TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99uncu
Birleşim
15
Mayıs 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail
Kahramanın, İsrailin Filistindeki katliamlarına bir yenisini
daha eklediğine, ABDnin barışı ve güveni bozucu
girişimlerden kaçınmasını tavsiye ettiğine ve
devletimizin üç günlük yas ilan ederek Filistinlilerin yanında
olduğunu gösterdiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail
Kahramanın, 26ncı Dönemin siyasi tarihimize altın harflerle
yazılacağına, 24 Haziran seçimlerinin hayırlı
neticelere vesile olmasını ve ramazanın hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzünün, tüm İslam âleminin ramazanını tebrik ettiğine
ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ,
Müslümanların ve mazlum insanların infialine yol açan Filistinde
yaşanan hadiselere ilişkin gündem dışı bir
açıklamada bulundu; MHP Grubu adına İstanbul Milletvekili
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu, HDP Grubu adına Kars Milletvekili
Ayhan Bilgen, CHP Grubu adına Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, AK
PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Hasan Turan ve
şahsı adına Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
aynı konuda konuşmaları
V.- BİLDİRİLER-DEKLARASYONLAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İsrailin Filistin halkına
yönelik katliamına ilişkin AK PARTİ, CHP ve MHP Grubunun ortak
imzalamış oldukları bildiriyi Genel Kurulun bilgisine
sunması
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İsrailin Filistin
halkına yönelik katliamına ilişkin AK PARTİ, CHP ve MHP
Grubunun ortak imzalamış oldukları bildiriyi Genel Kurulun
bilgisine sunması
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İsrailin
Filistin halkına yönelik katliamına ilişkin AK PARTİ, CHP
ve MHP Grubunun ortak imzalamış oldukları bildiriyi Genel
Kurulun bilgisine sunması
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Filistin halkının kendi topraklarından göçe
zorlandığına, İsraile ekonomik, ticari
yaptırımlarda bulunulması, askerî, iktisadi, siyasi
anlaşmaların da iptal edilmesi gerektiğine ve bu konuda genel
görüşme talebinde bulunduklarına ilişkin açıklaması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, Cumhuriyet
gazetesinin internet sitesinde yer alan bir habere erişim engeli
getirilmesinin Türkiye'nin nasıl yönetildiğini gözler önüne
serdiğine ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adana Hafif
Raylı Sistem Projesinin sağlıklı çalışmadığına
ve Bakanlığa devredilmesine yönelik bir çalışma
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, ABDnin
Büyükelçiliğini Kudüse taşıması sonrası Gazzede
direnen onlarca Filistinlinin katledildilmesine ve iktidarın İsraili
gerçek anlamda zora sokacak somut yaptırımlar uygulamaktan neden
kaçındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
işgalci ve terörist devlet İsrail tarafından Filistinlilere yönelik
katliamı şiddetle kınadığına ilişkin
açıklaması
5.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
İsrailin Filistinde gerçekleştirdiği katliam kadar katliam
karşısındaki sessizliğin de ürkütücü olduğuna
ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Filistin
halkının şanlı direnişine, 2008 yılı öncesi
vergi mükellefi olup BAĞ-KURa kaydı bulunmayanlara ilişkin af
düşünülüp düşünülmediğini ve Çukurova Elektrik ve Kepez hissesi
sahiplerinin TMSFnin el koymasıyla yaşadığı
mağduriyetlerin çözümü için bir girişim olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, İsrailin
Gazzede yapmış olduğu katliamı nefretle
kınadığına, iktidara geldiklerinde askerlik problemi
olanlar ile emeklilikte yaşa takılanların problemlerini
çözeceklerine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amerika
Birleşik Devletleri ve İsrail yönetimlerinin iki gündür Filistin
halkına zulüm ve şiddet uyguladığına ve dünyadan
yeterli tepkiyi görmedikleri için bu politikalarına rahatlıkla devam
ettiklerine ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir
Atatürk Lisesinin mezuniyet töreninde öğrencilerin İzmir
Marşı söylemelerinin engellendiğine ve bu tutumu nedeniyle okul
müdürünü kınadığına ilişkin açıklaması
10.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
Filistinlilerin yetmiş yıldır sürdürdüğü
bağımsızlık mücadelesini desteklediklerine ve bu onurlu
mücadeleye karşı uygulanan şiddet ve katliamın
insanlık tarihine bir utanç olarak geçeceğine ilişkin
açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Filistinde
yaşanan katliamı şiddetle kınadığına ve
şehit olan Filistinlilere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
12.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Filistinde yaşanan katliam karşısında
Cumhurbaşkanı, Hükûmet ve Meclisin Türkiye'nin yerini tam olarak
ortaya koyduğuna, sözde barışı, demokrasiyi, insan
haklarını savunanların Filistindeki çığlığa
sessiz kaldıklarına ve Süper Lig yolunda Ümraniyesporla maç yapacak
olan Erzurumspora başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Gazzede alenen
insanlık suçu işlendiğine, bütün insanlığı,
Avrupa Birliğini ve İslam dünyasını bu olayı
lanetlemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Filistinde
yaşanan katliamı kınadığına ve bu
yaşananlara somut bir tepki olarak İsrail ile Türkiye arasında
yapılan anlaşmanın tek taraflı olarak ortadan kaldırılmasını
içeren bir kanun teklifi vereceklerine ilişkin açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Filistin
halkının davasında tüm Müslümanların omuz omuza
olacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde insanlığın ortak mirasına sonuna kadar
sahip çıkacaklarına ve ramazan ayının hayırlar getirmesini
niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
16.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Amerika ve İsrailin elinin Müslümanların
kanına bulandığına ilişkin açıklaması
17.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Hükûmetin
açıkladığı düşük buğday fiyatlarıyla
buğday üreticisini mahkûm etmeye çalıştığına
ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığının farklı birimlerinde görev alan
personelin kendi istekleri dışında ve gerekçe gösterilmeksizin
uzmanlık alanları dışında faaliyet gösteren kurumlara
gönderilmesine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, borcu
olmadığı hâlde desteklemeleri bloke edilen Harran
Ovası'ndaki çiftçilerin mağdur olduğuna ve bu blokenin bir an
önce kaldırılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 12 Mayısta Irakta
yapılan parlamento seçimlerindeki usulsüzlüklere ve 15 Mayıs 1919da
İzmirde Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atan
gazeteci Hasan Tahsin başta olmak üzere Kurtuluş mücadelesinin aziz
şehitlerini rahmet ve minnetle andıklarına ilişkin
açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 15
Mayıs Kürt Dili Bayramına, 13 Mayıs Soma faciasının
4üncü yıl dönümüne, TMSFnin tazminatların ödenmesi için el
koyduğu Soma AŞye ait mal varlıklarının
satılarak derhâl işçilere alacaklarının ödenmesi
gerektiğine, 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Gününde vicdani reddin
bir hak olarak tanınması ve bu konuda gereken düzenlemelerin
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bugün Filistin Büyükelçiliğini ziyaret ederek
acılarını paylaştıklarına, bu konuda Hükümete
destek çıktıklarına ancak Hükümetten de beklentileri olduğuna
ilişkin açıklaması
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, AK
PARTİ Grubu olarak Filistin halkının haklı direnişini
desteklediklerine, Birleşmiş Milletler tarafından Kudüsün üç
semavi dinin ortak kutsal mekânı olduğunun defalarca
altının çizildiğine, Türkiye Cumhuriyetinin de bu çizgi
doğrultusunda önemli roller oynadığına, tüm İslam
âleminin ramazanını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Kudüsün her zaman
Filistinin başkenti olarak kalacağına ve Filistinde
yaşanan haksızlığa karşı çıkmayan herkesin
elinde katledilen masumların kanının olduğuna ilişkin
açıklaması
25.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, İzmir Atatürk
Lisesinin 130uncu yıl mezuniyet töreninde öğrencilerin İzmir
Marşı söylemelerinin engellendiğine ve okul müdürünün derhâl
görevden alınıp hakkında gereken soruşturmanın
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
26.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Erzurumsporun Ümraniyesporu yenerek Süper Lig yolunda finale
kaldığına ve final maçı için herkesi Bursaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının 554 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Filistin konusunda diplomasinin nasıl işlemesi
gerektiğini söylediklerine ve İsrail Konsolosumuzun durumunu
onların inisiyatifine teslim etmenin yanlış olduğuna
ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
ramazan ayının tüm Türkiye, Orta Doğu ve dünya halkları
için barış ve kardeşlik dualarıyla örülmesi ve
savaşsız bir dünyaya vesile olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili Mustafa İsenin, Hasankeyfte
gerçekleştirilenlerin dünya arkeoloji tarihine geçebilecek
başarıda bir uygulama olduğuna ilişkin açıklaması
31.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin 559 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın Asya Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu üyeliğinden
istifa etmesiyle boşalan üyelik için
Halkların Demokratik Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen Van Milletvekili Bedia Özgökçe
Ertanın üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1615)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Bulgaristan
Dönem Başkanlığı dolayısıyla 13-14
Mayıs 2018 tarihlerinde Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da
düzenlenecek Enerji Komisyonu Başkanları Toplantısına
katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1616)
B) Önergeler
1.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın (2/1869) esas
numaralı Van Gölü ve Yöresinin Korunması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/150)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, İsrail Hükûmetinin Kudüs'ü
tek taraflı başkent ilan etmesi girişimi sonrasında 59
kişinin hayatını kaybetmesine dair gerçekleşen olaylardaki
kayıplar ve yaralanmalara ilişkin 15/5/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Mayıs 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 15 Mayıs 2018
Salı günkü birleşiminde, bastırılarak
dağıtılan 554, 555, 558 ve 559 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu raporlarının gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve raporlar üzerindeki genel görüşmelerin aynı birleşimde
yapılmasına; yapılacak görüşmelerde Hükûmet ve gruplar
adına yapılacak konuşmaların onar dakika olmasına ve
özel gündeme alınan Meclis araştırması komisyonu
raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Çölyak Hastalığının Teşhis
Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu Hastalığa
Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesine İlişkin Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 554)
2.- Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin Sağlanması
ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın Korunması İçin
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 555)
3.- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve
Yeni Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 558)
4.- Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin
Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin
Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 559)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin 555 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslan'ın, ABD'nin bazı ürünlere
getireceği ek gümrük vergilerine karşı alınacak önlemlere
ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/26931)
2.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, RTÜK'ün toplam personel sayısına, kadın
personeline ve personel giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Fikri Işıkın cevabı
(7/27126)
3.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, kanun teklifleri, Meclis araştırması
önergeleri ve yazılı soru önergelerinin internette yayımına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/27568)
4.- Denizli Milletvekili
Melike Basmacı'nın, Bakanlık kadrolarında bulunan
kadın personel ve yönetici sayılarına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer
Çelikin cevabı (7/27244)
5.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın, 2015-2017 yılları arasında kurum
içi eğitim verilen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/27308)
15 Mayıs
2018 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
İsmail KAHRAMAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
İsmail Kahramanın, İsrailin Filistindeki katliamlarına bir
yenisini daha eklediğine, ABDnin barışı ve güveni bozucu
girişimlerden kaçınmasını tavsiye ettiğine ve
devletimizin üç günlük yas ilan ederek Filistinlilerin yanında
olduğunu gösterdiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, insanlık adına utanç verici bir durumla
karşı karşıyayız. Dün, gözleri kör, kulakları
sağır, kalpleri mühürlü, vicdanları kara insanların
günüydü. Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek gibi
telakki edildiği bir inancın mensuplarıyız. Dün, bütün
insanlığın öldürüldüğü bir güne daha şahit olduk.
Filistin topraklarında vücut bulduğu tarihten itibaren kan döküp
katliam yapmayı alışkanlık hâline getiren İsrail
Devleti bu katliamlarına bir yenisini ekledi. Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Donald Trumpın, yangına benzin
döktüğünü bile bile, Tel Avivde bulunan büyükelçilik
binalarının Kudüse taşınmasına karar vermesiyle
başlayan gerilim şu an için 61 Filistinli kardeşimizin
şehadetine, 3 bine yakın kişinin yaralanmasına sebep
olmuştur.
1967 yılından beri
Filistin topraklarını işgal altında tutan İsrail, bu
haksız eylemini giderek genişletmektedir. İsrailin Orta
Doğu'da barış ve huzuru bozmaya dönük bu eylemleri Amerika
Birleşik Devletlerinden himaye görmektedir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama Amerikayı siz destekliyordunuz 68de.
BAŞKAN
Amerikanın desteğiyle Kudüsün tamamını ilhak etmeye dönük
girişim başlatan İsraile dün en geniş şekilde tepki
gösterilmiştir. Filistinli kardeşlerimiz, bir avuç topraklarını
korumak gayesiyle Beytüllahim, Ramallah, El Halil, Nablus, Eriha ve Gazzede
demokratik bir tepki göstermişlerdir. Silahsız bir şekilde
yaptıkları gösteriler İsrail tarafından en şedit, en
vahşi yöntemlerle bastırılmak istenmiştir. Keskin nişancılar
tarafından öldürmek kastıyla açılan son ateş sonucu 61 Filistinli
kardeşimiz şehit olmuştur, 3 bine yakın yaralı
kardeşimiz de vardır. Sayının kaça, kaç şehide
yükseleceği şu anda belli değil. Amerika Birleşik
Devletlerinden ve Devlet Başkanları Donald Trumptan daha sorumlu
siyaset takip etmelerini beklemekteyiz. 3 semavi din için kutsal kabul edilen
bir şehirdir Kudüs. Bunu İsrailin başkenti olarak
tanıyıp oraya elçilik taşınması Filistin meselesinin
çözümüne katkıda bulunmayacak, tam tersine kördüğüm hâline
getirecektir. Bu noktada, sorumlu bir devlet gibi hareket etmelerini beklerdik
fakat Amerika Birleşik Devletleri yönetiminde bir akıl tutulması
yaşandığını görüyoruz. Dünyanın ve bölgemizin
huzura ihtiyacı var, Amerika Birleşik Devletlerinin barış,
huzur ve güven bozucu girişimlerden kaçınmasını burada tekraren
tavsiye ediyoruz. İzlerken içimizi yakan İsrail katliamını
en sert şekilde lanetliyoruz. Böylesine insanlık dışı
katliamların yapılmasına sebep olan Amerika Birleşik
Devletlerini daha aklıselim davranmaya tekrar davet ediyoruz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Pek kibarsınız bakıyorum da!
BAŞKAN -
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın 4
Şubat 2009 tarihinde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Perese gösterdiği
(x)
tepkisine sebep olan hadiselerin tekrar edilmemesini bizler beklerken
İsrailin birkaç yıl arayla Filistinlilere karşı katliam
yapmayı itiyat hâline getirdiklerini görüyoruz. İkinci Dünya
Savaşında Nazi kamplarını görmüş bir milletin
mensuplarının tarihten ibret almadıkları görülüyor.
İsrail devletini yönetenlerden daha sorumlu siyaset etmelerini ve
Filistinlilerin üzerine ateş edilmesi emri verirken Nazi
Almanyasında atalarının katledildikleri gaz
odalarını, sabunlukları düşünmelerini tavsiye ederiz.
Değerli milletvekilleri,
bu yıl kuruluşunun 70inci yılına giren İsrail
devletinin tarihi, katliam ve soykırım tarihi olmaktadır.
Filistin haritasına bakıldığında, gelişmeler
gösteriyor ki bu, apaçık ortadadır. 11 Mayıs 1948 tarihinde
bağımsızlığını ilan eden bu terör devleti
Filistinli kardeşlerimizi kendi topraklarında parya durumuna
düşürmüş ve dün de katliamlarına bir yenisini eklemiştir.
Katliam
karşısında sessiz kalmayan devletimiz, dün üç günlük yas ilan
etmiştir, Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ve
acılarını paylaştığımızı ilan
etmiştir ve önümüzdeki cuma günü de İstanbul Yenikapıda
mitingde buluşacağız.
İsrail devletinin
katliamları karşısında sözde medeni ülkelerin
sessizliği son derece manidardır. İsrailin işlediği
vahşet karşısında sessiz kalanlar da bu vahşetin
ortakları durumuna düşmektedir. Zulüm ile abat olacaklarını
zannedenlerin sonlarının berbat olacak olduğu ve
masumların, mazlumların gözyaşlarının bir gün
zalimleri mutlaka boğacakları unutulmamalıdır.
Sayın milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Hükûmet
adına Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağın, İç Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci
fıkrasına göre Kudüs konusuyla ilgili gündem dışı söz
talebi vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Gündeme
geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.
Sayın Bakanın
açıklamasından sonra, istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına
onar dakika ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine de beş dakika
söz hakkı tanınacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi
Hükûmetin gündem dışı konuşma talebini yerine
getireceğim.
Konuşma süreleri Hükûmet
için yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu bulunmayan
milletvekilleri için beşer dakikadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Mahmut Bey,
buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır,
sizin beyanınız grup adına mıdır?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bir beyanım var, ben size iletmiş olayım
BAŞKAN Müsaade ediniz
de biz gündemi devam ettirelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Gündeme devam edeceksiniz zaten, ben talebimi ileteyim de ondan sonra
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bilahare
dinleyeceğim efendim.
Şimdi Hükûmet
adına
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, talebim şu
BAŞKAN
Sayın
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ konuşacaklardır.
Bekir Bey, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, 6. Filoya karşı Kahrolsun Amerika!
denildiği zaman, Amerikaya karşı alkış tutan
kişisiniz
BAŞKAN Olmaz efendim,
olmaz
Öyle her isteyen her istediğini
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ya özür dileyeceksiniz
BAŞKAN Mahmut Bey,
bunu bir âdet hâline getirdiniz, her oturumda konuşmak zorunda
değilsiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
ya da orada oturamazsınız!
BAŞKAN Lütfen, İç
Tüzükü biliniz, yerinize oturunuz, söz vermiyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, ya özür dileyeceksiniz
Amerikaya alkış tutan
insansınız!
BAŞKAN Buyurun,
duymuyorum sözlerinizi, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kahrolsun 6. Filo! denildiği zaman, Filistin Kurtuluş Ordusunun
yanında duran Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına
karşı, siz onlara saldıran insansınız. Amerikaya
karşı Yaşasın Amerika! diyen insansınız. Ya
orada oturmayacaksınız veyahut da özür dileyeceksiniz siz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat)
Otur aşağıya be! Terbiyesiz!
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Bakan.
Sayın Tanal, sizin
yaşınız o günleri bilmez.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Siz Amerikayı destekleyen insansınız.
BAŞKAN Siz, siz
Bir
dakika
Oturun. Anladım, oturun. Söylediniz. Oturun ve dinleyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Siz Amerikan filosuna alkış tutansınız.
BAŞKAN Konuştunuz
ve dinleyin. O günleri siz bilmezsiniz. O günlerde benim, bu dediğiniz 6.
Filo hadisesiyle hiçbir ilgim yoktur.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Tamamı sizin Başkanlığınız
döneminde olmuştur.
BAŞKAN Söyleyenler
tamamen cahildir, tamamen karalayıcıdır, tamamen ruhsuzdur,
vicdansızdır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Tüm tarih kitapları onu yazıyor.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Hepsi kayıtlı.
BAŞKAN Sizi ikaz
ediyorum. Lütfen yerinize oturun, bir.
İkincisi, ben Millî Türk
Talebe Birliği Genel Başkanlığı yaptım ve
binamın önüne iki tane bayrak koydum, biri orak çekiç, çarpı çektim;
biri Amerikan Bayrağı, çarpı çektim. Ne Amerika ne Rusya!
dedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Gerçek dışı söylüyorsunuz, gerçek dışı
söylüyorsunuz.
BAŞKAN Ben millî yol
dedim, ben böyle bir insanım. Benim enselerinde sesimi
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Amerikayı desteklediniz o dönem.
BAŞKAN Dinle!
Enselerinde nefesimi hisseden komünistlerin uydurduğu yalanlara
kanmayın. Lütfen mehabeti de bozmayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Siz o dönemde Amerikayı destekleyensiniz.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) O döneme gerek yok, daha geçen ay destekliyordunuz Amerikayı.
Beraber çok iyi anlaşıyoruz diyordunuz. O kadar geriye gitmeye gerek
yok.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem Dışı
Açıklamaları
1.- Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ, Müslümanların ve mazlum insanların infialine yol açan
Filistinde yaşanan hadiselere ilişkin gündem dışı bir
açıklamada bulundu; MHP Grubu adına İstanbul Milletvekili
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu, HDP Grubu adına Kars Milletvekili
Ayhan Bilgen, CHP Grubu adına Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, AK
PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Hasan Turan ve
şahsı adına Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
aynı konuda konuşmaları
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; milletimizin siyasi iradesinin tecelli ettiği Türkiye
Büyük Millet Meclisi bugün Filistinde yaşanan ve bütün Müslümanların
ve mazlum insanların infialine yol açan hadiseleri görüşmek üzere özel
gündemle toplanmış bulunuyor. Ben bu vesileyle yüce Meclisin
saygıdeğer üyelerini ayrı ayrı saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
ABD dün, 14 Mayıs itibarıyla tüm uluslararası hukuk
kurallarını, yerleşik bütün parametreleri, Birleşmiş
Milletlerin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
kararlarını ve kendisinin altında imzası bulunan bütün
kararları ve uluslararası toplumun İstanbulda ve
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çatısı altında ortaya
koyduğu bütün iradeyi de hiçe sayarak Tel Avivdeki büyükelçiliğini
Kudüse taşıdı ve bu haksız, hukuksuz, keyfî
taşıma sırasında, maalesef, pek çok Filistinli
hayatını kaybetti. Bu yıkıcı tasarruf için
Filistinlilerin büyük felaket olarak nitelendirdikleri bir günün seçilmesi,
gerilimin yüksek olduğu bölgede pek çok olumsuzluğun da fitilini
ateşlemiş durumdadır. ABDnin büyükelçiliğini Tel Avivden
Kudüse taşıması, Filistin halkının, tarihî, hukuki,
doğal ve millî haklarına açık bir saldırıdır.
ABDnin elçiliğini Kudüse taşıması, sadece Filistinlilere,
sadece Kudüse değil, bütün Müslümanlara yapılmış ortak bir
saldırıdır. ABDnin elçiliğini Kudüse
taşıması, sadece İslama, Müslümanlara değil,
aynı zamanda Hristiyanlara ve buranın kutsiyetine inanan samimi
herkese ve her kesime yapılmış ortak bir
saldırıdır.
Dün orada bir yandan
açılış yaparken öte yandan barışçıl bir gösteri
yapan, yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa
karşı hakkını, hukukunu savunan ve dünyanın dikkatini
bu haksızlığa ve zulme çekmek isteyen Filistinli masum
kadınlara, çocuklara, yaşlılara, silahsız insanlara
terörist İsrail devletinin askerleri, maalesef, kurşun attılar,
ölüm yağdırdılar. 60 civarında Filistinli kardeşimiz
şehit olurken 3 bin civarında Filistinli kardeşimiz de
yaralanmıştır. Şehit olanlara öncelikle Allahtan rahmet
diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bir insanlık
dramını yoktan var eden bir zulümle insanlık olarak ortak
mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Filistin meselesi adil şekilde
çözülmeden Orta Doğuya barış ve huzur asla gelmeyecektir. Orta
Doğudaki sorunlar çözülmeden ise küresel ölçekte sürdürülebilir
istikrara, refaha ve barışa asla kavuşulamayacaktır. Oysa
bugün, bazı çevrelerin, Filistin meselesini çözmek için çaba harcamak
yerine bölgemizdeki huzursuzluğu, istikrarsızlığı,
krizleri daha da derinleştiren, çatışmalara, buhranlara
kapı aralayan adımlar atmış olması bölgedeki bütün
olumlu ortamı maalesef yok etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri
aldığı bu kararla ve attığı adımla, bölgede
bugüne kadar zar zor da olsa işletilen, devam eden barış
sürecini tamamen imha etmiştir, barış umutlarını yok
etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri aldığı bu karar
ve attığı adımla, İsrail askerlerinin dün
gerçekleştirdiği katliamın İsraille beraber birinci
derecede failidir. İsrail askerleri ve İsrail Hükûmeti bu katliamdan
elbette birinci derecede sorumludur ama bu katliama sebep olan, ABD yönetiminin
attığı adımdır, aldığı
tavırdır, yaptıklarıdır. Dolayısıyla
İsrail askerleri kadar, İsrail Hükûmeti kadar ABD yönetimi de
buradaki katliamdan, yaralanmalardan birinci derecede sorumludur.
Filistinlilerin kanında İsraillilerin eli vardı, ellerinden
Filistinlilerin kanı damlıyordu ama artık ABDnin elinde de
masum Filistinlilerin kanı vardır.
Bu vesileyle, ABD yönetimini
ve ABDyi, terörist İsrail devletini yaptıkları bu
haksızlıktan, zulümden, katliamdan dolayı şiddetle ve
nefretle Türkiye olarak bir kez daha kınıyor, bir kez daha
lanetliyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
ancak biz burada, Türkiye olarak, sadece İslam âlemine değil tüm
insanlığa bir çağrı yapmak durumundayız. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da altını çizdiği gibi,
vicdan sahibi tüm Hristiyanlar ve diğer din mensupları, Müslüman
olmayan insanlar da ABDnin ve İsrailin hukuk dışı,
vicdanları sızlatan bu tutumuna karşı ortak ve etkin tutum
almak, tepkilerini ortaya koymak zorundadırlar. Eğer biz ölümler,
zulümler, haksızlıklar karşısında susarsak bu
ölümleri, zulümleri, haksızlıkları yapanlar daha büyük
haksızlıklara, daha büyük zulümlere, daha büyük katliamlara imza
atacaklardır. Susanlar da bunları gerçekleştirenlerin
yaptıkları suçlardan, manevi olarak mesuliyetten kurtulamazlar.
Konu, sadece bir dinin kutsal
saydığı şehre ve kutsal kabul ettiği yerlere
saldırı, bir dine saldırı değil, aynı zamanda,
dün itibarıyla uluslararası hukuk tamamen ayaklar altına alınmıştır.
Gelinen noktada, kurallara dayalı uluslararası düzenin temellerinden
sarsıldığı ortaya çıkmıştır.
Uluslararası toplumun tarih boyunca edindiği tecrübelerle ilmek ilmek
dokuduğu uluslararası anlaşmazlıkların, ülkeler
arası sorunların görüşülerek diplomasi yollarıyla,
barışçıl yollarla çözülmesi ve bunu sağlayacak şekilde
ihdas edilen uluslararası hukuk kuralları ve uluslararası
sistem, maalesef dün itibarıyla iflas etmiştir. İsteyenin istediği
gibi hareket ettiği, kafasına estiği gibi
davrandığı bir düzenin, bir dünya sisteminin hayata geçmesi
dünyamızı bugünden daha güvenli hâle getirmeyecektir, aksine daha
kötü bir noktaya götürecektir. ABD, bu adımıyla uluslararası
hukukun en temel ilkelerini ve tarihî gerçekleri yok saymıştır.
Bu, aynı zamanda 21 Aralık 2017deki Birleşmiş Milletler
Genel Kurul kararı ve 13 Aralıktaki Olağanüstü İslam
Zirvesinde ifadesini bulan uluslararası toplumun iradesini de yok saymak
anlamına gelmektedir. ABD, bu adımıyla uluslararası hukuku,
ikili anlaşmaları, Birleşmiş Milletlerin ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararlarının
tamamını ayaklar altına almış, çiğnemiş,
Ben bunları tanımıyorum. diyerek âdeta bütün dünyaya meydan
okumuştur.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın uzunca bir zaman dillendirdiği
Dünya beşten büyüktür. anlayışının ne anlama
geldiğini bu pervasız tutum bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Onun için, biz Türkiye olarak, dünyanın dört bir yanında adaletin
ayakta tutulması ve yaşatılması için mazlumların ve
adalet arayan herkesin vicdanı ve sesi olmaya devam edeceğiz.
Ayrıca ABD,
barış istediğini defalarca kanıtlayan Filistin
tarafını attığı bu adımlarla haksız bir
şekilde cezalandırırken barış umutlarını her
defasında yok eden, Birleşmiş Milletler kararlarını
bugüne kadar hiç tanımayan ve yaptıkları zulümle, katliamla
tarihe geçen terörist İsrail devletini maalesef ödüllendirmiştir.
Adaletin olmadığı yerde kalıcı barışın
sağlanması mümkün değildir.
ABD, barışın
en temel koşulu olan iki devletli çözüm zeminini de maalesef
yaptığı bu tasarrufla yok etmiştir. ABD, artık gelinen
noktada, çözümün değil sorunun parçasıdır. Böyle bir ülkenin
ortaya koyacağı çözüm planının da inandırıcı
ve gerçekçi olması mümkün değildir. ABD bu tutumuyla bölgemizdeki
bütün sorunlarda objektif, adil, tarafsız bir tutum yerine subjektif,
taraflı bir tutum takınacağını da bütün dünyaya
göstermiştir. O nedenle -Türkiye olarak- ABDnin Filistin meselesinin ve
Filistin davasının çözülmesi ve barışçıl çözümün
ortaya çıkarılması konusundaki adımlarında ara bulucu
rolünü Türkiye asla kabul etmeyecektir. Zaten Filistin Devlet Başkanı
da bu konuda gerekli açıklamayı yapmıştır. ABDnin
yasa dışı bu adımına karşı meşru
tepkisini gösteren Filistinli kardeşlerimize yönelik İsrail
saldırıları -demin de ifade ettim- açıkça bir
katliamdır. Kudüsün kutsiyetine saygı duymayan ve
büyükelçiliğini taşıma inadından vazgeçmeyen ABD yönetimi
ve sivilleri katleden İsrail bu katliamların baş sorumlusudur.
Onlarca Filistinli kardeşimizin hayatını kaybettiği,
binlerce Filistinlinin yaralandığı 14 Mayıs Pazartesi günü
kanlı ve kara bir gün olarak tarihe geçecek, insanlık tarihinin utanç
verici sayfalarından biri olarak tarihteki yerine alacaktır.
Biz sadece, Filistinlilerin
haksızlığa karşı meşru tepki hakkını
savunmalarından da bahsetmiyoruz; Filistinlilerin en temel insan
hakkı olan yaşam hakkından bahsediyoruz, üstelik
uluslararası hukuk parametreleri çerçevesinde, kendi vatanlarında,
Filistin Devleti altında özgür ve insanlık haysiyetine
yaraşır şekilde yaşama haklarından bahsediyoruz.
Maalesef başkaları için bunları yüksek sesle dile getirenler
mesele Filistin, mesele Kudüs olduğu zaman bütün bunları yok sayan
bir yaklaşımı ortaya koymuşlardır. ABDnin Kudüse
büyükelçiliğini taşıması ve bu konuda aldığı
kararlar, yaptıkları, İsrailin tutumu, Türkiye bakımından,
uluslararası hukuk bakımından ve uluslararası örgütlerin
kararı bakımından geçersizdir, yok hükmündedir, bizim için
hiçbir anlam ifade etmemektedir. İstediklerini yapsınlar, istedikleri
adımları atsınlar, hangi oldubittileri yaparlarsa yapsınlar,
bu, Kudüsün tarihî statüsünü, manevi vasfını, siyasi durumunu,
uluslararası hukuktan kaynaklanan yerini ve Kudüsün Filistin Devletinin
başkenti olma hâlini asla değiştirmeyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hangi adım atılırsa
atılsın, bu gerçek, mutlaka günün birinde, bütün dünyanın kabul
ettiği bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.
Kudüs eninde sonunda özgürlüğüne kavuşacaktır. ABD ve
İsrail eninde sonunda Kudüsü gerçek sahiplerine bırakmak
mecburiyetinde kalacaktır. Dün Haçlılar nasıl Kudüsü gerçek
sahiplerine bırakmak zorunda kaldılarsa bugün geçici süre orada keyif
yapanlar günün birinde bu keyiflerinin de hesabını verecek ve Kudüsü
gerçek sahiplerine terk etmek mecburiyetinde kalacaklardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hiçbir oldubitti Kudüsün
tarihî statüsünü, manevi vasfını, siyasi durumunu ve Filistin
devletinin başkenti olmasının akdî ve hukuki durumunu bugüne
kadar değiştirmedi, bundan sonra da değiştirmeyecektir,
değiştirmesi de mümkün değildir. Bütün dünya Kudüs
hakkındaki oldubittiye karşı sussa da Türkiye
susmayacaktır. Bütün dünya ABDnin hukuk, hak tanımaz bu
pervasız tutumu karşısında çekingenlik gösterse de Türkiye
çekingenlik göstermeyecektir. Kim ne derse desin, kim nerede durursa dursun
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk halkına göre Kudüs, Filistin
devletinin başkentidir, başkenti olmaya da devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye her daim ve her
yerde Filistin davasının ve Kudüsün müdafisi olmaya devam edecektir.
İsrailin Filistin topraklarındaki işgali sona erene, Kudüs
özgürleşene kadar Türkiye bu tutumunu kararlı bir şekilde
sürdürmeye devam edecektir.
Dün yaşanan
gelişmelerden sonra Hükûmetimiz, Sayın
Cumhurbaşkanımız ve devletimizin bütün kurumları gerekli
değerlendirmeleri yaptılar ve Türkiye olarak bu konuda hangi
adımları atabiliriz, neleri yapabiliriz, bunun üzerinde enine boyuna
değerlendirmeler yapıldı. Bildiğiniz gibi, daha önce,
büyükelçiliği taşıma kararını açıkladığı
zaman da İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem
Başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız İslam
İşbirliği Teşkilatını İstanbulda
olağanüstü toplantıya çağırdı. Olağanüstü
toplantıda bu konu değerlendirildi ve Kudüsün Filistin devletinin
başkenti olarak kabulü ve ilanı yapıldı ve bütün dünya bu
kabulü, bu ilanı tanımaya davet edildi. ABDnin tutumuna ayak
uydurarak ülkelerin elçiliklerini Kudüse taşımaktan
kaçınmaları çağrısı yapıldı ve
arkasından da bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinde konu ele alındı, orada 5 daimî üyenin 4ü, 15 üyenin 1i
hariç tamamı ABDyi haksız gördü. Bildiğiniz gibi, 21
Aralıkta da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konu gündeme
geldi, 193 üyeden 128i ABDyi ve İsraili haksız görürken 9 ülke
ABDnin lehine oy kullandı -onlar da küçük adacıklar- 35 ülke
çekimser kaldı. Burada bir kez daha altı çizildi ki kutsal Kudüs
kentinin statüsünü, karakterini veya demografik yapısını
değiştirme niyetindeki kararların yasal bir etkisi
olmadığını, geçersiz olduğunu ve Güvenlik Konseyinin
kararları doğrultusunda iptal edilmesi gerektiğini tekrar tasdik
eden bir karar aldı. Bu son derece önemli kararlar, tamamının
başlangıcını ve öncülüğünü yapan Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve Türkiye'nin lideri Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliği sayesinde elde edilmiştir.
Dünkü zulüm ve katliamdan
sonra, yeni adımların atılması gerektiği hususu
değerlendirildi. Sayın Cumhurbaşkanımız Londrada
yanında bulunan bakanlarımızla, burada
Başbakanımızın Başkanlığında Bakanlar
Kurulunda konu ele alındı ve karşılıklı telefon
görüşmelerinden sonra şu adımların atılması kararlaştırıldı:
Öncelikle, bu Filistinli kardeşlerimizin, Gazzedeki kardeşlerimizin
terörist İsrail devletinin saldırıları sonucunda
hayatını kaybetmeleri ve şehit olmaları nedeniyle Filistin
davasının yanında olduğumuzu ve şehitlerimizi
saygıyla andığımızı göstermek için üç gün süreyle
millî yas ilan edildi ve bu yürürlüğe başladı.
İkincisi: Bugün
Parlamentoda siz bu konuya el attınız ve Türk milletinin temsilcileri
olarak Türk halkının da Filistin davasının yanında
olduğunu, atılan bu haksız, hukuksuz, keyfî adımları
asla tanımadığını, Türk halkının da Filistin
halkıyla birlikte olduğunu ve dayanışmasını
göstermek için Meclisimiz bugün özel bir bilgilendirmeyle, bu konuda birlik ve
dirlik içerisinde, Türk halkının hissiyatını dünyaya bir de
buradan haykıracaktır.
Ben bu vesileyle siyasi
partilerimizin temsilcilerine, grup başkan vekillerine, liderlerine
-hepsine- böylesi bir birlik ve dirlik gösterisi ve dünyaya milletimizin temsil
ettiği yüce Meclis altından mesaj verilme iradesini ortaya koydukları
için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İşte Türkiye budur,
işte Türk milleti budur, işte Türkiye Büyük Millet Meclisi budur. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Yaşanan vahşete
tepkimizi ortaya koymak, yaşanan vahşeti ve İsrailin zulmünü
lanetlemek ve Kudüs ile Filistine olan desteğimizi,
dayanışmamızı göstermek maksadıyla 18 Mayıs günü
İstanbul Yenikapıda saat 16.00da, toplumun bütün renklerinin, bütün
STKlerin, bütün siyasi parti mensubu vatandaşlarımızın,
herhangi bir ayrım gözetmeksizin, Parlamentoda olduğu gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Başkanım bitiriyorum.
BAŞKAN Devam ediniz
lütfen efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) ...bir ve beraber olmaları için bir
dayanışma toplantısıyla bütün dünyaya Türk
halkının haksızlık karşısında
susmadığını, zulüm karşısında
susmadığını, zalimlerin yüzüne karşı mazlumu savunduğunu
bir kez daha gösterecektir. Bu da son derece önemlidir.
Ayrıca cuma günü
Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatını
İstanbulda olağanüstü toplantıya
çağırmıştır. Sayın Başbakanımız,
Sayın Dışişleri Bakanımız ve ilgili yetkililer
muhataplarıyla görüşmelerini devam ettiriyor. Cuma günü sabah bu
zirve toplanacak ve İslam ülkelerinin de bir ortak tutumu buradan bütün
dünyaya gösterilecektir. Bu da son derece önemli bir başka adım.
Türkiye, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin toplantı çağrısına da destek
vermektedir. Ayrıca Dışişleri
Bakanlığımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun
toplantıya çağrılması ve bu konuda yeni bir tavır
ortaya konması bakımından da girişimlerde bulunmuştur.
Bunun yanında bölgede yaralanan Filistinli kardeşlerimizin tedavisi,
bölgeden tahliyesi, gerekirse Türkiyeye getirilmesi için de Kızılayımız,
AFADımız, Genelkurmayımız, TİKAmız, Türkiye
devleti bütün imkân ve kabiliyetleriyle seferber durumdadır. Ama maalesef
buradan ifade etmek isterim ki bu zulmü yapan terörist İsrail devleti
oradaki yaralılara ilaçların ulaştırılmasına izin
vermemektedir, yaralıların tahliyesine izin vermemektedir. O
ilaçları da orada gene İsrailli iş adamlarından 1
liralık ilacı 100 liraya temin ederek oraya ulaştırma
gayreti içerisindeyiz ama maalesef buna dahi tahammülleri yok. Bu ne biçim
vicdansızlık, bu ne biçim insanlık. Yapılan vahşet,
yapılan zulüm. Biz bu vahşeti ve zulmü bir kez daha
kınıyoruz ve diyoruz ki son olarak: Ne yaparlarsa yapsınlar
boş, eninde sonunda, dediğimiz gibi, Kudüs özgürleşecek,
Filistin bağımsız devletinin başkenti olarak tarihteki
şerefli yerini onurlu bir şekilde korumaya ve yaşamaya devam
edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün
gelenler, bu katliamı yapanlar geldikleri gibi arkalarına baka baka
gideceklerdir, bunun çaresi yoktur; bu atılan adımlar bu gidişi
hızlandırmaya hizmet etmekten başka bir sonucu
doğurmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben, bugün bu konuda
milletimizin hissiyatına tercüman olan Meclisimizin saygıdeğer
üyelerine ve siyasi parti gruplarına ayrı ayrı teşekkür
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Başbakan Yardımcımız.
Şimdi, söz
sırası parti grupları adına konuşmalar yapanlara
verilecektir.
İlk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Profesör Ekmeleddin
İhsanoğlu Beye aittir.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sırf 80 milyon Türk
milletinin değil, 1,6 milyar Müslüman dünyasının ve vicdan
sahibi milyarlarca insanın kınadığı, tek taraflı,
haksız, hukuku ve uluslararası normları ve uluslararası
meşruiyetin esaslarını çiğneyen bir durumla karşı
karşıyayız. Amerika, Tel Avivde bulunan büyükelçiliğini
uluslararası hukuku ve ilgili bütün Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu ve Güvenlik Konseyinin kararlarını ihlal edercesine Kudüse
taşımıştır.
Bu gün, toprakta hakkı
olmayanların tarihî gün saydığı gündür. Bu gün, toprak
sahiplerinin ise gasbedilen topraklarda hayatlarının sona erdiği
gündür. İşgalin yolunu açan Balfour Deklarasyonu, tam yüz yıl
önce, kendilerine ait olmayan toprakları o topraklardan çok uzaklarda
olanlara vadetti. Yetmiş yıl önce verilen taksim kararı ve
İsrail devletinin kurulması arka planında ise Avrupalı
antisemitiklerin kendi günahları olan holokostun faturasını
Filistin halkına ödetmesi ve bu toprakların yarısından
fazlasını Filistin halkının elinden alıp İsrail
devletine vermesi yatıyor. Elli bir sene önce yani 1967de Doğu Kudüs
zorla, zorbalıkla Filistinlilerin elinden alındı, işgal
edildi. Bugüne kadar süregelen trajedi ve acılar azalmak şöyle
dursun, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump'ın son
hamlesiyle katlanılmaz bir hâle gelmiştir. Başkan Trumpın,
kendi iç politika mülahazalarıyla, ondan önceki bütün başkanların
atmaktan çekindiği bu adımı tarihe kara bir leke olarak
geçecektir. Bu haksız tasarruf, Amerikanın Filistin davasında
adil ve tarafsız bir ara bulucu sıfatını ortadan
kaldırmıştır. Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin
büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse taşıma konusunda ısrar
etmesi Orta Doğu'da en temel sorunun çözüm imkânlarını tahrip
etmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz Filistin davasında ve onun en önemli unsuru olarak
gördüğümüz Kudüs-ü Şerif statüsünün muhafaza edilmesi ve
İsrailin işgali ve tasallutu karşısında 80 milyon
Türk milletinin müşterek hissi ve tavrını
paylaşıyoruz, bu konuda Dışişleri
Bakanlığının dün yaptığı
açıklamayı isabetli buluyoruz.
