TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci
Birleşim
23
Temmuz 2018 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, 27nci Dönem Parlamentosunda
Meclisi yönetiyor olmakla iftihar ettiğine, 23 Temmuz Erzurum Kongresinin
99uncu ve Hatayın ana vatana katılmasının 79uncu
yıl dönümüne ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Tekirdağ
Milletvekili Çiğdem Koncagülün, 20 Temmuz Kıbrıs
Barış Harekâtının 44üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, 23 Temmuz Hatayın ana vatana katılmasının
79uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, uzman çavuşların ve uzman
jandarmaların özlük haklarına ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ilk Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğanı tebrik
ettiğine ve tüm milletvekillerine başarılar dilediğine
ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelinin Dilovası ilçesinde yaşanan
çevre kirliliğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop ile
Divan üyelerine başarılar dilediğine ve görüşülecek yasa
teklifinde akademik personelin özlük haklarıyla ilgili düzenlemenin
yeniden ele alınması çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop ile
Divan üyelerine başarılar dilediğine ve Kahramanmaraş
ilinin köylerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopa
görevinde başarılar dilediğine ve iki gün önce Atatürkün manevi
huzurunda yapılan saygısızlığı Meclis Başkan
Vekili olarak kınamasını beklediğine ilişkin
açıklaması
6.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Divan üyelerine
başarılar dilediğine, 99uncu yıl dönümünde Erzurum
Kongresinin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah
arkadaşlarını minnetle andığına ve nişasta
bazlı şeker üreten Cargill fabrikasının durumuna
ilişkin açıklaması
7.- Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözerin, 2 milletvekilinin tutuklu olması nedeniyle
demokrasinin ayıplı olduğuna ve Meclis Başkan Vekili olarak
Mustafa Şentopu bu konuda girişimde bulunmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, 23 Temmuz Hatayın ana vatana katılmasının
79uncu yıl dönümünü kutladığına ve Hatayın ekonomik,
sosyal, güvenlik sorunlarına ilişkin açıklaması
9.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, tutuklu bulunan Eren Erdemin tek kişilik odada
tutulmasının ve ziyaretine izin verilmemesinin sebebini, haksız
tutuklamaların önlenmesi ile tutuklu oranının düşürülmesi
için ne tür tedbirler almayı düşündüklerini Adalet Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, veteriner hekimlerin fiilî hizmet zammı kapsamına
alınması için verilen kanun teklifine destek olunmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
11.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın, görüşülecek kanun teklifinde YÖKle
ilgili yapılan düzenlemeye ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmenin, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopa görevinde
başarılar dilediğine ve Mersin Büyükşehir Belediye
Başkanlığının mimarlar odası ve diğer sivil
toplum örgütlerinin görüşlerini nazara almadan bir nazım imar
planı getirmek istediğine ilişkin açıklaması
13.- Burdur Milletvekili
Mehmet Gökerin, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop ile Divan
üyelerine başarılar dilediğine ve bugün meydana gelen 4,6
şiddetindeki deprem nedeniyle Burdurlu hemşehrilerine geçmiş
olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması
14.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahyanın çevre kirliliğine, Domaniçin
Güney köyündeki termik santral atıklarının
yarattığı sorunla ilgili Çevre Bakanlığını
göreve davet ettiğine ve atık toplama işinde çalışan
Kütahya Belediyesi bünyesindeki işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Özgür Karabatın, Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinin demokrasiyle bağdaşmadığına ve Devlet
Denetleme Kurumuna sendika ve meslek örgütü yöneticilerini görevden alma
yetkisi verilmesine ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 23 Temmuz Erzurum Kongresinin 99uncu, 20 Temmuz
Kıbrıs Barış Harekâtının 44üncü yıl dönümü
münasebetiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitleri
rahmet, gazileri minnetle andığına ve Kıbrıs
Türklerinin haklı davasına Türkiyenin sahip çıkmaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, 14 Haziran 2018de Şanlıurfanın Suruç
ilçesinde 4 kişinin yaşamını yitirdiği vaka ile 20
Temmuz 2015te yine Suruçta 33 kişinin yaşamını
yitirdiği vakanın bir an önce açıklığa
kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 23 Temmuz Erzurum Kongresinin 99uncu ve Hatayın ana
vatana katılmasının 79uncu yıl dönümünü
kutladığına, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, gündeme getirilen yasa
teklifiyle keyfîliğin olağanlaştırılmaya
çalışıldığına ve Enis Berberoğluna özgürlük
taleplerinin takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
19.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopa görevinde
başarılar dilediğine, 20 Temmuz Kıbrıs Barış
Harekâtının 44üncü, 23 Temmuz Erzurum Kongresinin 99uncu ve
Hatayın ana vatana katılmasının 79uncu yıl dönümünü
kutladığına, futbolcu Mesut Özilin maruz kaldığı
ırkçı saldırıyı ve ırkçı
anlayışından dolayı İsraili
kınadıklarına, Filistinlilerin hak ve özgürlük mücadelesini
desteklediklerine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, İzmir Milletvekili
Mahmut Atilla Kayanın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın AK PARTİ grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İç Tüzükten kaynaklanan fiilî bir boşluğun
söz konusu olduğuna ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun görevinin
Meclisi İç Tüzüke göre yönetmek olduğuna ilişkin
açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, İç Tüzükte gerekli
değişiklikleri yapıp Anayasayla uyumlu hâle geldikten sonra
teklifin görüşmelerinin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Anayasayı
değiştirenlerin değiştirdikleri hükümlere
uymadığı gibi yürürlükte olan İç Tüzüke de
uymadıklarına ilişkin açıklaması
29.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Antalya Milletvekili Hasan Subaşının 1
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yapmış olduğu açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça,
Ankara Milletvekili Koray Aydının Millî Savunma Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının
18/7/2018 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ilişkin önerge (4/1) yazısı
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 28 milletvekili
tarafından, hain FETÖ terör örgütünün gerçekleştirdiği
kalkışmanın siyasi ayağının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Kars Milletvekili
Ayhan Bilgen tarafından, seçimi güvenli olmaktan çıkaran
uygulamaların araştırılması ve bu uygulamalara
karşı tedbirlerin alınması amacıyla 18/7/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Temmuz 2018 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları
tarafından, OHALin Türkiyeye etkilerinin tespit edilmesi, yıllarca
sürecek olumsuz etkilerinin giderilmesi için alınacak önlemlerin
araştırılması amacıyla 23/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 1
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına alınmasına; 1
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat
Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 1)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, kanun görüşmelerine
geçerken İç Tüzüke uygun olarak davranıp davranmadığı
ve çalışma usullerine uyup uymadığı hakkında
XII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın 1 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın 1 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
XIII.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıka, 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış
olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerinden dolayı
İç Tüzükün 161inci maddesi uyarınca iki birleşim için
Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi
23 Temmuz 2018
Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayımız vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentopun, 27nci Dönem Parlamentosunda Meclisi yönetiyor olmakla iftihar
ettiğine, 23 Temmuz Erzurum Kongresinin 99uncu ve Hatayın ana
vatana katılmasının 79uncu yıl dönümüne ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Genel
Kurula ilk kez Başkan Vekili olarak çıkmam hasebiyle birkaç söz
söylemek istiyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi dünyada çok az parlamentoya nasip olan bir geçmişe ve
şanlı tarihe sahip bir kurucu ve Gazi Meclistir; bu Meclis, orduyu
kuran ve işgallere karşı direnişi örgütleyen bir Meclistir;
Millî Mücadeleyi yöneten ve başarıyla sonuçlandıran Meclistir.
Bu Meclis ilk olarak 1920lerde müstevlilere karşı
giriştiği Millî Mücadeleyle gazi unvanını
kazanmış; 15 Temmuzda tekrar müstevlilerin yerli iş
birlikçilerinin, casusluk örgütünün darbe ve işgal girişimine
karşı durarak tarihî vazifesini ifa ettiği gibi gazilik
unvanına da sahip çıkmış, bu unvanı şeksiz
şüphesiz hak ettiğini ispat etmiştir. Böyle bir Meclisin üye
olarak mensubu bulunmak çok büyük bir bahtiyarlıktır.
24
Haziran seçimleri sonrasında oluşan 27nci Dönemde Parlamento
tarihimizin siyasi temsil bakımından en kapsayıcı Meclis
aritmetiğiyle karşı karşıyayız. Daha önceleri
yönetimde istikrar için fedakârlık edilen temsilde adalet artık
ikincil bir gaye olmaktan çıkmış, yapılan kanuni
düzenlemelerle Türkiyedeki bütün siyasi yapı ve oluşumların
Mecliste temsilini kolaylaştırmak mümkün hâle getirilmiştir. Bu
denli kapsayıcı ve meşruiyeti yüksek bir Meclisin üyesi
bulunmakla ve bu Mecliste toplantıyı yönetiyor olmakla iftihar
ettiğimi kayda geçirmek istiyorum.
Yeni
benimsemiş olduğumuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin sağlıklı işlemesi, daha da
rasyonelleştirilerek dünyaya örnek olması yüce Meclisin
çalışma ve gayretleriyle mümkündür. Yasama kalitesinin
artırılması, denetimin etkinleştirilmesi birinci ve temel
önceliğimiz olacaktır.
Devletin
bekası, milletin istiklal ve istikbali söz konusu olduğunda, en
namüsait şartlar altında dahi toplanıp çalışmayı
başaran kurucu Meclis her zaman bizim yegâne örneğimiz ve modelimiz
olmaya devam edecektir. Bugün de daha demokratik bir ülke, daha müreffeh bir
toplum ve daha güçlü bir devlet için aynı gayretle çalışmaya
devam edeceğiz.
Şahsımı
bu göreve layık gören Genel Başkanımıza, parti grubumuza ve
yüce heyetinize şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum.
Millete hizmet yolunda hepimizi başarılı
kılmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bugün, 1919da istiklal mücadelemizin en önemli
adımlarından olan Erzurum Kongresi başlamış, Mustafa
Kemal Paşa kongreye başkan seçilmiştir. 99uncu yıl
dönümünde bu büyük tarihî günü saygıyla anıyorum.
Yine,
bugün 1939da Hatayımızın ana vatana resmen
katılışının tamamlanmasının yıl dönümü.
Büyük siyasi gayretlerle, stratejik hamlelerle yürütülen çalışmalar sonunda
gerçekleşen bu büyük olayın 79uncu yıl dönümünde, başta
işin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Tayfur Sökmen ve
dönemin diğer devlet ve siyaset adamlarını saygıyla ve
rahmetle anıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, gündeme geçmeden önce üç milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kıbrıs Barış
Harekâtının 44üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagüle aittir.
Buyurun
Sayın Koncagül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagülün, 20
Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtının 44üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ÇİĞDEM
KONCAGÜL (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, aziz milletim; Kıbrıs Barış
Harekâtının 44üncü yılı nedeniyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle 27nci Dönem yasama çalışmalarımızın
hayırlı olmasını diler, Genel Kurul
çalışmalarımızın karşılıklı
anlayış ve hoşgörü içerisinde gerçekleşmesini temenni
ederim.
Sayın
milletvekilleri, Kıbrıs Barış Harekâtı, 20 Temmuz 1974
tarihinde Yunanistanın Kıbrısı ilhak ve Yunan
cuntasının Kıbrısı ele geçirme harekâtı karşısında
Türkiye Cumhuriyeti devletimiz tarafından gerçekleştirilmiştir.
1963 ve 1974 yılları arasında Kıbrıs Türkünün kendi
devletlerinden silah zoruyla dışlanması, yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalması bu harekâtla
durdurulmuştur. Her koşulda barıştan yana olan Türkiye
Cumhuriyeti devleti, o dönemde yine Kıbrıs konusunda garantör
ülkelerle anlaşarak bu hususta barışçıl çözümler üretilmesi
gerektiğini savunmuştur. Fakat tıpkı günümüzde olduğu
gibi mağdur ve mazlum coğrafyalarda adaleti, kardeşliği, barışı
savunması gereken Batı devletleri tam tersine savaştan ve
zulümden yana tavır almışlardır. O bölgede yaşayan
Türklerin gördükleri zulüm ve baskı karşısında kayıtsız
kalmayan Türkiye Cumhuriyeti devleti Birinci Kıbrıs Harekâtıyla
harekete geçmiş, daha sonra İkinci Kıbrıs Harekâtıyla
cuntanın tamamen etkisini kırarak mevcut sınırların
çizilmesini sağlamıştır.
Buradan
da anlaşılacağı üzere, aziz milletimiz ve devletimiz
cuntacıların, darbelerin hep karşısında, demokrasinin
ve özgürlüklerin hep yanında olmuştur. Buna en önemli örneklerden
biri ise tıpkı Yunan cuntasının 15 Temmuzda
başlattığı darbe gibi, daha iki yıl önce
yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimine karşı
tam demokrasi ve özgürlüklere inanan aziz milletimizin gösterdiği cesur
tavırdır. O gece, bir millet, bütün iç ve dış mihraklara
karşı destansı bir kahramanlık örneği göstererek
kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla
sokakları doldurmuş, meydanları doldurmuş ve hain darbe
girişimini püskürterek buna kalkışanları pişman
etmiştir. Bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu
kahramanlık hikâyesi, aslında bir milletin yeniden
doğuşunun, yeniden dirilişinin ve
şahlanışının en büyük sembolü hâline gelmiştir.
Şu unutulmamalıdır ki: Aziz milletimizin
kahramanlıkları, direnişleri, dirilişleri hep en zor
zamanlarda ortaya çıkmıştır. Şüphesiz bu hain darbe
girişiminin bastırılmasında liderimiz
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
korkusuz ve dik duruşu ve milletine verdiği güven, o zamanki
Başbakanımız ve şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız
Sayın Binali Yıldırımın darbe girişiminin ilk
saatlerinde bile tavrını ortaya koyarak devletin başında
olması kahramanlıkların en büyüğüdür. Kıbrıs Barış
Harekâtında dış destekli Yunan cuntasına karşı
Türk ordusunun verdiği mücadele de 15 Temmuz gecesi asker görünümlü,
dış destekli hainlere karşı verilen korkusuzca ve
cansiparane mücadele de yıllar içinde birbirini tamamlayan ve büyük
Türkiye hedefine hizmet eden benzer mücadelelerdir. Aziz milletimizden
aldığımız güçle Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde güçlü ve daha büyük Türkiye
için kararlı mücadelemiz katlanarak devam edecektir. Ülkemizi muasır
medeniyetler seviyesine çıkarmak şiarıyla baş
koyduğumuz bu yolda 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimiz için durmadan,
yılmadan çalışmaya devam edeceğiz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, konuşmamı burada tamamlarken başta
Kıbrıs Barış Harekâtında olmak üzere, şehadete
ermiş tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize de minnet ve
saygılarımı sunuyorum.
Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koncagül.
Gündem
dışı ikinci söz, Hatayın Türkiyeye
katılmasının 79uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansura ait.
Buyurun
Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, 23 Temmuz
Hatayın ana vatana katılmasının 79uncu yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
medeniyetler, kardeşlik ve hoşgörü şehri Hatayın ana
vatana katılmasının 79uncu yıl dönümü vesilesiyle söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve ekran başında bizi izleyen
tüm Hataylı hemşehrilerimi ve tüm yurttaşlarımı
saygıyla selamlıyorum.
Hatayın ana vatana
katılması, Atatürkün savaşsız, silahsız, tek
kurşun atılmadan, barış diplomasisiyle elde ettiği
olağanüstü siyasi bir zaferdir; aynı zamanda, Atatürkün Türkiye
Cumhuriyeti dış politikasının ana eksenine oturttuğu
Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesinin uygulamadaki ilk örneklerinden biridir.
Ulu Önder Atatürk Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde
esir kalamaz. diyerek Hataydan asla vazgeçilmeyeceğini tüm cihana
haykırmıştır. Hastalığını hiçe sayarak
Hatayı kurtarmak uğruna hayatını riske atan Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürke Hataylıların gönül borcu sonsuza kadar
sürecektir. Ulu Önder Atatürkün yürüttüğü diplomasi sayesinde önce Tayfur
Sökmen Cumhurbaşkanlığında Hatay Devleti kurulmuş, daha
sonra da Hatay referandumla ana vatana katılmıştır.
Atatürkün Hatay davasında izlediği politika Türkiye'yi yönetenler
tarafından örnek alınmış olsaydı bugün Suriyede,
Irakta ve Orta Doğuda Türkiye'yi tehdit eden ateş çemberinin
oluşmasına izin verilmezdi.
Hatayın ana vatana
katılmasının 79uncu yıl dönümü vesilesiyle, başta Ulu
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve Hatay Cumhurbaşkanı Sayın
Tayfur Sökmen olmak üzere, bugün aramızda olmayan bağımsız
Hatay Parlamentosu üyelerine, ana vatana katılma yönünde özgür iradelerini
ortaya koyan tüm Hataylı hemşehrilerime rahmet, minnet ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Hatay enlerin ve ilklerin şehridir. Hatay
Arkeoloji Müzesi mozaik koleksiyonu zenginliği bakımından
dünyanın 2nci müzesidir. Antakyadaki milattan sonra 636
yılında inşa edilen Habib-i Neccar Camisi Anadoludaki ilk
camidir. Antakyadaki Saint Pierre Kilisesi Hristiyanlığın ilk
mabetlerinden biri ve hac mekânıdır. Tarihte ilk Hristiyan adı
da Antakyadaki bu kilise cemaatine verilmiştir. Samandağ ilçemizde
bulunan sahilimiz de 14 kilometre uzunluğuyla dünyanın en uzun ve
eşsiz sahillerinden biridir. Dünyanın ilk
ışıklandırılan caddesi olan Kurtuluş Caddesi yine
Antakyadadır. Türkiye'nin tek Ermeni köyü Vakıflı köyü yine
Hataydadır. Hatay Büyükşehir Belediye
Başkanımızın girişimiyle 600ün üzerinde yemek ve
tatlı çeşidini barındıran zengin mutfağıyla
Hatay, UNESCO tarafından gastronomi kenti ilan edilmiştir. Yine
Büyükşehir Belediye Başkanının girişimiyle Hatay, EXPO
2021e ev sahipliği yapacaktır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, ne yazık ki Hatay, iktidarın yanlış
politikaları sonucu, son yedi yıldır savaşın
gölgesinde ekonomik ve kültürel sorunlarla baş başa kalmıştır.
Türkiye'de yaşanan ekonomik sorundan daha fazla ekonomik soruna sahiptir.
Avrupa'nın ve Türkiye'nin Orta Doğuya açılan kapıları
olan Cilvegözü ve Yayladağı Sınır Kapıları
kapatılmıştır. Bu nedenle ihracatımız
düşmüştür. Hatay uluslararası taşımacılıkta
Türkiye'nin 2nci büyük tır filosuna sahipken 3üncü sıraya
gerilemiştir. Bankalar Hatayı potansiyel riskli bölge olarak
gördüklerinden kredi verememektedirler. İlimizde Suriyeli misafirimiz
yaklaşık 500 bin civarındadır. Türkiye'de 2017de
işsizlik oranı yüzde 10,9 iken Hatayda bu oran ne yazık ki
yüzde 14,4tür. Hatay Türkiye'nin en mutsuz 4üncü ilidir.
Buradan Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve kabinesindeki bakanlara sesleniyorum:
Dördüncü teşvik bölgesinde bulunan Hatay'ın beşinci teşvik
bölgesine geçmesi için acilen gerekli girişimlerde
bulunulmalıdır. Bunun için Büyükşehir Belediye
Başkanımız 538 bin imza toplamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
EXPO 2021 ve gastronomi konusunda uluslararası yapılacak
çalışmalara katkı verilmeli, güvenlik nedeniyle Cilvegözü
Sınır Kapısı açılamıyorsa Yayladağı
Sınır Kapısı bir an önce açılmalı.
Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur, sözlerimizi tamamlayalım.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
Yirmi dört yıldır tamamlanmayan, yılan hikâyesine dönen
Antakya, Samandağ, Arsuzu birbirine bağlayacak olan
Samandağ-Arsuz kara yolu acilen sonuçlandırılmalı, Amik
Ovasına can suyu olacak olan Reyhanlı Barajı hemen bitirilmeli,
Gaziantep ve Kahramanmaraşı İskenderun Limanına bağlayacak
olan Hassa tüneli projesi bir an önce gerçekleştirilmeli.
Yedi yıldır
savaşın gölgesinde olan ve 500 bin civarında Suriyeli misafire
ev sahipliği yapan hoşgörü kenti Hatayın hak ettiği
değeri ve ilgiyi alması gerektiğine inanıyorum. Lütfen bunu
bizden esirgemeyin.
Saygılarımla.(CHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi, gündem
dışı üçüncü söz, uzman çavuşların kadro sorunları
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yöntere
aittir.
Buyurun Sayın Yönter.
(MHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin,
uzman çavuşların ve uzman jandarmaların özlük haklarına
ilişkin gündem dışı konuşması
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Uzman
çavuşlarımızın, uzman jandarmalarımızın
kadro meseleleriyle ilgili, özlük haklarıyla ilgili, beklenti ve
talepleriyle ilgili parti grubum adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama
geçmeden evvel şahsınıza da Sayın Başkanım, yeni
görevinizde başarılar diliyorum, Allah yardımcınız
olsun diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yönter.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, uzman
çavuşlarımızın pek çok sorunu var. Bu kürsüde defaaten bu
sorunları konuştuk, sizlerle paylaştık. Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli grup başkan vekilleri -bir
arkadaşımız da burada- bizlere söz verdi, Hükûmet adına
sayın bakanlar bir önceki dönemde bizlere söz verdi.
3269
sayılı bir Kanun var. Bu 3269 sayılı Kanunun 5inci
maddesine göre uzman çavuşlarımız sözleşmeli olarak
çalışıyorlar. Uzman çavuşlarımız Türkiye'nin dört
bir tarafında, aynı zamanda yurt dışında bekamız
için, güvenliğimiz için kahramanca mücadele veriyorlar ve onlar diyor ki,
onlar sesleniyor ki: Vatan müdafaasının, vatan
savunmasının sözleşmesi olmaz. 3269 sayılı Kanunun
5inci maddesinin değiştirilmesini arzu ediyoruz. Aslında, 3269
sayılı Kanuna bütünüyle baktığımızda pek çok
maddesinin zamanını, anlamını, ruhunu kaybettiğini
görüyoruz. Kahraman uzman çavuşlarımız sözleşmeli bir
şekilde çalışmak istemiyorlar. Onlar kahraman. Ne diyor merhum
Hüseyin Nihal Atsız?
Ve
insan büyür beşikte
Mezarda
yatmak için
Ve
Kahramanlar
can verir
Yurdu
yaşatmak için
O
kahramanlar yani can veren kahramanlar, vatan için, millet için kendini ortaya
koyan kahramanlar uzman çavuşlar. Bu uzman çavuşlar sözleşmeli.
Uzman çavuşlarımızın iş güvencesi yok ve
sözleşmeleri de değerli arkadaşlarım, iki yıldan az,
beş yıldan fazla yapılmıyor. Bu sorunu biz niye çözmüyoruz?
Defalarca biz Genel Kurulda konuştuk. Millet iradesini üstlendik, buraya
geldik. 100 bine yakın kahramanımızın, aileleriyle beraber
1 milyona yakın uzman çavuşumuzun sesine niye kulak vermiyoruz, 3269
sayılı Kanunda niye düzenleme yapmıyoruz? Onlar vatan için,
millet için her fedakârlığı yapıyorlar. Biz, peki, onlar
için, aslında çok da onların yaptıklarının
yanında önemi olmayan fedakârlığı yapmıyoruz,
tavrı göstermiyoruz; uzman çavuşlarımıza niye elimizi
uzatmıyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, 3269 sayılı Yasanın değişmesi
lazım ve uzman çavuşlarımızı kadroya almamız
lazım. Bu sözleşme çilesini bitirmemiz lazım. Parti olarak bunu
seçim beyannamemize aldık. Sayın Genel Başkanımız
uzman çavuşlarımızın kadroya alınmasıyla ilgili
görüşümüzü, görüşünü çok defa seslendirdi. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak uzman çavuşlarımızın sözleşme çilesinden
kurtarılmasını arzu ediyoruz, hedefliyoruz, bunu bekliyoruz.
İkinci
olarak uzman jandarmalarımızın ek göstergesinin 3600 olmasını
ve okullarda geçen bir yıllık sürelerinin fiilî hizmetten
sayılmasını istiyoruz değerli grup başkan vekilimiz.
Hep konuşuyoruz değil mi? Bunu o zaman hâlletmemiz lazım. Sorun
nerede, engel nerede, niye yapamıyoruz? Millet iradesi tecelli etmiş,
çok da meşru bir talep var. Bu meşru talebe milletin vekilleri
olarak, temsilcileri olarak niye eğilmiyoruz değerli
arkadaşlarım? Bu, aciliyet arz ediyor. Uzman
çavuşlarımızın aynı zamanda 3600 ek gösterge beklentileri
de var.
Ben
size bir veri sunmak ve paylaşmak istiyorum: 20 Temmuz 2015ten bu tarafa
-altını kalın çiziyorum, lütfen dikkat buyurunuz- 1.552
şehit verdik. Bu 1.552 şehidin 530u uzman çavuş. Ben
şehitler arasında hiyerarşik bir fark var falan demiyorum fakat
vatan müdafaasında gösterilen fedakârlığı ifade etmek
adına uzman çavuşlarımızın durumunu sizlerle
paylaşıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Yönter, lütfen tamamlayın.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Sayın Başkan, bitireceğim, peki.
Biz
sadece Zeytin Dalı Harekatı'nda 53 şehit verdik, bunun 33ü
uzman çavuş. Yüz bine yakın kardeşimizi gelin, sevindirelim hep
beraber. Bu işin mükâfatı hepimizde olsun. Konu siyasetüstü, konu
ideolojiüstü ve konu bu memleket için, bu millet için, her türlü şekilde
fedakârlık yapan yiğit kardeşlerimiz, kahramanlarımız
için elimizden geleni yapmak, en azından dünya gözüyle onların özlük
haklarıyla ilgili beklentilerini karşılamak görevi.
Bu
nedenle sizlere uzman çavuşlarımızın, uzman
jandarmalarımızın meselesini arz ediyorum. Birlikte omuz omuza,
el ele bu işin üstesinden geleceğimize yürekten inanıyorum.
Diyorum
ki: Kahramanlar büyüsün masalda dev misali,/ Eğilsin öpsün gökler,
canım nazlı hilali. Bu nazlı hilali öpmek için bu kahramanlara
el uzatmak lazım; bu vatan için, millet için, bekamızın
müdafaası için, uzman çavuşlarımıza, uzman
jandarmalarımıza hepimizin ihtimam göstermesi lazım.
Şükranlarımı
sunuyorum. Teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yönter.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk on beş milletvekiline
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından
sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Şeker, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk Başkanı
olan Recep Tayyip Erdoğanı tebrik ettiğine ve tüm
milletvekillerine başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yeni
görevinizde başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Haziran, temmuz, ağustos ülkemiz ve milletimiz
açısından önemli aylardır. Ağustos, Türk milletinin zafer
ayıdır, Malazgirtten Mohaça, Büyük Taarruza kadar muhteşem
zaferlerin kazanıldığı aydır. Temmuz ayı,
seçilmiş Hükûmeti silah zoruyla iktidardan uzaklaştırmak
isteyen, milletin Meclisini ve halkını bombalayan, işgal ve
darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütüne karşı
halkımızın tankların önüne dikilerek seçilmiş Hükûmete
ve demokrasiye sahip çıktığını, bir ve beraber
olduğunu bütün dünyaya gösterdiği aydır. Haziran ayına
gelince, Sayın Kılıçdaroğlu 24 Haziran seçimlerini
kastederek Haziran ayı iyilerin galip geldiği, kötülerin
yenildiği bir aydır. demişti. 24 Haziranda yapılan
seçimlerin galibi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştur,
kendilerini tebrik ediyorum. Yine bu seçimlerin galibi AK PARTİ
olmuştur. Partimizden ve diğer partilerden seçilen tüm
milletvekillerini ve partileri tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet, buyurun.
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Kocaelinin Dilovası ilçesinde yaşanan çevre kirliliğine
ilişkin açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye'nin
kanser ovası olarak adlandırılan Kocaelinin Dilovası
ilçesinde insanlar sadece soludukları havadan değil girdikleri
denizden de zehirleniyorlar ne yazık ki. İlçede Marmara Denizine
kıyısı bulunan Tavşancıl plajına dökülen
Çatalçeşme Deresi yıllardır simsiyah akıyor. Derenin
aktığı İzmit Körfezindeki bölgede kirlilik
yaşanırken bölgede yaşayan insanlar gidecek başka
yerlerinin olmaması nedeniyle burada denize girmek zorunda kalıyor.
Üç sene önce bölgeye gerçekleştirdiğim ziyarette, Tavşancıl
sahilinde Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesinin kirliliğe neden
olduğunu öğrenmiştik. Gerekli çalışmaların
yapılması için yetkilileri uyardık ancak görüyoruz ki
yıllardır değişen hiçbir şey yok. Dilovasında
insanlar soludukları havadan kanser oluyor, anne sütünde bulunmaması
gereken kimyasallara rastlanıyor, şimdi de insanlar girdikleri
denizde ne yazık ki kömür tozları içinde yüzmek zorunda kalıyor.
Buradan bir kez daha uyarıyorum: Sorumluların tespit edilerek sadece
58 bin lira gibi komik para cezası yerine daha önleyici
yaptırımlar uygulanması kesinlikle şarttır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentop ile Divan üyelerine başarılar
dilediğine ve görüşülecek yasa teklifinde akademik personelin özlük
haklarıyla ilgili düzenlemenin yeniden ele alınması
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
de size ve sayın Divan üyelerimize başarılı görevler
diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
hafta Meclis Adalet Komisyonundaki tüm itirazlarımıza rağmen,
OHALi kalıcı ve sürekli hâle getiren, temel hak ve özgürlükleri
sınırlandıran, kamudan ihraçları olağanlaştıran,
hukuk devletini ortadan kaldıran teklifin görüşmelerine bugün Genel
Kurulda başlayacağız. Anayasaya açıkça aykırı
olan bu teklifin tümüne karşı olmakla birlikte, teklifin 23üncü
maddesinde yer alan geçici 35inci maddenin (7)nci ve (10)uncu
fıkraları ile üniversite akademik personelinin özlük hakları ve
iş güvenceleri, YÖK kararı veya idare amirinin keyfî bir
kararıyla ellerinden alınabilecektir. YÖKün de açıkça
karşı görüş beyan ettiği bu düzenlemenin bu hâliyle
kesinlikle yasalaşmaması için tekliften çıkarılması
veya vereceğimiz önergeyle kapsamlı bir değişiklik
yapılması çağrısında bulunuyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Öztunç
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentop ile Divan üyelerine başarılar
dilediğine ve Kahramanmaraş ilinin köylerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Size
ve Divana kolaylıklar diliyorum, başarı diliyorum.
Her
fırsatta yol yapmakla övünen Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarını Kahramanmaraşa, seçim bölgem Maraşa davet
ediyorum; Maraş Büyükşehir Belediyesi kapsamındaki köy
yollarının nasıl olduğunu görmelerini istiyorum.
Pazarcık ilçemizin Tetirlik, Hürriyet, Şahintepe; Elbistan ilçemizin
Gümüşdöven; Afşin ilçemizin Koçovası, Haticepınar,
Kaşanlı; Ekinözü ilçemizin Ambar ve Çiftlik köy yollarını
gördükleri takdirde bu yolların hâlâ traktör yolu olduğunu
göreceklerdir.
Maraş
AKPye çok fazla oy veriyor, oy verdikçe de hizmet alamıyor. Örneğin,
sözleşmeli öğretmenlerin ataması başladı bütün
Maraşta ama Nurhak ilçesinde bir tane bile atama henüz
yapılmadı, yapılmayacağı söyleniyor.
Çağlayancerit ilçemizde uzman doktor yok. Yine, çok sayıda köyümüzde
telefon sorunu yaşanmakta. En büyük ilçemiz Elbistan ilçesinde -Ceyhan
Nehrinin doğduğu ilçedir- Ceyhan Nehrinin doğduğu
Kaynarca bölgesinde ciddi bir çevre kirliliği vardır, maalesef
Büyükşehir Belediyesi bu kirliliği gidermemektedir. Bu konuda Adalet
ve Kalkınma Partisinin yetkililerini bir kez daha uyarmayı görev biliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık, buyurun.
5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentopa görevinde başarılar
dilediğine ve iki gün önce Atatürkün manevi huzurunda yapılan
saygısızlığı Meclis Başkan Vekili olarak
kınamasını beklediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni
görevinizde başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Meclis Başkan Vekili olarak güzel bir konuşma
yaptınız. Ancak daha iki gün önce Atatürkün manevi huzurunda
Atatürke yapılan saygısızlığı da
kınamanızı beklerdik. Bu konuda sessiz kalmanız bizleri
derinden üzmüştür.
Tabii,
bu ve bunun gibi şahsiyetsizler Atatürke küfretme cesaretini nereden
alıyor, ona bakmak lazım. Eğer ki Meclis
Başkanlığı yapmış biri 1923e darbe
diyebiliyorsa, Meclisteki Atatürk fotoğraflarını kaldırmaya
kalkıyorsa, Laiklik Anayasadan çıkarılmalı.
diyebiliyorsa, Atatürke küfreden, Keşke Yunan kazansaydı. diyen
sözde tarihçi saray sofrasında ağırlanıyor, hastanede
ziyaret ediliyorsa, 10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak
katılmak zorunda kalıyorum. diyen biri saraya
başdanışman seçilebiliyorsa, Atatürk ismi stadyumlardan
çıkartılıp Es-Es Arena Vodafone Arena Timsah Arena gibi
saçma sapan isimler veriliyorsa bu şahsiyetsizler de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu, buyurun.
6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Divan üyelerine başarılar
dilediğine, 99uncu yıl dönümünde Erzurum Kongresinin önderi Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını minnetle
andığına ve nişasta bazlı şeker üreten Cargill
fabrikasının durumuna ilişkin açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bütün
Divan üyelerimizi tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Öncelikle,
bugün bu çatı altında bulunmayı borçlu olduğumuz, doksan
dokuz yıl önce toplanan, millî kurtuluş mücadelemizin mihenk
taşlarından olan Erzurum Kongresinin önderi Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle
anıyorum.
Nişasta
bazlı şeker üreten ABDli Cargill fabrikasının
ruhsatının iptali için, mensubu bulunduğum Bursa Barosu
yıllardır hukuk mücadelesi veriyor. Kazanılan onca davaya
rağmen bugüne kadar AKP hükûmetleri mahkeme kararlarını
uygulamamış, hatta mahkeme kararlarını devre
dışı bırakmak için Cargille özel kanunlar
çıkarmıştır. Son olarak seçim döneminde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, yine Bursa Barosunun başvurusuyla, yapılan
hukuksuzlukları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırı bulmuş ve ülkemiz hakkında ihlal kararı
vermiştir. Şimdi, Cargille özel yasa çıkaran dönemin
Başbakanı, bugünün tek yürütme organından, yaptığı
yanlıştan geri dönmesini ve gerçek anlamda millî meselemiz olan
şeker konusunda uluslararası hukuku ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakırözer, buyurun.
7.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, 2
milletvekilinin tutuklu olması nedeniyle demokrasinin ayıplı
olduğuna ve Meclis Başkan Vekili olarak Mustafa Şentopu bu
konuda girişimde bulunmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görevinizi
tebrik ediyorum.
Yüce
Meclisimiz 2 tutuklu milletvekilinin durumu nedeniyle eksiklidir, demokrasimiz
ayıplıdır.
İstanbul
Milletvekilimiz Enis Berberoğlu dört yüz altı gündür tutuklu
bulunmakta. 24 Haziran seçimlerinde bir kez daha millet iradesiyle seçilmesine
rağmen Yargıtay, kendisi hakkındaki yargılamanın
durdurulması ve yemin ederek görevine başlaması talebini
reddetmiştir. Dönemin Anayasa Komisyonu Başkanı
sıfatıyla şahsınızın, Tekrar seçim olması
durumunda seçilenler dokunulmazlıklarını yeniden
kazanacaktır. şeklinde beyanatınız vardı. Benzer
biçimde Anayasa Komisyonu raporunda da aynı ifadeler yer aldı. Bu
nedenle, dokunulmazlıklar bu çerçevede
kaldırılmıştı ama şimdi Sayın
Berberoğlu ve diğer tutuklu milletvekili aramızda bulunamıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Bir dakika daha alabilir miyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Süre uzatamıyorum.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Bu konudaki görüşünüzü merak ediyor, Meclis
Başkanlığınızı bu eksikli, ayıplı durum
konusunda girişim yapmaya davet ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Topal, buyurun.
8.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 23 Temmuz
Hatayın ana vatana katılmasının 79uncu yıl dönümünü
kutladığına ve Hatayın ekonomik, sosyal, güvenlik
sorunlarına ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün
Hatayın ana vatana katılışının 79uncu yıl
dönümü. Başta Hataylılar olmak üzere tüm Türkiyeye bir kez daha
kutlu olsun. Şanlı bayrağımız Hatayda sonsuza kadar
dalgalanmaya devam edecek.
Bu
anlamlı gün dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı ve
bakanlara sesleniyorum: Hatayın bölgeden kaynaklanan ekonomik, sosyal ve
güvenlik sorunu var. Günlük 400-450 bin arası yerleşik hâle gelen
misafir nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Yerel yönetimler bu anlamda
ciddi ekonomik sıkıntılar yaşamaktadır. Bu nüfusu da
dikkate alarak Hataya bütçeden ayrıca bir ödenek verilmelidir. Bunun için
buradan tekrar Sayın Cumhurbaşkanına, bakanlara ve sizlere,
Sayın Meclis Başkanına da sesleniyorum: Lütfen, bu konuda çözüm
istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arslan, buyurun.
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, tutuklu
bulunan Eren Erdemin tek kişilik odada tutulmasının ve
ziyaretine izin verilmemesinin sebebini, haksız tutuklamaların
önlenmesi ile tutuklu oranının düşürülmesi için ne tür tedbirler
almayı düşündüklerini Adalet Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına soruyorum:
1)
Önceki dönem milletvekili arkadaşımız Eren Erdem, hakkında
verilen haksız tutuklama sonucu Silivri Cezaevine konulmuştur. Tek
kişilik odada tutulmasının sebebi nedir? Bu uygulamadan ne zaman
vazgeçilecektir?
2)
Eren Erdem arkadaşımızı Silivri Cezaevinde ziyaret etmek
için ben dâhil birçok milletvekili arkadaşımız
bakanlığınıza müracaat ettiği hâlde izin
verilmemesinin sebebi nedir? Bu uygulamanızla tek kişilik odada
tecrit ettiğiniz Eren Erdemi milletvekili
arkadaşlarımızın ziyaretlerinden mi tecrit etmek
istiyorsunuz?
3)
Mahkemelerde uzun tutukluluk ve haksız tutuklama uygulamaları devam
etmektedir. Haksız tutuklamaların önlenmesi, mağduriyetlerin
giderilmesi için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
4)
TÜİK verilerine göre ceza infaz kurumlarının, 31 Aralık
2016 itibarıyla yüzde 63ünü hükümlüler, yüzde 36sını
tutuklular oluşturmaktadır. Tutuklu oranının
düşürülmesi için bir çalışmanız olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Barut, buyurun.
10.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, veteriner hekimlerin
fiilî hizmet zammı kapsamına alınması için verilen kanun
teklifine destek olunmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; veteriner
hekimlerimiz -salgın, bulaşıcı, paraziter hayvan
hastalıkları ile 200den fazla zoonoz hastalığı yani
kuduz, brusella, şarbon gibi- riskli görev yapan ve risk hizmet alanı
içerisinde değerlendirilmesi gereken bir meslek grubudur. Meclisimizin
kutsal çatısı altında 2008 yılında 5510
sayılı SGK Kanununda yapılan değişiklikle veteriner hekimler
fiilî hizmet zammı kapsamı dışında
tutulmuşlardır. Bu durum veteriner hekimler için hak kaybına
neden olmuştur. Veteriner hekimlere yapılan bu büyük
haksızlığın yine bu kutsal çatı altında
giderilmesi için verdiğimiz kanun teklifine destek olmanızı
diliyor, Sayın Bakanı bu konuda göreve davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaya, buyurun.
11.- Ankara Milletvekili Yıldırım
Kayanın, görüşülecek kanun teklifinde YÖKle ilgili yapılan
düzenlemeye ilişkin açıklaması
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Siz,
OHAL'i fiilî olarak üç yıl uzatarak halkın aklıyla dalga
geçiyorsunuz. Darbe ürünü YÖK bile AKPnin darbe yasalarının
sorumluluğunu almak istemiyor. OHAL Kanun Teklifinin 23üncü maddesiyle
375 sayılı KHKye eklenecek geçici 35inci maddesi YÖKü bile isyan
ettirdi. Böylesine antidemokratik düzenlemelerle akademisyenlerin
üniversitelerden ihracı konusunda sorumluluk almak istemeyen YÖK
düzenlemeye karşı çıktı. YÖK, akademik kadroların
üniversiteler tarafından alındığını, güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırmalarının da
ilgili üniversiteler tarafından yapıldığını,
ihraçların da üniversiteler tarafından yapılması
gerektiğini söyledi. Biz, YÖKten yargısız infazlara
karşı çıkmasını, evrensel hukuku, adaleti, insan
haklarını savunmasını beklemiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Ancak kendisi de darbe ürünü olan YÖK bile AKPnin darbe ürünü
yasalarına karşı çıkmıştır. Sayın
Şeker haziranı bilmez. 70 yaşında 450 kilometreyi yürüyen
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu haziranın direniş
sembolüdür. O 15 metre yürüyemeyen
(CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu.
Sayın
Antmen, buyurun.
12.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, TBMM Başkan
Vekili Mustafa Şentopa görevinde başarılar dilediğine ve
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığının mimarlar
odası ve diğer sivil toplum örgütlerinin görüşlerini nazara
almadan bir nazım imar planı getirmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
yeni görevinizden dolayı sizi kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, MHPli Mersin Büyükşehir Belediye
Başkanlığı 1/5.000lik nazım imar planını 6
Şubat 2018de meclise onaylattı fakat askı süresini -tabii,
hukukta süre çok önemli- bir ay olarak düşündü. Şubat yirmi sekiz gün
çektiği için, yirmi dokuz gün sonra askıdan indirdiği için
şimdi keenlemyekûn yok hükmünde, tekrar yeniden başlayacak, bunu
meclise sunacak ve 1/5.000lik nazım imar planı onaylanacak. Ama yine
Ben yaptım, olur. Ben yaparım, oldubitti.
mantığıyla Mersinin dinamikleri, Mersinin toplumsal
katmanları, Mersinin mimarlar odası ve diğer sivil toplum
örgütlerinin görüşleri nazara alınmadan bir nazım imar
planı getirilmek isteniyor. Buna dikkat çekmek istiyorum.
Bütün
değerli milletvekilli arkadaşlarım, size de saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Göker, buyurun.
13.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, TBMM Başkan
Vekili Mustafa Şentop ile Divan üyelerine başarılar
dilediğine ve bugün meydana gelen 4,6 şiddetindeki deprem nedeniyle
Burdurlu hemşehrilerine geçmiş olsun dileklerini ilettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET
GÖKER (Burdur) Sayın Başkan, size ve kâtip üyesi arkadaşlara
yeni görevinizde başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
GÖKER (Burdur) Bugün sabah 05.40 itibarıyla merkez üssü Yeşilova
Kavak olan, 4,6 şiddetinde meydana gelen deprem tüm Burdurda
hissedilmiştir. Can ve mal kaybının yaşanmamış
olması en büyük tesellimizdir. Tüm Burdurlu hemşehrilerime
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bu
vesileyle Burdur Devlet Hastanesinin depreme dayanaksız olduğunu bir
kez daha yetkililere bildiriyor, gerekli tedbirin acilen
alınmasını öneriyorum.
BAŞKAN
Sayın Kasap, buyurun.
14.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Kütahyanın çevre kirliliğine, Domaniçin Güney köyündeki termik
santral atıklarının yarattığı sorunla ilgili
Çevre Bakanlığını göreve davet ettiğine ve atık
toplama işinde çalışan Kütahya Belediyesi bünyesindeki
işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ
FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Kütahya,
zehir ve çevre kirliliğinin en fazla olduğu illerden biri. Malumunuz,
bir maden şehri, bir sanayi şehri. Bir sürü kamu iktisadi
teşekkülü özelleştirilmesine rağmen bundan nemalanamayan, onun
ötesinde sürekli zehirlenen, çevre kirliliğinin had safhada olduğu
bir il.
Cuma
günü Domaniçin ilçemizin Güney köyünde bir termik santralin
atıklarının hidroelektrik santrale boşalması sonucu
deredeki tüm balıklar ölmüş vaziyette ve artı, 4-5 tane
köyümüzün de tarımsal arazileri zarar görmüş durumda. Bu konuda Çevre
Bakanlığını göreve davet ediyoruz.
Ayrıca,
Kütahyada çöp toplama işlerinde, atık toplama işinde
çalışan Kütahya Belediyesi bünyesindeki işçilerimiz
yaklaşık yirmi beş gündür maaşlarını
alamamaktalar, artı, özlük haklarından yoksun olarak
çalışmaktadırlar. Taşeron işçi kapsamından
kadroya geçmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabat, buyurun.
15.- İstanbul Milletvekili Özgür Karabatın,
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin demokrasiyle
bağdaşmadığına ve Devlet Denetleme Kurumuna sendika ve
meslek örgütü yöneticilerini görevden alma yetkisi verilmesine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
KARABAT (İstanbul) Sayın Başkan, ülkemizde şöyle bir
görüntü var: Sarayda fermanlar yazılıyor, halkın da bu durumu
sessizce kabullenmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri adıyla yayımlanmaya başlanan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi iradesini yok sayan bu düzenlemelerin akılla,
mantıkla, demokrasiyle bağdaşır bir yanı yoktur.
15
Temmuzda yayımlanan kararnameyle Devlet Denetleme Kuruluna sendika ve meslek
örgütü yöneticilerini görevden alma yetkisi verildi. Bu düzenlemeyle
sendikalar, meslek örgütleri ve dernekler Cumhurbaşkanlığı
vesayeti altına alınıyor. Hükûmet kayyum
uygulamalarını çok sevmiş olacak ki bu sefer emeğin örgütlü
mücadelesine de el uzatmaya yelteniyor.
Emeğe
ve emekçilerin mücadelesine yönelen bu hukuksuz girişimi ve 12 Eylül
faşizmine rahmet okutan anlayışı şiddetle
reddediyoruz. Hükûmeti bu tehlikeli adımlardan derhâl vazgeçmeye
çağırıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi sayın grup başkan vekillerimize bakıyorum
Sayın
Ağıralioğlu, söz talebi?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yok.
BAŞKAN
Yok.
Sayın
Akçay, buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 23 Temmuz
Erzurum Kongresinin 99uncu, 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtının
44üncü yıl dönümü münasebetiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere şehitleri rahmet, gazileri minnetle andığına ve
Kıbrıs Türklerinin haklı davasına Türkiyenin sahip çıkmaya
devam edeceğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
20
Temmuz 1974te Kıbrısta Türklüğün yok edilme tehlikesine
karşı hürriyet ve istikbal vurgusuyla başlayan ve üç gün süren
Barış Harekâtı başarıyla gerçekleşmişti.
Yıllardır Kıbrısta sözüm ona kalıcı ve adil bir
barış ortamı arandı, ardı arkası kesilmeyen
görüşmeler yapıldı ancak uluslararası düzeyde
aşılanan çözüm umutları bir arpa boyu mesafeye vesile
olamamıştır çünkü yapıcı diyalog yerine marazi
diplomasiyle çözüm dayatması yapıldı. Bu dönemde
Kıbrısta Türkün varlığından rahatsız olanlar
çözümsüzlüğün faili hâline gelmiştir, Kıbrısı terk
etmemizi, millî ve tarihî haklarımızdan vazgeçmemizi istediler.
Türkiye, Kıbrıs Türk halkının varlığının,
egemenlik haklarının, eşit statüsünün korunmasına ve
Kıbrıs Türklerinin haklı davasına sahip çıkmaya devam
edecektir.
Bu
vesileyle Kıbrıs Barış Harekâtındaki
şehitlerimizi, Kıbrıs mücadelesinin simge isimleri Rauf
Denktaş ve Fazıl Küçükle birlikte bütün mazlum coğrafyalarda
Türklüğün var olması için canlarını veren, mücadele eden
başta aziz Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimizi ve
hayatını kaybeden gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Bugün
ayrıca kurtuluş mücadelemizin en önemli aşamalarından
birisi olan Erzurum Kongresinin de 99uncu yıl dönümüdür. İşgal
girişimlerinin başladığı, emperyalist devletlerin ve
taşeronların Türk milletini esaret altına alma ve yok etme
hamleleri karşısında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa)
Erzurumda millî irade zuhur etmişti, Millî
sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz, manda ve
himaye kabul edilemez. denilmişti. Önce Havza, ardından Amasya
Genelgeleriyle tutuşturulan istiklal ateşi Erzurumda millî bir ülkü
olarak perçinlenmiştir. Doksan dokuz yıl önce Erzurumda Türk
milletinin hürriyet ve istiklal istikametinde birlik ve beraberliği, millî
iradesi yedi düvele ilan edilmiştir. Erzurum Kongresinin bu yıl
dönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş
Savaşımızın aziz kahramanlarını, Türk milletinin
birliği ve dirliği için can veren aziz şehitlerimizi rahmetle ve
minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Kurtulan, buyurun.
17.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, 14 Haziran
2018de Şanlıurfanın Suruç ilçesinde 4 kişinin
yaşamını yitirdiği vaka ile 20 Temmuz 2015te yine Suruçta
33 kişinin yaşamını yitirdiği vakanın bir an önce
açıklığa kavuşturulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben iki konuya biraz dikkat
çekmek istiyorum. Birincisi, biliyorsunuz, hepimiz izledik, gördük, 14 Nisanda
seçim öncesi Suruçta 4 kişinin yaşamını yitirdiği bir
vaka yaşandı. Şimdi, Şenyaşar ailesi -yine
basından yakinen takip ediyoruz, aileyle de ilişkideyiz parti olarak-
olay gününden itibaren kendi yaşadığı yeri terk etmek
zorunda kaldı, başka bir yerde şu an ikamet ediyor.
Yıldız ailesi tarafından tehdit edildiğini söylüyor bu
aile. Bununla ilgili her zaman yargının
bağımsızlığından dem vuranların dikkatini
çekmek isterim. Faillerin yargılanmadığı gerekçesiyle aile
Can güvenliğimiz yok." deyip kendi evine dönemiyor.
İkinci olay ise 20
Temmuz 2015te yine Suruçta aralarında parti meclis üyemizin de
olduğu, partimizin kimi üyelerinin de olduğu ve partimizin
bileşeni olan kimi partilerin yönetici ve üyelerinin de olduğu 33
kişinin yaşamını yitirdiği bir IŞİD
saldırısı gerçekleşti, 100 kişi de
yaralanmıştı bu vakada. Hâlâ, yine tırnak içinde bunu
söylüyorum, bağımsız yargının bunu görmediğini
görüyoruz. Sadece şu an bu durumda 2 polis görevi ihmalden tutuksuz
yargılanıyor, bir kişi tutuklu bulunuyor, o kişi de susma
hakkını hep kullanıyor ve adalete güvenmediğini söylüyor.
Bu iki olayın bir an önce açıklığa kavuşması
hepimiz için çok önemli bir durum olarak dikkatinizi çekmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Özkoç, buyurun.
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 23 Temmuz Erzurum
Kongresinin 99uncu ve Hatayın ana vatana katılmasının
79uncu yıl dönümünü kutladığına, başta Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, gündeme
getirilen yasa teklifiyle keyfîliğin
olağanlaştırılmaya
çalışıldığına ve Enis Berberoğluna özgürlük
taleplerinin takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, hayırlı olsun.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hatayın Türkiye'ye katılışının yıl dönümünü
ayrıca Erzurum Kongresinin yıl dönümünü kutluyorum. Başta
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehit düşen herkese Allahtan
rahmet, bu konuda katkısı olan bütün milletimize
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, bugün
aramızda olması gereken, anayasası çalınmış bir
milletvekili var. Tutuklu olan Enis Berberoğlu değildir, tutuklu olan
Yargıtaydır. Çalınan anayasa Enis Berberoğlunun
şahsına ait bir belge değildir; senin, benim, bu toplumun
anayasasıdır, bir arada yaşamamızın teminatı,
istikrar ve gücün metnidir. Biz vatandaş olarak Anayasanın açık
hükmüne güvenemeyeceksek neye güveneceğiz? Meclis çatısı
altında alınan karara, siyasi muhatabımızın sözüne
itimat etmeyeceksek neye itimat edeceğiz?
Siz
Sayın Başkan, 2 Mayıs 2016 tarihinde Anayasa Komisyonu
Başkanı sıfatıyla Komisyonda bize açıklama
yaptınız. Tutanaktan bire bir aktarıyorum: Anayasanın
83üncü maddesinin dördüncü fıkrası var, o da şudur: Tekrar
seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma Meclisin
yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına
bağlıdır. Dolayısıyla, bu hükme ilişkin bizim
herhangi bir düzenlememiz olmadığı için burada, bu hükmün yerinde
durduğunu, geçerli olduğunu, dolayısıyla tekrar bir seçim
olması hâlinde seçilenlerin dokunulmazlığını yeniden
kazanacağını bu hüküm dolayısıyla burada ifade etmek
istiyorum. dediniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İlave süre verelim arkadaşlar.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Burada yanlış anlaşılmaları
gidermek için Komisyon raporumuzda da bu konuda detaylar bulunacak. Ben bu
çerçevede kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum. dediniz Sayın Başkan.
Sizin
de belirttiğiniz gibi, Anayasanın 83üncü maddesi ve dördüncü
fıkrası çok açıktır. Mecliste
dokunulmazlığın kaldırılması esası
açıktır. Ancak Yargıtay Hayır. diyor, Tahliye talebini
kabul etmiyorum. diyor ve hepimize şu mesajı veriyor: Ne Anayasa ne
Meclis, orada kural ve kaide yok. Bu ülke adamına göre muamele ülkesidir.
Bir milletvekili de olsanız, kurunun yanında yaş da olsanız
bugün bu ülkede herhangi bir vatandaşın, hiç kimsenin, hiçbirimizin
güvenebileceği bir Anayasa, dayanak oluşturacağı bir yasa
yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar, süreyi uzatalım. İlave süre veriyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Bugün gündeme getirdiğiniz yasa teklifiyle de bu keyfîliği
olağanlaştırmaya çalışıyorsunuz.
Anayasasızlığı, yasasızlığı yasa diye
önümüze getiriyorsunuz; kabul etmiyoruz. Enis Berberoğluna,
arkadaşlarımıza biz özgürlük talebimizi yeniliyoruz ve bunun
takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
19.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentopa görevinde başarılar
dilediğine, 20 Temmuz Kıbrıs Barış
Harekâtının 44üncü, 23 Temmuz Erzurum Kongresinin 99uncu ve
Hatayın ana vatana katılmasının 79uncu yıl dönümünü
kutladığına, futbolcu Mesut Özilin maruz kaldığı
ırkçı saldırıyı ve ırkçı
anlayışından dolayı İsraili
kınadıklarına, Filistinlilerin hak ve özgürlük mücadelesini
desteklediklerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, öncelikle, yeni görevinizin hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Meclisin 27nci Yasama Dönemine bugün önemli bir görevle başlıyoruz.
Bugün itibarıyla Genel Kurulumuz 27nci Dönemin ilk kanun yapma görevine
başlayacak. Görüşmelerine başlayacağımız kanun
teklifimizin ülkemiz, milletimiz, devletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum.
26ncı
Dönemde çok büyük, tarihî hatıralara beraber şahitlik ettik. 15
Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere birçok önemli zamanı
beraber yaşadık, çok farklı anayasal değişiklikleri,
kanun değişikliklerini 26ncı Dönemde vekil arkadaşlarımızla
beraber yaptık. Ben bir kez daha geçmiş dönem tüm vekillerimizi
saygıyla yâd ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs Adasının
eşit ve ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin hukukunu,
özgürlüğünü ve istikbalini korumak için kırk dört yıl önce
yapılan Barış Harekâtını bir kez daha
selamlıyoruz. Bizim Kıbrısla bağımız 1974te ya
da 1571de değildir. Kıbrısın çok daha öncesinde Hazreti
Peygamberin rüyasında Hazreti Osmanın emriyle Hala Sultanın
şehadetiyle başlayan bir ilişki var. Adadaki çözümsüzlük
konusunda yıllardır hem Türkiye'de hem Kıbrıs Türklerinde
barışa ve çözüme olan bağlılık sürecine rağmen
sonuç alınamaması bizim üzüntümüz. Ümit ediyorum, bu konuda Türk
halklarının Kıbrıs Türk halkının
haklarını kullanarak bir sonuca ulaşması süreci tekrar
başlar. Bu
vesileyle bir kez daha Kıbrıslı kardeşlerimize
selamlarımızı iletmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetmiş dokuz
yıl önce Hatay, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
barışçıl ve akılcı politikaları sayesinde ana
vatana katıldı. Bu katılım, cumhuriyetimizin ilanından
sonra aziz milletimizin en önemli kazanımlarından birisi oldu. Bu
vesileyle Hatayın ana vatana katılmasının yıl
dönümünü kutluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal başta
olmak üzere Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen ve tüm
arkadaşlarını saygıyla anıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan doksan
dokuz yıl önce millî mücadele açısından tarihî bir günü
yaşadık. Çoğunluğu işgal altındaki Anadolu
illerinden gelen 62 delegenin katılımıyla Erzurum Kongresi
gerçekleştirildi. Bu kongrede alınan kararlar millî mücadelemizin
seyrini belirledi. İlk defa Erzurum Kongresinde manda ve himaye
reddedilerek ulusal bağımsızlığın koşulsuz
olarak gerçekleştirilmesine karar verildi.
