialarla ve hakikatle ayrışık düşünürsek bu sözlerin
altına imza atmamak mümkün değil ama sorun bu değil. Tipik bir
iktidar klasiğiyle karşı karşıyayız: Esastan
gitmek, ayrıntılarda genelgeçer sözlerle, muhabbetle, Herkesi
seviyoruz. diyerek işi karartma çabası. Yani, bu ülkede halkın
birbiriyle sorunu yok normalde ama iktidarın adım adım
kutuplaştırmasıyla gerçekten bugün Türkiye, tarihinin en büyük
kutuplaşmış hâlini yaşıyor. Şu anda
üniversitelerin bölünmesi toplumun bölünmesinin ayrı bir versiyonudur
aynı zamanda.
Her fırsatta başkalarına Bölücü.
diyen iktidar yetkililerine şunu söylüyoruz: Biz birleştirmeye
çalışıyoruz ama siz bölüyorsunuz.
Başaramayacaksınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun, size de söz
veriyorum.
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmazın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanı
dinlerken sanki bu ülkenin Cumhurbaşkanı
başkasıymış, Başbakanı
başkasıymış, 2si birer koldan Türkiyeyi gezip de ellerine
aldıkları partilerinin kongrelerinde bu ülkenin yarısına
terörist, yarısına münafık, yarısına başka
bir şey demiyorlarmış gibi hissettim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Hayır efendim, öyle bir şey yok, öyle bir şey
yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben, Sayın Bakanın
Bakan olduğu, siyaset dilinin bambaşka olduğu bir ülkede
yaşamak isterdim ama Sayın Bakan gerçeklikle ilgisi olmayan ve kendi
Genel Başkanından, kendi Başbakanından tamamen, 180 derece
ters düşünen bir çizgide. Keşke öyle olsa. Emin olun, gelecekteki
iktidarımızda Türkiyede insanlar böyle hissedecek, böyle
düşünecek. Ama adil olmak için kendinize Ben adilim. demeniz yetmez,
ahalinin sizin adil olduğunuzu söylemesi lazım. Siz Kimseyi
ötekileştirmiyoruz. diyorsunuz ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
biz sizin hep
tanımladığınız öbür yüzde 50 kendimizi
ötekileşmiş, itilmiş kakılmış hissediyoruz. Bunu
biz söylersek kıymeti var, siz söyleyince olmaz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Kardeşiz hepimiz. Kardeşimizsiniz,
kardeşimizsiniz, sizleri seviyoruz, kardeşimizsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adil demekle adil olunmaz,
ahali adil olduğunuza inanacak.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ahali inanıyor,
ahali.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Türkiyenin yarısına terörist, yarısına
münafık diyormuşuz gibi bir ifade burada kullanılıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dediniz, dediniz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Dediniz, hatta
ortağınıza dediniz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Demiyor mu ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bakın,
değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin 81 milyon
vatandaşı vardır ve bu yurttaşların hepsi eşit
vatandaşlık hakkına sahiptir. Burada bizim terörist
dediğimiz Türkiye'yi terör örgütleri marifetiyle tehdit eden ve Türkiye'yi
bölmeye çalışan, insanımızın canını yakan,
insanımızın canını acıtan
Bunlar kimdir? PKK
terör örgütüdür. Bunlar kimdir? DHKP-C terör örgütüdür.
MEHMET METİNER (İstanbul) FETÖ terör
örgütü.
İSMAİL TAMER (Kayseri) FETÖ terör
örgütü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bunlar kimdir?
FETÖ terör örgütüdür. Bunlar kimdir? DEAŞ terör örgütüdür. Bunlardır
bizim söylediklerimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen cümlenizi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bizim
vatandaşlarımıza dair ağzımızdan en ufak bir söz
çıkmamıştır.
Münafıklık ifadesi burada
çarpıtılıyor. Oradaki konu çok açıktır. Ne
vatandaşlarımızın tercihleriyle alakalı bir
tanımlamadır ne de onların iradeleriyle alakalı bir tanımlamadır.
Buradaki konu Efendim, burada buraya verelim, şurada buraya verelim.
gibi birilerinin belli enstrümanlarla oluşturmaya
çalıştığı algıya yönelik, bu işi organize
edenlere yönelik bir şey. Yoksa ne vatandaşlarımıza yönelik
ne seçmenlerimize yönelik ne de Türkiye'de oy kullanacak olan 55 milyonun
üzerindeki seçmene dair en ufak bir ifade burada yoktur.
Şimdi Türkiye'yi
kutuplaştırıyorsunuz, Türkiye'yi bölüyorsunuz. ifadesini
kullananlar aslında, kendileri bunu yapıyorlar. Nasıl kendileri
yapıyorlar biliyor musunuz: İlla Türkiye'deki yüzde 50ye siz
terörist diyorsunuz. Yok böyle bir şey. Biz böyle bir şey
söylemiyoruz, biz böyle bir şey söylemiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaç kere, kaç, kaç, kaç
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Kaç defa
söyleyeceksiniz? Yüzde 50yi zor tutuyorum. diyen kimdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bunu siz kendinize
bir taban oluşturmak için, insanları ötekileştirmek suretiyle
tabanınızı güçlendirmek, tabanınızı
genişletmek için sanki bizim böyle bir söylem içerisinde olduğumuzu
ifade etmek istiyorsunuz. Kusura bakmayın, avucunuzu yalarsınız.
Bizim hiçbir vatandaşımıza karşı böyle bir söylemimiz
yoktur, olamaz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Münafık
dediğiniz de yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika, ne oluyoruz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz istiyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Söz
istiyorum.
BAŞKAN Yani Devam. diyorsunuz değil
mi, biz bu polemiği devam ettirelim istiyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tamam.
diyoruz, tamam demiyoruz.
BAŞKAN Devam. diyorsunuz şu anda.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Devam
diyoruz şu anda.
BAŞKAN Devam. diyorsunuz. Bak, siz
söylediniz, ben söylemiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Hiç
sorun yok. Tamam., Tamam. Tamam.
BAŞKAN - Peki, buyurun size de tekrar son bir
kez
38.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gerçekten bu tartışmanın
bitirilmesini bekliyorum ama bitmeyecek.
BAŞKAN Ama işte, siz bitirirseniz biter
yani! Hem tartışmayı artıyorsunuz
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz
bitirelim de bitirmemize izin verilmiyor. Gerçekten yani bazen kendimi Papua
Yeni Ginede falan hissediyorum ya da uzayda hissediyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Neden?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Okuduğum
gazetelere, kulağımla duyduğum sözlere burada farklı bir
anlam yükleniyor. Benim ana dilim Kürtçe ama Türkçeyi iyi bildiğimi
sanırım. Sayın Erdoğan aynen şunu söyledi:
Cumhurbaşkanlığında bana oy verip partiye oy vermeyen
münafıktır. dedi. Şimdi bunun neresini
tartışalım?
BAŞKAN Öyle demedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Neresini
tartışalım?
BAŞKAN Öyle demedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya da
terörizm konusunda daha dün Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini
doğrudan hedef gösteren aynı kişi değil mi?
SALİH CORA (Trabzon) Bu ifade
münafıklıktır. Senin bu dilin münafıklıktır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Toplumu
kutuplaştıran biz değiliz. Ben biraz önce de söyledim ve lütfen
daha fazla halkın aklıyla alay edilmesin.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Başkanım, öyle söyleyenler fitneciler, fitneci!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz ne
söylendiğini gayet iyi biliyoruz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Fitneciler öyle
söylüyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Amacını da biliyoruz ve
BAŞKAN Kapatıyoruz bu
tartışmayı.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Fitneciler öyle
söylüyor.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 3
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
556) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Oylarınıza sunmadan önce
karar yeter sayısı arayacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sözlerimi de bitirmedim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.22
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde verilen aynı
mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, elektronik cihazla
yapalım.
BAŞKAN Elektronik oylama cihazıyla
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O kadar güveniyorsanız
bir dakika verin, niye üç dakika veriyorsunuz? Hem var, var, var diyorsunuz.
BAŞKAN Neyse bir dahakine beş dakika
veririz Özgür Bey.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi 9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere 3 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Hüda Kaya
İstanbul Gaziantep İstanbul
Sibel
Yiğitalp Müslüm
Doğan Behçet
Yıldırım
Diyarbakır İzmir Adıyaman
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesi üzerine
grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle 24 Haziran seçiminde tüm Türkiye
halklarının ve inançlarının adayı; en genç, en
yakışıklı Cumhurbaşkanı adayı Sayın
Selahattin Demirtaşı buradan saygıyla selamlıyorum.
Sayın Demirtaşın bu 24 Hazirandaki
seçime ilişkin şöyle bir öngörüsü var: 24 Haziran seçimleri Türkiye
siyasetinde önümüzdeki on yılları etkileyecek bir kırılma
yaratacaktır. Ya, AKP zihniyetinde somutlaşan tek adam otoriter
rejimi nihai zaferini ilan edip bugüne kadar yapılan zulümleri katlayarak
tam bir diktatörlüğe dönüşecek ya da cumhuriyet tarihi boyunca devam
eden demokrasi anlayışı ve mücadelesi güçlenerek yoluna devam
edecek. AKP bloku, kötü bir ürünü reklam kampanyasıyla pazarlamaya
çalışırken bizler radikal demokratik bir tutumla emeği,
adaleti, barışı, laikliği, özgürlüğü ve
eşitliği her adımda halkla birlikte ilmek ilmek örerek seçime
doğru gitmeliyiz.
Bunları belirttikten sonra, şimdi, AKPnin
kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı ve
güzelim ülkeyi bölen AKP, bugün de üniversiteleri bölmek için bir yasa
tasarısı getirmiş, buna ilişkin görüşlerim
şöyledir: Eğer bu kabul edilerek kanunlaştığı
takdirde üniversitelerin bölünmesiyle sonuçlanacak bu tasarı, kesinlikle
kamu yararına değildir, bilimsel planlama yaklaşımına
ve akademik eğilimlere açıkça aykırıdır.
Bir üniversitenin
saygınlığını, bir ekol oluşturmasını
onun köklü gelenekleri ve korunmuş yapıları belirler.
Türkiyenin derin köklere sahip gözbebeği kurumlarından olan
İstanbul Üniversitesinin bölünmesi, artık bir ekol olmuş ve
üzerine titrenmesi gereken bu kurumun kimliğinin elinden
alınması demektir.
İstanbul Üniversitesi lisans ve lisansüstü
eğitim, araştırma ve geliştirmeden
sağladığı başarıyla dünyadaki üniversite
sıralamasında daima Türkiyenin gurur kaynağı
olmuştur. Tüm fakülteleri uluslararası düzeyde akredite olmuş
olan İstanbul Üniversitesi, bu doğal gelişim süreciyle
uluslararası bilimsel endekslere göre son on yılda Türkiye'nin en
fazla bilimsel yayın yapan üniversitesidir. Geçtiğimiz yıl YÖK
tarafından 10 araştırma üniversitesi arasında seçilen
İstanbul Üniversitesinin kapsamlı bilimsel değerlendirmeler
sonucunda hazırlanmış olan stratejik planında da bu
büyüklüğün üniversitenin zafiyetine değil, tam tersine, disiplinler
arası araştırmalara olanak sağlayan en güçlü
yanını oluşturduğu belirtilmiştir.
Herhangi bir üniversitenin bölünmesi gündelik,
değişken kararlara değil, nesnel ve akademik ölçülere dayanmak
zorundadır. Dünyada, İstanbul Üniversitesinden daha fazla
öğrenci sayısına sahip çok sayıda üniversite
varıdır. Günümüzde tüm dünyada ağır basan eğilim
üniversiteleri bölmek değil, disiplinler arası
araştırmaları kolaylaştıracak şekilde
birleştirerek güçlendirmek yönündedir. Avrupa Birliğinde 2000-2015
yılları arasında 92 adet üniversitenin birleşmesi
gerçekleşmiştir. Kapsadığı bölümlerin
zenginliğiyle bu çerçevede büyük bir avantaja sahip olan üniversiteleri
küçük ölçekli üniversitelere bölmek ülkenin ve bilimin yararına
olmayacaktır. Kısacası, İstanbul Üniversitesinin bölünmesi,
oluşacak 2 yeni üniversiteyi asla daha güçlü birer üniversite
yapmayacağı gibi telafisi imkânsız kayıplar
doğuracaktır. Önemli olan üniversitelerin niteliğidir. YÖK
belgelerinde ülkemizde yükseköğrenim alanındaki temel ihtiyacın
artık üniversite ve üniversiteli sayısını artırmak
değil, var olan üniversitelerin niteliğini artırmak olduğu
vurgulanmaktadır. Bu mevcut kontenjanlara dokunmadan aynı
kalabalık fakülteleri 2 ayrı üniversiteye bağlamakla değil,
ancak ve ancak fakültelerin abartılı öğrenci
kontenjanlarını düşürmekle mümkündür.