Ayrıca, Sayın
Cumhurbaşkanının, İslam İşbirliği
Teşkilatının Dönem Başkanı olarak, gelecek cuma günü
İslam Zirvesini İstanbula yeniden davet etmesi önemli bir
gelişmedir.
Bu bağlamda, ilgililerin
dikkatini şu iki hususa çekmek istiyorum: Birincisi, bu zirvenin
yapılmasını engelleyecek şartların
oluşmaması için prosedürel seçenekleri iyi tespit etmek gerekir. Bu
kadar kısa sürede devlet ve hükûmet başkanları seviyesinde zirve
akdetmek bazı engellere takılabilir. Ancak, genel sekreter
olduğum dönemde hazırladığımız teşkilat yeni
şartı yürürlüğe girmiştir ve bu engelleri aşmak
mümkündür. Şüphesiz bu prosedürel ayrıntıları burada anlatmak
uzun sürecektir. Bu konuda düşüncelerimi Dışişleri
Bakanlığı mensuplarına aktarmış bulunuyorum ve
aktarmaya her zaman hazırım.
İkinci husus ise,
Amerika Başkanı Trump'ın geçen yıl aralık ayında
aldığı karardan sonra İstanbulda 13 Aralık 2017de
toplanan zirvede bu konularla ilgili birtakım hususları
paylaşmıştım. Toplantıya katılan bütün
kişiler Kudüs-ü Şerifin statüsünün korunması konusunda gerekli
tüm önlemleri almayı taahhüt etmişti. Yani geçen aralık
ayından -altı ay önce- bugüne kadar bütün önlemler alınmak
durumundaydı. Şimdi o günden bugüne altı ay geçmiştir. Bu
önlemler nedir, alınan önlemler nedir; bunun açıklanması
lazım gelir. Şimdi, gelecek cuma yapılması arzu edilen
zirvede İslam âlemi ve uluslararası kamuoyu aradan geçen altı
aylık süre zarfında hangi önlemlerin
alındığını soracaktır.
Ve aralık ayında
kabul edilen 23 maddelik zirve bildirisinde 8 no.lu madde şudur:
Doğu Kudüsü Filistin devletinin başkenti olarak ilan ediyor ve
bütün devletleri Filistin devletini ve Doğu Kudüsün onun işgal altındaki
başkenti olduğunu tanımaya davet ediyoruz. Toplantıdan
sonra bütün gözler, özellikle İslam dünyasındaki gözler Türkiyenin
üzerindedir. Yani zirveden çıkan kararın ve sonuç bildirgesinin 8
no.lu kararının nasıl uygulanacağını bütün dünya
merak ediyordu. Şöyle demiştim aralık ayında: Ben korkuyorum
ki bu bildirideki 23 maddenin bazıları takip edilmediği için bir
neticeye bağlanmayacak. İnşallah bu sene içerisinde bu 23
kararın ve özellikle 8 no.lu kararın uygulanmasını temenni
ediyoruz.
Şimdi bize
uluslararası kamuoyu soracak; ilk soru
13 Aralık 2017de alınan
kararların çoğu o gün de ifade ettiğim gibi eski kararların
tekrarı ve teyidi mahiyetindeydi. Diyecekler ki: Neler
yaptınız? Şimdi, önümüzdeki zirve için ben şunu söylemek istiyorum:
Farklı bir şey yapmak lazım. Onun için üç hususu teklif
ediyorum; birincisi, çekişen Filistinli güçlerin
çatışmasını önlemek yani Fetih ile Hamas arasındaki
problemleri gidermek lazım. Burada daha önce başarılan bir
netice var ve bunu tekrar yapmak lazım. Uluslararası hak
aranması forumlarda; birincisi, Filistin devleti Birleşmiş
Milletler UNESCO ve Ceza Mahkemesi üyesi olmuştu. Şimdi, bu
savaş suçlarını Romadaki Uluslararası Ceza Mahkemesine
götürmek lazım; ancak oradan çıkacak kararlarla İsrailin önü
kesilebilir.
Üçüncü husus ise, Kudüslülere
kendi topraklarında yaşama imkânı temin edilmesidir;
Kudüslülerin eğitim, sağlık, barınma gibi temel
ihtiyaçlarının medeni bir şekilde karşılanması
imkânının da yaratılmasıdır. Bu konuda daha önce
hazırlanan stratejinin bir an evvel uygulanması gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Filistinle ilgili İslam
İşbirliği Teşkilatı içerisinde, kurulduğu günden
yani 1969dan bu yana pek çok karar alındı, pek çok zirve
yapıldı; bu kararların, maalesef, çok azı
uygulanmıştır. Temennimiz, önümüzdeki zirvenin farklı
olması ve ülkemizin bu husustaki öncülüğünde somut bir şekilde
tecelli etmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına bu
hukuksuz, gaddar ve hunhar saldırıyı bir daha
kınıyorum. Mübarek ramazan ayının yaklaşmasıyla
Cenab-ı Allahtan ülkemize, İslam âlemine ve özellikle Filistinli
kardeşlerimize huzurlu ve güvenli yarınlar bahşetmesini niyaz
ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bu konuşmamla herhâlde bu Genel Kuruldaki
son görevlerimden bir tanesini yerine getirmiş oluyorum. Bu Genel Kurulun
sona ermesiyle beraber benim görev sürem de bitmiş olacak. Bu çatı
altında sizlerle beraber üç yıla yakın zaman geçirmiş
bulunuyorum. Millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve Türk devletinin ilelebet payidar olması temennisiyle
hepinize sevgi, saygı ve en halisane temennilerimi, kalbî
şükranlarımı sunarım. Burada olan ve olmayan milletvekili
kardeşlerimizin varsa haklarını helal etmesini isterim. Bu üç
sene içerisinde sürçülisan ettiysek affola.
Hepinize saygılar,
sevgiler. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın İhsanoğlu.
Siyasette veda yok. Belki
burada bulunmayacaksınız ama fikirlerinizden her zaman Türkiye olarak
istifade edeceğiz.
Teşekkür ederiz.
Şimdi söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Kars
milletvekili Ayhan Bilgen Beye aittir.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
galiba Filistin konusunda en kolay şey, kulağa hoş gelen sözler
söylemek. Ben dün bakabildiğim kadarıyla İslam ülkelerinin
televizyon kanallarını taradım, yarım yamalak parlamentosu
olan ya da konuşulacak bir resmî platformu olan her yerde son derece
fasih, son derece heyecanlı, belagat dolu konuşmalar
yapılıyordu. Ama netice nedir? Yani benim bildiğim yirmi
yıldır Filistin sorununda tartışılan şeylerin
aynısını dönüp dönüp tartışmak, kınamak ve
lanetlemekten bir adım ileriye gidilmiş değil. Tam tersine
sorunları tek tek sayın. İşgal edilmiş topraklar
daraldı mı bu süre zarfında? Hayır, tam tersine gittikçe
işgal büyüyor. Yerinden edilen Filistinli sayısı azaldı
mı bu süre zarfında? Hayır, yerinden edilenlerin
sayısı gittikçe artıyor. Ya, bir dönüp düşünmek gerekmez
mi; ne oluyor da 1,5 milyar Müslüman bir konuda duyarlılık sahibi
oluyor ama Filistin sorununda bir gıdım ilerleme katedilemiyor? Bunun
galiba somut muhasebesini yapacağımız bir dönemde olmamız
lazım, yoksa gayet heyecanlı konuşmalar yaparak falan
alabileceğimiz hiçbir mesafe yok. Bu, çok açık biçimde görülüyor.
Bir basit
karşılaştırma, demin iki konuşmada da
yapıldığı için söylüyorum. Haçlı Seferleri
yapıldığı zaman dünyada Müslüman sayısı ne
kadardı, Yahudi ve Hristiyan sayısı ne kadardı? Ve bir
başarı var ortada, bugün Müslüman sayısı ne kadar, Orta
Doğuda dinlerin mensuplarının oranları ne kadar ve fiilî
durum nedir, 1948den beri fiilî durum nedir? Belli ki burada
Müslümanların söyledikleri sözün hiçbir ağırlığı,
caydırıcılığı, etkinliği,
inandırıcılığı, hiçbir şeyi yoktur. Sadece
Müslüman toplumların gazı alınmaktadır, sadece öfkesi
sönümlendirilmektedir, sadece duygu dünyalarıyla oynanmaktadır ama
somut olarak sorunun çözümünde bir tek somut, net adım
atılmamaktadır.
Değerli arkadaşlar,
siyaset neticesiyle ölçülür. Eğer caydırıcı, güçlü bir
aracınız, aparatınız yoksa sadece konuşursunuz.
Muhalefet konuşabilir, sivil toplum konuşabilir. Sizin Türkiye
toplumuyla ilgili bir şüpheniz mi var? Türkiyede İsrail iyi yapıyor,
doğru yapıyor, Filistinliler bunu hak ediyor. diyen bir Allahın
kulu var mı? Duydunuz mu böyle bir şey? Yok.
Peki, kime ne
propagandası yapıyoruz biz? Yüzde 99 -hadi yüzde 1lik pay
bırakalım- yüzde 100 İslam dünyasının neredeyse
tamamına yakını Filistin konusunda kararlıysa, samimiyse
niye bu sorun çözülmüyor? Odaklanılması gereken şey bu
değil midir? Ama fotoğraf böyle değil arkadaşlar. Açık
konuşalım, İsrailin politikalarının sorumlusu,
müsebbibi İsrail Hükûmeti değildir sadece, Körfez ülkeleridir. Bizim
de müttefiki olduğumuz, askerî iş birliği
yaptığımız, ticaret yaptığımız, dinî,
kültürel ortaklık taşıdığımızı
sandığımız Körfez ülkeleridir. Körfez ülkelerinin
cesaretlendirmesi olmasa, gizli desteği olmasa İsrail bunu bütün
İslam dünyasına rağmen, bütün Orta Doğu halklarına
rağmen yapıyor olabilir mi? Bunun reel politikada bir
karşılığı mümkün mü? Dolayısıyla da burada
galiba hamasetten çok, heyecanlı nutuklar atmaktan çok ciddi bir muhasebe
yapmaya ihtiyaç var. Eğer bir Filistinlinin daha burnu kanamasın
istiyorsak, bir kişi daha yerinden edilmesin, bir karış toprak
daha işgal edilmesin istiyorsak samimi, açık, dürüst bir muhasebe
yapmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar,
iğneyi kendimize batıracağız, halka anlatılacak bir
şey yok. Mavi Marmara metninde Kudüs ve Ankara ibarelerinin altına
imza atan ve bunu onaylayan bu Parlamentodur değerli arkadaşlar.
Hayır, değil. diyorsanız çıkın söyleyin bunu. (HDP
sıralarından alkışlar) Bundan iki yıl önce Kudüs ve
Ankarayı mütekabil görüp bir metinde Dışişleri
Müsteşarının imzası bulunarak Parlamentoya nasıl
getirdiniz? Niye getirdiniz? Bunu anlayamadınız mı? Orada
Ankaranın karşısına Kudüs yazıldığında
bunun hangi niyeti taşıdığını, hangi amaçla
yazıldığını kestiremediniz mi? Biz burada bunu
uyardığımızda, hatırlattığımızda
Hayır, öyle bir şey yok. Öyle bir metin bulunmuyor. dediniz.
Şimdi metin ortada, İngilizce metin her tarafta dolaşıyor.
Bari şuraya getirin bu anlaşmayı yeniden
tartışalım, bu anlaşmayı geri çekelim. Parlamento
kandırıldı, halk kandırıldı, İslam
dünyası yanıltıldı ve biz Mavi Marmarada bilmeden bir
şey yaptık. Şimdi, şu hayatını kaybeden 60
kişinin hatırı için bu anlaşmayı geri çekiyoruz.
deyin. Ticari anlaşmalarda bir sorgulama var mı? Yok.
Uluslararası platformlarda İsraili destekleyen ülkelerin
başında
Biraz önce Balfouru hatırlattınız.
Değerli arkadaşlar, Balfour ile 1948 İsrailin kuruluşu
arasında otuz yıl var. Peki, Balfour Deklarasyonunun arkasında
hangi ülke var? İsrail bugüne kadar bu kadar
şımarıklık yapmasını hangi ülkeye borçlu? Peki,
Sayın Cumhurbaşkanı İngiltereden yeni geldi, bu konuda
İngiltereye ne dedi? Çıkın açıklayın, biz de
alkışlayalım, arkasında duralım. Ama arkadaşlar,
Kudüs konusu, çok net biçimde uğrunda bedel ödemeyi göze alamayan Orta
Doğudaki İslam ülkelerini yöneten siyasetçilerin diyetidir,
vebalidir. Kudüs konusunda bir tek adım atılamıyor
olmasının biricik sebebi, Orta Doğu ülke yöneticilerinin
aslında bu sorunu bir dinler gerilimi olarak görmek yerine Orta Doğu
halklarının barışı olarak görmek istemeyip sadece
kendi duygu dünyalarını, sadece kendi vicdanlarını
rahatlatma çabası içerisinde olmalarıdır. Birleşmiş
Milletlere hâlâ çağrı yapıyoruz, İslam
İşbirliği Teşkilatından hâlâ bir şey bekliyoruz
ama Orta Doğu'da İslam ülkeleri kendilerinin ne yapacaklarına
dair somut hiçbir şey konuşmuyorlar, somut hiçbir şey
önermiyorlar. Bugün buradan da muhtemelen bir güçlü kınama çıkacak,
lanetleme çıkacak, iki üç gün sokaklarda heyecanlı nutuklar
atılacak ama İsrail işgal etmeye devam edecek, Filistinliler
yurtlarından kovulmaya devam edecekler, İsraili şımartan
devletlerle bizim ikili ilişkilerimiz gayet iyi seyretmeye devam edecek.
Yani aslında bir tek şeye ihtiyacımız var: Sadece
samimiyete. Gerçekten gücümüzün yettiği bir şey varsa, somut ortaya
koyabileceğimiz bir şey varsa onu konuşmaya ihtiyaç var.
Eğer yoksa yapacak bir şey, çaresizsek, naçarsak ve sadece
konuşarak dağılacaksak, kınayıp, lanetleyip
rahatlayacaksak bilin ki biz burada Filistini daha çok konuşuruz, daha
çok ağlarız, daha çok ağlatırız ama Filistin sorununun
derdine çare olacak bir gıdım iş yapamayız. Burada galiba
artık yüzleşmenin son noktasına geldik. Orta Doğu, Orta
Doğu halkları, inananlar eğer kandil gecesinde Suriye
topraklarının vurulmasını kendilerine dert
etmemişlerse galiba ramazan başlarken 60 Müslüman'ın
öldürülmesiyle, binlercesinin yaralanmasıyla ilgili söyleyecekleri sözün
de çok inandırıcılığı, çok ciddiyeti
olmayacaktır.
Bu coğrafya neden bu
hâlde? Bu topraklar insan gücüne rağmen, ekonomik kaynaklarına,
potansiyeline rağmen neden İsrail karşısında ciddi
caydırıcı etkin bir siyaset üretemiyor? Bunun masaya
yatırılması gerekiyor. Artık Filistin sorununun bir günlük
siyaset sorunu olmaktan çıkıp hangi dünya görüşünden olunursa
olunsun, hangi ideolojiden, hangi inançtan olunursa olunsun hiçbir antisemitik
refleks içerisine girmeden, hiçbir Yahudi düşmanlığı gibi
bir sapma ve savrulmaya düşmeden insanlığın ortak sorunu
olarak ele alınması gerekiyor. Çünkü çok net gördük ki dün Amerikada
İsrailin yaptığına karşı en sert tepkiyi
verenler Yahudiler, İsrailde Hükûmetin politikasına rağmen
sokağa dökülüp İsrailin yaptıklarını kınayanlar
Yahudiler. Şimdi Yahudilerin içerisinde bile bu kadar net tavır
varken eğer İsrail Hükûmetini bu politikasından vazgeçirecek,
geri adım attıracak bir irade ortaya çıkmıyorsa, bir somut
ortam doğmuyorsa bu, galiba bu ülkeleri yöneten aklın ve yöneten
iradenin gücüyle, anlama kapasitesiyle ve çözüm üretebilme potansiyeliyle
doğrudan ilgidir. Elbette kınama yapılabilir, elbette toplumsal
duyarlılık sergilenebilir ama sorunu çözmek için biz ne
yapacağız, ne öneriyoruz? Topluma, İslam dünyasına,
Filistinlilere somut olarak neyi vadediyoruz? Bunu konuşmak
zorundayız.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Efendim, söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili
Öztürk Yılmaz Beye aittir.
Buyurun Beyefendi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
ABD Başkanı Trump
içeride her sıkıştığında dış
politikayla ilgili bir gerekçe yaratıp içerideki
sıkışmışlığından bir şekilde
kurtulmak istiyor. Diğer taraftan, cingöz olan Netanyahu ise ABDnin
içerideki sıkışmışlığından
yararlanıp kendi çıkarına olabilecek gücü, ABDnin gücünü
devşirip yeni stratejiler ve yeni açılımlar içerisine giriyor.
Bildiğiniz gibi, son
dönemde en önemli konulardan bir tanesi İranın
sıkıştırılmasıydı ve İsrailin
Suriyeyi bombalamasıydı, ABDnin de keza. Burada bir şeyi
anlatırken, İsrail ve Filistin olayını anlatırken
olayın daha geniş bir boyutuna temas etmeden geçersek aslında
değerlendirme eksik kalmış olur.
Şunu belirtelim: Orta
Doğuda hiçbir strateji İsrailin çıkarına olmadan
yürümüyor ve hiçbir şey ABDnin onayı olmadan da ilerlemiyor. Yani
Orta Doğudaki olan stratejide İsrailin öncelikleri ve ABDnin
çıkarları örtüşüyor ve bu iki kuvvet bir araya gelince de Orta
Doğunun haritası, öncelikleri şekilleniyor.
Şimdi, Trumpın
Küdüse ilişkin kararı yani büyükelçiliğin Tel Avivden Kudüse
taşınması konusundaki kararı baştan
aşağı yanlıştı, biz bunu burada söyledik ve bu
kararın provokatif olduğunu, yürürlüğe konması hâlinde Orta
Doğuda yeni bir İntifadayı başlatabileceğini
belirtmiştik, keza yaşananlar da benzer şeyler oluyor.
Biz, her şeyden önce,
parti olarak şunu söyleyelim: Bugün Gazzede olan katliamı
açıkça kınıyoruz. Hiçbir gerekçesi yok. Uluslararası hukuk
ayaklar altında. Dünyanın bu konudaki duyarlılığı
sıfır, ölen Müslüman olunca duyarlılık maalesef
gösterilmiyor.
Şimdi, şunu
söyleyelim: Kudüse ABDnin büyükelçilik taşıması eğer
bununla kalacaksa hani belki bir şey olmayabilirdi diyebiliriz.
Yalnız bu karar alındıktan hemen birkaç saat sonra gördük ki AB
içerisinde ülkeler de büyükelçiliklerini Kudüse taşıma konusunda
kararlılar ve Latin Amerikadaki ABDnin uşağı olan küçük
ülkeler de keza benzer yola gidiyorlar, büyükelçiliklerini tek tek
taşıyorlar. Orta Doğu barış sürecinde kapsamlı
bir çözüm olmadan büyükelçiliğin Kudüse taşınması şu
anlama geliyor: İsrailin ezelden beridir sahiplendiği Kudüsü
işgal etme stratejisine meşruiyet kazandırma anlamına
geliyor.
Şimdi,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin biliyorsunuz 5 daimî üyesi
var, ABD de bunlardan bir tanesi, en önemli ülkelerden birisi ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin iki kritik
kararının altında da ABDnin imzası var, 476 ve 478
sayılı Kararlar. O kararlarda açık açık kutsal şehir
Kudüsün fiziki karakteri, demografik yapısı, kurumsal
yapısı ve statüsü değiştirilemez deniliyor yani ABD
açık açık bu kararın altına imza atmış.
Şimdi bu karar çöpe atılıyor. Keza diğer kararda da yine
Kudüsün statüsüyle ilgili değişiklik yapılmayacağı
kayda geçiriliyor ama gelin görün ki bu kararları alanlar bu kararlara
uymadıkları zaman uluslararası toplumda kaos oluyor. Şu
anda uluslararası toplum bir kaos içerisinde çünkü kendi
aldıkları kararlara uymuyorlar.
Şimdi, şunu
söyleyelim: Bir kere, ABD ara bulucu değil, ara bozucu bir devlet
artık, taraf oluyor ve dünyanın, maalesef, vicdanı yok,
ahlakı yok, mazlumun yanında durma diye bir iradesi yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Şam Kapısında
insanlar direniyorlar, Kudüsün kapısında direniyorlar.
İslamın en kutsal mekânlarından bir tanesi bugün işgal
altında, fiziki olarak işgal altında, siyasi olarak işgal
altında ve hiç kimse bir şey yapamıyor. İsrailin üzerinde
en fazla gücü olan ABD, İsrailin yanında yer almış.
Dolayısıyla kim sağlayacak bu barışı? Orta
Doğuya barışı kim getirecek? Belli değil ve böyle
giderse istikrarsızlık devam edecek.
Şimdi, bakıyorsunuz,
Gazzede bombalar patlıyor, Kudüste ABD Büyükelçiliğinin kokteylinde
ise şampanyalar patlıyor; adaletsizlik, vicdansızlık,
hiçbir kural tanımamazlık. Maalesef, bu düzen, hakikaten, çok kötü
bir düzen ve kahrolsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, şunu
söyleyelim: Arap ülkeleri sınıfta kalmıştır. Arap
ülkeleri Forbes dergisinde zenginliklerini, şatafatlarını,
görgüsüzlüklerini hep sergilemişlerdir ama şurada gördüğünüz
insan ise tekerlekli sandalyede ülkesi için, onuru için, gururu için elindeki
son imkânla mücadele vermiştir, vatan mücadelesidir bu. Onun için,
Filistin mücadelesi bütün insanlığın mücadelesidir; işgal
altında olan, horlanan, ezilen, bir şekilde küçültülen
insanların mücadelesidir ve bizim de onun yanında olmamız
gerekiyor.
Şimdi, şunu
söyleyelim: Sayın Bakan söyledi -biz bu dönemde bu konuda elbette Hükûmeti
destekliyoruz- Sayın Cumhurbaşkanı da söylüyor: İsrail
terör devletidir. diyor.
Bir samimiyetsizliği de
kayda geçirmek istiyorum. Madem İsrail terör devleti siz neden
İsraile, bir terör devletine büyükelçi gönderiyorsunuz? Neden bir terör
devletine başkonsolos gönderiyorsunuz? Neden bir terör devletinin
büyükelçisine Ankarada ikametgâh sağlıyorsunuz, görev veriyorsunuz?
Neden bir terör devletinin başkonsolosunu İstanbulda barındırıyorsunuz?
Neden bir terör devletiyle ticari ilişkiler yapıyorsunuz ve neden
şakır şakır, çatır çatır ticaret
yapıyorsunuz? Neden? Bir terör devletinden turist kabul edilir mi? Neden
yapıyorsunuz?
Bizim şunu söylememiz
lazım: İki kırılma noktası var tutarlılık ve
samimiyet açısından. Darbe girişimi sonrasıydı ve bir
ay sonra bu Meclis gece bir buçukta çalıştırıldı.
Neden? İsraille normalleşme anlaşmasının geçirilmesi
için. Gece bir buçukta biz kürsüye çıktık ve gece bir buçukta
söyledik: Bakın, bu anlaşma, Mavi Marmarada şehit
olanların hatırasını çiğnemektir. Yapmayın bunu,
20 milyon dolara bu işi yapmayın, reddedin bunu. Çünkü bu
anlaşma gerçekten sizin imzalarınızla geçti, sizin
oylarınızla geçti ve o gün, o gece
(x) efsanesi çöpe
atılmış oldu. O günden sonra söylediğinizin hiçbir
kıymeti yok.
İkinci konu, Suriyenin
bombalanmasıydı. Miraç gecesi bombaladılar ve
çıktınız ABD'ye alkış tuttunuz. İyi mi
yaptınız? Orta Doğuyu bunlar
taşeronlaştırmış, bunlar günümüzün Lawrenceları;
bunlar bölüyor, bunlar parçalıyor; buranın petrolünü,
gazını, bütün demografik yapısını bunlar halletmeye
çalışıyor. İyi mi yaptınız?
Şimdi, elbette
toplanacak, elbette Filistin konusunda biz üzerimize düşeni
yapacağız, elbette destek vermek zorundayız. Ama sizin durduğunuz
nokta inandırıcılığı kaybettiğiniz
noktadır, hiçbir inandırıcılık
kalmamıştır.
Her seçim öncesi Filistin
konusu gündeme gelir, her seçim öncesi. 2004, 2014 yıllarında da keza
Filistinde olaylar oldu ve bu konu kullanıldı. Müslüman ülkelerin
söz dışında yaptıkları hiçbir şey yoktur. Vatan
duygusu olan, memleket duygusu olan, Müslüman dayanışması olan,
zerre kadar inançlı olan insanın böyle bir dönemde Filistinlilerin
yanında tereddütsüz, kayıtsız, şartsız yer alması
gerekir. (CHP sıralarından alkışlar) Ama yok, cuma günü
göreceksiniz, toplanacaklar, içerinin gazını alacaklar ve herkes
yoluna devam edecek. Bu Müslüman ülkeler, ellerindeki zenginliklerin sadece
yüzde 1ini Filistin için harcasalardı, Ramallah için harcasalardı, Eriha
için harcasalardı, Nablus için harcasalardı ve Gazze için
harcasalardı bugün Filistinliler o caddelerde sefil bir şekilde
dolaşmazlardı, elleri zayıf olmazdı, taşla bir
işgalci kuvvete karşı direnmek zorunda kalmazlardı.
İnsanlığın vicdanı test ediliyor ve hepimiz sorgulanıyoruz.
Ramazan başlıyor,
bizim söyleyeceğimiz şudur: Birlikte olmak zorundayız; en
azından millî konularda, ulusal hassasiyetin yüksek olduğu konularda
birlikte olmak zorundayız. Ve şunu bilmemiz gerekir: Müslüman dünyasının
içerisine girdiği bu cehalet, bu aymazlık devam ettiği sürece
hiçbir zaman bir düzen tutturulamayacaktır. Çünkü IŞİDi, El
Nusrası, bütün bu örgütler kimlere karşı silah kullanıyor,
kimi öldürüyor bunlar? Müslümanları öldürüyor; bunların hiçbir tanesi
bir Hristiyanı, bir Yahudiyi öldürmez, hiçbir tanesi bir
başkasına silah tutmaz. Kendi coğrafyamızdaki insanlar
kendimizi öldürüyor.
AHMET HAMDİ ÇAMLI
(İstanbul) Olsam senin gibi de ben de konuşsam.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla)
Gelir konuşursun, sıranız geldiği zaman konuşursunuz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) İmzayı attıktan sonra konuşur.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla)
İmzayı attıktan sonra
Herhâlde
konuşamıyorsun, orada kenarda kaldın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lütfen Genel
Kurula hitap edin Beyefendi.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Şunu
söyleyelim: Biz, insanlığın bittiği saniyelere şahit
oluyoruz. Pazartesi günü izlediğimiz, bir vahşettir. Açık hava
hapishanesine hapsedilmiş milyonlar. Gökten ölüm yağıyor.
Çocuklar, kadınlar, insanlar kendi yaşadıkları yeri
özgürleştirmek için ellerinden gelen ne varsa devreye sokmuş durumda
ama çaresizlik var. Kuşatılmış, toprakları işgal
edilmiş, her gün, her ay -binlerce insan- yeni yerleşimler kuruluyor
orada, hiçbir şey yapılmıyor.
Şimdi, İslam
ülkelerinin bu zamana kadar yapmış olduğu bütün kararlar çöpe
gitmiştir, hiçbir tanesi uymuyor; ikiyüzlülük, riyakârlık devam
ediyor. Bakınız, burada en son alınan kararlar var, İslam
Zirvesi kararları; Filistine yardım edilecekti, Filistinliler
şu olacaktı, bu olacaktı. Petrol sonrası dönem için Arap ülkelerinin
harcadığı yüzde 15lik gelirin sadece binde 1ini
harcasalardı bugün bir tane fakir kalmazdı. İnsanlar bugün
çaresiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yılmaz, lütfen toparlar mısınız.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla)
Şunu bilmemiz lazım: Filistinlilerin ellerinden silahlar
alındı, silahları alındı ve taşlara mahkûm
edildiler. Taşlarla mücadele vermeleri, bağımsızlık
mücadelesi vermeleri isteniyor ve insanlık gerçekten çok büyük bir
sınavdan geçiyor. İnsanlığın onurunun batmayacağına
inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Efendim, söz
sırası, gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Türkiye-Filistin Dostluk Grubu
Başkanı Sayın Hasan Turan Beye aittir.
Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; dün Gazzede siyonist İsrail güçlerinin masum, sivil
Filistin halkına yönelik uygulamış olduğu katliam üzerine
grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu münasebetle
kıymetli milletvekillerimizi, ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi selamlıyorum.
Buradan Kudüsü
selamlıyorum; Hazreti İbrahimi, Hazreti Musayı, Hazreti
Davutu, Hazreti Süleymanı, Hazreti İsayı, isranın ve
miracın Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafayı selamlıyorum.
Salihlerin izlerini taşıyan Kudüs-ü Şerif ve Kenan illerini
selamlıyorum. Kudüs-ü Şerifi namusu, izzeti, şerefi bilerek
yalın ayakları ve çıplak elleriyle savunmak için candan ve
yârdan vazgeçen Filistin halkını selamlıyorum. Yeter ki Kudüs
özgür olsun diye özgürlüğünden fedakârlıkta bulunan, İsrail
zindanlarında hayatlarını geçiren Filistinli kardeşlerimi
selamlıyorum. Çocukları yetim kalan anaları ve Çocuklarımız
yeter ki Filistin davası ve Kudüs sevdası doğrultusunda ölsün,
izzetlice hayatını feda etsin. diye çocuksuz kalan anaları
selamlıyorum. Ben, buradan, dünyanın bütün zalimliğine, bütün
vicdansızlığına, bütün haydutluğuna rağmen elinde
hiçbir silah olmadan, göğsündeki imanla silahların ve
kurşunların üzerine cesaret ve kahramanlık
kavramlarını yeniden yazarcasına giden Filistin
halkını, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, dört yüz bir yıl o
topraklara adaletle ve merhametle hizmet etmiş bir milletin Meclisinden
saygıyla selamlıyorum.
Şehitlerimizi rahmetle
ve minnetle anıyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Bu münasebetle, özel oturumla
toplandığı için Türkiye Büyük Millet Meclisine, Kıymetli
Başkanımıza, bütün siyasi partilerimize ve milletvekillerimize
şükranlarımı sunuyorum. Yine, İslam dünyasının,
sessiz yığınların ve Müslüman halkların vicdanı
olduğu için Cumhurbaşkanımız, liderimiz Recep Tayyip
Erdoğana şükranlarımı arz ediyorum. Yine, Hükûmetimiz,
Sayın Başbakanımız başta olmak üzere bütün
yetkililerimize takdirlerimi arz ediyorum.
İsrail devleti bu
bölgede yeni kurulmadı. Kıymetli milletvekilleri, Osmanlı
Devleti 1917de Filistin topraklarından çekilmeye başladıktan
sonra yani İngilizlerin işgaliyle, dünyadaki bütün Yahudileri o
topraklara yerleştirmeye başladılar. Bu, emperyalist bir
projeydi ve bu projenin sonucu olarak bölgede sürekli kurulan terör örgütleri
eliyle Filistin halkı katledildi. İsrailli Yahudilerin,
dışarıdan gelen Yahudilerin oluşturduğu terör
örgütlerinin eliyle Filistinliler her gün yeni katliamlara uğruyor, yeni
gasplara uğruyor ve toprakları işgal ediliyordu. Bu
işgaller otuz yıldan fazla devam etti ve 14 Mayıs 1948de -ki o
zaman hangi dönem olduğunu burada herkes bilir- İsrailin ilanı
yapıldı ve o gün bugündür de İsrail işgalci
politikalarına emperyalist projenin sonucu olarak devam ediyor ve bütün
küresel güçler, küresel haydutlar, emperyalist ülkeler, dünya istikbârı
bunların yanında, arkasında duruyor.
Trumpın ABDnin
büyükelçiliğini, aslında yeni bir Yahudi yerleşim birimini
Kudüste açma kararını verdiği güne dikkat edin; bugün
İsrailin bağımsızlığını ilan
ettiği gün ve o günden bir gün sonra Filistin halkı zorunlu göçe tabi
tutularak, katledilerek topraklarından sürgüne gönderildi. Bugün Filistin
halkı âdeta kendi topraklarında toplama kampında
yaşıyor, yarı açık cezaevinde yaşıyor, tutsak
olarak yaşıyor. 15 milyona yakın bir halkın
yarısı kendi topraklarında, öz yurdunda garip, öz yurdunda parya
muamelesiyle yaşamaya çalışırken diğer bir
yarısı dünyanın en büyük mülteci milletini teşkil ediyor.
Bütün küresel aktörler, özellikle Orta Doğu coğrafyasının
yer altı ve yer üstü zenginliklerine göz dikmiş emperyalist güçler
İsrailin arkasında duruyor. İsrail bu cinayetlerini sadece
İslam dünyasının suskunluğundan güç alarak yapmıyor.
Tabii ki bizim dünyamızdaki suskunluk da buna destek sunmuş oluyor.
Firavunu firavun yapan kendi gücü değil, son tahlilde kölelerinin
sessizliğidir, biz bunu biliyoruz ancak bugün küresel güçlerin, özellikle
ABDnin suç ortaklığında İsrail cinayet işlemeye devam
ediyor. Biz bu cinayetlerinden dolayı, başta siyonist İsrail
güçlerini ve baş destekçisi ABDyi şiddetle lanetliyoruz.
Allah mutlaka onların bu
dünyada layık oldukları karşılığı onlara
gösterecektir, biz buna bütün kalbimizle inanıyoruz; belki bizim elimizle,
belki başka bir toplumun eliyle ancak ilahi yasaların tecelli
edeceğini ve geçmişte olduğu gibi
Tarihte bütün
zorbaların, bütün despotların, bütün emperyalist güçlerin,
zalimlerin, gasıpların hangi akıbete
uğradığını merak edenler tarihin sayfalarına
bakıp görebilirler. Ben Amerikanın da israilin de bugün bu
döktüğü kanlarda bir gün mutlaka boğulacağına bütün
kalbimle inanıyorum ve o günün askeri olmak için de
sabırsızlıkla bekliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bugün ülkemiz Filistin halkının dünyadaki en onurlu, en izzetli, en
güçlü savunuculuğunu yürütmektedir. Biz, geçmişte Filistin
davasıyla ilgili tertip ettiğimiz gösterilerde yediğimiz
dayaklar neticesinde Burası Türkiye, İsrail değil.
sloganı attığımız günleri unutmadık. Ancak, bugün
bu ülkenin Kudüs sevdalısı bir lideri çıkıp dünyanın
bütün egemenlerine rağmen, Kudüse sahip çıkmanın bu ülkenin
tarihinde her zaman bir bedel ödemek anlamına geldiğini bilmesine
rağmen ve en kısa zaman önce de ödediğimiz bedele rağmen
Kudüs sevdasının, Kudüs davasının, masum ve mazlum Filistin
halkının sözcülüğünü bütün uluslararası platformlarda
dünyaya haykırmaktadır. Cumhurbaşkanımızın Dünya
beşten büyüktür. veciz sözü, işte bugün dünyanın içinde
bulunduğu durumu en güzel şekilde anlatmaktadır. Dünyadaki bu
küresel zulüm düzeninin bir an önce değişmesi gerekmektedir. Bunun
için, farklı siyasi partilerden de olsak, farklı siyasi ve ideolojik
görüşlerimiz de olsa, bugün nasıl ki Kudüs meselesinde, Filistin
meselesinde ortak bir duyguya sahipsek bu ülke içerisindeki politikalarda da
bir arada durmalı ve güçlü olmalıyız. Eğer güçlü olursak
bugün bize giydirilmeye çalışılan deli gömleğini hep
birlikte parçalarız. Ancak, biz birbirimizle, hem ülkemizin içinde hem de
bölgemizde uğraşırsak işte o zaman düşmanlar bizim bu
ayrılığımızdan, bizim bu
parçalanmışlığımızdan güç almaktadırlar.
Biraz önce diğer
konuşmacılar, Körfez ülkelerindeki, maalesef bazı zavallı
beyaz Amerikalıların içerisinde bulunduğu zafiyet durumuna vurgu
yaparak, teslimiyet durumuna vurgu yaparak esasında suçun bu olduğunu
ifade ettiler. Evet, biz de bunu biliyoruz; ancak 1,5 milyarın üzerindeki
Müslüman halkların Kudüsle şu anda canının
yandığını, Kudüsle birlikte kalbinin
attığını da biliyoruz. Hiçbir şey yapamasak, bir insanın
en güçlü silahının hakikati ifade eden söz olduğunu, sözümüzü
kullanarak toplumları harekete geçirmemiz gerektiğine
inanıyoruz, düşünüyoruz. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz,
suskun dünyayı sessizliğinden çıkarmaya
çalışıyoruz. Batı toplumlarını, ister
inançlı olsun ister inançsız olsun, bütün milletleri harekete geçmeye
davet ediyoruz. Özellikle, cuma günkü Yenikapıdaki büyük buluşmada
bütün siyasi partilerimizi, milletimizin bütün fertlerini, hangi inançtan,
hangi anlayıştan, hangi ideolojiden olursa olsun, ay
yıldızlı bayrağımızın, Filistin cephesinde
şehit olmuş dedelerimizin taşıdığı bu
bayrağın altında toplanmaya davet ediyoruz. Görüşlerimiz
şu taraf dursun ama kutsallarımız ortak. Şairin ifadesiyle:
Kalbimin yarısı Mekkedir, yarısı Medine. Üzerine tül gibi
serpilmiştir Kudüs. Kudüs bizim kıblemiz.
Yarın
ramazanışerife giriyoruz. Ramazanın peygamberi Resul-i Ekreme
(SAV) Kitab-ı Kerim ramazan ayında inzal edilmişti.
İşte miraca yükseldiği topraklar bugün siyonist katillerin
işgali altında. Kudüsün çocukları, Filistinin çocukları
hepimizin adına bedel ödüyor. Suskun kalmak suçtur. Bu konuda
tarafsızlık namussuzluktur. Hangi konuda olursa olsun...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen toparlar
mısınız efendim.
HASAN TURAN (Devamla) Ben
bütün milletimizi Kudüs konusunda, Filistin konusunda, kendi vatan ve gönül
coğrafyamızın merkezinde olan bu konuda tek yumruk olmaya davet
ediyorum.
Grubumuza da göstermiş
oldukları duyarlılıktan, Hükûmetimizin almış
olduğu bir dizi kararlardan dolayı buradan
şükranlarımı arz ediyorum. Bütün siyasi partilere, ayrım
göstermeden Filistin bayraklarıyla buraya gelen kardeşlerime
şükranlarımı arz ediyorum.
Ben inanıyorum ki
girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu
top değil Amerika bile sindiremez. Ben bütün kalbimle buna
inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İnşallah, bir gün
gelecek o döktükleri masumların kanlarında hem İsrail hem de
onların efendileri olan ABD başta olmak üzere yancıları
boğulacaktır.
Hepinizi bu duygularla
saygıyla selamlıyorum. Allaha emanet ediyorum, sağ olasınız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Turan, sağ olasınız.
Grubu bulunmayan bir
milletvekili olarak Kayseri Milletvekili Sayın Profesör Doktor Yusuf
Halaçoğlu Beyi konuşmaya davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uluslararası hukukta,
kişi gözetilmeksizin yapılan katliamlar insanlık suçu olarak
adlandırılmaktadır. İsrailin Filistinde
uyguladığı, doğrudan kişi hedeflenmeden topluma
yapılan bu katliam hareketi de doğrudan doğruya insanlık
suçu teşkil etmektedir.
Özellikle, İsrailin
Filistinde yapmış olduğu bu katliam hareketinin ve
pervasızca hareketlerin temel sebebinin ne olduğuna bakmamız
lazım. Buradan kınamamız, lanetlememiz yeterli değil çünkü
sadece sözde kalan bir lanetlemenin İsraili herhangi bir şekilde
etkileyeceğini düşünmemiz bile bizim için gaflet olur.
İslam dünyasına
bakalım. İslam dünyası, aslında şu an için Batı
emperyalizminin sömürgesi konumunda, pazarı konumunda. En zengin
İslam devletleri bile aslında hem birikimlerini o ülkelerde muhafaza
etmekte hem de onların sözünün dışına
çıkmamaktadır. İşte dün Suriye konusunda bizim de iş
birliği yaptığımız Suudi Arabistana
bakınız, kiminle iş birliği yapıyor ve şu an
kimin hükmündedir.