Bir kez daha, Çanakkale Zaferinden millî mücadeleye, terörle
mücadeleden Afrine kadar vatan müdafaasında şehit düşen tüm
kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
asıllı Alman Millî Takım futbolcusu Mesut Özil,
Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmesinden sonra
çeşitli ırkçı saldırılara maruz kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ne yazık ki, Almanyadaki sözde Türk
asıllı çeşitli siyasiler de konuşmalarıyla bu
ırkçı saldırılara destek verdiler; Özil de bu
saldırılar karşısında Alman Millî
Takımının oyunculuğunu
bıraktığını ifade etti. Avrupada yükselen
ırkçılık konusu günümüzün siyaset dilini zehirlediği gibi
toplumlar arasındaki ilişkileri de bozmasına somut bir örnek
hâline geldi. Söz konusu ırkçılığı
kınadığımızı, Mesut Özil kardeşimizin
yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer
gündem de şudur: İsrail, işgal ettiği topraklar
altında zulüm politikalarına maalesef devam ediyor. İsrail,
kabul ettiği ulus devlet yasasıyla Arapçayı resmî dil olmaktan
çıkardı, iki tip vatandaş öngörerek nüfusun yüzde 20sini
oluşturan Filistinlileri ikinci sınıf ilan etti, hukukta bir boşluk olduğunda Yahudi
şeriatının geçerli olduğunu ifade etti.
Birleşmiş
Milletler kararlarıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale)
hukuksuz olduğu defalarca söylenen yerleşimin
teşvik edildiği bir yasa bizim açımızdan kabul edilemez.
Böylesine ayrımcı ve ırkçı uygulamalar bölgede
gerginliği artıracak, barış ve huzura hizmet etmeyecektir.
Bu ırkçı anlayıştan dolayı İsraili
kınıyor, Filistinlilerin hak ve özgürlük mücadelesini
desteklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Tüm
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Ankara Milletvekili Koray
Aydının Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısının 18/7/2018 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
(4/1) yazısı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Ankara Milletvekili Sayın Koray
Aydının Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısı 18/7/2018 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulur.
İYİ
PARTİ Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve 28 milletvekili tarafından, hain FETÖ
terör örgütünün gerçekleştirdiği kalkışmanın siyasi
ayağının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
23/7/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlk
imza sahibi İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 28 milletvekilimizin
imzasıyla 18/7/2018 tarihinde Meclis Başkanlığına
iletilen, hain FETÖ terör örgütünün gerçekleştirdiği
kalkışmanın siyasi ayağının
araştırılması amacıyla verilen araştırma önergemizin,
23/7/2018 Pazartesi günü 8inci Birleşimde Genel Kurulda
görüşülmesini saygılarımla arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Çıray.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum
ve bu yeni dönemin de vatanımıza, milletimize hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Biliyorsunuz,
15 Temmuz 2016 günü hain bir kalkışmayla Türkiye Cumhuriyeti devleti
ve milleti karşı karşıya geldi ve daha sonra yapılan
bir oylamayla, bütün partilerin mutabakatıyla, halk arasında adı
FETÖ terör örgütünü araştırma komisyonu olarak bilinen komisyon
kuruldu. Bu komisyon üç ay çalıştı ve çalışması
esnasında ilk bir buçuk aydan sonra çeşitli zorluklar ortaya
çıkmaya başladı. Esasen, o çalışmanın tam
ortasında ortaya atılan Anayasa değişiklikleri tartışması
daha o aşamada bu komisyonu battal hâle getirdi yani komisyon görev
süresini tamamladığında esasen amacına
ulaşamamıştı. Komisyon raporları yazıldıktan
sonra Adalet ve Kalkınma Partisi komisyona ek rapor verdi. Onun
verdiği ek rapor üzerine o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi de bir ek rapor
verdi ve Meclis Başkanlığına o zamanki komisyon üyeleri
olarak raporun tamamını götürdük.
Değerli
arkadaşlar, hem FETÖden bu kadar şikâyet edeceksiniz hem FETÖyle
mücadele ediyoruz. diyeceksiniz hem de hâlâ o komisyon raporunu
basmamış olacaksınız. Bunu Türk milletine
anlatamazsınız. O rapor basılmalı, bu Meclise gelmeli ve bu
Mecliste tartışılmalı. 250 şehit vermiş olan,
gaziler vermiş olan Türk milleti burada gerçeği öğrenmeli ve
gerçeğe ulaşmalı. Bunu yapmak bu Meclisin onurudur, görevidir,
şerefidir, namusudur; bu Meclis bunu yapmalıdır.
Şimdi,
bu komisyon tartışmaları yapılırken birçok kişiyi
davet etmekte zorluk çektik. Zamanın Komisyon Başkanı da bazen
de haklı bir gerekçeyle henüz iddianamelerin ortaya
çıkmadığını, yargılamaların
başlamadığını, dolayısıyla bazı
kişilerin Meclise, komisyona çağrılmasının doğru
olmadığını öne sürmüştü. Şimdi iddianameler
açıklandı, yargılamalar belli bir noktaya kadar ulaştı
ve hatta bazılarından da mahkûmiyet kararları çıkmaya
başladı. İşte tam bu aşamada yeni bir komisyon kurulması
ihtiyacı ortaya çıktı. Bu yeni araştırma komisyonunun
kurulması ve bu FETÖ meselesinin asli, siyasi ayağının
aydınlatılması gerekir. Bu Meclis bunu millete bir borç olarak
karşılamalıdır, yapmalıdır. Bu komisyonu
kurmalıyız ve bu işi bir daha tekrarlanmayacak şekilde, ne
FETÖ terör örgütü ne de benzerleri tarafından tekrarlanmayacak
şekilde bir sonuca ulaştırmalıyız.
Değerli
arkadaşlar, aynı zamanda, o zaman komisyona birçok önemli kişiyi
çağırmak isteyip getirtememiştik. Şimdi onları da
çağırmalıyız ve millet önünde bunu
araştırmalıyız.
Daha
önemlisi, yine o komisyonda komisyon çalışmalarının naklen
verilmesi konusunda bir türlü ikna edememiştik dönemin komisyon
çoğunluğunu, Adalet ve Kalkınma Partili üyeleri. Şimdiden
söylüyorum ki bu defaki araştırmada, bu araştırma
çalışmaları esnasında bunlar, Türk toplumuna, canları,
kanları pahasına bu devleti sokaktan toplayan bu millete bir borcumuz
olarak vardır; bunu yapmak zorundayız. Yoksa Türkiye, bu ve benzer
kalkışmalarla, hain kalkışmalarla her zaman karşı
karşıya gelebilir.
Bir
de suçun subjektifliği konusunu da unutmamalıyız.
Son
olarak, konuyla ilgisi yok ama şunu söylemek istiyorum: Değerli
arkadaşlar, dokunulmazlıklar milletvekillerini egemenlere
karşı korumak için getirilmiştir. İktidar partisi dâhil,
dokunulmazlıklarımızdan vazgeçmeyelim. Aksi hâlde, bir gün
gelir, devir değişir, sokakta trafik polisleri bizi tutuklamaya
başlar.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut
Toğrul.
Sayın
Toğrul, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine,
Genel Kurulun sevgili emekçilerine bu dönemde de bize katlanacakları için
teşekkür ediyorum şimdiden.
Değerli
arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişimi yeterince
araştırılmadı. Biz darbelerin
araştırılması gerektiği konusunda neden ısrar
ederiz? Çünkü darbelerin bir daha tekrarlanmaması, kimsenin bir daha böyle
bir şeye yeltenme gücünü kendinde görmemesi için bunların
araştırılması gerekir. Fakat AKPnin 15 Temmuz 2016da
Fetullahçı cemaatin başat olduğu darbe girişimini
kullanarak bugün kendi iktidarını pekiştirdiği ve sürekli
bir yakınma hâline neden olan bu darbe girişimini maalesef yeterince
araştırmıyoruz. Mesela bunun arkasındaki siyasi güç kimdir?
Örneğin, darbe başarılı olmuş olsaydı kabineyi
kimler oluşturacaktı? Başbakan kim olacaktı?
Cumhurbaşkanı kim olacaktı? Bunları neden
araştırmıyoruz?
Şunu
da biliyoruz ki Fetullahçı cemaatin bugün devletin içerisine bu kadar
yerleşmesinin en fazla olduğu dönem AKPnin iktidarda olduğu
yıllardır. Aslında hepimiz şahit olmuşuzdur, AKP
iktidarı tarafından, kimin devlette nereye getirileceğine bir
dönem neredeyse bu cemaat karar verir hâle getirilmişti.
Peki,
AKP iktidarı tarafından bunun siyasi ayağı neden ortaya
çıkarılmak istenmiyor? Çünkü hepimiz biliyoruz; bu siyasilerin bir
kısmı sürekli Pensilvanyaya taşınıyorlardı,
milletvekilleri, belediye başkanları gidip oradan çeşitli
icazetler alıyorlardı. Peki, bunların üzerine gidildi mi?
Hayır, gidilmedi. Peki, ne yapıldı değerli arkadaşlar?
Bu darbe Allahın bir lütfu olarak kullanıldı; bugün muhalifleri
olan bizler, belediye eş başkanlarımız, milletvekillerimiz,
hatta Cumhurbaşkanı adayımız şu anda içeride. Bunlar
muhaliflere karşı bir baskı unsuruna dönüştürülerek,
gerçekten, AKP iktidarı tarafından tüm muhalefetin bertaraf
edilmesine, binlerce, yüz binlerce insanın sorgusuz sualiz işinden
edilmesine araç olarak kullanıldı.
Eğer
gerçekten böyle bir darbe mekaniğinin çalışmasını
istemiyorsanız İYİ PARTİnin verdiği bu önergeyle
mutlak şekilde bir komisyonun kurulması; sadece siyasi
ayağının değil, yargı ayağının, askerî
boyutuyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla)
diğer ayakları için de ayrı ayrı
komisyonların kurulması gerekir.
Sayın
Başkan, bitiriyorum şimdi.
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Toğrul.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Değerli arkadaşlar, şu soruları
sormamız gerekiyor: Bakın, Türkiye Cumhuriyeti, Fetullah Gülen
cemaatine nasıl teslim edildi? Bu sorunun cevaplanması lazım.
Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı darbeyle ilgili
bilgileri Cumhurbaşkanından veya Başbakandan sakladılar
mı? Eğer bu bilgi saklandıysa neden Sayın Akar bugün bakan
koltuğunda ve Fidan hâlâ görevde? Darbe gecesi neler oldu? Derdest edilen
kuvvet komutanlarından Genelkurmay Başkanı ve MİT
Müsteşarı bilgi sakladı mı? Darbe önceden biliniyor muydu?
Darbe gecesi can veren insanlarımız kontrollü bir darbeye mi kurban
edildi? 15 Temmuz öğle saatlerinde MİTe yapılan ihbarla darbe
biliniyor olmasına rağmen gerekli önlemler neden alınmadı?
Adil Öksüz kimdir? Neden serbest bırakıldı? Darbenin siyasi
ayağı kimlerden oluşuyor? Darbe başarılı
olsaydı Başbakan kimdi, Cumhurbaşkanı kim olacaktı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bu soruların bu Meclis tarafından en
kısa zamanda cevaplanması gerekir diyor, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Toğrul, teşekkür ederim.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu.
Sayın
Tanrıkulu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, size de hayırlı olsun diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli milletvekilleri, üç dakikada
bunu izah etmenin fırsatı ve imkânı yok ama şunu ifade
edeyim: Darbe Komisyonu üyeliği yaptım partim adına ve benim için
de devleti tanıma konusunda büyük bir fırsat oldu. Devletin
işleyişini ilk defa Darbe Komisyonunda gördüm. Genelkurmay
başkanları geldi, emniyet genel müdürleri geldi ve bu devletin
nasıl örgütlendiği konusunda büyük bir fikir sahibi de oldum, onu
ifade edeyim.
Darbeye
ilk karşı çıkmış siyasetçilerden bir tanesi olarak ve
o gün sabah burada konuşmuş bir siyasetçi olarak da öncelikle,
darbeye karşı çıkarken yaşamını yitirmiş
bütün yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılara da sağlık diliyorum. Onlar gerçekten demokrasi
kahramanıydılar. Ama sonuç itibarıyla, bu Parlamento geçen dönem
üzerine düşen bir vazifeyi yerine getirmedi, çok açık. 26 Temmuzda
burada Meclisin oy birliğiyle bir komisyon kuruldu, o komisyonun
çalışmaması için Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğu elinden gelen her şeyi yaptı, elinden gelen her
şeyi yaptı komisyonda ve o komisyonun üyelerinin birçoğu
şimdi artık milletvekili değil. Bakın, ısrarlı
çabalarımıza rağmen, bütün ısrarlı
çabalarımıza rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisinin
üyelerinin çabasına rağmen siyasi ayağının ortaya
çıkması için bir çaba içerisinde olmadılar. Soruyorum bugün,
bugün burada soruyorum: Şimdi, Genelkurmay Başkanlığı
bünyesinde, ordu bünyesinde darbeciler var mıydı? Vardı. Darbe
girişimi yaptılar mı? Yaptılar. Genelkurmayın
karargâhına kadar girdiler mi? Sayın Cumhurbaşkanının
özel yaveri olmadılar mı? Tümü bu şekilde örgütlenmiş ve
son on yılda, on beş yılda örgütlenmiş. Peki, Genelkurmay
Başkanı nerede? Millî Savunma Bakanı. Siyasi ayağı
burada arayacaksınız arkadaşlar, kendi içinizde
arayacaksınız. Nerede? Hiç mi kusuru yok? Ve neden Parlamentoya
gelmedi? Hangi iradeyle gelmedi ve o komisyon çoğunluğu neden
oylatmadı onu? Neden oylatmadı ve hangi iradeyle gelmedi?
MİT
Önceden bilmesi lazım, haber alması lazım, bu haberi devletin
kurumlarıyla paylaşması lazım darbenin olmaması için,
250 yurttaşımızın ölmemesi için, demokrasimizin bu kadar
yara almaması için. Nerede? En azından, biliyoruz ki o gün saat
14.30da bilgi almış. Darbe girişimi ne zaman? Saat 22.00
sıralarında. Sekiz saatte bu önlenemez miydi? Uçakların
kalkması, tankların gezmesi, yurttaşlarımızın
ölmesi, bu Meclisin bombalanması önlenemez miydi? Ama biliyoruz ki
başka bir Suriyeli muhalifle başka bir yemekte. Kendisi nerede? Yine
burada. Bunları biz sorabildik mi peki? Hepimiz adına, hepiniz
adına, oy birliğiyle oluşmuş komisyon sorabildi mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Geldiler mi buraya? Gelmediler. Meclisin
iradesini yok saydılar.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Tamamlayacağım.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey ve sonuçta, darbenin siyasi
ayağına tam geleceğimiz noktada Sayın
Cumhurbaşkanı Moskovaya giderken Bu komisyon işlevini tamamlamıştır.
dedi, Moskovada. Neden sonra bunu söyledi? Kırk yıldır bu
devletin hafızası olan Emre Tanerin dört saat boyunca Parlamentoda
verdiği ve son on yıla, on beş yıla ışık
tutan bilgilerden sonra bunu söyledi. O konuşmadan sonra, o
kayıtlardan sonra ki o kayıtları ben yayınladım,
övünç duyuruyorum bundan ve sonra yayın da kesildi, Periscope
yayını da yapamadık- komisyon bir daha toplanamadı. Ne
zaman? Sayın Cumhurbaşkanının talimatından sonra. Bu
Meclis tarihinde süresi tamamlanmadan kapanan ve süresi uzatılmayan tek
komisyon Darbe Komisyonudur. Hani ortaya çıkaracaktınız? Nerede?
Arkadaşlar,
dolayısıyla kendi içinizde bu darbenin siyasi ayağını
aramak zorundasınız. Bu kadar insan mağdur oldu, bu kadar sivil
mağdur oldu darbeyle alakası olmadığı hâlde, hâlen de
mağduriyetleri devam ediyor. O nedenle, gelin, bu öneriyi kabul edelim,
birlikte yeniden üstüne gidelim başka darbeleri önlemek amacıyla.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Atilla Kaya.
Sayın Kaya, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; İYİ PARTİnin mevcut bütün politik
kurumların ve aktörlerin yakın vadeli hedef ve
çıkarlarının üzerinde yer alacak şekilde, özellikle de hain
FETÖ kalkışmasının siyasi ayağının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98inci
maddesi gereğince vermiş olduğu araştırma komisyonu
açılması konusundaki önerge için söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, size de yeni görevinizde başarılar diliyorum,
Rabbim yardımcınız olsun.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Tabii, diğer konuşmacılar da ifade ettiler; bu
amaçla, biliyorsunuz, Meclis araştırması komisyonu 26ncı
Dönem içerisinde kurulmuş oldu ve yaklaşık üç aylık süre de
çalışmalarını sürdürdü, raporu da her raporda olduğu
gibi yakın zaman içerisinde basılacaktır. Özellikle
İYİ PARTİnin sayın sözcüsü de -o zaman sanırım
Cumhuriyet Halk Partisinde milletvekiliydi, çok karıştı
işler tabii, bilemiyoruz- o zaman için komisyonda görevliydi. Diğer,
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan konuşmacı da zaten
komisyondaki yaptıkları çalışmaları ifade ettiler.
Esasen, kırk
yılın üzerinde devletimizin içerisine sızmış bir
yapıdan bahsediyoruz ve 15 Temmuzda bu FETÖ hain darbe
kalkışmasını da milletimiz, ortaya koymuş olduğu
büyük bir irade ve ferasetle, 250 vatandaşımızın şehit
olması ve 2.196 da gazi vererek defetmiş oldu. Ben tüm
şehitlerimize rahmet diliyorum, gazilerimize de bu noktada acil
şifalar diliyorum.
Şu an diğer
komisyonun raporu basıldıktan sonra zaten gerekli
değerlendirmeler zaman içerisinde yapılacaktır. Yargı yolu
da açıktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Bu
noktada özellikle herhangi bir dileği olan, temennisi olan, talebi olan
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yargısına, mahkemelerine giderek
netice itibarıyla buralarda gerekli şikâyetlerini,
müracaatlarını yapar, buna ilişkin de yargımız
değerlendirme ve kararlarını verir.
Diğer bir
konuşmacı da Başbakan kim olacak? diye ifade etmişti. Ben
bağır bağır bağıran Ben başbakan
olacağım. diyen birisini hatırlıyorum. O noktada
muhatabı da biz değiliz, onu da gider onlara sorarsınız
diyorum.
Yüce heyetinizi tekrar
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi var, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Buyurun:
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından,
seçimi güvenli olmaktan çıkaran uygulamaların
araştırılması ve bu uygulamalara karşı
tedbirlerin alınması amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
23/07/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 23/07/2018 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18
Temmuz 2018 tarihinde Mersin Milletvekili Grup Başkan Vekili Fatma
Kurtulan ve Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Ayhan Bilgen
tarafından verilen 36 grup numaralı seçimi güvenli olmaktan
çıkaran uygulamaların araştırılması ve bu
uygulamalara karşı tedbirlerin alınması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 23/07/2018 Pazartesi günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Fatma Kurtulan.
Buyurun
Sayın Kurtulan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçim
güvenliğinin şaibeli olduğunu, tartışmalı
olduğunu düşünerek verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Fakat buraya geçmeden önce affınıza sığınarak gündem
dışı kısa bir iki cümle söz etmek isterim. Erzurum
Kongresine dair grupların çoğu söz aldı, konuştular. Ben
şunu söylemek isterim: Erzurum Kongresinin neden Erzurumda
yapıldığının araştırılması
gerekiyor. Oradaki delegasyonun Kürtlerden de oluştuğunun, kendi ana
dilleri ve kıyafetleriyle orada yer aldıklarının
altını çizmek isterim; bunun üstünün çizilmemesi gerekiyor.
Şimdi
onu anarken bu Mecliste Kürt lafı ettiğimiz için bazı
oturumlardan menedildiğimizi biliyorsunuz, kimi arkadaşlarınız
da oy verdiler burada ve para cezasına da
çarptırıldığımızı biliyoruz.
Seçime
dair ise arkadaşlar, yani genel olarak seçim kararının son
gününe kadar Hükûmet üyelerinin Yapılmayacak. beyanlarına
rağmen bir baskın seçimle karşılaştık. Seçim
Kanununun 25 Nisan 2018de değiştirilmesi, seçim takviminin
ilanından sonra Seçim Kanununda değişikliğe gidilmesi ve
seçim takviminin doksan günden elli beş güne indirilmesi biraz
tartışmalı bir durum. Seçim yasalarının bir yıl
sonra uygulanmasının, ittifak yasasının bu seçimde
uygulanmasıyla Anayasa ilkesinin ihlal edildiğini düşünüyoruz.
Sandık başkanının sadece kamu
çalışanlarından oluşmasının YSK tarafından
belirlenmesini, yine muhalif sendikalardan hiçbir görevlinin görev talebinin
kabul edilmemesini ve o süreçten önce de, çok daha öncesinden de yoğun
ihraçların yaşandığını
hesapladığımızda bu Acaba kamu görevlilerinin çoğu
AKP tarafından mı belirlendi? şüphesini yaratmaktadır.
Sandıkların birleştirilmesi, taşınması durumunu
ele aldığımızda, bunun partimiz HDPnin
ağırlıklı oy aldığı bölgelerden en az 200
bin seçmeni doğrudan etkilediği görüldü.
Yine,
aynı apartmanda oturan insanların başka sandıklara
taşınmasının mantığı hiçbir zaman izah
edilemedi.
Yine,
İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlarının bu
dönemde görev alması, devletin tüm imkân ve olanaklarının AKP
lehine kullandırıldığı şüphesini de
yaratmaktadır.
Yine,
Cumhurbaşkanı adayımızın hukuksuzca şu an tutuklu
olma durumunun adaylık sürecinde de devam etmesi eşit, adil bir
seçime gölge düşürmüştür.
Hepimiz
biliyoruz, seçimler OHAL rejimi altında yapıldı. Seçim dönemi
boyunca 114 saldırı oldu, 400 kişi gözaltına
alındı, 18 kişi tutuklandı. Sandığa aynı
zamanda da, biliyorsunuz, Suruç ilçemizde kan bulaştı.
Seçimde
en büyük skandal olarak belirteceğimiz, 142 belgesiyle oy kullanma
durumudur. Bu belgeyle kaç kişinin oy kullandığını
hâlâ bilmiyoruz, partilere böyle bir bilgi verilmedi. Yine, mesela Hozat
ilçesinde, Hozata bağlı Bilekli köyünde 9 seçmenin olduğu
sandıkta 85 142 belgesiyle oy kullanılmış; bunlar kimdir?
Yine, Gevaşın Anaköy Mahallesinde 201 seçmenin olduğu bir
sandıkta 76 142 dediğimiz belgeyle oy kullanan insan vardır.
Şimdi, bunlar kimdir? Seçim süreci boyunca mı görevlendirdiniz, seçim
sonuçlarını değiştirmek için mi görevlendirildi, her daim
mi orada görevliler? Neredeyse seçmen başına çok çok fazla düşen
bir oranla oradaki insanlar ne görevler yapmaktadır? Bu da şaibe
doğurmuştur.
Müşahitler
tehdit altına alındı. Yine, AGİTin, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin, İnsan Hakları Derneğinin, Eşit
Haklar İçin İzleme Derneğinin seçimleri izleme talepleri
engellenmiştir.
Seçim
sabahı kaç zarf ve pusulanın gönderildiğini, kaç zarf ve
pusulanın kullanıldığını, geriye kalanların
ne yapıldığını hâlâ bilmiyoruz. Sandık sonuç tutanaklarında
doldurulması zorunlu olan birçok alanın boş
bırakıldığını, bazı tutanakların
mühürsüz olduğunu, bazılarının da imzasız olarak
sisteme girdiğini biliyoruz. En önemlisi de tüm bu usulsüzlüklerin,
haksızlıkların, ihlallerin YSK tarafından kabul görülmesi
şaşırtıcıdır. Tüm bu şaibeli durumu göz
önüne aldığımızda, bu seçimi ne Adam kazandı.
diyerek geçiştirebiliriz ne de Oldu, bitti; sonuca katlanın.
diyerek geçiştirebiliriz. Mutlaka Meclisin bir araştırma
önergesiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA
KURTULAN (Devamla) Bağlıyorum bir cümleyle.
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, tamamlayalım lütfen.
FATMA
KURTULAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
Mutlaka
bir araştırma komisyonuyla bu sonucun açıklığa
kavuşturulması gerektiğini düşünüyor, tüm
milletvekillerinin bu araştırma önergesi teklifimize destek
vermelerini diliyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ağıralioğlu, bir söz talebiniz mi var?
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verdiğimiz araştırma önergesiyle
alakalı, 15 Temmuzun siyasi ayağı
araştırılsın. teklifimizle alakalı hassasiyetimiz
sadece bir malayani hassasiyeti değil, ciddiyetli bir tekliftir. Teklifimize
AK PARTİ grubundan cevap veren arkadaşımızın,
Araştırılsın, bütün tafsilatıyla ortaya
çıksın, bir daha Türk devletinin, Türk milletinin başına
böyle bir izzetsizlik bulaşmasın. hassasiyetimiz, Kendinize
bakın. gibi bir nezaketsizliğiyle mukabele göremez. Yani biz bu
mevzuda araştırma önergesi vermenin
Bir toplu iğne
başı kadar hissesine bu işten izzetsizlik düşmüş bir
siyasi teşekkül olsak böyle bir araştırma önergesi verip
ciddiyetle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün detaylarıyla mevzuyu
ortaya çıkarmasını niçin isteyelim? Yani bu hassasiyetimizle
ilgili ortaya koymuş olduğumuz irademizde niçin kürsüden Siz esas,
araştırma önergesi verdiğiniz konunun muhatabı sizsiniz.
gibi bir sataşmanın muhatabıyız biz?
İstirham
ediyorum, bu mevzuda iki senedir meydan meydan konuşup Bu mevzuda bir
toplu iğne başı kadar irtibat
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
ve iltisakımız varsa
şayet devlet gereğini yapsın. diye irade beyan etmemizin
rağmına mevzuyu kürsülerde konuşma imkânı bulan her
arkadaşımızın sataşma fırsatına
dönüştürmenizi kınıyorum. Dolayısıyla, sizi
birazcık nezakete davet ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) İftiracılar
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından,
seçimi güvenli olmaktan çıkaran uygulamaların
araştırılması ve bu uygulamalara karşı
tedbirlerin alınması amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın İsmail Koncuk.
Buyurun
Sayın Koncuk.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, göreviniz hayırlı olsun; bu dileğimi de
ifade etmek istiyorum.
Tabii,
aslında seçim güvenliği konusu Türkiye'de her seçim döneminde gündeme
gelen ve seçim bittikten sonra da her zaman tartışılan bir
meşhur olaydır. Aslında Minareyi çalan
kılıfını hazırlar. sözünü de unutmadan bu seçim
güvenliği meselesini Türkiye'de konuşmakta büyük fayda var aynen
Sayın Yavuz Ağıralioğlunun az önce uyaran, önergemize
yönelik AK PARTİ Grubundan, grup başkan vekilinden gelen tepkiye
cevap vermesi gibi.
Şimdi,
tabii, Türkiye'de birtakım şeylerin doğru dürüst
araştırılması hep iktidar tarafından engellenir,
yasaklanır. Kıyameti koparan da aslında siyasal iktidardır,
araştırılmasına engel olan da maalesef siyasal
iktidardır. Şimdi, konu seçim güvenliği ama seçim
güvenliğini aşan bir durumla, şu anda İYİ PARTİ
Grubu bir suçlamayla karşı karşıya kaldı. Yüreği
olan, endişesi olmayan, FETÖyle koyun koyuna yatmayan, şu önergemize
yüreklilikle evet derdi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, burada araştırılmayacak, nerede
araştırılacak?
115
bin kamu çalışanı, öğretmeni, memuru, FETÖcü olduğu
dahi şüpheli vatansever, milliyetçi birçok insanın ben şu anda
açıkta olduğunu, ihraç edildiğini biliyorum ama bu FETÖ
olaylarının her ne hikmetse siyasi ayağı ortada yok. Yani
garibanlar ihraç, açıkta ama ağalar, ağababalar ortada yok. Bu
nasıl bir anlayış ya? Bunu araştırmaktan neden imtina
ediyoruz? İYİ PARTİ yüreklilikle bir teklif verdi, yüreği
yeten açıklar, yüreği yeten onaylar. İYİ PARTİ
içerisinde de FETÖcü varsa, AKP içerisinde de varsa hodri meydan, ortaya
çıksın. Hadi bakayım! (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, neye engel oluyorsunuz,
neyden korkuyorsunuz? Bizim karın ağrımız yok. Biz çiğ
yemedik, Allaha şükürler olsun karnımız da
ağrımıyor, her türlü araştırmaya varız bu seçim
güvenliği mevzusunda olduğu gibi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Tabii, seçim bittikten sonra ne desek boş ama
Kesildi
mi ses?
BAŞKAN
Sayın Koncuk, başka konuda konuştunuz, süre bitti tabii.
Buyurun,
bir dakika.
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Seçim güvenliği konusunda da milletimizin
yüreğinin mutmain olmadığını biliyorum. Her zaman
çeşitli olaylar yaşıyoruz, bu seçimde de yaşadık ama
maalesef minareyi çalanın kılıfı iyi
hazırladığını bu sefer buradan itiraf etmek
durumundayım çünkü sonuçları izah edilemeyecek seçim
sonuçlarıyla bazı bölgelerde bazı siyasi partilerimiz
karşı karşıya kaldılar. Ama hep Millet iradesi.
diyoruz ya, hani Söz milletin.
Millet iradesi müsaade edin de
sandığa yansısın, sandığa
yansıtılsın, yoksa buralarda konuşmamızın bir
anlamı kalmıyor. İşte bakın, millet iradesinin yansıması
gereken Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile millet iradesinin
yansımasının ne kadar eksik olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki
dönemde AK PARTİli milletvekillerinin isyanını hep birlikte
göreceğiz, bu sisteme bizden önce onlar isyan edecekler.
Saygılar
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale)
zapta geçsin diye ifade etmek istiyorum.
Sayın
konuşmacı az önce, ısrarla, grup önerisine hayır dememizi
bir korkmadan bahsederek hayır denildi şeklinde ifade ettiler.
Bizim hiç kimseden korkmadığımızı, on yedi yıldan
beri nasıl destan yazdığımızı herkes bilir.
[İYİ PARTİ sıralarından gülüşmeler,
alkışlar(!)]
MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Kabul etseydiniz.
TAMER
AKKAL (Manisa) Niye etmediniz?
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) Siz yenisiniz daha, biraz sakin olun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Böyle bir usul yok, sayın grup başkan vekilim
söyler misiniz arkadaşlarınıza, doğru bir
yaklaşım değil.
Ama
şunu söyleyeyim, belki bilmiyor olabilir arkadaşlarımız,
mesele şu: Sadece bugün 5 tane grup önerisi var. Her biri önemlidir,
kabul edelim. desek bu Meclis iş yapamaz hâle gelir. Burada grup önerilerinin
nasıl kabul edildiğini eski arkadaşlar bilirler; 5 parti bir
araya gelir, ortak metin verir ve anlaşılır.
Dolayısıyla usuli bir hayırdır söylemek istediğimiz.
Kaldı ki bu konu daha önce araştırılmış.
Aynı zamanda yargı da tam bağımsız olarak işini yapmaktadır.
Bizim burada ilgili partinin önergesine hayır dememiz usuli bir
işlemdir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Öneri
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Haydar
Hakverdi.
Buyurun
Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, yeni görevinizde de başarılar diliyorum ve adil bir
yönetim uygulayacağınızı temenni ediyorum, umut ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Şimdi, seçimi güvenli olmaktan
çıkaran uygulamaların araştırılması ve gereken
önlemlerin alınması önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Bir
24 Haziran seçimi yaşadık ve bu seçimlerden kısa bir süre önce
seçim kuralları değişti, adalet ve seçim güvenliği
tartışmalarıyla bir seçim yapıldı. İktidar lehine
oyunun kurallarının seçimden hemen önce değişmesi sebebiyle
seçimden sonra da meşruiyet tartışmaları hâlâ devam
etmektedir ve beraberinde artarak sürmektedir.
O
dönem, özellikle seçimden önce yaptığımız başlıca
itirazları burada yeniden tekrar etmek istiyorum. Aynı binada oturan
seçmenin farklı sandıklara dağıtılması,
sandıkların uzak bölgelere taşınması, sandık
kurulu başkanlarının taraflı bir şekilde seçilmesi,
mühürsüz oyların geçersiz sayılması, OHAL kapsamında
kolluğa seçmenin iradesini sakatlayacak düzeyde yetkiler verilmesi
başlıca itirazlarımızdandı ve bu
itirazlarımız yerel seçim öncesi yükselerek devam etmektedir ve bu
tartışmalar seçim yaklaştıkça her geçen gün daha da
alevlenecek gibi görünüyor.
Yaşadığımız
seçimler açıkça göstermektedir ki seçim güvenliği ve adil bir
yarışın gerçekleşmesi için ivedilikle bu Meclis yeni bir
düzenleme yapmalıdır. Adil olmayan koşullarda yapılan
seçimlerin meşruiyetinin tartışılması, oy veren veya
vermeyen seçmenlerin de bu yönde huzursuzluğunu artırmakta ve
maalesef ülkemizin huzuru ve birliği yara almaktadır.
Propaganda
sürecinde yaşanan adaletsizliğin mutlaka önüne geçilmelidir. Seçim
sürecinde TRT, Cumhur İttifakına üç yüz elli üç saat, Cumhuriyet
Halk Partisine otuz iki saat, İYİ PARTİye on saat, HDP, Vatan
ve Saadet Partisine bir saat, HÜDA PARa iki saat süre
ayırmıştır. Hepimizin vergisiyle yayın yapan TRTye
ben ve halkın büyük çoğunluğu hakkını helal
etmemektedir. Bu yayının sorumlusu da iktidar partisidir ve iktidar
partisinin de bu adaletsizlikten utanç duyması gerekmektedir.
Samsun
Vezirköprüde seçim sırasında AKPli bir adayın mikrofonunu
bölgenin kaymakamı tutmaktadır ve çok utanç verici bir durumdur bu.
Bütün uygulamalar iktidar lehine yapılmış ve sonuçta bir
meşruiyet tartışması devam etmektedir. Yüce Meclisimiz bu
haksızlığı giderebilecek önlemleri ivedi olarak almak
zorundadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Bu sorumluluk sizin olduğu kadar iktidar
partisinin ve Meclis Başkanımızındır.
BAŞKAN
Sayın Hakverdi, tamamlayalım lütfen.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Celalettin
Güvenç
Buyurun
Sayın Güvenç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Yeni
yasama döneminin memleketimiz, ülkemiz için hayırlara vesile
olmasını, güzel hizmetler üretmeyi Cenab-ı Haktan niyaz
ediyorum.
Sözlerimin
başında, Sayın Başkanım, size de hayırlı
olsun diyorum, başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) Seçim güvenliğiyle ilgili Halkların Demokratik
Partisinin önerisi aleyhine grubumuz adına söz almış
bulunuyorum.
Bir
idareci ve hukukçu olarak şunu ifade etmek isterim ki Türkiyenin gurur
duyacağı en önemli müesseselerin başında seçim sisteminde
getirilen kurallar ve yapı gelmektedir. Tek partili dönemden sonra her
seçimde üzerine koyarak, geliştirerek dünyanın dikkatini çeken bir
başarı hikâyesi seçimle ilgili getirdiğimiz hükümler ve
uygulamalar.
Bunun
iki sebebi var. Birincisi, seçimi Türkiyede hâkimler ve siyasi partiler
birlikte yürütmektedirler, çok önemli bir olay. Sadece hâkimler yapmamakta,
seçim sürecinin her aşamasında siyasi partilerin tamamı aktif
rol almaktadır. Sandık kurulunda bütün partilerin üyeleri
vardır, ilçe seçim kurulunda tüm partilerin üyeleri vardır, il seçim
kurullarında tüm partilerin üyeleri vardır, Yüksek Seçim Kurulunda tüm
partilerin üyeleri vardır. Şeffaf bir şekilde seçim
yapılmakta, seçimin her aşamasında ilgili muhalefet partilerinin
itirazı söz konusu olabilmektedir. Ayrıca internet ortamında,
hamdolsun, YSK tüm verileri, seçmen listelerini ve uygulamaları paylaşmakta,
ilgilenen herkesin anında bu verilere ulaşması söz konusu
olmaktadır.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Dağıtılan kömür ile
İŞKURun aldıkları hariç, onlar yayınlanmıyor.
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) Bundan dolayıdır ki seçim sistemimiz güvenilirdir,
kim ne kadar şaibe karıştırmaya çalışsa da bühtan
bulaştırmaya çalışsa da seçim sistemimize bir şaibe
karıştırmak mümkün değildir.
Bunun
sonucunda, değerli arkadaşlarım, son seçimde yüzde 86
katılım olmuştur, 51 milyon seçmen sandığa
gitmiştir ve sandıkların açılmasından üç dört saat
sonra gibi bir sürede seçimlerin sonuçlarına bütün dünya gibi Türkiye de
ulaşmıştır. Bu bir başarı hikâyesidir.
Seçimlerde, iddia edildiğinin aksine, AGİT dâhil Avrupa
Birliğinden, dünyadan gelen gözlemciler sandık sandık görev
yapmışlardır. Sandıkları gezdiğimiz sırada bunlarla
bizzat görüşüp görüşlerini alma imkânı bulduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) Başkanım, ek süre verir misiniz?
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Güvenç.
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) Başka konulara da girmedim dikkat ederseniz, ben kendi
işimi yapmaya çalışıyorum.
Bakın,
Türkiyenin, Türk halkının bu başarısını
dünyadaki diğer ülkelerdeki katılım oranlarını örnek
vererek belirtmek istiyorum. Almanyada son seçime yüzde 76 katılım olmuştur
değerli arkadaşlar, Avusturyada yüzde 80, Finlandiyada yüzde 66,
Fransada -sanırım ikinci tur- yüzde 42, Hollandada yüzde 61,
İngilterede yüzde 68. Böyle bir seçim üzerinde birtakım iddialarda
bulunmanın gerçeğe dayalı hiçbir yönü yoktur, bu seçim
başarıyla yapılmıştır. Bu, Türkiyenin
başarısıdır, halkımızın
başarısıdır.
Çok
iddia edilen 142yle ilgili, gelmeden önce bir ilçe seçim kurulu
başkanını arayarak bilgi aldım. 142, görevlilerin,
askılardan indikten sonra sandık kurulu başkan ve üyeleri ile
diğer kamu görevlilerinin, başka sandıklarda -kendi
sandığında değil- görev yapacak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) Bunu da söyleyebilir miyim Başkanım? Teknik bir
şey anlatıyorum.
BAŞKAN
Söyleyin bu hâliyle, yok, uzatmıyorum tekrar, tamamlayalım,
bitirelim.
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) Başka sandıklarda görev alacak görevlilerle ilgili
bir uygulamadır. 17 Haziranda Yüksek Seçim Kurulu bunların hangi
sandıkta oy vermeyip hangi sandıkta oy vereceğine dair
isteği yayınlamıştır. Bu, tüm partilerimizin de elinde
vardır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güvenç.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Oylamayı yapalım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
Sayın
hatip diğer ülkelerdeki katılım oranlarını anlatarak
bu seçimin meşruluğundan bahsetmiştir. 82 darbe
anayasasındaki katılım oranı yüzde 92dir. Hepimizin
değiştirmek istediği ve tamamen kaldırmak istediğimiz
darbe kanunları onunla bizim başımıza musallat
olmuştur. Millet iradesinin sandığa gidip de yansıması
kadar millet iradesinin algı yönetimiyle ve farklı koşullarla
nasıl yönlendirildiği de çok önemlidir. Bunu Meclisimizde yeri ve
zamanı gelince tartışacağız. Ancak hatibin sözlerinin
doğru olmadığı 82 Anayasasıyla görülmüştür.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Beştaş, nedir?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yerimden kısa bir söz istiyorum 60a
göre.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yerinden
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler.
Hayırlı
olsun bu arada Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi, AKPnin sayın grup
başkan vekili Yargı bağımsızdır. dedi, bizim
önergemiz de reddedildi ancak şu meseleyi tekrar kamuoyunun takdirine
sunmak istiyoruz: Adil Şenyaşar 17 farklı silah mermisiyle ve 14
kesici aletle öldürüldü, Esvet Şenyaşar 30 kesici yaralamayla
öldürüldü, Celal Şenyaşar 6 farklı silahlı mermiyle
öldürüldü ve bitişik mesafeden. Hâlâ bu 3 kişinin faili yargı
önüne çıkarılmadı. Bu, Suruçta oldu ve seçim
çalışmaları döneminde oldu. Bir aileden 3 kişi öldürüldü ve
1 kişi hâlen cezaevinde ve faillerin de İbrahim Halil
Yıldızın yakınları olduğu bütün Suruç
tarafından biliniyor. Bu konuyu kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Yargı
bu konuda ne kadar bağımsız ve tarafsızdır, bunun
tartışılmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Grubunuz adına konuşma yapılmıştı ama
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğan ve arkadaşları tarafından, OHALin Türkiyeye
etkilerinin tespit edilmesi, yıllarca sürecek olumsuz etkilerinin
giderilmesi için alınacak önlemlerin araştırılması
amacıyla 23/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 23/7/2018 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından
OHALin Türkiyeye etkilerinin tespit edilmesi, yıllarca sürecek olumsuz
etkilerinin giderilmesi için alınacak önlemlerin
araştırılması amacıyla 23/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 21
sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/7/2018 Pazartesi günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Turan Aydoğan.
Sayın
Aydoğan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; OHALin olumsuz etkilerinin
araştırılması ve giderilmesi için bir araştırma
komisyonu kurulması amacıyla verdiğimiz önergeye ilişkin
söz almış bulunuyorum.
Öncelikle
27nci Yasama Döneminin hayırlı uğurlu olmasını,
Başkanlık Divanı olarak tüm görevlerinizin hayırlı
uğurlu olmasını arzu ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, Genel Kurula giriş sırasında güzel bir
konuşma yaptınız ama arzu ederdim ki Meclisin bütünlüğünü
sağlayacak olan tüm milletvekillerinin bu çatı altında
olmasını arzu ettiğinizi, iyi bir hukukçu olarak -takdir
tarafımıza pek düşmez ama iyi bir hukukçu olduğunu
biliyoruz- hukukçu gözüyle söyleyebilseydiniz
Ama inanıyorum ki süreç
içerisinde bu konuya ilişkin doğru bir tavır sergileyeceksiniz
ve bu konuya ilişkin açıklamalarınız olacaktır. Enis
Berberoğlu ve diğer tüm tutuklu milletvekillerinin millet iradesi
olarak bu çatı altında olması gerektiğine inanıyorum.
Hepinizin
bildiği üzere 15 Temmuz 2016da gerçekleşen hain darbe
girişiminin ardından 20 Temmuz 2016da ilan edilen OHAL 19 Temmuz
günü kendiliğinden sona erdi, aslında usulen sona erdirildi
diyebiliriz. AK PARTİ Grubu tarafından verilen yasa teklifinin bugün
Genel Kurulda kabul edilmesi durumunda iki yıl aralıksız
sürdürülen OHAL üç yıl daha uzatılacak ve Türkiye toplam beş
yıl olağanüstü hâl yönetimiyle yönetilmiş olacaktır. Tam
kurtulduk derken üç yıl daha bu dönemi yaşamaya mecbur
bırakılıyor Türkiye. Evet, OHAL durduk yerde
çıkarılmadı, ilk ilan edildiği zaman biz de parti olarak
destekledik. Kısa bir süreliğine ilan edileceği ve hemen
ardından yeniden normal yönetim şekline geçileceği bizzat
iktidar yetkilileri tarafından defalarca kez söylendi. İşte,
kısa bir süreliğine ilan edileceği söylenilen OHAL tam 7 defa uzatıldı.
Sayın
milletvekilleri, OHAL Kanununun temelleri 1982 Anayasasında
atıldı, 1983te yasalaştı, 1987 yılından 2002
yılına kadar on beş yıl boyunca toplam 46 kez Meclis
kararıyla süresi uzatılarak doğu ve güneydoğu illerinde
uygulandı. Neler yaşandı o dönemde? Sivil köylülerin
öldürülmesinden, köylerin yakılmasından, faili meçhul cinayetlere
kadar toplumsal travmalara neden olan birçok olay yaşandı, hâlen
bunun faturasını tüm toplum ödüyor. Sonra AK PARTİnin iktidara
gelmesiyle OHAL sona erdi ve AK PARTİ de bunu bir büyük demokrasi zaferi
olarak kamuoyuna sundu.
Peki,
bu AK PARTİ daha sonra ne yaptı, bugün 180 derece bu dönüşü
nasıl başardı? Darbe girişiminin ardından ilan edilen
ve 7 defa uzatılan OHAL döneminde neler yapıldı, sadece FETÖ ve
terörle mücadele mi edildi, yoksa toplumun tüm muhalefet etme imkânları
ortadan mı kaldırıldı? Bakın, kısaca rakamlarla
anlatayım OHAL döneminde neler olduğunu. 20 Temmuz 2016dan önce 3,03
TL olan dolar bugün 4,77 TLye, avro 4,60 TLden 5,59 TLye yükseldi. Aynı
dönem içinde reel sektörün döviz açığı 207 milyar dolardan 222,7
milyar dolara çıktı; 423,1 milyar dolar olan Türkiyenin
dış borcu 453,2 milyar dolara yükseldi. Aslında bu rakamlar o
kadar fazla ki burada hepsini saymaya süremiz yetmez. Cari açık ve özel
sektörün dış borcu yükseldi, enflasyon durdurulamadı. 188 bin
olan tutuklu ve hükümlü sayısı 230 bine ulaştı. Türkiye,
tutuklu ve hükümlülerin nüfusa oranında dünya 2ncisi oldu.
Birleşmiş Milletler raporları ve Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütünün verilerine göre Türkiyede bu dönem içinde 135 gazeteci
tutuklandı, 2.500 gazeteci işsiz kaldı. Türkiye, Dünya
Basın Özgürlüğü Endeksine göre 180 ülke arasında 157, tutuklu
gazeteci sayısında dünya 1incisi oldu. Sayısı yüz binleri
bulan akademisyen, kamu personeli görevden alındı, ihraç edildi.
Anayasal denetime tabi olmayan onlarca kanun hükmünde kararname
yayınlandı ve Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksine göre 113
ülke arasından 103üncülüğe kadar geriledi. 15 Temmuzdan bu yana
yapılan 260 terör eyleminde 619 asker ve sivil hayatını
kaybetti. Türkiyenin, başta Avrupa Birliği olmak üzere dünyayla
ilişkileri bozuldu. İki seçim yapıldı ve Türkiyenin
yönetim şekli değiştirildi.
Böyle
bir ülkede insanlar mutlu olabilir mi sayın milletvekilleri? Elbette ki
hayır. TÜİKin yaşam memnuniyeti anketine göre, mutlu olduğunu
bildiren kişilerin oranı yüzde 61,3ten 58e geriledi.
Sayın
Başkanım, ek süre kullandıracak mısınız bana?
BAŞKAN
Sona ersin de ilave edeceğiz.
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) Toparlıyorum efendim.
Sayın milletvekilleri,
tıpkı 1987 yılında ilan edilen OHALin etkileri nasıl
uzun yıllar sürdüyse iki yıldır
yaşadığımız ve iktidarın üç yıl daha
sürdürmek istediği OHALin de etkileri uzun yıllar sürecektir. Gelin,
ülkemize bir iyilik yapalım. Şimdi gündeme getirdiğiniz, OHALin
kalıcı etkilerinden daha ağır travmalar yaşatacak olan
bu yasayı el birliğiyle bu Meclisten geçirmeyelim.
Halkımıza bir iyilik yapalım, çocuklarımızın
geleceğine bir iyilik yapalım. Travmalar altında yaşayacak
bir Türk toplumu yaratmayalım. Gelin, bu olumsuz etkileri minimuma
indirmek için alınacak tedbirleri belirleyelim. Gelin, Meclis olarak
elimizi taşın altına koyalım, getirdiğiniz bu yasa
teklifini burada geri çevirelim. Öncelikle OHALin Türk toplumunda
yaratmış olduğu bu travmaları gelecek nesillere daha büyük
travmalar bırakmamak için tartışalım, bir yere
taşıyalım. Bir daha ne darbeleri ne bu travmaları
yaşamamız söz konusu olmasın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi, öneri üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Aydın Adnan Sezgin
Buyurun Sayın Sezgin.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
başarılı çalışmalar diliyorum.
BAŞKAN Sağ olun.
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Devamla) Efendim, OHAL tabiatıyla fevkalade sakıncalı bir
rejimdir, bir düzendir. OHALin yurt dışında Türkiye'nin
imajına, Türkiye'nin algısına çok önemli zararları
olmuştur. Demokrasiyle yönetilen veya o iddiada olan bir ülkede OHALin bu
denli uzun uygulanması ve bu denli sert bir şekilde tatbik edilmesi
bizim demokrasi iddialarımızı altüst etmiştir. Ayrıca,
birçok açıdan da bizlerin, Türkiye'nin ait olmaktan büyük memnuniyet
duyduğu, hatta onurlandığı uluslararası
kurumların, Avrupa kurumlarının, Birleşmiş Milletler
kurumlarının normlarına ve sözleşmelerine ciddi
şekilde aykırı düşmemize yol açmıştır.
Bunun, yurt dışında bizim en fazla temasta olduğumuz
âlemdeki hükûmetlerin veya yasama organlarının Türkiyeye
bakışı açısından geçerli olduğunu söylemek
istiyorum ama aynı zamanda, kamuoyunda ve ekonomik çevrelerde aynı
ciddi ölçüde menfi bakış hâkim duruma gelmiştir. Bu fevkalade
üzücü bir durumdur, bizleri maalesef bulunmayı talep ettiğimiz
düzeyin çok ama pek çok gerisine itmiştir. Demokrasi ve insan
haklarına saygı Türkiyeyi en fazla onurlandıran
değerlerdir, ilkelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ek süre verelim
Sayın Sezgin.
Buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Devamla) Bu düşüncelerle böyle bir yasanın yüce Meclisten
geçmemesini temenni ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayşe Acar Başaran.
Buyurun Sayın
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum ama bizi
televizyonları başında, koğuşlarda izlemek zorunda
kalan tutuklu, tutsak milletvekillerini de buradan saygıyla
selamlıyorum. Umarım en kısa zamanda asıl olmaları
gereken yerde, burada, yanımızda, yasama faaliyetinin içerisinde yer
alırlar.
Evet, değerli
arkadaşlar, şimdi, araştırma önergeleriyle ilgili birkaç
cümle sarf edildi, biz de HDP Grubu olarak fikrimizi söyleyelim. Meclisin en
temel işlevlerinden biridir aslında araştırma önergeleri
Çünkü toplumun sorunlarının, sıkıntılarının tespit
edilmesi ve bunun karşısında da yasaların oluşturulması
için kurulan komisyonlardır. Eğer biz bunu da yapmayacaksak ne
yapacağız? Zaten kanunların çıkartılma yetkisi KHKler
eliyle, kararnameler eliyle saraya bağlandı. Komisyon da
kurmayacaksak o zaman Meclisin kapısına kilidi vuralım, hepimiz
evlerimize gidelim, bu halkın cebinden de bu maaşları
almayalım.
Değerli arkadaşlar,
bu OHAL sürecinin ilanını hepimiz bu Meclisten
hatırlıyoruz. Çok kısa bir süre. diye başladı, çok
kısa bir sürede cemaatin ülkede oluşturduğu atmosfer
yıkılacak ve normal bir sürece girilecekti ama OHAL iki yıl
devam etti. Aslında iki yıl devam etmedi, çok daha uzun bir süreye
yayılan düzenlemeler getirildi. Şu anda, yüzlerce yasada belki
binlerce değişiklik yapılarak sürekli bir OHAL rejiminin
içerisinde bizi yaşamak zorunda bıraktılar. Binlerce insan
işinden, aşından edilerek açlıkla terbiye edilmeye
çalışıldı. En fazla çocuk istismarının, çocuk
kaçırmalarının konuşulduğu bugünlerde çocuk kurumları,
kadın kurumları, hiçbir şekilde darbe girişimiyle
alakası olmayan onlarca, yüzlerce kurum kapatıldı.
İnsanlar
demokratik tepkilerini ortaya koymak için, toplumsal muhalefeti
geliştirebilmek için sokağa çıktıklarında
karşılarında AKPnin OHAL rejimini gördüler çünkü AKPnin OHAL
rejimi, iktidarın OHAL rejimi cemaate değil toplumsal muhalefeteydi.
Hâlbuki şöyle yola çıkılmıştı: OHAL halk için
olmayacaktı, vatandaşı etkilemeyecekti, devlete OHAL ilan
edilmişti. Biz, devlete ilan edilen bir OHAL görmedik. Biz, bu süreçte,
darbeyle hiçbir alakası olmayan insanların bir ayı bulan süreçte
gözaltında tutulduğu bir süreci geçirdik ve
çıktıklarında çoğu da beraat etti aslında
gözaltına alındıkları dosyalardan.
İnsanlar
sosyal medyadan bir açıklama, barış açıklaması
yaptıkları için günlerce OHAL rejiminin altında gözaltında
kaldılar ama iktidara göre bu, aslında toplumu hiç etkilemeyen bir
rejim oldu.
Şimdi,
bugün -tekrar konuşacağız- yeni bir yasa geliyor, üç yıl
diye topluma lanse ediliyor, aslında üç yılla sınırlı
olmayan bir yasa. Bazı düzenlemeler evet ama yasanın geneli
aslında ülkeyi artık OHAL rejimiyle, Başkanlık sistemi
dedikleri rejimin devamı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Başaran, tamamlayalım lütfen.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkanlık sisteminin devamı
şeklinde oluşturdukları OHAL rejimiyle bu ülkeyi yönetmeye
çalışıyorlar. Anladık ki iktidar ülkeyi OHALsiz yönetemez
duruma gelmiş, OHALle de yönetemiyor şu anda. Ekonomi iflas
etmiş durumda, zaten işsizlik had safhadaydı, ihraçlarla beraber
işsizlik oranı daha fazla arttı. Demokratikleşme adına
bir dönem Avrupa standartlarına yetişmeye çalışırken
şu anda günbegün Avrupa standartlarından uzaklaşıyor
durumdayız, üçüncü dünya ülkesi vasfına gelmiş durumdayız.
O açıdan, değerli arkadaşlar, kendimizi kandırmayalım.
Çünkü şu anda herkesin evinde OHALden söz ediliyor, herkesin. Herkes,
toplum, sizin haricinizde belki iktidarın sıralarında oturanlar
haricinde 81 milyonun evinde OHAL konuşuluyor. Haberleşme
hürriyetleri, örgütlenme hürriyetleri, seyahat hürriyetleri yani en temel
hürriyetlerin hepsi ihlal ediliyor. O açıdan, Mecliste bu komisyonu
kuralım, OHAL yasasından vazgeçelim, ülkeyi daha demokratik bir
zeminde yönetmenin yollarını arayalım.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Selahattin
Minsolmaz
Sayın
Minsolmaz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin, OHALin ülkemize yönelik olumsuz etkilerinin tespit edilmesi ve
OHALe ilişkin alınacak önlemlerin tespitiyle ilgili Meclis
araştırması komisyonu kurulması önerisinin aleyhinde grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
arada 27nci Yasama Dönemimizin hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. Şahsınıza ve Başkanlık
Divanınıza da başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bundan tam iki yıl önce 15 Temmuz hain darbe
girişimiyle FETÖ ve paralel devlet yapılanmasının Meclise
de bombalarını attığı o süreci hepimiz
hatırlıyoruz. Evet, bir hafta önce 2nci döneminde yani 2nci
yılında 81 ilde valiliklerin yaptığı programlar
kapsamında 15 Temmuzun etkilerini ve tesirlerini tartıştık.
Burada verilen araştırma komisyonu kurulması teklifi OHALin
etki ve tesirlerinin araştırılması yönünde. Ama 251 15
Temmuz şehidimizin ailesinin, 3 bini aşkın gazimizin hangi etki
ve tesir altında olduğunu da bir düşünmek gerekiyor. Evet, 15
Temmuz hain darbe girişimi belki o gün siyasi iktidarda bulunan AK
PARTİye, bizlere yapılmış bir darbe girişimi gibiydi
ama sonrasındaki bulguları hep beraber gördük ki aslında Türkiye
Cumhuriyeti devletini işgale götürme çabasında olan, niyeti hiç de
halis olmayan, dışarıdan aldığı desteklerle FETÖ
ve içerideki PKK bağlantılarıyla da çok entegre bir hareketin
parçasıydı. Dolayısıyla hemen beş gün sonrasında
yani 20 Temmuzda ilan edilen OHALle beraber iki yıllık süreç
içerisinde hem idari yönden hem de yargısal yönden çok ciddi bir mücadele
yapıldı. Bunun yanında durmak gerekiyor. Dolayısıyla
bunun da 19 Temmuzda sonlandırılmış olması ve sonradan
gelen kanun teklifiyle sadece terörle -PKKyla, PYDyle, YPGyle, DAİŞle,
DHKP-Cyle ve FETÖyle- yine çok etkili bir şekilde mücadele etme
çabasının ötesinde olmayan bu anlayışın
karşısında olmak mümkün değil. Ama bu yönde bir
araştırma komisyonu kurulmasının da gerekli olduğu
kanaatinde değiliz. Çünkü millet bu konuda çok net bir şekilde
tavrını ortaya koymuştur. Bunun içerisinde bir referandum
yapılmıştır, 16 Nisanda 18 maddelik bir Anayasa
referandumunu hep beraber yaptık. Millet, yasal haklarını sonuna
kadar kullandı. OHAL de hepimizin bildiği üzere yasal ve anayasal bir
süreç. Dolayısıyla bunun içerisinde bir seçim yaptık, 24 Haziran
seçimlerini. Millet orada yine iradesini çok net ortaya koydu.
Nihayetinde,
burada bir araştırma komisyonu kurulması yönünde oyumuzun
renginin aleyhte olduğunu belirtiyorum. Sayın Grup Başkan
Vekilimiz Özlem Zengin Hanımefendi kapsamlı açıklama yapacak.
Grubumuzu,
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına alınmasına; 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
23/7/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 23/7/2018 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat
geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına alınması. ![]()
Genel
Kurulun;
![]()
23, 24, 25 ve 26 Temmuz 2018 Pazartesi, Salı,
Çarşamba ve Perşembe günleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmındaki işlerin görüşülmesi.
