TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9uncu
Birleşim
24
Temmuz 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazelin, Kütahya
Altıntaş Zafer Organize Sanayi Bölgesi yatırımına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun,
seçim sürecinde Şanlıurfada yaşanan sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaraylıların tren
yolu ve havaalanı talebine ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
Bursanın Mudanya ilçesindeki Myrleia Antik Kenti koruma mücadelesine
ilişkin açıklaması
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, basın
özgürlüğünden söz etmenin olası olmadığı bir ortamda
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını
kutlamanın anlamlı olmadığına ilişkin
açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Kocaeli-İzmit-Kandıra yolunun yetersizliği nedeniyle
yaşanan ölümlere ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, sel ve dolu afeti ile
Akdeniz meyve sineği ve ihracatta
yaşanan sıkıntılardan dolayı Mersin çiftçisinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yeni
görevlerinden dolayı TBMM Başkanı Binali
Yıldırımı, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopu,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kabinesi ile milletvekillerini
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, basının
içinde bulunduğu durum nedeniyle 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramının kutlanamadığına ilişkin
açıklaması
7.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, 24 Temmuz Gazeteciler
ve Basın Bayramında her türlü bedeli göze alarak halkın
doğru haberi alması için mücadele eden tüm gazetecileri saygıyla
selamladığına ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını
kutladığına ve millî, sosyal, kültürel değerlerin
çürümesinin toplumları telafisi mümkün olmayan sonuçlara
götürebileceğine ilişkin açıklaması
9.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Millî Eğitim
Bakanı Ziya Selçukun bazı
ifadelerine ve Türkiye'nin millî eğitimle ilgili birikimlerinden
faydalanıp faydalanmayacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopa başarılar dilediğine, kadınlara
doğum borçlanması hakkının verilmesi gerektiğine,
öğretmenlerin kendi alanlarında görev yapmalarının
sağlanması ve staj ile çıraklık sigortasının
sigorta başlangıcı kabul edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, 24 Temmuzun
kırk yedi yıldır Türk basınında bayram olarak
kutlanmadığına ve yine 24 Temmuzun bir diplomasi zaferi olan
Lozan Antlaşmasının yıl dönümü olduğuna ilişkin
açıklaması
12.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiyede
kalıcı siyasi istikrar sağlanacağına, yasama ile
yürütmenin gerçek anlamda ayrıldığına ve hâkimiyetin
kayıtsız şartsız milletin olacağına ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, tutukluluk hâli devam
eden İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlunun özgürlüğüne kavuşması
gerektiğine ve TBMM Başkan Vekili olarak Mustafa Şentopu
Meclisin itibarı için bu konuda girişimde bulunmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
14.- Bilecik Milletvekili Selim Yağcının, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentopun görevinin hayırlı
olmasını temenni ettiğine, 24
Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramını tebrik ettiğine, Ertuğrul Gaziyi anma
törenlerinin Türk milletinin kutlayacağı bir gün hâline getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopa görevinde başarılar dilediğine ve
Avrupada endişe verici bir tehlike olarak yayılan
ırkçılığın spora da yansıdığına
ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun,
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramına, Lozan Antlaşması
ile Doktor Sadık Ahmetin ölüm yıl dönümüne ve Hükûmetin
basının daha tarafsız, daha özgür olabilmesinin mesuliyetini
taşımadığına ilişkin açıklaması
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopa görevinde
başarılar dilediğine, şehit olan Uzman Çavuş
Fatih Ercana Allahtan rahmet dilediğine, TMOnun bir an evvel fiyat
açıklamasının fındık üreticisinin mağduriyetinin
önlenmesi açısından önemli olduğuna, 24 Temmuz Lozan
Antlaşmasının 95inci, Gazeteciler ve Basın Bayramının
110uncu yıl dönümünü kutladığına, futbolcu Mesut Özilin
ırkçılığa karşı duruş sergilemek adına
Alman Millî Takımını bırakma kararını desteklediklerine
ilişkin açıklaması
18.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İnsan Hakları
Derneğinin kurucusu Cevat Geray Hocayı saygıyla
andığına, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramının 110uncu yıl dönümünde hiç kimsenin
yazdığından, düşüncesinden dolayı
yargılanmaması ve Meclis çatısı altında topluma kötü
örnek olunmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, yeni dönemin
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopa hayırlı
olmasını dilediğine, sansürün
kaldırılmasının 110uncu yıl dönümüne, 24 Temmuz Lozan
Antlaşmasının 95inci yıl dönümüne ve 703 sayılı
KHKyle Dışişleri Bakanlığı
yapısının değiştirilmesine ilişkin
açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Batı Trakya
Türklerinin sesi olarak zulme karşı çıkan ve yirmi üç yıl
önce hayatını kaybeden Doktor Sadık Ahmete Allahtan rahmet
dilediğine, 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşmasının
95inci, Gazeteciler ve Basın Bayramının 110uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
21.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Halil Yıldızın HDP grup önerisi
üzerinde sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Kars Milletvekili
Ayhan Bilgenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Antalya Milletvekili Kemal
Bülbülün 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yapmış olduğu konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yapmış olduğu açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Antalya Milletvekili
Kemal Bülbülün yapmış olduğu açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, terör örgütlerini yaratan
kaynakları yok edecek kararların Türkiye Büyük Millet Meclisinde
birlik ve beraberlik içinde alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hatay Milletvekili
Serkan Topalın 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış olduğu
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine ilişkin
tezkeresi (3/34)
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın İçişleri Komisyonu üyeliğinden (4/2),
İstanbul Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgunun Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden (4/3)
istifalarına ilişkin yazılarının 24/7/2018 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Ankara Milletvekili Şenol
Bal ve 21 milletvekili tarafından, Uzunköprü-Halkalı seferini yapan
yolcu treninin Tekirdağın Çorlu ilçesi Sarılar köyü mevkisinde
24 vatandaşın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan üzücü
kazanın sorumlularının ortaya çıkarılması,
ihmallerin belirlenmesi ve kazada yaralanan vatandaşların
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 13/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan ve Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen
tarafından, Şanlıurfanın Suruç ilçesinde 14/6/2018
tarihinde meydana gelen ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, 8
kişinin de yaralandığı, seçim sürecini provoke etmeyi amaçlayan
olayların siyasi boyutuyla birlikte tüm yönleriyle araştırılması
amacıyla 16/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve
arkadaşları tarafından, medyada çok sesliliğin
korunması, gazetecilerin mesleklerini yapabileceği bir ortamın
sağlanabilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, gazete ve
gazeteciliğin daha özgür olabilme koşullarının
sağlanması amacıyla, 13/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil
Yıldızın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın HDP grup
önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldızın
sataşma nedeniyle yaptğı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Hatay
Milletvekili Hüseyin Yaymanın CHP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hatay Milletvekili
Barış Atay Mengüllüoğlunun 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yapmış olduğu açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
2.- İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentopun, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun 1
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yapmış olduğu konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentopun, önerge üzerindeki konuşmaların İç Tüzük
gereğince önerge içeriğine uygun olması gerektiğine
ilişkin konuşması
24 Temmuz 2018
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER
: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kütahya Zafer Organize Sanayi Bölgesi
yatırımı hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili
İshak Gazele aittir.
Buyurun
Sayın Gazel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazelin, Kütahya
Altıntaş Zafer Organize Sanayi Bölgesi yatırımına
ilişkin gündem dışı konuşması
İSHAK
GAZEL (Kütahya) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kütahya
Altıntaş Zafer Organize Sanayi Bölgesi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın onayıyla kurulmuş ve tüzel
kişiliğini sağlamıştır. Toplam 5 milyon 650 bin
metrekareden oluşan Zafer Organize Sanayi Bölgemiz 2 etaba bölünmüş,
1inci etap 3 milyon 840 bin metrekare olarak tasarlanmış,
kamulaştırılması gereken şahıs parsellerin
kamulaştırma işlemleri ile Hazineye ait parsellerin devir
işlemleri tamamlanmıştır. Organize Sanayi Bölgemiz için
gerekli doğal gaz ve elektrik ihtiyacıyla ilgili olarak da kurumlar
gerekli çalışmaları bitirme aşamasına
gelmişlerdir. Hâlihazırda 22 yatırımcı ön talepte
bulunmuştur.
Kütahya-Afyonkarahisar
yolunun 27nci kilometresinde yola cepheli bir konumda bulunan Organize Sanayi
Bölgemiz, Zafer Havalimanına 8, Bursaya 215, Afyona 60, Eskişehir
ve Uşaka yaklaşık 110, İzmire 320, Ankaraya 315,
İstanbula 380 kilometre uzaklıktadır. Ayrıca, Kütahya
Zafer Organize Sanayi Bölgesi Gemlik Limanına 243, İzmir
Limanına 320, yeni yapılmakta olan Çandarlı Limanına 390
kilometre, mevcut Kütahya-Afyon demir yoluna 14 kilometre ve organize sanayi
bölgesi alanı yeni hızlı tren geçiş güzergâhında
bulunan Altıntaş İstasyonuna da 8 kilometre uzaklıktadır.
Zafer
Organize Sanayi Bölgesinin genişlemeye açık bir noktada olması
da büyük bir avantaj sağlamaktadır. 1 milyon 500 bin metrekare
büyüklüğüne kadar genişleyebilecek bir durumdadır. Bu büyüklükte
yekpare bir alan hem ana sanayi hem de yan sanayiyi rahatlıkla barındırabilecektir.
Alan içerisinden hem 154lük hem de 380lik iki ana hat geçmektedir. Elektrik
ihtiyacı hâlihazırda havalimanı tarafından da
kullanılan ve alana 12 kilometre uzaklıkta 34,5luk indiriciden
sağlanabilmektedir. Bununla birlikte, sadece alan için kullanılacak
sabit indiriciler tesis edilene kadar TEİAŞ tarafından 50
megavatlık mobil indiriciler de kullanılabilecektir.
Zafer
Organize Sanayi Bölgesinin bulunduğu bu konum ve yatırıma
elverişli arazi yapısı şimdiden önemli yatırım
taleplerinin oluşmasına sebep olmuştur. Ön başvuruda bulunan
22 firmanın öngörülen sabit yatırım tutarı 350 milyon
TLdir.
Zafer
Organize Sanayi Bölgesi sahip olduğu teknik ve lojistik imkânların
yanında yatırımcılara birtakım mali ve ekonomik
fırsatlar da sunmaktadır. Yeni yatırım teşvikleri
sistemine göre oluşan bütün kategorilerde değişen oran ve
koşullarda yatırımcı firmalara KDV istisnası, gümrük
vergisi muafiyeti, SGK işveren payı desteği, gelir vergisi ve
kurumlar vergisi indirimi, faiz desteği ve yatırım yeri tahsisi
desteği gibi destek unsurları sağlanmaktadır.
Zafer
Organize Sanayi Bölgesi, Kütahyayla birlikte Eskişehir, Afyonkarahisar ve
Uşak illerine da hitap edebilecek konumdadır. Bu konumundan
dolayı organize sanayi bölgesinde yatırım yapacak firmalar,
bölge illerinde çalışan genç nüfus potansiyelinin, bölgede bulunan
üniversitelerin ve bu üniversitelere bağlı olarak çalışan
araştırma merkezlerinin sunduğu olanaklardan Kütahya başta
olmak üzere bölge illerindeki mevcut sanayi firmalarından ve bu firmalardaki
deneyimli iş gücünden yatırımın önceliklerine göre istifade
edebilir, yeni iş imkânları ve yan sanayi yatırımları
ortaya koyabilir.
Ayrıca,
Zafer Kalkınma Ajansı bünyesindeki yatırım destek ofisi
koordinatörlüğümüz ile ilimize yatırım planlayan yerli ve
yabancı yatırımcıların yatırımlarıyla ilgili
tüm iş ve işlemlerin tek elden takip ve koordine edilmesini
sağlamaktayız.
Yine,
Zafer Kalkınma Ajansıyla yurt dışından gelecek
yatırımlarla ilgili yakın ilişki ve koordinasyon içerisinde
çalışarak doğrudan yabancı
yatırımcıların ilimize kazandırılmasını
sağlıyoruz. Bu uygulamaya en güzel örnek olarak Avusturyalı
kâğıt yatırımcısı Prinzhorn Holding bünyesindeki
Hamburger firmasının toplamda bin kişilik istihdam ve ilk
etabı 300 milyon avroluk yatırımın Kütahyada
yapılmasını verebiliriz. Yatırımcıların
ilimize çekilmesine yönelik, valiliğimiz başkanlığında
milletvekillerimiz, belediyemiz, ticaret ve sanayi odamız, mevcut organize
sanayi bölgelerimiz gibi tüm paydaşlarla yatırım destek ofisi
koordinasyonunda yatırımcıları bizzat yerlerinde ziyaret
ederek ilin yatırım ortamı hakkında da bilgilendirme
yapmaktayız. Kütahyamızın büyük şehirlere, limanlara ve
ulaşım noktalarına olan avantajlı konumu, Zafer Organize
Sanayi Bölgesinin hem alan olarak genişliği hem konum olarak
cazibesi hem de sağladığı teşvikler, sanayinin
şehir merkezlerinden uzaklaşma sürecinin
yaşandığı günümüz şartlarında İstanbul,
Kocaeli, Sakarya ve Bursa gibi büyükşehirlerin bu anlamda
ulaştığı doygunluk bölgemizi sanayi
yatırımlarında önemli bir avantaj hâline getirmektedir.
Zafer
Organize Sanayi Bölgemizin kuruluş sürecinde hiçbir desteğini
esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımıza ve
Başbakanlığı süresince bütün desteğini bize
hissettiren Sayın Başbakanımız, şimdiki Meclis
Başkanımız Binali Yıldırıma; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığımıza, organize sanayi bölgesinin
kuruluş aşamasını adım adım takip ederek böyle
güzel bir yatırımın ortaya çıkmasını
sağlayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSHAK
GAZEL (Devamla) Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Ek süre vermeyeyim, siz tamamlayın.
İSHAK
GAZEL (Devamla) Ama Altıntaş Belediye
Başkanımızın mikrofondan duyması lazım, ona da
teşekkür edeyim.
BAŞKAN
Siz tamamlayın, süreyi başlatmayayım.
İSHAK
GAZEL (Devamla) Valiliğimize, milletvekillerimize, belediye başkanımıza,
ticaret odamıza, Zafer Kalkınma Ajansımıza ve özellikle bu
yatırımın peşinde koşan Altıntaş Belediye
Başkanımıza teşekkür eder Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, seçim sürecinde Şanlıurfada
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşa aittir.
Buyurun
Sayın Erdoğmuş. (HDP sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuşun, seçim sürecinde Şanlıurfada yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
NİMETULLAH
ERDOĞMUŞ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, devlet vatandaşın can ve mal güvenliğinden birinci
derecede sorumludur. Eğer bu sorumluluk zamanında yerine getirilmezse
devlet ile vatandaş, devlet ile toplum arasındaki ahenk ve o
birliktelik temelden, esastan zedelenir. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki bunun
temelini, bunun belkemiğini adalet oluşturur. Adalet ise eşitliktir.
Eğer devlet vatandaşına karşı eşit davranmazsa o
zaman tarafgirlik olur ki bir daha siz o toplumu -sadece vatandaşı
değil- bile yanınızda bulmak, onun desteğini almak, onun
güvenini kazanma konusunda çok büyük bir mesai harcamak durumunda
kalırsınız.
Ben
sizlere şahit olduğum üç günlük Suruç'taki olayı özetlemek
istiyorum, takdir sizlerindir: Bakınız, bundan kırk gün önce,
bayramdan bir gün önce Suruç'ta esnaf ziyareti esnasında bizzat
esnafın dükkânının içinde ve önünde bir olay yaşandı
ve orada yaralılar oldu. Sonuçta 4 canın kaybına mal oldu ama
ilginç olana lütfen dikkat buyurun. Yaralılar hastaneye götürülürken,
hastaneye taşınırken 2 çocuğunu kaybetmiş baba orada
olmamasına rağmen, olayı duyar duymaz hastaneye gidiyor ve sonra
da hastanede bir linç olayı gerçekleşiyor. Oraya yaralı olarak
götürülenlere baba Hacı Esvet merhum- ayağıyla hastaneye
giderken -orada cenazeleri- linç sonucunda o insanlar orada öldürülüyor.
Bakınız,
ben burada açıkça bu kürsüden ifade ediyorum: O olayın hemen akabinde
Urfadaki devletin bütün erkânı, olay esnasında olmasa da -o
delillerin karartılması- yaralıların hastaneye götürülmesi,
hastanede yaralıların tevzisiyle ilgili devletin bütün erkânı
oradaydı; mülki amirler, siyasi erkân, askerî erkân ve devlet olarak,
aygıt olarak temsil eden, onu temsil eden herkes orada hastanedeydi ve o
esnada veya o zaman dilimi içerisinde karartmalar oldu.
Bunu
hemen geçiyorum, bakınız, ertesi gün 3 cenaze teşyi edildi; bir
tanesi Yıldız ailesine ait, diğeri de Hacı Esvet
dediğimiz merhumun 2 çocuğu. Bir tarafta devlet var, devlet bütün
ihtişamıyla bir cenazeye katılıyor, diğer tarafta da
biz o 2 genci defnedemiyoruz. Polis, mezarlığı abluka
altına almış, gazla, suyla, iştirak edenlere müdahale etti.
Cenazenin defin işleminde din görevlileri bile tehditten, baskıdan
dolayı görevlerini yapmadılar, bizzat kendim orada bu görevin
icrasını temin ettim. Zaman kısa olduğu için hemen
bitiriyorum. Ertesi gün, şimdiki Meclis Başkanımız, dünün
Başbakanı erkânıyla, bütün heyetiyle bir taziyeye katıldı
ama diğer 2 cenazenin, aynı gün babanın da cenazesi
gelmişti, o 3 insanın cenazesine dönüp bakmadı devlet. Peki,
burada devlet eğer
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİMETULLAH
ERDOĞMUŞ (Devamla)
vatandaşı arasında bu
ayrımı yapıyorsa o zaman çıkıp birilerinin bunun
hesabını vermesi gerekiyor.
Ben
adalet dağıtıcılarına buradan sesleniyorum: Kırk
gündür bu olayın failleriyle ilgili ne yaptınız? Acaba içeride
tuttuğunuz, göz altına aldığınız,
sorguladığınız bir tek insan var mıdır? Ya,
eğer 3 insan ölüyorsa, bir baba ve 2 evladı ölüyorsa gündüz gözüyle
ve hâlen devlet bu görevini yapmamışsa o zaman bu ülkede, biz, daha
çok adaleti arayacağız. Adalet bizim omurgamızdır. Suruçta
bu omurga kırılmıştır. Bir an önce adalet
dağıtıcılarının görevini yapmasını
buradan istirham ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, Aksaray tren yolu hakkında söz isteyen
Aksaray Milletvekili Ayhan Erele aittir.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
Aksaraylıların tren yolu ve havaalanı talebine ilişkin
gündem dışı konuşması
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri, bizi ekranları başında izleyen çok değerli
Aksaraylı hemşehrilerim ve yüce Türk milleti; toprakları
bereketli, insanları şefkatli ve heybetli, evliyalar ve enbiyalar
diyarının bulunduğu Aksaray; 2004 yılından bu tarafa
AK PARTİye en üst düzeyde destek veren 3 ilden biri olmasına
rağmen AK PARTİnin yatırımlarından, devletin,
hükûmetin yatırımlarından nasip alamamış, bu anlamda
geri kalmış Aksarayım; Kayseri, Konyaya 150 kilometre, Ankara,
Adana, Mersine yaklaşık 200-250 kilometre uzaklıkta, kendini
aşma çabasında, kabuğunu kırma çabasında mücadele
veren Akrasayımız
2004 yılından beri Sayın
Cumhurbaşkanı, bugünkü Sayın Meclis Başkanımız
Aksarayı ziyaretlerinde 3 defa demir yolu sözü vermişlerdi. Yine,
bugün aramızda vekil olarak bulunan önceki Ulaştırma Bakanı
Arslan Bey, Devlet Demiryolları Genel Müdürümüz o zamanki ve bugünküler de
söz vermiştiler ama Aksarayın demir yolu bir türlü gelmedi.
Aksarayın
demir yolundaki talebi şudur: Ulukışla Çakmak İstasyonu ile
Aksaray arasında yaklaşık 90 kilometrelik bir mesafe
vardır. Bu mesafe düz ovadır. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti devleti
denizleri doldurarak havaalanı yapabiliyorsa, Erzurum ile Rize
arasındaki yüce dağları delerek Ferhat ile Şirinleri
birbirine kavuşturabiliyorsa Aksaray ile Ulukışla Çakmak
arasındaki demir yolunu eğer irade buyursa, istemiş olsaydı
altı aylık bir sürede yapardı.
Peki,
Aksarayın talep ettiği bu demir yolu Aksaraya ne katma değer
sağlayacak diye soran, düşünen kişiler olabilir. Eğer
Aksaray bu demir yoluyla Ulukışla Çakmak İstasyonuna
bağlanırsa dolayısıyla Mersin Limanına
bağlanmış olur. Mersin Limanına
bağlandığında da bugün organize sanayide yaklaşık
12 bin kişi çalışmaktadır, bu 36 bin kişiye çıkar
ve 24 bin kişi daha aş ve iş sahibi olur. Ama AK PARTİye
bugüne kadar en üst düzeyde destek verdiği hâlde bu
yatırımı bile çok görülen demir yolunun şu anda proje
aşamasının bittiğini, ihale aşamasına
geldiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Ulaştırma
ve Yatırım Bakanı Mehmet Cahit Turhan Beye görevinde
başarılar diliyorum.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yapmazlar, yıllarca bekletirler.
AYHAN
EREL (Devamla) Biz söyleyelim, yapmazlarsa yapmasınlar; söyleyen zenci,
yapmayan Arap olsun.
Ve
ona başarılar diliyorum. İhale aşamasına gelmiş
olan bu demir yolumuzun bir an önce yaptırılarak hizmete girmesini
talep ediyoruz. Zira Adana-Ankara Otobanı hizmete girecek. Bugün
Aksaraydan günde 30-35 bin araç geçmektedir. Otoban hizmete girdiğinde Aksaraydan
geçen araç sayısı 5-6 bine düşecektir. Dolayısıyla
Aksaray bu 35 bin aracın kendisine sağladığı katma
değerden mahrum kalacaktır.
Netice
itibarıyla, bu negatif durumun pozitif duruma çevrilmesi adına demir
yolumuzun bir an önce hizmete girmesini talep ediyoruz. Yine, bu otoban
yapılırken özellikle Ortaköy ilçemizde, Devedamı,
Sarıkaraman, Harmandalı, Bozkır, Çiftevi, yine
Sarıyahşinin köylerinde kamulaştırmadan dolayı birçok
hemşehrimiz mağdur olmuştur. Kendi verimli, sulu toprakları
alınmış yerine, ekim yapılması mümkün olmayan
kıraç topraklar verilmiştir. Bu hemşehrilerimizin bir yıla
yakındır feryatları figanları maalesef bir
karşılık bulamamıştır. Buradan yetkilileri bu
hemşehrilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesine davet ediyorum.
Yine,
Ağaçören köyleri ile Ağaçören ilçe merkezinde yapımı devam
eden ama maalesef bir yıldır bir türlü bitirilemeyen yollardan
dolayı Ağaçörenli hemşehrilerimiz mağdur ve
perişandırlar.
1997
yılında temeli atılan, yaklaşık yüzde 70i tamamlanan
Aksaray Havaalanı bitirilememiştir. Bugün, nüfusu 100 bine yakın
yerlere havaalanı yapılırken Aksaray 400 bini aşan
nüfusuyla havaalanından mahrum bırakılmaktadır. Bu, AK
PARTİye bu kadar çok oy veren Aksaraylıların
cezalandırılması anlamına mı geliyor, onu yüce Türk milletinin
ve Aksaraylı hemşehrilerimin takdirlerine bırakıyorum.
Hepinize
en kalbi sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın
grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Kayışoğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın Mudanya ilçesindeki Myrleia Antik
Kenti koruma mücadelesine ilişkin açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bursamızın
Mudanya ilçesinde 2010 yılında ortaya çıkan antik kenti koruma
mücadelesi yıllardır sürüyor. Mudanyalıların,
doğayı ve tarihi koruma mücadelesi verenlerin ve Mudanya Belediye
Başkanımızın yıllardır sürdürdüğü hukuk
mücadelesi bugüne kadar netice vermeyince tarihî kenti talandan korumak için
kamulaştırma kararı yine belediyemiz tarafından
alındı. Bu mücadeleye rağmen iki bin yedi yüz yıllık
tarihi olan Myrleia Antik Kenti yok edilmeye çalışılıyor.
İmar barışından faydalanmak isteyen, bu mirası kendi
malıymış gibi gören bir AVM şirketi ve buna olanak sağlayan
merkezî yönetim bilmelidir ki tarihimiz geleceğimize bırakmamız
gereken bir insanlık mirasıdır. Myrleia Antik Kentinin üstüne
AVM yapanlar da izin verenler de bir utancın ortaklarıdır ve
Mudanyalılar Myrleiaya sonuna kadar sahip çıkmaya devam edecektir.
BAŞKAN
Sayın Gürer...
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, basın
özgürlüğünden söz etmenin olası olmadığı bir ortamda
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutlamanın
anlamlı olmadığına ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
24
Temmuz basında sansürün kaldırılışı ve Basın
Bayramı olarak anılırdı. Anılırdı. diyorum
çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde baskılar
sonucu basın önemli ölçüde kontrol altına alındı hatta on
üç yıl önce suç sayılmayan karikatür dahi suç kapsamına sokuldu.
Gazeteci milletvekili Enis Berberoğlu ve Eren Erdem gibi onlarca gazeteci
cezaevinde. Muhalif olan gazetecilerin tutuklanması yanında, 3 bine
yakın gazete çalışanı işsiz kaldı. Yüz on
yıl önce basında sansür kaldırılmıştı,
günümüzde ise basın, artık, ülkeyi yönetenlerin beğendiklerinden
öte düşünce ifade ederse bedeli cezaevi olmaktadır. Ülkemizde
basın özgürlüğünden artık söz etmek olası değildir.
Böyle bir ortamda Basın Bayramının da kutlanması
manalı ve anlamlı değildir. Demokrasimiz adına
basının özgür olarak düşüncelerini yazabileceği
ortamların oluşmasını temenni ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet, buyurun.
3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Kocaeli-İzmit-Kandıra yolunun yetersizliği nedeniyle
yaşanan ölümlere ilişkin açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli-İzmit-Kandıra
yolu arasında bulunan ve yıllardan beri Duble yol olacak.
denilmesine rağmen bir türlü vaatler yerine getirilmiyor ve Kandıra
yolu can almaya devam ediyor. Son bir buçuk yılda 25 insanın hayatını
kaybettiği, 114 vatandaşımızın da
yaralandığı Kandıra yolunda kazalar dur durak bilmiyor. 8
Temmuz günü meydana gelen kazada 1i bebek 3 kişi hayatını
kaybederken 14 kişi yaralandı, dört gün önce meydana gelen kazadaysa
7 kişi yaralandı. Özellikle yaz aylarında son derece
yoğunlaşan Kandıra yolu artık yetmiyor. Yetkililere buradan
defalarca seslendik ancak yol inşaatı hâlen daha başlama
aşamasında. Ölüm yoluna dönen Kandıra yolunun bir an önce
bitirilmesi için daha ne olması gerekiyor ve daha kaç vatandaşımızın
can vermesi gerekiyor? Ne yaparsanız yapın ve o yolu bir an önce
bitirin diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şimşek, buyurun.
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, sel
ve dolu afeti ile Akdeniz meyve sineği ve ihracatta yaşanan
sıkıntılardan dolayı Mersin çiftçisinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Mersinde yaşanan sel ve dolu afetlerinden sonra
yaklaşık 300 milyon liralık bir zarar tespit edilmiştir.
Yalnız, Tarım İl Müdürlüğü bu tespitleri yapmasına
rağmen, Bakanlık sadece 3 milyon liralık bir afet
yardımı vermiştir ve orada da şöyle bir kriter
koymuştur: Dolunun şu tarihlerde yaptığı zararın
belli bir oranını karşılıyoruz. Şimdi, dolu
Mersinin her bölgesine değişik tarihlerde
yağmıştır. Sadece belli bir tarih kriteriyle bu kadar
çiftçinin mağdur edilmesi gerçekten zor durumda olan, özellikle bu
yıl Akdeniz meyve sineğinden ve ihracatta yaşanan sıkıntılardan
dolayı zor durumda olan Mersin çiftçisini ciddi derecede mağdur
etmektedir. Hükûmetin bu yıl Mersindeki çiftçilerin tamamının
borçlarını ertelemesini, ihracatla ilgili mutlaka teşvikler
vermesini ve özellikle perişan durumda olan -şu anda üzümün kilosu 50
kuruş, 60 kuruş civarında seyretmektedir- üzüm üreticisine sahip
çıkmasını bekliyorum.
Tekrar
yineliyorum: Sayın Tarım Bakanı ilk ziyaretini mutlaka Mersine
yapmalıdır diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın, buyurun.
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, yeni görevlerinden dolayı TBMM Başkanı
Binali Yıldırımı, TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentopu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kabinesi ile
milletvekillerini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
Gazi Meclisimize Başkan olarak seçilen Sayın Binali
Yıldırımı ve Başkan Vekili olarak seçilmiş
olmanız dolayısıyla zatıalinizi tebrik ediyor, ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
24
Haziran seçimleri cumhuriyet tarihimizin şüphesiz en önemli seçimidir. Bu
seçimle son yüz elli yıldır arayışı içerisinde
olduğumuz yönetim şekli değişikliğini
gerçekleştirdik. Doksan beş yıllık parlamenter sistemi
bitirip Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş
yaptık. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
Cumhurbaşkanı olarak seçilen Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanı ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk kabinesini tebrik
ediyor, başarılar diliyorum.
Bu
vesileyle 27nci Dönemde aziz milletimizin birliği ve vatanımızın
bölünmez bütünlüğü için hizmet etmek gayesiyle seçilen tüm
milletvekillerini tebrik ediyor, yeni dönemin hayırlı ve uğurlu
olması temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydın, buyurun.
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, basının
içinde bulunduğu durum nedeniyle 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramının kutlanamadığına ilişkin
açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
24 Temmuz, takvimdeki adı Basın Bayramı ama kutlamıyoruz.
Tam yüz on yıl önce bugün Türk basınında sansür
kaldırılmıştı, oysa bugün basının durumu
içler acısı, çok sayıda değerli gazeteci demir
parmaklıklar arkasında. Bunlardan biri de milletvekili arkadaşımız
Enis Berberoğlu. İkinci kez dokunulmazlık hakkı elde
ettiği hâlde, burada oturması gereken Berberoğlu, hakka ve
hukuka aykırı şekilde ve vicdanlara da aykırı bir
şekilde Maltepe Cezaevinde demir parmaklıklar arasında
tutuluyor. Diğer arkadaşımız Eren Erdem, hiçbir haklı
gerekçeye dayandırılmadan Silivri Cezaevinde. Her ikisine de buradan
özgürlük talep ediyorum. Her ikisini de saygıyla selamlıyor, sansüre
boyun eğmeyen tüm gazetecilerin bayramını kutluyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık, buyurun.
7.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, 24
Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramında her türlü bedeli göze alarak
halkın doğru haberi alması için mücadele eden tüm gazetecileri
saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
24 Temmuz, Türk basın tarihinde sansürün ortadan
kaldırılışının ve istibdat yönetiminin sona
ermesinin 110uncu yıl dönümü, kimilerine göre de Basın Bayramı.
Ama Türkiyenin içinden geçtiği süreç, bugün Türk basınının
yüz on yıl öncesinden daha kötü bir durumda olduğunu gözler önüne
seriyor.
Bunun
en somut örneklerinden biri, 24 Temmuz günü başlayan, Cumhuriyet
gazetesinin gazetecilik faaliyetlerinin yargılanması
olayıdır. Bugün, tüm hukuk kuralları hiçe sayılarak hâlâ
esir tutulan milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu ve değerli
kardeşim Eren Erdem Türkiyede sansürün, baskının,
adaletsizliğin hangi noktalara geldiğinin bir başka delilidir.
Burada
her türlü bedeli göze alarak halkın doğru haberi alması için
mücadele eden tüm gazetecileri saygıyla selamlıyorum.
Kahrolsun
istibdat, yaşasın hürriyet! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kılıç
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramını kutladığına ve millî, sosyal, kültürel
değerlerin çürümesinin toplumları telafisi mümkün olmayan sonuçlara
götürebileceğine ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tüm
basın camiasının günlerini kutluyorum.
Yıllar
boyu sayısız aracı ve milyonlarca ton yükü taşıyan bir
köprü son araç geçerken bir anda yıkılır. Değişme
ağır olur. Ağır ağır eskiyip direncini kaybeden
büyük bir duvar bir an gelir ki küçük bir dokunuşla çöker. Üzerinde küçük
bir yara açılan fili karıncalar yiyip bitirir. Surda açılan
gedik her geçen gün büyür. Değişme ağır olunca kimsenin
gözüne batmaz. Çığın oluşmasında da durum
aynıdır. Yuvarlanma işi son saniyeye kalır. Her şey
çürümeye başladığı noktadan yer en ağır
darbeleri, kuvvetli halatları saniyeler tüketir. Çürüyüş yavaş
yavaş olunca kimse endişe duymaz. Millî, sosyal, kültürel ve insani
değerlerin çürüyüp aşınışı da böyledir. Toplumları
bir anda ağır, acı ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara götürür.
Değerleri tutup kaldır, neme lazım deme aldır.
BAŞKAN
Sayın Topal
9.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Millî
Eğitim Bakanı Ziya Selçukun bazı ifadelerine ve Türkiye'nin
millî eğitimle ilgili birikimlerinden faydalanıp
faydalanmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Millî
Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk yaptığı
açıklamada Ülkemizde doğan her çocuk kaybedilmeyecek kadar
değerlidir. Biz bu değeri beraber inşa etmek zorundayız.
Eğitim, hayat sahnesinin tümünü kapsayan bir fonksiyondur. Bu meseleyi
bürokratik bir mesele olmaktan çıkarıp topyekûn bir mesele olarak
görmemiz, düşünmemiz gerekiyor. Bizim bunun için ekibimiz hazır. Bize
benim arkadaşlarım değil, Türkiyenin birikimi lazım.
diyor; doğru.
Buradan
Sayın Bakana sesleniyorum: Türkiyenin birikimleri arasında
EĞİTİM-SEN, EĞİTİM-İŞ gibi eğitim
örgütleri, toplumsal muhalefetin tüm bileşenleri var mıdır? Bu
kuruluşların birikimlerinden de faydalanacak mısınız?
Geniş katılımlı bir Millî Eğitim Şûrası
toplamayı düşünüyor musunuz, yoksa sadece ekibinizin birikiminden mi
faydalanacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdem
10.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentopa başarılar dilediğine,
kadınlara doğum borçlanması hakkının verilmesi
gerektiğine, öğretmenlerin kendi alanlarında görev
yapmalarının sağlanması ve staj ile çıraklık
sigortasının sigorta başlangıcı kabul edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ARZU
ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
de görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı olsun
temennisinde bulunmak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
ARZU
ERDEM (İstanbul) Öncelikle, yeni dönemde her birimizden milletimizin
beklentileri var. Bu beklentilerin başında çözümü geciktirilmiş
sosyal sorunların çözümü gelmektedir. Bunlarla ilgili yapılması
gereken, Anayasanın eşitlik ilkesine uygun olarak bilhassa Türk
kadınının güçlendirilmesi yönünde erkeklere nasıl askerlik
borçlanması hakkı veriliyorsa kadınlara da doğum
borçlanması hakkının verilmesine yönelik yeni dönemde aciliyetle
bir çalışma yapılması gerekiyor. Bu konuyla ilgili tüm
arkadaşlarımızı uyumlu bir çalışmaya davet etmek
istiyorum.
Yine,
öğretmenlerimiz arasında sözleşmeli, ücretli, memur
öğretmenler gibi ayrımlar var. Bu ayrımların
tamamının kaldırılması, öğretmenlerimizin
peyderpey atamalarının yapılması, her öğretmenimizin
kendi alanında da kendi işini yapabilmesi gençlerimizin, çocuklarımızın
da mutlu olmasını sağlayacaktır.
Son
olarak, sigorta girişi öncesinde staj ve çıraklık
sigortaları sürelerinin sigorta sürelerine sayılmasını
talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akın, buyurun.
11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, 24 Temmuzun kırk yedi yıldır Türk
basınında bayram olarak kutlanmadığına ve yine 24
Temmuzun bir diplomasi zaferi olan Lozan Antlaşmasının yıl
dönümü olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkürler.
Türk
basınında 1908den 1971e kadar bir bayram olarak kutlanan 24 Temmuz
kırk yedi yıldır ne yazık ki bayram olarak
kutlanmıyor. Aslında bakarsanız nasıl kutlansın ki?
Gazeteciler yazdıkları haberler nedeniyle suçlanıp hapse
konuluyor, işsiz bırakılıyor, otosansüre zorlanıyor.
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu ve değerli
arkadaşımız Eren Erdem de bir gazeteci, garabet bir hukukun ve
adaletsizliğin tutsağı olarak cezaevinde tutuluyorlar. Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürkün Basın hürriyetinden doğan
mahzurları yok etme vasıtası yine basın hürriyetidir.
sözlerini anımsatmakta fayda görüyorum.
24
Temmuz aynı zamanda Lozan Antlaşmasının yıl dönümü.
Türkiye Cumhuriyetinin varlık nedeni Lozan Antlaşması bir
diplomasi zaferidir.
BAŞKAN
Sayın Şeker
12.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiyede
kalıcı siyasi istikrar sağlanacağına, yasama ile
yürütmenin gerçek anlamda ayrıldığına ve hâkimiyetin
kayıtsız şartsız milletin olacağına ilişkin
açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
16
Nisan 2017de yapılan Anayasa değişikliği ve 24 Haziranda
yapılan seçimlerle Türkiye yeni bir yönetim sistemine yani
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmiş oldu. Bu
sistemle artık Türkiyede kalıcı siyasi istikrar
sağlanacak, geçmişteki hükûmet krizleri tarihe karışacak.
Güçlü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiyede
karanlık günlerin yaşandığı ve Türkiyeyi çöküşe
götüren 28 Şubat ve benzeri süreçler yaşanmayacak. Hızlı ve
etkin icraat olacak, 2023 ve ötesine uzanan hedeflerimiz ivme kazanacak.
Siyasette birlik ve uzlaşma kültürü oluşacak. Güçlü Meclis olacak,
yasama ve yürütme gerçek anlamda ayrılmış olacak, Meclis
artık Hükûmetin istediği yasaları değil, kendi
istediği yasaları çıkaracak. Dünkü ilk yasama faaliyetinde
olduğu gibi, Meclis artık Hükûmete bağlı
olmaksızın hür iradesiyle yasama faaliyetlerini yapacak, Hükûmeti
millet adına denetleyecek. Meclisi de Hükûmeti de millet seçecek ve millet
denetleyecek. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olacak.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
13.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
tutukluluk hâli devam eden İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlunun
özgürlüğüne kavuşması gerektiğine ve TBMM Başkan
Vekili olarak Mustafa Şentopu Meclisin itibarı için bu konuda
girişimde bulunmaya çağırdığına ilişkin
açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
26ncı
Dönem İstanbul Milletvekiliyken 24 Haziran seçimlerinde tekrar
milletvekili seçilerek hepimiz gibi tekrar yasama
dokunulmazlığını kazanan Sayın Enis Berberoğlu
yemin ederek göreve başlaması gerekirken Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin verdiği kararla tutukluluğu devam etmektedir. Oysa
Sayın Başkan, Anayasa Komisyonu Başkanı olarak görev
yaptığınız bir oturumda, Anayasanın yasama
dokunulmazlığıyla ilgili maddeleri tartışılırken
Tekrar seçim olması hâlinde tekrar seçilenler yasama
dokunulmazlığını yeniden kazanacaktır.
demiştiniz. Siz bir anayasa hukuku profesörü olarak bu dönemle Meclis
Başkan Vekili olmanız nedeniyle 27nci Dönem İstanbul
Milletvekilimiz olarak anayasal hakları ihlal edilen ve dört yüz altı
gündür özgürlüğünden mahrum bırakılan Sayın Enis
Berberoğlunun özgürlüğüne kavuşması, yasama görevini
yapabilmesi ve Meclisin itibarı için lütfen daha fazla duyarsız
kalmayın. Bir an evvel bu konuda girişimde bulunmanız
çağrısında bulunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yağcı
14.- Bilecik Milletvekili Selim
Yağcının, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun
görevinin hayırlı olmasını temenni ettiğine, 24 Temmuz
Gazeteciler ve Basın Bayramını tebrik ettiğine,
Ertuğrul Gaziyi anma törenlerinin Türk milletinin kutlayacağı
bir gün hâline getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SELİM YAĞCI
(Bilecik) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yeni görevinizin
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
SELİM YAĞCI
(Bilecik) Basın mensuplarımızın bu özel gününü tebrik
ediyorum.
Diriliş, kuruluş ve
kurtuluşun beşiği Bilecikimizde, Söğütümüzde yedi yüz
otuz yedi yıllık kutlu bir gelenek, Ertuğrul Gaziyi anma
törenleri gerçekten tüm ulusumuzun katılımıyla
gerçekleştirilmektedir. Bu sene de 7-8-9 Eylül 2018 tarihinde yine birlik,
beraberlik, kardeşlik içerisinde bu etkinlikler
gerçekleştirilecektir. Temennimiz, arzumuz gerçekten yedi yüz otuz yedi
yıldır kutlu bir geleneğin Türk dünyasının Davosu
olacak şekilde geliştirilerek devletimiz, milletimiz tarafından
daha geniş kapsamlı ve tüm Türk milletinin bir araya gelerek
kutlayacağı güzel bir gün hâline getirilmesidir ve tüm Meclis
üyelerini de bu kutlu güne davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentopa görevinde başarılar
dilediğine ve Avrupada endişe verici bir tehlike olarak yayılan
ırkçılığın spora da yansıdığına
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
Avrupada endişe verici
bir tehlike olarak yayılan ırkçılık ne yazık ki zaman
zaman insanlığın ortak dili olan spora da
yansımaktadır. Yaşadığı ülkeye vefayla emek
vererek futbol hayatını başarıyla sürdüren Mesut Özilin
ana vatanına duyduğu sevgi ve Sayın
Cumhurbaşkanımıza gösterdiği saygı sebebiyle maruz
kaldığı muamele ırkçılık
yaklaşımının geldiği noktayı gösteriyor. Türkiye,
insanlığı zehirlemeye çalışan bu ırkçı dilin
tuzağına düşmeyecek, evrensel değerleri gerçek anlamda
savunmaya devam edecektir.
Dünya ölçeğinde bir
futbolcu olan Mesut Özili 81 milyon vatandaşımız adına
bağrımıza basıyor, gösterdiği onurlu ve asil
duruşu sebebiyle kendisini gönülden tebrik ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, grup başkan
vekillerimize söz vereceğim.
Sayın
Ağıralioğlu, buyurun.
16.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramına, Lozan Antlaşması ile Doktor Sadık Ahmetin ölüm
yıl dönümüne ve Hükûmetin basının daha tarafsız, daha özgür
olabilmesinin mesuliyetini taşımadığına ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Basın özgürlüğü, 24
Temmuz Lozan ve aynı zamanda 24 Temmuz da Doktor Sadık Ahmetin ölüm
yıl dönümü. Aslında birbirleriyle illiyeti olan bir süreç. Lozandan
doğan hakları Batı Trakya Türklüğü kullansın diye
hassasiyet taşıyan bir Türk evladının bölgedeki
hassasiyetleriyle geçmiş ömrüne, bu uğurda ettiği mücadeleye
hürmeten ismini burada zikretmek, hatırasını yâd etmek, ruhuna
Fatihalar göndermek vesilesi, Lozandan doğan hakları kullanma
hassasiyeti kendi uhdesine düşmüş bir mesuliyeti, böyle ahlakla,
şerefle, izzetle korumuş, kollamış namuslu bir vatan
evladını burada, millet iradesinin tecelligâhı olmuş bir
yerde saygıyla, hürmetle andık, analım. Lozan onca gailenin
içerisinden, ateşten, yangından son hazinesini kurtarma iradesini
göstermiş milletin bu topraklara tutunma belgesidir. Takriben 10-11
milyonluk garibin, savaşlarda, cephelerde vurulmaktan, vuruşmaktan
yorulmuş bir milletin ayağa kalkma iradesinin tapusudur. Lozan bize
10-11 milyonluk bir nüfustan 82 milyonluk dev bir ülke çıkarma
imtiyazını veren başlangıcın adıdır. Biz
bugün dünyanın 17nci büyük ekonomisi
Her türlü
yanlışımızın ramına, devletimizi onca zaman
başımızı duvara vura vura yönetmiş olmamızın
ramına, siyaseten onca hata yapmış olmamızın
ramına dev bir ülke, büyük bir millet olmanın mesuliyeti adına
büyük bir devlet hâline geldiğimiz sürecin başı Lozandır.
Lozanın arkasındaki iradenin inşa edicileri olarak Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü ve silah arkadaşlarını, bizi bu müstesna
memlekette yaşatmak imtiyazıyla buluşturan her şehidimizi
hürmetle yâd ediyoruz. Aziz hatıralarına hürmetler ediyoruz,
Fatihalar yolluyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Bir dakika istirham edeceğim,
basınla ilgili bir şey söylemem lazım Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Biliyorsunuz, basın, dördüncü
kuvvet olarak ihtimam göstermemiz gereken bir denge unsuruydu. Siyasi
iktidarımızın fasılasız on altı yıllık
iktidar döneminde siyaseti yönetme şekillerinden en fazla etkilenen
unsurun basın olduğunu düşünüyorum. Türk
basınının hem finansman imkânlarının hem de Hükûmetle
münasebetlerinin, Hükûmetin siyasi dilinin basını yönetme
alanlarını, siyasetin haber verme, tarafsız olma
alanlarını baskıladığını düşünüyoruz.
Hür basının, tarafsız basının memlekette siyasi olarak
bilgilenme süreçlerinin başı olduğunu düşünüyoruz.
Dolayısıyla basınımızın yaralı olduğunu
düşünüyoruz. Türk basınının müstakil olması Türk
siyasetinin de çok sağlıklı bir zemine oturmasına imkân
verecektir. Dolayısıyla Türk basınının bu basın
gününü mahzun bir bayram olarak kutladığı bu günde
basının daha tarafsız, daha özgür olabilmesinin mesuliyetini
Hükûmetimizin hassasiyetle taşımadığını
düşünüyoruz. Bu vesileyle, sitem etmiş olma hakkımızı
kullanıyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Sayın Usta, buyurun.
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, TBMM
Başkan Vekili Mustafa Şentopa görevinde başarılar
dilediğine, şehit olan Uzman Çavuş Fatih Ercana Allahtan
rahmet dilediğine, TMOnun bir an evvel fiyat açıklamasının
fındık üreticisinin mağduriyetinin önlenmesi açısından
önemli olduğuna, 24 Temmuz Lozan Antlaşmasının 95inci,
Gazeteciler ve Basın Bayramının 110uncu yıl dönümünü
kutladığına, futbolcu Mesut Özilin
ırkçılığa karşı duruş sergilemek adına
Alman Millî Takımını bırakma kararını
desteklediklerine ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
yeni görevinizde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına size
başarılar dileriz.
Hakkârinin
Yüksekova ilçesinde bir süre önce Uzman Çavuş Fatih Ercan
yaralanmıştı, tedavi görmekte olduğu hastanede dün
şehit olmuştur. Şehidimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
kederli ailesi ve milletimize de başsağlığı dilerim.
Sayın
Başkan, biliyorsunuz, Karadenizde fındık hasadı
başladı. Tabii, özellikle başlangıç aşamalarında
devlet tarafından bir müdahale kurumunun piyasaya girmemesi durumunda çok
düşük fiyat oluşuyor. Geçen yıl üretici bu
sıkıntıları yaşadı. O yüzden, biz, TMOnun,
Toprak Mahsulleri Ofisinin bir an evvel fiyat açıklayarak piyasaya
alıcı olarak girmesinin üreticinin mağduriyetini önlemesi
açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda,
Tarım Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri Ofisini tedbir almaya
davet ediyoruz. Ayrıca, üretim yapılan yerlerde mutlaka alım
yapılması konusunda tedbirler alınmalı. Bu
yapılmadığı takdirde de yine üretici mağdur oluyor.
Malum,
24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşmasının yıldönümü. Lozan,
Türkiye'nin bağımsızlık vesikasıdır, hukuki senet
ve zırhıdır. Lozanla ilgili tartışmaları
tarihçilere bırakmak lazım. Biz, Lozan Anlaşmasını
ülkemize kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve silah
arkadaşlarını, emeği geçen bütün ecdadımızı
rahmetle anıyoruz.
24
Temmuz 1908 tarihinde Türk basınında sansür
kaldırılmış ve 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Ülkemizin
110uncu Gazeteciler ve Basın Bayramını kutluyor, doğru,
hızlı ve tarafsız haber üretmek için çaba sarf eden tüm
basın mensuplarımıza da kolaylıklar ve başarılar
diliyorum.
Son
olarak da Sayın Başkan, biliyorsunuz Türk kökenli Alman millî
futbolcu Mesut Özil, Alman Millî Takımını bırakma
kararı aldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN
USTA (Samsun) Ayrımcılığa karşı,
ırkçılığa karşı bu duruşu nedeniyle, bu dik
duruşu nedeniyle kendisini tebrik ediyoruz ve kararını
desteklediğimizi ifade etmek isteriz. Nihayetinde, o bir Alman da olsa
Türk kökenli bir futbolcudur, Türk kökenli bir insandır, Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanıyla fotoğraf çekinmesi hiçbir şekilde siyasi
olarak algılanmamalıdır. Dolayısıyla Almanya,
özellikle Alman Federasyonu tabii kendisinin millî takımı
bırakması konusunda ciddi baskılar yaptı. Bu baskılarından
dolayı Alman Federasyonunu da kınadığımı ifade
etmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bilgen, buyurun.
18.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İnsan
Hakları Derneğinin kurucusu Cevat Geray Hocayı saygıyla
andığına, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın
Bayramının 110uncu yıl dönümünde hiç kimsenin
yazdığından, düşüncesinden dolayı
yargılanmaması ve Meclis çatısı altında topluma kötü
örnek olunmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de öncelikle bugün cenazesi defnedilen, bu saatlerde hem Siyasalda hem
Mülkiyeliler Birliğinde tören yapılacak olan Cevat Geray Hocayı
saygıyla anmak istiyorum Grubumuz adına. İnsan Hakları
Derneğinin kurucusu, kentleşme ve çevre konusunda hem
kitaplarıyla hem dersleriyle binlerce öğrencinin yetişmesine
katkı sunmuş ama ne yazık ki Türkiye akademi tarihinin bir kara
lekesi olarak da 1402lik olarak anılan akademisyenlerinden Cevat
Gerayı anıyorum.
Bugün,
birçok milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, sansürün
kalkışının, kaldırılışının,
1908in, 24 Temmuzun 110uncu yılı. Tabii ki, sansürün mevzuatta
yasaklanması çok önemli olmakla birlikte artık dünyada sermaye-medya
ilişkisi, sermaye-siyaset-medya ve toplum ilişkisi
açısından sadece yasal bir tedbirle aşılabilecek bir sorun
değil. Çünkü otosansür yani işsiz kalma, işinden olma,
gazetecilik mesleğini yapamama, gazetesinin, televizyonunun kapanma
tehlikesiyle ilgili kaygı taşıyarak yazma, haber yapma, yorum
yapma aslında bütün toplumsal sorumluluğu tehdit eden bir durumdur.
Seçim kampanyası sırasında Sayın Erdoğanın
meydanlarda cezaevlerinde gazetecinin olmadığı bir ülke vaadi
bizce önemlidir. Çünkü daha önce biz cezaevinde gazetecilerin olduğunu
ifade ettiğimizde Türkiye'de cezaevinde gazeteci yok. iddiası
adalet bakanları tarafından ifade edilmişti. Bunun kabul
edilmiş olması önemli ama gereğinin yapılmasını
da şüphesiz bekliyoruz. Kimleri gazeteci kabul ediyorlarsa ki bunu takdir
edecek olan okuyucudur, izleyicidir, medya takipçisidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN
BİLGEN (Kars) Ama cezaevinde hiç kimsenin yazdığından,
düşüncesinden dolayı yargılanmaması, tutuklanmaması,
cezaevinde olmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine,
dün akşam geç saatlerde bu Mecliste Genel Kurulda yaşanan durumu
tekrar yeniden tartışmaya açmak açısından değil ama
siyasetçinin topluma örnek olması, davranışlarına, sözüne,
yaklaşımına
Asla şiddet fotoğrafına ortak
olmaması açısından ders çıkartılması gereken bir
durum olarak görüyoruz. Türkiyede, ülkemizde ne yazık ki gerek
eğitim sisteminden gerek medyadan ya da farklı sorunlardan
kaynaklı olarak bazen eğlencemizi ifade ederken, bazen öfkemizi,
tepkimizi ifade ederken şiddete sığınma, şiddetle
kendimizi ortaya koyma eğilimi yayılıyor. Özellikle bu
çatıda, burada hiçbir nedenle hiçbir şekilde bu fotoğrafın,
bu tablonun bir daha ortaya çıkmaması konusunda herkesin dikkatli
olması, herkesin özenli olması ve topluma, çocuklarımıza
kötü örnek olmamamız gerektiğinin altını çiziyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özel Sayın Çeviköze devretmişti.
Buyurun
Sayın Çeviköz.
19.- İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün,
yeni dönemin TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopa hayırlı
olmasını dilediğine, sansürün
kaldırılmasının 110uncu yıl dönümüne, 24 Temmuz Lozan
Antlaşmasının 95inci yıl dönümüne ve 703 sayılı
KHKyle Dışişleri Bakanlığı
yapısının değiştirilmesine ilişkin
açıklaması
AHMET
ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, öncelikle yeni
dönemin zatıaliniz için hayırlı olmasını diliyorum ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET
ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sansürün
kaldırılmasının 110uncu yıl dönümü vesilesiyle
Gazetecilik suç değildir. demeye devam ederek medya ambargosuna ve tek
sesliliğe karşı mücadele veren özgür kalemlerin asla susmayacaklarına,
Türkiyenin demokratik ve özgür bir ülke olmaya devam etmesi uğruna
çalışacaklarına inandığımı vurgulamak
istiyorum.
Bugün
aynı zamanda, doksan beş yıl önce imzalanan Lozan
Barış Anlaşmasının yıl dönümü. Millî
Mücadelemizin en önemli diplomatik zaferi olan Lozan Barış
Anlaşması cumhuriyetin ilanından üç ay önce
imzalanmış, laik ve demokratik değerlere bağlı Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş senedidir ve bu değerlerin uluslararası hukuktaki
de teminatıdır. 29 Ekim 1923te Türkiye Cumhuriyeti olarak ilan
edilen devletimiz, bağımsızlığını ve
egemenliğini öncelikle bu anlaşmayla tüm dünyaya kabul
ettirmiştir. Sekiz ay boyunca bir masa başında bugünlerimizi
çizen dönemin Dışişleri Bakanı İsmet İnönü ve
beraberindeki heyete ülke olarak borcumuz sonsuzdur. Çünkü uğruna kan
dökülmüş topraklar için anlaşma yapmanın ne demek olduğunu
ancak cepheden cepheye koşanlar bilir.
