TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10’uncu
Birleşim
25
Temmuz 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- BU BİRLİŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN KÂĞITLAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylan’ın, Çorum iline yapılan
sağlık yatırımlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın, hakkında adli
işlem olmadan memuriyetten atılan kişiler ile Denizli’nin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, sağlık
çalışanlarına yönelik yaşanan şiddet olaylarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TBMM
kreşinin Millî Eğitim Bakanlığına devrine ilişkin
protokolün iptalini Başkanlıktan talep ettiğine ilişkin
açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, dikey geçiş
sınavına giren öğrencilerin durumuna ilişkin
açıklaması
3.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Şehir Hastanesinde
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
4.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Balıkesir Devlet
Hastanesi personel dağılım cetvelinin ne zaman hastaneye uygun
hâle getirileceğini Sağlık Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
5.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, fındık
üreticisinin emeğinin karşılığını alabilmesi
için bir an önce fındık taban fiyatının
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
6.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ yerel
yönetimlerinin hizmetleriyle Kocaeli’nin bir tatil beldesi hâline
getirildiğine ilişkin açıklaması
7.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna
ve personeline yönelik gerçekleştirilen uygulamadan vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, bedelli askerlikteki temel
eğitim süresine ve emeklilikte yaşa takılanların düzenleme
beklediğine ilişkin açıklaması
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Ticaret Bakanının
güven veren, sağlıklı işleyen bir piyasayı ne zaman
sağlayacağını, tüketim ve borçlanma ekonomisinden üretim
ekonomisine geçmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in
Filistin coğrafyasında gerçekleştirdiği insanlık
suçunu lanetlediğine ve Türk halkının daima Filistinlilerin
destekçisi olduğuna ilişkin açıklaması
11.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, sağlık personeline verilmesi
planlanan fiilî hizmet zammının kapsamının
genişletilerek sağlık alanında çalışan herkese
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, güçlünün
zayıfı ezdiği bir toplumun felah bulmayacağına, gücün
zayıfı korumak için kullanılması gerektiğine ve gerçek
uygarlığın da buradan doğduğuna ilişkin
açıklaması
13.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarım kredi kooperatiflerinin
yaş meyve ve sebze üreticilerini korumak için piyasayı regüle edecek
şekilde alım yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, polislerin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin yapılacak düzenlemeye ve Polis Özel
Harekât alımlarında kadınlara da hak tanınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, bedelli askerlik yapacak
olanların kendi illerine yakın bölgede eğitimlerini
tamamlamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
16.-
Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya’nın Aksu ilçesinin
Kurşunlu ve Yurtpınar Mahallelerinde çıkan orman yangınına,
yöre halkının ormanlık alanın imara açılmasından
endişe ettiğine ve bu konuda yetkililerden açıklama
beklediklerine ilişkin açıklaması
17.-
Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Meclis tatile girmeden önce FETÖ’yle
mücadelede yaşanan birtakım sıkıntıların
giderilmesine yönelik tedbirlerin alınabileceğine, suça ilişkin
takipsizlik veya beraat kararı verildiyse mahkemenin vereceği
kararın ötesinde bir karar düşünülmemesi gerektiğine, FETÖ’nün
kripto damarının hâlâ faal olduğuna ve taşeron
işçilere kadro verilmesi işlemlerinde yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 79 kişinin hayatını
kaybettiği yangından dolayı Yunanistan halkına
başsağlığı dilediğine ve Türkiye'nin her türlü
yardımda bulunması gerektiğine, 25 Temmuz Nazım Hikmet’in
vatandaşlıktan çıkarılmasının 67’nci yıl
dönümüne, İnsan Hakları Derneğinin Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak
İhlalleri Raporu'na ve Dersim’de yapılması gereken geleneksel
festivalin niçin yasaklandığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, FETÖ’yle
mücadele sürecinde ortaya çıkan komplikasyonlarla alakalı
tekliflerinin ciddiye alınmamasından rahatsızlık
duyduklarına, hakkın, hukukun yerine gelmesini temin etmek için
mekanizmanın hızlı çalışmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay, TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentop’a başarılar dilediğine, Genel Kurul
çalışmalarında uygulama birliği sağlamak adına
Meclis Başkan Vekillerinin Divan toplantısında bazı
konuları değerlendirmelerinde
fayda olduğuna ve yaşadığı yangın
nedeniyle Yunanistan halkına
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, yaraların
sarılması için Türkiye’nin kendine yakışanı
yapacağına ilişkin açıklaması
21.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Halil İnalcık
Hoca’yı rahmetle andığına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
Yunanistan’daki yangınla ilgili olarak Türk devletinin yardıma
hazır olduğunu ifade ettiğine, FETÖ'yle mücadelede haksız
yere yapılan bir işlemin vicdanen herkesi yaraladığına
ve FETÖ’yle mücadelede kararlı olmak gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.-
Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk’un CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Mardin ilinin “Ömeryan köyleri” diye bilinen
köylerinde orman yangını başlamış olduğuna ve
büyük bir tehlikeye dönüşmeden müdahale edilmesi konusunda
duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde
çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
26.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Türkiye’nin dünyada en fazla yardım yapan ülke
olduğuna ve Yunanistan’ın talebi hâlinde her türlü yardımın
yapılacağını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın bütün dünyaya ilan ettiğine ilişkin
açıklaması
27.-
Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay ilinin Arsuz
ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
28.-
Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, Yılın En Seçkin
Bilim İnsanı seçilen Zürih Üniversitesi akademisyenlerinden
Profesör Doktor Mutlu Özcan’ı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
29.-
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun, Hatay ilinin Arsuz
ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
30.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde
çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin’in Nusaybin ilçesi
Çalıköy-Pınarbaşı mezrası ile Yavruköy mevkisinde
teröristlere karşı operasyonların
gerçekleştirildiğine, sokağa çıkma yasağı ilan
edildiğine ve çıkan yangın ile operasyon arasında bir
bağlantı olmadığına ilişkin açıklaması
32.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesi
Işıklı köyü mevkisinde meydana gelen yangınla ilgili
yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Akdeniz
Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya
Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi,
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi,
İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği,
NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik ve Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturmak üzere siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/35)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren
kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25
Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına alınmasına;
Kişisel Verileri Koruma Kurumunda boş bulunan üyelik için seçimin 25
Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; bu
birleşimde 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1
Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girmesine; 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un
CHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylan’ın 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Süreyya Sadi Bilgiç’in 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili
Nazır Cihangir İslam’ın 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde aleyhte yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Kişisel Verileri Koruma Kuruluna Üye Seçimi
1.-
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri; Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkan’ın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2)
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentop’un, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan seçim
neticesinde Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğine, 7
Temmuz 2018 Cumartesi gününden bugüne kadar yoğun mesai harcayan
Başkanlık Divanı üyelerine, milletvekillerine ve Meclis
çalışanlarına Başkanlık Divanı olarak
teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
XII.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 1) Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması
2.-
(S. Sayısı: 2) Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin oylaması
25 Temmuz 2018
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 14.02
BAŞKAN :
Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER
: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı mevcuttur,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Çorum’da
sağlık alanında yapılan yatırımlar hakkında
söz isteyen Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylan’a aittir.
Buyurun Sayın Ceylan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylan’ın, Çorum iline yapılan
sağlık yatırımlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Sayın
Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Çorum ilimize yapılan sağlık
yatırımlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılından bu tarafa, AK
PARTİ’mizin on altı yıllık iktidarı döneminde Çorum
ilimize sağlık yatırımları dâhil -tüm diğer
yatırımlarla beraber- 14,9 milyar yani 14,9 katrilyon
yatırım yapılmıştır. Bu miktar sadece
tamamlanmış yatırımlar olup devam eden yatırımlar
bu miktara dâhil değildir.
Değerli milletvekilleri, Çorum ilimizin
üniversite özlemi de Sayın Cumhurbaşkanımız, o zamanki
Başbakanımız tarafından tüm illere üniversite
yapılması gerektiği sözü üzerine, her ile bir üniversite
politikası doğrultusunda 2006 yılında giderilmiştir.
Özellikle Hitit Üniversitesi bünyesinde kurulan tıp fakültemizle birlikte
Çorum sağlık alanında yeni bir çığır
açmıştır. Çorum’da AK PARTİ’miz tarafından
yapılan sağlık yatırımlarında ana hedefimiz,
amacımız, Çorum’da yaşayan kardeşlerimizin, Çorum’da ikamet
eden vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinin yerelde
tamamlanması ve dışarıya sevkin minimize edilmesi
olmuştur. Yapılan hizmetlerde her zaman insanımızı
merkeze koymuşuzdur. Her zaman insan odaklı yatırımlar
yapmışızdır.
Her şeyin başı sağlık
diyoruz ya, insan sağlığından önemli hiçbir şeyin
olmadığını biliyoruz. Bakın, Çorum’da
sağlıkta AK PARTİ döneminde nereden nereye gelmişiz? Bunu
söylemeden önce de sadece geçmiş dönemde AK PARTİ hükûmetlerinden
önce sağlığın hangi durumda olduğunu da söylemek
isterim. SSK hastaneleri vardı. Bir zamanlar SSK’li olarak
çalışan milletvekillerimiz bilirler. Hastanede muayene olmak,
sıra almak, muayene olduktan sonra da ilaç almak başka bir dertti. O
dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız “Bu hastaneleri devlet
hastanesiyle birleştireceğiz.” deyince bazı çevreler, güya
işçiden, emekçiden yana olduğunu söyleyen, yıllardır böyle
siyaset yapıp buralardan oy toplamaya çalışanlar ayağa
kalkmıştı “SSK hastanelerini kapattırmayız,
birleştirtmeyiz.” diye. Oysa Sayın Cumhurbaşkanımız
yine o zaman doğruyu yaptı ve bu hastaneleri devlet hastanesi çatısı
altında birleştirdi ve işçimizin, emekçimizin sağlık
alanında rahat şekilde tedavi görmesini sağladı.
Bakın, şimdi, değerli
arkadaşlar, Çorum’daki tüm ilçelerimizde yeni devlet hastaneleri
yaptık, yeni ağız diş sağlığı
merkezleri yaptık. Özellikle, 750 yatak kapasiteli Hitit Üniversitesi Tıp
Fakültemizle afiliye olan devlet hastanemizde, bünyesindeki tüm bölümlerle
beraber, 141 öğretim üyesi, yine 161 pratisyen ve uzman hekim görev
yapmaktadır. Sadece bir örnek vermek isterim: Bu hastanemizde 2012
yılında kurulmuş olan kardiyovasküler cerrahi ve anjiyografi
bölümlerinde şu ana kadar 15 bin Çorumlu kardeşimiz anjiyo olmuş
ve bin Çorumlu kardeşimiz de açık kalp ameliyatı olmuştur.
15 bin Çorumlu kardeşimiz eğer dışarıya sevk
olsaydı, yanında 2 kişiyle gidecekti, 3 kişiyle gidecekti
yani 45 bin kişi kendi tedavisini dışarıya gidip eziyet
çekmeden Çorum’da sağlamış oldu.
Yine Çorum’da, Türkiye’de 4 tane olan diyabetik ayak
servisimiz açılmıştır ve bu hastanemiz, Hitit Üniversitesi
Erol Olçok Hastanemiz şu anda dışarıdan yüzde 35 sevk
alarak faaliyetlerine devam etmektedir. Yani bunlar saymakla bitmez.
Değerli kardeşlerim, buradan bir müjde
vermek isterim. Diş hekimliği fakültemiz, Sayın
Cumhurbaşkanımızın onayıyla, Bakanlar Kurulumuzun
imzasından geçmesiyle şu anda Çorum’da açılmış
durumdadır. Bu sene eğitim öğretim döneminde öğrenci
alacaktır ve yapılan, şu anda ihalesine
çıktığımız diş hastanesiyle beraber afiliye
olunca da diş sağlığıyla ilgili sorunu olan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ceylan, sağ olun.
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) – Peki,
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz,
Denizli’de hakkında adli işlem olmadan memuriyetten atılan
kişiler ile Denizli’nin sorunları hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekili Haşim Teoman Sancar’a aittir.
Buyurun Sancar. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın, hakkında adli
işlem olmadan memuriyetten atılan kişiler ile Denizli’nin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Peygamber Efendimiz’in bir
hadisişerifiyle başlamak istiyorum: “Bir saat adaletle hükmetmek, bir
sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” 15 Temmuz alçak darbe
girişiminin üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçti.
Bu iki yılı aşkın sürede “adalet” “hak” “hukuk”
kavramları konuşuldu, kamuoyunun aklında FETÖ’yle gerçekten
mücadele edilip edilmediği konusunda bazı soru işaretleri
kaldı.
FETÖ darbe girişiminin ardından
çıkarılan OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle 130 binin üzerinde
devlet memuru vatandaşımız işinden ihraç edildi.
Geçmişte FETÖ’ye para basanlar, Türkçe Olimpiyatları’na sponsor
olanlar, okullarında, yurt dışlarında kalanlar,
bankalarında genel müdürlük yapanlar, maalesef, terfi ederken neyle
suçlandığını bilmeyen komiserlerimiz, askerlerimiz,
memurlarımız ihraç edildiler.
Değerli arkadaşlar, ben Denizli
Milletvekiliyim. Geçen gün seçim bölgemde bir benzin istasyonunda benzin
alırken beni orada durduran pompacının aynen söylediklerini bir
hak, hukuk ve adalet mücadelesi olarak tüm vekillerime arz etmek istiyorum.
“Sayın Vekilim, ben ilimizde bir karakolda amir iken ihraç edildim.
Mahkemeye çıkmadım, savcılık tarafından takipsizlik
kararı verildi. Beni terörist olarak yargıladılar ama hiçbir
konuda, hiçbir yasada tarafıma terörist olduğumla ilgili ibare
verilmedi. Ben bugün, soruyorum Sayın Vekilim: Eğer ben terörist isem
neden burada serbest geziyorum, eğer terörist değil isem,
savcılığa ve mahkemeye inanıyorsak, hakkımda
takipsizlik verildiyse ben neden burada, bir terör damgalısı olarak
benzinlikte pompacı olarak çalışıyorum?”
Değerli arkadaşlar, OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvuran bu kardeşimiz
bir yıldan bu yana mahalle baskısıyla evinde, işinde,
toplumda dışlanmasına rağmen, daha hakkında
verilmiş bir karar yok.
Değerli arkadaşlar, terörün siyaseti
olmaz, terörün sağı solu da olmaz; bu bir hakkaniyettir. Şimdi
soruyorum: Pazarcılık yapmak zorunda kalan, inşaatlarda amelelik
yapmak zorunda kalan ve evlerde temizliğe gitmek zorunda kalan bu insanlar
gerçekten masum mu, değil mi? Bunun kararını verecek olan
yargı. Bunun kararını verecek olan Komisyonun çok
hızlı hareket etmesi, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi
mensupları açısından da toplumun güvenini kazanmak
açısından da büyük önem taşımaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda,
Denizli’mizde 2 bin devlet memuru görevinden ihraç edildi, dörtte 1’i
hakkında çıkmış bir karar yok; bugüne kadar OHAL
Komisyonundan çıkan karar sayısı 1.300. Türkiye’de bununla
ilgili, biliyorsunuz, 130 bin vatandaşımız mağdur.
Artık, hep birlikte el ele verip terörü ve teröristi ayıklamalı
ama burada masum vatandaşları da yargılatmamalıyız.
Malum, geçmiş dönemde Sayın Binali Yıldırım’ın
önemli bir sözü vardı, “Kurunun yanında yaş da yanıyor
olabilir, binlerce haksız işlem yapılmış da olabilir.
Bunları ayıklamak bizim görevimizdir. Bunun için OHAL Komisyonunu
kurduk.” dediler.
Bu saatten sonra OHAL kalkmış ise gelin, hep
birlikte adaletin tecellisini sağlayalım, bu
arkadaşlarımızın devletine, milletine, vatanına
küsmemelerine vesile olalım; gerçekten terörist ise benzincide değil,
sokakta dahi gezmemesini sağlayalım. Ama hep söylediğimiz bir
şey vardır, adalet tecelli etmeden bir kamu kurumunun müdürü
tarafından “Sen teröristsin.” diye işine son verilerek o kişiyi
de mağdur etmemek biz değerli vekillerin ve bu yüce kürsünün de ana
görevidir diye düşünüyorum. İnanın, herkeste bu anlamda bir
sıkıntı vardır. Geçmiş dönemde hep söylediğimiz
ve seçim meydanlarında söylediğiniz bir söz vardır, Hazreti
Ömer’in “Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabı
benden sorulur.” sözlerini slogan edindiyseniz bu sloganın
karşılığında binlerce
vatandaşımızın mağduriyetini önlemenizi rica ediyorum,
bu sese kulak vermenizi rica ediyorum. Hakkın ve hakkaniyetin ve bir
vicdan muhasebesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılarak artık
mağduriyetlere son verilmesini rica ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz,
sağlık sektöründe yaşanan şiddet olayları
hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’a aittir.
Buyurun Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, sağlık
çalışanlarına yönelik yaşanan şiddet olaylarına
ilişkin gündem dışı konuşması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağlık çalışanlarına yönelik
yaşanan şiddet vakaları nedeniyle söz almış
bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, Türkiye’de 600 binden fazla
sağlık çalışanı milletimize sağlık hizmeti
vermeye çalışmaktadır. 29 farklı meslekten oluşan
sağlık çalışanları 7 gün 24 saat esasıyla
sağlık hizmeti vermektedir ve sağlık
çalışanlarının hepsi yükseköğrenim görmüş
kişilerden oluşmaktadır. Profesyonel emeğin yoğun
olduğu bir sektördür sağlık hizmetleri. Bu meslekler içerisinde
-elbette hepsi zor mesleklerdir- özellikle hekimlik, çok uzun eğitim
gerektiren, hem olmanın hem de çalışmanın zor olduğu
bir alandır. Fakat sağlık çalışanlarının bu
çalışma hayatları boyunca yoğun bir şekilde
şiddete maruz kaldıkları da bir gerçektir. Alınan her türlü
önleme rağmen sağlık çalışanlarına yönelik
şiddet artarak devam etmektedir. Özellikle sözel şiddet yoğun
bir şekilde yaşanmakta, tüm sağlık
çalışanları çalışma hayatları boyunca
şiddete maruz kalmaktadır. Yapılan araştırmalar
göstermektedir ki sağlık çalışanlarına yönelik fiziki
şiddet de yoğun yaşanmaktadır. Bir yıl içerisinde
sağlık çalışanlarının yüzde 23,7’si şiddete
maruz kalmış ve bu yüzden bazı sağlık
çalışanları da ölmüşlerdir. Son haftalar içerisinde de
basına intikal eden sağlık çalışanlarına yönelik
ciddi şiddetle karşılaşmaktayız.
Elbette, uzun vadede yapılması gereken
işler vardır ama bunlarla ilgili zaman kaybedecek durumumuz yok, bir
taraftan da acil önlemler alınması gerekiyor. Bugün bununla ilgili
özellikle söz almış bulunuyorum. Sağlık
Bakanlığımızın bir an önce devreye girerek önlemler
alması gerekiyor. Yapılan çalışmalar şunu gösteriyor
ki sağlık çalışanlarına yönelik şiddet daha çok
acil servislerde, 112 çalışanlarına yönelik ve devlet
hastanelerinde yaşanmaktadır. Bu şiddet uygulayan kişiler
genellikle de hasta yakınlarıdır. Onun için, bir an önce
acillere yönelik önlem alınması gerekir. Türkiye’de özellikle kamu
hastanelerindeki acillerde yaşanan yoğunluk hem hizmet almayı
etkilemekte hem de burada çalışan sağlık
çalışanları için önemli bir risk teşkil etmektedir. Bir an
önce buradaki yoğunluğu azaltıcı tedbirler almak gerekir.
Bunun da çözümü, özellikle hasta bakımının birinci basamakta ve
ikinci basamakta sağlanması gerekir. Acillerin gerçek bir acil olarak
çalışması için buradaki yoğunluğu azaltmak gerekir.
Acilleri normal poliklinik ihtiyacını karşılayan yerler
olarak görmemek gerekir, gerçek acillere hizmet edilen yerler olduğunda
hem yoğunluk azalacak hem hizmet kalitesi artacak hem de bu şiddet
olaylarıyla karşılaşılmayacaktır. O yüzden,
Türkiye'nin sağlıktaki bence en önemli sorunu, birinci basamaktaki
hasta bakımı kalitesini artırarak özellikle hastane acillerinde
yaşanan sorunu azaltmaktır.
Bir diğer konu da özellikle hekime yönelik
algıyı yönlendirmemek gereğidir. Hekimi sürekli çok para alan
fakat hizmet etmeyen hatta aralarında kalite farkı varmış
gibi söylemlerle tüm sağlık sorunlarının sebebi gibi
göstererek hasta yakınlarıyla karşı karşıya
getirmemek gerekir. Ve bu tür şikâyet hatlarının da özellikle
184 şikâyet hattının da kaldırılmasını
öneriyorum.
Bir diğer konu da şu: Tabii ki bunlar
yapılırken hastanedeki güvenlik personelinin
donanımının yetersizliği nedeniyle korumada etkin
olamadığını biliyoruz. Ya bunların sayıları
ve donanımları artırılmalıdır ya da hastanelerde
özellikle polis bulundurulmasının ve acillerdeki emniyet
kuvvetlerinin koruyucu amaçlarla bulunmasının sağlanması
gerekir. Tüm bunlar yapıldığında daha kaliteli bir
sağlık hizmeti sağlanacaktır. Bunlar
yapılmadığında sağlık çalışanlarının
çalışma hayatlarındaki bu olumsuzluklar Türkiye’deki
sağlık hizmetlerinin sunumunu, kalitesini etkileyecektir. Bu yüzden
Sağlık Bakanlığını bir an önce önlem almaya davet
ediyorum.
Teşekkür ederim, saygılarımla. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aycan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Kayışoğlu, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TBMM
kreşinin Millî Eğitim Bakanlığına devrine ilişkin
protokolün iptalini Başkanlıktan talep ettiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Teşekkür ediyorum.
Bu Gazi Meclisinin başında bulunup Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Meclise en çok zararı veren
kişi olarak tarihe geçen İsmail Kahraman’ın giderayak Meclisin
kreşini devrettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Mimari olarak da
korunması gereken milletin Meclisini kendi malıymış gibi
zevkine göre kırıp, yıkıp döken Kahraman’ın iki ay
önce, Meclis kapalıyken, herkes seçim çalışmasındayken,
Meclisle ilgili tasarrufta bulunması doğru değilken
Başkanlık Divanının görüşünü almadan Meclisin
kreşini Millî Eğitim Bakanlığına devretmesini bu
Meclisin kabul etmemesi lazım. Milletvekillerinin ve Meclis
çalışanlarının çocuklarının hakları
hepimizin sorumluluğundadır. Bu keyfî protokolün derhâl iptalini
Başkanlıktan talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Akın, buyurun.
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, dikey geçiş
sınavına giren öğrencilerin durumuna ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) – Teşekkürler.
Eğitimde AKP’nin yazboz politikasının
son mağdurları dikey geçiş sınavına giren
öğrencilerimiz. DGS’ye getirilen 0,5 ham puan uygulamasında yeterli
duyuru yapılmadığı için en az 40 bin öğrencimiz
mağdur oldu. Bu öğrencilerimizin sınavı iptal edilecek.
Peki, neden? Çünkü matematikten ya da Türkçeden 0,5 net yapamadıkları
için. Kırk beş gün önceden kuralları değiştirip,
yeterince duyurmayıp gençlerimize mağduriyet yaşatıyorlar.
Bir yıl boyunca sınava hazırlanan, emek ve para harcayan binlerce
öğrencimizin gelecekleri ellerinden alınıyor. CİMER, YÖK ve
ÖSYM’ye şikâyette bulunan binlerce öğrencimizin şikâyetlerine de
kulak tıkanıyor. Hayata atılmak için eğitim alan bu
öğrencilerimizin seslerine kulak verilmeli ve derhâl gereği yerine
getirilmelidir.
BAŞKAN – Sayın Arık…
3.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Şehir Hastanesinde
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP’nin şehir hastanesi deyip şehrin
dışına yaptığı hastanede hem hastalar hem de
sağlık çalışanları tam bir çile çekiyor. Bu hastaneye
mevcut hastanelerin ekipmanlarının getirilmeyeceği, yenilerinin
alınacağı söylenmişti ama gelin görün ki tıbbi malzemeleri
bırakın çöp kutuları bile mevcut hastanelerden
taşındı. Belki yandaşlarınız iyi para
kazandı ama halk ve sağlık çalışanları gerçekten
perişan.
Şehir hastanesinde çalışan kadın
doğum uzmanı bir meslektaşım “Kayseri’nin merkezinde
bulunan kadın doğum ve çocuk hastanesini niçin kapattınız?
Oradaki 150 yatağımızı şehrin dışındaki
bu hastanede niçin 70’e düşürdünüz? Oradaki 30 doğum
masamızı niçin 10’a düşürdünüz? Orada 30 kadın doğum
uzmanı vardı, şimdi herkes kaçıyor, sayımız 15’e
düştü, her gün hastalardan hakaret ve şiddet görüyoruz,
amacınız bizleri öldürtmek mi?” diye soruyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Benim yerime
Sayın Şahin konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Şahin…
4.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Balıkesir Devlet
Hastanesi personel dağılım cetvelinin ne zaman hastaneye uygun
hâle getirileceğini Sağlık Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) –
Efendim, öncelikle teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz için.
Sağlık Bakanımıza sormak
istiyorum. Balıkesir ilimizde 1896 yılından bu yana hizmet
vermekte olan devlet hastanesinin yatak kapasitesi 2017 yılında
şehir hastanesinin hizmete girmesiyle birlikte 650’den 260’a
indirilmiş ve hastanenin personel dağılımı bu yatak
sayısına göre düzenlenmiştir. İl genelinde toplam hasta
yatak sayısının azalması sonrasında yaşanan
sıkıntılar nedeniyle Balıkesir Devlet Hastanesinin yatak
sayısı bu defa 400’e yükseltilmiş fakat personel
dağılımı buna göre güncellenmemiştir yani 400 yataklı
hastanede 260 yataklı hastane personeliyle hizmet verilmeye
çalışılmaktadır. Personel yetersizliği nedeniyle hem
vatandaşlarımız hem de hekimlerimiz ve sağlık
personelimiz büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar.
Balıkesir Devlet Hastanesi personel dağılım cetvelinin 400
yataklı hastaneye uygun olacak şekilde acilen güncellenmesi ne zaman
sağlanacaktır?
Teşekkür ederim efendim.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın Hancıoğlu,
buyurun.
5.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, fındık
üreticisinin emeğinin karşılığını alabilmesi
için bir an önce fındık taban fiyatının
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Son yıllarda fındıkta uygulanan
yanlış politikalar, Rekabet Kurulunun vermiş olduğu
kararlar, FİSKOBİRLİK’in devre dışı
bırakılması birkaç yerli şirketin piyasaya hâkim olmasına
neden olmuştur ve bu şirketler de dünyada en büyük fındık
alıcısı olan küresel çikolata şirketlerinin eline
geçmiştir. Bunun sonucunda da fındık fiyatları bu
şirketler tarafından belirlenmiştir. Bugün fındık
piyasası tamamen yabancı şirketlerin insafına
bırakılmıştır. 2018 yılına gelindiğinde
yapılan fındık rekolte çalışmalarında ve sahadaki
gözlemler sonucunda üretimin geçen yıla göre daha düşük
olacağı öngörülmüştür. Fındık alıcısı
olan küresel çikolata şirketi, TMO depolarındaki
fındığı büyük oranda satın alarak yeni sezon öncesi
stoklarla piyasaya girmeyi hedeflemiştir. Böylece fiyatları
baskı altına alıp fındık rekoltesinin az
olacağı öngörülen 2018 yılında yüksek fiyat yerine kendi
istedikleri fiyatların oluşmasına sebep olacaklardır.
Küresel çikolata şirketinin değil, Türk çiftçisinin emeğinin
karşılığını alabilmesi için temmuz sonuna kadar
mutlaka…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) –
…fındık taban fiyatı açıklaması
yapılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Şeker, buyurun.
6.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ yerel
yönetimlerinin hizmetleriyle Kocaeli’nin bir tatil beldesi hâline
getirildiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Gündemimizdeki kanun teklifleri görüşüldükten
sonra Meclis çalışmalarına 1 Ekime kadar ara verilecek. Verilen
bu arada birçok arkadaşımız tatili yapacak, dinlenecek. Tabii
tatil deyince ilk akla gelen yerler ya Akdeniz ya Ege sahilleri veya da
Karadeniz yaylaları. “Hem yayla hem de deniz tatili yapmak istiyorum.”
diyen arkadaşlara önerim Kocaeli'yi tercih etmeleri. Geçmişte hor
kullanılan Kocaeli sanayinin başkenti olarak bilinse de on dört
yıllık AK PARTİ yerel yönetimlerinin hizmetleriyle hafızalardaki
olumsuz Kocaeli gitti, onun yerine çevre hassasiyeti olan yaşanacak bir
kent konumuna geldi.
Kocaeli, Sapanca Gölü’ne Marmara ve Karadeniz’e
sınırı olup 200 kilometre kıyısı olan ve 5’i mavi
bayraklı olmak üzere 23 adet plajı bulunan bir kent konumunda.
Kocaeli’nin yaklaşık yüzde 40’ı orman olup yaylalarıyla,
doğal ve tarihî güzellikleriyle, 180 kilometre doğal ortamdaki
yürüyüş yollarıyla tatil yapılacak bir kent. Aynı zamanda
doğal güzellikleri ve insani değerleriyle Türkiye’nin de özeti olan Kocaeli'yi
görmek Türkiye’yi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın…
7.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna
ve personeline yönelik gerçekleştirilen uygulamadan vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
TRT’nin Cumhurbaşkanlığına
bağlanmasıyla birlikte ilk etapta, 65 yaş
sınırını doldurmayan 2.100 dolayında personel
ikramiyelerine yarım ikramiye eklenmek suretiyle emekliliğe zorlanıyor.
Personel, aksi hâlde havuza gönderilmekle yani yıllarca
uzmanlığının dışında bir kurumda
çalışmakla tehdit ediliyor. Bu personelin çoğu muhabir, editör,
kameraman, spiker ya da yayıncı. Bu personelin yerine ise yandaş
medyadan sözleşmeli personel getiriliyor. TRT’nin
saygınlığının bu kadar tartışma konusu olduğu
bir dönemde, yetişmiş personelin tasfiyesiyle birlikte TRT artık
iyice ilkelerini kaybetmiş olacak. Bu kurumu var eden ve omuzlarında,
uzman personelin ağırlığında var olan bu kurumun bu
uygulamadan bir an önce vazgeçmesini sizin
aracılığınızla da kamuoyuna sunmak istiyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN - Sayın Yalım…
8.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, bedelli askerlikteki temel
eğitim süresine ve emeklilikte yaşa takılanların düzenleme
beklediğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün gündemimizde bedelli askerlik var, bedelli
kanununu görüşeceğiz. Yüce Meclisimizin yirmi bir gün mecburiyetini
çözmesini milyonlarca vatandaşımız sabırsızlıkla
bekliyor. Aynı zamanda bedelli sorununu çözdükten sonra, yine
milyonları ilgilendiren çok önemli bir sorun daha var: EYT’ler yani emeklilikte
yaşa takılanlar. Vatandaşlarımızın talepleri
doğrultusunda bir an önce Meclisimizin gündemine bu sorunu da getirmemiz
gerekiyor.
Saygı ve sevgilerimi
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Arslan…
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Ticaret Bakanının
güven veren, sağlıklı işleyen bir piyasayı ne zaman
sağlayacağını, tüketim ve borçlanma ekonomisinden üretim
ekonomisine geçmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ticaret Bakanına
soruyorum: Hükûmetinizin almış olduğu yanlış kararlar
ve Merkez Bankasına yapmış olduğunuz baskılar
nedeniyle dün piyasa alabora olmuştur. Bu durumları dikkate alarak
Bakanlığınız uygulamakta olduğunuz yanlış
ekonomik politikalardan ne zaman vazgeçecektir?
İki: Cumhurbaşkanı ve
Bakanlığınız Merkez Bankasının uygulamakta
olduğu para politikasına müdahale etmekten vazgeçecek midir?
Üç: İş dünyasına güven veren,
sağlıklı işleyen bir piyasayı ne zaman
sağlayacaksınız?
Dört: Türk parasının en çok değer
kaybeden bir para olması nedeniyle, enflasyonu ve
pahalılığı önlemek için herhangi bir tedbir almayı
düşünüyor musunuz?
Beş: Rant, tüketim ve borçlanma ekonomisinden
üretim ekonomisine geçmeyi düşünüyor musunuz?
Altı: OHAL’in devamı şeklinde
çıkarılan, üç yıl daha devam edecek olan iç güvenlik paketi
yasasının iç ve dış piyasalara gerekli güveni
vereceğine inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Taşkın…
10.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in
Filistin coğrafyasında gerçekleştirdiği insanlık
suçunu lanetlediğine ve Türk halkının daima Filistinlilerin
destekçisi olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta İsrail Parlamentosunda kabul edilen
Yahudi ulus devlet kanunu, Filistin halkıyla birlikte, Kudüs’ü ziyaret
eden Müslümanlara ve Hristiyanlara yönelik İsrail tarafından
yapılan tüm haksız uygulamaları, baskıları, tecritleri
meşrulaştırmaktadır. Filistinlilerden gasbettikleri
toprakları “yerleşim yerleri” adıyla masumlaştırmaya
çalışan İsrail’in, Kudüs ve Gazze başta olmak üzere,
Filistin coğrafyasında gerçekleştirdiği
saldırılar tam anlamıyla bir insanlık suçudur. Kendi topraklarını
savunmaktan başka hiçbir suçları olmayan sivil Filistinlilerin üzerine
tankıyla, topuyla, uçağıyla, füzesiyle, keskin
nişancısıyla giden İsrail “terör devleti” olduğunu bir
kez daha göstermektedir. İsrail’in Filistinli kardeşlerimize
uyguladığı devlet terörünü lanetliyorum. İsrail şunu
bilmelidir ki: Filistin yalnız değildir.
Türk halkı olarak Filistinli
kardeşlerimizin daima yanlarında ve onların destekçisi de
olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Topal…
11.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, sağlık personeline verilmesi
planlanan fiilî hizmet zammının kapsamının
genişletilerek sağlık alanında çalışan herkese
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Genel Kurula sunulan teklifle bazı
sağlık personeline yıllık altmış günlük fiilî
hizmet zammı getirilmekte, bunu doksan günlük talep ediyoruz.
Ayrıca bu teklifte özellikle veteriner
hekimler, ziraat mühendisleri ve teknikerleri ve hayvan
sağlığı teknik personeli kapsam dışında
tutulmaktadır. Her türlü risk altında ve sonuçta insan sağlığını
da doğrudan ilgilendiren bir alanda çalışan bu sağlık
meslek grubunun kapsam dışında tutulmaktadır. Her türlü
risk altında ve sonuçta insan sağlığını da
doğrudan ilgilendiren bir alanda çalışan bu sağlık
meslek grubunun kapsam dışında bırakılması, eşitlik
ilkesine aykırı olduğu gibi vicdani sorumluluğu da
açıkçası beraberinde getiriyor. Gelin, hep birlikte bu
yanlışı düzeltelim ve sağlık alanında
çalışan tüm personele aynı hakları sağlayalım.
Özellikle AKP Grubundan bu konuda destek bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç…
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, güçlünün
zayıfı ezdiği bir toplumun felah bulmayacağına, gücün
zayıfı korumak için kullanılması gerektiğine ve gerçek
uygarlığın da buradan doğduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Zayıf, güçlü için büyük bir tehlikedir; hele bu
güç haktan, hakikatten doğuyorsa. Güce ya da zafere hemen sevinmemeli,
zaafı olur güç insanın çoğu kez. Birkaç file sahip oldu diye
kalkıp Kâbe’yi yıkmaya gelir. Dış görünüş
yanıltır; bir zincir dıştan görkemli görünse de en
zayıf halkasında saklıdır asıl gücü. Zayıfı
hor gören saltanatlar yıkılmış, bela olmuş
başına kuvveti kuvvetlinin. Büyüklük, kuvveti yerinde
kullanmaktır. Kuvvet başkalarının hayrına
olmadıkça sade zarar verir; böyle bir güç hayatı sadece savaş
bilir, neşesi saldırıdır. Bu gücün ölçüsü kendi
çıkarıdır yalnız. Çıkarcılık öfke
doğurur, tutulmuş öfke öfkenin büyüğüdür. Sıçrayan bir
kıvılcım ateşi parıldatır. Güçlünün
zayıfı ezdiği bir toplum felah bulmaz. Güç, zayıfı
korumak ve dengeyi kurmak için kullanılmalıdır. Gerçek
uygarlık buradan doğar. Bu anlamda Batı uygarlığı
uygarlık değildir.
BAŞKAN – Sayın Gökçel…
13.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarım kredi kooperatiflerinin
yaş meyve ve sebze üreticilerini korumak için piyasayı regüle edecek
şekilde alım yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin'de şeftali üreticileri
yıl boyunca emek verip yetiştirdikleri ürünleri meyve suyu sektörüne
25 kuruşa satmak zorunda kalıyor. Meyve suyu sektörüne alım
yapan firmalar şeftaliyi maliyetinin üçte 1’ine alıyor. Kilosunu 25
kuruşa sattığınız ürünü dalında bırakmak
daha az maliyetlidir ama bu da hastalıklara sebep oluyor. Bölge
toplantısında Tarım Kredi Kooperatifi Mersin Bölge Müdürü bu
sene meyve suluk şeftali alabileceklerini söylemişti ama bu konuda
hâlâ bir adım atılmış değil. Kaldı ki tarım
kredi kooperatiflerinin yeterli uzmanı ve altyapısı vardır.
Ülkemizde serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor diye çiftçilerimizi özel
sektöre ezdirmek doğru değildir. Tüm yaş meyve ve sebze
üreticilerini korumak için tarım kredi kooperatifi piyasayı regüle
edecek şekilde yeterince alım yapmalıdır. Aksi takdirde
çiftçilerimiz önümüzdeki yıllarda bahçelerini sökmek zorunda kalır ve
üretimden uzaklaşır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Erdem…
14.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, polislerin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin yapılacak düzenlemeye ve Polis Özel
Harekât alımlarında kadınlara da hak tanınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizin vazgeçilmezi kahraman Türk polisimizle
ilgili özellikle yeni dönemde, 27’nci Dönemde, vadedilmiş olan 3600 ek gösterge
başta olmak üzere özlük haklarının düzenlenmesi,
çalışma saatlerinin düzenlenmesi için bu anlamda üzerimize düşen
her hususta gerekli çalışmayı uyum içerisinde
yapacağımıza inanıyorum. Gerekli kanunların
İçişleri Bakanlığı tarafından da burada Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından da çıkarılacağını
umut ediyorum.
Yine, Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine göre
kadın-erkek arasında farkın oluşmaması için polis Özel
Harekâtta talepte bulunan kadın polis Özel Harekâtçılara hak
tanınması yönünde İçişleri Bakanımızın bir
beyanı oldu. Bu konuyla ilgili, yeni dönemde alım
yapıldığında kızlarımıza da hak
tanınmasını buradan tekrar etmek istiyorum ve diyorum ki: Vatan
aşkının cinsiyeti olmaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Şimşek…
15.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, bedelli askerlik yapacak
olanların kendi illerine yakın bölgede eğitimlerini
tamamlamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bedelli askerlikle ilgili
yasa tasarısı birazdan Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olacak. Temel askerî eğitimin yapılacağı yirmi bir günlük
bir süre öngörülüyor. Bununla ilgili, bedelli askerliğin
yapılacağı eğitim birliklerinin kişilerin yaşadığı
bölgelere uygun olarak Genelkurmay tarafından planlanmasını,
zaten sembolik olarak yapılacak olan yirmi bir günlük eğitimde
insanların çok uzak bölgelere gönderilmemesini talep ediyorum. Bunlarla
ilgili, Türkiye’nin birçok ilinde bedelli askerlik yapacak olanların kendi
illerine yakın bölgelerde eğitimlerini tamamlamasını talep
ediyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Özer…
16.-
Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya’nın Aksu ilçesinin
Kurşunlu ve Yurtpınar Mahallelerinde çıkan orman
yangınına, yöre halkının ormanlık alanın imara
açılmasından endişe ettiğine ve bu konuda yetkililerden
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İki gün önce öğle saatlerinde,
Antalya’nın Aksu ilçesine bağlı Kurşunlu ve Yurtpınar
Mahallelerinde çıkan orman yangını akşam saatlerinde
kontrol altına alınabildi. Yetkililerden öğrendiğimiz
kadarıyla, yaklaşık 100 hektar ormanlık arazi, 10 hektar da
seralar ve zeytinliklerin bulunduğu arazi zarar görmüştür. Sevindirici
olan, can kaybının yaşanmamış olmasıdır.
Henüz hasar tespit komisyonu tamamlanmadığı için resmî rakamlara
ulaşmış değiliz. Yangının çıkma nedenini
bilmiyoruz. Öte yandan, yöre halkı, yanan ormanlık alanın imara
açılmasından endişe ediyor. Vatandaş bu alanın yeniden
ağaçlandırılmasını, bir yangın kulesi yapılmasını
ve arazöz istiyor. Bu konuda yetkililerden bir açıklama bekliyoruz.
Antalya’mıza geçmiş olsun diyor, böyle bir
felaketin tekrar yaşanmamasını diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi sayın
grup başkan vekillerinin taleplerini değerlendireceğiz.
İYİ PARTİ’den talep var mı?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Başkanım, daha sonra söz alayım.
BAŞKAN - Sayın Usta, buyurun.
17.-
Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Meclis tatile girmeden önce FETÖ’yle
mücadelede yaşanan birtakım sıkıntıların
giderilmesine yönelik tedbirlerin alınabileceğine, suça ilişkin
takipsizlik veya beraat kararı verildiyse mahkemenin vereceği
kararın ötesinde bir karar düşünülmemesi gerektiğine, FETÖ’nün
kripto damarının hâlâ faal olduğuna ve taşeron
işçilere kadro verilmesi işlemlerinde yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hepimizin bildiği gibi, 15 Temmuzda Türkiye
Cumhuriyeti, tarihinde belki görülmemiş bir ihanet girişimine
tanıklık etmiştir. Bu anlamda biz o günden bugüne kadar FETÖ'yle
yapılan mücadeleye tamamen destek vermiş bir siyasi partiyiz fakat
zaman zaman gerek Meclisteki konuşmalarımızda gerekse kamuoyuna
yaptığımız açıklamalarda FETÖ'yle mücadelede
mağduriyetlerin en az şekilde olması yönünde taleplerimizi,
ikazlarımızı ilettik. Şimdi, Meclis tatile girecek.
Meclisin tatile girmesinden sonra, belki bu tatil esnasında toplumda
ortaya çıkan bir kısım sıkıntıların
giderilmesine yönelik bir kısım tedbirler alınabilir
düşüncesiyle bazı konuları arz etmek istiyorum.
Bir defa, bu itiraf meselesi, bu FETÖ’yle mücadelede
itiraf meselesi belli noktalarda bir iftira sistemine dönüşmüş hâle
geldi. Yani birileri kendilerini kurtarmak için işte “Filanca
şahsı yemekte gördüm, şurada gördüm, burada gördüm.”
şeklinde ifadelerle belki de bu yapıyla hiçbir şekilde
alakası olmadığı hâlde insanlar mağdur olma durumuyla
karşı karşıya kalıyor. Bu konu, üzerinde hassasiyetle
durulması gereken bir husustur. Bu konuda hâkim ve
savcılarımızın da daha titiz davranmaları gerekir.
Yani gerçek FETÖ’cüler çok küçük cezalarla yırtıyor, belki FETÖ'yle
hiç alakası olmayan insanlar da işinden oluyor, ekmeğinden
oluyor. Bu tuzağa düşmemek lazım.
Diğer bir husus: Sayın Genel
Başkanımızın da grup konuşmalarında ifade
ettiği, bu yasal sendika ve yasal bankadan dolayı işinden
olmuş, işinden atılmış insanlar var. Örneğin,
2014 yılı Ocak ayında Millî Eğitim
Bakanlığının yazdığı yazıya istinaden
bir öğretmen bu FETÖ’nün sendikası her neyse ona üye olmuş olsa
-bakın 17-25’ten sonra yazı var- ve eğer on iki aydan fazla üye
olarak kalmış olsa işinden oluyor. Şu anda biliyoruz ki
17-25 Aralık sonrasında on iki aydan fazla sendika üyeliği olan
herkes Millî Eğitim Bakanlığında işinden
atıldı. Şimdi, buralara biraz daha dikkatli bakmamız
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – FETÖ’cü olanların hiçbir
şekilde gözünün yaşına bakılmasın; zaten bunu hiçbir
şekilde… Bizim ifademiz… Bizim hayatın hiçbir evresinde, tarihin
hiçbir noktasında FETÖ’yle bir kesişmemiz olmamıştır
ancak FETÖ’nün ekmeğine yağ sürecek, onun ellerini ovuşturacak
birtakım mücadele yöntemlerinden de vazgeçmemiz lazım; bunları…
Yasal banka, yani kredi çekmiş, çocuğunun okul taksitini
yatırmış hani belli dönemlerde bankayı kurtarmak
amacıyla yapılan para yatırmaları tamam, orada bir örgüt
üyeliği bağlantısı kurabilirsiniz ancak hiçbir şekilde
alakası olmadığı hâlde, çok eski tarihlere dayalı
işlemlerde bile yasal bir bankaya para yatırdı diye işinden
olan, işinden atılan bir sürü insanın olduğunu da
biliyoruz.
Son olarak bu beraat ve takipsizlik konusu da
Sayın Başkan, üzerinde tekrar hassasiyetle durmamız gereken bir
konudur. Ben bu konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinde defalarca gündeme
getirdim. Yani eğer bir suç isnat edilmiş ve o suça ilişkin
olarak takipsizlik aldıysa, beraat aldıysa, hakkında başka bir
suçlama olmaması durumu için söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) – Bitiriyorum.
Beraat aldıysa, takipsizlik aldıysa daha
mahkemenin vereceği kararın ötesinde bir karar düşünülmemesi
gerekir. Dolayısıyla, bu tür insanların da işlerine
başlatılmasının ülkenin selameti açısından ben
doğru olacağını düşünüyorum.
Şunu unutmayalım ki FETÖ’nün kripto
damarı hâlâ faaldir ve dolayısıyla bizim amacımız,
özellikle bu kripto FETÖ’cülerin mücadeleyi yanlış yola sevk
etmelerinin önüne geçmektir; bizim amacımız, gerçek FETÖ’cüleri
ortaya çıkarıp onları cezalandırmaktır. FETÖ’cü
olmayanların cezalandırılması bu anlamda yanlış
olacaktır.
Son olarak da Sayın Başkan, biliyorsunuz
bu taşeron işçilere kadro verilme işlemi yapıldı ancak
özellikle şoförlerde ve hastanelerdeki veri işleme işiyle
uğraşan kişilerde yüzde 70 barajından dolayı ciddi
sıkıntı var. Burada kurumların da farklı
uygulamaları var. Yine, bu yaz döneminde bu konunun üzerinde biraz daha
düşünüp bu mağduriyetleri gidermemiz lazım. Özellikle son
dönemde Başbakanlıkta taşerona bağlı olarak
çalışan şoförlere kadro verilmesi de ciddi bir adaletsizlik
algısı yarattı. Bu konuyu da mutlaka üzerinde durulması
gereken ve çözülmesi gereken bir konu olarak gündeme getirmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kurtulan…
18.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 79 kişinin hayatını
kaybettiği yangından dolayı Yunanistan halkına
başsağlığı dilediğine ve Türkiye'nin her türlü
yardımda bulunması gerektiğine, 25 Temmuz Nazım Hikmet’in
vatandaşlıktan çıkarılmasının 67’nci yıl
dönümüne, İnsan Hakları Derneğinin Marmara Bölgesi Hapishaneleri
Hak İhlalleri Raporu'na ve Dersim’de yapılması gereken
geleneksel festivalin niçin yasaklandığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Biliyorsunuz komşumuz Yunanistan’da bir
yangın meydana geldi, 79 kişi hayatını kaybetti. Tüm
Yunanistan halkına başsağlığı dilemek isteriz.
Komşuluk hukukuna dayalı olarak da Türkiye'nin yaraları sarmak
için her türlü girişimde bulunması gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca, bugün Nazım Hikmet’in Bakanlar
Kurulu kararıyla vatandaşlıktan
çıkarılmasının yıl dönümü. Biz Nazım’a, usta
şaire şunu söyleriz: Altmış yedi yıl geçti hâlâ
farklı düşünenlerin hain olduğu bir ülkede ne yazık ki
yaşıyoruz.
Ayrıca, Sayın Başkan, dün, İHD
Hapishaneler Komisyonu Marmara bölgesiyle ilgili altı aylık bir rapor
açıkladı. Bu rapora göre, bu altı aylık süre içerisinden
543 başvuru almış bu komisyon. Bu başvurular arasında
cezaevlerinde işkence, darp, tehdit ve disiplin cezaları;
sağlık ve tedavi hakkına yönelik engeller, kelepçe
uygulaması, askerî nizam dayatması, iletişim hakkına
yönelik engellemeler yer almaktadır. Ayrıca, bu
başvurucuların 33’ü de kadındır. Yine Tarsus hapishanesinde
9 kişilik odalarda 22 kişinin kaldığı bir gerçek. Buna
ilişkin de gerekli bir çabanın olması gerekiyor.
Son olarak yarın Dersim’de yapılması
gereken geleneksel bir festival var. Bu festival, suç işleneceğine
dair olan kanı üzerine, kamu güvenliğini bozacağı
düşünülerek yasaklanmış. Acaba orada hâlâ OHAL
kalkmamış mı ya da dün burada gece yarısı oylanan yasa
hemen yola mı çıktı, gönderildi mi? Bu da ayrıca bir merak
konusu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu,
buyurun.
19.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, FETÖ’yle
mücadele sürecinde ortaya çıkan komplikasyonlarla alakalı
tekliflerinin ciddiye alınmamasından rahatsızlık
duyduklarına, hakkın, hukukun yerine gelmesini temin etmek için mekanizmanın
hızlı çalışmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu FETÖ’yle mücadele
başlığı altında istenen bütün yetkilerle ve mazeret
gerekçeleriyle ilgili devamlı pay veriyoruz, hak veriyoruz. Sadece sürecin
komplikasyonlarıyla alakalı tekliflerimizin ciddiye
alınmamasından rahatsızız, mekanizmanın böyle
çalışıyor olmasından muzdaripiz; buna mutlaka tedbir
alacağız, komisyonlarda da söyleyeceğiz, tekliflerimiz olacak.
Hükûmetimizin ya da birinci grubun sözümüze kulak tıkamamasını
istirham ediyoruz çünkü biz size siyasi olarak avans verdiler diye Milliyetçi
Hareket Partisi üzerinden mağduriyetleri gidermeye
çalıştığımız bir sürecin içinden geliyoruz. Yani
ben, bana yönelen talepleri -geçen gün de söylemeye çalıştım,
yarım kaldı- ifadeyi borç biliyorum. MHP, MHP’nin size vermiş
olduğu, iktidara vermiş olduğu siyasi avansın, kendilerine
sağlamış olduğu kuvvetten istifade ederek mağduriyet
gidermeye kalkıyor ama memlekette adalet, birilerine siyasi
yakınlık üzerinden telafi edilecek bir şey değildir,
başvurulacak mahkemeler lazımdır. Mağduriyet varsa bu
mağduriyetlerin giderileceği bu mekanizmanın
sağlıklı işlemesi lazım, asla sağlıklı
işlemiyor. Sürecin başından beri mağdur olan bir Allah’ın
kulunu göreve döndürmek kabiliyetini bulamadık kendimizde. Yani en son,
baş edemedik, şöyle demeye başladık: Arkadaşlar, bizim
üzerimizden gelmeyin, Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden gidin, onların
hatırını sayıyorlar, belki onları dinlerler diye mağduriyet
gidermeye kalktık. Adalet, böyle aranan bir şey değildir yani
devlet mekanizması, yönetim imkânı elinizde olduğu için
söylüyorum: Adalet, en azından, haksızlığa, gadre
uğrayanların “Efendim, ben mağdurum.” diye birtakım
vesikalarla başvurup uğradığı
haksızlığı giderme mekanizmasının
sağlıklı olabildiği yerde tesis edilebilir. Bu, bir
şikâyettir.
İkincisi: Bu FETÖ’cülükle mücadele ederken
FETÖ’cülüğü bir isim parantezine alıp mücadele etmekten de
muzdaripiz; bu bir sıfat, sıfatla mücadele edeceğiz.
Sayın Başkan, FETÖ’cülük
iftiracılıksa bundan imtina edeceğiz; FETÖ’cülük delilsiz,
mesnetsiz insanları mağdur etmekse bundan imtina edeceğiz;
FETÖ’cülük haksız yere birtakım ithamlarla insanları mağdur
etmekse bundan imtina edeceğiz. Delilsiz, mesnetsiz, sadece birtakım
algıların ya da şikâyetlerin arkasındaki
mağduriyetleri engellemenin yolu, FETÖ’cülere verilecek en büyük
cevaptır. Adaletsizliğe mukabele etme şeklimiz onlar gibi
olmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Tamamlıyorum Başkanım.
Bizim Hükûmeti temsil eden
arkadaşlarımızın üslubundan en büyük şikâyetimiz
şudur: Bu üslup ve tonlama, arkadaşlarımızın üslubuna
bir FETÖ’cülük sirayet ettiği duygusu oluşturuyor bizde. Yani ben
bazen latifeyle söylüyorum ama işin ciddi tarafı var, sanki
arkadaşlarımızın bazılarının içerisine bir
Fetullah Gülen kaçmış gibi. Dolayısıyla, bu içinizdeki
Fetullah Gülen’i çıkarmanın yolu şudur: Adalete ittiba etmektir.
İhtimam göstereceğimiz şey; hakkın, hukukun yerine
gelmesini temin etmek için mekanizmayı hızlı
çalıştırmaktır, talebimiz budur.
Arz ederim.
BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay, TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentop’a başarılar dilediğine, Genel Kurul
çalışmalarında uygulama birliği sağlamak adına
Meclis Başkan Vekillerinin Divan toplantısında bazı
konuları değerlendirmelerinde
fayda olduğuna ve yaşadığı yangın
nedeniyle Yunanistan halkına
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, yaraların
sarılması için Türkiye’nin kendine yakışanı
yapacağına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
27’nci Dönem Parlamentomuzda seçildiğiniz
görevden dolayı sizi kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Başarılar diliyorum, Allah utandırmasın.
Hiç şüphesiz, grup aidiyetinize, mensubu
olduğunuz grup aidiyetinize saygımız var ancak bununla birlikte,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü çerçevesinde görevinizi
tarafsızlık içerisinde, objektif bir tutumla gerçekleştireceğinize
olan inancımı da perçinlemek istiyorum Sayın Başkan.
Hayırlı uğurlu olsun.
BAŞKAN – Şüpheniz olmasın, sağ
olun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, bu vesileyle “yeni sistem” denilip duruyor ve Parlamentomuzda her
birleşimde ilk oturumun başında 15 sayın milletvekili,
peşinden de grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan vekilleri
kimi değerlendirmelerde bulunuyor. Özellikle milletvekillerimiz
yaptıkları değerlendirmelerle Türkiye'nin herhangi
noktasında ve/veya seçim bölgelerindeki kimi sorunları burada konuşuyorlar.
Bu sorunların burada konuşulması noktasında çözüm mercisi
olan yürütme organına bunların iletilmesi gerekir. İç Tüzük’e
göre yazılı soru önergeleri doğal olarak gidiyor yeni sistemle
ama geçmişte, kimi başkan vekillerimiz, bu milletvekillerimizin
yerinden yaptıkları konuşmaların tutanaklarını
ilgili bakanlıklara gönderirlerdi. Takdir buyurursanız, yarın da
Başkanlık Divanı toplantısı var, bu uygulamanın
bütüncül ve kalıcı olmasında da fayda var. Zira dört Meclis
başkan vekilinin geçmişte yaşanan uygulama
farklılıkları da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
çalışmalarında kimi sıkıntı ve aksaklıklara
yol açmaktadır. Yarın yapılacak ilk -ilk değil ama uygulama
bakımından ilk- Divan toplantısında Meclis başkan
vekillerinin kimi konularda uygulama birliği sağlamak adına,
sağlanması adına belli değerlendirmeler yapmalarında
fayda var. Bir örnekle bunu açıklamam gerekirse: Mesela, zatıaliniz,
kanun tekliflerinin -tasarı kalmadı artık- görüşülmesi
esnasında ek süre vermeyeceğinizi söylediniz ve uyguladınız;
bu takdir sizindir. Bir başka başkan vekili de “Ben de beş
dakika ek süre veriyorum.” der ise ne olacak? Bu bakımdan, daha yolun
başında Divanıalinize böyle bir uyarıyı yapmakta yarar
gördüğüm için bunu da hatırlatmak istedim.
Öte yandan, Sayın Başkan, komşumuzda
bir facia, yangın faciası yaşandı. Komşusunda
yangın varken ev sahibinin ona kayıtsız kalması,
şüphesiz, düşünülemez. Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
tam bir irade ve anlayış birliği içerisinde, Yunanistan’da
yaşanan felaketle ilgili Türkiye'nin yapması gereken her türlü
katkı ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
…yardımın yapılması hususunda bir Meclis iradesini buradan
yürütme organına bildirilmesinde de fayda gördüğümüzü belirtiyorum.
Bu vesileyle komşumuz Yunanistan’a geçmiş
olsun diyorum; ölenler var, onlara Allah'tan rahmet diliyorum. Eminim ki
Yunanistan’ın yaşadığı bu acı durum
noktasında yaraların sarılması için Meclis boyutunda da
yürütme boyutunda da millet boyutunda da Türkiye kendine
yakışanı yapacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerilerinizi dikkate alacağız Sayın
Altay.
Sayın Turan, buyurun.
21.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Halil İnalcık
Hoca’yı rahmetle andığına,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
Yunanistan’daki yangınla ilgili olarak Türk devletinin yardıma
hazır olduğunu ifade ettiğine, FETÖ'yle mücadelede haksız
yere yapılan bir işlemin vicdanen herkesi yaraladığına
ve FETÖ’yle mücadelede kararlı olmak gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan iki yıl önce “şeyhülmüverrihin” ve
“tarihçilerin kutbu” olarak anılan büyük tarihçi Halil İnalcık
Hocamız hayatını kaybetti. İnalcık Hoca eserleriyle
Osmanlı-Türk tarihine hem siyasi hem ekonomik konularda hem de kültür ve
medeniyet tarihi alanında orijinal katkılarda bulundu. Eserlerinin
önemli bir kısmını 80 yaşından sonra yazmasıyla
da ilme ve tarihe olan bağlılığını ayrıca
ortaya koydu. Bu vesileyle milletimizin önemli değerlerinden biri olan
İnalcık Hoca’yı rahmetle anıyor, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce Sayın Altay'ın ifade ettiği konu için
söz almış bulunuyorum. Dün Sayın
Cumhurbaşkanımız, grup toplantımızda komşumuz
Yunanistan’daki büyük yangınla ilgili olarak Türk devletinin yardıma
hazır olduğunu, tüm ekipmanlarla beraber hazır
bekletildiğini ve Yunan makamlarının talebi hâlinde de gerekli
operasyona başlanacağını ifade etmişlerdir. Ben,
tekrar, bu vesileyle Yunan halkına geçmiş olsun diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce kıymetli grup başkan vekilleri ısrarla
FETÖ'yle mücadeledeki mağduriyetten bahsettiler. Bakınız,
haksız yere yapılan bir işlemin vicdanen hepimizi
yaraladığı hususu bir gerçektir. Ancak OHAL işlemlerine
sadece “mağdur” bağlamında bakmak da büyük bir tehlikeyi göz
ardı etmek anlamına gelir. Meclis, zaten bu konularla ilgili defaatle
toplantı yaparak hem konuyu yürütme organına taşıyarak hem
yasama faaliyetleri açısından yeni kurumlar oluşturarak
mağduriyetlerin olmaması için büyük adımlar attı.
Biliyorsunuz OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu gibi daha önce
olmayan bir komisyonu hayata geçirdi. Bunu bu Meclis yaptı.
Dolayısıyla devasa bir kavgayı, devasa bir mücadeleyi gölgeleyen
yaklaşımlarla “mağdur yaratıyoruz, mağdurlar var”
deyip de esas zanlıları da sanki bir anlamda “işleme
koymayalım, adım atmayalım” tarzı, iş
yapıcıları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - …idare organını
korkutacak, endişe duyuracak söylemlere daha dikkat etmemiz
gerektiğini düşünüyorum.
FETÖ’yle mücadelemizde kararlı olmak
durumundayız. Hâlâ kriptoların olduğu, hâlâ ihraçların
olduğu günleri yaşıyoruz. Dolayısıyla mağdur
kadar bu mücadelenin de kıymetinin altının çizilmesi lazım
diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.
Şimdi gündeme geçiyoruz arkadaşlar.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
Buyurun.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Akdeniz
Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya
Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güney
Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi,
İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento
Birliği, NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik ve
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
edecek grupları oluşturmak üzere siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/35)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun’un 2'nci maddesine göre Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin
Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi, Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güneydoğu Avrupa
İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, NATO Parlamenter
Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak
üzere, aynı kanunun 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Akdeniz Parlamenter Asamblesi
(AKDENİZ-PA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Atay Uslu Antalya
Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalı Bitlis Milletvekili
Ali Şahin Gaziantep
Milletvekili
Ali Öztunç Kahramanmaraş
Milletvekili
Halil Özşavlı Şanlıurfa
Milletvekili
Akdeniz İçin Birlik
Parlamenter Asamblesi (AİBPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Mehmet Şükrü Erdinç Adana Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalı Bitlis Milletvekili
Erkan Aydın Bursa
Milletvekili
Mustafa Esgin Bursa
Milletvekili
Çetin Arık Kayseri
Milletvekili
İsmail Özdemir Kayseri
Milletvekili
Lütfi Elvan Mersin
Milletvekili
Asya Parlamenter Asamblesi
(APA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Asuman Erdoğan Ankara
Milletvekili
Vecdi Gündoğdu Kırklareli
Milletvekili
Murat Baybatur Manisa
Milletvekili
Çiğdem Erdoğan Atabek Sakarya Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertan Van
Milletvekili
Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi
(AGİTPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Asıl Üye:
Recep Akdağ Erzurum
Milletvekili
Kamil Aydın Erzurum
Milletvekili
Nabi Avcı Eskişehir
Milletvekili
Mehmet Sait Kirazoğlu Gaziantep Milletvekili
Gürsel Tekin İstanbul
Milletvekili
Ahmet Arslan Kars
Milletvekili
Haydar Akar Kocaeli
Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertan Van
Milletvekili
Yedek Üye:
Murat Emir Ankara
Milletvekili
Kemal Çelik Antalya
Milletvekili
Canan Kalsın İstanbul
Milletvekili
Mustafa Yeneroğlu İstanbul Milletvekili
Ahmet Şık İstanbul
Milletvekili
Ednan Arslan İzmir
Milletvekili
İsmail Özdemir
Kayseri Milletvekili
Murat Baybatur Manisa
Milletvekili
Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara Milletvekili
Ahmet Haluk Koç Ankara
Milletvekili
Sena Nur Çelik Antalya
Milletvekili
Feleknas Uca Batman
Milletvekili
Hişyar Özsoy Diyarbakır
Milletvekili
Kamil Aydın Erzurum
Milletvekili
Emine Nur Günay Eskişehir
Milletvekili
Akif Çağatay Kılıç İstanbul
Milletvekili
Zafer Sırakaya İstanbul
Milletvekili
Mustafa Yeneroğlu İstanbul Milletvekili
Serap Yaşar İstanbul
Milletvekili
Yunus Emre İstanbul
Milletvekili
Ahmet Ünal Çeviköz İstanbul
Milletvekili
Cemal Çetin İstanbul
Milletvekili
Selin Sayek Böke İzmir
Milletvekili
Ziya Altunyaldız Konya Milletvekili
Leyla Şahin Usta Konya Milletvekili
Zeki Hakan Sıdalı Mersin Milletvekili
Yedek Üye:
Zeynep Yıldız Ankara Milletvekili
Ahmet Yıldız Denizli Milletvekili
Ali Şahin Gaziantep
Milletvekili
Zehra Taşkesenlioğlu Erzurum Milletvekili
Utku Çakırözer Eskişehir
Milletvekili
Hüseyin Yayman Hatay
Milletvekili
Ahmet Berat Çonkar İstanbul
Milletvekili
Sibel Özdemir İstanbul
Milletvekili
Erkan Kandemir İstanbul
Milletvekili
Arzu Erdem İstanbul
Milletvekili
Kamil Okyay Sındır İzmir Milletvekili
İsmail Özdemir Kayseri
Milletvekili
Pero Dundar Mardin
Milletvekili
Osman Aşkın Bak Rize Milletvekili
Mehmet Kasım Gülpınar Şanlıurfa
Milletvekili
Faik Öztrak Tekirdağ
Milletvekili
Tayip Temel Van
Milletvekili
Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (EİTPA)
Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Bülent Kuşoğlu Ankara Milletvekili
Erol Katırcıoğlu İstanbul
Milletvekili
Ceyda Bölünmez Çankırı İzmir Milletvekili
Yavuz Ergun Niğde
Milletvekili
Güneydoğu Avrupa
İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi (GDAÜPA) Türkiye
Delegasyonu Üyeleri
Asıl Üye:
Adnan Selçuk Mızraklı Diyarbakır Milletvekili
Derya Bakbak Gaziantep
Milletvekili
Aykut Erdoğdu İstanbul
Milletvekili
Orhan Erdem Konya
Milletvekili
Ahmet Akay Şanlıurfa
Milletvekili
Yedek Üye:
Mahmut Celadet Gaydalı Bitlis Milletvekili
Refik Özen Bursa
Milletvekili
Müslüm Yüksel Gaziantep
Milletvekili
Emine Gülizar Emecan İstanbul
Milletvekili
Emine Zeybek Kocaeli
Milletvekili
İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği
(İSİPAB) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Emrullah İşler Ankara Milletvekili
Orhan Atalay Ardahan
Milletvekili
Serkan Topal Hatay
Milletvekili
Hacı Ahmet Özdemir Konya Milletvekili
Nimetullah Erdoğmuş Şanlıurfa Milletvekili
NATO Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu
Üyeleri
Asıl Üye:
Cengiz Aydoğdu Aksaray
Milletvekili
Mevlüt Karakaya Ankara
Milletvekili
Ahmet Yıldız Denizli Milletvekili
Hişyar Özsoy Diyarbakır
Milletvekili
Zehra
Taşkesenlioğlu Erzurum
Milletvekili
Kamil Aydın Erzurum
Milletvekili
Muhammet Naci Cinisli Erzurum Milletvekili
Utku Çakırözer Eskişehir
Milletvekili
Nurettin Canikli İstanbul
Milletvekili
Ahmet Berat Çonkar İstanbul
Milletvekili
Erkan Kandemir İstanbul
Milletvekili
Şirin Ünal İstanbul
Milletvekili
İlhan Kesici İstanbul
Milletvekili
Kamil Okyay Sındır İzmir
Milletvekili
Fikri Işık Kocaeli
Milletvekili
Osman Aşkın Bak Rize Milletvekili
Faik Öztrak Tekirdağ
Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertan Van Milletvekili
Yedek Üye:
Berdan Öztürk Ağrı
Milletvekili
Ahmet Haluk Koç Ankara
Milletvekili
Sena Nur Çelik Antalya
Milletvekili
Feleknas Uca Batman
Milletvekili
Nilgün Ök Denizli
Milletvekili
Metin Bulut Elâzığ
Milletvekili
Emine Nur Günay Eskişehir
Milletvekili
Mustafa Yeneroğlu İstanbul
Milletvekili
Akif Çağatay
Kılıç İstanbul
Milletvekili
Ahmet Ünal Çeviköz İstanbul
Milletvekili
Yunus Emre İstanbul
Milletvekili
Oğuz Kaan
Salıcı İstanbul
Milletvekili
Cemal Çetin İstanbul
Milletvekili
İsmail Özdemir Kayseri
Milletvekili
Ziya Altunyaldız Konya
Milletvekili
Leyla Şahin Usta Konya
Milletvekili
Mehmet Altay Uşak
Milletvekili
Parlamentolar Arası Birlik (PAB) Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Arife Polat Düzgün Ankara
Milletvekili
Murat Emir Ankara
Milletvekili
Mevlüt Karakaya Ankara
Milletvekili
Hişyar Özsoy Diyarbakır
Milletvekili
Şamil Ayrım İstanbul
Milletvekili
Ravza Kavakcı Kan İstanbul
Milletvekili
Nevzat
Şatıroğlu İstanbul
Milletvekili
Abdul Ahat Andican İstanbul
Milletvekili
Ednan Arslan İzmir
Milletvekili
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu
(TR-AB KPK)
Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Muhammed Fatih Toprak Adıyaman
Milletvekili
Fikret Şahin Balıkesir
Milletvekili
Feleknas Uca Batman
Milletvekili
Süleyman Karaman Erzincan
Milletvekili
Zehra
Taşkesenlioğlu Erzurum
Milletvekili
İmam Hüseyin Filiz Gaziantep
Milletvekili
Aylin Cesur Isparta
Milletvekili
Mustafa Demir İstanbul
Milletvekili
Markar Eseyan İstanbul
Milletvekili
Erkan Kandemir İstanbul
Milletvekili
Zafer Sırakaya İstanbul
Milletvekili
Özgür Karabat İstanbul
Milletvekili
Mustafa Yeneroğlu İstanbul
Milletvekili
Cemal Çetin İstanbul
Milletvekili
Arzu Erdem İstanbul
Milletvekili
Zeynel Özen İstanbul
Milletvekili
Sibel Özdemir İstanbul
Milletvekili
İsmail Emrah Karayel Kayseri
Milletvekili
Türabi Kayan Kırklareli
Milletvekili
Ziya Altunyaldız Konya
Milletvekili
Selman Özboyacı Konya
Milletvekili
Tuma Çelik Mardin
Milletvekili
Burak Erbay Muğla
Milletvekili
Muhammed Avcı Rize Milletvekili
Özkan Yalım Uşak
Milletvekili
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren
kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25
Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
25/7/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/7/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel, Sakarya
Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da
yaşanan tren kazasının sorumlularının tespit edilmesi
ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (101 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 25/7/2018
Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak…
Buyurun Sayın Öztrak. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çorlu’da 8 Temmuz 2018
tarihinde meydana gelen tren kazasında 24 vatandaşımız
canını yitirdi, 341 vatandaşımız yaralandı. Elim
tren kazası, başta Trakya’mız olmak üzere tüm ülkemizi
acıya boğdu.