23
Temmuz 2018 Pazartesi günkü (bugün) birleşiminde 1 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
24
Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde 1 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
25
Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde 1 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
26
Temmuz 2018 Perşembe günkü birleşimlerinde
çalışmalarına saat 24.00'e kadar
devam
etmesi.
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 27 ve 28 Temmuz 2018 Cuma
ve Cumartesi günleri saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimlerinde,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi
ve çalışmalarını saat
24.00'e
kadar devam ettirmesi,
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki
şekliyle olması önerilmiştir.
|
1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1
ila 13üncü maddeler arası (2nci
madde ile ihdas olunan 56/A ve 56/B maddeleri dâhil) |
14 |
|
2. BÖLÜM |
14
ila 27nci maddeler arası (Geçici
1inci madde dâhil) |
15 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
29 |
|
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Sayın Bülent Turan.
Buyurun
Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni
yasama döneminin bugün ilk yasama faaliyetine başlayacağız.
Öncelikle,
ben, tüm vekillerimize, tüm partilerimize yeni dönemin hayırlı
olmasını, toplumumuzun beklentilerine katkı sağlayacak
çalışmalar yapmamızı ümit ediyorum.
Aynı
şekilde, bugün ilk kez kürsüye çıkan Sayın Meclis Başkan
Vekilimizi kutluyorum, başarılı çalışmalar temenni ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu grup önerisi,
dağıtıldığı ve incelendiği üzere özellikle
iki tane kanun teklifinin bu hafta görüşülmesini, bu kanun teklifleri
yasalaşmadan da -bir anlamda- Meclisin kapatılmamasını
öngörüyor.
Bu
kanun tekliflerimizden ilki, çoklukla dile getirilen, terörle mücadelede
yargı kuvvetlerimizin, güvenlik güçlerimizin birtakım taleplerini
düzenleyen, bununla ilgili tedbir imkânları veren düzenlemeler.
Bir
diğer yasamız da
Şu an Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülen, sağlık çalışanlarımızın
önemli beklentilerini karşılayan, emeklilik haklarını
revize eden, onun dışında bedelli diye ifade edilen malum
yasanın, aynı şekilde, kapsandığı bir kanun
teklifi var. Hem olağanüstü hâlin kaldırılmasından sonraki
süreçte hem diğer beklentilerin karşılanması teklifinde grup önerimizi verdik. Buna
ilişkin, Genel Kurulumuzun kabulü hâlinde bugün terörle mücadele için
gerekli olan yasa düzenlemesine başlıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, az önceki grup önerilerinde de ifade edildi, basından da
takip ettik. Bazı partiler, ısrarla olağanüstü hâlin
kaldırılmadığını, olağanüstü hâlin bugün
gelecek olan kanun teklifiyle beraber bir anlamda kalıcı hâle getirileceği
iddiasını ortaya koyuyorlar. Değerli arkadaşlar, iktidar
partisinin yaptığı her işe hayır demenin bir
muhalefet tarzı olmaması lazım. Hatalarımıza,
yanlışlarımıza tabii ki hayır deyip
tartışmak baş tacı ancak daha kanun teklifi gelmeden bu
açıklamanın yapılmış olması, konuya ön
yargılı yaklaşımın en güzel örneği. Teklif
verilmeden önce bazı partilerin sözcülerinin Olağanüstü hâl
kalıcı hâle getiriliyor. demesi, bu tarzı gösteriyor. Bu,
doğru bir yaklaşım değil. 29 maddelik teklif
incelendiğinde görülecek ki hemen hepsi toplumun beklentisi
doğrultusunda hazırlanmış, özellikle anayasal sistem
içerisinde kalınmış, evrensel hukuk kurallarına
bağlı kalınmış bir teklif.
Bakınız,
bizden çok daha küçük bir terör saldırısına maruz kalan Fransa,
olağanüstü hâli tam iki yıl devam ettirdi. İki yılın
bitiminde de Macronun duyurusuyla, bir Twitter duyurusuyla Artık
olağanüstü hâli kaldırıyoruz, onun ötesinde bir güvenlik
yasası getiriyoruz. demesinden sonra, başta Türk basını
olmak üzere, birçok siyasetçi Aman ne büyük adım, demokratik adım.
diye açıklamalar yaptı. Fransa olağanüstü hâli
kaldırıp terörle mücadelede bir başka konsept getirdiğinde
Demokratik bir adım, bravo. ama Türk Hükûmeti bunu yaptığı
zaman Vay efendim, bunu niye yapıyoruz? Bu, makul bir yaklaşım
değil.
Teklifi
incelediğinizde birçok hususun aslında demokratik bir kazanım
olduğunu göreceksiniz. Bir defa, bu teklif asla olağanüstü hâlin
devamı falan değil. Olağanüstü hâl, bambaşka bir konsept,
bambaşka bir anayasal sistem ama şimdiki getirilen teklif,
sıkıyönetimin kaldırılmasından tutun da Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesindeki ara buluculuğa kadar birçok konunun
makul yaklaşıldığında zaten kabul göreceği bir
sistem. O yüzden, bu kanunu olağanüstü hâlin yerine ikame edilen bir kanun
gibi görmeyi çok ön yargıyla yaklaşılan bir mesele olarak
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bazı konular ortak değerlerimizdir. Terörle
mücadelede PKK öyle başarısız hâle geldi ki neredeyse adım
atamaz hâle geldi. O yüzden, bu mücadelemizin inkıtaya uğramadan,
PKKnın yok olması seyrine yasama faaliyetleriyle katkı
sağlamamız lazım. Devletimiz,
FETÖden çok büyük oranda sıyrıldı, arındı. Bunun
devam etmesi lazım. Biz bunu yok gibi düşünemeyiz. Gözümüzü
kapatırsak kendimize gece yaparız. Toplumun gerçeklerini, muhtemel
risklerimizi yok edemeyiz. O yüzden diyorum ki: Bu önergemize, bu kanun
teklifine, 29 maddeye tek tek bakıldığında, her partinin
terörle mücadelede yanımızda olacağını, bu kanuna
evet diyeceğini, toplumun geleceği adına, güvenliğimiz
adına iştiyakla evet diyeceğini ümit ediyor, yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sayın hatibin konuşmasına istinaden
60a göre söz rica ediyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, sayın hatip
yaptığı açılamada aynen şöyle bir ifade
kullanmıştır: Bu, olağanüstü hâl yasasının
devamı niteliğinde değildir. Bu maddelerin hepsi tek tek
incelendiğinde görülecektir ki bu, toplumun güvenliğiyle ilgili,
terörle ilgili tedbirlerin alınmasıdır. diyor.
29
maddenin içerisindeki 23üncü maddenin ilk paragrafını aynen
okuyorum: Madde yapılan düzenlemeyle kamu personeli için OHAL
koşullarının üç yıl boyunca aynen devam ettirilmesini
amaçlıyor. diyor. Sayın hatip bunu nasıl açıklayacak merak
ediyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN
- Sayın Turan, buyurun.
23.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, ben de sayın grup başkan
vekilinin ifadesine şu cevabı vermek isterim: Az sonra Genel Kurulun
bu teklifimizi kabulü hâlinde kanun görüşmelerine
başlayacağız, madde madde hangi gerekçelerle bu kanunun
geldiğini ifade etmeye çalışacağız. Bir daha
söylüyorum: 29 maddenin hemen hemen tümü incelendiğinde demokratik bir
adım olduğu gözlenecek zaten, kaldı ki tüm düzenlemeler süreyle
sınırlı. Söz konusu madde de süreyle sınırlı.
Şu an yüz binden fazla insanın ihracı söz konusu, hâlâ gizli,
kripto birtakım yapılar söz konusu, tabii ki bunlarla ilgili
yargı faaliyetleri, güvenlik faaliyetleri yerine getirilirken ek
tedbirlerin alınması lazım ama hâkim güvencesi, süre
sınırları, anayasal zeminde kalınması bu işin en
büyük güvencesi. Buna karşı çıkmanın -bir daha diyorum
tartışacağız ama- çok makul olmadığı
kanaatindeyim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN
Kanunu görüşeceğiz zaten.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum. Her şeyi açık ve net konuşmalıyız. Elbette
ki süre var, OHALde de süre var demiştiniz, hiçbir süreye
uymadınız. Şimdi de bu getirdiğiniz yasalarla ilgili,
ilgili maddede diyorsunuz ki: OHAL yasaları üç yıl boyunca bu
personel hakkında geçerli olacaktır.
BAŞKAN
Kanunu görüşürken bunları konuşacağız, madde madde
konuşacağız hepsini.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Anladım ama doğruları da konuşmamız
lazım, algı yaratmamamız lazım.
BAŞKAN
Tamam.
Teşekkür
ederim.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Ağıralioğlu...
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) 60a göre yerimden söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Bir düzeltme yapmak
zorundayım. Muhalefetin sizin yaptıklarınızın
tamamına karşı çıkıyor algısı haklı bir
sitemdir yani her yaptığımıza muhalefetin her şeyiyle
karşı çıkıyor olmasını, muhalefetin toplu olarak
inkârı gibi takdim etmenize katılıyorum ama
tarafınızın da muhalefetin her söylediğini yanlış
algılama hakkı olmadığını ifade ediyorum;
birincisi bu. Bizim tenkitlerimizin, tekliflerimizin tarafınızca
başınıza atılmış siyasi taşlar olarak
algılanmasını doğru bulmuyorum. Nihayetinde olağanüstü
hâl ve tesirleri üzerinde, olağanüstü hâlden doğan yetkileri
kullanırken içinde yaşadığımız topluma idari,
siyasi, bürokratik ne kadar menfi tesirleri olduğunu biz de müşahede
ediyoruz ve bu sahada gördüğümüz eksiklikleri Meclis kürsüsünden size
ifade etmeyi borç biliyoruz. Tekliflerimizi, size siyasi taşlama gibi
görmenizi, böyle algılamanızı
BAŞKAN
Sayın Ağıralioğlu, teşekkür ediyorum.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Yani onunla ilgili bir düzeltme
yapmak istedim çünkü
Teşekkür
ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Eski partilere söyledim Sayın Başkan Vekili,
onların eleştirilerinde vardı bu ifadeler.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına alınmasına; 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Feridun Bahşi.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Antalya Milletvekili
Başkanım.
BAŞKAN Kimseye söylemedik ama istiyorsanız
Sayın Bahşi için söyleyeyim: Antalya Milletvekili
ŞENOL BAL (Ankara) Söylenir Sayın
Başkan.
BAŞKAN Efendim?
ŞENOL BAL (Ankara) Söylenmesi gerekiyor.
BAŞKAN Evet, size göre.
Değiştirelim o zaman, siz teklif verin de.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli üyeler; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 23 Temmuz 2018, Erzurum Kongresinin 99uncu
yıl dönümü, kutlu olsun. Erzurum Kongresinde alınan en önemli karar
Vatan bir bütündür, parçalanamaz.dır.
Yine, Hatay vilayetinin Türkiyeye
katılmasının 79uncu yıl dönümüdür, kutlu olsun.
AK PARTİ Grubu tarafından verilen öneriyle
görülmekte olan kanun teklifinin hafta sonuna kadar tamamlanması
istenmektedir. Partimiz, dinci ve bölücü terör örgütleriyle yapılan
mücadele ve hukuk düzenlemeleri konusunda her türlü desteği
sağlayacaktır, terörle mücadele konusuna getirilecek her türlü yasal
düzenlemeye de destek olacaktır. Ancak yapılan mücadelenin de hukuk
kuralları içerisinde kalması en büyük hassasiyetimizdir. Partimiz,
yapıcı muhalefet görevini sonuna kadar yerine getirecek,
yanlış bulduğumuz konularda da yanlışları dile
getirecek, hukuk çerçevesinde kalınması için önerilerimizi
sunacaktır.
Görüşülecek
olan yasa teklifi yurt içinde ve yurt dışında merakla
beklenmektedir. OHALin kaldırılması milletimiz tarafından
özlemle beklenmektedir. Üç ayda bir yenilenen OHALin her uzatılması
öncesi, umutla kaldırılması beklenirken yeni yasayla, daha
ağır şartlarla üç yıl daha uzatılmaktadır. Bunun
adı ağır OHALdir.
Bu
yasa, başta Anayasa olmak üzere, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
baştan sona aykırıdır. Zira, Anayasanın
90ıncı maddesi 2004 yılında AKP tarafından değiştirilmiş,
uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları, iç hukuk
normlarından daha üstün hâle getirilmiştir. Yani
çıkarılacak yasalar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ile AİHM kararlarına aykırı olamaz. Olduğu takdirde,
başta Anayasanın 90ıncı maddesi olmak üzere,
Anayasanın hak ve özgürlükleri düzenleyen diğer maddelerine
aykırı olacaktır.
Şahsen,
yıllarca hâkimlik yapmış bir kişi olarak, kanunların
uygulanmasında bir kelimenin, hatta bir virgülün yerinin bile ne kadar
önemli olduğunu, ne büyük hatalara sebep olduğunu bilen bir
insanım. Bu sebeple, yasaların görüşülmesine kısıtlama
getirilmesi, konuların aceleye getirilerek çıkarılmaya
çalışılması yanlıştır. Kaldı ki bu
yasa, insan hak ve özgürlüklerine önemli derecede kısıtlamalar
getirmektedir. Gözden kaçırılmaya çalışılan nedir? Biz
görüşülecek yasanın zaman kısıtlaması olmadan görüşülmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Erkan Akçay
konuşacak.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, ayrıca, bugün fiilen üstlenmeye
başladığınız Meclis Başkan Vekilliği
görevinizin de hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum ve başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinde
çalışma saatleri ve gündeme alınacak hususlarla ilgili bir
önerge verilmiştir.
Bilhassa,
27nci Dönemin ilk kanun teklifinin, bazı kanunlarda değişiklik
öngören 1 sayılı Teklifin görüşülecek olmasını da bu
yeni döneme başlangıç açısından önemli, gerekli ve yerinde
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, belirtmek isterim ki Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu kanun teklifini de önemsiyoruz ve destekliyoruz.
15
Temmuz 2016 tarihinde, malumunuz, bir hain darbe girişimini
yaşadık. Bunu takiben, 20 Temmuz 2016 tarihinde de OHAL düzenlemesi
geldi ve iki yıllık bir süreyle OHAL uygulamaları
yapıldı ve bu süre içerisinde çok önemli bir mücadele
gerçekleştirildi. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerek FETÖyle
gerekse terörle mücadele nihayete erdirilene kadar bu OHAL
uygulamalarının devam etmesi yönünde görüşümüzü beyan
etmiştik. Akabinde, Hükûmetin, devletin gerekli organlarının
gerekli görüşlerini de almak suretiyle vardığı netice
itibarıyla bu OHALin tekrar uzatılması yönünde herhangi bir
önergesi, tezkere teklifi olmamıştır. Tabii, iki yıl sonra
OHALin kalkmış olması, başta FETÖ olmak üzere terörle
mücadelenin neticelendiği anlamını
taşımamaktadır. Türkiye'nin gerek FETÖyle gerekse PKK ve
diğer terör örgütleriyle mücadelesi devam etmektedir ve ayrıca, bu
mücadelenin de -OHALin bitmiş olmasına rağmen- kesinlikle bir
kesintiye uğramaması gerekir. OHAL uzatılmamış
olabilir ancak güvenlik tedbirleri devam etmelidir ve etmektedir.
İşte bu tedbirleri bugün görüşeceğimiz kanun teklifiyle de
hukuk sistemimize dâhil edeceğiz.
Bu
düşüncelerle bu öneriye olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hakkı
Saruhan Oluç konuşacak.
Buyurun
Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
grup önerisini okuyunca aklıma geçen gün yapılan bir söyleşi
geldi, onun üzerine birkaç kelime etmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı Mehmet Uçum şöyle dedi
yaptığı söyleşide: Eski hükûmet modelinden yeni hükûmet
modeline geçmek için en az beş yıla ihtiyaç var. denmişti, biz
üç ayda tamamladık. Müthiş bir hız. Bitmiyor ama devam ediyor:
9 Temmuz günü Cumhurbaşkanı, 1 Başkan
Yardımcısı, 16 bakan atadı. O gün Genelkurmay
Başkanının istifası kabul edildi. Genelkurmay
Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmayda İkinci
Başkan atandı ve bütün bunlar iki saat içinde oldu ama geçmişe
bakıldığında bütün bunlar en iyimser tahminle, hiçbir sorun
olmasa iki ya da üç ayda olabilecek şeylerdi. Hızlı! Diyor ki
Mehmet Uçum, Başdanışman: Gerekirse hükûmetin devletin bir
anonim şirket gibi yönetilmesi metaforu, performans ve verimlilik
açısından ifade edilmiştir. Mal ve hizmet üreten bir anonim
şirkette kadro politikasını nasıl kurarsınız?
Verimlilik, performans, öne koyduğunuz hedefleri gerçekleştirme
becerisi üzerine kurarsınız. Güzel ama sonuncusu da güzel, diyor ki:
Herhangi bir yerde uyumsuzluk ortaya çıktığında bu bir
sistemsel probleme dönüşmez, bir uygulama problemi olur. Bunun anlamı
nedir? Bu uyumsuzlukları yaratanlar, bir gecede gider, yerlerine işi
doğru yapacak kişiler gelir. Breh, breh, nasıl bir
başdanışman ama! Astığı astık, kestiği
kestik. Feyzi nereden alıyor bilmiyorum ama tabii ki sizi böyle bir
durumla karşı karşıya bırakmak istemeyiz.
Evet,
çalışmak iyidir ama ne için çalışacağız? Yani
demokrasi, insan hakları, özgürlükler, emeğin hakları,
Türkiyenin imzalamış olduğu, bu Meclisin altında
imzasının olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere
uyumun geliştirilmesi, hukukun üstünlüğü, bütün bunları ihya
etmek için çalışmak tabii ki gayet iyi ama bütün bunları gömmek
için, bunları çiğnemek için, bunları yok etmek için
çalışmak? Bu, olacak iş değil. İşte siz bunu
yapmak istiyorsunuz.
Biraz
evvel konuşuldu, evet OHAL kalıcı hâle getirilmek isteniyor,
çıkarmaya çalıştığınız yasaların hepsi
bunu içeriyor. Bakın, bu yeni bir şey değil, valilere süper
yetkiler veriyorsunuz; Anayasaya aykırı, uluslararası
demokratik sözleşmelere aykırı, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı, Venedik Komisyonu kararlarına
aykırı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına
aykırı ama onu yapmak istiyorsunuz. Gözaltı süresini
uzatıyorsunuz bir hileyle. Bakın, toplantı ve gösteri
yürüyüşlerini imkânsız hâle getirecek bir madde getiriyorsunuz.
Bunların hepsi aslında özgürlükleri, demokratik hakları gömmek
üzere yapılan adımlardır.
Şimdi,
bir son cümle söyleyeyim, zamanım doldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Oluç.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Yeni bir devlet ve yeni bir sistem kurduk.
diyorsunuz ya
Ya kusura bakmayın bu cumhuriyet tarihini sizler kadar,
belki de sizlerden daha iyi bizler biliyoruz. Neden mi? Bu cumhuriyet tarihinde
ne zaman bir yasa, uluslararası ilişkiler ve Türkiyedeki
ilişkiler açısından dayanılmaz, tahammül edilmez bir hâle
gelirse o yasa kaldırılır, onun içeriği başka bir yasa
maddesiyle tekrar yerleştirilir ve uygulama aynı devam eder. Yani
sizin aslında şimdi yaptığınız şey, eski
devletin, eski zihniyetin, geleneksel zihniyetin devamıdır, yeni bir
şey değildir. Bu nedenle iyi bir şey için çalışacaksak
çalışalım ama diğerini siz kendiniz çalışın
lütfen. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, şimdi gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN
Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve İYİ PARTİ
Grubuna düşen 1 üyelik için Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN
Değerli milletvekillerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Burada, efendim, ikinci bir soruyu sormanız gerekiyor
Hükûmet yerinde mi? diye. Ancak İç Tüzük kuralı hem Komisyonun hem
de Hükûmetin burada olması ve bu yasaları o şekilde
görüşmemiz gerekiyor. Bununla ilgili usul yönünden bir tartışma
açılmasını talep ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Lehte
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Aleyhte
AYHAN
BİLGEN (Kars) Aleyhte
BAŞKAN
Lehte Sayın Turan, Sayın Kubat; aleyhte Sayın Özkoç, Sayın
Bilgen.
Evet,
önce lehte Sayın Bülent Turan.
Buyurun
Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentopun, kanun görüşmelerine geçerken İç Tüzüke uygun olarak
davranıp davranmadığı ve çalışma usullerine uyup
uymadığı hakkında
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup
önerimizi verirken uzun uzun ifade etmiştim. Terörle mücadelemizde önemli
katkı sağlayacak güvenlik güçlerimizin ve yargı güçlerimizin
bazı taleplerini karşılayacak kanun teklifimizin
görüşmelerine başladık ancak yasama dönemimizin ilk kanun
teklifini görüşüyoruz. Dolayısıyla uyum yasalarının,
uyuma bağlı İç Tüzükün gecikmesinden kaynaklı bir
tartışma söz konusu oldu. Öncelikle bu tartışmayı
saygıyla karşılıyoruz ancak hukukta fiilî
imkânsızlık diye bir ifade vardır. Artık Türkiye'de kabul
etsek de etmesek de oy versek de vermesek de Anayasa
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Elinizi kolunuzu bağlayan mı
var?
BÜLENT
TURAN (Devamla) Siz geçen dönem vekildiniz, bunları biliyor olmanız
lazım; Sayın Yedekci, bunları biliyorsunuz.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yedekci değil.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Geçen dönem, değerli arkadaşlar, tüm partiler çok
uzun süre tartıştılar, konuştular İç Tüzük için ancak
belli konularda bir araya gelinemeyince, özellikle ana muhalefet partisi
Anayasa değişikliğini kabul etmeme tarzını geliştirince
bunlar geride kalmıştı. Ümit ediyorum bu dönem tüm partiler bir
araya gelirler, hızlı ve seri bir şekilde İç Tüzükü yeni
anayasal sisteme uygun hâle getirirler. Şu anki sistemde Hükûmet eskide
olduğu gibi Meclisten seçilemediği için bir yok hükmüyle
karşı karşıyayız. Hükûmet yok ki Başkan neyi
sorsun.
Değerli
arkadaşlar, şu an beğenmeseniz de istemeseniz de
halkımızın kahir ekseriyetle kabul ettiği bir Anayasa
değişikliği oldu. Yetmedi, yeni seçim yaptık. Bu seçime
göre de düzenlenen bir yeni dönem var. Bu sistem değişikliği
anamızın ak sütü gibi -tabiricaizse- halkımızın
reyleriyle kabul edilmiş bir sistem. Bu sistem içerisinde İç Tüzük
değişikliği olmamış olması Anayasaya
aykırı davranmamızı gerektirmez. Anayasa üst normdur.
Anayasanın gereği olarak burada bakan olmayacaktır. Bu yeni
sisteme artık ayak uydurun, bunu kabul edin, buna göre refleks
geliştirin, buna göre kanun teklifi verin, hepsi baş tacı ama
eski Türkiye'yi özleme iddiasını, rüyasını geride
bırakın.
Bakınız,
İç Tüzük 62 Komisyonu ve bakanı arar. Ama o hükûmetin bakanı
artık yok. O yüzden komisyon başkanı burada, sözcüsü burada.
Bundan sonraki görüşmeler komisyon başkanının beraberinde
yürüyecek. Ne zamana kadar? Tüm partiler bir araya gelir, bir tüzük
hazırlar, tekrar Anayasaya uygun tüzük yaparsa bu baş tacı
olur, bir daha söylüyorum ama şimdi Hükûmet yok diye Mecliste kanun
görüşmeyecek miyiz? Hükûmet yok diye, İç Tüzük Anayasaya uygun hâle
getirilmedi diye beş sene boyunca kanun görüşmeyecek miyiz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Devamla) - Üst norma uyan bir adım atmıştır
Sayın Başkan. Bu kanunun lehinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Şimdi,
aleyhte Sayın Özkoç
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, İbrahim Kaboğlu konuşma yapacak.
BAŞKAN
Sayın Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başkanlık Divanını kutluyorum öncelikle.
Anayasa
6771 sayılı Kanunla değişti fakat 21inci maddesinin
birinci bendine göre Cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimleri
3 Kasım 2019da yapılır. ikinci bendine göre Altı ay
içerisinde uyum yasaları çıkarılır. hükmünü haizdir.
Altı
ay içerisinde değil seçime gidilinceye kadar on dört ay içerisinde bile uyum
yasalarının çıkarılmaması ihmal yoluyla Anayasaya
aykırılık oluşturmuştur ama yasalar
çıkarılmadan, uyum düzenlemesi yapılmadan seçime gidilmesi ise
açıkça eylemli olarak Anayasaya aykırılık
oluşturmuştur.
Bu
saptamadan sonra, şu anda elimizde Anayasaya göre bir İç Tüzükümüz
var. Bu İç Tüzük Anayasanın ilgili maddelerine göre yürürlüktedir. O
bakımdan biz bu İç Tüzükün hükümlerine uymak zorundayız. Her ne
kadar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilmiş olsa
da resmen, resmen denilmiş olsa da sizin deyişinizle Hükûmet Bakanlar
Kurulu anlamında mevcut olmasa da bu konuyla ilgili bakan görev
başındadır; eğer biz doğrudan tartışmalara
geçersek bakanın hazır bulunmadığı oturumda Anayasaya
aykırı bir usule imza atmış oluruz.
O
bakımdan benim önerim pozitif hukuk açısından eski Türkiye yeni
Türkiye tartışması değil, Anayasanın 11inci
maddesine göre Anayasa hükümleri üstündür; yasama, yürütme, yargı
organlarını bağlamaktadır. Dolayısıyla
tüzüğe ilişkin hükümler de hepimizi bağlamaktadır.
Saygıyla
arz olunur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
aleyhte Sayın Ayhan Bilgen.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, usul tartışmasının son kararını verecek
olan sizsiniz. Dolayısıyla, bir biçimde, bu
yaptığımız işin de sonunda çıkacak karar herkes
için bağlayıcı olacak. Yani, ya iddia edildiği gibi
Anayasaya aykırı bir davranışa birlikte ortak
olacağız ya da bunu düzeltmenin imkânını, yolunu
değerlendireceğiz.
Usul
esastan önce gelir. diye biliyorsunuz çok önemli bir ilke vardır ve biz
aslında bugüne kadar yapmamız gerekeni yapmamış
olmanın kriziyle, kaosuyla karşı karşıyayız. Bunu
yaşamayabilirdik, buna sebebiyet vermeyebilirdik çünkü bu düzenlemeyi
buradan geçirdik ve topluma vadettik, dedik ki: Altı ay içerisinde uyumla
ilgili siyaset kurumu, Parlamento üzerine düşeni yapacak. Şimdi
neden yapmadık? Bunun gayet tabii gerekçesini en azından kamuoyuna
açıklamak zorundayız. Şundan dolayı yapmadık.
Yapmak istemedik. Hayır, çok yapmak istedik; şu engelledi, bu
engelledi. Muhalefet mi engelledi, genel ortam mı, çok daha önemli
işler yaptık onun için mi bu uyum düzenlemelerini yapmadık, buna
dair bir açıklama yapma sorumluluğumuz siyasi ahlak gereği var.
Yani bunu hiç olmamış gibi üstünü örtüp devam edemeyiz. Elbette
edilebilir, fiilen böyle gerçekleşecek, muhtemelen on, on beş dakika
sonra usul tartışması ihtiyacı duyulmayacağına
dair bir karar çıkacak ve geneli üzerinde görüşmeye devam
edeceğiz. Ama bu da tarihe bir not olarak düşecek ve bu Parlamento
çok açık biçimde görevini yapmadığı için bir
usulsüzlüğün üstünü örterek yoluna devam edecek.
Değerli
arkadaşlar, kurallara, kanunlara, tüzüklere, Anayasaya uygun davranmak,
önce o kanunları yapanların sorumluluğudur. Eğer
vatandaşın kanuna uymasını istiyorsanız, önce kanun
yapanların bu konuda samimi, kararlı, tutarlı
davranmasını bekleyeceksiniz. Dolayısıyla, burada üzerimize
düşen sorumluluğu yerine getirememiş olmanın
hesabını vermek durumundayız. Ne yazık ki bu yöndeki
uyarılar çok önemsenmiyor, çok dikkate alınmıyor. Usul
kelimesi genellikle şekil kelimesiyle
sınırlandırılarak anlamlandırılıyor. Elbette
şekil de hukukta önemlidir, iptal nedenidir, itiraz nedenidir ama usul,
şekli de aşan, bazen doğrudan doğruya esası belirleyen
bir şey olur.
Bakın,
beş gündür OHAL yok, çok da büyük bir kıyamet kopmuyor. Yani OHAL
kalktığı için büyük bir kriz, büyük bir kaos, bir yetki
karmaşası falan yaşamıyoruz. Bunu bir iki hafta daha
erteleyebiliriz, İç Tüzük tartışmasını öne
çekebiliriz, gereğini yaparız. Önce bir İç Tüzükte
uzlaşırız, sonra onun gerektirdiği ilk gündem yine size
göre OHAL'e dair düzenlemelerse onun da gündem planlaması buna uygun
biçimde yapılabilir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Son
olarak Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul
görüşmesinde Başkanlığın görüşülmekte olan 1
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin Hükûmet
olmaksızın da sadece Komisyonun varlığıyla
sürdürülmesinin mümkün olduğu yönündeki tutumu lehinde görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, 16 Nisan 2017de 6771 sayılı Anayasa
değişikliğiyle, biliyorsunuz, yasama ve yürütmenin yeniden
kapsamlı biçimde ilişkileri düzenlendi ve 24 Haziran seçimleriyle
birlikte yeni sistem yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
tüm kurallarıyla ve kurumlarıyla işlerlik kazandı.
Parlamenter hükûmet sistemine ait Başbakanın ve bakanların
yürütme yetkisini Cumhurbaşkanıyla kullanmasına ilişkin
7nci madde hükmü değiştirildi ve bu yürütme yetkisi münhasıran
Cumhurbaşkanına verildi. Milletvekillerinin eskiden, biliyorsunuz,
Parlamento üyeleri arasından da bakan olma imkânı vardı, yeni
sistemde bu da ortadan kaldırıldı. Yine, hükûmetin göreve
gelmede ve görevini sürdürmede güvenoyuna ihtiyacı vardı, yeni
sistemde doğrudan meşruiyetini halktan alan bir sisteme
geçildiği için bu hükümler de metruk hâle geldi. Anayasa'da yapılan
bu değişiklikler neticesinde artık parlamenter sistemin dokusuna
uygun olarak 1973ten bugüne kadar uygulanmakta olan bu İç Tüzük'te yer
alan hükümler, özellikle hükûmetin yasama sürecine, kanun yapma sürecine etkin
biçimde, hatta çok belirleyici bir rolü veren bu hükümler artık metruk
hâle gelmiştir. Eğer biz burada hükûmetin
varlığını ararsak şu İç Tüzükte 20 tane hükûmete
ait yetki var; örneğin önergelere katılıp katılmama, kanun
görüşmelerinde konuşma hakkı, değişiklik önergesi
verebilme hakkı. Bu ve buna benzer çok çok önemli yetkiler hükûmete
verilmiştir.
Bizim
kanaatimiz: Yeni İç Tüzük'te nasıl bürokrattan
Bürokratların
elbette ki kanun yapım sürecine katkısı olsun. Muhakkak ki
teknik uzmanlık gerektiren konularda bürokrasinin katkısını
yadsıyamayız. Bakanların da belki ileride
Ama bunlara
ilişkin bir özel düzenleme, Meclis Genel Kurulunda bu katkının
nasıl sağlanacağına ilişkin bir açık düzenleme
yapılmadığı sürece Anayasa değişikliğinden
sonra mevcut İç Tüzükteki hükümlerin artık bu uygulanabilirliği
ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla şu anda
Kaldı
ki zaten komisyonda -mecburi değil- hükûmet katılmış ama
62ye göre de bir defa ertelenir diyor. Bu 62nci maddenin 73teki komisyon
görüşmelerine de bakılınca, komisyonun bir defa, sonra
görüşmelere devam etmesinin hikmeti, hükûmetin çalışmaları
engellemesinin önüne geçmek olarak da ifade edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hiç bu kadar zorlandığını
görmemiştim.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) - Dolayısıyla yeni İç Tüzük
çalışmaları sırasında hükûmetin bu sürece aktif
katkısını sağlayan bu düzenlemeler inşallah
yapılır diyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bakan olsa, Neden oldu? derlerdi muhtemelen.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) - Başkanımızın tutumu
yerindedir. Komisyonun varlığıyla görüşmeler devam
edebilir.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kubat.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, 60a göre
Değerli
arkadaşlar, kararımı açıklayayım müsaade edin, sonra
vereyim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, ben de yerimden söz almak suretiyle
görüş ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Akçayın önce bir söz talebi var, sonra size vereyim, sonra
açıklayayım görüşümü.
Sayın
Akçay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İç
Tüzükten kaynaklanan fiilî bir boşluğun söz konusu olduğuna
ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
2 lehte, 2 aleyhte söz hakkı olduğu için usul
tartışması nedeniyle, zorunlu olarak yerimden söz aldım;
teşekkür ederim.
Bize
göre İç Tüzüke aykırı bir durum söz konusu olmayacaktır
bakanlıkların katılmaması hususunda, bu
tartışılan konularda.
Şimdi,
söz konusu olan bir Anayasa değişikliği ve normlar
hiyerarşisine göre Anayasa en üstün norm olduğuna göre öncelikle
Anayasaya riayet etme mecburiyetimiz vardır. Aykırılık söz
konusu değil, yalnız İç Tüzük nedeniyle fiilî bir boşluk
söz konusu, bir fiilî boşluk var. Bunu aykırılık olarak da
değerlendirmemek gerekir. Kaldı ki Anayasaya aykırı bir
durum söz konusu değil çünkü Anayasaya uyma gayretindeyiz, bu tartışmalar
da Anayasa değişikliğine uyma eğiliminden kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bir dakika
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Eğer İç Tüzük 62nci maddeyi uygulayalım dersek
o zaman bir dizi, Hükûmetin İç Tüzükte yer alan hususları da
peyderpey kabul edip aktif şekilde örneğin değişiklik
önergeleri için de Hükûmetin görüşünün alınması gibi bir dizi
sorunları da beraber getiririz ki doğru olmayacağı
kanaatindeyiz ve bu boşluğu İç Tüzük
değişikliğine kadar Genel Kurul giderecektir diye
düşünüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın
Özkoç buyurun.
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, TBMM Başkan
Vekili Mustafa Şentopun görevinin Meclisi İç Tüzüke göre yönetmek
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ediyorum.
İç
Tüzükü bu Meclis oluşturuyor. Sizin birinci göreviniz, İç Tüzüke
göre bu Meclisi yönetmektir Sayın Başkan. Ben bir kere İç
Tüzüke göre yönetmeyeyim, ne olursa olsun. anlayışı
aslında bu Meclisin aldığı karara uymamak demektir. Sizin
göreviniz, bizi İç Tüzüke göre burada yöneterek yasaları burada
kanunlara ve Anayasaya uygun bir şekilde çıkartmaktır. İç
Tüzükü uygulamamak demek kanunu sakatlamak demektir. Bu da Anayasa'ya aykırıdır.
Eğer bugün böyle bir şeye siz daha birinci oturumda burada karar
alır ve görmezlikten gelirseniz, yasaları tanımayan, İç
Tüzükü tanımayan bir Meclis Başkanı olarak tarihe geçmiş
olursunuz. Bunu hatırlatmak isterim.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentopun, kanun görüşmelerine geçerken İç Tüzüke uygun olarak
davranıp davranmadığı ve çalışma usullerine uyup
uymadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, İç Tüzükün 62nci maddesi Hükümetin temsili
başlığıyla görüşmelerde Mecliste Başbakanın
veya bakanın veya zorunlu hâllerde yüksek bir memurun burada Hükûmeti
temsilen görüşmelerde bulunacağına dair bir hüküm içeriyor.
Malumunuz 16 Nisanda bir Anayasa değişikliği yaptık. Bu
Anayasa değişikliğiyle bir sistem değişikliği
gerçekleştirdik. Dolayısıyla yeni sistemde hükûmet vardır
diyebiliriz ama bu hükûmet eski sistemdeki hükûmet değil. Malumunuz,
Amerika Birleşik Devletleri'nde de başkanın bakanlarıyla
yaptığı toplantıya kabine toplantısı deniyor ama
bu kabine toplantısı değil hukuken. Bu sistemde, önceki sistemde
yani İç Tüzükün 62nci maddesinde öngörülen şekliyle bir hükûmet
yok, bakan da yok. Şunun için söylüyorum: Şimdi de bir bakan var,
62nci maddede de bir bakan var, birçok yerde de geçiyor ama bu sadece isim
benzerliği; o bakan bu bakan değil, sistem değişti.
Dolayısıyla, bu 62nci maddenin uygulanma kabiliyeti
kalmamıştır. 62nci maddede Hükümetin temsili dediğimiz
şey için hükûmetin kendisi yok, hükûmet diye bir şey yok ortada,
nasıl temsili söz konusu olacak? İç Tüzükün kabul ettiği
anlamda bir hükûmet yok. Sistem değişti, bu sisteme göre bir yürütme
var evet ama bu parlamenter sistemin hükûmeti değildir. Nedir? Çok temel
bir fark var. Hükûmette Başbakan ve bakanlardan oluşan kolektif
sorumluluğu olan bir yapı var. Şimdi kolektif sorumluluk yok.
Dolayısıyla İç
Tüzükün 62nci maddesinde geçtiği şekliyle bir hükûmetin temsilini
burada uygulayabilmek mümkün değil. Bu maddenin uygulanma kabiliyeti
yoktur, konusuz kalmıştır, fiilî imkânsızlık
vardır. Aksi hâlde, bunu kabul etmezsek sadece Hükûmetin temsili
değil, burada Hükûmetin söz alması da söz konusudur, yirmi dakika
bütünü üzerinde Hükûmet adına kürsüden söz vermemiz gerekecektir mesela.
Hükûmetin değişiklik önergesi vermesi gerekecektir mesela buraya
göre. Yine, Hükûmetin soru-cevapta bulunması, tekririmüzakere talep
etmesi; birçok hüküm var ama sistemde, Anayasa değişikliğiyle
beraber, bizim İç Tüzükün esas almış olduğu parlamenter
sistemdeki Hükûmet ve bakan tırnak içinde söylüyorum- söz konusu
değil. Bu bakımdan, 62nci maddenin ve ona -eski tabirle- teferru
eden, ona bağlı olarak düzenlenen bu diğer maddelerin uygulanma
kabiliyeti yoktur fiilî imkânsızlık sebebiyle.
Tabii, İç Tüzük
değişti, değişmedi, değişse iyi olurdu; evet, tabii
ki yeni İç Tüzük yapılsa
Ama ben de burada Anayasaya ve İç
Tüzüke göre Genel Kurulu yönetmek mecburiyetindeyim
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Anayasayı ihlal ettiniz, İç Tüzükü de
ihlal ediyorsunuz.
BAŞKAN
elimdeki
kuralları yorumlayarak. Tabii ki şöyle: Hukuk normu, hukuk, metnin
kendisi değildir. Norm, metnin okunması, yorumlanması suretiyle
ortaya çıkarılan kuraldır. Dolayısıyla, bu çerçevede
Anayasa değişikliği ve onun ortaya çıkarmış
olduğu bu tablo karşısında Hükûmet teriminin Anayasadan
çıkarılması sebebiyle Bakanlar Kurulunun Anayasadan
çıkarılması sebebiyle Hükûmetin temsili fiilen mümkün
değildir.
İç
Tüzükümüzde buna benzer durum var mıdır? Vardır. Mesela İç
Tüzükte Hesapları İnceleme Komisyonu diye bir komisyon var ama
uzun yıllardır uygulanmayan bir hüküm buna dair hüküm.
İdamın onaylanmasına dair bir hüküm var, bu hüküm duruyor
İç Tüzükte, yürürlükte ama uygulanmayan bir hüküm.
Cumhurbaşkanının Mecliste seçilmesine dair bir düzenleme var
İç Tüzükte fakat Cumhurbaşkanı Mecliste seçilmiyor 2014ten
beri. Yine Anayasa değişikliklerinin açık oylanması var ama
o şekilde bir oylama yapılmıyor, gizli oylama
yapılıyor.
Bu
bakımdan, ben, burada Anayasadaki değişiklik sebebiyle
Hükûmet kavramının Bakanlar Kurulunun sistem
değişikliği sebebiyle o Anayasa'dan
çıkarılmasından dolayı 62nci maddedeki hükümlerin
şeklen uygulanmasının fiilen mümkün olmadığına
yani fiilî imkânsızlık sebebiyle Hükûmetin görüşme
sırasında Genel Kurulda aranmasının gerekli
olmadığına dair tutumumda bir değişiklik
olmadığını ifade ediyorum.
Görüşmelere
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara geçmesi açısından
söylüyorum: Söylediklerinize yürekten katılıyorum efendim. Biz
milletimize Yeni Hükûmet sisteminde, bu yeni sistemde başbakan olmayacak,
hükûmet olmayacak, bakanlar olmayacak. demiştik. Bütün bunları siz
tekrar söylediniz. Biz başka bir şey daha söyledik: Burada bunlara
uygun anayasal düzenlemeler daha yapılmadan bir oldubittiyle bu iktidar
bizi seçimlere götürüyor. demiştik; onu da doğruladınız,
onu da bir şekilde söyledik.
BAŞKAN
Ama hep beraber karar aldık değil mi seçimlere giderken?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bizim
Öyle bir şey yok.
Ve
ardından bir şey daha söyledik: Siz yasalara uygun bir şekilde
Meclisi yönetmek zorundaysanız, önce yasaları kendimize uydurarak
değil onunla ilgili kararları Meclisten çıkararak bunu
yapmalıyız. Dünyanın her tarafındaki itibarlı
devletler ve meclisler bunları böyle yapıyorlar.
Efendim,
şimdi, bu yasalara uymuyor ama elimizde de başka imkân yok, biz
bunları çıkarmaya niyetliyiz. Öyleyse yasalara uysa da uymasa da
yorum yaparak biz bunu uydururuz. anlayışı hukuk
açısından, yasa açısından yasa tanımazlıktır.
Onun için bir hukukçu olarak, hukukçu bir Meclis Başkanı olarak, bu
konuda tecrübesi ve birikimi olan bir Meclis Başkanı olarak dünyaya
Türkiye'nin tekrar bu Meclisin itibarının olduğunu gösterin.
Önce yasal hâle getirelim; İç Tüzükümüzü çıkaralım, anayasal
olarak düzenlememiz gereken bütün uyum yasalarını çıkaralım,
ondan sonra görüşelim ama terörle ilgili bir sıkıntı varsa,
acil alınması gereken bir şey varsa bununla da ilgili
tedbirimizi alırız. Bunu bize bir sopa gibi gösterip yasalara
uymazlığı bir keyfiyet hâline getirmek ancak hem Türkiye'de
kendi iç itibarımızı hem de dünyada dış
itibarımızı zedeler. Buna alet olmayın efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Biz,
İç Tüzükü kendimize uydurmayı değil, İç Tüzükü Anayasaya
uygun yorumlayarak karar alıyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, Anayasanın hem 106ncı maddesi hem de
İç Tüzükün 62nci maddesi bu söylediklerinize Ret. diyor.
BAŞKAN
Az önce açıkladım, açıkladım.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Anayasayı ihlal ediyorsunuz.
BAŞKAN
Anayasaya uygun yorumluyoruz İç Tüzükü.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Değil efendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Anayasada kendi koyduğunuz hükme
uymuyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu, oradan bağırmayın,
isterseniz söz veririm size.
Sayın
Turan, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, aslında
tartışmamızı yaptık ancak Sayın
Başkanın Kayıtlara geçsin. demesinden dolayı ben de
kayıtlara geçsin diye ifade etmek istiyorum.
Zamanında
arkadaşlarımız ısrarla Parlamento fesholacak, yok olacak.
demişlerdi. Aslında bugünkü tartışma Parlamentonun
fesholmadığının, tam aksine çok sert ve net kuvvetler
ayrılığının hayata geçtiğini gösteren bir tablo.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Evet, gerçekten!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Yürütme kendi işinin başında, yasama tamamen
kendi işinin başında. (CHP sıralarından gürültüler)
Ama
dinlerseniz daha rahat konuşuruz arkadaşlar.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Dinliyoruz, dinliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Turan, buraya hitap edin lütfen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bakınız, önemli bir şey söylüyorum
Sayın Başkanım. İddia ediyorum, eğer bugün bu
sıralarda bir bakanımız olsaydı, muhtemeldir ki aynı
arkadaşlar Bakanın burada ne işi var? diyeceklerdi çünkü
Komisyon tartışmalarında, üst kattaki görüşmelerde CHPnin
grup başkan vekili Komisyonu izlemeye gelen Adalet Bakanına
Sayın Komisyon Başkanı, bu bakanı siz mi
çağırdınız? demişti, Burada olamaz. demişti.
Yani bakan geldi izlemek için, suç oldu, gelmedi, suç oldu. Bu tarz, doğru
bir yaklaşım değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz diyoruz ki: Mesele üzüm yemek, iş yapmak. Farz
edin ki 5 parti bir araya geldi, beş sene boyunca da İç Tüzükte
anlaşamadık. Biz beş sene boyunca kanun görüşmeyecek miyiz,
Meclisi yok mu sayacağız? Erken seçimden kaynaklı olarak İç
Tüzükün değişmemesi bir sorundur, bunu hemen değiştirelim,
kabul ediyoruz ama bakan var mı yok mu tartışmasına yeni
sisteme ayak uydurarak bakmamız lazım. Komisyonda bakanın ne
işi var? diyen anlayışın da burada bakan
aramasının yanlış olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Artık
bitirelim Sayın Özkoç. Usul tartışması bitti,
kararımı açıkladım.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım, bunun sadece bir usul
tartışması olmadığını siz de gayet iyi
biliyorsunuz. Bu, gerçekten çok önemli.
Şimdi,
Sayın Turanın konuşmalarından hiçbir şey
anlamadım. Nedeni çok açık ve net. Bizim
tartıştığımız usulle ilgili ve yasalarla ilgili
tek bir açıklaması var mı?
Sayın
Özgür Özel orada Sayın Bakanın gelmesiyle ilgili 3 tane soru sordu.
Bunlardan hangisini gerekçe olarak kabul ediyorsunuz ki Sayın Bakan
buradadır? diye soru sordu. Orada Hükûmetin verdiği cevap şu:
Uzman olarak görüşünün alınması için davet ettik. dediler.
Şimdi, burada bu şekilde konuşup da kendi grubunun
alkışını aldığı sözler aslında
doğru sözler değil. Tam da bu nedenle söylüyoruz ki bu bir algı
yaratmaktır. Oradaki sayın grup başkan vekilimizin
söylediği söz doğru bir sözdür, kendileri de Bir uzman olarak davet
ettik. demişlerdir.
BAŞKAN
Uzman olarak davet edildiyse bakan olarak değil demek ki, siz onu
söylüyorsunuz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bakın, onların cevabı o Uzman olarak. Biz de
diyoruz ki bakanın uzman olarak mı, bakan olarak mı, burada
Hükûmet olarak mı bulunması yasal hâle getirilmelidir ve bunun için
İç Tüzükün tekrar düzenlenmesi gerekiyor. Bunu yapmadan bu
görüşmelere geçmek hem anayasal olarak suçtur hem İç Tüzüke
aykırıdır efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Görüşmelere
devam ediyoruz. Tutumumu ifade etmiştim.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bir dakika, bir
cümleyle
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) 60a göre söz istiyor efendim.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bir dakika
istirham edeceğim.
62nci
maddeye göre Hükûmetin yokluğu istinat ediliyor ama biz burada
konuşurken arkadaşlarımız- Hükûmete bir şey
söylediğimiz zaman Hükûmet adına savunma yapıyorlar efendim.
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, Hükûmetin yokluğu tüzük için bir
düzenleme mecburiyeti oluşturuyor ama arkadaşlarımız
aynı zamanda bizim Hükûmete yönelik tenkitlerimize Hükûmetlermiş gibi
cevap veriyorlar. Madem yok, niçin Hükûmet adına cevap veriliyor?
Kayıtlara geçsin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon raporu 1 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır arkadaşlar.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle teklif tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkanım, daha önceden 60a göre bir söz talebi var
efendim.
BAŞKAN Sisteme
girmemişsiniz Sayın Kaboğlu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sistem kabul etmedi efendim, parmak izini kabul etmedi.
İzin verirseniz
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaboğlu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, İç Tüzükte gerekli değişiklikleri yapıp
Anayasayla uyumlu hâle geldikten sonra teklifin görüşmelerinin
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, burada siyasal
kimliğimizi bir yana bırakırsak farklı partilerden 4, 5, 6
hukukçular olarak bir araya geldiğimizde siyasal kimliğimizin
ötesinde, biliyoruz ki öncelikli görevimiz İç Tüzük'ü yapmak ama bir
haftada ama on beş günde. Bunu iyi biliyoruz hepimiz ama siyasal
aidiyetlerimiz nedeniyle farklı konuşmak durumundayız. Net olan
budur. İç Tüzük'ü yapalım, sonra bu yasayı görüşelim, o
zaman Anayasaya uygun hâle gelir yoksa bunu sistem
tartışmasıyla çözemeyiz Anayasa yürürlüktedir. Benim
söyleyeceğim bu kadar. Anayasaya aykırı bir iş
yapmayalım diyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Anayasayla
değil, İç Tüzükle ilgili bir sorun tartıştık.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu, buyurun.
28.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Anayasayı değiştirenlerin
değiştirdikleri hükümlere uymadığı gibi yürürlükte
olan İç Tüzüke de uymadıklarına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz 16 Nisan oylamasıyla
geçen Anayasayla ilgili Meşru değildir. dediğimizde bunu
kabul etmiyorsunuz ama görüyoruz ki uygulamalarınızla sizler de bu
Anayasayı meşru kabul etmiyorsunuz. Birincisi, Anayasada kendi
koyduğunuz hükümle emredici bir şekilde altı ay içerisinde hem
uyum yasalarını hem Meclis İç Tüzükünü
değiştirecektiniz fakat altı ay değil, neredeyse on
altı ay geçti, ne İç Tüzük değişti ne uyum yasaları
çıkarıldı bu süre içerisinde.
Yine,
aynı Anayasada, daha doğrusu daha önceki Anayasa
değişikliğinde de dokunulmazlıklarla ilgili sizin o dönemde
Tekrar seçilenler dokunulmazlığa bürünür. dediğiniz ve rapora
yazdığınız ifadeler bugün örneğin Enis Berberoğlu
kararında maalesef uygulanmıyor. Yani bu Anayasayı
değiştirenler değiştirdikleri hükümlere kendileri
uymuyorlar, meşru kabul etmiyorlar ve bugün yürürlükte olan İç Tüzüke
uymuyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ondan sonra, bu ülkenin hukuk devleti
olduğunu hiç kimse ifade edemez. Milletten de kanunlara
uymalarını bekleyemeyiz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim arkadaşlar.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili
Sayın
Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Bu vesileyle, yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Merhum
vatan şairimiz Mehmet Akif bir şiirinde aynen şöyle
seslenmiş ve bizlere ikazda bulunmuştu: Bir baksana: Yerler
uyanık, gökler uyanıktır;/ Dünya uyanıkken uyumak,
maskaralıktır! Bugünkü ülke ve dünya gerçeğinde uyanık bir
şuur, uyarılmış bir dikkat herkes ve hepimiz için
ertelenemez zorunluluktur. Uyursak eğer uydulaşır, tutsak
düşeriz; uyuşursak eğer öz değerlerimizden uzaklaşır,
önüne gelenin, keyfi yetenin, canı çekenin denetim ve kontrolüne gireriz.
Bu hakikatler tarihî tecrübelerimizin hepimize uyarısıdır.
Türkiye
egemenlik hakları çerçevesinde meşru ve hukuka uygun tutumuyla
terörle mücadele etmektedir. Türkiyenin haklı ilerleyişini
durdurmak, önünü kesmek, millî ve ahlaki tepkisini söndürmek isteyenler her
fırsattan istifadenin, her ihtimalden medet ummanın peşindedir
ancak bunda şu ana kadar muvaffak olamamışlar, ezkaza
olmaları da mümkün değildir.
Türkiye,
her egemen devlet gibi toprak bütünlüğünü, siyasi ve insan birliğini
yüreklice, uluslararası hukuka müzahir şekilde savunmaktadır. Bu
savunmadan, bu duruş ve azimden rahatsız olanlar önce tarihin ve
insanlığın neresinde durduklarını gözden geçirmelidir.
Teröre destek terör faaliyetidir. Teröriste sevgi ve sempati caniliği
övmek, öne çıkarmaktır. Terör yasa dışıdır,
insanlık dışıdır, maşerî vicdanın hiçbir
mirasıyla, hiçbir değeriyle bağdaşmayan iğrenç bir
eylem türüdür. Terörizm fail ve figüranları pek fazla olan, boyut ve
bileşenleri karmakarışık bir hıyanettir, cinayettir,
alçaklıktır. Türkiye, bedeli ne olursa olsun teröristleri her düzeyde
yok edecek, terörizmi her zeminde göğüsleyecek gücü kudreti çok şükür
haizdir. Türkiye, terörizm belasının üstesinden millî birlik ve
dayanışma ruhuyla gelecek, zillet ve zulmeti kazıyıp atacaktır.
Son terörist yok edilinceye kadar haklı mücadelemiz Allahın izniyle
durmayacak, duraklamayacak, durgunluğa kapılmayacaktır.
Yarının güçlü Türkiyesini inşa etmek hepimizin
sorumluluğu, hepimizin asli vazifesidir. Millî bekayı korumak, millî
devletimizi yüceltmek de boynumuzun borcudur. Hamdolsun, Türkiye Cumhuriyeti
cesaret, dirayet ve hamiyetle terörle mücadeleyi devam ettirmektedir. Terörle
mücadeleyi gevşemeden, ihmal etmeden, iddia ve güçlü bir iradeyle
sürdürmek millî bekamızın sırtımıza yüklediği
ağır bir sorumluluktur.
Bilindiği
üzere, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrasında ülke genelinde
21 Temmuz 2016 gününden itibaren ilan edilen olağanüstü hâl 7 defa
uzatılmış ve 18 Temmuz 2018 gecesi sona ermiştir.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, olağanüstü hâlin
kalkması nedeniyle terör örgütleriyle hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde
etkin mücadele edilebilmesi amacıyla, anayasal güvence altındaki
temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle ilgili kanunlarda soruşturma,
kovuşturma, disiplin işlemleriyle kamu görevinden ve meslekten
çıkarılma bakımından alınması gereken bazı
tedbirleri düzenlemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle valilere süper yetkiler verildiği,
valilerin istedikleri takdirde şehri OHALle yönetebileceği, üç
yıl süreyle daha Türkiye'de kişisel özgürlüklerin, gösteri yapma
hakkının, protesto hakkının askıda olduğu, hak
arama hürriyetinin olmadığı, Fransada yapılan bazı
uygulamaların örnek alındığı ancak daha kapsamlı
düzenleme yapıldığı yönünde eleştiri ve iddialar
gündeme getirilmektedir. Kanun teklifini yeterince incelemeden, başta
Avrupa olmak üzere birçok demokratik ülkenin iç güvenliği tehdit eden
olaylardaki uygulamalarını, Fransanın OHAL sonrası
yaptığı düzenlemeleri araştırmadan abartılı
eleştiriler yapılmaktadır. Hele bazıları var ki âdeta
felaket tellallığı yapmaktadır. Bunlar öncelikle Türk
milletinin beka meselesini kavramayan, kavramak gibi dertleri de olmayan
maksatlı çevrelerdir.
Avrupanın
birçok ülkesinde iç güvenliği tehdit eden olaylarda geniş yetkilere
sahip olan polis, şüpheli gördüğü kişileri izin
olmaksızın gözaltına alabilmekte ya da izinsiz gösterileri iptal
edebilmektedir. Fransa, bir terör saldırısından sonra yedi yüz
on dokuz gün olağanüstü hâlle yönetilmiş, OHAL
kaldırılırken iç güvenliğin güçlendirilmesi ve terörle
mücadele kanunu çıkarılarak güvenlik bölgeleri oluşturma, dinî
mekânları kapatma, bireysel idari kontrol ve izleme, ziyaret, denetleme ve
el koyma tedbirlerinin 31 Aralık 2020 tarihine kadar
uygulanacağını belirtmiştir. Adli makamların birçok
yetkisi valiliklere devredilmiş, adres baskınları, aramalar,
belgelere el koyma, güvenlik bölgesi ilan etme ve ev hapsi gibi çok sayıda
güvenlik önlemi valiliklerin yetkisine verilmiştir. Vali ve emniyet
müdürüne terörün kışkırtılması, teşvik ve
suçların övülmesi durumunda mekânları kapatma yetkisi
verilmiştir. Valiler sportif ve kültürel etkinliklerde terör riski
karşısında güvenlik bölgeleri oluşturma, bu bölge
içerisinde hâkim kararı olmaksızın üst ve araç araması
yapma yetkisine sahiptir. İstihbarat ve güvenlik amacıyla
yapılacak dinlemelerin yasal altyapısı
oluşturulmuştur. Kamu görevlisinin göreviyle uygun olmayan tutum ve
davranışları sebebiyle kamu güvenliğini tehlikeye düşüreceği
gözlenirse, işine son verilmesi düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, bu kanun teklifiyle getirilen düzenlemelerin
Fransadakinden daha kapsamlı olduğu iddiaları gerçekleri
yansıtmamaktadır.
Valilerin
yetkilerine ilişkin bu kanun teklifinin 1inci maddesiyle yapılan
düzenlemede, valilerin belirli yerlere giriş ve çıkışı
sınırlamaya ilişkin var olan yetkileri
somutlaştırılmakta ve bu yetkiler bakımından süre
sınırı getirilmektedir.