İstanbulda 11 devlet, 46 vakıf
üniversitesi bulunmaktadır. YÖK, öğretim üyelerinin yoğun
çabasıyla kalabalık sınıflara rağmen hâlâ Türkiye'nin
en kaliteli mezunlarını veren İstanbul Üniversitesinin kontenjan
yükünü azalmak yerine İstanbula yeni bir üniversite kurmak
gerekliliğini saptamış ise yeni kurulacak bir üniversitenin
öğretim kadroları geçmişteki pek çok örnekte olduğu gibi
İstanbul Üniversitesinin yetiştirdiği ve yetiştirmekte olduğu
değerli genç öğretim üyeleri tarafından oluşturulabilir.
Açık ve normal öğretim işlevi de pekâlâ bu üniversitelere
aktarılabilir. Bu amaçla yüksek ve kaliteli, lisansüstü eğitim ve
araştırmaları geliştirme kapasitesine sahip köklü bir
çınarı parçalara ayırmak doğru değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Yıldırım.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Bu konudaki bizim
görüşümüz, üniversiteler kendi kaderlerine kendileri karar vermelidir.
İlk taslakları en az üç yıl öncesine
dayandığı anlaşılan bu kanun tasarısı,
bugüne kadar İstanbul Üniversitesi Senatosu ve akademik kollarıyla
hiçbir şekilde paylaşılmamış, bilimsel bir
değerlendirme sürecinden geçmemiş, bu nedenle de tasarı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde komisyonda görüşülürken geçerli bir gerekçe
sunulamamıştır. Yükseköğrenim stratejileri akademinin tüm
bileşenlerinin katılımı sağlanarak hazırlanacak
kapsamlı ve nesnel raporlara dayanmalı ve uzun erimli bir planlamayla
oluşturulmalıdır. İstanbul Üniversitesinin kapsamlı
değerlendirmeler sonucunda hazırlanmış kapsamlı bir
stratejik planı vardır ve bu stratejik planda üniversitenin
bölünmesini haklı çıkaracak tek bir nokta bulunmamaktadır. Biz
kararı üniversiteye, öğrencilere bırakalım, öğretim görevlilerine
bırakalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer iki önerge aynı mahiyettedir, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
çerçevesinde yer alan 48 inci, ibaresinden sonra gelmek üzere 53 üncü,
ibaresinin ve değiştirilmesi öngörülen sıralara 48) Hatay
Mustafa Kemal Üniversitesi ibaresinden sonra gelmek üzere 53) Zonguldak
Bülent Ecevit Üniversitesi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Halil
Eldemir
Çanakkale İstanbul Bilecik
Hüseyin
Özbakır İlyas
Şeker
Zonguldak Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli İstanbul İstanbul
Kadim
Durmaz Ali
Yiğit Didem
Engin
Tokat İzmir İstanbul
Bülent
Yener Bektaşoğlu
Giresun
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bektaşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Komisyon takdire bıraktı, Hükûmet
katıldı sizin önergenize, ona göre
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili söz aldım.
Kısa sürede bir şeyleri de paylaşmak istiyorum sizinle. Bu
vesileyle sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Evet yine, her şeyi bölme, yok etme
fıtratında olan bir zihniyetin yeni bir plan ve projesiyle
karşı karşıyayız. AKP Genel Başkanı
şimdi de Türkiyenin en köklü ve başarılı
SALİH CORA (Trabzon) Sen bari yapma bunu!
Giresun Üniversitesi nereden bölündü? Giresun Üniversitesi nasıl kuruldu
Sayın Bülent Bey?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
eğitim kalitesi yüksek altyapısını oluşturmuş,
yapılanmasını tamamlamış, adlarıyla akademik
birikim ve üretimleriyle evrenselleşmiş üniversitelerimizi bölmeye
karar verdi.
SALİH CORA (Trabzon) Giresun Üniversitesi
nasıl kuruldu Bülent Bey? Lütfen ya, bari sen söyleme bunu! Bari sen
söyleme ya!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) Salih,
dinle!
Bu tasarının asıl amacı özetle
maalesef bu. Güya bölerek çoğalacaklarmış! Ama bu mümkün
değil.
SALİH CORA (Trabzon) Giresun Üniversitesi
nasıl kuruldu? Lütfen buna cevap ver.
BAŞKAN Sayın Cora, lütfen
Sayın
Bektaşoğlunun dikkatini dağıtma lütfen, istirham ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) Ana
merkezinden bölünen bir şey bölünmekle asla çoğalmaz, küçülür, yok
olur gider değerli arkadaşlar. Hükûmet bu konuda iyi niyetli
değil. Üniversite sayısını artırmak istese o zaman
yeni üniversiteleri ihdas eder ve onların kurulmasını isterdi.
Nitekim Komisyonda bu yönde getirdikleri tasarıları
tartışıp hep kabul ettik, onlara oy verdik.
Ama tabii üniversite diploması dahi
tartışılan bir Cumhurbaşkanı elbette ki üniversitenin
bölünmesiyle ilgili çaba harcar; laik, bilimsel, çağdaş millî
eğitimi yok etmek ister. Bunda sanırım hemfikiriz. O nedenle
liyakat aranmaz, yandaş rektörler atanır bu üniversitelere.
Üniversiteleri kadrolaşma yeri olarak görür. Akademisyenlerle ilgili
yönetmelik değişikliği bunun için yapıldı. Şimdi
de bölünen üniversitelerde kadrolaşma yapılacak. Niyetleri bu gibi
geliyor.
Değerli arkadaşlar, üniversitenin sorunu,
bölmekle değil, özgürleşmek ve özerkleşmekle çözülür. Siyasi
iktidarın arka bahçesine dönüşmüş, onun her dediğini yapan,
12 Eylül diktatörlerinin kurduğu YÖKün bir türlü yok edilmemesi, yerine
demokratik, akademik bir üstyapı kurulmamasındandır,
yönetimlerinde hâlâ varlıklarını sürdüren kripto
yapıların temizlenmemesindendir, bu yöndeki soruşturmaların
sümen altı edilmesi, tescilli FETÖcülerin korunup kollanması, bunun
yerine çeşitli gerekçelerle suçlar uydurularak atılan
akademisyenlerdir, eğitim ve öğretimdir aynı zamanda.
Bakın, bugün, üniversitelerimizde bilimsel,
çağdaş, evrensel değerlerle kalite ve standartları
güçlendirilmiş, uluslararası denkleriyle yarışan bir
üniversite eğitimi yerine tamamen medrese zihniyetine dayalı bir
sistem uygulanarak çocuklarımızın geleceği maalesef
karartılmaktadır. Devlet üniversitelerindeki bu eğitim sistemi
çocuklarımızı kullaştırıyor. Dolayısıyla
öğrenciler, özel veya yurt dışı üniversitelerine
yönlendiriliyor, parası olanın-olmayanın eğitimi
birbirinden ayrılıyor. Oysa devlet bütün yurttaşlarına
eşit koşullarda eğitim ve öğretim vermek zorundadır.
Eğitim en temel anayasal, insani bir haktır.
Gelin, üniversiteler için bir eğitim
seferberliği başlatalım. Bir yıl içinde bütün
sorunlarımızı çözme iradesini ortaya koyalım.
Öğrencilerimizin başta barınma olmak üzere pek çok
sorunları var.
Hatırlarsanız Emekliye her bayram bir
maaş ikramiye. dedik, noter belgesiyle taahhüt ettik, Kaynak yok.
dediniz. Kanun tekliflerimizi reddettiniz, ortalığı ayağa
kaldırıp meydanlarda bizi yuhalattınız, sonra bunu
aldınız, 2 tane bin lirayı ayırıp bayram ikramiyesi
hâline getirerek seçim rüşveti gibi sundunuz. Bunun gibi her vaadimizi
sahiplenip alıp çalıp çırpıp budayıp toplumun önüne
kendi projenizmiş gibi koyuyorsunuz.
Bakın, bizim projelerimizden birisi de her
öğrenciye barınacağı çağdaş, kalitesi yüksek
yurtlar yapmak idi, seçim vaadimiz bu. Hadi buyurun, bunu da yapın.
İzin veriyoruz, öğrencilerimizin barınma sorunlarını
çözme taahhüdünü de çalın. Buna göz yumarız, size izin de veririz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sonuç olarak bu tasarı bir keyfiyetin ürünüdür, bir
ihtiyaçtan doğmamıştır, haklı hiçbir gerekçesi yoktur.
Bunun kimseye yararı da olmayacaktır, tersine ileride telafisi
olmayan sonuçlar doğuracaktır. Böylesine önemli bir karar Türkiye
Büyük Millet Meclisine, bizlere dikte ettirilmek istenmektedir.
Tartışılmadan, doğruları yanlışları
değerlendirilmeden, eğitimin paydaşlarıyla,
akademisyenlerle, sendikalarla fikir alışverişinde bulunulmadan
oldubittiye getirilmektedir. On altı yıl boyunca eğitim
sistemimiz zaten allak bullak oldu ama giderayak alınan bu bölme
kararı âdeta final gibi, görev dönemi sona ermiş bir Başbakan ve
seçime giden bir Hükûmetin böyle bir karar almasıyla mümkün olmaması
lazım. Buradan gençlerimiz ve akademisyenlerin tepkilerine kulak
tıkayan iktidar ve vekilleri uyarıyorum, bu uygulamadan yol
yakınken vazgeçiniz, bu tasarının 24 Haziran sonrasına
bırakılması gerekmektedir. Tasarının Komisyona
çekilmesi en akıllıca iş olacaktır ama fark etmez, siz
bilirsiniz, zaten üniversiteler önünde günlerdir Üniversitelerimizi bölmeyin.
eylemi yapan gençlerin ve akademisyenlerin tepkisi sandıkta çok büyük
olacaktır. 24 Haziranda onlar okullara sahip çıkacaklar ve gereken
dersi size vereceklerdir.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Bektaşoğlu, Giresun Üniversitesi nasıl kuruldu?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Böldüğünüz ne varsa 24 Hazirandan sonra birleştireceğiz. Tahrip
ettiğiniz ne varsa demokratik parlamenter sistem içinde cumhuriyetimizin
temel değerlerini onarıp güçlendireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) Bir
saniye
BAŞKAN Bir saniye yetmez, bir dakika verelim.
Buyurun.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, son cümlemi şöyle paylaşmak istiyorum: Öyle
zannediyorum ki vakit tamam gibi. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Durmak yok, yola
devam.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Devam inşallah,
devam inşallah.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla)
İnşallah, eğitimin sorunlarını 24 Hazirandan sonra
eğitimci cumhurbaşkanımız Muharrem İnceyle birlikte
çözeceğiz.
Hayırlı uğurlu olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bektaşoğlu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bülent Bey, tamam
olan bir tek şey var, o da Muharrem İnce.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde 6da yapılan değişiklik
doğrultusunda düzenleme yapılması önerilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyoruz. Madem aynı mahiyetteyiz, aynı mahiyette
BAŞKAN Bektaşoğlu için mi karar
yeter sayısı istediniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her ikisi için de, birlikte
oylanacak.
BAŞKAN Komisyonun takdire bırakıp
Hükûmetin katıldığı aynı mahiyetteki bu önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önergeler
doğrultusunda 10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesinde yer alan
"üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla
irtibatı olmaması ifadesinin "üyeliği ve mensubiyeti
suçlarından ceza almamış olması şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Sibel
Yiğitalp
İstanbul Gaziantep Diyarbakır
Hüda Kaya Müslüm
Doğan
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, ilgili madde üzerine
konuşacağım. Üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı
yahut bunlarla irtibatı olmaması ifadesinin Üyeliği ve
mensubiyeti suçlarından ceza almamış olması şeklinde
değiştirilmesini istiyoruz çünkü gördük biz bunun ne kadar istismar
edildiğini. Ne kadar insafsızca, vicdansızca
kullanıldığını nereden biliyoruz? Örneğin
hekimler, Türk Tabipleri Birliği Savaş bir halk
sağlığı sorunudur. dedi, terörist ilan edildiler;
Ayşe Öğretmen Çocuklar ölmesin. dedi, terörist ilan edildi. Yani
şimdi hâl, vaziyet böyleyken bu kanun maddesine bizler nasıl
güvenelim? Yine, Napolyonun bir sözü var Bana tevili kabil olmayan bir cümle
getiriniz, sizi onunla idam edeyim. demiş. Yani Yoruma açık olmayan
bir cümle getiriniz, buna rağmen sizi onunla idam edebilirim. demiş.
Niye? Yani mevcut iktidar veya gelecek olan iktidar neyse- bunu
rahatlıkla istismara açabilir ve muhalifini bu şekilde susturabilir.
Ama inanın, günün birinde bu kanun maddesini çıkaranları bu
madde vurur. Uyarmadı demeyiniz, örneklerini çok gördük maalesef.
Arkadaşlar, geçen hafta da söz ettik biz bu
maddelerden. Bakınız, Türkiyede şu anda 36 dil konuşuluyor
yani çok büyük bir zenginlik. Ama bu 36 dille ilgili maalesef sadece ikisini,
üçünü kapsayan bölümler, üniversiteler vardır. Oysa ki örneğin
Türkiyede, Mezopotamyada konuşulan Arapça milattan öncesine
dayanmaktadır, Süryanice hakeza, Ermenice, Çerkezce, Lazca, Gürcüce,
Romanca, Kumukça, Ladino, Osetçe, Adigece, Arnavutça, Tatarca, Rumca,
Gagavuzca, Abazaca toplamda 36 dili buluyor. Maalesef, üniversitelerde bunlarla
ilgili bölümler açılmış değil ve insanlar gidiyor bu
dilleri dünyanın farklı ülkelerinden öğrenmek zorunda
kalıyor. Çoğunun ana yurdu burada ama bunlarla ilgili bir bölüm yok.
