TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10uncu
Birleşim
24
Ekim 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin, Türk-İslam coğrafyasında son dönemde
yaşanan gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının, rant vergisi olarak ifade edilen düzenlemeye
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karadumanın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, astsubay ve emeklilerine verilen sözlerin
neden tutulmadığını ve bu sözlerin ne zaman yerine
getirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, Turgutlu Çaldağındaki nikel maden
işletmesinin tehdit oluşturmaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, bir dönem FETÖyle şimdi de yeni tarikatlarla kol kola
olanların Andımızla ne derdi olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, çiftçiye ucuz mazotun ne zaman verileceği konusunda
Hükûmetten açıklama beklediklerine ve 2019 yılında taban
fiyatlarının sezon başlamadan önce ilan edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, on altı yıldır
ülkeyi yönetenlerin beceriksizliklerinin ve
kandırılmalarının bedelini bu milletin ödediğine
ilişkin açıklaması
6.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, Kırklarelinin Pehlivanköy ilçesine
bağlı Yeşilpınar köyünde bulunan ve sel gelmesiyle hasar
gören köprünün derhâl yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- İstabul Milletvekili
Turan Aydoğanın, ataması yapılmayan öğretmenlerin
yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, açlık sınırında yaşayan
vatandaşların daha ne kadar tasarruf edeceklerini, tasarruf edilecek
ödenekler arasında sağlık yatırımlarının
olup olmadığını, Hatay ili Dörtyol, Defne ve Arsuz ilçe
devlet hastanelerinin inşaatlarına devam edilip edilmeyeceğini
Hükûmetten öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, Bursada 65 yaş üstü vatandaşların şehir içi
toplu taşıma araçlarından faydalanabilmek için seyahat
kartı çıkartmak zorunda olduklarına ilişkin
açıklaması
10.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, Andımızla ilgili Danıştay 8.
Dairesinin vermiş olduğu kararın neden hemen
uygulanmadığını öğrenmek istediğine ve
Andımızın derhâl okullarda okunmasının
sağlanmasını Millî Eğitim Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Gebze OSB ile Darıca Sahil arasındaki metro
hattının temelinin atıldığına ve bu projeyi
Kocaeline kazandıran Büyükşehir Belediye Başkanına
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, saray ve beslemelerinin bir eli yağda bir eli
baldayken parasızlıktan doktor kontrolüne gidemeyen insanların
hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 24 Ekim Birleşmiş
Milletler Gününü kutladığına, Andımızdaki
temanın birliğe değil ayrılığa kapı
açtığına ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Birleşmiş Milletlerin, 73üncü
kuruluş yıl dönümünde, insanların barış beklentisini
karşılamaktan uzaklaştığına ilişkin açıklaması
15.- Denizli Milletvekili
Haşim Teoman Sancarın, Denizli-Aydın Otoyolu Projesinin
dördüncü kez ertelenmesi konusunda Ulaştırma Bakanının
bilgilendirmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
16.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, ÇAYKURda çalışan mevsimlik işçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 24 Ekim Osmaniyenin il oluşunun 22nci
yıl dönümünü kutladığına ve Osmaniyede sosyal, kültürel,
ekonomik anlamda büyük değişimler gerçekleştirildiğine
ilişkin açıklaması
18.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesi
sınırlarında bulunan Eber Gölünün kurumasıyla
vatandaşların mağdur olduğuna ve bu konunun takipçisi
olacağına ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, Hakkâride şehit edilen Piyade
Onbaşı Sedat Kasap ile Mardinde şehit edilen Uzman
Onbaşı Muhammet Çobana ve Erzincanda şehit olan Jandarma Uzman
Çavuş Furkan Kaplanbabaya Allahtan rahmet dilediğine, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin terörün kökünü kazıyacak güce sahip olduğuna
ilişkin açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, on altı yıllık AKP iktidarında
birçok fabrikanın kapanması, binlerce işçinin işinden
olması ve birçok esnafın kepenk kapatması konusunda AKP
iktidarının ne yapmayı düşündüğünü öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçalın, yetmiş üç yıl önce kurulan
Birleşmiş Milletlerin kuruluş amacıyla
çeliştiğine, Türkiye olarak mazlumların yanında olmaya
devam edeceklerine ilişkin açıklaması
22.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, terörün can almaya devam ettiğine, Mardin ve
Erzincandaki şehitlere, kırk üç yıl önce şehit edilen
Türkiyenin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgile, Türkiyenin Paris
Büyükelçisi İsmail Ereze ve makam şoförü Talip Yenere, otuz dokuz
yıl önce şehit edilen ülkücü Şerafettin Karcıya Allahtan
rahmet dilediğine, 25 Ekim Âşık Veyseli 124üncü doğum
yıl dönümünde, 25 Ekim Ziya Gökalpi 94üncü ölüm yıl dönümünde
rahmetle andığına, açıklanan 2023 Eğitim Vizyonuna
ilişkin açıklaması
23.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Âşık Veyseli saygıyla andığına, millî
eğitim politikalarında bir modeli denemenin, sonuçlarını
görmenin bile on yıllarla ifade edilebilecek bir periyoda denk gelmesi
gerektiğine, insan sağlığını ciddi biçimde tehdit
eden durumlarla karşı karşıya olunduğuna ve
yargılama süreci kadar idari soruşturma süreçlerinin, Meclisin
denetim işlevininin anayasal sistem içerisinde anlam ifade ettiğine
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Plan ve Bütçe Komisyonununda Türkiye
Varlık Fonu Raporunun sunulduğu Başbakanlık tezkeresinin
görüşülmesinde kapalı oturuma geçilmesinin nedenini öğrenmek
istediğine, yürütmenin yargı ve yasama üzerindeki vesayetini
kaldırmasını talep ettiğine, yargıya talimat vermenin
Anayasa suçu olduğuna, Türkiyede otokrasi güdümlü bir jüristokrasi
olduğuna ve bunun Türkiyenin ayıbı olduğuna, 23 Ekim
PTTnin 178inci kuruluş yıl dönümünde PTT
çalışanlarına kolaylıklar dilediğine ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Cemal Kaşıkçı
hadisesine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Dargeçitte şehit olan askere Allahtan
rahmet yaralı olan askere acil şifalar dilediğine, yargıyla
ilgili tartışmaların farklı noktalara çekilmesinin bir anlamı
olmadığına, Kaşıkçı cinayetinin tüm çıplaklığıyla
ortaya konuluncaya kadar üzerine gidileceği gibi geçmiş dönemlerde ya
da bu dönemde olabilecek bütün olayların da üzerine gidileceğine
ilişkin açıklaması
27.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Erzincan ili İliç ilçesinde şehit
olan Düzceli Jandarma Uzman Çavuş Furkan Kaplanbabaya Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
29.- Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, Gercüşte PKKlı teröristlerce
şehit edilen askerlere ve şehitlerden Adana ili Yüreğir ilçesi
19 Mayıs Mahallesinden Mahmut Özçakıra Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
30.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, Uşak Milletvekili Özkan Yalımın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun 9 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilere dinî bayramlarda
birer maaş ikramiye vermeyi taahhüt ettiğine ve İYİ
PARTİ Grubunun emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
araştırma önergesine Milliyetçi Hareket Partisinin desteğini
niçin çektiğini öğrenmeye hakları olduğuna ilişkin
açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, tekraren, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun 9 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin
9 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, konuşurken muhataplara
nezaketsizlik etmemeye ihtimam gösterdiğine ve sözlerinin yanlış
anlaşıldığına ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentolarıyla dostluk
grupları kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/51)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, emeklilikte
yaşa takılan vatandaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesi, sorunların çözümü ile açılan yeni
kadrolarla işsizliğin önüne geçilerek yeni istihdam
olanaklarının yaratılması amacıyla 24/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/340) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm ve arkadaşları
tarafından, üçüncü havalimanında yaşanan hak ihlallerinin
araştırılması amacıyla 3 Ekim 2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel ve arkadaşları
tarafından, üniversitelerimizde yaşanan yönetsel, kurumsal ve
kadrosal sorunların tespiti ile çözüm önerilerinin geliştirilmesi
amacıyla 24/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, Uşak Milletvekili Özkan Yalımın
yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Memet Bülent
Karataşın 9 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- SEÇİMLER
A) Sayıştay
Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda
boş bulunan üyeliklere seçim (S.Sayısı: 8)
IX.- MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İYİ PARTİ
Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu tarafından emeklilikte yaş
şartını sağlayamayan vatandaşların
yaşadıkları sorunların incelenerek bu sorunlara
karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/340)
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Fatih
Şahin ve İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın Türk
Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 9)
XI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, gündem dışı
konuşmalar için müracaatların önceliğine göre düzenleme
yaptığına ilişkin açıklaması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Erzincanın İliç
ilçesinde şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Furkan Kaplanbabaya
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
24 Ekim 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türk-İslam
coğrafyasında son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında
söz isteyen Ankara Milletvekili Mustafa Desticiye aittir.
Buyurun Sayın Destici.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin, Türk-İslam
coğrafyasında son dönemde yaşanan gelişmelere ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Kıymetli
Başkanım, sayın Divan, değerli milletvekilleri; öncelikle
sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor; hain PKK terör örgütüyle
mücadele ederken şehadet şerbetini içen şehitlerimizi rahmetle,
minnetle ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun,
mekânları cennet olsun.
Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk ve İslam coğrafyasındaki yangın
hepimizin malumu ancak onlarca yıldır süren ve artarak devam eden
Doğu Türkistandaki yangın diğer bölgeler kadar ülkemizin
gündemini maalesef meşgul etmemektedir. Doğu Türkistanda tarihin
gördüğü en büyük insan hakları ihlalleri gerçekleşirken dünya
uluslarının ve özellikle de Türk ve İslam dünyasının
Çinle çıkar ilişkilerinin bozulması endişesiyle bu
baskı ve zulümleri görmezden gelmeleri canımızı oldukça
acıtmakta ve yüreğimizi yakmaktadır. Milyonlarca insanın
hayatını nefes alamaz hâle getirecek kadar gözü dönmüş bir yönetim
karşımızdayken bizlerin bu zulme sessiz kalması asla ve
kata mümkün değildir. Doğu Türkistan Türklerinin, dillerini
öğrenme, inançlarını yaşama, evlenme ve çocuk sahibi olma
gibi en doğal insan haklarından mahrum edildiklerini, 1 milyon Uygur
kızının ailesinden zorla alınarak fabrika ve tarlalarda
işçi yapıldığını; sadece Uygur kızları
değil, Doğu Türkistanlıların kendi toprağında
işsiz bırakılıp, sürgünde köle gibi
çalıştırılıp toplu katliamlara maruz
kaldıklarını, eğitim adı altında milyonlarca
Doğu Türkistanlı kardeşimizi kamplarda yaşamaya mahkûm
ettiklerini göremeyecek kadar kör mü oldu gözlerimiz? Bahsettiğimiz bu
dramı son zamanlarda ABDnin oyunu olarak bizlere sunma çabasında
olanları da görmekteyiz; iddiaları, bahsedilen bu olayları
Çinin güçlenmesini istemeyen ABDnin uydurduğu haberler olduğu
yönünde. Ölümü, acıyı,
baskıyı, korkuyu bizzat görmüş ve yaşamış olan
milyonlarca Doğu Türkistanlı kardeşimi nereye
koyacağız? Yalanı ve doğruyu algılama biçimimiz, Çin
ve ABD rekabetine mi bağlanmıştır?
Öte yandan, iki ülke arasındaki bu rekabet
yaşanan bu dramın üzerini örtmeye yeter mi? Bu insanlara sormak
istiyorum: Siz kimin tarafındasınız? ABDnin mi, Çinin mi,
yoksa insanlığın mı, vicdanın mı? Dünyanın
gözü önünde umursamadan hukuksuz, kanunsuz ve alenen yapılan bu
katliamların nedeni nedir? Müslüman olmaları mıdır, Türk olmaları
mıdır? Ticari ve siyasi hesaplarınız sonucunda feryat
feryat büyüyen bu zulme kulaklarınızı tıkamanız,
gözlerinizi kapatmanız ve sessizliğe bürünmeniz, zulmedenlerle sizleri
aynı kefeye koyar. Bunu da hiç kimsenin unutmaması gerekir.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Değerli milletvekilleri, dünyanın tüm
ülkelerinde olduğu gibi Türk ve İslam dünyasının lokomotif
ülkesi konumundaki Türkiyede Doğu Türkistan için maalesef yüksek sesler
duyamamaktayız. Basın ilgisiz, Parlamento ilgisiz, STKler ilgisiz,
milletvekillerimizin birçoğu maalesef ilgisiz. Hatta, değerli
vekillerimiz bu konuya o kadar ilgisiz ki bundan bir ay önce Pariste
düzenlenen Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi
Kurultayına sadece şahsım katılmıştır.
Sanırım gönül coğrafyamızın
sınırlarını, Türkiye olarak bizler, tam olarak idrak
edememekteyiz ya da gönül coğrafyamızı gündemlere,
çıkarlara ve diplomatik ilişkilerimize göre her gün revize ediyoruz.
Acaba bu yüzden mi Doğu Türkistan konusunda sessizliğe bürünmekteyiz?
Acaba bu yüzden mi dünyanın en fazla insani yardım yapan ülkesi
olurken Doğu Türkistana kulaklarımızı
tıkamaktayız? Ancak bunlar bizim için bahane değildir. Elimizden
geldiğince ve gücümüz yettiğince bu zulme dur demek için
çalışacağız. Her platformda Doğu Türkistanın hak
ettiği refaha, huzura ve bağımsızlığa
ulaşması için gayret sarf edeceğiz. Doğu Türkistanın
uğruna atılan her adımın adalet, hak ve insanlık için
atılmış bir adım olduğunu aklımızdan
çıkarmayacağız.
Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Hakları Komisyonunun Parlamento çatısı altında Doğu
Türkistanla ilgili çalışmalarını
artırmasını talep ediyoruz. Üyesi olduğumuz tüm asamblelerin
metinlerinde Doğu Türkistan için en azından bir paragraf
ayrılmasını talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Sağ olun.
Kamuoyunda o bölgeye yönelik
farkındalığın artırılması için
yazılı ve görsel basında etkinliğin
artırılmasını, sivil toplum kuruluşlarının
konuya daha fazla eğilmelerini talep ediyoruz. Adaletsizliği azaltmak
isteyen, kısacık hayatına daha fazla anlam katmak isteyen herkes
bu konuda destek olmalıdır.
Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
Doğu Türkistan özel gündemiyle toplanmasını ve Çinin bu
zulümlerini kınamasını da Büyük Birlik Partisi olarak talep
ediyoruz.
Saygıdeğer Başkanım,
kıymetli milletvekilleri; ben bir Türk milliyetçisiyim, Türk-İslam
ülkücüsüyüm ve Türkiye tarihinin hiçbir döneminde ülkücüler, alperenler, Türk
milliyetçileri asla ırkçı ve faşist
olmamışlardır. Irkçılığın ve
faşistliğin imanımızla
uyuşmadığını biz de bilenlerdeniz. Ben hem bir
imam-hatip lisesi mezunuyum hem de ilahiyat fakültesi mezunuyum. Üstünlüğün
takvada olduğunu biz de biliyoruz. Lakin hiç kimse şunu aklından
çıkarmasın: Bu büyük Müslüman Türk milleti on asırdan fazla
İslamın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Burada
mikrofonun açılmasını istiyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Bu asil Türk
milleti on asırdan fazla İslamın
sancaktarlığını yapmış. Türk milleti derken Türk,
Türkmen, Çerkez, Boşnak, Laz, hepsi bu Türk milleti ifadesinin içerisindedir.
Bu millet on asırdan fazla İslamın
sancaktarlığını yapmış,
İlayıkelimetullah için nizamıâlem diyerek üç kıtada at
koşturmuş ve seve seve canlarını vererek şehadet şerbetini
içmiştir. Onun için bu millet takvada üstündür ve ben bunun için gururla
Türküm diyorum, Türk milliyetçisiyim, alperenim, ülkücüyüm ve Türk-İslam
ülkücüsüyüm diyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla, hürmetle ve
muhabbetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Destici.
Gündem dışı ikinci söz, Türkiyede
İmar Yasası, imar hareketleri, ranta dönük yoğunluk
artışları, çarpık yapılaşma ve rant vergisi
taslağı hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Hasan
Subaşına aittir.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşının,
rant vergisi olarak ifade edilen düzenlemeye ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, görevinizde
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Sayın Desticinin
Doğu Türkistanla ilgili hassasiyetine
katıldığımı ifade ederek sözlerime başlamak
istiyorum.
Ben, son günlerde basında çokça çıkan rant
vergisini kentlerimiz için önemli bir tehlike ve tehdit gördüğüm için söz
almış bulunuyorum.
Kentlerle olan süreci şöyle kısaca bir
özetlemek, ifade etmek gerekirse şunu söyleyebilirim: Türkiyedeki tüm
kentlerimizin imar planlarının yirmi otuz yıl önce
yapılmış, merkez tarafından Bakanlıkça onaylanarak
İller Bankası aracılığıyla
yapılmış planlar olduğunu söyleyebilirim. Tabii, yirmi otuz
yıl önce yapılmış planların bugünkü dinamiklere
uyması fevkalade zordur ve uymamıştır da.
Değişikliklerin Bakanlıkça yapılması, merkezden
planlanması son derece zor olduğu için kaçak yapılaşma
şehirlerimizde çok artmıştır. Ancak 1985
yılındaki 3194 sayılı Yasa o dönemde bir devrim
niteliğindeydi çünkü bu yasaya göre belediyeler, belediye meclisleri
merkezde olan yetkiyi kullanabiliyorlardı. Bu, dünyadaki sisteme uygundu
ama Türkiye için bir büyük yenilikti ve devrim niteliğindeydi.
Ardından da aynı Hükûmetçe 1988 yılında Kooperatif
Yasasında bir değişiklik yapılarak kooperatifçilik,
yapı kooperatifçiliği desteklenmişti, büyük ölçüde teşvik
verilmişti. O gün bu değişiklikler uygun olmasına
rağmen bu iki planın birleşmesiyle kentlerimizde çok ciddi bir
yapılanma başlamıştı ve bu yapılanma da maalesef
kentlerin büyük ölçüde bozulmasına neden olmuştu. Çünkü bu
yapılan değişiklikler son derece makul ve doğru olmakla
birlikte, bu değişikliklere belediyelerimiz hazır değildi
maalesef, belediye meclislerimizin ne donanımı ne teknik
donanımı ne de bu konuda bir hazırlığı
vardı, hazırlıksız yakalanmışlardı ve belki
de kentlerimizin en çok bozulma sürecinin yaşandığı
yıllar olmuştur. Zaman içinde kentlerimiz, kent belediyeciliği
büyük ölçüde bu eksiklerini tamamlamaya çalışmıştır.
Benim şöyle bir örnek vermem gerekirse, ben
belediye başkanı seçildiğimde, düşünün, benden önce
Antalyadaki belediye meclisi kararıyla bütün konutlara 1 kat fazladan
verilmişti, turizmi teşvik adı altında da bütün turistik
tesislerin yapılarına da 2 kat hediye edilmişti, hediye gibi
verilmişti. Bu, ruhsatsız olarak belediye meclisinin teşvik
amacıyla verdiği bir yapılaşma modeliydi. Bunun önüne
geçebilmek, bu yoğun yapılaşmanın ve çarpık
yapılaşmanın önüne geçebilmek için kentler büyük gayret sarf
ettiler, donanımını ve teknik bilgilerini ve teknik eksiklerini
giderme çabasında oldular ve de sivil toplum kuruluşlarının
bu konudaki davalarıyla fazladan yoğunluk artışları
engellenir oldu. Kentler pozisyonunu almıştı ve yoğunluk
artışları artık usulsüzlük nedeni olarak görülmeye
başlamıştı ve mahkemelerce de iptal ediliyordu. Ancak son
günlerdeki rant vergisinin -maalesef bir belediyeci olarak şunu
söyleyebilirim ki- bu alınan bütün pozisyonu, kentlerin disiplinini
yeniden berhava edecek, yok edecek bir sistemi getirir endişesindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Toparlıyorum
efendim.
O nedenle, çıkması muhtemel bu rant
vergisine karşı şunu söyleyebilirim ki kentlerimiz için çok
büyük bir tehlikedir hatta bu konudaki usulsüzlüğü, keyfîliği
hazırlamakta bir kılıf olabilir. Çok tehlikeli bir yasa
teklifidir. 2014 yılında da aynı rant vergisi gündeme
gelmişti ama 2015 yılında çetin tartışmalar sonucunda
gündemden çekilmek zorunda kalınmıştı. Dilerim ki bu rant
vergisine ilişkin hazırlıklar kanun teklifi olarak yüce Meclisin
huzuruna gelmez. Bu dileğimi sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Gündem dışı üçüncü söz,
Birleşmiş Milletler Günü münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili
Abdulkadir Karadumana aittir.
Buyurun Sayın Karaduman.
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, 24 Ekim
Birleşmiş Milletler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her birinizi hürmetle muhabbetle
selamlıyorum.
Bugüne kadar yapmış olduğumuz konuşmalar
gibi, bugün ve bundan sonra da hakkın, hukukun ve adaletin yani
yazarın ifadesiyle kamusun namus olmasından sebep, sözün namusunu
korumak ve yüceltmek adına konuşmalarımızı
yapmış olacağız. Bugün de burada gündem dışı
konuşmalarla alakalı, Dünya Birleşmiş Milletler Günüyle
ilgili konuşmuş olacağız.
Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya
Savaşı sonrasında dünya barışını ve
güvenliğini sağlamak ve milletler arasındaki ilişkileri
güçlendirebilmek, kültürel ve ekonomik iş birliğini sağlamak
amacıyla kurulmuştur. Ama ne hazindir ki bugün geldiğimiz
noktada Birleşmiş Milletlerin dünya barışını
sağlamak bir yana, küresel sömürü sisteminin devamını
sağlamaktan, İsrailin yeryüzündeki mevcudiyetini güçlendirmekten
başka bir işlevi kalmamıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
iktidar sahibi olan 5 ülke, 5 devlet bugün yaşadığımız
yeryüzünü dizayn etmektedir. Kurulduğu günden bu yana, Bosnada evler
bombalanırken, yeryüzü işgal edilirken nasıl bir sessizliğe
boğulduysa bugün Yemendeki insanlık suçuna karşı da
aynı sessizliğe gömülmüştür. Barış için bir araya
gelenler, dünyaya barışı getirmek üzere bir araya gelen bu
ülkelerden 5 daimî üyenin 4ü dünyaya en fazla silah satan ülkeler
olmuştur. İsrailin Filistine yaptığı
saldırılar karşısında, Birleşmiş Milletlerin
aldığı 194 sayılı Kararı İsraile
karşı uygulatamamış ve İsrailin Filistinle
alakalı yapmış olduğu zulüm karşısında en
ufak bir adım atamamış bir Birleşmiş Milletler
vardır. Netice olarak da İsrail, bu 5 ülkeden büyük hâle
gelmiştir.
193 üye ülkenin birlikteliği,
barışı bugün yeryüzüne hâkim kılma gayretiyle yapılan
bu birliktelik yeryüzündeki bir avuç insana yapılan bunca zulmü önlemeye
yetmiyor mu? Birleşmiş Milletler kürsüsünden yapılan retoriklerin
Filistinde ve yeryüzündeki barbarlığı daha da
artırmadığını kim söyleyebilir? Ülkemiz,
Birleşmiş Milletler kürsüsünden birkaç fotoğraf karesi ve birkaç
süslü cümleyle küresel sömürü sistemine daha da
yakınlaşmaktadır. Dünya 5ten büyüktür. Bu sözün biz Saadet
Partisi olarak sonuna kadar arkasındayız. Evet dünya 5ten büyüktür
ama Irak ama Libya ama Suriye işgalinde iktidar bu küresel sömürü
sisteminin ve dünya 5lisinin neresindeydi? AK PARTİnin dünya 5lisinin
yanında yer almadığı kaç tane işgal vardır?
Elbette dünya 5ten büyüktür ama unutulmayacak bir
şey var ki Türkiye de 1den büyüktür. Dünyanın 5ten büyük
olmasına, dünyanın 5 kişi tarafından yönetilmesine ve 5
ülkenin dünya insanının kararını vermeye yetkili
olmasına karşı olduğumuz gibi ülkedeki yargının,
ülkemizdeki ekonominin, ülkemizdeki medyanın da tek bir kişi
tarafından yönetilmesine sonuna kadar karşıyız. Ülkemizde
en zengin yüzde 1in toplam servetin yüzde 60ına sahip olmasına
itirazımız vardır. Ekonomik krizi, ülkedeki bu ekonomik krizi
5li çeteye bağlayıp kamu kaynaklarını har vurup harman
savuranlara da itirazımız vardır. Bir dünya mikrobu olan faizi
bir dünya gerçeği olarak görenlere de itirazımız vardır.
İşte bugünlerde fındıkla alakalı konular gündemde.
Kendi ürettiği fındığı İtalyan borsasında
fiyatlandıranlara da itirazımız vardır.
Sonuç olarak, başkasının gözündeki
çöpü görürken kendi gözümüzdeki merteği görmezden gelemeyiz. Eğer biz
bir dünya 5lisinden bahsediyorsak, eğer biz dünyayı yöneten bu 5
kişinin tasallutundan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) ...eğer
dünyayı biz bu 5li çetenin tasallutundan kurtarmak istiyorsak birincisi
D8lerin ivedilikle harekete geçirilmesi ve ülkemiz açısından faizci
kapitalist nizam yerine adil ekonomik düzenin tesis edilmesi gerekmektedir.
Bugün tüm insanlığın saadeti için, zorbalığın,
çifte standardın değil, hakkın ve hukukun üstün tutulduğu
yeni bir dünyaya ihtiyaç vardır.
Hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Akın.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
astsubay ve emeklilerine verilen sözlerin neden
tutulmadığını ve bu sözlerin ne zaman yerine
getirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
1 milyon emekli astsubay ve aileleri AK
PARTİnin üç yıl önce verdiği sözü tutmasını bekliyor.
2015 seçimleri öncesinde Astsubay ve emeklilerinin makam ve görev
tazminatını veriyoruz. dediler, bu söz tutulmadı. Astsubay ve
emeklilerine verilen bu söz neden tutulmadı? Bu söz tutulacak mı?
Verdikleri sözü ne zaman yerine getirecekler? Yoksa astsubay ve emeklilerimizi
gözden çıkardılar ve sözlerini tutmaktan da vaz mı geçtiler?
Sayın Cumhurbaşkanı bu yıl
haziran ayında astsubay ve emeklilerine söz verdi, Göreve
başlangıç dereceleri ön lisans mezunları için 9un 2si, lisans
mezunları için 8in 1ini gerçekleştiriyoruz, hayırlı
olsun. dedi. Hayırlı olsun. diyeli dört ay oldu fakat hiç
hayırlı bir haber yok. AK PARTİ hükûmetleri vatandaşa söz
verip tutmayan ama yandaşları kayıran, yandaşların bir
dediğini iki etmeyen iktidar olarak tarihe geçmiştir.
BAŞKAN Sayın Başevirgen
2.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Turgutlu
Çaldağındaki nikel maden işletmesinin tehdit oluşturmaya
devam ettiğine ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnsanı, çevreyi, doğayı yok
sayan Turgutlu Çaldağındaki nikel maden işletmesi dünyanın
yedi harikası arasında olan en önemli tarım bölgesi Gediz
havzası için tehdit olmaya devam etmektedir. Danıştay 14. Dairesi
daha önce vermiş olduğu iptal kararının bakanlık ve
şirket tarafından temyize götürülmesi üzerine çeşitli
uzmanlık alanlarından 9 kişilik bir bilirkişi heyetiyle
inceleme yapılmasına karar vermişti. Bu bilirkişi
keşfi sonrası hazırlanan raporda 9 kişilik heyet oy
birliğiyle ÇED raporunun yanlış ve yetersiz olduğuna karar
verdi. Ancak mahkeme heyeti ilginç bir karara imza atarak mahkeme
başkanının karşı oyuna rağmen önceki ÇEDi baz
alarak bilirkişi raporunu geçersiz sayıp ÇED iptal davasını
reddetti. Bilirkişilerin sülfürik asit kullanılarak nikel madeni
çıkarılması için hazırlanan ÇED raporu yetersizdir.
kararına rağmen mahkemenin bunu dikkate almaması bir hukuk
skandalıdır. Turgutluda yerin üstü yerin altından daha
zengindir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, bir dönem
FETÖyle şimdi de yeni tarikatlarla kol kola olanların
Andımızla ne derdi olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidar sahipleri Andımızı
okullardan kaldırdığında bunu halkımıza
anlatamadı. Şimdi Danıştayın aldığı
karar var, Andımızın neden okutulamadığını
gene anlatamıyorlar. Bir dönem FETÖyle şimdi de yeni tarikatlarla
kol kola olanların Andımızla ne derdi var? Bunun
yanıtını bilmek istiyoruz. Türküm, doğruyum,
çalışkanım.la ne dertleri var? Yasam, küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.le ne dertleri
var? Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın
yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.le ne
dertleri var? Bunun yanıtını bu halka vermelerini bekliyoruz.
Söyleyemediklerini biz söyleyelim. Varlığım Türk
varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene! diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Şimşek.
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, çiftçiye
ucuz mazotun ne zaman verileceği konusunda Hükûmetten açıklama
beklediklerine ve 2019 yılında taban fiyatlarının sezon
başlamadan önce ilan edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çağrım Tarım
Bakanınadır. Ucuz mazot çiftçiye ne zaman verilecektir, bu konuda
Hükûmetin bir açıklama yapmasını bekliyoruz.
Çiftçinin elinde mısır kalmadı,
mısır taban fiyatı açıklanıyor. Buğday bittikten
sonra buğday taban fiyatı açıklanıyor. Fındık
sezonu başladı, ortada taban fiyat yoktur. Narenciyenin merkezi
Mersindir, limon Erdemlide yetişmektedir. Limonun borsası Ürgüpte
kurulmakta, limonata fabrikaları Bursada açılmaktadır.
Hükûmetin bu politikalardan vazgeçerek öncelikle Mersine soğuk hava
depoları, narenciyeyle ilgili fabrikalar açmasını, narenciye
tesisleri açmasını ve bunun ihracatını teşvik
etmesini, ihracata teşvik vermesini ve 2019 yılında da
artık yaptığı bu yanlışlardan vazgeçerek taban
fiyatlarını sezon öncesi açıklamasını bekliyoruz. On
altı yıllık bir iktidar sezonda taban fiyat
açıklayamıyor. Bu kadar beceriksizlik olmaz. Hükûmeti 2019
yılında taban fiyatlarını sezon başlamadan önce
açıklamaya davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, on altı yıldır ülkeyi yönetenlerin
beceriksizliklerinin ve kandırılmalarının bedelini bu
milletin ödediğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
On altı yıldır ülkeyi yönetenlerin
beceriksizliklerinin ve kandırılmalarının bedelini hep bu
millet ödüyor. Ekonomik krizden çıkmak için önce milletin yastık
altına göz diktiniz, sonra çiftçinin, esnafın bankalarına göz
diktiniz, cumhuriyetin fabrikalarına göz diktiniz, ormanlara,
ağaçlara göz diktiniz, Büyük Atatürkün mirasına göz diktiniz,
engelli maaşlarına göz diktiniz, son olarak da kadınların
nafakalarına ve yaşlı amcalar evlenemiyor bahanesiyle
kadınlarımızın dul maaşlarına göz diktiniz.
Artık elinizi de gözünüzü de bu milletin cebinden çekin diyorum.
BAŞKAN Sayın Kayan
6.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın,
Kırklarelinin Pehlivanköy ilçesine bağlı Yeşilpınar
köyünde bulunan ve sel gelmesiyle hasar gören köprünün derhâl
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Başkan, sorum Su İşleri Bakanına: Kırklarelinin
Pehlivanköy ilçesine bağlı Yeşilpınar köyünden geçen dere
üzerinde bulunan 30 metre uzunluğunda üst menfezli köprü büyük bir sel
gelmesiyle hasar görmüştür. Köprünün perde ayaklarından birisi komple
yıkılmıştır. Köprü, Yeşilpınar köyü ile
derenin karşısındaki 2.500 dönümlük çeltik arazisini birbirine
bağlamaktadır. Köprüden geçiş tehlikeli olduğundan köylüler
Doğanca, Pehlivanköy, Demirköy, demir yolu, Ergene Nehri, Akarca köyü,
Kadriye köyü ve tekrar Ergene üzerinden geçerek çeltik alanına
ulaşmaktadırlar. Mesafe yaklaşık gidiş-geliş 50
kilometredir. Her gün vatandaşımız 50 kilometre yol katetmekte,
tarlalarını bu şekilde işlemeye zorlanmaktadır.
Traktör saatte 10 litre mazot yakıyor, 2 saatte 20 litre, her gün 40 köylü
yaklaşık 80 litre mazotu boşuna harcamaktadır. Tabii Afet
Fonundan bu köprünün derhâl yapılması lazımdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
7.- İstabul Milletvekili Turan Aydoğanın,
ataması yapılmayan öğretmenlerin yaşadıkları
sorunlara ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Son günlerde sıklıkla ataması
yapılmayan öğretmenlerin intihar haberlerini okuyoruz.
EĞİTİMSENin verilerine ve gazetelere yansıyan haberlere
göre son bir yıl içerisinde 54 öğretmen, ataması
yapılmadığı için maddi ve psikolojik sorunlar nedeniyle intihar
etti. 400 binin üzerinde atama bekleyen öğretmen var. Resmî verilere göre
117 bin öğretmen açığı var. Hükûmet ise sadece 20 bin
öğretmen alacağını açıkladı. Üstelik bu
öğretmenler kadrolu değil sözleşmeli olacak. Böyle bir
eğitim ve insan kaynakları planlaması olmamalı. Sadece
üniversite mezunu sayısını artırmayı amaçlayan bir
eğitim planlaması karşımıza böylesine toplumsal
sorunlar çıkarabiliyor. Buradan Hükûmete sesleniyorum: Bu
öğretmenlerin yaşadıkları sorunları kısmen
giderebilmek için en azından ihtiyaç duyulan 117 bin öğretmenin
kadrolu olarak atamasını artık yapın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
8.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, açlık
sınırında yaşayan vatandaşların daha ne kadar
tasarruf edeceklerini, tasarruf edilecek ödenekler arasında
sağlık yatırımlarının olup olmadığını,
Hatay ili Dörtyol, Defne ve Arsuz ilçe devlet hastanelerinin
inşaatlarına devam edilip edilmeyeceğini Hükûmetten
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Bir insan
yaşamını devam ettirmesi için sofrasından ve
sağlığından tasarruf edemez. Vatandaşlarımız
zaten açlık sınırında yaşıyor, daha ne kadar
tasarruf edecekler? Bu bağlamda, tasarruf edilecek ödenekler arasında
sağlık yatırımları var mıdır? Vatandaşlarımız
tasarruf tedbirlerine takılmadan ameliyat olabilecekler midir?
Sağlık Bakanlığının yatırım
programında olan Hatay ilimizin Dörtyol, Defne ve Arsuz ilçe devlet
hastaneleri devam edecek mi, inşaatları olacak mı? Bu
yatırımlarla ilgili taslak bütçede ne kadar ödenek
ayrılmıştır? Bu konuda Hükûmetten açıklama bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
9.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursada 65
yaş üstü vatandaşların şehir içi toplu taşıma
araçlarından faydalanabilmek için seyahat kartı çıkartmak
zorunda olduklarına ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
12 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6495 sayılı Kanunla,
65 yaş üstündeki vatandaşlara demir yolları ve deniz
yollarının şehir içi hatlarında ve şehir içi toplu
taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak, demir yolları ve deniz
yollarının şehirler arası hatlarında ise yüzde 50
indirimli seyahat hakkı getirilmiştir. Hâl böyleyken, İzmir ve
Eskişehirde yaşayan 65 yaş üstü vatandaşlar sadece kimlik
kartlarıyla seyahat ederken, Bursada ilave seyahat kartı
çıkarmak zorundalar. Bursada 65 yaş üstü vatandaşlar şehir
içi toplu taşıma hizmetlerinden en fazla günde 6 defa
yararlanabilmektedirler ve
sınırlandırılmıştır. Bursada ilave seyahat
kartı için her yıl 65 yaş üstü vatandaşlar vize ücreti
ödemek zorundadır. Diğer şehirlerde ikamet eden 65 yaş üstü
vatandaşlar Bursaya geldiklerinde şehir içi
ulaşımından ücretsiz olarak yararlanmaları için ayrıca
seyahat kartı çıkarmak zorundalar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
10.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Andımızla ilgili Danıştay 8. Dairesinin vermiş
olduğu kararın neden hemen uygulanmadığını
öğrenmek istediğine ve Andımızın derhâl okullarda
okunmasının sağlanmasını Millî Eğitim
Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Millî Eğitim Bakanına
soruyorum: Andımızla ilgili olarak Danıştay 8 inci
Dairesinin vermiş olduğu kararı mevzuata uygun olması
nedeniyle destekliyorum ve hemen hiçbir gerekçe belirtilmeden uygulamaya
sokulmasını istiyorum. Çözüm süreci içinde verilen bu yasaklama kararında
kamu yararının olmadığı görülmüş ve yargımız
yasaklama kararını iptal etmiştir. Ayrıca,
Andımızın kaldırılması terörü de hiçbir
şekilde bitirmemiştir. Eğitimde Andımızın önemli
bir yerinin olduğu bir gerçektir. Mahkemelerin vermiş olduğu
terörist Brunson kararını uygun buluyorsunuz da Andımızla
ilgili bu kararı neden hemen uygulamıyorsunuz, bunun
cevabını istiyorum. İstiklal Marşımız ortak
paydamızdır, buna itirazımız yok. Bunu gerekçe göstererek
yine ortak paydamız olan Andımızı hafife almak, önemsiz
gibi göstermek kamu vicdanını sızlatmış, bütün
milletimizi üzmüştür. Bu nedenle, Millî Eğitim Bakanının
hiçbir gerekçe göstermeden Andımızın derhâl okullarda
okunmasını sağlamasını önemle ve hassaten talep
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Gebze OSB
ile Darıca Sahil arasındaki metro hattının temelinin
atıldığına ve bu projeyi Kocaeline kazandıran
Büyükşehir Belediye Başkanına teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin öz
kaynaklarıyla Gebze OSBlerden Darıca sahile kadar metro
hattının temelini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız Sayın Binali Yıldırım Beyin
iştirakiyle cumartesi günü attık. Yüksek teknolojiye sahip,
sürücüsüz, güvenli, geliştirilebilir olarak tasarlanan, tek yöne 15,6
kilometre, toplam 31,2 kilometre uzunluğunda iki tüpten oluşan ve 12
istasyonu bulunan metro hattının tamamı yerin altında olup
maliyeti 5 milyar TLdir. 2022de hizmete girecek olan metroyla kent merkezine
ve sanayi bölgelerine hızlı erişim sağlanacak, şehir
içi trafiği yükü asgari düzeye indirilecektir. 64 bin yolcu
taşıma kapasitesine sahip metro hattı, Kocaeli ulusal ve
uluslararası kara, hava raylı sistemleri İstanbula entegre
edecektir. Ulaşım açısından böyle önemli bir projeyi
kentimize kazandıran Büyükşehir Belediye Başkanımıza
ve ekibine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
12.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, saray ve
beslemelerinin bir eli yağda bir eli baldayken parasızlıktan
doktor kontrolüne gidemeyen insanların hayatını
kaybettiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Saray ve beslemelerinin bir eli yağda bir eli
baldayken yurdum insanı parasızlıktan kontrole gidemediği
için hayatını kaybediyor. Bakar mısınız habere: 17
yaşındaki Dilarayı şeker değil yoksulluk öldürdü.
Bakar mısınız 17 yaşındaki Dilaranın doktorunun
paylaşımına: Evet, bizim hastamızdı. Türkiyenin
gerçeği. İsveçte yüzde 95 sensör kullanırken, bizde yüzde kaç
yol parasından dolayı kontrole gelemiyor? Daha öğreneli on
beş dakika oldu. Bilmiyorum iyi mi ettim, doğru mu dedim? Şimdi
gidip ağlamak istiyorum. İyi ettin İlknur Hocam, iyi ettin.
Umarım yurdum insanı bu haldeyken doktorlara Hayati önem
taşımıyorsa ameliyat yapmayın. diye genelgeler gönderen bu
zalim iktidar da vicdana gelir ama hiç zannetmiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
13.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Gününü
kutladığına, Andımızdaki temanın birliğe
değil ayrılığa kapı açtığına
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birleşmiş Milletler Gününü kutluyorum.
İnsan vücudundaki düzen ile evrendeki düzen
aynı sistemle kurulmuştur. Bütün kâinat, içindekilerle beraber,
aynı şeyden yaratılmıştır. En büyük bir gök cismi
ile en küçük bir canlının yapı taşları arasında
hiçbir fark göremeyiz. Bir kuşun kanadındaki tüyde kullanılan
hidrojen atomu ne ise Hydra Galaksi kümesindeki bir galaksinin içinde dönüp
duran bir toz bulutundaki hidrojen atomu da tıpatıp onun
aynısıdır. Başka bir deyişle: Her bir atom
parçacığı, onunla bir kâinat kurulacak şekilde
düzenlenmiştir. En küçük bir zerrede bütün bir evrenin projesi
saklıdır. Hepsinde de bir birliğin ve bir birin damgası
vardır. Irkların, renklerin ve dillerin ayrı olması
birliğimize zarar verecek alanlara çekilmemelidir. Hepimiz biriz ve
birdeniz. Andımızdaki tema birliğimize değil
ayrılığımıza kapı açmaktadır.
BAŞKAN Sayın Taşkın
14.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Birleşmiş Milletlerin, 73üncü kuruluş yıl dönümünde,
insanların barış beklentisini karşılamaktan
uzaklaştığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
24 Ekim, Birleşmiş Milletler
Teşkilatının 73üncü kuruluş yıl dönümüdür.
Birleşmiş Milletler 1945 yılında dünya
barışını ve güvenini korumak, ekonomik, toplumsal, kültürel
bir iş birliği oluşturmak amacıyla uluslararası bir
örgüt olarak kurulmuştur. Günümüzde 196 üyesi olan Birleşmiş
Milletlerin insanların barış beklentisini
karşılamaktan uzaklaştığı da bir gerçektir.
Özellikle Güvenlik Konseyi sadece 5 üyenin çıkarlarına hizmet eden,
bütün dünyada yaşanan zulümlere seyirci kalan bir yapıya
bürünmüştür. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan Dünya 5ten büyüktür. diyerek bu çarpıklığı
dile getirmiş ve insanlığın ortak vicdanının sesi
olmuştur. Güvenlik Konseyi, tamamı aynı hak ve yetkilere sahip
20 ülkeden oluşan, temsil oranı yüksek, daha demokratik ve etkili bir
yapıya dönüştürülmeli diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sancar
15.- Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancarın,
Denizli-Aydın Otoyolu Projesinin dördüncü kez ertelenmesi konusunda
Ulaştırma Bakanının bilgilendirmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın
Ulaştırma Bakanına sorum: Şubat ayında dönemin
Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı tarafından makamında
imzalanan sözleşme gereği -Aydın milletvekilleri ve Denizli
milletvekillerinin de hazır bulunduğu- yapılacak olan
Denizli-Aydın otobanı dördüncü kez ertelenmiştir. Her seferinde,
her seçim önünde AK PARTİnin otoban müjdesi verdikten sonra tekrar bunu
ertelemesi ve ötelemesi ekonomik krizin bir getirisi midir? Denizli, Aydın
gibi en önemli yol lokomotifinde olan kara yolunun, otobanın ihmal
edilmesi, önemsenmemesinin ana sebebi nedir? Bununla ilgili tekrar erteleme
yapılacak mıdır? Denizlililer kaç defa daha otoban müjdesi
bekleyecekler? Bununla ilgili Ulaştırma Bakanımızın
bizleri bilgilendirmesini ve artık gerçek bir tarih var ise bunu dile
getirmelerini önemle arz ediyoruz. Denizli-Aydın otobanı
Denizlililerin, Aydınlıların, İzmirlilerin ve
Antalyalıların önemle beklediği, çok ciddi bir kara yolu olup
şu anda bu bağlantıdan dolayı birçok trafik kazası da
bu bölgede gerçekleşmektedir. Bilgilerinize
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kaya
16.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, ÇAYKURda
çalışan mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bilindiği gibi, ÇAYKURda 9.000-9.500 mevsimlik
işçi arkadaşımız çalışmaktadır. Bu işçi
arkadaşlarımız senenin altı ayı
çalıştırılmakta, altı ayıysa
çalıştırılmamaktadır. Türkiye'nin içinde
bulunduğu ekonomik koşulları izlediğimiz zaman Türkiye'de
bugün on iki ay çalışan insanlar geçinemezken altı ay
çalışan insanların geçinmesi nasıl beklenebilir? Burada
ciddi bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz ve bu
insanların on iki ay çalışabilecek düzeyde iş sahibi
yapılmasını talep ediyoruz.