Değerli
milletvekilleri, tarihî olaylara geriye dönerek bakarken o günün
koşullarını ve o güne giden süreçleri göz önüne alarak
değerlendirmelerde bulunmak, adil ve gerçekçi, objektif, taraf tutmayan
bir yaklaşım olanağı sağlar. Lozanı iyi
anlamanın yolu da budur. Lozan, bağımsız, egemen ve kendi
ayakları üzerinde başı dik olarak durabilecek bir devletin
temellerinin atılması için müzakere edilmiş ve kurtarılan
vatan toprakları üzerinde böyle bir devleti kurmak için
imzalanmış bir anlaşmadır.
Lozan
Barış Anlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisini
oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi atalarının
zaferidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmetinden Türkiye Cumhuriyeti
devletine ulaşmanın yolunu açan, tam bağımsız
devletimizin temellerini oluşturan Lozan Barış
Anlaşması, Mustafa Kemal Atatürkün tarifiyle benzeri görülmemiş
bir siyasi zafer eseridir. Lozanı kendi tarihsel diyalektiğinden
koparmanın ulusal çıkarlarımıza hiçbir faydası yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET
ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Lozanın aksine, Birinci Dünya
Savaşını bitiren barış anlaşmaları,
müzakere yapılmadan, dayatmayla imzalanmıştır.
Tekrarlamakta fayda var, bu anlaşmaların içinde bugün yürürlükte
kalan ve uygulanan tek anlaşma Lozandır.
9
Temmuz 2018de 703 sayılı KHKyle değiştirilen
Dışişleri Bakanlığı yapısı, diplomaside
liyakati esas alması gerekirken yerini himayeci bir anlayışa
bırakmıştır. Bugün Türkiye'nin dış
politikası, hem kendi kurumlarında hem de dış politikadaki
tutarsızlıklarıyla kararsızlık ve güvensizliğe doğru
itiliyor. Türkiye'nin dış politikası ivedilikle bu himayeci
anlayıştan çıkarılmalı, çağdaş ve ilerici
görüşlü bir anlayışa kavuşturulmalıdır. Türkiye
sadece bölgesinde değil, küresel meselelerin çözümüne yönelik
arayışlarda da görüşlerine ihtiyaç duyulan ve
danışılan bir aktör olmaya yeniden başlamalıdır.
Bu
vesileyle, son doksan beş yılımızla ilgili ne varsa
tamamını borçlu olduğumuz Millî Mücadelenin Baş
Kumandanı Mustafa Kemal Atatürkü, Lozan fatihi, asker, diplomat, devlet
adamı, siyasetçi İsmet İnönüyü ve şehitlerimizi bir kez
daha saygıyla yâd ediyor, ecdadımıza, şehitlerimize,
gazilerimize selam olsun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Batı Trakya Türklerinin sesi olarak zulme karşı çıkan ve
yirmi üç yıl önce hayatını kaybeden Doktor Sadık Ahmete
Allahtan rahmet dilediğine, 24 Temmuz Lozan Barış
Antlaşmasının 95inci, Gazeteciler ve Basın
Bayramının 110uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
doktor Sadık Ahmet, baskı altında, hakları elinden alınan
Batı Trakya Türklerinin sesi olarak zulme karşı çıkıp,
bu davayı uluslararası alana taşıdı. Bundan yirmi üç
yıl önce şaibeli bir trafik kazasında hayatını
kaybetti. Doktor Sadık Ahmete bir kez daha Allahtan rahmet diliyor,
sevenlerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Lozan Barış
Anlaşmasının 95inci yıl dönümü. Bir asır önce,
milletimiz yoklukla, yoksullukla, imkânsızlıklarla, bütün
dünyanın gıptayla baktığı, takip ettiği bir millî
mücadeleyi hep beraber verdi. 24 Temmuz 1923te Lozan Barış
Anlaşmasını da imzalayarak bu zaferini uluslararası hukuk
ve diplomasi alanında tescil ettirdi. Bu vesileyle, cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve kahraman silah
arkadaşlarını rahmetle anıyor, vatanımız ve
bağımsızlığımız için canlarını
feda eden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 24 Temmuz Basın
Bayramı. Çağdaş demokrasilerde her insanın bilgiye
ulaşma, doğruları öğrenme ve kendi fikirlerini ifade
edebilme özgürlüğü en temel haktır. Bu bakımdan, basın,
demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından bir
tanesi. Basın Bayramı vesilesiyle başta Parlamento
muhabirlerimiz olmak üzere tüm basın mensuplarımızın
Basın Bayramını yürekten kutluyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır. Okutup bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine
ilişkin tezkeresi (3/34)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2nci maddesine göre Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) ve Türk
Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA)nde Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin isimleri
ekte yer almaktadır.
Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesi (KEİPA)
Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Uğur Bayraktutan Artvin
Cemal Öztürk Giresun
Tülay Kaynarca İstanbul
Lütfü Türkkan Kocaeli
Metin Gündoğdu Ordu
Ahmet Demircan Samsun
Kemal Zeybek Samsun
Erhan Usta Samsun
Meral Danış Beştaş Siirt
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
(TÜRKPA)
Türkiye Delegasyonu Üyeleri
Mustafa Levent Karahocagil Amasya
Mustafa Canbey Balıkesir
Nurhayat Altaca Kayışoğlu Bursa
Yaşar Karadağ Iğdır
İsmet Uçma İstanbul
Hüda Kaya İstanbul
Recep Şeker Karaman
Ömer Fethi Gürer Niğde
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili
Tülay Kaynarcanın İçişleri Komisyonu üyeliğinden (4/2),
İstanbul Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgunun Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden (4/3)
istifalarına ilişkin yazılarının 24/7/2018 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Sayın Tülay
Kaynarcanın İçişleri Komisyonu üyeliğinden, İstanbul
Milletvekili Sayın Fatih Süleyman Denizolgunun Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifalarına
ilişkin yazıları 24/7/2018 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Ankara
Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekili tarafından,
Uzunköprü-Halkalı seferini yapan yolcu treninin Tekirdağın
Çorlu ilçesi Sarılar köyü mevkisinde 24 vatandaşın
hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan üzücü kazanın
sorumlularının ortaya çıkarılması, ihmallerin
belirlenmesi ve kazada yaralanan vatandaşların mağduriyetlerinin
giderilmesi amacıyla 13/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2018 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlk
imza sahibi Ankara Milletvekili Sayın Şenol Bal ve 21
milletvekilimizin imzasıyla 13/7/2018 tarihinde Meclis
Başkanlığına iletilen, Uzunköprü-Halkalı seferini
yapan yolcu treninin Tekirdağın Çorlu ilçesi Sarılar köyü
mevkisinde 24 vatandaşımızın hayatını
kaybetmesiyle sonuçlanan üzücü kazanın sorumlularının ortaya
çıkarılması, ihmallerin belirlenmesi ve kazada yaralanan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
amacıyla verilen araştırma önergemizin 24/7/2018 Salı günü
9uncu Birleşimde Genel Kurulda görüşülmesini saygılarımla
arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
(İstanbul)
İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere, Sayın Şenol Bal, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL BAL (Ankara) Sayın Başkan,
muhterem milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak verdiğimiz
Meclis araştırması önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
8
Temmuz Pazar günü Uzunköprü-Halkalı seferini yapmakta olan yolcu treni
Tekirdağın Çorlu ilçesi Sarılar köyü yakınında raydan
çıkmış ve meydana gelen kazada 24 vatandaşımız
-aileler, bebekler, çocuklar- hayatını kaybetmiş, 338
vatandaşımız da yaralanmıştır. Bir de sosyal
medyada ve internette gezdiğine göre, 95 vatandaşımızın
öldüğü konusu da gündeme gelmektedir. Şatafatlı
Cumhurbaşkanlığı kutlamalarının gölgesinde kalan
bu olay maalesef yeterince de konuşulmamıştır.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının yapılan
açıklamasında Kazanın aşırı yağmur
nedeniyle menfez ile ray arasındaki toprağın boşalması
nedeniyle meydana geldiği tespit edilmiştir. denilmektedir. Bu
durumu doğal afetle, kaderle açıklayamayız. Maalesef ülkemizde
en ucuz şey insan hayatı. Bu facianın meydana gelmesinin
sebebinin öngörülebilir ve önlenebilir tedbirlerin alınmaması ve
denetimin olmamasından kaynaklandığı ortadadır.
21inci yüzyılda basit mühendislik hatalarına dayalı ölümcül
kazaların yaşanması bilime, mühendisliğe, liyakate önem
vermeyen anlayışın bir ayıbı olarak ülkemizde sık
sık ortaya çıkmaktadır.
Yapı
yerindeki zeminin jeolojik, jeoteknik özellikleriyle bölgenin meteorolojik
özellikleri dikkate alınarak yapılması gereken menfez, kesit ve
projeleriyle menfez üstü ve çevresinde taşkın sularına
karşı yapılması gereken dolgu ve koruyucu duvarlar usulüne
uygun mudur? Bu mühendislik parametreleri dikkate alınmadığı
gibi, toprak dolgu yapılması kazaya davetiye çıkarmış
mıdır?
Yine,
Devlet Demiryolu Yapım ve Devlet Demiryolu Taşımacılık
dairelerinin 2016 Haziranında ayrılması sonucunda yapım ve
taşımacılık plan ve hedeflerinin birlikte
değerlendirilmediği, yapım aşamasında şartname
kriterlerinin müteahhit firmaların insafına
bırakıldığı ve yine 2013 yılına kadar demir
yolu güzergâhında görevli olan yol bekçilerinin maliyet kapsamında
işlerine son verilmesi ve rutin günlük kontrollerin yapılmaması,
yaşanan bu facianın diğer önemli bir nedeni midir mutlaka
araştırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Pamukovada 22 Temmuz 2004te meydana gelen ve
hafızalarımıza kazınmış tren kazasında da 41
kişi hayatını kaybetmişti. İktidarın siyaseten,
alelacele hızlı tren projesi adı altında, dünyanın
hiçbir yerinde olmayan ve hiçbir altyapının
değerlendirilmediği, hayata geçirilen bu
hızlandırılmış tren projesi gencecik
çocuklarımızın ve vatandaşlarımızın
hayatına mal olmuştu. O zaman, biliyorsunuz, şu andaki Meclis
Başkanımız Ulaştırma Bakanıydı ve Sayın
Binali Yıldırıma burada gensoru verildi, reddedildi. Devlet
Demiryolları Genel Müdürü hakkında soruşturma
açılmadı, Sayın Binali Yıldırım hakkındaki
biraz önce de ifade ettiğim gibi- gensoru reddedildi; suç 2 makiniste
yüklendi, onlar da hapis yatmadı, uzayan dava zaman aşımına
uğradı, konu kapandı gitti.
Bugünün
Meclis Başkanı olan Sayın Binali Yıldırım,
Başbakan olarak son mülakatını verdiğinde, bir gazeteci
Zorlandığınız, Keşke girmeseydim. dediğiniz
bir projeniz oldu mu? diye sorduğunda gülerek 15 Temmuz projesi. diye
cevapladı. Sayın Yıldırımın herhâlde, şuuru
altında kalan bir konudur bu; biz 15 Temmuzu, FETÖ terör örgütünün hain
darbe girişimi olarak biliyoruz. Keşke bu soruya, Sayın
Yıldırım, bu hızlandırılmış tren projesini
söyleseydi.
Değerli
milletvekilleri, bu Meclis önergemizin, insanların daha sonraki olaylarda
hayatlarını kaybetmemesi açısından, mutlaka Meclisimiz
tarafından araştırılmasının ve desteklenmesinin
önemli olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Baki
Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
24 Temmuz. Batı Trakya Türklerinin haklarını savunarak ömrünü
feda eden, 24 Temmuz 1995 günü de elim bir trafik kazasıyla
kaybettiğimiz Doktor Sadık Ahmeti rahmetle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 8 Temmuz 2018 tarihinde Edirne Uzunköprü ile İstanbul
Halkalı arasında seyir hâlinde bulunan trenin altı vagonundan
beşinin raydan çıkarak devrilmesi neticesinde tam bir facia
yaşanmıştır. Mezkûr banliyö treninin Tekirdağın
Çorlu ilçesi ile Balabanlı köyü arasında dray
yaptığı anlaşılmaktadır. Elem ve endişe
verici kazada 24 vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
340a yakın kardeşimizin de yaralandığı ilgili ve
yetkili şahısların açıklamalarıyla ortaya
çıkmıştır. Üzüntümüz hakikaten ve hassaten çok büyüktür.
Gerek
Başbakanlığın gerekse Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığının kazayla ilgili
yaptığı açıklamalardaki ortak nokta, elverişsiz hava
şartlarının felakete neden olduğudur. Bölgedeki yoğun
yağışların olay mahallinde menfez ile ray arasındaki
toprağın boşalmasına neden olduğu belirtilmiştir.
Şurası
açıktır ki vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliği her şeyin üstündedir. Bu itibarla, her türlü ihmalin
dikkate alınarak, her türlü kaza riski önceden hesaplanarak proaktif bir
mücadele ve müdahale ruhunun seferber edilmesi vazgeçilmez önemdedir. Tren
kazasıyla ilgili başlatılan adli ve idari
soruşturmanın süratle tahkim ve temini sağlanarak sonuca
bağlanması gerekmektedir. Diğer yandan, eğer varsa tespiti
hâlinde sorumlular ve ihmale davetiye çıkaranlar hakkında lazım
gelen yasal işlemler ve idari tasarruflar hızla
yapılmalıdır.
Acımız
büyük olsa da milletçe bu acıyı saracak, birlik ve
dayanışmayla sıkıntıları aşacak iradi
vasfımız ve manevi gücümüz vardır. Hayatını kaybeden
kardeşlerimize Allahtan rahmet, mağfiret niyazları ile
başta aileleri olmak üzere hepimizin başı sağ olsun
diyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, her kazadan sonra, her yaşanan doğal afetten
sonra bu tartışmalar Türkiye Büyük Millet Meclisinde, basında,
televizyonlarda ve kamuoyunda yapılır. Yurt yangınları
olur, heyetler gider, komisyonlar gider, araştırmalar yapar; sel
gelir, kaza olur, maden faciaları yaşanır, heyetler gider ama
daha sonra hayat normale döner, yaşanan hadiseler unutulur. Türk milleti
olarak hep duygularımızla hareket ediyoruz. Eğitimde öncelikle
vurdumduymazlıktan vazgeçmeli, kurallara uymalı, kuralcı bir
toplum olmalıyız. Aksi takdirde, bunun eğitim yönünü
çözmediğimiz takdirde, normal zamanlarda yaşanan bu felaketlere ve acılara
tedbir almadığımız takdirde, Türk milleti olarak bu
vurdumduymazlıkla bu tip kazaları benzer şekilde daha
yüzyıllarca yaşamaya mahkûm olacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek süre vermiyorum, kusura bakmayın.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hüda
Kaya.
Buyurun
Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
27nci
Yasama Dönemimizin hayırlara, hayırlı hizmetlere vesile
olmasını diliyorum. Böyle, bugünkü Çorlu hadisesi gibi, Soma gibi
insanlık felaketiyle, insan yaşamı kayıplarıyla ilgili
gündemlerimiz olmadan hayırlı, huzurlu, özgür ve barış dolu
çalışmalara dönüşmesini bütün kalbimle diliyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Yunanistandaki yangın felaketinde
hayatını kaybeden insanlardan dolayı Yunanistan halkına
başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli
Genel Kurul, 8 Temmuzda Çorluda Uzunköprü-Halkalı tren seferi bir kaza
yaptı. Bu kazayı, biz de Halkların Demokratik Partisi olarak,
eş başkanlarımızla ve vekil grubumuzla beraber gittik,
yerinde yetkililerle, yaralılarla, yaralı aileleriyle, cenaze
namazına katılarak da her boyutuyla anlamaya, dinlemeye ve
olayın hakikatini öğrenmeye çalıştık.
Sevgili
arkadaşlar, resmî rakamlara göre 24 can kaybı olduğu ifade
ediliyor ve yine resmî rakamlara göre 318 kişinin yaralandığı
ifade ediliyor fakat orada bizzat hem gazeteci hem de sivil olarak ilk andan
itibaren, ilk dakikalardan itibaren, kazanın ilk anından itibaren
orada bulunan şahitlerden öğrendiğimiz bilgilere göre, asla bu
resmî -24 insanın yaşamını kaybettiği- rakamı
kabul etmiyorlar. Bizim de cenaze namazına
katıldığımız, bir aileden 3-5 kişinin
yaşamını kaybettiği örneklerde gördüğümüz gibi,
yaşamını yitirdiği ifade edilen listede, bir aileden 4-5
kişi yaşamını yitirdiği hâlde listede 3 kişinin,
bir aileden 3 kişi yaşamını yitirdiği hâlde tek
kişinin isminin yer aldığı ifade ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, insan yaşamı en kutsal bir emanet, bir
değerdir; yaşamın en dikkat edilmesi gereken önemli bir
konusudur. Fakat tahta bir geçidin, tahta bir köprünün bile yapılamayacağı
bir menfez üzerinden, menfezin toprakla doldurulmuş hâlinin üstünden
tonlarca ağırlıkta bir trenin geçmesiyle, ilk 2 vagon geçtikten
sonra geride kalan 5 vagonun raydan çıkmasıyla insanlarımız
yaşamını yitirdi orada ve insanlar orada -ana baba günü-
yaralılarla, yaşamını yitirmiş yakınlarıyla
uğraşırlarken bizzat kendimizin de...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (Devamla) ...şahit olduğu gibi, orada biz cenaze sahipleriyle
ilgilenirken, yaralılarla ve aileleriyle ilgilenirken iktidara yakın
olan kişiler tarafından gerçekleri öğrenmemiz engellenmeye
çalışıldı. Başta eş başkanlarımız
olmak üzere yetkililerle görüşmeye çalışmalarımız,
gerçekleri öğrenmeye çalışmalarımız orada
saldırgan tutumlarla engellenmeye çalışıldı ve üstelik
de kamuoyunda bu olaylar çarpıtılarak saldırgan bir dille ifade
edildi.
İnşallah,
diliyoruz bundan sonraki dönemlerde bu tür, insan yaşamına
saygısızlık ve sorumsuzlukla bir olay paylaşmayız.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Okan
Gaytancıoğlu, Edirne.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 24 Temmuz, Sevri yırtıp
Lozanı kabul etmemizin yani Türkiyenin tapusunu elde etmemizin 95inci
yılı, hepimize kutlu olsun.
Evet,
göz göre göre gelen ihmaller zinciri, bir tren kazası
24 tane can
kaybımız var, 300ün üzerinde yaralımız var. Önce, ölenlere
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Kaza
resmen geliyorum demiş. Neden? Çünkü kaza olduktan sonra hemen bölgeye
gece intikal ettim, önce hastanede yaralılar ve ölülerin
yakınlarıyla görüştüm, sonra olay yerine gittim ve bizzat tren
raylarını inceledim, altında ne toprak var ne mıcır
var. Meteoroloji de uyarmış, Şiddetli bir yağış
gelecek, tren yollarına bakın. demiş. Eskiden, beş sene
önce, bakıyordunuz, böyle dekovillere binen bekçiler vardı, onlar
vidaları bile kontrol ediyordu ama artık etmiyorsunuz. Neden? Her
şeyden tasarruf ediyorsunuz, bazı şeylerden tasarruf
etmiyorsunuz, insan canından tasarruf etmişsiniz. 39 kişi
kalmış 1.200 tane kadrodan. Yani o trenlerin raylarını
teker teker kontrol eden, vidaları sağlam mı, toprak var
mı, menfezler sağlam mı diye kontrol eden 1.200 bekçi
varmış, tasarruf tedbirleri nedeniyle 39 kişi kalmış,
onlar da birkaç sene sonra emekli olur. Ama o gün millî yas ilan etmediniz,
Suudi Kralı öldüğü zaman Türkiyeyi yasa boğdunuz, 24 tane
canımız gittiği zaman nedense hiçbir şekilde yas ilan
etmediniz. Bakın, biz gittik ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da çok
ciddi bir rapor yayınladık; kaza neden oldu, devlet
kurumlarının raporları, tarla sahiplerinden elde edilen
bilgileri, her şeyi buraya döktük. Bunun artık Meclis tarafından
araştırılması gerek. O yüzden bu araştırma
önergesine Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek veriyoruz.
Kazadan
önce kimse görevini yapmamış, kazadan sonra herkes görevini
yapmış, ölenlere rahmet dilemiş, herkes gitmiş; olmaz
arkadaşlar. Yeni kazalar gelecek. Neden? İhaleleri
yapmıyorsunuz, bütçeye para koymuyorsunuz. Ondan sonra, canlar öldü Ah,
vah! Olmaz. Bakın, görevini yapanlar: Balabanlı köyü görevini
yapmış, Sarılar köyü görevini yapmış, Kırkkepenekli
köyü görevini yapmış. Ne yapmışlar? Traktörlerle gece
gitmişler, ölüleri, yaralıları o tren raylarının
içerisinden kurtarmışlar. Tarla sahibiyle konuştum bizzat. Tarla
sahibi diyor ki: Ben uyardım, burada kaza olacağı belli. Niye?
Derenin içerisinden tren yolu geçiyor, altında ne toprak var ne
mıcır var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
- Sayın Gaytancıoğlu, kimseye ek süre vermedim,
tamamlayalım.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Kimseye vermiyorsunuz ama siz de bir
Tekirdağ milletvekilisiniz...
BAŞKAN
Yakınız, komşu iliz. Siz yokken ben bu konuda
konuşmuştum daha önce.
Tamamlayalım
lütfen.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) İyi, peki.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mehmet Habib Soluk, Sivas
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Soluk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu tarafından
verilmiş olan grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Bu ülkede kim taş üstüne taş koymuşsa hepsini
minnet ve şükranla anıyorum.
Değerli
milletvekilleri; demir yolu efsanesi 1820li yıllarda, 1825li
yıllarda İngilterede başlamış, 1856
yılında, Osmanlı, İzmir-Aydın hattının
yapımıyla demir yolu yapımına başlamış ve
Sultan Abdülaziz döneminde bahse konu kazanın olduğu güzergâh
şark demir yolu olarak inşa edilmiş, 1873 yılında
işletmeye açılmıştır. Söz konusu menfezde,
yapıldığı tarihten itibaren yüz kırk beş yıl
geçmiş olmasına rağmen, yapılan periyodik kontrollerde
hiçbir sorun tespit edilmemiştir. Söylenenlerin tamamı altı
boş, iftiraya varan sözlerdir. Yapılan hizmetlerden dolayı da
bundan üzüntü duyduğumuzu ifade etmek isteriz.
Kazanın
olduğu bölgede 14/5/2018 tarihi ile 28/6/2018 tarihleri arasında
rutin hat kontrolü, 4/7/2018 tarihinde lokomotif ile 2 Temmuz, 3 Temmuz ve 5
Temmuz tarihlerinde motorlu demir yolu aracıyla kontroller
yapılmıştır, en ufak bir kusur söz konusu değildir.
Yapılan tüm bu muayene ve kontroller sonucunda altyapı, üstyapı,
söz konusu menfez dâhil bölgede herhangi bir olumsuzluk tespit
edilmemiştir. Dolayısıyla temmuz ayı içerisinde 6 kez -daha
doğrusu 1 Temmuzla 8 Temmuz arasında 6 kez- bütün güzergâhlarda
olduğu gibi güzergâhın periyodik kontrolü
yapılmıştır.
Kazanın,
Çorlu-Balabanlı arasında konvansiyonel hatta meydana geldiği
hepimizce malumdur; o gün, meteorolojinin verdiği bilgiye göre,
aşırı yağış nedeniyle menfezin üstünden aşan
ve menfezin çevresini boşaltan yağış sonunda meydana
geldiği de bir gerçektir. Yani 8 Temmuz 2018 tarihinde aynı noktadan,
aynı hattan, aynı güzergâhtan 5.50de, 6.05te, 6.25te, 6.37de,
6.47de, 9.27de olmak üzere toplam 6 adet yük treni aynı güzergâhı
kullanmıştır. Bu elim kazada hayatını kaybeden 24
vatandaşımıza ölenlere Allahtan rahmet diliyor,
yakınlarına başsağlığı, milletimize
başsağlığı diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
HABİB SOLUK (Devamla) - 10.40ta da bu tren Uzunköprü istikametine
aynı güzergâhı kullanarak geçmiştir. Ancak 17.15 sularında
aynı noktadan geri döndüğünde saat 16.00da
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Soluk.
MEHMET
HABİB SOLUK (Devamla) - Toparlıyorum.
17.15te
kaza meydana gelmiştir, lokomotif
geçmiştir, birinci vagon geçmiştir, diğer beş vagon ise
teknik diliyle dray, diğer diliyle raydan çıkmıştır.
ŞENOL
BAL (Ankara) Araştırılması lazım diye verdik
Sayın Milletvekili.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Bir araştırılsın
bakalım, öğrenelim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Üç
dakika bitti.
MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Meclis binamızın tavanı yüksek.
Buradan hakikaten konuşması kolay.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Konu
idare tarafından, savcılık tarafından aynı gün de
yargıya intikal ettirilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Soluk, süreniz doldu.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın hatip meteorolojinin bilgilerini verdi
ancak bizde meteorolojinin yazıları var yalnız, yazı
yazılmış.
BAŞKAN
Tamam, aranızda konuşursunuz daha sonra.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Raporda ondan hiç bahsetmedi.
BAŞKAN
Verirsiniz Sayın Soluka.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Yok, hayır. Size karşı bir şey değil, size
sataşma söz konusu değil.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) 60a göre söz istiyorum o zaman.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, öneri
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Önerge sahibi olarak
kayıtlara girsin diye bir şey istirham ediyoruz Sayın
Başkan müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar, konuşmalar tamamlandı öneriyle ilgili.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Kabul ediyoruz,
araştırılsın.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen tarafından, Şanlıurfanın Suruç ilçesinde 14/6/2018
tarihinde meydana gelen ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, 8
kişinin de yaralandığı, seçim sürecini provoke etmeyi
amaçlayan olayların siyasi boyutuyla birlikte tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla 16/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/7/2018 Salı günü (bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
Grup
Başkan Vekili
Öneri: 16 Temmuz 2018 tarihinde Mersin Milletvekili, Grup
Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve Kars Milletvekili, Grup Başkan Vekili
Ayhan Bilgen tarafından verilen 24 grup numaralı
Şanlıurfanın Suruç ilçesinde 14/6/2018 tarihinde meydana gelen
ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, 8 kişinin de
yaralandığı, seçim sürecini provoke etmeyi amaçlayan
olayların siyasi boyutuyla birlikte tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/7/2018 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi,
önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Meral Danış Beştaş,
Siirt Milletvekili.
Buyurun
Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, seçime kan bulaştı, ilk sözü
söyleyeyim.
Bu
önergemiz de Urfanın Suruç ilçesinde Şenyaşar ailesine yönelik
kanlı saldırının gerçekten açıklığa
kavuşturulması içindir. Şimdi, neden kan bulaştı
diyoruz? Çünkü seçim çalışmaları sırasında bir seçim
çalışması yöntemi olarak silahlı vaziyette onlarca
kişiyle esnaf ziyaret edildiğini hepimiz biliyoruz. Ne oldu? 12
Haziranda AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız ve yanındaki
heyetle birlikte Şenyaşar ailesinin dükkânına gidiyor. Kendileri
de bizzat kendi aday adayları Şeyhanlıoğlunun WhatsApp
mesajında da görüleceği üzere Bizim siyasetle ilgimiz yok. Biz
AKP'yi desteklemiyoruz, tövbe ettik. diyor hatta HDP'liyiz. şeklinde
bir şeyin bile geçip geçmediği meçhul. Bunun üzerine bunlar geri
dönüyorlar ve iki gün sonra büyük silahlarla 40ı, 50yi aşkın
kişiyle o dükkâna saldırmak üzere gidiyorlar ama İçişleri
Bakanı ilk açıklamada ne dedi? Efendim, heyetimiz
saldırıya uğradı. Ya, bir kere hayatın olağan
akışında, saldırıya gidendir giden, kalan değil.
Ben dükkânımdayım, silahlı kişiler beni ziyarete geliyor ve
ben ölüyorum. Kim, kime saldırıyor; kim kime
saldırmış? Bu kadar görüntü ortadayken, 3 cenaze varken bir ailede
ve üstelik kamera kayıtları, doktor beyanları, hemşire
beyanları ortadayken AKP Hükûmeti bu cinayetlerin arkasında
durmuştur ve ne yazıktır ki başsağlığı
mesajında bile bulunmamıştır, sadece İbrahim Halil
Yıldızın kardeşine başsağlığında
bulunmuştur; biz de diledik o zaman, yine diliyoruz ama Şenyaşar
ailesi sanki dünyanın başka bir ülkesinde, insan bile değiller
tavrını devam ettirmiştir. İbrahim Halil
Yıldızın yakınları özel ambulans uçakla Ankaraya
kaldırıldı ama Şenyaşar ailesinden 3 kişi
hastanede öldürüldü. Değerli arkadaşlar, öldürüldü diyorum çünkü
görgü tanıkları var. Adil Şenyaşar ve Celal
Şenyaşar hastaneye götürüldüklerinde hayati tehlikeleri bile yoktu.
İsmet Şenyaşar kavgayı duyduğu için hızla
hastaneye gidiyor ve orada ilk başta ne yapılıyor biliyor
musunuz? Adil Şenyaşarın vücudunda 17 farklı silahla
Dikkatinizi çekiyorum, 17 farklı silahla, 17 mermiyle öldürülüyor. Bu,
otopsi raporu; benim sözüm değil. Otopsi raporu elimizde. Celal
Şenyaşar, o da hastanede bıçak ve kesici aletle öldürülüyor ama
6 farklı silahla. 17+6, 22 silah kullanılıyor; en kötü
ihtimalle, 6 içinde olsa bile, 17 silahtan söz ediyoruz. Üstelik Celal
Şenyaşar bitişik atıştan öldürülüyor, bunu hukukçular
bilirler; kasten, taammüden ve vahşice, hekimlerin gözü önünde cinayet
işleniyor. Ve baba, hastaneye gittiğinde kafasına tüp ve
metallerle vuruluyor ve o da kesici aletlerle orada can veriyor. Hemen
olayın akabinde doktorlar, hemşireler ve görgü tanıkları
hastanede bu cinayetleri söylediler ama Hükûmet, Cumhurbaşkanı Erdoğan
başta olmak üzere Efendim, heyetimize PKKliler
saldırmış. diye çok garip, akla ziyan açıklamalar
yaptılar. Şu anda Şenyaşar ailesinden 3 kişi yerin
altında. Kardeşleri Fadıl Şenyaşar tutuklandı;
aile Suruçta, hâlâ tehdit edildiği için Urfada ve üzerlerindeki
baskı devam ediyor. Peki, suçları ne? AKPli olmamak, AKP heyetine
Sizi dinlemeyeceğiz. demek en kötü olasılıkla, Biz size oy
veremeyeceğiz. demek. Kimse kimseye oy vermek zorunda değil.
İşte, seçim çalışmaları böyle yürütüldü.
Değerli
milletvekilleri, bu olayın peşini bırakmayın. Sizin
vicdanınıza sesleniyorum. Bu olayda fail Hükûmettir. Hükûmet, bu
cinayetlerin arkasında duruyor, bugün bile duruyor ve hesabını
vermemek için yalan üzerine açıklamalarda bulunuyor. Evet,
Şenyaşar ailesine yönelen ölüm tehdidi ve katliam milyonlara
yönelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - AKPli olmayan milyonlara
yönelmiştir ve hâlâ tek tutuklu yoktur.
HABİBE
ÖÇAL (Kahramanmaraş) Ağrı Doğubeyazıttaki bakkal?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Aile baskı altındadır.
Şu anda Urfada kendileri ilçelerinde yaşayamamaktadırlar. Tek
suçları AKPli birine hayır demek, Ben size oy vermiyorum. demek.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Yapmayın ya!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bunu gerçekten kamuoyunun takdirine
sunuyorum. Şenyaşar ailesinin sonuna kadar yanında
olacağımızı, bu zulmü, bu vahşice cinayetlerin
hesabını sonuna kadar soracağımızı ifade etmek
istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Çok duygusal bir konuşma.
HABİBE
ÖÇAL (Kahramanmaraş) Doğubeyazıttaki bakkalın
hesabını kim verecek?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Siz önce 3 kişinin
hesabını verin isterseniz.
BAŞKAN
Şimdi, öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Nurhayat
Altaca Kayışoğlu, Bursa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
OYA
ERONAT (Diyarbakır) İnfaz etmeyi iyi bilirsiniz, katliamları
çok iyi bilirsiniz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Size Katliam var. diyoruz, katliam.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Katliamları çok iyi bilirsiniz.
BAŞKAN
Arkadaşlar, konuşmayın yerinizden.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne konuşuyorsun sen ya!
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Sen ne konuşuyorsun!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bilmediğin olaylar hakkında
konuşuyorsun.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Sen her şeyi çok biliyorsun!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Size otopsi raporu veriyorum.
BAŞKAN
Sizlere söz vermedim, lütfen
Dışarıda sohbet edin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Otopsiye cevap ver.
BAŞKAN
Kürsüde hatip var. Lütfen, baştan başlatalım süreyi.
CHP
GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum.
Önerge
konusu olan, 14 Haziranda yaşanan Suruçtaki üzücü olayda maalesef
hayatını kaybeden 4 kişiye de Allahtan rahmet diliyorum. Her
iki tarafın yakınlarına da başsağlığı
diliyorum. Bir daha böyle olayların yaşanmaması için bu
olayın enine boyuna, bütün sebepleriyle, bütün yönleriyle
araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Bunu
baştan ifade ediyorum.
Olayın
hemen ardından Urfa Valiliği bir açıklama yaptı ve dedi ki:
AK PARTİ Milletvekili Sayın İbrahim Halil Yıldız
yanındaki bir grupla esnaf ziyareti yapmıştır ve burada
çıkan tartışma kavgaya dönüşmüştür. Sonuçta -o
yaptığı açıklama sırasında- 3 kişi
hayatını kaybetmiş, 9 kişi yaralanmıştır.
fakat basına daha farklı şekilde yansımıştı
bu olay.
Şu
anda tabii dosyada gizlilik kararı olduğu için biz
ayrıntılarını tam olarak bilemiyoruz ve olay esnasında
da orada bulunmasak da seçim sürecinde ben ve 4 milletvekili
arkadaşım Şanlıurfada görevliydik partimiz adına,
orada çalışmalar yürüttük özellikle seçim güvenliğiyle ilgili.
Bu olayla da ilgili duyduklarımız maalesef çok üzücüdür.
Özellikle
2 kişinin hastanede -biraz önce belirtildi ve basına da
yansımıştı zaten- yani bir kamu binasında
öldürülmüş olmaları olayın vahametini ortaya koyuyor. Maalesef
bu olayda her iki tarafla ilgili yürütülen soruşturmanın adil olduğu
konusunda da kamuoyunda kuşkular var, kamu vicdanı bu konuda
rahatsız. Tutukluluk durumuyla ilgili basına yansıyan durum,
tarafsız ve bağımsız bir şekilde bu
yargılamanın sürdürüldüğü yönünde kuşkular
uyandırıyor.
Şimdi,
Şanlıurfada korkunç boyuta varmış bir silahlanma söz
konusu; biz bunu seçim sürecinde gördük. Şanlıurfada maalesef hukuk
yok, adalet yok, ayrıştırıcı,
kutuplaştırıcı siyaset dili çokça, fazlasıyla kendini
gösteriyor ve orada, özellikle seçim günü sadece birkaç tutanaktan birkaç cümle
okuyacağım sizlere, diyor ki arkadaşlarımız, bizim
gönüllülerimiz: Can güvenliği nedeniyle deftere tutanak tutamadım.
Sandık başkanı ve üyesi beni tehdit etti ve
dışarıya atıldım. Bir diğeri diyor ki: 15
seçmen kartıyla geldi bir kişi. Kullanamazsınız dedim,
kavgalar başladı, üstümü yürüdüler. Bir diğeri diyor ki:
Sandık başında silahlı birileri bekliyordu. Gömleğimi
yırttılar, beni itelediler ve beni bir eve bir köylü zor
kaçırdı. gibi
İşte, şu gördüğünüz tutanaklar;
değerli milletvekilleri, bunlardan bir sürü daha var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Urfada seçim kuruluna bu yaşanan
olaylar nedeniyle itirazlar yapılmış. Bu olay ve bizim seçim
sürecinde 4 milletvekili arkadaşımızın
yaşadığı, şahit olduğu olaylar,
Şanlıurfada düzensizliğin bir düzen hâline geldiğini,
devletin yetkilerini, görevlerini yerine getirmediğini, adaleti tesis
edemediğini, özellikle kadınların oy kullanma hakkının
olmadığını, eğitimin yetersiz olduğunu ve silahlanmanın
artık bireyselliği aşmış kitlesel boyuta
vardığını, şiddetin önü alınamaz bir noktaya
geldiğini göstermektedir, biz de bunu yaşadık.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kayışoğlu.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Bu nedenle bu araştırma
önergesinin kabul edilmesini ve bu olaya her yönüyle çözüm aranması
gerektiğini düşünüyoruz, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Kemal Çelik.
Buyurun
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçimlerden bir hafta önce Suruçta meydana gelen
olaylarla ilgili bazı gerçekleri açıklamak istiyorum. Olay şöyle
aslında: Bizim milletvekilimiz o gün aşağı yukarı 60a
yakın esnafı ziyaret ediyor. İşte, bu kapsamda, ziyareti
sırasında milletvekili arkadaşımız görüntülerden de
benim gördüğüm gibi, diğer arkadaşlar da görmüştür- oraya 4
kişiyle geliyor, esnafa elini uzatıyor, esnaf tabii ki, zannediyorum
olumsuz bir cevap veriyor. Bunun üzerine hemen milletvekilimiz geriye
çıkıp gidiyor ama evet, orada bir provokasyon var, orada bir
hazırlık var, orada bir eylem planı var çünkü sopalarla ve
silahlarla saldırı başlıyor. Olayın aslı budur.
Yani 24 Haziran seçimlerinin aniden gelmesiyle şoka uğrayanların
bir provokasyonu var. Bunun üzerine hastaneye kaldırılıyor. Tabii
ki yani yaralılar nerede ölür? Bazen hastanede ölür, bazen yolda ölür ama
şu var: Hemen bunu kolaylıkla delil karartma gibi bir yere
saptırmamak lazım. Delil karartma ve yeni delil üretme olayı 15
Temmuz öncesinde kalmıştır. Bu bir FETÖ taktiğidir,
FETÖnün devri bitmiştir, Türkiye'de adalet vardır, Türkiye'de yargı
vardır ve Türkiye'de devlet vardır. Bunu bilmeniz lazım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan sonra bu olay da
adalete intikal etmiştir. Ayrıca, şu anda bizim milletvekilimiz
Twitter üzerinden, Facebook üzerinden özellikle terör örgütü
bağlantılı kişilerce dış kökenli yani Avrupadan
bazı kişilerce ölüm tehditleri almaktadır, çeşitli
tehditlere maruz kalmaktadır. Bunun da artık yetkililer gereğini
yapıyor, inceliyor.
Yani
şunu söylemek istiyorum: Adalet gereğini yapıyor, yargı
gereğini yapıyor, devlet gereğini yapıyor. Zaten gizlilik
kararı alınmıştır, bu kapsamda adalete
bırakılmış bir olaydır. Bu nedenle Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak biz, adaletimize güveniyoruz, tüm Türkiyede olduğu
gibi, Urfadaki devletimize de yargımıza da güveniyoruz. Gerçekler
ortaya çıkacaktır. Provokasyondan medet umanlar da hiç boşuna
heveslenmesinler. Ayrıca, bu saldırıdaki örgüt
bağlantısı, olaya karışanların oradaki bölgede
sürekli kayıp hâlinde olan partilerle ve terör örgütüyle irtibatları
da ortaya çıkacaktır.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Yıldız
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Efendim, sataşmadan söz
istiyorum. Sayın Beştaş iki gün önce ziyaret ettiğimi, daha
sonra silahlarla oraya geldiğimi beyan etmektedir. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN-
Buyurun.
Yeniden
sataşmaya ihtimal vermeden, imkân vermeden
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Halil Yıldızın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, maalesef, asla istemediğimiz, gerçekleşmesini
tasvip etmediğimiz bu olayın perde arkasında HDP, PKK
bulunmaktadır. Bundan kesinlikle eminiz.
Biz
Suruçun tamamını dolaşıyoruz ama bu esnafa daha önce gidip
de işte Biz size oy vermiyoruz, neden geliyorsunuz? diye bir şey
kesinlikle olmamıştır. Bu, tamamen HDPnin, HDPli vekilin
uydurmasıdır. Ve silahlarla oraya gitmedim.
Ben
geçen bayramın birinci günü son dakika PKKnın suikastından
kurtulmuş birisiyim ve şu anda şahıs hâlâ içeride ve bu
şahısların
Zaten HDP ve PKKnın tamamen birbirine
bağlantılı olduğunu hepimiz bilmekteyiz.
Olay
günü ben ondan önce yaklaşık 60 esnafı ziyaret ettim, bütün
esnaflarda da kamera kayıtları vardır. Bu şahsın
dükkânına girdiğimde bunlar önceden
hazırlıklılardı; ben durumu fark ettim, sesimi
çıkarmadım, başımı eğdim, söylediği her
lafı yuttum, buna rağmen dışarıya çıktım.
Dışarıya çıkarken bir şahıs arkamda bekliyor,
benimle fotoğraf çekilmek istiyor, yanıma bir çocuk veriyorlar. O
şahıs da daha önce on iki yıl Kandilde kalmış ve etkin
pişmanlıktan faydalanmış. Akabinde, dışarıya
tam çıkarken sopalarla arkadan saldırıyorlar. Tabii ki ben
arkadakileri görmüyorum, saldırdıkları anı. Görüntüleri
Sayın Bakanımız gösterince biz bunu gördük. Şimdi dosyada
gizlilik kararı var, ben de dosyanın içeriğini bilmiyorum. Belki
siz inanmayacaksınız ama samimiyetimle söylüyorum, bilmiyorum
dosyanın içeriğini. Dosyada gizlilik kalktığında
gerçekten bu olayın özü ortaya çıkacaktır. Benim ağabeyim
öldürülüyor, siz bir milletvekilisiniz, hangi partiden olursanız olun,
bunu hiçbir zaman dile getirmediniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (İstanbul) Hastanede saldırırken öldü. Linç etmeye gitti.
AHMET
UZER (Gaziantep) Ya sen sus be! Ne kadar kötü konuşuyorsun. Sus ya!
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Yıldız.
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla) Bakın, ağabeyimi öldüren kişinin
boy boy fotoğrafları var ve PKK sempatizanı olduğu,
işte esnaf adı altında tabii biz bunları sonradan
öğreniyoruz- yıllarca Suruçlu çocukları dağa gönderen, Suruçtaki
PKKnın ayağı
Nasıl ki HDP, PKKnın buradaki
ayağıysa aynı şekilde
HÜDA
KAYA (İstanbul) Sen kimsin ya! Hâkim misin sen! Sen ne biçim
insansın!
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sen mi veriyorsun kararı! Kararı sen
mi veriyorsun ya! (HDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kaya
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla) Bakın, benim ağabeyim olay yerinde
öldürülüyor
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Kararı sen mi veriyorsun? Böyle bir
konuşma hakkı yok bunun!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hakaret ediyor Başkan.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Hakaret ediyor. Ceza verin! Ceza verin hadi!
BAŞKAN
Grup başkan vekillerimiz söz ister onun için.
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla) Bakınız, hiç kimse
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Hakaret etme hakkı yok!
HÜDA
KAYA (İstanbul) Hakaret ediyor!
BAŞKAN
Arkadaşlar, doğrudan bir şahsı konu alan öneri
veriyorsunuz, kendisi de anlatıyor, savunuyor. Lütfen
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Söylediklerine dikkat etsin!
HÜDA
KAYA (İstanbul) Verin cezasını. Kes sesini!
ZEYNEL
ÖZEN (İstanbul) Hiç kimse PKKnın uzantısı diyemez
burada.
BAŞKAN
Arkadaşlar
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla) Siz HDP vekilleri günlerdir beni ve ailemi
örgütün hedefine koymuşsunuz. Korkmuyoruz, sizden de örgütten de
korkmuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (İstanbul) - Başkan yanlı davranamazsın.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, Genel Kurula hitap edin lütfen.
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla) Bunu iyi bilin, tamam mı! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HÜDA
KAYA (İstanbul) Sen kimsin? Hâkim misin sen? Yutkunuyorsun, yalan
söylüyorsun! Yutkuna yutkuna yalan söylüyorsun sen!
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla) Madem çok dürüstseniz burada çıkıp
söylerdiniz
BAŞKAN
Sayın Yıldız
.
İBRAHİM
HALİL YILDIZ (Devamla)
Vekilin ağabeyi olay yerinde öldürüldü.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜDA
KAYA (İstanbul) Git! Yutkunarak yalan söyleme, git!
BAŞKAN
Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum açıklama için,
sağ olun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ismimi
zikrederek
BAŞKAN
Sayın Bilgen, buyurun.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, grubumuz adına zaten
söyleyeceklerimiz var ama önce sataşmadan Meral Hanım söz talep
ediyor. İsterseniz o kişisel olarak ismi anıldığı
için cevap versin, ben grup adına değerlendirme yapacağım
zaten izninizle.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kişi adına değil, grup adına
sataşıldı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Beştaş, yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim
lütfen.
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil
Yıldızın sataşma nedeniyle yaptğı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben
konuşmamda verili konuştum, otopsi raporlarıyla, hangi silah
mermileriyle olduğunu, bitişik atış mı olduğunu,
olay yeri kameralarını, hastane kayıtlarını, doktor ve
hemşire açıklamalarını özenle söylemeye
çalıştım. Bir hukukçu olarak delille konuşmanın
gerekliliğine her zaman inanmışımdır. Ben tabii ki bir
milletvekilinin ağabeyinin öldürülmesine, ölmesine sevinecek, mutlu olacak
bir insan değilim, kendisiyle de tanışıyorum. Ben ilk gün
başsağlığı diledim. Olay yerine gittim
arkadaşlar, cenazeyi defnetmek için gittim ve o gün dışarı
çıkamadık çünkü Başbakan, bütün Hükûmet oradaydı, bizim
temasımıza bile izin verilmedi ve ben konuşmamda gerçekten
herkese başsağlığı dilediğimi, buradan da tekrar
başsağlığı dilediğimi ifade etmek istiyorum.
Benim
sorunum Sayın Yıldızın ailesi ve kendisiyle değil;
benim sorunum, bu ülkenin artık bir hukuk devleti olmaktan
çıktığı, bu ülkede bu kadar vahşice cinayetlerin
üstünün örtülmesi.
Şimdi
ısrarla gizlilik kararı var deniyor. Değerli milletvekilleri,
kameraları lütfen Genel Kuruldan sonra izleyin. Lütfen hastane
kameralarının niye tahrip edildiğini araştırın.
Bir savcı 3 cinayetten sonra neden 2 kardeş ve 1 babanın, ölen 3
kişinin kardeşini tutuklar ve 3 kişinin faili konusunda
kılını kıpırdatmaz? Lütfen bunu vicdanınızla
araştırın.
Ben
burada ağabeyini kaybeden bir milletvekiliyle tartışmayı
asla tercih etmem.
Ben
verilerle ve olgularla konuşuyorum. Bu konuda verili ve olgulu
karşıma çıkılmasını isterim. Böyle HDP, PKK,
terör, terörizm
Bu ezberleri bırakın. Gelin, gelin hakikati hep
birlikte ortaya çıkaralım, kim suçludur, kim suçsuzdur bunu ortaya çıkaralım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bilgen
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin,
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldızın
HDP grup önerisi üzerinde sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Evet, 60a göre söz istiyorum, grup adına
Sayın
Başkan, biz bir araştırma önergesi veriyoruz ve bir konunun
araştırılmasını istiyoruz, hüküm vermiyoruz. Eğer
bu konunun ortaya çıkmasını istiyorsanız Meclisin denetim
mekanizmalarından birisi araştırma önergesiyle komisyon
kurulmasıdır. Biz çok net biçimde
araştırılmasını istiyoruz. Ortaya ne çıkarsa
çıksın sonucunu birlikte lanetleme, kimden kaynaklanmış
olursa olsun birlikte karşı durma konusunda da varız. Ama lütfen
bir daha grup üyelerinizden birisi partimizin ismini bir sıfatla birlikte,
başka bir tanımlamayla birlikte anarsa biz de sıfatlarla
birlikte anmaya başlarız. Bu Genel Kurul sürekli kötü manzaralara
tanıklık eder değerli arkadaşlar.
Bakın,
ben dün sırf partimize sataşma olduğu için aynı üslupla
cevap verdim ama kendime yakıştırmıyorum bunu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Dolayısıyla bundan sonra HDPyi bir yasal parti
olarak, seçime girmiş, 6 milyona yakın oy almış bir parti
olarak hiç olmazsa ismini anarken olduğu gibi anarsanız bir hukuku,
centilmenliği koruruz, başarırız, aksi takdirde biz de
sıfatlarla parti ismini anmaya başlarsak bu Genel Kurulda hep istemediğimiz
manzaralar çıkar. Hastanede insanlar intihar edip mi kameraları
kapattılar? Yani kendi kendilerini öldürdüler, sonra da delil karartmaya
mı kalktılar? Yani burada hiç olmazsa aklımızla alay
etmeyin ki gerçekler ortaya çıksın ve benzer olaylar yaşanmasın,
hiçbir acıyı yaşamayalım, herkes özgürce seçim
kampanyasını yürütsün. Ama bu dış güçler
yaklaşımını da lütfen bırakın. Kişisel
korumalarınız ağır silahlarla sosyal medyada pozlar
veriyorlar, dış güçler mi bu fotoğrafı veriyorlar? Yani bu
konuda
BAŞKAN
Sayın Bilgen, öneri üzerinde konuşuldu. Sataşma için söz
aldınız.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Ama bakın, burada, çok açık bir biçimde
kişisel korumalar sosyal medyada resim paylaşıyorlar. Bu konunun
araştırılmasını istiyoruz ama biraz sonra el
kaldırılıp araştırılmasın diye oy
kullanılacak. Eğer bunu vicdanımıza
sığdırıyorsak
BAŞKAN
Oylama yapmadan nasıl karar vereceğiz, sadece talep edince mi?
AYHAN
BİLGEN (Kars) Göreceğiz biraz sonra Başkanım,
inşallah biz mahcup oluruz, yanılırız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konunun hassasiyetini biliyorum. Sayın Bilgen Az
sonra hayır diyecek AK PARTİ Grubu. dedi. Evet, hayır
diyeceğiz, kayda geçsin diye söylüyorum. Bu mesele söz konusu
olduğundan beri konuyu yakından takip etmeye
çalışıyoruz. Tüm ayrıntılarıyla beraber
yargı tarafından ortaya çıkarılacaktır. Zaten Meclisin
iki kanunun görüşülmesinden sonra kapanmasından dolayı ve
yargıda olan bir konunun bu araştırmaya konu olmasının
uygun olmayacağından dolayı hayır diyeceğiz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen tarafından, Şanlıurfanın Suruç ilçesinde 14/6/2018
tarihinde meydana gelen ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, 8
kişinin de yaralandığı, seçim sürecini provoke etmeyi
amaçlayan olayların siyasi boyutuyla birlikte tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla 16/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
3.- CHP Grubunun Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer ve arkadaşları tarafından, medyada çok
sesliliğin korunması, gazetecilerin mesleklerini yapabileceği
bir ortamın sağlanabilmesi, özlük haklarının
iyileştirilmesi, gazete ve gazeteciliğin daha özgür olabilme
koşullarının sağlanması amacıyla, 13/7/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 24 Temmuz 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/7/2018 Salı günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir
Milletvekili Utku ÇAKIRÖZER ve arkadaşları tarafından, medyada
çok sesliliğin korunması, gazetecilerin mesleklerini
yapabileceği bir ortamın sağlanabilmesi, özlük
haklarının iyileştirilmesi, gazete ve gazeteciliğin daha
özgür olabilme koşullarının sağlanması amacıyla
13/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin 17 sıra no.lu
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/7/2018
Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.
Buyurun
Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri ve dört yüz altı gündür haksız,
hukuksuz yere özgürlüğünden mahrum tutulan İstanbul Milletvekilimiz
Enis Berberoğlu'nu saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin
tapu senedi Lozan Anlaşmasının 95inci yıl dönümünü
kutlarken Büyük Önderimiz Atatürk ve anlaşmanın mimarı
İsmet İnönü ve heyetini minnetle anıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, basında sansürün
kaldırılışının 110uncu yıl dönümü. Ancak
ülkemizde sansürün kaldırılmasından tam yüz on yıl sonra
maalesef özgür basından bahsedemiyoruz. Basın kuruluşları
ve gazeteciler bu yıl da 24 Temmuza baskı, yasaklama, sansür ve
otosansür altında girmekte. Türkiyede en küçük eleştiriye, tek
sütunluk habere, çizilen bir minik karikatüre tahammül edilemediği için
gazeteciler cezaevleri hücrelerinde tutuluyor. Bugün 144 gazeteci cezaevinde.
Üstelik gazetecilere düşünceleri, yazıları, yorumları
nedeniyle azılı katillerden, tacizcilerden daha ağır
cezalar verilmekte, istenmekte. Rahatlıkla ömür boyu hapis cezalarına
çarptırılmaktalar. Yani, daha önce söylemiştim, idam
cezasını bu Meclis kaldırmamış olsa gazetecilerini
asan ülke olarak tarihe bile geçeceğiz. Durum bu kadar vahim.
Adalet
gazeteciler için de çarpık işliyor. Suçsuzlukları Anayasa
Mahkemesi kararıyla tespit edilen Şahin Alpay ve Mehmet Altan iki
yıl tutukluluğun ardından serbest kalırken aynı
davalarda ve aynı delillerle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ömür
boyu hapis cezalarına çarptırılabiliyor. Bu ülkede Musa Kart,
Nuri Kurtcebe gibi çizerlerimiz karikatürleri nedeniyle aylarca cezaevinde
yatırılıyor. Aslında gazetecilik suç değildir ama
Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Erdem Gül, Gökmen Ulu ve daha niceleri sadece
gazetecilik yaptıkları için aylarca cezaevinde
yatırıldılar. Ece Sevim Öztürk, Ziya Ataman, İsminaz Temel
gibi gazeteciler, haberleri gerekçe gösterilerek şimdi de özgürlüklerinden
aylardır mahrum. Cezaevinde olmayan gazeteciler ise yüzlerce dava ve
soruşturmayla karşı karşıya. Cumhuriyet muhabiri Canan
Coşkun haber yaptığı için, geçen hafta, iki yıl üç ay
hapse mahkûm edildi.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede bakanlar, soru soran gazetecileri
tokatlayabiliyor, hoşlarına gitmeyen tweetleri yasaklatabiliyor. Bu
ülkede şehir hastaneleri hakkında haber yapan televizyon kanalı
hakkında soruşturma açılabiliyor. Ekonomiyi, gidişatı
eleştiren köşe yazarları ertesi gün işsiz kalıyor bu
ülkede. Bu ülkede medyanın yüzde 95i iktidarın kontrolü
altında. O kadar kontrolü altında ki Başbakanlık
koltuğunda oturan bir siyasetçi ekonomik gerekçelerle
kapatıldığı duyurulan bir gazete hakkında açık
açık Birini kapattık, biri kaldı, onlar da bizim gibi
işsiz kaldı. diyebilmekte. Öte yandan, özgürce haber yapma
çabasındaki sınırlı sayıda basın kuruluşu
ise yasaklamalar, soruşturmalar, tehditlerle ve kapatmalarla
karşı karşıya. Sadece iki yıllık OHAL döneminde 178
gazete, radyo, televizyon ve internet sitesi kapatıldı. Bazı
gazeteler, bugün, yasal zorunluluk olmasına rağmen, tekel
oluşturan dağıtım şirketlerince
dağıtılmamakta.
