TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
98inci
Birleşim
10
Mayıs 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Sinop Milletvekili
Barış Karadenizin, Sinop iline, bu çatı altında beraber
görev yaptığı Divan üyeleri ve milletvekillerine teşekkür
ettiğine, adalet ve demokrasi anlayışının 24 Haziran
seçimlerinde de sürdürüleceğine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kayseri Milletvekili Sami
Dedeoğlunun, Hıdırellez gününe, Kayserinin Develi ilçesinde
yapılan Engelsiz Yaşam Merkezinin temel atma törenine ve Kayseri
Şehir Hastanesinin açılışına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın, Fransada yayımlanan Kuran-ı Kerim
karşıtı bildiriye ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan personelin özlük haklarıyla ilgili eşitsizliklerin
ortadan kaldırılması ve refah düzeylerinin yükseltilmesi için 24
Haziranda iktidara tamam denilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Kastamonu Milletvekili
Murat Demirin, sosyal ağda başlatılan algı hareketindeki
mesajların büyük bölümünün hileli hesaplarla ABDden gönderildiğinin
belirlendiğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
4.- Kayseri Milletvekili Sami
Dedeoğlunun, Trafik Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 10-17 Mayıs Veysel
Karaniyi Anma Haftası ile 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
6.- Isparta Milletvekili
İrfan Bakırın, Ispartanın bazı ilçelerinde
şiddetli don ve dolu nedeniyle meydana gelen maddi zararın
karşılanıp karşılanmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalının, Uluslararası Karayolu Trafik
Güvenliği Haftasına ilişkin açıklaması
8.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, iktidara
kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve tekçi zihniyeti
bırakması için seslendiğine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 15 Temmuz darbe girişiminde tutuklanan erlerin
serbest bırakılmasını ve mahkemelerce suçsuz olduğu
kanaati getirilen devlet memurlarının göreve iade edilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamakın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının 300 Koyun Projesine ilişkin
açıklaması
11.- İzmir Milletvekili
Kerem Ali Süreklinin, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
12.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, Uluslararası Karayolu Trafik Güvenliği
Haftası ile 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftasına ilişkin
açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Fransadaki sözde bir grup aydın,
siyasetçi ve yazarı Kuran-ı Kerimden bazı ifadelerin
çıkartılmasını istemelerinden dolayı
kınadığına ilişkin açıklaması
14.- Antalya Milletvekili
İbrahim Aydının, Plan ve Bütçe Komisyonunun 26ncı Yasama
Döneminde yaptığı çalışmalara ilişkin
açıklaması
15.- Bursa Milletvekili
Ceyhun İrgilin, engelli öğretmenlerin, sözleşmeli
öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının ve
güvenlik soruşturması nedeniyle ataması
yapılamayanların atamaları ile mahkeme kararıyla
aklananların göreve döndürülmesi konularının çözümünün 24 Haziran
öncesi toplumsal barış açısından çok önemli
olacağına ilişkin açıklaması
16.- İzmir Milletvekili
Müslüm Doğanın, HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin
Demirtaşın özgür olmadığı bir seçimin demokratik
olmayacağına ve derhâl serbest bırakılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, İstanbulun en köklü eğitim
ve araştırma hastanelerinden olan Şişli Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin taşınmasına itiraz
ettiğine ilişkin açıklaması
18.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, TBMMnin 25 ve 26ncı Dönemlerinde
yaptığı çalışmalara ve verdiği 104 soru
önergesine bakanlardan neden cevap alamadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
19.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, Anneler Gününe, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına, 13 Mayıs Soma faciasının 4üncü yıl
dönümüne, 10 Mayıs Psikologlar Gününe ve Samsun Genç
İşadamları Derneğinin gerçekleştirdiği
toplantıda dile getirilen bazı konulara ilişkin
açıklaması
20.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına, Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri
şahsında, Muş Milletvekili Burcu Çelikin kızı
Asminin, Ayşe öğretmenin ve Taybet ananın şahsında
bütün annelerin Anneler Gününü kutladığına, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 300 koyun
teşvikinin neden sadece iktidar yanlılarına verildiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TRTnin AK PARTİ iktidarının
seçim propagandası aracı hâline geldiğine, 10 Mayıs
Danıştayın kuruluşunun 150nci yıl dönümüne, Anneler
Gününe, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası ile Uluslararası
Karayolu Trafik Güvenliği Haftasına ve mevcut kanunlarda
yapılan değişikliklerin Türkiye Cumhuriyeti devletini tahrip
edeceğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, engelliler için yaşamın her
tarafının ulaşılabilir olması, engellilere tıbbi
malzeme ile ihtiyaçlarının ücretsiz verilmesi ve kamu kurum ve
kuruluşlarındaki engelli kotasının
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün HDP grup
önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingölün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çorum Milletvekili Salim Uslunun HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, YÖK tarafından özel yetenek
sınavıyla öğrenci alan öğretmenlik programlarına
getirilen ilk 240 bin sıralamasında olma şartının
kültür ve sanat alanlarındaki okulların kapanmasına sebep
olacağına ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın görüşülmekte olan 560 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcünün 560 sıra sayılı Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 560 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
yapılan düzenlemenin Anayasanın 7nci maddesine aykırı bir
yetki devri olup olmadığının açıklanmasını
istediğine ilişkin açıklaması
32.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, görüşülen 560 sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla verilen yetki çerçevesinin esnek
ve muğlak olduğuna ilişkin açıklaması
33.- Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Şentopun, 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiş
olmasının Meclis teamüllerine uygun olduğuna ilişkin
açıklaması
36.- Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpın 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Metinerin, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Genel Kurulda yaşanan
tatsız olaydan dolayı özür dilediğine ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, insanların konuştuğu dilden,
geldiği bölgeden ya da inancından dolayı herhangi bir
ayrıma tabi tutulmasının söz konusu olamayacağına
ilişkin açıklaması
43.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, ÖYPlilerle ilgili çok büyük mağduriyet olduğuna
ve bu mağduriyetin çözülmesine ortak önergeyle destek veren 3 siyasi
partiye teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
44.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, bir ülkenin eğitiminin daha yüksek seviyelere çekilmesi
için öğrenci affının getirilmesinin çok önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
45.- İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın, getirilen öğrenci affının
eksik olduğunu düşündükleri için muhalefet ettiklerine ama
faydalanacak öğrencilere başarılar dilediklerine ilişkin
açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, öğrenci affı ve ÖYPyle ilgili
düzenlemelerin tüm öğrenci ve akademisyen adaylarına
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
47.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, imar affıyla ilgili düzenlemelerde daha hassas
olunması ve imar planları üzerinde çalışma
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
48.- Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin, 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kabul edilmesiyle 13 milyon hane veya iş yeri
sahibinin sıkıntılarına son verileceğine ilişkin
açıklaması
49.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının olumsuz yönlerine ilişkin çekincelerini ortaya
koyduklarına ama olumlu yanlarından dolayı kabul yönünde oy
kullanacaklarına ilişkin açıklaması
50.- İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün, 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısını kabul etmemelerinin nedenlerine ve eşit, adil
bir seçim dönemi ile hayırlı bir gelecek temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
51.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme getirdiği
programları yasalaştırdığı için teşekkür
ettiğine, 557 sıra sayılı Kanun Tasarısında karşı
oldukları maddelerde görüşlerini ifade ettiklerine ama tümüne evet
oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
52.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla getirilen ve toplumun önemli bir kısmını
ilgilendiren düzenlemelerin hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Başkanlık
Divanı olarak Engelliler Haftasında tüm engellileri sevgiyle
selamladıklarına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, her dilin değerli
olduğuna ve yaşatılması gerektiğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 26ncı Yasama Döneminde
yapılan çalışmalara, Ramazan Bayramını tebrik
ettiğine, 24 Haziranda yapılacak Cumhurbaşkanlığı
ve milletvekilliği genel seçimlerinin hayırlar getirmesini temenni
ettiğine ve birlikte yoğun mesai yaptığı tüm
milletvekilleri ile Meclis çalışanlarına teşekkür
ettiğine ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, temsil etmekten onur
duyduğu halka, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ile
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Cana özellikle teşekkür etmek
istediğine ilişkin konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Muğla Milletvekili Hasan
Özyer ile Ardahan Milletvekili Orhan Atalaya, belirtilen neden ve sürelerle
izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1586)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve arkadaşları
tarafından, OHAL döneminde artan BES üyesi kamu emekçilerine yönelik
hukuksuz tüm uygulamaların açığa çıkarılması ve
yaşanan mağduriyetlerin giderilmesine yönelik adımların
araştırılması amacıyla 4/4/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Mayıs 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Başkanlık Divanında boşalan 1 üyeliğin CHP
Grubuna bir Kâtip Üye şeklinde oluşmasına;
bastırılarak dağıtılan 560 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1inci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 10
Mayıs 2018 Perşembe günkü birleşimde 557 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; bu
birleşiminde 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 11 ve
12 Mayıs 2018 Cuma ve Cumartesi günleri toplanmamasına ilişkin
önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) TBMM Başkanlık
Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Başkanlık
divanında boş bulunan kâtip üyeliğe seçim
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 6771 Sayılı
Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan
Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 560)
2.- Vergi ve Diğer
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 557)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptğı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Metinerin, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
560) 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısının
oylaması
2.- (S. Sayısı:
557) Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Çiftlik Bankın denetim sürecinde ihmal bulunup
bulunmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/27129)
10 Mayıs 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
İshak GAZEL (Kütahya), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Sinop ve üniversitelerin sorunları
hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Barış Karadenize
aittir.
Buyurun
Sayın Karadeniz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hatibi kürsüye davet ettim. Lütfen uğultuyu keselim.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Sinop Milletvekili Barış Karadenizin, Sinop iline, bu çatı
altında beraber görev yaptığı Divan üyeleri ve
milletvekillerine teşekkür ettiğine, adalet ve demokrasi
anlayışının 24 Haziran seçimlerinde de sürdürüleceğine
ilişkin gündem dışı konuşması
BARIŞ KARADENİZ
(Sinop) Sayın Başkanım, öncelikle teşekkür ederim.
Başkanlık Divanı üyesi olarak uzun zamandır beraber görev
yapıyoruz ve belki bu son görevimiz olacak. Onun için, bu Divanda birlik
ve beraberlik içinde çok güzel şeylere imza attığımız
için sizlere de teşekkür ederim. (Alkışlar)
Evet, sayın milletvekili
arkadaşlarım, aşağı yukarı üç yıldan beri bu
çatı altında beraber mücadele ediyoruz. 7 Haziranda seçildik;
Ankaraya, Gazi Meclise geldik ve 1 Kasımda tekrar bir seçime girdik; 15
Temmuz darbe girişimini yaşadık, 16 Nisanda referandum
yaşadık, 7 seferdir OHALi uzatıyoruz. Ülkenin en zor
dönemlerinde bu çatı altında beraber görev yaptık ve bu görev
süresince gerçekten burada bulunan bütün milletvekilleri ülkemiz için güzel
şeyler yapmaya gayret etti. Ben burada bulunan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız
diyorum. Belki zaman zaman kavga ettik, belki zaman zaman birbirimizi üzdük ama
ne olursa olsun, burada, üç yıldır ülkemiz için mücadele eden, emek
veren milletvekillerimiz var. Herkese tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
24 Haziranda seçime
gidiyoruz. Ülkemizin ihtiyacı olan birlik ve beraberliği 24 Haziran
seçimlerine giderken de sağlayacağımızı
düşünüyorum; bu süreçte, ülkemizin ihtiyacı olan,
vatandaşlarımızın ihtiyacı olan huzur, adalet ve
demokrasi anlayışını bu seçimlerde de sürdüreceğimize
canıgönülden inanıyorum.
Benim ilim Sinop Türkiye'nin
en mutlu şehri seçildi. En mutlu şehri seçilirken bunun kriteri var,
bu kriterler de
İnanın, biz siyasi ayrım gütmüyoruz; ülke
menfaatleri, ilimizin menfaatleri neyse onun için mücadele ediyoruz. Onun için,
ben kendi ilimde, kendi seçim bölgemde mücadele ederken hiç fark etmiyor,
ülkücü, sağcı solcu, ocu bucu yok, ülke menfaatleri var; bütün siyasi
partilerle kol kola girip ülke menfaatleri için gerçekten mücadelemizi
yapıyoruz. Bu da Sinop da inşallah bütün ülkeye örnek olur diye
düşünüyorum.
Daha önce bu kürsüden bütün
milletvekillerimizi Sinopa davet etmiştim, hiç ayrım yapmadım;
gelin görün güzel ilimizi, bu sevgi, hoşgörü, birlik, dayanışma,
kardeşlik şehrini bir de siz tanıyın dedim. İnşallah,
şimdi olmazsa herkes seçim bölgesine gidip çalışacak- 24
Hazirandan sonra -seçilen arkadaşlar olur, seçilemeyen arkadaşlar
olur- hepinizin başımız üstünde yeri var.
Ülke çok güzel bir ülke.
Misakımillî sınırları içinde millet kavramını
gerçekten hissetmiş bir ülkeyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün bir sözü
var Misakımillî sınırları içinde ne bir karış
başka ülkenin topraklarında gözümüz vardır ne de bir
karış toprağımızı başka ülkeye veririz.
diye, çok güzel bir söz. Kürtü, Türkü, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü hiç
fark etmiyor; bu millet kavramıyla Türkiye Cumhuriyeti çatısı
altında yaşayan herkesin birlik ve beraberlik içinde mücadele
ettiği ortamda, şu saatten sonra bizim ülkeye örnek olup, 24 Haziran
seçimlerine giderken kavga iklimini bırakıp ülkeyi
normalleştirme sürecine gitmemiz lazım. Gerçekten, ülkenin buna
ihtiyacı var.
Jeopolitik olsun, şu
anda bulunduğu konum olsun, dünyanın en güzel ülkesinde
yaşıyoruz. Allah bu lütfu bize vermiş. Yüce dinimiz de sevgi,
kardeşlik ve hoşgörü üzerine kurulu. Yüce dinimizin söylediği
sevgi ve kardeşliği burada yaşattığımıza
inanıyorum.
Başkanımıza,
Divandaki diğer arkadaşlarımıza gerçekten bu güzel
ortamı yaşattıkları için hepsine ayrı ayrı
teşekkür ediyorum. Hiçbir siyasi partiyi ayırt etmeden bu ülke için
mücadele eden, kendi menfaatini değil ülkenin menfaatlerini düşünen,
ülkemizi en yüce, en ulu seviyeye çıkarmak isteyen bütün milletvekili
arkadaşlarıma saygı ve sevgilerimi sunuyorum. İyi ki
varsınız.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın Karadeniz.
İyi ki siz de varsınız.
Bu güzel konuşmanızı bütün milletvekilleri yürekten
alkışladı. Ben de tebrik ediyorum Divan adına,
arkadaşlarımız adına. Çok teşekkür ediyoruz.
(Alkışlar)
Gündem dışı
ikinci söz, Hıdırellez günü münasebetiyle söz isteyen Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Dedeoğlu.
2.-
Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Hıdırellez gününe,
Kayserinin Develi ilçesinde yapılan Engelsiz Yaşam Merkezinin temel
atma törenine ve Kayseri Şehir Hastanesinin açılışına
ilişkin gündem dışı konuşması
SAMİ DEDEOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hıdırellez şenlikleri, engelsiz yaşam merkezinin temel atma
töreni, ayrıca, Kayserimize 1.607 yataklı şehir hastanesinin açılışıyla
ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Büyük ve köklü milletlerin
kültürel zenginlikleri tarihin derinliklerine kadar uzanır. Dünya
tarihinde, örf ve âdetlerinin zenginliği yönünden Türk milleti önde gelen,
kadim bir millettir. Bugün, milletimizin birlik ve beraberliğini destekleyen
önemli bir geleneğimiz olan Hıdırellezden söz etmek istiyorum.
Hıdırellez, Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde
buluşup darda kalan insanlara, çeşitli istekleri olanlara ve zorluk
çekenlere yardım ettikleri rivayet edilen bir gündür. Ayrıca, 6
Mayıs, bereketin ve bolluğun sembolüdür. 6 Mayıs, her yıl
yeniden doğuş, tazelenme, ölümsüzlük, bereket anlamıyla
kutlanır. Bahar bayramı olan Hıdırellez evrensel bir
nitelik kazanmış, Hızır Acil Servisin adı da buradan
gelmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizler AK PARTİ Hükûmeti olarak
sağlık ve eğitim hizmetlerini en önemli ve öncelikli konular
arasında telakki ettik, programlarımızı hep bu
doğrultuda yaptık. Hazırlamış olduğumuz bütçe
programlarında yıllara göre artan oranda en büyük payı
eğitime ve sağlığa ayırdık. Bu minvalde,
Kayserimizin Develi ilçesinde engelsiz yaşam merkezinin temel atma
törenini gerçekleştirdik. 63 yatak kapasiteli Develi Engelsiz Yaşam
Merkezi 2019 yılında inşallah hizmete girmiş
olacaktır. Bu merkezin Kayserimize, ilçelerimize ve hemşehrilerimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın 5 Mayısta Kayseriyi teşrif etmeleriyle
şehrimizde büyük ve coşkulu, tarihî bir gün yaşanmıştır,
havaalanından Cumhuriyet Meydanına kadar yol güzergâhında
Kayseri halkımız sevgi gösterilerinde bulunmuştur.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Cumhuriyet Meydanında yaptığı konuşmada 24 Haziranda
yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği
genel seçiminin ülkemiz için çok önemli olduğunu, içeride ve
dışarıda şer odaklarının ülkemizin millî birlik
ve beraberliğini hedef aldığını ifade etmiştir.
Huzur ve istikrar ortamının devam ettirilebilmesi için 24 Haziranda
hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekilliği seçimlerinin
başarıyla sonuçlandırılması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı ile Meclisin uyum içinde olması çok önemlidir.
Daha sonra, ülkemizin en büyük şehir hastanesi olan 1.607 yataklı
Kayseri Şehir Hastanemiz hizmete açıldı. Vefakâr Kayseri
halkımızın katıldığı mahşerî bir
törenle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan
tarafından açılışı yapılmıştır.
Burada yaptığı konuşmada Böyle modern bir şehir
hastanesinin halkın hizmetine sunulabilmesi ancak istikrarlı bir
hükûmetin iş başında olmasıyla mümkündür. demiştir.
Bilindiği gibi,
Ankara-Sivas hızlı tren hattı Yozgat Yerköyden ayrılmak
suretiyle 102 kilometrelik bağlantısı
yapılmıştır. Böylece, Ankara-Kayseri arası bir buçuk
saate düşecektir. Ayrıca,
Kayseri-Nevşehir-Aksaray-Niğde-Konya-Antalya hızlı tren hattının
turizm amaçlı- ihalesi yapılacaktır. Ayrıca, şu anda
2 milyon 196 bin yolcu sayısı olan havaalanımız,
Ağustos 2018de yapılacak ihaleyle on dört ay gibi kısa sürede
bitirilip 5 milyon yolcu kapasiteli modern bir havaalanı hâline
getirilecektir.
Ülkemize çok ciddi
katkıları olan Kayserimizin güzel, çalışkan insanları
hizmetlerin en iyisine layıktır. Bütün bu yapılan hizmetlerin
ülkemizin geneline yaygınlaştırılarak devam ettirilmesi için
24 Haziran seçimleri çok önemlidir. Halkımızın, bugüne kadar
olduğu gibi bu seçimlerde de AK PARTİmize olan teveccühünü giderek
artan oranda devam ettireceğine inancım tamdır.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Tamam. diyecekler.
SAMİ DEDEOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, geçmiş haftalarda Sayın
Cumhurbaşkanımıza yapılan hakarete karşı tepkimi
yine bir şiirle dile getirmek istiyorum:
Neden diye sorarsan tek tek
anlatacağım,
Bu millet iyi, kötü, kim
kiminle bilecek,
En güzel cevap sandık
bunca olup bitene,
24 Haziranda cumhur galip
gelecek,
Tayyip Beyle yüzümüz bir kez
daha gülecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Vatan için can feda diyen
milyonlarız biz,
Umutta, hizmette, adalette
varız biz,
Halkın teveccühüyle her
daim iktidarız biz,
24 Haziranda cumhur galip
gelecek,
Tayyip Beyle yüzümüz bir kez
daha gülecek.
Hiçbir şey yapmadan Biz
halkçıyız. dersiniz,
Sahi sizler kimlerin
gayretini güdersiniz?
Bu millet tarafından
verilecek dersiniz,
24 Haziranda cumhur galip
gelecek,
Tayyip Beyle yüzümüz bir kez
daha gülecek.
Dedeoğlum sen
haykır, yüksek sesle söyle,
Kimse ahkâm kesmesin,
boş konuşmasın öyle...
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Çok edebî, gerçekten çok edebîymiş!
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Bravo(!)
SAMİ DEDEOĞLU
(Devamla)
Ümmet gurur duyarken liderim Tayyip Beyle,
Millî ittifakımız o
gün galip gelecek,
24 Haziranda Başkanla
yine yüzler gülecek.
Bu duygularla hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Başkanım...
BAŞKAN Sayın
Dedeoğlu, teşekkür ediyorum.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkanım...
BAŞKAN Sayın
İrgil, hayırdır?
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Başkanım, grubumuza sataşmada bulundu.
BAŞKAN Hayır
Sayın İrgil, grubunuza bir sataşma yok, kusura bakmayın.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Dinlemediniz mi şiiri?
BAŞKAN Hayır,
hayır.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Ahmet Başkan, o zaman biraz önceki Barışın
konuşması ile bu konuşma bir mi canım?
Giderayak biraz birlik
beraberlik deyin.
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Fransada yayımlanan Kuran-ı Kerim
karşıtı bildiri hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili
Kadri Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
3.-
Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın, Fransada
yayımlanan Kuran-ı Kerim karşıtı bildiriye
ilişkin gündem dışı konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi,
Kuran-ı Kerimi Müslüman olmayan kesimlere karşı savaş ve
şiddeti teşvik eden bir kitap olmakla itham eden ve 300 kişi
tarafından Fransada imzalanan bildiri tabii ki gerçeğe aykırıdır
ve kınıyoruz, zaten Meclisteki bütün partilerimiz de bunu
kınadılar. Fakat Kuranın böyle anlaşılmasına
neden olan IŞİD ve paydaşları ile bunlara destek veren
İslam ülkelerindeki despot yönetimler de bu konuda maalesef suçludurlar.
Örneğin, Kuran Barış daha hayırlıdır. Ey iman
edenler! Hepiniz barış dairesine giriniz. diyerek İslamda
asıl olan ilkenin barış olduğuna ve imanla barış
arasında güçlü bir bağ bulunduğuna dikkat çekmesine rağmen,
yanlış bir cihat ve fetih anlayışımız
Kuranın bir kan kitabı gibi algılanmasına neden
olmuştur.
Yine Hazreti Peygamber
buyuruyor ki: Cihadın en üstünü zalim bir sultana karşı
hakkı haykırıp Sen zalimsin. demektir. Yani asıl cihat
İslam ülkelerinin başına musallat olan diktatör ve despotlara
karşı verilen iç mücadeledir, onları ya yola getirmek ya da
demokratik yollarla devirmektir; asıl ilke budur. Fakat biz ne
yapıyoruz? Biz cihattan kafa kesmeyi ve suçsuz insanların üzerine
saldırı düzenlemeyi anlamışız.
Hazreti Peygamber
verdiği talimatta Savaşlarda din adamlarını öldürmeyin.
diyor. Hazreti Ebubekir bir rahibin başını kesen bir askeri
şiddetle azarlayıp cezalandırıyor ve İslamda
baş kesmek yasaktır, bir daha böyle bir şey olmasın.
diyor. Ama İslam ülkelerinde rahipler, keşişler, papazlar, hahamlar
İslam ve Kuran adına maalesef hunharca katlediliyor ve
başları kesiliyor. Başta Ebu Davut olmak üzere sahih hadis
kaynaklarına göre, Hazreti Peygamber Müslüman olmayan
savaşçıların yakılmasını
yasaklamıştır. Oysa IŞİD ve paydaşları
aslında Müslüman olan Ürdünlü pilotu canlı canlı yakıyor
ve bunu Kuran adına, İslam adına yaptığını
söylüyor ve sözüm ona bazı İslam ülkelerindeki yönetimler, maalesef
buna rağmen IŞİDi desteklemiştir ve destekliyorlar.
Yine Hazreti Peygamber
buyuruyor ki: Camisi olan, ezan okunan bir memlekete fetih adı
altında giremezsiniz. Ama biz ne yapıyoruz? Camileri olan, ezan
okunan, halkı Müslüman olan bir şehre girmeyi cihat ve fetih olarak
görüyoruz ve tavuklarını çalmayı, dükkânlarını
yağmalamayı bir ganimet olarak kabul ediyoruz. Ve yine Kur'an Dinde
zorlama yoktur. diyor, Sizin dininiz size, benim dinim bana. diyor,
İsteyen inansın, isteyen inanmasın. diyor. 47 maddelik Medine
Sözleşmesinin 25inci maddesinde
(x)
yani Yahudiler kendi dinlerinde, Müslümanlar kendi dinlerinde serbesttir.
demesine rağmen, biz din ve inanç farklılığını
bir savaş ve cihat nedeni olarak kabul ediyoruz gibi bir intiba
uyandırıyoruz.
Yine, Hazreti Peygamber ile
Necran Hristiyanları arasında antlaşma yapılmış
ve bu statü antlaşmasının en önemli bazı maddeleri olarak
şunlar tescil edilmiştir: Hristiyanların mallarına,
canlarına, ırz ve namuslarına, ibadet ve mabetlerine hiçbir
şekilde dokunulmayacak. Hiçbir rahip, papaz ve piskopos görevinden
alınmayacak, görev yerleri değiştirilmeyecek ve sürgün
edilmeyecek. Bu Necran Hristiyanlarının topraklarına askerî
harekât yapılmayacak, tatbikat düzenlenemeyecek. Onlara zulmedilmeyecek ve
onlar da Müslümanlara zulmetmeyecekler. Vergilerini vererek meşru yönetimi
tanıyacaklar, bunun karşılığında hesap sorma
hakkını da elde edeceklerdir. Ama biz ne yapıyoruz? Bin
yıldır beraber yaşadığımız Müslüman Kürt
kardeşlerimize bile en küçük bir özgürlüğü çok görüyoruz, fazla
görüyoruz.
Yine Hazreti Peygamber
Beytü'l-Midras adı verilen dershanelerde Yahudilere kendi ana dilleri
olan İbranicede, ana dilde eğitim ve ana dilde savunma hakkı
tanımasına rağmen bin yıldır beraber
yaşadığımız Kürt kardeşlerimize ne ana dille
eğitim ne de ana dille savunma hakkını doğru dürüst
vermiş değiliz. Dolayısıyla bizim bu yöndeki eksiklerimiz,
bizim bu yöndeki kusurlarımız, bizim bu yöndeki
uyandırmış olduğumuz yanlış algılamalar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
Başkanım, bir dakika ek süre verir misiniz?
BAŞKAN - Buyurun lütfen,
tamamlayın.
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
bizim bu yönde oluşturmuş olduğumuz yanlış
intibalar nedeniyle, başta Fransa olmak üzere -ki kendilerinin de
İslam aleyhinde sabıkaları kabarıktır, bunu biliyoruz
ama şimdi zamanı değil, şimdi fazla zaman da yoktur- bunların
eline maalesef koz veriyoruz. Onlar şöyle diyorlar: İslam
ülkelerindeki yönetimler İslam memleketlerine yaptıkları
harekâtlara bile fetih adını veriyorlarsa, cihat adını
veriyorlarsa yarın öbür gün bu yönetimler fırsat bulduklarında
bizim Avrupa ve batı memleketlerimize nasıl bu isimler altında
harekât düzenlemeyecekler ve buna fetih ve cihat demeyecekler ve
mallarımızın, mülklerimizi ganimet diye toplamayacaklar,
almayacaklar, çalmayacaklar, çırpmayacaklar?
Dolayısıyla Kuran
bir barış kitabıdır, İslam bir barış
dinidir, herkese kendi dinî inancında özgür olma hakkını
tanımıştır. Bunun böyle bilinmesi gerekir ve böyledir ama
maalesef biz ne yapıyoruz? Dediğim gibi kötü bir algılamaya
neden oluyoruz. Bundan itibaren bundan vazgeçme dileğiyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, sisteme giren 15
sayın milletvekiline İç Tüzük 60 gereği birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Özdemir, sizinle
başlıyoruz, buyurun lütfen.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışan personelin özlük haklarıyla
ilgili eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ve refah
düzeylerinin yükseltilmesi için 24 Haziranda iktidara tamam denilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet
Bakanlığı bünyesinde adliyelerde mübaşir olarak
çalışanlar genel idari hizmetinin yaptığı işleri
yapmalarına rağmen genel idare hizmetleri sınıfına
dâhil edilmemişlerdir. Yıllardır genel idare hizmetleri
sınıfına dâhil edilmeyi bekleyen mübaşirlerin sesine kulak
verilmesi çağrımızı bir kez daha Meclis Genel Kurulunda
gündeme getiriyoruz.
Ancak buradan şunu da
belirtmek istiyorum: Emniyet teşkilatında büro işlerinde emniyet
hizmetleri sınıfında çalışan memurların, Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde yardımcı hizmetler
sınıfında çalışan personelin maaş ve ek
göstergelerinde; diğer tüm kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan polis, güvenlik güçleri ve öğretmenlerimizin, tüm
personelimizin sahip oldukları özlük haklarıyla ilgili
yaşadıkları eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ortadan
kaldırılması ve haklarının verilmesi,
refahlarının yükseltilmesi için 24 Haziranda hep birlikte
sandığa gidip artık bu iktidara Tamam. diyeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Demir
2.-
Kastamonu Milletvekili Murat Demirin, sosyal ağda başlatılan
algı hareketindeki mesajların büyük bölümünün hileli hesaplarla
ABDden gönderildiğinin belirlendiğine ilişkin
açıklaması
MURAT DEMİR (Kastamonu)
Sayın Başkan, birkaç gündür Cumhurbaşkanımızın
bir sözünden yola çıkılarak kirli bir algı hareketi
başlatılmıştır fakat bu sosyal ağdaki
mesajların büyük bir bölümünün hileli, bot hesaplar üzerinden ABDden
gönderildiği de belirlenmiştir. Hiç heveslenmeyin, sandıkta
başaramadıklarını Twitterda başarmaya
çalışanlara, bu ülkenin gelişimine engel olmak isteyenlere mavi
kuş yardım edemeyecektir. Beden ölür, çürür; cana bakın
siz/Kim kiminle yürür; ona bakın siz/Bırakın, dönsün dönme
dolaplar/Haktan, hakikatten yana bakın siz. Biz Batı desteğiyle
değil millet desteğiyle şahlanmış bir Türkiye için
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanla
yürümeye devam edeceğiz, devam edeceğiz ve devam edeceğiz; halk
da Cumhurbaşkanımızla yürümeye devam edecek.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan yerine Sayın Benli
3.-
İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
10-16 Mayıs Engelliler
Haftası ülkemizdeki ve dünyadaki bütün engellilerin hayatlarının
daha da kolaylaşmasına vesile olsun.
Hepimiz farklıyız,
hayatta hepimizin farklı engelleri var ancak bu engelleri birbirimize
kenetlenerek aşmak mümkün. Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak
engellilerimizin, engelli ailelerimizin hayatlarını daha da
kolaylaştırmak için pek çok düzenlemeye yer açmış
durumdayız. Bunun en somut örneğini yakın seçimlerde
gerçekleştirilecek olan seyyar sandık uygulamasında görmek
mümkün. Seyyar sandık uygulamasıyla, 24 Haziran seçimlerinde
başvuru yapan engellilerimiz en yakın bulundukları yerde seçme
haklarını kullanma hakkına sahip olabilecekler.
498 engellimizin milletvekili
adayı olmak için AK PARTİye müracaat etmeleri engellilerimizin de AK
PARTİ'ye olan teveccühünü göstermektedir çünkü AK PARTİ, engellilere
olan bakış açısını sadece yardım değil
hak olarak değiştirmiştir. Biz engelsiz bir Türkiye için
mücadele etmeye devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Dedeoğlu
4.-
Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Trafik Haftasına
ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
ulaşım, hayatımızın en önemli parçalarından
biridir. Taşıtlar hayatımızı kolaylaştıran
birer nimettir. İnsan hayatının güvencesi trafik
kurallarıdır; bu kurallar sadece insanların değil
diğer canlıların da mal güvenliği için uyulması
gereken hayati kurallardır.
Ülkemizin ve
şehirlerimizin kalkınmasıyla birlikte büyük şehirlerdeki
araç sayısı artmış, dolayısıyla şehir
trafiklerinde büyük yoğunlaşma meydana gelmiştir. Hız,
dikkatsizlik ve kural tanımazlık her gün birçok insanın trafikte
can vermesine neden olmaktadır.
Trafik Haftası içinde
bulunduğumuz şu günlerde tüm arkadaşlarıma ve araç
şoförlerine çağrım: Canımızı,
malımızı ve ailemizi seviyorsak lütfen trafik kurallarına
uyalım; trafikte seyir hâlindeyken sadece kendimizin değil
dışarıdaki insanların da canlarını önemseyelim
diyorum.
Gazi Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 10-17
Mayıs Veysel Karaniyi Anma Haftası ile 10-16 Mayıs Dünya
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
10-17 Mayıs anne sevgisinin
sembol ismi olan Veysel Karaniyi Anma Haftasıdır; aynı
zamanda, 10-16 Mayıs da Dünya Engelliler Haftasıdır.
Engellilik, kişinin
doğumundan itibaren taşıdığı hastalık veya
sonradan, kaza gibi olaylardan sonra kazandığı fonksiyon
aksaklığı ya da doğumdan itibaren veya sonradan
kişinin beyin fonksiyonlarında görülen bozukluklar nihayetinde
duymama, görmeme, algılayamama, dikkat eksikliği, psikolojik
bozukluklar gibi sonuçlardır.
Kuran-ı Kerimde
fiziksel veya zihinsel yeteneklerden mahrum kimselerin
kınandığına dair herhangi bir ayet yer almazken
Allahın kendilerine verdiği akıl, görme, konuşma,
işitme gibi fiziki ve zihnî yetenekleri olumlu ve gereği gibi
kullanmayanların kınandığı ayetler mevcuttur.
Onların kalpleri vardır ama anlamazlar, gözleri vardır ama
görmezler, kulakları vardır ama işitmezler. ayeti engelli
kavramının kapsamına farklı bir açılım
getirmektedir.
Medeniyet ve kültürümüzde
işitmediği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) -
kulağı duymadığı, lisanı
söylemediği hâlde bu özelliklerini kullananlar övülmektedir.
BAŞKAN Sayın
Özdiş yerine Sayın Bakır
6.-
Isparta Milletvekili İrfan Bakırın, Ispartanın bazı
ilçelerinde şiddetli don ve dolu nedeniyle meydana gelen maddi
zararın karşılanıp
karşılanmayacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İRFAN BAKIR (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
23 Nisan günü
Ispartamızın Merkez ilçesine bağlı köylerinde meydana
gelen donda, başta Gelincik, Yakaören köylerimizde gül, kiraz, vişne,
elma ve ceviz bahçelerinde; 6 Mayıs 2018 günü de Ispartamızın
Eğirdir ilçesi Serpil, Tepeli, Eyüpler ve Balkırı köylerinde
meydana gelen şiddetli dolu elma bahçelerinde ciddi zararlar meydana
getirmiştir. Yaklaşık 10 bin dekar meyve bahçesinde don ve dolu
nedeniyle milyonlarca liralık maddi zarar meydana geldiği
görülmektedir.
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Ahmet Eşref Fakıbabaya
sorum şu şekilde: Don ve doludan zarar gören köylerimizle ilgili
olarak bu zararın tespiti için herhangi bir çalışma yapılmış
mıdır? Köylerimizde meydana gelen zararın
karşılanması düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünal
yerine, Sayın Ilıcalı
7.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Uluslararası
Karayolu Trafik Güvenliği Haftasına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Hep söz
aldığımda Mecliste, milletvekillerimiz: Acaba trafikten mi
bahsedecek yoksa Erzurumdan mı? Evet, bugün de trafikten
bahsedeceğim çünkü içinde bulunduğumuz hafta Uluslararası Karayolu
Trafik Güvenliği Haftası ve 2017nin de istatistikleri
açıklandı. Bir günde yaklaşık 20 kişi
hayatını kaybediyor yani yılda toplam 7.400ün üzerinde, 450
bine yakın da kaza oluyor. Buna ben bir terör diyorum. Yaklaşan
seçimleri, 24 Haziranı çok önemsiyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden de bu manada çok
istifade edeceğimizi düşünüyorum çünkü güçlü koordinasyon ve
hızlı hareketle trafik terörünün çözülmesi çok sayıda
bakanlığı ilgilendiren bir durum.
Burada değerli
partilerimizin yöneticilerine diyorum ki: Bu konunun çözümü için seçim
beyannamelerinizde mutlak surette bu konuya yer vereceğinizi
düşünüyorum çünkü bu kanayan yarayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) -
Bu kadar büyük projeler yapıyoruz. Baktığımızda -hatta
yüzde 99 insan- yüzde 90 sürücü hatası ve bunun da yüzde 50si
aşırı hız. Yani kazalarda günde 20 kişi
hayatını kaybederken 10 kişi aşırı hızdan
hayatını kaybediyor. Saatte 110 kilometre bir sabit cisme çarpmak
15inci kattan atlama
Bunu kim yapar?
Bu trafik güvenliği
konusuna tekrar Meclisin dikkatini çekiyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ilıcalı.
Evet, trafik kurallarına
uyalım, uymayanları da uyaralım. Bu, dikkat çeken önemli bir
bilgilendirmeydi.
Sayın
Yıldırım, buyurun.
8.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, iktidara
kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve tekçi zihniyeti
bırakması için seslendiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Hem seçimler
yaklaşıyor hem mübarek ramazan ayı. İktidara sesleniyorum:
Bugüne kadar yaptığınız kutuplaştırıcı,
ötekileştirici, tekçi zihniyetleri bırakın. Bari bu saatten
sonra sevgi ve saygıyı ön plana çıkaralım. Her ilde seçim
güvenliği için toplantılar oluyor. Kazasız, belasız, hiç
kimsenin burnunun bile kanamadığı, gönlünün
kırılmadığı, hırsızlıkların ve
hukuksuzlukların olmadığı bir seçim yapabiliriz. Devlet
hepimizin, bunu bir tek iktidar için kullanmayın. Devlet tarafsız
olmalı fakat bunun böyle olmadığını sahada sıkça
görüyoruz. İktidar lehine sahada seçim çalışmalarına
başlamış mülki amirler ve güvenlik güçleri görüyoruz. Aynı
şekilde, mübarek ramazan ayında da camilerde siyasi propaganda
yapmalarına izin vermeyin, dini siyasete alet etmeyin. Herkesi
ırkçı, faşist, tekçi zihniyetlerden uzak durmaya, onurlu bir
barış ve özgürlükçü bir Türkiye için hepinizi sağduyuya davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
9.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 15 Temmuz darbe girişiminde
tutuklanan erlerin serbest bırakılmasını ve mahkemelerce
suçsuz olduğu kanaati getirilen devlet memurlarının göreve iade
edilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, bu
kürsüden defalarca dile getirmemize rağmen darbeden dolayı
yargılanan erler ve henüz on beş yirmi günlük askerî okul
öğrencileri mahkemelerde çok ağır cezalarla karşı
karşıya kalmaktadır. Yani darbeci bir komutan on beş
yıl ceza alırken darbeye kalkışmayan, komutanının
talimatıyla katılan, rütbesi er olan birisi müebbet hapis cezası
almaktadır. Bu, toplumda gerçekten büyük bir infiale yol açmaktadır.
Sayın bakanlarımızın ve Hükûmetin bunu mutlaka gündeme
almasını ve silahından mermi çıkmayan tutuklu erlerin
serbest bırakılmasını, mahkemelerin bu
kararlarını tekrar gözden geçirmesini
Özellikle Acıbadem
Davasında silahından mermi çıkmayan erler 6 defa, 7 defa
müebbetle cezalandırılmışlardır. Yani bu konuda
Hükûmetin seçimden önce mutlaka bu ailelere bir müjde vermesini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Ayrıca, yine takipsizlik kararı alan
mahkemelerden suçsuz olduğu kanaati getirilen devlet
memurlarının da göreve iade edilmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Çamak
10.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının 300 Koyun Projesine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
üreticilerimize 300 koyun verileceğini söyledi ve bazılarına da
verildi. Köylülerimizle sohbetlerimizde 300 koyun istemiyoruz, ahır
ister, yem ister, çoban ister; nasıl bunları temin edeceğiz?
Bize 20 koyun verilsin, ailecek bakarız, beş yıl sonra 20yi 300
yapalım. diyorlar. Böylece daha çok vatandaşımız
kalkındırılmış olurdu.
Şanlıurfa
Halfetide koyun projesine başvuran 200ü aşkın köylüden sadece
15i teşvik almıştır. Bu 15 kişinin 14ünün de AK
PARTİden milletvekili aday adayı olan Mehmet Selim
Bağlının yakın akrabaları ve ahbapları
olduğu basına yansıdı. Bütün bunlar gösteriyor ki mesele
toplumsal kalkınma değil, yandaşını
kalkındırmadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sürekli...
11.-
İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 10-16 Mayıs Dünya
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
KEREM ALİ SÜREKLİ
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
10 Mayıs itibarıyla
girmiş bulunduğumuz Engelliler Haftası kutlu olsun. Hükûmet
olarak engelli vatandaşlarımız için reform niteliğinde
yeniliklere imza attık ve atmaya da devam ediyoruz. Engellilik oranı
yüzde 40-yüzde 69 arası olanlar üç ayda bir 1.197 TL, yüzde 70 ve üzeri
olanlar üç ayda bir 1.796 TL maaş almaktadır. Kamuda iş
imkânı sağlanan memur engelli sayısı 2002 yılında
5.777 iken 2018de 60 bini geçmiştir. Kamu ve özel sektörde istihdam
edilen işçi sayısı 2002 yılında 45.621 iken 2018de
100 bini aşmıştır.
Engel bedende değil,
düşüncededir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yalım...
12.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uluslararası Karayolu
Trafik Güvenliği Haftası ile 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
hafta Kara Yolları Trafik Haftası. Buradan en azından bu hafta
-az da olsa daha az olsun- trafik kazalarının daha az olduğu bir
hafta olsun diyorum ve trafikte dolaşan tüm vatandaşlarımızın
haftalarını tebrik ediyorum, özellikle de şoför
kardeşlerimin.
Diğer bir taraftan, yine
bu hafta Engelliler Haftası. Tüm engellilerimizin de haftasını
kutluyorum.
Değerli Başkan,
şu anda ülkemizde askerlik problemi olan 3 milyon gencimiz var. Askerlik
problemi olan tüm gençlerimizin problemini kökünden çözmek üzere gerekli
önergeyi verdim. İnşallah 24 Haziranda iktidar olduğumuzda
askerlik problemi olan tüm arkadaşlarımızın problemini
çözeceğiz.
Diğer bir taraftan,
Türkiyede milyonların üzerinde EYTler var yani emeklilikte yaşa
takılanlar. Aynı şekilde, 24 Haziranda iktidar olduğumuzda
bir defaya mahsus tüm emeklilerimizin problemlerini çözeceğiz.
BAŞKAN Sayın
Taşkın...
13.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Fransadaki sözde bir
grup aydın, siyasetçi ve yazarı Kuran-ı Kerimden bazı
ifadelerin çıkartılmasını istemelerinden dolayı
kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Fransadaki bir
kısım sözde aydın, siyasetçi, yazar ve çağdaş
yobazları mukaddes kitabımıza dil uzatıp hadsizlik
yaptıklarından dolayı kınıyorum. Bunlar 21inci
yüzyılın beyinsizleri, barbarları ve Ebu Cehilleridir,
DEAŞın Batı versiyonudur. Nice Ebu Cehiller, nice
azılı İslam düşmanları Kuranı yok etmek, bu da
mümkün değilse tahrip etmek, bu da mümkün değilse bazı ayetleri
Kuran-ı Kerimden çıkartmak istemişlerdir ancak
başaramamışlardır. Bunların hepsi yok olmuş
gitmişlerdir, bu çağdaş yobazlar da yok olup gideceklerdir. Ama
Kuran-ı Kerim var ve kıyamete kadar da var olacaktır.
Kuran-ı Kerimi
kıyamete kadar koruyacak Yüce Allahtır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aydın
14.-
Antalya Milletvekili İbrahim Aydının, Plan ve Bütçe
Komisyonunun 26ncı Yasama Döneminde yaptığı
çalışmalara ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDIN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Plan ve Bütçe
Komisyonunda 26ncı Yasama Döneminde 115 birleşim
gerçekleştirmişiz. Tatil günleri dâhil, çoğunluğu geceleri
olmak üzere, toplam 1.022 saat 42 dakika çalışmışız.
1i geçici, 3ü
yıllık olmak üzere 4 bütçe yaptık. 22 kanun tasarısı,
18 kanun teklifi, 18 Sayıştay Başkanlığı
tezkeresini görüşüp karara bağlamışız.
2 defa Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası, 1 defa Sayıştay ve 1 defa da İstatistik
Kurumu tarafından Komisyonumuza bilgilendirme toplantısı
yapılmıştır.
Çalışmalarımıza
katkıda bulunan başta Komisyon Başkanımız Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç Bey olmak üzere, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeleri milletvekillerimize, bakanlarımıza, bürokratlarımıza,
basın mensuplarına, Komisyon çalışanlarına
teşekkür ediyorum.
Yaptığımız
çalışmaların ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
İrgil
15.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, engelli öğretmenlerin,
sözleşmeli öğretmenlerin, sağlık
çalışanlarının ve güvenlik soruşturması nedeniyle
ataması yapılamayanların atamaları ile mahkeme
kararıyla aklananların göreve döndürülmesi konularının
çözümünün 24 Haziran öncesi toplumsal barış açısından çok
önemli olacağına ilişkin açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
24 Haziran seçimlerine çok az bir süre kaldı, belki de Meclis önümüzdeki
hafta kapanacak. O yüzden, Meclis kapanmadan önce, hem Hükûmetin veya Meclisin
veya iktidarın bu 24 Hazirana kadar özellikle engelli öğretmenlerin
-bu Engelli Haftası nedeniyle bir kez daha onlara dikkat çekmek istiyorum-
atamasının tamamlanması ve onun duyurulması çok önemli. Engelli
öğretmenlerin ataması sadece bir atama değil, aynı zamanda
bir sosyal sorumluluk gereği, o yüzden bu
arkadaşlarımızın sesine kulak verelim.
Ayrıca, bu sürede,
seçime kadar sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu
atamalarıyla ilgili aile birliğinin sağlanmasını
sağlarsak çok iyi olacak.
Bu arada, sağlık
atamalarının 24 Haziran öncesinde ilan edilmesinde büyük bir fayda
var, Hükûmet açısından da.
Ayrıca, hukuki ve somut
kanıt olmaksızın, güvenlik soruşturması nedeniyle
ataması yapılmayanların atanması, mahkeme kararıyla da
aklananların acilen göreve döndürülmesi, 24 Haziran öncesi toplumsal
barış açısından çok önemli olacaktır.
Bir de tıpta
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak
Sayın Doğan.
Buyurun.
16.-
İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, HDP Cumhurbaşkanı
adayı Selahattin Demirtaşın özgür olmadığı bir
seçimin demokratik olmayacağına ve derhâl serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Partimiz Cumhurbaşkanı
adayı Sayın Selahattin Demirtaş
çalışmalarını cezaevinde sürdürmek zorunda
bırakılmıştır. Torba fezlekelerle hiçbir hukuk
dayanağı olmayan, tamamen siyasi bir karar olarak ortada duran bu
sürece son vermek artık zorunludur. Sayın Selahattin
Demirtaşın özgür olmadığı bir seçim demokratik
olmayacaktır.
Tüm parti liderlerine buradan
bir çağrıda bulunmak istiyorum: Eşit koşullarda olmayan bu
seçim sürecine son verilmesi, Cumhurbaşkanı adayı Sayın
Selahattin Demirtaşın derhâl serbest bırakılması
gerekmektedir. Bu, ülke barışına ve demokrasisine çok büyük bir
katkı olacak. Bu hususu, bu hassasiyeti tekrar Genel Başkanlara
sunuyorum.
Saygılarımla.
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, seçim bölgemle ilgili acil bir konu
var. İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, son
olarak size de söz verelim ama Sayın Bektaşoğlu da el
kaldırıyor, onu ne yapalım?
Buyurun.
17.-
İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, İstanbulun en köklü
eğitim ve araştırma hastanelerinden olan Şişli
Eğitim ve Araştırma Hastanesinin taşınmasına
itiraz ettiğine ilişkin açıklaması
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
İstanbulun en köklü eğitim ve araştırma hastanelerinden
olan, organ nakli yapabilen, 700 bin kişiye hizmet veren, Türkiye'nin ilk
çocuk hastanesi olan ve kapsamlı bir şekilde çalışma
yürüten bir onkoloji bölümüne sahip olan Şişli Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin taşınmasına itiraz ediyoruz.
Şu anda da binlerce kişi hastanenin önünde Şişli Etfal
Dayanışması adı altında bir protesto gösterisi
gerçekleştiriyor. Mevcut konumuyla ulaşım anlamında merkezî
bir yere sahip olan hastanenin bölümleri de ayrılarak Seyrantepeye ve
Sarıyere taşınması planlanıyor. Bu, çalışan
doktorlar açısından da hastalar açısından da çok büyük
sıkıntı çünkü sürekli iki ayrı yere giderek mesai yapmak
zorunda kalacaklar. Oysa hastanenin altyapısının yenilenme
ihtiyacı taşınma için bir gerekçe olmamalı, yerinde
dönüşüm talep ediyorlar, Yüz on dokuz yıllık geleneği
bozmayın. diyorlar. Biz de onların sesini bir kez daha dile getirmek
istedik.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim,
Sayın Bektaşoğlu 16ncı sıradaydı, en son olarak
ona söz veriyoruz. Bu durumu kesmek durumundayız, kusura bakmayın.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Sayın Başkan, engellilerle ilgili bir şey,
engellilerle ilgili bir şey.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu, sizden sonra kesiyoruz.
Buyurun.
18.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, TBMMnin 25 ve
26ncı Dönemlerinde yaptığı çalışmalara ve
verdiği 104 soru önergesine bakanlardan neden cevap
alamadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Milletvekillerinin yasama
faaliyetleri çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yaptığı çalışmalar karnesidir. Çok şükür
karnemizde kırık olmadığını zannediyorum. 25 ve
26ncı Dönemde üç yasama yılı boyunca burada ilimin, ülkemin
sorunlarını dile getirdim. Bu süreçte soru önergesi,
araştırma komisyonu kurulması için önergeler, kanun teklifleri
verdik, bir aylık konuşmayla Genel Kurula hitap ettik ancak üzerinde
belirtmek isterim ki 104 önergemle ilgili, bakanlardan maalesef cevap
alamadım. Sayın Başkan, bunun nedenini bilmek istiyorum. Ama
bana göre, bu tavır AKPnin ciddiyetsizliğini, millet iradesine
saygısızlığını gösterir, demokrasiye önem
verilmediğinin bir kanıtıdır. Yurttaşlarımız
ve Giresunlu hemşehrilerimiz bu duyarsızlığın bedelini
24 Haziranda oylarıyla hesap sorarak ödetecek ve Allah size muhalefeti de
nasip edecektir. İnşallah 25 Hazirandan sonra parlamenter
demokrasiyle yönetilen, Sayın Muharrem İncenin
Cumhurbaşkanlığında, Kemal Kılıçdaroğlunun
Başbakanlığında hak, hukuk ve adaletin egemen olduğu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Başkanım, engellilerle ilgili sadece birkaç cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN Sayın
Balbay, yalnız, sisteme giren çok sayıda milletvekili var,
haksızlık olmaması için burada kesmek durumundayım.
Sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim iki dakika süreyle.
Buyurun Sayın Usta.
19.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Anneler Gününe, 10-16 Mayıs
Dünya Engelliler Haftasına, 13 Mayıs Soma faciasının
4üncü yıl dönümüne, 10 Mayıs Psikologlar Gününe ve Samsun Genç
İşadamları Derneğinin gerçekleştirdiği
toplantıda dile getirilen bazı konulara ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mayıs ayının
ikinci pazar günü Anneler Günü. Anneleri kelimelerle ifade etmek, annelerin
önemini anlatmak çok zor. Nitekim, İslam dininde Cennet annelerin
ayakları altındadır. şeklinde bir düstur vardır. Ben,
başta şehit anneleri olmak üzere, bütün annelerimizin, anne
adaylarının Anneler Gününü kutluyorum; Allah onlara
hayırlı, sağlıklı uzun ömür versin.
10-16 Mayıs da
Engelliler Haftası. Onlar için hayatı daha fazla
kolaylaştıracak tedbirlerin alınması lazım. Bu Hükûmet
döneminde, kabul etmek gerekir ki engellilere ilişkin önemli işler
yapılmıştır ancak daha yapılacak çok iş
vardır. Özellikle sokak ve caddelerde engellilerin hayatını
kolaylaştırıcı altyapıların kurulması
lazım.
Hepimiz birer engelli
adayıyız. Engellilerimize daha fazla iş imkânları
tanımalıyız. Özellikle engelli öğretmen
atamalarının da bugünlerde yapılması büyük önem
taşımaktadır.
Bir de bu engelli
yardımında hane geliri esas alınıyor. Belki de o engelliye
hiçbir katkısı olmayan kardeşinin geliri dahi orada esas
alınarak engellilerin aylıkları kesilebiliyor. Bu konu da
üzerinde tekrar durulması gereken bir konu.
Bu vesileyle, Mamakta
engelli çocuklara yönelik eğitim veren bir kurumda ücretli
öğretmenlik yapan 3 öğretmenin engelli çocuklara şiddet
uyguladığına ilişkin 10 Mayıs 2018de medyada bir
haber yer aldı. Bu konunun da araştırılarak bu tür
şeylerin mutlaka önlenmesi lazım, bu okullara emanet edilen
çocukların en sağlıklı bir şekilde hayata dönmelerini
sağlamamız lazım.
Sayın Başkan, 13
Mayıs 2014 tarihinde Somada, biliyorsunuz, büyük bir facia
yaşandı. Onun yıl dönümü. 301 madenci hayatını
kaybetti. Ben tekrar onlara Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
10 Mayıs Psikologlar
Günü. Bütün psikologlarımızın, psikolog adaylarının da
gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, geçen
haftalarda Samsunda SAMGİADla, Samsun Genç İşadamları
Derneğiyle bir toplantımız oldu. Burada dile getirilen bazı
konuları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
SAMGİAD toplantısında dile getirilen bazı konuları
burada ifade etmek istiyorum. Bunlar Samsuna özel konular değil, iş
adamlarımızın temel sorunları olduğu için burada ifade
etmeyi bir görev biliyorum. Bir defa tabii, ekonominin geneline ilişkin
birtakım sorunlardan şikâyetler oldu, özellikle belirsizlik
ortamının azaltılmasıyla ilgili. Biz de kendilerine bu
seçimin belirsizlik ortamını azaltacağını söyledik.
Ama daha spesifik konular
olarak, örneğin şimdi -hakikaten böyle bir şey başladı-
belediyeler her işi yapıyor, yani lokanta açıyor, kafe
açıyor, her türlü hizmet sektörüne özellikle belediyeler girmiş
durumda. Belediye ile özel bir kuruluşun rekabet etmesi imkânı yok
çünkü bir sürü maliyet belediye bütçesinden karşılanıyor. Dolayısıyla
artık insanlara iş fırsatı bırakmayan belediyelerin bu
tutumdan vazgeçmesi lazım, bu konuda da İçişleri
Bakanlığının mutlaka tedbir alması lazım.
Geri dönüşüm konusunda
ülkemizde çok ciddi sıkıntı var. 15 milyar dolar geri
dönüşümde bir israf olduğunu, değerlenemeyen bir rakam
olduğunu biliyoruz. Bu konunun bir girişim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim
lütfen.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Belediyelerin kafe açmak yerine geri dönüşüm konusuna
ağırlık vermeleri lazım.
KOBİlerin ihracat
yapabilmelerinin önündeki engellerin aşılması gerekiyor. Bununla
ilgili altyapı sorunları var. Bu konu önemli. Şirketlerimizin,
özellikle KOBİlerin profesyonel yönetime geçmesi çok önem taşıyor
çünkü işte, bir baba şirketi belli bir noktaya getiriyor, ondan sonra
şirket çocuklar arasında paylaştırılıyor, bu
sefer tekrar bir ölçek sorunu oluyor. Dolayısıyla profesyonel yönetim
burada son derece önemli.
Organik tarım konusuna
ilişkin öneriler oldu. Diğer bir konu da zincir marketler. Bu ciddi
bir şekilde artık küçük işletmeleri, bakkalları veya
artık bakkal da değil sadece
Çünkü bunlar gıdanın
dışındaki alanlara da çıktılar. Yani bir
bakıyorsunuz bir zincir market -onların isimlerini söylemeye gerek
yok, hepimiz biliyoruz- altın satıyor, cep telefonu satıyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Peki,
bitireceğim.
BAŞKAN Bitirelim
lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
okulların açılması vaktinde kırtasiye malzemeleri
satıyor, bütün kırtasiyecileri tehdit ediyor; bu olmaz. Bu konunun
mutlaka düzenlenmesi lazım. Yani her şeyi satan bir market zinciri
olmamalı. Bunun baştan tanımlanması, iyi düzenlenmesi
lazım. Her şeyi satacaksa onları şehrin dışına
taşımamız lazım. Bu artık içinden çıkılmaz
bir boyuta geldi. Bunların bir kısmı da yabancı
şirketlerin elinde zaten. Türkiye'nin kaynakları, 80 milyon
tüketiyor, kâr transferi olarak bu paralar yurt dışına
çıkıyor.
Diğer bir konu:
Buralarda eğer bu kadar çok imkân tanıyorsak bu firmalara, bunlara
üretim yapma zorunluluğunun getirilmesi buradaki genç iş
adamları tarafından bize önerildi. Bunlar, hakikaten, bence de çok
önemli hususlar.
Ambalaj sorunu var. Normal,
diyelim ki, bilinen markalarda 100 gram olan bir şey, bu marketlerde 90
gram olarak yapılıyor. İnsanlar onu 100 gram olarak alıyor
ve tüketiciler bu anlamda kandırılmış oluyor. Tabii, orada
fiyat açısından bir rekabet gücü elde ediyor. Bunlara bakmamız
lazım.
Son olarak da: Halk
sağlığı denetimleri konusunda bu büyük şirketler ile
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
büyük
zincirler ile küçük firmalar arasında bir rekabet sorunu var. Bu konunun
da üzerinde durulması lazım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Usta.