Ayrıca, bugün senede altı ay çalışarak
yani yüz seksen gün çalışarak yedi bin iki yüz gün
sigortalılık gününü doldurmaları ve emekli olmaları mümkün
olmamaktadır. Bu haksızlığın da düzeltilmesini talep
ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
17.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
24 Ekim Osmaniyenin il oluşunun 22nci yıl dönümünü
kutladığına ve Osmaniyede sosyal, kültürel, ekonomik anlamda
büyük değişimler gerçekleştirildiğine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
24 Ekim 1996 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanan 4200 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyetimizin
80inci ili olan Osmaniyemiz sosyal, kültürel ve ekonomik olarak büyük
değişimler göstermekte ve her geçen yıl ülke ekonomisine daha
fazla katkı sağlamaktadır. Yirmi iki yıl içerisinde
OSBleri ve kamu binalarıyla, üniversitesiyle, merkez ve ilçe
hastaneleriyle, altyapı ve üstyapı çalışmalarıyla
önemli mesafeler katetmiş, il olmasından bugüne hemen her alanda
oldukça büyük gelişmeler göstermiştir. Son on altı yıldır
AK PARTİ iktidarı olarak Osmaniyenin, Kadirlinin, Düziçinin,
Bahçenin, Sumbasın, Hasanbeylinin ve Toprakkalenin daha da
gelişmesi için gayretle çalışmaya devam ediyoruz. Daha önce
özellikle tarım ve hayvancılıkla anılan bu güzel
coğrafyayı sanayide, sağlıkta, sporda, ulaşımda,
eğitimde, bilimde, adalette, enerjide, turizmde, sosyal hizmetlerde ve
modern şehircilikte tüm Türkiyeye örnek bir hâle getirmeye
kararlıyız. Bunu başaracağımızdan hiç kimsenin
kuşkusu olmasın. Yüreğimizdeki inanç ve milletimizdeki birlik
ruhunun verdiği şevkle Osmaniyemizin yirmi iki yıl sonra bugün
il oluşunun yine bu Meclisten kutlama şerefini biz milletvekillerine
veren tüm hemşehrilerimize sonsuz teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taytak
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın,
Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesi sınırlarında bulunan Eber
Gölünün kurumasıyla vatandaşların mağdur olduğuna ve
bu konunun takipçisi olacağına ilişkin açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Afyonkarahisar ilimiz Bolvadin ilçesi
sınırlarında bulunan Eber Gölü Eber kasabasının
sınırlarında Türkiye'nin 12nci büyük gölü ve ülkenin en büyük
11inci tatlı su kaynağıdır. Göl endemik türler ve göçmen
kuşların yuvalama alanı olmasından dolayı özeldir. Aşırı
su kullanımı, kendisini besleyen su kaynaklarının
kesilmesi, yapılan barajlar ve sondajların etkisiyle tamamen
kurumuş gölden geriye kırık sandallar kalmıştır.
Gölden elde edilen kamışlar yalıtım malzemesi olarak yurt
dışına ihraç edilirken köy halkı balıkçılık
yaparak da ekonomisine katkı sağlıyordu. Vatandaş geçim
kaynağı olan gölün kurumasıyla mağdur bir durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Yaklaşık
10 bin dekar arazi de tarıma elverişli durumdadır. Bu arazilerin
bir an evvel tarıma açılması için yetkililerin harekete
geçmesini, vatandaşın mağduriyetinin giderilmesini bekliyor, bu
konunun takipçisi olacağımı belirtiyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz...
19.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
Hakkâride şehit edilen Piyade Onbaşı Sedat Kasap ile Mardinde
şehit edilen Uzman Onbaşı Muhammet Çobana ve Erzincanda
şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Furkan Kaplanbabaya Allahtan rahmet
dilediğine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörün kökünü kazıyacak
güce sahip olduğuna ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, yurt genelinde devam
eden operasyonlar esnasında Hakkâri Şemdinlide Piyade
Onbaşı Sedat Kasap ve Mardin Dargeçitte Uzman Onbaşı
Muhammet Çoban PKKlı teröristler tarafından ağır
silahlarla açılan ateş sonucu şehit edildi. Erzincan
İliçte ise meydana gelen trafik kazasında Uzman Çavuş Furkan
Kaplanbaba şehit oldu. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
acılı ailesinin ve büyük Türk milletinin başı sağ
olsun. Bu topraklarda bin yıldır şehit veriyoruz, vermeye de
devam ediyoruz, gerekirse hepimiz şehit olmaya hazırız. Türkiye
Cumhuriyeti devleti çok güçlü ve büyüktür, her türlü terörün kökünü
kazıyacak güce ve cesarete sahiptir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ne mutlu Türküm diyene!
BAŞKAN Sayın Kaplan...
20.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, on
altı yıllık AKP iktidarında birçok fabrikanın
kapanması, binlerce işçinin işinden olması ve birçok
esnafın kepenk kapatması konusunda AKP iktidarının ne
yapmayı düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiyede sanayisiyle, zanaatkârlarıyla,
fabrikalarıyla, yemekleriyle ünlü işçi kenti, sanayi kenti,
zanaatkârlar kenti Gaziantep şimdi kara kara düşünüyor.
Fabrikalarını devlet desteği olmadan, kendi imkânlarıyla
yapan Gaziantep, üzümü, fıstığı, baklavası, yemekleri,
biberi, pamuğu, Barak Ovası, İslahiye Ovası, Araban
Ovasıyla birbirini tamamlayan, kendi yağında kavrulan bir kent
idi. On altı yıllık AKP iktidarında birçok fabrika
kapandı, binlerce işçi işinden oldu, ekmeğinden oldu, birçok
esnaf kepenk kapattı. Çiftçi ürünleri geçen yılların
fiyatlarının altında, maliyet girdileriyse 2 kat olmuş
durumda. Mazot, ilaç ve gübre fiyatları uçmuş, zanaatkârlarıyla
ünlü Küsget esnafı siftahsız iş yerlerini kapatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
İRFAN KAPLAN (Devamla) Acaba on altı
yıllık AKP iktidarı Gaziantep için ne yapmayı
düşünüyor?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Öçal.
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın,
yetmiş üç yıl önce kurulan Birleşmiş Milletlerin
kuruluş amacıyla çeliştiğine, Türkiye olarak
mazlumların yanında olmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yetmiş üç yıl önce 51 ülkeyle
Birleşmiş Milletler kuruldu. Amacı, evrensel
barışı, uluslararası güvenliği ve
dayanışmayı sağlamaktı. Ancak, gelinen noktaya
baktığımızda pek de böyle olmadığını
görüyoruz. Bugün Birleşmiş Miletler veto hakkına sahip 5 üyenin
çıkarlarına hizmet eden, zulümlere seyirci kalan bir yapıya
bürünmüştür. Geçmişte Bosnada, Ruandada, Somalide; yakın
tarihte Myanmarda, Filistinde, Suriyede yapılan katliamlar
Birleşmiş Milletlerin gözü önünde gerçekleşmiştir.
Kınamanın ötesine geçmeyen -hatta
teşvik edici açıklamalarla- Birleşmiş Milletler
kuruluş amacıyla çelişmektedir. Tüm dünya arkasını
dönse bile, Türkiye olarak bizler; diline, dinine, ırkına, rengine
bakmadan, mazlumların yanında olmaya devam edecek, zulmün her
türlüsüyle mücadele edeceğiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
söz talep eden grup başkan vekillerine yerlerinden ikişer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Yavuz Ağıralioğlu Bey
AYHAN EREL (Aksaray) İki dakikaya gelir.
BAŞKAN Peki.
O zaman Erhan Bey, Sayın Usta
22.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, terörün can
almaya devam ettiğine, Mardin ve Erzincandaki şehitlere, kırk
üç yıl önce şehit edilen Türkiyenin Viyana Büyükelçisi Daniş
Tunalıgile, Türkiyenin Paris Büyükelçisi İsmail Ereze ve makam
şoförü Talip Yenere, otuz dokuz yıl önce şehit edilen ülkücü
Şerafettin Karcıya Allahtan rahmet dilediğine, 25 Ekim
Âşık Veyseli 124üncü doğum yıl dönümünde, 25 Ekim Ziya
Gökalpi 94üncü ölüm yıl dönümünde rahmetle andığına,
açıklanan 2023 Eğitim Vizyonuna ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Maalesef terör can almaya devam ediyor. Dün
Dargeçitte çatışmada, PKKlı teröristlerle güvenlik güçlerimiz
arasında geçen çatışmada 1 askerimiz şehit oldu, 2
askerimiz de yaralandı.
Ayrıca, Erzincandan da yine kahreden bir haber
geldi; 1 askerimiz şehit, 3 askerimiz de yaralandı.
Ben şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, ayrıca, bundan
kırk üç yıl önce, Türkiyenin Viyana Büyükelçisi Daniş
Tunalıgil ve Türkiyenin Paris Büyükelçisi İsmail Erez Ermeni
teröristlerce şehit edilmiştir. Ayrıca yine Pariste makam
şoförü Talip Yenerin şehadeti vardır. Ben bu şehitlerimize
de Cebab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Ayrıca, bundan otuz dokuz
yıl önce ülkücü Şerafettin Karcı komünist militanlarca kalbinden
vurularak şehit edilmiştir. Bütün şehitlerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyoruz.
25 Ekim tarihi -yarın Genel Kurulun
olmayacağını varsayarak bugünden bu konuyu da zikretmek istedim-
Türk kültürünün iki abide şahsiyetinden birisinin doğum,
diğerinin ise vefat tarihi.
Bunlardan birincisi, 25 Ekim 1894 tarihinde hayata
gözlerini açan Âşık Veyseldir. İnsanlık mirasına
önemli katkıları olan Âşık Veysel millî kültürümüz
açısından da önemli bir yere sahiptir. Veyselin
mısralarında insanlığa giden yolda vatan, millet ve Türklük
duyguları yoğun bir şekilde görülmektedir. O, içine
doğduğu topluma hayırlı bir evlat olduğu gibi yol
gösterici duruma da gelmiştir. Türk adı bana babamdan mirastır/
Daha bundan başka adı neyleyeyim. demiştir. Yine bir başka
şiirinde Bilirsem Türklüğün var kıymetini/ Vatanım,
milletim bana kâfidir. diyen büyük ozanımız Türklük gurur ve
şuurunun, Türklük aşkının sevdalısıdır. Öyle
sanıyorum ki Andımızın
tartışıldığı şu günlerde büyük
ozanımızı anlayarak okumak, onun mısralarıyla
kendimizi sıygaya çekmemiz yetecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Diğer bir abide şahsiyetimiz, 25 Ekim 1924
tarihinde büyük mütefekkir, sosyolog, Türkçülük akımının önde
gelenlerinden, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün fikir
babam olarak ifade ettiği Ziya Gökalpin de vefat tarihidir. Kendisi 49
yaşında, gencecik yaşında hayata gözlerini yummuştur
ancak geride büyük eserler bırakmıştır.
Ben hem Âşık Veyseli hem de Ziya Gökalpi
şükranla, minnetle, rahmetle anmak istiyorum.
Sayın Başkan, dün Millî Eğitim
Bakanı 2023 Eğitim Vizyonu çalışmasını
açıkladı. Tabii, böyle bir çalışmanın
yapılması öncelikle takdire şayandır, onu ifade etmek
isterim. Ancak, küçük birkaç değerlendirmem olacak.
Öncelikle, tabii, böyle bir vizyon
çalışmasının döneminin belki biraz daha uzun olması
beklenebilirdi.
İkinci husus: Benim daha önce Meclis
konuşmalarım da var, okul öncesi eğitim ile ekonomik
kalkınma arasında ciddi bir ilişki olduğunu görüyoruz. Okul
öncesi eğitimle ilgili daha iddialı hedeflerin konulmasını
bekleriz, bence böyle bir revizyon burada mutlaka gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Bitiriyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
ERHAN USTA (Samsun) 5 yaş zorunlu bu vizyon
çalışmasında, oysa OECD ülkelerinde, 2016 rakamlarını
söylüyorum, yüzde 95tir 5 yaşta okullaşma oranı, Türkiye'de
yüzde 70 civarındadır. Türkiye de fena değil aslında
baktığımızda. 4 yaş için OECD ortalaması yüzde
84, bizde yüzde 34. Bunun daha iddialı olması yani 5 yaşı
değil de 4 yaşı, 3 yaşı hedeflemesi mutlaka
gerekmektedir diye düşünüyorum.
Diğer bir husus da sözleşmeli
öğretmenlerin sözleşme süresi altı yıldan dört yıla
indiriliyor bu vizyon çalışmasında. Böyle bir
çalışmada bu belirgin olmayan, karmakarışık bir statü
olan bu sözleşmeli öğretmenlik statüsünün tamamen kaldırılması
çok daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.
Son olarak da Sayın Bakan Millî Eğitimde
117 bin öğretmen açığı olduğunu beyan ediyor ama
atamalarla ilgili bir projeksiyonu bu çalışmada göremiyoruz. Oysa bu,
hem şu anda atama bekleyen öğretmenlerimiz açısından hem de
öğretmenlik mesleğini tercih edecek çocuklarımız, gençlerimiz
açısından son derece önemli bir husustur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim. Ben
fazla da istismar etmek istemiyorum.
BAŞKAN Estağfurullah.
ERHAN USTA (Samsun) Eğitim planlaması
diyoruz, eğitim istihdam planlaması diyoruz, gençlerimize hakikaten
uzun dönemde vizyon verecek çalışmalar yapmamız lazım.
Hangi alanda iş sahibi olabileceklerse o alanların net olarak belli
olması lazım. Özellikle devletin açacağı kadroların bu
anlamda belirli olması lazım. Bunların açıklanması ve
bu yapılan açıklamalara da uyularak bir plan çerçevesinde bu
eğitim istihdam planlamasının yapılması son derece
yerinde olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bilgen
23.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Âşık
Veyseli saygıyla andığına, millî eğitim
politikalarında bir modeli denemenin, sonuçlarını görmenin bile
on yıllarla ifade edilebilecek bir periyoda denk gelmesi gerektiğine,
insan sağlığını ciddi biçimde tehdit eden durumlarla
karşı karşıya olunduğuna ve yargılama süreci
kadar idari soruşturma süreçlerinin, Meclisin denetim işlevininin
anayasal sistem içerisinde anlam ifade ettiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben de Âşık Veyseli saygıyla, rahmetle anarak başlamak
istiyorum. Anadolu coğrafyasında
farklılıklarımızla birlikte yaşamayı, farklı
inançları, farklı kültürleri çatıştırmadan ama
hepsinin de kendi değerlerini, inançlarını, kimliklerini,
kültürlerini koruyarak birbirine saygıyla, hoşgörüyle birlikte
yaşamayı kültürüne, müziğine, sözüne yansıtan bir isim; bir
kez daha anmak istiyorum.
Millî Eğitim Bakanlığının
girişimi şüphesiz yeni bir umut, yeni bir beklenti olarak kamuoyu
gündemine girdi ama millî eğitim politikalarıyla ilgili galiba
şunda bir netliğe varmak gerekiyor: Millî eğitim
politikalarında bir modeli denemenin, test etmenin ve
sonuçlarını görmenin bile on yıllarla ifade edilebilecek bir
periyoda, bir zaman dilimine denk gelmesi gerekiyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki
sadece son on beş, on altı yılda bile defaten model denemesi,
model tartışması, model uygulama, test etme girişimiyle
karşı karşıya kaldık. Burada tabii ki millî
eğitim politikasının genel amaçlarıyla ilgili sorunlar
yaşadığımız sonuçları itibarıyla ortada, çok
net; yetiştirdiğimiz insan tipi ve bunun toplumsal sonuçları,
karşılıkları ortada ama ne olursa olsun yanlış bir
modeli bile uzun soluklu uygulamak ve gerçek bir yüzleşmeyi
gerçekleştirmek zorundayız ama üç yılda bir, beş yılda
bir, her bakan değiştiğinde, hatta bakanın kendi içinde,
aynı dönem içerisinde birkaç kez farklı modeli uygulamaya
kalkmanın faturası çok ağır çünkü o modelin
yanlışlığını bile görmeye süre yetmiyor, güç
yetmiyor; bu sefer iki dönem sonra geri başa saran, bir önceki
bakanın uygulamasını tekrar deneyen bir durumla karşı
karşıya kalıyoruz.
Yine kamuoyuna yansıyan, insan
sağlığıyla doğrudan ilgili, tuz içerisinde plastik
maddelerle ilgili ciddi bir bilgi var, yetkililer de bunu reddetmiyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars)
ama ürünleri en
azından markalar itibarıyla açıklamamayı tercih ediyorlar.
Daha önce suyla ilgili benzer tartışmalar olmuştu, insan
sağlığını ciddi biçimde tehdit eden durumlarla
karşı karşıya olduğumuz ortaya
çıkmıştı. Şimdi tuzla ilgili bir açıklama
yapmamanın evet ticari rekabet açısından anlaşılabilir
boyutu var ama tedbir nedir, en azından önleyici nasıl bir müdahale
var, bunu bilmek istiyoruz.
Sayın Başkan, çok uzatmayacağım.
Bir de dün Ankarada görülen ve Diyarbakırda 5 Haziran 2015te HDP
mitinginde seçimden iki gün önce gerçekleşen patlamayla ilgili
-hayatını kaybedenler vardı, yüzlerce yaralı vardı- bu
dava yine aralık ayına ertelendi. Yani üzerinden geçen üç buçuk
yıla rağmen ne ciddi bir idari soruşturma ne etkin bir
yargılama süreci var. Elbette ki o patlamayla daha ciddi yüzleşseydik
sonrasında belki Suruç, belki gar, belki İstanbuldaki
havaalanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) -
patlamaları gibi
çok sayıda patlama belki gerçekleşmeyecekti ciddi tedbirler
alınsaydı. Bütün bunlar sadece yargı
bağımsızlığıyla izah edilebilecek bir durum
değil, şüphesiz idari soruşturma süreçleri de, Meclisin denetim
işlevini yapması da en az yargılama süreci kadar anayasal sistem
içerisinde bir anlam ifade ediyor, en azından vicdani ve toplumsal bir
sorumluluk var.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Altay
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Plan ve
Bütçe Komisyonununda Türkiye Varlık Fonu Raporunun sunulduğu
Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesinde kapalı oturuma
geçilmesinin nedenini öğrenmek istediğine, yürütmenin yargı ve
yasama üzerindeki vesayetini kaldırmasını talep ettiğine,
yargıya talimat vermenin Anayasa suçu olduğuna, Türkiyede otokrasi
güdümlü bir jüristokrasi olduğuna ve bunun Türkiyenin ayıbı
olduğuna, 23 Ekim PTTnin 178inci kuruluş yıl dönümünde PTT
çalışanlarına kolaylıklar dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, an itibarıyla Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda çalışmalar var malum. Türkiye Varlık Fonu
Raporunun sunulduğu Başbakanlık tezkeresinin
görüşülmesinde kapalı oturum istemiş çoğunluk partisi.
Bundan muratları nedir bunu öğrenmek istiyoruz. Ne
kaçırılıyor, kimden kaçırılıyor, niye
kaçırılıyor bunu bilmek istiyoruz. Yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kapalı oturumda görüşeceği işler var,
komisyonların da kapalı oturumda görüşeceği işler var
ama Türkiye Varlık Fonu Raporunun kapalı oturumda görüşülmesi
bence bir ayıbın örtülmesiyle ilgilidir, niyet budur diye
düşünüyorum, bunu da kamuoyuna beyan etmek istiyorum; bir.
Sayın Başkan, ikincisi, gelenektir,
liderlerin, devlet büyüklerinin ulusa sesleniş programları
vardır geçmişten beri. Son zamanlarda yeni bir âdet çıktı.
Yargıya sesleniş programları yapılıyor Beştepede
ve her vesileyle Beştepeye yargı mensupları toplanıyor,
cübbeler ilikleniyor ve yargıya fırça, yargıya şikâyet,
yargıya talimatlar yağdırılıyor. Yasama
organının bir üyesi olarak, kuvvetler ayrılığı
prensibine inanan ve savunan bir insan olarak bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Bunu her vesileyle gündemde tutma
anlayışımızı sürdüreceğiz. Şunun için
sürdüreceğiz: Bir ülkede yargı, kararlarını verirken
Yürütmenin başı nasıl değerlendirir bu kararı, bu
karara karşı yürütmenin başı nasıl bir refleks
gösterir? düşüncesiyle karar alır hâle gelmişse bu ülkede
artık etin değil tuzun koktuğu noktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben Recep Tayyip
Erdoğanın yargıdan elini çekmesini talep ediyorum. Yürütmenin
yargı ve yasama üzerindeki vesayet ve basıncını kaldırmasını
istiyorum. Hiç kimse yargıya talimat veremez. Bu, bir Anayasa suçudur.
Cumhurbaşkanı da olsanız yargıya talimat veremezsiniz, ayar
veremezsiniz.
Bugün sabah Sayın Cumhurbaşkanı
jüristokrasinin varlığından şikâyet etti. Günaydın!
Ama ben aylardır Türkiyede sabah kalkıyoruz biraz teokrasi,
öğlen otokrasi, akşam jüristokrasi var diyenlerdenim. Doğrudur,
Tayyip Erdoğanın bu tespitine ben de katılıyorum,
Türkiyede otokrasi güdümlü bir jüristokrasi vardır ve bu, Türkiye'nin
ayıbıdır.
Sayın Başkan, öte yandan 23/10/1840ta PTT
kuruldu. Büyük Atatürk Nutukunda 829 kez telgraf
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Toparlayayım
Başkanım.
256 kez telgrafname, 56 kez telgrafhane, 29 kez telefon,
170 kez muhabere, 32 kez telefon hattı kelimesi vurgusu yapmış
ve Büyük Nutukunda şöyle demiştir: Zaferi telgrafın telleriyle
kazandık.
Bu vesileyle PTT çalışanlarının
tümüne işlerinde kolaylıklar diliyorum. PTTden emekli olmuş
bütün çalışanlara sağlıklı, sıhhatli uzun ömürler
diliyorum. PTT çalışanlarından ahirete irtihal edenlere
Allahtan rahmet diliyorum. PTT cumhuriyetimizin önemli bir kuruluşudur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ağıralioğlu
25.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, Cemal Kaşıkçı hadisesine
ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cemal
Kaşıkçı hadisesinin devletimizin itibarına zarar
verdiği bir safhada birkaç hususu arz edeceğim.
Birincisi şu: Siyaset bu mevzuda
kullandığı dille devletin vakarını
birleştiremedi. Suud ailesine göstermiş olduğu nezaketi çok
makul bulmadığımızı ifade ediyoruz. Fahrettin
Paşanın Medine Müdafaası sırasında Şeref
Hüseyinden gördüğü ile bugün PYDye 100 milyon dolar yardım yapan
Suud ailesinin yaptığı arasında bir fark yoktur. Her
fırsatta siyasi rakipleriyle mücadele ederken cemaziyelevvel
hatırlatması yapan Sayın Cumhurbaşkanımızın
bu Suudlarla ilgili bir cemaziyelevvel tiradına ihtiyacımız var.
Dolayısıyla, bu memlekette bunca ağır istiskale
uğramış hâlde bulunurken, efendim, PYDye 100 milyon dolar
yardım, Sisi darbesine destek, FETÖcülere şakşak
Efendim,
Filistin meselesindeki hassasiyetimize hürmetle mukabele ediyoruz, Kudüsün
Yahudilerin elinde istiskale uğramasına tepki gösteriyoruz; Kâbenin
Amerikanın tasallutuna uğramışlığına ses
çıkarmıyoruz. Dolayısıyla, Sayın
Cumhurbaşkanının bu cemaziyelevvel tonlamasında bir
konuşmayı bu Suud ailesine yapması gerektiğini söylüyoruz.
Bunlardan geleceğini umduğumuz paralar yüzünden
itibarımızı ziyan edemeyiz. Türk devlet iradesine, Türk
milletinin varlık iradesine saplanmış bir İngiliz
hançeridir Şerif Hüseyinle başlayan süreç. Bu süreç içerisinde
bağrımıza saplanmış bu hançerin otel odalarında
krallara takdim edilen devlet nişanıyla ödüllendirilmesini
devletimizin izzetine ziyan sayıyoruz.
Genel Kurula arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ağıralioğlu.
Sayın Muş
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Dargeçitte şehit olan askere Allahtan rahmet yaralı olan askere
acil şifalar dilediğine, yargıyla ilgili
tartışmaların farklı noktalara çekilmesinin bir anlamı
olmadığına, Kaşıkçı cinayetinin tüm çıplaklığıyla
ortaya konuluncaya kadar üzerine gidileceği gibi geçmiş dönemlerde ya
da bu dönemde olabilecek bütün olayların da üzerine gidileceğine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Dargeçitte teröristlerle
girilen çatışma sonucunda şehit olan askerimize Allahtan rahmet
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. 1 askerimiz de
yaralı, yaralı askerimize de acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, yargıyla ilgili
tartışmalar geçmişte de çok defa Türkiyede
yaşanmış tartışmalardır; bugün de benzer
tartışmalar dile getiriliyor, benzer tartışmalara
şahit oluyoruz. Fakat burada dikkat çekilmesi gereken nokta şudur:
Yargıya kimsenin talimat vermeyeceği doğrudur, kimsenin de zaten
yargıya talimat verdiği de yoktur. Yani sanki Şunu böyle
yapacaksınız, bunu böyle yapacaksınız.mış gibi
bir havanın oluşturulmasını doğru
bulmadığımızı ifade etmek isterim. Ama
yargının da kendisini âdeta yürütmenin yerine koyup yürütme
adına karar vermesinin de doğru olduğunu düşünmüyoruz, bunu
da ifade etmemiz gerekir. Yargı tabii ki kararını verecektir,
tabii ki uygulamalarını, içtihatlarını
oluşturacaktır ama bir taraftan da hükûmet vardır, hükûmetin
yapacağı işleri yargı yapmayacaktır. Bugün
yaşadığımız tartışma bundan ibarettir. Bunu
farklı noktalara çekmenin de bir anlamı bulunmamaktadır.
Keza Kaşıkçı cinayetiyle ilgili de
başından itibaren söylediğimiz şudur: Bu olay tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkarılana kadar hem
Hükûmetimiz hem devletimiz tüm imkânlarını seferber etmiştir ve
bu iş aydınlanana kadar, sonuna kadar üzerine gidilecektir. Zaten çok
ciddi bulgular, emareler elde edilmiştir, olayın üzerine tüm
yönleriyle gidilmektedir ve bu olay aydınlatılacaktır. Bu
açıdan, meselenin uluslararası boyuta taşınmış
olması ve uluslararası boyutta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
bir
çalışmanın da yürüdüğünü görmemiz gerekir. Bu açıdan,
Türkiye elinden gelen tüm imkânları seferber ederek Kaşıkçı
cinayetinde ya da geçmiş dönemlerde olmuş ya da bu dönemlerde
olabilecek olan bütün olayların üzerine sonuna kadar gidecektir. Tüm
milletimiz müsterih olsun, tüm milletvekillerimiz müsterih olsun.
BAŞKAN Teşekkürler.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekli
listede isimleri belirtilen ülke parlamentolarıyla dostluk grupları
kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/51)
17/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanun'un 4üncü maddesi uyarınca ekli listede isimleri belirtilen ülke
parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolar arası dostluk grubu
kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
27nci Yasama Döneminde Kurulacak Olan Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu Ülke İsimleri
1) ABD
2) Afganistan
3) Almanya
4) Angola
5) Arjantin
6) Arnavutluk
7) Avustralya
8) Avusturya
9) Azerbaycan
10) Birleşik Arap Emirlikleri
11) Bahreyn
12) Bangladeş
13) Belarus
14) Belçika
15) Benin
16) Birleşik Krallık
17) Brezilya
18) Bolivya
19) Bosna Hersek
20) Botsvana
21) Bulgaristan
22) Burkina Faso
23) Burundi
24) Butan
25) Cezayir
26) Cibuti
27) Çad
28) Çek Cumhuriyeti
29) Çin
30) Danimarka
31) Dominik Cumhuriyeti
32) Ekvator
33) Ekvator Ginesi
34) Endonezya
35) Estonya
36) Etiyopya
37) Fas
38) Fildişi Sahili
39) Filistin
40) Finlandiya
41) Fransa
42) Gabon
43) Gambiya
44) Gana
45) Gine
46) Gine Bissau
47) Guatemala
48) Güney Afrika
49) Güney Kore
50) Gürcistan
51) Hırvatistan
52) Hindistan
53) Irak
54) İran
55) İrlanda
56) İspanya
57) İsveç
58) İsviçre
59) İtalya
60) İzlanda
61) Jamaika
62) Japonya
63) Kabo Verde
64) Kamboçya
65) Kamerun
66) Kanada
67) Karadağ
68) Katar
69) Kazakistan
70) Kenya
71) Kırgızistan
72) KKTC
73) Kolombiya
74) Komorlar Birliği
75) Kongo
76) Kongo Demokratik Cumhuriyeti
77) Kosova
78) Kosta Rika
79) Kuveyt
80) Küba
81) Letonya
82) Liberya
83) Litvanya
84) Lübnan
85) Macaristan
86) Madagaskar
87) Makedonya
88) Malavi
89) Maldivler
90) Mali
91) Malta
92) Malezya
93) Mauritius
94) Meksika
95) Moğolistan
96) Moldova
97) Moritanya
98) Mozambik
99) Namibya
100) Nepal
101) Nijer
102) Nijerya
103) Norveç
104) Oman
105) Orta Afrika Cumhuriyeti
106) Özbekistan
107) Pakistan
108) Panama
109) Paraguay
110) Peru
111) Polonya
112) Portekiz
113) Romanya
114) Rusya
115) Ruanda
116) Sao Tome ve Principe
117) Senegal
118) Sırbistan
119) Sierra Leone
120) Singapur
121) Slovakya
122) Slovenya
123) Somali
124) Sri-Lanka
125) Sudan
126) Suudi Arabistan
127) Seyşeller
128) Şili
129) Tacikistan
130) Tanzanya
131) Togo
132) Tunus
133) Türkmenistan
134) Uganda
135) Ukrayna
136) Uruguay
137) Ürdün
138) Venezuela
139) Vietnam
140) Yemen
141) Yeni Zelanda
142) Zambiya
143) Zimbabve
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ
PARTİ Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu tarafından, emeklilikte yaşa takılan
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi,
sorunların çözümü ile açılan yeni kadrolarla işsizliğin
önüne geçilerek yeni istihdam olanaklarının yaratılması
amacıyla 24/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/340) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 24 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/10/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili ve
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından,
emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesi, sorunların çözümüyle açılan yeni
kadrolarla işsizliğin önüne geçilerek yeni istihdam olanaklarının
yaratılması amacıyla 24/10/2018 tarihinde (371788 gelen evrak
numaralı-018 grup numaralı) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
24/10/2018 Çarşamba günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Metin Ergun,
Muğla Milletvekili konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Teşekkür ederim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Emeklilikte yaşa takılan
vatandaşlarımızın mağduriyetleri konusunda
İYİ PARTİ Grubunun verdiği öneri üzerine grubum adına
söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi 8
Eylül 1999 tarihinde 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra emeklilik bekleyen
vatandaşlarımız için sıkıntılar
başlamıştır. 2001 yılında Anayasa Mahkemesinin
aldığı bir kararla bu yasanın emeklilik kriterlerini
düzenleyen maddelerinin iptal edilmesine karşın 2002
yılında 4759 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda
yapılan değişiklikle 8 Eylül 1999dan önce çalışma
hayatına başlayan vatandaşlarımız için yaş
bekleme süreleri yürürlüğe konulmuştur, işin özeti budur.
Sizleri konunun teknik detaylarına boğmak ve sözü fazla uzatmak
istemiyorum. Kamuoyunda çok tartışıldığı için bu
meselede herkesin bir kanaat sahibi olduğu düşüncesindeyim.
Sayın milletvekilleri, bu mesele yani
emeklilikte yaşa takılanlar meselesi bir siyasi polemik mevzusu
değildir, ben de huzurunuza bir siyasi polemik için gelmedim. Bu bir hak
mahrumiyetidir, hakkı gasbedilenlerin hakkının iadesi
meselesidir. Hakları vatandaşı oldukları,
sınırında nöbetini tutup korudukları, vergi verdikleri
devletleri tarafından alınanların meşru bir talebidir. Bu
bir mağduriyet meselesidir. Şahsen ben de hiçbir siyasi mülahaza
içinde olmaksızın bu mağduriyetin giderilmesi ve bu
vatandaşlarımızın haklarını elde etmelerinin
gayreti içindeyim. Bu insanlar sadece ve sadece hakları olanı
istiyorlar, başka, fazla, ilave hiçbir şey istemiyorlar.
Sayın milletvekilleri, emeklilikte yaşa
takılanlar meselesi, kabul etmek gerekir ki artık kanayan bir yara,
toplumsal bir sıkıntı hâline gelmiştir. Onun için,
görmezden ve duymazdan gelmek mümkün değildir. AK PARTİ Genel Başkanının
dediği gibi bu insanlar bir yerlerden türemedi, bunlar insan ve
mağdurlar. Mağdur eden de siyaset kurumudur. Dolayısıyla bu
problemi düzeltecek olan da siyaset kurumudur. Eğer siyaset kurumu bu
haksızlığı ortadan kaldırmazsa asıl o zaman bu
yara büyür ve gerçek türemeyi o zaman görürüz.
Devlet, vatandaşını mağdur
etmez, hiçbir kanun geriye yürümez, geriye doğru işlemez,
kazanılmış haklara dokunulmaz. Devlet bu
vatandaşlarımızın haklarını ellerinden almıştır.
Bu vatandaşlarımızın devletimizden istedikleri şey,
işe başladıkları zaman kazandıkları hakların
geri verilmesidir yani işe başladıkları şartlara göre
emekli olmak istiyorlar, başka hiçbir şey istemiyorlar. Şunu
bütün kamuoyunun bilmesi gerekir ki bu bir erken emeklilik değildir. Bu
değişiklikle hiç kimse 38 yaşında emekli olmayacaktır.
Zaten mağdur durumda olan vatandaşlarımızın
tamamı neredeyse o yaşı geçmiş durumdadır. Milletin
temsilcileri olarak bizler, milletimizin mensubu olan bu
vatandaşlarımıza emeklerinin karşılığı
olan yani aslında kazanmış oldukları fakat siyaset
kurumunun ellerinden aldığı yasal haklarını iade
edelim. İade edelim ki adalet yerini bulsun.
Değerli milletvekilleri, devletin itibarı
çalışanına ve emeklisine sağladığı imkân
ölçüsünde artar. Eğer çalışanın, dar gelirlinin, emekçinin
ve emeklinin haklarından tasarruf ederseniz işte o zaman devlet
itibarsız bir devlet hâline gelir, yoksa sarayınız veya uçan
sarayınız yok diye itibarsız bir devlet olmazsınız.
Malumunuz, bir de yasa
değişikliğinden faydalanacak
vatandaşlarımızın sayısı ve maliyeti konusunda
kamuoyunda değişik görüşler var, rakamlar var. İlgili
kurumların bir an önce bu rakamları kesin olarak açıklaması
gerekir, kafa karışıklığı söz konusu. Buradan da
bu kurumlara çağrı yapmış oluyorum.
Maliyet hususuna gelirsek, maliyetlerinin fazla
olduğu söylenildi. Eğer maliyet hususunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
METİN ERGUN (Devamla) Suriyelilerin maliyeti,
affedilen vergi borçları, saraylar, makam araçları ve benzeri
söylenecek çok şey var da ben söylemeyeyim. Bu hususta sadece
diyeceğim şu: Adaletin maliyeti hesaplanmaz. Emeklilikte yaşa
takılanlar konusunda muhalefet meseleyi siyasi kazanç elde etmek için
gündeme getiriyor. diye düşünüyorsanız eğer ey iktidar partisi,
içiniz rahat olsun, biz bu meselenin siyasi sonuçlarına bakmadan
vatandaşlarımızın derdine derman olmak istiyoruz.
Samimiyetle söylüyoruz, bu mağduriyeti ortadan kaldıracak teklifi siz
getirin, biz destek olalım.
Bu düzenleme, bu kriterlere uyan
çalışanlarımızın yaş aralığından
ötürü bir defaya mahsus yapılan bir düzeltme gibi düşünülmemelidir.
Bu önerge kabul edilirse söz konusu tarihten önce işe başlayan ve
emeklilik bekleyen çalışanlarımızın sayısı
ciddi şekilde azalacaktır. Bu önerge yaşa takılan
vatandaşlarımızın emekli olduğunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
METİN ERGUN (Devamla)
genç
kardeşlerimize istihdam alanlarında yer açacak ve içinden
geçtiğimiz bu süreçte devasa boyutlara ulaşan genç
işsizliğin azalmasına da ciddi şekilde katkı
sunacaktır.
Konuşmamı tamamlarken tüm
milletvekillerimizin meseleye siyasi olarak bakmadan desteğini bekliyor,
yüce heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Erhan Usta, Samsun Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır Sayın Usta.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım. Emeklilikte
yaşa takılanlarla ilgili konunun Meclis tarafından
araştırılmasına ilişkin bir önerge üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Şimdi, konu önemli bir konu, toplumun
geniş bir kesimini ilgilendiriyor. En son, Hükûmetin açıkladığı
rakamlara göre 6,3 milyon kişiyi ilgilendiren bir konu olduğu ifade
edildi. Bizim de Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde
emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin çözülmesine
ilişkin milletimize verdiğimiz bir taahhüdümüz var. Bu, 24 Haziran
seçimlerinde de vardı, 1 Kasım beyannamemizde de vardı, ondan
önceki 7 Haziran beyannamemizde de var. Dolayısıyla Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu konuyu önemsiyoruz.
Arkadaşlarımızın kanun teklifleri var. Bu konunun bir
makuliyet içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çözülmesinin
önemli olduğunu ifade etmek isterim öncelikle ancak tabii; 6,3 milyon
kişiyi ilgilendiriyor Sayın Cumhurbaşkanının
açıkladığı rakamlara göre ki bu rakamların daha iyi
çalışılması lazım. Belki bu komisyon kurulursa buna da
bir vesile olabilir. Ciddi bir maliyet de getiriyor. Dolayısıyla bu
devlet hepimizin devleti, bu ülke hepimizin ülkesi. Burada
alacağımız kararın, atacağımız
adımın hem insanımızın mağduriyetini gidermeye
yönelik olması lazım hem de, bir taraftan da ekonomideki
sıkıntıları, bütçedeki sıkıntıları
görerek bir adım atılmasının en doğru yol
olduğunu düşünüyoruz. Burada makulü bulmamız gerekir diye düşünüyorum.
Bu anlamda, bu konu hiçbir şekilde siyasi polemik konusu olmamalı,
siyasi istismar konusu olmamalı. Az önce, benden önceki hatip de bu
temennileri ifade etti, memnuniyetle
karşıladığımı ben de ifade etmek isterim ancak
özellikle bazı siyasi partiler Milliyetçi Hareket Partisini bu anlamda
güya köşeye sıkıştırma gibi bir noktaya gidiyorlar. Bu
yanlıştır arkadaşlar. Yani bu ciddi maliyet getirecek bir
konudur bir taraftan, diğer taraftan da büyük ölçüde büyük bir kitleyi
ilgilendiren bir konudur. Bunu makuliyet içerisinde, uzlaşı
içerisinde çözmemiz lazım. Bu uzlaşının içerisinde bizim
beklentimiz ve temennimiz iktidar grubunun da olmasıdır çünkü
nihayetinde bütçeyi yönetecek olan Hükûmettir. İktidar grubunun da bu
uzlaşının içerisinde olması bu anlamda çok iyi
olacaktır.
Tabii, burada şu yanlışa da
düşülmemesi lazım: Efendim, bütçe imkânları iyi değil veya
ekonomi sıkıntıda, o zaman bu iş kalsın. Bu da olmaz.
Bu iş kalmaması gereken bir konudur. Bu, çözülmesi gereken bir
konudur. İşte, bütçe, aslında bütçe yönetimi önceliklendirme
sanatıdır. Dolayısıyla, bütçede eğer bizim lüzumsuz
harcamalarımız varsa veya bir kısım artık aciliyetini
yitirmiş, geçerliliğini yitirmiş bir kısım harcama
programları varsa o harcama programlarının gözden geçirilip
tekrar böyle bir önemli konu için toplumda beklenti oluşmuş ve
mağduriyet oluşmuş bir konu için de bir alan oluşturma,
mali alan oluşturma konusu da Hükûmetin vazifesidir. Hükûmet bunu
ivedilikle yapmak durumundadır, bununla ilgili çalışmaların
ben bir an evvel yapılmasının bu anlamda çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ERHAN USTA (Devamla) Diğer taraftan, tabii,
hiç birimiz şunu elbette söylemiyoruz: Biliyorsunuz 1999 öncesinde 38
yaşında kadınlarda, 40 yaşında erkeklerde emeklilik
imkânı vardı. Bunun sürdürülebilir bir şey
olmadığı zaten belli. 1999 reformu oldu, ardından 2008
reformu yapıldı. Dolayısıyla, bu yapılan reformlarla
emeklilik yaşı yükseltildi. Burada kademeli geçişten kaynaklanan
bir sorun var. Şunu açıkça söylemek lazım: Türkiye'de birçok
insanın hiç prim yatırmadan, sadece bir borçlanmayla, Ziraat
Bankasından aldığı krediyle emekli olduğu bir ortamda
yedi bin gün, sekiz bin gün, dokuz bin gün prim yatırmış
insanların emekli olmamasını da anlamak mümkün değil. Bu
anlamda burada bir makulü bulabiliriz. Ben böyle bir araştırma
komisyonu kurulmasının değişik şekillerde faydalı
olacağını düşünüyorum. Bir defa bununla ilgili bir etki
analizi çalışması yapılmalı. Hükûmet böyle bir
çalışmayı henüz ortaya koymuş değil, mutlaka bir etki
analizi çalışması gerektiriyor hem kamuya yükü
açısından hem istihdam açısından hem de diğer
unsurlarla, bütün yönleriyle bir etki analizi mutlaka burada
yapılmalı ve bunun diğer sonuçlarıyla yani toplumun
bütününde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla)
meydana getireceği
sonuçları hep birlikte değerlendirmenin faydalı
olacağını düşünüyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ERHAN USTA (Devamla) Bizim, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak görüşümüz bu şekildedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Necdet İpekyüz, Batman Milletvekili.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli Parlamentonun üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Emeklilikte yaşa takılanlar aslında
hep gündeme geliyor ve çoğumuzun maillerine, WhatsApp hesaplarına
mesajlar geliyor, gittiğimiz yerlerde herkes bize bu sorunu dile getiriyor
ama Parlamentoya geldiğimizde, oylamaya geldiğimizde bunu bizimle
paylaşanları hiç dikkate almıyoruz. Genelde kendi yerlerimize
gittiğimizde, bu sorunlar bize getirildiğinde bizim gibi öteden beri
bu sorunlara, hakka sahip çıkanlar alnımız açık
şekilde bunu savunuyor, dile getiriyoruz ve daha önce de bu konuda
önergeler verildi, Parlamentoda birçok basın açıklaması da
yapıldı ama nedense bu, hep öteleniyor, hep erteleniyor.
Bakın, emeklilikte yaşa takılanlar,
hâlâ sanki bir kısım insanlar erken yaşta emekli olmak istiyor
gibi çarpıtılıyor. Bugün emeklilikte yaşa takılanlar
dediğimizde bir hak gasbından söz ediyoruz. İnsanlar o günkü
koşullarda primini yatırmış, o günkü koşullarda gün
sayısını doldurmuş ve birileri bunlara demiş ki:
Bundan sonra emekli olamazsınız, yaş haddine
takılıyorsunuz.
Evet, Avrupaya göre de çeşitli rakamlar
söyleniyor, deniyor ki: Türkiyede kadın ömrü 80e varmakta, erkek ömrü
78e varmakta. Bakın, elimde bu oranlar da var Avrupa Birliğiyle
ilgili. Türkiye 21inci sırada, İsveç, Danimarka, Finlandiya gibi
ülkeler üst düzeyde. Peki, Türkiye İstatistik Kurumu ne diyor? Daha
2017nin rakamları: Buraya baktığımızda, en altta
sarıyla boyalı rakamlar var. Okuyayım mı o illeri? Mardin,
Diyarbakır, Bitlis, Batman; Ağrı, Van, Muş,
Şanlıurfa, Şırnak, Hakkâri; 65 yaşa yüzde 40ı,
yüzde 45i ulaşıyor, bu insanların yarısı 65 yaşa
ulaşamıyor. Burada, Türkiye İstatistik Kurumunun verileri. 78
yaş diyoruz. Tekrar Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre -yani
oranın sayın vekilleri buradaysa mutlu olsunlar- Sinop, Kastamonu,
Çankırı, Artvin, Giresun ve Tunceli illerinde 65 yaş üzerinde
yüzde 19larda, yüzde 20nin üstünde daha fazla yaşama oranları var.
Ama sanayinin yoğun olduğu yerlerde
Yani şu kısmı
çevirdiğimizde hepsi 65 yaşa ulaşamıyor. Bu, Türkiye
İstatistik Kurumunun verileri.
Şimdi, arkadaşlar, bir taraftan bunu
getiriyoruz, bir taraftan hak etmiş insanları
-doğduklarında emekleyerek yürümeye başlayanları siz daha
yaşlanmadan- ölüme göndermek istiyorsunuz. Böyle bir şey kabul
edilebilir mi? Hak edilen bir şey
Ve devlet, nedense hak etmeyenlere
vergi affını çıkarıyor, ceza affını
çıkarıyor, yurt dışından para getirmeyi aklıyor,
kendisinin normalde tahsil etmesi gerekeni, tahsil etmesi gerekenlere ceza
yerine af getiriyor, hak edenlerin hakkını gasbetmeye
çalışıyor. Normalde bizim yapmamız gereken hak edenlerin
hakkını vermektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bugün biz
baktığımızda, şehir hastanelerinde, otoyollarda,
birçok yerde gereksiz, boşu boşuna harcamalar yapılmakta.