1949
yılında çıkarılan İl İdaresi Kanunu, valilere ve
kaymakamlara kamu düzenini sağlamak ve korumak maksadına yönelik
geniş yetkiler vermiştir. İl sınırları içinde
huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının,
tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve
önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları
sağlamak için valiler, gereken karar ve tedbirleri almak görev ve
yetkisine sahiptir. Valilerin bu yetkilerinin genel nitelikli olması
nedeniyle iller arasında uygulama birliği olmadığı
gibi, süre ve koşullar bakımından da farklı uygulamalar
olabilmektedir. Yapılan düzenlemede, valilerin, kamu düzeni veya
güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye
uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına
ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde, on beş günü
geçmemek üzere, illerdeki belirli yerlere girişi ve
çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği
şüphesi bulunan kişiler bakımından sınırlamaya,
belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını,
toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenlemeye ya da
kısıtlamaya veya ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve
merminin taşınması ve naklini yasaklamaya yetkili olduğu
hükme bağlanmaktadır. Dolayısıyla, ölçülülük ve belirginlik
ilkesi de dikkate alınarak ve uygulamadaki farklılıkları
gidermek amacıyla, valilerin var olan yetkilerinin şartları ve
sınırları belirlenmektedir.
Bu
kanun teklifinin 8inci maddesiyle, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununun 6 ve 7nci maddelerinde OHAL döneminden çok önce, 2 Mart 2014
tarihli ve 6529 sayılı Kanunla yapılan düzenlemede yer alan
bazı ibarelerin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine, Anayasa
Mahkemesinin 28 Eylül 2017 tarihli iptal kararı doğrultusunda
düzenleme yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararında demokratik
bir toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme adına ancak
zorlayıcı nedenlerin bulunması koşuluyla müdahalede
bulunulabileceği, bir yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlenmesinin vatandaşın gündelik yaşamını
zorlaştırmasının o yerin toplantı ve gösteri
yürüyüşlerine kapatılmasını haklılaştırabilmesi
için gündelik yaşamın aşırı ve katlanılamaz
derecede zorlaşması gerektiği belirtilmektedir. Yapılan
düzenlemede, bu karar doğrultusunda, toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin vatandaşların günlük yaşamını
aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak
şekilde planlanması hükme bağlanmaktadır.
Yine
Anayasa Mahkemesi kararında toplantının güneş
battıktan sonra devam etmesinin kamu düzenini etkileyip etkilemediği,
başkalarının hak ve özgürlüklerini zedeleyip zedelemediği
değerlendirildikten sonra yasaklama kararı verilmesinin gerekip
gerekmediğine ilişkin değerlendirme yapılmasına imkân
tanınmadan, açık alanlardaki toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin güneşin batmasından sonra devam etmesinin mutlak
olarak yasaklanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi orantısız
kıldığı belirtilmektedir. Bu karar doğrultusunda
kapalı yerlerdeki toplantıların saat 24.00e kadar
yapılabileceği, açık yerlerdeki toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin ise gece vaktinin başlamasıyla
dağılacak şekilde planlanması gerektiği; toplantı
ve gösterinin niteliği gece vakti yapılmasını gerektiriyor
veya ilgililerce talep ediliyor ise sürenin en büyük mülki amir kararıyla
24.00e kadar uzatılabileceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla
bu düzenleme sonucu toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma
hakkının olmadığı ya da ihlal edildiği
iddiaları tamamen asılsız, yersiz ve mesnetsizdir. Yapılan
düzenlemede Anayasa Mahkemesinin iptal kararına uyum sağlama
amacı güdülmekte ve iddiaların tam aksine, açık yerlerdeki
toplantı ve gösterilerin gece vakti yapılabilmesinin de hukuken önü
açılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, önümüzdeki üç yıl süresince
uygulanacak bazı tedbirlere ilişkin düzenlemeler de
yapılmaktadır. Bu tedbirlerden biri gözaltı sürelerine
ilişkindir. Anayasanın 19uncu maddesinde, yakalanan kişinin
tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç, en
geç kırk sekiz saat ve toplu işlenen suçlarda en çok dört gün içinde
hâkim önüne çıkarılacağı, bu süreler geçtikten sonra hiç
kimsenin hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun
bırakılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu 91inci maddesinde, gözaltı süresinin yakalama
yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç,
yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemeyeceği, toplu
işlenen suçlar bakımından bu sürenin her defasında bir günü
geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılabileceği belirtilmektedir.
Kanun
teklifinin 11inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanununa geçici madde eklenerek
Türk Ceza Kanununun devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî
savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı
suçlar ve casusluk suçları ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar
bakımından üç yıl süreyle uygulanmak üzere gözaltı süreleri
belirlenmektedir. Buna göre, sayılan suçlar bakımından
gözaltı süresi kırk sekiz saat süresi olarak uygulanacak, toplu
olarak işlenen suçlarda dört günü geçemeyecektir. Gözaltı süreleri
hâkim tarafından en fazla 2 defa uzatılabilecektir. Uzatma kararı
hâkim tarafından verileceğinden, bu düzenleme Anayasanın
19uncu maddesinin aradığı şartları
taşımaktadır.
Birçok
ülkede benzer örnekler bulunmaktadır. Örneğin İngiltere
uygulamasında bazı suçlar yönünden kırk sekiz saatlik
gözaltı süresinden sonra hâkim kararıyla yedi günlük uzatma süreleri
bulunmakta, bu süre toplamda on dört güne kadar uzatılabilmektedir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili
kararlarında da yakalanan kişinin hangi sürede
bağımsız bir yargı mercisinin önüne
çıkarıldığına dikkat edilmektedir. Yine, maddeyle,
şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin
alınması konusunda da düzenleme yapılmaktadır.
Ceza
Muhakemesi Kanununun 148inci maddesinin (5)inci fıkrasına göre
şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin
alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu
işlem ancak cumhuriyet savcısı tarafından
yapılabilmektedir. Yapılan düzenlemeye göre, belirtilen suçlar kapsamında
ve üç yıl süreyle soruşturma aşamasında şüphelinin
aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması
işlemi cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine
kolluk tarafından da yapılabilecek, böylelikle soruşturma
işlemlerinin hızlandırılması sağlanacaktır.
Yine, yapılan düzenlemeyle, belirtilen suçlar kapsamında ve üç
yıl süreyle soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin
hızlı bir şekilde tamamlanmasını sağlamak
amacıyla tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri dosya üzerinden
karara bağlanabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle önümüzdeki üç yıl süresince uygulanmak
üzere getirilen bir başka düzenleme de kamu görevlileriyle ilgili
tedbirleri kapsamaktadır. Bu kanun teklifinin 23üncü maddesiyle 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye geçici madde eklenerek üç yıl
süreyle uygulanmak üzere terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca
devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti
veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin
kamu görevinden çıkarılması, kendilerine savunma hakkı
verilmesi, soruşturma usulünün belirlenmesi, hakkında inceleme ve
soruşturma yürütülen kişilerle bunların eş ve
çocuklarına ilişkin olarak telekomünikasyon yoluyla iletişimin
tespiti dâhil bilgi ve belge temini, pasaportların iptali, rütbelerin
alınması, meslek ad ve sıfatlarının
kullanılmaması hususlarında düzenlemeler yapılmakta,
görevleri yerine getiren kamu görevlileri hakkında da soruşturma ve
kovuşturma açılması izne bağlanmaktadır. Bu düzenleme
nedeniyle Anayasanın kamu görevlileriyle ilgili hükümlerinin askıya
alınacağı, kamu görevlilerinin, Anayasanın 123üncü
maddesine göre savunma hakkı verilmeden, keyfî olarak görevlerinden
çıkarılabileceği, göreve dönme durumunda, yaptırım
uygulayan kişilerin sorumluluğunun olmadığı
iddiaları dile getirilmektedir. Hâlbuki, haklarında işlem tesis
edilecek olan kamu görevlilerine yedi günden az olmamak üzere savunma
hakkı verilmesi hususu geçici 35inci maddenin (g) fıkrasında
düzenlenmektedir. Böylelikle, OHAL döneminde olmayan savunma hakkı bu
düzenlemeyle getirilmektedir.
Yine,
geçici 35inci maddenin (f) fıkrasında, kamu görevinden veya
meslekten ihraç ve iade işlemleri kapsamındaki görevler yerine
getirilirken görevin niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak
şartıyla görevin ifası sırasında işlendiği
iddia olunan suçlardan dolayı kamu görevlileri hakkında izne
bağlı olarak adli ve idari soruşturma ve kovuşturma
yapılması mümkün hâle getirilmektedir. Böylelikle, OHAL döneminde
olmayan bu uygulamanın getiriliyor olması ihraç ve iadelerde verilen
kararları daha isabetli kılacaktır. Dolayısıyla, kamu
görevlilerinin, savunma hakkı verilmeden, keyfî olarak görevlerinden
çıkarılabileceği, yaptırım uygulayan görevli
kişilerin sorumluluğunun olmadığı iddiaları
külliyen asılsızdır ve mesnetsizdir.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe girişimini asla unutmayacak ve
unutturmayacağız. 15 Temmuz bir milattır ve Türk milleti
istiklaline kanıyla, canıyla, imanıyla sahip
çıkmıştır. O kanlı gecede yaşananların
tekerrür etmemesi hem bizim hem de bizden sonraki nesillerin boynunun borcu,
ecdada ve şehitlerimize vefanın gereğidir. 15 Temmuz 2016da
yaşanan dehşet ve vahşet son iki asırda
karşılaştığımız hiçbir zulme, hiçbir
hıyanete benzememektedir. FETÖ Türkiyeye saldırmış,
işgale kalkışmıştır. FETÖ düşmandır,
haindir; üzerinden silindir gibi geçilmeli ve nihai olarak yok edilmelidir.
Bunun arası, ortası, başı, sonu, şurası,
burası, aması, ancağı yoktur. Türkiye 15 Temmuzla henüz tam
bir hesaplaşma yapamamış, tedirginliği atamamış,
riskleri aşamamıştır. Darbe ve vesayet tehlikesi tam
manasıyla geçmemiştir, hâlâ siyasi ayak gizemini korumaktadır.
Dürüst ve yürekli bir mücadele sürse de hâlâ mevzi düzeyde sonuçlar
alınmaktadır. Acziyet gösterilirse acınacak hâle geliriz,
ağırdan alırsak yüksek bedel öderiz. Haine hoşgörü insan
haysiyetine darbedir, bunu da aklımızdan çıkaramayız.
Bunları
yaparken haksız ve hukuksuz yere sosyal enkaz ve beşerî
yıkım yaratmaktan, adaletsizlikleri beslemekten, rövanşist
eğilimleri bilemekten kaçınmalıyız. Mazlumların
ahını almak, insan hak ve hukukunu hiçe saymak büyük bir vebaldir.
Devlet umuru, devlet gururu, devlet şuuru, millî vakar böyle bir vebale
ortak olmaz, asla olmamalıdır. Türkiye hem FETÖ belasını
hem de PKK tehdidini tamamen bitirerek gündeminden çıkarmalı,
geleceğimiz emniyete alınmalıdır. Milliyetçi Hareket
Partisinin terörle mücadelede desteği tamdır. Bu işi bitirelim,
bu rezilleri artık tamamen hayatımızdan ve gündemimizden kuyumcu
titizliğiyle ayıklayarak çıkaralım, hak ettikleri
cezayı bulmaları için gereği neyse yapalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
KALAYCI (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifini
destekliğimizi belirtiyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Değerli
arkadaşlar, kanun teklifinin tümü, bölümleri, maddeleri üzerindeki
önergeler üzerine konuşmalarda ek süre vermeyeceğimi ifade etmek
istiyorum. Hatiplerin, konuşmalarını belirlenen sürelere göre
ayarlamalarını rica ediyorum.
Şimdi,
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yavuz
Ağıralioğlu.
Buyurun
Sayın Ağıralioğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum
adına peşinen ifade etmeyi borç bildiğim husus şudur:
Terörle mücadele hassasiyetini Hükûmetin taşıdığı
çerçeve içerisinde zafiyete uğratacak bir irade beyanımız
olmayacaktır. Terörle mücadelede devletin bu mevzuda etkin mücadele etme
kararlığını, bu kararlılığın
arkasındaki Hükûmet iradesini ilzam etmemek için azami hassasiyet
göstereceğiz.
Bugün
görüşülmesine başladığımız kanun teklifinin
detayları üzerindeki itirazlarımız, bu
itirazlarımızın yerine ikame edeceğimiz tekliflerimiz, bu
süreçte hem devletin vakarına ziyan olmasın hem de devletin eline
geçirmiş olduğu siyasi kuvveti, idari kuvveti, bürokratik kuvveti
kullanırken keyfîliğe mahal bırakılmasın. Bu
endişelerle teklifin hem bütünü üzerinde hem de detayları üzerinde
arz etmeye çalıştığımız husus, Hükûmetin bu on
altı yıllık fasılasız iktidarında
kullanmış olduğu üslubun, dilin, bürokratik üslubun ve
geleneğin devletin o anlamda göstermesi gereken hassasiyetlere çok uygun
olmadığını düşündüğümüz için bir tenkit
paranteziyle başlayacağım.
Birincisi
şu: Sayın Cumhurbaşkanının mebzul miktarda, OHALle
alakalı, bizim hassasiyetlerimizi havi konuşmaları var. Yani
burada Hükûmetimizin bize yaptığı en büyük iyiliklerden bir
tanesi şudur, sağ olun: Hangi mevzuda bir hassasiyetimiz varsa bizim
adımıza o cümleleri bizden çok daha şiddetli üsluplarla
söylediğiniz günler gördük biz. Yani biz bugün OHALle ilgili hassasiyet
kuracağımız cümlelerin aynısını Sayın
Cumhurbaşkanımız 2010 yılında ifade buyurmuşlar,
sağ olsunlar. Yani virgül ilave etmeden konuşabilsek, ifade etsek bu
hassasiyetler bugün bizim de hassasiyetlerimizdir. Peşinden gelecek,
bedelli askerlikle ilgili bizim hassasiyetlerimize konu olacak cümlelerin
aynısını, mislini Sayın Cumhurbaşkanı dâhil
hükûmetimizin üyeleri kurdular. Dolayısıyla bu on altı
yılık fasılasız iktidarın böyle bazen muhalefetin
işine yarar tarafları oluyor.
Şimdi
arz edeceğim 2010 yılı Sayın Cumhurbaşkanı
konuşması; bir bölüm, altını çizdiğim, kıymetli
bulduğum bir bölüm. Bütün konuşma çok veciz de çok
canınızı sıkmayacağım. Şimdi şu
ibretlik tabloya bir bakınız lütfen. Bu ülkenin Mehmetleri yani
şairin deyimiyle ...tertemiz alnından uzanmış
yatıyor, bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.
aradan saatler geçmeden, daha benim şehidimin kanı kurumadan Ankaradan
şiddetin diline şiddetle cevap veriliyor. Ana muhalefet partisi,
diğer muhalefet partisi çıkıyorlar Olağanüstü hâl ilan
edilsin, açılımdan vazgeçilsin, erken seçime gidilsin.' diye
açıklama yapıyorlar. Allah aşkına soruyorum: Bunun
zamanı mı, 73 milyon büyük bir acının içindeyken, 73
milyonun yüreği sızlarken, bunu konuşmanın zamanı
mı? O aslan gibi delikanlılar daha toprağa bile verilmeden
siyasi kavgaya soyunmanın zamanı mı, onlar üzerinden siyaset
yapmanın zamanı mı? Bu, hangi vicdana sığar? Terör
örgütü Şemdinli'de vuruyor, istismarcılar anında Ankara'dan ses
veriyor. Terör örgütü siyasete yön vermek için vuruyor, Ankara'dan
bazıları anında tuzağa düşüyor. Terör örgütü,
olağanüstü hâl yeniden ilan edilsin, Türkiye yeniden 1990'ların
Türkiyesi olsun, Türkiye üçüncü dünya ülkesi gibi görünsün diye kanlı
eylemler yapıyor. Ankara'dan birileri anında terör örgütünün
ekmeğine yağ sürüyor ve eğer 'Olağanüstü hâl kalksın.'
diyenler samimi olsaydı... Olağanüstü hâli kaldıran bu iktidar,
biz kaldırdık. Ama şimdi eylemleriyle neyi talep ediyorlar?
Olağanüstü hâli talep ediyorlar. Buna şimdi kim yataklık ediyor?
Malum muhalefet partisi. Ne diyor? 'Olağanüstü hâl ilan edilsin.' Geç o
işi, geç. O sizin karakterinizde var, bizim iktidarımızın
karakterinde yok, o sizin aczinizin gereğidir. Terör örgütü, bu ülkede millî
birlik ve kardeşlik tesis edilmesin, bu sorun çözülmesin, istismar
kaynakları kurutulmasın diye kanlı eylemler yapıyor,
birileri de Ankarada terör örgütünün amaçlarına hizmet edecek bir dili
kullanıyor. Ne diye olağanüstü hâl? Bunu bölgede yaşayan benim
insanım, kardeşim iyi bilir; orada görev yapan askerim, polisim iyi
bilir. Bunu Ankara'dan başını çıkarmayan siyasetçi bilemez.
Olağanüstü hâl Öyle gerekiyor. diyerek belli bölgelerde yerleşimi
engellemektir, girişi çıkışı
sınırlamaktır, yerleşim bölgelerini boşaltmaktır.
Olağanüstü hâl Terörle mücadele bunu gerektiriyor. diyerek her
derecedeki okullarda eğitime ara vermektir. Olağanüstü hâl Tehlike
arz ediyor. bahanesiyle binaları yıkmaktır, Böyle gerekli.
diyerek zaruri ihtiyaç maddelerinin dağılmasını
düzenlemektir, temel ihtiyaç maddelerine el koymaktır, sokağa
çıkmayı yasaklamaktır, sınırlamaktır, üst
aramasıdır, ev aramasıdır; gazete
yayınlarını, gazete dağıtımını
engellemektir. 19 Temmuz 1987de olağanüstü hâl ilan edildi ve 30
Kasım 2002de biz kaldırıncaya kadar devam etti. Hangi yaraya
merhem oldu, hangi sorunu çözdü? Açın terör olayı istatistiklerini,
olağanüstü hâl dönemlerinde zirve yaptığını
göreceksiniz. Bırakın teröre çare olmayı, olağanüstü hâl
terörü derinleştirdi, bölge halkını mağdur etti, terörün
istismar zeminini güçlendirdi. Olağanüstü hâl istemek, terörün diline
teslim olmaktır. Sayın Cumhurbaşkanının veciz
konuşmasından bir bölüm.
Şimdi,
bunu şunun için arz ettim: Hükûmetimizin bazı mevzulardaki
hassasiyetleri ki bu terörle mücadele konseptinin hassasiyetine biz aynen
katılıyoruz ama Hükûmet kendi ihtiyaç analizini bir yere oku
atıp üstüne daire çevirip 12 yazarak ifade edemez. Sizin
istediğiniz tonlamada, sizin istediğiniz zamanlamada, sizin istediğiniz
şekilde iş yapmak keyfîliğinden sizi kurtarmak bizim
kardeşlik borcumuz. Şimdi usulen şunu söylemek borcu
altında geldim bu kürsüye: Ben sizin yetki talebinizden çok, bu doğan
yetkileri kullanma imtiyazı elinize geçtiği andan itibaren
yaptıklarınıza kızıyorum. Bugün, Hükûmet, kabine
açıkladı. Bu süreç içerisinde açıklanan kabinenin içerisinde
FETÖyle iltisakı olduğu için akrabaları içeride olan
arkadaşımız var. Ben Hükûmetimizin böyle bir tercihte
bulunmasını çok takdir ettim. Yani suçların şahsiliği
ilkesine avdet edilmesini çok takdir ettim, çok doğru bir
yaklaşımdır. Yani yakınları FETÖden içeride diye
birisinin şahsi haklarına asla musallat olamayız. Çünkü biz
amcasını Müslüman edememiş bir Peygamber'in ümmetiyiz çünkü biz
kendisine iman etmemiş hanımları, çocukları olan
peygamberlere iman etmiş bir ümmetiz. Dolayısıyla amcaları
iman etmedi diye iradeleri ilzam edilmemiş insanların
Aslında
medeniyet hakikatimizin beslendiği pınarlardır oralar. Hukukta
suçun şahsiliğine avdet edilmesini çok kıymetli buluyoruz ama
Hükûmetin bu tarz salahiyetlerini kullanırken sadece kendi tarafına
uygun gelecek yerlerde hukuka itibar etmesini, sair yerlerde muhalefeti
cezalandırma şehvetini uygun bulmuyoruz, doğru bulmuyoruz;
şundan sebep doğru bulmuyoruz: Efendimiz, biliyorsunuz
Bunu arz
edeceğim, ben Hükûmetimizin üyelerinin münhasıran kulaklarına
değsin diye anlatıyorum, Allah kalbinize düşürsün. Suç
işledi diye, hırsızlık etti diye bir gün affı istenen
bir sahabiyi getirip Efendimize diyorlar ki: Ya Resulullah, bunu affedin.
Efendimiz yüzünü çeviriyor. Sonra buyuruyorlar ki ısrar edilince
Bu,
filanca kabilenin, filanca şöhretli ailenin, filanca şöhretli
sülalenin mensubudur, bunu affedin; bu, ihtiyaçtan dolayı
hırsızlık yapmadı. diyorlar. 2nci, 3üncü tekrardan sonra
Efendimiz buyuruyorlar ki arkadaşlar -kulağımıza, hepimizin
kulağına küpe olacak, bin küsur yıllık nasihat- Sizden
öncekilerin helak olmasının sebebi şudur: Onlar içlerinden
şöhretli, itibarlı, zengin olanların suç işlediği
hâllerde zengin, itibarlı ve şöhretli olanları affederlerdi.
İçlerinde garip, kimsesiz ve yalnızlar suç işlediğinde
onları cezalandırırlardı. Sırf böyle
yaptıkları için Allah onları yerle bir etti." diye,
hayatında çok nadir celallendiği zamanlarda çıkan
alnının damarı çıkarak, celallenerek söyledi bu sözü.
Peşine de ekledi: Peygamber kızı Fatıma olsa bile
aynı şeyi yaparım.
Dolayısıyla,
bizim boynumuza borç olan şey şudur
Erzurumun kurtuluşu
vesilesiyle mesajlar yayınlandı. AK PARTİden
arkadaşlarımıza söyleyeyim hem de Erzurumu da anmış
olayım; Erzurumdan arkadaşlarınız -bu AK PARTİye oy
veren arkadaşlarımız bunlar- bu uygulamaya şöyle dediler:
Erzurumda böyle olunca biz deriz ki Gardaş, cağ kebaplar bize,
şişler size. Dolayısıyla, Hükûmetimizin eline
geçirmiş olduğu yetkiyi kullanma şeklinde eşitlik, aleyhine
olsa bile, kendisine de şamil hâle getirmek hassasiyeti
lazımdır. Biz, Hükûmetin yetki taleplerinin terörle mücadelede bir
zafiyet olmayacak şekilde desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Lakin bu hassasiyet, biliyorsunuz ki, Anayasanın verdiği yetkilerde
devletin vatandaşı karşısında kontrolsüz bir güç
hâline gelmemesi içindir. Dolayısıyla, bugün olağanüstü hâl
üzerinden Sayın Cumhurbaşkanının bu konuşma çerçevesi
içerisinde aynı hassasiyetleri
taşıdığımızı ifade ediyoruz. Buradan teröre
bir iltimas, buradan teröre bir avans; buradan terörün bu memlekette
devletimize, milletimize edeceği bir suikasta asla bir tolerans
çıkmaz, böyle bir şeye asla müsaade etmeyelim. Lakin sizin devletimiz
adına elinize geçirmiş olduğunuz Hükûmet etme yetkisini
kullanırken içine düştüğünüz bu keyfîliği de aslında
sizin için de, milletimiz için de, devletimiz için de doğru bulmuyoruz.
Dolayısıyla biraz önce önerge verildi, önerge üzerinde
konuşurken de ifade etmek istemiştim, imkân bulamadım,
şimdi vesile oldu demek zorundayım. Hukuk fakültesinden beri
arkadaşımız olan, bugün devletin yönetim kademelerinde
yargı hizmeti gören arkadaşlarımız var. Sizin de hem parti
grubunuzdaki arkadaşlarınız bilir hem seçmen çevrenizden bu
kabil şikâyetler size de gelmektedir mutlaka. Olağanüstü hâlin bize
yaşatmış olduğu o dehşetli 15 Temmuz sürecinin
korkusuyla birleşmiş siyasal dil Türkiye'de bürokrasiyi
baskıladı arkadaşlar, adli bürokrasiyi de baskıladı,
idari bürokrasiyi de baskıladı, siyasi bürokrasiyi de
baskıladı, siyasetin dilindeki baskı askerî bürokrasiyi de
baskıladı. Bu, içerideki bu korku, dehşet dili hiçbir delil
olmadığı hâlde dosyada, hiçbir delil olmadığı
hâlde FETÖcü olmak korkusundan Ben FETÖcü olana kadar dosya içerisindeki
adam FETÖcü olsun. cinnetine imkân verdik arkadaşlar. Bu, biraz önce
CHPnin önergesine benim katıldığım yerdir. Bunun etkileri
üzerinde, devletin yönetimi elinde bulunduğu için Hükûmetimizin
olağanüstü hassasiyet göstermesi lazım. İstirham ediyorum, bu
bürokrasideki, siyasetin dilindeki dehşetin bürokrasiye
yansımalarını lütfen araştıralım, özellikle
adliyeye yansımalarını araştıralım.
Bu
Olağanüstü Hâl Yasasıyla ilgili diyorsunuz ki: Fransadan
aldık. Fransadaki gözaltı sayılarına bakın
arkadaşlar, 25-30; dava dosyalarının sayısına
bakın 700-800. Arkadaşlar, 100 bin, 120 bin ihraç var, son kanun
hükmünde kararnameyle atılanlar var. Bunlarla ilgili isabet
ettirdiklerinize asla bir şey diyemeyiz biz. Yani 15 Temmuzda
uğradığımız alçaklığa
bulaşmış birine merhamet edecek kadar aklımızı
kaybetmedik lakin devlet bu işte şu kadar nobran davranamaz.
İçeriye aldığınız adamlardan Yanlış oldu,
kusura bakmayın. diye dışarı bıraktığınız
insanlar iki yıl boyunca içeride yatmışlarsa vatan haini ve
alçak muamelesi görüyorlar. Sonra o insanlara Kusura bakmayın. deyince
iki yıl parantezinde kaldıkları vatan hainliğinin içinden
çıkmış olmuyorlar. Dolayısıyla devletin bu mevzudaki
hassasiyetine ihtimam göstermesi gereken sizlersiniz. Yani biz muhalefetiz,
muhalefet olarak size söyleyince zannediyorsunuz ki sizin
yaptığınız her işe bühtan etmekten başka
vazifemiz yok, öyle değil.
Sahada
-arkadaşlar cemiyetçilik yaptık otuz yıldır- elimizde
büyümüş çocuklar var. Bir mekanizma olarak devlet bazen reyinde
yanılabilir, Hükûmet bazen siyasi tasarrufta bulunur; o tasarruf
yanlış olur, zulüm olur ama daha büyük zulüm şudur: Biz bir
iftiraya uğradığımız zaman müracaat edeceğimiz
bir mahkeme yok. Çocuklar var elimizde büyüdü, her şeyleriyle vatanlarına,
milletlerine, devletlerine muti olsunlar, devletlerine hizmet etsinler diye
ocaklarda şahsiyetlerine su verdik, çelik ettik onları. Şimdi
onlardan irtibat yok, iltisak yok, hiçbir şekilde illiyetleri yok ama
bunların ihraç kararnameleri içerisinde atılma süreçlerine müdahil
olamadık, olamıyoruz. Dava dosyalarına bakıyoruz bir
şey yok. İlgili mahkemedeki savcıların, hâkimlerin
bazıları okuldan arkadaşımız çıkıyor, onlara
diyoruz ki: Arkadaşlar, Allahtan korkmuyor musunuz siz? Nedir bu?
Diyorlar ki: Bırakırsak biz FETÖcü olacağız korkusu
altındayız. İstirham ediyorum, bunu sadece efendim, 15 Temmuz
suikastının gevşekliğimizden istifa etsin, bizi suistimal
etsin de yeni teşebbüslere kalksın alanı hâline getirmeye
çalışmıyorum ama devletin dini adalettir, devleti ayakta tutan
şey adalettir, devletin ziyneti de adalettir. Yani bizim vazifemiz burada
toplu toplu insanları bir kararname hükmü içerisinde mağdur etmek,
ondan sonra da mağdur ettiklerimize birkaç yıl sonra ortaya
çıkınca Kusura bakmayın, biz yanlış yaptık.
demekten ibaret bir şeye devlet ciddiyeti denmez arkadaşlar.
İstirhamımız
şudur: Olağanüstü hâl yetki talebi; bunun maddeleri üzerinde
konuşacağız, bazılarını idarenin keyfiliğine
alet olmasın diye itirazlarımızla buluşturacağız,
tekliflerimiz var, teklif edeceğiz. Tekliflerimizin ciddiye alınabilir
tarafı yok çünkü burada vicdanlar parmaklarla ölçülebilir hâle geldi. Yani
muhalefetin önerisine teklif vermek bir siyasi parti çatlağı gibi
takdim edilir hâle geldiği için burada millet iradesinin tecellisi bir
türlü sağlanamıyor.
Muhalefet,
iktidar Milliyetçi Hareket Partisinin kendilerine vermiş olduğu
avansı 60 ve 80 ihtilalinden sonra doğan siyasi şuursuzlukla
birleştirdi. 60 ve 80 ihtilalinden sonra da şöyle oldu: Yetki
verdiniz akıl ve fikir vermenize gerek yok gibi bir cürete döndü mevzu.
Tamam, yetki almış olabilirsiniz ama bu yetkiyi istişare etmek
zorundayız çünkü yeni bir süreç inşa ediyorsunuz. Yani hepiniz ifade
ediyorsunuz ki biz devletimizi yeniden inşa ediyoruz bürokratik olarak. Bu
süreç içerisinde milletin yetki verdiği sair siyasi
organizasyonların, irtibatta olduğu bürokratik tecrübenin, akademik
tecrübenin size teklif ettiklerine niçin düşman hattından gelmiş
ve sizi engellemeye çalışan teklifler olarak bakıyorsunuz?
Dolayısıyla, burada yeni ihya süreci, inşa süreci
yapılacaksa, hiç değilse süreci sükûnetle, hiç değilse süreci
suhuletle ve mutabakatla çıkarabilmek imtiyazı hissemize düşsün.
Yani bunca netameli iş başımıza geldi,
başımıza gelen bunca netameli işten sonra mutabakatla
iş yapmak diye bir şey çıkaralım ve biz işlerimizi
kanuna uyarak yapalım.
Biz
burada, biliyorsunuz, Meclis yemin töreninde tüzüğün ilgili maddesi
boş olduğu için, Cumhurbaşkanımız salona
geldiğinde, millet iradesine hürmeten, millet iradesine hürmeten,
alınan yüzde 52 oya hürmeten, Cumhurbaşkanlığına
hürmeten salona gelişi ayakta karşıladık, biliyorsunuz,
sonra da yemin merasimine başlanınca oturduk. AK PARTİden
arkadaşlarımızın sitemleri var: Efendim, niye oturdunuz?
Çalışma usullerimizi bu hâle getirerek toparlayabiliriz bu ülkeyi.
Dedim ki: Biz normalde Cumhurbaşkanlığına, millet
iradesine, seçime hürmeten üzerimize düşeni yaptık; öbürü de
izzetinefsimize sadakat göstererek oturduk, problem yok. Ama ayağa
kalkılması bir tüzük maddesi hâline getirilebilirse, mesela,
tafsilatlı hâle getirilebilirse, yani Cumhurbaşkanlığı
makamının yemin merasimi bile siyasi tartışma konusu
olmaktan çıkarılır, çıkarılsın. Çok basit bir
şey, yani teklifimiz şudur, biz bu tartışmaları
şöyle bitirebiliriz: Hukuka uymak, hukuka riayet etmek, hepimizin
mutabakat alanını hukuka ihtimam göstermek olarak belirleriz.
Dolayısıyla, keyfiliğin en basit mevzularda bile milletin
birbirine bühtan etmesine sebep olacak bir çatışmanın,
kavganın alanı olmaktan çıkarırız siyaseti, bu çok zor
bir şey değil. Ama, illa, biz sanki hukuka, hakka çok
saygılıymışız gibi, teamüller üzerinden memleketin
geleceğini inşa edemeyiz. Hukuk üzerinden inşa edeceğiz,
tabii ki teamülleri göz önüne alalım. Ama bizim hissemize düşecek
olan şey, Meclisin de itibarına yakışan şey, bu millet
iradesinin tecelligâhı olan bu yerde bizim hissemize düşen şey,
her şartta kurala uymak olmalıdır, her şartta.
Dolayısıyla,
ben olağanüstü hâl şartları içerisinde devletin vakarına
ziyan edebileceğimiz bir küçülme de görüyorum dilimizde. 15 Temmuz
suikastını hafife almayalım. 15 Temmuza teşebbüs eden
cinneti asla küçümsemeyelim. Küçümsemeyelim ama bir taraftan devletin bütün
mekanizmalarını felç edecek kadar büyük bir korkuyu da büyütmeyelim.
Bizim koca devletimizi, imparatorluk kurmuş devletimizi arkasında
beş bin yıllık geçmişi olan milletimizle beraber bir emekli
vaizin aldığına dair cümleleri büyüterek devletimizi de
küçültmeyelim. Şunu ciddiye alalım, biz 15 Temmuzda bize
teşebbüs edilen alçaklığa mukabele etme irademizi beyan edelim
ama daha çok şunu ciddiye alalım: Biz nasıl bir devlet
boşluğu verdik ki biz devletimizi nasıl bir ferasetsizlikle
yönettik ki 100 binleri bulan bir sızma devletin idari, adli, bürokratik
işleyişini felç edecek şekilde bir olağanüstü hâl mecburiyeti
oluşturdu? Dolayısıyla bütün bu işler konuşulurken
kendi hissemize düşen ferasetsizliğin, kendi hissemize düşen
zamanında bu işleri engelleyememiş olmanın mesuliyetinin de
cümlelerini kurmak zorundayız. Yoksa ben burada olağanüstü hâl tasarısı
maddeleri üzerinden mevzunun şu hâle getirilmesinden de çok muzdaribim:
Efendim, akşam ana haber bültenlerinde İktidar partisinin Milliyetçi
Hareket Partisinin desteğiyle sağlamış olduğu
çoğunluğa filanca filanca partiler de itiraz ettiler ve koşulsuz
itiraz
Bu kabîl bir kaba tasnifin içerisinde hassasiyetlerimizin,
endişelerimizin gümbürtüye gitmesinden de memnun değiliz.
Dolayısıyla biz maddeler üzerindeki tekliflerimizi yapıcı
olarak size teklif edeceğiz. Değişiklik taleplerimizin
tamamı daha önce benzer uygulamalarda sizin, Hükûmetimizin eskiden bu hâl
kalksın zamanında teklif ettiği cümlelerden seçiyoruz. Yani
inanın buna, tek tek çıkarıp burada siyasi olarak size cevap
hakkı doğsun diye istemiyorum yani mahcup olasınız diye de
konuşmuyorum, nezaketsizlik saymayın lütfen ama bugün size itiraz
olarak söyleyeceğimiz her cümleyi Hükûmetimizin üyelerinin cümlelerinde
bulduk biz yani bunların sizin için bir şey demek olduğunu
anlatmaya çalışıyorum. Biz kendimiz muhalefet partisi olarak
çalışmasak sizin geçmişte, bu on altı yıllık
iktidar döneminizde geçmişte kabinelerde görev yapmış, Millî
Savunma Bakanlığı yapmış, Adalet
Bakanlığı yapmış, İçişleri
Bakanlığı yapmış, Millî Eğitim
Bakanlığı yapmış bütün
arkadaşlarımızın bu ve benzer
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla)
konularla alakalı cümlelerinin
içerisinden vallahi teker teker virgül ilave etmeksizin cümle
çıkarırız, size muhalefetin esasını sizin
cümlelerinizle yaparız, öyle yapıyoruz. Yani sizin muhalefete
ihtiyacınız yok çünkü siz zaten kendinize muhalefetsiniz.
Dolayısıyla arkadaşlar, istirhamımız şudur:
Olabilir, feraset gösterilemedi. Oldu, yanıldık. Bunu da beyan
ettiniz.
Şimdi
ihtimam gösterin diye diyoruz ki: Yarın yine yanıldık
demeyeceğiniz bir istişare süreci gibi değerlendirelim bunu.
BAŞKAN
Sayın Ağıralioğlu, tamamlayın efendim.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Başkan
Ben
maddeler üzerindeki tekliflerimizi arz edeceğim.
Arkadaşlarımız sonra söyleyecekler. Ben buraya kadar bir çerçeve
çizmek istedim.
Hassasiyetlerimize
konu olan şeyi ifade edebildiğimi zannediyorum. Hükûmetle, Hükûmetin
siyasi iradesiyle ve onun sonuçları üzerinden doğacak ne varsa
onlarla bizim, partimiz ve grubumuzun münasebetinin çerçeve dilini de
oluşturmaya çalışıyorum. Yani mesuliyetli, vakur, Hükûmetin
doğru yaptıklarına kuvvet vereceğiz, yanlış
yaptıklarına mâni olmak için elimizden gelen her şeyi
yapacağız. Meclisin iradesi bu anlamda kıymetsiz hâle
gelmiş, sanki burası siyasi ağırlığını,
idari ağırlığını kaybetmiş bir görüntüde
olmasın diye burada hassasiyetini
taşıdığımız şeyleri sokağa, memleket
sathına taşımaya gayret edeceğiz.
Yüce
heyetinize saygılarımı arz ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağıralioğlu.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayhan Bilgen,
Kars Milletvekili.
Sayın
Bilgen, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tartıştığımız konunun önce bir
genel çerçevesiyle ilgili tamamen esastan köklü itirazımızı
ifade etmem gerekiyor.
Dünya
2001den bu yana yani 11 Eylül saldırıları diye bilinen
süreçten bu yana bir cinnet hâli yaşıyor ve bu cinnette aslında
ülkeleri yönetenlerin kendi güvenliği, kendi iktidarlarını
pekiştirme ve kalıcı kılma çabaları toplum
güvenliği gibi, insan güvenliği gibi sunuluyor.
11
Eylülden bu yana Amerikan halkı daha mı güvenli, dünya daha mı
güvenli? Avrupa, Orta Doğu daha güvenli mi yaşıyor? Hayır,
çok açık bir durumla karşı karşıyayız. Ama 11
Eylülden beri dünyada özgürlükleri kısıtlayarak daha güvenli olunacağı
iddiasıyla dünya yönetiliyor. Biz buna esastan itiraz ediyoruz. Bunu
Amerika da yapsa yanlış, İsrail de yapsa, Çin de yapsa, Türkiye
ya da başka bir ülke de yapsa yanlış olduğu
iddiasından hareket ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, burada elbette Fransa örneği verildiği için ben uzun
bir Fransa faslına girmeyeceğim ama konuşmaların içerisinde
maddelerle ilgili önerilerde arkadaşlarımız
karşılaştırmalar, kıyaslar yapacak. Bir kere insan
hakları alanında kötü emsal kıyas olmaz değerli
arkadaşlar. Bu, temel bir ilkedir. Hiçbir ülkenin kötü örneğini
Fransa da böyle yapıyor. diyerek falan savunamazsınız. Böyle
bir şey olmaz. Fransa yanlış yapıyorsa yanlış
yapmıştır, Fransada da yanlışa karşı
çıkarız. Avrupada İslamofobi dediğimiz şey,
yabancı düşmanlığı dediğimiz şey, zaman
zaman, işte dindarların inandıkları kitabın bile terör
kapsamında tartışma konusu yapılması tam bu
mantığın eseridir. Biz bu mantığı Fransa
yaptı. diye alkışlayacak mıyız? Dolayısıyla
da burada bir kere kıyas yanlış, kıyasın mantığı
da yanlış. Yani Fransadaki örnekler de Türkiyeyle
karşılaştırılamayacak örnekler. Ne işinden
atılanlar ne kapatılan gazete, televizyon sayısı ne
tutuklananlarla ilgili durum asla Fransa-Türkiye
karşılaştırmasına da imkân vermez.
Değerli
arkadaşlar, bir konuyu doğru anlamanın ilk adımı onun
hem küresel ölçekteki karşılaştırmalarını
doğru yapmaktır hem de tarihsel arka planını doğru
analiz etmektir. Ben çok kısa bir tarihsel seremoniyi paylaşmaya
çalışacağım. Dünya tarihinde neredeyse bildiğimiz
somut Roma Cumhuriyetinden bu yana aslında olağanüstü yönetme
yetkisine dair tartışmalar yapılıyor. Yani devlet kendi
güvenliğini sağlamak için, kendi birliğini sağlamak için
-bunları tırnak içerisinde söylüyorum- yetkilerini, kendi ilan
ettiği hukuka rağmen farklı kullanma eğilimi
taşıyor ve bu yaklaşım aslında Fransız
İhtilaliyle birlikte de tabii ki ulus devlet ve onunla birlikte dünya
siyaset literatürüne giren milliyetçilik gibi, başka birtakım ideolojilerle
birlikte hukukun bir parçası hâline geldi ama bunu, bu hukuku devletler ne
zaman çok yaygın biçimde kullandılar? Değerli arkadaşlar,
Birinci Dünya Savaşı sırasında kullandılar. Bugünkü
insan hakları konusunda daha ileride saydığımız ülkelerin,
devletlerin büyük kısmı Birinci Dünya Savaşında
savaşı göstererek bu hakları, bu özgürlükleri askıya alan
uygulamalara imza attılar. Ama sonra Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesiyle birlikte bu
sınırlandırmanın sınırına dair çok net bir
çerçeve çizildi, dendi ki: Bu sınırlandırmalar, bir, geçici olmalı;
iki, mutlaka ama mutlaka istisnai olmalı. Yani kalıcı olan ve
neredeyse genelgeçer olan şey, artık bu
sınırlandırmanın sınırını
tanımamaktır, bu sınırı yok saymaktır. Oysa bu
sınır, en azından Anayasanın 90ıncı maddesiyle
sizin de destek verdiğiniz, sizin döneminizde geçen bu önemli düzenlemeyle
birlikte artık iç hukukun parçasıdır. Dolayısıyla da
90ıncı maddeye aykırı bir yaklaşım içerisinde
olduğumuz çok açıktır, çok nettir.
Değerli
arkadaşlar, bu topraklarda da buna dair düzenlemelerin bir arka planı
var. Mesela, 1876da Kanuni Esaside 113üncü madde var. Bu madde,
padişaha muhalefet edenleri sürgün etme yetkisidir aslında. Yani
olağanüstü hâl yetkileri diye tarif ettiğimiz yetkiler, bu
topraklarda iç hukuka ilk defa o dönemde girdi, bu arayışla girdi ve
sonra Meclis-i Mebusanla ilgili bir düzenleme var, o da ilginç, cumhuriyetin
devraldığı mirası anlamak açısından ilginç. Orada
da çok net bir ölçü var, diyor ki: Meclis toplanamadığında
ancak o yetkileri kullanacak makam tarif edilir. Yani savaş
dolayısıyla Meclis toplanamadığı için yetki devrediyor
değerli arkadaşlar. Şimdi böyle bir durum var mı, bu
ölçekte bir tehdit var mı, buranın toplanamaması gibi bir durum
var mı? Evet, 15 Temmuz akşamı vardı ama artık yok
böyle bir tehlike. Dolayısıyla, ancak o koşullarda devredilecek
bir yetkinin daimî bir yetki devrine dönüşmesi de asla kabul edilemez.
Yine,
muvafakat kanunu gibi, değerli arkadaşlar,
devraldığımız mirasta, bu Meclisin savaş
sırasında, Kurtuluş Savaşı sırasında
Hıyanet-i Vataniye Kanunu ve biliyorsunuz, istiklal mahkemeleri deneyimi
var. Şimdi, tabii ki o günün koşullarını bugünden
tartışmaya açmak doğru değil ama istiklal mahkemelerinin
olağanüstü yargılama yöntemlerinin faturasının nerelere
kadar uzandığını biliyoruz. Doğrudan doğruya,
savaşta Mustafa Kemalin en yakınındaki komutanların bile
istiklal mahkemelerinde o gün yargılama konusu
yapıldığını hepimiz biliyoruz. Yani binlerce
haksız yargılamayla ilgili sonradan yapılan
tartışmaları biliyoruz. Dolayısıyla da bu tarihî arka
planı görmeden bugün bir güvenlik tartışması yapmak
neredeyse imkânsızdır.
Değerli
arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki devletler konjonktürel olarak ve o günün
koşullarına göre pozisyonlarını da değiştirerek
güvenlik teorilerini, güvenlik konseptlerini yenilerler. Ben iki örneği
özellikle biraz ayrıntılı açacağım. Bu iki örnek çünkü
iki tercihtir aslında. Yani Fransa ve İngiltere örnekleri çokça
tartışılıyor ama nedense Çin ve İsrail örnekleri pek
tartışılmak istenmiyor.
Değerli
arkadaşlar, cümleleri olduğu gibi okuyacağım ki bugünkü
maddelerdeki karşılıklarını belki maddeleri
çalışan arkadaşlarımız daha iyi hatırlarlar. Ama
önce bir, İsrail hukukunda bu nasıl yer aldı, buna dair çok küçük
bir parantez: Değerli arkadaşlar, İngilizler manda yönetimi
döneminde yani daha henüz İsrail devleti kurulmadan, 1948 öncesinde
1940ta aslında bir olağanüstü hâl rejimi kurdular ve İsrail
kurulduğundan beri bir olağanüstü hâl yönetimini tercih etti. Önce
bunu bir kereye mahsus, sonra birkaç kere uzatma ve nihayetinde artık daha
sonra bu terörle mücadele konseptini -tırnak içerisinde özellikle ifade
ediyorum- İsrail kalıcılaştırdı. Hangi
gerekçeyle, kime karşı, kimi terörist olarak tarif ederek
kalıcılaştırdığını herhâlde bütün
kamuoyu biliyor ve her gün de yaşıyoruz. Zaten her gün ekranlara
yansıyan manzaraların, insanlık dışı tablonun da
savunması böyle yapılıyor. Deniyor ki: İsrail devleti
tehdit altında, İsraile karşı terörist saldırı
var. Dolayısıyla da biz terörle mücadele ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, kullandıkları yetkiler, terörle mücadele
iddiasıyla yaptıkları düzenlemeler sonunda tutuklanan kişi
sayısı 7 bin civarında ama bir de ilginç durum var, idari
tutuklama diye bir şey var İsrail hukukunda yani yargısız,
yürütmenin inisiyatifiyle tutuklama gerçekleşiyor. Gösteri yasaklama, yine
izne tabi olmayan aramalar İsrail hukukundaki en temel terörle mücadele
düzenlemeleri değerli arkadaşlar. Biraz sonra tek tek üzerinde
konuşacağımız maddelerde de tam gösteri yasaklama ve izne
tabi olmayan aramalarla ilgili düzenlemeler var.
Bir
başka örnek Çin. Değerli arkadaşlar, Çin de 2007
yılında Acil Durum Müdahale Yasası diye bir yasa
çıkardı. Daha önce, biliyorsunuz, Tiananmen olayları,
gençliğin sokaklara çıkması ve çeşitli baskılara
karşı tepkiler vardı ve 2007de Çin bu yasal düzenlemeyi
yaptı, bu Acil Durum Müdahale Yasasını yaptı. Peki, ilk
kime uyguladı? Hepinizin tahmin edeceği gibi ilk Doğu
Türkistanlılara, Uygurlara uyguladı çünkü onlar da Uygurları
terörist kabul ediyorlardı. Dolayısıyla, Uygurların en
temel hakları -toplantı, gösteri yürüyüşünü falan geçtik-
yaşama hakkı bile, eğitim hakkı ya da işte, ikamet,
seyahat, neyse, bütün hakları bu düzenlemeden hareketle keyfî biçimde
kısıtlandı. Bunun için bir mekanizma oluşturuldu, bu da
ilginç değerli arkadaşlar. Mekanizma, doğrudan doğruya
devlet başkanına bağlı Merkezî Disiplin ve Denetleme Kurulu
diye oluştu. Bu, merkezîleşme hevesinin de aslında neye hizmet
ettiğini çok net biçimde gösteriyor. Oradaki düzenlemelerde neler var
arkadaşlar? İnternete erişimin kısıtlanması ve
şehirlere giriş yasağı. Bunlar da biraz sonra
konuşacağımız maddeler içerisinde, biliyorsunuz, çok net,
çok somut biçimde tarif edilmiş şeyler.
Arkadaşlar,
çok ilginç bir durumdur, bu aslında acil durum için yapılan
düzenlemeler ve büyük kısmı aslında Uygurlar için hayata
geçirilen bütün muhalifleri cezalandırmaya dönüşmüş düzenlemeler
bir noktadan sonra -bu ironiye özellikle dikkatinizi çekmek isterim- Çin
Komünist Partisinin yöneticilerinin de yolsuzluklar dolayısıyla
işinden atılması ve mallarına hızlı biçimde el
konulmasına dönüşmüştür. Yani bir kuralı
koyarsınız, bir keyfî düzenlemeyi hayata geçirirsiniz; bunu,
muhalefeti dizayn etmek için, muhalefeti bastırmak için
yaparsınız ama sonra bumerang gibi döner ve o kuralı
koyanı, o kuralı savunanı da vurmaya başlar; Çinde olan da
budur değerli arkadaşlar.
Evet,
bu iki karşılaştırmayı ne için yaptım? Bu
maddelerde, biraz sonra tek tek konuşacağımız maddelerdeki
mantığın aslında bu ülkelerde de ne kadar somut, net
biçimde savunulduğunu ifade etmek için.
Değerli
arkadaşlar, belki hani bir kıyas, bir
karşılaştırma çok doğru değil ama daha önce de
burada söyledim, bir kez daha dikkat çekmek isterim. İslam hukukunda çok
ilginç bir kural vardır. Denir ki: Bir gemide 99 şaki varsa,
eşkıya varsa, yol kesen varsa, 1 tane masum bile varsa o geminin
içerisinde, siz o gemiyi batırarak 99 şakiyi
cezalandıramazsınız. Bu, çok net bir kuraldır.
Şimdi,
kendi vicdanlarınıza sorun değerli arkadaşlar: Meriçte
annesine sarılarak hayatını kaybeden bebeği terörle
mücadeleyle izah edebiliyor musunuz? Ya da Vanda evinin bahçesinde,
sokağında çatışma oldu diye işkence gören çocuğun
pozisyonunu ülkenin güvenliğiyle izah edebiliyor musunuz? Yani burada çok
açık bir ayrım yapmak zorundayız. Artık dünya insan
güvenliği ve toplum güvenliği kavramını başka türlü
ele alıyor ve güvenlik daha özgürlük kısıtlayarak asla tesis
edilemiyor, bu mantığı mutlaka tasfiye etmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, onun için, aslında tek tek bu tip
düzenlemelerden medet ummak yerine bu ülkede şimdiye kadar güvenlik
algısının ve tehdit tanımlamasının ne kadar
yerinde, doğru ve isabetli olup olmadığıyla
yüzleşmemiz gerekiyor.
Çok
somut bir karşılaştırma yapacağım. İlk OHAL
uzatması yapıldığında dendi ki: Üç ay için
uzatıyoruz ama belki üç aya ihtiyaç bile olmayacak, iki ayda
bitireceğiz. Şimdi, değerli arkadaşlar, bir tehdidi tarif
ederken bu işin uzmanları çok net bilirler, eğer onunla
mücadeleyi iki ayda yapamıyor, iki yılda bile bitiremiyorsanız
sizin zaten tehdit tanımlama beceriniz, yeteneğiniz sıfırlamış
demektir. Yani tehdidin kapsamını bilmiyorsunuz demek ki,
derinliğini bilmiyorsunuz, hangi kapsamda, hangi boyutta olduğuna
dair hiçbir okuma yapamamışsınız ki İki ayda
bitireceğim. dediğiniz şeyi iki yılda bile
bitirememişsiniz. Şimdi artık üç ay üç ay bile bunu
tartışmayalım, üç yıllık bir uzatma yapalım.
diyorsunuz bazı düzenlemelerle ilgili, bazısı üç yılla bile
sınırlı değil, ucu açık bir düzenleme yapmayı
savunuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, paketin içerisinde destek verebileceğimiz kimi olumlu
düzenlemeler var ama ne yazık ki paketin bütününün mantığı
yanlış olduğu için bunları tartışmaya,
konuşmaya imkân bile olmayacak ama bu ayrım yapılsaydı
belki farklı bir tutum takınma imkânımız olurdu.
Yine,
çok garip biçimde bu kadar kritik, bu kadar hassas bir konunun içerisine yani
ülke güvenliği gibi bir konunun içerisine kantin ve lokallerin
gelirlerinin düzenlenmesiyle ilgili madde konuyor. Şimdi, arkadaşlar,
bunun hangi bütçede ele alınacağı konusunu böyle bir konuyla
birlikte getirmek ve tartışmak bu konunun
tartışılmasının ciddiyetiyle bağdaşıyor
mu sizce? Tehlike çok büyük, biz bunun için OHALi kaldırdıktan sonra
bir düzenleme yapıyoruz ama bunun içerisine bir de kantin gelirleri ne
olacak, buna dair bir düzenleme koyuyoruz. Yani işin ciddiyetiyle
bağdaşmayacak, sorunun büyüklüğüyle ve tam ters, tam
çelişkili bakış açısıyla bağdaşmayacak bir
durumla karşı karşıyayız.
Yine,
Anayasaya 90ıncı madde gibi başka açık ihlaller var. Çok
net biçimde hukukun en temel ilkelerinden birisi olan idarenin her türlü eylem
ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması
ilkesi bu pakette askıya alınmıştır değerli
arkadaşlar. Bunun istisnaları Anayasada
sayılmıştır, biliyorsunuz ki biz onlara da
karşıyız -ki şimdi Yüksek Askerî Şûra HSYKyle ilgili
tartışmalar yapıldığı için daha net ifade
edebiliriz- biz daha eskiden de bu istisnaların
kaldırılması gerektiğini savunuyorduk ama şimdi siz
çok daha geniş bir istisna alanı oluşturuyorsunuz ve bu istisna
alanında yargıyı neredeyse tamamen devre dışı
bırakıyorsunuz.
Yine,
olayın ekonomi politikasıyla ilgili boyutu var ki ben bununla ilgili
değerlendirmeyle sözlerimi bitireceğim. Değerli arkadaşlar,
12 Eylülün nasıl 24 Ocak kararlarıyla doğrudan ilişkisi var
idi ise yani ekonomik hayatı dizayn etmek nasıl bir güvenlik sorunu
gibi sunuldu ise şimdi de aynı tabloyla karşı
karşıyayız. Bakın, güvencesizlik, çalışma
hayatıyla ilgili bu ciddi, bu vahim düzenleme aslında tümüyle
ekonomik hayatı bir yeniden dizayn etme girişimidir. Ekonomi
politikaları ile güvenlik politikaları arasındaki ilişkiyi
tersine kurarsanız, o gömleğin ilk düğmesini yanlış
düğmelediğinizde sonuna kadar yanlış gitmeniz gibi bir
durumla karşı karşıya kalırsınız. Şimdi,
bu ülkede ciddi bir ekonomik sorun var piyasalarla ilgili, yatırımla
ilgili, istihdamla ilgili, işsizlikle ilgili, enflasyonla ilgili,
liranın değerinin düşmesiyle ilgili, Türk lirasının
diğer paralar karşısındaki durumuyla ilgili ciddi bir
tehlike var ama biz bunu, sorunu doğru tanımlayarak
tartışmak, konuşmak yerine muhtemelen önümüzdeki dönemde
başka güvenlik sorunlarıyla bu sorunun üstünü örtmeyi tercih
edeceğiz; tıpkı 24 Ocak kararlarıyla 12 Eylül
sonrasındaki konseptin üstünün örtülmesi gibi. Ama bu bir bataktır,
bu bir çıkmazdır, yanlış yanlışı
doğurur; siz ekonomik sorunları doğru ekonomik politikalarla
tartışmak yerine güvenlik tehdidiyle üstünü örtmeye kalkarsanız,
Saldırı var. İç düşmanlar var. der, toplumun neredeyse
yarısını düşman gibi tarif etmeye kalkarsanız aslında
sadece ekonomideki kara deliği büyütmüş olursunuz değerli arkadaşlar.
Bakın, bir 16 Nisan referandumu yaşandı ve 24 Haziran seçimleri
yaşandı. Elbette, seçim meydanlarında söylenen sözler seçim
meydanlarında kalır ama belli ki hâlâ bitmemiş, hâlâ sonuçta
bizim partimize oy veren insanlar da referandumda hayır oyu verenler de
bizim partimize belki de olumlu mesaj veren siyasi partiler de yani neredeyse
ülkenin yarısı, toplumun yarısı tehdit kategorisinde
görülüyor, düşman olarak tarif ediliyor. Şimdi, bir ülkede toplumun
yarısı düşman kategorisine girmişse siz hangi tehdit
teorisiyle, hangi güvenlik teorisiyle Terörle mücadele ediyoruz. diyerek bu
işin içinden çıkacaksınız? Yani bu işin hukuk boyutu
da sakat arkadaşlar, bu işin uluslararası politikada Türkiyenin
konumuyla ilgili yansımaları da sakat, bu işin ekonomi
politikası da sakat ve hepsinden önemlisi de galiba toplumda gittikçe
gerilimi tırmandıran, kamplaşmayı artıran ve bu
gerilim ve kamplaşmayla yönetme pratiği, yönetme tercihinin kendisi
ülkeyi ciddi biçimde tehdit eder bir noktaya gelmiştir. Onun için bizim
şu anda ihtiyacımız alelacele bu maddeleri geçirmek değil;
usul hatası gibi, Anayasa'ya aykırılık durumu gibi,
aslında esasını da ciddi biçimde masaya yatırmaktır.
Eğer iki yıl boyunca iki ayda bitirmeyi hedeflediğiniz tehdit
bitmemiş ve bu gerekçe gösterilerek bugün bu paket Genel Kurula
getirilmişse demek ki bir siyasi öngörü, bir feraset sorunu var, bir okuma
ve sorunu yanlış tespit etme durumu var. Dolayısıyla bu
yanlışı daha fazla büyütmek, daha fazla uzatmak da bir bütün
olarak siyaset kurumuna olan güveni zedeler, toplumun siyasetten beklentisinin
aksine davranış da aslında toplumsal barışı
tehdit eder.
Bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Zeynel Emre
Buyurun
Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin geneli
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepimiz bu dönem göreve yeni başladık. Mevcut
Anayasa'ya göre seçimlere girdik, bu Anayasaya göre mazbatamızı
aldık, geldik burada yemin ettik. Anayasadan
ayrılmayacağımıza namusumuz ve şerefimiz üzerine
sadakat yemini ettik.
Şimdi,
ben konuşmamın içeriğinde kimlerin nasıl Anayasaya
uymadığını size gerekçeleriyle anlatacağım,
takdiri Genel Kurul yapsın.
Değerli
arkadaşlar, bakın, Anayasanın 2nci maddesinde Türkiye
Cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduğu yazar. Emin olun
arkadaşlar, bunları konuşmak bizim için artık lüks hâline
geldi maalesef. Biz kanun devleti miyiz, değil miyiz? Artık bunu
tartışır durumdayız. Yani, kanunun açıkça
yazdığı hükümlerde o hükümlere uyuyor muyuz, uymuyor muyuz? Tüm
hukukçular başta olmak üzere buraya seçilip gelen arkadaşlar
bilmelidirler ki bir meselede, bir kanun maddesinde, bir Anayasa hükmünde
eğer anlaşılmaz bir durum varsa kanun koyucunun iradesine
bakılır. Kanun koyucu ne demiştir, neyi amaçlamıştır?
Burada,
geçtiğimiz dönem dokunulmazlıklarla ilgili, Anayasa Komisyonunda
görüşmeler esnasında Bu bir tak-çıkar anayasası;
dokunulmazlıklar bir kereye mahsus kalkacak, ondan sonra yeni dönemde
devam edecek. denilmişti. Ortada oluşan tereddüde binaen bir soru
sorulmuştu, denildi ki: Peki, bir milletvekili yeniden seçilirse ne
olacak? Şu anda oturumu yöneten Başkan Vekili -o zamanki Komisyon
Başkanı- dedi ki: O hâlde dokunulmazlığı yeniden
kazanmış olacak. Yani durma kararı verilmesi gerekecek, yani o
dosyayla ilgili milletvekiline yeni bir takibat yapılamayacak.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Enis Berberoğlu tekrardan milletvekili
adayı oldu, başvurusunu kabul ettiler, seçildi; seçilmesine mani bir
hâl yok. Henüz tutuklu, hüküm almadığından seçme ve seçilme
yeterliliğini kaybetmiş de değil. Hâl böyleyken,
işlediği iddia olunan suç doğrudur yanlıştır, bir
kenara bırakın; doğru bile kabul edilse Anayasa 14
kapsamında olmadığı açık, mahkemece karar
verilmiş. Peki, bu hâlde Enis Berberoğlu nasıl olur da serbest
bırakılmaz? Eğer ki bu Meclisin iradesini tanımayan bir
mahkeme varsa gelin biz de o mahkemeyi tanımayalım değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Sizler Anayasa
değişikliğinde Sert kuvvetler ayrılığı
olacak. dediniz. Yasamayı tanımayan, yasamanın
çıkardığı kanunu, iradeyi yok sayan bir mahkemeyi, bir
yargıcı burası da tanımasın. Burası gereğini
yapmalıdır artık bu meselede değerli arkadaşlar.
Bakın,
gelelim OHAL ve OHAL KHKleriyle ilgili düzenlemeler ve bugüne geldiğimiz
dönemde OHALin gerçekten kalkıp kalmadığı meselesine.
Uykusuz
dergisinin bir karikatürü var. Kadın kocasına diyor ki: Ya, niye
sigara içiriyorsun? Sen sigarayı bırakmadın mı? Adam diyor
ki: Bu başka marka.
Şimdi
ben size anlatacağım tek tek. OHAL KHKlerinde ne
yapılıyordu, şimdi ne yapılıyor? Gerçekten OHAL
kalktı mı, kalkmadı mı? OHAL anayasal bir kurum,
Anayasanın 120nci maddesinde var ve devamı maddelerde hangi
alanlarda KHK çıkartılacağı belirtilmiş. Çıkan
KHKlerin gerekçesi FETÖyle mücadeleydi ya da genişletelim terör
örgütleriyle mücadele olsun ama su adamlarıyla ilgili düzenleme de orada
yapılıyordu, lazer epilasyon merkezleriyle ilgili düzenleme de orada
yapılıyordu, kış lastiğiyle ilgili düzenleme de orada
yapılıyordu ve siz bütün bunlara Anayasaya uygun. dediniz,
maalesef Anayasa Mahkemesi de uygun dedi. Yüzlerce örneği var bunun,
çarpıcı olsun diye söyleyebilirim.
Peki,
değerli arkadaşlar, şimdi, daha yeni Anayasa
değişikliği oldu 16 Nisanda. İçeriğini, YSKnin
yaptığını falan tartışmayacağım
artık ama Anayasa 104 açık, der ki: Bir alanda kanun varsa kanun
geçerlidir ve o alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
düzenlenemez. Şimdi, 12 tane kararname çıktı, toplam 1.530
madde, satır satır hepsine baktım ve bu 1.530 madde
arasında gerçekten kararname niteliğini haiz çok az sayıda madde
var, çok az sayıda. Birçoğu yine bu yasama yetkisi içerisinde. Mesela
Türkiye'de Atom Enerjisi Kurumu yok mu arkadaşlar? Yetkisi, mevzuatı
belli değil mi? Bunun kararnameyle ne ilgisi var? Mesela Devlet Denetleme
Kurulu yok mu? Mesela Türkiye'deki diğer kurumlar yok mu? Yüzlerce kurum
kuruldu, ataması yapıldı, yetkileri, görevleri, sorumluluk
alanları belli ediliyor. Bunlarla ilgili kanun var. Yani bu kararnameler
de tıpkı OHAL KHKleri işlemini görecek mi? Görecek.
Şimdi
gelelim bu hâl düzenlemesine yani OHAL kalkıyor mu kalkmıyor mu?
Peki, değerli arkadaşlar, OHALde yapılan temel şey neydi
bu KHKler dışında? Temel olarak ekli listelerle ihraçlar
yapılıyordu. Şimdi ne yapılıyor? Şimdi de ekli
listelerle ihraçları ilgili bakanlıklar yapabilecek hem de üç
yıl süreyle, tam üç yıl süreyle yapacak, değil mi? Bu hâliyle
baktığımızda ortada gerçek anlamda OHALin
kalktığını söyleyebilir miyiz?
Peki,
değerli arkadaşlar, buradan devam edelim. Anayasanın
40ıncı maddesi açıktır: Devletin her türlü işlem ve
eyleminden ötürü bir vatandaş zarara uğramışsa bununla
ilgili tazminat davası açma hakkı Anayasaya
bağlanmıştır, anayasal bir haktır. Burada getirilen
düzenlenmede siz birini ihraç edeceksiniz adam bu kızıl
kıyametin içerisinde gidecek mahkemeden dönme kararı alacak ya da
OHAL İnceleme Komisyonundan dönme kararı alacak ama
çıkardığınız kanunla diyeceksiniz ki: Sana özgü kanun
çıkartıyorum, senin tazminat isteme hakkın yok. Allah
aşkına, hangi Anayasaya bağlılıktan söz ediyorsunuz?
Bu kadar açık bir hüküm. Peki, mahkeme kararlarının
bağlayıcılığı
Mahkeme kararları
bağlayıcı, değil mi? Bakın, burada normal OHAL
döneminden tek istisna yargıya başvurabiliyor, olumlu olarak tek
sayabileceğim o, gidiyor yargıya başvuruyor ama olumsuz, üç ayda
bir burada hiç olmazsa OHAL tartışılıyordu, şimdi
kanun hâline gelecek, üç yıl boyunca bunu kimse tartışamayacak,
üç yıl boyunca bu böyle devam edecek ve kanun hükmü olarak uygulanacak.
Peki, burada, mahkemeye gittiniz, mahkemeden dönme kararı
aldınız ama diyor ki kanun: İçişleri, Dışişleri,
Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde çalışıyorsan
ben ayrı bir araştırma merkezi kuracağım, seni o
araştırma merkezinde görevlendireceğim ve o araştırma
merkezini de Türkiye'nin bir ucuna kurabilirim yani -adam Ankarada
çalışıyorsa- Ağrıya, Muğlaya, Edirneye,
herhangi bir köşesine kurabilirim. Bu kişiler kanunla, mahkeme
kararıyla aklanmış olsalar da başka bir yerde
çalıştırılamayacaklar, o araştırma merkezlerine
gönderilecekler. Onlara Türkiyede vebalı muamelesi yapılacak. Adama
soracaklar Nerede çalışıyorsun? Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde araştırma merkezinde
çalışıyorum. Ya, adam onu söylerken ezilir zaten. Yani bu kadar
zor bir ortamda göreve iade kararını almasının, mahkemede
aklanmasının zor koşullarda olduğu bir dönemde dahi mahkeme
kararı yerine getirilmeyecek.
Değerli
arkadaşlar, bu dönem gösteriyor ki yani yeni dönemde AK PARTİ
iktidarı ve onu bir süreden beri destekleyen MHP tarafından Türkiye
Büyük Millet Meclisinde mevcut Anayasa ve İç Tüzükün
dışında çok aykırı uygulamalar zincirini
yaşayacağız çünkü daha ilk meselede Anayasanın neredeyse
ihlal edilmeyen maddesi yok. Biz Komisyonda bunları dile
getirdiğimizde şu dahi espri konusu oldu: Acaba Anayasa kanuna uygun
mu? Yani bu kanun tasarısı bütünüyle Anayasanın ruhuna
aykırı, demokratik devlet ilkesine aykırı,
değiştirilemez maddesi ilkelerine aykırı, Türkiyenin taraf
olduğu uluslararası anlaşmalara aykırı. Türkiye çok
ciddi tazminatlarla karşılaşacaktır. Uzun vadede
bunların Türkiyeye dönüşü çok kötü olacaktır ve şöyle de bir
şey var: Sizler aslında artık sadece bizlerin söylediklerine
itiraz etmiyorsunuz, 2002yle 2010 döneminde farklı bir AKP iktidarı
var, açıkçası 2010-2018 döneminde daha bir farklı, gitgide
kötüleşen, son birkaç senedir de âdeta felaket olarak adlandıracağımız
bir süreci yaşıyoruz.
Sizin
iktidara geldiğiniz ilk dönemde Avrupa Birliği uyum yasaları
çerçevesinde çıkarmış olduğunuz bazı kanunlar
vardı: Türk Ceza Kanunu, yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu,
Ceza Muhakemesi Usul Kanunu. Bunlar Türkiyede işkencenin, kötü muamelenin
önlenmesi ve yasalarımızın Avrupa standardına getirilmesi
için yapılan düzenlemelerdi. Mesela orada gelen bazı düzenlemeler
vardı, çok önemli, ben çok önemsiyorum. Açıkçası birinin
gözaltında yirmi dört saatten uzun tutulamaması, toplu suçlarda en
fazla dört gün olması, her an avukatla görüşebiliyor olması,
birinin soruşturma evresinde ifadesi alınmışsa ve bir kez
daha soruşturma evresinde ifade alma ihtiyacı çıkmışsa,
doğmuşsa, onu ancak cumhuriyet savcısının yapabilecek
olması, bir soruşturmada hukuk güvenliği ilkesini getiriyordu.
Yine otuzar günlük sürelerle burada tutuk incelemesinin yapılması ve
son dönemde getirilen düzenlemeyle de bunun hâkim denetiminde ve
şüphelinin ve müdafinin bulunduğu bir ortamda, SEGBİSle, yani
cezaevinden bağlanarak da olsa içeride tutuklu olanın otuzar günlük
dönemde kendini ifade etme dönemi vardı, şimdi o doksan güne
çıkıyor. Ya gözaltı süresi? Şu anda kırk sekiz saat ve
dört gün olsun deniliyor ama ikişer kez daha bunlar uzatılabilir.
Yani altı günden on iki güne kadar uzatılabilir. Mevcut teknoloji
imkânlarında, mevcut koşullarda ve bizim yasalarımıza göre
önce deliller toplanır, delilden şüpheliye ulaşırsın;
önce şüpheliyi bulup, yaratıp da delilleri toplamaya
çalışmazsın. Delilleri toplamış olursun, kuvvetli suç
şüphesi varsa gözaltına alırsın ama gözaltında
yapacağın işlemeler artık bu teknolojik koşullarda
emin olun birkaç saat içerisinde olabilecek şeyler, hadi, deyin yirmi dört
saat; bundan ötesi ciddi bir şekilde hukuk güvenliğini zedeler ve
insanların altı gün, on iki gün gibi gözaltında kalma süreçleri
bir cezaya dönüşür, bir tedbir değildir. İçeride on iki gün
boyunca birini tutarsanız siz, orada su, ekmek verip on iki günü
geçirtirseniz o koşullarda -o koşulları görenler bilir, inceleyenler
bilir- bu ciddi bir cezadır, Türkiye'yi geriye götürür ciddi anlamda.
Değerli
arkadaşlar, bakın, meselenin düğümlendiği yer... Türkiye 15
Temmuz 2016 yılında bir FETÖ darbe girişimi yaşadı ve
bu darbeyle nasıl mücadele edileceği konusunda sizinle ilk günden
itibaren, 20sinden itibaren ihtilafa düştük çünkü en başta Türk
Silahlı Kuvvetleri içerisindeki namuslu subaylar, darbeye direnenler,
ikincisi, bu Meclis çatısı altında o gün bulunan 4 siyasi
partinin ortak iradesinin oluşması, Meclisin açılıp buradan
halka bir mesaj verilmesi, halkımızın büyük bir özveriyle
kanları, canları pahasına orada o mücadeleyi göstermeleri
sonucunda darbe girişimi önlendi ve biz dedik ki 20sinde, OHAL
görüşmeleri esnasında burada Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel
Süleyman Soyluya dedi ki: Gelin, Meclise nankörlük yapmayın,
amacınız FETÖyle mücadeleyse biz size her türlü yetkiyi vermeye
hazırız. O günlerde diyordunuz ki: Çok kısa süreliğine
çıkacak ve bizim amacımız parlamenter demokrasiyi korumak. Bu
söylediklerimin hepsi gazetelerde, şu anda telefonla internete
girdiğinizde görülebilecek şeyler. Geldiğimiz süreçte
Türkiye'nin rejimi değişti, rejimi. Türkiye artık demokratik
bir hukuk devletidir. diyemiyoruz çünkü hiçbir anayasal güvence kalmadı;
ne Anayasaya ne İç Tüzüke, hiçbir şeye uyulmuyor arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
FETÖyle mücadele
Terör örgütleri -bütün terör örgütleri için söyleyeyim-
Türkiye'deki ve dünyadaki, büyük istihbarat devletlerinin hasım
gördüğü devleti zayıflatmak için taşeron olarak
kullandığı enstrümanlardır. Bunlar her ülkede terörü
yaratamazlar ancak o ülkedeki herhangi bir huzursuzluk, herhangi bir nedenle
toplumun belli bir kesiminin sistemden rahatsızlığı,
çeşitli aşırılaşma gibi başlıklar
altındaki etmenlerden yararlanırlar, oraları beslerler,
büyütürler ve oralardan terör yaratırlar, terör örgütleri yaratırlar.
Dolayısıyla terör örgütleriyle mücadelede de devletlerin izlemesi
gereken yol nedir diye baktığımızda, terörün en az
olduğu ülkeler başta olmak üzere şunları
tartışmak lazım: Bakın, biz siyasetçiyiz.
Politikacılar bir güvenlik bürokratının bakış
açısıyla meselelere bakamaz. Bize ne ihtiyaç var o zaman? Siyaset
farklı bir çözüm getirmelidir. Bir generalin bakış
açısı ile benimki bir olmaz, bir emniyet müdürünün bakış
açısı ile benimki, sizlerinki bir olmamalı. Siyasetçi meseleye
başka açıdan bakabilmeli ve meseleyi böyle çözebilmelidir.
Dolayısıyla biz eğer Türkiye'de terörün sonlanmasını
istiyorsak -ki teknik olarak ya da teorik olarak terörün
sonlanamayacağı, sıfıra yakın, aza indirileceği
söylenir- bunu istiyorsak önce iç barışı desteklemeliyiz,
toplumsal barışı tesis etmeliyiz, kutuplaşmayı
kırmalıyız. Kim ki bunların tersine hareket ediyorsa
dolaylı olarak da işte o kişiler teröre destek veriyor
anlamı çıkacaktır. Bizim yapmamız gereken, terör
meselesinde ortaklaşabilmektir. FETÖnün yönetim katmanı,
kurucuları, hepsi yurt dışında, istisnasız. O yönetim
katmanının verdiği kararları uygulayan icracıların
da önemli bir ismi yurt dışında. Hem de bazıları
Gelin, beni davul zurnayla alın. diye beyanda bulundu ve o şekilde
gitti yani elini kolunu sallaya sallaya gitti. Onun altındaki tabakalar,
onun altındaki tabakalar
Ortaya şöyle bir şey çıkıyor
değerli arkadaşlar: Bu işte suça bulaşanların, suç
ortaklığı yapanların, her türlü kumpası
kuranların, ülkeye ciddi zararlar verenlerin büyük bir
kısmının -bir kısmına evet işlem
yapılıyor ama- yaptığı yanına kâr kaldı.
Peki, ne oldu? Devleti yönetenler tarafından sürekli alkışlanan,
pohpohlanan, âdeta göklere çıkarılan bir mekanizmadan söz ediyoruz;
geniş bir halk kitlesi, sempatizan grubu oluştu ve işte büyük
bir mücadele de bu sempatizan grubuna yöneldi. Bunlarla mücadele edilmesin.
denmiyor.
Ancak
değerli arkadaşlar, bakın, İkinci Dünya Savaşı
sonrasında Hitler'den sonra Nazilerle nasıl mücadele edileceği
yönünde Almanların bir çalışması var. Orada, beş
yıllık, on yıllık, on beş yıllık topluma
yeniden kazandırma programları uygulamışlar. Yani
izledikleri program karşısında kimisini,
bazılarını ülkenin istihbaratı BND yirmi yıl
izlemiş topluma zarar teşkil ediyor mu, etmiyor mu diye.
Burada
ölçüyü şöyle kurmak lazım: Birincisi, bu meselede
ortaklaştırmak lazım; ikincisi, bu meselenin bütün yönleriyle
ortaya çıkması için çaba göstermek lazım. Aman bu artık
bir süre sonra benden oldu, ben buna karışmayayım.
anlayışı olursa toplumda adalet duygusu tesis edilmemiş
olur. Biz hep burada dedik ki -Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan bir FETÖ
Darbe Araştırma Komisyonu var, ben o komisyon üyesi olarak görev
yaptığımda orada da arkadaşlarımızla ifade ettik-
bu kadrolaşmayı nasıl sağladığının
ortaya çıkması lazım. Bir ülkeye bu zararı verecek güce
nasıl erişti? Bunun tespiti için dinlenmesi gereken isimleri muhakkak
dinlemeliyiz. Millî Savunma bakanlarını, Adalet bakanlarını,
Millî Eğitim bakanlarını, hayatta olan, hangi partiden olursa
olsun, bunları dinlemeden nasıl bu işi
sonlandıracağız? Ve o hâliyle çıktı ve bizim oradaki
yazdığımız muhalefet şerhi dâhil, tüm partilerin
görüşleri dâhil -ya üstünden bir yıl geçti, iki yıla geçiyoruz-
hâlâ dağıtılan bir rapor yok. Eğer 15 Temmuz darbe
girişiminde hayatını ortaya koyan, şehit olan, gazi olan
insanlara azıcık da olsa saygımız, hürmetimiz,
bağlılığımız varsa, ilk önce bu meselenin bütün
yönleriyle araştırılmasını sağlarız, şeffaflaştırırız
ve ucu kime dayanırsa dayansın kanun önüne çıkması için
elimizden geleni yaparız. Kanunda, hiçbir kanunda Belli bir döneme kadar
suç, belli bir dönemden sonra suç değil. diye bir hüküm yoktur.
Dolayısıyla, Türkiye'de FETÖ ve benzeri yapılanmaların
devlete zarar vermemesi, bir daha benzeri zararların yaşanmaması
için yapılması gerekenler neyse burada yapılabilmelidir, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bunu yapmalıdır.
Maddelere
geçildiğinde, bu teklife ilişkin yine görüşlerimizi ifade
edeceğiz. Ancak valilere geniş yetkiler verilmesi, muğlak
ifadelerle, arama kararları verebiliyor olması gibi, bundan böyle
kolluk kuvvetlerinin arasında ikilik yaratıp polislerin, askerî
mahalleri savcı olmadan, kimse olmadan basabileceği -halk dilinde
anlatıyorum- gidip de arama yapabileceği şekilde yasalar
çıkartmakla bir şeyle mücadele edilmez. Burada Güvenliği ön
planda tutalım. dediğiniz zaman aslında ortada daha güvensiz
bir durum ortaya çıkmış olur. Sizin amacınız Türkiye
Cumhuriyetinin güvenliğiyse bu, ortak akılla olur. Şahsi
güvenliğiniz, ilerideki sizin kendi kişisel bekanız söz
konusuysa ancak bu yasalar bir müddet işinize yarar, uzun vadede asla
işinize yaramaz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Emre.
Şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Özlem Zengin, Tokat
Milletvekili
Sayın
Zengin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de tüm diğer
arkadaşlarım gibi konuşmamın başında, sizin
şahsınızda Divanda görev alan bütün
arkadaşlarımıza ve size başarılar diliyorum.
Bu
ilk kanun teklifimizle beraber 27nci Dönemin tüm Türkiye için hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum, dua ediyorum.
1
numaralı Kanun Teklifini beraber görüşüyoruz. Geçtiğimiz hafta
Komisyonda aslında çok teferruatlı tartışmalar yaptık.
Doğrusu, bugün burada yapılan konuşmalarda, sanki daha evvel
bunları Komisyonda hiç konuşmamışız gibi
sıfırdan ele aldığımızı görüyorum, usul
tartışması da hakeza böyle. Ama buradan, tekrar bu
konuştuğumuz konuların üzerinden geçerek ben aslında tek
tek maddelerden ziyade neden böyle bir kanun teklifi verme ihtiyacı
duyduk, bunun üzerine kendim ve partimin yaklaşımlarını
ifade etmek istiyorum. Elbette ki ilerleyen dakikalarda maddelerle alakalı
daha detaylı konuşma ve müzakere etme imkânımız
olacaktır.
Konuşmaların
tamamını çok dikkatle dinlediğimde, genel yaklaşım
olarak ben bu mekânın, gazi mekânın sanki bu darbeye hiç
şahitlik etmemiş gibi bir hâl üzerine konuşmalar
yapıldığını görüyorum. Oysa ki bu Meclis, şu an
içinde bulunduğumuz Meclis buranın asli şahididir, darbenin asli
şahididir, asli mağdurudur ve aynı zamanda da bence asli
müdafidir. O geceden itibaren en önemli saldırı aslında bu
Meclise yapılmıştır, seçilmiş
Cumhurbaşkanına yapılmıştır, bu ülkenin
devletine, milletine, bürokrasisine, yargısına ve elbette ki sade
vatandaşına yapılmıştır ve 251
insanımız şehit olmuştur.
Yaptığımız
bütün konuşmalarda bence bu başlangıç noktasını asla
kaçırmamak lazım. Bu nokta aklımızda olmadan
konuştuğumuz zaman farklı bir tablo ortaya çıkıyor
yani tabloya baktığınızda asıl soru Bu darbecilerin
bu ülkeye verdiği zararı Meclis olarak hep beraber nasıl ortadan
kaldırabiliriz? olmalı. Bu olmadığı takdirde
yaptığımız çalışmaların anlamsız kaldığını,
havada kaldığını düşünüyorum.
Pek
çok kere hukuk devletinden bahsedildi, demokrasiden bahsedildi. Doğrusu,
hukuk, demokrasi, adalet ve evrensel değerler sadece ve sadece muhalefete
ait değerler değildir. Bu ülkede AK PARTİnin Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ortaya koyduğu
siyasi hareket başından itibaren bir hukuk mücadelesidir, bir adalet
arayışıdır, Türkiyedeki hukuksuzlukların giderilmesi
için ortaya konmuş muazzam bir mücadelenin neticesinde gelinen bir
noktadır ve o sebeple de bu çalışmaları yaparken her
seferinde hukuk devleti dediğimiz ilkelerin aslında hepimizin ortak
değeri olduğunu kabul etmemiz lazım. Muhalefette olan
arkadaşlarımız daha demokrat, daha hukuka yatkın ama bizler
bunun dışında değiliz. Tam tersine, Türkiyede hukuk
devletinin ihdası konusunda en büyük gayreti sarf eden partilerden bir
tanesiyiz.
Olağanüstü
hâl meselesine gelince, biraz evvel bütün konuşmacıların
altını çizdiği nokta şuydu: OHAL bir anayasal kurum ve bu
anayasal kurumun iyiliğini, yanlışlığını
elbette tartışabiliriz ama nihayetinde hep beraber aslında
Türkiye, o geceden sonra, çoğunluk anlamında Mecliste -öyle ifade
edebilirim- olağanüstü hâlin gerekliliğine Anayasa'nın 121inci
maddesine binaen karar verdi ve uygulamasını yaparken de
olağanüstü hâlin, Anayasa'nın içerisinde kalarak, verdiği
yetkilerle aslında uygulamalarını hayata geçirmiş oldu. Ve
böyle yaparak da aslında -yapmak istediğimiz şey- başta
FETÖ terör örgütü olmak üzere, yargıya, bürokrasiye, devletin en temel
kurumlarına, bugüne kadar alışkın olmadığımız
yöntemlerle sızan bir yapıyı bu ülkenin içerisinden,
damarlarından temizlemeye gayret etmeye çalıştı. Bunu
yaparken ortaya çıkan konularla ilgili olarak da aslında kendi
yaptığı uygulamalarla ilgili olarak da olağanüstü hâlde
yapılan işlemlerin denetimiyle alakalı bir komisyon kurdu ve bu
komisyonun kararlarını da yargı denetimine açtı
nihayetinde. Siz de biliyorsunuz, olağanüstü hâl kararları,
aslında olağanüstü hâlde verilen kararlar, kararname kararları,
kararnamelerin neticeleri yargı yoluna, denetimine kapalı idi
geçtiğimiz Anayasa'da. Şimdiki sistem biraz daha farklılıklar
öngörüyor ve devamında da aslında kendisi denetlenebilir hâle gelmeyi
tercih etti. İlerleyen maddelerde de belki gündeme gelecek,
konuşacağız; aynı zamanda bir ortaklık da tesis etmeye
çalıştı yani kanun hükmünde kararnamelerle verilen kararlar ile olağanüstü
hâl inceleme komisyonunun verdiği kararlar arasında da bir paralellik
tesis etmeye çalıştı bu kanun teklifinde.
Şimdi,
tabii, saiki ortaya koymak açısından nasıl bir
yaklaşımımız var, ben bunun da altını çizmek
istiyorum. Olağanüstü hâl ilan edildikten sonra aslında
Anayasa'nın verdiği yetkiye göre altı aylık bir süreyle
bunu ilan etmek mümkünken, başta bir acziyet olarak ifade edilen şey,
aslında bir tedbir, bir görme hâli, bir adım adım ilerleme hâli
olarak düşünülerek ilk önce üç ay olarak verildi ve daha sonra da belki
dörder aylık periyotlarla Anayasa'nın verdiği imkândan
faydalanılabilirdi; yine bir tedbirle, görerek adım adım
ilerlemek adına üçer aylık periyotlar içerisinde uzatma kararı
verilmiş oldu.
Konuşmacı
arkadaşlarımdan birisi dedi ki: Kendiliğinden ortadan
kalktı olağanüstü hâl. Kendiliğinden tabii ki ortadan
kalkmadı. Bir şeyi yapmaya iradeniz varsa yapmama iradesini ortaya
koymak da aslında bir adım atmaktır. Yapmama iradesi, uzatmama
iradesi ortaya konulmuş oldu yani kendiliğinden ortadan
kalkmadı, bilerek isteyerek yapılmış oldu. Eğer amaç
olağanüstü hâli devam ettirmekse bununla alakalı bir adım
atılırdı ama şu andaki niyet, saik olağanüstü hâlin
ortadan kalkmasıydı ve zaten olağanüstü hâl 18 Temmuz
itibarıyla, gece bir itibarıyla da ortadan kalkmış oldu.
Şimdi,
karşınızda bugüne kadar değil Türkiyenin, dünyanın
görmediği, son derece sofistike yöntemlerle kendini ortaya koymaya
çalışan bir terör örgütü var. Bu terör örgütüyle alakalı her gün
yeni tutuklamalar, yeni ortaya çıkan deliller, yeni keşfetme
yöntemleri ortaya çıkarken hiçbir şey yokmuş gibi olağan
şartlar içerisinde oluşmuş bir hukuk düzeni içerisinde mücadele
etmek az gelecek kanaatindeyiz. Olağan şartlar içerisinde oluşan
hukuk düzeninde tanımlanırken hukuki terimler, mevcut olarak o ülke
içerisinde yaşanmış bir pratiğin neticesinde anlam
kazanıyor, yargısal anlamda da böyle, onlara anlam atfeden kurumlar
açısından da böyle. Bu anlamda baktığımızda,
bizim olağan şartlar içerisinde oluşan hukuk düzeniyle devam
etmemiz hâlinde bazı konularda boşlukların ortaya çıkma
ihtimali var. Bu sebeple yargının, idarenin elini güçlendirmek
gerekiyor, elbette ki keyfî bir güçlendirme değil. Biraz evvel çokça ifade
edildi, zaten idarenin bütün eylemleri yargısal denetime açıktır
her manada. Bu konuda en ufak bir problem yok ama elbette ki kurumların,
yargının, idarenin elini güçlendirmek, bu konuya dair tedbirler
vermek, Fetullahçı terör örgütü başta olmak üzere diğer terör
örgütleri açısından bakıldığında, tam tersine
devletin, milletin kendisini koruması için bireysel özgürlükler ile
toplumsal güvenlik arasında bir denge kurmak amacıyla ihdas
etmiş olduğu, ortaya koymaya çalıştığı bir
iradedir diye belirtebilirim.
Şimdi,
biraz evvel konuşmalarda yine çokça ifade edildi, üç yıllık süreden
bahsedildi. Üç yıllık süre, evet, bir geçiş süreci olarak
öngörülen bir süre. Bütün maddeler için de değil, birkaç madde için bu
geçerli, biraz sonra bunları tekrar müzakere edeceğiz. Fakat bu
yapılırken şunun altını çizmek lazım: Her zaman
için anayasal düzenin bize çizdiği çerçeve, hukuk esas, evrensel hukuk
ilkeleri esas, aynı zamanda elbette uluslararası hukukun ortaya
koyduğu değerler var, bu değerler içerisinde kalarak Türkiye
bunu yapmış oldu. Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde
aslında bu teklifi biz hayata geçirmiş oluyoruz ve bunu yaparken de
aslında bir taraftan soruşturma, kovuşturma ve memurlarla
alakalı Disiplin Yönetmeliğine dair düzenlemelerde üç
yıllığına idarenin ve aynı zamanda yargının
elini, emniyetin elini güçlendirmiş oluyoruz.
Biraz
evvel ifade ettim, yine, olağanüstü hâl kararnameleri ile Olağanüstü
Hâl İnceleme Komisyonunun verdiği kararlar ve aynı zamanda kanun
hükmünde kararnamelerle birlikte eğer ortaya çıkmış olan
uyumsuzluklar varsa bunların giderilmesini, geriye dönüşlerle
alakalı ortak bir uygulamanın hayata geçmesini
sağlamış olmayı hedefliyoruz.
Bir
diğer mesele, aslında biraz evvel yine ifade edildi, bu
uygulamaların tamamına baktığımızda, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bize tavsiye niteliğinde olan
kararlarından yola çıkarak ortaya konmuş olan olumlu uygulamalar
var. Fakat, olumlu olanlarla alakalı gerçekten bir değerlendirme
yapma imkânı nedense olmuyor. Bunların muhakkak altının
hassaten çizilmesi lazım. Özellikle dostane çözüm ve tek taraflı
deklarasyon konularında tekrar yargılamanın yenilenmesine dair
bize önerilen tavsiye kararlarına uyan birden fazla düzenleme var 3
ayrı başlık altında; hem Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
hem İdari Yargılama Usulü Kanununda hem Hukuk Muhakemeleri
Kanununda birden fazla düzenlemeye gidiyoruz, paralellik arz eden düzenlemeye
gitmiş oluyoruz, bunların önemini görmek lazım.
Özellikle
valilere verilen yetkilerden bahsedildi. Bakıldığı zaman bu
kanun değişikliğinin bir bütün olarak değerlendirilmesi
lazım yani yeniden bir düzenleme yapmak değil, tam tersine, var olan
bir düzenleme içerisinde valilerin yetkilerini somutlaştırmak ve
sınırlamak esas. Yani, bakıldığında valilerimizin
yapabileceği işlerin adını koymak, somutlaştırmak
ve aynı zamanda bir süre içerisinde, on beş günlük bir süre
içerisinde gerekli görülen hâllerde kendisinin yetki alanlarının
altını çizmek olarak tanımlayabiliriz diye düşünüyorum.
Devamında
baktığımız zaman, maddeler içerisinde askerî mahallerle
ilgili olan düzenlemeler var. Bunun da en önemli temel sebebi, biliyorsunuz,
askerî mahkemeler kaldırılmış durumda. Askerî mahkemeler
kaldırıldığı için onlardan izin alınarak askerî
mahallerle ilgili arama yapılmasıyla alakalı, önleyici kolluk
hizmetleriyle alakalı boşluklar vardı. Bu boşlukların
aslında doldurulmasıyla alakalı düzenlemeler
yapıldığını göreceksiniz.
Yine,
aynı zamanda, Sahil Güvenlikle alakalı, Jandarmayla alakalı,
onlar da artık İçişleri Bakanlığının
bünyesinde tanımlandıkları için onlarla ilgili olarak da
önleyici bir arama yapılmasında hangi makamların yetkili
olacağına dair düzenlemeler olduğunu göreceğiz birlikte.
Ve
devamında, biraz evvel gündeme geldi kantinler, vesair diye,
arkadaşlar biraz böyle tebessüm de ederek ifade ettiler. Doğrusu, bu
konu çok net aslında çünkü oradaki düzenlemelerde de Millî Savunma
Bakanlığının bünyesinden çıkarak İçişleri
Bakanlığının aslında sorumluluk alanına
girdiği için acil bir mesele olarak görülmesinden dolayı böyle bir
düzenlemeye ihtiyaç duyuldu.
Bu
konulara bakıldığında aslında bu düzenlemelerin
tamamının bir önleme araması olduğu, askerî mahallerde bir
askerî izin almaksızın arama yapmanın aslında normal
şartlar altında kapalı... Tüm bunlarla alakalı hukuki bir
altlık oluşturma kaygısıyla, gerekçesiyle düzenlemeler
önümüze gelmiş oldu.
Şimdi,
devamında şunları aslında paylaşarak tamamlamak
istiyorum. Biraz evvel de ifade ettim, önemli olan şey bizler
açısından haklar. Tabii, hukukun inşasında itirazlar çok
önemli, hak ve ödevler çok önemli, hakların ve ödevlerin dengesi hukuk
mantığı içerisinde önemli bir yer inşa ediyor, aynı
şekilde birey ve devlet arasındaki dengenin korunması. Biz daha
bugüne kadar yaptığımız bütün eylemlerimizde aslında
bir taraftan bireyin hak ve özgürlüklerini koruyarak, diğer taraftan da
devletin bekasıyla alakalı düzenlemeleri belli bir denge içerisinde
hayata geçirmeye gayret ettik. Bugün de baktığımızda
aslında şu an Türkiyede yapmaya
çalıştığımız şey bireysel özgürlükler ile
güvenlik dengesi arasında bir paralellik kurarak bu hukuki düzenlemeleri
yapma gayreti içerisinde olduk. Zaten AK PARTİnin kendi bugüne kadarki
siyaset etme pratiği bu mantık üzerine şekillenerek bugünlere
gelmiş durumda.
Ve
özellikle 15 Temmuzdan sonra Türkiyede şekillenen siyasal hayat bir daha
geriye dönüşü olmayacak şekilde aslında Türkiye demokrasisinin
geldiği noktayı görmek açısından çok önemli. Eğer
Türkiyede gelişmiş bir demokrasi, gelişmiş bir hukuk
algısı olmasaydı hem bireysel manada hem kurumlar
açısından Türkiye bu çok ama çok zor günleri aşmak konusunda çok
büyük sıkıntılar yaşayabilirdi. Bugün geldiğimiz
noktada böylesine ağır bir imtihandan geçmiş olmasına
rağmen ülkemiz, hem ekonomik anlamda hem de ülkemizin içinde
bulunduğu esenlik süreci içerisinde bakıldığı zaman
gelinen noktayı çok anlamlı buluyorum. Tüm bu olan bitenden sonra 16
Nisanda referandumla muazzam bir değişiklik hayata geçirebildi
ülkemiz, insanlarımıza bunu anlatabildik, MHPyle birlikte bir
değişimin hayata geçmesi konusunda çalışmalar ortaya
koyabildik ve devamında da bir seçim yaparak şu anda Türkiyede
Mecliste ilk defa, belki de uzun zamandan sonra ilk defa pek çok siyasi
partinin -sayıları az da olsa- en geniş
katılımıyla temsil edilmiş olduğu bir Parlamento
aritmetiğiyle bugün buradayız. Böyle bakıldığında
Türkiye demokrasisinin geriye gitmesinden değil, tam tersine, her manada
hem bireysel anlamda hem de ülkenin geneline bakıldığında
hukuk algısının geliştiği, demokrasi
algısının geliştiği, daha adil bir temsille Mecliste
var olduğumuz bir sistemden bahsediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada
benim ümidim özellikle gelecek dönem için, bir araya gelen milletvekillerinin
Türkiyenin geleceği adına bir tarafgirlik mantığından
öte Türkiyenin temel meseleleri konusunda bir araya gelmesi. Bu yeni sistem
özellikle kanun teklif etme imkânını artık sadece
milletvekillerine verdiği için bir araya geldiğimizde hep beraber
Türkiyenin geleceğine dair daha doğru şeyler yapmak
açısından bir imkân veriyor ve bunu doğru kullanmanın bizim
açımızdan çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bir
başlangıç yapan yeni bir Meclis olarak 27nci Dönemin en önemli
görevlerinden bir tanesinin şahsen bu olduğuna inanıyorum.
Ben,
maddelerle alakalı birkaç şeyin daha altını çizerek
konuşmamı tamamlayacağım. 29 maddeden oluştuğunu
ifade ettim, bu maddeler içerisinde özellikle önleme aramalarıyla alakalı
durumu ifade ettim. Devamında, özellikle toplantı ve gösteri
yürüyüşüyle alakalı olan düzenlememizin de bir özgürlük alanı
açtığını ifade etmek isterim. Bunun da en önemli
özelliği, daha evvel Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara
ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bir karara binaen
Tam tersine, toplantı ve gösteriyle alakalı saatleri ötelemesinin,
daha geç saate ve kapalı mekânlarda saat yirmi dörde kadar buna imkân
veriyor olmasının altını çizmek lazım.
Diğer
taraftan, maddelere baktığımda
Sürelerden bahsetti
arkadaşlarım, gözaltı sürelerinden. Bireysel olarak işlenen
suçlarda yirmi dört saat olan sürenin kırk sekiz saate, diğerinde ise
dört güne kadar çıkabileceğini ifade ettiler Anayasanın
belirttiği sınırlar içerisinde. Bunların 2 defa
uzatılması hâlinde de muhakkak hâkim kararıyla
uzatılabileceğinin altını çizmem lazım. Burada en
önemli şey, hâkim kararı olmaksızın bunun
yapılamayacak olması.
Adli
kollukla ilgili olarak da aynı şey, askerî mahallerde
kullanılabilecek olması. El koymayla alakalı, yine mahkeme
kararıyla birlikte askerî mahallerde bir el koymanın
yapılabileceğinin ifade ediliyor olması. Maddeler bu manada
devam ediyor.
Son
olarak da belki -dostane çözümü de ifade ettim- şöyle toparlayarak
kapatmam lazım. Kusura bakmayın, tabii, benim ilk konuşmam.
Belki bir dağınıklık içerisinde olmuş olabilir. Bunu
bir başlangıç olarak görmenizi istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ediyorum. Meclisteki yeni arkadaşlarınızdan bir tanesiyim, grup
adına da ilk defa konuşuyorum. Bunun verdiği bir şey
olabilir, bir dağınıklık da olabilir. Her birinize çok
teşekkür ediyorum.
Asıl
mesele bence saik meselesi, hangi saiklerle bunu
yaptığımız. Şunu bir kez daha ifade etmek isterim: AK
PARTİdeki her bir arkadaşım -sizlerin de öyle olduğuna
inanıyorum- hakkı hukuku esas alan insanlarız. Bu devlet, bu
ülke bizim için çok kıymetli. Bu manada, ülkemizin geleceği için en
doğruyu yapmak üzerine gayret sarf ediyoruz. Her birinizin fikirleri bizim
için bu manada çok kıymetli. Belki yollar farklı olabilir ama
ulaşmak istediğimiz hedefin aynı olduğu kanaatindeyim,.
Buraya
doğru giderken de hep beraber en doğruyu yapacağımız
kanaatiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zengin.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar
adına Sayın İbrahim Özden Kaboğlu, İstanbul
Milletvekili
Buyurun
Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Değerli Divan üyeleri, sayın
milletvekilleri; beka 1, Anayasa değişikliği; beka 2, seçimler;
beka 3, bu yasa. Hep bekaya dayandırıldı. Acaba bunlar hukuki
kavramlar mı? Ama ben, izninizle, bu yasa teklifine de konmuş olan ve
Anayasa dışı olan bir kavramla başlamak istiyorum. Millî
güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı terör
örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan kişi ve
kuruluşlar ilk 4 kararnamede geçerli ama 1 Eylülden itibaren Terör
örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya grupların üyeliği
diye devam ediyor. Oysa
Anayasanın 118inci maddesi açık. Millî Güvenlik Kurulu icrai
nitelikte karar alan bir makam, merci değildir. Millî Güvenlik Kurulu
Bakanlar Kuruluna önerir; bu konuda ya Bakanlar Kurulu karar alır veya
aynı konuda yargı organı karar verir. Dolayısıyla, bu
tamamen Anayasa dışıdır, yanlış bir
kavramdır, yanlışa devam edilmektedir. Birincisi bu.
İkincisi:
Düzenlenen kanun hükmünde kararnamelerle, yani son iki yılda yapılan
düzenlemeler
Sevgili Emre Anayasaya uygun. demedi. diyor. Hayır,
Anayasaya Anayasa Mahkemesi Denetleme yetkim yok. dedi. Anayasa Mahkemesi
yanlış yaptı; ama korkudan içeri girmedi, ama yorum
yanlışlığından girmedi. Dolayısıyla, bu
kanun hükmünde kararnameler gerek Anayasa dışı yol ve yöntemler
gerek içerik gerek amaç, konu, zaman, yer bakımından Anayasa
dışıdır ve büyük kısmı yok hükmündedir. Anayasa
bunun içeriğine girebilseydi muhtemelen böyle diyecekti. Bu bakımdan,
Anayasa Mahkemesinin yanlışı şu oldu: Sözel ve tarihsel bir
yorum yaptı. Eğer sistematik ve amaçsal yorum yapsaydı
Anayasaya uygun. diyemezdi.
Şimdi,
bu açıdan birçok konuşmacı Uluslararası metinlere uygun.
dedi. Uluslararası metinlere uygunluk araştırmasına girmeye
gerek yok çünkü doğrudan Anayasaya uygun mu, değil mi ona bakmak
gerekir. Ancak hemen belirtelim ki bilindiği gibi geçen yıl yani 25
Ocak günü OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu ve Sayın Başbakan buna
Yanlış yapılıyor. Kurunun yanında yaş da
yanıyor. Bu nedenle bu komisyonu kurduk. Birkaç hafta içerisinde faaliyete
geçecek. dedi ama aradan bir buçuk yıl geçti, komisyonun verdiği
karar sayısı sadece önüne gelen 5 dosyadan 1i ve haklı
bulduğu ise 100 dosyadan 1i. Dolayısıyla partimizin öngörüsü
gereği komisyonun çalışması en az beş yıl sürer
ve eğer siz buna başvuru yolu diyorsanız, evet yargı
yoluna beş yıl sonra gidilebilir bu eğer gerçekten başvuru
yolu ise.
Bu
açıdan bakıldığı zaman aslında biraz önce
okuduğum ilk 4 dört kararnameden sonraki kararnamelerin, esasen
kararnamelerin cemaate karşı, darbe girişiminde bulunan terör
örgütüne karşı mücadele etmesi gerekirken cemiyetçilere yani sivil
toplum örgütlerine yani siyasal iktidara muhalif olanlara, görülenlere
karşı yöneltildiği açıktır, görünmektedir. Şimdi,
bir örnek: Neden darbe girişimcilerine karşı mücadele
edildiği hâlde Anayasa değişikliği için mesai
harcandı? Dolayısıyla 16 Nisanda oylanan metin olağanüstü
hâl ve koşullarda oylandı. Bunun sonuçlarını Sayın
Başbakan açıkça ifade etti. Dolayısıyla sonra -biraz önce
sevgili meslektaşımın ifade ettiği üzere- her ne kadar 7142
sayılı Yasaya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
denmiş ise de Hükûmetin olmadığı yerde,
Cumhurbaşkanlığının
kaldırıldığı yerde Hükûmet olarak adlandırmak,
deyimini kullanmak anayasal açıdan mümkün olmadığı gibi
bakın, aynı hata işleniyor, olağanüstü hâlde Anayasa
değişikliği yapılmaması gerektiği hâlde
yapıldı. Yine uyum kanunu çıkarılması gerektiği
hâlde bizzat sizlerin yaptığı Anayasaya aykırı
davranarak seçime gittiniz ve şimdi, İç Tüzük gündemimizde
olması gerekirken İç Tüzük yerine ne yapıyoruz, biz
olağanüstü hâli üç yıl daha sürdürecek bir yasa teklifi üzerinde
konuşuyoruz. Bu açıdan üç yıl daha geçerli olacak olan bu
yasayla aslında Anayasanın olağanüstü hâle ilişkin
hükümleri belki yürürlükte olmayacak ama Anayasanın olağan hâle
ilişkin hükümlerine bakalım. Burada birçok konuşmacı
Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunu saydı
ama ben sadece 13üncü maddeyle yetineceğim. 13üncü maddeye göre;
1) Kanunla sınırlanır.
2) Anayasada yer alan nedenle sınırlanır.
3) Anayasanın sözüne ve özüne uygun olarak
sınırlanır.
Güvence
açısından;
1) Demokratik toplum düzenine aykırı olamaz.
2) Ölçülülük ilkesine uygun olmalı.
3) Hakkın özüne dokunmamalı.
Sayın
üyeler, sadece 13üncü madde açısından inceleyin, eğer bu teklif
Anayasaya uygunsa oylayalım ama açıkçası 13üncü maddesine bir
bütün olarak, bütün ögeleri açısından incelediğimiz zaman birçok
maddenin buna aykırı olduğunu görebiliriz. Bu açıdan hemen
şunu söyleyeyim: Aslında üç yıl daha uzatılmasını
öngörüyor bu yasa teklifi ancak biliyoruz ki 4 Nisan 2015te yürürlüğe
giren 6638 sayılı Yasa fiilen Türkiye'de bir olağanüstü yönetimi
kurmuştu. Esasen bu yasa yürürlüğe girerse 2021e kadar -2015-2021
arası- yani yedi yıl boyunca Türkiye olağanüstü ortam ve
koşullarda yönetilmiş olacak. Bir tek örnek, bu yasaya acaba kanun
diyebilir miyiz 13üncü madde açısından? Anayasa Mahkemesinin ve
Avrupa Mahkemesinin buna kanun demeyeceğini -birçok maddesi
açısından- tartışırken dile getireceğiz,
bunları görebiliriz.
Bu
bakımdan şunu söyleyebiliriz: Nasıl ki 6771 sayılı
Kanun Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet sürecinde edinilen anayasal
kazanımları bir anda yok ettiyse, bu kanun da Tanzimat
Fermanından bu yana kâvanînle birlikte oluşan kanun
kavramını da yok edici hükümler içeriyor. Bu bakımdan bunu çok
iyi incelememiz gerekir, çok iyi tartışmamız gerekir.
Belirttiniz
ki 15 Temmuz darbesinden sonra olağanüstü hâli biz darbecilere
karşı kullandık. Olağanüstü hâli darbecilere
karşı kullandıysanız, soruyorum, soruyorum, sevgili
meslektaşım burada oturumu yönetiyor: Acaba üniversitelerden
attığınız kişilerin ne kadarı FETÖcü? 5 bin
küsur öğretim üyesinin ne kadarı FETÖcü? Bir: Acaba
çoğunluğu FETÖcü mü? FETÖcü olmayan, hiç ilişkisi olmayan var
mı?
İki:
Acaba üniversiteden attığınız FETÖcüler mi
çoğunlukta, yoksa şu anda üniversitelerde görev yapan FETÖcüler mi
çoğunlukta? (CHP sıralarından alkışlar) O
bakımdan, lütfen
Beka 1: Anayasayı değiştirdiniz, beka
adına değiştirdiniz, olağanüstü ortam ve koşullarda
ama olağanüstü ortam ve koşullarda Anayasanın
değiştirilemeyeceğini biliyoruz ama Anayasanın
yürürlüğe girmesini iki buçuk yıl sonrasına ertelediniz.
Beka
2: Erken seçim dediniz, uyum yasalarını
hazırlamadınız, 298 sayılı Yasayı
değiştirmeye mesai harcadınız ve Anayasaya
aykırı bir biçimde 24 Haziran seçimlerini düzenlediniz.
Şimdi
bu yasayı getirdik, beka 3 diyorsunuz. Ama aslında burada bugün
tartışmamız gereken İç Tüzük değişikliği
olmalıydı, İç Tüzük uyumu olmalıydı. Eğer bir kez
biz Anayasayı ihlali alışkanlık hâline getirirsek bu
zincirleme olarak devam eder tıpkı şimdi olduğu gibi ve
kendimizi anayasalı devlet olarak adlandırma
yanılgısını sürdürürüz.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Yine
şahsı adına Sayın Yılmaz Tunç, Bartın
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
27nci
Yasama Döneminin ben de hayırlı olmasını, ülkemiz ve
milletimiz için başarılı çalışmalara vesile
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Sayın
Başkanım, sizi de yeni görevinizden dolayı tebrik ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Ülkemiz 15 Temmuz 2016 tarihinde hain bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu darbe
teşebbüsüyle demokrasimiz bir kez daha kesintiye uğratılmak
istenmiştir. Demokratik hukuk düzeninin ortadan
kaldırılmasına teşebbüs eden darbeciler
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin büyük
kahramanlığı sayesinde püskürtülmüş, sonrasında da
darbe girişiminde bulunan FETÖ mensuplarının
yargılanması, kamu kurumlarından temizlenmesi için
başlatılan süreç iki yıldan bu yana OHAL kanunu çerçevesi
içerisinde gerçekleştirilmiştir. Kanun teklifi, OHALin sona ermesi
nedeniyle terörle mücadelenin etkin bir şekilde devam etmesi, darbecilerin
soruşturulması için bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını
zaruri hâle getirmiştir.
Teklifle
ilgili eleştiriler yapılırken en çok OHALi üç yıl daha
uzatıyorsunuz, OHALi kalıcı hâle getiriyorsunuz, hukuk devleti
ilkesinden uzaklaşıyorsunuz. eleştirileri olmuştur. Oysa,
teklifin maddelerine tek tek baktığımızda -bunun ilerleyen
süreçte tek tek burada görüşmeleri gerçekleşecek- bu iddiaların
hiçbirinin geçerli olmadığını, teklifin Anayasamıza
da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine de, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlara da uygun olduğunu,
hatta birçok özgürlüğün, temel hak ve hürriyetin maddelerde daha da
genişletildiğini görmekteyiz.
En
çok eleştirilen hususlardan birisi valilere verilen yetki. Şimdi
zaten İl İdaresi Kanununun 11inci maddesinde kamu düzeni ve
güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili olarak valilere bir yetki
verilmektedir ama bu yetki, kanun maddesinde sınırlanmış
değildir, ucu açık bir yetkidir. Ama getirilen teklifle bu yetkinin
sınırlandığına, hangi hâllerde valilerin bu yetkiyi
kullanabileceğine ve ne kadar süreyle kullanabileceğine yönelik bir
sınırlama getirilmekte ve teklifte de süre sınırı
olarak on beş gün öngörülmektedir.
Yine
en çok eleştirilen hususlardan biri, Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunuyla ilgili düzenlemedir. Yine buna
baktığımızda da eleştirilerin aksine, kanun teklifinde
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kapsamı
genişletilmektedir. Kapalı yerlerde toplantı saati gece 24.00e
kadar, açık yerlerde de güneşin batmasına kadar. Teklif neyi
kısıtlıyor diye bakıyoruz. Teklif, gece toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkının gece 24.00e kadar
kullanılmasını sağlıyor, genişletiyor. Burada,
tabii, gece kullanılacağı için,
vatandaşlarımızın istirahat ettiği bir zaman dilimi
olduğu için bu genişlemeye de bazı şartlar getirilerek
işin doğası gereği bazı sınırlamalar
getirilmekte. Bu da toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını
genişleten önemli düzenleme olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Teklifin
gözaltı süresini düzenleyen hükümlerine yönelik eleştiriler oldu.
Burada da gözaltı süresi şu anda mevzuatımızda kırk
sekiz saat, toplu suçlarda dört günü geçemez, terör suçlarında da bu süre
birer gün olmak üzere 3 kez uzatılabiliyor.
Şimdi,
teklifle ne getiriliyor? Terör suçlarında dört gün sonunda hâkim
kararıyla, şüpheli, hâkim önüne çıkarılmak suretiyle dörder
günü geçmemek kaydıyla iki kez uzatabilme imkânı getiriliyor. Burada
Anayasamızın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
aradığı şart, şüphelinin hâkim önüne
çıkarılması. Dört günün sonunda, şüpheli, hâkim önüne
çıkarılıyor ve hâkim tarafından dinlenildikten sonra uzatma
kararı veriliyor. Dolayısıyla Anayasamızın ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin aradığı şart da
burada uygulanıyor. Dolayısıyla Anayasamıza
aykırı bir durum söz konusu değil.
Teklifte
sıkıyönetimin kaldırılması Anayasamıza uyum
açısından önemli bir düzenleme çünkü sıkıyönetim artık
2017 halk oylamasıyla Anayasamızdan
çıkarılmıştı ve Sıkıyönetim Kanununa da
artık gerek olmadığından uyum sağlanıyor.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde dostane çözüm ve tek taraflı
deklarasyonla sonuçlandırılan başvurularda, ihlal kararı
verilen başvurularda olduğu gibi yeniden yargılama imkânı
getiriliyor. Soruşturma aşamasında da yeniden soruşturma açılma
sebebi olarak öngörülüyor. Bu da tabii ki adil yargılanma hakkı
açısından önemli bir düzenleme.
Askerî
mahallerde önleme aramasına ilişkin yeni bir düzenleme
yapılıyor teklifle. Mevzuatımızda sulh ceza hâkimlerinin ve
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülki amirlerin askerî mahallerde
önleme araması kararı vermeleri şu anda mümkün değil.
Askerî mahallerde önleme araması yapılabilmesine imkân veren
değişiklikle askerî mahallerde oluşabilecek güvenlik
sorunlarının, askerî disiplinsizliğin ve suç tehlikesinin önüne
geçilmesi amaçlanıyor. Ayrıca, askerî mahallerde yapılacak
aramanın yalnızca askerî makamlar tarafından değil
cumhuriyet savcısının nezareti ve askerî makamların
katılımıyla kolluk görevlilerince yapılabileceği hükme
bağlanıyor.
Bilgisayar
kayıtlarına el koymayla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunumuzda
yapılan değişiklik teklifinde, şüphelinin
kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programlarıyla,
bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar
kayıtlarından kopya çıkarılmasına ve bu kayıtların
çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilebiliyor
şu anda. Yapılan değişiklikle, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde cumhuriyet savcısı tarafından da karar
verilebilecek. Ancak cumhuriyet savcısının bu kararı yirmi
dört saat içinde hâkim onayına sunulacak. Hâkim de yirmi dört saat
içerisinde karar vermek durumunda. Eğer vermemişse bu kayıtlar
imha edilecek. Eğer imha edilmemişse, özel hayatın
gizliliği söz konusuysa, ihlal edenlerle ilgili, zaten kamu görevlisiyse
bu, artırma sebebi cezada ve TCKde bunun gerekli müeyyideleri de var.
Rütbelerin
geri alınmasına ilişkin düzenleme, MİT personeliyle ilgili
düzenleme, yine, taşeron uygulamasının
kaldırılması nedeniyle Özel Güvenlik Kanunuyla ilgili
düzenleme, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun yetkisinin üç yıl
süreyle devam etmesine ilişkin düzenleme, olması gereken, genel kabul
gören düzenlemeler.
Olağanüstü
Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurmuş olup da
başvurusu kabul edilenler hakkında uygulanacak usul hükümlerinin
belirlenmesine ihtiyaç vardı, burada bir boşluk vardı. Teklifle
bu ihtiyaç giderilmekte, başvurusu kabul edilenlerin mali ve sosyal
haklarının ödeneceğine ilişkin düzenleme yapılmakta ve
bunların kamuda hangi esaslar çerçevesinde istihdam edileceklerine yönelik
belirsizlik de giderilmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi bir kanun teklifidir. Bunu kanun olarak
nitelendirmemek, Kanun teklifi değildir bu. demek, bir kere, doğru
değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisine
saygısızlıktır, milletvekillerinin emeklerine
saygısızlıktır. Bunu bir talihsizlik olarak görüyoruz.