Biz bunu sağlamadıktan sonra üniversiteleri bölseniz ne olur, isimlerini
değiştirseniz ne olur?
Akadlar, arkadaşlar Mezopotamyada
kurulmuş dünyanın ilk imparatorluğu ve en büyük devletiydi. Yani
Akadça, Mezopotamyada doğmuş ama maalesef şu anda Akadça
Amerikada öğretiliyor ve 100 cildi aşan sözlük Amerikada şu
anda üniversitelerde yazılmış. Türkiye'de Akadçayla ilgili bir
bölüm yok. Bu kadim diller ve inançlarla ilgili üniversiteler
açılmalıdır.
Bakın, Midyatta, Nusaybinde,
Kızıltepede, Mardinde hâlâ Hristiyanlık inancı, Ezidilik
inancı, İslam inancı yaşamaktadır, mensupları
vardır. Hâlâ Süryanice, Arapça, Kürtçe konuşulmaktadır, lehçeler
konuşulmaktadır ama sadece Arapça, Süryanice ve Kürtçe neredeyse içi
boşaltılmış bir şekilde Mardin Üniversitesinde okutulmaktadır;
derinlemesine bölümler ve araştırma yapılmamaktadır.
Bakın, Malule Şamın bir köyü,
Aramicenin yani Hazreti İsanın diyalektiğini konuşan tek
köy. Suriye Şam yönetimi orada Şam Üniversitesine bağlı
enstitü açmış. Hani, Suriye diyoruz ya, Esad diktatör. deniyor ya o
bile bu kadim dillerin önemini bilerek orada enstitü açıyor ama bizde
mesela Habsunnesde -ben de bu köydenim- Aramice konuşuluyor, Kürtçe
konuşuluyor, Arapçanın Mahallemi lehçesi konuşuluyor ve Türkçe
konuşuluyor, 4 dil konuşuluyor yani Malulede olduğu gibi 2 dil,
Aramice ve Arapça değil, burada 4 dil konuşuluyor. Burada herhangi
bir enstitü açılmış değil; bu diller kayıt
altına, muhafaza altına alınmış değil. Oysaki
Türkiye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) Ve gördüğünüz
gibi bu köy minyatür bir Mardin, tamamıyla taş
işlemeciliğiyle inşa edilmiş bir yer. Buraların can
fanusa, vitrine alınması gerekirken ve buradaki yazılı
sözlü kültürün, edebiyatın, tarihin kayıtlara geçirilmesi gerekirken
maalesef kaderine terk edilmiş, yıkıma terk edilmiş bir
şekilde günbegün biz bu zenginliği kaybetmekteyiz.
Bakın, arkadaşlar, dünyada işte
otomotivde tanınan üniversiteler var Almanya gibi, teknolojide Amerika
Birleşik Devletleri, sosyolojide Fransa. Yani insanlar bu bölümleri okumak
için niye oraya gitsin ya da dışarıdan insanlar Türkiyede bir
bölüm okumak için yani hangi bölüm için Türkiyeye gelsin? Türkiyenin neyi
meşhur, dünyada neyi meşhur olmuş; bizim bunun üzerine kafa
yormamız gerekiyor. Yine geçen konuşmalarımda dillendirdim;
beyin göçünü durdurmamız lazım, KHKlerle işten atılan
insanlarımızı tekrar kazanmamız gerekiyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesindeki bir
yıl ibaresinin altı ay şeklinde değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli İstanbul İstanbul
Didem
Engin Ali
Yiğit Kadim
Durmaz
İstanbul İzmir Tokat
Aytuğ
Atıcı
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 556 sıra
sayılı üniversiteleri bölerek çoğaltmaya çalışan Kanun
Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Üniversitelerin değil,
sadece tek hücrelilerin bölünerek çoğaldığının
bilincinde olan milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 11inci madde ne
diyor? Diyor ki: Özel öğretim kurumlarının kurucuları,
yöneticileri ve personeli bazı suçları işlemiş olamaz,
olmamalı veya bu suçlarla herhangi bir irtibat, iltisak olmamalı.
Tamam, peki, bir eğitim kurumunu yönetenlerin suça bulaşmış
olmaması en büyük temennimiz. Ben diyorum ki: Bir öğretim kurumuna
sokmadığınız bu insanları gelin Meclise de sokmayalım.
Aynı suçlara, benzer suçlara bulaşmış, bu suçlarla
irtibatlı, bu suçlarla iltisaklı olan insanları gelin bu Meclise
sokmayalım, var mısınız?
Bakın, birkaç örnek vereyim hangi suçları
sıralıyorsunuz kanun tasarısında. Diyorsunuz ki,
örneğin Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının
saygınlığına karşı suçlar. Peki, devletin
egemenlik alametlerine karşı suç işleyenler özel okul yöneticisi
olamaz, milletvekili olabilir mi? Olmamalı. Peki, Yunanistanın gelip
de 18 adaya bayrak dikmesine ne diyorsunuz? 18 adaya gelip bayrak diktiler,
devletin egemenlik alametine karşı sizler suç işlediniz,
gıkınız çıkmadı. Meclise girmemeniz lazım;
öğretmeni sokmuyorsunuz, siz giriyorsunuz.
Organların saygınlığına
karşı suçlar. Bu devletin en önemli organlarından birisi yasama
organı. Yasama organı diyor ki: Mühürsüz oylar geçersizdir. Ama bu
organın saygınlığına karşı suç işliyor
bir insan ve siz bu insanı alkışlıyorsunuz. Öğretmeni
okula sokmuyorsunuz ama siz bu suçu işlediğiniz hâlde Meclise
giriyorsunuz.
Bir başka suç Anayasal düzene ve düzenin
işleyişine karşı suçlar. Bu suçu işleyen birisi okula
girmesin, tamam, Meclise girsin mi? Meclise de girmesin. O zaman Anayasa
Mahkemesinin kararını tanımıyorum, saygı da
duymuyorum. diyen insanı nereye koyacaksınız, nereye
koyacaksınız? Devletin başına, değil mi? Sizin
anlayışınız bu.
Üç, diyorsunuz ki: Güveni kötüye kullanma suçu
işleyenler okullara yönetici olmasın. Güzel, olmasın. En büyük
güveni kötüye kullanma suçunu Adalet ve Kalkınma Partisi işlemiştir
ve milletvekillerinin oylarıyla işlemiştir, sizlerin
oylarıyla. İnsanlar size güvendiler, fabrikalarını emanet
ettiler, bu güvene layık olmadınız, başta şeker
fabrikaları olmak üzere fabrikaları sattınız. Okula
yönetici sokmuyorsunuz, siz Meclise giriyorsunuz. TELEKOMu sattınız,
TEKELi sattınız, SEKAyı sattınız, bunlar size
güvenilerek emanet edilen kurumlardı. Hastaneleri emanet ettiler,
hastanelerde ev sahibiyken kiracı oldunuz. Etibankı, limanları,
ya, memleketi emanet ettiler, Başbakan Yardımcınızın
söylemiyle parsel parsel sattınız yani güveni kötüye
kullandınız. Olağanüstü hâli sadece üç ay ilan edeceğiz.
dediniz, millet size güvendi, güveni kötüye kullandınız. Bugün 658
gün, yanlış duymadınız, 658 gündür olağanüstü hâl
uygulamasıyla ülkeyi yönetmeye çalışıyorsunuz yani
insanların güvenini kötüye kullandınız. Benim de güvenimi kötüye
kullandınız, 658 gündür sizin yüzünüzden sakal uzatıyorum ve
sizi protesto ediyorum.
Bir başka konu, İhaleye fesat
karıştıran okullara girmesin. diyorsunuz. Çok güzel, girmesin.
Kim ihaleye fesat karıştırdıysa Allah belasını
versin. Peki, bu ülkede kaç tane ihaleye acaba fesat
karıştırılmamıştır? Hangi biriniz elinizi
kaldırdınız da bunları burada lanetlediniz ya da bunlara
karşı bir iş yaptınız? E, siz niye buraya
giriyorsunuz?
Peki, bir diğer madde, sizin öneriniz,
diyorsunuz ki: Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerini
aklamışsa bunlar yönetici olmasın okulda. Peki, Rıza
Zarrabı nereye koyacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) 4 bakanla ilgili olan
dosyaları buradan Yüce Divana göndermezken, onları dolaylı
olarak aklarken insanlar size nasıl güvenecekler? Siz Meclise
giriyorsunuz, okullara öğretmen sokmuyorsunuz, öyle mi, bu mu sizin adalet
anlayışınız?
Bakın, daha da önemlisi, diyorsunuz ki:
Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapılarla, oluşumlarla, gruplarla üyeliği,
mensubiyeti, iltisakı, irtibatı olanlar özel öğretim
kurumlarında yönetici olmasın. Çok güzel, olmasınlar. Bir dönün
bakalım, kendinize bir bakın, hangi birinizin geçmişte FETÖyle
ilişkisi yoktu? Bırakın iltisakı, irtibatınız yok
muydu? O yapıyla hangi birinizin irtibatı yoktu? Siz Mecliste burada
güzel güzel oturun, onları oraya sokmayın! PKKyla oturup
konuşan kimdi? IŞİD için Bunlar Sünni öfkeli gençler. diyen
kimdi? Ben miydim? Siz onlarla irtibatta olacaksınız ama
başkalarını irtibatlandırmayacaksınız.
Size, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az önceki hatibin grubumuza yönelik
asılsız ve mesnetsiz iddialarını reddettiğimizi ifade
etmek isterim. Bunlardan çok daha fazlasını, çok daha
şiddetlisini, partimize yönelik, her seçim döneminde meydanlarda, ilgili
platformlarda dile getirdiler ve milletimizin huzurunda biz güven tazeleyerek
tekrar iş başına getirildik. Milletimiz ülkeyi yönetme görevini
bize verdi, ülkeyi yönetme ehliyetinin bizde olduğunu gördü ve bunu bize
verdi. Dolayısıyla bunların hiçbirine katılmadığımızın
ve bunların bizim açımızdan asılsız olduğunun en
önemli neticesi milletimizin yaptığı tercihte
saklıdır. Bunu ifade etmemiz gerekir.
Bir diğer konu, terör örgütleriyle alakalı
bizim tavrımız çok nettir. DHKP-Csinden PKKsına kadar,
DEAŞına kadar, FETÖsüne kadar hepsine, terör örgütlerine yönelik
kararlılığımız aynı şekilde devam edecektir,
bunlarla alakalı mücadelemiz aynı şekilde devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Terör örgütlerinin
ülkemizi bölmeye yönelik girişim ve faaliyetlerine asla müsaade
edilmeyecektir çünkü AK PARTİ Türkiyenin teminatıdır,
Türkiyenin birliğinin, beraberliğinin teminatıdır. AK
PARTİ Türkiyede milletimizin tamamının -oy versin, oy vermesin-
güvenini kazanmış bir partidir. Bunu da Genel Kurulun bilgilerine
sunmak isterim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekilinden anladığım şu: Evet,
biz bu suçları işliyoruz ama her defasında halk bizi affediyor.
Ben şunu merak ediyorum: Bu seçimde eğer
AK PARTİ seçimi kaybederse suçlu oldukları için mi kaybedecekler?
Halkımızı bu şekilde, sadece adaletin bir tecelli
makamı olarak görmek doğru değil. Adalet, mahkemede tecelli
eder; halkın gönlünde tecelli eden ise başka bir şeydir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun, size de 60a
göre söz veriyorum.
40.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
önceki oturumda da Sayın Muş belli bir noktaya gelip daha sonra
işi başka bir tarafa çevirmişti. Yüzde 50ye terörist
diyorsunuz. dediğimde de Biz böyle bir şey dememiştik.
demişti.
Erdoğanın 12 Şubat 2017 Bahreyne
hareketi öncesi, aynen okuyorum, tırnak içinde: Çünkü 16 Nisan aynı
zamanda 15 Temmuzun bir cevabı olacaktır, 15 Temmuza önemli bir
çıkış olacaktır. Hayır diyenlerin konumu
aslında 15 Temmuzun yanında yer almaktır. Bunu kimse sağa
sola çekmesin.
Yine Sayın Erdoğanın 11 Mart 2017de
İstanbul Çekmeköydeki konuşması: Bilesiniz ki hayır
diyenlerin şu anda attığı adım budur. Bunlar şu
anda bölücü terör örgütlerine destek verenlerdir, bunların ta kendisidir.
Niye evet diyemiyorlar? Çünkü evet bunların bu ülkedeki
geleceğini karartacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bak Sağa sola
da çekmeyin. demiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sağa sola da çekmeyin.
diyerek Sayın Erdoğan diyor ki: Bunlar teröristlerdir, teröristle
birlikte olanlardır, açıkça 15 Temmuza destek verenlerdir. Ne
kadarının dediğini halka sorduk. Halkın yüzde 50si
hayır dedi ve bu cümlelerin üzerine hâlen daha dün, bu sefer de
seçimlerde kendisine oy vermeyenleri terör örgütleriyle irtibatlandırmaya
çalışan ve toplumun yarısına münafık demeye
çalışan biriyle karşı karşıyayız.