Aslında gerçekten
siyaseti şöyle bir kenara bırakalım ve bugüne kadar gelmiş
olaylardaki hatalarımızı da göz önüne alarak meydana gelen
olayları bir değerlendirelim. Bunu değerlendirdiğimizde,
aslında İsrailin bunu yapmasının gayet tabii sonucunu ve
herhangi bir şekilde bir başka tehdide maruz
kalmayacağını görmemizi ortaya çıkaracaktır.
Nitekim, bakın
arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri Türkiyenin başına
bela olan başta PKK ve onun taraflısı olan PYDyi destekliyor mu
açıktan açığa? Destekliyor. FETÖyü destekliyor mu? Destekliyor
ve muhafaza ediyor hatta.
Peki arkadaşlar,
şunu söyleyeyim: ABD, Orta Doğuda ne iş yapıyor, ne
yapıyor? Önce Irakı karıştırıyor, ne diyor?
Kitle imha silahları var. diyor, ardından 1 milyondan fazla
Müslüman orada katlediliyor. Kim tarafından? ABD tarafından. Sessiz
kaldık mı? Kaldık. Hâlâ iç savaş var mı, iç
çatışma var mı? Var. Peki, aynı şey Suriye için
geçerli değil mi? Suriyenin varlığı aslında
İsrailin bu pervasızlığının önünde çok büyük bir
engeldi ama biz ne yaptık? Amerika Birleşik Devletleriyle
Ortadoğu Projesinde beraber olduk.
Peki, buna
karşılık, Kürecik ne için kurulmuştu? İsrailin
güvenliği için kurulmuştu. Hâlâ duruyor. Kim için kuruldu? Efendim,
İrandan atılacak füzelerin İsraile gitmesini önlemek için.
Niye Küreciki hâlâ tutuyorsunuz? Kapatın. İncirliki niye
tutuyorsunuz? Bakın, PYDye, FETÖye hepsine destek oluyor, İslam
dünyasını karıştırıyor, Suriyeyi bombaladı
geçen gün. Ne için bombaladı aslında? Zannetmeyin ki sadece,
işte, kitle imha silahı veyahut da gaz atıldı, bilmem ne
için, aslında ona sebep olan mesele çok önemliydi. Aslında Amerika
Birleşik Devletleri, bütün Orta Doğu politikasında
İsrailin güvenliği için çalışıyor ve bununla ilgili
bir projeyi getirmiş, bizim önümüze sunmuş. Bu doğru mu?
Doğru. Peki, o zaman bizim tavrımız ne olmalı?
İkincisi: Arap
dünyasına bakın, hepsi ayrı kafada, hiçbirisi bir araya gelip de
kendi içinde bile Filistini desteklemiyor, hepsi Gazzede olan olayları
göz ardı ediyor. Kim ediyor? Hemen dibindeki Ürdün, Mısır.
Filistine gelen bütün yolları kapatıyor mu? Kapatıyor.
Şimdi bana söyleyin, bunun hangisi doğrudur?
O zaman ne
yapacağız? 20 milyon doları iade edelim İsraile.
Ayrıca, İncirlik ve Kürecik, bunları ortadan
kaldıralım, kapatalım. Yine, ABDnin FETÖyü organize edip
desteklemesine karşılık kendisine gereken ültimatomu verelim.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanı Yahudi Cesaret Ödülünü teslim etsin,
iade etsin.
Yine, bakın, biz
şunu söylüyoruz İYİ PARTİ olarak, Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener de şunu söylüyor: Türkiye var
oldukça Filistin yalnız değildir. Bugün Filistinde yaşananlar
ve olup bitenler Türkiye Cumhuriyetinin o bölgedeki maalesef ve maalesef
başarısız dış politikalarından kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla, bu çerçeve içerisinde sadece hamasi duygularla biz
Filistinlilerin yanındayız, şehitlerin acısını
paylaşıyoruz, bayrağımızın yarıya inmesini,
bunları kabul ediyoruz ama bir şeyi ihmal ediyoruz: Ne çözüm getireceğiz
veya ne yapacağız Filistindeki bu katliama? Sadece lanetlemek
yetmiyor, bunu göz önüne almamız lazım ve bu konuda politikalar
geliştirmemiz lazım. Bölgemizde istikrarı
sağladığımız an ABDyi de buradan kovarız,
başka emperyalist güçleri de buradan kovarız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak birlik beraberlik içinde eğer Filistinin yanında yer
alacaksak hamasi sözler yerine Arap Birliğini de birleştirmek
suretiyle İslam dünyasında bilimin, fennin ön plana
çıkmasını sağlayacak tedbirler alalım ve bu konuyu
kökünden halledelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Halaçoğlu.
Efendim, Kudüs konusundaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Cenab-ı Hak rahmete
kavuşanlara gani gani rahmetler ihsan eylesin. Yaralılara acil
şifalar diliyoruz.
Siyasi partilerimizin konuyla
ilgili bildirileri var. 3 partinin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Özgür Özel ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekili Erkan Akçay Beylerin ortak imzaladıkları bir metin var; bir de
Halkların Demokratik Partisinin hazırladığı bir metin
var.
Grup başkan vekillerine
ben sırayla söz vereceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Akçay, kürsüye buyurunuz lütfen, bildirinizi
okuyunuz efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- BİLDİRİLER-DEKLARASYONLAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İsrailin Filistin
halkına yönelik katliamına ilişkin AK PARTİ, CHP ve MHP
Grubunun ortak imzalamış oldukları bildiriyi Genel Kurulun
bilgisine sunması
ERKAN AKÇAY (Manisa) İsrailin
Filistin halkına yönelik katliamına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi bildirisi:
Biz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üç parti grubu olarak Kudüste yaşanan gelişmeler üzerine
bu ortak bildiriyle tüm dünyaya irademizi haykırıyoruz.
Amerika Birleşik
Devletleri yönetiminin İsrail Büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse
taşıma kararını Birleşmiş Milletler üyesi 128
ülkenin ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi tüm
ülkelerin İstanbul zirvesindeki şiddetli tepkilerine rağmen
uygulaması, başta Kudüs olmak üzere tüm bölgede büyük infial meydana
getirmiştir.
14 Mayıs 2018 günü Gazze
Şeridinde barışçıl gösteriler düzenleyen Filistinlilere
vahşice saldırıp an itibarıyla 60 kişiyi katleden,
2.770in üzerindeki kişiyi yaralayan İsrail yönetimini tüm insanlık
adına şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz.
ABDnin ve İsrailin
Birleşmiş Milletler kararlarını yok saymasına,
uluslararası toplumun iradesine ve evrensel değerlere meydan
okumasına karşın, Filistinlilerin barışçıl
tepkileri en temel hakları olduğu gibi, insanlık vicdanına
da tercüman olmaktadır. Bu uğurda, insanlığın ortak
vicdanı olarak görevini yerine getirirken şehit düşen
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar
diliyoruz.
ABDnin büyükelçiliğini
Kudüse taşıması İsrailin zulümlerine, katliam ve
haksızlıklarına teşvik, vebale ve suça ortak olmaktır.
Bu barbarca saldırı
ve katliamların dünyanın gözü önünde fütursuzca yapılabilmesi,
insanlık, ahlak, vicdan ve adalet gibi en temel değerlerin utanmazca
ayaklar altına alınması ayrıca bu acı olayların
vahim bir yönüdür.
Gün boyu savunmasız
masumlar öldürülürken dünyadan etkili, sonuç doğurucu seslerin
çıkmayışı, Arap Birliği ve Birleşmiş
Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumların açık
tavır almayışı, Filistin sorunuyla tarihî, toplumsal ve
kültürel olarak ilgili ülkelerin klişe ifadelerin ötesine
geçmeyişleri muhakkak ki tarihin unutmayan hafızasına kan ve
ateşle kazınacaktır.
Türkiye Filistin
halkının haklı davasına her zaman ve her şartta sahip
çıkmıştır, bundan sonra da en güçlü şekilde sahip
çıkmaya devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki üç parti grubu olarak mazlum Filistinli kardeşlerimizin her
zaman yanında olacağımızı, zulme karşı
adalete, haksızlığa karşı hakka, hukuka destek vereceğimizi
ilan ediyoruz.
Yaşasın Filistin,
yaşasın Kudüs.
Mustafa
Elitaş Özgür
Özel Erkan
Akçay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Saygılarımla. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
Ortak bildiride imzası
olan bir diğer siyasi partimizin, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup
Başkan Vekili olarak Engin Özkoç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İsrailin Filistin
halkına yönelik katliamına ilişkin AK PARTİ, CHP ve MHP
Grubunun ortak imzalamış oldukları bildiriyi Genel Kurulun
bilgisine sunması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
İsrailin Filistin halkına yönelik katliamına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi bildirisini arz ediyorum:
Biz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üç parti grubu olarak Kudüste yaşanan gelişmeler üzerine
bu ortak bildiriyle tüm dünyaya irademizi haykırıyoruz.
ABD yönetiminin İsrail
Büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse taşıma kararını
Birleşmiş Milletler üyesi 128 ülkenin ve İslam
İşbirliği Teşkilatı üyesi tüm ülkelerin İstanbul
zirvesindeki şiddetli tepkilerine rağmen uygulaması, başta
Kudüs olmak üzere tüm bölgede büyük infial meydana getirmiştir.
14 Mayıs 2018 günü Gazze
Şeridinde barışçıl gösteriler düzenleyen Filistinlilere
vahşice saldırıp an itibarıyla 60 kişiyi katleden,
2.770in üzerindeki kişiyi yaralayan İsrail yönetimini tüm insanlık
adına şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz.
ABDnin ve İsrailin
Birleşmiş Milletler kararlarını yok saymasına,
uluslararası toplumun iradesine ve evrensel değerlere meydan
okumasına karşın, Filistinlilerin barışçıl
tepkileri en temel hakları olduğu gibi, insanlık vicdanına
da tercüman olmaktadır. Bu uğurda, insanlığın ortak
vicdanı olarak görevini yerine getirirken şehit düşen
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar
diliyoruz.
ABDnin büyükelçiliğini
Kudüse taşıması İsrailin zulümlerine, katliam ve
haksızlıklarına teşvik, vebale ve suça ortak olmaktır.
Bu barbarca saldırı
ve katliamların dünyanın gözü önünde fütursuzca yapılabilmesi,
insanlık, ahlak, vicdan ve adalet gibi en temel değerlerin utanmazca
ayaklar altına alınması ayrıca bu acı olayların
vahim bir yönüdür.
Gün boyu savunmasız
masumlar öldürülürken dünyadan etkili, sonuç doğurucu seslerin
çıkmayışı, Arap Birliği ve Birleşmiş
Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumların açık
tavır almayışı, Filistin sorunuyla tarihî, toplumsal ve
kültürel olarak ilgili ülkelerin klişe ifadelerin ötesine
geçmeyişleri muhakkak ki tarihin unutmayan hafızasına kan ve
ateşle kazınacaktır.
Türkiye Filistin
halkının haklı davasına her zaman ve her şartta sahip
çıkmıştır, bundan sonra da en güçlü şekilde sahip
çıkmaya devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki üç parti grubu olarak mazlum Filistinli kardeşlerimizin her
zaman yanında olacağımızı, zulme karşı
adalete, haksızlığa karşı hakka, hukuka destek vereceğimizi
ilan ediyoruz.
Yaşasın Filistin,
yaşasın Kudüs. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özkoç.
Üçlü ortak bildirideki son
söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş Beye aittir.
Buyurun Beyefendi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İsrailin
Filistin halkına yönelik katliamına ilişkin AK PARTİ, CHP
ve MHP Grubunun ortak imzalamış oldukları bildiriyi Genel
Kurulun bilgisine sunması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İsrailin Filistin halkına yönelik katliamına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Bildirisi:
Biz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üç parti grubu olarak Kudüste yaşanan gelişmeler üzerine
bu ortak bildiriyle tüm dünyaya irademizi haykırıyoruz.
Amerika Birleşik
Devletleri yönetiminin İsrail Büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse
taşıma kararını Birleşmiş Milletler üyesi 128
ülkenin ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi tüm ülkelerin
İstanbul zirvesindeki şiddetli tepkilerine rağmen
uygulaması, başta Kudüs olmak üzere tüm bölgede büyük bir infial
meydana getirmiştir.
14 Mayıs 2018 günü,
Gazze Şeridinde barışçıl gösteriler düzenleyen
Filistinlilere vahşice saldırıp an itibarıyla 60
kişiyi katleden, 2.770in üzerinde kişiyi yaralayan İsrail
yönetimini tüm insanlık adına şiddetle kınıyor ve
lanetliyoruz.
Amerika Birleşik
Devletlerinin ve İsrailin Birleşmiş Milletler
kararlarını yok saymasına, uluslararası toplumun iradesine
ve evrensel değerlere meydan okumasına karşın,
Filistinlilerin barışçıl tepkileri en temel hakları
olduğu gibi, insanlık vicdanına da tercüman olmaktadır. Bu
uğurda, insanlığın ortak vicdanı olarak görevini
yerine getirirken şehit düşen kardeşlerimize Allahtan rahmet,
yaralananlara acil şifalar diliyoruz.
Amerika Birleşik Devletlerinin
büyükelçiliğini Kudüse taşıması İsrailin
zulümlerine, katliam ve haksızlıklarına teşvik, vebale ve
suça ortak olmaktır. Bu barbarca saldırı ve katliamların
dünyanın gözü önünde fütursuzca yapılabilmesi, insanlık, ahlak,
vicdan ve adalet gibi en temel değerlerin utanmazca ayaklar altına
alınması ayrıca bu acı olayların vahim bir yönüdür.
Gün boyu savunmasız
insanlar öldürülürken, dünyadan etkili, sonuç doğurucu seslerin
çıkmayışı, Arap Birliği ve Birleşmiş
Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumların açık
tavır almayışı Filistin sorunuyla tarihî, toplumsal ve
kültürel olarak ilgili ülkelerin klişe ifadelerinin ötesine
geçmeyişleri muhakkak ki tarihin unutmayan hafızasına kan ve ateşle
kazınacaktır.
Türkiye Filistin
halkının haklı davasına her zaman ve her şartta sahip
çıkmıştır, bundan sonra da en güçlü şekilde sahip
çıkmaya devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki üç parti grubu olarak mazlum Filistinli kardeşlerimizin her
zaman yanında olacağımızı, zulme karşı
adalete, haksızlığa karşı hakka, hukuka destek
vereceğimizi ilan ediyoruz.
Yaşasın Filistin,
yaşasın Kudüs,
Mustafa
Elitaş Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Erkan
Akçay
Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili
Saygı ve hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Efendim, söz
sırası, Halkların Demokratik Partisi adına Grup Başkan
Vekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Hanımefendide.
Buyurun efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Filistin halkının kendi topraklarından göçe
zorlandığına, İsraile ekonomik, ticari
yaptırımlarda bulunulması, askerî, iktisadi, siyasi anlaşmaların
da iptal edilmesi gerektiğine ve bu konuda genel görüşme talebinde
bulunduklarına ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Filistin halkının büyük felaket
olarak tanımladığı Nakbanın 70inci yıl
dönümünde İsrail Hükûmetinin, başkentini tek taraflı bir kararla
Tel Avivden üç semavi din için de kutsal kabul edilen Kudüse taşıma
girişimi Filistin halkı ile İsrail Hükûmeti arasındaki
çözümsüzlüğün giderek daha fazla derinleşmesine yol
açmıştır. ABDnin söz konusu girişimi korkunç bir katliamla
sonuçlanmıştır; protestolarda, İsrail kolluk güçleri
tarafından şimdiye kadar 60 Filistinli yurttaş öldürülmüş,
2.700 kişi de yaralanmıştır. Filistin halkının
1948den bu yana kendi topraklarında mülteci konumuna sokulmasına ve
İsrail Hükûmetinin yeni yerleşim alanlarını
uluslararası hukuka aykırı bir şekilde inşaya açmaya
devam etmesine Birleşmiş Milletler ve bölge hükûmetleri seyirci
kalmaktadır. Başta Gazze olmak üzere Filistin kentleri yoğun
abluka altında tutulmakta, Filistin halkı kendi topraklarından
göçe zorlanmaktadır ve bu durum halklar arası barış
zeminini zorlaştırmaktadır; ayrıca, İsrail Hükûmetinin
de işine yarayacak şekilde Filistinde radikalizmi
yaygınlaştırmakta, her iki kesimden de sivil kayıplara
neden olmaktadır. İsrail Hükûmeti başta bölge hükûmetleri olmak
üzere ABD, Birleşik Krallık ve Almanya gibi hükûmetler
tarafından desteklenerek, İsrail hükûmetlerinin siyonist
yayılmacı politikalarına destek sunulmuştur. Ancak bu
politikalara destek sadece bu hükûmetlerden gelmemektedir. Türkiye 2000
yılında 1 milyar dolar olan İsraille ticaret hacmini 2017de 5
milyar dolara çıkarmıştır. Filistin ablukasının
ve infazların en fazla olduğu 2014te ise 6 milyar dolara yakın
bir ticaret hacmi gerçekleşmiştir. 2014 Gazze ablukasının
en ağır olduğu ve Mavi Marmara katliamının
yaşandığı dönemlerde dahi Türkiye, dünya çapında silah
ihracatında yüzde 11 gibi büyük bir paya sahip olan İsraille silah
ve modernizasyon anlaşmalarında 2014 itibarıyla 12nci büyük ortak
durumundaydı.
Şimdi, arkadaşlar,
bir bildiri imzalayıp Yaşasın Filistin, yaşasın
Kudüs. demekle ya da rozetler dağıtarak Kudüs onurumuzdur. demekle
işler çözülmüyor. Biz somut bir öneri getiriyoruz ve bir genel görüşme
açılmasını talep ediyoruz çünkü diyoruz ki: Burada
yapılması gereken, İsraile ekonomik, ticari
yaptırımlarda bulunulması, askerî, iktisadi, siyasi
anlaşmaların da iptalidir. Kınamayla bir şey elde
edemezsiniz. Somut bir şey yapmak istiyorsanız, işte size somut
çözüm; genel görüşme yapalım ve bunun sonunda,
yaptığınız bu anlaşmaları, Mavi Marmara
başta olmak üzere iptal edelim. İşte o zaman gerçekten bir
şey yapmış olursunuz, diğeri hamaset olur diyoruz. Çünkü bizler,
emperyalizmin Orta Doğudaki politikalarını bilen ve sadece bir
katliam olduğunda değil, her zaman, İsrail ve Filistin
halkları da dâhil olmak üzere tüm dünyada bütün halkların
kardeşliğini ve eşitliğini savunan insanlar olarak, evet,
diyoruz ki gelin, somut işler yapalım, bugün imza atıp
yarın evlerimize döndüğümüzde unutarak Filistinlileri
yaşatamayız, Filistinlilerin yaşam hakkını
savunamayız. Bu nedenle bu bildiriye imza atmadık ve genel
görüşme talebimizin kabul edilmesini bütün Genel Kuruldan rica ediyorum.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Böylece, bu husustaki
konuşmalar, görüşmeler tamamlanmış oluyor.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail
Kahramanın, 26ncı Dönemin siyasi tarihimize altın harflerle
yazılacağına, 24 Haziran seçimlerinin hayırlı
neticelere vesile olmasını ve ramazanın hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Efendim, bir
ara vereceğim fakat bundan sonraki oturumda Sayın Başkan Vekili
arkadaşım Yaşar Bey bulunacaklar.
Seçime gidiyoruz, 24 Haziran,
inşallah, hayırlı neticelere vesile olacak, 27nci Dönem
gelecek, hayat devam edecek ve hepimiz elimizden gelen gayretle, ana hedefe
yönelik Türkiyemizin gelişmesine, ilerlemesine, mesut, bahtiyar
insanların, tok ve hür insanların olduğu bir ülke olarak devamına
gayret edeceğiz, eklenti yapacağız, ilave edeceğiz.
Ahmet Paşanın
gazelinin son kıtası şöyle: Kul hata etse nola. Evet, kuluz,
hata ederiz. Kötü niyetimiz yok. Ola ki hata etmişiz, birbirimizi hoş
görmek durumundayız. Helalleşelim, birbirimizi bağışlayalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben helal etmiyorum.
BAŞKAN Güzel bir
dönemi kapatacağız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Vekilleri geri getirin.
BAŞKAN Siyasi
tarihimize altın harflerle yazılacak bir dönem olacağına
inanıyorum. Öyle bir dönem geçirdik. İkinci defa gazi olduk. Birlik
ve bütünlüğü sergiledik, genlerimizdeki o beraberlik ruhunu aktardık.
O devam etmeli, inşallah devam edecektir. Elbette ki değişik
görüşler olabilir. Mühim olan, bunların hukuka, ahlaka, adaba uygun
şekilde aktarılmasıdır. Yeni döneme başarılar
diliyoruz.
Yarın ramazan bir;
mağfiret, rahmet, gufran ayı. Hayırlı uğurlu olsun ve
Cenab-ı Hak nice güzel günler ve hizmetler nasip eylesin.
Sizlere en derin
hürmetlerimi, saygılarımı ve muhabbetlerimi sunuyorum.
Birleşime on dakika ara
veriyorum, tekrar teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kapanma Saati:
16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, söz talebinde
bulunan sayın milletvekillerimize yerlerinden birer dakika söz
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
soy isimlerini okuyorum: Sayın Doğan, Sayın Akın,
Sayın Şimşek, Sayın Tümer, Sayın Uysal, Sayın
Çamak, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Taşkın, Sayın
Yarayıcı, Sayın Akyıldız, Sayın Özdiş,
Sayın Yalım, Sayın Atıcı, Sayın Balbay,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Şeker, Sayın Ünal,
Sayın Dilipak, Sayın Özdemir ve Sayın Boyraz.
Sayın Doğan,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, Cumhuriyet
gazetesinin internet sitesinde yer alan bir habere erişim engeli
getirilmesinin Türkiye'nin nasıl yönetildiğini gözler önüne
serdiğine ilişkin açıklaması
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhuriyet gazetesinin
internet sitesinde yer alan bir habere erişim engelinin getirilmesi
Türkiye'nin nasıl yönetildiğini gözler önüne serdi. Bildiğiniz
gibi, Cumhurbaşkanlığının Marmaris Okluk Koyunda
bulunan mevcut konukevinin yıkılarak yerine 300 odalı bir saray
yapıldığı basına yansımıştı.
Dubaideki ünlü sahte cennet Palmiye Adasının bir benzeri
olacağı ifade edilen yazlık saray için 40 bin çam ve
sığla ağacı kesildi. Bu duruma tepki gösteren Marmarisliler
ağaç katliamının yapıldığı bölgeye giderek
basın açıklaması yapmak istedi ancak bölgeye gitmek isteyenlere
yol üzerinde defalarca GBT uygulaması yapıldı ve
protestocuları taşıyan otobüs firmalarına da para
cezası kesildi. Otobüs içinde dahi basın açıklaması
yapılmasına izin verilmedi. Şimdi de Cumhuriyet gazetesinin
internet sitesinde konuyla ilgili çıkan haberine erişim engeli
getirildi. Medyanın tamamına yakınının her türlü
yöntemle kontrol altına alındığı, geriye
kalanlarının yasaklandığı bir yönetim şekline
demokrasi denilmez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sahte cennetleri, kaçak sarayları için hakiki cennetleri
katledenlerden de bunu haberleştirmeyen medya düzeninden de haberleri
yasaklayarak halkı aptal yerine koyan zihniyetten de çok sıkıldık.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
Sayın Akın? Yok.
Sayın Şimşek?
Yok.
Sayın Tümer
2.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adana Hafif
Raylı Sistem Projesinin sağlıklı
çalışmadığına ve Bakanlığa devredilmesine
yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) Sayın Başkan, yapımına 1996
yılında başlanan ve 2010 yılı Mayıs ayında
resmî açılışı gerçekleştirilen 535 milyon dolar
maliyetli Adana Hafif Raylı Sistem Projesi sağlıklı
çalışmamaktadır. Kentte doğmamış çocukları
dahi borçlandıran raylı sistem nedeniyle, Adana Büyükşehir
Belediyesi gelirlerinin büyük bir bölümü borç olarak kesilmektedir ve belediye,
işçi maaşlarını ödeyemez hâle gelmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın daha önceki
konuşmalarında, defalarca, Adanalıya büyük külfet oluşturan
sistemin bakanlığa devredileceğine yönelik beyanları
olmasına rağmen devir işlemi bir türlü gerçekleşmemiş,
raylı sistemin ikinci etap çalışmaları da söz verilmesine
rağmen bir türlü başlamamıştır. Türkiye'nin birçok
yerinde tramvay hatları proje yapım ve
çalışmalarını Bakanlar Kurulu kararıyla
Ulaştırma Bakanlığı üstlenmiştir. Daha önce de bu
konu defalarca gündeme gelmesine rağmen, Cumhurbaşkanlığından,
Başbakanlıktan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından sağlıklı bir geri dönüş ve net
bir cevap alınamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) Yüce Meclis huzurunda bir kez daha soruyorum:
Adanalıların raylı sistem kaosundan, kamburundan ve borcundan
kurtulması için sistemin acilen bakanlığa devredilmesine yönelik
yapılan bir çalışma var mıdır?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tümer.
Sayın Uysal? Yok.
Sayın Çamak
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, ABDnin
Büyükelçiliğini Kudüse taşıması sonrası Gazzede
direnen onlarca Filistinlinin katledildilmesine ve iktidarın İsraili
gerçek anlamda zora sokacak somut yaptırımlar uygulamaktan neden
kaçındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan, Trumpın Birleşmiş Milletler
kararlarını hiçe sayarak büyükelçiliğini Kudüse
taşıması sonrası Gazzede direnen onlarca Filistinli
katledildi. Filistin halkına bunu yapan siyonistler kadar, Filistin
sorunundan beslenip bütün Filistin düşmanı oluşumlarla iş
tutan iş birlikçiler de bundan sorumludur.
Buradan iktidara sormak
istiyorum: Sizin elinizde devleti yönetme yetkisi var. Bununla ilgili büyük
mitingler düzenlemeden önce, neden İsraili gerçek anlamda zora sokacak
somut yaptırımlar uygulamaktan kaçınıyorsunuz? Neden rekor
düzeydeki askerî ve ticari ilişkileri kesmek hiç aklınıza
gelmiyor? Çünkü biliyoruz ki sizin normalde Filistin gibi bir derdiniz yok,
Filistin sadece oy getirdiği müddetçe bir anlam ifade ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çamak.
Sayın
Gaytancıoğlu? Yok.
Sayın Taşkın
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
işgalci ve terörist devlet İsrail tarafından Filistinlilere
yönelik katliamı şiddetle kınadığına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kudüs kırmızı
çizgimizdir. Dün Gazzede işgalci ve terörist devlet İsrail
tarafından bütün dünyanın gözleri önünde Filistinli
kardeşlerimize yönelik gerçekleştirilen katliamı şiddetle
kınıyorum. ABDnin tamamen provokatif bir şekilde
uluslararası hukuku ve tüm Birleşmiş Milletler
kararlarını ihlal ederek Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüse
taşıması kararını tamamen barışçıl
yöntemlerle protesto etmek isteyen, dünyaya seslerini duyurmak isteyen
Filistinli kardeşlerimizi katleden terörist ve işgalci devlet
İsraili en şiddetli şekilde lanetliyorum. İsrail, bu
katliamların hesabını bir gün mutlaka verecek ve masum
insanların akıttığı kanında bir gün mutlaka
boğulacaktır.
Bu vesileyle, Filistinli
şehit kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralanan
kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Türk milleti olarak dün
olduğu gibi, bugün de Filistinli kardeşlerimizin yanında
olduğumuzu bildirir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Taşkın.
Sayın
Yarayıcı
5.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
İsrailin Filistinde gerçekleştirdiği katliam kadar katliam
karşısındaki sessizliğin de ürkütücü olduğuna
ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI
(Hatay) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dünyanın gözü önünde bir
halk sessizce katlediliyor. Katliam kadar, katliam karşısındaki
sessizlik ürkütücü. İç siyasette Filistin davasını kullanan
siyasal İslamcı iktidarlar sessiz, sesini çıkaranlar da
ikiyüzlü. İktidarlar, siyasal İslamcı hareketlerin tamamına
yakını yola emperyalizmle çıkmışlardır, hiçbir
zaman gerçek bir antiemperyalist olamamışlardır. Şimdi de
hedeflerine İranı, Suriyeyi koyup emperyalist ABD ve iş
birlikçileri, katliamcı İsrail etrafında kenetlenmişlerdir.
ABDnin bu pervasızlığının temelinde de bu
hesaplaşma vardır. Hiç kimse kendini de bizi de
kandırmasın; hamasi nutuklarla, yüksek perdeden kınama
mesajlarıyla Filistin halkının yanında olduğunu iddia
edenler, Trumptan çok daha önce Kudüsün İsrailin başkenti
olmasını kabullenmişlerdir. Türkiye sol hareketlerinin Filistin
davasında her zaman alnı açıktır. Denizlerden bugüne
Filistin halkının tek gerçek dostu solculardır, sosyalistlerdir,
devrimcilerdir. Kahrolsun İsrail, kahrolsun emperyalizm, yaşasın
Filistin halkının onurlu direnişi! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yarayıcı.
Sayın
Akyıldız? Yok.
Sayın Özdiş...
6.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Filistin
halkının şanlı direnişine, 2008 yılı öncesi
vergi mükellefi olup BAĞ-KURa kaydı bulunmayanlara ilişkin af
düşünülüp düşünülmediğini ve Çukurova Elektrik ve Kepez hissesi
sahiplerinin TMSFnin el koymasıyla yaşadığı
mağduriyetlerin çözümü için bir girişim olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorumu sormadan önce
Kahrolsun Amerikan emperyalizmi, yaşasın Filistin halkının
şanlı direnişi! diye başlamak istiyorum.
Soruma geçiyorum, sorum
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına: 2008
yılı öncesi vergi mükellefi olup BAĞ-KURda kaydı
bulunmayan vatandaşlarımıza ilişkin bir af düşünüyor
musunuz? Bu durumda olan binlerce vatandaşımız mağdur. Bu
konuda BAĞ-KUR kayıt affı bekliyorlar.
Diğer bir sorum da
Sayın Başbakana: Çukurova Elektrik ve Kepez hissesi sahibi olup
TMSFnin el koyması sonucu mağdur olan binlerce
vatandaşımız yıllardır bir çözüm bekliyor. Bu konuda
herhangi bir girişiminiz olacak mı?
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Biz
teşekkür ederiz Sayın Özdiş.
Sayın Yalım...
7.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, İsrailin
Gazzede yapmış olduğu katliamı nefretle
kınadığına, iktidara geldiklerinde askerlik problemi
olanlar ile emeklilikte yaşa takılanların problemlerini
çözeceklerine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün İsrailin Gazzede
yapmış olduğu katliamı nefretle kınıyoruz. Bunun
hesabı da elbette ki sorulacaktır diyorum. Kesinlikle tekrar tekrar
altını çizip İsraili buradan kınıyoruz.
Sayın Başkan, bugün
askerlik problemi olan milyonlarca kişi adına, Ferhat Doğan ve
Halil İbrahim Kalkan vatandaşlarımız bizi ziyaret etti. Ben
buradan askerlik problemi olan vatandaşlarıma sesleniyorum: 24
Haziranda iktidar olduğumuzda hepinizin problemini çözeceğiz.
Diğer bir taraftan,
EYTlilerin yani emeklilikte yaşa takılanların, aynı
şekilde, 24 Haziranda iktidara geldiğimizde tüm problemlerini
çözeceğiz. 1.600 TLnin altında maaş alan tüm emeklilerin de
maaşlarını 1.600 seviyesine bir şekilde, destekle de olsa
getireceğiz diyorum.
Saygı ve sevgilerimi
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yalım.
Sayın Atıcı
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Amerika
Birleşik Devletleri ve İsrail yönetimlerinin iki gündür Filistin
halkına zulüm ve şiddet uyguladığına ve dünyadan
yeterli tepkiyi görmedikleri için bu politikalarına rahatlıkla devam
ettiklerine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Amerika Birleşik
Devletleri ve İsrail yönetimleri iki gündür Filistin halkına zulüm ve
şiddet uyguluyor. Ölenlerin sayısı 60ı bulurken
yaralananların sayısı 2.700ü geçti. ABD ve İsrail dünyadan
yeterli tepkiyi görmediği için bu politikalarına rahatlıkla
devam ediyor. Şimdi herkes Ey Amerika! veya
(x) demenin sadece bir iç politika
malzemesi olduğunu anladı mı acaba? Şimdi soruyorum: Mavi
Marmara nedeniyle İsrailden 20 milyon dolar alanlar utanıyor mu?
İsraille çatır çutur ticaret yapanlar ve ticareti 5 kat
artıranlar utanıyor mu? İsrailden büyükelçiyi,
başkonsolosu çekmeyenler utanıyor mu? İsrailin büyükelçisini ve
başkonsolosunu hâlâ burada tutanlar utanıyor mu? Sadece lanetlemek
yetmez, bu işi sadece Allaha havale etmek riyakârlıktır.
Devletimize yakışır bir şekilde davranın ve ikiyüzlü
politikalardan vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Atıcı.
Sayın Balbay
9.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir
Atatürk Lisesinin mezuniyet töreninde öğrencilerin İzmir
Marşı söylemelerinin engellendiğine ve bu tutumu nedeniyle okul
müdürünü kınadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; İzmir Atatürk Lisesi yüz otuz yıllık
bir lise ve bugüne kadar pek çok yazarı ve 4 bakanı
yetiştirmiş bir lise. Önceki gün İzmir Atatürk Lisesinde
öğrenciler bir mezuniyet töreni düzenlediler ve tören sonrası
İzmir Marşını söylediler. Okul müdürü dedi ki: Bu
politiktir, slogan atmayın. Öğrenciler marşı söylemeye
devam edince müdür kestirdi ve pop müzik çaldırmaya başladı.
Bunun üzerine lise öğrencileri de Mustafa Kemalin askerleriyiz. diye
bağırmaya başladı.
Bir defa, müdürü
kınıyorum. Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Bu müdürü
görevden alacak mısınız? Öğrencilerin gözlerinden öpüyorum.
19 Mayıs haftasında gerçekten Atatürkün Gençliğe Hitabesini
özümsemiş, cumhuriyeti koruyacak bir yürek olarak geliyorlar. Ancak Millî
Eğitim Bakanlığının atamalarda gösterdiği bu,
liyakat yerine riyakatı da bir kez daha kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Balbay.
Sayın
Kayışoğlu
10.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
Filistinlilerin yetmiş yıldır sürdürdüğü
bağımsızlık mücadelesini desteklediklerine ve bu onurlu
mücadeleye karşı uygulanan şiddet ve katliamın
insanlık tarihine bir utanç olarak geçeceğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tarihe kanlı pazartesi
olarak geçen 14 Mayıs 2018i hiçbir zaman unutmayacağız.
Filistinlilerin yetmiş yıldır sürdürdüğü
bağımsızlık mücadelesini destekliyoruz. Bu onurlu
mücadeleye karşı uygulanan şiddet ve katliam, insanlık tarihine
bir utanç olarak geçecektir. Uluslararası kamuoyunun kabul ettiği iki
devletli çözümü kabul etmek yerine, semavi dinlerin kutsalı olan Kudüs
üzerinden kaos yaratan ve Orta Doğudaki kana
doymadıklarını gösteren Amerikan emperyalizmi ve katliamcı
İsrail bilsin ki kazanan Filistin halkının onurlu mücadelesi
olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kayışoğlu.
Sayın Şeker
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Filistinde
yaşanan katliamı şiddetle kınadığına ve
şehit olan Filistinlilere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Kudüs, Müslümanların
kırmızı çizgisidir. Doğu Kudüs Filistinin
başkentidir. Kudüs, sadece Filistinlilerin değil bütün
Müslümanların ortak davasıdır. Birleşmiş Milletlerin
kararına rağmen ABDnin büyükelçiliğini Kudüse
taşıması ve İsrailin başkenti olarak
tanıması açıkça bir tahriktir, Filistini ve Filistin devletini
yok saymaktır. ABD bu kararıyla, sivilleri katleden, katil
İsrail yönetiminin yanında fütursuzca yer almış ve
insanlık suçuna ortak olmuştur. ABDnin bu kararını bir kez
daha şiddetle kınıyorum. Filistinli kardeşlerimizin
yanında olduğumu ifade ediyorum. İşgal edilmiş
topraklarını kurtarmak, seslerini duyurmak için ABDnin kararını
ve düzenlediği eğlenceyi protesto eden masum, savunmasız
Filistinlileri katil İsrail askeri gözünü kırpmadan şehit
ediyor, yaralıyor. Bu alçak bir katliamdır, insanlık suçudur;
şiddetle kınıyorum. Filistinli şehit kardeşlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Kahrolsun İsrail!
Kahrolsun Amerika!
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şeker.
Sayın Ilıcalı
12.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Filistinde yaşanan katliam karşısında
Cumhurbaşkanı, Hükûmet ve Meclisin Türkiye'nin yerini tam olarak
ortaya koyduğuna, sözde barışı, demokrasiyi, insan
haklarını savunanların Filistindeki çığlığa
sessiz kaldıklarına ve Süper Lig yolunda Ümraniyesporla maç yapacak
olan Erzurumspora başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Teşekkürler Başkanım.
ABDnin Kudüste İsrail
Büyükelçiliği açması kararı sonrası Filistinli
kardeşlerimiz sokağa döküldü. Yapılan haklı mücadelelerini
bizler de destekliyoruz. Protestolara karşılık katil İsrail
askerleri gerçek mermiler kullanarak katliam yaptılar. 60 Filistinli
Müslüman kardeşimiz yaşamını yitirdi, 2 binden fazla
kardeşimiz yaralandı. Başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Hükûmetimiz ve partimiz,
Meclisimiz İsrailin bu tutumu karşısındaki yerimizi tam
olarak ortaya koydu.
Ben de buradan ifade etmek
isterim ki sözde barışı, demokrasiyi, insan haklarını
savunanlar Filistindeki çığlığa sessiz kalıyorlar.
Yapılan bu çifte standart ve yapılan katliam tarihin sayfalarında
yerini mutlaka alacaktır. Demokrasi savunucusu, medeniyet timsali
Batının gelecek nesillere bu durumu nasıl izah edeceğini
çok merak ediyorum. Cumhurbaşkanımızın her platformda dile
getirdiği üzere dünya 5ten büyüktür ve er geç adalet yerini
bulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Her devrin bir firavunu var ise elbette bir Musası da vardır.
ABDnin tutumunu ve katil siyonist rejimin Müslüman kardeşlerimize
karşı uyguladığı katliamı nefretle
kınıyorum. Yaşasın Filistin halkının direnişi
diyorum.
Bugün, Süper Lig yolunda
Ümraniye Sporla önemli bir maç yapacak olan Erzurumspora da
başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de her iki
takıma başarılar diliyoruz Sayın Ilıcalı.
Teşekkür ederim.
Sayın Dilipak? Yok.
Sayın Şimşek
13.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Gazzede alenen
insanlık suçu işlendiğine, bütün insanlığı,
Avrupa Birliğini ve İslam dünyasını bu olayı
lanetlemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
İsrail Gazzede alenen ve canice insanlık suçu işlemiştir.
İsrail, ABDnin açtığı karanlık ve kanlı
güzergâhta gözü dönmüşçesine ilerleyerek Gazzede son yılların
en ağır katliamına imza atmıştır,
sayıları 60ı bulan Filistinliyi öldürmüş, 3 bine
yakın Filistinliyi yaralamıştır, 8 aylık bebekleri
bile katletmiştir. İsrail katil, haydut ve terörist bir devlet
olduğunu tüm delilleriyle ispatlamıştır.
Bütün dünya
insanlığını, Avrupa Birliğini ve İslam
dünyasını bu olayı lanetlemeye davet ediyorum.
İnsanlık -bu olaydan- İsraile ve ABDye gerekli dersi
vermelidir. Bütün dünyada herkes İsrail ve ABD mallarını boykot
etmelidir diyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şimşek.
Sayın Özdemir
14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Filistinde
yaşanan katliamı kınadığına ve bu
yaşananlara somut bir tepki olarak İsrail ile Türkiye arasında
yapılan anlaşmanın tek taraflı olarak ortadan
kaldırılmasını içeren bir kanun teklifi vereceklerine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Özgür Özel başkanlığında bir heyetle
Filistin Ankara Büyükelçiliğini ziyaret ettik. Ziyaretimizde Sayın
Genel Başkanımız başta olmak üzere tüm Cumhuriyet Halk Partisi
ailesinin Filistin halkına, Filistin devletine dayanışma
duygularını ilettik. Dün yaşanan katliamı bir kez daha
kınıyor ve Filistin halkının büyük acısını
yüreğimizde hissediyoruz.
Tüm bu yaşananlara somut
bir tepki olarak, İsrail ile Türkiye arasında Mavi Marmara olayından
sonra yapılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen
anlaşmanın Türkiye tarafından tek taraflı olarak ortadan
kaldırılmasını içerecek bir kanun teklifimizi Genel Kurula
ileteceğiz. Karşı çıktığımız ve
iktidarın desteklediği bu anlaşmayla ilgili teklifimiz Genel
Kurula geldiği zaman iktidar tarafından olumlu
yaklaşılması çağrısında tekrar bulunuyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
Sayın Boyraz? Yok.
Sayın Dedeoğlu...