Değerli
arkadaşlarım, işin bir de son derece vahim olan işsizlik
boyutu var. Yasaklama ve kapatmalar basın emekçilerini kitleler hâlinde
işsiz bırakmakta. Gazetecilikte zaten yüzde 19 gibi çok yüksek olan
işsizlik oranı OHAL döneminde yüzde 30lara ulaşmış
durumda; 12 bin meslektaşımız bugün işsiz. Her türlü
baskıya rağmen halkın haber alma hakkı için çabalayan
basın emekçileri ise çok ağır ve ödenmesi güç maddi
yaptırımlarla, ceza soruşturmalarıyla korkutularak
otosansüre zorlanmakta.
Değerli
arkadaşlarım, yukarıda sadece bir bölümünü
sıralayabildiğim bu vahim tablo nedeniyle dünya ülkemizi basın
özgürlüğünün bulunmadığı bir ülke olarak görüyor. Evrensel
kriterlere göre, 180 ülke arasında 157nci sıradayız özgür
basın alanında. Böyle bir ortamda kutlanacak bir Basın
Bayramı var mı yok mu sizlere soruyorum. Bize göre yok, o yüzden
Basın Bayramını bu yıl diğer yıllar gibi
kutlayamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, özetlediğim bu kara tablonun üzerine, bir de az
sonra görüşeceğimiz OHALi kalıcı hâle getirecek kanun
gündemde. Valilere verilen sınırsız ve keyfî yetkilerle kentlere
girişler yasaklanacak, seyahat özgürlüğümüz elimizden alınacak.
Bu keyfî OHAL düzeninin en çok gazetecileri etkileyeceği, basın
özgürlüğünü ortadan kaldıracağı muhakkak.
O
yüzden, basın özgürlüğü demokrasi ve hukuk devletinin
vazgeçilmezidir. Tüm partilere araştırma komisyonu kurma önerimizi
destekleme çağrısı yapıyoruz; gelin, bu meseleyi çözelim
diyoruz, gazetecilik suç değildir diyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğlu
(İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Nuhoğlu.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
önemli bir konu çünkü ülkemizin en çok ihtiyaç duyulan konusu. Maalesef, Türk
milleti olup bitenleri takip edemiyor çünkü haber özgürlüğü yok. En son
bir olayı söyleyeceğim değerli arkadaşlar, RTÜK Kültür ve
Turizm Bakanlığına bağlandı, TRT
Cumhurbaşkanlığına bağlandı ama Türk milleti bu
olayı duyamıyor ve tartışamıyor. Dün yeni bir
kararnameyle bu oldu. Ama Türk milleti bunu bilmek zorunda. RTÜK denetleyici
bir kurum, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlandı. TRT
bir basın-yayın kuruluşu, Cumhurbaşkanlığına
bağlandı. Yani denetleyici bir kurum Cumhurbaşkanlığına
bağlı bir kurumu sizce denetleyebilir mi?
Değerli
milletvekilleri, hürriyet yoksa, özgürlük yoksa demokrasi de yoktur, insan
hakları da yoktur. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir.
Korkmayın, lütfen, korkmayın; bu insanlar konuşsun,
tartışsın, eleştiriye açık olun, fikirlere açık
olun. Bakın, Orta Asyada bir atasözü vardır: Benim 1 elmam var,
sizin 1 elmanız var. Siz bana 1 elma verirseniz, ben size 1 elma verirsem
sizin gene 1 elmanız, benim gene 1 elmam olur. Ama sizin bir fikriniz var,
benim bir fikrim var; ben size 1 fikir verirsem sizin 2 fikriniz olur, siz bana
1 fikir verirseniz benim de 2 fikrim olur.
Korkmayın
arkadaşlar, bu millet konuşsun, konuşanların içerisinden
mutlaka iyi fikirler çıkacaktır. O iyi fikirlerle ülkemiz daha iyi
ortamlara taşınacaktır.
Değerli
arkadaşlar, ben mümkün olduğunca takip etmeye
çalışıyorum, bu, yeni Türkiye dedikleri, yeni sistem
dedikleri var ya, işte bakan sayısı azaltıldı. Bakan
sayısı azaltıldı ama bakan yardımcıları her
gün ikişer üçer tayin ediliyor, her bakanın 2 veya 3 tane
yardımcısı açıklanıyor. Hem de bu
yardımcılardan -takip ediyor musunuz, bilmiyorum- bir bakanın
kuzeni diğer bakanın yardımcısı.
Ben
bu çatının altına yeni giren birisiyim. Hemen önüme verilen
belgelerde dediler ki: Birinci, ikinci dereceden yakınlarınız
danışman olamaz. Gayet makul ve saygıyla
karşıladım. Ama bir bakanın kuzeni bir başka
bakanın yardımcısı olabilir. Hiç şüpheniz
olmasın, bu iş sadece damatla da kalmayacak, yakın bir zamanda
çok yakınlar bakan yardımcılığı ve diğer
önemli görevlere geleceklerdir. Bunlar konuşulmalı ve
tartışılmalı.
Süre
çok sınırlı tabii.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYRETTİN
NUHOĞLU (Devamla) Söyleyecek çok şey var.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kayda geçsin diye bir düzeltme yapmak istiyorum izin
verirseniz.
Sayın
hatibin bahsettiği RTÜK ve TRTnin bağlandığı ifadesi
doğru bir ifade değil, ilişkilendirildiğidir doğru
olan. Daha önce Başbakanlıkla ilişkiliydi bu iki kurum. Teknik
olarak tabii ki her kurumun ilişkili olduğu bir başka kurum
olması lazım. Daha önce Başbakanlığa bağlı
olan bu kurumlar şimdi ilgili bakanlıkla veya
Cumhurbaşkanlığıyla ilişkilendirilmiş oldu.
Örneğin
İçişleri Bakanlığıyla ilişkili olan belediyelerin
ast-üst ilişkisinden bahsetmek mümkün değildir. Sadece devlet
işlerinin daha rahat işlemesi, sonuç almak yapılan düzenlemedir,
teknik bir konudur.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemir
Buyurun
Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
24
Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutluyorum.
Demokrasilerde basının sahip olduğu değer ve üstlenmiş
olduğu sorumluluğun kıymeti malumdur. Toplumun kendi
imkânlarıyla yaşananlardan haberdar olmasının mümkün olmadığı
koşullarda, özellikle bilgi çağında olduğumuz zaman
diliminde eşsiz bir anlam taşımaktadır.
Hiç
şüphe yok ki Türk basınının, başta Millî Mücadele
döneminde olmak üzere ülkemize sağlamış olduğu katkı
ve önem büyüktür. Devletimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
de dediği gibi Basın, milletin müşterek sesidir. Öyle de
olmalı ve öyle de kalmalıdır. İzmirin işgali
sırasında millî direnişin ateşini yakan Hasan Tahsin gibi
kahraman vatan evlatları Türk basınının yol
başçılarıdır. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy
ve Hüseyin Nihal Atsız gibi kalemini yalnızca hürriyet ve istiklal
sevdasına adamış, böylelikle de nazarımızda
devleşmiş isimler bugün dahi örnek alınan, örnek gösterilen
şahsiyetlerdendir. Günümüz koşullarında ise her alanda var olan
sorunların artması, teknolojinin gelişmesiyle sosyal medya gibi bir
alanın gündemimize taşınması, basın
camiasının elektronik gazeteciliğe geçiş
koşulları altında derin bir arayış içerisine girmesi
ve daha önemlisi, basının ülkelere karşı yürütülen
faaliyetlerde araç olarak kullanılması çabaları ortadadır.
Bu noktada, eminim, kesin ve keskin bir ayrım yapma gerekliliğinin
herkes farkındadır. Medya ve basın üzerindeki
baskıların var olmamasıyla beraber, haber alma özgürlüğünün
engellenmemesinin önemi elbette büyüktür. Ancak, basın faaliyetlerinde
yapılan her türlü çalışmanın, Türkiyenin millî birlik ve
bütünlüğüne, cumhuriyetin temel ilkelerine, millî güvenliğe ve kamu
düzenine zarar vermeyecek bir anlayışta olması da elzemdir. Aksi
takdirde, doğru ve yanlış arasındaki ayrım kalkacak,
milletin menfaatini savunan ile milletin karşısında duran
arasındaki farklılık, Allah korusun, yozlaşabilecektir,
bunun da Türkiye'ye zararı büyük olacaktır. Bu şartlarda
ölçümüz, hukukun üstünlüğüne bağlı kalmak olmalıdır.
Basın etiği suni olarak oluşturulmaya çalışılan
algının değil, gerçekliğin peşinden koşan,
emeğini kimsenin tasarrufuna değil, kendi gayret ve inancına
bağlayan, vicdani sorumluluğunu yerine getirmiş bir çizgide
seyretmelidir. Milletimizi bir arada tutan, beraber yaşama irademizi her
yönüyle ortaya koyan ve demokratik olgunluğu esas kabul eden bir
anlayışla basın faaliyetlerini değerlendirmek herkes
açısından temel yaklaşım olmalıdır. Diğer
yandan, sadece ülke genelinde değil, yerel seviyede de faaliyet gösteren
basın kuruluşlarının ve mensuplarının da
imkânsızlıklardan doğan büyük sıkıntıları
olduğunu ifade etmek gerekir.
Bu
vesileyle görevi başındayken hayatını kaybeden başta
Yusufiyeli Cengiz Akyıldız olmak üzere, ülkesi ve milleti için
mücadele etmiş olan tüm basın çalışanlarımıza
Yüce Allah'tan rahmet diliyorum.
Son
olarak Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlık vesikası
hukuki senet ve zırhı olan Lozan Barış
Anlaşmasının 95inci yılını da kutluyor, sevgi
ve saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun
Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; saygıyla selamlıyorum.
Önce
bu basın camiasının bayramından başlayayım, ben
kutlamıyorum çünkü ortalıkta bayram kutlanacak bir durum maalesef
yok, keşke olsaydı.
Şimdi,
bakın, modern zamanlarda sansür öyle yasayla Artık sansür var.
diyerek filan yapılmıyor, uygulamayla yapılıyor. Ben,
şimdi önce bir kamu kuruluşundan başlayacağım, size
birtakım veriler vermek istiyorum: TRT (Türkiye Radyo Televizyon Kurumu)
yayınlarında tarafsız olmak zorunda olan bir kamu
yayıncısıdır, değil mi? RTÜKe bağlı,
kuruluş kanununda yer alan yayın ilkeleriyle birlikte aynı
zamanda yayınların denetimi altında bulunduğu RTÜKün
yayın ilkelerine de uymakla yükümlü.
Şimdi,
buna göre TRTnin yayınlarının siyasi parti ve demokratik
gruplarla ilgili fırsat eşitliği ilkesini göz ardı eden,
kamuoyunun özgürce kanaat geliştirmesini engelleyen nitelikte
olmaması gerekiyor.
Şimdi,
bakın sayın vekiller, ben size birkaç tane veri vereceğim. Bu
veriler kaynak olarak RTÜKün verileridir. Eskiye gitmiyorum yani 2015 Haziran,
2015 Kasım seçimlerine ya da 2016 referandum dönemine gitmiyorum, 2018. 14
Mayıs 2018-22 Haziran 2018 tarihleri arasında siyasi partiler ve
Cumhurbaşkanı adaylarının TRT kanallarında yer
aldığı sürelere dair veriler vermek istiyorum. Elinizi
vicdanınıza koyarak şimdi değerlendirin lütfen.
Bakın,
TRT 1: Cumhur İttifakı ve adayı 8 saat 55 dakika
-hesapladığımızda 535 dakika- HDP ve adayı 2 dakika.
TRT Haber: Cumhur İttifakı ve adayı 105 saat 52 dakika -6.352
dakika ediyor- HDP ve adayı 30 dakika. TRT 6: Cumhur İttifakı ve
adayı 66 saat 21 dakika -toplamda 3.981 dakika ediyor- HDP ve adayı
sıfır dakika. Şimdi diyeceksiniz ki: HDPye böyle. Değil.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ PARTİ ve onların
adaylarına ilişkin rakamlar da var, aynı durumda,
sıfır değil de biraz üstünde, veriler ortada. Şimdi,
toplamda bakıyorsunuz, Cumhur İttifakı ve adayının
10.868 dakika yayını yapılmış bu 3 kurumda, HDP ve
adayının yayını 32 dakika, 10.868e 32. Ya, şimdi
Sansür yok. diye tartışıyorsunuz ve konuşuyorsunuz. Bu
nedir peki? Bu yaratılan eşitsizlik fiilen sansürün olması
değil midir? Budur. Kamu kurumu, TRTden bahsediyorum. Diğer
yayınlara baktığımızda da ayın durumla
karşı karşıyayız, özel yayınlar
açısından da durum aynıdır. Bakın, özel yayınlarda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Özel
yayınlara baktığımızda da aynı durumla
karşı karşıya olmamızın açıklaması
nedir? Evrensel basın etik ilkelerine, basın ahlakına Türkiyede
gazetecilerin ve kurumlarının bugün asla uymaması demektir.
Şimdi, sansür kaldırıldı diye bayram kutlayacak bir durumda
mıyız? Siz değerlendirin. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili
Hüseyin Yayman.
Buyurun
Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkanım, sizi ve yüce Meclisimizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Öncelikle,
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutluyorum. Bu
vesileyle Lozan Antlaşmasının, Türkiyenin tapu senedi
antlaşmasının 95inci yılının milletimize
hayırlı uğurlu ve kutlu olmasını diliyorum.
Tabii,
ben burada Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde konuşmak
üzere söz almış bulunmaktayım. Ana muhalefet partisi, her zaman
olduğu gibi, birtakım ezberler üzerinden, birtakım klişeler
üzerinden konuşmaya devam ediyor.
Çok
değerli konuşmacı, değerli hatip Utku Çakırözer Bey
benim CNN Türkte beraber program yaptığım bir
arkadaşım. Hande Fırat Hanım ile biz beraberce CNN Türkte
yaklaşık iki yıl boyunca Ankara Günlüğü programını
yaptık ve Türkiyenin gerçekten o dönemde en çok izlenen televizyon
programlarından bir tanesiydi. Ve aynı zamanda çok değerli
Çakırözer, Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmenliğini
yaptı.
Benim
bildiğim kadarıyla, hem Ankara temsilciliği sırasında
hem Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmenliği
sırasında kendisiyle ilgili bir iddia, bir suç ve bir ceza,
gazetecilikten dolayı bir ceza verilmedi, ben buna şahit
olmadım. Eğer böyle bir şey olsaydı zaten, Voltairein
dediği gibi, Sözlerinizin hiçbirine katılmıyorum ama söz
söyleme hakkınızı sonuna kadar savunuyorum. sözünde,
prensibinde olduğu gibi, ben Utku Beyi arardım ve yanında yer
alırdım.
Şunu
ifade etmek istiyorum: Bazı prensip cümlelerini tekrar hatırlatmakta
fayda var. Birincisi: Gazeteci olmak, suç işleme özgürlüğünü vermez.
İkincisi: Suç işleme özgürlüğü, basın özgürlüğü
değildir. Üçüncüsü: Gazeteci de olsa suça bulaşmışsa
cezası vardır.
AK
PARTİ -hükûmetleri- Türkiyede hem gazetecilik alanında hem temel
haklar, özgürlükler alanında sessiz devrim gerçekleştirmiş bir
partidir. 2010 yılında yapılan Anayasa düzenlemeleriyle hem
bireysel özgürlükler alanında hem kolektif özgürlükler alanında hem
kamusal haklar alanında pek çok düzenlemeyi başarmış olan
bir partidir. Biz kendimize güveniyoruz.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Masal anlatıyorsun, masal.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) 150 gazeteci içeride, ne anlatıyorsunuz
siz?
BAŞKAN
Arkadaşlar, sözünü kesmeyelim hatibin, yerinizden konuşmayın.
HÜSEYİN
YAYMAN (Devamla) Bizim Allaha şükür, milletimiz önünde,
halkımız önünde başımız dik, alnımız
aktır.
Şunu
ifade edelim, AK PARTİ hep şuna inanmıştır:
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. diyen, hürriyetleri
savunan, teşebbüs hürriyetinin, fikir hürriyetinin, düşünce
hürriyetinin önünü açan bir partidir. Tüzüklerle mücadele ederek buraya gelen
bir partidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YAYMAN (Devamla) AK PARTİnin Genel Başkanı yasaklı hâle
geldiğinde yine bunlarla mücadele eden bir partiydi.
Çok
Değerli Başkanım, sizi ve yüce Meclisimizi tekrar saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Çakırözer, buyurun.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
BAŞKAN
Ama güzel şeyler söyledi, isminizi andı ama.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Güzel şeyler söyledi tabii.
HÜSEYİN
YAYMAN (Hatay) Övdüm efendim.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Yayman adımı anarak bir
sataşmada bulundu, izninizle cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ne dedi Sayın Başkan?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Ne dedi efendim?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Söylediklerinin doğru olmadığını
söyledi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hayır Sayın Başkan, ne dedi de
sataştı? Zapta geçmesi lazım Tüzük gereği, ne dedi de
sataştı?
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Efendim, güzel şeyler söyledi, olumlu şeyler
söyledi, gazeteciliği çok iyi yaptığını söyledi.
BAŞKAN
Bence de güzel şeyler söyledi ama size göre güzel, belki rahatsız
oldu onlardan Utku Bey.
Buyurun.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hayır, Bülent Bey söz vermeyecek Sayın Başkan!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, baş tacı, dinleyelim,
konuşsun.
BAŞKAN
Belki yanlış söyledi güzel şeyleri.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Arkadaşlarına sahip çıktı,
gazetecilere sahip çıkmadı Sayın Başkanım,
bırakın konuşsun gazeteci.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkanım, konuşsun, baş
tacı ama zapta geçmesi açısından söylüyorum, sataşılan
ifade nedir? Konuşsun ama Tüzük der ki: Hangi gerekçe olduğunun
ifade edilmesi lazım. Ben soruyorum, merak ediyorum, hangi ifade
sataşma ifadesi? Söylemesi lazım Sayın Başkan.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Utku Beyin sahip çıktığı gazetecilerin
terörist olduğunu ifade etti.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, sataşma için söz verdiniz ama
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN
Bir dakika, tamam, Utku Beye söz veriyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, konuşulmasına
karşı değilim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Sataşma sadece kötü niyetle olmaz ki yani kötü niyetle
sataşılmaz.
BAŞKAN
Yok, hayır, ona katılmıyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hayır hayır, hangi kasıtla
sataştığını arkadaşımız
açıklayacak.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Fazla övmüş olabilir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, diyorum ki tekraren,
konuşmasına rıza gösteriyoruz, konuşsun tabii ki ama Tüzük
gereği Hangi ifade sataşma ifadesidir?i lütfen Utku Bey ifade
etsin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN
Sayın Çakırözer, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Arkadaşıyım. dedi, tebrik etti.
BAŞKAN
İzah edecek.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Efendim, fazla övmüş olabilir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Müsaade et konuşsun.
BAŞKAN
Yani Sayın Yaymana göre güzel ama Sayın Çakırözer
rahatsız olmuş söylenenlerden.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, yani 1inci partinin grup başkan
vekili mi yönetiyor Meclisi anlayamadık, her şeye müdahale ediyor.
BAŞKAN
Grup başkan vekillerinin işi o.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ama çok fazla müdahale ediyor.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın CHP Grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kendisi
de bahsetti, beraber program yaptığımız Sayın
Yaymanın benimle ilgili sözlerinin bir bölümüne teşekkür ediyorum
ancak vurgulamak istediğim bir konu var. Benim yargılanmamış
olmam, benimle ilgili, Cumhuriyet gazetesinde
çalıştığım dönemde bana bir dava
açılmamış olması ya da Sayın Yaymana ya da
bahsettiği diğer gazetecilere dava açılmamış
olması Türkiyede basının özgür olduğu anlamına
gelmez. Hem benim o dönem çalıştığım gazetede hem
başka gazetelerde yüzlerce gazeteci hakkında soruşturmalar var.
Bakın, bazı isimlerden bahsettim. Örneğin, Musa Kart bir
karikatür çizdi diye aylarca hapiste kalıyorsa ya da Nuri Kurtcebe bir
karikatür çizdi diye
Bahsettiğim diğer isimler var, sizler de
bunların çoğunu tanıyorsunuz Sayın Yayman. Bu gazetecilerin
özgürlüğünü hep birlikte korumalıyız. Eleştirebilirler,
beğenmeyebiliriz; beni, bizi, sizi, hepimizi eleştirebilirler ama onların
özgürlüğünü korumak tüm yüce Meclisin görevidir diye düşünüyorum. O
yüzden tabii ki olumlu sözleriniz için teşekkür ediyorum ama hep birlikte
bu yüce Meclis
Zaten biz de bu araştırma önergesini bunun için
veriyoruz Gelin, özgür bir basın, çoğulcu bir basın nasıl
oluşur, bunun yöntemlerini bir komisyon kurarak belirleyelim diyoruz.
Buna destek istemiştik.
Şahsımı
söylediniz Ona yargı açılmadıysa o zaman nasıl Türkiyede
basın özgür değildir? gibi. Hani, bu yaklaşımı ben
kendi adıma doğru bulmuyorum, gazeteciler adına da doğru
bulmuyorum. Hâlâ yargılanmakta olan birçok meslektaşımız
var, susturulan medya kuruluşları var, dağıtılmayan
gazeteler var, bugün bile dağıtılmayan. O yüzden bu konuyu
dikkatlerinize sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer ve arkadaşları tarafından, medyada çok
sesliliğin korunması, gazetecilerin mesleklerini yapabileceği
bir ortamın sağlanabilmesi, özlük haklarının
iyileştirilmesi, gazete ve gazeteciliğin daha özgür olabilme
koşullarının sağlanması amacıyla, 13/7/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen bazı komisyon üyelikleri için seçim yapacağız.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- İçişleri Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN İçişleri Komisyonunda boş
bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
İstanbul Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 1 sıra sayılı Teklifin birinci bölümünde yer
alan 4üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi
5inci maddenin önerge işlemini başlatacağız.
5inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sıralarına göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Abdullah
Koç Kemal
Peköz
Batman Ağrı Adana
Adnan
Selçuk Mızraklı Oya
Ersoy İmam
Taşçıer
Diyarbakır İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak üzere Diyarbakır Milletvekili
İmam Taşçıer.
Buyurun
Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)
İMAM
TAŞÇIER (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu
kanun teklifiyle OHAL şeklen kaldırıldıktan sonra,
aslında daimî OHAL dönemine geçiyoruz.
15
Temmuzdan bu yana ilan edilen OHALin iki yıllık uygulamaları
finans çevrelerini rahatsız etti. Rahatsız olan finans çevreleri
değişik platformlarda bunu dile getirdiler ama Sayın
Erdoğan bunlara cevaben şunu söylemişti: Zaten OHALlerde grev
olmuyor, siz daha ne istiyorsunuz? Fakat bu, yine, bu sefer global finans
çevrelerini de rahatsız eden bir duruma geldi, o zaman da global finans
çevrelerini bir şekilde mutlu etmek ya da onların bu tepkilerini
dindirmek amacıyla bu oylayacağımız yasalar gündeme geldi yani
kalıcı bir OHAL.
Neden
finans çevreleri buna karşı çıkıyor? Çünkü finans çevreleri
demokrasi olmayan, tek kişinin yönettiği ülkelerle sistemli ve
diyaloglu bir şekilde çalışamıyorlar. Bundan dolayı da
finans çevreleri OHAL ve sıkıyönetim benzeri yönetimlerden pek
rahatsızdırlar.
Bu
OHALlerle yönetilen Türkiye Cumhuriyetinin geçmişine bir
baktığımız zaman, bilindiği gibi, 1921 Anayasası
nispeten özgürlükçü, demokrat, hak ve özgürlükleri vadeden bir Anayasa idi. Ama
1924te çıkan Anayasa'yla yeniden tekçi bir Anayasa'ya dönülmüş oldu.
Ve bu Anayasa'nın sonrasında Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edildi. Bu
Takrir-i Sükûn Kanununun gelişmesinden itibaren de istiklal mahkemeleri,
bildiğiniz gibi, Türkiye'de uygulanmaya başlandı. Bu istiklal
mahkemeleriyle Şeyh Sait ve 47 arkadaşı 1925te idam edildi.
Bununla kalınmayarak o günkü istiklal mahkemelerinin savcısı,
Diyarbakır İstiklal Mahkemesinin Savcısı konumunda olan
Ahmet Süreyya Bey anılarında şöyle diyor: 20-22
yaşlarında, Kürtçeden başka dil bilmediği için -ana dili
Kürtçeden başka bir şey bilmediği için- bir genci idam ettik. Bu
genci idam etmemizin tek nedeni bunun Kürt olmasından kaynaklı idi.
Anılarında bunu yazmıştır.
1950li
yıllara kadarki süreçte ise o günkü yine OHAL ve benzeri tekçi rejimlerle
Kürtler yerinden yurdundan söküldü, binlerce Kürt ailesi Trakyaya,
Çanakkaleye, İç Anadoluya, Egeye sürgün edildi. Ve 1937-1938de Dersim
katliamı oldu. Sonrasında Koçgiri, bilindiği gibi,
Ağrı ve Zilan Deresi katliamlarıyla karşı karşıya
kalındı. Biliyoruz ki bu OHALler her zaman Kürtlere ayrı
uygulanır oldu.
1980
sonrasında yine aynı şekilde, bu OHAL ve
sıkıyönetimler ağırlıklı olarak Kürtlere
uygulandı. 90lı yıllarda 17.500ün üzerinde faili meçhul
cinayet işlendi ve o günkü Kürt siyasetçi Sayın Vedat
Aydının ölümüyle başladı. Ama son döneme geldiğimiz
zaman, şimdiki Hükûmet bu sözünü ettiğim süreçlerin hepsini
eleştirerek iktidara geldikten sonra son üç yılda
aynısını yine Kürtlere uygulamaya başladı. Üç yıl
önce Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi onlarca kameranın
önünde gün ortasında öldürüldü, hâlen faili belli değil, hâlen faili
yakalanmadı. O günden bu yana da onlarca siyasetçi hapishanelerde rehin
tutuluyor Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş
başta olmak üzere.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5nci maddesinin beşinci fıkrasındaki
uygulanmasına ilişkin ifadesinin uygulamasıyla ilgili
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Rafet
Zeybek Alpay
Antmen Gamze
Akkuş İlgezdi
Antalya Mersin İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde konuşmak üzere İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdi.
Buyurun
Sayın İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün görüştüğümüz teklifle
işsizlikten yoksulluğa, tacizden kadına şiddete, çocuk
evliliklerinden istismara, cezaevlerinden sağlıkta şiddete
uzanan can yakıcı sorunlara çözüm olacak yasal düzenlemeleri
yapıyor olmayı çok isterdim. Ne var ki 7 kez uzatılan OHALi
kalıcı hâle getiren bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Geride
bıraktığımız yedi yüz yirmi sekiz günlük OHAL Türkiyesinde,
hukuk devletinin temel ilkelerini hiçe sayan 36 KHK yayınlandı. Pek
çok alanda torba yasayla düzenlemeler yaptınız, yetmedi, ne
bulduysanız torbaya attınız. Kısacası, OHALle
birlikte anayasal hukuk geri dönülemez biçimde değiştirildi yani kanun
eliyle bir hukuksuzluk düzeni yaratıldı, hukukun askıya
alınmasını hep birlikte yaşadık. Bugün şeklen bir
yargı var, tutuklu bir yargı var.
Değerli
arkadaşlar, sizlere Blaise Pascalın önemli bir sözünü
hatırlatmak isterim. Gücü olmayan adalet acizdir, adaleti olmayan güç ise
zalimdir. der.
Evet,
OHAL rejiminin iki boyutunu yaşadık. Önce Darbeyle mücadele.
dediniz, bir baktık ki KHKlerle evlilik programlarını
yasakladınız, kış lastiklerini, araç tescil
işlemlerini, at yarışı ve şans oyunlarını,
Varlık Fonunu, sulama birliklerini KHKlerle düzenlediniz hatta Gemlik
ilçesinin yerini değiştirdiniz. Darbeyle mücadelenin bu KHKlerle ne
ilgisi olduğunu kimse anlamadı.
Gelelim
OHALin acı yüzüne. Kendi mevzuatını oluşturduğunuz
OHALle birlikte yeni bir yargı düzeni yarattınız, KHKlerle
üniversitelerin içini boşalttınız, öğrencilerin eğitim
haklarını ellerinden aldınız, gözaltı sürelerini
uzattınız, tweet atanları tutukladınız, Herkes
inandığı gibi kendisini ifade etme hakkına sahiptir.
dediniz de Ankarada İnsan Hakları Heykelini gözaltına
aldınız.
Bugün
tıka basa dolan, 247 bine yaklaşan mevcuduyla cezaevleri 15 ilin
nüfusunu ne yazık ki geçti. Ancak bir hakkı teslim etmeliyim, OHALde
olağan olan sokağa çıkma yasağını ilan etmediniz
fakat sert, baskıcı ve ayrımcı üslubunuzla sokakları
böldünüz, birlikteliği, dayanışmayı, ortaklaşmayı
engellediniz. OHALi kullanarak yeni bir rejim inşa etmekle kalmayıp
toplumun yaşam enerjisini tükettiniz.
Değerli
vekiller, olağanüstü dönemlerde devleti yönetenlerin olağanüstü
tedbirler almasında bir yanlışlık yoktur ancak
yanlış olan hiçbir kural ve kaide tanımadan Ben yaptım,
oldu. demektir. Bunun adı tekelci otoritedir. Torba yasa tekniği
tekelci bir anlayıştır. Anayasayı tanımam, hukuku
tanımam, İç Tüzükü tanımam demektir.
Şimdi
bu teklifle 16 kanunda değişiklik yaparak OHALin sadece
adını kaldırıyorsunuz. Anayasal güvence altındaki hak
ve özgürlükleri koruyoruz. diyorsunuz da söyledikleriniz ile
yaptıklarınız ne yazık ki birbirini tutmuyor. Kamuda,
yargıda ve üniversitede işten çıkarmaları
kolaylaştırıyor, sorgusuz sualsiz kapı önüne
koyduklarınızın tazminat hakkını ortadan
kaldırıyorsunuz. Yargı kararına gerek duymadan suçlu ilan
ettiklerinizin bir ömür boyu bu lekeyle yaşamasını istiyorsunuz.
Üç yıl boyunca gösteri ve yürüyüş yapmayı yasaklıyorsunuz.
Olmaz. demeyin. Bu yasayla grevi yasaklıyor, lokavtı
yasaklıyor; emeği savunmayı, sömürüye iş cinayetlerine,
yoksulluğa, adaletsizliğe direnmeyi yasaklıyorsunuz. Yetmiyor,
valilere olağanüstü yetkiler veriyor, bir şehirden başka bir
şehre gitmek için yasak koyuyorsunuz. Gittiğiniz kentin valisi sizden
hoşlanmazsa o kente girmeniz de yasaklanıyor. Çoğulcu
demokrasiyi yaralayan, hak ve hukuk özgürlüklerini rafa kaldıran tüm
hukuksuzluklar kanun adı altında yasallaşıyor aslında.
Bu yasayla olağanüstü hâli yeni Türkiyenin olağan hâline
çeviriyorsunuz, otokrasiyi güçlendirirken bütün yetkileri tek bir kişiye
veriyorsunuz.
Bakın,
çıraklık döneminde Cumhurbaşkanına bu yetkiler fazla.
demiştiniz, kalfalık döneminde bu yetkileri budadınız.
Ustalık dönemine geçtiniz, bu sefer de
Cumhurbaşkanlığı yetmez. dediniz, OHALle birlikte
başkanlığı getirdiniz. Yetkiyi böylesine tekelci bir
anlayışla tek bir makama devretmek, ülkeyi uçuruma götürür. Denge
denetim mekanizmalarının
çalıştırılmadığı, anayasal güvencelerin rafa
kaldırıldığı bu sistemde hukuktan, insan hak ve
özgürlüklerinden bahsedemeyiz, adaletten iz bulamayız, hayatı
eşitçe paylaşamayız. İzlediğiniz bu yol,
farklılıklarla birlikte bir arada
yaşadığımız bu coğrafyada bizleri parçalar, böler
ve kutuplaştırır. Oysa sadece yüzde 50yle bir olmak yerine
öteki yüzde 50yi de anlayabilmek gerekir.
Bu
yasayla halkımızın yarısını millet, diğer
yarısını illet olarak görmeyi umuyorsunuz. İtaat et, rahat
et. diyorsunuz. Unutmayın, karşıtlıkların temelinde
politika üretirseniz, sadece ve sadece gerilimler yaratırsınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Bitmek üzere Başkanım, rica
etsem
BAŞKAN
Tamamlayalım. Ek süre vermiyorum yalnız, Sayın İlgezdi.
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Ve üzülerek ifade ediyorum ki on
altı yılda oluşan katılaşmış
kutuplaşmanın temelinde bu karşıtlık politikanız
var. Oysa normalleşmenin yolu, OHALi kalıcı hâle getirmektense
hukuka güvenmekten, Parlamentoyu güçlendirmekten, hak ve özgürlüklere
inanmaktan geçer.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İlgezdi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı
madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Abdullah
Koç Kemal
Peköz
Batman Ağrı Adana
Adnan
Selçuk Mızraklı Rıdvan
Turan Oya
Ersoy
Diyarbakır Mersin İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak üzere Sayın Rıdvan Turan, Mersin
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)
RIDVAN
TURAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi aleyhine söz
aldım. Teklif, jandarmaya bağlı er ve erbaşların,
suçun önlenmesi gerekçesiyle, üstlerinin, özel eşyalarının ve
özel kâğıtlarının aranmasını düzenliyor. Her ne
kadar bu tasarı içerisine sulh ceza hâkimi dercedilmiş, ona da
atıf yapılmış olsa da sulh ceza hâkiminin aramayı
koordine edemediği durumlarda kurum amiri ya da birlik
komutanının bu aramayı koordine etmesi ve talep etmesi durumu
sulh ceza hâkimliğinin ve yargının baypas edilmesi anlamına
geliyor yani maddeyle er ve erbaşın üst ve eşyalarının
aranmasında yargı kararıyla devre dışı
bırakılmış oluyor.
Değerli
arkadaşlar, her ne gerekçeyle olursa olsun yargı kararı
olmaksızın üst ve eşya aramasının
yapılmasını meşru görmemek gerekli. Bu düzenleme, aynı
zamanda hukuk tekniği açısından da sorunlu, ülkemizin imza koymuş
olduğu uluslararası anlaşmalar açısından da sorunlu ve
aslına bakılırsa, eğer Anayasanın 90ıncı
maddesini geminin bordasından atmıyorsanız yok hükmünde.
Özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi
açıkça bu maddenin karşısında. Herkes özel ve aile
yaşamına, konutuna, haberleşmesine saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir diyor madde. Yine, özel hayatın gizliliğini
düzenleyen Anayasamızın 20'nci maddesine, temel hak ve hürriyetleri
düzenleyen 13üncü maddesine de bu düzenleme aykırı.
Tabii,
değerli milletvekilleri, bu, işin teknik boyutu. Bir de bu görüngünün
arkasında bir gerçeklik var, işin siyasal boyutu var. Sorulması
gereken soru şu: İktidar, er ve erbaşların üzerinde ne
arıyor? Er ve erbaşların üzerinde bulabileceği şey,
muhtemelen nişanlılarına ya da sevgililerine
yazdıkları mektuptur. Er ve erbaşların üzerinden,
değerli arkadaşlar, darbe planı çıkmaz. İktidar, darbe
planının nereden çıkacağını, nasıl evvelden
haber alınacağını ve nasıl Allahın lütfu hâline
dönüştürüleceğini iyi bilir değerli arkadaşlar. Ama mesele
esasen şudur: Er ve erbaşları olağan şüpheli hâline
getirmek suretiyle toplum üzerinde bir darbe paranoyasını
süreğen kılmaktır. Böylece toplumun tepesinde Demoklesin
kılıcı gibi asılı duran darbe umacısından
korkan kitleler, AKPnin antidemokratik icraatlarına sessiz kalma yolunu
seçeceklerdir. Rıza üretemeyen iktidarlar zora ve korkuya bu nedenle
sık başvururlar değerli arkadaşlar.
Hatırlarsınız,
Celal Bayar Bu kış komünizm gelecek. derdi. Celal Bayar komünizmin
geleceğine inandığı için değil ama komünizm
umacısının geniş kitleleri mobilize etmek, onların
demokratik hak ve özgürlüklerinin önünde bir han duvarı gibi dikmek
noktasında son derece işlevseldi.
Celal
Bayarın esin kaynağı, değerli arkadaşlar, McCarthy
rejimiydi. McCarthy rejimi de Amerikan toplumunun demokratik reflekslerini
yıllar boyunca törpüledi, yok etti; yüz binlerce akademisyen işinden
oldu, sanatçılara yönelik linç kampanyaları düzenlendi, tutuklamalar
arttı. McCarthycilik komünizmle korkutup her şeyi yapıyordu,
Neomccarthyci AKP de darbe ve terörizmle korkutup her şeyi yapıyor;
doğamızı, kentlerimizi, değerlerimizi,
kaynaklarımızı talan ediyor. Üst arama ise işte bu
anlayışın doğal ve doğrudan sonucudur.
Oysa
darbeler böyle önlenmez değerli milletvekilleri. Demokrasi
düşmanı bir girişim, demokrasi ve insan hakları
düşmanı başka bir girişimle engellenmez. Siyasette çivi
çiviyi sökmez. Bu sebeple, erin, erbaşın üzerini aramak değil,
darbenin siyasi ayağını aramaktır esas olan. Ona da
niyetinizin olmadığını dünkü önergeyi reddederek hep
beraber görmüş olduk.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 6ncı maddesinin beşinci fıkrasındaki
uygulanmasına ilişkin ifadesinin uygulamasıyla ilgili
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul
İstanbul
Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
Mersin
Antalya
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak üzere İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
6ncı maddeyle ilgili olarak biraz önce de
konuşuldu, muhalefet şerhimizde de detaylar var ancak ben geneli
üzerinde ve güncel bir iki konu üzerinde konuşmak istiyorum.
Geneli
üzerinde şunu ifade ederim: 27nci Dönem sonuçta yeni bir rejimle birlikte
göreve başladı burada, 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin
olağanüstü hâlle ilgili olması aslında rejimin karakteriyle
ilgili olarak da bize fikir veriyor. Yani keşke bu rejimle beraber, 1
sıra sayılı Teklif Olağanüstü Hâl Yasasıyla ilgili
bir teklif olmasaydı. Dolayısıyla bir tarafta rejim
değişikliği var, otokrasiye giden bir rejim
değişikliği var ve bu rejim değişikliğinin
karakterine uygun bir teklifle bu Parlamentoyu açtık, ilk teklifimiz bu.
Bu, aslında yeni dönemin de bana göre bir işareti ve ironik bir
karşılaşma aynı zamanda.
Olağanüstü
hâli kaldırmakla övündünüz, geçen dönem burada sık sık
konuştuk ama olağanüstü hâli Türkiyede 81 ilde uygulayan ve iki
yıl boyunca uygulayan bir Hükûmete dönüştünüz on altı yıl
sonra, olağanüstü hâlsiz bir Türkiye devralmanıza rağmen ve
şimdi olağanüstü hâli kalıcı hâle getiriyorsunuz, sürekli
hâle getiriyorsunuz ve bazı hükümleri de üç yıllığına
kalıcı hâle getiriyorsunuz. Ya, eskiden hiç olmazsa üç ayda bir
burada olağanüstü hâli konuşuyorduk, üç ayda bir hiç olmazsa ama
şimdi olağanüstü hâl hükümlerini kalıcı hâle getiriyorsunuz
ve Parlamentoyu da devre dışı bırakıyorsunuz. Böyle
bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Eleştirecek
çok konu var ama sevgili milletvekillerimiz şu anda hapiste, belki de
bizleri izliyorlar, onlarla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum, Sayın
Başkan, sizinle de ilgili aslında. Meclis Başkan Vekilisiniz,
tabii ki gruplara karşı tarafsız olacaksınız ama sizin
hukuktan yana da söyleyecek sözleriniz olması lazım ve hukuktan yana
olmanız lazım, güçten yana değil. Sizin Anayasa Komisyonu
Başkanı olarak bu Parlamentoda yasa koyucunun, Anayasa koyucunun
iradesini ortaya koyduğunuz görüşleriniz var ve bu görüşleri
tamamen elinin tersiyle iten bir yargı uygulaması var. Buna
ilişkin, o kürsüde oturmadığınız saatlerde, siyaset
yaptığınız saatlerde en azından, iki cümle
söyleyebilirsiniz. Bu yasa koyucunun, bu Meclisin iradesini tanımayan bir
yargı uygulaması var. Hiç mi sözümüz yok?
Arkadaşlar,
bakın, güç sizde. Ben avukatlık pratiğinden gelen bir
insanım ve şunu çok iyi bilirim: Yargı güçten yanadır,
hukuktan yana olmaz zaman zaman, şimdi genellikle hukuktan yana olmaz,
şimdi güçten yanadır ve sizden yanadır, tamamen Anayasanın
dışında, tamamen hukukun dışında
uygulamaları var. Allahtan korkun, tek bir cümle de siz söyleyin. Sizin
için biz az mı söyledik avukatken, sizler için az mı söyledik?
Kalkın, bir cümle söyleyin yani bizden yana söylemeyin, hukuktan yana söyleyin,
bu Parlamentonun hukukunu siz de koruyun, bizlerin hukukunu koruyun.
Geçen
dönem dokunulmazlığı kaldırdığınız
zaman
Burada tutanakları var. O tutanaklara ve sözlere siz sahip
çıkın, Adalet Bakanı sahip çıksın, Anayasa Komisyonu
Başkanı sahip çıksın. Bizden önce sizin sahip
çıkmanız lazım. Bakın, bugün bize bunlar
yapılıyor ama yarın size yapılacak, yapılır
geçmişte olduğu gibi, yarın güç değişir,
yapılır. O nedenle, güçten yana değil, hukuktan yana olmak
hepimizin görevi. Bunu yapmalıyız. Tam bir yargı
mühendisliğiyle karşı karşıyayız. Yargı
şu anda bu Parlamentoyu vesayet altına almış ve tümümüzü
dizayn etmeye çalışıyor.
Size
Eren Erdemle ilgili konuyu söyleyeyim: Bakın, 21 Mayıs sabahı,
parti meclisimizin toplandığı gün iddianamesi mahkemeye verilir
mi? Mahkeme o gün kabul kararı verir mi? Kendisi aday gösterilmemiş.
O gün sabah saat dokuzda, onda
Kendisi sabah saat altıda
havaalanında, daha bir tensip tutanağı yok ama kendisiyle ilgili
olarak sözlü talimat gitmiş havaalanına. Böyle bir yargı düzeni
mi olur? O güne odaklı bir tensip tutanağı mı olur?
Dahası var: 24 Haziranda bitmiş milletvekilliği, 25 Haziranda
yargı yine toplanmış, karar vermiş. Buna odaklı bir
yargı mühendisliği olur mu? Bakın, kendi hukukumuzu koruyamazsak
burada, kendimizi korumazsak, bu Parlamentonun hukukunu korumazsak kimin
hukukunu koruyacağız? Grup başkan vekilleri -sizler de
varsınız- çıkın, bir cümle söyleyin ya Ey yargı,
Anayasaya uyacaksınız, siz orada görev yaptığınız
müddetçe bu Anayasaya uymak zorundasınız. demek
zorundasınız, bunu demedikten sonra bu Parlamentonun bir kıymeti
yok.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tanrıkulu.
Burada
şahsıma sataşma var.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Evet, bilerek sataştım.
Görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopun, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış olduğu
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Özellikle sataştığınızı biliyorum. Birkaç
şey söylemek istiyorum.
Tabii,
Anayasa Komisyonu sürecinde, söz konusu olan Anayasa
değişikliğiyle ilgili görüşlerimi
açıklamıştım; sizin de atıf
yaptığınız, beğendiğiniz görüşlerimi.
Keşke başka görüşlerimi de beğenseniz, memnun olurum. Çok
teşekkür ediyorum bunun için.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Görüşlerinizin arkasında
mısınız hâlâ Sayın Başkanım, Anayasa Komisyonundaki
görüşlerinizin?
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlar, malumunuz bir yargı
kararı, Yargıtay 16. Dairesinin kararı var. Buna itiraz edildi.
17. Daire karar verdi mi? Vermedi galiba henüz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Henüz vermedi efendim.
BAŞKAN
Vermedi. Devam ediyor, yargı süreci var. Bu bakımdan, benim şu
an oturduğum koltuk, sıfat itibarıyla bu konuda bir
değerlendirme yapmam doğru değil.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) O görüşü muhafaza ediyor musunuz?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkanım ama
görüşleriniz aleni, hâlâ arkasında durabilirsiniz, artık ortaya
çıkmış.
BAŞKAN
Ya görüşlerimle ilgili bir şey demiyorum ben fakat benim
görüşüme göre hareket ediliyor olsaydı, siz görüşümü
söylediğiniz zaman sonuç gerçekleşmeliydi. Olmuyor, niye? Çünkü bir
yargı süreci var ve kararı yargı veriyor.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Biz yine de arzu ederiz ki görüşlerinizi
tekrarlayın. Peki.
BAŞKAN
Yani konu bir akademik tartışma konusu değil, konu
yargının verdiği bir karar. Bu bakımdan, bence yargı
süreçlerini beklemek gerekir diye düşünüyorum ama Meclis
Başkanlığımızın da Parlamento üyesi
arkadaşlarımızın hukukunu sonuna kadar
savunacağından da emin olmanızı burada ifade etmek isterim.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederiz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Çok teşekkür ederiz yaptığınız
açıklama için.
Kayıtlara
geçsin diye ifade ediyorum: Az önce ifadenizde şöyle buyurdunuz Eğer
gerçekten benim sözümün bir önemi olsaydı siz zaten benim sözlerimi tekrar
ettiniz, buna göre şekillenirdi. dediniz. Biz buradan Ben sözümün
arkasındayım, söylediğim şeye inanarak söyledim ama umut
ediyorum ki yargı da bu sözümü dikkate alır. demek istediğinizi
anlıyoruz. Bundan dolayı da çok teşekkür ediyoruz efendim,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özkoç, söylediklerim yoruma muhtaç değil ama sizin sözünüz
üzerine birkaç şey müsaadenizle aramızda hukukçu arkadaşlar
var- ifade etmek isterim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Tabii ki de çok net efendim.
BAŞKAN
Hukuka giriş derslerinde veya hukuk başlangıcı
derslerinde hukukun kaynakları diye bir konu vardır. Yani bir hukuk
uygulamasında, idare uygulamasında ama özellikle mahkeme
kararlarında hangi kaynaklar bağlayıcı
kaynaklardır.... Asli kaynaklar, bağlayıcı kaynaklar, bir
de yardımcı kaynaklar vardır. Asıl kaynaklar,
yazılı kaynaklar, örf âdet hukuku gibi hukuk kurallarından
oluşan kaynaklar; bir de doktrin gibi, içtihadı birleştirme
kararları dışındaki yargı içtihatları gibi
yardımcı kaynaklar vardır. Bizim komisyondaki
değerlendirmelerimiz ve burada kanun tekliflerinin gerekçeleri gibi
hususlar ise yorumla ilgili bir konu başlığı altında
incelenir.
Yorum
yapılırken çeşitli yorum türleri vardır objektif, lafzi
yorumlar veya subjektif, gerekçeyi esas alan yorumlar gibi. İşte,
orada kanun koyucunun iradesini açıklayan veya yasama faaliyetinin
gerekçesini açıklayan hususlar yani gerekçe ve bu minvaldeki komisyon
raporları subjektif yorum dediğimiz yorum yöntemi içerisinde
kullanılır.
Bu
bakımdan, sonuç itibarıyla, elbette bu tür değerlendirmeler
yapıldı. Açıkça da orada söylüyorum, bir görüş ifade
ediyorum.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Akademisyen kimliğinizle de söylüyorsunuz.
BAŞKAN
Fakat, tabii ki Yargıtay için bağlayıcı olmuş
olsaydı benim görüşüm ona göre karar verirdi.
Sonuç
itibarıyla, bu bir yargı kararıdır. Yargı
kararına saygı göstermek zorundayız. Daha başka süreçler de
var. Bekleyelim, yargı süreçlerinin sonucunu bekleyelim.
Teşekkür
ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Biz sizin görüşünüze de saygı duyuyoruz.
Teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci
madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Acar Başaran Abdullah
Koç Kemal
Peköz
Batman
Ağrı
Adana
Oya
Ersoy Zeynel
Özen Adnan
Selçuk Mızraklı
İstanbul
İstanbul
Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak üzere İstanbul Milletvekili Zeynel
Özen
Buyurun
Sayın Özen. (HDP sıralarından alkışlar)
ZEYNEL
ÖZEN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun
teklifinin 7nci maddesi üzerinde konuşmak için
huzurlarınızdayım.
Kısaca bu maddeyi
okuyorum: Orduya ait vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel,
yerel ve kış eğitim merkezlerinin sermayeleri ve bu söz konusu
tesislerin gelirleri ile üye aidatlarına ilave olarak Jandarma Genel
Komutanlığı bütçesine konulacak ödenekten oluşması
öngörülmüştür. Kısacası, bu tesislerin gelirlerinin
bütçeleştirilerek uzman erbaşların iaşe ve barınma
masraflarının karşılanması amaçlanmaktadır.
Sevgili milletvekilleri,
elbet ki ordumuzun maddi ihtiyaçları giderilmelidir fakat biliyorsunuz ki
ordumuzun ve askerlerimizin maddi ihtiyaçları kadar manevi
ihtiyaçları da var. Hep söyleriz, ülkemiz bir mozaiktir, çeşitli
kimlikler, çeşitli inançlar vardır. Fakat ne hikmetse biz buna uygun
davranmayız, özellikle Aleviler ve diğer inançlar burada yok
sayılır, ayrımcılık yapılır. Yukarıda
saydığım tüm mekânlarda mescitler var. AIeviler olarak biz
mescide de karşı değiliz, olmalıdır ama şunu da
biliyoruz ki herkesin kendi inancını öğrenmesi ve özgürce
yaşaması temel bir insan hakkıdır. Ama bu mekânların
hiçbirinde Alevilerin kendi ibadetini yapacak bir mekân yoktur, bu konuda
ayrımcılık yapılmaktadır. Özellikle de askerler
yaşarken bu ayrımcılık yapılır fakat en
acısı da son yolculuğunda yapılır; mülki amirlerin
katılması için, askerî yetkililerin katılması için Alevi
askerlerin cenazesi camiden kaldırılır. Bizim inanç
merkezlerimiz cemevleridir ve ilginç bir şey: Bu tören
yapıldıktan sonra Alevi aile, askerinin cenazesini alır, köyde
kendi inanç önderi dedeyle birlikte Hakka uğurlama törenini yapar, Hakka
uğurlar.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Tamam, orada da uğurlasın.
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) - Sataşma olmasın.
Şimdi,
bu konuda Alevi kurumları birçok kez Genelkurmay
Başkanlığına dilekçe vermiştir ama cevap
alamamıştır. Haksızlık etmeyeyim, burada bir istisna
var: 2015 yılında bir askerimizin cenazesine askerî yetkililer
katılmış ama mülki amirler katılmamıştır ama
bu bir defaya mahsus olmuştur, ondan sonra bunun arkası
gelmemiştir. Bu konuda çok çarpıcı bir örnek vereceğim.
Piyade Uzman Çavuş Oktay Durak El Babda yaşamını
yitirmiştir. Bu Alevi canımız Yozgat Çayıralan ilçesi
Çukurören köyündendir. Ailesi talepte bulunur Biz cemevimizde bu cenaze
törenini erkânımızla yapmak isteriz. diye. Yetkililer buna
karşı çıkar, neden de şu gösterilir: Orası bir Alevi
köyüdür, siyasilere tepkiler olabilir, onun için biz bu cenaze törenini Kayseri
1inci Komando Tugay Komutanlığında yapacağız. derler
ve yaptırırlar.
Değerli
milletvekilleri, buna bir çözüm bulmak zorundayız. Eğer biz Aleviler
diyorsak ki bizim ibadet yerimiz cemevidir, bu bitmiştir. Kimsenin
başkasının inanç yerini veya inancını tarif etme
hakkı yoktur; ne kimsenin hakkıdır ne de haddidir.
Anayasanın 2nci maddesi laik devlet der, 14üncü maddesi din ve vicdan
hürriyetinden bahseder. Bu temelde bu sorunu sulandırmadan,
bulandırmadan irfanevleri, kültürevleri gibi sulandırmalara
karıştırmadan, nasıl havralar, kiliseler, sinagoglar,
camiler inanç merkezi sayılıyorsa bizim cemevlerimiz de inanç merkezi
sayılmalıdır.
Ve
en ilginci de -arkadaşım dün belirtti- perşembe günü bizim inanç
merkezimiz Armutlu Cemevine güvenlik güçleri kapıları kırarak
girmiştir, insanlara şiddet kullanmıştır ve insanlar
orada duvarlara siyasi işaretler yapmışlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özen.
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) Amirlerin araştırmasından sonra,
uyarmasından sonra o işaretler kırmızı yağlı
boyayla boyanmıştır.
BAŞKAN
Sayın Özen, teşekkür ederim.
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) Bitireyim ben.
Arkadaşlar,
ondan sonra idrarını oraya yapmıştır. Biz bu ülkenin
vatandaşlarıyız. Bu ülkede güvenlik güçlerinin görevi can ve mal
güvenliğini sağlamaktır, insanlara zulmetmek değildir.
BAŞKAN
Sayın Özen, önerge üzerinde
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) Cümlemi bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) Bu da yetmezmiş gibi, biz o insanların yargı
karşısına çıkarılmasını isterken, bu gece
bir operasyon yapılmıştır, cemevi başkanımız
gözaltına alınmıştır. Ben bunu kınıyorum,
bunun hesabının sorulmasını bu yüce Meclisten istiyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci
madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
Ali
Kenanoğlu Zeynel
Özen
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa Antalya
Aynı mahiyet teki
diğer önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak üzere İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
Buyurun
Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
8inci maddede bir düzenleme yapılıyor ve bu düzenleme çok ciddi bir
keyfiyete yol açıyor. Deniyor ki: Vatandaşların günlük
yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede
zorlaştırmamak
ibaresini ekleyelim maddeye. Hangi maddeye?