Sayın Danış
Beştaş, buyurun.
20.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 10-16
Mayıs Dünya Engelliler Haftasına, Cumartesi Anneleri ve
Barış Anneleri şahsında, Muş Milletvekili Burcu
Çelikin kızı Asminin, Ayşe öğretmenin ve Taybet
ananın şahsında bütün annelerin Anneler Gününü
kutladığına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının 300 koyun teşvikinin neden sadece iktidar
yanlılarına verildiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, 10-16 Mayıs
Engelliler Haftası olarak kutlanacak ve engellilerin
yaşamlarındaki zorluklar açısından durum hiç de iç
açıcı değil maalesef. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde
12 ya da 15ini -o aralıkta- oluşturan engelli bireylerin yüzde
80inden fazlası hâlihazırda, maalesef, iş gücüne
katılamıyor. Bakanlık bütçesinden engellilere ayrılan bütçe
ve yapılan yardımlar, engelli sayısı artmasına
rağmen -bu bütçe- engellilerin haklarını karşılamaktan
oldukça uzak. Sosyal yardımlarla, yine, pragmatik bir yöntemle çözülmeye
çalışılıyor. Bunun çözüm olmadığını
önemle ifade etmek istiyoruz.
Diğer yandan, şu
anda, gerçekten, hepimizin bir engelli adayı olduğunu asla
aklımızdan çıkarmamalıyız. Önemli olan, engelsiz
yaşamı hep birlikte inşa etmek ve bu konuda toplumsal
duyarlılığı artırmaktır. Toplumsal
duyarlılığın sadece bir hafta ve bir günle değil, her
gün olması gerekmektedir. Bununla birlikte gerçekten yardımlarla
değil, yardıma ihtiyaç duymadan yaşayabilecekleri toplumsal ve
yasal zorlukların aşılması gerekiyor.
Son olarak, en büyük engelin
sevgisizlik olduğunu ifade etmek istiyorum. İnsanın kalbi
engelli olmasın, diğer bütün engeller aşılır, bütün
engellilerin Engelliler Haftası'nı da kutluyorum.
Yine, bu hafta 13
Mayısta Anneler Günü. Anneleri ayrıştıran, anneler
arasında hiyerarşi koyan, gözyaşlarının rengine göre, kimliklerine
göre, inançlarına göre anneleri ayrıştırarak yapılan
tespitlere ve temennilere kesinlikle
katılmadığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Anneler arasında hiçbir ayrım
olmamalıdır. Annelik herkes için aynıdır ve annelerin
gözyaşı arasında kesinlikle bir farklılık yoktur.
Duyguları da kendi evlatlarına yönelik aynı temeldedir. Bu yönüyle
anneleri ayrıştıran Hükûmetin politikalarının bu
konuda çok vahim neticeler doğurduğunu da ifade etmek istiyorum. Daha
düne kadar Anneler ağlamasın. diyen Hükûmet bugün anneleri her gün,
her saat ağlatmaya ve çocuklarını kaybetmelerine vesile olmaya
devam etmektedir. Bu politikalarla anneler ağlıyor ama bizim Halkların
Demokratik Partisi politikası olarak hiçbir annenin gözyaşı
dökmemesi için, toplumsal bir barış için gerçekten mücadelemiz ve
siyasetimiz devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, lütfen
tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) - Birkaç anneyi zikretmek isterim. Cumartesi Anneleri
şahsında, Barış Anneleri şahsında Muş
Milletvekilimiz Burcu Çelikin kızı Asmin Anneler Gününü
kutlayamayacak çünkü ayrı. Ayşe öğretmenin ve Taybet ananın
şahsında bütün annelerin Anneler Günü'nü kutlamak istiyorum.
Sayın Başkan, son
olarak şunu ifade etmek istiyorum: Seçime giderken iktidar partisinin
panik hamleleri devam ediyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının çiftçinin yüzünü güldürmek için başlattığı
300 koyun teşviki üzerine Şanlıurfanın Halfeti ilçesinde
çok sayıda başvuru yapıldı. Ancak, on beş gün önce
açıklanan ön kabul başvurusu sonucuna göre teşvikten
yararlanacak olan 15 kişiden 14ünün, geçen haftalarda AKP milletvekili
olmak için görevinden istifa eden SGK Başkanı Mehmet Selim
Bağlının yakın akrabası ya da ahbabı olduğu
haberleri kamuoyuna yoğun yansıdı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bitiriyoruz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Haberlerde Bağlının annesi
Hanım Bağlıya, kız kardeşi Selime Nil
Bağlıya ve baldızına 280 koyun teşviki çıkarken,
Bağlının yanında çalışanlar da teşvikten
paylarını aldı. Bakanlık verilerine göre, teşvikin bir
aileye yıllık getirisi ise 300 bin TL olarak öngörülüyor.
Soruyoruz Sayın
Başbakan Yardımcısı da buradayken: Teşvikler neden
sadece iktidar yanlılarına veriliyor?
İktidarınızın yurttaşlara eşit davranmak gibi bir
sorumluluğu yok mudur? Teşviklerin herkese değil, sadece
AKPlilere çıkmasını nasıl açıklıyorlar, bunu da
duymak istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Tanal, buyurun.
21.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, TRTnin AK PARTİ
iktidarının seçim propagandası aracı hâline geldiğine,
10 Mayıs Danıştayın kuruluşunun 150nci yıl
dönümüne, Anneler Gününe, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası ile
Uluslararası Karayolu Trafik Güvenliği Haftasına ve mevcut
kanunlarda yapılan değişikliklerin Türkiye Cumhuriyeti devletini
tahrip edeceğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Değerli
Başkanım, biliyorsunuz, TRT için vatandaşların elektrik
faturalarında TRT payı kesilmekte. Ancak, TRT, AK PARTİ
iktidarının seçim propagandası aracı hâline gelmiş
durumda. TRTnin şunu bilmesi lazım: TRT, AK PARTİnin seçim
propagandasının aracı değildir. TRT payının
alınması her vatandaşımız için eşit,
tarafsız ve genel yayın yapılmasının ilkelerini
içermektedir. Seçimin demokratik ve adil olmasının kriterlerinin
başında da TRTde her siyasi partinin genel başkanına, her
siyasi partiye ve Cumhurbaşkanı adaylarının hepsine
eşit bir vaziyette yayın yapılması gelmektedir.
İkinci konu: Bugün
Danıştayın kuruluşunun 150nci yılını
kutluyoruz. Danıştayın 150nci kuruluş yıl dönümünün
Danıştayın tarafsız, bağımsız
olmasının; siyasi iktidarların istediği kararları
değil, hukuk devletinin, adaletin, Anayasanın ve uluslararası
sözleşmelerin gerektirdiği şekilde kararlar vermesinin
başlangıcı olmasını diliyorum.
Önümüzdeki pazar günü 13
Mayıs Anneler Günü. Tüm annelerimizin Anneler Gününü kutluyorum. Cennet
annelerin ayaklarının altındadır. Annelerin ellerinden
öpüyorum ben.
Değerli
Başkanım, bu hafta aynı zamanda hem Engelliler Haftası hem
de Kara Yolu Güvenliği ve Trafik Haftası. Takdir edersiniz, trafikte
küçük ihmal en büyük felaketi getirir. Trafik canavarı olmayalım.
Kaza en pahalı cezadır. Kazaları otolar değil şoförler
yapar. Hastanelerin de mağazalar gibi vitrinleri olmuş olsaydı
kazalar bu kadar olmazdı. Siyasi iktidarın gerçekten bu anlamda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Siyasi iktidarın belirli yerlerde
Hani nasıl mağazaların
vitrinleri varsa, eğer hastanelerde bu kazaları görüntüleyecek
vitrinler de konulursa bu kadar kazalar da olmamış olur.
Son söz olarak Sayın
Başkanım, bugün önümüze gelecek olan, Hükûmetin getirmiş
olduğu bir tasarı var. Bu tasarı Anayasaya
aykırıdır. Yangından mal kaçırırcasına
Şu anda, önümüzde seçimler var yani burada kırk yedi gün var. Siyasi
iktidar başkanlık sistemini istiyor, muhalefet partileri yani Millet
İttifakı ise parlamenter sistemi istiyor. Mevcut olan bu kanunlarda
bu kadar değişiklik yapılması Türkiye Cumhuriyeti devletini
tahrip eder. Gelin bu tahripten vazgeçin, ülkeyi tahrip etmeyin.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Muş
22.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, tüm engelli bireylerin 10-16
Mayıs Engelliler Haftasını tebrik ediyorum. Bu özel
haftanın, engelli bireylerimizin sorunlarına daha fazla dikkat
çekilmesine ve engelli vatandaşlarımızla ilgili
duyarlılıkların artırılmasına vesile
olmasını temenni ettiğimizi ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak Engelliler Haftasında tüm
engellileri sevgiyle selamladıklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bizler de Meclis Başkanlık Divanı olarak her
insanın bir engelli adayı olduğunu bir kez daha
hatırlatıyor ve bu anlamda da tüm engelli kardeşlerimizi
sevgiyle selamlamak istiyoruz. Bu haftanın özelde de engelli
kardeşlerimizin sorunlarına, o sorunların çözümü konusundaki önerilere
ayrılması gerektiği kanaatimizi paylaşıyoruz.
Ve en büyük engel olan
sevgisizliği ortadan kaldıralım. Aslında, toplum için, her
insan için, her birey için en büyük engel olan sevgisizliği eğer
ortadan kaldırırsak, sevgiyle bakabilirsek, bütün dünyayı o zaman
kucaklarız diye düşünüyorum. Bu anlamda da tüm engelli
kardeşlerimizin bu haftasını bir kez daha kutluyorum ben de. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, özür dilerim
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir ilaveniz olacaktı galiba.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, engelliler için
yaşamın her tarafının ulaşılabilir olması,
engellilere tıbbi malzeme ile ihtiyaçlarının ücretsiz verilmesi
ve kamu kurum ve kuruluşlarındaki engelli kotasının
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Evet, bu hafta aynı
zamanda Engelliler Haftası. Takdir edersiniz, Türkiye'nin her
tarafında, şehir içerisinde dolaşıldığı
zaman, engelli kardeşlerimiz eczaneye girememekte, herhangi bir mağazaya
girememekte, herhangi bir alışveriş yapamamakta, hatta engelli
kardeşlerimiz çarşıya çıktığı zaman
tuvaletlere dahi ulaşamamakta; ibadethaneler dahi ibadetlerini yapmak için
engellilere göre yapılmamış durumda. Bir an önce
yaşamın, hayatın her tarafının ulaşılabilir
olması lazım.
Engellilerle ilgili en büyük
sıkıntılarımız
Ne diyor? Muhtaç aylığı
değil, yaşam aylığını vermek lazım.
Engellilerin tüm tıbbi malzeme ve ihtiyaçlarının ücretsiz olarak
verilmesi lazım. Engellilerin şu anda kamu kurum ve kuruluşlarında
kotaları çok düşük, bunların artırılması
lazım, yükseltilmesi lazım. Kamuda ve özel sektörde ayrılan
boş kadrolar, Sayın Başkanım, hâlen boş. Bunların
bir an önce doldurulması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Böylece gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının milletvekillerinin izin taleplerine
ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Muğla
Milletvekili Hasan Özyer ile Ardahan Milletvekili Orhan Atalaya, belirtilen
neden ve sürelerle izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1586)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 24 Nisan 2018 tarihli
toplantısında milletvekili izin taleplerine ilişkin olarak ekli
hususlar kararlaştırılmıştır.
Genel Kurulun onayına
ayrı ayrı sunulur.
Saygılarımla.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, Başkanlığın okunan tezkeresine
konu Başkanlık Divanı kararlarını ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım:
1- Muğla Milletvekili
Hasan Özyer'in ailevi sağlık durumları (ameliyat) nedeniyle
5/3/2018 tarihinden itibaren on dokuz gün izinli sayılmalarının
İç Tüzükün 151inci maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına
sunulmasına karar verilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2 Ardahan Milletvekili
Orhan Atalayın amcasının oğlunun vefatı nedeniyle
27/2/2018 tarihinden itibaren on bir gün izinli sayılmalarının
İç Tüzükün 151inci maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına
sunulmasına karar verilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve
arkadaşları tarafından, OHAL döneminde artan BES üyesi kamu
emekçilerine yönelik hukuksuz tüm uygulamaların açığa
çıkarılması ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesine
yönelik adımların araştırılması amacıyla 4/4/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
10/5/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
4 Nisan 2018 tarihinde
Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez ve
arkadaşları tarafından (7312 sıra numaralı) OHAL
döneminde artan BES üyesi kamu emekçilerine yönelik hukuksuz tüm
uygulamaların açığa çıkarılması ve yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesine yönelik adımların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/5/2018 Perşembe
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına söz isteyen
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez.
Buyurun Sayın
İrmez. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYCAN
İRMEZ (Şırnak) Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
20 Temmuz 2016 tarihinde AKP
Hükûmeti OHAL ilan etmiş, ardından çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerle on binlerce kamu görevlisi ihraç edilmiş ve bu kimselerin
özlük hakları ve kazanılmış haklarına dair bir
çalışma da ne yazık ki yürütülmemiştir. Yine, bu
kişilerin mağduriyetlerini yahut haklılıklarını
savunmalarına dair tüm hukuki kanallar kapatılırken tek
işlevi ihraç edilenlerin maruz kaldıkları mağduriyeti
yönetebilecekleri tüm hukuki mekanizmaların önünü kapatmak olan OHAL
İşlemlerini İnceleme Komisyonu teşkil edilmiştir.
Ancak ne var ki bu Komisyonun, üyelerinden kuruluş şekline ve
mağduriyet başvurularını yeterli denetim ve incelemeye tabi
tutma sistemine kadar yurttaşların mağduriyetine çözüm
olamadığı kuşku götürmez bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar,
ülkenin içinde bulunduğu bu kaos iklimi, kamu emekçilerine yönelik
baskı ve sindirme politikaları sendikal mücadele üzerinde olumsuz
etki yaratmakta, sendikal örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere
temel hak ve özgürlükler ortadan kaldırılmaktadır. OHALle
birlikte tüm alanlarda baskılar artarken emekçiler de bu baskılardan
ihraç edilerek, işlerinden, aşlarından edilerek nasibini
almıştır. Bu ihraçların yanı sıra kamu
emekçilerine yönelik açığa alma, baskı, sindirme, tutuklama gibi
politikalar da devreye konulmuştur.
Bu antidemokratik ve kabul
edilemez uygulamaların yoğun olarak yaşandığı
sendikalardan biri de KESKe bağlı Büro Emekçileri Sendikası
yani BEStir. Yayınlanan KHKlerle birlikte hukukun en temel prensipleri
yok sayılarak ihraçlar yaşanmış, fişlemeler, ihbarlar
ve keyfî uygulamalarla güvencesiz, yandaş istihdam
yaygınlaştırılarak BESin tüm sendikal faaliyetleri hedef
hâline getirilmiştir. BES üyelerinin sosyal medya hesapları,
basın açıklamaları, grev ve eylemleri gerekçe gösterilerek
onlarca yönetici, temsilci ve üyesi işten atılmış,
açığa alınmış, gözaltına alınmış,
tutuklanmıştır ve sendikal örgütlenme özgürlükleri
kısıtlanmıştır. 20 Temmuz sonrası yayınlanan
KHKlerle BES eski genel başkanı dâhil olmak üzere yönetim
kadrosundan 46 kişi ihraç edilmiştir. Bugün itibarıyla BESten
436 yönetici, temsilci ve üye ihraç edilmiş, 19 üyesi açığa
alınmış ve 8i de tutuklanmıştır. İhraç
edilen BES üyeleri sosyal güvenlik hakları konusunda ağır
mağduriyetler yaşarken başka yerlere iş
başvuruları da ihraç olmaları bahane edilerek reddedilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
BES üyelerine yönelik gerçekleştirilen haksız ve hukuksuz uygulamalar
bu Meclis çatısı altında da devam etmiştir.
Yargılandıkları davadan beraat ettikleri hâlde BES üyesi olan
milletvekili personelleri ihraç edilmiştir. Âdeta kamu emekçilerinin
tasfiyesi olarak değerlendirebileceğimiz bu uygulamalar Anayasa,
yasalar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ILO
sözleşmelerine aykırı bir biçimde gerçekleştirilmektedir.
Anayasanın 49uncu maddesi çalışma hakkını güvence
altına alır ve devletin çalışanların hayat seviyesini
yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için
çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı
desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam
yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için
gerekli tedbirleri almak biçimindeki görevlerini tanımlar. Yine,
Türkiyenin de taraf olduğu İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinde çalışma hakkı Herkesin çalışma,
işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda
çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı
vardır. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş
için eşit ücrete hakkı vardır. Herkesin kendisi ve ailesi için
insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma
önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve
elverişli bir ücrete hakkı vardır. Herkesin
çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma
hakkı vardır. şeklindedir. Ancak ne var ki uygulamada bu
hükümler yok sayılırken ihraç edilenlerin yaşamsal tüm
hakları da beraberinde ellerinden alınmıştır.
Darbe girişimiyle hiçbir
şekilde ilişkisi olmayan BES üyelerinin, kimliğinden, siyasal
düşüncesinden, yaşam tarzından ve sendikal faaliyetlerinden
kaynaklı olarak kamudan ihraç edilmeleri kabul edilemez. Kamu
emekçilerinin hak ve özgürlük mücadelesini yürüten Büro Emekçileri Sendikasına
ve bağlı konfederasyonuna saldırının nedeni her
şeye rağmen direnç noktası olmayı başarabilmiş
olmasıdır.
Kamusal hizmetlerin ve kamu
emekçilerinin tasfiyesine karşı mücadeleleri bu
saldırıların asıl nedenidir. Bu nedenle, OHAL döneminde
artan BES üyesi kamu emekçilerine yönelik hukuksuz uygulamaların neden ve
sonuçlarının araştırılması gerekmektedir.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İrmez.
Öneri üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bingöl.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir dönemin sonuna geliyoruz.
Umut ediyorum ki yeni süreçte çok daha nitelikli, çok daha üretken ve
parlamenter demokratik sistemin çok daha güçlü işlediği bir dönemle
karşılaşırız.
15 Temmuz darbe girişimi
hepimizce ciddi bir şekilde şiddetle kınandı ve ortak
tavır geliştirildi. Her fırsatta dile getiriyoruz; bu darbeye
teşebbüs edenler, darbecilerin tamamı ve darbenin arkasında her
kim var ise mutlaka yargılanmalı ve en ağır cezalara
muhatap kılınmalı. Bunu her fırsatta dile getirdik ancak 15
Temmuz süreci 20 Temmuz sürecine evrildi. Bir sivil darbeyle karşı
karşıya kaldık. Size bir şey hatırlatayım: 12
Eylül cunta döneminde, o karanlık, o meşum dönemde birçok
vatandaş büyük acılara gark edildi, hakları ellerinden
alındı. Bir basit örnek: O dönemde akademisyenlerin 120si ihraç
edildi ama 20 Temmuz darbesinden sonra 5.822 akademisyen ihraç edildi. Hele
bunların bir kısmı var ki sadece ve sadece barışla
ilgili bir bildiriye imza attılar. Barış sizi niye bu kadar
öfkelendirir, sizi niye bu kadar korkutur anlamış değilim. (CHP
sıralarından alkışlar) Barış ne demek?
Barış, düşmanlıkların sonlandırılması
demek; barış, dostluk demek, huzur demek, birlik demek, bir arada
yaşamak demek. Peki, siz bunlardan hangisine
karşısınız ki barış kelimesi sizi bu kadar
öfkelendiriyor?
İşte, o
akademisyenler barış bildirisine imza attıkları için
başlarına gelmedik kalmadı. Gözaltılar, tutuklamalar,
ihraçlar birbiri ardını izledi. Sadece onunla sınırlı
değil, öyle büyük mağduriyetler yaşandı ki binlerce KESK
üyesi öğretmen ihraç edildi ve sadece ve sadece, AKP yanlısı
olmayan, belli konularda kendi alanlarıyla ilgili muhalefet edenlerin
tamamına düşmanca bir yaklaşımla büyük mağduriyetler,
büyük acılar yaşattınız. Bütün bunlar elbette son bulacak
ama derin izler bırakacak. Siz bir sonun
başlangıcındasınız, önümüzde bir seçim var. Bu seçim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bir dakika daha Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Ne çabuk bitti ya!
BAŞKAN İşte
seçime geldik artık, vakit çabuk geçiyor.
Buyurun.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Sayın Başkan, dönem sonu, bu konuda biraz müsamaha
gösterseniz de iyi duygularla ayrılsak. Üç dakikayı beş dakikaya
çıkarsanız.
BAŞKAN İyi
duygularla ayrılacağız inşallah. Siz tamamlayın,
buyurun.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
Her dönemin bir sonu
vardır. Bazı ülkelerde o dönemleri sonlandıran bir işaret,
bir slogan, bir cümle belirleyici olmuştur. Sizin sonunuzu
hazırlayacak bir kelime var: Tamam, tamam, tamam.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Süreniz
vardı, devam edebilirdiniz yani.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Tamamlayabilirim Başkan.
BAŞKAN Devam edersiniz
diye süreyi açtım.
Teşekkür ediyoruz
Sayın Bingöl.
Buyurun Sayın Muş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce hatip ifadelerinde
Barış sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? gibi bir tabir
kullanmıştır.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) E, ediyor işte.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Barış ifadesinin bizi rahatsız falan
ettiği yok.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Niye Barış diyen teröristtir. diyorsunuz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bu ülkede huzurun ve esenliğin koruyucusu,
kollayıcısı AK PARTİ hükûmetleri olmuştur hep; bu, tüm
vatandaşlarımız için olmuştur. Burada o sözde bildiriye
imza atan akademisyenlerin
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sana göre sözde.
MEHMET MUŞ
(İstanbul)
attığı metin terör örgütüne yönelik en küçük
bir ifade kullanmazken, Türkiyenin egemenlik sınırları
içerisinde olan bölgelerde kendine hükümranlık alanı kurmaya
çalışan terör örgütüne tek bir atıf yapmazken, ona tek bir
eleştiri getirmezken devletini katliamcı gibi gösteren bir
bildiridir. Bununla alakalı yapılan idari, hukuki soruşturmalar
devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Dolayısıyla, olayı Efendim, bunlar
barış istiyordu, başka bir şey istemiyorlardı,
sırf barış istedikleri için böyle oldu. gibi
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Aynen öyle oldu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) -
konuyu mecrasından çıkarıp
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Aynen öyle oldu ya!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) -
başka bir alana taşımayı doğru
bulmuyoruz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ne yaptılar bunlar? Hangi suçu işlediler?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Burada kendi devletine katliamcı diyen, terör örgütüne
de tek laf dahi edemeyen bir açıklamadır o. Bu, milletin gözü önünde
olmuştur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Senin istediğin gibi mi yapılacak bütün
açıklamalar ya? Onay mı alacağız?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bu, milletin gözü önünde olmuştur ve millet, bunlara,
her kim bu noktada hangi pozisyonu aldıysa onlara zaten gereken silleyi,
tokadı merak etmesinler 24 Haziranda vuracaktır.
Teşekkür ederim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Elini cebine sok.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Muş biraz önce bizim hatibimizin
konuşmasında söylemediği bir sözü kendisine atfederek bir
sataşmada bulundu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hangi sözmüş efendim, söylesin. Hangi söz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Devleti katliamcı gösteren
Bu anlamda hatibe sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN Sayın
Tanal, ben burada bir sataşma görmüyorum ama Sayın Bingöle de 60a
göre yerinden söz vereceğim.
Buyurun oturun yerinize.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Buradan, bir dakika
BAŞKAN Ya, Sayın
Bingöl, veremeyeceğim, lütfen
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Yerinizde
Yerinizde
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir şey yok ya! Neye göre
Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ya, Başkanım
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Gidiyoruz zaten ya, bir dakika
BAŞKAN Sayın
Bingöl, ben yerinizden vereceğim.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Ya Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Ama hayır
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Ne olur ya?
BAŞKAN Şimdi
İç Tüzükü tartışmayalım ya.
SALİH CORA (Trabzon)
Böyle bir usul yok Başkanım ya.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Böyle bir usul yok.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Ben sık sık konuşma yapan biri değilim.
BAŞKAN Ya, Sayın
Bingöl, biliyorum. İç Tüzükü ihlal etmeyelim. Lütfen, yerinizden söz
vereceğim ben size.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
SALİH CORA (Trabzon)
Otursun yerine.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
69a göre Sayın Başkanım
BAŞKAN Yerinizden söz
vereceğim, lütfen, İç Tüzükü ihlal etmek istemiyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama zaten ihlali yapıyorsunuz, yerinden vermekle ihlal ediyorsunuz siz.
BAŞKAN -
ama Sayın
Bingöle de meramını anlatması için ben söz vereceğim
yerinden.
Buyurun, oturun.
SALİH CORA (Trabzon)
Gerginlik yaratmaya gerek yok.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bingöl.
25.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan, aslında orada
kullandığım cümle ne kadar yerinde, bir kez daha teyit edildi.
Sayın grup başkan vekili öfkelendi, barış kelimesini
duyduğunda öfkelendi.
Bakın, bizim yüce bir
dinimiz var. O dinin çok önemli bir özdeyişi vardır: Bana bir kelime
öğretenin kölesi olurum. O akademisyenler bize bir kelime değil -burada
birçoğumuzun hocalığını yapmış öğretim
üyeleridir- bir cümle değil, yüzlerce, binlerce sayfalık bilgi
aktarmışlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama buna rağmen
Eğer demokrasiden
yanaysak eğer eşitlikten yanaysak eğer bu barış
anlamı bizi rahatsız etmiyorsa bir Cumhurbaşkanı
adayının eşit koşullarda yarışmasını
sağlamak için gelin, bu olanakları yaratın. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir barış kelimesine
tahammül edemeyenler bunları da hayata geçirmeyecektir.
Saygılar sunuyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ben görüşlerimizi ifade ediyorum, hâlâ
barış kelimesinden rahatsız oldu. diyor.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Evet
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın İğdiş, rahat ol.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Rahatım kardeşim, siz rahat olun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Rahat değilsin sen, bak seni de gönderirler ha, rahat
ol.
Dolayısıyla İç
Tüzük 60a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş, söz verdim 60a göre.
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, burada herkes kendi görüşünü
ifade eder. Bize atfen Barış kelimesinden rahatsız oluyor.
gibi bir ifadeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Bakın, ben burada o
bildiride geçen ifadeleri söylüyorum. Devletini kendi halkına
karşı katliam yapmış gibi lanse eden, bunu ifade eden bir
grup var karşımızda. Bakın, orada olan hadise nedir? Bir
terör örgütü kendisine bir hükümranlık alanı kurmaya
çalışmıştır. Nereden esinlenmiştir? PKKnın
kardeşi, kuzeni PYDnin Suriyenin kuzeyinde oluşturduğu
alanın aynısını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul)
Türkiyenin Suriye sınırındaki ilçelerinde
yapmak istemiştir ve devlet buna müdahale etmiştir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Dersimdeki katliamı yapan senin devletin değil miydi;
konuştun o kadar?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Buna tek bir kelime söylemeden devleti
katliamcılıkla suçlayan bu akademisyenlerle alakalı hukuki ve
idari işlemler ortadadır. Bunlar yürüyecek, göreceğiz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bizim barış kelimesinden rahatsız
olduğumuz yok, rahatsız olduğumuz kelime bu.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum, kayıtlara geçmiştir.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili
konuları çarpıtmakta çok mahir, çok mahir.
BAŞKAN Sayın
Bingöl, siz kendi kanaatlerinizi, sayın grup başkan vekili kendi
kanaatlerini ifade etti, takdir kamuoyunun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Konuları çarpıtıyor.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve
arkadaşları tarafından, OHAL döneminde artan BES üyesi kamu
emekçilerine yönelik hukuksuz tüm uygulamaların açığa
çıkarılması ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesine
yönelik adımların araştırılması amacıyla
4/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
grup önerisi üzerinde son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Çorum Milletvekili Salim Usluya aittir.
Sayın Uslu, buyurun.
Süreniz üç dakikadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SALİM USLU (Çorum) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Çok değerli
milletvekilleri, HDP Grubu önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce yapılan bir
konuşmayla gerekçeler açıklandı. HDP Grubunun
açıklamasında -daha çok bir sendikadan bahisle- olağanüstü hâl
kararında o sendikacılara yönelik, aleyhinde, bazı işlevler
yapıldığına dair beyanlar vardı. Şunu belirtmek istiyorum.
Bir defa bu söz konusu olan arkadaşımız OHAL kararından
önce görevden alınmıştır ve daha önce görevden alınan
bir arkadaşımızın tekrar kongrede seçilmiş olması
doğru değildir bize göre çünkü bu, aynı zamanda devlete meydan
okumaktan başka bir şey değildir; bunu doğru
bulmadığımı belirtmek istiyorum. Kaldı ki
olağanüstü hâl uygulamalarını geçmişte
hatırladığımız zaman şöyle bir şey
görüyorum: Sendikal faaliyetlerin tamamı olağanüstü hâl döneminde
geçmişte yasaklanmıştır. Mesela sendika üyesi olanlar,
sendikaya üye yapanlar cezalandırılmıştır. Örnek:
Gebzede olmuştur, geçmişte, geçmişten bahsediyorum. Şu
andaki olağanüstü hâl uygulamalarıyla ilgili fevkalade, sendikal
hareketlere yönelik herhangi bir sorun yoktur. Kaldı ki sorun varsa bile
terörle, şiddetle arasına mesafe koymayanlarla ilgilidir bunlar.
Elbette bir devletin egemenlik hakkını korumak görevidir ve bu konuda
ciddi adımlar atılmaktadır.
Bakınız, sendikalar
ve siyasi partiler olağanüstü hâl dönemlerinde de olağan dönemlerde
de şiddet ve terörle arasına mesafe koymalıdır çünkü
sendikalar ve siyasi partiler varlıklarını demokrasiye
borçludur. Kim ki demokrasiye silahla, şiddetle karşı
çıkmışsa ister üniformalı olsun ister üniformasız
olsun onun karşısında olmak elbette öncelikle sendikaların
ve siyasi partilerin görevidir, görevi olmalıdır diye
düşünüyorum.
Bunun yanında, az önce
ifade edildi, Meclise uzandığı söylendi, olağanüstü hâl
uygulamasıyla ilgili ihraçlar olduğu söylendi. Bize göre GBT
soruşturması yapılmaktadır ve güvenlik soruşturmasında
kim, her kim terör örgütüne bulaşmışsa, sempati duymuşsa ya
da terör örgütünün silahlı mücadelesine katılmışsa
bunların elbette milletvekili danışmanı olarak, Meclis
personeli olarak görev yapması engellenmektedir, bu da çok
doğaldır diye düşünüyorum.
Göreve uygun görülmemek hâli
vardır. Göreve uygun görülmemek hâlini elbette
arkadaşlarımız kabul etmeyebilir ve bunu ilgili kurumlara
götürebilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİM USLU (Devamla) -
Olağanüstü Hâl Komisyonu bunun için kurulmuştur ve Olağanüstü
Hal Komisyonuna yapılan başvurular da elbette zaman içerisinde
cevaplandırılmaktadır.
Bu nedenle HDP önerisinin
aleyhinde olduğumu belirtmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, ben bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Danış Beştaş, 60a göre size de söz veriyorum.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çorum
Milletvekili Salim Uslunun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, sayın hatibin
söylediklerini kabul etmemiz mümkün değildir. OHAL ve OHAL
kararnameleriyle ihraçların yüz binlerle ifade edildiğini burada
defalarca ifade ettik. Biz -OHAL kararnameleriyle ihraç edilen gerek
sendikacı olsun gerek memur olsun gerek başka görevde olsun-
Hükûmetle aynı bakış açısına sahip olmak zorunda
değiliz. Sendikaların da Hükûmetin kararnameyle ihraç ettiği
üyelerini ya da genel başkanlarını kararnameye uygun olarak
başkanlıktan düşürmek gibi bir zorunlulukları yoktur.
Kaldı ki OHAL kararnameleriyle ihraç edilen yüz binlerce masum insandan
belki çok az bir kısmı ilişkili olabilir, onu iddia edemem,
sonra ortaya çıkacak. Ama şuna eminim ki iltisak diye bir kavram
çıkarıldı, herkes ihraç edilebilecek bir aşamaya getirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Bitireceğim.
BAŞKAN Bitirin.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ben size bugüne kadar hiç söylemek istemediğim
somut bir örnek vereyim, somut bir örnek. Bunu söylemek istemezdim ama söylemek
zorundayım, bu dönem bitiyor. Benim kardeşim, öz kardeşim
profesör ve doktor, nefrolog, ihraç edildi üçüncü kararnamede ve dosyasına
bizzat AKPlilerin eliyle ulaştım, yanında tek bir not var HDP
Milletvekili Meral Danış Beştaşın kardeşi.
diye. Birçok başvuru yaptık ve benim kardeşim idealist bir
doktor olarak, bugüne kadar yaşamını sadece tıbba
adamış biri olarak iltisaklı diye kabul edildi. Hakkında
ne bir soruşturma var ne bir kovuşturma var ne bir disiplin
cezası var ne bir disiplin araştırması var ve yaptığımız
bütün başvurulara rağmen hâlâ işe iade edilmedi. Buna kendimden
örnek vermek istemezdim ama bunun gibi binlerce insan şu anda gerçekten
ihraç edildi. Bunun adı zorbalıktır. Bunun adı faşizmdir.
Ben milletvekiliyim, ben bir suçlu değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Anlaşıldı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Lütfen
Çok önemli bir mesele. Lütfen, bitireyim.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, ben bir milletvekiliyim ve
halk oyuyla seçildim. HDP milletvekilinin kardeşidir diye bir
milletvekilinin kardeşi bir profesör bile ihraç ediliyorsa diğer
vatandaşlara yapılanların sınırını zaten
tartışmaya gerek yoktur. OHAL Komisyonu da sadece işe iade
etmemek için, zaman kazanmak için kurulan bir mekanizmadır, başvuru
yollarını kapatmıştır.
Hükûmet, seçime giderken bu
zulmü, bu zorbalığı durdurmak yerine hâlâ arkasında
duruyor. Gerçekten, bu konuda kendilerini binlerce kere daha düşünmeye
davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Az önce, konuşmamda, Cumhuriyet Halk Partisi Adana
Milletvekili İbrahim Özdiş Beyin soyadını ifade ederken
sehven yanlış ifade ettim, onu düzeltmek istedim. Kendisi beni
uyardı. Kusura bakmasın. Bundan sonra daha dikkatli
olacağımı ifade etmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve
arkadaşları tarafından, OHAL döneminde artan BES üyesi kamu
emekçilerine yönelik hukuksuz tüm uygulamaların açığa
çıkarılması ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesine
yönelik adımların araştırılması amacıyla
4/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir ara verelim, aradan sonra isterseniz
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.22
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış
KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Başkanlık Divanında boşalan 1
üyeliğin CHP Grubuna bir Kâtip Üye şeklinde oluşmasına;
bastırılarak dağıtılan 560 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1inci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 10
Mayıs 2018 Perşembe günkü birleşimde 557 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine; bu birleşiminde 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 11 ve 12 Mayıs 2018 Cuma ve
Cumartesi günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
10/5/2018
Danışma Kurulunun
10/5/2018 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet
Muş Engin
Özkoç
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Meral
Danış Beştaş Erhan
Usta
Öneriler:
Başkanlık
Divanında boşalan bir üyeliğin Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
bir kâtip üye şeklinde oluşması;
Bastırılarak
dağıtılan 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1inci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 10 Mayıs
2018 Perşembe günkü (bugün) birleşimde 557 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi, bu birleşiminde 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 11 ve 12 Mayıs 2018 Cuma ve
Cumartesi günleri toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
TBMM Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Başkanlık divanında boş bulunan kâtip üyeliğe seçim
BAŞKAN -
Başkanlık Divanının boş bulunan ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliği için
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamam, söz
vereceğim.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan, 560 sıra sayılı 6771 Sayılı Kanunla
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere
Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (X)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 560 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Buyurun Sayın Tanal.
İç Tüzük 60a göre söz
veriyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, YÖK tarafından özel
yetenek sınavıyla öğrenci alan öğretmenlik
programlarına getirilen ilk 240 bin sıralamasında olma
şartının kültür ve sanat alanlarındaki okulların
kapanmasına sebep olacağına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, şimdi Türkiye'de, ülkemizin kültür, sanat ve spor
alanındaki açıklarını kapatmak üzere 71 ilimizde 79 tane
okulumuz var ve bu liselerde okuyan da aşağı yukarı 13 bin
lise öğrencisi var.
Daha önce bu liselerden
-öğretmen olmak için- YÖK tarafından yapılan düzenlemeyle özel
yeteneklerine göre eğitim fakültelerine girilirken, YÖK almış
olduğu son kararla 240 bin arasına girme barajı getirdi. Yani
güzel sanatlar lisesinde okuyan öğrenciler bugüne kadar fen derslerini
görmediler, matematik derslerini görmediler; diğer öğrencilerle
aynı statüde sınava alınmaları eşitsizlik yaratır
ve bu, aynı zamanda ülkemizde kültür, spor ve sanat alanındaki
okulların kapanmasına sebebiyet verir.
Gelin, bu okulları
kapatmayalım, bu barajı kaldıralım. Yani eski sisteme geri
dönülmesini talep ediyorum.
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
tasarının tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycıya
aittir.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimizi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Bilindiği üzere 10-16
Mayıs tarihleri Engelliler Haftası olarak kutlanmaktadır.
Engelli vatandaşlarımızın önündeki engeller
kaldırılmalı, kendilerinin ve ailelerinin yaşam kalitesi
yükseltilmelidir. Engelli kardeşlerimizin öncelikle işe
yerleştirilmeleri, üretime katılmaları ve topluma
kazandırılmaları temin edilmelidir. Bu düşüncelerle engelli
kardeşlerimizin Engelliler Haftasını kutlar, Cenab-ı
Allahtan huzurlu ve mutlu bir hayat sürmelerini niyaz ederim.
Konuşmama Fransada
gündeme gelen konuyla devam etmek istiyorum. Fransanın
tartışmalı ve tavsamış eski Cumhurbaşkanı
Sarkozynin de aralarında bulunduğu 300 sözde Fransız
yazarçizerin kuru ve küf bağlamış akıllarınca
Kuran-ı Kerimden bazı ayetlerin çıkarılmalarını
istemeleri şuursuzluktur, hadsizlik ve densizliktir. Değil 300 sözde
aydın müsveddesi, Fransanın alayı böyle bir
şuursuzluğa düşse, Avrupanın her ülkesinden Haçlı
müfrezeleri düzülüp sefere çıksa ne olacak? Nereye varabilecek? Dinin
sahibi Allahtır, Kuran Allah kelamıdır. Kelam Allahınsa,
manen koruma ve kefalet de Allahın olacaktır. Kimin ne haddinedir
Allahın ayetlerini değiştirmek? Asırlarca İncil
üzerinde tahrifat ve tahribat yapanlar işi gücü bıraktı da yüce
kitabımıza mı göz diktiler? İnanca saygı insan
hakkıdır. Bu hakka riayet edecek ülke nerede? Fransızlar buna da
Fransız demek ki. Allahın hikmetinden sual olunmaz, kelamından
kuşku duyulmaz. Hak din Allah indinde İslamdır. Yüce Yaradanımız
öyle buyurmuyor mu? Kim Allahın ayetlerini inkâr ederse şüphesiz ki
Allah, hesabı pek çabuk görendir. Fransızların teşebbüs
ettiği çirkinliğe laf yetiştirmek bir bakıma zaman
kaybı, misliyle cevap vermek bir yönüyle emek israfıdır. Onlar gitsin,
kilise çanlarını dinlesinler, işleyip işleyip
çıkardıkları günahlarını dert edinsinler.
Kuran-ı Kerim ilahi hükümdür, hüküm ise Allahındır.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarı, 21 Ocak 2017 tarihli ve 6771
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasamızda yapılan
değişikliklere uyum sağlamak üzere çeşitli kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hususunda
düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi vermektedir. Bilindiği üzere, 16 Nisan halk oylamasıyla aziz
milletimiz tarafından onaylanan 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
birkaç maddesi hemen yürürlüğe girmiş, bazı maddelerinin birlikte
yapılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte
yürürlüğe girmesi, diğer maddelerinin de seçilecek
Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte
yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
Yüz kırk iki
yıllık Parlamento geleneğimizin, doksan beş
yıllık cumhuriyet tarihimizin, yetmiş iki yıllık çok
partili siyaset hayatımızın en önemli seçimlerinden biri 24
Haziran 2018 Pazar günü yapılacaktır. Türk milleti, önümüzdeki
beş yıllık süre zarfında demokratik ve millî görevini üstün
bir fedakârlık ruhuyla ifa edecek vekillerini ve
Cumhurbaşkanını seçecektir. Normal zamanı 3 Kasım 2019
olan Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimleri, beliren
zaruretlerden, yeşeren haklı gerekçelerden dolayı erkene
çekilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 20 Nisan 2018
tarihinde gerçekleştirdiği 89uncu Birleşiminde seçimlerin
yenilenmesine oy birliğiyle karar vermiş ve 24 Haziran 2018 tarihini
seçim günü olarak tescillemiştir. Arkasından, Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 10 maddelik Kanun Teklifi
yasalaşarak yürürlüğe girmiştir. Böylelikle, seçim takviminin
başladığı tarihte yürürlüğe giren Anayasa
değişikliklerine dair uyum düzenlemeleri yapılmıştır.
Bu tasarı da seçilecek
Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte
yürürlüğe girmesi öngörülen ve özellikle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişe dair
Anayasamızda yapılan değişikliklere uyum sağlamak
üzere çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılması hususunda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tüm kurum ve
kurallarıyla yerleşmesi önümüzdeki en mühim hedeftir. Türk milleti,
ülkemize yönelik risk ve tehditleri, bekamız üzerinde oynanan
oyunları ve yönetim sistemimizde karşılaşılabilecek
sorunları görerek 16 Nisan halk oylamasıyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay vermiş,
geleceğini bu sistemin ruhuna göre planlamıştır.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, cumhurun bizzat kendi eseridir. Yeni sistem, husumet ve
hıyanete karşı güvencedir, güvenlik kilididir, millî
bekanın sigortası, güvenli siperidir.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, şüphesiz ki cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim
reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik demokratik
tercihtir.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana
çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ve temerküz
ettiği bir yönetim yapısıdır.
Bu çerçevede, 24 Haziranda
yapılacak seçimlerde cumhuriyet tarihimizde artık üçüncü bir dönemin
başlayacağı kesinleşmiştir. 1923 yılında
kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 1946 yılında çok partili siyasi hayata
geçişiyle birlikte kuruluş sürecini tamamlamıştır.
1946 yılından sonraki dönemde ise demokrasisini darbelere rağmen
olgunlaştırmış, gelişim sürecini perçinlemiş,
gücünü pekiştirmiştir. Çok partili siyaset hayatımızda bu
hâliyle 16 Nisan halk oylaması bir milat, hatta demokratik bir misak
olmuştur.
İnancımız odur
ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye'nin önü
açılacak, bölgesel ve küresel bir güç merkezi hâline gelmesi ve lider ülke
olması sağlanacaktır. Türkiye yükselecektir, yükseklerde hak
ettiği doruklara ulaşacaktır; buna hiç kimse engel
olamayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz zorlu bir dönemden geçmektedir. İç ve dış sorun
alanları yaygınlaşırken risk ve tehditlerin cesamet ve
cüreti de giderek yoğunlaşmaktadır. Millî bekamıza yönelik
mütecaviz ve müteyakkız bir saldırganlık faal hâldedir. Küresel
güç odakları, karanlık tertip ve tacizlerle vatan ve milletimize
kastetmenin çaba ve sinsi çalışması içindedir. 15 Temmuz hain
FETÖ darbe teşebbüsü, karşı karşıya olduğumuz
tehlikeyi gözler önüne sermiştir. Terör örgütlerinin peş peşe
gerçekleştirdikleri menfur eylem ve iğrenç suikastlar,
bekamızın nasıl bir kuşatma altında olduğunu da
çok açık göstermiştir. Türkiye'nin aleyhine kurgulanmış,
bölünme ve parçalanma dinamiklerinin harekete geçirilmesine
ayarlanmış alçak plan ve senaryolar şiddet ve hiddetle tedavüle
sokulmuştur. Yaşanan kanlı ve kindar hadiseler bu durumun
billurlaşmış kanıtıdır. Bu şartlar
altında, ahlaklı ve sorumlu siyaset anlayışının,
ortaya çıkan millî ihtiyaçlara, milletimizin hissiyat ve özlemlerine
duyarsız kalması, yüzünü dönmesi, sırt çevirmesi beklenemez,
istenemezdi.
15 Temmuzda işgal
edilmek istenen, Türk vatanıydı. 15 Temmuzda iç kargaşa ve iç
savaş çıkarılmak istenen, Türk devletiydi. 15 Temmuzda
dağıtılmak ve birbirine düşürülmek istenen, Türk
milletiydi. 7 Ağustos 2016 tarihinde Yenikapıda tecelli ve tahkim
edilen millî ruh, Türk ve Türkiye düşmanlarına, en ağır, en
kesif, en kategorik cevap, hatta üstesinden gelemeyecekleri tarihî nitelikte
tepkiydi. Yenikapı ruhuyla, Türkiye'nin muhatap olduğu tüm sorunlar,
karşılık beklemeksizin, çıkar gözetmeksizin Önce ülkem ve
milletim, sonra partim ve ben. ilkesiyle göğüslenmiş, tıkanan
yönetim sisteminin açılması konusunda fikir ve anlayış
birliği sağlanmıştır.
Muhtemel krizleri engellemek,
düğümü açılmamış dehşet verici kaos ve
karışıklıkların önüne geçmek maksadıyla, hükûmet
etme sistemi üzerinde, bekamızı merkezine alan yeni bir düzenleme,
çığır açıcı yeni bir ahlaki değişim mecburi
olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi
ile Adalet ve Kalkınma Partisi, bu mecburiyeti özümseyerek, bunun
gereklerini yerine getirerek, cumhuriyet tarihinde yeni bir sistemsel döneme
geçilmesi hususunda mutabakata varmışlardır. Bunun adı da
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olmuştur.
Egemenliğinden asla kuşku duymadığımız büyük Türk
milleti, 16 Nisan 2017de Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini halk oylaması vasıtasıyla kabul etmiş,
istikbalinin rotasını bizzat çizmek suretiyle husumet
dalgasını iradesiyle kırmıştır.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, cumhuriyet tarihimizin 3üncü ve ilelebet var
olmasını temenni ettiğimiz millî birlik ve dayanışma
evresidir. Güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar gayeleri yeni
sistemin ana omurgasıdır. Yasama, yürütme ve yargı
organlarının kendi içinde daha güçlü, daha bağımsız,
denge ve denetleme mekanizmalarının daha etkin şekilde
çalıştığı bir yapıya kavuşması, bu
sistemin taşıyıcı kolonlarıdır.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi, kuvvetler ayrımını net olarak
sağlamıştır. Kaldı ki yeni sistem, kuvvetler
ayrımını iyice belirgin hâle getirirken ay
yıldızlı al bayrağımızda ruh, anlam ve
tanımını da bulmuştur. Nitekim şanlı
bayrağımızın kırmızı rengi,
bağımsız yargıyı; hilali, denge ve denetleme görevi
olması gereken düzeye çıkaracak yasamayı; yıldızı
ise Cumhurbaşkanlığını yani yürütmeyi ifade ve temsil
edecektir. Yürütme erkinin yasama organı üzerindeki fiilî vesayet ve
ambargosu, milletimiz tarafından
sonlandırılmıştır. Yargı, yeni sistemle daha
güçlü, adalet ve tarafsızlık ölçülerine daha müzahir hâle
getirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, asıl fonksiyon ve
vasfına kavuşmuş, net olarak gücüne güç
katmıştır.
Değerli milletvekilleri,
24 Haziran seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket
Partisi, seçim ittifakı yaparak Cumhur İttifakı unvanı
altında seçime girecektir. Cumhur İttifakının temel
dayanağı, Yenikapı ruhunu oluşturan millî birlik ve kutlu
yükseliş hedefidir. Kaygımız ülkemiz, derdimiz milletin huzuru,
refahı, esenliği ve güvenliğidir; arzumuz, milletimizin
beklentilerine cevap verebilmektir, Türkiyeye bir daha 15 Temmuz ve benzeri
hain girişimleri yaşatmayacak siyasi ve yönetim ortamını
tesis ve temin etmektir.
Türkiye artık yeni bir
siyasi sürece girmiştir. Bundan geri dönüş yoktur. Temel
amacımız, Türkiye'nin birlik ve dirliğini korumak, beka ve
istiklalini yaşatmaktır. Toplum hayatında birlik ve
bütünlüğü, devlet hayatında güven ve istikrarı tesis edecek,
millet ve devleti barışık kılacak bir sistemin tam
anlamıyla inşası, ülkemize ihtiyaç olan nefesi
aldıracaktır.
Cumhur İttifakı,
Türk milletinin ruh kökünden, tarihî hedeflerinden, millî kimliğinden, bin
yıllık kardeşlik ve kader ortaklığından yüce bir
umutla, yüksek bir ufukla ortaya çıkmıştır.
Cumhur İttifakı
milletin ta kendisidir; sahte ve sanal ittifaklar, millete
yabancıdır.
Türkiye'nin önünde tarihî bir
seçim, bu kapsamda sandıktan doğacak talihli bir gelecek, millet iradesiyle
tahkim ve tescil yapılacak güçlü bir yönetim gerçeği vardır. 24
Haziran demokrasi randevusuna artık sayılı günler
kalmıştır. Cumhur, ittifakla tarih yazacaktır.
Cumhur İttifakı,
Türkiyeyi ve Türk milletini istiklal içinde istikbalin zirvelerine
taşıyacak huzur, demokrasi, refah, özgürlük, millî birlik ve
kardeşliği en üst düzeyde temin edecektir.
Cumhur İttifakı,
muasır medeniyet hedefini yakalama iradesi, Türkiye Cumhuriyeti devletini
ve Türk milletini ilelebet yaşatma ülküsüdür.
Cumhur İttifakı,
millî bekayı esas alan ahlaki ve siyasi uzlaşmanın bir
mahsulüdür.
Cumhur İttifakı,
millî ve üniter devlet anlayışını hâkim kılma ve
yaşatma iradesi, ahlak, mukaddesat ve Türkiye merkezli yeni bir medeniyet
hareketidir.
Demokratik olgunluk ve
uzlaşı kültürünün egemen olduğu, dışlayıcı
ve ötekileştirici söylem ve üslubun törpülendiği, Türkiye'nin millî
ve manevi değerlerinin ortak payda olarak kabul edildiği bir siyaset
anlayışının hâkim kılınmasını önemli
bulmaktayız.
Büyük Türkiyeye giden yol,
bizzat Cumhur İttifakından geçmektedir.
Cumhur İttifakı,
ülkemizin kalkınması, milletimizin refah ve huzurunun teminidir.
Cumhur İttifakı,
demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne, millî birlik ve
kardeşlikte uzlaşmaya açılan siyaset penceresidir.
Cumhur İttifakı,
Türk milletinin tarihî uzlaşması, istiklal ve istikbalimizin
teminatı, kutlu bir diriliş ve yükseliş hamlesidir.
Cumhur İttifakı,
cumhuriyetin iradesi, millî bekanın nefesi, istikbalin sesi, milletin ta
kendisidir.
Cumhur İttifakı,
millet aklıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi,
tam bir uyum ve inanmışlıkla siyasi vaat ve sözlerine sadakat
gösterecek, Türkiye'nin bekasına katkı verip uğrunda
mücadelesini kararlılıkla ifade edecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi,
24 Haziran 2018 seçimlerine üzerinde çalışıp belirlediği
iki ana stratejiyle katılacaktır. Birinci olarak,
Cumhurbaşkanı seçiminde adayımız, Sayın Recep Tayyip
Erdoğandır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın tekraren Cumhurbaşkanı
seçilmesi hususunda üstlendiğimiz sorumlulukların,
aldığımız kararların gereği samimiyetle, gönül
huzuruyla uygulanacaktır. İkincisi stratejimiz ise Milliyetçi Hareket
Partisinin 27nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde sayısal ve siyasal
ağırlık olarak çok güçlü bir şekilde temsil edilmesini
mutlak anlamda tesis ve temin etmektir.
Milliyetçi Hareket Partisi,
ilkeli, millî, ahlaklı ve tutarlı siyasi çizgisiyle millet
vicdanında kök tutmuş, Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.
anlayışıyla takdir ve teveccüh kazanmıştır.
Partimiz, siyaseti çıkarların müsabakası,
çıkarcıların münazara ve münakaşası şeklinde
görmeyen, tam tersine, millete hadim, sorunlara hâkim bir fedakârlık
ahlakı kabul eden, Türk ve Türkiye sevdasının
somutlaşmış anıtıdır. Bu nedenle, millî ve manevi
sorumluluğumuzun ağırlığı doğal olarak
fazladır, faaldir, fikrî temelleri de oldukça derindir.
Aldığımız ve alacağımız her karar,
milletimizin ve ülkemizin hayrına ve huzuruna dayanmakta, buna hizmet
etmektedir.
Cumhur İttifakı,
Türkiye'nin kader seçimlerine mührünü vurup desteğini
aldığı millet iradesiyle, Türkiye Cumhuriyetinin istikbalini
pırıl pırıl aydınlatacaktır.
Amacımızın özü, arayışımızın esası
budur. Cumhur İttifakı, ortak ilke ve hedefler doğrultusunda 24
Haziran 2018 seçimleri sonrasında da sürdürülecektir. Zira bu birlikte
hareket etme kararı, sadece kısa vadeli bir seçim stratejisi
değil, uzun bir döneme hâkim olacak millî bir tavrın, asil bir
duruşun adıdır.
Değerli milletvekilleri,
24 Haziran 2018 seçimleri, cumhuriyetin 100üncü yılına giden süreçte
tarihî kavşaktır, talihli olmasını dilediğimiz dönüm
noktasıdır. Siyaseti karaborsaya çeviren karmaşık ve kaotik
zihniyetleriyle sistem bunalımı hatta rejim krizi çıkarmak için
ellerini ovuşturan müflis siyaset erbabına Türk milleti hak
ettiği cevabı verecek, demokratik bedeli ödetecektir.
Tekraren parlamenter sisteme
dönüş sinyalleri veren, bu kapsamda karanlık söylemlerle avunan
tükenmiş siyasetçiler, elbette millet iradesiyle terslenip tel tel
dağılacaklar, neticede bozguna uğrayacaklardır. Cumhur
İttifakı, millî istiklalin namusudur; Cumhur İttifakı,
millî istikbalin müdafaa ruhudur. Milliyetçi Hareket Partisi, bu namusu
savunacak, bu ruha bağlı kalacak, üstelik ittifakın zaferi için
gecesini gündüzüne katacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti, cumhurun
mükâfat ve muzaffer mihveridir. Emperyalizmin sınırlarımıza
demirlediği, ülkemizle ilgili kirli senaryo ve karanlık planlamalar
yaptığı bir dönemde, 24 Haziranda milletimiz, bekasına,
beraberliğine, bereket ve kaderine sahip çıkacaktır; tuzaklar
nafiledir, oyunlar boşunadır. Cumhur İttifakı, Türkiye
Cumhuriyetinin beka ve birliğini yüksek bir sadakat ve yürekli bir
mücadele ruhuyla savunacak, ülkemizin geleceğini millet iradesinden
aldığı güçle güvenceye kavuşturacaktır. İhanete
ve Türkiye düşmanlarına karşı dirilen millî ruh, Cumhur
İttifakıyla Türkiyeyi ileriye taşıyacaktır. Cumhur
İttifakı, millî iradeyle birleşip mukaddes ve muazzez bir
mücadele şuuruyla iç ve dış mihrakların melun
hesaplarını altüst edecek, muhassım ve müstevli odakları
bir kez daha yenilgiye uğratacaktır.
24 Haziran 2018
cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerinin ülkemiz, milletimiz,
siyasi partilerimiz, demokrasimiz ve Türk-İslam âlemi için
hayırlı olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum,
tasarının hayırlı olmasını diliyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
evet, yetki kanunuyla ilgili konuşacağız, son dakika
işlerinden bir tanesi yine. Şöyle, kısaca düşünelim: Ne
kadar sürede önümüze geldi, ne kadar çalışabildik? Önce bütün
Parlamentoyu bilgilendirmek isterim. 8 Mayısta gece yarısı
verildi söz konusu tasarı, 10 Mayıs 2018 yani bugün saat onda Plan ve
Bütçe Komisyonuna geldi. Hatta, dün saat yedide Plan ve Bütçe Komisyonuna
gitmesi önerildi, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz ya da diğer partilerin
üyeleri kopyalanamayacağına göre, ikiye bölünemeyeceğine göre bu
sabah saat ona bırakıldı, o kadar aceleydi ki. Buna
karşın burada itirazlarda bulunduk, bunun İç Tüzüke açıkça
aykırı olduğunu defaatle ifade etmemize rağmen bu
sözlerimiz, aslında her zaman olduğu gibi, dikkate
alınmış gibi yapıldı ama her zaman olduğu gibi, o
mış gibiyle kaldı, aslında karşılık
bulmadı.
Bu sabah gittik Plan ve Bütçe
Komisyonuna, çok sınırlı bir sürede partiler görüşlerini
ifade ettiler ve sıkı durun, ne kadar verildi muhalefet şerhi
için? On dakika. Danışmanımız panik atak geçiriyordu On
dakikada ben nasıl hazırlayayım muhalefet şerhini? diye.
Gerçekten on dakikada hazırladı.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Yirmi dakika.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) On dakika dedi bize, ben onun söylediğini
söyleyeyim ya da yirmi dakika olsun, on dakika da bizden olsun.
Şimdi, niye bu kadar
acele ediyoruz? Bunun içeriği ne? Ne getiriyor, ne götürecek? Türkiyeden,
yurttaşlardan, halktan, dünyadan saklanan nedir ve neden bugün? Seçime
kırk beş gün kala bu kadar önemli bir düzenleme,
Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum adı altında
yapılması gereken, Parlamentonun çıkarması gereken kanunlar
neden yetki devri olarak Bakanlar Kuruluna veriliyor? Bir kere, bu, her
şeyden önce, iktidarın içinde bulunduğu panik atak hâlinin ne
kadar üst düzeylerde olduğunu gösteriyor. Bir korku seçimi dedik, panik
seçimi dedik, telaş seçimi dedik aynı anlamlarda- fakat bu kadar
olduğunu, bu kadar alelacele bu düzenlemelerin
yapılacağını doğrusu biz bile öngörmemiştik, bunu
itiraf edelim yani bu kadar, binlerce kanunun bu şekilde, yetki devriyle
yapılmasını görmemiştik.