15.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, Filistin
halkının davasında tüm Müslümanların omuz omuza
olacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde insanlığın ortak mirasına sonuna kadar
sahip çıkacaklarına ve ramazan ayının hayırlar
getirmesini niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
Kudüs Müslümanların ilk kıblesi, Mescid-i Aksayı içinde
barındıran, İslamiyet ve iki büyük dinin daha kutsal
mekânıdır. 60ı aşkın şehidimiz, 3 bine
yakın yaralımız vardır. Yetmiş yıllık bir
işgal karşısındaki yetmiş yıllık bir
direniş, bugün tüm dünyanın ana konusudur. Akıl tutulması
içinde yaşayanlar, bugün dinler arasında yeni bir kaos çıkartmak
istemektedirler, Müslümanların kalbinin Kudüste
attığını bilmezler. Kaderi uyanış ve diriliş
olan bu ümmet, kanının son damlasına kadar Kudüsü asla
yalnız bırakmayacaktır. Filistin halkının
davasında tüm Müslümanlar omuz omuza olacaktır. Sayın
Cumhurbaşkanımız ve liderimiz Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde insanlığın ortak mirasına sonuna kadar
sahip çıkacağız.
Ayrıca, bugün ilk
teravih namazıyla başlayacak olan rahmet ayımızın
ülkemiz ve tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyor, Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dedeoğlu.
Sayın Kılıç...
16.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Amerika ve İsrailin elinin Müslümanların
kanına bulandığına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Miraç güzergâhı mukaddes
Kudüs ve Kabeden sonra yeryüzünde Allaha ibadet için yapılan ikinci
mabet Mescid-i Aksa kan ağlıyor. Müslümanlar olarak yastayız.
Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistinle beraber ümmet ağlıyor. ABD meydan
okumasını sürdürüyor. Dün Nekbenin (Büyük Felaket) yıl
dönümüydü. ABD, ramazana girerken yine yapacağını yaptı,
onun provokesiyle kan aktı. Amerika ve İsrailin eli
Müslümanların kanına yeniden bulandı. 200ü aşkın
ülkeden 150 ülke ABD ve İsrailin yaptığını
desteklemiyor. Bu bir referandumdur, ABD ve İsrail bu referandumu kaybetmiştir.
Ama bunda Müslümanların dağınıklığının
payı da yok değildir. Müslümanım diyen bu kadar millet /
İslam nazarından kendine baksa / Esir mi olurdu Mescid-i Aksa?
Eninde sonunda hak
batıla galip gelecek ve Kudüs hürriyetine kavuşacaktır.
Burada Amerikanın ne
katil meret olduğunu anlatan hemşehrim merhum Mahzuni Şerifi de
saygıyla anıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kılıç.
Sayın
Gaytancıoğlu, buyurun.
17.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Hükûmetin
açıkladığı düşük buğday fiyatlarıyla
buğday üreticisini mahkûm etmeye çalıştığına
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bundan iki gün önce Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin Tarım Bakanı sözde buğday
fiyatlarını açıkladı. Buğday fiyatlarında yüzde
12lik bir artış söz konusu; bu artışın da enflasyon
oranı üzerinde olduğu, enflasyon oranına paralel olduğu
söylendi.
Şimdi, bakın,
geçtiğimiz yıl Türkiye tam 5 milyon ton buğday ithal etmiş,
bunun karşılığında 1,5 milyar dolar ödemiş. Hâlâ
buğday üreticisini düşünmüyorsunuz, buğday üreticisini
düşük fiyatlara mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.
Geçtiğimiz yıl yaptığınızı hiçbir zaman
unutmadık, Kurban Bayramının üçüncü günü gümrük vergilerini
sıfırlayarak Türkiyeyi âdeta ithal buğday cenneti hâline
getirdiniz. Şimdi yine üreticiyi düşünmüyorsunuz; düşük
fiyatlarla, yüksek mazot fiyatlarıyla, yüksek gübre fiyatlarıyla siz
çiftçinin tarımı terk etmesini, köyleri terk etmesini,
tarlalarının başkalarının eline geçmesini
istiyorsunuz. Bunun açıkçası budur.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gaytancıoğlu.
Sayın Kuyucuoğlu,
buyurun.
18.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığının farklı birimlerinde görev alan
personelin kendi istekleri dışında ve gerekçe gösterilmeksizin
uzmanlık alanları dışında faaliyet gösteren kurumlara
gönderilmesine ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Madencilik sektöründe
düzenleyici ve denetleyici bir kurum olan ve Soma, Ermenek, Elbistan gibi maden
iş kazaları, cinayetlerinde sorumluluk payı olan MİGEM,
yetişmiş personeli kurumdan göndererek kurumun içini
boşaltmakta, bunların yerine sözleşmeli personel ve diğer
kurumlardan geçici personel nakli yaparak denetleme görevini yürütmeye
çalışmaktadır. Bu uygulamayla Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının farklı birimlerinde görev alan personelin
kendi istekleri dışında hiçbir gerekçe gösterilmeksizin
uzmanlık alanları dışında faaliyet gösteren kurumlara
gönderilmeleriyle ne tür bir kamusal yarar beklenmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kuyucuoğlu.
Son söz Sayın
Tanalın.
Buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, borcu
olmadığı hâlde desteklemeleri bloke edilen Harran
Ovası'ndaki çiftçilerin mağdur olduğuna ve bu blokenin bir an
önce kaldırılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Teşekkür ederim.
Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; sizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
Başkanım, sizin aracılığınızla Tarım
Bakanına sormak istiyorum: Şanlıurfa ilimizin Harran ilçesi ve
Harran Ovasına Atatürk Barajından sulama yapılmakta ve
buradaki çiftçilerimizin sulama birliklerine herhangi bir borcu da yok, tüm
borçlarını ödemiş durumdalar. Hatta şu anda Sayın Faruk
Çelik Bey de burada, salonda, en azından bölgenin milletvekili. Bu Harran
Ovası'ndaki sulama birliklerine borcu olmayan, su kuyusu olmayan, elektrik
trafosu olmayan, elektriği olmayan köylerle ilgili tarım destekleme
primi niçin bloke edilmiş? Bu Harran Ovası'ndaki çiftçinin
günahı nedir Sayın Başkanım? Tarım borçları
olmadığı hâlde desteklemeleri bloke edilmiş, desteklemeleri
ödenmemekte, bazı yerlerde de geç ödenmekte. Harran Ovası'nda bulunan
çiftçi vatandaşlarımız mağdurdur. Bir an önce bu blokenin
kaldırılmasını talep ediyorum.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
Şimdi, sayın grup
başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Akçay, buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 12 Mayısta Irakta
yapılan parlamento seçimlerindeki usulsüzlüklere ve 15 Mayıs 1919da
İzmirde Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atan
gazeteci Hasan Tahsin başta olmak üzere Kurtuluş mücadelesinin aziz
şehitlerini rahmet ve minnetle andıklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
12 Mayıs Cumartesi günü
Irakta 5inci kez parlamento seçimleri yapıldı. Seçimlere Türkmenler
demokratik olgunluk içerisinde yüksek bir katılım göstermiştir
ancak Türkmen nüfusunun yoğun olduğu başta Kerkük olmak üzere,
Erbil, Süleymaniye ve Musulda seçimlerde ciddi usulsüzlük ve oyların
çalındığı haberleri kamuoyuna
yansımıştır. Türkmenler oylarının ve
haklarının peşinde dört gündür protestolarını
sürdürmektedir. Kerkükteki protestolarda on binlerce kişi iradesinin
peşindedir. Yaşanan gelişmelerin özeti olarak Irak Türkmen
Cephesi üyesi Aydın Marufun şu sözlerini dikkatinize sunmak isterim:
Kerkük'te 120 bin seçmenimiz var. Altınköprüde 5 bin seçmenimiz
sandığa gitti ancak orada bize 100 oy bile çıkmadı. Bu çok
vahim bir durumdur. Kerkük'te neredeyse tamamı Türkmen olan mahallelerde
Barzani partililerin 1inci çıkması gibi imkânsız
gelişmeler yaşanmaktadır. Aylar önce gayrimeşru bir
referandum girişimiyle Kerkük işgal edilmek istenmişti. Bugünkü seçim
hileleriyle referandum girişimi aynı düşüncenin ürünüdür.
Bölgedeki gelişmeleri yakinen takip ediyoruz.
15 Mayıs tarihi Türk
milletinin bağımsızlık ve kurtuluş yolunda atılan
önemli adımlarından birini anmamıza da vesiledir. 15 Mayıs
1919da İzmir'de gazeteci Hasan Tahsin, Yunan işgali karşısında
ilk kurşunu sıkmış ve şehit olmuştur. Türk
milletinin öz vatanında boğulmak istendiği o günlerde sadece
İzmir'de değil, yurdun dört bir yanında ilk kurşunlar
Kurtuluş Savaşının, hem de millî iradenin işaret
fişekleri olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 19
Aralık 1918de Hatay Dörtyol'da Çavuş Kara Mehmet, 15 Mayıs
1919da İzmir'de Hasan Tahsin, 29 Mayıs 1919da Ayvalıkta Ali
Çetinkaya ve askerleri, 1 Haziran 1919da Ödemiş'te Kuvayımilliyeci
Ödemişliler ateşin üzerine yiğitçe yürümüşler, işgale
karşı direnişin, bağımsızlık yolunda kutlu
yolculuğun yolbaşçısı olmuşlardır.
Şehadetinin yıl dönümünde ilk kurşunla
andığımız başta Hasan Tahsin olmak üzere,
kurtuluş mücadelemizin aziz şehitlerini rahmet ve minnetle
anıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın
Kerestecioğlu
21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 15
Mayıs Kürt Dili Bayramına, 13 Mayıs Soma faciasının
4üncü yıl dönümüne, TMSFnin tazminatların ödenmesi için el
koyduğu Soma AŞye ait mal varlıklarının
satılarak derhâl işçilere alacaklarının ödenmesi
gerektiğine, 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Gününde vicdani reddin
bir hak olarak tanınması ve bu konuda gereken düzenlemelerin
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün Kürt Dili Bayramı.
15 Mayıs 1932 yılında yayın hayatına başlayan
Hawar dergisinin Kürt dilinin gelişimine katkıları
dolayısıyla bugün Kürt Dili Bayramı olarak kutlanagelmekte.
İktidarın belediyelere atadığı kayyumlar eliyle Kürt
dilinde eğitim veren kreşleri kapattığı, KHKlerle
Kürtçe çalışma ve yayın yapan gazeteler, dergiler, TV
kanalları, internet siteleri, kadın kurumları ve Kürt
Enstitüsünü kapattığı ve yasakladığı bir dönemde
Kürt Dili Bayramına sahip çıkmak ve gereklerini yapmak
olağanüstü önemdedir. Kürtçenin kamusal kullanımının
bütünüyle ortadan kaldırıldığı, Kürt dili ve edebiyatına
emek veren önemli şahsiyetlerin heykellerinin
yıkıldığı, isimlerinin parklardan
kaldırıldığı bu iktidar döneminde Kürtçeye dönük
baskı ve yok saymaları kabul etmediğimizi bir kez daha
vurguluyor, mücadelemizi daha güçlü bir şekilde sürdüreceğimizin
sözünü veriyoruz. Kürt dilinin kamusal kullanımının önünü açmak,
Kürt edebiyatının ve kültürünün korunup geliştirilmesi sadece
Kürt halkı için değil, Türkiyede çok dillilik ve çok
kültürlülüğün korunması ve geliştirilmesi açısından da
büyük bir zenginliktir. Bu vesileyle ben de
(X) Kürt Dili Bayramı kutlu olsun
diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
13 Mayıs günü,
Sayın Başkan, Soma maden faciasının yıl dönümüydü ve
ben de Somadaydım. Soma, gerçekten işçi sağlığı
ve iş güvenliği önlemlerinin yok sayıldığı Soma
AŞ'nin ocaklarını denetlemeyen, üretim fazlasına göz yuman
o dönemin yine Enerji Bakanlığı, Çalışma
Bakanlığı, taşeron redevans sistemiyle kamu
varlıklarını kendisine biat eden şirketlere hediye eden
iktidarın bu facianın sorumlularından olduğunu
unutmamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Başkanım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tabii ki tekmeci
müsteşar Yusuf Yerkeli de ve onun adaylığını da
unutmadı Soma halkı.
Bugün Adalet Arayana Destek
Grubu tarafından her yıl yayınlanan İş Cinayetleri
Almanağı da çıktı ve bu almanağa göre 2017de,
basına yansıyan haberlerden derlendiği kadarıyla, en az
1.947 işçi çalışırken hayatını kaybetti ve bu
işçilerden 51i de çocuktu.
Somada bir gerçeklik daha
var, buna dikkat çekmek isterim: Soma katliamından sonra ortaya çıkan
infiali bastırmak amacıyla önce, üretimi durdurulan madenlerde
çalışanların maaşları altı ay çift maaş
olarak ödendi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamamlayacağım.
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız lütfen Sayın Kerestecioğlu.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Katledilen madenci
ailelerine toplanan yardımlar AFAD üzerinden ailelere iletildi; ölüm
aylıkları ve emekli maaşları bağlandı. Fakat bu
infialin önü alınınca, katliamın 6ncı ayında 2.831
maden işçisi kapının önüne konularak açlıkla terbiye
edilmeye başlandı. İşte, bu maden işçilerinden
bazıları buldu bizi ve onlar bu baskıları anlattılar.
Yeniden işe girmek için AKPye üye olmaları yönünde
baskıların başladığını;
tazminatlarının, kıdemlerinin ödeneceği, başka yerde
istihdam edilecekleri vaatlerinde bulunulduğunu fakat
tazminatlarının da -daha önce sendika kendilerine sormadan, Soma
AŞyle anlaşarak taksitlendirmesine rağmen- ödenmediğini, o
tarihten bu yana işçilere sadece iki bayram öncesi ve son olarak da
referandumdan bir hafta kadar önce cüzi miktarda ödeme
yapıldığını beyan ettiler. Bunu bilgilerinize
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamamlıyorum, kusura
bakmayın.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkanım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yani, çok önemli bir
yakınma olduğu için ve bir gerçeklik olduğu için
Sanki, hani,
herkes, bu insanlar tazminatlarını aldı zannediyor Somada;
böyle olmadığını gerçekten belirtmek için söz aldım.
Başka maden ocaklarında iş bulanlar var ve onlar, maalesef,
yaşamlarını yeniden madenci olarak devam ettirmeye
başladılar.
TMSFnin tazminatların
ödenmesi için el koyduğu Soma AŞye ait mal
varlıklarının satılarak derhâl işçilere
alacaklarının ödenmesi gerekiyor; bunu da kamuoyunun bilgisine sunmak
isteriz.
Son olarak, bugün Dünya
Vicdani Retçiler Günü. Vicdani ret hakkı din ve vicdan özgürlüğü
hakkından türeyen bir haktır ve uluslararası sözleşmeler
gereği tüm taraf devletleri bağlar. Vicdani reddin de bir hak olarak
tanınması ve gereken düzenlemelerin yapılmasını
aynı zamanda talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kerestecioğlu.
Sayın Özkoç, buyurun
Sayın Başkanım.
22.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bugün Filistin Büyükelçiliğini ziyaret ederek acılarını
paylaştıklarına, bu konuda Hükümete destek
çıktıklarına ancak Hükümetten de beklentileri olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugün Filistin Büyükelçiliğini
arkadaşlarımızla beraber ziyaret ederek ortak
acılarımızı paylaştık, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak mazlum Filistin halkının yanında olduğumuzu
bir kere daha ifade ettik.
Filistin bizim için siyasi
partilerin, sağın, solun, milliyetin, mezhebin ötesinde bir vicdan
davasıdır. Kudüste bugün, vatan toprağına sahip
çıktığı için, onurlu bir hayat istediği için,
evlatlarının yarınları için mücadele veren Filistinli
kardeşlerimiz katlediliyor. Hatta şu dakikalarda bile tekrar harekât
başlamış ve yaralanan Filistinli kardeşlerimiz vardır.
Bedenlerinden başka hiçbir dayanağı olmayan
insanlarımız İsrailin tankına, tüfeğine hedef oluyor,
seslerini duyurmalarına izin verilmiyor. O ses biz olmalıyız.
Meclise, hepimize tarihî bir sorumluluk düşüyor. Her türlü
ayrımı bir kenara koyup kardeşlerimize, mazlum Filistin
halkına sahip çıkmalıyız.
Biz Hükûmete destek vermeye
hazırız ancak Hükûmetten de beklentilerimiz var:
1) İslam
İşbirliği Teşkilatı toplantıya
çağrıldı. Buradan Filistin davasıyla ilgili ortak bir karar
çıkmalı, karar kâğıt üzerinde kalmamalı, mutlaka
uygulamaya geçilmesi sağlanmalıdır.
2) İsrail Büyükelçimiz
derhâl geri çekilmelidir.
3) Konsolosumuz derhâl
Filistin Büyükelçisi düzeyine çıkarılmalı ve bu atama tüm
dünyaya duyurulmalıdır.
4) İsrailin Mavi
Marmarada hayatını kaybeden yurttaşlarımız için
tazminat bile değil, lütuf parası olarak ödediği 20 milyon
dolara ilişkin anlaşmayı Türkiye olarak tek taraflı
feshetmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Bununla ilgili yasa teklifini Meclisimize sunduk.
Güç birliği gösterelim,
katledilen kardeşlerimizin arkasında onurlu bir duruş
sergileyelim. Oy birliğiyle feshedelim bu anlaşmayı.
İsraile sözle karşılık değil, millî bir tavır
gösterelim.
Yaşasın verdikleri
haklı mücadele, yaşasın Türkiye Filistin halklarının
kardeşliği.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özkoç.
Sayın Bostancı,
buyurun Sayın Başkanım.
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, AK
PARTİ Grubu olarak Filistin halkının haklı direnişini
desteklediklerine, Birleşmiş Milletler tarafından Kudüsün üç
semavi dinin ortak kutsal mekânı olduğunun defalarca
altının çizildiğine, Türkiye Cumhuriyetinin de bu çizgi
doğrultusunda önemli roller oynadığına, tüm İslam
âleminin ramazanını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu olarak
Filistin halkının haklı direnişini, eylemlerini
destekliyoruz, Filistin davasını destekliyoruz. Dün ve geçmişten
itibaren bugüne kadar Filistinlilere yönelik vahşi ve zulüm
politikalarının sahibi olan İsrail yönetimini şiddetle
kınıyoruz. Dün çok dramatik olaylar yaşandı; 60 insan
hayatını kaybetti, 2.770 kişi yaralandı ve hâlen bu
protestolar devam ediyor.
Bölgede yaşanan birçok
hadisenin, Orta Doğudaki huzursuzluğun kaynağında Filistin
davası ve şüphesiz Kudüsün statüsü meselesi var. 19uncu
yüzyılın sonunda Theodor Herzlle birlikte başlayan o radikal
çizgi bugün Orta Doğu coğrafyasının kan ve ateşe
sürüklenmesinde asli rol oynuyor. Biz biliyoruz ki o tarihsel sürekliliği
takip ettiğimizde, o radikal çizgiyi destekleyen insanlar olduğu gibi
buna itiraz eden Yahudiler de var, buna itiraz eden çok güçlü bir dünya kamuoyu
var. Bugünkü İsrail yönetiminin şımarıklığının
arkasında Amerikan yönetimi olduğu gibi bu Amerikan yönetiminin iç
siyasi dengeler çerçevesinde oynadığı rolü bilen ve bu kararlara
itiraz eden çok güçlü bir Amerika kamuoyu da var. Dün Amerikan Büyükelçiliği
açılırken orada sergilenen gülücükler ile çocukların İsrail
güvenlik güçlerince katledilmiş kanlı bedenlerini yan yana getiren
fotoğraf dünya kamuoyunun hafızasından silinmeyecektir, eminim
ki Amerikalıların da hafızasından silinmeyecektir ve bunun
müsebbibi olarak kimleri göreceklerini biliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkanım.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Kim Orta Doğu coğrafyasında barış
istiyorsa, Yahudilerin, Arapların, Müslümanların, Hristiyanların
barışını istiyorsa İsrail devletinin bu
saldırgan, bu radikal, bu Herzlden beri gelen çizgisini reddeden ve
şüphesiz karşılıklı iradeleri teyit eden bir noktada
yer alması gerekir. Kudüsün üç semavi dinin ortak kutsal mekânı
olduğunun altını Birleşmiş Milletler defalarca çizdi.
Bir kez daha onun çizilmesi ve bunun gerçekleştirilmesi gerekir. Türkiye
Cumhuriyeti, bu çizgi doğrultusunda şimdiye kadar çok önemli roller
oynadı, bundan sonra da Filistin halkının hiç şüphesiz
insanlık temelindeki bu haklı davasını desteklemeye devam
edecektir.
Sayın
Başkanım, ramazan ayı başlıyor. Tüm
halkımızın ve İslam âleminin ramazanını tebrik
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkanım.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) İnşallah, bu ramazan insanların sadece ibadetlerine
ilişkin bir ortaklık duygusunu değil, aynı zamanda
İslam dünyasında yaşanan acılar ve vahşetlere
ilişkin de bir ortaklık duygusunun vesilesi olur diyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın Asya Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu üyeliğinden
istifa etmesiyle boşalan üyelik için Halkların Demokratik Partisi
Grubu Başkanlığınca bildirilen Van Milletvekili Bedia Özgökçe
Ertanın üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1615)
11/5/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın Asya Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu üyeliğinden
istifa etmesiyle boşalan üyelik için; 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine
göre Halkların Demokratik Partisi Grubu Başkanlığınca
bildirilen ve mezkûr Kanun'un 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görülen Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertanın üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Bulgaristan
Dönem Başkanlığı dolayısıyla 13-14 Mayıs
2018 tarihlerinde Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da düzenlenecek
Enerji Komisyonu Başkanları Toplantısına katılım
sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1616)
11/5/2018
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi
Bulgaristan Dönem Başkanlığı dolayısıyla 13-14
Mayıs 2018 tarihlerinde Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da Enerji
Komisyonu Başkanları Toplantısı düzenlenecektir.
Söz konusu toplantıya
katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, İsrail Hükûmetinin Kudüs'ü
tek taraflı başkent ilan etmesi girişimi sonrasında 59
kişinin hayatını kaybetmesine dair gerçekleşen olaylardaki
kayıplar ve yaralanmalara ilişkin 15/5/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2018 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/5/2018
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/5/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
15 Mayıs 2018 tarihinde
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu
tarafından (7632 grup numaralı) İsrail Hükûmetinin Kudüs'ü tek
taraflı başkent ilan etmesi girişimi sonrasında 59
kişinin hayatını kaybetmesine dair gerçekleşen olaylardaki
kayıplar ve yaralanmalara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan genel görüşme önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 15/5/2018 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere ilk söz, öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Kars Milletvekilimiz Sayın Ayhan
Bilgene aittir.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HDP GRUBU ADINA AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, bu sorun daha çok konuşulacak, çok polemik yapılacak, çok
tartışma doğuracak çünkü sorunu çözecek bir irade
gelişmedikçe hiçbir sorun kendiliğinden çözülmez.
Dün Gazzede
saldırdılar, 60 ölü, binlerce yaralı; biraz önce Türk
basınına da düştü, Batı Şeriada bugün de aynı
müdahale var. Yine 1 kişi hayatını kaybetmiş, 17
yaralı diye basına yansıyan rakamlar var.
Yani eğer sorunu
Trumpın damadına bir hediyesi gibi görmüyorsanız,
arkasındaki ittifak ilişkilerine, onun uluslararası
karşılığına, Amerikan iç siyasetindeki
yansımalarına odaklanıyorsanız, bir tane somut şey
görürsünüz, o da Amerika Birleşik Devletleri siyasetinde İsrail
politikalarını bu şekilde belirleyen, şekillendiren
lobilerdir. Peki, Türkiyeden siyasetçiler Amerikaya gidince önce kimi ziyaret
ederler? Bu lobileri ziyaret ederler. Türkiye bütçesinden bu lobilere hangi
sorunlarda yardımcı olması karşılığında
para aktarılır? Bunu kamuoyu bilmiyor.
Başka bilinmeyenler var.
Mesela, Türkiye darbelerle yüzleşirken, darbeleri
tartışırken şüphesiz 15 Temmuzdan 27 Mayısa kadar
tümüyle yüzleşmeli ama bir sembol isim var: Mesela, sekiz ay Filistinde,
Filistinlilerle birlikte, doğrudan doğruya Filistin direnişine
destek veren Deniz Gezmiş Türkiyede neden idam edilmiştir? 1971
muhtırası ile Deniz Gezmişin idamı arasındaki
bağlantıyla yüzleşmeye Türkiye siyasetinin cesareti, niyeti var
mıdır? Filistinde yürüttüğü mücadelenin bedeli midir Türkiyede
idam edilmesi? Bütün bu yüzleşmeler ancak bizim Filistin sorununda
tutarlı, güçlü, kararlı bir yerde durmamızı sağlar.
Değerli arkadaşlar,
siyasette ne söylediğiniz, ne yaptığınız eğer
sorunları çözmeye yetmiyorsa; dönüp neyi söylemediğinize, neyi
yapmanız gerektiği hâlde yapmadığınıza
odaklanmayı gerektirir. Çünkü mevcut sözleriniz, mevcut eylemleriniz
sorunu çözmeye yetmiyor. Eğer, İsrailin Türkiye iç siyasetine
müdahale araçlarıyla ilgili bir kaygı
taşıdığımız için sadece kınama
yapıyorsak, biz çok açık biçimde söylüyoruz, buna fırsat
vermeyecek her türlü dayanışmanın içinde olacağız. Ve
emin olun ki Türkiye toplumu, bütün kesimleri, dindarları, sosyalistleri,
Alevileri, milliyetçileri, hepsi bu konudaki duyarlılıkta ülkeyi yönetenlerin
yanında dururlar ama bir iradeyi, güçlü, kararlı bir tutumu görmek
şartıyla. Türkiyede toplum ne yazık ki İsrail konusunda
manipüle ediliyor. Ya Hitler hayranlığı, antisemitik söylemlerle
aşırı bir uç ortaya çıkartılıyor ya da
kapalı kapılar ardında gizli petrol anlaşmaları,
ticareti üzerinden başka ilişkiler kotarılıyor. Burada çok
net, çok açık bir tabloyla karşı karşıyayız.
Eğer yeniden Filistin sorununun diplomatik zeminlerde bir pazarlık
unsuru olarak görülmesi değil de sahiden sorunu yönetmek değil,
sorunu çözme konusunda güçlü bir irade geliştirmek istiyorsak, Türkiye
Parlamentosu bunu istiyorsa, siyasi partiler bu yönde net bir tercihe, net bir
kararlılığa sahipse bu konuyu her türlü siyasi polemiğin
üzerinde, partiler arası çekişmenin üzerinde gerçekten bir ulusal
çıkar, hatta ulusal üstü, Orta Doğunun geleceği konusu olarak
ele almak ve ortak, güçlü, caydırıcı, etkin bir siyaseti
inşa etmek gerekir. Türkiye toplumu eğer böyle bir yaklaşımın
takipçisiyse, arkasında duracaksa, bunun bedelini ödeme cesaretine sahipse
o zaman bütün sorumluluk, bütün yük siyasetin üzerindedir. Siyasetçinin sadece
şikâyetlenme hakkı olamaz, sadece sitem etme, sadece tepki gösterme
hakkı olamaz, siyasetçi çözüm üretmek zorundadır. Biz sorunun bütün
hassasiyetinin ve zorluğunun farkında olarak söylüyoruz. Eğer
siz bu sorunun çözümünde bir adım atarsanız biz üç adım atmaya
varız ve eminiz ki Türkiye'deki bütün kesimler sizin
atacağınız her adımın arkasında duracaklar. Ama
Körfez ülkelerinin yaptığı gibi bir taraftan gizli
ilişkileri devam ettirir bir taraftan da güya İsrail
karşıtı gibi söylemler geliştiren yapılara zekât
vererek, bağış yaparak onları ayakta tutan denge siyasetini
Türkiye'ye de taşırsanız bunun vebali, bunun tarihî
sorumluluğu da hiçbir parti tarafından taşınamaz.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bilgen.
Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan
Milletvekilimiz Sayın Öztürk Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ
(Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bir iki konuya değinmek
istiyorum.
Bir: Filistin, böyle giderse
tamamen İsrailli yerleşimcilerin işgaline uğrayacak.
Şu anda her iki üç ayda bir yerleşim planları
yapılıyor. Zaten Filistine gittiğiniz zaman görüyorsunuz,
Filistinliler çimento alamıyorlar, demir alamıyorlar, konut inşa
edemiyorlar ama İsrail bin tane, 2 bin tane, 3 bin tane konut inşa
ediyor ve bu, hızla devam ediyor.
İkinci konu şudur:
Filistinin altyapısı tamamen yeniden yapılandırılmak
zorunda çünkü böyle giderse Filistin'de artık ekonomik bir çöküş
başlayacak, zaten ekonomi yerlerde sürünüyor, iyice batacak.
Üçüncüsü: Güvenlik. Maalesef,
güvenlik de hiçbir zaman olmadığı kadar kötü durumda.
Filistinin İsrail ablukası nedeniyle kendi güvenlik kuvvetlerini tam
manada teşekkül edemediğini de belirtmek isteriz. İsrail her
şeye müdahale ediyor, her konuya müdahale ediyor, her yeri işgal
ediyor, her yerleşim yeri bir noktada Filistinin bağrına
saplanmış hançer gibi devam ediyor.
Şimdi, bu kararlar
boşuna değil, uluslararası toplum sessiz. Bakmayın siz
Avrupa Birliğinin göstermelik kararlar verdiğine, 3 ülke bloke etti,
karar alamadılar, toplu bir kınama kararını
aldıramadılar. Diğer taraftan, Birleşmiş Milletlerde
konuyu gündeme getirmek isteyen bazı çevreler şunu unuttu: Orada,
köşebaşında Amerika var ve veto edecek. Hiçbir zaman
uluslararası toplum Amerikayı ve onun ortağı İsraili
karşısına alıp Orta Doğuya ilişkin özgün bir
plan devreye sokamadı. Peki, yapılması gereken nedir? Bir kere,
her şeyden önce, İslam dünyasının içinde bulunduğu
durumu analiz etmesi lazım; bu aymazlığı, bu cehaleti
yenecek bir strateji lazım; bölünen, parçalanan ve birbirine
düşürülen bu coğrafyanın bir çıkış yolu
bulması lazım ama görüyoruz ki bireysel hırslar, entrikalar, ABDye
yakın durmalar, Sünni-Şii ayrımları, etnik
çatışmalar maalesef bizim arzu etmediğimiz bir şekilde bu
coğrafyayı bölmüş durumda ve coğrafyadan bizim
çıkarabileceğimiz bütünlükçü bir strateji kalmamış durumda.
Şunu söyleyelim: Amerika
Birleşik Devletlerinin bu kararı geri dönülmezdir.
Bakınız, şunu bilmemiz lazım: Biz ne yapmalıyız?
ABD bu kararı aldı, dönmüyor da ve dönmeyecektir ve Filistinin eli
zayıf. Orta Doğudaki İrana karşı ve yakın olan
devletlerin tutumları maalesef burada bu kilitlenmeyi açmak için kolaylaştırıcı
bir unsur olmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Bir
dakikanızı alabiliyor muyum yoksa bitireyim mi isterseniz?
BAŞKAN Vakit tamam
mı diyeceğiz, vakit devam mı diyeceğiz Başkanım?
ELİF DOĞAN TÜRKMEN
(Adana) Tamam, tamam.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Verin Başkanım, konu Filistin, verin bence.
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Bir dakika Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yılmaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Devam. dediniz Sayın Başkanım.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Devam, devam.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Şunu bilmemiz
lazım: Bugün itibarıyla iki üç konu var. Bir tanesi İranın
nükleer programından ABD'nin çekilmesi; iki, büyükelçiliğini
taşıması. Aslında saldırı harekâtıdır;
karşı tarafı hazırlıksız yakalamak, onun
kurabileceği oyun planını bozmak ve Orta Doğuda dikkatleri
başka yöne çekme işaretidir. Bizim bu konuda maalesef Hükûmetin de
bir stratejisinin olmadığını görüyoruz.
Bakınız, bu konuda
bir önerimiz var: Gelin, birlikte kafa yoralım, ne yapılacakları
birlikte hesaplayalım. Siz bizi davet edin, elimizden ne geliyorsa
sunalım. Yeter ki Orta Doğu'ya ilişkin bu emperyal, bu
işgalci, bu hakir ve bölücü emeller vücut bulmasın ve bu
coğrafya bunlara teslim olmasın.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Şimdi söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Amasya
Milletvekilimiz Sayın Naci Bostancı'ya aittir.
Buyurun Sayın
Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bu grup önerisinin mahiyetine ilişkin, Meclis
açıldığında bir görüşme gerçekleştirildi 59/2
çerçevesinde. Uygun usul buydu kanaatimizce. O yüzden tekrar bu konuya
dönülmesini ve HDP grup önerisinin lehinde bir onay vermeyi düşünmüyoruz,
aleyhindeyiz ama mahiyetin çok önemli olduğunu biliyoruz, bunlar
tartışılmaya da devam edecek.
Şu, herkes
tarafından görülüyor: Orta Doğu coğrafyasında kirli
politikalar devreye sokuluyor. Müttefiklerini de biliyoruz. Ancak bunları homojen,
yatay bir yoldaşlıkla eşitlemek niyetinde değiliz; Obama
döneminin politikaları farklıydı, şimdi Trump daha
farklı bir yerde, İsrailde de farklı
yaklaşımların olduğu zamanlar ve kamuoylarının
olduğunu biliyoruz, Körfez ülkelerinin vaziyetleri belli ama şunu
unutmayalım: Bu kirli politikalar ilelebet orada devam etmeyecek,
edemeyecek. Dünkü yaşanan vahşet bir utanç tablosudur ve yeryüzünde
insanlık, ahlak, vicdan diye birtakım değerler var ve
insanlık bütün bu tarihsel müktesebatı, bu değerleri bir yerlere
koyuyorsa buna rıza göstermeyecektir. Bunu organize etmek ve politikaya
dönüştürmek şüphesiz İslam dünyasıyla ve burada
ortaklaşa bir şekilde, aklın politikaları çerçevesinde
gerçekleştirilmelidir.
Şunu söyleyeceğim:
Dünkü olaylar yaşanırken, İsrailin bu vahşet
politikaları sürerken
Almanyada bir Nazi dönemi var biliyorsunuz.
Naziler, çok zalimce yöntemlerle oradaki Yahudilere ilişkin bir
kıyım politikası uyguladılar ve yaklaşık 6 milyon
civarındaki masumu katlettiler. Bütün bu katliamlar olurken Almanlar niye
sessiz kaldı? sorusu da soruldu ve 1949 yılında Karl Jaspers
verdiği bir konferansta Almanların sessizliğinin esasen dört
temel suça atıf yaptığını söyledi. Birincisi siyasi
bir suç, Naziler. Hukuki bir suç, suçu işleyenler. Ahlaki bir suç, o
masumlar götürülürken sesini çıkartmayanlar. Metafizik bir suç,
şüphesiz kurbanlarla özdeşleşenler. Şimdi aynı durum
Nazileşen İsrail devleti için, onun politikaları için söz
konusudur. Buna seslerini çıkartmayanlar dün Nazilere seslerini
çıkartmayan Almanlar gibi her türlü suçluluğa müstahak
olacaklardır. Ben inanıyorum ki İsrailin içinde de bütün Orta
Doğu coğrafyasında da hatta o kirli politikaların elit
kadrolarının dışındaki bütün insanlarda ve
şüphesiz Amerikada aynı şekilde meseleye bakanlar vardır.
Esasen, insanlığa ilişkin ümidimizin de arkasında var olan
budur.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Bunu kabul edin ya, Filistin
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Evet, kabul edildi gibi.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kabul
edenler daha fazla.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Hayır, zaten AK PARTİ Filistine karşı bir
önergeyi reddetmez Başkanım.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biz gerekçemizi açıkladık.
BAŞKAN Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın Benli, sisteme
girmişsiniz efendim, talebinizi alabilir miyim?
FATMA BENLİ
(İstanbul) Sayın Başkanım, eğer müsaade ederseniz
bir dakikalık konuşma yapmak istiyorum. Biraz geç oldu ama. Daha önce
girmiştim sisteme, sanırım kayıttan silinmiş, tekrar
girdim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Benli.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, Kudüsün her zaman
Filistinin başkenti olarak kalacağına ve Filistinde
yaşanan haksızlığa karşı çıkmayan herkesin
elinde katledilen masumların kanının olduğuna ilişkin
açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kudüs hepimizin kalbi ve dün
tüm insanlığın kalbine tekrar hançer saplandı. Amerika
hain, hukuksuz planını fütursuzca gerçekleştirip sabaha kadar
süren kutlamaların ardından büyükelçiliğini açtığında
İsrail de aynı şekilde göstericilere karşı gerçek
mermiler kullanmaktan çekinmedi ve onlarca Filistinliyi katletti. Aslında,
sadece İsrail, sadece Trump ya da Amerika yönetiminin değil, sadece
büyükelçiliğin açılışına katılan El Salvador,
Kongo gibi ülkelerin değil, bu haksızlığa karşı
çıkmayan herkesin elinde bugün bu masumların kanı var. Ama
unutulmamalı ki Kudüs her zaman Filistinin başkenti olarak kalmaya
devam edecek çünkü biliyoruz ki karanlığın en kesif olduğu
andan itibaren şafak doğacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Benli.
Sayın İrgil, sizin
söz talebiniz de var.
Buyurun, talebinizi
alayım önce, nedir?
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Başkanım, 60a göre söz istemiştim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın İrgil.
25.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, İzmir Atatürk
Lisesinin 130uncu yıl mezuniyet töreninde öğrencilerin İzmir
Marşı söylemelerinin engellendiğine ve okul müdürünün derhâl
görevden alınıp hakkında gereken soruşturmanın
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Baktım, görmüyorsunuz, o yüzden artık sabırla
bekliyordum.
Sayın
Başkanım, aslında söz almayacaktım ama bugün özel bir durum
var. 13 Mayıs Pazar akşamı, mezunu olmaktan gurur duyduğum,
onur duyduğum İzmir Atatürk Lisesinde gerçekleştirilen 130uncu
yıl mezuniyet töreninin bitiminde genç mezunların İzmir
Marşını söylemelerinin engellenmeye
çalışılması gençlerin ve velilerin duruma tepki
göstermesine neden olmuştur.
Mezunlarımızın
ve velilerimizin bu mutlu gününde böyle bir olayın yaşanmasından
dolayı son derece üzgün olduğumuzu belirtir ve bilinmesini isteriz ki
İzmir Atatürk Lisesi fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir
eğitim yuvasıdır ve cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkün
adını taşıyan okulumuzdan mezun olan herkes Atatürkün
devrimlerinin doğal bir neferidir ve bu ülkeyi muasır medeniyet
seviyesine çıkarmak için savaşacaklardır.
Bunu münferit bir olay olarak
algılamak isterdik ancak son dönemlerde okulumuzda ardı ardına
yaşanan olayları hatırladıkça bu konuda çok
zorlanıyoruz ve İzmir Atatürk Lisesi Mezunlar Derneği adına
Artık yeter. diyoruz ve bu okul müdürünün derhâl görevden
alınmasını ve hakkında gereken soruşturmanın ve
cezalandırmanın yapılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İrgil.
Sayın Ünal, sizin de
talebiniz var. Sayın Ünal
Sayın Ilıcalı,
sizin talebiniz?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Benim de bir talebim var. Meclis sporla çok ilgili, bir sevinci
paylaşacağım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Ilıcalı.
26.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Erzurumsporun Ümraniyesporu yenerek Süper Lig yolunda finale
kaldığına ve final maçı için herkesi Bursaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Bugün Meclis gündeminden
dolayı gidememiştik, Erzurumspor büyük bir başarıya imza
attı; birinci maçta 4-3 yendiği Ümraniyeyi -biraz önce maç bitti,
kuliste izledik- 2-1 yenerek Süper Lig yolunda finale kaldı. Kulübümüze,
hocasına, taraftarına, bu fırsatı veren
Başkanımıza, Meclisimize; herkese çok teşekkür ediyor,
cumartesi günü final maçı için hepinizi Bursaya davet ediyorum.
Sağ olun, var olun.
BAŞKAN Peki, biz de
tebrik ediyoruz Sayın Ilıcalı Erzurumsporu.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 15 Mayıs 2018
Salı günkü birleşiminde, bastırılarak
dağıtılan 554, 555, 558 ve 559 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu raporlarının gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve raporlar üzerindeki genel görüşmelerin aynı birleşimde
yapılmasına; yapılacak görüşmelerde Hükûmet ve gruplar
adına yapılacak konuşmaların onar dakika olmasına ve
özel gündeme alınan Meclis araştırması komisyonu
raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
15/5/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun 15 Mayıs
2018 Salı günkü (bugün) birleşiminde bastırılarak
dağıtılan 554, 555, 558 ve 559 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporlarının gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3, ve 4üncü sıralarına alınması
ve raporlar üzerindeki genel görüşmelerin aynı birleşimde
yapılması, yapılacak görüşmelerde Hükûmet ve gruplar
adına yapılacak konuşmaların onar dakika olması ve
özel gündeme alınan Meclis araştırması komisyonu
raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın (2/1869) esas
numaralı Van Gölü ve Yöresinin Korunması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1869)
esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
saygılarımla arz ederim.