Yetkililerce yapılan açıklamalarda
“Kazanın sebebi aşırı yağış.” dendi, kaza
doğal bir afet nedeniyle gerçekleşmiş gibi gösterilmeye
çalışıldı. Kazanın ardından görevlendirilen
Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak olayı bütün yönleriyle incelemeye
çalıştık. Adli ve idari süreç tabii ki devam ediyor ancak ilk
tespitlerimize göre, kazaya ihmal, hata ve denetimsizliklerin neden olduğu
yönünde ciddi emareler var. Yetkililer kazanın tek sebebi olarak
aşırı yağışı gösteriyor fakat uzmanlar bu
yağışın bugüne kadar bölgede daha önce de görülen
beklenebilir bir yağış olduğunu ifade ediyorlar.
Dahası, soruşturma dosyasında Devlet
Demiryollarının 1. Bölge Müdürlüğünün Demiryolu Bakım
Servis Müdürlüğünün 30 Mayıs 2018 tarihli yazısında özetle
şunlar söyleniyor: “Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan
verilere göre bölgede önümüzdeki günlerde ve yaz döneminde aşırı
yağışlar olabilir, bu yağışlar hasar ve zarara
sebep olabilir. Hava durumunu takip edin. Yarma ve dolguları akma ve
heyelan tehlikesine karşı kontrol altında tutun. Kritik hava
durumlarında nöbetçi bırakın. Doğal afet olursa kazaya
sebep olmadan önleyin. Bu gibi olağanüstü durumlarda gerekli görülen
yerlerde yaya kontrolleri artırın.”
Değerli milletvekilleri, bu yazı yol
bakım şeflerine imza karşılığı verilmiş.
Böyle bir uyarı söz konusu iken kimse “Böyle bir
yağışı beklemiyorduk, bu olağanüstü bir
yağıştı.” diyemez. Yani sebep olarak gösterilen
yağış hem bölgede beklenebilecek bir yağıştır
hem de böyle bir yağışla ilgili uyarı da
yapılmıştır.
Peki, gerekli önlemleri almayarak 24
vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu kazaya
sebep olanlar kimlerdir? Tren hattında gerekli bakım ve yenileme
çalışmaları yapılmış mıdır? Yapıldıysa
araziye, meteorolojik şartlara uygun teknik analizler göz ününde
tutulmuş mudur? Bir diğer husus, kazanın meydana geldiği
menfezle ilgili Devlet Demiryollarının 1. Bölge Müdürlüğünün
Çorlu Savcılığına gönderdiği yazıda
bakımı yapılması planlanan menfezleri gösteren bir liste
yer alıyor. Kazanın gerçekleştiği menfez, değerli
milletvekilleri, maalesef bu listede yok. Yani rayların havada
durduğu görüntülerle aklımıza kazınan o menfezde bakım
ihtiyacı yokmuş. Kazanın gerçekleştiği yerde en son
bakımı ya da yenilemeyi ne zaman, kim yapmıştır?
İşin kabulünü kim yapmıştır, kim denetlemiştir?
Bu sorulara da yanıt bulunması gerekmektedir.
Yine, bir başka husus, hattın kontrolü ve
denetimidir. Elektrik mühendisleri hattın elektronik vagonla kontrol
edilmeye başlandığını ama bunun haftada iki günle
sınırlı tutulduğunu öğrendiklerini söylüyor. Bu
kontrol işini daha önce yapan yol bekçilerinin sayısı emekli
olanların yerine yenileri alınmayarak azaltılmış.
Bunun da hatların kontrolünde zaaf yarattığı ifade
ediliyor. Nitekim bölgedeki hemşehrilerimiz eskiden geceleri bu hatlarda
düdük seslerinin olduğunu, fenerlerin görüldüğünü ifade
etmişlerdi, son dört beş aydır böyle bir hususla karşı
karşıya kalmadıklarını söylediler.
Son olarak, kaza gerçekleştikten sonra haber
alma ve kurtarma faaliyetleri konusunda ciddi aksaklıklar
yaşandı. Düşünün, kazanın ihbarı büyükşehir
belediyemize Devlet Demiryolları tarafından değil
vatandaşlar tarafından yapılmış. Belediyemiz de
vatandaşlarımız da kazayı haber alır almaz bölgeye
koşmuşlar, yaralılar ilk aşamada vatandaşlar
tarafından traktörlerle taşınmış. Demiryollarının
kaza öncesinde hattın güvenliğiyle ilgili kontrol sistemi nasıl
işlemektedir? Kaza sonrasında erken uyarı, yer belirleme ve
kurtarma faaliyetlerini organize etme planı varsa bu kazada neden etkin
bir şekilde çalışmamıştır?
Vatandaşlarımız yaralıları neden traktörle
taşımak zorunda kalmıştır? Neden Sarılar ve o
bölgede diğer köylerimizin vatandaşları gerekli lojistik
desteği vermek zorunda kalmışlardır? Bu arada buradaki tüm
köylerimize de teşekkür ediyoruz.
Bu sorular, sadece kaza yeri için değil, hattın
tamamı için geçerlidir. Tren kazasının sebebinin ciddi ihmal ve
denetimsizlik olduğu yönünde güçlü belirtiler vardır. Dahası,
yeni kazaların yaşanma riski olduğu da özellikle
vurgulanmaktadır. Bu nedenle, hem sorumluların tespiti hem de bu
olayların tekrar yaşanmaması, alınacak tedbirlerin
belirlenmesi için bir Meclis araştırması istiyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grubu adına Samsun
Milletvekili Bedri Yaşar…
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, bununla ilgili bizim partimiz de bir
araştırma önergesi vermişti. Burada, ölen 24 vatandaşımızla
ilgili genel yas ilan edilmediği gibi herhangi bir araştırma
önergesine de gerek duyulmamıştı.
Değerli milletvekilleri, problemleri,
sorunları, halının altına süpürmeyle hiçbir sonuç elde
edemeyiz. Bu konunun muhakkak suretle araştırılması gerekiyor.
Aynı şekilde, mühendis olarak rayların altının
boşalmasıyla, altındaki malzemenin kaybolmasıyla bu problem
izah edilemez. Dünyada oluşan genel tren kazalarına
baktığımız zaman, bu tür kazaların neredeyse hiç
olmadığını hepimiz müşahede edebiliriz. Bu olağan
bir şey değildir; düz yolda bu kazanın daha önceden
görülememiş olması, rayların altının
boşaldığının hissedilmemiş olması hiçbir
şekilde izah edilemez. Dolayısıyla, bu konunun kesinlikle
araştırılması lazım, sonuçlarına
ulaşılması lazım, bu konuda gerekli tedbirlerin kesin
surette bir an önce alınması lazım. Dolayısıyla,
sadece siyasi mülahazalarla bu araştırma önergelerinin önüne
geçilmesinin hiçbir izahı olamaz.
Ben, tekrar sizleri bu önergeye olumlu oy vermeye
davet ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt…
Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Temmuz 2018 tarihinde
Tekirdağ’ın Çorlu mevkisinde, Balabanlı köyünde meydana gelen
tren kazasında hayatını kaybeden 24 vatandaşımıza
Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun;
yaralılara acil şifalar temenni ediyorum. Ayrıca, Yunanistan’da
meydana gelen orman faciasında hayatını kaybedenlere de
başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde meydana gelen
tren kazasında 24 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bu, hakikaten 21’inci yüzyıl Türkiyesinde olmaması
gereken, önlenebilir olan ama maalesef önlenememiş bir kaza olarak ortaya
çıkmıştır. İnşallah, dileriz, bundan sonra
kazalar bu şekilde gerçekleşmez, insanlarımız
hayatlarını böylesine ucuz bir şekilde kaybetmezler.
Tabii, bu kazanın
araştırılması gerektiğine inananlardanım.
Kazanın nedenleri, niçinleri muhakkak ortaya
çıkarılmalıdır. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği önergenin doğruluğunu düşünüyorum ama Meclis
araştırması gerekliliğine inanmayanlardanım çünkü
Meclis araştırması her hâlükârda uzun bir süreç
alacağına göre, bunun yegâne çözüm yolunun adli ve idari mercilerin
hızlı bir şekilde olaya müdahale etmesi gerektiğinden
geçtiğini düşünüyorum. Kazanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde
araştırılması yerine, adalet ve idari yapı, acilen, bu
konunun sorumluları kimlerse, olayda kim suçlu veya kimin kusuru varsa
derhâl ortaya çıkarmalıdır. Çünkü Yunanistan’da da onlarca
insanın hayatını kaybettiği bir kaza gerçekleşti;
Cenab-ı Rabbülâlemin böyle afetlerden bizi korusun. Bunun en kısa
çözüm yolu… Meclis araştırması -ki Meclis muhtemelen cuma günü
veya yarın tatil olacak- en az üç ay süreceğine göre verdiğiniz
önerge sadece Cumhuriyet Halk Partisini mutlu edecek,
vatandaşlarımızın derdine derman olmayacaktır.
Vatandaşlarımız acil çözüm beklemektedir. Acil çözüm de adli ve
idari soruşturmanın bir an önce gerçekleşmesidir diyorum. Bu
anlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak önergeye destek vermeyeceğimizi
belirtiyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biraz önce
konuşan değerli hatip konuşmasında, 24
insanımızı kaybettiğimiz bir kazayla ilgili olarak
kendimizi mutlu edecek bir önerge verdiğimizi itham etmek suretiyle grubumuzu
ağır yaralayacak bir değerlendirmede bulunmuştur. Müsaade
ederseniz cevap vermek istiyorum efendim.
BAŞKAN – Yerinizden…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cevap
sataşmada oradan oluyor ama siz nasıl isterseniz, fark etmez, ben
sesimi duyururum nasıl olsa.
BAŞKAN – Buyurun, daha rahat olur oradan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama tabii bu
içtihat olmasın sonra, sataşmalar genelde oradan.
BAŞKAN – Şüphesiz, münferit bir uygulama
olur.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt’un CHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın hatip aslında güzel bir konuşma yaptı,
altına imza atacağım bir şey söyledi, dedi ki: “Önlenebilir
olup da önlenmemiş bir kaza.” Doğru bir tespit, teşekkür
ediyorum.
Sayın Milletvekili, önlenebilir olup da
önlenmemiş kazada 24 insan ölmüş. Mecliste açılacak bir komisyon
hiç şüphesiz 24 can kaybını geri getirmez. O ailelerin
mağduriyetleri, ölenlerin yakınlarının tazminatları,
şunlar, bunlar Meclis araştırması yapılmadan da
halledilebilir elbette. Bizim bu araştırmayı vermekteki
muradımız, meramımız Faik Bey’in çok net bir şekilde
ortaya koyduğu kimi kusurların bundan sonra en azından
işlenmemesi suretiyle, bundan sonra olacak önlenebilir kazaları
gerçekten önlemektir. Bu yaklaşımı kabul etmem mümkün
değil. Biz bundan sonra yeni acılar yaşanmasın…
Devlet tefessüh etmiş, kamu görevlileri ehliyet
ve liyakate dayalı olmayan yollarla Devlet Demiryolları dâhil birçok
kuruma atandığı için, yapılması lazım gelen
işler yapılmadığı için 24 insan ölmüş. Bu Meclis
bunu araştırmayacaksa olmaz olsun böyle Meclis!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Bu son ifadelerinizi doğru
bulmuyorum, bunu da Meclis adına ifade edeyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – O takdir sizin
Sayın Başkan.
BAŞKAN - “Olmaz olsun böyle Meclis” ifadesi…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Milletini
düşünmeyen Meclis olmaz olsun!
BAŞKAN – Kastınızı aşan bir
ifade olarak değerlendiriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır
efendim, milletini düşünmeyen Meclis olmaz olsun; evet, söylüyorum.
Meclisin işi, milleti düşünmek ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Turan’a ne oldu?
BAŞKAN – Bir dakika, ben karar vereyim
Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey “Ben geldim,
görün.” diyor, o formatta.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp ya,
ayıp ya!
BAŞKAN – Bir dakika, müsaade…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp değil…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tecrübeli bir
siyasetçisin.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
dün biz bu konuyu çok uzun tartıştık diğer arkadaşlarımızla
beraber ve şuna karar verdik: Bu konu önemlidir, her parti bu hassasiyeti
paylaşıyor. Bir eksik varsa, bir yanlış varsa hem idari hem
adli olarak soruşturma açılmış, bunu beraber izleyelim
dedik. Eğer ihtiyaçsa yeni dönemde zaten bu yapılacak, konuştuk.
Aynı önergeyi verip de bugün farklı konuşmacılarla tekrar
çok üst perdeden konuşmayı ben doğru bulmuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben on altı
yıldır buradayım, görülmeye ihtiyacım yok. Bülent Turan
kendisini göstermek istiyorsa göstersin böyle çıkışlarla. Ama
hakikaten “Adli ve idari soruşturma açılmış.” diyor
beyefendi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dün konuştuk, o
yüzden diyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, dün
konuşmuş olabilirsin, bugün bir daha konuşacağız, öyle
istiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz çıkalım,
sen konuş.
BAŞKAN – Dün Sayın Altay yoktu, lütfen
Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Adli ve idari
-tam da ben de ona dikkat çekiyorum- kovuşturmadan bir şey mi
çıkacak?
BAŞKAN – Tabii ki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – İnsan
kaynaklı, yönetim kaynaklı hangi faciadan dolayı kime ne ceza
verildi bu ülkede? Verilmez çünkü idarede yapılanmanın,
atamaların nasıl yapıldığını biliyoruz;
Adalet ve Kalkınma Partisinin kontrolünde. Adalet ve Kalkınma
Partisine aidiyet ve sempati hissetmeyen hiçbir bürokratın, ehliyeti ve
liyakati olmasına rağmen yükselmediği bir gerçek. Biz de tam da
bunun için işte, sağlıklı bir idari ve adli
kovuşturma, soruşturma olmayacağı için bu işe Meclis
el atsın diyoruz.
Pamukova kazasını ne çabuk unuttu bu
Meclis? Ne oldu Pamukova kazasında, ne oldu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Milletvekili oldu Süleyman
Bey.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, buna dikkat
çekiyoruz.
Ben tekrar bir şey söylüyorum: Bu milletin
tamamının ya da bir ferdinin saçının kılına halel
gelmesinden, akan bir damla gözyaşından, akan bir damla kandan hangi
sebeple olursa olsun -kaza, terör, hepsi dâhil- kim siyaset yapıyorsa
Allah’ım onu kahretsin! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Âmin.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, bu
tren kazası hakikaten acı bir olaydır, çok da önemli bir
husustur. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuyu çok önemsiyoruz.
BAŞKAN - Açalım isterseniz mikrofonunuzu.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu tren kazası hakikaten hepimizi
çok ciddi şekilde üzmüş, yasa boğmuş bir husustur. Burada
yalnız, hemen başlangıcında “Zaten bu soruşturmalardan
bir şey çıkmaz.” kabulüyle hareket etmek doğru bir yaklaşım
olmaz. Burada adli ve idari soruşturmalar yapılsın, idare
işin üzerine nasıl gidiyor onu bir görelim. Eğer hakikaten
bunların sonunda bir şey çıkmazsa yani burada bir ihmal olup da
birileri de bunun üzerini kapatmaya çalışıyorlarsa biz bunun
Meclis olarak takipçisi olalım ama ondan sonraki herhangi bir safhada
böyle bir izlenim doğması durumunda, o zaman Meclis
araştırma komisyonunu kurabiliriz. Şimdi, şu aşamada
hemen Meclis araştırma komisyonunu kuracağız, zaten Meclis
tatile giriyor. Sorumluluk kaybolmasın, bizim yapmaya
çalıştığımız şey o yani idare kendisini bunu
ortaya çıkarma konusunda sorumlu hissetsin. Bu komisyonun kurulması
idareyi, adliyeyi bu konuda gevşetecektir. Bunu bir görelim. Dediğim
gibi, bir ihmal var ve ihmalin ortaya çıkarılması konusunda
hassas davranılmıyorsa biz Mecliste siyasi partiler olarak takipçisi
olalım ve 1 Ekimden sonra, Meclis tekrar açıldığında
bu komisyonu kurabiliriz. Yani meseleyi bu şekilde değerlendirmek
zannediyorum sonuca ulaşma açısından daha faydalı
olacaktır diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren
kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Temmuz 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 24
insanımızın göz göre göre hayatını kaybettiği bir
kazayı Meclis araştırmayacak da Meclis denetim faaliyetini
nasıl yapacak?
Az önce MHP adına konuşan sayın hatip
idari ve adli sürecin daha hızlı olacağını, Meclis
araştırmasının ise daha yavaş olacağından
dolayı birincisinin tercih edilmesine ilişkin fikirlerini beyan etti.
Birini yaparken diğerini yapmanın önünde bir engel yok. Bu kaza
meydana geldiği zaman eğer Meclis araştırması
açılmış olsaydı büyük olasılıkla şu ana
kadar ilk veriler elimize gelirdi.
Bakın, ben otuz yılını iş
sağlığı, güvenliği alanına vermiş bir
tıp doktoruyum ve yüzlerce kaza gördüm, Soma’yı bizatihi inceledim.
Nerede Meclis araştırması açılmıyorsa, nerede mesele
idari ve adli yargıya havale ediliyorsa bilin ki değerli
arkadaşlar orada saklanan, gizlenen bir şey var. Bu otuz
yıllık hayatımda öğrendiğim iki temel şey var.
Birincisi, bu kazaların yüzde 98’i engellenebilir, yüzde 2’si bizim
denetimimizin ve kontrolümüzün dışında vuku bulabilir.
İkincisi de şu: Her kim ki bu meydana gelen kazaları kadere,
fıtrata bağlarsa birinci derece sorumlusu odur; otuz yıldan
çıkarttığım sonuç bu.
Şimdi, bu kaza özeline geldiğimizde ya,
göz göre göre bir hadise var ortada. Temel mühendislik kurallarına, bilim
kurallarına uymayan bir durum var, rayın altına dolgu
yapılmış. Şimdi, bu hadiseyi hava muhalefetine
bağlayarak işin içerisinden çıkmak mümkün müdür? Değerli
arkadaşlar, bu, AKP’nin on altı yıldan beri itinayla
sürdürdüğü neoliberal muhafazakâr programın işte raya
yansımasıdır. Soma'ya yansıması Soma
kazasının meydana gelmesidir, 301 insanımız öldü değil
mi Soma’da? Bakın, hatırlayacaksınız Osman Gazi Köprüsü’nde
halat kopmasından kaynaklı Japon mühendis intihar etmişti.
Kimseye intihar etsin falan demiyorum. Soma kazasında bırakın
bakanın kendisini suçlu görerek istifa etmesini, bakanlığın
çaycısı bile istifa etmedi, 301 insan hayatını kaybetti. Ve
ben bu işin uzmanı olarak biliyorum ki, bütün dava sürecini de takip
ettim, bu dava sürecinde söz konusu olan şey adaletin yerini bulması
falan filan değildir, yukarıda yargılanan kimse
olmamıştır ve bu süreç ülkemizin kaderi hâline gelmiş durumdadır.
Burada doğa olaylarını falan suçlamanın anlamı yok,
temel bakım hizmetlerine tasarruf sebebiyle önem vermeyen
anlayışın, bakanlığın, bakanlığın
temsil ettiği siyasi anlayışın 24
insanımızın canına mal olmasıdır mesele.
Dolayısıyla, meselenin özü nedir biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) – Kapitalizm öldürür,
neoliberal kapitalizm çok daha fazla öldürür, abdestli kapitalizm ise hem
süründürür ardından öldürür.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sivas Milletvekili Habib Soluk…
Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK
(Sivas) – Sayın Başkan, Genel Kurulu ve zatıalinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konu dün de gündeme geldi, bugün de gündeme geldi.
Yalnız bir gerçeğin siyaset adına göz ardı
edildiğinden dolayı üzüntülerimi de ifade etmek istiyorum.
Söylenenlerin hepsine katılıyoruz ancak burada iddia edildiği
gibi herhangi bir ihmal yoktur. Devlet Demiryolları tarihî bir kurumdur,
bu kurumda çalışan bütün personel, kontrol mühendisi de, genel müdürü
de, diğer personeli de konusunda uzman personellerdir, yetişmiş
personellerdir. Biraz önceki hatibin ifade ettiği gibi, evet,
kazaların yüzde 100 önlenmesi mümkün değildir. Mümkündür, nerede? Bu
ancak Karacaahmet Mezarlığı’nda olur çünkü orada bir hareket
yoktur ama hareketin olduğu yerde kaza olmayacak, sıfırlanacak
diye bir şey söz konusu olamaz. Burada, yüzde 2’ye bu kazayı sokabiliriz
çünkü bu kazanın vuku bulduğu yerde altı saat içerisinde 7 sefer
treni, 6’sı yük, 1’i de kaza yapan yolcu treni olmak üzere 7 sefer
geçmiş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bu bahane değil.
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Altı saat
sonra dönen yolcu treni afetten dolayı, yoldaki boşalmadan, raylar altındaki,
menfez altındaki, çevredeki boşalmadan dolayı, titreşimden
dolayı… Lokomotif geçmiş, 1’inci vagon geçmiş, geri kalan 5
vagonun dray olması sonucu kaza meydana gelmiştir. Kaza
acıdır. Biz Meclis araştırması yapılmasın
demiyoruz ancak konuyla ilgili, ilgili idare de, adli yargı da
soruşturma, araştırma başlatmıştır, bunun
sonucunun beklenmesi en doğal olaydır. Lütfen, 2003 öncesine, 1946
ile 2003 arasına bir göz atın. Raylar duruyor, üzerinde âdeta
vagonlar yürüyordu. Ortalama hızı zaman zaman 10 kilometrelere, 5
kilometrelere düşmüş bir demir yolu vardı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz
hızlandırdınız, kazalar da hızlandı.
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Atatürk’ün
emanet ettiği demir yolları kaderine terk edilmişti. Ancak
2003’te Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın “Devlet Demiryolları mutlaka devlet politikası
hâline getirilmelidir.” diye vermiş olduğu talimat üzerine, 11 bin
kilometre demir yolunun 10 bin kilometresi tamamen yenilenmiştir, yeni
yapımdan tek farkı eski güzergâhlar kullanıldığı
için sadece ve sadece istimlak bedelleri ödenmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) – Bu kazanın
olduğu yerde de devamlı, her yerde, bütün demir yolu
güzergâhlarında, dünyada olduğu gibi, dünyanın
kullandığı teknik ve teknolojilerle kontroller
yapılmıştır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soluk.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bu kadar insan
niye öldü Sayın Hatip?
MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Bir ihmal söz
konusu değildir.
İdarenin ve adli yargının
kararını müteakiben Mecliste araştırma komisyonu da
kurulabilir ama “Mecliste araştırma açalım, idari
yargıyı kenara bırakalım.” demek de yargıya bir güvensizliktir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soluk.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Meclise niye
güvenmiyorsunuz? Yargıya güvensizlik de Meclise niye güvenmiyorsunuz?
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Herkesin uzman olduğu
bir konu var. Biliyor musun demir yollarının ne hâlde olduğunu?
Gel ben sana anlatayım.
RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Altay…
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk’un CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan, yeni bir durumla karşı karşıyayız.
BAŞKAN – Bir sataşma mı var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma da
var da Meclisin zamanını çalmak istemiyorum. Sataşma var da
zamanı çalmayayım, ben takdiri millete bırakayım.
24 insanımızın öldüğü bir kaza
sonrası…
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Meclis
araştırması diye bir kurum var değil mi?
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Yapmayın,
etmeyin. 1 Ekimden sonra…
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Tatil
yapmayız.
BAŞKAN – Arkadaşlar bir dakika… Grup
başkan vekiliniz konuşuyor. Lütfen…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – 24 insanın
hayatını kaybettiği bir kaza sonrası, hatip, herhâlde
önerge sahibi bizim parti olduğu için, siyaset adına bir gerçeği
göz ardı ettiğimizi söylemek suretiyle sataştı; buna cevap
vermeyeceğim yani millete, milletin takdirine bırakıyorum bunu
ama asıl şuna dikkat çekmek istiyorum: Sayın hatip eski bir
ulaştırma bürokratı, müsteşarı olarak da hükmü kesti
yani raconu kesti, dedi ki: “Bir ihmal yoktur.” Peşine de dedi ki:
“İdari ve adli soruşturma olsun, bir bakalım.”
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – “Bakalım.”
demedim, açılmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, idari
ve adli soruşturma öncesi, Meclisin birinci büyük partisinin, içinden
yürütmeyi de çıkaran partinin eski bir müsteşar kökenli milletvekili
burada bu hükmü verirse o idari soruşturmadan ve adli soruşturmadan
bir şey çıkmaz. Benim dediğime geliyoruz, ehliyet ve liyakat
yok, yargıda da idarede de zaten. Onun için şimdi, bu saatten sonra,
sayın hatibin bu açıklamasından sonra bu araştırma
komisyonunun kurulması bence farzdır. Gelin, yapalım, neden
kaçıyorsunuz, neden kaçıyorsunuz? (CHP, HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, Meclis, kuvvetler
ayrılığı prensibi bir kere daha burada yerle yeksan oldu.
Yasama, yürütmeye ve yargıya, yürütmenin ve yargının
yapacağı işler için hükmü burada verdi. Biz “Yürütme, yasamaya
tahakküm etmesin.” dediğimiz gibi, yasamanın yargıya tahakkümünü
de doğru bulmuyoruz.
Bu bakımdan ben Sayın Genel Kuruldan rica
ediyorum, 24 insanın hatırına, bundan sonra da yeni
kazaların, ölümlerin yaşanmaması için… Allah esirgesin, bu
iş şuna benziyor: Özgür Özel burada uyardı “Soma’yla ilgili
araştırma yapalım.” diye, Meclis reddetti –kaç gün sonraydı
ya- on gün sonra Soma’da 301 kişi öldü ya. Gelin, yeni bir vebal
almayın. Meclisin imkânları var. Her partiden uygun sayıda
milletvekiliyle bu komisyon kurulsa kime ne zararı var? Bu komisyon,
ilaveten, idari ve adli yargının da adil çalışmasına
sebep olur.
Saygılar sunuyorum. (CHP, HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren
kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25
Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.
RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edilmiştir
Başkan. Biz daha fazlayız.
BAŞKAN – Şimdi, arkadaşlar… (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edenler daha fazla.
BAŞKAN - Nasıl?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edenler daha fazla.
BAŞKAN – Nasıl? Anlamadım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın,
sayın… Sayın Başkan, başka grupların oyları var.
BAŞKAN – E, görüyoruz buradan. Saymaya ihtiyaç
olsa…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim,
elektronik yapılmasında fayda var.
RIDVAN TURAN (Mersin) – Başkan, sataşma
üzerine ben söz istemiştim.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı
istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Burası CHP kongresi
değil Sayın Başkan, sayım net.
BAŞKAN – E, bağırarak değil,
söyleyin şunu. Karar yeter sayısı istiyorsunuz öyle mi? Tamam,
peki.
RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ya,
oylamadan sonra karar yeter sayısı olur mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geçtik Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok, yok; kabul
edildi.
BAŞKAN – Arkadaşlar, oylamayı
tamamladık ama kâtip üyeler arasında ihtilaf var. Ben buradan net…
Şunun için söylüyorum arkadaşlar: İki tarafa da baktım ben,
sade bu tarafa bakmıyoruz, ters tarafa da bakıyoruz, bu tarafa da
baktım; karar var ama…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – İhtilaf var.
BAŞKAN – …kâtip üye
arkadaşımızın itirazı var.
İhtilaf üzerine üç dakika süre veriyorum
elektronik oylama için.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
zapta geçmesi için söylemek zorundayım: İşlem bitmiştir, bu
saatten sonra yapmak İç Tüzük’e aykırıdır ancak…
BAŞKAN – İşlemin altını
çizelim, teyit edelim, üstüne beton dökelim.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, öneri reddedilmiştir.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Pusulalar
var Sayın Başkan!
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan,
sayı kaç?
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza
sunacağım. (Gürültüler)
Arkadaşlar, grup önerisi okutuyorum, lütfen.
2.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına alınmasına;
Kişisel Verileri Koruma Kurumunda boş bulunan üyelik için seçimin 25
Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; bu birleşimde
2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi
günü saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girmesine; 2 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
25/7/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/7/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK PARTİ Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler" kısmına alınması,
Genel Kurul'un;
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş
bulunan üyelik için seçimin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde yapılması,
25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi,
2 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi
günü saat 14.00’te toplanmak üzere tatile girmesi,
2 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 26 Temmuz 2018
Perşembe günkü birleşiminde 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi ve bu birleşimde 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girmesi,
2 Sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
2
Sıra Sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2,
2/3) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1.
Bölüm |
1 ila 9’uncu maddeler arası |
9 |
2.
Bölüm |
10 ila 21’inci maddeler arası |
12 |
Toplam
Madde Sayısı |
21 |
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun
önerisi, metinden de anlaşılacağı üzere bugün Kişisel
Verileri Koruma Kuruluna üye seçimini öngörüyor.
Hemen ardından 2 sayılı Teklif ile de
kamuoyunda merakla takip edilen, üç dört ayrı konuda değişiklik
yapan düzenlemenin görüşülmesini öneriyoruz. Bu teklifte sağlık
çalışanlarımızın ek altmış gün prim
alması gibi, emekliliklerinin düzenlenmesi gibi, YÖK 58’inci maddedeki
tabip öğretim elemanlarının motivasyonunu ve sağlık
turizmini teşvik eden bazı düzenlemeler gibi, pilot ve denizcilikle
ilgili askerimizin bazı taleplerinin karşılanması gibi ve
yine gençlerimizin merakla beklediği, kamuoyunda “bedelli” diye ifade
edilen konuların görüşülmesini öngörüyoruz.
Grup önerimizin kabulünü diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz sonra Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerisi oylanacak, öyle görünüyor. Öneride kamuoyunda “bedelli askerlik
yasası” diye bilinen teklif ve sağlık
çalışanlarının yıpranmasını içeren
hususları kapsayan Plan ve Bütçe Komisyonunun bir raporu var.
Grubumuz adına konuşacak değerli
hatipler teklifle ilgili değerlendirmemizi,
yaklaşımımızı, anlayışımızı
ortaya koyacaklar. Biliyoruz, kamuoyunda milyonu aşkın insanın
beklediği bir teklif gelecek. Cumhuriyet Halk Partisi, şüphesiz,
vatandaşın, milletin menfaatine olan konularda Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapıcı muhalefet anlayışını her
vesileyle ortaya koymuş bir siyasi partidir.
Gelen teklif dört dörtlük müdür? Hayır,
değildir. Hep söylerim, en iyinin de iyisi vardır. Cumhuriyet Halk
Partisi, bu teklifin görüşmeleri esnasında önergeleriyle bu teklifin
daha müspet, daha sağlıklı bir hâle gelmesi konusunda
katkısını ortaya koyacaktır. Bunu belirtmek istedim.
Bu vesileyle hazır kürsüye
çıkmışken, bir dakika da zaman varken şunu da tekrar
söyleyeyim: Genel Kurul iradesine saygımız elbette sonsuz ama gönlüm
arzu ederdi ki biraz önce grubumuzun verdiği önerge kabul edilmek
suretiyle yeni kazaların, yeni acıların
yaşanmasını bu Meclis önleyebilseydi. Allah’ımdan
niyazım o dur ki inşallah bu ve benzeri kazalar bir daha hem
ülkemizde hem dünyanın başka memleketlerinde de hiç
yaşanmasın. Ama Meclis, bu gibi konulara yüksek
duyarlılıkla yaklaşması gereken tek ve yegâne
organdır. Bence karar, bu yönüyle Çorlu tren faciasında -bak ben kaza
demiyorum- acı çeken aileler bakımından, Meclisimize yönelik
tutumları bakımından olumsuz bir tablonun yol
açılmasına sebep olmuştur. Takdir Genel Kurulundur. Önümüzde
günler var, belki çoğunluk partisi ya da 1’inci parti bu konudaki
anlayışını bölge halkının ve
vatandaşların refleksleriyle yeniden gözden geçirmek durumunda
kalacaktır. İnşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaşanan
her soruna el koymaya muktedir olduğunu 81 milyona gösterecektir diyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Kişisel Verileri Koruma Kuruluna Üye Seçimi
1.-
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca Kişisel Verileri Koruma Kuruluna
1 üye için seçim yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
tarafından gösterilen adayların adlarını soyadı
sırasına göre okutuyorum:
Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday
Listesi:
Bayram Arslan
Abbas Kılıçoğlu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 21’inci maddesi gereği
Halkların Demokratik Partisi Grubu kendilerine düşen üyenin 2
katı kadar aday göstermiştir. Adayların adları soyadı
sırasına göre düzenlenmek suretiyle
bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde en çok oyu alan aday
seçilmiş olacaktır.
Sayın milletvekilleri, oylamanın
sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif
Komisyonu tespit edilecektir. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama
işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini
alacaklardır.
Taner Yıldız, Kayseri? Yok.
Ahmet Eşref Fakıbaba, Şanlıurfa?
Yok.
Mustafa Kendirli, Kırşehir? Burada.
Ali Keven, Yozgat? Burada.
Yusuf Ziya Yılmaz, Samsun? Burada.
Özkan Yalım, Uşak? Burada.
Adnan Günnar, Trabzon? Yok.
Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep? Burada.
Arkadaşlar, şimdi oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum.
Sağımda yer alan komisyon
sıraları ile solumda yer alan sıralarda kâtip üyelerden komisyon
sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar -Denizli
dâhil- ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar -İstanbul
dâhil- solumda yer alan sıralardaki kâtip üyeler ise İzmir’den
başlayarak Mardin’e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin’den başlayarak
Zonguldak’a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin
adını defterden işaretleyecektir. Adı işaretlenen
milletvekiline mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir. Oyunu kullanan
milletvekili oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.
Oy pusulasında Halkların Demokratik
Partisi Grubu aday listesinden bir adayın isminin
karşısındaki kare çarpı işaretiyle
işaretlenecektir. Aday listesinden birden fazla adayın
işaretlendiği oy pusulası geçersiz sayılacaktır. Bu
hususlar oy pusulasında da dipnot olarak belirtilmiştir.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını, oy pusulaları ile zarfların da teslim
edilmesini rica ediyorum.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır
arkadaşlar.
Oy kupaları kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin isimlerini okuyorum:
Mustafa Kendirli, Kırşehir; Ali Keven, Yozgat; Yusuf Ziya
Yılmaz, Samsun; Özkan Yalım, Uşak; Abdullah Nejat Koçer,
Gaziantep.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliği için yapılan seçime
ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş
bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
yapılan seçime 360 üye katılmış, kullanılan
oyların dağılımı aşağıda
gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
“Kullanılan Oy Sayısı : 360
Geçersiz :
8
Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday
Listesi:
Bayram Arslan : 108
Abbas Kılıçoğlu: 244”
Tasnif Komisyonu
Abdullah Nejat Koçer Özkan Yalım Yusuf Ziya
Yılmaz
Gaziantep Uşak
Samsun
Ali Keven Mustafa
Kendirli
Yozgat Kırşehir
BAŞKAN – Buna göre Halkların Demokratik
Partisi Grubu aday listesinden Abbas Kılıçoğlu, Kişisel
Verileri Koruma Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Hayırlı
olmasını diliyorum.
Alınan karar gereğince gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri; Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkan’ın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 1 sıra sayılı
Teklif’in ikinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
İç Tüzük'ün 86’ncı maddesine göre oyunun
rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye beşer dakika
söz vereceğim.
Lehte, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer…
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin üzerinde oyumun rengini belirtmek ve lehte olmak üzere söz
aldım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Seçimlerimizin ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin demokrasimize ve
milletimize hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyor, yeni dönemin
başta Meclis Başkan Vekilimiz Mustafa Şentop olmak üzere Divana
ve milletvekili arkadaşlarımıza da hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
YUSUF BAŞER (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütü tarafından 15
Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetine, seçilmiş
Hükûmetine ve millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet
Meclisine karşı büyük bir darbe teşebbüsünde bulunulmuş,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın
liderliğinde aziz milletimiz tarafından bu hain darbe teşebbüsü
bertaraf edilmiştir. Tarih boyunca lanetlenecek bu hain darbe
teşebbüsünde aziz milletimiz devletinin, Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Hükûmetimizin yanında yer alarak bir
kahramanlık destanı göstermiştir. O karanlık ve hain gecede
âdeta imanın gücü tankın gücüne galebe çalmıştır. Tarih
boyunca hiçbir güce boyun eğmemiş aziz milletimiz liderine ve
devletine sahip çıkmış, Türkiye düşmanlarını,
millet düşmanlarını hayal kırıklığına
uğratmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütü mensupları tarafından
yapılan kalkışma hareketiyle, cebir ve şiddet
kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ortadan kaldırılmak istenmiştir. Bu hain
darbe teşebbüsünde vatandaşlarımızın ve kamu
görevlilerinin canına kastedilmiş, 2.194 vatandaşımız
yaralanmış, gazi olmuş, 251 kahraman vatan evladı da
şehit olmuştur. Bu vesileyle kahraman şehitlerimize rahmet
diliyorum, gazilerimize de hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Halkın oyuyla seçilmiş
Cumhurbaşkanımıza suikast girişiminde bulunulmuş, aziz
milletimizin ve devletimizin istikbaline ve istiklaline kasteden bu hain darbe
teşebbüsü nedeniyle, Anayasa’nın 120’nci maddesi ve Olağanüstü
Hal Kanunu’nun 3’üncü maddesi uyarınca 21 Temmuz 2016 tarihinden itibaren,
darbe teşebbüsünün hasarlarının onarılması
amacıyla doksanar gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiş ve
bugüne kadar da müteaddit defalar uzatılmıştır.
Hükûmetimizin iradesiyle de olağanüstü hâl sona erdirilmiştir.
Görüştüğümüz kanun teklifi, ülkemizde
yaklaşık iki yıldır uygulanan, vatandaşlarımızın
günlük hayatına olumsuz etkisi olmayan olağanüstü hâlin
uzatılmayacak olması nedeniyle, varlığı hâlen devam
eden terör örgütü ve uzantılarıyla olağan dönemde, hukuk devleti
ilkesi çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi ve son darbe teşebbüsüne
benzer bir müdahale girişiminin tekrar yaşanmaması
amacıyla, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler
korunmak suretiyle soruşturma ve kovuşturmalar ile disiplin
soruşturmaları bakımından gerekli olan hükümleri ve ihtiyaç
duyulan idari tedbirleri düzenleyen bir kanun teklifidir. Olağanüstü hâl
-anayasal bir kurum olarak- milletimizin büyük bir mücadeleyle durdurduğu
darbe teşebbüsünün hasarlarının onarılması
amacıyla ilan edilmiştir. On altı yıllık
iktidarımız döneminde partimizin ve AK PARTİ hükûmetlerimizin temel
felsefesi, temel hak ve hürriyetlerin önündeki engellerin
kaldırılması, vesayet odaklarının ortadan
kaldırılması, demokrasi çıtasının yükseltilmesi,
hukukun üstünlüğünün sağlanması ve hukuk devleti ilkesinin
tastamam uygulanması olmuştur. Temel hak ve hürriyetleri anayasal
güvence altına alırken terör ve terör örgütleriyle ve
yandaşlarıyla mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Devletimiz ve
Hükûmetimiz başta FETÖ ve PKK olmak üzere diğer terör örgütleriyle
intikam hırsıyla değil adaletle, hukukun temel ilkeleriyle
mücadele etmiştir, bundan sonra da mücadele etmeye devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF BAŞER (Devamla) – OHAL yerine ihdas
edilen düzenlemelerle -yegâne ilkemiz- toplumun temel hak ve hürriyetlerini
gözeterek terör ve teröristlerle mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir.
Kanun teklifinin lehinde oy
kullanacağımızı belirtiyor ve teklifin milletimize ve aziz
halkımıza hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Başer.
Şimdi aleyhte İstanbul Milletvekili
Nazır Cihangir İslam…
Buyurun Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Bundan sonra konuşmalarımda selamlamayı konuşma sürem
başlamadan önce, kürsüye gelirken sağ elimi kaldırarak yapacak,
konuşma sürem bittikten, ülkemizin en dakik işleyen mekanizması
olan mikrofon kapatma eylemi uygulandıktan sonra da sizlere yine ellerimle
saygı ve şükranlarımı sunacağım. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu hareketlerimi lütfen böyle
anlayınız.
Sayın Başkan, sizden istirham ediyorum, bu
tutumumu Meclise bir saygısızlık, Başkanlık
makamına bir saygısızlık veya teamüllere
aykırılık olarak değerlendirmeyiniz. Aslında hakkı
çiğneyen teamülleri hiç ama hiç dikkate almayan, hatta onları ortadan
kaldıran, dümdüz eden ancak ve ancak hakkın, hukukun ve adaletin
tamamlayıcısı olan teamülleri yaşatan bir gelenekten
geliyorum.
Meclisimizin tutanaklarından sorumlu
değerli arkadaşlarım, bu selam aynı zamanda sizler dâhil
Meclisimizin her kademesinde çalışanlarınadır. Sizlerden
istirhamım, zabıtlara hiç olmazsa parantez içerisinde “Kürsüye
gelirken eliyle selam verdi.” “Kürsüden ayrılırken eliyle selam
verdi.” şerhini düşünüz. Düşünüz ki yarın bu
zabıtları okuyanlar bize selamsız muamelesi yapmasın ama
dönemin hoyratlığı, nobranlığı, hatta
zorbalığı hakkında da zihinlerinde bir imge oluşsun.
Çünkü bütün amacım, arada bir yakalayabildiğimiz şu beş
dakikalık süreyi sadece ve sadece vermek istediğimiz mesajla
doldurabilmek.
Yazıklar olsun milletvekillerinin, milletin
“Konuşun.” diye vekil olarak seçtiklerinin söz hakkını bu duruma
düşürenlere. İşte, hakikatle problemi olmak böyle bir
şeydir, işitmek bile istemezsiniz. Temel haklarımızı
hiçe sayan bu değişikliğe katkısı olan her
kişiyi, her kurumu huzurlarınızda en ağır, en
şedit ve en derin şekilde kınıyorum.
Ey AK PARTİ, her sahada
olduğu gibi burada da en temel ilkelerden birini çiğniyorsunuz.
Ey MHP, ey Milliyetçi Hareket
Partisi, sizlere de bir çift sözüm var.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – İşine bak işine! MHP’ye dil
uzatma, işine bak!
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Siz de bu sürece çanak tutuyor, aktif destek
veriyorsunuz, vebal altındasınız.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sana
ne! Sana ne! Senden mi icazet alacağız?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Sen de CHP’ye verdin.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Bu baskı ortamını kurmak ve yaşatmak
eyleminde AK PARTİ’yle irtibatlı ve iltisaklısınız.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Kendine bak! Saygısızlık yapma!
Sana mı düştü MHP’ye dil uzatmak?
MUHARREM VARLI (Adana) – Sana
mı düştü?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Kimin
oyuyla geldin buraya?
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) – Ey Saadet, CHP’ye destek verdin sen de.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Bu süreçten en az AK PARTİ’liler kadar siz
MHP’liler de sorumlusunuz.
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) – Saadet kimden sorumlu?
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Tarih boyunca hayatı olumlayan, iyi, doğru ve
güzel olanın peşinde koşan, hayatta bir ahenk arayan, ötekine
müspet bakan, insanların bir ortak alanını, konsensüsle
ulaştığı bir noktayı, bir temel kuralı…
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) – Saadetin kime destek verdiğini söylemedin ama.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – …bir ahlaki zorunluluğu, kısaca adaleti yok
sayıyorsunuz.
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) – Saadet kimle beraber, onu söylemediniz.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Neden…
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) – MHP’yi söylüyorsun, Saadeti söylemiyorsun ama.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Bak, cesaretin varsa gel, burada konuş, tamam
mı? Hişt, otur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Hatip, lütfen…
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Cesaretin varsa burada konuş, laf atma. Laf atma.
BAŞKAN – Sayın
İslam, Genel Kurula hitap edin.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Susturun o zaman.
BAŞKAN – Ben ikaz
edeceğim. Ben ikaz edeceğim.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Susturun o zaman.
BAŞKAN – Siz Genel
Kurula hitap edin, ben ikaz edeceğim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM
(Devamla) – Susturun, süre ilave edin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen.
Buyurun.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Konuşma yeri burası.
BAŞKAN –
Karşılıklı konuşmayalım.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Dinlemeyi bilmiyorsunuz ki nasıl
konuşacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) – Sen konuşmayı öğren, sonra bizi dinlemeyi
öğren.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Bakınız, insan yani âdem gibi yaşamak
yolunda, ahlak ve hukuk külliyatında yerini alan şu iki bileşik
kuralı eminim ki bir yerlerden hatırlıyorsunuz: Bütün sözleri
dinlemek ve sözlerin en güzeline uymak.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Önce karşısındakine saygı duymak.
Önce saygı duymak.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) – Arkadaşlar, istisna gözetmeyen bir kümeden
bahsediyorum, bütün sözleri dinlemekten bahsediyorum, hem işitmek
istediklerinizden hem de işitmek istemediklerinizden yani bütün sözlerden
bahsediyorum. Bunlardan birini dahi engellemek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – …ya
da dinlememek, konuşanı susturmak gibi çirkin bir eylemle
milletvekili olmak yanında, hak ile…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zorbalığın
ne olduğunu gördük sayenizde.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Bittiyse çıkacağım?
BAŞKAN – Bitti. Zaten otomatik kapanıyor.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Peki. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen beş dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN – Oyunu pusula vererek kullanan
arkadaşların Genel Kurul salonundan ayrılmamasını rica
ediyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
“Oy sayısı :
380
Kabul :
284
Ret :
95
Çekimser :
1(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Burcu
Köksal Bayram
Özçelik
Afyonkarahisar Burdur”
Değerli arkadaşlar, böylece teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.41
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 17.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2’nci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın Askerlik Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Hasan
Turan’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 2 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Bedelli askerlikten pilot teminine, sağlık
turizminden sağlık çalışanlarına bazı haklar
verilmesine, müşterek bahis oyunlarından yap-işlet-devret
modeliyle yaptırılacak yatırımlara kadar çeşitli
alanlarda düzenlemeler içeren bir torba kanun düzenlemesini görüşüyoruz.
Torba kanun uygulamaları, yasama kalitesini ve
kanunlar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve
ulaşılabilir olma özelliklerini, kısacası hukuki güvenlik
ilkesini olumsuz etkilemektedir. O sebeple, çok zaruri hâller
dışında torba kanun düzenlemelerinden kaçınılmalıdır.
Bu kanun teklifinde bedelli ve dövizli askerlikle
ilgili düzenleme yapılmakta, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyacını karşılamak üzere dış kaynaktan temin
edilecek pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden
belirlenmektedir. Tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına
ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmekte, insan
sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık
mesleği mensuplarının bir yıllık
çalışmalarına altmış günlük fiilî hizmet süresi
zammı uygulanması düzenlenmektedir.
Uluslararası sağlık hizmetleri
alanında ülkemizde sunulan hizmetlerin tanıtımını
yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini
desteklemek ve koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine
ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve
akreditasyon kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına
önerilerde bulunmak üzere “Uluslararası Sağlık Hizmetleri”
unvanıyla bir anonim şirket kurulmaktadır.
Sağlık Bakanlığınca
yapılan istihdam planlamasının uygulanabilmesi için birden fazla
sağlık kurum ve kuruluşunda istihdam planlamalarının
esas alınması düzenlenmekte, sağlık turizminin
teşvikine ve hizmet kapasitesinin artırılmasına yönelik
olmak üzere tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına
göre uzman olanlar tarafından verilen sağlık hizmetleri için
bütçeleri ayrı olmak şartıyla sağlık
kuruluşları arasında iş birliği yapılmasına
ve belirtilen personelin esnek çalışabilmesine imkân
sağlanmakta, daha fazla beceri ve eğitim gerektiren işleri
yapabilen tabiplerin ek ödeme tavanlarının esnetilmesi öngörülmekte,
uluslararası sağlık hizmetlerinin kamu sağlık
kuruluşlarında ve üniversite hastanelerinde verilmesini teşvik
etmek ve bu alanda hizmet arzı kapasitesini artırmak amacıyla
tabipler, tabip öğretim elemanları ile diğer sağlık
çalışanlarına iş yükü ve iş güçlüğü de dikkate
alınarak ilave ek ödeme yapılması getirilmektedir.
Ayrıca, yap-işlet-devret modeli
çerçevesinde yaptırılabilecek yatırım ve hizmetler
kapsamına Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin de dâhil
edilmesi düzenlenmekte, yasa dışı bahisle ticari açıdan
etkin mücadele edilmesi ve kamu geliri kaybının önlenmesi
amacıyla şans oyunları ikramiye oranının brüt üst
sınırının yükseltilmesi ve bu nedenle oluşabilecek
yatırım ve işletme giderlerindeki tutar
azalışlarının telafi edilmesi düzenlenmekte, Spor Müsabakalarına
Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının
Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Yaptırılması Hakkında
Kanun’da yer alan pazarlıkla temin tanımına açıklık
getirilmekte, geçici ve kesin teminat oranlarının
azaltılması ve pazarlıkla temin usulünde bu teminat
oranlarından farklı teminat oranlarının belirlenebilmesi
teklif edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son
yıllarda yoklama kaçakları ve bakaya sayılarının
gittikçe artmasından kaynaklı birikmenin önüne geçilmesi
amacıyla 31 Aralık 1993 tarihinden -bu tarih dâhil- önce doğan
yükümlülerin 15 bin Türk lirası bedel ödemek ve yirmi bir günlük temel
askerlik eğitimine tabi tutulması suretiyle askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılmaları hususunda düzenleme
yapılmaktadır.
Ayrıca, yurt dışında oturma veya
çalışma iznine sahip olan, işçi, işveren
sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek yurt içinde
geçirilen süreler hariç olmak üzere toplam en az üç yıl süreyle fiilen
yabancı ülkelerde bulunanların 2 bin avro veya
karşılığı kadar yabancı ülke parası
ödemeleri ve Millî Savunma Bakanlığınca verilecek uzaktan
eğitimi almaları hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılmaları da düzenlenmektedir.
Şüphesiz askerlik görevinin ifasında
eşitlik ilkesi vazgeçilmez ve asla ikamesi olmayan bir kuraldır.
Nitekim Anayasa’nın 10’uncu maddesi herkesi dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeple ayrım
gözetmeksizin kanun önünde eşit saymaktadır. Yine Anayasa’nın
72’nci maddesi vatan hizmetini her Türk vatandaşının hem
hakkı hem de ödevi olarak tanımlamakta ve hizmetin Silahlı
Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceğinin ya
da getirilmiş sayılacağının kanunla
düzenleneceğini ifade etmektedir. Buradan da
anlaşılacağı üzere, vatan hizmeti hak olduğu gibi, her
Türk vatandaşının da vecibesidir. Milliyetçi Hareket Partisi
Türk milletinin eşit, saygın ve onurlu fertlerden
oluştuğuna yürekten inanmaktadır. Vatan hizmetini ise herkesin
manevi bir sorumluluğu olarak değerlendirmekte ve millet olmanın
doğal ve doğrudan bir sonucu olarak görmektedir.
Bizim bedelli askerlikle ilgili görüş ve
düşüncelerimiz dünden beri hiç değişmemiştir. Bedelli
askerlik konusu ele alınırken Türk Silahlı Kuvvetlerinin ikaz,
ihtiyaç, imkân ve kapasitesi belirleyici olmalı, vatan
savunmasını aksatacak ve riske sokacak manevi veya moral çöküntüye
müsamaha gösterilmemelidir. Askerliğin millî bir görev olduğu
ilkesinden taviz verilmeden Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılık
vasfının gölgelenmemesi için herkes sorumlu davranmalıdır.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin
caydırıcı vasfını kaybetmeyeceği şekilde
teknolojik imkânlarla donatılması temin edilmelidir. Bunun yanı
sıra, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel rejimi yeniden düzenlenmelidir.
Gelişmiş, güçlendirilmiş ve takviye edilmiş Türk ordusunun
düşmanlara korku salacağı, dostlara ümit vereceği ve
dış politikada millî bir güç unsuru olarak
yararlanılacağı unutulmamalıdır.
Askerlik özel ve zorunlu bir hizmet
alanıdır, her Türk vatandaşı buna uymak durumundadır.
İlke olarak şunu önem ve özellikle vurguluyoruz ki askerliğin
yani vatan savunmasının bir bedeli asla yoktur. Bedelli askerlik
tartışmalarını uzatarak, canıyla bedel ödeyen
kahramanlarımızın ruhlarını ve fedakârlık
numunesi evlatlarımızın duygularını incitmemek
asıldır, esastır, şarttır ancak askerlik
çağını geçmiş, bir sebeple askerlik görevini ifa
edememiş yüz binlerce vatandaşımızın
çağrısına ilgisiz kalmak belli kıstaslar dâhilinde çok
makul olmayacaktır.
Teklifte askerî ihtiyaçlar elbette gözetilmiş,
dikkate alınmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bedelli askerliğin çıkmasını olumlu görüyor ve
destekliyoruz ama bu konuda dile getirilen askerliğin teorik eğitimi doğru
bir değerlendirme değildir. Asker silahla anılır. Bedelli
askerlik konusu özel bir konu, hassas bir konudur. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaç ve planlamalarının dikkate alınması,
dolayısıyla görüşü burada çok önem arz etmektedir. Bu teklifin
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Millî Savunma
Bakanlığımızın görüşünü içerdiği
açıktır. Bu bakımdan Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
teklife destek veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, sağlık
çalışanları sağlık hizmeti sunumu sırasında
çeşitli tehlike ve risklerle karşı karşıya kalmakta,
ağır iş yükü ve risk altında hizmet vermektedir. Bu kanun
teklifiyle insan sağlığı hizmetlerinde çalışan
sağlık mesleği mensupları için bir yıllık
çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi zammı
uygulaması öngörülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yıllardır sürekli gündeme getirdiğimiz bu düzenlemeyi de
destekliyoruz. Ancak fiilî hizmet süresi zammının aynı ortamda
görev yapan tüm sağlık çalışanlarını
kapsaması, her yıl için doksan gün süre eklenmesi ve bu uygulamanın
geçmiş hizmetlere de uygulanması gerektiği görüşündeyiz.
Yine, serbest çalışan
eczacıların durumu da dikkate alınmalıdır.
Yapılan düzenlemede fiilî hizmet zammından
yararlandırılacak sağlık meslek mensupları içinde
eczacılar zikredilmekte ancak kendi nam ve hesabına sağlık
hizmeti veren eczacılar bu kapsamda yer almamaktadır. Eşitlik
ilkesi uyarınca serbest çalışan eczacılar da fiilî hizmet
zammından yararlandırılmalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Tutanak
Hizmetlerinde çalışanlar ağır ve yıpratıcı
koşullarda görevini yapmalarına karşın fiilî hizmet zammı
kapsamında yer almamaktadır. Genel Kurulda fiilen çalışan
stenograflar ile Tutanak Hizmetleri Başkanı ve Başkan
Yardımcıları da mutlaka kapsama alınmalıdır.
Yine, veterinerler, veteriner sağlık
teknisyenleri, teknikerleri, çevre sağlığıyla ilgili
çalışanlar, çevre sağlık teknikerleri, teknisyenleri gibi
meslek grupları da bu kapsamda olmalıdır. Bununla beraber birçok
meslek grubunun benzer talepleri bulunmaktadır. Mesela öğretmenlerin,
PTT dağıtıcılarının, zirai mücadeleyle
uğraşanların da haklı talepleri bulunmaktadır. O
sebeple, fiilî hizmet zammı uygulaması bakımından
ağır ve yıpratıcı işlerin yeniden gözden
geçirilmesi, tüm taleplerin bir değerlendirmeye tabi tutulması ve
bunun kapsamlı bir düzenlemeyle çözülmesinin mümkün olabileceğini
düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda gerekli
çalışmaları yapacağımızı ve gerekli kanun
teklifini vereceğimizi buradan ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde
tabip ve diş hekimi emeklilerinin aylıklarının
aldıkları eğitim ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan
uzak oldukları belirtilerek aylıklarına ilave bir ek ödeme
yapılması öngörülmektedir. Buna göre, uzman tabip emeklileri için
yaklaşık 2 bin Türk lirası, tabip emeklileri için yaklaşık
1.500 Türk lirası tutarında ilaveten ek ödeme yapılması söz
konusudur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeyi
destekliyoruz ancak bu düzenlemenin tüm tabip ve diş hekimlerini
kapsamadığına dikkat çekmek istiyorum. Zira, 2008 Ekim
ayında çıkarılan 5510 sayılı Kanun uyarınca
anılan tarihten sonra işe girip sigortalı olan tabip ve diş
hekimleri farklı statüye tabi olduğu için emekli olunca söz konusu ek
ödemeyi alamayacaktır. Yine, eski adıyla SSK ve BAĞ-KUR emeklisi
olan tabip ve diş hekimleri de ek ödemeden yararlanamayacaktır. Bu durum
aynı meslek grubunda emekli aylıkları yönünden büyük bir
eşitsizlik oluşturacaktır.
Eczacılar da diş hekimleri gibi beş
yıllık bir zorlu eğitimden geçerek mesleğe başlamakta
ve kamuda çok önemli görevler üstlenmektedir. Kamu hastanelerinin eczanelerinde
gerek ilaç tedarik hizmetlerinin en etkili şekilde temini gerekse
bunların rantabl şekilde hastanelerde kullanılması
eczacılar tarafından yönetilmektedir. Öte yandan, eczacılar sarf
malzemelerinin ihale aşamasından depolanması ve tüketilmesine
kadar her aşamasında fiilen çalışmakta ve ilaçların
hastaya sunumunda önemli roller üstlenmektedir. Bu nedenle,
eczacıların da kapsama alınması gerektiği
açıktır.
Diğer taraftan, Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumunda çalışan eczacılar gerek Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerde gerekse eş
değer kurum olarak kabul edilebilecek Sosyal Güvenlik Kurumunda
çalışan eczacılara göre çok daha düşük maaşlarla
çalışmaktadır. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
eczacılarının bu mağduriyeti mutlaka giderilmeli, özlük
hakları düzeltilmelidir.
Veteriner hekimler 657 sayılı Kanun
kapsamında beşerî hekimlerle birlikte sağlık hizmetleri
sınıfında aynı özlük haklarına sahip olarak yer almaktadır.
Nitekim, görevin önem ve niteliği ile eğitim seviyesi gibi hususlar
dikkate alınarak belirlenen zam ve tazminatları aynıdır.
Veteriner hekimlerin de aldıkları eğitim ve yürüttükleri
hizmetle mütenasip olmaktan uzak olan emekli aylıklarına ilave ek
ödeme yapılması gerektiği görüşündeyiz.
Elbette ebe, hemşire, sağlık memuru,
acil tıp teknisyeni gibi sağlık personellerinin de bu kapsamda
değerlendirilmesi gerekir. Esasen, sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan tüm çalışanların
çalışırken aldıkları maaş ile emekli
aylıkları arasında büyük fark bulunmaktadır. Bu durum
dikkate alınmalı ve sağlık çalışanlarına
döner sermayeden yapılan ek ödemelerin hekimlerde olduğu gibi diğer
çalışanların da emekli aylığına
yansıtılması sağlanmalıdır.
Ayrıca, günümüzde yardımcı
sağlık personeli okullarından mezun olmuş işsizler
ordusu ortaya çıkmış olup bunların uygun bir şekilde
istihdamında sorunlar yaşanmaktadır. Bu grupta ebe, acil tıp
teknisyeni, anestezi teknisyeni, sağlık memurları ve tıbbi
sekreterler bulunmaktadır. Bu personellerin gerek özel gerekse de resmî
kuruluşlarda istihdam edilmesi için gerekli koşullar
sağlanmalıdır. Yardımcı sağlık personeli
istihdamı artırılmalı, sağlık hizmetlerinin
standardı ve kalitesi yükseltilmelidir.
Sağlık çalışanlarımızın
çözüm bekleyen çok önemli başka sorunları da bulunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde istihdam
kargaşası yaşanmaktadır. 4/A’lı, 4/B’li, 4924’lü, 209
sayılı Kanun’a tabi sözleşmeli, aile hekimliğinde
sözleşmeli, taşeron personeli gibi farklı mali ve sosyal haklara
sahip birçok istihdam modeli uygulanmaktadır. Sağlık
çalışanları farklı istihdam modelleriyle birbirine
küstürülmüş ve iç barış bozulmuştur. Sağlık
camiasında meslekler arası saygınlık tüketilmiştir.
Aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına
rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar
arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık
bulunması Anayasa'yla güvence altına alınan eşitlik ve
adalet ilkelerine aykırıdır. Bu sorun mutlaka çözüme
kavuşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
öğretmenlerin, mühendislerin, kamu avukatlarının, polislerin,
din görevlilerinin, şef, müdür ve benzeri yöneticilerin, velhasıl
birçok kamu çalışanının emekli aylıklarının
da yeterli olmadığı, aldıkları eğitim ve
yürüttükleri hizmete mütenasip olmaktan uzak olduğu açıktır.
Seçim döneminde, öğretmenlerin, polislerin, sağlık
çalışanlarının, din görevlilerinin ve yönetici personelin
ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması konusunda vaatlerde
bulunulmuştur. Memurlar için ek gösterge çok önemlidir. 3600 ve 6400 ek
gösterge kritik eşiklerdir. Bu ek göstergelerin özellikle emekli
aylığına önemli tutarda yansıması bulunmaktadır.
Dolayısıyla 3600 ek gösterge vaadiyle ilgili yapılacak düzenlemede
tüm kamu çalışanları dikkate alınmalı, hakkaniyete
uygun bir düzenleme yapılmalıdır. Esasen personel rejimi
liyakati esas alan ve performansı değerlendiren anlayışla
yeniden düzenlenmeli, kamuda ücret adaleti sağlanmalı, görev, yetki
ve sorumluluk bakımından eşit değerde iş yapanın
eşit ücret alması temin edilmelidir. Kamu
çalışanlarının ek gösterge, hizmet tazminatı, fazla
çalışma tazminatı, diğer zam ve tazminatlar ile yan ödeme
gibi kurumlar ve statüler arası farklılıklara yol açan ödeme
unsurları gözden geçirilerek tüm kamu çalışanlarını
kapsayacak şekilde ve hakkaniyete uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir.
Kamu çalışanları arasında
mağduriyet yaşamayan neredeyse yoktur. Sözleşmeliler, geçici ve
mevsimlik işçiler, ücretli öğretmenler, vekil imam ve müezzinler,
fahri Kur’an kursu öğreticileri, aile sağlığı
çalışanları, usta öğreticiler kadroya geçmeyi
beklemektedir. Kamuda kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B’li, vekil,
sözleşmeli, geçici ücretli ve fahri statüde çalışanlar kadroya
alınmalı, güvencesiz personel çalıştırılması
son bulmalıdır. Kamudaki taşeron işçilere kadro verilmesini
öngören düzenleme taşeron işçilerin tamamını
kapsamamıştır; yüzde 70 mağdurları, 4 Aralık
mağdurları, kiralık araç mağdurları oluşmuştur.
İhalelerin yaklaşık maliyeti içinde personel giderleri yüzde
70’in altında olduğu gerekçesiyle birçok taşeron işçi, araç
kiralama yoluyla çalıştırılan taşeron işçiler
kadro alamamıştır. Başbakanlıkta taşeron
işçi olarak çalışan kiralık araç şoförleri kadroya
alındığına göre, bu hak, eşitlik ilkesi gereği
diğer bakanlık ve kurumlarda çalışan kiralık araç
şoförlerine de verilmelidir. Taşeron işçilerden kadro
verilmemiş olanlar hiçbir ayrım yapılmadan kadroya
geçirilmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kamu
çalışanlarının sorunlarının çözüme
kavuşturulması konusunda önümüzdeki süreçte gerekli kanun
tekliflerini vereceğimizi buradan ifade ediyorum. Yine, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak samimi, ilkeli, tutarlı, yapıcı ve sorumlu bir
anlayışla hareket edeceğimizi ve bu kanun teklifine de destek verdiğimizi
ifade ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sizlerin önerisiyle
Anayasa referandumu yapıldı biliyorsunuz, Anayasa referandumu
yapılırken millete ne dediniz, ne vadettiniz? “Yasama, yürütme
ayrılacak, yasaları Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacak.” dediniz.
En çok da bunu söylediniz. “Kuvvetler ayrımı olacak.” dediniz. Ancak,
arkadaşlar, bakın, Anayasa değişikliği devreye girdi,
yürütme seçildi, Cumhurbaşkanı saraya geçti. Meclis de seçildi.
Yasaları bizler yapacaktık ancak daha dakika bir, maalesef, Meclisin
kalesine gol 1. Meclis 1-0 mağlup, hatta dünkü, bir önceki yasayla
artık 10-0 mağlubuz.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bir
önceki dönemde Plan ve Bütçe Komisyonu yasaların büyük
çoğunluğunu geçirdi ve hepsi de torba yasa mantığıyla
yapıldı. Torba yasalar hep Hükûmetten geldi, Hükûmet
tasarısı olarak geldi ve Hükûmet tasarıyı nasıl
gönderdiyse -maalesef diyorum- Meclis yalnızca onlara mühür bastı,
bir noter gibi mühür bastı.
Daha sonra Anayasa değişikliği
olduktan sonra Sayın Mustafa Elitaş devreye girdi. Sayın Mustafa
Elitaş saraydan sorumlu milletvekili oldu. Saraya giderdi, Sayın
Cumhurbaşkanı çağırırdı, saraydan torba eline
verilirdi, torbayı getirip Süreyya Sadi Bilgiç’in önüne
bırakırdı. Torba Süreyya Sadi Bilgiç’in eline geldikten sonra
da…
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sayın Elitaş’ın yanındaydın herhâlde Sayın
Paylan!
GARO PAYLAN (Devamla) – …sanki Mustafa Elitaş
önermiş gibi… Mustafa Elitaş da gelmezdi bizim torbaya…
İSMAİL TAMER (Kayseri) – İddialarını
ispat et!
GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, Mustafa
Elitaş Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmezdi, Sayın Bakan gelirdi
görüşmeye ve… Mustafa Elitaş’ın imzasıyla geldi hepsi,
Sayın Süreyya Sadi Bilgiç yalanlasın. Hepsi Mustafa Elitaş’ın
eliyle gelen torbalardı…
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Başkan
Vekili, tabii ki öyle olacak!
GARO PAYLAN (Devamla) – …torbayla gelip Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanının eline verirdi ve maalesef,
arkadaşlar, tekrar bir noter gibi orada mühür basılırdı
Meclisimiz tarafından, noktası, virgülü değişemezdi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Neyi iddia
ediyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar,
bir arkadaşımız daha var sorumlu; Mustafa Elitaş,
artık, herhâlde o görevi yapmıyor, yeni bir
arkadaşımız var, Sayın Mehmet Muş bu işten sorumlu
olmuş. Sayın Mehmet Muş saraya gitmiş, torbayı
almış, Süreyya Sadi Bilgiç’e getirmiş ve Süreyya Sadi Bilgiç
bizim Komisyonumuzu topladı; ortada bir usul yok, esas yok,
tartışmaya başladık Süreyya Sadi Bilgiç’in belirlediği
usul ve esaslara göre. Ve arkadaşlar saraydan torbamız nasıl
geldiyse öyle geçti.
Değerli arkadaşlar, öyle de geçmedi. Geçen
hafta çarşamba günü bize mail geldi “Bir torba var.” diye. Cumartesi günü,
hafta sonu bir torba daha gelmiş. Onu da Sayın Hasan Turan
getirmiş. Kanal İstanbul’la ilgili bir ihtiyaç varmış
saraydan gelen talimatlar doğrultusunda. Noktası, virgülüne birinci
torbayla aynı olan 6 madde de o torbaya eklenmiş ve iki torba bizim
komisyonda birleştirildi.
Değerli arkadaşlar, yeni dönemde, hani, bu
kadar büyük iddialarla “Meclis, itibarını kazanacak. Meclis
yasaları yapacak.” dediğiniz bir dönemde böyle mi
başlanılır? Plan ve Bütçe Komisyonu böyle mi başlar? Meclis
Genel Kurulu böyle mi başlar? Gömleğin ilk düğmesi böyle
iliklenirse o gömlek, arkadaşlar, düzgün durur mu? Olur mu,
yapılır mı? Hak mıdır bu, bu Meclise, Meclisin
itibarına?
Bu anlamda, bu yanlış
başlangıcı el birliğiyle düzeltmemiz lazım
arkadaşlar. Bu tip uygulamalarla Meclisimizin bir notere çevrilmesine el
birliğiyle izin vermemeliyiz. Ortak aklı devreye
koymalıyız. Milletin çıkarlarına olan en etkin
yasaları hep beraber uzlaşarak, anlaşarak yapmalıyız
diyorum.
Şimdi, Mehmet Muş’un saraydan
getirdiği torbada neler var, bir bakalım; torbayı açalım,
bakalım, neler var. Torbada bedelli askerlik var. Torbada sağlık
emekçileriyle ilgili düzenlemeler var. Torbada kumar yasaları var,
kumarı saraya bağlayan yasal düzenlemeler var. Aynı zamanda, en
son eklenen Kanal İstanbul var arkadaşlar.
Şimdi maddelere gelip bir bakalım, bedelli
askerlikle başlayalım. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
askerlik zorunlu. Hepimiz, pek çoğumuz askerlik yaptık. İçinizde
bedelli yapanlar da var, benim gibi kısa dönem yapanlar da var, uzun dönem
askerlik yapan arkadaşlarımız da var. Ama hep biliyoruz ki
askerliği bir de yapmak istemeyenler var çeşitli nedenlerle; kaçanlar
var, “Yurt dışında çocuğumu okutayım da gelsin,
bedelli yapsın.” diyenler var, “Yurt dışında çocuğumu
çalışıyor göstereyim, yapmasın.” diyenler de var. Bir de
vicdani retçiler var; ideolojik olarak silah altına alınmayı,
eline silah almayı reddedenler var. Bütün bu gerekçelerle askerliğini
yapmamış 1 milyon 350 bin vatandaşımız var bu haktan
yararlanacak, bu hakka sahip yani 1994’e kadar doğumlu olanlar. Şimdi
bu da hep oluyor arkadaşlar. Biliyorsunuz, defalarca bedelli askerlik
çıkarıldı, AKP hükûmetleri döneminde de çıkarıldı
ama asla yaraya merhem olmadı, hep geçici bir çözüm. “Efendim, çok
birikti. E, ne yapalım? Bedelli çıkaralım.”
Değerli arkadaşlar bu Meclis niçin var?
Yapısal çözümler bulmak için var. Yani sürekli biriken sorunlara üç
yılda bir, iki yılda bir bedelli askerlik çıkarmak için mi var
bu Meclis? Hayır. Oysa ortada bir sorun var, yapısal bir çözüm
bulmamız lazım. Şimdi gönül ferahlığıyla “Biz bu
yasayı çıkarıyoruz, iki yıl sonra bir daha bedelli askerlik
çıkmayacak.” diyebilen var mı içinizde, var mı? Herhâlde yok.