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri. Şimdi, bu o kadar
tanımlanamaz ve keyfî bir şey ki hukuk devletini askıya almak
anlamına geliyor, başka hiçbir anlamı yok. Şimdi, bu maddeye
baktığımız zaman, Anayasanın 5 maddesine aykırılık
görüyoruz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesine
aykırılık görüyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarına aykırılık görüyoruz çünkü toplantı ve gösteri
yürüyüşleri konusu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine defalarca
taşınmış vaziyettedir ve
aykırılığı çok açıktır.
Şimdi,
çok uyanıkça bir şey yapmış doğrusu bu maddeyi
hazırlayanlar. Ben size bir şey hatırlatacağım:
Anayasa Mahkemesinin 2014/101 sayılı ve 2017/142 sayılı
kararları var. Bu karar neyle ilgili, biliyor musunuz? Bu karar, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin 2014 yılında demokratikleşme
paketi olarak nitelendirdiği yasayla ilgili. Orada toplantı ve
gösteri yürüyüşleri maddesine
vatandaşların günlük
yaşamını zorlaştırmayacak
ifadesini bir kriter
olarak getiriyorsunuz. Anayasa Mahkemesine gidiyor bu. Anayasa Mahkemesi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de içtihatlarına dayanarak
gerçekten çok önemli bir karar veriyor müthiş bir gerekçeyle;
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ne anlama geldiğini,
düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmak olduğunu ve bunun
sınırlanmasının, kısıtlanmasının bir
ülkede demokratik hak ve özgürlükleri nasıl engelleyeceğini çok
açık bir şekilde anlatıyor. Anayasa Mahkemesi
kararının gerekçesinde diyor ki: Toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenlenebilecek yer ve güzergâhın vatandaşların
günlük yaşamlarının zorlaştırmayacak şekilde
belirlenecek olması, toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlenebilecek mekânların sınırlandırılmasına
yol açacağından bu hakka yönelik bir müdahale niteliği
taşımaktadır. AİHM kararlarında da
vurgulandığı üzere toplantı ve gösteri yürüyüşünün
başkalarının günlük yaşamlarını bir miktar
zorlaştırması kaçınılmazdır. Demokratik toplumun
önemli yapı taşlarından olan toplantı ve gösteri
yürüyüşünün gündelik yaşamı bir miktar zorlaştırmasının
hoş görüyle karşılanması gerekir. diyor. Kim diyor?
Anayasa Mahkemesi diyor. Sizin getirmiş olduğunuz
değişikliği bu şekilde Anayasaya aykırı buluyor
ve Anayasaya aykırı bulurken bir gerekçe yazıyor. O gerekçede
diyor ki: Bir yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin
vatandaşın gündelik yaşamını
zorlaştırmasının, o yerin toplantı ve gösteri
yürüyüşlerine kapatılmasını haklılaştırabilmesi
için gündelik yaşamın aşırı ve katlanılamaz
derecede zorlaşması gerekmektedir. Siz şimdi ne
yapıyorsunuz? Bu lafı, Anayasa Mahkemesinin sizin getirmiş
olduğunuz o dönemdeki değişikliği bozarken
açıkladığı gerekçe cümlesini alıyorsunuz, şimdi
kanun teklifi olarak getiriyorsunuz. Yani çok uyanıkça bir şey ama
bakın, bu Anayasa Mahkemesinin önüne gittiği zaman gene Anayasaya
aykırılık tespit edilecek, gene gittiği zaman Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin önüne Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırılık tespit edilecek.
Nedir
ders? Bunun FETÖ darbe girişimiyle bir alakası var mı? FETÖ
darbe girişimini yapmadan önce toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinden faydalanarak mı darbe girişimine, 15 Temmuza
doğru yürüdü? Yo. Bunun neyle alakası var? Bunun şununla
alakası var: Siz, sizin görüşlerinize, sizin politikalarınıza
muhalefet eden toplumsal muhalefeti, demokratik muhalefeti aslında
toplantı ve gösteriyi yapamayacak hâle getirmek istiyorsunuz. Dert budur,
başka bir şey değil. Bu kadar büyük bir keyfiyetin, bir hukuk
devletini, hukukun üstünlüğünü bu kadar zorlamanın başka hiçbir
anlamı olamaz.
Ve
bu yetkiyi kime veriyorsunuz? Süper valilere. Bu memleket süper valilerden çok
çekti. İsimlerini saymak gerekirse yani çok isim sayılabilir. En
süper vali Gezi direnişi zamanındaydı: Hüseyin Avni Mutlu; sizin
valinizdi, ceza aldı. Neden? FETÖden.
Şimdi,
dolayısıyla, bakın biraz elinizi vicdanınıza koyun ve
bunu bir kez daha düşünün. Ama ben biliyorum şimdi bu
söylediğimin bir etkisi olmayacak sizin üzerinizde. Fakat bilin ki bu
getirilen düzenleme, hem Anayasa Mahkemesi açısından hem de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi açısından mutlaka bozulacak bir
düzenlemedir.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül
Buyurun
Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin 8inci maddesi üzerinde konuşmak için söz almış
bulunuyorum.
Bu
maddeyle, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununun 6ncı maddesinde düzenlemeye gidilmiş, toplantı ve
yürüyüş hakkı vatandaşların günlük yaşamını
aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak
şartıyla sınırlandırılmak istenmiştir. Bu
düzenlemeyle, anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının keyfî bir şekilde
sınırlandırılmasına, hatta engellenmesine yol açacak
bir hüküm konulmuştur. Daha önce, partimiz Cumhuriyet Halk Partisinin
başvurusuyla Anayasa Mahkemesi tarafından kısmen iptal edilen
vatandaşların günlük yaşamını
zorlaştırmayacak kuralının âdeta arkasından
dolanılmıştır.
Öncelikle,
bir: Yaşamını aşırı ve katlanılamaz
derecede zorlaştırmamak ifadesinin sınırı nedir?
Kriterini kim belirlemektedir? Burada aşırılık,
yasakçı zihniyetin yani AKP zihniyetinin sınırlarıyla
belirlenecekse İki kişi yan yana yürüyemez. demektir. Mesela, vali,
kamu otoritesi, kendisini vatandaş yerine koyup Günlük yaşamım
aşırı etkilendi. diyerek yasak koyabilecek midir?
Bir
de önümüze getirilen teklif 25 maddeden oluşup 15 yasayı
değiştirmektedir. Bu 15 yasanın en önemli maddelerinden biri
-daha önce yapmış olduğum konuşmada da söylediğim
gibi- 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine
eklenen bir paragraftı. Burada, on beş günü geçmemek üzere, ildeki
belirli yerlere giriş çıkışı kamu düzeni veya kamu
güvenliğini bozulabileceği şüphesi bulunan kişiler için
yasaklanabiliyordu, valiler belli yerde ve saatlerde kişilerin
dolaşmalarını ve toplanmalarını yasaklayabilecekti.
Şimdi
şöyle bakalım olaya, AKP sözcüleri diyor ki: Bu maddede biz
demokratik bir hakkı genişlettik, toplantı ve yürüyüş
hakkını genişlettik. Valilere koyduğunuz bu maddeyle ise
tam anlamıyla ortadan kaldırdınız. İki madde
arasında büyük bir çelişki var, bu çelişkiyi komisyonda da Genel
Kurulda da açıklayacak hiçbir açıklamanız olmadı. Bu nedenle,
toplantı ve gösterinin, protestonun amacı ses duyurmak olduğuna
göre, bu teklifle siz bu amacın tersi bir uygulama getirip zaten OHAL
döneminde seslerini kısmaya çalıştığınız
muhalefetin sesini tamamen kısmak istiyorsunuz. Bu zamana kadar keyfî
uygulamalarla yurttaşların en temel haklarından biri olan
toplanma hakkını, bir de vatandaşları alet ederek hepten
yok etmek istiyorsunuz.
Kanunlar
genel, anlaşılabilir ve açık olmalıdır. Bu düzenleme
asla hukuki ölçülülüğe sahip değildir, anlaşılır ve
açık değildir; tek anlaşılan, keyfî, yasakçı
zihniyetin devamı olduğudur. Bu düzenleme, Anayasa'mızın
Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
başlıklı 13üncü maddesine, Düşünceyi açıklama ve
yayma hürriyeti başlıklı 26ncı maddesine, Hak arama
hürriyeti başlıklı 36ncı maddesine
aykırıdır; ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarıyla da çelişmektedir.
2017
yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkını ihlal etmekten Türkiye'yi 9 kere mahkûm
etmiştir. Bu maddenin kabul edilmesi demek daha çok mahkûmiyet kararı
alınacak demektir. Türkiye AİHMde tazminata mahkûm edilince tazminat
miktarı hazineden yani hepimizden çıkacaktır, bunun göz
ardı edilmemesi gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun sağlam temeller
üzerine oturtulması için ön koşul niteliğine ve öneme sahiptir.
Siyasi iktidarın ve iktidar dışındaki tüm siyasi
grupların hareketlerine ve politikalarına yön verebilme
olanağı sağlar. Bu olanak demokratik ve çoğulcu
toplumların inşasında ve sürekliliğinde önemli rol oynar.
Sanırım, siyasi iktidar tam da buradan korku duymaktadır. O
nedenle kendinden olmayana söz hakkı vermemek için elinden geleni
yapmaktadır. Bizler, sizin içini boşaltmaya
çalışmanıza rağmen, direndiğimiz yüce Meclisin
çatısı altında demokrasi, adalet mücadelesi vermeye devam
edeceğiz ve devam etmekteyiz.
Genel
Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler hakkında son olarak Aksaray Milletvekili Ayhan Erel
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
EREL (Aksaray) Konuşmadan önce düşün, gereği var
mıdır, şefkat barındırıyor mu, kimseyi
incitebilir mi, sessizliği bitirecek kadar değerli mi prensibi
ışığında konuşmama başlıyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle, Batı Trakya
Türklüğünün şehit lideri Doktor Sadık Ahmet Beyi rahmet, minnet
ve şükranla anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Türkiyenin
siyasi, ekonomik, mali bağımsızlığını
sağlayan, Lozan Antlaşmasına giden yolda kilometre taşlarını
döşeyen, bu uğurda bedel ödeyen, can veren, kan veren başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle,
şükranla anıyorum.
Yine,
Gazeteciler ve Basın Bayramını kutluyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İktidar,
bir yandan FETÖnün küllerinden yeni kalkışma endişesi
yaşıyor, diğer yandan da FETÖ terör örgütünün siyasi
ayağının ortaya çıkarılması yönünde verilen
önergeyi kabul etmiyor. Bu yaman çelişkiyi yüce Türk milletinin
takdirlerine sunuyorum.
Bu
kanundan anlaşılan, iktidarın korku ve kaygısı FETÖ
denilen lanet terör örgütünün tekrar devlete karşı
kalkışması çaba ve gayreti ise bu terör örgütünün kökü
kazınmalıdır. Biz İYİ PARTİ olarak Türk
devletine, Türk milletine zarar veren,
bağımsızlığımızı ve bölünmez
bütünlüğümüzü tehdit eden her türlü terör örgütüyle yapılan ve
yapılacak olan mücadelede devletimizin yanında, Hükûmetin
yanında olmaya her zaman hazırız, gerekli desteği de
veririz.
Muhalefet
demek her şeyi eleştirmek demek, iktidar demek ise hiçbir
eleştiriyi kabul etmemek demek değildir. Keşke iktidar
muhalefetin, muhalefet iktidarın kaygı ve düşüncelerini dikkate
alarak ortak bir metinde anlaşma imkânı olsaydı. Dileğim,
bundan sonraki çalışmalarda bu uzlaşmanın
sağlanmasıdır.
6/10/1983
tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına genel asayişi
bozmayacak ibaresinden sonra gelmek üzere , vatandaşların günlük
yaşamını aşırı ve katlanılmaz derecede
zorlaştırmayacak ibaresi eklenmiştir. şeklindeki
düzenlemenin kanun metninden çıkarılması gerekir. Zira, eklenmek
istenen ibare kanunların genel, anlaşılabilir, açık olması
şartıyla çelişmektedir; muğlak, soyut ve herkese göre
farklı değerlendirilebilecek ifadelerle anayasal bir hakka keyfî
şekilde müdahale edilmek istenmektir.
Anayasamızda
yer alan temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına,
açıklama ve düşünceyi yayma hürriyetine, hak arama hürriyetine
aykırı olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile hukukun
temel ilkelerine aykırıdır.
Günümüzde
teknoloji birçok değeri ölçebilmektedir ancak soyut bir kavram olan
aşırı ve katlanılmaz değerlerini ölçebilecek bir
alet henüz bulunamamıştır. Kişilerin ve toplumların
hayat tarzları, örf ve âdetleri, inanç ve düşünceleri, iklim
şartları, sosyoekonomik ve kültürel durumları,
aşırı ve katlanılmaz değerleri farklılık
gösterebilir. Karadeniz kıyısındaki bir kentte, beldede sizin
kemençe eşliğinde yapacağınız bir gösteriyi orada
yaşayan vatandaşlar hiç bıkmadan, üşenmeden sabaha kadar
takip edebilirler, dinleyebilirler, buna katlanabilirler ama aynı yerde
davul zurnayla yapacağınız gösteri bir saat sonra oradaki
vatandaşların tepkisine neden olabilir. Soyut olan ve
kullanıcıya çok büyük, geniş tasarruf alanları ve keyfî
davranma imkânları verecek bu metnin kanun metninden çıkarılmasının
uygun olacağı kanaatindeyim.
Hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci
madde kabul edilmiştir.
9uncu
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
Zeynel
Özen Meral
Danış Beştaş Ali
Kenanoğlu
İstanbul Siirt İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerle ilgili olarak Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş
Buyurun
Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet,
OHALin üç yıl daha uzatılmasına dair kanun teklifi
görüşülüyor. Aslında biraz geçmişe gitmek lazım, iç
güvenlik yasasının görüşüldüğü dönemlere. 4 Nisan 2015te
6638 sayılı bir iç güvenlik yasası getirilmişti. O zaman
Türkiye kamuoyunun, demokrasi güçlerinin gerçekten çok büyük bir tepkisi
olmasına rağmen bu kanun buradan geçirildi ve o günden bugüne
aslında OHALsiz, engelsiz, özgürlüklere dayalı bir ortam hiçbir
zaman oluşmadı.
Bu,
herkesin söylediği üzere, olağanüstü hâli üç yıl daha
uzatıyor, hem de görüşmesiz uzatıyor. Aç ayda bir artık bu
Meclis OHALi uzatmak için burada toplanmayacak, görünüşte de olsa bir
oylama yapılmayacak çünkü bu uzun vadeli sunuldu.
Burada
Anayasaya aykırılıkları birçok milletvekili söyledi. Doğrusu
Neresinden tutayım? diyeceğim yani Anayasaya uygun tek bir
cümlesini görmedim. Anayasa Komisyonu üyeliğini uzun süre yaptım, en
çok çalıştığım alanlardan biri, tutulacak hiçbir
yanı yok. Yani Anayasanın OHALle ilgili 119 ve 15inci maddeleri
uygulanmıyor gibi görünüyor oradan ama sadece hak ve özgürlüklere
ilişkin maddeler değil, Anayasanın temel felsefesi ve
bakış açısı tümüyle bir kenara bırakılıyor,
askıya alınıyor; biz sıfırdan yeni bir düzen ihdas
ediyoruz, bu sistemin hukuksuzluklarını meşrulaştırmanın
aracı olarak bu yasa getirilmiş oluyor.
Şimdi, nedir?
Hummalı bir çalışma var. Tatile girecektik, alelacele Meclis
toplantıya çağrıldı. Neden? OHAL için. Neden? Bedelli
askerlik için. Peki, Türkiyenin sorunu bu mu gerçekten? Türkiyede şu anda
80 milyon yurttaş Aman OHALi uzatın, bizim ekonomimiz yerinde,
özgürlüklerimiz tıkırında, kadınlar her gün ölmüyor,
çocuklar her gün istismara uğramıyor, öğrenciler, binlerce
öğrenci cezaevinde değil, kanun hükmünde kararnamelerle sosyal olarak
idam edilen yüz binlerce insan yok... Bütün bunlar dururken biz gelmişiz
burada iktidarın istemiyle, iktidar partisinin istemiyle -artık
Bakanlar Kurulu da yok- bu maddeleri tartışmak zorunda
kalıyoruz. Gerçekten büyük bir garabet yine önümüzde. Neden? Çünkü iktidar
özgürlük ortamında yaşayamaz, çünkü iktidar, baskı rejimiyle,
baskı yöntemleriyle kendisine her söz söyleyeni tutuklayarak, öldürerek,
cezaevine atarak, gözaltına atarak, işkence ederek, işten atarak
kendisini sağlama almaya çalışıyor. Peki, ne diyor bu kanun
gerçekten? Ben işin şeyine bakayım. Valilere diyor ki: Ya,
bütün yetki sizde, birini sevmiyor musunuz? -Mealen söylüyorum tabii, mecazi
anlamda- Almayın ile. Bir milletvekilini bile sen orada gerekçeni yarat,
ile alma bir hafta, on beş gün. Gazeteciyi mi istemiyorsun? Alma. Bu
valiler kim? İktidarın valileri. Helikopterlerle 24 Haziranda köy köy
gezip seçim çalışması yapan valiler. Yine bir yerden talimat
alacaklar, Şu şu isimler bu ile girmesin. diyebilecekler. Yani
istemediğinizi almayın, keyfiyet sınırsız.
Toplantı ve özgürlük hakkı, var mı böyle bir hak ya? Kim var
diyebilir iktidar partisi sıralarında oturanlar hariç? Gece
yarısı miting yaparlar, Atatürk Havalimanında sabah 04.00te
Erdoğan karşılanır on binlerle ama bizler, muhalefet partileri
hiçbir zaman toplantı ve yürüyüş hakkını, özgürlük
hakkını kullanamıyoruz ya bir müdahale ya bir gaz ya bir
soruşturma ya bir tutuklama, şimdi, bunu daha da
sınırlandıran sözde Anayasa Mahkemesinin kararına uygun
hâle getiriliyor. O da işin safsatası.
Üst araması yetkisi
yargıdan alınmış arkadaşlar, kolluğa
verilmiş, idari yetkiliye verilmiş. Çok vahim. Gözaltı süresi
toplu suçlarda on iki gün. E, zaten gözaltı bireysel suçlarda var mı
ki? İstediğine diyor ki: Sen toplu suç işledin. Kolluk istediğinde
ifade alabilecek. Artık cezaevlerinde hiç kimsenin güvenlik hakkı
yok. Savcının izniyle kolluk her gün gidip Ben senin ifadeni tekrar
alabiliyorum. diyecek, bu da işkencenin tabii ki önünü açan bir mesele.
Cumhurbaşkanına hakaret edenler hakkında soruşturma
azmış gibi yeni bir ihdas yapılmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Gerçekten, bu kanun hukuksuzluğun,
faşizmin cisimleşmiş hâlidir. Kesinlikle bu, Türkiye
yurttaşlarına dayatılan bir faşist gömlektir, bunu
reddediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz alan İstanbul Milletvekili
Turan Aydoğan.
Buyurun
Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
özgürlükleri konuşabilmek için önce özgürlükten ne
anladığınıza bakmak gerekiyor. Özgürlükten sadece
sandıktan çıkmayı, demokrasiden de sadece sandıktan
çıkmayı anlarsanız burada konuşulanları anlayamazsınız.
Özgürlükler ve demokrasi bir sivil meseledir. Sivil meseleler de sadece
sandıkla alakalı değildir, insanın yaşamsal
alanları, kılcal damarlarıyla alakalıdır. Sivil mesele
nedir? İşte, bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerini
doğru zamanda, doğru zeminde, doğru şekilde yapabilme
yeteneğidir. Böyle muallak ifadelerle, her yere çekilebilecek ifadelerle
"Yaşamı çekilmez hâle getirmesi. falan filan gibi kimin
tarafından ne şekilde yorumlanacağı bilinemeyecek
ifadelerle toplantı ve gösteri yürüyüşlerini bir şekle
bağlamaya kalkarsanız, önce, 2014 yılında işte o
karşınıza çıkan Anayasa Mahkemesi kararına bir defa
saygısızlık ediyor olursunuz. O kararda anlatılmak istenen
sizin bu ifadeyi koymanız değil, o kararda anlatılmak istenen
şudur: Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin özü kısmen
vatandaşların hayatını da çekilmez hâle getirebilir.
Özelliği itibarıyla, tepkisini ortaya koyan vatandaşın
tepkisinin anlaşılabilmesi için sosyal hayatta ufak bir farklılaşmanın
da oluşması gerekir. Yani bir yerde yürünülüyor olmasını,
bir yerde tepki koyuluyor olmasını anlayabilmek için o günkü
sosyolojik tabloda kısmi değişikliklerin olması gerekir,
yoksa insanları dağ başına gönderirsiniz Orada
istediğiniz gibi bağırın. dersiniz. Zaten OHAL süresinde
bunu yaptınız. Bundan sonra, bununla beraber de eline bu yetkiyi
verdiğimiz valiler aynı şeyleri yapar, İstanbulda der ki:
Aydos Tepesine çıkın, Sultangazinin bilmem neresine
çıkın, gidin, orada bağırın. Vatandaşın
hayatı orada zora sokulmaz işte, katlanılmaz hâle, çekilmez hâle
gelmez. Bunun yorumu oraya kadar gider. Ha, bunu da kimle yaparsınız?
Uzun yıllar boyunca, Sayın Cumhurbaşkanı -AK PARTİ
Grubuna söylüyorum- Sayın Genel Başkanınız
seçilmişler ve atanmışlar diye ayrım yaptı.
Siyasetin kaymağını buradan yediniz. Hâlâ bize sivillik
hatırlatmaya çalışıyorsunuz, tam bir resmî parti hâline
geldiniz, faşizan bütün uygulamaları Genel Kurula getiriyorsunuz,
totalist bütün uygulamaları Genel Kurula getiriyorsunuz, arkasına
da biraz sivillik katabilir misiniz? Çabanız yeter mi bilmiyorum.
İşte, Sayın Cumhurbaşkanı, sizin Genel
Başkanınız yıllarca seçilmişler ve
atanmışlar diye ayrım yaptı. Ben seçilmişim,
atanmışları tanımam. dedi, hatta bazen Yargıyı
da tanımam. dedi, yakın tarihte de yargıyı
tanımadı, Anayasa Mahkemesinin kararlarını
tanımayacağını söyledi. Özellikle bugün basın
özgürlüğünden bahsederken gazetecilerle ilgili verilmiş Anayasa
Mahkemesi kararını da tanımayacağını, mahkemenin
uymaması gerektiğini söyledi. Şimdi ne oldu da
seçilmişlerden, şuradan, buradan vazgeçtiniz, atanmış bir
hiper vali yaratıp, ne olacağı belli olmayan bir sürece
sokuyorsunuz bu memleketi? O hiper vali bu muallak ifadelerinizle beraber esas
hepimizin hayatını çekilmez hâle sokabilir. Buradan vazgeçin.
Öyle
garip şeyler yapıyorsunuz ki
TMSFyi züccaciye dükkânına
çevirdiniz. Vatandaşın Anayasadan kaynaklı mülkiyet
hakkını yok sayıyorsunuz, tamamını TMSFnin kontrolüne
vereceksiniz, büyük bir ihtimalle burada idari makamlarla hayata soktuğunuz
diğer olaylar gibi bedavaya da satarsınız. O züccaciye
dükkânında
Şu ifadeler var ya İltisaklı olduğu
değerlendirilen
Kim değerlendirecek, nasıl
değerlendirecek, içeriğine ne koyacak? Ne olduğu belli
değil. Biz hukukçuyuz, aklımızla oynamayın.
İltisaklı olduğunu değerlendirecek olanlar da yargı
makamları değil idari birtakım makamlar. Yarın, ben o
makamlarda olur da size kafam bozulursa Siz FETÖyle
iltisaklısınız. derim, hem de çok kolay derim çünkü bir dünya
veri sizi FETÖ'yle iltisaklı hâle getirebilir.
Bakın,
sizin başınıza gelir bu, uyarıyorum. Bu, iltisaklı
bilmem ne ifadesi en çok sizleri zorlar. İki yıl boyunca hiçbir
şey yapmadınız galiba, bu FETÖ neyse ODTÜlü öğrencileri
alıyorsunuz, Boğaziçili öğrencileri alıyorsunuz,
gazetecileri alıyorsunuz, Oğuz Güveni alıyorsunuz, Hüsnü Mahalliyi
alıyorsunuz, onu alıyorsunuz, bunu alıyorsunuz, Nurjuvaziyi
yazan Eren Erdemi alıyorsunuz, ona da FETÖ'cü diyorsunuz, ona da
FETÖ'cü diyorsunuz, ona da diyorsunuz. Ya, bu nasıl bir
aymazlıktır ya! Biraz hukuku da saygılı kullanmak gerekmez
mi? Bu getirdiğiniz kanun Magna Cartadan beri gelen bedeli ödenmiş
özgürlükleri ortadan kaldırmaya ve Türkiye'yi totalist bir iktidar
hâline getirmeye yönelik kanundur. Umarım en çok zararı da siz
görmezsiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin son
cümlesinde yer alan gösteri yürüyüşlerinin dağılma saati
ifadesinin gösteri yürüyüşlerinin bitirilme saati olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet
Ulvi Yönter Mehmet
Taytak Yaşar
Yıldırım
İstanbul Afyonkarahisar
Ankara
Edip
Semih Yalçın Mehmet
Celal Fendoğlu
İstanbul
Malatya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi
Yönter.
Buyurun
Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifine desteğimiz malum. 9uncu madde üzerinde
vermiş olduğumuz önergenin kabulünü de temenni ediyorum. Ben
özellikle, tabii, gündem de bununla yakından ilişkili olduğundan
dolayı dün de bahsettim, bugün de tekrarlayacağım, uzman
çavuşlarımızı, uzman jandarmalarımızı
ısrarla, inanarak, samimiyetle konuşmaya devam edeceğiz.
Onların meselelerinin çözülmesini arzu ediyoruz çünkü ülke güvenliği,
ülke bekası, istiklal hukukumuz, istikbal haklarımız şu
anda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde fedakârca görev yapan kahraman
güvenlik güçlerimizin özlük haklarının düzeltilmesiyle de, takdir
buyurursunuz ki, yakından ilişkili. Bunlar arasında uzman
çavuşlarımızın, uzman jandarmalarımızın çok
ama çok farklı yönleri, tarafları var. Uzman
çavuşlarımızı bilmeyen olabilir. Bu kahraman rütbe uzman
çavuşlarımıza ait ve bu rütbeyi koluna takan
kahramanlarımızın en temel sorunlarının bir
kısmını dün paylaştım; sözleşmeli dedim, 3269
sayılı Kanunun düzeltilmesini, uzman çavuşlarımızın
kadroya alınmalarını temenni ettim, bunu sizlerle
paylaştım.
Değerli
arkadaşlarım, kahraman uzman çavuşlarımızın
kadroya alınmalarının yanı sıra bir de temel
meseleleri ve beklentileri var. Ne? Şudur: Orduevine giremiyorlar yani
Afrine giriyorlar, El Baba giriyorlar, şehit olup tabuta giriyorlar,
üstelik cennete giriyorlar, gelin görün ki orduevine bir türlü giremiyorlar.
Millî Savunma Bakanlığımızı yapmış
Sayın Bakanımız burada, kendisi de bizi herhâlde anlayacak ve
onaylayacaktır. Uzman çavuşlarımız orduevine niye giremez
değerli arkadaşlarım? Ben düşünüyorum,
tartışıyorum, sorguluyorum Acaba orduevinde ne var?
Görülmeyecek, bilinmeyecek bir şey var mı? diyorum. Afrinde,
sınırlarımıza yakın yerlerde beka mücadelesi veren,
kahramanca duruş gösteren, hainlerle, teröristlerle âdeta göğüs
göğüse çarpışan kahraman uzman çavuşlarımız
cephedeyken komutanlarıyla bir arada, gelin görün ki orduevine
geldiği zaman Hayır, sen giremezsin. diyorlar, eşiyle geliyor
durun diyorlar, çocuğuyla girmek istiyor hayır diyorlar. Bu
çelişkiyi aşmak zorundayız, orduevinin kapılarını
kahramanlarımıza açmak zorundayız. Zannediyorum, şu anda,
bütün hepiniz meseleye vicdanen baktığınızda bunu
göreceksiniz ve kabulleneceksiniz.
Merhum
Nurettin Topçu Vicdan, doğru ile yanlışın tefrik
edilmesidir. diyor. Doğru ile yanlış burada belli. Merhum Erol
Güngör adaleti tarif ediyor değerli arkadaşlarım: Adalet bir
hakkın haklısına iadesi.
Bu
orduevine girilmesi uzman çavuşlarımızın hakkı
mı? Anasının ak sütü gibi hakkı. O zaman biz bu adaleti
niye sağlayamıyoruz? Uzman çavuşlarımıza elimizi niye
uzatamıyoruz? Orduevinin kapılarındaki kilidi hep beraber niye
kıramıyoruz, niye açamıyoruz? Öyle değil mi Sayın
Bakanım? İstirham ederim, sizler de lütfen gerekli düşüncenizi,
duygunuzu, tepkinizi ortaya koyun, hep beraber bu meseleyi çözelim. Cephede
kurşuna ortak olan kahramanlar, orduevinde bir bardak sıcak çaya
maalesef ortak olamıyor, masaya oturamıyor, orduevine giremiyor. Bunu
çözmek zorundayız, bunu aşmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, sürem de azaldı, bu kahraman kardeşimiz
Cüneyt Osman Gül. Bursada 15 Temmuz gecesi gazi oldu, iki bacağından
mahrum. Bu gazimiz, bu kahramanımız şimdi orduevine giremeyecek,
öyle mi? Bunu vicdanlarınıza havale ediyorum, takdirlerinize
sunuyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
9uncu madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
10uncu madde üzerinde üç farklı önerge var. Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç Zeynel
Özen
Mersin Adana İstanbul
Ali
Kenanoğlu Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge hakkında Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları
Oruça söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Tarsus Cezaevinde tutuklu
bulunan Zeynep Turan arkadaşımızın,
arkadaşlarının bulunduğu odaya nakledilmesiyle ilgili yirmi
altı gündür açlık grevinde olduğunu belirtmek istiyorum. Bu
talebinin bir an önce yerine getirilmesini istirham ediyorum.
Görüşülen
kanun teklifinin hem bütününe baktığımızda hem de maddeleri
tek tek değerlendirdiğimizde OHALin ortadan
kalkmadığı apaçık ortadadır. Tam tersi,
süreklileştirilen, kalıcılaştırılan ve olağanlaştırılan
bir OHALle, OHAL yasasıyla, kanun teklifiyle karşı
karşıyayız. OHAL uygulamaları yasalara tek tek yedirilerek
daha katmerli ve sıkıyönetimin muadili olan sivil görünümlü bir
yönetim biçimi bizlere bu kanun teklifiyle dayatılmaktadır. Zaten
yeterince tırpanlanmış olan temel hak ve özgürlükler, bu kanun
teklifi şayet kabul görürse yasal bir statüye kavuşarak
kalıcılaşacaktır.
Bir
önceki Meclis, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi lehine
taammüden yetkilerinden vazgeçmiştir. Şu anki Meclise
çağrımızdır: Elinizde bulunan yasama yetkisini yürütmeye
devretmeyiniz. Dolayısıyla hâlâ bizlerin uhdesinde olan kimi
yetkileri devretmemek bu Meclisin önemli görevleri arasında yer
almalıdır. Yitirdiği yetkileri geri kazanmak bu Meclisin temel
görevlerinden birisidir; aksi takdirde, şu sıralarda oturmanın
bir anlamı kalmayacaktır.
Bu
kanun teklifiyle tamamen başına buyruk, yeterince
merkezîleşmiş ve otoriterleşmiş bir rejime doğru
gidiyoruz. MİTe tanınan muafiyet aslında bu
anlayışın ifadesidir ve yansımasıdır. Bahsi geçen
teşkilatın bugüne kadar birçok karanlık meselenin arkasında
yer aldığı çeşitli biçimlerde ortaya
çıkmıştır. Bunların birkaçını
sıralayacak olursak: Kürt sorunuyla ilgili çözüm süreci devam ederken
Pariste 3 Kürt kadın öldürülmüştür. Ceylânpınarda polisler
öldürülmüş ve bunun arkasından çözüm sürecinde masa
devrilmiştir. İnsani yardım adı altında
IŞİDe, El Kaide gibi terör örgütlerine, kanlı tecavüzcü
örgütlere lojistik destek sağlanmış, askerî teçhizat konusunda
destek sağlanmıştır. Bu konuyu ortaya çıkaran ve
şu an aramızda olması gereken Sayın Enis Berberoğlu
-bu arada Leyla Güveni de hatırlatmak istiyorum- ve Cumhuriyet gazetesi
bunun bedelini ödemiştir. Suruç, Ankara gar katliamı, Reyhanlı
katliamının arkasında yine ismi geçen teşkilatın
olduğu ortadadır, belgelenmiştir. Dolayısıyla bu
teşkilatın sorgulanamaz, dokunulamaz olmasını bizler asla
kabul etmiyoruz. Hiçbir şey temel hak ve özgürlüklerden ve insanların
yaşamından daha kıymetli değildir ve daha üstün
değildir.
(x)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Türkçe! Türkçe!
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Zulmü ve ihtirası kıbleniz
görmekten vazgeçin ve şunu bilin ki bu ülkede yaşayan tüm halklar ve
inançlar, hangi dilden, hangi dinden olursa olsun işçiler, emekçiler,
yoksullar, kadınlar, doğa ve insan hakları savunucuları,
LGBTİler -özellikle altını çizmek istiyorum- işsizlikle,
açlıkla terbiye etmeye çalıştığınız
KHKliler, sizlere boyun eğmedi, bundan sonra da boyun eğmeyecek.
Bizler de bu kürsüden sözümüz olsun ki onların sesi, sözü olmaya devam
edeceğiz, yanlarında olmaya devam edeceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 10uncu maddesinin son paragrafının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde konuşmak üzere Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun
Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maddenin özüne geçmeden izninizle bir gözlemimi sizlerle
paylaşmak isterim. Malumunuz olduğu üzere, dün bir tartışma
yaptık, bakanların burada olmadığını gözledik.
Burada arkadaşlarımız oturuyorlar arka sıralarda ama onlar
bakanlarını temsil etmiyorlar, kurumlarını temsil
ediyorlar.
Biz
bir kadınlar ve cesurlar hareketi olarak yola çıktık. Bu
kadınlar hareketi fonksiyonumuz hâlâ bugün de geçerli ama ben oraya
baktığımda durumu çok yadırgıyorum, bir tane
kadın memur yok.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Var orada en arkada.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) - En arkadaki sizin memurunuz.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Hayır ya önde oturuyor.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) O Komisyon.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Sizin sırada da yok.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) Şimdi ben şunu söylemek istiyorum: Bu
yadırganacak bir tablodur. Bunun Başkanlık ve Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından önümüzdeki dönemde
gözlenmesini talep ediyorum.
Maddeye
girersem, maddenin özüne girersem, biliyorsunuz, vücudumuz
hastalandığı zaman kendi bağışıklık
sistemimizle bunu tedavi etmeye çalışırız. Bunu
başaramadığımız zaman ne yaparız? Antibiyotik
alırız ama antibiyotiklerin yan etkileri vardır, dozunu iyi
ayarlayamazsanız sonucuna katlanırsınız. Bu, sizi ölüme
kadar götürebilir. İstihbarat teşkilatları da antibiyotiktirler.
Her devletin antibiyotiğe ihtiyacı vardır, istihbarat
teşkilatına ihtiyacı vardır ama bunun dozunu
ayarlayamazsanız, bu yasa teklifinde olduğu gibi bir dokunulmazlık
verirseniz devleti öldürmezsiniz ama demokrasiyi ve hukuk düzenini
öldürürsünüz. Dolayısıyla biz bu anlayışla, bu maddeye
muhalif olduğumuzu arz etmek isteriz.
Bununla
bağlantılı olarak bir sonraki maddedeki bir garabete de
işaret etmek isterim Sayın Başkan izninizle. 11inci maddenin
(3)üncü fıkrasına dikkatinizi çekmek isterim. Buna garabet diyorum,
aslında buna, bu maddeye, benim, raf ömrünü doldurmuş defolu mal
demem lazım; tekrar ediyorum, raf ömrünü doldurmuş defolu mal. Niye
bunu söylediğimi de açıklayayım size: Soruyorum sizlere, bu
teklifi getirenlere veya Komisyona, Genelkurmay Başkanı
hakkındaki kovuşturmaya kim izin verecek? Tekrar ediyorum,
Genelkurmay Başkanı hakkındaki kovuşturmaya kim izin
verecek? Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanlığına
bağlandı, burada yazmıyor. İyi ki biz varız, iyi ki
biz varız, eğer biz olmazsak siz Cumhurbaşkanının
hışmına uğrarsınız.
Cumhurbaşkanı
15 Temmuzda bu düzeni değiştirdi. Bu, eski Türkiye yani sizin
tabirinizle eski Türkiyenin cümlesi. Niye hâlâ burada yer alıyor? Ben bu
cümleye ve bu maddeye muhalif olduğum için bir yazım önerisinde
bulunmayacağım, bu sizin üstünüze düşen bir görevdir.
Teşekkür
ederim.
Saygılarımla.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin son cümlesinde
geçen kapsamı ibaresinin çerçevesi olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Olcay
Kılavuz Edip
Semih Yalçın Mehmet
Taytak
Mersin
İstanbul
Afyonkarahisar
Memet
Bülent Karataş Cemal
Çetin
İstanbul
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz konuşacak.
Buyurun
Sayın Kılavuz. (MHP sıralarından alkışlar)
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk
basınına emek veren tüm çalışanların Gazeteciler ve
Basın Bayramını canıyürekten kutlarım.
Batı
Trakya Türklüğünün efsanevi lideri şehit Sadık Ahmeti rahmetle,
minnetle yâd ediyorum.
Türk
milletine ve milliyetçi, ülkücü harekete büyük hizmetleri olmuş
değerli ağabeyim Tayfun Kütükü rahmetle, minnetle, saygıyla yâd
ediyorum.
Yine,
hain PKKlılar tarafından şehit edilmiş değerli
ağabeyim Cengiz Akyıldızı rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifi
terörle mücadele açısından son derece önemli olduğu için
partimizin grubu adına hatiplerimiz tarafından görüşler ifade
edilmiştir. Bu mesele bir beka meselesidir dolayısıyla terörün
kökü kazınmalıdır.
Bildiğiniz
gibi, ayrıca, bir mücadele de ülkemiz adına gerçekten
şarttır, kaçınılmazdır. Uyuşturucu ve madde
bağımlılığı ülkemizin en büyük belalarından,
musibetlerinden de bir tanesidir. Takdir edersiniz ki bir milletin
geleceği gençliktir. Bir milletin en büyük hazinesi, zenginliği yine
gençliktir. Bir milletin umudu, teminatı yine gençliktir.
Dolayısıyla, bugün Türk gençliği çok büyük tehlikelerle ve
tehditlerle karşı karşıyadır, bunun başında
da maalesef ki uyuşturucu ve madde bağımlılığı
gelmektedir. Genç kardeşlerimiz çok küçük yaşlarda -ana
kuzuları, baba evlatları- böyle bir felaketin maalesef ki
ağına düşmektedir. Dolayısıyla bizler Ülkü
Ocakları olarak, rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeşin
emaneti olan Ülkü Ocaklarının bugünkü emanetçileri bu belayla, bu
felaketle kararlı bir şekilde mücadelemizi devam ettirmekteyiz.
Genç kardeşlerimizin her
şeyden evvel Türk milletine ve dünya Türklüğüne en iyi şekilde
hizmet edebilmelerinin temelinde ilim, teknik, spor, sanat ve sosyal sorumluluk
projeleri kapsamında varlıklarını ortaya koydurmaya
çalışıyoruz ve bu musibetten de uzak tutmaya
çalışıyoruz. Ülkü Ocakları olarak Cehalet adlı
tiyatromuzla, genç kardeşlerimizin bu bataklığa, bu pisliğe
nasıl düştüğünü bu tiyatromuz aracılığıyla
ortaya çıkarıyoruz ve Damarlarındaki asil kanı kirletme.
anlayışıyla kardeşlerimizi bilinçlendiriyoruz. Yine
konferanslarımızla, seminerlerimizle genç kardeşlerimizi
şuurlandırmaya çalışıyoruz. Resim sergilerimizle yani
bir gencin uyuşturucu ve madde bağımlılığına
düşmeden evvelki hâlini, başladıktan sonraki aşama
aşama gelmiş olduğu durumun ne olduğunu göstermek
maksadıyla bu tür resim sergisi faaliyetlerini gerçekleştiriyoruz.
En acısı nedir? Bu
uyuşturucu maddeden elde edilen gelirlerin, paraların maalesef ki
Türk askerimize, Türk polisimize kahpe terör örgütü PKK tarafından bir
kurşun olarak döndüğünü de kahrolarak ifade etmek istiyoruz. Biz,
Allahın izniyle, Türk gençliğini, ajanlara, provokatörlere,
casuslara rağmen bilimin ışığında ve kendilerini
her türlü karanlık ellerin elinden kurtararak yarınlara
sağlıklı bir şekilde, sağlam bir şekilde
ulaştırmasının mücadelesini vereceğiz.
Liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli Beyefendinin genç kardeşlerimize ifade ettiği gibi, Sizler
geleceksiniz, gelecek sizsiniz. diyor.
Dolayısıyla
uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla
alakalı bu kanun boşlukları çok daha caydırıcı
bir şekilde sonuçlandırılmalıdır ve geleceğimiz
olan, umudumuz olan genç kardeşlerimizi bu belalardan, musibetlerden uzak
tutmalıyız diye ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OLCAY KILAVUZ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her birinizi
saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi 10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde
kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
11inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
Ali
Kenanoğlu Zeynel
Özen
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
İstanbul
Aksaray
Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa
Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak üzere İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu.
Buyurun
Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cümlenizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde söz
aldım ve bu kanun ve maddeyle yapılan değişiklikler göz
önüne alındığında istisnai bir durum olarak addedilen
olağanüstü hâl, hukuk düzeninin kurucu sistemi hâline getirilmektedir. Bir
diğer değişle, darbe tehdidi uyarınca uygulamaya konulan
kural ve usuller normalleştirilmekte, hukukun temel belirleyici
mekanizması hâline getirilmektedir. Yapılan değişiklikler
aracılığıyla sıkıyönetim, 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanununun 15inci maddesince suç teşkil eden
hususlara baktığımızda
olağanlaştırılmış, söz gelimi, özellikle
değişiklik öngörülen 220nci madde -yani 11inci maddenin alt
başlıklarından bir tanesidir- göz önüne alındığında
güvenlikçi paradigma normalleştirilmeye
çalışılmıştır. Yanı sıra, sürekli alarm
durumu uyarınca örgütlenen değişikliklerle demokratik hak ve
uygulamaların mümkün zemini de böylelikle askıya
alınmaktadır.
Şimdi,
kanun üzerinde savunma yapılırken, dün kanun burada
anlatılırken özellikle üç hususa değinildi.
Anlatılırken, hak ve özgürlükler kısıtlanırken
bunların beka sorunu, ülkenin yaşadığı tehditler
üzerinde duruldu, olumlu tarafı anlatılırken de toplantı,
gösteri yürüyüşlerinin gece on ikiye kadar sürdürülebilme imkânı
üzerinde duruldu ama şu ilave edildi: Valiler izin verirse.
Şimdi,
olağanüstü hâl kalktıktan sonra Suruç katliam anması vardı,
ben de İstanbul Kadıköyde bu anmadaydım. Suruçta 33 gencimiz,
33 canımız, tecavüzcü, katil IŞİD çetelerince katledildi ve
bunun anmasına izin verilmedi. Olağanüstü hâl kalktı, derdiniz
ne? dediğimizde İdari makamlar izin vermiyor. denildi. Yani
olağanüstü hâlin kalktığını iddia edenler bu süreçte pratik
olarak da bize aslında bunun kalkmadığını ve kalıcı
hâle getirildiğini de göstermiş oldular.
Şimdi,
diğer taraftan olumlu olarak AİHM kararlarında dosya
sayısının azaltılması hususu ifade edildi ve bunun
gerekçesi olarak da bir taraftan OHAL Komisyonu, diğer taraftan da Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru konusu ifade edildi. Bu ikisi de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gitmeyi engelleyen unsurlardır. Yani
aslında hak ve özgürlükler genişlemedi, bundan dolayı
insanların mağduriyeti azalmadı, sadece bu maddeler üzerinden
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidişin önü kesilmiş oldu
ya da geciktirildi. Buradan kaynaklı yaşanan durumları olumlu
bir durum olarak anlatmak ve aktarmak doğru değildir.
Ülkemiz
OHALsiz yönetilemez bir hâle geldi. Aslında dünyanın bütün
devletlerine baktığınız zaman demokratik olmayan ülkeler,
baskıcı ülkeler OHAL koşullarıyla yönetmek durumunda
kalırlar ve onlar için mutlaka bir beka sorunu gereklidir, mutlaka bir
öteki gereklidir, mutlaka bir terörist gereklidir, mutlaka bir öcü gereklidir.
Bakarsınız Çinde Uygur Türkleri aynı bu kapsama girer,
İsrailde Filistin halkı bu beka kapsamına girer. Türkiyede ise
şu anda AKP'ye biat etmeyen, iki ileri, bir geri adım atmadan
muhalefetini ve ısrarını sürdürenlerin hepsi bu kapsama
girmiş durumdadır.
Şimdi,
bu, ülkemizde sürekli başvurulan bir yöntemdir. Bu ülkenin bekası
için bir dönemler komünizm tehlikeydi, bir dönemler şeriat tehlikeydi, bir
dönemler Kürtler tehlikeydi -hâlâ Kürt tehlikesi önümüze konuluyor- ve
diğer taraftan da yine AKPye ve saraya biat etmeyen bütün muhalif gruplar
bu kapsamın içerisine alınıyor ve bu maddelerle de bu
uzatılmaya çalışılıyor. Çünkü buna
ihtiyacınız var, çünkü demokratik olmayan ülkelerde hak, hukuk,
adalet ve özgürlük askıya alınmak zorundadır. Askıya
alınması için de bir öteki, bir terörist gerekmektedir, bir beka
sorunu olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir. Hem kanun hem de maddedeki
düzenlemeler bundan ibarettir.
Saygılar
sunuyorum.(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak üzere Bursa
Milletvekili Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun
Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, biraz evvel
bıraktığım yerden devam edeceğim.
Geçmiş
Hükûmetin, artık bugünkü Hükûmet değil ama geçmiş Hükûmetin
uygulamalarına baktığınız zaman -biz tabii
Parlamentoda değildik ama- zaman zaman basında, yorumcularda tek
parti devleti diye bir söylem olduğunu duymuşsunuzdur. Buna zaman
zaman polis devleti ifadesini de ekleyenler olmuştur ama bu gelen yasa
teklifiyle buna bir de asker devleti diyebileceğimiz yeni bir parça
yamanmaya çalışılıyor. Niçin bunu söylüyorum?
Kovuşturma yapanlar askerler burada verilen yetkilerle.
Dolayısıyla, bu, bizim anladığımız demokratik,
hukuk düzenine sahip bir ülkede olabilecek bir iş değildir.
Biraz
evvelki 3üncü maddeye döneyim. Biz bunu Komisyon çalışmalarında
fark ettik, hiç sesimizi çıkarmadık Bakalım ne diyecek
arkadaşlar, bunu yazanlar. diye düşündük, bekledik; hiç kimseden ses
çıkmadı, ne iktidardan ne muhalefetten. Nedir bunun
arkasındaki, niye bunu böyle yazıyorlar? diye düşündük.
Aklımıza iki seçenek geldi; seçenekten bahsediyorum, iddiada
bulunmuyorum. Ya bunun müellifi bu arkadaşlar değil, başka bir
başmüellif var, bu metin dışarıdan bir yerden geldi ve
Komisyona sunuldu veyahut yine özür dileyerek söylüyorum- olacak şey
değil ama sizin sıralarınız acaba Cumhurbaşkanına
meydan mı okuyor? dedik; başka türlü yazılamaz bu cümle, mümkün
değil bunu yazmak ama yazıldı. Ha şimdi biz buna niye
itiraz ediyoruz? O yazıldı, yazılmadı, nasıl
yazıldı; o sizin sorununuz ama bugünün Türkiyesinde -madem yeni
Türkiye diye bahsediyorsunuz- hiçbir otorite siyasi otoritenin kontrolü
dışında olamaz. Burada bir kovuşturma yapılacaksa
bunun iznini ancak Millî Savunma Bakanı verebilir ama siz bunu
yazmadınız.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde önerge yoktur.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci
madde kabul edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
Ali
Kenanoğlu Zeynel
Özen Abdullah
Koç
İstanbul İstanbul Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden
Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi 27nci Dönem yasama Meclisinin bu oturumunda bugün
bizim, Türkiye'nin en ağır sorunu olan Kürt sorununu, Türkiye'nin
bulunduğu aşamada demokratikleşme sorununu tartışmak
ve 12 Eylül cuntasıyla getirilen gerici 82 Anayasasının
değiştirilmesi için toplanmış olduğumuzu umut etmek
isterdim. Ne yazık ki bugünkü oturumda bizim konuştuğumuz konu
olağanüstü hâl rejiminin süreklileştirilmek üzere halka
sunulduğunu ve başka bir kılıf altında halka
başka bir şekilde, 80 milyona yutturulmak istendiğini çok
açık bir şekilde görmekteyiz.
AKP
2002 yılında iktidara geldiğinde birinci söylemi şuydu:
İktidara geldiğimizin birinci ayında OHALi
kaldırdık. Daha sonra OHAL kalktı, baskılar bitti.
şeklinde beyanları oldu.
AKPnin
tarihsel gelişimine baktığınız zaman çok ciddi bir
şekilde bir değişim ve dönüşüm içerisindedir. Tabii, bu
değişim ve dönüşüm çok geriye giden bir değişim ve
dönüşüm. Şöyle ki şimdi, Hammurabi Yasaları ve Romadan
süregelen suçların şahsilik ilkesinin bile gerisine düşmüş
durumda. OHAL uygulamalarıyla kardeşe verilen cezadan dolayı
kardeş, çocuğa verilen cezadan dolayı baba ve anneye verilen
cezadan dolayı çocuk maalesef cezalandırıldı. Bunlar en son
yapıldığı sırada cansız bedenleri Meriç Nehrine
vuran annelerin, bebeklerin sayısı arttı, Meriç Nehri nehir
olmaktan, suyu yaşamın rengi olmaktan çıktı, dayatılan
OHAL zulümlerin kaçınılmaz ortamı hâline geldi.
Şimdi,
burada olağanüstü hâl uygulaması getirilirken şöyle bir söylemle
getirildi: Bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka, özgürlüklere
karşı değildir; tam tersine, bu değerleri korumak,
yükseltmek, geliştirmek adınadır. denildi. Hâlbuki bu
olağanüstü hâl rejiminde ne yapıldı, biliyor musunuz? Türkiyede
iki tane yargı uygulaması oldu; Ağrıda, Vanda,
Hakkâride, Amedde, Şırnakta, Cizrede, Surda, Suruçta,
Roboskide hukuk başka şekilde işletildi, Türkiyenin batı
illerinde ise başka şekilde işletildi. Cezasızlık, Kürtlere
gelince, demokratlardan yana gelince, yurtseverlere gelince
cezasızlık ilke hâline getirildi. Peki, sizin özgürlük
anlayışınız başka neleri getirdi: Tiyatrolar,
konserler yasaklandı. Basın açıklaması, grev hakkı
yasaklandı. 127.249 kamu emekçisinin mesleğinden ihraç edilmesine
neden oldu; yine, sayısını bilemediğimiz özel sektörde
çalışan binlerce insanın işine neden oldu. 70 bini
aşkın kişinin gözaltına alınmasına, 50 bini
aşkın kişinin tutuklanmasına neden oldu. 209 gazeteci,
gazetecilik yaptığından dolayı ihraç edildi. Bugünse
sansürün kaldırılışını ve bu hususa ilişkin
olan günü kutluyorsunuz, bu da başka bir çelişki. Onun ötesinde, 70
gazete, 18 televizyon kanalı, 6 haber ajansı, 20 dergi ve 22 radyo
kapatıldı. 99 belediyeye kayyum atandı, milletvekillerimiz,
eş genel başkanlarımız, belediye eş
başkanlarımız tutuklandı. Yani savunma avukatlarına
kısıtlama getirildi ve hepsi tutuklandı. Türkiyeyi
açıkçası karanlığa sürüklediniz, karanlık bir döneme
sürüklediniz. Peki, bu kanun teklifi dile getirilirken ne yapıldı?
İddia ediyorum ki teklif eden partinin milletvekilleri kanun maddelerinin
çoğundan habersiz. Aksini iddia eden varsa çıkıp
tartışalım. Bu hususu net bir şekilde dile getiriyoruz.
Yalnız
Komisyonu da tebrik etmek gerekiyor. Niye ediyorum? Komisyonda 2 tane
değişiklik yapıldı, bir tanesi bir maddede virgül
konulması, bir tanesi de sadece verilen zararın hangi tarihte
yapılacağıdır.
Bu
nedenle, bu kanun teklifinin kesinlikle geri çekilmesini talep ediyorum, arz
ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak üzere Mersin
Milletvekili Alpay Antmen
Buyurun
Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bugün OHALi üç yıl daha devam ettiren teklifin
görüşmelerine devam ediyoruz. Ben teklifin 13üncü maddesiyle ilgili
sayın Genel Kurula sesleneceğim, Genel Kurulu öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin
13üncü maddesiyle ilgili olarak Komisyonda da belirttik, arama ve el koyma
için asker kişiler yerine cumhuriyet savcısının
katılımıyla adli kolluk görevlendirilebilir ama bunun için
öncelikle bizim adli kolluğu kurmamız gerekiyor. Bu ülkede cumhuriyet
savcısının emrinde, nezaretinde, aynı binada bir adli
kolluk yok. Cumhuriyet savcısı nezareti ve huzuru olmadan askerî
bölgelerde polis tarafından arama ve el koyma işlemleri
yapılmasının sakıncalarını Ergenekon ve Balyoz
davalarında gördük. Bu nedenle yasa teklifinden bu maddenin
çıkarılması gerektiği görüşümüzü arz ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, terörle mücadele etmenin en etkili yolu demokrasiyi, adaleti
ve hukukun üstünlüğünü kurmaktır. Bu teklif Anayasa'ya
aykırıdır ve teröre asla çözüm olmayacaktır. Şimdi siz
öyle bir tablo çiziyorsunuz ki bu teklif geçmezse terör artacak, teröristler
ülkeyi ele geçirecek. Buna kim izin verecek Allah aşkına, kim?
Hiçbirimiz burada buna göz yummayız ve izin vermeyiz.