Bedia
Özgökçe Ertan
Van
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklif sahibi Van Milletvekilimiz Sayın Bedia Özgökçe Ertan
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özgökçe
Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Van Gölü ve
coğrafyasının bir an önce korunmaya alınması için
geçen yıl verdiğimiz kanun teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Evet, bir Vanlı olarak
ve bir milletvekili olarak Van Gölü için bir çağrı yapmak istiyorum
ben ve bütün milletvekillerinin oy kullanırken bu konunun sadece
Vanın değil, bütün Türkiye'nin ekosistemini aynı zamanda ilgilendirdiğini
hatırda tutmalarını umut etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
26ncı Yasama Döneminde Vanın en önemli sorunlarını bu
kürsüden defalarca kez dile getirmeye gayret ettik ve Van Gölündeki
önlenemeyen ve önlem alınmayan kirlilik olduğunu birçok kere dile
getirdik. Yüzde 40a ulaşan kirlilik oranı, bölge nüfusunun dengesiz
ve orantısız şekilde artışı, düzensiz
yapılaşma, yetersiz kanalizasyon hizmeti ve erozyon, 600 bin
yıllık geçmişe sahip Van Gölünün ömrünü hızla
tüketmektedir. İşte göz göre göre tükenmekte olan bu ömür, tüm Van
halkının gündeminde, bizlerin gündeminde ve halkın iradesi ve
oylarıyla seçilmiş olan belediyelerimizin gündeminde. Sevgili Bekir
Kayanın, Van Büyükşehir Belediyesi Başkanımızın
gündemindeydi. Eğer şu an, haksız ve hukuksuz bir şekilde
tutuklanmamış olsaydı bu konuya dair çabalarını
sürdürüyor olacaktı.
Sayın milletvekilleri,
yeri gelmişken tabii bir konudan bahsetmeden geçemeyeceğiz.
Geçtiğimiz günlerde, şu an Van Belediyesine kayyum olarak
atanmış olan kayyum vali -yani hakkını yememek lazım,
hakikaten AKP il başkanından çok daha büyük bir özveriyle
çalışıyor, geçen gün yanına emniyet müdürünü ve
komutanları alıp halktan oy istemeye çıkmıştı
yine- verdiği demeçte de şunu söyledi yani AKPye oy isterken
şunu söyledi, diyor ki: Bizden önceki belediye sanki kendisi halkın
oylarıyla seçilmiş de oraya gelmiş gibi, hani kendilerini çok
çevreci ilan etmişlerdi, işte Biz çevreye çok duyarlıyız;
ağaca, çiçeğe, böceğe hayranız. şeklinde. Yani bu
ağaç, çiçek, böcek diye tarif ettiği de aslında ekosistem, bu cümlelerle
kendisi ifade ediyor- ne oldu, ne yaptı? diye soruyor. İşte
bunu gerçekten bir kentin valisinin yapması gerçekten çok trajik bir
durum. Ya bir an önce vali olduklarını hatırlasınlar ya da
istifa etsinler, gerçekten bir sandık kurulsun ve yarışsınlar.
Siz de onu tabii bu çabalarından dolayı aday göstermelisiniz
öncelikle.
Sayın milletvekilleri,
Bekir Başkanımız tutsak olduğu için ben AKPnin valisine bu
kürsüden şu soruları sormak isterim: Van Büyükşehir Belediyesi
makamını işgal eden Sayın Murat Zorluoğlu, Biz
yaptık. dediğiniz projelerin hangisi size ait? Bunu
açıklayabiliyor musunuz? Arıtma tesisi, DBPli belediyenin projesi
değil miydi? Kirlilikten kurtarmak için hazırlanan projelerin
hepsinin altında da Bekir Kayanın imzası yok muydu? Bu projelere
onay ve bütçe vermeyenleri bu Hükûmet onaylamadı mı? Evet, biz
çevreciyiz ama sizin gibi çiçek, böcek diyerek ekosisteme, canlı
yaşamına saygısızlık yapmıyoruz. İçinde
bulunduğumuz doğal yaşama saygı duyuyoruz ve birlikte
yaşamanın koşullarını oluşturmaya gayret
ediyoruz. Bu bakımdan, Van Gölü Vanlılar için yaşamsal
önemdedir, biz bunun da farkındayız.
Sayın milletvekilleri,
şu an kaybettiğimiz her dakika, inanın, Van Gölünü doğal
bir felaketin eşiğine daha fazla yaklaştırıyor.
Sağlık açısından 100 milimetrede 700 olması gereken
koli basili oranı göl kıyılarında 2.300lere
ulaşmış durumdadır. Kirliliğin önlenememesi ve tedbir
alınmaması durumunda, uzmanlara göre ekolojik dengenin hızla
bozulduğu, Van Gölünün yirmi beş yıllık bir ömrünün
kaldığı belirtiliyor. Bu husus, alınması gereken acil
önlemler noktasında bahane üreterek kaybedilecek bir vaktin
olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Atılacak adımlar
hususunda elbette en büyük sorumluluk kamu kurumlarına düşüyor çünkü
başta Karayolları Şube Müdürlüğü olmak üzere tüm kamu
kurumları halkın denize ulaşımını engelliyorlar,
âdeta Van Gölü kıyısını işgal ediyorlar hatta
katlediyorlar. Oysa Kıyı Kanununda da belirtildiği gibi
kıyı herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına
açık olup buralarda hiçbir yapı yapılamaz. Duvar, çit,
parmaklık, tel örgü, hendek, kazık gibi ve benzeri engeller
oluşturulamaz ama bunların tamamı Van Gölünün çevresinde mevcut
ve öncelikli olarak kamu kurumları zaten bu zararı veriyor.
Kanun teklifimizde, bütün
ekosistemi, Van Gölünü, coğrafyasını ve havzasını
koruyucu önlemleri ve çok aktif bir eylem planı hazırladık,
sunduk. Bu teklifimize destek vereceğinizi tekrar umduğumu belirtmek
istiyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özgökçe Ertan.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1inci
sırasında yer alan, çölyak hastalığının
teşhis aşamasının, sebeplerinin, sonuçlarının ve
bu hastalığa maruz kalanlara sağlanabilecek yardımların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesine ilişkin Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis
araştırması komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere
başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Çölyak Hastalığının Teşhis
Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu
Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesine İlişkin Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 554) (x)(xx)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 554 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi Çölyak
Araştırma Komisyonu raporu üzerinde söz taleplerini okuyacağım.
Gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Selim Yurdakul, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Kürkcü, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Aytuğ
Atıcı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekilimiz Sayın İsmail Tamer.
Şimdi ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Buyurun Sayın Yurdakul.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; Çölyak Hastalığı
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine yapılan genel
görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.
Konuşmama
başlamadan önce ifade etmek isterim ki liderimiz ve Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin de ifade ettiği
gibi, Türk milleti din kardeşlerinin yanındadır. Kudüs,
İstanbulun ikiz kardeşi, ilk kıblemizin namus timsalidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak İsrail caniliğini nefretle
lanetliyoruz. Ayrıca belirtmek isterim ki hem Kerkükte hem de
Kıbrısta Türk halklarının sonuna kadar takipçisi
olacağız.
Öncelikle, bu Komisyonun
kurulması fikrini ortaya atması ve böyle hayırlı bir
işi başlatması sebebiyle liderimiz ve Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeliye ve grubum Milliyetçi
Hareket Partisine en derin hürmetlerimi ve teşekkürlerimi sunmak isterim.
2015 Haziran ayında adımımı attığım bu yüce
Meclisin çatısı altında bulunmaktan dolayı en çok gurur
duyduğum anlardan birini yaşıyorum.
Çölyak hastalarının
dertleriyle dertlenen ve hasta ve yakınlarına hayatı
kolaylaştırmak amacıyla çalışmalar yürüten ve benim de
üyesi olmaktan büyük bir mutluluk duyduğum Çölyak Meclis Araştırması
Komisyonunun tüm üyelerine tek tek teşekkürlerimi sunuyorum.
Geriye dönüp
baktığımızda, manevi anlamda büyük bir tatmin duygusuyla
anımsayacağımız bir komisyon
çalışmasını tamamladığımıza
inanıyorum. Gerçekten de meşakkatli bir süreci tamamladık. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz önergenin bu sıralarda oturan tüm
gruplardan milletvekillerinin oylarıyla kabul edildiği andan itibaren
inanın yüzlerce tebrik ve teşekkür aldık.
Esasen Türk milletinin birlik
ve beraberlik anlamında neleri başarabileceğini göstermesi
açısından da yaptığımız çalışmalar
tarihe bir not olarak geçmiştir diye düşünüyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; Çölyak Hastalığı
Meclis Araştırması Komisyonu olarak öncelikle
amacımız, çölyak hastalığıyla ilgili
farkındalık yaratmak, hastalığın sebep ve
sonuçlarını detaylı bir şekilde araştırmak,
teşhis aşamasından tedavi aşamasına kadar ilgili tüm
önlemlerin alınmasını sağlamak ve nihayetinde, bu
hususlarda çözüm üretilmesi ve bu hastalığa maruz kalan hastalara
kalıcı yardımlar sağlanması üzerine bir mutabakat
meydana getirmek istedik. Velhasıl, Komisyon iyi niyetle ve güzel
ümitlerle çalışmalara başladı. Konunun uzmanları,
danışmanlar, sendikalar, özel sektör ilgilileri, meslek örgütleri,
araştırmacılar ve üniversite yetkilileri ile
görüşmelerimizin tümünde bizlere katılan çölyak derneklerini ve
çölyak hastalarını dinleyerek Yaralarına nasıl merhem
oluruz? sorusuna yanıt aradık. Bunların dışında Şanlıurfa,
Bursa, Kayseri illerine giderek çölyak derneklerini, üyelerini,
hastalarını ve ailelerini bizzat ziyaret ettik. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Sosyal
Güvenlik Kurumu gibi devlet organları çalışma süresince
neredeyse seferber oldular, teşekkürü hak ettiler; zaten büyük devlet
olmak da bunu gerektirir.
Sayın milletvekilleri,
muhterem vatandaşlar; çölyak hastalığı nedir, kısaca
bir hatırlayalım. Genetik bir hastalık olan çölyak, geleneksel
Türk tipi beslenme alışkanlıklarından çok olumsuz etkilenen
bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip olmayan
vatandaşlarımızın tüketebildiği, glüten içeren ekmek,
gofret, makarna, hatta çikolata bile çölyak hastalarında çok ciddi rahatsızlıklara
neden olmaktadır. Yaptığımız istişarelerde birkaç
değişiklikle bu hastalıkla mücadele eden
vatandaşlarımızın hayatlarını
kolaylaştırabileceğimize kanaat getirdik.
Çölyak
hastalığıyla ancak özel bir diyetle mücadele edilebilmektedir.
Bilinen tek tedavi biçimi glüten içermeyen gıdaların tüketilmesidir.
Bunun için Devlet, düzenleyici rolüyle çölyak hastalarına pozitif
ayrım uygulamalıdır. dedik. Örneğin Glütensiz gıda
üretimini teşvik etmek için vergilerde bir düzenleme
yapılmalıdır. görüşü neredeyse tüm toplantılarda
gündeme geldi.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tam sayısı bilinmemekle birlikte, ülkemizde 750 bin kişinin
çölyak hastası ya da glütene alerjisi olduğunu hatırlatmak
isterim. Yalnızca Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük
kentlerimizde bulunan glütensiz yiyeceklerin Anadolunun her bir tarafına
yayılması şart. derken önerilerimizi de her seferinde sunduk.
Biz büyük bir aileyiz. Antalya İbradıda veya Nevşehirde çölyak
hastası bir çocuğumuza istediği bir çikolatayı
sağlayamıyorsak veya makarnayı o kardeşimize
ulaştıramıyorsak bu meseleyi çözüme
kavuşturmalıyız.
Bakın, çölyak
hastalarının tüketmek zorunda olduğu birkaç glütensiz
gıdanın fiyatını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim 2
liraya aldığımız makarnanın glütensiz olanı tam 6
lira. 75 kuruşa satılan sıradan bir bisküvinin glütensiz olanı
9 lira. Ayrıca bunları bulmak da hiç kolay değil.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gördüğünüz gibi, çölyak hastaları beslenme
tarzı itibarıyla önemli bir maliyetle karşı
karşıyalar. Sosyal Güvenlik Kurumu rapor sahibi bu
hastalarımız için yaş grubuna göre 78 lira ile 120 lira
arasında bir ödeme yapılıyordu. Allah devletimizden razı
olsun ancak bu ödemenin günün şartlarına çok da uygun
olmadığını yaptığımız
çalışmalarda tespit ettik ve bu miktarı uygun oranda yükselttik,
hayırlı uğurlu olsun.
Çölyak hastalarının
tükettiği çoğu gıda yurt dışından ithal ediliyor.
Sıradan gıdalar gibi vergilendirilen glütensiz gıdalar çölyak
hastalarının yaşam şartlarını
zorlaştırıyor. Sağlık Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve
Sanayi Bakanlıklarıyla ortak bir çalışmayla glütensiz
gıdaların ülkemizde üretimini teşvik edecek programlar öngördük.
Nihayetinde, yaptığımız çalışmanın
sonuçlarını sizlerle paylaşmak isterim: Öncelikle, tanı
sorunlarının aşılmasında hekim
farkındalığının geliştirilmesi için tıp
kongrelerinde çölyakla ilgili bir oturum olması sağlanmalı,
çeşitli eğitimlerle yalnız aile hekimleri değil, tüm
disiplinlerde çalışan doktorlarda çölyak bilinci
oluşturulmalıdır. Gastroenteroloji uzmanlarının
sayısının artırılmasına ve gastroenteroloji
bölümü bulunan hastanelerin çölyak tanı ve tedavisine imkân verecek
altyapıyla donatılmasına yönelik çalışmalar
yapılmalı. Çölyak hastalığında glütensiz diyet tek
tedavi yöntemidir. Glütensiz diyet mutlaka bu konuda uzman bir diyetisyen
tarafından ayrıntılı bir biçimde anlatılmalı;
hasta, glüten içeren besin, ilaç, katkı ve koruyucular konusunda
bilgilendirilmelidir. Tüm eğitim kurumlarında sağlık
eğitimine yönelik müfredatta çölyak hastalığına yer
verilmelidir. Yeni tanı almış çölyak hastaları için
psikolojik destek sağlanmalıdır. Aile hekimleri tarafından
yılda bir defa kontrolleri yapılmak üzere çölyak
hastalarının çölyak sağlık raporu sürelerinin beş
yıl olarak belirlenmesi uygun görülmüştür.
Çölyak hastaları
glütensiz gıdaya kolay ve uygun fiyata erişebilmeyi istemektedir.
Çölyak hastalarına göre sayıları daha az olan fenilketonüri
hastaları da benzer problemlerle karşı
karşıyadır. Her iki hastalıkta da belirli bir diyetle
mücadele edilebilmektedir. Hastaların uygun gıdaya erişebilme
taleplerine karşılık yerli üreticiler ve ithalatçılar ise
maliyetlerin düşürülebilmesi, rekabet koşullarının
iyileştirilebilmesi hâlinde daha uygun fiyata bir ürün yelpazesini daha
çok çölyaklıya ulaştırabileceklerini belirtmektedirler.
Dolayısıyla
Komisyon olarak şu önerilerde bulunduk: Her ürün grubu için üretim
havzalarının seçilmesi suretiyle üretici bazında hangi bölgelere
ve hangi ürünlere hangi desteklerin sağlanacağının
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca
belirlenmesi ve maliyet verimliliğini sağlamak maksadıyla ölçek
ekonomisine geçilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Bitirmek üzereyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yurdakul.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Teşekkürler.
Türkiyede pek
yetiştirilmeyen kinoa, karabuğday ve amarant gibi tahıl
benzerlerinin üretimine destek verilmesiyle ürün çeşitliliği
artırılmalıdır. Glütensiz ürün
yatırımcılarına makine, ekipman ve AR-GE desteklerinin
sağlanması gerekir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının zincir marketlerde glütensiz ürünlere belli
bir raf hacminin tahsis edilmesi konusunda tedbirler geliştirmesi
şarttır. Ayrıca glütensiz üretim yapan firmalar desteklenmeli ve
glütensiz ürünlerin satışında KDV oranı yüzde 8den yüzde 1e
düşürülmelidir.
Halk Ekmek gibi yerel yönetim
tarafından işletilen işletmelerde ürün çeşitliliğinin
artırılması, bu yönde yerel yönetimlerde farkındalık
oluşturulması uygun olacaktır. Hayırlı bir mesele
hakkında elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza
inanıyorum.
Konuşmama son verirken
ramazan ayının Türk-İslam âlemine bereket, barış ve
huzur getirmesini Yüce Allahtan niyaz eder, hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yurdakul.
Şimdi söz
sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Kürkcüye aittir.
Buyurun Sayın Kürkcü,
süreniz on dakika. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu raporu
benimsiyoruz. Önemli olan, bu raporu Hükûmetin benimseyip burada
öngörülmüş olan yapılacak işler listesini yerine getirip
getirmeyeceğinden ibarettir.
Ben kendim çölyak
hastası olduğunu bilmeyen bir annenin oğlu olarak bunun ne
manaya geldiğini hem bu hastalığı bilmezken hem de
bildikten sonra gayet iyi öğrendim. Dolayısıyla buradan,
çölyaktan ötürü rahatsız olan, bu hastalığı çeken herkesin
hem tıbben hem toplumsal ve kültürel olarak bu hastalıkla baş
etmesi için kamu kaynaklarından devlet tarafından kendilerine
yardım sağlanması taleplerine cevap verilmesi için bu raporun
bir fırsat olmasını diliyorum, bu rahatsızlığa
maruz kalan herkesin de bir an önce iyileşmelerini diliyorum.
Raporu tıbbi ve
diğer yönlerden ele alıp irdeleyecek ne bir müktesebat ne de
başka bir hazırlık olmadığı için onun üzerinde
daha fazla konuşmayı gereksiz görüyorum. Evet, biz bunu olumlu
buluyoruz, gereği yapılsın. Ama bu fırsatı, şu an
gündemde olan meseleleri değerlendirebilmek için bir imkân olarak da ele
almama izin verin.
Gündemimizdeki en önemli, en
yakıcı mesele, Filistinde İsrail işgalciliğinin yol
açmış olduğu büyük katliamlar, büyük insani trajediler ve
bununla karşı karşıya gelme yolları ve fırsatları.
Türkiye bir devlet olarak, Türkiyenin halkları toplumsal olarak bu
saldırganlıkla başa çıkmada Filistin halkına
yardımcı olabilir mi? Görünüşe göre lafta yardımcı
oluyoruz fakat sabah oturumunda yani bu toplantıdan önceki oturumda
grubumuz adına konuşan Ayhan Bilgenin ifade ettiği gibi,
aslında elde hamasetten başka bir şey yok ve de üstelik bu
hamasetin büründüğü boyutlar itibarıyla da verilen zararlar var. En
önemli mesele, İsrail-Filistin meselesini bir din meselesi olarak kavramak
ve zalim Museviler ile mazlum Müslümanlar arasındaki bir çatışma
olarak bunu okumak; bundan daha yanlış bir şey olamaz. İki
sebeple olamaz: Birincisi, hakikaten böyle değildir. İkincisi,
Filistin halkı Müslümanlardan ibaret değildir, çok etnili bir
toplumdur bütün Orta Doğu toplumları gibi. Batı Şeria ve
Doğu Kudüste yaşayan 3 milyon insanın yüzde 83ünü Filistinli
Araplar, yüzde 17sini Yahudiler oluşturuyor yani Yahudiler ile
Arapların bir arada yaşadığı bir toplumdan söz
ediyoruz ve bu toplumun sadece yüzde 75i Müslüman, yüzde 17si Yahudi, yüzde 18i
de Hristiyan. Dolayısıyla bir kere Filistinlilerin tamamı
İsrail'in bu saldırısına maruz kalıyorlar. Gazzede de
durum farklı değil, orada Müslüman yapı daha geniş, yüzde
99,5u Araplardan, bunun da yüzde 98i Müslümanlardan oluşuyor ama bir
bütün olarak baktığımızda Filistinin çok etnili, çok
kimlikli, çok kültürlü, çok dinli bir toplum olduğu ortada. Zaten Kudüsü
göklere çıkarırken 3 dinin buluştuğu bir kentten, bir
ülkeden söz ediyorsak
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Ölenler neden hep Müslümanlar oluyor o zaman? Ölen niye hep Müslüman oluyor
Sayın Hatip?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ya, sen işine bak.
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
İşim bu benim.
BAŞKAN Sayın
Kürkcü, Genel Kurula hitap edin lütfen.
Buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Şimdi, bu mücadele, bir dinler mücadelesi değil,
sömürgecilikle esaret altındaki milletlerin mücadelesi.
Sömürgeciliğin bir tarafında hem dini Müslüman olanlar hem de Amerika
Birleşik Devletlerinin yanında saf tutan devletler var. Filistinin
sömürge hâline gelmesinde hâkim Arap devletlerinin ve İslam dinine
bağlılık iddia eden yönetimlerin son derece büyük günahları
olduğu gibi, aslında İslamiyete bağlı olmayan,
başka bir dine, başka bir itikada mensup fakat Filistin'in
bağımsızlığı için mücadele eden Araplar da
vardı. Bunların arasında Filistin Demokratik Halk Kurtuluş
Cephesi lideri Nayif Havatmeyi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi lideri
George Habaşı sayabiliriz. Bu ikisi de Hristiyan Araplardı ve
İsrail saldırganlığına karşı mücadele
ediyorlardı. İsrailin içinde de siyonizme karşı ve
siyonist işgalciliğe karşı mücadele eden demokratik güçler
var. Bir bütün olarak Amerikan hâkimiyetinin ya da emperyalist hâkimiyetin Orta
Doğudaki koçbaşı İsrail dolayısıyla ortaya
çıkmış olan bir dizi gerilimin içinde Türkiye bir ileri, bir
geri rol oynadı ama esasen hep Amerikan ekseninde durduğunu söylemek
hiç de zor değil.
O nedenle, eğer
anlamlı bir şey yapılacaksa belki de hapiste yirmi yıl
yattıktan sonra serbest bırakılan Filistinli militan Samir El
Kantarla Rakkada yaptığım, o zaman gazeteciyken
yaptığım bir söyleşide El Kantarın bana
aktardıklarını anlatmak isterim. Belki de o zaman Türkiye'den
Filistine bakıldığında, gerçekten özgürlük için mücadele
edenlerin ve esasen mücadelenin İslami kanadında yer alanların
bile özlemlerine ne kadar yakın ya da uzak olduğunu herkes görebilir.
Öldürülmeden önce Kantar bana şunu -serbest bırakıldıktan
birkaç yıl sonra bir İsrail hava saldırısında
öldürüldü- demişti: Birlik için siyonizme karşı güçlü bir
ulusal program gerek. Bir program olmadan yapılacak bütün girişimler
boşuna. Direniş bizim geleneğimizde var. Bu kültür ve
geleneği canlandırmamız ve Amerika Birleşik Devletlerine
başkaldıran bir kurtuluş siyaseti izlememiz gerekir. Temel
mesele direniş-teslimiyet geriliminde. Halkın iradesine saygı
göstermek ve Amerikan emperyalizmine ve siyonizme karşı bir program
savunmak asıl can alıcı konu.
İşte, bütün mesele
burada. Bu teslimiyet-direniş geriliminin neresinde duruyoruz? Mesela,
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin, özellikle Filistin
kurtuluş hareketini Gazze ve Batı Şeria olarak iki ayrı
yönetime doğru itekleyen yarılmada bu direnişi ikiye bölen bir
hat izlediği ve burada, özellikle Gazzede Hamas yanlısı bir
tutum izleyerek direnişin yarılmasına çok net bir biçimde hizmet
ettiği apaçık ortadadır. Nihayet Filistinliler, bu
yarılmayı kendileri aşmayı başardılar. Hamas ile
Filistin Kurtuluş Örgütü, yeniden bir ortak direniş hattı
kurmayı başardı ama kendilerine bunca yıl verilen zarardan
sonra. O nedenle hakikaten Filistin halkının özgürlük ve
kurtuluş mücadelesi yanında yer alacaksak, bizim o zaman, birincisi,
kurtuluşu için mücadele ettiğimiz Filistin halkının çok
etnili bir halk olduğunu bilmemiz, burada kurtuluşçu bir demokratik
perspektifi destekliyor olmamız ve nihayet bunun içerisinde aktif olarak
yer almamız gerekir.
Demin bana oradan laf atan
arkadaşımıza şunu söyleyelim: Filistinde ne olup
bittiğini Türkiyenin devrimcileri, sosyalistleri çok iyi biliyorlar,
orada şehitler verdiler. 1980ler başında, 1970ler sonunda
orada Türkiyeli devrimciler öldürüldüler. Onların arasında
hayatını kurtarabilen, öldürülmeden yakalanan Faik Bulut
arkadaşımız, çok uzun yıllar İsrail hapishanelerinde
hapis kaldı. Beyrut işgalinde Kürt devrimciler, Beyrutun
savunulması için Filistin Kurtuluş Örgütüyle birlikte mücadele
ettiler, yüzlercesi hayatını verdi. Dolayısıyla Filistin
davasının ne olduğunu biz biliyoruz. Türkiyenin tamamına
bunu benimsetebilmek için din kardeşliği esası, herhangi bir
şeyi çözmeye yetmez. Önemli olan, emperyalizmden
bağımsızlık ve
Amerika Birleşik Devletleri-İsrail
eksenindeki bütün süreçlere Orta Doğuda meydan okuyacak bir cesur
siyasete ihtiyaç vardır ama biz bu cesur siyaseti göremedik. Trumpın
iktidara yükselmesinden medet umulmuştu. Trump döneminden ümitliyiz.
diyordu Türkiyeyi yönetenler. Şimdi bu ümidin Filistin halkı için
bir kâbus hâline dönüşmüş olmasının mesuliyetini de
üzerlerinde taşımıyorlar mı? O nedenle,
yapacağımız şey, her şeyden önce serinkanlı bir
stratejiye sahip olmak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Başkanım, bitirmem için birkaç dakika istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Bunu dinsel ve etnik bağnazlıktan uzak, bir milletin
kendisini yeniden kurma, mevcut hâkimiyet rejiminin dışına
çıkarak burada bir yeni özgürlükçü paradigma içerisinde kendini inşa
etme çabasına herhangi bir karşılık beklemeden destek
verecek miyiz vermeyecek miyiz? Bunun Osmanlıyı ihya etme,
Osmanlının Filistin siyasetini ihya etme beklentileriyle bir ilgisi
yoktur. Aklımızda tutalım, sevgili arkadaşlar,
Osmanlının gölgesi, Arap dünyasında hiç de sevilen ve
istenilen, beklenilen bir gölge değildir. Araplar, Osmanlı
hâkimiyetinden kurtulmak için verdikleri mücadeleyi, kendi millî kimliklerinin
bir parçası sayarlar. Türkiye Cumhuriyeti, onlara özgür, demokratik, laik
bir cumhuriyetin dayanışması içerisinde
yaklaştığı takdirde Filistin davasına en büyük hizmeti
yapmış olacaktır.
Hepinizi sevgiyle ve
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kürkcü.
Şimdi söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekilimiz Sayın Aytuğ Atıcı'ya aittir.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 554 sıra sayılı ve çölyak
hastalığıyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerine söz almış bulunuyorum. Halk
sağlığını para kazanma hırsına kurban
etmeyenleri de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
çölyaklıların derdine derman olabilmek üzere bir komisyon kuruldu;
milletvekillerinden öğretim üyelerine, hastalardan doktorlara,
sanayicilerden sivil toplum örgütlerine kadar herkes çalıştı.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yardımcı
olabildiysek de ne mutlu bize.
Değerli arkadaşlar,
çölyakla ilgili hemen hemen her şey konuşuldu. Ben de kalan süremde
milletvekilliği yaptığım süre içerisinde ülkemizin
yaşadığı acı olayları, unutulmayacak
olayları sizlerle paylaşmak istiyorum. 12 Haziran 2011 tarihinde
yapılan seçimler için milletvekilliği adaylığımı
açıklarken hedefimi, duygularımı Cahit Sıtkı
Tarancı'nın şu dizeleriyle anlatmıştım:
Memleket İsterim
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil,
tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin
diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde
hasret olsun;
Kardeş kavgasına
bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben
farkı olsun;
Kış günü herkesin
evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi
gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet,
ölümden olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Keşke bu dizelerdeki
temenniler gerçekleşmiş olabilseydi ve ben de bugün daha farklı
bir konuşma yapabilseydim.
Bugün, Mersin
halkının bana verdiği vekâleti yedi yıldır
şerefle, onurla taşıyarak; yine, maalesef, aynı dizeleri
tekrar ederek ve bu hasretle milletvekilliğimi noktalıyorum.
Keşke daha güzel şiirler okuyabilseydim sizlere.
Evet, neler oldu bu süre
içerisinde? Çok acı çektiğimiz, bize çok acı çektirdiğiniz,
milletimizin unutamadığı olaylar. Örneğin, Adana
Aladağ yurt yangınını unutamadık; çok acı çektik
o zaman, çok. Sizler bilerek, isteyerek yurt yapmadığınız
için evlatlarımızı götürdünüz, tarikatlara, cemaatlere teslim
ettiniz ve oradaki ihmaller yüzünden yavrularımız yandı; 12 ölü,
unutabilir miyiz?
Unutamadığımız
başka bir olay: Karamanda Ensar Vakfına ait yurtlarda cinsel
istismara uğrayan çocuklarımız. Çok acı çektik, hele hele
Bir kereden bir şey olmaz. dendiği zaman ciğerimiz yandı;
unutamıyoruz. Üstelik de bunu söyleyen, bir AKP bakanıydı. Ne
hâle getirdiniz bizi, unutabilir miyiz?
Soma, 301 ölüm.
Ermenek; 18 işçi
yaşamını yitirdi. Orada Ayşe teyzenin, Recep amcanın
çığlıklarını; madendeki su baskınında
yaşamını yitiren oğlunu Oğlum yüzme bilmezdi, suyun
içinde ne yaptı? diye arayan ve çığlıklarını
söyleyen Ayşe teyzeyi unutmak mümkün mü? Ne acılar
yaşattınız Türkiyeye.
Zonguldakta Karadon Maden
Ocağında 30 işçinin cesedine yirmi sekiz gün sonra
ulaşıldı. Recep Tayyip Erdoğan Bu, mesleğin kaderinde
var. dedi. Ne kadar acı çektik. Yine, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Güzel öldüler. diyerek ciğerimizi yaktı. Çok
acı çektik sizin yüzünüzden.
Bir başka olay: Dilek
Özpınar olayı. Bakanın, eline para tutuşturmaya
çalıştığı, kanser hastası, üniversite
öğrencisi çocuk. Ben dilenci değilim. İnsanlık
ölmüş. diye çığlık attığında âdeta bize
küfrediyordu.
Özgecanın
katledilişiyle noktalanan, bir türlü bitmek bilmeyen kadın
cinayetlerini yine sizin döneminizde çok ama çok acı bir şekilde
yaşadık.
Âdeta barış
elçisiydi Tahir Elçi, yine sizin döneminizde ve politikalarınızın
yanlışlığı nedeniyle katledildi. Çok acı çektik.
Şırnak Silopide
sokağa çıkma yasağı ilan ettiniz ve cesedi yedi gün yerde
bekletilen Taybet ananın görüntüleri hâlâ gözümüzün önünde. Bu millete çok
acı çektirdiniz.
17-25 Aralık yolsuzluk
olaylarında Rıza Zarrab-bakanlar ilişkileri,
sıfırlanan paralar nedeniyle, Yüce Divana gönderilmeyen
bakanlarınız nedeniyle bu millet çok acı çekti.
Unutamıyoruz o günleri, çok acı çektik.
Meclisin önünde kendini yakan
vatandaşın görüntüleri hâlâ gözlerimin önünde, hâlâ. Çok acı
çektirdiniz.
Tayyip Erdoğanın
iki ayyaş söylemi, AKPliler dâhil bütün Türkiye'ye büyük acı
çektirdi.
Başbakan
Davutoğlunun öfkeli bir avuç Sünni genç diyerek IŞİDe sahip
çıktığı günler ciğerimiz yanmıştı,
yüreğimiz yanmıştı, çok yaktınız.
Aysel Tuğlukun
annesinin cenazesine yapılan faşist saldırılar yine sizin
döneminizde oldu. Çok acı çektik, çok.
Öldürülen, şiddete
uğrayan sağlıkçılar, hekimler sizin döneminizde oldu, daha
önce hiç olmamıştı. Yine, Türkiye'ye çok ama çok acı
verdiniz.
Şehit cenazelerine
gitmek bizi mahvediyordu. Sık sık şehit cenazelerine giderek o
çığlıkları duymak hepimizi mahvediyordu, acılara gark
ediyordu; siz yaptınız, sizin döneminizde oldu.
Akkuyuya, Sinopa nükleer
santral yapacağız. diye inat ederek bütün Türkiyeye acı
çektirdiniz.
Suriyeden ve savaştan
kaçarak ülkemize sığınan 4 milyonu aşkın insan
nedeniyle Türkiye çok büyük acılar çekti, çok büyük acılar çekti.
Ataması yapılamayan
öğretmenler, sağlıkçılar sizin döneminizde çok acı
çekti; bunları unutamıyor Türkiye, unutamayacak.
Artvin Hopada polisin
sıktığı biber gazı nedeniyle yaşamını
yitiren Metin Lokumcuyu unutmak mümkün mü?
Hele o IŞİD
canavarlarının askerlerimizi yakması, hâlâ sizin yüreğinizi
sızlatmıyor mu?
Bakın, neler
yaptınız -daha sayacağım çok şey vardı- sadece
yedi yıl içerisinde, on altı yılınızı
saymıyorum; ben milletvekili olduktan sonra neler yaptınız bu
ülkeye!
Tarsustaki esrarengiz
kazıyla milletin gözü önünde her şeyi gizleyerek, millet Acaba,
buradan ne götürüldü? diye, devleti küçük düşürecek işler
yaptığınızı hâlâ unutmadı.
Peki, bedeni kıyıya
vuran Aylan bebeği unutmak mümkün müydü acaba? Camları
kırık evde yaşayan ve kırk günlükken zatürreden
yaşamını yitiren Ayaz bebek, Vanda cenazesi çuval içinde
taşınan Muharrem bebek; Adanada çocuğunu ısıtmak için
saç kurutma makinesini kardeşine verdikten sonra intihar eden anneyi
unutmak mümkün mü? Ne kadar acı bıraktınız geride ya! Ne
kadar acı çektirdiniz bu ülkeye farkında mısınız?
Konuşurken bile, anlatırken bile bu acıları tekrar
yaşıyorum.
Çocuk cezaevlerinde
yaptıklarınız, o cezaevlerinde yaşamını yitiren,
tecavüze uğrayan çocuklar
Hepsi sizin döneminizde oldu. Bütün bunlar bu
kürsüden haykırıldı yapmayın denildi, dinlemediniz.
Terörün katlettiği
Aybüke ve Necmettin öğretmeni, Ergenekon davasında, Balyoz
davasında ölenleri, içeri atılanları, hayatı
kararanları unutmak mümkün mü? Ne kadar çok acı çektirdiniz bize.
Evlatlarımızın
sorularını çaldırdınız; onlara göz yumdunuz, onlarla
iş birliği yaptınız. İlkokuldan üniversiteye kadar
herkesin sorusu çalındı. Ne kadar acı çekti
çocuklarımız, ne kadar acı çektiler.
Her seçim dönemi
İŞ-KURu AKP ofisi gibi kullandınız ve pek çok insanı
işe aldınız, alınamayanlara acı çektirdiniz; seçim
bitti insanları kapının önüne koydunuz, yine acı
çektirdiniz.
Mavi Marmara olayı sizin
döneminizde yaşandı ve sus payı olarak 20 milyon doları
aldınız, o cesetlerin üstüne örttünüz. Hiç utanmadınız
mı? Hiç acı çekmediniz mi? Bugün Kudüste yaşananlar, acaba
buradan alınan güçle, acaba alınan Yahudi cesaret madalyası
nedeniyle olmadı mı? Bunları unutacak mı bu ülke?
Bunları bize yaşattınız, çok acı çektirdiniz.
Yunanistan geldi,
adalarımızı işgal etti, Yunan bayrağını
dikti. Gözümüzün önünde bize acı çektirdiniz. Bütün Türkiye'ye acı
çektirdiniz. Bakın, hiç ırk, din ayrımı da gözetmediniz bu
durumda.
Gezi olayları sizin
döneminizde oldu. Ali İsmail Korkmaz'ı, Ahmet Atakanı unutmak
mümkün mü? Berkin Elvanı, Ethem Sarısülükü, Mehmet
Ayvalıtaşı, Medeni Yıldırım'ı, Hasan Ferit
Gediki unutmayacak bu ülke, Denizleri unutmadığı gibi.
Bakın, neler bıraktınız geride? Gidiyorsunuz ama geride
bıraktıklarınızı onarmamız çok çok zor olacak,
gerçekten çok zor olacak.
Bütün bunların üzerine
FETÖ'yle -size göre o dönemde Fetullahçı hareketle-
yaptığınız anlaşmalar neticesinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) -
bu iş birlikleri bize 15 Temmuzu doğurdu. Bu 15 Temmuzda hiç
parmağınız yok mu, suçunuz yok mu? Ülkeyi bu duruma getirmekte
hiç kendinizi suçlu hissetmiyor musunuz? Ne kadar acı çekti insanlar, hâlâ
acı çekiyorlar. Bunu unutmak mümkün mü? Yetmedi, 20 Temmuz darbesi
yaptınız, olağanüstü hâl ilan ettiniz. Hâlâ insanlar acı
çekiyorlar, hâlâ. O kadar çok acı bıraktınız ki geriye.
Nuriye ve Semihin açlık
grevleri, ölüm oruçları hâlâ gözümüzün önünde.
Ankara Garındaki patlama
sizin döneminizde oldu. Kim yaptı arkadaşlar? Yurt
dışından mı gelip yaptılar? Sizin döneminizde oldu. Ne
oldu, Roboskide istihbaratınız neredeydi? Benim devletimin
istihbaratı o insanlar ölürken neredeydi? Suruç'ta, Reyhanlıda
ölenlerin acılarını hâlâ yüreğinizde hissetmiyor musunuz,
hâlâ hissetmiyor musunuz? 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz kan gölüne
döndüğünde hiç vicdanınız sızlamadı mı? Hiç
gözünüzün yaşı akmadı mı? Hiç acı çekmediniz mi? Çok
acı bıraktınız. Milliyetçiliği ayaklar altına
aldınız, acı çektirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Son bir dakika Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Masum Kürt halkına açılım sürecini yaşattınız ve
onları kahrettiniz.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı dediniz, Türkiyeye bıçak parasını
getirdiniz. Yani o kadar acı bıraktınız ki, o kadar çok
unutulmayacak kötü şey bıraktınız ki bu ülkeye, saymakla
bitiremiyorum; şehir hastanelerini, özelleştirmeleri saymakla
bitiremiyorum.
FETÖ bahanesiyle
dağıttığınız yuvalar, milletin iradesini yok
sayarak içeri attığınız milletvekilleri, kayyum
atadığınız belediyeler... Ya ne kadar acı
bıraktınız! Ekonomik olarak da öyle. Ben milletvekili
olduğumda yedi yıl önce dolar 1 lira 57 kuruş iken bugün 4 lira
40 kuruş, avro 2,25 iken bugün 5,22.
Tüm bu karamsar tablonun
üzerine bir adalet yürüyüşü gerçekleştirdik ve umut oldu
Türkiyeye. 24 Haziranda sadece İzmirin değil, tüm Türkiyenin
dağlarında çiçekler açacak, tüm Türkiyenin.
Beni üç dönem milletvekili
seçen Mersin halkına da şükranlarımı sunuyorum.
Allaha ısmarladık.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Atıcı.
Sayın Atıcı,
biz de Parlamento çalışmalarına verdiğiniz katkı ve
destekten dolayı çok teşekkür ediyoruz, bundan sonraki yaşamınızda
başarılar diliyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) 60a göre bir...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının 554 sıra sayılı
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Sayın Atıcı bir karar
vermiş, anladığım kadarıyla milletvekilliğini
bırakıyor. Bundan sonraki hayatında kendisine
başarılar diliyoruz.
Burada yapmış
olduğu konuşma, görev yaptığı yedi yıl içerisinde
her bir başlığa ilişkin, siyasetin üzerine son derece
zengin tartışmalar yaptığı, birçok söz söylediği,
karşılıklı tezlerin dile getirildiği konular.
Bunları alıp böyle birer cümlelik suçlayıcı bir senaryonun
akış mantığı içerisinde takdim etmek ve bol miktarda
acı çektirdiniz söylemiyle bir imaj oluşturmaya çalışmak,
bence doğru ve tutarlı bir siyasal dil değil. Sanırım
acı verici ve üzücü olan, yedi yıllık tecrübeden sonra, bir
sayın milletvekilinin çıkıp nihai konuşmasını
böyle yapmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bostancı.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
1.- Çölyak Hastalığının Teşhis
Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu
Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesine İlişkin Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 554) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, söz
sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekilimiz Sayın İsmail Tamere aittir.
Buyurun Sayın Tamer. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; çölyak
hastalığının teşhisini, teşhis
aşamasını, sebeplerini, sonuçlarını ve bu
hastalığa maruz kalanlara sağlanabilecek yardımları
araştırarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesiyle
ilgili Çölyak Komisyonu olarak görüşlerimizi, raporumuzu sunmak istiyorum.
Hepinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
Ancak, konuşmama
başlamadan önce, dün İsrailin terörüne kurban verdiğimiz
Gazzeli, Filistinli şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Yaralanan
Filistinli kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Hep bir
ağızdan bu insanlık dramını, bu
soykırımı lanetliyoruz.