Eğmeyeceğiz, bükmeyeceğiz; bir
lafı ya etmeyeceğiz ya arkasında duracağız; oradan
söyleyip, asıldan söyleyip grup başkan vekilinden tekzip
etmeyeceğiz. Olay budur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, az önce Milletten oy
aldınız. Bu suçları işlediniz. Ben mi yanlış
anladım? Evet, yanlış anlamışsınız.
Milletimiz bu anlamda suçlu gördüğünün cezasını sandıkta
zaten şimdiye kadar vermiştir. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verecek, verecek;
sandıkta da verecek, mahkemede de vereceksiniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Mahkemeler de karar
verecek Allahın izniyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sakin olun, sakin
olun!
Zaten mahkemeler de Türk milleti adına karar
verirler. Karar verici burada milletimizdir, milletimizin verdiği karar en
doğrudur.
Bir diğer konu şudur: Değerli
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği
milletimizle alakalı değildir, bu kampanyayı yürütenlere yönelik
söylemiş olduğu sözlerdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok açık söylüyor, çok
açık.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yoksa milletimize,
rey verene karşı söylemiş olduğu bir ifade ortada yoktur.
Bunu buradan çıkartıp kampanyayı yürütenlere, organize edenlere
yönelik söylenen sözleri milletimize bir atıfmış gibi göstermek
büyük bir saygısızlıktır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Allah kimseyi AK
PARTİ grup başkan vekili yapmasın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Valla sizi
yapmasın, her an kiralık verilebilirsiniz.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
tamamlayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Her gün bir düzeltme
yapıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
diğer bir konu: Az önce münafıklıkla alakalı ifadede
bulunuyor, az önce başka bir grup başkan vekili de söyledi;
anlamıyorlar, anlamıyorlar. Şimdi ifade şu: Birileri bir
fitne fesat kaynatıyor. Ben okuyorum aynen, siz nereden okudunuz
bilmiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kayseri halkına
anlatıyor...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu ne biliyor musunuz?
Oyumu Cumhurbaşkanına vereceğim ama Parlamentoda AK
PARTİye vermeyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, MHPliler öyle yapacak
mesela.
MEHMET MUŞ (İstanbul) MHPlilere
değil.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Öyle yapacaklar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fitne mi kaynatıyorlar?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir
şeye siz ne diyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Bu oyunu da
bozmaya var mıyız? Bu oyun, bu tezgâh; kimlerin olduğunu
anlıyorsunuz. İnşallah bu münafıklar çetesini 24 Haziranda
hep birlikte yere gömeceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)
Benim az önce söylediğim de budur. Yani burada birileri bir algı
oluşturmaya çalışıyor, bir organizasyon yapmaya
çalışıyor, bu organizasyonu yapmaya çalışanlara
yönelik ifadelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bahçeli yapıyor bu
organizasyonu Tayyipe oy verin. diyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunları
bağlamından koparıp, bağlamından çıkarıp
başka bir yere çekmek doğru değildir. Efendim, bunu MHPlilere
söylüyor. Kimseye söylediğimiz yok. Biz Milliyetçi Hareket Partisiyle
ittifak kurduk, Cumhur ittifakını oluşturduk; buradaki sözün
nereye gittiğini az önce bunu dile getirenler çok iyi bilmektedirler,
rahatsızlıkları da ondandır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Danış Beştaş,
buyurun, size de yerinizden söz veriyorum 60a göre.
42.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz
Tamam. demeye devam ediyoruz ama Devam demiyoruz, sadece söz istiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Millet Tamam. diyor
millet. 1 milyonu geçti Başkan, 1 milyon 200 bin Tamam. demiş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Şu
anda 1,5 milyona yaklaşıyor, hayırlısıyla 24 Hazirana
az kaldı.
Sayın Başkan, öncelikle Sayın Grup
Başkan Vekili beni de söyledi. Gerçekten her fırsatta
sandığı kutsayan, her fırsatta Seçimlerden biz
çıktık. diye övünen bir iktidar partisinin siyasetçileri hapse
göndermesini milletimizin takdirine sunuyorum. Sandık doğrudur,
siyasette sandıkla siyasetçi cezalandırılır -tırnak
içinde söylüyorum- ya seçilir ya seçilmez. Ama iktidar partisi 6,5 milyon oy
alan bir partinin, partimizin milletvekillerini talimatlarla cezaevine
gönderdikten sonra burada sandık güzellemesi yapması ne kadar
ikiyüzlü ve çifte standartlı bir politika olduğunu da açıkça
ortaya koymaktadır. Ayrıca, sandık yargılanma yeri
değildir, bu konuda ciddi bir ayrım vardır. Biz iktidarın
mahkemelerde hesap vereceğini söylüyoruz çünkü şu anki pratik suç
pratiğidir, her söylediklerinin aksini gelip burada ifade etmeye
çalışıyorlar ve bugün bu ülkede Cumhurbaşkanı
adayı Edirne Cezaevinde hâlâ rehin olarak tutulmaya devam ediyor, millet
derken lütfen bunu da göz önünde bulundursunlar.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN 12nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli
İstanbul İstanbul
Didem
Engin Ali
Yiğit Ceyhun
İrgil
İstanbul İzmir Bursa
MADDE 12 - 5580 sayılı Kanunun 6ncı
maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Bu Kanun kapsamında faaliyet gösteren
kurumlarda, Bakanlıkça belirlenen programları başarıyla
tamamlayanlar aldıkları kurs bitirme belgeleriyle
tamamladıkları programlara ilişkin işyerlerinde çalışabilir
ve işyeri açabilirler. Bu durumda olan kişiler için başkaca bir
meslek belgesi aranmaz.
Uygulanan program doğrultusunda yapılacak
kurs bitirme, seviye tespit ve seviye tamamlama sınavları ile
programın gerektirdiği diğer sınavlar için bu
sınavlarda görevlendirilenlere ödenecek ücretler ve sınav giderleri
ile sınavların usul ve esasları Bakanlıkça belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Ceyhun İrgil konuşacaktır.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; burada bu
üç yıl boyunca, bu 25 ve 26ncı Dönemde bu eğitime dair, bu
üniversitelere dair çok şey söylendi ama hiçbir şey sizi maalesef
etkilemedi, hiçbir şey sizin duvarlarınızdan delip geçemedi,
arkaya küçük bir ışık bile sızdıramadık, maalesef
çoğunu gösteremedik. Belki bu bizim de hatamız, belki yeterince iyi
anlatamadık, elimizde yeterince medya kaynakları da
olmadığı için derdimizi iyi de ifade edemedik, onu da topluma
yansıtamadık. Fakat ortada bir gerçek var, siz kabul edin ya da etmeyin,
bir gün bununla yüzleşeceksiniz. Bu ülkede üniversite rektörleri
yanlı, taraflı ve çok ciddi haksızlıklarını,
liyakatsızlıklarını örtmek için, âdeta başka yerlere
yaranmak için inanılmaz işler yapıyorlar ve bu hâlleriyle, bu
tutumlarıyla değil dünyadaki ilk 100e, 500e, 1.000e, hiçbir yere
girme şansları yok.
Bakınız, Artuklu Üniversitesi...
Şimdi, ben burada Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Her zaman
Atatürkü önemsediğini, cumhuriyet değerlerini yücelttiğini,
hatta ismini oradan aldığını hep bize ifade eder. Atatürk
Üniversitesinde, bizzat ilk kez Atatürkün adının verildiği bir
üniversitede, elli altmış yıllık bir üniversitede Atatürk
Üniversitesinin girişindeki kocaman Atatürk Üniversitesinin adı oradan
niye indirildi yani -indirildi ise- bu iddia doğru mudur? Altı ay
önce indirildi Tayyip Bey oraya gelirken, bir ziyareti sırasında,
şimdi hâlâ niye asılmıyor? Bunu oraya sorduğumuzda bize
şöyle bir şey ifade ettiler, Estetiğini bozuyor. dediler.
İsmi estetiği bozuyor. Mustafa Kemal adı, Atatürk adı ne
zamandan beri bir üniversitenin üstünde durduğunda estetiği bozuyor?
Eğer bu doğruysa bu üniversite rektörüne haddi bildirilmelidir ve bu
asla kabul edilmemelidir.
Bunun dışında, bu rektörlerin bu
yanlı, insafsız ve vicdansız tutumlarına siz de şahit oldunuz,
kendi şehirlerinizde çok gördünüz bunları ama birçok insanın
canını yaktılar. Bu ihbarcıların, muhbirlerin hepsine
meydan verdiniz, bunlara prim verdiniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Erzurumda
öyle bir şey yok.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Tamam, bakarsınız
hocam.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok öyle
bir şey.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Tamam,
bakarsınız hocam, benim konuşmamı kesmeyin, siz sonra cevap
verin bana. Tamam, ben zaten iddia diyorum düzelt diyorum, gel düzelt.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -Öyle bir
iddia olur mu ya! Ben Erzurumluyum, öyle bir şey yok ya!
CEYHUN İRGİL (Devamla) Tamam, gel düzelt
hocam burada.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bütünüyle
yalan bu ya.
BAŞKAN Müdahale etmeyin.
Siz, Genel Kurula hitap edin Sayın İrgil.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Aynen, ama burada
şeyi bozuyor.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) TCyi
kaldırırsınız, ondan sonra yok dersiniz.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Ya TCyi
kaldırdın yok dedin, itiraz ettin.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) TCyi kim
kaldırdı ya? Ziraat Bankasından TCyi
kaldırdınız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok
kardeşim, öyle bir şey yok, doğru değil bu ya. Atatürk
isminden kimse rahatsız değil, tam tersi. Şerefle asıyoruz
o Atatürk ismini.
BAŞKAN Sayın Aydemir
Sayın
İrgil, lütfen Genel Kurula hitap edin. Sayın Aydemir, siz de sonra
gerekirse cevap verirsiniz.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Bu süreye
ekleyecek misiniz?
BAŞKAN Siz buyurun, konuşun,
tamamlayın.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Kartallı
heykelin arkasındaki duvar girişindeki Atatürk Üniversitesi
adı kaldırıldı, bu kadar, bakarsın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok böyle
bir şey kardeşim. Ben her gün Erzurumdayım, Atatürkle biz
iftihar ediyoruz, o isimle.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Aynen. Bak o
zaman.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle bir
şey yok ya.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Tamam,
bakarsın ya.
BAŞKAN Tamam, müdahale etmeyin.
Sayın İrgil, Genel Kurula hitap edin.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Şimdi
arkadaşlar, sonuçta buna benzer birçok olay yaşandı, binlerce
üniversite öğretim üyesi üniversitelerden atıldı, ÖYP'lilerin
hakkı yendi; bunların da mı hepsi yalan? Binlerce öğretim
üyesi şu anda işsiz. Bunları defalarca buradan anlattık,
artık anlatmaktan dilimizde tüy bitti ve bu devrin sonuna gelindi yani bu
süreç bitiyor. Bir yıl, üç yıl boyunca söylediğimiz öğrenci
affı hiç olmazsa seçim bahanesiyle veya seçimin sayesinde, seçim fırsatıyla
nihayet yarın bu Meclise gelecek. Öğrenci affını
başarabildiğimiz ve bir şekilde hep beraber bu kanunu
çıkaracağımız için memnunum, o yüzden hepinize
teşekkür ederim. Ayrıca 12 Eylül diktasının Bursa
Uludağ Üniversitesinin önünden Bursa Üniversitesi adının
çıkarılması büyük bir hataydı, büyük bir eksiklikti, Bursa
bu konuda sıkıntı yaşıyordu, sağ olsun Lale
Hocamızla birlikte Komisyonda bir öneride bulunmuştuk, onu da kabul
ettiniz, o yüzden ona da teşekkür ederiz. Biz iyiye iyi diyoruz, doğruya
doğru da diyoruz. Ama şu var: Eğitimde gelinen noktadan sadece
biz değil -biraz önce grup konuşmacılarımızın da
söylediği gibi- toplumun tamamının memnun
olmadığını siz de biliyorsunuz, herkesi geçelim bizzat
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bundan memnun değil, bizzat
Tayyip Erdoğan bundan memnun değil. O yüzden millî eğitim
konusunda dilerim gelecek dönemde, 27nci Dönemde çok daha iyi şeyler
yapılır, toplumun tamamını kucaklayabilirsiniz ve
umarım öğrencileri affettiğiniz gibi haksız yere üniversitelerden
atılan, işsiz bırakılan öğretim üyelerinin, doçent ve
profesörlerin de hakkını teslim edersiniz, umarım ÖYP'lilerin
haklarını bu Meclis kapanmadan teslim edersiniz. Umarım
rektörlerinize bir çekidüzen verirsiniz. Umarım bu yanlı
gidişatı durdurursunuz çünkü aslında dibine dinamit
koyduğunuz şey sadece eğitim değil, bu ülkenin
geleceği.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bakanın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Atatürk Üniversitesinin girişindeki tabelaya ilişkin
açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, sayın hatip
konuşurken Atatürk Üniversitesinin Rektörüyle görüştüm. Atatürk
isminin üniversitenin herhangi bir yerinden indirilmesinin söz konusu
olmadığını belirtti, dolayısıyla bunu da
milletvekillerimizin bilgisine sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Büyüteç yok mu?