Değerli
milletvekilleri, terörü, demokrasinin rafa kaldırılması ve
hukukun işlememesi tırmandırır. Bu kanun
yasalaşırsa örneğin valilere geniş yetkiler
tanıyacağız ama daha önce atanan 24 vali ve 73 vali
yardımcısı FETÖ'cü çıkmadı mı? Şimdi, bu
yetkilerdeki valinin yarın da başka bir terör örgütünün destekçisi
olmayacağının garantisini burada kim verebilir? Peki, Allah
korusun, yarın darbe girişimi oldu ve halk 15 Temmuzdaki gibi meydanlara
çıkmak istedi, yeni bir kahramanlık hikâyesi yazılacak ve o ilin
valisi izin vermedi, ne yapacağız?
Size
birkaç belge göstermek istiyorum: Bunlar sır değil, biraz vakit
ayırırsanız Meclis arşivlerinden de görebilirsiniz.
Yıl 2003, darbe girişiminden on üç yıl önce; CHP milletvekili
Sayın Mehmet Neşşar dönemin Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelike bir soru önergesi veriyor, FETÖ okulunun 19 Mayıs
etkinliklerine kimin izniyle katıldığını soruyor.
Verilen cevap: Valilik tarafından. Yani FETÖ devlete sızıyor.
dediğimizde Kargalar bile buna güler. diyen Sayın Bakan nezaretinde
ve Valilik izniyle FETÖ okul propagandası yapmış.
Yine,
bizim vekillerimizden Sayın Nejat Gencan 2004 yılında, darbe
girişiminden on iki yıl önce bir önerge veriyor, diyor ki: Diyanet,
Edirnede bir törende terörist Fethullah Gülen CDsi ve kitabı
dağıtıyor. Bakanlık konuyu Diyanete havale ediyor. Dönemin
saygıdeğer Diyanet İşleri Başkanı Ali
Bardakoğlu cevap veriyor, diyor ki: Ben gerekli önlemleri
alacağım. Ondan sonra FETÖnün kitapları ve CDleri Diyanet
aracılığıyla dağıtılmıyor. Peki, daha
sonra ne oluyor? Sayın Bardakoğlu görevden alınıyor ve
FETÖnün kitapları Diyanetin kitaplarıyla ya da Diyanetin
satış mahallerinde göze çarpıyor.
Bakın,
yıl 2005 -bir örnek daha vermek istiyorum- on bir yıl önce Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri Terörist Fetullah Gülen devlet ve kurumlara
militan yerleştirerek darbe amaçlıyor. diyerek araştırma
önergesi veriyor. O zaman o imzalar içerisinde Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu da var ve bu önerge
reddediliyor. Kim reddediyor? İktidar milletvekilleri. Başta
Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet partilerinin FETÖ ve terör
örgütleriyle ilgili verdiği onlarca önerge reddedildi.
Bugün
FETÖyle mücadele kılıfı altında kendinizi koruma,
muhalefeti sindirme yasaları çıkarmayın. Gelin, hukukun
üstünlüğüne, adalete, savunma hakkına ve tam demokrasiye değer
vererek hep birlikte, el ele Türkiye Cumhuriyetini, Türk halkını,
Türk milletini daha müreffeh yarınlara taşıyalım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden Antalya Milletvekili Hasan
Subaşı.
Buyurun
Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun
teklifinin 13üncü maddesine karşı, teklifin çekilmesi için
konuşma almış bulunuyorum.
Teklif
çok tartışıldı, ben de doğrusu neresinden
başlayacağımı bilemiyorum bu teklifin temel olarak ama genel
gerekçesine ve temeline baktığımız zaman
sakatlığını hemen görmek mümkün.
Genel
gerekçeden bir paragrafı okuyorum:
hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde
etkin mücadele edilebilmesi ve son darbe teşebbüsüne benzer bir müdahale
girişiminin yeniden yaşanmaması amacıyla, anayasal güvence
altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle soruşturma ve
kovuşturmalar ile disiplin soruşturmaları bakımından
gerekli olan hükümleri
vesaire
Kanun Teklifi hazırlanmıştır.
Soruyorum:
15 Temmuzdaki darbeye benzer bir FETÖ darbesinin yeniden gelebileceğine
-burada dercedilmiş- acaba bu Meclis çatısı altında bir
kişi inanıyor mu? Ya da halka soralım 15 Temmuzdakine benzer
bir darbeden endişe ederek bu kanunu hazırladık.
dediğinizde vatandaştan bir kişi acaba inanır mı? Ya
güler ya da bunu hakaret kabul eder çünkü bu vatandaş 15 Temmuzda
dişiyle tırnağıyla tankın altına girmiş,
tankın üstüne çıkmış bir vatandaş. Siz derseniz ki
Biz korkuyoruz, tekrar bir darbe teşebbüsü olabilir. vatandaş ya
kızar ya güler.
Onun
için bu gerekçenin temelinin kurgusu baştan yanlış ve üstelik
ondan önceki cümlede de
hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde etkin mücadele
edilebilmesi
Peki, buna inanan var mı? Ben yine bu çatı
altında inanan olduğunu zannetmiyorum.
Ve
güvence altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle
denmiştir, bu cümleye de inanan yok ama buna mecburiyetiniz var çünkü
tasarlanan model otoriter bir rejimdir, otoriter bir modele kılıf
hazırlamak için bu darbe yasasını hazırlamak
zorundaydınız ve önümüze getirdiniz. Onun için bunun neresine
karşı çıkalım, ne söyleyelim? Artık bizde söyleyecek
laf kalmadı ama en azından şu temel gerekçeyi bir inceleyelim
dediğimizde zaten işin sakatlığını orada
görüyoruz. İşin daha tehlikelisi, otoriter rejime gittikçe çözümler
bulabileceğinize inanmanız; oysa ne kadar hak ve adaleti
kaldırırsak, hukuksuzluğu, adaletsizliği
yerleştirirsek o ölçüde terör iklimini yaratmış oluruz.
Ben
12 Eylül sonrası için bazı örnekler vermiştim ve 12 Eylül
rejiminin, despot, baskıcı rejiminin travmalara sebebiyet verecek
birtakım uygulamaları olduğunu, bir örnek için hatta genç
kızlarımızın eğitim hakkının engellenmesinin
gerçekten bir travma yarattığını söylemiştim ve 12
Eylül baskıcı rejiminin bir örneği olarak bunu söylemiştim.
İtiraz geldi Bugün ile bunun ne ilgisi var? diye. Bugün 12 Eylül
rejiminin daha da üzerinde haksızlıkların, adaletsizliğin,
hukuksuzluğun yaşandığı bir rejimle karşı
karşıyayız ve korkarım giderek otoriter rejimi perçinlemek
için yeni tedbirler ve yeni kanunlar gelmektedir.
Geçmişte
yaşandığı gibi her baskı rejiminden sonra bugün de
travmalar yaşanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
SUBAŞI (Devamla) Enis Berberoğlu yeniden seçilmekle yeniden bir
dokunulmazlık kazanmasına rağmen yargının karar
verebilmesi imkânı yoktur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Subaşı.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm geçici madde 1 dâhil, 14 ila 27nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde söz isteyen arkadaşlarımız var. Gruplar
adına onar dakika, şahıslar adına beşer dakika.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Yücel Bulut.
Buyurun
Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Komisyonundan geçmek suretiyle yüce Meclisin gündemine
gelmiş bulunan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizin
de malum olduğu üzere, Milliyetçi Hareket Partisi huzurda
görüşülmekte olan kanun teklifini desteklemektedir. Bu kanun teklifinin
yasalaşmasını içinde bulunduğumuz şartlar, özellikle
son iki yılda yaşanan gelişmeler ve cumhuriyet tarihinin son elli
yıllık tecrübelerinin bir toplamı olarak devletin bekası ve
milletin geleceği için elzem kabul etmekteyiz.
Cumhuriyetin
son elli yıllık tecrübesinden bahsettik çünkü en özgürlükçü anayasa
kabul ettiğimiz 1961 Anayasası döneminde, 1960ların son
çeyreğinden itibaren Türkiye, birbiri ardına mantar gibi türeyen
terör örgütleri tarafından teslim alınmak,
istikrarsızlığa sürüklenmek ve dirliği ve düzeni yerle
yeksan edilmek istenmiştir.
1960lardan bugüne kadar
geçen süre içerisinde, Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre, Türkiye
Cumhuriyetinin meşru düzeni 100den fazla terör örgütüyle mücadele
etmiştir. Yine Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre, bugün hâlâ
10dan fazla terör örgütü aktiftir ve faaliyetlerine devam etmektedir. Bu süreç
içerisinde, bu elli yıllık mazimiz içerisinde sadece bölücü teröre
kurban verdiğimiz insanlarımız 35.700 kişidir. Bunun
dışında, 12 Eylül 1980 askerî müdahalesinin
gerçekleştiği tarihe kadar 5 bin memleket evladı
yıkıcı terör örgütlerinin hedefi olmuş ve şehit
düşmüşlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi terörün hedefi olmanın
bedelini Türk siyasi tarihinde en ağır ödemiş siyasi partidir,
terör kavramının ne olduğunu en iyi bilen siyasi partidir. 12 il
başkanımız, 44 ilçe başkanımız, 3.643 Milliyetçi
Hareket Partili bu ülkede yıkıcı terörün kurbanı
olmuştur. Bugün huzurdaki kanun teklifini eleştirmek adına
güvenlikçi politikaları tenkit edenlere, güvenlikçi politikaları
yerden yere vuranlara bir hatırlatmada daha bulunmak isteriz: Milliyetçi
Hareket Partisi doğrudan terörün hedefi olmasının yanı
sıra zorbalaşmış iktidarın ne demek olduğunu da
iyi bilir çünkü zorbalaşmış iktidarın da hedefi
olmuştur. 12 Eylül 1980 askerî müdahalesi sonrasında ardımızda
bıraktığımız 3.800 şehidin sonrasında
zorbalaşmış iktidarın elinde, cuntanın elinde 9
mensubunu darağacına göndermiş, bine yakın yöneticisine
MHP, Ülkücü Kuruluşlar davasında yıllarca esaret hayatı
yaşatılmıştır.
İşte tüm bu
tecrübelerin ışığında -tüm bu tecrübelerin
toplamı ve milletimizin elli yıllık tecrübeleriyle harmanlayarak-
terörün ve terörle mücadelenin ne demek olduğunu iyi biliyor, bu kanun
teklifini milletin geleceği ve devletin bekası için elzem görüyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi
Cumhur İttifakının kuruluşu aşamasında tüm
Türkiye'ye, seyretmiş ve takip etmiş olduğu politikayı
devletin bekası kavramıyla açıkladığında bu
kavramı küçümseyenlere, devletin bekasının ne manaya
geldiğini idrak edemeyenlere buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz
ki devletin bekası ve şühedaya vefa işte bu kanun teklifidir.
Devlet aygıtını, devlet mekanizmasını teröre ve
bölücülere karşı ihtiyaç duyduğu yetkilerle donatmaktır.
Türkiye, elli yıldır beş harfi bir araya getiren, beş harfi
bir araya getirip sapkın ideolojileri doğrultusunda kan
akıtanlara karşı abideleşmiş, şehadeti göze
almış kamu görevlilerinin, güvenlik güçlerinin direnişiyle bugün
huzurunu, tesis etmeye devam etmektedir. Tüm bu terör tecrübemiz, 15 Temmuz
gecesinde yaşamış olduğumuz ve 80 milyonun önünde
deşifre edilen bir başka hakikatle yeni bir boyut
kazanmıştır. Üzerine Peygamber ocağı dediğimiz
-dünyada kendi ordusuna Peygamber ocağı diyen tek millet olarak-
şerefli Türk ordusunun üniformasını geçirmeyi
başarmış alçaklar, bu ülkede seçilmiş Cumhurbaşkanını,
seçilmiş Parlamentoyu ve seçilmiş Hükûmeti hedef alarak,
seçilmiş Cumhurbaşkanını alaşağı etmek için,
seçilmiş Parlamentoyu lağvetmek için namlusunu bu aziz ve
şerefli millete doğrultmuşlar ve elhamdülillah ki 15 Temmuz
gecesi başını kaldıran bu ihanet, bu aziz milletin
vicdanında ve merhametinde yer alan feraset duvarında yerle yeksan
edilmiştir. Ancak unutulmaması gereken bir hakikat var: 15 Temmuz
akşamı başını kaldıran ihanet yalnızca o
gece deşifre edilen ve yalnızca o gece namlusunu millete doğrultan
alçaklardan ibaret değildir. Bunun, devletin bütün hücrelerine kadar
temayüz etmiş, bütün hücrelerine kadar sirayet etmiş iz
düşümleri ve uzantıları hâlen canlıdır ve
hayattadır. İşte huzurdaki yasa, güvenlik güçlerimizin ve devlet
aygıtının bu sinsi örgüte ve hâlen aktif olan bu sinsi örgüte,
bu ahtapotun kolları gibi faaliyet gösteren, Türk milletinin
birliğini, bütünlüğünü, ikbalini, geleceğini ve istikbalini
hedef alan bu şer çetelerine karşı bu ülkenin şehadeti göze
almış evlatlarını ve kamu görevlilerini istedikleri
yetkilerle donatmak için bu Meclisin gündemine getirilmiştir.
Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu şerefli
milletin kurmuş olduğu 17nci bağımsız Türk devletini
yaşatmaya iman ettik ve kararlıyız. Bunu yaşatmak adına,
17nci bağımsız Türk devletinin bekasını tesis etmek
adına Adalet ve Kalkınma Partisiyle doğru görmüş
olduğumuz noktalarda iş birliği içerisindeyiz. Bu yasal
düzenlemeyi de doğru görmekteyiz, milletin bekası için elzem
görmekteyiz.
Şimdi, bu yasayı
eleştirmek adına, bu yasayı tenkit etmek adına, sürekli söz
alarak hukuktan bahsedenlere biz de şunu hatırlatmak istiyoruz: Bir
memleketin düzeni için hukuk şarttır, bir memlekette düzen hukukla
sağlanır, hepsine kabul. Bu memleketin hukuka ihtiyacı
vardır ama bu memleketin hukuk kadar huzura da ihtiyacı vardır.
Bu kürsüye gelip hukuktan dem vuranlar, hukuku anlattıkları kadar bu
milletin huzuruna ve selametine musallat olmuş çeteleri lanetlemeyi de
bilmelidirler, bu lanetlemeyi yapmak zorundadırlar. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu çetelere karşı suskun
olanlara, iki dakikada bir Türkiye'nin normalleşmesi gerektiğini
söyleyenlere biz de şunu söylüyoruz: Türkiye'nin normal insanları
bizleriz. Bu ülkede, her sabah 08.00de yatağından kalkıp
akşama kadar helal nafakasını arayan, kırmızı
ışıkta bile geçmeyen milyonlarca normal Anadolu insanı
vardır. Anormal olanlar, bu ülkenin normal ve rızkını
helalinden arayan tertemiz yüreklerinin birliğini ve beraberliğini,
huzurunu ve dirliğini, can güvenliğini hedef alan, eline silah
alıp sapkın ideolojik kimliği Anadolunun topraklarına
silah zoruyla giydirmeye kalkan alçaklardır. Bu alçaklarla mücadele
edilecektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu anormaller ve alçaklar, hukukun gereği doğrultusunda, hukuk
düzeninin gerekleri doğrultusunda son bir tanesi kalana kadar hesap
vermeye zorlanacaktır.
Dünyadan örnekler verenlere
bugün, burada, bir kez daha hatırlatıyoruz: Fransa, basit bir terör
saldırısı -basit tabirim için özür diliyorum- tek bir terör
saldırısı için aylarca OHAL ilan etmiş ve uygulamışken
Türkiye elli yıldır terör cenderesi içinde bu terör örgütleriyle
cebelleş olmaktadır. Dolayısıyla, bir taraftan OHAL
kaldırılacaktır, diğer taraftan FETÖ ve
uzantıları devlete pusu kurmak için fırsat kollayacaktır.
Bir taraftan OHAL kaldırılacaktır, bir taraftan bu ülkede
birileri hâlâ Kandilin ağzıyla siyaset yapmaya cüret gösterecektir.
Bu ülkede OHAL kaldırılacaktır ama birileri Türk milletinin
ikbaline, istikbaline, o şanlı sancağına meydan okumaya
devam edecektir, öyle mi? Okutmayacağız, gerekli her türlü düzenlemeyi
yapacağız ama sizlere, Türkiye Cumhuriyetine meydan okuma
fırsatı vermeyeceğiz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İşte, bu
gerekçelerle Milliyetçi Hareket Partisinin 8 Şubat 1969dan bugüne kadar
ortaya koymuş olduğu politik hakikate ve gerçeğe uygun olarak,
politik tecrübemize ve aklımıza uygun olarak, vermiş
olduğumuz 3.800 şehidin hatırasına uygun olarak, bu ülkenin
zorbalaşmış cunta rejimi altında kendi imanının
ölçülerine göre vermiş olduğu bir mücadelenin hesabını
küresel çetelerin iman ölçüsüne göre vermeye zorlanan binlerce ülkücü
ağabeyimizin hatırasına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜCEL
BULUT (Devamla) -
uygun olarak biz bu yasayı Türk milletinin birlik ve
beraberliğinin, ikbal ve geleceğinin teminatı olan politikaların
zorunlu bir unsuru olarak görüyor ve destekliyoruz. Görüş ve
düşüncelerimiz bu yöndedir.
Her
birinizi ayrı ayrı saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
İbrahim Kaboğlu konuşacak.
Sayın
Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
Sevgili Başkan, biraz önce Enis Berberoğlu hakkında
yapmış olduğunuz açıklama çerçevesinde bir iki cümleyle
sözlerinizi tamamlamak istiyorum. Evet, sizin değindiğiniz konu
gerçekten tarihsel yorum ve genetik yorumdu. Ama bu, aynı zamanda
sistematik ve amaçsal yorum açısından değerlendirildiğinde
ve özellikle Şüphe özgürlük lehine yorumlanır. ilkesi gereği
gerçekten Yargıtay kararı zorlama bir karardır, Anayasa'ya
aykırıdır ve diliyoruz ki itiraz üzerine bu karar düzeltilecektir.
İkinci
bölüme geçerken benim özellikle üzerinde durmak istediğim konu, sıkça
dillendirilen Fransadaki durum, Türkiye-Fransa
karşılaştırmasına dair kullanılan birtakım
deyimlerin yerli yerine oturtulması. Çünkü eğer biz burada Fransayı
referans alacaksak oradaki durumu sağlıklı olarak bilmemiz gerekir
ama tabii ki Fransayı ne kadar referans almak durumundayız? O da
sorulması gereken bir sorudur ama öncelikle Fransada 1 Kasım 2017de
sonlandırılan OHAL üzerine iç güvenliğin ve terörle mücadelenin
güçlendirilmesine ilişkin kanun ne getirdi? O konudaki ana öğeleri
bizimkiyle karşılaştırmalı bir biçimde dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Fransada
olağanüstü hâl -1955- kanuna göre düzenleniyordu, her uzatılması
durumunda kanun çıkarılıyordu ve Anayasa Konseyi bunu
denetleyebiliyordu. Ayrıca, olağanüstü hâle ilişkin
işlemler de idari yargının denetimine açıktı.
Olağanüstü hâlde özellikle öngörülen yaptırımlar ev hapsi, idari
arama, derneklerin feshi ve güvenlik alanlarının saptanması
olmak üzere farklı kategorilere yayılıyordu. Bu çerçevede
olağanüstü hâlin olağanlaşmasına dair çıkarılan
kanunda bu yetkilerin, bu önlemlerin daraltılması yoluna gidildi ve
bunlar, güvenlik bölgesi belirleme yetkisi, İçişleri
Bakanının yetkileri ve aramalar olmak üzere üç kategoride
karşımıza çıkıyor.
Güvenlik
bölgesi belirleme yetkisi: Vali gerekçeli bir kararla güvenlik bölgesi
belirleyebilir ve bu bölgeye kişilerin erişimi idari bir kararla
sınırlanabilir fakat bu karar cumhuriyet savcısına
bildirilir ve tahdit ve önlemin süresi ile tedbirler arasında ölçülülük
ilkesi aranır.
Buradaki
başlıca uygulama, yaptırım, bu güvenlik bölgesine giren
kişilerin üstlerinin aranması, çantalarının ve
araçlarının aranmasıdır ve bunlara rıza göstermeyenler
bu bölgeden çıkarlar, girmezler, bir aylık süre söz konusudur, bu
süre uzatılabilir fakat ölçülülük ilkesi burada özellikle
karşımıza çıkmaktadır.
İkinci
yetki İçişleri Bakanının yetkisidir, belli bir kişinin
seyahat özgürlüğünü sınırlamasına dair bir yetkidir.
Cumhuriyet savcısına bildirmek koşuluyla belirli kişilere
elektronik kelepçe uygulaması yoluna gidilebiliyor.
Üçüncü
yetki kategorisi ise valinin istemiyle sulh ceza hâkimi, cumhuriyet
savcısının görüşünü aldıktan sonra arama tedbirleri
alabilir ve bu sırada bazı kişilerin evlerinin ya da iş
yerlerinin aranması ve bu yerlerde bulunan belge ya da nesnelere,
bunların terör eylemleriyle ilişkisi olması hâlinde el
konulması söz konusu olabilir fakat avukatların, gazetecilerin,
hâkimlerin iş yerleri için böyle bir tedbir uygulanmaz. Fransadaki
olağanlaştırma yasasına konulan bu önlemler, esasen şu
anda görüştüğümüz yasa önerisiyle bazı benzerlikler göstermekle
birlikte temelde nitelik farkları da karşımıza
çıkmaktadır.
Görüldüğü
gibi, bunlar ve öncekiler, hiçbir biçimde, bizde
çıkarıldığı üzere olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleri benzeri düzenlemeleri kapsamına almamaktadır. Bütün bu
işlemler tıpkı OHAL ortamında olduğu gibi bu
yasanın uygulanması sırasında da yargının
denetimine açık bulunmaktadır ve tabii ki şu ikili denetim her
zaman Fransada açık: İdari yargı ve anayasa yargısı denetimi. Fakat burada en önemli konu, Fransada
görevden alma kesinlikle mümkün değildir. Bilindiği gibi, bizde söz
konusu olan 100 binin üzerinde görevden almanın çok önemli bir
kısmı, hiçbir biçimde terörle ilişkisi olmadığı
hâlde sırf ifade ve düşünce özgürlüğü nedeniyle olan görevden
almaları kapsamına almaktadır.
Şu
soruyu soralım: Acaba Türkiye Fransayı örnek almalı
mıdır? Fransadaki durum ile Türkiye
karşılaştırılabilir mi? Benim kanaatim odur ki
aslında Fransa ile Türkiye arasında belki çok nitelik farkı
olmasına rağmen istisnai durumun kural hâline getirilmesi
şeklinde özetlenebilir. Fakat Türkiye esasen Fransadaki durumla
değil, kendi anayasasıyla ve Avrupa Sözleşmesindeki konumuyla
değerlendirilmek durumundadır. Bunu da zaten burada yapıyoruz.
Fakat Fransadaki durum ile Türkiye arasında ilişki
bakımından sorulması gereken şu: Hükûmetsiz
kalmış olsak da acaba Fransadaki bu esinlenme bugünle mi
sınırlı yoksa Hükûmet bundan etkilenmiyor mu?
Bilindiği
gibi, Fransada De Gaulle meydan okudu Fransa tarihine ve kura kura
-Bonapartizme özendi- ancak yarı parlamenter yarı başkanlık
rejimi kurabildi. Ama bizde De Gaullee atfedilen monokrasi kurulabildi 15
Temmuz darbe girişimi sonucu ve bunu kurarken biz Tanzimat, Birinci
Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet ve cumhuriyet çizgisindeki
kazanımları bir gecede silebildik. Hatta, II. Abdülhamitin
imzasını taşıyan Kanuni Esasinin kurduğu Heyeti
Vükelayı kaldırabildik. Fransa ise bunu başaramadı. Dün Sevgili
Başkan ifade etti Hükûmet artık yok. diye. O nedenle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kullanmayalım,
belki monokrasi kullanılabilir. Fransa için öngörüldü ama De Gaulle
bunda başarılı olamadı.
Fakat
Fransa ile Türkiye karşılaştırmasında belki Fransaya
acımak gerekir çünkü ben Fransadaki derslerimde Cumhurbaşkanı
Sarkozyle çok dalga geçtim ama Fransızlar herhangi bir biçimde
yaptırım uygulayamadılar. Oysa biz ise yargısız infaz
yoluyla gerçekten çok büyük yaptırımlara imza attık. Hatta, bu
büyük yaptırımlar dünya çapında yaptırımlardı. Bu
bakımdan bu yaptırıma tabi tutulanlara tek reva görülen şey
ağaç kabuğu yemek oldu. Hiçbir biçimde yargısal başvuru
yolları onlara tanınmadı ve âdeta sevgili Adalet Komisyonu
Başkanımın belirttiği gibi
Benim deyimimle
OHALİİK yani Olağanüstü Hâl Komisyonu bir tür AK PARTİnin
gaz odasına çevrildi. O nedenle Takviye edilmelidir. dedi.
Şimdi,
dolayısıyla Fransa ile Türkiye arasında paralellikler kurmak
boşuna. Türkiye, çok güçlüdür; Fransa, tıpkı Almanya gibi,
Amerika gibi zavallı. Türkiye Hükûmeti gerçekten çok güçlüdür ama bu güç
keşke hukuki güç olsaydı, fiilî güç olmasaydı.
Teşekkür
ederim dikkatiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu.
Buyurun
Sayın Ağıralioğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir kere daha
müşahede ettik ki aslında bu kabil görüşmelerin
yapılması sürecine hem komisyonlarda hem de Meclis Genel Kurulunda
hasıl olacak teklifler ve tenkitler üzerinden bir fayda yok. Biz buradan hatırı
sayılır miktarda, mebzul miktarda gerekçeyi Hükûmetimize teklif
ettik, Hükûmetimiz de bunu kabul etmedi. gibi bir şikâyet çuvalına doldurup o çuvallardan
aldığımız işte neyse milletimize onları
Hükûmetimiz adına arz edip, şikâyet edip, oradan yeterli teveccühü
alıp burada doğrusunu yapmaya çalışacağız. Siyasi
mekanizmanın böyle çalışıyor olmasını çok verimli
bulmadım, bulmuyorum.
Hükûmetimiz
her teklifimizi kendi kalelerine gol atacakmışız
hissiyatıyla göğüslüyor. Muhalefetin de kabul ediyorum ki -en
azından hepsi öyle değildir ama- bir bölümü şöyledir: Ne
yapıp yapıp Hükûmetin kalesine gol atalım şehvetine
kapılmış. Bu ikisinin arasında terörle mücadele yetkisi ve
salahiyeti isteyen Hükûmetimizin etkin mücadele, acil eylem ve hesap
verilebilir, sorulabilir alanlarda da Hükûmete daha rahat hareket etme, idareye
hareket etme imkânını arzu eder taleplerinin arkasında bizim
itirazlarımız mücadelenin bir tarafında terör bölgesinde
itirazlarla birleşir alanlar olduğu için biz de muhalefet
tarafında göğsümüzü gere gere sözümüzü, sesimizi çok
duyuramıyoruz. Yani ucunda, PKKnın canımızı yakmaya
teşebbüs ettiği bir bölgeye müdahale talebinin de olduğu bir
yerle alakalı Hükûmetin talebini şerh etmeye kalkınca terör
sevicisi olma parantezine girmekten korkuyoruz. Dolayısıyla bu, bizim
itirazlarımızın iltihaplı alanı hâline geliyor.
Sözümüz, sesimiz, teklifimiz, tenkidimiz mutlaka şerhlerle konuşma
ihtiyacıyla karşı karşıya bırakıyor bizi
arkadaşlar, Hükûmetimiz hassasiyetimizi anlasın diye şerh
ediyorum. Uğur Beyin konuşmasında...
Bazen
ayan olanı beyan etmek lüzumsuzdur ama ayan olanı bir kere daha beyan
ediyorum: Gençlik yıllarımızdan itibaren vatanımız,
milletimiz, dinimiz, devletimiz için bir vatan nöbeti tutmaktayız.
Hassasiyetlerimize havi olan iş şudur: Devletimizin
varlığını tehlikeye düşürecek hiçbir organizasyona bir
toplu iğne başı kadar illiyet ve iltisakı olan insanlara
tolerans göstermemek vatan borcudur, namus borcudur, şeref borcudur bize.
Hep o hat üzerinde siyasi mesuliyetimizi kodladık. Lakin bizim bugün,
Hükûmetimizin terörle mücadelede zafiyet geçirmesinler, mutlaka yetkileri,
salahiyetleri, devletimizin istikbaliyle ilgili bir endişeyi izole edecek
şekilde artırılsın desteğimizin rağmına,
Hükûmetimizin öğrenme maliyetleriyle ilgili endişelerimiz var. Yani
artan yetki taleplerinden doğan Hükûmetin inisiyatifinin ve bu inisiyatifi
kullanma şeklinin bu on altı yıl boyunca yanılma
paylarından korkar hâle geldik.
Milletinizin
Türk milleti olduğunu öğrenme maliyetinizden korkuyoruz, korktuk.
Fetullah Gülen terör örgütünün terör örgütü oluncaya kadar bu yetkilenme
süreçleri içerisinde kullandığı alanlardan devletimize suikast
etmeye yöneldikleri 15 Temmuza kadarki sürecin içerisinde artan yetki
taleplerinin her seçimden sonra elinize geçirdiğiniz ve
yenilmezliğinizi hamlettiğiniz siyasi sonuçların size
sağladığı imkânları kullanma şekline ve bu
imkânlardan doğan yetkileri kullanma usullerinize itiraz ediyoruz. Bunu
şuraya birleştirdiğim için korkuyorum: Yani ne yetkinizden ne
yetki talebinizden ne bu yetkilerden doğacak hakkı kullanma
yerinizden imtina etmiyoruz, kullanın, kullanmanız lazım,
devletimizi ayakta tutalım, memleketimizin huzurunu sağlayalım
ama takdir etmelisiniz ki çok parlak bir sicile sahip değil Hükûmetimiz.
Yani artan yetkilendirilmiş mahkemelerle ordunun itibarına suikast
edildiği bir dönemi beraber yaşadık. Genelkurmay
Başkanının silahlı terör örgütü olmak gibi -bir parantez
içerisinde- itibarına ziyan edildiği bir sürecin içerisinde
aslında bizim de mesuliyetimizin olduğu yerleri biliyoruz
arkadaşlar. Bayraklara müdahale ettiğimiz, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin adıyla ilgili tartışmalar
açtığımız, bugün terör parantezinde her türlü şeye
müdahale hakkını kendimizde bulduğumuz sizin- bizim her zaman
bulduğumuz ama sizin bugün, öncelik hâline getirdiğiniz işler
içerisinde, biz, Allaha hamdolsun, hiç değilse şu rahatlıkla
konuşabilir durumdayız: Siz, terör örgütü parantezinde bugün, bu
düzeyde tonlamayla mücadele etmek istediğiniz insanlarla otururken de biz
aynı şeyi söyledik, söyledik, duymadınız. Şu parantez
içerisine alarak söyledik, dedik ki: Cemaatlere devlet olma hakkını
verirseniz bugün kurtarabildiğiniz işi yarın
kurtaramazsınız.
İtiraf
etmek zorundayım ki ben aslında Hükûmetin kendi meşruiyet
sosyolojisini bina ettiği yere aitim. 28 Şubat sürecinden itibaren
devletin birtakım uygulamalarını antidemokratik bulan, onlardan
mağdur olan, o mağduriyet üzerinde kendime millî, dinî ve
inançlarıma uygun bir mukavemet hattı kuran bir kardeşinizim ben
sizin. Ben 28 Şubat sürecinde başörtüsü diye konuştuğunuz
o mağduriyet siyasal ikliminin içerisinde kızlarımız
başörtüsü takamıyorlar diye başlarına, erkeklerin
başörtüsü takma organizasyonunu kuranlardan biriyim. 28 Şubatta -adını
şerefle, izzetle anayım, vefat etti rahmetle anayım- Muhsin
Yazıcıoğluyla bu siyasi hatta, ben milletin gadre
uğramışlığına mukabele eden siyasi şuurun
arkasında duranlardanım. O yetkilerin arkasında yetkileri
kullanma şeklinin bizi iddialı hâle getirdiği günlerin
insanıyım ben de.
Yani
üniversitelerin tek sesli hâle getirildiği zaman konuştuk, dedik ki:
Bu üniversitelerde niçin tek tip insan yetiştirmeye
çalışıyorsunuz? Bu üniversitelerde niçin sadece size ait
Hükûmete kızgınlıklarımızın cümleleri bunlar,
beraber kurduk bu cümleleri. Hükûmetin yöneticilerine, o zaman hükûmette
olanlara avazımız çıktığı kadar
bağırdık, dedik ki: Bu üniversiteler, hür
tartışmanın, serbest fikrin kürsüleridir. Burada bizim gibi
düşünmüyorlar diye bugün gadre uğrattığınız
insanlar yarın sizin yerinize geçtikleri zaman size sizin gibi
davranmayacaklar dedik biz, dedik.
Ben
bugün Hükûmetinizi
Alınganlık etmeyin diye söylüyorum, siz derken
sizin içine kendimi de katarak siz, biz derken bizim mesuliyetimize sizi de
katarak biz diyorum. Dolayısıyla, istirham ediyorum,
alınganlık etmemeniz için bu açıklama şerhimi şuna
katın: Biz kendi iddialarının altında kalmış bir
siyasal iktidarın hesabıyla da konuşmaktayız. Yani ben
bugün burada Hükûmetin yaptığı şeylere sadece kuru bir
teşekkür edecek tarafın sözcüsü değilim,
yaptığınız her doğru işin hissesine hamd
düşüleceği tarafım. Yaptığınız her
doğru işin beni şükür secdelerine
taşıdığını bilmenizi isteyen tarafım.
Şimdi, dolayısıyla, burada,
yapamadıklarınızın mesuliyeti adına kurduğum
cümleler de mahcubiyetimin cümleleridir, mesuliyetimi artıran alanın
cümleleridir. Yani bugün biz üniversitelerde
Arkadaşlar, basın
hürriyetini konuştunuz, ifade hürriyetini konuştunuz; yeminle
söylüyorum, ben bu siyasal dille üniversitelerde serbest kürsü arar hâle,
kendim konuşamaz hâle geldim, bırakın sizin muhaliflerinizi. Ben
üniversitelerde konuşurken üniversite yönetimlerinde olup da bize
mihmandarlık eden hocaların şu korkularıyla konuştum
arkadaşlar: Ya, hükûmete birazcık kantarın topuzunu kaçırır
cümleler kurarsa acaba biz sıkıntıya düşer miyiz? Hâlâ
öyle konuşuyorum. Çocuklarımız üniversitede
okuyamıyorlar. diye başlattığımız mücadeleyi biz
kendimiz üniversitelerde konuşamaz hâle getirerek finale
taşıyamayız. Dolayısıyla yetkilerinizi
kullanırken bizim fikir geleneğimizin nerelerden beslendiğini
unutmamak zorundasınız. İmam Gazzalînin müderrislik
yaptığı medreselerde Allahın
varlığını, yokluğunu kendi öğrencilerine
paylaştırıp tartıştırdığı bir
geleneğin üniversitelerimizi ayakta tuttuğunu bilen insanlarız
arkadaşlar. Dolayısıyla ben İfade hürriyeti var. diye
konuştuğunuz, Önünü açıyoruz. diye övündüğünüz bu sürecin
içerisinde televizyona çıkma imkânı bulamayan bir siyasal partinin
saflarından buraya geldim. Üniversitelerde konuşama, televizyonlarda
konuşama, gazetecilerle tebdili kıyafet görüş, kanaatlerini
izhar edeceğin, kanaatlerini ifade edeceğin gazetecilerin isim
vermeden kanaatlerini paylaşmasına dair bir korku ikliminin içinde
konuş, ondan sonra da deyin ki: Olağanüstü hâli sadece ülkenin
huzuruna dair bir hassasiyetle istiyoruz. İsteğinize itirazım
yok, bu mevzuda samimiyetinize de tam anlamıyla kaniyim ama bu yetkileri
kullanma şeklinizi eksik buldum, yanlış buldum çoğu zaman
çünkü o hassasiyet girdabının içerisinde ben, size ait sosyolojinin
cümlelerini kuruyorum. Ben, sizin de üzerine şahsiyetinizi bina
ettiğiniz değerler dünyasına ait bir yerden konuşuyorum.
Dolayısıyla
Milliyetçi Hareket Partisinden Uğur Bey konuştu, hattını
çizdi ki Bu memleketin hukuka değil, huzura ihtiyacı var. Ama biz,
hukukun huzur getirdiğine inananlardanız. Yani huzur gelecek diye
hukuku ıskalayacak bir geleneğin insanları değiliz biz.
Biz, bu memlekette Diyanetin reyi ile Hayrettin Karamanın reyi
çarpışınca Hayrettin Karamanın reyini tercih eden bir
geleneğe aitiz arkadaşlar. İstirham ediyorum, hatırlayın
lütfen. 1990lı yıllarda Diyanet mi, Hayrettin Karaman mı?
diye söz çatışınca biz aslında Diyanet değil,
Hayrettin Karaman. diyenleriz. Hatırlayın lütfen. Ama şimdi ben
bile bu hassasiyetlerin içerisinde kalbi artık bu işlere
doğrulmaz hâldeyim.
Dolayısıyla
bugün burada size ifade etmeye çalıştığım iş
şudur: Bazen siyasal meşruiyet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Şunun
şehvetine kapılmış olmayı, kendi namıma,
mukaddesatçılığımıza, milliyetçiliğimize,
muhafazakârlığımıza yakışır bulmuyorum.
Parmakların hakkı oylar hâle gelmesine biz razı olacak taraf
değiliz. Başkaları razı olabilir, biz olamayız çünkü
eğer parmaklar haklılığa alamet olsaydı, dünyada
Müslüman nüfusunun kaç olduğuna bakacaksınız. Çoğunluk,
haklılığa delalet olmuyor çoğu zaman.
Bu
yüzden bu mutabakat alanlarını en azından böyle inşa
süreçlerinde açabildiğiniz kadar açmanızı hem grubum adına
hem partim adına teklif ediyorum. Aynı zamanda bu teklifim, sizin de
ait olduğunuz değerler dünyasına mesuliyetimizdir bizim.
Doğru iş yapmak, düşmanlarınızın, siyasi
hasımlarınızın ya da rakiplerinizin sizin
hakkınızda söylediği itibar cümlelerine bağlıdır.
Azken tevazu sahibi olmak, azken toleranslı olmak, azken hoşgörülü
olmak kıymetli değildir; çokken tahammül etmek, çokken anlamak,
dinlemek, güçlüyken hasımlarınızın ya da rakiplerinizin
adaletinizden emin olduğu bir siyasal dili inşa etmek
mesuliyetinizdir. Dolayısıyla tenkit haklarımızı,
tekliflerimizi bu çerçevede değerlendirmenizi istirham ediyorum.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağıralioğlu.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Erol Katırcıoğlu.
Buyurun
Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce bir akademisyen ve bir yazar olarak ve yeni bir
milletvekili olarak bir gözlemimi sizlerle paylaşarak konuşmamı
devam ettirmek istiyorum.
Şimdi,
bildiğimiz kadarıyla demokrasi, bir toplumun ortak aklını
bulmak için keşfedilmiş bir mekanizma, bir yöntem. Yani toplumda
farklılıklar var ve bu farklı insanların farklı
çıkarlarını barışçı bir biçimde
tartıştırıp ortak bir aklın yani ortak iyinin, toplum
için ortak iyinin bulunması için bulunmuş bir yol. İnsanlık
tarihi, demokrasi diye bugün içinde bulunduğumuz günün
mekanizmasını ifade ediyor. Fakat arkadaşlar, benim
görebildiğim kadarıyla özellikle içinde
yaşadığımız dönemlerde bu ortak aklı yakalamak
üzere bulunmuş olan demokrasi çalışmıyor.
Çalışmadığı, aslında bugünkü
tartışmalardan bence çok açık. Nitekim birazdan neden öyle
olduğunu düşündüğümü söyleyeceğim sizlere fakat şunun
altını çizmek istiyorum: Bizlerin sosyolojik ve parti aidiyetlerimiz,
fikirlerimizin önüne geçmiş durumda. Dolayısıyla da ben ve benim
gibi birçok arkadaş konuşuyor, önerilerde bulunuyor ama ben eminim ki
bu önerdiğiniz 1 sıra sayılı yasada hiçbir şeyi
değiştirmeyeceksiniz çünkü siz çoğunluksunuz, çünkü siz bu
konuda herhangi bir uzlaşmaya, herhangi bir konuda tartışmaya
yanaşmıyorsunuz.
Bunu,
dün gecenin üçüne kadar devam etmiş olan Plan ve Bütçe Komisyonuna bedelli
askerlikle ilgili getirilen yasanın tartışılması
sırasında gördük ve ben orada açıkçası -bilen
arkadaşlar var- çok üzüntülü bir şekilde şunu ifade etmeye
çalıştım: Yani bir tek cümleyi dahi değiştirmediler
teklifi sunan arkadaşlar. Peki her konuda haklı mıydılar?
Acaba bir başka arkadaşımızın önerisi belki daha
anlamlı olabilir miydi? Mesela biz orada şöyle bir öneride bulunduk,
dedik ki: Ya, gençler diyoruz, tamam. 1 milyon 325 bin
civarındaymış bu askerlikten yararlanacak olan gençler,
yarın muhtemelen buraya gelecek ve konuşacağız. Biz dedik
ki: Gençlere baktığımızda, genç işsizlik diye bir
kavram var, bu da aşağı yukarı yüzde 20 olsa, böyle
baktığımızda bu rakam içinde 400 bin genç, işsiz
olduğu için bu parayı veremeyip bu haktan yararlanamayacak ve
askerliğe gidemediğinden dolayı da herhangi bir şekilde
işe girme şansı olmayacak.
Şimdi,
böyle bir problem var, bu problemi tartışmak istemiyor musunuz
mesela? Bence tartışılması gereken bir şey. Çünkü
hepimiz biliyoruz ki toplumdaki en kötü, kötülükleri besleyen mesele gelir
dağılımındaki bozukluk meselesidir ve Türkiye, maalesef, en
azından 2013ten sonra gelir dağılımı çok
bozulmuş ülkelerden biridir. Dolayısıyla da arkadaşlar, ben
konuşacağım, arkadaşlarım da konuşacak ama ben
şahsen bunu rahatlıkla söylüyorum ki hiçbir cümleyi
değiştirmeyeceksiniz.
Şimdi,
gelelim OHAL veya bu yasa, 1 sıra sayılı yasayı niye
konuşuyoruz veya yarın gelecek olan bedelli askerlik meselesini niye
konuşuyoruz? Bazı arkadaşlar soruyor: Bu nereden
çıktı şimdi, yazın ortasında niye biz tatile gitmedik
de bu yasaları konuşuyoruz? diye.
Arkadaşlar,
bu yasaları konuşuyoruz çünkü bu yasalar esasında Türkiyenin
ekonomik sıkışmışlığını aşmak
için gerekli olan düzenlemelerdir. Yani bu KHK'lerin
değiştirilmesiyle ilgili 1 sıra sayılı yasa,
esasında yabancı finans çevrelerinin Türkiye'ye
yaptığı baskılar sonucunda OHALin değiştirilmesi
gerekliliğinden kaynaklandı. Sayın Cumhurbaşkanı da
zaten seçimler sırasında bunu böyle ifade etti. Çünkü yabancı
sermaye bu ülkeye gelmekten imtina ediyor, yasaların
çalışmadığı, hukukun etkili olmadığı
bir topluma para getirmek istemiyor ama öte yandan bizim de bu paraya
ihtiyacımız var.
Şimdi,
dolayısıyla da yazın bu sıcağında bunları
tartışıyor olmamızın temel sebebi, esas
itibarıyla OHAL yasasını kaldıralım ya da
kaldırmış gibi olalım ama aynı zamanda devam da
ettirelim. Bugün tartıştığımız 1 sıra
sayılı yasa esas itibarıyla OHALin kaldırılması
sonucunda ortaya çıkan OHAL boşluğunu bir başka biçimde
doldurmak için keşfedilmiş veya bulunmuş bir yasa düzenlemesi ve
bu, açıkçası benim hissettiğim kadarıyla Türkiyeye
yakışmıyor. Yani Türkiye, özgürlükler yönünde yol alması
gereken bir ülkeyken özgürlükleri sınırlayarak bir yere gitmeye
çalışıyor gibi bir izlenim uyandırıyor ve bu yasanın
hangi maddesine bakarsanız -ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşların
söylediklerinden anlıyorum ki bu yasanın herhangi bir şekilde bu
ülkedeki yasa geleneğine uyan bir yanı yok- ne Anayasa
geçmişimize uyuyor ne diğer yasalarımızın
yapısına uyuyor ama hâlâ ısrarlı bir şekilde buraya
getirildi ve biz bunu bir şekilde tartışıyoruz,
tartışacağız, muhtemelen sizin oylarınızla da
geçmiş olacak.
Şimdi,
uzatmayayım ama en azından bir madde üzerinden bunun böyle
olduğunu sizlere anlatmaya çalışayım. Bakın, 14üncü
maddede, bilgisayarlar ele geçirildiği vakit veya bilgisayarları ele
geçirme gerekliliği ortaya çıktığı zaman nasıl
kopyalanacağı, nasıl değerlendirileceğiyle ilgili
olarak bir düzenleme var. 5271 no.lu Ceza Muhakemesi Yasasının
134üncü maddesinde bu durum düzenlenmiş yani şöyle denmiş: Bir
şüphelinin bilgisayarının incelenmesi
Şimdi, bu konuda
bizim sahip olduğumuz Ceza Muhakemesi Yasası şunu söylüyor:
Cumhuriyet başsavcısı veya cumhuriyet savcısı
teklifte bulunur ya da talep eder. Kimden talep eder? Hâkimden talep eder, Bu
bilgisayarın incelenmesi lazım. Bizim, şüpheli şahsın
bu bilgisayarındaki bilgilere ihtiyacımız var. der. Bu konudaki
kararı hâkim verir ve bunu da öyle bir şekilde yapar ki
Mesela
şöyle söyleyeyim: Varsayalım ki şüpheli, kendi isteğiyle
dahi, kolluk kuvvetlerinin veya savcının incelemesini istese bile
böyle bir durum esasında yasaya aykırılık teşkil
ediyordu ve bu sebepten dolayı da o bilgisayardan çıkacak olan
deliller delil olarak kabul edilmiyordu.
Şimdi
ne oldu OHALde? 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede ibare
şöyle değişti: Gerekli olduğu bir durumda cumhuriyet
savcısı da yetkilidir. dendi. Evet, bu, anlaşılabilir bir
şey. Gerekli olduğu durum nedir? Biliyorsunuz, bu dönem, özellikle
KHKlerin çıkmasının sebebi, FETÖ darbe girişimi ve
sonrasındaki gelişmelerdi ve bir sürü bilgisayar ele
geçirilmişti, bunların incelenmesi gerekiyordu fakat 5271 no.lu
Yasanın içeriği buna engel oluyordu ve bu KHKyle bu
aşıldı. Peki, ne yapıldı? Cumhuriyet
savcısına bu yetki devredildi yani hâkimden alındı,
cumhuriyet savcısına devredildi. Şimdi, arkadaşlar, bu,
anlaşılabilir bir şeydi çünkü olağanüstü hâl
koşulları vardı, olağanüstü hâl koşullarında da
böyle bir durumun olması kabul edilebilirdi. Fakat şimdi bakın 14üncü
maddeye, 14üncü maddenin, aşağı yukarı, OHAL 668in hemen
hemen tümüyle aynı içerikli olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla
da arkadaşlar, buradan şunu söylemek istiyorum: Kimi
kandırıyoruz Allah aşkınıza? Yani Biz OHALi
kaldırdık. dedik. Ee? Yabancı sermaye gelecek diye
bekliyoruz. E, gelmiyor ve gelmeyecek de muhtemelen. Çünkü
inandırıcı değilsiniz, çünkü bu 1 sıra
sayılı yasa, esas itibarıyla bu ülkede OHALin
kaldırılmasını isteyen ve ancak o şartlarla bu ülkeye
sermaye getirecek olan sermaye çevrelerini tatmin etmedi. Bakın bugün
dolara; dolar yine fırladı.
Şimdi,
arkadaşlar, ben demokrasinin, ortak iyinin, ortak aklın
bulunmasıyla ilgili bir süreç olduğunu söyledim. Lütfen,
aidiyetlerimize eyvallah, herkesin bir aidiyeti var, kabul ediyoruz tabii ki
ama herkesin bir aklı da var ve lütfen akıllarımızı
birleştirmeye çalışalım ve toplum için ortak aklı
bulmaya çalışalım.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
şahıslar adına beşer dakika söz talep edenler var.
Denizli
Milletvekili Kazım Arslan
Buyurun
Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Özellikle
OHALin devamı yönünde yapılan bu düzenlemeyi, gerçekten genel bir
değerlendirme yaptığımız takdirde, kabul etmek kesinlikle
mümkün değildir. Çünkü OHAL uygulamalarıyla birlikte, biliyorsunuz,
OHALi uygularken, karar verilirken bu Mecliste, kısa bir süre için
uygulama yapılacağını söylediniz ama ne yazık ki iki
yıla yakın bir süre içinde uygulamaya devam ettiniz. Tabii, bunlar
yetmedi, sizleri tatmin etmedi. Birçok yapmak istediğinizi
yaptınız. OHAL uygulaması altında Anayasa
değişikliği gerçekleştirdiniz ne yazık ki. Ayrıca
bir de genel seçimi yaptınız. Yani bir OHAL uygulaması
altında gerçekten vatandaşın üzerinde baskı uygulayarak,
korku salarak insanların tercihlerinin sandığa rahat bir
şekilde yansımasını engelleyecek bir uygulama ile böyle bir
uygulamayı yıllarca devam ettirdiniz.
Yine,
aynı şekilde, OHALin devamı şeklinde getirdiğiniz bu
düzenleme yine hem iktidarınıza hem valilere, sizin temsilciniz olan
valilere geniş yetkiler veren, terörle mücadele etmenin ötesinde, yine
iktidarınızın baskılarını, yine
iktidarınızın kanun dışı uygulamalarını
ortaya koyacağınız bir çalışmayı
gerçekleştirmek istediğiniz bir düzenleme getirdiniz.
Şimdi,
bu yasa ile birçok yasalarda değişiklik yapıyorsunuz.
Yargıya belirli imkânlar veriliyor ama yargı bağımsız
değil değerli arkadaşlarım. Gerçekten bugün yargı
bağımsız ve tarafsız bir şekilde görevini icra
edebilse bu OHAL uygulamalarının karşısında birçok
kişisel hakların orada aranması ve hukuka ve kanuna dayanan
birçok hakların geri alınması mümkün olabilecektir. Ama
yargıyı da kendinize bağladınız. Anayasa Mahkemesinde
verilen kararları tanımadığınız gibi, onun
altındaki mahkemelerin de birçok zamanlar buna
uymadıklarını görüyoruz.
Şimdi,
böyle bir hukuk düzeni içinde, böyle bir yargı düzeni içinde, böyle bir
bağımlı yargı düzeni içinde bu OHAL uygulamasının
yani daha doğrusu OHALle ilgili bu düzenlemenin gerçek anlamda hukuka uygun
bir şekilde yürüyeceğine Cumhuriyet Halk Partisi olarak kesinlikle
inanmıyoruz.
Şimdi,
gözaltı sürelerini artırıyorsunuz. Kişisel suçlarla ilgili
gözaltı kırk sekiz saat olması
diye başlıyorsunuz,
gerekirse iki sefer daha artırmak suretiyle bunu altıya
çıkarıyorsunuz. Toplu suçlarda gözaltı süresini dört günle
başlatıyorsunuz, iki kere artırmak suretiyle on iki güne
çıkartıyorsunuz yani kişilerin hak ve hürriyetlerini yok ederken
gerçekten yargının bu işi hukuka dayalı olarak, kanuna
dayalı olarak yaptığını hiçbir şekilde sizin
zamanınızda, sizin iktidarınızda göremediğimiz için
gerçekten bu çıkan yasanın da topluma çok büyük zarar
vereceğini, bırakın terörü önlemek yerine birçok teröristin
yeniden ortaya çıkabileceği bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
O
nedenle, terörle mücadele etmek istiyorsanız
Şimdi, yıllarca
FETÖyle ilgili tehlikeyi size söyledik bize inanmadınız,
Hocayı yanlış anlıyorsunuz. dediniz, övgüler
yağdırdınız. FETÖyü kendi elinizle büyüttünüz, beslediniz,
devletin ve milletin başına bela ettiniz, sonra 15 Temmuz
kalkışma hareketi oldu. Sonuçta, gerçekten Türkiye sizin yüzünüzden,
sizin toleransınız yüzünden, FETÖyle iş birliğiniz
yüzünden altını üstüne getirdiğiniz bir düzenle karşı
karşıya kaldı.
Onun
için, değerli arkadaşlarım bu düzenleme, kişisel hak ve
özgürlükleri ortadan kaldıracak bir düzenlemedir. Hiç kimsenin hukuk
güvenliği ortada kalmayacaktır, yargı güvenliği de
kalmayacaktır. Dolayısıyla, ülkede bu kalmayınca
uluslararası düzeyde de kalma imkânı olmayacaktır diyorum,
hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
şahsı adına İstanbul Milletvekili Abdullah Güler
Buyurun
Sayın Güler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yeni
yasama yılının, karşılıklı anlayış
ve saygı içerisinde geçmesini temenni ediyorum. Bu arada da Sayın
Başkanım, sizlere de ilk söz almış olmam sebebiyle
başarılar diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ülkemiz, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY dediğimiz hain
bir yapılanmanın giriştiği alçak bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı. Bu darbe
teşebbüsüyle şu anda bulunduğumuz Gazi Meclisimiz de
bombalanmış ve demokrasimiz bir kez daha sekteye
uğratılmaya çalışılmıştır. Güzel
ülkemizin demokratik hukuk düzeninin ortadan kaldırılmasına
teşebbüs eden hain darbeciler, Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde aziz milletimizin
kahramanlığı sayesinde püskürtülmüş, sonrasında, bu
hain darbe girişiminde bulunan FETÖ mensuplarının
yargılanması, kamu kurumlarından temizlenmesi için yapılan
ve başlatılan süreç, iki yıldan bu yana da OHAL çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir. OHAL süreci, 18 Temmuz 2018 tarihi
itibarıyla da sona ermiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ülkemizin FETÖ/PDY, DEAŞ, PKK, YPG ve DHKP-C gibi eli
kanlı terör örgütleriyle etkin mücadelesinin devam ettirilmesi ve aziz
milletimizin huzur ve güvenliğinin devamı için bazı
kanunlarımızda değişiklik yapılması ihtiyacı
doğmuştur ve şu anda da bu kanun teklifini görüşüyoruz.
Teklifle
ilgili eleştiriler yapılırken en çok dile getirilen husus
OHAL'i kalıcı hâle getiriyorsunuz, hukuk devleti ilkesinden
uzaklaşıyorsunuz. ifadesi ve söylemidir. Oysa teklifin maddeleri tek
tek incelendiğinde, bu iddianın aksine, mevcut teklifimizin, hukuk
devleti ilkesine, Anayasa'mızın ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ilgili maddelerine ve Anayasaca güvence altına
alınan temel hak ve özgürlüklere çok uygun düzenlemeler olduğunu
göreceğiz.