Kudüs aslında bugün bir
Ankaradır, İstanbuldur, Türkiyenin her yeridir. Yine Kudüs, bugün
artık tüm İslam ülkelerinin bir başkentidir. 3 semavi din için
kutsal olan Kudüs, biz Müslümanların ilk kıblesidir. Mescid-i
Aksanın bulunduğu, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa
(SAV)ın miraca yükseldiği yerdir. Filistin, yıllardır
güçlüklerin içerisinde boğuşan gerçek bir vatandır.
Amerika Birleşik
Devletleri, büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse taşıyarak,
uluslararası hukukun en temel ilkelerini, uluslararası toplum
iradesini, tarihî ve sosyal gerçekleri hiçe sayan tutumunu sürdürmeyi tercih
etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, bu adımı atarak
çözümün değil, problemin bir parçası olmuştur. Orta Doğuya
barış değil, kanı getirmiştir. İnsanlığın
hak, adalet ve hakkaniyet şuuruyla bağdaşmayan bu
adımıyla tüm ilgili Birleşmiş Miletler
kararlarını dahi hiçe sayarak bu adımı
atmıştır. Bu uygulamasıyla gerçekten, barışı
istediğini defalarca kanıtlayan Filistini
cezalandırmıştır; Filistin halkının yüzlerce
yıllık vatan topraklarını işgal eden, abluka ve yasa
dışı yerleşimlerle iki devletli çözüme yönelik
taahhütlerini çiğneyen, bizzat imkânsız hâle getirmeye
çalışan İsrail Hükûmetini de ayrıca ödüllendirmiştir.
Ne tarih ne de insanlık vicdanı, Filistinli kardeşlerimize
yapılan haksızlıkları asla affetmeyecektir. Çözüm, Filistin
Devletinin 1967 yılı sınırları dâhilinde
başkentinin Doğu Kudüs olarak şekillenmesiyle mümkün
olacaktır diyorum.
Ayrıca
ramazanışerifinizi kutlamak istiyorum. Memleketimize ve İslam
alemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
10 ila 16 Mayıs,
Engelliler Haftasıydı. Engelli kardeşlerimizi de buradan
kutluyorum.
Yine, 12 Mayıs
Hemşireler Gününü de bir doktor olarak, bir sağlıkçı
olarak ayrıca kutlamak istiyorum, tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
çölyak hastalığını değerli arkadaşlarım
benden önce ifade ettiler. Aslında geniş olarak bahsetmeyeceğim
ama başta Ahmet Bey kardeşimin kendisine teşekkür ediyorum- ilk
önergesi, daha sonra da, 4 partinin vermiş olduğu partilerüstü
önergeyle Komisyonumuz, 16 Haziranda kurulmuş oldu ve 19 Aralığa
kadar da çalışmış oldu. Tabii, biliyorsunuz bu zaman
zarfında özellikle temmuz ayında Meclisin tatile girmesiyle
çalışmalarımız bir kesintiye uğramıştı,
1 Ekim tarihiyle tekrar çalışmalarımıza
başlamış olduk.
Yine, bu Komisyon
çalışmalarında 9 toplantı yaptık, Komisyonda 33
kişiyi dinlemiş olduk. Ayrıca 3 tane ilimize giderek oradaki
hastalarımızı ve çölyaklı hasta aileleriyle beraber
onların problemlerini dinleyip notlarımızı aldık.
Komisyona 1 tane sunulan önerge var. 6 uzman görevlendirildi, 7 tane de bilgi
talebi oldu. Şanlıurfa, Bursa ve Kayseride de
çalışmalarımızı devam ettirdik.
Sonuçta, tabii,
Komisyonumuzun hazırlamış olduğu çölyaklı
hastaların problemleriyle ilgili bu raporu üç bölüm hâlinde
hazırladık. Birinci bölümde taslak raporun hazırlanması
vardı. Birinci bölüm, çölyak hastalığı hakkında genel
tıbbi bilgileri ihtiva etmektedir. Tanım, teşhis ve tedavi amaç
ve şekillerini burada belirledik. İkinci bölüm de çölyak
hastalarının ve hasta yakınlarının sorunlarına
sağlanabilecek yardımları ihtiva etmektedir. Bölüm
içeriğinde ayrıca sağlık hizmetlerine erişim, uygun
gıdaya erişim, mevcut ve öngörülen sosyal yardım ve destekler,
hastalarla ilgili yapılan çalışmalarımızın
başlangıcı idi. Üçüncü bölüm ise sorunlar ve çözüm önerilerini
ihtiva etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
çölyakı ben kısaca -değerli doktor arkadaşım ifade
etti ama- şöyle ifade edeceğim: Çölyak, daha çok, buğday, yulaf
ve çavdar gibi gıdalardaki glüten denilen bir proteinin vücuda alerji
yapmasıyla ortaya çıkan bir hastalık şekli yani ince
bağırsaklarda ve sindirim sistemlerinde hastalık yapıyor.
Biliyorsunuz, gıdalar, insan vücudunda ince bağırsakta
sindirilir. Hastalık, bu glütenin ince bağırsaklardaki emilimini
sağlayan villus denilen o organları yok etmesiyle ortaya
çıkıyor. Yok edince ince bağırsak boru şekline
geliyor, gıdalar alındığı zaman da direkt gitmesiyle
ishaller meydana geliyor. Zaten emilim az olduğu için, pek çok emilim
eksikliği olan
Burada, demir de buradan emiliyor. Biliyorsunuz, özellikle
aneminin temel maddesi olan demir, emilemediği zaman anemiye neden oluyor,
zayıflıklar ortaya çıkıyor, halsizlikler ortaya
çıkıyor, pek çok şey bu şekilde gidiyor; kesinlikle bir
tedavisi, ilaç tedavisi yok. Nedir tedavisi? Glütenli gıdaların
vücuttan uzaklaştırılmasıyla bunun tedavisi yapılmış
oluyor. İşte, burada immünoglobulin A dediğimiz bir serolojik
testte önce şüpheleniyoruz, gastroenteroloji uzmanı
vasıtasıyla ince bağırsaktan alınan biyopsiyle,
şüphelendiğimiz vakaların kesin teşhisi konulmuş
oluyor. İşte, burada en önemli şey: Glüteni bu hastaların
vücudundan uzaklaştırmakla hastaları tedavi etmiş oluyoruz.
Şimdi, Türkiye'ye
baktığımız zaman, glütenli gıdaların Türkiyede
üretilmesiyle ilgili yapmış olduğumuz çalışmalarda
büyük problemler vardı. İşte bunları ortadan kaldırmak
için hem Tarım Bakanlığı hem diğer ilgili
bakanlıklarla pek çok çalışmalar yaptık.
Ben, özellikle
yapmış olduğumuz rapor ve eksiklikleri şu şekilde
ifade edebilirim: Özellikle çölyaklı hastalara her yıl hastanelerden
sağlık raporu istiyorduk, işte bunu ortadan kaldırdık,
üç yıla çıkarttık. Sonra bir şey daha yaptık. Önceden
tam heyet raporu geçerliyken sadece gastrointestinal uzmanının,
gastroenteroloğun vereceği tek hekim raporunu da burada kabul ettik
ki hastalar tarafından da son derece olumlu
karşılandığını ifade etmek istiyorum.
Daha sonra Sağlık
Bakanlığıyla görüşmelerimiz oldu. Hekimlerin
eğitiminde ve özellikle çölyaka dikkat çekilmesinde
farkındalığın artırılmasıyla ilgili
çalışmaların yapılması gerektiğini, aile
hekimlerinin eğitilmesi gerektiğini ifade ettik. Gastroenterolog
sayısının Türkiyede genel anlamda azlığını
hep biliyoruz. Bunların sayısının
artırılmasıyla ilgili çalışmalarımız oldu.
Otoimmün ve diğer metabolik hastalıklara da bunun yanında önem
verilmesini ifade ettik. Yine diyetisyenler, eczacılar, doktorların
bilinçli bir şekilde yapmasını sağladık. Ayrıca
yeni teşhis konulan hastalara psikolojik desteğin önemli
olduğunu ifade ettik ve psikolojik destek verilmesini sağladık.
Veri tabanının oluşturulmasını sağladık.
Millî Eğitim
Bakanlığıyla da önemli görüşmelerimiz oldu. Okullarda
eğitimlerde çölyak hastalarının daha etkili bir şekilde
öğretilmesini sağlayacak biçimde müfredata konulmasını
sağlamış olduk. Yine okul kantinlerinde çölyaklı
hastaların, yemeklerini yiyebileceği özel yerlerin
hazırlanmasının oluşmasını sağladık.
Ayrıca çölyak hastalığında çölyakın bir hastalık
değil, yaşam biçimi olduğunu, daha çocuklarda ilkokuldan
başlayıp tüm eğitim kurumlarında bunun verilmesi
gerektiğini ifade ettik. Yine çölyaklı çocuğun tüm eğitim
kurumlarında rahat bir şekilde eğitilmesini sağlayacak
tedbirlerin alınması için gerekli önlemlerin
alınmasını sağladık.
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığıyla çok geniş
çalışmalarımız söz konusu oldu. Glütensiz ürünlerin
zenginleştirilmesini, üretim alanının
oluşturulmasını, ölçek ekonomisinin geliştirilmesini
sağladık. Kinoa, karabuğday ve amarant gibi bu glütensiz
gıdaların, özelikle buğdayların üretilmesi için AR-GE
çalışmalarını, hatta onların desteklenmesi için
gerekli işlemlerin yapılmasını sağladık. Biliyorsunuz,
glütensiz gıdaların Türkiyede üretimi azdı ama son
yıllarda çok aşırı bir şekilde bu sanayinin
gelişmesini müşahede etmiş olduk, o da çok mutluluk verdi.
Değerli arkadaşlar,
aslında sayabileceğimiz çok şey var ama zaten raporumuzu
hazırladık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL TAMER
(Devamla) Bir dakikalık daha zaman istiyorum Değerli
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tamer.
İSMAİL TAMER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu çalışmalarımız
esnasında bize yardımcı olan değerli milletvekili
arkadaşlarıma -aynı zamanda tüm Komisyon üyelerimiz ve Komisyona
yardım eden uzmanlarımız dâhil olmak üzere konuşuyorum-
Değerli Meclis Başkanımız İsmail Kahraman Bey dâhil
tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Bir teşekkürüm de esas
burada, Komisyonumuzu, her çalışmamızı takip eden çölyak
dernek başkanlarına teşekkür etmek istiyorum. Çölyaklı
hastaların dernek başkanları büyük bir özveriyle gelerek her
toplantımıza girdi ve onlar burada bizzat, bire bir
yaşadıkları problemleri ifade ederek bize çok yardımcı
oldular.
Yapmış
olduğumuz çalışmanın çölyak hastalarına faydalar
getirmesini temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum, kalın
sağlıcakla diyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tamer.
Sayın milletvekilleri,
çölyak hastalığının teşhis aşamasının,
sebeplerinin, sonuçlarının ve bu hastalığa maruz kalanlara
sağlanabilecek yardımların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş
bulunan Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel
görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, 2nci sırada yer alan Yurtdışına
Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek
İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür
Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmelere
başlıyoruz.
2.- Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 555) (x)(xx)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 555 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Kültür
varlıklarını araştırma komisyonu raporu üzerindeki söz
talepleri: Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Osmaniye Milletvekilimiz Sayın Ruhi Ersoy, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Nihat Akdoğan,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Serdal
Kuyucuoğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Mustafa İsen.
Şimdi, ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekilimiz Sayın
Ruhi Ersoya aittir.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Çok Değerli Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; adı geçen raporla ilgili Komisyonda parti grubumuz
adına Komisyon üyesi olarak görev yaptım. Yurt dışına
kaçırılan kültürel varlıkların tespiti, ülkemize
kazandırılması, bunların korunmasına dair neler
yapabiliriz diye, toplumsal bir farkındalık, yasalardaki eksiklik ve
özellikle dış politikada siyasal ilişkilerin
dışında kültürel diplomasinin de yerinin ne olabileceğine
dair tüm siyasi partilerin ortak kabulüyle kurulan bir Komisyon, çok verimli
bir çalışma yaptı. Bu yapılan çalışmalarda
katkı veren tüm siyasi partilerin değerli üyelerine ve Komisyon
Başkanı Profesör Mustafa İsen Beye öncelikle teşekkür
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
İnsan türü, yeryüzü
serüveni içerisinde tabiatla yüzleşip çeşitli etkileşim
içerisine girer ve kendisini var etme ve tabiat ile insan arasındaki
ilişkinin neticesinde sığınabilme, var olabilme için
birtakım değerler üretir. Somut anlamda ürettiği değerler,
temel ihtiyaçlar hiyerarşisine göre, insanlığın
gelişim evresine göre kültürel varlıkları temel ihtiyaçlara göre
şekillendirir ama eş zamanlı olarak da kültürel pratikler somut
olmayan kültürel varlıklar olarak devam eder. Kadim medeniyetlerin
içerisindeki ilk evrelerinde, özellikle mitoloji döneminde, destan döneminde
maddi ve manevi kültürler bir arada var olurlar. Aslında bunlar aynı
zamanda insanlığın hayatı anlama ve kavrama süreciyle
beraber Yaradan ile kendi arasındaki ilişkiler içerisinde dini tanıma
ve yaratıcıyla olan münasebeti kavrama noktasında da o sözel
bellek insanı var eder. Bütün bunların gelişim evresi
insanlığın yeryüzü serüveninde hepimizin malumu olduğu
aşamalardan geçtikten sonra modern zamana doğru gelir ve kentleşmeyle
beraber modern zaman bu kez tekrar postmodern bir evreyle geçmişe dönüp ne
olup bittiğini anlamaya ve kendi kültürel mirasıyla kendine yeni bir
gelecek kurmaya çalışır. Yani bağını kopartarak,
zincirin halkasını çıkartarak var olamayacağını
idrak eder. Her ne kadar modern hayat yalnızlığı,
bireyselleşmeyi, tekdüze hayatı dayatsa da bir adım sonra
yalnızlığın ve bireyselleşmenin hayatı
anlamsızlaştırdığı gerçeği ortaya çıkar
ve insanın kendi medeniyetine ya da insanlığın diğer
medeniyetlerine dair ilgisi artar ve burada farkındalık düzeyine
göre, insanlığın ortak aklının ve birikiminin
neticesinde neler yapıp ettiğine dair sorgularını
artırarak anlama süreci başlar. İşte bu anlama süreci
başladıktan sonra bu öğrenme ve anlamayı hayatın
değişik alanlarına eğitimin bir parçası olarak koyan
toplumlar gelişmiş düzeydeki toplumlar olarak değerlendirilir.
Bizde de tarihî eserlere
bakış açısı hususunda, tarihî eserlere birinci derecede
nasıl kıymet bilinmez diye bakılıyor. Savaş
hâllerinde, o ülkede bir olağanüstülük varsa, savaş durumu varsa ve
devlet onu koruyamıyorsa o tarihî eserler kaçırılır,
götürülür, farkında olanlar tarafından ticareti yapılır
veya bu manada yeteri kadar ekonomik varlığı yok ve iflas
etmişse bir ülke, müflis durumdaysa tarihî eserlerini satar ve var olmaya
çalışır. Yani kendi çeyiz sandığını satan ya
da satmak zorunda kalan bir gelin kızımızın durumu gibi bir
durumdur bu aynı zamanda. Diğer tarafta, üçüncü bir unsur olarak da
yeteri kadar eğitim düzeyi olmayan, şuurlu olmayan toplumlar bu
noktada eserlerine sahip çıkmazlar.
Şimdi, bunların üçünü,
üç soruyu bir arada değerlendirdiğimizde Biz Türkiye olarak
neredeyiz? sorusunu biz Komisyonda sorarak işe başladık ve çok
şükür, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi medeniyetinin, birikiminin
farkında olan eğitimli bir kitlesinin olduğu ve bu eğitimli
kitlesinin de toplumda farkındalık oluşturmak gibi bir
mecburiyetinin ortaya çıktığı ya da mecburiyetinin var
olduğu prensibinden hareketle, bu Komisyon kuruluş gerekçeleriyle tüm
siyasi partiler tarafından da kabul gördü. İnanıyorum, Komisyon
raporumuzun raportörü ve Komisyon Başkanı yapılan iş ve
eylemlerin kronolojisini birazdan takdim edeceği için onları sunmak
istemiyorum. Bizim yurt içinde ve yurt dışındaki
temaslarımız hem Komisyon üyeleri olarak bizlere çok önemli
farkındalıklar kazandırdı hem de birtakım
yasaların, yönetmeliklerin, kamu bürokrasisindeki ihmal edilen
konuların yerinde fark edilerek çözümüne dair, anlık problem çözmeye
dair işler oluşturdu.
Bir de bizim Mecliste
yaptığımız Komisyon çalışmalarının
-bilumum komisyonlar için geçerli- sadece akademik anlamda yapılan tezler
gibi ortaya çıkartılarak İşte, bu, raporumuz bizim.
diyerek burada bırakılmaması gerekiyor. Bundan hareketle biz de
Komisyon üyesi olarak, Komisyon Başkanımızın da
takdirleriyle bunun toplumsal farkındalığı konusunda gerek
basın toplantısıyla gerekse Komisyona gelip bilgi veren ve
iş birliği içerisinde olduğumuz kamu görevlileri ya da sivil
alandan gelen katkı verenlere de Komisyon raporumuzun tekrar iadesi ve
işe koşulması, üretilenlerin rafta kalmayıp hizmete ve eyleme
konulması konusunda da birtakım planlamalar yaptık. Bu
çalışmanın sadece raflarda kalacak bir çalışma
olmayacağını bugünden ifade etmiş olabilirim.
Değerli milletvekilleri,
aziz arkadaşlar; bu değerlendirmeler, temel tespitler ve öneriler
ötesinde, bugün yoğun bir şekilde gündemde olan,
insanlığın ortak bir gündemi olmasını arzu
ettiğimiz ama İslam dünyasının yoğun bir gündemi olan
Kudüs meselesi, Filistin meselesi ve özellikle elçiliğin başkent
olarak Kudüse taşınıyor olmasına dair -Amerika
Birleşik Devletlerinin CEOsu diyoruz- Amerika Birleşik
Devletlerinin başkan aklından çok uzak bir CEOsunun Twitter
kuşuyla gündem oluşturmaya çalıştığı ve
dünyanın aklıyla dalga geçtiği politikalarının
sonrasında bazı tartışmaların, artık bir ölüm
mekanizmasına dönüşen İsrail askerlerinin
karşısında o Filistinli Müslümanların
tutumlarının tartışma konusu yapılması. Biz bu
konuda, insanlığın karşısında işlenen bu cinayetleri,
insanlığın karşısında işlenen bu zulmü
lanetliyoruz, kınıyoruz. Kınamanın ötesinde de bu meseleye
bakarken bu anlamda İsrail devletinin, kuruluşundan bu tarafa, terörü
referans alan ve uluslararası hukuku tanımayan bir terörist devlet
işlemi yaptığının ve yaparken de bu işi dinî
saiklerle, arzımevut anlayışıyla
yaptığının, yeryüzünde Yahudi
anlayışını hâkim kılma anlayışıyla ve
dini ideolojileştirerek yapmaya çalıştığının
farkındayız ama bu arada şunu da fark ediyoruz: Yahudi
devletinin, İsrailiyatın içerisinde çok daha sağduyulu
vatandaş özelindeki Yahudilerin de bu politikalardan rahatsız
oldukları kanaatindeyiz.
Burada yapılan
konuşmalarda Filistin halkları ifadesinin içerisindeki dinî ve
etnik kültürel çeşitliliklere elbette ki saygı duyuyoruz. Bu manada,
Filistine bakarken de Filistin halkının var olma mücadelesini insanlığın
mücadelesi ya da kendi özgürlüklerinin mücadelesi gibi gören insanlar olabilir.
Ama benim burada ısrarla üzerinde durduğum Filistinde var olan
halklardan ve farklı etnisitelerden, kimliklerden ve dinlerden olanlar
neden ölmüyorlar da hep Müslümanlar ölüyor? sorusunu sormayı da
doğal bir hak kabul ediyorum. Bu meseleye siz bir Müslüman-Yahudi
meselesi olarak bakmayın, bu mesele başka bir meseledir. demenin
içini doldurmak için Oralarda ölenlerin içinde başkalarının da
olması gerekir. ifadesinin de altını çizmek istiyorum.
Tarih, insan ve mekân bir
bütündür, parçalanamaz. Âdeta bir edebî eserin, şiirin bir poetikası
varsa mekânın da bir poetikası vardır, bir tarihî eserin de bir
poetikası vardır. Bu anlayışı biz tarihten süzülerek
bugüne getirilen objelerde ve müzelerde görebiliriz. Bir toplumun
gelişmişlik göstergesi müze kapasitesinin varlığıyla,
sermaye sahiplerinin müzeye, kültüre, sanata yaptığı
yatırımla doğru orantılıdır. Şunu
unutmamamız gerekir ki İtalyan Rönesansının temelinde bir
Medici ailesi vardır, bu ailenin ortaya koyduğu millî burjuvaziyle bu
gerçekleşmiştir. İşte bu manada, iktidar çevrelerinin,
sermaye çevrelerinin başını iki elinin arasına alıp
düşünmesi gereken konu Bu sosyal değişme içerisinde kültür
sanata dair yapılan işlerin neresindeyiz? sorusunu sormak
lazım.
Biz Kanuninin kudretini
görüyoruz. Pariste büyükelçiliğimizin rezidansında, Kanuninin
Fransuvaya gönderdiği mektubu okumaktan büyük bir keyif duyuyoruz, haz
duyuyoruz ama Kanuninin kılıcı karşı tarafta Louvre Müzesinde
sergileniyor, bu da kendi içerisinde bir ironi. Biz bunları alıp
getirmenin taraftarıyız ama alıp getirdiklerimizi de oradaki
gibi, o standartlarla sergileyebilecek ve milyonlarca insanın gelip
bizdeki kültürü, medeniyeti, tarihi, sanatı, estetiği görebilecekleri
bir sunumla gerçekleştirmenin ancak mümkün olacağını
düşünüyoruz. Bazı konularda da, Türk-İslam medeniyetinin
evrensel anlamda yurt dışında temsilinde de birtakım
şer gördüklerimizin hayırlı işler gördüğüne de
tanık olduk, bunu da ifade etmek lazım. Oradan da bizim önemli
mesajlar almamız gerekiyor. Bu konuda da Komisyon olarak
aldığımız mesajları raporumuzda kapsamlı olarak
ifade ettik.
Bu duygu ve düşüncelerle
ben de ramazanışerifinizi tebrik ediyor, hayırlı
akşamlar diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ersoy.
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Gelişen son olaylar nedeniyle 60a göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Filistin konusunda diplomasinin nasıl işlemesi
gerektiğini söylediklerine ve İsrail Konsolosumuzun durumunu
onların inisiyatifine teslim etmenin yanlış olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
İsrail, Türkiye'nin Kudüste bulunan başkonsolosunun ülkeyi terk
etmesini istedi. Öğle saatlerinde benzer bir hamle de Türkiye'den
İsraile yönelik olarak gelmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
biz, diplomasinin nasıl işlemesi gerektiğini, nasıl bir
duruş sergilememiz gerektiğini ve alacağımız
tavrın bir dik duruş olması gerektiğini söylemiştik.
Kendi konsoloslarını, başkonsoloslarını buradan
çekmelerini istiyorsak bizim kendi konsolosumuzu onlar bize bunu söylemeden
oradan geri çekmeliydik. Hâlâ ölümlerin devam ettiği, insanların
üzerine kurşunların sıkıldığı bir dönemde
Siz konsolosunuzu çekin. derken kendi konsolosumuzu onların kendi
görüşlerine teslim etmek tamamen yanlıştı. Bu tür
davranışlar ve yerinde ve zamanında olmayan
davranışlar maalesef Türkiyenin dış itibarını
sarsmaktadır. Bundan dolayı ülkemizin moral motivasyonu
bozulmaktadır, bundan dolayı Filistine verdiğimiz destekteki
birlik gücü zarar görmektedir.
Hükûmetten tekrar rica
ediyoruz; uyarıda bulunduğumuz konularda acilen, hemen, ivedilikle
adım atmasını ve gereğini yapmasını istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özkoç.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Kayıtlara geçsin diye söz aldım. Süreç, diplomasinin
karşılıklı mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde
işlemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Elbette ki öyledir ama biz öncelik
almalıyız. Siz başkonsolosunuzu buradan çekin, biz de sizden
karşılığını bekliyoruz. demek doğru bir diplomasi
anlayışı değildir, bizim yüz yıldan beri süren diplomasi
anlayışımızla da bağdaşmamaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti bunu hak etmiyor. Onun için Türkiye Cumhuriyetinin hak ettiği
bir dış politikanın uygulanmasını rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özkoç.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
2.- Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 555) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Nihat
Akdoğana aittir.
Buyurun Sayın
Akdoğan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve cezaevinde Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yürüten
Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Selahattin Demirtaş
ve değerli arkadaşlarım; 555 sıra sayılı
Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın sosyopat kişilikler, bilgisizler ve
sorumsuz kişilerce yönetilmesi beraberinde katliamları da
getirmektedir.
Dün Filistin tarihinde Nakba
(Felaket Günü) olarak bilinen bir tarih olmasına rağmen, Trump
tarafından verilen ABD Büyükelçiliğinin Kudüse
taşınması kararı doğrultusunda elçilik Kudüse
taşındı. Bu taşınmayla birlikte Filistin halkına
bunu katliamlarla kabul ettirmeye çalıştılar. 60 insan
hayatını kaybetti, 2 bine yakın çoluk çocuk, kadın
yaralandı. Orta Doğu gerçeğinden uzak olan bu karar beraberinde
yeni çatışmaların doğmasına davetiye
çıkarmaktadır.
İsrail Hükûmetinin
Filistin halkına karşı yaptığı katliamı
lanetliyorum, kınıyorum. Bu, Filistin halkına karşı
yapılmış bir soykırımdır. Hayatını
kaybeden Filistinlilerin acılarını paylaşıyor,
kendilerine Allahtan rahmet ve yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
Komisyon 16/10/2017 tarihinde kuruldu, birçok toplantı
gerçekleştirdi, yurt dışında ve Türkiye içerisinde birçok
yere ziyaretler gerçekleştirdi. Birçok defa Başkanlığa
söylediğimiz hâlde, Türkiyede, özellikle tarihî eserlerin bu kadar tahrip
edildiği bir yerde, yakın yerler olmasına rağmen Urfa Göbeklitepeye,
Hasankeyfe, Ani Harabelerine, Boğazköye gidilmedi.
Yurt dışına
kaçırılan tarihî eserlerin peşine düşmek elbette önemlidir
ama en önemli olanın ülke içindeki tarihe, kültüre olan bilincin
olması gerekirken ülkede yeterli değeri göremeyen tarihî eserler maalesef
yurt dışında gördüğü değer nedeniyle tarihî eser
kaçakçılarının iştahını kabartmaktadır.
Tarihî dokular yeteri kadar
korunmuş olsaydı birçoğu yurt dışına
kaçırılmayacaktı. Tarihî yerleri ve eserleri
korumadığınız gibi, onların yok oluşlarına
da bizzat rıza gösteriyorsunuz. Bunların başında gelen
yerlerden biri de Hasankeyftir.
Daha önceleri İnsanlar
bu mağaralarda nasıl yaşar? diye Hasankeyf evleri zorla
boşaltıldı ve top atışlarıyla tahrip edildi.
Aradan geçen bunca zamana rağmen, AKP Hükûmeti Hasankeyfi sular
altında bırakmaya çalışıyor. Zeynel Bey Türbesinin
taşınmasıyla Hasankeyf gerçeğini ortadan
kaldırmıyorsunuz. Sadece bir HES barajına yapılan
harcamaları Hasankeyfe iki üç yılda gelecek turist sayısı
karşılayabilirdi, binlerce insana aş imkânı da
sağlanacaktı fakat tarihî doku yerine betonlaşmayı seçen
iktidar illa da Hasankeyfi sular altında bırakmak istiyor. Sadece
bizim hakkımız yok burada, bütün insanlığın
değerleri burada var.
Şimdi Komisyonumuz yurt
dışına kaçırılanların peşine
düşmüş lakin ülkedeki tarihî dokuların hâli perişan.
İlk önce ülke içerisindeki tarihî dokulara gereken önemi verin ki
dışarıya çıkmayı, dışarıdakileri daha
samimiyetle isteyelim. Hasankeyf HES barajına kurban ediliyor, Hakkâri
Kalesi şimdi karakol görevini görmektedir, Ani Harabeleri viraneye dönüşmüş
durumda. Türkiye coğrafyasında milattan önce 7000li yıllardan
günümüze kadar kültürel miras olarak kalan sayısız eser
bulunmaktadır. Günümüzde bu eserlerin çoğu bilinçli olarak, çoğu
da bilinmeden kendi kaderine terk edilmiş durumdadır.
Bizler ülke olarak yüksek
tarih bilincine sahip olamadığımız için zamanında
başkaları kültürel varlıklarımızı sahiplendi ve
bunları ülkemizin sınırları dışına
taşıdılar. Bugün aynı hataya devam etmekteyiz, var olan
eserlerimizin çoğunu kendi ellerimizle yıkmaktayız. Meclis
çatısı altında bir komisyon kurularak yurt dışına
kaçırılan tarihî eserlerin ve kültürel varlıkların
belirlenip iadelerinin sağlanması ve kültürel varlıkların
korunması için gerekli tedbirlerin alınmaya
çalışılması elbette önemlidir. Fakat Mezopotamya ve Anadolu
coğrafyasında insanlık tarihinin en değerli eserlerinin
korunmasına ve yaşatılmasına dair Hükûmetin
takındığı ikircikli tavır elbette tarihe geçebilecek
niteliktedir. Komisyonun asli görevi, yurt dışına
kaçırılan eserlerin tespiti ve iadesinin yanında, bizzat bu
iktidar döneminde neoliberal politikalar yüzünden rant alanına
dönüştürülüp yok edilen kültür ve tarih varlıklarını
korumak için alınması gereken tedbirlere dair somut öneriler sunmak
olmalıdır. Tarihî ve kültürel eserleri koruma noktasında siyasi
iktidarın sınırlı, kesintili ve tepeden inmeci
girişimleri ne devletin bürokratik aygıtlarında ne de toplumda
hiçbir zaman bu eserlere karşı bir koruma bilincini
yaratamamıştır. Hükûmet, dışarıya
kaçırılan eserlerin peşine düşmeden önce, Sur ve
Hasankeyfte yok edilen binlerce yıllık büyük tarihsel mirasa
sırtını dönmemeli ve bu yıkımı acilen
durdurmalı, hatta kamuoyundan özür dilemelidir.
Hasankeyfin binlerce
yıllık mağaralarını dinamitleyen, geriye kalan derin
tarihsel hafızayı HESlere kurban ederek suyun altında
bırakacak olan siyasi iktidar bununla yetinmemiştir, Surda onlarca
tarihî yapının yok edilmesine sesini bile çıkarmamış,
bizzat bu yıkımın müsebbibi olmuştur. Hasankeyf için
uluslararası birçok kampanya düzenlenmiş olmasına rağmen,
Dicle Nehri üzerinde yapılacak HES nedeniyle binlerce yıllık bir
yaşam alanı ve hafıza mekânı sular altında
kalacaktır. Ocak 2016da torba yasayla birlikte, bir gece geç saatlerde
kabul edilen düzenlemeyle, UNESCOnun Dünya Mirası Listesine girmek için
gerekli olan 10 kriterden 9unu karşılayan tarihî kent Hasankeyfin
sular altında kalmasına vize verilmiştir.
Bunun yanında,
Hasankeyfin yıkımına neden olan projenin, adı birçok
iş cinayetine karışmış olan ve AKP döneminde çok
hızlı yükselen Cengiz Holding ve Nurol ortaklığıyla
yapılacak olması da manidardır. Hasankeyfte Zeynel Bey
Türbesinin ve birkaç tane caminin taşınması da buradaki
binlerce yıllık tarihî yok oluşu örtmeyecektir. Özel olarak bu
konuda da bir ayrımcılık yapıldığını düşünüyoruz.
Bir başka deyişle, Hükûmetin kültür varlıklarına
yaklaşımının temelini, iktidar partisinin yürekten
benimsediği ve Türk siyasetinde koşulsuz, kayıtsız
temsilciliğine soyunduğu neoliberal yönelimler
oluşturmaktadır. Tam da bu sebepten olmalıdır ki Kültür ve
Turizm Bakanlıkları bu partinin iktidarı sırasında
usta bir hamleyle birleştirilip bilinçaltında kültürün turistik bir
şey, bir girdi olduğu yolunda bir müdahalede bulunulmuştur. Bu
nedenle değil midir ki AKM ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi Taksim-Harbiye
arasına konuşlanacak bir kongre ve kültür vadisine kurban edilmek istenmektedir?
Bu nedenle değil midir ki İstanbulun Avrupa Kültür Başkenti
ilan edildiği 2010 takvimi balonlu, ateşli, havai fişekli,
Tarkanlı, Mercan Dedeli görsel şölenlerle
açılmıştı? Bu nedenle değil midir ki akçalı sanat
projeleriyle ilgili yolsuzluk haberlerinin medyaya
yansımadığı gün yaşanmamaktadır? Bu nedenle
değil midir ki Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul
Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi Harem Dairesi, Efes Antik
Kenti başta olmak üzere 48 müze ve ören yerini özelleştirme
kararı almıştır?
2015 yılında
başlayan çatışmalı süreçten sonra Diyarbakırın
kalbi, beyni ve hafızası denilen Sur bölgesi neredeyse tümden yok
edilmiştir. Surda devreye sokulan yıkım planı, bugün sadece
bu ülkeyi değil, bütün bir insanlık ailesini tarihin en nadide kültür
ve hafıza mekânlarının birinden mahrum
bırakmıştır. Binlerce yıl iç içe
yaşamış halkların bıraktığı o muazzam
tarihsel birikim ve eserler siyasi iktidarı rahatsız etmiş,
Suru dümdüz ederek orada bir hafıza silimi
gerçekleştirmişlerdir. Yapılan yeni evlerin Türk-İslam
mimarisine uygun yapılıyor olması, çarpık ve gerçekle
alakası olmayan yeni bir hafıza ve tarih bilinci
oluşturmayı amaçlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NİHAT AKDOĞAN
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akdoğan.
NİHAT AKDOĞAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Daha dün Suriyede Afrin
topraklarına TSKnin düzenlediği hava saldırılarında,
insansız ve çatışmasız bir bölge olmasına rağmen
binlerce yıllık Ain Dara Tapınağı yerle bir
edilmiştir. AKP iktidarı döneminde yapılan kültür
kırımına dair sayısız örneklerden biri de Antalyada
Kemerin 16 kilometre batısındaki, milattan önce 6ncı yüzyılda
Rodoslular tarafından kurulmuş Phaselis Antik Kentinin olduğu
bölgede bir arazinin yeşil sermayeden bir otel zincirine tahsis
edilmesidir. Bütün yükselen itirazlara ve açılan davalara rağmen ÇED
gerekli değildir. raporu verilmiştir.
Yaşadığımız
coğrafyada bugüne kadar ayakta kalabilen tarihî ve kültürel
varlıklarımızı ayırt etmeksizin ortak
mirasımız olarak koruma altına alabilmek, aynı zamanda
mevcut çoğulcu toplumsal yapımızı da barış
içerisinde sürdürebilmemizin önemli bir teminatı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NİHAT AKDOĞAN
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Bu hafta
Hakkâriye geldik, çay ısmarlamadın bize ama...
NİHAT AKDOĞAN
(Devamla) Bir dahaki sefere Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akdoğan.
NİHAT AKDOĞAN
(Devamla) Aksi takdirde, tarihî, kültürel eserlerimizin ve
değerlerimizin korunması konusunda milliyetçi, mezhepçi ve tekçi
yaklaşımlar, sadece bu toprakların değil, insanlık
mirasının çok değerli eserlerinin yok olmasına hizmet
etmeye devam edecektir.
Değerli arkadaşlar,
Voltaire şöyle der: Tarih kralların, generallerin çiftliği
değil, milletlerin tarlasıdır. Her millet geçmişte bu
tarlaya ne ekmişse gelecekte onu biçecektir. Tarih, sayısız
yaşam öyküsünün özüdür. Bugün yok etmeye çalıştığınız
tarih de bundan ibarettir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akdoğan.
Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekilimiz Sayın Serdal Kuyucuoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, sözlerime başlarken, Filistinde dün katliama
uğrayanlara Allahtan rahmet diliyorum. Bu katliamı
kınıyoruz. Diliyoruz ki Amerikan emperyalizmi ve onun
uzantısı İsrail, mazlum halklar üzerindeki
baskısını ve bu katliamları durdurur; bu konuda da
dünyadaki demokratik ülkeler bu işe müdahil olurlar, buna İslam
ülkeleri de dâhil. İslamlık, sadece İslamız. demekle
olmuyor, mazlumlara da sahip çıkmak gerekiyor.
Sıra sayısı
555 olan Yurt Dışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporuyla
ilgili söz almış bulunuyorum.
Bu Komisyona dair önerge
benim verdiğim bir teklifle, diğer grupların da
katılmasıyla ortak verilen bir önerge hâline geldi çünkü siyasetten
çok Türkiyenin çıkarlarını öngören bir
araştırmaydı.
Türkiye, bildiğimiz
gibi, bir açık hava müzesi, çok sayıda medeniyete yurtluk
yapmış bir toprağın üzerinde yaşıyoruz ve bu
konuda, kültürel varlıklar konusunda Türkiyeyi süper güç olarak
görebiliriz. Türkiye bir açık hava müzesi.
Şimdi, bu konuda dünyada
iki tarz ülke var; bir kısmı kaynak ülkeler, bir kısmı
pazar ülkeler. İşte, kaynak ülkeler, Türkiye gibi, Yunanistan gibi,
Suriye, Irak gibi, Mısır gibi, İran gibi, Çin gibi ülkeler;
bunların pazarlandığı ülkeler de Batı ülkeleri,
genellikle işte Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika, Danimarka gibi
ülkeler yani gelişmiş ve maddi imkânları yüksek ülkeler. Tabii,
bu konuda bizim bir kısım tedbirler almamız lazım. Neden?
Kaynak ülke olduğumuz için bu ülkelere bizden kaçırılan eserler
yıllardır, yüzyılları aşan süredir
kaçırılıyor ve oralarda pazarlanıyor. Tabii, bizim de bu
konularda bir kısım tedbirler almamız gerekiyor. Bunların
bir kısmı, yasal düzenlemeler yapmamız gerekiyor. Burada
Hükûmetin yapacağı işler var, Bakanlığın takip
edeceği konular var, bunun dışında takip edilmesi gereken
yabancı müzeler var çünkü netice itibarıyla yabancı müzeler ve
koleksiyonerler tarafından bunlar alınıyor. Başka?
Ayrıca müzayedecilerin, müzayede salonlarının takip edilmesi
gerekiyor, katalogların ve sergilerin takip edilmesi gerekiyor, tabii, ilgili
basının takip edilmesi gerekiyor. Bunlar da Kültür ve Turizm
Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığının ortaklaşa yapacağı işler.
Tabii, burada bunu
hazırlarken bir amacımız da şu: Türkiyenin böyle yurt
dışına kaçırılmış zengin
varlıkları var, bunlar yüz binlerin üzerinde sayısal olarak
baktığımızda ve büyük değer ifade ediyor.
Dış ilişkilerimizde, yurt dışına
çıktığımızda ilgili bakanın,
Başbakanın, Cumhurbaşkanının yanında böyle bir
dosya olsun ve bunları bu ülkelerden biz talep edelim yani Bizim bunlarla
ilgili sizden alacağımız var, bunları istiyoruz. diye
siyasi taleplerin, ekonomik taleplerin yanına bunları da koyarsak
Türkiye açısından iyi olur diyoruz.
Tabii, Türkiyeden,
Anadolu'dan ve İslam coğrafyasından özellikle bu tarihî
değerlere karşı ilgi Napolyonun Mısırı
işgaliyle başlıyor yani 1800lü yıllarda başlayan bir
ilgi ve bu 1910lu yıllarda patlıyor. Özellikle de 1906, 1912, 1914
yıllarında çok miktarda eser Anadolu'dan, Orta Doğudan
Batıya kaçırılıyor. Bu da hatırlarsanız,
Osmanlının işte, Balkan Savaşı, savaş dönemi,
kargaşa dönemi ve devlet otoritesinin biraz
zayıfladığı dönemler.
Şimdi, özellikle 1918de
Yunanlılar Anadolu'yu terk ederken birçok tarihî eseri gemilere
bindiriyorlar, Yunanistana götürüyorlar ve onlar şu anda Yunanistanda.
Yine, şu anda Orta Doğu'da ciddi bir karışıklık
var, biliyorsunuz savaşlar var, işte Irakta var, Suriyede var. Bu
bölgeden de çok miktarda tarihî eser şu anda kaçırılıyor ve
bir kısmı da Türkiyede yakalanıyor, Türkiyede yakalananlar
Gaziantepte depolarda duruyor. Temenni ederiz, bu savaş bittiğinde
biz bunları alacağız, tabii sahiplerine tekrar iade
edeceğiz.