TELEKOM gibi yolsuzluğu burada reddediyoruz, birçok şeye göz
yumuyoruz, hak edenlerin hakkını vermeye nedense
yaklaşmıyoruz. Bugün hepimize düşen -annemiz, babamız,
kardeşimiz, yakınımız, köylümüz kimse- hak ettiği
şeyi gasbetmek değil vermektir. Bu konuda biz öteden beri bunu
destekliyoruz, yine desteklemeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kani Beko,
İzmir Milletvekili.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir)
Sayın Başkan, sayın vekil arkadaşlarım; 1999
yılından bu yana emeklilikte yaşa takılan arkadaşlar -insan
olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek- hak ettikleri
maaşı maalesef alamıyorlar. Devletin, emeklilikte yaşa
takılan arkadaşlarımızla yapmış olduğu
sözleşmenin arkasında durmasını istiyorlar. Yani bir icazet
istemiyorlar, diyorlar ki: Bizim hakkımızı gasbettiniz,
gasbettiğiniz hakkımızı geri verin.
Neydi bu sözleşme? Bu sözleşme aynen
şöyle: Devlet 1999 yılı öncesi dedi ki: Kadınlar yirmi
yıl çalışırsa, erkekler yirmi beş yıl
çalışırsa, 5 bin prim gününü doldurursanız biz size emekli
maaşı bağlayacağız. Ve devlet sözünde durmadı,
Sosyal Güvenlik Kurumu sözünde durmadı, 1999 yılından bu yana bu
arkadaşlarımız maalesef çok ama çok mağdur oldular.
Şimdi, bu arkadaşlarımız maaş
alamadığından dolayı mutlaka çalışmaları
gerekiyor, devlet Siz çok gençsiniz, gidin çalışın. diyor ama
iş yerlerine gittiklerinde de söyledikleri şey Bugün milyonlarca
genç işsiz varken size iş veremeyiz.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
kardeşlerim; ben öncelikle Sayın Cumhurbaşkanını çok
dikkatli bir şekilde dinledim, Cumhurbaşkanını maalesef
yanıltıyorlar. Emeklilikte yaşa takılanlara bir yılda
750 milyar maaş bağlanır mı? deyişi bana göre
gerçekten doğru değil. Emeklilikte yaşa takılanların
aslında yaptırmış olduğu bir araştırma var,
bu araştırma aynen şöyle: 700 bin emeklilikte yaşa
takılan arkadaşımıza maaş bağlanılsa
verilecek olan para bir yılda 10 milyar. Oysa ki bugün AKPli
arkadaşlarımın da zaman zaman ifade ettiği şey -ben
kendim de televizyonlarda izlemiştim- Suriyelilere 40 milyar dolar
harcadıklarıdır. 40 milyar dolar bugüne geldiğimizde Türk
parasıyla 200 milyar yapmaktadır. Dolayısıyla emeklilikte
yaşa takılan arkadaşlarımıza bir yılda
vereceğimiz para sadece 10 milyar lira. Yani şöyle düşünün:
Doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiyede eserleri yaratan bu
güzelim insanların Türkiyenin her yerinde alın teri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KANİ BEKO (Devamla) - Bunlar
haklarını talep ediyorlar, dolayısıyla bu hakları
mutlaka kendilerine vermemiz gerekir diye düşünüyorum.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
kardeşlerim; bu konuyla ilgili önerimi söyleyeyim: Burada biz üç dakikada
emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımızın
sorunlarını anlatamayız. Emeklilikte yaşa
takılanların dosyası burada, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizim de dosyamız burada. Grup başkan vekillerimiz Komisyonun
toplanabilmesi için bir önerge vermişler. Yani grup başkan vekilleri
tarafından Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Başkanlığına verilen bu önerge sonrasında,
Komisyon bir araya gelsin, emeklilikte yaşa takılan
arkadaşlarımızı oraya davet edelim ve orada gerçekleri
konuşalım. Benim önerim bu. Bu konuşulanlar bana göre afaki
şeyler.
Sosyal Güvenlik Kurumunun güçlenebilmesi için
sizlerin dikkatini bir konuya çekmek istiyorum: Sevgili arkadaşlarım,
bizim yaptığımız araştırmalara göre, Türkiye'de
üniversite mezunları, askerden gelen gençler, son dönemlerde patronlarla
oturup pazarlıklar yapıyorlar. Neyin pazarlığını
yapıyorlar biliyor musunuz? Asgari ücret 1.603 lira, emeklilik
yaşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
KANİ BEKO (Devamla) Bitiriyorum, bir dakika
Ben, bir dakikada çok önemli bir konuyu sizlere arz
etmek istiyorum sevgili arkadaşlarım.
Sayın Başkan, bir dakika içerisinde
toparlayacağım.
Sevgili milletvekillerim, DİSK Genel
Başkanı olduğum dönemlerde, Türkiye'nin birçok yerinde işçi
kardeşlerimizi sendika üyesi yapabilmek için
yaptığımız alan çalışmalarında nelerle karşılaştık,
biliyor musunuz? 2,5 milyona yakın genç kardeşimizin, askerden
geldikten sonra, üniversiteyi bitirdikten sonra patronlarla masalara oturarak
pazarlık yaptıklarını gördüm. Yani asgari ücret 1.603 lira,
emeklilik yaşı 65. 1.603 lirayla biz yaşayamayız.
Emeklilik yaşı 65, 65 yaşına kadar biz
yaşayamayız. diyen bu gençler, maalesef, iş güvencesi olmayan,
sigortası olmayan iş yerlerinde, riskli ve tehlikeli iş
yerlerinde çalışıyorlar.
Gelin, hep beraber, yüzde 35in üzerindeki
kayıt dışılığı eğer önlemek istiyorsak
birinci derecede bu gençlerle buluşalım, bu gençleri acımasız,
vahşi kapitalizmin elinden kurtaralım, onları da sigortalı
yapalım, devlete vergimizi verelim ve onları da sendikalı
yapalım diyorum; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle ben de yaşa takılan biriyim, onu
özellikle söylemek istedim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Önergeyi
destekliyorsun o zaman.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Senin için de
getirdik.
RAMAZAN CAN (Devamla) Aslında burada bu
konuşmayı yaparken kimseyi suçlamak niyetinde değilim ama bir
tespit yapmak durumundayız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ramazan Bey, evet
diyecek misiniz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Aktüeryal denge var.
Aktüeryal denge bozuldu. Peki, bu aktüeryal denge nasıl bozuldu?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Saray bozdu,
saray.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Paranız
mı bitti? İşine gelince Para yok., uçağa gelince var.
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla
sosyal güvenlik şemsiyesi adı altında aktif
sigortalıların ödemiş oldukları primleri biz emekli
maaşı olarak ödüyoruz. Bu, aktüeryal dengenin kısaca özetidir.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Emeklinin
parasını siz yediniz, siz!
RAMAZAN CAN (Devamla) 1987 yılında
rahmetli Turgut Özal aktüeryal dengenin bozulduğundan bahisle Bunlar
SSKyi batıracaklar. diye erken yaşta emekliliği, 3395
sayılı Yasa ile prim ödeme süresi ve sigortalı süresinin
yanına üçüncü şart olarak yaşı getirmiştir. 3395
sayılı Yasada kadınlar 55, erkekler 60 olarak belirlenmiş.
Tabii, o dönem itibarıyla, 1991 seçimlerine giderken muhalefet partileri
rahmetli Özalı Mezarda emeklilik getiriyor. diye suçlamış
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Doğru ama,
mezarda emeklilik getirdiği doğru.
RAMAZAN CAN (Devamla)
ve bu yaklaşımla
1991 seçimlerinden sonra 1992 yılında 3774 sayılı
Yasayı çıkarmalarıyla bozulmuş aktüeryal denge tamamen
bozulmuştur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ramazan, sen hayra
konuşmazsın hayra. Hiç hayır için konuşmazsın Ramazan.
RAMAZAN CAN (Devamla) Değerli arkadaşlar
bu kardeşiniz -Makine Kimyada, Çırak Okulunda- 1984 yılında
14 yaşında Makine Kimyaya işçi olarak girmiş bir
kardeşiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 14
yaşındayken yirmi beş yıl eklediğimizde 39
yaşında emekli olmam lazım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 14 yaşında
çalışması yasak kardeşim ya, kimi aldatıyorsun?
14ünde çalışma yasak. Allah, Allah, 14 yaşında diyor ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) 1992 yılında
Demirel Hükûmeti kamu iktisadi teşebbüslerinin resen emeklilik
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tayyip Bey kaç
yaşında emekli oldu acaba?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 18
yaşını doldurmadan nasıl işe girdin?
Çıraklık sayılmıyor yaşlılık
sigortasına. Çıraklık da sayılmaz, stajyerlik de
sayılmaz. Doğru bilgi ver.
RAMAZAN CAN (Devamla) Yani 38 yaşında
yirmi beş yılı dolduran herkesi resen emekliye sevk etti. Hatta
Makine Kimyanın önüne güvenlik güçleri geldi. O dönem itibarıyla 38
yaşındaki ağabeylerimizi göz yaşlarıyla
uğurladık. Emekli olmak istemiyorlardı, 38 yaşında
resen emekliye sevk edildiler. Peki, ne oldu? Aktüeryal denge tamamen bozuldu.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Kimse 38
yaşında emekli olmak istemiyor. Yalan söylüyorsunuz!
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice olarak bu aktüeryal
dengenin bozulmuş olduğundan bahisle
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Halk seni
izliyor, doğru konuş!
VELİ AĞBABA (Malatya) Ramazan Can, hayra
konuştuğun hiç olmadı şimdiye kadar.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Meclise
doğru bilgi vermiyor, 14 yaşında sigortalı oldum. diyor.
18 yaşını doldurmadan kim sigortalı oluyor bu ülkede?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ben
şahsen buradan bir milletvekiline Sessiz ol. demeyi kendi adıma
ayıp görüyorum. Lütfen hatibi dinleyelim değerli milletvekilleri.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, hatip emekli mi, değil mi, onu da bilelim.
RAMAZAN CAN (Devamla) 3309 sayılı
Çıraklık Yasası çıkmadan evvel 14 yaşında
sigortalılara yaşlılık, analık, kaza primi
kesiliyordu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onu da
bozdunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) Eğer öğrenmediysen
öğretirim, ben ilgili kanun mevzuatını size aktarabilirim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ben de sana çok
öğretirim, o EYT konusunda sana ders veririm, ders; sana öğretmenlik
yaparım bu konuda. Yazık bu insanlara. Suriyeliye bulduğunuz
parayı niye bunlara bulmuyorsunuz?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım, sistem açık verdiğinden bahisle 1999
yılında Anavatan-DSP Hükûmeti döneminde kademeli yaş getiren
4447 sayılı Yasa çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi
tarafından bu yasanın kademeli yaş kısmı iptal
edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmış, 23/5/2002
tarihli 4759 sayılı Yasayı çıkarmış ve Anayasa
Mahkemesinin bozma gerekçesini yerine getirerek. Burada ne olmuş? Burada
da erkekler 60, kadın 58
Peki, kademeli sistemde 8/9/1999dan önce girenler
44-60 aralığında belirlenmiştir. Dolayısıyla 2008
yılında çıkan yasayla da birlikte emeklilik yaşı 65
olarak belirlenmiştir. 1990 yıllarında resen 38
yaşında emeklilikle birlikte aktüeryal denge bozulmuştur dedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Dengeyi saray
bozdu, saray!
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
RAMAZAN CAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, her yıl bütçeden 80 ila 100 milyar lira arasında bir
para sosyal güvenliğe transfer edilmekte; yatırıma ayrılan
paranın 2 katı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Emeklinin
parasını siz yediniz, siz!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Televizyonda
herkes sizi izliyor, iyi alkışlayın, iyi
alkışlayın.
RAMAZAN CAN (Devamla) Başkanım, sözümü
kestiler.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Emekçilere
gelince mi paranız bitiyor? Başka yere gelince buluyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu memleket bizim, bu devlet bizim, bu imkânlar bizim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Adam
parasını ödemiş, primini ödemiş, hakkını istiyor,
hakkını, hakkını! Hakkını vermiyorsunuz,
hakkını gasbediyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) İmkânlarımız
var oldukça millete vermeye devam edeceğiz ancak şu an
itibarıyla 1,6 çalışan 1 emekliye bakıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yandaşa var,
danışmana var, saraya var; fakire fukaraya yok!
BAŞKAN Sayın Altay
Değerli milletvekilleri, saygıdeğer
milletvekilleri; ben buradan herhangi bir milletvekiline sessiz kalın
demeye vallahi utanırım. Müsaade edin, hatip düşüncelerini dile
getirsin değerli milletvekilleri.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hatip doğru
söylemiyor ki Sayın Başkan, ne yapalım?
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
RAMAZAN CAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 1 emekliye 2,4 çalışan varken 2000
yılının başında; 2017 yılında 1 emekliye
1,63 çalışan var. Peki, normal olması gereken ne? 1 emekliye 4 çalışan
olması lazım.
VELİ AĞBABA (Malatya) 125 bin tane makam
arabasına var, fakire fukaraya yok!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ya, makam
aracınızın şoförüne kadro vermediniz, Audiyi süren
şoförün bile kadrosunu vermediniz; ne anlatıyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Temel olarak sigorta
sisteminde aktif prim ödeyenlerden alınmış olan primlerle
emeklilerin maaşı ödeniyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Uçağa, kata,
yata, saraya var; işçiye yok, yok!
RAMAZAN CAN (Devamla) Bugün Türkiyede emekli,
dul, yetim 12,4 milyon kişi emekli maaşı alıyor. Peki,
çalışan ne kadar? 24 milyon. Bizim bu çalışanları
artırmamız lazım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kayıt
dışını kayıt içine alın, kayıt
dışını! Kayıt dışını da söyle, ne
kadar kayıt dışı var?
RAMAZAN CAN (Devamla) Çok değerli
hemşehrilerim, emekliler
Sayın Başkan
BAŞKAN Toparla yahu toparla, epey
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım, AK PARTİ Hükûmetinin emeklilere yaptığı
ortadadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yandaşa
var, emekçiye yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunun hesabı
sorulur senden.
RAMAZAN CAN (Devamla) Millî kaynaklar el
verdiği ölçüde emeklilerimize ve gençlerimize
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Ya yazık!
Yazık ya! Yazık!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mikrofon kapanınca
alkış alan ilk hatip sensin.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
RAMAZAN CAN (Devamla) 2001 yılında
emekli olurken
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar
ve gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Değerli milletvekilleri, kâtip üyeler
arasında ihtilaf söz konusu. Oylamayı elektronik cihazla
tekrarlayacağız.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Öneri kabul edilmiştir. (CHP,
HDP, MHP, İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.41
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sayın
Züleyha Gülüm ve arkadaşları tarafından, üçüncü
havalimanında yaşanan hak ihlallerinin
araştırılması amacıyla 3 Ekim 2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/10/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3 Ekim 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili
Sayın Züleyha Gülüm ve arkadaşları tarafından verilen 518
sıra numaralı, üçüncü havalimanında yaşanan hak
ihlallerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
24/10/2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Ali
Kenanoğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamuoyunda üçüncü havalimanı olarak bilinen, ikinci havalimanı
yerine yapılan yeni havalimanı inşaatı 1 Mayıs 2015te
başlamıştır ve şantiye sahasında 31 bin
işçinin çalıştığı beyan edilmektedir.
İşçiler, üç yıldır buradaki çalışma
koşullarının eksikliğini çeşitli vesilelerle kamuoyuna
duyurmakta, feryatlarını anlatmaya çalışmaktadırlar.
Daha fazla artı değer üretmek adına, üçüncü havalimanındaki
şirketler ucuz ve aynı zamanda güvencesiz iş gücü
kullanmaktadır. Alanda çalışanlar çoğunlukla -Kürt,
Suriyeli, Vietnamlı, Azerbaycanlı gibi- ülke dışından,
birçok ülkeden gelen yurttaşlardan ya da yabancı işçilerden
oluşmaktadır.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Yeni bir
vatandaşlık tanımı mı üretiyorsunuz?
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Neoliberal
kapitalizmin pazar mantığıyla doğru orantılı
olarak çoğunlukla kayıt dışı bir şekilde
işçi çalıştırılmaktadır. 12 Eylül Cuma günü
meydana gelen servis kazası sonucu 17 işçi yaralanmış ve
akabinde de 14 Eylül günü işçiler direnişe
başlamıştır. İşçilerin direnişi
sonrasında, direnişi sonlandırmak için şirket sahipleri,
öncelikle, taleplerinin kabul edileceği yönündeki bir beyanı ortaya
atmış ve akabinde de bu yöndeki bir duyuruya rağmen bütün
şantiye sahasına bu direniş yayılmıştır.
Peki, işçiler ne istiyorlar? Bunların
talepleri ne? Bunun kamuoyunda çokça duyulduğunu zannetmiyoruz. Çünkü
malum, tekelleştirilen medya, kamuoyunda havuz medyası diye bilinen
ve bugün medyanın büyük bir çoğunluğunu oluşturan medya
tarafından işçilerin talepleri sunulmamakta, bunlar haber
yaptırılmamakta, yapılmamaktadır. O yüzden, buradan
işçilerin taleplerini sizlere ve Türkiye kamuoyuna haykırmak
istiyoruz. İşçiler şunu söylüyorlar, el yazısıyla
yazdıkları kâğıttaki talepler şunlar:
1) Eyleme katılan işçiler işten
atılmayacak. Bu eylem hem anayasal anlamda hem de bütün hak, hukuk,
kanunlar nezdinde meşru bir eylemdir çünkü talepte bulunuyorlar.
2) Habersiz şekilde işten atılanlar
işe iade edilecek. Haber vermeden işten atılanlar iade edilecek.
3) Servis sorunu yani işe ulaşım,
servis sorunu çözülecek.
4) Yatakhane, lavabo, banyo temizlikleri düzenli
olarak yapılacak, tahtakurusu sorunu çözülecek.
5) Revir personelinin işçilerle ilgilenmesi,
gerekli sağlık malzemelerinin temin edilmesi sağlanacak,
işçilere dönük aşağılayıcı muamele engellenecek.
6) Maaşlarının tamamı hesaba
yatırılacak, elden maaş ödemesi yapılmayacak. Geçmişe
dönük ödenmeyen ücretler de ödenecek.
7) İşçi ve formenler aynı yemekhanede
yemek yiyecek.
8) Sorunlara sebep olan İGA şirket
yetkilileri görevden alınacak.
9) Talepler bu talepler- basın
karşısında okunacak.
10) İş cinayetleri çözülecek.
11) Altı aydır maaşları
yatırılmayan işçilerin ödemelerinin yapılması
sağlanacak.
12) Bayram ikramiyesi verilmesi sağlanacak.
13) Azerbaycanlı işçilerin bulunduğu
ekibin başı Selim Öztürkün yarattığı mağduriyet
dolayısıyla işten atılması gerçekleştirilecek.
Bunu talep ediyorlar.
14) İşçilere kıyafet verilecek.
15) Serviste geçen sürenin mesai kapsamına
alınması. talep ediliyor. Yani işçiler bu 15 maddeyi talep
ediyorlar.
Baktığınız zaman, bu 15 madde,
aslında yerine getirilmemesi suç olan şeylerdir. İş Kanunu
gereğince de ülkelerin yasaları, anayasası gereğince de
bütün bunların hepsi bir ihbardır aynı zamanda. Bunların
araştırılması, öncelikle müfettişlerin hemen bu ihbar
üzerine gidip bu konuda çalışma yapması gerekirdi. Oysa ne
yapıldı? Bütün bunlar yapılmadı. Hatta hatta, şirket
yetkilisi dedi ki: İşçiler haklıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Peki, akabinde
ne yapıldı? Akabinde, hemen işçilerin o gece
koğuşlarına girildi, 2 binden fazla işçi soruşturmaya
tabi tutuldu ve 543 işçi gözaltına alındı ve daha sonra da
sayısı 35i bulan işçi tutuklandı. Yani bütün bunları
talep eden, bunlardan kaynaklı olarak hak mahrumiyeti yaşayan
işçilerin akıbeti bu oldu. İşin garibi, ilginç tarafı,
şirket yetkilisi dahi bu işçilerin haklı olduğunu kabul
ediyor. Buna rağmen, şu anda hâlâ tutuklu işçiler serbest
bırakılmamış durumda, birçoğu hâlâ tutukludur.
Arkadaşlar, bundan birkaç gün önce şöyle
bir şey daha oldu: 1 işçinin, tesadüfen, rögarda temizlik
yapılırken ölü bedenine rastlandı ve bu da şunu gösteriyor
ki açıklanan resmî rakamlar doğru değil ölümlerle ilgili çünkü
kayıt dışı çalışan çok fazla yabancı uyruklu
işçi var ve bunların ölümleri hiçbir şekilde bilinemiyor.
Bakın, bu işçinin şu anda akıbeti bilinmiyor; kimdi, ne
zaman öldü, neden öldü, bununla ilgili bir bilgi yok ve kamuoyuna açıklama
yapılmıyor bununla ilgili. Dolayısıyla bu konunun
araştırılmasını talep ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Memet
Bülent Karataş, İstanbul Milletvekili.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT KARATAŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, ilk önce yeni görevinizde
başarılar dilerim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üçüncü havaalanı hakkında Meclis
araştırması açılması önergesiyle ilgili olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sadece
İstanbulun değil, tüm Avrupanın en büyük
yatırımlarından biri olan, Avrupa Yakasında, Karadenize
kıyısı olan Akpınar ve Tayakadın köyleri arasında
konumlanan üçüncü havaalanı projesi tamamlandığında
toplamda 76,5 kilometrekarelik bir alanı kaplayacak. Terkos Gölünün
yakınında Çatalca-Göktürk-Arnavutköy kavşağında yer
alan üçüncü havaalanı, İstanbulun merkezi olarak kabul edilen
Taksime sadece on beş dakika sürüş mesafesinde bulunuyor. 29 Ekimde
açılacak olan İstanbul üçüncü havaalanının inşası
tamamlandığında yılda yaklaşık 90 milyon yolcu
taşıma kapasitesine sahip olacağı söylenen dünyanın
sayılı ilk üç havaalanından bir tanesi olacaktır. Aynı
zamanda dünyanın sıfırdan yapılan en büyük havaalanı
olma unvanını taşımaktadır. 2023 yılında 150
milyon yolcu taşıma kapasitesine ulaşılması
hedeflenmiştir. Günde 3.500 uçağa hizmet verecek şekilde
planlanan üçüncü havaalanı aynı anda 454 uçağı da park
alanında barındırabilecektir. Burada önemli miktarda yolcu
garantisi verildiğini biliyoruz. Garantiler nedeniyle kamunun üzerine
önemli bir yük gelmemesi konusunda her türlü tedbir alınmalıdır.
Osman Gazi Köprüsünde kötü bir tecrübe yaşadık, bu konudaki
endişemizi de paylaşmak isterim.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak işçi barışı, işçi hukuku, işçinin
alın terinin kurumadan verilmesi hususundaki görüşümüz nettir. Ancak
işçiler üzerinden ideolojik siyaset yapılması, işçilerin
sınıflandırılıp mezhep ve etnik yapılara
dönüştürülerek işçilerin bu hususlar üzerinden sömürülmesi ve
kullanılmaya çalışılması kabul edilebilir
değildir. İnşaat sektörünün her alanında, meydana gelmesini
istemediğimiz ancak gerçekleşebilen iş kazalarının
meydana gelmemesi için en azami önlemlerin alınması ve gayretin
gösterilmesi gerekmektedir çünkü insan hayatı her şeyin üstündedir.
Bu vesileyle sizlere teşekkürlerimi sunuyor,
Genel Kurulu bir daha saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Karataş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali
Şeker, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Temeli atıldığı günden beri
üçüncü havalimanı doğaya verdiği zararla, Kuzey
Ormanlarında katledilen ağaçlarıyla hep gündem oldu.
Yandaşları zengin etmek için yaptığınız daha
önceki Kütahya Zafer Havalimanında 100 yolcu bekliyordunuz, 4 yolcu
geldi. Burada da garantili soygun projesiyle bu taahhüt ettiğiniz
yolcuların ödenmeyen paralarını yine bu millet ödeyecek. AKPnin
cumhuriyetle olan hesaplaşmasının iz düşümü olan üçüncü
havalimanının açılışını 29 Ekim 2018
tarihine yetiştirme kaygısı inşaat
çalışmalarını günden güne
insafsızlaştırmakta, insanlık dışı
çalışma koşulları altında o işçiler bir bir
katledilmekte.
Bundan üç yıl önce Mecliste bir
araştırma önergesi verdik, o gün Bu ölen işçiler niye
katlediliyor? Önlem alın, daha çok işçi ölmesin. dedik ama
umursamadınız. Soru önergesi verdik Gerekli tedbirleri
alıyoruz. dediniz ama almadığınız ortaya
çıktı. Bugüne kadar en az 38 işçi üçüncü havalimanı
inşaatında iş cinayetlerinde katledildi. Orada yükselen sadece
üçüncü havalimanı inşaatı değil, o 38 işçinin
mezarı da beraberinde yükseldi. Bir ülkede büyük projeler yapmak
değil önemli olan, o büyük projeleri yaparken bir kişinin bile
burnunun kanayıp kanamadığıdır. Siz o zaman ileri bir
ülke olup olmadığınızı ispatlamış olursunuz.
İşçiler İnsanca çalışma koşulları
istiyoruz, insanca yemek istiyoruz, tahtakuruları kanımızı
emmesin diyoruz. dediler ve havalimanının CEOsu da
İşçiler haklıydı. dedi. Ama Türkiyede AKP
iktidarında haklının güçlü olduğu değil, güçlünün
zorba olduğu ve haklıyı ezdiği bir dönem olduğu için o
haklı talepleri dile getiren işçiler bugün Silivri
zindanlarında, orada hapiste tutuluyor. O işçiler madem haklı da
niye onları hâlâ içeride tutmaya devam ediyorsunuz? Maalesef AKP bu zorba
tutumunu devam ettiriyor.
İşçilerin canını almaya devam
etmesin diye tedbir alın diyoruz. 29 Ekime yetiştireceğiz diye
insanları öldürmeyin diyoruz. On altı saat molasız
insanları çalıştırırsanız orada insanlar rögara
düşer. Orada şu rögara düşen işçi hayatını
kaybetti. Eğer siz orada insanları koştura koştura, uykusuz
ve aç, oradan oraya saatlerce servis bekletirseniz bu rögara da düşer,
burada da katledilir. Nasıl Torunlarda iş cinayeti işlediniz,
10 işçiyi asansör kulesinde öldürdüyseniz yüksek kâr
hırsınız burada da işçileri öldürüyor. Toplama kampı
koşullarında çalıştırdığınız o
işçiler maalesef bir bir canlarını kaybediyor.
Onun için, bunu araştıralım, yeni
katliamlarda, işçi katliamlarında sizin de payınız
olmasın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Ahmet Arslan, Kars Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de HDPnin
grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii bu konu çok gündeme getiriliyor değerli
arkadaşlar ve gündeme getirilirken de genelde sapla saman birbirine karıştırılıyor;
bunu özellikle vurgulamak isterim. Burada bu kürsüde, bu projenin
yatırım bedeli 10 milyar 240 milyon avro iken Niye 26 milyar
değil? diye bir eleştiri geldi mesela, ona cevap verdik. Dedik ki:
10 milyar 247 milyon avro yatırım bedeli var ancak 26 milyar yirmi
beş yıl boyunca alacağımız kira bedeli var. Mesela
yine bu kürsüden dendi ki: Efendim garanti vererek birilerine peşkeş
çekiyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz
cevap vereyim ama oradan laf atmakla bir şey
yapacağınızı zannediyorsanız kusura bakmayın.
Niye kusura bakmayın söyleyeyim. Dendi ki: Efendim garanti veriliyor.
Garanti verilerek birilerine peşkeş çekiliyor.
Değerli arkadaşlar, garanti verildiği
doğrudur Zafer Havalimanı gibi havalimanlarında. Garantiden
kaynaklı ülke olarak ödediğimiz para 47 milyon avrodur. (CHP
sıralarından gürültüler) Ancak kazandığımız
garanti üstü para 460 milyon avrodur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) 47 vermişsiniz,
460 almışsınız. Yılda 35 milyon yolcu
taşınırken 220 milyon yolcu taşınıyor.
İşçilerle ilgili konuya gelince de
(CHP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, ulusal ve
uluslararası mevzuat gereği o havalimanında bulunması
gereken iş sağlığı ve güvenliği uzmanı 181
kişi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) -
Şov yaptınız
AHMET ARSLAN (Devamla) - Mevzuat gereği
olması gereken kaç kişi var? 459u
Şov yapanlara cevap
veriyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, şov yapanlara
cevap veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ölüm
şov değil. Millet ölüyor orada, şov mu bu ya!
AHMET ARSLAN (Devamla) - Benim cevabım şov
değil, benim cevabım gerçekler, bu ülkenin gerçekleri, bu ülkenin
değişimi.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Bu
işçiler niye ölüyor? Bu şov mu şimdi yani?
AHMET ARSLAN (Devamla) - 181 kişi yerine 459
iş sağlığı ve güvenliği uzmanı var.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Uzmanlar
ölümü engelleyebiliyor mu? Uzmanın olması yeterli mi?
AHMET ARSLAN (Devamla) - Toplam 783 kişi sadece
bu konuyla uğraşıyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Çorlu
tren kazası! Osman Gazi Köprüsü!
AHMET ARSLAN (Devamla) Sürekli, sürekli, 4 iş
müfettişi sürekli havalimanında, iş müfettişleri ne isterse
bunun gereği yapılıyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Evet,
Savronik! Savronik!
AHMET ARSLAN (Devamla) 21 ayrı konu
başlığında 350 bin kişiye iş güvenliği ve
iş sağlığı eğitimi verilmiş.
Deniyor ki: Yeterli sağlık hizmeti
verilmiyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Çorlu
tren kazasında
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım, çok sataşıldı, çok konuşuldu,
müsaadenizle ilave bir dakika daha arz ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AHMET ARSLAN (Devamla) Toparlamak adına.
Deniyor ki: Sağlık hizmeti verilmiyor.
Değerli arkadaşlar, 7/24 saat çalışan tam teşekküllü
bir hastane var.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Hangi
hastane, ne hastanesi?
AHMET ARSLAN (Devamla) Sağlık merkezi
var, 9 adet revir var, 6 tane tam teşekküllü acil müdahale ambulansı
var.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Savronik!
AHMET ARSLAN (Devamla) Toplam 188 sağlık
personeli çalışıyor.
Ve yemekhane konusu: 109 tane yemekhane var, tam 10
bin metrekare kapalı alanı olan
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Anlat, anlat!
AHMET ARSLAN (Devamla)
ve 1.030 kişinin
çalıştığı, yemek hizmetinde
çalıştığı bir havalimanından bahsediyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Evet,
Çorlu tren kazası
25 vatandaşımızı kaybettik Çorlu
tren kazasında.
AHMET ARSLAN (Devamla) 671 temizlik elemanı
var. Elbette ki işçilerin bütün talepleri baş göz üste. Bu kadar
büyük bir havalimanını çalıştırıyorsanız,
kredi alıyorsanız, kredi ödemesini belgelerle yapıyorsanız
elbette ki bütün ödemeleriniz kayıt içi olmalı, zaten böyle
yapılıyor ve bütün işçilerin talepleri baş göz üste ancak
provokasyon için oraya gelip havalimanında çalışmayan, cam
kıran, tüp boşaltan, yangın yerine çeviren,
tutuklanmış
Ona da kararı savcı verecek, ben
vermeyeceğim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ARSLAN (Devamla) Dünyanın en büyük
havalimanı milletimize, ülkemize hayırlı, uğurlu olsun
diyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖZKAN YALIM (Uşak) Efendim, söz istiyorum
Başkanım, itirazımız var çünkü yanıltıyor. Zafer
Havalimanını
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
BAŞKAN Oyladıktan sonra söz vereyim
size.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Zafer
Havalimanıyla ilgili söz hakkı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN İşleme başladım
değerli milletvekilleri, işlemden sonra cevap vereyim ben size.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama uygun değil
Sayın Başkan, ben ayaktayım, burada bekliyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sataşma var,
yanıltıyor, Meclisi yanıltıyor Sayın Başkan!
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, kamuoyunu yanıltıyor! Zafer Havalimanıyla ilgili
olarak verilen yolcu garantisi iç hatlar için 2 milyon 395 bin ve uçan yolcu
sayısı iç hatlarda 124 bin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) -
Sesiniz gelmiyor, biraz daha bağırın(!)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Dış hatlar
için verilen yolcu garantisi 1 milyon, uçan yolcu 45 bin. Ve bugüne kadar
Hazine bu garanti için 20 milyon euro ödemiştir. Bundan daha büyük bir
soygun olur mu bu ülkede? (AK PARTİ sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar) Bundan daha büyük bir soygun olabilir mi?
Bu garanti için 20 milyon euro ödenmiş bu ülkede!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) -
Sesiniz gelmiyor, biraz daha bağırın(!)
BAŞKAN Devam ediyoruz biz.
Özkan Bey, buyurun.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
önceki Ulaştırma
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim ben, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Kars
Milletvekili Ahmet Arslanın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; önceki dönem
Ulaştırma Bakanı Sayın Ahmet Arslan gerçekten kamuoyunu
yanıltmakla ilgili, açık ve net, yanlış kelimeler
kullandı ve de yanlış bilgiler verdi; burada Zafer
Havalimanının ne kadar zarar ettiğini açıklamadı.
Bunun yanlış olduğunu, kâr ettiğini söylüyor. Aynı
şekilde, bizim Deli Dumrul köprüsü diye andığımız
Osman Gazi Köprüsüne günde 40 bin geçiş garantisi veriliyor. 35 dolar
artı KDVden geçişin şu anda 150 TL olduğunu ancak
geçiş sayısının 18 binde kaldığını
bütün kamuoyu biliyor. Onun için, Sayın Ulaştırma eski
Bakanı Ahmet Arslan, lütfen, bu milletin ödediği vergilerin
yapmış olduğunuz yanlış sözleşmeler yüzünden
peşkeş çekilmesinden bir an önce vazgeçin diyorum. Vermiş
olduğunuz yanlış bilgilerden dolayı da sizi tenzih ediyorum
ve de sizi tekrar kürsüye davet edip bunu düzeltmenizi rica ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) Değerli
Başkanım
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Tanal, neydi söz talebiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, ben Düzce ilimizden sorumluyum. Düzcede bir şehidimiz
vardı, o anlamda mümkün mü acaba?
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, Adanadan da bir şehidimiz var.
BAŞKAN Diğer Düzce milletvekillerine de
birer dakika söz vereceğim.
Biz de şehidimize rahmet diliyoruz,
başımız sağ olsun.
Buyurun.
28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Erzincan ili İliç ilçesinde şehit olan Düzceli Jandarma Uzman
Çavuş Furkan Kaplanbabaya Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Erzincan ilimizin İliç ilçesinde resmî
plakalı kamyonetin şarampole uçması sonucu meydana gelen kazada
Düzceli Jandarma Uzman Çavuş Furkan Kaplanbaba şehit olmuştur.
Düzceli şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailesinin
acısını paylaşıyorum, ailesine sabır ve
başsağlığı diliyorum. Selam ve
saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
29.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun,
Gercüşte PKKlı teröristlerce şehit edilen askerlere ve
şehitlerden Adana ili Yüreğir ilçesi 19 Mayıs Mahallesinden
Mahmut Özçakıra Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün milletimizin yüreklerini dağlayan hazin
bir olay
Gercüşte PKKlı teröristlerce önceden yola döşenen el
yapımı patlayıcının zırhlı aracın
geçişi sırasında infilak etmesi sonucu 8 askerimiz şehit
oldu. Şehitlerimizden Mahmut Özçakır, Adana ili Yüreğir
ilçemizin 19 Mayıs Mahallesinden. Tüm şehitlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Adanalı
hemşehrilerimizin ve milletimizin başı sağ olsun.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
direkt ismim zikredilerek hem sataşmada
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz vereyim,
buyurun.
AHMET ARSLAN (Kars) Sataşmada bulundu
efendim, sataşmadan söz istiyorum. Müsaadenizle, kürsüden, sataşmadan
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süreniz.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın yaptığı
açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET ARSLAN (Kars) Değerli
Başkanım, teşekkür ediyoruz.
Biz AK PARTİyiz. Biz AK PARTİ adına
sorumluluk alanlarız. Biz vatandaşımızı bugüne kadar
yanıltmadık, yalan söylemedik, bugünden sonra da söylemeyeceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım,
müsaadenizle, ancak birileri beni dinlemediği için Sap ile samanı
karıştırıyor. dedim, tekrarlıyorum.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İthal
ettiğiniz samanı, ithal ettiğiniz
AHMET ARSLAN (Devamla) - Bu ülkede
havalimanlarıyla ilgili garanti verilmiştir, doğrudur. Bu ülkede
zarar eden havalimanı olmuştur ancak sistemin tamamına
bakarsınız. Tamamında ne elde ettiniz? 47 milyon avro garanti
sağlanmadığı için para ödemişiz ancak tamamında
garanti üstü gelirimiz 460 milyon avrodur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Az önce de söyledim, şimdi de söylüyorum: Üçüncü havalimanında
on iki yıl boyunca verdiğimiz bir garanti var. Arkadaşlar,
üçüncü havalimanından hiç yolcu uçmazsa, öyle kabul edin
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 29 Ekimde 5
uçak kaldıracaksınız.
AHMET ARSLAN (Devamla) -
dünya
uçacağını biliyor, bildiği için kıskanıyor,
kıskandığı için de olmasın istiyor ama kabul edin ki
hiç yolcu uçmadı, hiç yolcu uçmasa dahi yolcu garantisinden dolayı
vereceğimiz para 300 milyon avro
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Babanızın mı parası?
AHMET ARSLAN (Devamla) -
ancak her sene alacağımız
para 886 milyon avro kira bedeli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hiç yolcu uçmazsa 586 milyon avro kira bedelinden fark
alacağız.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kira bedelini
millet ödeyecek.
AHMET ARSLAN (Devamla) - On iki yıl boyunca
yolcu garantisi var, yirmi beş yıl boyunca para alacağız ve
yirmi beş yıl boyunca 26 milyar avro KDV dâhil para
alacağız.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ölen
işçilerin hakkını nasıl ödeyeceksiniz?
AHMET ARSLAN (Devamla) İşte, böyle
yaptığımız için bu ülke büyüyor, böyle yaptığımız
için bu ülkenin havacılığı büyüyor.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Vekilim, bir
şey söylediniz, ne için?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Zafer
Havalimanıyla ilgili
BAŞKAN Havalimanıyla ilgili
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet, Zafer
Havalimanıyla ilgili.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok, açıklama var Sayın
Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşma
yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN Şimdi zaten bir sataşma oldu
mu Sayın Vekilim?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Var.
BAŞKAN Ne mesela?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Başkanım, var. Neden? Ulaştırma eski Bakanı Sayın
Ahmet Arslan havalimanlarıyla ilgili bir garanti verilmediğinden
bahsetti. Zafer Havalimanına garanti verilmediğini söyledi,
yanlış bilgi verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Verildi. dedi
Sayın Başkan.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Verildi. diyor ya.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Artı Sapla
samanı karıştırdı. deyip bize de sataşmada
bulundu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bölgemiz olduğu
için, Zafer Havalimanı bölgemizde olduğu için doğru bilgi vermek
istiyoruz.
AHMET ARSLAN (Kars) Efendim, garanti
verildiğini söyledim.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kesinlikle
yanlış bilgi var, kamuoyunu yanıltma var Sayın
Başkanım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara
bakın Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim bir dakika.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hayır, Sayın
Ahmet Arslan kürsüyü kullandı Sayın Başkan. Ben de aynı şekilde
talep ediyorum.
BAŞKAN Peki ama sataşmaya meydan
vermeden, gelin, açıklayın.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yerimizden söz
hakkı istiyoruz Sayın Başkan, bölgemiz olduğu için.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Burcu
Hanıma da söz verin Başkanım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet, bölgem
olduğu için özellikle Sayın Başkan.
BAŞKAN İki dakika süreniz Sayın
Yalım.
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Kars
Milletvekili Ahmet Arslanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Sayın Ahmet
Bakanım, önceki Bakanımız, bakın, vatandaşın
parasını korumak ve doğru yerlere harcamak ve hiç kimseye
peşkeş çekmemek, sizin ve bizim boynumuzun borcudur.
AHMET ARSLAN (Kars) Hepimizin.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Siz bana burada gelip...
Zafer Havalimanında hem iç hatlarda hem özellikle de dış
hatlarda euro bazlı, uçan kişi bazlı garanti verildi mi,
verilmedi mi? Tekrar soruyorum. Verildi. İlk açıldığı
yıl ve ikinci yıl dış hatlardan 1 yolcu uçtu mu,
uçmadı mı? Bunu tekrar soruyorum. Toplamda 520 milyon euroya
yakın şu ana kadar devletimizin kasasından işletici ve
yapıcı firmaya para ödendi mi, ödenmedi mi?
Sayın Ahmet Arslan, bununla birlikte,
biliyorsunuz, Osman Gazi Köprüsü, yapıldığı yıldan
itibaren bugün ikinci yılında, iki buçuk yıla geldi artık.
Sonuç itibarıyla senelik ve günlük verilen 40 bin geçiş garantisinden
dolayı... İlk yıl günde 18 bin araç geçti yani
yaklaşık 22 bin araç günlük geçmedi, çarpı 35 dolar
yaptığınızda -bu rakam- her yıl 572 milyon dolar zarar
etti; bu, on beş yıl boyunca devam edecek. Onun için, burada Biz kâr
ettik." deyip de bu kamuoyunu yanıltmaya hiç hakkınız yok
Sayın Bakan. Tekrar söylüyorum: Belki siz farklı açıdan
bakıyorsunuz ama rakamlar doğruyu söyler. Rakamların doğru
söylediğini de biz size ispat ederiz. Eğer Osman Gazi Köprüsü, Zafer
Havalimanı siz Zarar etmedi. diyorsanız, ben
ispatlayacağım, ispatlayamazsam ben milletvekilliğinden istifa
edeceğim, siz de edecek misiniz?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın
Başkanım...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkanım, Zafer Havaalanı Kütahyada olması
dolayısıyla...
BAŞKAN Bu süreci böyle yönetemeyiz
değerli milletvekilleri.
Grup başkan vekillerimiz bu meseleyi
şekillendirsinler. Şimdi herkese söz verirsek sabaha kadar bununla
uğraşamayız.
Bana göre, Sayın Bakan
açıklamasını yaptı, Sayın Milletvekili
açıklamasını yaptı, bundan sonra söylenecek herhangi bir
şeyin olduğunu zannetmiyorum.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
müsaadenizle kayıtlara geçsin o zaman.
BAŞKAN Söyleyin Sayın Milletvekili.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN (Kars) Efendim, ben Zafer
Havalimanıyla ilgili garanti vermedik. demedim, tekrar söylüyorum: Zafer
Havalimanıyla ilgili garanti verdik, garantiden dolayı ödemeler de
yaptık. Ancak, bir şey bilinmeli ki bu ülke, havalimanlarında
verdiği garantiden dolayı 47 milyon avro ödemiştir, 460 milyon
avro fazladan para elde etmiştir. Biz fotoğrafın tamamına
bakarız. Havalimanlarının birbirini tamamladığını
da biliriz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Osman Gazi Köprüsüyle ilgili de bu ülkenin
projesidir. Ona bağlı olarak İzmire kadar olan otoyol
açıldığında çok farklı rakamlar göreceğiz, çok
farklı hizmetler göreceğiz. Dolayısıyla, fotoğrafın
tamamına bakıp değerlendirmeyi öyle yapmak lazım.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakan, zarar
etmiyorsa ben istifa edeceğim, değilse siz istifa edecek misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN -
İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre
Buyurun Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, özür
dilerim, söz talebimi yani elimi kaldırmıştım ama
görmediniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İşleme
de başlamış oldunuz lâkin, bu tartışmayı
bitirelim, siz de söylediniz.
Kütahya Milletvekilimizin de bu Zafer
Havaalanıyla ilgili değerlendirmeler bakımından 60a göre
pek kısa bir söz talebi var, sonra bu tartışmayı bitirelim.
BAŞKAN Mikrofonu açayım Sayın
Vekilim.
Bir dakika söz veriyorum.
31.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kars
Milletvekili Ahmet Arslanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Ben, Kütahya Milletvekiliyim.
Zafer Havaalanıyla ilgili şöyle
söyleyeyim: Sadece iki yılda verilen 11 milyon euro
fazlalığımız var, yirmi beş yıl zarfında
düşündüğünüz zaman bu zarar 250 milyon euro ediyor; Sayın Bakan,
460 milyon avro kâr edeceğimizi söylüyor. Sadece Zafer Havaalanında
edeceğimiz zarar 250 milyon avro. Toplamda edeceğimiz kârın 460
milyon avro olduğunu söylüyor. Bir yıl bazında
düşünülmüş şey değil, buradaki sıkıntı,
Kütahyanın, Uşakın, Afyonun bölge havalimanına toplam
gelen veya gelmesi tahmin edilenin çok çok üzerinde.