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin ana konularından biri de
mevcut kanun düzenlemelerinin ölçülülük ve makul süre ifadesidir. Diğer
maddelerimizde de -baktığımız gibi- mevcut bu
düzenlemelerimizden özellikle AİHMde dostane çözüm veya tek taraflı
deklarasyonla sonuçlandırılan başvurularda, ihlal kararı
verilen başvurularda olduğu gibi, yeniden yargılama yoluna
başvurulabilmesi imkânı getirilmektedir ve soruşturma
aşamasında ise yeniden soruşturma açılması sebebi
olarak da kabul edilmektedir.
Diğer
yandan, askerî mahallerde önleme aramasına ilişkin bir düzenleme
yapılmaktadır. Şu andaki meri mevzuatımızda sulh ceza
mahkemelerinin ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülki idare
amirlerinin askerî mahallerde önleme araması kararı vermeleri mümkün
bulunmamaktadır. Mülki idare amirleriyle ilgili olarak bu düzenlemenin, bu
mevcut kanun düzenlemesi içerisinde yer aldığını
göreceğiz.
Diğer
bir yandan, şu anda Ceza Muhakemesi Kanunumuzda şüphelinin
kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programlarıyla ilgili
olarak bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar
kayıtlarından kopya çıkarılmasına ve bu
kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından
karar verilebilmektedir. Ancak FETÖ/PDY soruşturmaları
kapsamında mevcut sanık çokluğu ve diğer
sıkıntılardan kaynaklı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde cumhuriyet savcısı tarafından karar
verilebilecek ancak cumhuriyet savcısının bu kararı da
yirmi dört saat içinde hâkim oyuna sunabilecektir. Hâkim, yirmi dört saat
içerisinde süre dolmuşsa da bu kararı verecek, eğer bu süre dolmuşsa
da mevcut kayıtların imhasına karar verebilecektir.
Yine
bu teklifte, kamu görevinden çıkartılan asker kişilerin askerî
rütbelerinin mahkeme kararı olmaksızın karar tarihinden geçerli
olmak üzere de geriye alınmasına yönelik düzenleme getirilmektedir.
Yine
bu teklifle, özellikle son dönemlerde taşeron uygulamasının
kaldırılması nedeniyle, belediye ve il özel idarelerinin
personel istihdamı için kurdukları şirketlerde çalışan
özel güvenlik personelinin de özlük haklarının düzenlenmesi için 5188
sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun hükümlerinin
uygulanacağına dair yeni bir düzenleme getirmekteyiz.
Yine
bu teklifte, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak
atanmasına ilişkin olarak devam eden soruşturmalar
bakımından üç yıl süreyle kullanmasına yönelik düzenlemeyle
yeni hükümler getiriyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güler.
Değerli
arkadaşlar, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Soruları başlatıyorum.
Sayın
Gürer, buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde
ruhsatlı-ruhsatsız ateşli silahlar hızla
yaygınlaşmaktadır. Valiler hiçbir
kısıtlayıcı maddeye bağlı kalmaksızın
inisiyatifine dayalı silah ruhsatı verme yetkilerini
kullanmaktadır. Ülkemizde 100 bin kişide cinayet oranına yüzde
11 taksirle adam öldürme eklendiğinde oran yüzde 29a
çıkmaktadır. Uluslararası orana göre bu oran çok yüksektir.
Kişinin öfke, kişilik, tepkisel ve ruhsal hastalığı
kapsayan ayrıntılı psikolojik testleri zorunlu hâle getirilip en
az iki yılda bir yenilenmelidir.
Yalnız
2017 yılı Eylül ayına kadar verilen silah ruhsat
sayısı 63.453tür. Valilere ruhsatlı da olsa her çeşit
silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklama yetkisi
verilirken bununla ilgili kısıtlayıcı, silahın
yaygınlaşmasını önleyici önlemlerin de
alınmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Bireysel
silahlanmanın önüne geçilmeli ve düğünlerde, eğlencelerde
kullanılan silahlarla insanlarımızı yitirmek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Lozan Barış Antlaşmasının 95inci yıl dönümünü
kutluyoruz. Lozan Antlaşması, Türkiyemizin tapu senedidir; Lozan
Antlaşması, ulusal birliğimizin ve cumhuriyetimizin onur
belgesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncülüğünde savaş
meydanlarında kazandığımız zaferin diplomasi
masasında kazanılan zaferidir. Askerî deha ile stratejiyi birleştiren
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün ve arkadaşlarının ve
özellikle İsmet İnönünün büyük gayretleriyle elde edilmiş bir
başarıdır. Bugün Lozanı tartışmaya açan,
Kurtuluş Savaşımıza gölge düşürmek isteyen zihniyet
bu başarıyı anlamaktan uzaktır.
Kim
ne derse desin, Lozan Barış Antlaşması, mazlum milletlerin
emperyalist ülkelere karşı başkaldırısıdır.
Kısacası büyük bir diplomasi zaferidir. Bu zaferi gerçekleştiren
başta Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Lozan
kahramanımız İsmet İnönüyü sevgiyle, saygıyla,
minnetle, şükranla anıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ünver
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2002de
3Y, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele söylemiyle iktidar olan AK
PARTİnin on altı yılın sonunda yoksullukla mücadelede
ülkede 16 milyon yoksul yaratarak, yolsuzlukla mücadeleden de Surda gedik
açtırmam. diyerek vazgeçtiğini biliyoruz. AK PARTİnin göreve
geldiği 2002de 2 ilde mevcut olan OHALi 15 Temmuzdan sonra sürekli uzatılmış
olsa da teorik olarak üçer aylık dönemler hâlinde geçici olarak tüm ülke
sathına yayması, getirilen bu kanun teklifiyle de yine tüm ülke
sathında bu sefer kalıcı hâle getirmesi, AK PARTİnin
3Yyle mücadele konseptinin son bulduğu anlamına mı gelmektedir?
Bizce, iktidarınızın başından beri öyledir de acaba
siz bugün ne düşünüyorsunuz? Tüm bu vazgeçişlerden sonra 2002de
iktidara geldiğinizde eksiklikleri olsa da coğrafyamızın en
özgür toplumunun yaşadığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karaca
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
21
Temmuz 2016 tarihinde üç ay süreyle ilan edip Kırk beş gün içinde
bitireceğiz. dediğiniz OHALi yirmi dört ay ismen ve cismen
sürdürdünüz. Bugün 19 Temmuzda ismini kaldırdığınız
ancak hâlen görüşülmekte olan bu yasa teklifiyle daha ağır
koşullarda demokrasinin sekteye uğrayacağı, demokrasinin
yok edilmeye çalışılacağı kısıtlamaları
üç yıl daha uzatmak istiyorsunuz.
Bu
kanun teklifinin Parlamentoda yasalaşması hâlinde üç yıl
içerisinde FETÖnün siyasi ayağıyla mücadele etmeyi düşünüyor
musunuz? Yine bu kanun teklifinin kabul edilmesi hâlinde üç yılın
sonunda yeni bir mağduriyetle uzatmayı düşünüyor musunuz ya da
FETÖyle mücadelenin üç yıl bitmeksizin sona erdirilmesi hâlinde süre sonu
beklenmeksizin bu yasayı yürürlükten kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Adıgüzel
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün
Türkiye Cumhuriyetinde valiler, parti devletinde partili Cumhurbaşkanının
partisiz görünen il temsilcileri gibi görev yapmaktadır, getirmiş
olduğunuz teklifle de OHALin sözde kaldırıldığı
ortamda özde sıkıyönetim memurları olarak tahsis
edilmektedirler. Böylece FETÖyle mücadele bahanesi üzerinden tek adam rejimi
güçlendirilmeye çalışılmaktadır.
Öte
yandan, on altı yıllık AK PARTİ iktidarında kadın
ve çocuk cinayetleri, çocuk istismarı had safhaya çıkmış,
sağlık çalışanlarına şiddet ulusal bir sorun
hâline gelmiştir. Kadınlarımızı, çocukları,
sağlık çalışanlarını koruyamıyoruz ama
geçmişte FETÖyü korudunuz, şimdi de onunla mücadele üzerinden tek
adam rejimini korumaya çalışıyorsunuz. Merak ediyorum, ne zaman
kadınlarımızı, çocuklarımızı korumak, ne
zaman sağlık çalışanlarını korumak sizin
önceliğiniz olacak, bunlarla ilgili kanun tekliflerini öncelikle gündeme
alacaksınız?
BAŞKAN
Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Sayın Başkan, uygulamada dosyanın
kapağını açmadan tahliye taleplerini reddeden çok hâkim gördük,
tahliye taleplerine olumsuz mütalaa veren çok savcı gördük. Tutukluluk
incelemesinin dosya üzerinde yapılması, savunma hakkının
kısıtlanması anlamında değil midir, avukatın
sistem dışına itilmesine sebebiyet vermeyecek midir? Bağımsız
savunmayı temsil eden avukatın, tutukluluk incelemesinde bulunmaması
adil yargılanma hakkının ihlali değil midir? Avukatın
olmadığı yerde adaletten bahsetmek mümkün müdür?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaya
YILDIRIM
KAYA (Ankara) Enis Berberoğlu, OHAL uygulamalarıyla hâlâ cezaevinde
tutulmaya devam ediliyor. Meclis Başkan Vekili olarak bu konuda bir
tutumunuz olacak mı? Komisyonun bu konuda bir çağrısı
olacak mı?
Sendikalara,
odalara ve meslek kuruluşlarına kayyum atamayı da beraberinde
getiren bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Parlamentoda buna karşı onurlu bir mücadele yürütülecek ama buradan
sendikalara, meslek odalarına, derneklere ve bu konuda mağdur olacak
kurumlara da bu konuya tepki koymaları ve mücadele etmeleri için
çağrı yapıyorum. OHAL kalktı. demenize rağmen bu
sendikalar eyleme geçerse bunları zapturapt altına almayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Keven
ALİ KEVEN (Yozgat)
Teşekkür ederim.
Ülke tarımı için,
Yozgat tarımı için çiftçilerimizin üretimden
uzaklaşmamaları büyük önem taşımaktadır ancak bunun
için çiftçimizin ürettiği ürünün karşılığını
alması gerekiyor. Çiftçilerimiz buğday taban fiyatının çok
düşük olmasından yana dertliler ve perişanlar. Buğday taban
fiyatı geçen seneden daha düşük seyrediyor. Çiftçimiz Yozgatta
ortalama 87 kuruşa buğday satmak zorunda kalıyor. Neredeyse 7 kilo
buğday karşılığında ancak 1 litre mazot
alınabiliyor. Yeşil mercimek ve nohut fiyatları da geçen seneden
daha düşük seyrediyor. Nohut için 3 lira 25 kuruş fiyat
açıklandı, geçen sene 5 lira civarında fiyat vardı. Taban
fiyatları üreticilerle, çiftçilerle birlikte belirlenmelidir, ziraat
odaları sürece dâhil edilmelidir. Çiftçinin alım gücü, yüksek
enflasyon ve girdi maliyetleri karşısında eriyor. Toprak
Mahsulleri Ofisi özelleştirilmek mi isteniyor bilmiyorum. Sayın Bakandan
bu duruma açıklık getirmesini diliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Topal
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İki yıllık
OHAL döneminde aktif büyüklüğü yaklaşık 47 milyar TL olan 1.022
şirkete el konularak kayyum atandı. Bu şirketlerin
çalışan sayısı yaklaşık 50 bin. El konulan bu
şirketlerin akıbetleri ne oldu, satıldı mı? Kaç
işçi işsiz kaldı? Yeni sahipleri kimlerdir? Ve yönetici olan
şahıslar var mıdır AKPden? Kayyum olarak atanan
şahıslar kimlerdir, bunlara ne kadar ücret ödenmektedir? Bugüne kadar
aynı kişiler kaç kuruluşa kayyum olarak
atanmıştır? El konulan şirket sahibiyle akraba olan kayyum
var mıdır, varsa kimlerdir? Bu konuda Komisyondan ya da ilgili
bakandan açıklama bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son olarak,
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tarih boyu kurduğumuz
devletlerimiz ve bu devletin sahibi milletimiz aleyhine birçok
saldırılar gerçekleşmiş ve milletimiz bu
saldırıları cansiparane göğüslemiş fakat
ağır bedeller ödemiştir. Günümüzde de değişik terör
örgütleri tarafından gizli-açık ama planlı bu tür
saldırılar devam etmektedir. Bu sebeple Anayasa ve kanunlara uygun
bir şekilde olağanüstü hâl ilan edilmiş, ihtiyaca göre
uzatılmıştır. Artık olağanüstü hâlin
uzatılmayacak olması nedeniyle bir daha bu tür saldırılara
geçit vermeyecek gerekli hüküm ve ihtiyaç duyulan idari tedbirlere ihtiyaç
vardır, yapılan da budur. Temel hak ve özgürlüklerin korunması
kadar huzurumuzun sürmesi de olmazsa olmazımızdır. Tedbir gibi
akıl ve güzel huy gibi asalet olmaz. düsturunca gereken tedbirler
alınmalıdır.
Yoksa tarih tekrar eder,
Belki dünkünden de beter.
Su uyur düşman uyumaz,
Fırsat bulsa öcün komaz.
Su duvarı dipten yalar,
Ve de onu yere çalar.
Hor görüp de
düşmanını,
Verme ha alçak
yanını.
Güne göre tavır
alır,
Savdım dersin geri
gelir.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Komisyon adına sorulara
cevap vermek üzere Sayın Tunç, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Soru
soran değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Tabii,
belirlenen süre içerisinde de özellikle kanun teklifini ilgilendiren, Komisyonu
ilgilendiren hususlara cevap vermeye çalışacağım.
Diğer, yürütmeyle ilgili hususlarda da zaten milletvekillerimizin
bakanlarımıza yazılı olarak soru sorması
imkânları da mevcuttur.
Sayın
Kaya Sayın Enis Berberoğlu OHAL yasalarına göre
yargılandı ve tutuklanıyor. diyor. Sayın Berberoğlu
2016 yılında yapılan Anayasa değişikliğine göre
yargılanmakta ve bu kapsamda tutukluluğu da devam etmektedir.
Sayın
Ünver ve Sayın Karacanın olağanüstü hâlin kalıcı hâle
getirildiği yönündeki eleştirilerine teklifi incelediğimizde
katılmamız mümkün değil. Darbecilerin ve darbe girişiminde
bulunan FETÖ mensuplarının yargılanması, kamu
kurumlarından temizlenmesi için başlatılan süreç iki yıl
boyunca OHAL çerçevesi içerisinde gerçekleşti. Tabii, OHALin
uzatılmaması nedeniyle FETÖ ve mevcut diğer terör örgütleriyle
mücadelenin zaafa uğramaması da hepimizin talebi. Bu nedenle terörle
etkin mücadele yapılabilmesi için mevzuatımızda bazı
düzenlemelere ihtiyaç var. Olağanüstü hâlin uzatılmayacak
olması, terörle mücadele bakımından ihtiyaç duyulan bazı
düzenlemelerin yapılması amacıyla 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye teklifte geçici madde ekleniyor. Hâlen yürütülen
soruşturma ve kovuşturmalar ve disiplin soruşturmaları
bakımından gerekli olan hükümler düzenleniyor ve terör örgütleriyle
mücadele kapsamında kamu görevlilerinin görevden
uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri
alınması, mesleğe ilişkin unvanların
kullanılmaması gibi ihtiyaç duyulan birtakım tedbirler
öngörülüyor. FETÖ/PDY gibi, kamu kurumlarının her aşamasına
sızdığı anlaşılan, karmaşık bir örgütle
mücadele etmenin zorluğunu hepimiz ifade ediyoruz. Mevcut düzenlemelerdeki
disiplin soruşturmalarındaki usul hükümleriyle bu mücadelenin
yapılmayacağı da hepinizin malumu. Dolayısıyla, bu
süreçlerin hızlandırılması ve bunu yaparken de
Anayasamıza ve kanunlara uygun, hukuk devleti ilkesine uygun bir
şekilde gerçekleştirilmesi ve bu darbecilerden ülkemizin
temizlenmesi, kamu kurumlarının temizlenmesi, bir daha bu tür
tehlikelerle milletimizin karşılaşmaması
açısından çok önemli ve teklifle düzenleme yapılan
hususların hepsi hukuk devleti ilkesine uygun düzenlemeler.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Üç soru sordum, hiç birine cevap alamadım
şu anda.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Belki
diğer soruların içerisinde olabilir. Toplu olarak,
gruplandırarak cevap veriyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Süre bitiyor Sayın Başkan, anlayamıyoruz
Başkan Vekilinin açıklamalarını.
BAŞKAN
Arkadaşlar, müdahale etmeyin. Soru kısmı bitti.
İsterseniz
listeyi verin, onları söylesin cevap olarak.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) -
Sayın Gürerin silah ruhsatları ve bireysel silahlanmayla ilgili
hususlardaki görüşlerinden tabii Komisyonu ilgilendiren, kanun teklifini
ilgilendiren husus, valilere verilen yetkiyle ilgili kısmı. Valilere
verilen yetki İl İdaresi Kanunundaki 11inci maddede belirtilen
yetkinin somut hâle getirilmesinden ibaret ve bunun da süreyle
sınırlandırılmasından ibaret. Orada da kamu düzeni ve
güvenliğinin, olağan hayatı durduracak veya kesintiye
uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına
ilişkin ciddi belirti bulunması hâlinde valilere verilen yetkilerden
bir tanesi ruhsatlı da olsa silah ve merminin
taşınmasını yasaklayabilmek. Tabii, Sayın Gürerin
sorduğu sorunun teklifi ilgilendiren kısmı bu şekilde.
Sayın
Tutderenin tutukluluğun dosya üzerinden incelenmesiyle alakalı
sorduğu soruya gelince, teklife baktığımız zaman
bununla ilgili düzenlemede Anayasamıza ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı bir durum söz konusu olmadığını
görüyoruz. Tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerinin dosya üzerinden
karara bağlanmasına imkân tanınıyor teklifte. Düzenlemede
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benzer
olaylarla ilgili olağan dönemde verdiği kararlar dikkate
alınıyor. Olağan dönem bakımından, hâkim önüne
çıkmadan bir ay yirmi sekiz günlük süreyi Anayasa Mahkemesi ihlal
gerekçesi olarak görmüş, üç ay on yedi günlük süreyi ise ihlal nedeni
saymış.
Şimdi,
düzenlemeyle, dosya üzerinden karar verilecek ve aşırı iş
yükü altında olan cumhuriyet savcıları ve sulh ceza hâkimlerinin
daha fazla iş yükü altına girmesi engellenmiş olacak. Bu tabii
ki, soruşturmaların, yargılamaların daha
sağlıklı yürümesi açısından önemli bir husus.
Ayrıca düzenlemeyle, özellikle tutuklu sayısının fazla
olduğu dosyalar bakımından mahkemelerde yargılamanın
hızlı sonuçlandırılması ve iş yükünün
azaltılması amacıyla istisnai bir üst sınır
belirlenmiş. Bu yönüyle düzenlemenin Anayasa'ya aykırı
olmadığı zaten Komisyon raporunda değerlendirilmiş.
Sayın
Topalın, OHAL uygulamalarıyla ilgili, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun uygulamalarıyla ilgili sorduğu soru var. Burada tabii, bu
uygulamalarla ilgili bizim Komisyon olarak bir görüş beyan etmemiz ve bir
bilgi vermemiz mümkün değil çünkü yürütmeyi ilgilendiren tarafı var,
uygulamayı ilgilendiren tarafı var. Ancak teklifi ilgilendiren
boyutu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak yetkilerinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
üç
yıl süreyle devam etmesiyle ilgili düzenleme. Bu da tabii ki, teröre maddi
destek veren şirketlerle mücadele açısından
BAŞKAN
Sayın Tunç, tamamlayın. Soru süresi biraz uzundu.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak atanmasına
ilişkin hükmün üç yıl süreyle uygulanmasına imkân
sağlanıyor teklifle. Böylelikle terör suçları
bakımından yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda kayyum
atanmasına karar verildiği takdirde kayyumluk görevi fon tarafından
devam edecek.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Böylece
soru-cevap kısmını da tamamlamış olduk.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Ben cevaplarımı alamadım.
BAŞKAN
- İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
14üncü
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
Ali
Kenanoğlu Zeynel
Özen Kemal
Bülbül
İstanbul İstanbul Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Ali
Öztunç
Mersin Antalya Kahramanmaraş
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talepleri
var.
Antalya Milletvekili Kemal Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından
alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görülen tablo, hani halkımızda bir laf vardır
Söylersin, bir kulağından girer, öbür kulağından
çıkar. derler ya, burada kulaklar kapalı olduğu için bir
kulaktan girmiyor, dolayısıyla karşılığı da
olmuyor.
Memleketin birinde bir hükümdar varmış, hükümdar memleketi
beklenen, istenen, özlenen şekilde yönetmezmiş, birkaç münevver,
birkaç aydın demişler ki: Yahu, bir anayasa yap, yasalar olsun.
Olur. demiş, 2 maddelik bir anayasa yapmış, 1inci maddede
Hükümdar her zaman haklıdır., 2nci maddede de Hükümdarın
haksız olduğu durumlarda 1inci madde uygulanır. demiş.
Benzeri bir durumla karşı karşıyayız ve aynı
zamanda burada dün benim, bugün İstanbul Milletvekili Zeynel Özen
arkadaşımın ifade ettiği, hakkın ve hakikatin
makamı olan cemevine yapılan saldırıya dair, hakarete,
kirletmeye dair, hakkın ve hakikatin yolu olan Alevi inancına
yapılan zulme dair bir tık yok, bir gelişme yok, bir söz yok ve
akabinde, bu olmadığı gibi, bugün sabah saatlerinde Pir Sultan
Abdal Kültür Derneği -ki Türkiye genelinde 95 şubesi vardır,
Genel Başkanlığını da yaptım bu kurumun-
Sarıyer Şube Başkanı Zeynep Yıldırım, evine
baskın yapılarak tutuklanmış, kendisi yaşlı ve
hasta bir kadın arkadaşımız olmasına rağmen bu
zulüm uygulanmıştır.
Değerli
dostlar, kevnümekânın hikmetihakikati, âlimi Haktır, yeryüzünde de
halktan büyük âlim ve hakikat yoktur.
Halkın
kıssasıyla anlatacak olursak, ifade etmekten hicap duyarız ancak
bu örneği söylemek gerekiyor.
Sevgili
Başkan, bizim köylük yerlerden birinde fukara bir ailenin bir çocuğu
varmış. Çocuk, akşam -haşa huzurdan- altını
ıslatırmış. Babası eşine demiş ki:
Canım, şunu yarın götür de bir hoca görsün, okusun üflesin,
bari şuna bir çare bulsun. Kadıncağız sabahleyin
çocuğu alıp götürmüş hocaya. Hoca bir okumuş üflemiş,
getirmiş, gönül rahatlığı içerisinde akşam
yatmışlar, ilerleyen saatlerde çocuğun
bağırtısıyla uyanmışlar ki -haşa huzurdan-
çocuk büyüğünü de yapmış. Demiş ki baba: Al canım, bunu
götür, eski hâline çevir, eskisi daha iyiydi.
Şimdi,
bakar mısınız, olağanüstü hâlden güya olağan hâle
geçiyoruz, böylesi bir durumla karşı karşıyayız
şu anda; eskisini arar bir nitelik ve buradan, güya demokrasiye, insan
haklarına, uluslararası sözleşmelere, her türlü hukuka uygun
olduğu ballandıra ballandıra anlatılan bir durumla
karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Bu
uygulanmaya çalışılan durumun hukukçular tarafından tarifi,
çok çeşitli örnekleri verildi, çok çeşitli şekilde
anlatıldı.
Sevgili
dostlar, elbet birçok kimliğimiz var. Kimlik siyaseti yapıyor. diye
bizi suçlayıp, kimliklerimizi tahakküm altına alıp, bizi
kişiliksizleştirmeye çalışanlara şunu söylüyoruz:
Kimliklerimizden asla vazgeçmeyeceğiz, kimliklerimiz
kişiliğimizdir.
Ben
bir Kürt, bir Alevi ve bir devrimci olarak diyorum ki: Aleviler Kerbelâdan bu
yana olağanüstü hâlle yönetiliyor. Kürtler Kasrışirin
Antlaşmasından bu yana olağanüstü hâlle, devrimci demokratlar
Mustafa Suphi cinayetinden bu yana olağanüstü hâlle yönetiliyor.
Sevgili
dostlar, Pir Sultan Abdalın bir deyişiyle bitirmek istiyorum:
Ben
de bu dünyaya geldim sakinim,
Kalsın
benim davam, divana kalsın.
Muhammed
Ali'dir benim vekilim,
Kalsın
benim davam, divana kalsın.
Yorulan
yorulsun ben yorulmazam,
Hakikat
makamından ben ayrılmazam,
Dünya
kadısından ben sorulmazam,
Kalsın
benim davam, divana kalsın.
Pir
Sultan Abdal'ım, dünya kovandır ,
Giden
adil beyler, gelen ihvandır.
Kırkların divanı ulu divandır,
Kalsın
benim davam, divana kalsın.
Bu
divanı kuracağız; hakkı, hakikati, özgürlüğü, adaleti,
eşitliği tesis edeceğiz. Bu dava uhrevi âleme kalmayacak; insani
âlemde, özgürlük, eşitlik, adalet yolunda bunu çözeceğiz.
Aşk
ile
(HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, yerimden bir dakika açıklama
yapmak istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
Peki, buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 14üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış
olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
sayın vekilin ifade ettiği meseleyi dün de aynı şekilde
gündemden takip etmiştik. Öncelikle şunu söylemek isterim: Tüm
güvenlik güçlerinin hiçbir mazeret olmaksızın yasalara ve Anayasaya
uygun operasyon yapması gerekir diye düşünüyorum, neresi olursa
olsun, kim olursa olsun. Onun dışında işkenceye
sıfır tolerans iddiasıyla yola çıkan bir hareketiz. Bu
ülkede on beş, on altı sene önce her gün işkence haberlerinin,
gözaltında ölümlerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Sayın vekilin
ifade ettiği meseleyi takip etmeye çalıştık, bilgi almaya
çalıştık. Tabii ki etkileyici ifadeler var, tabii ki takip
edelim yine aynı şekilde. Ancak bize gelen bilgide İstanbul
Armutlu Cemevinin kendisinde değil, bahçesinde bulunan bina içerisinde
yapılan operasyon söz konusu.
Yine
aynı şekilde -sürem yetmeyecek- çok sayıda polis memurunun
yaralanması, dışarıda ateş edilmesi, FSM Merkez
Amirliğine yönelik ateş edilmesi gibi çok konuda terör faaliyeti
konusu olan kişinin yakalanması söz konusu.
Dolayısıyla
olayı böyle mezhepsel, dinsel bir mesele olarak değerlendirmekten
öte, bir terör operasyonu olarak değerlendirmekte fayda var. Hep beraber
süreci takip edelim.
Bir
de sayın vekilin ifade ettiği -ifade etmek istemiyorum, Bir iddia
var. diyorsunuz- o iddianın da ne zaman, nasıl olduğuyla ilgili
bir ihtilaf söz konusu. Bunları yargıda beraber takip edelim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopun, önerge üzerindeki konuşmaların İç Tüzük
gereğince önerge içeriğine uygun olması gerektiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, ben de bir şey okumak istiyorum. Hani hep
İç Tüzük konuşuyoruz ya, İç Tüzükün 66ncı maddesinde
şöyle diyor:
Başkanın
söz kesmesi:
Madde
66- Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini
İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.
İki
defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı
birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan
tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.
Genel
Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile karar verir.
Şunun
için söylüyorum: Önergeler üzerinde konuşuyoruz, malumunuz. Önergeleri
okutuyoruz, gerekçesi de var önergelerin, okunuyor ama önergeyle ilgili olarak
konuşan çok az sayıda arkadaşı müşahede ettim. Mümkün
olduğu kadar müdahale etmemeye çalışıyorum ama önergelerin
dışına çıktığımız zaman konuşmada,
başka türlü söz hakları ortaya çıkıyor. İç Tüzüke
hepimiz uyalım, ben de uymaya çalışıyorum.
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan, konuyla ilgili bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yapmış olduğu
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, konuşmama yanıt veren sayın vekil Cemevinin
bahçesinde oldu. tabirini kullandı. Cemevi, bahçesiyle, cemhanesiyle,
yönetim kurulu odasıyla bir bütündür. Biz, bahçeyi cemevinden ayrı
düşünemeyiz. Meclisin de tamamı bir bütündür. Meclisin bahçesine,
duvarına, odasına yapılan bir şey Meclisin tamamına
yapılmıştır. Dolayısıyla, söylendiği gibi,
bahçeye yapılmamış, cemevinin bir odasına
yapılmıştır. Bu, cemevinin tamamına ve
inancımıza karşı yapılmış bir
saldırıdır.
Diğeri
de
Cemevine girip çıkan her insan bizim için bir candır, ayrım
yapmayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözünüzü tamamlayın.
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) Eğer bir suçluluk söz konusuysa güvenlik güçleri
bekleyip ilgili suçluya daha sonra gerekli hukuki kurallar içerisinde
işlem yapabilirlerdi. Burada yapılan fiiliyat, yapılan
saldırı ve tarif etmekten utanç duyduğumuz durum maalesef
cemevinin tamamına ve inancımıza yapılmış bir
durumdur. Oraya giren herhangi bir kişi bu saldırıyı meşru,
hukuki ya da haklı kılmaz.
Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Turan, söz talebiniz mi var?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Evet, söz talebim var bir dakikalık.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün yapmış olduğu
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
aslında konunun uzamasını istemiyorum çünkü genel prensibimizi
aktardım. Hiçbir hukuk dışı operasyona göz yummamak
lazım ancak sayın vekilin ifadesinden sonra şunu okumak zorunda
kaldım: Yapılan aramalarda 1 adet 9 milim çapında Sig Sauer P226 tabanca ve şarjörü
ile çok sayıda örgütsel doküman ele geçirilmiştir. Bu silahın
kullanıldığı terör eylemleri de 10a yakın eylemdir.
Dolayısıyla, mesele -bir daha söylüyorum- bir terör eylemi ve bu
terör eylemine karşı yapılan operasyondan ibarettir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunç.
Buyurun
Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
sizleri dokuz yıl önceye götürmek istiyorum, 2009 yılının
26 Aralık tarihine. Bütün gazeteciler, televizyoncular, hepsi Ankarada
Çukurambar semtinde bir suikast iddiasını
araştırıyorlardı sokaklarda, caddelerde. Aynı gün
bütün televizyonlarda, yandaş televizyonlarda haberler vardı,
Sayın Bülent Arınça, dönemin Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınça yönelik bir suikast iddiası vardı. Krokiler
çıkıyordu, birbirini tutmuyordu ama öyle iddialar vardı.
Akşamında ise, gecesinde daha doğrusu, Ankara Hâkimi Kadir
Kayhanın başkanlığında Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge
Başkanlığının 11 ve 16 no.lu odalarına
baskın yapıldı, arama yapıldı yani Kozmik Odaya,
devletin yarım asırlık sırlarının bulunduğu
odaya baskın yapıldı. Kim yaptı? Polis yaptı. Hangi
polis? FETÖcü polisler yaptılar. O zaman defalarca uyarıldı,
Bunlara bu kadar yetki vermeyin. denildi. O sırlar FETÖcü polisler
aracılığıyla, sizlerin de ifade ettiği gibi, belki de
Amerikanın, belki de istihbarat örgütlerinin eline geçti ama bu
yaşandı. Rahmetli Kamer Genç burada defalarca
uyarmıştı, Etmeyin, eylemeyin. demişti ama
dinletememişti. Sonrasında yaşanan sürece
bakıldığında, sonrasında bunların FETÖcü
polisler olduğu ortaya çıktı.
O
zaman, bu, bir oldubittiyle yapılmıştı. Eğer bu madde
geçerse askerî bölgelerde askerî kolluk kuvveti olmadan, polisler istediği
gibi, oldubittiye gerek kalmadan bunu yapacaklar. Bu yanlıştır.
O zaman FETÖcüler bunu yaptı ve başımıza bela oldu
hepimizin -bugün, bazı tarikatların, cemaatlerin devlette, Emniyette
odaklandığı yönünde iddialar var- belki de yarın
başkaları bunu yapacaklar. Bu nedenle, buna karşı
olduğumuzu dile getiriyoruz ve bunu bir uyarı olarak sizlere aktarıyoruz.
Bir
başka uyarı daha: Bakın, yeni sisteme göre bir değişim
var, evet, doğru. Bu değişim çerçevesinde de
yapılandırma oluyor. Ben eski bir gazeteciyim. 28 Şubat
sürecinde ikna odaları haberleri vardı, hatırlarsınız
arkadaşlar. Onlara karşı çıkan bir gazeteciydim o dönem.
Şimdi yandaşlık yapan gazeteci arkadaşlar, o dönem 28
Şubatçılarla birlikte idi, biz karşı çıkarken, benim
ve benim gibi arkadaşlarım ama o zaman ikna odaları sohbeti,
muhabbeti vardı, şimdi de aynı şey var. Siz karşı
çıkıyordunuz ikna odalarına, bugün, yine ikna odası
kurulmuş. Nerede? TRTde. Bakın, arkadaşlar, TRTde
değişim ofisi adı altında ikna odaları
oluşturulmuş. Yirmi yıldır, otuz yıldır TRTye
emek veren, TRTye çalışan çok sayıda insan şimdi o odalara
çağrılıyor, baskı yapılıyor, Devletin başka
kurumlarına git. deniliyor, İstifa et. deniliyor ya da Emekliye
ayrıl. deniliyor. Bu, haksızlıktır. Özellikle TRT Sporda
çalışan arkadaşlarımıza yönelik böyle ciddi bir
baskı vardır, e-postalar gönderiliyor, bunlara mobbing
uygulanıyor. Ve niçin biliyor musunuz Sayın Turan? Özellikle bunu
dinlemenizi istiyorum, 2008-2010 yılları arasında KPSS
sınavlarında FETÖnün yardımıyla, FETÖnün verdiği
sorularla sınavları kazanıp TRTye girenlere ön açmak için
yapılıyor bu. Bu konuda samimi bir uyarı olarak lütfen bunu
almanızı istiyorum. Kamer Genç geçmişte bu uyarıyı
yapmıştı ama maalesef, bu uyarı yerini
bulmamıştı. Dostane, samimi bir uyarıdır. TRTde
baskı yapılıyor şu anda, yirmi yıldır, otuz yıldır
çalışan, TRT Sporda maçları yıllarca anlatan insanlara
yönelik ciddi bir baskı söz konusudur. Burayı kurtarmamız
gerekiyor. TRT, hepimizin vergileriyle kurulmuş ve ayakta duran bir
kurumdur, hepimize eşit olması gerekirken maalesef bir siyasi
partinin, bir kişinin şu anda etkisi altında kaldığı
gerçeği de vardır ama bu, yönetimin şeklidir,
çalışanlara dokunulmaması gerekiyor. Çalışanlar emekçi
insanlardır, gazeteci insanlardır, dirsek çürütmüş
insanlardır. Yıllarca karda kışta maçlara gidip maçı
anlatmış TRT Sporun çalışanları şu anda
mobbingle karşı karşıyalar. Bu konuda sizleri uyarmak istiyorum.
Sürem
bitmek üzere ama Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2018
Şubat Raporuna göre -bugün Gazeteciler Bayramı olduğu için
söylüyorum- Türkiye, 180 ülke arasında 81inci sıraya geriledi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün Basın Özgürlüğü
Raporuna göre ise 188 ülke arasında 155inci sıraya gerilemiş
durumdadır. Maalesef, eski bir gazeteci, eski bir Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu üyesi olarak Türkiyede medyanın durumunun içler acısı
olduğunu hep birlikte görüyoruz ve yurt dışında da bu
konuda Türkiyeye yönelik baskıların olduğunu söylemek
istiyorum.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
15inci
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Tulay
Hatımoğulları Oruç Ali
Kenanoğlu
İstanbul Adana İstanbul
Zeynel
Özen Barış
Atay Mengüllüoğlu Rıdvan
Turan
İstanbul Hatay Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alper
Antmen Rafet
Zeybek Ali
Mahir Başarır
Mersin Antalya Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talepleri vardır.
Hatay
Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu.
Buyurun
Sayın Mengüllüoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Herkese selamlar.
Arkadaşlar,
durumu net olarak koymak gerekiyor. Türkiyede OHAL kanunu 1983te Kenan Evren
tarafından yani darbe ürünü olarak çıkarılmış ve hâlen
de devam etmekte.
Esasen
bugünkü iktidar anlayışının var oluş sebebi,
büyümesinin yegâne nedeni, sıkıyönetimden OHALe, kırk
yıllık bu ceberut sistemin sosyalistler, yurtseverler, devrimciler
üzerinde uygulanmasıdır.
2002de
on beş yıllık OHALin kaldırıldığı
iddiasına rağmen işçinin, emekçinin, bütün muhalefetin her türlü
hakkını gasbetmek, özellikle 2010 referandumuyla yargıyı
iktidara bağlamak için OHALvari uygulamalar
kullanıldığı da bir gerçek. Yani Türkiyede bizler için
olağanüstü hâl uygulamaları hiçbir zaman bitmedi. Bu gayriresmî
uygulamaları 20 Temmuz 2016da üç aylığına diyerek resmîleştirdiniz
ve yirmi dört aydır sürdürdünüz.
Peki,
bu hâli niçin kullandınız, ona bir bakalım. Büyümesi ve
güçlenmesi, özel sektörde bir sermaye imparatorluğu kurması, devletin
bütün kadrolarına sızması ve bu sayede darbeye teşebbüs
edecek hâle gelmesi sizin onları desteklemeniz sayesinde olmuş.
Şarlatan bir vaiz ve yandaşlarını durdurmak adı
altında bütün sosyalistler, yurtseverler, muhalif memurlar, akademisyenler
tasfiye edilmiştir. 135 bin kişinin ihraç edildiği, 6.081i
akademisyen 2.400ü öğretmen, 154 bin grevi ertelenen, yasaklanan
işçinin olduğu, 70 bin tutuklu, 209u gazeteci, 12si milletvekili,
sadece bir yıl içinde 2.006 katledilen işçi, 99 kayyum atanan
belediye, 95 tutuklu belediye başkanı, tutuklu binlerce öğrenci,
kapatılan onlarca tiyatro, televizyon, dernek, dergi, 57 şüpheli ölüm
ve intihar, onlarca hasta tutsak ve 7 ertelenen grev. Bilançonuz bu.
Genel
Başkanınız patronlara Grev tehdidi olan yere OHAL'den istifade
izin vermiyoruz. diyerek mavi boncuk dağıttı. Bunlar OHALi
gerçekte ne için kullandığınızın
kanıtlarından birkaçı. Gerçi hakkınızı yemeyelim,
kış lastiğinin kullanım şartlarını da
ayarladınız OHALde.
OHAL
şimdi de kalıcı hâle getirilmeye
çalışılıyor. Valilere süper yetkiler veriliyor. Bir
insanı kendi inisiyatifiyle şehre sokmama yetkisi valinin değil
ancak Orta Çağ derebeylerinin olabilir. Bu uygulamaya sadece Diktatör
oyunumuzun ve şahsımın Ankaraya girişi
yasaklandığı dönemden de aşinayım. Gerçi ben oyunu
oynayalı bir yıl olmuştu ama valinizin bu çabasını da
takdir ediyorum gerçekten. Bu süper valileri, kaldırmakla övündüğünüz
on beş yıllık OHALden, faili meçhullerden, beyaz Toroslardan
biliyoruz biz. Tabii, beyaz Torosların mucidi sayın ismi lazım
değili mitingde onur konuğu da yapmıştınız,
neyse, onu geçiyorum. Peki, siz bu OHAL kanunlarıyla ülkenin
olağanüstü sorunlarını çözmek için ne yaptınız,
gerçekten soruyorum?
Sadece
bu yıl 387 çocuğun, 4 kilo ağırlığında yeni
doğan bir bebeğin istismar edilmesi, on yılda istismarların
3 kat artması olağanüstü bir hâl değil midir ki bu konuda
araştırma önergeleri reddedilip bir de çocuk olma yaşı 12
diye belirlenmeye çalışıldı? Bir tarikata yol açıp
istedikleri her şeyi vererek her türlü organizasyonda neredeyse tam kadro
bulunmaktan hiç mi ders alınmadı da diğer tarikatlarla el ele,
kol kola gezmeye devam ediliyor? Yani benimkisi iyi niyetli bir uyarı,
sadece kandırılmayın diye söylüyorum. Bir annenin
çocuklarını saç kurutma makinesiyle ısıtmaya
çalışıp öbür odada intihar etmesi, bir babanın ölen
çocuğunu sırtında taşımak zorunda kalması bizim
hayatlarımızın olağan akışı içinde midir?
Seçim gecesi henüz sonuçlar kesinleşmemişken bir grup insanın
İstanbulun göbeğinde bir mahallede uzun namlulu silahlarla havaya
ateş etmesi, bir tek kişinin sorumlu tutulmaması olağanüstü
bir durum değil midir sizin için de? Oy vermeyeceğim. dedi diye bir
esnafın öldürülmesi, dükkânının taranması, ailesinin
hastanede infaz edilmesi, kardeşinin tutuklanması, ailesinin geri
kalanının şehri terk etmek zorunda kalması sizin için
olağan mıdır?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) - Sizin için olağan.
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - Değil. OHAL sizin için bir lütuftur.
Bu, benim değil, bizzat Genel Başkanınızın sözüdür.
OHAL, size ihanet eden eski ortaklarınız bahane edilerek
işçinin, emekçinin, kadınların, çocukların, memurun,
öğrencinin, bütün bir muhalif halkın üzerine kâbus gibi çökmek için
kullanıldı. Öyle olmasaydı, darbe yapmaya kalkan bu insanlarla
ilişkisi ayan beyan ortada olan, yıllarca bu yapıyı
övmekten dillerinde tüy bitmiş, bir kısmı hâlen partinizde
siyasete devam eden ve hatta bakan olan, bir kısmı eskimiş ama
anlaşmalarla dokunulmamış insanlar siyasete devam etmez, serbest
olmaz, suç olmadığı mahkeme tarafından tespit edilmiş
bir karikatürü taşıdığı için öğrenciler
tutuklanmazdı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - Açık konuşayım, OHAL, bu hâl,
şu hâl, ne hâle sokmaya çalışırsanız
çalışın, bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun
eğmeyecek. Arif Nihat Asyanın şiirini çok seviyorsunuz
biliyorum, Kısık sesleriz. diyorsunuz; biz değiliz,
tanışalım diye söylüyorum. Biz Varsın bütün oklar
üzerimize yağsın, biz doğru gördüğümüz bu yolda sonuna
kadar yürümeye devam edeceğiz. diyen Mahirin sesiyiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mengüllüoğlu.
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - Yaşasın tam bağımsız
Türkiye, yaşasın işçiler, köylüler. diyen Denizin sesiyiz.
Çelik aldığı suyu unutmaz. diyen İbrahimin sesiyiz.
Sosyalist doğulmaz, sosyalist yaşanır. diyen Behicenin
sesiyiz. Biz, ezilen halkların, emekçi sınıfın, bu zulüm
karşısında diz çökmeyecek milyonların sesiyiz.
BAŞKAN
Sayın Mengüllüoğlu, tamam, süreniz doldu. Değerli
arkadaşım, süreniz doldu.
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Ve Yılmaz Güneyin dediği gibi
Dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız, mutlaka
kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan Beyaz Torosları sizin
iktidarınızdan tanıyoruz. dedi sayın konuşmacı.
Sataşmadan söz istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
Buyurun.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Öyle demedi, yanlış
anlamışsın.
ERKAN
BAŞ (İstanbul) Öyle demedi ki
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Öyle demedim ki
BAŞKAN
Efendim?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Öyle demedi, tutanaklara bakın.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hatay
Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlunun 1 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilginçtir benzer saatlerde aynı tarzdaki arkadaşların gündem
dışına çıkıp kendi tırnak içerisinde- CVlerine
notlar koymak için çok farklı konuşmalar
yaptığını, çok zekâ üstü konuşmalar
yaptığını düşünerek ifadelerde bulunmalarını
artık tebessümle izliyoruz. Ciddiye alınacak bir hâl yok. Şöyle
ciddiye alınacak bir hâl yok: 15 Temmuz hain darbe girişimini
farklı yaklaşımlarla, olağanüstü hâle laf ederek,
olağanüstü hâli maksadının dışında yorumlayarak
hafifletmeye çalışma iddiasını yakından takip
ediyoruz.
Siz
ne yaparsanız yapın, biz olağanüstü hâli niçin
getirdiğimizi, hangi gerekçelerle bu adımları
attığımızı milletimize ifade ettik. Milletimiz de
seçimlerde bunu takdir etti. Gerekli adımlar atıldıktan sonra da
kaldırdık zaten. Yeni gelen kanunun olağanüstü hâlin devamı
şeklinde nitelendirilmesi akla ziyan bir yaklaşım.
Arkadaşlar,
yok efendim valiye yetki veriyormuşuz. Bakınız, demokrasinin
beşiği dediğimiz Avrupa ülkelerinde eski
bakanımızın şehre girmesi sadece belediye başkanı
kararıyla yasaklanmış. Bunu Hollanda yapınca, Avrupa
yapınca Vay, tedbir alıyorlar, ne güzel. Türkiye yapınca Tu kaka.
Bu doğru bir yaklaşım değil arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN
BAŞ (İstanbul) Onu mu yapmak istiyorsunuz?
BÜLENT
TURAN (Devamla) Olağanüstü hâlden FETÖ rahatsız, olağanüstü
hâlden PKK rahatsız. Biz, bu ülkenin güvenliği için, 81 milyonun
kardeşliği için son gücümüze kadar, son terimize kadar terörle,
PKKyla, FETÖyle mücadeleye devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizler iktidara geldiğimiz
günlerde güneydoğumuzda beyaz Toroslar olduğunu biliyoruz ama o
Torosları kaldıranın, demokratik bir yaşamı inşa
edenin, Kürt kardeşlerimizin haklarını çok büyük oranda
açanın da Tayyip Erdoğan olduğunu biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Devamla) O yüzden, siz eski söylemlerinize devam edin; bu halk irfan
sahibi, izan sahibi, herkesin dilini de kalbini de biliyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Avrupanın ne kadar kötü örnekleri varsa
onları örnek alıyorsunuz işte yani.
BARIŞ
ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarır.
Sayın
Başarır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurula indirilen yasa teklifinin 15inci maddesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Burada
15inci maddeyi tartışırken 11inci, 12nci, 13üncü, 14üncü
maddeleri yani bunları bir bütün olarak irdeleme zorunluluğumuz var.
Bu düzenlemelerle Türkiye hukuk devletine doğru mu gidiyor yoksa bir polis
devleti mi oluyor? Biz, bu kanun teklifi gelirken, OHALin örselediği
hukukumuzu bir nebze düzelteceğini, bununla ilgili hükümler
geleceğini düşünüyorduk, hak kaybına uğrayan
insanların haklarının teslim edileceğini düşünüyorduk
ama gördüğümüz kadarıyla OHALden daha beter düzenlemeler var.
Çok
merak ediyorum, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız
yapılmasının size ne gibi bir faydası var? Neden, arama, el
koyma gibi işlemlerde hâkim kararına gerek görmüyorsunuz. Neden OHAL
kalıcı hâle gelip valiler başlarında bekçi olarak
bulunduruluyor?
Modern
dünyanın hukuk sistemlerinde gözaltı süreleri dört gündür ama görüyoruz
ki on iki gün.
Neden
MİT Bilgi Edinme Hakkı Kanununun kapsamı dışında
bırakılıyor?
En
komiği, bana göre, uyuşmazlık mahkemesinin adli tatilde ivedi
olarak göreceği işlerde tutukluluk durumunu neden kapsam
dışı bırakıyorsunuz?
Bu
uygulamaların hepsi kişi güvenliğinden, kişi
özgürlüğünden, hukuk devletinden polis devletine doğru bir
kayışı gösteriyor.
Siz
bu yetkileri FETÖ ve benzeri örgütler, yapılanmalar için aldınız
ve sonuna kadar da kullandınız. Çok yakın bir zamanda Adnan Hoca
diye bir suç örgütü çıktı. Bakın, binlerce silah çıktı
İstanbulun göbeğindeki bir villadan.
Kadınlarımızın, çocuklarımızın tecavüze
uğradığı ortaya çıktı. Daha komiği, bugünkü
Türkiye gazetesinin -çok yakın size- haberi: Banka hesaplarında 1
milyar dolar para çıktı. Şimdi, şunu çok merak ediyorum:
Aklınız neredeydi? Neden bu yetkileri kullanmadınız, neden
incelemediniz? Onu da unuttunuz bence. Bugün imar barışından
toplayabildiğiniz para şu ana kadar 600 milyon; bedelli askerlik
geliyor, herhâlde bir o kadar para toplayacaksınız ama Adnan Hoca bu
ülkede, nasıl yapmışsa 1 milyar dolar parayı
toplamış. Burada da yanıldınız bence, burada da
yanıldınız. Sizin FETÖ ve benzeri tarikatlarla ilgili gerçeği
görmeniz için bu ülkede Meclisin mi bombalanması gerekiyor, küçük çocukların
tecavüze uğraması mı gerekiyor? Bu yetkileri yerinde
kullanmıyorsunuz.
Ne
acıdır ki bir şiir okuduğu için Genel
Başkanınız hüküm giydi ve özgürlüğü
kısıtlandı ama bir karikatür
paylaştığımız için Genel Başkanımız,
ben, 72 arkadaşım hakkında suç duyurusunda bulundu. Sizin
özgürlük anlayışınız bu.
ŞEYHMUS
DİNÇEL (Mardin) Aynı değil. Şiir ile karikatürü birbirine
karıştırma.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Şiir ile karikatür çok birbirine
benzer anlayabilirsen eğer, ikisi de bir sanattır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ama bu
ayrımı da yapamıyorsun, çok acı, biliyor musun.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Hakaret var, üstünde yazı var.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) İkisinde de söz ve yazı var, evet
ama şu hâl karikatür, bunun da farkında değilsiniz.
Şimdi,
bu ülkede
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Muharrem İnce mi geliyor?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sen konuş konuş, Mahir devam et.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Devam et Mahir, devam et.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ne diyeyim? Yani buna niye müdahale
etmiyorsunuz? [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen.
Arkadaşlar,
hatibin sözünü kesmeyelim lütfen.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Gerçekler acıdır, sen gerçekleri
söyle.
BAŞKAN
Arkadaşlar
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bakın, bir milletvekiliniz
çıktı, şunu söyledi: 2002de Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan olsaydı dünya kupasına giderdik. Ben de diyorum ki
2002de eğer ki iktidar olmasaydınız bu Meclis
bombalanmazdı, bu çocuklar tecavüze uğramazdı.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bunu aynen iade ediyoruz, cevap vermeye de değer
bulmuyoruz.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Neyi iade ediyorsun? Üzerine almıyorsun
ki!
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 16ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Mehmet
Bekaroğlu
Mersin Antalya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge Üzerinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
16ncı
madde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 134üncü maddesini
değiştiriyor. Bu maddede daha önce yargıç kararıyla
alınan bazı tedbirlerin yargıç kararı olmadan
savcının istemiyle alınabileceğini öngörüyor.
Değerli
arkadaşlarım, buraya çıkan bütün arkadaşlarımız
söylediler: Siz olağanüstü hâli kaldırdınız ama daha önce
üçer aylık, üçer aylık 7 defa uzatmıştınız,
şimdi öyle anlaşılıyor ki üçer yıllık, üçer
yıllık 7 defa daha uzatacaksınız, eğer ömrünüz
yeterse.
Biraz
önce, burada iktidar partisinin grup başkan vekili dedi ki: Avrupada
olunca Demokrasinin beşiği. diyorsunuz, biz
yaptığımız zaman otoriter, totaliterlikten
bahsediyorsunuz. Değil değerli arkadaşlarım, siz yeni bir
şey yapmıyorsunuz. Sizin Avrupayla, Amerikayla olan
tartışmanız retorik, seçmene yönelik, Ey Amerika, ey Hollanda,
ey Avrupa! filan. Hayır, aslında dünya olağanüstü hâl devletine
doğru gidiyor. 11 Eylülde başladı bu Amerikada ve bütün
dünyada, Avrupada yayıldı, eş zamanlı olarak yasalar
çıktı. Hem hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasalar
çıktı hem de sosyal devleti budayan yasalar çıktı. Bu,
neoliberalizmin gereğidir değerli arkadaşlarım.
Neoliberalizm dediğimiz şey, özgürlüklerden, adaletten, sosyal
devletten nefret eder. Kapitalizm, krize girdiği bir aşamada,
artık hız ve menzille ilgili sıkıntılar çektiği
bir aşamada kuralları değiştirerek daha evvel mücadele
edilerek -Magna Cartadan beri falan dedi arkadaşlar ama ilk insandan bu
yana, Habilden Kabile, Kabilden bu yana- kazanılmış olan
sosyal hakların, bu özgürlüklerle ilgili hakların geri
alınması anlamına geliyor ve Avrupa yapıyor, Amerika
yapıyor, siz de bir taraftan Ey Amerika, ey Avrupa! derken harfi harfine
burada yapıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, eş zamanlı olarak şimdi burada OHALle
ilgili bir yasa çıkarıyoruz, OHAL'i üç sene daha
uzatacağız, bir yasa çıkarıyoruz. Hemen arkasından,
Plan ve Bütçe Komisyonu dün bu neoliberal düzenlemeler yapan başka bir
yasayı çıkardı eş zamanlı. Sizin öyle ey Amerikayla,
ey Avrupayla, Hollandayla filan bir derdiniz, bir probleminiz yok.
Değerli arkadaşlarım, beka probleminden söz ediyorsunuz. Türk
milleti, Türk devleti ciddi risklerle karşı
karşıyadır. İşte, bölünme tehlikesi var,
dağılma tehlikesi var, sıkıntı var. Bu sebepten
dolayı tedbirler alacağız ve bunun en yakın örneği de
15 Temmuz darbe girişimi, hain darbe girişimi. diyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten 15 Temmuz darbe girişimini biz bu
çatı altında yaşadık. Bütün partilerden milletvekilleri
burada, heyecanla demokrasi birlikteliğiyle canlarını ortaya
koyarak -şuradan bomba patladığında- büyük
çoğunluğu Hayır, biz burada kalalım,
sığınaklara inmeyelim. dedi değerli
arkadaşlarım. Çok önemli bir fırsatı
yakalamıştık ama bu fırsatı maalesef, Sayın Genel
Başkanınız Allahın lütfu. diyerek başka bir
şeye doğru değiştirdi.
Değerli
arkadaşlarım, siz ya bir şeyin farkında değilsiniz ya
da gerçekten bir şekilde iktidar sarhoşluğu içindesiniz.
Diyorsunuz ki: Hiçbir şey elimizin altından kaymayacak, her şey
bizim. Bize artık karada filan ölüm yok, bizde şey yok. Hiçbir
şekilde istisna etmiyorsunuz. Bahçe sahiplerinin hikâyesini biliyorsunuz
değil mi arkadaşlar? Yani siz çok meal, Kuran okursunuz. Hani bahçe
sahipleri Bahçeye gidelim, fakir fukaranın haberi olmasın. diyor.
Gidiyorlar bakıyorlar, yanmış, yok. Siz aynen onlar gibisiniz,
hiçbir şeyi istisna etmiyorsunuz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Siz meal okumaz mısınız?