Yine, Bergama, hepimiz
biliyoruz ki Türkiyede Ege kıyısında bir kentimiz, tarihî
kentimiz ama Bergama Müzesi nerede? Almanya'da, Berlinde. Efes gene Ege
kıyılarımıza yakın yerde bir tarihî kentimiz ama yine
Efes Müzesi nerede? Avusturyada, Viyanada bulunuyor. Yani böyle bir tezatla
karşı karşıyayız. Yine birçok eserimiz birçok müzede, Avrupaya
gittiğimizde müzelerde İslam bölümünde, Orta Doğu bölümünde veya
Anadolu medeniyetleri bölümünde görebiliyoruz. Mesela, 1976da Mardin Cizrede
Ulu Caminin kapısı çalınıyor ve bugün Danimarka'da özel
müzede sergileniyor. Yine New Yorktaki Metropolitan Müzesi girişinde bir
lahit var; bu da benim kentim Tarsustan çalınmış. Abdo Debbas
diye o zamanki oradaki Amerikalı konsolos tarafından alınıp
götürülmüş bir lahit orada sergileniyor. Yine, Karun hazineleri 1964-1966
yıllarında, Elmalı hazineleri 1983-1984 yıllarında
çalınıyor yalnız bunlar geri getirildi.
Şimdi, yine Troya
hazinelerinin enteresan bir hikâyesi var. 1873 yılında Anadolu'dan
yine bu çalınıyor, Almanyaya götürülüyor. İkinci Dünya
Savaşında Ruslar Berlini işgal ettiklerinde hayvanat
bahçesinin kulesinin altında bu eserleri buluyorlar ve Rusyaya
savaş tazminatı olarak aldık, götürdük. diyorlar ve
götürüyorlar, Puşkin Müzesine koyuyorlar. Bugün, Almanya bunları geri
istiyor. Halbuki diyoruz ki bu eserlerin kökü bizim yani Anadolu'dan
çalınmış eserler. Bizim bunlara sahip çıkmamız lazım,
bizim talep etmemiz gerekiyor.
Yine Yıldız
Avcısı diye bir çift heykelcik var. Bunların enteresan bir
hikâyesi var. Akhisarda 80li yıllarda bunu bir çiftçi kadın
tarlayı sürerken -sabana takılıyor- buluyor ve köye gelen bir
çerçiye bu bir çift heykelciği bir çift terlik
karşılığı veriyor. İki sene önce, bu
Yıldız Avcısı dediğimiz eser New Yorkta müzayedede
14,5 milyon dolara satılıyor yani bu kadar değerli eserler.
Şimdi, tabii, bu
çerçevede, biz Komisyon olarak bir kısım geziler yaptık;
işte Almanyaya gittik, Danimarkaya gittik, Parise gittik, Londraya
gittik ve bu müzeleri gezdik. Siyasi ilişkiler tabii bu temasları da
etkilediği için Almanya'dan yeterli verimi alamadık ama özellikle,
işte Paristeki Louvre Müzesine gittiğinizde Anadolu'dan çalınan
eserleri görüyorsunuz. Yine Londrada Victoria and Albertte, Britishte ve
Christieste -orası müzayede salonu- yapılan
çalışmaları görüyorsunuz. Özellikle Louvreda, çalınan
çinileri yani Türkiyede IInci Selim Türbesinden ve Piyale Paşa Camisinden
çalınan çinilerin hepsini sergilenmiş olarak görüyorsunuz.
Şimdi, tabii, bu
taleplerde şöyle bir şey var, bu önemli: Birçok eser mabetlerden
çalınmış. Mabetlerle ilgili mürüruzaman yok.
Batılıların bir iddiası var, diyorlar ki: Biz bunları
sizden izin alarak aldık. Kimden aldık? Abdülhamit Handan aldık
o zaman, Abdülhamit Padişahtan aldık. Ama öyle bir izin belgesi de
ortada yok, ancak belki nakliye belgesi var; kaldı ki o zaman da
Asar-ı Atika Yasası var. O yasaya göre alıp
taşımaları da mümkün değil yani padişahın tek
başına izin vermesi de mümkün değil. Tabii, bu konuda birçok
anlaşmalar da var. 137 ülkenin 1970 yılında
yaptığı bir anlaşma var. Bu çerçevede bizim bu girişimleri
yapmamız lazım.
Tabii, burada birçok da önlem
alınması gerekiyor. Bir defa, bir, bizde dedektör
satışı serbest. Yani interneti açın, dedektörleri hem de
özelliklerini sayarak satıyorlar ve bu hazine
arayıcılarının nerede, ne kazdıklarıyla ilgili
araştırdığınız zaman internet üzerinden yüzlerce
çalışmayı görebilirsiniz. Yani bu kadar serbestçe, ellerini
kollarını sallayarak hazine arayıcıları
çalışabiliyorlar. Bunların kontrol altına
alınması lazım.
Yine bu
kaçakçılığın en büyük menbalarından birisi....
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Kuyucuoğlu
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim.
koleksiyonerler çünkü birçok
şeyi onlar alıyorlar, birçoğunu kayda geçirmeden satma
şansı oluyor yani 10 tane elinde şey varsa bunun 2sini
bildiriyor müzeye, gerisini bildirmiyor. Tabii, bu herkes için geçerli
değil ama bunların ciddi olarak takibinin yapılması
gerekiyor.
Yine, tarihî ve sit
bölgelerimizi doğru ve iyi şekilde korumamız gerekiyor.
Başka bir şey:
Farkındalık yaratmamız lazım özellikle
çocuklarımızdan başlayarak. Yani bunun eğitimi,
bunların ne kadar değerli ve korunması gereken varlıklar
olduğunun farkında olmamız lazım. Bunun için de eğitim
önemli.
Yine devletin bu konuda
ödemelerinin hızlı ve değerine uygun olması lazım.
Aksi hâlde ne oluyor? Kaçakçılığı otomatik olarak teşvik
etmiş oluyorsunuz. Bazı ülkelerde emniyette bu tarihî eser
kaçakçılığıyla ilgili bölümler var, mesela İtalyada;
bizde yok, tarihî eserin membası burası ama burada böyle bir şey
yok. Emniyette bu konuda uzman personelle çalışmamız lazım,
o işi bilen kişilerin bulunduğu bir seksiyon olması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayınız lütfen sözlerinizi.
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Devamla) Yine burada önemli bir konu: Demin, başta söylemiştim,
biz kaynak ülkelerden biriyiz dedik. Bizim gibi kaynak ülkeler var, demin
saydım, işte Orta Doğudan Mısır, Irak, Suriye,
Türkiye, İran, Çin ve Yunanistan da bunların içerisinde. Şimdi,
birçok ülke var. O zaman, bizim bu kaynak ülkelere önder olarak, onların
da öncülüğünü yaparak bir birliktelik oluşturmamız lazım.
Bu birliği sağlayabilirsek, bu işten çok mağdur çok
miktarda ülke var, bunlarla bir araya gelebilirsek ve bunun öncülüğünü de
biz yaparsak bunlarla birlikte Birleşmiş Milletlerde önemli kararlar
alabiliriz. Bu da uluslararası tarihî eser
kaçakçılığının önüne geçecek en büyük etkenlerden
birisi olur diyorum.
Teşekkür ediyorum.
İyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kuyucuoğlu.
Sayın
Kerestecioğlu, bir talebiniz var herhâlde, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
ramazan ayının tüm Türkiye, Orta Doğu ve dünya halkları
için barış ve kardeşlik dualarıyla örülmesi ve
savaşsız bir dünyaya vesile olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Çok kısa bir ifade
için söz aldım.
Ramazanın
başlangıcındayız. Ramazan ayının tüm Türkiye,
Orta Doğu ve dünya halkları için barış ve kardeşlik
dualarıyla örülmesi, savaşsız bir dünyaya, iyiliklere ve adalete
vesile olmasını diliyorum. Bunun için söz almıştım.
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın Kerestecioğlu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
2.- Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 555) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz
sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına. Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Mustafa İsen'e aittir.
Buyurun Sayın İsen.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA İSEN (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arkadaşlarım çeşitli boyutlarıyla ele
aldılar, anlattılar bu yurt dışına kaçırılan
eserler ve yurt içinde kültür varlıklarının korunmasıyla
ilgili çalışmalar noktasında. Gerçekten, yaklaşık dört
ay boyunca keyifli bir çalışma gerçekleştirdik ve bu
çalışmanın sonucunda da eskilerin tabiriyle müfit ve muhtasar
bir rapor hazırladık yani lafı çok dolandırmadan,
yararlı bilgiler içeren ve daha çok somut, güncel bilgiler içeren bir
tablo ortaya çıkardık. Ben, bu çerçevede, Komisyon üyesi
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; gerçekten bütün partilerle
uyumlu bir çalışma gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum.
Ama bu vesileyle Nihat Beyin söylediklerini de biraz esefle
karşıladığımı ifade etmek istiyorum; kusura
bakmasın, bunu belirteceğim: Hem bu çalışmalara çok az
düzeyde katıldı hem de bu kadar subjektif bir eleştiri
anlayışıyla meseleye yaklaşmış olmasından
rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum. Tarih elbette kralların
çöplüğü değil, çiftliği değil ama tarih milletvekillerinin
de çiftliği değil; tarihin kendine göre bir realitesi var. Bunu
özellikle ifade etmek istiyorum.
Önce, Komisyon olarak neler
yaptık, oradan başlamak istiyorum. Değerli Komisyon üyesi
arkadaşlarımızla Mecliste toplantılar gerçekleştirdik;
daha sonra yurt dışında ve yurt içinde incelemeler yaptık;
ayrıca kamu kurumlarından sağlanan bilgi ve belgelerin de
değerlendirilmesiyle, uzmanların da katkılarıyla bu rapor
ortaya çıktı. İnanıyoruz ki Komisyonumuzun önerileri hayata
geçirilirse kültürel varlıklarımızın daha etkin
korunması ve yurt dışına kaçırılmasının
önlenmesi sağlanabilecektir. Bu çerçevede, Komisyon öncelikle Kültür ve
Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü
temsilcilerini, Dışişleri Bakanlığı üst düzey
elemanlarını, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığının ilgili birimlerini, müze ve kazı heyeti
yöneticilerini, müzayedecileri, kısaca yurt içinde konuyla ilgili bütün
muhatapları dinledi; daha sonra İstanbula gidilerek müze
mekânları ziyaret edildi ve buradaki önemli muhataplarla görüşüldü;
ardından da özellikle önemli kaynak ülkeler konumunda olan Almanya,
Danimarka, Fransa ve İngilteredeki hem müze yöneticileri hem de kamu
görevlileriyle, bu çerçevede UNESCO temsilcileriyle de faydalı
görüşmeler gerçekleştirildi.
Ben burada raporun daha çok
sonuç bölümündeki önerileri sizinle paylaşmak istiyorum ama öncelikle
Türkiye'nin bu alanda ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğunu
belirtmek istiyorum. Serdal Bey de ifade etti. Bu bir UNESCO üst düzey
temsilcisinin ifadesidir; Türkiye kültürel potansiyel bakımından bir
süper güçtür. tabiri. Buna samimiyetle inanıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir örnek vermek istiyorum: Kamanda Japonların yürüttüğü bir
kazı var. Bu kazı, Anadoluda 12 bin civarında olan, bakın
üzerine basarak söylüyorum, 12 bin civarında olan höyüklerden sadece bir
tanesidir. Bu höyükle bir müze meydana getirilmiştir, bir arkeoloji
enstitüsü meydana getirilmiştir ve uluslararası düzeyde bir mekân
oluşturulmuştur burada. Yani mevcut örnekler de
değerlendirilmeye çalışıldığı takdirde bu
kadar çok sayıda potansiyel, imkân mevcuttur bu coğrafyada. Çok
farklı uygarlıklara ait çok önemli eserler var. Bu farklı
uygarlıkların eserlerini aynı şekilde korumak, kollamak ve
yarınlara bırakmak gibi bir yaklaşım içindeyiz. Bu raporun
da bu sonuçları doğurmasına katkıda bulunmasını
istiyoruz.
Bu çerçevede de öncelikle
Komisyonun en önemli işlevlerinden bir tanesi: Zaman zaman
toplantılar yaptık ve bu toplantılarda ne kadar önemli bir
hazine üzerinde bulunduğumuzu iç kamuoyuna da anlatmaya çalıştık
ki böylece kapısının önünden çıkan ve üzerine basarak
geçtiği birtakım nesnelerin ne kadar değerli olduğunu
öncelikle kendi vatandaşlarımız fark etsin istiyoruz. Aynı şekilde,
dış kamuoyuna da benzer bir mesaj vermek istiyoruz. Eğer bu
eserleri satın almak, Türkiye'den kaçırmak gibi bir niyetiniz varsa
Türkiye bunları en üst düzeyde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
aracılığıyla takip etmektedir ve yarın, para verip bu
eserleri satın alırsanız bunları elinizden geri almak
mümkün olacaktır. Dolayısıyla bir
caydırıcılık etkisi olsun istiyoruz.
Bu çerçevede, elde
ettiğimiz raporu -ben geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'deki UNESCO
Millî Komisyonuyla görüştüm, özellikle TÜRKSOYla görüştüm- benzer
kaynak ülkelerle de paylaşmak istiyoruz ve böylece elde edilen bu
birikimin o ülkelere de ışık tutmasını ve onların
da benzer bir bilinçlenme içinde olmalarını sağlamaya
çalışacağız.
Çözüm önerilerine gelince; bu
çerçevede görüldü ki hem mevzuat açısından yapılması
gereken birtakım eksiklikler var hem de uygulama açısından
birtakım eksiklikler var.
Somut önerilerimizi
şöyle sıralayabilirim:
Sit alanları ve
korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının
etrafında bulunan vatandaşlara aralıklı eğitim
çalışmaları yapılmalı; çevresini tanıma, kültür
varlıklarını koruma ve kültür bilincini hissetmeli diyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüğü
ve Jandarma Genel Komutanlığının bölgesel birimleri eski
eser kaçakçılığını önlemeye yönelik istihbarı
çalışmalara ağırlık vermelidir düşüncesindeyiz.
Mevzuata Kaçak
kazılarda kullanılan iş makinelerine el konulur. hükmünün
eklenmesi önerilerimiz arasında.
Mücavir alanlarda bulunan
taşınmaz kültür varlıklarının tel örgülerle
çevrilmesi, bekçi veya kamera sistemleriyle korunması
sağlanmalıdır teklifini getiriyoruz.
Höyük, tümülüs ve nekropol
alanlarının Jandarma Genel Komutanlığına
bağlı karakollarca denetimlere tabi tutulmasını tavsiye
ediyoruz ve mümkünse kültür polisi adıyla yeni bir birimin teşekkül
ettirilmesini teklif ediyoruz.
Eski eser
kaçakçıları müze, kütüphane, cami, kilise ve sinagog gibi kültür
varlıklarının korunduğu mekânlara yönelmektedir.
Buralardaki eski eserlerin fotoğraflı, ayrıntılı
envanterleri ve periyodik denetimleri yapılmalıdır
kanaatindeyiz.
Kaçak kazıları
teşvik eden dedektörlerin mutlaka yasaklanması veya kullanılmasının
kısıtlanmasını öneriyoruz.
Ceza Muhakemesi Kanununun
2863 sayılı Kanunun 67nci maddesindeki suçları da
kapsaması için ilgili kanunda değişiklik
yapılmasının gerekli olduğunu ifade ediyoruz.
İç piyasa denetiminin
mutlaka sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Müzelerde uzmanlaşmaya
yönelik altyapı oluşturulması gerekir kanaatindeyiz. Tüm
müzelerimizde belli oranda, yeterli sayıda eleman olmakla birlikte, bir
müze asistanının uzman konumuna ulaşması için
yaklaşık on yıllık bir süreye ihtiyaç var. Bunun için daha
nitelikli elemanlarla, geniş bir etkileşim ve gelişmişlik
düzeyi sağlanmalıdır kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri,
bu çerçevede, dış talebin kırılması da son derece
önemlidir. Kültür varlığı
kaçakçılığının en önemli nedenlerinden biri
dış taleptir. Bu talebi kırmak için yurt dışına
kaçırılan kültür varlıklarının tespit
çalışmalarına ağırlık verilmeli ve iadesi için
tüm imkânlar kullanılmalıdır. İadesi ikili
görüşmelerle sağlanamayan kültür varlıklarının
iadesine yönelik mahkeme yolu da denenmelidir. Bu çabaların belli oranda
netice verdiğinin bugün güzel bir örneği var. Bugün Amerikadaki çok
önemli bir üniversitenin koleksiyonunda bulunan Zeugma Müzesine ait
çalışmalar, bakanlıkla bir iş birliği çerçevesi
içinde, Türkiyeye iade edilme aşamasına girdi.
Eski eser
kaçakçılığından mağdur olan ülkelerle ilişkiler
sıklaştırılmalı ve uluslararası sözleşmelere
mağdur ülkeleri koruyucu düzenlemelerin getirilmesi için mücadele
edilmelidir. Burada da şu hususa dikkat çekmek istiyorum: Genellikle
UNESCO ve benzeri kurumlarda pazar ülkeleri hâkim olduğu için bunlar kendi
işlerine geldiği şekilde mevzuat düzenlemesi yapmaktadırlar
ve dolayısıyla bu eserlerin, yerinden edilmiş eserlerin geriye
döndürülmesi mümkün olmamaktadır. Ayrıca, dış
temsilciliklerimiz aracılığıyla bu işin takibi
noktasında da gerekli hassasiyetlerin sağlanması gerekir. Bu
çerçevede, özellikle şuna dikkat çekmek istiyorum, benden önce
konuşan arkadaşlarımın da bir kısmı ifade etti:
Avrupa müzelerinde legal yollardan Türkiyeden götürülmüş örnekler
vardır. Bunlar bizim o ülkelerde temsilcilerimizdir ve son derece iyi
müzecilik anlayışıyla da sergilenmektedir. Biz bütün eserlerin
talep edilmesi gibi bir yaklaşım içinde değiliz ama işte
-arkadaşlarım da yine ifade etti- Beyhekim Camisi Konyada yerinde
duruyor ama mihrabı Berlinde. Öyle eserler var ki bu eserlerin gövdesi
bizde, başı başka ülkelerde yahut başı bizde, gövdesi
başka ülkelerde. Bu farklılığın giderilmesi ve bu
eserlerin ait oldukları topraklara döndürülmesi gerektiği
kanaatindeyim.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İsen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkanım, dinliyorum şimdi.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın hatip
konuşmasında az önce konuşan vekilimize sataşmada bulunarak
ve kendisinin Komisyona katkı sunmadığı ve onun
dışında da Burası milletvekillerinin çöplüğü
değildir. gibi çirkin bir ifade kullandı. Bu nedenle
sataşmadan...
BAŞKAN Sataşmadan
buyurun Sayın Akdoğan.
Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin 555 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanın
kendisi yurt dışı yasağımın olduğunu ve
bununla ilgili ne kadar uğraştığımı iyi bilir ve
en son süreçte yurt dışı yasağımın
kaldırıldığını da iyi bilir.
Gene, Hasankeyfe
ilişkin, bütün dünyanın gözyaşı döktüğü Hasankeyfle
dayanışma platformlarının oluştuğu doğru mu,
değil mi? Ya da Hasankeyfe ilişkin yapılanları doğru
buluyor musunuz, onaylanıyor musunuz? Oranın yerle bir edilmesini mi
onaylıyorsunuz?
Sura ilişkin; bölgede
tek tip oluşturmaya çalışıyorsunuz. Bunu bizlerin kabul
etmesi... Buradan eleştirilerimize eleştiriler
yapılmasını ya da eleştirilerimizin kabul edilmemesini biz
anlayışla karşılayamayız. Bölgede
yaptığınız -TOKİnin konumu neyse- bölgedeki
anlayış, tarihî eserlere ilişkin de aynıdır: Her
şey bir formatın içerisine konulmaya çalışılıyor.
Orada Diyarbakıra ilişkin özgün bir mimari yapı yok mu?
Vardır. Suru şimdi nasıl yapıyorsunuz? Kendi
anlayışınıza göre inşa ediyorsunuz. Ben aynı
şeyi söylüyorum. Şimdi, kalkıp burada Gelip katkı
sunmadınız... Başkan, bir ilde vekilim -şikâyet etme
adına söylemiyorum- ama şuanda iki arkadaşımdan birisinin
vekilliği düşürüldü, birisi de ceza aldı. Bununla
uğraştığımızı, onlarca sorunla
uğraştığımızı da bilmenizi isteriz. Biz her
komisyona da hatta buraya muhalefet şerhini koymaya bile
çalışırken onlarca defa telefon açıyorsunuz. Şu
cümleye dokunabilir miyiz? Şunu şöyle yapabilir miyiz? Değiliz,
muhalefet sizin gibi düşünmek zorunda değildir.
Teşekkür ediyorum
Başkanım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akdoğan.
MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın İsen.
MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Müsaade ederseniz
BAŞKAN Ama ne dedi?
Yani sizin talebiniz ne?
MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Efendim, Hasankeyfle ilgili bir cümlelik cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Tamam,
kayıtlara geçsin.
Buyurun, oturduğunuz
yerden söyleyiniz.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Hasankeyfin son hâlini görseniz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Van) Son hâlini görseniz
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Bence beraber gidip görelim.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Van) Sadece elinizi çekseniz yeter.
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Bence Komisyon oraya gitmeli.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir saniye efendim
Buyurun Sayın İsen.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Sakarya Milletvekili Mustafa İsenin, Hasankeyfte
gerçekleştirilenlerin dünya arkeoloji tarihine geçebilecek
başarıda bir uygulama olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Değerli Başkanım, bir milletvekili olmaktan çok, bir uzman
olarak söylüyorum bunu: Hasankeyfte gerçekleştirilen hadise, dünya
arkeoloji tarihine geçebilecek başarıda bir uygulamadır.
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) En kötü uygulama, olmaz öyle şey.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Van) Yok ediyorsunuz, yok.
MUSTAFA İSEN (Sakarya)
Neredeyse Türkiyedeki kültürel eserlere yapılan harcamanın
yarısı kadar büyük bir harcama yapılmıştır.
Biz, bu ülkede doğrudan
doğruya bizim uygarlığımıza ait olmayan eserlere bile
kültürel mirasımız olarak bakıyoruz. Hasankeyf ne kadar o
bölgede yaşayan insanlarınsa o kadar da benimdir ve tamamen böyle
değerlendiriyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İsen.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
2.- Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 555) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis Araştırması
Komisyonunun Raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
3üncü sırada yer alan Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye
başlıyoruz.
3.- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve
Yeni Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 558) (x)(xx)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 558 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki söz taleplerini
okuyorum: Gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Denizli
Hâlâ Denizli yazıyorlar
Sayın Cihaner.
İLHAN CİHANER
(İstanbul) Belki ilahî bir işarettir.
BAŞKAN
İstanbul
Milletvekilimiz İlhan Cihaner, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Selim Yurdakul, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe
Acar Başaran, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekilimiz Sayın Yılmaz Tezcana aittir.
İlk söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın İlhan
Cihanere aittir.
Buyurunuz Sayın Cihaner.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAN
CİHANER (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerime dün
Filistinde gerçekleşen kanlı pazartesi olarak tarihe geçecek
katliamı lanetleyerek başlıyorum. Bu vesileyle bu katliam
üzerine de bir şeyler söylemek istiyorum.
Her şeyden önce,
Filistindeki meselenin sadece anlık, Kudüsle ilgili, Amerikanın
büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse taşımasıyla ilgili bir
olay olmadığının, olayın bir emperyalizm meselesi
olduğunun farkında olmamız lazım. Ancak bu emperyalizmle
mücadelenin, antiemperyalizm ve halkların kardeşliği ve
barışı üzerine tutarlı bir tutumla hayat bulabileceği
ve başarıya ulaşabileceğini görmemiz lazım. Yani
Amerikan füzelerini alkışlayarak, Suriyenin İsrail
tarafından defalarca bombalanmasına ses çıkarmayarak, ABD
Suriyeyi vurunca Suudi Arabistanın verdiği desteği görmezden
gelerek, İsrailin NATO karargâhında temsilcilik açmasına
konulan vetonun kaldırılmasını sağlayarak,
İsrail-Türkiye boru hattıyla ilgili ticari anlaşmanın hâlâ
devamına çalışarak, lobilerine ücret vererek, lobilerine
inanılmaz kaynak aktararak bu işin olmayacağı çok
açık. Bir kere her şeyden önce ahlaki ve vicdani bir sorun var. Hangi
göz, haritalara baktığında 1947 sınırlarıyla,
1967 sınırlarıyla ve bugünkü sınırlarla farkı
değerlendirirse değerlendirsin, ortada büyük bir adaletsizliğin
ve vicdansızlığın olduğunu görecektir, görülecektir.
Ancak burada başka bir adaletsizlik ve vicdansızlık da Filistin
meselesinin özellikle feodal Arap şeyhleri ile baskıcı
rejimlerinin kendi bekalarını korumak için kendi halkları
üzerinde bir istismar hâlinde değerlendirilmesi olayıdır.
Dolayısıyla İsraildeki katliamı gerçekleştiren
İsrail Hükûmeti kadar, bu sorunu timsah gözyaşlarıyla,
göstermelik jestlerle kendi halklarını baskılamak ve
onların rızalarını elde etmek için kullanan rejimleri de kınıyorum
ve inanıyorum ki bir gün tüm Arap halkları da antiemperyalist ve
barışçıl bir tutum etrafında uyanacaklardır.
Asıl Araştırma
Komisyonunun raporuyla ilgili, süre kısaldığı için çok
fazla söyleyecek şey yok aslında bu kadar dar sürede. Her şeyden
önce, baskın seçim kararı nedeniyle, onun yarattığı
çalışma zorluğu ve yoğunluğu nedeniyle de Komisyon
aslında hedeflediği çalışma ortamını
sağlayamadı. Aslında çok daha detaylı bir çalışma
yapılabilirdi çünkü dünyadaki birçok ülkede görüldüğü gibi, bizde de
yavaş yavaş artan bir trend izliyor uyuşturucu
kullanımı. Onun için, raporun ekindeki ek görüşümüzün
dışında, yalnızca önerileri sunmaya
çalışacağım.
Her şeyden önce,
Komisyonun çalışmaları sırasında sivil toplum
kuruluşu adı altında ne idiği belirsiz birtakım
yapılanmaların tedavi ya da terapi adıyla süreci kötüye
kullandığı gibi, ölçülemediği, bunların
başarıya ulaşıp ulaşmadığının
tespit edilemediği, kamudan inanılmaz bir kaynak aldıkları
tespit edildi. Bunun mutlaka önüne geçilmesi gerekir.
Bunun dışında,
uyuşturucu ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili olarak kamunun
ölçme ve değerlendirmeyi hiçbir şekilde
yapamadığını görüyoruz yani her gelen ilgili kurum
başarısından bahsediyor, ne kadar uyuşturucunun ele
geçtiğinden bahsediyor, ne kadar projeyi hayata geçirdiğinden
bahsediyor ama bunların başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmadığına
dair hiçbir veri yok elde. Bildiğimiz bir şey var:
Ölçemediğiniz, değerlendiremediğiniz şeylerle ilgili olarak
başarıyı da elde etmeniz mümkün değil. Her şeyden önce
bağımlılıkla mücadele için müstakil bir
müsteşarlığın kurulması çok önemli bir adım
olacaktır. Bunun yanında bağımlılıkla mücadelede
uzman gönüllüler ile Adsız Narkotikler gibi oldukça
başarılı sonuçlar elde eden birtakım sivil toplum
kuruluşlarının ve yöntemlerinin uygulanması çok uygun
olacaktır. Türk Tabipleri Birliği ve Türk Eczacıları
Birliği gibi kurumların bu mücadele programlarının aktif
unsuru hâline getirilmesi gerekir. Maalesef Komisyona bile getirip dinletemedik
bu kurumları biz Komisyon süresince. Mahalle meclisleri kurulabilir. Türkiyede
birçok yerde mahalle meclislerinin kendiliğinden hayata geçirdikleri
uyuşturucuyla mücadelelerin başarıya
ulaştığını gördük. Zarar azaltımı
yaklaşımıyla diğer mücadele yöntemlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLHAN CİHANER
(Devamla) Pardon Başkanım, tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Cihaner.
İLHAN CİHANER
(Devamla)
birbirini dışlayan ya da birbirinin alternatifi olan
yöntemler olmadığını tespit edip mücadele sürecinin bir
aşaması olarak görmemiz gerekir.
Bunun yanında,
Türkiyenin izlediği sosyoekonomik ve birtakım kentleşme
politikaları, göç politikaları gibi politikaların da
uyuşturucuyla bağımlılığı
artırdığını görüyoruz.
Daha önceden
yapılmış, birkaç yıl önce ortaya konulmuş bir rapor
var. Bu raporda öngörülen ya da önerilen tedbirlerin hiçbirinin aslında
hayata geçirilmediğini görüyoruz. Umuyorum ki bu rapor da tozlu raflarda
kalmamış olur, bu raporun önerileri -detayları raporda var, süre
kısa olduğu için detaylarına göremiyorum- tozlu raflarda kalmaz.
Burada önerilen çok yerinde tedbirler var, bunlar hayata geçirilir. Esasen
Parlamentonun icracı bir niteliği kalmadığı için belki
de Cumhurbaşkanlığına gönderilmesi gerekir bu raporun
önümüzdeki dönemde. Umuyorum ki orada bu tedbirler yerine getirilir ve
Türkiyenin karşı karşıya kaldığı bu büyük
beladan gençlerimiz kurtulmuş olur.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Cihaner.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Buyurun Sayın Yurdakul.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; madde
bağımlılığı Meclis araştırması
komisyonu raporu üzerine yapılan genel görüşmelerde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz aldım.
Böyle hayırlı bir
işin başlatılması ve bu Komisyonun kurulmasına vesile
olan liderimiz ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeliye
ve grubum Milliyetçi Hareket Partisine en derin hürmetlerimi ve teşekkürlerimi
sunmak isterim.
Her türlü madde ve günümüze
has bağımlılıklarla mücadele etmek amacıyla
çalışmalar yürüten ve benim de üyesi olmaktan büyük bir onur
duyduğumu Uyuşturucu Madde
Bağımlılığıyla Mücadele Meclis
Araştırması Komisyonunun tüm üyelerine tek tek teşekkürlerimi
sunuyorum. Geriye dönüp baktığımda, 10 Ocak 2018 tarihinden
itibaren çalışmalarına başlayan Komisyonumuz, konunun
hassasiyetine binaen, geleneksel Meclis araştırma
komisyonlarından farklı olarak daha sık ve daha uzun
çalışma saatlerinde bir araya gelmiştir. Kurulduğu andan
itibaren çalışmalarına başlayan Komisyonumuz 15
toplantı, 6 il ziyareti, 2 ülke ziyaretini tamamlamıştır.
Komisyon Başkanına ve üyelerine teşekkür etmek isterim çünkü bu
önemli probleme hak ettiği önemin gösterildiğini düşünüyorum.
Komisyon olarak icra ettiğimiz toplantılarda bakanlar, üst düzey
bürokratlar, akademisyenler, sağlık, rehabilitasyon, güvenlik ve
kolluk güçleri olmak üzere 100e yakın kişiyi dinleyerek
çalışmayı olgunlaştırdık. Komisyona gelerek
bizleri bilgilendiren ve çalışmalarımıza
ışık tutan herkese şükranlarımı sunarım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; biliyorsunuz bizler, milliyetçi,
ülkücü camia olarak damarlarımızdaki asil kanın
uyuşturucuyla kirletilmesine en büyük tepkiyi koyan insanlarız.
Dünyanın en büyük gençlik kuruluşu olan Ülkü Ocakları
Eğitim ve Kültür Vakfı, il, ilçe ve hatta beldelere kadar
uyuşturucunun zararları ve bağımlılıkla mücadele
hususlarında büyük bir gayret göstermiştir, kendilerine huzurunuzda
içtenlikle teşekkür ederiz.
Uyuşturucu illetiyle
mücadelenin Meclis iradesiyle ve böyle ortak bir çabayla tüm partilerin iş
birliğiyle gündeme gelmesini millî birlik ve beraberliğimizin bir
göstergesi olarak değerlendiriyorum. Burada, Türk milletinin geleceği
ve sağlığı için, Türk gençlerinin uyuşturucudan
korunması için ortak bir beyanatı meydana getirmek üzereyiz. Bu,
tarihî bir andır. 26ncı Yasama Döneminin böyle hayırlı bir
çalışmayla bitecek olması, Türk milletinin gerektiği anda
ve her koşulda muhteşem bir ahenkle çalışabildiğini
göstermesi açısından da tarihe geçmiştir. Bu çatı
altında tüm gayemiz, tüm vatandaşlarımızın
uyuşturucudan zarar görmemesidir.
Komisyon
çalışmalarımızda şu tedbirleri ve önlemleri ifade
ettik: Uyuşturucu ve uyuşturucu ham maddesi üretiminin çok daha
sıkı tedbirlerle izlenmesi ve kayıt altına
alınması sağlanmalıdır. Mevcut sistemdeki tüm
açıklar ve suistimale açık boşluklar ivedilikle tespit edilerek
bertaraf edilmelidir. Danışma merkezleri daha etkin ve sıcak bir
yapıya kavuşturulmalıdır. AMATEMlerin etkinliği
artırılmalı ve kapasitesi yükseltilmelidir. Rehabilitasyon
sürecin en önemli parçasıdır. Bu nedenle, rehabilitasyon
merkezlerinin yeterli sayıda açılması
sağlanmalıdır. Tedavi sonrası ise sosyal uyum merkezleri de
devreye girmelidir. Madde bağımlısı gençlerimizin bu
merkezlerimizde meslek edinmesi, iş bulması ve sosyal hayata uyum
sağlayabileceği imkân ve kabiliyetlere
ulaştırılması sağlanmalıdır. Uyuşturucu
madde ticareti ve kaçakçılık suçları kapsamında,
şüphelilerin ve yakınlarının mal varlıkları
dondurulmalı, cezası kesinleşen hükümlülerin ve
yakınlarının ise açıklanamayan tüm mal varlıkları
müsadere edilerek uyuşturucu bağımlılarının
tedavi ve rehabilitasyonunda kullanılmalıdır ve en önemlisi,
Türk toplumu yediden yetmişe uyuşturucu konusunda
bilgilendirilmelidir. Uyuşturucuyla mücadele sürecinde rol alan kamu
kurumları arasında koordinasyonun güçlendirilmesi için gerekli
önlemler ivedilikle alınmalıdır. Madde
bağımlılığı tedavi ve rehabilitasyon süreçlerinde
yer alan tüm sivil toplum kuruluşlarında akreditasyon şartı
aranmalı ve bu hususta uluslararası ve ulusal standartlar
oluşturulmalıdır. Yeşilay bu konuda iyi bir örnek olarak
hizmetlerini sürdürmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yurdakul.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Devamla) Son olarak Millî Eğitim Bakanlığı
müfredatı içerisinde çocuklarımıza etkili iletişim dersleri
verilmelidir. Bu yolla çocuklarımızın kendine olan güvenini,
Hayır. diyebilme ve sorunlarla başa çıkma yetkisini
geliştirmek mümkün olacaktır. Bu rapor madde
bağımlılığının önüne geçmek için büyük bir
hazine değerindedir. Bu raporu tüm kamu kurum ve kuruluşları bir
anahtar olarak göreceklerini açık yüreklilikle ifade ettiler.
Tüm kalbimle Genel Kurulu
böyle hayırlı bir işe vesile olduğu için saygıyla ve
sevgiyle selamlıyorum.
Ramazan ayının
Türk-İslam âlemine bereket, barış ve huzur getirmesini Yüce
Allahtan niyaz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yurdakul.
Söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz
Sayın Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurun Sayın
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben bu komisyon raporu üzerinde konuşmadan önce
Filistinle ilgili çok
şey söylendi ama bugün Filistinle ilgili söylenenler aslında bir
Orta Doğu gerçekliğini ortaya çıkardı. Orta Doğuya,
sorunlara yaklaşımımız, aldığımız dürüst
ve gerçekçi tavırların ne derece etkili olabileceğini
tartıştık. Zaten parti sözcümüz Ayhan Bilgen aslında bunu
çok çerçevesi geniş bir şekilde anlattı. Burada kınamakla,
hamasetle çözüm olmayacağını çokça ifade etmiştik, bu sefer
de çözmeyecek. Bir dahaki, 27nci Dönemde biz tekrar burada Filistini
konuşacağız maalesef.
Bir de bugün Kürt Dili
Bayramı. Kürt Dili Bayramı 1932ye kadar dayanan, Hawar gazetesinin,
ilk defa bir Kürt gazetesinin açılmasına kadar dayanan bir
bayramdır. Bugün bu bayramı kutlarken, Kürtler bugün bu bayramı
kutlarken, Türkiye'nin bir şehrindeki bir üniversitede Kürt diline ait bir
bölüm açılmışken Kürt diline ait birçok dernek 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında ilan edilen OHAL bahane edilerek
kapatıldı. Kürt dilini anımsatacak, Kürt diliyle ilgili hiçbir
şeyin şehrin neredeyse hiçbir noktasında
bırakılmayacağı şekilde kayyumlar tarafından
tabelalar indirildi ve Türkiyede şu anda Kürt dili tamamen -bir dönem
gibi- neredeyse yasaklı bir dil hâline getirildi. Mecliste de zaten
birazdan Kürtçe olarak kutlayacağım ve umarım tutanağa
geçecek olan Kürtçenin tekrar özgür olacağı, bütün dillerin özgür
olacağı bir Türkiye diliyorum. ...(x) Kürt Dil Bayramı kutlu
olsun. Dilimiz onurumuzdur.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, uyuşturucu raporu elimizde; çok kapsamlı, 2 bin
sayfalık bir rapor. Bu raporda aslında çok dikkat çekici bilgiler
var. Mesela 2002 yılından başlayıp 2016 yılına
kadar uyuşturucudan ölenlerin sayısını vermiş. 2002de
9, 2003de 6, neyse, artmış; 2016da 920 kişi uyuşturucudan
Türkiyede hayatını kaybetmiş. Bunun birçok nedeni
sayılmış bu raporda; işsizlik, eğitimsizlik,
sosyolojik nedenler, psikolojik nedenler diye uzamış. Şimdi,
özellikle uyuşturucu kullanımının en fazla gençlerde
olduğu, hatta bu yaş sınırının neredeyse ilkokul
öğrencilerine kadar indiği ifade ediliyor. Bununla ilgili gerekli
nasıl tedbirler alınacağı da söyleniyor. Burada
kolluğa da bir görev atfediliyor ancak biz bölgede de görüyoruz,
Türkiye'nin birçok yerinde de muhtemelen böyledir, kolluk genelde
uyuşturucuyla mücadele etmek yerine bizim yaptığımız
basın açıklamalarına saldırıyor. Örneğini
isterseniz bizim hakkımızda uyuşturucuyla ilgili
yaptığımız yürüyüş nedeniyle açılan davalar ve
kolluğun bize müdahalesini sayabiliriz.
Şimdi, bir nedeni de
aslında sosyolojik ve psikolojik nedenler yani Türkiye'nin içerisinde
olduğu çatışma ve politik çıkmaz aslında gençleri
günbegün daha fazla uyuşturucu kullanmaya yönlendiriyor. Çünkü Türkiyede
şöyle bir gençlik modeli çiziliyor: Apolitik bir gençlik, slogan atan bir
gençlik modeli çizilip Gençler hangi bağımlılığa,
hangi her neyse, neye bağımlı olurlarsa olsunlar yeter ki
politikleşmesinler. Bakın, ben slogan atan gençlerden söz etmiyorum,
o politik gençlik değildir. Politik gençlik, gerçekten ülkenin her
konusuyla ilgili her yerde söz söyleyebilen, bunun üzerinde
yoğunlaşabilen özgür gençlerden söz ediyorum. Bu özgür gençliği
yaratmanın bir yolu da aslında
başaramadığımız özgür üniversiteleri, özgür özerk
üniversiteleri kurmaktan geçer. Eğer biz eğitimi özgür ve özerk
kılmazsak, gençlere daha kaliteli, bilimsel bir eğitim vermezsek ve
bu eğitimin sonunda gençlere iş olanakları sağlamazsak ve
gençlere sadece Gelin alanlarda, meydanlarda slogan atın. gibi bir görev
atfedersek, Girin sosyal medyadan, trollerin arasına katılın;
ona, buna, şuna, muhaliflere hakaret edin, saldırın. gibi bir
görev atfedersek gençliğin geleceği durum bu olacaktır. Gençler,
Türkiyede gerçekten sistem içerisinde var olmak istiyor. Politik bir gençlik
olarak var olmak istiyor. Sadece 18 yaşına gelip Mecliste
milletvekili olmak istemiyor, bu yeterli değil. Şu Meclise
getireceğiniz 5 tane 18 yaşındaki milletvekili olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Devamla) Bu Meclise 5 tane 18 yaşında milletvekilinin gelmesi yeterli
değil. Gençlerin her alanda, toplumun her alanında söz sahibi
olması gerekiyor ve kendiyle ilgili karar alıcı
mekanizmaların içerisinde yer alması gerekiyor. Bakın,
üniversiteleri böldünüz, öğrencilere sormadınız. Siz bu
gençlikten ne bekleyeceksiniz? Kendileriyle ilgili bile karar almalarına
izin vermediğiniz bir gençlik yaratmaya çalışıyorsunuz.
Yine, bununla beraber
dediğim gibi, gençler işsizlikle boğuşuyor sürekli.
Ekonomik krizlerin, sizin aldığınız yanlış
politik kararların sonucunu gençler yaşıyor. Binlerce genç bu
süreçte sırf sizin yaptığınız güvenlik
soruşturmaları nedeniyle atanamadı. Bunun nedenini biz
kendilerine açıklayamıyoruz, buyurun siz açıklayın. Peki,
bu gençler ne yapacak? Ben bunu özendirmek amacıyla söylemiyorum.