Çünkü niye biliyor musunuz? Bakın, Naci Ağbal burada defalarca
oturdu, dört yılda 5 vergi affı çıkardı, her
geldiğinde dedi ki: “Bir daha vergi affı yok, tövbe.” Biz dedik ki:
Sayın Maliye Bakanı, bak, büyük konuşma, altı ay sonra
gelir, bir daha vergi affı çıkarırsın. Her geldiğinde
“Vergi affı bir daha yok.” dedi, altı ay sonra bir vergi affı
yasasıyla daha geldi çünkü her vergi affı yeni vergi affı
beklentisini ortaya getirdi. Her vergi affı vergi ahlakını biraz
daha bozdu çünkü şöyle bakıyor tüccar veya vergi yükümlüsü:
“Arkadaş, nasıl olsa vergi affı çıkacak. Sıfır
faizli kredi var. Ben eskisini öderim, yenisini bekletirim.” Bu da vergi
ahlakını bozuyor arkadaşlar.
Bakın, bu tip aflar da bu tip bedeller de o
ahlakı bozuyor. Gidip on iki ay askerlik yapan
vatandaşlarımız büyük bir rahatsızlık duyuyorlar çünkü
kamu vicdanını bozuyor, ahlakı bozuyor. Bekleyenler
istediklerini alıyorlar ceplerinde bedelleriyle. 15 bin lira da bir bedel
ortaya koymuşsunuz.
Değerli arkadaşlar, çok iyi biliyorsunuz
ki 15 bin lirayı bir gecede harcayan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları var, bir gecede ama 15 bin lirayı hayatında
yan yana görmemiş çok büyük sayıda Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı da var. İddia ediyorum, o 1 milyon 350 binin 1 milyon
200 bini hayatında 15 bin lirayı yan yana görmemiştir. Bedelliyi
kimin için çıkarıyorsunuz? 100 bin varsıl
vatandaşımız için çıkarıyorsunuz, 100 bin. 1 milyon
350 binin 100 bin zengini, hani bir gecede 15 bin lira harcayacaklar için
çıkarıyorsunuz. Geri kalan, 250 bin kişi daha yararlanacak,
onlar da gidecekler borçlanacaklar harçlanacaklar. Bankalara gidip kredi
alacaklar, hayata borçlu başlayacaklar arkadaşlar. Yıllarca o
kredileri ödemeye çalışacaklar, ödeyemeyecekler, temerrüde
düşecekler, gelip babasının tarlasına haciz konulacak çünkü
babasının tarlasını kefil olarak gösterecek o krediyi
alırken. Bu mudur hak, adalet?
Değerli arkadaşlar, 1 milyon 350 bin
vatandaşımızın yalnızca 300 küsur bini işsiz,
Türkiye istatistiklerine bakın, yüzde 20’nin üzerinde genç
işsizliği var, 300 küsur bini işsiz. Nereden bulacak bu 15 bin
lirayı? İşi yok ki teminat göstersin, babasının da
tarlası yok çünkü onlar yoksul. Nereden bulacak 15 bin lirayı?
Bulamayacak. Kim yapacak askerliği? Mehmet ağalar yapacak. Geri
kalanlar? Askere gitmek zorunda kalacak, evine ekmek götürmek için belki
askerliği yapamıyor, onlar bu hizmetten yaralanamayacaklar. Yani 1
milyon yoksul bu hizmetten yararlanamayacak. 250 bin yoksul da borçlanarak
yararlanacak. 100 bin varsıl içinse zaten bir gecelik harcama parası,
bunun bir önemi yok. Bu Meclis böyle bir yasa mı çıkarmalı,
böyle mi başlamalıydı arkadaşlar?
Yapmamız gereken nedir peki, partimizin önerisi
nedir? Yapmamız gereken arkadaşlar, vicdani ret hakkını
tanımak. Ya, bir insan silahaltına alınmak istemiyorsa
-demokratik ülkelerde bu uygulama var, Avrupa insan hakları
içtihadında da var- vicdanı ret hakkını
tanıyacağız arkadaşlar.
İkinci şık şudur: Herkese
zorunlu yapacaksak, kamu hizmeti hakkını da getirmeliyiz
arkadaşlar, biliyorsunuz, demokratik ülkelerde bu da var. Silahaltına
girmek isteyen gider silahaltına girer, askerliğini yapar, aynı
süreyle vatandaş eğer ki tercih ederse kamu hizmetini yapar
arkadaşlar; budur esas olan. Yani gider bir hastanede, huzurevinde, okulda
çalışır ama o noktada, bu hizmet de bedelli olmaktan
çıkarılır, herkese tabi olur; budur yapısal çözüm.
Yapmamız gereken diğer bir konu, illa
bedelli yapacaksak, bu tarihi 1996’ya kadar taşıyıp, son kez
olduğunu da belirtip bir daha bedelli askerlik
çıkmayacağını hepimiz ifade etmeliyiz ve bunu da
işsizlere ücretsiz yapmalıyız arkadaşlar. Bedelsiz askerlik
olmalı işsizlere, herhangi bir varlığı olmayanlara; geliri
ve servetine göre orantılayıp 5 bin liradan başlayıp belki
100 bin liraya kadar bedel koymalıyız eğer illa yapılacaksa
ama bundan sonra da yapısal reformu hayata geçirmeliyiz arkadaşlar.
Bakın, bir de yurt dışında hani
üç yıl çalışmış gözüküp veya çalışıp
askerlik yapacaklar var. Şimdi, onlarla ilgili deniliyor ki: “Uzaktan -arkadaş-
askerlik yapacak.” Ne kadar güzel ama nasıl yapacak diye sorduk. Efendim,
“İnternetin, bilgisayarının karşısına geçecek,
bir ‘kit’ olacak orada, o ‘kit’i okuyacak.” E, sonra ne olacak? Sonra,
sınav var mı? “Yok.” Ne olacak? Şu sağ işaret
parmağıyla askerlik yapacak arkadaşlar, sağ işaret
parmağıyla. Ne yapacak? “kit” gelecek, basacak, ekranı görecek;
“Okudum, okudum, okudum, okudum.” Hayırlı olsun, buyurun tezkere.
Bu mudur arkadaşlar ya? Böyle
sulandırılır mı bir şey? Böyle bir şey olabilir
mi? Niye böyle bir oyuna giriyorsunuz? Üstelik, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının, yurt dışında yaşayanların
bir bölümü Türkçe’yi iyi bilmiyorlar veya başka ana diller biliyorlar, Kürtçe’yi,
Ermenice’yi, Süryanice’yi; Türkçe’yi bilmiyorlar. Mehmet Muş’a dedim,
“Efendim, İngilizce de veririz, İngilizce de olabilir.” dedi. Sonra
arkadan fısıldandı ona “Yok yok, resmî dilimiz Türkçe.” dedi ama
Türkçe bilmeyenler var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çarpıtma
Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) – “Onlara da Türkçe
öğretiriz.” dediler. Nasıl uzaktan Türkçe öğreteceksiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Türk Silahlı
Kuvvetleri bir şekilde onlara eğitim verir, merak etme.
GARO PAYLAN (Devamla) – Türkçe eğitimi de
vereceksiniz, uzaktan?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Resmî dilimiz
Türkçe.
GARO PAYLAN (Devamla) – Uzaktan eğitim
vereceksiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Silahlı
Kuvvetler onlara eğitim verir.
GARO PAYLAN (Devamla) – Uzaktan Türkçe eğitimi
vereceksiniz, ne kadar güzel.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdiye kadar
herkese bu eğitimi verdi, onlara da verir.
GARO PAYLAN (Devamla) – Ne kadar güzel, uzaktan
Türkçe eğitimi de vereceksiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Askere gelip de
askerliğini yaptırmadığı kimse yok.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Başkan Vekilisiniz
Sayın Muş.
GARO PAYLAN (Devamla) – Siz dediniz, kayıtlarda
var “İngilizce de verilir.” dediniz. İngilizce verir ama Kürtçe
veremez, Ermenice veremez ama “İngilizce verebilir.” dediniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Usul ve
esasları Silahlı Kuvvetler belirleyecek, Savunma
Bakanlığı belirleyecek; siz rahat olun.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Hatibi dinleyemez misiniz
arkadaşlar ya?
GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bu anlamda yapısal bir çözüm içeren bir kanun
çıkarmalıyız. Bunu yapmayalım arkadaşlar, doğru
değil bu bedelli askerlik. Gerçekten bir daha karşımıza
gelmeyecek şekilde yapısal bir çözüm bulalım. Hakkı,
hukuku, adaleti, toplumsal adaleti, sosyal adaleti
sağlayacağımız bir yöntem bulalım. Bu da uzlaşarak
olur, konuşarak olur. Sarayın tek kişilik aklıyla olmaz,
600 kişinin belki istişaresiyle olur, çeşitli toplumsal
kesimlerin görüşleri alınarak olur. Böyle yasalar çıkaralım
derim.
Torbada başka ne var? Sağlık
emekçilerini ilgilendiren maddeler var, onlarla ilgili, arkadaşlarım
derinlemesine konuşacağı için, pek çok hekim var grubumuzda,
onlar konuşacağı için onlara pek girmek istemiyorum.
Sağlık emekçilerinin haklarını topyekûn sağlık
alanını kapsayacak şekilde sağlamalıyız
arkadaşlar, çalışma barışını sağlayacak
şekilde.
Yalnız, bir madde var ki ona değinmek
istiyorum. Şimdi, Sağlık Bakanımız bir şirket
kuracakmış, içinden gelmiş. Hani, iş alanından geliyor
ya, kendisinin bir hastane grubu var, Türkiye'nin de en büyük hastane
grubuymuş yani bir hastane şirketinin patronu kendisi. Gelir gelmez
de demiş ki “Ya, ben bir şirket kurayım.” Nasıl bir
şirket? Kamu şirketi. Parasını kim koyacak? “Hazineden
alacağım.” diyor, bakın, kanun böyle diyor, “Hazineden
parasını koyacağım.” diyor. 10 milyon lira sermaye koyacak,
o da artırılabilir tabii ki. Ne yapacak bu şirket? Bu
şirket ne yapacak biliyor musunuz? Sağlık
Bakanımızın şirketinin yani hastanesinin ve diğer
hastanelerin tanıtımını yurt dışında
yapacak. Değerli arkadaşlar, böyle bir şey kabul edilebilir mi?
Zaten bir hastane patronunun Sağlık Bakanı olmasında ciddi
bir etik problem var. Bir de gelip o Sağlık Bakanının yani
bir hastanenin patronunun ilk icraatı ve Meclisin
çıkaracağı ilk kanun, ilk icraat o Sağlık
Bakanının hastanesinin tanıtımını yapmak için kamu
parasıyla, hazinenin parasıyla şirket kurmak mı
olmalı? Bunda bir etik sorun yok mu? Yurt dışından hasta
getirilecek, Sağlık Bakanının şirketinde tedavi
olacak, Sağlık Bakanı para kazanacak, bunu da kamunun, tüyü
bitmemiş yetimin hakkıyla yapacağız. Hak mıdır bu
arkadaşlar, adalet midir? Bu kanuna ben bu Meclisin yol vermeyeceğini
düşünüyorum.
Diğer bir konu şu: Biliyorsunuz, devletin
kumar mekanizmaları var, at yarışı, altılı
ganyan, spor toto, loto, millî piyango gibi. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı dedi ki “Her şey bana bağlansın
Anayasa’da. Her şey bana bağlanacak, her şey saraya
bağlanacak.” Etme bulma dünyası! Kanun ne diyor, biliyor musunuz?
Devletin bütün bu kumar aygıtları saraya bağlanacak. Kanun ne
diyor, biliyor musunuz? “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”
diyor. Düşünebiliyor musunuz? Kumara karşı olduğunu
bildiğimiz bir Cumhurbaşkanı kumarın
şartlarını belirleyecek, kumarın usul ve
esaslarını belirleyecek. Etme bulma dünyası! Her şeyi
saraya bağlarsanız kumarı da saraya bağlamış
olursunuz ve Cumhurbaşkanı eliyle de o kumarın
şartlarını belirlemiş olursunuz arkadaşlar.
Bu anlamda, buna da yol vermeyelim derim. Önerimiz,
bağımsız, RTÜK gibi, BDDK gibi bir düzenleyici kuruluşun
olması ve Cumhurbaşkanının da bundan kurtulması
lazım arkadaşlar. Yalnızca bundan değil, pek çok
şeyden kurtulup böyle her şeyi saraya
bağladığımız bir düzenden kurtulmamız lazım
arkadaşlar.
Torbaya son anda eklenen Kanal İstanbul var
arkadaşlar. Kanal İstanbul’la ilgili zaten bir maddeyi geçen yıl
geçirmiştik. Şimdi, deniyor ki: “Biz, Kanal İstanbul’u
yap-işlet-devret modeliyle yapacağız.” “Nasıl yapacaksınız?”
“Efendim, yap-işlet-devret modeline… Hani üçüncü havalimanı bitiyor
şimdi, orada da bizim 3 tane müteahhit var Cengiz, Kolin, Limak,
onların da milyar dolarlık makine parkı var, o makine parkı
boşta kalacak.” “Ne yapacağız ekim ayında?” “Efendim,
onlara bir kanal kazdırırız biz, kanal kazdırmamız
lazım. Makine parkı boşta mı dursun sarayın
müteahhitlerinin? Yok, kazdırılması lazım.” İhale,
şimdiden söylüyorum -eğer olursa, olmaması için elimizden geleni
yapacağız ama- bu 3 şirkete verilecek, Cengiz, Kolin, Limak,
artık hepimizin bildiği. Onlara denecek ki: “Arkadaş, 30 milyar
dolar bu kanalın maliyeti. Siz bu işi yapacaksınız,
işleteceksiniz, sonra devredeceksiniz.” Ne âlâ! Siz diyorsunuz ki:
“Efendim, o müteahhitler para getirip koyacaklar buraya.” Yok öyle bir
şey. Sayın Cumhurbaşkanı Ziraat Bankasına, Halk
Bankasına, Vakıflar Bankasına açacak telefon “Verin bunlara
krediyi.” diyecek, çiftçiye verilmesi gereken, esnafa verilmesi gereken,
emekliye, işçiye verilmesi gereken krediler 3 tane müteahhide verilecek.
Arkadaşlar, bu kadar kıt
kaynağımızın olduğu bir dönemde bu yapılır
mı? Bu hak mıdır, reva mıdır? Büyük bir ekonomik
krizin içine girmek üzere olduğumuz veya içinde olduğumuz, büyük bir
türbülansın içinde olduğumuz bir dönemde bu kadar kıt
kaynağımız varken bu yapılır mı arkadaşlar,
doğru mudur? 3 tane müteahhidi zengin edeceğiz diye veya başka
bir çark kurulmuş diye bu işlere girmemek lazım. Sayın
Cumhurbaşkanı dün dedi ki: “Bundan sonra büyük
yatırımcı saraya gelecek.
Cumhurbaşkanlığında işlerini halledeceğiz.”
Değerli arkadaşlar, rekabetin esas
olduğu, her girişimcinin kendi yatırımını
yapabildiği ülkelerde böyle şeyler olmaz, sarayda
yatırımlar belirlenmez. Yatırımcı gelir, eşit şartlarda
yatırımını yapar, kredisini alır ve hakkını
hukukunu korur ama bütün yatırımları saraya
bağlarsanız orada rekabet olmaz, o piyasaya kimse girmek istemez,
ancak Orta Asya cumhuriyetlerinde olduğu gibi yandaşlar hüküm sürer,
geri kalanlar devre dışı kalır ve ekonomimiz de küçülür
arkadaşlar, bir dördüncü dünya ülkesi olmaya gideriz. Oysa hayalimiz
birinci dünya ülkesi olmaktı, bu yönde adımlar atmalıyız. O
yüzden sizden istirhamım, bu Kanal İstanbul’a da yol vermemeniz
arkadaşlar.
Başka bir notum yok. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum değerli arkadaşlar.
Sizden istirhamım böyle başlamayalım.
Bu torbayı durduralım. Yeni dönemde, bunları kapsayacak
şekilde uzlaşarak, anlaşarak, müzakere ederek yasaları
çıkaralım ve Meclisin itibarını hep beraber koruyalım
arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Paylan
şahsıma sataşmada bulunmuştur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bulundum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu teklifin imza
sahibi olarak, bunun teklifimiz olmadığını,
koltuğumuzun altına
sıkıştırıldığını, geçmişte
bunu başka birisinin yaptığını şimdi benim
yaptığımı gibi, aslı astarı olmayan iddialarla
şahsıma yönelik sataşmalarda bulunmuştur. Bu anlamda cevap
vermek üzere söz talep etmekteyim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bana
da sataştı Başkanım, kayıtlara geçsin.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Siz de cevap verin.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylan’ın 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifimiz aslında çok
açık, çok önemli meselelere çözüm noktasında bir rahatlama getirecek
bir metin.
Az önce burada konuşan hatip komisyon
aşamasında sorularını uzun uzadıya sordu ve
sorularını cevapladım, neden getirdiğimizi, niçin
getirdiğimizi, ne yapmak istediğimizi, neyi amaçladığımızı
çok açık şekilde izah ettim. Kanun teklifimiz, temel askerlik
eğitiminden tutun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay edinme
programlarına, yasa dışı bahisle mücadeleden
yap-işlet-devret modelinin yapılabilmesi için ilgili kanunda
değişiklik yapılmasına kadar çeşitli alanları
düzenlemektedir; aynı şekilde sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili ve kamunun
sağlık çalışanlarına, hekimlere, tabiplere
sunduğu özlük haklarında daha rekabetçi hâle gelmesi için
yapılan düzenleme. Teklif gayet açık, bir yerden de bunu
koltuğumuzun altına sıkıştırmadılar. Bir
hayal dünyasında yaşayıp o hayal dünyasını bizimle
özdeşleştirmeye çalışmaktan lütfen artık kurtulun,
bunu söylememiz gerekir.
Teklifle alakalı sorduğunuz bütün sorulara
Komisyonda saatlerce müzakerelerde uzun uzadıya cevap verdiğimi
düşünüyorum. Burada Genel Kurulun takdirine sunulmuştur, Genel Kurul
uygun görür, bu teklifi kanunlaştırırsa toplumun pek çok
alanındaki sorunun çözümüne bir adım atılmış
olacaktır.
Ben tüm Genel Kuruldan, tüm milletvekillerinden
teklifimize destek vermelerini beklemekteyim, rica ediyorum, istirham ediyorum.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Muş.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi İYİ PARTİ
Grubu adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) – İsmail ağabey, ben
de alkışlıyorum.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Parlamentomuzun
kıymetli mensupları; efendim, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Mehmet Muş ve arkadaşının ve daha sonra da Hasan
Turan’ın tekliflerini görüştük.
Hemen konuşmamın başında,
Sayın Muş’un beyanına inanıyorum ben, bu teklifin kendisi
tarafından hazırlandığına inanıyorum ama o zaman
bir şey açıkta kalıyor, o da Sayın Hasan Turan'ın
teklifinin Sayın Mehmet Muş tarafından
yapıldığı durumu ortaya çıkıyor çünkü tamamen
aynı bir madde ilavesiyle. Bunu niçin söylüyorum? Bunların hakikaten
bu Mecliste, bu çatı altında, milletin umut
bağladığı böyle bir yasama organında daha dikkatli
davranılması ve olmaması yönünde…
Meclisimizin değerli mensupları, 2011
yılında Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Mehmet Ali Şahin'in
-kendileri hem Meclis Başkanlığı hem de Adalet
Bakanlığı yapmış değerli parlamenterlerdir-
katıldıkları bir sempozyuma ben de katıldım ve her
ikisinin de ortak ifadesi şuydu: “Biz yasa yapmayı bilmiyoruz.”
Gerçekten de yasa yapma kalitemizin o zamandan bu tarafa hiç
geliştiğini söyleyemem.
Daha yeni başlarken her şeyin bir ilki,
bir başlangıcı olsun isterim: Mesela biraz önce konuşulan
tren kazası. Eğer biz Pamukova’daki tren kazasının üzerine
Parlamento olarak gitseydik inanın Çorlu’daki bu tren kazası
olmazdı. Ben şahsen bugün Başkanlık yapan Değerli
Parlamenterin ifadesinden bir tabii afet olarak anladım ve Afet Kanunu’na
tabi olması gerektiğini düşündüm o zaman.
Şimdi, bizim Parlamento olarak bu yasa yapma
kalitemizi artırmamız lazım. Bu, Parlamentonun kalitesidir.
Bakın, yasa yapıyoruz ve yasa daha komisyona geldiği gün yirmi
sekizden yirmi bire düşüyor, iki tane teklif -ki birbirinin aynı-
birleştiriliyor ve yine aynı teklifi bulunanlar Parlamentoya
geldiğinde ikinci bir değişiklik yapıyor. Bunlara vakit
ayıralım; hepsi bu. Aklımızın yetmezliğinden
değil, zamanımızın yetmezliğinden de değil, sadece
kalitenin tesadüf olmadığı ve iyinin de kaliteden
kaynaklandığını bilmemiz yeterli; bunu da hepimiz
biliyoruz. Şimdi, biz esasen tarihî bir değişiklik yaptık,
hükûmet sistemimizi değiştirdik. Türkiye bu iradeyi gösterdi. Ama bu
torba yasa işi bitmeyecek mi bu dönemle beraber? Parlamentomuzun birinci
ve dördüncü partisi özellikle bu konuda… Ki bugünkü Sayın
Erdoğan'ın kabinesini biz ittifak kabinesi olarak görüyoruz,
Sayın Erdoğan'ı da AK PARTİ ve MHP'nin çatı adayı
olarak görüyoruz; kendilerini tebrik ederiz, başarılar dileriz,
başarıları Türkiye’mizin ve ülkemizin
başarılarıdır. Bunları bitirmeyecek miyiz? Nitelikli
bir yasa yapma süreçlerine başlamayacak mıyız? Eğer
buradaki kaliteyi sağlayamazsak Parlamento olarak ve parlamenter olarak
bir kaliteden bahsetmemiz ve dışarıya bununla ilgili bir
duruş belirlememiz mümkün olmaz.
İkinci konu yine benzer bir şey, dilimiz,
kanunlardaki dil. Bakın, her ülkenin parlamento dili o ülkedeki örnek
dildir. İnanın, kanun teklifindeki metinler anlamaktan ve izahtan vareste.
Parlamentomuzun, Meclis Başkanlığımızın ve
Meclisimizin çok ciddi imkânları var. Ben rica ediyorum, güzel Türkçemizi
yansıtma konusunda Meclis yönetimimiz uygun bir düzenleme yapsın. Bu,
dünyanın her yerindedir, İngiliz Parlamentosuna gittiğimizde, kanun
dilini gördüğümüzde… Bu çok önemli bir mevzu. Bu da bizim Parlamentomuzun
kalitesiyle ilgili bir konu.
Şimdi, bu teklifin 1’inci 2’nci maddeleri
bedelli askerlikle ilgili. Biz İYİ PARTİ olarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda da bu maddelerin bazılarına “evet” dedik ama
bazılarına “hayır” dedik. Ne siyah ne beyaz bir sürü renk var,
doğrunun yanında bulunmak gerektiğine inanıyoruz. Fakat
Türk Silahlı Kuvvetlerini ve askerlik anlayışımızı
uzun süredir aşındıran bir sistemle geliyoruz 80’lerden beri ve
anlamsızlaştırıyoruz, böyle millî bir duygumuzda
aşınma yaratıyoruz. Ben beklerdim ki, bedelli askerlik son defa,
ama askerlikle ilgili genel bir düzenleme içinde gelsin. Bu, aynı zamanda,
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin itibarıyla da alakalıdır ve
aynı zamanda bu, milletimizin de beklediği bir şeydir. Maalesef
Millî Eğitim Bakanlığının sistemi gibi oldu, onun
imtihanları gibi oldu. Bakanın bile haberi olmadan yapılan
değişikliklere alışmış toplum bu konuda da benzer
duygu içerisine girerse, biz, Silahlı Kuvvetlerimizi, zaten
yıpranmış olan bu kurumu tamamen
aşındırmış oluruz. Burada her birimize görev
düşüyor. Niçin bir düzenlemeyle gelmiyoruz? Türk Silahlı Kuvvetleri…
Niçin “Askerlik konusunda, evet, artık bizim böyle bir düzenlememiz var ve
bu bedelli askerlik de son defa geliyor.” demiyoruz? Nedir bunun önündeki
engel? Bir de güçlendirdik Parlamentomuzu, 600 kişi. Bir 10 kişiyi
koysak böyle bir düzenlemeyi yapar.
Bizim bununla ilgili
önerilerimiz var:
Birinci önerimiz şudur:
Yurt dışı yerleşiklere, yani yurt dışında
oturma hakkı olan işçi ve işverenlere yirmi bir günlük
eğitimi uzaktan alma imkânı verilmiş. Biz Sayın Muş’a
o gün Komisyonda da söyledik. Bakın, Türkiye'nin, dünyanın her bir
yerinde 15.600 tane yüksek lisans ve doktora yapan öğrencisi var;
Avustralya'da var, Malezya’da var, Kanada’da var, Amerika'da var,
İngiltere’de var, her yerinde, Rusya'da var. Niçin aynı imkân bunlara
tanınmıyor? Bunların bir kısmı özel imkânlarla, bir
kısmı burslarla orada eğitim yapıyorlar. Bunlar uzak
yerden. Avustralya'dan bugün Türkiye’ye gelmenin maliyeti aşağı
yukarı 3-4 bin dolar ve bunların askerlik zamanında gelmeleri de
mümkün olmuyor. Ne bunun önündeki engel? Halbuki, Türkiye'de uzaktan
eğitim Sayın Büyükerşen’le başlamış ve gerçekten çok iyi bir noktaya
gelmiştir; birçok üniversitemiz bunu yapıyor. Bugün Sayın
Muş’la tekrar görüştük -bizim bu konuda bir önerimiz var- dedik ki
siz bunu öneri olarak getirin, biz önerimizi çekelim, destekleyelim. Lütfen bu
dönemde böyle iş birlikleri yapalım. Yani muhalefetin hep dediği
veya 1’inci partinin, bugün artık konuşmak… Bugün 1’inci ve 4’üncü
partinin hep aynı, diğerlerinin hep ayrı olduğu bir
Parlamento doğru değil. Bakın, çok net söylüyorum. Bunda bir
aksilik varsa biz de “hayır” diyelim. 15.600 kişi… Getirin bu
önergeyi, biz önergemizi çekelim ve destekleyelim. Bir iş birliği…
Millet de desin ki Parlamentoda artık böyle takım tutar gibi parti
değil, memleketin milletin hayrına işlerde milletvekillerimiz
birleşebiliyorlar. Bu yapıyı, bu dili, artık bu
davranışı gösterelim yoksa zaten gücü azalmış olan
Parlamentomuz toplumun giderek uzağına düşer. Yani bu konuda bir
düzenleme yapalım ve artık şu “Zenginimiz bedel öder, askerimiz
fakirdendir.” türküsünün daha az okunmasını sağlayalım. Bu
yapıyı kaldıralım çünkü artık bunu yapabilecek gücümüz
söz konusudur.
Bir başka konu, arkadaşlarımız
yine gündeme getireceklerdir; bedelsiz askerlik yapanların o dönemle
ilgili çalışmalarına düşen sosyal güvenlik primlerinin kamu
tarafından ödenmesi konusudur ve bununla ilgili önergelerimiz,
değişiklik önerimiz gündeme gelecek, arkadaşlarımız da
düşüncelerini dile getirecektir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, önemli bir
madde var, madde 15, Millî Piyangodaki ikramiye bedelini 59’dan 83’e
çıkarıyor. Bakın, ben yine 1’inci ve 4’üncü partiye
sesleniyorum: Bu bir kumarı teşvik kanunudur. Bununla ilgili hiçbir
itirazınız olamaz. Sayın Muş bunu gündeme getirirken dedi
ki: “Biz bu kanunu, yasa dışı bahsi önlemek ve buradan
kazanılan paranın terör örgütlerine gitmesinin önüne geçmek için
çıkarıyoruz.” Bu kanun bu işe yaramaz. İktisatta
-iktisatçı arkadaşlar bilir, değerli hocam da orada- 2’nci
kalite malların fiyatlarını ucuzlatırsanız 1’inci
kalite alanlar sizin bu 2’nci kaliteden almazlar, piyasaya giriş olur;
yani, Çin arabasını ucuzlatırsanız kaliteli arabaya
binenler Çin arabası almaz, yeniler Çin arabası alır. Yani, bu
kanunla “pahalı kumar” dediğimiz bahisleri oynayanlar Spor Toto
oynamaz ama oynamayanlar Spor Toto oynar ki bu Toto ve ganyan, biliniz ki, ocak
söndüren kumardır, orta ve alt gelirlilerin iştigal ettiği bir
kumardır, haftalıkla çalışanların
oynadığı bir kumardır. Lütfen, AK PARTİ ve MHP’ye
sesleniyorum özellikle, kendi misyonlarına da çok duyarlı olduğu
için: Buna itiraz edelim. Bakın, terörün finansmanını
engellemekle ilgili onlarca politika var ve yasa dışı bahsi
engellemeyle ilgili de onlarca politika var ama bunların hiçbiri bu sizin
teklifinizle örtüşmez. Bu, kumarı teşvik maddesinin bu kanun
teklifinden çıkartılması hepimizin boynunun borcudur.
Bir başka konu: Özellikle dün Komisyonda sayın
-“son müsteşar” diye adlandırdılar, sıfatını tam
kendisi de bilmiyordu- bürokratımızın açıklamalarıyla
gündeme gelen, özel sektörde başarılı hekimlerin kamuda
çalıştırılması. Doğrusu, ne kendisi anlatabildi
ne biz anlayabildik ne de teklifi verenin ben çok ciddi
anladığını düşünüyorum; çok ciddi bir karmaşa
var, bu nedenle de itiraz ettik. Bu hâlâ izah edilmesi gereken bir madde olarak
duruyor. Önünüzde de var bu metinler. Bu konuda bana yardımcı
olursanız sevinirim.
Bu kamu personeli, sağlık personeline
verilen özlük hakları konusunda düşüncemiz şudur: Bu
sağlık konusunu bir sağlık alanı veya sağlık
sektörü olarak ele alalım. Eğer sağlık sektörü olarak ele
alırsak buna eczacılar da girer, buna veterinerler de girer, hatta
buna eğitim alanında sağlıkla ilgili eğitim veren kamu
çalışanları da girer. Bu konuda başta olmak üzere, esasen
kamu personeliyle ilgili ve bilhassa hekimlerle ilgili radikal ve
kalıcı bir düzenleme yapma mecburiyeti var. Hekimlerle ilgili
yapılan değişiklikler, ortalama her seneye bir
değişiklik düşüyor; aynen tekrar ediyorum, Millî Eğitim
Bakanlığının imtihan değiştirmesini geçti. Burada
yine, sorunlara palyatif çözümler bularak ilerlemenin izini görüyoruz.
Bakın, Türkiye’de bu nedenle öyle bir vergi ve
teşvik yasası var ki vergilerimiz ve teşviklerimiz o kadar
istisnalara boğuldu ki artık teşvik sisteminin bir firmada
nasıl uygulanacağını o firmanın mali müşaviri
bilmiyor, meslek mensupları bilmiyor ve bu konuda özel uzmanlıklar
geliştirildi, özel yazılımlar yerleştirildi. SGK’den ayrılanlar,
hukuk mensupları bu mali müşavirlerin bu teşvik konusunu
nasıl anlamaları gerektiği konusunda yeni bir profesyonel alan
açıldı. İşte, burada çok sayıda mali müşavir ve
bu hizmetlerden anlayan arkadaşımız var. Son on yıldır
devletin her yerine sirayet eden yönetim boşluğu, bakın, tekrar
burada devam ediyor. Bu alanın yapısal olarak düzenlenmesi gerçekten
çok önemli olarak karşımızda durmaktadır. Bizim dünkü Plan
ve Bütçe Komisyonunda da olduğu gibi, bu teklifin 1’inci, 2’nci, 4’üncü,
ek 84 6’ncı maddeleri gibi bunları destekleme ama diğerlerine
ret verme düşüncemiz var.
Kanal İstanbul; biz Kanal İstanbul’u
burada tartışmazsak -nasıl geçeceği önemli değil- ne
şekilde geçeceği de önemli değil, böyle bir projenin
Parlamentoda tartışılmaması Parlamentoyu küçültür. O büyük
proje kendi büyüklüğüne denk bir zaman dilimini bu Parlamentoda almak
durumundadır yoksa bunu bir arkadaşımızın, diğer
arkadaşımızın teklifinin 4 maddesini “copy paste” yapıp
bu maddeye ekleyerek kitabına… Bunlar hüner değil, bunlar bizi bir
yere de götürmez, götürmüyor da zaten. Sahicilikten çıkmak hiç kimseyi bir
yere götürmüyor. Sahiciliği öldürdük mü adaleti öldürürüz; orada da
Tanrı olmaz, Allah olmaz. Bu Kanal İstanbul Projesi’ni her hâl ve
kârda bu milletin kaynaklarını, bu milletin böyle büyük bir
projesini, faydasına olacak bir projeyi diyoruz, mutlaka bu Parlamento
tartışmalıdır. Tartışalım, yine bu teklifi
getirenlerin dediği gibi çıksın ki biz bu projenin külliyen her şekilde
ideolojik olarak karşısında değiliz ama bunu tartışmadan
“Siz bunu bilmezsiniz; ya, şuraya bir vize verin, biz buna
bakacağız.” demek, her birimizi küçültür. Lütfen, kendi
partilerimizin tekliflerine bile böyle bakalım. Madem yeni bir sistem var,
madem güçlü bir Parlamento var bunun kaliteli bir Parlamento olması
konusunda lütfen tavır alalım, ayağa kalkalım ama birinci
ama dördüncü ama beşinci ama ikinci parti, hangi partideysek her birimiz
sorumluyuz. Dün bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda gördük. Bazı
arkadaşlarımız kendi değil genel başkanların
düşüncelerinin aksine yani beyan ettikleri düşüncelerin aksine
tavır alıyorlar. Bunları yapa yapa geldik, geldiğimiz yer
-24 Temmuz 2018- çok iyi bir yer değil. Bunu geçmemiz lazım.
O nedenle bu Kanal İstanbul Projesi'ni
önemsiyoruz, Türkiye'ye çok büyük faydalar getireceğinden veya stratejik
olarak değil ama ekonomik olarak daralan bir Türkiye'de, ekonominin
yavaşladığı bir Türkiye’de harcamaları
artıracağı için; ekonomik dolaşıma, paranın dolaşımına
bir miktar hız kazandırılabilir; bu, işte, çarpan etkisi
şeklinde ekonomiye bir katkı koyabilir. Ama bunun buradan böyle,
âdeta bir şekilde -saklanma demeyeyim ama- görüştürülmemesini ben
Parlamentonun manevi, maddi şahsına yapılmış bir
hakaret veya bir küçültme olarak görüyorum.
Efendim, hepinize sonsuz teşekkür ederim,
saygılar sunarım, milletimize hayırlı olsun. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Abdüllatif Şener.
Buyurun Sayın Şener. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Çalışmalarımızın
vatanımıza, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Genel Kurulun bugünkü oturumuyla 2’nci kanun
teklifimizi görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Bildiğiniz gibi, bu teklif kamuoyunda “bedelli askerlik” olarak
bilinmektedir. Ancak, konuyu sadece bedelli askerlik bazında
değerlendirmek, ele almak doğru değildir. Çünkü kamuoyunda
bilindiği şekliyle değil, aslında daha
ağırlıklı olarak farklı konuların gündeme
getirildiği, hükme bağlanmaya
çalışıldığı bir tekliftir. Toplam 21 madde olan
bu kanun teklifi -aslında mürekkep kanun teklifi demek lazım- iki
ayrı teklifin Plan ve Bütçe Komisyonunda birleştirilmesi suretiyle
bir bütün hâline getirilmiştir ve Genel Kurulda bunu
konuşmaktayız.
Bu 21 maddenin sadece 2 maddesi bedelli askerlikle
ilgilidir, diğer maddeleri ise değişik konuları
içermektedir. Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili diğer 3 madde
dışında 8 madde sağlık hizmetleriyle, sağlık
turizmi ve sağlık personelinin özlük haklarıyla ilgilidir.
Ayrıca, 5 madde şans oyunları ve Spor Toto idaresi, katma
değer vergisi iadesi ve Spor Toto’yla ilgili ihale yöntemleriyle
bağlantılıdır. Diğer taraftan, ikinci kanun teklifiyle
bu birinci teklife raptedilen, eklenen Kanal İstanbul Projesi hükme
bağlanmaya çalışılmaktadır.
Tüm bunları birlikte
değerlendirdiğimizde, açıkça söylemek gerekir ki böylesine
anlaşılmaz bir torba yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Komisyonunda görüşülmesi, ele alınması, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda ele alınması, yasama yetkisini, Meclisin
yasama konusundaki otoritesini, hakimiyetini, şeriksiz oluşunu
engellemeye yönelik bir niteliğe sahiptir. Çünkü birbirinden farklı,
ayrı uzmanlık isteyen, ayrı ayrı
tartışılması gereken; zamanın, tek bir yasaya verilen
zamanın bu beş ayrı konunun her birine ayrı ayrı
verilip tartışılması gerektiği hâlde bir araya
getirilmesiyle pek çok ayrıntının ve önemli hususların
Mecliste ve komisyonlarda görüşülmesini,
anlaşılmasını, tartışılmasını,
müzakere edilmesini engelleyecek niteliktedir.
Şunu bilmemiz gerekiyor ki 16 Nisan
referandumuyla birlikte artık rejim değişmiştir. Her ne
kadar iktidar kanadı “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
geldi.” demekteyse de aslında 16 Nisanla birlikte gelen sadece hükûmet
sisteminde yapılan bir değişiklik değildir, topyekûn
Türkiye'deki rejimi etkileyen büyük bir değişikliktir. Bu
değişiklik sonrasında yasama organının yetkileri,
görevleri artık azalmıştır, Hükûmet üzerinde bir
belirleyiciliği kalmamıştır. Parlamenter demokraside
hükûmet seçimlerden sonra Parlamentonun içerisinden çıkmaktaydı,
kurulan hükûmet Meclisten güven oyu almaktaydı; Meclisin
beğenmediği, yanlış yaptığına
inandığı bakanlar gensoruyla düşürülebilmekteydi, Meclis
istediği zaman hükûmete yönelik olarak güvensizlik oyu verebilmekteydi ama
şu anda Cumhurbaşkanı tek başına Hükûmettir. Bu
Hükûmette Bakanlar Kurulu yoktur ve bu Hükûmetin Meclisten güven oyu almaya da
ihtiyacı yoktur, Meclisin bu Hükûmete güvensizlik oyu verme imkânı da
yoktur. Aslında bakanları da bakan saymamak lazım, hepsi tek
kişilik Hükûmete sahip olan Cumhurbaşkanının sekreterleri
konumundadırlar. Ama asıl olan Parlamento ile Hükûmet arasındaki
bu ilişki değildir, asıl önemli olan husus şudur: 16 Nisan
referandumuyla birlikte Parlamentonun yasa yapma yetkisi üzerine gölge
düşmüştür. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle,
eskiden Anayasa'da “Şu şu hususlar kanunla düzenlenir.” denirken
bugün artık o konularda Cumhurbaşkanlığı kararnameleri
de çıkarılabilecek niteliktedir, durumdadır. Böylece tüm
demokrasilerde parlamentolar yasa yapma konusunda şeriksiz olduğu
hâlde, ortaksız olduğu hâlde bugün artık bu yeni rejimle
birlikte, yeni düzenle birlikte, Parlamentonun yasa yapma konusundaki
şeriksizliği tartışılacak bir niteliğe
dönüşmüştür.
Böyle bir noktada, değerli arkadaşlar,
demokrasiye sahip çıkmak için mademki Anayasa
değişikliğindeki asıl maksat, amaç, Hükûmet ile
doğrudan doğruya yasa yapma yetkisine sahip olan Parlamentoyu
birbirinden ayırmak, ayrı güçler hâline dönüştürmek idiyse bu
Mecliste yasaların düzgün yapılması lazım; yasa yapma
süreci üzerinde Hükûmetin, tek kişilik Hükûmetin etkisinin ve gölgesinin
tamamıyla kalkmış olması lazımdır. Bu Meclis,
kendi gündemine hâkim olmalıdır; bu Meclis, yaptığı
yasaları kendisi yapmalıdır. Kanun tekliflerini milletvekilleri
ve Parlamento üyeleri doğrudan doğruya, bürokrasinin gölgesi olmadan,
tek kişilik Hükûmetin gölgesi olmadan kendi iradesiyle, kendi
düşüncesiyle, yasa yapma tekniğine uygun olarak bürokratik
metinlerden arındırılmış bir şekilde daha teklif
safhasında bu kurum çatısı altında
tartışmalı ve ona göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonlarında
ve Genel Kurulunda görüşülmelidir ama maalesef gördüğümüz nokta bu
değildir. Dört beş konuyu belli bir torbanın içerisine sokarsanız,
aynı kazanda kaynatmaya başlarsanız, bu andan itibaren Meclisin
yasama faaliyetlerindeki gücünü zaafa uğratmış olursunuz,
yasaların üzerinde Hükûmetin ve bürokrasinin gölgesini sürdürmüş
olursunuz. Her ne kadar teklifi hazırlayan arkadaşlar “Bu metinler
bize aittir, birtakım bürokratik mekanizmalar içerisinde
hazırlanıp önümüze getirilen ve bizim imzalayarak Türkiye Büyük
Millet Meclisine verdiğimiz metinler değildir.” diyorsa da bu
metinleri incelediğimiz zaman, üzerinde büyük bir bürokrasi etkisi
olduğunu açık ve seçik bir şekilde görmekteyiz. Bu durum söz
konusu olduğu takdirde, açıkça ifade etmek lazımdır ki
sadece elinde yasa yapma gücü olan Parlamentonun bu yasama sürecine
dışarıdan müdahale var demektir, yasa yapma gücü zaafa
uğratılıyor demektir, Parlamento işlevsizleştirilmeye
çalışılıyor demektir. Mademki daha işin
başındayız, işin başındayken Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve grubu bulunan bütün partilerin bir araya gelerek, nasıl bir
yasa yapma sürecinin bu Parlamento çatısı altında gerçekleştirilmesi
gerektiğini baştan görüşmesi, müzakere etmesi
lazımdır.
Bakın, Anayasa değişmiştir ve
Anayasa’daki pek çok hüküm şu andaki mevcut Meclis
İçtüzüğü’ndeki hükümlerle uyumlu hâlde değildir ve 6771
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un 17’nci maddesi, bu yeni Anayasa
değişikliğine uygun olarak en geç 27/10/2017’ye kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nü
yeniden ele alması ve yeniden düzenlemesi gerektiğini hükme
bağlamış olmakla birlikte, aradan aşağı
yukarı bir yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ Meclis yeni
anayasal düzenlemelere uygun olarak İç Tüzük üzerinde
çalışmamıştır. İç Tüzük bir an önce
yapılmalıdır ve de Meclisin yasama gücünü artırmaya, yasama
faaliyetlerinde şeriksiz, ortaksız tek güç olduğunu ortaya
çıkarmaya yönelik düzenlemeler içermelidir. Bu
yapılmadığı takdirde, gerçekten, önümüzdeki yıllarda,
yasama yıllarında buraya gelen kanunların hepsinde idarenin
gölgesi olduğunu göreceğiz ve Meclisin gittikçe güçsüzleştiğini
ve yasa yapma konusunda bile yetkilerinin zaafa
uğradığını göreceğiz. Bu sadece Cumhuriyet Halk
Partisinin görevi değildir, bu Mecliste grubu bulunan bulunmayan bütün
partilerin bu yasama faaliyetine önem vermesi, ağırlık vermesi
ve konuyu tartışması mutlak surette bir gerekliliktir. Aynı
şekilde bürokraside biriken birtakım sorunların bürokratik
metinlerle yasaya bağlanarak Mecliste çözümlenmeye
çalışılması da yanlıştır. Eğer
bürokraside tıkanan şeyler varsa madem idare ayrı bir güçtür
madem yasama ayrı bir güçtür, bu sorunları doğrudan doğruya
Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermeli ve Meclis bu sorunları
nasıl aşacağıyla ilgili kendisi çalışmalar yapmak
suretiyle nasıl bir yasaya bağlanacağını özgür iradesi
ve kararıyla belirlemelidir. Meclis, bürokrasinin gönderdiği
metinlerin kanunlaştırılacağı bir yer değildir
artık arkadaşlar, bunu sürdüremeyiz ama görüyoruz ki bu torba yasada
da bu zaaf vardır. Son altı yedi yıl içerisinde bedelli
askerlikle ilgili üç tane kanun teklif veya tasarısı gelmiştir
ve bu Mecliste de yasalaşmıştır. Son beş altı
yılda böylesine, aynı konuda üç yasa neden gelir? Bürokraside
birtakım tıkanıklıklar var, işte bu kanunun
gerekçesinde de söylendiği gibi askerlikte yığılmalar var,
bu yığılmaları engellemek için bir talep geliyor; rastgele,
palyatif, üzerinde özenle düşünülmeden, geçici sorunların
aşılmasına yönelik bir metin hazırlanıyor,
gönderiliyor ve onu Meclis gece gündüz mesai yapmak suretiyle geçirmeye
çalışıyor. Böyle bir yasama faaliyeti olmaz, Meclisin gücünü ortaya
çıkarabilecek bir faaliyet değildir bu. Eğer sorunlar varsa,
tıkanmalar varsa o, Meclise intikal ettirilir, Meclis, üzerinde
çalışmak suretiyle o konuda nasıl bir düzenleme
yapılması gerektiğine karar verir. E, şimdi, altı
yıl önce “Bir tıkanma var.” diye yasa teklifi gelecek, buradan
geçecek; üç yıl önce gelecek, geçecek; şimdi bugün bunu
görüşüyoruz. İki yıl sonra “Yine tıkanma var, benzer bir
yasayı çıkarmayacağız.” diye bir iddianız var mı?
Böyle bir iddianın olduğunu da zannetmiyorum. Çünkü bürokrasi, idare
bu hâliyle bu konuda şunu göstermiştir ki geleceği planlama
kabiliyeti yoktur. Hükûmetin böyle bir kabiliyeti olsaydı üç aynı
konuda üç ayrı yasayı Meclise göndermek yerine veya
çıkarılmasını talep etmek yerine bir kalıcı çözüm
oluştururdu. Hiçbir kalıcı çözüm üzerinde düşünmeksizin,
toplumdaki adalet duygularına aykırı olarak aynı
plağın tekrar tekrar çalınması gerçekten Meclis
açısından, bu çatı altında bulunan her milletvekilimiz
açısından büyük bir sıkıntı olarak hissedilmelidir.
Milletvekillerinin kendilerine duyacakları saygı idarenin
tıkanıklıklarını kendi talep biçimleriyle çözme
çabası olmamalıdır. İdarenin
tıkanıklıklarını Meclis kendi iradesiyle, kendi projesiyle,
kendi planlamasıyla yasalaştırmalı ve ona göre çözmelidir.
Bunun için elbette Mecliste önemli birimlerin de kurulması lazım.
Bürokrasinin birtakım verdiği bilgilerden öte Meclisin kurumsal
yapısında da çok önemli radikal değişikliklerin
yapılmasına ihtiyaç olduğu açıktır.
Değerli arkadaşlar, gönderiliyor “Evet,
Savunma Sanayii Fonu için kullanılsın, bütçeleştirilsin bedelli
askerlikten gelen paralar.” deniliyor. E, daha önceki yasalarda da benzer hüküm
vardı, aynı şeyi tekrar etmenin ne anlamı var? Basına
yansıdı “Bedelli askerlikten elde edilen paralar birtakım
kişilerin makam arabalarının alınması için
harcanmış.” diye. Niye çıkarıyoruz bu yasayı? Fakir
fukaranın, garip gurebanın çocukları askere giderken parası
olanları askerlik hizmetinden yirmi bir günlük askerî eğitimle muaf
hâle getiriyoruz. Bunu getirirken aldığımız parayı
nereye harcamalıyız? Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi vardır,
bu öneri açıkça bedelli askerlikten elde edilen paranın şehit
ailelerine harcanmasıyla ilgilidir yani elde ettiğiniz parayı da
hakkaniyete uygun olarak harcamak bir görev olmalıdır.
Diğer taraftan, sağlıkla ilgili
düzenlemeler var. Özlük haklarıyla ilgili, hekimlerle, diş
hekimleriyle bağlantılı, bir taraftan maaş
artışını sağlayan, diğer taraftan emeklilik
maaşını artıran birtakım düzenlemeler var. İyi de
kamuda veya emeklilik sisteminde sorunlar sadece sağlık personeliyle
mi ilgilidir? Bir kere, bu düzenlemede iki büyük yanlış ve eksik var.
Birincisi, sağlık hizmetleri bir ekip işidir. Bu ekibin
içerisinde sadece hekimlere, diş hekimlerine yönelik olarak özlük
haklarında birtakım iyileştirmeler
sağlandığı hâlde diğer pek çok sağlık
çalışanı bu düzenlemelerden yararlanmamaktadır. Siz
adaletsiz davranırsanız, adalete uygun olmayan düzenlemeler
yaparsanız kamuyu altüst edersiniz, kamu personelinin çalışma
aşkını, şevkini tahrip edersiniz, çalışma
barışını ortadan kaldırırsınız. Hemen
palyatif bir tedbirle idare bunu istedi diye Meclisin bunu
yasalaştırmaya çalışması doğru değil,
üzerinde çalışılacak, kamuda bir skala var. Sadece
sağlık personeli de değil, sağlık personelini de
aşacak şekilde tüm çalışanların, mağdur
olanların ve birtakım olumsuz durumda bulunan çalışan
gruplarının hem emeklilik haklarında hem maaşlarında
genel bir perspektif içerisinde yapılması gereken düzenlemelerin
baştan sona Mecliste tartışılması, görüşülmesi,
karara bağlanması ve daha sonra bir yasal düzenlemeye
kavuşturulması lazımdır. Bir taraftan sağlık
personelini kendi içerisinde ayrıma tabi tutuyorsunuz, diğer taraftan
da sağlık personeli olanlar ve olmayanlar diye kamu personelini
ayrıma tabi tutuyorsunuz, pek çok çalışanı mağdur
ediyorsunuz. Onun da dışında, işte, Emekli
Sandığına tabi olan çalışanlar ile BAĞ-KUR ve
SSK’ye tabi olan -eski ifadelerle- çalışanları birbirinden
ayırıyorsunuz, tüm emeklilik sistemini bütüncül bir bakış
açısıyla görme ve geleceği planlama anlayışını
tasfiye ediyorsunuz. Buraya gelen metinler bürokratik metinler olduğu için
bu yaşanıyor. İstediğiniz kadar “Bu metinleri biz kendimiz
hazırlıyoruz.” deyin ama buram buram her cümlesi, her kelimesi “Bu
metinler bize ait değildir, bürokratik metinlerdir.” diye
haykırıyor ve her seferinde de gelip “Bunu biz hazırladık.”
diyebilirsiniz ama tartıştığımız metin bunu teyit
etmez, bunu doğrulamaz.
Diğer taraftan, şans oyunlarıyla
bağlantılı olarak da aynı şey, bir gerekçe var,
işte, nedir gerekçe? İşte, “Yasadışı şans
oyunlarının artmasına, bu şekilde yurt dışı
bağlantılı birtakım gelir kaynaklarının
oluşmasına yol açan olumsuz koşullar var, onun için Türkiye'deki
şans oyunlarında dağıtılan ikramiye
miktarını artıralım.” deniliyor. Bu mantık ile bu
gerekçe ile yapılan düzenleme arasında hiçbir bağlantı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - O zaman
bürokratik mantığın gerçek gerekçesi nedir, bunu da Meclis
olarak bilmek zorundayız.
Asıl üzerinde durmak istediğim Kanal
İstanbul’du. Pek çok konuyu bir metne
sıkıştırırsak konuşulacak konular eksik
kalıyor; tartışma, müzakere eksik kalıyor ve de yasama
faaliyetlerinin etkinliği zaafa uğruyor bana göre.
Onun için, iktidardan ricamız, bu torba yasa
alışkanlığından vazgeçin. Bu Meclis Meclis olacaksa,
bu yasama organı yasama organı olacaksa torba yasa
alışkanlığını iktidarın terk etmesini
istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi de Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Cemal Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, size ve kurulunuza da
yeni görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı
olmasını diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Ayrıca, Meclisimize de
27’nci Dönemin yeni yasama yılının hayırlı olması
dileklerimle selamlar sunuyorum.
Bu kanun teklifi, AK PARTİ Grup Başkan
Vekilimiz ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Muş, Rize
Milletvekilimiz Sayın Osman Aşkın Bak ile ayrıca,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hasan Turan’ın vermiş
oldukları kanun tekliflerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmelerde birleştirilerek Genel Kurula sevkiyle
huzurlarınıza gelmiştir.
Plan ve Bütçe Komisyonumuzda kanun tekliflerini
aralıksız, sanıyorum on dört saat tartıştık,
önceki gece saat üçe geliyordu bitirdiğimizde.
Yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte kanun
teklifi 21 maddeden oluşuyor. Biraz önce gruplar adına konuşan
arkadaşlarımız da bunu özetlediler ama ben tekrar etmek
istiyorum. Teklifin 5 maddesi askerlik ve bedelli askerlikle ilgili, 8 madde
sağlık turizmi ve sağlık çalışanlarının
özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik, 5 madde ise yasa
dışı bahis ve Spor Toto Teşkilatıyla ilgili, 1 madde
de Kanal İstanbul’la ilgili.
Teklifin içeriğine geçmeden önce, diğer
gruplardaki arkadaşlar çok şeylerden bahsettiler, ben de kendi
görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Türkiye, 16 Nisan 2017 referandumuyla
yeni bir sisteme geçmiştir. Tabii, bu sistemin ilk seçimini de 24
Haziranda yaptık. Yeni Parlamentomuz teşekkül etti. Bu yeni sistemi
iyi anlamak lazım. 26’ncı Dönemdeki ve önceki dönemlerdeki
arkadaşlar bilir, daha önceleri burada ne vardı? Şurada hükûmet
vardı, orada da komisyon ve hükûmet temsilcisi. Bugün yok. Niye? Yeni
sistem gereği.
Değerli arkadaşlar, her milletvekilimizin
kanun teklifi verme hakkı ve yetkisi var. Artık hükûmet
tasarısı olmayacak, yeni dönemde sadece ve sadece bütçe
tasarısı gelecek. Bunu hepiniz biliyorsunuz ama bazı arkadaşlarımız
nedense bunu görmezden geliyor konuşmalarında, ben öyle hissediyorum
en azından.
Gelelim kanun teklifinin neler içerdiğine.
Madde madde ben özetlemek istiyorum. Tabii, genel gerekçede var bunlar ama
bazı arkadaşlarımız okusa da yine de kamuoyunun bilmesi
açısından, kayıtlara geçmesi açısından ben de
özetleyeceğim.
Gerekçede de ifade edildiği gibi, ülkemizde son
yıllarda yoklama kaçakları ve bakaya sorunlarından kaynaklanan
artış gözleniyor. Nitekim, şu kanun teklifi sırasında
da belirtildiğine göre, 1 milyon 324 bin kişi bu askerlikle ilgili
bedelli askerlikten yararlanma imkânına sahip olacak. Bu konudaki
birikimin giderek artması ve kamuoyundan gelen teklifler, şikâyetler
üzerine grup başkan vekilimiz ve milletvekili arkadaşımız
bu teklifi getirmiş.
Geçmiş dönemlerde de farklı tarihlerde
yoklama kaçakları ile bakaya sayılarındaki artış
neticesinde askerlik hizmetinin yerine getirilmiş sayılmasına
yönelik bedelli veya dövizli askerlik uygulamasını içeren
çeşitli kanuni düzenlemeler yapılmıştır.
Teklifle 31 Aralık 1993 tarihinden -ki bu tarih
dâhil- önce doğan yükümlülerin bedel ödemek ve yirmi bir günlük temel
askerlik eğitimine tabi tutulmak suretiyle askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılmaları amaçlanıyor.
Ayrıca, yurt dışında oturma veya
çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren sıfatıyla
veya bir meslek ya da sanatı icra ederek yurt içinde geçirilen süreler
hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süreyle fiilen yabancı
ülkelerde bulunanların 2 bin avro veya karşılığı
kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını
başvuru tarihinde defaten ödemeleri ve Millî Savunma
Bakanlığınca verilecek uzaktan eğitimi almaları
hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılacakları teklifte öngörülüyor.
Yine, teklifte askerlikle ilgili bölümlerde Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda çeşitli düzenlemeler
yapılıyor. Türk Silahlı Kuvvetlerine dışarıdan
alınacak pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar
yeniden düzenleniyor. Bu çerçevede Millî Savunma Bakanlığına
yaş sınırı 32 olmak üzere adayların yaş
aralığını belirleme yetkisi veriliyor. Bu şekilde
subay olanlara ilişkin deneme süresi kaldırılıyor.
Yine, sağlık sebepleri hariç, Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin aldıkları
diploma, sertifika, uzmanlık belgesi ve kurs bitirme belgesi gibi
belgeleri kalan yükümlülük süreleri boyunca kullanmamaları ve bu
kişilere ödenen aylık ile yapılan masrafların tahsili
amaçlanıyor.
Yine, askerlikle ilgili olarak deniz karakol
uçaklarında görev yapan taktik koordine ve seyrüsefer
subaylarının yükümlülük süreleri uzatılıyor. Ayrıca
2020 yılının sonuna kadar harp okullarının 2’nci,
3’üncü ve 4’üncü sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden
öğrenci alınabilmesine yönelik düzenlemeler yapılıyor.
Teklifin sağlık ve sağlık
turizmiyle ilgili bölümünde sağlık personelinin adil ve dengeli
dağılımının sağlanması ve atıl
kapasiteye meydan verilmemesi adına tabiplerin, uzman tabiplerin ve diş
tabiplerinin birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda
çalışmalarında Sağlık Bakanlığınca
yapılan istihdam planlamasının esas alınacağına
ilişkin düzenleme getiriliyor. Yine, tabip, diş tabibi ve tıpta
uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar tarafından verilen
sağlık hizmetleri için, bütçeleri ayrı olmak şartıyla,
sağlık kuruluşları arasında iş birliği
yapılmasına ve belirlenen personelin esnek çalışabilmesine
de imkân sağlanıyor. Aylıklarıyla birlikte makam
tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan ve 5510
sayılı Kanun’un ek 3’üncü maddesi uyarınca ilave aylık
alamayan tabip ve diş tabibi emeklilerine uzman olanlar için 17 bin, uzman
olmayanlar için ise 13 bin gösterge rakamının memur aylık
katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli
aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılmasına imkân
getiriliyor. Ayrıca, organ nakli, kanser cerrahisi gibi özellikli
tıbbi hizmetler karşılığında, döner sermaye
kapsamında yapılacak ek ödeme tavan oranının
artırılmasına, benzer şekilde, sağlık turizmi
alanında çalışan sağlık personeline ödenen döner
sermaye payının da artırılmasına imkân
sağlanıyor.
Tabip öğretim elemanlarının
belirlenen özellikli tıbbi işlemler ve verilen uluslararası
sağlık hizmetleri kapsamında ilave ek ödenek alabilmesine, insan
sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık
mesleği mensupları için bir yıllık
çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi
zammı uygulanmasına da imkân sağlanıyor düzenlemelerde.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde yasa
dışı bahisten elde edilen gelirin terör örgütlerine finansal
destek olarak kullanılmasının önüne geçiliyor, buna ilişkin
düzenlemeler var.
Yine, şans oyunlarında verilecek
ikramiyenin brüt üst sınırının yüzde 59’dan yüzde 83’e
çıkarılması öngörülüyor.
Uluslararası sağlık hizmetleri
alanında da ülkemizde sunulan hizmetlerin tanıtımını
yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini
desteklemek ve koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine
ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve
akreditasyon kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına
önerilerde bulunmak üzere “USHAŞ” yani “Uluslararası Sağlık
Hizmetleri Anonim Şirketi” adıyla bir anonim şirket kuruluyor.
Kanun teklifinde, iki teklifin birleştirilmesi
neticesinde, ayrıca, Kanal İstanbul gibi büyük finansman ve yüksek
teknoloji gerektiren su yolu projelerinde özel sektörün sermayesinden,
tecrübesinden ve dinamizminden faydalanılması ve rekabet gücünün
artırılması, proje maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla
bu projelerin yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilmesine yönelik
düzenlemeler yer alıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; netice olarak AK PARTİ Grubu olarak biz bu düzenlemeyi,
bu teklifi destekliyoruz ve AK PARTİ Grubu adına
desteklediğimizi tekrar belirtir, ülkemize, milletimize hayırlı
olması dileklerimle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına onar
dakika konuşma vereceğim.
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle tüm Genel Kurulu saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum. 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına
bir konuşma yapacağım sizlere.
Öncelikle, bu kanun teklifinin getiriliş
yöntemiyle ilgili, tabii, biraz konuşmamız gerekiyor, benden önceki
konuşmacı milletvekili arkadaşlarımız da bu konuya
değindiler. Genel Kurulda ikinci konuşmasını yapan yeni bir
milletvekili arkadaşınızım. 26’ncı Dönemde her ne
kadar bu Mecliste olmasak da Meclisteki yasa yapım ve uygulama
yöntemlerini, özellikle torba kanun şeklinde birçok meselenin bir
torbanın içerisine doldurularak Meclise getirilmesini hep
eleştirmişizdir. Bu, aslında birçok konunun, başlı
başına ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gereken,
aslında Türkiye gündemini ve Türkiye insanını,
vatandaşını ilgilendiren birçok önemli konunun bir torbaya
sıkıştırılarak önemsizleştirildiğini ve
alelacele bu Kuruldan geçirildiğini gösteriyordu. Gönül isterdi ki 27’nci
Dönemde bu yöntem uygulanmaya devam edilmesin.
Yeni bir yönetim sistemine geçtik, bir rejim
değişikliği oldu, bir hükûmet sistemi değişikliği
oldu ve bu dönemde özellikle iktidar partisi tarafından bu yönetimin, bu
dönemin çok daha iyi olacağı, Mecliste görüşülecek ve
çıkarılacak kanunların çok daha sağlıklı ve
uzlaşma içerisinde olacağı söylendi ancak buna rağmen görüyoruz
ki daha Meclis açılır açılmaz yine bir torbanın içerisine
bazı konular, önemli ve birbirinden çok alakasız,
bağımsız konular sıkıştırılarak önümüze
getirildi.
Şimdi burada ikinci konu, iki tane ayrı
teklif getirilmesine rağmen madde içeriklerinin birbirinin sadece bir
madde dışında tıpatıp aynı olması. Burada,
aslında 2’nci maddede, Sayın Hasan Turan tarafından getirilen 8
maddelik kanun teklifinde bulunan, özellikle Kanal İstanbul ve yap-işlet-devretle
ilgili maddenin dışında diğer maddelerin birinci teklifle
aynı olması aslında manidar görünüyor. Komisyon
toplantısında da konuşulduğu üzere, bu teklifin, Kanal
İstanbul’la ilgili teklifin birtakım aynı maddelerle bir arada
sunulması bu teklifin kendi ihtisas komisyonunda görüşülmekten
kaçınıldığını gösteriyor. Eğer kendi
komisyonunda görüşülseydi belki de kamuoyunda çok daha fazla
tartışılacaktı ama bu torba teklifin içerisinde bugün
karşımıza geldiği için kamuoyunda çok
tartışılmıyor ve gördüğümüz kadarıyla da
aslında içinde birçok başlık içermesine rağmen bu teklif
sadece bedelli askerlik üzerinde kamuoyunda bir tartışma yürütülüyor.
Ayrıca Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerde, getirilen teklifteki maddelerle ilgili bize herhangi bir
mali yük tablosu sunulmamıştır. Adı üstünde, Plan ve Bütçe
Komisyonuyken hiçbir mali etki, tepki üzerine bilgi verilmemiştir ve bizim
sadece maddede belirtilenler üzerinden karar vermemiz istenmiştir. Bunun
da çok yanlış olduğunu ve sağlıksız olduğunu
burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Verisi olmayan bir şeyi
nasıl değerlendirebiliriz, nasıl sağlıklı
kararlar verebiliriz.
Bir diğer konu, bu teklifler konuşulurken,
daha biz 1’inci ve 2’nci teklifi Komisyonda görüşürken AKP sözcülerinin
medya önünde teklifle ilgili sanki Komisyondan geçmiş gibi basına
açıklamalar yapmaları. Aslında burada bir anlamda Komisyonda
görüşülürken bu, Plan ve Bütçe Komisyonunun ipotek altına
alınmaya çalışıldığını göstermektedir
daha maddeler geçmeden maddeler üzerinde basın açıklaması
yapılması. Aynı şekilde bu sabah basında çıkan
haberlerde de Sayın Cumhurbaşkanı yine bu kanun teklifiyle
ilgili bazı açıklamalar yapmıştır özellikle bedelli
askerlikle ilgili. Yürütmenin başında her kim olursa olsun maalesef
yasamaya ipotek koyucu açıklamalar yaparak bizi hayal
kırıklığına uğratmaktadır. Madem bu Kurulda,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst yasa yapmayla görevli Kurulunda, burada
bu yasaları tartışacaksak Sayın
Cumhurbaşkanının da bu konuda açıklamalar yaparken daha
duyarlı olması gerekmektedir.
Maddelerle ilgili birkaç noktaya da değinecek olursam
içeriğiyle ilgili, özellikle kamuoyunda en fazla tartışılan
bedelli askerlikle ilgili şöyle bir rakam bizimle
paylaşıldı: 1 milyon 324 bin kişinin
yararlanacağı belirtildi ama bunun işte üçte 1 oranında
başvuruyla 400 bin dolayında müracaata tekabül ettiği söylendi.
Şimdi, bu kanun teklifi gelirken gerekçe neydi?
Türk Silahlı Kuvvetlerinde personelde bir yığılmanın
olması, askerliğe başvuracak olan kişilerin bu askerlik
görevinin karşılanamayacak olması… Şimdi buradaki ben
çelişkiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer bir
yığılma varsa ve bu yığılmadan kurtarılmak
isteniyorsa neden yirmi bir günde ısrar edilerek özellikle
telefonlarımızı ve mesajlarımızı kilitleyen
vatandaşlarımız tarafından yoğun olarak “Lütfen, bu
yirmi sekiz gün ya da şu andaki hâliyle yirmi bir gün
kaldırılsın, işlerimizden olacağız,
hayatımızı etkileyecek.” diyenlerin sesi dinlenmedi de yirmi bir
gün kaldırılmadı? O zaman eğer bu yirmi bir gün de
kaldırılsaydı katılım daha fazla olmaz
mıydı? Madem bir yığılma var, 400 bin kişi yerine
600 bin kişi yararlansın bu haktan. Öyle değil mi?
Zaten bedelli askerlik eşitlik ilkesine
aykırı bir tekliftir. Bunun uygulanabilirliği, sürekliliği
olamaz, bir kere eşitlik ilkesine aykırı. Piyangodan dönem çeker
gibi, bir yığılma olduğunda bir bedelli çıkaralım
da işte yığılmayı eritelim, bir bedelli
çıksın bir dönem rahatlasın, öbür dönem askere gidenler askere
gitsin. Zaten çocuğu askere giden ailelerimizin biliyoruz hâlini. Askere
gönderen ağlıyor, bedelliyi alamayan analar ağlıyor.
Şimdi, buradaki bu çelişkileri çözmenin yolu bedelli askerlik, dönem
dönem bedelli askerlik çıkarmak değildir. Bunu, bunu, bunu daha
sistemli bir şekilde ve daha kalıcı bir şekilde çözmektir.
Bu, Türkiye'nin çok önemli bir sorunudur. Bedellilik de bunu çözmeyecektir ve
biz bu dönem için özellikle bu yirmi bir günün de
kaldırılmasını talep ediyoruz. Eğer
yığılma varsa daha fazla kişi yararlansın, bu
yığılmayı da eritelim.
Diğer önemli konulardan bir tanesi de şans
oyunları. Sanırım zamanım diğer maddelerle ilgili çok
yetmeyecek ama burada çok önemsediğim bir şey var. Şimdi,
şans oyunlarında özellikle dağıtılacak olan
ikramiyenin yüzde 59’dan yüzde 83’e çıkarılması öngörülüyor ve
Komisyon görüşmeleri sırasında da özellikle kontrol altına
alınamayan 40 milyar liralık bir piyasadan söz edildi.
İşte, bunun terör örgütlerine aktarıldığı, yasa
dışı bahis ticaretiyle yurt dışına
kaçırıldığı ve kaçtığı. Şimdi, hiç
kimse terör örgütlerine kaynak aktarılmasını istemez,
kaynaklarımızın yasa dışı yollarla yurt
dışına kaçmasını da istemez. Bunu hiçbirimiz istemeyiz
ancak attığımız taş acaba ürküttüğümüz kuşa
değiyor mu? Bu kanun teklifiyle birlikte getirilen şey yani bu yasa
dışı oyunları, yasa dışı bahisleri
oynayanlar, acaba ne kadarı geri dönecek ve Türkiye’de yasal çerçeveler
içerisinde bahis oyunu oynayacak? Bu yasa dışı bahislere giden
kaynakların ne kadarı geri dönecek? Şimdi birinci sorum bu, bunu
ben Komisyonda da sormuştum ancak cevabını alamadım. Biraz
önce konuşurken bahsettiğim gibi bize hiçbir sayısal
araştırma, bir rapor, bir bilgi verilmedi, sadece maddeler üzerinden,
verilen bu bilgiler üzerinden tartıştık.
Yine acaba bu düzenlemenin sistemdeki yeni
oyuncuları teşvik edeceği üzerine bir çalışma
yapıldı mı? Türkiye'de bu tür oyunları kimlerin
oynadığı açıkça belli. Özellikle şu anda iş
sahibi olamayanlar, dar gelirliler -tabii ki toplumun her kesiminden oynayanlar
var ama- evinin rızkını -bakın bu çok önemli- gidip
şans oyunlarında oynayanlar var. Şimdi, siz yüzde 59’dan yüzde 83’e
çıkarıyorsunuz bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Herkes
koşa koşa gidip oynarsa bahis oyunlarını, o zaman, burada
özellikle aile birliğini bozacak olayların
yaşanmayacağını nasıl öngörebiliriz? Bu maddenin ben
özellikle toplum açısından çok tehlikeli olduğunu
düşünüyorum. Maddeler üzerine daha sonra konuşmalarımız
olacak, arkadaşlarımız da konuşacaklar. Diğer konular
da var. Ancak sürem bu kadarına yetti.
Açıkçası bu torba teklifin
tamamının geri çekilmesi ve ihtisas komisyonlarında bu
konuların öncelikle değerlendirilerek, görüşülerek daha
sonrasında raporlanarak Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesidir aslolan,
bizim beklentimiz budur. İleriki dönemde de, ileriki süreçte de eğer
bu Meclis Türkiye Cumhuriyeti devletine ve oy aldığımız
vatandaşlarına verimli bir şekilde hizmet etmek istiyorsa bunu
bu şekilde yapmak zorundadır. Güven tesis etmek istiyorsa bunu bu
şekilde yapmak zorundadır.
Bütün Kurulu saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Emecan.
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili
Abdullah Nejat Koçer.
Buyurun Sayın Koçer.