Şimdi, neydi, bunun
öncesine geleyim, burada her şeyden önce -en sonda söyleyeceğimi ilk
başta söyleyeyim- bu, aslında bir suç, sabah da ifade ettik. Ne suçu?
Eski tabirle, Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga suçu çünkü Anayasada
açık hüküm var -Anayasayı şimdi açıklayacağım-
yeni ifadeyle Anayasayı ihlal suçu. Ha, diyeceksiniz ki, nedir? 309uncu
madde. 309uncu maddede cebir ve şiddet geçiyor, doğru, yani itiraz
gelecektir iktidar partisinden. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya veya
bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen
uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır.
Yasama organına
karşı bir suç var çünkü biz, yasama organının üyeleriyiz;
bizim yapmamız gereken kanunlar, çoğunluğun oyuna dayanarak
Hükûmete veriliyor, Hükûmete Sen çıkarabilirsin. diyor. Peki bizim ne işimiz
var burada? Bütün Parlamentonun değerlendirmesi, tartışması
gereken uyum yasalarını neden biz yetki devriyle verelim, buna niye
evet diyelim, bu suça neden ortak olalım? Tabii ki bu suça ortak
olmayacağım.
Şimdi, tabii ki burada
cebir ve şiddete de takılmayın, hukukta çok geniş yorumlanır
bu mesele. Cebir ve şiddet dediğinizde, illa silahla, zorla böyle
fiilî, fizikî şiddet yapmanıza gerek yoktur. Menderes dönemini
hatırlatmak isterim size, onu da açacağım. Şu anda cebir
yok mu sizce? Parlamentonun 10 milletvekili, üyesi hapishanede değil mi?
Hükûmet gücünü, devlet gücünü, yargı erkini kullanarak, halkın
iradesini temsil eden parlamenterleri cezaevinde tutarak, Anayasa
değiştirip, Anayasa değiştirdikten sonra erken seçim
yapıp, erken seçim döneminde Cumhurbaşkanı adayını,
hâlâ Demirtaşı cezaevinde tutup eşit yarış
koşullarını ortadan kaldırmak, sizce bir cebir değil
midir, zor değil midir bu?
Dün Ankara Cumhuriyet
Başsavcısının bir değerlendirmesini okudum, gerçekten
çok dikkat çekiciydi, istifa etmiş, sanırım milletvekili aday adayı
olmuş, o da ancak istifa ettikten sonra konuşmuş.
Konuşmasını aynen hatırlayamayacağım,
affınıza sığınıyorum ama özetle şunu
söylüyor, diyor ki: Hitler döneminde Führer, hâkimlere şu talimatı
vermişti, demişti ki: Benim size bire bir talimat vermeme gerek yok,
siz benim o konu hakkında ne düşündüğümü tahmin edin,
yorumlayın, ona göre karar verin. Şu anda da Türkiye'de yargı,
dikkatinizi çekerim, Ankara Cumhuriyet Başsavcısından söz
ediyorum, diyor ki: Şu anda yargı, aynen bunu yapıyor, illa
birilerinin bir şey demesine gerek yok, zaten durumdan vazife
çıkarıyor, iktidarın ve Cumhurbaşkanının
rahatsız olmayacağı kararlar veriyor.
Şimdi değerli
arkadaşlar, tablo, bu kadar vahimdir, bu kadar korkunçtur. Peki nedir,
teknik ayrıntıları ne? Teknik ayrıntıları
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kim o, kim? İsmini verin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Dünkü basına bakarsanız, ismini
hatırlamıyorum. Başsavcının adını mı
soruyorsunuz? İstifa etmiş, ihraç edemeyeceksiniz ama sakın
cezaevine atmayın, aman, günah almak istemem yani basına
açıklama yapmıştı.
SALİH CORA (Trabzon)
Dayanaksız konuşmamak lazım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Anayasa 91, değerli milletvekilleri,
şimdi 24 Haziran seçimlerinden önce hâlâ yürüklükte olan KHK sistemi son
kez kullanılabiliyor, 24 Hazirana kadar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Bülent Yücetürk.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - İsim geldi Sayın Muş, oradan isim
geldi.
Şimdi, 6771
sayılı Anayasa değişikliğine dair kanunun 18/1-a hükmü
gereği referandumla yürürlükten kaldırılması onaylanan
Anayasanın 91inci maddesi, teknik olarak 24 Hazirana kadar geçerli,
doğru fakat bu düzenleme, 24 Hazirana kadar değil,
Cumhurbaşkanının seçilip yemin ettiği tarihe kadar
yürürlükte kalacak. Hukukta bu böyledir, bunun başka bir zıddı
yoktur.
Şimdi, tasarıyla,
yürürlükteki kanun tüzük, Bakanlar Kurulu, Başbakanlık ve benzeri
teknik meselelerde, bu konuda bunların çözümü için -öyle gösteriyor-
Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi veriliyor. Şimdi, peki, bu
nasıl olacak, niye şimdi yapıyoruz ve niye Bakanlar Kuruluna
veriyoruz? Bu konuda yasa koyucu, böyle öngörmemiş, bu yetkiyi Meclise
vermiş, hem de nasıl vermiş? Size söyleyeyim, geçici 21inci
maddeyle Anayasa değişikliğinin yayımı tarihinden
itibaren en geç altı ay içinde -yani üç tane altı ay geçtik- Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu kanunla yapılan değişikliklerin
gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliği ile
diğer kanuni düzenlemeleri yapar. denilmiş.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği
belirtilen değişiklikler için ise Cumhurbaşkanının
göreve başlama tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Cumhurbaşkanı
tarafından düzenlenir. denilmiş. Yani burada şu var: Anayasa
değişikliğinde Sen yeni Cumhurbaşkanlığı ya
da başkanlık sistemine göre altı ay içinde Mecliste uyum yasalarını
çıkarmak zorundasın. Sana süre veriyorum. diyor. Bu Anayasa
meselesi, öyle laga luga bir mesele değil; Anayasa, bizim şu anda
devletin, Hükûmetin, hepimizin görevinin kaynağını
aldığı, meşruiyetini aldığı dayanaktır.
Eğer biz ya da Hükûmet, meşruiyetimizi,
dayanağımızı Anayasadan almazsa bir çeteden, bir terör
örgütünden, başka bir mafyadan farkımız olmaz ki. Biz neyiz?
Hepimiz Anayasa'ya uymak zorundayız, anayasal düzeni, getirdiği
şartları kesinlikle kabul ederek şu anda milletvekilliği
yapıyoruz.
Peki, milletvekilleri olarak
şu anda önümüze getirilen Yetki Kanunu Tasarısıyla bize
-milletvekillerine- deniliyor ki: Sizin altı ay içinde yapmanız
gereken süreyi ben kaçırdım, Meclise getiremem. Mealen söylüyorum
tabii ki, aslında aynen bunu söylüyor. Erken seçim kararı da
aldım, şu anda Mecliste çıkaramayacağıma göre gelin,
siz oy verin, Bakanlar Kuruluna yetkinizi devredin. Niye? Biz yürütmeye niye
yetki devredelim? Nerede kaldı kuvvetler ayrılığı?
Kuvvetler ayrılığı ilkesi, demokrasilerde o kadar hayati
bir meseledir ki denge, denetleme ve fren mekanizması olmazsa demokrasi yoktur
zaten. Eğer yürütme, yargı ve yasamanın
ayrılığı olmazsa o ülkede demokrasi var diyemeyiz.
İşte bu nedenle zaten şu anda demokrasi diye bir kavramı
kullanma lüksüne kesinlikle sahip değiliz.
İşte şimdi bu
düzenlemeyle Cumhurbaşkanının yetkisi neden seçimlerin
gerçekleştiği 24 Hazirana kadar değil de
Cumhurbaşkanının yemin ettiği güne kadar geçerli olacak, o
boşluğu ne yapacağız? Gerçekten bunu bir soralım
kendimize. Seçim zamanı ve seçimden sonra dahi Cumhurbaşkanına
sınırsız yetki veren bu düzenlemeyle ne yapılması
planlanıyor? Bu konuda bir açıklama istiyoruz. O zaman diyelim ki
-olur ya olmayacak bir şey yok bu ülkede- 23 Haziran gecesi Seçimleri
iptal ettim. der. Niye demesin? Ben yeterli oy çoğunluğu alamadım,
seçimleri iptal ettim. der, diyebilir. Ya da Ben seçimleri yaptım, AKP
ve ben kazandık. diye seçim yapmadan seçimleri ilan etsin zaten ne gerek
var, şu anda bunun için her türlü yolu açıyor. Ya da Seçim
sonuçlarını beğenmedim. diyebilir. Seçimden sonra seçimleri
iptal edebilir. 7 Haziranda bunu yaptı, hatırlıyorsunuz,
beş ay, altı ay Parlamento çalıştırılmadı.
Cumhurbaşkanı, Türkiye tarihinde çok istisnaen kullanılan bir
yetkiyi kullanarak Türkiye'yi tekrar seçime götürdü.
Şimdi, burada başka
teknik bir mesele var, teknik ama aslında esasa dair. Bunu Plan ve Bütçe
Komisyonu değerlendirdi. Şimdi Yetki Kanununun Plan ve Bütçe
Komisyonuyla ne ilgisi var? Hadi diyelim ki bir ilgi kurduk; olabilir,
değiştirilmesi gereken uyum yasalarının içinde -binlerce
uyum yasası var- bir bölüm Plan ve Bütçe Komisyonunun alanıyla ilgili
ama hepsinin üstünde Anayasa Komisyonu var. Anayasa Komisyonu bu yetki devrine
dair tasarının Anayasaya aykırılığını
değerlendirmeyecek mi?
Sayın Şentop'a
seslenmek istiyorum: Bence isyan edin. Siz Anayasa Komisyonu Başkanısınız.
Sizin ruhunuz duymadan Anayasa Komisyonunun görevi gasbedildi, yetkisi elinden
alındı. Plan ve Bütçe Komisyonuna birkaç saat içinde geldi, on
dakikada şerh yazıldı ve bütün her şey yerle bir edildi.
Anayasa Komisyonu nerede, Meclis İçtüzüğü? Yani bu kadar mı, kör
gözüm parmağına diye bir deyim var ya. Yani yapıyorsanız
bari biraz usturuplu yapın, Anayasa Komisyonuna götürün önce, önce bir
aykırılığı değerlendirsin. Direkt Plan ve Bütçe
Komisyonuna geldi ve işte, bize deniyor ki: Vallahi, ne yapalım;
üzgünüz, maalesef böyle yapmak zorunda kaldık. Böyle bir şey olmaz,
bu, o kadar hafif bir şey değil; 80 milyon yurttaşın
geleceği söz konusu, 80 milyon yurttaşın diktatörlükle mi
demokrasiyle mi, yaşam hakkı güvencesiyle mi yaşam hakkı
güvencesinden yoksun mu yaşayacağı, nasıl bir sistemde
yaşayacağı tartışılan bir meselede
Bir de bizim güvenmemiz için
lütfen iktidar yetkilileri tek bir gerekçe versin bize. Biz neden güvenelim?
İktidara güvenmek için kara kara düşünelim.
Arkadaşlarımızın cezaevinde olmasına mı
güvenelim; 93 belediyeye kayyum atanmasına mı güvenelim;
Cumhurbaşkanı adayını hâlâ cezaevinde tutan iradeye mi
güvenelim ya da OHAL KHKleriyle yüz binlerce insanı işinden eden,
işkence uygulamaları getiren, sistematik işkencenin Türkiye'nin
tekrar temel gündemi olduğu, cezaevlerinden her gün yüzlerce başvuru
ve imdat sesleri aldığımız bir ortamda biz neden güvenelim
iktidara? Güvenmemiz için hiçbir sebep yok. Bu nedenle güvenmiyoruz; bu yetkiyi
Bakanlar Kurulu, sadece uyum yasaları için kullanmayacak,
aldığı yetkiyi kesinlikle, tıpkı
Lütfen bir
kıyas yapın arkadaşlar -sadece muhalefet partisi
milletvekillerine söylemiyorum, iktidar partisi milletvekillerine de
söylüyorum- elinizi vicdanınıza koyun. Burada OHAL ilan edilirken
dediniz ki: OHALi devlet kendine ilan etti, devlet kendi mekanizmasına
ilan etti. Ama OHAL, vatandaşın hayatını cehenneme
çevirdi.
Şu anda, seçimlere
giriyoruz; seçimlerde adil yarış yok. Dün de ifade ettim:
Şırnakta, Hakkâride, Siirtte komutanlar, jandarma tugay komutanları,
valiler, kaymakamlar gidip köylülerden oy istiyor, Oy vermezseniz
başınıza ne geleceğini biliyorsunuz. diyorlar. Böyle bir
ortamda sözünü hiç tutmayan bir Hükûmet, bu konuda da bir garanti veremez çünkü
Hükûmet kötü bir Hükûmet. Gerçekten kötülüğü, kolektif olarak
cezalandırmak amacıyla kullanıyor; her gün yeniden yeniden
kötülük üretiyor. Hani, Arendtin o çok kullanılan kötülüğün
sıradanlaştığı kavramı bile burada anlamını
yitiriyor. Sadece sıradanlaşmamış, kötülük üzerine bir
iktidar etme biçimi var. Bir parti devletiyle karşı
karşıyayız.
Şunu da
unutmayalım: Cumhurbaşkanı, seçimden sonra yemini üç ay etmezse
Olur ya, uzatır yani bahane çok. Şu anda gözümüzün içine baka baka
Anayasayı ihlal ettim. diyen iktidar Ben yemini iki ay sonra kullanırım,
o arada istediğim düzenlemeleri yaparım. Zaten
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle bu ülkeyi
yöneteceğim, bunu da hazırladınız. diyebilir, bunu
engelleyecek hiçbir şey yok.
Bu tasarı, tek adam
rejiminin demosudur, şu anda bir demo yaşıyoruz; bunu kabul
etmeyelim, özellikle iktidar partisi milletvekillerine de seslenmek istiyorum.
Bu, faşist bir rejim inşa etmenin pilot
çalışmasıdır aynı zamanda, bütün
kırıntıları bir anda yok etmek için.
Son olarak -Hitler dönemini
çok konuşuyoruz ama somut örnek vermiyoruz- size Hitler döneminden, tarihî
kaynaklardan somut örnek vereyim. Bakınız, Hitlerin ruhu gerçekten
geldi; ruhu değil, pratiği de geldi. Almanya tarihinde Parlamentonun
yetkilerinin hükûmete verilmesini içeren Yetkili Kılma Kanunu özel bir öneme
sahip ve bir dönemeçtir tarihte. 23 Mart 1933te Reichstagda üzerine
tartışma yürütülen ve 24 Mart 1933te onaylanarak yürürlüğe
giren yasa 5 maddeden oluşuyordu -bu 3 maddeden oluşuyor, 2 tanesi
eksik- ve pek çok alanda yetkiler meclisten alınıyor, hükûmete
veriliyordu. Meclis her bakımdan devre dışı
bırakılıyordu. Aynen onlardan alıntı. Tesadüfe
bakın ki o zaman da değişiklikte üçte 2 çoğunluk
aranıyormuş. 647 milletvekilinin seçildiği mecliste oylama
sırasında 432 milletvekili hazır bulunmuş: Yasaya karşı
çıkan Sosyal Demokrat Partisi ve Almanya Komünist Partisinin 201
milletvekili bulunuyordu ancak buna rağmen üçte 2 çoğunluk
sınırı olan 431in tutturulabilmesi için 15 milletvekilinin daha
oylama dışında tutulması gerekiyordu. Oylamanın
olduğu gün önerge veren hükûmet partileri, milletvekili olup da gerekçe
göstermeden mecliste olmayanların da aralarında olduğunun kabul
edilmesini önerdi. Ve bu kabul edilmiş. Hani devamsızlıktan
düşürülüyor ya bizim milletvekillerimiz. Yapılan oylamada 120
milletvekili olan SPDden 94 vekil karşı oy kullanmış. Yine
tesadüfe bakın ki KPDli 81 parlamenterin bir kısmının
vekilliği düşürüldü, bir kısmı da hakkında tutuklama
kararı çıkarıldığı için oylamaya
katılmadı. Artık siz kıyası yaparsınız.
Sonuçta oylamada olduğundan hareket edilen 538 milletvekilinden 94ü
hayır, 444ü evet oyu kullandı ve yasa kabul edilerek
yürürlüğe konuldu. İşte, o dönem Hitler Hükûmeti çok önemli
yetkilerle donatılmış oldu.
Peki, şu anda ne oluyor?
Almanya, bu tarihî utançla kendi tarihini anıyor. Faşizm tarihe
gömüldü. Siz bu felaketler zincirinin neyini örnek alıyorsunuz gerçekten?
Hem Anayasa suçu işliyor hem de halkınıza karşı suç
işlemede hiçbir sakınca görmüyorsunuz. Elinizdeki yetkilerle
yaşadığınız güç zehirlenmesi, öz güven zehirlenmesi
-adı artık her neyse- halka nefes aldırmıyor. Evet,
faşizm tarihe gömüldü. Sizin bu anlayışınızın da
tarihin en karanlık sayfalarında yer alması
kaçınılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Elinizdeki on altı yıllık iktidar
fırsatından bir karabasan yarattınız. Oysa halk,
barış, eşitlik, kardeşlik, özgürlük ve demokrasi konusunda
çok ciddi bir destek sunmuştu size ve şu anda da bu taleplerinden
dolayı, sizin yönetim anlayışınıza karşı çok
güçlü bir sesle
(x) Yeter artık!
diyor. AKP Hükûmeti açıkça Hitler faşizmini örnek alıyor belli
ki. O kadar benzerlik olur; vekil tutuklamaları, vekil düşürmeleri,
devamsızlıktan düşürmeler
Halk bütün bunlara artık
gerçekten Yeter! diyor. Ama biz faşizme geçit vermeyeceğiz. Halk
adına, milyonlar adına şunu söylemek istiyorum:
(x) Tamam. Tamam. Tamam. (HDP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Devam. Devam.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz edin, ayrı bir
yerden devam edin yani.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Muş, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın görüşülmekte olan 560 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce hatip konuşmasında
bazı örneklemelerde bulundu. Bülent Yücetürk isminde bir yargıçtan
bahsetti, kendisinin bazı açıklamalarını bir genelleme
olarak sunmak suretiyle Yargı bu durumdadır. dedi. Bu yargıca
sormak lazım: Madem böyle bir durum vardı şimdiye kadar neden
konuşmamış? Cübbesini çıkardıktan sonra siyasete
hızlı dalmak gibi bir derdi var sanırım. Madem böyle bir
algıya veya böyle bir düşünceye kapılmış, kendisi neye
göre karar vermiş, nasıl kararlar vermiş? Eğer böyle bir
şey varsa zamanında konuşsaydı. Kararlarını
kanunlara göre ve millet adına verseydi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Yani sayılmıyor mu şimdi?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Cübbesini çıkardıktan sonra bir partiden de aday
adayı olmuş. Efendim, yargı böyleydi, yargı
şöyleydi. demek suretiyle bir genelleme yapmak doğru değildir.
Zaten bu arkadaşa da biraz baktığınız zaman -araştırdım-
ideolojik olarak da ne tarafta olduğu belli bir arkadaş.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ayıp bir şey ya!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Bir diğer konu: Çok istisna kullanılan bir yetki
var, Cumhurbaşkanı nasıl bu yetkiyi kullanır? Değerli
arkadaşlar, yetki varsa kullanılır, bunun istisnası ya da
çok fazla kullanılanı diye bir ayrım söz konusu olamaz.
Anayasada ve kanunlarda bir yetki varsa bu kullanılır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
Buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bir diğer konu: Efendim, askerler, polisler köylerde
zorla oy topluyorlarmış da, köylülere gidiyorlarmış da...
Böyle söylemler...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Toplamıyorlar mı?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bakın, köylerde insanlardan zorla oy toplamaya
çalışan kim bilir misiniz?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Kim?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) PKK terör örgütü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) On beş senedir başa çıkamadın mı ya?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Siz neredeydiniz? Siz neredeydiniz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Köyleri tehdit eden, size Biz olmazsak yüzde 5
alamazlardı." diyen o terör örgütü var ya, onun
aracılığıyla siz geldiniz buraya.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Orada mıydınız
acaba?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Köylüleri tehdit eden, insanları tehdit eden onlar.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Kaç defa köye geldiniz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Şimdi niye bağırıyorlar biliyor musunuz?
O insanlarımızı tehdit eden o teröristler artık öyle bir
imkânda değiller.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ahkâm kesmeyin!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kafalarını kaldıramıyorlar, seslerini
buradan duyurmaya çalışıyorlar; mesele budur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) 16 Nisanda kafanıza vurdular Hayır, hayır!
diye.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bir diğeri: Elma ile armudu birbirine karıştırmamak
lazım, ikisi arasında bir mukayese yapmamak lazım. Almanyada
şöyle bir kanun çıkmış da.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Çıkmamış mı?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İşte şu an görüştüğümüz yetki
kararnamesinin sınırları tanımlanmış.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Ne tanımlanması ya!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Türkiye bir sistem değişikliğine gidiyor. Pek
çok kanunda yapılacak olan bazı teknik düzenlemeler ile Almanyada
Hitler döneminde çıkan bir kanunu mukayese ederek İşte,
bakın, Türkiye de aynı uygulamaları yapıyor. demek, elma
ile armudu birbirine karıştırmaya, birbiriyle mukayese etmeye
benzer.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Şunu da ifade edeyim: AK PARTİ, hukukun
üstünlüğünü savunan bir partidir. Bugünlere de hukuk devletiyle ve hukukun
üstünlüğünü savunarak gelmiştir.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Nerede hukuk? Yüzde 50si terörist
yani!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Olmayan hukuk!
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Halka karşı hiçbir zaman suç işlemez, halka
karşı suç işleyeni kolluk kuvvetleri yargının önüne
çıkarır, hesabını yargı orada görür. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Yani Beraat etme ihtimali sıfır. diyorsun ha?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Yani konuşma baştan sona
sataşmaydı. Sadece şunu söyleyeyim: Onların
aracılığıyla buraya geldiniz, örgütün
aracılığıyla...
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Bunlar da FETÖnün
aracılığıyla geldi.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Çıksın desin Onların
aracılığıyla gelmedim. Hadi, varsa yüreği söylesin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sen kimin ne
söyleyeceğini bırak da kendisi söylesin Mehmet Bey.
BAŞKAN Buyurun.
Yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptğı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Grup Başkan Vekili, ben
başsavcının adını bile bilmiyorum, bir haberde okudum
ve burada örnek olarak söyledim, onu teşhir etmek değildi
amacım. Eğer o başsavcının başına en ufak
bir şey gelirse bunun sorumlusu siz ve iktidarınızdır.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yok, yok, sizsiniz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Tutuklanırsa, görevden atılırsa,
işine dönemezse
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Zaten istifa etmiş, merak etme.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İşte sizin yönteminiz bu.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Merak etme, aday adam, istifa etmiş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İltisak dediğiniz, iltisak
dediğiniz tam da böyle bir şey.
SALİH CORA (Trabzon)
Zaten görevine dönemiyor, istifa ettiği için görevine dönemiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz herkes hakkında böyle yargılarda
bulunarak insanların hayatını karartıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon)
İstifa ettiği için görevine dönemiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz söylediniz: Araştırdık,
ideolojik duruşu...
SALİH CORA (Trabzon)
Zaten görevine dönemeyecek. Siyaset kantarına
çıkmıştır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz bir susun!
SALİH CORA (Trabzon)
Siyaset kantarında bakacağız ne olacak?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili, üyenize bir
şey söyler misiniz!
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim lütfen sayın milletvekilleri.
SALİH CORA (Trabzon)
Geri dönemiyor zaten.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz konuşmadık.
SALİH CORA (Trabzon)
İstifa ettiği için geri dönemiyor zaten.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ben bekliyorum susana kadar.
SALİH CORA (Trabzon)
Geri dönemiyor zaten, istifa ettiği için geri dönemiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN Süre
eklemeyeceğim yalnız, siz konuşun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ha, ben de inmem o zaman.
BAŞKAN Ne demek inmem,
yani ne demek?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Gerçekten, bu kadar olmaz yani.
BAŞKAN Süreniz dolarsa
inersiniz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ama müdahalenizi erken
yapın yani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu kadar olmaz yani!
SALİH CORA (Trabzon)
Hayır, istifa ettiği için geri dönemiyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Ya, yettin ya!
BAŞKAN Sayın
Cora, lütfen!
SALİH CORA (Trabzon)
Bilgi veriyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ne bilgisi, böyle bilgi mi
verilir, cır cır cır cır!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İdeolojik olarak nerede duruyor belli.
demek
Onun başına ne geleceğini biliyorsunuz demek istiyor.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Parmak sallamayın, parmak!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Onun gibi binlerce hâkim, savcı görevden
alındı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Parmak sallamayın!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İşte o yüzden yargı size
bağlı, işte o yüzden yargı sizin sopanız olarak
kullanılıyor. Yazık değil mi bu hukukçulara? Yazık
gerçekten.
Diğeri de biz halk
aracılığıyla geldik, halkın desteğiyle geldik ama
sizin Fetullahçılarla nasıl kol kola, el ele, diz dize
geldiğinizi bütün dünya âlem biliyor.
Sizin göreviniz devlet
olarak, Hükûmet olarak, sandıklarda bir baskı varsa, bir baskı
tehdidi varsa onun önlemini almaktır.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Alıyoruz, merak etmeyin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ama, gidip tersten Siz AKPye oy verin;
vermezseniz sizin köyünüze su gelmez, elektrik gelmez,
tutuklanırsınız, işkence görürsünüz. demek değildir.
Kendi söylediklerinize kendiniz de inanmıyorsunuz, daha fazla gülünç
olmayın.
SALİH CORA (Trabzon)
Böyle bir şey hayal ürünü, hayal ürünü, hayal ürünüdür.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sizin bu dönem herhâlde
adaylığınız riskte. Herhâlde aday adayısınız
ama adaylığınız riskte.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Siz Kandile bir selam gönderin.
SALİH CORA (Trabzon)
Bizim adayımız Erdoğandır. Hiç önemli değil.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) O yüzden çok heyecanlısınız
gerçekten, çok heyecanlısınız!
SALİH CORA (Trabzon)
Bizim adayımız Erdoğandır. Hiç önemli değil, hiç
önemli değil, bizim için vekillik önemli değil. Bizim
adayımız Erdoğandır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Burada, itiraz edenlerin bakan olduğu bir
Mecliste, siz daha fazla itiraz edin, herhâlde milletvekili olursunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
SALİH CORA (Trabzon)
Bizim adaylarımız Kandilden belirlenmiyor, bizim
adaylarımızı millet belirliyor.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Saraydan belirleniyor.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Grupları
adına
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Başkan, hakaretleri kabul
etmiyoruz, Bizim adayımız Kandilden gelmiyor. ne demek? Ne demek,
öyle konuşuyor o!
BAŞKAN Siz nasıl
sisteme girmeden böyle konuşuyorsunuz Sayın Yiğitalp? Nasıl
böyle bir tavır
Allah Allah!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Siz neden bize sürekli hakaret
edilmesine izin veriyorsunuz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Şimdi onlar konuşurken biz de aynısını
yapacağız, bak nasıl oluyor!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkoç, buyurun.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Neden hakarete izin veriyorsunuz,
söyler misiniz yani!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç, sizi dinliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili konuşması
esnasında savcıdan bahsederken Zaten bir siyasi partiden aday
olmuş ve aynı zamanda da ideolojisi bellidir. dedi. Kayıtlara
geçsin diye söylüyorum, bir sataşma olarak da kabul etmiyorum ama iktidar
partisine mensup bir kişinin eleştiriye karşı
İdeolojisi bellidir. demesi ve eleştiriyi ideolojiden dolayı
kabul etmemesi aslında biz kendi dediğimizin, kendi ideolojimizin
dışında, kendi görüşümüzün dışında herhangi
bir şeyi kabul etmiyoruz demektir. Farklı kişiler, farklı
görüşlere sahip kişiler gerçekleri söyleyebilirler. Muhalefet
gerçekleri söylüyor, iktidarsa gerçekleri dinleyerek bunlar konusunda üzerine
düşen vazifeyi yapmak zorundadır. Farklı düşünüyorsunuz,
öyleyse yanlıştır anlayışı doğru
değildir. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Beştaş
eleştiri sınırlarını da aşmak suretiyle
Fetullahçı terör örgütüyle bizi yan yana getirme gibi bir iddianın
içerisine girmiştir. Bu, İç Tüzük 69a göre bize bir
sataşmadır. Söz talep ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Canım, o zaman siz bilmiyordunuz öyle olduğunu yani(!)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Mezardan ölü kaldırmayı da
bilmiyordunuz o zaman(!)
BAŞKAN Buyurun.
Yeni bir sataşmaya
meydan vermeyin.
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
siyasetçiyim, burada yapılan değerlendirmelere siyasi kanaatlerimi
belirtirim, ifade ederim. Bahsettiğiniz kişi zaten istifa etmiş,
siyaset sahnesine çıkmıştır ve buraya geldiği zaman
görüşlerini ifade eder, karşılığını bizden
alır.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, burada sizin en zayıf noktanız, yumuşak karnınız
PKK terör örgütüdür.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Parmaklarınla gösterme! O
parmağını indir!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Hadi ya!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Bunlara karnımız tok, tok!
MEHMET MUŞ (Devamla)
PKK terör örgütünün elebaşları Biz olmasak yüzde 5
alamazdınız. diyor; size diyor, size. Sizin gıkınız
çıkıyor mu? Gıkınız çıkıyor mu?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Geç! Geç!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Anlatacak hikâyeniz kalmadı
değil mi? Anlatacak hikâyeniz kalmadı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
O parmağı yerine koy!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Buraya sallarsanız, bu parmağı görürsünüz böyle! Buraya
salladığın zaman aynı parmağı buradan görürsün!
Buraya sallarsanız, aynı parmağı buradan görürsünüz! (HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, az önce kendiniz aynı eleştiriyi yapıyordunuz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurula hitap edecek mi?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Genel Kurula hitap etsin.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Siz terör örgütüne bir şey diyebiliyor musunuz? Bir şey diyebiliyor
musunuz? Var mı gıkınız? Gıkınız
çıkıyor mu? En küçük bir şey diyebiliyor musunuz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) En ufak bir şeyde
Genel Kurula hitap et. diyorsunuz. Taraflı davranıyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Ee söylüyor işte, dinlemiyor musun? Yürü! Senin
terimlerinle konuşmuyoruz biz, bizim kendi görüşümüz var.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Diyemezsiniz çünkü sizin bir tek göreviniz var, onların, terör örgütünün
propagandasını yapmak.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (İstanbul) Bravo size! Bravo size! Gerçekten de çok iyi
yönetiyorsunuz!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Bize bakarak niye konuşuyor?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sizin göreviniz, size verilen görev
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ya, bize bakarak niye konuşuyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Ya, bırak görevi mörevi, sen kendine bak!
MEHMET MUŞ (Devamla)
PKK terör örgütünün propagandasını yapmak; başka bir göreviniz
yok. Size ne kadar alan çiziyorlarsa o alanın içinde hareket edersiniz,
onun dışına çıkamazsınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Bize seçmen vermiş görevi, o da seni iktidardan indirmek,
ineceksin!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sizi onlar belirler. Siz onları eleştiremezsiniz, onlara bir
eleştiri yöneltemezsiniz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Bırak!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yok ya! Yok canım!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Burada kaç kere söyledim size, çıkın, deyin PKKnın terör örgütü
olduğunu.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sen dedin diye mi yapacağız?
Sen dedin diye biz hiçbir şey yapmayız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Senden talimat mı alacağız?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Uluslararası alanda da PKK'nın bir terör örgütü olduğu kabul
edilmiştir ama siz söyleyemezsiniz, söyleyemezsiniz çünkü
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Biz o dilden konuşmuyoruz.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Neyi söyleyip neyi söylemeyeceğimizi
sana mı soracağız?
MEHMET MUŞ (Devamla)
talimatları dağdan, Kandilden alırsınız,
uygulamasını burada yaparsınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Sen kontra lisanıyla konuşuyorsun.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Sizin özünüz de budur, gerçeğiniz de budur, siyasi alanınız da
budur; bunu millet gayet iyi bilmektedir.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Kendi kendine ne
anlatacağını bilmiyorsun değil mi?
MEHMET MUŞ (Devamla)
FETÖ de bir terör örgütüdür, PKK da bir terör örgütüdür.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ne anlatıyorsunuz, siz ne
anlatıyorsunuz, söyle bakalım!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Hepsiyle nasıl mücadele ettiysek bundan sonra da aynı mücadeleyi
sürdüreceğiz.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Halka ne vadediyorsunuz?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Fazla bağırmayın.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Siz ne vadediyorsunuz, onu
söyleyin, ne vadediyorsunuz?
MEHMET MUŞ (Devamla)
Siz Kandile buradan mesaj gönderip adaylığınızı
garantilemeye çalışın.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Bırak, bırak, bırak! Sen kontra lisanıyla
konuş!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Çaresizlik bu, çaresizlik.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Danış Beştaş.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Açıklamana gerek yok
yani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Yok, ben çok ciddiye almadım
açıklamayı.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Yanıt veremeyince böyle söylüyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) O yüzden sataşmadan söz istemiyorum çünkü
gerçekten yüz kelimeden oluşan cümleler sarf etti yine. Ciddiye
almıyorum, önemli de bulmuyorum ama kendisine uyarım, lütfen, bize
parmak sallamasın, tamam mı?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sallarsanız, o parmağı görürsünüz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Bu büyük bir hadsizliktir ve Sayın Meclis Başkan Vekili
olarak da sizin bize ısrarla iki dakika boyunca parmak sallamasına
izin vermemeniz gerektiğini önemle ifade etmek istiyorum.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Ne
yaparsınız, Kandile mi söylersiniz?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Yok, saraya söyleyeceğiz, saraya!
Saraya söyleyeceğiz!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Çok
saygısızsınız! Ne demek o?
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Niye
saygısız? Deminden beri itiraz ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bakın, Sayın Danış Beştaşı
dinliyorum, lütfen
Bakın, grup başkan vekiliniz konuşuyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Biz burada tehditlerden, parmak sallamalardan geri
çekilecek, ürkecek insanlar değiliz, tamam mı? Biz bugünleri çok iyi
biliyoruz, bugünler geçecek.
Sayın Muş da kesin
adaydır, gönlü rahat olsun, bu kadar çabaladığına göre
zaten başka bir yolu yoktur. Hayırlı olsun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Hatta, bakan olması ihtimali bile var yani.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin. Bizim
kimseyi tehdit ettiğimiz yok. Ben kendisine O parmağı sallama.
dedim. Şimdiye kadar nasıl yaptılarsa aynı muameleyi bizden
görürler. Kendisi salladığı için, aynı şekilde
kendilerine muamelede bulundum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sen ne muamelesi yapıyorsun ya!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Zekeriya Temizele aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
bir söz istiyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Temizel, bir dakika
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yani yüzüme
bakıyorsunuz, konuşmuyorsunuz, başka bir şey
olduğunda, iktidar partisinden en ufak bir söz geldiğinde hemen
müdahale ediyorsunuz.
BAŞKAN
Estağfurullah! Ben hepinizi görüyorum, gördüğüm zaman herkese söz
Sayın Temizel, buyurun
lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hayır,
estağfurullah değil. Estağfurullah aynen öyle demek zaten. Siz
de aynen öylesiniz!
BAŞKAN Kusura
bakmayın. Ben burada adil bir şekilde yönetmeye
çalışıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (İstanbul) Bu fütursuz bir tavır. Gerçekten fütursuz bir
tavır, edepli davranmamak.
BAŞKAN
Aynısını oraya da size de diğer gruplara da
Aynı
şekilde devam ediyorum.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Senin tarafsızlığını
alkışlıyorum Ahmet Bey! Tarafsızlığını
alkışlıyorum!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Buyurun Sayın Temizel.
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA
TEMİZEL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
dün bu kürsüye son çıktığımı varsayarak
çıkmıştım. Galiba bugün de son
çıktığımı varsayarak çıkmıyorum artık.
Bilmiyorum daha kaç tane kanunla karşılaşırız, neler
yaparız.
SALİH CORA (Trabzon)
Devam.
ZEKERİYA TEMİZEL
(Devamla) Aslında, burada, özellikle bu yasada dile getirmeye
çalışacağım dört tane husus var. Bunları siz
sayın milletvekillerinin özellikle dikkatine sunmak istiyorum. Bir kere,
en birinci husus, bu tasarıyı görüşüp de
yasalaştırdığınız zaman bir rekora imza
atacaksınız. Sadece Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda
gerçekleştirilen yasalar açısından değil, galiba dünya
parlamentolarında da bu kadar hızlı bir şekilde gelip
yasalaşan bir yasa görülmemiş olacak çünkü yasanın Komisyonda
görüşülmeye başlamasından bu zamana kadar sadece yedi saat geçti,
birkaç saat içerisinde de gerçekleşirse on saat içerisinde bu olayı
tamamlamış olacağız. Bu, aslında, bu Parlamentoya
Çalışmıyor, yavaş çalışıyor. diyen
insanlara bir yanıt olarak alınırsa çok iyi bir olaydır.
Gerçekten iyi çalışıyoruz, iyi gidiyor. Ancak, değerli
arkadaşlar, keşke bu hızla çalışıp da birazcık
da doğru yasa yapabilsek. Eğer burada yaptığımız
yasa her şeyiyle beraber işleyen bir yasa olsa bunu gerçek bir ödül
olarak da alnımızda, göğsümüzde her zaman
taşırız.
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde çok önemli bir dönüm noktası geçirdik. 2017
yılının Ocak ayında Anayasamızı
değiştirdik, Anayasa değişikliğiyle beraber hükûmet
sistemimiz de değişti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçtik parlamenter sistemden.
Sonuç olarak,
yasalarımıza uygun bir şekilde, Anayasa'ya uygun bir
şekilde gerçekleştirildiğini düşündüğümüz bu
değişiklikten ötürü hiç kimsenin ilave bir şey söylemesine gerek
yok. Bundan sonraki olay, bu değişikliğin yaşama
geçirilmesiyle ilgili olarak Parlamentoya verilmiş olan görevlerin
layıkıyla ve gereğince -layıkıyla ve gereğince-
yapılıp yapılmamasıyla ilgili bir konudur.
Anayasa'yı Ocak 2017de
değiştirdik. Bu Anayasa değişikliğini düzenleyen
yasanın yani 6771 sayılı Yasanın geçici 17nci maddesinde
de Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan değişikliklerin
gerektirdiği kanun düzenlemelerini yapar. hükmünü koyduk. Yani siz yeni
bir hükûmet sistemine geçtiniz, Anayasanızda değişiklikler
yaptınız, bundan sonra size altı aylık süre veriyorum ey
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri, bu süre içerisinde siz, Anayasa'ya
uygun hâle getirin diğer bütün yasalarınızın hepsini.
Sayın Bakanın ifadesiyle, 940 küsur tane yasada, 40 tane kanun
hükmündeki kararnamede, belki onlarla ilintisi kurulacak olan binlerce yasada
bunlarla ilgili değişiklikler yapılacaktı. Verilen süre,
altı ay. Ancak bu altı aylık süre öyle inisiyatife
bırakılmış bir olay değil, çok net bir şekilde
kanuni düzenlemeleri yapar yapar yapabilir değil. Yapabilir
değil, yapılmalıdır, o da değil. Yapar
dediğine göre bir emredici hukuk kuralıdır, emredici Anayasa
kuralıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bunu yapması gerek.
Yapmadı, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu yapmadı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi ilk altı ayda bunu yapmadı, bırakın ilk
altı ayı yani Anayasanın öngördüğü emredici hükümdeki
altı ayı, onu izleyen yedi ayda da yapmadı yani on üç aydır
yapmadı. On üç saatte çıkardığımız bir yasa, buna
karşılık on üç ayda yapılmayan çalışmalar. Sorun
burada.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Anayasanın emredici hükmüne rağmen bir görevini yerine
getirmemesinin anlamı nedir değerli arkadaşlar, anlamı
nedir? Bu, çok açık bir şekilde Anayasa ihlalidir. Peki, nasıl
Anayasa ihlalidir? İhmal suretiyle Anayasa ihlalidir. İhmal
suretiyle Anayasa
Belki bu kavramı ilk defa duyuyorsunuz, biz de zaten
ilk defa Plan ve Bütçe Komisyonunda kullandık. Bir Meclis görevini ihmal
ediyor ve Anayasa ihlal edilmiş oluyor. Peki, bunun
karşılığı ne, müeyyidesi ne? Bunu sıradan bir
olaymış gibi geçiştirecek miyiz? Yani ihmal suretiyle
Anayasanın ihlal edildiği çok net olarak ortalıktayken,
delilleriyle beraber ortalıktayken, hatta şu anda
yaptığımız kanun da bu ihmalin en büyük deliliyken bunu
sessiz olarak geçiremezsiniz, bunun mutlaka bir
karşılığı olmalı. Normal çalışan bir
Parlamentoda, apar topar erken seçime gitmemiş olan bu Parlamentoda belki
de yapılması gereken olay bu konuda Hükûmete bir gensoru verilmesiydi
çünkü bu tür denetimler Parlamento içinden yapılır. Yoksa oturup da
otomatik olarak dışarıdan bu ihmalin cezasının
kesilmesi gibi bir tavır demokrasilerde olmaz. Elbette ki bunu Türkiye
Büyük Millet Meclisi kendiliğinden yapamayacaktı; gerekirse yapar,
ayrı bir olay. Bu durumda buna destek olacak, bu kanunların yapılmasıyla
ilgili olarak devletin birikimini kullanarak tasarıları
hazırlayacak olan Bakanlar Kuruludur, Hükûmettir yani. Devlet birikimini
kullanmadan Bakanlar Kurulunun desteklemediği hiçbir düzenleme gerçek
anlamıyla bu toplumun gereksinmelerine yanıt verecek bir düzenleme
olmaz, eksiklikleri olur.
Dolayısıyla bu
olayı Yaptık, oldu; geçti, oldu. gibi bir olguyla kesinlikle
tanımlamamak gerek. Bu çalışmalarla ilgili olarak, bu
çalışmaların yürütülmesiyle ilgili olarak da tarihte
bıraktığımız iz, maalesef, bu Parlamentonun
kırdığı rekora rağmen, kırdığı
rekora karşın pek iyi anılmasına neden olmayacak; maalesef.
Değerli arkadaşlar,
yetki tasarısıdır, dolayısıyla bu yetki
tasarısıyla ilgili olarak Bakanlar Kuruluna verilecek yetkilerin her
birinin ne şekilde düzenleneceği de Anayasamızın 91inci
maddesinde çok açık bir şekilde sayılmıştır.
Anayasanın 91inci maddesi Bu şekilde çıkarılacak olan
kanun hükmündeki kararnamelerin -yani 1inci maddede
saydıklarımızın- amacını, kapsamını,
ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içerisinde kaç defa
kullanılacağını çok net olarak belirtmek zorundadır.
diyor, 91inci madde bu. Dolayısıyla, bu kararnamenin içerisinde
muğlak, içeriği belli olmayan, neyi kapsadığı belli
olmayan, hangi düzenlemelere kadar uzanacağı konusunda herhangi bir
sınırlama taşımayan düzenlemeler
yapıldığı takdirde, bu, Anayasanın 91inci maddesine
aykırı oluyor. Nitekim Anayasa Mahkemesinin -zaten bu, 1982
Anayasasının hükmüdür, değişmemiştir- 1982
Anayasasından beri verdiği kararlarda 91inci maddedeki ilkelere
uymayan yetki kanunlarıyla ilgili sürekli iptal kararları
verilmiş.
Şimdi, bu
yaptığımız düzenlemenin içerisindeki 1inci madde yani
kapsam maddesinin son fıkrası, bu açıdan -bütün
kuruluşlarla yani burada sayılanların dışındaki
bütün kuruluşlarla ilgili olarak- sadece Anayasadaki
değişiklikler nedeniyle Başbakanlığın veya
hükûmetin ortadan kalkması veya kalkan hükümleri içeren ibarelerin ortadan
kaldırılması şeklinde algılanmamalı. Eğer bu
sadece bu şekilde açık olarak yazsa, Başbakan yazanların
hepsi çıkarılacak. Bakanlar Kurulu yazan yerlere
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri konulacak. diye net
olarak tanımlansa burada hiçbir sorun olmaz. Birazcık uzun bir
kararname olur ama hepsini yazarlar, burada görüşülür, çıkar; orada
bir sorun yok. Ancak, burada bunların dışında kalan demek
suretiyle bütün ülkeyi kapsayan, geçmiş bütün kararnameleri kapsayan,
dolayısıyla onların içerisinde sadece bunlarla ilgili
değil, bunların niteliklerini ve içeriklerini de değiştirecek
düzenlemeler yapma gerekliliği ortaya çıkıyor.
Şimdi, geç
kalınmış, yapılmamış, dolayısıyla kanun
hükmündeki kararnameye dönüştürülmüş olan bu düzenlemelerde Meclisin
yasama yetkisini, Meclis olarak ihmalimiz sonucunda ortaya çıkan bu durum
nedeniyle Bakanlar Kuruluna devrediyoruz ama Bakanlar Kuruluna devrettiğimiz
yetkinin de sınırları yok yani Bakanlar Kuruluna da Anayasaya
aykırı bir şekilde devrediyoruz. Dolayısıyla buradaki
düzenleme
Doğru, bu kadar geniş bir şeyin konması gerekiyor
çünkü on üç ay bekledikten sonra birdenbire, apar topar bir kararname
yazılıp da getirildiyse bundan bu sonuçlar çıkar. Sayın
Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiği bilgiler sırasında
aylardan beri bu konularda çalışmalar
yapıldığını söyledi. İyi de değerli
arkadaşlar, aylardan beri yapılan bu çalışmaların
sadece Komisyona gelmesi, komisyonlarda görüşülmesi, sonra da Genel Kurula
inmesi kalmış zaten, pek fazla bir şey kalmamış ki. O
nedenle, yaptığımız tasarı, yetki tasarısı
Anayasanın 91inci maddesine kapsam itibarıyla kesin olarak
aykırıdır.
İkinci önemli konu var burada
dile getireceğimiz: Verdiğimiz yetkinin geçerlilik süresi. Anayasa
çok açık bir şekilde söylüyor kullanma süresini. Hangi tarihe kadar
kullanılacak? Bakanlar Kuruluna devrettiğimiz bu yetkiyi biz hangi
tarihe kadar kullanacağız? Kararnamede diyor ki:
Cumhurbaşkanı yemin edene kadar. Bu bir tarih değildir
değerli arkadaşlar. Tarih dediğiniz olay kesindir, belirlidir;
şu yılın şu ayının şu günü denir veya
şu yılın sonuna kadar denir şu yılın
başından itibaren denir. Cumhurbaşkanının hangi gün
yemin edeceğini burada bilen bir Allahın kulu var mı?
Bilemezsiniz. Kanun yapıyoruz burada, ciddi bir şey yapıyoruz.
Dolayısıyla, Bakanlar Kuruluna verdiğimiz yetkiyi
tartışıyoruz. Bu yetkiyi verdiğimiz zaman
Anayasamızda seçimlerin 2019 yılının 3 Kasımında
yapılacağı yazıyor idi. Ama buna rağmen 17nci maddede
bu düzenlemelerin altı ay içerisinde yapılması konulmuş
idi. Dolayısıyla, bu düzenlemelerin hepsi altı ay içerisinde
yapılacak ancak yürürlüğü Cumhurbaşkanının yemin
ederek göreve başlamasından sonra olacak. Bu
mantıklıdır; bu, kararnamelerin yürürlük tarihini gösterir, o
tarihten itibaren işleme girer bunların hepsi. Ama burada
verdiğimiz yetki, burada konuştuğumuz yetki farklı bir
yetki. Biz burada Bakanlar Kuruluna yetki veriyoruz yani bundan sonra
Cumhurbaşkanının çıkartacağı kararnameler için
Cumhurbaşkanına verdiğimiz bir yetki değil bu.
Cumhurbaşkanı burada tamamen tartışma dışı.
Bu yetki, Hükûmete verdiğimiz yetki. Bu Hükûmet yani yeni sistem
yürürlüğe girdiği zaman artık adı anılmayacak olan
Bakanlar Kurulu bu yetkiyi ne zamana kadar kullanacak? Olay bu. 91inci maddede
diyor ki: Bu yetkinin kullanılma süresini çok net olarak
belirleyeceksiniz. Biz belirleyemiyoruz bu süreyi,
Cumhurbaşkanının yemin etmesine kadar. diyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, geçici madde Bakanlar Kuruluna verilen bu yetkinin süresini
belirliyor ise buna biz çok net bir şekilde, örneğin 24 Nisan 2017
tarihine kadar bu yetkiyi veriyoruz, o zamana kadar Bakanlar Kurulu
istediği bütün düzenlemelerin hepsini yapsın. deriz. Burada bir
sorun olmaz. Ya da 24 Nisan demeyiz de seçimlerin sonuçları,
şunları, bunları ortalama olarak kaç günde çıkıyor?
Altı günde çıkıyor. Biz iki gün öne çekeriz, 29 Nisan deriz, 30
Nisan deriz ya da bir hafta önce deriz, bir hafta sonra deriz.
Yani Anayasayı sürekli
olarak, bir taraftan yasayı yaparken ihlal ediyoruz, bir taraftan verilen
görevi ihmal ederek yapıyoruz, bir taraftan yapılmış olan
tanımlamada verilen yetkinin kullanılmasıyla ilgili yaptığımız
düzenlemede ihlal ediyoruz. İyi de o zaman bu Anayasaya göre
kurduğumuz, bu Anayasaya göre getirdiğimiz yeni yönetim sistemine
saygıyı nasıl sağlayacağız, neyle
sağlayacağız daha doğrusu? Bunların en azından
birazcık sağlıklı yapılmasında
Tamamen
diğer tartışmaların hepsinin dışında teknik
bir düzenleme yapıyoruz. Şu teknik düzenlemeyi dayanağı
olan yasalara uygun, Anayasaya uygun bir şekilde yapalım demenin ne
sakıncası var burada?
Kaldı ki bu kadar
sıkıştırılması da anlam veremediğimiz bir
durum nitekim Meclis çalışmaya devam ediyor.
Çalışılabilirdi de üstünde, daha olumlu sonuçlar
çıkabilirdi, gerçekten iyi şeyler çıkardı. Bu koşullar
altında yaptığımız düzenlemeyi toplum da benimserdi,
toplum vicdanına da uygun olurdu. Toplumun benimsemediği olaylarla
ilgili olarak yapılan düzenlemeleri topluma benimsetmek o kadar kolay bir
olay değil.
Yasalarımızın
kalitesiyle ilgili olarak bu Mecliste çok fazla tartışma yaptık.
Bu kadar önemli bir konunun, bu yetki yasasıyla ilgili
tartışmaların bu Mecliste bir avuç insan tarafından
yapılmış olması, gerçekten, o da ayrı bir üzüntü
kaynağıdır, yazık günahtır. Bu Meclise girmek için
ciddi anlamda mücadele eden yüzlerce, binlerce insan şu anda Parlamento
yarışının sırasına girmiş ancak bu
Parlamentoda çalışma hakkını elde etmiş, görev yapma
onuruna ulaşmış insanlarla siz şu anda rejim
değişikliğine, sistem değişikliğine neden olan
bir tasarıyı tartışamıyorsunuz, bu sistem
dışında kalmış.
Olay, belirli polemikler söz
konusu olduğu zaman, tamam, iyi tartışılıyor ama
teknik bir konu düzenlendiği zaman lütfen bunu yapalım, bir kere
olsun yapalım. Şu kırdığımız rekorun üzerine,
çok doğru, Anayasa Mahkemesine götürmediğimiz bir tartışma
yapılabilir. Eğer normal zamanında, doğru bir şekilde
yapılmış olsaydı bu tartışmaların hepsi yani
bir erken seçim vesaire söz konusu olmasıydı, bundan önce
yapılacak olay gerçekten, bu hükûmet sistemi,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi benimseniyor ise geçici
17nci maddenin gereğini yerine getirmeyen Hükûmetle ilgili olarak bu
Parlamentoda mutlaka bir gensoru verilirdi. Yapın kardeşim bunun
gereğini, bunun gereğini yapın. denirdi, bu mutlaka denirdi, bu
denmedi. O zaman bunun gereğini yerine getirmek Parlamentonun görevi.
Her şeyi düzeltme
imkânımız yok. Kararname bir zorunluluk hâline gelmiş. Anayasa
Mahkemesi net bir şekilde bu tür düzenlemelerle ilgili olarak vermiş
olduğu kararında Çok ivedi olması nedeniyle, acele çıkartılması
gereken işleri bitirmek için kanun hükmünde kararname yetkisi
isteyemezsiniz. Bu, bu amaçla verilmiş bir yetki değil. Çok
karmaşık olaylarda, burada tartışılması mümkün
olmayan olaylarda idareye kolaylık sağlamak amacıyla böyle bir
düzenleme yapılabilir ancak. diyor. Bu gerçeği de göz önünde
bulundurmamız gerekiyor. Dolayısıyla, hem yetki
açısından hem yürürlük tarihi açısından hem de kapsam
açısından ciddi sorunlarla karşı karşıya
kaldığımız bir yasa görüşüyoruz burada. Büyük bir
olasılıkla birazdan oylanacak, geçecek. Maddelerinde yine o
maddelerin tekniğiyle ilgili değil de çok farklı şeyler
tartışılarak geçilecek ve Türkiyede değişen rejimin
altyapısı kurulmuş olacak. Buna kimse inanmaz. Ben buna inanmak
istiyorum, ben buna, değişen rejimin, kurulan yeni
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hukuk
altyapısının sağlıklı bir şekilde
kurulmasına veya kurulabileceğine inanan bir insanım.
Kurulabilir, yapılabilirdi ama zerre kadar bir gayret de görmüyoruz, bu
konuda herhangi bir çaba da görmüyoruz değerli arkadaşlar. Bu
tartışmalar çerçevesinde uzun süre konuşulacak bir tasarı
bu.
Buradaki iki konuya daha
dikkat çekip konuşmamı bitirmek istiyorum. Burada yapılan
düzenlemelerin daha sonra değiştirilmeyeceği asla söylenemez.
Sonuç olarak burada yapılan da bir yasadır, zaten bu kararnamelerle
ilgili yapılan düzenlemeler daha sonra da ortaya çıkarılıp
düzeltilebilir ancak söz konusu olan olayın
başlangıcının hatalı kurulmasıdır. İlk
düğmeyi yanlış iliklerseniz ondan sonrakileri düzgün ilikleme
şansınız yoktur, yapamazsınız da zaten. O nedenle bu
tür düzenlemelerle ilgili olarak gereken çalışmaların hiç
değilse devletin bütün birikimini kullanarak bundan sonra
yapılacağını ama kararnamedeki iki tane temel
eksikliğin de giderileceğini burada ummak istiyoruz.
Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
17.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU
(Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
560 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde Hükûmet adına söz isteyen Başbakan
Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ.
Buyurun Sayın
Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Anayasa'mızda köklü reformlar içeren önemli
değişiklikleri ocak ayında kabul etti. 2017
yılının Nisan ayında da bu değişiklikler
halkımızın onayına sunuldu ve yapılan halk
oylaması sonucunda Türk halkı parlamenter hükûmet sisteminden
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi
onayladı. Esasında, bu Anayasa değişiklikleri, cumhuriyetin
ilanından bugüne Anayasamızda yapılan en önemli ve en köklü
değişikliklerin başında gelmektedir. Türkiye, bundan sonra
artık yeni Anayasanın öngördüğü esaslar çerçevesinde
yönetilmeye devam edecektir.
Bugüne kadar parlamenter
sistem çerçevesinde yönetildik. Yasama-yürütme ilişkileri, parlamenter
sistemin nitelikleriyle uyumlu olacak kısımları olmayacak
kısımlarıyla beraber ama özünde parlamenter sisteme göre yerine
getirildi. Yeni sistem, esasında yasama ve yürütmenin tam
ayrılığını, birbirine karşı tam bağımsızlığını
ortaya koymaktadır. Yeni sistem, yürütme yetkisinin doğrudan halk
tarafından verilmesini, aradan Parlamentonun
çıkarılmasını, iktidarın Parlamentonun güvenoyuna
değil de halkın güvenoyuna dayanmasını emretmektedir. Yeni
sistem, yasamayı güçlendirmekte, milletvekillerini parlamenter sisteme
göre daha etkin hâle getirmekte, yasama faaliyetlerini münhasıran Türkiye
Büyük Millet Meclisine ve yasa teklifi verme yetkisini de bütçe kanunu hariç
tamamen milletvekillerine devretmek suretiyle milletvekillerini de bugünkü
sisteme göre oldukça güçlendirmektedir. Yasama da tam anlamıyla etkin,
bağımsız, güçlü bir aktör olarak yegâne aktör hâline
getirilmektedir. Yasama denetimi de aynı şekilde, etkin bir
şekilde Parlamento tarafından yerine getirilecektir.
Aynı şekilde, yeni
sistem toplumdaki kutuplaşmayı da ortadan kaldıracak özelliklere
sahiptir. Nitekim, yeni sistem vesilesiyle yapılacak ilk seçimde siyasi
partilerin seçim öncesi ittifaklar kurması, birlikte ittifak ismi
altında, kendilerinin belirlediği isimler altında seçimlere
girme iradeleri bu sistemin partileri birbirlerine
yaklaştırdığını, birlikte seçim faaliyetine,
birlikte milletin önüne çıkma iradesine teşvik ettiğini de
göstermektedir ki bu da son derece önemlidir. Ben eminim ki bu sistemin yürürlüğe
girmesinden sonraki süreçte de hem bizim siyasal kültürümüzde hem demokrasi
kültürümüzde çok ama çok önemli değişiklikler olacaktır.
Anayasamızın halk
tarafından kabul edilmesi üzerine bazı maddeleri hemen yürürlüğe
girdi. Örneğin Cumhurbaşkanının partisiyle
ilişiği kesilir. ifadesi metinden çıkarıldı ve
Cumhurbaşkanımız partisine döndü, hem Genel Başkan hem
Cumhurbaşkanı olarak görevini yürütmeye başladı.
Bir diğer
kısmında ise seçim takviminin başlamasıyla beraber
yürürlüğe girmesi emredilen hükümler var ki takvim başladı ve
bunlar da yürürlüğe girdi ve bu çerçevede de bazı uyum
yasalarını Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdik ve buranın
onayıyla onlar da yürürlüğe girdi. Siyasi Partiler Kanunu ve seçim
kanunlarında uyum maksadıyla önemli değişiklikler hayata
geçmiş oldu, ikinci kısım da Anayasa değişiklikleriyle
ilgili olarak yürürlüğe girdi.
Şimdi, en önemli
kısım: Esasında Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin yürürlüğe girme tarihine artık gün sayıyoruz.