Gösterelim.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Montajdır o, gözünüzle görmediyseniz itibar etmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Sibel
Yiğitalp
İstanbul Gaziantep Diyarbakır
Müslüm
Doğan Hüda
Kaya Erol Dora
İzmir İstanbul Mardin
Uygulanan program doğrultusunda yapılacak
kurs bitirme, seviye tespit ve seviye tamamlama sınavları ile
programın gerektirdiği diğer sınavlar için sınava
girenlerden sınav ücreti alınmaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Erol Dora konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 556 sıra sayılı Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12nci maddesinde
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde
kapsamında yapılan düzenlemeyle 5580 sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanununun 6ncı maddesine yeni fıkralar
eklenmektedir. Türkiyede eğitime ilişkin politikaların
geldiği son noktada eğitimin toplumsal hareketlilik, toplumsal
adalet, barış ve eşitlik gibi temel özelliklerinin görmezden
gelinmesi ve eğitimin giderek piyasanın taleplerine uygun bireyler
yetiştiren bir yapıya dönüştürülmesi süreci hız kesmeden
devam etmektedir. Bu madde kapsamında yapılan
değişikliği de bu bağlamın dışında
değerlendirmek anlamsız olacaktır.
Değerli milletvekilleri, şimdi dikkatinizi
başka bir konuya çekmek istiyorum. Bakınız, bir hak olarak
akademik özgürlükler meselesinin ülkemizde geldiği nokta oldukça
kaygı vericidir. Anayasamızın 27nci maddesinde Herkes, bilim
ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve
bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. ifadesine
yer verilirken bilimsel özerklik ise Anayasanın 130uncu maddesinde
güvence altına alınmıştır. Akademik özgürlük ve
özerklik Anayasanın 27nci maddesinde güvence altına alınan
bilim ve sanat özgürlüğü nedeniyle en üst düzeyde hukuksal korumaya
alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, bilim ve sanat
özgürlüğünün toplumsal ve hukuksal değeri olağanüstü hâlde dahi
akademik özgürlükler üzerinde yıldırıcı etkilerinin
önlenmesini gerektirir. Akademik özgürlüklere yönelik müdahalelerde
olağanüstü hâlin konusuyla bağdaşmayan, konuyla
bağdaştığı hâlde yeterli kanıt içermeyen ve bu
nedenle ölçülülük ilkesinin sınanamadığı uygulamalar
bilim ve sanat özgürlüğünün anayasal konumuyla
bağdaşmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde akademisyenler
için var olması zaruri olan bu özgürlük ortamına ciddi müdahalelerin
olduğu olağanüstü hâlin konusuyla bağdaşmayan
uygulamaların varlığı herkesin malumudur. Herkesin
malumudur diyorum çünkü sırf Barış Bildirisini imzaladı
diye imzacı akademisyenlere karşı yürütülen linç
politikaları -sözüm ona- görülen lüzum üzerine sözleşmelerinin iptal
edilmeleri sonrasında OHAL ilanıyla, KHKlerle görevlerinden
atılmaları, açlık ve yoksullukla terbiye edilmeye ve nihayet
yalnızlaştırılarak adım adım çaresizliğe
itilmeleri zihinlerde canlılığını korumaya devam
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ifade özgürlüğü olmadan demokrasi olamaz. Üniversite ve
akademisyenin görevi, akıl yürütme ve vicdan muhakemesi sonunda
vardığı fikirleri toplumla paylaşmaktır. Fikrin
eleştirilmesi demokrasinin, fikri ifade edenin
cezalandırılması ise otoriterliğin göstergesidir.
Akademisyenlerin ülke sorunlarıyla ilgili dile getirdikleri
görüşlerinin siyasi irade tarafından cezalandırılmaya
çalışılması akademik özgürlüklere ve dahası, toplumsal
gelişmeye zarar vermektedir.
Değerli milletvekilleri, İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin 40ıncı yıl dönümünde
Limada yükseköğretim kurumlarının özerkliği ve akademik
özgürlük üzerine Lima Bildirgesi kamuoyuna açıklanmıştır.
Bu bildirgede Akademik özgürlük akademik bir çevre üyelerinin tek tek ya da
toplu hâlde bilgiyi araştırma, inceleme, tartışma,
belgeleme, üretme, yaratma, öğretme, anlatma veya yazma yoluyla
edinmelerinde, geliştirmelerinde ve iletmelerindeki özgürlükleri
anlamına gelir. ifadesi yer almaktadır.
Unutmayalım, bir fikri söylemek ülke
demokrasisine zarar vermez, bilakis ne kadar
kışkırtıcı, rahatsız edici veya azınlık
olsa da görüşlerini ifade özgürlüğü, özellikle bilim insanları
için en temel özgürlük olmalıdır. Çünkü Lima Bildirgesinde de ifade
edildiği üzere üniversiteler insanların haklarının
yaşama geçirilmesini takip etmekle yükümlüdürler. Bunun yanı
sıra, Avrupa Konseyinin akademi alanına özgülenmiş çok
sayıda tavsiye kararı, araştırma ve eğitimde akademik
özgürlük, ifade etme, bilgi yayma, araştırma yapma ve gerçekleri
kısıtlama olmaksızın aktarma özgürlüğüne işaret
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, tarih, akademik
özgürlük ve üniversite özerkliğinin ihlal edilmesinin her zaman
entelektüel gerileme, dolayısıyla sosyal ve ekonomik bir duraklamayla
sonuçlandığını göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
EROL DORA (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ülkemizdeki bu kaygı verici gidişin tersine
çevrilmesi ve evrensel standartlarda bilim özgürlüğünün
üniversitelerimizde tesisi için gerekli adımların bir an önce
atılması gerektiğini bir kez daha belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Toğrul Sibel
Yiğitalp
İstanbul Gaziantep Diyarbakır
Hüda Kaya Müslüm
Doğan Aycan
İrmez
İstanbul İzmir Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şırnak
Milletvekili Aycan İrmez konuşacaktır.
Buyurun Sayın İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYCAN İRMEZ (Şırnak)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 556 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesine yönelik grubum adına söz
almış bulunmaktayım. İlk önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ne yazık ki AKP Hükûmetinin iktidara
geldiği günden beri her şeye müdahale ettiği gibi eğitim
sistemine de açık bir şekilde ve özellikle son dönemlerde
müdahaleleri artarak devam etmiştir.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Tüm
ülkeyi totaliter bir zihniyetle denetime almaya çalışan AKP
Hükûmetinin fethedilecek son kale olarak üniversiteleri hedeflemiş
olması faşizmin tipik uygulamasıdır. Bu tasarı
amacı ve görevi insanlığın yararını gözetmek
suretiyle bilgiyi halka arz etmek olan bilim insanlarını
iktidarın birer siyasi memuru, maaşlı çalışanı
hâline getirme tasarısıdır. Bu tasarıyla ilgili olarak YÖK
tarafından belirtilmiş bir yol haritası olmadığı
gibi üniversite paydaşlarına sağlıklı bilgilendirme
yapılmadığı açıktır.
Değerli arkadaşlar, üniversitelerin
gelişimi uzun bir zaman içerisinde büyük emeklerin verildiği belli
bir bilgi ve deneyim birikimiyle birlikte gerçekleşmektedir. Üniversiteler
bütün yapıları ve bileşenleriyle bir bütündür. Tarihsel süreçte
büyük zorluklarla elde edilen bu bütünün siyasi saiklerle ve bir seçim
yaptırımı olarak siyasi iktidar tarafından bölünmesi,
parçalanması ve üniversitelerin dönüştürülmesi kabul edilir bir durum
değildir. AKP Hükûmetinin üniversiteleri bölmesinin ve
parçalamasının hiçbir bilimsel açıklaması yoktur. Bu
düzenleme tamamen ideolojik saiklerle gerçekleştirilmektedir. Eğitim
kademesinden binbir emekle buralarda eğitim hakkı kazanan öğrencilerine
kadar üniversite bileşenlerinin hiçbirinin görüşü alınmadan bir
oldubittiyle yasalaştırılmak istenmesi de tasarının
asıl niyetini ortaya koymaktadır. Bu tasarının temel
amaçlarından biri siyasal kadrolaşmaya yeni zeminler
hazırlamaktır.
Değerli arkadaşlar, sömürgeciliğin ve
emperyalizmin klasik mantığı olan böl-yönet
politikasının AKP tarafından üniversitelere uygulanmakta
olduğuna hep birlikte şahitlik etmekteyiz. Evrensel anlamda
üniversitelerin ve bünyesi altında bulunan disiplinlerarası bölünmenin
artık geçerliliğini yitirerek pozitif ve sosyal bilimlerin bir araya
getirilmek suretiyle entegre bir bilim anlayışının gerekli
olduğu kabul görürken AKP'nin bırakalım disiplinleri bir araya
getirmeyi üniversiteleri bölüyor olmasının bilimsel açıdan hiçbir
karşılığı yoktur. Bilimsel olarak zamanın ruhuna
karşılık gelmeyen bu uygulamaları ancak siyasal
pragmatizmle açıklayabiliriz. Oysaki bilimsel, özerk, ana dilde
eğitimin ülkenin geleceği açısından siyasetlerüstü bir
düzeyde ele alınması gerekmekte, bu durum seçim ve siyasi menfaat
hesaplarına kurban edilmemelidir.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidarı
yükseköğretimde istihdamı bir siyasi kadrolaşma
anlayışıyla ele almaktadır. OHAL sürecinde 5 binin üzerinde
akademisyenin ihraç edilmesinin, 400ü aşkın barış
imzacısı öğretim üyesinin görevine son verilmesinin gerekçesi de
budur. Rektörlük seçimlerinin kaldırılması ve üniversite
yönetimine dair tüm kararların üniversite rektöründe
toplanmasının bir amacı da budur. Üniversitelerde rektör
pozisyonundaki kişiler üniversitelerin gerçek kadro
ihtiyaçlarını göz ardı ederek eş dost, akraba gibi
yakın çevrelerine ve siyasal iktidarın önerdiği kişilere
üniversite kadrolarını tahsis etmektedirler. Üniversitelerin bilimsel
liyakatten uzaklaştırılarak siyasal iktidarın nüfuz
alanına dönüştürülmesi kabul edilemez bir durumdur.
AKP iktidarları döneminde Türkiye'deki birçok
üniversitenin tabela üniversitesi olmanın ötesine geçemediği,
yükseköğretimin hızla özelleştirilip piyasanın kaderine
terk edildiği; kamusal, bilimsel, özerk ve demokratik karakterinin
neredeyse tümüyle aşındırıldığı
aşikârdır. Ayrıca, birçok üniversitenin belli sermaye
gruplarına, cemaat ve tarikatlara peşkeş çekildiği bir
ortamda yeni tabela üniversiteleri kurulması, yeni tabelalar üretmek için
köklü üniversitelerin parçalanması kabul edilebilir değildir. Bu
müdahalelerle üniversitelerin uzun yıllar içinde kazandıkları
itibar ve marka değerlerinin kaybolacağı, her bir üniversite
için eğitim kalitesinin düşeceği aşikârdır. Tüm bu
nedenlerden ötürü bu tasarı derhâl geri çekilmeli ve AKP üniversiteler
üzerinden elini çekmelidir. Üniversiteler bir bütündür, bölünemez.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
MADDE 13- 5580 sayılı Kanunun 12nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanun kapsamında faaliyet gösteren
çeşitli kurslar, kurumlarında öğretim faaliyetlerinin
yanında, programlarının içeriğine uygun, eğitim
personeli ve kursiyerlerin katılımıyla bedeli karşılığı
mal ve hizmet üretiminde bulunabilir. Mal ve hizmet üretiminin
yapılacağı programlar, üretim faaliyetine katılanlara
ödenecek ücretlerin belirlenmesi ile bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli İstanbul İstanbul
Didem
Engin Ali
Yiğit Kadim
Durmaz
İstanbul İzmir Tokat
Selina
Doğan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Selina Doğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELİNA DOĞAN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Yükseköğretim
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13üncü maddesine ilişkin söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
En kaba tanımıyla üniversiteler, yüksek
düzeyde eğitim veren, bilimsel araştırma ve yayın yapan,
bünyesinde fakülte, enstitü, yüksekokul gibi kuruluş ve birimleri
barındıran öğretim kurumlarıdır. Üniversiteler bu kaba
tanımlamanın ötesinde karakteri, bilimsel gelenekleri olan dinamik
birer organizmalardır aynı zamanda. Dünyada tarihi bin yılı
bulan üniversiteler var. Bakmayın siz Türkiyede son yıllarda
seslerinin kısıldığına, susturulduklarına;
üniversiteler önemli toplumsal olaylar karşısında tavır
alırlar, önerileri vardır, iktidarları eleştirmeleri
üniversitelerin doğaları gereğidir. Her şeye itaat etmek,
boyun eğmek bilimin ve üniversitelerin doğasına terstir. Hâl
böyleyken üniversiteleri ilköğretim okulu ya da lise açar gibi açamazsınız,
kapatamazsınız ve bölemezsiniz. Doğrudur, bazen üniversiteleri
küçültmek gerekebilir, bazen büyütmek de gerekebilir. Bulunduğu bölge
itibarıyla misyonunu doldurmuş ve artık verimli olmayan üniversiteler
kapatılabilir, başka bölgelerde yenileri açılabilir. Ancak, bir
yere ilkokul ve lise açarken bile altyapı çalışmaları
yapmak gerekirken üniversite açmak, kapatmak ve parçalamak için defalarca
düşünmek ve konunun tüm taraflarıyla bunun muhasebesini yapmak gerekir.