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Mehmet ağabey, eskiden okuyordun,
bıraktın mı şimdi?
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Hiçbir şeyi istisna etmiyorsunuz, o kadar
eminsiniz ki. Bakın, bunların hepsi elinizin altından kayar.
Kendiniz bindiğiniz dalı kesiyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Evet,
Türkiye'nin beka problemi var değerli arkadaşlarım, bu problem
sizsiniz değerli arkadaşlarım, daha doğrusu sizin
yaptıklarınızdır beka problemi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Demokrasiden
uzaklaşmak, hak ve özgürlükten uzaklaşmak beka problemidir. Eğer
bir ülkenin, bir devletin, bir memleketin İçişleri Bakanı Ana
muhalefet partisinin şehit cenazelerine gelmemeleri için valilere
emrettim. diyorsa en büyük beka sorunu bu İçişleri Bakanıdır
ve bunu İçişleri Bakanlığında tutan iktidardır
değerli arkadaşlarım diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan Beka sorunu sizsiniz. dedi
Sayın Bekaroğlu ısrarla bizim grubumuza. Şunu söylemek
istiyoruz: Son dönemdeki terörle ilgili mücadelemizde AK PARTİ
iktidarlarının nasıl bir mesafe aldığı, Cumhur
İttifakının nasıl bir direnç gösterdiği herkesin
malumu. Dolayısıyla ülkenin beraberliği için, birliği için
nasıl adım attığımız ortada. 81 ilin tümünde ya
AK PARTİ 1inci veya az farkla 2nci ama sade sahilde olan, sadece
zenginlerin olduğu yerlerde olan partinin bize Beka sorunu var. demesi
akla ziyan bir yaklaşımdır.
Onun
ötesinde, İçişleri Bakanımızın ifade etmiş
olduğu meseleyi terörle ilgisi, iltisakı olan, terörle ilgili söyleminde
yanlışlıkları olan, aynı şekilde teröristlerin
cenazesine katılan insanların, teröriste yataklık yapan
insanların eleştirisi bağlamında değerlendirmekte
fayda var diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Grup Başkan Vekili.
Sayın
Özkoç
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın grup başkan vekili sataşmada bulundu
efendim. Teröristlerin cenazesine katılan insanların bunu söylemeye
hakkı yok. diyerek sataşmada bulunmuştur. Sataşmadan söz
istiyorum efendim. Açık sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Buyurun, kayda geçsin oradan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşma efendim.
BAŞKAN
Yok, buyurun siz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) E, sataşma yani açık sataşma.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Bekaroğlu da sataştı buradan,
usul ekonomisi gereği yaptık Sayın Başkan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Aleni sataşma efendim.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Partimizi alenen suçladı, daha ne
sataşacak Başkanım?
BAŞKAN
Peki, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biz sizleri kırmak istemiyoruz, kimseyi de
kırmak istemiyoruz. Biz bu ülkenin doğru yönetilmesini istiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisine karşı söylenen sözlere karşı
buraya çıkıp da onları savunmak grup başkan vekillerinin
görevi. Eğer İçişleri Bakanı Cumhuriyet Halk Partisiyle
ilgili, cenazelere bazı milletvekilleri katıldı diye İl
başkanlarını cenaze törenlerine almayın. diyorsa buradaki
en büyük sıkıntı şudur: Siz insanları
ayrıştırarak, yok ederek, ülkeyi bölerek yönetmeye
çalışıyorsunuz demektir. Bu İçişleri Bakanı
aslında suç işliyor.
Bakın,
bir mevzide askerler beraberler. Askerlerden birisi Mehmet beni koru. diye
ileriye çıkıyor. Diğer asker Bu Cumhuriyet Halk Partili midir,
AKPli midir, MHPli midir? diye düşünerek mi çıkacak? Bunun
müsebbibi olan İçişleri Bakanıdır.
Siz
Cumhuriyet Halk Partisine Terörle beraber. diyeceğinize PKKyla,
Abdullah Öcalanla birlikte oturup da bu kararı alırken kim PKKyla
beraberdi, kim terör örgütüyle beraberdi, o gün düşünmeniz gerekiyordu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Fetullahçı
terör örgütünü bütün kamuya sokup da öğretmen kadroları verip kamuda
bütün polis teşkilatlarını onlardan yapıp Türkiyede darbe
yaptıracak noktaya gelenler terörle birlikte olanlardır, onun da adı
AKPdir. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, usul ekonomisi gereği
Sayın Başkan gibi kürsüye çıkmayacağım ama
FETÖcüleri kadroya aldık. vesair tarzı söylemleri çok
tartıştık bu Mecliste. FETÖ denen örgüt elli yıldan beri bu
ülkede maalesef her iktidarın yanında olmaya çalışıp
çok farklı zamanlarda adım atmış bir örgüt ama en büyük
yanlışı AK PARTİnin olduğu zamanda yaptı, AK
PARTİ buna direnç gösterdiği için farklı bir yere savruldu.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Sizinle iktidara geldi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Şunu söylemek istiyorum: 28 Şubatta imam-hatipler
kapatılırken FETÖ büyüyordu. Bizi eleştirenler neredeydi sormak
istiyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara efendim
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam, bu kadar uzatmayalım Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hayır, hayır uzatmayacağım.
Sayın
Başkanım, bir şeyi Türkiyenin bilmesi gerekiyor.
BAŞKAN
Anladım da
Birisi sataşma yapıyor, kim? Grubunuz adına
konuşan arkadaşımız.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Ne sataşması?
BAŞKAN
Bir cevap veriliyor, siz cevap veriyorsunuz, o cevap veriyor, son söz sizde
kalacak yine. E, sataşmayı yapan sizin arkadaşınız,
oradan başladık zaten.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, o zaman ben size bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN
Hem uzatmayalım yani bunda bir şey yok.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Size bir şey söyleyebilir miyim Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) AK PARTİ bu ülkenin beka sorunudur.
BAŞKAN
Sayın Bekaroğlu, oturduğunuz yerden konuşmayın.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Söz verin kürsüye çıkayım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım, size bütün saygımla
şunu ifade etmek istiyorum: Grup başkan vekilleri kendileriyle ve
gruplarıyla ilgili konularda hiç olmazsa kayda geçmeleri için burada
özgürce konuşabilmeliler.
BAŞKAN
Şüphesiz, onun dünden beri farkındasınız.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Şunu da milletimizin takdirine sunuyorum:
Fetullahçı terör örgütünün terör örgütü sayıldığı
tarih 17-25 Aralık tarihidir. 17-25 Aralık tarihi, AKPli bazı
bakanların rüşvet yediğinin kanıtlandığı
tarihtir Sayın Başkan.
Saygılar
sunuyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) FETÖ iddiası Sayın Başkan bu.
Bakınız, Sayın Başkan, Türkiyedeki problemimiz bu. FETÖ,
terör örgütü olarak sahneye çıktıktan sonra bazı partiler çok
net olarak teröre karşı tavır aldılar ama o tarihe kadar
FATMA
KURTULAN (Mersin) Neye göre söz alıyor Başkan?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) - Söz almadan konuşuyor Başkanım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) -
FETÖye karşı olduğunu iddia eden bazı
partiler de FETÖnün basın organlarına, para kaynaklarına destek
olarak 17 Aralıktan sonra FETÖnün yanında yer aldılar.
Aslında bu ifade bunun itirafı.
Biz
diyoruz ki: 17 Aralığa kadar FETÖ veya başka örgütler
değişik saiklerle bu ülkede yanlış şeyler
yapmış olabilirler ama 17 Aralıkta çok net olarak ortaya
çıktılar ve terör faaliyeti yaptılar. Diyoruz ki: 17
Aralıktan sonra
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Niye 17 Aralık, niye Ergenekon,
Balyoz değil? Niye Ergenekon, Balyoz değil, niye 17 Aralık?
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) FETÖyü beraat ettirdiniz, beraat.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika, hep beraber konuşmayın, teker teker.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Arkadaşlar, o zamanki savcıların kim
olduğunu biliyorsunuz.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Niye size göre belirleniyor bu tarihler?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sen Zekeriya Özün avukatı mısın ya?
Zekeriya Özün avukatı mısın? (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Turan, lütfen buraya hitap edin, Başkanlık
Divanına.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Zekeriya Öz bu cemaatin biliyorsunuz
BAŞKAN
Sayın Turan, lütfen
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Niye Ergenekon, Balyoz değil?
BAŞKAN
Siz de arkadan konuşmayın. Arkadaşlar, arkası dönük,
arkadan konuşmayın.
Diğer
gruplar sıkıldı sanıyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, 17 Aralığı yapan
Zekeriya Öz ve ekibidir. Onu savunmak Atatürkün kurduğu partiye
yakışmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Arkadaşlar, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım, 60a göre söz alabilir miyim?
Önemli bir konuda açıklama yapmam gerekiyor.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, terör
örgütlerini yaratan kaynakları yok edecek kararların Türkiye Büyük
Millet Meclisinde birlik ve beraberlik içinde alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar, birbirimizi terör örgütü suçlamasıyla
bir yere varmamız mümkün değil. Sen terör örgütüne
yardımcı oldun, ben terör örgütüne yardımcı oldum.
doğru şeyler değildir. Biz mevcut terör örgütleri varsa bu terör
örgütlerini yaratan kaynakları yok edecek kararları Türkiye Büyük
Millet Meclisinde almak zorundayız. Zekeriya Özün arkasındayım
ve sonuna kadar onun savcısı benim. diyen anlayışa
karşı da başka bir mücadele alanı geliştirmemiz
gerekir. Onun için bizim tek bir arzumuz var. Türkiye tüm terör
kaynaklarının kaynağını kurutacak, nedenlerini
kurutacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde birlik ve beraberlik içerisinde, hiç
kimseyi ayrıştırmadan, birlikte bir karar almalıdır.
Bunun önünü açacak biz milletvekilleriyiz, bunun için çaba göstermeliyiz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) O zaman bu kanun teklifinde de gösterelim.
BAŞKAN
Sayın Turan da aynı şeyi söylüyor zaten.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 17nci maddesindeki başvuru hakkında ifadesinin
başvuruya ilişkin şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Emre Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül
İstanbul Mersin Aydın
Rafet
Zeybek Turan
Aydoğan Serkan
Topal
Antalya İstanbul
Hatay
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında Hatay Milletvekili Serkan Topal.
Buyurun Sayın Topal.
(CHP sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Sayın Turan az
önce birkaç cümle etti, ben de burada söylemeden edemeyeceğim. Darbe günü
bütün milletvekilleri buradaydı, bütün partiler buradaydı, biz
darbeyi kınadık, teröre karşı olduğumuzu defalarca
burada dile getirdik. Hatta ertesi gün birlikte teröre karşı omuz
omuza vermemiz ve terörü bitirme noktasında bir komisyon kurmamız
gerektiğini ifade ettik. Darbeyi Araştırma Komisyonu kuruldu,
ben burada sizlere soruyorum: O Komisyonun raporu nerede arkadaşlar?
Sayın Turan, size soruyorum: Nerede o Komisyonun raporu?
Şimdi, Darbe Komisyonu
darbeyi araştıracak ama darbenin en önemli 3 ismi Komisyona gelmedi.
Sayın Turan, gelin burada bunu açıklayın. Neden gelmediler?
Efendim, beş yıl önceki Genelkurmay Başkanı Komisyona davet
ediliyor, Başbakan davet ediliyor, iyi de darbenin en önemli 3 ismi
çağrılmıyor. Burada halka hesap vermek gerekmiyor mu, halkı
aydınlatmak gerekmiyor mu değerli arkadaşlar? İki yıl
OHAL süreci içerisinde ne oldu değerli arkadaşlar? Şimdi,
bakın, diyor ki teklifin genel gerekçesinde FETÖyle etkin mücadele etmek
için ilan edilen OHALin kaldırılmasıyla doğacak
boşluğu doldurmak amacıyla
Hangi boşluk arkadaşlar?
1920de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi bugüne kadar, iki yıl
öncesine kadar bir boşluk olmadı da hangi boşluk? Terörle
mücadele etme boşluğu mu, yoksa muhaliflerle mücadele etme
boşluğu mu değerli arkadaşlar?
Bakın, OHALde neler
olmuş? 71 bin küsur gözaltına alınma, 50 bin tutuklanma, 118 bin
kişi açığa alınma, 129 bin ihraç. Arkadaşlar, o ihraç
edilenlerin arasında masum, hatta milliyetçi hamile bir memur
arkadaşımız vardı; inanın, samimi söylüyorum ama üç
yıl, ama iki yıl, ama beş yıl sonra onun ihracını
veren, onu açığa alan kimse, savcıysa, o tutanağa imza atan
inanın, inanın, inanın iyi ölmeyecek, rahat da ölmeyecek. Bunu
burada ifade etmek istiyorum, yazıktır günahtır,
yazıktır günahtır.
Bakın arkadaşlar,
şimdi terörle mücadele diyoruz, FETÖyle mücadele diyoruz, biz de
kabul ediyoruz. Bu millete kim ihanet ediyorsa, bu bayrağa, bu devlete, bu
cumhuriyete kim ihanet ediyorsa onun bin belasını versin. Biz de
ölümüne onun karşısındayız ama şunu ifade etmek
istiyorum değerli arkadaşlar: Bakın, AKP döneminde neler oldu?
FETÖye ait, kapatılan 15 üniversitenin 14ü AKP döneminde
açıldı. Darbeci askerlerin tamamı bu dönemde general oldu.
FETÖcü savcıya zırhlı araç tahsis edildi. Türk Silahlı
Kuvvetlerine kumpas kuruldu. Kozmik odaya girildi. TÜBİTAKa FETÖcüler maalesef
bu dönemde yerleştirildi. Kapatılan Bank Asyanın
açılışını kim yaptı arkadaşlar, kim
yaptı? Yahu, şimdi, Bank Asyanın
açılışını bakan yapıyor, benim gariban memurum
gidiyor, para yatırıyor, ondan sonra
Yahu, şimdi, bakanlar,
başbakanlar, cumhurbaşkanı kandırılıyor da benim
gariban polisim, benim gariban öğretmenim kandırılamaz mı
arkadaşlar? Yazıktır, günahtır.
Bakın, burada bunu
özellikle ifade etmek istiyorum çünkü sürem yetmeyecek. Değerli
arkadaşlar, Samandağında -çok kişi var ama burada iki üç
kişiyi söylemek istiyorum- devlet hastanesinde Eda Özçelik ve Ferhat
Özçelik
İki eş yaklaşık on iki-on dört yıldır
çalışıyor, güvenlik soruşturmasından dolayı
işlerine son veriliyor. Böyle vicdan olabilir mi? Abdulkadir Kısan,
polis memuru, Kırıkhanlı, teröristlerle
çarpışmış, ihraç ediliyor. Sebep? FETÖden dolayı.
Somut bir delil yok, somut bir delil yok arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla)
Sayın Başkanım, önemli bir konu, bakın, çok önemli bir
konu.
BAŞKAN Süre
uzatmıyorum, lütfen.
SERKAN TOPAL (Devamla) Çok
önemli bir konu, bunlar önemli.
BAŞKAN Zaten
konuştuklarınız önerge üzerinde değil Sayın Topal.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Serkan, devam et sen.
BAŞKAN Ben hangi
önerge üzerinde konuştuğunuzu hatırlayamadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz
zor bulduk Başkanım.
SERKAN TOPAL (Devamla)
Abdulkadir Kısan, Kırıkhandan. Sizlere de bunların
isimlerini vereceğim.
BAŞKAN O ayrı
mesele.
SERKAN TOPAL (Devamla)
Sizlerden arz ediyorum
BAŞKAN
Ama önerge okundu az önce.
SERKAN
TOPAL (Devamla) Meclis Başkan Vekili olarak da bu isimler konusunda
hassasiyet göstermesini talep edeceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SERKAN
TOPAL (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, birçok yasa
yapabiliriz ama vicdanları temizleyecek bir yasa yoktur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan Sayın Turana soruyorum
ısrarla Neden geçen dönemdeki komisyonda şunlar bunlar gelmedi.
dedi. Cevap vermek istiyorum izin verirseniz.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sataşma yok, sataşma yok Başkan.
Sataşma olmadı, söz verme.
BAŞKAN
Sorarsan Sayın Turana, o da cevap verir tabii ki.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yok, bir şey demedi, kötü bir şey
söylemedi Başkan.
SERKAN
TOPAL (Hatay) Kişi olarak sataşmadım ki.
BAŞKAN
Ama soru sordunuz şimdi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, izin verirseniz yerimden
Serkan
Beyi kırmayacağım Başkanım.
SERKAN
TOPAL (Hatay) Sorduğum soruyu cevaplayacaksa
BAŞKAN
Buyurun lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Hatay Milletvekili Serkan Topalın 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış
olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında İç Tüzük gereği kürsüden cevap vermem gerekiyor çünkü
ismimi zikrederek ısrarla soru sordu sayın konuşmacı. Ancak
şunu söyleyeyim: Neden geçen dönem komisyonda şunlar şunlar
dinlenmedi? diye ifade ettiler.
Bir,
bu Komisyon geçen dönemin komisyonuydu. İki, Komisyon Başkanı
ben değilim ki. Komisyon, İç Tüzük gereği gündemine hâkimdir.
Komisyona kim geldi, kim gelmedi hesabını biz mi vereceğiz?
Komisyonda bunlar, her gelen kişi sayılarak, oylanarak, karara
bağlandı. Dolayısıyla, Komisyonun kimi getirip kimi
getirmediği sorusu bizim tek başımıza
cevaplayacağımız bir soru değildir.
KAMİL
OKYAY SINDIR (İzmir) Yani Suçlusu ben değilim. mi diyorsun?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bir diğer mesele Sayın Başkan: Şimdi,
madde 17de söz aldı sayın konuşmacı. Her zaman
söylediğimiz, muhalefetin okumadan, anlamadan eleştirdiği
iddiamıza somut bir örnek.
Bakınız,
konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dostane çözüm. Konumuz bu
arkadaşlar, konuşma konusu dostane çözüm. Hiç böyle bir yaklaşım
gördünüz mü? Onu da geçtim, elimde yine konuşmacının
verdiği bir önerge var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Bu önerge için söz aldı bu arkadaşımız.
Bu önergede
BAŞKAN
Sayın Turan, bakın, Sayın Komisyon Başkanımız
kendisine sorulan sorular eğer alakasızsa cevap vermiyor yani sorulan
soruların hepsine cevap vermek zorunda değiliz. Bazen cevap için
sorulmuyor sorular.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Zaten Komisyon Başkanının
sorularla ilgisi de yok ki.
BAŞKAN
- Tamamlayalım Sayın Başkan Vekilimiz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, konuşmacı her ne kadar
bize sataşsa da şu vermiş olduğu önergeyi okumak isterim:
Başvuru hakkında ifadesinin başvuruya ilişkin diye
düzeltilmesi. Ne diyeyim artık? Başvuru hakkında ifadesi
başvuruya ilişkin olsun diye ayrı bir maddede söz alıp
farklı bir konuyu konuşması bu Genel Kurulun hak ettiği bir
tablo değil.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
SERKAN
TOPAL (Hatay) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Topal
SERKAN
TOPAL (Hatay) Cümlelerinde -17nci maddeyi okumadan, anlamadan, somut belge-
beni kastederek
Burada sataşma vardır. Sataşmadan dolayı
iki dakikalık söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Yerinizden söz vereyim size Sayın Topal.
SERKAN
TOPAL (Hatay) Efendim tutanaklara bakabilirsiniz.
BAŞKAN
- Ama siz
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hayır, konuştu mu 17nci maddeyle ilgili
Sayın Başkan?
BAŞKAN
Ona ben de işaret ettim az evvel.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Teşekkür ederiz.
BAŞKAN
- Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yapmış olduğu
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Cümlelerime
başlarken, Sayın Turan az önce bize sataşmıştı,
terörle ilgili birkaç cümlesi vardı, o yüzden orada kendilerine hitap
ettim. Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum: Az önce benim bütün
saydıklarımın hepsi doğru değil miydi? Hepsi
doğruydu değerli arkadaşlar, hepsi doğruydu. Ayrıca
Bir önceki döneme ait bir Komisyondan bahsetti. dediler. Sayın Turan
-bir önceki Komisyon- bir önceki dönemde iktidar siz değil miydiniz? Bugün
de yine iktidarın milletvekili değil misiniz? Yani buna gerek yok
Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) İktidar değil. Komisyon başka bir şey
Sayın Başkan.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Onu da bilmiyor, onu da bilmiyor.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar
SERKAN
TOPAL (Devamla) Bizim amacımız çözüm üretmek. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar
SERKAN
TOPAL (Devamla) Bizim amacımız çözüm üretmek, Türkiye'de adaleti
tesis etmek, huzuru, refahı tesis etmek, bütün amacımız bu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, sadece söylediklerimizin doğru olması yeterli
değil. Burada hocalar da var, bakıyorlar bana, bazen soruya cevap
olarak yazılanlar doğru oluyor ama sorunun cevabı olmuyor. Yani
burada esas -az önceki, bir önceki oturumda da ifade ettim- verilen önerge
üzerinde, onun üzerinde -66ya göre de- konuşmak gerekiyor. Bunun için bir
daha arkadaşlarımızdan istirham ediyorum, önerge üzerinde o
mahiyette konuşma yaparlarsa. Genel Kurul adına da bunu talep
ettiğimi ifade edeyim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu
ve Denizli Milletvekili Cahit Özkanın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde iki önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç
İstanbul Mersin Adana
Ali
Kenanoğlu Zeynel
Özen Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul Adana
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında Adana Milletvekili Kemal Peköz
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP sıralarından
alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 sıra sayılı Yasa Teklifinin 18inci maddesi
üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven ve CHP Milletvekili Enis
Berberoğlunu bir an önce aramızda görmeyi diliyor, bu konuda
hassasiyet göstereceğinizi umuyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmelerine başladığımızı
1 sıra sayılı Yasa Teklifi OHALi
kalıcılaştırmayı hedefleyen bir tekliftir. Teklifin
bir parçası olan 16ncı maddeyle 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununda değişiklik yapılmak istenmektedir. Az önce
görüştüğümüz maddelerde de Türkiyenin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi nezdindeki sicilinin daha fazla bozulmamasının önüne
geçilmeye çalışılıyor. Şöyle ki, bir dava konusuyla
ilgili başvurucu tarafından AİHMe başvuru
yapıldığında esas hakkında karar verilmeden önce
başvurucu ve sözleşmeci devlet arasında AİHM
aracılığıyla gizlice yürütülen, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin amacına uygun olan ve mahkemenin kabulüne
bağlı olan bir anlaşma yolu vardır. Anlaşma
sağlanması durumunda böyle bir dava açılmamış
sayılmaktadır. Bu durum, davalı devletlerin genellikle
haksız olduklarını açıkça anladıkları durumlarda
tercih edilen bir yoldur. Yani devlet, haksızca başvurucuyla
anlaşma yoluna giderek davanın görülmesini engeller fakat
başvurucu ile davalı devlet tarafından dostane çözüm
görüşmeleri başarısızlığa uğrarsa, dava
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine sunulabilir, taraf devlet bu
deklarasyonda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İç Tüzüğünün
62/A maddesi gereğince Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
ihlal edildiğini kabul eder ve başvurucuya uygun bir tazminat
sağlamayı taahhüt eder.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; peki, şu anda teklifte yer alan
bu maddeyle yapılmak istenen değişiklik nedir, ne anlama
gelmektedir? AİHMe yapılan başvuru sonrasında,
başvuru konusu yargılamanın açıkça hatalı
olduğunun anlaşıldığı durumlarda, sözleşmeci
devlet yani Türkiye başvurucuyla anlaşma yoluna giderek
başvurunun kayıttan düşürülmesini veyahut davanın hiç
açılmamış sayılmasını hedeflemektedir. Böylece,
AİHM tarafından verilebilecek ihlal kararlarının önüne
geçilmek istenmektedir. Kısaca, AİHM başvuru sayısı istatistiki
olarak düşürülmek istenmektedir. İhlal kararlarının
istatistiki olarak düşürülmesi var olan ihlalleri engeller mi? Tabii ki
engellemez. Burada yapılması gereken şey, ihlallerin hesaptan
düşürülmesi, sayıdan düşürülmesi değil, ihlallerin önüne geçilecek
tedbirlerin alınmasıdır.
Tam
da burada, AKPnin AİHM karnesine bir bakmakta fayda var diye
düşünüyorum.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yayınlanan istatistikler
bize gösteriyor ki son on üç yılda Türkiye aleyhine AİHMe
yapılan başvuru sayısı yüzde 571 artmıştır.
2002 yılında Türkiye aleyhine yapılan başvuru
sayısı 3.870 iken bu sayı 2017 yılında 25.987ye
çıkmıştır. 1959-2011 yılları arasında yani
elli iki yıl içerisinde AİHMe Türkiyeden yapılan başvuru
sayısı 42.549ken 2012-2016 yani son dört yıl içerisinde bu
sayı 24.724 olmuştur. Adalet Bakanlığının
açıkladığı verilere göre 1959-2016 yılları
arasında Türkiye aleyhine ihlal kararı verilen toplam başvuru
sayısı 2.889dur. AİHMin internet sitesinde yer alan 2017
yılı verileri de ilave edildiğinde bu sayı 2.988e
ulaşmaktadır. Türkiye bu istatistikle 47 Avrupa ülkesi arasında
ilk sırada yer almaktadır. Türkiyeyi bu alanda 2nci olarak Rusya,
3üncü sırada da İtalya takip etmektedir. Türkiye 2003
yılında 1 milyon 728 bin 351 euro tazminat ödemeye mahkûm
edilmişken 2017 yılı sonunda 6 milyon 458 bin 742 euro tazminata
mahkûm edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu istatistikler bize gösteriyor
ki AKP Hükûmeti bu başvuruların artmasından çekiniyor,
çekinmekte de haklı bence.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) Zira gördüğümüz istatistikler bunu gösteriyor.
Burada
yapılması gereken, istatistikleri küçültmek,
sayılarını azaltmak değil, bu ihlallerin önüne geçmektir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Peköz.
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) Ayrıca bu tazminatların kendilerine hizmet
götürülmesi gereken insanların bütçesinden karşılanması
değil, genel bütçeden karşılanması değil, bu ihlalleri
yapanlara rücu edilmesi gerekmektedir.
Saygıyla
arz ederim. Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 18inci maddesindeki başvuru hakkında ifadesinin
başvuruya ilişkin şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İşbu
teklifin 18inci maddesine ilişkin önerdiğimiz değişiklik
düzenlemenin esasına değil, yazılış şeklinde
ilişkindir. Başvuru hakkında ifadesinin başvuruya
ilişkin şeklinde değiştirilmesi yasa metinlerimizde daha
düzgün bir Türkçenin hâkim kılınması amaçlıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 19uncu maddesindeki başvuru hakkında ifadesinin
başvuruya ilişkin şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşbu
teklifin 19uncu maddesine ilişkin önerdiğimiz değişiklik
düzenlemenin esasına değil, yazılış şeklinde
ilişkindir. Başvuru hakkında ifadesinin başvuruya
ilişkin şeklinde değiştirilmesi yasa metinlerimizde daha
düzgün bir Türkçenin hâkim kılınması amaçlıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Değerli
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
yani 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifine 19uncu maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki çerçeve maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Cahit
Özkan Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çanakkale
Denizli
Çankırı
Mehmet
Doğan Kubat Yaşar
Kırkpınar Hasan
Çilez
İstanbul
İzmir
Amasya
"MADDE
20- 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat
Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Anayasa
Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona
müracaat
GEÇİCİ
MADDE 2- (l) Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bentleri kapsamında olup, münhasıran bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel
başvurular, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay
içinde yapılacak müracaat üzerine Komisyon tarafından incelenir.
(2)
Komisyona müracaat, müracaat edenin kimlik bilgileri ile Anayasa Mahkemesine
başvuru tarihi ve numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle
yapılır. Dilekçeye, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel
başvuruya ilişkin form, kabul edilemezlik kararı ve bu
kararın tebliğine dair belge ile ihlal iddiasına ilişkin
diğer bilgi ve belgeler eklenir.
(3)
Müracaat evrakındaki eksikliğin giderilmesi için müracaat edene otuz
günü geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde, geçerli bir mazeret
olmaksızın eksikliğin tamamlanmaması halinde müracaat
reddedilir.
(4)
Bu madde uyarınca Komisyona gelen müracaatlar bakımından 7 nci
maddenin birinci fırkasındaki dokuz aylık süre, on altı ay
olarak uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın Başkan,
salt çoğunluğumuz vardır ve önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Sayın
Emre, buyurun.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu ihdas edilen kanun
maddesine yönelik olumlu bakmamızın temel sebebi şu
esasında: Türkiyede maalesef, o kadar çok Anayasa ihlali, insan
hakkı ihlali, yaygın insan hakkı ihlalleri yaşanıyor
ki hâliyle, Anayasa Mahkemesinin de önünde on binlerce dosya birikti. Dolayısıyla,
Anayasa Mahkemesinin görev yapamaz hâle gelmemesi ve iş yükünün en
azından makul düzeyde düşürülebilmesi ve bununla birlikte de
özellikle, tutuklu gazeteciler, tutuklu milletvekilleri gibi kamuoyuna
yansıyan ve ciddi şekilde kamu vicdanını yaralayan meselelerde
elinin daha rahat olabilmesi açısından bu kanun teklifine biz de
olumlu baktık.
İkinci
mesele de şu: Altını çizmek istiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak herhangi bir meseleyle ilgili şayet uzlaşı
arayışı olursa, makul bir şekilde
yaklaşılırsa ülke açısından faydalı olacak
işlere de destek olacağımızı belirtmek isteriz.
Anayasa
Mahkemesinden bu istek geldi ve Anayasa Mahkemesinden de bizim isteğimizi
belirtmek istiyorum. Bizim Anayasa Mahkemesinden yegâne beklentimiz, mevcut
Anayasaya uygun bir şekilde, özellikle, Anayasaya çok bariz
aykırılıklar karşısında cesur, kararlı,
görevinin bilinciyle hareket edebilmesi ve önümüzdeki dönemde, umuyorum gerek
kalmaz ama şayet Milletvekilimiz Enis Berberoğluyla ilgili de
başvurduğumuz vakit Anayasa hükümlerini korkusuz bir şekilde yerine
getirmesini temenni ediyoruz, beklentimiz budur. Bunu izah etmek istedim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Emre.
Sayın
Turan, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Madde
ihdası incelendiğinde görülecektir ki Anayasa Mahkemesinin önündeki
çok sayıda derdest bireysel başvurunun değerlendirilmesinin bir
anlamda usul ekonomisi gereği daha çabuk olması, daha hızlı
sonuç alınması, hak arama özgürlüğünün nihayete ermesi bir
anlamda- açısından Tazminat Komisyonuna sevkini öngören bir madde
ihdası.
Ben,
teklifimizi değerlendiren, anlayış birliğinde
bulunduğumuz tüm partilere de teşekkür ediyorum.
Hak
arama özgürlüğünde önemli bir imkân sağlayacağı kanaatiyle
Komisyonumuzdan da madde ihdasının kabulünü talep ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bilgen, var mı sizden söz talebi?
AYHAN
BİLGEN (Kars) Yok.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, buyurun.
FETİ
YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan, adil yargılama
hakkının ihlal edilmemesi ve tazminat başvurularının,
Anayasa Mahkemesinin de hızlı bir şekilde
çalışması ve birikmiş dosyaların eritilmesi için on
altı aylık bir süre bizim için de makul bir süredir. Birikmiş
dosyalar bu süre içerisinde sonuçlandırılacaktır. Bu geçici bir
maddedir. Bundan dolayı komisyonun en geç on altı ay içerisinde karar
vermesi ve birikmiş tüm dosyaların eritilmesi elbette hak arama
yönünden olumlu olacağı için biz de bu önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
Bahşi, buyurun.
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Biz de madde ihdasına katılıyoruz.
Zira son üç yıldır Anayasa Mahkemesinde hem dava açısından
hem Tazminat Komisyonu açısından büyük yığılmalar
meydana geldiği bilinmektedir. Biz bu yığılmanın bir
an önce önlenmesi ve Anayasa Mahkemesinin asli görevi olan işlevine
dönebilmesi için Tazminat Komisyonunun daha rahat çalışabilmesi
amacıyla on altı aya çıkarılması teklif edilen süreyi
kabul ediyoruz.
Hayırlı
uğurlu olsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Böylece
yeni bir madde ihdas edilmiştir.
Kanunun
yazımı aşamasında madde numaraları
Başkanlıkça teselsül ettirilecektir. Bir
karışıklığa mahal vermemek için Komisyonun kabul
ettiği metin üzerinden görüşmelere devam edeceğiz.
20nci
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 20nci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul
İstanbul
Aydın
Rafet
Zeybek Emine
Gülizar Emecan Alpay
Antmen
Antalya
İstanbul
Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli
Aksaray
Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa
Antalya
BAŞKAN
- Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Önergeler üzerinde İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan.
Buyurun
Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)
EMİNE
GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 20nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hain darbe girişimi sonrasında terör örgütünün
çökertilmesi amacıyla üç ay içinde çıkarılan ve birçok Hükûmet
yetkilisinin OHAL süresinin uzatılmayacağını ifade etmesine
rağmen ülkemiz iki yıl OHALle yönetilmiştir. İlk OHAL ilan
edilirken demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı bir uygulama
olmayacağı, hatta bunların daha da geliştirileceği
söylenen bu süre içerisinde birçok hukuksuz ve özgürlükleri
kısıtlayıcı uygulamalar yaşanmıştır.
Gelişmiş
hiçbir demokraside göremeyeceğimiz şekilde ülkemiz OHAL
koşullarında seçime gitmek zorunda kalmış ve bu süreç
ülkemizde rejimin değişmesiyle sonuçlanmıştır. Yani
OHAL ilan ediliş amacının dışına
çıkarılarak iktidarın sopasına dönüştürülmüştür
Bugün görüştüğümüz kanun teklifini topyekûn
değerlendirdiğimizde OHALin kalkmadığını,
aslında kalıcı olarak yerleştiğini söylememiz
mümkündür.
Valilere
verilen ve sıkıyönetim komutanlarına dahi
tanınmamış nitelikli yetkiler, ihraçların mahkeme
kararı olmaksızın üç yıl daha devam ettirilmesi,
gözaltı sürelerinin uzatılması gibi birçok madde OHALin
kalkmadığının ve
kalıcılaştırıldığının açık
bir göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, söz almış olduğum madde, kamu görevinden
çıkarılan asker kişilerin asker rütbelerinin mahkeme kararı
aranmaksızın karar tarihinden geçerli olmak üzere geri
alınmasını öngörmektedir. Bu, açıkça kişilerin adil
yargılanma ve savunma haklarının ihlalidir. Hiç kimse
bağımsız mahkemelerce yargılanıp suçlu
bulunmadığı sürece haklarından mahrum
bırakılmamalıdır. Bu durum hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmayacağı gibi, aynı zamanda ne insani ne de
vicdanidir. Eğer asker kişilerin darbeyle irtibatı olduğu
yargılanmaları sonucunda kesinleşirse rütbelerinin geri alınmasına
elbette itiraz edilmez. Fakat bu konuda bir mahkeme kararı yoksa bu durum,
bu kişilerin devlet eliyle mağdur edilmelerine yol açacaktır.
Ayrıca, bu madde Anayasanın amir hükümlerine de açıkça
aykırılık içermektedir. Anayasanın kişi hürriyeti ve
güvenliğine ilişkin 19uncu maddesine, hak arama hürriyetini
açıklayan 36ncı maddesine, ayrıca Suçluluğu hükmen sabit
oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.ı içeren 38inci maddenin
dördüncü fıkrasına ve yine Anayasanın kanuni hâkim güvencesini
içeren 37nci maddesine aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, anayasalar toplumların mutabakat metinleridir. Bizim bir
arada yaşama teminatımızdır. Bugün getirilen teklif
Anayasamıza aykırıdır ve bir Anayasa ihlalidir. Toplumu
kuralsızlaştırmaya, kanunsuzlaştırmaya, vicdandan
yoksunlaşmaya iten bu yaklaşımın en açık örneğini
Enis Berberoğlu kararında görüyoruz ve yaşıyoruz.
Anayasanın açık hükmüne ve Sayın Başkan, sizin
tutanaklarda yer alan açık değerlendirmenize rağmen milletvekili
arkadaşımız Enis Berberoğlu Maltepede hukuksuzca tutsak
edilmektedir. Berberoğlunun derhâl aramıza dönmesini, sizin bu
hukuksuz, toplumsal birlik ve beraberliğimizi dinamitleyen, kurunun
yanında yaşın da yanmasına, halkın devlete değil
güçlüye dayanmasına yol açan düzenlemelerden vazgeçmenizi, düzenlemeyi
geri çekmenizi istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst kurulu olan bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa'ya aykırı davranarak
vatandaşlarına da kötü örnek olduğunu burada vurgulamak
istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı.
Buyurun
Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN
SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
20nci madde aleyhine ve teklifin geri çekilmesi için konuşma
almış bulunuyorum.
Asker
kişilerin görevden alınmalarının, kamu görevlilerinin
görevden alınmalarının sorunlu olduğunu biliyoruz, çok
sağlıklı olmadıklarını biliyoruz. Bir de mahkeme
kararı olmadan rütbelerinin de geri alınması gerçekten çok ciddi
sorun yaratmaktadır. Hele mahkeme kararı olmadan geri
alınması, Anayasanın birçok hükmüne aykırı olmakla
birlikte manevi değerleri koruyan 17nci maddeye de
aykırılık teşkil etmektedir.
Neden
kararları sağlıklı veremiyoruz diyorum. Türkiyede
Genelkurmay Başkanının terörist diye
tutuklandığı hepimizin malumu. Yani tutuklamalarda yüz binlerce
kişinin kamu görevinden alınmasında ve yine yüz binlerce
kişinin tutukluluğunda sağlıklı olduğunu,
bunların adalete ve hukuk duygusuna, hukuk kurallarına uygun
olduğunu söylemek Türkiyede mümkün değildir. Edindiğimiz
tecrübeler bunu zaten göstermektedir.
Bunları
ifade ettikten sonra, biraz önce konuşmalarımda yeterli süre
olmadığı için giremediğim bir konuya da girmek istiyorum
kalan süre içinde. Gerçekten bu terör örgütüyle çok samimi mücadele verilmek
isteniyorsa sağlıklı sonuç alabilmek iki hususa
bağlıdır. Bunlardan birincisi
17-25 Aralık
milattır. dendikten sonra Türkiye'de savcıların ve
yargıçların sağlıklı
çalışamadığını hepimiz biliyoruz. 17-25
Aralık milat olabilir mi? Bir hukukçu olarak söylüyorum, milat
olmasına imkân yoktur, hukuken de hiçbir
bağlayıcılığı yoktur yani bir savcının,
hâkimin nazarında Bu milattır. sözünün hiçbir bağlayıcılığı
olmaması gerekir. Peki, Türkiye'de bu böyle mi? Hayır, tam aksine,
talimat niteliğindeki, baskı niteliğindeki bu beyan
açıklandıktan sonra genç, tecrübesiz savcıların, gerçekten
bunu milat kabul ederek, yargı çevrelerinin bunu milat kabul ederek,
geriye dönük hiç soruşturma yapmadığını hepimiz
biliyoruz.
Türkiye'de
hâl böyleyse ve yargıç teminatı kalmamışsa FETÖ
soruşturmalarından sağlıklı sonuç almak hiç mümkün
değildir, kendimizi kandırmanın da hiç âlemi yoktur.
Sağlıklı sonuç almak bu iki hususun düzeltilmesine
bağlıdır. Yani Bu milattır. dedikten sonra bu iradenin yeniden
Bu milat olmayabilir. demesi gerekir ki bu söylenmeyeceğine göre bir
Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ya da yüksek yargı ya da İnsan
Hakları Mahkemesi buraya gelip keşke bu konuda bir karar verebilse.
Ama Türkiye'de hiçbir yargıç ve savcı geriye dönük soruşturma
yapamayacağına göre, bu Türkiye'de geçerlidir, FETÖ
soruşturmalarının hiçbiri de bir sağlıklı sonuç
ifade etmeyecektir. Hâkim teminatı olmayınca da bundan korkmayan
yargıç yoktur.
Enis
Berberoğlu örneği verildi. Tabii ki milletvekillerinden, gazetecilerden,
hatta generallerden terörist diye, casus diye tutuklananlar vardır, yüz
binlerce insan tutukludur. FETÖ olarak, FETÖ kararıyla hüküm giymiş
olanları yine hep birlikte göreceğiz ki bunlar 5-10 bin kişiyi
bulmayacaktır. Peki, öbür yüz binler ne olacaktır? Çok ciddi travma
yaşamaya devam edeceklerdir. Nasıl ki 12 Eylülden sonra
baskıcı rejimin travmaları yaşandı, bundan sonra da bu
rejimin travmaları yüz binlerce insana sirayet edecektir ve yıllarca
süren travmalar kendi ülkemizdeki insanımızı mağdur etmeye
devam edecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci
madde kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Tulay
Hatımoğulları Oruç Ali
Kenanoğlu
İstanbul Adana İstanbul
Rıdvan
Turan Zeynel
Özen Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Mersin İstanbul Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aydın
Adnan Sezgin Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu
Aydın Antalya İstanbul
Yavuz
Ağıralioğlu Metin
Ergun Muhammet
Naci Cinisli
İstanbul Muğla Erzurum
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Adana
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu
Buyurun
Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz,
burada, üç yıllık bir OHAL yasa teklifi üzerinde konuşuyoruz
ancak nedense iki yıllık Anayasa ihlalleri üzerinde
konuşmuyoruz. İki yıldır bu ülkede yoğun bir
şekilde Anayasa ihlali yapılıyor, yoğun bir şekilde
Anayasa suçu işleniyor. Neden mi? Çünkü OHAL döneminde ilan edilen KHKler
Anayasaya aykırıdır. Çünkü Anayasanın 121inci maddesine
göre KHKler yer, süre ve konu açısından OHALe uygun
olmalıdır ancak uygun değil, süre ve konu açısından
uygun değil. Sonsuza kadar âdeta sürekli devam edecek bir kural olarak
getiriliyor, OHAL bitiminde iptal edilmesi önerilmiyor. Ayrıca konu olarak
da içine her türlü konu katılıyor; kış lastiği
katılıyor, rektör atamaları katılıyor. Bunları
Anayasa Mahkemesinin iptal etmesi gerekirdi ancak etmedi. Niye etmedi? Çünkü
Türkiye bir hukuk devleti değil. Bir hukuk devleti olsaydı Anayasa
Mahkemesi bunu iptal ederdi. Türkiye maalesef OHAL döneminde o kadar kötü bir
yere gitti ki bir yasa devleti bile değil.
Devlet
kendi hükûmeti kanalıyla yasaları da çiğniyor. Nasıl
mı? İşte 5275 sayılı Yasa iki yıldır
çiğneniyor. Hamile hanımlar hamilelikleri dönemi boyunca ve altı
aylık emzirene kadar tutuklulukları ertelenir, 5275 bunu söylüyor
ancak iki yıldır yüzlerce hamile hanım, emziren hanım
cezaevlerindeydi. Şu anda bile var. İşte doğumuna bir hafta
kala Yasemin Baltacı Mersin Cezaevinde. Trabzon Cezaevinde Seda Düzenli,
daha geçen gün çıkarıldı, aylardır hamile hâliyle son
ayında cezaevindeydi. Kimisi tutukluyken doğumu geliyor, hastaneye
gidiyor, doğum gerçekleşiyor, tekrar cezaevine dönüyor. Yani yasalar
bu kadar insafsızca, bu kadar vicdansızca çiğnenmez, çok
açık, bunu kimse de reddedemez. Gayet nettir, bir insan hakları
savunucusu olarak iki yıldır bunları takip ediyorum ve
bunları da raporluyorum. İki yılın, OHALin en önemli insan
hakları raporunu düzenleyen ekibin de sözcüsüyüm. 2.173 kişiyle
konuştuk ve bu büyük faciayı da hem Türkçe hem İngilizce tüm
dünyaya da sunduk. Neden KHKler Anayasa dışıdır? Çünkü
sorgusuz, sualsiz bir şekilde, bir gece yarısı bir KHKyle
işinizden atılıyorsunuz, sorgu yok, sual yok. İdare
mahkemesine gidiyorsunuz, kapılar kapalı; Anayasa Mahkemesine
gidiyorsunuz, kapılar kapalı; AİHMe gidiyorsunuz
25 bin dosya
gitti beyler, 25 bin dosya gitti, AİHM bile bizden illallah etmiş.
Çünkü yıllardır takip ediyorum, cezalandırdığı
ülkeler arasında ya birinci, ya ikinci ya üçüncüyüz. Alın 25 bin
dosyayı ne yaparsanız yapın. dedi. Biz şu anda dünyada
böyle bir ülkeyiz, dünyada dibe vurmuş bir ülkeyiz OHAL sayesinde. Bu
benim subjektif görüşüm değil, bu objektif bir sonuçtur. İşte,
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 112 ülke arasında Türkiye tüm dünya
kriterlerine göre kaçıncı oldu? Sondan 13üncü, 99uncu oldu. Türkiye
dibe vurmuş bir ülkedir OHAL döneminde.
Yine,
KHKyle işten atıldılar, özel sektörde çalışmaya
gayret ettiler, hiçbir yerde özelde çalıştırılmadı,
çünkü bakanlıkların emri vardı, binlerce insan
çalışamadı, açlığa, susuzluğa mahkûm edildi.
Peki, o zaman, yurt dışına çıkalım. dediler,
pasaport tahditleri konuldu. Ya yurt içinde çalıştırmıyorsun,
yurt dışında bu insan bir ekmek bulsun? Hayır, o da yok.
Şimdi,
biz bütün bu hukuksuzluklar
60 tane intihar var bakın mesela.
İnsanlar bu cehennemî ortamda artık ne yapacaklarını
bilemiyorlar ve intihar ediyorlar. Biz böylesi bir durumda daha bu üç
yılı uzatmayı nasıl konuşabiliriz arkadaşlar?
Gerçekten büyük bir cinayet işlenmektedir. Ben, bilhassa AK PARTİ
saflarına sesleniyorum ve diyorum ki: Elinizi vicdanınıza koyun,
şu iki yıllık bilançoyu görün, bu üç yılda da tüm vicdan
sızlatan olayların olacağını bilin ve bunun
hesabını veremeyeceğinizi de bilin.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeler
üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Metin Ergun.
Buyurun
Sayın Ergun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN
ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, geçen hafta ilimizde bir kaza meydana geldi, Yatağan Termik
Santralinde bir kaza meydana geldi. Bu kaza neticesinde 2 işçimiz vefat
etti, işçilerimize Allah rahmet eylesin; ailelerine
başsağlığı diliyoruz, yaralı işçilerimize de
geçmiş olsun diyoruz. Kazanın sebebi denetimsizlik. Eğer hükûmet
olsaydı onlara seslenecektik ama biz burada hükûmet
olmadığı için seslenemiyoruz.
Muhterem
milletvekilleri, bu değişikliği teklif etmemizin nedeni, kanun
teklifinin 21inci maddesi kamudan ihraç edildikten sonra tekrar geri
alınan kişilerin eski kadrolarından başka kadrolara
atanabilmesinin önünü açmaktadır, bu da mali ve sosyal
haklarının yok edilmesi anlamına gelmektedir. Yükseköğretim
kurumlarında, ayrıca kişilerin başka şehirlere
gönderilmesi de söz konusudur. Maddeyle getirilen hükümler, suçsuzluğu
ispat edilen kişilerin mağduriyetlerini gidermek bir yana, yeni
mağduriyetlere neden olacaktır.
Sizlere
yaşanan bir hadiseyi anlatmak istiyorum: Benim bir öğrencim ilk
kararnameyle üniversiteden atıldı doçent- İstanbulda bir
üniversiteden atıldı. İstanbula gidiş sebebi,
İstanbuldaki bir fakültede bir hocanın, tıp hocasının
bir hastalıkla ilgili uzmanlaşmış olması. Bu
öğrencimin özürlü çocuğu olduğu için Ankaradan İstanbula
gitti. Tanıyorum, milliyetçi, ülkücü bir öğrenci. Bankada parası
yok, gazete bayiliği yok, aboneliği yok, sendika üyeliği yok,
dershaneye gitmişliği yok. Herhangi bir şekilde, adı
anılan FETÖ terör örgütüyle hiçbir bağı yok; tek bir bağı
var, Ülkü Ocakları. İlk kararnameyle atıldı. Ben kefil
oldum; gidebildiğim, ulaşabildiğim her insana, her kuruma
ulaşmaya çalıştım. Özürlü bir çocuğu var. Kendisi
savcıya gitti, Ben FETÖcüymüşüm, beni tutuklayın. dedi,
Emniyete gitti ve yapılan bütün soruşturmaların neticesinde, on
sekiz ay sonra -evrak karıştığı için, adı
yanlışlıkla evraka girdiği için- bu öğrencim
üniversiteye dönebildi ama üniversitesine değil, çocuğunun doktorunun
yaşadığı şehre değil, bir başka şehre
verildi. Yani bu değişiklikle, yapılan bu kanunla aslında
hak mahrumiyeti, hak ihlali devam ediyor muhterem milletvekilleri. Onun için
biz bunun tekliften çıkarılmasını istedik.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeler, herhangi bir demokratik hukuk devletinde
hukuk skandalı olarak değerlendirilebilecek, bu hâliyle hem ihraçlar
dolayısıyla yaşanacak mağduriyet haklarının
büyümesine yol açacaktır hem de barındırdığı
subjektif tanımlarla ihraçların meşruiyetini ve devletimizin
FETÖyle olan haklı mücadelesini derin bir şekilde sarsacaktır.
Ayrıca hem Türkiyenin hukuki birikiminin dikkate alınmayıp
hukukun keyfî şekilde dizayn edilmesine hem de Türkiyenin
uluslararası kamuoyunda oluşan olumsuz imajının ve itibar
kaybının devamına hizmet etmek dışında bir
işe yaramayacaktır diyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 21inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul
Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
MADDE
21- 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal
İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair 10 ncu
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1)
Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan
çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin
başvurunun kabulü halinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu
kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden
çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı'na bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine
karar verilenlerin, kadro şartı aranmaksızın eski kadro
veya pozisyonuna atanması esastır. Kurumlar, bildirim veya atama
teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar.
Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar ilgililere
ilişkin atama onaylarının alındığı tarih
itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın
ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı
uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu
kadro ve pozisyonlar, her hangi bir şekilde boşalmaları halinde
başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş
sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu
tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine
göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün
içerisinde göreve başlamayanların bu maddeden doğan atanma
hakkı ile mali hakları düşer. Kamu kurum ve
kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu,
işlemlerin tamamlanmasını takip eden onbeş gün içinde
Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. İlgililerin
kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde
kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler
bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan
kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu
görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından
göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali
ve sosyal hakları yasal faiziyle ödenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Rafet Zeybek konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)
RAFET
ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 21inci
maddesi işine son verilen kamu görevlilerinin görevlerine iadesini
düzenlemektedir ve ben sadece bu maddeyle ilgili konuşacağım.
Ama sadece bu madde bile bu kanun teklifinin hukuk devletine, demokrasiye,
insan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğunun açık
göstergesidir.
Kamu
görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro ve pozisyonuna
atanması esastır. cümlesi var, doğru da bir cümle ama hemen
bunun peşinde Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile
bunlara eş değer yöneticilik görevinde bulunanlar söz konusu
yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon
unvanlarına göre atanırlar. Değerli arkadaşlarım, bu,
kamu görevlileri arasında çok ciddi bir ayrımcılık yapacak,
çalışma barışını zedeleyecek, toplumsal
barışı zedeleyecek, insanlar arasında, çalışanlar
arasında, kamu görevlileri arasında eşitsizlik yaratacak bir
düzenlemedir. Düşünebiliyor musunuz, Komisyon tarafından herhangi bir
örgüt bağı olmadığı tespit edilmiş, görevine iade
edilmiş ama siz ona diyorsunuz ki: Hak etmiş olduğun kadronun
daha altında bir kadroya atayacağım seni.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar bir keyfîliktir, bunun hukukla bir ilgisi
yoktur, hakla bir ilgisi yoktur, adaletle bir ilgisi yoktur. Hukuk devleti
keyfîliği kaldırmaz değerli arkadaşlarım. Bu insanlar
yarın haklı olarak yargı yoluna gidecektir E, yasa var. diye
karşısına çıkacaktır. Ben inanıyorum ki bu ülkede
hâlâ hukuk işliyorsa Anayasa Mahkemesine gidildiğinde bu madde
kesinlikle iptal edilecektir.
Değerli
arkadaşlarım, daha kötüsü, bakın, ikinci fıkrasında
Yükseköğretim kurumlarında çalışanların göreve
iadesinde Ankara, İstanbul ve İzmir illerine atama
yapılmayacaktır. deniyor. Yine, 2006 yılından önce
kurulmuş yükseköğretim kurumlarında çalışamayacaklar.
Yine, önce çalıştıkları yükseköğrenim kurumuna
atamaları yapılmayacak. Değerli arkadaşlarım, bu
açıkça bir sürgündür. Sürgünü yasal hâle getirmemeniz lazım
değerli arkadaşlarım, sürgün yasal hâle getirilmez. Diyorsunuz
ki: Biz sizin yine herhangi bir örgütle bağınızı tespit
etmedik. Evet, ihraç kararlarınız yanlıştı, iade
ediyoruz ancak Ankarada çalışamazsınız, İstanbulda
çalışamazsınız, İzmirde
çalışamazsınız. Değerli arkadaşlarım, böyle
bir düzenleme olabilir mi, bu kabul edilebilir bir şey midir? Bunun hukuk
devletine, Anayasaya, eşitlik ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine
aykırı olduğunu bilmek için hukukçu olmaya gerek yoktur
değerli arkadaşlarım, vicdan sahibi olmak yeter, vicdan.
Yine bu maddenin sonunda
tazminatla ilgili bir düzenleme vardır değerli
arkadaşlarım, Tazminat davası açamayacaksın. deniyor. Bu
tazminat hukukuna da aykırıdır, Anayasaya da
aykırıdır. Bakın, Anayasanın 19 ve 40ıncı
maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, aylarca, hatta önümüzdeki süreçte
yıllarca açıkta kalacak, acı çekecek, travmalar yaşayacak,
terörist muamelesi görecek ama siz ona diyeceksiniz ki: Tazminat davası
açamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Yapmayın değerli arkadaşlar, hukuk devleti bu kadar ayaklar
altına alınmaz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Zeybek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde
kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde ikisi
aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır. İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 22nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Saruhan Oluç Tulay
Hatımoğulları Oruç Ali
Kenanoğlu
İstanbul Adana İstanbul
Zeynel
Özen Rıdvan
Turan Mahmut
Toğrul
İstanbul Mersin Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından Gerekçeyi okuyun.
sesi)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İyi bir madde
hazırlasaydınız gerçekten gerekçeyi okuturduk ama öyle
değil.
Sayın Başkan, Genel Kurulu ve Genel Kurulun
emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, kuvvetler ayrılığı
ilkesi, yürütme organının yargının kararına
uymasını yükümlü kılar. Ancak üzerinde konuştuğumuz
22nci maddeye göre yapılan düzenlemede Ben buna uymuyorum. diyorsunuz.