Kalkınma Bakanlığının daha
önce bu konuda uyarısı vardı, Hükûmet tarafından
dinlenmedi. Kamu-özel iş birliğiyle yapılan hastaneler de dâhil
olmak üzere 25 milyar dolarlık bir zarar söz konusu olacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Fethi
Açıkel ve arkadaşları tarafından, üniversitelerimizde
yaşanan yönetsel, kurumsal ve kadrosal sorunların tespiti ile çözüm
önerilerinin geliştirilmesi amacıyla 24/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 24/10/2018 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel ve
arkadaşları tarafından üniversitelerimizde yaşanan
yönetsel, kurumsal ve kadrosal sorunların tespiti ile çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla 24/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (496 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak, görüşmelerinin 24/10/2018 Çarşamba günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Fethi Açıkel,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA FETHİ AÇIKEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversitelerimizde
21inci yüzyılın gereksinimlerine uygun çağdaş bir bilimsel
üretim ve öğretim sistemi kurulabilmesi için yaşanan yönetsel,
kurumsal ve kadro sorunlarının tespiti ve kapsamlı bir biçimde
ele alınabilmesi amacıyla Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimiz düne
kadar tüm imkânsızlıklara rağmen, fakruzaruret ve savaş
koşullarında, savaştan çıkmış bir ülke olarak
cumhuriyetimizin modernleşmesine, sanayileşmesine ve
demokratikleşmesine katkıda bulunmuş kurumların
başında gelmiştir. Cumhuriyetimizin en büyük başarısı,
büyük imkânsızlıklara rağmen ülkemizin kalkınması için
gereksinim duyduğu beşerî sermayeyi, bilim insanlarını,
mühendisleri, doktorları, hukukçuları, öğretmenleri ve teknik
kadroları fedakârca yetiştirebilmiş olmasıdır.
Üniversitelerimizin bu misyonu, cumhuriyetimizin
temel misyonuyla örtüşmektedir. Bu misyon, demokrasimizin kesintiye
uğradığı ve özgürlüklere zarar verilen askerî müdahalelere
rağmen devam etmiştir. Ancak bugün on altı yıllık
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının sonunda geldiğimiz
noktada üniversitelerimiz maalesef büyük bir kurumsal gerileme, duraklama ve
çöküş içindedir. Üniversitelerimiz, ülkemizin bilimsel araştırma
ihtiyacına ve ekonomimizin nitelikli iş gücü talebine yanıt
veremez bir duruma düşmüştür.
Üniversitelerimiz, daha önceleri üst sıralarda
yer aldıkları uluslararası listelerde, bugün Hükûmetin de itiraf
ettiği gibi, ilk 500 üniversite arasında yer alamaz duruma
gelmiştir. Türkiye üniversiteleri, araştırma, bilimsel üretim ve
teknoloji geliştirme liginde küme düşmektedir. Bu, Türkiye'nin
bilimsel ve kurumsal bir gerilemenin içerisinde olduğunun bir
göstergesidir. Bu gerilemenin en temel sebebi, üniversitelerimizin akademik,
idari ve mali açıdan siyasi, idari ve kültürel baskılara maruz
bırakılması ve kurumsal özerkliğinin altının
oyulmasıdır. Bir yandan akademik kadrolar üzerindeki düşünce,
yayın ve araştırma özgürlüğüne dönük baskılar,
diğer yandan siyasi gerekçelerle uygulanan hukuk dışı idari
ve yasal cezalar, Türkiye'nin üniversite iklimini boğmaktadır. Bu
yüzden, binlerce yetişmiş akademisyenimiz ve genç bilim
insanımız yurt dışında iş aramaya
başlamakta, Batıya beyin göçü hızlanmaktadır.
OHAL kapsamında, yargı kararı
olmaksızın KHKlerle üniversitelerden ihraç edilen binlerce akademik
ve idari personelin kaybı, üniversitelerin kapasitesini
düşürmektedir. 1930larda Atatürk Türkiyesinde ülkemizin Avrupanın
farklı ülkelerinden gelen akademisyenlere kucak açtığı,
otoriter rejimlerden kaçan düşünürleri, sanatçıları ve bilim
insanlarını misafir eden bir ülke hâline geldiği düşünüldüğünde
bu durum kaygı vericidir. Bugün Türkiye kendi yetiştirdiği
parlak beyinleri, AKP Hükûmetinin baskıları,
yıldırıcı ve kayırmacı uygulamaları yüzünden
kaybetme noktasına gelmektedir.
Üniversitelerimiz ve bilim dünyamız sistematik
olarak gerilemektedir, kurumlar ve kadrolar aşınmaktadır.
Akademik atama ve yükseltme ilkelerinin keyfîliği ve
tutarsızlığı yüzünden akademik kadrolar arasında
yaygın liyakat ve nitelik farklılıkları ortaya
çıkmaktadır, standartlar tutarsızlaşmaktadır. Başta
rektörlerin seçimle göreve gelmesi dahil olmak üzere pek çok ilke
lağvedilmiştir, liyakat ilkesi geriletilmiştir. Tüm akademik,
idari kadrolar ve üniversite öğrencilerinin kültürel, entelektüel ve
sosyal hayatları sınırlanmaktadır.
On altı yıldır izlenen
yanlış politikalar sonucunda Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu Rekabet
Raporuna göre 137 ülke arasında inovasyon kapasitesinde 74üncü,
teknolojik hazırlıkta 62nci, eğitim sistemi kalitesinde
101inci, üniversite-sanayi-AR-GE ortaklığında 66ncı
sırada bulunmaktadır. Bu, ülkemizin potansiyelinin oldukça
altındadır. Şüphesiz bu tablo, Türkiyenin 21inci yüzyılda
ulaşmaya çalıştığı muasır medeniyet
seviyesinin çok gerisindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
FETHİ AÇIKEL (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu verilerin ışığında,
akademik kadrolardan idari kadrolara, öğrencisinden işsiz üniversite
mezununa kadar üniversitelerimizin içinde bulunduğu sorunların tam
anlamıyla tespit edilebilmesi ve kapsamlı çözüm önerileri
geliştirilebilmesi için Meclis araştırması
açılması gerektiğine inanıyoruz. Hükûmetin de farklı
seslerden, farklı kanallardan itiraf ettiği bu üniversite
sorunlarının yüce Meclisimiz tarafından
araştırılması gerektiğine inanıyoruz.
Geçtiğimiz yüz yıl içerisinde yetiştirilmek üzere binlerce
öğrencisini yurt dışına bir kıvılcım olarak
gönderen ve onları bir alev olarak geri alan Türkiyenin bugün nitelikli
beyin göçü veren bir ülke hâline gelmesinin sorun olarak addedilmesi
gerektiğini, nitelikli beyin göçü veren ve niteliksiz göçmen kabul edilen
bir ülke hâline gelen Türkiyenin üniversitelerinin tüm yönleriyle ele
alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda tüm partilerin
desteğini bekliyorum.
Grubum adına saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Ayhan Altıntaş, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üniversitelerimizin pek çoğu, bugün maalesef
sadece diploma veren kurumlar hâline getirilmiştir. Çok övündüğümüz
bilimsel üretimde sayı olarak artışta son yıllarda
durakladık, hatta geriledik. On yıl önce çok fark
yaptığımız İranın hayli gerisine düştük ama
asıl acınacak durum, araştırmaların niteliğinde
yaşanıyor. Bilimsel çalışmalara yapılan atıflara
bakıldığında gelişmiş ülkelerin çok
altındayız. Özellikle patent üretiminde emekleme düzeyindeyiz. Bu ne
demektir? Yaptığımız yayınlar maalesef
kullanılmıyor, bir anlamda işe yaramıyor demektir. Üniversitelerimize
bol bol bina yatırımı yaptık, öğrencilerle doldurduk; diplomaları
verdik ama kaliteyi sağlayamadık. Bölümleri ve programları
rastgele açtık, akreditasyona hiç önem vermedik. Mezunlarımız ne
iş yapıyorlar, iş buluyorlar mı diye merak etmedik.
Öğrencilerimizi meslek sahibi yapabiliyor muyuz diye hiç soru
sormadık. Doktor ihtiyacımız nedir, mühendis
ihtiyacımız nedir, avukat ihtiyacımız nedir diye merak
etmedik.
Seçim çalışmaları sırasında
birçok üniversite mezununu babasıyla parkta otururken gördük. Ailesinin
büyük fedakârlıklarıyla, gençliğinin en güzel
yıllarını harcayan gençlerimizi maalesef heba ediyoruz.
Gelişmiş ülkelerin üniversiteleri, mezunlarının kaç ayda
iş sahibi olduklarını ve ortalama gelir düzeylerini
yayınlıyorlar. Anadolunun her köşesinde adı üniversite
olan binalar yaptık. Büyük şehirlerde ise her mahalleye bir
vakıf üniversitesi kurulmasına izin verdik. Kaliteyi hiç gözetmedik.
Maalesef üniversitelerimizin pek çoğu, üniversite unvanını hak
etmeyecek düzeydedir. Keşke devlet büyüklerine fahri doktora verilerek iyi
üniversite olunsaydı. Üniversite demek, mevcut bilgiyi aktarmak
yanında yeni bilgi üretmek demektir. Üniversiteler artık üçüncü
nesilde bu bilgi birikimini topluma sunan, toplumun sorunlarına çözüm
üreten kurumlar olma yolundadır.
Muhakkak çok iyi üniversitelerimiz de var. Bu
üniversitelerimizin başarısı, liberal ve özgür düşünce
ortamına sahip olmaları, uluslararası düzeyde iş
birliği yapmalarından geliyor. Rektörleri ve yöneticileri liyakat
esasıyla atanmışlardır. Maalesef iktidarımız
artık bu özgür, liberal ortamı zararlı buluyor. Bunun sonucunda,
korkarım, bu üniversitelerimizi de kaybedeceğiz.
Bir noktayı daha ifade etmek istiyorum.
Yetenekli genç üniversite mezunlarımız, ekonomik ve sosyal nedenlerle
yurt dışında çalışmayı ve orada
yaşamayı tercih ediyorlar. Güzel ve borçlu ülkemizin en iyi
üniversitelerinde yetişen bu gençleri beyin göçüne kurban ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Milletvekili.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Endüstri 4.0 veya 5G
iletişim teknolojileri, modern sağlık hizmetleri, yerli ilaç,
aşı, gübre, gen teknolojileri, yapay zekâ gibi teknolojileri
geliştirmek istiyorsak, sadece pazar olmak istemiyorsak üniversitelere
önem vermeliyiz.
Bu nedenle, CHPnin grup önerisini
desteklediğimizi belirtir, Genel Kurula saygılarımı
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Yaşar Karadağ, Iğdır Milletvekili.
Buyurun.
Süreniz üç dakikadır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YAŞAR KARADAĞ
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
televizyonları karşısında bizi izleyen Türk
halkını saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Ben de Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu üniversitelerle ilgili, eğitimle ilgili bu önerisi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının canları
pahasına kurmuş olduğu bu Meclis çatısı altında,
bu kürsüde söz alabilme imkânını bana verdikleri için Milliyetçi
Hareket Partime ve Iğdır halkına teşekkür ediyorum.
Ben yirmi bir yıllık bir eğitimciyim,
eğitimin mutfağından gelmiş bir insanım. Hem kamuda
hem de özel sektörde eğitim alanında öğrencilerle birlikte,
velilerle birlikte, toplumun tüm kesimleriyle birlikte bu eğitimi bire bir
yaşayan birisiyim, aynı zamanda 3 de öğrencim var, 3 de çocuk
babasıyım. Gerçekten, eğitim bizim olmazsa olmazımız,
insan kaynağı bizim olmazsa olmazımız.
Saygıdeğer milletvekilleri, dünyada her
türlü yer altı, yer üstü kaynağına sahip olan ülkeler,
dünyanın en gelişmiş ülkeleri değil. En gelişmiş
ülkeleri kimdir biliyor musunuz? Eğitime önem veren ülkeler. Onun için,
burada bir eğitimci olarak sizlerin vicdanına sesleniyorum: Eğitimde
fanatizm olmaz, eğitimde bu görüş, o görüş, sendika olmaz. Böyle
davrandığımız zaman yanlış sonuçlar elde ederiz.
Maalesef ve maalesef, yetiştirdiğimiz nesiller
Bir düşünün, bu
Meclis bombalandı; bu Meclisi bombalayan kişi, yoldan geçen herhangi
birisi değildi; o, bizim eğitim sistemimizin ürettiği,
yetiştirdiği, hatta yeri geldiği zaman milyonlarca dolar para
harcadığı birisiydi, birileriydi. Onun için, gelin, elimizi
vicdanımıza koyalım, eğitim alanında, özellikle ve
özellikle eğitim alanında fanatizmden uzak duralım, yeri
geldiği zaman particilikten uzak duralım çünkü biz, geleceğimizi
inşa edeceğiz eğitim kurumlarıyla. Üniversiteler bizim göz
bebeğimiz olsun. Ortaöğretim kurumları ta ana sınıfından
üniversite mezuniyetine kadar bizim göz bebeğimiz olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
YAŞAR KARADAĞ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu alanda -tekrar tekrar sesleniyorum- dün
eğitimle ilgili bir vizyon da açıklandı ama maalesef ve maalesef,
söylüyorum, bazı konularda hâlâ eski yanlışları
yapıyoruz. Biz gelecek elli yılımızı, yüz
yılımızı yeri geldiği zaman yok ediyoruz. Bu 15 Temmuz
darbesi olduğu zaman, ilk olarak, bir eğitimci olarak elimi
vicdanıma koydum, dedim ki: Biz bu gençleri, bu çocukları nasıl
böyle zombileştirdik, nasıl bu hâle getirdik? Tekrar tekrar
söylüyorum, Allah rızası için, özellikle eğitimle ilgili olan
konularda elimizi vicdanımıza koyalım çünkü bu ülkenin geleceğidir
eğitim. Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi, bütün ümidim
gençliktedir. Yine Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi, cumhuriyet
öğretmenlerden fikri hür, vicdanı hür nesiller istiyor.
Hepinize teşekkür ederim. (MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Erol Katırcıoğlu İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesini desteklemek üzere,
grubum adına sizlerle birkaç şeyi paylaşmak istiyorum.
Şimdi, konu, çok geniş bir konu sonuç
olarak çünkü eğitim dediğimizde, özellikle üniversite
eğitimi dediğimizde çok yanlış bir yolda gittiğimiz
çok açık. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri,
lütfen dikkat edin bunlara.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanımız geçen gün şöyle bir cümle söyledi,
bakın, okuyorum, diyor ki: Türkiye'nin nasıl oluyor da bugün
dünyanın en büyük 500 üniversitesi arasında esamesi okunmuyor? Demek
ki bir şeyleri kaybettik, bir yerde bir sıkıntı var, bir
şeyleri ihmal ettik. Şimdi, arkadaşlar, bu ilk defa -ya da en
azından bana ilk defa geliyor- yapılan yanlışların
olduğunu ima eden bir cümle. Evet, üniversite konusunda Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetleri uzun bir zamandan beri yanlış yapıyor. Ben bu
yanlışları daha ayrıntısıyla
konuşmayacağım, çok vaktimiz yok sonuç olarak. Ama benden önce
konuşan diğer arkadaşlar zaten özellikle üniversite ve
yükseköğretimin sorunlarına değindi. Ama ben birkaç tane
şeye değinmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi şu: Üniversite
dediğiniz yer, özgür olması gereken bir yerdir arkadaşlar. Özgür
olmak ne demek? Özgür olmak, özellikle öğretim üyelerinin
düşündüğünü söyleyebilecek bir ortama sahip olmaları anlamına
gelir. Bakın, ben bir üniversite mensubu olarak şunu söyleyebilirim
ki bugün üniversitelerde üniversite hocaları kendi düşüncelerini
açıklamaktan bile kaçınıyorlar. Dikkat ederseniz eskisinden çok
daha az ölçüde televizyon programlarına çıkıyorlar ve gazetelerde
görüş belirtiyorlar. Bu neyi söylüyor? Bu, üniversite eğitimi
üzerinde, özellikle özgürlük bakımından büyük bir baskı var
arkadaşlar.
İkincisi, ben vakıf üniversitelerini
dikkatinize getirmek istiyorum. Bugün vakıf üniversiteleri, Türkiye
eğitim sisteminin en önemli sorunlarından bir tanesidir çünkü bunlar,
vakıf üniversitesi adı altında aslında ticarethanedir.
Bunlar vakıf olduklarını iddia ederek vakıflara tahsis
edilmiş olan vergi vermemek gibi bir imkânı kullanıyorlar. Ama
esas itibarıyla, bugün söyleyebilirim ki kurulmuş olan
aşağı yukarı 75 tane vakıf üniversitesi var, bu
üniversitelerin hemen hemen tamamı ticari işletmedir arkadaşlar,
vergi vermemektedirler ve yüksek kazanç elde etmektedirler.
Bu meseleyi, sizlerin Millî Eğitim Bakanı
olan, benim de hasbelkader arkadaşım olan Ömer Dinçerin Millî
Eğitim Bakanı olduğu zaman kendisiyle paylaştım ve
kendisini bir biçimde bu üniversite eğitimine, özellikle vakıf
üniversiteleri meselesine inmeleri gerektiğini söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
O da bana şunu söylemişti arkadaşlar,
bir kısmınız biliyordur tahmin ediyorum, dedi ki: Biz bir yasa
çıkaracağız, vakıf üniversiteleri Vakıflar Kanununa
tabi olacak, diğer özel üniversiteler Şirketler Kanununa tabi
olacak. Ama arkadaşlar bu yapılamadı. Bunun yapılıp
yapılmaması doğru mudur, yanlış mıdır?
tartışması da önemli bir tartışma ama şunu
söyleyeyim ki özgürlüğü yaşayamayan bir üniversite, üniversite
değildir. O sebeple de dünyanın en büyük 500 üniversitesi
arasında Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içinde var olan
üniversitelerimizin hiçbiri yoktur. Bu, gerçekten bizim bu araştırma
önerisine destek vermemiz anlamına geliyor ve böylelikle en azından
durumun ne olduğunu anlamamız mümkün olabilecek diye
düşünüyorum.
Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekillerine sesleniyorum tekrar: Sayın
Cumhurbaşkanının cümlesi, çok doğru bir cümleydi. Lütfen bu
cümleyi düşünerek bu konuda görüş belirtin ve oy verin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Hacı Ahmet Özdemir, Konya Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) Sayın Başkan, değerli Meclis; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, üniversiteler konusu gündeme
alındığında, her parti grubu kendi zaviyesinden olayı
değerlendiriyor ve subjektif birtakım hususları ön plana
çıkarma ihtiyacı duyuyor. Tabii, bunların subjektif olup
olmadığı hususunda ben bazı tespitlerden bahsedeceğim.
Türkiyede üniversitelerin sayısı, 3 kattan fazla
artırılmış, AK PARTİ iktidarlarında. Bunun
anlamı şu: Daha önce üniversiteye girmek için dershanelerin
kapısını aşındıran, üniversiteye girmek için
bekleyen ve üniversite kapısının önünde yığılan
gençlik, yıllarını burada heba eden gençlik artık yok;
hatta Ankarada, İstanbulda, büyük şehirlerde öğrencilerini
okutma imkânına sahip olmayan ailelerin de Ankarada, İstanbulda,
büyük şehirlerde öğrencilerini okutmak gibi bir mecburiyeti yok.
Dolayısıyla, bu sorun, üniversitenin önündeki yığılma
sorunu bu anlamda önlenmiş oluyor.
Tabii, vakit kısıtlı olduğu için
hemen ana başlıklar hâlinde diğer hususlara temas etmek
istiyorum. Eğitim, özellikle sonucun çok zor alındığı,
sonuca varılmak için yılların geçmesini gerektiren en belli
başlı hususlardan bir tanesidir. Bu üniversitelerin
sayılarının artmasıyla beraber hemen bugünden yarına
sonuç alınmasını beklemek, herhâlde büyük bir beklenti olsa
gerektir ve gerçekle de bu beklentiyi ilintilemek, ilişkilendirmek zor
olsa gerektir.
Şimdi, muhalefetin genelde tavrı şu
oluyor: Herhangi bir sorunu -küçük veya büyük- belirlediğinde hemen bir
Meclis araştırması istemek aklına geliyor. Hâlbuki
demokratik yönetimlerde kanallar açıktır. YÖK Başkanından
randevu alıp bu konudaki düşüncelerini, politikalarını, değişiklikleri,
önerileri iletme imkânı vardır. Millî Eğitimin yetkili
kurumlarıyla, kurullarıyla, kuruluşlarıyla, hatta Millî
Eğitim Bakanıyla bu hususları değerlendirme imkânı
vardır ama bütün bu kanallar sanki tıkanmış, bütün bu
kanallar kullanılmış ve sonuç alınamaz hâle gelmiş
gibi bir bedbinlikle yani bir karamsarlıkla, bir kötümser bakış
açısıyla hemen Meclisin bu konuya el atmasının mucizevi
şekilde sorunu çözeceğine dair bir inanç var. Meclis
araştırması isteniyor, hâlbuki sorunların çözüm yöntemleri
bellidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
Bu kanalları zorladıktan sonra şayet
bir tıkanma söz konusu ise o zaman Meclise görev düşüyor demektir, bu
görevi de Meclis seve seve üstlenecektir diye düşünüyorum. Bizim bugün
eleştirdiğimiz, beğenmediğimiz üniversitelerimizde yurt
dışından binlerce öğrenci eğitim almaktadır.
Kendimizi biraz daha kötümser havadan kurtarmanın yolu, yabancı
öğrencilerin Türk üniversitelerini tercihlerinde gizlidir diye
düşünüyorum. Bu konuda bir Meclis araştırmasının
şu aşamada çok da gerekli olmadığı kanaatimi
paylaşarak saygılar sunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda boş bulunan üyeliklere seçim
(S.Sayısı: 8) (X)
BAŞKAN - Şimdi, Sayıştayda
boş bulunan 5 üyelik için yapılacak seçime başlıyoruz.
Bu seçim, 6085 sayılı Sayıştay
Kanunu'nun 15 ve 16'ncı maddeleri ile İç Tüzük'ün 150'nci maddesine
göre gizli oylamayla yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca oluşturulan
Sayıştay Üyeleri, Ön Seçim Geçici Komisyonu tarafından
Sayıştay Üyelikleri, için boş üyelik sayısının 2
katı olarak belirlenen adayları içeren birleşik oy
pusulası, Başkanlıkça adayların soyadı
sırasına göre düzenlenmek suretiyle
bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut
olmak şartıyla, Sayıştay meslek mensupları kontenjan
grubu listesinden en çok oyu alan 5 aday Sayıştay üyeliğine
seçilmiş olacaktır.
Şimdi, gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum:
Sağımda yer alan Komisyon
sıralarından birinci sıradaki kâtip üye Adana'dan
başlayarak İstanbula kadar, ikinci sırada yer alan kâtip üye
İzmirden başlayarak Zonguldaka kadar adı okunan
milletvekillerinin adını defterden işaretleyeceklerdir. Adı
işaretlenen milletvekiline mühürlü birleşik oy pusulası ve zarf
verilecektir. Adını ad defterine işaretlettiren ve mühürlü birleşik
oy pusulası alan sayın üye oy kabinine girecek ve oy pusulasında
Sayıştay meslek mensupları kontenjan grubu listesinden 5
adayın karşısındaki kareyi çarpıyla işaretleyecek
ve oy pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı
kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır. Aynı zarftan birden
çok oy pusulası çıkması hâlinde bu oy pusulalarının
tamamı veya daha önce açıklandığı üzere, ilgili
kontenjan grubu aday listesinden seçilecek üye sayısından fazla
adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Bu hususlar oy pusulalarında dipnot olarak da belirtilmiştir.
Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler
konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek
suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim.
Baha Ünlü, Osmaniye? Yok.
Rıdvan Turan, Mersin? Yok.
Dursun Müsavat Dervişoğlu, İzmir?
Yok.
Murat Baybatur, Manisa? Yok.
Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis? Burada.
Burak Erbay, Muğla? Yok.
Lale Karabıyık, Bursa? Yok.
Erdal Aydemir, Bingöl? Yok.
Arslan Kabukcuoğlu, Eskişehir? Burada.
Suat Özcan, Muğla? Yok.
Halil Öztürk, Kırıkkale? Yok.
Dilşat Canbaz Kaya, İstanbul? Yok.
Aziz Aydınlık, Şanlıurfa? Yok.
Müzeyyen Şevkin, Adana? Yok.
İsmet Tokdemir, Hatay? Yok.
Mehmet Altay, Uşak? Burada.
Sermet Atay, Gaziantep? Yok.
Ayşe Sürücü, Şanlıurfa? Yok.
Lütfi Kaşıkçı, Hatay? Yok.
Mehmet Habib Soluk, Sivas? Burada.
Sabri Öztürk, Giresun? Yok.
İbrahim Aydemir, Erzurum? Burada.
Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonuna
seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon
sıralarındaki yerlerini alacaklardır.
Şimdi, gizli oylamayı Adana ilinden
başlatıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, oyunu
kullanmayan sayın üye var mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını
tekrar okuyorum: Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis Milletvekili; Arslan
Kabukcuoğlu, Eskişehir Milletvekili; Mehmet Habib Soluk, Sivas
Milletvekili; İbrahim Aydemir, Erzurum Milletvekili; Mehmet Altay,
Uşak Milletvekili.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayıştayda boş bulunan
5 üyelik için yapılan seçime ait Tasnif Komisyonu tutanağı
gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sayıştay Başkanı ve Üyeleri Ön
Seçim Geçici Komisyonunca belirlenen adaylar arasından
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime 320 üye
katılmış, kullanılan oyların dağılımı
aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Mehmet
Altay Arslan
Kabukcuoğlu İbrahim
Aydemir
Uşak Eskişehir Erzurum
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Habib Soluk
Bitlis Sivas
Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan
Grubu
Ömer Akdoğan :292
Belma Akyüz :310
Mehmet Altıntaş :280
İsmail Çay :17
Abdulkadir Dere :308
Bahattin Işık :32
Davut Karataş :33
Hacı Ömer Köse :-
Feyzullah Okumuş :4
Ramazan Yalçın :278
Boş :1
Geçersiz :6
Toplam :320
BAŞKAN Buna göre, Sayıştay meslek
mensupları kontenjan grubundan Ömer Akdoğan, Belma Akyüz, Mehmet
Altıntaş, Abdülkadir Dere, Ramazan Yalçın Sayıştay
üyeliklerine seçilmişlerdir. Hayırlı olmasını
diliyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1inci sırasına
alınan, emeklilikte yaş şartını sağlayamayan
vatandaşların yaşadıkları sorunların incelenerek
bu sorunlara karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından
verilmiş olan (10/340) esas no.lu Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu
tarafından emeklilikte yaş şartını sağlayamayan
vatandaşların yaşadıkları sorunların incelenerek
bu sorunlara karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/340) (x)
BAŞKAN - İç Tüzükümüze göre Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunda sırasıyla siyasi
parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun
göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri gruplar için yirmişer
dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: İYİ PARTİ Grubu adına Metin Ergun, Muğla
Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Necdet
İpekyüz, Batman Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Atila Sertel, İzmir Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
İYİ PARTİ Grubu adına Metin
Ergun, Muğla Milletvekili...
Buyurun Sayın Milletvekili. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Teşekkür ederim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Emeklilikte yaşa takılan
vatandaşlarımızın mağduriyetleri konusunda
İYİ PARTİ Grubunun verdiği önerge Meclis
çoğunluğuyla gündeme alındı. Görüldüğü üzere,
emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın
mağduriyeti milletvekillerimizin vicdanında yer buldu.
Vatandaşlarımızın bize vermiş olduğu temsil
yetkisi gereği milletin sorunuyla dertlenmek bizlerin burada
mevcudiyetinin temelidir.
Sayın milletvekilleri, emeklilikte yaşa
takılan vatandaşlarımızın ve ailelerinin gözü
kulağı şu an yüce Meclisimizdedir. Toplumsal bir sorun hâline
gelen emeklilik mevzusu hiç bu kadar çözüme yakın
olmamıştır. Bu önergeye İYİ PARTİnin önergesi
olarak değil, meydanlarda, kahvelerde söz verdiğimiz
vatandaşlarımızın önergesi olarak bakmanızı
istiyorum. Şimdi, zaman vatandaşımızın sorununa çözüm
bulma zamanıdır. Bu mesele partilerüstü bir meseledir, bulacağımız
çözüm hepimizin çözümüdür.
Değerli milletvekilleri, yürütmenin bu konuyla
ilgili değerlendirmelerini dikkatlice dinledik ve bu konuyu
uzmanlarıyla değerlendirdik. Yürütme temsilcilerinin dile
getirdiği çekinceler maalesef tam olarak gerçek resmi göstermemektedir. Bu
konunun çözümü hakkında dile getirilen maliyetler Türk ekonomisi
açısından altından kalkılamayacak bir yük getirmemektedir.
Eğer getirdiğini hâlâ iddia ediyorsanız kuralım komisyonu,
bu konuyu enine boyuna tartışalım, araştıralım,
uzmanların görüşlerini alalım ve maliyetlerini ortaya
çıkaralım yani yapacağımız bir komisyon kurmak,
araştırmak.
Devlet ile millet arasında yapılan
sözleşmelerden bir tanesi de Sosyal Sigortalar Kanunudur. Devletimiz
kuralları belirler, vatandaşımız bu kurallara uyar yani bu,
bir katılım sözleşmesidir. Vatandaşımızın ya
da işverenin üzerine düşen primleri günü gününe doğru
meblağda yatırmaktır. Devletimizin üzerine düşense Sosyal
Sigortalar Kanununda hükme bağladığı usul ve esasları
yerine getirmektir. 1999 yılında İşsizlik Sigortası
Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra maalesef devletimiz kuralları
değiştirmiştir ve ilk defa bir kanun geriye doğru
işletilmiştir. Primlerini vaktinde yatırmış, devlete
karşı olan sorumluluğunu yerine getirmiş
vatandaşlarımızı âdeta cezalandırdık. Şimdi,
bütün siyasi parti grupları olarak ortak bir mutabakatla bu
mağduriyetleri giderebiliriz.
Sayın milletvekilleri, şimdi siyasi
rekabeti bir kenara bırakalım. Bu meselenin sağcısı
yok, solcusu yok, dindarı yok veyahut da herhangi bir görüşten
insanı yok. Bu mesele, bir mağduriyet meselesidir, tamamen bir mağduriyet
meselesidir. Siyaset kurumu, devletimiz adına siyaset kurumu bu
insanlarımızı mağdur etmiştir ve kanun geriye
doğru yürümüştür. Onun için, bunu hep birlikte çözelim diyoruz.
Siyasi rekabeti bir kenara bırakalım, EYTyi bir oy devşirme
alanı olarak görmeyelim, bu konuyu popülist yaklaşımlara kurban
etmeyelim.
AK PARTİ Grubuna seslenmek istiyorum: Bu
komisyonun kurulmasına evet oyu verirseniz eğer, size temin
ediyorum, vatandaştan en çok alkışı siz
alacaksınız. Tarihe bu sosyolojik ve ekonomik sorunu gündeme alan
milletvekilleri olarak geçeceğiz, ileriki yıllarda millet menfaatine
yaptığımız bu işle hatırlanacağız. Bu,
bir hak mahrumiyetidir, hakkı gasbedilenlerin hakkının iadesi meselesidir;
vatandaşı oldukları, vergi verdikleri devletleri tarafından
hakları alınanların meşru bir talebidir. Bu, bir
mağduriyet meselesidir. Devlet adına hareket eden siyaset kurumu
âdeta vatandaşını kandırmıştır. Bundan
dolayı şahsen ben de hiçbir siyasi mülahaza içinde
olmaksızın bu mağduriyetin giderilmesi ve bu vatandaşlarımızın
haklarını elde etmelerinin gayreti içindeyim. Bu insanlar sadece ve
sadece hakları olan şeyi istiyorlar, ilave istedikleri bir şey
yok; haklarını istiyorlar sadece.
Sayın milletvekilleri,
vatandaşlarımızı mağdur eden de ne yazık ki az
önce ifade ettiğim gibi siyaset kurumudur. Dolayısıyla bu
problemi düzeltecek olan da siyaset kurumudur. Eğer bizler bu hak
kaybını vatandaşımız lehine düzeltmezsek tarih
huzurunda sorumlu oluruz.
Ne yapmaya çalışıyoruz?
Vatandaşımızın mağduriyetini gidermeye
çalışıyoruz, geriye yürümüş bir kanunun ortadan
kaldırılmasını istiyoruz, kazanılmış
hakları geri vermeye gayret ediyoruz.
Vatandaşlarımızın devletimizden istediği şeye
kulaklarımızı tıkayamayız. İşe
başladıkları zaman kazandıkları hakların geri
verilmesini sağlamalıyız. Çalışanların işe
başladıkları şartlara göre emekli olma isteklerini elimizin
tersiyle itmemeliyiz. Bu isteklere cevap vermek devletimiz için bir lütuf
değil bir görevdir. Burada sergileyeceğimiz uzlaşma kültürü
sadece bu sorunu çözmekle kalmayacak yüce Meclisimizin milletimiz nezdindeki
itibarını yükseltecek ve Meclisimize duyulan güveni
artıracaktır. Meclisimizin yetkilerinin bir kısmı
alınmış olsa da hâlâ sorun çözme noktasındaki rüştünü
de ispat edecektir. Bu mesele aynı zamanda Meclisimizin itibarına
yönelik tarihî bir dönemeç olarak da düşünülmelidir. Hepimize tarihî bir
görev düşüyor. Vicdanın duyarsızlığa karşı
bir zafer kazanması sizler sayesinde mümkün olacaktır. Bu vicdan sınavından
hepimizin geçebilmesini ve vatandaşlarımızın önemli bir
sorununun çözülmesini en samimi duygularımla diliyorum.
Konuşmamı tamamlarken tekrar ifade etmek
istiyorum. Tüm milletvekillerimizin meseleye siyasi olarak bakmadan
desteğini bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Necdet İpekyüz, Batman Milletvekili.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli üyeler; tekrar merhaba.
Parlamento açıldığından beri
yani son iki gündür bayağı haraketli günler yaşıyoruz.
İlk defa -soru önergelerimize zaten hiç yanıt verilmiyor- bir
araştırma önergesi 4 partinin verdiği destekle kabul edildi.
Şimdi bu sıralar boş, on beş yirmi dakika sonra mesaj geldiğinde
tıklım tıklım dolacak. Böyle bir duyarsızlık
olamaz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu arkadaşlara
baktığımızda, bu insanları dinlediğimizde her gün
yüzleşiyoruz, az önce bile baksak, şu anda cep
telefonlarını açsak, sosyal medyaya baksak ne biçim yazılar
çıkıyor, ne biçim dilekler geliyor. Eminim, hepsi size de geliyordur.
Biz kimseye kıyak yapmak istemiyoruz, kimseye
avanta vermek istemiyoruz. 4 parti -az önce arkadaşımız da
söyledi- bir partilerüstü, siyasetüstü... Gerçekten hakları gasbedilen -ve
sizler tarafından sürekli sosyal devlet kavramı dile getirilen- bu
insanların yaşa bağlı değil, bu insanların güne
bağlı değil, prime bağlı değil, bu
insanların yasaya bağlı değil, tümüyle keyfiyete
bağlı bir şekilde yapılan düzenlemeyle hakları resmen
gasbedilmekte.
Bakın, bu gasplar öyle bir hâle gelmiş ki
tanımlamasını yaptığımızda israf
kelimesini kullanıyoruz, bütçede yetersizlik diyoruz, bir
yığın sorun dile getiriyoruz. Az önce konuşmamda da dile
getirmiştim, Avrupayla kıyaslama yapıldığında
-yaşam süresi kısmında- Türkiyenin yarısının
zaten 65 yaşa gelmeden ciddi bir problemi oluyor.
Az önce buradaydım, Sayın Bakan, siz
baksaydınız, buradaki tabloyu da size gösterebiliriz yine, bu bizim
rakamlarımız değil, Türkiye İstatistik Kurumunun
rakamları. Madem Avrupayı örnek veriyoruz, peki Avrupadaki
kazançları niye örnek vermiyoruz? Yaşamı örnek veriyoruz, o
zaman Avrupadaki memur ne kadar alıyor, işçi ne kadar alıyor,
emekli ne kadar alıyor, asgari ücretli ne kadar alıyor; bunlara da
değinelim. Bunlara değindikten sonra bunları da yerine
getirelim.
Şimdi, bakın, biz bunu
yapmadığımızda, bunu dile getirmediğimizde,
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
davrandığımız gibi, resmen insanlara bir ihsan ve lütuf
gibi yaklaşmaktayız, sanki onları muhtaç edip bir şeyler
verecekmişiz gibi. Nedense işçi, köylü, çiftçi bir şey istediğinde,
memur bir şey istediğinde hemen İsraf, bütçe yetersiz, bütçe
kısıtlı. diyoruz ama uçan saray alabiliyoruz, deniz
kenarında saray açabiliyoruz, sarayda temsilî giderler verebiliyoruz. Son
dönemde -ilerde tekrar biz bir araştırma önergesi vereceğiz-
eski vekillere, ilçe başkanlarına, gençlik kolu
başkanlarına, bir yığın kişiye özel araç, özel
koruma, bir yığın şey
Resmen, artık, özel güvenlik ve
özel korumalar için her türlü harcama var, emekliliğini hak etmiş,
primini yatırmış, prim sayısını doldurmuş,
gününü doldurmuş insanlara siz bunu vermeye yanaşmıyorsunuz,
buna itiraz ediyorsunuz. Ama, temsilî ağırlamaya gelince,
sarayın temsilî ağırlamasına gelince, zaten bilmiyoruz ne
kadardır, hatta ismini bilmediğimiz içecekler, gıdalar
dağıtılıyor. En son temsilî ağırlamalarla ilgili
bir soruya verilen yanıt, geçmiş dönemde, 364 milyon; bunların
ne olduğunu zaten kimse bilmiyor. Ama, biz biliyoruz ki milyonlarla ifade
edilen kira giderleri var, milyonlarla ifade edilen taşıt giderleri
var. Artık, gazetelerde, medyada taşıt giderleri sadece kamuda
çalışanlara değil, kamuda çalışanların
eşlerine tahsis edilen lüks araçlar dile getiriliyor, lüks araçlar içinde
şoförlerle herkes gezmeye çalışıyor.
Bakın, arkadaşlar, bu insanlar sadece
emekli olamadıkları için, yaşa takıldıkları için,
ileri yaşta oldukları hâlde iş bulamıyorlar ve
sağlık haklarından da mahrumlar. Bir taraftan biz, Sosyal
Güvenlik Kurumu diyoruz, ismini de sosyal koymuşuz, güvenlik
koymuşuz, insanları sosyal güvencesiz bırakmak için sanki çaba
harcıyoruz, bu yasayı lehe değil aleyhe kullanmış
oluyoruz. Zaten Sosyal Güvenlik Kurumu çökmüş, Sosyal Güvenlik Kurumunda
ciddi bir parasızlık söz konusu, ciddi bir kambur söz konusu; SGKde
herkes mutluluk için, refah için çalışması gerekirken bakıyoruz
ki giderek bu emeklilerin hakkı gasbedilerek mutsuzluk için bir ortam
yaratılıyor ve sosyal güvencelerinden yoksun bırakıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı bunu dile
getirdiğinde, işte, külfet oluyor ama Sayın
Cumhurbaşkanı 46 yaşında SSKden emekli oluyor, 52
yaşında da Emekli Sandığından emekli oluyor. Yani
kendisinin yaşadığı, kendisinin bunu alırken hoş
gördüğü şeyi bugün hak etmiş insanlara bunu vermemesi de
ayrıca tartışılması gereken bir konu. Yani, acaba, bu
sosyal devlet anlayışı aç mı bırakmak istiyor? Hak
vermek mi istemiyor? Muhtaç etmek mi istiyor? Bakın, Türkiye'de 2015
yılında bir dernek kurulmuş, Emeklilikte Yaşa
Takılanlar Derneği; bunlar dernek kurmuşlar ve üç
yıldır bu mücadeleyi yürütüyorlar, şu anda bizi de izliyorlar,
sabahtan beri bu önergeyi takip ediyorlar. Kimse onların ciddiyetini,
yaşadıkları sıkıntıları dikkate
almıyor, bir keyfiyete dönüştürüyor. Eğer bu sorunları
bizim keyfiyetimize göre, sadece kendimize ait düşüncelerle ele
alırsak hiçbir zaman gelecekte ülkemizi hiçbir yere götüremeyiz.
Bir diğeri, Meclisin idaresi var, Meclisin
getirdiği bir tablo var. Biz burada bu oylama yapılırken
karşı çıkmaya kalktığımızda, karşı
çıkışta öyle bir tablo yaşadık ki sanki ihanet
edermişizcesine bir tablo yaratılmak istendi. Aslında ihanet tablosu
buradaydı. Neden buradaydı? Bu insanlar hak ettikleri şeyi
alamıyorlar, hak ettikleri durumu alamıyorlar.
Biz bunun bütçeye bir yük
olmadığını düşünüyoruz; tam tersine, bunların
haklarının verilmesinden yanayız. Bu dönemde de -geçmişte
bu konuda birçok kez verilen önergeye destek verdiğimiz gibi- emeklilikte
yaşa takılanların sorunlarının
araştırılmasını istiyoruz. Zaten,
araştırmadan niye çekiniliyor onu da anlamış değiliz.
Çünkü bu olay araştırılacak, gerçek durum ortaya çıkacak,
gerçek durum doğrultusunda da biz ne gerekiyorsa onun
yapılmasından yana taraftarız.
Sonuç olarak, İYİ PARTİnin
getirmiş olduğu ve hepimizin desteklediği, Meclisten geçen bu
araştırma önergesinin kısa sürede komisyonlarının
oluşturulması, gerçek durumun ortaya çıkarılması,
emekliliği hak eden insanlara bir an önce emekliliğinin verilmesi
için bütün çalışmalara katılmak istiyoruz. Lütfen bu konuda
herkes elini vicdanına koysun, lütfen herkes sorumluluğunu
alsın, lütfen herkes kendi seçim bölgesinde çalışmaları
yürütürken insanların getirdiği dilekleri yerine getirsin ve bunu
lütfen şu şekilde ele alalım: Bu insanlar bir keyfiyet
istemiyor, bu insanlar bir avanta istemiyor, bu insanlar bir
ayrıcalık istemiyor; bu insanlar kendilerine ait haklarını,
yıllarca yatırdıkları primleri, yıllarca
çalıştıkları emeklerinin ve alın terlerinin
hakkını istiyorlar. Bu insanlar bu saatten sonra
Ta 1999dan bugüne
kadar aradan geçen süre içerisinde bu işe takılanların hepsi
-çocukları, eşleri, aileleri- mağdurlar. Bu mağduriyeti
kimse yaşatmak zorunda değildir. Bir vicdani sorumluluktur. Bu
meseleyi vicdanla ele aldığımızda, kendi kalbimize, kendi
vicdanımıza baktığımızda onlarla beraber
çalışmamız lazım, onlara destek olmamız lazım. Bu
destek konusunda da hepimize görev düşüyor. Gereğinin yapılması
için de hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Atila Sertel, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Milletvekilim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkanım, sizin Başkanlığınızda
yaptığım ilk konuşma, önce kutluyorum. Meclisimizde sizin
gibi söz hakkı tanıyan ve Mecliste bulunan milletvekillerinin kendi
illerine ilişkin söylemlerini dile getirmesine izin veren
başkanların çoğalması dileğiyle iyi görevler
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ATİLA SERTEL (Devamla) Sayın
arkadaşlarım, bizi burada bütün Türkiye izliyor sanıyorum.
Aslında burada emeklilikte yaşa takılanlar olarak
yorumlanıyor ama işin bir gerçeği var: Emeklilikte yaşa
takılanlar yok Türkiye'de, AKP'nin emeklilikte yaşa
taktığı kişiler var Türkiye'de ve onlar bu ülkede
mağdur edilen, hakları ellerinden alınan, hakkı hukuku
çiğnenen insanlarımız. Bu insanlarımızın
sayısı kimilerine göre 3 milyon, kimilerine göre daha da ileri. Oysa burada
konuşan arkadaşlarımızın söylediği gibi,
emeklilikte yaşa taktıklarını, 1999 yılında SSKli,
BAĞ-KURlu, Emekli Sandığı mensubu olan kişileri
emeklilikte yaşa takacak yasayı çıkarıp onların
hakkını elinden alan bir AKP iktidarıyla karşı
karşıyayız. Kelimenin tam anlamıyla maç oynanırken,
kurallar bir bütün hâlindeyken birdenbire birileri çıkıyor Evet, maç
oynanıyor ama penaltıyı kaldırdık ya da golü
kaldırdık. diyor.
AHMET TAN (Kütahya) Sayın Vekilim, bunu
kaldıran kim? 1999da kim vardı? Kaldıranlar içinde kimin
olduğunu söylerseniz belki biz de gerçeği
ATİLA SERTEL (Devamla) Bu noktada,
Cumhurbaşkanlığının başında yürütmeyi
götüren arkadaşların içinde Adalet ve Kalkınma Partisinin
Sigortalılık süresinin primini tamamıyla ödemiş,
geçmiş dönemde -kadınlar için yirmi yılda, erkekler için yirmi
beş yılda- bütün yükümlülüklerini getirmiş, hatta
bırakınız 5 bin iş gününü, yasada
çıkarılmış olan 9 bin iş gününü bile tamamlamış
insanların emeklilikleri ellerinden alınmıştır.
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi bu
konuda bir çalıştay yaptı ve bu çalıştaya
akademisyenler katıldı, bu çalıştaya sendikalar
katıldı; emek örgütünün değerli temsilcileri katıldı,
sosyal güvenlik uzmanları katıldı, emeklilik sistemi, emekli
aylıkları, emekli yaşıyla ilgili olan her ne kadar
kişi varsa o çalıştaya katıldı. Aslında
Cumhuriyet Halk Partisinin buradaki hedefi ve yayınladığı
sonuç bildirgesi, tamamen hakkı hukuku elinden alınmış
insanların sorunlarının çözümüne yönelikti. Diğer
partilerin de aynı noktada görüşleri var; Milliyetçi Hareket Partisi
de, İYİ PARTİ de, HDP de Halkların Demokratik Partisi de-
her biri, bütün bireyleri, bütün milletvekilleri, hatta Adalet ve Kalkınma
Partisinin içinde vicdanı olan milletvekilleri de emeklilikte yaşa
taktıklarının hakkının geriye verilmesi
noktasında mutabıklar.