Anayasamızın ilgili maddeleri birlikte tetkik edildiği
takdirde, yeni hükûmet sistemi bütün gerekleriyle, kurallarıyla ve
kurumlarıyla beraber seçimden sonra Cumhurbaşkanının
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yemin ettiği gün
yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla, buna oldukça az bir süre
kalmıştır. Seçim tarihinin belli olması nedeniyle, 24
Hazirandan sonraki on gün içinde muhtemelen yeni sistem Parlamentoda
Cumhurbaşkanımızın yeminiyle bütün yönleriyle
yürürlüğe girmiş olacaktır.
Tabii, yeni sistem
yürürlüğe girerken mevcut mevzuatımızda Anayasanın kabul
ettiği bu düzene göre düzenlemeler yapma zarureti de ortadadır.
Hükûmetimiz ve Parlamentomuz, Anayasa değişikliğinin kabulünden
bu yana geçen süre içerisinde bu konuda bazı çalışmaları
yaptı. Özellikle Hükûmet olarak biz mevcut mevzuatımızın
tamamını taradık. Baktığımızda, şu
anda, uluslararası antlaşmalar hariç, yürürlükte 879 kanunumuz
bulunmaktadır. Esasında, bu kanunlar daha çok ama değişik kanunlarla
kod kanunlarda değişiklik yapanlar buralara işlendiği için
bunlar temel kanunlar, kod kanunlar. Bu nedenle 879 kanun yürürlükte, 80 tane
de kanun hükmünde kararname yürürlükte bulunmaktadır. Bunların
hepsinin incelemesi sonucunda, 521 kanunda değişiklik
yapılması zarureti ortaya çıkmıştır. Ayrıca,
40 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılma zarureti
vardır ve yürürlükten 2.483 maddenin kaldırılma zarureti var,
2.470 maddede de değişiklik öngörülmektedir. Bazı ibarelerin
yasalarımızdan çıkarılması, bazı maddelerin
yürürlükten kaldırılması yapılırken
bazılarında uyum maksadıyla değişiklikler yapılma
zarureti ortadadır. Bunların kısa sürede tamamlanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirilmesi takdir edersiniz ki kolay
bir iş değildir. Hükûmetimiz 16 Nisan daha gelmeden önce, halk
oylamasının sonucunu öngördüğümüz için bakanlıklar
faaliyetine başlamış, bu çalışmalar büyük bir
titizlikle yürütülmüştür ancak seçimlerin öne alınması nedeniyle
Parlamentoda geniş anlamda tartışma fırsatı maalesef
ortadan kalkmıştır. O nedenle bugün huzurlarınıza bu
yetki kanun tasarısını getirmek zorunda kaldık. Bu
tasarının Meclise gelmesi Hükûmetimizin tercih ettiği bir yöntem
değil, yapmak zorunda kaldığı bir husustur, bir
zorunluluktur, bunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum.
Tabii, Anayasanın
ilgili maddesi bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı
ay içerisinde İç Tüzük dâhil uyum yasalarının,
Cumhurbaşkanının göreve başlamasından altı ay
içerisinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin çıkarılmasını
emrediyor, bu Anayasamızın bir hükmü ama hepimiz biliyoruz ki bu
süre bir düzen süresidir, bir düzenleme süresidir, hazırlama süresidir,
hazırlanma süresidir, hak düşürücü bir süre değildir. Bu süre
içerisinde bu uyumları yaptık ne âlâ,
yapamadığımız zaman yeni sistem yürürlüğe girmeyecek
mi? Elbette yürürlüğe girecek ve biz bu süre dolsa dahi bu düzenlemeleri
yapabiliriz, geçmişte de bunun pek çok örnekleri var ve bu düzenlemeler
yapıldı ve Meclisimizden geçti ve hepsi şu anda yürürlüktedir. O
nedenle altı aylık sürenin aşılmış olması bu
düzenlemelerin yapılmasına engel değildir, bu bir suç da
değildir çünkü çok net bir şekilde düzen süresi, hazırlanma
süresidir. Hükûmetimiz de bu süre içerisinde ilgili düzenlemeler üzerinde
çalışmış ama demin ortaya koyduğum rakamlar
çerçevesinde çok büyük değişiklikler yapma zarureti ortaya
çıktığı için Parlamentonun da görev süresine az bir zaman
kaldığı için yeni sistemin Cumhurbaşkanının
yeminiyle yürürlüğe gireceği de dikkate alınarak bu konuda bir
yetki kanunu Meclise sevk edilmiştir. Sevk ettiğimiz Yetki Kanunu
Tasarısı Anayasaya tamamen uygundur, içindeki düzenlemelerin her
biri de Anayasaya uygundur, Anayasaya burada bir
aykırılığın olması söz konusu değildir.
Bildiğiniz gibi,
Anayasanın 7nci maddesi yasama yetkisini Meclise veriyor Bu
devredilemez." diyor. Yürütme yetkisi 8inci maddede düzenleniyor
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılır." diyor ve 87nci maddesi Meclisin görevleri
arasına Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi vermeyi de koyuyor. Dolayısıyla, bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi Anayasanın 87nci ve 91inci maddeleri çerçevesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi vermektedir. Bunun Anayasaya aykırı bir yönü
var mı? Yok. Anayasa, yetki kanunu çıkarılacak kanun hükmünde
kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma
süresini ve süresi içerisinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılmayacağını da gösteriyor. Bunların hepsi
burada var mı? Amaç ve kapsam 1inci madde, diğer maddelere
baktığınızda ilkeler orada süre içerisinde birden fazla
çıkarılıp çıkarılmayacağı hususu da çok net
bir şekilde bu tasarının içerisinde ifade edilmiştir.
Yapılacak düzenlemelerin tamamı Anayasaya uyum maksadıyla
yapılacak düzenlemelerdir ve burada kanunların tamamının sayılmamış
olması bir Anayasaya aykırılık sorunu değildir, bunun
altını da özellikle çizmek isterim.
Tabii, Komisyon
görüşmeleri, yetki kanununun nerede görüşüleceği hususu Anayasa
ve İç Tüzükte düzenleniyor. Anayasanın 91inci maddesi
Komisyonlarda görüşülür. diyor, İç Tüzükün 90ıncı
maddesi Komisyonlarda görüşülür. diyor ama hiçbir yerde Anayasa
Komisyonunda görüşülmezse Anayasaya aykırıdır. diye bir
kural söz konusu değildir. Nitekim, bugüne kadar da 30 tane kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi veren yetki kanunu tasarısı
görüşülmüş. Bunların nerede görüşüldüğüne
baktığınızda; 24ü Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmüş, 2si Anayasa Komisyonunda, 1i Adalet Komisyonunda, 1i
Dışişleri Komisyonunda, 1i Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, 1i de geçici karma
komisyonunda görüşülmüş. Anayasa Komisyonunda görüşülenin
sayısı 2 tane. Bizim Anayasamız yine aynı Anayasa,
değişmedi. O zaman Anayasaya uygun olan şey Anayasa değişmediği
hâlde bugün Anayasaya aykırı hâle nasıl gelir? Anayasayla
gelmez ancak siyasal, taraflı yorumlarla gelebilir. Bugün yapılan da
bu yorumlar nedeniyledir, yoksa Komisyonun görüşmesi doğru ve yerinde
bir durumdur. Bugüne kadar da 30 tane yetki kanunu
çıkarılmış, 30 kanuna da dayanarak 515 tane kanun hükmünde
kararname çıkarılmış. AK PARTİ Hükûmetleri döneminde,
2011de 1 tane yetki kanunu çıkardık ve buna dayanarak da 35 tane
kanun hükmünde kararname çıkarmış durumdayız. Hükûmet
olarak biz mecbur kalmadıkça bu yetki kanunu yoluna bugüne kadar
başvurmadık, bundan sonra da
Bugünkü başvurumuz da
esasında mecbur kalmamızın bir sonucudur.
KADİM DURMAZ (Tokat)
Neyi yapamadınız Sayın Bakan, neyi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Mecburuz çünkü sistem yürürlüğe
giriyor. 24 Haziranda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçiyoruz ve bu sistemin aksamadan yürümesi için uyum yasalarının
çıkması ve Parlamento çalışamayacağı için bunun
Meclis yerine Meclisin verdiği yetkiye istinaden Bakanlar Kurulu tarafından
yapılma zarureti var. Biz, artık şunu yapamayız: Sistem
değişti, sistem değiştiği hâlde
değişmemiş gibi devam etmek hiçbirimize fayda vermez. Bu sistemi
sağlıklı yürütmek için ne yapmamız lazımsa onun
üzerinde hep beraber durmamız lazım.
Burada, kanun hükmünde
kararnamelerin adedi veyahut da kaç tane kanunda değişiklik
yapılacaksa bu kanunların adının sayılması bir
anayasal zorunluluk değildir. 1961 Anayasası diyordu ki:
Bunları siz yetki kanununda tek tek sayacaksınız. O zaman sayılıyordu
ama 1982 Anayasası tek tek saymayı öngörmemiş. Konu Anayasa Mahkemesine
gitmiş. En son 2011/147 sayılı Kararında, mahkeme diyor
ki: Bu nedenle, dava konusu yasa kurallarında bir kısım
kanunların isimlerini sıraladıktan sonra belirlenen bu iki
konuyla ilgili diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde de
değişiklik yapılabileceğinin ifade edilmiş
olması, konunun belirli olmadığı iddiasına dayanak
teşkil edebilecek bir husus değildir. Zira, konu ve kapsamın
belirtilmiş olması kaydıyla belirlenen bu konu ve kapsamın
sınırları içinde hangi yasa ya da KHKlerin girdiğinin
yetki yasasında sayma yoluyla gösterilmesi şart değildir. Çok
açık. Biz de bunu tercih ettik ve sayma yoluna gitmedik. Saysaydık ne
olacaktı? Bir çıkardık, tam 14 sayfa kanun numarası ve
adını buraya yazmış olacaktık. Bunun ne faydası
var bize? Sonuçta, ilgili tasarının 1inci maddesinin içerisinde çok
net bir şekilde amaç ve kapsamda Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
yapılan değişikliklere uyum sağlamak üzere
diyor. Bizim
bu saydığımız kanunlarda değişiklik
yapılması, yürürlükten kaldırılması ya da yeni
düzenleme yapılması hususu da sadece uyumla ilgili ve uyumla
sınırlıdır. Bunun dışında bir düzenlemeyi
bizim bununla yapabilme imkânımız yok. İbareleri
değiştirdik, Başbakanlık ibaresini
Cumhurbaşkanlığı yaptık, kolay iş. Bazı
gereksiz maddeleri yürürlükten kaldırdık, bu da kolay iş,
yapabiliriz çünkü üzerinde çalışarak yapacağız. Bazı
maddeleri değiştirdik, bu da kolay iş. Ama onun
dışında, ayrıca kanunda olmayan ama yeni sistemin gerekleri
icabı yeni düzenleme yapmamız gereken konular olabilir, bizim
düzenleme diyerek kastettiğimiz bu yeni sistemin ruhuna uygun,
Anayasa'ya uygun bir düzenleme yapmaktır. Bizim yapacağımız
düzenlemelerin tamamı Anayasa değişikliğiyle kabul edilen
Anayasa maddelerine uygun uyarlama düzenlemeleridir. Bunların denetimi de
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacaktır, Anayasa'nın
dışına çıkan bir şey olduğu zaman elbette Anayasa
Mahkemesi bunu iptal edecektir.
Bunun süresine gelince, süre
konusunda da bir sorun burada yoktur. Zira, demin de söyledim, Anayasa'da
-kullanma süresi- 91inci madde ne diyor? Kanun hükmünde kararnamelerin
kullanılma süresinin belirtilmesini ifade ediyor.
Şimdi, biz de burada
kullanılma süresini belirtiyoruz. Nedir kullanılma süresi? İki
şekilde olabilir: Ya, somut bir tarih dersiniz, 1/1/2018 dersiniz, bu,
somut bir süredir, o tarihi siz net olarak biliyorsanız onu o
şekilde, somut bir şekilde bağlarsınız, bu, bir somut
süredir ve buraya uygundur. Eğer tarih olarak ifade etme
imkânınız yoksa o zaman bu süreyi, kati süreyi kati bir hadiseye
bağlarsınız ve o da bir kati süredir, kullanılması
gereken süredir.
Şu anda bizim
Anayasa'mıza göre seçimimiz ne zaman yapılıyor? 24 Haziranda
yapılıyor. Ve geçici madde- Anayasa değişikliğinin
madde 18ine göre -kabul ettiğimiz- orada da diyor ki: 91inci madde.
Yani kanun hükmünde kararname yetkisi veren madde, Bakanlar Kurulunu düzenleyen
madde, bunlar 109uncu madde. Ne zaman yürürlükten kalkar? Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda
Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte
yürürlükten kalkıyor. Yani Cumhurbaşkanı Genel Kurulda yemin
edene kadar, hem 91inci madde hem de diğer maddelerin tamamı
yürürlüğünü korumaktadır, yürürlüktedir. Ne zaman yürürlükten
kalkıyor? Cumhurbaşkanı yemin ettiği zaman yürürlükten
kalkıyor. Bakanlar Kurulunun yetkisi, yine, hakeza,
Cumhurbaşkanımız yemin edene kadar devam edecektir.
Dolayısıyla, burada belirli ve kati bir süre vardır,
belirsizlik diye bunu değerlendirmek, bana göre doğru
değildir. Çok açık, biz kati bir hadiseye bağlıyoruz. Kati
hadise nedir? Cumhurbaşkanı seçimidir, 24ünde yapılıyor.
Bizim tahminlerimize göre ilk turda biteceği için, kesin sonuçların
ilanından itibaren, Meclis, İç Tüzüke göre üç gün içinde toplanacak
ve beş gün içinde Meclis Başkanı seçecektir. Belki
Cumhurbaşkanı, ilk gün milletvekilleri yemin ederken, geçici
Başkanlık Divanı huzurunda da yemin edip göreve
başlayabilir ya da yeni Meclis Başkanı seçildikten sonra da
göreve başlayabilir. Eğer bu arada bir fasıla olsaydı,
boşluk olsaydı, o zaman biz boşluğa düşerdik. Onun
için, sistem değişikliğinin herhangi bir boşluğa
düşmeden yürürlüğünün sağlanması için bu ortaya konuldu.
Efendim, o gün seçim
bitmezse. Ya görünen köy kılavuz istemiyor; seçim 24 Haziranda bitecek,
bunun başkası yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Görünen köy kılavuz istemediği için de biz bunu görüyoruz. Çok net
bir şekilde izaha da hacet yok. 24 Haziranda muhtemelen bitecek,
muhtemelen de 5i, 6sı gibi Parlamento yemin etmek üzere
toplanacaktır. Hadise net olduğu için, o hadiseye bağlanan süre
belirlidir ve nettir, kati süredir, belirsiz bir süre biz bu yetkiyi
almıyoruz. Çok açık, çok net, bu yönüyle de Anayasaya
aykırılık söz konusu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu Yetki Kanunu Tasarısıyla,
Türkiyemizin, Anayasamızda yapılan değişiklikten sonra,
bu değişikliğe uygun yeni hükûmet sistemine göre bütün uyum yasalarının
çıkarılması ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin inşası için, sizin adınıza, sizin
verdiğiniz yetkiye istinaden Hükûmetimiz çalışmalarını
yürütecektir ve beraber biz yeni sistemi inşa edeceğiz. Benim bütün
arkadaşlarımdan, herkesten
Bu kanunların neler olduğu da
belli, herkes bu kanunlarla ilgili, uyum süreçleriyle alakalı
görüşlerini Türkiye kamuoyuyla paylaşırsa biz de ondan istifade
ederiz.
Tekrar hayırlı
olmasını temenni ediyorum, 24 Haziran seçimlerimizin
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Milletvekili
arkadaşlarımızın hepsine yaptıkları hizmetlerden
dolayı teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla Allaha emanet
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bozdağ.
Şimdi
şahısları adına son söz Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıka aittir.
Buyurun Sayın
Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
biz geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda vedalaştık, Artık
dönemin son komisyonu bu. dedik. Çok da duygusal bir an yaşadık.
Daha sonra hemen önümüze bir toplantı süreci daha başladı. Bu da
bitmiyor, sabah yaptık ama pazartesi tekrar toplanacağız.
Bugün, bildiğiniz gibi
-aslında bir torba yasa vardı seçim vaatleriyle ilgili- ikinci
bölümüne geçecektik, hemen onu da öteleyiverdik, hemen araya bunu
sıkıştırdık ve böyle devam ediyoruz. Aslında biz
bunlara alıştık yani çok da yadırgıyoruz diyemem.
Şimdi, bazı
şeyler hizmet için yapılır, bazı şeyler seçim
yatırımı için yapılır ama bazı şeyler de
yangından mal kaçırır gibi yapılıyor, can havliyle
yapılıyor. Bu aradaki farkı çok iyi bilmek lazım
değerli vekiller. Öncelikle Anayasanın emredici hükmünün ihlali
anlamına geliyor şu anda yapılmaya çalışılan
şey. Aslında bu tasfiye Anayasaya aykırı ve Anayasaya
aykırı yol ve yöntemle yapılıyor. Aslında bu bize yeni
dönemde işlerin nasıl gideceği hakkında da fikir veriyor
yani Biz istedik ve böyle oldu, böyle olacak. şeklinde bir sürecin
başlayacağını bize anlatıyor aslında.
Değerli vekiller,
kanunun mantığa dayanması gerekir, mantığa
dayanır ve konusu imkânsız olamaz, uygulanması imkânsız
olamaz. Şimdi, siz bunu düzenlediğinizde daha erken seçimi filan
bilmiyordunuz, Seçim 2019da olacak. diye düşünmüştünüz ve
bunları altı ay içerisinde de değiştireceğinizi
yazdınız, yasanın maddesi işte önümde. Sonra ne oldu? Bir
şeyleri atladınız mı, bir şeyleri unuttunuz mu,
bilmeden mi yaptınız ya da işinize mi öyle geldi? Bakın,
altı aylık sürede düzenleme yükümlülüğünü yapamamış
olan Meclis on iki ayda bile yerine getiremedi bu işi ve seçimleri bu
süreçte bile on altı ay öne çekmekte sakınca görmedi. Hâlbuki on iki
ay süreçte bile bu düzenlemeleri yapamamıştı. Yani siz kendi
yazdıklarınıza bile uymuyorsunuz, o kadar ilginç bir durum ki
bu.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısıyla yasama yetkisini yani Meclis
İçtüzüğünü ve kanuni düzenlemeleri yapma yetkisini Hükûmete
devrediyoruz, bu isteniyor ama Anayasanın 7nci maddesine
aykırı bu. Ben hukukçu değilim ama bunu bilmek için de hukukçu
olmak gerekmiyor. Bunun gerçeğini siz de biliyorsunuz. Peki, böyle olunca
ne olacak? Bir kere, Meclis on iki aydır kullanmadığı
yetkisini Bakanlar Kuruluna sıkıştırılmış
bir süre için
Ki Sayın Temizel de ifade ettiler, o sürenin vadesi filan
da belli değil yani yemin tarihi belirsiz bir tarih, bu da doğru
değil. İşte böyle bir zaman diliminde devrediyor bu tasarı,
aynen OHAL KHKlerinde olduğu gibi. Siz zaten 20 Temmuzdan bu yana OHALi
bahane göstererek KHKler çıkarıyorsunuz ve olağanüstü hâlle
ilgisi olsun olmasın, çoğunluğu ilgisi olmayan her şeyi de
KHKlerle geçirme yolunu bir kolaylık olarak, bir üstünlük olarak
görüyorsunuz, bunun da artık sonuna gelinmesi gerektiğini
düşünmüyorsunuz yani işinize nasıl gelirse öyle götürüyorsunuz;
siyasi kaygılarla, siyasi amaçlarla.
Peki, başka bir durum
şu: Meclis yetki kanununa dayanılarak çıkartılacak
kararnameleri maalesef denetleyemeyecek ve yasalaştıramayacak ama bu
sizin için önemli değil, zaten istediğiniz bu. Bu şekilde de hedefi
yakalamış oluyorsunuz.
Bir üçüncü olarak da Anayasa
Mahkemesi, yetki kanunu ve bu çerçevede çıkarılacak kararnameler
üzerinde anayasal denetimini yapamayacak, Anayasaya uygun olup
olmadığı gibi bir süreç içerisinde denetimini yapamayacak. Bunu
da çok yadırgayacaksınız diyemem çünkü bu da aslında
istediğiniz, hedeflediğiniz bir şey. Zaten bu tasarıyı
buradan geçirmek de bu amaçlara hizmet edecek.
Şöyle düşünelim
değerli milletvekilleri: Aslında bu metin kurumların eş
güdümü için değil, bütün kurumları bir kişinin güdümüne aktarıyor.
Kurumların eş güdümü aslında olması gerekirken asla
kurumların eş güdümü öncelenmiyor. Bütün kurumları bir
kişinin güdümüne aktaran bir düzenleme içerisindeyiz şu anda. Bunu da
çok yadırgamayacaksınız çünkü bu da hedeflerinizden,
olmasını istediğiniz noktalardan bir tanesi.
Şöyle düşünüyorum:
Demek ki hani 24 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakı filan kazanacak
olsa ülkemizi nelerin beklediği açıkça ortada. Biz istedik, böyle
oldu. Tek adam rejiminde böyle oldu. Meclis yok, kanun yok, Anayasa yok.
Yani bu o kadar gösteriyor ki gelecek süreçte yaşayacağımız
bütün olayları; çok net gösteriyor. Sonuçta, bu
yaptığınız meşru olmayan bir yöntem. Meşru
olmayan bir yöntemi ilk defa mı uyguluyoruz burada, uyguluyorsunuz ya da
getiriyorsunuz ve oyluyorsunuz? Hayır, geleneksel hâle gelmiş
olması aslında yüreğimizi sızlatıyor. Geleneksel
olarak Biz istedik, oldu. Biz çoğunluğuz, olur. ya da biz biraz
itiraz ediyor olsak Siz aldığınız oy kadar konuşun.
şeklinde bir yaklaşımla sizin tarafınızdan
karşılanıyoruz. Şimdi,
karşılaştığımız bu durum aslında hiç
hoş değil çünkü size oy verenler yasal olmayan bir işlem
yapmanız, kafanızın istediği gibi yapmanız için sizi
buraya göndermediler. Elinizi vicdanınıza koymanız lazım.
Şu anda buradan nelerin geçtiğini, nasıl bir yetki almak
istediğinizi, neleri yok saymak istediğinizi vatandaş bilse,
aslında bu oyları verdiği için üzülür. Bu gerçekleri de
aslında doğru olarak anlatmanız lazım. Yine, sonuçta, yaptığınız
meşru olmayan bir yöntem.
Yine, elinizi
vicdanınıza koyun diyeceğim ama aslında bu şunu da
gösteriyor: Sanki giderek can havliyle bir çırpınış
içerisindesiniz, giderek can havliyle çırpınıyorsunuz. Daha
neleri yapıp neleri kurtarabiliriz, nasıl tutunabiliriz, nasıl
riski üstümüzden atıp yeniden iktidar olabiliriz ve bütün ipler elimizde
olabilir?in çırpınışları bunlar.
Az sonra buradan bana sesler
yükselecektir diye düşünüyorum Devam. diyeceksiniz, Devam, devam,
devam. Değerli vekiller, devam böyle olmaz, devam bu korkuyla olmaz,
devam bu panikle olmaz. Devam nasıl olur? Kalıcı çözümlerle
olur, sonuç getiren hamlelerle olur ama devam panikle olmaz. Can havliyle,
yangından mal kaçırır gibi yapılan uygulamalarla hiç olmaz.
Değerli milletvekilleri,
buradan, bu görüntüden Devam. değil ama olsa olsa Tamam, yeter
artık. diye bir sonuç çıkar. Yarattığınız
izlenim aslında bu. Yani bunu ben söylemiyorum, bütün vatandaşlar bu
çırpınışı görüyor. Daha kötü olan ekonomiyi, daha daha
kötü giden eğitim sistemini, bir şeyler yapmaya
çalışıp aslında seçim yatırımı ve
yangından mal kaçırır gibi can havliyle bir şeyler
yaptığınızı kesinlikle görüyor. Aslında,
yaptığınız
Tabii, birtakım seçim
yatırımları, seçim ekonomisi her seçim öncesinde
yapılabilir. Ama şu çok ilginç: İktidar olmayan bir parti
bunları vadeder de on altı yıldır iktidar olan bir parti
bunları sanki eli bağlanmış da yapamamış gibi
vadettiği zaman, o vatandaş diyor ki: Şimdi mi aklına
geldi, sorunlarımla ben boğuşuyorum şimdi mi beni
düşünüyorsun? Bir de yetmiyormuş gibi, siz üstüne, tam yetkiyi alan
ve aslında ne yapacağınızı bilmediğimiz ve
güvenmediğimiz bir tasarıyı getiriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
tekrar söylüyorum ki devam böyle olmaz, devam mal kaçırır gibi,
yangından mal kaçırır gibi olmaz, devam sizin bu korkunuzla
olmaz. Bu tablodan görünen şudur ki: Tamam, yeter artık!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
6771 SAYILI
KANUNLA TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINDA YAPILAN
DEĞİŞİKLİKLERE UYUM SAĞLANMASI AMACIYLA
ÇEŞİTLİ KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI KONUSUNDA YETKİ KANUNU
TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı,
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında yapılan değişikliklere uyum sağlamak
üzere;
a)
Kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, teşkilat, görev
ve yetkilerinin düzenlenmesi,
b)
Kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan tüzük, Bakanlar Kurulu,
İcra Vekilleri Heyeti, İcra Vekilleri Heyeti Kararı, Bakanlar
Kurulu Kararı, Bakanlar Kurulu Yönetmeliği, Hükümet, Başbakan,
Başvekil, Başbakanlık, Başvekalet, sıkıyönetim,
nizamname, kanun tasarısı gibi bazı ibarelerin
değiştirilmesi, yürürlükten kaldırılması veya bu
çerçevede kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan ilgili hükümlerin
yeniden düzenlenmesi,
c)
Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların
bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesi,
ç)
Uygulama imkânı kalmayan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin
yürürlükten kaldırılması,
d)Kanun
ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan bakanlıkların, kamu kurum
ve kuruluşlarının kurulması, kaldırılması,
görevleri, yetkileri, personeli ve teşkilat yapısı ile merkez ve
taşra teşkilatlarının kurulması ve üst kademe kamu
yöneticilerinin atanmaları ile görevlerine son verilmesine ilişkin
usul ve esasların düzenlenmesinin sağlanması;
Cumhurbaşkanının yürütme yetkisine ilişkin hususlara dair
hükümlerin düzenlenmesi ile bu bent kapsamındaki ilgili hükümlerin
değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması için
çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılması hususunda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir.
(2)
Bu Kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
a)
23/5/1928 tarihli ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin
Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun,
b)
14/6/1935 tarihli ve 2804 sayılı Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü Kanunu,
c)
18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
ç)
10/4/1967 tarihli ve 852 sayılı Başbakanlık Basımevi
Döner Sermaye İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanun,
d)
23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı
Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun,
e)
13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
f)
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname,
g)
24/5/1984 tarihli ve 3011 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanacak
Olan Yönetmelikler Hakkında Kanun,
ğ)
27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş
ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 13/12/1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun,
h)
10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun,
ı)
9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun,
i)
14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
j)
19/2/1985 tarihli ve 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun,
k)
31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun,
l)
21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
m)
9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun,
n)
16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun,
o)
16/7/2003 tarihli ve 4947 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtı Kanunu,
ö)
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu,
ile
diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde
yapılacak değişiklik, yürürlükten kaldırma ve yeni
düzenlemeleri kapsar.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcüye aittir.
Buyurun Sayın Kürkcü.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu yetki
kanunu üzerine grubumuz adına söz aldım.
Bu kanunun bütünüyle hem
Anayasaya hem Türkiye'nin demokratik ihtiyaçlarına aykırı bir
diktatöryal yasa çıkartma teşebbüsü olduğunu düşünüyoruz, o
yüzden buna karşı oy kullanacağız. Ancak gerekçelerimizi
açıklamamız lazım. Aslında Sayın Zekeriya Temizel bu
gerekçelerin neler olması gerektiğini son derece net bir
açıklıkla, mevcut mevzuata izafeten açıkladı. Fakat
vardığı sonuçtan, ben, daha farklı bir sonuca
varıyorum; giderilebilir sonuçlar, telafi edilebilir sonuçlar değil,
telafi edilemez sonuçlar yaratacağı düşüncesindeyim.
Gerçekte, yeni bir anayasal
rejime sözüm ona- geçerken mevcut Anayasayı -Meral Danış
Beştaş arkadaşımızın da öğleden önce ifade
ettiği gibi- tebdil, tağyir ve ilga ederek gerçekleştirilmesi
başlı başına bir paradoks. Siz yeni bir anayasal düzene
geçmek için, bu anayasal düzene uyum göstermek zorundasınız fakat bu
anayasal düzeni ihlal ederek gerçekleştirdiğiniz yeni anayasal düzen,
geriye dönerek bunların düzeltilmesine imkân vermiyor; oradaki kurumlar
burada artık yok, oradaki süreçler burada artık yok. Kendi
yanlışını kendisi düzeltebilen bir sistemden söz etmiyoruz.
İki ay sonra, eğer her şey Adalet ve Kalkınma Partisinin
öngördüğü gibi gerçekleşecek olur ise sonuçta Ben yaptım,
oldu. düzenine uygun olarak gerçekleşmiş bir değişiklikle
yüz yüze kalacağız. Bu Parlamento, ne anayasal denetim
yollarını kullanmaya fırsat bulacak ne de bu anayasal denetim
yolları gelecek Parlamentoda geçerli olacak. Böylelikle, aslında, bir
darbeyle karşı karşıya kalmış olacağız.
Buna diktatörlük dediğimiz zaman bize kızıyorsunuz ama bu
diktatörlük lafının hem bir olumlu anlamı var hem de bir
olumsuz anlamı var. Tarihte ilk defa bizim başımıza
gelmiyor bu. Aslında, eski Roma hukukunda kriz, bir düşman
istilası, olağanüstü afetler durumunda, bir yetkili yargıca
meclis yetkilerini devreder, belli bir süre sonra bu yetkileri geri alır
ve bu yargıçtan hesap sorardı. Dictatura dediğimiz şey bu
örnekten geldi. Fakat Roma hukukunda, Roma tarihinde işler böyle düzgün
gitmedi. Sezar gelip diktatörün hesap verme statüsünü ortadan
kaldırdı, ebedî diktatör olarak kendisini ilan etti ve o günden beri
de diktatörlüğün anlamı, bizim olağanüstü hâl ya da
sıkıyönetimle ifade edebildiğimizden, benzetebildiğimizden
çok daha farklı, herhangi bir yasayla bağlanmamış, herhangi
bir yasa tarafından denetlenemeyen bir mutlak otorite, bir mutlak güç
demektir. Bu yasa aslında Bakanlar Kuruluna ve dolayısıyla
Cumhurbaşkanına bu yetkileri veriyor. Türkiyede bir
diktatörlüğü tesis ederek demokratik bir düzene geçme iddiasının
kendisi, kuru su gibi bir oksimorondur, bu ikisi bir arada yürüyemez.
Halkın iradesi, Meclis denetimi, Meclisin iradesi olmaksızın
böyle bir düzenlemenin yapılamayacağı apaçık ortada.
Sayın Bakanı
dinledik. Kendisi bütün bu sorulara ve eleştirilere yanıt vermek için
çaba gösterdi ama bu yanıtların hiçbirisi bizi tatmin etmedi.
İki nedenle, birincisi: Yasanın metnini ve ruhunu çelmiyor. Yasa,
kanunlarda -spesifik bir şey söylemeksizin- her türlü
değişikliği yapmaya yetki vermek üzere bitiyor. Diyelim ki bir
spesifik gönderme vardı, olağanüstü hâl kararnameleri konusundaki
yetkisini Hükûmetin nasıl kullandığına bakacak olursak
şimdi neler yapacakları bakımından bu bize çok net bir yol
gösterici olur. Olağanüstü hâl kararnamelerinin olağanüstü hâlin
ilanına gerekçe gösterilen sebeplerle doğrudan doğruya
ilişkili olması gerektiği açık bir Anayasa hükmü ve
Olağanüstü Hâl Kanunu hükmü değil mi? Ama olağanüstü hâl
kararnameleri kapsamında aslında olağanüstü hâlin ilanıyla
herhangi bir ilgisi olmayan, arsa tahsislerinden kış lastiği
kullanımına kadar pek çok alanda, ilgili ilgisiz pek çok alanda kararnameler
çıkarıldı ya da kararnameler kapsamına alındı.
Bu, iktidar yanlısı gazetelerin köşe yazarları
tarafından da ciddi eleştirilere konu oldu. Yani aslında yetki
aşımı, yetki fazlası, yetki doyumu dolayısıyla
bir kokuşmayla karşı karşıya kaldık. Bugün aynısının
olmayacağını, üstelik çok kısa sürede, üstelik büyük bir
telaş içerisinde, üstelik bir seçim atmosferi içerisinde
aynısının olmayacağını bize kim garanti edebilir?
Seçimlerin nasıl yapılacağına dair, yerel yöneticilerin
davranışlarına ilişkin tıpkı OHAL
kararnamelerinde olduğu gibi kararnameler
çıkartılmayacağının güvencesini bize kim verebilir?
Denecek ki Bize güvenin. Sevgili arkadaşlar, yasa çıkartmanın
biricik anlamı insanların birbirine duyduğu güven değil,
güvensizliktir. İnsanlar birbirine güvenseydi zaten yasa çıkartmaya
gerek kalmazdı, her şey kendi yolunda olur biterdi. İnsanlar
birbirine güvenmediği için, çünkü yasalar ve anayasalar çatışan
menfaatlerin barışçı bir biçimde sürdürülmesini güvence
altına almak için çıkartıldığından, yasalar
esasen hükûmetlere güvenmeyenleri tatmin etmek için çıkarılır
ama Hükûmet bize Bana güvenin, ben yanlış yapmayacağım.
diyor. İspatını soruyoruz, olağanüstü hâl kararnamelerine
döndüğümüzde bunun tersine, sonsuz sayıda örnekle karşı
karşıya kalıyoruz. O nedenle biz, herhangi bir yasa
tarafından sınırlanmamış bir diktatörlük dönemine
girdiğimizi tespit etmemiz gerektiğini söylüyoruz.
Yurttaşlarımız uyanık olsunlar. Meclisiniz artık
elindeki bütün gücü Hükûmete devretmiştir. Meclisteki muhalefet milletvekillerinin
ya da iktidar milletvekillerinin kim olup olmadığının
Türkiyenin bundan sonraki yönetimiyle hiçbir ilgisi olmayacaktır.
Meclisin bütün yetkileri Hükûmete devredilecektir bu akşamdan itibaren,
biz buna ne kadar itiraz da etsek. Bu, Anayasayı tebdil, tağyir ve
ilgaya cebren teşebbüs kapsamına girer çünkü Hükûmet arkasına
devletin bütün silahlı gücünü, bütün yargı gücünü, bütün
yaptırım gücünü alarak şimdi artık Türkiyeye hükmedecektir
Parlamentodan bir yetki yasası çıkarttığı
gerekçesiyle. Anayasanın ruhuyla bu tamamen ilgisizdir ve Türkiye son
derece zor bir dönemece girmektedir. Yurttaşlarımızdan özellikle
24 Haziran seçimlerinde uyanıklık içerisinde tutumlarını
saptamalarını istiyoruz. Bir kere daha dikkati çekmek istiyoruz:
Şimdi artık bu, faşizmden önceki son
çıkıştır sevgili yurttaşlar; ya şimdi 24
Haziranda bu çıkışa Türkiyeyi taşıdınız ya
da bundan sonra artık bir diktatöryal rejim altında bütün bunlardan
nasıl kurtulacağınızı planlamak
zorundasınız. Ben derim ki işinizi bugünden görün, hem
Cumhurbaşkanlığında hem Parlamentoda yetkiyi bu diktatörlük
teşebbüsünde bulunanların elinden alın.
Sevgili arkadaşlar, bu
referandumda Sayın Muş'un bütün iddialarına rağmen
Halkların Demokratik Partisinin Türkiyede en çok oy
aldığı, 1inci parti olduğu yerlerde de halkımız
Adalet ve Kalkınma Partisinin bu teşebbüsüne karşı oy
kullanacaktır. Eğer sıkıyönetimin, olağanüstü hâlin,
İç Güvenlik Yasasının bunlar için yeterli olduğunu
düşünüyorsa 16 Nisan referandum sonuçlarına bakmasını
dilerim. Ağrıda, Ardahanda, Batman'da, Diyarbakır'da,
Hakkâri'de, Iğdırda; Kars, Mardin, Muş, Siirt,
Şırnak, Tunceli, Vanda, HDPnin 1inci olduğu bütün illerde
hayır yüzde 50den fazla çıkmıştır. Hani hileyle,
hani zorla, hani insanları tehdit ederek bu sonuçlar elde ediliyordu? Bir
tane HDP yöneticisi ya da üyesi var mı mahkemeler önünde halka zorla oy
kullandırttığı için? Bir sandık hilesinden söz
edebilir misiniz? Bir belediye yöneticisinin böyle bir rol
oynadığından söz edebilir misiniz? Halkı yanıltmaya
boşuna çalışmayın. Halklarımız bu konuda son
derece açık ve net bir kararlılıkla hareket edeceklerdir, bütün
bu suçlamaları da geri çevirmeyi başaracaklardır.
Sayın Başkan,
cümlemi bitirmek için bir dakika daha rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Bu koşullar altında gittiğimiz seçimde asıl
büyük soru şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçim sonuçlarına rıza
gösterecek midir, 7 Haziranda yaptığını tekrar edecek
midir? 7 Haziranda halk bu dayatma karşısında gösterdiği
tutukluğu 24 Hazirandan itibaren de gösterecek midir yoksa her türlü
dayatmaya, iktidarı devir mecburiyetine karşı ayak sürüyen bir
iktidarla demokratik haklar, özgürlük talepleri, özgürlük iddiası
uğruna bir toplu mücadeleyi sürdürecek midir? Her seçim bir mücadeledir,
her seçim halkın kendi egemenliğini kendisini yönetenlerden devralma
sınavıdır. Bu sınavı Türkiye halklarının
başarıyla geçeceğini ve Türkiyeyi artık zamanı
gelmiş olan özgürlüğe kavuşturacağını,
Diktatörlüğe tamam. diyeceğini düşünüyoruz.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
Sayın Özkoç, size de söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Muş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede seçimler 1946dan beri, oradaki uygulamayı saymazsak 1950den
beri aslında mutlak anlamda çok ciddi şekilde yapılmaktadır
ve Türkiyede seçimler iktidarları belirleyen araçlar hâlinde şimdiye
kadar olagelmiştir, bundan sonra da bu böyle olacaktır. Bizim
dönemlerimizde de seçimler hep böyle olmuştur. Bazen yerelde
kazandığımız belediyeler olmuştur, kaybettiğimiz
belediyeler olmuştur ama milletimiz her ne yönde kanaat göstermişse,
her ne yönde karar vermişse bu her zaman bizim kabulümüz ve başımızın
üzerinde olmuştur.
Burada 7 Haziran
sonrasıyla alakalı daha önce de ifade ettim, bir kez daha şunu
ifade etmekte fayda var: Sanki 7 Haziran sonrasındaki süreçte hukuksuz,
kanunsuz, bizim ne yasamızda ne Anayasamızda olmayan bir
şekilde 1 Kasım seçimleri yapılmış gibi bir tablo, bir
algı ortaya çıkıyor. Bu doğru değildir, bu
gerçeği yansıtmamaktadır. 7 Haziran sonrasındaki seçimlerde
hükûmet kurulamadığından dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul)
hükûmet kurma görüşmeleri başarısızlıkla
sonuçlandığı için ve hükûmet kurulacağıyla
alakalı artık bir öngörü olmadığı için seçimler
yenilenmiştir, olay bundan ibarettir. Sanki bu, hukuksuz ve kanunsuz bir
şekilde yapılmıştır gibi; işte, sonuçlar
beğenilmediği için tekrar seçimler yapılmıştır
gibi bir algının oluşturulmasını doğru
bulmuyoruz, buna fırsat vermeyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Özkoç, buyurun.
31.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla yapılan düzenlemenin Anayasanın 7nci maddesine
aykırı bir yetki devri olup olmadığının
açıklanmasını istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizden rica
ediyorum, az önce bir konuşma yaptınız ve bunun, bu
düzenlemelerin gerçekten Anayasa'ya uygun olduğunu söylediniz. Şimdi
çok açık ve net soruyorum: Anayasanın 7nci maddesi Yasama yetkisi
Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez. diyor mu, demiyor mu? Bizim burada yaptığımız
bir yetki devri değil midir? Bunu açıklarsanız çok
sevineceğim.
İkincisi: Yetki
devrinin sınırları belli değil. diyoruz.
Sınırsız bir yetki seçim öncesi adaletsiz bir
yarışın kılıfını hazırlar. diye de
söylüyoruz. Sayın Bakanım -komik bir şey mi söylüyorum, onu
bilmiyorum ama ben ciddi bir şey soruyorum size, siz de aynı
ciddiyette cevap verirsiniz diye umuyorum- ilkeler ve yetki süresinin madde
2ye 1deki en son fıkrasında sayıyor kanun ve kanun hükmündeki
kararnamelerin bu maddenin 1inci fıkrasında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
belirtilen hususlarla ilişkili hükümlerde yapılacak
değişiklik. Buraya kadar sorun yok çünkü burada gerçekten uyum
yasalarıyla ilgili değişikliklerden bahsediliyor. Ama ondan
sonra deniyor ki: Yürürlükten kaldırma ve yeni düzenlemeleri kapsar. Bu,
bu yasayı tamamen genişletiyor ve her türlü kararı alabilme
yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisinden alıp size veriyor. 2011
yılında da yetki devri yapıldı Sayın Bakanım.
Fetullahçı terör örgütüne o zaman devletin bütün kadroları teslim
edildi. Böyle bir geçmişi olan anlayışa göre Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu yetki devrini size neden yapsın, bunu da
açıklarsanız çok sevinirim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Beştaş,
buyurun.
32.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
görüşülen 560 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
verilen yetki çerçevesinin esnek ve muğlak olduğuna ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu ben
konuşmamda söyledim, o yüzden ek bir şey sormaktan ziyade Sayın
Bakanın sadece şu konuda
Bu yetki kanununun verdiği çerçeve
esnek ve muğlak, ben konuşmanızdan bunu kabul ettiğinizi
çıkardım yani en azından benim kanım o. Hepsini tek tek
yazamazdık. şeklinde bir açıklamanız oldu. Peki, diyelim
ki Bakanlar Kurulu bu muğlak çerçevede herhangi bir konuda kanun
çıkardı. Anayasa Mahkemesine gitmek bile -biliyorsunuz- nasıl
bir durumda. Muğlaklığı çözmeyi nasıl düşünüyorsunuz?
Sanırım, 5 bine yakın -sabahki rakamlar da şu anda
yanımda var- kanun değişikliği olacak. Bu konuda bir
açıklama rica edeceğim.
Bir de iki not var Sayın
Başkan, ayrılacağım için söylemek isterim: Şimdi, çok
ilginç bir gelişme oldu ekonomiyle ilgili; Petrol İşverenleri
Sendikası benzin ve motorine yapılan zamları resmî internet
sitesinde yayınlamama kararı aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım, buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Yani vatandaşlar artık zamları veya
indirimleri öğrenemeyecek ya da akaryakıt almaya gittiğinde
öğrenecek. Bu PETROL-İŞ sendikasının
açıklaması aynen şöyle: Biz insanları bilgilendirelim
derken büyük tepki alıyoruz, onlarca insan küfür ediyor. diyor ve
gerçekten bu durumda hakarete maruz kalmamak adına vatandaşların
bilgi alma hakkı yani kendi cebinden ne kadar para
çıkacağını bilmemesi bile göze alınmış
durumda; bunu da kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım,
buyurun.
33.-
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Özkoçun dediği, Anayasanın 7nci
maddesi: Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. Doğru, bizim itirazımız
yok. Aynı Anayasanın 87nci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görev ve yetkilerini düzenliyor ve orada da diyor ki:
Bakanlar Kuruluna belli
konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Belli konularda.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Belli konularda.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yani evet, tabii tabii, belli konularda. Yani
Türkçe biliyorum,
belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi vermek
Şimdi, Anayasanın 91inci maddesi: Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verebilir. Dolayısıyla kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
vermek 7nci maddenin ihlali değildir çünkü Anayasa hükümleri
arasında bir hiyerarşi yoktur. Anayasa, 7nci maddede yasama
yetkisini tahsis etmiş ama bu yetkinin kullanılması konusunda
91inci maddeye ve 87nci maddeye getirdiği kuralla bu yetkiyi, belli
şartlar altında -o şartları da tek tek saymış
91inci maddede, bu şartlar altında- Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisini verebileceğini ifade ediyor.
Şimdi buraya,
şartlara baktığımız zaman, 91inci maddede öngörülen
şartlara baktığımızda Yetki kanunu,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden
fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir. diyor.
Şimdi, elimizdeki yetki
tasarısı burada. Bu tasarıya baktığımızda,
1inci maddesinde çok net bir şekilde bu tasarının yani kanunun
amaç ve kapsamı düzenleniyor. (1)inci fıkrada Bu Kanunun
amacı, 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında yapılan değişikliklere -buraya dikkatinizi
çekiyorum- uyum sağlamak üzere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bitiriyorum,
müsaadenizle.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen, bitirin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yani, 16 Nisanda kabul edilen
değişikliklere uyum sağlamak üzere bu yetki
alınmaktadır.
(2)nci fıkrada
kanunların, bazı kanunların tek tek sayılması söz
konusu; diğer kanunlara da atıf yapılıyor. 1961
Anayasasında sayma usulü vardı ama 1982 Anayasasında yok;
örnekleme kabilindendir bu. Ve dikkat ederseniz, 1inci maddenin (2)nci
fıkrasının son bentlerinin sonunda gelen cümlede ne diyor?
ile
diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde
yapılacak değişiklik, yürürlükten kaldırma ve yeni
düzenlemeleri... Bu da gene 1inci maddede belirtilen amaç ve kapsamla
sınırlı bu kanunlarda bunlar yapılabilir diyor. Bu nedir?
İbare değişikliği olabilir, bazı ibarelerin
yürürlükten kaldırılması olabilir, bazı maddelerin
yürürlükten kaldırılması olabilir ki bunlara
baktığımızda, taradığımızda 2.483 madde
var böyle yürürlükten kaldırılacak, 2.470 tane madde var
değiştirilecek, 40 tane kanun hükmünde kararnamede ve 521 kanunda
değişiklik yapma zarureti var ortada ve bunları tek tek burada
sayma imkânı yok. Ama biz ne yapıyoruz? Amacı ve kapsamı
sınırlıyoruz. Amaç ve kapsam muğlak değil, esnek hiç
değil; çok net, çok açık.
Yani bir de daha önceki
şeylere baktığınızda 2000 yılında merhum
Ecevitin Başbakanlığı döneminde çıkarılan,
2001de çıkarılan yetki kanunları var. Mesela bunlara baktığınızda
bazısında işte sayıyor, 5 tane kanun saymış bir
tanesinde, arkasından da diyor ki: Diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerde
Aynısı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yine, merhum Ecevitin döneminde
çıkarılan başka yetki kanunu var.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, bitiriyoruz, bitirelim lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, bitirdim.
Orada da 5 tane yine
sayılmış, yine aynısı yapılıyor. Mesela bir
tanesi 1999 tarihli. 23/8/1999 hiç kanun şeyi de saymamış.
Anayasa Mahkemesi 2011/147 sayılı -zannedersem- Kararında
-demin kürsüde de okudum- orada da Amaç ve kapsamın konunun belirli
olması kaydıyla bunu sayması şart değildir. diyor.
Biz burada amacı koymuşuz, kapsamı koymuşuz, konuyu koymuşuz;
Anayasa değişikliğine uyum maksadıyla
sınırlıdır, nettir, açıktır, muğlaklık
falan yoktur ve Anayasaya, İç Tüzüke tamamen uygun bir yetki talebidir
bu. Meclis onayladığında da Anayasaya uygun bir şekilde
Hükûmetimiz bu yetkiyi kullanacaktır.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Önemli bir konu, Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
O zaman, Sayın
Bakanım, İlkeler ve yetki süresinin, madde 2nin son
fıkrasında Yürürlükten kaldırma ve yeni düzenlemeleri de
kapsar. maddesini kaldırmakta yani çekmekte ne zarar var? Yani
Yürürlükten kaldırma ve yeni düzenlemeleri de kapsar. istediğiniz
şeyi yürürlükten kaldırma yetkisini size veriyor ve yeni
düzenlemeleri yapma yetkisini de size veriyor. Madem bu, uyum yasasının
sınırlarını belirlemiştir ve koymuştur ve siz bu
sınırlar içerisinde davranacaksınız; o zaman bunu
kaldıralım ve biz de bu konuda gönül rahatlığıyla
evet diyelim Sayın Bakanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özkoç.
Sayın milletvekilleri,
gündemimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir cümleyle söyleyeyim.
BAŞKAN Tamam, bir
cümleyle cevap verelim Sayın Özkoça.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tabii, burada yeni hükûmet sistemi,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bazı ibarelerin uyum
maksadıyla çıkarılmasını, bazılarının
yeni sistemle uyumlu hâle getirilmesini, bazı maddelerin
değiştirilmesini, bazılarının yürürlükten kaldırılmasını
gerektirdiği gibi bazı konularda da ilk defa yeni düzenleme yapma
zarureti de ortaya koymaktadır. Burada bir ihtiyaç var, yeni sisteme göre
yeni düzenleme ihtiyacı olduğunda bu ihtiyacı
karşılamak üzere bu konulmuştur. Yaptığımız
yeni düzenlemelerin hepsi de uyum maksadıyla yapılacak düzenlemeler
olacaktır. Bunların tamamı da Anayasa Mahkemesinin denetimine
tabidir.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksele aittir.
Buyurun Sayın Yüksel.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN
YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yirmi dakikada ne yapılır?
Sayın Başkan, hani,
oturduğunuz koltuk itibarıyla en tarafsız olması gereken
parlamenter sizsiniz, size sorayım: Yirmi dakikada ne yapılır?
Yani örneğin, odanıza gidip yirmi dakikada sizinle bir çay içebiliriz
ya da Doğan Kubatla bahçeye çıkarız, yirmi dakikada bir sigara
içeriz. Ben bu sabah aynanın karşısında yirmi dakikada
tıraş oldum.
Peki, yirmi dakikada ne
yapılmaz? Yirmi dakikada ne yapılmaz? Ben size, yirmi dakikada ne
yapılmaz, onu söyleyeyim: Bu sabah Plan ve Bütçe Komisyonu sabah -tutanak
elimde- 10.03te toplantıya başlamış, bu tasarıyı
görüşmüş, 12.41de de toplantıyı bitirmiş. Aynen
okuyorum, bugün saat 13.00e kadar muhalefet şerhi yazmak için süre
vermiş. Yani Plan ve Bütçe Komisyonu, muhalefet partilerine yirmi dakika
muhalefet şerhi yazmak için süre vermiş. Böyle bir yasama
yapılabilir mi? Böyle bir yasama faaliyeti olabilir mi? Belki grup
başkanları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı önceden
konuşmuştur, önceden bunlar hazırlanmıştır ama bundan
yirmi sene sonra bu tutanakları okuyacak olan parlamenterler güler yahu,
çok komik. Bu acele nedir? 10.03te toplantı başlıyor, 12.40ta
toplantı bitiyor, 14.00te elimdeki tasarı basılıyor,
buraya
Arkamızdan atlı kovalıyor çünkü. Hâlbuki bu kabul edilen
Anayasa değişiklinde diyor ki 17nci madde: Bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis
İçtüzüğü değişikliğiyle ilgili diğer kanuni
düzenlemeleri yapar. Emredici, Yapar. Yapacaksın. Niye
yapmıyorsun? Çünkü cezası yok, çünkü başımıza bir
iş gelmez. Altı ay, neredeyse bir sene yatacağız, ondan
sonra yarım günde Sayın Bakanın Komisyondaki sunumuna göre 521
tane yasada toplam 2.483 tane maddeyi kaldıracak, 2.470 tane maddeyi
değiştirecek yani yaklaşık 5 bin madde üzerinde
değişiklik yapacak, bunu da Bakanlar Kuruluna yetki vererek yapacak.
Böyle yasama olmaz. Bir seneden beri aklınız neredeydi? Sayın
Bakan diyor ki: Biz bunu yapacaktık da ancak seçimin erkene
alınmış olması ve aynı zamanda bu konudaki
kanunların taranması, diğer mevzuatın taranması çok
büyük zaman almış, bu süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine uyum
yasalarını sunma imkânı maalesef olamamış. Efendim,
işiniz neydi? Bir seneden beri, işte, onlarca bakanlıkta
çalışan bürokratın, bakanların işi neydi? Bunun için
mi millet size oy verdi? Siz sorumluluklarınızı yerine
getirmeyeceksiniz, ondan sonra getireceksiniz, yirmi dakika muhalefete
muhalefet şerhi yazmak için süre vereceksiniz, yarım günde arkada
yazan Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
lafındaki egemenlik yetkisini Bakanlar Kuruluna devredeceksiniz. Vallahi,
işinize geldiği zaman milletin iradesi, milletin idaresi
diyorsunuz, sayın grup başkan vekili biraz önce 7 Haziran, 1
Kasım seçimlerinden bahsederken oradaki millet iradesinin yok
sayılmasını hiç dikkate almıyor, darbe anayasasında
darbecilerin koyduğu maddeye dayanarak ülkeyi 1 Kasımda seçime
götürüyorsunuz. E, Hükûmet kurulamadı
Hükûmet kurulamadı, ana
muhalefet partisinin liderine Cumhurbaşkanı bununla ilgili bir yetki
mi verdi? Vermedi.
Şimdi, bu yasanın
Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılması da yanlış
çünkü yetki kanunlarının hangi komisyonda görüşüleceğiyle
ilgili konu şudur: Yetki kanunu hangi kanunları değiştirecekse,
hangi konularda düzenleme yapılacaksa, onunla ilgili komisyona gider. Bu
kanunun da Anayasa Komisyonuna gitmesi gerekir. Sayın Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı diyor ki: Efendim, ben ne yapayım, Meclis
Başkanlığı öyle uygun görmüş. Eğer biz, bize
verilen oyların hakkını vermek isteyen parlamenterlersek,
Başkanlığa itiraz etmesi gerekir, bu görevi kabul etmemesi
gerekir. Anayasanın 2nci maddesine, 7nci maddesine, 87nci maddesine,
91inci maddesine aykırı böyle bir düzenlemenin buraya
getirilmiş olması gayet yanlıştır. Efendim, bize
güvenin. Yani Bakanlar Kuruluna biz bu yetkiyi verelim de güvenelim. Neyinize
güvenelim? 20 Temmuz 2016da Yahu, biz kırk beş günlüğüne, bir
buçuk aylığına OHAL ilan ediyoruz. dediniz, altı yüz elli
sekiz gün oldu. Bu zihniyete mi güvenelim? Biz nereden bilelim şimdi size
verdiğimiz bu yetki kanunuyla size verilen görevleri taşarak,
dışına çıkarak bir kanun
çıkartmayacağınızı? Diyor ki Sayın Bakan: Biz on
altı senede 1 defa yetki kanunu çıkarttık. Evet, 1 defa
çıkardınız, onunla da bu devletin, bu milletin başına
Fetullah cemaatini bela ettiniz. Küçük bir çocuk sobaya elini basıp da -3
yaşında çocuk, 5 yaşında çocuk- eli yansa, o sobaya gidip
ikinci defa elini basmaz. Siz hatalardan ders almıyorsunuz. Âdeta, bir
iş yaparken önünü sonunu düşünmeyen bir esnaf gibisiniz, iflas edecek
bir esnaf gibisiniz, devleti yönetemiyorsunuz, devleti yönetemeyince hayali
düşmanlar uyduruyorsunuz, onlarla savaşıyorsunuz. Böyle devlet
mi yönetilir? İlhan Özay İdare Hukuku kitabının
başında Kutsal Roma İmparatoru lakaplı III.
Ferdinandın bir lafını -III. Ferdinand, dünyanın
yarısında hüküm süren bir imparator o sırada- der: Kral
olmasına kralım, onda hiç şüphe yok ama her aklıma eseni de
yapamam ki. Siz her aklınıza geleni, her aklınıza eseni
yapmaya çalışıyorsunuz. Böyle devlet mi yönetilir?
Başbakanlık kurumu
Bırakın Osmanlıyı, ondan önce, hakanlık varken
sadrazamlık vardı. Bu yasayla sadrazamlığı,
Başbakanlığı kaldırıyorsunuz, yerine ne
koyacağınız belli değil. Devletin
teşkilatını tamamen değiştiriyorsunuz. Hani, nerede
millet iradesi? Yani sizin millet iradesinden anladığınız,
şu anda Bakanlar Kurulunu oluşturan heyete, partiye oy veren yüzde 50
mi? Kalan yüzde 50nin hiçbir hakkı yok mu, bir söz hakkı yok mu?
Şimdi, diyor ki: 5950 tane maddede değişiklik öngörüyoruz ya da
kaldırmayı öngörüyoruz. Yani 5950 defa muhalefet milletvekillerinin
gelip burada konuşması gerekiyor. Ee, şimdi on dakika biz
konuşacağız, ondan sonra yetkiyi burada siz oy çokluğuyla
vereceksiniz, Bakanlar Kurulu da canının istediğini yapacak.
Böyle devlet yönetilmez. Sayın Bakan biraz önce bunu ispat etti. Geldi, bu
kanunun yürürlüğüyle ilgili itirazlarımıza dedi ki: Bizim
tahminimize göre ilk turda bu iş bitecek, buna gerek yok. Ya, tahmine
göre kanun mu yapılır? Onu tahmin ediyorsan o zaman 15 Temmuz darbe
girişimini de tahmin etseydiniz. Ya da tahmin ettiniz de bize mi
söylemediniz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Evet, ikincisi.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Böyle yasama çalışması mı olur? Gerçekten bir parlamenter
olarak çok üzgünüm. Bu Parlamentonun düşürüldüğü durumu gördüğüm
zaman içim sızlıyor. Burada yaptıklarınızın
hesabını yarın kime vereceksiniz? Evet, Sayın Zekeriya
Temizel konuşmasında diyor ki: Gece boyunca
araştırdım. Ya, bu kadar büyük bir tutarsızlık hangi
kanuna göre, neye göre suç oluşturur? Burada bir suç var, bunun da bir
cezası var, bulamadım. Siz de bulamamışsınız
yani burada bir cezalandırılma korkusu
yaşamadığınız için, işte, emrediyor Anayasa
Altı ayda çıkar. Çıkarmam. E, Anayasa Komisyonunda
Yok,
görüştürmem, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştürürüm. Parmak
çoğunluğu bende. Bunları görüp de mi bu millet size 24
Haziranda oy verecek?