Terör
örgütleriyle etkin mücadele için üç yıl boyunca alınacak tedbirleri
OHALin üç yıl daha uzatıldığı şeklinde
yorumlamak doğru değildir. FETÖ ve diğer terör örgütleriyle
ilgili devam eden soruşturmalar vardır, devam eden davalar
vardır, kamu görevlileriyle ilgili devam eden disiplin işlemleri
vardır, disiplin soruşturmaları vardır. Terörle etkin
mücadele için kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri
alınması, mesleğe ilişkin unvanların
kullanılmaması gibi ihtiyaç duyulan bu tedbirlerin elbette ki kanunla
düzenlenmesi gerekirdi ve yapılan iş de budur. Darbe girişiminde
bulunan FETÖ terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu bundan sonra
da ortaya çıkacak kişiler olabilecektir. Şimdi, bu
kişilerin, sonradan tespit edilen bu şahısların kamuda
çalışmaya devam etmelerini elbette ki şu Mecliste hiç kimse
beklemez. Bu şahısların kamudan ihracının OHAL
sonrası dönemde de hukuk düzeni çerçevesi içerisinde, demokratik hukuk
kuralları çerçevesi içerisinde Anayasamıza ve kanunumuza uygun bir
şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak durumundayız.
Teklifle
getirilen düzenlemeler bu ülkede bir daha 15 Temmuz gibi karanlık
gecelerin yaşanmaması içindir, bir daha yeni OHALlere ihtiyaç
olmaması içindir.
Bu
tedbirlerin alınması ve bu tedbirleri alacak olan kanuni düzenlemenin
gerçekleşmesi ümidiyle kanun teklifinin ülkemiz, milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Tunçun konuşması
sırasında Sayın Kaboğlunun konuşmasından bir
alıntı yapıp üzerine, bu durumun insafsızlık, kabul
edilemez bir durum olduğunu ifade etmek için kullandığı
nitelemeler doğrudan sataşma kapsamındadır. İç
Tüzükün ilgili maddesine göre cevap hakkımızı kullanmak
istiyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bunu Sayın Kaboğlu isteyebilir Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Ben iki konuşmacıyı da dinledim. Bu, kanun değildir,
buna kanun denilemez. dedi Sayın Kaboğlu. Sayın Tunç da ismini
zikretmeden dedi ki: Meclis, Parlamento bunun üzerinde bir çalışma
yapmıştır. Bu da bir kanundur. Bunun kanun
olmadığını söylemek Meclisin emeğine
saygısızlıktır. Bunun bir sataşma olduğunu
düşünmüyorum ben.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Şöyle: Birincisi, Sayın Başkanım, Sayın
Kaboğlunun kullandığı cümleyi aynen alıp onu tekrar
edip onunla ilgili bir niteleme yapıldığında
BAŞKAN
Aslında aynen almadı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Aynen aldı.
BAŞKAN
Tutanaklara bakın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, aynen almadıysa da -birbirimizin
ilk günden samimiyetini test etmek mecburiyetinde de değiliz- cümle âlem
biliyor ki kastedilen Sayın Kaboğludur o kelimeyi
alıntılarsanız.
Sonra
da onunla ilgili bir niteleme yaparsanız o kişi kendi söylediği
sözün bağlamından koparıldığını ve
çarpıtıldığını düşünüyorsa bu konuda cevap
hakkını kullanmak isteyebilir, İç Tüzükün verdiği bir hak.
Zaten
İç Tüzük birçok hak kısıtlana kısıtlana ve temel kanun
uygulaması suistimal edilerek yeterince tartışılmıyor.
Sayın Kaboğlu yoksa konuyu çok daha etraflıca izah edecek
sürelere sahip olabilirdi. Bu konuda da hiçbirimiz masum değiliz.
Başkanlık makamının da geçmişteki, İç Tüzük
değişirkenki tutumunu hatırlatmak isterim. O yüzden bu kadar
basit bir talebi dahi reddetmemeniz bence çok daha özgürlükçü bir
yaklaşım olacaktır Parlamento hukuku açısından.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sataşma varsa baş tacı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kaboğlunun talebi mi bu?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Evet, Sayın Kaboğlunun talebi efendim.
BAŞKAN
Peki o zaman
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Sayın Kabaoğlu kürsüden iki dakikalık cevap
hakkını kullanmak istiyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, eğer sataşma varsa
bununla ilgili gerekçeyi ifade etmesi lazım, hangi ifadeden dolayı
sataşma var biz de bilelim bunu. Yani ne oldu da sataştı?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Başkan da tekrar etti de siz kaçırdınız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hayır, kaçırmadım ama Bunun kanun teklifi
olmadığı söylenemez. demenin neresi sataşma? Somut bir
gerekçe olması lazım Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iradesinin
BAŞKAN
Karşılıklı tartışmayın, Sayın
Kaboğluna söz veriyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, ilk günden bu kapıyı
açarsak -ben de aynı ifadeyi kullanıyorum- İç Tüzüke
bağlamamız lazım.
BAŞKAN
Merak etmeyin, açıp kapatabilirim bu kapıyı.
Sayın
Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun 1 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Teşekkürler Sevgili Başkan.
Kanun
değildir. demedim, sayı olarak kanun sayısı verilebilir,
tıpkı olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerine verildiği
gibi on binlerce listeye ceza uygulayan kanun olur mu? Burada önemli olan siz
kanun numarası verebilirsiniz şeklen ama öz olarak, içerik olarak
kesinlik taşımalı. Okunan hüküm, a ve b tarafından
birbirine zıt anlaşılmamalı. Dedim ki aynen: Anayasa Mahkemesi
ve Avrupa Mahkemesi bunu kanun olarak nitelemez, çünkü içeriği yasal
teknikte yazılmamıştır, belirsizdir, muğlaktır, o
açıdan. Yoksa siz şeklen kanun numarasını verebilirsiniz,
onda bir sakınca yok. Keşke buna dikkat etseydiniz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tunç, buyurun.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sataşma var Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Nedir?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Hocam benim söylediğimi bağlamından
kopararak başka şekilde anlattı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun,
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; sataşma nedeniyle söz almış bulunuyorum, bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
Komisyonda da Hocamla uzun uzun tartıştık, konuştuk.
Anayasa profesörüdür kendisi.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Yalnız, affedersiniz ama siz hiç
konuşmadınız komisyonda, hiç konuşmadınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Sayın Kaboğlu, bu kanun teklifinin bir kanun teklifi
olamayacağını, ancak şeklen kanun teklifi ama esasen
olamayacağını ifade etti, hatta kanun teklifi de demedi, Bu,
kanun değildir. dedi.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Nitelik olarak
BAŞKAN
Sayın Kaboğlu, müdahale etmeyin lütfen.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Bunun kanun olup olmayacağına yüce Meclis karar
verir, milletvekilleri karar verir, Sayın Kaboğlu karar vermez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük Millet
Meclisi karar verdikten sonra da o kanun teklifinin, o yasalaşan, kabul
edilen kanunun denetlenmesi yollarını da Hocam, anayasa dersinde
anlatmışsınızdır herhâlde; nasıl
denetleneceğini, Anayasa Mahkemesine nasıl
başvurulacağını ve Anayasa Mahkemesinin sonucuna göre
nasıl şekilleneceğini de siz anlatmış
olmalısınız diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın
Özkoç, nedir sorun?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bugün
örneğini gördüğümüz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi bazen
kanunları yasalara uygun olmayan biçimde de çıkartabiliyor, bugün
örneğini görüyoruz. Kendisi, Sayın Hocamızın da ifade
ettiği şekliyle yasalar kanunlara uygun olduğu biçimiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisinden çıkarsa o zaman işte Türkiyenin yasal ve
hukuki açıdan bir itibarı söz konusu olur. Biz de bunu her
fırsatta insanlarımıza ve halkımıza duyurmak
istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün yaptığı ve
seçimlere giderken de Anayasaya aykırı olarak gitme şeklinden
İç Tüzüke aykırı olarak kanun çıkartma şekline kadar
yaptığı şey kanunsuzluktur, bunun bilinmesini istiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bunları tartıştık Başkanım.
BAŞKAN
Neyse, burada keselim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız. Bu sürenin on dakikası sorulara, on
dakikası cevaplara ayrılacaktır.
İlk
soru için Sayın Gürer
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanlığı
kanun hükmünde kararnameleri yaşamımızla ilgili çok önemli
değişiklikler içeriyor. Devlet Denetleme Kurulu, kamu kurum,
kuruluşlarının yanı sıra meslek örgütlerini,
dernekleri, vakıfları denetleyebilme yetkisiyle donandı.
Ayrıca DDK Grup Başkanı denetleyebildiği meslek örgütü,
sendika başkanı ya da yöneticiyi görevden uzaklaştırma gücüne
erdirildi. DDKnin artık süper yetkileri var. Bu uygulamalarla
sendikaların, meslek örgütlerinin, derneklerin
Cumhurbaşkanlığı bürolarına mı
dönüştürülmesi amaçlanmaktadır? Anayasamız ile ILO
sözleşmelerine aykırı bir durum değil midir? 12 Eylül
Anayasasında benzer düzenlemeler 1990larda
kaldırılmıştı. Daha sert uygulamaların
yaşama geçirildiği yerde demokrasiden söz edilebilir mi? OHAL yerine
getirilen bu düzenlemenin yanında kanun hükmünde kararnamelerle herkesin
tek tip düşüncesi mi amaçlanmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztunç
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Yılmaz Tunç bunun kanun olduğunu söyleyerek aslında OHALi
kanunla getirdiğini, kanunlaştırdığını da
itiraf etmiş oluyor. AK PARTİ sözcüleri FETÖyle mücadeleden
bahsediyorlar. FETÖyle mücadele diyeceksiniz ama daha önce bizim, Cumhuriyet
Halk Partisinin, bugün İYİ PARTİnin verdiği FETÖ
önergesini reddedeceksiniz. FETÖyle mücadele diyeceksiniz ama FETÖ
borsası oluştu. diyen Gaziantep Milletvekiliniz Şamil Tayyarı
çizeceksiniz, milletvekili yapmayacaksınız. FETÖyle mücadele
diyeceksiniz, siyasi ayağının ortaya çıkmaması için
her türlü numarayı çekeceksiniz. FETÖyle mücadele diyeceksiniz,
Darbeleri Araştırma Komisyonunun raporunu yazdırmayacaksınız.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Samimi değilsiniz, samimi
olmuyorsunuz; dikensiz gül bahçesi istiyorsunuz bu teklifle.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Adıyaman ili bir ilçesini ve çok sayıda
köyünü Atatürk Barajının sularına feda etmiş bir kent
olmasına rağmen Atatürk Barajı sularından bir damla su dahi
alamamaktadır. Dünyada ve Türkiyede barajın kenarında
olmasına rağmen kuru tarım yapan başka bir il var mı
bilmiyorum ama ben buradan ilan ediyorum, Türkiyenin en büyük
barajının kenarında kuru tarım yapılmaktadır
Adıyamanda. Adıyaman Ovası, üç tarafı sularla çevrili
olmasına rağmen, Adıyaman çiftçisi hâlen kuru tarım
yapmaktadır.
Buradan
Hükûmete ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne soruyorum:
Bebek-1 ve Bebek-2 adlı sulama projeleri ile diğer sulama projeleri
ne zaman bitecek?
İki:
Suyun kenarında içi yanarak kuru tarım yapan çiftçiye
çektirdiğiniz bu ıstırap ne zaman bitecek?
Üç:
Adıyaman toprakları suyla ne zaman buluşacak?
Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konuya ilişkin sormak lazım Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, devam ediyoruz da malumunuz Hükûmet yok, sözlü
soru da yok, yazılı soru var.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hakkı Beyi ne zannediyorlar Başkanım? Her
şeyi o mu bilecek yani?
BAŞKAN
Dolayısıyla, hani burada Komisyona soru tevcih ediliyor, ben onu
hatırlatmak isterim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ellerinize sağlık, ellerinize. Çok anlattık da
anlatamadık.
BAŞKAN
Evet, işte, anlattık, siz yoktunuz anlattık bunu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ellerinize sağlık; bakan da yok, soru da yok, muhatap
da yok. Ayıkla pirincin taşını.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bugün yani aslında İç Tüzük de
yok ama kanun görüşüyoruz, fiilî durum yaratılıyor demek ki.
Meclisin
1inci grubu olan Adalet ve Kalkınma Partisi kurulurken programına,
tüzüğüne, ilkelerine insan haklarını, temel hak ve hürriyetleri,
demokrasiyi, hatta bu da yetmemişti, ileri demokrasiyi ve evrensel
ilkeleri koymuş, bu iddialarla yola çıkmıştı. Hatta
2004-2005 yıllarında hani çok önemliydi, Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde temel yasalar çıkarılmış,
özellikle Ceza Muhakemesi Kanunuyla özgürlük ve güvenlik hakkı güvence
altına alınmıştı ve evrensel ilkeler
standartlarına getirilmişti. Fakat geldiğimiz bu süreçte ne
istedilerse verdiğiniz FETÖyü bahane ederek ve siyasi
ayağını ortaya çıkarmayarak insanlık boyunca
verilmiş olan mücadelelerden geriye giden bir düzenleme getiriyorsunuz ve
temel hak ve hürriyetleri hem Anayasaya hem insan haklarına aykırı
bir şekilde kısıtlıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bu düzenlemeyi çocuklarımız
adına, geleceğimiz adına, insanlık adına geri
çekmenizi istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet,
meşru olmayan bir Anayasa, yok hükmünde bir İç Tüzük
karşısında yasa yapmaya çalışıyoruz. Bakanlar
yok, baktığımız zaman kanun teklifi sahipleri ilgili
sıralarda oturmuyor, sanırım Komisyon Başkanı bu
sorularımıza cevap verecek.
Ben
de Adalet Komisyonunda gerçekten Sayın Kaboğlu Hocamızın da
söylediği gibi muhalefet tarafı olarak uzun ve
ayrıntılı konuşmalarımızdan sonra burada şu
soruyu tekrar sormak istiyorum: Anayasaya açıkça aykırı olan
teklifin biz tümüne karşıyız ama burada, Komisyon
Başkanı Sayın Köylü, teklifin 23üncü maddesiyle ilgili
Komisyonda yapılan tartışmalarda maddenin geçici 35inci maddede
yer alan (7)nci ve (10)uncu fıkraları üniversitedeki akademik personelin
özlük hakları, iş güvenceleri, YÖK kararı veya idari amirinin
keyfî bir kararıyla ellerinden alınabilecekti ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul)
hatırlıyorsanız YÖK görüş
bildirdi ve buna karşı çıktı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Burası önemli ama Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, bitti süre.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) YÖK karşı olduğunu
bildirmişti, ne düşünüyorsunuz bu konuda?
BAŞKAN
- Sayın Gaytancıoğlu
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Üç ay sürecek. diyerek yüzünüz kızararak
ilan ettiğiniz olağanüstü hâl tam iki yıl sürdü. Bu süre içinde
hukuku askıya aldınız, birçok kişinin işine son
verdiniz, Bank Asyanın önünden kim geçiyorsa ya işinden oldu ya da
içeri girdi. Yıllar boyunca emperyalist ülkelerin projeleri
doğrultusunda devletin tüm birimlerine özenle yerleştirilen bir
cemaatin siyasi uzantıları nedense hâlen korunuyor. İcazet almak
için sözde örgüt lideriyle aynı karede fotoğraf çektirenlerin hâlâ
siyasi olması ama emeğinin hakkını aramak için sendikal
mücadele yapan işçiye grev hakkının OHAL süresince
yasaklanması tam bir tezattı. Şimdi, getirdiğiniz kanunla
aslında OHALi üç yıl daha uzatıyorsunuz, valilere geniş
yetki veriyorsunuz. Sorum şudur: Bundan sonra grevleri erteleme yetkisi de
valilere mi devredilecek?
BAŞKAN
Sayın Kaya
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Merhabalar Sayın Başkan.
Biz
biliyoruz ki her darbe kendi sürecinden sonra yeni bir yasamaya girer, yeni bir
anayasa çıkartır. 20 Temmuz darbesinden sonra da önümüze gelen Anayasa
ve yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız. Çok açık
ve net şu söyleniyor: Biz darbe yapmadık, darbelere
karşıyız. Ama görünen o ki FETÖyle mücadele adı
altında barış ve demokrasiden yana olan güçlere bir
saldırı devam etmekte, OHAL Komisyonu oyalama komisyonuna
dönüşmüş vaziyette, takipsizlik kararı alan ve mevcut yasalar
nezdinde hâkim ve savcılardan beraat kararı alan kamu
çalışanları bir türlü görevine iade edilmiyor. Acaba 20 Temmuz
darbesi ne zamana kadar sürecek? Bu üç yıl sonrasında da bu devam
edecek mi? Ama biz biliyoruz ki bu ülkede özgürlükten ve demokrasiden yana
olanlar 12 Eylül
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Topal
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, az önce dediniz ki: Hükûmet yok. Eski parlamenter sisteme göre
yürütmenin başı hükûmetti, doğru. Peki, şu anda yürütmenin
başı kim? Sayın Cumhurbaşkanı. O zaman kendisine
şunu soruyorum: Yemin metninde Üzerime aldığım görevi
tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle
çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum
ve şerefim üzerine ant içerim. sözüne bağlı kalarak hiçbir
siyasal ayrım yapmadan başta yurttaşlarımız olmak
üzere tüm siyasi partilere, kurum ve kuruluşlara tarafsızlık
ilkesi kapsamında eşit davranarak yemininize sadık kalacak
mısınız? Kamuoyu sizden bir açıklama bekliyor.
Ayrıca
OHALde binlerce insan mağdur oldu. AKPli milletvekili arkadaşlara
soruyorum: Böyle bir vicdan olabilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL
OK (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Şu
anda yeni atanan bakanlardan bir tanesinin ağabeyi FETÖ terör örgütü
dolayısıyla hapishanede yatmaktadır. Peki, bu uygulama
doğru mudur? Şüphesiz doğrudur. Anayasamızda ve
inançlarımıza göre suçların şahsiliği vardır.
Fakat KPSS sınavlarında
Özellikle Balıkesirdeki genç
öğretmen adayı arkadaşlarımızın
akrabalarında Mor Beyin diye bir program çıkması
dolayısıyla öğretmenlik hakkı gasbedilmiştir.
Bunların hangisi doğrudur? Adalet sadece bakanlara ve bakan yakınlarına
mı vardır, yoksa 81 milyon Anayasa ve kanunlar önünde eşit
midir?
Eğer
eşitse bu hukuksuzlukların bir an önce düzeltilmesini, başta
Balıkesirli öğretmen adayı arkadaşlarımız
adına ve Türk milleti adına talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, tekrar buyurun.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Evet, teşekkür ederim Sayın
Başkan, sorumu tamamlayamamıştım.
Şöyle
ki Sayın Köylü, Sayın Komisyon Başkanı: 23üncü maddedeki
(7)nci, (10)uncu fıkralarda akademik personelin YÖKün kararıyla
veya idari amirinin keyfî kararıyla bu hakları ellerinden
alınıp ihraç edilebiliyordu. Hatırlıyor iseniz YÖK
Başkan Vekili bu konuda bir açıklama yaptı ve bu fıkralara
karşı olduklarını belirtti. Siz de Şimdi burada
karıştırmayın bu meseleleri, Genel Kurulda konuşuruz.
demiştiniz. Siz ne düşünüyorsunuz? Genel kurulda bu fıkralarla
ilgili, akademisyenlerin keyfî kararlarla ihraç edilmesini engelleyecek bir
düzenleme yapılacak mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
cevap kısmına geldik.
Komisyon
Başkanı Sayın Köylü, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben
de öncelikle zatıalinizi bu yeni görevinizden dolayı tebrik ediyorum.
Allah yardımcınız olsun. Başarılı görevler
diliyorum.
27nci
Dönem milletvekili arkadaşlarımıza da bu ilk kanun
görüşmesi ve bundan sonra gelecek kanunların görüşmeleri
dolayısıyla başarılar diliyorum. İnşallah bu
Mecliste, bundan önce olduğu gibi memleketimize, milletimize, illerimize,
insanlarımıza faydalı ve hayırlı çalışmalar
yapmayı temenni ediyorum.
Bu
arada başlangıçta, bakanların komisyonlarda bulunup
bulunmaması konusuyla ilgili bir tartışma oldu ve bir usul
açıklaması yapıldı. Ben de bir şey söylemek istiyorum.
Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda, özellikle
soru-cevap kısmında 1.000 tane soru sorulmuş ise bunun
istisnasız 995 tanesi bakanlara sorulmuştur. Yani bakanlar burada
bulunur ve sorulara cevap verir. Komisyona da birkaç tane teknik soru -arada
bir, saydığım kadar- sorulmuştur, bunun dışındaki
sorular komisyona sorulmamıştır. Yani soru-cevabın bu
Tüzükteki asıl karşılığı bakanlardan, yürütmeden
milletvekillerinin soracağı sorulara cevap almaktır yani bunun
esası budur, bu maksatla o hüküm konulmuştur.
Şu
hâlde, sorulan soruların içerisinde öncelikle bu soru-cevap
kısmının da bundan sonra bu Tüzükte devam edip etmeyeceği
ileride Tüzük değişikliği yapılacaksa o zaman
tartışılması gerekir diye düşünüyorum. Bunun
dışında, buradaki... (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kaldıralım, kaldıralım!
BAŞKAN
Arkadaşlar, Sayın Başkanı dinleyelim.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Bir saniye dinleyin beni,
dinleyin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kaldıralım...
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Onu bilemem ben, o benim
işim değil.
Şimdi
buradaki soruları gördüm, arkadaşlarımız çok
değişik şekillerde sorular sordular. Bunların bir
kısmı gerçekten Komisyonu ilgilendiren sorular ama önemli bir
kısmı da Komisyonu ilgilendirmeyen, Komisyon Başkanının
cevap vermesi gerekmeyen ve de bilemeyeceği, ilgilenmeyeceği
hususlar. Bunlara elbette ki cevap veremeyeceğiz. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, Komisyon Başkanı cevap veriyor, içeriğini
kendisi takdir edecek; size mi soracak içeriğini, kendisi takdir edecek.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Tabii ki. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Başkan, devam edin, buyurun, gürültüye aldırmayın.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Devam ediyorum.
Arkadaşlarımızın
isimlerini burada yazamadığım için soru sahiplerini belki
belirtemeyeceğim ama o şekilde cevap vermeye
çalışıyorum.
FETÖyle
mücadele yapılıyor, evet, yapılıyor ama FETÖyle
yapılan mücadelenin siyasi ayağı yeterince, belki de hiçbir
şekilde ortaya çıkarılamadı. şeklinde soru sordular.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Niye çıkarmıyorsunuz?
İSMAİL
OK (Balıkesir) Niye çıkarmıyorsunuz? Çıkarın,
araştıralım.
BAŞKAN
Sayın Ok, müsaade eder misiniz.
İSMAİL
OK (Balıkesir) Müsaade ediyorum zaten.
BAŞKAN
İyi ama böyle bir usul yok ki, herkes yerinden bağıracak,
konuşacak.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) FETÖyle mücadele etme
görevi Adalet Komisyonu Başkanına mı aittir yani ben size
nasıl cevap vereyim bu konuda?
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Tabii ki size de ait, sizin partinize de ait.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Eğer böyle bir
şey varsa elbette ki ilgililer bu soruyu dinlemişlerdir,
duyuyorlardır, bunun mücadelesi de yapılıyordur ve
yapılacaktır, ben o kadar cevap verebilirim buna.
Bunun
dışında mesela, bir arkadaşımız
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Pensilvanyaya giden bir daha milletvekili oluyor
sizde.
BAŞKAN
Arkadaşlar
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Adıyamandaki
barajdaki sudan bahsetti, kuraklıktan bahsetti, tarlaların
sulanamayışından bahsetti, ben ne diyeceğim şimdi?
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Başkanım, siz sizi, Komisyonu alakadar edenlere cevap
verin kâfi.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Siz yaptınız siz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın
Başkanım, ben cevap veriyorum zaten işte. Ben buna nasıl
cevap vereceğim yani mademki tarlada kuraklık var,
kuraklığı giderecek adam ben miyim? Sulamayı yapacak,
barajı yapacak kişi ben değilim. Bu soruya da ben cevap veremem.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın
Başkan, bir saniye.
Sayın
Köylü, bir dakika
Değerli
arkadaşlar, siz Komisyon Başkanına Komisyonu alakadar etmeyen
sorular sorarsanız Komisyon Başkanı da o sorulara böyle cevap
verir tabii ki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Başkanın konuşması devam ediyor, lütfen, ben burada
sükûneti sağlamaya çalışıyorum.
Sayın
Köylü, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Anladım da, Başkanın konuşması devam
ederken siz cevap veriyorsunuz Sayın Başkan, siz müdahale
ediyorsunuz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Ben devam ediyorum.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, Başkanın sözü devam ediyor, ben
müsaade alarak araya girdim. Başkanı dinliyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Ben de müsaade alarak araya giriyorum, Ben bu sorulara cevap
veremem. diyor Komisyon Başkanı.
BAŞKAN
Yok, öyle bir şey yok, hayır. Komisyon Başkanının
sözünü kesmeyin.
Devam
edin Sayın Köylü.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Komisyon Başkanı Ben cevap veremem. diyor
efendim.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Doğru söylüyor.
Cevap verebileceğim sorulara da cevap vereceğim, beni
ilgilendirenlere de.
Olağanüstü
Hâl Komisyonunun yavaş çalıştığından ve yeterince
çabuk karar veremediğinden bahsedildi. Evet, Olağanüstü Hâl
Komisyonuna çok sayıda dosya gitmiştir, çok sayıda itiraz
gitmiştir, 100 binin üzerinde itiraz gitmiştir. Bunun herhâlde 20 bin
kadarını -rakamları net söylemeyeceğim şimdi-
sonuçlandırmışlar, bunun içinde de -bahsedildiği gibi-
belki cüzi bir kısmı iade kararı olarak
değerlendirilmiştir. Ha, bana sorarsanız belki bir komisyon daha
kurulmalı, belki iki tane daha komisyon kurulmalı ama bu daha
kısa sürede, beklenenden çok daha
Şu andaki çalışma
sistemiyle giderse gerçekten çok uzun bir süre alacaktır. Daha kısa
bir sürede bu komisyon kararlarının sonuçlanmasını ve
insanların mağdur olmamasını temenni ediyorum; yani bu
benim bir temennim, inşallah öyle olur.
YILDIRIM
KAYA (Ankara) - OHAL kalktı, OHAL Komisyonu da kalmadı.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Bunun
dışında, YÖKle ilgili bir şey vardı.
Yükseköğretim Kurulunun temsilcisi tabii ki orada bir görüş bildirdi
bize. Yükseköğretim Kurulu da üniversitelerden
Bu yapıyla ilgili,
ilişkili, iltisaklı -her neyse- olan kişiler hakkında kendi
içinde kurduğu bir birim vasıtasıyla bunların meslekten
ihracına karar verilmesi gerekir. şeklinde, o imkânı
tanıyan şekilde bir düzenleme var burada. Yükseköğretim
Kurulundan gelen bir hocamız -YÖK Başkan Vekili, bildiğim
kadarıyla- dedi ki: Yükseköğretim Kurulu üniversiteler üzerinde bir
kurum değildir, hiyerarşik bir yapı yoktur.
Dolayısıyla, üniversiteler kendi içinde kurdukları disiplin
soruşturmasıyla ya da başka her neyle yapacaklarsa bir karar
verebilirler ama biz herhangi bir üniversitenin öğretim üyesi
hakkında böyle bir karar veremeyiz, bu imkânımız yoktur.
Şimdi, burada şu iki şey düşünülebilir: Birincisi, ben ona
şunu söyledim: Doğru söylüyorsun. Yani bunda bir gerçeklik payı
var elbette ki. Şu andaki duruma göre bu konuda bir değerlendirme
yapılsın. İlgililerle görüşün, Genel Kurulda
görüşülünceye kadar -ki 23üncü madde, bugün ona sıra gelmez zaten-
bu konuda bir görüşme yapılır, belki bir değişiklik
önergesi verilir ve o maddede bir değişiklik yapılabilir. Ya da
şöyle de düşünülebilir: YÖKün nasıl
çalışacağı, üniversitelerin de disiplin
soruşturmalarını nasıl yapacağı ve nasıl
ilgili kişileri meslekten atacağı bir kanunla
düzenlenmiştir. Bu şekilde, yani burada yapılan bir kanun o
kanunu bertaraf edebilir, böyle bir kanun da ortaya çıkabilir. Hani
doğrudur değildir yani kabul edilir edilmez, eleştirilir, bu
mümkündür ama bu da bir kanundur. Eğer bu kabul edilirse bu kanun
uyarınca yapılır, o zaman YÖKe bir görev verilmiş olur,
YÖK bunun gereğini yerine getirir. Aksi takdirde YÖK Başkan Vekilinin
söylediği eğer değerlendirilirse, ben burada arkadaşlara da
söylüyorum, bu takdirde bir önerge hazırlanır, değerlendirilir
ve YÖK yerine belki başka bir şey yapılabilir.
Yani
benim orada söylediğim de buydu. Henüz zaman geçmiş değil; o
bakımdan buna da ancak böyle cevap verebiliyorum.
Bir
de Akrabalarından birisinin bu yapıyla irtibatı olduğundan
dolayı KPSSde sınavı kazanan birisi mesleğe
alınmıyor bundan dolayı dediler. Onu ben de çok kabul etmiyorum
yani hakikaten kendisi bu işin içine hiç bulaşmamış ise, ta
uzaktaki bir akrabası; arasında irtibatı da yok, ilgisi de yok
birisinin yüzünden birinin mesleğe alınmaması, herhangi bir
mesleğe, memuriyete alınmaması bence de doğru değil
açıkçası.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Benim şimdilik
söyleyeceklerim bu kadar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köylü, teşekkür ediyorum.
İlk
uygulama için gayet iyi bir performans gösterdiniz.
Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
Sayın
Komisyon Başkanını burada suçlamamız doğru olmaz.
Sayın Komisyon Başkanı kendi bildiği konularla ilgili
elbette konuşacaktır ve o konularda açıklama yapacaktır
ancak gelinen noktayı herkesin, kamuoyunun bilgisine sunmak
açısından söylüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türkiye'nin
yönetilmesinin ne kadar dışında kaldığı çok
açık ve nettir. Artık Türkiye yönetimiyle ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisinde hiçbir milletvekili sorduğu sorunun cevabını
alamayacaktır, burada muhatabı yoktur çünkü artık Hükûmet
yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı bakanlar sorumlu
değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi yürütmeyi buradan denetleyemeyecek
hâle gelmiştir. Maalesef Komisyon Başkanı da bunu itiraf
etmiştir. Bunu kamuoyunun dikkatine sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özkoç, yazılı soru sorulabiliyor. Eskiden yazılı soru
vardı denetim yollarında şimdiyse yazılı sorulara
belli bir süre içerisinde cevap verme mecburiyeti getirildi yeni sistemde.
Dolayısıyla yazılı sorusunu soran cevabını
mutlaka alacak.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, biz binlerce kez yazılı soru sorduk,
aldığımız cevaplara fıkralarda dahi gülmeye
kalksanız gülemezsiniz. Size de arz ederiz efendim.
BAŞKAN
Eski sistemdi o, şimdi değiştirdik.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Geldiği zaman arz ederiz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, Grup Başkan Vekilimizin bu
temel itirazının yanında Sayın Köylünün bir sözü
tutanağa geçti, onu düzeltmek lazım. Tabii ben Adalet Komisyonu
Başkanının bu sözünü düzeltmek zorunda kalmaktan üzgünüm ama
kanun teklif de olsa tasarı da olsa -ki ikisi de düzenlenmiş- soru
cevaba muhtaçtır. Niçin muhtaçtır? Üzerinde anlaşılmayan
hiçbir şey kalmayana kadar görüşülsün diye muhtaçtır.
Uygulayıcılar bir tereddüde düştüklerinde zaman zaman mahkemede
bir hâkim, zaman zaman idarede bir memur döner kanunun ruhunu anlamak için bu
tutanaklara başvurur. Kırk dokuz sene sonra kırk dokuz yıl
önce verilmiş bir cevap birisinin hakkının hukukunun teslim
edilmesine
Bir Adalet Komisyonu Başkanının, hem de kaliteli
yasamayla mükellef bir Komisyonun Başkanının soru-cevapı
artık gereksiz ve işlevsiz olarak görmesi tamamen ilgisiz bir mesele.
Parlamentoda yürütmenin bulunmuyor olmasının getirdiği
arızi durum başkadır ama sizin tutup da Artık buna gerek
kalmadı. demeniz de tamamen kaliteli yasama mantığı için
konulmuş böyle bir hakkı Meclise fazla görmektir. Bunun da tutanaklara
geçmesini istedim.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Tabii, bu dediğiniz soru-cevap komisyon raporu ve kanun üzerinde
gerçekleşirse
Tabii ki olması gereken şey bu, bu olursa
dediğiniz doğru, tutanaklara mutlaka bakılıyor, Sayın
Hocam da bilir, araştırma yapılırken kanunla ilgili ama
soru-cevaplar kanun ve komisyon raporu üzerinde olursa.
Sayın
Köylü, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Efendim, soruların
bu kanunla ilgili, teknik yönden anlaşılamayan
kısımları veya eksiği, yanlışı göz önüne
alınır da ona göre soru sorulursa elbette ki biz bunlara cevap
vereceğiz ama bu kanunla ilgili olmayanlara biz nasıl cevap
vereceğiz? Veremeyiz nitekim. Onlar bakanlarla ilgili, daha ziyade
yürütmeyle ilgili sorular onun için onlara cevap vermek istemedim.
BAŞKAN
Cevap vermeyeceğiz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Zeten baştan
söyledim onu, daha önce hakikaten 100 soru sorulursa içinden ya 1 tanesi ya 2
tanesi komisyona soruluyordu, komisyonla ilgiliydi, diğer soruların
tamamı yürütmeye soruluyordu. Onun için dedim, artık bunun yeniden
değerlendirilip de biraz daha teknik olarak bu komisyona sorulabilecek
sorular şeklinde değerlendirilmesinin daha doğru olduğunu
düşünüyorum.
BAŞKAN
Tabii, İç Tüzük çalışması yapılırken bunlar
dikkate alınacak.
Teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi teklifin tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Sayın
Özkoç, Sayın Zeybek, Sayın Arık, Sayın Yavuzyılmaz,
Sayın Şevkin, Sayın Barut, Sayın Aydoğan, Sayın
Kaboğlu, Sayın Kayışoğlu, Sayın Tutdere,
Sayın Sütlü, Sayın Bülbül, Sayın Antmen, Sayın Şeker,
Sayın Tığlı, Sayın Güzelmansur, Sayın Ünver,
Sayın Zeybek, Sayın Aydın, Sayın Karadeniz.
Değerli
arkadaşlar, yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Sisteme
giremeyip pusula gönderen sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunu
terk etmemelerini rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, toplantı yeter sayımız
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN-
Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Birinci
bölümle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Halil
Öztürk, Kırıkkale.
Buyurun
Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz kanun
teklifi aynı zamanda yeni dönemin ilk kanun teklifi olma özelliğini
taşımaktadır. Terörle etkin mücadele kapsamında önemli
düzenlemelerin yer aldığı teklif, Adalet Komisyonunda Milliyetçi
Hareket Partisinin de desteğiyle geniş katılımla
olgunlaştırılmış ve son hâlini
almıştır.
Ülkemiz,
yakın zamanda art arda meydana gelen büyük çaplı terör eylemleriyle
mücadele ederken 15 Temmuzda vatan hainlerinin aşağılık bir
darbe kalkışmasını yaşamıştır. Dünya
geneline baktığımızda, başta Avrupa olmak üzere
dünyanın büyük bir bölümünde ivme kazanan terör eylemlerinin
engellenmesinde sıkıntı yaşandığı
gözlemlenmektedir. Terör, kuşkusuz sadece can almakla kalmayıp hedef
ülkenin ekonomisine, siyasi ve toplumsal yapısına ciddi zararlar vermektedir.
İşte, böyle bir ortamda, devletlerin kendi bekaları için
güvenliklerine azami özen göstermeleri gerekmektedir. Bu noktada, dünyanın
güvenlik görünümü aynen borsa ve piyasalar gibi ölçülebilir bir unsura
dönüşmüştür. Bu amaçla hazırlanan Dünya İç Güvenlik ve
Emniyet Endeksi, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 127 ülkeyi
kapsamaktadır. Bu endeks, kapsam içindeki devletlerin iç güvenlik
konularıyla -ki bunun içinde terörle mücadele de yer almaktadır-
gerçekleştirdiği tüm çalışmaları ölçmektedir. Türkiye,
2017 itibarıyla bu endekste 60ıncı sıradadır. Yani bu
endeksten de anlaşılacağı üzere, Türkiyenin terörle
mücadelede katetmesi gereken oldukça uzun mesafesi bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye hiçbir zaman hafızamızdan kaybolmayacak olan
Türk siyasi tarihinin en vahim olayını 15 Temmuz 2016 tarihinde
yaşamıştır. 15 Temmuz 2016 gecesi ülkemiz hain bir darbe
girişimiyle karşı karşıya kalmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri içine yuvalanmış FETÖcü teröristler
milletin vergileriyle ve alın teriyle alınan silahları millete
doğrultmuşlar, alçakça ateş etmekten çekinmemişlerdir.
15
Temmuzdaki bu hain darbe girişimine ilk anda hiçbir kuşku ve
endişeye kapılmadan hayır diyen, milliyetçiliğin kaderini
doğal olarak milletiyle ve milletin iradesinin bir tecellisi olan
demokrasiyle bir gören Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli olmuştur.
Bu
kapsamda, Ankarada tek siyasi lider olarak bulunan Sayın Genel
Başkanımız genel merkeze gelerek ilk açıklamasını
yapmış ve milletten, demokrasiden yana olan tutumuyla hain darbe
girişiminin belini ve iradesini kırmıştır.
15
Temmuz gecesi demokrasimize pranga vurulmak istenmiş, Türk milletinin
kahramanca duruşu sayesinde ülkemiz ve milletimiz, demokrasimiz uçurumdan
dönmüştür. Asil Türk milleti, mukaddesatına sahip çıkmanın
yanında, egemenlik haklarını canı pahasına müdafaa
etmiş, terörizmin şer niyet ve tetikçilerini defetmiştir.
Milletimizin acılarla ayrışmasını,
kutuplaşmasını bekleyenler başarılı
olamamış, tam tersine bu acılar birlikten güç
doğurmuştur.
Allah
korusun, bunlar başarılı olsalardı güzel yurdumuz
sınırlarında pusuya yatmış diğer terör
örgütlerinin işgaline uğrayacak, akabinde Arap Baharı sürecinde
yaşadığımıza benzer bir ortama sahne olacak, kuvvetle
muhtemel bir iç savaş sürecine girecekti. Bugün yaka silktiğimiz,
kurtulmak için çaba sarf ettiğimiz habis bir ur olan paralel devlet
oluşumlarının sayısı katlanarak artacaktı.
Dolayısıyla, ortada Türkiye Cumhuriyeti diye egemen bir devlet
kalmayacak, doğal olarak siyaset yapabilecek bir ülke de olmayacaktı.
Böyle
bir ortamda bir yandan Türk dünyasının diğer taraftan da
İslam âleminin doğal lideri olan Türkiyenin içine gireceği
süreç bütün bu coğrafyalardaki umut ışığını
söndürecek, Türk-İslam coğrafyasını topyekûn kıskaca
sokacaktı. Sonuç itibarıyla hain darbe girişimi eğer
başarılı olsaydı sadece Türkiyenin değil, gerek nüfus
gerekse yüz ölçümü itibarıyla geniş bir coğrafya büyük bir
badireyle karşı karşıya kalacaktı. Nitekim 15 Temmuz
sonrasında ortaya çıkan bilgilerden ve yaşanan
gelişmelerden bu çizdiğimiz portrenin açık göstergeleri de
gözlemlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz iç ve dış terör
tehdidinin yanında ekonomik sorunlarla başa çıkmaya
çalışmaktadır. Bu bağlamda güçlü ve lider ülke Türkiye için
iç siyasi dayanışmaya ve ortak akılla hareket etmeye
ihtiyacın zorunlu olduğunu Milliyetçi Hareket Partisi görmüş ve
inanmıştır. Yenikapı ruhunu benimseyen ve önce ülkem ve
milletim, sonra partim ve ben anlayışını şiar edinen
Sayın Genel Başkanımızın mimarı olduğu
Cumhur İttifakı fikrini Milliyetçi Hareket Partisi ortaya
atmıştır. Bu ittifakın arka planı biraz evvel ifade
ettiğim şartların bir ürünü olarak Ankara merkezli yani yerli ve
millî bir duruşu temsil etmektedir. Nitekim Türk milleti de bu
yaklaşımı ve duruşu gayet iyi kavramış, 24
Hazirandaki teveccühünden de anlaşılacağı üzere Milliyetçi
Hareket Partisine önemli bir siyasi görev yüklemiştir.
Şimdi
artık 2023 lider ülke Türkiye için her alanda kolları
sıvamanın vakti gelmiştir ancak Türkiyenin hâlen
sayıları 120yi aşan terör örgütleriyle etkin, kararlı ve
düzenli mücadele etmesi için atması gereken adımlar vardır. 15
Temmuz 2016 sonrası ilan edilen OHAL, bu dönemin uygulamaları terörle
mücadelede önemli mesafeler katetmiştir. Bununla birlikte mücadele devam
etmektedir ve etmelidir de; zira hâlâ deşifre olan kripto unsurlardan da
anlaşılacağı üzere Türkiye daha devam edecek uzun soluklu
bir mücadele içindedir, bu var olmak ya da yok olmak içindir.
Partimiz
kurulduğu günden bu yana yani yaklaşık yarım
asırdır geleneksel olarak terörle mücadelede tavizsiz bir çizgiye
sahiptir, âdeta Türk milletinin anıtlaşmış bir demokrasi
kalkanıdır.
OHAL
sonrası tüm terör örgütleriyle güçlü bir mücadele sürecinde herhangi bir
sorun oluşmaması, yargılama süreçlerinde bazı olumsuz durumların
ortaya çıkmaması, benzer kalkışma hâlinde veya terör
olaylarında devletin etkin ve kararlı bir şekilde mücadele
edebilmesi için bu teklifi görüşmekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi Türk
siyasetinin yarım asırlık ülkü ve ilke markası olarak
Türkiyenin derlenip toparlanması için değil elini, gövdesini bile
taşın altına koymaya her daim hazır ve
kararlıdır. Bunu dün de beyan etmiş ve gereğini
yapmıştır, bugün de tekrarlamaktadır. Kimsenin şüphesi
olmasın, yarın da ifade edecek ve aynı duruşu gösterecektir.
Bu sebeple Milliyetçi Hareket Partisi milletimiz adına denge ve denetim
mekanizmasının Mecliste en önemli aktörü olurken yine milletimizin
her sorununun çözümü adına gerekli kanun tekliflerini
yasalaştıracaktır.
Değerli
milletvekilleri, teklifin birinci bölümünde, büyük bir özveriyle görev yapan
valilerimize güvenlik adına yeni yetkiler, askerî mahallerde
oluşabilecek tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla
önlem araması yapılabilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları ışığında yeni düzenlemeler, 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununa geçici madde eklenmesiyle ilgili
düzenlemeler yer almaktadır. Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki
teklifte yer alan düzenlemeler terörle süregelen mücadelenin
devamlılığı ve güçlendirilmesi adınadır.
Eleştirilere
baktığımızda, Avrupa ülkeleriyle
karşılaştırmalar yapılsa da söz konusu devletler
Türkiye gibi jeopolitik ve jeostratejik öneme ve konuma sahip değillerdir.
O devletlerin tehlike altında bulunan sınırları,
karşı karşıya kaldıkları tehditler sarmalı
yoktur. Hele hele PKK gibi terör örgütleriyle kırk yıllık
mücadele geçmişleri, binlerce kahraman şehit ve yiğit gazisi hiç
yoktur. Terörle mücadele dediğimizde, kahraman şehitlerimiz ve
yiğit gazilerimiz asla göz ardı edilemez. Terörle mücadele,
kâğıttan okunduğu gibi basit ve kolay değildir; ciddi
tedbir, sorumluluk ve en önemlisi vatan ve millet sevdası ister. Bu
bakımdan, teklifte yer alan söz konusu düzenlemeler mevcut durumda terörle
etkin bir mücadele için gerekli olup ülkemizin birliği, bütünlüğü ve
güvenliği konusunda görev yapan tüm kamu görevlilerimizin daha verimli
çalışabilmeleri adınadır. Bu hususlarda sadece muhalefet
etmek anlayışıyla siyaset yapmak Türkiye sevdasıyla ve
vatan aşkıyla bağdaşmaz. Parti olarak inanıyoruz ki
terörün kökü 2023e kalmadan el birliğiyle kazınacak, habis birer ur
olan terör odakları sökülüp atılacaktır. Yüce milletimizin
birlik ve beraberlik ruhu da bu inancımızı perçinlemektedir. Bu
sebeple, teklifi Milliyetçi Hareket Partisi olarak tümüyle
desteklediğimizi ifade ediyorum.
Vatan
toprakları ve milletimizin güvenliği adına şehit olan
kahramanlarımıza yüce Allahtan rahmet diliyor, yiğit
gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÖZTÜRK (Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Öztürk, süre uzatmıyoruz.
HALİL
ÖZTÜRK (Devamla) Vatan savunması için hâlen görevi başında
olan bütün güvenlik güçlerimize yüce Allahtan güç, kuvvet ve
başarılar niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Nuhoğlu.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; yüce Meclisi
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine konuşmak için söz
aldım.
Bu
teklifin tümü incelendiğinde, iki yıl sonra kalkmış olan
olağanüstü hâl yetkilerinin kanunlaştırılmak suretiyle
kalıcı hâle getirilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: 27nci Dönemin 8inci
Birleşiminde söz almakla ben bu çatı altında ilk defa
konuşuyorum. Ben de sizler gibi yaklaşık bir ay önce gene
yaklaşık 20 bine yakın aday adayı arasından seçilen
4.800 adayla yarışarak buraya gelmiş 600 milletvekilinden
biriyim, bu Mecliste konuşabilmenin çok önemli olduğuna inanan
biriyim. Çünkü bu Meclis Kurtuluş Savaşını yönetmiş
ve başarmış, Türk milletini istiklaline kavuşturmuş ve
Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş olan Meclistir. Dünyada böyle bir
başka devlet kuruluşu yoktur, milletin kendi kurduğu başka
bir devlet yoktur. Milletin Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye
Cumhuriyeti devletini kurmuştur ve dünyada bu ilktir ve tektir ve bu
Meclis bu devleti kurarken ortaya bir irade koymuştur.
Değerli milletvekilleri,
o dönemde Kafkaslardan, Balkanlardan, Orta Doğudan, kısaca
yakın coğrafyadan göç edip, gelip ülkemize sığınan
herkesi bağrımıza bastık, kardeş olduk, millet olduk.
İşte devleti kuran irade, o milleti esas aldı ve bu suretle de
21inci yüzyıla kadar ulaştık. Bu anlayışı ortaya
koyan o Meclis ve o anlayışla yola çıkan Türkiye Büyük Millet
Meclisinde biz o felsefeye, o kuruluş iradesine uygun
hazırlanmış bir yemin ettik. Ben şahsen bu çatı
altında bu yemine sonuna kadar sadık kalacağım ama her
üyenin de o yemine sadık kalmasını bekleme hakkım
vardır Türk milleti adına.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ülkemiz olağanüstü hâl yetkileri olmadan yönetilemiyorsa
bunun sebeplerini doğru tespit etmek gerektiğine inanıyorum.
İki yıl olağanüstü hâl yetkileriyle yönetildi ama
anlaşıldı ki o yetkiler olmadan ülkemiz yönetilemiyor. O zaman
bazı tespitleri yapma mecburiyetimiz vardır. Son yıllarda
ülkemizi yöneten anlayış, değerli arkadaşlar, Türklükle
mücadele üzerine kurulmuştur. Türklük hor görülmüş, her vesileyle
hakarete uğramıştır. Türk olmaktan kurtulduk. denilmiştir.
Ne mutlu Türküm diyene! ifadeleri için andımız yasaklanmıştır.
Devlet kurumlarından Türkiye Cumhuriyeti yani TC ibareleri
silinmiştir. İstiklal Marşı televizyonlarda
konuşanların arasında tartışmaya
açılmıştır ve Türkiye adının artık
değiştirilmesi talep edilmiştir televizyonlarda. Cumhuriyet Dönemi
reklam arası olarak nitelendirilmiştir ve Parantez
kapatılacaktır. denilmiştir. İşte Yeni Türkiye
dedikleri o parantezin kapatılmak üzere olduğunun işaretidir.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; Türk milletiyle beraber mensupları bizler o
dönemi hep beraber yaşadık. Diyarbakır meydanında
Şivan Perver ile Mesut Barzani ile
(x) diye ağlayanlar
bugün bu duruma gelmemize sebep olmamışlar mıdır?
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Esasen
değerli arkadaşlar, Süleymaniyede 2003 yılında, temmuz
ayında 11 kahramanımızın başına çuval geçirmek
suretiyle başlayan bir süreç var, o süreç kozmik odaya girilmesine kadar
devam etmiştir ve o süreçte neler yapıldığını iyi
hatırlama mecburiyetimiz vardır değerli arkadaşlar. Habur
rezaleti de, İmralı ziyaretleri de, Oslo müzakereleri de, Dolmabahçe
mutabakatı da bu sürecin sonucudur. Sorunların bu hâle gelmesinde
bütün bunların ve bu anlayışın etkisi yok mudur? Yok dersek
emin olun bütün milleti yok sayarız. Bu anlayış ve bu
düşünce sistemi değişmedikçe kanunları ne kadar
değiştirirseniz değiştirin, ne kadar daha
sıkılaştırırsanız
sıkılaştırın hiçbir şey
değişmeyecektir, düzelmeyecektir.
Değerli milletvekilleri,
Bir sorunu onu yaratan düşünce sistemiyle çözemezsiniz. diyor bir bilgin
ve devam ediyor Aynı yolu deneyerek farklı sonuç almayı ummak
ahmaklıktır. diyor. Aynı yolu deniyoruz, biz ahmak
değiliz, Türk milleti ahmak değildir, bu yolu deneyerek farklı
sonuç alamayız. Gelin bu düşünce sistemini değiştirelim. Bu
düşünce sistemini değiştirirsek ilk adımı
atmış olacağız. Türk vatanı, Türk devleti, Türk
milleti, Türk Bayrağı, Türk dili demekten çekinmeyelim. Gelin
samimiyetle yüzde 51i değil, 81 milyonun tamamını kardeş
olarak kabul edelim ve konuşmaktan, farklı düşünmekten de
korkmayalım, ortak aklı hâkim kılalım. Hukukun
üstünlüğünü esas alalım.
Değerli milletvekilleri,
biat esasına dayanan tek ses olma gayretinden mutlaka vazgeçilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucu iradeye ve kuruluş felsefesine
uygun çalıştırılması mecburiyeti vardır. Yeminimize
sadık kalma mecburiyetimiz vardır. Anayasayı bu kadar
değiştirdikten sonra kalanlarına bile sadık kalmak emin
olun bize yetecektir.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki konuşmaktan korkmayalım derken eleştirmekten de
korkmayalım. Çok yakın zamanlara kadar televizyonda skeçler olurdu.
Bırakın skeçleri açık oturumlar, tartışmalar olmaz
oldu. Onu da bırakın, karikatüre tahammül yok.
Değerli
arkadaşlar, bu ülke nereye kadar gidebilir? Sürdürülebilir bir düzen
içerisinde değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin en büyük görevi Türk
milletinin geleceğe taşınması için sürdürülebilir bir
anlayışa ihtiyaç olduğudur. Bu ihtiyacı tesis etmek Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görevidir ve bu çatı altındaki her milletvekilinin
görevidir.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Ne
mutlu Türküm diyene! (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayşe Acar
Başaran, Batman Milletvekili
Buyurun
Sayın Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
ben kanun üzerinde, bölüm üzerinde konuşmadan önce bugün içerisinde
tartışılan Meclisin yürütülüş biçimiyle ilgili birkaç cümle
kurmak istiyorum. 26ncı Dönemde olan arkadaşlar hatırlar,
burada bu yeni sistem anlatılırken mucizevi bir sistem olarak
anlatılıyordu; her şeyin çok kolay ilerleyeceği, denge
denetleme mekanizmalarının çok net olduğu, güçlü bir Meclis
olduğu
Burada, bu kürsüde iktidar sıralarındaki
arkadaşlarımız ballandıra ballandıra bu sistemi
anlattılar ama bugün gördük ki aslında bu sistemi nasıl
yürüteceklerini kendileri de bilmiyorlar. Bakan burada olacak mı olmayacak
mı tartışmasını yürütüyoruz. Aslında altı ay
içerisinde uyum yasaları çıkacaktı. Uyum yasaları
çıkmadı, buna bağlı olarak da İç Tüzük
değişikliği bu sisteme uygun olarak gelmedi.
KHKlerle
çıkardıklarınızı biliyorum Sayın Turan, biliyorum
onları; ondan söz etmiyorum ama hâlâ sistemin nasıl
yürütüleceğine dair bir netlik yok. Burada Meclis ne yapacak hâlâ net bir
şey yok, burada tartışmaları yürütülüyor. Bu da işte
güçlü sistem dedikleri.
Şimdi,
asıl kanuna gelelim. Şimdi, aslında bu OHAL sisteminden söz
ederken bence 20 Temmuzun öncesine de gitmek gerekiyor yani Türkiyede OHAL 20
Temmuzda ilan edilmedi, daha öncesinde bölgelerde aslında ilan
edilmişti. Cizrede, Silopide, Şırnak'ta sokağa çıkma
yasaklarıyla tıpkı bugün aslında o dönem yasal olmayan,
bugün yasalaştırmaya çalıştığınız
maddeyle o dönem valiler sokağa çıkma yasakları ilan ettiler.
Günlerle başlayan, aylara varan şehirlerin abluka altına
alınma olaylarını yaşadı Türkiye. Aslında biz o
dönem şu kürsüye gelip bunun yasaya, Anayasaya uygun olmadığını
bas bas bağırdığımızda İl İdaresi
Kanunu'na atıf yapılıyordu ama İl İdaresi Kanununda
bugün itibarıyla, eğer yasalaşırsa daha yeni bu yetki
valilere verilmiş olacak, böyle bir yetki yoktu ama bu yetki
uygulandı çünkü müzakereyle çözüm Kürt sorununun çözümünden
vazgeçilmişti, tekrar güvenlikçi politikalara geri dönülmüştü, onun
için de 90lı yıllarda süper valileri andıran valilere daha
fazla yetki, hak ve hukukun tanınmadığı, özgürlüklerden
geri dönüş üzerine bir politika sergilendi.
Şimdi
geldik tabii bunun 15 Temmuza gelişiyle hiç mi ilgisi yok? Var. Biz 15
Temmuzdan önce şurada, şu kürsüde hepimiz tek tek
çıktığımızda Arkadaşlar, gittiğiniz yol yol
değil, bu politikalarla, bu pratiklerle darbe mekaniklerini devreye
koyarsınız. diye uyarılarda bulunduk. Cemaatle ilgili de
defaten uyarılarda bulunduk. Burada tutanaklarda da mevcuttur. Ama iktidar
sıralarından o dönemde ses seda çıkmadı. Burada askerlere
dokunulmazlık getirildiği 13 Haziranda biz burada söylediğimizde
buna en fazla karşı çıkan arkadaşlarımız iktidar
sıralarındakilerdi, o işte zırh verdikleri, 15 Temmuzda
darbeye teşebbüs ettiler. 20 Temmuzda OHAL ilan ettik. Peki bu OHALin
sonucunda gerçekten yapmak istediğimiz bu cemaatle mücadele miydi,
iktidarın amacı bu muydu bir sorgulayalım. Az önce OHALle
ilgili araştırma komisyonu kurulmasını istedik, kabul edilmedi.
Niçin? Çünkü kendileri de biliyorlar, aslında bir sistem öngörüyorlar,
katı merkeziyetçi bir sistem ve -kendi cümleleriyle söylüyorum- 15 Temmuzu
Allahın bir lütfu olarak görüp katı, merkeziyetçi sistemi
uygulamanın adımlarını attılar; bunun başka bir
açıklaması yoktur. Çünkü bakın, binlerce kişi, darbeyle
hiçbir alakası olmayan binlerce kişi ihraç edildi, binlerce kişi
işinden, aşından edildi. Bizim partimizin belediyelerine kayyum
atandı, o kayyumlar daha sonra cemaatçi çıktı, gözaltına
alındılar; bu da yine kayıtlarda mevcut. Onlarca, yüzlerce kurum
kapatıldı, bunun cemaatle mücadelede ne alakası vardı?
Şimdi bu yetmedi, iki yıl yetmedi size, daha çünkü muhalefeti
sindiremediniz, yine bir seçim geldi, yine bizler muhalefet olarak bu
sıraları doldurabildik; bir güç olduğumuzu, hâlâ toplumsal bir
muhalefeti yükseltebildiğimizi gösterdik; hâlâ sizin kurmak
istediğiniz tekçi sistemin karşısında çoğulcu bir
sistem kurabileceğimizi ispatladık, buradayız, sesimizi
yükseltiyoruz. Onun için de baktınız ki bu yeterli
değilmiş. Zaten başkanlık sistemi dediğiniz şey
OHALin kendisiydi, sıkıyönetimin kendisiydi. Buraya gelip Biz
Sıkıyönetim Kanununu kaldırdık, OHALi de
kaldırıyoruz. propagandasını yapmayın. Sizin OHALi
kaldırıyoruz. propagandanız 16 Nisanda, OHAL
koşullarında gerçekleştirdiğiniz referandumda
astığınız pankartların ötesine geçmez; budur sizin
OHAL propagandanız, sizin OHAL pratiğiniz de budur. Kurduğunuz
sistem de sıkıyönetim sistemidir, devamında gelen de yine bu
sıkıyönetim sisteminin bir parçasıdır. Valilere özel yetki
veriyorsunuz, şehirlere giremeyecek insanlar.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Çukur mu kazacaksınız? Tabii vereceğiz
yetkileri.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Kişileri bir şehre almayacak,
öğrenciyi okula almayacak, sağlıkçıyı hastaneye
almayacak valiye on beş gün, onun sakıncalı olduğunu
gözlemlerse vali
Vali zaten sizin ildeki yansımanız, saraya
bağlı çalışan yansımalar, öyle
çalışıyorlar. Saraydan ne emir talimat alırlarsa ona göre
hareket eden, seçim döneminde bile köy köy, ilçe ilçe dolaşıp AKP'ye
oy toplayanlar
Şimdi bu valiler kimin girişini engelleyecek? Tabii
ki muhalefetin girişini engelleyecek. 2911de genişleme
sağladığınızı söylüyorsunuz. Ya, buna kargalar
bile güler, kargalar bile. Yirmi dört saate
çıkartmışsınız ama vatandaşın günlük
yaşamını aşırı ve katlanılmaz derece
zorlaştırmayacak. Kim belirleyecek bunu? Sizin valileriniz, sizin
atadığınız, size bağlı valiler, sizin emriniz,
sarayın emir ve talimatı dışına çıkamayan
valiler.