Bunu nasıl yapacağız, bunu nasıl
kaldıracağız? Pek çok kanun teklifi Meclise veriliyor. Bunlardan
birini de benim çalışkan arkadaşım Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer verdi. Bu kanun maddesinin değiştirilmesine
ilişkin geçici madde 70in eklenmesini istedi. O da çok basit, burada
okumak isterim: Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte bu kanuna ve
mülga sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik için gereken prim gün
sayısı koşulunu sağlayıp yaş koşulunu
sağlayamayanlardan, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç ay
içinde kuruma yazılı olarak başvuranlara yaşlılık
aylığı bağlanır. Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar kurum tarafından belirlenir. Madde 2 Bu
kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 3- Bu kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
Şimdi, burada gerçekten emeklilikte yaşa
takılanların, taktıklarının sorununu çözmek için bütün
partililere görev düşüyor. Geçtiğimiz gün Sayın
Cumhurbaşkanı çıktı televizyonlara dedi ki: Emeklilikte
yaşa takılanlar için Türkiyenin bütçesini düşünmek lazım.
Türkiyedeki hesabı kitabı iyi yapmak lazım ve bu insanlara biz
bu miktarı, bu parayı sağlayamayız. 65 yaşında
emekli olur, 60 yaşında emekli olur. Ama Sayın Cumhurbaşkanının
kendisi 46 yaşında emekli olmuş bir kişi. Yani geçmiş
koşullarda emekliliği elde etmiş olan ve bu hakkı yasayla
almış olan Cumhurbaşkanının, insanların
emekliliklerinin 65 yaşına kadar sürmesi noktasındaki kanunun
savunmasını yaparken Türkiye'nin bütçesini gündeme getirmesi
doğrusu beni gerçekten çok üzdü. Neden söylüyorum çünkü Sayın
Cumhurbaşkanı Türkiye'nin bütçesini düşünmüş olsaydı
sarayın yıllık masrafı 658 milyon 240 bin 289 lira
olmazdı. Yani eski parayla söyleyelim: 658 trilyon 240 milyar 289 milyon
lira sarayın masrafı olmazdı. Sarayın günlük gideri 1
milyon 800 bin lira olmazdı. Yani eski parayla söyleyelim: Saray bir günde
1 trilyon 800 milyar para harcayacak, onun için para var fakat iş emekliye
gelince, iş emeklilikte yaşa taktıklarına gelince para yok.
Bunu kabul etmek mümkün değil.
Bakın, Sayıştay raporlarından
okuyorum ben bunları, asla afaki rakamlar değil. Sayıştay,
sarayın mutfak masrafının yılda 2,6 milyon lira yani 2
trilyon 600 milyar lira olduğunu söylüyor. Sarayda temizliğe 3,2
milyon TL yani 3 trilyon 200 milyar lira para gittiğini yazıyor.
Ülkenin bütçesini düşünen bir kişi nasıl böyle bir harcama
yapıyor, onu sormak lazım. Yetmiyor, sarayın yanı sıra
rahmetli Özalın bizim gazetecilik yaptığımız dönemde
Marmariste yaptığı 3 oda 1 salon mütevazı bir yazlığın
300 odalı hâle getirilmesi ve yazlık sarayın inşası
için trilyonlarca lira para harcanıyor. Yetmiyor, uçan saray
alınıyor ve yetmiyor, bütün masraflar alabildiğine artıyor.
Sevgili arkadaşlarım, Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: Suriyeli vatandaşlar için biz bütçeyi
sonuna kadar açtık. Ve rakamsal olarak da inanılmaz ve
doğrulanması gereken rakamlarla Suriyeli yurttaşların bütün
harcamalarını karşıladıklarını söylüyor.
Tamam, Suriyeli vatandaşlar için siz harcamalar yapıyorsunuz, bunu
kabul etmek mümkün ama emekliye gelince, yaşa
taktıklarınıza gelince bu harcamaları Türkiye'nin gündemine
getirerek emekliliği önlemeye yönelik kararın
alınmasını gerçekten kabul etmek mümkün değil.
Sevgili arkadaşlarım, bizim bildirgemiz
yayınlandı. CHP emek bürolarının Sayın Veli
Ağbabanın başkanlığında düzenlediği o
çalıştaydan çıkan bildirge sonuçlarında çok önemli kararlar
alındı. Elbette ki bunu toplumun bilgilenmesi açısından da
burada tekrar etmekte yarar var. Çalışma yaşamına
girdiğinde yirmi-yirmi beş yıllık sigortalılık
süresini ve gerekli prim gün sayısını doldurduğunda
emekliliğine hak kazanacağını düşünen milyonlarca
yurttaş bir anda yaş koşuluyla karşı karşıya
kalmıştır. Bu, özü itibarıyla bir hakkın
gasbıdır. Emeklilikte yaşa takılanlara makul ve adilane bir
çözüm üretilmesi gerekmektedir. Yaşa takılanlar için emeklilik
yaşının düşürülmesi yoluyla yurttaşlarımıza
emeklilik haklarının sosyal güvenlik sistemini zora
sokmaksızın iade edilmesi mümkündür. Emeklilik koşulları
tüm yurttaşlarımız için yeniden düzenlenmelidir. 1999
yılında yapılan değişiklikle emeklilik yaşı
58-60a, 2006 yılında yapılan değişiklikle de 65e
yükseltilmiştir. Emeklilik yaşının kademeli artışına
derhâl son verilmeli ve ülke gerçeklerine göre uygun bir seviyeye çekilmelidir.
Sevgili arkadaşlarım, ayrıca burada
emekli aylıkları ve aylık bağlanma oranları da bu
bildirgenin içinde yer almıştır. Benim buradan yurttaşlara
önerim, bu bildirgeyi dikkatle sonuna kadar okumalarıdır. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz emeklilerin, ezilenlerin yanındayız. Size
samimiyetle söylüyorum, bugün kahvede, üçüncü sınıf işletmede 1
çayın bedeli 1,5 lira olduğu için kahvede çay içemeyen emeklilerin
olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Köylerde ve kırsalda bizi
dinleyen emeklilerin 800 lira, bin lira, 1.200 lira aldığı,
1.500 lira aldığı ve ayın sonunu getirmek için, pazara
çıktıklarında akşamüstü sıralarını tercih
ettiklerini, sebzenin ve meyvenin ucuzladığı ve ucuz olarak satın
alınabildiği saatleri beklediği gerçeğini inkâr edemeyiz.
Sevgili arkadaşlarım, Türkiyede birileri
için var olan, birileri için harcanan milyonların, milyon dolarların,
birileri için alabildiğine açık bütçelerin olduğu ülkemizde
iş emeklilere gelince, iş işçilere, köylülere, üreticilere
gelince yok sayılmasını kabul etmek mümkün değildir. Suriyelilere
gelince var, emeklilere gelince yok. Suriyelilere gelince sağlık,
burs, her konuda hizmet tamam; bizim öğrencilerimize gelince yurt yok,
burs yok, kredi yok. Suriyelilere gelince alabildiğine harcama var;
Türkiyede köylüye, mazota gelince, mazota, gübreye destek yok. Böyle bir
ülkede yaşıyoruz.
Bizim bu ülkedeki konumumuz itibarıyla bizim
yerimiz halkın safıdır, halkın yanıdır. Biz
sonuna kadar doğruları anlatmaya ve buradaki
arkadaşlarımızın vicdanlarına seslenmeye çalışacağız.
Sosyal güvenlikte bütüncül bir dönüşüm
sağlanmadıkça, insanlar kurallarına göre emeklilikle ilgili
başlangıçtan itibaren sonuna kadar ne olacağını
bilmediği sürece, insanlar bu devlette hemen birtakım şeylerin
değişeceğini öngörerek birtakım önlemler almak yerine
devlete güvenmesi gerekirken, devlet tarafından, devleti yönetenler
tarafından onların haklarının gasbedilmesini kabul etmek
mümkün değil. Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz; bizim safımız
emekten yana, bizim safımız ezilenlerden yana, bizim
safımız işçilerden, köylülerden, memurlardan,
öğretmenlerden yana. Biz bunu seçim bildirgelerimizde çok açık ve net
söyledik ve sonuçta bizim bu anlattıklarımız bazıları
tarafından tepkiyle karşılanabilir ama benim bu anlattıklarımı
Meclisin berberi Hicabi anlıyor ve Haklısın Vekilim. diyor ama
buradaki vekillere anlatmakta güçlük çekiyoruz. Yaşasın Hicabi gibi
emekçiler, yaşasın köylüler, yaşasın işçiler,
yaşasın emeklilikte yaşa taktıklarınız! (CHP
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar, İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Siz bu hakkı
vermeseniz de burada gördüğünüz muhalefet partileri dayanışma
içerisinde, direnme içerisinde, mutlaka o insanların hakkını
hukukunu alacaktır.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce, emeklilikte yaşa takılanlar
için verilen grup önerisinin gündeme alınıp alınmayacağı,
görüşülüp görüşülmeyeceğine ilişkin bir ön görüşme
yapıldı ve akabinde de yapılan oylamada bu görüşmenin
yapılması kararı çıktı ve şimdi de bu görüşmeleri
yapıyoruz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
yaptığımız değerlendirmeyi ve görüşleri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin önemli
sosyal ve ekonomik sorunlarından birisi hâline gelen emeklilikte yaşa
takılanlar konusu uzun süredir kamuoyunu meşgul etmektedir.
Geçtiğimiz haftalarda gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinde
gerekse de kamuoyuna yansıyan açıklamalarda gördüğümüz üzere,
EYT bazı siyasi partilerin istismar ve polemik aracı hâline
getirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgisi olmayan komisyonlarda,
Genel Kurulda veya değişik her ortamda bu konu gündeme getirilmek
suretiyle kamuoyunda âdeta bir kutuplaşma yaratılmak istenir bir hava
ve atmosfer oluşmaya başlamıştır.
24 Haziran 2018 milletvekili genel seçimleri
beyannamemizde yani Milliyetçi Hareket Partisi seçim taahhüdünde emeklilikte
yaşa takılanların mağduriyetinin giderilmesi taahhüdüne yer
verdik. Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin, emeklilikte yaşa
takılanların mağduriyetinin giderilmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kanun teklifleri bulunmaktadır ve bu kanun
tekliflerinden birisini veren bir milletvekili arkadaşınız da
benim.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak taahhüdümüzün
ve kanun tekliflerimizin arkasındayız ve takipçisiyiz. Öncelikle
bunun bilinmesine dikkatleri çekmek istiyorum. Bununla birlikte, EYT sorununun
gittikçe artan bir şekilde polemik konusu yapılmasına araç
olmayacağımızı da belirtmek istiyorum. Öte yandan, sosyal
ve ekonomik sorunların çözümü, beklentilerin karşılanması,
ülke gerçeklerinden kopuk bir şekilde ele alınamaz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
hatibi duyamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim. Sizi sükûnete davet ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Tekraren ifade ediyorum:
Sosyal ve ekonomik sorunların çözümü, beklentilerin
karşılanması ülke gerçeklerinden kopuk bir şekilde ele
alınamaz. Özellikle sistematik ekonomik saldırılar ve
operasyonlara milletimiz ferasetle karşı dururken planlı
ekonomik operasyon faaliyetleri karşısında millet olarak kenetlenmemiz
ve bir sağduyu ve uhulet içerisinde hareket etmemiz önem arz etmektedir.
Ülkemizin itibar ve saygınlığını hedef alan para
oyunları karşısında devletimizi ekonomik olarak da ayakta
tutmanın hepimizin en önemli sorumluluklarından biri olduğunu
düşünüyoruz. Ekonomik abluka girişimlerine bir tuğla daha
koyacak ve devlet bütçesine büyük yükler getirecek uygulamalardan bir süre
kaçınmamız gerektiği kanaatindeyiz. Biz Milliyetçi Hareket
Partisiyiz, Önce ülkem ve milletim. ülküsüyle çizdiğimiz siyaset
rotamız istikametinde tavır ve tutum almaktayız, siyasi bir rant
peşinde değiliz.
Emeklilikte yaşa takılanlar sorununun
çözümü için bütçenin ve ekonominin yönetiminden sorumlu olan iktidarla
uzlaşma sağlanmadan hareket etmenin, yürümenin doğru
olmadığı kanaatindeyiz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi
sorumlu ve doğru bir politika izlemektedir. Sonuç olarak, emeklilikte
yaşa takılanlar sorununa ilişkin taahhüt ve tekliflerimizin
takipçisi olmakla birlikte, çözüm için ekonomik şartların ve mali
imkânların da dikkate alınarak bütçenin yönetimiyle görevli olan
iktidarla uzlaşma sağlanmasının bir zorunluluk ve bir
sorumlu siyasetin gereği olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki
günlerde
(CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen tahammül gösteriniz yani Milliyetçi Hareket
Partisinin duruşu ve politikasının anlaşılmasında
bazı arkadaşlarımız müşkülat çekiyorlar ama zaman her
zaman haklı çıkarıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Kulağını çekmişler, kulağını!
Arkadaşlar kulağını çekmişler vallahi!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, önümüzde bütçe
görüşmeleri başladı değerli arkadaşlar ve bu
görüşmeler Plan Bütçe Komisyonunda da yapılacak.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) İki saatte
mi değişti fikriniz?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Burada yürütmeye büyük bir
görev düşmektedir.
Biz buradan
Cumhurbaşkanlığının, ilgili bakanlıkların,
resmî olarak, bu konuda değişik parti gruplarına mensup
milletvekilleri tarafından verilen bütün teklifler dikkate alınmak
suretiyle -çünkü her teklifin mahiyeti farklı olabiliyor- bu kanun
tekliflerine de ilişkin kapsamlı bir düzenleme etki analizi yaparak
bunu kamuoyuyla paylaşmasının çok önemli olduğunu
değerlendiriyoruz.
Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak
değerlendirmemiz bu şekildedir ve bu tutumumuzu ısrarla devam
ettireceğimizi Genel Kurulun bilgisine sunuyor
ÖZKAN YALIM (Uşak) Biraz önce öyle
değildi.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
ve hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekilli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ramazan Can
milletin lehine bir şey söylememiştir, Allah nasip etmedi bir kere
lehine konuşmak.
RAMAZAN CAN (Devamla) Öncelikle emeklilikte
yaşa takılanlarla ilgili şu anki gündeme gelen grup önerisinin
Meclis araştırmasına çevrilip çevrilmemesiyle ilgili
huzurlarınızdayız. Tabii, bunun tarihî safahatını
biraz da olsa paylaşmak istiyorum.
Bu olayda, rahmetli Özal 1987 yılında
erken yaşta emekliliğin sigortayı, Sosyal Güvenlik Kurumunu
batıracağından bahisle 3395 sayılı Yasayı
çıkarmıştır. Bu yasa çıkmazdan evvel yaş
şartı yok; prim ödeme süresi ve sigortalılık süresi
Ayrıca, üçüncü ilave olarak yaş şartı getirilmiş; kadınlar
55, erkekler 60 yaş.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ramazan Can,
emeklilikte yaşa takılıyor musun?
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla, 1987
yılında çıkan bu yasayla birlikte, 1990lı
yılların sonuna doğru Sosyal Güvenlik Kurumu emeklilerin
maaşını ödeyemez hâle gelmiş ve krizler birbirini takip
etmiş. Bu ortamda, dönemin hükûmeti 1999 yılında kademeli
yaş sistemini getirdi. Kademeli yaş sistemi Anayasa Mahkemesince
iptal edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23/5/2002 tarihi itibarıyla
yürürlüğe koyduğu kanunla birlikte, Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçelerini karşıladı. Burada da 58 ve 60 yaşa geçildi
fakat asıl sıkıntı 1992 yılında
yaşandı. 1987 yılında rahmetli Özalın ileriyi görerek
atmış olduğu adım mezarda emeklilik diye, seçim
meydanlarında popülist bir yaklaşımla, 1992 yılında
Demirel ve SHP Hükûmeti tarafından yaş haddi, biliyorsunuz,
kaldırıldı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunlar delirdi
Ramazan Can, bunlar delirdi.
RAMAZAN CAN (Devamla) 1992 yılında yirmi
beş yılı dolduran herkes emeklilik hakkını
kazandı. Bu, aktüeryal denge dediğimiz sistemi bozdu, felaket bir
şekilde bozdu. Hatta sanatçılar için 14 yaş, 15 yaş
3308
sayılı Yasa çıkmadan evvel 14 yaşında, 15 yaşında
ihtiyarlık primi sigortası kesilen gençlerimiz vardı,
çocuklarımız vardı. Dolayısıyla 38 ve 40
yaşında emeklilik bu sistemi çökertti. Yetmedi, 1992
yılında emeklilik yaşını kazandığı
hâlde, ihtiyari emeklilik varken 1994 yılında, 1993 yılında
resen emeklilik
Yirmi beş yılı dolduran herkes KİTlerden
resen zorunlu emekli edildi. Ben emekli olmak istemiyorum, 38, 40
yaşında çalışmak istiyorum. diyen kardeşlerimiz ben
bilakis Makine Kimyada- emekli edildi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay be!
RAMAZAN CAN (Devamla) İşte, bu sistem
çökertildi. 1999 yılında hükûmetin çıkarmış
olduğu yasa popülizmden uzak, mantıklı bir yasadır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bravo!
RAMAZAN CAN (Devamla) 2002 yılında da
yürürlüğe girmiştir Anayasa Mahkemesi iptal ettikten sonra.
Evet, bu şartlarda aktüeryal denge bozuldu ve
sistem kendi işler hâlde değil, şöyle ki: Türkiyede 1,8
çalışana 1 emekli düşüyor. Normal olması gereken ne? 1
emekliye 4 çalışanın olması gerekiyor. Avrupa
standardında 5, 6, 7. Türkiye'de 12 milyon kişi yetim, dul,
BAĞ-KUR, SSK, memur emeklisi. 12 milyon kişi sistemden maaş
alıyor. 24 milyon da çalışanımız var.
Dolayısıyla, yaklaşık 1,8-2 arasında
karşılama oranı var ki bu sürdürülebilir bir karşılama
oranı değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Avrupada emekli
ne kadar maaş alıyor, Türkiye'de emekli ne kadar maaş
alıyor?
RAMAZAN CAN (Devamla) Ama netice itibarıyla
yirmi beş yılı doldurduğu hâlde yaşı bekleyen
kardeşlerimiz gayet doğaldır, Ben sisteme girdiğimde yirmi
beş yıl vardı, yaş şartı yoktu, kademeli bir
yaş yoktu. diyebilir ki bu hukuken de yerinde bir gerekçedir fakat
devletin bütçe olanaklarını da dikkate almak durumundayız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Avrupada 800 lira
emekli maaşı alan kimse var mı?
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, emeklilikte
yaşı bekleyenlerin sağlık harcamasıyla ilgili burada
hatiplerden herhangi bir söz söyleyen olmadı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ramazan Can, milletin
anasını ağlattınız kardeşim.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bütçe dinamikleri nedir
bilmiyoruz. Bütçe dinamiklerinde Hükûmetimiz
Emeklilikte yaşı
bekleyenlerin sağlık harcamasıyla ilgili bir
çalışmayı hep beraber yapabiliriz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Millet sizden bunun
hesabını soracak.
RAMAZAN CAN (Devamla) İnşallah, böylece,
emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin sorunlarını
çözme adına bir nebze olsun adım atmış olabiliriz. Tabii,
burada bütçe dinamiklerine de bakmak durumundayız.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bence bir uçak daha
alalım.
RAMAZAN CAN (Devamla) Çok değerli
hemşehrilerim, bu memleket bizim, millî gelir hepimizin.
Dolayısıyla, her yıl millî gelirimizden 80 katrilyonu
alıyoruz, sosyal güvenliğe aktarıyoruz. Yıllık bizim
yatırımlara aktardığımız miktarın 2
katı. Gönül ister ki gerçekten millî gelirimiz artsa ve bunu da bu
kardeşlerimizle paylaşsak.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ
Hükûmetinin emeklilere, mağdurlara, fakirlere ne verdiğini hep
beraber biliyoruz. Onların problemleri başımızın
üstüne ama bunları yaparken de 30 yaşındaki, 40
yaşındaki gençlerimizin yarın emekli olamayacak hâle gelmelerine
de set çekmeliyiz. Evet, gençler, 30 yaşındaki kardeşlerimiz; 80
yaşında emekli olmamak için, yatırımların adaletli ve
dengeli dağılması için inşallah, gelirlerimiz arttıkça
milletimizle paylaşmaya devam edeceğiz, bütün sorunları çözmeye
devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Meclis araştırması
önergesi üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Meclis araştırması açılmasını
kabul edenler
Kabul etmeyenler
(CHP sıralarından Yuh! sesleri,
gürültüler)
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Size yuh, size yuh!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne konuşuyorsunuz!
BAŞKAN Kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
On dakika ara veriyorum değerli
milletvekilleri.
Kapanma Saati: 19.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili
Fatih Şahin ve İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın Türk
Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Fatih Şahin ve İstanbul
Milletvekili Şirin Ünalın Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
9) (x)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Komisyon Raporu 9 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Saffet Sancaklı, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Sancaklı. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3388 sayılı ve
7 Haziran 1987 tarihli Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurunuzdayım. Hepinizi ve bizi izleyen büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Sürem yirmi dakika. Bu yirmi dakikanın on
dakikasını bu konuya ayırdım, geri kalan on dakikada da
Millî Savunma Komisyonundan Millî Takıma ve Türk sporuna geçeceğim.
Bazı sorunlar var, bazı önerilerimiz var, onları
konuşacağız.
Sayın Başkanım, size de yeni
görevinizde başarılar diliyorum. Çok mutluyuz, çok sevinçliyiz.
Teşekkür ederim.
Hafızalarınızı yenileyerek
konuya giriş yapmak istiyorum. Yıl 1963, yer Kıbrıs. O
yıllarda Kıbrıslı Rumlar 20 bine yakın EOKA
militanını adaya yerleştirmiş ve Akritas Planını
devreye sokmuştu. Plana göre Lefkoşe sekiz saat içinde ele
geçirilecek ve Türk köyleri imha edilecek, Türkler ise adadan
atılacaktı. 21 Aralık 1963 tarihinde başlayan olaylarda
Kıbrıs Rumları, Türklerin meskûn bulunduğu köylere
saldırdılar, 137 köy boşalttılar; evleri, hayvanları,
ahırları yaktılar, yıktılar, tarım
araçlarını yağmaladılar. 18.667 Türk, evinden
ocağından sürüldü, 364 Türk şehit edildi. Bu olaylar 1964
yılı boyunca da şiddeti zaman zaman artırılarak
planlı bir şekilde sürdürüldü. İnsanlık dışı
zulmün ve katliamın yaşandığı bu olaylar tarihe
Kanlı Noel diye geçti.
Kıbrıstaki Türk alayının
kısmi müdahaleleri olur, birkaç uçak Kıbrıs semalarında
görünür, olaylar karşısında Türkiye Cumhuriyeti
Kıbrısa çıkarma yapmayı düşünür. Ancak askerî
silahları, mühimmatı ve askerî araçları adaya
ulaştıracak, çıkaracak gemi bulunamamaktadır. O günkü
hükûmet çok şey yapmak ister mutlaka ancak o günün imkânsızlıkları
ve çaresizliği içindedir. Benzer olaylar 1974 yılında tekrar
edilir. 1963, 1964, 1967 yıllarında yaşanan olaylardan ders
çıkaran Türkiye bir şeyler yapmaya çalışmıştır
ancak yetersizdir. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından
başarıyla çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine elektronik harp
uygulanarak kendi uçaklarının kendi gemisini vurmasına sebep
olmuşlardır. Elektronik harp, aynı ittifak içinde
bulunduğumuz sözüm ona dost ülkelerce bize karşı uygulanmıştır.
Garantör ülke, bir ülkede yaşayan
vatandaşlarının can ve mal emniyetlerini, namuslarını
korumak üzere
Adaya bu kez çıkarma yapan Türkiye Cumhuriyetine NATOdan
müttefikimiz olan ülkelerce askerî ve ekonomik ambargo, diplomatik alanda ise
yalnızlığa itilmek üzere ağır tedbirler
uygulanmıştır. Türkiye, uçak parçası, uçak lastiği,
ağır silahlarda kullanması gereken mühimmatı, hatta uçak
yakıtını teminde güçlük çeker hâle getirilmiştir.
Sağlanan tüm başarılarda, sahip olunan teknolojik silahlar,
mühimmat, araç gereç değil, asil Türk askerinin kahramanlığı
asıl rolü oynamıştır.
Günümüzün şartlarında da durum farklı
mıdır? Tabii ki hayır. Bugün de ne yazık ki durum
aynıdır. Biz şanlı Türk tarihini,
vatanımızı, sahip olduğumuz millî güç unsurlarımızı
ve bizi, ülkemizi tehdit gören ülkeleri ya da grupları değiştiremeyeceğimize
göre oyun aynen devam edecektir. Aynı ittifak içinde yer
aldığımız ve müttefikimiz diye bildiğimiz ülkelerin
Suriyede yaptıklarını hep birlikte yaşıyoruz. Oyun
aynen devam ediyor; dışa bağımlı olunduğu, millî
sanayimizi şahlandıramadığımız sürece ve savunma
alanında yabancı ülkelere muhtaç olma durumumuz devam ettiği
sürece bu böyle devam edecektir. Hepimizin bildiği üzere, bugün dost
bildiğimiz ülkeler Türkiyeye karşı terör örgütlerini silahlandırıyor;
NATO ülkesi olmamıza rağmen bize vermediği silah ve
mühimmatı, elektronik donanımı terör örgütlerine veriyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunları sizlere hafızanızı yenilemek,
konuyu somutlaştırarak önemini vurgulamak üzere anlattım.
Günümüz devletleri, küresel ve bölgesel planlama
yapan ülkelerden kaynaklanan tehditlerle karşı
karşıyadır. Bu tehdit odaklarının bizden farklı
olan ortak özellikleri, bilim ve teknolojide katettikleri mesafe ile savunma
sanayisinde ulaştıkları aşamalardır. Günümüzde çok
sayıda teknolojinin, araç ve gerecin askerî ya da istihbari
ihtiyaçları karşılamak için geliştirildiği ya da
askerî alana adapte edildiği bilinen gerçektir. Günümüzde devletlerin
gücünü somutlaştıran öğelerin başında o ülkenin sahip
olduğu savunma sanayisinin gücü yer alır hâle gelmiştir. Savunma
sanayisinin gücü ve bu gücün dayandığı teknoloji ve silahlara
sahiplik durumu ülkelerin planlarını gerçekleştirmede,
dolayısıyla hedeflerine ulaşmalarında ve caydırıcı
olmalarında belirleyici unsurdur. Ne yazık ki Türkiye bu konuda
arzulanan seviyeye henüz ulaşamamıştır. Bu ihtiyacı
karşılamak üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 1974 ambargosundan
gerekli dersi çıkararak girişimlerde bulunmaya
başladıklarına şahit olmaktayız. Kara, Deniz, Hava
Kuvvetleri Komutanlıklarının dışa
bağımlılıktan, dolayısıyla zor zamanda
tahakkümden kurtulmak üzere vakıflar kurmaya başladıkları
görülmektedir. Bu bizim insanımızın cesaretidir, müteşebbis
ruhun yansımasıdır. Türk Medeni Kanunu ve Vakıflar Kanunu
ile diğer ilgili mevzuatın sağladığı hukuki
imkânlarla kurulan bu vakıflar milletin desteğiyle ilk
adımlarını atmış ve hemen tamamına
yakını da başarıya ulaşmıştır; 1987de
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının çatısı
altında bütünleştirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfı günümüzde ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, HAVELSAN,
İŞBİR, ASPİLSAN, TEI, DİTAŞ, NETAŞ gibi 44
şirket ve 16 binin üzerinde personel çalıştıran bir güce
ulaşmış bulunmaktadır. Bu şirketler, bünyelerinde
yetiştirdikleri elemanların ayrılarak yeni şirketler
kurması sonucunda savunma sanayisinde okul görevi görmüşler,
ayrıca fason olarak yaptırdıkları iş nedeniyle de yan
sanayisinin gelişmesine öncülük yapmışlardır.
Vakıf senedinde vakfın ana amacı
Millî Harp sanayimizin geliştirilmesi, yeni harp sanayi
dallarının kurulması, harp silah araç ve gereçlerinin
alınması suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün
artırılmasına katkıda bulunmak üzere milletimizin maddi ve
manevi desteğini sağlamaktır. şeklinde belirtilmiştir.
Vakfın senedinde yer alan amaca uygun faaliyet yürüttüğü,
bünyesindeki kuruluşların halk tarafından saygın
kuruluşlar olarak kabullenilebildiği, haklı ve temiz bir imaja
ulaştığı toplumun ortak kanaatidir. Vakıf senedinin
6ncı maddesinin son cümlesinde Brüt gelirinin yüzde 20sini yönetim ve
idame masrafları ile ihtiyatlara ve mal varlığını
artıracak yatırımlara, kalan yüzde 80ini ise, Vakıf
amaçlarına sarf ve tahsise zorunludur. hükmü yer almaktadır. Bu
hüküm, vakfın daha önce ifade edilen amaçlarına odaklanarak
çalışmasına dayanak teşkil etmiştir.
Özellikle savunma sanayisi gibi Türkiyenin ciddi
açıklarının bulunduğu bir alanda AR-GE
çalışmalarına duyulan ihtiyacın farkında olunarak
hareket edildiği düşünülmekte ve memnuniyetle karşılanmaktadır.
Ancak kayıtlara geçmesi bakımından zorunlu gördüğümüz
birkaç hususun altını özellikle ve önemle çizmek isteriz. Vakıf
kanununda 20 Kasım 2017 tarih ve 696 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 64üncü maddesine istinaden 1 Şubat 2018 tarih 7079/60
sayılı Kanunla yapılan değişikliğe dikkatinizi
çekmek isterim: Bu değişiklikte Vakfa başlangıçta
özgülenen mal ve haklar ile Vakfın sonradan iktisap ettiği mal ve
haklar, Vakıf yetkili organının kararı ile daha
yararlı olanlarla değiştirilebilir veya paraya çevrilebilir.
denilmektedir. Her ne kadar şubat ayında yüce Meclisimizden
geçmiş olsa da bu hususun yüce Meclisimizin yakın denetiminde
olmasına ve özellikle AR-GE çalışmalarına dayalı
kazanılmış fikrî ve sınai mülkiyet haklarının
devredilmemesi konusunun dikkatle izlenmesine ihtiyaç bulunduğunu
düşünmekteyiz Sayın Başkan.
Kanun teklifinde,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı
makamının ihdas edildiği, müsteşar ve müsteşar yardımcısı
kadrolarının kaldırıldığından bahisle bu
değişikliklere uyum sağlanması amacıyla 3388
sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
Kanununda değişikliklerin yapılmasına ihtiyaç olduğu
dile getirilmiştir. Bu kapsamda Vakıf Mütevelli Heyeti,
Cumhurbaşkanı başkanlığında, Cumhurbaşkanının
görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı, Milli
Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Savunma Sanayii
Başkanından oluşur. şeklinde değerlendirilmesi teklif
edilmiştir.
Vakfın senedi incelendiğinde
görüleceği üzere, mütevelli heyetinin görevleri doğrudan icrai
özellikler taşımakta ve yetki devretmediği takdirde genel müdüre
ihtiyaç kalmamaktadır. Ayrıca vakıf senedinin 13üncü maddesine
göre mütevelli heyetinin vakıf başkanının
başkanlığında yani Sayın
Cumhurbaşkanının başkanlığında en az iki
ayda bir defa toplanması gerekmektedir.
Personel alımından mal vasiyeti ve teberru
olarak kabul etmeye kadar uzanan geniş bir alanda uğraşacak
mütevelli heyetine Sayın Cumhurbaşkanının
başkanlık yapmasını düşünmenin ayaküstü verilmiş
bir karar ve alelacele hazırlanmış bir teklif olduğunu,
pratikte uygulama şansının olmadığını düşünmekteyiz.
Bunun yanında en az ibaresinin eklenerek muğlak bırakılan
vakıf yönetim kurulu üyelerinin netleştirilmesi de gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu, Vakıflar Kanunu ve Türk
Ticaret Kanununa tabi Vakıflar Genel Müdürlüğünce denetlenen,
hukuken özel hukuk tüzel kişisi olan vakfa mütevelli heyet olarak
Sayın Cumhurbaşkanından Savunma Sanayii Başkanına
kadar geniş bir yelpazede görevlendirme yaparak kamu görüntüsü vermenin ne
kadar doğru olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Dileğimiz, Vakıf Genel Müdürü ve vakfa bağlı şirket
yönetimlerinin kamu dışından olması, muhtemel
eleştirileri önlemesidir.
Savunma sanayimizin gelişmesi,
karşılayacağı ihtiyaçlarımız yanında
üreteceği katma değer ile sağlayacağı bilgi birikimi
ve teknolojik gelişim açısından fevkalade önemlidir, ülkemizin
buna ihtiyacı vardır. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı, kurulduğu tarihten bugüne kadar üstlendiği görevi sahip
olduğu kısıtlı imkânlarla elemanlarının
şaibeli ölümlerine kadar uzanan kirli kumpaslara ve bazı güçleri
arkasına almış özel sektörün engelleme ve karalama
kampanyalarına rağmen ayakta kalmış, uluslararası
alanda rakibi olan dev firmaların saldırılarını
göğüslemiş bir vakfımızdır. Bünyesindeki
kuruluşlara çatı görevi vererek onların bugünkü hâle gelmesini
sağlamıştır. Bu vakfın yaşatılması ve
desteklenmesi gerekmektedir. Bu anlayış içinde yeni mütevelli heyeti
oluşumunun Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına güç
katması temennisiyle yasa teklifini Milliyetçi Hareket Partisi olarak
destekleyeceğimizi yüce heyetinize saygıyla bildiriyorum.
Evet, bu konuyla ilgili konuşmam burada sona
ermiştir. Şimdi millî savunmadan Millî Takıma ve Türk sporuna
biraz geçelim, vaktimiz var çünkü. (MHP sıralarından
alkışlar) Millî olunca doğal olarak
Alpay, sen alkışlamadın,
görmedim.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Ayağa
kalkıp alkışlıyorum.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Öyle mi?
Alkışladın, peki, teşekkür ederim.
Evet arkadaşlar, üç buçuk yıldır
milletvekiliyim burada, 3 Spor Bakanımız değişti.
Şimdi Alpay kardeşim de geldi ama bir önceki iki dönemde 550
milletvekilinin içinde
ÇETİN ARIK (Kayseri) - Hakan Şükür de
vardı.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Benim geldiğim
dönemden bahsediyorum.
bir tek milletvekili bendim millî futbolcu olarak
ve doğaldır ki bu millî konuları, sporla ilgili, Millî
Takımla ilgili, futbolla ilgili konuları benim konuşmam,
gündeme getirmem çok normaldi. Burada da çok konuştuk, çok anlattık
ama her konuşmadan sonra ne güzel konuştuğumu söylüyorsunuz Çok
güzel. diyorsunuz ama iş icraata gelince maalesef bu Meclisin yeterince
icraatı yok.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Arkanda ben
varım artık, rahat ol.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Şimdi şöyle:
Türk sporuna bugün baktığınız zaman, 80 milyonluk bir
ülkede 60 milyon kişinin ilgilendiği başka bir şey var mıdır
futboldan başka? Başka ikinci bir şey söyleyin. En az 60 milyon
ilgileniyor. Bugün 20 milyonla tek başına iktidar olunan bir ülkede
Galatasarayın, Fenerbahçenin ve Beşiktaşın 20şer
milyon taraftarı var tek başına. Demek ki bu ne kadar önemli bir
konu ki tek bir futbol takımının en çok oy alan partinin oyu
kadar seyircisi var. O zaman, bu Türk futbolu bu hâle gelirken neden müdahale
etmiyoruz biz? 3 bakan değiştirdik, şimdi 3üncü
bakanımız benim dönemimde; kendisini tanımıyorum, kendisini
de eleştirmeyeceğim çünkü bekleyeceğiz, bakalım ne
yapıyor, ne ediyor. Ama bir cesaret eksikliği var arkadaşlar.
Neden çekiniyoruz, neden korkuyoruz biz? Türk sporu Türkiye tarihinin en kötü
dönemini yaşıyor. Hem de ne zaman yaşıyor biliyor musunuz?
En çok tesislerin yapıldığı, en çok sahaların
yapıldığı, en çok stadyumların
yapıldığı, kapalı spor salonların, yüzme
havuzların yapıldığı dönemde, imkânların en üst
düzeyde olduğu dönemde, başarılara
baktığınızda, Türkiye tarihinin en kötü dönemini
yaşıyoruz. Şöyle ki: Biliyorsunuz, dört yılda bir olimpiyat
yapılıyor. Olimpiyatlarda bütün spor branşlarından herkes
geldiği için ülkenin sporunun neticesi olimpiyatta belli olur.
Arkadaşlar, son üç olimpiyattır Türkiye tarihinin en kötü
olimpiyatları, en kötü derecelerini alıyoruz. Bir de bu devşirme
sporcular var, madalyaların büyük bir bölümünü bunlar alıyor. Kimse bundan
memnun değil. Tabii ki biz siyasi partileriz, herkesin kendine göre bir
tarzı var, bir politikası var ama -bu benim anlattığım
şeyden kimse memnun değil- bugün 80 milyonluk bir ülkede eğer
biz Türk sporcularını Türk çocuklarından yetiştiremiyorsak,
Türk futbolcularını ve diğer bütün branşlarını
yetiştiremiyorsak yazıklar olsun hepimize.
Şimdi, tabii, biraz futboldan bahsedeyim: Bir
futbol federasyonumuz var. Ben daha önce de eleştirdim, gitmesi
gerektiğini anlattım. Herkes bana şeyi soruyor: Tamam, sen
söyle o zaman kimi istiyorsun Futbol Federasyonu Başkanı olarak? Ben
hiç kimseyi istemiyorum. Şahıslarla da bir işim yok. Benim
istediğim şu
Şimdi bugün 4 tane büyük kulüpten örnek vereyim: 4
büyük kulübün toplam borcu şu andaki parayla 10 milyar lira. Geçenlerde
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Sayın Ali Koç -seçilmesinden sonra-
dedi ki: 625 milyon euro kulübün borcu var. 625 milyonu da 7yle çarparsak
aşağı yukarı, ortalama -ha bire bu kur değişiyor
ama- 4,5 milyar lira gibi Fenerbahçenin borcu var. Bugünkü faizden
yıllık faizi yıllık yüzde 30dan hesaplarsanız
Fenerbahçenin yıllık ödeyeceği faiz 1,5 milyar lira. E,
Fenerbahçenin böyle bir geliri yok, nasıl kurtulacak peki? Hem de
Fenerbahçenin Başkanı kim? Türkiyenin en zengin ailesinin yönetim
kurulu başkanı. Düşünün ki futbolun geldiği hâli,
Türkiyenin en zengin ailesi bir tane kulübe müdahale edemiyor. Neden edemiyor,
onu da söyleyeyim size: Millet diyor ki: Ali Koç niye cebinden şunu
vermiyor, bunu vermiyor? Kulübün borcu var, üç dört yıldır, dikkat
ediyorsanız, UEFA -Avrupadan- diyor ki: Siz yönetemiyorsunuz bu
kulüpleri, batırdınız. Sen 35 milyon euro harcayacaksın,
sen 33, sen 32. Hepsine bir limit koydu. Şu anda sen istediğin
kadar
Diyelim ki Sayın Ali Koç cebinden para koymak istiyor, UEFA diyor
ki: Olmaz, senin limitin 35 milyon euro, ödeyin bu borcu, sonra... Bütün
kulüpler o durumda arkadaşlar ve ben size burada birkaç ay önce bir
şey söyledim, dedim ki: Çok yakında maçlar oynanamayabilir ve 4 büyük
kulübün de normalde FIFA mali fair play kurallarında küme düşmesi
lazım. Niye düşürmüyorlar biliyor musunuz? Türkiye Ligi
Şöyle
bir şey düşünün: Bir ailede 5-6 çocuk var, biri çok yaramaz; her
şeyi yapıyor ama atamıyorsun, kendi çocuğun. Şimdi,
Türkiye Avrupada 6ncı, Avrupa futbolunda lig olarak 6ncı; para
olarak, oyuncu kalitesi olarak, kapasitesi olarak 6ncı. 300 de
yabancı oynuyor sadece Süper Ligde. Eğer küme düşürürse 4
büyüklerden 1-2 tanesini
Ki yakında göreceksiniz yani eğer bir
şekilde müdahale etmezsek bu buraya gidiyor. Önce puan silme, para
cezası, şu anda kısıtlama, artık iş -Avrupa
kupalarından meni zaten veriyorlar, oynatmıyorlar birkaç senedir,
hepimiz takip ediyoruz- bundan sonra küme düşmeye gelecek. Peki, küme
düşerse ne olur? Avrupada 6ncı lig olmaz çünkü değeri
düşecek. 300 yabancı oyuncu var. Avrupada futbol dengeleri
bozulacak. Avrupa mecburiyetten bizi bu pozisyonda tutuyor ama bir gün gelecek
tutamayacak, göreceksiniz. Bir futbol federasyonu düşünün,
başkanı hiçbir stada gidemiyor, kulüp başkanları hiçbir
deplasmana gidemiyor. Süper Ligde ve bir alt liginde, bir de federasyonda bin
kişi yönetiyor Türk futbolunu, biri millî futbolcu değil. Nasıl
olacak bu arkadaşlar?
Şimdi, bu kulüp başkanları, dikkat
ediyorsunuz değil mi, ceza alıyor kırk beş gün, altmış
gün, doksan gün. Bunlara ne cezası veriliyor? Stada girememe cezası.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir de para
cezası var.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Para cezası
veriliyor. Allahtan hapis cezası değil, çoğu cezaevinden
çıkamazdı, tamam mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama ödeyemezse ona
dönüşüyor zaten.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Ya ödüyorlar,
başkanların parası var, ödüyor da şimdi şunu anlatmaya
çalışıyorum: Biz bir hata yapmışız hep beraber
diyelim ona, ben sadece iktidar partisini kastetmiyorum, hepimiz hata
yaptık, tamam; arkadaşlar, kabul edelim, müdahale edelim.
Ben burada bir tane teklif verdim geçen sene:
Federasyonlar seçiminde o federasyonun başkanı kim aday olacaksa o
branşta millî olacak ve o yönetim kurulu seçilirken yüzde 25i de millî
sporculardan olacak o branşta. Buraya bile gelmedi ya, buraya bile gelmedi
yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kusur kimin?
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Ya kusur aramıyorum
Mahmut Bey, anlatmak istediğim şu: Bu Türkiyede bazı sorunlar
var. Yolda gülen adam görüyor musunuz hiç, mutlu insan görüyor musunuz? Ben
görmüyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Peki, biz bu insanları futbolla mutlu edebilir miyiz,
sporla edebilir miyiz, sanatla edebilir miyiz? Tabii ki edebiliriz, en
azından kısmen edebiliriz. Geçen sene Ampute Millî Takımı
Avrupa Şampiyonu oldu, bütün Türkiye havalara uçtu ya, ne kadar
özlemişiz başarıyı. Bugün düşünebiliyor musunuz, bizim
Millî Takımımız Dünya Kupasına katılmış, orada
bir derece almış, Avrupa kupalarına katılmış,
Şampiyonlar Ligine katılmış, dereceler almış,
hepimiz sokaklara çıkıp burada şey yapıyoruz. Hangi derbi
maçında kendi randevularınızı ona göre
ayarlamıyorsunuz? Herkes ona göre ayarlıyor. Buna genel başkanlarımız
dâhil, Cumhurbaşkanından aşağıya kadar herkes dâhil. O
zaman, hadi buna müdahale edelim, boş verin yandaşı, onu bunu.
Bu federasyon seçimlerine bir baksanıza, başkanları ve
yöneticileri kim? Onun amcasının oğlu, bunun
dayısının oğlu, onun kardeşi, onun yeğeni. Hadi
tamam, yaptık hatalar, hadi buyurun
Ben bunları eski millî sporcu
olarak konuşmak zorundayım arkadaşlar. Ben anlatıyorum ki
buna da bir çözüm bulalım. Her bakana kendim gittim. Sayın Devlet
Bahçelinin talimatı var: Saffet Bey, siz millî sporcusunuz, bu işin
içinden geliyorsunuz, her köşesinde bulundunuz, parti ayrımı
yapmadan ne biliyorsanız, elinizde ne proje varsa gidip sayın bakanla
paylaşacaksınız ve yanında olacaksınız Türk
gençliği ve Türk sporu için. Daha öne Çağatay Bey vardı, ondan
önce Osman Bey vardı, ikisine de gittim. Buradayım arkadaşlar,
haberiniz olsun. dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Hiçbir iş
yapmadı ki onlar.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Araştırma
önergesi verin, destekleyelim.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Celal ağabey, son
yirmi beş dakika, rahat ol.
BAŞKAN Canın sağ olsun. Millî
Takımdan bahsediyorsun, onun için
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Millî Takımdan
bahsedince iki üç dakika daha lazım.