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, 27’nci Dönem
yasama çalışmalarımızın ve Değerli
Başkanımız Mustafa Şentop'a görevinin hayırlı
olmasını diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla)
– Bir ay önce tamamladığımız 26’ncı Dönemde, Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda görüşerek Mecliste
yasalaştırdığımız, içerisinde
iyileştirmelerin, yapılandırmaların yer
aldığı pek çok kanun çalışmamız oldu. Bu
kanunların ortak özelliği, ülke ve toplum refahını
artıracak, ekonomimize güç kazandıracak çok kapsamlı
çalışmalar olmasının yanında, toplumun farklı
kesimlerinden milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren
düzenlemeler olmasıydı. 27’nci Döneme, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda
yine milyonları ilgilendiren birçok kanun teklifinde olduğu gibi,
yine önemli bir kanun teklifiyle başlıyoruz. Ülkemiz ve milletimiz
için hayırlı sonuçlar getirmesini özellikle diliyorum.
Bugün üzerinde
konuştuğumuz teklif, yine toplumsal bir talep olan bedelli askerlik
başta olmak üzere, önemli düzenlemeler ve yenilikler içeriyor. Daha önce
de yoklama kaçakları ve bakaya sayısındaki artış
nedeniyle benzer şekillerde düzenlemeler yapmıştık. Yine,
aynı şekilde bir birikim söz konusu. 1 milyon 300 binden fazla
yükümlüyü ilgilendiren bedelli askerlik düzenlemesi ile 31 Aralık 1993 ve
öncesinde doğmuş olan vatandaşlarımıza 15 bin TL bedel
ve yirmi bir günlük temel askerlik eğitimi
karşılığında askerlik hizmetini gerçekleştirme
imkânı sağlanıyor. En az üç yıl süreyle fiilen yabancı
ülkelerde bulunanlar ise, 2 bin avro ödeme ve uzaktan eğitim almaları
suretiyle muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda yapılan çeşitli
düzenlemeler kapsamında, dış kaynaktan temin edilecek pilot ve
pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden belirleniyor. 2020
yılı sonuna kadar harp okullarının 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü
sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci
alınabilmesine imkân sağlanıyor. Burada da bir süre uzatma söz
konusu. Böylece Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın pilot
açığı giderilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç
duyduğu sayıda subay temini sağlanmış oluyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili
olarak yapılan düzenlemelerde ise yasa dışı bahisten elde
edilen gelirin terör örgütlerine finansal destek olarak
kullanılmasının önüne geçilmesi, ayrıca sektörde yasa
dışı alanlarda oynanan bahislerin yasal zemine
taşınması ve ticari bakımdan mücadele hedefleniyor. Bu
nedenle şans oyunlarındaki ikramiye oranları da artırılıyor.
Sağlık Bakanlığıyla ve
sağlık çalışanlarıyla ilgili olarak 1219
sayılı Kanun’da yeniden düzenlemelerle sağlık
çalışanlarına verilen ek ödeme tavanları esnetiliyor. Böylece
hekimlerimizin döner sermayeden elde ettikleri kazanç 5 kattan 10 kata kadar
çıkabiliyor ve başarılı hekimlerimize devlet hastanesi
teşviki sağlanmış oluyor.
Sağlık kuruluşları arasında
iş birliğine ve personelin esnek çalışabilmesine de imkân
sağlanıyor.
Sağlık çalışanlarına bir
yıllık çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet
zammı bu kanunla getiriliyor.
Sağlık turizmini geliştirerek rekabet
gücünü ve döviz gelirini artırmak amacıyla bir şirket
kuruluşu da yine bu kanun çalışmaları içerisinde yer
alıyor. Uluslararası sağlık hizmetleri olacak şirket,
sunulan hizmetlerin tanıtımını, kamu ve özel sektörün
faaliyetlerinin desteklenmesini sağlayacak ve Sağlık
Bakanlığına da önerilerde bulunacak.
Yine ilgili kanun teklifinde Kanal İstanbul’un
inşasının yap-işlet-devret kapsamında
gerçekleşmesine de imkân tanınıyor.
Değerli milletvekilleri, bir yandan güçlü bir
ülke ve güçlü bir ekonomi olma yolunda ilerlerken, diğer yandan
vatandaşlarımızın taleplerini değerlendirme ve
yaşam standartlarını artırma konusunda çalışmalar
yapıyoruz. Türkiye büyüdükçe bütçe imkânları büyüyor ve bütçe büyüdükçe
daha fazla imkân ve kaynak vatandaşlarımızın hizmetine
sunuluyor. Birliğimiz ve dirliğimiz devam ettikçe, Türkiye üzerindeki
hain emeller bir bir bertaraf edildikçe güçleniyoruz, daha da
güçleneceğiz.
Ülkesine sahip çıkan milletimiz iki yıl
önce büyük bir demokrasi sınavını başarıyla
aşmıştır. Sokaklara ve meydanlara inen
vatandaşlarımız hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak dünyada
önemli bir gerçeği haykırmıştır. O gerçek, Türkiye’nin
artık karanlık oyunların ve hain planların
uygulanamayacağı bir ülke olduğu gerçeğiydi. O
karanlık günde hain FETÖ darbe girişimiyle demokrasiye, ülke
yönetimimize müdahale edemeyenler bu kez ekonomide kuşatma
operasyonları gerçekleştirmeye çalıştılar ve
başarılı olamadılar.
Hiçbir ekonomik veriyi dikkate almadan Türkiye’nin
notunu düşüren, görünümünü negatife çeviren kredi derecelendirme
kuruluşlarına en güzel cevabı yine ekonomik verilerle milletimiz
verdi. Hayata geçirilen ekonomik destek paketleri ve alınan tedbirler
neticesinde ekonomimize müdahale etmeye çalışanlar başarılı
olamadı.
Bugün konuştuğumuz bu kanun
çalışmasının da yakından ilgilendirdiği yine
ekonomik sürecimize bakacak olursak, Türkiye ekonomisi bu yıl daha ilk
çeyrekte yüzde 7,4 büyüdü. İşsizlik oranı nisan ayında 0,9
puan azalarak 9,6 olarak gerçekleşti ve böylece işsizlik iki yıl
sonra yeniden tek haneli rakamlara inmiş oldu. İş gücü geçen
yılın aynı dönemine göre 651 bin kişi artarak 32 milyon 95
bin kişiye ulaşmış durumda; iş gücüne
katılım oranıysa yüzde 53 olarak gerçekleşti.
İhracatımız haziran ayında yüzde 5 artarak 12 milyar 602
milyon dolara ulaştı; toplamda ise 161,5 milyar dolara
ulaşmış durumdayız.
Veriler gösteriyor ki Türkiye’de yılın
ikinci çeyreğinde de büyüme devam ediyor. Türkiye’nin büyümesi devam
ettikçe güven ve istikrar kalıcı hâle gelecek ve geleceğimize
daha da güvenle bakacağız. Daha iyi bir üretim, istihdam, ihracat ve
büyümeyle milletimizin yaşam standartlarını daha iyi
koşullara çıkararak başta sağlıkta, eğitimde, güvenlikte
ve her alanda daha fazla imkân ve daha fazla kaynağı milletimizle
paylaşmayı temenni ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin büyük
hedefleri var. Bu hedeflere ulaşmak için proje üretiyoruz, sorumluluklar
üstleniyoruz, kararlı ve azimli duruyor ve gayret gösteriyoruz, ülkemizin
ihtiyaçlarına çözüm üretiyor ve milletimiz için var gücümüzle
çalışıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle bu
çalışmalarımızın devam etmesi ve milletimizin
yaşam standartlarının artırılması noktasında
Mecliste yeni çalışmalara da bundan sonra imza atma temennisi ve
duygusuyla, milletimizden gelen taleplerin
karşılandığı, vatandaşlarımızın ve
ülkemizin ihtiyaçlarına çözüm üreten bu kanun teklifinin ülkemize,
milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, teklifin tümü
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Soruları başlatıyorum.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan,
Adalet Bakanına soruyorum: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın
avukatları, Soma davasının müdahil avukatları hak
mücadelesi verdikleri için Düzce Cezaevinde bir yılı aşkın
süredir tutuklu bulunmaktadır. İlk duruşmaları 10 ve 15
Eylülde yapılacaktır. Bakırköy 37. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülecek olan dava için, tutuklu avukatlar Aycan Çiçek ve Ayşegül
Çağatay mektupla şu taleplerini iletmişlerdir: Bakırköy 37.
Ağır Ceza Mahkemesinde eylülde görülecek davanın hâkim
karşısında yüz yüze yapılmasını istemektedirler.
Tutuklu avukatların mahkeme salonunda bizzat savunma yapabilmelerinin
sağlanması açısından SEGBİS yerine, mahkemede
savunmalarının bizzat alınması için gerekli girişimde
bulunacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin önemli geçim kaynaklarından biri olan
Antep fıstığı yetiştiriciliği artan girdi
fiyatları, olumsuz hava koşulları ve hırsızlıklar
nedeniyle zor günler yaşamaktadır. Son dört beş yıldır
yaşanan şiddetli kuraklık ve meydana gelen dolu fıstık
yetiştirenleri zor duruma sokarken bu durum üreticileri zarara
uğratmıştır. Yaşadıkları
sıkıntıları aşamayan birçok üretici banka
borçları yüzünden fıstık tarlalarını satmak zorunda
kalmıştır.
Ayrıca, üreticiden 10 TL’ye alınan
fıstık aracıların davranışları nedeniyle
vatandaşa 60-70TL’den satılır hâle gelmiştir ve halk
mağdur olmuştur.
Bu bağlamda, çözüm olarak, fıstık
üreticisini koruma ve destekleme adına bir çalışma
yapılabilir; üreticiyi rahatlatmak için fındıkta ve çayda
olduğu gibi Antep fıstığında da taban fiyatlaması
verilebilir. Hırsızlıkların önlenmesi adına hasat
dönemlerinde valiliklerin gerekli önlemleri artırması iyi
olacaktır. Yaşanan sıkıntılar nedeniyle üreticinin
banka borcunun ötelenmesi ve faizlerinde kolaylık sağlanması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bedelli askerlik için toplanacak paraları
nereye harcayacağınızı
açıklamadığınıza göre ekonomi gerçekten kötü. Edirne’deki
iş yerlerini vergi müfettişleri aracılığıyla
“Matrah artır.” diye tehdit ettiğinize göre ekonomi gerçekten kötü.
“Nereden para bulurum?” derdindesiniz.
“Artık, hiçbir şekilde vergi affı
yok.” denilmesine rağmen AKP iktidarı boyunca tam 9 defa vergi
affı getirildi. Üretim ve istihdam yaratmayan AKP politikaları devam
ettiği sürece daha yeni vergi yapılandırmaları olacak gibi
görünüyor. Neden? Çünkü insanların gelirleri artmıyor, çiftçi, esnaf
para kazanamıyor; ekonomide ciddi bir durgunluk var, Türk lirası
döviz karşısında sürekli değer kaybediyor, enflasyon ve
faiz baskısı var. Siz ne yapıyorsunuz? Maliye
müfettişlerini iş yerlerine göndererek “Matrah
artırımı yapın yoksa defterinizi düreriz.” şeklinde
âdeta tehditkâr ve baskıcı davranıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünver…
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teklifin 11’inci maddesiyle “İnsan
sağlığı için koruyucu teşhis, tedavi ve rehabilite
edici hizmetlerde çalışanlar” ifadesiyle bir kısım
sağlık personeline altmış gün fiilî hizmet verilmektedir.
AK PARTİ yine burada da ayrımcılık
yapmıştır. 657 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinin
üçüncü bendinde sağlık hizmetleri ve yardımcı
sağlık hizmetleri sınıfına yer verilmiştir.
Bilindiği üzere, veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenler de
sağlık hizmetleri sınıfına mensuptur. Teklifte
“İnsan sağlığı için çalışanlar” ibaresiyle,
yapılan ayrımcılığa haklılık
kazandırılmak istenmiştir. Bu meslek mensuplarının
konusu hayvan hastalıkları ve yetiştiriciliği olsa da esas
hizmet alanı insan sağlıdır. Zoonoz yani hayvandan insana
geçen hastalıklarla mücadele ve en değerli insan gıdası
olan hayvansal gıdanın temini aşamasında görev alan ve
mesleki risk taşıyan bu meslek mensuplarını insan
sağlığı için çalışmadıkları
savıyla kapsam dışında bırakmak haksızlık
değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kılıç…
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Son yıllarda yoklama kaçaklarıyla bakaya
sayılarının gittikçe arttığı gözlemlenmekte. Bu
konuda oluşan birikmenin önüne geçilmesi için geniş kesimlerden
talepler gelmektedir. Geçmiş dönemlerde de aynı gerekçelerle bedelli
veya dövizli askerlik uygulamasını içeren çeşitli kanuni
düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda dış
kaynaktan temin edilecek pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve
esaslar yeniden düzenlenmektedir.
Ayrıca, 2020 yılı sonuna kadar harp
okullarının ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarına
üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci alınabilmesine imkân
sağlanmaktadır.
Sağlık Bakanlığınca
yapılan istihdam planlanmasının uygulanabilmesi için kanuni
düzenleme yapılmaktadır.
Sağlık turizminin teşvikine ve hizmet
kapasitesinin artırılmasına yönelik olmak üzere sağlık
kuruluşları arasında iş birliği yapılmasına
ve bir kısım personelin esnek çalışabilmelerine imkân
sağlanmaktadır.
Tabip ve diş hekimi emeklilerine emekli
aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması
öngörülmektedir. İnsan sağlığı hizmetlerinde
çalışan sağlık mesleği mensuplarına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yatak başına düşen hasta
sayısında Türkiye ortalaması 367 iken bu sayı Hatay’da
410’dur. Hatay ilimizde, özellikle de Defne ilçemizde devlet hastanesi ihtiyacı
hayati ve acildir. Doktor başına düşen hasta sayısı,
hasta için ayrılan muayene süresi halk sağlığı için
yetersizdir, standartların altındadır. Türkiye’nin 30-40 bin
nüfusluk ilçelerinde bile devlet hastanesi bulunurken 147 bine yaklaşan
nüfusuyla Hatay’ın nüfus açısından üçüncü büyük ilçesi olan
Defnelilerin sağlıkları için kilometrelerce yol kat etmeleri
kabul edilemez. Defne’nin devlet hastanesine kavuşturulması konusuna
önem ve öncelik verilmesini talep ediyorum. Ayrıca, Defne’deki Harbiye
Şelalesi ve Defne sabununun tanıtımı için özel bütçe
istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Tutdere…
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın
Başkan, bedelli için yirmi bir gün temel askerlik şartının
konulmuş olmasında kanaatimizce kamu yararı yoktur.
FETÖ soruşturmaları nedeniyle kamuda çok
sayıda kadroda boşalma söz konusu olmuştur. Yirmi bir günlük
temel eğitim nedeniyle hâkimler, doktorlar, avukatlar ve kamuda
çalışan çok sayıda kişi işini bırakıp
askerlik görevini yerine getireceklerdir. Bu yirmi bir günlük temel eğitim
kamuda yeni boşalmalara sebebiyet verecektir, bu da
vatandaşların mağduriyetine neden olacaktır. Bu nedenle
Komisyona soruyorum: 100 bin kişi içerisinde kamuda çalışan kaç
kişi var? Bu konuda bir çalışma yapılmış
mıdır? Elde bir istatistiki bilgi var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Barut…
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan,
aracılığınızla Millî Savunma Bakanına seslenmek
istiyorum: Türkiye uzun süredir bedelli askerlik tartışmalarına
sahne oluyor ve toplumun her kesiminden konuyla ilgili eleştiriler ve
öneriler yapılıyor. Parası olmayanların da para ödemeden bu
haktan yararlanmaları gerekiyor. Soruna köklü ve kalıcı bir
çözüm bulmak zorundayız. Dar gelirli, parası olmayan ve devletten yardım
alan yoksul vatandaşlarımızın durumu ne olacak? “Parası
olana tezkere, parası olmayan askere.” mi diyeceğiz?
Daha önceki bedelli uygulamasında toplanan
parayla Savunma Sanayi Müsteşarlığına makam otomobili
alındığı kamuoyuna yansımıştı. Bu tür
istismarların olmasını nasıl önleyeceksiniz?
Bedelli uygulamasından elde edilen gelirleri
doğrudan asker aileleri, şehit ve gazi aileleri için kullanmayı
düşünüyor musunuz? Konuyla ilgili planlamanız nedir? Hangi tedbirleri
aldınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Sancar…
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli vekiller; bugün gündemimizde olan bedelli askerlikle
ilgili Avrupa ve Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımız
arasında bir haksızlık olduğu kanaatindeyim. Ülkemizdeki
vatandaşlarımız askerlik için 15 bin TL verecekler. Türkiye’de
asgari ücret 1.600 lira. Avrupa’da asgari ücret 1.600 euroyla 2 bin euro
arasında değişiyor. Avrupalı vatandaşımız,
Avrupa’da yaşayan vatandaşımız 2 bin euro verecek.
Türkiye’deki vatandaşlarımız yirmi bir gün askere gidecekler,
Avrupa’daki vatandaşlarımız hiç askere gitmeden 2 bin euro
vererek çözecekler.
Avrupa’dakilerin şu andaki geliri, kazancı
ile Türkiye’deki vatandaşımızın asgari ücret kazancı
eşit değildir. Bu da Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun
değildir ve aykırıdır. Bunun ele alınarak, tüm
vatandaşlarımızın aynı şartlarda askerlikten
faydalanmasını ve özellikle yirmi bir günün tamamen
kaldırılarak ülkemizde şu anda askerlik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erdoğan…
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Başkanım,
sizin yolunuzla Komisyona bir soru sormak istiyorum.
Kanal İstanbul çok önemli bir proje. Bu büyük
ve önemli projenin İstanbul’umuza ekonomik katkıları neler
olacak? İstanbul’da yaşayan halkımıza,
vatandaşımıza ne sunacak? Biz bu projeyi anlatırken
vatandaşımıza nasıl anlatmalıyız? 1869’da
açılan Süveyş Kanalı dikkate alındığında
stratejik anlamda ondan çok daha üstün, çok daha gelecek vadeden bir kanal
projesi olması itibarıyla, belki de dünyada birçok dengeyi
değiştireceğini de göz önünde bulundurursak ülkemizin
geleceği ve refahı açısından uzun vadede gelecek nesillere
neler sunacağıyla ilgili bize bilgiler verir misiniz? Başka
açılardan, trafik açısından, gemilerin geçişi
açısından ne tür kolaylıklar sağlayacak? Bu konulara değinebilir
misiniz?
Bu kadar, sağ olun.
BAŞKAN – Sayın Açanal…
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim üç sorum olacak. Birincisi: Bu tekliflerle
vatandaşa somut olarak ne katkılar getiriliyor? İkincisi:
Sağlık çalışanlarıyla ilgili itibari hizmet bir
yılda ne kadar süre veriliyor? Bunun erken emekliliğe bir
katkısı var mıdır? Kaç kişinin bundan istifade etmesi
planlanıyor. Üçüncüsü: USHAŞ yani Uluslararası Sağlık
Hizmetleri Anonim Şirketinin Urfa’ya kurulmasını talep ediyorum.
Görüşlerinizi almak isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çakır…
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Kanal İstanbul’un
toplam maliyeti ne kadardır? Bunun Türkiye ekonomisine katkısı
ne olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
soru-cevap işleminin yarıdan fazlası sorularla geçmiş oldu,
ben şimdi cevap için Komisyon Başkanına söz veriyorum.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi Plan ve Bütçe Komisyonu adına saygıyla
selamlıyorum.
Ağırlıklı olarak soruların
büyük bir bölümü yürütmeye yönelik sorulardı. Milletvekillerimizin bu
sorularını yazılı önerge şeklinde Hükûmete tevdi
etmelerini rica edeceğim.
Müsaade ederseniz şu bir iki noktayı ifade
etmek istiyorum.
Tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonu, sadece 26’ncı
Yasama Dönemi verilerine baktığımızda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yasalaşan tasarı ya da tekliflerin yüzde 47’sinin
görüşüldüğü son derece önemli bir Komisyon ve Sayın Paylan geçen
26’ncı Dönemde de Komisyon üyemizdi fakat yapmış olduğu
konuşmada kanun teklifleri ya da tasarıları geldiğinde
bunların virgülüne dahi dokunulmadan ya da hiçbir katkı
sağlanmadan Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından bir noter vazifesi
şekliyle onaylandığını ifade etti. Ben bunu üzülerek
karşılıyorum. Sadece şu an görüşmekte olduğumuz
Sayın Mehmet Muş, Sayın Osman Aşkın Bak ve Sayın
Hasan Turan’a ait tekliflerin üzerinde Komisyonumuz on üç saat otuz dokuz
dakika görüştü. Komisyon üyesi olan veyahut da dışarıdan
gelen milletvekillerimizden 28 milletvekilimiz bu çalışmaya net bir
katkı sağladılar. Ayrıca da 8 tane sivil toplum
kuruluşumuz Komisyonumuzda dinlenerek onların bu konudaki
görüşleri alındı. Zaten sorulan sorulara
baktığımda ağırlıklı olarak mevcut teklife
yönelik soru gelmemesinden de anladığım şey şudur ki:
Bütün milletvekillerimiz tarafından, yapılmak istenilen düzenlemeler
gayet net ve açık bir şekilde anlaşılmış ve bir
soru sorma ihtiyacının dahi olmadığı da net olarak
görülmüştür.
Katkı noktasına gelince, sadece bir
örnekle geçeyim: Mesela, 26’ncı Yasama Döneminde 118 birleşimde bin
otuz yedi saatlik bir çalışma sağlamıştır Plan ve
Bütçe Komisyonu. Sadece (1/884) sayılı 124 maddelik bir Kanun, Plan
ve Bütçe Komisyonunda 69 tane önergenin okunması, görüşülmesi ve
kabul edilmesiyle geçmiştir. Tabii ki belki bir o kadar da orada
görüşülen, tartışılan ama kabul edilmeyen, reddedilen
önerge vardır. Bu da demektir ki her şekliyle Komisyon
çalışmaları son derece verimli bir şekilde devam etmekte.
Burada şunu ifade etmek istiyorum: Yeni
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte yasama ve
yürütme arasındaki, erkler arasındaki güçler arası denge net
olarak yerine oturacaktır. Plan ve Bütçe Komisyonu, eski Anayasa’mıza
göre baktığınızda anayasal bir komisyonumuz ve Anayasa Plan
ve Bütçe Komisyonunu tarif ederken “40 üyeden oluşur, en az 25 tanesi
iktidar partisinden oluşur.” diyordu, Meclisin bir organı
olmasına rağmen bir iktidar komisyonu hüviyetini taşıyordu
ve sadece AK PARTİ dönemi değil, oluştuğu günden bugüne
yapmış olduğu çalışmalara
baktığımızda da Plan ve Bütçe Komisyonu yüzde 95 Hükûmetten
gelen tasarıları görüşüyordu, yüzde 5 de milletvekillerinden
gelen teklifleri görüşüyordu.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sorulara yanıt alabilir
miyiz Sayın Başkan? Sorulara yanıt alalım efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Önümüzdeki dönemde
Cumhurbaşkanlığı sadece bütçeyi teklif edebilecek, onun
dışında bütün erk, yasama erki tamamen, olduğu gibi
milletvekiline ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yeni sistemle beraber
geçmiş bulunuyor.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Hep polemik yapıyorsunuz
Sayın Başkan, biraz cevap alalım sorulara.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Siz inanıyor
musunuz?
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım,
müdahale eder misiniz? Hep polemik yapıyor.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Efendim? Buyurunuz.
BAŞKAN – Sayın Başkan, soru
kısmı bitti, cevaplara devam edelim lütfen.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ben devam ediyorum, hiç sorun
değil.
BAŞKAN – Tamam.
Arkadaşlar, soruları
dışarıda sorarsınız, süre bitti.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Şimdi, yapmış
olduğumuz bedelli askerlik düzenlemesiyle ilgili olarak, kamuda
çalışan kaç kişinin bundan faydalanacağı soruldu. Bir
iki örnek vermek istiyorum, mesela kamudaki tıp doktorlarından 17.001
kişi, hâkim ve savcılardan 810 kişi, akademisyenlerden 203
kişi, mülki ve idari amirlerden 99 kişi bu bedelli askerlikten
yararlanacak.
Farklı dönemlerde 5 kez, 1987, 1992, 1999, 2011
ve 2014 yıllarında bedelli askerlikle ilgili kanuni düzenlemeler
yapıldı. Şimdi, 25 yaş ve üzeri, bu düzenlemeyle beraber 1
milyon 324 bin kişiyi kapsıyor. Millî Savunma Bakanımızın
da dün yapmış olduğu açıklamada yaklaşık 150 bin
ila 400 bin arasında bir müracaatın olması bekleniyor. 1987
yılında 12.383 kişi, 1992’de 38.064 kişi, 1999
yılında 72.680 kişi bundan istifade etti. 1992 ve 1999
yıllarında toplam 1 milyar 281 milyon 260 bin marklık bütçeye
bir gelir sağlandı. 2011 yılında 70.120 kişi 2 milyar
103 milyon, 2014 yılında da 203 bin 950 kişi istifade etti ve 3
milyar 671 milyon 100 bin Türk lirası bir gelir elde edildi.
Burada bu gelirlerin nerede
kullanılacağına ilişkin bir soru vardı. Bu, teklifte
net olarak belirtilmektedir. Burada genel bütçeye aktarılacaktır ve
Cumhurbaşkanlığına da Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na
buradan elde edilen gelirin aktarılması noktasında bir
yetkilendirme yapılıyor. 2014 yılında yapılan
düzenlemede gelir olduğu gibi Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na
bırakılmıştı. 2011 yılında yapmış
olduğumuz düzenlemede elde edilen gelir Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bırakıldı. 1987, 1992 ve 1999
yıllarında yapılmış olan düzenlemelerde bedelli
askerlikten elde edilen gelirler de bütçeye aktarılmıştır.
Böyle olduğuna baktığınızda AK PARTİ hükûmetleri
döneminde 2011 ve 2014 yıllarında yapılan düzenlemelerden elde
edilen gelirlerin nereye gittiği çok açık ve net olarak
ortadadır. Bu düzenlemeyle beraber de ne olacağı da nettir.
Bir gelen soruda bu fiilî hizmet süresi
zammından kaç kişinin faydalanacağı soruldu. Burada 173.841
sigortalı, 327.212 de memur, toplam 501.053 kişi faydalanacak olup
mevcut düzenleme doğrultusunda sigortalı, fiilen yirmi beş
yıl çalışması hâlinde, iki yıl on bir ay yirmi
beş gün fiilî hizmetten yararlanacak, bu kişinin emeklilikte geçerli
yaş haddinden de bir yıl beş ay yirmi yedi gün düşülecek ve
bu kadar süre de erken emekli olabilmesine imkân sağlanacaktır.
Ayrıca, Kanal İstanbul’la ilgili bir soru
var, bunu da ifade etmek istiyorum. Kanal İstanbul’la ilgili olarak ÇED
raporunun hazırlanması amacıyla 2017 yılında
yapılan etüt proje işleri kapsamındaki teknik
çalışmalar devam ediyor, son aşamaya gelindi. Kanal
İstanbul Projesi’nin hayata geçirilmesinde teknik engel bulunmadığı,
çevreye, ekosisteme ve sosyal yaşama olumsuz bir etkisinin
olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca, çalışmalar
sonunda İstanbul Boğazı’ndan geçen yıllık gemi
trafiğinin günümüzde yaklaşık 50 bin mertebelerinde
olduğunu fakat önümüzdeki dönemde, dünya ve bölge ülkelerindeki
gelişmeler de dikkate alındığında, 2070’e doğru
giden süreçte bu sayının 86 bin mertebelerine
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Günümüzde dünyanın en
işlek yapay su yolları olarak bilinen Panama ve Süveyş
kanallarındaki yıllık toplam geçişlerin 30 bin
mertebelerinde olduğunu dikkate aldığımızda
İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi trafiğinin ne kadar yüksek
olduğu da net bir şekilde gözlerimizin önündedir ve mutlak suretle de
bu konuda da bir tedbir alınması gerektiği de açık olarak
ortadadır.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Efendim, hiçbir soruya
yanıt alamadık, soruları yanıtlamıyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – İstanbul Boğazı’ndan
geçen mevcut trafiğin yaklaşık yüzde 20’si tehlikeli madde
taşıyan gemilerden oluşmaktadır.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan,
önceden hazırlanmış soruları cevaplıyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Taşınan tehlikeli madde
miktarının da yıllık ortalama 130 milyon ton olduğunu
düşündüğümüzde ve bunun da Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru
Hattı’yla taşınan yıllık kapasitenin 2 katından
fazla olduğunu gördüğümüzde İstanbul’un karşı
karşıya bırakılmış olduğu tehlike son derece
açık ve nettir. Ve sorumlu herkese, sorumlu her hükûmete düşen bir
şey de, İstanbul gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın
Başkanım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sadece bizim önemli bir kültürel
değerimiz değil bütün dünyanın önemli bir kültürel değeri
olan İstanbul’un mutlak surette bu tehlikelerden korunması
gerektiği de son derece açıktır.
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum,
hepinize hayırlı çalışmalar diliyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Başkanım, sorulara cevap vermedi.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Polemikle bitirdiniz
Sayın Başkan ya.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, siz
istediğinizi sorabiliyorsunuz, Başkan da istediği gibi cevap
verebiliyor, usul böyle.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Aynen öyle oldu.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar
adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifinin
içeriğini dört başlıkta özetlemek mümkündür. Bunlardan
birincisi, askerlikle ilgili düzenlemelerdir ve bedelli askerlik ile Türk
Silahlı Kuvvetlerinin pilot temini ve harp okullarının ara
sınıflarına öğrenci alınmasına ilişkin
hükümler içermektedir. İkincisi, sağlık
çalışanları ve yabancılara sağlık hizmeti
verilmesine yönelik düzenlemelerdir. Burada tabip ve diş tabiplerinin
emekli aylıklarının artırılması ve hekimlerin
farklı yerlerde de çalışabilmelerine imkân sağlanması,
insan sağlığıyla ilgili alanlarda çalışan
sağlık personeline fiilî hizmet zammı verilmesi, ayrıca
sağlık çalışanlarına ödenen döner sermaye ek ödeme
paylarının artırılması öngörülmektedir. Üçüncüsü, yasa
dışı bahis oyunlarını önlemeye dönük düzenlemeler,
dördüncüsü ise yap-işlet-devret modeliyle yapılacak
yatırımlar arasına su yolu projelerinin de dâhil edilmesine
ilişkin hususlardır.
Konuşmamın başında eksiklikleri
bulunmakla birlikte, gençlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın beklentileri doğrultusunda
düzenlemeler içeren kanun teklifini desteklediğimizi ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’mıza göre
askerlik vatan görevidir ve her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin
Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine
getirileceği veya getirilmiş sayılacağı ise kanunla
düzenlenmektedir. Seçim beyannamemizde belli uzmanlık gerektiren görevler
ile asimetrik tehdide yönelik görevlerde profesyonel
ağırlıklı, diğer görevlerde ise yükümlü askerliğe
dayalı bir sistemin esas alınması gerektiği
vurgulanmıştır.
Askerlik çağını geçmiş, bir
sebeple askerlik görevini ifa edememiş, bakaya durumda olan
vatandaşlarımızın askerlik görevini yapmış
sayılmalarına ilişkin düzenlemeler bugüne kadar birçok kez
yapılmıştır. Bu sefer de meşru herhangi bir sebeple
askerliğini yapamayanların sayıca artması nedeniyle böyle
bir planlama çerçevesinde yurt içinde ve yurt dışında bulunan
vatandaşlarımıza yönelik bedelli askerlik düzenlemesi
yapılması şüphesiz ki bir ihtiyacın giderilmesi
olacaktır. Geçmişte de kamuoyuyla
paylaştığımız gibi, bedelli askerlik konusu ele alınırken
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ikaz, ihtiyaç, imkân ve kapasitesi belirleyici
olmalı, vatan savunmasını aksatacak ve riske sokacak manevi ve
moral çöküntüye müsamaha gösterilmemelidir. Bedelli askerlik düzenlemesiyle askerlik
çağında olup askerliğini yapmamış olanların
sayısındaki aşırı artış
azaltılmış ve yoklama kaçağı veya bakaya durumda
olmalarından dolayı haklarında işlem yürütülenlerin
sıkıntıları ortadan kaldırılmış olacak.
Bununla beraber, uygulamadan yararlanacakların
yirmi bir günlük eğitime tabi tutulmadan askerlik hizmetlerini
yapmış sayılmalarının muhtemel bazı
mağduriyetlerin ve kaygıların da önüne geçeceğini
değerlendiriyoruz. Bu kanaatimizle birlikte, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının Genelkurmay
Başkanlığı ile Millî Savunma Bakanlığının
konuya ilişkin görüşünün belirleyici olması gerektiğini de
ifade ediyorum. Zira millî güvenlikle yatkından ilgili olan böylesine
hassas bir konunun uzun vadeli bir stratejik planlama kapsamında ele
alınması gerektiğini değerlendiriyoruz.
Teklifle ayrıca, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacının karşılanması amacıyla
dış kaynaktan temin edilecek pilot ve pilot adaylarına
ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenlenmekte, subay ihtiyacını
karşılamak üzere harp okullarının ara
sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci
alınması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi
sağlık çalışanlarına yönelik önemli düzenlemeler
getirmektedir. Malum olduğu üzere, fiilî hizmet zammı
uygulamasıyla emekli aylıklarının artırılması
sağlık çalışanlarının en önemli
beklentilerindendir. Seçim beyannamemizde kamu
çalışanlarının ek gösterge, zam ve tazminatlar gibi
kurumlar ve statüler arası farklılıklara yol açan ve emekli
aylıklarına farklı şekillerde yansıyan ödeme
unsurlarının tüm kamu çalışanlarını kapsayacak
şekilde ve hakkaniyete uygun olarak yeniden düzenlenmesini
öngörmüştük. Ayrıca sağlık personeli için doksan gün fiilî
hizmet zammı verilmesini, bu amaçla da 26’ncı Dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisine verdiğimiz kanun teklifiyle, sağlık ve yardımcı
sağlık hizmetleri sınıfı kapsamında görev yapan
personel için yılda doksan gün süreyle fiilî hizmet zammı
uygulanmasını önermiştik.
Görüştüğümüz teklifte, insan
sağlığı alanında çalışanların, her bir
yıllık hizmetleri karşılığında
altmış gün fiilî hizmet uygulanması hükme
bağlanmaktadır. Bu süreyi eksik bulsak da sağlık
çalışanlarımız için olumlu bir gelişme olarak
değerlendiriyoruz.
Bununla birlikte, sağlık hizmetlerinde
olup da insan sağlığı dışında hizmet
yürütenler ya da diğer hizmet sınıflarında olmakla
birlikte, meslek standartlarına göre zor ve zararlı maddelerle ilgili
işlerde çalışanların, çalışma şartları
dikkate alınarak fiilî hizmet kapsamına alınması
gerektiğini değerlendiriyoruz.
Öte yandan, teklifle, tabip ve diş tabibi
emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme
yapılması da öngörülmekte, bu çerçevede 5434 sayılı
Kanun’da değişiklik yapılmak suretiyle, tabiplerle, diş
tabiplerinin emekli aylıkları artırılmaktadır.
Emekli maaşlarında yapılacak olan
artış, hizmet süreleri ve kadro aylık derecelerine
bakılmaksızın, kapsam dâhilindeki tüm emekliler için aynı
miktarda olacaktır. Emekli aylıklarına ilave edilecek tutar,
2018 yılının 2’nci yarısına ilişkin aylarda,
uzman tabip ve uzman diş tabibi için 2.005 lira, uzman olmayan tabip ve
diş tabibi için ise 1.533 lira olacaktır. Bunlar haklı ve
yerinde olan düzenlemelerdir ancak diş hekimi ve tabiplerin yanı
sıra eczacı, veteriner, fizyoterapist, hemşire, tekniker ve
teknisyenler ile diğer sağlık çalışanlarının
da emekli aylıklarının iyileştirilmesini arzu etmekteyiz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kamu
çalışanlarının tamamının görev, yetki ve
sorumluluk çerçevesinde yapılacak belirlemelerle, eşit değerde
iş yapanın eşit ücret alacağı bir sistemin
inşasını gerekli görüyoruz çünkü sorunun, esasen
çalışma hayatı ve kamu personel rejimindeki hukuki ve mali statü
karmaşasından kaynaklandığını düşünüyoruz.
Bize göre, geçici ve münferit düzenlemeler yerine, çalışma hayatındaki
sorunları kalıcı şekilde çözecek köklü bir personel rejimi
reformu acil bir ihtiyaçtır. Türkiye süratle köklü devlet geleneğini
çağdaş gelişmelerle buluşturan bir kamu yönetimi
yapısına ve çalışma hayatı normuna
kavuşturmalıdır. Bu yöndeki bir düzenlemenin kamuya mali yükünün
olacağının da bilincindeyiz ancak unutulmamalı ki
ücretlerin azlığı kadar aynı işi
yaptığı, görev, yetki ve sorumluluğu denk olduğu hâlde
farklı maaş ve emekli aylığı alınması
yönündeki adaletsizlik kamu çalışanlarını yaralamakta,
çalışma barışını zedelemektedir. Bu nedenle,
emekli maaşıyla hayatını sürdürmeye
çalışanların durumlarını iyileştirmek için
özellikle makam tazminatından yararlanamayan ve ek göstergeleri 3600 ve
altında olanların emekli aylıklarını artıracak genel
bir düzenleme yapılmasının uygun olacağını
vurgulamak istiyorum.
Özetle, bu teklifle getirilen düzenlemeler
kısmen de olsa sağlık çalışanlarımızın
geçim şartlarını iyileştirecek, çalışma
verimliliğini yükseltecek ve nihayetinde sağlık hizmeti
kalitesinin artmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca,
sağlık kuruluşları arasında iş birliği
yapılabilmesi ve sağlık personelinin birden fazla
sağlık kurum ve kuruluşunda çalışabilmesi, döner
sermayeden yapılan ek ödeme payının artırılması,
uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde edilen
gelirin yüzde 50’sine kadar olan kısmının bu hizmetlerde görev
alan personele ek ödeme olarak dağıtılabilmesi gibi düzenlemeler
de sağlık çalışanları bakımından olumlu
olacaktır.
Bu düşüncelerle kanun teklifinin, başta
sağlık çalışanlarımız ve bedelli askerlikten
yararlanacak vatandaşlarımız olmak üzere, aziz milletimize ve
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulun siz
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aksu, teşekkür
ediyorum.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu…
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Garo Paylan’ın konuşması üzerine
demin Sayın Muş söz alıp bir açıklamada bulundu ve o
açıklamasında da “Komisyonda açık ve net bir şekilde
anlattık.” dedi. Evet, doğrudur, açık ve net bir şekilde
anlattı ama hiçbir şekilde ikna edici olamadı ve arkadaşlar
kusura bakmayın ama olması da mümkün değil. Birkaç sebeple
mümkün değil ben size söyleyeyim. Bunlardan bir tanesi bu yasa ve bundan
önce dün konuştuğumuz, görüştüğümüz yasa, esasında
gerçekten yürütmenin ihtiyaç duyduğu ve bir an önce ekonomik olarak
gerçekleşmesi gereken yasalar olduğu için Meclisimize getirilmiş
durumda. Yoksa gerçekten birtakım sosyal problemlerin çözümü... Tabii ki
onlar da vardır, olmadığını söyleyemem ama hepiniz
açık ve net bir şekilde... Birbirimizi kandırmamıza gerek
yok çünkü Türkiye ekonomisi zor durumda, paraya ihtiyacı var ve bu
parayı bulması için de bu yasaların geçmesi gerekiyordu.
OHAL Yasası bence, benim kanaatim odur, bir tür
kandırmaca olarak geçti. Yani OHAL kaldırıldı ama dün
oylarımızla kabul ettiğimiz yasa, 1 no.lu yasa esas
itibarıyla OHAL’in devamı olan bir yasa.
İkinci olarak, arkadaşlar, mesela bu 2
no.lu yasanın içindeki konular tek tek gündeme getirilmiş
olsaydı yani gerçekten de konusu askerlik olan, konusu,
uzmanlığı askerlik olan veya sağlık olan birileri ayrı
ayrı bu yasaları gündemimize getirmiş olsaydı belki ikna
edici olabilirdi yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerle ilgili
olarak ama öyle değil arkadaşlar. 2 no.lu yasa, bugün
konuştuğumuz yasa, esas itibarıyla içinde 4-5 maddesi olan ve
hepsinin de ekonomik sebepleri olan yasalar olarak gündeme geldi. Dolayısıyla
da açıkçası buradan şöyle bir sonuca varmamız mümkün
arkadaşlar: Eğer bizim Meclis olarak doğru bir adım atmak
diye bir derdimiz varsa arkadaşlar, İç Tüzük’ü konuşulmamış
bir sistem değişikliğinde inandırıcı olmanız
da mümkün değil çünkü dün ve bugün konuştuğumuz yasalar esas
itibarıyla yürütmenin talebi üzerine gelmiştir, yasamanın
değil. Bunun altını çizmek istiyorum.
Bir başka soru daha sormak istiyorum
bunları tamamlayıcı olmak üzere: Dün Sayın
Cumhurbaşkanı bir konuşma yaptı grupta ve dedi ki…
Biliyorsunuz, bu, yirmi sekiz, yirmi bir gün tartışması var ve
bugün konuşacağız bunları ama Sayın
Cumhurbaşkanı açık ve net bir şekilde şunu söyledi
arkadaşlar, “Kesin olarak yirmi bir gün olacak.” dedi. Bu ne demektir? Bu,
Cumhurbaşkanının iradesi Meclisin iradesinin üzerinde demektir
arkadaşlar, başka bir anlamı yok bunun, evet.
Dolayısıyla da arkadaşlar, konuya geçmeden önce şunun
altını özellikle çizmek istiyorum: İnandırıcı değilsiniz,
inandırıcı olamazsınız ve yasama ve yürütme
arasındaki ilişkileri konuşmadan biz, Meclis olarak bu
inandırıcılığı sağlamanız mümkün
değil arkadaşlar. İç Tüzük meselesini halledememiş bir
Meclis ne buradaki konuşmalarda ne Komisyondaki konuşmalarda ikna
edici olamaz ve dolayısıyla da özellikle AK PARTİ Grubuna söylemek
istiyorum ki bu konuda böyle bir eksiğiniz var arkadaşlar,
inandırıcı değilsiniz. Gerekçeleriniz ne kadar ikna edici
olmaya çalışsa da ikna edici olamıyor.
Evet, demin ifade ettiğim gibi, bu
yasanın, 2 no.lu “bedelli askerlik” diye bildiğimiz yasanın içinde
bazı konular var. Bunlardan bir tanesi mesela Kanal İstanbul -niçin
oraya girdi, onu anlamamız mümkün değil- veya sağlık
turizmi. “Sağlık turizmi” denilen şey nedir ve buraya niye
girmiştir? Bunları Komisyonda Sayın Muş’a sorduk, o da
cevaplar verdi ama söylediğim gibi herhangi bir şekilde ikna edici
olamadı. Dolayısıyla da burada açık yüreklilikle kabul
etmemiz lazım ki bu Meclis görevini yapmıyor arkadaşlar,
görevini yapmıyor. Çünkü kendisinin nasıl bir fonksiyon icra etmesi
gerektiği konusunda yani İç Tüzük konusunda açık ve net bir
görüşe varmadan geçmişin teamülleriyle, geçmişte kalan
birtakım İç Tüzük yorumlarıyla yürüyen bir Meclisle
karşı karşıyayız. Bu, kabul edilebilir bir şey
değildir arkadaşlar ve o sebeple de bu vesileyle bu konunun da altını
çizmiş olayım.
Bedelli askerlikle ilgili olarak birkaç şey
söylemek istiyorum. Biz zorunlu askerliğe karşıyız, o
sebeple de bedelli askerlikle ilgili bir sıkıntımız yok,
bedelli askerlik olabilir. Ama kabul edin ki bu askerlik meselesi… Yine,
Sayın Muş’un verdiği rakamlardan giderek söyleyeceğim, 1
milyon 325 bin civarında bir potansiyel var bu yasadan yararlanmak isteyen
dediniz galiba fakat biz de dedik ki: Arkadaşlar, bu 1 milyon 325 bin
kişi homojen bir grup mudur? Yani aynı gelir grubundaki bir grup
mudur bu insanlar? Hayır, öyle olma ihtimali yok. Bir yaklaşım
olarak dedik ki: Türkiye İstatistik Kurumunun verilerinden yola
çıkalım, bakalım, genç işsizlerin oranı olarak yüzde
20 ortalama alalım ve vuralım hesaba. 500 bin ise eğer
kullanacak olanlar 100 bin kişi esasında işsiz arkadaşlar.
Yani bu yasadan potansiyel olarak yararlanması mümkün ama bu parayı
veremediği için bu potansiyeli kullanamayacak ve bunu
kullanamadığından dolayı da işsiz kalmaya devam
edecek. Arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, Türkiye’de gelir
dağılımı son derece bozuktur ve böyle bir ülkede bir
düzenleme yapacağımız vakit gelir
dağılımındaki farklılıkları dikkate alan bir
yerden yapmamız lazımdır. Yoksa, açıkçası, bütün
kötülüklerin anası esas itibarıyla gelir
dağılımındaki bozukluklardır. Dolayısıyla da
bizim önerimiz bu; özellikle, en azından işsiz gençlerimizden para
alınmamasını veya alınacaksa da faizsiz kredi olarak
verilmesini ve çeşitli dilimlere bölünerek verilmesini düşünmenizi ve
yasa geçmeden önce de bu değişikliği yeniden gündeme getirmemiz
gerekir diye düşünüyorum.
Onun ötesinde, bu bedelli askerlikle ilgili olarak
bizim ek olarak söyleyeceğimiz -tabii ki arkadaşlarımız da
söyleyecek birazdan- konular var fakat sanırım burada kesmemde yarar
var.
İki dakikam var, orada da şunları
söylemek istiyorum: Arkadaşlar, deminki konuya döneceğim, gerçekten
bu beni çok ilgilendiriyor. Yani ben Meclise yeni bir milletvekili olarak
gelmiş durumdayım ve iki gündür ya da üç dört gündür şaşkınlık
içindeyim. Yani biz buna “demokrasi” diyorsak eğer burada bir sorun var,
böyle bir demokrasi olamaz. Yani şunu söyleyeyim size: Bakın, Çin
Başkanı Xi tek adamdır ama o tek adamlığı ancak
baskıyla sürdürmektedir tıpkı Rusya’daki Putin’in tavrı
gibi ya da durumu gibi. Putin de tek adamdır ama baskıyla ancak
ülkesini yönetebilmek durumdadır.
Arkadaşlar, dolayısıyla da
-farkındasınız veya değilsiniz ama- Tayyip
Erdoğan’ın yürüdüğü yol hem siyasette hem ekonomide
merkezileşmeyi amaçlayan bir yoldur ve hepiniz şunu biliyorsunuz ki
merkezileşme iyi bir şey değildir. Merkezileşme bir toplumu
kırılgan hâle getirir ya da başka biçimde söyleyecek olursam,
merkezileşme ancak ve ancak baskıyla sürdürülebilir tıpkı
Çin Komünist Partisinin ve Rusya Devlet Başkanının durumu gibi.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama yüzde 52,5 aldı.
Onlarla nasıl mukayese ediyorsunuz, onu anlamadım da.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Yani mukayese
kendiliğinden oluyor arkadaşım, tabii ki böyle bir mukayese
yapılabilir.
Öyle diyorsunuz ama bakın, daha yasa
çıkmadı. Yasada yirmi bir gün mü, yirmi sekiz gün mü
tartışması yapılacak burada, bizim irademiz bu ama
Sayın Cumhurbaşkanı “Kesinlikle yirmi bir gün olacak.” diyor.
Biz bunu kabul etmek durumunda mıyız? Bu soruyu sizlere soruyorum.
İyi günler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, İYİ PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben askerlikle ilgili konuşmayacağım. 9’uncu
madde, Kanal İstanbul’la ilgili konuşacağım. Aslında
bu Kanal İstanbul -bizim grup adına konuşan
arkadaşımızın ifade ettiği gibi- böyle on dakikalarla
falan anlatılacak bir konu değil, çok önemli bir konudur. Esasen bir
proje değil bu. Proje nedir? Fizibilitesi yapılmış,
uygulanabilir olduğu ispatlanmış çalışmalara proje
denir. Bunun uygulanabilir olduğu ispatlanmış değildir.
Fakat esasen “Niye yapılıyor?”dan başlamak lazım.
Bu AKP hükûmetleri geldiği günden beri ekonomik
olarak sadece inşaata dayalı bir model benimsemişlerdir, bunun
dışında hiçbir şey bilmezler. Hatta şu
kadarını söyleyeyim: Evet, yollar, havaalanları, o köprüler
falan ama spor kulübü olmayan şehirlerimize bile stadyum yaptılar.
Ekonominin sürdürülebilir olduğunu göstermek için, sıcak
olduğunu gösterebilmek için sadece inşaat, başka bir şey
bilmezler. Zaten yapısal değişiklik de yapmadılar,
yapamazlar.
Değerli arkadaşlar, bu Kanal
İstanbul’u çok iyi anlamamız lazım. Her ne kadar Karadeniz’den
Marmara’ya yeni bir su yolu açılıyor deniyorsa da Marmara Denizi’ni
iyi bilmek zorundayız. Marmara Denizi’nde üstteki 25 metre -yani Marmara
Denizi’nin yüzde 7’sidir- orada canlı hayat var, geriye kalan yüzde 93’ü
hayat olmayan bir alandır. Akdeniz’in tuzlu suları gelir, altta
birikir; Karadeniz’in temiz suları gelir, üstten gider ve o altta biriken
organik maddeler zamanla üstteki temiz suyla birleşip oradaki canlı
hayatı yani balıkçılığı ayakta tutar. Karadeniz
Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi büyük akarsuların; Sakarya,
Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh gibi pek çok küçük
nehrin aktığı, temiz suların aktığı ve
balıkçılığın çok geliştiği bir ekonomik
havzadır. Marmara da bu ekonomik havzanın bir kısmını
muhafaza etmektedir.
Değerli arkadaşlar, uzun bir konudur ama
ben size kısaca özetlemeye çalışacağım, niye önemli
olduğunu söylemeye çalışacağım. Önce niye proje
değildir? Böylesine önemli bir konuyu destekleyen bir bilim adamı
gördünüz mü değerli arkadaşlar, bir üniversite gördünüz mü, bir
meslek odası gördünüz mü? Bu konuyu enine boyuna inceledik biz
arkadaşlarımızla. Burada isimlerini vererek zaman geçirmek
istemiyorum ama konuyla ilgili teknik üniversitelerimiz, suyla ilgilenen
üniversitelerimiz, başta inşaat mühendisleri odası olmak üzere
meslek odaları bununla ilgili onlarca yayın yaptılar ama “Bu
proje doğrudur.” diyen ciddi hiçbir yayın yoktur.
Şimdi, ben size bazılarını izah
etmeye çalışacağım. Şayet yapılırsa
Karadeniz’den gelen suların alt tabakaya yapacağı etkiyle
meydana gelecek tetikleme önceleri balıkçılık
açısından verimli bir ortamın gelişmesine yol açabilir
ancak zaman içerisinde meydana gelecek organik yük alt tabakaya etki edecek ve
oksijeni tüketecektir. Bu durumu tekrar değiştirmek mümkün
değildir. Yeni koşullar oluştuğunda hidrojen sülfür
konsantrasyonu hızla artacak ve her lodos sırasında atmosfere
çıkacaktır. Hidrojen sülfür insanların tahammül edemeyeceği
çürük yumurta kokusu demektir. Bu kokunun etkisiyle civardaki bütün
yerleşim alanları yaşanmaz hâle gelecektir. Üst tabakada
oluşan bozulmadan balıklar da etkilenecek ve Boğaz
balıkların göç yolu olmaktan çıkacaktır. Karadeniz ile
Akdeniz’in balıkları bir daha asla Marmara’ya gelmeyeceklerdir. Su
döngüsü iklimin motorudur. Döngü bozulursa iklimin bütün dengeleri altüst
olacaktır. Boğaz ile kanal arasında meydana gelecek yeni adadaki
yer altı sularının yerini buraları besleyen Istranca
dağlarının tatlı suları kesileceğinden deniz
suları dolduracaktır. Trakya'nın da drenaj sistemi tümüyle
etkileyecektir, gene oradaki yer altı suları da içme suyu
vasfını kaybedecektir. Bölgede oluşacak çevre felaketi doğa
tahribatına yol açacak, nadir olarak bulunan bazı bitki türleri yok
olacaktır, göçmen kuşlar da maalesef bundan etkilenecektir.
Karadeniz'in değişmeye başlayacak ekolojik yapısı
balıkçılığı etkileyecek ve ekonomik bir sorun ortaya
çıkacaktır. Bu durum Karadeniz'e kıyısı olan
diğer 6 ülke tarafından nasıl karşılanacaktır,
düşünülmüş müdür, planlanmış mıdır? O sebeple,
uluslararası felakete ve sorunlara dönüşme potansiyeli vardır.
Boğazlardaki çift yönlü akışın bilimsel olarak incelenmesi
durumunda inanılması zor bir tabiat olayı bütün
güzelliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Bu, ancak
ilahi bir düzenin göstergesi olabilir. İnsan eliyle bunu bozmaya
hakkınız yoktur.
Değerli milletvekilleri, İstanbul’u
bilenler, İstanbul Boğazı’nı bilenler; Kız Kulesi’nden
itibaren Karadeniz’e doğru bir rampa vardır. Bunu inceleyenler bilir,
incelemeyenlerin dikkatine sunuyorum, resmen orada rampa vardır, gemiler
rampa çıkmaktadır. Kız Kulesi’nden Karadeniz'e doğru o
rampa zaman zaman 70 santimetre ile 1 metre arasında Karadeniz'e
doğru yükselmektedir. Bunu bozmaya kimsenin hakkı
olmamalıdır. Burada Süveyş Kanalı’na, Panama’ya benzetenler
oldu, hiçbir benzerlik yoktur. Karadeniz'in özelliklerini söyledim, Akdeniz’in
özelliklerini biliyorsunuz, asla orayla benzetilemez, şeklen
benzetilebilir. Ve bir de Montrö Antlaşması vardır. Montrö
Antlaşması’na göre boğazlardan geçme hakkına sahip olan
gemiler ücret ödeyerek o kanaldan geçmek istemeyecektir.
Değerli arkadaşlar, bu konu elbette çok
önemli ve uzun ama ben zamana göre konuşmak istiyorum. Bu Kanal Projesi
gerçekleşirse… Doğrudan doğruya -başında
söylediğim gibi- bir ekonomik hayal peşinde koşuyorlar. O
ekonomik hayal, kanalın etrafında oluşacak, TOKİ’nin
düşündüğü, planladığı 135 milyar dolarlık bir
rant vardır; bunun peşindeler. İkincisi; o kanalın
üzerinden geçmesini planladıkları üç, beş köprü vardır,
bunun peşindeler. Bunların hepsi de bu maddeye ilave edilmesi
düşünülenler -Kanal İstanbul Projesi ve benzeri su yolları deniyor-
ilave edildiği ve buradan geçip kanunlaştığı takdirde
uygulamaya konulacaktır ve bunun sonucunda da büyük bir ekonomik tablo
vardır. O tablo gerçekleşirse Türk milletinin geleceği sadece
İstanbul değil çevre illeriyle beraber tehdit altında
olacaktır. Onun için fizibilitesi tamamlanmamış, uygulanabilir olduğu
ispatlanmamış, konuyla ilgili bilim adamlarının
şiddetle karşı çıktığı Marmara Denizi
civarındaki alanları yaşanmaz hâle getirecek olan bu hayalî
projeye asla müsaade edilmemelidir. Gerçekleştirildiği takdirde yeni
sistemin sonsuza kadar geriye dönüşü de yoktur. Karadeniz’i etkilemesinden
dolayı uluslararası bir felakete yol açma ihtimali de bulunduğu
için Kanal İstanbul Projesi gündeme alındı;
kanunlaşmamalıdır, mutlaka bu Meclis bunu sağlamalıdır.
Bu Meclisin elbette ki Türk milletine bir borcu vardır.
Ben hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına
İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır…
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27’nci Yasama
Dönemimizin birinci yasama yılında görüşmekte olduğumuz 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bu söz konusu kanun
teklifinin üzerinde söz aldığım bölüm içerisinde, bir torba yasa
olarak değerlendirdiğimizde, özellikle askerlik ve bedelli askerlikle
ilgili konuların bir kısmının yer aldığı ve
sağlık turizmine yönelik sağlık kuruluşları
arasında iş birliğini içeren ve sağlık
çalışanlarının, özellikle tabip ve diş tabiplerinin
maaşlarının ve emekli maaşlarının
iyileştirilmesi konusu, ek ödeme, döner sermaye konusu ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin pilot açığıyla birlikte, son olarak,
Kanal İstanbul'u içeren bazı maddeler söz konusu.
Konuşmama şu önermeyle başlamak
istiyorum: Gerçekten bugün bu ülkede her şey yamalı bohça gibi
gidiyor. Yürütmenin getirdiği kanunlar, teklifler, tasarılar,
geçmişteki tasarılar, artık olmayan tasarılar ve
artık, şimdi de, kanun teklifleriyle milletvekili
arkadaşlarımızın getirmeye başladığı ve
daha da önümüzdeki süreçte getireceği her şey. Şunu diyebiliriz
aslında, bu Yüce Meclisin aslında çok da onurunu zedelememek
adına söylemekten de kaçınıyorum ama: Bir tiyatro mu oynuyoruz
biz? Bakın, ne demek istediğimi şu vurguyla daha iyi
anlayacaksınız: Mesela komisyona teklif getiriliyor. Nasıl
getiriliyor? İki milletvekili arkadaşımız bu
bahsettiğim konuların dışında daha birçok konuyu bir torba
yasa gibi herhâlde oturmuşlar, düşünmüşler, kafa kafaya
vermişler, “Biz şu, şu, şu, şu kanunlarda şu
değişiklikleri yapsak iyi olur.” demişler, teklifi
getirmişler, belki görüşmüşler çeşitli kurum,
kuruluşlarla; olabilir, bilemiyoruz. Yani yürütmeyle hiç ilgisi yok,
yürütmenin getirdiği bir teklif değil, kanun tasarısı
değil. Yürütme artık Meclis çatısı altında
çalışmıyor, dışarıda. Tam bir kuvvetler
ayrılığı var, değil mi? Ne güzel. Ne alakası var?
Kendimizi kandırıyoruz değerli arkadaşlar, kendimizi kandırıyoruz.
Az önce soru-cevap bölümünde soru yöneltti arkadaşlarımız. Hatta
buradan bir AK PARTİ’li hanım arkadaşımız da soru
yöneltti, yanıtını aldı mı merak ediyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Alacaktı ama vakit yetmedi.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Alabildiniz mi
ya da yanıtını kimden almayı bekliyorsunuz? Kimden
almayı bekliyorsunuz değerli arkadaşlar? Soruyu
yönelttiğimiz ve sorulara muhatap olarak kendini gören Komisyon
Başkanımız bu sorulara yanıt veriyor. Ya, böyle bir
şey olabilir mi? Yanıt vermeye çabalıyor, onun görevi
değil, Komisyon Başkanı; yürütme adına yürütmenin
yaptığı iş ve işlemlerden sorumlu da değil, böyle
bir yetkisi de yok. Arkasında bir grup devletimizin bürokratı,
komutanlarımız, sorumlular -hepsini saygıyla buradan selamlıyorum
da- kimin arkasına oturuyorlar? Komisyon Başkanının. Neden?
Komisyon Başkanı bu soruların muhatabı
olmadığına göre ona destek, hizmet ve görüş bildirmek üzere
mi oradalar?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Komisyonu niye küçümsüyorsun,
Komisyon Başkanını?
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, kimseyi küçümsemiyorum. Siz…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Meclisi küçümsüyorsun sen,
Meclisi küçümsüyorsun.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Ben burada bir
sistemden bahsediyorum. Komisyon Başkanımızı asla küçümsemedim,
sözümün hiçbir noktasında…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hayır, biz öyle
anladık ama küçümsüyorsun Komisyonu.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sataşmadan söz almayacağım zaten, rahat ol.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen,
hatibin sözünü kesmeyelim.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Hayır,
hayır, bakın, değerli arkadaşlar, bir işi yaparken iyi
yapalım, doğru yapalım, güzel yapalım,
yaptığımız işin yani yasamanın kalitesi üst
düzeyde olsun yani yürütmenin olmadığı ve muhatabın
olmadığı bir yerde yürütmeye sorulan sorulara Komisyon
Başkanı arkadaşımızın yanıt verme
çabasını, gayretini saygıyla karşılıyorum ama
görevi, yetkisi değil; demek istediğim budur. Onun için bunu…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yasayla ilgili soru sormak
lazım bunun için.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Şimdi,
kanun teklifi veren arkadaş aslında sorulan sorulara yanıt
vermesi gereken ve bu soruları ve kanunu hazırlarken bunlarla ilgili
görüş aldığı uzmanları arkasında, yanında
bulundurup gelen sorulara yanıt vermek için onlarla görüşmesi… Yani, yasama…
Böyle olmaz bu değerli arkadaşlar.
Şimdi, bakın, torba yasa… İki tane
torba yasa geldi Komisyona; biri kaç maddeydi hatırlamıyorum
şimdi, madde sayısı önümde. Biri şurada, diğeri
burada. Biri Plan ve Bütçe dışında Millî Savunmaya tali Komisyon
olarak gönderilmiş. Millî Savunma Komisyonu toplandı mı?
Hayır. Plan ve Bütçeye geldi. Plan ve Bütçeye gelen diğeri burada. Bu
gelen diğer kanun tasarısının, son iki gün içerisinde,
e-maille Sayın Başkan tarafından hafta sonu bize iletilen
tasarının toplam 8 maddesi var; 7’si şuradaki ilk gelen teklifin
maddeleriyle noktası virgülüne varıncaya kadar bire bir, hatta
yazı stiline, “bold”una, vesairesine falan varıncaya kadar aynı
iki torba yasa. Birini Sayın Mehmet Muş ve Sayın Osman
Aşkın Bak teklif etmişler, diğerini Sayın Hasan Turan.
Bilmiyorum, Sayın Hasan Turan burada mı?
Burada yok, teklif veren arkadaşımız burada değil.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Az
önce buradaydı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Burada, burada.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Başka teklif
hazırlıyormuş(!)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Bu 8 maddelik
ikinci teklifin içerisinde sadece Kanal İstanbul maddesi var
diğerinin içinde olmayan. Peki, buradan neyi anlıyoruz? “Kanal
İstanbul’la ilgili teklif ayrı bir teklif ve ayrı, ilgili
komisyonlara gitmesin, Plan ve Bütçeden geçsin. İdare edelim, onu da
aradan çıkaralım.” Bu doğru değil değerli
arkadaşlar; bu yasama faaliyeti bir tiyatroya dönüşüyor böyle olunca.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, sürenin de büyük bir kısmında -ama çok önemli
gördüğüm için- bunu vurguladım, yoksa bölüm üzerine görüşlerimi
de kısaca vurgulayacağım.
Yani, yasamanın yürütmenin vesayeti altına
girdiği… Daha biz Komisyonda görüşüyoruz, daha 1’inci madde
Komisyonda görüşme hâlinde, onaylanmış yani Komisyondan da
çıkmış değil; Sayın Mahir Ünal, AK PARTİ’nin MYK
sözcülüğünü yapan arkadaşımız basın huzurunda bütün
kanunla ilgili “Şöyle uygulanacak, böyle uygulanacak.” sanki bu kanun
teklifi yasalaşmış gibi kesin hükümlerle açıklama
yapıyor. Bu ne demektir? Sayın Cumhurbaşkanı,
yasamanın nasıl yürütmenin vesayeti altına girdiğini
gösteren çok somut bir örnektir. Burada biz daha görüşmemişiz. “Bu
böyle olacak, şu şöyle olacak. Buradan asla vazgeçmeyeceğiz.
Yirmi bir gün olacak. Bilmem şu olacak, bu olacak.” Bu da doğru
değil değerli arkadaşlar.
Bütçe: Bakın, bütçeyi ilgilendiren bir sürü
konu var. Soruyoruz: “Bütçe etki analizi yapılmış
mıdır?” Yani bu askerlikle ilgili, sağlık
çalışanlarıyla ilgili ki sağlık çalışanlarıyla
ilgili ne yazık ki ne eczacı ne veteriner hekim ne diğer
sağlık çalışanları, teknikerleri, teknisyenleri
vesaire ne çevre sağlığı konusundaki çalışanlar
dâhil… Bakın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun sağlık
hizmetleri sınıfına giren personelin içerisinde
“Sağlık hizmetlerinde (Hayvan sağlığı dahil)
mesleki eğitim görerek yetişmiş olan tabip, diş tabibi,
eczacı, veteriner hekim gibi memurlar ile…” Devamı, devamı,
devamı… Yani birçok çalışan var, bunların hiçbirisi… Yani
sağlık sistemi bir bütünse, bu bütün bütünsellik içerisinde, sistemi
bütünsellik içerisinde ele almak gerekiyorsa sadece sektörün, sadece bu hizmet
alanının bir unsurunu iyileştirmekle hizmeti
iyileştiremezsiniz. Hizmet bir bütündür, kendi içinde bir bütündür. Siz
buna çomak sokup bir ayrıştırma yaparsanız bundan zarar gören
sistem olur. Esas olan, bundan zarar gören, bu sistemin öznesi olan insan ve
hayvan sağlığıyla ilgiliyse de hayvan olur. Bu kadar
açık ve net söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, meslek
kuruluşlarına sorulmadan, demokratik kitle örgütlerine, emek
örgütlerine asla ve kata sorulmadan… Bu AK PARTİ hükûmetleri döneminde
kimi zaman karşılaşıyorduk; bir bakanlık, örneğin
Tarım Bakanlığı yıllar öncesinde bir kanun
tasarısını taslak hâlindeyken “web” sayfasında sunup
görüş soruyordu, hiç olmazsa oralarda bir şeyler yazıp çizip oda
olarak, meslek kuruluşları olarak bildiriyorduk. Şu anda
onları bırakın kimsenin haberi yok. Ha, bütçe etki analizi var
mı? Yok. Kamu harcamalarına ne etki yaratıyor? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Kamuya ne geliri
sağlayacak? Yok. Bütün bunları, konunun kalan diğer
kısımlarını sizlerle daha sonra paylaşmak isterim ama
belki de sizlere yönelttiğim bu sorular üzerine bulacağımız
yanıtların ve bunlara üreteceğimiz çözümlerin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, bu yüce Meclisin, bu kutsal çatının yasama faaliyetini en
kaliteli, en üst düzeyde yapabilmesi adına çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sındır.
Sayın Bilgen, söz talebiniz…
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Mardin ilinin “Ömeryan köyleri” diye bilinen
köylerinde orman yangını başlamış olduğuna ve
büyük bir tehlikeye dönüşmeden müdahale edilmesi konusunda duyarlılık
gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
bize biraz önce ulaşan bilgi; Mardin’in “Ömeryan köyleri” diye bilinen
köylerde ciddi bir orman yangını tehlikesi var. Orman
yangını başlamış durumda ama köylere, yerleşim
yerlerine de ulaşmış; bize gönderilen videolar da bunu
gösteriyor ve köylüler köylerden çıkıyorlar. Bu konuda
arkadaşlarımız valiyle görüştüler ama valinin konudan
haberi olmadığı yönünde bilgi geldi. “Çalılıklarda
ateş yakıldığını” söylemiş.
Durum ciddi gözüküyor; daha büyük bir tehlikeye
neden olmadan müdahale edilmesi, önlenmesi, engellenmesi konusunda bir
duyarlılık gösterilmesini bekliyoruz. Evet, burada bir Hükûmet üyesi
yok ama iktidar partisi temsilcilerinin en azından bu konuda Meclisi bilgilendirmesi
ve acil müdahale konusunda duyarlılık göstermesini bekliyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Bir bilgi almak için
çalışacağım.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlar, şimdi, şahısları adına Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun Sayın
Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa teklifi gündeme geldiği
zaman, okuduğum zaman benim aklıma şu geldi, AK PARTİ
hükûmetlerinin on altı yıllık özetini ifade eden üç kelime
geldi. Tüm uygulamalarında aynı hâl vardı ve bu teklifte de
aynı hâlle devam edildi. Bunlar; acelecilik, vitrinlere oynama ve rant
sağlama. Buna bir de son zamanlarda saraydan sırtlanılarak
getirilen torbaların aynen kabul edilmesi eklendi. Burada kaç gündür çok
nitelikli -sadece bizim partimizin değil- muhalefet örnekleri sergilendi,
çok vicdani örnekler sergilendi ancak AK PARTİ sıralarında zerre
miktar bir hareket olmadı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok değiştirdik
yapmayın Sayın Hatip, çok değiştirdik.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ancak
bunun ben yukarıdan emredilenin aynısını uygulama
olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, maddelere gelirsek, bedelli maddesine
geldiğimiz zaman, yıllardır ülkemizde hamaset ve militarizm
üzerinden prim yapıp çağdaş usullere ve akla karşı
çıkmak, zorunlu askerliği dayatmak, vicdani ret hakkını
reddetmek bir âdet olmuştu, sıkışınca ve oy gerekince
adaletsiz bir bedelli sistemi getirilmesi de bir âdet oldu. Şimdi, esasa
gelelim, bunlar neden kaynaklanıyor? Hantal bir ordu yapısı var.
İnsanlar, gençlerimiz askere gitmek istemiyor açık
konuşalım. Evliliklerinin, işlerinin önünde bir engel görüyorlar
çünkü bu hantal yapıyı modernize edebilmiş değiliz, zorunlu
askerliği ortadan kaldırabilmiş değiliz, vicdani ret
hakkını teslim etmiş durumda değiliz. Yıllardır
vicdani ret hakkını talep edenler, bunun
karşılığında kamusal hizmeti yaparak vicdani ret talep
edenler, çekmedik işkence görmedi. Şimdi, insanlar askere gitmek
istemedi, bir büyük sayı oluştu ve bunun üzerinden bir rant elde
edilmeye çalışılıyor, popülist politikalar izleniyor.
Ben bedelliden elde edilecek kârdan çok daha fazla
büyük bir kârı size hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de Kürt
meselesinin insan haklarına uygun bir şekilde çözülmemesinden
kaynaklanan silahlı çatışmalara yıllardır harcanan
para 800 milyar dolardır. Çünkü Türkiye’de insan haklarına dayanan
bir anlayış yok maalesef ve Kürt meselesinde insani, adil ve
eşitlikçi bir çözüm bulunmuyor, bunun için de silahlı
çatışmalar devam ediyor.
Size bedeli askerlikten çok daha fazla kâr getirecek
bir teklif sunuyorum: İnsan haklarına dönün diyorum. Kürt meselesinde
adil ve eşitlikçi bir anlayışa dönün, 800 milyar dolar
kayıp yerine, 8 trilyon dolar kâr elde edin diyorum, çok mantıklı
bir teklif.