Sayın Bakanım, çok
yanlış bir iş yapılıyor. Biz burada kanunun maddesini
yani neyi söylersek söyleyelim, kendimizi ne kadar parçalarsak
parçalayalım, siz nasıl olsa dediğinizden dönmeyeceksiniz. Ama
biz HSYK değişikliğiyle ilgili Yahu, yapmayın, bu iş
yanlış. dediğimizde siz yaptınız, sonra geri
değiştirdiniz. Arada ne oldu? Fetullah yargıya hâkim oldu.
Yaptığınız her işte bu devlete bir zarar verdiniz,
yaptığınız her işte bu millete bir zarar verdiniz.
Millet iradesi diyorsunuz ama millet Yok, ben seni istemiyorum. dediği
zaman millet iradesi hikâyeye çıkıyor.
Sayın Muş, biraz
önce söylediniz 7 Hazirandan 1 Kasıma giderken işte,
Anayasa'nın şu maddesi
Anayasa'nın o maddesini Kenan Evren
koydu. Darbecilerin koyduğu maddeye dayanarak ülkeyi bir daha seçime
götürdünüz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne yapalım, yok mu sayalım? Mevcutta o var.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
İşte, işinize geleni yok sayıyorsunuz, işinize
gelmeyeni yok saymıyorsunuz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hukuk dersi veriyorsunuz, söylediğiniz şey
tutarsız.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Şimdi, bu şekilde şu yaptığınız işten
ne bu devlete ne bu millete bir hayır gelir ama şundan emin olun, bu
yaptıklarınızın hesabını ama bugün ama yarın
birisi her birinizden ayrı ayrı sorar.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Efendim, müsaade ederseniz yine bu konuyla ilgili olarak Bakana sorduğum
sorulara
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç, mikrofonu açıyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
devam etmek istiyorum. 1982 Anayasasında yapılan
değişikliklere dayandırılarak 12/10/1982de
çıkarılan yasalarla ilgili yetki yasa tasarısının
1inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan Diğer kanun ve
kanun hükmünde kararnamelerin bu maddenin birinci fıkrasında
belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde yapılacak değişiklik,
yürürlükten kaldırma ve yeni düzenlemeleri kapsar. hükmü Anayasa
Mahkemesinin bugüne kadarki yerleşik içtihatları ile Anayasanın
-az önce sizin de saydığınız- 7nci, 87nci ve 91inci
maddelerine aykırı düşmektedir. demiş ve 2 tane karar almıştır.
Aldığı kararda Uzun ve yoğun çalışmaları
gerektiren bir alanda yürütme organına kolaylık sağlamak
olduğu belirtilmektedir
Verilen yetkinin amaç, kapsam ve ilkeler
açısından sınırları kesin çizgilerle
gösterilmemiştir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Çok teşekkür ederim.
Amaç ve kapsam çok
geniş ve genel anlatımlarla belirtildiğinden -aynı burada
olduğu gibi- verilen yetki, amaç ve kapsam bakımından
sınırsız gözükmektedir. gerekçesiyle yetki yasasının
ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ne zaman?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Bakanım, az önce de söylediğiniz gibi, Anayasa
Mahkemesinin bununla ilgili almış olduğu kararlar var. Bunun
Anayasaya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla
sabittir.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi Sayın
Şentop sisteme girmiş, size de 60a göre söz vereyim.
Buyurun.
35.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Şentopun, 560 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonuna
havale edilmiş olmasının Meclis teamüllerine uygun olduğuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ŞENTOP
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
burada komisyona havaleyle ilgili birtakım tartışmalar
yaşandı, bu konuda çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
KHK çıkarmadaki yetki
kanunlarıyla ilgili havalelerin hemen tamamına yakını Plan
ve Bütçe Komisyonuna yapılmış. Şimdi, 1980lerin sonundan
itibaren 12 tane yetki kanunu var -bunların bir kısmı
bakanlıkların teşkilatı, bir kısmı resmî
kurumlarla ilgili teşkilatlar- bunlardan 11 tanesi Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilmiş -bir kısmı sadece oraya havale
edilmiş, bir kısmı esas komisyon olarak oraya havale
edilmiş- içlerinde 1 tanesi Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonuna havale edilmiş, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı kurulmasına dair bir yetki kanunu.
Dolayısıyla bu havalenin Meclis teamüllerine uygun olduğuyla
ilgili görüşümü ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Söz
sırası, şahıslar adına Tokat Milletvekili Kadim
Durmaza aittir.
Buyurun Sayın Durmaz.
(CHP sıralarından alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri ve aziz
milletimiz; hepinizi yüce Meclisin çatısı altından saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, az önce Cemal
kardeşim, Roma İmparatoru Kral II. Ferdinandın Kral
olmasına Kralım ama her aklıma geleni de yapamam ya.
deyişini hatırlattı ama tam bu noktada, siz hukuku
unuttuğunuz için, yeterince yetkiye, güce ve güç sarhoşluğuna da
kapıldığınız için her geçen gün bu yüce Meclisi hukuk
ve Anayasa ihlallerine doğru götürüyorsunuz. Sevgili grup başkan
vekilimiz Anayasaya aykırılıktan bahsetti ama baktık,
bunun iktidar partisi grubunda çok böyle
karşılığının olmadığını, bu
noktada hiçbirinin düşünmediğini de gördük. On altı
yıldır kesintisiz iktidarsınız ama hukuk devleti gibi bir
hedef, bu ülkede hukuku güvenilir kılma, Anayasa Mahkemesini saygın
bir yüce mahkeme gibi görme, aklınızın kenarından,
köşesinden geçmiyor. Belki AK PARTİ Genel Başkanının
bir sözü de size bir şiar ve yol mu açıyor nedir Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımıyorum. diyen bir anlayışla?
Arkadaşlar, artık
dünyada saygın devletler bu anlayışlarla yolunu kesinlikle yol
yapmıyor. Onların o parlamentolarda çıkardıkları,
evrensel hukukta karşılığı olan, İşte bizim
çıkardığımız yasa. deyip gelecek nesillerin de
saygıyla yâd edeceği bir yasayı çıkarmakla mükellefiz ama
bu yüce Parlamentoda on altı yıldır Anayasaya ve evrensel
hukuka aykırı çıkardığınız birçok yasayla,
yarın çocuklarınız ve torunlarınız inanın sizin
bu yaptıklarınızdan utanç duyacaklardır. Bir yetkiye
doymama
Arkadaşlar, bu yasalar, bu uyum yasaları bu ülke için hayati
önem arz ediyorsa seçime kırk altı gün kala bu, piyasaya sürülmez.
Bu, aynen, çıkmak üzere olan yumurtanın şey
aradığı gibi olur ve sağlıklı olmaz. Biz Plan ve
Bütçe Komisyonunda bugün konuştuk ve orada Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Zekeriya Temizel o nazik üslubuyla uyardı. Arkadaşlar, biz
yine yardımcı olalım ama gelin, bunu Anayasa Komisyonunda,
lütfen, arkadaşların görüşlerini alarak bir
olgunlaştıralım. Bu ülkeye saygın, hepimizin de
uygulayacağı, uygulanacağı, verilen kararlara saygı
duyacağı bir yasa yapalım. Ama bu teknik sizde
alışkanlık hâline geldi ve bunun örneği geriye doğru
çok. Bu torba yasalarla bir gelenek hâline getirip bu Parlamentoya kalitesiz
yasaları çıkarma alışkanlığını siz ne
yazık ki ihdas ettiniz.
Peki, ben tekrar soruyorum:
Sayın Bakanım, Allah aşkına, isteyip de bu Parlamentoda
çıkaramadığınız bir yasa var mı? Yok. Ne olur?
Muhalefet yol göstericiliğini yapar, uyarır, ikaz eder, dünyadaki
gelişmiş ülkelerden örneklerini verir ama bir atasözü var:
Oğlum Reşit, sen söyle sen işit. Ama bu yüce Meclisin
kayıtlarına bilesiniz bunlar giriyor. Bu ülkede bu ayıplar,
21inci asırda hukuk ihlallerini monte etme ayıbı sizlerde
kalacaktır. Ama bu ülke bizim, biz yine de katkı sunmak istiyoruz.
Bunun yolu o Anayasamızı tanımak, onu saygın kılmak
ve onun 2, 7, 87 ve 91inci maddelerine aykırı, kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması konusundaki bu
yetki tasarısına karşıyız ve diyoruz ki: Aziz millet
bu Parlamentoda yaptıklarınızı ve bu ülkeye
yaşattıklarınızı unutmayacak, inşallah, 24
Haziranda da Tamam." diyecek diyoruz. Bu tasarıya da ret oyu
vereceğimizi belirtiyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Durmaz.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
İki tane önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Kadri
Yıldırım
İstanbul İzmir Siirt
Sibel
Yiğitalp Mahmut
Celadet Gaydalı
Diyarbakır Bitlis
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili partim ve grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Ayrıca, başta
Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Selahattin Demirtaş
olmak üzere bütün tutuklu bulunan arkadaşlarımı da saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. İkide
bir bazı bakanlar çıkıp Bakın, rakamlar yalan söylemez.
deyip durur ve rakamlar sıralarlar. Ben de her zaman Rakamların bir
günahı yok, rakamlar yalan söylemez, doğru da. İnsanlar yanlış
rakam vererek bu yalanı insanlar atar. savını her zaman
savunmuşumdur. İki gün önce, Mamaktaki bu sel felaketiyle ilgili
Sayın AKP sözcüsünün konuşmasını ben hayretle izledim. Daha
doğrusu, acaba yanlış mı duydum diye tutanakları
araştırdım, tutanaktan aynen size okuyayım: Yapılan
tespitlere göre, tam dokuz dakikada metrekareye 44 metreküp yağmur suyu
düşmüş. El insaf! Nuh Tufanında bile böyle bir afet
olmamıştır. Böyle bir yağış olsa
bırakın Mamakı Ankara haritadan silinir. Ben rica ediyorum:
Kullandığınız rakamlara lütfen dikkat edin. Yani rakamda bir
hata yok, 44 yalan söylemiyor, bunu söyleyen biraz yanlış bir
şeyler söylüyor. Bu da sizlerin bilimden, akıldan, mantıktan ne
kadar uzak olduğunuzun bir göstergesi.
Değerli milletvekilleri,
on beş yıllık AKP iktidarı bugüne kadar ekonomiden sosyal
politikalara, ekolojiden sağlığa, hukuktan eğitime
varıncaya kadar bütün sahaların içini boşalttı ve her
birini niteliksiz bir saha hâline getirdi. Bu niteliksiz politikalar,
günübirlik ve yüzeysel çözebilmek adına, derinlemesine hiçbir
tartışma yapılmadan Meclise getirildi ve çoğunluğun
gücüyle buradan geçirildi. Yine, buna benzer bir kanun tasarısı
Meclise getirilmiş durumdadır. Sorunu bugüne kadar iyi analiz
edemeyen iktidar Seçime gidiyoruz, haydi bir parmak bal çalalım.
mantığıyla daha da derinleştirmektedir. Zengini
zenginleştirme hırsınız fakiri her gün biraz daha ezmekte,
fakirlik ve yokluk toplumun her kademesine biraz daha işlemektedir.
Bakın, ekonomik
göstergeler Türkiyeyi zorlu bir sürecin beklediğinin sinyallerini
veriyor. Sizler ise gemi batmadan kurtarabildiğiniz kadar malı
kurtarmaya çalışıyorsunuz. İşin kötü yanı, dolar
4,30 olmuş, benzin 6 lirayı geçmiş, hâlâ kendi yandaş
medyanızda ekonomik hiçbir sorun olmadığını ve
bunların bir algı olduğunu söylüyorsunuz. Artık
başarısızlığınızı kabul etmenin ve
Tamam. demenin sizler için vakti geldi. Sizler, bu gemiyi yürütemediniz, bu
gemiden yürüttünüz.
Değerli milletvekilleri,
seçime iki aydan daha kısa zaman kaldı ve AKP iktidarının
bizatihi kendi açıklamalarıyla seçimden sonra ekonomik bir deprem
ihtimalinin açık olduğu bir dönemde bu tasarının
çıkarılması açık bir seçim rüşvetidir. Demokratik
rejimler sistemli ve sürekli politikalarla yürütülmelidir fakat görünen o ki
artık iktidar, kazanmak için her şeyi yapmayı göze
almış, Meclisi bir seçim propaganda alanına
dönüştürmüştür fakat artık valizlerinizi toplamanın,
duvarlara astığınız resimleri kutuya koymanın vakti
geldi. Demokrasi, her sürecin asıl kazananı olacaktır.
Türkiye'de özellikle Kürt
illerinde adil ve şaibenin karışmadığı bir
seçimde kesinlikle AKPnin mutsuz olacağını, övündükleri kayyum
politikalarının onlara bir tokat gibi geri geleceğini
göreceklerdir. Masum ve suçsuz, işten
çıkardığınız tüm insanların, 6 aylık bebeğiyle
cezaevine koyduğunuz tüm kadınların, üniversitede okuyan, Cumhurbaşkanının
bir sözüyle eğitim yaşamlarına son verilen tüm gençlerin
ahı ensenizdedir. Parmak çoğunluğuna güvenerek yetki
yasalarıyla kamufle edilmiş, keyfî yönetime geçiş
hazırlıkları yapılmaktadır. Bu yetki, Meclisin
kapısına kilit vurup anahtarı da Bakanlar Kuruluna teslim
anlamına gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Devamla) 24 Haziranda AKPnin OHAL ve baskı Türkiyesi değil,
geleceğin ve demokrasinin Türkiye'si zaferle çıkacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın Bakan, sizin bir
söz talebiniz var 60a göre.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Demin Sayın Özkoçun bir sorusu
olmuştu, onun üzerine ben konuyu bir tetkik ettim yanlış bir
bilgilendirme yapmayalım diye.
Anayasa Mahkemesi, 2011/147
sayılı Kararda
Ki 2011de Mecliste kabul edilen Yetki Kanunu
Tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine
götürmüştü. Anayasa Mahkemesi orada
Şimdi sizin dile
getirdiğiniz Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamenin ifadesine
benzer orada da ifadeler var. Bunların iptalini Anayasa Mahkemesinden
talep ediyor. Anayasa Mahkemesi inceleme sonucunda
İlgili kısmı
sadece okuyacağım: 1inci maddenin 2 numaralı
fıkrasının (a) bendinin (20) numaralı alt bendi, (b)
bendinin (7) numaralı alt bendine ilişkin Anayasa'ya
aykırılık iddialarının reddine karar vermiştir.
Yani benzer nitelikte iddiaları, 2011de 147 sayılı Kararla reddetmiş
ve bunların Anayasaya uygun olduğuna karar vermiştir. Zannedersem
sizin bahsettiğiniz kararlar eski tarihli kararlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Değil efendim, ben size vereyim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet, bana getirin, bakayım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin son fıkrasının
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Musa
Çam Hüseyin
Çamak
İzmir İzmir Mersin
İbrahim
Özdiş Mahmut
Tanal Sibel
Özdemir
Adana İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 1inci maddesi üzerine grubumuzun vermiş
olduğu önerge üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sıra sayısındaki ön yazı bir Plan ve Bütçe Komisyonu raporu
olarak karşımıza geldi. Baktığımız zaman,
Anayasa değişikliğinin -ki biliyorsunuz geçen yıl- tarihî,
çok önemli, hayati düzenlemelerin gerektirdiği yasal
değişiklikleri
Parlamento teamülleri ve geleneklerini ortadan
kaldırarak, iktidarınızın geçen yıl Anayasa
değişikliğiyle millî iradenin tecelli ettiği bu yüce
Meclisi, Parlamentoyu lağvetme çabalarının bir
yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Dün alınan bir karar
gereği, bu sabah Plan ve Bütçe Komisyonunun toplanmasıyla -ki eminim
birçok milletvekilinin dahi bu yetki kanunu tasarısının
görüşülmesinden haberi dahi yokken- Plan ve Bütçe Komisyonundan aceleyle
geçirilmek istenen, ülkenin rejim değişikliğine sebep olan bu
Anayasamızdaki çok köklü, yapısal değişikliklerin, devlet,
bürokrasi, teşkilat yapısında değişiklikler yapan,
kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran, yasama,
yürütme, yargı sacayağını ortadan kaldıran
düzenlemelerin Anayasa Komisyonunda görüşülmeden yirmi dört saat
içerisinde bir yetkiyle Bakanlar Kuruluna devredilmesiyle hukuksal bir ihmal
yaşanmaktadır. Sayın Temizelin bugünkü çok önemli, belki siyasi
tarihimize, literatüre geçecek konuşmasının içerisinde de
Meclisin görevini ihmal eden bir anayasal aykırılıkla
karşı karşıya kaldığımızı...
Değerli milletvekilleri,
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu sabah verdiğimiz ve iktidar partisinin
oylarıyla reddedilen değişiklik önergemizde tasarının
1inci maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını teklif ettik. Tasarının özellikle
1inci maddesinde yapılan değişiklikler bir teknik düzenlemenin,
bir kelime düzenlemesinin çok ötesinde çünkü burada ucu açık
bırakılan bir yetki devriyle karşı
karşıyayız. Devletin tüm kurumsal yapı ve teşkilat
yapısı Bakanlar Kuruluna bir yetkiyle devredilmektedir. İşte, bizim 1inci maddede
de söylediğimiz, dile getirdiğimiz, 1inci maddenin son
fıkrasındaki yeni düzenlemeler
Çünkü maddede birçok kurumun teşkilat yapısındaki,
görevlerindeki değişiklikler Bakanlar Kuruluna devredilecek ama son
fıkrasıyla yeni düzenlemeler yapma yetkisini de kullanması
durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu gerçekten çok
ciddi ve kaygı verici bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Baktığımız
zaman, neredeyse iki yıldır OHALle yönettiğiniz ülkede,
Parlamentonun yasama yetkisinin askıya alındığı bu
dönemde OHALle çıkardığınız gece yarısı
KHKlerinin amacını nasıl aştığına biz
hepimiz şahit olduk. İşte, amacını aşan KHKler
siciline sahip bu iktidara ve bir kişinin iradesiyle belirlenen Bakanlar
Kuruluna bu yetkiyi devretmek çok kaygı vericidir.
Geçen yıl sadece 2
siyasal partinin, katılımcılıktan uzak, belki bir
kaptıkaçtı anayasası gibi, bizim
kullanmadığımız ama literatüre böyle geçen, Anayasa
değişikliğiyle tüm yetkiler bir kişide toplandı ve
denge denetleme mekanizmasının teminatı olan kuvvetler
ayrılığı, yasama, yürütme yetkisi ortadan
kaldırıldı ve bir kişiye verildi. Biz burada çok ciddi
uyarılarda bulunduk ve aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliği
evrensel değerlerinden de hızla
uzaklaştığımız bir süreçle karşı karşıya
kaldık. Demokratik, bağımsız kurumsal
mekanizmalarımızın lağvedilmesi uluslararası raporlara
da yansıdı. İşte, Venedik Komisyonunun raporu ortada
değerli milletvekilleri.
Ortak akıldan uzak olan
bu iktidar yapısıyla maalesef ülkemiz hemen her alanda bir yönetim
kriziyle karşı karşıya kalmaktadır. İşte,
yine bir yirmi dört saat içinde bir yetki kararnamesiyle, Parlamentomuzun
itibarını, saygınlığını zedeleyen bir sürece
hep birlikte şahitlik ediyoruz. İktidarınızın
öngörüsüz, plansız, ortak akıldan uzak yönetim zafiyetinize ve geçici
çözümlerle, halkın temel sorunlarını çözmek değil iktidarınızı
kalıcı kılmak çabasında olduğunuza -son- giderayak
bütün halkımız tekrar şahit oldu.
İşte, bugün Plan ve
Bütçe Komisyonunda, burada Genel Kurulda şahit olduğumuz üzere,
zamanında gerekli uyum yasalarını yapmayan iktidarın,
Meclisin yetkisini elinden alarak kararnamelerle yasama yetkisine sahip
olmasına, bir kaptıkaçtı sürecindeki bir yasama faaliyetine
yine, tekrar şahit olduk. Biz, bütün halkımızın 24
Haziranda bu sürece Tamam. diyeceğine inanıyoruz, umuyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
İlkeler ve yetki süresi
MADDE 2- (1) Bakanlar Kurulu bu
Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken; yürürlükteki kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerin ilgili hükümlerinin 6771 sayılı Kanun ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yapılan değişikliklerle
uyumlu hale getirilmesini, kamu hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir
şekilde yürütülmesi ile hizmetin özelliği ve gereklerine uygun
düzenlemeler yapılmasını, atama ve görevde yükselmede kariyer ve
liyakat esasları ile nitelikli personel istihdamının esas
alınmasını, kamu hizmetlerinde iş bölümü ve koordinasyonun
sağlanmasını, benzer hizmetlerin tek kuruluş veya birim
tarafından yürütülmesini ve kaynak kullanımında israfın
önlenmesini gözönünde bulundurur.
(2)
Bakanlar Kuruluna verilen yetki, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda
Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı
tarihe kadar geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun
hükmünde kararname çıkarabilir.
BAŞKAN Gruplar
adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırıma aittir.
Sayın
Yıldırım, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KADRİ
YILDIRIM (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, KHKler
bağlamında yapılacak değişikliklerin bir kez daha
muhalefeti susturmada, yeni yandaş kesimler edinmede ve seçimlerin
demokratik bir şekilde işlemeyişinde
kullanılacağından ciddi endişelerimiz vardır. Bu
noktada, bu değişikliklerin aslında OHAL yasalarının
bir yan ürünü olarak değerlendirileceğinden de
kaygılıyız. Her şeyden evvel, sosyal adalet ve eşitlik
ilkelerine aykırı bir şekilde ele alınacağından
da kaygı duyuyoruz, Emevi zihniyetinin tekçi olgusunun bir versiyonu ve
yansıması olarak ele alınacağından kaygı
duyuyoruz. Oysa bizim tekçi Emevi zihniyetinden ziyade Hazreti Alinin sosyal
adalet anlayışına daha çok ihtiyacımız vardır.
Zaten İslam tarihi boyunca, bin dört yüz yıl öncesinden günümüze
kadar Hazreti Alinin sosyal adalet anlayışı ile Emevilerin
kapital anlayışı çatışa gelmiş ve
çatışmaya devam etmektedir.
Hazreti Ali halife olduktan
sonra halka yaptığı hitabetin can alıcı bazı
cümlelerinde aynen şöyle diyor: Hiçbiriniz, Ebu Talibin oğlu Ali
bana hakkımı vermedi diyemeyecektir, bunu ona dedirtmeyeceğim.
Hepiniz Allahın kullarısınız ve mal da Allahın
malıdır. Allah bu malları aranızda eşit olarak
dağıtmamı emretmiştir. Bu konuda muhacir, Ensar, halife,
Hazreti Peygamberin ailesi hiç fark etmiyor, herkes eşittir. Ey hazine
görevlisi kalk, hazinede ihtiyaç fazlası olan birikmiş mallardan
herkese 3 dinar ver ve bana da sadece 3 dinar ver. Oysa Muaviyeyle
başlamak üzere Emevi sultanları başa geldikten sonra neler oldu
ve çıkarılacak olan kanun hükmünde kararnamelerin ve yapılacak
değişikliklerin bunun bir devamının olması
endişesiyle bir iki hususu arz etmek istiyorum. Hazineyi kendi
yandaşlarının çoğunlukla yerleşmiş oldukları
Şama nakleden Muaviye, bu bağlamda Şamlılara beytülmalin
kapısını da ağzını da ardına kadar
açmış. Oysa kendilerine, Emevilere muhalif gördükleri Irak ve
özellikle de Kûfeliler olmak üzere, kendilerine muhalif olan her yerdeki
kesimleri ise hazineden, beytülmalden daima mahrum etmişlerdir.
Günümüz gazetecileri
konumunda olan o günkü yani Emeviler dönemindeki saray şairlerine
halkın beytülmalinden binlerce dirhem ve dinar aktarılarak
kendilerine maaş bağlanmış, siyasi rüşvet ve siyasi
bahşişler aktarılmıştır. Muhalif gazeteciler
konumunda olan şairler ise her türlü mahrumiyete layık
görülmüştür. Örneğin Ahvas adlı şaire bir defasında
100 bin dirhem, bir defasında 10 bin dinar verilmiş ve beytülmalden
çıkarılarak verilmiş yani halkın hazinesinden
çıkarılarak verilmiş.
Saray şairlerinden
başka birisi olan Akhtal ise bir insan kasabı olan ve bundan
dolayı zalim lakabına layık görülen Emevi Valisi
Haccacı, bu insanı, bu kasabı şiirlerinde iman ve
insanların en efdalı yani en iyisi olarak lanse etmekten çekinmemiştir.
Evet, maalesef bugün de İslam ülkelerinin hemen hemen çoğunda ve
Türkiyede de iktidara yakın olan medya, gazeteciler, şairler ve
sanatçılar her türlü siyasi bahşiş ve rüşvetlere
boğdurulurken muhalif olanlar da aynı oranda susturulmakta, sesleri kısılmaktadır.
Orta direğin nasıl
bir açlık ve sefalet içinde yaşadıklarına bakmayan sözde
Halife Velid bin Yezid, sanatçı Mabede -ki saray
sanatçısıdır- 12 bin dinar vererek, Yezid bin Abdülmelik de bu
sanatçıya 1.000 dinar vererek, diğer sözde halifeler de yüzlerce
sanatçıyı siyasi bahşiş ve rüşvetlere boğarak
Emevi sarayına bağlamışlardır ve yine ses ve saz
sanatçıları Emevi sultanları tarafından aynı
şekilde büyük meblağlara varan siyasi bahşiş ve
rüşvetlerle yine Yeşil Saraya, El Kasr-ül Ahdar" denilen
Muaviyenin Yeşil Sarayına bağlanmış ve muhalif olan
sanatçılar sürgünlere ve zulümlere maruz
bırakılmıştır.
Şimdi, bütün bunlardan
sonra halkın hazinesi olan beytülmal açık verince bu
açıkları kapatmanın çareleri, yolları aranmaya
başlanmış. Bu yollardan bir tanesi, o sıralarda Emevi
camiasında kitlesel olarak kutlanmakta olan Nevroz Bayramına
getirilen ve meblağı da 10 milyon dirhem olan vergi konulmuş.
Yani Nevroz Bayramını kutlamak isteyen kitle -nereden getirirse
getirsin- 10 milyon dirhem getirecek ve sefahate, zulme,
yandaşlığa, saraya harcanarak açık verilen o bütçenin
açığı bu kitlesel bayram etkinliğinden toplanan vergilerle
kapatılmaya çalışılmıştır ve maalesef, Emevi
zihniyeti kendileri için tehlikeli gördükleri önemli muhalif şahsiyetlerin
ya sürgünlerle veya suikastlarla bir şekilde ortadan kaldırılmasını
ve tasfiye edilmesini başarmıştı, tırnak içerisinde.
Bunlardan bir tanesi hepimizin bildiği Ebu Zerdir. Ebu Zer, Muaviyenin
Yeşil Sarayına El Kasr-ül Ahdarına itiraz etti diye Rebeze
Çölüne sürgün ediliyor ve orada şehit ediliyor.
Bugün de Orta Doğunun
hemen hemen bütün despot yönetimlerinde uygulanan yöntem budur. Yani muhalif
görülen şahsiyetler bir şekilde tasfiye edilmekte, bir şekilde
ortadan kaldırmanın yolları aranmaktadır. Eğer bugün
Selahattin Demirtaş hapiste ise, Selahattin Demirtaş siyasi bir
muhalif şahsiyet olarak görüldüğünden dolayıdır ve bundan
dolayı da o ve onun gibi yüzlercesinin sesleri kıstırılma
yoluna gidilmiş, susturulmuş, meydanların muhaliflerden boş
kalmasına çalışılmıştır. Ama ne
yapılırsa yapılsın halk her şeyi görüyor, halk her
şeyi bir kenara yazıyor ve 24 Haziran geldiğinde bir kenara
yazdığını sandıkta gösterecek ve
(x) diyecektir, bundan şüphemiz yok.
Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
560
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2nci
maddesi üzerinde gruplar adına söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağa aittir.
Buyurun Sayın
Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, AKPnin iktidara geldiğinden bu yana yönetim anlayışı
olarak ortaya koyduğu ve artırarak uyguladığı bir
oldubitti yasasıyla karşı karşıyayız.
Tartıştırmadan, gerekli komisyonlarda görüşülmeden,
kamuoyunun gözünden kaçırılmaya çalışılarak yine bir
yasa çıkarılmaya çalışılıyor ama değerli
milletvekilleri, bizleri ekranları başında izleyen sevgili
yurttaşlarım; bu defa farklı, bu defa biraz daha
abartılıyor çünkü 6771 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısını konuşuyoruz. Bu tasarının
içeriğine baktığımızda değerli arkadaşlar,
devletin bütün kurumlarını yeniden düzenleme yetkisinin verilmek
istendiğini açıkça görürüz. İşte böyle bir yasa
tasarısının oldubittiyle, apar topar
yasalaştırılmaya çalışıldığına
tanık oluyoruz.
Benden önceki
konuşmacı arkadaşlar içeriğini anlattılar ve bu
içeriğinin Anayasaya aykırı olduğunu belirttiler. Ben bu
tasarının 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım, onunla ilgili görüşlerimizi sizinle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu madde ilkeler ve yetki süresini düzenlemektedir. Ne acı ki bir
garabetle karşı karşıya olduğumuzu söylemek
zorundayım. Tasarının 2nci maddesi aynen şöyle
arkadaşlar, bu maddeye göre ilkeler ve yetki süresi şöyle: ...yürürlükteki
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin ilgili hükümlerinin 6771
sayılı Kanuna uyumlu hale getirilmesini, kamu hizmetlerinin verimli,
süratli kullanılması ve etkin bir şekilde yürütülmesi ile
hizmetin özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler yapılmasını,
atama ve görevde yükselmede kariyer ve liyakat esasları ile nitelikli
personel istihdamının esas alınmasını, kamu
hizmetlerinde iş bölümü ve koordinasyon sağlanmasını,
benzer hizmetlerin tek kuruluş veya bir birim tarafından
yürütülmesini ve kaynak kullanımında israfın önlenmesini
ilke
olarak almışlar. Peki, başüstüne. Yetki süresi
bakımından gerçekten acı bir tabloyla karşı
karşıyayız.
Bu maddede yer alan hükme
göre değerli arkadaşlar, Bakanlar Kuruluna verilen yetki bu kanun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının
yemin ederek göreve başladığı tarihe kadar geçerli
olacaktır. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun hükmünde
kararname çıkarabilecektir.
Değerli arkadaşlar,
söz konusu madde metninde yer alan kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisinin Cumhurbaşkanının yemin ederek göreve
başladığı tarih gibi belirsiz bir tarihe sürdürülmesi
hukukun temel kavramları açısından gerekli ve önemli olan
kesinlik ve belirlilik kavramları açısından ciddi sorun
taşımaktadır. Anayasanın 2nci maddesinde yer alan hukuk
devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir, bu ilkeye göre, yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya
ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net,
anlaşılır olması gerekir. Ayrıca Anayasanın
Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme başlıklı
91inci maddesinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin süre
bakımından sınırının, kullanılma süresinin
yetki kanununda açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Değerli Başbakan Yardımcısı
Sayın Bekir Bozdağ biraz önce buraya çıktı ve sürenin
belirli olduğunu söyledi. Böyle bir şey olabilir mi değerli
arkadaşlar? 24 Haziranda seçim var. 24 Haziranda yapılacak seçimde
mevcut Cumhurbaşkanı da aday ve seçimi kaybetti, bu düzenlemeye göre,
seçimi kaybeden, yetkisini kaybeden Cumhurbaşkanının kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi devam edecek seçilen
Cumhurbaşkanı yemin edene kadar. Bu, hiçbir hukuk devletinde, hiçbir
parlamenter rejimde, hatta, daha da ileri gideyim, hiçbir tek adam rejiminde
olmayan ve kimseye verilmeyen bir yetki.
Diğer yanı: Birinci
tur seçim oldu, birinci turda Cumhurbaşkanı seçiminde yeterli oy
alınmadı. İkinci turda, olmasın olmasın, olur ya,
herhangi bir nedenle seçimler ertelendi. Ne olacak? İlanihaye bu yetki
kullanılacak mı? Olmadı.
Peki, şimdi, Sayın
Bakanım, Sayın Başbakan Yardımcım, Sayın Bekir
Bozdağ, sizinle Adalet Komisyonunda uzun süre çalıştık,
neresi belirli bunun?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Çok net.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
- Hiç de belli değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Çok belli ve net.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
Şimdi, komisyonda bunları konuşurken,
tartışırken Sayın Başbakan Yardımcısı
dedi ki: Tarih, süre iki türlü olabilir. Ya, belirli bir tarih verilir 24
Haziran 2018e kadar. denir ya da bir olay tarih olarak alınabilir, ikisi
de olabilir. dedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Süre,
süre.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
- Evet, süre bakımından.
İkisi de olabilir.
dedi. Şimdi, biz, bu şekilde düzenlemenin
sakıncalarını söylüyoruz, bu sakıncalar olabilir. Peki,
tarih belirlemenin ne sakıncası var? Yani bu yasa
tasarısında Bu yetkiyi kullanma süresi 24 Haziran 2018. demenin ne
sakıncası var? İkisi de olabilir. diyorsunuz.
Çıksın, gerçekten çıksın biri Böyle bir tarih
koymanın da şu sakıncası var. desin. Bunu diyemiyorsunuz
ama sakıncasını işaret ettiğimiz konuda ısrar
ediyorsunuz. Bu ısrar karşısında biz bu düzenlemenin iyi
niyetli olmadığı konusunda ciddi şüpheler taşıyoruz,
ciddi şüpheler taşıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
esas olarak, AK PARTİ anlayışı, 2002den bu yana, iktidara
geldiğinden bu yana sürekli bir yetki alma derdinde, sürekli
kurumları, kurumsallıkları, Parlamentonun geleneklerini,
demokrasinin kurumlarını ortadan kaldırıp bir kişiye,
bir yapıya yetki taşıma derdinde ve sürekli de aldı,
sürekli de yetki alındı. Ama memleketin geldiği hâle bakın.
Demek ki bu şekilde bir yönetim anlayışı memleketi
düzeltmeye, sorunlarını çözmeye yetmiyor.
Bakın, bu yasa
tanımazlığın, bu keyfîliğin, bu kadar yetkinin bir
kişide olmasının ülkeyi getirdiği noktayı söyleyeyim
size: 15 Temmuz darbe girişimine bu anlayış getirdi. Hiç kimseyi
dinlemeyen, Her şeyi ben bilirim. diyen anlayış ülkeyi 15
Temmuz darbe girişimiyle karşı karşıya bıraktı.
Bunun için millet Tamam. diyor.
Eğitim arapsaçına
döndü, öğrenci memnun değil, veli mutlu değil, öğretmen
mutlu değil; bunun için millet Tamam. diyor.
Dış politika,
herkes dostumuzken herkes düşmanımız oldu; bunun için millet
Tamam. diyor.
Toplumsal barış
bozuldu, kutuplaşma had safhada; bunun için millet Tamam. diyor.
Demokrasi çok büyük yara
aldı arkadaşlar. Hiçbir muhalif sese tahammülü olmayan bir
anlayış gelişti bu yetkinin bir adamda toplanması
anlayışıyla; bunun için millet Tamam. diyor.
Şimdi biz bu
tamamı dedikçe aslında kızıyorsunuz, oradan
sinirleniyorsunuz ama bir şey söyleyeyim mi? Milletten önce siz Tamam.
dediniz ya, siz Tamam. dediniz. Elinizde bu kadar yetki, bu kadar güç varken,
tek başına iktidarken erken seçim kararı aldınız.
Niye? Çünkü Artık ben bu yükün altından kalkamıyorum Tamam.
dediniz. (CHP sıralarından Tamam. sesleri, alkışlar) Siz
dediniz bunu. Muhalefet partisi olarak muhalefet partileri erken seçim ister.
Neden? Çünkü iktidarı alırım -kaybedeceği bir şey yok-
diye erken seçim ister. Sevgili yurttaşlarım, ama bir ülkede bütün
güce sahip olan, her istediği yasayı çıkarabilen, önünde hiçbir
engel olmayan bir iktidar neden erken seçim ister? Artık ben bu yükün
altından kalkamıyorum, bu ülkeyi yönetemiyorum, Tamam. diyor; bu,
bu anlama gelir. Peki, siz Tamam. diyorsunuz, millet de sizin bu Tamam.
deyişinize 24 Haziranda gerekeni yapacak, sizi kırmayacak, Tamam.
diyecek ve gerçekten Tamam. olacak. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu ülkede 24 Hazirandan sonra bu karanlık bulutlar
dağılacak, herkesin huzur içinde olduğu, herkesin
barış içinde olduğu, herkesin işinin, aşının
olduğu, özgür, mutlu bir Türkiye'yi hep birlikte yaratacağız.
Ben Genel Kurulu
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde iki adet
önerge vardır.
Şimdi önergeleri
okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Kadri
Yıldırım
İstanbul İzmir Siirt
Sibel
Yiğitalp Mahmut
Celadet Gaydalı Aycan
İrmez
Diyarbakır Bitlis Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez konuşacaktır.
Buyurun Sayın
İrmez. (HDP sıralarından alkışlar)
AYCAN İRMEZ
(Şırnak) Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi ilk önce saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. Ben de grubum adına 6771 Sayılı Kanunla
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere
Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım.
Gerçekten büyük ve önemli
süreçlerden geçiyoruz. Ne yazık ki şunu bir kez daha gördük: AKP
iktidarının yeniden apar topar, ilk on altı yıl her zaman
yaptığı gibi, yangından mal kaçırırcasına
getirdiği yeni bir tasarıyla karşı
karşıyayız. Bir kez daha şahitlik ettik ki bu Hükûmet
hakikaten yasaların katili olarak ismini tarih sayfalarına bir kez
daha yazdı. Yasa bile yapmanın bir sanatı varken ne yazık
ki on altı yıldır AKP iktidarının her zaman hakikaten
o yasa yapma sanatını dahi öldürdüğünü gördük.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, baskın bir seçimle karşı
karşıyayız. Kırk beş gün kalmış; ne
yazık ki şu an tamamen görmüş olduğumuz, bu tip rejim,
Hükûmetin hâlâ hukuku, Anayasayı nasıl yok ettiğinin,
nasıl ortadan kaldırmaya çalıştığının,
nasıl böyle bir zihniyetle karşı karşıya
kaldığımızın ve tek adam rejiminin Meclisi ne hâle
getirdiğinin apaçık göstergesidir. Gecenin bir yarısı
tasarı geliyor ve gecenin bir yarısı bu tasarının
nereden de geldiği, sarayın talimatlarıyla
oluşturulduğu ve sarayın talimatlarıyla nasıl bir
yetki gasbı dahi kullanılarak
Evet, bugüne kadar hakikaten her yeri
gasbettiniz, milletin iradesini dahi gasbettiniz; bari bırakın,
Meclis çatısı altında komisyonlarımız kendi işlerini
görsünler ama ne yazık ki
Anayasa
değişikliğine dair bir düzenleme neden Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülüyor? Burada, görüşüldüğü komisyondan bile
belli. Anayasal çerçevesi, maalesef, nasıl hiçe sayılarak Anayasaya
aykırı olduğu açıktır.
Meclisin işi, evet, yasa
çıkarmaktır; Meclisin işi milletin yetkisini kullanarak burada
yasa yapmaktır ama ne yazık ki herhangi bir
Yani, şunu
söylememiz gerekiyor: Burada bir kuruluşun ya da kurulların yasa
yapma yetkisi olmamalıdır ama ne yazık ki bugün bile tanınan,
hakikaten, kendi yandaşlarına, kendi iktidarına
Meclisin
elindeki o yetkiyi alıp tamamen kendi yetkileri yani yürütmenin yetkisi
dahline katmaktır. Yani, burada da amaçlanan -biliyoruz- bu Meclisi
tamamen feshetmek. Aslında 16 Nisan itibarıyla hakikaten bu Meclisin
kapısına bir kilit vuruldu ne yazık ki AKP iktidarı
tarafından. Evet, sırası geldiğinde kendileri için millî
irade çok önemli ama ne yazık ki diğer partilere geldiği zaman
ya da Meclisin çalışmaları söz konusu olduğunda hakikaten
millî iradenin çok da önemsenmediğinin, onlar için çok da önemli
olmadığının göstergesidir.
Burada amaçlanan: Evet,
parlamenter sistem seçim öncesi devre dışı bırakılmaya
çalışılıyor. Ne yazık ki gördük; 20 Temmuz
itibarıyla ilan edilen OHALle, KHKyle şu an nasıl bir ülke
yönetildiği apaçık ortadadır.
Uyum yasalarının
TBMM tarafından çıkarılması amir hükümdür. Bu, Anayasada
açıktır ve Anayasanın 7nci maddesinde bu açıktır;
millet adına yasaları Meclis, Genel Kurul çıkarır ama ne
yazık şu an öyle bir sistemle, KHK sistemiyle bir yönetim şekli
hâlini almıştır.
İlk başta şunu
sormak istiyoruz gerçekten: Yeni hükûmet sistemine göre Bakanlar Kurulu
milletvekillerinden oluşmayacak yani bu açık ve yetki kanununa göre
çeşitli düzenlemelerde değişiklik yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna
veriliyor maalesef. Yeni sistemde Cumhurbaşkanının
sınırsız yetkileri ise ne yazık ki
tartışmasız yani muhalefetin sesini kısma, Parlamentonun
işlevsiz kılınması değil midir? Bu, halk iradesine
saygısızlık değil midir? Ama şuna da inanıyoruz
ki: 24 Haziranda yapılacak olan bu seçimde, baskın seçimde halk size
Tamam. diyecek ve halkımıza inanıyoruz, bu durum 24 Haziranda
değişecek. Biz bu Meclisi tekrar halkların Meclisi hâline
getireceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan Cumhurbaşkanının andiçerek göreve
başladığı tarihe kadar ibaresinin 24.06.2018 tarihine
kadar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Musa
Çam Hüseyin
Çamak
İzmir İzmir Mersin
İbrahim
Özdiş Mahmut
Tanal Şenal
Sarıhan
Adana İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan.
Buyurun Sayın
Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkan, salonda bulunan bütün değerli
arkadaşlarımız, öncelikle bir saflığımdan söz
etmek istiyorum. Bu yetki tasarısını gördüğüm zaman
şöyle düşündüm, dedim ki: Galiba olağanüstü hâl kalkacak.
Olağanüstü hâl kalkacak ki yeni bir yetki istemine ihtiyaç var yeni
kararnameler çıkarmak için, yeni değişiklikler yapmak için,
seçimi de sözde tırnak içinde meşru koşullarda, özgür
koşullarda yapmak için bir değişiklik amaçlanıyor. Böyle
düşündüm; safım, biraz safım bu konuda. Tasarıyı bu
sabah gördüğümde ve izlediğimde başka bir gerçekle
karşılaştım. Aslında iktidara bir yetki yetmiyor
yetkiyi katlamak istiyor, yetkiyi çiftleştirmek istiyor, daha da güçlü
hâle gelmek istiyor. Ben niye böyle kuşkuyla düşündüm? Çünkü bu
iktidarın bugüne kadar yaptığı hiçbir yasal düzenleme bana
da kamuoyuna da umut vermiyor ve güven vermiyor. Öyle zannediyorum ki
yapılmak istenen şu, hiç üstünü örtmeyelim, yapılmak istenen
şu
Önergemiz de bu amaçla bir tarih belirtilmesini hedef alıyor. Ne
yapılmak isteniyor? Ola ki rüzgâr ters yönden eserse
MUSA ÇAM (İzmir)
Esecek, esecek!
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
-
ve ters yönden esen bu rüzgâr istediğimiz seçim sonucunu vermezse o
takdirde ne yapmak gerekiyor, nasıl bir önlem almak gerekiyor? Sayın
Cumhurbaşkanı yemin etmemiş olsun, yetkili olsun, yetkili
olduğu için de o sözde hukuki ya da kanuni diyebileceğimiz
yetkilerini kullansın ve istediğini yapsın, istediği gibi
hareket etsin; seçim sonuçları konusunda haziran seçimlerinde
gördüğümüz tablo yeni baştan yaşanabilsin.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, ben bir kriterden söz edeceğim size, Kopenhag
Kriterlerinden söz edeceğim, Kopenhag siyasi kriterlerinden söz
edeceğim. Ne der siyasi kriterler? Der ki: Bir ülke, bir devlet demokrasiyi,
hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlık
haklarını güvence altına alır ve istikrarlı -bir de
ekonomi var ama siyasi kriterler içinde olmadığı için
söylüyorum- bir şekilde bu temellere riayet ederse o bütün bu
dünyanın ve bütün bir kamuoyunun kabul ettiği demokratik bir ülke
sayılır.
Şimdi, hem biraz önce
hem sabahleyin Sayın Bakanın konuşmalarını dinledim,
konumuzla ilgili bir bölüme değineceğim çünkü arkadaşlarım
diğer konularla ilgili çok sayıda açıklama yaptılar, onlara
katılıyorum, Sayın Bakanın farklı, benim farklı
anladığım bilmiyorum, üniversitelerimizde, mezuniyetlerimizde
bir fark var mı- 91inci madde şöyle diyor: Yetki kanunu,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini -bunun altını
çiziyorum- ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir. Sayın Bakan Anayasa
Mahkemesinin bir kararından yineleyerek söz etti, (2011/147)
sayılı Karardan söz etti. Ben ona şunu hatırlatmak
istiyorum: (98/69), (99/2) esas sayılı bu kararlara niye
bakmıyorsunuz? Bu kararlar ne diyor? Yuvarlak ve genel ifadeler
kullanamazsınız yetki yasalarında. Şimdi, siz öylesine
yuvarlak bir ifade kullanıyorsunuz ki kullandığınız
ifade meşru olmayan bir sistemin, bir dönemin açılmasına yol
açabilir.
Değerli arkadaşlar,
ben de burada sözlerimi bitirirken hukuksuzluğa artık tamam. deme
ihtiyacını hissediyorum. Bizim Parlamentomuzun
sağlıklı, meşru demokrasiyi ve özgürlüğü getirecek
işler ve yasalar yapması gerektiğine inancımı ifade etmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 3- (l) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
grupları adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, bir dönemin
sonuna geliyoruz ve bu dönemin sonunda bu Meclis intihar ediyor arkadaşlar.
Karanlık bir dönem yaşadık ve bu karanlık dönemin sonunda
da son yasalardan birinde bu Meclis intihar etti.
Ben halisane duygularla
milletvekili oldum. Ülkemi demokratik bir ülke yapma iddiasıyla
milletvekili oldum. Ancak maalesef, bu dönemin sonunda şunu söyleyeyim:
Dimyata pirince gidelim derken evdeki bulgurdan da olduk arkadaşlar,
maalesef.
Değerli arkadaşlar,
evet, demokratik bir ülke olma iddiasındaydık, hepimiz bu iddialarla
belki buraya geldik, ancak bu ülkede, şu dönemde, yalnızca bu dönemde
defalarca darbeler yaşadık.
Bakın, şu Meclis
koridorunda bir F-16nın attığı bombanın izleri var.
Ama, en az o F-16 bombası kadar başka bombalar da atıldı bu
ülkeye. Ve emin olun, şu yasa maddesi de o F-16nın attığı
bomba kadar bu Meclise zarar verecek arkadaşlar, emin olun.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Neyi neyle kıyaslıyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla)
Neden? Çünkü Anayasa 7nci madde şunu söylüyor, bakın, 7nci madde,
hepimizin güvencesi: Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, bu
yetki devredilemez.
Ben bu bilgiyle milletvekili
oldum arkadaşlar, hepiniz bu bilgiyle milletvekili oldunuz. Bu yetkiyi
devretmemek üzere burada ant içtik.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Anayasal bir yetki bu. Garo, anayasal bir yetki bu, anayasal.
GARO PAYLAN (Devamla) Ama
bu yetki maddesiyle bu yetkimizi devrediyoruz arkadaşlar ve kime
devrediyoruz? Saraya devrediyoruz, sarayın insafına devrediyoruz.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Bakanlar Kuruluna, Bakanlar Kuruluna
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, arkadaşlar, peki ne zamana kadar geçerli bu yetki? Hani diyor
ki seçime kadar. Hayır, seçime kadar değil bu yetki. Ne zamana kadar?
Bakın, açık, diyor ki: Cumhurbaşkanlığı seçimleri
sonucunda Cumhurbaşkanının ant içerek göreve
başladığı tarihe kadar geçerlidir. Yani Recep Tayyip
Erdoğan velev ki seçilmezse hâlâ Cumhurbaşkanı mıdır?
Cumhurbaşkanıdır değil mi? Yeni Cumhurbaşkanı ant
içinceye kadar, görevi devredinceye kadar Cumhurbaşkanıdır.
Diyelim ki seçilmedi ki öyle bekliyoruz seçimlerde
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Öyle bir ihtimal yok.
GARO PAYLAN (Devamla)
seçim gecesi bir kanun hükmünde kararname çıkarıp Bu seçimler
geçersizdir. derse bu Meclis ne yapacak?
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Hadi oradan! Hadi oradan! Hadi oradan!
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Hayal dünyası.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Gözünü seveyim yapma.
GARO PAYLAN (Devamla) Der
mi, diyemez mi? Diyebilir, veriyorsunuz bu yetkiyi arkadaşlar,
vereceksiniz bu yetkiyi, vereceksiniz bu yetkiyi.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Böyle mi kandırıyorsunuz kendinizi?
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Topluma yalan söylüyorsunuz Garo.
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, biz olağanüstü hâl yasasında yetkiyi verdik değil
mi, olağanüstü hâl yetkisi verdik değil mi? Arkadaşlar, kar
lastiği çıkarmak olağanüstü hâl yasasıyla ilgili midir?
Değildir değil mi? Kim bunu diyebilir? Bu ekstrem bir örnek ama
onlarca bunun gibi örnek var. Sayın Cumhurbaşkanı seçim gecesi
sonuçları beğenmeyip de bir kararname yazarsa bunu kim
durdurabilecek? Meclis kapalı. Biz ant içsek bile seçimden sonra gelip
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) O F-16ları durduranlar durdurur, sen merak etme.
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, Cumhurbaşkanı ant içmeden yetki bitmiyor,
Cumhurbaşkanı ant içmeden yetki bitmiyor. Diyelim ki burada bir
muhalefet çoğunluğu oluştu, bir kişi de
başkanlığı aldı ama bir kararname çıkarıp
her şeyi berhava edebilir. Neden? Çünkü bizim yetkimiz yok
arkadaşlar, yetkiyi devrediyoruz.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Demek ki gelseniz öyle yapacaksınız. Allah bu milleti
sizden muhafaza etsin ya!
GARO PAYLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, demokrasilerde padişahları
denetlemek için meclisler oluşturulmuş. Padişahtan yetkiyi almak
için ilk Meclis oluşturulmuş Osmanlıda ama sonra o Parlamento
kapatılmış ve bütün yetki Abdülhamite geçmiş. Benzer bir
şeyi yaşıyoruz arkadaşlar, benzer bir şeyi
yaşıyoruz. Bu anlamda, eğer ki demokrasi iddiası olacaksa
bir ülkenin, yetki Mecliste olmalı.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Abdülhamitle barışın artık,
barışın. Bu millet Abdülhamitle kavgalı olanları sevmez.
Herkesi kucaklayacaksanız, Abdülhamitle
barışacaksınız.
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, Meclis yetkisini berhava ediyor. Peki, diğer güçler ne âlemde?
Basın denetleyemiyor. Bakın, bir Cumhurbaşkanı adayı
bugün hapiste, Selahattin Demirtaş.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Niye? Niye hapiste?
GARO PAYLAN (Devamla) Bugün
hapiste ve arkadaşlar, kampanyasını yapamıyor.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Niye, niye?
GARO PAYLAN (Devamla)
Diğer Cumhurbaşkanı adayı, CHPnin Cumhurbaşkanı
adayı televizyona çıkıyor, ağzından bir cümle
çıkıyor, televizyonlar kesiyor yayını ama bir
Cumhurbaşkanı adayı var ki ağzını açsa bütün
kanallar canlı yayında arkadaşlar. Çok eşitlikçi
şartlarda seçime gidiyoruz, çok!
Peki, diğer güç ne
arkadaşlar dengeleyebilecek? Akademi. Akademi özgür mü? Değil.
Meclis, yargı, basın, akademi özgür değilse orada
arkadaşlar, bir diktatörlük oluşur. Kim olursa olsun, bakın,
gücü, yetkiyi bu seçimlerde eline kim alırsa alsın orada bir
diktatörlük olur. Gelin, bu yetkiyi vermeyelim derim arkadaşlar.
Bakın, arkadaşlar,
bir önemli konu daha var bu yetki maddesinde, bu atama yetkilerini filan falan
hepsini alıyor bu yetki kanununda, aynen şöyle diyor: Kaynak
kullanımında israfın önlenmesini göz önünde bulundurur.
bakın Göz önünde bulundurur. Yani bakın, biz bütçe kanunu
çıkardık değil mi? Bütçe kanunu çıkardık, bütün
kurumlara bütçeyi dağıttık. Biz öyle bir yetki veriyoruz ki
saraya, kaynak israfının önlenmesini göz önünde bulunduracak bir
yetki veriyoruz, sınırsız yani bütçe dışı
istediği gibi kadro ihdas edebilecek, istediği maaşı ortaya
koyabilecek bir yetki veriyoruz arkadaşlar.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Tasarruf yapmak kötü bir şey mi?
GARO PAYLAN (Devamla) Göz
önünde bulunduracak yalnızca Tayyip Erdoğan. Göz önünde bulundurmazsa
ne olacak? Hiçbir şey yapamayacağız arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
peki, bu yetkiyle seçim güvenliğini tarumar edebilir mi? Edebilir.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Edemez, edemez.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Etmez.
GARO PAYLAN (Devamla) Çünkü
istediği kanunda istediği düzenlemeyi yapma yetkisi veriyoruz. Der
ki: Arkadaş, bu da Cumhurbaşkanlığıyla ilgilidir.
Nasıl olsa Cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz, ben
seçim güvenliği oyununu öyle değil de böyle düzenliyorum. Her
sandığın başına bir jandarma koyuyorum, şeffaf
zarf getiriyorum; açık oy, açık sayım uygulamasını
getiriyorum. derse ne yapacaksınız arkadaşlar? Der mi?
Diyebilir.
KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Millet müsaade etmez, merak etme.
GARO PAYLAN (Devamla) Kim
engelleyecek, Anayasa Mahkemesi mi engelleyecek? Kim engelleyecek bunu
arkadaşlar, hangi güç engelleyecek? Sınırsız, muğlak
bir yetki var ortada.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Korkma o kadar, korkma.
GARO PAYLAN (Devamla)
Anketler kötüye giderse, emin olun, bu yola da tevessül edebilir. Bu kadar
geniş bir yetkiyi veriyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bu madde, bu tasarı bir darbedir, Meclise büyük bir darbedir, buraya bir
kez daha bir bomba düşecektir. Demokrasimizi tarumar ettikçe sonra siz
soracaksınız. Hani, galiba yalnızca keseye dokunulduğu
zaman biraz insanlar hopluyor. Her türlü haberi boş geçiyorsunuz ama dolar
4,30 olduğunda Ya, bu dolar niye 4,30 oldu arkadaş? diyorsunuz,
Niye faizler 17 oldu arkadaş? diyorsunuz, Kredi
aldığımda niye yüzde 22yle kredi aldım? diyorsunuz;
sebebi buralarda arkadaşlar, sebebi bunlarda bunlarda. Bu Meclise darbe
yaptıkça dolar 4,30a çıkar, 5e çıkar. Yargıyı bağımsız
kılmadığınız sürece dolar 4,30a çıkar, 5e
çıkar. Basını tarumar ettiğiniz sürece dolar 5e çıkar
arkadaşlar. Akademiyi özgür kılmazsanız genç beyinlerimiz yurt
dışına kaçar, hocalar yurt dışına kaçar, dolar
5e çıkar arkadaşlar. Ülkemize ne büyük bir zarar verdiğinizin
farkında mısınız?
Bakın, yabancı sermaye
Türkiyeyi on beş yıldır 500 milyar dolar
borçlandırdınız. Şimdi deniz bitti, ne yapacaksın?
Yabancı sermaye Daha fazla faiz vereceksin bana. diyor ya da Ben
yatırım yapacaksam kapitülasyon isterim. diyor. Senden 135 milyar
liralık teşvik isterim. diyor bakın yatırım yapan,
daha fazla taviz istiyor. Tıpkı Osmanlının son
dönemlerinde olduğu gibi daha fazla taviz istiyor. Sonu iflastır
arkadaşlar, felakettir. Eğer ki demokrasimizi tekrar inşa
edemezsek, normalleşemezsek, emin olun, bu kapitülasyonlar hepimizin
özgürlüğünü elinden alır. Bir an evvel bu tip darbe
yasalarını bir kenara bırakıp demokrasimizi tekrar restore
etmeliyiz arkadaşlar. Camı, çerçevesi kırıldı bu
Meclisin, bombalar atıldı. En büyük bombalardan birisi de budur.
Gelin el birliğiyle tekrar tamir edelim. Tamir edelim ki
insanlarımız huzur ve refah içinde yaşasın, namerde muhtaç
olmasın. Bir kişiye yetki vererek kurtulamayız buradan, tek
kişi hata yapar. Denetlenemeyen her güç hata yapar; bu Meclis o gücü
denetleyemiyorsa, basın denetleyemiyorsa, yargı denetleyemiyorsa,
akademi denetleyemiyorsa o güç hata yapar. Gelin el birliğiyle bu
adımlardan vazgeçelim arkadaşlar.
Hepinize saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde ikinci
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözer.
Buyurun Sayın
Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, on bir aydır
haksız hukuksuz yere tutuklu bulunan İstanbul Milletvekilimiz Enis
Berberoğluna özgürlük, diğer tutuklu milletvekillerine de Anayasa
Mahkemesi kararları doğrultusunda tutuksuz yargılama
dileğimle başlamak isterim.
Değerli
arkadaşlarım, bugün bu yetki tasarısını
tartıştığımız Türkiye'de neler oluyor, neler
yaşanıyor? Hükûmetin Sadece bir buçuk ay sürecek. dediği
OHALin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Bakın, bu OHAL sürecinde
neler yaşandı, yaşanmakta.