Bakınız, Türkiye, üniversitelerin
bölüneceğini Sayın Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup
toplantısında söylediği şu sözlerle öğrendi: Rahmetli
Özalın adını memleketinde yaşatmak için Malatya Turgut
Özal Üniversitesinin kurulmasına karar verdik. İsmini
anmayacağım, oradaki mevcut üniversitenin öğrenci
sayısı fazla, onu ikiye böleceğiz ve böylece
kuracağımız Turgut Özal Üniversitesiyle Malatya iki ayrı
üniversiteye sahip olacak.
İsmini anmayacağım. dediği
kişi, bu ülkenin 2nci Cumhurbaşkanı Sayın İsmet
İnönü. Evet, bu karar, nefret ve hesaplaşma kokan bir cümleyle
kamuoyuna duyuruldu. O hâlde bu tasarıya nasıl güveneceğiz?
Personeliyle, akademik kadrosuyla ve öğrencisiyle bir bütün olan
üniversitelerin bölünmesi hangi ihtiyaçtan kaynaklandı, kime soruldu? Biz
söyleyelim: Bu karar, rektörlerin Cumhurbaşkanları tarafından
atanması sürecinin bir devamıdır. Akademileri teslim alma
operasyonunun bir parçasıdır. Bu karar, üniversite örgütlülüğüne
vurulan büyük bir darbedir.
Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki:
Halktan üniversitelerin bölünmesiyle ilgili talep var. Bugüne kadar bu
konuyla ilgili protestodan başka bir taleple
karşılaşmadık değerli milletvekilleri.
Üniversitelerine sahip çıkan öğrenciler, akademisyenler, halk
değil mi? Daha bugün onlarca üniversite öğrencisi
okullarının bölünmemesini istemek için buraya, Meclise geldiler.
İktidar bunları neden dinlemek istemiyor?
Şundan eminiz ki başta okulları
bölünen öğrenciler olmak üzere tüm öğrenciler ve öğretmenler
sizlere 24 Haziranda güzel bir ders verecek. Ondan sonra Biz nerede
yanlış yaptık? diye düşüneceksiniz.
Ortalık tabela üniversite dolu. Muhtemelen
üniversitelerin tek görevinin diploma dağıtmak olduğunu
zannediyorsunuz. Üniversitelerin ve üniversite mezunlarının
sayısını artırarak bu ülkenin eğitim seviyesini
yükseltmiş olmuyorsunuz. Mesele, mantar gibi üniversite açmak ya da mevcut
üniversitelere yeni bölümler açmak değil, mesele nitelikli eğitim
vermek. Bakın, 18 milyonluk Hollandanın 8i ilk 100de, toplam 13
üniversitesi dünyanın en iyi 200 üniversitesi arasında. Türkiye'de
ilk 200de tek bir üniversite bile yok. Bu tabloyu üniversiteleri bölerek
düzelteceğimize inanıyor musunuz gerçekten? Oysa bugün burada
tartışmamız gereken bu olmamalıydı. 70 bine yakın
üniversite öğrencisi bugün tutuklu. Bu, başlı başına
büyük bir sorun. Son olarak, Sayın Cumhurbaşkanı Boğaziçi
Üniversitesinde yaşanan küçük tartışmadan hareketle
öğrencileri terörist ilan etmiş ve 9 öğrenciyi
tutuklatmıştı. İnsanların hayatlarını, gençlerin
geleceklerini karartıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, gelin, bu
tasarının görüşülmesini erteleyelim. Bugüne kadar bölmek ve
ayrıştırmak dışında bir icraatınız
olmadı; yargıyı böldünüz, sanatçıları böldünüz,
tribünleri böldünüz, duyguları ve inançları böldünüz,
sendikaları böldünüz, medyayı böldünüz. Sonunda bölme ve parçalama
sırası üniversitelere geldi ancak siz ne kadar bölmeye
çalışsanız da bu ülkenin vicdanlı insanları tek ses,
tek yürek olarak yeni bir düzeni inşa edeceğiz, üniversiteleri de
duygularımızı da böldürmeyeceğiz, geleceğimizi sizden
geri alacağız.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Eğitim Bakanı
İsmet Yılmazın Atatürk Üniversitesinin ana girişindeki
tabelaya dair verdiği bilginin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Milletvekilimiz Sayın Ceyhun İrgil Atatürk Üniversitesinin ana
girişindeki Atatürk isminin kaldırıldığını
söylemişti. Sayın Bakan Siz daha kürsüdeyken rektör beyle
konuştum, öyle bir şey yok. diyerek Meclise bilgi vermişti.
Ardından, Ceyhun Bey kendisine o bilgiyi vereni oraya yolladı,
fotoğraf yolladı. Değerli Milletvekilimiz, Erzurum
Milletvekilimiz -AK PARTİden- Sayın İbrahim Bey önce öyle bir
şey olabilir mi diye bana gösterdi ama daha sonra o kendi arkadaşlarından
da böyle bir şeyin olduğunu doğrulamış oldu.
Sayın Bakan, biraz önce verdiğiniz bilgiyi Meclise yönelik olarak
düzeltip belki yarına ilişkin bir taahhütte bulunmanız gerekiyor
herhâlde.
Teşekkür ederim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) En azından,
bana yalancı denmişti, onu düzeltebilirseniz çok iyi olur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan bir
açıklama yapsın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
45.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkanım, biz kimseye yalancı demedik.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yok, oradan
dediler.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yani o ayrı bir şey.
Bakın, Rektörün bana gönderdiği şey
nedir? Adı Atatürk Üniversitesi. Efendim, biz de Atatürkün ismini
kaldırmadık. dedi, ben de onu Genel Kurula izah ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi ne öğrendiniz?
Doğrusunu söyleyin şimdi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İşte, şimdi ne oldu? O taş
kapının üzerindeki kısmın
CEYHUN İRGİL (Bursa) Evet, biz de onu
dedik zaten.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas)
bakımı yapılmak için
ALİ ŞEKER (İstanbul) Altı
aydır mı bakım yapılıyor?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yarın tekrar o yerine konacak, onun resmini de size
aynen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dört ay önce
kalkmış.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bakın kaldırma sözü bir kasıt belirtir, bir
irade belirtir ama onarım yapılmayacak mı, bakım
yapılmayacak mı, daha iyi olmayacak mı diye bilgilerinize
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanım, dört
ay önce kaldırmışlar, dört ay.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Tayyip
Erdoğan Üniversitesinden de kaldırıyor musunuz o şeyleri
bakım yaparken?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydemir, buyurun.
46.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Atatürk üzerinden
asla ve kata siyaset yapılmaması gerektiğine ve Erzurumun,
Atatürk Üniversitesi gibi bir ismi taşıdığı için
iftihar ettiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Değerli Başkanım, Sayın Bakanımızın da ifade
ettiği gibi, ben de Rektör Beyle görüştüm. Değerli
Başkanım, Ceyhun Beyle görüştükten sonra Rektör Beyle de
görüştük, orayla ilgili olan arkadaşla da görüştüm, led
ışıklar söz konusu orada ve birkaç tanesinde arıza söz
konusu olmuş. Başkanım, yarın bütünüyle yerlerine
yerleştirilecek.
Şunun altını özellikle çizmek
istiyorum: Atatürk hepimizin ortak değeri, onun üzerinden asla ve kata
siyaset yapmamak lazım. Ben Atatürk Üniversitesi mezunuyum. Erzurum,
Atatürk Üniversitesi gibi bir yüksek ismi taşıdığı
için her vesile iftihar etmiştir bu isimle. Dolayısıyla Atatürk
Üniversitesini burada bu şekilde kullanmak doğru değildir, bunun
altını özellikle çiziyorum. Rektörümüz de bu konuda çok duyarlı
bir isimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) O da o
üniversitenin çok uzun yıllardır hocalığını
yapan, nitelikli, kaliteli bir isimdir. Öyle ise oraya atfen sanki Atatürkün
ismini yok etmeye çalışıyorlarmış gibi bir imaj
oluşturmak doğru olmamıştır. Yarın orada o isim
çok daha görkemli bir biçimde yer alacaktır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Aynen,
yapılsın.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İrgil, meram
anlaşılmıştır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bir dakikalık
söz hakkı kullanacağım. Herkes bana söyledi.
BAŞKAN Tamam, konu anlaşıldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, olur mu
canım!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tamam, ben
teşekkür edeceğim belki.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
47.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Millî Eğitim
Bakanı İsmet Yılmazın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim. Sayın Bakana da teşekkür
ederim bilgi verdiği için. İbrahim Beye de
duyarlılığı için teşekkür ederim. Oradaki
görüşmemden, samimiyetinden ve sahiciliğinden eminim. Onda sorun yok.
Ben sadece şunu söylemeye çalışıyorum: Siz böyle çok kolay
yanıltılıyorsunuz bürokratlarınız tarafından. Ben
bunu söylemeye çalışıyorum. Ben demiyorum ki oradan
Atatürk
ismini nasıl değiştireceksin? Görmüyor musun, üniversite
isimlerini burada kanunla koyuyoruz, ancak kanunla kaldırabiliriz. Benim
zaten öyle bir iddiam olmadı. Kaldı ki ben gene de temkinli
davranıp Böyle bir iddia var, bu doğru mudur? diye sordum. Siz
oradan hep beraber atladınız, dediniz ki: Böyle şey olmaz. Sen
iftira atıyorsun, iftira. Demediniz mi? Tutanaklar orada.
Ben sadece insani ve vicdani olarak sizi
uyardım, bu kadar. Sizin bürokratlarınız, rektörleriniz her
zaman sizi böyle yanıltıyorlar. Ben sadece bu konuda rektörlerinize
dikkat edin dedim zaten, sizi zora sokuyorlar dedim zaten. Nitekim biraz önce
de bu ispat edilmiş oldu. Takır takır, şakır
şakır
Ledle falan alakası yok. Yukarıdaki amblemli bölüm
led değil, başka bir şey, biliyorum ana kapı. Üstelik
başka bir şey var, sizin bilmediğiniz şeyler var, benim
bildiklerim var çünkü ben görüştüm. Söylenen şu: Efendim, bu tarihî
kapı bir sit yapısı olduğu için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEYHUN İRGİL (Bursa)
tarihî kapıya
zarar verdiği için kaldırdık. dediler. Bu kadar. Özür
bekliyorum, özür.
İbrahim, sağ ol.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/943), Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle ve
Serkan Bayram'ın Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2311), Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 5 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2313), Malatya Milletvekili Öznur
Çalık ve 3 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2314) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 556) (Devam)
BAŞKAN 14üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
MADDE 14- 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
EK MADDE 25- Ekli (I) sayılı listede yer
alan öğretim elemanlarına ait kadrolar ihdas edilerek bu Kanun
Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellere Gaziantep Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi, Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, bölümleri olarak
eklenmiştir.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli
İstanbul
İstanbul
Didem
Engin Ali
Yiğit Kadim
Durmaz
İstanbul
İzmir
Tokat
Nurettin
Demir
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Nurettin Demir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Demir. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, artık yasanın
sonuna doğru geliyoruz. Tabii ki birkaç madde kaldı. Özellikle, tabii
ki bu üniversite yasasıyla ilgili gelen, seçim öncesi apar topar
hazırlanan ama eksiklikleri çok olan ve genellikle de bölen, bölerek
çoğaltan bir yasa durumunda. AKP iktidarı hakikaten yaşamın
birçok alanında böle böle, böle böle buraya kadar getirdi.
Bölmek, arkadaşlar
Özellikle kanser hücreleri,
biliyorsunuz, çok hızlı bir şekilde bölünür ve
dolayısıyla o canlı yapıyı, o yapıyı, o
ülkeyi perişan eder ve sonuçta ölüme götürür. Dolayısıyla burada
yapılan da maalesef bu; durum, bu şekilde ortaya
çıkmıştır.
Sayın Bakan, biz, siz geldiğinizde biraz
ümitlenmiştik, eğitimde kötü gidişin belki bir miktar
düzelebileceği umudu vardı bir akademisyen olarak ama maalesef gerek
millî eğitimde gerek yükseköğretimde geldiğimiz nokta
hüsrandır. Ben bunu bir milletvekili olarak değil, bir akademisyen
olarak söylüyorum. Gerçekten bugün akademisyenler, üniversitede
çalışanlar ve öğrenciler kan ağlıyorlar. Yani
getirdiğiniz nokta bu. İnşallah, umut ederim 25 Haziranda
ülkemiz özellikle sizin bakanlığınızdan kurtulur, bu ülke
AKP iktidarından kurtulur. Eğitimde geldiğimiz nokta maalesef
çok üzücü. Bunu bir milletvekili olarak söylemiyorum, bir akademisyen olarak
söylüyorum.