Sağlık meselesi: Ben de bir doktorum,
yirmi sekiz yıllık hekimim. Sağlığın on altı
yıllık AK PARTİ döneminde nasıl bir ranta çevrildiğini
servislerimde, polikliniklerimde çok yakinen görmüş bir insanım ve
buna karşı da mücadele etmiş bir insanım. Şehir
hastanelerinde önceden garantili hasta sisteminin ranta hizmet ettiği
apaçık ortada. Şimdi de bu iç politikadaki sağlık
hezimetini biz dış ülkelere verdiğimiz hizmetle dış
ülkelere karşı bir mahcubiyet olarak devam ettireceğiz
sanırım.
Kanal İstanbul tabiatı mahvedecek bir
projedir; bitkiyi, insanları, hayvanları mahvedecek bir projedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bundan
bir an evvel vazgeçilmeli.
Yine, güya yasa dışı bahisleri yasalaştırarak
bir gelir elde etme düşünülüyor ancak bu da devletin izbe köşelerdeki
kumarı yasalaştırarak batırdığı ekonomiye
çare bulması demektir.
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu,
teşekkür ederim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Hukuk
devletini yok ettiğinizi biliyoruz ancak izbe köşelerdeki kumarlardan
ekonomiye çare bulmanızı da kınıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç
anlamamışsınız maddeyi, böyle değil sayın hatip.
BAŞKAN – Şahsı adına Uşak
Milletvekili İsmail Güneş.
Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi hakkında konuşmadan önce
AK PARTİ iktidarları döneminde sağlıkta yapılan
değişim ve dönüşüm neticesinde nereden nereye geldiğimize
bakmakta fayda vardır.
Koruyucu sağlık hizmetlerini ele
aldığımızda, anne ölüm hızları yüz binde 64 iken
bu, 2017 yılında yüz binde 14’e düşmüştür. Bebek ölüm
hızı binde 40’lardan binde 9,4’lere düşmüştür. Doğumda
yaşam süresi 2002 yılında 72,5 iken bu yıl 78’e
çıkmıştır. Yine, yenidoğanda ortaya çıkabilecek
hastalıkları tespit etme açısındaki oranımız
yaklaşık yüzde 90 ila yüzde 99 civarlarındadır.
Acil sağlık hizmetlerine
baktığımızda, ambulans sayımız 2002
yılında 2.900 iken bugün 4.923’e yükselmiştir. Yine, daha önceki
yıllarda ülkemizde olmayan uçak ambulans ve yine deniz ambulans hizmetleri
devreye girmiştir. Acil sağlık hizmetlerine ulaşım hem
ücretsiz hâle gelmiştir hem de hızlı ve etkin hâle
gelmiştir ve şehir merkezlerinde on-on beş dakika, yine
kırsal kesimde de yirmi beş otuz dakikada hastaya ve hizmete
ulaşılabilmektedir.
Ağız ve diş
sağlığı yönünden de önemli gelişmeler
kaydedilmiştir. Kamuda hizmet veren diş hekimi sayımız 3
binlerden 9 binlere çıkmıştır. Yine, ağız ve
diş sağlığı merkezlerimiz 14’ten 132’ye
yükselmiştir. Ağız ve diş sağlığı
hastanemiz 1’den 22’ye yükselmiştir.
Diğer taraftan, yataklı tedavi hizmetleri
bakımından ülkemizde büyük değişim ve dönüşüm
sağlanmış, hemen hemen tüm illerdeki hastanelerimiz
yenilenmiştir.
Diğer taraftan, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın
talimatlarıyla beş yıldızlı otel konforunda şehir
hastaneleri kurulmaya başlanmıştır.
Diğer taraftan, 2002 yılında
nitelikli yatak oranımız yüzde 6 iken -nitelikli yatak
sayısı dediğimiz, tuvaleti, banyosu içinde olan, bir veya iki
kişilik odalardan oluşan- bugün yatak oranımız yüzde
75’lere çıkmıştır. Yoğun bakım yatak
sayımız 869’dan tam 16 bine yükselmiştir. En önemlisi de
sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranımız yüzde 39,5’tan
bugün yüzde 71,7’ye yükselmiştir. Bu hizmetlerde kalitenin ve memnuniyetin
artışında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan’ın, sayın bakanlarımızın,
hükûmetlerimizin muhakkak ki büyük rolü vardır ama esas burada bu seviyeye
ulaşmamızda en önemli fedakârlığı gösteren, bu hizmeti
fedakârca ve özverili bir şekilde sunan sağlık
çalışanlarımıza gerçekten de çok teşekkür etmemiz
gerekmektedir.
Sağlık çalışanlarımız
için ne yapsak azdır. Bu 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde
sağlık çalışanlarımızla ilgili bazı
düzenlemeler bulunmaktadır. Bunlardan da en önemlisini ve sağlık
çalışanlarımızın uzun süredir beklediği ve
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da
vermiş olduğu sözü, bu kanun teklifini Meclisin kabul etmesiyle
beraber inşallah yerine getirmiş olacağız.
Bu nedir arkadaşlar? Sağlık
çalışanlarımıza üç yüz altmış gün
çalışmalarına karşılık yaklaşık
altmış günlük bir fiilî hizmet zammı öngörmekteyiz. Diğer
taraftan, döner sermayeden verilen ve emekliliğe sayılan
kısmın vergileri yine devlet tarafından ödenecektir. Diğer
taraftan, ayrıyeten de diş tabiplerimizin emeklilik
maaşlarına yaklaşık 1.500 lira ila 2 bin lira arasında
bir zam öngörülmektedir.
Diğer taraftan, yıllık
yaklaşık 800 bin civarında kişi ülkemize gelerek
sağlık hizmeti almaktadır. Bunların bir standardizasyona
kavuşturulması, sürdürülebilir olması ve gelecekte bunun daha
rantabl hâle gelmesi için “Uluslararası Sağlık Hizmetleri
(USHAŞ)” adında bir şirket kurularak bu şirket sayesinde,
bu hizmeti verecek sektörler standardizasyona kavuşturulacak ve diğer
taraftan da akredite olacak ve bu şirket ülkemizdeki sağlık
hizmetlerinin dış ülkelere açılmasına da katkı
verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) – Ben bu kanun
teklifinin lehinde olduğumu belirtir, hepinize saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güneş, teşekkür
ederim.
Değerli arkadaşlar, birinci bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Barut, buyurun.
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan,
aracılığınızla Gençlik ve Spor Bakanına seslenmek
istiyorum.
Adana tarımdan sanayiye, kültürden sanata,
sanattan spora her türlü sosyal yaşamın güçlü şekilde
sürdüğü kentlerin başında yer almaktadır. Maalesef, kamu
yatırımlarından Adana istediği ve hak ettiği payı
bir türlü alamamaktadır. Adana’da yapımı yılan hikâyesine
dönen bir şehir stadyumu sorunumuz bulunmaktadır. Liglerin
başlamasına az bir süre kala, maalesef, Adana’da stadyumla ilgili net
ve somut bir gelişme söz konusu değildir. Önüne gelen her yetkili ve
Adana’ya gelen her yetkili bu konu gündeme getirildiğinde “Hemen
açıyoruz, sezona yetiştiriyoruz.” diyor ama bir türlü somut adım
atılmıyor.
Sayın Bakan, Adanalı hemşehrilerimize
ve spora gönül veren milyonların beklediği haberi verecek misiniz, bu
stadyum ne zaman açılacak ve neden açılmıyor? Stadyumun
akıbetini merak ediyoruz, bu konuda bize ve kamuoyuna bir bilgilendirmede
bulunacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine birbirinden bağımsız, ilgisiz,
farklı alanlarda her biri ayrıntılı hazırlık
gerektiren ve birçok farklı bakanlığı ilgilendiren
işte savunma, sağlık, spor, eğitim, hazine ve aceleyle
hazırlanmış bir torba yasa teklifiyle karşı
karşıyayız. Teklif sahiplerinin dahi çok hâkim
olmadıklarını görüyoruz Sayın Başkan.
Ben iki soru sormak istiyorum size Sayın
Komisyon Başkanı: Yurt dışında yüksek lisans, doktora,
özellikle TÜBİTAK devlet bursuyla eğitim çalışması
yapan ve bedelli askerlik için başvuru yapanlar için süreç nasıl
olacak? Yirmi bir gün zorunlu süre eğitimlerinin kesintiye
uğramasına sebep olacak. Bu konuda bir planlama yapıldı
mı?
İkinci sorum: Bedelli askerlik düzenlemesi 5,5
milyonluk bir birikimi azaltmak amacıyla 31/12/1993 ve öncesi
doğumlular için geçerli. Ancak bu tarih belirlenirken bu birikimin
demografik yapısı yapıldı mı? 31/12/1994 ve öncesi
doğumluları kapsarsa Millî Savunma Bakanlığı
açısından bu birikimi azaltma noktasında nasıl bir
sakıncası vardır?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Beko…
KANİ BEKO (İzmir) – 8/9/1999 tarihinden
önce sigortalı olanların emeklilik şartları arasında
yaş kriteri bulunmamaktayken yapılan bir düzenlemeye bu kriterin
eklenmesiyle bazı yurttaşlarımızın emeklilik
hakları ortadan kaldırılmıştır. Böylesi bir
düzenlemeyle getirilen yaş şartı nedeniyle emekli olamayan
yurttaşlarımıza dönük bu haksız uygulamaya son vererek
emeklilikte yaşa takılanlar olarak bilinen
yurttaşlarımızın emeklilik haklarının
kazanılması konusunda bir düzenleme yapılmasının
gerekli ve önemli olduğu kanaatindeyim. Bu durumda Meclis tatile girmeden
yasalaşması öncelikle tercihimizdir. Ancak düzenlemenin
yetişmemesi durumu söz konusu olursa 1 Ekim tarihinde Meclisin
açılmasının ardından ilk olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özel…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Evet Sayın
Başkanım, toplumumuzun çok değişik kesimlerinin
beklentilerine cevap olacak bu yasa teklifini sunmuş olan milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Ayrıca, Komisyon da
çok güzel bir rapor ve metin hazırlamış, onlara da ayrıca
teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla iki soru sormak istiyorum.
Birincisi, şehit yakınlarına ve gazilerimize yapılan
düzenlemeler nelerdir? İkincisi de, sağlık sektörüne yönelik
yapılan düzenlemeler sağlık sistemimizi ticarileştirmekte
midir? Bu konuyu da bir açıklığa kavuşturursanız
memnun olurum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kanal İstanbul’u yapmak için torba yasa
getiriyorsunuz. Nedir bu doğadan, çevreden istediğiniz? Nedir bu
vahşi kapitalizme olan düşkünlüğünüz? Neden doğayı
korumayı, toprağı yeşillendirmeyi, beton yerine parklar
yapmayı düşünmüyor musunuz? İnşaat aşkınız,
betona düşkünlüğünüz Türkiye’nin her yerini yaşanmaz hâle
getirdi. Farkında mısınız Anadolu boşalıyor,
kırsal boşalıyor. Kanal İstanbul için para
bulamıyorsunuz, “Yapmayacağız, doğa için
sakıncalıymış.” demiyorsunuz, yine rant sağlamak için
yap-işlet-devret sistemine başvuruyorsunuz. Yani nasıl kamyoncu
esnafını zorla üçüncü köprüden geçirip maliyetleri
artırıyorsunuz, Kanal İstanbul da böyle olacak. İstanbul
çölleşecekmiş, Trakya çölleşecekmiş, doğa yok
olacakmış, kuşlar bile İstanbul’u terk edecekmiş
umurunuzda bile değil.
BAŞKAN – Sayın Erdoğan…
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Sayın
Başkanım, ülkemizin hem hekimlerinin bilgi ve deneyimleri
açısından hem de sunulan sağlık hizmetlerinde -ki bunun
içinde ameliyatlardan tutun da sonrasında sunulan her tür sağlık
hizmetlerine kadar- ne kadar ileri seviyede olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ama çevremize baktığımızda, çevre ülkelerden, özellikle
Arap ülkelerinden Avrupa’ya, hatta Amerika’ya tedavi için giden birçok hasta
olduğuna bizzat kendimiz tanıklık etmişizdir. Bunun
örneği Cincinnati Çocuk Hastanesi, dünyanın en iyi hastanelerinden
biri. Yıllık hasta ziyaretlerinin yüzde 70 ve yüzde 80
oranını Birleşik Arap Emirlikleri’nden
sağladığını kendim bizzat gözlemleyip öğrendim. Kurulacak olan USHAŞ yani
Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi ülkemizin bu
kulvarda yani sağlık turizminde büyük pay alan bu ülkelerle
yarışmasına ne gibi katkı sağlayacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür
ederim.
1) Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları
şans oyunlarının arttığı dönem oldu. Yasa
dışı şans oyunlarını önlemek bahanesiyle yine
dolaylı kumarı teşvik edici bir düzenleme yapılıyor.
“Faizi düşüreceğim.” derken dolaylı kumar olarak görülen
şans oyunlarıyla ekonomi için umut mu sağlanmak isteniyor?
2) Veteriner hekimler neden sağlık
mensuplarına tanınan haklardan mahrum bırakılmıştır?
3) Bedelli yirmi bir gün askerlik neden
zorlanmaktadır, kaldırılmamaktadır? Bu süreden ne fayda
umulmaktadır? Yemek temini, kıyafet, yatak ve benzerleri için bu
sürede yapılacak harcama tutarı hesaplanmış
mıdır? Yirmi bir günde askerlik öğreniliyorsa uzun süreli
askerlik neden kısaltılmamaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Şahin…
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısı içinde sağlık çalışanlarının
emeklilik haklarıyla ilgili düzenlemeyi olumlu karşılamakla
birlikte birtakım eşitsizlikleri de birlikte getirdiğini
belirtmek istiyorum. Şöyle ki: Özellikle hekimler arasında Emekli
Sandığından emekli olan hekim ile BAĞ-KUR ve SSK’den emekli
olan hekimleri birbirinden ayırt etmektedir. Bu yasa tasarı sadece
Emekli Sandığından emekli olan hekimleri kapsamaktadır,
BAĞ-KUR ve SSK’den emekli olan hekimleri yasa dışında
bırakmıştır. Bu, eşitlik ilkesine aykırıdır.
Diğer bir eşitsizlik ise çalışan
hekimlere bu hak verilmemektedir, başka hiçbir meslekte yoktur.
Örneğin, bir hâkim emekli olduktan sonra avukatlık mesleğini
yaparken hem emekli maaşını almakta hem de avukatlık
hizmetini yerine getirmektedir. Burada da yine bir eşitsizlik vardır.
Diğer bir eşitsizlik ise, bir hekim olarak
şunu belirtmek istiyorum ki: Sağlık çalışması bir
ekip çalışmasıdır. Siz sadece hekimleri ayrı bir yerde
tutar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç… Yok.
Sayın Bankoğlu…
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Amasra’nın Tarlaağzı köyünde Hattat
Holdinge ait madende HEMA kuyuları maden çıkarma işini yapan
Denfa taşeron şirketinde çalışan 50 işçi aylardır
maaşlarının ödenmemesi sebebiyle iş görme edimini yerine
getirmeme kararı almış ve bu kararlarından dolayı 29
Haziran 2018 tarihinde işten çıkarılmışlardır. O
günden beri, yani yaklaşık bir aydır şirket önünde
çadır kurarak eylemde olan ve ancak günler sonra arabulucu
vasıtasıyla söz konusu şirketle görüşme imkânı
bulabilen işçiler daha önceki döneme ait maaşlarının
ödenerek sigorta primlerinin yatırılmasını, yasal
hakları olan ihbar tazminatlarının ödenmesini ve şu
aşamada hiçbir gelirleri bulunmadığı için işsizlik
maaşından faydalanmayı talep etmektedir. Her ne kadar bu
taleplerin söz konusu şirket tarafından kabul edileceği ilk
olarak belirtilmişse de daha sonra geri adım atılmış
ve işçiler mağdur edilmiştir. Bu vahim mağduriyeti
sayın Genel Kurulumuzun dikkatlerine sunarken “Taşerona hayır.”
dediğimizi bir kez daha söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, Komisyon adına Komisyon
Başkanına söz veriyorum.
Buyurun Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, sağlıkla ilgili olan sorulara
cevap vermek istiyorum: Bu teklifte geçen ibare “uluslararası
sağlık hizmetleri”dir, “sağlık turizmi” ifadesiyse
kamuoyunun bulduğu bir ifadedir. Bildiğiniz gibi, alanında çok
iyi, dünya çapında tanınan hekimlerimiz var. Bu hekimlerimize yabancı
ülkelerden hastalar gelebilecek, tedavi olabilecek ve bu tedavi kapsamında
elde edilen gelirin yarısına kadar yakını da ilgili hekime
aktarılacaktır. Bu sistemin benzerinin diğer ülkelerde, Katar,
Hindistan ve diğer ülkelerde de uygulandığını
görüyoruz. Burada altyapısını oluşturuyoruz.
Türkiye'de baktığımızda, sadece
2017 yılında 400 bin yabancı hastanın Türkiye'de gelip
tedavi olduğunu görüyoruz. Uluslararası sağlık hizmetleri
hakikaten çok büyük bir alan. Buradan, bu pastadan Türkiye'nin de büyük ölçüde
pay alması adına bu önemli düzenlemeler hayata geçirilmekte. 2008
yılında 74 bin, 2009’da 92 bin, 2010’da 110 bin, 2012’de 262 bin,
2013’te 409 bin, 2014’te 496 bine çıkan ama sonrasında, işte, 15
Temmuz ve onun etkileriyle 350 binlere kadar inen ama tekrar 2017
yılında 413 bine çıkan bir rakam görüyoruz, hasta
sayısı. Bu önümüzdeki süreçte bu sayı çok daha ilerleyecektir ve
artacaktır.
Ayrıca, “USHAŞ ne getirecek?”
Uluslararası sağlık hizmetleri alanında, işte,
Türkiye'de sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve
özel sektörün sağlık hizmetlerine yönelik faaliyetlerinin
desteklenmesi, koordine edilmesi, uluslararası sağlık
hizmetlerine ilişkin stratejilerin ve hizmet standartlarının ve
akreditasyon kriterlerinin belirlenmesi noktasında önemli bir görev
üstlenmiş olacak.
Ayrıca, ticarileşip
ticarileşmediğine ilişkin bir soru geldi. Bunu kabul edebilmek
mümkün değil. AK PARTİ iktidarlarıyla beraber,
sağlıkta dönüşüm neticesinde, sağlık alanında
Türkiye'nin dünyanın en ileri ülkelerinden biri hâline geldiği
açıktır. Bu, en basit ifadeyle, 500 bin civarında olan
sağlık çalışanına, AK PARTİ iktidarları
döneminde bir 500 bin daha ilave edilerek bu sayı 1 milyona kadar
taşınmıştır ama sadece yenilenen hastaneler, nitelikli
yataklar değil, sağlık hizmetleri konusunda da çok ciddi
ilerlemeler sağlandı.
Ufak tefek örnekler vereceğim. İşte,
yoğun bakım yatak sayısı sadece 870’ti bütün Türkiye'de,
bugün 16 bine çıktı. Yani ticari kaygısı olan bir
hükûmetin, bir yapının ya da Sağlık
Bakanlığının bu yönde bir düzenleme yapması mümkün
değil. 18 adet MR vardı, bugün 323. Koruyucu sağlık
hizmetlerine ayrılan bütçe 3,5 kat artırılmış
vaziyette. 112 acil yardım ambulansı sayısı 618’den bugün 5
bine kadar yükselmiş vaziyette. Hastane sayısı 774 iken bugün
865 ancak yatak sayısına baktığınızda ve
nitelikli yatak sayısına baktığınızda,
gelişmenin hakikaten son derece önemli olduğunu görüyoruz. 122 bine
çıkan bir yatak sayısı var ama 12 bin olan nitelikli yatak
sayısının çok daha yukarılara
taşındığını görüyoruz. Özel sektörde yatak
sayısı da 12 binden 43 binlere geldi, böyle
baktığımızda bizim hükûmetlerimizin sağlık
sektörüne vermiş olduğu önem ortada.
Sayın Özdemir, yüksek lisans ve doktora
öğrencilerinin yurt dışındaki durumlarını sordu.
Tabii ki buradaki usul ve esaslar Millî Savunma
Bakanlığımız tarafından belirlenecektir, teklifte de o
şekilde ve bu öğrencilerimizin de durumlarına uygun olarak bu
yirmi bir günlük temel askerlik hizmetini yapmalarına imkân verecek
şekilde bu düzenlemeler yapılacak ve hiçbir şekilde kendileri
mağdur edilmeyeceklerdir.
Onun dışında “Bedelli askerlikte
yaş neye göre belirlendi?” deniyor. Bu konu, teklif
hazırlanırken ve Komisyon aşamasında da Millî Savunma
Bakanlığıyla görüşülerek tamamen Millî Savunma Bakanlığının
ihtiyaçları doğrultusunda planlanmıştır.
Burada şunu ifade etmek istiyorum: Az önceki
soru kısmında vakit kalmadığı için cevaplayamadım
ve konuşmalarda da ifade edildi. Bu bahis işiyle ilgili olarak
Cumhurbaşkanınca oranların belirleneceğini ifade ettiler.
Bu, tamamen yanlış bir ifadedir. Cumhurbaşkanı,
oranları belirlemeyecek. Cumhurbaşkanlığı
tarafından belirlenecek tek husus, Spor Toto Teşkilat
Başkanlığına KDV iadesinin ne şekilde
yapılacağına ve özel hesabının ne şekilde
kullanılacağına ilişkin usul ve esaslardır. Teklifin
16’ncı maddesinde de Cumhurbaşkanınca oranların
belirleneceğine ilişkin hiçbir ibare bulunmamaktadır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hükümleri kim
yürütüyor?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu maddeyle
Cumhurbaşkanlığımıza sadece 15’inci maddede belirtilen
usul ve esaslar belirlenene kadar ikramiye dağıtım
oranlarında bir karışıklık olmaması için eski
usulde devam etmesine imkân verecek ve karışıklıkların
engellenmesine ilişkin yapılan bir düzenleme var.
Dolayısıyla da Cumhurbaşkanlığının şans
oyunlarının düzenlenmesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Oranların
yüzde 83’e yükseltilmesi de dâhil olmak üzere bahis oyunlarındaki tüm
düzenleme ve denetleme yetkisi münhasıran Spor Toto Teşkilat
Başkanlığına aittir. Bunun böyle olduğunu bile bile,
çok net olarak bile bile, konuyu bağlamından saptırarak sanki
Cumhurbaşkanı bu bahis oranlarını belirleyecekmiş gibi
bir ifadeyle milleti yanıltma yönünde bir gayret sarf etmeyi ben sadece
hakikaten üzülerek izliyorum. Hele hele Sayın Paylan gibi son derece
tecrübeli bir milletvekilinin, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesinin ısrarla bu
işin üzerinde bu şekilde durması milleti yanıltma
gayretinden başka hiçbir şey değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın
Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sataştığımı
düşünüyorsanız sataştım ama doğru olduğu için
bunu sataşma kabul etmemeniz lazım.
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın
Başkanım, açıkça “Sataştım.” dedi zaten Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ne, nasıl oldu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Zaten
“Sataştım.” diyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Kendisi
“Sataştım.” diyor zaten.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gerekçe söylesin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yok öyle bir
sataşma ya!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Açıkça sataşma olmadı,
doğru olduğu için sataşma kabul etmemeniz gerekir dedim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne dedi de
sataştı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yanlışını
düzelttiğimi ifade ettim Sayın Başkan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Peki, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dedi Sayın
Başkan? Zabıtlara geçmesi lazım. Bilelim,
sataşmasını bilelim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bülent Turan, siz
zaten hemen ayağa kalkıp söz alma gereği duyuyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Turan, Komisyon
Başkanı diyor ki: “Sataştım.”
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşsun da
zabıtlara geçsin ki bir daha söylemeyelim kızdığı
şey neyse.
BAŞKAN – Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Süreyya Sadi Bilgiç’in 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Süreyya Sadi Bilgiç de çok iyi biliyor
ki… Bu kanunun, bu torba kanunun, bu çuval kanunun 21’inci maddesi ne diyor
Sayın Süreyya Sadi Bilgiç? “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”
diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hiçbir alakası
yok.
GARO PAYLAN (Devamla) – 5 maddesi de kumarla ilgili
maddeler...
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Siz
yürürlük maddesinin ne anlama geldiğini bilecek kadar tecrübelisiniz.
GARO PAYLAN (Devamla) – ...ve içinde de bu kumarla
ilgili maddelerin usul ve esaslarını Cumhurbaşkanı belirler
diyor. Bitiminde de “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”
diyor. Yani her şeyi saraya bağladınız, Spor Totoyu,
6’lı ganyanı, bütün ganyanları da Cumhurbaşkanına bağladınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle bir şey yok!
Çarpıtma, Spor Toto, Gençlik ve Spor Bakanlığının
ilgili kuruluşudur.
GARO PAYLAN (Devamla) – Ya muhafazakâr olduğunu
ve kumarın haram olduğunu düşünen bir Cumhurbaşkanına
siz niye Spor Totoyu, 6’lı ganyanı bağlıyorsunuz
arkadaş, neden? (HDP sıralarından alkışlar) Bu hak
mıdır?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
Çarpıtıyorsunuz.
GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın,
Cumhurbaşkanına her şeyi bağlarsanız, kumarı da
bağlamış olursunuz, 6’lı ganyanı da Spor Totoyu da ve
“Bu kanun hükümlerini de Sayın Recep Tayyip Erdoğan yürütür.” diye
yasa çıkarıyorsunuz arkadaşlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) - Yeni fetva, yeni fetva
bunlar. Haramlar helal oldu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hiçbir alakası
yok, yanlış bilgi veriyorsun.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yani
yasa dışı bahsin ortadan kaldırılmasına
ilişkin yapılan düzenleme sizi niye rahatsız ediyor?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) –
Cumhurbaşkanı mı düzenleyecek bunu?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bunun
altında acaba ne var, bakmak lazım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) –
Bağımsız bir kurum yaratın biz de onu destekleyelim.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Değerli arkadaşlar, 1’inci madde üzerinde
2 değişiklik önergesi var, aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE I- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı
Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her
erkek, işbu kanun mucibince askerlik görevini yapmayı ret etme
hakkına sahiptir. İstediği takdirde ise askerlik yapma görevi
yerine 6 ay süreyle Sosyal Hizmetlerde çalışır.”
"Oturma veya çalışma iznine sahip
olarak işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da
sanatı icra ederek, yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere,
toplam en az bir yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde bulunan bu
Kanun ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar
Kanununa tabi yükümlüler, durumlarını ispata yarayan belgelerle
birlikte bağlı bulundukları Türk konsoloslukları
aracılığı ile askerlik şubelerine
başvurmaları, 200 avro veya karşılığı kadar
yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını başvuru
tarihinde defaten ödemeleri hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılırlar. "
Rıdvan Turan Adnan
Selçuk Mızraklı Mahmut
Toğrul
Mersin Diyarbakır
Gaziantep
Erkan Baş Kemal
Peköz Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul Adana
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.
Önce şu yirmi bir gün meselesinden
başlamak istiyorum. Şimdi, bakın, burada çeşitli defalar
dile getirildi Meclisin iradesinin çiğnenmesi, yasamanın
bağımsızlığının, kuvvetler
ayrılığının çiğnenmesi,
Cumhurbaşkanının bu konuda önceden söz söylemiş olması
filan. Bunların hepsini bir kenara bırakalım, bunlar yani
söylenenler doğru şeyler ama onun üzerinde durmayacağım,
tek örnek bu değil. Şimdi, bakın, şurada bir tane gizli
oylama yapsak, kutulara atsak “Yirmi bir gün olsun mu, olmasın mı?”
diye; ben eminim, şu hazırunun büyük bir çoğunluğu “Yirmi
bir gün olmasın.” diyecektir. Çünkü yirmi bir günün hiçbir anlamı
yok, sizler, biliyorsunuz hepiniz bunun hiçbir anlamı olmadığını.
Yani eskiden patates soydurulur, fasulye kırdırılırdı,
şimdi onlar da yok; mıntıka temizliğini bile
anlatamazsınız yirmi bir günde, ne teorisi ne pratiği. Hiç böyle
bir şey yok. Yani bu yirmi bir gün sadece bir şeyleri kurtarmak için
oraya konulmuş bir madde ve 100 binlerce genç insanımızı
mağdur edecek bir konu. Bu yirmi bir günden vazgeçilmesi gerekiyor.
Vazgeçilmezse de herkes bilmeli ki yirmi bir gün,
Cumhurbaşkanının talebiyle özel olarak saptanmış bir
zamandır, başka hiçbir şey değildir.
Şimdi, bakın, bugün Sayın
Cumhurbaşkanı konuşma yapmış Güney Afrika’ya giderken,
diyor ki: “Batı ülkelerinde askerlik için personel
bulunamadığı bir dönemde biz yığılmaları
önlemek için sürekli bedelli askerlik kanunu çıkarmak zorunda
kalıyoruz.” E, biraz evvel sizin temsilciniz konuşma yaptı
burada, dedi ki: “Yoklama kaçağı ve bakaya yüzünden 1 milyon 324 bin
kişi bu durumda.” Şimdi, yoklama ve bakaya kaçağı mı
yoksa millet, illa askere gidelim diye sıraya girdi de alacak yer
bulamıyoruz, bu işi böyle halledelim mi? Hangisi doğru?
Aranızda anlaşamamışsınız. Neden? Çünkü rahat
değilsiniz bu konuda.
Bakın, Cumhurbaşkanı yine bugün
aynı konuşmasında şöyle bir şey söylüyor, diyor ki:
“Bu durum askerlik meselesini yeni ve daha köklü bir anlayışla ele
almamız gerektiğini gösteriyor.” Evet, doğru söylüyor. Biz de
size bir şey öneriyoruz ve bu yeni değil, yıllardır bunu
söylüyoruz. Bu nedir? Şimdi, “vicdani ret” adı altında
konuşuluyor, siz belli ki bu ret meselesine takıyorsunuz, onu bir
kenara koyalım, ret meselesini bırakalım, çeviridir nihayetinde,
Türkçeye çevrilmiştir bu böyle. Mesele, bir vicdani hizmet meselesidir,
vicdani hizmet. Bunun yolu nedir? İnsanlar askerlik yapmak istemedikleri
zaman bu tür yığılmaların da önüne geçmek için kamu
hizmeti, sosyal hizmet yapmak diye bir şey vardır. Üstelik, bu bizim
üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin ve görüşmelerini
sürdürdüğümüz Avrupa Birliği ülkelerinin içinde de hepsinde geçerli
olan bir şeydir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda
kararları vardır. Eline silah almak istemeyen insanlar zorunlu
askerlik yerine toplumun ihtiyaçları doğrultusunda kamu hizmeti,
sosyal hizmet verirler. Bundan daha iyi bir şey olabilir mi? Vicdani bir
durum yani bu. İşte, bu tür yığılmaları önlemek
için yapısal önlemlerden bir tanesi budur, vicdani ret hakkı diye
konuşulan mesele budur aslında. Tanımını bir kenara
bırakalım, bunun neresine itiraz ediyorsunuz? Neden bu konu
tartışılır bir konu olmuyor? Bunların hepsi yapılabilir.
Yıllarca insanlar yoklama kaçağı ve bakaya durumuna düşmek
yerine topluma gayet faydalı bir iş yapıyor olurlar.
Kendilerinin de vicdanı rahat olur, herkesin de memnun kalacağı
bir sonuç ortaya çıkar ama tartışılamıyor bu. Neden
tartışılamıyor? Bunu tartışacaksınız,
eninde sonunda buraya gelinecek. Yani ya sizin ilişkilerinizin olduğu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarında olan konuyu
“Hayır, biz bunu asla, ömür boyu değerlendirmeyeceğiz.” deyip
bir kenara koyacaksınız ya da başka isimler altında bunu
oturacağız, bu tür toplumsal ve siyasal sorunlar hâline gelmiş
konuları tartışarak çözüm yolunu bulacağız. Vicdani
ret meselesi olursa, bu hizmet sağlanırsa ne yığılma
olur ne mali yük yaratılır. Büyük bir eşitsizlik 15 bin lira.
İnsanlar arabasını mı satsa, evini mi satsa, çocuğu
nasıl bu parayı ödeyecek diye uğraşıp duruyorlar. Yani
bu eşitsizlikleri, bu adaletsizleri ortadan kaldıracak da bir
çözümdür aynı zamanda bu. Dolayısıyla yapılabilecek en
doğru iş bu konuda adım atmaktır, bu konuyu
tartışmaktır. Eğer önümüzdeki dönem bu konuyu ele almak ve
çözümler üretmek isteniyorsa, eğer yeniden yığılmalarla
karşı karşıya kalınmak istenmiyorsa mutlaka
değerlendirilmesi gereken en önemli adımlardan bir tanesi vicdani ret
meselesidir.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HPD
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cavit Arı Bülent Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu
Antalya Ankara İstanbul
Süleyman Girgin Kamil
Okyay Sındır Emine
Gülizar Emecan
Muğla İzmir İstanbul
Abdüllatif Şener
Konya
MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı
Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Oturma veya çalışma iznine sahip
olarak işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da
sanatı icra ederek, yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere,
toplam en az üç yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde bulunan bu
Kanun ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar
Kanununa tabi yükümlüler, durumlarını ispata yarayan belgelerle
birlikte bağlı bulundukları Türk konsoloslukları
aracılığı ile askerlik şubelerine
başvurmaları, 2.000 avro veya karşılığı
kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını
başvuru tarihinde defaten ödemeleri halinde yerine getirmiş
sayılırlar
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
için söz isteyen Antalya Milletvekili Cavit Arı.
Buyurun Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
komşumuz Yunanistan’ın Atina şehri yakınlarında
meydana gelen orman yangınında 80 ölü, yüzlerce yaralı var.
Buradan öncelikle üzüntülerimi ve geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
acının, dili, dini, ırkı olmaz. Bu nedenle değerli
arkadaşlar, neredeyse böyle bir acıyı dalgaya alanları, iyi
olmuş gibi sevinenleri buradan kınıyorum. Diyorum ki: Acı
duyabiliyorsan canlısın ancak başkalarının
acısını duyabiliyorsan insansın.
Değerli Meclis üyeleri, 1111 sayılı
Askerlik Kanunu’nun ek 1’inci maddesinin birinci fıkrasında
yapılmak istenen değişiklikle, yurt dışında
oturma veya çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren
sıfatıyla üç yıl süreyle yabancı ülkelerde bulunan askerlik
yükümlülüğüne tabi olanlar 2 bin euro bedel
karşılığında uzaktan eğitim yöntemiyle
askerliğini yapmış sayılmakta.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz
sınırları içinde yaşayan ve bu kanun hükümlerinden
yararlanması muhtemel 25-35 yaş grubu arası işsiz genç
sayımız yaklaşık 1 milyon 100 bin civarında.
Bilindiği üzere ülkemizde asgari ücret 1.600 TL. Şimdi, bir sonraki
maddede, Türkiye’de yaşayan gençlerimizin bu bedelli askerlikten
yararlanabilmesi için yirmi bir gün zorunlu eğitim ve bunun
karşılığında da 15 bin TL ücret alınmaktayken
yurt dışında yaşayan gençlerimizden -ki özellikle euro
bazlı gelir elde etme ihtimali olan bu vatandaşlarımızdan-
alınan 2 bin euroyla karşılaştırdığımızda
burada bir eşitsizlik olduğu açıkça ortaya çıkmakta.
Dolayısıyla burada 2 bedelliden yararlanma söz konusu olan durumda
ücretlerde bir dengeleme gerçekleştirilmesi ihtiyacı açıkça
ortadadır. Kaldı ki biz öneri olarak yirmi bir günlük zorunlu
hizmetin de yapılmaması gerektiğini öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar, uzaktan eğitimin
ne şekilde olacağı belli değil, içi boş bir öneri
şeklinde sunuldu. Öncelikle içinin doldurulması ve hangi esasa göre
böyle bir uzaktan eğitim sisteminin yapılacağının daha
ciddi şekilde hazırlanıp Meclise sunulması gerekirdi.
Tahmin ediyorum ki askerlik sistemimize ilk defa böyle bir sanal askerlik
sistemi getirilmekte ve böylelikle de bir sanal askerlik sistemi Türkiye’ye
kazandırılmakta. Bize göre, böyle hazırlıksız bir
sistemin Türkiye’de uygulanacağına daha hazırlıklı,
içi doldurulmuş önemli bir şekliyle sunulacak bir askerlik
düzenlemesi yapılması gerekirdi. Bu nedenle biz uzaktan eğitim
sisteminin de bu maddeden çıkarılmasını öneriyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, önemli olduğunu
belirttiği bir konuda Sayın Tokdemir’in yerinden bir söz talebi
vardır.
Buyurun Sayın Tokdemir.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde
çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay’ımızın Arsuz
ilçesinde çıkan orman yangını rüzgârın etkisiyle devam
ediyor. Buradan hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Yangının kontrol altına alınması çalışmalarının
devam ettiğine dair bilgileri orman bölge müdürlüğümüzden almama
rağmen alevlerin ormanlık alanda bulunan evlere sıçramaması
için ekiplerimizin daha yoğun bir çaba sarf ettiklerine inanarak daha
hızlı, daha acil bir önlem almaları gerektiğini
belirtiyorum.
Buradan tekrar hemşehrilerime geçmiş olsun
dileklerimi sunuyorum. İnşallah can kaybımız olmadan
önlemler alınır. Meydana gelen hasarların tespit edilmesi,
mağduriyetlerin önlenmesi ve yaraların sarılması konusunda
tedbirlerimizin alınması gereklidir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati
: 21.42
BAŞKAN :
Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER
: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN - 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2’nci madde üzerinde dört önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- 1111 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 55- Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte her ne sebeple olursa olsun henüz fiilî askerlik hizmetine
başlamamış ve 31 Aralık 1996 tarihinden (bu tarih dâhil)
önce doğan 1076 sayılı Kanun ile bu Kanuna tabi yükümlüler;
istekleri hâlinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içinde askerlik şubelerine veya yurt dışı
temsilciliklerine başvurmaları, mal varlığı olmayan
işsizlerin ücret ödemeden, aylık 3 bin TL'ye kadar, brüt geliri
olanların 5 bin TL, aylık 10 bin TL'ye kadar brüt geliri
olanların 15 bin TL, aylık 10 bin TL'nin üzerinde geliri
olanların 50 bin TL ödemeleri hâlinde askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılır.
Her ne sebeple olursa olsun daha önce bedelli veya
dövizli askerlik hizmeti kapsamından çıkarılanlardan yaş
şartını taşıyanlar, istekleri hâlinde birinci
fıkra hükümlerinden yararlanırlar.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce sağlık sebebiyle haklarında verilen askerliğe
elverişli olmadıklarına dair kararlardan dolayı askerlik
hizmetinden muaf tutulanlar da istekleri hâlinde yaş şartı
aranmaksızın ve temel askerlik eğitimine tabi
olmaksızın birinci fıkra hükümlerinden yararlanırlar.
Bu uygulama kapsamında tahsil edilen tutarlar
genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı
merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır.
Yatırılan bu tutarlar karşılığı bilimsel
araştırmalarda bulunmak üzere devlet üniversitelerine eşit
oranda dağıtılır.
Bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler
hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı
idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz,
başlatılmış olanlar sona erdirilir ve bu suçlara
ilişkin kesinleşmiş idari para cezaları tahsil edilmez.
Bedelin ödenmesi ve uygulamaya ilişkin usul ve
esaslar Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir.”
Rıdvan Turan Adnan
Selçuk Mızraklı Mahmut
Toğrul
Mersin Diyarbakır
Gaziantep
Kemal Peköz Erkan
Baş Erol
Katırcıoğlu
Adana İstanbul
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
için söz isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
27’nci Dönemde ilk defa bu Mecliste bulunuyorum,
ancak çok üzücü bir durumla karşı karşıya olduğumu
belirtmek istiyorum. Şöyle ki muhalefet partilerinin vicdani ve somut
gerekçelerle öne sürdüğü önergeler bile ya da araştırma
komisyonu önergeleri bile Meclis tarafından sayısal çoğunluk
iktidar partisinde olduğu için hemen reddedilmekte; sayısal
çoğunluk ellerinde bulunduğu için. Öncelikle bu durumun üzücü
olduğunu belirtmek isterim. AKP iktidarı, bildiğimiz üzere, on
altı yıldır iktidarda ve bu yasama döneminde de yine
sayısal çoğunluk kendilerinde.
Bedelli askerlik konusu üzerinde ben özellikle
konuşacağım. Yasama ciddiyetiyle bağdaşmayan yine
torba yasayla ve Plan ve Bütçe Komisyonunun ihtisas alanına girmeyen
birçok sayıda farklı düzenlemeyi içeren bir torba yasa şeklinde
bu durumda getirmiştir. Ancak şunu belirtmek isteriz ki iktidar
partisi, bir daha torba düzenleme yapmayacağına yönelik çeşitli
düzeylerde yaptıkları açıklamalara rağmen torba yasa
teklifleri getirmeye devam etmektedir. Bundan önceki torba yasalarda
olduğu gibi, bu torba yasada da siyasi iktidar ülkedeki demokrasi,
özgürlük, hukuk sorunlarına çözüm bulmaktan uzak kalmıştır.
İktidar bu teklifle halkın cebinden çıkaracağı mali
kaynaklarla hem ekonomideki kötü gidişatı engellemek hem de sermaye
sınıfına kaynak aktarımı yapmak istemektedir.
Maddeler üzerinde birkaç konuya değinmek
gerekirse, Türkiye'de AKP iktidarı askerleştirmeyi hem gençleri
ideolojik tornadan geçirmek hem de toplumdaki militarizasyon düzeyini yüksek
tutmak için kullanmaktadır. Fakat bunun yanı sıra AKP
iktidarıyla birlikte bedelli askerlik ekonomik durum kötüye gittikçe
başvurulan bir para kaynağı olarak kullanılmaya
başlanmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yanlış
anlamışsın, öyle değil.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Bülent Bey,
aynı fakülteden mezunuz, çok da şey yapmayalım lütfen.
Söz konusu kanun teklifi komisyonda çoğunlukla
bedelli askerlik maddesi üzerinden tartışılmaktadır. Bu
maddeye göre 15 bin bedel, yirmi bir gün temel askerlik eğitimi, 25
yaş zorunluluğunun sağlanması durumunda bedelli askerlikten
yararlanılabilmektedir. Ama biz bedelli askerlik konusunda
eleştirilerimiz ve önerilerimiz olduğunu kademeli olarak daha önce de
belirttik, şimdi de belirtmek istiyoruz. Öncelikle biz zorunlu
askerliğin kaldırılmasını savunuyoruz. Zorunlu
askerlik siyasi iktidarlar tarafından toplumun militarize edilmesinin
araçlarından biri olarak kullanılmaktadır. Zorunlu askerlik,
gençlerin sosyal ve ekonomik yaşamdan uzaklaşmasına neden
olmaktadır.
Yine, vicdani ret hakkını savunuyoruz.
Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler,
AİHM kararları ve aynı zamanda inanç ve vicdan özgürlüğü
hakkını söz konusu eden Türkiye Anayasası vicdani ret
hakkının yasallaştırılmasını gerekli
kılar. Eline silah almak istemeyen, militarizme karşı olan
gençlerin zorunlu askerlik yapmama hakkının güvence altına
alınması gerekir.
Mevcut düzenleme Anayasa’nın “eşitlik”
ilkesine de aykırıdır. Bilindiği üzere, Türkiye’de,
maalesef ki, gelir düzeyleri arasında büyük bir uçurum bulunmaktadır;
bu bağlamda, Anayasa’daki “eşitlik” ilkesinin ihlal edilmemesi için
herkesten geliri oranında askerlik bedeli alınması düzenlemesi
gerekmektedir.
Yine, yirmi bir günlük temel askerî eğitim
süresinin kanun teklifinden çıkarılması gerekmektedir ki ben,
açıkçası, oylama sonucunu çok merak ediyorum çünkü Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı da yirmi sekiz günde “Yaylalar” türküsünün bile
ezberlenemeyeceğini söyledi. Ama bugünkü oylama sonucunu merak ediyorum
açıkçası, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri hangi yönde oy
kullanacak?
Beşinci olarak da, yurttaşların, 15
bin TL bedel veya değişiklik yapılırsa başka bir ücret
miktarını ödeyemiyorsa kamu yarına, “sosyal hizmetler”
kapsamında makul sürelerde çalıştırılması gerektiğini
düşünmekteyiz. Bedelli askerlikten yararlanmak isteyen kamu veya özel
sektör çalışanlarının aylıksız ve ücretsiz izne
ayrılması yerine ücretli izinli sayılması gerektiğini
düşünmekteyiz.
Yine, buradan toplanacak kaynağın da
nereye aktarılacağı konusunda kamuda bir muğlaklık
var. Mademki gençlerle ilgili düzenleme ortaya konmaktadır, bu kadar genç
işsizliğin ve genç yoksulluğun olduğu bir ülkede bu gelirin
de gençlere yönelik değerlendirilmesi için bir hesapta toplanması
gerektiğini düşünmekteyiz.
Buradan, konuşmamı da bitirirken,
Yunanistan’daki yangın için geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Şu an Şırnak’ta Cudi Dağı’nda da yangın devam
ediyor ama ilgililer hiçbir şekilde müdahale etmiyor. İskenderun’da
da, birçok yerde de bu yangınlar devam ediyor. İlgilileri buradan
gerekli müdahale için göreve davet ediyorum.
Teşekkürler, saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Özkan
Yalım Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan
Uşak Antalya İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Kamil
Okyay Sındır Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Süleyman
Girgin Abdüllatif
Şener
Muğla Konya
Madde 2 – 1111 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 55 – Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte her ne sebeple olursa olsun henüz fiilî askerlik hizmetine
başlamamış ve 01.01.1994 tarihinden (bu tarih dâhil) önce
doğan 1076 sayılı Kanun ile bu Kanuna tabi yükümlüler; istekleri
hâlinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
askerlik şubelerine veya yurt dışı temsilciliklerine
başvurmaları, 15.000 Türk lirası veya Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası döviz satış kuruna göre ödeme tarihindeki
karşılığı kadar konvertibl yabancı ülke parasını
defaten ödemeleri şartıyla askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılırlar.
Her ne sebeple olursa olsun daha önce bedelli veya
dövizli askerlik hizmeti kapsamından çıkarılanlardan yaş
şartını taşıyanlar, istekleri halinde birinci
fıkra hükümlerinden yararlanırlar.
Bu madde hükümlerinden yararlananlar temel askerlik
eğitimi süresince çalıştıkları iş yeri, kurum ve
kuruluşlar tarafından aylıksız veya ücretsiz izinli
sayılırlar. Bunların çalıştıkları yerlerden
askerlik için görevlerinden ve işlerinden ayrılmaları
dolayısıyla görevlerine son verilemez, iş akitleri fesh
edilemez.
Bu uygulama kapsamında tahsil edilen tutarlar
genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı
merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır.
Yatırılan bu tutarların % 5'nin şehit aileleri dul ve
yetimlerine harcanmak üzere Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile
Bakanlığı bütçesine geriye kalan kısmının Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna aktarılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesine ödenek eklemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.
Bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler
hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı
idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz,
başlatılmış olanlar sona erdirilir ve bu suçlara ilişkin
kesinleşmiş idari para cezaları tahsil edilmez.
Bedelin ödenmesi ve uygulamaya ilişkin usul ve
esaslar Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Uşak Milletvekili Özkan Yalım.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan,
Değerli Divan, çok değerli çalışma arkadaşlarım
ve de bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Yunanistan’daki çok
vahim olaydan dolayı tüm Yunan halkına geçmiş olsun diyorum ve
biraz önce değerli milletvekili arkadaşımızın da
söylediği Hatay’daki yangının da bir an önce söndürülmesi
dileklerimle sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
altı aydır çok sayıda vatandaşımızın, genç
kardeşimizin askerlik sorunuyla ilgilenmekteyiz. İlk önce, bedelliyi
destekliyoruz, bu konuda bir sıkıntı yok ancak eksiklikleri var.
2011 ve 2014 yılında şu anda Cumhurbaşkanı olan Recep
Tayyip Erdoğan o zaman Başbakandı, kendisinin de AK
PARTİ’nin Başbakanı olarak ve de Genel Başkanı olarak
çıkardığı, o tarihlerde çıkardığı
bedellilerde hiçbir gün, ne yirmi bir gün ne yirmi sekiz gün şartı
yoktu yani temel eğitim şartı yoktu. Acaba ne oldu da bugün illa
da yirmi sekiz günden sadece bir jest olsun diye yirmi bire düşürdü?
Burada bir eksiklik var. Onun için, kesinlikle yirmi bir gün temel
eğitimin kaldırılması taraftarı olduğumuzu
özellikle belirtiyorum.
Bir taraftan, 94’lüleri de kapsaması
gerektiği kanaatindeyiz. Neden? Şu anda tecildeki son yaş
94’lüler. Onun için 31/12/1994’lülerin de bedelli kapsamına
alınmasını özellikle talep ediyoruz. Sizler biraz önce AK
PARTİ grup başkan vekilleri tarafından aldığım
bilgiye göre 1/1/1994’lüleri kapsayacağını özellikle
belirttiniz. Neden? Çünkü bu konuşmamda vardı; özellikle kırsal
kesimde yaşayan ailelerin ekim, kasım, aralık ayında
doğan erkek çocuklarını Ocak 1’den itibaren,
yılbaşından itibaren nüfusa kaydettirdiklerinden dolayı bu
hatayı gideriyorsunuz ancak bu yetersiz. Kesinlikle 94
doğumluların da bedelli kapsamına alınması
gerektiği kanaatindeyiz; tekrar altını çiziyorum, son tecil
seneleri. Bundan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da
artık bedellinin bitmesi, bir an önce de profesyonel askerliğe
geçişin de altyapısının tamamlanması gerekiyor.
Komutanlarımız da burada; bir an önce altyapısı
tamamlanıp artık bedelli konusunun bu Meclise bir daha gelmemesi
gerektiği ancak bu gelmeden önce de son kesim olan 1994’lüleri de
kapsaması gerektiği kanaatindeyiz.
Peki, en hassas konumuz yirmi bir günlük temel
eğitim. Bakın, değerli milletvekili
arkadaşlarımız, özellikle iktidar partisi grup başkanı
arkadaşlarımız; bir kere, yirmi bir gün giden kişilerden
dolayı neler kaybedeceğiz? Bakın, Sosyal Güvenlik Kurumunun çok
ciddi bir zararı söz konusu. Artı, gittiklerinden dolayı o
kişilerin iş kaybı, özellikle özel sektördeki genç
arkadaşlarımızın iş kaybı söz konusu. Eğer
onlar işlerinden olursa büyük bir ihtimalle birçoğu ailesiyle, kendi
özel hayatıyla da sıkıntılarla karşı
karşıya gelecekler. Bunun yanında ekonominin ne durumda
olduğunu sizler iyi biliyorsunuz. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’ndeki
vatandaşlar bu ekonominin ne olduğunu çok iyi biliyor ve de iş
kaybından dolayı da vatandaşlarımız son derece
mağdur duruma geleceklerdir. Bu sebepten dolayı gelin -özellikle
Doğan Bey, sizlere sesleniyorum- yirmi bir günlük temel eğitimi bir
an önce kaldırın diyoruz, 94’lüleri de kapsayın, bu işi
buradan kökünden çözelim; özellikle Cumhuriyet Halk Partisi adına kesinlikle
destek vereceğimizin de sözünü veriyoruz.
Diğer bir taraftan değerli
arkadaşlarımız, biliyorsunuz, konu bitmiyor, çok sayıda
vatandaşımız… Özellikle bu konunun altını çizerek
belirtmek istiyorum: Neden yirmi bir günde ısrar ediyor Cumhurbaşkanı?
Bu benim kendi fikrim değil ancak gelen talepleri de biz halkın
Meclisinde, milletin vekili olarak dile getirmek zorundayız. Bakın,
bir tane firma var Konya’da, Ereğli Tekstil. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin elbise ihtiyacının yüzde 40’ını tek
başına karşılıyor. İşte, bu firmanın
yönetim kurulu benim dikkatimi çekti, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yönetim Kurulu: Faruk Albayrak, Muzaffer Albayrak, Mesut Muhammed Albayrak.
Takdiri yüce Türk milletine bırakıyorum. Bunu sosyal medyada birçok
vatandaşımız, genç kardeşimiz gönderdi. Acaba yirmi bir gün
temel mecburiyeti bir yerlere mi dayanıyor? Takdir sizlerin diyorum.
Son olarak, özellikle çok sayıda
vatandaşımızın talebi üzerine EYT’liler yani emeklilikte
yaşa takılanların, önümüzdeki günlerde de bunların
sorunlarını bu Mecliste dile getirip onların da bir defaya
mahsus bu sorunlarını gidermemiz gerekiyor.
Hepinize saygı, sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını
dikkate alalım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyelerimiz arasında görüş
ayrılığı var, dolayısıyla elektronik oylama
yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum arkadaşlar.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 2’nci
maddesi ile 1111 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici 55’inci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdul Ahat Andican Yavuz
Ağıralioğlu İsmail
Tatlıoğlu
İstanbul İstanbul
Bursa
Durmuş Yılmaz Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Ankara Antalya
Antalya
“Yurt dışında yüksek lisan ve doktora
öğrenimi görenler de Millî Savunma Bakanlığınca verilecek
uzaktan eğitim imkanından yararlandırılırlar.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğlu.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Esasında hiçbir partinin veya hiçbir
milletvekili arkadaşımızın itiraz etmeyeceği bir konu
üzerinde bir önergemiz var. Bunu daha önce AK PARTİ grup başkan
vekili arkadaşımızla da konuştuk, arada Milliyetçi Hareket
Partisi grup başkan vekili arkadaşlarımızla da sohbetini
ettik. Şimdi, bu bedelli askerlikte yurt dışında oturma
izni olan ve/veya işçi veya işveren olarak çalışanlar yirmi
bir günü Millî Savunma Bakanlığının düzenleyeceği
uzaktan eğitimle alacaklar, yurt içinde olanlar bu yirmi bir günü
yanaşık eğitim ve benzeri eğitimle yerinde alacaklar fiziki
olarak. Ancak Türkiye'nin yurt dışında özel veya burslu, yüksek
lisans veya doktora yapan 15.600 vatandaşı var, bunların orada
oturma izni var ama onlar orada öğrenci olarak bulunuyorlar. Bunların
önemli bir kısmı İngiltere’de, önemli bir kısmı
Amerika’da, bir kısmı Kanada’da, bir kısmı Avustralya’da,
bir kısmı Malezya’da, Rusya’da; dünyanın her yerine dağılmış
öğrencilerimiz var. Bunların, mesela, bir Avustralya’dan gelmesi
aşağı yukarı 3-4 bin dolar maliyetli, her birisi her sene
gelme imkânına sahip değil. Burada bizim teklifimiz şudur: Bunların
da yurt dışında yerleşik olan, yurt dışında
oturma izni olan işçi veya işverenler gibi yirmi bir günlük
eğitimi uzaktan alma imkânlarına sahip olmaları. Biz parti
olarak şunu da teklif ettik AK PARTİ grup başkan vekili
arkadaşımıza ve diğer arkadaşlarımıza:
Gerekirse bunu siz önerge olarak getirin, biz kabul edelim. İnanın,
bu 15.600 öğrencimizin Almanya’ya veya diğer yerlere
çalışmak üzere veyahut da bir iş yapmak üzere giden
vatandaşımızdan ne farkı olabilir? Burada bir
mağduriyet söz konusudur, bu mağduriyetin giderilmesi, kendi
insanımızın, yurt dışına bilim için giden
insanımızın eşit haklara sahip olması gerekmektedir.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle 1111
sayılı Kanun’a eklenen geçici 55’inci maddenin birinci
fıkrasında yer alan “31 Aralık 1993” ibaresinin “1 Ocak 1994”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatih Şahin Bülent
Turan Mehmet
Naci Bostancı
Ankara Çanakkale Ankara
Mehmet Doğan Kubat Erhan Usta Abdul Ahat
Andican
İstanbul Samsun İstanbul
Ramazan Can Fehmi
Alpay Özalan Jülide
İskenderoğlu
Kırıkkale İzmir Çanakkale
Bayram
Özçelik
Burdur
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe mi okutulacak?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1 Ocak 1994 tarihinden (bu tarih dâhil) önce
doğanların madde hükmünden yararlanmaları
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci
madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Mahmut
Toğrul Erkan
Baş
Mersin Gaziantep
İstanbul
Kemal Peköz Adnan
Selçuk Mızraklı Semra
Güzel
Adana Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.
Buyurun Sayın Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 3’üncü maddesi hakkında Halkların Demokratik Partisi
grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, torba yasa
niteliğinde olan bu yasa teklifinin adı her ne kadar askerlikle
ilgili olsa da sağlık alanına dair birçok olumsuz düzenleme de
yasaya yerleştirilmiştir. Bundan önceki torba yasalarda olduğu
gibi bu yasa tasarısında da iktidar ülkedeki demokrasi, hukuk, temel
hak ve özgürlüklerdeki sorunlara toplumun her alanında giderek artan
şiddete çözüm üretmek yerine kendi yanlış ekonomi
politikalarının neden olduğu kötü gidişatı durdurmak
niyetiyle halkların cebine göz dikmiştir. Bu tasarıda
sağlık alanını piyasalaştıran ve sermayeye
peşkeş çeken düzenlemeler var ama her gün yaşanan ve
birçoğu ölümle sonuçlanan sağlık emekçilerine yönelik
şiddet sorununun çözümüne dair tek bir düzenleme yok. Belli ki yasa
tasarısı hazırlanırken sağlık alanında
faaliyet yürüten emek ve meslek örgütlerinin görüş ve önerileri de dikkate
alınmamıştır. Sağlıkta dönüşüm adı
altında hayata geçirilen ve sağlık
çalışanlarını köleleştiren, güvencesizleştiren ve
itibarsızlaştıran uygulamalarla sağlık emekçileri
gittikçe ağırlaşan iş yüküne, 7/24 esnek, kuralsız ve
hatta altmış dört saate kadar uzayan mesailerle baskı
altında çalışmaya maruz
bırakılmışlardır. Beş dakikada bir verilen
randevu sistemi sunulan sağlık hizmetinin niteliği açısından
da kötü sonuçlar doğurmaktadır. Tüm bunların sonucunda bozuk bir
sağlık sistemi, tedavi olamayan hastalar sağlık
emekçilerine yönelmiş öfke ve şiddeti açığa
çıkarmaktadır. İktidar temsilcileri sağlık
emekçilerine yönelik artan şiddet olaylarını önleyici düzenleme
ve tedbirleri hayata geçirmek yerine şiddeti normalleştirerek sağlık
emekçilerini hedef hâline getirmiş ve sorunun asıl kaynağı
olan kendi yanlış politikalarının üstünü örtmeye
çalışmıştır.
Değerli arkadaşlar, söz konusu yasa
teklifinin 3’üncü maddesinde yer alan sağlık turizmine dair
düzenlemeler Türkiye’de zaten sorunlu ve yetersiz olan mevcut sağlık
sistemi açısından son derece ciddi sakıncalar içermektedir. Söz
konusu düzenlemeyle sağlık turizminden gelen döner sermaye
ücretlerinin sadece hekimleri kapsıyor olması sağlık ve
sosyal hizmet emekçileri arasında çalışma
barışını bozacak uygulamalara neden olacak ve esnek,
kuralsız çalışmayı daha da yaygın bir hâle
getirecektir. Yeni bir düzenlemeyle çalışanlar üzerindeki mevcut
performans baskısı artacaktır. Özellikle, hekimler
sağlık turizminden gelen hastalara bakabilmek için konulan
kotaları ve puanı doldurabilmek amacıyla çok fazla hasta bakmak
ve işlem yapmak zorunda kalacaklardır. Sağlık
Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde çalışan hekim
ve diş hekimlerinin özel sağlık kuruluşlarında
çalışması yasakken bu düzenlemeyle sağlık turizmine
dair hekimler verilecek yetki belgesiyle başka sağlık
kurumlarında da çalışabilecekler. Bu çalışma
şekli hekimlerin iş güvencesini de tamamen ortadan kaldıracaktır.
Söz konusu çalışmada ortaya çıkan parasal değerin
yarısına varan kısmının hizmeti sunan hekime verilmesi
cazip bir teşvik unsuru hâline getirilmiştir. Normal
çalışma içerisinde emeğin değerinin verilmesi yerine
başka yerlerde fazla çalışmayla buna ulaşabilmesi yıpratıcı
bir çalışma temposu yaratacaktır. Fazla mesaiye neden olacak bu
çalışma şekli tıbbi hatalara da neden olabilecektir. Söz
konusu düzenlemede yer alan sağlık turizminde hastanın bir süre
sonra ülkesine dönmesi sebebiyle hekimle, sağlık kuruluşuyla
bağının zayıflaması, erişimin güçleşmesi de
dikkate alındığında hizmette ortaya çıkabilecek
niteliksel zayıflığın telafisi oldukça zor olacaktır.
Tek tek saydığım bu nedenlerle bu yanlıştan bir an
evvel dönülmeli, söz konusu düzenlemeler iptal edilmelidir. Sağlık
hizmetlerinin sunulduğu alanlar sağlık değerlerinin temeli
olan demokratik, barışçıl bir güven ortamına
dönüştürülmelidir. Sağlık, sosyal bir haktır; herkes için
eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve ana dilinde sağlık
hizmetinin hayata geçirildiği sağlık politikaları
geliştirilmelidir. Sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve
meslek örgütlerinin bu konudaki görüş ve önerileri dikkate
alınmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cavit Arı Bülent
Kuşoğlu Emine
Gülizar Emecan
Antalya Ankara İstanbul
Gamze Taşcıer Süleyman
Girgin Mehmet
Bekaroğlu
Ankara Muğla İstanbul
Abdüllatif Şener Kâmil
Okyay Sındır
Konya İzmir
Madde 3 - 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesine "uzman olanlar,” ibaresinden
sonra gelmek üzere "Sağlık Bakanlığınca
yapılan istihdam planlamaları çerçevesinde ve” ibaresi ile maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Sağlık Bakanlığına,
üniversitelere ve özel sektöre ait uluslararası sağlık turizmi
sağlık tesisi yetkisi verilmiş sağlık
kuruluşları arasında, uluslararası sağlık
hizmetleri kapsamında, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık
mevzuatına göre uzman olanlar tarafından verilen sağlık
hizmetleri için bütçeleri ayrı olmak şartıyla
işbirliği yapılabilir. İşbirliği protokolleri
Sağlık Bakanlığı ilgili birimi, ilgili üniversite ve
özel sağlık kuruluşunun yetkili makamları tarafından
imzalanır ve Sağlık Bakanlığı ile
Yükseköğretim Kurulunun onayıyla uygulamaya konulur. Bu
işbirliği kapsamında Bakanlık ve üniversite hastanelerinde
çalıştırılacaklar, ikinci ve üçüncü fıkradaki ve
ilgili kanunlardaki sınırlayıcı hükümlerden istisna olarak,
ilgilinin muvafakatiyle ve kadrosunun bulunduğu kurum/kuruluştaki
eğitim, araştırma ve mesleki yükümlülüklerini aksatmamak
koşuluyla karşılıklı mutabakat çerçevesinde protokol
eki liste ile belirlenir. Bakanlık veya üniversite personelince özel
sektöre ait sağlık kuruluşlarında bu fıkraya göre
hizmet sunulamaz. Bu kapsamda verilen hizmetin Sağlık
Bakanlığı tarafından belirlenen ücretin %50’sini geçmemek
üzere belirlenen kısmı hizmeti alan sağlık hizmet sunucusu
tarafından ilgili hekime ve bu hizmetin sunumunda görev yapan tüm
sağlık çalışanları ekibine ödenir. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulunun
görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından
belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer.
Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; “Bir düzenlemeyi
başarılı kılan nedir?” diye sorarsak hiç şüphesiz
“Sistemin bir bütün olarak ele alınması.” deriz. Sistem sorun
yaşıyorsa ve bir düzeltme yapılacaksa mutlaka tüm sistemi ve
sistemin tüm bileşenlerini içermek zorunda. Hele ki bu sistem
sağlık gibi insan yaşamını doğrudan
ilgilendiriyorsa şüphesiz böyle davranılmalı. Bundan
dolayıdır ki sağlık evrensel bir haktır.
Bizim Anayasa'mızın 49’uncu maddesi
şöyle söylüyor: “Devlet işçi-işveren ilişkilerinde
çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı
ve koruyucu tedbirler alır.” Demek ki çıkaracağımız
yasalarda bu anayasal hükme uymak zorundayız.
Peki, siz getirdiğiniz bu teklifle ne
sağladınız? Sağlık çalışanlarını
yani meslek grubunu kendi içinde ayrıştırdınız.
Örneğin sosyal hizmet emekçileri yok, memurlar yok, genel idari hizmet
sınıfındakiler, teknik idari sınıfındakiler,
yardımcı hizmet sınıfındakiler yok; psikologları
bile kendi içinde ayrıştırdınız. Yani hastanelerde ve
sağlık hizmeti sunumunda çalışan emekçilerin
tamamını kapsamıyor sizin “sağlık emekçisi”
tanımınız. Başka bir ifadeyle, bu tasarıyla
sağlıksız bir iş yaptınız.
Ben kendi mesleğimden bir örnek vermek
istiyorum: Bakın, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan
eczacılar eşit iş yapıyorlar ancak farklı
aylıklar alıyorlar hem de bu aylıklar arasında çok ciddi
uçurum var. SGK ve bağlı hastanelerinde çalışan
eczacılar döner sermaye gelirinden pay alarak yüksek ücret alırken,
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gibi Sağlık
Bakanlığına bağlı kurumlarda çalışan
eczacılar döner sermaye geliri olmadığı için düşük
aylık alıyorlar. İki yıl önce sizin
hazırladığınız kanun tasarısında yer alan
ama bugün kadük durumunda olan tasarıda eczacılar vardı. Peki,
ne oldu da dün var ettiğiniz eczacı hakkını bugün yok
saydınız? Yoksa eczacılar ve diğer sağlık
çalışanları sizler için üvey evlat mı?
Değerli arkadaşlar,
sağlıksız ücretlerle sağlıklı bir hizmet
verilmesini bekleyemeyiz. Bu sorunun çözümü için eczacı
arkadaşlarımızla grubumuz adına bir yasa teklifi verdik,
Komisyonda önerge hazırladık ama sizlerin oylarıyla reddedildi.
Bugün, burada, eczacı olduğunu bildiğim diğer siyasi
partili arkadaşlarım var. Bu sorunun partisi yok. Gelin,
meslektaşlarımızın sorunlarını hep birlikte çözelim.
Olması gereken nedir? Eşit işe eşit ücret. Sağlık
hizmetleri bir bütün olarak incelenmeli. Siz “sağlık hizmetimiz”
dediğiniz şeyin zincirinin bir ayağını
zayıflatırsanız tüm sistemi çökertirsiniz. Hekimler elbette bu
sistemin en önemli aktörleri fakat sistemin geri kalanı da köle
değil. Bu ayrım, son kertede hem hekimleri hem de
yurttaşları mağdur edecek.
Şu anda bizim ülkemizdeki
yurttaşlarımız dört başı mamur bir sağlık
hizmeti almıyor. Örneğin, bir arkadaşımın geçen hafta
yaşadığı bir olay: Başkentin göbeğinde bir
üniversite hastanesinde gece ultrason çektiremedi. Gerekçe, gece vakti radyolog
uzmanının çalıştırılması çok masraflı.
Üniversite hastanesinden başka bir hastaneye taşınıyor.
Peki, bu denli sorunlu bir sistemi daha da sorunlu
hâle getirecek bir düzenleme yapılır mı? Bence
oylarınızla bu yasa teklifi geçmemeli diyorum.
Peki, bir kota belirlenmiş, bir esnek
çalışma saati. Deniliyor ki millî hastaların -bizim
vatandaşlarımız “millî hasta” olarak geçiyor- yüzde 60’ına
baktıktan sonra dışarıdan gelen hastaya bakacak. Bu,
doğrudan, zaten kısa olan hasta bakım sürelerini daha da
kısaltacağına işaret yani siz, hekimleri zaten
ittiğiniz bu sisteme şimdi de perçinliyorsunuz.
Sonuç olarak, bir sorunu çözerken başka
mağduriyetler yaratıyoruz. Bu adaletsizliği gidermek elimizde.
Unutmayalım ki sağlıkta elde edilecek kâr para değil, hayat
olmalı.
Sözlerime son verirken Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin çerçeve 3’üncü maddesiyle 1219 sayılı Kanun’un
12’nci maddesine eklenen fıkranın ikinci cümlesindeki
“Sağlık Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulunun
onayıyla” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve
dördüncü cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Turan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Çanakkale İstanbul İzmir
Cemal Bekle Aziz
Babuşcu Bayram
Özçelik
İzmir İstanbul Burdur
Yusuf Başer Jülide
İskenderoğlu
Yozgat Çanakkale
“Bakanlık veya Devlet üniversiteleri
personelince özel sektöre ve vakıf üniversitelerine ait sağlık
kuruluşlarında bu fıkraya göre hizmet sunulamaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gerekçe…
BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Uluslararası sağlık hizmetleri
alanında sağlık kuruluşları arasında iş
birliği yapılmasına ilişkin usul ve esaslar
Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Sağlık
Bakanlığı tarafından belirlenecek ve uygulama bu esaslara
göre yapılacaktır. Uygulama esasları böylece belirlendikten sonra,
her münferit uygulama işlemi için Sağlık
Bakanlığının ve Yükseköğretim Kurulunun
onayının alınmasına lüzum bulunmamaktadır. Bu sebeple,
idari usullerin basitleştirilmesi ve bürokrasinin azaltılması
bakımından, yapılacak iş birliği protokollerinin
uygulamaya konulması için Sağlık
Bakanlığının ve Yükseköğretim Kurulunun
onayının alınması mecburiyeti
kaldırılmaktadır.
Diğer taraftan, madde kapsamında
Bakanlık veya üniversite personelince özel sektöre ait sağlık
kuruluşlarında hizmet sunulamayacağı belirtilmiştir
ancak vakıf üniversitelerine ait sağlık kuruluşları
bakımından bir açıklık bulunmamaktadır. Bu noktada
uygulamada yaşanacak tereddütleri gidermek ve ihtilaflara meydan vermemek
için Bakanlık veya üniversite personelince vakıf üniversitelerine ait
sağlık kuruluşlarında da madde kapsamında hizmet
verilemeyeceği belirtilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
3’üncü madde kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Rıdvan Turan Adnan Selçuk
Mızraklı
Gaziantep Mersin Diyarbakır
Erkan Baş Kemal Peköz Habip
Eksik
İstanbul Adana Iğdır
Madde 4 - 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 84- Sağlık ve Sosyal Hizmet
Çalışanları kadro ve pozisyonları esas alınarak
emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı
bağlanmış olup, aylıklarıyla birlikte makam
tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan Sağlık ve
Sosyal Hizmet Çalışanlarından ilgili mevzuatına göre uzman
olanlara 17000 gösterge rakamının, uzman olmayanlara 13000 gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave
ödeme yapılır.