Ülkemizde milletvekilleri
hapiste, gazeteciler hapiste; Ali Bulaç, Mehmet Altan Anayasa Mahkemesinin
Özgürlükleri ihlal ediliyor. kararlarına rağmen aylardır
hapiste. Öğretmenler, akademisyenler ya hapiste ya da akademiden ihraç
edilmiş durumda. Nuriye ve Semihi önce öğrencilerinden sonra
özgürlüklerinden mahrum bıraktınız. Öğrenciler hapiste;
Boğaziçili öğrencilerin bir aydır sadece özgürlükleri değil
eğitim hakları ellerinden çalınıyor. Cezaevleri
ağzına kadar dolu, insanlar koğuşlarda 30 40 kişi
yerlerde nöbetleşe yatıyor. Gazeteler, televizyonlar, radyolar
kapatıldı, internet yasaklı. Hukukçular hapiste, sivil toplum
savunucuları hapiste. Suçlu suçsuz ayrımı
yapılmaksızın 10 binlerce yurttaş ihraç edildi,
açığa alındı. Hâlâ haklarını arayacak,
suçsuzluklarını ispat edecek etkin ve bağımsız
çalışan bir merci bulabilmiş değiller. OHAL gerekçe
gösterilerek yurttaşlarımızın en temel hak ve özgürlükleri
yasaklanmış, askıya alınmış durumda. Bakın,
övüne övüne söylüyorsunuz İşçinin elindeki tek gücü, en temel
hakkı olan grev hakkını OHAL sayesinde ertelettik." diye
patronlara böbürleniyorsunuz. Ne alakası var alın terinin
karşılığını isteyen emekçinin talebinin OHALle,
FETÖyle ne alakası var?
Bu iki yıl içinde
Türkiye'nin dört bir yanında vatandaşların tüm demokratik
haklarını yasakladınız. Genco Erkalın tiyatrosuna,
Zeytinli Rock Festivaline, Cogi Baba Festivaline, gezi teknelerine bile OHAL
yasağı getirdiniz. Cerattepeye, Roboski anmasına, 10 Ekim
katliamında ölen yavrularını anmak isteyen ailelere OHAL
yasağı getirdiniz. Aşure etkinliklerine, lise pilav gününe OHAL
yasağı; belediye işçilerinin direniş çadırına,
OHAL paneline OHAL yasağı; avukat görüşüne, DİSK eylemine,
iflas ertelemeye OHAL yasağı; Eskişehirde termik santral
protestosuna, müftü nikâhını protestoya OHAL yasağı
Dünyada insan hakları heykelini abluka altına alan tek yönetim olma
ayıbı da sizlere ait.
Değerli
arkadaşlarım, insanların seyahat özgürlüklerine
kısıtlama getirdiniz. Seçilmiş belediye
başkanlarımız izinsiz yurt dışına gidemiyor.
Suçun kişiselliği ilkesi bir kenara bırakılarak 100
binlerce yurttaşımızın pasaportları iptal edilmiş
durumda.
Değerli
arkadaşlarım, OHAL yönetimi ve KHKler düzeni sadece yasaklı
Türkiye anlamını taşımıyor, OHAL döneminde
Türkiye'nin en önemli meselelerini bu yüce Meclisi baypas ederek KHKlerle
çıkardınız. 400e yakın yasada, binin üzerinde maddede
OHALle alakasız yüzlerce konu Mecliste tek bir dakika dahi
tartışılmaksızın KHKlerle hayata geçirildi.
Taşeron düzenlemesini
bizden kaçırıp KHKyle düzenlediniz. Eksik ve hatalarla binlerce
işçiyi mağdur ederek geçirdiniz. Danıştay ve Yargıtaya
yeni kadroları KHKyle ihdas ettiniz. Şeker Kurumunu KHKyle
kapattınız. Modern Düyun-ı Umumiyenin yolunu açacak Varlık
Fonuna devredilen millî varlıklarımızı,
bankalarımızı, fabrikalarımızı hep KHKlerle
öğrendik. Kış lastiği uygulamasını, trafik
düzenlemelerini KHKyle yaptınız. Üniversite rektörlerinin seçimine
KHKyle son verildi. Tüm televizyonları iktidarın borazanı
hâline getiren, muhalefetin televizyonlarda eşit temsilini ortadan kaldıran
düzenlemeler KHKyle getirildi. Televizyonlardaki eş bulma
programları KHKyle kaldırıldı. Gemlik ilçesinin
taşınmasına ilişkin karar, yeni ilçelerin kurulma
kararları hep KHKlerle alındı.
Değerli
arkadaşlarım, işte böyle bir baskıcı, yasakçı
OHAL rejiminin sorumlusu olan bu Hükûmet bugün bizden Parlamento yetkimizin
tümünü sınırsız biçimde kendisine devretmemizi istiyor. Biz buna
şiddetle karşı çıkıyoruz. Önümüzdeki bu yetki kanunu
tasarısı birçok sakıncaları beraberinde getiren bir
tasarıdır.
Öncelikle, neden önümüze
geldi? Geçen yıl aslında halkımızın hayır
dediği ancak YSK marifetiyle kazandığınız referandum
sonrasında Anayasaya uyum yasalarının çıkması
gerekiyordu. Nitekim, tasarının gerekçesinde de aynen bu
yazıyor. Erken seçim kararı alınması nedeniyle ivedi
değişikliklerin KHK çıkarılması yoluyla
yapılmasının zorunluluk olduğu ifade ediliyor. Ancak
gerekçede yazılmayan hususlar da var, nedir o? Bu uyum
yasalarının yapılan Anayasa değişikliğinde
açık açık söylendiği gibi altı ay içinde, tam altı ay
içinde çıkarılması gerekirdi yani 27 Ekim 2017ye kadar
Meclisten geçmesi gerekirdi. Peki, Nisan 2017 ile Ekim 2017 arasında bu
yasaları çıkarmamızı engelleyecek bir durum var
mıydı? Hayır, yoktu. Hepimiz buradaydık, birçok torba
kanunu birlikte geçirdik ama siz ne yaptınız? Hem o altı ay hem
de arkasından gelen yedi ay yani toplam on üç ay boyunca bu yasalara el
bile sürmediniz, Meclise getirmediniz. Bugün bu tasarıyı Meclise
taşıyan AKP Hükûmeti ortaya çıkan bu vahim tablodan sorumludur,
iktidar partisi sorumludur. Madem bu kadar ivediydi, zorunluydu, öncelikliydi o
zaman neden bu yasama döneminde olağan çalışma sürecini devam
ettirdiniz? Neden uyum yasalarını Meclis gündemine getirmekten
kaçındınız? Bu kürsüden değerli arkadaşlarım
defalarca söylediler, kaç defa hatırlattık Getirin,
çıkarın. diye. Aslında Hükûmet Anayasadaki görevini ihmal
etmektedir. Bir Anayasa hükmünü yerine getirmeyerek Anayasa ihlali
yaptınız, yapmaktasınız.
Ortadaki durum şudur:
Hem sorumluluğunuzu, görevinizi yerine getirmeyin hem de şimdi gelin
Yetkiyi bize devredin. deyin, hem de kapsamı, sınırı
belli olmadan isteyin.
Bakın,
tasarının 1inci maddesinin kapsamı öyle geniş ki kamu
kurum ve kuruluşlarının tümünü ve hemen hemen tüm kamu
personelini kapsayan biçimde devletin tüm işlev ve örgütlenmesini
değiştirme yetkisi istemektesiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bunun adı Anayasayı ihlaldir. Bunun
adı, demokratik hukuk devleti ilkelerini çiğnemektir, yasama
yetkisini bilerek devretmek demektir, Meclis yetkisini gasbetmek demektir.
Bunun adı, Parlamentoyu baypas demektir. Bu tasarının geçmesi
Parlamentonun saygınlığına gölge düşürecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bunların hepsi, bu vahim tasarı kabul
edilirse bundan sonra neler olacak ona da bakalım yani bunların hepsi
geçtiğinde: Meclis, on üç aydır ihmal ettiği ve
kullanmadığı yetkisini Bakanlar Kuruluna devredecek, bu yetkiyi
fiilen bürokratlar kullanacak. Meclis, bu yetki kanununa dayanılarak
çıkarılacak kararnameleri denetleyemeyecek, yasalaştıramayacak.
Anayasa Mahkemesi yetki kanunu çerçevesinde çıkarılacak kararnameler
üzerinde kısa süre içinde yani iş işten geçmeden
anayasallık denetimi yapamayacak. Bir hükûmet görevini ihmal ediyor, onun
yüzünden Meclis de ihmal etmek durumunda kalıyor ve Anayasa ihlal
ediliyor. Değerli arkadaşlarım, bu olmaz, biz bu vebale ortak
olmayız.
İkinci bir husus daha
var. Bakanlar Kuruluna devrettiğimiz yetkiyi Hükûmet hangi tarihe kadar
kullanacak, bu belli değil. Cumhurbaşkanının yemin
edeceği günden bahsediliyor. Bizler hangi gün yemin edeceğini daha
bilmiyoruz ki. Komisyonda 24 Haziran tarihini koyalım. diye önerge
verdik, Sayın Bakan kabul etmedi. Neden? Nedir sizin tarih vermenizi
engelleyen gerekçe? Bu hâliyle, seçimlerin ertelenmesi veya benzeri bir kriz
hâlinde bu yetkiyi sürekli olarak elde tutma isteğiniz olabilir mi? Böyle
bir belirsizlik kabul edilemez. Bunu adı demokrasi olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, işin bir de seçim boyutu var, ülkemiz seçime
gidiyor. Cumhurbaşkanlığına aday olan isimlerin biri
dışında hepsi uyum yasalarını çıkarmaya
çalıştığınız bu sistemden geri dönüşü yani
tek adam yönetiminden parlamenter demokrasiye dönüşü, hukuk devletine,
güçler ayrılığına dönüşü savunuyor. Seçimlere giren
partilerin büyük bir bölümü de aynı şekilde yeniden parlamenter
düzene, bağımsız yargıya, güçler
ayrılığı sistemine dönülmesi gerektiğini savunuyor.
Hâl böyleyken, biz nasıl
Türkiye'de devleti tepeden tırnağa yeniden değiştirecek bu
büyük ve sınırsız yetkiyi Meclisten verebiliriz, elimizden
verebiliriz, Meclisin baypas edilmesine izin verebiliriz? Sayın Muharrem
İnce, Sayın Meral Akşener, Sayın Selahattin Demirtaş,
Sayın Temel Karamollaoğlu ve Sayın Doğu Perinçekten biri
seçimi kazandığında -ki biz bu kişinin Muharrem İnce
olacağına yürekten inanıyoruz- seçilen yeni
Cumhurbaşkanı Türkiye'yi bu tek adam rejiminde, OHAL düzeninde,
KHKler rejiminde bırakmayacaktır. Böylesine güçlü bir
olasılık ortadayken, biz Gazi Meclis olarak yetkimizin tümünü 25
Haziran sabahı burada çoğunluğu olup olmayacağı dahi
bilinmeyen bir Hükûmete nasıl ve neye güvenerek bırakabiliriz?
Değerli
arkadaşlarım, biz, Anayasa'yı ihlal eden, Parlamento yetkimizi
gasbeden bu yetki tasarısını asla kabul etmiyoruz, bu
tasarıya ret vereceğiz ve inanıyoruz ki 24 Haziranda
milletimizle birlikte bugün tartıştığımız uyum
sorununu kökünden çözeceğiz. Artık bu tek adam yönetimine de, OHAL ve
KHKler rejimine de, baskılar, yasaklar rejimine de Yeter. diyecek,
Tamam. diyeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
3üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin Bu kanun
yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Kadri
Yıldırım Sibel
Yiğitalp
İstanbul Siirt
Diyarbakır
Mahmut
Celadet Gaydalı Ertuğrul
Kürkcü
Bitlis
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha
anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okutmuş olduğum Filiz Kerestecioğlu ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 4- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
Buyurun Sayın
Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçime kırk beş gün kaldı ve
seçime kırk beş gün kala uyum yasalarında Bakanlar Kuruluna
yetki verilmek üzere, bugün, burada bir yasa tasarısı
konuşuluyor.
Peki, yasa
tasarısında ne var? Meclisteki bütün yetkiler alınacak Bakanlar
Kuruluna verilecek ve bundan sonra her şeye Bakanlar Kurulu karar verecek.
Bu, tamamen onların inisiyatifi, tamamen onların kararı ve
tamamen onların istediği bir şey olacak.
Peki, ben sormak istiyorum:
Burada ne var? Ne zamana kadar verilmiş? Yetki sınırı
nedir? Bunlara dair hiçbir cümle yok, ucu açık cümleler ve her
şekilde opsiyonlu; belki de şimdiye kadar
yaptıklarının katbekat üstünde yapacaklarının
aslında açıkça bir yasal teminatı var karşımızda.
Bu yasal teminat varken de şu anki mevcut tabloya
baktığımızda, ne kadar istikrarlı bir Hükûmet var ve
ne kadar istikrarlı bir Genel Başkan var, bence biraz oradan bakmak
lazım ve bu pratikte neler yapabilir, bir de onu görmek lazım.
Çok değil, üç hafta
önce, seçimden bahsedenleri bu ülkenin Cumhurbaşkanı ihanetle
suçluyordu, şimdi bugün seçime kendi karar verdi. Çok değil, 15
Temmuz öncesinde FETÖcü dedikleriyle kol kolalardı; bugün onları
ihanetle suçluyorlar, vatan haini deniliyor ve onlarla ilgili her gün bir
dünya, bir kamyon hakaret ediliyor. Yani çok değil, üç yıl önce birlikte
olduğunuz insanlara hakaret ettiniz.
Ha, onu da geçeyim, 15
Temmuz darbe girişimi dediniz, 20 Temmuzda dediniz ki Biz bu OHALi
cemaatçilere karşı savaşmak için yapıyoruz,
cemaatçiliğe karşı mücadele için çıkarıyoruz. Kime
karşı mücadele ettiğinize baktığınızda, o
yelpazenin bir büyük kısmı muhalif kesime yapıldı.
Bunların cemaatçi kısmı belki yüzde 1lik dilime geliyor ki bu
yol ve yöntemi doğru da bulmayız çünkü hukuksuzdur.
Peki, bu üç yıl boyunca
neler yapıldı? Bu üç yıl boyunca, bu ülkede, son on sekiz ayda
35 tane KHK çıkarıldı. KHKlerle yapabileceğinizin en
üstünü yaptınız, hiçbir şey engel olamadı size. Öyle bir
sınırsız yetkiye sahipsiniz ki bu bile sizi mutlu etmiş
değil.
Ne yapabiliyorsunuz KHK
yetkileriyle? İstediğinizi yapıyorsunuz; ihraç ediyorsunuz,
açığa alıyorsunuz, kayyum atıyorsunuz; aynı zamanda
dernek, vakıf gibi bütün sivil toplum örgütlerini kapatabiliyorsunuz;
insanların mal varlığına el koyabiliyorsunuz,
insanların birikimini tamamen gasbedebiliyorsunuz -nitekim
yaptınız- cezaevlerindeki görüşme sürelerini
azalttınız, cezaevine gitme sıklığı,
insanların görüşme süresi azaltıldı; o yetmedi, öyle bir
hâle getirdiniz ki sağlıkta bile Kamu Hastaneleri Birliğini
değiştirdiniz, genel müdürlüğe bağladınız;
vatandaşlıktan çıkarma yetkisine bile sahip oldunuz;
kişilerin her türlü yasal, hukuki her şeyini siz ele geçirdiniz;
avukat görüşmelerine bile kısıtlama getirdiniz; grevleri
yasakladınız; mahalle bekçilerini bile KHKlerle alıyorsunuz; uzun
gözaltılar var, uzun tutukluluk süresi var, iddianamesi henüz
çıkmamış yüz binlerce insan var. Yasama yetkisini de bu kadar
hor kullanan bir iktidar aklı bize diyor ki: Biz bu kadar şeye
rağmen Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi vereceğiz çünkü
zamanımız yok. Ya zaten siz iki buçuk yıl boyunca neler
yapmadınız ki? Siz bu kadar kötülük yapacağınıza bu
ülkenin iyiliği için çalışsaydınız belki biz bugün
bunları konuşmuyor olacaktık. Bakın, bugün bu kadar kötü ve
zehirli bir dönemden geçiyoruz, siz her şeyi ama her şeyi
sandıkta kazanmak üzerine planladınız ama bu bile size yetmedi.
Burada amaçlanan şudur,
olasılıkları söylüyorum: Velev ki ikinci turda
Cumhurbaşkanı çıkmadı, bu mevcut Cumhurbaşkanı
her türlü yetkiyi kullanacak. Diyelim ki çıktı ve hastalandı
-insanlık hâli, hepimiz hastalanabiliriz- yemin edene kadar bu süreç devam
edecek. Peki, o süreç içerisinde o Bakanlar Kurulundan biri FETÖcü
çıktı. Hani olmayacak bir şey değil, oluyor; daha önce
FETÖcü çıkmıştı biliyorsunuz. Yani kim FETÖcü onu da
bilmiyorum çünkü güçlünün zayıfı FETÖcü diye ezdiği bir
dönemden geçiyoruz. Hep bir şekilde insanların organik bağı
var ama kim güçlüyse zayıf olanı FETÖcü diye her an
tutuklatabilir, her an başına bir iş getirebilir çünkü böyle
kendi içinde antidemokratik, tamamen hukuksuz bir sistemle iç içeyiz.
Bunları yaşıyoruz, hepimiz görüyoruz ve bunun da her gün ve her
gün bir şekilde pratiğini görüyoruz.
Şimdi, diyelim ki bu
Cumhurbaşkanı veya bir başkası hastalandı ve gerçekten
artık görevinin başında değil. Bakanlar Kurulu bu durumda
ne yapacak, bu görev ve yetkisini nereye kadar kullanacak ve bu
sınırını kim koruyacak? İçinde tarih var mı? Yok.
Şey var mı? Yok. Hiçbir şey yok. Buna dair süresi belli
değil, hiçbir şeyi belli değil, kavramı, gerekçesi ve
kullanma süresi açık değil. Bu kadar opsiyonlu, bu kadar ucu
açık bir tasarıyı getirmişsiniz. Bu kadar kötü bir
pratiğe sahip olan Hükûmet diyor ki: Biz bununla Bakanlar Kuruluna yetki
vereceğiz ve bu Bakanlar Kurulu bizim adımıza karar verecek.
Zaten siz oy çokluğuyla her şeyi yapıyorsunuz, her şeyi
yapıyorsunuz. Sizi etkileyen, sizi rahatsız eden nedir ki? Bu neyin
hazırlığıdır? Sormak istiyorum, bu neyin
hazırlığıdır, neyin
hazırlığıdır? Kırk beş gün sonra seçime
ilişkin bu neyin hazırlığıdır? Bunun bir
açıklaması var mıdır? Yani kırk beş gün sonra ne
olabilir ki siz böyle bir yasayı çıkarma gereği duyuyorsunuz?
Kırk beş gün sonra ne gibi bir kaygınız var? Ya da
kırk beş gün sonra ne gibi bir problem olur da ona karşı
bir tedbir almak istiyorsunuz? Çünkü bunun içinde herhâlde 5.950 tane madde
var. Ne olduğu belli değil, büyük bir kısmını da
bilmiyoruz. Ne var içinde, bir açıklamasını lütfen yapın.
Siz kırk beş gün sonra bu ülkeye ne getireceksiniz?
Kaybettiğiniz an neler yapacaksınız? Neyin tedbirini almakla
meşgulsünüz? Neyin tedbiridir bu? Neyin kaygısıdır? Neyin
korkusudur?
Bir korku şudur:
Kaybetme korkusudur. Bunu ne zaman yaşadınız? 16 Nisanda
yaşadınız. 16 Nisanda olan kaybetme korkusu mühürsüz oylarla
birlikte tamamen açığa çıktı ve o duyguyla siz ortak
oldunuz. Asla ve asla
İlelebet ve ebedî düşmanlar, birbirine her
türlü hakaret ve sinkaflı küfür edenler bir araya geldi ve bugün bu
noktaya bizi getirdi.
Bunları söyledikten
sonra, bu kadar kötü bir pratiğe sahip olan bir Hükûmetin aynı anda
karşımıza getirdiği yasaları söyledikten sonra,
şimdi, kırk beş gün sonraki seçime gelelim. En eşitsiz, en
adaletsiz bir dönemden geçiyoruz. Bizim Cumhurbaşkanı
adayımız cezaevinde, sizin Cumhurbaşkanı
adayınız, bakanlarınız ve valileriniz, maşallah
hepiniz her gün televizyon kanallarındasınız. Biriniz
çıkıyorsunuz ötekiniz geliyor, öteki çıkıyor biri geliyor.
İnsanlar tweet atıyor, Tamam. diyor, buradan hakaret ediyorsunuz.
Siz gece gündüz milyonlarca insana hakaret ediyorsunuz. Etmediğiniz insan
kalmış mı? Biri size yan baksın yeter ki anında
tutuklayabilirsiniz, anında hakaret edebilirsiniz.
Hayatınızın her alanına sirayet etmiş öyle bir kibir
var ki kısacık, küçücük bir tweet bile insanların tutuklanma
sebebi olabiliyor. Tamam. dendiği için insanlar gözaltına
alınıyor, Tamam. dendiği için. Siz buradan hakaret
ettiğinizde insanlar hiçbir şey yapamıyor ama siz zorun gücüyle
her şeyi yapıyorsunuz. Bu bile sizi ikna etmedi. Bu bile demek ki
sizin kaygınızı gidermedi.
Bu kadar yoğun şeye
rağmen bu eşitsiz koşullarda seçime gidiyoruz. Bizim
Cumhurbaşkanı adayımız cezaevinde. Çok çok
kısıtlı koşullarda yani belki çok minik, en küçük
şartlarda sesini duyurabiliyor, o da avukatları
aracılığıyla ya da bir şekilde görüşme üzerinden
olabiliyor. Dediğim gibi, sizinkiler ve bir bütün olarak bütün
basın-yayın araçları elinizde zaten onu kullanıyorsunuz.
Miting yapabilecek misiniz? Yapacaksınız. Toplantı yapabiliyor
musunuz? Yapıyorsunuz. Her şeyi yapıyorsunuz. Siz bu kadar
adaletsiz ve vicdansız seçim şartlarını içinize sindiriyor
musunuz? Yarın öbür gün sandıktan çıktığınız
zaman Biz gerçekten bu milletin iradesiyle çıktık. diyebilecek
misiniz? Asla diyemezsiniz. Çünkü bir Cumhurbaşkanı adayı
şu anda cezaevinde. O cezaevinden çıkmadıkça, cezaevi dışında
çıkıp kampanya yürütmedikçe asla sizin yapacağınız
seçim meşru değildir. Bunu söyleyelim, altını çizerek
söyleyelim. Evet, sizin için hiçbir şeyin meşruluğu önemli
değil, biliyorum, problem değil. Sizlerin döneminde insanlar
mezarlardan çıkarıldı. Sizlerin döneminde insanların
cenazeleri sokaklarda bekletildi. Sizlerin döneminde insanlar her türlü
ahlaksızlığa maruz kaldı. Sokağa çıkma
yasaklarında insanların yatak odalarına gidilip en
ağır cinsiyetçi küfürler yazıldı. Siz bunlara tahammül
ettiniz, bunun farkındayız ama biz bunlara tahammül etmeyiz. Biz
insanlığımızı kaybetmiş değiliz. Hafıza
bizi yanıltmaz, hafıza bize ihanet etmiyor, sizin hafızanız
size ihanet edebilir, aynı FETÖcülerle olan ilişkileriniz gibi ama
bizim hafızamız hiçbir zaman bize ihanet etmez. Biz neler
yaşadık, neler gördük ve buna rağmen dimdik durmayı
becerdik ve Gelin, bu iş kötülükle, öldürmeyle, vurmayla, kırmayla,
hakaretle, küfürle olmuyor. dedik. Ama siz öyle bir noktaya getirdiniz ki bu
yaptıklarınız size yetmedi, o kadar suç biriktirdiniz ki bu
biriktirdiğiniz suçları OHAL KHKleri bile kapatmıyor.
Şimdi, mevcut durumda, Bakanlar Kuruluna verilecek yetkiyle bunu kapatmaya
çalışıyorsunuz. Ama şunu unutmayın: Kaybettiniz. Tamam
mı? Hoşça kalın. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN 60a göre
sistemi açıyorum.
Buyurun Sayın Muş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
Sibel Yiğitalpın 560 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce
hatip, insanlara bizim hakaret ettiğimizden dem vurdu, böyle bir şey
söz konusu olamaz. Biz, bize oy versin ya da vermesin 81 milyon vatandaşımızın
hem fikrine hem kanaatlerine hem de siyasal düşüncelerine her zaman
saygı duyarız ve milletimizin tamamına hizmet etmekle
mükellefiz, görevliyiz.
Bir diğer konu, bu yetki
kanunuyla ilgili çeşitli senaryolar dile getiriliyor. Neden
çıkartılıyor bu, neden çıkartılıyor?
Aslında, hemen 5inci sayfada genel gerekçede bu yetki kanununa neden
ihtiyaç duyulduğu açık bir şekilde yazmaktadır.
Biliyorsunuz, ülkemizde 16 Nisanda bir Anayasa değişikliği
yapıldı ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçiş yapıldı. Bu geçişle beraber teknik bazı
düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor, bu yetki kararnamesi onun için
kullanılacaktır. Bu da genel gerekçede açık bir şekilde ifade
edilmiştir; ihtiyaç duyan, ilgi duyan arkadaşların bunu okumak
suretiyle buradan istifade etmeleri sağlanabilir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Benim bir açıklama yapmam
gerekiyor.
BAŞKAN Buyurun, siz de
açıklama yapın ama herhangi bir sataşmada falan da
bulunmadı yalnız.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) 60a göre...
BAŞKAN - Siz de 60a
göre, buyurun.
38.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Şimdi, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı bizim Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaşa terörist dedi mi? Dedi.
Başkalarına tezek dedi mi? Dedi. Münafık dedi mi? Dedi ve
bunun gibi insanın aklına gelmeyecek, söylemekten imtina ettiğim
envaiçeşit küfürler etti mi? Etti. Vicdanlı, dürüst, adil, yürekli
bir savcı çıktı mı ortaya? Çıkmadı. Neden
çıkmadı? Sizin baskınızdan korktuğu için
çıkmadı. Siz gece gündüz burada herkese hakaret edeceksiniz, sonra
oturduğunuz yerde Biz milletin iradesiyiz. diyeceksiniz. Vallahi kusura
bakmayın, biz sizden daha çok milletin iradesiyiz ve asla ve asla sizin bu
tarzınızı da kabul etmiyoruz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin: Bu az
önce ifade edilen iddialarla ilgili cevaplarımız kayıtlarda
mevcuttur, istenildiği takdirde bakılabilir.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı (1/949) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 560) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldana aittir.
Buyurun Sayın Aldan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA
ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu anda olağanüstü hâlle bir genel
seçime doğru gidiyoruz, OHAL kapsamında kanun hükmünde kararnameler
çıkarılabiliyor. Peki, buna neden gerek duyuldu? Biraz önce Şenal
Hanım açıkladı. Öncelikle şunu bir iyi düşünmek
lazım: Bu yetki kanunu yetkiye ilişkin düzenlemeleri kapsaması
amacıyla çıkarılıyor.
Değerli milletvekilleri,
aslında bu tip yetki kanunlarının
çıkışının bir temel amacı vardır, o da
eğer seçim süreci uzayacaksa o takdirde Parlamentonun çalışma
süresi olmayacağından böyle bir düzenleme yapılır.
Yaklaşık bir seneden fazla bir süre bekletilmiş uyum
yasalarının düzenlenmesi için apar topar getirilen genel seçim
kapsamında bu düzenleme bugün önümüzdedir. Madem olağanüstü hâl var,
madem olağanüstü hâl kapsamında kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi Bakanlar Kurulundadır, istendiği gibi
Cumhurbaşkanının başkanlığında kanun
hükmünde kararnameler çıkarılabilir; peki, bu düzenlemeye neden gerek
duyuldu? derseniz
Aslında bu, Parlamentonun bu bölümündeki kesimler için
değildir; aslında bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekilleri içindir. Bu tip kanun hükmünde kararnamelerin ana
çıkış nedeni önümüzdeki günleri güvenceye alma niyetindendir. O
da şu: Şimdi bir seçime doğru gidiyoruz. Şu anda
Parlamentonun büyük bir çoğunluğu yok. Belki pek çok kişi genel
merkezlerinde yeniden seçilmek için kulis faaliyeti içindedir ve
dolayısıyla da şimdi önümüzde bir tasfiye süreci olacaktır
yani Parlamentonun olağan koşullarda yüzde 70i bir dahaki dönem
gelemiyor.
KADİM DURMAZ (Tokat)
Maç başlamış, kural değiştiriyorlar.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla)
Böyle bir gerçeklik var ama anlaşılan odur ki iktidar partisinde
gelemeyecek insan sayısı daha da fazla olacaktır. Şimdi,
yeniden aday seçilme şansı olmayan kişilerin Parlamentoyu
toplayıp yasal düzenlemeler yapma konusundaki girişimleri ortaya
çıkarsa, ani bir refleks için bir çaba ortaya çıkarsa işte, bunu
önleme adına bu tip kanun hükmünde kararname yöntemlerine başvurulur.
Bu noktada, aslında yapılan bu operasyon bence muhalefete
değildir, muhalefete yapılan operasyon KHKlerle yapılıyor,
OHALle; asıl bu, iktidar partisinin kendi mensuplarına yönelik bir
operasyonudur.
Değerli milletvekilleri,
aslında şunu da söylemekte yarar görüyorum: Yetki
kanunlarının bir süresi olmalıdır. Bu yetki kanunu niye
çıkıyor? Uyum kanunlarındaki bir senelik gecikmeyi bertaraf
etmek için çıkıyor. Aslında, Parlamentoyu
çalıştırmamanın sonucu olarak ortaya çıkıyor, bir
kusurun itirafıdır aslında ama en sakıncalı yan, en
sakıncalı yan, burada, bir tarih verilmemiş olmasıdır
ve öyle ki buna doğrudan bir yetki tecavüzü bile demek mümkündür. 24
Haziran tarihinde Cumhurbaşkanı seçildiği anda, diyelim ki yemin
etmedi, onun görev alanına giren konularda dahi kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi vermek, o anlamda Cumhurbaşkanının
yetkisine de tecavüz mahiyetindedir.
Keza, bugünün bir anlamı
da var aslında. 16 Nisanda ne yazık ki referandumda bizim
arzuladığımız sonuç gerçekleşmemiştir. Bugün
yapılan bu işlem tarihî bir işlemdir aslında. Bu, Parlamentonun
bütün yetkisini devretmesinin ön protokolüdür; bu bir devir
anlaşmasıdır, bir yasal düzenleme değildir. Parlamento
iradesini artık tek bir anlayışa doğru devretmektedir,
anlamlı bir gündür.
Ve bunu buradan ifade etmek
istiyorum, bir daha buralara geliriz gelmeyiz, bilemeyiz. Ne yazık ki
bazı toplumlar ya da siyasiler adım adım sorunlara kendilerini
götürürler. Birbirlerinin peşi sıra, birbirlerinin rekabet
anlayışı içerisinde maddi gerçeklikten uzaklaşırlar,
akılcı düşünceyi bir yana bırakırlar ve adım
adım o macera sonunda hüsranla sonuçlanır.
Biraz önce dinledim, bu yeni
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini çok öven konuşmalar
oldu. Hayır, bu, bu memleket için büyük bir felaket olacaktır. Hiç
temenni etmem, inşallah olmaz diyeceğim ama tarih bunun örnekleriyle
doludur. Bu tip, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
Adını ne koyarsanız koyun bu bir başkanlık sistemidir,
başkanlık sisteminin olduğu ülkelerde seçilen başkanlarda
iktidarda kalma çaresizliği vardır, hiçbir zaman iktidarları
bırakamazlar ve iktidarları bırakmadıklarının en
büyük örneklerini şöyle bir bakın görürsünüz. Rusyada görürsünüz,
Putin hiçbir zaman seçim kaybetmemiştir seçildiği andan bu yana.
Azerbaycanda Aliyev hiçbir zaman seçim kaybetmemiştir. Ha, Bunlar daha
demokratik insanlar. diyebilirsiniz. Saddamın ülkesinde de
cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmıştır,
Esadın ülkesinde de cumhurbaşkanlığı seçimi
savaş haricinde yapılmaktadır; birinde yedi yılda, birinde
altı yılda. Bu ülkelerin hepsinde cumhurbaşkanları
genellikle yüzde 90ın üzerinde oyla seçilirler ve bu ülkelerin
çoğunluğunda muhalefet partileri seçimleri boykot ederler.
Çoğunlukla, seçime giren partiler de egemen partinin kurdurduğu uydu
partilerdir. Bir örnek vereyim: Suriyede 13 tane partiyi Esad kurdurmuştur
ve bunlara işte, kendi azınlık durumlarına göre 5 Kürt
milletvekili seçtim, 5 Türkmen milletvekili seçtim. diyerek
dağıtmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bu aşamada geldiğimiz nokta Türkiyeyi gerçekten vahim bir noktaya
getirecektir, göreceğiz bunu. Zaman var mı? Elbette ki zaman var. Ben
buradan, bu kürsüden ne kadar seslenirsem sesleneyim artık göç yola
çıkmıştır, eninde sonunda bir noktaya
ulaşacaktır. En büyük temennim, ülkemin insanlarının çok
büyük bir zarar görmemesidir. Umarım, süreç içerisinde bu denemeden kısa
sürede vazgeçilir. Şöyle bir şey düşünelim: Cumhuriyet Halk
Partili Cumhurbaşkanı 24 Haziranda seçimi kazandı,
Yargıtayı, Danıştayı, Anayasa Mahkemesini
kapattı. Var mı yetkisi? Var. Niye? OHAL var. Eğer OHAL varsa
siyasi haklara, ödevlere ilişkin her türlü konuda kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi mevcut Cumhurbaşkanına
tanınmıştır. Bütün yargıyı yeniden
şekillendirebilirsiniz, bütün mahkemeleri kapatabilirsiniz. Bunu
düşünün, her şeyden önce Cumhuriyet Halk Partili bir
Cumhurbaşkanının iş başına geldiği gün bunu
yapabileceğini düşünün. Bütün kurumları lağvedebilir, böyle
bir hakkı var. Mevcut Cumhuriyet Halk Partili
Cumhurbaşkanını Yüce Divanda yargılamak için öyle 300
milletvekili çoğunluğuna gerek yok, Mecliste 241 milletvekili
Cumhuriyet Halk Partili olsun, onu feriştahı da gelse
yargılayamaz. Mevzuatta böyle bir Anayasayı biz kabul ettik ne
yazık ki. Bu kürsüde pek çok laflar edildi ama burada açık açık
oy kullanılarak bu referandum halkın önüne sunuldu, ne yazık ki
vatandaşımızın iradesi pek çok noktada da fesada
uğratıldı, çok eşitsiz koşullarda bir referandum
yapıldı, hileler hurdalar ortada uçuştu ve sonuçta zor da olsa
milletimizin kararıyla evet oyu çıktı.
Şimdi, asıl gelinen
nokta şudur: Dediğim gibi, bazı toplumlar bazen belayı bir
anlamda göremezler. O körlük noktasında öyle şeyler cereyan eder ki
ve süreç devam eder, eder, eder sonuçta Biz bunu niye yaptık? derler.
Burada halkın kabahati var mıdır? Hayır, halkın
kabahati yoktur. Muhalefetiyle, iktidarıyla hepimiz kabahatliyiz, bu
Meclis kabahatlidir. Bu Parlamentodan öyle ya da böyle o referandum kararı
çıkmıştır. Hepimiz suçluyuz, hepimiz bunun öz eleştirisini
yapmalıyız. Az suçluyuz, çok suçluyuz ama hepimiz suçluyuz. Bu
Parlamento böyle bir karara imza atmıştır ne yazık ki. Oysa
ki böyle bir düzenleme bu millet tarafından yüzde 80-90la reddedilmeliydi
ama bütün şeyler havada uçuştu 18 yaşında gençlere milletvekili
hakkı vereceğiz. Göreceğiz, bakalım 18 yaşında
milletvekili gelebilecek mi önümüzdeki süreçte. Ne yazık ki gelemeyecek.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimi şöyle tamamlıyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla)
Bir cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun lütfen,
tamamlayın.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her ülkede bir yöneten
vardır lakin her yönetenin hukukun üstünlüğüne inancı yoktur.
Her yönetenin bir hukuku vardır ama her hukukun adaleti yoktur. Adaletsiz
günlere tamam. deme düşüncesiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aldan.
4üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 560
sıra sayılı 6771 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin Bu Kanun hükümleri Bakanlar
Kurulu tarafından yürütülür. şeklinde değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Kadri
Yıldırım
İstanbul İzmir Siirt
Mahmut
Celadet Gaydalı Sibel
Yiğitalp
Bitlis Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha
anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Böylece tasarının
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86ya göre,
Sayın Çam, son konuşmayı aleyhte yapmak üzere sizlere
ayırmışız efendim.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu sabah saat 10.00da
geldi Plan ve Bütçe Komisyonuna -Sayın Şentop olsaydı burada
söylerdik- Anayasa Komisyonunda görüşülmesi gereken bir kanun
tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, uzun müzakerelerden sonra,
kırk sekiz saat beklemeden tekrar karşımıza geldi ve
görüşüyoruz.
Sayın Bakan burada ama
Sayın Bozdağ -burada yok- buradaki konuşmasında dedi ki:
16 Nisanda yapılan referandumda 2 madde hemen yürürlüğe girdi.
Bunlardan bir tanesi, parti genel başkanlığına geri
dönmesi, 2ncisi de Hâkimler ve Savcılar Kurulu maddesinin yürürlüğe
girmesi, diğer 16 madde de 3 Kasımda yürürlüğe girecek. Ama bu
süre içerisinde, altı aylık süre içerisinde bütün yasal
düzenlemelerin yapılması gerekiyordu, yaklaşık olarak on üç
ay geçti 16 Nisan referandumunun üzerinden ama bununla ilgili uyum
yasaları gerçekleştirilmedi. Bu düzenlemenin içerisinde Bakanlar
Kurulu, yetki yasa tasarısında sayılan 19 ayrı yasa, KHK ve
diğer sözcüğü kullanılmak suretiyle sayısız,
belirsiz yasa ve KHKyle kamu kurum ve kuruluşlarının
çoğunluğunu yeniden örgütleyebilecek, bunların görev ve
yetkilerini yeniden düzenleyebilecek, kaldırabilecek, yenilerini
kurabilecektir arkadaşlar. Bunların görevleri, yetkileri, personeli
ve teşkilat yapısıyla merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması ve üst kademe kamu
yöneticilerinin atanmalarıyla ilgili görevlerine son verilmesine
ilişkin usul ve esaslar da yeni baştan düzenlenebilecektir. Bu
konularda mevcut kanun ve KHKlerde değişiklik yapılabilecek,
bunlara ilişkin yeni kurallar getirilebilecektir. Sınırları
bu kadar geniş ve belirsiz konularda düzenleme yapmak üzere Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarma yetkisinin verilmesi Anayasanın 87nci
maddesinde belirtilen belli konularda verilen yetki olarak
değerlendirilemez ve asla böyle bir yetkinin verilmemesi gerekmektedir.
Yasa tasarısı
Anayasanın 91inci maddesinde belirtilen ögeleri de içermemektedir. Yasa
tasarısının 1inci maddesinde çıkarılacak KHKlerin
kapsam ve konusu iç içe girmiş, kapsamının çok geniş ve
sınırsız olması nedeniyle, verilen yetkinin 91inci maddede
öngörülen yasak alana girip girmediğinin denetimi de olanaksız hâle
gelmiştir. Konu ve kapsamdaki bu sınırsızlık ve belirsizlik
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan yasama yetkisinin yürütme organına
devri anlamına gelmektedir
Sayın milletvekilleri,
biraz sonra kaldıracağınız parmaklarınızla
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan yetkiyi bir kişiye
devredeceksiniz. Bu doğru değil, bu kim olursa olsun,
arkadaşlar; Recep Tayyip Erdoğan da olsa yanlıştır,
Kemal Kılıçdaroğlu da olsa yanlıştır, Devlet
Bahçeli de olsa yanlıştır, Selahattin Demirtaş da olsa
yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir
yanlışa izin vermemeniz gerekir arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
Yetki Yasa Tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
taşıyan iktidar partisi, bu yasama döneminde olağan
çalışma sürecini sürdürmüş ancak hiçbir gerekçe yokken Anayasa değişikliğinin
gerektirdiği uyum yasalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine anayasal zorunluluk olmasına karşın bilinçli olarak
getirmemiştir. Sayın Zekeriya Temizel bugün öğleden önce burada
yaptığı konuşmada imtina etmiştir kelimesini özel
olarak son derece nazik ve kibar bir dille dile getirmiştir ama imtina
değil, bilinçli ve sistemli bir şekilde on üç ay içerisinde bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmemiştir ve şimdi bu KHK'yle
birlikte Parlamentonun bütün yetkisini üzerine almıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarının 1inci maddesiyle, kamu
kurum ve kuruluşlarının tüm bölümünü ve hemen hemen tüm kamu
personelini kapsayan yetki düzenlemeleri ile yasama organının çalışmadığı
bu seçim döneminde yürütme organına devletin tüm işlev ve
örgütlenmesini değiştirme yetkisi verilmektedir arkadaşlar.
(Uğultular)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, hatibi duyamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen Sayın Çamı dinleyelim, insicamını
bozmayalım.
MUSA ÇAM (Devamla) Bir kez
daha söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışanların, en üstten en altta kadar
bütün çalışanların yetkilerini, her şeyini,
arkadaşlar, bir kişiye devrediyor. Bu, doğru değil.
Yasallık ilkesinin en temel ilkesi, takdire dayalı, keyfî ve
sınırsız uygulamaları önleyecek
sınırlamaların ve çerçevenin yasada yer almasıdır.
Anayasanın 91inci maddesi kapsamındaki yetki yasaları da bu
kapsamdadır. Yetki vermek doğru değildir. KHK çıkarma
yetkisinin hukuksal yapısının belli konuda temel ilke ve
koşullarının, sınırlarının ve çerçevesinin
açık, net ve anlaşılır olarak yasada belirlenmesi, keyfî ve
sınırsız uygulamalara meydan verebilecek çok geniş bir
takdir yetkisinin tanınmaması gerekmektedir. Devlet yönetiminde devamlılık,
düzen ve istikrar asıldır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın lütfen.
MUSA ÇAM (Devamla) Bu
nedenle devlet organlarının ve özellikle idarenin kuruluşu ile
kamu personeline ilişkin düzenlemeler yasallık ilkesinin güvencesi
altına alınmıştır. Yasallık ilkesi sadece keyfî,
takdirî ve sınırsız ölçülere dayalı uygulamaları
önlemek için değil, aynı zamanda sistem ve yönetimde adalet,
istikrar, düzen ve kararlılığın sağlanması
amacına yöneliktir. Yetki yasaları da önemli, zorunlu ve ivedi
durumlara bağlılıkla birlikte yasallık ilke ve amacına
uygun olmak zorundadır. KHK müessesesi ilkesiz ve amaç dışı
kullanılarak toplum yönünden güvencesiz bir sisteme dönüşmemelidir.
Yetki Yasa Tasarısının 1inci maddesinin 2nci fıkrasında
yer alan
diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin bu maddenin
birinci fıkrasında belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde
yapılacak değişiklik, yürürlükten kaldırma ve yeni
düzenlemeleri kapsar. hükmü Anayasa Mahkemesinin bugüne kadarki yerleşik
içtihatlarıyla Anayasanın 7, 87 ve 91inci maddelerine
aykırı düşmektedir. Bu aykırılıktan dolayı
da biz bu yasa tasarısına kırmızı oy vereceğiz,
ret vereceğiz. Size de diyoruz ki: Sayın milletvekilleri,
yetkilerinizi asla bir kişiye teslim etmeyin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çam.
Böylece tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Açık oylama için üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 6771
Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan
Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 235
Kabul : 210
Ret :
25 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
İshak
Gazel Barış
Karadeniz
Kütahya
Sinop
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı ve
uğurlu olsun.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
21.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2nci
sıraya alınan, Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 557) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen 557 sıra sayılı
Tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlayacağız. İkinci
bölüm geçici madde 1 dâhil, 13 ila 28inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Garo Paylana aittir.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ikinci bölüm pek çok kritik maddeyle dolu ancak bütünü üzerine
yaptığım konuşmada da uyardığım gibi,
üniversite affı çok önemli, çok kritik bir madde. Bu bir af torbası
ama üniversitelerle ilgili de bir af getiriliyor, bu da olumlu bir adım
ancak eksiği var arkadaşlar. Bu dönemi biliyorsunuz pek çok
insanı mağdur ederek geçirdik, pek çok öğrenciyi öğrenci
olma vasfından çıkardık, öğretim görevlilerini
üniversitelerden uzaklaştırdık. Eğer bir af yapacaksak
öğrencilere karşı, bunu tam yapalım arkadaşlar.
Biliyorsunuz bu dönemde pek çok vatandaşımız
ötekileştirildi, maalesef ayrıştırıldı ve burada
geçen ibareye göre arkadaşlar, bakın ne diyor
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Teröristler ayrıştırıldı, teröristler.
GARO PAYLAN (Devamla) Diyor
ki bakın: Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olanlar hariç affedeceğiz.
Şimdi, arkadaşlar,
bakın, hepinizin akrabaları var, hepinizin arkadaşları var,
eskiden mesaj attığınız, konuştuğunuz, Hoca
Efendi dediğiniz insanlar var; sizin mahallenin insanları.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Papaz çıktı ne yapalım? Ya, hoca değil, papaz!
GARO PAYLAN (Devamla) -
Bunlar bir terör örgütü üyesine mesaj attı diye
Bakın, sizin o
örgüte üye dediğiniz insana mesaj attı veya karşıdan bir
mesaj geldi diye arkadaşlar, öğrenciliğinden oldular.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Papaz çıktı adam!
GARO PAYLAN (Devamla) - Çünkü
bakın, ne diyor: İrtibatı veya ilişiği olanlar.
İrtibat nedir biliyor musunuz? Bakın, mahkemeler neyi irtibat
sayıyor biliyor musunuz? Ya, bir mesaj atmayı değil, bir mesaj
almayı irtibat sayıyor. Ya, Kadri Gürsel bu yüzden hapis yattı.
Adam mesaj almış, mesaj da atmamış. İyi bayramlar
diye FETÖcü dediğiniz bir insandan mesaj almış.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Yok canım!
GARO PAYLAN (Devamla) Evet,
aynen böyle; gidin gerekçesine bakın. Sırf bu yüzden adam bir sene
hapis yattı. Sizin de pek çok arkadaşınız, eşiniz
dostunuz vardır mağdur olan. Üniversiteden atılmış
insan. Neymiş? İrtibatı var. Birisi ona selam verdi, birisi ona
mesaj attı. Bunlar irtibat sayıldı arkadaşlar, bunlar
iltisak sayıldı. Gelin, bu maddeleri, bu ibareleri
çıkaralım, yalnızca mahkeme kararını esas alalım.
Niye mahkeme kararını esas almıyoruz? Niye böyle irtibat,
iltisak diye geçiriyoruz? Bir af yapacaksak tam yapalım, sonra mahkeme
karar verirse zaten düşer öğrenciliği. Gelin, bu yönde adım
atalım arkadaşlar. Aflar böyle olur arkadaşlar. Böyle zor
dönemlerden sonra, tahribatı zor olan dönemlerden sonra eğer ki
normalleşme dönemine geçeceksek afları böyle yapmamız
lazım. Yarım afları yapmayalım arkadaşlar.
Diğer bir konu
-Sayın Maliye Bakanı da gelmiş- af, af, af... Bu Maliye
Bakanı tarihe af Maliye Bakanı olarak geçecek, afların Maliye
Bakanı.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Bu nasıl bir tabir ya? Genel Kurula hitap etsin.
GARO PAYLAN (Devamla) Üç
yılda 4 vergi affı getiren Maliye Bakanı olarak geçecek. Daha
geçen yıl mart ayında vergi affı getirdi, dedi ki: Bir daha
gelmeyecek. Kasım ayında bir daha getirdi vergi affını
-kayıtlarda var- dedi ki: Bu son, bir daha yok. Bir de ben bir düzen
getirdim artık, bundan sonra affa gerek yok. Sıkışık
olan varsa bana gelecek, ben ona yapılandırma yapacağım.
Tamam mı? Tamam. El mi yaman bey mi yaman göreceğiz. dedik.
Meğer bey yamanmış. Değerli arkadaşlar, beş ay
sonra Maliye Bakanı bir daha vergi affı getirdi ve bu sefer
katmerlisini getirdi, faizlerin yüzde 90ını siliyor bu Maliye
Bakanı.
Bu Maliye Bakanı
sıfır faizli kredi verdi bütün yandaşlara, rantiyecilere,
zenginlere, sıfır faizli kredi verdi. Bankaya git, yüzde 20 kredi
faizi, bu Maliye Bakanında sıfır faizli kredi. Ödeme vergini,
gel vatandaş, benden sıfır faizli kredi sana.
BAŞKAN Şahsiyatla
uğraşmayalım Sayın Paylan. Lütfen Genel Kurula hitap edin.
GARO PAYLAN (Devam) Ne
güzel güvence ya, ne kadar güzel güvence, çok güzel güvence. Arkadaşlar,
sıfır faizli kredi var bu Maliyede, dünyanın hiçbir yerinde yok,
bir tek Türkiyede var, bu Maliye Bakanında var.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ülkede vergi ahlakını bozan bir maliye düzenlemesiyle,
bir Hükûmet düzenlemesiyle karşı karşıyayız. Maliye
Bakanına çok yüklenmeyelim, Hükûmet diyelim. Bu Hükûmet dört yılda 5
vergi affı getirerek vergi ahlakını yok etmiştir
arkadaşlar.
Bir de dün akşam ben
erken ayrıldım, sürpriz bir yasa daha geçti, Sayın Maliye
Bakanı sabah söylemişti, demişti ki arkadaşlar: Ben
varlık barışı getiriyorum. Allah Allah! Ya, bu
varlık barışı lafını daha biz geçen sene
duyduk, yasasını daha geçen sene Meclisten geçirdik, daha mürekkebi
kurumadı. Maliye Bakanı diyor ki: Ben varlık
barışı getiriyorum. Ya arkadaş, sen bu varlık
barışını geçen sene getirmiştin, daha geçen sene
getirdin. Dedik ki: Arkadaş, Sayın Maliye Bakanı, ülkede güven
olmadan bu ülkeye kimse para getirmez. Hep sorduk: Kaç para geldi? Hiç
açıklamıyor. Bankalara soruyoruz Para getiren yok. diyorlar. Biz de
diyoruz ki: O yurt dışına kaçırılan paraların
geri gelmesini istiyorsanız, Türkiyeyi hukuk devleti
yapacaksınız. İnsanlar varlıklarının,
paralarının, canlarının, mallarının güvende
olduğunu hissedecek ki, o yurt dışına paralarını
kaçıranlar, ülkeye geri getirecek.
Bakın, Sayın Maliye
Bakanı diyor ki: Temmuza kadar getirirsen sıfır faiz. Hani
şey kampanyaları gibi: Bir ayda sıfır, yüzde
sıfır faiz; üç aylık alırsan sıfır faiz. diyen
buzdolabı satıcısı gibi. Ondan sonra, temmuzdan sonra
olursa yüzde 2ymiş. Ya, kim buna inanır arkadaşlar ya? Temmuza
kadar sıfır vergi, temmuzdan sonra yüzde 2 vergi. Böyle varlık
barışı düzenlemesi mi olur? Kim buna inanır?
Sonra arkadaşlar, hukuk
devleti olmayan bir yere
İnsanlar o paralarını niye
kaçırdı diye bir düşünün bakalım. Bakın, kimisi sizin
çok iyi tanıdıklarınız, o yandaşlar. Kimisi: Ben kara
para kazandım; rüşvetle, yolsuzlukla para kazandım, bu
parayı yurt dışına götürüyorum. dedi, bunu yapanlar oldu.
Bir bölüm de insanımız var ki Bu ülkeye güven olmaz, yarın öbür
gün bankadaki parama da el koyabilir bu iktidar. Çünkü bütün kaynaklar,
denizler bitiyor. deyip yurt dışına parasını
kaçırdı. Şimdi, şartları değiştirmeden,
hukuk devletini tekrar tahkim etmeden, Parlamentonun esas olduğu bir
düzeni esas almadan, basını, üniversiteleri özgür kılmadan,
demokratik adımları atmadan, normalleşmeyi sağlamadan
varlık barışı çıkarmışsınız neye
yarar arkadaşlar? Her gün daha kötüye gidiyoruz. Az önce bir yetki kanunu
çıkardık, tam bir padişahlık yetkilerini verdik saraya;
Meclisi lağvettik az önce, bütün yetkiler sarayda. Ee, böyle bir ülkeye
siz kimin parasını getirtebilirsiniz ki? Yarın öbür gün
saraydaki Sayın Recep Tayyip Erdoğan Arkadaş, ben bankalardaki
bütün paralara el koyuyorum, ödemeleri durduruyorum. dese, bir kararname
çıkartsa ne olacak? Parlamento denetimi yok, hukuk denetimi yok,
basın bunu yazamaz. Kim denetleyecek? Arkadaşlar, bu
şartları yaratmadan Üste para vereceğim. deseniz, bakın
10 lira getirene 10 lira benden. deseniz para getiren olmaz. Önce
şartları düzeltmemiz lazım.
Değerli arkadaşlar,
son olarak imar affıyla ilgili de bir hatırlatma daha yapayım
çünkü vebali boynunuza olacak, onu söyleyeyim, biz muhalefet edeceğiz. Biz
elbette vatandaşımızın mülkünün bir barınma hakkı
çerçevesinde kayıt altına alınmasını sonuna kadar
destekliyoruz ama barınma hakkı ile rantiyeciyi
ayırmazsanız böyle varlık barışı olmaz
arkadaşlar. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var burada, vebal
altındasınız. O binalar denetimden geçmeden o binaları
kayıt altına alırsanız arkadaşlar, yarın öbür gün
olabilecek her şeyde vebal altında olacaksınız. O binalar
bir depremde yıkıldığında binlerce, on binlerce, yüz
binlerce insanımız hayatını kaybedebilecek. O binaları
kayıt altına aldığımızda arkadaşlar, onlara
iskân belgesini verdiğimizde o binalar yıkılmayacak, kentsel
dönüşüm yavaşlayacak, bunu böyle bilin çünkü 10 kat kaçak binası
olan bir insana siz derseniz ki Arkadaş, ben senin binana kayıt
veriyorum, temize çıkarıyorum. o insan o binayı yıkmaz, 10
daireden kirayı alır, sittin sene o kirayı almaya devam eder.
Ama kentsel dönüşümde ne oluyordu? Resmîde 2 kat hakkı varsa
vatandaş 2 daireye razı oluyordu. Şimdi siz 10 katı birden
temize çıkardığınızda Ya bana 10 daire verirsin ya da
ben binamı yıktırmam, kiralarımı almaya devam ederim.
der.
Arkadaşlar, bu yasa
eksiktir. Barınma hakkı ile rantiyeciyi ayıran bir düzenleme
yapmamız lazım. Barınma hakkını sonuna kadar
savunalım ama rantiyeyi de aklamayalım, temize
çıkarmayalım, yüzde 3le her ikisini de vergilendirmeyelim diyoruz.
Gelin, doğru düzgün yasalar yapalım finalde.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
İkinci söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Lale Karabıyıka
aittir.
Buyurun Sayın
Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE
KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin de bildiği gibi on bir yılda 11 seçim oldu, doğal
olarak seçimlerde tabii ki oy potansiyelini sağlamak için de birtakım
vaatler oldu yani seçim ekonomisi oldu ama şu anda, daha çok ön planda
olan, daha bariz ve yüksek maliyetli olan bir seçim ekonomisinin içerisindeyiz.
Arka arkaya ekonomik tedbirler geliyor, vaatler geliyor, doğaldır, 24
Haziranda seçimi kazanma telaşı var, normaldir ama iktidarda on
altı yıldır bulunan bir parti için bu telaş biraz ilginç
yani Daha önce becerememiştik. ya da Sizi düşünmemiştik ama
şimdi aklımıza geldiniz, şimdi bir şeyler
yapacağız, yeter ki bize oy verin
Son bir buçuk
yıldır zaten teşvik politikaları uygulanıyor. 2017de
başladı. O tarihte ekonomik büyüme gerçekten zayıftı,
işsizlik yüksekti, o zaman ekonomik aktiviteyi canlandırmak için
birtakım adımlar attınız, doğrudur, o dönemde atmak
gerekirdi ama -bu çok önemli, şu anda söyleyeceğim- bunları yaparken
bir yandan da eş zamanlı olarak makroreformlar konusunda adım
atmalıydınız, kararlı olmalıydınız ve
niyetinizi göstermeliydiniz. İşte, bu olmadığı için
-zaten dış finansman ihtiyacı içinde olan bir ülkedeyiz- bunun
faturasını ödemeye başladık. Yani teşvik tamam,
ekonomik aktiviteyi canlandırmak tamam ama kalıcı makroreformlar
eksik olduğu için, eş zamanlı olarak
yapılmadığı için birtakım faturalar geldi bu ülkeyi
buldu. Nasıl ödendi bu faturalar? Faizle, döviz kurunun artmasıyla.
İşte aynen de bunlar gündemimize yansıdı.
Şimdi, seçim öncesi af
getirdiniz. Ekonomi, piyasa o kadar kötü ki sık sık bu aflara ihtiyaç
duyuyorsunuz, kusura bakmayın. Yani ortalama iki yılda bir af
getiriyorsunuz. Bakın, on altı yılda 8 vergi affı var, iki
yılda bire tekabül ediyor. Hatta 2016da bir kere var, 2017de bir daha
var, hatta hatta 2017nin hem Ocağında var hem Mayısında
var yani hızınızı alamamışsınız, o
kadar kötü ki ekonomik durum. Tabii, bu gelen af aslında
yargının da birikmiş yükünü hafifletiyor.
Şimdi, şu anda
gelen afla -yani bir af torbası getirdiniz- bakın neler olacak, neler
bekliyorsunuz, bunun farkındayız. Şimdi, ciddi bir bütçe
açığı ve nakit açığı var, bu afla kısmen
gelir toplamayı hedefliyorsunuz ama birkaç yıl sonrasını
düşünmüyorsunuz. Yine, vergi ve sosyal güvenlik primlerinde çok yüksek
kayıt dışılık var, geçici düzenlemelerle çözüm aramaya
çalışıyorsunuz ama eksik bu uygulama. Yine, idari kapasite
yetersiz, yargının önünde dosyalar birikmiş durumda, bu nedenle
dosyaları azaltma telaşı da yaşıyorsunuz.
Şimdi, tüm bunların
yanında, değerli milletvekilleri, aslında seçimlerde, seçimler
için suni büyümeyi hızlandırma bir politikadır ama bunun
fazlası ekonomik kırılganlıkları da beraberinde getirir.
Mesela seçim paketiyle 2018 bütçesinde öngörülen açık 65,92 milyardan 90
milyara çıkmıştır; bu bir gerçektir. Açıklanan pakete
vatandaş sevinsin mi tedirgin mi olsun gerçekten
şaşırdı, çok ilginç bir durum var. Tam pakete sevinecek,
bir baktı ki kur 4,30 olmuş.