Bakın,
bu OHALde hangi eylem, etkinlikler yasaklandı; bir tek tek bakalım.
Ben bunu Komisyonda da söyledim. Bizim Batmanda fuhşa karşı
yaptığımız etkinlik yasaklandı, 8 Mart
yasaklandı, Nevroz yasaklandı; kadınların, toplumsal
muhalefetin sokağa çıktığı, muhalefetin sesini
yükselttiği bütün eylem, etkinlikler valiliklerce OHAL sürecinde
yasaklandı. Şimdi siz Vatandaşın günlük
yaşamını aşırı ve katlanılmaz derece
zorlaştırmayacak. diyorsunuz ama o vatandaşlar biz olmuyoruz
çünkü biz diğerleri oluyoruz hep sizin gözünüzde; o, tırnak içerisinde
hep terörize ettiğiniz, hep terörist gözüyle
baktığınız kesim oluyoruz biz ve yine engellenenler bizler
olacağız.
Gözaltı
sürelerini artırarak bunların Avrupa standartlarına uygun
olduğunu söylüyorsunuz. Yapmayın arkadaşlar! Yapmayın! Dört
gün içinde hâkim karşısına çıkabilirmiş. Dört gün
içinde hâkim karşısına çıkmak demek, ifadesinin
tamamlanması, hâkim karşısına çıkıp
tutuklanması ya da serbest bırakılması konusunda karar
verilmesidir. Kanunu dolanmayalım; hukukta böyle bir terim vardır.
Siz zekâmızla dalga geçiyorsunuz. Hukuk terimlerini, hukuku dolanarak
karşımızda mış gibi yapıyorsunuz hâlbuki bu
nedir? Dört, dört, dört; on iki günlük gözaltı süresi veriyorsunuz. Ne
yapıyorlar peki bu on iki günlük gözaltı süresinde? Gördük OHAL
koşullarında; işkence, kötü muamele
Bu, buydu.
İnsanların kolu kırıldı, tecavüze uğradılar.
Ha, bunun kaydını siz tutmadınız, bunu
araştırabilecek kurumların çoğunu kapattınız ama
sizin gazabınızdan kurtulan birkaç kurum var hâlâ bunun çetelesini
tutuyorlar, ne yapıldığını; gözaltında,
cezaevlerinde nasıl koşullarda insanların ifadeye
zorlandığını.
Ee,
şimdi tekrar yine bu sistemi getirmeye çalışıyorsunuz; on
iki günlük gözaltı süresi. Ne yapacak bu on iki günde? Biz biliyoruz,
hukukçular burada bilir ne yapıldığını. İfade,
zorla ifadenin yol ve yöntemleri uygulanır. Sonra bir de polise tekrar
ifade alma yetkisi veriyorsunuz. On iki gün bitecek tekrar alacaklar; on iki
gün on iki ay olacak ve siz bunun Avrupa standartlarına, AİHM
standartlarına uygun olduğunu iddia ediyorsunuz. Yapmayın!
Yapmayın! Ama biz döneminde tıpkı sizin gibi bizim bütün
etkinliklerimize saldıran o dönemin polislerine, kolluk gücüne de
söylüyorduk. Yaptığınız bütün eylemler gün gelir
aynısını, aynı şekilde sizi de bulur. Bütün
uygulamaların mağduru da siz olursunuz, olacaksınız. Bütün
toplumlarda, sizin benzeri diktatöryel sistem kurmak isteyen ülkelerde en
nihayetinde kendileri bu yasalarla yargılanıyorlar. Sizler de
tıpkı şu anda bizim için oluşturduğunuz bu
yaşamın içerisinde aslında dönemi gelecek bunun
mağdurları da olacaksınız.
Buradan
tekrar uyarımızı yapıyoruz, her defasında
yaptığımız gibi. Bu yol, yol değil, kırk
yıldır aynı yolu deniyorsunuz, kırk yıldır
aynı politikaları güdüyorsunuz, vardığınız nokta
dönüp tekrar OHAL, vardığınız nokta hâlâ
sıkıyönetim anlayışıyla yok etme üzerine, hâlâ inkâr
üzerine ama dediğim gibi bu yol, yol değil, bundan vazgeçin.
Ayrıca,
Bülent Bey, komik bir şey anlatmıyorum, dinleyin belki siz de ikna
olursunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tufan Köse, Çorum
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
1
sıra numaralı kanunu görüşeceğiz, yasayı
görüşeceğiz. Tabii, gönül isterdi ki 1 sıra numaralı yasa
keşke İç Tüzük olsaydı da, İç Tüzüke uygun bundan sonra bu
Meclis, yüce Meclis, Gazi Meclis çalışmalarına devam etseydi.
Herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri de, grup
başkan vekilleri de bu temennime katılacaklardır ama uzun
yıllardır yaptıkları gibi yok kanun, yok kanun
Ta,
İttihat ve Terakkiden kalan, olmaması gereken bir geleneği Adalet
ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde, maalesef, özellikle de
2007den sonra yaşıyoruz.
Yine
gönül arzu ederdi ki burada hayvan haklarıyla ilgili bir kanunu ilk kanun
olarak görüşebilseydik. Kadına karşı şiddetin
engellenmesi ya da çocuk istismarına dönük, çocuk istismarının
engellenmesi, önlenmesi için bir kanun tasarısını, teklifini
görüşebilseydik. Bunların hiçbirisi olmadı. Ne oldu? Uzun
zamandır devam eden ve şeklen kaldırılan olağanüstü
hâli kanunla birlikte aslında olağan bir yönetim hâline getiren bir
kanun teklifini görüşüyoruz. Sözde tabii, bu kanun teklifini grup
başkan vekilleri hazırlamış ama tabii, bu kanun teklifi çok
öncesinden pişirilmiş ve getirilmiş. Yani şeklen
olağanüstü hâli kaldırıyoruz ama olağanüstü hâli bu yasayla
kurumsallaştırıyoruz. Ne yazık bu Meclis, ne talihsiz bir
Meclistir ki ilk kanunu böyle bir kanun.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi Milliyetçi Hareket Partisinin ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin yani Cumhur İttifakının hatipleri
geliyorlar diyorlar ki: Ya, 15 Temmuzda öyle bir olay oldu ki tüh kaza yani
bizim iki bin yıllık devletimiz yıkılacaktı,
gidecekti, işte iç savaşlar çıkacaktı, terör örgütleri
hâkim olacaktı, paralel yapı gelmişti. falan filan, böyle
herkes acayip korkuyor. 15 Temmuz gecesi bu Meclise ilk gelen
arkadaşlarınızdan birisiyim. 15 Temmuzda burada
yaşadığımız o ruhsal durumu tarif etmek mümkün
değil, yaşayanlar biliyorlar. İşte Bekir Bozdağ bir
tarafta; belki on dakika da benim kolumda gezdi, dönemin Adalet Bakanı
mıydı bilmiyorum, Başbakan Yardımcısı
mıydı. Bundan sonra diyaloglar, bundan sonra anlayış,
bundan sonra hoşgörü, bundan sonra öyle işler yok, eski işler
yok; kol kola, bugün akşam nasıl buradaysak kol kola devam
edeceğiz. Tamamı öyle, o şekilde diyaloglar. İsmail
Kahraman bizi görünce Vay! Aslanlarım gelmiş. diye kucaklıyor
falan. Demek ki o gün bize ihtiyaçları varmış burada ki öyle bir
karşılama falan. Tabii, biz İsmail Kahramandan da önce geldik,
Bekir Bozdağdan da, onu bu arada söyleyeyim. Genel Kurulu
anlatıyorum gece bir buçukta, yoksa biz saat on buçuk gibi
buradaydık. Arkadaşlar, az evvel de zannediyorum Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup başkan vekili diyor ki Ya, biz altı ay
da ilan edebilirdik ama üç ay ilan ettik olağanüstü hâli. Lütuf buyurmuşlar,
teşekkür ediyoruz size! O gün buradaki konuşmaları izleseydiniz,
20 Temmuz günkü konuşmaları da, Naci Bostancı Grup Başkan
Vekili herhâlde, yine Bekir Bozdağ zannedersem Üç ay diyoruz ama üç ay
sürmeyecek, bir buçuk ayda çözeceğiz bu işi. Hükûmet sözcüsü o
dönemde Numan Kurtulmuş, aynı sözler yine Üç aya bakmayın siz,
bir buçuk ay. Üç ay oldu diye üç ay olmayacak bu iş. Ama öyle
hoşlarına gitti ki tam iki yıl, üç ay bile sürmeyecek
olağanüstü hâl iki yıl sürdü arkadaşlar. Şimdi üç
yıllık geçici yetki alıyorlar bakın. Az sonra
söyleyeceğim, birçok arkadaşımız da söyledi, bu üç
yılın ne kadar süreceği belli değil, üç yıl sonra
önümüze ne gelecek o da belli değil, inanın belli değil. Çünkü,
bakın, erken seçim de değil, baskın seçimin neden
yapıldığı bile belli değil, bizi hangi tehlikeler
bekliyor bilmiyoruz gene, hangi tehlikeler bekliyor bilmiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi kanuna girmek istiyorum, fazla sözü de
uzatmayacağım. Bakın, bu kanunda ihraçlar olağanüstü hâl
döneminden çok daha fazla olacak, öyle görünüyor. Hiç olmazsa orada Bakanlar
Kurulunda falan bir yetki vardı, burada tamamen kamu kurumundaki bir
kısım görevlilere bu yetki veriliyor ki bu görevliler de Sayın
Cumhurbaşkanı ya da Yardımcısı ya da
görevlendireceği bakan, gözünün içine baktığında ne
dediğini anlayan ve anladığını da olağanüstü bir
kararlılıkla yapan görevliler. Çünkü onlara da dokunulmazlık
sağlanmış. Kanunu incelediyseniz görmüşsünüzdür. Bu kanunun
uygulanmasından dolayı Cumhurbaşkanının
yetkilendirdiği başkan yardımcısının ya da ilgili
bakanın vereceği soruşturma izniyle soruşturulabiliyor.
Böyle de bir dokunulmaz alan yaratılmış. Bunu biliyorsunuzdur.
Tazminat
yok, hiçbir şekilde. Yani Anayasada sağlanan haklar
Bu, bugünün
hakları değil. Bizim Anayasamız 82, 61, 24, 1876ya kadar
gidiyor ama. Bu, tabii, yüzlerce yıllık insanlığın
birikimi haklar bunlar, tazminat hakları.
İade
yok. Yani diyelim ki şaş kaza idare kararı alındı ama
gittiği yere iade edilmiyor, istediği yere iade ediyor. Diyelim ki
Orta Doğu Teknik Üniversitesindeki bir öğretim üyesini siz alıp
başka bir ildeki başka bir fakülteye verebilirsiniz. Yani hukuk
devleti, kanun devleti
Zannedersem İbrahim Hoca söyledi, Ya bırak
hukuk devletini, hukuk devleti lüks olur. Kanun devleti bile
diyemeyeceğimiz bir noktaya geliyor ülke. diyor. Vallahi ben çok
katılıyorum.
Tabii,
biz bugünlere nasıl geldik? Bakın, çok hızlı
hızlı geçeceğim. Bir kere 14 Temmuz var ya 14 Temmuz. 14 Temmuz
dediğimiz, 14 Temmuzun arkası. Kozmik oda aranıyor, kozmik oda.
İlker Başbuğ ben cezaevinde ziyaret etmiştim- dedi ki: Ya
vekillerim -bize de tabii biraz sitem ediyor- kozmik odayı ben
aratmasaydım bana da Ergenekoncu diyeceklerdi. Sayın
Başbakanı aradım. Başbakan Sen aç, arat. dedi. Recep
Tayyip Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanımız şu anda. O
da yaşıyor, İlker Başbuğ da yaşıyor.
Bakın,
oraya nasıl geldik? Bülent Arınç
Ya biz Anayasa Mahkemesini de
kaldırırız istersek. diyen Bülent Arınç yalandan bir
suikast iddiasıyla şikâyetçi oluyor ve bir Fetullahçı
Yani
bugünkü FETÖ terör örgütü, o zaman Fetullah Hocaefendi.
O
günlerde en çok bu Mecliste kavga, Kamer ağabeyin Fetullah Gülen
hakkında söylediği sözlerden çıkıyordu arkadaşlar,
hatırlayın. Sonradan döndü iş Cumhurbaşkanına. Eskiden
Fetullah Hocaefendiydi, sonradan ne olduysa birden FETÖ terör örgütü oldu. Biz
bilmiyoruz bu işleri hiçbir yerinde olmadığımız için.
Şimdi,
Ergenekon terör örgütü üyesi olmaktan suçlanıyor bir Genelkurmay
Başkanı ve memleketimizin en mahrem yerini açıyor. Bakın,
öyle geldik biz o günlere hemen birdenbire gelmedik. İşte Bülent
Arınç olayı var, İlker Başbuğ olayı var,
üniversiteler var, bir dünya o açılımlar var, yargılamalar var.
Ahmet Şık, burada zannedersem. Ahmet Şık hem
Fetullahçı terör örgütü üyesi olmaktan yargılanıyor bugün
zannedersem, ondan evvel de Ergenekoncu olmaktan yargılanıyordu.
Şimdi,
geldik 20 Temmuza
15 Temmuzda bir darbe girişimi oldu, onu biz
aştık. 20 Temmuza geldik, 20 Temmuzda bir olağanüstü hâl, 21
Temmuzda ilk olağanüstü hâl kararnamesi çıktı. Zannediyorum 12
Ekimde Anayasa Mahkemesi bir karar verdi, dedi ki: Ben olağanüstü hâl
kararnamelerini inceleyemem. Şimdi, arkadaşlar, bakın, 15
Temmuz darbe girişimi, bana göre 20 Temmuz darbe, Meclis eliyle darbe. 12
Ekim, yargı eliyle darbeye destek. Şimdi 16 Temmuzda ya da 17 Temmuzda
Anayasa Mahkemesinin bir üyesi ki bir sürü alavere dalavereyle Anayasa
Mahkemesi üyesi yapılmış, Alparslan Altan. Alparslan
Altanın evini polisler basıyor. Polisler geliyorlar gözaltına
almak istiyorlar bunu, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı ve
Anayasa Mahkemesinin Başkanı da orada, Zühtü Arslan. Geçen seneki 30
Ağustosta Cumhurbaşkanının karşısında
şöyle selam veren Anayasa Mahkemesinin Başkanı. Az evvel hocam
dedi ki: Ya, bu Anayasa Mahkemesi acaba bu işi korkudan mı yapıyor,
yoksa yorum farkı mı var? Amaçsal yorum
Ne alakası var efendim?
Sen 17 Temmuz 2016 günü Anayasa Mahkemesinin bir üyesinin evine gidiyorsun
polisle, bir başsavcının yönlendirmesiyle. Ve sen orada, Anayasa
Mahkemesi Başkanının yanında, Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanının yanında, onların itirazına
rağmen Siz karışmayın bu işlere. denilerek ve
Anayasa Mahkemesi üyelerinin yargılanması sadece ve sadece suçüstü
hâlinde olmak üzere gözaltına alınabilir, yakalanabilirken ve
yargılaması da Anayasa Mahkemesi tarafından yapılması
gerekirken Ankara cumhuriyet başsavcısının talimatıyla
gözaltına alıyorsun. Daha 667 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname yok arkadaşlar. O, beş gün sonra çıkıyor.
Bakın, o, beş gün sonra çıkıyor. Eğer Anayasa
Mahkemesinin siz üyesini daha kanun hükmünde kararnameler çıkmadan bu
şekilde gözaltına alırsanız Anayasa Mahkemesi ne der
Sayın Hocam? Takdiri size bırakıyorum, bir hocam da burada. Yani
geldiğimiz noktalara öyle kolay gelmedik arkadaşlar.
Yine,
sayın grup başkan vekili diyor ki, zaman zaman konuşuyor, geçen
de başörtüsüne takmıştı, ben de dedim ki: Ya, yeter
artık başörtüsünün nemasını yediğiniz. dedim, biraz
kızdı bize, bozuldu. Şimdi, diyor ki: Bu memlekette hukuk
devleti için en çok emeği biz verdik. Bakınız,
hızlıca geçiyorum, zamanım çok daralmış.
Arkadaşlar, Maliye Bakanına ben dedim ki: Çorumlu bir hemşehrim
var. Bu çocuğun Fetullahçı terör örgütü üyesi olması mümkün
değil. Nereden biliyorsun? dedi. Anlattım ama burada
söylemeyeceğim nereden bildiğimi. On gün sonra bana dedi ki: Ya bu
PKK terör örgütü üyesiymiş. Hâlâ Çorumda geziyor adam, hiçbir sorun yok,
Çorumda geziyor.
Bir
polis, Konyadan İstanbula tayini çıktı, İş
Bankası fazla havale ücreti alıyor diye kooperatif havale yerini
değiştirmiş, Bank Asyadan havale yapıyor diye görevinden
atıldı.
Bakın
arkadaşlar, bunun hukuk düzeni, hukuk devleti nerede bunun? Ama Bank
Asyayı açanlar burada. Bakın, Fetullahçı terör örgütü diyoruz
şu anda, o dönemde o hâkimleri savunan bir kısım eski
savcılar, emekli savcılar, televizyonda konuşmacılar buraya
geldiler, Adalet ve Kalkınma Partisinden milletvekili oldular. Yani biz bu
FETÖ terör örgütünün siyasi ayağını çözmedik. Niye çözmedik? Ben
soruyorum, niye çözmedik arkadaşlar? Bunun cevabını Türk milleti
versin.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Birinci bölüm üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlandı.
Şimdi
şahıslar adına konuşmalar var.
Sayın
Kemal Bülbül, Antalya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bülbül.
Süreniz
beş dakika. (HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle, bugün Antalya'da meydana gelen birkaç acı durumu paylaşmak
istiyorum.
Merkezi
Burdur olan depremden dolayı Antalya halkına geçmiş olsun
diyorum.
Aksu
ilçesi Yurtpınar Mahallesinde bir orman yangını meydana
gelmiş, kontrol altına alınmış.
Finikede
sabah saatlerinde bir plastik fabrikasında işçi Nurettin Aksungur
plastik doğrama makinesini temizlemek için makinenin içine girdiği
zaman bir başka işçi çalıştırmış ve ne
yazık ki Nurettin Aksungur arkadaşımız Hakk'a
yürümüştür. Ailesi iş güvenliği olmadığı
konusunda haklı olarak şikâyette bulunmuştur.
Yine,
Antalya Organize Sanayi Bölgesinde bir strafor fabrikasında bir
yangın çıkmış, birkaç saat öncesine kadar büyük bir
yangın olarak devam ediyordu, umarım söndürülmüştür.
Üzerinde
konuşulan, görüşme yapılan, düşünce beyan edilen şeyin
ne yazık ki tarifi bile mümkün değil. Hükûmet var mı yok mu,
Meclis var mı yok mu, devlet var mı yok mu, kurum var mı yok mu;
Meclisin özelliği, niteliği, amacı, varlığı,
varlık sebebi, vesaire
Ne yazık ki her şeyin tartışma
konusu olduğu, her şeyin tarifinin namümkün hâle geldiği bir
ortamda hâlâ, güya Türkiye halkı için, güya Türkiyenin esenliği,
Türkiyenin toplumsal barışı için birtakım çabalar yürütüldüğü,
yasalar yapıldığı söyleniyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi sarf edeceğim sözler bu Meclis kürsüsünde ilk
defa sarf edilmiş sözler olacak ve tarihî bir vakadan, bir fecaatten söz
edeceğim, dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum. Ben, bir Alevi yol erkân
yürütücüsüyüm. Ağuçan Ocağından el almış, Hakka ve
hakikate hizmet eden bir yol hizmetkârıyım. Birkaç gün önce Abdal
Musa Dergâhına gittim. Bakınız, olağanüstü hâlin Alevi
toplumuna yansımasıyla ilgili örnekler vereyim: Abdal Musa
Dergâhı, güvenlik adı altında âdeta
kuşatılmış, dergâha giriş çıkış
neredeyse imkânsız hâle gelmiş. Sebebini sorduğumuzda Güvenlik
için. deniliyor. Abdal Musaya gelen canların, Abdal Musaya niyaz için
gelen insanların güvenlik diye bir sorunu yok aslında. Evet, güvenlik
önlemi alınabilir; gerekli koşullar, gerekli düzen çerçevesinde
elbette bir güvenlik önlemi alınabilir; ancak taciz edecek derecede,
engelleyecek, korkutacak, bastıracak derecede bir güvenlik önlemi bir
güvenlik önlemi değil bir tacizdir.
İkincisi,
Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri
Başkanlığı arasında yapılan bir protokol
gereği, din insanları, din adamları, din görevlileri
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin talebine binaen onlarla görüşme
yapıyorlar. Alevi tutuklular talep ediyor, biz dede olarak gidip
görüşemiyoruz. Sebep? Diyanet diyor ki: Alevilik diye bir şey
yoktur. Diyanet diyor ki: Dedelik diye bir kurum yoktur. Ey Diyanet, sen bu
yetkiyi nereden aldın? Hakkın ve hakikatin temsilcileri
Haydar-ı Kerrâr, Sahib-i Zülfikar, Şah-ı Merdan, Şir-i
Yezdan, Şah-ı Şehidan Hüseyini, Kerbelânın temsilcilerini
yok sayma yetkisini kim verdi sana? Bu ne hadsizlik!
Ve
en fecisi, bakınız, birkaç gün önce perşembe günü Sarıyer
Cemevinde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevinde ne oluyor? Benim de genel
başkanlığını yaptığım cemevine polis
baskın yapıyor, 20 kişiyi yere yatırıp ters kelepçe
takıyor, sprey boyalarla duvara yazı yazıyor ve bu da yetmiyor,
Hakkın ve hakikatin makamına hayâsızca, terbiyesizce,
ahlaksızca birisi idrarını yapıyor. Kim soracak bunun
hesabını? Orası Hak Muhammed Alinin makamıdır,
orası Hünkâr Hacı Bektaş-ı Velinin makamıdır,
orası Pir Sultanın, Seyyid Nesiminin, Hallac-ı Mansurun, Ebu
Müslimin makamıdır. Bre kerberos, sen bu yetkiyi nereden aldın?
Bu nasıl bir yaklaşım biçimidir? Biz bunu nasıl
açıklayacağız? Soruyoruz İstanbul Valisine, güvenlik
görevlilerine; sonra amir geliyor diyor ki: Bu yazıları
kapatın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) Yazıları sprey boyayla silemiyorlar,
yağlı boya atıyorlar üzerine ve yağlı boyanın bir
kısmı da yere dökülüyor.
BAŞKAN
Süre uzatmıyoruz, ek süre vermiyoruz Sayın Bülbül.
Tamamlayalım
lütfen.
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) Peki.
Şimdi
özellikle şunu soruyorum Sayın Başkan: Sözünü ettiğimiz
konu süreye tabi bir konu değil, sözünü ettiğimiz konu siyasetten de
büyük bir konu. Hakkın ve hakikatin davasını söylüyoruz. Bu
araştırılmalıdır, bu bulunmalıdır. Biz
Sarıyer Emniyet Müdürlüğüne gidip görüşeceğiz, cemevi
yetkililerimizle tekrar görüşeceğiz. Affedersiniz, maksadı ifade
etmek için bu terimi kullanıyorum yoksa bizim dilimizde böyle bir terim
yoktur, bu rezalet ve bu rezaleti yapan kişi ortaya
çıkarılmalıdır.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi şahsı adına Sayın Mahmut Atilla Kaya,
İzmir Milletvekili
Buyurun
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi için şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii,
konuşmama başlamadan önce, burada hem AK PARTİyi hem bizleri
özellikle bu sürece ilişkin suçlayan çok ağır ithamlar oldu.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: 15 Temmuz sonrasında bu Meclis
çatısı altında çok önemli bir birlikteliğe hep birlikte
adım atmıştık. Fakat ne olduysa, özellikle ana muhalefet
partisinin Yenikapı ruhundan vazgeçerek her zaman olduğu gibi o
duruşundan çark edip başka bir yöne, başka bir istikamete
doğru kaymasından sonra gerçekleşmiş oldu.
Bizler
Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte, özellikle 15 Temmuz sonrasındaki
süreçteki o birlik ve beraberlikle, ülkemizin o geniş manada
yaşadığı beka mücadelesinde önemli adımlar attık
ve atmaya da devam ediyoruz.
Ve
yine FETÖ denen bu hain örgütün yaklaşık kırk yıldır
devletimizin en ince noktalarına doğru sızmış
olduğunu ve AK PARTİ iktidarının da sadece son on altı
yıllık dönemde iktidarda bulunduğunu da özellikle ifade etmek
istiyorum.
15
Temmuz hain darbe kalkışması, hepinizin bildiği gibi, aziz
milletimizin büyük bir feraseti ve onurlu duruşuyla ortadan
kaldırılmıştır. Bakın, 250 şehit ve 2.196
gazi vererek bu hain darbe kalkışmasını hep birlikte,
vatandaşlarımızla, siyasetçilerimizle, bürokratımızla
birlikte ortadan kaldırmış olduk. Ama atlanan önemli bir husus
daha var. Bakın, biz bugün sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
FETÖyle, FETÖ terör örgütüyle mücadele etmiyoruz; DEAŞ, PKK, PYD,
bunlarla da çok ciddi bir şekilde mücadele yoğun bir biçimde devam
etmekte.
Tabii
ki buradaki örgütlerin hedefi ülkemizin birliği ve beraberliği.
Dolayısıyla, biz bu birlik ve beraberliği koruduğumuz
sürece bu noktada başarılı olmaya devam edeceğiz.
Bakın, sadece Fırat Kalkanında 3 bin DEAŞlıyı,
Zeytin Dalı Harekâtında 4.600e yakın PKK ve PYDliyi etkisiz
hâle getirdik. Bu yıl sınırlarımız içinde ve Kuzey
Irakta yürüttüğümüz operasyonlarda etkisiz hâle getirdiğimiz
terörist sayısı 1.400e yaklaştı. Ben bu vesileyle bütün
şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize de acil şifalar
diliyorum.
Anayasamızın
120nci maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanununun 3üncü
maddesi uyarınca 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl
19 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla ortadan kalkmış oldu. Mevcut
terör örgütüyle bu olağan dönemde de etkin mücadele etmemiz lazım.
Bakın,
ben gündüz bir konuşma yapmıştım. Özellikle diğer
siyasi partilerimizden de terör ve teröristle mücadeleye etkin gayret
gösterildiği söylendi ve bu konuda da destek olunacağı ifade
edildi. Ben zaten özellikle komisyon aşamasında
Bu kanuna
ilişkin, bir siyasi partiyi anlayabiliyorum, terörle, teröristle
arasına mesafe koymuyor, koymama yolunda da devam ediyor
FATMA
KURTULAN (Mersin) Kimdir bu parti?
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Ya, bütün komisyon boyunca oraya buraya laf
attı, geldi burada ne dediğini bilmiyor.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla)
ama diğer siyasi partilerin bu noktada,
özellikle terör ve teröristle etkin mücadele sağlamamızı
sağlayacak bu yasaya ilişkin tavrı anlaşılır bir
noktada değil.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Enis Berberoğlu niçin cezaevinde? Kim şahitti?
BAŞKAN
Arkadaşlar, kesmeyelim sözünü, lütfen.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Bu noktada, eğer gündüz yapılan
konuşmalarda samimilerse ve baktığımız zaman Fransada
çıkmış olan kanundan neredeyse daha az yetkiler içeren ve bugün
kanunen aslında valilerimizde olan yetkilerin bir kısmını
daha da somutlaştıran, hatta özellikle geleceğe dönük daha iyi
düzenlemeler içeren bu kanuna destek vermeye davet ediyoruz.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Böyle deyip işin içinden kurtulamazsın.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Provoke edip durdu bütün komisyon
toplantısını. Şimdi gelmiş burada
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın, evet, özellikle bu kanunda, olağanüstü
hâlle ilgili düzenlemeden sonra olağanüstü hâlin sanki devam ettiği
söylendi. Hayır, biz terör ve teröristle bu kanunla etkin mücadeleye devam
edeceğimiz bir kanun tasarısını sizlerin önüne
getirmiş olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet,
burada yine özellikle bir siyasi partinin toplantı ve gösteri
yürüyüşlerine ilişkin tavrını da
Ki biliyorsunuz, bu
kanunla, bu getirdiğimiz yenilikle birlikte artık gece saat 24.00e
kadar, netice itibarıyla, toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapılmasının önünü açtık.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Lütuf, lütuf
Sanki her şey sizin lütfunuz.
Sizin lütfunuz sayesinde yaşıyoruz hatta.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Zaten vardı.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ki biliyorsunuz olağanüstü hâl dönemi
içerisinde Kemal Bey Ankaradan İstanbula kadar seyahat etmişti.
Şimdi, çıkardığımız bu yasayla birlikte sadece
gündüz değil, sizlere, bakın
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Engelleseydiniz, bir de onu da engelleseydiniz.
BAŞKAN
Arkadaşlar, kürsüde bir hatip var, lütfen dinleyelim. Gülümseyenlere
bile tahammül edemiyorsunuz ama rahat bırakmıyorsunuz
konuşmacıyı. Lütfen, dinleyelim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hep onlar konuşacak, onlar bağıracak.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Sayın Başkan, ek süre de almış
olacağım herhâlde yani
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Yok öyle bir şey.
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Saygı duyacaksınız o yürüyüşe!
AYHAN
BARUT (Adana) Ek süre alamazsınız.
BAŞKAN
Hayır, ek süre vermiyorum açmıyorum. Tamamlayalım lütfen
Sayın Kaya.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Gerçi bu yürüyüşün bir faydasını da
göremedik.
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Saygı duyacaksınız!
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Sen görme zaten.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) 24 Haziran seçimleri sonrası ortaya
çıkan tablo ortada.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Siz ağladığınızda sizin
için de yürürüz belki.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ki Kemal Bey açısından şu noktada
da üzüntü içerisindeyiz. Ankaradan İstanbula kadar yürüyüşe
rağmen şu an
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Sana ne! Sen kendi işine bak, kendi rahatına bak!
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Kendi işinize bakın!
AYHAN
BARUT (Adana) Genel Başkanın adını ağzına alma!
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Sana ne kardeşim!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) İşte bu kanunla birlikte Türkiye
BAŞKAN
Laf atmayın arkadaşlar, lütfen.
AYHAN
BARUT (Adana) Kendi işine baksın Başkan, kendi işine
baksın. Genel Başkanla ne uğraşıyor?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Hepinizi yürekten saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Hepsine aynı şeyi söylediniz mi, daha önce sürdürenlere?
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, değerli arkadaşlar
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, doğrudan partimizi hedef
alarak, bize dönerek
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Onlar da konuştu, biz de konuştuk Sayın
Başkan.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Rahatsız olanlar hemen konuşmaya
başlıyor, rahatsızlar. Rahatsız oldular çünkü.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hiç ses çıkarmayacağız, hiç
konuşmayacağız!
ŞAHİN
TİN (Denizli) Onlar çıkaracak, biz ses
çıkarmayacağız. Var mı öyle bir şey ya!
BAŞKAN
Bir dakika, yavaş yavaş.
Sayın
Bilgen, buyurun
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, hatip doğrudan grubumuza
dönerek isim anmamakla birlikte partimizi hedef alan ithamlarda
bulunmuştur. Sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Teröristlere sataştı, size değil ki.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Neyse, kimi kastettiyseniz cevabını
vereceğiz şimdi.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Git be! Pişkin pişkin konuşmayın
oradan!
AYHAN
BİLGEN (Kars) Şimdi söz alınca göreceksiniz terörizmle ilgili
ne söyleyeceğimi. Sayın Başkan, sataşma çok açık.
Herkes anladı, herkesin takdir edeceği kadar net bir durum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Biz söz almayalım o zaman Sayın Başkan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Muhterem Hoca Efendi diyordunuz şu kürsüde.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bilgen. Yeniden sataşmaya sebebiyet vermeyelim.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Tabii, tabii Sayın Başkan.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Öfkeli çocuklardı, Gülen Efendiydi.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Başkan, ben terörle, teröristle
arasına mesafe koymayan bir siyasi partiden bahsettim.
BAŞKAN
Evet, öyle bir siyasi partiden bahsetti, doğru.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Yani üzerlerine alınıyorlar.
BAŞKAN
Sayın Bilgen, buyurun.
XII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Şimdi dinleyin, üzerinize alınmayın
değerli arkadaşlar. Burada bütçe görüşmeleri
yapılırken grubumuz adına gümrüklerle ilgili net rakamlar
verdik, dedik ki: Bu Suriye sınırı IŞİDin
kontrolündeyken Türkiyenin ihracat rakamları çok yüksek. Sonra
IŞİDin kontrolünden çıktığında bu
sınırlar ihracat rakamları dibe vuruyor. İhracat ürünlerine
bakıyorsunuz, hepsi bomba yapımında kullanılan kimyasal
malzemeler ve bu ürünlerin hangi fabrikalarda, hangi şehirde
üretildiğine dair somut veriler var.
Değerli
arkadaşlar, IŞİDin ilk çıktığı günlerde bir
önceki başbakanın cümlesi var, diyor ki: Öfkeli çocuklar.
Bakın bu ülkede, Konyada, Bursada, Ankara Gölbaşında, Vanda
davul zurnayla Suriyede İslam devleti kurmak üzere, askere gider gibi
törenle giden insanlar var, şimdi çocuklarını arıyorlar.
Çocuklar kamplarda değerli arkadaşlar, çocuklar kamplarda, mülteci
kamplarında. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHİN
TİN (Denizli) PKKnın kamplarında kimler var, onlardan
bahsedin; PKKnın kamplarında kimler var?
BAŞKAN
Arkadaşlar lütfen, sessiz olalım, kesmeyelim sözünü.
AYHAN
BİLGEN (Devamla) Şimdi beni dinleyin değerli arkadaşlar.
Oraya
her gün sınırdan geçip savaşıp sonra geri dönenler var.
Bunların hepsi sizin yeni müttefikiniz Rusyanın Birleşmiş
Milletlere verdiği raporlarda var, Amerikayla yapılan baş
başa görüşmede var bunların hepsi. İsterseniz özel bir
görüşme yapalım, hepsini konuşalım. Var
mısınız konuşmaya hepsini? DAEŞle ilişkiler
konusunu burada masaya yatıralım.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) YPGyi de masaya yatıralım, PKKyla
ilişkinizi de yatıralım masaya!
AYHAN
BİLGEN (Devamla) Kim mağdursa, ne yapılmışsa hepsini
ortaya koyalım. Var mısınız bir araştırma
komisyonu kurulmasına? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) PKKyı da konuş o zaman, PKKyı da!
BAŞKAN
Arkadaşlar... Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Sakalını uzatıyor, DEAŞlı diye
çıkartıyorsunuz, kesilince PKKlı diye çıkartıyorsunuz!
AYHAN
BİLGEN (Devamla) Ona da varız, ona da varız. Nusrayla ilgili
söylediğiniz sözleri de konuşuruz değerli arkadaşlar, Ahrar
uş-Şamla ilgili de konuşuruz istiyorsanız.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Sakalını uzatıyorsa DEAŞ diye
çıkarıyorsun, kestiriyorsa YPG olarak çıkarıyorsun. Ama
hepsini temizleyeceğiz Allahın izniyle.
BAŞKAN
Arkadaşlar...
AYHAN
BİLGEN (Devamla) Kimin terörle ilişkisi varsa, burada komisyon
kurulur, her şeyi konuşuruz. Eğer varsanız, komisyon
kurulmasını desteklerseniz o zaman birlikte burada her şeyi
tartışırız.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN
TİN (Denizli) Teröristlerin hepsinin başını
ezeceğiz, merak etmeyin!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Özkoç...
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hem Genel Başkanımızı hem de partimizi...
OYA
ERONAT (Diyarbakır) PKKyla ilişkinizi de
yatıracağız masaya!
BAŞKAN
Arkadaşlar duyamıyorum gürültünüzden, lütfen.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Arkadaşlar konuşurken müdahale
etmiyorsunuz, sonrasında söylüyorsunuz bunu!
BAŞKAN
Müsaade edin ben karar vereyim onlara.
Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, hem Genel Başkanımızla
hem de partimizle ilgili sataşmada bulunmuştur hatip. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Hangi sözüyle?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Genel Başkanla ilgili Kemal
Kılıçdaroğlunun düştüğü durum bellidir.
demiştir.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölüm üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar, edep dinlemeyi bilmekle mümkündür. İlk
önce dinlemeyi öğrenin. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sizin
o kocaman cüssenizden korkacak tek bir Cumhuriyet Halk Partili yoktur. Onun
için haddinizi bilin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Zorlama istersen!
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Üçüncüsü: Tartışmak istiyorsanız göğüs
göğüse, tartışma alanları vardı. Burası sözle
düello edilecek yerdir, çıkarsın burada sözünü söylersin varsa bir
sözün.
Dördüncüsü:
Sizin yüzünüz niye hiç kızarmıyor arkadaşlar? Habur
Sınır Kapısına, oraya masa koyup da
BAŞKAN
Sayın Özkoç, Genel Kurula hitap edelim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) -
PKK terör örgütü diye
adlandırdıklarınızı içeriye alan sizin lideriniz
Tayyip Erdoğan ve siz AKPli milletvekilleri değil misiniz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHİN
TİN (Denizli) Sizin vekillerde DEAŞ cenazesine gidiyordu.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Terörist cenazelerine sizin
arkadaşlarınız
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Dinlemesini öğren.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Sizler FETÖcü terör örgütleriyle olimpiyatlarda kucak
kucağa gelip Fetullah Hoca diye övgüler yağdırıp onun
yanına gidince başını örten, onun yanından
ayrılınca başını açan milletvekilleri değil
misiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
TİN (Denizli) Geçin bunları ya, bunlar geçti, bunlar geçti, yeni
şeyler söyle yeni.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Sizler yüzünüz kızarmadan Türkiye Cumhuriyetinin
Genelkurmay Başkanını Şemdin Sakık gibi bir teröristin
gizli ifadesiyle cezaevine koyan yüzü karanlık insanlar değil misiniz?
ŞAHİN
TİN (Denizli) Değiliz ya, değiliz ya! Hakaret etme!
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Bu ülke ne FETÖ terör örgütüne ne PKKya ne de size hiçbir
zaman baş eğmeyecektir, daima gereken cevabı vereceğiz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN
TİN (Denizli) Hakaret etmeyeceksin!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Oraya çıkıp konuş, cüssene bakma. Senin
gibileri çok gördük biz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Arkadaşlar, sataşmadan söz alıyorsunuz, başkasına
sataşıyorsunuz, sonra o söz alıyor. Yani sataşmaya cevap
verilecekse ona cevap verilsin.
Sayın
Turan, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
Özellikle AK PARTİli vekillerin
ALİ
KEVEN (Yozgat) Anadoluda insanlar camiye gitmiyor, camiye
BAŞKAN
Sayın Özkoç az önce CHP Grubu hiç laf atmıyor. dedi ama öyle
gözükmüyor.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Atıyorlar işte, bakın.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, duymadı arkadaş, bir daha
söylüyorum. Grubumuza Sayın Grup Başkan Vekili dönerek AK
PARTİnin yüzü kızarmıyor. dedi, cevap vermek istiyorum
Sayın Başkan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Doğru söylüyorum, sonuna kadar arkasındayım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yeni
bir söz hakkı, cevap hakkı doğmasın lütfen.
5.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni
vekil arkadaşlarımız sakin olsunlar, biz bu filmi çok gördük, on
yedi yıldan beri aynı şeyi söylüyorlar, aynı hakareti
yapıyorlar ama millet tokadı bir sağdan, bir soldan vuruyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Geldiğimiz yer
burası. Şunu gördük bugün: İlk kanun gününde, gördüğünüz
gibi, bağırarak çağırarak, AK PARTİnin sözünü keserek
iş yapmaya çalışıyorlar. Şimdiden ilan ediyorum,
beş sene sonra tekrar daha kalabalık geleceğiz inşallah bu
anlayışla, bu mantıkla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ders almayan, aynaya bakmayan, aynı şeyleri
söyleyen insanların yaptığı şeyin adının ne
olduğunu az önce bir vekilimiz söyledi.
Bakın
değerli arkadaşlar, IŞİD'le ilgili iddia yüz bin defa
söylendi, mahkeme reddetti, Hükûmet reddetti, defaatle konuşuldu. Dünyada
IŞİD'le ilgili, bırakın Türkiyede, en fazla mücadele eden,
bedel ödeyen, şehit veren, para aktaran, destek olan, mücadelesini
baş tacı yapan AK PARTİ hükûmetleri oldu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Diyorum ki bu mücadelede El Babta biz vardık, bu
mücadelede Afrinde biz vardık. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Rahat olun arkadaşlar, rahat olun, dinleyelim sakin sakin.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Ama sizin Genel Başkanınız Ne işin var
orada? diyordu, Gitmeyin oraya. diyordu. Biz IŞİD'le ilgili
mücadeleye giderken sizin grubunuz Ne işin var Afrinde? diyordu, Ne
işin var oralarda? diyordu. O yüzden bir daha diyoruz, çatlasanız da
patlasanız da bağırsanız da çağırsanız da
PKKyla arasına terör mesafesi koymayanlar, onlar istediği kadar
çalışsa da barajı geçemediği için toplantılarda
strateji geliştirenler bu toplumdan bir daha tokat yiyeceklerdir.
Değerli
arkadaşlar, bu millet, 81 milyon ne yapıldığını
iyi biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, iki partiye cevap verebilir miyim?
BAŞKAN
Devam ediyor, süreniz var, tamamlayın lütfen.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Diyorum ki bu millet irfan sahibi, izan sahibi, kimin terörle
yan yana yürüdüğünü, kimin terörle mücadele ettiğini çok iyi
bildiği için on yedi yılın sonunda yüzde 52yle Durmak yok,
yola devam. dedi.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, sadece
BAŞKAN
- Sayın Özkoç
Bir
dakika arkadaşlar, Sayın Özkoçu duyamıyorum, bir dakika.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Ben
bir önceki dönemde de milletvekiliydim, şu sıralarda AKPnin
vekilleri oturuyorlardı, yavaş yavaş bu tarafa kaymaya
başladılar. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için
onlara Güle güle! diyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika, arkadaşlar, Sayın Turanı da duyalım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Engin Beyi severim sayarım. Zabıtlara geçsin
diye söylüyorum. 550 milletvekili eski sistemde vardı, 600 oldu, hâlâ
sıra düzenlemesi yapılmadı, sıra düzenlemesini sekreterlik
yaptığı zaman AK PARTİ burada olacak arkadaşlar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Artık âşık atışmasına dönüşüyor,
yavaş.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, Bülent Beyi çok sayar severim, iyi
bir grup başkan vekilidir ama birazcık matematiği
zayıftır, muhalefetin sayısı, sıraları bu tarafa
yaysanız bile onlardan daha çoktur.
Arz
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İsterseniz dışarıda devam edin.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, uzayacak bir konu değil ama
CHPnin geçen dönem oyu 25ti, şimdi 22; kimin matematiği iyi kiminki
zayıf herkes görsün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Arkadaşlar, tamam.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Geçen dönem milletvekili sayımız 131di, şimdi
144.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız. Bu sürenin ilk yarısı sorulara,
diğer yarısı da cevaplara ayrılacaktır.
Sayın
Özel, buyurun.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sayın Başkanım,
aracığınızla Sayın Komisyona aşağıdaki
soruları tevcih etmek istiyorum.
Anayasal
güvence altında yer alan temel hak ve özgürlükler bu teklifle
sınırlandırılmakta mıdır? Getirilen idari
tedbirler temel hak ve özgürlüklerin özüne herhangi bir zarar vermekte midir?
Yoksa teklif özü itibarıyla temel hak ve özgürlükleri koruyucu mahiyette
midir?
OHAL
Komisyonu veya mahkeme kararıyla görevine dönenler özlük
haklarını alabilecekler midir? Olağanüstü hâl kalktı,
iş bu teklifle başta FETÖ ve PKK terör örgütü olmak üzere
devletimizin güvenlik güçlerinin terörle mücadelesinde herhangi bir
boşluğa yer verilmeyecek şekilde düzenlemeler bu teklifte mevcut
mudur?
Son
sorum: Teklifin 9uncu maddesiyle getirilen düzenlemede hangi şartlarda
açık yerlerdeki toplantı ve yürüyüşler gece 24.00e kadar
uzatılabilecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kaya
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Merhabalar.
Rahmetli
Kamer Genç Fetullahçı terör örgütünü burada anlattığında
335 milletvekiliyle rahmetlinin üzerine saldıranlar, şimdi de
Fetullahçı terör örgütünden bahsedildiğinde -290a düştü- yine
saldırmaya başladılar. Yüzde 68le temsil edilen AKP, şimdi
yüzde 48le temsil ediliyor, yine saldırgan tutumlarına devam
ediyorlar. Sormak istiyorum: Hakkâri'ye, Tunceliye, Diyarbakır'a
kalekollar yaptınız, şimdi de Kızılayın
meydanına gecekondu, prefabrik karakollar yapıyorsunuz. Eğer
OHAL kaldırılmışsa, siz OHALe dayanarak bir siyaset
yapmıyorsanız, Kızılayın göbeğinde tunçtan bir
insan hakları heykelini neden zincire vurdunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Bu valiler, bu zincirden, bu heykeli, insan hakları
heykelini kurtaracak mı? Bu ayıptan Türkiyeyi ne zaman
kurtaracaksınız?
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun.
Sayın
Özdemir dedim, açmadınız galiba.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, benim mikrofonum açıldı ancak ben Sayın Kayanın
sözünü tamamlamasını bekledim.
BAŞKAN
Sizin sürenizden tabii kullandı.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Tabii, mümkündür.
Evet,
Sayın Tunç, sanırım, siz cevaplayacaksınız şimdi
Komisyon adına, Sayın Köylü yok Komisyon Başkanımız.
BAŞKAN
Öyle görünüyor, evet.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Evet, kanun teklifinin 4üncü maddesinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine verilen ihlal
kararlarının önüne geçmek için dosyaların yeniden
yargılanmasının önü açılacak ama
baktığımız zaman düzenlemenin tümüne gerek
Anayasamıza gerekse tarafı olduğumuz uluslararası
anlaşmalara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne
aykırı birçok düzenleme ve yeni hak ihlallerinin yolu açılmayacak
mı? Yani AİHMde bu maddeyle çelişir şekilde yeni ihlaller,
yeni mahkemeler açılmayacak mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Sancar...
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle,
biraz önce AK PARTİ Milletvekili Sayın Kayanın ikide bir
Cumhuriyet Halk Partisini hedef alıp Yönünüz değişti.
söylemini asla kabul etmiyorum Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili
olarak; bu söylemler çok zıt ve ters söylemlerdir. Diğer açıdan
da mütemadiyen 15 Temmuzu anan ama 14 Temmuzda ve ondan önceki yıllarda AK
PARTİli belediyelerin trilyonlarca para harcayarak Türkçe
Olimpiyatlarını yaptıklarında Gel, ey güzel yüzlü insan.
diye, memleketin trilyonlarını sokağa attıklarında,
Denizlide 1 milyon CD yaptırıp sokaktaki herkese
dağıttıklarında, sokakta FETÖyü tanımayan
vatandaşa FETÖyü sevdirmeye çalıştıklarında, acaba o
günden bugüne döndüklerinde bugün FETÖnün yaşattıklarından
dolayı yataklarında rahat uyuyabiliyorlar mı? Acaba vicdan
muhasebesi yapabiliyorlar mı? Ben bunu merak ediyorum. Bu ülkede filmi
çok defa gördük. diyorlar çünkü yıllardır bu filmi çevirenler
sizlersiniz. Bugün de bu FETÖ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) - Bunun cevabını rica ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sayın Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına soruyorum: 15 Temmuz 2016 tarihinde
FETÖ terör örgütünün darbe girişimi ardından 20 Temmuz 2016 tarihinde
ilan edilen OHALi amacından saptırarak, OHAL bir anayasal
uygulamadır. diyerek AKPnin amaç ve düşünceleri doğrultusunda
otoriter bir rejimin inşasına giriştiniz. OHAL
uygulamasında Anayasa değişikliğini gerçekleştirdiniz.
İki aylık diye başlattığınız OHALi tam
iki yıl devam ettirdiniz. Bunlar da yetmedi, 24 Haziranda OHAL
altında genel seçimleri gerçekleştirdiniz. Bunlar da yetmedi, üç
yıl süreyle OHALi olağan hâle getiren bir yasa çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Bütün imkânlar ve yetkiler elinizde
olmasına rağmen bu yasayı çıkarmayı neden
düşünüyorsunuz? OHALi normal hâle getiren bu uygulamalardan ne zaman
vazgeçeceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ok, buyurun.
İSMAİL
OK (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Türk
milletini hedef alan FETÖ terör örgütü başta olmak üzere bütün hain terör
örgütlerini kınıyoruz. Fakat terör örgütleriyle mücadele adı
altında Türkiye'de antidemokratik yasalar, büyük bir marifetmiş gibi,
gece baskınlarıyla çıkarılmaktadır ve bugün Türk
milletinin temsilcisi yüce Meclisimizde vekillerimizin muhatap
alacağı bir tane bakan bulunmamaktadır. Hani 16 Nisan
referandumunda güçlü Meclis yetkin ve etkin bir Meclis diyorduk. Meclisteki
üye sayısını artırmakla Meclisin güçlü olmasının
söz konusu olmadığı işte bugün maalesef acı bir
tabloyla karşı karşıya kaldığımızda
görülmüştür. Ben buradan Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil eden
yetkililerin, Meclisin karşısında bakanların cevap vermesi
gerektiğine yürekten inanıyorum. Derhâl gerekli tedbirlerin
alınmasını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Eronat, buyurun.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2015-2016 yılları arasında Diyarbakır Sur
ilçemizde meydana gelen olaylarda 73 güvenlik görevlimiz şehit
olmuştur ve camilerimiz yakılıp yıkılmıştır.
Sur
ilçemizdeki olaylar sırasında açılan çukurların HDPli
belediyelerce gönderilen kepçeler ve iş makinaları tarafından
teröristlerce açıldığı bilinmektedir.
Ayrıca,
11 Temmuz 2017 tarihinde şehit edilen Eren Bülbülün katilinin cenazesine
17 Temmuz tarihinde 2 HDP milletvekili katılmıştır.
Her
fırsatta terörist seviciliği yapan HDP milletvekillerini
şiddetle kınadığımı belirtir ve bu yasanın
gerekliliğine dikkat çekmek isterim.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kaya, buyurun.
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Merhaba Sayın Başkan.
Adalet
ve Kalkınma Partisi sıralarından arkadaşlarımız
sık sık Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun hazirandaki yürüyüşü OHALde
yaptığını söylüyor.
OHALde
yürüyüş yaparken yasalar vardı ama yasaları yırtarak 450
kilometre yüründü; hiç kimsenin yasal statüsü altına
sığınarak yapılmadı. Zaten Haziran direnişlerini
bilmezsiniz, 15-16 Haziran direnişi de yasaları yırtarak kendi
yasalarını yaratarak işçi direnişleriyle anılır.
Ben
şunu sormak istiyorum: Komisyon Başkanı dedi ki: OHAL
Komisyonu, süreci incelemeye yetmiyor; dağıtılmalı, yeniden
yerine başka bir şey kurulmalı. Bu yasal düzenlemenin
içerisinde OHAL mağdurlarının sorununu çözecek herhangi bir
düzenleme var mı? Odalara, sendikalara kayyum atama gibi bir yetkiyi
valilere veriyor mu vermiyor mu? Veriyorsa buna demokrasi diyor musunuz?
BAŞKAN
Şimdi, cevap kısmına geçiyoruz arkadaşlar.
Komisyon
adına Sayın Yılmaz Tunç
Buyurun
Sayın Tunç.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Özel Teklifle anayasal özgürlükler kısıtlanıyor mu,
sınırlandırılmakta mıdır ve OHALde göreve iade
edilenlerin hakları bu teklifle düzenlenmiş midir? diye sordu.
Şimdi
teklifle özellikle Anayasamızda ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde yer alan temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması bir tarafa,
genişletildiğini görüyoruz teklifin maddelerine baktığımız
zaman ve bu özgürlüklerin korunması anlamında da gerekli hassasiyetin
teklif hazırlanırken gözetildiğini görmek mümkün. Yapılan
kanuni düzenlemeler Anayasamızın temel hak ve özgürlükleri dikkate
alınarak hazırlanmış, madde gerekçelerine de bakıldığında
bu husus anlaşılmaktadır.
OHALle
göreve iade edilenlerin haklarıyla ilgili olarak da yine teklifte önemli
bir düzenleme söz konusu. Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme
Komisyonuna başvurmuş olup da başvurusu kabul edilenler
hakkında uygulanacak usul hükümleri teklifte ayrıntılı bir
şekilde belirleniyor ve başvurusu kabul edilenlerin mali ve sosyal
haklarının da ödeneceğine ilişkin açık bir düzenleme
vardır ve bu kişilerin kamuda yeniden görev alabilmelerinin esas ve
usulleri de yine teklifte ayrıntılı bir şekilde
düzenlenmiş.
Yine
Sayın Özel Hangi şartlarda toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinde gece 24.00e kadar sınırlamalar olabilecek?
diyor. Burada da yine toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının
kullanılmasını daha da genişleten bir durum söz konusu.
Önceki düzenlemede gece 24.00e kadar açık alanlarda toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkı kullanılamazken, mevcut düzenlememizde,
teklifle birlikte artık bu mümkün hâle gelebilecek. Tabii, bunun da
özellikle gece saatleri, vatandaşlarımızın istirahat
ettiği saatler olması hasebiyle, burada da toplantı ve gösteri
yürüyüşünün gece vakti yapılması vatandaşların huzur
ve sükûnetini gündüz vaktine oranla daha fazla etkileyeceğinden, burada
mülki amirlere yetki verilerek, belli hususlarda, özellikle
vatandaşın katlanma yükümlülüğünü zorlamaması
açısından bazı sınırlamalarla bu mümkün olabilecektir.
Sayın
Özdemirin Yeni hak ihlallerinin önü açılmayacak mı? Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesindeki dosya sayımızı
artırmayacak mı? şeklinde sorusu vardı. Yeni hak
ihlallerinin
Tabii ki vatandaşlarımız haklarının
ihlal edildiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden
kaynaklanan haklarının ihlal edildiği inancındaysa elbette
ki bu hak arama yolları sonuna kadar açık. Öncelikle Anayasa
Mahkememize bireysel başvuru hakkını kullanmak suretiyle bunu
gerçekleştirebilir. Orada da sonuç alamıyorsa elbette ki Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gidebilir.
Teklife
baktığımız zaman -teklifin 4üncü maddesi- özellikle
dostane çözüm yöntemiyle düşürülmüş olan dosyalar var, bunlar
bakımından, adil yargılanma hakkı bakımından
yeniden yargılama sebebi olarak teklif kabul ediyor ve soruşturma
aşamasındaysa da yeniden soruşturmanın açılabilmesini
ve bu anlamda vatandaşlarımızın haklarına sonuna kadar
kavuşabilmesi imkânını getiren önemli bir düzenleme var.
Diğer
sorularda yürütmeyle ilgili olan hususlar var. Tabii, sayın
milletvekillerimizin Anayasamızın değişen maddeleri
gereğince, halk oylamasında kabul edilen maddeleri gereğince
yürütmeyi ilgilendiren, bakanlarımızı ilgilendiren soruları
yazılı olarak bakanlarımıza sorma imkânları da var, bu
yolu da kullanabilirler. Bunun dışındaki diğer özellikle
teklif metniyle ilgili soruları da
cevaplandırdığımızı düşünüyorum
Başkanım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Subaşı, buyurun.
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesince en çok cezaya çarptırılan, hak
ihlali nedeniyle tazminat ödeyen ülkelerin başında geliyor Türkiye.
Acaba bu nasıl izah ediliyor?
İkinci
sorum: İYİ PARTİnin araştırma önergesi reddedildi.
FETÖnün siyasi ayağı bütün toplum tarafından merak edilirken,
partiler tarafından da sürekli dile getirilip, Hükûmet kanadı da bu
konuyla ilgili çok ciddi yasa çıkardığını iddia
ederken böylesine önemli bir Meclis araştırmasını neden
reddetti?
Arz
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağıralioğlu, buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin, hem yarın devam edecek görüşmelerde ilave
edeceğimiz bir husus var hem de bir şeyi itiraf edeceğim.
15
Temmuzdan sonra oluşan kanun hükmünde kararnameler yoluyla, OHALin
verdiği yetkiler kullanılırken mağdur olduğuna
inandığımız arkadaşlarımızın, 15
Temmuza kadar Hükûmeti ağır bir eleştiri, tenkitin altında
tutan MHPnin 15 Temmuzdan sonra Hükûmete verdiği avans
dolayısıyla bulduğu siyasi nüfuz ve itibarı
mağduriyetleri giderilsin diye ben şöyle kullanmayı tercih
ettim, arkadaşlarımız da yeni duyuyorlardır benden: Bize
hakkı yendiği için, gadre uğradığı için, bizim de
öyle inandığımız için değil, böyle bildiğimiz
için mağduriyetine inandığımız
arkadaşlarımızın mağduriyetleri giderilsin diye, Milliyetçi
Hareket Partisinin Hükûmetle siyasi beraberliğinin avantajlarını
haksızlıklar giderilsin diye kullansınlar diye MHPye çok adam
yönlendirdim. Devamlı Milliyetçi Hareket Partisinin bu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sorular tamamlandı süre de doldu
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Soru soruyorum bununla
alakalı. Başkan, hemen soruyorum
BAŞKAN
Cevap için Sayın Tunç, ihtiyaç varsa
Sayın
Ağıralioğlu, bitti yani bir dakika aranıyor.
Cevaplar
için bir dakika ilave Sayın Tunça
İSMAİL
OK (Balıkesir) Sayın Başkanım, o grup başkan vekili
BAŞKAN
Soru-cevapta böyle bir ayrıcalık yok Sayın Ok.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Subaşının Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesindeki dosyalarımızla ilgili sorduğu soruyla ilgili
olarak da
Yani durumun gün geçtikçe daha iyiye gittiğini söylemek mümkün.