Birinci fıkra kapsamında yapılacak
ödeme, ölenlerin mülga 67 nci maddede belirtilen aylığa müstahak dul
ve yetimlerine mülga 68 inci maddede belirtilen oranlar üzerinden ödenir.
Bu kanuna göre tabip veya diş tabibi
dışındaki 209 sayılı kanunun 5.maddesi, 2547
sayılı kanunun 58.maddesi, 2659 sayılı kanunun 30.maddesine
göre döner sermayeden ek ödeme alanlar ile 2828 sayılı kanundaki
hizmetleri gören personelden kadro ve pozisyonları esas alınarak
emekli, adi mamullük veya vazife malullüğü aylığı
bağlanmış olup, aylıkları ile birlikte makam
tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olanlardan ön lisans ve
lisans mezunu olanlara 9.000, diğerlerine 5.000 gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıkları ile birlikte ilave
ödeme yapılır.
1 inci, 2 nci veya 3 üncü fıkra kapsamında
yapılacak ödeme, ölenlerin mülga 67.maddede belirtilen aylığa
müstahak dul ve yetimlerine mülga 68.maddede belirtilen oranlar üzerinden
ödenir.
Bu madde kapsamında ilave ödemeden
yararlanacaklardan, sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle
çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak
çalışanların ilave ödemeleri, çalışmaya
başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren kesilir.
Bu ödemeden yararlanma şartlarını
kaybedenler en geç bir ay içinde durumu Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle
yükümlüdürler. Zamanında bildirimde bulunmayanlara yapılan ödemeler
kanuni faiziyle birlikte geri alınır. Bu fıkra uyarınca
ilave ödemeleri kesilenlerin, çalışmalarının sona
erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul edilerek ilave ödemeleri,
çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden
aybaşından itibaren yeniden ödenmeye başlanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen,
Iğdır Milletvekili Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; Askerlik Kanunu ile Diğer
Kanun Hükmünde Kararnamelerde ve 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
4’üncü maddesi üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Siyasi iktidarın önümüze getirdiği bu
maddeyle, tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına
ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmektedir. Bu maddeyle, sadece
hekimlere yönelik, emeklilik maaşlarına bir artış
önerilmektedir. Bu yaklaşım çalışanlar arasında
ayrıma neden olacak, çalışma barışını
zedeleyecek çeşitli sakıncalar doğuracaktır.
Bildiğiniz üzere, zaten hekimler üzerinde ciddi
bir baskı ve şiddet tehdidi vardır. Çalışma
barışını zedeleyecek herhangi bir düzenleme bu baskı
ve tehditleri artıracaktır. Bu nedenle çalışanlar
arasında ayrımcılık yaratmadan tüm sağlık ve
sosyal hizmet çalışanlarına ödenen sabit ödemeleri
emekliliğe yansıtılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
4’üncü maddesiyle maaş artışı değil de ilave ödeme
olarak kurgulanmış olan, emekli uzman hekimler için
yaklaşık 2 bin TL, emekli pratisyen hekimler için yaklaşık
1.500 TL’ye karşılık gelecek bir ek ödeme
tanımlanmıştır. Emekli olup da çalışmak zorunda
kalan hekimlerin durumları da düzeltilmelidir. Teklifte de kabul
edildiği gibi emekli hekim maaşları son derece yetersizdir ve
yapılacak zamla bu yetersizlik bir miktar azalsa da ortadan
kalkmayacaktır. Bu durumda, emekli hekimlerin çoğu
çalışmaya devam etmek zorunda kalacaktır. Emekli hekim
meslektaşlarımız sağlık hizmeti sunumunda fevkalade
deneyim ve birikim sahibidirler. Ülkemizdeki sağlık alanında
yaşanan sorunların çözümü için bu deneyim ve birikimden yararlanmak
zaruridir.
Teklifin 4’üncü maddesinin en sorunlu
noktalarından biri “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önceki dönem için geçmişe dönük herhangi bir ödeme yapılmaz.”
kısmıdır. Kamu idaresi, sağlık
çalışanlarını fiilî hizmet süresi zammı gerektirmeyen
çalışma koşullarına kavuşturabilir ve bundan böyle
yıpranmayı önleyebilir. Oysa zaten yaşanmış olan ve
doğal olarak fiilî hizmet süresi zammını hak eden
geçmişteki yıpranmışlığı başka türlü
telafi edemezler. Mevcut teklife göre örneğin yarın işe
başlayacak bir hekim belki daha iyi koşullarda çalışacak ve
fiilî hizmet süresi zammından yararlanmış olacak ama
geçmişte ağır koşullarda çalışmış bir
hekim yarın fiilî hizmet zammından hiç yararlanmamış olarak
emekli olabilecektir. Bu açık bir adaletsizliktir arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, bu kapsamda, ilk elden
yapılması gerekenler vardır. Öncelikle, Emekli
Sandığı, SSK, BAĞ-KUR ayrımı
yapılmaksızın tüm emekli hekimlerin maaşlarına daha
fazla zam yapılmalıdır. Çalışıp
çalışmadığı fark etmeksizin tüm sağlık
emekçileri yapılan zamdan yararlanabilmelidir. Fiilî hizmet süresi
zammı yılda en az yüz yirmi gün olmalı, görev alınan
hizmetin yıpratıcılığına bağlı olarak
yüz elli ve yüz seksen güne çıkarılmalıdır. Geçmişe
dönük yıpranma düzenlemesi derhâl düzeltilmelidir.
Bunların yanı sıra, öncelikle
belirtelim ki sağlık emekçilerinin sorunlarını çözecek
talepler ortadadır ve yine onların cümlesiyle söylememiz gerekir ki
“Yıpranma payı torba yasaya sığmaz.” Öncelikle
belirtmeliyiz ki emekçilerin özlük hakları böyle torba yasalara
sığmaz. Torba yasada yer alan düzenlemeler sağlık ve sosyal
hizmet emekçilerinin taleplerini karşılamamaktadır.
Sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda çalışan tüm
emekçileri kapsamalıdır. Fiilî hizmet süresinin de çalışma
yeri ve yoğunluğuna bağlı olarak yüz yirmi ila yüz seksen
gün arasında düzenlenmesi ve fiilî hizmetten yararlanmada fiilen
çalışma şartının kaldırılması
gerekmektedir.
Sağlık turizmi anlayışına
karşı çıkmaktayız çünkü bir ülkede bulunan tüm insanlar
ister göçmen ister turist ister yurttaş olsun aynı sağlık
hizmetlerinden faydalanmalıdır. Bu tür ayrımlar sağlık
hizmetlerinin bütünlük ilkesini bozmaktadır.
Tüm bu nedenlerle torba yasa
anlayışından vazgeçilmesini, sağlık ve sosyal hizmet
alanında çalışan tüm emekçilerin haklarının eksiksiz
yerine getirilmesini ve sağlığı turizm olarak gören
anlayışa son verilmesini talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, lütfen, gelin, el
indirip kaldırmaktan ibaret olmadığımızı,
düşünen, idrak eden birer birey olduğumuzu hatırlayıp, ona
göre oy verip bu tür yani “Yirmi bir gün olacak.” diyerek milletvekili olma
irademizi tahakküm altına almaya çalışan anlayışlara
karşı bu torba yasayı kabul etmeyelim, ülkemiz için,
geleceğimiz için bir adım atalım.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na eklenen ek madde
84’ün birinci fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Emine Gülizar Emecan Bülent Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul Ankara İstanbul
Süleyman Girgin Erkan
Aydın Cavit
Arı
Muğla Bursa Antalya
Abdüllatif Şener Kamil Okyay Sındır
Konya İzmir
“Bu Kanuna göre tabip, diş tabibi, veteriner ve
eczacı kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük
veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup,
aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak
kazanamamış olan ve 5510 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesi
uyarınca ilave aylık alamayan tabip, diş tabibi, veteriner ve
eczacılardan ilgili mevzuatına göre uzman olanlara 17000 gösterge
rakamının, uzman olmayanlara 13000 gösterge rakamının memur
aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda
her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılır.
Ayrıca bu unvanlar dışındaki 209 sayılı kanunun
5. maddesi, 2547 sayılı kanunun 58. maddesi, 2659 sayılı
kanunun 30. maddesine göre döner sermayeden ek ödeme alanlar ile 2828
sayılı kanundaki hizmetleri gören personelden kadro ve
pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife
malullüğü aylığı bağlanmış olup,
aylıkları ile birlikte makam tazminatı ödenmesine hak
kazanamamış olanlardan ön lisans ve lisans mezunu olanlara 9.000,
diğerlerine 5.000 gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay
emekli aylıkları ile birlikte ilave ödeme yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Bursa
Milletvekili Erkan Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle 27’nci Dönem
Birinci Yasama Yılının hepimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Yunanistan’da gerçekleşen orman
yangınından dolayı da komşu Yunanistan’a geçmiş olsun,
ölüler için de başsağlığı ve rahmet diliyorum.
Hatay’daki yangın için de umarım kısa sürede, büyümeden önlenir
diyorum.
Evet, 4’üncü maddede doktorlar ve diş hekimleri
için emekli maaşları iyileştiriliyor, bunu destekliyoruz.
Gerçekten 26’ncı Dönemde içerisinde bizim de teklifimizin olduğu
öneri Sayın Müezzinoğlu Bakanken Bakanlar Kuruluna gelmişti,
ancak daha sonra, değişince kalmıştı. Bunu biz de
doktorlarımız için artı bir kazanım olarak görüyoruz. Ancak
doktorlar ilave aylık alırsa bu düzenlemeden yararlanamıyor.
Yani diyorsunuz ki 80 yaşına kadar çalış,
çalıştıktan sonra sana bu aylık ilave ödemeyi veririz.
Uzman için 17 bin, uzman olmayan için 13 bin, diş hekimi için de
aynı. O yüzden bunun da bir önergeyle -ki komisyonda verdik-
düzeltilmesini buradan öncelikle talep ediyoruz.
İkinci kısım, bunun gerekçesinde,
aldıkları eğitime istinaden ücretlerinin az olduğunu söylüyorsunuz.
Doktorlar altı yıl, diş hekimleri beş yıl ama
eczacılar da beş yıl eğitim alıyor, onlar da
sağlık emekçisi, kamuda olan eczacılar da aynı doktor ve
diş hekimleri kadar yıpranıyorlar ancak onları bu 4’üncü
madde kapsamına almadınız. Neden almadınız? Burada
Sayın Muş yok teklif sahibi olarak ama Komisyon Başkanı
var, orada da sorduk ve sorduğumuzda gene Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi
Sayın Cora -o da buralarda mı bilmiyorum- kendisi Trabzon’da
eczacı odasını ziyarete gittiğini ve bunun teklife konulması
gerektiğini ifade etti. Aynı şekilde, Sayın Kalaycı da
Komisyonda söyledi, bunun olması gerektiğini, veteriner hekimler için
de olması gerektiğini ifade ettiler. Ama maalesef iş oylamaya
gelince her ikisi birden reddettiler, umarım burada reddetmezler, kabul
ederler de yakında yanlıştan dönülmüş olur. Çünkü
bakın, kamudan emekli eczacı sayısı şu anda 900-1.000
civarında. Bu katsayıyı verdiğinizde aylık 1 milyon,
yıllık da 12 milyon gibi bütçeye ek ödeme geliyor. O gün sunumda
söylediler, bu düzenlemede 554 milyon TL bütçeye ek bir ödeme geliyor, 768
milyar olan 2018 bütçesinde 554 milyon. Bakalım bu 554 milyonlar nerelere
gitmiş, ben size söyleyeyim. Geçen yıl 10 tane
bakanlığın çay, kahve, çiçek, çorba, temsil, ağırlama
gideri 550 milyon. Bin eczacıya vermediğinizi çay, çorba, çiçek,
temsil, ağırlama için vermişsiniz. Gene bakalım,
sarayın şu andaki aylık elektrik parası 2 milyon. Yani
vereceğiniz, 2 bin tane eczacı ve veterinere, sadece sarayın bir
aylık elektrik parası kadar, ona veriyorsunuz ama bunlara
vermiyorsunuz. Gene bakalım aynı rakamlarla ne oluyor. Geçmeden
ödediğimiz köprü paraları var ya, gitmeden ödeyeceğimiz
şehir hastanelerindeki garanti hasta sayısı var ya, 2018
bütçesinde 6,2 milyar TL koymuşsunuz ama bin eczacıya 12 milyonu çok
görüyorsunuz. Tabii, onlar da izliyorlar, meslektaşlarımız.
Elbette ki bunların neden konulmadığını sizler izah
edersiniz sahada. Biz zaten bunu yayacağız. Çok basit, şu anda
hâlâ, yasa teklifi bitmeden önergemizi kabul ederek bunu düzeltebiliriz ve emin
olun, o kadar emekçinin, aynı doktor ve diş hekimleri gibi o kadar
yorulan insanların da hakkını teslim etmiş olursunuz.
TİTCK’da çalışan eczacılar,
onlarınki daha da kötü. Onlar döner sermayeden pay almadığı
için, normal bir SGK’de ya da Sağlık Bakanlığında 7
bin lira gibi para alırken onlar 3.500-4.000 lira gibi bir para
alıyorlar. Doğal olarak emekli olduklarında bu para 2.000-2.500
liralara düşüyor ve emekli olamıyorlar. E, genç istihdama yer
açılamıyor. Bir taraftan “İşsizlik var.” diyoruz, bir
taraftan “Bunlara yer açalım.” diyoruz ama diğer taraftan da o biraz
önce verdiğim rakamı maalesef vermediğimiz için de buraya yer
açılma imkânı sağlanmıyor. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
da konuştuk gecenin bir buçuğunda, bugün de geç saatte
konuşuyoruz.
Bir kez daha, yine o gün Komisyon üyeleri
aramızda, sizlerden de, iktidar partisinden, diğer partilerden de… Bu
önergeyi isterseniz siz yazıp verin, biz onaylayalım, belki biz
yazdık diye onaylamayabilirsiniz yani şimdi “İkinci partinin
verdiği önergeyi onaylamayalım.” diyebilirsiniz, siz yazın, biz
“evet” verelim, hep birlikte kabul edelim diyorum ve bir hakkı teslim
edelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4’üncü
maddesiyle 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu’na
eklenen ek madde 84’üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen
"tabip veya diş tabibi” ibarelerinin "kamu eğitim
çalışanları, tabip, diş tabibi, eczacı ve veteriner”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Abdul Ahat Andican İsmail
Tatlıoğlu Hasan
Subaşı
İstanbul Bursa
Antalya
Durmuş Yılmaz Feridun
Bahşi Yavuz
Ağıralioğlu
Ankara Antalya İstanbul
Mehmet Metanet Çulhaoğlu
Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden
Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çulhaoğlu.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – 27’nci
Dönemde ortak aklın ve sağduyunun hâkim olduğu, uzlaşarak
ülkemiz ve milletimiz için hayırlı çalışmalar
yapmamızı temenni ediyorum. bu duygularla Askerlik Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına konuşmak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve Sayın
Başkanı saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin 4’üncü maddesindeki 5434
sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na eklenen 84’üncü
maddeye göre kamu kurum ve kuruluşlarından emekli olmuş tabip ve
diş tabiplerinin emekli aylıklarına ilave ödeme yapılacak
olması olumlu olmakla beraber madde gerekçesinde ifade edildiği
oranda ilave ödenek yapılmadığı görülmektedir. Madde
gerekçesindeki ifadeyi değiştirmeden bilgilerinize sunuyorum: “Tabip
ve diş hekimi emeklilerinin emekli aylıkları,
aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetle mütenasip
olmaktan uzak ve muadillerinin çok gerisindedir. Örneğin, öğretim
üyesi, hâkim, subay gibi meslek mensuplarının emekli
aylıklarının yaklaşık yarısı kadar emekli
aylığı almaktadırlar ve bu gerekçeyle tabip ve diş
hekimlerinin emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması
öngörülmektedir.” deniliyor. Doğrudur, yürekten katılıyorum
fakat yapılan ilave ödemenin miktarı Temmuz 2018 aylık
katsayısına göre uzman olanlar için 2.004 Türk lirası, uzman
olmayanlar için ise 1.533 Türk lirası olmaktadır. Gerekçede ifade
edilen meslek gruplarının emekli maaşının
yarısı kadar değil 3’te ikisi kadar etmektedir. Buna da
meslektaşlarımız adına teşekkür ediyoruz. Fakat bu
maddede yalnız kamudan emekli olan tabipler ve diş hekimleri
düşünülmüş, BAĞ-KUR, SSK kapsamında mesleğini icra
eden tabip ve diş hekimleri göz ardı edilmiştir. Oysa sistem
değişmeden önce Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan,
Sosyal Güvenlik Bakanının defalarca asgari ücretin altında
emekli maaşı olmayacağı yönündeki
açıklamalarını kamuoyu bilmektedir. Peki, BAĞ-KUR’dan
emekli olan diş hekimlerinden 1.600 liranın altında aylık
alanlar olduğu biliniyor mu? Biliniyorsa, unutuluyor mu? Madde gerekçesi
ne diyordu? “Tabip ve diş hekimi emeklilerinin emekli aylıkları,
aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetle mütenasip
olmaktan çok uzaktır.” Öyleyse, bu ifade çok güzel, katılıyoruz.
Aynı okullardan mezun, aynı mesleği özveriyle yapmakta olan,
BAĞ-KUR ve SSK kapsamında çalışarak katma değer
sağlayan, yıllık gelir vergisi ödeyen,
çalıştığı süre içerisinde en az iki ya da daha fazla kişiye
istihdam sağlayan bu meslektaşlarımız, emekli olunca, bugün
için hak etmedikleri düşüklükte emekli aylığı almaktalar.
Eczacılar, veterinerler aynı durumdadır. SSK ve BAĞ-KUR
emeklisi diş hekimi sayısı, Türk Tabipleri Birliği
verilerine, Türk Diş Hekimleri Birliği verilerine göre,
yaklaşık 9.500-10.000 civarında olup bunlardan 7 bini
mesleklerini icra ettikleri için bu kanun kapsamı dışında
kalmaktadırlar. Geriye kalan 3 bin civarındaki kişinin bütçeye
fazla yük getirmeyeceği açıktır. Buna mukabil, büyük bir
mağduriyeti sonlandıracağı görülür. Önergemizle, SSK ile
BAĞ KUR’dan emekli olan tabip, diş hekimi
meslektaşlarımızın, veteriner hekimlerin,
eczacıların emekli aylıklarına, kamudan emekli tabip ve
diş hekimi meslektaşlarımız için yapılan ilave kadar
iyileştirme yapılmasını talep ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, bir eksikliği daha
vurgulamak gerektiği kanaatindeyim. 657 sayılı Kanun’un
36’ncı maddesindeki sağlık hizmetleri sınıfında
yer alan, meslek eğitimi görerek yetişmiş olan eczacı,
veteriner hekim gibi memurlar ile bu hizmet sahasında çalışan,
yükseköğrenim görmüş fizyoterapist, tıp teknoloğu, ebe,
hemşire, sağlık memuru, sosyal hizmetler uzmanı, biyolog,
psikolog, diyetisyen, sağlık mühendisi, sağlık fizikçisi,
sağlık idarecisi ile ebe ve hemşire yardımcısı ve
bunun benzeri sağlık personellerinin de emeklilik sonrası bu
ilave ödemelerden yararlanmaları gerektiğine inanıyorum çünkü
Anayasa’nın 10’uncu maddesi hükmü gereğince Anayasa önünde herkes
eşittir.
Yine, sağlık personelleri ve diğer
kamu personelleri için verdiğiniz 3600 ek gösterge sözünüzü
unutmadığınızı ümit ediyor, tüm sağlık
çalışanları adına yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Adnan Selçuk
Mızraklı Kemal
Peköz
Mersin Diyarbakır Adana
Mahmut
Toğrul Erkan
Baş
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Biraz da bilim konuşalım diyorum.
Lorenz’in Kelebek Etkisi Teorisi’ni bilirsiniz ya da
duymuşsunuzdur; der ki: Bir sisteme dışarıdan çok küçük bir
etki de yapılsa sistemde öngörülemeyecek düzeyde devasa boyutlarda bir
değişim tetiklenebilir. Popüler bilimde bunu “Kelebek Etkisi” olarak
bilirler. Çin’deki bir kanat çırpan kelebeğin Amerika Birleşik
Devletleri’nde tufan yaratabileceği biçimde
metaforlaştırılmıştır bu bilimsel teori.
Şimdi düşünün, Çin’de kanat çırpan kelebek ABD’de
fırtına, kasırga yaratıyorsa acaba 45 kilometre
uzunluğunda, 25 metre derinliğinde ve 250 metre
genişliğinde bir kanalın sisteme yaratacağı etki ve
bunun doğuracağı ekolojik sonuçlar nedir; gelin bunu beraber bir
muhakeme edelim. Hani bize itimadınız olmayabilir, o yüzden
sağlam referanslarla geldim buraya. Bunlardan bir tanesi Cemal Hoca,
Profesör Cemal Saydam; Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli deniz
bilimcilerinden biridir. Bir diğeri de yine, beraber çalıştığı
Profesör Emin Özsoy. Bu 2 bilim insanı Türkiye denizlerini ve
boğazlar sistemini en iyi bilen insanlardır ve dünyada
yayımlanmış çok sayıda makaleleri vardır. Haliç’in
temizlenebileceğini bilimsel olarak önden ispatlayan ve Marmara’dan Karadeniz’e
bir dip akıntısı olduğunu da bilimsel olarak ispatlayan 2
değerli bilim insanıdır, referanslar onlara ait.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Kanal
İstanbul’un doğuracağı iki devasa ekolojik kaos var;
bunlardan bir tanesi şu: Normal koşullarda Marmara’dan Karadeniz’e
bir akım söz konusu, dip akımı; Karadeniz’den de Marmara’ya
aynı biçimde bir akım söz konusu. Akdeniz ve Karadeniz arasında
da zıt bir karakter var; Akdeniz tuzlu ve besin maddesi içermiyor,
Karadeniz’se o kadar tuzlu değil ve yoğun besin maddesi içeriyor. Bu
ikisinin evliliğinden doğansa Marmara; dibinde oksijenin az
olduğu, anoksik bir ortam ve astımlı çocuk gibi. Şimdi,
Kanal İstanbul devreye girdiğinde bu anoksik yapı daha fazla
artacak; yani, Karadeniz’i boşaltmak için ikinci bir musluğu açtığınızda
Marmara’nın oksijensiz yapısı daha fazla artacak. Bunun iki tane
bilimsel sonucu var: Bir, kısa süre içerisinde Marmara’daki canlı
hayat yok olmaya başlayacak; ikincisi de, İstanbul’da oturmak mümkün
olmayacak, bütün İstanbul çürük yumurta kokusuyla sarılmış
olacak yani hidrojen sülfür kokusuyla ve bunu kapatsanız da artık
herhangi bir biçimde çaresi yok.
İkinci mesele ise, 25 metre derinliğinde
bir çukur kazdığınızda ıstrancalardan gelen su
altı nehirleri ve su altı gölleri -ki tatlı sudur, hem
Trakya’nın hem İstanbul’un su kaynaklarıdır bunlar- buralar
tuzlu suyla dolacak. Bu, kısa süre içerisinde Trakya’daki tarımı
yok edecek, hayvancılığı yok edecek, çeşitliliğe
dayanan flora ve faunayı yok edecek, İstanbul da bundan kaynaklı
olarak susuz kalacak. Şimdi, bu iki devasa sorun… Şimdi, soralım:
Bu kimin ihtiyacı? Halkın ihtiyacı mı bu Kanal
İstanbul, yoksa sarayın destek kıtası hâline gelmiş
bir avuç inşaat baronunun ihtiyacı mı?
Değerli arkadaşlar, ekonominin bundan
kalkınacağı falan yok. Katma değer üreten şeyler
olmadıktan sonra inşaatla ekonomi düzelmez. Peki, bu kadar riski
almak bilimsel olarak, insani olarak doğru bir davranış mı?
Açıkça şunu söylemek istiyorum: Bir
ekolojik kaosun, ekolojik fırtınanın kapısını
açıyoruz. Çocuklarımıza, ülkemize ve ülkemizin geleceğine
eğer önem veriyorsak bu çılgın değil, çatlak projeden hep
birlikte vazgeçelim değerli arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Burhanettin
Bulut Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan
Adana Antalya İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Kamil
Okyay Sındır Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Süleyman
Girgin Abdüllatif
Şener
Muğla Konya
"MADDE 5 - 4/1/1961 tarihli ve 209
sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı
Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine
Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesindeki "bir kat” ibaresi
"beş kat” olarak değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
"Uluslararası sağlık hizmetleri
kapsamında elde edilen gelirin yüzde 50'sine kadar olan kısmı bu
hizmetlerde görev alan personele ek ödeme olarak dağıtılabilir.
Bu ödemede, profesör ve doçentler ile uzman tabip ve tıpta uzmanlık
mevzuatına göre uzman olanlar ve uzman diş tabipleri için, ikinci
fıkranın birinci cümlesinde belirtilen yüzde 800 ve yüzde 700 tavan
oranları; uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında
olmayan çalışmalarından hak ettikleri ek ödemenin bu oranların
yüzde 60'ını geçmesi halinde bir kat, yüzde 80'ini geçmesi halinde
iki kat olarak uygulanır. Yüzde 100'ü olması halinde üst limit
olmaksızın ek ödeme yapılır. Dağıtılacak
tutarın; yüzde 80'i birinci cümlede belirtilen personele tavan
oranlarını geçmeyecek şekilde; yüzde 20'si ile varsa birinci
cümlede sayılan personele dağıtılan tutarın
fazlası, uluslararası sağlık hizmetlerinde görev yapan ve
birinci cümlede belirtilenlerin dışındaki diğer personele,
ikinci fıkranın birinci cümlesinde belirlenen tavan oranlarının
bir katını geçmeyecek şekilde ek ödeme olarak
dağıtılabilir. Uluslararası sağlık hizmetleri
kapsamında elde edilen gelirler ve ilgili personele yapılacak ek
ödemeler ayrı bir hesapta izlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 27’nci Dönem Birinci Yasama
Yılı maalesef yasamanın ruhuna, anlamına uygun olmayan
maddelerle açıldı ve yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Bu torba yasada belli ki üzerinde çokça
konuşulmasını istemediği maddeler var sevgili yürütmenin.
Kanal İstanbul mudur, şans oyunlarının çok
tartışılmasını istemiyor mudur onu bilemem ama sonuç
itibarıyla bu yasama yılı geçen yasama yılından
farklı. Bunu da kim istedi? Yürütme istedi. Geçen yıl referandumda,
bu yıl 24 Haziranda yapılan seçimlerde sistem
değişikliği yaratıldığını siz
söylediniz ve adını da farklı farklı ifade etseniz de
sonuçta Cumhurbaşkanlığının bir yürütme heyetinin
oluşturduğu bir yapı, bir sistem ve biz de bunu eleştirdik,
seçim dönemlerinde sürekli dile getirdik, eleştirdik, dedik ki: Denge ve
fren ilişkisini görmezden gelen bir durum kuvvetler
ayrılığını zayıflatır. Kanun koyucu kendi
iradesi dışında bir başka iradeyle kanun koymaya kalkarsa
orada bir kapsayıcılık, toplumsal uzlaşma olmaz. Bu sistem
millet egemenliğini yok eder dedik ve yasama, yürütme ve yargı tek
elde oluşur dedik. Hatta sevgili Hocamız Kaboğlu bunu tarif
ederken de buna “monokrasi” dedi.
Peki, bizim bu tüm eleştirilerimize rağmen
sizin getirdiğiniz bu sistemi sizin tekrar bozuyor olmanıza ne
demeli? Örneğin açık, bariz bir şekilde Türkiye Büyük Millet
Meclisine örneğin bugünkü torba yasa servis ediliyor ve aslında bu
normal olarak bir milletvekili tarafından... “Yasamayı Meclis yapar.”
deniliyor, bu torba yasanın içerisinde Sağlık Komisyonu olarak
bizi ilgilendiren madde en fazla olmasına rağmen bu, komisyonda
tartışılmıyor. Biz bunu, eczacılık
mesleğinde, meslek örgütlerinde çokça
karşılaştığımız bir deyim var “muvazaa” diye
görüyoruz çünkü muvazaada, örneğin eczanede sahip ve mesul müdür
eczacıdır. Bu yasa teklifinde sahip başka ama mesul müdür
başka. Yani yasayı teklif eden resmiyette başka ama burada, bu
Meclise sunan başka. Bu şunu getiriyor akla, hani hep
eleştiriyorlardı ya “Ya, bu Cumhurbaşkanları zaten taraflı,
zaten bir partili” madem siz her şeyi açık yapıyorsunuz, bunu
neden kapalı hâle getiriyorsunuz?
Peki, yöneticiler yani iktidar veya adına
hükûmet diyelim, bunu yapıyor, elbette bu tür taleplerde bulunabilirler,
bu tür isteklerde bulunabilirler, geçen dönem bunu da sıkça yaptılar
ama şimdi buradaki milletvekilleri bu yasama yılına girerken
yani vatandaştan oy isterken, bu kuvvetler
ayrılığını da anlatmışken bize de bir kimlik
düştüğünün bilinciyle buraya geldi. Yani buraya gelen milletvekilleri
kendi kimliğiyle yasama erkini eline alarak yasa çıkartmak için görev
aldı. Örneğin, bizim eczacılarla ilgili maddelerimiz var, biraz
önce geçen 4’üncü madde. 13 tane eczacımız var Mecliste. Hatta çok
daha enteresan bir şey söyleyeyim, MHP sorumlusu Sayın Kalaycı
her seferinde “Eczacıların da girmesi gerekiyor.” dedi ama oy
vermedi, diğer milletvekili eczacılarımız gibi, CHP
dışındaki diğer milletvekilleri de bu maddeye oy vermedi
yani eczacıları, veterinerleri buradan ayrı tuttu. Peki, siz
bundan sonra bu aidiyetlerinizi hep parti üzerinden götürecekseniz, nasıl
yasamaya katkı vereceksiniz? En başta kendi
meslektaşlarınıza katkı vermiyorken bu ülkeye, bu vatana
nasıl hizmet vereceksiniz?
Bu süreyle ilgili de… Neredeyse daha cümleye
başlamadan süre bitiyor. Ama son olarak şunu söyleyeyim, cümlemi
bitireyim: Uzun sözün kısası, sağlık alanında
çalışanların emeklerini yok sayan bu tasarı eksiktir ve
yetersizdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Emine
Gülizar Emecan Mehmet
Bekaroğlu Kamil
Okyay Sındır
İstanbul İstanbul İzmir
Bülent
Kuşoğlu Abdüllatif
Şener Cavit
Arı
Ankara Konya Antalya
Utku
Çakırözer Süleyman
Girgin
Eskişehir Muğla
Madde 6 - 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı
Türk SilahIı Kuvvetleri Personel Kanununun 14/A maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 14A - En az dört yıl süreli eğitim
veren fakülte veya yüksekokullardan pilot olarak mezun olanlar ile ticari pilot
lisansı veya havayolu nakliye pilotu lisansı bulunanlar öncelikli
olmak üzere en az dört yıl süreli mühendislik eğitimi veren fakülte
veya yüksekokullardan mezun olan kadın veya erkeklerden muvazzaf subay
olmak için başvuranlar; düzeltilmemiş nüfus kaydına göre
müracaat yapılan yılın ocak ayının ilk günü
itibarıyla azami otuziki yaşını bitirmemek kaydıyla
Millî Savunma Bakanlığı tarafından belirlenecek yaş
aralığında olmak, yedek subay olma koşulları ile
uçuş için gerekli şartları taşmak ve sınavlar ile
uygulanacak temel askerlik ve subaylık anlayışını
kazandırma eğitiminde başarılı olmak
şartıyla muvazzaf subaylığa naspedilerek pilotaj
eğitimine başlatılırlar.
Bunlardan pilotaj eğitiminde
başarısız olanlar, Kuvvet Komutanlıklarınca uygun
görülen diğer sınıflara nakledilirler ve nakledildikleri
sınıfları ile ilgili subay sınıf okulları temel
eğitimine, sınıfları ile ilgili subay sınıf
okulları olmayanlar ise özel askeri eğitime tabi tutulurlar.
Başarı gösteremeyenler sonraki dönem aynı eğitime tekrar
alınırlar. İkinci eğitimde de başarı
gösteremeyenlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişikleri kesilir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz
şeklinde sağlık raporu alanlar ile harp ve vazife malulleri
hariç olmak üzere bu madde kapsamında verilen eğitimler süresince
herhangi bir nedenle ilişiği kesilenlerden temel askerlik
eğitimine başladıkları tarihten ilişiklerinin
kesildiği tarihe kadar aldıkları aylıkları
dışında Devletçe bunlara yapılan masraflar, kanuni
faizleriyle birlikte kendilerinden tahsil olunur.
Bu madde kapsamında subay naspedilenler
hakkında deneme süresi uygulanmaz. Bunlardan Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görev yapamaz şeklinde sağlık raporu alanlar ile harp ve vazife
malulleri hariç olmak üzere ilişiği kesilenler verilen eğitimler
sonucunda elde ettikleri diploma, sertifika, uzmanlık belgesi ile kurs
bitirme belgesini kalan yükümlülük süresince kullanamazlar ve kesinlikle
bunlara bağlı herhangi bir meslek icra edemezler.
Bu maddede belirtilmeyen hususlarda 14’üncü madde
hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge hakkında söz talep eden Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce, FETÖ bağlantısı
iddiasıyla yargılanan Amerikalı Rahip Brunson’un
tutukluluğunun sona erdiğini ve ev hapsine
çıkarıldığını öğrendik. Gördüğünüz gibi
ülkemizde tutukluluk dışında da adli kontrol tedbirleri mümkün.
Madem öyle, İstanbul'da yüz binlerce yurttaşımızın
oyunu olarak bu Meclise yeniden seçilen kendi yurttaşımız Enis
Berberoğlu hakkında üst mahkemelerin 2 kez bozma kararı
olmasına rağmen neden dört yüz yedi gündür hapiste? Bu konuda Yargıtaya,
Anayasa Mahkemesine ve iradesi yok sayılan yüce Meclisimize bu hukuk
ayıbının derhâl ortadan kaldırılması ve Enis
Berberoğlu’nun ve tabii ki diğer tutuklu milletvekilimizin bu
çatı altında görevine devam etmesinin sağlanması
çağrısında bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, milyonlarca
gencimizin beklentisi hâline gelen bedelli askerliğin son bir kez
çıkarılmasına karşı değiliz ancak sürekli bedelli
askerlik beklentisi oluşturularak bu adaletsiz, hakkaniyetsiz,
eşitlik ilkesine aykırı ve vicdanları zedeleyen
uygulamanın devamının sağlanmasını doğru
bulmuyoruz çünkü Türk milletinin çok önemli değer atfettiği askerlik
kurumu yıpratılmaktadır. Gençlerimiz arasında “parası
olmadığı için zorunlu askerlik yapan” ve “parasını
ödeyerek yapmayan” diye vicdanları sızlatan bir ayrımı hep
birlikte yaratmaktayız. İhtiyacımız olan hem
karşı karşıya kaldığımız tehditlere
karşı ülkemizin caydırıcılığını
koruyacak, sağlayacak bir profesyonel ordudur hem de gençlerimiz
arasında ayrımcılığa, eşitsizliğe yol
açmayan, insan hakları sözleşmeleriyle uyumlu bir askerî ya da sivil
kamusal zorunlu hizmet uygulamasıdır. Bunu hep birlikte
sağlamalıyız.
Değerli arkadaşlarım, ekonomideki
kötü yönetiminizin yarattığı krizi bedelli paralarıyla
kapatma niyetindeyseniz bunu düzeltemezsiniz. Zaten Sayıştay
raporları ortada. Daha önce bu ülkenin evlatlarının güç bela
toplayarak ödediği bedelli askerlik paraları kamuya lüks araç
alımına harcanmış. Bu kez de benzer bir
vurdumduymazlık içinde, savurganlık içinde olmamanız için
sizleri baştan uyarmak isteriz.
Ekonomimizin düze çıkması için bedelli
askerlik paralarından önce güven gerekir, hukuk güvenliği gerekir,
yatırım güvenliği gerekir. Demokrasi sadece sandıktan
çıkmak değildir; gerçek anlamda özgürlükleri, çoğulculuğu,
hukukun üstünlüğünü, adaleti hayatın her alanında hâkim
kılmaktır. Bakın, Amerikalı bir rahibin tutukluluğu
sadece ev hapsine döndü ve piyasalar olumlu etkilendi. Gördünüz, bu kürsüden
defalarca söyledik, yine söylüyoruz, Türkiye'de yargılanan herkes tutuklu
yargılanmak zorunda değildir. Yapılması gereken, Enis
Berberoğlu’nu, Osman Kavala’yı, Ahmet Altan’ı, Eren Erdem’i,
ODTÜ’lü öğrencileri, gazetecileri, siyasetçileri, akademisyenleri,
düşündüğü için cezaevinde olan aydınlarımızı
özgürlüklerine kavuşturmak olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu paket içinde
birçok adaletsizlik, ayrımcılık taşıyan maddeler var.
Bakın, hekim ve diş hekimlerinin emeklilik aylıklarında
iyileştirme yapıyoruz, bunun yanı sıra fiilî hizmet
zammı veriyoruz. Haklarıdır, çok doğru bir şey yapıyoruz
ancak bir şeyi unutuyoruz, sağlığın bir ekip işi
olduğunu unutuyoruz. Sağlık hizmetleri bir bütündür; bu ekipte
doktorlar, hemşireler, laboratuvar, röntgen ve anestezi teknikerleri,
hasta bakıcı ve kayıt elemanları da var. Tabii, bir de
eczacılar var ama bu pakette aynı koşullar altında
çalışan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri arasında
çok büyük bir ayrımcılık yapmaktasınız. Bu
ayrımcılığın ortadan
kaldırılmasını talep ediyoruz.
Konunun bir de veteriner hekimler boyutu var. Köy ve
ahır şartlarında, zorlu koşullarda iki yüzden fazla
tehlikeli hastalık riski altında çalışan veteriner
hekimlerimiz var. Mesleğin özlük hakları açısından
eşit haklara sahip olmaları gerekir ama bakıyoruz, onlar da bu
paketin dışında bırakılmış. Veteriner
hekimlerin mutlaka kapsam içine alınması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu
zorlu çalışma koşulları altında sadece hekimler
yıpranmıyor, yirmi yıldan fazla mensubu olduğum gazetecilik
mesleğinde de mesai mefhumu yoktur, haftada altmış yetmiş
saat çalışmak zorunda kalan basın emekçilerine de 2008
yılında ellerinden alınan yıpranma payı hakkının
aynı şekilde iade edilmesini talep ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından “O verildi.” sesi) Tam olarak verilmedi,
kısıtlanarak verildi.
Değerli arkadaşlarım, bu pakette,
harp okullarının 2’nci, 3’üncü, 4’üncü sınıflarına
üniversitelerden öğrenci alınmasının önünü açan bir
düzenleme var. Bu düzenleme de çok sıkıntı yaratacaktır
çünkü hızlandırılmış subaylık Türk Silahlı
Kuvvetlerine yarar değil zarar getirecektir. Özellikle, son sınıfta
harp okuluna gelen bir üniversitelinin kısa süre sonra kıtaya
çıkacak ve subay olarak görevine başlayacak olmasının
askerlik mesleğinin kendine özgü doğası içinde çok derin
sorunlar yaratacağı düşüncesindeyiz. Bu düşüncelerimizin
dikkate alınması umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “veya” ibaresinin “ya da”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Mahmut
Toğrul Erkan
Baş
Mersin Gaziantep
İstanbul
Kemal Peköz Adnan
Selçuk Mızraklı Hüda
Kaya
Adana Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan,
Sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
6’ncı madde hakkında söz aldım ama
sizlerin de bildiği gibi Yunanistan’daki yangın felaketi her geçen
dakika ağır sonuçlar ortaya çıkarıyor. Bir insan olarak
komşumuz olan bir halkın yaşadığı drama sessiz
kalmamız mümkün değil.
Sevgili arkadaşlar, 1999 Gölcük depreminde
Yunanistan ilk yirmi dört saatte arama kurtarma ve yardım ekibini gönderen
ülkelerden birisiydi. Bizim yaşadığımız deprem
felaketi için “Komşu dayan” manşetleri attılar ve Yunan Hava
Kuvvetlerine ait bir nakliye uçağı ile 11 doktor, 2 acil tıbbi
yardım ekibi, arama kurtarma için 25 kişilik ekibiyle ilk saatlerden
itibaren yardımımıza koşan bir komşu ülke. Şu
anda mahalleler, insanlar, hayvanlar, tüm canlar ve yaşam alanları
kül oluyor ama iktidar “Yardım için haber bekliyoruz." diyor. Kutsal
toprakların işgalcisi, emperyalizmin işbirlikçisi Suud
Kralı vefat ettiğinde üç gün yas ilan edebilmişti Türkiye. Sivil
insanlar, canlar şu anda yanıyor, her şey yok oluyor ne yas var
ne yardım var. Vicdan kalmış mı? Hayır. Yanan insan,
yanan hayvan, yanan doğa ama toplumumuzda nasıl bir dindarlık
anlayışı hâkim oldu ki yanan insanların haberinden,
ölümlerden haz alan, sevinç çığlıkları atan bir güruh
oluştu? Ben hâlâ ülkemin bugünkü manzarasını gördükçe
şaşırmaya devam ediyorum. Ölümlerden, şiddetten, nefretten
beslenen bir dindarlık nasıl başarıldı, nasıl
böyle bir güruh ortaya çıkarılabildi, nasıl bu
gerçekleşebildi, anlaşılır gibi değil.
Arkadaşlar, Fethiye’de şu andaki ismi
Kayaköy olan yerin adı 1923 öncesi Makri’ydi. Cumhuriyet sonrasında
nüfus mübadelesiyle Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan bu
toprakların insanlarıydı Makri’ye göçen ve gittikleri yerin
adını da Fethiye’nin eski ismi olan Makri adıyla
isimlendiriyorlar ve orada yaşamaya devam ediyorlar. İşte,
Anadolu’dan giden insanların yaşadığı bu yerler
şu anda kül olmaya devam ediyor.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
Bunu hepiniz biliyorsunuz. Komşumuz yanarken biz daha bir pamuk, bir damla
su olamadıysak ahvalimizi düşünemiyorum. Siyasetini beğenirsiniz
ya da beğenmezsiniz ama yeryüzünün insanları bir insanlık
ailesidir ve bu konuda da bizlerin üzerinde bir vebal vardır.
Sevgili arkadaşlar, vakit kalmadı. Yeni
bir bilgi yine. Birkaç gün önce de ben Mardin’deydim. Yine, Mardin
Kızıltepe’de tarım arazileri gübrelenip çapalandıktan,
masraflar yapıldıktan sonra geçen seneki gibi borçlar bahane edilerek
elektrikler kesiliyor. Borçlarını bulup buluşturup ödedikten
sonra da köylülere hiç sebep yokken 50 bin, 100 bin, 150 bin lira para
cezaları gelmeye devam ediyor, köylülere nefes
aldırılmıyor.
Şimdi ise Urfa Haliliye’den aradılar,
haber verdiler. Gün Işığı Projesi’nde sulama
kanallarında problemler yaşanıyor. DSİ 15’inci Bölge
Müdürlüğüne gidiyor köylüler, şikâyetlerini arz ediyorlar fakat
“Gidin, kime şikâyet ederseniz edin.” diyerek yardımcı
olmuyorlar. Sadece Urfa’da, sadece Kızıltepe’de değil,
tarım alanları sulanamıyor arkadaşlar. Patatese,
soğana varana kadar dışarıya muhtaç bir ülke hâline
gelmemizin sebebi iktidarın tarım politikasındaki
yanlışlardır, ihmallerdir. Köylüler
çığlıklarına karşılık bulmak için şu
anda bizi izliyorlar, cevap bekliyorlar. İktidar köylülerin problemlerine
de acilen bir cevap bulmak zorundadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – 60’ıncı maddeye göre bir açıklamada
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekilimiz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Türkiye’nin dünyada en fazla yardım yapan ülke
olduğuna ve Yunanistan’ın talebi hâlinde her türlü yardımın
yapılacağını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın bütün dünyaya ilan ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – Biraz evvel konuşan hatibin ifade ettiği
şekliyle… Türkiye, hakikaten dünyada en fazla yardım yapan ülke
olarak dünya şampiyonudur. Bütün acz içerisinde kalmış ülkelere,
insanlara gönlüyle, yüreğiyle maddi ve manevi her türlü desteği
bugüne kadar veren bir ülkedir Türkiye.
Tabii, Yunanistan’da maalesef yangın sonucu
hayatını kaybeden insanlar söz konusu. Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız grup
toplantısında bununla ilgili gerekli açıklamayı ilk anda
yaptı ve her türlü araç ve gereçlerle her türlü yardıma hazır
olduğumuzu, ilgili Yunan makamlarıyla temasa geçildiğini, oradan
böyle bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) – …talepte bulunulduğu takdirde her türlü
yardımın yapılacağını bütün dünyaya ilan etti. Bu
konuda bu hususun bilinmesi gerekiyor. Bunun dışındaki
ifadelerin hakikatle ilişkisi olmadığını beyan ile
açıklamak istedim.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 7’nci
madde üzerinde iki önerge vardır, aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Emine
Gülizar Emecan Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul İstanbul
Kamil
Okyay Sındır Bülent
Kuşoğlu
İzmir Ankara
Abdüllatif
Şener Süleyman
Girgin
Konya Muğla
Cavit
Arı Ali
Öztunç
Antalya Kahramanmaraş
MADDE 7- 926 sayılı Kanunun 113 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “üç yıl”
ifadesinden sonra gelmek üzere “, Deniz Karakol uçaklarında görev yapmak
üzere Taktik Koordine ve Seyrüsefer eğitimini bitirenlerin yükümlülük
süresi iki yıl” ifadesi eklenmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç.
Buyurun Sayın Öztunç. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yeni bir milletvekili olarak “Torba yasa nedir?”
diye merak ettik, baktık, bugün çıktı torba yasa, torba
değil biraz çuval olmuş, maşallah ne bulunduysa içine
atılmış. İşte, askerlik durumu var, sağlık
personeliyle ilgili durum var, var da var, yani torba biraz çorbaya
dönmüş, birazcık öyle bir hava var, neyse.
Değerli arkadaşlar, öncelikle bu şans
oyunlarıyla ilgili birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum: Bakın, 29
Aralık 1994 tarihinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın
Cumhurbaşkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı iken aynen şöyle söylüyor dönemin Milliyet gazetesine:
“İşimi hiçbir zaman şansa bırakmadım. Piyango
çekilişini umut tacirliği olarak görüyorum, umut sömürüsü olarak
kabul ediyorum çünkü yüz binlerce insanın para vererek
aldığı piyango çok az kişiyi sevindiriyor,
bazılarını yeni umutlar peşinde koşturuyor. Bu
zulümdür. Umut tacirliğini devlet yaptırmış oluyor, bu da
doğru değildir.” diyor Sayın Cumhurbaşkanı 1994
yılında.
Evet, ama bugün bakıyoruz, bu yasa teklifiyle
bu şans oyunları -kimine göre kumar deniliyor- direkt saraya
bağlanıyor.
Bakın, döneminizde her gün şans oyunu var,
her gün kumar oyunu var arkadaşlar. Pazartesi günü On Numara, salı
İddaa, çarşamba Şans Topu, Sayısal Loto, perşembe
Süper Loto, cumartesi Sayısal Loto, ayda 3 kez Millî Piyango, her gün
İddaa, her gün at yarışı.
Allah aşkına, bu kadar da kumara
düşkünlük olmaz ki. Bunlar daha önce yoktu. Sayısal Loto bir tane
çekiliyormuş daha önce, 15 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla Sayısal
Loto’nun sayısı ikiye çıkarılmış. Para güzel
geliyor ya, ondandır demek ki.
Millî Piyango deniliyor. “Millî” kelimesini bu kadar
çok seviyorsunuz, millî olmaktan bahsediyorsunuz, bahsediyorsunuz, millî
savunma var, millî eğitim var, bir de Millî Piyango var. Şu Millî
Piyangonun önündeki “millî”yi bence çıkarın arkadaşlar. “Millî
Piyango” olmasın “piyango” olsun diye bir öneride bulunmak istiyorum.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanı 2014’ün ilk
çeyreğinde özelleştirme süreçlerinin tamamlanacağını
açıklamış ve “Buna bağlı olarak da Spor Toto için Spor
Bakanlığı, Millî Piyango ve tüm bahis oyunları için ise
Maliye Bakanlığı ihaleye çıkacak.” demiş. Bu ihale
yapılmadı ama ihale saraya çıktı, bunların hepsi
Cumhurbaşkanlığı sarayına bağlandı
değerli arkadaşlar.
Bedelli askerlik meselesi. Bakın, ben yirmi
sekiz gün bedelli askerlik yapılmasının, yirmi bir gün
yapılmasının yanlış olduğunu düşünenlerden
birisiyim. Hem para verecek hem de gidecek yirmi bir gün askerlik yapacak.
Sayın Devlet Bahçeli bedelli askerliğin
yirmi sekiz gün olmamasını söyleyince ben sevindim, dedim ki: “Devlet
Bey bunu söylüyorsa, tamam, AKP bunu gerçekleştirir, bu yirmi sekiz günden
vazgeçer.”
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Vazgeçti
zaten.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Ama artık Devlet
Bey’i de dinlemiyorlarmış, yirmi sekiz günden yirmi bir güne
düşürmüşler, bir haftalık bir düşüş yaptılar,
demek ki artık Devlet Bey’i de dinlemiyorlar.
Bedelli askerlikten elde edilen gelirlerin
şehit ailelerine verilmesini öneriyorum değerli dostlar. Belki bir
şehit ailesi, belki bir şehit çocuğu bedelli askerlikten gelen,
toplanan bu parayla eğitimini alır, okur, ondan sonra da milletvekili
olur, belki Maliye Bakanı olur. Yani bedelli askerlik yapan bir Hazine ve Maliye
Bakanımız varsa bir şehit çocuğu da bedelli askerlerin
verdiği parayla gitsin Maliye Bakanı olsun diye öneriyoruz.
Yirmi bir gün askerlik… Bu işin masrafı
çok yüksek; botu var, elbisesi var, yiyeceği yemek var. Ne gerek var?
Alınan para zaten buradan masraflara gidecek.
Bir öneri de -nasıl yapılacak bilemiyorum
tabii ama- gelin bu… Bu bedelli askerler nerede eğitilecekler, nasıl
eğitim alacaklar? Yine Burdur’a mı gönderilecekler, yoksa…
Geçmiş defalarda Çanakkale’ye gönderilmişlerdi, başka bölgelere
gönderilmişlerdi, onu tam bilemiyorum ama bir Kahramanmaraş
Milletvekili olarak öneriyorum: Biz Kahramanmaraş’ta bu askerlerimizin
eğitimine hazırız, kışlamız da var. Eğer
mümkünse bu askerleri yollayın. Bir kısmını yollayın,
hepsini vermiyorsanız da bari yarısını gönderin, o
olmuyorsa dörtte 1’ini gönderin, Maraş’a gelsinler, Maraş’ta
eğitim alsınlar. Her biri ailesiyle birlikte geldiğinde 1 kilo
dondurma alsa Maraş’ın ekonomisi gerçekten de ciddi anlamda büyür ve
en son…
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) –
Maraş’ta yaparız...
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Niye Maraş’ı
sevmiyor musunuz?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) –
Maraş’ta yaparsak bedelli askerliğin eğitimine…
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Eğer yirmi bir
günde ısrarcıysanız eyvallah yapın ama Maraş’ta
yapın bari canım, ne olacak sanki. Kamyon kamyon oy veriyor Maraş
size. Yıllarca Maraş size oy verdi, biraz da siz Maraş’a hizmet
yapın, ne olacak sanki.
Veteriner hekimlerin meselesi var değerli
arkadaşlar. Sağlık hizmeti sınıfında
oldukları gösteriliyor veteriner hekimlerin. 657 sayılı Kanun
kapsamında diğer hekimlerle beraber sağlık hizmetleri
sınıfında yer alıyorlar ama bu torbada, bu çorbada -pardon,
bu torbada, karıştı, affedersiniz, özür dilerim, çorba mı
torba mı- veteriner hekimlere yer verilmemiş. Ben veteriner
hekimlerle ilgili durumun da yasaya girmesini talep ediyorum.
Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “maddesinin” ibaresinin “maddesi”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Mahmut
Toğrul Adnan
Selçuk Mızraklı
Mersin Gaziantep Diyarbakır
Kemal Peköz Erkan
Baş Murat
Çepni
Adana İstanbul İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden
İzmir Milletvekili Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Başkan,
milletvekilleri ve bizi izleyen değerli halkımız; şimdi,
iki gündür, üç gündür burada yasa yapmaya çalışıyoruz.
Kuşkusuz birçok arkadaşımız, söz konusu yasalara dair bir
dizi düzeltme yapmaya çalıştılar, önerilerde bulundular ve söz
konusu yasaların kanuna aykırılığı, vicdana
aykırılığıyla ilgili ve benzeri uyarılar yapmaya
çalıştılar. Fakat ortaya çıkan tablo, aslında
hepimizin başından beri bildiğimiz, yeni tanık
olmadığımız bir tablo. Biz bu tablonun kuşkusuz bir
niyet sorunu olmadığını biliyoruz. Bu yasaları önümüze
getirenler tek başına kötü niyetlerinden kaynaklı bunu
yapmadılar. Dolayısıyla biz bir niyet okuma yapmıyoruz. Söz
konusu bu yasalar ve devamında karşımıza çıkabilecek
olan yasalar ya da öncesindeki pratik, aslında bu on altı
yıllık AKP iktidarının pratiğinin aynasıdır,
benzeridir, devamıdır. Düpedüz bu yasalar bugüne kadar yürütülen halk
karşıtı, emekçi karşıtı siyasetin bir sonucudur.
Burada açık olarak ortaya konulan yasalar, iktidarın içinde
bulunduğu bir krizin çözümüne yönelik buraya getirilmiş
yasalardır. Bu krizin esası bir yönetme krizidir, bir devlet
krizidir. Bu krizin yine esası, başından itibaren halkına
karşı örgütlenmiş bir iktidarın geldiği
çıkışsızlıktır. Bu iktidar geldiğinde
değişim ve demokrasi adına geldi. Değişim ve demokrasi
adına gelenler, devraldıkları yönetim
anlayışından çok daha ceberut bir yönetim
anlayışına saplanıp kaldılar.
Şimdi, bakın, bu iktidar önümüze yasalar
getirdi. Bunların bir tanesi yeni OHAL Yasası yani olan OHAL’in çok
daha kalıcı hâle getirilmiş hâli. Yani bir OHAL cumhuriyetine
dönüştürdüler. Bir diğeri, yine, askerlikle ilgili yasa. Şimdi,
bakın, bütün bunların hepsi aslında bir ekonomik krize çare
yasaları.
Şimdi, yine, bunun yanında, bakıyorsunuz,
iktidar sahipleri, temsilcileri yabancı sermayeye, emperyalist sermayeye -yalvar
yakar- ülkeye yatırım yapmaları için yalvarıyorlar,
çağrı yapıyorlar. Fakat bunu yapan iktidar kendisini “yerli ve
millî”, kendisi dışındaki bütün toplumu da “gayrimillî” diyerek
suçlayan bir iktidar.
Şimdi, biz şunu başından beri
söyledik, tekrar ediyoruz: Bu iktidar küçük bir azınlığın
iktidarıdır. Bu iktidar işçiye, emekçiye ve ezilen
halklarımıza karşı örgütlenmiş bir iktidardır ve
bu iktidar demokrasi, eşitlik ve özgürlük taleplerini şiddetle
bastırmayı kendisine politika olarak belirleyen bir iktidardır.
Dolayısıyla bu iktidarın halklarımıza, işçi
sınıfı ve emekçilere vereceği tek şey işte bu
OHAL yasasının ta kendisidir yani şiddeti, zoru çok daha
katmerli hâle getirmek, demokrasiyi eşitlik ve adalet mücadelesini de yine
şiddetle bastırmaktır.
Şimdi, OHAL sürecinde ne yaşadı bu
halkımız? OHAL sürecinde yaşanan şey işçi
sınıfının çok daha ağır koşullarla
sömürüsüdür. Kendisi de bunu ifade etti, ne dedi? “Biz OHAL’i işçiler
greve çıkmasınlar diye yaptık.” Bunu diyen iktidarın ilk
geldiğinde söylediği neydi? “Biz bu ülkeyi bir şirket gibi
yöneteceğiz.” demişti. Bir ülke şirket gibi yönetilebilir mi?
Şirket dediğiniz nedir? Kâr için kurulmuş bir mekanizmadır.
Bir ülke kâr için, rant için yönetilebilir mi? Böyle bir anlayış bir
halka refah getirebilir mi, huzur getirebilir mi? Getiremez.
Dolayısıyla bu halk bunlara karşı, kuşkusuz, bir
mücadele yürütüyor. Bu yasaların buraya getirilişinde bir amaç var,
burada tartışılmasında bir amaç var; bir duygu
örgütlenilmeye çalışılıyor. Bu duygu şudur: “Biz
yaparız olur. Siz ne derseniz deyin güç bizde ve biz bunları hayata
geçiririz.” Şimdi bunun karşısında, kuşkusuz,
muktedirlerin uykularını kaçıran başka bir realite var bu
topraklarda. Bakın, OHAL’in engelleyemediği ve muktedirlerin
uykularını kaçıran nedir? Başta
halklarımızın, işçi sınıfı ve emekçilerin,
kadınların, gençlerin yürüttüğü OHAL karşıtı
mücadeledir, eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesidir. Bu mücadelenin
bastırılamamasıdır bugün tekrardan bu yasaları önümüze
getiren şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Halklarımıza
şiddetten, zulümden başka bir şey sunmayanlar ipleri çok daha
fazla germekten başka bir politika ortaya koyamazlar.
Sonuç olarak şunu belirterek buradan
ayrılmak istiyorum: Bu yasaları önümüze getirenler Gezi
ayaklanmasını unutmasınlar. Bu halkımız, işçiler,
emekçiler direnişiyle ve mücadelesiyle OHAL’i nasıl yırtmışlarsa
bu yasaları da yırtacaklardır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çepni.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, Hatay
Milletvekilimiz Sayın Kaşıkçı madde 60’a göre yerinden söz
talep ediyor.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kaşıkçı.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay ilinin Arsuz
ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; akşam saatlerinde Hatay
ilimizin Arsuz ilçesinde meydana gelen orman yangınından dolayı
öncelikle tüm hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Orman yangınının
başladığı bölge aynı zamanda Işıklı
Mahallesi yerleşim yerine çok yakın bir mesafede olduğu için
aslında biraz problemli bir bölge. Yetkililerden orman
yangınının, başladığı bölgeden bu
yerleşim yerine sıçramaması için azami gayret göstermelerini
özellikle buradan rica ediyor ve bekliyoruz. Tabii, rüzgârın etkisi ve
saatin de akşam olmasıyla yangının ne kadar geniş bir
alana yayıldığını da henüz yetkililer bilmiyor.
O yüzden, tekrardan ben bu orman
yangınından dolayı Hatay’daki tüm hemşehrilerimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Biz de bu dileklere katılıyoruz.
Bir söz de 60’a göre Sayın Erdoğan’a
veriyorum.
Buyurun.
28.-
Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, Yılın En Seçkin
Bilim İnsanı seçilen Zürih Üniversitesi akademisyenlerinden
Profesör Doktor Mutlu Özcan’ı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Ülkemiz adına
bizleri gururlandıracak, aynı zamanda Türk bilim dünyası
açısından mutlu bir haberi paylaşmak istiyorum.
İsviçre Zürih Üniversitesi dekanlarından
Profesör Doktor Mutlu Özcan Hanımefendi kendi alanında 2017
yılının en seçkin bilim insanı ödülüne layık görüldü.
Az önce Londra’da düzenlenen törenle ödülü hocamıza takdim edildi.
Biz de buradan saygıdeğer
hanımefendiyi tebrik eder, başarılarının
devamını dileriz. Allah başarılarını daim
kılsın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Biz de buradan tebrik ediyoruz Başkanlık
Divanı olarak.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 8’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu
Antalya Ankara İstanbul
Emine Gülizar Emecan Süleyman Girgin Kamil Okyay
Sındır
İstanbul Muğla İzmir
Abdüllatif Şener Mustafa Adıgüzel
Konya Ordu
MADDE 8- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin (c) fıkrasının
ikinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf,
fıkranın sonuna aşağıdaki paragraf ilave edilmiş
ve (h) fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan "ek
ödeme toplamı” ibaresinden sonra gelmek üzere “, özellikli tıbbi
işlemler ve uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında
yapılacak ek ödeme hariç olmak üzere” ibaresi ilave edilmiştir.
"Yükseköğretim Kurulu tarafından,
Hazine ve Maliye Bakanlığının onayı ile belirlenen
özellikli tıbbi işlemler karşılığı
yapılacak ek ödemelerde, (1) numaralı bentte belirtilen yüzde 800
oranı beş kata kadar arttırılarak uygulanabilir. Ancak bu oran
mesai dışı çalışmalarda uygulanacak
artırımlı oranın hesaplanmasında dikkate
alınmaz.”
"Uluslararası sağlık hizmetleri
kapsamında elde edilen gelirin yüzde 50'sine kadar olan kısmı bu
hizmetlerde görev alan personele ek ödeme olarak dağıtılabilir.
Bu kapsamda yürütülen tıbbi işlemlerde görev alan personelden (1)
numaralı bent kapsamındaki öğretim üyeleri için söz konusu
bentte, uzman tabipler için (2) numaralı bentte belirlenen tavan
oranları; uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında
olmayan çalışmalarından hak ettiği ek ödemenin, söz konusu
bentlerde belirlenmiş tavan oranlarının yüzde 60'ını
geçmesi halinde bir kat, yüzde 80 ini geçmesi halinde iki kat olarak
uygulanır. Yüzde 100'ü olması halinde üst limit olmaksızın
ek ödeme yapılır. Dağıtılacak tutarın; yüzde 80'i
ikinci cümlede belirlenen tavan oranlarını geçmeyecek şekilde
aynı cümle kapsamındaki personele, yüzde 20'si ile ikinci cümledeki
tavan oranlarını aşan kısmı ise ikinci cümlede belirtilen
personel dışında uluslararası sağlık
hizmetlerinde görev yapan (1) ve (2) numaralı bent kapsamındaki
diğer personele aynı bentlerde kendileri için belirlenmiş olan
tavan oranlarının bir katını geçmemek üzere ek ödeme olarak
ödenebilir. Uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde
edilen gelirler ve ilgili personele yapılacak ek ödemeler ayrı bir
hesapta izlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzel.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yapılan Anayasa değişikliğiyle
artık burada iktidar ve muhalefet şeklinde bir düzenleme yok.
Aslında farkında mısınız, hepimiz aynı taraftayız,
yasama olarak bu taraftayız yani yürütme yok burada artık. Eskiden
yürütmeden tasarılar gelirdi ama şimdi görüyorum ki değişen
bir şey yok, yine yürütme sizin elinizde, bu sefer teklifler gönderiyor,
bunlar işleme konuyor. İnşallah, bu çatı altında
şöyle bir şeye bir gün şahit olmayı arzuluyorum: Yani
yürütmenin çok da hoşuna gitmeyen ancak millet yararına bir iş
olup da sizlerle beraber bunda emekten yana yani yürütmenin yanında
değil de emekten yana bir tavır aldığınızı
da görmeyi, bu çatı altında şahitlik etmeyi istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sağlık alanında hem özelde hem kamuda
çalışmış hem de yönetimde de bulunmuş bir
arkadaşınız, bir hekim arkadaşınız olarak, bu
getirdiğiniz tekliflere, ilgili maddelere böyle tam bir iyi niyetle
bakıyorum ama maalesef eksiklik var, yanlışlık var,
adaletsizlik var. Her şeyden önce, sağlık alanında
yıllardır kangren olmuş sorunları, ücret
politikalarını, emeklilik haklarını, çalışma
koşullarını böyle apar topar torba kanunlarla düzenlemek büyük
hatadır, günü kurtarmaya yöneliktir. Yani bu meslek grubunun
sorunlarını, taleplerini ve çözümlerini bir torbaya
sığdıramazsınız.
8’inci maddede Yükseköğretim Kanunu’nda
düzenleme yapıyorsunuz, Millî Eğitim Komisyonundan görüş
almıyorsunuz. Sağlık çalışanlarıyla ilgili düzenleme
yapıyorsunuz, Sağlık Komisyonundan, ihtisas
komisyonlarından fikir almıyorsunuz. Tabip ve diş tabibi emekli
aylıklarıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, geri kalan tüm
sağlık çalışanlarını yok sayıyorsunuz. Daha
da ilginç olan, doktorlarla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, diğer
sağlık çalışanlarını dışlıyorsunuz
ama doktorları da ayırıyorsunuz, doktorlardan da sadece Emekli
Sandığına tabi olanlara işlem yapıyorsunuz ama
diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olanlara işlem
yapmıyorsunuz.
Arkadaşlar, sağlık hizmeti bir ekip,
bir takım işidir. Bu getirdiğiniz kapsayıcı olmayan
düzenleme çalışanlar arasında huzursuzluk yaratmakta iş
barışını bozucu özellikler, aralarındaki ücret
dengesizliklerini artıracak özellikler taşımaktadır.
Sağlık çalışanı emeklilerinin büyük kısmı ay
sonunu zor getirmektedir. Bu düzenlemenin tüm sağlık
çalışanlarını kapsayacak şekilde
genişletilmesini, döner sermayeye ek ödemelerin de yıllardır
talep ettiğimiz şekilde emekliliğe
yansıtılmasını istiyoruz.
Yine, bu torba kanun teklifiyle sağlık
çalışanlarına bir yıpranma payı getiriliyor ancak
geçmişe yönelik düzenleme içermiyor. Geçmişe yönelik hak
kaybını büyük bir adaletsizlik olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlar, sağlık
çalışanları büyük bir yük, risk altında görev yapıyor;
bulaşıcı hastalıklar, kimyasal maddeler, ilaçlar,
kemoterapi ilaçları, radyasyon, bunlar hep maruz kaldıkları
şeyler. Yoğun tempo, uykusuzluk, yaşanan hasta
kayıpları, sağlık çalışanı-hasta,
sağlık çalışanı-hasta yakını
ilişkileri, hatta sağlık çalışanı-yönetici
ilişkileri bunlar hep ek strestir, psikolojik travmalara, konsantrasyon
eksikliklerine yol açar. Bu nedenle yıpranma payının tüm
çalışanlara geçmişi de kapsayacak şekilde olması
gerekmektedir.
8’inci maddeyle, Yükseköğretim Kanunu’nda
yapılan değişiklikle bazı döner sermayeyle ilgili
oranları değiştiriyorsunuz. Aslında çok değişik
bir şey yapmıyorsunuz, zaten şu anda mevcut olan ve çok
tartışılan, hukuksuz olduğu defalarca dile getirilen
oranlarda bir değişiklik yapıyorsunuz, ek problemlere yol
açıyorsunuz, başka bir şey yapmıyorsunuz. Burada doğru
olan, döner sermaye ek ödemelerine esas olan performans kriterlerinin nitelik
değil, nicelik özellikleri yani işin sayısal değil,
kalitesi ve özelliği üzerinden işlem yapılmasıdır
döner sermayeyle ilgili olarak.
Şunu da sormadan edemeyeceğim: Tabii,
böyle bir kanun teklifi getirdiniz, şu sizin de seçim vaatleriniz
arasında vardı -hazır hemşirelerden bahsetmişken- 3600
ek gösterge verecektiniz hani, ne oldu; onu da merak ediyorum. Buraya
aslında bir madde olarak ekleyebilirdiniz.
Biraz da sağlık
çalışanlarına şiddetten bahsetmek istiyorum. Burada, ölüm
ve yaralanmalarla ulusal bir sorun hâline gelmiş olan bu şiddeti
kınıyorum. Etkin bir ceza yasasını çıkarmayı ümit
ediyorum. İlginç bir durum da bu konuyu, özellikle sağlık
alanındaki yönetim pozisyonunda olanların sağlık
sorunlarını çalışanların üzerine atmak. Onlarla ilgili
beyan vermekten dolayı da bu işlerin arttığını
burada beyan etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sağlık
çalışanları bu ülkede 14 Mart Tıp Bayramı
dışında da hatırlanmak istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) - Çünkü onlar sizinle
sadece 14 Martta beraber değiller, yedi gün yirmi dört saat sizinle
beraber olarak bunu hak ediyorlar.
Teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum ve
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Emine Gülizar Emecan Süleyman Girgin Gökan Zeybek
İstanbul Muğla İstanbul
Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu
Antalya Ankara İstanbul
Abdüllatif Şener Kamil Okyay Sındır Gülizar Biçer Karaca
Konya İzmir Denizli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüştüğümüz Yasa Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle
8/6/1994 tarihli bir yasaya ek bir madde geliyor, o da Kanal İstanbul ve
benzeri su yollarının bu yasaya dâhil edilmesiyle ilgili bir madde.
Yasa 1994 yılında çıkmış.
1994 yılı Türkiye’de 5 Nisan ekonomik kararlarından hemen sonra
yap-işlet-devret modeliyle birtakım yabancı
yatırımların yapılmasıyla ilgili ilk kanuni
düzenlemenin geldiği tarih olarak gözüküyor, ondan sonra da zaten IMF’nin
Türkiye’ye geldiği dönemleri çok net hatırlıyoruz.
Şimdi, üzerinde konuştuğumuz konu
Kanal İstanbul Projesi. Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili benden önce
çok sayıda milletvekilimiz bu projeye ilişkin teknik, ekolojik,
çevresel değerlerle ilgili bilgi verdi. Şimdi isterseniz Kanal
İstanbul Projesi'nin Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak
Şahintepe’den Sazlıdere Baraj Gölü’nü de içine katacak biçimiyle
Durusu’dan, yeni yapılmış olan üçüncü havalimanından
Karadeniz'e bağlanan bölgeyle ilgili temel
yanlışlığı aktarmamız gerekiyor. Bu kanalla
birlikte artık İstanbul iki yarımadadan değil iki
yarımada ve ortasında bir büyük adadan oluşuyor.
İstanbul'un sorunlarının başında gelen en önemli
problem ulaştırma problemidir. Ulaştırma probleminin de
birinci sorunu İstanbul’un Anadolu Yakası’nın Avrupa
Yakası’yla bağlantısının gerek lastik tekerlekli
araçlar gerekse yaya ulaşımının sağlanması
konusundaki problemdir. Şimdi biz İstanbul’un iki yakasını
bir araya getirmekte milyarlarca dolarlık projelerle sorunu çözmeye
çalışırken, İstanbul’un tam da ortasında yeni bir
ada oluşturuyoruz ve bunu biz Trakya’yla bağlamak için de raylı
sistemler, lastik tekerlekli araçlar için yol, yayalar için yeni
ulaşım yolları, bu bölgede yaşayan canlıların
ekolojik sistem içindeki yer hareketlerini sürdürebilmesi için de birtakım
köprüler yapacağız. Ama, bence, bu projenin arkasında yatan
temel nokta, Karadeniz'den Marmara’ya, Marmara’dan Karadeniz’e geçecek olan
deniz araçlarının taşıt meselesi değildir,
taşıma meselesi değildir.