Değerli milletvekilleri,
unutmayalım ki kurdaki her 10 puanlık artış, enflasyona
yaklaşık 1,5 puan olarak yansıyor; böyle bir gerçeğimiz
var. Geçen yılın ortalama kuru 3,65; bu yıl için Beklenti
3,74. denmişti ama maalesef Merkez Bankası enflasyon raporunda
hedeflenen enflasyon oranını tutturamadı, ipler elinden
çıktı. Dış borç riskimiz yüksek, bankaların riski
arttı, öyle bir dönemdeyiz ki.
Şimdi, geçen gün bir
vatandaşla karşılaştım, bana bir şey sordu,
gerçekten üzüldüm. Diyor ki: Vekilim, biz dünyaya borçluyuz ama artık
holding ülke olmuşuz, kimse bizden borcunu gelip isteyemezmiş. Bana
bunu bir taksi şoförü söyledi. Yazıktır, günahtır,
vatandaşı kandırmayın hayalî birtakım kelimelerle,
cümlelerle; böyle bir şey yok.
Bakın, sizlerin içinde
çok sayıda ekonomist var, finansçı var, çok iyi bilirsiniz ki CDS
diye bir veri var yani bu veri aslında dış borç riskinin
sigortası. Eğer bu CDS yüksekse bir ülkede, o ülkenin dış
borç ödeme riski var. Bizim de var. Bakın, Brezilya riskli mi? Riskli,
CDSi 184. Rusyanın 140. On gün önce Türkiye'nin 195ti, iki gün önce
195ten 225e çıktı sayın bürokratlar, değerli
milletvekilleri; 225e çıktı. Bu rakama, lütfen, dikkatinizi çekerim.
Artan kurlar bankalara da çok yüksek risk getiriyor. Sorunlu kredileri artarsa
bankalar da sıkıntı yaşayabilirler. Takipteki kredilerin
oranı yükseldi. Türk bankalarının dış borcu 172 milyar
dolar ve sadece 96 milyar doları bir yıl ve kısa vadeli
borçlardan oluşuyor.
Şimdi değerli
milletvekilleri, bütün bu gerçeklerimiz var, bu rakamları sizler de
bizlerden çok daha iyi biliyorsunuz. Ekonomiyi çok iyi gösterme
telaşınız var, sizi anlıyorum Yönetemediniz. denmesini
istemiyorsunuz. Seçim de geliyor. Vatandaşı aldatmaca, verileri iyi
göstermece, veriler üstünde oynamak
Ama bu nereye kadar? Bu nereye kadar?
Zaten yaptığınız aflar ekonominin
gidişatının iyi olmadığını gösteriyor, iyi
olsa zaten bu mali aflara ihtiyaç yok. Aflar gelmesin de demiyoruz ama bunlar
geçici çözümler, bunlar seçim öncesinde göz boyamalar, ortalığı
düzeltmeler Şöyle bir toplayıverelim. Ama o divanın altındaki
tozlar henüz süpürülmemiş, temizlenmemiş, sadece ortalık
şöyle bir güzel gösterilivermiş.
Değerli milletvekilleri,
artık vergi sistemi yalama oldu, gerçekten yalama oldu. Yılda 2
kereye çıktı vergi affı ve vatandaş sürekli Artık
nasıl olsa çıkar." diye bekliyor. Vatandaş da bir yerde
haklı çünkü ekonomi rayında gitmiyor ve sorumluluklarını
yerine getiremeyen çok vatandaş kitlesi var. O zaman
şapkamızı önümüze koymak zorundayız, özellikle şu anda
bu ülkeyi yönetenler, ekonomi yönetiminin başında olanlar
şapkasını önüne koymak ve gerçekleri kabul etmek zorunda. Geçici
para dağıtmak değil, vatandaşa iş dağıtmak
gerekli değerli vekiller, artık vatandaş geçici para
dağıtmaya doydu, bu konudaki çözüm tedbirlerinin ortaya konması
gerekli. Yine, yardımlar ya da aflar değil, bunları yapın
ama gelirleri düzelten, istihdamı artıran, işsizliği
önleyen, geleceğe ait kalkınmayı sağlayan, dış
borçları azaltan, cari açığı düzelten bir uzun vadeli
politika üretilmesi gerekli ve bu politika üzerine kafa yoran yok maalesef,
sadece iyi gösterme telaşı, yaraya biraz pansuman, birilerini
susturalım, sus payı verelim, oyları toplayalım. Sus
payı olarak şunları verelim, ondan sonra oyları
toplayalım politikasını belki daha önce denediniz, verimli
oluyordur ama bir yere kadar. İşte artık bu araba gitmiyor.
Yılda 4 kere, 5 kere mi af olacak artık? Bu araba gitmiyor,
tıkandı, yol tıkandı. Çünkü kalıcı hiçbir
şey üretmediniz, olumsuz olan hiçbir veriyi kabul etmediniz, iyi
gösterdiniz ve ona göre de çözüm, tedbir üretmediniz. Ama artık durun
bakalım, artık buraya kadar ve Tamam. diyoruz. Tamam., bu
aldatmacaya son. Yönetemiyorsanız, bu duruma geldiyse bırakın
başkası yönetsin, artık Tamam.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gruplar adına son söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycıya aittir.
Sayın Kalaycı,
sizin şahıslar adına da söz talebiniz var, ilave ediyorum,
süreniz on beş dakikadır.
Buyurun lütfen. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Tasarının ikinci
bölümü ülkemizdeki bağımsız binaların
yarısını oluşturan imarsız veya imara aykırı
yapıların durumuna hukuki çözüm getirilmesi, İstanbul
Sultanbeyli ilçesinde tapu malikleri ile fiilî
kullanıcılarının farklı kişiler olması
nedeniyle ortaya çıkan mülkiyet sorununun giderilmesi, tarım
arazilerinin kullanıcılarına doğrudan on yıla kadar
ecrimisil bedelinin yarısı üzerinden kiraya verilmesi, tekrar
kiralama ve satın alma hakkı tanınması konularında
düzenlemeleri içermektedir. Ayrıca, 65 yaş aylığının
500 liraya çıkarılması, emeklilere Ramazan ve Kurban
Bayramları öncesi biner lira ikramiye ödenmesi, genç girişimcilere
BAĞ-KUR prim desteği, üniversitelerden kaydı silinenlere af gibi
düzenlemeler de tasarıda yer almaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu düzenlemeleri olumlu buluyor ve destekliyoruz.
Geçmiş
yaşantılarında önemli görevleri yerine getiren, tecrübe ve
düşünceleriyle bizlere yol gösteren emeklilerimiz ve
yaşlılarımız her zaman baş tacımızdır.
Yaşlılarımız evlerimizde huzurun mimarları olup
onların duaları evlerimizin bereketidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine
karşı tutumu o milletin yaşama kudretinin en önemli
kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle
çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir
milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur. demiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi,
devleti yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan
geçtiğine, ülkelerin değerinin insanlarına verdiği
değerle artacağına ve istikbale güvenle bakabilmek için emekli
ve yaşlıların onurlu bir hayat sürmesinin sağlanması
gerektiğine inanmaktadır. Bu kapsamda, 65 yaşını
doldurmuş muhtaç durumdaki kişilere ödenen aylığın artırılması
ve emeklilerimize yılda 2 defa emekli destek ödeneği adı
altında ödeme yapılması Milliyetçi Hareket Partisinin vaatleri
arasında yer almaktadır. Bu konularda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz kanun teklifleri Meclis gündeminde beklemektedir.
Emeklilerin ve
yaşlıların ortak derdi geçim
sıkıntısıdır, aldıkları aylıklar
yetmemektedir. Aldığı aylıkla ay sonunu getiremeyen
emekliler geçimlerini sağlamak için ek iş aramakta, ek gelir
sağlamak için olumsuz şartlarda bile çalışmak zorunda
kalmaktadır. Bu itibarla, 65 yaş aylığının
yaklaşık 2 katına çıkarılması ve emeklilerimize
Ramazan ve Kurban Bayramlarında biner lira ikramiye verilmesiyle ilgili
düzenlemeleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz.
İnanıyoruz ki bu düzenlemelerle
yaşlılarımızın ve emeklilerimizin hayır
duası alınacaktır.
Emekliler, emekli
aylıkları arasındaki eşitsizlikten de dert
yanmaktadır. Emekliler arasındaki maaş adaletsizliği
maalesef giderilememiştir. İntibak düzenlemesi olarak takdim edilen
kanunla sadece 2000 öncesi SSK emeklileri için kısmi iyileştirme
yapılmış, diğer emekliler görmezden gelinmiştir.
BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate
alınmamıştır. Esnaf ve çiftçi BAĞ-KUR emeklileri
ülkemizde en düşük emekli aylığı bağlanan kesimlerdir.
Üstelik BAĞ-KURluda emekli olması için dokuz bin gün hizmet süresi
aranmakta ancak aynı kurum çatısı altındaki diğer
sigortalılar yedi bin iki yüz günle emekli olabilmektedir. Yine,
altmış gün prim borcu bulunan esnaf sağlık hizmetinden
yararlanamamakta ama aynı durumdaki diğer sigortalılar
faydalanabilmektedir. Emeklilik hizmet süreleri ve emekli aylıkları
konusunda BAĞ-KURlulara yapılan eşitsizlik ve
haksızlık giderilmelidir.
Bir başka sorun da,
geçmiş çalışmaların emeklilik hizmetine
saydırılamamasıdır. Bu konuda mağdur olan pek çok
esnaf ve çiftçi bulunmaktadır. Geçmişte esnaf olarak çalışmış
ya da çiftçilik yapmış birçok kişinin bu
çalışmalarına dair vergi mükellefiyeti, oda kaydı gibi
resmî belgeleri olmasına rağmen sigortalılık kayıt ve
tescili olmadığı gerekçesiyle bu çalışma sürelerini
hizmetlerine saydıramamış olup bu nedenle emekli
olamamaktadır. Daha önce birkaç kez geriye dönük borçlanma hakkı
verilmiş ancak esnaf ve çiftçimizin çoğunluğu ekonomik
imkânsızlıklar nedeniyle öngörülen süre zarfında borcunu
yapılandıramamış ve düzenlemeden
faydalanamamıştır. Bu durumdaki esnaf ve çiftçilerin gözü
kulağı vergi ve oda kaydı dikkate alınarak geriye dönük
borçlanma hakkı sağlayacak yeni bir yasal düzenlemededir.
Geçmişte BAĞ-KURa kayıt yaptırmamış
olanların vergi mükellefleri açısından vergi kayıt tarihi,
diğerleri açısından ise sicile kayıt tarihleri esas
alınarak geçmiş hizmetlerine borçlanma imkânı verilmelidir. Bu
soruna çözüm getirilmesi sosyal güvenliğin ve Anayasa'nın ruhuna da
uygun olacaktır.
Yine çıraklık ve
staj sürelerinin emeklilik hizmetine sayılmasını bekleyen birçok
sigortalı bulunmaktadır. Türkiye, çıraklık ve mesleki
eğitime daha fazla önem vermelidir. Bugün işsizlik yüksek oranlarda
seyrederken reel sektör kalifiye eleman sıkıntısı
çekmektedir. Bu, mesleksizlik sorunudur ve mesleki eğitimin kalitesinin
artırılması ve yaygınlaştırılmasıyla
çözülebilecektir. Bu kapsamda, çıraklık ve staj süreleri emeklilik
hizmetine sayılmalıdır. Uygulamada bir çalışma ya da
sigortalılık olmaksızın geçen süreler dahi
borçlanılabilmekte iken fiilî bir çalışmaya dayanan
çıraklık ve staj sürelerinin, sadece kısa vadeli sigorta
kollarıyla sınırlı tutulması
haksızlığa, eşitsizliğe ve dolayısıyla
mağduriyete neden olmaktadır. Yaşanan mağduriyetin
giderilmesinin yanında, mesleki eğitimin özendirilmesi amacıyla
çıraklık ve staj süreleri hizmetten sayılmalı, geçmiş
hizmetlere borçlanma hakkı verilmeli ve çıraklık ve staj
süreleri sigortalılık başlangıç tarihinde esas
alınmalıdır.
Bu tasarı, BAĞ-KUR
sigortalılarının muhtelif kanunlarla durdurulan
sigortalılık süreleri nedeniyle ödemedikleri prim borçlarını
uygun şartlarda ödeme imkânı sağlamaktadır ancak
BAĞ-KUR prim borcu bulunup bu borçları dondurulanlar, hizmet
sürelerinden emekliliklerine yetecek kadar kısmını
borçlanıp emekli olabilmeyi beklemektedir, esnaf ve çiftçimize bu imkân
verilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 26ncı maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununda
değişiklik yapılarak 4/C statüsünde geçici personel uygulaması
kaldırılmaktadır.
Bilindiği üzere, 696
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle taşeron işçi, geçici
işçi ve 4/Cli çalışanlara yönelik düzenlemeler
yapılmıştır ancak 4/Cliler kâğıt üzerinde 4/Bli
yapılmış olup, mağduriyetleri aynen devam etmektedir, 4/Clilerin
bu mağduriyeti mutlaka giderilmelidir.
Yine, kamudaki taşeron
işçilere kadro verilmesini öngören düzenleme taşeron işçilerin
tamamını kapsamamıştır. KİTlerde
çalışanlar tüm şartları taşıdığı
hâlde, ihalelerin yaklaşık maliyeti içinde personel giderleri yüzde
70in altında olduğu gerekçesiyle birçok bakanlık ve kurumda çalışan
taşeron işçiler, araç kiralama yoluyla
çalıştırılan taşeron işçiler kadro
alamamıştır. Taşeron işçiler, kurum ve ihale
ayrımı yapılmadan kadroya geçirilmelidir. Hükûmetin kadro
alamayan taşeron işçilerin feryadını
duyacağını ve bu çalışanları kadro kapsamına
alacağını umuyor ve bekliyoruz.
Yine, sayıları 3
bin civarında olan vekil imam ve müezzinler ile çok düşük ücretle
çalıştırılan fahri Kur'an kursu öğreticileri de umutla
beklemektedir. Bugün Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağla görüştüm. Bir çalışmalarının
olduğunu, yakında açıklayacaklarını ifade ettiler.
Esasen köklü bir düzenleme yapılmalı, kamuda taşeron,
sözleşmeli, 4/Cli, geçici, fahri, ücretli ve vekil statüsünde çalışanların
tamamı kapsama alınmalıdır.
Maliye ve gelir idaresi
çalışanlarının yıllardır umutla beklediği
kurum içi uzmanlık sınavı açılması için gerekli
düzenleme artık yapılmalıdır. Yetişmiş kadrolar
olmasının yanında sağlayacağı moral, motivasyon
da dikkate alınarak gelir uzmanlarının devlet gelir uzmanı
kadrolarına geçebilmesine kolaylık getirilmelidir.
Adliye
teşkilatlarının iş yoğunluğu ve
yaptıkları hizmetler göz önüne alınarak mübaşirlerin görev
tanımları yeniden yapılmalıdır. Yardımcı
hizmetler sınıfında çalışanlar genel idari hizmetler
sınıfına alınmalıdır.
Sağlık
çalışanlarına yıpranma payı verilmesine yönelik sözler
artık hayata geçirilmeli ve ek ödemelerin emekliliğe
yansıtılması sağlanmalıdır.
Polislerimize her daim,
haklı olarak, övgüler düzülmektedir ancak polislerimizin
yıllardır yaşadıkları mağduriyet bir türlü
giderilmemektedir. Emniyet çalışanlarının özlük
haklarını ve çalışma şartlarını
iyileştirecek, üniversite mezunu polislerimize 3600 ek gösterge
verilmesini de içerecek düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 15inci maddesi üniversitelere kayıt
yaptırıp da çeşitli sebeplerle ilişiği kesilenlere ve
kayıt yaptıramayanlara bir imkân vermektedir. Bu durumdaki
öğrenciler dört ay içinde üniversiteye başvurmaları hâlinde 2018-2019
eğitim öğretim yılında öğrenimlerine
başlayabileceklerdir ancak üniversiteden mezun olan gençlerimizi yeni
sorunlar beklemektedir. Gençler iş bulamamanın
sıkıntısını yaşarken bir de genel
sağlık sigortası prim borcuyla karşı karşıya
kalmaktadır. Milyonlarca gencimize yüklü miktarda prim borçları
çıkmaktadır. Prim yükü hafifletilmiş olsa da bir işi ve
geliri olmayan gençlerimiz bu primi babalarından aldıkları
harçlıklarla mı ödeyecektir? O nedenle, bulunduğu yaş
itibarıyla bir sağlık hizmeti alması nadir olan işsiz
gençlere Genel Sağlık Sigortası Primi ödeyeceksin. demek
doğru değildir. Milliyetçi Hareket Partisi, gençlerimizin bir iş
buluncaya kadar ailelerinin sağlık sigortasından
yararlandırılması ve işsiz gençlere
çıkarılmış borçların silinmesi görüşündedir.
Zira, Anayasamıza göre, devlet, işsizliği önlemeye
elverişli ekonomik bir ortamı sağlamak için gerekli tedbirleri
almakla yükümlüdür. Öncelikle gençlerimize iş imkânı
sağlanmalı, işsizlik sorununun çözümü için yapısal
reformlar gerçekleştirilmelidir.
Bu kapsamda,
tasarının 22nci maddesiyle, genç girişimcilere getirilen prim
desteğini önemli görüyoruz. Bu düzenlemeye göre, iş yeri açan 18
yaşından büyük 29 yaşından küçük girişimcilerin bir
yıllık sigorta primleri hazine tarafından karşılanacaktır.
Tasarının
hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
gerçekleştireceğiz.
13üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
13'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz Musa
Çam
İzmir Tokat İzmir
Utku
Çakırözer Bülent
Kuşoğlu
Eskişehir Ankara
MADDE 13- 1/7/1976 tarihli ve
2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"(2.332) ibaresi "(8.774) şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Musa Çam konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
557 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu madde, 65 yaş üstü
vatandaşlarımızın almış oldukları
ücretlerin, aylıkların yeniden düzenlenmesiyle ilgili.
Bildiğiniz gibi
ülkemizde yaklaşık olarak 580 bin civarında 65 yaş üstü
vatandaşımız bulunmaktadır. Bunların hiçbir geliri
yok. Bunlar devletin kendilerine aylık olarak vermiş olduğu 226
lira ücretle yaşamlarını sürdürmektedirler.
Baktığımızda, bir yurttaşın, bir
vatandaşın aylık 226 TL alarak hayatını sürdürmesi
mümkün değil. Ve bunlar üç aydan üç aya maaş alıyorlar, toplam
750 lira civarında bir ücret bu. Bu, gerçekten insanca yaşamaya
müsait bir ücret değildir. Şimdi, bu düzenlemeyle birlikte bu 226 TL
500 TLye çıkarılmaktadır. Yeterli midir? Değildir ama bir
miktar iyileştirme yapıldığı muhakkaktır.
Şimdi, şöyle bir
hesap yaptım ben: Biraz önce buraya gelirken hemen köşede bulunan,
milletvekilleri ve görevliler için meyve ve simit satan yerden 1 simit ve 1 de
peynir aldım. 1 gevrek 1 lira, 1 peynir 75 kuruş. Bir
vatandaşın, 65 yaşındaki bir yurttaşın sabah,
öğle, akşam 3 gevrek yediğini veyahut da 3 simit yediğini düşündüğümüzde
3 lira yapıyor. Birer liradan 3 bardak çay içtiğini
hesapladığımızda o da 3 lira yapıyor. Gravyer peynir
75 kuruş, 3 defa bunu aldığında da bu da 75 kuruştan 2
lira 25 kuruş yapıyor. Yani ortalama günlük 3 öğün gevrek ve
peynir yediğinde 8 lira 25 kuruş yapıyor. Bunu otuz günle
çarptığımızda arkadaşlar, aylık 247 lira 50
kuruş yapmaktadır. Şimdi bu düzenlemeyle 500 liraya
çıkartılıyor. Diyebilirsiniz ki: İyi, işte 250
lirasını harcıyor, 250 lirası da kendisine kalıyor.
Peki, bu 65 yaşındaki vatandaş sabah, öğlen, akşam
sadece simit ve peynir mi yiyecek arkadaşlar? Başka hiçbir şey
yemesin mi? Bu doğru bir davranış biçimi değil. Sabah,
öğlen, akşam ikişer tane yediğinde, 2 simit, 2 peynir
yediğinde, toplam olarak aylık 495 lira yapıyor. Biz bu
düzenlemeyle 500 lira yapıyoruz arkadaşlar, geriye 5 lira para kalıyor.
Evet, 226 liradan 500 liraya çıkartılması insanidir, iyidir,
doğrudur ama 3 öğün gevrek yese, simit yese, peynir yese bile bu
insanca bir ücret değildir.
Dolayısıyla biz
burada vermiş olduğumuz önergeyle verilecek 500 liranın bin
liraya çıkartılmasını istedik. Yaş 65 artık,
gelmiş, dayanmış belli bir yere. Sağlık sorunları
var, şu sorunları var, daha iyi beslenmesi gerekiyor, daha insanca
yaşaması gerekiyor. O zaman bizim, özellikle
yaşlılarımıza, hiçbir geliri olmayan
vatandaşlarımıza, yurttaşlarımıza insanca
yaşayabileceği bir ücreti reva görmemiz gerekiyor ve uygun görmemiz
gerekiyor.
Bizler toplum olarak, millet
olarak yaşlılarımıza son derece saygılı,
onları her zaman başımızın üstünde
taşımış olan insanlarız. Ama 581 bin
vatandaşımız sadece bu ücrete bakıyor ve bu ücretin
düzeltilmesi için de beklemektedir arkadaşlar. O nedenle biz -ramazan
ayına giriyoruz- ramazandan önce bu 581 bin
vatandaşımızı, bu yaşlılarımızı
sevindirecek, mutlu edecek, onları güldürecek, onların daha insanca
bir yaşam sürdürmelerine imkân tanıyacak olan 500 lirayı
değil, bin lirayı uygun gördük. Bin lira da yeterli midir? O da
değildir ama biz de imkânları, olanakları biliyoruz ve
görüyoruz. Bütçe imkânlarını da göz önünde tuttuğumuzda bin
TLnin Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Maliye Bakanlığı
bütçesine büyük bir külfet getirmeyeceğini, onları çok mutlu
edeceğini düşünüyoruz.
O nedenle sizlerden bu konuda
ve 65 yaş üstü vatandaşlarımızın,
yurttaşlarımızın yüzünü güldürecek bu önergeye destek
vermenizi istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü
maddesindeki birinci fıkrasında yer alan ibaresinin, birinci
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
Adana Adıyaman
Batman
Aycan
İrmez Mehmet
Ali Aslan
Şırnak Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım
konuşacaktır.
Buyurun.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 557 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde
grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi tasarıya
geçmeden önce bir saptamada bulunmak istiyorum ki sizlerin de
vicdanını kanatan bir durumdur bu. AKP iktidarının
iflası sonucu girilen bu korsan seçimlerde ötekileştirici
zihniyetlere karşı Türkiyede tüm halkların, inançların,
kadınların ve gençliğin tercihi olan Sayın Demirtaş,
dört duvar arasında, bir plastik masa ve bir plastik sandalye
başında seçim çalışması ve propagandası
yürütmektedir. Gecikmeli de olsa Türkiye gündemine ilişkin görüş ve
önerileri avukatları vasıtasıyla kamuoyuyla paylaşılmaktadır.
Öte yandan, iktidarın borazanı hâline gelmiş havuz medyası
tüm insanlık değerlerini altına alarak insafsızca ve
ahlaksızca Sayın Selahattin Demirtaşa saldırmaktadır.
Bu kanallarda sözüm ona tartışma programları
yapılıyor. Bu programa katılan, insanlıktan nasibini
almamış, kendilerini toplumdan üstün gören sözüm ona gazeteci,
akademisyen, araştırmacı, avukat, hep bir ağızdan,
karşılarında tek bir muhalif olmaksızın Selahattin
Başkana saldırmakta, yargısız infaz etmekte. Televizyona ne
kendisini ne de ona sahip çıkacak tek kişi çıkarmıyorsunuz,
bari arkasından konuşmayın. İnanıyorum ki
arkadaşlar, bu durum sizi de incitiyor; iktidar vekilleri de, vicdan ve
izan sahibi Türkiye insanı da bu durumdan rahatsızdır.
Selahattin Başkan ikinci
tura kalacak kadar oy alacak bir adaydır, en az 10 milyon seçmenin oyunu
alacaktır. Kendisi zaten haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde
tutuluyor, bir siyasi tutsaktır. Hakkında kesinleşmiş
herhangi bir hüküm yokken bu çamur medyasının
saldırısına iktidar kanadı nasıl tahammül ediyor?
Yazıktır, günahtır.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Çamur sensin ya!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Türkiye coğrafyasının insanı merttir, merhametlidir,
insaflıdır.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Burada olmayanlar hakkında konuşma ileri geri.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Bu güruhun toplumu bu kadar ötekileştiren, bölen nefret diline nasıl
tahammül ediyorsunuz?
MEHMET METİNER
(İstanbul) İşiniz gücünüz çamur sizin. Bu nasıl bir
ahlaksız dil, nasıl bir zihniyet?
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Tamam, Yargıya müdahale edemeyiz. diyorsunuz da ki çok da
inandırıcı değil- bari bu emrinizdeki çamur
medyasını bağlayın, susturun.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Çamur sensin, sen!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Bu kadar ahlaksızca, bu kadar insafsızca, vicdansızca
savunmasız bir cumhurbaşkanı adayına
saldırmasını engelleyin. Onu savunacak tek bir kişi bile
programda yokken ona saldırmak, sallamak ne millîliğe sığar
ne de yerliliğe.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Burada olmayanlara saldırmak da
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Bu ülke hepimizin, lütfen sağduyu, lütfen sağduyu
MEHMET METİNER
(İstanbul) Çamur medyası diyor terbiyesiz herif.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Kanun tasarısına gelince. Bu tasarının birinci
önceliği ekonomik kalkınma değil, birinci önceliği, ne
pahasına olursa olsun seçimi kazanmaya yönelik, kamu kaynaklarının
çarçur edilmesidir. Hükûmetin Maliye Bakanı ekonominin kötüye
gittiğini söylüyor, Hükûmetin Başbakanı 300 milyarlık bir
vergi affından bahsediyor. Hükûmet içinden gelen uyarılara
aykırı bu uygulamaların seçim rüşveti olduğu
aşikârdır. Seçimden sonra yandaşlara getirilen bu aflarla
oluşan bütçe açığının bedeli fakire, garibana zam ve
enflasyon olarak dönecektir. Bütçenin açık vermesi, faizlerin daha da
artması, yatırım yapılmaması ve elbette ki
soframızdaki peynirden, zeytinden içtiğimiz suya kadar her şeye
zam yapılması anlamına gelmektedir. AKP bu vergi ve ekonomi
politikasıyla, bu vergi aflarıyla, bu teşvik yasalarıyla bu
ülkenin ekonomisini düzeltemeyecek, tam tersine, batıracaktır.
Yaptığı şey, sermayeyi ve günü kurtarmaya yönelik
çabalardır. Yürüttüğünüz sosyal, siyasal, ekonomik politikalar
neticesinde OHALle, içeride dışarıda savaş
politikalarıyla, hudut güvencesizliğiyle, üretimi değil tüketimi
teşvik ederek ekonomiyi bozuyorsunuz. Sonra, bozduğunuz bu ekonomik
yapıyı sadece teşvik yasalarıyla, vergi aflarıyla
düzeltebileceğinizi düşünüyorsunuz. Bu şekilde
düzelmeyeceğini, akıl yürütmeyi geçtim, deneme yanılma yoluyla
bile öğrenmiş olmanız gerekirdi. Ancak ısrarla aynı
şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemeniz hayra alamet değil.
Ancak bizim bu ısrardan anladığımız, demokrasi,
özgürlük ve hukuk güvencesinin esas olduğu bir zeminde AKPnin
yarışacak bir fikri ve ideali kalmamıştır. Alınan
seçim kararı da fikirlerine güvendikleri için değil, ne yaparlarsa
yapsınlar bu ekonomik yıkıntıdan kurtulamayacaklarını
bildikleri içindir.
Bu tasarıda eksik de
olsa olumlu tek gelişme, seçimlerin yüzü suyu hürmetine yaşlı ve
emeklilere getirilen bayram ikramiyeleridir. Emeklilere, yaşlılara
yılın on bir ayı zorunlu oruç tutturacaksınız, aç
bırakacaksınız, emekli aydan aya kıl payı, ölmeden
yaşayabilecek; sonra, seçim arifesinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Tamamlıyorum, az kaldı.
BAŞKAN
Tamamlayın.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
yaşlılara verilecek ikramiyeleri AKPnin bir lütfu olarak
göstereceksiniz. Yaşlılık ve emeklilik insanların en zor,
kendi emeğiyle geçinemeyecek duruma geldiği biyolojik bir zaman
dilimidir. Sosyal devlet ilkesinin geçerli olduğu bir ülkede
yapılacak şey emeklilere bayramdan bayrama ikramiye vermek
değil, her zaman, her ay yaşamını insan onuruna uygun idame
ettirebileceği bir ücret vermektir. Bu nedenle, verilecek bu ikramiyeler
yılda iki kez değil, yılda on iki ay, her ay
aldığı maaşa ücret zammı olarak eklenmelidir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre bir söz talebimiz var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
60a göre söz veriyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adıyaman Milletvekili
Behçet Yıldırımın 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce hatip konuşmasında
Elinizdeki çamur medyasıyla ona saldırıyorsunuz, buna
saldırıyorsunuz. mealinde ve O çamur medyasında
konuşanlar ve yazanlar
gibi talihsiz ve kabul edemeyeceğiz ifadeler
kullanmıştır.
Şimdi, bir taraftan
basın özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden dem
vuracaksınız, öbür taraftan işinize gelmeyen yayınlar ve
yorumlar olunca da bundan rahatsız olacaksınız ve bunları
çamur diye lekeleyeceksiniz. Kusura bakmayın, sizin çamur demenizle
bunlar çamur olmazlar.
Bir diğer konu, PKKnın
propaganda araçları ve yayın organlarına müdahale edilince
bunlar basın özgürlüğü oluyor, bunlar ifade özgürlüğü oluyor
ama diğer taraftan, sizin kabul etmeyeceğiniz, işinize gelmeyen
yayınlar olunca bunlar çamur medyası oluyor. Kusura bakmayın, çamur
olan, terörün ve PKKnın borazanlığını ve onların
sözcülüğünü yapan yayın kuruluşları ve onlara sahip
çıkanlardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Metiner.
40.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER
(İstanbul) Teşekkür ediyorum.
O medyada yazan ve
konuşan biri olarak çok kısa bir cevap vermek istiyorum.
Her tarafından çamur
akan, cifos akan bir insanın o şerefli medya için söylemiş
olduğu, ahlaksızca ve hayâsızca söylemiş olduğu her
bir sıfatı ziyadesiyle kendisine iade ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Bu nasıl bir konuşma ya!
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yıldırım.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Resmen sataşma var Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakikada
Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Sayın milletvekilleri,
eleştirilerimizi yaparken lütfen yaralayıcı, kaba sözlerden
imtina edelim.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Ben eleştiriyi yaparken buradaki insanların
vicdanına seslendim. Vicdanı olmayanlar hiç umurumda değil.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sende vicdan ne arar ya! Ne vicdanı be! Sen ne
vicdanından bahsediyorsun?
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim Sayın Metiner, müdahale etmeyelim.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Burada olmayanlar için
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Başkanım, bir işlem yap buna, muhatabım değil bu.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Ne işlem yapılacak?
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Sen muhatabım değilsin, sen benim sayfamda değilsin.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, Genel Kurula hitap edin siz.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Ya, git sen. Çamur adama bak ya! Müptezel herife bak ya!
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Yüz karasısın. Memleketin yüz karasısın sen!
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, lütfen, istirham ediyorum...
BEHÇET YILDIRIM (Devamla)
Evet, ben burada vicdanlara sesleniyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sana o yüz karası ifadesini göstereceğim.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) -
Asla kişiselleştirmedim. Ben bu durumdan sizlerin de rahatsız
olması gerektiğini söyledim.
Bir program düşünün, 4
kişi var, 4 kişi aynı bir... Birisi yargısız infaz
yapıyor, birisi çukurlardan bahsediyor, birisi başka şeyden
bahsediyor, birisi başka şeyden bahsediyor. Onu savunacak bir
Allahın kulu yok, lütfen siz savunun onu. O savunmasız insanı,
o dört duvar arasındaki insanı savunmak sizlerin görevidir, iktidarın
görevidir. Bu konuda biraz hassasiyet gösterin istedim, yoksa o şöyle
demiş, bu söylemiş, kimin ne söylediğini çok iyi biliyoruz. Biz
her zaman mazlumdan yana, fakirden yana, güçsüzden yana
tavrımızı göstermişiz ve tarihte hep bunu böyle okuduk ama
maalesef bakıyoruz, tarihte okuduklarımız ile bugün meydana
gelenler arasında dağlar kadar fark var.
Teşekkür ederim.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Metiner.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
557) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Metiner.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Yüz karası ifadesini, o ahlaksız ifadeyi kendisine
iade ediyorum ve sataşmadan söz istiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Ya sen kendin sanki çok temiz konuşuyorsun.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika süreyle, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; kimin
yüz karası olup olmadığını Türkiye toplumu biliyor.
Eli kanlı bir terör örgütünün burada propagandasını yapan bir
insanın yüzünün karasından başka özellikleri var ama onu
söylemeye ahlakımız el vermiyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ne diyorsun sen, bir haddinizi
bilin yani. Ayıp ya!
MEHMET METİNER (Devamla)
Biz o demokrasi medyasında aslanlar gibi yazıyoruz,
konuşuyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Neyin aslanısın sen, gece
gündüz yerlere yapışıyorsun biat etmek için.
MEHMET METİNER (Devamla)
Terör suçlarından dolayı içeride yatanların hesabını
adalet görür.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sen içeridekiler kadar dürüst
müsün, dürüst müsün onlar kadar? Kendine saygın yok, geçmişine
saygın yok, hiçbir şeye saygın yok, bir de utanmadan oradan
konuşuyorsun!
MEHMET METİNER (Devamla)
Eğer yüz karasından bahsedilecek olursa Kürt halkına zulmeden
o terör örgütünün siyasi propagandasını yapanlar yüz karası
ifadesinin ötesinde başkaca sıfatları hak ediyorlar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sen oradan gelmiyor musun ya?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Kendi geçmişine bu kadar
saygısızlık yapma, yapma; ayıp ya!
MEHMET METİNER (Devamla)
Eliniz ve diliniz kanlıyken hâlâ burada demokrasiden söz
ediyorsanız yazıklar olsun diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sen kim oluyorsun da böyle
konuşuyorsun? Asıl size yazıklar olsun, size bin defa
yazıklar olsun.
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri, lütfen...
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Saygısızsın; kendine
saygısızsın, geçmişine saygısızsın,
milliyetine saygısızsın, her şeyiyle saygısız bir
adamsın sen ya!
MEHMET METİNER
(İstanbul) Senin milliyetin var mı ya? Hangi milliyete mensupsun
sen, hangi milliyete?
BAŞKAN Sayın
Yıldırım...
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
22.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak
GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
557
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
14üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yıldırım, sisteme girmişsiniz.
Açalım 60a göre
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Genel
Kurulda yaşanan tatsız olaydan dolayı özür dilediğine ve
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; az önce Genel Kurulda yaşanan tatsız olaydan
dolayı Genel Kuruldan özür diliyorum, bir.
İkincisi: Haddini
bilmeyen, kendisini bilmeyen bir insanın bana yaptığı,
şahsıma ve partime yaptığı bütün sözleri
fazlasıyla kendisine iade ediyorum. Ben, yöreme, atalarıma
bağlı bir insanım. Benim atalarım Bu olayların fazla
üstüne gitme
(x) Ben de atalarıma
uyarak fazla olayın üstüne gitmiyorum ama tutanaklarda yanlış
bir şey varsa da hukuki yollardan hakkımı
arayacağımı söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Her birimizin tabii ki
söylemlerine, eylemlerine dikkat etmesi gerekiyor, yaralayıcı, kaba
sözlerden çekinmesi gerekiyor. Bunları söylemekten imtina ediyorum ama her
birimiz tabii ki bunların farkındayız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
557) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
14üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı "Vergi ve Diğer Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
14'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz Musa
Çam
İzmir Tokat İzmir
Utku
Çakırözer Bülent
Kuşoğlu Ceyhun
İrgil
Eskişehir Ankara Bursa
MADDE 14- 4/11/1981 tarih ve
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Geçici 75inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "bir ay ibaresi "iki ay olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil konuşacaktır.
Buyurun Sayın
İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Başkanım, hep Gidiyorum. diyorum ama geri geliyorum.
BAŞKAN Yani bu hafta
salı günü başladığımızdan beri Gidiyorum,
gidiyorum. dediniz ama her gidişin bir gelişi var.
Buyurun.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; çok
teşekkür ederim. Evet, hep Son konuşmam. diye çıkıyorum
ama çok şükür ki
BAŞKAN Seviyoruz
sizleri, konuşmalarınızı devam ettirin.
Buyurun.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Evet, bu sefer çok hayırlı bir vesileyle ve çok güzel bir
konu için kürsüye geldim. O yüzden hepinizin dikkatle dinlemesini
Bence bu
Meclisin bu dönemde yaptığı en güzel, en kıymetli
çalışma birazdan 15inci maddede konuşulacak olan öğrenci
affı ve ÖYPli yani Öğretim Üyesi Yetiştirme Programındaki
genç akademisyenlerin sorunlarının çözümüne dönük olan bu problemin
çözülmesiydi. Biraz sonra 15inci maddede bütün grupların ortak önerisiyle
bu sorunu çözeceğiz. Aylardır gece gündüz çaba
harcadığımız bu sorunlar tüm grupların önerisiyle
15inci maddedeki öğrenci affının içine
Aynı zamanda ÖYP
önergesiyle birlikte sorunun çözümü için net bir hedefe
ulaşılmış olacak. Peki bu nedir birazcık bilgi vereyim
çünkü 15inci maddede konuşma yapılmayacak önerge üzerinde.
Arkadaşlar, bu 15inci
madde ve ek önergeyle birlikte cumhuriyet tarihinin en büyük öğrenci
affı geliyor. Yani 1923 yılından itibaren mezun
olamamış, okulu bitirememiş, yarım kalmış,
kaydını yaptıramamış, annesi ölmüş, bırakmak
zorunda kalmış, babası iflas etmiş, ekonomik nedenle
bırakmak zorunda kalmış; bir şekilde terör ve ilgili
suçlarla hüküm giymiş olanlar dışında herkes üniversiteye
dört ay içinde başvurduğunda dönebilecek. Burada en önemli vurgu,
tutanaklara geçmesi için söylüyorum, özellikle tıpta uzmanlık ve
dişte uzmanlık yapan yani tıp fakültesi ve diş
hekimliği bitirdikten sonra kardiyoloji, dâhiliye, cerrahide ihtisas yaparken
bir şekilde mobbing nedeniyle, ailevi nedenlerle, ekonomik nedenlerle
ihtisasını yarıda bırakan tüm arkadaşlarımız
da doktor arkadaşlarımız, hekim arkadaşlarımız da
uzmanlıklarına geri dönüyorlar; şimdiden hepsine
hayırlı olsun.
Arkadaşlar, ikinci
güzellik, iyi bir şey, aylardır ÖYP'liler çok mücadele ettiler. Bu
genç akademisyenler, birazdan verilecek önergeyle doktora ve sanatta yeterlilik
eğitimini tamamlayanlar ve ÖYP programında olanlar, isteyenler bir ay
içinde başvurduğu takdirde bu yasayla hem istihdam edilecek hem de
işlerine ve kadrolarına dönebilecekler.
Bu tarihî kararda ve yasa
maddesinde grubumuz adına konuşmaktan onur duyuyorum. Bu vesileyle bu
iki sorunla karşılaştığımız günden beri,
yaklaşık bir buçuk iki yıldan beri bu konuda bize destek veren
tüm grup başkan vekillerimize, aynı zamanda bu konuda çok mücadele
eden, uğraşan Cumhuriyet Halk Partisi Eğitim Komisyonu üyelerine
ve aynı zamanda Barış Karadeniz, Sinop Milletvekili arkadaşımıza
ve bu süreci yetkili makamlara taşıyan ve sonuçta bu süreçte
ortaklaşarak burada ortak bir önergeyle bu sorunun çözümüne katkı
koyan Sayın Mustafa Elitaş'a, Mehmet Doğan Kubata, Mehmet
Muş'a, Bülent Turana ve Meclis Başkan Vekilimiz Ahmet Aydın'a
çok teşekkür ediyorum. Ama en önemlisi başından beri
yılmadan mücadele eden, gece gündüz bizlere mail atan, mektup yazan,
telefon eden ÖYP'li akademisyenlere; STKlere ve bunların
başında da bu konuda kamuoyunun
farkındalığını artıran ÖGESENe; Öğrenci
Affı Platformuna ve öğrenci affı isteyen mağdurlara; sayıları
600 bine yaklaşan, öğrenci affı bekleyen tüm öğrencilere ve
ailelerine; bu konuda bizleri duyarlılaştıran ve
farkındalığı artıran herkese; bunu basına
yansıtan ve basında kamuoyuna mal olmasını sağlayan
bütün gazeteci arkadaşlarıma ve herkese teşekkür ediyorum.
Bir miktar, gazete
teşekkür ilanı gibi oldu konuşma ama bu çok önemli bir süreçti.
Öğrenci affından ve ÖYPli akademisyenlerin tekrar kadrolarına
ve görevlerine dönmesinden dolayı çok mutluyum. Meclisteki belki de son konuşmamın,
son haftanın bu arkadaşların sorununun çözümü için
gerçekleşmesinden de ayrıca onurluyum, mutluyum.
Hepinize
katkılarınız için çok teşekkür ederim, sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
Bari bunu
alkışlasaydınız ya. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyoruz -gerçekten hayırlı, güzel bir iş-
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
iktidarıyla muhalefetiyle emek veren herkese. Barış Karadeniz
kardeşimiz hakikaten takipte bulundu, grup başkan vekillerimiz ciddi
takip etti. Ben bütün siyasi parti gruplarımıza da bu
hayırlı iş için özellikle teşekkür ediyorum. Bütün
gruplardan da alkış alan bir konuşma oldu. Hayırlı
olsun diyorum bütün ÖYPlilere.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bu arada, tabii ki kabul
edilmeyen bu önerge 14üncü maddedeki önergeydi; yanlış
anlaşılmasın.
14üncü maddedeki diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesindeki
ikinci fıkrasında yer alan ibaresinin, ikinci
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Saadet
Becerekli
Adana Adıyaman Batman
Mehmet
Ali Aslan Aycan
İrmez
Batman Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN
(Batman) Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, maalesef,
bugün size fıkra gibi gelecek, vahim ve utanç verici bir olayı
anlatacağım. Cizre İlçe Müftülüğü Cizre ilçesinin Dirsekli
köyüne bağlı İsa Ağa mezrasında bir imam Kürtçe hutbe
verdi diye -fahri imam- kendisini aldılar ve camiye girişini dahi
yasakladılar, ertesi gün de resmî bir imam gönderdiler, cuma gününe denk
geldi. Köylüler protesto etmek için valiliğin, müftülüğün
gönderdiği yeni imamın arkasında namaz kılmadı, eski
imamlarını istiyorlar ve çoğu Türkçe bilmediği için
doğal olarak Kürtçe hutbe, vaaz verecek yani. Bu, olacak bir şey
midir? Cahiliye devri, ırkçılık devri bin dört yıl önce
kapatılmış; maalesef hâlâ yaşatan bir zihniyet var; hâlâ
dillerle, ırklarla, mezheplerle uğraşan işte böylesi
zihniyetler de var, kınıyorum bu zihniyeti.
Eğer bu Yunanistanda
bir Türk köyüne yapılsaydı, düşünün ki bir Türk imam Türkçe
hutbe verdiği için Yunanistanda görevinden alınsın, Yunanca
konuşan, Yunanca hutbe ve vaaz veren bir imam Türk köyüne gönderilsin,
bizim tepkimiz aynı mı olurdu, bunu da sizin vicdanlarınıza
havale ediyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yıllardır nasıl yapılmış?
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Buradan cevap verirseniz çünkü benim konuşma sürem bitecek.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Hayır, yıllardır nasıl yapılmış?
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Doğru mu buluyorsunuz, yanlış mı buluyorsunuz?
Bana ya evet ya hayır deyin ya.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Hayır, Yıllardır nasıl yapılmış? diye
size bir soru sordum.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Bir dinle bak, ne diyor? Allah
Allah!
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Şimdi Kürtü de Allah yaratmış, Türkü de
Arapı da ya. Hayret bir şey ya!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Hayır, yıllardır nasıl yapılmış?
BAŞKAN Efendim,
müdahale etmeyelim, lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Deyin ki: Kınıyoruz. Deyin ki: Bu cahiliyedir,
ırkçılıktır, gereğini yapacağız.
İktidar olarak bunun arkasında durmuyoruz. Kim yapıyorsa
cezasını alacak. Siz savunuyorsunuz. Ahmet Kayanın ta ismini
söktünüz, Yılmaz Güneyin sinemasının ismini
değiştirdiniz, Ahmedi Hanininkini değiştirdiniz. Ya, nedir
bu istediğiniz, gerçekten nedir bu istediğiniz ya?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yıllardır nasıl vaaz yapılıyormuş, onu sizden
duymak istiyorum.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Ya, ben bir Arap olarak, bir Müslüman olarak, bir insan olarak bu
yapılanlardan gerçekten utanç duyuyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yıllardır nasıl yapılıyormuş, onu bu kürsüden
söylerseniz.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Ayıptır ya! Allah aşkına ya! Ya, Caban El Kürdi
diye bir sahabe var ya, Kürtçe konuşmuştur ya! Bediüzzaman Saidi
Kürdi vardır, Kürtçe konuşmuştur. Birçok şeyh, âlim, müderris,
molla hep Kürttür. Ya, bizim bunları aşmamız lazım Allah
aşkına, 2018de yaşıyoruz ya. Kurûnı vustâda,
kurûnı ûlâda, ilkel çağlarda yaşamıyoruz ya! Allahuteala
demiş ki: Ben sizi farklı diller ve renkler üzerine yarattım.
Bu benim ayetlerimdendir. Bilenler için bu benim ayetlerimdendir. demiş.
Demek ki bilmiyoruz arkadaş, demek ki bilmiyoruz. Bilsek bu dil
ırkçılığını yapmayız ve benim
konuşmamın tamamı maalesef
ŞAHİN TİN
(Denizli) Sen şimdi ırkçılık yapıyorsun o zaman ya!
Kürtçülük, Türkçülük diye bir şey mi var yani burada? Niye şey
yapıyorsun?
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) İşte ben size soruyorum: Kürtçe konuşmak, Kürtçe
dilinde vaaz vermek haram mıdır, günah mıdır, caiz
değil midir?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Nasıl yapılmış?
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Allah aşkına ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Neyse
BAŞKAN Siz de Genel
Kurula hitap edin Sayın Aslan.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Kürtçe bir dildir.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Vallahi Genel Kurula hitap ediyorum ama Genel Kurul da işte
beni dinlese sorun yoktu ama
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ayıp ya! Ayıptır ya!
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Neyse
Başka bir şeye geçelim, başka bir şeye
geçelim.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) İnsaf ya! Yani Kürtçe
konuşanlar insan değil mi? Niye gülüyorsun öyle?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Biz de aynı, soru soruyoruz.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Başka bir zaman inşallah bu konuyu
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ayıp ya!
BAŞKAN Sayın
Aslan, dilerseniz siz susun, milletvekilleri karşılıklı
konuşsun! İstersen yeni bir şey deneyelim
Lütfen sayın
milletvekilleri
Buyurun, devam edin.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Sayın Başkan, aslında ben başka bir şeyden
söz edecektim, son dakika haberi düştü diye, zoruma gitti açıkçası.
Ee, biz duyduktan sonra muhalefet olarak bunu dillendirmek bizim görevimizdir,
bizim üzerimize farzdır. Biz iktidara söyleriz, iktidar bir bahaneyle
yok der, bilmem ne der, o onun sorunudur ama söylemek
Biz dilimizle
değiştirmeye çalışıyoruz, eliyle değiştirme
makamında olan iktidardır. Bunu yapmazsa o onun
sorumluluğundadır.
İşsizlikle ilgili
bir şey söyleyecektim. TÜİK verilerine göre Türkiyede en çok
işsizlik Batman, Mardin, Siirtte var ve Şırnakta.
Batman, Türkiyenin petrol
üretiminde birinci olan ildir. 1940tan bu yana Batmanda petrol üretilmekte ve
Türkiyede üretilen petrolün yüzde 50sinden fazlası Batmanda üretiliyor
ama Batman işsizlikte 1inci, istihdamda da sonuncudur. Yani düşünün
ki Katar ya da Kuveyt işsizlikte 1inci olacak, istihdamda sonuncu olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun, devam.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Yine, Mardin petrol üretiminde Türkiyede 4üncü
sıradadır. Mardin, Batman ve Siirt, dediğim gibi, maalesef bu
anlamda sonuncu sıradadır.
Yani Kuveyt ile Katarı
niye örnek verdim? Sadece petrol üretimi var, sadece petrol, dünyanın en
zengin ülkelerindendirler. Ya, Batmanda, Mardinde petrol üretiliyor,
hayvancılık var, tarım var, tarih var, turizm var, var da var
yani yok yok; buna rağmen, Allah aşkına niye işsizlikte
1inci, istihdamda sonuncu?
Biz Afrika için şunu
söylemiyor muyduk, Batının Afrikayı sömürdüğünü
söylemiyor muyduk? Dünyanın en zengin altın kaynakları Afrikada
ama işsizlik ve fakirlik Afrikada. Bunun sorumlusu kim? İşte, o
büyük akıl, oraları sömürenler. Peki, bizim illerimizde bu varsa biz
aynı eleştiriyi niye kendimize yapmıyoruz? Türkiyede 81 il var,
81 ilin tamamında zenginlik kaynakları vardır. Batman, Mardin ve
diğer illerimiz gibi 81 il...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Sayın Başkan yani az önce tartışmalarla geçti.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Batman, Mardin gibi illerimizin ve Türkiyedeki 81 ilin
dışarıdan işçi alması gerekirken ve istihdam
fazlası olması gerekirken Hükûmetin yanlış iç
politikası, yanlış ekonomi politikaları sonucunda
işsizlik maalesef tavan yapmış ve istihdamda büyük sorunlar
yaşanmaktadır. Bunu bizler halkımız adına buradan bir
daha dillendiriyoruz.
Bir şey daha
söyleyeceğim: Mazıdağında dünyanın 2nci büyük
rezervlerine sahip fosfat yatakları vardır. Maalesef 1994te
kapatılmıştır ve şu anda nereden alınıyor
biliyor musunuz? Hep Ey İsrail! diyorsunuz ya, şu anda fosfatı
da İsrailden alıyorsunuz. Mazıdağı dünyanın
ikinci zengin yatağıdır, Türkiyenin de birinci en zengin
madenine sahiptir ama İsrailden, Tunustan, Cezayirden maalesef fosfat
alınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) - Fabrika kapatılmıştır 1994te. 3 bin işçi
çalışıyordu. İşte, eğer o fabrika
açılırsa ve bu işçiler istihdam edilirse işsizlik sorunu
bölgede de kalmayacaktır, Türkiyede de kalmayacaktır.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre bir söz talebimiz var.
BAŞKAN Buyurun, 60a
göre sistemi açıyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, insanların
konuştuğu dilden, geldiği bölgeden ya da inancından
dolayı herhangi bir ayrıma tabi tutulmasının söz konusu
olamayacağına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
insanların konuştuğu dilden, insanların geldiği
bölgeden ya da insanların inancından dolayı herhangi bir
ayrıma tabi tutulması söz konusu olamaz; bizim partimiz
politikaları tarafından da iktidarımız tarafından da
böyle bir şeyin söz konusu olması mümkün değildir.
İnsanların nerede
doğacağı, hangi anne babanın çocuğu olarak dünyaya
geleceği; hangi bölgede, hangi şehirde dünyaya geleceği kendi
ellerinde olan bir şey değildir. İnsanların kendi ellerinde
olmayan bir şeyden dolayı insanlara farklı gözle bakmak hiçbir
zaman bizim ne anlayışımızda ne politikalarımızda
ne de uygulamalarımızda olmuştur. İnsanlar Kürtçeyi de
konuşabilirler, diğer dilleri de konuşmakta özgürdürler. Bu
anlamda da iktidara geldiğimizden itibaren, özellikle demokratikleşme
noktasında attığımız adımlar bunun somut
göstergeleridir diye düşünüyorum.
Burada bir ifadeyi
yadırgadığımızı ve kesinlikle kabul
etmediğimizi ifade etmek isterim: Afrikadaki sömürgeyi gösterip Orada
zenginlikler var fakat insanlar fakirlik içerisinde. İşsizlik çok
yüksek. deyip İşte, Batmanda veya diğer illerde de kaynaklar
var; petrol var, diğer yer altı kaynakları var. Buralarda
işsizlik var. Buranın diğer bölgelerden ne farkı var? Yani
sanki, Afrikada Batılıların ya da sömürgecilerin orayı
sömürmesiyle şu an bizim belli illerimizde ortaya çıkan
sorunları, ülkemizin aynı uygulamaları yapmak suretiyle
bunların ortaya çıktığını ifade etmek
değerli arkadaşlar, değerli dostlar hakikaten kabul edilebilir
bir şey değildir, bu asla tasvip edeceğimiz bir şey
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Lütfen... Herkes konuşurken Efendim,
ayrımcılığa karşıyız, biz bölgecilik
yapmayız, biz etnik milliyetçilik yapmayız, biz etnik milliyetçilik
yapmayız. deyip kürsüye çıktığı zaman bu sözleri
unutup bunları yapıyorsa eğer, değerli arkadaşlar,
ülkeye ve Türkiye'ye yaptığı en büyük yanlış ve
verdiği en büyük zarar olur. Dolayısıyla eleştirebilirsiniz;
ekonomi politikamızı eleştirebilirsiniz, ekonomideki
uyguladığımız yöntemleri eleştirebilirsiniz ama
çıkıp da kendi ülkenizi sömürgecilerle mukayese ederseniz buna asla
müsaade etmeyiz ve bu noktada da gereken neyse onu yaparız, bunu
bilesiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET ALİ ASLAN
(Batman) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Aslan, şimdiki önergede tekrar siz konuşacaksınız,
dilerseniz o şekilde konuşun.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, her
dilin değerli olduğuna ve yaşatılması gerektiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Şunu ifade
edeyim ben de: Her dil değerlidir, her dilin yaşanması,
yaşatılması ve konuşulması gereklidir ve ana sütü gibi
de helaldir. Yani bu noktada herkesin yaklaşımı da bu şekildedir,
bunun dışındaki hiçbir yaklaşımı da kabul
etmediğimizi ifade etmek isteriz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Süt içerken devamlı kafaya yumruk yiyorlar ama.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 557) (Devam)
BAŞKAN 15inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Kadri
Yıldırım
Adana
Adıyaman Siirt
Mahmut
Celadet Gaydalı Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan
Bitlis
İzmir
Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN
(Batman) Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, az önce iki
konuşmama Sayın Muş itiraz etti. Dün iki soru sormuştum
kendisine ama cevap vermedi, her ne hikmetse buna cevap verdi, cevap verme
ihtiyacı hissetti.
Birincisi: Ben az önce
Kürtçeyi örnek vermiştim, pek bir tepki görmedim, sonra Yunancayı
örnek verince, tabii, herkes tepki verdi. Yani benim maksadım orada
Yunancayı küçümsemek ya da model almak değildir. Eğitimde
şöyle bir kural vardır: Yakını anlatmak için
uzağı örnek verirsin ya da yakından uzağa doğru
gidersin ya da uzaktan yakına; tümdengelim, tümevarım diye bir
eğitim modeli vardır. Bazı şeylerin
anlaşılması için de uç örnekler verebilirim, hemen üzerinize
alınmayın. Ama bir yurttaş olarak şunu sormak isterim
-birkaç tane de üniversite okuduk Allaha şükür- yani Batman, Türkiye'nin
yüzde 50sinin üzerinde petrol üretimine sahip iken niye işsizlikte
1incidir ve niye istihdamda sonuncudur ve niye Batmana bundan geriye kalan
sadece hava kirliliğidir? Bunu benim öğrenmeye, iktidara sormaya
hakkım vardır. İktidar buna mantıklı bir cevap vermek
zorundadır. Yok şuna benzetiyorsunuz, buna benzetiyorsun,
kınıyorum demekle işin içinden çıkamazsınız.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sadece kınamıyorum Sayın Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Şimdi, ikincisi
Neyse ben bu öğrencilerle ilgili bir
konuşayım, öğrenci durumu daha vahim olabilir.
Arkadaşlar, özellikle
Oluşum veya gruplara üyeliği mensubiyeti veya iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olanlar hariç. demiş. Öğrenci affı
çıkıyor, güzel, takdir ediyoruz ama bir kısmı da dışında
bırakılmış. Bir kere, bu eşitlik ilkesine
aykırıdır, Anayasa'nın 42nci maddesine de
aykırıdır Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından
yoksun bırakılamaz. deniyor. Yani hem yasa çıkarıyorsunuz
hem Anayasa'ya aykırı bir şekilde çıkarıyorsunuz.
Dolayısıyla siz öğrencilerin ilim tahsilinin önüne geçemezsiniz,
engelleyemezsiniz ya! Bu hak, temel bir haktır, ulusal ve
uluslararası yasalarda da yerini almıştır. Siz bütün
bunları bir tarafa bırakarak öğrenciler arasında ayrım
yapamazsınız. Size göre
Ki gördük Ayşe öğretmen de
Çocuklar ölmesin. dedi, bırak irtibatı, iltisakı, terör örgütü
propagandasından bebeğiyle içeriye alındı. Şimdi, ucu
o kadar açıkken, istismara o kadar açıkken bu maddenin geçmesine
bizim gönlümüz razı olmaz çünkü isteyen istediği yere çeker.
Eğer ben bunları kürsüde değil, dışarıda
söylesem, muhtemelen, örgüt üyeliğinden, propagandadan bilmem neden
yargılanacağım, belki de içeri gireceğim.
Bu arada Hazreti Alinin
meşhur sözünü yine hatırlatayım, Bana bir harf öğretenin
kırk yıl kölesi olurum. demiş. Yine, Peygamber (AS) Bedir
Harbinde edindiği tutsakları, esirleri Medinelilere okuma yazma
öğretmesi karşılığı serbest
bırakmış yani ilme, bilime büyük bir değer vermiş,
İlim Çinde de olsa arayınız, bulunuz, getiriniz. demiş.