Benim eşim de akademisyen. Onların
içindeyiz, gece gündüz görüyoruz. Gerek personel konusunda gerek kalite
konusunda gerek bilimsel çalışmalar konusunda üniversiteler içler
acısı. Geçenlerde birkaç üniversiteye gittim. İnanır
mısınız, değerli milletvekilleri, dökülüyor, yerler
dökülüyor, sıvalar dökülüyor, üniversiteler borç içinde inim inim inliyor.
Üç senedir, dört senedir söylüyoruz AKP iktidarına gerek Plan ve Bütçe
Komisyonunda gerek Genel Kurulda, bunu kaç kere getirdik ama maalesef Can
çekişsinler, bölelim, yok edelim. düşüncesiyle bir noktaya
getiremedik. Bunda belki bizlerin de payı vardır diye
düşünüyorum.
Değerli Bakanım, şimdi, siz bir
babasınız. Baba kendi çocuğuna hain der mi? Yani insan
şaşırıyor, bir Cumhurbaşkanı Boğaziçi
öğrencileri için vatan haini diyor. Ya, siz kimin Cumhurbaşkanısınız?
Eğer o çocuklar bir hata yapmışsa onu ya affedersiniz ya
kulağını çekersiniz ya da doğru yolu gösterirsiniz ama bir
Cumhurbaşkanı çıkıp kendi çocuklarına,
başarılı çocuklara, ülkenin yetiştirdiği bu değerlere
vatan haini diyor. O çocukların bu ülkede yaşama, bu ülkede
eğitim yapma, gelecekte bu ülkeyi yönetme heyecanı kalır
mı? Ama bir ses çıkmadı, maalesef AKP milletvekillerinden ve
grubundan bu konuda herhangi bir şey gelmedi.
Değerli Bakanım, gerçekten son zamanlarda
atadığınız rektörler ve dekanlar, tamamen bir
iktidarın, AKP il başkanlarından çok daha fazla siyasi tercih
yapıyorlar ve yönlendirme yapıyorlar. Doğru değil; orada
bilim olmaz, orada başarı olmaz, orada eğitim olmaz. Sayın
Bakanım, bunları biraz denetleyin, görün. Üzülüyoruz, gerçekten
üzülüyoruz hangi ülkede yaşıyoruz diye. Dolayısıyla, bu
konuda gerçekten biraz önceki konuşan arkadaşlarımızın
söylemlerini dikkate alın. 50-60 tane stadyumun ismini
değiştirdiniz; Atatürkü kaldırdınız, Mustafa
Kemalleri kaldırdınız, Arena koydunuz, bilmem ne, uyduruk
kaydırık isimlerle değiştirdiniz. Maalesef ben kendim de
gördüm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
Buyurun Sayın Demir.
NURETTİN DEMİR (Devamla) - Erzurum'daki
sadece üniversitede değil arkadaşlar; bir turistik geziye
gitmiştim, orada bir kahramanlık meydanı yapmışlar ve
bir duvarın alnında Atatürk'le ilgili sözler var, dökülmüş.
Erzurumlu milletvekillerinden rica ediyorum: Ya kaldırın tamamen ya
da düzeltin arkadaşlar ya.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ne zaman
gitmiştiniz?
NURETTİN DEMİR (Devamla) - İki ay
önce gittim.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Şimdi bir daha
gittiğinizde görürsünüz.
NURETTİN DEMİR (Devamla) - İki ayda
düzelttiyseniz teşekkür ederiz ama en azından üç senedir öyle
olduğu söyleniyordu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Altı aydır asansörü
yapamadınız, merdivenden yürüdük. Altı aydır asansör
arızalı.
NURETTİN DEMİR (Devamla) - Yani bak,
dostça söylüyorum arkadaş. Benim görmem değil,
dışarıdan gelen turistler de onu ayıplıyorlar.
Özellikle bu eğitimdeki çürümüşlük
umarım 25 Hazirandan sonra eğitim kökenli
Cumhurbaşkanımızın başkanlığında
ülkenin önünü açarız diyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
MADDE 15- 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 24- Ekli (II) sayılı
listede yer alan kadrolar ihdas edilerek bu Kanun Hükmünde Kararnameye
bağlı cetvellere; Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Sivas
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, bölümleri olarak eklenmiştir.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Didem
Engin Utku
Çakırözer
İzmir İstanbul Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Eskişehir
Milletvekilimiz Utku Çakırözer konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün sadece bir haber yüzünden üç yüz otuz gündür
Maltepe Cezaevinde rehin bulunan İstanbul Milletvekilimiz Enis
Berberoğlunu ve diğer tutuklu milletvekillerini özgürlük
dileğimle saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak isterim.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin en
önemli sorunu eğitim ve iyiye gitmiyor, bunu hepimiz görüyoruz, biliyoruz.
İlk ve ortaöğretimde öğrencilerimiz OECD ortalamasının
bilim, matematik ve okuma alanında çok çok altında, üniversitelerde
durum aynı. Bizzat YÖKün yaptırdığı bir
araştırmada dünyanın ilk 1.000 iyi üniversitesi arasına
sadece 10 üniversitemiz girebildi, bu 10 arasında bugün bölmeye
çalıştığımız köklü üniversitelerimizin olduğunu
söylemeye gerek yok. Araştırmanın daha vahim yanı ise 186
üniversitemizden sadece 47sinin değerlendirmeye alınmış
olması ve 139 tanesinin değerlendirmeye alınmaya değer
görülmemiş, layık görülmemiş olmasıdır. YÖKün
araştırmasından söylüyorum bunları. AKP Hükûmetinin
beğenmediği, sürekli uğraştığı ODTÜ,
Boğaziçi, İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi gibi
üniversitelerimiz diğer listelerde olduğu gibi bunda da yine
ülkemizin yüz akı üniversitelerimizdir.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarıyla yapılmak istenen üniversitelerimizi bölerek çoğaltmak.
Örneğin bizim Eskişehirde yıllardır üçüncü üniversite
ihtiyacımız var. Bugüne kadar, en azından benim Parlamentoda
görev yaptığım üç yılda onlarca yeni üniversite kuruldu ama
Eskişehire bu olanak bir türlü tanınmadı. Şimdi, bu üçüncü
üniversite talebini nasıl karşılamaya çalışıyorsunuz?
Altmış yıllık köklü bilim yuvası Anadolu
Üniversitemizi bölerek, plansız, programsız keyfî bir kararla. Peki,
buna Anadolu Üniversitesi hocaları, öğrencileri ne diyor? Soran yok.
Ne olmalıydı? Biz ne diyoruz? Tabii ki Eskişehire üçüncü
üniversite açılsın, açılmalı ama bu, Anadolu Üniversitemizi
bölerek, onun yayın sayılarını ikiye bölerek, onun
prestijini ikiye bölerek, onun dünya sıralamasını ikiye bölerek
yapılmamalı. Anadolu Üniversitemiz ülkemizin açık öğretim
ve uzaktan eğitim programlarını başlatan, ürettiği
katma değerle birçok projenin hayata geçirilmesinde önemli rol oynayan
seçkin bir üniversite. Anadolu Üniversitesi, birikimiyle, tecrübesiyle yeni
üniversiteye katkı sağlayabilir, sağlamalıdır ama bu
yeni bir üniversite olmalıdır. Böyle yapmazsanız, siz, Anadolu
Üniversitemizi başarılarından dolayı
ödüllendireceğinize aslında cezalandırmaktasınız.
Anadolu Üniversitesinde bugün 14 fakültede örgün
okuyan öğrenci sayısı 24 bin. Yani bölünmeyi gerektiren bir
büyüklük asla yok. Bu bölünmenin ne kadar keyfî ne kadar plansız
olduğunu birkaç örnekle anlatayım: Anadolu Üniversitemizin iki
kampüsü var, Yunus Emre ve İki Eylül yerleşkeleri. Şimdi,
İki Eylül yerleşkesine Eskişehir Teknik Üniversitesi kuruluyor.
Gerekçesinde de diyor zaten: Mevcut birimlerin yerleşkeleri dikkate
alınarak kurulacaktır. diye. Teknoloji üniversitesi İki Eylül
kampüsünde, ona bağlanan fen fakültesiyse binasıyla,
laboratuvarlarıyla Yunus Emre kampüsünde yani Anadolu Üniversitesi olarak
kalacak yerleşkenin tam göbeğinde. Fen fakültesi binası özel bir
bina, çok özel laboratuvarları, eşi benzeri olmayan temiz
odaları var. Şimdi, bu laboratuvarlar
taşınamayacağı için yeniden yapılacak. 20 milyon
lirayı aşan bir bütçeden bahsediliyor, keza yeni fen fakültesinin
inşası için belki de daha fazla bir bütçe gerekecek. Ayrıca, fen
fakültesi, Anadolu Üniversitesinin en çok yayın yapan birimlerinin
başında. Ne kadar keyfî yapıldığını gösteren
bir başka örnek: Anadolu Üniversitesinin Ulaştırma Meslek
Yüksekokulu ve Ulaştırma Enstitüsü Eskişehir Teknik Üniversitesi
bünyesine alınırken Ulaştırma Fakültesi Anadolu
Üniversitesinde kalıyor. Aynı şekilde, ulaştırma
alanında son derece önemli bir proje olan Ulusal Raylı Sistemler Araştırma
ve Test Merkezi (URAYSİM) de yine Anadolu Üniversitesi bünyesinde kalacak.
O zaman, ulaştırmayla ilgili birimlerin ayrılması yerine
hepsinin aslında Anadolu Üniversitesinde kalması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Anadolu
Üniversitemizin hocaları ve öğrencileri, bu gece, burada, bizlerden
bu yanlıştan dönülmesini beklemekte. Kanunun geri çekilmesini ve
detaylı bir planlamayla Eskişehirimize yeni bir üçüncü üniversitenin
kazandırılması gerekmektedir. Anadolu Üniversitesinin ve
Osmangazi Üniversitemizin kadrolarının birikimi ve tecrübesi yeni
açılacak üniversitemize tabii ki katkı sunabilir ama çözüm asla ve
asla bölünmeyle sağlanmamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, üniversiteler
bilim üreten, özgür düşüncenin merkezi olmalıdır. Maalesef,
sayılarını artırmakta olduğunuz üniversitelerimizde
durum böyle değil. Üniversitelerde özgür düşünce ortamı
yasaklanmakta; öğrenciler, hocalar baskı altında sindirilmek,
susturulmak istenmekte. OHAL döneminde akademisyenler düşünceleri
nedeniyle akademiden ihraç edilmekle kalmıyor, aynı zamanda
yargılanıyor, tutuklanıyor. İşte, Türkiye'nin
saygın halk sağlığı bilimcilerinden Onur
Hamzaoğlu, üç aydır tutuklu, iddianamesi dahi ortada yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Bitirin lütfen.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Teşekkür ederim.
OHAL altında sadece hocalar değil,
yüzlerce, binlerce üniversite öğrencisi de yine düşünceleri,
ifadeleri nedeniyle tutuklu ya da soruşturma geçiriyor. En son,
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tutuklandı. Hem özgürlüklerinden
mahrum bırakılıyorlar hem de eğitim hakları ellerinden
alınıyor, vizelerine girmelerine izin verilmiyor, ders
kitaplarına, notlarına ulaşımları
sınırlandırılıyor. Bu öğrencilerin yeri
cezaevleri değil, üniversitelerdir; bu hocaların yeri hapishane
koğuşları değil, üniversite amfileridir. Türkiye'de
üniversiteler ancak ve ancak özgür düşünceyle gerçek anlamda bilim üreten
merkezler hâlini alabilir.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/943) esas numaralı
Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
MADDE 16- Bu Kanun 1/1/2020 tarihinde yürürlüğe
girer.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli İstanbul İstanbul
Ali
Yiğit Sibel
Özdemir Didem Engin
İzmir İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kanun Tasarısıyla ilgili
16ncı madde üzerine ben de söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
16ncı madde yürürlük maddesi. Oldukça
yoğun görüşmeler oldu. Biliyorum, sabrınız da
taştı ancak Millî Eğitim Komisyonunun da bu dönem
görüşeceğimiz son tasarısı.
Evet, eğitim alanı temel sorun
alanlarımızdan bir tanesi. Maalesef, bu yasa tasarısı da
ideolojik ve siyasi bir tartışmaya zemin hazırladı ve biz
buna karşıyız. Biz, eğitimle ilgili bütün yasa tasarılarının
ideolojik ve siyasi bir bakış açısıyla değil,
akılla ve bilimle değerlendirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Bu temel ilkeyi bir kez daha vurgulama ihtiyacını
ben de bir akademisyen olarak duyuyorum çünkü üniversiteler ve akademisyenler
tepeden inme kararları sevmezler ve bütün bu kararlara itiraz ederler.