Şimdi, sayın bakanlara söylüyorum. Yeni
Bakanımıza da gideceğim, aynı şeyi söyleyeceğim,
diyeceğim ki: Ben buradayım. Ne yardıma ihtiyaç varsa buyurun,
yapalım. Ama bu Spor Bakanlığını -yemin ediyorum
size- Kredi ve Yurtlar Kurumunda öğrenci yerleştirme yerine
çevirmişler. Ya, tabii ki onu da yapacaksınız ama arkadaşlar
biz 80 milyonluk bir ülkeyiz ya. Biz bir yere gittiğimiz zaman Türk
geliyor ya. Güreşten tut
Ya, 2002de dünya 3üncüsü olmadık mı?
2000de, 2001de Galatasaray UEFA Kupasını, Süper Kupayı
almadı mı? E, nasıl oluyor, 2002de
aldığımız 3üncülüktü, şu anda 33üncüyüz, 35inciyiz?
Ya, bunun hesabını sormayacak mıyız biz kimseye?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) AK PARTİye
söyleyeceksin onu.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Ya, parti meselesi
değil ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onu da mı oraya
bağlıyorsun?
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Kim bu görevdeyse
alalım bunların hepsini.
MAHMUT TANAL (İstanbul) AK PARTİ
yapıyor.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Hadi oturalım
beraber bir şeyler yapalım. Mutlu musunuz futboldan? 14 tane
yabancıdan mutlu musunuz? Lütfen
14 tane yabancıdan mutlu musunuz?
Geçenlerde Beşiktaş-Galatasaray maçına gittim, Teknik Direktör
Lucescu yanıma geldi. Dedim ki: Hayırdır, niye geldin? 22
oyuncunun 21i yabancı. Bir tek Gökhan Gönül oynuyor Beşiktaşta,
o da 32-33 yaşında; iyiyse zaten Millî Takıma
çağırıyorsun. Ya, İstiklal Marşı okunurken
İstiklal Marşını top toplayıcı çocuklar okuyor.
Yabancılar, ne yapsın adamlar?
Peki, kim çıkardı bu kanunları? Bu
kanunu çıkaranlara sormayacak mıyız bunun hesabını?
Bir Türk çocuğu çıkıp bilmem nerelerde oynamayacak mı?
Şu anda aldık; bütün suç Lucescunun. Hâlbuki Millî Takım
kadrosu şu anda Avrupanın çeşitli takımlarında
oynuyor gencecik, aslan gibi çocuklar ama Millî Takım ruhu bitmiş
arkadaşlar, Millî Takım ruhu bitmiş.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bizi suçluyorsun da
AK PARTİ suçlu bu konuda.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Onun için,
istiyorsanız hadi hep beraber bir şeyler yapalım,
istemiyorsanız yapacağımız bir şey yok.
Anlatıyoruz, söylüyoruz, buradayız diyoruz
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) EYTyle beraber
istiyoruz, EYTyle.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Nasıl?
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Emeklilikte yaşa takılanlarla beraber istiyoruz.
BAŞKAN Evet, toparlayın Sayın
Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Toparlıyorum,
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Arkadaşlar,
anlatacak çok şey var ama anlatmayalım icraat yapalım. Ben
buradayım, Milliyetçi Hareket Partisi burada aslan gibi 50 tane
arkadaşımızla. Bu ülkeye ne fayda sağlayacaksa herhangi bir
konuda biz buradayız ve bu ülkenin emrindeyiz. (MHP sıralarından
alkışlar) İşimiz de bu ülkedeki insanların
sorunlarını çözmek, onları mutlu etmek. Ama bu spor konusunu çok
ciddiye alın, yarın öbür gün bu statlarda başka türlü
şeyler olabilir. Ben hepimizi uyarıyorum, bir tarafı
uyarmıyorum.
Başkanım, bana da fazla süre
verdiğiniz için de teşekkür ediyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ederim.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Yavuz Ağıralioğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum hepinizi.
Bugün önerge sahibi olarak hem de önergesi kabul
edilmiş biri olarak size hitap etmek isterdim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Nasreddin Hoca bir gün
konuşacağı kitleden para toplamış,
konuşmasını yaptıktan sonra da parayı geri
dağıtmış. Demişler ki: Hocam sebebihikmeti ne?
Demiş ki: İnsanlar para verince daha dikkatli dinliyorlar. Sonra
demiş ki: Allah var, insan, parası olunca da başka
konuşuyor. Şimdi, önerge sahibi olmak kuvvetli konuşmaya mehaz,
kabul edilmiş önerge sahibi olmak da daha iyiydi. Keşke bu süreç
böyle devam edeydi de biz iktidara karşı bir hakkı hukuku parmak
hesabıyla değil de vicdan hesabıyla konuşup iktidarı
denetleme imkânını bir vesile elimize geçirmiş olsaydık da
bu kürsüde ben biraz daha dolu dolu konuşabilmiş olsaydım. Allah
var, dün mevzu konuşmaya gelir deyince birazcık Hükûmete sitem
edecektim ama bizim bu oylamalar vesilesiyle iktidarı denetleme hevesimiz,
iktidarı milletin taleplerine doğru çekebilme gayretlerimiz biraz
örselendi. Ben Milliyetçi Hareket Partisindeki
arkadaşlarımızın oylamanın ilk turunda oy verip ikinci
turunda veremeyişlerinden muzdarip olduklarına inanıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hangi oylama bu?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) EYTyle
ilgili oylama.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani
açılımı ne bunun? Tam net bilmiyoruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Şimdi arz edeceğim şu: Tabii, kendi mesuliyetlerimizi biliyoruz.
Biz memlekette iktidarın düşmanı değiliz, rakibiyiz.
İktidarın elinden memleketi yönetme anlamında hizmeti teslim
almaya gayret edeceğiz. Biz memleketin, milletin taleplerini size
lisanimünasiple ifade edeceğiz. Siz bunlarla ilgili mücadele edeceksiniz.
Biz vicdanlara, siz parmaklara
Ne kadar olursa, mücadele ne kadar olabilirse
elimizden geldiği kadar yapacağız. Sonra sizin bu oylamalarda
gösterdiğiniz tavırları milletimize şikâyet edeceğiz,
yapacağımız o olur. Takdir tabii ki milletin, demokrasilerde
sandık hakem, dolayısıyla biz de ona razıyız, vesile
edeceğiz.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanunundaki mutabakatımız, malumunuz bütün gruplar bu
mevzuda mutabıktırlar. Ama önergelerimizi bir şekilde
muvafık olup geçiremiyoruz, sesimizi bir şekilde duyuramıyoruz,
sözümüz iktidar grubunun vicdanında makes bulmuyor. Dolayısıyla,
biz de ilgili ilgisiz kanun tasarılarında, tekliflerinde size sitem
edebilme imkânı buluyoruz. O vesileyle ben Saffet Beyin pasını
da aldım. Memleket millet mesuliyetini konuşurken yine -rahmet olsun-
Galip amcanın Beşiktaş nasıl kurtulur?dan başlamaktan
da çok muzdaribim. Yani kırk yıl sonra yine Beşiktaş
nasıl kurtulacak? diye bir muhasebe alanına düşmüş
olmaktan muzdaribim. Bu, parolası ülkücü camianın
anlayacağı bir sitem.
Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili ben sitemlerimi şöyle
sıralayacaktım Hükûmete: Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Türk
deyince Türke, silah deyince anda, kuvvet deyince ikisinin mütemmimimden doğan
ahenge, güçlendirme deyince bütün bunların bizi bir araya
getirdiği, oluşturduğu Türk milletine, vakıf deyince de
büyük medeniyetimize cümle kuracaktım. Yani bu kanunun kelimeleri ve
bendeki tedaileri üzerinden İYİ PARTİnin siyasi
koordinatlarıyla milletimize duyduğumuz sadakati heceleyeyim, kendi
siyasi koordinatlarımızı size ifade etmiş olayım
istedim. Birazcık -Allah var- gardım düştü oylama vesileyle,
kabul ediyorum, keşke olmasaydı ama EYT hassasiyeti
dolayısıyla bir mutabakat vardı, muhalefet grubu, muhalefet
partileri sanki daha yeknesak gibiydi, ona rağmen muvaffak olunamadı.
Bu mevzudaki pozisyonumuzu biz millete sizi şikâyet ederek
taşıyacağız, bilesiniz.
Şimdi, Andımız vesilesiyle, bugün
iktidarın büyük ve küçük ortağı arasındaki ahenksizlik
vesilesiyle -basın mensupları birazcık bu işlere
heveslidir- Efendim, ne olur, nasıl olur, bu çatlak büyür mü? falan diye
suallere muhatap olduk, hepsine şöyle cevap verdik arkadaşlar: Bu,
demokrasinin güçlenmesi açısından bir imkâna döner. Yani Mecliste her
istediğimizi yapabileceğimiz bir kuvvet elimizdedir. Dolayısıyla
muhalefetin ne dediğini dinlemeyecek kadar tenezzülsüz iktidara bugünkü bu
niza, belki iktidar denetimine dönebilir cihetiyle makul baktık. Dün bütün
cümleleri böyle kurduk. Yani bizim bir mebusumuzun söylediği gibi,
çakı bulmuş kızan gibi sevinmedik. Ben sadece şuna imkân
olur diye düşündüm: İktidarın denetlenmesi açısından
bunun memleket, millet hayrına fırsata döneceğine itimadım
vardı, bir gün sürdü. Dilerim, sayısal çoğunluk yerine siyasal
meşruiyeti konuşmak zorunda kalacağımız günler
içerisinde vicdanlarımız galip gelir.
Şimdi, vesilesiyle ifade edeyim, Hükûmetimize,
yürütmeye, temsilen de Cumhurbaşkanına sitem edeceğim birkaç
husus var: Bu memlekette milliyetçilik mevzubahis olunca Türklüğü,
diğer unsurların alternatifi ya da muadili ya da muarızı
gibi gösteriyor olmak, bir kurgu zafiyetidir, bir muhteva zafiyetidir. Yani bu
mevzuda AK PARTİ Grubunda hatırı sayılır düzeyde
akademik kariyer sahibi insan vardır. Türklük, bu memlekette Türk
deyince, Kürtü provoke eden bir kelime değildir. Türk, Kürtün, sair
unsurların, hepsinin mütemmim cüz olarak birleştiği yerdeki
ortak çatı ismidir. Bir milletin adıdır. Türkmenin muadili,
Kürttür. Dolayısıyla, bu memlekette Andımız ve tedaileri
üzerinden Sen Türk dersen Kürtü provoke edersin. kabilinden bir cümleyi
devletin kuruluş iradesine, ciddiyetine, vakarına
yakışık bir ifade olarak değerlendirmediğimi ifade
ediyorum.
Osmanlıcılık -içimizde
hocalarımız var, keşke Naci Hocam da burada olsaydı-
İslamcılık ve Türkçülük, bir mecburiyetin parolasıdır.
Osmanlıcılık yaparak kurtarılamamış vatanın,
İslamcılık diyerek toparlanamamış yurdun, kendinden
başka tutunacak hiçbir şeyi kalmamış bir milletin kendine
tutunma iradesidir milliyetçilik. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla milliyetçilik, bir kurucu iradedir.
Arz edeceğim husus şudur arkadaşlar:
Bu topraklarda Türk milliyetçiliğini bugün
Cumhurbaşkanımızın bilhassa 15 Temmuzdan sonra Milliyetçi
Hareket Partisinin kendilerine sunmuş olduğu olağanüstü jest ve
avansla, ülkücü camianın iktidar olamayışını Biz
iktidar olamadık ama devlet ülkücüleşti. parolasıyla
Cumhurbaşkanını kendi mevzisine çektiğine dair cümleleri
bugün biraz tekzip ettiğimiz zamanlardayız. Sen Türk dersen, öbürü
de Kürt der. cümlesi, kurgu olarak hatalıdır. Türkmen dersem,
Kürt diyebilir, onda da serbesttir herkes. Ama Türk milleti, bu memlekette
yaşayan herkesin ortak ismidir.
Dolayısıyla, istirhamımız
şudur: Bu memlekette nifak, kurucu iradede bütün cesametiyle görünen;
giyecek ayakkabısı, yiyecek ekmeği olmayan bir milletin
varlık iradesini cihana haykırdığı, düvelimuazzamaya
kabul ettirdiği yani Bu milleti kuran iradenin adı Türk
milletidir.i kabul ettirdiği işi, kendi milletimize kabul
ettireceksiniz, hepsi bu kadardır.
Şimdi, bunun arkasından,
eşleştirmeye itirazımı söylüyorum: Cumhurbaşkanımız
Gagavuzyanın merasiminde konuştu, Gökoğuzca öğrenin,
Göktürkçe öğrenin
dilin yeknesaklığı üzerinden bir millet
tarifi, Adriyatikten Çin Seddine bir Türk dünyası tasavvuru falan gibi
cümleler kullandı. Çok memnunuz bu cümlelerden. Şimdi, bu cümleler
içerisinde Türk milliyetçiliğini, kurucu irade olarak Türk milletinin Türk
milliyetçiliğini bu memlekette otuz yıldır
evlatlarımızın kanı, canı üzerinde tepinen bölücü bir
hissiyatla aynı cümlede terennüm etmek, devlet ciddiyetiyle
bağdaşmaz arkadaşlar; asla, böyle bir şeye asla tolerans
tanıyamayız. Türk milliyetçiliğini siyasi Kürtçülükle aynı
cümle içerisinde zikretmek bir nezaketsizliktir, Türk milliyetçiliğine,
Türk milletine hakarettir. Dolayısıyla, istirhamım şudur.
Ben şimdi koordinat vereceğim, arkadaşlarımızın,
muhtemelen bu siyasi koordinatlar içerisinde nerede durduğumuzla
alakalı kafalarında istifham oluşuyordur, Andımızla
alakalı, Türk milliyetçiliğiyle alakalı hassasiyetim bu
memlekette Ben kendimi öyle hissetmiyorum. diyenlerin provoke olmasına
imkân vermesin diye şerh ediyorum, açıyorum: Bu memlekette HDPye,
HDPye oy veren her vatandaşımıza PKKlı demeyecek kadar
namuslu, izzetli memleket, millet mensuplarıyız. Evet, HDPye oy veren
her vatandaşımıza PKKlı demeyecek kadar kalbimize itimat
ediyoruz. Evet, HDPye oy veren her vatandaşımız, PKKlı
değildir ama her PKKlı, HDPlidir. Bu arada, terörle arasına
mesafe koyabilme imkânını bulduğu hâlde bunu kullanmayanlar; bu
Mecliste hassasiyet göstermesi gereken bir üslup olduğuna inanıyorum.
Bu Meclisin kürsülerinden devletin başına, Cumhurbaşkanına
HDP hatiplerinin Sen kimsin! demesini, onlar kadar sizin zafiyetiniz
görüyorum. PKKya bir kere Sen kimsin! diyememişlerin, devletin
başına Sen kimsin! demesini sizin zafiyetiniz sayıyorum. Bu
memlekette üslubunu ayarlayamadığınız, kendinize
verilmiş oyların hakkını, hukukunu yerine
getiremediğiniz için, kendinize oy vermiş, terörize olmamış
Kürtlerinizle memleketin meselesini konuşamadığınız
için, sizin öğrenme maliyetleriniz yüzünden sıra dağlar gibi
çocuklarımızı çukurlara gömdük. Bu öğrenme maliyetlerinin
arkasında sadece şöyle bir kurgu zafiyeti vardı: Terörle,
teröristlerle kendi milletinizin hakkını, hukukunu konuşmamanız
gerektiğini 750 evladınızı şehit vererek öğrenmek
zorunda değildiniz, bize sorabilirdiniz. Diyebilirdik ki size:
Oturmayın. Kendinize oy veren insanlarla oturun. Size oy veren insanlar
size zaten şu iradeyi göstermiş oldular: Biz her şeye
rağmen beraber yaşama iradesine sadığız. Bizim
dertlerimizi, bizim problemlerimizi duyun. Ama mevzu şu hâle geldi:
Problemin demokratik olduğunu söyleyen siyasi Kürtçülük, çözümün
coğrafi olduğu yere getirdi sizi. Oradan dönmek için ödediğimiz
bedel, her işte olduğu gibi
Yani siyasetin feraseti tam burada
gerekli. Sizin vazifeniz, sizden sonra emaneti teslim alacakların vazifesi
şudur: Başını duvara vurmadan duvarı görebilmek. Kaza
yapmadan kazayı önleyebilmek. Siyasetin mahareti şudur: Önleyici
istihbarat gibi, başa bela gelmeden belayı görebilmek,
savuşturabilmek.
Şimdi, biz, iktidarınız döneminde
şöyle bir şey yaşar hâle geldik: Her şeyin bedelini
milletin ödediği bir süreç içerisinde öğreniyoruz. FETÖcülerin
darbeye teşebbüs ettiğini darbe ettikten sonra anlıyoruz. Biz de
biliyoruz bu darbeye Amerikancıların yardım ettiğini, biz
de gördük, ondan sonra öğreniyoruz. Önceden bilmek, siyasetin feraseti
odur. Orada görev yapmak zorundaydınız. Efendim, hep mazeretler
şöyle geldi: Bizden önce de vardı. Evet, kendi
sorumluluklarımızı inkâr etmiyorum, bizim de dâhil olduğumuz
o havza içerisinde istisnası olduğumuz işler vurdu bizi
arkadaşlar. Bakın, bu işleri henüz bu Meclis kürsüsünden,
yeminle söylüyorum, konuşamadınız. Ben üniversite kürsülerinde
konuştum, konferanslarda konuştum ama siz, namluların
doğrultulduğu irade olmanıza rağmen siz, muhatap siz
olmanıza rağmen henüz bu meseleyi konuşamadınız,
konuşmadınız. Siz, Mahmut Tanaldan bir FETÖcü çıkarmaya
çalışıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yapmayın,
Allah aşkına!
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bak,
CHPninki çok basit Mehmet Bey, CHPninki çok basit: Ayrılmış
bir ortaklıktan Acaba biz bunları yenebilir miyiz? diye malzeme
devşirme şehveti. Çok basit bir şey yani Sizin eski
ortağınızdan biraz malzeme alıp eski
ortaklığın sırlarını sizin kafanıza atabilir
miyiz? şehveti, bundan ibaret bir şey, başka bir şey
değil. Bunu şunun için arz ediyorum: Sizin, memleketi yönetirken
muhalefete kulak tıkamanızın maliyetlerini konuşuyoruz biz
şimdi. Cumhuriyet Halk Partisinin itirazlarını ciddiye
almıyorsunuz. Devlet Beyin, Fetullah Gülen organizasyonuyla henüz
aranızda niza çıkmasına yakın zamanlarda Üzerinizdeki
istifhamlar kalkana kadar faaliyetlerinizi durdurun. şeklinde çok nazik
bir ihtarı olmuştu o zaman. Hatırlayın lütfen. Merak
edenler, lütfen, sosyal paylaşım sitelerinde baksın. Bu kadar
nazik bir ihtarı bütün kabine, Devlet Beye hakaret merasimine çevirdi.
İnternette var, izleyin, seyredin. Son cümleyi Sayın
Cumhurbaşkanımız yaptı, Devlet Beyi kastederek şöyle
dedi: Fetullah Gülen Hocaefendinin adını abdest alarak ağzına
alacaksın. dedi.
Şimdi bu kadar cümleler kurulurken bu
işlerin arasında bizim istirhamımız şudur:
Başımıza binbir türlü gaile geldi, darbe geldi;
başımıza 17/25 Aralık geldi. Bütün bunlarla alakalı
dediniz ki: Birbirinden farklı soruşturma süreçlerinin farklı
zamanlarda bitirilmesi gereken dosyalarını uzatıp siyasi
davranışı değiştirecek şekilde yargı darbesi
yaptılar. Biz de sizin gibi düşünüyoruz, doğrudur.
Doğrudur ama bütün bu süreçler olup biterken biz sizden şöyle bir
şey duymak istiyoruz. Grubunuzda bu hissiyatı göremediğimiz
için, böyle mukabele etmek zorunda kalıyoruz.
Hâlâ ısrarla, her mevzu konuşulurken, her
mevzuda sanki iktidarı on altı yıldır MHP ya da işte
Cumhuriyet Halk Partisi yönetiyormuş gibi davranmanızdan
kaynaklanır bir sitem bu. Yani sizi dinleyince vallahi şöyle
hissediyorum: Allah razı olsun, yani Sayın
Cumhurbaşkanımız, on altı yıldır iktidarı
elinde bulunduran Kemal Beyden aldı iktidarı, şimdi Kemal Beyin
ettiği ne kadar yanlış varsa onları toparlamak için
Bismillah. dedi. Konuşmalarınızın tonlamasında
yüzünüzde böyle bir ifade var. Nasıl başarıyorsunuz bilmiyorum?
Ya insan birazcık mahcup olur. Ben şimdi, mahcup olmanızdan
şunu kastetmiyorum -lütfen, nezaketsizlik saymayın- vallahi
utanmanızdan bahsetmiyorum ama birazcık mahcubiyet arkadaşlar.
Şöyle bir mahcubiyet, bu mahcubiyetin tezahürü
şudur: Ya daha önce dinlemedik biz bu muhalefeti, biraz kulak
kabartalım; biz daha önce bu muhalefetin her dediğini
yanlış saydık, onlar bizim her dediğimizi yanlış
saydılar. Sitem ettiniz bize ki sitem ettiniz ve
haklısınız. Ya bizim her yaptığımız mı
yanlış? diyorsunuz. Gerçekten doğru bir sitem. Her
yaptığınız yanlış değil sizin, bazı
yaptıklarınız yanlış. Ama siz de takdir edersiniz ki
bize şöyle davrandınız: Ya her yaptığımız,
her dediğimiz mi yalan bizim, her dediğimiz mi yanlış?
Dolayısıyla körler-sağırlar
diyaloguna dönen bu süreci ortadan kaldıracak olan şey, dün heves
ettiğimiz işti. Milliyetçi Hareket Partisinin hassasiyet izhar edip
Belli mevzularda hassasiyetimize göre davranacağız. anlamına
gelen o itirazını biz vallahi şöyle kodlamayı
düşünüyorduk: Allahın izniyle biz memlekette hakkı, hukuku,
talebi -işte, EYTler dâhil, bu takipsizlik kararı aldığı
hâlde göreve dönemeyenler dâhil, fındık dâhil- memleketin meselesi
gibi gördüğümüz şeyde kuvvete dönüştürürüz. Yani iktidarı
mızraklamaya çalışmıyoruz aslında, sadece muhalefetin
de bazı taleplerinin meşru, haklı millet talepleri
olduğunun alameti sayılsın, bir kuvvete dönsün istedik. Muvaffak
olunamadı.
Şimdi, hususiyetle, ben bu vesileyle ifade
ediyorum, kalbinizi kırmak, kabalık etmek için söylemiyorum, bizim
memleketi yönetme irademiz, idealimiz, ferasetimiz, mesuliyetimiz -ne derseniz
adına- bir siyasi üslupla birleşmek zorunda. Bu ülkede ayaklarımızın
üstünde duracağımız şartların sizin
belirlediğiniz meşruiyet alanında olma mecburiyeti bizi
sıkıntıya sokuyor. Yani attığınız her yerde
okun üstünü çevirip üstüne 12 yazmanızdan bıktık sizin.
Vuramadınız, vurduğunuz her yere 12 yazma hevesinden kurtulun
artık. Bazen isabet ettirememekten doğacak şeyleri yönetelim,
beraber yönetelim. Diyelim ki: Teklif ettiniz, yanlış oldu.
Yanlış oldu arkadaşlar, toparlayalım. Bu çok normal bir
şeydir, tabii bir şeydir.
Bir seçim önce Cumhuriyet Halk Partisinin
önerisiydi, hatırlarsınız: Efendim, emeklilere birer ikramiye.
Mehmet Şimşek Bey -kelamı çok kibar da etmedi, Allah var- bekâra
hanım boşamak falan gibi elfâzıgalîzeden bir teşbihle dedi
ki: Bekâra hanım boşamak kolaydır, öyle onlar
Ha, bir seçim önce dediği lafı, seçmen
davranışını değiştirecek olduğunu gördükleri
için öbür seçim parti politikası hâline getirdiniz. Bunu şuna mehaz
olsun diye anlattım: Bak, bugün alkışlamaktan imtina
etmediğiniz bu hak için Sayın Cumhurbaşkanımız dese
ki: Arkadaşlar, bu EYT
Ki Sayın Cumhurbaşkanımızın
bunu demesi kalben böyle, bühtan ediyorsam beni bağışlayın.
Seçmen davranışının ciddi oy kaybına
dönüşeceği yeri görsün Sayın Cumhurbaşkanımız,
çok ifade ediyor onu. Bizim partimize de, CHPye de münhasıran diyor ki:
Anket yaptırın. Anketlerde Sayın Cumhurbaşkanımız
görsün ki bu EYT işi oy kaybettiriyor; kaynağı da bulur,
parayı da bulur
Onun para bulma şekli kendi üslubuncadır. Yani
iktidarda olduğu için kuralsız para kazandırdığı
pek çok adama, kazandırdığı paradan istemeyi hak görür ve
bu, onun hakkıdır.
Ben sitem eden bazı iş adamlarına,
sitem eden sağda solda -belki uluorta konuşacak cesaretleri yoktur,
bak vallahi söylüyorum, yüzünüz diye söylemiyorum- onlara söylüyorum, onlardan
denk gelenler size söylerler: Kazanırken Tayyip Beye konuşmayıp
kaybederken Tayyip Erdoğana konuşmanızdan rahatsızız
biz. Size kuralsız para kazandırırken, mübalağalı para
kazandırırken itiraz etmeyip bugün hak edişleriniz biraz gecikiyor
diye AK PARTİye böyle bühtan etmenizi çok yakışık
bulmuyoruz diyorum. Tayyip Beyi size yedirmeyeceğiz, Tayyip Beyi biz
yiyeceğiz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yani mevzu şu: Bizim bu
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Dikkat
et boğazında kalmasın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) -
Arkadaşlar, istirham ediyorum. Şöyle: Şimdi bizim için bu
meseleler konuşulurken içine düştüğümüz istisna olma hevesi,
siyasetimizin ilkesizliğidir. Bu, AK PARTİnin değil,
bakın. Ben kendimi bu işten azade tutmam. Öyle olsaydı biz bu
kadar yanlışın içerisinde ülkücü milliyetçi camia, çoktan
devletin hizmetini almış olurdu. Biz alamadık ki zaten siz
yönetiyorsunuz, zaten biz başaramadık ki siz yönetiyorsunuz.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Ülkücü milliyetçi camia hakkında biz konuşuruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bizim
için kırkyıllık bir hareket, fazlası var; kurucu irade,
fazlası var yani bin yıllık geçmişi var, beş bin
yıllık iradesi var. Bütün bunlara rağmen, devlet bizim
irademizin hizmet anlamında elinde değilse biz kendi
mesuliyetlerimizi konuşacak kadar da kendimizle
barışığız, bir problemimiz yok ama sadece şunu
ifade ediyorum: Bizim bu memlekette varlık irademizin kulluk irademizle,
kulluk irademizin devletin bekasıyla, devletin bekasının
milletin hür ve müreffeh yaşamasıyla, milletin hür ve müreffeh
yaşamasının da hukukla mümkün olduğuna inanıyoruz.
Dolayısıyla mücadelemizi bu çerçeve
içerisinde vereceğiz. Bu hassasiyetlerle siyaset konuşmaya gayret
edeceğiz. Yani ne kırıp dökmeye gayret ediyoruz ne kabalık
etmeye çalışıyoruz ne sizi utandırmaya
çalışıyoruz. Sadece olur da ortak bir vicdan, ortak bir dil,
ortak bir sükûneti, devletin milletin yarınları için ümit hâline
getirebilir miyiz diye gayret ediyoruz.
Yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Erkan Bey söz istemişti.
Erkan Bey, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun 9 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, biraz evvel konuşmasını
yapan sayın konuşmacı, kendilerinin vermiş olduğu önergeye
ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun birinci turda oy verip ikinci
turda oy vermeyişleri
ifadesiyle bir vurguda bulunmuştur. Yine, ona
ilişkin kürsüde yaptığım konuşmamda da çok açık
ve seçik ifade ettim, verilen grup önerisinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkindir. Buna ilişkin ilk
görüşmeler yapıldı ve ikinci tur o görüşmeye geçildi ve
görüşme neticesinde de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimizi ifade ettim. Onu tekrar hatırlatmak isterim.
Sorun belli, çözümü belli. Bunun için bir
araştırma komisyonu kurulmasını gerekli görmedik. Kanuni
düzenleme gerekir ve Hükûmete de seslendim, bu konuda resmî olarak bir
düzenleme etki analizinin yapılarak kamuoyuyla
paylaşılmasını ve akabinde, bütçeyi yöneten iktidarla
birlikte bu uzlaşmanın sağlanması çünkü bütçenin
yönetiminde sorumlu, gelirden, giderden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu konuda tekraren ifade
etmek isterim ki Milliyetçi Hareket Partisi, taahhütlerinin ve verdiği
kanun tekliflerinin arkasındadır ve takipçisidir. Hadise, ülkenin
içinde bulunduğu ekonomik ve mali şartları da dikkate alarak bir
zamanlama meselesidir ve bu mutabakatı önümüzdeki süreçte kesinlikle
sağlayacağımızı düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisinin bu konuda göstermiş olduğu tutuma da saygı
gösterilmesini beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, sıklıkla milliyetçiliğe,
Türklüğe, Türk milletine ve ülkücülüğe de vurgu yapıldı.
Şimdi, tabii, programlarında, seçim beyannamelerinde ve
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki ilkeler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
deklarasyonunda bu
kavramlara vurgu yapılmadığını ve yer
almadığını biliyoruz. Bu değerlendirmeleri
konuşmacının sadece şahsi kanaatleri olarak; partisinin bir
görüşü, programı, ilkesi, deklarasyonu olarak değil, sadece bir
şahsi görüşü olarak nitelendirdiğimi de ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin politikaları,
duruşu, ilkeleri vardır ve tutumu vardır ve Milliyetçi Hareket
Partisi, siyaset dünyasında, Türk siyasetinde sorumluluk almaktadır,
inisiyatif almaktadır ve bu çerçevede görüşlerimizi,
duruşlarımızı, politikalarımızı aziz
milletimizle son derece açık seçik bir şekilde paylaşıyoruz.
Durum bundan ibarettir Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bilgen
AYHAN BİLGEN (Kars) Ben söz istemedim, sadece
konuşma sırası için.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Grup başkan vekiline vekâleten
mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Geçici olarak ben
bakıyorum Sayın Başkan, izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun.
33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilere dinî bayramlarda birer maaş ikramiye
vermeyi taahhüt ettiğine ve İYİ PARTİ Grubunun emeklilikte
yaşa takılanlarla ilgili araştırma önergesine Milliyetçi
Hareket Partisinin desteğini niçin çektiğini öğrenmeye
hakları olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce hatip Yavuz Bey kürsüde konuşurken
Cumhuriyet Halk Partisinin programında emeklilere 1 maaş ikramiye
vereceğini söylemişti. 1 ikramiye değil, dinî bayramlarda
ikramiye verecekti; Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı olmak üzere
emeklilere 2 maaş ikramiye verecekti. Bu, birinci husus.
Biraz önce, tabii, emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili soruların tayin ve tespitiyle ilgili
araştırma önergesi verildi. Evet, 4 muhalefet partisinin
oylarıyla kabul edildi ve bu mürekkep kurumadan, bu kabul imzası kurumadan
muhalefet partisi Milliyetçi Hareket Partisi bu önergesini geri çekti ve âdeta
AK PARTİyi kuyudan çıkardı. Buna niçin oy verildi, niçin destek
verildi, niçin geri çekildi, bunlar açıklamaya muhtaç. Yani kapalı
kapılar arkasında neler oluyor, parlamenter olarak bizim bunu
öğrenme hakkımız var.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Tanal, Milliyetçi Hareket Partisinin,
önergesini, teklifini geri çektiği şeklinde bir ifade kullandı,
bu ifadeyi açıklığa kavuşturması gerekir. Milliyetçi
Hareket Partisi hangi teklifini, önergesini geri çekmiş? Biz bütün
tekliflerimizin, önergelerimizin, önerilerimizin, taahhütlerimizin
arkasındayız, bunu tekraren vurguladım. Acaba kastettiği
nedir, onu öğrenmek isterim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Söyleyeyim
Değerli Başkanım, açıklık getireyim ben.
BAŞKAN Buyurun.
35.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, benim
meramım, talebim şuydu: Emeklilikte yaşa takılanların
önergesini İYİ PARTİ verdi ancak bu önergeye İYİ
PARTİ, Milliyetçi Hareket Partisi, HDP ve CHP destek verdi ve bu, kabul
edildi. Ancak bu emeklilikte yaşa takılanların araştırma
önergesi kabul edildikten sonra komisyonun kurulması lazımdı ve
bu mürekkep kurumadan MHPnin verdiği bu destek geri çekildi, bunu
söylüyorum Değerli Başkanım. Sebebi nedir? Açıklamaya
muhtaç.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Erkan Bey.
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, tekraren,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, ifadesi daha açıklık ve netlik
kazandı. Tekraren ifade ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisi, bütün
taahhütlerinin, kanun tekliflerinin bu konuda arkasındadır ve
takipçisidir. Bu görüşülen, bir Meclis araştırması
komisyonu kurulmasına ilişkin verilen bir grup önerisi. Birinci
etaptaki görüşmelerin maksadı, bunun Genel Kurul gündemine
alınıp alınmamasına ilişkindir. Meclis
araştırması komisyonunun kurulup kurulmaması, ikinci etap
görüşmelerinde belirlenecektir. Dolayısıyla, bizim tutumumuzda
ne bir çelişki var ne bir geri adım atma söz konusudur. Yani
Sayın Tanal, Meclis İçtüzüğünü de bu görüşmelerin seyrini
de gayet iyi bilir. Bunu tekraren açıklama fırsatı verdiği
için ayrıca teşekkür ederim kendisine.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Mehmet Muştan sonra Yavuz Bey
size söz vereyim.
Buyurun Sayın Muş.
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun 9 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Ağıralioğlunu burada dinledik. Tabii ki kendisi, bir parti
grubunun grup başkan vekili olarak fikirlerini ve eleştirilerini de
yöneltecektir. Tabii, bu Meclis kürsüsünden değindiği konular burada
pek çok kez dile getirildi. Dünkü tartışmalara atfen, işte bir
kişiden FETÖcü çıkartmaya
çalıştığımız
Benim o kelimeleri niye
kullandığımı, ilgili şahıs çok iyi biliyor.
Dolayısıyla, biz herhangi bir meseleyi bir şahsa indirgemek gibi
bir politika hiçbir zaman uygulamadık.
Şimdi, FETÖ meselesiyle alakalı bizim
duruşumuz ortadadır. Bunun nerelerden, hangi yıllardan bugünlere
geldiği ortadadır ve bizim bu yapıyla hukuk sistemimizin,
devletin mücadele etmeye başladığı andan itibaren kimlerin
hangi pozisyonu aldığına biz vurgu yaptık.
Dolayısıyla, şunu kabul etmeyiz: Bizi hiç dinlemiyorsunuz.
Bakın, bu verilen önergeyle ilgili, bu bahse konu önergeyle ilgili bizim
hatibimiz de bir konuşma yaptı. Sayın Başkanım, siz
burayı yönetiyordunuz, gürültüden biz kendi hatibimizi dinleyebildik mi?
BAŞKAN Evet, oluyor yani gürültü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır
gürültünün ötesine bir şeye geçti, susturma adına laf atmalar
Bir
bekleyin, adam bir şey anlatıyor, görüşlerini ifade ediyor.
Şimdi, Bizim istediğimiz gibi konuşursanız, bizim
istediğimiz gibi yaparsanız iyisiniz ama bizim istediğimiz gibi
yapmazsanız, bizim hoşumuza gitmeyen şeyler söylerseniz Bizi
dinlemiyorsunuz. İnanın, burada şahit olan, bilen
arkadaşlar da vardır, biz gelen olumlu taleplerde, Türkiyenin
hayrına olan bütün meselelerde bir noktaya gelmeye çalışan bir
partiyiz, bunu her zaman dikkate aldık.
PKK meselesi
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti
devleti, PKKdan önce ASALAyla mücadele etti. ASALA çökertildi, PKK diye bir
yapı ortaya çıktı, ipleri kimin elinde olduğu belli bir
yapı. 1984ten beri, ilk eylemden beri mücadele ediyor Türkiye Cumhuriyeti
devleti, pek çok imkânı seferber etti, farklı metotlar denedi,
farklı yöntemler denedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tamamlıyorum.
Bizim dönemimizde de hem devletin ilgili
kurumları ve devlet bilfiil kendisi olarak hem de biz AK PARTİ ve
Hükûmet olarak elimizden geleni yaptık. Amacımız, terör örgütünü
Türkiyenin gündeminden çıkartmaktır, buna vurgu yaptık. Bugün
Türkiye, tasfiye etmek için çeşitli adımlar attı. Bu
adımlar neticesinde, yaptığı değerlendirmeler
neticesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmet olarak ona göre bir
stratejiyle, farklı bir stratejiyle üzerine gitmeye devam ettik.
Şu an verdiğimiz mücadelede çok açık
bir şekilde şunu söylemek isteriz: Bunun bir sivil alanda
yapılanması var, bir de dağda yapılanması var.
Bunların her ikisinin üzerine eş zamanlı olarak bu kadar
kararlılıkla -tüm devlet kurumları ve burada partilerin önemli
bir kısmı da ciddi şekilde bu işe destek veriyor-
gidiliyor. Bunu Türkiyenin gündeminden çıkartacağız. Buna
buradaki partilerin destek vermesi, bu işi hızlandırır,
kolaylaştırır çünkü bu, artık siyasetüstü bir meselesidir, Türkiyenin
bir meselesidir ama buradan bugün Türkiyenin sınır ötesi
operasyonlar yapmasının altında yatan da budur. Bütün
baskılara rağmen Türkiye kararlı bir şekilde bu
sınır ötesi operasyonları yapmıştır, buradan geri
durmamıştır, bütün tehditlere rağmen
yapmıştır. Çok basit bir şey vardır: Türkiye
Cumhuriyeti çatısı altında sivil alanda, yasal alanda
kaldığınız müddetçe siyaset alanı herkese açık
ama bu mecraları kullanıp devletin aktardığı
kaynakları dağa aktarırsanız, kusura bakmayın, orada
devletin tüm kurumları devreye girer. Bu politikada da herhangi bir
değişiklik asla olmayacaktır, bunu herkes bilsin, geri adım
atılmayacaktır bu noktadan.
Şunu istirham ediyorum: Lütfen, birbirimize
karşı niyet okumayı bırakalım. Yani Sayın
Cumhurbaşkanımızın ne düşüneceğini, nasıl
bir şey yapacağını, o niyet okumayı bırakalım.
Biz Türkiyenin
Bu konuştuğumuz konuyla alakalı da 1999da
yapılan bir değişikliktir bu. Doğru bir
değişiklik midir? Doğru bir değişiklik
yapmıştır o günkü siyasiler, o günkü hükûmetler, doğru bir
adım atmışlardır çünkü Türkiyenin kaynakları belli, gelen
belli, nüfusu belli; atılan adım doğru bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bugün yapılan
tartışma, 1999da atılan adımla alakalı bir
tartışmadır ama doğru bir adım atılmıştır.
Bakın, biz AK PARTİyiz ve şu an
Cumhurbaşkanımız aynı zamanda bizim partimizin Genel
Başkanı. Ülkenin mali sorumluluğu bizim omzumuzda. Mutlaka biz
de insanlarımızın daha iyi, refah içerisinde yaşaması
için bir çaba içerisinde olduk, olacağız da ama elimizdeki
kaynakları ona göre tahsis etmekle karşı
karşıyayız, bunu birbirimizin anlayabilmesi lazım. Biz
EYTlilerin hakkını savunuyoruz, siz bunlara karşı
çıkıyorsunuz. Böyle bir şey yok, bu insanlar bizim
vatandaşımız ama imkânlar dâhilinde buna kaynak
ayrılabilir.
Bir diğer konu Para
kazandırdığı insanlardan Cumhurbaşkanı Sen 3
lira ver, sen 5 lira ver
bunlara kaynak ayrılabilir. Bakın, biz
hukuk sistemi içerisinde bütçe yaparız, hukuk sistemi içerisinde kaynak
tahsisi yapılır. Ya, burası, kabile devleti değil;
burası, dünyanın farklı yerleriyle mukayese edilebilecek bir
ülke değil.
Bugün bütçe geldi, 960 milyar liralık bir bütçe
geldi. Bu bütçenin nerelerden geleceği, nasıl geleceği bellidir.
Dolayısıyla, karşılığı olmayan,
yanlış olan, olmayacak şeylerle Sen 3 lira ver, sen 5 lira ver,
toplayalım. Ee? Buradan emeklilere, EYTlilere kaynak
ayıralım.
Değerli arkadaşlar,
yaptığınız eleştirilerin dozu ve
yaptığınız eleştirilerin kalitesi bizde bir
karşılık bulur ama iş adamlarıyla böyle ahbap
çavuş ilişkisi bizde yoktur, onu söyleyeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Yavuz Bey, buyurun.
38.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sevgili mevkidaşım sitem saymasın, ben birazcık
idmanlıyım bu konuştuğum hususlarda. Bunu nezaketsizlik
addetmeyin lütfen, yaşça bu dediğimi idrak edebilme imtiyazı
olan ağabeyler nesli var içinizde, biliyorum onları.
Şimdi, bir husus, devlet ciddiyetiyle
konuşacağız dediğim husus şudur: Problem olan,
FETÖcülerin darbeye teşebbüs etmesi, darbe etmesi değildir, daha
büyük bir problem yani Türk devlet aklının muhasebe etmesi gereken
şey şudur: Erzurumdan bir vaizin beş bin yıllık bir
devleti alabileceğine dair ümit beslemesi, bununla ilgili organizasyon
kurması, kurduğu bu organizasyonun, yüz binleri bulur organizasyon
şemasının devlet tarafından fark edilememesi. Bak, üç tane
sıralıyorum: Heves etmesi, niyetini izhar edip ondan sonra
organizasyon kurması, böyle bir şeye cesaret etmesi, sonra da yüz
binleri bulan bir sızmanın devletin hiçbir birimi tarafından
Bünye gibi düşünün lütfen bunu. Bir devlet bünyesi insan vücudu gibidir, mikrop
girdi mi mutlaka ateşlenmesi lazım. Ateşlenemedi, Türk devleti
ateşlenemedi. Şimdi, en son mevzu edeceğimiz şey darbe
teşebbüsüdür. O darbeye gelene kadar zaten diğerlerinin
cevabını veremediğimiz için bu hâldeyiz. O yüzden, ben
konuşma imkânı bulduğum zaman, aziz Mehmet Bey, ısrarla
ifade etmeye çalışıyorum ki bizim mahallenin
ayıplarıdır.
Bakın, buna mehaz bir cümle daha kuruyorum
Başkanım, istirham ediyorum. Kemal Kılıçdaroğluna bu
dediğim cümlenin içine biz de dâhiliz- darbe yapılsaydı,
Fetullah Gülen bu darbeyi Kemal Beye yapsaydı, Kemal Bey de Sayın
Cumhurbaşkanımızın kurduğu cümlelerin virgülüne
dokunmaksızın aynı cümleleri kursaydı bak ben kendi
üzerimden konuşayım, hakaret telakki etmeyin- bak vallahi ben bile
şöyle diyebilirdim: Ya, Kemal Bey, sen bu dine imana bizden biraz daha
mesafeli duruyorsun. Bu içeride, ordudakileri tasfiye etmek için falan
tutturdun, bir bahane buldun, yalandan bir darbe marbe uydurdun. Ha, bırak
bu işleri. Bu, hocanın, adamlarının yapacağı bir
iş değildir. diyecektik biz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Şimdi, benim tam olarak arz etmeye çalıştığım
husus şudur: İlkeli siyaset, ilkelerle siyaset kendimizin istisna
olmaya heves etmediği zeminde yapılabilir. Süleyman Demirel yapınca
ona bühtan ettiğimiz pek çok işi
Arkadaşlar, biz çocuk
değiliz, beraber yaşadık o günleri, beraber gördük. 28
Şubatta beraber muzdarip olduğumuz pek çok işi biz yaptık.
Benim bu mevzuda ifade etmeye çalıştığım, sizce de
makul olmaması gerektiğini savunduğum bir tek şey var.