E, şimdi Türkiyede
neler yapıyor iktidar? İlmin önünü kesiyor ya. Size göre onlar
terörist olabilir; tamam, onları soyutladınız, öğrenme
haklarını ellerinden aldınız, işe almadınız,
dışladınız; bunlar ne olacak? Bunlar için bir
politikanız var mı Sayın Muş? Bu okumayacak olan
öğrencileri ne yapacaksınız? İşe
almadığınız öğrencileri, KHKyle
attığınız öğrencileri, memurları ne
yapacaksınız? Bir politika üretin. Bunları ne
yapacaksınız?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Siz onların yakasından düşün, biz ne
yapacağımızı biliriz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Aman Allahım ya!
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Zekâ örneği, o kadar parlak
ki!
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) Tam tersi, onların yakasına
yapışan sizlersiniz, biz onları sizden kurtarmaya
çalışıyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Teröristler, terör örgütleri yakasından düşsün
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Ya, çok mu aradınız buraya getirmek için bu
arkadaşları ya!
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Yine kaynattınız, neyse, ben öğretmendim,
alışığım böyle sınıfta ders kaynatan
öğrencilerim vardı ama bir şekilde biz anlaşıyorduk,
sizinle pek anlaşamıyoruz.
Arkadaşlar, bu, güzelim
Hasankeyf, görüyorsunuz. Sayın Başkan, siz de görüyorsunuz,
görmediniz tabii. Hasankeyfin son hâlini size göstereyim, dolgu malzemeleri ve
betonlarla bakın güzelim Hasankeyf ne hâle gelmiş. Hani dedim ya,
Batman ayrıca bir turizm, tarih şehridir; bakın ne hâle geldi,
dinamitlerle, yok dolgu malzemeleriyle ne hâle geldi. Bu Hasankeyf Türkiye
sınırları içinde arkadaşlar, bin kilometre uzaklıkta.
Bu da Sevakin Adası, çok yakından
tanıdığınız Sevakin Adası.
Sayın Başkan, sürem
bitiyor. Yine beni konuşturdular, bir dakika daha ek süre
isteyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Sataşmaya da cevap verdim. İki dakika aslında
sataşmadan hakkım var.
BAŞKAN Buyurun, bir
dakikada tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Şimdi, Allah için diyorum yahu, bırakın, siyaseti,
partileri, ideolojileri bir tarafa bırakın.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Ne alakası var Sevakinle Hasankeyfin?
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Sevakin Adasını, bizimkiler yani yöneticiler tarihe,
turizme kazandırmak için diyorlar, Sudandan istiyorlar. 3 bin kilometre
uzaklıktaki Sudandan Sevakin Adasını istiyorlar İmar
edeceğiz. diyorlar ama bir taraftan da Hasankeyf imha ediliyor. Yurt
dışında, sınır dışında olan yerlerin
imarı için onlara talip oluyorsunuz ama yurt içindeki yerler, her neyse,
dinamitlerle imha ediliyor, vesaire.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Orası Osmanlının mirası, burası da
Osmanlının mirası.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Bir de şunu söyleyeyim: Sevakin Adası 133 kilometrekareye
sahip, Hasankeyf 530 kilometrekareye sahip. Yahu, akıllı olan,
vicdanlı olan ilk önce hangisine sahip çıkar? Hasankeyfi hep beraber
kurtaralım, baraj altında kalmasına engel olalım. Ha,
gücümüz yetiyorsa yurt dışındaki tarihî, kültürel yerleri de
tabii ki restore edelim, tabii ki sahip çıkalım; bunun da bir
sakıncası yoktur.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN
(Denizli) Biz hepsine sahip çıkacağız, Sevakine de Hasankeyfe
de.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesiyle
2547 sayılı Kanuna eklenen geçici 76ncı maddenin birinci
fıkrasında yer alan " olanlar hariç ibaresinin nedeniyle
ilişiği kesilenler hariç olarak değiştirilmesini ve
maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Adnan
Boynukara
İstanbul İstanbul Adıyaman
Feyzullah
Kıyıklık Mehmet
Metiner Halil
Eldemir
İstanbul İstanbul Bilecik
Mürteza
Zengin İsmet
Uçma Vural
Kavuncu
İstanbul İstanbul Kütahya
İsmail
Tamer Ramazan
Can Burhanettin
Uysal
Kayseri Kırıkkale Karabük
Erhan
Usta Barış
Karadeniz Ceyhun
İrgil
Samsun Sinop Bursa
Mustafa
Şentop
İstanbul
"Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı kapsamında 33 üncü maddenin (a)
fıkrası uyarınca araştırma görevlisi kadrosuna
atanmış olup statüleri 50 nci maddenin birinci
fıkrasının (d) bendinde belirtilen statüye
dönüştürülmüş sayılan ve ek 30 uncu madde uyarınca 33 üncü
maddenin (a) fıkrasına göre yeniden ataması yapılmayanlardan
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte;
a)
Başarısızlık ile Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı kapsamında süresi içinde lisansüstü eğitimlerini
tamamlayamama veya terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin
milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar
verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya
iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaları nedeniyle
araştırma görevlisi kadrosuyla ilişiği kesilenler hariç
olmak üzere, devlet yükseköğretim kurumlarının öğretim
elemanı kadrolarında bulunmayan ancak doktora veya sanatta yeterlik
eğitimini tamamlayanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir ay içerisinde,
b) Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı kapsamında lisansüstü eğitimine devam
eden araştırma görevlilerinin maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir ay içerisinde kadrosunun bulunduğu
yükseköğretim kurumuna müracaat etmeleri hâlinde 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel
şartları taşımaları kaydıyla ilgili üniversite
tarafından 33 üncü maddenin (a) fıkrası kapsamında yeniden
atamaları yapılır. Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı kapsamında eğitimlerini tamamlayan araştırma
görevlileri ihtiyaç halinde başka üniversitelerde de görevlendirilir.
Görevlendirmeden itibaren üç ay içerisinde görevine başlamayanlar müstafi
sayılır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Öğretim Üyesi
Yetiştirme Programı kapsamında 33üncü maddenin (a)
fıkrası uyarınca araştırma görevlisi kadrosuna
atanmış olup statüleri 50nci maddenin (1)inci
fıkrasının (d) bendinde belirtilen statüye
dönüştürülmüş sayılan ve ek 30uncu madde uyarınca 33üncü
maddenin (a) fıkrasına göre yeniden ataması yapılmayanlarla
ilgili koşulları taşımaları hâlinde istihdam edilme
hakkı verilmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı ortak önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Hayırlı uğurlu
olsun.
Bu kabul edilen önerge
doğrultusunda 15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan ortak önerge dediniz, biz ortak değiliz
iltisaklı ve irtibatlı ifadesi geçtiği için.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) 3 grubun ortak önergesi.
BAŞKAN 3 grubun ortak
GARO PAYLAN (İstanbul)
3 grubun diye düzeltin lütfen.
BAŞKAN Tabii,
düzeltiyorum, 3 grubun ortak önergesi.
Evet, birer dakikayla söz
vereceğim.
Sayın Şimşek,
buyurun, 60a göre söz veriyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, ÖYPlilerle ilgili çok büyük
mağduriyet olduğuna ve bu mağduriyetin çözülmesine ortak
önergeyle destek veren 3 siyasi partiye teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
gerçekten, ÖYPlilerle ilgili çok büyük mağduriyet vardı, her gün
milletvekillerinin birçoğuna ÖYPliler tarafından mesajlar
atılıyordu. 3 siyasi partinin ortak önergesiyle bu mağduriyetin
çözülmesinden dolayı ben buna destek veren bütün siyasi partililere
teşekkür ediyorum, ÖYPlilere de hayırlı uğurlu olsun
diyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın Özkoç.
44.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, bir ülkenin eğitiminin daha yüksek
seviyelere çekilmesi için öğrenci affının getirilmesinin çok
önemli olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
TÜİK rakamlarına göre aslında Türkiyede ilkokula gitmeyip hiç
okuma yazma bilmeyen insan sayısı 2,5 milyon; okuma yazma bilip de
ilkokulda okumayan 3,5 milyon insan var. 15 milyon insanımız ilkokul
mezunu, 9 milyon insanımız ortaokul mezunu, 11 milyon insanımız
ilköğretim mezunu. Yani ülkemizde yaşayan
insanlarımızın 15 yaş üstü yüzde 70i ya hiç okuma yazma
bilmiyor ya ilkokul mezunu ya da ortaokul mezunu. Böyle bir ülkenin
eğitiminin daha yüksek seviyelere çekilmesi için bu önergede öğrenci
affının getirilmesi ve bunlara bir daha öğrenim yolunun
açılması çok önemli bir olaydır. Buna katkı gösteren bütün
arkadaşlarımıza yürekten teşekkür ediyor,
öğrencilerimizin de önünün açık olmasını diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Paylan, buyurun.
45.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, getirilen öğrenci
affının eksik olduğunu düşündükleri için muhalefet
ettiklerine ama faydalanacak öğrencilere başarılar dilediklerine
ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
öncelikle, bu maddeyi desteklediğimizi bilmenizi istiyorum. Yalnız,
eksik bir maddedir, eksik olduğu için muhalefet gösterdik çünkü içinde
belli örgütlerle irtibatlı veya iltisaklı olanlar hariç diye bir
ibare geçiyor. Bunun çıkarılmasını talep ettik. Bu af, bu
öğrenci affı eksik bir aftır ve hâlâ bazı mağdurlar
bırakacaktır. Ortada bir mahkeme kararı yokken bir kişiden
bir mesaj almış diye bir örgütle irtibatlı veya iltisaklı
sayılan binlerce, on binlerce öğrenci vardır ve onlar
mağdur olmaya devam edecektir. Meclisin yapması gereken, bu affı
herkese teşmil etmek ve yalnızca bir mahkeme kararı varsa bunun
dışında kalmasını sağlamaktır. Eksik olan
bir aftır, o anlamda muhalefet ettik ama sonuçta, bu aftan faydalanacak
öğrencilere öğrenim hayatlarında başarılar diliyoruz.
Gelecek dönem, bizim geride kalanları da affedeceğimizi bilmelerini
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Muş...
46.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, öğrenci affı ve
ÖYPyle ilgili düzenlemelerin tüm öğrenci ve akademisyen adaylarına
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
az önce kabul ettiğimiz önerge ve maddeyle birlikte, halk arasında
af olarak bilinen, çeşitli sebeplerden dolayı üniversiteyle
ilişiği kesilen on binlerce öğrencinin tekrar okullarına,
üniversitelerine dönmesinin önünü açan ve aynı şekilde ÖYP
dediğimiz Öğretim Üyesi Yetiştirme Programıyla beraber
akademisyen olarak görev yapacak olanları ve 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklı bir sorunun
giderilmesini içeren bu önerge, burada, 3 partinin de desteğiyle kabul
edilmiştir.
Tüm öğrencilerimize ve
akademisyen adaylarımıza hayırlı uğurlu olsun.
Ben, bu anlamda, bize
hazırlık aşamasında gerekli desteği ve
talimatları veren başta Sayın Başbakanımız ve
Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm emeği geçen Hükûmet
üyelerimize de ayrıca teşekkür ediyorum.
Genel Kurula saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Biz de çok
teşekkür ediyoruz.
Tüm öğrencilerimiz için
tekrar hayırlı olsun diyorum. Emek verenlere, katkı sunanlara da
teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
23.24
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
557 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 557) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
16ncı madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
16ncı maddesiyle 3194 sayılı Kanuna eklenen geçici 16ncı
maddesiyle kanun eki, kroki ve koordinat listesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ayhan
Gider Bülent
Turan
Kayseri Çanakkale Çanakkale
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Adnan
Boynukara
İstanbul İstanbul Adıyaman
GEÇİCİ MADDE16-
Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat
ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına
alınması ve imar barışının sağlanması
amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar
için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği
kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu
maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar
kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir.
Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu,
yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık
tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı
sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının
bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak
Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen
yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde
üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak
kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi
hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun
kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler
karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına
aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin
oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar
azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre
kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla
kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi
yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt
Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait
olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve
doğalgaz bağlanabilir.
Yapı
Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun uyarınca
alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen
idari para cezaları iptal edilir.
Yapı ruhsatı
alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı
ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile
maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar
planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk
edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins
değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda,
ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
Beşinci fıkra
uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı
Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
Yapı Kayıt Belgesi
alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine
inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar
Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile
bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine
taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan
satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci
fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu
gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Yapı kayıt belgesi
alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine
inşa edilmiş olması halinde, yapı kayıt belgesi
sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine
bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç
bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır.
Üçüncü kişilere ait özel
mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile hazineye ait
sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu
madde hükümlerinden yararlandırılmaz.
Yapı Kayıt Belgesi,
yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm
uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen
yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı
hükümleri uygulanır. Yapının depreme
dayanıklılığı hususu malikin
sorumluluğundadır.
Bu madde hükümleri,
18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda
tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde
ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan
ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede
sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca
19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları
Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı
tarafından müştereken belirlenir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılıyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin 634 sayılı
Kat Mülkiyeti Kanunuyla uyumlu olmasını sağlamak, Gelibolu
tarihî yarımadasının kültürel ve tarihî değerlerini ve
doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak,
geliştirmek ve bu alandaki yapılandırmayı
sınırlandırmak, üçüncü kişilere ait taşınmazlar
ile sosyal donatı için tahsisli hazine arazileri üzerindeki
yapıların bu madde hükümlerinden yararlandırılmaması
amacıyla düzenleme yapılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, bu önergeyle
ilgiliydi.
BAŞKAN Sayın
Şimşek, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
47.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, imar affıyla ilgili
düzenlemelerde daha hassas olunması ve imar planları üzerinde
çalışma yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, tabii, bu önergenin
gecenin bu saatinde -Meclisin de gerekli bilgi ve belgelere sahip olmadan- bu
şekilde geçmesine biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
karşıyız. Burada imar planları üzerinde bir
çalışma yapılmadan, belediyelerin bir çalışması
olmadan, sadece neyin ne olduğunun belli olmadığı bir
krokiyle getirilip bu işin oldubittiyle buradan geçirilmesi, bunda böyle
bir değişiklik yapılması kabul edilebilir bir durum
değildir. Sayın Bakanımız yıllarca büyükşehir
belediye başkanlığı yapmıştır, bu işin
doğru olmadığını kendisi de biliyor. Yani böyle bir
yanlışın altına Meclisin imza atmaması lazım. Bu
tasarıda gerekirse Boğazlar kapsam dışı tutularak daha
sonra yeniden ele alınabilir. İstanbul Boğazı zaten
yıllardır tahrip edilmiş, bu hâle gelmiş. Şimdi yeni
tahribatlara burada izin verilmemesi lazım. Bu konuda herkesin hassas
davranması lazım. Onun için, bu önergenin bu şekilde geçmesi son
derece yanlıştır.
Yani imar affının
kapsamı içerisinde biz birtakım şeyleri destekliyoruz ama bu
şekilde gelmesini de doğru bulmuyoruz. İmar planı olmadan
sadece bir krokiyle bir önerge gelip geçebilir mi? Bir de İstanbul Boğazı
yani en hassas yer.
Biz bu şekilde
karşı olduğumuzu belirtiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, olumlu maddelerde muhalefet olarak biz de elimizden
geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz ama
böyle hassas bir konuda bunu oldubittiye getirmek
Üstelik de gerçekten
Türkiyeyi çok ilgilendiren coğrafi konumu söz konusu olan bir alanda
böyle bir oldubittiyle bir maddenin geçirilmesini kesinlikle uygun görmüyoruz.
Bunun doğru olmadığını belirtiyoruz.
Bunun da kayıtlara
geçmesini istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 557) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "toplamı üzerinden
yüzde üç oranında ibaresinin, "üç yüz bin TL'ye kadar toplamı
üzerinden yüzde bir oranında, üç yüz bin TL'den fazla olması
durumunda artan oranlı şekilde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Kadri
Yıldırım
Adana Adıyaman Siirt
Mahmut
Celadet Gaydalı Müslüm
Doğan Ertuğrul
Kürkcü
Bitlis İzmir İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kürkcü.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; biz bu yasa,
onun geneli ile birinci ve ikinci bölümleri üzerindeki
konuşmalarımızda yasanın mantığına dair
düşüncelerimizi açıkça ifade ettik. Özellikle imar affıyla
ilgili bu bahis son derece büyük bir problemi iyice içinden çıkılmaz
ve kontrol edilemez hâle getirdiği için bu maddeye
karşıyız. Evet, bir değişiklik önergesi verdik ama hiç
değilse bu yasa uygulanacaksa barınma hakkını
gerçekleştirmek için zor bela bir toprak parçası üzerine bir dam
inşa etmiş, bir çatı inşa etmiş bu yoksul insanlar ile
kamu arazilerine yok pahasına el koyarak buraları büyük rant
alanlarına dönüştürenleri aynı kefeye koymaktan çıkartmak
için toplamı üzerinden yüzde üç oranında ibaresinin üç yüz bin
TL'ye kadar toplamı üzerinden yüzde bir oranında, üç yüz bin TL'den
fazla olması durumunda artan oranlı diye düzeltilmesini istedik. Kısmi bir değişiklik
bu. Fakat göz önünde tutmak gerekir ki yoksul, barınma hakkını
gerçekleştirememiş
Aslında hükûmetlerin neredeyse Adnan
Menderes döneminden beri -Süleyman Demirel, Turgut Özal bütün piyasacı
hükûmetler döneminde de kamu arazisinin halk tarafından kendi bildiği
gibi değerlendirilmesinin önünü açan, ona sağlıklı ve
yaşanabilir konutlar sağlamadan başlarının üzerine
birer dam çekmelerini serbest bırakan, ondan sonra da cezalandırma
tehditleriyle bunu bir emme basma tulumba gibi bir oy makinası olarak
kullanan hükûmet politikalarının devamından başka bir
şey değil bu. Fakat öte yandan, bu muazzam deprem riski karşısında
son derece büyük bir tehlikenin kapısı açıldı. Çünkü
binanın vasfı ve bunun yapı nizamnamelerine uygunluğu
meselesi sadece ve sadece mal sahibinin beyanına bırakıldı.
Sevgili arkadaşlar,
şimdi gözünüzün önüne getirin, ilk sarsıntıda, ilk
sallantıda içinde yaşayanların başına çökecek
binaları siz böylece temize çekiyorsunuz ve bununla ilgili başka
hiçbir önleminiz yok. 13 milyon binayı temize çekiyorsunuz ve bununla
ilgili hiçbir standart getirmiyorsunuz. Bütün mesele, şimdi kanunla
ihtilaflı olan milyonlarca insanın bu ihtilaftan kurtulmuş gözükmesi
ve bunun karşısındaki
medyunuşükranlığını yani Hükûmete minnet borcu
dolayısıyla acaba Adalet ve Kalkınma Partisine oy verir mi...
İnsanlar birden çok sebeple oy veriyorlar fakat bu kadar çim çiğ
çıkarların, sadece bunun insanların oy
davranışlarını etkilemediğini, mutlaka ve mutlaka
şöyle ya da böyle aftan istifade etseler de başka türlü
davranacaklarını öngörebiliriz. Hayat hep böyle ikilikler önümüze
koydu ve yurttaşlar her zaman böyle davranmadılar; umarım bu
sefer de böyle davranmayacaklardır.
Ben önerimizin kabul
edilmeyeceğinden eminim. Zaten bütün bu tartışma aslında
kamuoyuyla bu endişeleri paylaşmak için. Gözünüzün önüne getirin
sevgili arkadaşlar, İstanbulun nüfusu neresinden baksanız bugün
yaklaşık 15 milyonun ötesine geçmiş ve durmaksızın
çoğalan bu nüfusu, Türkiye'nin bir kentine nüfusun beşte 1ini, bir
bölgesine nüfusun yarısını yerleştirdiniz. En
ağır, en sert deprem riski içerisinde yaşayan bir bölgeyi, esas
nüfus yoğunlaşmasının merkezi hâline getirdiğinizde
nasıl bir felakete kapı açtığınızı
düşünemiyor olabilir misiniz? Bence düşünüyorsunuz fakat
aldırmıyorsunuz. Nasıl olsa bir çaresi bulunur diyorsunuz fakat
bunun bir çaresi yok sevgili arkadaşlar. Tik taklar bize İstanbul
depreminin, büyük İstanbul depreminin her dakika yaklaştığını
söylüyor ve Hükûmetin yurttaşlarımıza sunduğu şey,
Boş ver ağabey, bir şey olmazdan başka bir teklif
değil. Bu teklifi halkımızın mutlaka aklıyla ve
idrakiyle değerlendireceğini ve Hükûmete bundan ötürü herhangi bir
prim vermeyeceğini umarak bu yasanın geri çekilmesini diliyoruz.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerindeki son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
16ncı maddesiyle eklenen geçici madde 16nın yedinci
fıkrasında yer alan genel bütçeye gelir kaydedilir ibaresinin,
ilgili belediye bütçesine aktarılır şeklinde
değiştirilmesini, söz konusu maddeye son fıkrasından önce
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Serdal
Kuyucuoğlu Lale
Karabıyık Zekeriya
Temizel
Mersin Bursa İzmir
Selina
Doğan Bülent
Kuşoğlu Utku
Çakırözer
İstanbul Ankara Eskişehir
Kadim
Durmaz Musa
Çam
Tokat İzmir
Hazine aleyhine
açılmış ve hâlen derdest olan davalara konu taşınmazlar
üzerinde bulunan ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı
yapılar yargılanma sonuçlanıncaya kadar bu maddenin hükümleri
dışındadır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 557 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasanın aslında
öncelikle -Bakanımızın da bildiği gibi-
Bayındırlık Komisyonuna gelmesi gerekiyordu ama bu son üç
yıllık dönemde, hangi konuyla ilgili olursa olsun, her yasa, sürekli
Plan Bütçeye geliyor ve oradan geçiyor. Hâlbuki teknik bir konu, ilgili
komisyona gelmesi lazım.
Liberal politikaların
ülkemize yansımasıyla oluşan ekonomik darboğazı kent
topraklarını, doğal kaynakları ve cumhuriyet
kazanımlarını pazarlayarak aşmaya çalışan AKP
hükûmetleri, planlama ve imar mevzuatıyla getirilmiş olan düzenleyici
kural ve sınırlandırmaları ekonomik gelişimin önünde
engel görmektedir. Bugüne kadar çıkarılan onlarca imar affıyla
kaçak yapılaşmanın yarattığı kendiliğinden
büyüme kentlerimizi biçimlendirmiştir. Çıkarılan imar
afları toplum yararı amacından uzaklaşmış, kaçak
yapıların yasal hâle getirilip ödüllendirilmesi toplumsal hukuk
düzenine ve devlete karşı güvensizlik yaratmıştır.
İmar affı düzenlemeleri kentlerin sürekli olarak plansız
büyümesini körüklemiştir. Ülkemizde şimdiye kadar çıkarılan
tüm imar afları, mevcut iktidarların seçim dönemlerinde ekonomik
gelir ve oy elde etme amacıyla gündeme getirilmiştir. Bugün de
bunlardan birini yaşıyoruz. Bugün yapılmak istenen imar
affı, bir seçim rüşvetinden başka bir şey değildir.
İmar barışı adı altında hukuka
saygılı yurttaşların
cezalandırıldığı ve buna karşın, imar suçu
işleyenlerin ödüllendirildiği imar affı bir kez daha gündeme
getirilmektedir.
1984 yılında
çıkarılan 2981 sayılı İmar Affı Yasası
sonrası, kaçak yapılaşma daha da artmış ve çevre
sorunları büyümüştür. Ardından yaşanan 1999 Marmara
depremleriyle büyük ölçüde imar aflarının yarattığı
sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının
ağır bedeli topluma ödetilmiştir. Yapıların hatta
mahallelerin yerle bir olması ve yaşanan can kayıpları
nedeniyle imar afları bugüne kadar gündemden
kaldırılmıştı. AKP tarafından seçim sürecinde
yasalaştırılmak üzere Meclis gündemine getirilen bu tasarı
tepkileri azaltmak amacıyla da imar barışı olarak
tanıtılmak istenmektedir. Bugün görüştüğümüz imar
affıyla, denetimsiz yapıların, toplumun
sağlığını ve can güvenliğini tehlikeye atan bütün
kaçak yapıların yasal hâle getirilmesi söz konusudur. Bu yasa seçim
öncesi verilen bir rüşvettir.
Türkiyede 2000li
yıllara kadar kentlerin büyümesi planlamanın önünde gitmiştir.
Ancak 2000li yıllarda biz planlı gelişmeyi, planlı
büyümeyi yakalayabildik ama bu yasaya şöyle bir
baktığımızda maalesef nasıl bir şeyle
karşı karşıya olduğumuzu net olarak göreceğiz.
Yasada şunu söylüyor, diyor ki: Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine
aykırı yapıların kayıt altına alınması
yani imara aykırı ne kadar yapı varsa ruhsatsız olarak
yapılmış, ilaveler yapılmış, ekler
yapılmış yani sadece binanın yerini değil 50 santim
büyütmüş insan ile 3 kat ilave yapmış insan veya gidip
kısıtlı arsasına yani yeşil alan ise arsası,
tapusu kendine aitse, gidip oraya yapı yaptıysa veya bir okul
alanı ise oraya gidip bina yaptıysa bunların hepsi af
kapsamı içerisine giriyor.
Şimdi, bunlar bir
taraftan af kapsamına girerken devlet, özellikle de belediyeler bir sürü
gelirinden vazgeçiyor. Hangi gelirlerden vazgeçiyorlar? Yüzde 1 ile 3
arasında veya yüzde 3, iş yerlerinden de yüzde 5 harç alınarak
bunlar affa giriyor. Hâlbuki, bunlardan belediyelerin aldığı
değişik harçlar var. Neler alıyorlardı? İmar
harcı alıyorlardı, belediye katılım payı
alıyor, bina inşaat harcı alıyor, otopark harcı
alıyor, proje denetim harcı alıyor, hafriyat harcı
alıyor, suret harcı alıyor, iskan harcı alıyor,
kullanma izni harcı alıyor, yapı denetim ücreti alıyor ve
proje ücreti alıyor. Yani vatandaştan, doğru dürüst işini
yapan, ruhsatlı yapanlardan bunların hepsi alınıyor. Ama
bunların hepsi bugün affediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) Şimdi, bu aflara baktığımızda, sosyal
medyada Çocuklar ölmesin. deyip altı ay ceza alan ile idamdan
ağırlaştırılmış müebbede
çarptırılan aynı affın uygulaması içine giriyor. Yani
bu kadar ekstrem bir durumla karşı karşıyayız.
İmar
barışı konusunda samimiyetsizliklerin bir göstergesi de
gelirlerin genel bütçeye aktarılması. Bakın, bizim buradaki
teklifimiz bu gelirlerin belediyelere aktarılması Sayın Bakan
çünkü bunların yükünü belediyeler çekiyor. Siz de belediyecilikten
geliyorsunuz, altyapısını hazırlayan, her türlü hizmeti
veren belediyeler, bunların geliri neden genel bütçeye
aktarılıyor bunu da anlamakta güçlük çekiyoruz.
Yine, hazine tarafından
birilerinin elinden alınmış -vakıfların veya
şahısların- ve davalı hâle gelmiş ve bir
kısım insanların da buralara gidip yapılaşma suretiyle
sahip çıkmaya çalıştığı yerler de muvazaalı.
Bunların da tabii ki bunun dışında
bırakılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) Başka bir konu, Boğaziçi ve Tarihî Yarımadanın
da -İstanbulda burası koruma alanı, sit alanı- bu
yasanın dışında bırakılması gerekiyor.
Teşekkür ederim.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen ilk önerge
doğrultusunda 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 19uncu
maddesi ile 4708 sayılı Kanunun 5inci maddesinin
değiştirilen birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Emrullah
İşler
Kayseri İstanbul Ankara
Halil
Eldemir Ramazan
Can İsmail
Tamer
Bilecik Kırıkkale Kayseri
Yapı denetim hizmet
sözleşmeleri, yapı sahipleri ile Bakanlıkça yayımlanacak
usul ve esaslara göre elektronik ortamda belirlenen yapı denetim kuruluşları
arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde
ilgili idareye verilir. Yapı denetim hizmet sözleşmeleri
Bakanlıkça belirlenen haller dışında feshedilemez.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılıyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapı denetim hizmet
sözleşmelerinin bir suretinin ilgili idareye verilecek olması yeterli
görülmekte olup ihtiyaç hâlinde idarelerden temin edilebilecektir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 23üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Kadim
Durmaz Lale
Karabıyık
İzmir Tokat Bursa
Utku
Çakırözer Bülent
Kuşoğlu Barış
Yarkadaş
Eskişehir Ankara İstanbul
MADDE 23 - 5510
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 18- Kurumca bu
Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca gelir ve aylık ödemesi
yapılanlara, ödemenin yapılacağı tarihte gelir ve
aylık alma şartıyla, Ramazan Bayramı ve Kurban
Bayramında yürürlükte olan brüt asgari ücret tutarında bayram
ikramiyesi ödenir.
Birinci fıkrada
belirtilen ödemenin yapılmasında;
a) İş kazaları
ve meslek hastalıkları sigortasından sürekli iş göremezlik
geliri almakta olanlara, gelir bağlanmasına esas olan sürekli iş
göremezlik derecesi oranı,
b) Hak sahiplerinin hisseleri
oranı,
c) İş kazası
veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü %50
oranının altında kaybetmesi nedeniyle sürekli iş göremezlik
geliri bağlanmış iken ölenlerden, ölümü iş kazası veya
meslek hastalığına bağlı olmayanların hak
sahiplerine, sigortalıya gelir bağlanmasına esas olan sürekli
iş göremezlik derecesi üzerinden hak sahiplerinin hisseleri oranı,
d) Yabancı ülkelerle
akdedilen sosyal güvenlik sözleşmeleri uyarınca kısmi gelir veya
aylık alanlara, ülkemiz mevzuatına tabi olarak geçen prim ödeme gün
sayılarının, sosyal güvenlik sözleşmesine göre nazara
alınan toplam prim ödeme gün sayısına olan oranı, esas
alınır.
Birden fazla dosyadan gelir ve
aylık alanlara en fazla ödemeye imkân veren bir dosya üzerinden ödeme
yapılır.
Bu madde kapsamında
yapılan ödemeler evlenme ödeneği hesabında dikkate alınmaz.
Bu madde kapsamında
yapılan ödemelerden kesinti yapılamaz ve bu ödemeler haczedilemez.
Yersiz yapıldığı
anlaşılan ödemeler, ilgilinin varsa almakta olduğu gelir veya
aylıklarından %25 oranında kesilmek suretiyle, yoksa genel
hükümlere göre geri alınır.
Bu madde kapsamında
yapılacak ödemeleri karşılamak amacıyla gerekli olan tutar,
yazılı talebe istinaden ayrıca fatura aranmaksızın
Hazinece Kuruma ödenir.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile ödeme tarihlerini
belirlemeye Kurum yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Yarkadaş. (CHP sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Genel Kurulun değerli üyeleri, partimiz 2015
yılı seçimlerinde her dinî bayramda emeklilere birer maaş
vermeyi, birer maaş ikramiye vermeyi vaat ve taahhüt etmişti. O
günlerde partimizin bu vaatlerine gülen, Efendim, kaynağı nereden
bulacaksınız? Kaynağı bulursanız biz de size oy
veririz. diyenler tam üç yıl sonra dediklerimize geldiler. Peki,
nasıl geldiler? Allahtan baskın seçim geldi de düne kadar emeklileri
görmeyen AKP iktidarı birdenbire emeklileri hatırlamış oldu
ve o vaadimizi yalan yanlış da olsa, eksik de olsa şimdi hayata
geçirmeye ve emeklilere her dinî bayramda bin TL vermeyi taahhüt ediyorlar.
Gelin, bu eksiği bu gece
düzeltelim, doğru bir adım atalım. Emeklilerimize sadece bin TL
değil, onlara her dinî bayramda ve dinî bayramlarda vermekle de yetinmeyip
aynı zamanda Cumhuriyet Bayramında da asgari ücret tutarında
birer ikramiye verelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Emeklilerimiz gerçekten çok kötü koşullarda yaşıyor ve Türkiyede
bulunan 12 milyon emekli işi bıraktıktan sonra iş aramaya
da devam ediyor çünkü verilen ücretler onların insanca yaşam
koşullarında hayatlarını devam ettirmesine izin vermiyor. O
yüzden, bizim önerimiz, bugünkü asgari ücret tutarında her dinî bayramda
ve Cumhuriyet Bayramında emeklilere birer ikramiye vermektir.
Gelin bu akşam bu
önergeyi birlikte geçirelim ve emekçilerimize çifte bayram yaşatalım.
Emeklilerimiz ramazanda, kurbanda ve Cumhuriyet Bayramında
alacakları birer tutar asgari ücretle çocuklarına, torunlarına,
akrabalarına hiç değilse birer gömlek, birer mendil, birer çorap
hediye edebilsinler, bu ananelerimizi yaşatabilsinler. Emekçilerimiz
bayramda evlerine gittiklerinde ellerini ceplerini attıklarında
cepleri boş olmasın.
Evet, biliyoruz, siz, ne
anlatırsak anlatalım bu önergeye hiçbir koşulda destek
vermeyecek ve Dediğim dedik, çaldığım düdük.
anlayışıyla devam edeceksiniz. Bunun hiçbir önemi yok. Neden
yok? Çünkü şurada seçimlere zaten kırk dört gün kaldı. Siz bugün
emeklilere bizim vermek istediğimiz 1.604 TLyi vermeseniz bile 24 Haziran
gecesi Türkiyede iktidar demokratik yollarla değişeceği için
Cumhuriyet Halk Partisi halkın iktidarında emeklilere
vadettiğimiz bu 1.604 TLyi ilk dinî bayramda ve hemen ardından da
Cumhuriyet Bayramında verecek. (CHP sıralarından
alkışlar) Buradan da bunu emeklilerimize partimizin bir sözü olarak
ifade edelim.
Emeklilerimizin sadece
ücretle ilgili sorunları yok, emeklilerimiz özgürce
sendikalaşamıyor, emeklilerimiz çok az ücret aldıkları için
diğer ülkelerin yurttaşları gibi, diğer ülkelerdeki emekliler
gibi tatile çıkamıyor, emeklilerimiz bir simide, bir ekmeğe
muhtaç ediliyor. Emeklilerin tek güvencesi Cumhuriyet Halk Partisidir ve bu
gece de zaten ortaya koyduğumuz önerge de bunun en açık
göstergesidir.
Sevgili dostlar, sadece
emeklilerden tabii bahsetmeyeceğim -gecenin bu saatinde Necip
ağabeyin uykusunun geldiğini görüyorum ama- Türkiyenin demokrasiye
ilişkin sorunları da var. İstanbul Milletvekilimiz Gazeteci Enis
Berberoğlu tam 331 gündür haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde
Maltepe L Tipi Cezaevinde yatırılıyor. Hakkındaki casusluk
suçlaması düşmüş olmasına rağmen Anayasa Mahkemesinin
üyeleri siyasi iktidarın baskısından çekindikleri için Enis
Berberoğlu'nun dosyasının kapağını açmaya dahi
korkuyor. Yargı öyle bir hâle getirildi ki artık mahkemeler karar
vermekte zorlanıyor, verdikleri kararın arkasında bile
duramıyor. O yüzden buradan Anayasa Mahkemesi üyelerine bir kez daha
çağrı yapıyor ve bu haksız tutukluluğa derhâl son
vermelerini istiyoruz. Sadece Enis Berberoğlunun değil, cezaevinde
tutulan 150 gazetecinin de seçimler öncesi serbest bırakılması
gerektiğini söylüyoruz.
İyi akşamlar
diliyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 557
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan 1.000er TL ibaresinin 2.000er TL
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Kadri
Yıldırım
Adana Adıyaman Siirt
Garo
Paylan Mahmut
Celadet Gaydalı Müslüm
Doğan
İstanbul Bitlis İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 12 milyon emeklinin büyük çoğunluğu büyük
sıkıntılar çekiyor. Bakın, ülkemizde son açıklanan
rakamlara göre açlık sınırı 1.700 lira. Açlık sınırının
altında maaş alan pek çok emeklimiz var, bunu biliyorsunuz. Yoksulluk
sınırı ise 6 bin lira. Milletvekili emeklisi, üst düzey bürokrat
emeklisi dışında neredeyse emeklilerin tamamı yoksulluk
sınırının altında maaş alıyor
arkadaşlar. Ne oluyor açlık ve yoksulluk
sınırının altında maaş alan emekliler?
İkinci bir işte çalışmak zorunda kalıyorlar
arkadaşlar. Evet, bazısı çalışmamayı tercih
ediyor ama büyük çoğunluğu, 12 milyon emeklinin 8 milyonu
çalışmak zorunda kalıyor arkadaşlar, ek bir işte
çalışmak zorunda ve bu yüzden de arkadaşlar, istihdamda yeni
iş alanları da açılmıyor ve gençlerimiz, genç
işsizliği yüksek kalıyor.
Değerli
arkadaşlar, emeklileri hak ettiği gelire
ulaştırmalıyız, en az 3 bin lira bir gelire
ulaştırmalıyız ki rahatlıkla yaşayabileceklerini
hissetsinler ve ek bir iş yapmak zorunda kalmasınlar, gençlerimize de
iş alanları açılsın; bu bizim boynumuzun borcu. Gelin, bu
adımları atalım. Bakın, emeklilere bu adımları
atmıyorsunuz ve sonuçta iş alanları da açılamıyor,
emeklilerimiz dar gelirli olarak yoksulluk sınırının,
açlık sınırının altında yaşıyorlar ve
arkadaşlar, bunları yapmamamızın sebebi de şu: Çünkü
Ankarada israf kesilmiyor. Ya, ben üç yıldır bir milletvekili olarak
pek çok bakanlığa gittim -Sayın Bakanın
Bakanlığına da gittim- bütün kamu binalarına gidiyorum,
Mercedeslere bakıyorum, lüks arabalara, şatafatlara bakıyorum;
arkadaşlar, bu israfı kessek emekli maaşını 3 bin lira
yapabiliriz, yeterli. Güvenlikçi politikalara bu kadar para harcamazsak
emeklilerin maaşını 3 bin liraya taşıyabiliriz
Sayın Bakan, gelin bunları yapalım ama yok.
Sayın Çevre
Bakanımız burada, ona bir şey hatırlatacağım.
İmar affını açıklarken, Sayın Bakan, dediniz ki:
İmar affından gelecek kaynağı biz kentsel dönüşümde
kullanacağız. Buradan da soruyorum, bakın, bütün vekil
arkadaşların önünde. Sayın Bakan dedi ki televizyonlarda:
İmar affından gelecek kaynağı kentsel dönüşümde
kullanacağım. Ama Maliye Bakanı da televizyona çıktı,
dedi ki: Ben imar affından gelecek parayla emeklilere vereceğimiz bu
ikramiyeleri ödeyeceğim. Buyursun, Hükûmet adına Sayın Bakan
açıklasın: İmar affından gelecek parayla kentsel
dönüşüm mü yapılacak yoksa emeklilere verilecek bu ikramiyeler mi
ödenecek Sayın Bakan, size soruyorum. 2 bakan, aynı Hükûmetin 2
bakanı; 2 ayrı açıklama. Doğru olan, Çevre
Bakanının söylediği. İmar affından gelecek kaynak bir
fona yatırılmalı, o fon da kentsel dönüşüm için
kullanılmalı arkadaşlar; o çürük, yıkılmak üzere olan,
depremde yıkılacak binaların ihyası için
kullanılmalı. Ama, evet, böyle mali disiplinden kopunca, böyle
ikramiyeler verince, dolar fırlayınca, tabii, ne oluyor? Maliye
Bakanı diyor ki: Ben imar affından gelecek parayla bunu finanse
edeceğim. Belki dolar 2 kuruş düşer diye ama inandırıcı
değil, dolar yükselmeye devam ediyor arkadaşlar. Kaynak var ama
kaynaklar israf ediliyor, mali disiplin tutturulamıyor, çıpa
tutmuyor, dolar sürekli yükseliyor.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisidir: Dinî bayramlarda ikramiye verilsin.
Çok güzel. Bu maddeye de geçmiş, Ramazan ve Kurban Bayramında bu
ikramiye verilsin. Şimdi, bu ülkede yaşayan bir Hristiyan olarak size
soruyorum: Benim büyüklerim de -Hristiyanlar, Museviler- Ramazan ve Kurban
Bayramında ikramiye alacaklar. E, güzel. diyeceksiniz. Bizim de dinî
bayramlarımız var; paskalyamız var, Noelimiz var, Musevilerin
bayramı var. Düşünün ki bakın, Almanyada bir Türk olsanız,
size Noelde ikramiye verilse, paskalyada ikramiye verilse ama Ramazan
Bayramında verilmese ne hissedersiniz? Biz bir de buraya işçi olarak
gelmedik, binlerce yıldır buranın kadim halklarıyız.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Garo,
ona say.
GARO PAYLAN (Devamla) -
Eğer ki eşitlikçi bir ülkedeysek bize de bayramlarımızda
ikramiye verin Sayın Bakan. Paskalyada da verin, Noelde de verin,
Musevilerin bayramında da verin, ne olacak?
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Biz Türkiye'nin bayramlarını kastediyoruz ama.
GARO PAYLAN (Devamla) - Laik,
eşitlikçi bir ülkede yaşıyorsak bizim bayramlarda da herkese
verin, herkes faydalansın. Deyin ki: Paskalyada herkese birer ikramiye,
Noelde de herkese birer ikramiye. Ne olacak? Birbirimize faydamız olsun
arkadaşlar.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1i kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Evet, geldik yolun sonuna.
Böylece tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
İki dakikanızı
da ben alacağım.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
26ncı Yasama Döneminde yapılan çalışmalara, Ramazan
Bayramını tebrik ettiğine, 24 Haziranda yapılacak
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerinin
hayırlar getirmesini temenni ettiğine ve birlikte yoğun mesai
yaptığı tüm milletvekilleri ile Meclis
çalışanlarına teşekkür ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 26ncı Yasama Döneminin son birleşimlerini
yaşıyoruz ve muhtemelen de bu benim bu dönemin son nöbeti olacak.
Gelecek hafta Meclis seçim nedeniyle büyük bir ihtimalle ara vermek durumunda
ve 26ncı Dönemi böylece sonlandırmış oluyoruz. Gidip de
dönmemek, gelip de görmemek var. Bu anlamda bir kusurumuz olduysa da helallik
istiyoruz. Ben de varsa bir hakkım sizlere helal ediyorum. (AK PARTİ,
CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuzda millî iradeye ve Meclisimize yönelen alçak saldırı
esnasında dahi Meclisimiz kenetlenme ve dayanışma ruhuyla
çalışmalarını sürdürmüştür.
Bu yasama yılında
Meclisimiz bütün milletvekillerinin katkı ve desteğiyle yoğun
bir yasama ve denetim faaliyeti gerçekleştirmiştir; başta
Anayasa ve İç Tüzük değişikliği olmak üzere çok sayıda
kanun değişikliği yapılmıştır.
Bu dönemde
Başkanlığımıza sunulan 645 kanun
tasarısından 445i, 2.327 kanun teklifinden ise 46sı olmak
üzere toplam 491 kanun kabul edilmiştir; kabul edilen 491 kanunun
396sı uluslararası anlaşmalara ilişkindir. 2.264 kanun teklifi
ve tasarısı komisyon ve Genel Kurul gündeminde bulunmaktadır. 83
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı alınmıştır. 31
OHAL KHKlerinin tamamı kanunlaşmıştır. Komisyonlara
gelen 25.428 dilekçeden 23.406sı yani yüzde 92si
sonuçlandırılmıştır, 2.022 dilekçenin işlemleri
devam etmektedir. Başkanlığa gelen toplam 1.251 yasama
dokunulmazlığı tezkeresinden 682si için
dokunulmazlığın kaldırılması işlemi
sebebiyle olmak üzere toplam 743ü çeşitli nedenlerle
Başbakanlığa iade edilmiştir, işleme alınan 508
tezkere ise komisyonda bulunmaktadır.
Bu dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulda yaklaşık 5.910 saat
çalışılmıştır. Genel Kurulda 341 birleşimde
2.860 saat, komisyonlarda da 663 toplantıda 3.060 saat çalışılmıştır.
Bu dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu ve komisyonları çalışmalarında
212.863 sayfa tutanak tutulmuştur; herhâlde bu
hazırlandığında tutanak sayfası daha da
artmıştır diye düşünüyorum.
Milletvekillerince 30.500
yazılı soru, 1.700 sözlü soru yöneltilmiştir; 12.396sı
yazılı, 568i sözlü olmak üzere toplam 12.964 soru önergesi ilgili
bakanlıklarca cevaplandırılmıştır. Ayrıca,
Başkanlığımıza yöneltilen 198 yazılı soru
önergesine de cevap verilmiştir. Başkanlığımıza
sunulan 3 bin Meclis araştırması önergesinin 66sı
görüşülmüş, 22 gensoru önergesinin 16sı
görüşülmüştür, ayrıca 34 genel görüşme önergesi ile 2
Meclis soruşturması önergesi de verilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
önümüzdeki hafta sonuna doğru mübarek ramazanışerifi ve akabinde
idrak edeceğimiz Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik
ediyorum. Yine, diğer dinlere ait bütün bayramları da tebrik
ediyorum; ülkemize, milletimize ve insanlığa barış ve huzur
getirmesini temenni ediyorum.
Aynı şekilde, 24
Haziranda yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve
milletvekilliği genel seçimlerinin milletimize, demokrasimize, Meclisimize
hayırlar getirmesini temenni ederek tüm siyasi partilerimize ve
adaylarımıza başarılar diliyorum. Bu vesileyle, bugüne
kadar birlikte yoğun mesai harcadığımız başta
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanı Sayın
İsmail Kahraman Beye, birleşimleri yöneten Başkanlık
Divanı üyelerimize, parti gruplarımızın başkan
vekillerine, tüm milletvekillerine ve Hükûmet üyelerine katkıları,
katılımları ve gayretleri için teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
çalışmalarımıza yasama, idari ve teknik hizmetleriyle
destek veren idari teşkilatlarımızın Genel Sekreteri ve
yöneticilerine, Divanda ve komisyonlarda müşavirliğimizi yapan
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı yasama uzmanlarına -ki
görüyorsunuz, arkamızda çok emek sarf ediyorlar- sözlerimizi kayda geçiren
değerli stenograflara, sıra sayılarını basan
basımevine, Genel Kurulda ve çalışma ortamlarımızda
teknik destek sunan teknisyen ve mühendislere, sürekli hareket hâlinde
görmüş olduğumuz ve taleplerimize yetişmek için koşturan
değerli kavaslarımıza (Alkışlar) araştırma
ve bilgi taleplerimizi karşılayan araştırma birimi
uzmanlarına, zengin kitaplığından istifade ettiğimiz
kütüphane personeline, bire bir çalıştığımız
danışman ve sekreterimize, uluslararası temsil faaliyetlerimize
mihmandarlık eden değerli protokol birimi
çalışanlarına, tüm partilerin grup çalışanlarına,
görüşmelerimizi yayınlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonu
çalışanlarına, sağlık çalışanlarına,
güvenlik hizmetlerini özveriyle yerine getiren koruma personeline,
hazırladıkları güzel yemekleriyle lokanta
çalışanlarımıza, yorgunluğumuzu alan çay ve
kahveleriyle çay ocakçı ve garsonlara,
ulaşımımızı sağlayan şoförlere, temizlik
hizmetlerini veren personele, çalışma ortamımızı
güzelleştiren bahçıvanlarımıza,
çalışmalarımızı kamuoyuyla paylaşan tüm
Parlamento muhabirlerine, bizimle sabahlayan Parlamento muhabirlerine,
(Alkışlar) velhasıl çalışmamız için bizimle
beraber hareket eden Meclisimizin tüm çalışanlarına ve özellikle
de desteklerini esirgemeyen değerli ailelerimize teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
Hepinize hayırlı
günler diliyorum. Başarılı bir dönem diliyorum ve teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım,
eksik bıraktım herhâlde, kalan teşekkürleri size
bırakıyorum.
Buyurun, bir dakika
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin, 557 sıra
sayılı Kanun Tasarısının kabul edilmesiyle 13 milyon
hane veya iş yeri sahibinin sıkıntılarına son
verileceğine ilişkin açıklaması
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; doğrusu
üzerinde çalıştığımız, yaklaşık bir
senedir emek verdiğimiz, Bakanlığımız için çok önem
atfettiğimiz ve tüm Türkiyede yaşayan insanlarımızın,
yapı sahiplerinin yüzde 60ını ilgilendiren bir konuda, Meclisimizin
büyük bir anlayış göstererek gerek Plan ve Bütçe Komisyonundaki
çalışmaları sırasında veya daha sonra içeride
yaptığımız gayretlerde, kendi aramızdaki
istişarelerde, birçok milletvekili arkadaşımızın,
özellikle muhalefetten arkadaşlarımızın olumlu,
yapıcı tavırlarıyla karşılaştık,
huzurlarınızda ben de onlara teşekkür etmek istiyorum.
Bugün burada inşallah
biraz sonra oylayacağımız maddelerle birlikte en az 13 milyon
hane sahibi veya iş yeri sahibinin sıkıntılarına son
vermiş olacağız. Bir taraftan mülkiyet problemlerini, bir
taraftan ruhsat ve eklentilere aykırılıkları, bir taraftan
da sanayi tesislerindeki sıkıntıların hepsine son verecek
bir düzenleme getirmiş bulunuyoruz.
İkinci olarak da
yapı denetimlerde yıllardır kanayan bir yara vardı, bunu da
giderecek madde buradaki bütün arkadaşlarımızın büyük bir
anlayışıyla üzerinde tartışılmadan geçti.
Huzurlarınızda onlara da teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
özellikle sizlerden bir istirhamım daha var benim, oda şu: 13 milyon
yapıdan bahsediyoruz; bunların, emin olun, her birinin sorunu
birbirinden farklı. Biz genel olarak bunları tasnifleyerek huzurunuza
getirmeye çalıştık. Ancak detaylarını, usul ve
esaslarını daha sonra yönetmeliklerle belirleyeceğiz. Eğer
arkadaşlarımızın çözüm dışında gördükleri
birtakım yerler varsa, sıkıntılar varsa, mevzi mevzi çözmek
istedikleri konular varsa lütfen onları iletsinler, yönetmelikler
içerisine bunları dercederek, usul ve esaslarını belirleyerek o
sorunları da aşalım. Yani bu işlerin hepsi artık
bitmiş olsun, bu defteri bir kere kapatalım. Bundan sonrasıyla
ilgili de zaten Yargıtay Ceza Genel Kurlunun almış olduğu
bir karar var, orada diyor ki: İmara aykırılıklar
yapanların verilmiş olan cezalarının hükümleri artık
ertelenmez. Bir seneden beş seneye kadar yapan, yaptıran, bunlara
kamu hizmeti veren hapse girer. diyor. Bunları da bu çıkan
yasanın altına ekleyerek bütün belediyelere ve valiliklere ben
doğrusu göndereceğim ve takipçisi olamaya da devam edeceğiz.
Şimdi, bir kere tespit altına almış oluyoruz ama bundan
sonra yapanların da artık içeriyi görmesi lazım, bunun da
caydırıcı bir şekilde mutlaka uygulanması lazım.
İnşallah bu
çıkacak yasa ülkemize faydalı olur diye düşünüyorum.
Arkadaşlarımıza anlayışlarından dolayı bir
kez daha teşekkür ediyorum.
Hayırlı
akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Bu arada,
bakanlıklarımızda çalışan, size de
yanınızda, arkanızda destek olan tüm uzmanlarımıza da
ayrıca teşekkür ediyoruz.
Sayın Usta, buyurun.
49.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısının olumsuz yönlerine ilişkin çekincelerini ortaya
koyduklarına ama olumlu yanlarından dolayı kabul yönünde oy
kullanacaklarına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarının tümü
oylanmadan önce şunu ifade etmek isterim: Bu tasarıda özellikle
emekli ikramiyeleri getiriliyor, yaşlı aylığında
artışlar var. Bunlar başta olmak üzere toplumu rahatlatan bütün
maddelere katıldığımızı ifade etmek isterim,
zaten bunlara ilişkin herhangi bir muhalefetimiz olmadı. İmar
affıyla ilgili kısımda da büyük ölçüde destek verdik ancak
Boğazlarla ilgili husus mutlaka çok daha iyi
çalışılmalıydı, imar planı üzerinde
çalışma yapılmalıydı. Buna ilişkin çekincemizi,
olumsuz bakışımızı ortaya koyduk, bunu ifade etmek
istiyorum. Ancak diğer olumlu yanlarından dolayı
tasarının tamamına kabul yönünde oy
kullanacağımızı ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kürkcü, buyurun.
50.-
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, 557 sıra
sayılı Kanun Tasarısını kabul etmemelerinin
nedenlerine ve eşit, adil bir seçim dönemi ile hayırlı bir
gelecek temenni ettiğine ilişkin açıklaması
ERTUĞRUL KÜRCÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ne yazık
ki bu yasaya Evet. demiyoruz. Sebeplerimizi ikna edici biçimde
anlattığımızı düşünüyorum fakat ikna
olunmadı. Bu bir şeyi değiştirmez; önemli olan, toplumun
gözünün önünde bütün düşüncelerin açıkça sergilenebilmesiydi. Fakat
ne yazık ki Meclis televizyonu dışında hiçbir mecradan bu
düşüncelerimizi kamuya ulaştırma imkânı ve
fırsatı bulamadık Hükûmet partisinin medya üzerinde kurduğu
olağanüstü ağır baskı dolayısıyla.
Yasaya karşı oy
kullanmak durumunda oluşumuzun en önemli nedeni, yasanın hem birçok
maddede hak sahipleri arasında ayrımcılık yapması,
özellikle üniversite öğrencilerinin içinde mahkeme kararıyla
haklarında herhangi bir hüküm tesis edilmemiş olanları suçlu
addederek eğitim haklarından ebediyen mahrum edecek bir tutum izlemiş
olması hakikaten yürek dağlayan bir mesele. Öte yandan, vergi
afları çerçevesinde de zengin ile yoksulu -esasen zengini kollayarak- bir
tutan, böylelikle aslında sadece zengini kayıran mahiyeti
dolayısıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Başkanım, bitireyim.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir)
vergi aflarında da büyük adaletsizlikler,
eşitsizlikler olduğunu ve topluca aslında bu yasanın
bedelini bütün Türkiye halkları, çalışanları, dar
gelirlileri, dolaylı vergilerden en ağır etkilenenleri
ödeyecekler. O nedenle bizim için mutlu bir çaba olmadı ama gayretimizi
herhâlde arkadaşlarımız düşünecektir, belki de daha sonra
bütün bu eleştirilerin anlamı üzerinde herkes düşünecektir.
Bundan elli yıl önce bizi birer dışlanması gereken
düşman olarak gören pek çok insan, elli yıl sonra Meğerse siz
haklıymışsınız. demişti ama elli yıl geçti
ve o hak hâlâ yerine gelmedi, umarım bir elli yıl daha
beklemeyeceğiz.
Hepinize gene de eşit ve
adil bir seçim dönemi ve hayırlı bir gelecek temenni ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
51.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisinin
gündeme getirdiği programları yasalaştırdığı
için teşekkür ettiğine, 557 sıra sayılı Kanun
Tasarısında karşı oldukları maddelerde
görüşlerini ifade ettiklerine ama tümüne evet oyu vereceklerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; AKP
Hükûmetine, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme getirdiği programları
tek tek kabul ederek yasallaştırdığı için
teşekkür ediyoruz. Emeklilerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
söylemişti, bugün gerçekleşti. Asgari ücretle ilgili
söylemiştik, kısmen de olsa gerçekleşti. Taşeronla ilgili
söylemiştik, gerçekleşiyor. Bütün bunların hepsinin tek tek
Hükûmet tarafından, iktidar tarafından fark edilmesi bizler
tarafından da memnuniyetle karşılanıyor.
Bundan sonra, bugün
oylayacağımız tasarıyla ilgili
sıkıntılı olduğumuz ve karşı olduğumuz
maddelerde kendi görüşlerimizi ifade ettik ama tasarının tümüyle
ilgili evet oyu vereceğiz çünkü toplumumuzun büyük bir
kısmını ilgilendiren değerli maddeler de geçiyor.
Bu vesileyle de Genel Kurulu
son defa yönetiyorum. dediniz, inşallah, önümüzdeki dönemde de
milletimize hayırlı olacak şekilde vazifelerde bulunmak bütün
milletvekillerine nasip olsun.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özkoç.
Buyurun Sayın Muş.
52.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 557 sıra sayılı
Kanun Tasarısıyla getirilen ve toplumun önemli bir
kısmını ilgilendiren düzenlemelerin hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
uzun bir mesaide bulunduk ve toplumumuzun önemli bir kısmını
ilgilendiren ve çözüm üreten bu yasa tasarısı Meclisimizde
kanunlaşmıştır; tüm vatandaşlarımıza ve
ülkemize hayırlı uğurlu olsun.
Emeklilerimizden tutun da
toplumun çok geniş kesimlerine kadar, üreticiye kadar, tüccara kadar
Konut noktasında -içinde yaşayıp fakat bir türlü ne tapusunu
alabiliyor ne bir şey yapabiliyor ne adım atabiliyor gibi- 12 milyon
bağımsız bölüm bulunan büyük bir sorunun da çözüme
kavuşacağı bu tasarı tekrar ülkemize hayırlı
olsun.
Şunu ifade etmeden
geçemeyeceğim: Onlar konuşur, AK PARTİ yapar. Durmak yok, yola
devam diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
temsil etmekten onur duyduğu halka, İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubat ile Kırıkkale Milletvekili Ramazan Cana özellikle
teşekkür etmek istediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, tüm gruplara bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bu arada, tabii, bizlere
hizmet eden, beraber çalıştığımız,
unuttuğumuz, imam ve müezzinlerimize, berberlere,
boyacılarımıza, lostra salonu çalışanlarına ve
her şeyden önemlisi, temsil etmekten büyük bir onur duyduğumuz
halkımıza özellikle teşekkür ediyorum.
Ve bu arada da bu Meclis
çalışmalarında her zaman, bütün gruplar için önemli bir aktör
olan Doğan Kubata da ben özellikle teşekkür etmek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Ramazan
Canı da buradan anmadan geçemeyeceğim. Bütün arkadaşlara
emekleri ve katkıları için bir kez daha teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/944) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 557) (Devam)
BAŞKAN
Tasarının tümünün oylamasına geçiyoruz.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli için Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Vergi ve
Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 222
Kabul : 217
Ret :
5 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
İshak
Gazel Barış
Karadeniz
Kütahya
Sinop
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
hayırlı uğurlu olsun.
Gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 15 Mayıs
2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyor, hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.04
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) 560 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 557 S. Sayılı Basmayazı 9/5/2018 tarihli 97nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.