Özellikle hem Anayasa Mahkememizdeki bireysel başvuru hakkı yolunun
tanınması hem de özellikle Olağanüstü Hâl İşlemleri
İnceleme Komisyonundaki daha önceden Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvurular ve Komisyonun kurulması neticesinde bu
başvuruların Komisyona iade edilmesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin de bunu etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul etmesi
neticesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dosya
sayısında da çok büyük bir azalma olduğunu söyleyebiliriz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci
maddeden başlıyoruz.
1inci
madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 Nolu Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Abdullah
Koç Kemal
Peköz
Batman Ağrı Adana
Adnan
Selçuk Mızraklı Oya
Ersoy Ahmet
Şık
Diyarbakır İstanbul İstanbul
Aynı
mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
Aynı
mahiyetteki üçüncü önergenin imza sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa Antalya
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz talepleri var.
Sayın Ahmet
Şık, İstanbul Milletvekili
Buyurun Sayın
Şık. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET ŞIK
(İstanbul) Herkese merhaba.
Öncelikle şunu bilin:
Kanun teklifinin hukuki dayanaklarına dair içerik
tartışmasına girmeyeceğim çünkü tartışmamız
gereken, iktidarınızın meşru ve yapmak istediklerinizin
hukuki olup olmadığıdır. Sahip oldukları güç ve
iktidarı sonsuza kadar ellerinde tutabilecekleri
yanılgısıyla yasaları silah, yargıyı da tetikçi
hâline getirme çabasına girişmiş ne ilk iktidarsınız
ne de son olacaksınız ve önümüze koyduğunuz bu yeni yasa
metniyle darbecilerin basit bir karikatüründen ibaretsiniz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Bu nasıl bir üslup Sayın Başkan?
ŞAHİN
TİN (Denizli) Eline verilmiş olan yazıyı okuma bence.
AHMET
ŞIK (Devamla) - 12 Eylül cuntası nasıl emir adaletini ürettiyse
darbecilerin halefi olan sözüm ona demokrasiye geçiş sürecinin hükûmetleri
de bunu bir fırsata dönüştürmek istediler. Sandılar ki
yargının boynuna geçirdikleri ipi ne kadar kısa ve
sıkı tutarlarsa hukukun üstünlüğü vaveylası
eşliğinde iktidarları da o kadar güvende olur. Peki, amaç
hasıl oldu mu? Hayır, geldikleri gibi gittiler ama geride
bıraktıkları miras tıpkı sizlerin
bırakacağı gibi kimsenin hatırlamak istemediği korkunç
bir yeryüzü cehennemi oldu. Bugüne dek hükmünü sürdüğünüz fiilî yönetim
biçiminizi daha da şeritleştirmek, kötülüğünüzün
iktidarını arşa değdirmek ve zulmünüzü
meşrulaştırmak için darbeye karşı tedbir görünümü
altında OHAL ilan etmeniz hiç şaşırtıcı
değildi. 251 insanın canına mal olan bir kanlı
kalkışmayı Allahın lütfu. diye görmenizin
sırrı da burada saklıydı. Darbeye direndiğini iddia
edenlerin darbe hukukuna dört elle sarılması bu yüzden trajikomikti
ama hem yaşanacak trajediye hem de düşeceğiniz komik durumlara
aldırmadan bunu yaptınız. OHALi ilan etmekte zaten hiç vakit
kaybetmediğiniz gibi iki yıl boyunca bütün lütuflarından
yararlanmaya da doymadınız. Şimdi,
yarattığınız toplumsal enkazın üzerine bir de tüy
dikmenin peşindesiniz. Yurttaşlara karşı kelimenin gerçek
anlamıyla bir canavara dönüştürdüğünüz hukuku bu yasal
düzenlemeyle kalıcılaştırmak istiyorsunuz. Çünkü artık
kirli suç ortaklıklarından menkul rejiminizin derinleşmesi,
kökleşmesi ve kurumsallaşabilmesine ihtiyacınız var.
Kanlı bir kalkışmaya ve hemen sonrasında yaratılan hukuksuzluklara
karşı ilelebet sizin aklınızla düşünelim, sizin
dilinizle konuşalım istiyorsunuz çünkü darbeci güruhla suç
ortaklığınızı ortaya koyacak hakikatin sonsuza kadar
sır olarak kalmasını istiyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bu nasıl bir üslup Sayın Başkan.
AHMET
ŞIK (Devamla) - Yağma ve talan üzerine inşa ettiğiniz suç
düzeninize yönelik en küçük bir itiraza dahi katlanmak istemiyorsunuz. Aksine
davrananları medyanızda hedef gösterip trollerinizle linç ettiriyor,
yargınızla da rehin alıyorsunuz. Karşınızda diz
çökmeyenlere salmak istediğiniz bu ibret ve korku dalgası yetersiz
kaldığında ise sokakları milislerinizle dolduruyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bunu sen mi yazdın?
AHMET
ŞIK (Devamla) - Devletin sorumlulukları vardır, bireyin ise
hakları. Bizde ise devletin her zaman sadece yetkileri oldu.
İktidarınızın devletiyse birey haklarının
gaspçısına dönüştü. Artık ülkemizde evrensel normlarla
tanımlı hukuka uygun yaşama hakkına sahip tek bir
yurttaş bile yok. Yargıyı elinizde bir sopaya dönüştürüp
iktidarınıza yönelik her türlü eleştirinin derdest edilmesi ve
siyasal rakiplerinizi tasfiye için kullanıyor ve hukuk cinayetlerinin
altına pervasızca imzanızı atıyorsunuz. Kimi zaman da
siyasi iktidarınızı besleyen cinayetler, yolsuzluklar,
hırsızlıklar ve her türlü çirkinliğiniz ortaya
çıkmasın diye yargının iplerini çekip üç maymunu
oynatıyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya sen ne biçim konuşuyorsun böyle?
AHMET
ŞIK (Devamla) - Örnek mi istiyorsunuz? Seçimin hemen arifesinde Suruçta
hastane içinde Şenyaşar ailesinin katledilen 3 ferdinin katilleri
onca tanığın, kamera görüntülerinin, ayan beyan delillerin
varlığına rağmen korunmadı mı?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sakin... Sakin...
AHMET
ŞIK (Devamla) Ailenin hayatta kalan kadın ve çocukları Suruçu
terk etmek zorunda kalırken hiç mi utanmadınız?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Vallahi heyecandan gidecek, az kaldı.
AHMET
ŞIK (Devamla) Başta HDPnin eş başkanları Figen
Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere, seçilmişleri sudan
gerekçelerle hapishanelere tıkıp yok etmeye çalışmıyor
musunuz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hangi sudan gerekçe? Hangi gerekçe?
AHMET
ŞIK (Devamla) Milletvekilleri Enis Berberoğlu ve Leyla Güveni
hapiste tutabilmek için bin takla atmıyor musunuz? Siz daha iyi
bilirsiniz, Roboski katliamcıları cezasızlıktan
aldıkları güçle kapalı kapılar ardında yeni katliam
planları yapıyor olabilir mi?
Somada
ve pek çok yerde meydana gelen iş cinayetlerindeki siyasi
sorumluluğunuz şaşaalı adalet saraylarınızın
koridorlarında örtbas edilmiyor mu?
Aladağ,
Karaman başta olmak üzere, tarikat ve vakıf yurtlarında kalan
parmak kadar çocuklar kurumları yıpratmanın ikiyüzlülüğüne
kurban edilmedi mi? Türkiye, artık sadece kâğıt üstünde bir
cumhuriyet yani yurttaşı güdülmesi, yeri geldiğinde dövülmesi
icap eden bir sürü gibi gören, hukukun rafa
kaldırıldığı sözde bir cumhuriyet.
İktidarınızın Türkiyesinin yeni hukuku hak
kavramının yerini tamamen alaşağı ederek devletin
sahip olduğu orantısız yetkilerinin yanında bir de
aşkın haklar manzumesini veriyor ve bunu bir kurumsallığa
değil, tekil bir şahsiyete sunuyor. Bu şahsiyet, cumhurunun
yarısının inanmadığı bir başkan, kendisi de
aynı şekilde cumhurunun yarısına inanmıyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kendin barajı geçemedin, destek aldın be!
AHMET
ŞIK (Devamla) - Bu yüzden iktidar olarak kendinize tetikçi
kıldığınız yargınızla birlikte artık
evrensel hukuk normlarına denk düşen yasal
sınırlarınıza çekilmelisiniz fakat biliyorum ki bu çağrıya
riayet etmeyeceksiniz. O hâlde, en azından ne olduğunuz bir kez daha
yüzünüze karşı söylenmeli. İktidar olmanın
yarattığı kibrinizi yalan ve cehaletle yoğuruyorsunuz,
hakikati söyleyenlere yönelik saldırganlığınızı
ise âcizliğinizle besliyorsunuz.
Ahlaksızlığınızı, yeterli gelmediğini
biliyor olsanız da yüzsüzlükle... (AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
(Mikrofon
Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika... Bir dakika... Sözü kestim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bir
dakika... Sözünü kestim kürsüdeki hatibin.
Böyle
şey olamaz, 67nci maddeye göre... (AK PARTİ ve HDP
sıralarından karşılıklı kürsüye yürümeler)
ŞAHİN
TİN (Denizli) Adam gibi konuş! Böyle konuşamazsın.
TAMER
DAĞLI (Adana) Ahlaksız sensin! Haysiyetsiz herif!
BAŞKAN
Hakaret etme imkânı vermiyor bu kürsü kimseye.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Böyle konuşamaz, böyle konuşamaz.
Ahlaksız olmaz, Ahlaksız diyemezsin.
BAŞKAN
Lütfen... Sayın Şık... Bir dakika... Sözünüzü kestim,
mikrofonu kapattım. (AK PARTİ ve HDP sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
bir dakika... Bir dakika... Kimseye hakaret etme imkânı vermiyor bu kürsü
ya. Hakaret etme imkânı yok. Böyle şey olamaz, böyle şey olamaz.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
XIII.- DİSİPLİN CEZASI
İŞLEMLERİ
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Şıka, 1
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yapmış olduğu konuşmasındaki bazı
ifadelerinden dolayı İç Tüzükün 161inci maddesi uyarınca iki
birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, İstanbul Milletvekili Ahmet
Şıkın az önceki oturumda sarf etmiş olduğu sözler
İç Tüzükün 161inci maddesinin birinci fıkrasının (3)
numaralı bendi kapsamında olduğundan Meclisten geçici olarak
çıkarma cezası gerektirmektedir. Bu nedenle İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıka İç Tüzükün 163üncü maddesi
uyarınca Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilmesini
teklif edeceğim. İstanbul Milletvekili Ahmet Şık savunma
yapabilir yahut başka bir milletvekili onun adına savunma
hakkını kullanabilir.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan, yani burada, bu kürsüde sürekli
birbirimizi ağır eleştiren konuşmalara Meclis her zaman
tanıklık etmiştir maalesef. Bugün de Sayın Ahmet
Şık konuşmasını yaparken siz de zamanında
uyarabilirdiniz, eğer
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika, lütfen
Bir dakika, bir dakika
Sakin olun. Bir
dakika arkadaşlar
FATMA
KURTULAN (Mersin) Bir dakika arkadaşlar, bir dakika
Hep
söyledim, sizin buradaki karışıklıkta da rolünüz çoktur
arkadaşım.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Benim ne dediğim belli orada, bak orada.
BAŞKAN
Bir dakika
Arkadaşlar, müsaade edin, dinleyelim.
Buyurun
Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Siz nasıl yetişmişsiniz gerçekten ya
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Ya, önüne bak ya. Ne biçim
konuşuyorsun!
FATMA
KURTULAN (Mersin) Arkadaşlar
ŞAHİN
TİN (Denizli) Ya, düzgün konuş düzgün.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Önüne bak.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Grup başkan vekili konuşuyor ya, grup
başkan vekilin yok mu?
FATMA
KURTULAN (Mersin) Lan deme bana Lan düzgün konuş. demeyin
arkadaşlar.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Bunun adına ne denir peki şimdi, ben ne diyeyim?
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, Genel Kurula hitap edin lütfen.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Ama arkadaşlarınız bırakmıyor
Sayın Başkan yani eski arkadaşlarınız
bırakmıyor.
BAŞKAN
Tamam ama burada 600 kişi var yani bunların her birine cevap
yetiştirmek olmaz, bütün arkadaşlara.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Ya ama bırakmıyorlar, ifade edemiyorum.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Hakaret edeceksiniz, biz
susacağız, değil mi?
BAŞKAN
Siz konuşun.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sizi de şöyle eleştirmek istiyoruz: Niye buna
tahammül etmiyorsunuz?
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Hakaret edemezsin.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Siz de temiz dile davet edebilirdiniz, bir şans
verebilirdiniz. Kendisi Bülent Turanın bana söylediklerini ben size
söyleyemiyorum. diyor mesela. Onları da bir yana bırakalım
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Allah Allah
BAŞKAN
O ayrı tabii, biz tutanaklara bakıyoruz.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Şık şunu söylüyor
arkadaşlar, diyor ki: Ben siyasi etik değerler açısından
bunu ifade etmişim, tek tek, hiçbir AKPli milletvekilinin
şahsiyetine, grubuna dönük bir hakaret değildir. Siyaseten
yaptığım, siyasi bir eleştiridir.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Tabii, üç yüz dava yedin ya, ondan
şimdi öyle diyorsun.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Ahmet Şıkın savunması böyle
arkadaşlar ve bunun şu anki uygun gördüğünüz cezanın
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Mahkemede savunma için kayda geçiyorsunuz
şimdi.
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, savunma olarak mı bunları söylüyorsunuz?
FATMA
KURTULAN (Mersin) Evet.
BAŞKAN
Tamam.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Ve şu anki oturumdan menedilmesini doğru
görmüyoruz. Bunu siyasi etik değerler açısından ısrarla
Kendisinin savunması, vekilimizin savunması bu yönde. Bunun kabulünü
arz ediyoruz.
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Ahlaksızlık kelimesi etik miydi?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, ben de izin verirseniz grubumuz
adına konuyla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Turan, müzakere yok bu konuda biliyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Müzakere değil Sayın Başkan.
BAŞKAN
İç Tüzüke göre ben işlemi tamamlayacağım, ondan sonra
konuşulabilir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hayır, sataşmadan dolayı söz istiyorum,
şöyle: Az önceki konuşmacı
BAŞKAN
Ama savunmaya cevap da yok yani savunma özel olarak verilmiş bir imkân.
Ben devam edeyim, işlemi tamamlayayım, lütfen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan Bülent Turanın
konuşmasından dolayı diye bir ifadede bulundu, zabıtlar
ortada.
BAŞKAN
Hayır onu ben söyledim, tutanaklara bakıyoruz biz, esas olarak
tutanakları alıyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Öyle bir şey yok, kendi kusurunu bize mal edip
kapatamaz.
BAŞKAN
Değerli Milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Ahmet
Şıka İç Tüzükün 161inci maddesi uyarınca Meclisten
geçici olarak iki birleşim çıkarma cezası verilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıkın Genel Kuruldan ayrılması
gerekiyor.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, 1inci madde üzerinde aynı mahiyette üç
önerge vardı, bunlar okunmuştu ve birinci önerge üzerindeki
konuşma tamamlanmıştı.
İkinci
önerge üzerindeki konuşmacı Sayın Süleyman Bülbül, Aydın
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün burada, OHAL KHKleriyle yaratılan hukuksuzluğu, kural
tanımazlığı ileri boyuta taşıyacak olan bir
düzenlemeyi, OHAL kalktı. denilmesinin ardından OHALi fiilen
sürdürecek olan kanun teklifini görüşüyoruz; ülkeyi on altı yıl
boyunca torba yasa mantığıyla yöneten AKPnin kanun hükmündeki
kararnameler rejimine geçişte son hamlesine tanık oluyoruz. 15 Temmuz
hain darbe girişimini 20 Temmuzda bir fırsata çevirerek ülkede
KHKler eliyle köklü değişikliklere giden ve Anayasayı fiilî
olarak uygulanamaz hâle getiren AKP iktidarı Türkiye genelinde OHALi
kalıcı hâle getirmeyi planlıyor. Anayasayı yine
Anayasadan aldığı yetkiyle bertaraf eden AKP, öyle görülüyor ki
bu teklifle Parlamentoya verilen yetkileri sınır
tanımaksızın, denetime tabi tutulmaksızın yürütmeyi
idare eden tek bir kişinin idaresine veriyor.
Üyesi
olduğum Adalet Komisyonunda hak ve özgürlükler açısından çok
önemli olan bu kanun teklifi için daha çok tartışmamız,
konuşmamız, gelecek olan hükümlerin eksikliklerini,
yanlışlıklarını çıkarmamız gerekirken AKP'li
Komisyon Başkanı ve üyeleri tarafından ülke için önemli olan bu
kanun teklifi hızla Komisyondan geçirilmiştir. Teknik olarak iç içe
geçmiş, birbirinden alakasız bir dolu kanundaki bazı hükümleri
değiştiren bir teklif bu. Tıpkı bir yandan kış
lastiği düzenlemesi yapan, diğer yandan eğitimcileri ihraç eden
kanun hükmünde kararnameler gibi neyin ne olduğu belli değil.
Teklifin
ilk maddesi valilere tanınan yetkilerle ilgili. 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine bir paragraf ekleniyor.
Bununla, valiler, on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere
giriş ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu
güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için
yasaklayabilecek, belli yerde ve saatlerde kişilerin
dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların
seyirlerini kısıtlayabilecek. Teklifle valilere verilmek istenen
yetki, kaldırılan sıkıyönetim komutanlarının
kullandığı yetkileri çağrıştırıyor.
Kamu düzeninin bozulduğuna ilişkin ciddi belirtiyi belirleyen vali
olacak. Kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan
kişileri belirleyecek vali olacak. Tam anlamıyla subjektif, tam
anlamıyla keyfî bir belirleme yani burada süper valiler oluşturulmaya
çalışılıyor.
Komisyonda
maddeye itiraz ederken örnekler vermiştik ve örnekler verildiği zaman
da bazı itirazlarla karşılaştık. O zaman size birkaç
somut örnek vermek istiyorum. Çok uzakta değil, buradan birkaç kilometre
ötede Yüksel Caddesinde 1990ların başından itibaren duran
İnsan Hakları Anıtı etrafı bildiğiniz gibi polis
bariyerleriyle bir yılı aşkın süredir kapalı. Neden
mi? Çünkü vali öyle istedi, dedi ki: Heykelin önünde eylem
yapılıyor, heykele afiş yapıştırılıyor,
görüntü kirliliği oluyor, biz heykeli koruma altına aldık.
Bir
örnek de kendi vekil olduğum Aydın'dan vermek istiyorum.
Aydın
Valiliği 10 Mart 2018 tarihinden itibaren Aydında yapılacak
anma, protesto, toplantı, bildiri dağıtma, konser gibi
etkinlikleri otuz gün yasakladı. Neden? OHAL nedeniyle. Kendisine verilen
yetkileri böyle kullanmayı tercih etti. Aydın Çevre Birliği
basın açıklaması için İzmir-Aydın
sınırında Selçuk Çamlıkta jeotermal santrallerinin
sağlığa, insan hayatına ve toprağa verdiği
zararları anlatmak için basın açıklaması yapmak istedi,
İzmir Valiliği de yasakladı. O da neden? OHAL nedeniyle
yasaklandı. Yani bu, temel hak ve özgürlükler arasında olan eylem
yapma, protesto etme hakkını ortadan kaldırdı.
Kafanızın estiği gibi Heykel kapattım, yol kapattım,
izin vermiyorum. dendi. Bu zihniyet yasakçı zihniyettir, kendinden
olmayana söz hakkı vermeyen zihniyettir.
Sayın
milletvekilleri, kanunlar sınırları belirler, sınırlar
bu teklif gibi hükümleriyle insan hak ve özgürlüklerine aykırı
olamaz. Muğlak ifadelerle bu memleket aykırı düzenlemelerle
idare edilemez. Bu yetkiler erk karşısında birey
güvencesizliğini kaide hâline getirmektedir. Bu hükümler 19uncu maddeye
yani Anayasanın kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin
19uncu maddeye aykırıdır. Ayrıca yerleşme ve seyahat
hürriyetini düzenleyen 23üncü maddeye de aykırıdır. Ayrıca
eğitim ve öğretim hakkı ve ödevini düzenleyen 42nci maddesine
de aykırıdır. Bu nedenle biz bu maddeye katılmıyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki diğer önergeyle ilgili konuşmacı Antalya
Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun
Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Olağanüstü
hâl bitti. dendikten sonra 5442 sayılı İl İdaresi
Kanununa 11inci madde ek kanun teklifinin valileri üç yıl boyunca
güçlendirmesi düşünülmüştür. Hem de bazı keyfî
kullanılabilecek muğlak ifadelerin olması da ayrı bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Teklifin
1inci maddesine göre valiler kamu düzeni veya güvenliğinin olağan
hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde
bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin
olduğu, bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki
belirli yerlere girişi ve çıkışı, kamu düzenini ya da
kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için
sınırlayabilecek. Yine, belli yerlerde ve saatlerde kişilerin
dolaşmalarını, toplanmalarını, araçlarının
seyirlerini düzenleyebilecek, kısıtlayabilecek. Bu nasıl
veriliyor, neye göre veriliyor? Baktığımız zaman,
Anayasa'nın önce 11inci maddesine aykırılık teşkil
ediyor; kanunların Anayasaya aykırı olamayacağına
dair temel yasamız 11inci maddeye aykırılık teşkil
ediyor. 15inci maddeye, 13üncü maddeye ve seyahat hürriyetini düzenleyen
23üncü maddeye, 29uncu maddeye hatta 90ıncı maddeye
aykırılık teşkil ediyor. Ayrıca İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarına ve içtihatlarına
aykırı olması nedeniyle biz maddenin çekilmesini istiyoruz.
FETÖyle
ilgili kanunun genel gerekçesine baktığımız zaman FETÖ'yle
mücadeleyi esas alan bir gerekçe ortaya konmuş. Ben Adalet Komisyonunda
şunu sormuştum: Acaba valilere FETÖ terör örgütüne mensup insanlar
gelip de toplantı yapmayı teklif edecekler mi ya da gösteri, yürüyüş,
herhangi bir teklifleri olur mu, aramızda bunu düşünen var mı?
Cevap alamadık çünkü hiçbir FETÖcünün böyle bir teklifi gelmeyecektir,
bunu hepimiz biliyoruz. Ama bu madde keyfî uygulandığı zaman -ki
uygulanması pek muhtemeldir- yıllar içinde darbelerden geçen sivil
toplumumuzun yeni yeni filizlenmeye, palazlanmaya başladığı
bir ortamda bütün demokratik refleksleri yeniden bastırma harekâtı
olarak sivil toplumun üzerine gelinecektir, bunda şüphe yok ve yine
muhalefetin gösteri yürüyüşü, toplantısı ve hatta şehirlere
giriş çıkışında çok ciddi keyfî uygulamalar
yapılacaktır.
Sayın
AK PARTİ Grup Başkan Vekili, Sözcüsü, Adalet Komisyonunda çok
haklı olarak, türban konusunda çok ciddi travma
yaşadığını söylediğinde de ben güçlü iradelere,
siyasi iradelere, güçlenmiş otoriter eğilimlere yaranma
ihtiyacındaki yargı mensuplarının, bürokratların
sorunundan bahsetmiştim ve onun da Türkiyede çok çarpıcı bir
örnek olduğundan söz etmiştim. O arada çıkmış
bulundunuz, belki dinleyemediniz bir kısmını. Şunu demek
istemiştim: 1989 yılında Kenan Evrenin açtığı
davaya o zamanki -isim vermek istemiyorum- Anayasa Mahkemesi Başkanı,
hiçbir kısıtlama ve yasaklama olmamasına rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
SUBAŞI (Devamla) -
türban konusunda, metne şerh koymak suretiyle
kısıtlayıcı bir ilave yapmıştı. Onun üzerine
de Rektör, YÖK Başkanı da yine yaranma ihtiyacından onu yeterli
görerek kısıtlama getirdi ve ardından da Yargıtayda,
Danıştayda buna benzer kararlar çıkmaya başladı.
BAŞKAN
Sayın Subaşı, teşekkür ederim.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) Bu, yaranma ihtiyacına çarpıcı bir
örnektir ve korkarım, bu yasayla bürokrasinin, yargının yaranma
ihtiyacına dönük çalışmaları da keyfî uygulamalar
getirecek, toplumda yeni travmalar yaratacaktır diye düşünüyorum.
Çok
teşekkür ederim. Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Subaşı, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, bir söz alabilir miyim lütfen.
BAŞKAN
Niçin söz talebi?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Subaşının
konuşmasına binaen kısa bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Zengin.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının 1 sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış olduğu
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Biraz
evvel sayın milletvekili ifadesinde, daha doğrusu biz Komisyonda
uzunca bir tartışma yaşadık başörtüsü meselesi
yüzünden. Doğrusu türban kelimesini ben kendi adıma çok
rahatsız edici buluyorum, başörtüsü kelimesini tercih ediyoruz.
Destekleri için teşekkür ederim. Anlattıkları izahat hakikaten
böyledir, doğrudur fakat bu izahattan yola çıkarak, çok haklı
bir meseleden yola çıkarak bu kanunla alakalı bunun yanlış
bir yorumlamaya sebep olabileceğini ifade etmeyi doğrusu çok
haksızca buluyorum. Türkiye'de en temel meseleye dair olan bir
yaklaşımı buradan yola çıkarak yani başörtüsüne dair
haklı bir kazanımdan yola çıkarak bu kanun maddesiyle
alakalı tersinden bir izah getirmeyi doğrusu bu kanunun
mantığıyla, ruhuyla örtüşmeyen bir durum olarak görüyorum.
İfade
etmek istedim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, müsaade ederseniz buna bir
cevap vermek isterim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Subaşı.
30.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşının,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yapmış olduğu
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HASAN
SUBAŞI (Antalya) - Ben bundan hareket ederek değil, bunu bir örnek
olarak vermiştim ve Adalet Komisyonunda da bir soru sormuştum: Bu
yasanın temelinde FETÖyle mücadele olduğuna göre acaba inanan var
mı; toplantı, gösteri, yürüyüş için valilere FETÖcülerin
müracaat edeceğini zanneden var mı? Böyle bir şeyin
olmadığını hepimiz düşündüğümüze göre, valiler,
bürokrasi böyle yetkileri aldığı zaman muhalefete dönük, sivil
topluma dönük kullanma eğilimini bugüne kadar hep gördük. Hatta bir örnek
daha vermiştim. Bugün muhalefet milletvekilleri misafirhanelerde yer
sorunu yaşamaktadır. Aynı şekilde hepimiz bunu
yaşamaya başladık. Bundan AK PARTİnin ya da Hükûmetin
bilgisinin dahi olmadığını biliyorum, ihtimal de
vermiyorum. Fakat oradaki çalışanlar Hükûmet kanadından
milletvekilleri gelebilir. düşüncesiyle gerçekten muhalefet
milletvekillerine sorun yaratmaya başladılar.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Biz bunu kınadık Sayın Subaşı,
biz zaten tepkimizi gösterdik bu konuda.
BAŞKAN
Neyse 1inci maddeyle ilgili mesele kapandı zaten, 1inci maddeyi oyladık
kabul edildi.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 2nci maddeyle ihdas edilen 56/A maddesi
üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin 56/A
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Erkan
Baş Ayhan
Bilgen
Batman İstanbul Kars
Oya
Ersoy Rıdvan
Turan
İstanbul Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Rafet
Zeybek Alpay
Antmen
Antalya Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz talepleri var.
Sayın
Oya Ersoy, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)
OYA
ERSOY (İstanbul) Genel Kurulumuzu selamlıyorum.
Öncelikle
teklif, bir bütün olarak insan hak ve özgürlüklerine ve demokratik bir toplumun
gereklerine yönelmiş başka bir ağır
saldırıdır. Bu yasa teklifi halkından korkan, ülke
halkını kendi varlığı için temel tehdit olarak gören
bir iktidarın korkularının ürünüdür. Siz eğer kendi politik
hattınıza, kendi politikalarınıza güvenmiyorsanız,
hiçbir eleştiriye tahammül etmezsiniz ve korkarsınız. Eğer
kendi düşüncelerinize inanmıyorsanız doğruluğuna,
kendiniz gibi düşünmeyen herkesin düşüncesini bastırmaya
çalışırsınız; basını ele geçirirsiniz, havuz
medyası kurarsınız ve istersiniz ki kendi sesiniz
dışında hiçbir ses hiç kimse tarafından duyulmasın.
Maalesef,
biraz önce, sevgili milletvekilimiz, İstanbul Milletvekilimiz Ahmet
Şıkın başına gelen, bugün burada birlikte
yaşadığımız olay da bunun açık bir göstergesidir,
kendi adıma protesto ediyorum.
Eğer siz halktan
korkmuyorsanız politikalarınızın tamamen arkasında
durmayı bilirsiniz ama belli ki korkuyorsunuz ve baskıyla ve zorla
halkı yönetmeye çalışıyorsunuz. Belli ki izlediğiniz neoliberal
politikalar ve bunun sonucundaki ekonomik krizin yükünü yoksulların,
halkın, işsizlerin, işçilerin sırtına yüklemeye
niyetlisiniz önümüzdeki dönem. Ve istiyorsunuz ki biz her şeyi
yapalım ve karşımızda en küçük bir ses olmasın. Yani
diyorsunuz ki daha fazla üretim, daha fazla kâr, daha hızlı üretim
için Somada 301 işçi katledilsin göz göre göre ama o işçilerin
anneleri adalet talebiyle Ankaraya gelmesin. İstiyorsunuz ki kentleri
yağmalayalım, doğayı talan edelim ve sadece belli bir
kesimin, sermayenin cebi dolsun bu açıdan, işçileri sonuna kadar
güvencesiz ve taşeron, bir köle emeğiyle sömürelim ama
karşısında hiçbir kimsenin sesi çıkmasın çünkü
biliyorsunuz ki bu politikaları bu halk kabul etmiyor ve baskıyla,
zorla yani OHALde ne yaşadıysak, işçi grevleri nasıl
yasaklandıysa, her türlü hak arayanın karşısında
nasıl polis barikatı ve copuyla karşısında
durduysanız, sesini kesmeye çalıştıysanız artık
bu rejim hâline gelsin yani OHAL bundan sonra rejimin adıdır
arkadaşlar. Biz diyoruz ki: Demokrasi, istediğiniz durakta ineceğiniz
bir tramvay değildir. Ülkenin OHALe değil, eşitliğe,
özgürlüğe, demokrasiye ve barışa ihtiyacı vardır.
Bu maddeyle hiçbir mahkeme
kararı olmaksızın askerlerin üst, eşya, araç
aramasında yetkili idareye yetkilerin bütünüyle verilmesi söz konusu. Anayasanın
başlangıç kısmında yer verilen kuvvetler
ayrılığı ilkesinin açıkça ihlali olduğunu hepimiz
biliyoruz. Yine bu düzenleme Anayasanın özel hayatın
gizliliğini düzenleyen 20nci maddesi ile temel hak ve hürriyetleri
düzenleyen 13üncü maddesine de aykırılık teşkil
etmektedir. Sadece iç hukuktaki yasal düzenlemeler değil, aynı
zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin özel hayatın
korunmasını düzenleyen 8inci maddesine yani Herkes özel ve aile
yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir. düzenlemesine de açıkça aykırıdır.
Bu düzenleme sıkı
yönetim uygulamalarında gördüğümüz düzenlemelerin
aynısıdır. Sadece yetki verdikleriniz saraydan alacakları
talimata göre değil, bütün bu keyfî yetkileri birilerine yaranmak için özel
olarak kullanacaktır ve biz bu yasanın bu nedenle geri çekilmesini
talep ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeyle ilgili Sayın Turan Aydoğan, İstanbul
Milletvekili
Buyurun Sayın
Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, efendim, son
dönemin en zor kanunlarını görüşüyoruz demem gerekiyor galiba
çünkü bu kanunlar transformasyon kanunları, dönüşüm kanunları;
farklılaşan, ideolojik olarak farklılaşan Türkiye'nin kanunları;
monark bir yapının kanunları. Nereden çıkarıyorum
bunları? Erkler ayrılığını sona erdiren bir
yapı bu. Yasamanın birçok yetkisini yürütmenin eline teslim ediyoruz
bu kanunlarla beraber. Aynı zamanda, Anayasa'nın vazgeçilmez birçok
maddesini ihlal ederek bu kanunları hayata sokmaya
çalışıyoruz. O kadar çok ki sırayla saymaya kalkarsam çok
vakit alacak. 2, 10, 12, 13, 19, 20, 34, 36, 38, 40, 74, 125, 159; ne
ararsanız var. Öyle ilginç şeyler yapıyoruz ki hukukçu
kimliklerimizin burada biraz sarsılması gerekiyor. Nasıl ilginç
şeyler yapıyoruz? Anayasa'nın 125inci maddesinin son
fıkrasında ve 40ıncı maddesinin son fıkrasında
açıkça idarenin zarara uğrattığı kişilerin bu
zararı tazmini isteme hakları net olarak ortaya koyulmuşken bu
kanunlarla beraber diyoruz ki: Affedersin demek zorunda
kalacağımız insanları görevlerine iade ederiz, özlükle
ilgili haklarını öderiz ama tazminat ödemeyiz. Bu hakkı nereden
kendinizde görüyorsunuz? Manevi olarak paramparça olmuş insanlar söz
konusu olursa, onların manevi yanını nasıl tatmin etmeyi
düşünüyorsunuz? Her türlü zarardan ari yeni bir dünya mı
yarattınız?
Yine,
bu maddelerle beraber öyle şeyler geçiriyoruz ki insanın tüyleri
ürperiyor, gerçekten tüyleri ürperiyor. Gözaltı süreleriyle ilgili
düzenleme yapıyoruz. Buraya çıkıyoruz dört gün diyoruz,
sıradan bir işten bahseder gibi dört artı dört gün diyoruz.
Ama aynı kanunun içerisine başka şeyler koyuyoruz, diyoruz ki:
Aynı soruşturmadan kaynaklı bir kez alır bırakır
cumhuriyet savcısı ama sonra ihtiyaç duyarsa aynı sebepten
tekrar alır. CMKnin ilgili hükmünü açıkça yok sayıyoruz, yeni
bir düzenleme yapıyoruz. Ortaya öyle bir tablo çıkıyor ki dört
artı dört artı dört çarpı iki. Yani Kenan Evreni aratacak
işler yapıyoruz.
Aynı
kanun içerisinde ne yapıyoruz? Diyoruz ki: Müdafi olmasa da
insanların tutukluluğunu inceleyebiliriz. Müdafiye ne gerek var ya?
Şüpheli ya da müdafi demek, ikisinden biri demek. Otuz günde bir dosya
üzerinden inceleyebiliriz diyoruz, doksan gün de bir de hâkim karşısına
çıkarırız diyoruz. Kenan Evrene rahmet okutuyor, rahmet.
Yapmayın. Öyle özgürlükler kolay kazanılmış şeyler
değildir. İnsanlık tarihi bu özgürlükleri hayata geçirmek için
çok bedeller ödemiştir. Öyle ilkel bir duruma geliriz ki, bu monark
yapı bizi öyle bir yere taşır ki yarın bizler bile
hakkımızı arayamaz hâle geliriz.
Ayrıca,
Anayasa'nın bir koruma alanı vardır, temel hak ve özgürlüklerle
ilgili bir çekirdek alanı vardır, oraya giremezsiniz. Bu
kanunların tamamıyla girdiniz, darmadağın ettiniz.
İki, yasama organına karşı da korunması gerekir bu
temel hak ve özgürlüklerin. İç koruma dediğimiz bir alan vardır.
İşte o iç koruma alanını da yok ediyorsunuz. Anayasa'ya
aykırı bir dünya iş yapıyorsunuz, anayasal koruma
dediğimiz yani yasama organına karşı korunma dediğimiz
olayı da altüst ediyorsunuz.
Öyle
ilginç şeyler yapıyorsunuz ki
HSK varken bu kanunda, 159uncu madde
varken Yargıtay üyelerini, şunları bunları kendi iç
yapılanmaları içerisinden görevden el çektirecek düzenlemeler
yaptırıyorsunuz, diyorsunuz ki: İltisakı tespit edilirse
görevden geçici olarak alınır. Ya, koca bir Anayasa hükmü var, orada
bir HSK var, münhasıran HSKye tanınmış yetkiler var. Gerçi
onu daha önce de yok saydınız. Orada olmayan bakan
yardımcısını HSK üyesi yapmaya kalktınız
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle.
Ama
ben dost olarak söylüyorum: Allah izin verirse bu Meclisin altında
beş yılı beraber geçireceğiz. Birbirimizle dostluk
yapmamız gerekiyor. Dost acı uyarır. Yapmayın. Daha sonra
geri dönemeyiz. İnsan haklarını bu kadar ayaklar altına
almayın. Gelin, vazgeçin diyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 2nci maddesinde yer alan madde 56/Anın birinci
paragrafında yer alan gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
ibaresinden sonra gelmek üzere Cumhuriyet savcısının
yazılı emri ve 24 saat içinde Sulh Ceza hâkimine onaylatmak
kaydıyla ibaresinin eklenmesini askeri birlik komutanının veya
askeri kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin
yazılı emri üzerine ibaresinin çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Ahmet
Kamil Erozan
Kocaeli Aksaray Bursa
Hasan
Subaşı Feridun
Bahşi
Antalya Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz talep eden Sayın Feridun Bahşi, Antalya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) - Sayın milletvekilleri, saygıyla selamlıyorum.
Teklifin
2nci maddesiyle 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Yasasının 56ncı maddesine eklenen 56/A maddesiyle
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askeri birlik komutanlarına
önleme araması emri verilebilmesi yetkisi tanınmaktadır.
Öncelikle
biz eklenen bu maddeye karşıyız. Böyle bir düzenleme
yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu madde
geçecekse de bu çerçevede geçmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Teklifte
sulh ceza hâkiminin önleme arama kararı vermesi hükmünden hemen sonra
cumhuriyet savcısı atlanarak askerî birlik komutanlarına yetki
verilmesi kanun yapma tekniğine tamamen aykırıdır.
Kaldı ki Ceza Muhakemesi Kanununun 116 ve 119uncu maddeleri önleme
araması kararlarının ne şekilde
yapılacağını ayrıntılı olarak düzenlemiştir.
Hatta 119uncu maddenin beşinci fıkrasında askerî mahallerde
yapılacak önleme aramalarına özel bir önem atfetmiş ve
cumhuriyet savcısının bizzat katılımını
şart koşmuştur. Özel kanun hükümleri, aynı konuda düzenleme
yapılmışsa genel kanun hükümlerine aykırı olamaz. Bu
maddeyle ilgili değişiklik önerimiz
sulh ceza hâkimi veya bu
sebeplerle gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısının
şeklinde olması ve bu maddenin son
cümlesi olmak üzere Cumhuriyet savcısı tarafından verilen
yazılı emir yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına
sunulur. şeklinde düzeltilmesidir.
Benim
konuşmam bu kadardır.
Teşekkür
ederim efendim. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bahşi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi,
2nci maddeyle ihdas edilen 56/A maddesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 2nci maddeyle ihdas edilen 56/B maddesi üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ihdas
edilen 56/B maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül
İstanbul Mersin Aydın
Ahmet
Ünal Çeviköz Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz talebi Sayın Alpay Antmen, Mersin Milletvekili
Buyurun
Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
56/Byle ilgili olarak konuya girersek bu hükme göre askerî yerlere kim girecek
olursa olsun, asker kişiler de dâhil x-ray cihazından geçmek zorunda.
Eğer buradaki hassas kapıda sinyal verilirse elle aranacak. Elle
aranmayı kabul etmiyorsa girmeyecek. Düşünebiliyor musunuz,
kapıda duran bir er ya da erbaş albayını, generalini,
binbaşısını arayacak? Biz bunun ordumuz için uygunsuz
görüntülere yol açacağını düşünüyoruz ve bu nedenle
önergenin geri çekilmesini oylarınıza sunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, sorun sadece duyarlı kapıdan geçişi veya elle
aramayı içermiyor, OHALin bittiği bugünlerde aslında OHALin
uzatılıp uzatılmayacağını, kalıcı hâle
getirilip getirilmediğini konuşuyoruz. Halk yoksulluk içinde.
Eğitimde sonuncu bir ülke yarattık. İşçi perişan.
Çiftçi mahvolmuş durumda. Siz milletin hâlini
konuşacağınıza OHALi üç yıl daha uzatmanın derdindesiniz.
Askerî
darbe olacak vehmiyle ülkeye sürekli ayar verdiniz. Şimdi de durmadan Ne
istediler de vermedik? dediğiniz alçak, hain, onursuz FETÖ örgütünü öne
sürerek ömrü FETÖyle mücadeleyle geçmiş bütün muhalifleri ihraç ediyor,
işsiz bırakıyor ya da tutukluyorsunuz.
Olağanüstü
hâlle birlikte laiklik, eşitlik, insan hakları, demokrasi, özgürlük
ve hukukun üstünlüğü rafa kaldırıldı. Şu anda beş
dakika ötenizde bulunan insan hakları heykeli tam dört yüz yirmi dört
gündür tutuklu. Acaba tahliye kararı ne zaman verilecek?
20
Temmuz OHAL darbesi sonrası 129.410 kişi kamudan ihraç edildi. 12
Eylül askerî darbesinden sonra hakkında işlem yapılan
öğretmen sayısı 3.854 iken bu rakam OHAL rejiminde 61 bini
aştı. OHAL rejiminde görevden alınan subay, astsubay
sayısı 7.267 iken 12 Eylül sonrası bu sayı 2 bindi. 5.705
akademisyen OHAL sonrası ihraç edildi. OHAL sonrası 4.500 hâkim,
savcı, 12 Eylül sonrasında ise sadece 47 hâkim, savcı görevden
alındı. OHAL süresince 209, 12 Eylül darbesi sonrası ise 31
gazeteci tutuklandı yani sayın milletvekilleri, OHALle 12 Eylül
rejimine rahmet okuttuk.
Peki,
sizin, asgari ücretlinin evine inen darbeden haberiniz var mı?
İnsanları hapse attığınız yetmedi, bu kez de eve
hapsediyoruz çünkü adım atsa para harcayacak ama insanlarda para yok.
Tank seslerini susturduk. diye övünüyoruz fakat artık tak tak sesleri
duyuluyor çünkü herkesin artık canına tak etti.
Değerli
milletvekilleri, Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Türkiye 113 ülke
arasında 101inci sırada. Türkiye Hükûmetin
Şeffaflığı kategorisinde 113 ülke içinde 93üncü
sıraya geriledi. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye 180
ülke arasında 155inci sırada. Bu arada, yarın Dünya Gazeteciler
Günü, hangi yüzle kutlayacağız, onu da düşünmek lazım.
Biz
ülkeyi nasıl bu hâle getirdik? diye
tartışacağınıza OHAL'i üç yıl daha uzatmak
peşindesiniz. Değerli milletvekilleri, bu teklifle OHAL üç yıl
uzatılıyor. Üç aylık dönemler hâlinde 7 kez uzatılan OHAL'i
kanunla üç yıl uzatacağız. Bu teklifte öyle maddeler var ki
OHAL'i aratır hâle getiriyoruz. İhraçlar ve kayyumlar üç yıl
daha sürdürülmek isteniyor. Anayasa'ya ve tarafı olduğumuz
uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde gözaltı
süreleri belirlemiş olacağız. Valilere, yurttaşları
ilden çıkarma ve o ile sokmama hakkını vereceğiz. Önceden,
doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlardı, kusura bakmayın,
şimdi 9 vilayetten kovacaklar.
Bir
yıldan fazlaca bir süre önce kurulan ve
haksızlığınıza zırh
yaptığınız OHAL İnceleme Komisyonuna 110.084 kişi
başvurdu. Kaç kişi işe döndü? 1.560. On binlerce mağduriyet
var ama inceleyen yok. OHAL Komisyonuna başvuranlar illa birilerinin
damadı mı olmalı?
Gelin,
biz bu işten vazgeçelim. Gelin, Türkiye'de demokrasiyi, hukukun
üstünlüğünü hep birlikte el ele inşa edelim, biz de Cumhuriyet Halk
Partisi olarak size destek verelim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci
maddeyle ihdas edilen 56/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Abdullah
Koç Kemal
Peköz
Batman Ağrı Adana
Adnan
Selçuk Mızraklı Oya
Ersoy
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Adnan Selçuk Mızraklı, Diyarbakır
Milletvekili
Buyurun
Sayın Mızraklı. (HDP sıralarından alkışlar)
ADNAN
SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken, perşembenin gelişi
çarşambadan belli olur diye bir laf vardır halk arasında, ben
tersine çevireceğim, çarşambanın gelişini tarif ederken bir
hafta dolanarak belli olan bir sürecin geçmişte var olduğuna
işaret etmek istiyorum.
Şimdi,
bütün bu yasaların bugün önümüze gelmesine sebep olan durum yani OHALin
kaldırıldığı ama yerine OHALi daha da güçlendiren,
âdeta her ildeki valiyi bir sıkıyönetim valisine dönüştüren,
olağanüstü yetkilerle donatan
Hatta mümkünse büyükşehirlerde
orgeneral elbisesi de giydirelim, üzerlerinde askerî elbise olsun, daha küçük
şehirlerde tümgeneral elbisesi giydirin ama sıkıyönetimde
Yani
1402 sayılı Yasayı kaldırıyoruz. deyip de
sıkıyönetim komutanlarına tanınmış yetkileri
âdeta eğer sivil valilere tanırsanız sonuç değişmiyor.
İlgili
madde, 1402nin kaldırılması. Normalde hepimizin burada ayakta
alkışlayarak sevinmemiz gereken, işte
kaldırılıyor diyebileceğimiz bir madde. Zaten bu madde
geçmişteki birtakım yasal düzenlemelerle kadük kalmış bir
maddeydi, bunu hepimiz biliyoruz ama ne oldu? 2015ten itibaren, nisan ayı
itibarıyla -İbrahim Kaboğlu Hocam daha iyi bilir, Mithat Sancar
Hocam, hukukçu arkadaşlarımız çok daha iyi bilirler-
esasında bir tür OHAL durumu var. OHAL gitti ama şimdiki bu hâlimizi
görüyoruz. Bu hâlimizde esasında bir iyileşmeye işaret eden
durum var mı? Bu konuda arka arkaya bir sürü şeyleri söyleyebiliriz.
Peki,
bu durumu ortaya çıkaran sürecin arka planına
baktığımız zaman, geçmişte neler yaşandı?
Hep beraber hatırlamaya çalışalım. Ben küçük küçük notlar
aldım. Günün birinde bir baktık ki, işte, sınav
yolsuzlukları dile getirildi, ÖSYM Başkanı çıktı, dedi
ki: Sınavlarda yolsuzluk yoktur. Ama vardı, birileri o
sınavlarda birtakım düzenlemeler yaparak birilerini
yerleştiriyorlardı ve bunu da birçoğu biliyordu. Veya MİT
Başkanı krizi yaşandı. O kriz
yaşandığında bizim gibi sokaktaki insanların belki
bilgisi yoktu ama içinizden birçoğu biliyordu. Veya o dönemin
Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğanın odasından böcekler
çıktığında kim koymuştu? Devam edeyim; dershaneler
krizi, 17-25 Aralık süreci. Yani, ondan önce diyelim ki yan yana duran, iç
içe olanlar saç başa olmaya başladılar ve arkasından
talihsiz 15 Temmuz süreci yaşandı.
Şimdi,
bu noktada oturup vicdan, merhamet, adalet üzerinden -hani her Müslüman her
inançlı insan der ya her söylediğiniz söz, her eyleminiz hak ve
adalet üzerine olsun diye- bir daha düşünelim. Ya, bunun arkasında
bizim biriktirdiğimiz günahlar neydi diye herkesin sorması gerekiyor.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, şimdi bu noktada bu madde
itibarıyla söylüyorum, yani 1402 kaldırılıyor mu? Aksine,
çok daha ağır bir biçimi ama siz generalin üzerindeki asker
elbisesini çıkartsanız, sivil giydirseniz sonuç değişmiyor.
İçerik olarak baktığınız zaman, ta İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin 13üncü maddesine
baktığınız zaman orada aynen şunu söylüyor, diyor ki
yüz elli yıl önce: Herkes kendi memleketi de dâhil herhangi bir memleketi
terk etme ve memleketine dönme hakkını haizdir. İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi, 1870li yıllar. Şimdi, oradan
bugüne biz gelmişiz bugün bu meseleleri konuşuyoruz. Şimdi, o
zaman herkesin elini vicdanına koyarak bu çerçevede gerçekten eğer bu
süreç daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük diyorsa evet, ondan yana olmak
gerekir ama hepimizin de içten içe, sizlerin de bildiğini
düşündüğüm bu maddelerin toplamı esasında bu ülkedeki bu
eşitsizlikleri, bu haksızlıkları daha da
derinleştirecektir, bu valiler İçişleri Bakanının,
İçişleri Bakanı da tek adamın emrinde olacaktır. Daha
eşitsiz günler geliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADNAN
SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) - Ben son olarak Alma mazlumun ahını,
çıkar aheste aheste. ve Mağrur olma padişahım, senden
büyük Allah var. diyerek sözlerimi bitiriyor, teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesindeki yürürlükten ifadesinin uygulamadan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Rafet
Zeybek Alpay
Antmen
Antalya Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak üzere Sayın Rafet Zeybek, Antalya Milletvekili
Buyurun
Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)
RAFET
ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 6771 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası değiştirilerek sıkıyönetim uygulaması
kaldırıldı. Yine, olağanüstü hâl 19 Temmuz tarihi
itibarıyla ortadan kalktı. Ancak görüşülmekte olan kanun
teklifinde sıkıyönetimi ve olağanüstü hâli aratmayacak
düzenlemeler mevcuttur. Bu kanun teklifinin genel gerekçesinde olağanüstü
hâlin terör nedeniyle olağanlaştırıldığı,
bir kısım maddeleriyle kalıcı hâle getirildiği, bir
kısım maddeleriyle üç yıl süreyle uzatıldığı
açık olarak görülmektedir değerli arkadaşlar.
Terörle
etkin ve kalıcı mücadeleyi elbette destekliyoruz ancak bu düzenleme,
hukuk devleti yerine otoriter devlet düzeni öngörmektedir. Demokrasiyi, hukuk
devletini, adaleti, insan haklarını ve özgürlükleri yok ederek
darbeleri de önleyemezsiniz, terörü de bitiremezsiniz. Oysa bize daha çok
demokrasi, daha çok hukuk, daha çok insan hakları gerekmektedir. Hepimiz
biliyoruz ki OHAL döneminde binlerce kişi mağdur edildi, masumiyet
karinesi yok sayılarak insanlar gözaltına alındı,
tutuklandı ya da işten çıkartıldı. Anlaşılıyor
ki bu kanun teklifiyle haksız gözaltılar, haksız tutuklamalar ve
haksız işten çıkarmalar devam edecektir. Suçlular elbette
cezalandırılacaktır ancak devlet vatandaşını
potansiyel bir suçlu olarak göremez değerli arkadaşlarım.
Bu
teklif edilen düzenleme hem kişilerin hak ve özgürlüklerini hem adil
yargılama ve savunma hakkını yok etmektedir. Kanun teklifinde
öngörülen birçok madde demokrasiye, hukuk devletine, insan hak ve
özgürlüklerine, Anayasaya, yasalarımıza, evrensel hukuk ilkelerine
ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere
aykırıdır.
Değerli
arkadaşlarım, çok açık olan birkaç tane
aykırılıktan söz etmek istiyorum. Gözaltı sürelerinin
uzatılıyor olması, Anayasamızın 19uncu maddesine
açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Ben uzunca bir
süre cumhuriyet savcılığı yapma fırsatı
bulmuş ve Anayasanın bu 19uncu maddesini uygulamış
2001
yılında yapılan değişikliklerle Anayasamıza
girmiş olan gözaltı sürelerinin uzatılmasının
imkânı yoktur. Kırk sekiz saat ve toplu suçlarda dört günü asla
uzatamazsınız. Onun tek istisnası: Olağanüstü hâl ve
savaş hâlinde uzatabilirsiniz. Değerli arkadaşlarım,
oradaki Hâkim kararı olmadan kişi hürriyetinden yoksun
kılınamaz. ibaresi farklı yorumlanmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAFET
ZEYBEK (Devamla) - Onun uygulamadaki şekli şudur: Toplu suçlarda dört
gün sonunda kişiler hâkim önüne çıkarılır, eğer hâkim
tutuklama kararı verirse hürriyetinden yoksun kılınır,
hâkim kararıyla yoksun kılınır. Eğer serbest
bırakılırsa tekrar gözaltına alınmaz. O cümlenin
anlamı budur.
Anayasanın
19uncu maddesinin beşinci fıkrasının
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zeybek.
RAFET
ZEYBEK (Devamla) Bir dakika
son
cümlesinde: Bu süreler olağanüstü hâl ve savaş hâllerinde
uzatılabilir. demesinden, başka hiçbir şartta
uzatılamayacak anlamı çıkar değerli arkadaşlarım.
Ben umuyorum ki bu yasa teklifi bu hâliyle Genel Kurulda kabul görmez.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Zeybek.
Şimdi
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesindeki başvuru hakkında ifadesinin
başvuruya ilişkin şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
İstanbul Mersin
Antalya
Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül Sibel
Özdemir
İstanbul
Aydın İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzere söz isteyen Sayın Sibel Özdemir, İstanbul
Milletvekili
Buyurun
Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerine söz aldığım kanun teklifinin 4üncü
maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
53üncü maddesinde değişiklikler yapılmaktadır. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine verilen ihlal
kararlarının önüne geçmek amacıyla yapılan düzenlemeyle
dostane çözüm veya tek taraflı deklarasyonla sonlandırılan
dosyalarda yeniden yargılama yapılmasının önü açılmaktadır.
Böylece hem tazminat ödenmemesi hem de davanın yeniden görülmesi için
AİHMin davayı sonuçlandırmasına gerek kalmayacaktır.
Peki, iktidarın bu değişikliği yapmak zorunda
kalmasının arkasındaki gerekçe nedir? Bu gerekçe, son beş
yılda Türkiye aleyhine verilen cezaların 15 kat artması ve
Türkiye'nin ödemek zorunda kaldığı tazminat miktarının
çok yüksek rakamlara yükselmesidir. Türkiye'nin ceza aldığı
dosyaların yarısı adil yargılanma hakkı ihlali ve bunu
özgürlük hakkının ihlali izlemektedir. Diğer bir veri olarak
Adalet Bakanlığının 2017 faaliyet raporunda yer alan
bilgilere göre, bir yılda AİHMde aleyhine en çok başvuru
yapılan Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında Türkiye 7.518
başvuruyla 3üncü sırada yer almıştır ve hakkında
en çok ihlal kararı verilen ülkeler arasında ise 2nci sıraya
yükselmiştir. Bir taraftan bu maddeyle tekrar yargılanmanın yolu
açılırken bu OHAL düzenlemesiyle yeni hak ihlallerinin yolu
açılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta OHALin sonlanmış
olmasıyla birlikte Meclis Adalet Komisyonunda temel hak ve özgürlükleri
kısıtlayan, Anayasaya ve yerine getirmeyi taahhüt ettiğimiz
uluslararası anlaşmalara ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı olan, ülkede bir tek adam rejimini
kurumsallaştıran, OHAL KHKleri yerine
Cumhurbaşkanlığı KHKlerini getiren, kamudan ihraçları
olağan hâle getiren, iş güvencelerini ortadan kaldıran, valilere
sınırsız yetkiler tanıyan yasa teklifi maalesef hiçbir
değişiklik yapılmadan Genel Kurulun gündemine
getirilmiştir. Bu yasa teklifinin sadece bir isim
değişikliğinden ve OHAL uygulamalarını
kalıcı hâle getirmekten ve kurumsallaştırmaktan ibaret
olduğu çok açıktır. Bu nedenle temel hak ve özgürlükleri
kısıtlayarak uluslararası anlaşmalara dava konusu olacak
yeni hak ihlallerinin yolu açılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Meclis Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesi ve bir
akademisyen olarak teklifin Genel Kurulda yasalaşmasıyla birlikte
resmî üyelik müzakerelerimizin devam ettiği Avrupa Birliğinden ve
resmî kurucu üyesi ülkeler arasında yer aldığımız
Avrupa Konseyinin kurucu değerlerinden iyice uzaklaşacağız.
AİHMdeki ceza dosyalarının artmasının da önü
açılacaktı. Yasa teklifinin tümüne karşı olmakla birlikte
özellikle OHAL KHKleriyle en çok hak ihlalleri olan KHK ihraçlarının
devamlılığını kılan, teklifin 23üncü maddesinde
yer alan geçici 35inci maddeyle tüm kamu kurumlarında
çalışanların yanında Yükseköğretim Kuruluna üç
yıl boyunca akademisyenlerin, idare amirlerinin bir değerlendirmesi,
hatta sadece bir kanaatiyle ihraç yetkisinin verilmesi, bugün benim üzerinde
konuştuğum 4üncü maddeyle yapmak istediğiniz
değişikliklerle tamamen çelişmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tüm kamu çalışanlarının ve
akademisyenlerin bu maddeyle sadece keyfî ihraçlarla sınırlı
kalınmıyor ihraç edilen işlerinin dışında birçok
sosyal ve özlük haklarını da maalesef kaybedecekler ve bu
haklarını ülkemiz mahkemelerinde maalesef arayamayacak. Kamu
çalışanlarının ve özellikle de akademisyenlerinin, üniversite
hocalarının özlük hakları, iş güvenceleri idare amirinin
keyfî bir kararıyla elinden alınabilecek özgün ve
bağımsız bir şekilde görevlerinin ve bilimsel
çalışmalarının önüne geçilmiş olacak.
Evet,
değerli milletvekilleri, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan,
ihraçları olağanlaştıran, Anayasa'mıza ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'ne açıkça aykırı olan bu OHAL
düzenlemesinin mutlaka yeniden ele alınması gerekmektedir; aksi
durumda hak ihlalleri artacak, hak arama yolları tıkanacak ve
neticede Türkiyenin AİHMdeki dosya sayısı yine artacak ve
alacağı cezalar da maalesef artacaktır.
Bu
düşünce ve görüşlerle sabrınız için teşekkür ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü
madde kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.58
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
görüşmek için 24 Temmuz 2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.04