Üniversitelerin demokratik, özgür, çağdaş,
bilimsel ve mali özerklik ölçülerine göre kendi kendilerini yönetebilmeleri
gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz. Öngörüsüz, plansız,
kısa vadeli ve tamamen ideolojik kaygılarla yapılan düzenlemeler
nedeniyle yaklaşık iki haftadır üniversiteler üzerinde gereksiz
bir tartışma sürecini yaşıyoruz. Geçen haftaki
konuşmamda da bilim akademisinin bu yasa tasarısına ilişkin
çok önemli tespitlerini sizlerle paylaşmıştım,
konuşmaların birçoğu da bu tespitler üzerinde oldu
açıkçası.
İşte bugün üniversiteler bu tasarıya
karşı çıkıyorlar. Bir Ben yaptım.
anlayışı var maalesef ve üniversitelerin temel karşı
duruşu da bu anlayış üzerine çünkü kendilerine danışılmadı,
görüşleri alınmadı; tasarının yapılış
şekliyle ilgili, bilimsel özerkliklerinin de ihlal edildiği
ortadadır. Eğer bu konu üniversitelere bırakılsaydı ve
kendi sorunlarını çözme kapasitesine sahip olduklarına
güvenilseydi, inanın, ne kamuoyunda bu kadar bir tartışma olurdu
ne de biz bu kadar çok mesai harcardık.
Bizler üniversitelerin kendi yapısal
sorunlarına en iyi çözümü yine üniversitelerin kendilerinin
üreteceğine inanıyoruz. Bu nedenle bu tasarının
yapılış şekline baktığımızda, maalesef,
iyi bir yönetişim süreci olmadığını, tüm
paydaşların görüşlerinin ve endişelerinin
dinlenmediğini görüyoruz. Böldüğünüz üniversiteler arasında yer
alan, ülkemizin en eski, asırlık İstanbul Üniversitesinin bir
kökü, bir geleneği ve bir kültürü var. Tasarının
talimatını verenler işte bu asırlık geleneği
maalesef yok saydılar. Geleneğine, köklerine, kültürüne, kurumuna
sahip çıkmak isteyen üniversite yönetimleri, akademisyenler,
öğrenciler tasarının geri çekilmesi için gece gündüz nöbet
tutuyorlar ve barışçıl ve demokratik eylemlerle bu
karşı duruşlarını ortaya koyuyorlar. Yapılan bu
eylemlere hem çevre halkı hem de Türkiyenin dört bir yanında
-özellikle tıp fakültelerine baktığımız zaman- tedavi
gören birçok hasta destek veriyorlar.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi kendisini muhafazakâr bir siyasi parti olarak tanımlıyordu.
Ancak, baktığımız zaman, Adalet ve Kalkınma Partisini
muhafazakâr bir parti olarak tanımlamak gerçekten mümkün değil çünkü
kendisini her ne kadar muhafazakâr bir parti olarak sunsa da, işte,
üniversiteleri bölen bu tasarıyla ülkenin en eski eğitim kurumunu bir
oldubittiyle bölmesi, geleneklerini yok etmesi ve köklerinden koparması
ortada.
Aynı zamanda, Adalet ve Kalkınma
Partisinin politikalarına baktığımız zaman, başta
İstanbul, Bursa gibi birçok şehrimiz olmak üzere, bunların
tarihî kimliğini, mirasını yok ettiği gibi, işte,
bugün üniversitelerin de bu köklü geleneklerini yok ettiğini görüyoruz.
İşte, devlet yönetiminde liyakatin
çökertilmesi, şeffaflığın yerine kapalı kapılar
arkasında kişisel, siyasi çıkar ve pazarlıkların
olması, bağımsız, özerk kurumların tek elden kontrol
edilmesi arzusunun neticesi olarak bu tasarıyla da biz karşı
karşıya kaldık.
İşte, devlet yönetimindeki bu krizden
çıkmanın yakın tarihindeki en önemli fırsatını 24
Haziran olarak görüyoruz. Öğrenciler, akademisyenler,
vatandaşlarımız, işte, bu otoriterliğe karşı
en güzel yanıtı 24 Haziranda sandığa giderek vereceklerdir
ve nihayetinde millet, öğrenciler başta olmak üzere gençler,
akademisyenler ve tüm halkımız demokratik olmayan, kurumları yok
eden, milleti yok sayan bu zihniyete artık Tamam. diyeceklerdir.
Ben de bu görüş ve duygularla yüce heyeti
tekrar saygıyla selamlıyorum, sabrınız için de
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, tamam.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 556 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
MADDE 17- Bu kanun hükümlerini Millî Eğitim
Bakanı yürütür.
Kazım
Arslan Mahmut
Tanal Ali
Şeker
Denizli İstanbul İstanbul
Didem
Engin Ali
Yiğit
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay konuşacaktır.
Tasarının ve günün son konuşması
zannediyorum.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar, Tamam sesleri)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu yılın, bu dönemin
sanıyorum millî eğitim alanındaki son yasası ve Sayın
Bakanla da son kez bu ortamda beraberiz. Önümüzdeki dönemde Sayın Bakanla
yine beraber olmayı ama Sayın Bakanı muhalefet
sıralarında görmeyi yürekten arzu ediyoruz.
BAŞKAN Buraya gelirse yalnız bakan
olamayacak demektir.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) 2016
yılı Mayıs ayında Efes tatbikatına gitmek üzere Millî
Savunma Bakanı olarak hazırlanırken kendinizi Millî Eğitim
Bakanı olarak buldunuz. Gerçekten, yerinizde olmayı arzu etmezdim.
Öyle bir tabloyla karşı karşıyasınız ki
atılan her adımın bence vicdanınızda doğru
olmadığını bile bile savunmak, onu akla uygun hâle getirmek
için çok çaba harcadınız, biz bunu komisyonlarda da gördük.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarları
döneminde 6 Millî Eğitim Bakanı değişti. Sayın
Bakandan önceki, Nabi Avcı dışındaki, 4 bakanın bugün
Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında olmaması bile
eğitimin ne hâlde olduğunun göstergesidir. Hiçbiri şu anda sizin
saflarınızda değiller. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) Nabi Avcı
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Nabi Avcı
dışında. dedim.
Şu anda, Sayın Bakanım,
belleğinizde şöyle bir film şeridi gibi gitmesi
bakımından, AKP iktidarının 2013 yılından bu yana
yaptığı değişiklikleri şöyle sıraladım.
Bu, Kervan yolda düzülür. değil, bu, Kervan yolun başında
bozulur. olmuş. Hiçbir değişiklik üç yıldan fazla
kalmamış. Bakın, 2003 yılına geldiğinizde
üniversite katsayı farklarını
artırmışsınız. Hemen ertesi yıl müfredatı
değiştirmişsiniz. Ertesi yıl liseleri üç yıldan dört
yıla çıkarmışsınız. Ertesi yıl bu liselere
giriş sisteminin yerine OKSyi getirmişsiniz. Ertesi yıl,
2007de -OKS bir yıl kalmış, bir yıl- demişsiniz ki:
SBS olsun, üç sınav birden olsun. İki yıl kalmış bu,
2009da demişsiniz ki: Ya, bu tek sınav olsun da YGS ve LYS olsun.
Üniversite sınavlarını iki sınava
çıkarmışsınız. 2009da üniversiteye girişteki
katsayıyı kaldırmışsınız. 2010da lisedeki
üç aşamalı sınav yerine tek aşamaya geçmişsiniz, üç
yıl kalmış. Kervan daha yola çıkmamış, yolun
başında kervan dağılmış, başka bir kervan
gelmiş. 2012de 4+4+4 sistemine geçmişsiniz. Aynı yıl, bu
sefer Ya, bu tek sistem olmadı, çok sınavlı sisteme tekrar
geçelim. demişsiniz, aynı yıl. 2013te dershaneleri
kaldırmışsınız. Peki ne olmuş? Bu kez
okulları dershaneleştirmişsiniz. Bugün pek çok okul, Dershane
öğretmenleri bizim okulumuzdadır. diye kendi reklamını
yapıyor. Yani dershaneleri kaldırırken fiilen okulları da
kaldırmışsınız. 2014te TEOG gitmiş, TEOG
gelmiş
Gelen, giden tabii karışıyor. 2014te TEOG
gelmiş, 2017de TEOG gitmiş.
İşte, sayın milletvekilleri, tablonun
özeti bu. Allah aşkına, yani bu kadar değişiklik, daha bir
sistemin ne kadar oturacağı belli olmadan, anında, ertesi yıl,
iki yıl geçmeden tekrar değişiklik
Bunun adı
yönetememektir. Bunun adı artık Tamam. demektir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kaç bakan
değişti, kaç bakan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Tamam.
demektir.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) 6 bakan
değişmiş.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Aynen.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Her bakan
ortalama iki buçuk yıl görev yapmış ve her bakan geldiğinde
bir önceki bakanın yaptığını bozmuş Benim
yaptığım reform. demiş. Ve şu anda sayın
milletvekilleri, üniversite sınavlarına girecek öğrenciler hâlâ
soruyorlar Acaba sınavlar yaklaşırken yeni bir
değişiklik olur mu? diye. Allah aşkına, millî eğitim
bu kadar delik deşik edilir mi? Ve şimdi üniversiteleri delik
deşik hâle getiriyorsunuz.
Biraz önce Utku Çakırözer çok güzel
anlattı. Gaye Usluer arkadaşımız da -Nabi Hoca, tabii,
kendince kendine yonttu ama- çok güzel ifade etmişti, Biz üçüncü
üniversiteyi istiyoruz ama mevcut üniversite bozulmadan istiyoruz.
demişti. Siz mevcudu ikiye bölüp
Tıpkı annenin evladını
ikiye bölüp İki çocuğun oldu. denir mi? Ancak Gaye Hoca çok güzel
anlatmıştı bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Başkan, en
son
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamlıyoruz Başkan,
tamamlıyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, ben sözlerimi tamamlıyorum.
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Tamam, peki,
Başkanla birlikte tamamladık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ahmet Aydın da Tamam. dedi
ya, bu iş tamam.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, en son, hepinizin dikkatine
Bir Japon diplomat Türkiyede
işleri olan firmalarla birlikte Türklerle çok diyalog
kurduklarını söyledi ve özelliklerini şöyle anlattı, dedi
ki: Bizim heyet 5 kişi görüşür. Birimiz, karşı taraf ne
cevap veriyor, onu dinler; birimiz, biz ne cevap veriyoruz, onu dinler;
birimiz, karşılıklı olarak bundan sonraki atılacak
adıma bakar. Böyle görev bölümü yaparız. dedi. Türkler ne yapar?
diye sordum. Dedi ki: Hep birlikte konuşurlar, hep birlikte susarlar.
Peki, daha sonra ne yaparlar? dedim. Bir sonraki toplantıda heyetin
başkanı değişmiştir. Öncekileri iptal eder, Yeni bir
reform yaptık. der. dedi. Japonların da gözlemi bu.
Hakikaten 24 Haziranda bu gidişe Tamam,.
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Tamam Mustafa Bey, tamam.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, tümünün oylamasından önce
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 556 sıra
sayısının 7'nci maddesine bağlı ek madde 182'de Genel
Kurulda verilen önergenin kabulüyle yapılan değişikliğin
diğer maddelerde intibakının sağlanması için
tasarının 8'inci, 10'uncu, 14'üncü ve 15'inci maddeleri ile Ekli (I)
sayılı ve Ekli (II) sayılı listede yer alan
"İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa) ibarelerinin
"İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa şeklinde
değişmesini;
Ekli (II) sayılı listesinde, Kütahya
Sağlık Bilimleri Üniversitesi merkez kadro cetvelinin 19'uncu
satırında yer alan derecesi 4 olan şef kadrosunun toplamı
sütununda sehven 7 olarak yazılan ibarenin 6 şeklinde; Sivas
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ile Tarsus Üniversitesinin merkez kadro
cetvellerinin toplamında sehven 340 olarak yer alan ibarelerin 341
şeklinde düzeltilmesini arz ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Komisyonun redaksiyon talebiyle birlikte
tasarının tümünü oylayacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önce redaksiyonu oyla ki
yetkiyi versinler, sonra tasarının tümü...
BAŞKAN Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
redaksiyon talep etti ya, onu oya sunun, redaksiyon yetkisi alsınlar.
BAŞKAN Yani redaksiyon talebiyle birlikte zaten
tümünü oylayacağız, o şekilde oylayacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
redaksiyon yetkisi...
BAŞKAN Tamam, ayrı oylayalım.
Komisyonun bu redaksiyon talebini kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ama zaten oylaması redaksiyon talebiyle
birlikte olur, bu ayrı bir madde değil ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oldu, şimdi oldu. Öbür
türlü belki ben redaksiyona evet diyeceğim, tasarıya hayır
diyeceğim.
BAŞKAN Yok, hayır, hayır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Komisyonun bu redaksiyon talebiyle birlikte açık oylamanın şekli
için Genel Kurulun kararını arayacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Yükseköğretim Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 202
Kabul :
188
Ret :
14 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Barış Karadeniz İshak
Gazel
Sinop Kütahya
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki konular tamamlanmış
olduğundan, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 9 Mayıs 2018 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.29
X.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/07/2017-31/12/2017
tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve
30/06/2012 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler,
tasarılar, teklifler ve tezkereler
(x) 556 S. Sayılı Basmayazı 3/5/2018 tarihli 95inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi
(x) Bu bölümde hatip tarafından Kuran-ı Kerimden ayet okundu.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.