Bakın değerli milletvekilleri,
bu projeyle birlikte Küçükçekmece Gölü bir halice dönüştürülecek ve
Küçükçekmece ile Başakşehir’in içinde bulunan Sazlıdere su
toplama havzası ve İstanbul’un önemli su alanlarından bir tanesi
birleştirilerek bir büyük Haliç’e dönüştürülecektir. Ondan
sonrası ise, herhangi bir biçimiyle bu kanalın yapılma ihtimali
yoktur. Peki, o zaman, bugün Maliye Bakanı dün faizlerin artmaması
dolayısıyla kamuda tasarrufların artırılmasıyla
ilgili bir düzenlemeye gidileceğini söyledi. O hâlde, biz, neden bu
büyüklükteki bir yatırımı, hem de devletin tasarruf edeceği
bir dönemde gündeme getiriyoruz? Değerli arkadaşlar, bunun bir tek
nedeni var: İstanbul’un Avrupa yakası’nda 1 milyonun üzerinde nüfus
barındıracak yeni konut ve ticaret alanlarının
yerleşime açılmasıdır. Burada çok saygıdeğer
büyükşehir belediye başkanları var. Onlar da artık
şunun farkındalar ki, artık bu ülkede yerel yönetimlerin kendi
kentleriyle ilgili plan yapma yetkileri kalmamıştır, kendi
kentlerinin geleceğiyle ilgili de büyük ölçekli plan yapma yetkileri
kalmamıştır. Belediye başkanı olduklarında
doğruları söyleyenler, Çevre ve Şehircilik Bakanı
oldukları zaman, yıllarca savundukları fikirleri bir kalemde
unutur hâle gelmişlerdir.
Şimdi Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir teklif geçiyor. Bu teklifin arkasından, İstanbul’un
-ki İstanbul’daki tarım alanları azımsanmayacak derecede
çoktur, 780 bin dekarın üzerinde tarım alanı vardır- su
havzaları -yani Durusu ve Sazlıdere… Sazlıdere de ortadan
kalkıyor, Durusu- Terkos Gölü’nü besleyen havzaların önemli miktardaki su toplama
alanları da risk altına giriyor.
Bütün bu değerlendirmeler sonucunda şunu
söyleyebiliriz: Siz gerçekten 200 binden fazla satılamayan konutu bulunan
bu kentte yeni konut ve ticaret alanları oluşturmak için bir plan
getiriyorsunuz. Bu planla kente ihanet ediyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
İkinci bölüme geçmeden önce Sayın
Türkoğlu’nun bir söz talebi var.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun, Hatay ilinin Arsuz
ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ben de Hatay Arsuz ilçemizde meydana gelen orman
yangını dolayısıyla bütün hemşehrilerimize geçmiş
olsun diyorum. Tabii, bölgede rüzgârın etkisinin fazla olması
yangının biraz daha geniş alana yayılmasına sebebiyet
vermiş ama 2 uçak, 5 helikopter, 36 arazöz, 18 su tankı, 6 dozer, 4
greyder, çok sayıda teknik personel ve 300 işçiyle, yine
vatandaşların da katkısıyla yangın önlenmeye
çalışılmıştır.
Kaymakamlığımızda tabii afet ekipleri ve teknik ekiplerle
birlikte vatandaşların zarar ve ziyanının
karşılanması noktasında da heyet kurulmuş olup
çalışmalar devam etmektedir.
Tekraren hemşehrilerimize geçmiş olsun
diyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Biz de
geçmiş olsun diyoruz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 10 ila 21’inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına,
İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu…
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Askerlik Yasası ve içine birkaç tane madde
konularak torba yasa hâline getirilen düzenlemeyle ilgili Engin Bey’in bana
vermiş olduğu pası kullanıyorum. Nezaketsizlik
saymazsanız, iyi niyetli sataşmada bulunacağım bütün Meclise.
Aziz arkadaşlar, bu Meclisin ortak sükûnetinin
bu mevzuda, askerlik mevzusunda benim konuştuğum hassasiyetlere uygun
olarak hepinizin ortak sükûneti olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, birincisi şudur: Askerlik gibi bir
mevzuyu bahisle ilgili bir düzenlemenin içerisinde zikretmenin bir siyasi nezaketsizlik
olduğuyla başlangıç yaparak... Aynı mevzuya ilaveten, “Ya
tutarsa?” diye bir parantezi de olan kanal mevzusunu da bu yasa içerisinde
düşünmeyi bu mevzudaki mücadeleye, çıkarmaya
çalıştığımız kanunun sonuçlarından
etkilenecek insanlara hürmetsizlik telakki ediyorum. Bu mevzuda şöyle bir
hassasiyete ihtiyacımız olsun, yemin olsun, şart olsun, hep
beraber ortak sükûnetimiz olsun: Biz bir daha sonuçlarının
şehitlerimizi, gazilerimizi, çocuklarımızı, yetimlerimizi,
bundan sonra bu memlekete fedakârlık edecek olan herkesi ilgilendirecek,
böyle ciddiyetli sonuçları olacak bir kanunu konuşurken, bu mevzunun
ciddiyetine hürmeten bu kabîl yasaları müstakil görüşelim; yemin
edelim, şart edelim.
İkincisi: Bu yasalar konuşulurken
muhalefetin çok makul tekliflerinin, gözünüzden kaçmış, “Bunun
siyasi, sosyal komplikasyonları olabilir.” diye, “Bunları da ilave
edebilir misiniz?” diye size yöneltilmiş tekliflerin sizin
mimiklerinizdeki oynamalarını kontrol ediyorum. Şuna bakıyorum:
Yani, sair kanun tasarılarında da kalpleriniz ile
vicdanlarınızın arası mutlaka kısadır, mutlaka;
nihayetinde burası millet iradesinin tecelligâhıdır, kalbidir.
Ama görüntü şöyledir aziz arkadaşlar: Sanki millet iradesinin
tecelligâhında, kalbinde kalbini dışarıda bırakan
insanlar olarak bulunuyormuşuz gibi görünüyorsunuz
dışarıdan. Yani bir şey söylüyoruz, gözlerinize
bakıyorum, mimiklerinize bakıyorum, tekliflerimizin hassasiyetini
anlama ciddiyetinize bakıyorum bir mekanik organizasyon gibi görünüyoruz.
Hangi mevzuda? Askerlik mevzusunda böyle görünmemeliyiz. Düşünüyorum ki
kalplerimizi oynatacak ne yaparsak biz tekliflerimizi daha ciddiyetle
dinleyecek bir imkân bulabiliriz? Buldum, Sayın Başkan, böyle bir
teamül var mıdır yok mudur bilmiyorum, aşağı
gelemezler, buldum. Hükûmetimizin “Şöyle yapsın, böyle yapsın.”
tekliflerine 1’inci gruptan arkadaşlarımız cevabını
verirken mesela, tren kazasıyla ilgili konuşmalarını daha
hassas yapmalarına imkân verecek bir şey buldum; ölenlerimizin
yakınlarının karşıda oturması lazım.
Askerlikle ilgili bu kanunu konuşurken dışarıda, kuliste
bıraktığımız kalplerimizi yanımıza
almamıza imkân verecek bir şey buldum ben, buldum;
çocuklarımızı, şehitlerimizin çocuklarını
karşıya dizeceğiz, öyle konuşacağız. Yani
şöyle bir şey demiyorum: Kanun çıkaracağız, bu kanunu
çıkarırken bütün detaylarıyla
çıkardığımız kanunun hangi hassasiyetlere havi
olduğunu bilerek çıkaracağız. Yani bu kanundan istifade
eden arkadaşlarımızın da bu kanundan istifade eden
çocuklarımızın da gençlerimizin de kötü bir şey
yapıyorlarmış duygularına kapılmalarına engel
olacağız. Yani “Biz para verdik de bir vatan hizmetinden kurtulduk.”
gibi bir suçluluk psikolojisine girmelerine de engel olacağız, bir
sosyal psikoloji yönetecek bir alan da bulacağız bunlara. Yani bu
çocuklarımız 15 bin lira verince askerlik hizmetinden beri
olmalarının kendilerinde oluşturacağı psikolojik
savrulmayı da yönetebilsinler diye bu Meclis şöyle yapacak, misalen
söylüyorum: Gazilerimiz üzerindeki sosyal projelerde bunlara alan açılacak.
Çok zor değildir bunlar. Ama şöyle konuşmaktan illallah ettik
arkadaşlar… Askerlik konuşuyoruz.
Bakın, şöyle: Biz burada bu kanunları
rahat konuşabilelim diye ölenlerin çocuklarına da değecek
kanunlar çıkarıyoruz. Yani biz burada, ışıkların
altında, konforlu bir mekânda çocuklarımız için, daha rahat yasa
yapsınlar diye bizim için ölmüş insanların bir şekilde
ilgileneceği kanunlar çıkarıyoruz, dolayısıyla ihtimam
göstermemiz lazım. Benim bu mevzuda söylediğim sitem sayacağınız
her lafın sizin de ortak sükûnetiniz olduğuna inanıyorum. Yani
bu, sizin benim gibi düşünmediğinizi ima etmeye
çalıştığım bir konuşmam değil ama
arkadaşlar, bu sadece kürsülerde veciz konuşmalar yapıp da
milleti mutlu edeceğimiz bir alan değil bizim. Yani teklif ediyoruz
ki, ne? Doğacak maddi konfordan gazilerimiz istifade etsin. Niçin? Niçin
istifade etsin? Şunun için: Bir tarafıyla, bu mevzuda ağır
bedel ödemiş, ödediği bedeli şehadetle taçlanmış
olanların geride bıraktıklarına kavuşalım ki
mücadele iştiyakı kaybolmasın. Ordumuz sınırın
ötesinde, Suriye’de sınırın ötesinde, Irak’ta
sınırın ötesinde; biz savaş yapıyoruz bir taraftan.
Dolayısıyla onların da hissesine bir mukavemetsizlik
düşmesin, onlar sağ salim yurtlarına dönsünler diye, evlerine,
çocuklarının başlarına dönsünler diye duada olan
analarının duasına Meclisteki malayaniliğimiz
düşmesin. Yani duanın içine bize kahır düşmesin, bize de
dua etsinler. Yani hisselerine şöyle bir ferahlık düşürelim:
Bugün burada bir kanun çıkarıyoruz. Bu kanundan istifade eden
arkadaşlarımızın maddi katkılarından geride
bıraktıklarınızın şu şu yüklerini
kaldıracağız diye bir imkân sunalım ki ciddi bir şeyi
konuştuğumuza, ciddiyetle bu mevzuyu takip ettiğimize alamet bir
davranış da göstermiş olalım. Çok mu kötü bir şey
söylüyoruz? Yani bu anlamda Hükûmetimizin Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber
ortaklaşa yani bir rahatlama alanı gibi takdim edecekleri bu işi
biraz daha muhtevalı hâle getirmeye çalışarak çok mu kötü bir
şey ediyoruz? Etmiyoruz ama mevzu şöyle; bu işleri çözerken bir
devlet ciddiyetinin de şöyle bir üsluba ulaşması lazım
artık: Biriken meseleler; askerlikle ilgili birikti, askerliğe
gitmeyenler; efendim, vergisini vermeyenler birikti, imarla ilgili talebi
olanlar birikti. Bu işleri yönetebilme kabiliyetimiz bunları
affederken sanki vazifesini zamanında yapanları
cezalandırıp vazifesini yapmayanları ödüllendirmeye
dönmemelidir. Bu mekanizma bu hâle de gelmemelidir. Tabii ki bundan istifa
edecek arkadaşlarımızın imkânlarını da yönetelim
ama öyle düzgün işler yapalım ki para verdiniz de askere gitmediniz
istihzasıyla da karşılaşmasın çocuklarımız.
Yani bunlar, aslında çocuklarımız arasında askerliğini
paralı yapan ile parasız yapanlar arasında bir niza
çıkmayacağı bir mukavemet hattı
oluşturacağız.
Biz, asker bir milletiz arkadaşlar. Yani
şunu defalarca ispatlamış bir milletiz, ayan olana bir daha
beyan etmek kabilinden söylüyorum, biz ruhları üniformalı bir
milletiz. Yani nihayetinde 15 Temmuzda gösterdiğimiz şey şudur:
Memleketi, vatanı beklemek için illa üniforma sahibi olmamıza gerek
yoktur, üniformamız ruhlarımızdaki üniformamız, vatan
tehlikeye girdiğinde hemen ortaya çıkmaktadır. Ön Asya’nın
en büyük ordusunu burada besliyoruz, bakacağız. Dünyanın en
tehlikeli coğrafyasında kuvvetli bir orduyu ayakta tutacağız
ama bütün bunları yaparken yaptığımız her kanuni düzenlemenin,
yaptığımız her yasal çerçevenin içerisine
vicdanımızı, kalbimizi koyacağız.
İstirhamımız sadece bu. Yani en azından bütün bir milleti
öyle ya da böyle tesiri altına alacak kararlarla ilgili biraz hassasiyet
göstermemiz lazım. Hiçbir mevzuyu biz burada istişare edip
tekliflerimiz etrafında “Efendim, iktidar partisi bunu teklif etti, CHP
bunu teklif etti, MHP’nin dediğine biz de şunu ilave ettik, mutabakat
hâlinde biz aziz milletimize bunu şöyle sunuyoruz.” diyemeyecek miyiz biz
hiç? Hiç mi hissemize böyle bir şey düşmeyecek bizim? O yüzden bu
süreç içerisinde hakikaten biz de mekaniğe döndük. Yani elimizi
kaldırmaya bile tenezzül etmeyecek hâle geldik. Elimizi
kaldıralım kaldırmayalım, neyi teklif edelim neyi
reddedelim, neyi kabul edelimin dışında bir alanda sadece
şuna bakmaya başladık: Ya, bunun, bu çıkarmaya
çalıştığımız kanunların sonuçları
üzerinden doğacak komplikasyonlara biz ne diyeceğiz, neler diyelim,
onları düşünmeye başladık. Burada bu kanunu
çıkaracağız ama biz seçim bölgelerimizde kendi milletimize neler
diyeceğiz, onları düşünmeye başladık.
Dolayısıyla arkadaşlar, bu mevzuda birazcık ihtimam
gösterilmesini istiyorum.
Hepinizi görüyorum şehit cenazelerine
katılıyorsunuz, ben de katılıyorum. Hususiyetle arz
ediyorum -çok az zamanım kaldı galiba- şimdi, ben sizler gibi
katıldığım şehit cenazelerine münhasıran biraz
daha iş edinip şöyle bakmayı deniyorum genellikle: Herkes
çekilip gittikten sonra mezarın başında bir ana bir baba,
genelde bir ana bir baba bir yetim çocuk ya da işte evlatlarını
göndermiş olmanın hüznü hisselerine düşmüş iki üç tane
garip kalır. Ben devleti herkes çekilip gittikten sonra mezarın
başında dördüncü kişi bilirim. Dört kişi varsa mezarın
başında beş, beşse altı. Bugün burada
çıkardığınız kanun şehitlerinize çıkardığınız
kanundur. Siz üçüncüyseniz, dördüncü benim demektir; dörtseniz, beş benim
demektir.
İSMET YILMAZ (Sivas) – Devlettir.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) –
Devlettir, onu diyorum.
O yüzden bu hassasiyeti taşıyarak
çıkarmak zorunda olduğumuz bu kanunlar içerisinde ihtimam
göstereceklerimizin bir tanesi budur diye söylüyorum.
İyi niyetli sataşma pası
verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) –
Sözlerimi yanlış anlamamanızı istirham ediyorum. Bu
mevzudaki hassasiyetimin sizin ortak sükûnetiniz olduğunu biliyorum. Ama
ne dersek diyelim, bu Meclis kalplerinize dokunma imkânını henüz bize
vermedi; sadece konuşup birbirimize sitem edip gidiyoruz.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ağıralioğlu.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bugün Genel
Kurulda görüşmekte olduğumuz bu teklifin vatanımıza ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Ülke ekonomimize değerli katkılar
sağlayacak düzenlemelerin olduğu bu teklif, Milliyetçi Hareket
Partisinin de katkıları ve desteğiyle son hâlini almış
bulunmaktadır.
Komisyonda kabul edilen teklifin ikinci bölümüne
göre, Sağlık Bakanlığına, üniversitelere ve özel
sektöre ait uluslararası sağlık turizmi, sağlık tesisi
verilmiş sağlık kuruluşları arasında
uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında iş
birliği yapılabilecek. Bu kapsamda verilen hizmetin, Sağlık
Bakanlığı tarafından belirlenen ücretin yüzde 50’sini
geçmemek üzere belirlenen kısmını, hizmeti alan sağlık
kuruluşu hekime ödeyecek.
Teklifle tabip ve diş tabibi emeklilerinin
maaşlarında yaklaşık 2 bin TL artış
sağlanacak. Fakülte ve yüksekokullardan mezun olan ticari pilot ve hava
yolu nakliye pilotu lisansı bulunanlar öncelikli olmak üzere, muvazzaf
subay olmak için başvuranlar 32 yaşını bitirmemek
kaydıyla muvazzaf subaylığa nasbedilerek pilotaj eğitimine
başlayacak, pilotaj eğitiminde başarısız olanlar
kuvvet komutanlıklarınca uygun görülen diğer sınıflara
nakledilecek. Teklifle hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire, fizyoterapist
gibi sağlık personeline yılda altmış gün fiili hizmet
zammı verilecektir.
Ayrıca, bu teklifin diğer bir maddesiyle
yasa dışı bahisle etkin mücadele amaçlanmış ve
ülkemize döviz sağlamak, kayıt dışı milyonlarca
doların engellenmesi adına ciddi bir çalışma
yapılmıştır. Yasa dışı bahisle ticari
açıdan mücadele edilmesi ve söz konusu alandan elde edilen kamu gelir
kaybının önlenmesi amacıyla şans oyunları ikramiye
oranının brüt üst sınırı yüzde 59’dan yüzde 83’e
çıkarılması ve ikramiye oranlarının
artırılması nedeniyle oluşabilecek yatırım ve
işletme giderlerindeki tutar azalışlarının telafisi
öngörülmüştür. Kolluk kuvvetleri ve
savcılıklarımızın tespitleriyle, yurt
dışı desteğiyle bahsin kayıt altına
alınması ve ikramiye oranının yüzde 59’dan yüzde 83’e
çıkarılması ülkemize daha fazla katma değer
katkısı sağlaması anlamında oldukça önemlidir.
İkramiye tutarlarının artırılması,
hasılatın da artacağı anlamına gelmektedir ve böylece
ilgili kurumun spor kulüplerine ve amatör spor dallarına yardım etmesi
ve spor tesisi yapması anlamında da çok önemlidir. Ayrıca, son
yıllarda yurt dışı bahis sitelerine
katılımın her geçen gün artarak devam etmesinden ötürü bahis
konumuzla ilgili önlemler almak ve bu konuda iyileştirme
planlarını yapmak zaruri bir hâle gelmiştir ve bu sebeple söz
konusu çalışmayla gereği yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, diğer önemli bir
konu ise uluslararası sağlık hizmetleri alanında ülkemizde
sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel
sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini desteklemek,
koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin
politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve akreditasyon
kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde
bulunmak üzere 10 milyon başlangıç sermayeli “Uluslararası
Sağlık Hizmetleri” unvanıyla bir anonim şirket
kurulması amaçlanmış ve yeni kurulacak bu şirketin personel
rejimi üst düzey yöneticilerinin özlük hakları ile mal ve hizmet
alımına ilişkin esaslar da teklif kapsamında
düzenlenmiştir.
Sağlık Bakanlığının
resmî kaynakları, 2018 yılı rakamlarına göre, sadece
tıp turizmi için dünya genelinde seyahat edenlerin sayısı 10
milyonu aşmış ve yıllık 100 milyar dolarlık bir
ciroya ulaşmıştır. Ülkemizin de sağlık hizmetleri
alanındaki yüksek potansiyeli ve rekabet gücü oldukça yüksektir. Bu
sebepten, bize göre, uluslararası sağlık hizmetlerine
ilişkin aracılık faaliyetlerinde bulunmak üzere hisselerinin
tamamı Hazine ve Maliye Bakanlığına ait olan bir
şirket kurmak kaydıyla uluslararası sağlık hizmetleri
alanında aracılık faaliyeti gösteren kurumlara yetki belgesi
vermek, ülkemizin sağlık hizmetlerinin uluslararası
tanıtımını yapmak, bu alandaki tanıtım ve
bilgilendirme faaliyetlerini koordine etmek, yönlendirmek ve desteklemek;
uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin aracılık
faaliyetlerinde bulunmak, verilen yetki çerçevesinde kamu ve özel sektör
kuruluşları adına uluslararası sağlık
hizmetlerine ilişkin sözleşme yapmak, yapılan sözleşmelerin
yönetilmesine destek olmak, uluslararası sağlık hizmetlerine
ilişkin bilgi alma başvurularına cevap vermek, şikâyetler
ve anlaşmazlıkların çözümüyle ilgili merciler nezdinde
girişimlerde bulunmak, tarafların karşılaşabilecekleri
sorunları tespit ederek önleyici tedbirler almak, ülkemizin
sağlık sisteminin tanıtımını yapmak; sağlık
sistemleri, sağlık finansmanı ve kamu-özel iş birliği
modelleri konusunda uluslararası kişi ve kuruluşlara
danışmanlık yapmak; bu alanda sistemlerin kurulması ve
geliştirilmesine ilişkin yurt dışı talepleri
karşılamak, projeler yapmak ve uygulamak; yurt dışında
sağlık kuruluşu açmak, işletmek, ortaklık kurmak ve
iş birliği yapmak; sağlık meslek eğitimi turizmine
yönelik faaliyetlerde bulunmak; faaliyet alanına giren konularda ulusal ve
uluslararası kongre, seminer ve benzeri etkinliklerde bulunmak,
araştırma ve yayın yapmak; uluslararası sağlık
hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler, hizmet sunum
standartları, akreditasyon kriterleri, fiyat tarifeleri ve hukuki
düzenlemeler konusunda ilgili kuruluşlarla iş birliği yapmak ve
bu konularda Bakanlığa önerilerde bulunmak, sağlık meslekleri
eğitimi konusunda teşvikler geliştirmek, bu alanda
uluslararası öğrencileri ve eğitim kurumlarını
desteklemek gibi hizmetleri sağlayacak bu yenilik ülkemiz için
atılmış büyük bir adımdır. İbni Sina’dan
Akşemseddin’e, Farabi’den Ali Bin Abbas’a, El Râzî’den Gevher Nesibe’ye
birçok tıp insanını yetiştirmiş bu toprakların
sağlık alanında ne kadar iddialı olduğunu anlatmaya
lüzum dahi görmüyorum. İşte bu yasayla -Türk doktorlarının
neler yapabildiğini tüm dünyaya göstermek- gerek “Uluslararası
Sağlık Hizmetleri” unvanıyla kurulacak şirketin gerekse
bahis oranlarındaki iyileştirmelerle sağlanacak kazançların
ülkemiz ekonomisinde oldukça güçlü fayda sağlayacağını
düşünüyorum. Muhalif duygularla eleştirileri bir kenara
bırakıp milletin vekilleri olarak ülke menfaatlerimiz
doğrultusunda, ay ve yıldızın yan yana durmasından
rahatsız olan dış güçlere karşın dimdik durmamız
ve kenetlenmiş bir şekilde hareket etmemiz gerektiğini
vurgulamak istiyorum.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
bulunduğumuz coğrafyanın sorumluluklarının ve
potansiyelinin farkındayız. Bize düşen, ülkemizin
kalkınması, daha ileriye gidebilmesi için, evveliyattan beri
olduğu gibi bundan sonra da inanmak, çalışmak ve
başarmaktır. Biz bunun için varız, bunun için de var olmaya
devam edeceğiz. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi şartlar
altında olursa olsun Türk milliyetçileri olarak, Türk milletinin
menfaatindeki davranış ölçümüz liderimizin “Benim aklım
Türkiye’dir.” sözüdür, bu ölçüden asla vazgeçmeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi adına, bahsettiğim ekonomik ve diğer sebeplerden dolayı
teklifi destekliyor, partim ve şahsım adına teşekkürlerimi
sunuyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) –
Sayın Başkan, değerli vekiller; on saattir bir taslak üzerine,
Plan Bütçede konuşulan tartışmalar üzerine değerlendirme
yapıyoruz, kimi zaman oylama yapıyoruz, hepimiz de yorulduk. Hepimiz
Yunanistan’dan, Hatay’dan, Nusaybin’den, Cizre’den, yangından söz ederken
sanki yangından mal kaçırırcasına hiçbir şeyi detaylı
ele almadan gidiyoruz. Birçok konu konuşuldu, bazı şeyler
tekrara girdi fakat özellikle sağlık alanıyla ilgili ben
bazı isimleri okumak istiyorum, hepinizin dikkatini çekmek istiyorum.
Doktor Göksel Kalaycı, Doktor Ali Menekşe,
Doktor Ersin Arslan, Doktor Melike Erdem, Doktor Kamil Furtun, Doktor Abdullah
Biroğul, Doktor Aynur Dağdemir, Doktor Hüseyin Ağır, Doktor
Said Berilgen. Arkadaşlar… 2005-2017 arasında sadece sağlık
hizmeti verdiği için şiddete maruz kalıp yaşamını
yitiren isimlerdir bunlar ve hekim isimleri sayıyorum. Bir kısım
hekim ve sağlık çalışanları yaşamını
yitirdi, hastalık nedeniyle, ambulans sürerken, ambulansta hizmet
verirken, bunları ele almıyorum. Bunlar şiddet sonucu
yaşamını yitirenlerdir. Şiddeti uygulayanlar,
şiddetten yana olanlar ve şiddetin uygulanmasına veya
şiddetin uygulanma nedenlerine bir tepki göstermeyenler, şiddeti
sağlık çalışanlarının günlük yaşamına
koyanlar aslında bu on altı yıllık sistemin kendisidir.
Sağlıkta bugün de bir kısım değişiklikler
yapılmakta, sistem sağlık kurumlarını işletmeye,
oraya başvuranları bir tüketici gibi görmeye... Ve
sağlıktaki olumsuzluğun nedenini hekim ve sağlık
çalışanları olarak göstermektedir. Sanki bütün her şey
düzgün, bütün bu çalışmaları yapan telefon hatlarıyla ve
diğerleriyle yapılan algıda bu işin sorumlusu
sağlık ve sosyal hizmet konularında çalışanlardır
diye dile getiriliyor.
Sağlığın tanımına
baktığınızda Dünya Sağlık Örgütü
sağlığı tanımlarken sadece hastalık, bedensel,
fiziksel engel olarak değil, sosyal tam iyilik hâli olarak tanımlamakta
ve sağlığın olmazsa olmaz koşullarını dile
getirmekte. Olmazsa olmaz koşullarının başında içme
suyu, barınma gibi nedenlerin dışında
eşitsizliğin, açılan makasın giderilmesi lazım,
yoksulluğun önlenmesi lazım. Siz bunu önlemediğiniz sürece
istediğiniz kadar hekimi Hakkâri’ye gönderin, hâlâ temiz içme suyu
içemiyorsa, temiz beslenemiyorsa siz istediğiniz kadar hekimi
Yozgat’ın Çandır ilçesine gönderin yine aynı sorunlar ortaya
çıkabilir. Sağlığı ekip olarak ele almak lazım.
Siz sağlığı sadece hekimler olarak görürseniz
yanılırsınız. Bugün dünyada hiçbir hekim tek
başına sağlık problemini çözemez, çözebilseydi boyuna hekim
yetişirdi. Sağlık bir ekip hizmetiyse sağlıktaki
yapılacak düzenlemeler de ekip olarak ele alınması lazım.
Ama öyle bir hâle geldik ki Türkiye’deki birçok problemi tek çözüm
noktasıyla ele almakta, tek insana düşürmekte, tekçi çözümlerle
tanımlamalar yapmaktayız ve her şeyi tek elde tutarken
sağlıktaki problemleri de tek elde tutarsak çözecekmişiz gibi
düşünüyoruz. Bakın, sağlıkta yapılan düzenlemelere
bakın. Büyük iddialarla sağlıkta düzenleme
yapılacağı söyleniyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda da dile
getiriliyor, birinci partinin teklifinde de, Sağlık
Bakanlığının teklifinde de bunlar dile getiriliyor. MHP’nin
de desteklediği teklifte sadece hekim ve diş hekimlerinden söz
ediliyor, bir kısım arkadaşlarınkinde eczacı ve
veterinerlerden söz ediliyor. Peki, bu sağlığın sosyal
hizmetleri ve sağlık çalışanlarından niye kimse söz
etmiyor? Yani onlardan söz etsek ne olur? Buna rağmen, bütün bu
konuşmalara rağmen, eczacı, veteriner, diğer
konuşmalara rağmen ve genelde de bütün üyelerin katılmasına
rağmen oylama esnasında yasa aynen kendisi gibi geçmektedir. Plan ve
Bütçe Komisyonuna katılan arkadaşlar hatırlar, herkesin,
Milliyetçi Hareket Partisinin bile desteklediği, sözde desteklediği
süreci oylamada millî menfaatler doğrultusunda ele aldı.
Bir diğer husus, arkadaşlar, bugün
sağlıkta yapılan düzenlemeler sanki yeniden bir
uygulamaymış gibi dile getiriliyor. On altı yıldır bu
AKP Hükûmeti bu uygulamaları ortaya çıkartmış. On altı
yılda yapılamayan şeyleri sanki yeniymiş gibi ele almakta.
On altı yıl önce ilk bu süreç başladığında “Esnek
çalışmaya karşı çıkıyoruz, hekimler muayeneye
gidiyor, herkes istediği yerdedir, esnek çalışma olmaz, tam gün
çalışma.” deniyordu. Bugün deniyor ki: “Esnek
çalışabilirsiniz ama şirket bünyesinde çalışın,
şirket bünyesinde bunu yapabilirsiniz.” Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu gibi dile getirilebilir.
Sağlık çalışanları, öteden
beri, bu toplumun birçok yerinde “mecburi hizmet” denilmesine rağmen, birçok
şey yapılmasına rağmen ve günlük yaşamında
radyasyonundan, kimyasal ajanlarından, bakterilerinden, hepatitine birçok
riske rağmen, hizmeti Anadolu’nun her yerine götürmüştür.
Geldiğimiz aşamada her türlü şeyde yargılanan hekim ve
sağlık çalışanları, biliyor musunuz daha üç ay önce
savaşa karşı çıktıkları için
yargılandılar, aklandılar. Cumhuriyet kurulduğunda en büyük
savaşı yine sağlık çalışanları vermiş.
Ne için vermiş biliyor musunuz? Bugünkü gibi şirket bünyesinde
değil, sadece tedavi için değil “Trahomla savaş.” demiş
“Veremle savaş.” demiş “Leprayla savaş.” demiş
“Sıtmayla savaş.” demiş “İnsanları korumak için.”
demiş. Bugün geldiğimiz aşamada “Hastanelerimiz var." diyoruz,
bir hastaneye başvuran hasta sayısı ne kadar fazlaysa sanki
övünüyoruz. Bir hastaneye başvuran sayısı, hasta
sayısı ne kadar azalırsa demek ki bizim altyapımız
güçlüdür, insanları daha mutlu ediyoruz, bununla övünmemiz lazım.
Yoğun bakım sayısının fazlalığı
değil yoğun bakımdaki mortaliteye bakacağız, ölüm
oranlarına bakacağız. Bugün, performansı getirirseniz ve
yoğun bakıma fazla para verirseniz, hastane kurumlarını
işletmeye dönüştürürseniz işletmeler diyecek ki: “Ben yoğun
bakımda yatırayım, daha fazla para kazanayım.” Buna
dönüştürüyorsunuz. Daha önce yoğun bakımlar yoktu, insanlar
aynı şekilde yaşıyordu.
Geldiğimiz aşamada,
baktığımızda, sağlık
çalışanlarının arasındaki bu çalışma
ortamını bozmak giderek huzursuzluğa neden oluyor. Şimdi,
emeklilikten söz ediliyor ama “hekim ve diş hekimi” deniyor,
diğerleri eklenmiyor. Madem ekip hizmeti, hepsinin ele alınması
lazım.
Geldiğimiz aşamaya
baktığımızda, USHAŞ diye bir şirketten söz
ediyoruz ve “anonim şirketi” diyoruz. Geldiğimiz aşamaya
bakın: Sağlık Bakanı bir şirket yöneticisi oluyor ve
burada da yok, hiçbir muhatap da yok. Bugünkü güzel haberlerden birisi, Millî
Eğitim Bakanı bütün hisselerini devretmiş etik değerlere,
ahlak kurallarına bağlı olarak. Keşke Sağlık
Bakanı da böyle bir şey yapsa. Kurduğumuz şirkete
USHAŞ diyoruz, başına başka bir şirketin yöneticisini
koymuşuz, 6 tane şirket daha kursak sağlık holdingi olacak,
holdinge dönüştüreceğiz Sağlık
Bakanlığını. Bir kere etik değerlere sahip çıkmak
lazım.
“USHAŞ” dediğimiz şey nedir? Bir
taraftan “esnek çalışma” diyoruz bir taraftan “Sağlıkta
insanlar yetersiz.” diyoruz, mecburi hizmet koyuyoruz, “personel
alımı” diyoruz, “Hasta sayısını, yatak
sayısını artırmamız lazım.” diyoruz ama
Ayşe’nin, Berivan’ın, Temel’in, Bağra’nın değil,
John’un, Hans’ın buraya gelişini bekliyoruz ve kozmetik için, saç
ekimi için veya organ nakli için veya kanser cerrahisi için. Peki,
Erzincan’ın köylüsü, yeşil kartlı olan kanser cerrahisi için
nasıl yapacak? Batman’daki köylü kanserse nasıl yapacak? Bir taraftan
Türkiye'de sağlık reklamı verirse yasak, cezası var, bir
taraftan bu şirkete diyeceksiniz ki: “Reklam yapabilirsiniz.” Bir taraftan
bir sağlık kurulu simsar kullandığında yasak, ki
memursa buna ceza vereceksiniz 1-2 katı kadar, bu şirkete
simsarlık hakkını vereceksiniz. Ya, buna vicdan lazım, buna
ahlak lazım, buna şey lazım. Peki, Anadolu’da yaşayan
insanların ne suçu var? Hekimler arasındaki bu farkı,
sağlık çalışanları arasındaki bu farkı niye
yaratıyorsunuz? Ve insanlara bu kadar şeyden sonra getiriyorsunuz,
diyorsunuz ki: “Ya, biz sizin yıpranma payınızı
çözeceğiz, halledeceğiz.”
Geçmişte, 2014’te Başbakan Erdoğan
SAĞLIK-SEN’in, kendisine yakın sendikanın kurulunda,
toplantısında “Beş yıla bir yıl vereceğim."
dedi; geçti, yok “Komisyon kurulacak.” dedi. Yine yok. Bugün getirilen
şeyde sağlık çalışanları yok, sadece kendilerini
düşünüyorlar. Ve toplu sözleşmeler dikkate alınmıyor. Neyse
her şey kendilerine göre düzenlenen bir şeydir.
Bu USHAŞ’la ilgili bir diğer konu da
arkadaşlar, dikkatinizi çekmek gerekirse, kamu ihale sözleşmesine
tabi değil, istediği şeyi yapabilir ve denetimi yok,
Sayıştay denetimine de giremiyor. Ya, ayıptır ya, bir
şeyi kuruyorsanız bari bunu denetime açın. Biz burada kendi
kendimize oturup konuşmuş oluyoruz ve her şeyi paraya
çevirirseniz koskocaman on altı yıl boş geçmiş oluyor ve
hâlâ mağduriyetler yaşanıyor. Bir taraftan da hekim
ihtiyacı var. Bakın, şu anda ataması yapılıp
işe başlamayanlar var, bir taraftan kura çekip mecburi hizmete
gidemeyenler var güvenlik soruşturması nedeniyle. Ya, bir taraftan da
işten atmışsınız kanun hükmünde kararnameyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – …iş yeri
hekimlik sertifikasını onaylamıyorsunuz. Buna kimse tahammül
edemez. AK PARTİ Hükûmeti, gerek sağlık
çalışanlarında gerekse bu tür farklı uygulamalarda aslında
sağlığı yerle bir etmekte, yok etmekte ve getirdiği bu
düzenlemeyle, Kanal İstanbul’la, Spor Totosuyla, birçok
uygulamasıyla, tümüyle paraya ihtiyacı olduğu için,
sağlığı da para için gördüğünden dolayı
halkın sağlığını 5 kuruş görmemektedir.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“Bu saatte konuşulur mu?” diye laf
atıyorlar, bu saatte yasa yapılır mı gerçekten? Saat ikide
başlamışız, neredeyse on bir saat, aralıksız
görüşme yapıyoruz; bu görüşmenin ve buradan çıkacak
yasanın kalitesini düşünün. Biz makine, robot değiliz
arkadaşlar; insanız.
Değerli arkadaşlarım, bu yasama
yılının 2 sıra sayılı Yasa Teklifi. Aslında
bedelli askerlikle başladı, sonra torbaya değişik konularda
maddeler konuldu. Şimdi ikinci bölümünü görüşüyoruz. Birinci bölümde
geçti ama bedelli askerlikle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke kolay
kazanılmış, yurt edilmiş topraklar değil yani bu
topraklar için insanlar canlarını vermişler, şehitler var
ve hâlâ herkes söylüyor sıkıntı var, problemler var, terör var,
çatışmalar var, şehitler geliyor. Şehitler geliyor yani
ateş düştüğü yeri yakıyor tabii. Sayıyoruz şu
kadar insan öldü, geldi, gitti ama bir de onların hikâyeleri var. İnsan
ölüyor arkadaşlar. Birinin evladı, yani annenin babanın
çocuğu, kadının eşi, çocuğun babası ölüyor, ölüm
var. Böyle bir olay üzerinde konuşuyoruz şimdi. Niye böyle bir olay
üzerinde konuşuyoruz? Bir kısım gidiyor, askerlik yapıyor.
Ve ölenlere bakın değerli arkadaşlarım, genellikle uzman
çavuş, uzman onbaşı, sözleşmeli er… Nasıl oluyor
bunlar? Kimdir bunlar? Bunlara girip bu konu üzerinden hamaset yapmak
istemiyorum. Tam da böyle bir yerde fırsatçılık yapıyoruz
belki de, birikmiş diyoruz.
Değerli arkadaşlar, 20 yaşın
üstünde 5,5 milyon insan birikmiş. Sadece 1 milyon 300 bini ilgilendiren
bir düzenleme yapıyoruz ve 400 bin kişi bundan yararlanacak diyoruz.
Buradan şu anlaşılıyor: Aslında, biz bu insanları
askere almaya kalksak… Senede 300-400 bin insan alabiliyoruz, bunu şey
yapamıyoruz. Belki de bu insanlara askere gelmemeleri için ödeme
yapacağız. Burada bir fırsatçılık var. Bu iş para
için yapılıyor. Gelir getirici bir iş olduğu için
ivedilikle buraya geldi, söz verildiğinden dolayı değil. Eğer
söz verildiğinden dolayı olsaydı Sayın
Cumhurbaşkanı çok sayıda konuda söz verdi. Mesela, 3600 gösterge
polislere, din görevlilerine, eğitim görevlilerine… Niye torbada o yok,
birisi söylesin. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna söylüyorum: Niye
torbada yok bunlar? (CHP sıralarından alkışlar) Gelir
getirici…
Bir de bir şey var burada, utanılacak bir
şey var değerli arkadaşlarım. Bakın, bu
çıksın dedik ama önergeyi reddettiniz. Cümle şöyle: “Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce sağlık sebebiyle
haklarında verilen askerliğe elverişli olmadıklarına
dair kararlardan dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulanlar da istekleri
hâlinde yaş şartı aranmaksızın ve temel askerlik
eğitimine tabi olmaksızın birinci fıkra hükümlerinden
yararlanırlar.” Nedir bu arkadaşlar, birisi çıksın
anlatsın bana. Bunlar zaten sağlık sebeplerinden dolayı
askerlikten muaf tutulmuşlar, niye bedelli askerlik yapıyorlar? Kaç
tane siyasetçinin ve ünlünün çocuğu bu raporla askerlik yapmadı
değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdi askerlik yapmış gibi kabul edilecek.
Ayıptır, ayıp! Aranızdan bir kurnaz buradan bir gol
atıyor.
Biraz evvel, çocuklar ölüyor dedik, çocuklar;
insanlar ölüyor, cenazesi geliyor evine, evinin yakınına
defnediliyor. Buradan istifade ederek bir uyanık, askerliği belki de
parayla aldı, şununla aldı, bununla aldı, dünya kadar da
dava var, bu konuda açılmış davalar var. Şimdi, onu bundan
istifade ettireceksiniz, çok ayıp arkadaşlar, gerçekten çok
ayıp, bundan dolayı utanmalısınız.
Değerli arkadaşlarım, ikinci bölümde
3 tane ana konuda düzenleme var. Bunlardan bir tanesi harp okullarıyla
ilgili. Ara sınıflara öğrenci alınıyor, üniversite ara
sınıflarından. Değerli arkadaşlarım, başka
arkadaşlar da ifade ettiler, harp okulu subay yetiştiriyor, askerlik
eğitimi. Üniversitenin 4’üncü sınıfına geçmiş bir
adamı harp okuluna alacaksınız, bir sene sonra mezun edeceksiniz
ve subay olacak, diğeri de dört sene. Sadece bu yapılan bile Adalet
ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bu ülkeyle ilgili ne büyük ihmaller, ne
büyük zararlar verdiğini gösteriyor. İvedilikle, acele bir
şekilde yapılan bu düzenleme, Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili
ciddi zafiyetlerin olduğunu göstermektedir. Bu
hızlandırılmış eğitim, değerli
arkadaşlar, benim gençliğimde bu vardı, 70’li yıllarda.
İşte bir hükûmet gelirdi, işte şunların Millî
Eğitim Bakanı gelirdi hızlandırılmış iki
aylık eğitimli öğretmen mezun ederlerdi eğitim
enstitülerinden. Daha sonra hükûmet değişirdi, diğer grup
gelirdi... Bunun gibi bir şey. Ama bu askerlik, askerlik arkadaşlar.
Yaptığınız işin ciddiyetine bir bakın lütfen ya,
ne yapıyorsunuz ya? Nasıl subay olacak bunlar? Efendim, bunlar
sınıf okuluna gidecekler, orada eğitim görecekler. E,
diğeri de gidiyor zaten sınıf okuluna, dört sene harp okulunda
okuyan. Ciddiye alın, yaptığınız işi ciddiye
alın değerli arkadaşlar. Liyakat filan diyorsunuz ya çöküyoruz
arkadaşlar. Bu yaptıklarınızla yeniden inşa ediyoruz
derken çöküyoruz. Yani Türkiye'nin yetişmiş insan kalitesi gitti, bu
şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz; bunlar örnek.
Diğer bir konu, sağlıkçılara
getirilen yıpranma, altmış gün yıpranma payı, doksan
gün talebi var. Niçin var? Bunları izah ettik, Komisyonda izah ettik,
burada önerge verdik, reddedildi; altmış gün veriliyor. E, yine hiç
yoktan iyidir diyoruz. Ama başka bir şey var, şans
oyunları.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de
şans oyunları için 2016 yılında 15,4 milyar TL, 2017
yılında 17 milyar TL para harcanmış bu ülkede. Eğer
bugünün rakamlarıyla bir hesap yaparsanız Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetleri sırasında yani sizin hükûmetleriniz
sırasında 200 milyar TL’nin üzerinde kumardan para
toplamışsınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Ya siz kumarcısınız arkadaşlar ya,
kumardan para topluyorsunuz, kumardan. Gerekçe de, diyorsunuz ki: “Efendim,
terör finansmanı yapılıyor, yurt dışındaki bahis
oyunlarına para gidiyor; dolayısıyla biz şimdi payları
artırıyoruz, Türkiye’ye gelecek.” Her konuda bir gerekçe ortaya
koyuyorsunuz ya. Özgürlükleri kısıtlıyorsunuz “Türkiye'nin beka
sorunu var.” Şunu yapıyorsunuz “Böyle sorun var.” Başka bir
şey yapıyorsunuz, “Aman FETÖ var.” Yıllardan beri bu
şekilde devam ediyor, bir bahane bulunuyor, burada da bir bahane buldunuz,
“Şey var.” Hayır kardeşim, para, para, para; ciddi bir
şekilde para problemi var bu Hükûmetin. Dağıtıla
dağıtıla, paylaşıla paylaşıla kalmadı,
yanlış politikalarınızdan dolayı ekonomi duvara
çarpmak zorunda ve kumara sığınmışsınız,
kumara. (CHP sıralarından alkışlar)
Biraz sonra kumar maddesiyle ilgili beş dakika
daha konuşacağım. “Kumar” dediğimiz şey haram
değil mi değerli arkadaşlar? Hiç ilgilenmiyorsunuz ya,
başka haramlarla çok ilgilisiniz. Kumar, kumar... Niye ilgilenmiyorsunuz?
(CHP sıralarından alkışlar) Müşterek bahis falan,
onları zamanı gelince yapacağız.
Bir başka konu -zamanım kalmadı- bu
USHAŞ. USHAŞ sizin nasıl bir ekonomik model ve ne yapmak
istediğinizi göstermesi açısından son derece ilginç. Sizin bir
modeliniz filan yok zaten, dünyadaki modelleri takip edip gidiyorsunuz.
USHAŞ... Devlet ilk defa bir anonim şirket kuruyor ve devletin
yapması gerekli işleri o anonim şirkete devrediyor. Hani “Tüccar
siyaset” denilmişti ya Sayın Erdoğan siyasete ilk girdiği günlerde,
2002’lerde falan söylemişti, işte o tüccar siyaset
yapılıyor ve ayrıcalıklı bir şirket kuruyorsunuz.
Bu şirket öyle işler yapacak ki bu alanda çalışacak
diğer şirketlere yeterlilik verecek. Bu şirket yurt
dışında yatırımlar yapacak ama Sağlık
Bakanlığı tarafından bu şirket kurulacak, sermayesi
bizim vergilerimizden konulacak, bu şirket dışarıda
yatırım yapacak ama diğer şirketler de yatırım
yapacak. Nasıl rekabet edecek peki sizinle? Siz devletsiniz,
diğerleri nasıl rekabet edecek? Eğer böyle bir ihtiyaç varsa
değerli arkadaşlarım, bu sağlık turizmine yönelik
faaliyette bulunulacak böyle bir şey varsa düzenleme kurulu yapabilir.
Hani, Türk Akreditasyon Kurumu gibi bir kurum kurulabilir, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu gibi bir kurum… Ama ille de ticaret falan
yapılırsa 233’e göre KİT kurulabilir. Niye böyle bir şey
yapıyorsunuz? Niye yapıyorsunuz ben size söyleyeyim değerli
arkadaşlarım: Siz -biraz evvel konuşan
arkadaşlarımız da ifade ettiler- her şeyi milletten
kaçırarak yapmak istiyorsunuz. Yani “İstediğimizi
istediğimiz şekilde yaparız ve hiçbir şekilde de
denetlenmeyelim.” diyorsunuz. Ama bu, devlet değil arkadaşlar,
demokratik devlet değil bu, hukuk devleti demek değil
arkadaşlar. Türkiye geriye doğru gidemez. Geçen sefer Adalet ve Kalkınma
Partisi bu ülkenin beka sorunudur dedim, bana kızdınız.
Demokrasi, insan hakları, özgürlük yoksa bu ülkenin bu milletin ciddi beka
sorunu var demektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Artık
cevap bile vermiyoruz, görüyorsunuz Sayın Bekaroğlu, cevap bile
vermiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerinde parti grupları
adına konuşmalar tamamlandı, şahıslar adına
konuşmalar var. Ona geçmeden Sayın Topal’a söz vereceğim.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde
çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, Hatay ilimizin Arsuz ilçesinde bir
yangın var ve yangın hâlâ devam ediyor. Hatay halkına
geçmiş olsun diyorum ve orada şu anda Hatay Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ve Orman
İşletme Müdürlüğünün birlikte yangını söndürme
çabaları devam ediyor. Orada görev yapan bütün emekçi personellere
teşekkür ediyorum, Allah onlara kolaylıklar versin diyorum. Hepimize
geçmiş olsun.
Teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Sağ olun.
Biz de geçmiş olsun dileklerimizi
tekrarlıyoruz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Şahıslar adına
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) –
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Söz konusu olan kanunla ilgili ben de görüşlerimizi arz
edeceğim.
Türkiye’de 142 bin hekim vardır. Ülkemizde bin
kişiye düşen hekim sayısı OECD ülkelerinde düşen hekim
sayısının yarısı kadardır. Sağlık ve
yardımcı sağlık personelinin ülkemizdeki sayısı
ise 410 binden fazladır. Ülkemizin sağlık hizmeti verileri
Batı’yla boy ölçüşür niteliktedir. Buna karşılık,
sağlık personelinin aldığı ücret ve gördükleri muamele
ortadadır. Bu fedakâr meslek grubunun özlük haklarında acil düzenleme
yapılması gereği ortadadır. Bir yıl çalışma
için altmış gün fiilî yıpranma süresi hem kısadır hem
de yasanın çıktığı tarihten sonra geçerli olduğu
için bu, daha önce çalışanlara bir haksızlıktır. Bu
sürenin benzer meslek gruplarında olduğu gibi doksan gün olması
daha yerindedir. Ayrıca, altmış günlük fiilî yıpranma
hizmetinin hayattaki emekli, çalışan, resmî, özel tüm hekimleri
kapsaması gerekir. Diğer sağlık personeli için öngörülen
3600 ek gösterge ise derhâl verilmelidir.
Emekli hekimlerin durumlarının
iyileştirilmesi geç kalınmış bir hizmettir. Ek bir iş
yapan emekli hekimin ücretinin kesilmesi emekli hekimlerin istihdamına
engel olacaktır. Örneğin, ülkemizde 50 bin kadar hekime ihtiyaç
duyulan iş yeri hekimliğinde eğer ki bu hekimlerin
aldıkları emekli ücretleri kesilecek olursa iş yerlerinde
çalışmayacaktır, iş yeri hekimliği
açığı daha da büyüyecek ve dev gibi bir sorun olarak
karşımızda durmaya devam edecektir.
Tabip olmayan ancak tıpta uzmanlık
mevzuatına göre uzman olan, ayrıca sağlık eğitimi de
verebilen klinik biyokimya, klinik mikrobiyoloji ve klinik patoloji
uzmanlarının bu iyileştirmeden muaf tutulması hukuka
uygunsuzluktur. Eşit hizmete eşit ücret uygulanmamaktadır.
2002 yılından sonra tırmanmaya
başlayan, sağlık personeline şiddet uygulaması
ülkemizi üçüncü dünya ülkelerinin de gerisine itmiştir. Sorun o kadar
büyümüştür ki Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod uygulaması
getirmeye mecbur kalmıştır.
Türk Tabipleri Birliğinin verilerine göre
2012-2017 yılları arasında sağlık personeline 12.689
fiziksel, 30.513 sözel şiddet uygulanmıştır. Bunların
27.352’si hekime, 19.029’u hekim dışı personele
uygulanmıştır.
Sağlık personeli ücretle ilgili
değil, başka yasal tedbirlere de ihtiyaç duymaktadır. Ülkemizde
fedakârca çalışan meslek gruplarından birisi olan
sağlık personelinin tüm ihtiyaçlarına hükûmetlerin ve
Meclisimizin eğilmesi ve bunların sorunlarının kısa
sürede giderilmesi gerekmektedir. Beyaz Kod uygulaması dahi
sağlık personeline şiddet uygulamaktan
kurtaramamıştır. Sağlık personeli neredeyse
yanında bir güvenlik görevlisiyle, bir çelik yelekle, başında
miğferle dolaşacak hâle gelmiştir.
Toplumun sahip olduğu, topluma
aşılanan disosyal yapı bu tür olayları başka insanlar
tarafından alkışlanır hâle getirmiştir.
Sağlık Bakanlığı, sağlık personelini
şiddetten koruyacak ve onların hak ettikleri, layık
oldukları yere gelmelerini sağlayacak tedbirleri derhâl
almalıdır. Bu, yalnız sağlık personeline değil,
Türk milletine de hükûmetlerin ve ülkemizin bir borcudur.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğan.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci
bölümünde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, sözlerimin
başında, Hatay’ın Arsuz ilçesinde çıkan orman
yangınının bir an önce söndürüleceğine inancım
tamdır. Hem Hataylı komşularımıza hem de tatil için en
çok tercih edilen, Gaziantepli hemşehrilerimizin en çok gittiği Arsuz
bölgesinde yaşayan hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi
iletirim.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurul gündeminde
bu gelen teklifi gördüğümde aklıma ilk gelen şey seçim bölgemiz
Gaziantep’teki çalışmalarda Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde bulunan “sağlık” başlığı
altında verdiğimiz sözler oldu. Sağlık sektöründeki insan
gücünün, mutluluğunun ve refahının artırılması,
istihdam ve ücret politikalarının özenli ayarlanması öncelikli
konularımız arasındaydı. Bu anlamda bu kanun teklifinin
27’nci Dönem Genel Kurul çalışmalarının ilk
aşamasında gündeme gelerek yasalaşıyor olması,
sağlık sektörünün sorunlu alanlarının hızla çözülecek
olması ümidimizi kuvvetlendirmiştir. Umut ederiz ki
şahsımın da içinde bulunduğu sağlık
camiasının bekleyen birçok problemi bu çatı altında
ivedilikle çözüme kavuşur.
Değerli milletvekilleri, gündemimize gelen
teklifin, yıllardır beklenen, tabip ve diş tabiplerinin emekli
aylıklarındaki adaletsizliği büyük oranda çözüme
kavuşturuyor olması olumlu bir gelişmedir. Yine, bu teklifle
düzenleme yapılan 1219 sayılı Kanun’da seçim beyannamemizde
belirttiğimiz, sağlık sektöründeki insan gücünün ülke genelinde
dengeli dağılımını sağlayacak istihdam politikası
ilkemizle teklifte sunulan atıl kapasiteye önlem alınması ve
insan sağlığı hizmetlerinde çalışan meslek
mensuplarının bir yıllık çalışmalarında
altmış gün fiilî hizmet süresi zammı yani kamuoyunda bilinen
adıyla yıpranma hakkı uygulanması anlamlı bir bütünlük
oluşturmuştur. Sağlık çalışanlarının
yıpranma payı, sağlık çalışanlarının
analarının ak sütü gibi helal bir özlük hakkıdır. Yedi gün
yirmi dört saat esasıyla çalışan; kimyasal, radyasyon,
bulaşıcı hastalık, bakteriyolojik, virütik
hastalıklara maruz kalma tehlikesi olan, bu ortamlarda çalışan
sağlık çalışanlarının anasının ak sütü
gibi helaldir. Düşünün ki bir salgın hastalık, grip
salgını dahi olduğunda kendinizi muhafaza etmek için evinizden
dahi çıkmak istemiyorsunuz ama sağlık çalışanları
o alanda hizmet vermeye devam ediyor. Bir terör saldırısı, bir
bombalama olayı olduğunda ilk önce 112 gidiyor, dolayısıyla
sağlık çalışanları oradalar.
Bir de bu risklere son zamanlarda tırmanan
sağlıkta şiddet olayları eklenmiştir. Çok acı bir
durum -şifa veren eller, şifa dağıtan bu fedakâr insanlar-
sözlü ya da fiilî saldırıya uğramamış bir
sağlık çalışanı yoktur kıymetli milletvekilleri.
Bu kanunla vatandaşlarımıza
verdiğimiz sözün gerçekleşmesi memnuniyet vericidir. Altmış
gün azdır, doksan gün olmalıdır, böyle bir beklenti vardır.
Doğrudur, o çalışmaları da inşallah bu çatı
altında yapmaya devam edeceğiz. Bu zor şartlar altında
hizmet veren hekim ve diş hekimlerinde ek ödemeler yani döner sermaye olarak
aldıkları ücretlerin emekli maaşlarına
yansımaması sosyal, psikolojik sorunlar meydana getirmekteydi.
Yapılan düzenlemeyle emekli
aylıklarının düzelmesini olumlu buluyor ve tüm sağlık
çalışanlarına yansıtılması konusunda
çabamızın süreceğini belirtiyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız, yarısı soru yarısı cevap.
Sayın Kayan, buyurun.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Devlet demir yollarına bakım yapma
işini baştan savma yöntemiyle yapıyorsunuz veya hiç
yapmıyorsunuz. Demir yollarında bulunan rampaları
satışa çıkardınız ve sattınız, alıcı
bulsanız hepsini satacaksınız. Köprüleri “yap-işlet
modeliyle” demek yanlış olur “yap halkın sırtına
yükle” modeliyle yaptırıyorsunuz. Aynı şekilde Kanal
Projesini de “yap-işlet modeliyle yaptıracağız.”
diyorsunuz, bunu da “yap, vatandaşın sırtına yükle”
modeliyle yaptırmak istiyorsunuz. Amaç ihtiyaç doğrultusunda
sağlıklı işler yapmak değil, amaç
yandaşların ceplerini doldurmak, amaç “Biz yaptık bizim
zamanımızda oldu.” övünmesiyle toplumu aldatmak, oylarına talip
olmak. II. Abdülhamit Hicaz demir yolunu yap-işlet yöntemiyle yaptı?
Bir işe yaradı mı? Yaramadı. Bize yar oldu mu? Olmadı.
Bundan sonra sizin yaptıklarınız da bize yar olmayacak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Girgin…
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Muğla 13 bin kilometre yüzölçümüne sahip bir
il. 1.480 kilometre kıyı uzunluğuyla birçok ülkenin
kıyı uzunluğundan fazla olan bir il. Bu kıyıları
korumak kolay değil ve belirli bir maliyet gerekiyor. Dünya gelirinin
yüzde 10’u turizmden ve ülkemiz 26 milyar dolarlık turizm geliriyle dünya
6’ncısı. Muğla’nın 2017 yılında turizmden devlete
kazandırdığı döviz tutarı ise 8 milyar dolar.
Muğla’nın katkısı sadece turizmle sınırlı
değil elbet, enerji üretiminden tarım ve orman ürünlerine, madenlerden
kültür balıkçılığına, seracılıktan tarla
ürünlerine ve arıcılığa kadar birçok alanda genel bütçeye
katkı yapmaktadır. Muğla birçok ilin toplamından fazla
genel bütçeye katkı yapmasına rağmen hak ettiği
yatırımları alamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şevkin…
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sayın
Başkan, başta çevrecilerin, mimar, biz mühendis ve şehir
plancılarının haklı olarak karşı
çıktığımız Kanal İstanbul Projesi az önce de
belirtildiği üzere 65 milyar dolarlık bütçe harcamasına neden
olacak. Hafriyat sahaları dolmaya başlamışken Kanal
İstanbul’un inşaatı sırasında yaklaşık 1,5
milyar metreküp hafriyat oluşacak, bu malzeme nereye
yığılacak?
İki: İstanbul ve Marmara bölgesinin ölüm
fermanı olarak nitelenen bu proje, zaten nüfus yoğunluğu
başta olmak üzere, trafik keşmekeşi, altyapı
yetersizliği, hava ve gürültü kirliliği gibi nedenlerle
İstanbul'a olan göçü artıracak, daha yaşanmaz hâle gelecek olan
şehir ne olacaktır? Gelin, bu 65 milyar dolarlık bütçeyi
Anadolu’da tarıma, jeotermal ve alternatif enerji kaynaklarına
harcayalım. Kanal İstanbul gibi uçuk bir proje yerine, örneğin
Bakanlar Kurulunun 2007 yılı kararıyla kurulan ve on bir
yıldır bir tek yatırıma sahip olmayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ceylan…
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye hâlen tüm dünyada akreditasyon ile
ilişkili en üst kurul olan Sağlık Hizmetleri Kalite ve
Akreditasyon Enstitüsü, ISQua’ın bir üyesidir. Buna rağmen, teklifin
19’uncu maddesiyle “USHAŞ” adlı bir anonim şirket
kurulması, tüm hastanelerin bu şirket tarafından
tanıtımının yapılması, uluslararası
sözleşme imzalaması, yurt dışında sağlık
kuruluşu açma yetkisi tanınmaktadır. USHAŞ, Türkiye Petrol
Anonim Ortaklığının içini boşaltan TPIC şirketi
gibi, vergi cenneti Jersey adasında mı kurulacaktır? Ülkemizdeki
hastanelerin standartları ve tanıtımını yapacak bir
şirket neden yurt dışında sağlık kuruluşu
açacaktır? Kamu hastaneleri bu yolla yabancı şirketlere mi
satılacaktır?
BAŞKAN – Sayın Erbay…
BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçen hafta içerisinde, Muğla ilimizde,
talihsiz ve bizleri çok üzen acı bir olay yaşadık. 19 Temmuz
2018 sabah saatlerinde, Yatağan Termik Santrali'nde, kazana kömür nakleden
kömür nakil hattının 45 metre yukarıdan aşağıya
düşmesi sonucu 2 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti, 10
işçi kardeşimiz de yaralandı. Öncelikle, vefat eden
kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralı işçi kardeşlerimize
de acil şifalar diliyorum. Biliyoruz ki bu ne ilk ne de son iş
kazası olacak. Ancak devlet olarak bu kazaların son bulması için
gereken çabayı gösterebiliriz, insanlarımızın iş
kazalarında ölmesinin ve sakat kalmasının önüne geçebiliriz ve
yine biliyoruz ki çözüm özelleştirme değildir, “Üreten kurumlar
devletin üzerine yüktür, bu yükü devletin üzerinden atalım.”
anlayışı değildir. Dört yıl önce direniş
çadırlarında nöbet tutarak bu kurumun özelleştirmesine
karşı çıkmıştık, özelleştirme ölümdür
demiştik ama dinletemedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünver…
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Karaman
ilinde 2014 yılında yeni devlet hastanesinin inşasıyla tüm
kamu hastaneleri birleştirilmiştir. Bu birleşmede yatak
kapasitesi artmak yerine azalmıştır. Karaman Devlet Hastanesinde
kadın hastalıkları ve doğum uzmanı 3 hekim
bulunmaktadır; bu hekimlerden 2’si çalışma
şartlarının kötülüğü sebebiyle istifa etmişler, 1’i de
tayin olmuştur. Ağustos ayında Karaman Devlet Hastanesinde
kadın doğum uzmanı kalmayacaktır. Zaten uygunsuz
koşullarda ve yetersiz sayıyla hizmet veren, randevu almanın bile
büyük şans olduğu kadın doğum polikliniğinde
ağustosta hekim kalmayacak olması tüm Karaman halkını
tedirgin etmektedir. Karamanlı, henüz hekim yokluğundan anne ve çocuk
ölümü gerçekleşmeden tüm bölgeye hizmet veren Karaman Devlet Hastanesinin
kadın doğum uzmanı probleminin çözülmesini beklemektedir. Bu
düzenleme bu sorunu çözecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan,
görüşmekte olduğumuz 2 no.lu Yasa Teklifi’nin 15’inci maddesiyle Spor
Toto teşkilatının gelirinin hazineye değil de ayrı bir
banka hesabına aktarılması konusunun genel bütçe ilkelerine ve
Anayasa’mıza aykırı olması durumunu neden dikkate
almıyorsunuz?
İki: Bu özel hesabın
oluşturulması, idaresi, hesabın kullanılmasının
ve denetlenmesinin Hazine ve Maliye Bakanlığı yerine
Cumhurbaşkanının yetkisine verilmesinin sebebi nedir?
Üç: Yine görüşmekte olduğumuz torba
yasanın 19’uncu maddesinin ek 2’nci maddesiyle uluslararası
sağlık hizmetleri alanlarının
tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık
turizmini desteklemek ve koordine etmek üzere USHAŞ (Uluslararası
Sağlık Hizmetleri) unvanıyla bir anonim şirketin
kurulmasının amacı nedir? Ülkemizin bütün
varlıklarını ve fabrikalarını satan, özelleştiren
iktidarınız yeni bir KİT yaratmayı mı düşünmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Gürer...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kanun teklifi emekli hekimlerin büyük
çoğunluğunu mağdur etmektedir. Hangi sosyal güvenlik
kurumlarından olduğuna bakılmaksızın bütün emekli
hekimlerin maaşlarına zam yapılması, primini ödeyerek döner
sermaye gelirinin bir kısmını emekliliğe
saydırmış olan hekimlerden kesinti yapılmaması,
yapılacak zammın kanun yayımlanır yayımlanmaz
yürürlüğe girmesi, fiilî hizmet süresi zammının yılda en az
yüz yirmi gün olması, hizmetin
yıpratıcılığına bağlı olarak yüz elli,
yüz seksen güne çıkarılması, fiilî hizmet zammının
sadece ileriye yönelik olarak değil geçmiş çalışanları
da kapsayacak şekilde, geriye dönük uygulanması Türk Tabipleri
Birliği ve Tabip Odalarının genel talebidir. Bu yönde bir
düzenleme düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakırlıoğlu…
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) –
Değerli Başkan, teklifin 14’üncü maddesiyle 5602 sayılı
Kanun’un 4’üncü maddesinde değişiklik yapılarak
dağıtılan ikramiye oranının brüt üst
sınırı yüzde 59’dan 83’e çıkarılmaktadır.
Komisyon görüşmeleri sırasında, kontrol altına
alınamayan 40 milyar TL’lik bir piyasadan söz edilerek bu düzenlemeyle hem
yasa dışı bahisle ticari açıdan etkin mücadele
edileceği belirtilmiş hem de söz konusu alandan elde edilen kamu
gelirinin, kaybı önleyeceği ifade edilmiştir. Söz konusu
ikramiye payının artırımının yasa
dışı bahis oyunlarını ne ölçüde etkileyeceğine,
kayıt altına alacağına ve özellikle yurt
dışına bu yöntemle aktarılan kaynakların yurt
dışı kaynaklara ne ölçüde yöneleceğine dair bir
çalışmanız var mıdır?
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda sektör temsilcilerinin ve sivil toplum örgütlerinin de
görüşleri alınmış mıdır, alınması
gerekmez miydi? Daha sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Şimdi, cevaplar kısmına
geldik.
Komisyon Başkanımız, buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Öncelikle, doktorların döner sermayelerinden
emeklilik primi kesintisi Komisyonda yapmış olduğumuz
düzenlemeyle kaldırıldı. Bugüne kadar yapılmış
olan prim kesintileri de ilgili hekimlerimizin emekliliklerine yansıtılacak.
Bunun kaldırılmasıyla beraber de, fiilî olarak da hekimlerimizin
ve diş tabiplerimizin -uzman ya da pratisyen- maaşlarında bir
artış oluşturulacak.
Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü sağlık
kuruluşlarının, hastanelerin akreditasyonunu yapan bir
kuruluştur. USHAŞ ise sağlık turizmi alanı -ki bu,
kamuoyunun tabiriyle “sağlık turizmi”- uluslararası
sağlık hizmetleri alanında tanıtım ve
aracılık faaliyetleri yapan kuruluşları akredite edecek.
Dolayısıyla, ikisi arasında görev ve yetki bakımından
bir çatışma söz konusu değildir. USHAŞ’ın yurt
dışında hastane açabilmesi de aslında sağlık
turizmi alanındaki faaliyetlerinin bir parçasıdır ve hizmet
ihracının yapılabilmesine imkân verecek bir düzenleme olarak
karşımızda bulunmaktadır.
Gene, fiilî hizmet süresi zammının geriye
dönük olarak da uygulanıp uygulanamaması meselesi vardı.
Kurumların geriye dönük puantaj düzenlemeleri gerekmekte. Fiilen
sağlıklı bir sonuç alınması mümkün olmayan bu durum
gereksiz talepler, yazışmalar ve pek çok ihtilafı da beraberinde
getirecektir. Onun için, buna ilişkin bir düzenlemeyi maalesef
yapamıyoruz.
Onun dışında, işte, Muğla,
Devlet Demiryolları, gene işte, yaşanan kaza, Karaman, bunlarla
ilgili değerlendirmeler oldu.
Kanal İstanbul’la ilgili olarak bir şey
söylemek lazım. Kanal İstanbul’la ilgili bir rakam telaffuz edildi:
“65 milyar dolar maliyeti…” Tabii, bunlar nasıl ortaya çıkıyor,
bilmek mümkün değil çünkü Kanal İstanbul’la ilgili olan
çalışmalar, proje çalışmaları sürdürülüyor. Bu tam
olarak, net olarak ortaya çıkmadan bilmek mümkün değil. Burada da
usul, bütün her şey belirlendikten sonra bir açık ihaledir ve hiçbir
şekilde de bir hazine garantisinin söz konusu olmadığı,
yatırımcıların kendi kaynaklarını bulup getirecekleri
bir model içerisinde ihale edilecektir.
Burada iki şeyi
birbirine karıştırıyoruz: Bu askerlik paraları ve
işte şehit yakınları ve gazilerle ilgili olarak…
Bunların ikisi ayrı şeyler yani bir kere onu vurgulamak
istiyorum. Bedelli askerlik bir ihtiyaçtır. Buradan gelen gelirleri devlet
istediği gibi yönlendirebilir. Daha önce Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bırakılmıştı, 2011’de ama
bizden önceki, AK PARTİ iktidarından önceki dönemlerde bunlar tamamen
genel bütçeye gelir olarak kaydediliyordu. 2014’te yapılan düzenlemede
elde edilen gelirler -dediğim gibi- Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na
aktarıldı. Şimdi de genel bütçeye alıyoruz ve buradan da
istenilen orandaki aktarımın yapılması noktasında
Cumhurbaşkanına, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na bir yetki
veriliyor. Şehit yakınları ve gazileri konuşacak olursak AK
PARTİ hükûmetleri döneminde şehit yakınlarımızın
ve gazilerimizin şartlarının iyileştirilmesi noktasında
pek çok düzenleme yapılmıştır. Yani şehit
yakınlarına ve gazilere vefa borcunu ödeyen bir Türkiye’ye
dönüşmüştür. Burada işte, şehit yakınlarına
getirilen istihdam hakları, bunun 1’den 2’ye
çıkartılmış olması, şehidin anne ve
babasının da bunu kullanabilir hâle gelmesi; yine, şehit
yakınlarına yapılan ödemelerde muhtaçlık şartının,
anne ve babada aranan malullük ve muhtaçlık şartının
kaldırılmış olması, vazife malullerinin
aylıklarında derece ve kademe ilerlemesi yapılarak
aylıklarının artırılması, vazife ve harp malulü
kapsamındaki TSK mensupları ve güvenlik görevlilerinin hayatını
kaybedenlerinin de yakınlarına 2 ve malul olanlarına 1 istihdam
hakkının sağlanmış olması.