Efendim, İş Bankası hissesinin devriyle ilgili bir
tartışma çıktı. Ben vallahi şöyle bir cümle duymak
isterdim: Efendim, ne önemi var. Kemal Bey CHPyi temsilen diyebilirdi ki
Bizim
o taraftaki iz düşümümüz şu olacak, biz devletin hazinesini
kullanırken siyasi muarızlarımızda şöyle bir itibar
bırakmak zorundayız: Ya, biz bunlara kızarız ederiz,
birbirimize hasımız. Ellerinden devletin hizmetini almak
anlamında çok da çetin mücadele ediyoruz ama milletimiz tereddüt
ediyorsa
Ki bu AK PARTİ bu İş Bankasını alarak
birtakım fonlar içerisinde kullanmak istiyor, asla böyle bir suistimal
ahlakı taşıdıklarına inanmıyoruz. Yani siyasi
hasımlarınızın sizin parayla ilgili hassasiyetlerinize
şahit olması lazımdır. Dolayısıyla, esas kaybettiğimiz
şey hisselerin devri, devredilmesi, kimin üstünde olduğu
değildir, esas korku şudur: Siyasi
hasımlarınızın, rakiplerinizin ne diyorsanız- siyasi
muarızlarınızın sizin şahsiyetinizle alakalı
kabulleridir itibar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Yani Peygamber Efendimize itibar gibi. Ona şunu diyelim, ona bunu
diyelim, yalancı diyelim, makam mevki sahibi diyelim, makam mevki sahibi
olmaya heves etti diyelim, kadın düşkünüdür diyelim diye iftira,
iftira, iftira, propaganda
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
İstirham ediyorum. Bitiriyorum.
ondan sonra şöyle bir ikrar: Bunların
hiçbirisini söyleyemeyiz çünkü o bunların hiçbirisini yapmaz. Böyle bir
saygınlık zeminine ihtiyacımız olduğunu anlatmak için
söyledim, yoksa şundan bahsetmiyorum: Biz beraberdik. Nuh Mete Yüksel 28
Şubat sürecindeki antidemokratik işler içerisinde tecessüm
ettiği o despotluğuyla bizim hasmımızdı aslında
yani biz beğenmedik onu. Ama ondan sonra ona kurulan tertip içerisinde
itiraf ediyorum- Oh oldu." dedik. Aslında yapılan
yanlıştı yani siyasi hasımlık da etsek, rekabet de
saysak, kendi durduğu yeri beğenmiyor da olsak ona yapılanlara
içimizden Oh olsun." dedik. İstisnası olmaya heves
ettiğimiz işler vurdu bizi arkadaşlar. Ben henüz bu Meclisin
çatısının altında konuşma imkânı
bulamadınız derken onu kastediyorum. Siz aslında, siz
kalbinizde
Ben böyle olmadığını bilsem, vallahi ben bu
Meclise gelmem. Benim söylemeye gayret ettiğim şeylerin
vicdanınızda makes bulduğunu biliyorum, ben biliyorum, siz de
benim gibi düşünüyorsunuz. Sadece, lafın yarısını
söylemek mevkisindesiniz. Tamını söylerseniz, tamının
muhasebesini kaldıracak zemin yok şu anda elinizde.
Dolayısıyla, lafın yarısını CHPye FETÖcülük
parantezi açarak yönetmek istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Ama buradan rahmet çıkmayacak, siyasal rahmete
kavuşamayacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun efendim.
39.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yüksek hoşgörünüzün sayın grup başkan vekilleri
tarafından yeterince istismar edildiği kanaatindeyim. Genel Kurulun
zamanı kıymetlidir, milletvekillerimizin zamanı
kıymetlidir. Bu tartışmalar bu formatta Mecliste çok uygun
değil. Meclis İçtüzüğüne göre herkes tabii söyleyeceğini
söyler ama topa girmeyecektim de sayın grup başkan vekili bir
benzetme, kıyas yaparken Kemal Bey dinle imanla bizden daha mesafeli
duruyorsun. denir menir gibi bir şey deyince çok garipsedim.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Kabalık mı ettim? Özür dilerim ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu Parlamentodaki
ve bu dünyadaki herkes şunu bilsin: Kimin daha iyi bir Müslüman
olduğunu Hazreti Peygamber bilmemiş, siz mi bileceksiniz ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Ben çok özür dilerim, çok özür dilerim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne ayıp
şey ya! Ne ayıp şey ya! (CHP sıralarından
alkışlar)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Çok özür dilerim, beni bağışlayın; vallahi murat
ettiğimden fazlası çıktı ağzımdan, çok özür
dilerim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani kusura
bakmayın ama buna bir cevap vermek gerekiyordu.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Fatih Şahin ve İstanbul
Milletvekili Şirin Ünalın Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
9) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ayhan Bilgen, Kars Milletvekili. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz tabii, Meclis
çalışmalarında sadece konuşmak ve bir biçimde yasal olarak,
İç Tüzük gereği haklarımızı kullanmak adına bir
şeyi geciktirmek derdinde değiliz. Onun için de
görüştüğümüz kanunun uyum gereği olduğunun, teknik
düzenlemelere dayalı bir zorunluluk olduğunun farkındayız
ve sadece geneli üzerinde söz hakkımızı kullanacağız,
maddeler üzerinde konuşmayacağız. Denetim faaliyetlerinde
nasıl sonuna kadar konuşma hakkımızı kullanmayı
toplumun, halkın bize verdiği bir görev ve sorumluluk olarak
görüyorsak yasa yapma sürecinde de yapıcı davranmayı aynı
şekilde bu ilkesel tutumun bir parçası olarak görüyoruz. Elbette
üzerinde söz söyleyeceğimiz maddeler olduğunda konuşuruz ama
yoksa da böyle bir istismara en azından sebebiyet vermek istemiyoruz.
Değerli milletvekilleri, ben geneli üzerinde
konuşurken bu yasa dolayısıyla aslında hem küresel ölçekli
güvenlik politikalarını hem de özel olarak Türkiyenin
uyguladığı güvenlik politikalarını bu küresel
politikaların bir parçası olarak değerlendirme ihtiyacı
duyuyorum. Çünkü içinde yaşadığımız dünya, dönem ve
üzerinde bulunduğumuz bölge büyük bir kriz yaşıyor. Bakın,
sadece bugün medyaya düşen işte, Sorosa bombalı
saldırı girişimi, Clinton, Obama, CNN, hatta Beyaz Saray; belli
ki aslında dünyayı yönetenler de çok huzur ve rahat içerisinde, güven
içinde değiller yani bu güvenlik politikaları onların da güvende
olmalarını sağlamıyor ama bizim için galiba daha önemli
olan, yaşadığımız coğrafyadaki güvenlik krizi.
Değerli milletvekilleri, hemen yanı
başımızda, hani o kültür coğrafyası, aidiyet,
tarihsel sorumluluk diye tarif ettiğimiz Yemende bir süredir süren
savaş dolayısıyla çocuklar ilaçsız, gıdaya
ulaşamıyorlar, temiz suya ulaşamıyorlar. Orta Çağ
hastalığı olan hastalıklar çocuklarda yaygın ve her
gün belki onlarca çocuk hayatını kaybediyor. Bunun bir sorumlusu var,
bu coğrafya kendiliğinden bu hâlde değil. Bir güvenlik
politikasının bedelini Yemende çocuklar ödüyor ama birileri de
kazanıyorlar. Silah tüccarları, Suudi Arabistanla silah ticareti
yapanlar, Suudi Arabistanın Yemen politikasına sessizler. Büyük
devletler sessizler. Hani o dünyadan küçük olduğunu söylediğiniz
beşli buna sessiz ama bölge ülkeleri de sessiz değerli
milletvekilleri. Bu coğrafyada yaşayan ve Yemendeki çocukla
aynı kıbleye, aynı dine, aynı yaratıcıya
inandığını söyleyenler de sessiz. Bırakın
komşu açken tok yatmayı, çocuklar ekmeksizlikten, gıdasızlıktan
ölürken bu coğrafyada körfezde yüz binlerce Müslüman keyif yapabiliyor,
keyfine bakabiliyor. Oradaki sorunu hiç kendisine dert edinmeden
yaşayabiliyor; lüks içinde, şatafat içinde yaşayabiliyor. Silah
tüccarlarına kazandırmayı kendi inancı açısından
da abes görmüyor, aykırı görmüyor.
Değerli milletvekilleri, belli ki ortada bir
çelişki var, bir tutarsızlık var, bir gayriinsani durum var. Bu
gayriinsani durumun sebepleriyle yüzleşmek zorundayız.
Bakın, bugün dünyada egemen olan güvenlik
politikası aslında 11 Eylülde somutlaşmış olan
politikanın bir yansımasıdır. Neydi bu politika? Elbette ki
İkiz Kulelere yapılan saldırıyı kınıyoruz,
eleştiriyoruz ama 11 Eylül sonrasında İkiz Kulelere yapılan
saldırıyı bahane edip, gerekçe gösterip bütün dünyanın
kriminalize edilmesi, farklı inançların, farklı kimliklerin
terör kategorisine sokularak cezalandırılmaya reva, layık
görülmesi de bir yanlış güvenlik politikasıdır. Bu güvenlik
anlayışının, bu güvenlik politikasının Amerika
eliyle yürütülmüş olması ya da başka devletler eliyle
yürütülmüş olması nasıl eleştiriye muhtaçsa benzer
politikaların başka devletler eliyle yürütülmesi de asla onaylanacak,
desteklenecek bir yaklaşım değildir. Ya bendensin ya
düşmanımsın. anlayışı insanlığın
başına beladır değerli arkadaşlar. Eğer bu
anlayışı küresel ölçekte ya da özel olarak Orta Doğuda,
belki yakında Kafkasyada, Balkanlarda birileri
dayattığında buna karşı çıkabilmek için önce siz
bu politikalardan ari olduğunuzu, uzak olduğunuzu, mesafeli
olduğunuzu hissettirecek yaklaşımlar ortaya koymalısınız.
Burada çok açık bir tabloyla karşı
karşıyayız. Dünyada egemen olan anlayış, güvenlik ile
özgürlüğü karşı karşıya getiren
anlayıştır. Oysa güvenlik de bir haktır, özgürlük de bir
haktır ve bir yerde güvenlik yoksa özgürlük yoktur; bir başka ifadeyle,
tersinden de tarif ettiğimizde, özgür değilse insanlar, kendilerini
özgür hissetmiyorlarsa o ülkede, o coğrafyada aslında güvenlik de
yoktur. Evet, sükûnet olabilir, bastırabilirsiniz, engelleyebilirsiniz,
susturabilirsiniz ama o hiç kimse için güvenli bir ortam anlamına gelmez.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız coğrafyada Suriye başta olmak
üzere bir süredir aslında sürekli kaos ve sürekli kriz politikası
uygulanıyor. Sürekli kaos ve kriz politikasının bedelini de
yanı başımızda Suriyede yaşayan halklar ödüyor;
geçmişte Irakta ödendi, daha öncesinde de Balkanlarda başka
devletler ödediler. Burada güvenlik politikalarıyla ilgili
tartışmayı çok dağıtmak istemiyorum ama biraz önce
partimizin adı anılarak ifade edildiği için, en azından
farkımızı tarif etme zorunluluğunu, sorumluluğunu
hissettiğim için söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, burada herkes
farklı yerlerde oturuyor ve güvenlik politikalarına da, kimlik
politikalarına da farklı bakışlarımız var.
Elbette ki birbirimizi dinleyeceğiz, anlayacağız, belki
eksiklerimiz varsa öğreneceğiz ama siz Yugoslavyada bir millet
olduğunu söyleyebilir misiniz? Yoktu böyle bir şey; Sırplar
vardı, Hırvatlar vardı, Boşnaklar vardı, belki
başka bilmediğimiz halklar vardı, farklı diller vardı,
farklı mezhepler vardı ve nihayet Yugoslavya yanlış
politikalarla dağıldı. Ve şimdi Iraka
baktığınızda yani kimlik eşittir devlet, devlet
eşittir ülke gibi bir analiz hem bilimsel değil hem de tarihî
gerçeklikle örtüşmüyor. Siz Iraktaki Türkmenleri Iraklı
kimliğiyle elbette ki vatandaş olarak tarif edebilirsiniz ama Irak
Türkmenlerinin kendilerine ait bir davası vardı ki Araplaşmaya
karşı direndiler. Eğer böyle bir şey yok derseniz o zaman
Nejdet Koçak niye idam edildi, neyin kavgasını verdi, neyin
mücadelesi içindeydi? Elbette ki biz Irakta nasıl Barzaniyi, Talabaniyi
ya da işte diğer parti mensuplarını ya da onlara oy
verenleri Iraklı kimliği dışında -kendileri kabul
ediyorsa tabii bizim diyeceğimiz bir şey yok- Arap kimliğiyle
tarif etmiyorsak Orada Kürt var, Türkmen var, Arap var. diyorsak gayet tabii
başka ülkelerde, başka coğrafyalarda da kimlikler eşittir
devlet, eşittir tek bir yönetim modeli, o da eşittir ülke diye bir
tarif bizi yanıltır. Bu, bir kere, en azından imparatorluk
bakiyesi bir coğrafyada, Anadoluda galiba gerçeklikle örtüşmez.
Değerli milletvekilleri, elbette ki güvenlik
politikalarının en çok eleştirilmesi gereken boyutlarından
birisi, biz bugün Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfıyla
ilgili bir tartışma yapıyoruz ama dünyada da Türkiyeyle ilgili
de en ciddi sorunlardan birisi, savaşlar dâhil olmak üzere bölgesel
çatışmalarda, yüksek yoğunluklu, düşük yoğunluklu
savaş ve çatışmalarda artık büyük devletler elbette ki
büyük ordularını harekete geçirmekle birlikte daha çok özel güvenlik
şirketlerini harekete geçiriyorlar. Yani savaş ile para
arasındaki ilişki o kadar iç içe girmiş ki ordu
mensuplarını -mecburi askerlik olsun ya da profesyonel askerlik
olsun- değil, maaşını ödediği şirket personelini
savaşmaya gönderiyor. Bu politika nasıl başka devletler
tarafından yürütüldüğünde büyük riskler içeriyorsa, hukuk
dışında bir alan oluşturuyorsa, devletlerin tabi
olduğu insancıl hukukun dışında şirketlerin tabi
olduğu hukukla insanlık dışı işler yapmaya
sebebiyet veriyorsa buna ilkesel olarak her alanda, her yerde karşı
çıkmalıyız. Bakın, Ebu Gureybde işkence yapanlarla
ilgili hukuki süreç nerede biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Çünkü aslında onlar
Amerikan askerleri olsaydı belki başka şeyler olabilirdi,
uluslararası savaş mahkemesi, başka yargılama
mekanizmaları işleyebilirdi ama ne ceza mahkemeleri işledi ne
başka bir şey. Bu sadece Amerikanın gücünden, Amerikadan
kimsenin hesap soramamasından kaynaklı bir şey değil, bu,
aynı zamanda orada sadece şirketlerin kullanılmasıyla
ilgili bir şey. Şirket elemanları, şirket personeli gidip
savaştığında, işkence yaptığında siz
onu Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılama konusu
yapamıyorsunuz, birtakım kısıtlar var. Bunun için de pis
işleri, kirli işleri, savunulamayacak işleri, askerlerinize
yaptırmak istemediğiniz işleri şirket personeline
yaptırmak büyük devletlerin temel güvenlik politikalarından birisi
hâline geldi. Buna itiraz etmek, buna karşı çıkmak, buna her
yerde ilkesel tavır takınmak aslında hakkı, hukuku,
insanlığı savunmaktır.
Değerli milletvekilleri, elbette ki bu Meclisin
güvenlik politikalarıyla ilgili mutlaka ama mutlaka demokratik bir
çatı olma iddiasının gereği olarak üzerinde
taşıdığı bir sorumluluk var, o da güvenlik
politikalarının sivil ve parlamenter denetimi, izlenmesi konusudur.
Bu konu asla işte devlet sırrı, güvenlik
politikalarının gizliliği falan gibi gerekçelerle üstü örtülecek
bir konu değil değerli milletvekilleri. Hepimiz biliyoruz ki bugünün
dünyasındaki teknolojide aslında devletler arasında böyle bir
sır yok. Yani bizim burada, Komisyonda hesabını sormayacağımız,
Genel Kurulda konuşamayacağımız hiçbir konu aslında
sır falan değil çünkü ya başka devletlerin istihbarat örgütleri
izliyorlar ya yüksek teknolojiyle bir şekilde takip ediyorlar.
Dolayısıyla bizim vatandaşımızdan, Parlamentodan,
muhalefetten, sivil toplumdan kaçırdığımız konular
aslında dünyayı izleyen, gözetleyen teknolojiye sahip devletler için
BBG evi gibi. Dolayısıyla da bu gerekçenin arkasına saklanmak
yerine bu ülkenin bir an önce daha demokratik bir yönetime kavuşması
için, 15 Temmuzların bir daha yaşanmaması için ya da daha önceki
darbeler gibi darbelerin yaşanmaması için Parlamento kendini sorumlu
hissetmeli ve güvenlik harcamaları, güvenlik politikaları gibi
alanları denetlemeyi, izlemeyi ülkeye ihanet, kötülük falan gibi
değil, tam tersine ülkenin gerçekten sürdürülebilir bir barış,
birlik ve gelecek iddiasının gereği olarak görmelidir.
Değerli milletvekilleri, dünya bir silah
yarışına girmiş durumda. Elbette bu silah
yarışının bedelini biraz önce Yemende örneğini
verdiğim gibi Afganistanda da Afrikanın birtakım ülkelerinde
de çok ağır biçimde ödeyen ülkeler var. Elbette ki silahın reel
politikteki karşılığını,
caydırıcılığını inkâr edecek, reddedecek bir
romantizm içerisinde bir şey söyleyecek durumda değiliz.
İdealimiz, ütopyamız başka bir şeye denk geliyor olabilir
ama şunu biliyoruz ki eğer siz bir kez silahlanma
yarışını normalleştiren bir politikanın
parçası hâline gelirseniz sadece pazarda sermayesini, gücünü,
imkânlarını silaha ayıran ama silaha ayırdığı
kaynağı eğitimden kısan, sağlıktan kısan,
adaletten kısan bir pozisyona düşersiniz. Bu, size başka bir
kaos olarak, başka bir güvensizlik olarak geri döner.
Dolayısıyla da eğer toplumun güvenliğini, geleceğini,
savunmasını adalette başlatmıyorsanız, eğitimde,
sağlıkta, kültürde başlatmıyorsanız, sadece çok silah
üreterek, çok silah satarak, çok silaha sahip olarak ne güvenliğinizi ne
geleceğinizi garanti altına alamazsınız.
Evet, Türkiyede bir süredir ordunun modernizasyonu
tartışması yapılıyor. Bu tartışmanın
bir kısmı dışarıdan kaynaklı dayatmalar bunu
biliyoruz, NATO konseptiyle ilgili- bir kısmı muhtemelen gelişen
teknolojiler dolayısıyla ihtiyaca dayalı ve bu, askerlik
biçiminde de bir fiilî değişikliği aslında adım
adım beraberinde getiriyor. Biz her seferinde bir kereye mahsus olmak
üzere bedelli askerlik tartışması yapıyor olsak da
aslında biliyoruz ki birtakım parça parça politikaları,
puzzleın parçalarını yan yana koyduğumuzda, Türkiye,
güvenlik sistemini, askerlik sistemini değiştiriyor. Belki
adını koyarak, ilan ederek, tartışarak açıkça
yapmıyor; biraz çaktırmadan, bazen iki adım atıp bir
adım geri gelerek ama bir şekilde yapıyor. Şimdi, bunu daha
açık yapmak, daha net tartışarak yapmak, uluslararası
platformlarda konuşulanları bu çatı altında da
konuşarak, tartışarak, uzmanlarından destek alarak, üniversitesinin,
sivil toplumunun katkısını alarak yapmak daha doğru, daha
yerinde bir yaklaşım değil mi? Galiba bu soruyla bu Parlamento
şimdi yüzleşmese de bir gün mutlaka yüzleşmek zorunda kalacak.
Değerli arkadaşlar, güvenlik
politikalarının biricik teminatı toplumun o politikaların
arkasında durmasıdır. Bakın çok büyük bir örnek
vermeyeceğim, çok makro bir şey söylemeyeceğim ama orman
yangınlarıyla ilgili bile Orman Genel Müdürlüğünün internet sitesini
açsanız şunu çok net görürsünüz, diyorlar ki: Ormanları korumak
elbette itfaiye hizmetleriyle ilgilidir, acil müdahaledir, teknolojidir, bir
sürü şeydir ama her şeyden önce orman köylüsünün ormana sahip
çıkmasıdır. Şimdi, orman yangını gibi son derece
spekülasyondan uzak ve küçük bir örnekte bile toplumun katkısı,
desteği olmayan bir yerde ormanların güvenliğini
sağlayamıyorsanız, ülkenin güvenliğinin güvenlik
politikaları dolayısıyla toplumun bütün kesimleri tarafından
sahiplenilecek, arkasında durulacak, hak ve özgürlükleri tehdit etmeyecek
bir nitelikte olması da galiba bu işin kritik noktalarından
birisi.
Değerli milletvekilleri, sürem azalıyor,
ben de bunu suistimal etmek istemiyorum ama bir iki noktaya daha dikkat çekerek
sözlerimi bitireceğim.
Biliyorsunuz bu coğrafyada sonuçta parlamento
geleneği çok eski değil, nihayet işte 1870lerden
sonrasını saydığınızda uzun bir ara, Birinci ve
İkinci Mebusan Meclisleri var ve Kurtuluş Savaşıyla
birlikte bu çatının oluşumu, kuruluşu var, darbe
dönemlerindeki kesintileriyle birlikte.
Değerli milletvekilleri, ben özel olarak bu
çatıda bulunduğum için ilgiyle okuyorum ama elbette ki burada
tarihçiler var, uzmanlar var. Ama bir uzmanlık konusunun ötesinde, bu
çatı altında bulunan herkesin aslında bu çatının
hafızasıyla ilgili bir hâkimiyetinin olması ayrıca
önemlidir. Osmanlı nasıl battı? Osmanlı batarken,
parçalanırken, dağılırken Osmanlı Mebusan Meclisinde
ne konuşuluyordu, ne tartışılıyordu ve o
konuşmalara ve tartışmalara rağmen o yanlışlar
nasıl yapıldı? konusunda bir yüzleşmeye herhâlde hepimizin
tek tek, hangi partiden olursa olsun, her milletvekilinin ihtiyacı var. Ya
da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında savaş
devam ediyor arkadaşlar, üç yıl boyunca cumhuriyet yok 1920-1923
arasında, Meclis hükûmeti var ve savaş sırasında bile
-altını çizerek söylüyorum- nelerin, ne kadar tahammülle,
sabırla tartışıldığını lütfen herkes en
azından zabıtlara göz atarak bir görsün. Başkomutanı
nasıl eleştirdiklerini, devleti yönetenlerin Parlamentodaki
taleplerini -yine ülkenin çıkarı için- farklı düşünen
milletvekillerinin nasıl reddettiklerini, daha gruplar yokken bile
nasıl bu çatı altında fikir özgürlüğünün aslında bu
çatıyı saygın hâle getirdiğini hepimiz görmeliyiz. Elbette
ki tarihi geriye götürme imkânı yok. Yani Prens Sabahattin Jön Türkler
içerisinde daha etkili olsaydı, ademimerkeziyet ya da meşruti yönetim
esas alınsaydı, baskı olmasaydı, tek tipleştirme
olmasaydı Osmanlı dağılır mıydı,
dağılmaz mıydı? tartışmasını geriye
dönüp açmak için yapmıyorum bunu ya da Meclisin ilk dönemlerinde
birtakım kanunlar bu çatı altında geçirilirken daha
kuşatıcı, daha kapsayıcı davranılsaydı,
kimlik tartışmaları, birlik tartışmaları, ortak
gelecek, ortak kader, ortak kaygı, ortak mutluluk duygusu başka türlü
tezahür edebilirdi.
Elbette geriye götürme, keşke deme
şansımız yok ama bundan sonrası için en azından daha
çok ders çıkarmak zorundayız. Bakın, Cumhurbaşkanlığı
forsunda -hiçbirimizin inkâr etme imkânı yok- 16 tane yıldız var.
Bu 16 devlet, arkadaşlar, yıkılan devletler. Neden
yıkılmışlar? Taht kavgası, iktidar, saltanat
kavgası... Burada tabii ki uzun uzun Türk tarihini konuşacak
değiliz ama geriye bir tek şey kalmış değerli
arkadaşlar, o da meşhur İl gider, töre kalır. sözü. Töre
hukuktur, kuraldır, değerdir. İli, ülkeyi elden
kaçırabilirsiniz, kaybedebilirsiniz, devletiniz gidebilir ama eğer
hukuk varsa, değerler varsa, o değerler üzerinden yeniden
kurulursunuz, yeniden inşa olursunuz, yeter ki o değerler evrensel
olsun, insani olsun, arkasında durulabilecek ölçekte olsun. Ama bu böyle
olmadığında, ayırımcılık ve
dışlama siyaseti egemen olduğunda, ne yazık ki, bunu
sağlamak mümkün olmaz.
Çok örnek vermek istemiyorum ama sözlerimi
bitirirken -asla muhataplarını tariz için söylemiyorum- iki basit
örnek vereceğim: Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın
Cumhurbaşkanına hitapla ilgili partimiz üzerinden bir
değerlendirme yapıldı. Yanlış ifade, üslup kime aitse
o yanlışı düzeltmeliyiz ama partimiz her gün kriminalize
ediliyor değerli arkadaşlar; bütün bir parti, 6 milyon oy âdeta bir
suç örgütü gibi tarif ediliyor. Bunu geçtik; pazartesi günü havaalanında
açılış yapılacak, değil mi? Biz zaten bugün önergemizi
getirdik, oradaki işçilerin haklarını savunuyoruz ve o
havaalanının yapılış biçimini, yerini, tespitini, her
şeyini eleştiriyoruz. Katılmayabilirsiniz ama partimizi, sadece
partimizi o açılışa davet etmeme eğer bir parti tercihiyse
söylenecek bir şey yok ama devlet adına, Cumhurbaşkanı
adına, bütün ülke adına bir açılış yapıyorsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bir dakikada
bitireceğim.
böyle bir açılış
yapıyorsanız siz davet edeceksiniz, katılıp katılmamak
bizim takdirimiz. Elbette ki bu hakkı bize tanımak bir
saygının, asgari saygının gereğidir. Hani o Şeyh
Edebalinin meşhur metninde Ey oğul, öfke bize ama sabır,
sükûnet size
Biz eleştiri yapacağız, toplum bize bu görevi
verdi.
Bakın, Sayın Başkan, açıkça
söylemem gerektiği için söyleyerek bitireceğim. Elbette bir
kasıt yoktur diye umut ediyorum, tahmin ediyorum ama gündem
dışı konuşmalar iki gün itibarıyla yapılabiliyor
birkaç haftadır, üçüncü gün görüşmeler yapılamıyor. Geçen
hafta oturumu yöneten Meclis Başkan Yardımcısı, Başkan
Vekili bizim partimizdendi. Mithat Hoca bana sordu, dedi ki: Bizim parti bir
tane gündem dışı kullandı. Aslında ikinciyi de
kullandırsa takdiridir. Ama üçüncü gün olmayacaksa bu, adaletsizlik olur.
Eğer bir feragat olacaksa, onaylıyorsanız, ben Başkanken
HDP Grubundan feragat olmalı. dedi. Ben de Tabii ki, biz bir kere
konuştuk, diğer partiler konuşma hakkını
kullansın. dedim. Ama, değerli milletvekilleri, bakın, dün ve
bugün burada grubu bulunan partilerden gündem dışı beş
dakikayı kullanmayan sadece bizim partimizdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Diğer 4 grup
kullandı. Grubu olmayan partiler de kullandı, bence kullanmalı.
Bize sorulsaydı biz zaten Hakkımızı biz başka türlü
kullanıyoruz; dolayısıyla, gerekirse grubu bulunmayan
vekillerimiz konuşsun. diyebilirdik ama kasıt
olmadığını varsaydığım, böyle inanmak
istediğim bu durum bile ister istemez birtakım
alınganlıkları, kırılmaları beraberinde
getiriyor. Dolayısıyla, bugün geriye dönüp
baktığımızda niye aynı kelime, aynı kavram,
aynı üst kimlik herkesi kapsamıyor, niye başka
tartışmalar yapıyoruz konusunda galiba bütün bu
uygulamaların çok daha ağırlarını, sahadaki güvenlik
politikalarından kaynaklı, çok travmatik sonuçlar doğurmuş,
güvenlik bürokrasisinin bile dile getirdiği noktaları dikkate
alalım.
Son söz: Değerli arkadaşlar, çözüm süreci
bir devlet politikasıydı MGKsiyle, Millî İstihbarat
Teşkilatıyla, Kamu Güvenliği
Müsteşarlığıyla. Biz, barış için,
karşımızdaki muhatap hangi parti, devleti yöneten hangi parti
olursa olsun aynı noktadayız, öyle olacağız ama
barış galiba partilerin sorunu değil, bu ülkenin ortak
ihtiyacı, ortak sorunu.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, gündem dışı konuşmalar için
müracaatların önceliğine göre düzenleme yaptığına
ilişkin açıklaması
BAŞKAN Bu söz vermeyle ilgili ifadeniz
Herhangi bir kasıt taşımamaktadır kendi tarafımdan.
İlk gün Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve
Kalkınma Partisine söz verildi; bugün Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi
ve İYİ PARTİye söz verildi. İmkânlar 4 olsa size de söz
verilirdi.
Ayrıca, ben müracaatların önceliklerine
baktım, bu önceliklere göre bir düzenleme yaptık. Sizden bir
arkadaşın müracaatı vardı, diğer partilerin
beşer, onar müracaatları vardı. Böyle takdir ettim ama bir
kasıt yoktu.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Fatih Şahin ve İstanbul
Milletvekili Şirin Ünalın Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
9) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mehmet Ali Çelebi, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Sayın Başkanım, teşekkürler.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tarihçeyle ilgili Sayın Saffet Sancaklı
konuyu ayrıntılı inceledi, bu konuyu özetleyerek devam
edeceğim. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
aslında alelade bir vakıf değil, Türk savunma sanayisinin yüzde
50sine, devasa bir pazara gerçekten hükmetmektedir. Bu nedenle kısaca bir
ne olduğunu anlatmak istiyorum, sonrasında sorunlara geçeceğim.
Türkiye'de savunma sanayisinin gelişiminde 1974
Kıbrıs Barış Harekâtı önemli bir dönüm noktası
olmuştur. Silah ambargosunun yarattığı olumsuz etkilerin
giderilmesi maksadıyla 1950li yıllar sonrası Kara, Deniz ve
Hava Kuvvetlerini güçlendirme vakıfları kurulmuştur. Anılan
bu vakıfların amacı Türk milleti ile Türk Silahlı
Kuvvetleri arasında manevi bir bağ, gönül köprüsü kurarak
sağlanacak bağışlarla savunma sanayisi şirketleri
kurmaktır. Bu şirketler tarafından Türk Silahlı
Kuvvetlerinin silah ve sistemlerinin yenilenmesi, modernizasyon
açısından ihtiyaç duyduğu millî ve kritik teknolojilerini
geliştirerek alt sistem, ürün ve malzemelerin karşılanması
hedeflenmiştir. Anılan vakıflar da 1987 yılına kadar
başarıyla devam etmiştir; sonrasında Kara, Deniz, Hava
Kuvvetlerini güçlendirme vakıfları 3388 sayılı Kanunla
birleştirilerek Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
olarak ortaya çıkmıştır.
Türk hukuk düzeninde bu vakfın diğer
vakıflardan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Faaliyetlerini 5737
sayılı Vakıflar Kanunu ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununa göre yürütmektedir ve tüm vakıflar gibi Vakıflar Genel Müdürlüğünce
denetlenmektedir. Ayrıca, senedi gereği, üst yönetim organı olan
mütevelli heyetince de bağımsız denetçiler tarafından
denetlenmektedir.
Bu vakıf, bir özel hukuk tüzel kişisidir,
kamuyla organik bir bağı bulunmamaktadır; tüm iş ve
eylemlerini özel hukuka tabi olarak yerine getirmektedir, kamu
kaynağı da kullanmamaktadır. Bu kapsamda, sermayesinin
yarısından fazlasına sahip olduğu şirketleri de özel
hukuka bağlı olarak Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
yönetmektedir. Özel hukuk hükümlerine tabi olduğunu özellikle söylüyorum
çünkü bu konuda bazı endişelerimiz var. Yapılan ve
yapılması teklif edilenlerle birlikte bu vakfın ve
bağlı ortaklarının hukuki statüsü
değerlendirildiğinde; örneğin, geçmişte yapılan bir
başvuru üzerine Kamu İhale Kurulu, bu vakfın Kamu İhale
Kanununa tabi olmadığına karar vermiştir. Bu kararın
iptali için açılan davada ise Danıştay 13. Dairesi bu
vakfın Kamu İhale Kanununa tabi olmadığını teyit
ederek bir özel hukuk tüzel kişisi olduğunu teyit etmiştir.
Yönetim yapısında yapılan değişikliklerle birlikte bu
vakıf ve bağlı ortaklarının kamunun kontrolünde
olduğu, birer kamu şirketi olduğu algısı
güçlenmektedir; bu da bir risk ortaya çıkarmaktadır. Eğer böyle
olursa Kamu İhale Kanunu kapsamında kabul edilmesi hâlinde, Kamu
İhale Kanununun kapsam başlıklı 2nci maddesi
gereği sermayesinin yüzde 50sinden daha fazlasına sahip olduğu
iştiraklerin de Kamu İhale Kanununa tabi olması sonucu
doğmaktadır. Bu durumda ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, HAVELSAN,
İŞBİR ve ASPİLSAN da Kamu İhale Kanununa tabi olacak
ve tedarik süreçlerinde ciddi sıkıntılar meydana gelebilecektir.
Tartışmaların önüne geçmek ve hukuki riskleri bertaraf etmek
için Komisyonda bununla ilgili bir madde önerdik; o da şuydu: Vakıf
ve bağlı ortaklıklar 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4735 sayılı
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa tabi değildir. Komisyonda
bize verilen cevap, bu değişikliğin Kamu İhale Kanununun
kendi içerisinde yapılması gerektiği oldu. Biz de şunu
söylüyoruz: Yüz seksen yedi ayda Kamu İhale Kanununu 186 kez
değiştirdiniz. Bir madde de buraya ekleyiverin de bu iş de
çözülsün, bu riskten kurtulalım.
Bu vakfın 2017-2021 Stratejik Planında
şunlar vardır, bir endişemiz de bu; acaba böyle yönetilmeye
devam edilecek mi? Onlar da şu: Bağlı ortaklıkların
millî ana yükleniciliğinin ve entegratörlüğünün sürdürülmesi, yurt
içinde geliştirilebilen sistemlerin tekrar geliştirilmemesi, AR-GE ve
yenilik felsefesiyle millî ve kritik teknolojilerin geliştirilmesi,
faydalı model ve patent sayılarının
artırılması, öz kaynak AR-GE harcamalarının
satışların en az yüzde 5-6sı olması, küresel alanda
rekabet edebilecek bir yapı oluşturulması, her bir bağlı
ortaklığın kendi faaliyet alanında iş ekosistemi
oluşturması, projelerin zamanında bitirilmesi, stratejik insan
kaynakları uygulamalarının geliştirilmesi, faaliyet
alanındaki çakışmaların önlenmesi, kurumsal
yapının güçlendirilmesi.
Bakınız, pazar payı 2015 sonu
itibarıyla şöyledir: Türk savunma sanayisinin 5,1 milyar dolar olan
toplam satışlarının yüzde 45ini gerçekleştirmiş
bu vakıf, 1,65 milyar dolar olan toplam ihracatın yüzde
56sını gerçekleştirmiş, 1,1 milyar dolar olan AR-GEnin
yüzde 52sini gerçekleştirmiş. Yani Türk savunma sanayisinde
çalışan toplam 31 bin kişinin yüzde 39unu burası istihdam
etmektedir, buranın kontrolündedir bu. Bu kapsamda, 1987den 2015e kadar
bağlı ortakların aktif toplamlarının 76 bin kat, öz
kaynaklarının 37 bin kat, net satışlarının 122
bin kat, yurt dışı satışlarının 139 bin kat
arttığı, kişi başı satışlarının
33 bin kat, faaliyet kârlarının 62 bin kat, dönem net
kârlarının da 94 bin kat arttığı görülmüştür. Bu
bağlamda, ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, HAVELSAN, İŞBİR,
ASPİLSAN, bunların hepsi dünyada söz sahibi olmuş büyük
kuruluşlar hâline gelmiştir. Bu başarının elbette ki
nedenleri vardır, bunun ayrıntılarına girmek istemiyorum
ama mevcut uyumla birlikte bunun böyle yönetileceğinden çok ciddi
endişelerimiz var.
Bu bağlamda -ASELSANı da kontrol eden bir
vakıf olduğu için söylemeden geçmemem lazım- ASELSANda 2006
yılından bugüne kadar on bir yılda 8 şüpheli ölüm
gerçekleşmiştir. Silahlı Kuvvetleri güçlendirmek istiyorsak
buradaki çalışanlara da sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu
şüpheli ölümler serisiyle ilgili ne yapıldı, nerelere
ulaşıldı? Savcılık soruşturmaları neden
sonuçlandırılmadı? O dosyalarda hangi gerçekler gizlendi? Neden
ölümler intihar gibi basite indirgendi? Bunları sormak istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı diyoruz, bir de Türk Silahlı Kuvvetlerini güçsüzleştirme
vakfı var; mütevelli heyetinde de o kozmik oda kahramanı Bülent
Arınçın olduğu böyle bir vakıf da var. Bu orduya ne
yapıyorsunuz, yaptınız; bunu anlatmak istiyorum.
Birincisi: Kumpas davaları. Ergenekon, Balyoz,
Çağdaş Yaşam, Atabeyler, Amirallere Suikast, İstanbul
Casusluk, İzmir Casusluk, Kafes, Oda TV, Poyrazköy, Şike, say say
bitmiyor. Hatırlıyor muyuz bunları? Tabii, bu davaları
unuttunuz, bunların tek bir adı var: Kumpas davaları.
Kumpası alçak FETÖ yaptı, bizi karıştırmayın.
diyorsunuz. Peki, Sayın Muş biraz önce buradaydı, FETÖyle
mücadelemize kimse halel getiremez." diye söyledi. Soruyorum: Bu kumpas
davaları neden hâlâ devam ediyor? On iki yıl oldu Ergenekon
davası, ben de orada yargılanıyorum, nelerle yargılandığımızı
biliyorsunuz. Orada -sizin gibi yüksekte oturan- mahkeme heyeti
başkanına şöyle söylemiştim: Sayın Başkan,
bulunduğunuz kürsüden dünyanın en uğursuz, en çirkin
manzarasını seyretmektesiniz çünkü huzurunuzda adına karar verdiğiniz
Türk milletinin geleceği katledilmektedir. Ve ona şöyle söylemiştim:
Ağlayış günü gelecek, büyük, derin, sessiz
ağlayış günü. O gün güneş sizi ısıtmayacak, su
susuzluğunuzu gidermeyecek, hava göğsünüzden firar edecek.
İşte, o zaman bugünleri hatırlayacak, eserinize, bu devasa
hiçliğe ağlayacaksınız. Hırsınızın kaçırdığı
aynalarınızla yüzleşecek, önceki hayatınızın
anlamsız çirkinliğini sonsuz öfkeyle kabulleneceksiniz ama o zaman
iş işten geçmiş olacak. Adaletin vahşice koparttığınız
yaprakları sararmış olacak. Evet, bugün adaletin vahşice
koparttığınız yaprakları sarardı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, ben cumhuriyet evladıyım.
Öğünü yufka, şeker olup köyünden çıkan bir babanın pilot
olabilen bir evladıyım. İşte, bu da cumhuriyetin tarifi
zaten. Cumhuriyet düzeni beni pilot yaptı, cumhuriyetin partisi de beni
milletvekili yaptı. (CHP sıralarından alkışlar) Ama
sizin düzeniniz 24 yaşında beni cezaeviyle
tanıştırdı, askerî liseyi 1inci, harp okulunu 4üncü
bitirmiş bu vatan evladını cezaeviyle
tanıştırdı; ellerinde kelepçe, kustura kustura cezaevlerine
götürdü, bir sene sonunda mahkemeye çıkardı, iki sene sonra da
savunma hakkı verdi. Bu düzen bizi buraya getirdi. Ve sizin düzeniniz
onlarca masumun hayatıyla oynadı.
Madem alçak FETÖ yaptı bu işleri,
soruyorum Sayın Muş, biraz önce söylediniz Mücadele ediyoruz. diye:
Neden FETÖcü savcılar, hâkimler hakkında bu davalarla ilgili suç
duyurularının gereği hâlen yerine getirilmiyor? Neden bu kolluk
kuvvetleri, hâkim ve savcılar bizim davalarımızda
yaptıkları hukuksuzluklardan dolayı yargılanmıyorlar?
Neden müdahillik taleplerimiz yerine getirilmiyor? Neden kumpasta
hayatlarını kaybedenlere şehit statüsü verilmiyor? Ali
Tatarların, Kuddusi Okkırların, Türkân Saylanların sesleri
ve bakışları bu diyarlarda geziyor. Onlar sizi gerçeğin
doğruluğuna, vicdanlı ve yürekli bir dünya kurmaya
çağırıyorlar, ben de sizi çağırıyorum. Neden
kumpaslarla mesleğinden koparılıp hayat haklarını
kaybeden insanlara kucak açmıyorsunuz veya neden özür dilemiyorsunuz hâlâ?
Bunu hak etmiyor muyuz? Dört sene zindanlarda yattık.
Siyasi ayağı, bu işin siyasi
ayağı: Deniz Kuvvetlerinde FETÖcüleri tespit etmek için bir
fetömetre var; 64 temel kriter ve 209 alt kriterden oluşuyor, 2 bin
kripto FETÖcüyü ortaya çıkardı. Hadi bize de uygulayalım, tüm
milletvekillerine, geçmiş döneme de uygulayalım, hodri meydan! Tüm
Türkiye FETÖcüleri öğrensin ve siyasi ayak da ortaya çıksın.
Bunu uygulayalım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Jandarmaya da uygulayalım.
Mülakatlar, 15 Temmuz sonrası uygulamalara
geliyorum. SADATçılardan kurulan jüri yapısıyla harp okuluna
alımlarda sözlü mülakatlarda hangi sorularla insanların
elendiğinin farkında mısınız? Tabii ki
farkındasınız çünkü sizden habersiz oralarda kuş uçmaz.
Çanakkale mi destandır, 15 Temmuz mu destandır? diye sorularak
yapılan densizlik ve hadsizlikten haberiniz yok mu? Şeker
fabrikalarının satılmasıyla ilgili ne düşünüyorsun?
gibi politik bir soruyla Harbiyeli alımının nasıl
bağdaştırıldığını düşünüyorsunuz?
Bakın, ordu, partinizin ordusu değil, milletin ordusu; Türk
milletinin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri. Tabii, bunca yapılan
ayrımcılığın yazılı sınavlarda yüksek
puanlar alan zeki, pırıl pırıl vatan evlatlarının
politik ve ayrımcı sorularla elenmesi sizin uzmanlık
alanınıza giriyor çünkü sizin uzmanlık alanınız
liyakat değil, sadakat. Tabii, sonra ne oluyor? Kendinize yakın
bulduğunuz tarikatlar orduda cirit atmaya başlıyor, sonra da
cuma namazını hangi cemaatin imamı kıldıracak diye
Harbiyede kavga çıkıyor. Siz bu ülkeye yeni 15 Temmuzlar mı
yaşatmaya çalışıyorsunuz? Bundan derhâl vazgeçin.
Sınavla alımlarda liyakat ve ehliyet esaslarını istiyoruz.
Şimdi Jandarmadaki durumu anlatıyorum, ben
size şu an ordunun durumunu anlatıyorum, madem Silahlı
Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı konu. Jandarma Genel Komutanı bir
ilimize denetlemeye gidiyor, il jandarma komutanı onu
karşılamıyor, kırk dakika sonra geliyor. Neredesin?
diyorlar Vakit namazında olduğum için karşılamaya
katılamadım. diyor. Ordunun şu anki durumu bu. Bazı makamlarda
evraklar takkesiz imzalanmıyor. Jandarma karargâhında mescide
gitmeyen astsubayların çeşitli bahanelerle sürgün tayinler
yaşadığını biliyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Doğru bilgi
vermiyorsunuz.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Tamam, net,
isim vererek söylüyorum şu an Vekilim, şimdi isim veriyorum.
Albay Aziz Yılmaz -isim veriyorum- Güven
Şaban ve Nurettin Alkan, bu jandarma subayları 15 Temmuzda ölümüne
savaştılar -bakın, isim veriyorum- darbe girişimini
önlediler, 40a yakın il jandarma komutanını arayıp darbeye
katılmamalarını sağladılar. Eğer jandarma bu
işin içinde olsaydı hiçbir şey yapılamazdı, bunu
söyleyeyim.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Diyorsunuz da onlar
benim arkadaşlarım, ben beraber çalıştım.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Tamam,
tanıyorsunuz. Bunlara ne oldu? O zaman onu da biliyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ne oldu?
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Ne
olduğunu da anlatalım. Bunlar darbe girişimiyle en erken
mücadele eden insanlar, biliyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ya Aziz Bey hâlâ
Jandarmada çalışıyor.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Şimdi
ne olduğunu söylüyorum: Albay Aziz Yılmaz, Güven Şaban ve
Nurettin Alkana aferin bile denilmedi bununla ilgili; Aziz Yılmaza
ödül yerine ceza verildi; Güven Şaban ve Aziz Yılmazın zorla
emekliye sevk edilmesi sağlandı. Bunu da biliyor musunuz? Hem de on
iki yıl çalışma hakları varken. Madem
arkadaşlarınız bunlar
Hani FETÖyle mücadele ediliyordu. Yoksa
FETÖyle mücadele edenlerle mi mücadele ediliyor? Bunu açıklamanız
lazım.
Şimdi, 15 Temmuz sonrası adaletsizlik
uygulamaları yine FETÖnün ekmeğine yağ çalar. Adaletsizlik
yapılıyor, KHK mağdurları var. Örnek vereyim: 12nci Dönem
Kara Kuvvetleri Komutanlığı astsubayları
kurslarını bitirmişler, 669 sayılı KHK ve 675
sayılı KHK hükümleri bunları kapsamıyor ama bunlar
atıldı, mağdur oldu. İşte, bu da FETÖ'nün
ekmeğine yağ çalar. 900 kişiyi ilgilendiren bu mağduriyetin
derhâl çözülmesi gerekiyor.