Uygun görmediği için de
Millî Savunma Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı bünyelerinde kurulan
araştırma merkezlerinde bu madde esaslarına göre istihdam
edilir. Yani bu iki bakanlıktan birinden ihraç oldu ve itiraz etti,
tekrar döndü ama eski yerine dönemiyor. Nereye dönüyor? Araştırma
merkezlerine. Peki, bir süre sonra bu araştırma merkezleri nasıl
olacak? Sürgün merkezleri ismiyle tanımlanacak, orada
çalışanların hepsi terörist muamelesi görecek. Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunun yapılmaması lazım. Peki,
buna kim karar veriyor değerli arkadaşlar? Buna Millî Güvenlik
Kurulunca, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunulduğu kararı
Millî Güvenlik Kurulu karar veriyor. Peki,
değerli arkadaşlar, Anayasamızın 118inci maddesine göre
Millî Güvenlik Kurulu ihraç kararı verebilir
mi? Sayın Millî Savunma Bakanımız burada. Anayasamız
Böyle bir karar veremez ancak Bakanlar Kuruluna tavsiyede bulunur. Peki, ne
yapıyor burada? Karar veriyor.
Ayrıca
bu maddede iltisak diye bir kelime geçiyor değerli arkadaşlar.
İltisak kavramı muğlaklığı sebebiyle yasalarda
yer almaması gereken, istismara açık bir konudur. Şüpheden
sanığın yararlandığı temel ceza prensiplerinde
mevcutken herhangi bir yargılama yapılmaksızın keyfî usul
ve esaslarla düzenlenecek fişleme raporlarının esas
alınması mümkün olmamalıdır. Söz konusu düzenlemeyle
yürütme tarafından vatandaşlar fişlenmektedir. Öte yandan, OHAL
Komisyonu inceledi diyelim. Evet, OHAL Komisyonunu sizin
atadığınız kişiler belirliyor. Evet, Komisyon hukuki
kuralları dikkate almıyor ama buna rağmen OHAL Komisyonunun
aldığı kararlara uymamayı da getiriyorsunuz. Yani Ben
komisyonu kurdum, komisyon karar verdi ama buna rağmen, ben bu kararı
beğenmezsem kabul etmiyorum. diyorsunuz bu yasa teklifine göre.
Değerli
arkadaşlar, diğer yandan, eğer komisyon kişinin iadesine
karar vermişse neden kamu görevinden çıkarılmayla ilgili
herhangi bir tazminat talebinde bulunamıyor? Yani siz kişiyi
gönderdiniz, yargılandı, olmaz ya itiraz etti -çünkü bugüne kadar çok
az örneği var- ve aklandı; geri döndü. Tazminat vermiyorsunuz. Peki,
bu işleme neden olana bir ceza veriyor musunuz? Yani biri sizi
açığa aldırdı, siz gadre uğradınız,
ekmeğinizden oldunuz, biraz önce Ömer Faruk Gergerlioğlunun
dediği birçok şey yaşandı, aile faciaları
yaşandı ama bunun sorumlusu olan bir kişi hesap vermeyecek.
Bakın,
Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde bir insan çıktı,
üniversitesinden 122 insanı fişledi, jurnalledi. Peki, ne oldu?
İşte bu yasayla siz arkasına sahip çıkacaksınız
ve o insan, döndü, gitti, üniversitesinde 4 akademisyeni silahını
çekerek patır patır öldürdü.
Değerli
arkadaşlar, bu, çok ciddi sıkıntılara neden olacak.
Bakın, eğer bunları yaparsanız burası artık hukuk
devleti olmaktan çıkar. Tabii ki biz anlıyoruz sizin bunu niye yapmak
istediğinizi ve bununla ne olacağını. Türkiye'nin imza
atmak zorunda olduğu, Anayasanın, kanunların ve iç hukukun
üstünde olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
anlaşma hükümlerini baypas etmek istiyorsunuz. AİHMin
kararlarını, kriterlerini baypas etmek istiyorsunuz. AİHMin
vereceği tazminat kararlarının önünü almak istiyorsunuz.
Eğer böyle yaparsanız gerçekten bu ülkede artık herkes herkesi
gadre uğratacak ve hiçbir sorumluluk duymayacaktır. Bu ülkenin
ihtiyacı olan şey şudur değerli arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Türkiye'de toplumsal barışın tekrar
tesis ettirilmesi, ortaya çıkan hak kayıplarının
giderilmesi zorunluluktur. Bir arada yaşamı var edebilmek ve güçlü
kılmak için Türkiye'de geniş kapsamlı ve geniş
katılımlı demokratik süreci derhâl başlatmak durumundayız.
Aksi takdirde herkes bu ülkede gadre uğrayabilir, gün size de gelebilir
diyor, herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozan.
Buyurun
Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu maddeye ilişkin muhalefetimiz, malumunuz,
olduğu için ben sadece üç hususa değinmek istiyorum: Bir tanesi,
biraz evvelki HDP'li arkadaşımızın da değindiği,
Millî Güvenlik Kurulu karar alır mı almaz mı meselesi. Millî
Güvenlik Kurulu olsa olsa tavsiye kararında bulunabilir veya bir
tanımlama yapar. O tanımlama temelinde de Bakanlar Kurulu gerekli
kararı alır. Eğer siz 2018de Millî Güvenlik Kurulu karar
alır. derseniz o zaman Millî Güvenlik Kurulunun 2004 senesinde de karar
aldığını kabul edersiniz. Bu tercih sizin. 2018de karar
alıyorsa 2004te de karar almıştır, bu birinci husus.
İkinci
husus, buraya, bu maddeye Dışişleri Bakanlığı
diplomatik kariyer memurları diye bir ilave yapıldı. Peki,
mesele yok ve bunların da bir kısmının sonunda
araştırma merkezlerine gideceği anlaşılıyor.
Şimdi,
bu taslakta araştırma merkezleri küçük harfle
yazılmış. Küçük harfle yazılan şey idari birim olmaz.
İdari birim olsaydı a harfinin büyük, m" harfinin büyük
yazılması lazımdı. Bu böyle yazılmadığı
müddetçe bunun adı -Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızdan
bir tanesi bu sabah değindi- olsa olsa siyasi vebalıların
karantina hücresi olur. Bu da ne insan haklarına uyar ne Anayasa'ya uyar
ne temel hak ve özgürlüklere uyar.
Üçüncü
husus, ileriki bir fıkrada, (8)inci fıkrada
Tabii, buraya bu
cümleyi, Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer
memurları cümlesini ekledikten sonra bu metnin bütününün bir ince
ayarı gerekirdi, o ayar yapılmadığı için garip bir
durum var. Diyor ki: Bakan onayı ile Ankara dışında
araştırma merkezlerine bağlı çalışma
grupları oluşturulabilir. Yani Sayın Mevlüt Çavuşoğlu
New Yorkta bir tane araştırma merkezi açabilir bu yazıma göre;
New York da Ankara dışı. Hâlbuki burada yurt içinde, Ankara
dışında diye yazılması lazımdı. Burada
bırakıyorum bu maddelere ilişkin
Ama
biz dün FETÖnün siyasi ayağının
araştırılması diye bir önerge verdik, bu Genel Kurulda
reddedildi. Bu, reddedildi diye bu iş bitmedi. Biz orada olması
gereken sonuçları sağlayacak şekilde yazılı soru
önergeleri vermeye devam edeceğiz. Bunun bir örneğini anmak isterim:
İçişleri Bakanlığından FETÖcü olarak kaç bin
kişi atıldı? 10 bin kişi diyelim. 300 bin kişilik bir
kurumda 10 bin kişinin oranını siz hesaplayın. Silahlı
Kuvvetlerden kaç kişi atıldı? Binlerce kişi. 500 bin
kişilik bir kurumda o binlerce kişinin oranını siz
hesaplayın. Sayın Çavuşoğlu geçen sene 550 kişiyi
attık. dedi, son Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
bunun sayısı yaklaşık 600e yaklaştı. Nedir oran
biliyor musunuz? Bakanlığın yüzde 25i, Dışişleri
Bakanlığında her 4 kişiden 1i FETÖcüymüş. Böyle bir
oran dünyanın hiçbir yerinde tahayyül edilemez ve ben size söylüyorum, bu
kurumdan geldiğim için söylüyorum, bu atılanların yüzde
90ı 2009 senesinden sonra Bakanlığa
alınmıştır. 2009 senesini de tesadüfen söylemiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılarımla.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 22nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Rafet
Zeybek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Alpay
Antmen
Antalya Bursa Mersin
MADDE
22- 7075 sayılı Kanuna 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 10/A maddesi eklenmiştir.
"Türk
Silahlı Kuvvetleri ile genel kolluk kuvvetleri personeline ilişkin
kararların uygulanması
MADDE
10/A- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya
iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilmesi
sebebiyle kamu görevinden, meslekten veya görevden çıkarılan ya da
ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarmalar ile Emniyet Genel
Müdürlüğünde emniyet hizmetleri sınıfına tabi olanlardan;
haklarında mahkemeler tarafından göreve iade mahiyetinde karar
verilenler ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu
tarafından başvurunun kabulü kararı verilenlerin, eski kadro,
rütbe veya unvanına atanması ilgili bakan onayı
yapılır.
(2)
Atama emri, ilgili bakanlık tarafından 7201 sayılı Kanun
hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden
on gün içerisinde göreve başlamayanların atanma hakkı
düşer. İlgili bakanlık atama ve göreve başlatma
işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden
onbeş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına
bildirir.
(3)
Bu madde kapsamında göreve başlayanlara, kamu görevinden
çıkarıldıkları tarihi takip eden aybaşından
göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali
ve sosyal hakları yasal faizi ile ödenir. Mahkeme kararları
saklı kalmak üzere, ilgililerin kamu görevinden
çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri,
bu madde kapsamında yer alanlar bakımından tüm hüküm ve
sonuçlarıyla birlikte ilgililere ilişkin Komisyon kararının
alındığı tarihten itibaren geçerli olmak üzere ortadan
kalkmış sayılır.
(4)
Bu madde uyarınca atananlara, eski kadro, rütbe veya unvanlarına
ilişkin atama onayının tebliği tarihi itibarıyla
almaya hak kazandıkları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatlar, makam, görev ve temsil tazminatları, ek ödeme ile diğer
mali hakları (ilgili mevzuatı uyarınca fiilî çalışmaya
bağlı yapılan ödemeler, tayın bedeli, fazla mesai ücreti
ile fiilen yapılan ders karşılığı ödenen ek ders
ücreti hariç) toplamının net tutarının (bu tutar sabit bir
değer olarak esas alınır), atandıkları yeni kadroları
için öngörülen aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar, makam,
görev ve temsil tazminatları, ek ödeme ile diğer mali hakları
(ilgili mevzuatı uyarınca fiilî çalışmaya bağlı
yapılan ödemeler, tayın bedeli, fazla mesai ücreti ile fiilen
yapılan ders karşılığı ödenen ek ders ücreti
hariç) toplamının net tutarından fazla olması halinde
aradaki fark tutarı, farklılık giderilinceye kadar herhangi bir
vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.
(5)
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Komisyon tarafından
başvurunun kabulü kararı verilenler hakkında da bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde bu maddedeki usul
ve esaslar çerçevesinde yeniden işlem tesis edilebilir.
(6)
Bu madde kapsamındaki personelin mali ve sosyal haklarına
ilişkin konularda ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye,
uygulamayı yönlendirmeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Hazine ve Maliye
Bakanlığı yetkilidir.
(7)
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili
bakanlıkça belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu.
Buyurun
Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce bir önergeyle 19uncu madde
-yanılmıyorsam- ihdas edildi ve o madde şuydu: Anayasa Mahkemesi
önünde birikmiş olan dosyaları eritmek için bir tazminat komisyonu
kuruldu. Bu, birkaç yılda bir bizim ülkemizde yapılan bir şey.
Daha önce de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde birikmiş olan
dosyaları eritmek için 90lı yıllardan sonra, yine tazminat
komisyonları kurulmuştu. Eğer biz bu yasayı geçirirsek ve
böyle yasalar yapmaya devam edersek -bir iki yıl sonra- tazminat komisyonu
kurmaya devam ederiz. Yani aynı
kanunun içerisinde hem birikmiş dosyaları eritiyoruz hem yeni dosyaların
birikmesine sebebiyet verecek düzenlemeler yapıyoruz. Bu da hakikaten
anlaşılmaz bir şey.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz 1
sıra sayılı Yasa Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Bu madde, evet, uzun bir
madde; biraz önce verdiğimiz önerge de okundu. Özetle, haklarında
mahkeme kararı ve OHAL Komisyonu kararıyla göreve iade kararı
verilmiş olan Emniyet mensupları, TSK mensupları ve
Dışişlerindeki diplomatlarla ilgili göreve iadenin nasıl
olacağı; daha doğrusu, nasıl olmayacağı
düzenleniyor. Eğer Millî Savunma Bakanı, İçişleri
Bakanı veya Dışişleri Bakanı uygun görmezse mahkeme
kararına rağmen, OHAL İnceleme Komisyonunun kararına
rağmen bu kişiler aynı kadro, unvan ve görevlerine iade edilmiyorlar
ve kurulacak olan bir araştırma merkezinde istihdam ediliyorlar. Bu
araştırma merkezlerine de başka şehirlerde bağlı
çalışma grupları kurulabiliyor, oralara da gönderilebiliyorlar.
Dolayısıyla mahkeme kararlarını bakanın kararıyla
devre dışı bırakacak bu düzenleme, adil yargılama
hakkını ihlal edecektir ve yapılacak her işlem yine Anayasa
Mahkemesinde ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bireysel
başvuru dosyası olarak bize tekrar geri dönecektir.
Bir
de şuradan bakmak lazım tabii: Şimdi, bu kişiler eğer
teröristse mahkeme ya da OHAL Komisyonu neden iade kararı versin?
Eğer bu kişiler terörist değilse, buradaki ifadelere göre, o
zaman neden aklanmış olan bu kişileri biz tekrar sürgün olarak
adlandırılabilecek bir pozisyona sürüklüyoruz ve önceki
haklarını ellerinden alıyoruz? Aynı şekilde, göreve
iadeyle ilgili hukuka aykırı bir durumu düzenlemekle birlikte,
tazminat haklarını da ellerinden alıyor ve hak arama
özgürlüklerini de ihlal etmiş oluyoruz bu düzenlemeyle.
Değerli
milletvekilleri, bir hükmü yasaya yazdığınız zaman o, hukuk
olmaz; o, hukuka uygun hâle gelmez; o, meşru hâle gelmez. Maalesef,
çoğu zaman totaliter rejimler yasal düzenleme adı altında
hukuksuzlukları meşrulaştırdıklarını
zannederler ama bu öyle olmayacaktır.
Şimdi,
bu aslında ismi kaldırılan cismi getirilen OHAL Yasası,
maalesef hem Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerle ilgili güvenceleri ihlal
ediyor hem de uluslararası sözleşmelerdeki güvenceleri ihlal ediyor;
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı, ölçülü değil ve
hakların gerçekten özüne dokunuluyor.
Sürem
de bitiyor, 1989 yılında Cemal Süreya Hükûmet diye bir şiir
yazıyor, diyor ki:
Bu
hükümet
Pir
Sultan'a pasaport vermiyor,
Onu
anladık.
Yunus
Emre'ye de
Basın
kartı vermiyor,
Onu
da anladık.
Ama
bu hükümet
Ferman
çıkarmış
Karacaoğlan'ı
Otobüse
bindirtmiyor.
Evet,
o dönem 80 darbesini ve sonraki baskıcı rejimi hicvetmek için
anakronik bir şekilde tarihsel kişilikleri kullanarak o dönemi
anlatmış ama aslında bu dönemi anlatmış. Evet, bize
tarihimizde çok önemli değerleri ifade eden bu kişiler bugün
yaşıyor olsaydı, herhâlde bu kanun kapsamında aynen tarif
edildiği gibi olacaktı.
O
yüzden, bu madde kabul edilemez diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle 7075
sayılı Kanuna eklenen 10/A maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan sınıfındakiler ibaresinden sonra
gelmek üzere ile Dışişleri Bakanlığı diplomatik
kariyer memurları ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Yaşar
Kırkpınar
Çanakkale İstanbul İzmir
Hasan
Çilez İsmail
Emrah Karayel
Amasya Kayseri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
10/A
maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına Dış
İşleri Bakanlığının eklenmiş olması
nedeniyle altınca fıkrada da değişiklik yapılması
öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi
23üncü madde üzerinde iki önerge var, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alıyor, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Hakkı
Saruhan Oluç Tulay
Hatımoğulları Oruç
Mersin
İstanbul
Adana
Ali
Kenanoğlu Erkan
Baş Zeynel
Özen
İstanbul
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Erkan Baş.
Buyurun
Sayın Baş. (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN
BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Meclis
kürsüsünde yaptığım bu ilk konuşmaya, herkesten önce bu
salonun içinde ve televizyon ekranlarında pek göremediğimiz ama
Meclis çalışmalarının yükünü belki bizden daha fazla çeken
tüm Meclis çalışanlarını, işçilerini, emekçilerini
selamlayarak, onlara sevgilerimi sunarak başlamak istiyorum.
Sevgili
arkadaşlar, dikkat edin, burada maalesef 2si tutuklu olmak üzere 600
milletvekili var ve benim bu birkaç günde öğrenebildiğim
kadarıyla da Meclisimizin 6 bin çalışanı var. Bu 6 bin
kişiyi gazetelerde, televizyonlarda göremiyoruz; maalesef bizler de onlar
hakkında çok az şey söylüyoruz, çok az şey konuşuyoruz.
Fakat daha acı olan bir şey var: Bu, sadece bizim Meclisimizin
gerçeği değil, bu, maalesef bir Türkiye gerçeği. Türkiyede
milyonlarca insan, sadece emeğini, alın terini satarak evini
geçindirmeye, çoluğunu çocuğunu yaşatmaya
çalışıyor. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu
oluşturan işçilerin, emekçilerin, tüm üretenlerin ve
yaratıcı güçlerine rağmen en az konuşulan toplumsal bir
sınıfın, işçi sınıfının olması
herhâlde bir tesadüf değil.
Ülkemizde
milyonlarca insan, bir gün çalışmasa ertesi gün aç kalma, evsiz kalma
riskiyle karşı karşıya. Tersinden, bu milyonlarca insan,
bir tek gün karar verip örgütlü bir şekilde çalışmasa tüm
Türkiyede yaşamı durduracak. Hani, iktidarlar sürekli övünüyorlar ya
Şunu yaptık, bunu yaptık. diyorlar, aslında onların
hepsini yapan, işçiler ve emekçiler ama kimsenin aklına bu
işçilerin adını anmak bile gelmiyor. Onların hayatına
katkı yapacak düzenlemeler ise Meclise hiç gelmiyor. Bu yüzden, öncelikle,
tüm Türkiye işçi sınıfını, emekçi
halkımızı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum ve OHALle
ilgili yaptığımız bu tartışmayı da esas
olarak onların gözüyle, onların duruşuyla değerlendirmek
gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi,
sanıyorum, pek çok insan diyor ki Bunların bu konuştuğumuz
maddeyle ne ilgisi var? Çok ilgisi var arkadaşlar, çok ilgisi var. Nasıl,
27nci Yasama Döneminin ilk tartışması OHALle ilgiliyse benim
konuşmam da işte bu kadar bununla ilgili. Muhtemelen diyorsunuz ki
Komünist işte, ne olacak! Bildiği tek şey var, işçiler,
emekçiler deyip duruyor. Doğru, böyle diyorsunuz,
haklısınız. Biz sosyalistler, devrimciler, komünistler
yıllardır tek bir amaç için mücadele ediyoruz; işçilerin,
emekçilerin, yoksulların, kısaca, emeğiyle geçinen
milyonların, insanlığın kurtuluş mücadelesinin bir
parçasıyız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, sakin olun, bu kürsüde komünistler de konuşacak.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sakiniz, sakiniz.
ERKAN
BAŞ (Devamla) Bugün burada tartıştığımız
bu düzenlemede, hepimiz biliyoruz, bütün kamuoyu diyor ki Bu, OHALin
kalıcılaştırılmasıdır. Evet,
arkadaşlar, biz de katılıyoruz; bu, OHALin
kalıcılaştırılmasıdır. Sözde, OHAL
kalkıyor ama bütün OHAL olağanlaştırılmak isteniyor. O
zaman, şöyle basit bir mantık yürütüp değerlendireceğiz:
Geride kalan iki yıllık dönemde, OHAL döneminde Türkiye neler
yaşadı? Eğer bu geride kalan iki yıllık dönemde
yaşadıklarınızdan memnunsanız şimdi bu
tartışmalarda evet diyeceksiniz; yok, memnun değilseniz
hayır diyeceksiniz. Bakın, ben size iki yılda neler
yaşandığını anlatmaya çalışacağım.
Elimde bir rapor var, arada bakarsanız çok mutlu olurum, Devrimci
İşçi Sendikaları Konfederasyonunun
hazırladığı bir OHAL raporu. Bu rapor diyor ki OHALle
beraber işçi cinayetlerinde yüzde 10 artış olmuş. Henüz son
sayılar netleşmedi ama OHALle geçen yirmi iki ayda 3.626 işçi
hayatını kaybetmiş durumda. OHAL bahane edilerek sendikal
faaliyetler ve işçi eylemleri yasaklanmış ve engellenmiş.
OHAL öncesi yıllarda toplam 8 grev yasaklanmışken OHAL boyunca 7
büyük grev yasaklanmış. Arkadaşlar, OHALde 154.767 işçi,
grev ertelemeleri ve yasaklamaları nedeniyle bu haklarını
kullanamamışlar. Daha garip bir şey söyleyeyim size: Türkiyede
en az yüz bin kişinin evsiz ve sokakta yaşadığını
biliyoruz ama kendine sarayı mesken edilmiş AKP Genel
Başkanı, yabancı yatırımcılara dönüyor, diyor ki:
Biz, OHALi iş dünyamız daha rahat çalışsın, grev
tehdidi olan yere OHALle kolayca müdahale edelim diye çıkardık.
Arkadaşlar,
demek ki mesele basit. OHAL, başka pek çok rezaletinin yanı sıra
en fazla bu ülkenin işçilerini daha kolay ve daha ağır biçimde
sömürebilmek için bir ihtiyaçtır; OHAL, kendini yakan işçidir; OHAL,
yoksulluktan ağlayan emeklidir; OHAL, yarı aç yarı tok
yaşayan üretici köylüdür; OHAL, sendikasız, sigortasız, kölece
çalışmaya mahkûm edilen genç işsizlerdir; kalıcı OHAL
de kalıcı işçi düşmanlığıdır.
Arkadaşlar,
soru çok basit: Ya bu tabloyu onaylayacaksınız ya da bu tabloya
karşı çıkıp bizimle birlikte davranacaksınız.
Bakın,
burada iki gündür onlarca konuşma yaptık hiçbiri dinlenilmiyor,
hiçbiri anlaşılmak istenmiyor. O yüzden ben sözlerimi bitiriyorum ve
bitirirken izninizle, iktidar vekillerine değil, Türkiyedeki
işçilere, emekçilere, alın teriyle yaşayan tüm onurlu, namuslu
insanlara sesleniyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
BAŞ (Devamla) - İşçiler, emekçiler, kardeşler; bugün bu
ülkedeki iktidar sahiplerinin ülkenin geleceğini, eşit, özgür
yaşayacağımız, barış içinde, kardeşçe
yaşayacağımız bir Türkiyeyi kurmak gibi bir dertleri yok;
aksine, bunu engellemek için OHALi kalıcılaştırmak
istiyorlar. O yüzden işçilere sesleniyoruz. Bu yasal düzenlemelerle bizi
teslim almak istiyorlar. Teslim olmayalım kardeşler. Hepimizin hak
ettiği Türkiyeyi birlikte kuralım ve bütün işçilere, emekçilere
söz veriyoruz, biz her hâl ve şartta bu mücadeleye devam edeceğiz!
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baş.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, sayın vekili teslim almaya
falan çalışmıyoruz, yarın tekrar kürsüye bekliyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 23üncü maddesinin (1) no.lu fıkrasının ikinci
cümlesindeki otuz ifadesinin onbeş şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
İşbu teklifin
23üncü maddesiyle kamudan ihraç edilenlerin görevlerine iade süresi ve
diğer işlemleri düzenlenmektedir. İade kararı
çıkanların en kısa sürede işlerine başlaması esas
olmalıdır; kişilerin mağduriyetlerinin hızla
giderilmesi açısından önemlidir. Haksız yere ihraç edilmeleri
nedeniyle hem kişisel hem sosyal anlamda sorunlar yaşayan bu
kişilerin, iade kararlarının ardından görevlerine zaman
geçirmeksizin dönebilmeleri sadece bir zaman konusu olarak görülmemeli,
kişilerin kamu otoritesine karşı bağlarının
tekrardan tesisi açısından değerlendirilmelidir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde iki
önerge var. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Tulay
Hatımoğulları Oruç Ali
Kenanoğlu
Mersin Adana İstanbul
Zeynel
Özen Necdet
İpekyüz
İstanbul Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz.
Buyurun
Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
NECDET
İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle
teklifle ilgili olarak, biz bu teklifin daha önce komisyonda
tartışıldığında da pek izahını
anlayamadık niçin, nasıl getirildiğini ve OHALin
kalkmasından sonra üçer yıl boyunca ihraçların nasıl
yapılacağına, nasıl düzenlemelerin getirileceğine
herhangi bir açıklama ve izah getirilemedi.
Fakat
bir vesileyle bu olağanüstü hâl hakkında konuşmaya
başlamadan önce olağanüstü hâl dediğimiz dönem veya süreçler
iki türlü tanımlanır bilimsel kitaplarda. Birincisi, insan eliyle
ortaya çıkan olağanüstü hâl, durumlar, biri de doğal
şekilde olan olağanüstü hâl var. Doğal şekilde diye
tanımlananlar işte sel, deprem, çeşitli afetler, yangınlar.
Fakat maalesef son dönemde, bilim insanlarının doğal diye tanımladıkları
bazı afetlerin aslında arkasında insan eliyle olan doğal
afetler de var. İnsan eliyle olan doğal afetler ve olağanüstü
hâller, çatışmalar, savaşlar, kalkışmalar, terörist
eylemler, birçok şey tanımlanabiliyor. Bugün yakın komşumuz
Yunanistanda tekrar bir doğal olay, afet
Yanıyor. Gerek hükûmetten
veya işte iktidardan diyelim, Çavuşoğlu da açıklama
yaptı, bizim partimiz de açıklama yaptı, birçok kesim de
açıklama yaptı, fakat sosyal medyaya
baktığımızda, ırkçı, ayrımcı,
şoven, nefret dolu şeyler var. Geldiğimiz aşamaya
baktığımızda, asıl olağanüstü hâl dediğimiz
süreç budur; vicdanımızın, insanlığın
geldiği nokta.
Bir
diğeri, bu sabah biz Mecliste çeşitli grup toplantıları
yapıyorken bir olağanüstü hâl olayı Türkiyede de
yaşandı; insan eliyle mi, doğal mı? İstanbulda dünden
beri korkunç yağmur vardı. İstanbulda bir binanın
çöküşünü doğal bir afetmiş gibi hep beraber izledik ama
aslında arkasında bir doğal süreç değil, insan eliyle olan
bir olağanüstü hâl vardı. Bunu niçin söylüyorum? Olağanüstü hâl
durumlarının biz gerekçesini, nedenlerini ortaya
çıkartmadığımız sürece kolayca tanımlamalar
getirebiliriz, yasalar çıkartabiliriz, yönetmelikler çıkartabiliriz,
çeşitli uygulamalar yapabiliriz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
olağanüstü hâle baktığımızda, 1980den sonra,
1982deki anayasa sürecinden sonra 83te yasalaşmış. Turgut Özal
ve Anavatan Partisi döneminde, 1987de ihtiyaç duyularak uygulamaya
sokulmuş. Bugün Türkiyedeki ve dünyadaki olağanüstü hâl uygulamaları
az önce söylediğim gibi doğa veya insan eliyle olsa bile üçer
aylık süre için düşünülmüş, hatta kimi yerlerde birer aylık
süre için düşünülmüş. Bu üç aylık süreç ne için
düşünülmüş? Tekrar konuşulsun, düşünülsün, gerekli düzenlemeler
yapılsın, olağanüstü hâlin çare olup olmadığı
araştırılsın diye. Biz baktığımızda,
1987de peş peşe üçer ay uzatılan ve 46 kez uzatılan
olağanüstü hâl, Türkiyedeki birçok soruna da çözüm bulamamış ve
hatırlar mısınız bilemiyorum, ilk başta 15 ilde
çıkmıştı. Bingöl, Diyarbakır, Elâzığ,
Hakkâri, Mardin, Siirt, Tunceli, Van ve mücavir il dedikleri, komşu il
dedikleri Adıyaman, Bitlis, Muş vardı. Ve benim şu anda
milletvekilliğini yaptığım Batman ili ve Şırnak
ili 1990 yılında biraz daha işte, güvenlik ve olağanüstü
hâl şartları nedeniyle il ilan edilince bunlar da dâhil edildi. Ve
baktığımızda peş peşe gelişen olaylarla
olağanüstü hâlin pek çare olmadığı düşünüldü. Nitekim,
hepimizin de bildiği gibi, belli bir bölgeye, belli bir yere bir tek vali
atanmıştı; Süper vali deniyordu, olağanüstü hâl valisi
deniyordu. Peşinden 1994 yılında değişiklikler
yapıldı ve en sonunda bu Hükûmet 2002 yılında geldikten
sonra dedi ki: Biz bu olağanüstü hâli kaldırıyoruz. Siz o
zaman bir süper valiyle yapamadığınız şeyi
Türkiye'de
şu anda bütün illere süper vali getiriyorsunuz, çözüm bulamıyorsunuz.
Bu işin nedenini çözemediğimiz sürece hiçbir olağanüstü hâl bu
şeyin çözümü ve bu sorunun çözümü olmayacaktır. Türkiyenin
olağanüstü hâlleri şunun için yapması lazım: Demokratikleşme
için, hukuk için, ekonomi için, olağanüstü kardeşlik ve
barış istikrarı için yan yana gelmeliyiz. Olağanüstü bunun
için ilan edilmelidir. Bundan dolayı olağanüstü hâl çözüm
olmayacaktır Türkiye'nin sorunlarına. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 24'üncü maddesinin birinci fıkrasındaki
"uygulanır ifadesinin "geçerlidir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Rafet
Zeybek Alpay
Antmen
Antalya Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşbu
teklifin 24'üncü maddesine ilişkin önerdiğimiz değişiklik, düzenlemenin
esasına değil yazılış şekline ilişkindir.
Uygulanır kelimesinin geçerlidir şeklinde
değiştirilmesi, yasa metinlerimizde daha düzgün bir Türkçenin hâkim
kılınması amaçlıdır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
25inci
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 25inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Ahmet
Kamil Erozan Feridun
Bahşi
Bursa Antalya
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.
Buyurun
Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Komisyon hiçbir talebimize, hiçbir muhalefetin hiçbir önerisine
katılmıyor; Adalet Komisyonunda da katılmadı, Genel Kurulda
da katılmadı. Biz, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü,
Anayasayı öne çıkarıyoruz, Anayasaya aykırılık
nedenlerini ortaya koyuyoruz ve burada tarihe not düşüyoruz. Burada
bulunan tüm milletvekillerine, tüm milletvekilleri dışında,
siyasetin içinden gelmeyen, siyasetçi olan ama hukukçu olan arkadaşlara da
önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki gelecekte tarihe düştüğümüz bu
notunu da hatırlatacağız. Bunu mutlaka
hatırlatacağız arkadaşlar.
Teklifin
375 sayılı KHKye geçici 35inci madde ekleyen bu düzenlemesi, çok
önemli bir düzenleme. Bu düzenleme, devam etmekte olan soruşturma ve
kovuşturmalar ile disiplin soruşturmalarında iltisak gerekçesi
dâhil olmak üzere kişilerin görevden
uzaklaştırılmaları, ihracı, rütbelerinin geri
alınması, unvanlarının kullanılmaması gibi pek
çok düzenlemeyi içeriyor. OHAL, meslekten çıkarmalarla ilgili olarak üç
yıl devam edecektir. diye bir hüküm koyuyor. Çalışma
güvenliği ortadan kalkıyor. En önemlisi, hâkimlik teminatı olan
139uncu madde yok sayılıyor. Bu maddeyle iki yılda
çıkarılan 36 kanun hükmünde kararnamenin özeti ortaya konuyor,
ihraçlara yasal kılıf getiriliyor, teklifte genel tanımlarla
Millî Güvenlik Kurulunca, devletin millî güvenliğine karşı
faaliyetlerde bulunduğu karar verilen yapı, oluşum ve gruplara
üye olanlar
denilerek hukuka aykırı, keyfî düzenlemeler
yapılıyor ve bu suretle hukuki işlemler ortaya konuyor ve bu
işlemlerle birlikte Anayasanın birçok maddesi ihlal ediliyor.
Bakınız,
bu süreçte 125 bin kişi ihraç edildi, bu süreçte birçok
vatandaşımızın hakları hukukları ihlal edildi.
Bir hukukçu olarak üzülerek söylemek istiyorum ki, bu maddenin Genel Kurula
dahi getirilmesi, Anayasayı yok saymak anlamına geliyor. Maddenin
ilk cümlesini okumak istiyorum: Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik
Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen
iltisakı ya da bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen
deniyor. Kim değerlendiriyor, kim
iltisakı değerlendirecek, irtibatı olduğunu
değerlendirecek? Erkler bütünlüğü, erkler ayrımı tamamen
reddediliyor. Yürütmeye büyük yetki veriliyor ve en önemlisi, iki örnek
vereceğim size: Hâkim, savcılar hakkında, Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Genel Kurulunca meslekte kalmalarının uygun
olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar
verilir. deniyor. Anayasa açık. Bir hukukçu olarak söylemek istiyorum:
Anayasanın 139uncu maddesi Hâkimlik ve savcılık
teminatı diyor. Hâkimler ve savcılar azlolunamaz
ve
kendileri
istemedikçe
diye devam ediyor. Bu açık ve net Anayasa hükmüne
aykırı bir madde getirmek, hukuk devletine uygun mudur, bunu hep
beraber düşünmemiz gerekiyor.
Sonra
madde devam ediyor, YÖKle ilgili düzenlemeler var, askerlerle ilgili
düzenlemeler var. İlginçtir, Bu kişiler kamu görevinden
çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde
bulunamaz. maddesi var yani yargı yolu kapatılıyor.
Anayasanın 125inci maddesinin gereği, idarenin her türlü
işlemlerine karşı yargı yolları kapatılıyor.
Daha
neler oluyor? Anayasanın 9uncu maddesi: Yargı yetkisi idareye
veriliyor. Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü maddesi, 11inci madde yine ihlal ediliyor. Anayasanın 13
ve 15inci maddesi, temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ve
sınırlandırılması yok ediliyor. 36ncı madde,
Hak arama hürriyeti denilen en önemli madde ihlal ediliyor. 38/4, bizim
hukukçular tarafından her zaman öne sürdüğümüz masumiyet ilkesi
tamamen ihlal ediliyor. 40 son, tazminatı kaldırıyor. Ve
Anayasanın bilumum maddeleri burada ihlal ediliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Devamla) Arkadaşlar, şunu söylemek istiyorum: Burada bu
maddeye evet demeniz, hukuk devletinin olmadığını tescil
etmeniz anlamına geliyor.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, Antalya Milletvekili Feridun
Bahşi.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa
teklifiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye geçici 35inci
madde eklenmektedir. Yapılmak istenen düzenlemeye göre devlette
çalışan tüm kamu görevlilerinin görev unvanlarına
bakılmaksızın üç yıl süreyle yargı kararı
olmaksızın mesleklerinden çıkarılmalarına karar
verilmesi düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle özellikle yargı kurumunun
anayasal güvencesi yok edilmektedir, yargının üç yıl süreyle
bağımsız hareket etme kabiliyeti elinden alınmaktadır.
Yapılan düzenleme, Anayasanın 138, 139 ve 140ıncı
maddelerine açıkça aykırıdır.
Ülkede
kuvvetler ayrılığı ilkesi olduğu söylenmektedir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre, diğer erkler gibi
yargı da bağımsızdır. Yargı kurumuyla ilgili
yapılacak iş ve işlemler, zaten Anayasa ve ilgili yasalarda
düzenlenmiştir. Yargı, bu hükümler ışığında
kendi iç dinamikleriyle, kendi organları aracılığıyla,
en önemlisi, yargısal kararlarla gerekli tedbirleri alma yeteneğine
de sahiptir.
Bugüne
kadar bir türlü siyasi ayağına ulaşılamayan,
verdiğimiz önergenin reddedilmesiyle de bir türlü
ulaşılamayacağı artık iyice anlaşılan
FETÖnün üyesi olduğu gerekçesiyle ihraç edilen hâkim, savcı
sayısı diğer kurumlara göre oransal olarak çok daha
yukarılardadır. 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla 11 bin
civarında hâkim vardır. Hemen akabinde başlatılan FETÖ
soruşturmalarıyla, iltisakı sebebiyle 4.500-5.000 civarında
hâkim ve savcı, mesleklerinden ihraç edilmiştir. Bu oran -biraz önce
bir hatibin söylediği- Dışişlerinde yüzde 25ken, yargı
mensuplarında yüzde 45e ulaşmıştır.
Madde,
tüm kurumlar açısından yargı erkini tamamen ortadan
kaldırmaktadır. Askerî hâkimlerin askerî rütbeleri mahkeme
kararı alınmaksızın ellerinden alınmaktadır.
Düzenlemenin tamamı, Anayasaya, uluslararası anlaşmalara ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile anayasa kararlarına
aykırı olduğu gibi ayrıca, iltisaklı olan eş ve
çocuklarının pasaportlarına, ehliyetlerine ve diğer
eşyalarına el koyma, dinleme gibi tedbirlerle haksız ve hukuksuz
hâli ortaya apaçık, iyice çıkmaktadır.
Ceza
hukukunun en önemli ilkelerinden birisi cezaların şahsiliği
ilkesidir. İlk çağlardan beri cezaların şahsiliği
ilkesi uygulanarak bugünlere gelinmiştir. Anayasa'nın 38inci
maddesiyle ve Türk Ceza Kanununun 20nci maddesiyle düzenlenen suç ve
cezanın şahsiliği ilkesini ortadan kaldırmaktadır.
Pozitif
hukukta birçok düzenleme olduğu gibi Kuranın birçok ayetinde de bu
konuda hüküm vardır. Örneğin, Enâm suresinin 164üncü ayeti mealen
Suç işleyen cezasını kendisi çeker. Ceza başkasına
yüklenemez. demektedir. Yine, Nisa suresinin 112nci ayeti, Yunus suresinin
41inci ayeti, İsra suresinin 15inci ayeti, Fatır suresinin 18inci
ayeti, Zümer suresinin 7nci ayeti, Şûrâ suresinin 15inci ayeti ve Necm
suresinin 38inci ayetlerinde de benzer hükümler vardır.
Gelin,
hep birlikte, varsa başkasının suçundan dolayı
masumları cezalandıracak bu maddeyi tasarıdan
çıkaralım. Bu konuda tüm Genel Kurulun desteklerini bekliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
25inci madde kabul edilmiştir.
Geçici
1inci madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Hakkı
Saruhan Oluç Tulay
Hatımoğulları Oruç
Mersin
İstanbul
Adana
Ali
Kenanoğlu Mehmet
Ruştu Tiryaki Zeynel
Özen
İstanbul
Batman İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Kani
Beko
Mersin Antalya İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Hasan
Subaşı
Kocaeli Aksaray Antalya
Feridun
Bahşi Ahmet
Kamil Erozan Durmuş
Yılmaz
Antalya Bursa Ankara
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Batman Milletvekili Mehmet
Ruştu Tiryaki.
Buyurun
Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geçici 1inci
maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Öncelikle
şunu belirteyim: Herhangi bir yurttaşın duyduğunda hangi
konuda olduğunu anlayamayacağı bir kanunla daha karşı
karşıyayız. Diyelim ki sordular: Dün Meclis olarak hangi konuda
kanun yaptınız? Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun. Peki,
adını duyduğunda ne kanunu olduğunu anlamayan bir
yurttaş bu kanunu okuduğunda ne anlama geldiğini anlayabilir mi?
Hem de nasıl, yeter ki 5442, 211, 1402, 2577, 2692, 2803, 2911, 2937,
2941, 3713, 5271, 6100, 6749, 7075 ve 375 sayılı Kanunları,
Kanun Hükmünde Kararnameleri ve bu kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde
geçmişte OHAL KHKleriyle yapılan değişiklikleri ve
atıf yapılan kanunları bilmiş olsun.
Bir
hukukçu vekil olarak, ne getiriyormuş, anladığımı anlatmaya
çalışayım. (1)inci fıkrası diyor ki: 10/11/2016
tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca TMSFnin kayyım olarak
atanmasına ilişkin hüküm, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç yıl süreyle uygulanır.
Hikâyeyi
baştan anlatalım: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
Şirket yönetimi için kayyım tayini başlıklı 133üncü
maddesi aynen şöyle: Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde
işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi
için gerekli olması hâlinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde,
hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak
kayyım atayabilir.
Hangi
suçlar için bu hükmün uygulanacağı kanunda tek tek
sayılmış. Kayyumun ücreti şirketten ödenecek, suçsuz
olduğu anlaşılırsa giderler devlet hazinesinden
karşılanacak. Kayyum görevini kötüye kullanırsa devlet kayyuma
rücu edecek. Yani, bu konuda esasen yasal hiçbir boşluk yok.
15
Temmuz darbe girişiminden sonra yürürlüğe konan kanun hükmünde
kararnamelerden biri olan 15 Ağustos 2016 tarih ve 674 sayılı
KHKyle bu kapsamda kayyumların yetkileri TMSFye devredildi. OHAL
süresince kayyum atanmasına karar verildiği takdirde, kayyum olarak
TMSFnin atanacağı kurala bağlandı. Kayyumluk yetkisinin
tek merkezden ve tek yetkili kuruluş tarafından yürütülmesi amacıyla
yapıldığı ifade edilse de esasen mahkemelerin
kayyumları denetleme yetkisi OHAL KHKsiyle bir biçimde ortadan
kaldırıldı.
10
Kasım 2016 tarih ve 6758 sayılı Kanunla 674 sayılı
KHK kanunlaştırıldı. Şimdi yürürlüğe konmak
istenen kanunla da TMSFnin kayyum olarak atanmasına ilişkin kural üç
yıl daha uzatılarak
Yani OHALle getirilen bir kural, üstelik ortada
yasal bir boşluk olmadığı hâlde üç
yıllığına kalıcı hâle getirilecek.
Yasa
teklifinin 2nci fıkrası uyarınca, OHAL döneminde yürürlüğe
konulan ve fonun işleyişiyle ilgili görev, hak, yetki ve
sorumluluklarını düzenleyen kanun hükümleri, fonun kayyum
atandığı dosyalar bakımından ceza
soruşturması veya kovuşturması kesinleşinceye ya da
satış veya tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar
uygulanır. Ne demek? OHAL kanunları üç yıl değil, çok daha
uzun bir süre uygulanabilecek. Hani iki gündür OHAL üç yıl daha
uzatılır. diyoruz ya, ne üç yılı, davanın
kesinleşmesi on yıl sürerse on yıl daha uzayacak.
(3)üncü
fıkraya göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133üncü
maddesi uyarınca kayyum atanan şirketlerde soruşturmanın
başladığı tarihten fonun kayyum olarak
atandığı tarihe kadar şirket ortaklarının devir
ve temlik işlemleri muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılacak
ve ticaret sicilinden resen terkin edilecek. Teorik olarak iyi niyetli görülse
de hukuka uygun olup olmadığına bakılmaksızın bu
süre içerisindeki bütün devir ve temlik işlemlerinin muvazaalı
sayılması kuşkusuz genel hukuk kurallarına
aykırılık oluşturuyor.
Sürem
çok kısa, iki konuda görüş belirtmek istiyorum. Bir tanesini İbrahim
Hocam söyledi gerçi, Fransayla karşılaştırılması
meselesini. Bu bir tercih, tabii, hangisini örnek alacağınıza
siz karar verirsiniz, Fransayı örnek alabilirsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Demokrasinize yönelik bir
saldırıya karşı demokratik değerlerden taviz vererek
otokratik bir rejim kurabilir veya Norveçte olduğu gibi, bu
saldırıya karşı demokratik kurum ve değerlerinizi
sonuna kadar savunabilirsiniz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Kani Beko.
Buyurun
Sayın Beko. (CHP sıralarından alkışlar)
KANİ
BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
aklıma geçmiş dönemlerde
Bu Mecliste Kamu Yönetimi Temel Kanununun
çıkarıldığı dönemlerde biz Ankara Kızılayda
500 bin işçiyle birlikte Bu, doğru bir anlayış değil,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu ülkemizi bir felaketin eşiğine getirecek.
dediğimizde hiç kimseyi mitingde yapmış olduğumuz konuşmalara
inandıramadık. Ama ne oldu? Kamu Yönetimi Temel Kanunu
çıkarıldıktan sonra tüm işletmeler özelleştirildi,
taşeronlara teslim edildi. 2002 yılından bu yana, işçi
sağlığı, iş güvenliği önlemleri de
alınmadığından dolayı iş yerlerinde 23 bin
işçi arkadaşımızı iş cinayetlerinde kaybettik ve
dolayısıyla bugüne geldiğimizde, benzeri yasaların
çıkarılmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz.
İstatistiklere baktığımızda arkadaşlar, biz
iş kazalarında ve iş cinayetlerinde Avrupa 1incisi olduk, dünya
3üncüsü olduk. Geçen yıl Uluslararası Çalışma Örgütü
toplantısında -ben de vardım- İtalyadan bir işveren
isyan etti. Her yıl Türkiyenin, maalesef, Aplikasyon Komitesine
alınmasına İtalyadan işverenlerin isyan etmesi tabii ki
bizim canımızı acıtmıştır.
Daha
bugün İzmirden bir haber aldım. Somada 301 işçi
arkadaşımızı işçi cinayetlerinde kaybettik. Sadece Ege
Üniversitesinde, demokratik tepkisini koyan üniversiteli kardeşlerimiz
adına mahkeme 309 bin yani eski paraya göre 309 milyar para cezası
kesmiş, düşünebiliyor musunuz?
15 Temmuz darbe
girişiminde en sert tepkileri biz ortaya koymuştuk. G20lerin
toplantısında ben Çindeydim, yediye yakın televizyonda
canlı yayına katıldım. Darbe girişimlerine
karşı DİSK ve DİSKe bağlı sendikalarla biz de
tepkimizi ortaya koyduk ama sonra ne oldu? 15 Temmuz darbe girişimi bir
araç, amaçsa, bu ülkede eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış,
adalet, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi veren kurum ve kuruluşlar
oldu. Peki, ne oldu? 150 bine yakın kamu çalışanı mahkeme
kararı olmadan ihraç edildi. Bizim 3 bine yakın işçi
kardeşimiz, karakolun önünden geçmeyen bu güzelim insanlar maalesef
iş yerlerinden ihraç edildi. Bugün üniversitelerde olması gereken 70
bine yakın üniversite genci maalesef cezaevlerinde. Biz
araştırdık, siz de araştırın. Ne istemiş bu
gençlerimiz? Bu topraklarda eşitlik istemiş, barış
istemiş, kardeşlik istemiş.
Bir başka şey,
basın ve ifade özgürlüğü Anayasada teminat altında
olmasına rağmen bugün gazeteciler maalesef cezaevinde. Bizim
yaptığımız araştırmalara göre, 10 bine yakın
basın emekçisi bugün işsiz kalmış. Biraz geriye gidelim hep
birlikte, üzülerek söylüyorum, mevcut siyasal iktidara karşı
toplumsal muhalefetin içerisinde demokrasi mücadelesi verenlerle birlikte yayın
yapan gazetelerimiz maalesef kapatıldı, radyolarımız
kapatıldı, televizyonlarımız kapatıldı ve bugün,
bir daha söylüyorum, 10 bine yakın basın emekçisi maalesef
işsiz. Sizin OHAL dediğiniz anlayış, OHAL dediğiniz
uygulama, OHAL dediğiniz sistem bize göre bu. Yani bugüne kadar bu
yaşananların önümüzdeki dönemde eğer üç yıl daha
yaşanmasını istiyorsanız buyurun çıkartılan
yasalara siz de evet" deyin.
Bir önceki Millî Eğitim
Bakanımız burada, 8e yakın bakanla birlikte çocuk
işçiliğiyle ilgili gerçekten güzel bir kampanya
başlatmıştık ama hiçbir gelişme
olmadığını da gördüm. Yani Anayasaya, 4857
sayılı Yasaya baktığımızda, 15
yaşının altında, fiziken ve beynen hazır olmayan
çocukların tehlikeli ve riskli iş yerlerinde
çalıştırılması yasaktır ama
baktığımızda 2 milyona yakın çocuk tehlikeli ve riskli
iş yerlerinde çalışmaya devam ediyor, Birleşmiş
Milletlerin kararına rağmen, ILO kararlarına rağmen.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KANİ BEKO (Devamla)
Dolayısıyla, arkadaşlar, biz bu insanları bu
koşullarda, bu şartlarda ölüme terk edemeyiz. Bizim
ihtiyacımız olan OHAL değil, bizim ihtiyacımız olan
eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış ve kardeşliktir.
Dolayısıyla, bugün antidemokratik yasayla, antidemokratik anayasayla
yönetilen bir ülkenin çocuklarıyız. Antidemokratik anayasayla
değil, bu topraklarda eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, sosyal bir
anayasaya ihtiyacımız olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Hepinize teşekkür
ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Beko.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Durmuş
Yılmaz.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
DURMUŞ YILMAZ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de geçici 1inci
madde üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz
gibi, geçici 1inci madde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen
kayyumluk görevinin üç yıl daha devam etmesini, bu süreçte görev alan
yetkililerin ceza davaları varsa sonuçlanıncaya kadar, eğer
herhangi bir satış işlemi varsa satış işlemi sonuçlanıncaya
kadar görevlerinin devam etmesini öngörüyor. Bir de, Türk Ceza Kanununun
133üncü maddesine göre muvazaalı işlemlerle ilgili bir düzenleme
yapıyor.
Her
ülkenin mutlaka kendi ekonomik güvenliğiyle ilgili tedbir alması
hakkıdır ve görevidir. Dolayısıyla ekonomik güvenlikle
ilgili olarak alınacak olan tedbirler ve alınan tedbirler
ekonomilerin genişleme dönemlerinde ve refahın arttığı
dönemlerde alınmalı ki toplumu rahatsız etmemeli ve
dolayısıyla da insanların inisiyatifini önlememeli.
Şimdi,
bu geçici maddede öngörülen hususla şu sonuç ortaya çıkıyor:
Türkiyede servet yeniden bölüşülüyor ve yeniden
paylaşılıyor, sermaye yeniden harmanlanıyor. Daha önceki
dönemlerde verilen teşviklerle, iş birliği yapılan
kesimlerin palazlanması ve onların önemli sermaye birikimleri ortaya
çıktı ama sonunda ortaya çıkan süreçte, onların
zararlı olduğu varsayımından da hareketle bu
yapının dağıtılmasına karar verilmiştir ve
şu anda da sermaye ve birikim yeniden harmanlanıyor, yeni bir sermaye
sınıfı ortaya çıkarılmaya
çalışılıyor.
Şimdi,
bu maddeden hareketle, bu bir ekonomik güvenlik meselesi. Diyebilirsiniz ki
bunun ekonomik güvenlikle ne ilgisi var? Efendim, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu bir bankacılık hastanesidir. Eğer finansal sistem
içerisinde başına herhangi bir sorun gelen bir bankamız olursa
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bu hastayı rehabilite eder ve bu da
finansal istikrar açısından ve ekonominin güvenirliği
açısından son derece önemlidir. Fakat bugün gelinen nokta
itibarıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen bu görev, bu
kurumu asli görevinden giderek uzaklaştırmaktadır ve işin
kötüsü, bu tür uygulamalar kâğıt üzerinde ne kadar
akıllıca, dikkatlice yazılırsa yazılsın bu
önemlidir ama bundan daha önemlisi bu uygulamanın nasıl
yapıldığıdır. Eğer bu uygulamayla piyasaya
yanlış bir sinyal verirseniz bunun bedelini ödersiniz.
Şunu
diyebilirsiniz: Piyasadan bana ne. Öyle, piyasadan bana ne, yabancıdan da
bana ne. Ama siz 130 milyar dolar olarak devraldığınız kamu
artı özel sektör toplam dış borcunu bugün 460 milyar dolara
getirdiyseniz ve de bu 460 milyar dolarlık kamu artı özel sektör
borcunun bugünden gelecek sene bugüne kadar vadesi gelen kısmı
dolar/euro paritesine bağlı olarak 170-180 milyar dolar arasında
değişiyorsa, bunun üzerine de GSYİHnin yüzde 5,5-6sına
tekabül eden bir yıllık cari açık koyarsanız bulmanız
gereken para 230-240 milyar dolar. Eğer bu parayı bulmazsanız ne
olur? Bu parayı bulamazsanız birtakım makro dengeleriniz bozulur.
Bu, size yüksek enflasyon olarak döner, yüksek cari açık olarak döner,
değersiz TL olarak döner ve hayat pahalılığında
soğanın fiyatı 6 liraya, patatesin fiyatı 7 liraya
çıkar.
Dolayısıyla,
bu geçici maddeyi küçümsememek lazım. Bu geçici maddenin uygulaması
önümüzdeki dönemde ekonominin alacağı yönü ve bu ülkeye akacak olan
sermayenin yönünü belirleyecektir. O nedenle, yapılması gereken
şey, bize borç veren ve muhtaç olduğumuz o sermaye
akımlarını sağlamak için, piyasayı rahatsız
etmeyecek şekilde bunu yapmamız lazım. Yapmazsak, dediğim
gibi, bugün Merkez Bankası bir karar aldı, sonucunda dövizin nereye
geldiği belli. Şu anda yüzde 16ya yakın enflasyon var, yıl
sonunda bunu 17-18 olarak görürüz ve hep birlikte bunun bedelini öderiz.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Geçici
madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Geçici madde 1 kabul edilmiştir.
Madde
26 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 26ncı maddesindeki yayımı tarihinde ifadesinin
yayımlandığında şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul
Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin Antalya
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşbu teklifin 26ncı maddesine ilişkin
önerdiğimiz değişiklik düzenlemenin esasına değil
yazılış şekline ilişkindir. Yasa metinlerimizde daha
düzgün bir Türkçenin hâkim kılınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1
sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci
maddesindeki yürütür ifadesinin uygular şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Süleyman
Bülbül
İstanbul İstanbul
Aydın
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Mersin
Antalya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İşbu teklifin
27nci maddesine ilişkin önerdiğimiz değişiklik
düzenlemenin esasına değil yazılış şekline
ilişkindir. Yasa metinlerimizde daha düzgün bir Türkçenin hâkim
kılınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 27nci
madde kabul edilmiştir.
Böylece, değerli
arkadaşlar, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
gündemimizdeki konular da tamamlanmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri görüşmek için 25 Temmuz 2018 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler.
Kapanma Saati:
00.23