Eğer gerçekten bir çözüm istiyorsanız bu
yazdığınız yazılı kâğıtlardan daha
fazlasına ihtiyaç olduğu için söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Devamla) Bu gençler üniversiteye gittiklerinde okulu bitirip
bitiremeyeceklerini, borçlarını ödeyip ödeyemeyeceklerini
düşünüyorlar. Bu kadar psikolojik baskı altındaki gençlerden ne
bekliyorsunuz?
Velhasılıkelam,
değerli arkadaşlar, 26ncı Dönemi bitiriyoruz, 27nci Dönem
başlayacak. Umuyorum ve diliyorum ki 27nci Dönem Meclis
açısından gerçekten daha genç bir Meclis olur. Gençlerin sözünü
söyleyebileceği, kendileriyle ilgili karar alabilecekleri bir mekanizma
hâline gelir ve yine umuyor ve diliyorum ki -kadınların da destek vereceğine
inanıyorum- kadın-erkek eşit temsiliyetin olacağı bir
Meclis olacağını umuyorum. Biz ancak bu şekilde
çözebiliriz; her yerde söz söyleyerek, her yerde karara ortak olarak,
sorunlarımızı konuşarak, tartışarak, çözerek bu
süreci atlatabileceğimizi düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Başaran.
Şimdi söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekilimiz Sayın Yılmaz Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizleri izleyen kıymetli Mersinli
hemşehrilerim ve saygıdeğer vatandaşlarımız; 558
sıra sayısıyla bastırılan Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Araştırma
Komisyonu Raporumuzu sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak için AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla,
sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime başlamadan önce, bugün akşam itibarıyla ramazan
ayına girmiş bulunuyoruz. Özellikle sizlerin, ailelerinizin, Mersinli
hemşehrilerimin, ülkemizin, tüm İslam âleminin ramazanışerif
ayını tebrik ediyorum.
Ayrıca, dün ne yazık
ki Mescid-i Aksada, Kudüste, Filistinde ve Gazzede İsrailin
insanlık dışı, barbarca ve insan haklarını hiçe
sayan katliamını ve Müslüman Filistin halkına karşı
işlediği bu soykırımı kınıyor ve
lanetliyorum. Şehit olan Filistinli Müslüman kardeşlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Amerika
Birleşik Devletlerinin Kudüs hakkında aldığı
kararı tanımıyor, Avrupaya, Birleşmiş Milletlere ve
tüm dünyaya bu katliama ve soykırıma sessiz kaldıkları için
de yazıklar olsun diyorum.
Sayın milletvekilleri,
uyuşturucu madde bağımlılığı bir kronik
hastalıktır; insanın hem bedenini hem ruhunu hem de
sağlığını çok yakından ilgilendiren, çok ciddi
sorunlara sebep olan bir hastalık olarak görüyoruz. Bu sorunun, bu
problemin çözümünde özellikle multidisipliner yaklaşımın ve
bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini de
raporlarımıza dercetmiş bulunuyoruz.
Türkiye, doğu ile
batı arasında hem kavşak hem de bir köprü ülke olarak,
doğudan doğal uyuşturucu maddelerin Balkanlar üzerinden
Avrupaya geçtiğini ve sentetik uyuşturucu maddelerin de
batıdan, özellikle Hollanda ve Belçika gibi Avrupa Birliği
ülkelerinden ülkemize, oradan da Orta Doğuya
yayıldığını ve nihayetinde de Türkiyenin bu konuda
çok ciddi bir uyuşturucu terörüne maruz kaldığını
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Araştırma
Komisyonumuz 10 Ocak 2018 tarihinde kuruldu, üç aylık bir
çalışma süresi ve 10 Nisan 2018 tarihinde de
çalışmalarımızı çok başarılı bir
şekilde tamamlamış olduk. Araştırma Komisyonumuzun hem
uyuşturucu madde bağımlılığının hem de
internet ve teknoloji bağımlılığının
nedenlerini, sonuçlarını, alınacak tedbirlerin ve önlemlerin
ayrıntılı bir şekilde incelendiği bir komisyon raporu
oldu. Hazırlamış olduğumuz komisyon raporu bu alanda çok
kapsamlı bilgileri içerirken, aynı zamanda sonuç ve önerileriyle de
alınması gereken tedbirlere dikkat çekiyor.
Değerli milletvekilleri,
bağımlılıkla mücadelede ülkemizde çok önemli
değişimlere imza atan ve bu konuda farkındalık
oluşturulmasına en büyük desteği veren Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız Sayın İsmail Kahramana,
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırıma,
Komisyonda önergeleri olan değerli milletvekili
arkadaşlarımıza, beraber çalıştığım
Komisyon üyesi çok değerli milletvekillerine ve uzman
arkadaşlarımıza huzurlarınızda ayrı ayrı
teşekkür etmek istiyorum. Raporumuzun Türkiyede
bağımlılıkla mücadele konusunda önemli bir çözüm ve
katkı sağlamasını da temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
uyuşturucu, terörden daha tehlikeli bir boyuttadır.
Dolayısıyla, alınması gereken tedbirleri çok geniş bir
şekilde raporlarımıza dercettik. Şu konuyu da ifade etmek
istiyorum: Özellikle PKK, KCK, PYD, YPG, FETÖ, PDY, DHKP-C gibi birtakım
terör örgütlerinin de uyuşturucu kaçakçılığına
karıştıkları ve finanslarında kullandıkları
çok aşikâr bir şekilde ortada ve raporlarda yer alıyor.
Raporumuz 558 sıra
sayısıyla bastırıldı ve toplam 2 bin sayfa değil,
422 sayfa. Odalarınıza dağıtıldı
raporlarımız.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Espri yaptım zaten, espri.
YILMAZ TEZCAN (Devamla)
Raporlarımızda -tabii konuşacak o kadar çok şey var ki- biz
birtakım sonuçlar ve önerilerde bulunduk. Bu önerilerin içerisinde genel
öneriler, araştırma, veri toplama çalışmalarına
ilişkin öneriler, uyuşturucuyla mücadelenin yapılanmasına
ilişkin öneriler, arzla mücadele, uyuşturucuyla mücadelenin finansal
boyutu, Millî Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
faaliyetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı
faaliyetleri, danışma hizmetlerine ilişkin öneriler, tedavi
hizmetleri, yerel yönetimlerin rolü, sivil toplum katılımına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ TEZCAN (Devamla) Bir
dakika rica edeyim Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tezcan.
YILMAZ TEZCAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum, toparlıyorum.
denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin öneriler, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü
ve tutuklulara ilişkin öneriler, medyanın rolü ve iletişim
stratejilerine ilişkin öneriler, yazılı ve görsel medya, yeni
medya ve sosyal medyayla ilgili öneriler, iletişim kampanyalarıyla
ilgili öneriler, internet ve teknoloji
bağımlılığına ilişkin toplam 21
başlıkta çok önemli önerileri sunduk. Bu konuda tabii ki çözüm
önerilerini sizlerle uzun uzun paylaşmak istemiyorum çünkü 21
başlıkta sunduğumuz bu çözüm önerilerini, biz özellikle
sayın bakanlarımızı, üst düzey
bürokratlarımızı ağırladığımızda,
onları dinlediğimizde bu konuları da çok
ayrıntılı bir şekilde konuşmuş olduk.
Raporlarımız da
tabii, kadük kalmadı, nihayete erdirdik.
Bu noktada, emeği geçen
bütün üye arkadaşlarımıza, milletvekili
arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tezcan.
Sayın milletvekilleri,
uyuşturucu madde bağımlılığı ve yeni
bağımlılık türlerinin araştırılarak
bağımlılığın nedenlerinin ve alınacak
tedbirlerin tespit edilmesi maksadıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis
araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
4üncü sırada yer alan,
Bağcılık Sektörü Ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının
Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi
Maksadıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis Araştırması
Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
4.- Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin
Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin
Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 559) (x)(xx)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 559 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Bağcılık
Araştırma Komisyonu Raporu üzerinde söz isteyenlerin söz taleplerini
karşılayacağım.
Gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Müslüm Doğan, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekilimiz Sayın Okan
Gaytancıoğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekilimiz Sayın İsmail Bilen.
İlk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Kenan Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüştüğümüz Bağcılık
Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının
Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, yaklaşık
altı bin yıllık bir bağcılık kültürüne sahip ve
aynı zamanda da 1.400ü aşkın bir genotip asma
zenginliğimiz var yani dünyadaki asmanın ana vatanı olarak
sayılabilecek ülkelerden de bir tanesiyiz. Birleşmiş Milletlerin
Gıda ve Tarım Örgütü olarak ortaya koyduğu birtakım istatistikler
var, gerek bağ alanı varlığı anlamında gerekse
üretim bakımından da gene dünyada 5inci veya 6ncı ülke
sırasındayız. Sorunları bulunan bir sektör
bağcılık ve üzüm alanında fakat aynı zamanda da devasa
bir yapıya sahip. Eğer çözüm noktasında bir katkı
sunabilirsek -tıpkı burada olduğu gibi, bu görüşmeler
sırasında raporun sunulmasında olduğu gibi- ekonomik yönden
de gelecekte bu sektörde çok ciddi sıçramalar olabilecek durumda.
Komisyonumuz
yaklaşık dört ay önce kuruldu, çalışmalarını
kapsamlı bir şekilde de devam ettirdi sayın milletvekilleri. Bu
çalışmalar sırasında önemli tespitler yapıldı ve
bu tespitlerin üzerinden bir kez daha geçilmesinde de şu kısa süre
içerisinde belki yarar var ama ben her şeyden önce 2002den önce de
bazı şeylerin yapıldığını sizlerin
hafızasına şöyle kısaca getirmek istiyorum.
Örneğin 2000
yılına kadar tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinde gerçekten hem mali hem ticari hem idari anlamda birtakım
sorunlar vardı, zayıf bir kooperatifçilik anlayışıyla
bunlar yönetiliyordu ama daha sonra, 16 Haziran 2000 tarihinde birliklere
yönelik 4572 sayılı Yasa çıkarılarak bu alanda etkin bir
düzenlemeyle karşı karşıya kaldılar. Daha sonra da bir
yeniden yapılandırma süreci oldu. Bu yeniden yapılandırma
süreci, o zaman 16 birlik ve ona bağlı 330 kooperatifle
yürütülmüştü. Bu birliklerin yaklaşık 1,2 milyar liralık
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonuna olan borçları da terkin edildi.
Bu, önemli bir yapıydı. TARİŞ Üzüm Birliğinin
stoklarını, 2000-2001 yıllarında yaklaşık 20 bin
ton kadar çekirdeksiz kuru üzümünü TEKELin alması sağlandı.
Bunlar daha sonra TARİŞ Üzüm Birliğine birtakım
kolaylıklar sağlayan imkânlardı.
Gene 2001-2002
yılında yaş üzüm ihracatı teşvik kapsamına
alındı, ton başına 50 dolar verildi. Bütün bunları
şunun için anlatıyorum: Bugün de gene Komisyon tarafından
hazırlanan yaklaşık 200 sayfalık bir rapordur bu ve
gerçekten hazırlayan arkadaşlarımızın çok ciddi
katkıları ve emekleri olmuştur. Öncelikle onlara da
teşekkür etmek istiyorum. Bu raporda da tarım ürünleri lisanslı
depoculuk konusu dile getirilmiştir ki bu konuyla ilgili daha önce de
dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2002
yılında hazırladığı bir tasarı var ama
seçimlere gidildiği için maalesef o tasarı Mecliste
yasalaşamamıştı. Sonrasında 2005 yılında
Meclisimiz 5300 sayılı Kanunu çıkararak bunu
mevzuatlaştırdı.
Yine, Odalar Birliğiyle
ürün geliştirme projeleri, ürün borsalarının
geliştirilmesine yönelik birtakım çalışmalar
yapıldı. Bunlar gerçekten çok önemli çalışmalar.
Komisyonumuzun çalışmalarında dile getirilen bazı
çalışmalara da baktığımız zaman, İzmir
Ticaret Borsasının koordinasyonunda birtakım rekolte
çalışmaları yapılmıştı ama daha sonraki
dönemde bu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına devredildi. Orada da şöyle bir
sıkıntıyla karşı karşıyayız: 2017-2018
ürün sezonunda rekolte tahmini yaklaşık 310 bin ton civarında.
Bu bir önceki sezonla hemen hemen aynı seviyede. Yalnız, gene 2018
yılı için, geçtiğimiz ay Manisanın Alaşehir ve
Sarıgöl ilçelerinde birtakım sıkıntılarla
karşı karşıya kaldık. Asma başına 20-25
salkım sayısı olması gerekirken bunun 10-15 civarına
düştüğünü de görüyoruz sayın milletvekilleri. Müdahale kurumu
olarak bir kuruma ve bir müdahale fiyatına gerçekten ihtiyaç var çünkü
2017 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya girmişti. 4
lira/kilogram olarak piyasaya girdi ve daha sonra bunun üzerinden
yaklaşık 5 bin tonluk bir alım gerçekleşti. Bu, elimizde
güzel bir örnek. Bu raporda da aynı şekilde bazı önerilerde
bulunuyoruz, müdahale kurumunun olması noktasında.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET KENAN TANRIKULU
(Devamla) Sayın Başkanım, bitireceğim izninizle.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tanrıkulu.
AHMET KENAN TANRIKULU
(Devamla) Bu bakımdan bağcılık sektörü ve üzüm
üreticilerine yönelik Komisyonun çözüm önerileri gerçekten büyük bir önem arz
ediyor değerli milletvekilleri. Bu çözüm önerileriyle birlikte bizim
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Grup Başkan Vekilimiz, Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçayın da verdiği, bu
araştırma önergesinde belirttiği çözüm önerilerinin bir ek
görüş olarak raporumuza da dercedilmesini istemiştik. Bu ek
görüşlerden bazılarını, çok kısa olarak, sizlere
hatırlatmam gerekirse gene, biraz önce söyledim, bir lisanslı
depoculuğun geliştirilmesi ve bir stok kurumunun oluşturulmasını
istiyoruz, çekirdeksiz kuru üzüm arzının azaltılması
maksadıyla yaş üzüm ihracatının teşvik edilmesini
istiyoruz ve değerli milletvekilleri, tabii ki üzümlerde ürüne katılan
hormonların ve kalıntı sorununun da çözülmesini tekrar talep
ediyoruz.
Bu vesileyle hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum, hayırlı akşamlar
diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
Şimdi söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekilimiz Sayın Müslüm Doğana aittir.
Buyurun Sayın
Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının
Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu hakkında partim
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmama başlamadan önce İsrail devletinin Filistin
halkına karşı işlediği insanlık suçunu buradan
şiddetle kınıyorum. Bu katliamın ve
soykırımın hesabı sorulmalıdır. Hükûmetin bu
devletle yapmış olduğu tüm sözleşmeleri askıya
almasının ve diplomatik ilişkileri kesmesinin doğru
olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
tarıma bakışımıza, aslında, hazırlanan bu
raporla ilgili de bir iki hususa değinmek istiyorum. Aslında, bu
rapor son derece değerli bir rapor, çıktı olarak son derece
değerli bir rapordur. Özellikle bağcılık sektörünün
sorunlarının tüm süreçleriyle incelenip verilerin toplanması,
daha sonra bunun yazım aşamasına gelmesindeki her süreçte
emeği geçen başta milletvekili arkadaşlarım olmak üzere tüm
katılımcılara buradan teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
aslında bugün, özellikle bu raporda belirtilen hususlar, Türkiyede AKP
Hükûmetinin de tarıma bakışıyla ilgili bir sorundur. Burada
belirtilen sorunların hemen hemen hepsi ve çözüm önerileri aslında
geçmişte dikkate alınsaydı belki de bugünkü tarım
politikalarının ağır olumsuz yönleriyle
karşılaşmamış olacaktık. Nasıl
bakıyoruz biz tarıma, bu konuda da kısaca size birkaç bilgi
sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülke tarım politikasında da maalesef, köyler canlı birer
yaşam ve üretim merkezi görülmediğinden, özellikle buradaki yaşam
canlandırılmadığından, eskiden olduğu gibi üretim
merkezleri olarak görülüp tarımsal politikalar buna göre
geliştirilmediğinden bugünkü ağır tarım tablosuyla
karşı karşıya kaldık. Köylüleri göçe zorlayan
politikaların karşısında, köylüyü üretim alanında tutacak
politikaları egemen kılmamız gerekirken tam tersini yaptık,
köylüyü tarımdan düşürdük, üretemez hâle getirdik. Çiftçiler, köylü
sendikaları kurabilseydi, bu çalışmaları engellenmeseydi
köylünün sorunları çok daha iyi bir şekilde gündemde yerini alacaktı.
Köylülerin kurdukları kooperatiflerin bağımsız ve
demokratik yapılarına zarar verildi, iktidarlarca bu kurumlar
zayıflatıldı, iktidarlara bağımlı hâle getirildi.
Kooperatifler Yasası geçimli bir tarımdan yana olacak biçimde
çıkartılmıştır. Kooperatifler bilindiği üzere
birer şirket hâline dönüştürülmüş, bu yapıların acil
olarak eski konumuna dönmesi gerekmektedir yani demokratik yapılar hâline
getirilmeli ve küçük çiftçilerden yana yeniden yasa tanzim edilmelidir. Küçük
çiftçiler için üretim girdilerinde kullandıkları mazottan ve gübreden
vergi alınmaması gerekirken tam tersi yönündeki politikalar
tarımsal girdilerin büyüklüğü nedeniyle de çöküş süreçlerini
hızlandırmıştır. Hayvan yetiştiricilerinin
ücretsiz yem alanı olan mera, otlak ve yaylakların koruma altına
alınması gerekirken kiraya verme, üzerinde
sınırlayıcı haklar kurma köylüyü olumsuz şekilde
etkilemiştir. Bu alanların derhâl yeniden ortak varlık olarak
köylüye verilmesi gerekmektedir. Kapalı alan
hayvancılığı yerine özgür mera
hayvancılığı tekrar hayat bulmalıdır.
Sağlıklı gıda haktır. Gıda üretimi, işlemesi
ve ithalinde genetik olarak değiştirilmiş unsurlar tamamen
yasaklanmalıdır.
Tarım toprakları
korunmalı, amaç dışı kullanılması
engellenmelidir. Sanayi ve madenciliğin tarım arazileri üzerindeki
olumsuz etkisi sonlandırılmalıdır. Doğanın, suyun
kirletilemeyecek şekilde politikaların hayat bulması artık
kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Toprağın korunmasıyla
üretim devam edebilir aslında, ekoloji korunabilir. Ancak bu da bir
politik bakışın ve politikanın ürünü olmalıdır.
Su ve elektrik küçük çiftçilere ücretsiz verilmelidir. Küçük üretici köylülerin
elektrik borçları aslında silinmelidir. Mayınlı araziler
temizlenmeli, geçimlik tarıma açılmalı, uygun hazine arazileri
de topraksız köylere geçimlik tarım amacıyla
dağıtılmalıdır. Günümüzde bugün ucuz emek, iş
gücüne dönüşmüş olan topraksız köylülerin ya da yerlerinden
edilmiş yurttaşlarımızın kendi topraklarında yaşamlarını
idame ettirebilmeleri için hazine arazilerinin tahsisi
sağlanmalıdır. Tarım ve orman arazilerinin korunması,
geliştirilmesi, kentli nüfusun da hem üretici hem de tüketici
olabileceği şekilde bu alanların yurttaşlar yararına
sunulması yönünde politikalar yeniden üretilmelidir. AK PARTİ hükûmetleri
tam da bunun tersini yapmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Doğan.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) -
Et ve süt ürünlerinin ithalatı yerine hayvancılık desteklenmeli
ve halkımızın doğal et ve süt ürünlerini tüketmeleri için
imkân sağlanmalıdır. Bizim tespit ettiğimiz
hayvancılık potansiyelini harekete geçirme amaçlı destek vaadi,
aslında programımızda da yer alan bu konu sorunu çözmeye
odaklıdır. Yıllarca ifade ettiğimiz gibi, çözüm önerileri
maalesef AK PARTİ Hükûmeti tarafından görünmez hâle getirildi ve görülmedi.
Her türlü tarımsal sulama ağlarının eşit ve adil bir
şekilde kırsal alanlarda yaşayan tüm
yurttaşlarımızın hizmetine sunulması gerekirken
maalesef bunun tam tersi yapılmıştır. Her
yurttaşın doğduğu yerde doyması perspektifinden
hareketle mevsimlik tarım işçiliğini doğuran nedenler
ortadan kaldırılmalıdır. Bu belirttiğim
hususların hiçbirine kulak verilmediği, tam tersine bu politikayla
Türkiye tarımının çökertildiği ortadadır, veriler bunu
göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla)
Bir cümle daha ifade edeceğim efendim müsaadenizle.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Doğan.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) -
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) küresel
gıda fiyatlarının 2017de yüzde 8 arttığını
açıklamıştı. Yine de bu örgütün verilerine göre, süt
ürünleri 2016 yılında yüzde 15 zamlanmış ve et
fiyatları ise önceki yıla göre yüzde 16 artmıştır.
Ülkemizde ise geride kalan yılda gıda fiyatlarına müdahale için
ithalat başta olmak üzere çeşitli yöntemlere başvurulduğu
tarafımca bilinmektedir. AK PARTİ Hükûmeti, gıda
fiyatlarını düşürmek için kırmızı et, hububat,
bakliyat gibi birçok üründe gümrük vergilerini düşürmek ya da
sıfırlamak yoluna gitmiştir. İthalatla fiyat dengesi
sağlamaya çalışırken buradaki rekor seviyeler yeni bir
çıkmazı da karşımıza çıkarmıştır.
Gıda ürünlerinin ithal edilmesi çiftçi ve üreticiyi olumsuz
etkilemiştir. Bildiğiniz üzere, birçok alanda üretim
azaltılmış ya da üretici olumsuz şekilde
etkilenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Komisyonumuz tarafından hazırlanan bu raporun çok değerli
olduğunu, bir birikim olduğunu, özellikle Millet Meclisinin birlikte
karar alarak böyle bir raporu hazırlamasını son derece önemli ve
değerli olarak görüyorum ama biraz önce yine bir milletvekili
arkadaşımızın belirttiği gibi tozlu raflarda
kalması yerine, Türkiyedeki tarım politikasını etkileyecek
bir öneri olarak değerlendirilmesi gerektiğini burada belirtmek
istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
Söz sırası
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekilimiz Sayın Okan
Gaytancıoğluna aittir.
Sayın
Gaytancıoğlu, sizi özlemiştik.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; güzel bir rapor, emeğinize sağlık,
bizler de katkıda bulunduk. Ben de biraz bilgi vermek istiyorum
Üzümün yüzde 90ı
Manisada üretiliyor. Manisa ekonomisine 4 milyar lira, Türkiye ekonomisine
450-500 milyon dolar gelir sağlayan bir üründen bahsediyoruz yani sorunsuz
olması gereken ama sorunlu bir ürün. Neden? AKP sayesinde çok ciddi
sorunları var. Yüzde 80-85inin Manisada olduğu bağ
alanlarından bahsediyoruz. Manisa tarıma çok elverişli bir yer.
Pamuk vardı, sağ olsunlar, bitirdiler, artık, pamuğu
Yunanistandan alıyoruz, Kırgızistandan alıyoruz,
Mısırdan alıyoruz. Tütün vardı, tütünü de bitirdiler,
tütünü de ithal ediyoruz. TEKELi, sigara fabrikalarını
stoklarındaki tütünle sattınız, sıra üzümde.
Fındığın başına gelenler korkarım üzümün de
başına gelir. Nasıl fındıkları artık bir
yabancı tekel topluyor, yarın İngiltereden bir firma gelir,
bütün Manisadaki üzümleri toplar ve kendi markasını koyar, onun için
de bizim görüşlerimizi lütfen dinleyin. Biz buraya biraz muhalefet
şerhi yazdık ama çözüm eğer siz iktidarda devam ederseniz yok,
artık yeni bir anlayış olması lazım.
Peki, üzümde
avantajlıyız ama neden sonu Ferrero gibi olacak? Çünkü bazı
şeyleri görüyoruz. Tavukçuluk nasıl olduysa, bitkisel yağ
sektörü nasıl kartellerin eline geçtiyse, emperyalist firmaların
eline geçtiyse, fındık nasıl başka firmaların,
yabancı firmaların tekeline geçtiyse, üzümde de bunun
olacağını şimdiden söylüyoruz. Peki, sorunsuzsa bu ürün
neden araştırma komisyonu kuruldu? Gayet güzel. Üzüm fiyatı 2016
yılında 6 liraydı ve geçtiğimiz yıl 4 lira, hatta
bunun altına düştü. Cumhuriyet Halk Partisi boş durur mu? Hemen
Manisa'ya gitti, üreticiyi de topladı, bir üzüm mitingi yaptı Alaşehir'de.
On binlerce çiftçimiz geldi. Demek ki bir sorun varmış. Sorun neydi?
4 lira civarında olan bir maliyet. Araştırma komisyonunu
topladık, kurumları topladık. Hep 4 liranın altında.
Sayın Başkan değil mi, maliyet 4 liranın altında,
değil mi? Yani çiftçi para kazanıyor, değil mi, değil mi?
diye sordular biz de Hayır, hayır. dedik çünkü Manisadaki
tarlaların yüzde 80i, 90ı ipotekli. Eğer sorun yoksa çiftçi
tarlasını niye ipotek etsin, niye tarlasını satmaya
çalışsın, neden sıkıntılı bir süreç
yaşasın, bunları anlattık. Bugünlerde üzüm 6 lira ama
üreticide üzüm kaldı mı? Kalmadı çünkü piyasayı
düzenleyebilecek kurumları da siz maalesef göçerttiniz. Toprak Mahsulleri
Ofisi, görevi ne? Tahıl satın almak. Yani tahıl nedir?
Buğdaydır, arpadır, yulaftır, çavdardır,
mısırdır, çeltiktir. Siz, Toprak Mahsulleri Ofisine
fındık aldırıyorsunuz, Toprak Mahsulleri Ofisine üzüm
aldırıyorsunuz. Niye? Kurumların hepsini kapattınız,
kurumların hepsini işlevsizleştirdiniz. Yani bırakın
Et ve Balık Kurumunu biraz daha güçlendirseydiniz, Türkiye şu anda
hayvan ithalatını konuşmayacaktı. Çok az bir mağazayla
piyasaları dengelemeye çalışıyorsunuz, bunu da
beceremiyorsunuz. Niye? Çünkü ciddi bir tarım politikanız yok,
tarım politikanız günübirlik. Neyin fiyatı arttıysa onu
ithal etmeye çalışıyorsunuz. Üretici hiç aklınıza
gelmiyor; üreticiyi destekleyelim, üreticiyi biraz daha güldürelim, cebine
biraz daha para koyalım, böyle bir mantığınız yok.
Dolayısıyla,
sorunsuz olması gereken bir üründe de çok ciddi sorunlar
yaşıyoruz. 500 milyon dolar para az mı? Hele dolar da durmuyor ki
4,5 lira oldu. Yani çok ciddi bir döviz kazanacağımız bir üründe
siz yabancı tekellere bu işi terk edeceksiniz. Bu mantıkla
giderseniz seneye ne olacak? Yine, Toprak Mahsulleri Ofisine görev mi
vereceksiniz? Bulabilecek misiniz, piyasayı düzenleyebilecek Toprak
Mahsulleri Ofisinin deposu var mı, elemanı var mı?
Bırakın, TARİŞi güçlendirelim. TARİŞ kim?
Üreticiler tarafından kurulmuş bir tarım satış
kooperatifi birliği. TRAKYA BİRLİK, TARİŞ,
ÇUKOBİRLİK, FİSKOBİRLİK gibi kurumları
güçlendirmemiz gerekirken siz tam tersine bunları
işlevsizleştiriyorsunuz. Toprak Mahsulleri Ofisi, bırakın
görevini yapsın, piyasadan ürün satın alsın, biraz piyasayı
dengelesin ama siz bunun tam tersini yapıyorsunuz. Bakın, çözümü
anlatacağım size.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Sayın Başkan, çözümü anlatacağım.
Çözüm, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında gelecek. Bu, çok açık ve net. Niye? Çünkü
stratejik bir ürün. Para kazandığınız bir üründe bu
parayı daha fazla artırmak istersiniz, bunu çiftçinizle
paylaşmak istersiniz. Fiyatı bir yıl önceden
belirleyeceğiz. Niye? Çünkü fiyat belli olsun ki üretici ne
kazanacağını, ihracatçı nasıl bağlantı
kuracağını bilmeli. Diyeceksiniz ki: Bu işten
ihracatçı da kazanacak. Biz, sermayeye karşı değiliz ama
üretici para kazanmazsa, ihracatçı para kazanmazsa, o zaman bizim ürünümüz
heba olmuş olacak.
Bakın, biz tonunu
170-180 dolardan satıyoruz, Amerikalılar 340 dolardan satıyor;
demek ki bu işi biliyorlar. Nasıl biliyorlar?
Markalaşmışlar. Biz yapmıyoruz. Fiyatları bir yıl
önceden açıklayacağız. Üzümde de, aynı şekilde
diğer ürünlerde de mazotu ÖTV ve KDV olmadan çiftçiye vereceğiz;
göreceksiniz, bunu iktidar olduğumuzda yapacağız. Çiftçinin
borcunu, faizlerini sileceğiz. Çiftçiye Sen üret kardeşim, sen bizim
efendimizsin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Son cümlelerim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Atatürk size milletin efendisi demişti. Siz ne yapıyorsunuz?
Efendi çok zor durumda; o kadar efendi ki sesini çıkaramıyor,
korkuyor, Aman, bir ses çıkarırsam, bir slogan atarsam beni içeri
atabilirler. diyor. Hayır, çiftçi üretecek, efendi gibi dolaşacak,
borcu olmayacak, gübreyi sormayacak, gübreyi ne zaman atacağını
bilecek. Tarımı teknik yöntemlerle çiftçiyle buluşturmak
zorundayız, bunu yapmazsak başarılı olamayız. Her
şeyi ithalatla çözemeyiz.
Bakın, dünyada nüfus
artıyor; şu an 7 milyar nüfus var, 9 milyar olacak. Toprak
kaynakları aynı, su kaynakları aynı. Bizim de
toprağımız var, suyumuz var, çiftçimiz var, güneşimiz var
ama yönetemiyorsunuz. Bırakın, yönetenler gelsinler, bu işi
yapsınlar, çiftçiye değerini versinler; köylü yeniden milletin
efendisi olsun, cebi para görsün, banka banka dolaşmasın,
kartların birini kapatıp diğerini açmasın, bizim derdimiz
budur. Üreten bir Türkiye, hakça bölüşen bir Türkiye istiyorsak üreticiyi
desteklemek zorundayız.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gaytancıoğlu.
Söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekilimiz Sayın
İsmail Bilene aittir.
Buyurun Sayın Bilen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Bağcılık Sektörü ve Üzüm
Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak
Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, girmiş bulunduğumuz ramazan ayını tebrik ediyor,
ramazanın bütün insanlık âlemine ve ülkemize,
vatandaşlarımıza hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Evet, Kudüste yaşanan
vahşeti ben de lanetliyor, orada şehit olan Müslüman
kardeşlerimize, dindaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor,
yaralılara da acil şifalar temenni ediyorum.
Okan Beye ve diğer
hatiplere çok teşekkür ediyorum. Komisyonumuzda görev alan
uzmanlarımıza, akademisyenlerimize ve
çalışanlarımıza, teknik elemanlarımıza çok çok
teşekkür ediyorum.
Odalarınıza
gönderilmiş bulunan 559 sıra sayısıyla
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Bize gelmedi.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Bize gelmedi.
İSMAİL BİLEN
(Devamla) Gelmediyse gelecektir.
bastırılıp
dağıtılan bu kitapçıkta hakikaten bağcılık
sektörünün içinde bulunduğu durumu, pozisyonu, müstahsilin, üreticinin
bizden beklentilerini yani kısacası tüm paydaşların ortak
görüşünü memnuniyetle müşahede ettik, raporumuza dercettik ve
bunları da inşallah hem sizinle hem de ilgili kurumlarla
paylaşacağız.
Evet, rapor üzerinde birkaç
kelam etmek isterdim ama Okan Beyin söylediklerinin bir kısmına
cevap vermek durumunda kalacağım.
Kıymetli dostlar, bizde,
1980li yıllardan bugüne bağ alanları -Manisada özellikle-
yüzde 70ler nispetinde genişlemiş durumda. Sektörün içerisinde
bulunduğu en büyük sorun, zaman zaman hasat sezonunda yaşanan arz
fazlası durumdan kaynaklanıyor. Burada da geçen yıl bahsettiler.
Toprak Mahsulleri Ofisiyle, Sayın Başbakanımızın
talimatı ve Hükûmetimizin de -Maliye Bakanımıza da özellikle
teşekkür ediyoruz- destekleriyle piyasaya bir müdahalede bulunuldu. 3.200
liralara kadar gerileyen üzüm fiyatları kısa sürede, hemen toparlanma
sürecine girdi, 5.200 liralara kadar çıktı, bugün de 6 bin lira
civarında. Biz, hiçbir kurum temsilcisine maliyetler noktasında asla
baskı yapmadık. Maliyetler belli, maliyetlerin durumu da ortada ve
raporumuzda da bunları teker teker yazdık. Bu işin
paydaşlarının tamamını
çağırdığımızda -dokuza yakın- burada
Komisyonumuzda, yaklaşık da 8 vilayette
yaptığımız toplantılarda tamamının,
paydaşların tamamının istediği,
arzuladığı şey şuydu: Arz fazlası dönemlerde
piyasaya müdahale edecek bir kurumun bulunması. Burada da devlet
desteği olduğu için özellikle Toprak Mahsulleri Ofisimizin devlet
güvencesi adı altında bulunması yeterliydi ve
dolayısıyla da Sayın Cumhurbaşkanımızın ve
Başbakanımızın talimatlarıyla Toprak Mahsulleri Ofisi
devreye girdiğinde piyasa regüle edilmiş oldu ve bu işin
paydaşlarından hiçbir tanesi zarar da etmedi.
Kıymetli dostlar, üzümün
bugüne kadar, AK PARTİ iktidara gelinceye kadar aşağı
yukarı kilogram fiyatı, ihraç kalemi olarak söylüyorum 85 sent idi,
bugün ise 1 dolar 70 sente tekabül ediyor. Daha fazlasına satmak mümkün
müdür? Elbette mümkündür; bunu da raporlarımızda belirttik, ilgili
kurumlara da tavsiye ettik. Zamanında piyasaya müdahale edecek,
piyasayı regüle edecek bir müessesenin, bir kurumun kurulması veya
desteklenmesi için Toprak Mahsulleri Ofisi gibi, tarım kredi
kooperatifleri gibi bizim bölgemizde üretici birliği olan TARİŞ
Üzüm Birliğine de bu görev verilebilir, bu görev onun tarafından da
ifa ettirilebilir ve dolayısıyla 2 dolar 50 sente kadar
çıkmış bulunan üzüm fiyatını tekrar o rakamlara çekmek
mümkün olabilir, yeter ki zamanında bir müdahale mekanizmasını
devreye sokabilelim; bunu raporumuza dercettik. Toprak Mahsulleri Ofisinin
devreye girmesiyle piyasaya bir güven, müstahsile de bir teminat vermiş
olduk. Üzümünüz elinizde kalmayacak, bu maliyetin, bu fiyatın altında
eğer piyasaya üzüm arz etmek durumunda kalırsanız biz üzümünüzü
almaya hazırız dediğimizde, müstahsil bu üzümü piyasaya
-açığa dökme dediğimiz-açığa dökmekten de imtina
etmiş oldu.
Tarım sektörüne
verdiğimiz desteklemelere gelince; kıymetli dostlar, ben
geçmişte de avukatlık yaptım, Ziraat Bankasının,
tarım kredi kooperatiflerinin de avukatlığını
yaptım. O dönemlerde tarım kredi ve Ziraat Bankasından
çiftçimizin, müstahsilin kullandığı kredinin
.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL BİLEN
(Devamla) Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bilen.
İSMAİL BİLEN
(Devamla) Tarım kredi ve Ziraat Bankasından alınan kredilerin
-borçların- geri dönüş oranı yüzde 35ler nispetindeydi,
maksimum yüzde 40lar nispetindeydi; bugünkü tahsilat oranı yüzde 97ler,
98ler nispetinde. Yani geçmiş dönemlerle mukayese edildiğinde çiftçi
borcunu ödeyebilir hâle gelmiştir. Bugüne kadar AK PARTİ
iktidarları döneminde tarım sektörüne 150 milyar lira civarında
destekleme verilmiştir.
Tarım, bütün
dünyanın sancılı sektörlerinden bir tanesidir, sadece
Türkiyenin değil ama AK PARTİ iktidara geldiğinde tarım
yeniden yapılandırıldı, planlandı, makineleşmesi
ve sanayileşmesi sağlandı. Toplam tarım ihracatımız
3,5 milyar dolar iken 16,5 milyar dolara kadar çıktı. Ülke yeniden bir
toprak kazanmadı, mevcut bulunan tarım arazilerinden AK PARTİ
iktidarları ve Tarım Bakanlığı takip ettiği
politikalar neticesinde hem üretimi artırdı hem kaliteyi
artırdı hem de maliyeti düşürdü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL BİLEN
(Devamla) Okan Beye gösterdiğiniz müsamahayı bana da
göstereceğinizi umuyorum.
BAŞKAN Vakit tamam
mı, devam mı?
İSMAİL BİLEN
(Devamla) Devam.
BAŞKAN Buyurunuz,
toparlayınız lütfen.
İSMAİL BİLEN
(Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, dolayısıyla da AK
PARTİ iktidarları döneminde tarıma ciddi bir destekleme
yapılmış. Bu yıl itibarıyla yapacağımız
destekleme 15 katrilyon lira civarında. Yani hayal edilemeyecek
şeyler başarıldı. Peki, sorunlar bitti mi? Hayır,
bitmedi ama sorunlar giderek azaldı, minimize edildi ve son olarak da
-dediğim gibi tarım politikalarımızı destekleyici-
özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın ve
Başbakanımızın talimatlarıyla Toprak Mahsulleri
Ofisinin devreye girmesiyle piyasada bir denge sağlanmış oldu.
Evet, bu sözlerle sizlere
veda edeyim. Önümüzdeki sezon inşallah gelip görmek, belki gidip gelmemek
de var. Kırdığımız arkadaşlar varsa onlardan da
helallik diliyorum. Seçimlerin ülkemize, insanlık âlemine ve bize umut
bağlayan mazlum milletlere hayırlar getirmesini Cenab-ı Haktan
niyaz ediyorum.
Sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bilen.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne)
Efendim, tutanaklara geçmesi için sadece bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin 559 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Şimdi, Sayın Bilen tahsilat oranlarından bahsetti.
Bakın, Türkiye Cumhuriyetinin dış borcu sürekli artıyor.
Niye? Çünkü faiz ödüyor, yeni borçlanıyor, faizi sürekli ödüyor. Tahsilat
oranı yüksek -Maliye Bakanımız orada gülüyor- evet, doğru,
borcumuzu ödüyoruz, çiftçi de borcunu ödüyor ama ne yapıyor? Bir bankadan
alıyor, diğer bankaya geçiyor. Bu şimdi iyi bir şey mi?
Çiftçinin borcu artıyor. İktidara geldiğinizde 1 milyar
liraydı çiftçinin toplam borcu, 100 milyar liraya yaklaştı; özel
bankalar var bunun içerisinde, kamu bankaları var, yabancı bankalar
var. Peki, 9 kere yapılandırma yaptık, aynı
yapılandırmayı niye çiftçi borcunda yapmıyoruz, niye
faizini silmiyoruz, anaparayı taksitlendirmiyoruz?
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Yaptık.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Yapmıyoruz.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Yaptık, yaptık.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Yapıyoruz.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Elektrik parasından...
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Eskiden çiftçi borç alamazdı.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Olur mu?
BAŞKAN Maksat
hasıl oldu Sayın Gaytancıoğlu.
Çok teşekkür ederim.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Bir şey daha var: AKP döneminde tarıma çok destek
verildi. Yasa var, yasaya uyun o zaman, verin desteği,
alnınızdan öpelim.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Yasanın üzerinde veriyoruz.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Verilmedi, yarısını veriyorsunuz.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim sayın milletvekilleri.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
4.- Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin
Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin
Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 559) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınacak tedbirlerin
tespit edilmesi maksadıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104
ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan Meclis
araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzünün, tüm İslam âleminin ramazanını tebrik ettiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Bu gece
itibarıyla idrak edeceğimiz mübarek ramazan ayının
milletimizin birlik ve beraberliğinin kuvvetlenmesine, mazlumların
kurtuluşuna ve tüm insanlığın barışına ve
huzuruna vesile olmasını, bereket getirmesini temenni eder, tüm
İslam âleminin ramazanını tebrik ederim.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 16 Mayıs 2018 Çarşamba günü, yarın saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.46
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 554 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) (10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmeleri 4/5/2017 tarihli 88inci Birleşimde yapılmıştır.
(x) 555 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) (10/601) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmeleri 27/07/2017 tarihli 120nci Birleşimde yapılmıştır.
(x) 558 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) (10/114, 365, 378, 494, 702, 884, 1423, 1431, 1442, 1449, 1597, 1787, 1808, 1949, 1955, 1970, 2056, 2092, 2094, 2095, 2096, 2097, 2098, 2099) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin ön görüşmeleri 02/11/2017 tarihli 17nci Birleşimde yapılmıştır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 559 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) (10/135, 298, 1150, 2002, 2101, 2103, 2104, 2112, 2113) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin ön görüşmeleri 7/11/2017 tarihli 18inci Birleşimde yapılmıştır.