Şimdi, yargısızlık ve
yargısız infaz süreci var. Nedir o? OHAL
komisyonlarınızı kurdunuz, iki yıl geçti. 125 bin
başvuru var. Verilen karar 36 bin, devam eden 89 bin. İki yıl
geçmiş. Bizim mahkemeye döndü bu iş, iki yıl sonra da bana
savunma hakkı vermişlerdi. Verilen kararlardan, 36 bin kararın
33.700ü ret, 2.300ü de kabul edilmiş. Buradan hukuk çıkacak!
Şimdi, Andımızla ilgili kararlara
jet hızıyla itiraz ediyorsunuz. Bakın, Yunanistan 2011de Girit
Adası güneyinde bulunan sahili sismik araştırma sahası
olarak ilan etti, hâlen itiraz etmediniz. Yunan resmî gazetesinde 2014
yılında yayınlanan haritada 18 Türk adası
Yunanistanın devlet sınırları içerisinde gösterildi, hâlâ
itiraz etmediniz. 2014te Girit Adasının güneyinde bulunan 42 bin
kilometrekarelik Türk kıta sahanlığı parsellenip
satışa çıkarıldı şu an, dört senedir itiraz
etmediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla)
Toparlıyorum efendim.
En son, daha yeni, ekimde, Türk adası
Taşozda Yunanlılar askerî tatbikat yapıyor, hâlâ izliyorsunuz.
14 Mart 2017de seferberlik tatbikatı yaptılar, 6 Ekim 2018de
gözümüzün önünde de atışlı arazi tatbikatı yaptılar.
Türk adası bu hem de bu bölgede günde 3.823 varil petrolümüz
çalınıyor. Yani 111 milyon varil petrol rezervi Yunanistan ve
İsraile alenen şu an teslim edilmiş durumdadır. En
azından bir müzik notası vermeyi düşünürsünüz artık çünkü
bu, yerli ve millî olmanın bir fırsatıdır sizin için! (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Aslında Silahlı Kuvvetlerde
yapılması gereken o kadar çok şey var ki sanırım
konuşmaya sığdıramayacağım. Özetliyorum;
Silahlı Kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
birçok önerim var: Şu kuvvet komutanlıklarını Genelkurmay
Başkanlığından ayırıp emir-komuta birliğini
parçalamanız çok sıkıntılı bir durum yaratıyor.
Yüksek Askerî Şûranın yapısı değiştirildi. Millî
Savunma Üniversitesinin kurulması yanlış. Sivillerden askerî
lider yetiştirilmesi getiriliyor; yanlış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Bir dakika
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî doktrin ve
eğitimi şu an geri kalmış durumda; buralara önem vermemiz
gerekiyor, siber kuvvet komutanlığı kurulması gerekiyor.
Kumpas davalarıyla ilgili iadeiitibar, orduya
geri dönme hakkı verilmesi gerekiyor. Şehitlik unvanından
bahsettim. FETÖnün işkencelerle attığı 4 bin askerî
öğrenci hâlâ sizden sonuç bekliyor. FETÖ attı bunları,
işkencelerle attı. Devlete de giremiyorlar şu an. Niye? Harbiyeden
atıldınız diyorlar. Ama FETÖ attı. Bununla ilgili de acil
çözüm bulmak lazım.
İhraç edilen 250 pilotun devlete maliyeti 10
milyar dolar şu an. Yerlerine yeninin gelmesi çok zor. Şu an 1
koltuğa -normalde 1,5 pilot düşmesi gerekirken- 0,8 pilot
düşmektedir. Askerî sağlık sisteminin ortadan kaldırılması
yanlıştır. Askerî yargı sistemi ilk derece
açısından tekrar kurulmalıdır. Sadakat değil, liyakat
diyoruz.
FETÖ yargılamalarında hukuksuz işlem
yapılmaktadır. Bu, sadece FETÖye hizmet eder. Sadece er,
Harbiyeliler değil, terör tehdidi diye dışarı
çıkarılan uzman çavuş, astsubay ve subayların olduğunu
da biliyoruz, mağduriyetin rütbesi olmaz.
Masum için özgürlük, suçlu için ceza demek olan
adaleti talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Milletvekili, yüksekte
oturan yok, hepimiz milletin emrinde olan bir yerde oturuyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin 9 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Destanının 15
Temmuzla mukayese edilmesi, hangisi daha iyiydi, hangisi daha üstündü gibi bir mukayese
edilmesi veya bunun bir yerden söylendiğini, sorulduğunu, oradan
referans alıp buraya taşımak
Biz bunların hiçbir tanesini
doğru bulmayız. Ne Çanakkale Destanını
tartışmaya açarız ne 15 Temmuz Destanını
tartışmaya açarız. Bunların ikisi de Türk milletinin ortaya
koyduğu destanlardır.
Ordu, emir-komutayla yönetilir. Ordu, takkeyle
yönetilmez. Efendim, fesle imza atıyormuş, takkeyle imza
atıyormuş, işte Şuradaydım gelemedim
Silahlı
Kuvvetlerde görev yapanlar -bizim de milletvekillerimiz var- Emniyetin
içerisinde görev yapanlar oradaki emir-komuta zincirinin ne kadar katı
olduğunu bilirler dolayısıyla o disiplini, o hiyerarşiyi
bozmaya hiç kimsenin yeltenecek ne bir cesareti olur ne de bir iradesi
olabilir. Dolayısıyla ordu emir-komutuyla idare edilir, onu da ortaya
koymamız lazım.
Tartışmalara girmeyeceğiz, bizim
FETÖye karşı ortaya koyduğumuz mücadele ortadadır.
Şunu da söyleyeyim: Kime ne notası verileceğini biz iyi biliriz.
Kim neyi hak ediyorsa onun cevabını da bizden alacaktır.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Altay
41.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
milletvekilimiz dedi ki: Harbiye sınavlarında mülakatta, Türk
Silahlı Kuvvetleri adına mülakat yapan subaylar Söyle bakayım,
Çanakkale Destanı mı kıymetli, 15 Temmuz Destanı mı
kıymetli? diye soru soruyorlar. Bu doğru Sayın Muş. Bu
sorunun muhatabı beni aradı. Şimdi, size düşen Biz
Çanakkale ile 15 Temmuzu mukayese etmiyoruz. demek değil. Bunu kimse
etmez, etmek doğru değil. 15 Temmuz da Çanakkale de -bunları tek
tek saymaya gerek yok- kıymetimiz, değerimiz. 15 Temmuz derken 15
Temmuzda FETÖyü püskürtenleri söylüyorum. Fakat sizden şunu beklerim ben:
İçinizden çıkan bir Hükûmet var, yürütme var yani bir Genelkurmay
Başkanını Millî Savunma Bakanı yaptınız, bunu sormanızı
bekleriz. Bunu sorup yarın gelip Bunu soran mülakat heyetiyle ilgili
şu işlem yapıldı. demenizi bekleriz. Zira Sayın
Milletvekilimiz Mehmet Ali Çelebi güzel bir şey söyledi: Siz Türkiyeyi,
adı FETÖ olur, METÖ olur bilmem ama yeni 15 Temmuzlara
hazırlıyorsunuz. Arkadaşım böyle, tarihî bir uyarı
yaptı.
Arz ederim efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.45
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
9 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Fatih Şahin ve İstanbul
Milletvekili Şirin Ünalın Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
9) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
söz isteyen İstanbul Milletvekili Şirin Ünal.
Buyurun Sayın Ünal.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında bu toprakları
bizlere vatan olarak emanet eden şehitlerimizi ve ebediyete intikal eden
gazilerimizi rahmetle ve şükranla anıyoruz; hayatta olan gazilerimize
hayırlı, sağlıklı uzun ömür ve afiyetler diliyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı kuruluşundan bugüne kadar millî savunma sanayisi alanında
stratejik yatırımları gerçekleştirmiştir. Vakıf,
yatırımlarını etkin bir şekilde yöneterek
bağlı ortakları, şirketleri ve dolaylı bağlı
ortaklarının her birini yerel ve küresel ölçekte söz sahibi, yerli,
millî şirketler konumuna yükseltmiştir. Vakfın bugün 6
bağlı ortaklığı, 7 iştiraki, dolaylı
bağlı ortaklıkları ve dolaylı bağlı
ortaklık şubeleri olmak üzere toplam 45 şirketi mevcuttur. Bu
şirketlerde toplam olarak 16.353 kişi istihdam edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; pazartesi günü Millî Savunma Komisyonumuzca kabul edilen
değişiklik teklifiyle Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununa 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle eklenen
2/A maddesinde değişiklik öngörülmekte olup Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mütevelli Heyetinin yeniden düzenlenmesi
önerilmektedir. Teklifimize göre Mütevelli Heyeti, Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanının görevlendireceği Cumhurbaşkanı
Yardımcısı, Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay
Başkanı ve Savunma Sanayii Başkanından
oluşmaktadır. Görüldüğü üzere, bu teklifle Mütevelli Heyetinin 5
kişilik yapısı korunmaktadır. Ancak bununla birlikte Millî
Savunma Bakanlığı Müsteşarı heyetten
çıkarılmış, Cumhurbaşkanının
görevlendireceği Cumhurbaşkanı Yardımcısı heyete
dâhil edilmiştir. Genelkurmay İkinci Başkanının yerine
ise Genelkurmay Başkanı heyet üyesi olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, bu teklifle, daha önce 3 kişiden
oluşacağı belirlenen Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Yönetim Kurulunun kimlerden oluşacağı da hükme
bağlanmıştır. Bu sayede küresel rekabetin giderek
arttığı savunma sanayisi alanında daha aktif olunması,
paydaşlarla kurulacak ortaklıkların koordinasyonunun daha
sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve ileride artması
muhtemel iş yükünün daha etkin ve verimliliği sağlayacak bir
şekilde paylaştırılması amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; savunma sanayisi, ülkelerin gelişmelerinde son derece
hayati rol oynadığı gibi ülke ekonomilerinin genellikle
sürükleyici sektörü durumundadır. Savunma sanayisi kuruluşları
ayrıca milletler arası münasebetlerde de ülke menfaatlerinin
korunması ve aktif bir politikanın yürütülmesine imkân
sağlamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarının yerli ve millî imkânlarla karşılanma
oranını, Allaha hamdolsun ki yüzde 20lerden yüzde 65lerin üzerine
yükseltmiş durumdayız. Büyük jeopolitik önemde ve stratejik bir
bölgede bulunan ülkemizin savunmasıyla ilgili hizmetlerin çağa uygun
şekilde modernize edilmesi şarttır. Bu kapsamda, şan ve
şerefle cumhuriyetimizin 100üncü yılını kutlayacağımız
2023 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
ihtiyaçlarının yerli ve millî imkânlarla karşılanma
oranını inşallah yüzde 100e çıkarmayı hedefliyoruz.
Buna göre, millî imkânlar ölçüsünde savunma
sanayisini geliştirmek, desteklemek, yeni teknolojilerin yakinen takibini
sağlamak amacıyla bu kanun teklifi
hazırlanmıştır. Teklif ettiğimiz maddelere
bakıldığı zaman, Mütevelli Heyetinin temsil düzeyinin
Cumhurbaşkanlığı gibi saygın bir makamın
himayesinde en yüksek düzeye çıkarılması hem vakfın
uluslararası prestiji hem de faaliyetlerinin etkinliği bakımından
önem arz etmektedir.
Yürürlük ve yürütme maddeleriyle birlikte toplam 4
maddeden oluşan değişiklik teklifimizi Genel Kurulumuzun
takdirlerine sunuyoruz. Kabulünü ümit ve temenni ettiğimiz teklifimizin
milletimize, devletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize hayırlar
getirmesini diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
İkinci söz Ahmet Özyürek, Sivas Milletvekili
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 9 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, sizi de tebrik
ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
Bugün biraz gergin geçti ama ben biraz
değişiklik yapayım diyorum. Ünlü halk şairimiz
Âşık Veyselin yarın doğum günü.
Uzun ince bir yoldayım,
Gidiyorum gündüz gece.
Bilmiyorum ne hâldeyim,
Gidiyorum gündüz gece.
Bu dizelerin sahibi üstadımız, ünlü halk
şairimiz 25 Ekim 1894 tarihinde Şarkışla ilçemizin
Sivrialan köyünde dünyaya gelir. Âşık Veyselin 2 kız
kardeşi yakalandıkları çiçek hastalığından
hayatlarını kaybederler. Aynı çiçek hastalığına
yakalanan Âşık Veysel iki gözünü kaybetmiştir. Babası
Âşıkın saz sevgisini bildiği için ona bir bağlama
hediye eder. Veysel çalar söyler ta ki 39 yaşına kadar. Esma
Hanımla evlenir. Kız kardeşlerinin kaderini bir kez daha yaşar,
2 çocuğunu kaybeder. Yaşananları unutmak için Zaraya giderek
bir süre orada yaşar.
Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulamam
Gönlümdeki köşk olmasa
Zarada tanıştığı Gülizar
Hanımla evlenir, 6 çocuğu olur. Ahmet Kutsi Tecerle
tanıştıktan sonra yıldızı parlar, şiirlerine
gazetelerde yer verilir. Âşık Veyselle ilgili 1965te Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından özel bir karar alınır, Türk diline ve
millî birliğe yaptığı katkıdan dolayı 500 lira
maaş bağlanır. Veysel köy köy, şehir şehir
dolaşarak kazandıklarıyla Kızılırmak üzerinde
Kaplan Deresi Köprüsünü yaptırır. Kurak, boz topraklar; burada ot
yetişmez. denilen yerlerde, bozkırlarda meyve bahçesi yapar,
yetişen elmalara Veysel elması denir. Toprağı
işlemeyi seviyordu. Yetmiş yıl Hak gözüyle gören Veysele
doktorlar gözlerini açmayı teklif ederler, Veysel bunu reddeder.
Âşık Veysel o günü bakın nasıl anlatıyor: Doktorlar
İstanbula davet ettiler, Gel, gözlerini açalım. dediler.
İstemem dedim. Ya, nasıl olur da istemezsin? Bu fırsatı
insan kaçırır mı? dediler. İstemem dedim. Tekrar Sebebi?
dediler. Ben şimdiye kadar kafamda bir yuva kurmuşum, gözüm
açılırsa o yuva dağılır.
Değerli milletvekillerim, şimdi size de
anısına tekrar
Kusura bakmayın arkadaşlar, Âşık
Veyseli hatırlatalım size, büyük halk şairimiz.
(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı
dinletmesi)
BAŞKAN Esasında Âşık Veysel
olunca, Âşık Veysel hepimizin, yoksa yapılan doğru
değil Sayın Milletvekili.
AHMET ÖZYÜREK (Devamla) Evet, Âşık Veysel
bu ülkenin gerçek değerlerinden, büyük halk şairimizdir. Bundan
kimsenin rahatsız olacağını tahmin etmiyorum. Herkes de
herhâlde bir değişiklik olduğundan dolayı mutludur. ( MHP
sıralarından alkışlar)
Evet, değerli milletvekilleri, Türk
Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, millî savunma sanayimizin
geliştirilmesine yani savunma sanayisi dallarının
kurulmasına harp silah, araç ve gereçlerinin satın alınması
suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün
artırılmasına katkıda bulunmak ve milletimizin maddi ve
manevi desteğini sağlamak üzere kurulmuştur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
kötü komşu insanı mal sahibi yaparmış misali,
hatırlanacağı gibi Amerika Birleşik Devletlerinin
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Şubat 1975ten
itibaren Türkiyeye uyguladığı silah ambargosu üzerine ASELSAN,
İŞBİR, ASPİLSAN, HAVELSAN, TUSAŞ ve ROKETSAN
kurulmuştur. Böylelikle kendi AR-GE merkezimizi geliştirerek Türk
Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı bünyesinde bulunan
kuruluşlarla ordumuza büyük katkılarda bulunulmuştur. Yan sanayi
firmaları patent firma olarak tanınmış ve onların
gelişmesi sağlanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada
Mehmetçikimiz, yerli silah ve teçhizatlarla donatılarak dosta güven,
düşmana korku salmıştır. Milletimizin bağrından
çıkan bayrak, vatan, devlet ve millet için ölürsem şehit,
kalırsam gazi anlayışı ve ibadet vecdiyle görev yapan Türk
Silahlı Kuvvetleri her zaman dualarımızdadır. Büyük Türk
milletinin vakfı Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
Kanun Teklifini destekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, Sivasımızda
da TÜDEMSAŞ imalat atölye sanayimiz vardır. Yine, Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı buradan faydalanabilir, buradan
çalışmasını yapabilir, AR-GEsini genişletebilir, buna
müsaittir. Geçmiş yıllarda 5 bin kişinin çalıştığı
bu ortam şu anda yüzde 80 olarak azaltılmıştır, 5 bin
kişiden bin kişiye düşürülmüştür, imalat da yüzde 80den
yüzde 20lere düşmüştür.
Değerli kardeşlerim, yine, Sivası
rahatsız eden bazı konularda uygulanan pilot bölge olarak
Sivasın seçilmesi de bizi rahatsız etmektedir. Örnek,
kantarların konulması. Sivasın girişine ve
çıkışına üçer adet kantar konulmuştur. Bu da
esnaflarımızı çok sıkıntıya uğratmıştır.
Bu yüzden esnaflar Sivası tercih etmiyor, yakın illerimizi tercih
ederek Sivası kayba uğratmaya devam etmektedir.
Yine, Sivasımızda Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi kurulmuştur. Açılması beklenen 2nci üniversitenin
rektörü hâlâ atanmadı. Atanmamasının sebebini buradan soruyoruz.
Sivas Numune Hastanesinde uzman ve pratisyen
hekimlerden oluşan toplam 93 kişi hastaneden ayrıldı,
ayrılan hekimlerin yerine ise 51 hekim göreve başladı.
Göğüs hastalıklarında hekim görev yapıyor; alerji, çocuk,
kardiyoloji, endokrin, gastroenteroloji hekim olmaması nedeniyle
kapandı. Cihazı olmayan kalp MRı hastaları Kayseriye ve
Ankaraya gidiyor.
Değerli arkadaşlarım, Sivası bu
kadar mağdur etmeyelim. Sivas gerçekten 6ncı bölgeyi de -geçen
anlattığım gibi- burada hak ediyor. Organize sanayi sitesindeki
arkadaşlarımızı ve yeni kurulacak Demirağ Organize
Sanayi Sitesindeki esnaflarımızı ziyaret ettim, ticaret
odası başkanımız ve esnaflar -6ncı bölgeyi Sivasa
verdiğimizde, teşvikten yararlandığında- şunu
diyor: Size söz veriyoruz, Sivası 6ncı bölgeye
aldığınızda istihdam sayımızı 2ye
katlayacağız. Hepsi bize söz verdi, şeref sözlerini de burada
ben size tekrar ediyorum.
O yüzden diyorum ki: Kalkınamıyorsak
imkânımız var; Sivası en kısa zamanda 6ncı bölgeye
alarak en azından işsizliği azaltalım, istihdamı
artıralım, Sivasa can verelim, hayat verelim.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Kayışoğlu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, rejim değişince şimdi burada
bir bakan yok, sorunun muhatabı yürütme organı ama
aracılığınızla bakanlıktan da bu cevabı
beklemiş olayım, Komisyon üyelerimiz de bu kanunu çıkardıkları
için biliyor olabilirler.
Bedelli askerlikten yararlanmak isteyen üniversite
öğrencileri yirmi bir günlük temel eğitimle ilgili olarak sınav
dönemlerine, final dönemlerine denk gelme ihtimali nedeniyle
öğrenimlerinin ve yıllarının kayba
uğrayacağını düşünüyorlar ve yaz tatilinde yapmak
istiyorlar, böyle bir beklentileri var, bir düzenleme bekliyorlar.
Aynı şekilde, kamu görevi yapan avukatlar
da -avukatlar olmazsa çünkü yargılama gerçekten yürüyemiyor, olmaları
gerekiyor- bu zorunlu yirmi bir günlük eğitimin adli tatil döneminde
yapılmasını istiyorlar, bekliyorlar yargılamanın da
sekteye uğramaması için.
Bunlarla ilgili bir düzenleme yapılacak mı
diye soruyorum.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
kasıtlı olarak mı Ankara yerine İstanbulda hem de yeni
havalimanı gibi ticari bir alanda yapılmaktadır, Sayın
Cumhurbaşkanlığı makamına sormak istiyorum.
29 Ekim kutlamalarının ve cumhuriyetimizin
değersizleştirilmesine karşı sessiz kalamayız. Daha
önceden de defalarca gördüğümüz gibi, başka etkinlikler ulusal
bayramlarımızla aynı güne getirilerek açık bir şekilde
gündem değiştirilmek istenmektedir. Cumhuriyetimizin kurulduğu
gün olan 29 Ekim hiç şüphesiz ki her yurttaşımızın
ortak değeridir ve böyle önemli bir gün hiçbir siyasi partinin ortak
propagandası olamaz. Hele bir de doğa tahribatı ve emekçilere
yönelik ağır sömürülerle gündeme gelen yeni havalimanında bu
kutlamaların yapılacak olması daha da vahimdir.
Bırakın hepimizin bayramını hepimiz coşkuyla, hiçbir
siyasi amaç gütmeden kutlayalım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Çocukların gaz lambasıyla ders
çalıştığı, ikamet edenlerin televizyon,
buzdolabı, elektrikli ev eşyalarıyla henüz
tanışmadığı Gölbaşı ilçemizin Hamzalar
köyünün Hasanlar mezrasında bu çağda elektrik yok. Ben buradan
Hükûmete ve ilgili yetkililere sesleniyorum: Hamzalar köyünün Hasanlar
mezrasında olmayan elektriği ne zaman vereceksiniz? Dünyanın
kıskandığı ülkemin bu güzel yerleşim birimine elektrik
enerjisinin gelmesi için daha ne kadar süre geçecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bedelli askerlik çıkardınız,
topladığınız para nereye gitti, bunu merak ediyoruz.
Yetmedi, 9 defa vergi yapılandırması yaptınız. Yine
yetmedi, doğal gaza, elektriğe yüzde 50lere yakın zam
yaptınız. Yetmedi, 99 liralık elektrik bedeli olmasına
rağmen vatandaşa 172 liralık fatura ödetiyorsunuz,
akaryakıta bu kadar çok zam yapıyorsunuz, bu paralar nereye gidiyor?
İki gün önce ekonominin iyiye gittiğini
açıkladınız. Peki, doğal gaz ve elektrik
fiyatlarını indirmeyi düşünüyor musunuz? Madem ekonomi iyiye
gidiyor, emeklilerin, asgari ücretlilerin maaşında artışlar
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, evet, Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanununda devletin kurumsal ve bürokratik
yapısındaki değişiklikle birlikte yönetim
yapısında bir düzenlemeye gidildi. Burada vakıf yönetim kurulunun
mütevelli heyeti tarafına seçilen en az üyeden oluşmasında sizin
bir demeciniz oldu Genel Kurul aşamasında belki bir düzenlemeye
gidilebilir. gibi. Bu konuda bir düzenlemeye gidilecek mi?
Diğer bir konu ise, terörle mücadele
sırasında vücutlarında kalıcı yaralanmalar
yaşayan Mehmetçiklerimizin oluşturduğu Terörle Mücadele
Sırasında Yaralanıp Gazi Sayılmayanlar Derneği
sık sık Mecliste bizleri ziyaret ediyorlar. Bu konuda yaşadıkları
hak kayıplarının giderilmesi noktasında sizin de Komisyon
Başkanı olduğunuz Millî Savunma Komisyonunda acaba gündeme gelip
bir düzenlemeye gidilebilir mi?
Son olarak da, FETÖ darbe girişimi
sonrasında çok büyük mağduriyet yaşayan, Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
2006 yılında planlanan ancak
inşaatı yılan hikâyesine dönen, 28/10/2017de de temeli büyük
bir coşkuyla dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Ahmet
Arslan tarafından atılan Tekirdağ Süleymanpaşa-Hayrabolu
yolunun da inşaat çalışmaları Kurban Bayramından bu
tarafa durmuştur. Her gün can kaybının olduğu bu yola
halkımız arasında da ölüm yolu adı verilmektedir. Bu ölüm
yolunun inşaatının ne zaman tekrar
başlayacağını merak etmekteyiz.
Ayrıca, Süleymanpaşa çevre yolu
ışıklandırmasının ve yine
Süleymanpaşa-Muratlı yolunun restorasyon ve çevre yolu
kavşaklarının ne zaman yapılması planlanmaktadır?
Hiçbir şey insan hayatından değerli değildir ve bu konuda
tasarruf yapılması acaba ne kadar doğrudur. Tekirdağ Büyükşehir
Belediyesi olarak 870 kilometre yol yaptığımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Başkan.
Kamuda özelleştirilen iş yerlerinden 4/C
statüsüne geçen 21 bin geçici personel 696 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle 4/B statüsüne geçirilmiştir. Dönemin Çalışma
Bakanı 4/Bden başka 4/B yok. demesine rağmen 4/Cliler
4/Blilerin içinde ayrıştırılmış, ötekileştirilmiştir.
4/B statüsünün içinde yeni bir 4/B statüsü oluşturulmuştur. Mevcut
4/Bliler mesleklerinde çalışabilirken 4/Cden geçenler mühendis,
tekniker, teknisyen gibi unvanları kullanamamaktadırlar. Mevcut
4/Bliler 65 yaşına kadar çalışabilirken 4/Cden 4/Bye
geçenler emekliliğini hak ettikleri anda emekliye sevk edileceklerdir.
Mevcut 4/Blilerde her beş sene için kıdem ücreti verilirken 4/Cden
4/Bye geçenlere bu durum çok görülmüştür. Sonuç olarak ne özlük
hakları ne de ücretlerinde bir değişiklik olmuştur. Bu
durum düzeltilmelidir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfının yasası
görüşülürken İstanbul Milletvekilimiz Sayın İzzet Ulvi
Yönter Beyefendinin uzman çavuşlar ve uzman jandarmalarla ilgili olarak
talep ettiği hakların da dikkate alınmasını
saygıyla Meclisin ve sizlerin gündemine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şehit ailelerinin
çocuklarına devletimiz tarafından iş verilmektedir yalnız
bunların atamalarında birçok sorunla karşı
karşıya kalmaktayız. Şehit ailelerinin öğretmen olan
bir çocuğu Orman Bakanlığına atanabiliyor, orman mühendisi
olan biri Millî Eğitim Bakanlığına atanabiliyor veya
valiliğe atanabiliyor. Bu şehit yakınlarının
atamasında mutlaka herkesin kendi meslek grubuna göre bir atama
yapılmasını talep ediyoruz.
Yine Mersinli bir şehidimizin yakını
uzman çavuşluktan istifa ediyor, devlet memuru olarak atanmak için
müracaat ediyor; buna bakanlıktan olumsuz yanıt geliyor. Yani bu tip
konularda daha hassas davranılması lazım. Aile zaten
yıkılmış, Durmuş Ali Tek adında Mersinli bir
şehidimizin ailesi. Annesi ısrarla oğlunun -doğuda görev
yapıyor- istifa etmesini istiyor. Mersine gittiğim zaman kadın
bizim karşımıza geliyor Benim oğluma iş verin. diyor
ama bakanlıktan gelen yazının bu konuda -görevi
bıraktığı için- olumsuz olduğunu görmekteyiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün fazilet adaları olarak tanımladığı
yerel gazeteler Kurtuluş Savaşı tarihine damga vurmuştur.
Kurtuluş Savaşı yıllarından bu yana
varlığını korumak için sürekli çaba harcayan yerel
gazeteler, özellikle Gaziantepte büyük ekonomik sıkıntılar ve
baskılara rağmen yayımladıkları belgelerde halkın
sesi, gözü ve kulağı olmaya devam etmişlerdir. Bu gazeteler
aynı zamanda devlet ile vatandaş arasında bir köprü görevi
görürken kamu görevlileri ve hizmetlerinin denetlenmesinde etkin birer
unsurlardır. Son yıllarda girdilerde ciddi oranda artmış
olmasına karşın gelirlerde önemli azalmalar olmuştur. Bugün
ekonomik sıkıntı içerisinde olan gazete ve sahiplerinin en
önemli şikâyetleri resmî ilan pastasından yeterince pay
alamaması, ticari ilan ve reklam yetersizliğidir. Ayrıca
gazetenin ham maddesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan,
bugün Düzceli bir kardeşimiz şehit oldu, onun için söz aldım.
BAŞKAN Allah rahmet etsin.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Erzincanın
İliç ilçesi Savaş Geçidi mevkisinde resmî plakalı aracın
devrilmesi neticesinde Uzman Çavuş Furkan Kaplanbaba maalesef, 25
yaşında, üç aydır görevde olması hasebiyle, şehit
olmuştur. Kendisine Allahtan rahmet, kederli ailesine de
başsağlığı diliyorum. Bu vesileyle de uzman
çavuşlarımızın haklarında iyileştirme
yapılması yolunda partimizin verdiği önergeye bütün milletvekili
arkadaşlarımızın destek olması gerektiği
kanaatini taşıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Erzincanın İliç ilçesinde şehit olan Jandarma
Uzman Çavuş Furkan Kaplanbabaya Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Şehidimize biz de rahmet
diliyoruz. Allah bu tip acıları göstermesin, birliğimizi,
beraberliğimizi bozmasın.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Fatih Şahin ve İstanbul Milletvekili
Şirin Ünalın Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 9) (Devam)
BAŞKAN - Sayın Karataş
MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) CHPnin
malum ve müflis bir grup başkan vekili, liderimize
şamaroğlanı, teşkilat başkanımız
Sayın Semih Yalçına çakal deme ayıp ve
ahlaksızlığına cüret etmiştir. Bu iğrenç bühtan
ve isnatları kendisine aynen iade ediyorum, şamaroğlanları
arıyorsa aynaya baksın, tokat manyağına dönmüş kirli
yüzünü görsün. Bozkurt ile çakalı ayırt edememesini ise şaibeli
ve sakat zihniyetine yoruyor, hadsizliğinden ve densizliğinden
dolayı bu şahsı açıkça kınıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir kere, burada
açık bir sataşma var, onun için kürsüden söz talep edeceğim.
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sataşmayı sen
yapıyorsun ya! Hem liderimize hem de parti genel başkan
yardımcımıza saygısızca, üslupsuzca konuşuyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, evet
(MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Başkan
Sayın
Başkan
Bir dakika
Bir dakika
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne o ya? Beni mi
döveceksiniz ya? Beni mi döveceksiniz? (MHP sıralarından gürültüler)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ayıp ya,
ayıp!
BAŞKAN Bir dakika
Engin Bey, değerli
arkadaşlar
Sayın Başkan, soru-cevaptayız, ondan sonra söz
vereyim ben size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben soru-cevapla
ilgili de
BAŞKAN Tamam, buyurun o zaman soru-cevap,
cevaptan sonra size sataşmadan söz vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Parlamentoda sayın milletvekilleri kısıtlı
imkânlarla denetim faaliyetleri noktasında sorulara giriyor ama sizin de
müşahede ettiğiniz gibi sorular bakanlara yönelik. Yani ilgili
komisyon başkanının bu sorulara cevap verme imkânı da yok
maalesef. Ayrıca soruların muhatabı da değil. Ama İç
Tüzükün verdiği bir hakkın kullanılması bakımından
milletvekillerimiz de yasama organında yürütmeye yönelik soruları
sormak durumunda. Bizim talebimiz şudur: Bu soruların
tutanaklarının Başkanlığınızca ilgili
bakanlığa gönderilmesi.
BAŞKAN Hayhay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu hem bir
talep etmiş olalım hem de takdirinize sunmuş olalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Başkan.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Muhterem Başkanım.
Sayın grup başkan vekilinin
söylediğinin birçoğu somut olarak bazı bakanlıkların
hizmetlerine yöneliktir. Bunların gerçekten Başkanlık
tarafından ilgili bakanlığa gönderilip alınan cevabın
da milletvekillerine iletilmesinin yerinde olacağı fikrindeyim.
Ancak, bildiğim, Komisyonumuzun çerçevesinde konularla ilgili de
milletvekillerimizin sorularına cevap vermek isterim.
Sayın Kayışoğlunun Bedelli
askerlik uygulamasında üniversite öğrencilerinin bu yirmi bir günlük
zorunlu eğitimi yaz tatiline getirilse de eğitimleri
aksatılmasa
diye bir sorusu var. YÖKle bu konuda Millî Savunma
Bakanlığımız arasında bir protokol
yapılmıştır. Sınav zamanı ve derslerin
olduğu dönemde öğrencilere muafiyet tanınmıştır.
Yine, kanunda meslek erbapları için de düzenlemeler olup kamu görevi
yürütenler, avukatlar idari izinli sayılacaktır, diğer
avukatların da mümkün olursa adli tatilde yapmaları hususunda biz de
Millî Savunma Bakanından bu yönde bir talepte bulunacağız.
Sayın Şimşekin şehit
yakınlarının atanmasıyla ilgili sorusuna cevabım:
Öğretmen olanlar hangi bakanlığa atanırlarsa
atansınlar, öğretmenlik bir ihtisas mesleği olmasına
rağmen eğitim fakültesini bitirmeleri kaydıyla benim dönemimde
herkes öğretmen olarak atandı. Yani ilk atanması -ister
bayındırlık ister ulaştırma- hangi bakanlık
olursa olsun kendisinin eğitim fakültesi mezunu olduğunu... Ve hangi
alandaysa kendisini istediği yere atıyoruz, birinci husus bu.
Şehit yakınları şehitlerin bu
millete emanetidir. Şehit olduktan sonra şehidin evladı, ailesi
bu millete emanet. Dolayısıyla onların her ne talebi olursa
olsun bütün -şimdi Meclisin de bir parçası olarak söylüyoruz- kamu
idareleri ve kamu yöneticilerinin bunlarla ilgili olarak hiç böyle nazlanmadan,
hiç böyle Çalışma izni verdik ama orayı beğenmedi,
dolayısıyla ne yapalım. bile demeden pekâlâ bunların da
var ise her türlü taleplerini yerine getirmek hem görevidir hem bu taleplerin
yerine getirildiğini takip etmek de bizim görevimizdir.
Yine, Sayın Bankoğlu 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı Ankarada kutlanacak, İstanbulda niye kutlanıyor?
diyor. İstanbulda da kutlanacak, Ankarada da kutlanacak.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Neden
havalimanında kutlanıyor?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Havaalanında niye kutlanıyor? deniyor.
Bakın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Benim en büyük eserim cumhuriyettir.
diyor. Dolayısıyla bu cumhuriyet, bu son iki yüz yıllık
Türk devlet tarihinde bunu da ben söylemedim, Profesör Kemal Karpatın
sözü- Türkiye Cumhuriyeti en güçlü dönemini yaşamaktadır ve hiçbir
dönemde olmadığı kadar da diğer ülkelerin dikkatini üzerine
çekmektedir. En büyük eserim. dediği cumhuriyeti güçlendirirseniz -bu
güçlendirecek eserlerden birisi de dünyanın en önde gelen
havaalanlarından birisi- bundan gurur duyulması lazım. Bundan
niçin rahatsızlık duyulur ben bunu anlayamam yani! Bakın,
eskiden Ankara-İstanbul arası hava yoluyla bir saatti ama şimdi
bir saatte gidemiyorsunuz, ya kalkarken sizi bekletiyorlar çünkü
İstanbula ineceğiniz zaman park yeri yok ya da havada 3-5 sefer tur
attırıyorlar, indirecek park yeri sırası veremiyorlar.
Dolayısıyla bu, Türkiyenin gurur duyacağı bir eserdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kim yaparsa yapsın,
Allah razı olsun demektir. Türkiyeyi 21inci yüzyıla
taşımak böyle eserleri Türkiyeye kazandırmakla mümkündür.
İnanın ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk sağ olsaydı ki ruhu
mutlaka bunun farkındadır, Türkiyenin bu eseriyle gurur
duyardı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gurur
duyulacak eserinden, istisnasız bütün milletvekillerimizi bu törene davet
ediyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Atatürk
Havalimanını kapatıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Havalimanında
görmeyelim ama arkadaşları.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) - Yine, bir sayın milletvekilimiz Hamzalar
köyünün mezrasına elektrik verilmesini istedi, Sayın Bakana
ileteceğiz.
Gene, Gaytancıoğlunun Bedelli askerlik
çıkarıldı, parası nereye gitti? sorusu var. Kanunda çok
açık seçik belirtiliyor, diyor ki: Bedelli askerlikten elde edilen
gelirler savunma sanayisi için kullanılacaktır, savunma projeleri
içindir. Türkiye gerçekten daha güçlenmişse, teröre karşı daha
etkin mücadele veriyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri dünyada gerçekten
diğer silahlı kuvvetler arasında görevini yapma konusunda büyük
bir başarı gösteriyorsa bunda sahip olduğu teknik
imkânların da payı vardır. Bugün Savunma Bakanımıza
bir ziyaretimiz oldu Millî Savunma Komisyonu üyeleriyle. 600ün üzerinde
projenin hayatta olduğu söylenildi. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde
bu kadar savunma projesi hayatta değildi. Bunları hayata geçirebilmek
için işte böyle kaynaklara ihtiyaç vardır. Aziz milletimiz emin olsun,
doğru yerde kaynaklar kullanılacaktır.
Bir başka sayın vekilimiz 4/C personeli,
20 bin geçici personel 4/B kadrosuna geçirildi ancak 4/Bli olanlar bu mevcut
geçenlerle aynı 4/Bli olmadı. diyor. Oysa taşeron
işçisini biz hangi kadroda bulduysak o kadroda kamuya geçirdik. Ama bu
kardeşim diyor ki, doğrudur yani örnek olarak vereyim: Ben
üniversite mezunuyum, mühendisim ama ben burada -diyelim ki- kâtiplik
yapıyordum, şimdi 4/Bye geçtim, ben mühendis olarak geçmeliyim. Ama
bizim kanunumuzda herkesin bulunduğu konumda çalışması,
geçmesi esastı. Niçin? Alan kurumun mühendise ihtiyacı yoktu ama
işte diyelim ki daktiloya, sekretere ihtiyacı vardı; ihtiyaçlar
doğrultusunda bir görevlendirme yapıldı.
Yine uzman jandarmaların hakları dile
getirildi. Bu konuyla ilgili geçmiş dönemlerde çok şeyler
yapıldı. Daha yapılması gerekenler var mıdır? Ona
da aynen katılıyoruz.
Yine, Sayın Özdemirin, terörle mücadelede
yaralanıp da ancak gazi sayılmayanların da hak talepleri var,
bununla ilgili olarak da bir çalışma
Bize de bu konuda iletiliyor.
Geçmiş dönemlerde verilmeyen imkânların her biri, Allah için, bu
devlet için, bu millet için, bu ülke için çalışanların her
birisine verildi. Şehit yakınlarımıza, sizler de
biliyorsunuz -yine Meclisten çıktı, Meclisteki bütün partilerimize,
milletvekillerimize teşekkür ederiz o dönemde- bir idi ikiye
çıkardık. Dolayısıyla devletin imkânları el verdikçe
her birisine daha iyi koşullar, daha iyi imkânlar sağlama konusunda
elimizden geleni yapıyoruz. Bunların da talepleri birkaç dönemdir
dile getiriliyor. Önümüzdeki dönemde inşallah buna da bakılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) - Yine Süleymanpaşa-Muratlı yolu ve
kavşakları tasarruf yoluyla ertelendi mi, gecikti mi? diye bir soru
var.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Zamanı geldiğinde her şey
yapılacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, söz talebim var sataşmadan
BAŞKAN Hayhay.
Yavuz Bey daha önce söz talep etmişti.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, konuşurken muhataplara nezaketsizlik
etmemeye ihtimam gösterdiğine ve sözlerinin yanlış
anlaşıldığına ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bir hususu arz edeceğim.
Usul olsun diye, cevap olsun diye söylemiyorum,
konuşurken hususi olarak muhataplarımıza nezaketsizlik etmemeye
özel ihtimam gösteririm. İlla Meclisin nezaketine, zarafetine
yakışmayacak bir şey söylersem de kendi üzerimden söylemeyi
tercih ederim.
Biraz önce Engin Beyin düzelttiği sözüm Kemal
Beye nezaketsizlik değildi, Ben böyle derdik. dedim, yanlış
anlaşıldı; bunu düzeltiyorum, birincisi bu.
İkincisi: Bu vesileyle, Hükûmetimizin Atatürk
Havaalanının yerine yaptığı üçüncü havalimanında
açılış tertiplemesi, program tertiplemesi makuldür. Lakin parti
programının, parti politik vizyonunun müteahhitlerinin
şantiyesinde cumhuriyet kutlamayı makul bulmuyoruz. Cumhuriyet,
partilerin ortak mutabakat zeminidir. Dolayısıyla cumhuriyetimizin
ortak mutabakat zemininin tecelligâhı da millet iradesinin
tecelligâhı da Meclistir. Ya TBMMnin bugünü ya da kurucu irademizin
temsili anlamında eski, ilk Meclisimizde resepsiyonun kutlanması
makuldür. Devlet ananeleriyle yaşar, gelenekleriyle yaşar. Üçüncü
havalimanında yapılacak olan cumhuriyet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) -
resepsiyonundan bağımsız yapılabilmelidir. Bu AK
PARTİnin kuruluş ve iktisadi vizyonu içerisinde kendisine iş
verdiği müteahhitlerin şantiyesinde cumhuriyet kutlamasını
makul bulmadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
söz talep ettim.
BAŞKAN Buyurun.
Süreniz iki dakika.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataşın 9 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kuru gürültüye pabuç bırakmam, önce onu
söyleyeyim. (MHP sıralarından gürültüler)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Biz de
bırakmayız!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir dinleyin.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bizim liderimize
hakaret etme hakkın yok! Kemal Kılıçdaroğluna ya da bir
başka lidere tek laf etmedik. Sen de bizim liderimize hakaret etme!
ENGİN ALTAY (Devamla) Gel, gel, gel
Otur
yerine, otur yerine, otur yerine.
BAŞKAN Sayın milletvekilim
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Ne yaparsın
oturmazsam? Beni mi döversin?
ENGİN ALTAY (Devamla) Gel
Sen beni
dövecekmişsin zaten, gel. Had bildirecekmişsin, gel.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bizi
korkutamazsın! Bizi yıldıramazsın!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bir dinle önce, bir
dinle.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Biz Kemal
Kılıçdaroğluna hep sayın dedik, hakaret etmedik.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben de Sayın
Bahçeliye sayın diyorum.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sen Devlet Bahçeliye
şamaroğlanı diyemezsin! Böyle bir hakkın yok senin! Böyle
bir hakkın yok!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Dün Erkan Akçayla biz
bu konuyu yarım saat konuştuk. Ne söylediğimden haberin yok
senin.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Böyle bir hakkın
yok!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Otur yerine!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sen otur!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Senden mi
öğreneceğim ne konuşacağımı! Gel, gel gel
Başka da kimse gelmesin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sizi
sükûnete davet ediyorum.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Gel, istediğin
yere gel!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen gel! Geliyordun ya,
gel!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
9 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Fatih Şahin ve İstanbul
Milletvekili Şirin Ünalın Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1123) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
9) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ GÜÇLENDİRME VAKFI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 17/6/1987
tarihli ve 3388 sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununun 2/A maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü
fıkrasında yer alan seçilen ibaresinden sonra gelmek üzere en az
ibaresi eklenmiştir.
Vakıf Mütevelli Heyeti, Cumhurbaşkanı
başkanlığında, Cumhurbaşkanının
görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı, Milli
Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Savunma Sanayii
Başkanından oluşur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz talebi? Yok.
1inci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 9 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan İsmail
Tamer
İstanbul İzmir Kayseri
Halis
Dalkılıç Metin
Gündoğdu Lütfiye
Selva Çam
İstanbul Ordu Ankara
Ravza
Kavakcı Kan Mehmet
Muş
İstanbul İstanbul
17/6/1987 tarihli ve 3388 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanununun 2/A maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasında yer alan üç
ibaresi en az üç, en fazla yedi şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen? Yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yönetim Kurulu üyelerinin asgari ve azami
sayılarının belirlenmesi gayesiyle bu değişiklik
önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 3388
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4- Mütevelli Heyet ile Yönetim
Kuruluna ilişkin olarak 2/A maddesi ile yapılan düzenleme
uyarınca Vakıf senedinde yapılacak değişiklikler
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümleri
doğrultusunda tescil ettirilir. Ancak tescil işleminin
tamamlanması beklenmeksizin 2/A maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yoktur.
2nci
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 9 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
İstanbul İstanbul
İzmir
İsmail
Tamer Lütfiye
Selva Çam Metin
Gündoğdu
Kayseri
Ankara
Ordu
Halis
Dalkılıç
İstanbul
MADDE
2- 3388 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 4- Mütevelli Heyet ile Yönetim Kuruluna ilişkin olarak bu maddeyi
ihdas eden Kanunla 2/A maddesinde yapılan düzenleme uyarınca
Vakıf senedinde yapılacak değişiklikler 4721
sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda tescil ettirilir. Ancak
tescil işleminin tamamlanması beklenmeksizin 2/A maddesinin
değiştirilen hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu Sayın Başkan?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz talebi yoktur.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin
2nci maddesi ile 3388 sayılı Kanuna eklenen geçici 4üncü madde ile
3388 sayılı Kanunun mevcut geçici 3üncü maddesi aynı metne
sahip olmasına rağmen, teklifin 1inci maddesi ile 3388
sayılı Kanunun 2/A maddesinin tamamında değil sadece
birinci ve üçüncü fıkralarında değişiklik
yapıldığından, geçici 4üncü maddenin de bu
değişikliğe uyumlu hâle getirilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN
Söz talebi? Yok.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Denetim
konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 30 Ekim 2018 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.44