Yine, şunu ifade edeyim: İşte, 45
yaş sınırının ortadan kaldırılması,
sadece Temmuz 2014 ile Ekim 2017 arasında Şehit Yakınları
ve Gaziler Dairesi -ki böyle bir daire de yoktu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bünyesinde oluşturuldu ve sadece
şehit yakınlarımızla ve gazilerimizle ilgilenmesi için-
tarafından 21.079 şehit yakınımızın kamuda
istihdamı sağlandı. Yani faizsiz konut kredisi ki 116 bin lira
gibi bir rakam, bir destek olarak, bir faizsiz konut kredisi olarak
sağlanıyor ki 21.158 şehit ve vazife malulümüz bundan
faydalandılar. Yani ücretsiz seyahat hakkından tarifelerdeki
indirime, STK yardımlarına, ÖTV muafiyetlerine araçta, unvana göre
atama…
Tabii, ne yaparsak yapalım onlara bu borcumuzu,
vefa borcumuzu ödememiz mümkün değil ama ortada bir gerçek var ki AK
PARTİ iktidarlarıyla birlikte şehit yakınlarımız
ve gazilerimize verilmesi gereken değer verilmektedir, daha da
fazlası yapılması tabii ki hepimizin arzusudur.
Ben bu vesileyle bütün şehitlerimize de
Cenab-ı Allah’tan rahmet, gazilerimize de şifalar diliyorum.
Onun için bu iki konuyu birbirine
karıştırmanın doğru olmayacağını bir
kez daha ifade ediyor ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – 28 saniyede bir soru daha
alabilirsiniz...
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
10’uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Fazıl Kasap Kamil
Okyay Sındır Mehmet
Bekaroğlu
Kütahya İzmir İstanbul
Abdüllatif
Şener Bülent
Kuşoğlu Süleyman
Girgin
Konya Ankara Muğla
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan
Antalya İstanbul
Madde 10-11/5/2000 tarihli ve 4566 sayılı
Harp Okulları Kanunu’na aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Geçici Madde 6- Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 2020 yılı sonuna kadar harp
okullarının ikinci, sınıflarına üniversitelerin ilgili
bölümlerinden öğrenci alınabilir. Harp okullarına geçişe
ilişkin usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığı ile
Yükseköğretim Kurulu tarafından müştereken belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
üzere söz isteyen Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Değerli
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; “asker
ocağı” kavramı da artık tarihe karışmak üzere. Ne
olduğu belli olmayan “çorba” tabiriyle demin de belirtildiği gibi
birtakım yasa maddeleriyle askerlik unsuru da dâhil olmak üzere ve çok
önemli olan sağlık, artı uluslararası sağlık,
artı emeklilik ve sosyal hakların hepsi gasbedilmek üzere, “Yaşa
var ol Harbiye…” marşı da tarih olmak üzere bence. Belli bir dönemden
sonra askerlik nosyonu almamış şahısların harbiyeye
alınması ve ötesinde Silahlı Kuvvetlerin
itibarsızlaştırılmasını da getirecektir
kanımca.
Diğer maddelerle ilgili olarak,
sağlıkta devrimle ilgili bir hikâyemiz vardı biliyorsunuz.
Eğer bugün için siz sağlık sisteminden muayene olmak isterseniz
ilk yapacağınız şey 182’yi aramak veya “MHRS”
dediğimiz Merkezi Hastane Randevu Sistemi’dir. Böyle bir devrim
yapıldı. Bu devrim nelere mal oldu, ben size şöyle izah edeyim:
Eğer bugün muayene olmak için 182’yi ararsanız bir ücret ödemeniz
gerekiyor. Ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim:
Ortalama Türkiye’de 30 milyon muayene 182 hattından alınıyor,
bir kısmı da MHRS’den. Toplumun büyük bir çoğunluğunun
internete ulaşması, internet üzerinden randevu alması mümkün
değil ama 182’ye alo derseniz; bir amcam, bir teyzem randevu almaya
çalışırsa yaklaşık 4-5 liraya mal oluyor. Eğer
randevuyu alabilirseniz, bugün için şu saatte isterseniz, on beş gün
içinde, benim bölgemde de aynı, Orta Anadolu’daki birçok ilde on beş
gün içinde randevu almanız imkânsızdır, çoğu ana
branşlarda, kendim de çocuk hekimiyim; dahiliyedir, kadın
doğumdur, çocuktur, birçok branşta kamu hastanelerinden on dört gün
içinde yüzde 70-80 randevu alamazsanız, alamadığınız
için muayene olamazsınız. Diyelim ki aldınız on gün içinde,
siz bugün hastasınız, yarın hastalığınız
devam edecek, on gün sonrası için hastalığınıza
randevu aldınız, muayene oldunuz diyelim, muayene olduğunuzda
bir katılım payı karşınıza çıkacak, 8 lira,
kamuda 5 lira vesaire. Onu da ödediniz, peki, Dünya Sağlık Örgütü
kriterlerine göre sizin muayene olma sürenizin ne kadar olması gerekiyor?
Bizim Sağlık Bakanlığı daha önce on dakika olan süreyi
beş dakikaya düşürdü ve uygulamada bu iki buçuk dakikaya kadar
tekabül eder çünkü soyunma, giyinme vesaire o durumda sizin doktorla muhatap
olma süreniz bir iki dakikaya kadar düşmektedir. Sağlıkta devrim
bence gerçekleşmiş durumda çünkü Dünya Sağlık Örgütü
kriterlerine göre asgari muayene süresi ortalama, dünya ortalaması yirmi
dakika, bizde iki buçuk dakikaya düşürülmüş vaziyettedir şu anda
uygulamada çünkü bir hasta gelecek, bir hasta çıkacak. Artı,
kuyruklar kalkmış mıydı? Kuyruklar şu anda telefonda.
Bütün Türkiye’de telefonlarda kuyruğa muhatap oluyorsunuz. Bu,
yaklaşık on beş günlük süreyi almaktadır çoğu hastada.
Artı, katılım payı en son ocak ayından itibaren
raporlu olan hastalarda da uygulanmaya başlanmıştır.
Özellikle şeker hastaları ve tansiyon hastası gibi toplumda en
sık görülen gruplarda görülmektedir.
Sağlıkta ben yeni Bakanımızdan
da birtakım reformlar bekliyorum. Daha önceki Bakan zamanında
“Mecburi hizmet çağ dışıdır, insanlık
dışı bir uygulama.” demişti, tekrar mecburi hizmet yeniden
getirildi.
Şimdi, torba yasanın 4’üncü maddesinde yer
alan… Emekli oldunuz, emekli olduktan sonra Sosyal Güvenlik Destekleme Primi
yatırıldığı anda, çalışmaya
başladığınızda sizin ödemeniz kesiliyor. Bu,
Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Fiilî hizmet
zammıyla ilgili kısımda da eczacı, veteriner ve tüm
sağlık çalışanları, yardımcı personelin de
yararlanması gerekmektedir.
Yıpranma torbaya
sığmamıştır, zira varistir, elinize batan kanlı
iğnelerdir. On altı, yirmi dört, hatta otuz iki saat nöbet tutulan
sistemde siz yıpranmayı bir torbaya koyamazsınız. Ekip işi
olan sağlık sektöründe sizin mutlaka ve mutlaka eşitlik ilkesine
dikkat etmeniz gerekiyor.
Sözlerimi şöyle kapatmak istiyorum: “Bir
kişiye on pul, on kişiye bir pul; bu taksimi kurt yapmaz kuzulara
şah olsa.” sözü sizlere neyi hatırlatıyor?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu İle Diğer Bazı Kanunlarda ve 663
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Girgin Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
Muğla Antalya
Ankara
Emine Gülizar Emecan Abdüllatif
Şener Kamil
Okyay Sındır
İstanbul Konya
İzmir
Çetin Arık Mehmet
Bekaroğlu
Kayseri İstanbul
Madde 11 – 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Fiili Hizmet Süresi
Zammı” başlıklı 40’ıncı maddesinin;
a) İkinci fıkrasının ilk
cümlesinde yer alan “Tablonun (10)” sözcüklerinden gelmek üzere “ve (20)”
sözcükleri eklenmiştir,
b) Üçüncü fıkrasına
(19) no.lu bentten sonra gelmek üzere (20) no.lu bent olarak
aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir,
Kapsamdaki İşler/işyerleri |
Kapsamdaki
Sigortalılar |
Eklenecek Gün Sayısı |
20.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Veren
işyerleri |
1)
Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde
çalışan sağlık personeli |
120 |
2)
Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde vardiya, nöbet,
icap nöbeti, uzatılmış mesai gibi çalışma biçimleri
ile günlük normal mesai saatleri dışında veya tatil günlerinde
çalıştırılan sağlık personeli ile günlük,
haftalık çalışma sürelerinin üzerinde fazla çalışma
yaptırılan sağlık personeli |
150 |
|
3)
Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde yoğun
bakım, acil sağlık hizmetleri, ameliyathane,
iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi,
araştırma iş veya işlemlerinde çalışan
sağlık personeli ile ağırlığı ve
yıpratıcılığı bakımından benzeri
nitelikteki işlerde çalışan sağlık personeli |
180 |
|
4)
Sağlık ve sosyal hizmet verilen işyerlerinde çalışan
diğer hizmet sınıfına dâhil personel |
60 |
|
5)
Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde vardiya, nöbet,
icap nöbeti, uzatılmış mesai gibi çalışma biçimleri
ile yoğun bakım, acil sağlık hizmetleri, ameliyathane,
iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi,
araştırma iş veya işlemleri ile
ağırlığı ve
yıpratıcılığı bakımından benzeri
nitelikteki işlerde çalışan diğer hizmet sınıfına
dâhil personel |
90 |
c)
Dördüncü fıkrasının son cümlesine “Tablonun (10)” sözcüklerinden
sonra gelmek üzere “ve (20)” sözcükleri eklenmiştir,
d)
Beşinci fıkrasında yer alan "tablonun (10)” sözcüklerinden
sonra gelmek üzere “ve (20)” ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen
Kayseri Milletvekili Çetin Arık.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu torba yasanın 11’inci maddesinde
sağlık çalışanlarının bir yıllık
çalışmalarına altmış günlük fiilî hizmet zammı
uygulanması teklifi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, daha birkaç gün önce Şanlıurfa’nın
Harran Üniversitesinde kafasında parke taşı kırılan
meslektaşım Bahattin Ahmet Yalçın’a geçmiş olsun diliyorum.
Şükürler olsun ki hayati tehlikesini atlattı. Ancak Samsun’da görev
yapan meslektaşım Kamil Furtun, Ahmet Yalçın kardeşim kadar
şanslı değildi. Burada, görevi başında şehit olan
Kamil Furtun nezdinde tüm meslektaşlarımı saygı ve rahmetle
anıyorum.
Peki, niçin bu noktaya gelindi? Niçin
sağlık çalışanlarına bu kadar şiddet
uygulanıyor? Sayın milletvekilleri, siz hiç uçak rötar yaptı
diye yolcusu tarafından dövülen bir pilot gördünüz mü ya da davası
bir türlü bitirilmedi diye sanık tarafından dövülen bir hâkim ya da
terörü niçin bitiremediniz diye vatandaş tarafından dövülen bir
siyasetçi gördünüz mü? Tabii, bunları derken temennimiz hiç kimsenin
şiddete uğramaması, hiç kimsenin öldürülmemesi ama sormak
lazım, özveriyle gece gündüz, yirmi dört saat hizmet veren
sağlık çalışanlarına niçin, neden bu kadar şiddet
uygulanıyor, nedir bunun nedeni? Bunun nedeni, değerli
milletvekilleri, sizlersiniz. Evet, sizsiniz. Niçin böyle diyorum? Toplumun
daha geniş kısmını yanınıza çekme adına, oy
uğruna sağlık çalışanlarını hedef
tahtası hâline getirdiniz. Ne dediniz siz? Siz “Ben bu doktorlara
iğne bile yaptırmam.” dediniz. “Doktor efendi dönemi bitti.” dediniz.
“Doktor efendi, hastanın cebinden elini çek.” dediniz. Bunu derken de
kendiniz fakirin fukaranın cebinden elinizi hiç eksik etmediniz. “Doktor
efendi ‘…’(x)
peşinde.” dediniz. Siz böyle derseniz birileri de gelir “Şu doktor
efendiyi bir döveyim de rahatlayayım.” der. Şunu da peşinen
söylemek isterim ki: Doktor efendi hiçbir zaman “…”(x) peşinde
olmamıştır, bugün doktor efendi, kaybettirdiğiniz
itibarının peşinde. Gelin, bu yüce Meclis çatısı
altında sağlık çalışanlarına itibarını
geri verecek kanunları el birliğiyle, hep birlikte
çıkaralım.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasanın
11’inci maddesinde sağlık çalışanlarının bir
yıllık çalışmalarına altmış günlük fiilî
hizmet zammı uygulanması öngörülüyor. Bu kesinlikle yeterli
değildir. Tek cümleyle ifade etmek gerekirse dağ fare
doğurmuştur. Söz konusu düzenlemenin tüm sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan çalışanları kapsaması
beklenirken sunulan bu tasarıda sadece sağlık meslek
mensuplarıyla sınırlı tutulmuştur, o da eksiktir.
Değerli milletvekilleri, sağlık bir
ekip işidir, hizmetlisinden başhekimine kadar tüm sağlık
çalışanları bir hizmet zinciri oluşturur. Sağlık
hizmetlerini ekip işi olarak değerlendirmemek, hakların
tanımlanmasında ayrımcılık yapmak
yanlıştır. Bu durum çalışma
barışını ve huzurunu da baltalayacaktır. Bu
tasarıdaki en önemli eksiklik ise fiilî hizmet zammı süresinin
geçmişe dönük olarak uygulanmamasıdır. Yarın işe
başlayacak bir hekim belki daha iyi koşullarda çalışacak,
fiilî hizmet zammı süresinden yararlanacak ama çok daha ağır
koşullarda çalışmış, yıpranmış,
örselenmiş, şiddete uğramış bir sağlık
emekçisi bu tasarı mevcut hâliyle bu şekilde yasalaşırsa
anasının ak sütü gibi helal olan bu haktan yararlanmadan emekli
olacak. Ömrünü insanlara adamış sağlık
çalışanlarının bundan önceki fedakârlıkları,
çalışmaları niçin yok sayılıyor, hizmetleri neden
görmezden geliyoruz? Bu hak gasbı değil de nedir sayın
milletvekilleri, bu adaletsizlik değil midir? Yapılması gereken
şudur: Beş yıla bir yıl olacak şekilde, fayda
bakımından da geçmişe dönük ve tüm sağlık emekçilerini
kapsayacak bir düzenlemenin hayata geçirilmesidir.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasada yer
alan diğer bir düzenleme de emeklilikte doktorlarımıza ve
diş hekimlerimize yapılacak ilave ödemedir ki bu da eksik bir
düzenlemedir, emeklilikte ücretlerin yetersizliği tüm sağlık
çalışanlarının temel sorunuyken sadece doktorlarımıza
ve diş hekimlerimize yönelik bir iyileştirme yapılması
eksik bir uygulamadır.
Sağlıklı günlerde buluşmak
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesindeki “60”
ibaresinin “120” ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Rıdvan
Turan Adnan
Selçuk Mızraklı
Gaziantep Mersin Diyarbakır
Kemal Peköz Erkan
Baş Salihe
Aydeniz
Adana İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden
Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz.
Buyurun Sayın Aydeniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) –
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne dair partim
HDP adına söz aldım.
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun teklifi
toplamda 21 maddeden oluşmakta. Birçok farklı alandan düzenlemelerin
eklendiği kanun teklifi aslında bir torba yasa niteliğindedir.
Geçmişten günümüze emekçilerin tüm yaşam ve çalışma
düzenleri hep torba yasa içeriğiyle dizayn edilmeye
çalışıldı. O nedenle, bilinmelidir ki emekçilerin özlük
hakları böyle torba yasalara sığdırılmamalıdır.
Özellikle, sağlık kuruluşlarında her gün ortalama 30
şiddet vakası yaşanmaktadır. Özellikle, acil servisler de
ve poliklinikler de şiddetin kol gezdiği, sağlık
çalışanlarının kendilerini emniyette hissetmedikleri,
sağlık hizmetlerini güvenli ortamda veremedikleri yerler hâline
geldi. Bu sorun bir yandan sağlık çalışanlarının
can güvenliğini tehdit etmekte, sağlık hizmetini aksatmakta ve
sağlık hizmeti alan halkta da şiddete dönüşmüş
durumdadır. Hepimizin bildiği üzere, çok yakın zamanda Suruç
Devlet Hastanesinde Hacı Esvet, Adil ve Celal Şenyaşar ailesinin
hastanede onca kamera ve çalışanların gözü önünde katledilmeleri
bu şiddetin başka bir boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu durum
sürdürülebilir, kabul edilebilir ve katlanılabilir değildir.
Düzenlemeyle insan sağlığı hizmetlerinde çalışan
sağlık mesleği mensupları için bir yıllık
çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi
zammı uygulanacaktır. Evet, bu teklif yerinde ama eksik ve
yetersizdir. Sağlık hizmeti bir ekip hizmetidir, bir parçası eksik
olursa aksar.
Maddenin sağlık ve sosyal hizmet
çalışanlarının tümünü ve geçmiş tarihleri
kapsamadığı görülmüştür. Geçmişte ağır
koşullarda çalışmış bir sağlık emekçisi
yarın fiilî hizmet zammından hiç yararlanmamış olarak
emekli olacaktır. Bu açık bir adaletsizliktir. Yani sağlık
hizmeti sunumunda en ağır risklerle ve konsantre bir biçimde
çalışan sağlık çalışanları şimdiye
kadar yıpranmamış olarak mı sayılacak? Bu nasıl
bir adalettir?
Ayrıca, Tarım ve Orman
Bakanlığında 657 sayılı Kanun kapsamındaki
sağlık hizmetleri sınıfında çalışan
emekçiler, zoonoz hastalıkları ve laboratuvar gibi risk
taşıyan görevlerde çalışanlar 2008 yılına kadar
bu risklerden fiilî hizmet zammı alıyorlardı fakat 2008
yılından bu yana bu hakları ellerinden alınmış
durumda.
Hayvan sağlığı hizmetleri ve
hayvansal ürünlerden insanlara geçen hastalıklar nedeniyle toplum
sağlığı ciddi olarak tehdit altındadır. Bu
bakımdan, hayvan sağlığı alanında
çalışan emekçilerin fiilî hizmet haklarının tekrardan
düzenlenerek geri verilmesi gerekmektedir. Madde, tüm sağlık, sosyal
ve Tarım ve Orman Bakanlığında çalışan
sağlıkçıları yani sağlık hizmetleri
sınıfı, yardımcı sağlık hizmetleri
sınıfı, sosyal hizmetler sınıfı, teknik hizmetler
sınıfı, genel idare hizmetleri sınıfı,
yardımcı hizmetler sınıfı, veteriner hekimler,
veteriner yardımcı sağlık personeli, teknisyen ve
laborantları kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
Eşitliğin tesis edilebilmesi ve iş
barışının korunabilmesi için sağlık hizmetleri
sınıfında çalışan tüm emekçileri kapsayacak
şekilde yeniden ciddi bir çalışma yapılmalı, bu alanda
çalışan emekçilerin ve kurumların görüş ve önerileri
alınarak fiilî hizmet konusunda daha kapsamlı
değerlendirilmelidir. Bu hakkın sağlık emekçileri
arasında ayrım yapılmadan verilmesi adaletli bir
çalışma ortamı için elzem, aynı zamanda eşitlik
ilkesine göre anayasal bir haktır. Fiilî hizmet süresi zammı
özellikli birim ayrımı içermeden her yıl için yüz yirmi ile yüz
seksen gün arasında olmalıdır ya da en azından seçim
yatırımı olarak vaatte bulunduğunuz doksan gün olarak
düzenlenmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci
maddesine “hizmetlerde” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya sağlık
kurum ve kuruluşlarında” ibaresinin eklenmesini, altmış gün
olan fiilî hizmet süresi zammının doksan gün olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin Cesur Hasan Subaşı
Isparta Antalya
Durmuş Yılmaz İsmail
Tatlıoğlu
Ankara Bursa
Abdul Ahat Andican İsmail
Koncuk
İstanbul Adana
Feridun Bahşi
Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Isparta
Milletvekili Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun 11’inci maddesindeki önergemizi
destekliyorum ve kabul edilmesini arz ediyorum.
Ve komşumuz Yunanistan’daki yangın için
oradaki tüm Yunanistan halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve
hayatını kaybeden orada, Yunanistan’da yaşayan
vatandaşların ailelerine sabır diliyorum.
Evet, Harran Üniversitesinde çalışan
meslektaşımız Doktor Bahattin Yalçın’ın
başına gelen insanlık dışı
saldırıyı kınadığımı belirterek ve tüm
sağlık çalışanlarına ve milletimize üzüntülerimi ifade
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Sizleri ben biraz geçmişe götürmek istiyorum.
Doktor Göksel Kalaycı 66 yaşındaydı. Önce genel cerrahi,
daha sonra göğüs cerrahisi ihtisası yaptı, profesör oldu. Ameliyat
ettiği hastası, ameliyattan önce “Ben ölürsem sen de öleceksin.”
dedi, maalesef, hasta çok ağır bir ameliyat geçirdi ve kaybedildi ve
hastanın yakını tarafından, yıllarını
verdiği İstanbul Tıp Fakültesinin bahçesinde vurularak 11
Kasım 2005 günü hayatını kaybetti.
Doktor Ali Menekşe. 51
yaşındaydı. Giresun Göğüs Hastalıkları
Hastanesinde göğüs hastalıkları uzmanıydı. Bir
çocuğunu doğumda, 16 yaşındaki kızını da
Ankara’da bir trafik kazasında kaybetmişti ve 15 Ocak 2008’de,
51’inci doğum gününde bir hastası tarafından vurularak öldürüldü
ve 14 Şubat 2008 günü hayatını kaybetti.
Doktor Ersin Arslan. 30 yaşındaydı.
14 Mart günü yani Tıp Bayramı günü doğmuştu 1982
yılında. Gaziantep Devlet Hastanesinde göğüs cerrahisi
uzmanı olarak çalışıyordu. Ameliyatını bitirip
servise çıktı. Daha önce ameliyat ettiği bir başka
hastanın ölüm kaydını zorunlu olarak yapma görevini
gerçekleştirirken, hastanın torunu 700 liralık aylık
kesilecek diye bu kaydı yapmaması gerekçesiyle kendisini tehdit edip
hayatına son verdi. Kendisini döner bıçağıyla
bıçaklayarak kan revan içinde bıraktı, daha sonra da diğer
sağlık görevlilerinin müdahale etmesine engel olacak şekilde
ölünceye kadar kapıyı kilitleyerek içeride bekledi ve doktor
meslektaşımız hayatını kaybetti.
Kenan Evren. 63 yaşındaydı. Askerî
yönetimin başındaydı. “Mecburi hizmete gelen doktorları
ağaca bağlayın ki kaçmasınlar.” dedi ve “Askerden fazla
para alıyorlar.” diyerek Sağlık Personel Yasası’nı
iptal ederek tüm sağlık çalışanlarını 657
sayılı Yasa’ya tabi kıldı. O gün 90 bin lira olan hekim
maaşı 18 bin liraya indi ve aslında o gün bugündür hekimlerin
beli hiç doğrulmadı.
Evet, değerli arkadaşlar, ülkemizde günde
ortalama 30 tane şiddet vakası yaşanıyor sağlık
çalışanlarına ve acil servislerde şiddet kol geziyor. Kamu
idaresi, sağlık kuruluşlarının ve sağlık
çalışanlarının güvenliğini sağlamak için
alması gereken özel önlemleri almadı maalesef ve sağlıkta
şiddeti önleme yasasının bir an evvel çıkması
gerekiyor, şiddete başvuranlara hapis cezasının
yasalaşması gerekiyor. Önerimiz, Türk Ceza Kanunu’na bir ek maddeyi
kapsıyor. Sağlık kuruluşlarında
meslektaşlarımızın güvenliğinin sağlanması
için önleyici tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını
çizmek istiyorum.
“Sağlık kuruluşlarında
çalışan sağlık personeline karşı sağlık
hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden
kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet ve tehdit kullanan kişi iki
yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır. Bu fiiller esnasında sağlık
hizmeti kesintiye uğramış ise yukarıda belirlenen ceza
yarısı kadar artar.” şeklinde düzenlenmelidir.
Ayrıca, sağlık
çalışanlarının belirtilen yasadaki düzenlemelerini olumlu
bulmakla beraber eksiklikler vardır. Hangi sosyal güvenlik kurumundan
olduğuna bakılmaksızın bütün emekli hekimlerin
maaşlarının düzenlenmesi, emekli olduktan sonra
çalışmak zorunda olan hekimlerin zamdan yararlanması, primini
ödeyerek döner sermaye gelirinin bir kısmını emekliliğe
saydıran hekimlerden kesinti yapılmaması, fiilî hizmet süresi
zammına doksan gün dedik ama aslında yüz yirmi güne, hatta eğer
yıpranma payı varsa yüz elli ila yüz seksen güne kadar
uzatılması ve fiilî hizmet zammının sadece ileriye yönelik
olarak değil, geçmiş çalışmaları da kapsayacak
şekilde yapılması gerekiyor.
Aslında, devlet olmanın gereği
hakkında aslında bir kurs önergesi mi hazırlasak diye
düşünmeye başladım. Sizleri vicdanlarınızla oylamakta
olduğunuz buradaki tüm önergeler hakkında aslında bir kere daha
düşünmeye davet ediyorum, tüm Genel Kurulu. Çünkü FETÖ terör örgütü
hakkında araştırma komisyonu kuralım dedik, maalesef kabul
edilmedi; Çorlu’daki tren kazası araştırılsın dedik,
kabul edilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) – Bütün bunlardan sonra
bir şey söylemek istiyorum devlet olmanın gereği hakkında
Sayın Başkan, bitiriyorum.
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa
koyunu, gelir de adl-i ilahî sorar Ömer’den onu.” diyorum. Nisa suresi 58’inci
ayet de “Emaneti ehline veriniz.” diyor. Bizler millet iradesiyle buraya
gelmiş ehil insanlar olarak onların ihtiyacı olan
kanunların çıkmasında ve değişikliklerin
yapılmasında vicdanlarımızla beraberce hareket edelim
diyorum.
Sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Cesur.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep)- Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi
açısından söylüyorum: Kıymetli hatip konuşmalarında
Ersin Arslan’ın rahmetli olduğu hastanenin ismini “Gaziantep Devlet
Hastanesi” diye telaffuz etmiştir, doğrusu Gaziantep Avukat Cengiz
Gökçek Devlet Hastanesidir. Avukat Cengiz Gökçek, eski Sağlık
Bakanımızdır, rahmetle anıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Değerli arkadaşlar, 12’nci madde üzerinde
iki önerge var, aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Abdul Ahat Andican Yavuz Ağıralioğlu İsmail
Tatlıoğlu
İstanbul İstanbul Bursa
Durmuş Yılmaz Feridun Bahşi Hasan
Subaşı
Ankara Antalya Antalya
Bedri Yaşar Tuba Vural Çokal
Samsun Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Antalya
Milletvekili Tuba Vural Çokal.
Buyurun Sayın Çokal. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve Genel Kurul; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görevleri hayat kurtarmak olan ancak görevlerini
yaparken kendi hayatları tehlikeye giren doktorlardan ve sağlık
çalışanlarından bahsetmek istiyorum. Maalesef günümüzde
sağlık çalışanları, en çok saldırıya
uğrayan, hayatlarını kurtarmaya çalıştıkları
kişilerin yakınları tarafından hayatlarına kastedilen
insanlar hâline geldi. Uygulanan yanlış politikalar, siyasetçilerin
sorumsuzca açıklamaları, saldırganlara verilen cezaların
caydırıcılıktan uzak olması, hastanelerde güvenlik
önlemlerinin yeteri kadar alınmaması gibi nedenlerle doktorların
hayati tehlike altında çalıştığı birkaç ülkeden
biri hâline geldik.
Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet haberlerine her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak
Şanlıurfa’da Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk
Acil Servisi’nde görevli olan Doktor Bahattin Ahmet Yalçın tedavi
ettiği bir çocuğun babasının saldırısına
uğradı. Buna saldırı demek de yanlış olur, bu
gözü dönmüş cani, 20 kilogram ağırlığında bir
parke taşıyla Doktor Bahattin’i öldürmeye kalktı. Hâlen tedavi
görmekte olan meslektaşıma acil şifalar diliyorum ancak “Allah sabır
ve sükûnet versin, geçmiş olsun.” klasiğini söyleyemiyorum; zira geçmez,
yara geçer, belki izi de geçer ama o travma geçmez.
Değerli arkadaşlar,
çalışanların yüzde 60’ının şiddete
uğradığı başka bir meslek grubu gösterilebilir mi?
Hastaneler dışında binlerce saldırının
gerçekleştiği başka bir iş yeri gösterebilir misiniz?
Sağlıkta şiddetin azaltılması için alınan
önlemler ise güvenlik görevlisi sayısının
artırılması, kamera sayısının
artırılması gibi fiziksel tedbirlerle sınırlı
kalmıştır. Bunlar da hâlâ yetersiz kalmaktadır. Öncelikle,
caydırıcılık açısından sağlık çalışanına
şiddetin cezasının artırılması gerekiyor, sonra
da sağlık sistemimizi yeni baştan ele almamızda fayda
vardır diyorum.
Bu dönemde farklı siyasi partilerden toplam 41
hekim arkadaşım bu kutsal Meclisin çatısı altında
çalışıyor. Hangisine sorulsa üç aşağı beş
yukarı aynı sorunlardan bahsedecektir. “Sağlıkta
dönüşüm” adı verilen bu sistemle vatandaşa parasız,
sırasız, sorunsuz bir sağlık hizmeti vadedildi; performans
sistemi getirildi, bu sistem doktorları yarış atına
döndürdü. “Ne kadar çok hasta bakarsam o kadar
başarılıyım.” denildi.
Ben göz doktoruyum. Benim bir hasta bakma sürem ile
bir dâhilîye doktorunun baktığı hastanın süresi aynı
olabilir mi? Bu durum doktorları sürekli daha fazla hasta bakmaya
zorladı, bu da muayene sürelerini kısalttı. Böylece
vatandaş hayal kırıklığına uğrarken sistemin
diğer tarafında yer alan doktorların iş yükü arttı.
Şimdi, bir sistem düşünün ki bir doktor
günde 150-200 hasta bakmak zorunda. Kendinizi vatandaşın da yerine
koyun, doktorun da yerine koyun. Çocuğunuzu 150 hasta görmüş bir
doktorun beş dakikayla sınırlanmış muayenesine teslim
eder misiniz? Ya da tartaklanma, hakarete uğrama, öldürülme
kaygısı altında bir günde yüzlerce kişinin derdine derman
olmaya çalıştığınızı düşünün.
İşte, sistem bu. Sistemin planlayıcıları,
uygulayıcıları iki tarafı da mutsuz, huzursuz ve
mağdur ediyor. Ancak sorunlar ortaya çıktığında
doktoru hiç düşünmüyor, vatandaşı da “Sorunun nedeni doktor.”
diyerek doktora karşı kışkırtıyor ve sonuçta
hasta ile doktor karşı karşıya geliyor. Bu sistemin ne
getireceği önceden belli. Savaş açılıyor, doktorları
halkın gözünde küçük düşürecek imalarda, ithamlarda bulunuluyor,
doktor ve sağlık çalışanları hedef tahtasına
çevriliyor. Bize düşen, her Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının o kritik an geldiğinde hayata
tutunmasını sağlayacak hekimlerimizin görev yaparken iyi
koşullarda, can güvenliği sağlanarak halkımıza daha
iyi hizmet edebilmelerinin temin edilmesidir.
Hekimlerimizin, sağlık personelinin ve
yardımcı sağlık personelinin çalışma
şartları göz önüne alındığında, fiilî hizmet
zammından yararlanan diğer personellerle
karşılaştırılamayacak derecede, her bakımdan daha
fazla risk altında oldukları bilinen bir gerçektir. Bu kanun teklifinin
sağlık çalışanlarını
rahatlatacağını ve motive edeceğini düşünmekle
beraber, kapsamın genişletilerek sağlık kurum ve
kuruluşlarında çalışan herkes dâhil edilmeli ve fiilî
hizmet süresi doksan gün olarak belirlenmelidir.
Aslında fiilî hizmet zammı
çalışması yapılması bir toplu sözleşme
kararıdır ve tüm kamuyu kapsayacak bir çalışma
yapılması kamu çalışanlarının genel
isteğidir. Mesela, yağmurda çamurda bisikletle posta
dağıtan postacıların kanun kapsamında olmaması
nasıl izah edilebilir diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aynı zamanda, “Başkalarının
acısını duyabiliyorsan insansın.” diyor Tolstoy,
komşumuz Yunanistan’a geçmiş olsun diyor, saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
MADDE 12- 5510 sayılı Kanuna ek 3 üncü
madde yürürlükten kaldırılmıştır.
Cavit Arı Bülent Kuşoğlu Süleyman Girgin
Antalya Ankara Muğla
Mehmet Bekaroğlu Abdüllatif Şener Kamil Okyay
Sındır
İstanbul Konya İzmir
Emine Gülizar Emecan Gülizar Biçer Karaca
İstanbul Denizli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karaca.
Buyurun Sayın Karaca. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Birkaç gün önce, sağlık
çalışanlarına ve şans oyunlarına ilişkin bir
kanun teklifinden bahsedildi ama araya, torbaya bir de bedelli askerlik
sıkıştırıldı. Biraz sonra baktık ki içinde
bir madde daha var, yine bir yap-işlet-devret modeli ve yine doğanın
ve yaşam alanlarının yok edileceği bir proje, Kanal
İstanbul ve Kanal İstanbul’la da kalmayıp başka su
yolları projesi. Yasa teklifinin gerekçesine baktığımda,
gerekçe, maliyetlerin düşürülmesi olarak öngörülmüş. Peki,
yap-işlet-devret modelinde maliyetler gerçekten düşürülmekte midir,
gerçekten ülkemizin çıkarına, ülkemizin yararına
mıdır? “Yap-işlet-devret” denilen kamu-özel sektör iş
birliği projeleri için 2018 yılı bütçesinden, geçmediğimiz
yol, geçmediğimiz köprü, gitmediğimiz hastane için ödemek zorunda
kalacağımız güvence bedeli 6,2 milyar lira. Bu, benim
değil, bir önceki dönem Maliye Bakanı Sayın Naci
Ağbal’ın beyanıdır. 2018 yılı bütçe
büyüklüklerine baktığımızda garanti ödemeleri Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığının bütçesinden daha yüksek. Yani
biz, bilime, sanayiye ve teknolojiye ayıramadığımız,
ayırmadığımız bütçeyi, maalesef “Yol yaptılar,
köprü yaptılar.” diye şirketlerin kasalarına
aktaracağız.
Peki, yap-işlet-devret modeli gerçekten
ekonomik midir? Elbette ki hayır. Birkaç örnekle bunu sizlerle
paylaşmak isterim: Devlet Demiryollarının ihalesini alan
Limak-Cengiz-Kolin inşaat şirketine devletin kasasından ilk
yıl için 16,5 milyon lira para ödendi ve on dört yıl sürecek güvence
için bu para ödenmeye de devam edecek. Bir başka örnek, Kütahya-Afyon-Uşak
bölgesindeki Zafer Havaalanı. Garanti ödemeleri için 2012-2016
yılları arasında hedeflenen ve garanti edilen yolcu miktarı
4 milyon 73 bin 181 kişi. Peki, bu dönemde seyahat eden yolcu kaş
kişi? 170.534 yolcu. Yani bu dört yıllık süreçte 3 milyon 902
bin 647 yolcu o havaalanını kullanmadığı için devletin
bütçesinden garanti ödemesi yapıldı. Sadece 2015 yılında,
bu havaalanından geçmeyen yolcular için devletin kasasından 5 milyon
avro para ödenmek zorunda kalındı.
Ülke yönetimine talip olanlar hesap vermek için
yönetime gelirler ancak bu yasa teklifiyle de anlaşılıyor ve
görüyoruz ki yap-işlet-devret adındaki projelerle ülke
kaynaklarını talan etmeye ve hesap vermekten de her zaman olduğu
gibi kaçmaya devam edeceksiniz. Elbette devlet yatırım yapmalı,
elbette ülkemizin insanlarının en modern yatırımlarla
yaşamları kolaylaştırılmalı ancak bu projeleri
doğru planlayarak kendi öz kaynaklarımızla yapmayı neden
düşünmezsiniz?
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan “İstanbul’a ihanet ettik.” demişti. Peki, bu projelerle
İstanbul’a ihanet etmeye neden devam ediyorsunuz. Bu projeyle, 20 milyon
nüfuslu bir beton şehir olan İstanbul’da tonlarca metreküp toprak yer
değiştirecek ve beklenen o büyük deprem ciddi anlamda tetiklenecek ve
kaybedeceğimiz canların hesabını nasıl vereceksiniz?
Güzergâh üzerinde bulunan bir baraj yok edilecek, İstanbul’un su
kaynağı yüzde 7 daha bu şekilde ortadan
kaldırılmış ve kısıtlanmış olacak.
Yine, Çatalca’da 107 bin hektarlık orman alanı bu projeyle talan
edilecek. Marmara’nın suyu kirlenecek, oksijen azalacak, ekolojik sistem
tamamen bozulacak ve maalesef, Tuna Nehri’nin Karadeniz’i kirlettiğinden
şikâyet eden Türkiye bu projeyle kendi açtığı ikinci
boğaz kanalla Marmara Denizi’ni yok edecek. Ciddi kamulaştırma
maliyetlerinin ortaya çıkacağını söylemeden de
geçemeyeceğim.
Kanal İstanbul Projesi kimin işine
yarayacak, kime yarayacak? Elbette yandaş şirketlerin cebine. Ama
kime yaramayacağı kesin; o da İstanbul’a, doğaya,
ormanlara, hayvanlara ve o bölgenin su kaynaklarına yaramayacağı
ortadadır. Bu nedenle diyorum ki gelin, yol yakınken bu projeden
vazgeçelim. Ülkemize, kaynaklarımıza, doğamıza sahip
çıkalım diyorum, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman Girgin Emine
Gülizar Emecan Cavit
Arı
Muğla İstanbul Antalya
Bülent Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu Abdüllatif
Şener
Ankara İstanbul Konya
Kamil Okyay Sındır
İzmir
Madde 13 – 5510 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
“Geçici Madde 77 – Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar mülga ek 3 üncü madde hükümlerine göre ödenen ilave
sigorta primleri hakkında mülga ek 3 üncü madde hükümlerine göre
işlem yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden
Muğla Milletvekili Süleyman Girgin.
Buyurun Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünyada parlamenter sistemler
çıkardıkları yasalarla itibarlarını korurlar. İki
gün önce Plan ve Bütçe Komisyonuna bir yasa önerisi geldi. Muhalefet olarak
katkı yapmaya çalışmamıza rağmen hiçbir önerimiz
dikkate alınmadan, olduğu gibi maddeler Komisyondan geçti. Şimdi
ben burada samimiyetle sormak istiyorum. Çoğunluğa güvenerek
dayatmayla getirilen ve Komisyondan geçen, Parlamentoda da olduğu gibi
yasalaşacak olan bu madde teklifleriyle, bu yasalarla Parlamentonun
itibarının yükseltileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
Parlamentonun itibarı 1.150 odalı saraylarla ölçülmez, bir ülkenin
itibarı Fethiye Seydikemer’de bankaya olan borcunu ödeyemediği için
evi satılan işçi dururken, “Geçinemiyorum.” diye Parlamentonun önünde
kendini yakmaya çalışan işçi dururken, madenlerde yer altında
insanlar ölürken bir Parlamentonun itibarı 1.100 odalı saraylarla
ölçülmez.(CHP sıralarından alkışlar) Parlamentonun
itibarı emeğe verilen değerle ölçülür, kadına verilen
değerle ölçülür, çocuklara verilen değerle ölçülür.
Ben bir maden işçisiyim arkadaşlar.
Parlamentoda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir görev verdi partimiz bana. Burada
bu ülkede üretilen pastanın emekçiler lehine ne kadar
ayrılmasının tabii ki kavgasını vereceğim. Ancak
şöyle bir durum gördük: Ne dersek diyelim, katkı yapmaya
çalışıyoruz, bütün önerilerimiz reddediliyor. Kırsal alanda
iki yüze yakın hastalıkla uğraşan, hastalık riskine
maruz kalan veterinerler için teklif getiriyoruz, hayır; fiilî hizmet
süresinin tüm çalışanlara, tüm sağlık emekçilerine
getirilmesi için teklif veriyoruz, hayır... Kendim bir maden işçiyim,
yer altını da biliyorum, yer üstünü de biliyorum. Çöllolar’da -Çöllolar
ocağına gittim Afşin-Elbistan’a- 10 işçimiz toprak
altında kaldı. Tozun içinde, toprağın içinde kimyasallara
maruz kalarak yer üstündeki maden işlerinin nasıl kanser
olduğunu en yakın ben biliyorum. Yıllarca Yatağan’da o
direnen işçilerin önderliğini yaptım. Ancak şunu söylemek
istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün vekillerimizden istirham etmemize
rağmen açık ocakta çalışan maden işçilerinin fiilî
hizmet süresi talebi kabul edilmemiştir. Sadece o mu? Hayır. Petrol
rafinerilerinde çalışan işçiler de aynı
şartlardadır. Ne yapılması gerekiyor? Bütün toplum
kesimleriyle, sendikalarla, odalarla, sektör temsilcileriyle ve o yasaya
muhatap olan çalışanlarla beraber, bir araya gelinerek, bir yasa
çıkartılacaksa bu şekilde çıkartılması gerekir.
“Millî irade” diyorsak eğer, bir tarafın değil bütün toplum
kesimlerinin ortak kararıyla olursa millî irade olur. Aksi takdirde ne
olur? Yasa geçer ama kanuna uygundur fakat meşru olmaz.
Ben bir de şunu gördüm sevgili arkadaşlar:
Saray olduğu gibi getirmiş Plan ve Bütçe Komisyonuna. Aklıma
şöyle bir şey geldi: “Ya acaba nedir?” Hani, karga yavrusuna bir
nasihat vermiş. “Oğlum bir insan yere eğilirse sen taş
alacağını düşün.” demiş. Şüphelendim “Acaba bu
yasanın arka tarafında ne var?” diye. Bir de baktık ki -Genel
Başkan Yardımcımızın da dediği gibi-
sağlığın tamamen piyasaya açılmasını
sağlayan uluslararası, adına da “turizm seyahati” denilen
“turizm sektörü” denilen bir yasa. E, tabii Bakan bir hastane patronu olunca
gelecek olan yasa da bu şekilde oluyor. Diğer taraftan Kanal
İstanbul Projesi getiriliyor. Ne olduğu belli değil. “Cambaza
bak cambaza bak.” diye kamuoyunda askerlik konuşturuluyor ama Kanal
İstanbul getiriliyor.
Bu yasa yeniden revize edilmeli ve toplumun bütün
kesimlerini ikna edecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Kemal
Peköz Erkan
Baş
Mersin Adana
İstanbul
Mahmut Toğrul Serpil
Kemalbay Pekgözegü Adnan
Selçuk Mızraklı
Gaziantep İzmir
Diyarbakır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun Sayın Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kardeş Yunanistan
halkının acısını ben de paylaşıyorum. Yine,
Hatay'da yaşanan yangın beni de endişelendiriyor ve bir an önce
Hatay’da yangının söndürülmesi için önlemlerin
alınmasını yetkililerden talep ediyorum.
Ve Nusaybin'de bir yangın daha var. Nusaybin
Ömeryan bölgesinde yaşanan bu yangına da dikkatinizi çekmek
istiyorum. Askerî operasyon sebebiyle çıkan bir yangındır ve sokağa
çıkma yasakları olan köylere yaklaştığı söylenen
bu yangının derhâl söndürülmesi, operasyonların da derhâl
durdurulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlarken, otuz yedi yıl önce bugün 12 Eylül faşizminin
katlettiği DİSK lideri, İLERİCİ DERİ-İŞ
Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak’ı saygıyla
anıyorum.
Bugün de 12 Eylül yıllarının bir
benzerini yaşıyoruz, hatta 12 Eylüle rahmet okutan bir darbe süreci
içerisindeyiz. Tek adam sistemi, OHAL ve KHK'ler, içinde bulunduğumuz bu
darbe sarmalının yeni tezahürüdür. Yeni rejim, Meclisi, Türk tipi,
seçimli bir tür faşizmin meşruiyet örtüsü hâline getirmek istiyor.
Bugün Meclis hâlâ siyasi rejimin odağıymış gibi
davranmanın bir âlemi yoktur. Bugün Türkiye, Anayasa’sını fiilen
ortadan kaldırmış, güçler ayrılığını
askıya almış, neredeyse belediye otobüsü fiyatlarını
belirleme yetkisini bile tek adama devretmiş, daha ilk günden çivisi
çıkmış bir rejimle yönetiliyor. Kimse bizden ortada gerçek bir
demokrasi varmış, burada söylediklerimiz sonuçta ortaya çıkacak
kararı belirleyecekmiş, katkılarımız
önemseniyormuş gibi bir demokrasi maskeli balosunun figüranları
olmamızı beklemesin. Biz burada sesimiz
çıktığınca halkın egemenliğinin nasıl
gasbedildiğini anlatmaya, haykırmaya çalışacağız;
kuvvetler ayrılığının kalmadığı bir
siyasi düzende fiilen Anayasa'nın ortadan kalkmış olduğunu
vurgulayacağız; demokrasinin kaybedildiğinin ancak halkın
mücadelesiyle yeniden kazanılabileceğinin altını
çizeceğiz. Evet Türkiye’de hiçbir zaman tüm toplumsal kesimleri özellikle
de ezilenleri, emekçileri, kadınları, LGBTİ+’ları,
göçmenleri, Kürtleri, Alevileri, Lazları, Çerkezleri, Yörükleri ve
çoğu zaman başörtüsü inancı yüzünden hakir görülenleri mutlu
edecek bir demokrasi yaşanmadı ancak geçmişin eksiklikleri,
olumsuzlukları bugünkü hilkat garibesi tek adam diktasını
meşrulaştıramaz.
Arzın merkezinden geçen tünel yapsanız
bile faşizmi meşrulaştıramazsınız çünkü
faşizm halkların düşmanıdır ve insan onurunun
reddidir. Tek adam rejimleri toplumların yaşadığı
insanlık tutulması anlarına denk gelir, geçicidir; ardından
sadece unutulmak istenen, anılması bile hicap üreten tarih
bırakır. Bugün Meclis çoğunluğunun Meclisi
dilsizleştirmek, tek adam iktidarının aksesuarı hâline
getirmek isteyenler tarafından elde tutuluyor olması tarihin bir
ironisidir. Bizim burada görevimiz her şey normalmiş gibi davranmak,
yavaş yavaş ısıtılan sudaki kurbağa taklidi
yapmak değildir. Bugün halkın vekillerinin Meclisteki görevi, bütün
bu yaşananlar karşısında emeği, barışı,
demokrasiyi, adaleti, insana yakışır bir yaşamı
savunmaktan milim geri adım atmamış milyonların
yanında olmaktır; her açıdan antidemokratik bir seçimin bir
darbe sarmalını meşrulaştıramayacağını
herkese ısrarla anlatmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) –
Halklarımızın umutlarıyla birlikte yeni ve gerçek bir
demokratik cumhuriyetin yolunu açmaktır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Her
fırsatta kralın çıplak olduğunu haykırmaktır;
yalanları yutmayacağımızı göstermektir; bu dikta
rejimine, ne pahasına olursa olsun, karşı koyma iradesinde olan
milyonların varlığını hissetmek ve hissettirmektir.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – İç Tüzük 60’a
göre yerimden pek kısa bir söz talebim vardır. Uygun görürseniz bu
söz talebimi yerine getirmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin’in Nusaybin ilçesi
Çalıköy-Pınarbaşı mezrası ile Yavruköy mevkisinde
teröristlere karşı operasyonların
gerçekleştirildiğine, sokağa çıkma yasağı ilan
edildiğine ve çıkan yangın ile operasyon arasında bir
bağlantı olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin’in Nusaybin ilçesi
Çalıköy Pınarbaşı mezrası civarında yirmi dört
saat önce yani dün bu saatlerde gerçekleştirilen operasyonda 3 terörist
ölü olarak ele geçirilmiştir ve operasyon o bölgede devam etmektedir. Daha
önce de Yavruköy mevkisinde yine bir operasyon gerçekleştirilmiş ve
burada da teröristlerle sıcak temas yaşanmıştır.
Aynı bölgede, aynı civarda şu an operasyonlar hâlâ sürmektedir.
Operasyonlardan kaynaklı olarak sokağa çıkma yasağı
ilan edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Operasyon bundan
yirmi dört saat önce yani dün 02.00 sularında gerçekleşmiş,
hâlen devam etmektedir, yangının ise bugün akşam 18.00
sularında çıktığı tespit edilmiştir.
Dolayısıyla operasyon ile yangın arasında bir
bağlantı söz konusu değildir.
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) - Onun
için mi itfaiyeler engelleniyor?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) -
İtfaiyeler niye engelleniyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kolluk
kuvvetlerinin operasyonunun orası teröristlerden temizlenene kadar devam
edeceğini, burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunmak
isterim. Dün 18.00 sularında çıkan yangınla ilgili de
büyükşehir belediyesinin itfaiye araçları, itfaiye ekibi de
yangına müdahale etmiştir, müdahale etmektedir. Yangının
eğer yerleşim alanlarına yaklaşma gibi bir durumu olursa ki
öyle bir şey söz konusu değildir, valilik gerekli tedbirleri
alacaktır ama şu an itibarıyla o bölgenin teröristlerden
arındırılması için bir taraftan yangınla mücadele
edilirken bir taraftan da Silahlı Kuvvetler görevlerini icra edeceklerdir.
Genel Kurulun bilgisine sunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman Girgin Cavit
Arı Bülent
Kuşoğlu
Muğla Antalya Ankara
Kamil Okyay Sındır Emine Gülizar Emecan Abdüllatif Şener
İzmir İstanbul Konya
Mehmet Bekaroğlu Nazır
Cihangir İslam
İstanbul İstanbul
MADDE 14- 14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı
Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve
Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 4’üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “% 59’undan” ibaresi “%80’inden” şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yapılan değişikle madde
metninde yer alan oran yüzde 80’e düşürülmektedir.
Şans Topu: Her hafta çarşamba
akşamı olmak üzere haftada 1, ayda 4 ve yılda 52 çekiliş
yapılıyor,
Süper Loto: Her hafta perşembe akşamı
olmak üzere haftada 1, ayda 4 ve yılda 52 çekiliş
yapılıyor,
Sayısal Loto: Her hafta cumartesi
akşamı olmak üzere haftada 1 , ayda 4 ve yılda 52 çekiliş
yapılıyor,
Hemen Kazan: Süresiz oynanmaktadır
İddaa: Her gün olabilmesi için de dünyanın
dört bir yanını kapsar şekilde futbol müsabakalarına
yönelik günde 1 kez yılda 365 kez oynanmaktadır.
At yarışları: İzmir 129 gün, İstanbul
126 gün, Adana 66 gün, Bursa 65 gün, Ankara 68 gün, Elâzığ 24 gün,
Şanlıurfa 26 gün olmak üzere yılda toplam 504 gün
oynanmaktadır.
Hükûmet şans oyunlarını yeni
düzenlemeyle de teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ancak bilindiği
gibi dünyanın her yerinde şans oyunlarına yönelenler gelir
düzeyi düşük kişilerdir. Hükûmetin yapması gereken gelir
eşitsizliğini giderici önlemler, sosyal devlet olanaklarını
vatandaşlarıyla paylaşan bir yaklaşım
geliştirmek, istihdamı artırıcı tedbirler alarak
işsizliğin önüne geçmek olması gerekirken şans
oyunlarına getirilen yeni kurallar ile "umut tacirliği”ni
teşvik etme yolunu seçmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Şahin’in söz talebi var.
Buyurun Sayın Şahin.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesi
Işıklı köyü mevkisinde meydana gelen yangınla ilgili
yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın
Başkan ve yüce Meclisin değerli milletvekilleri; Hatay ili Arsuz
ilçesi Işıklı köyü mevkisinde meydana gelen yangından
dolayı gösterdiğiniz ilgiden dolayı size teşekkür ediyorum.
Bilgi vermek için konuşma istedim.
Yangınla ilgili çalışmalarla ilgili an be an bilgi sahibiyiz.
Bütün itfaiye ekipleri, büyükşehrimizin itfaiye ekipleri ve orman
işletme müdürlüklerinin birlikte çalışmaları, halkın
da katkılarıyla son hâliyle yangını söndürme konumundalar.
Yarın helikopterlerle yapılacak sulama çalışmalarıyla
da soğutma işlemlerini gerçekleştirecekler.
Paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim. Bilgi vermek
istedim, sağ olun efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şahin.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – 15’inci madde üzerinde önerge yok.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15’inci madde kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde önerge yok.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16’ncı madde kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde bir önerge vardır
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı
Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Serkan Topal Kamil Okyay Sındır Mehmet
Bekaroğlu
Hatay İzmir İstanbul
Abdüllatif Şener Bülent
Kuşoğlu Süleyman
Girgin
Konya Ankara Muğla
Cavit Arı Emine Gülizar Emecan
Antalya İstanbul
MADDE 17- 21/2/2008 tarihli ve 5738 sayılı
Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek
Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine
Yaptırılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (j) bendinde yer alan "davet edilenlerle”
ibaresinden sonra gelmek üzere "teminata ilişkin
hususların," ibaresi ilave edilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Hatay
Milletvekili Serkan Topal.
Sayın Topal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni bir torba yasa şu anda gecenin saat ikisi.
Ama maalesef her zaman, alışılagelmiş, gecenin ikisi, üçü,
dördü torba yasalar gelir, Meclisten geçer. Nedense sürekli bu
yapılıyor ama bir türlü üç gün, dört gün, beş gün, gerçekten
toplumun yararına olan şeyleri doğru dürüst
tartışamıyoruz maalesef.
Spor Toto, bildiğiniz gibi, Gençlik ve Spor
Bakanlığına bağlı bir kamu kuruluşu. Tüm bunlar
ortadayken, şu anda bunun denetimi ortadan kaldırılıyor ve
tamamen yetkileri Sayın Cumhurbaşkanına veriliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bunun doğru olmadığını hepimiz çok
iyi biliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil,
hayır.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Bakanım…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır,
Cumhurbaşkanlığına bağlandığı doğru
değil.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Şimdi bakın,
hayır, ikramiyelerde değişiklik yapma yetkisi Sayın
Cumhurbaşkanına verildi mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Kime verildi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Spor Toto’da, iyi oku.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Hayır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz
hazırladık ya.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın
Cumhurbaşkanına yetki verildi ikramiyelerde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Verildi.
Sayın Bakanım, vallahi, bakın, bakabilirsiniz.
BAŞKAN – Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın gecenin bu saatinde.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Bakanım,
bakabilirsiniz.
Şimdi bakıyorum da eskiden Sayın
Bakanımız, Sayın Bak eskiden burada sürekli bize
sataşıyordu, gördüğüm kadarıyla, Bakanlığı
bıraktı, sataşmaya geldi, eyvallah.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bağlanan
kısmını oku.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Şimdi biz çok iyi
biliyoruz değerli arkadaşlar, bakın, şans oyunları
ikramiyelerini artırma yetkisi Sayın Cumhurbaşkanına
verildi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle bir şey yok.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Orada bakabilirsiniz
Sayın Bakanım, öyle bir şey var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır,
hayır.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Bakın değerli
arkadaşlar, yasa dışı bahis bir suçtur. Devlet bu suçun
önüne geçemiyor mu arkadaşlar? Yasa dışı otellere otel
işletme verilse devlet misafirhanelerin ücretini mi düşürecek? Yani
devletin görevi, yasa dışı suç işleyenlerle mücadele etmek
mi, yoksa onlarla rekabet etmek mi? Elbette onlarla mücadele etmek ama
inanın şu anda siz hata yapıyorsunuz, samimi söylüyorum hata
yapıyorsunuz. Gece eve gittiğinizde bir düşünün, gerçekten biz
burada doğru yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?
Özellikle yeni milletvekili olan arkadaşlara
söylüyorum: Bakın, bu sadece şu anda yararlanan vatandaşlarımızı
değil, bütün toplumun geleceğini ilgilendiriyor.
Ben sizleri anlıyorum, hazine
boşaldı, dışarıdan kaynak yok artık,
yatırım yapan yok, önümüzde kış mevsimi var, önümüzde yerel
seçim var, ödenmesi gereken ciddi anlamda dış borç var. Şimdi de
yani totoya, lotoya, piyangoya göz dikildi. Bu doğru değil
arkadaşlar. Bakın, hem oradan gelecek para hem bedelliden gelecek
para nereye gidecek? Çıkın deyin ki: “Biz yurt yapacağız.”
Çıkın deyin ki: “Biz hastane yapacağız.” Çıkın
deyin ki: “Biz bu paranın gerçekten iyi yerlere harcanmasını
sağlayacağız.” Bunu söyleyebilir misiniz arkadaşlar?
Denetimi var mı? Yok arkadaşlar, yok, gerçekten yok.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Halk denetimi var.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Halk kim? Halk kim? Yok.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – 24 Haziranda
yaptı denetimi.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Denetim mekanizması
yok arkadaşlar artık. Ya, birbirimizi mi kandıracağız?
Artık yani toplumu kandırmaktan vazgeçin arkadaşlar. Bunun
yerine vergileri, sigorta primlerini indirirseniz, kayıt
dışılığın ve kaçak işçiliğin önüne
geçerseniz hem halk kazanır hem devlet kazanır.
Değerli arkadaşlar, bakın, gecenin
ikisi, üçü… Buradaki amaç gerçekten topluma yararlı bir şeyler yapmak
ama sadece ve sadece rant kapıları açılıyor; samimi
söylüyorum.
Ben hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.
18’nci madde üzerinde önerge yok.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesiyle 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen ek 2’nci maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini, mevcut dördüncü
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve mevcut
altıncı fıkrasında yer alan “iki katına kadar”
ibaresinin “dört katına kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Özlem Zengin Mehmet
Doğan Kubat Mihrimah
Belma Satır
Tokat İstanbul İstanbul
Ramazan Can Hasan
Çilez Yusuf
Ziya Yılmaz
Kırıkkale Amasya Samsun
"(4) USHAŞ'ın yurt içinde ve yurt
dışında şirket kurması veya bir şirkete % 50'den
fazla hisseyle ortak olmasına karar vermeye Cumhurbaşkanı
yetkilidir.”
"USHAŞ işletme bütçesi Genel Kurul
onayına sunulmadan önce Hazine ve Maliye Bakanlığının
uygun görüşü alınır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
USHAŞ'ın yeni bir şirket kurması
veya kurulmuş bir şirketin yüzde 50'sinden fazla hissesine
iştirak etmesi yetkisinin devlet kurumları arasında gerekli
koordinasyonun sağlanabilmesi amacıyla Cumhurbaşkanına
verilmesi daha uygun olacaktır.
Maddeyle USHAŞ'ın 150 olarak belirlenen
personel sayısına ilişkin Cumhurbaşkanına verilen
artırma yetkisinin dört katı olarak düzenlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
19’uncu madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde önerge yok.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 20’nci madde kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde önerge yok.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.
Böylece, değerli arkadaşlar, ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi İç Tüzük'ün 86’ncı maddesine
göre oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye
beşer dakika söz vereceğim.
Lehte, İstanbul Milletvekili Şirin Ünal.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi üzerinde
oyumuzun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Biz tüm gücümüzle bu kanun teklifini destekliyoruz.
Teklifimizin vatana ve millete hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, hepinize selam ve saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Şimdi aleyhte Nazır Cihangir İslam,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından
alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Dün geçirdiğiniz yasayla değerli arkadaşlar, mahremiyeti yok
ettiniz. Hani bir “selfie” vardı hatırladınız mı? Bir
hanımefendinin yatak odasına girilmiş, aynaya da rujla bir mesaj
yazılmış; internette günlerce dolaştı. Bu yasayla
bundan sonra siz şunu garanti ettiniz: Hepinizin ve hepimizin yatak
odasına gecenin herhangi bir saatinde, herhangi bir hâlimizde,
koçbaşıyla kapımız kırılarak bu devletin memurları
tarafından girilebilir, bu yetkiyi onlara verdiniz.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Suç işlemişse
girsin.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Şimdi, hayal gücünüzü biraz çalıştırın ve bunu
detaylarıyla bir tasavvur edin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bu saatte
çalışmıyor artık.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, son dakikalardayız.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Detaylarıyla tasavvur edin, empati böyle bir şey. Ama derdiniz büyük,
gerçekten büyük ve ben size yardımcı olmak istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendine
yardımcı ol, kendine.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın AK PARTİ Genel
Başkanı ve siz AK PARTİ’liler şimdi kumarı
geliştirmek üzerine bir yasa çıkarıyorsunuz. Allah razı
olsun, buradan Sayın Garo Paylan çıkıyor ve bizleri bir konuda
uyarıyor, helal ve haram konusunda uyarıyor, bunun ahlaki olup
olmadığı konusunda uyarıyor.
Genelde şöyle bir baktığımda
tepkileriniz iki çeşit, iki sınıfta toplanıyor. Bir, ya
olguları inkâr ediyorsunuz ya da iyi ve kötü ayrımını
reddediyorsunuz. Ve bu topluma, hepimize iki kötülük yapıyorsunuz.
Bunlardan birincisi şu: İfadelerinizdeki doğruluk değeriyle
oynuyorsunuz değerli arkadaşlar. Bakın, ben AK PARTİ
kumarı yaygınlaştırıyor dediğimde buna
karşı çıkanınız yok. Yani bilgisel doğruluk
anlamında benim önermem sizin çıkartmaya
çalıştığınız yasayla bire bir örtüşüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var
ya?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – E,
buna kabul oyu vereceksiniz ama halkın karşısına
çıkıp “Yok, o öyle değildi, yok, bu böyle değildi.” diyerek
insanların zihnini de bulandıracaksınız. Biraz düşünün
istiyorum üzerinde, hepsi bu. Yani bizim anlaşmamızın temeli
olan zihinlerimizdeki bilgisel doğruluk üzerindeki doğruluk ve
yanlışlık üzerinde oynuyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Oraya bak, bize ne
bakıyorsun?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bir
şey daha yapıyorsunuz arkadaşlar, ahlaki doğruluk üzerinde
de oynuyorsunuz. Yani ben AK PARTİ kumarı
yaygınlaştırıyor dediğimde bu ifadem olguyla örtüşüyor
ama iş burada bitmiyor. Geçmişte pozitivistleri eleştirirdik, derdik
ki: Siz ifadelerdeki ahlaki doğruluğu yok ediyorsunuz ama gerçekten
sizin tutumunuz onun da ötesine gidiyor çünkü pozitivistlerde
-hakkını yemeyelim- sübjektif de olsa bir ahlaki anlayış
veya bir ahlak duyumu psikolojik temelde de olsa var.
Çok değerli arkadaşlarım, ben sonuç
olarak sizi şu konuda uyaracağım ve muhtemelen ondan sonra
Meclis tatile girecek. İnsandaki, insan zihninin anlaşmadaki temeli
olan mantıkla oynuyorsunuz, mantığın zeminiyle
oynuyorsunuz, ahlakın zeminiyle oynuyorsunuz, bunu yapmayın. Bu
toplumu, hatta kendi zihinlerinizi kaosa sürüklersiniz. Yapmayın,
bunlardan vazgeçin ve gelin, iyiyle, kötüyle ilişkilerimizi, muhakememizi
yok etmeyin. Şimdi tatile giriyoruz, benim tavsiyem şu: Dağlara
gidin ve düşünün, niçin yaşadığınızı ve neye
hizmet ettiğinizi düşünün. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teklifin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın hatip
konuşmasında “Siz AK PARTİ’liler…” ifadesiyle başlayıp
“Kumarı geliştirmek için yasa çıkarıyorsunuz.” deyip sonra
“Niçin ve ne için yaşadığınızı bir düşünün.”
şeklinde bizim kabul edemeyeceğimiz ifadelerle grubumuza
sataşmıştır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İyi niyetli bir
dilekte bulundu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu anlamda,
İç Tüzük 69’a göre söz talep ediyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bu saatte
olmaz Sayın Başkan, bu saatte olmaz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İyi niyetli bir
dilekte bulundu.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili
Nazır Cihangir İslam’ın 2 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde aleyhte yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin gerekçelerinde aslında ne
amaçla çıkarıldığı, neyi hedeflediği, niyetin ne
olduğu gayet açık ve anlaşılabilir bir şekilde
yazılmıştır. Bunu okuyan, okuma yazması olan her
kişi neyi hedeflediğimizi gayet iyi anlayabilir. AK PARTİ bir
erdemliler hareketi olarak kurulmuştur ve kurulduğu günden bugüne
kadar da milletin teveccühünü kazanarak bugünlere gelmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tam 13 seçim
kazandı, 13.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Kumar oynatmak
erdemlilik mi oluyor? Şunu bir izah edin de anlayalım.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Eğer AK PARTİ
milletin kabul etmeyeceği işler yapmış olsaydı ilk
seçimde milletin sillesini yer, bir tarafa atılırdı ama her gün,
her seçimde gücünü artırarak geldiyse…
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Bir dahaki
seçimde görüşürüz.
BAŞKAN – Arkadaşlar…
MEHMET MUŞ (Devamla) - …demek ki milletin
gönlünde yer bulan, milletin zihninde yer bulan ve toplumda
karşılığı olan hizmet ve eserleri
yaptığı için bugün hâlen AK PARTİ Türkiye'nin en büyük
partisidir ve AK PARTİ Genel Başkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biz, niye
yaşadığımızı, niçin yaşadığımızı
gayet iyi biliyoruz. Bize nasihat edecekler önce kendilerine bir
baksınlar, ondan sonra dönüp bize nasihat etmenin gerekli olup
olmadığını ve o haddin ve cüretin kendilerinde olup
olmadığını bir düşünsünler.
Biz, milletin derdiyle dertlenen bir partiyiz.
Ülkemizi çok daha güçlü, çok daha müreffeh bir ülke yapmak için mücadele etmeye
devam edeceğiz.
Burada, illegal bahisle ve terör örgütlerine
karşı mücadelede Türkiye'nin ilgili kurumlarının elini
güçlendirecek yetki ve enstrümanları vermek üzere yapılan bir
tekliftir, Genel Kurulun oyuna sunulacaktır. Takdir Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Muş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, sadece
kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Bugün, burada görüştüğümüz
bütün yasa maddelerinde gerçekten içimizi acıtan, her iki yönüyle içimizi
acıtan bir madde vardı. Halkımızın büyük bir
kısmı ekonomik zorluklar içerisinde yoksullaşıyor.
Yoksullaşırken milletten referans aldığını
söyleyen bir siyasi partinin aynı zamanda dinî değerlerimize de
saygı göstererek, kumarı teşvik eden, faizi teşvik eden bir
anlayışla çıkan yasalara karşı bir duruşunun
olması gerekir. Burada, grup başkan vekilleri erdemlilikten
bahsederken yüzlerimizi kızartacak şekilde kumarı kucaklayan bir
anlayışı bize yedirmeye çalışıyorlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yemeyin siz
canım, siz yemeyin.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Yemiyoruz,
yemiyoruz.
BAŞKAN – Sataşmaya sebebiyet vermeyelim
lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu millet…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz yemeyin.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Türkiye'ye
yediriyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Biz yemiyoruz ama onlar
millete yedirdiklerini düşünüyorlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Millet yemez.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Millet de yemeyecek.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Millet yemez,
merak etme.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Er ya da geç bunun
cevabını milletimiz verecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Cevabı yeni aldık gibi ama
olsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Millet neyin ne
olduğunu bilir, millet hiçbir şeyi yemez.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Milletin terazisi iyi
tartar merak etme ya. Yine sandığa gömüldünüz.
BAŞKAN - “Teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır.”
demiştim.
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentop’un, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan seçim
neticesinde Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğine, 7
Temmuz 2018 Cumartesi gününden bugüne kadar yoğun mesai harcayan
Başkanlık Divanı üyelerine, milletvekillerine ve Meclis
çalışanlarına Başkanlık Divanı olarak
teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin
açık oylamasına geçmeden önce teamüle uyarak bazı hususları
sizlerle paylaşmak istiyorum: 27’nci Yasama Döneminin Birinci Yasama
Yılının son birleşimini yapıyoruz. Az sonra, 1 Ekim
2018 Pazartesi günü toplanmak üzere tatile gireceğiz.
Sayın milletvekilleri, 24 Haziran 2018 Pazar
günü birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı ve
milletvekilliği genel seçimi neticesinde malumlarınız
olduğu üzere hep birlikte yüce Meclisimiz tarihî günlere şahitlik
etmiştir. Bu çerçevede, 7 Temmuz 2018 Cumartesi günü 27’nci Yasama
Döneminin ilk birleşimini yapan Gazi Meclisimiz 9 Temmuz Pazartesi günü
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
Genel Kurulumuzda mazbatasının teslimi ve ant içmesi törenini icra
etmiştir. Ülkemiz böylece parlamenter sistemden
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmiştir. Bir sonraki
birleşimde Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk
Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile bakanlarının
Genel Kurulda ant içmeleri gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Genel
Kurulumuz yoğun temposuna devam ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı seçimini gerçekleştirmiş ve İzmir
Milletvekili Sayın Binali Yıldırım Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı olarak seçilmişlerdir. Başkanlık
Divanı üyelikleri ve ihtisas komisyonları üyelikleri için
yapılan seçimlerin ardından Genel Kurulumuzda 2 adet yasa teklifi
kanunlaşmıştır. Böylece yeni sistemde Gazi Meclisimiz ilk
yasama faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde icra etmeye
başlamıştır.
Bu vesileyle, 7 Temmuz 2018 Cumartesi gününden
bugüne kadar birlikte yoğun mesai harcadığımız Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı Binali
Yıldırım’a, İç Tüzük'ümüze göre Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı seçilene kadar en yaşlı üye
sıfatıyla geçici başkanlık görevini yapan Ankara
Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz’a ve geçici kâtip üyelere,
birleşimleri yöneten Başkanlık Divanı üyelerimize, parti
gruplarımızın başkan vekillerine, ihtisas
komisyonlarının başkanlarına, tüm milletvekillerine
katkıları, katılımları ve gayretleri için
teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bütün bu
çalışmalarımıza yasama, idari ve teknik hizmetleriyle
destek veren Türkiye Büyük Millet Meclisi idari teşkilatının Genel
Sekreteri, yöneticileri ile yasama uzmanından çay ocağı
çalışanlarına, stenograftan şoförüne ve kavaslardan
marangozuna, tüm emekçilerine, kısaca tüm personele özverili, gayretli ve
samimi çalışmaları nedeniyle teşekkür ediyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2)
ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)
BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen beş dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Hasan Turan’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı |
: |
338 |
|
Kabul |
: |
282 |
|
Ret |
: |
56 |
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Burcu
Köksal
Burdur Afyonkarahisar”
BAŞKAN – Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, gündemimizdeki
konuları tamamlamış bulunuyoruz.
Gündemde bulunan konuları sırasıyla
görüşmek için Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2018
Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.27
(x) 1 S. Sayılı Basmayazı 23/7/2018 tarihli 8’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 2 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.