TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
30
Ekim 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, Türkiye-Almanya İşgücü
Anlaşmasının 57nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Tokat Milletvekili Kadim
Durmazın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana Milletvekili Mehmet
Metanet Çulhaoğlunun, 23-30 Ekim PTT Haftasına ve Adanadaki
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, tarım üreticilerine iyi tarım ve organik
tarım desteğinin bu sene ödenmemesi konusunda Tarım ve Orman
Bakanlığına talimat verilip verilmediğini Maliye ve Hazine
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95inci yıl dönümünde Cumhuriyet Bayramını
kutladığına ve İstanbul Havalimanının
açılışına ilişkin açıklaması
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, emeklilikte yaşa takılanların
haklarının verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, İstanbul Havalimanının
açılışına ve ülkenin marka değerini artıran
projelere devam edildiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci
yıl dönümünde Cumhuriyet Bayramını kutladığına
ve İstanbul Havalimanının açılışına
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın, İstanbul Havalimanının
açılışına ilişkin açıklaması
7.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, TBMM Başkanlık Divanının millet adına
Hükûmete kamu ürünlerinde yüzde 10 indirim yapma çağrısında
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın, Hatayın Erzin ilçesinde doludan etkilenen narenciye
çiftçisinin mağduriyetine ve Marmarabirlikin, TARİŞin,
Hükûmetin zeytin konusunda tedbir alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci yıl
dönümünde Cumhuriyet Bayramını kutladığına ve
İstanbul Havalimanının açılışına
ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Tuncelinin Nazımiye ilçesi kırsalındaki
operasyonda donarak şehit olan Mersinli hemşehrileri Jandarma Uzman
Çavuş Asım Türkel ile Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmene ve
bütün şehitlere rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün hangi gerekçelerle Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına
bağlandığını, iş ve işlemlerin
vatandaşların taleplerini karşılamadaki önemine dikkat
edilip edilmediğini, bu değişikliğin neler getirdiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Millî Eğitim Bakanının Zaman içerisinde
demokrasinin dönüşmesiyle bazı insanlar başka dersler almak
isteyebilir. ifadesi gereği demokrasinin ülkeye ne zaman geleceğini
Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, fahri Kuran kursu hocalarına, imam-hatiplere,
müezzin-kayyımlara ve Kuran kursu öğreticilerine ne zaman 4/B
kapsamında kadro verileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95inci yıl dönümünde cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ve aziz şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması
15.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının, turizm politikalarının turistin
sayısal çoğunluğuna endeksli olmaması gerektiğine ve
dünyanın en çok ziyaret edilen kentlerinin başında gelen Antalyanın
hak ettiği payını alamadığına ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci yıl
dönümünü tebrik ettiğine, 2016da temeli atılan
İzmit-Kandıra duble yolun hâlâ bitirilemediğine, 27 Ekim
cumartesi günü meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden
Gökkaya ailesine Allahtan rahmet dilediğine ve ölüm yolu olarak
anılan bu yolun bitirilmesi gerektiğine, 30 Ekim Karsın 98inci
kurtuluş yıl dönümünü kutladığına, 29 Ekim Necmettin
Erbakanı 92nci doğum yıl dönümünde rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
17.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci yıl
dönümünün vatan sathında büyük bir coşkuyla idrak edildiğine,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kurucu kahramanları
rahmetle andığına ve Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar
kalacağına, 29 Ekim İstanbul Havalimanının
açılışının hayırlı olmasını
temenni ettiğine, yatırımların önemli olduğuna ama
verimli olması için üretimle
desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci
yıl dönümünde Türkiyenin ihtiyacı olanın demokrasi, adalet,
demokratik anayasa olduğuna, demokratik cumhuriyet için Meclisin rol
alması gerektiğine, üçüncü havalimanının işçi
mezarlığına döndüğüne, iş sağlığı
ve güvenliği talep eden 31 kişinin hâlâ tutuklu olduğuna
dolayısıyla orayı bir zafer anıtı olarak
değerlendirmenin gerçeğe uymadığına ilişkin
açıklaması
19.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci yıl
dönümünü kutladıklarına, bir geleneği yıkmaya
çalışarak cumhuriyet resepsiyonunu İstanbulda kutlama
kararı alanların maksadının
anlaşıldığına, İstanbul Havalimanının
açılışına ve dünya liderliğine soyunanlara 29 Ekim
1923te zaferini taçlandıran Türkiye'nin tek dünya liderinin önünde
saygıyla eğilerek meydan okuduklarına ilişkin
açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci yıl
dönümünü kutladığına, cumhuriyetin doksan beş
yıllık tarihinin gözden geçirilmesi gereken derslerle dolu
olduğuna, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere şehitleri
rahmetle andığına, 29 Ekim Necmettin Erbakanı 92nci
doğum yıl dönümünde minnetle yâd ettiğine, 29 Ekim-4 Kasım
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, asıl sıkıntının Anayasanın
değiştirilerek ülkeyi yöneten bakanların siyasi
sorumluluğunun ve Meclisin siyasi denetimine tabiiyetinin ortadan
kalkması olduğuna ilişkin açıklaması
24.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- İzmir Milletvekili
Ednan Arslanın, cumhuriyeti hediye eden başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere millî mücadele kahramanlarını saygıyla
andığına, 27 Ekimde İzmirde çeşitli büyüklüklerde
deprem meydana geldiğine ve alınan önlemlerle ilgili
bakanlıklardan bilgi talebinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Tuncelinin Nazımiye ilçesi kırsalındaki
operasyonda donarak şehit olan uzman çavuşlar Ferruh Dikmen ile
Asım Türkele Allahtan rahmet, Mersinlilere
başsağlığı dilediğine, 24-25 Ekim tarihlerinde
Mersinde yaşanan dolu, fırtına ve hortum nedeniyle zarar gören
çiftçilere geçmiş olsun dileklerini sunduğuna ilişkin
açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Meclis başkan vekillerinin Mecliste grubu bulunan
bütün partilere adil şekilde yaklaşmayı kendilerine şiar
edindiklerine, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde konuşurken
sözünün kesildiğine ancak AK PARTİ grup başkan vekilinin
konuşma süresinin uzatıldığına ilişkin
açıklaması
32.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın 6 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin
tekraren açıklaması
35.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın sataşma
nedeniyle yaptğı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Şanlıurfa
Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbabanın, Mersin Milletvekili Behiç
Çelikin 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin 6 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, usulün her zaman esastan önde geldiğine ve süresi içinde
komisyonda görüşülmemiş bir OHAL KHKsiyle ilgili soruların
Komisyon tarafından cevaplandırılmasının esasa
aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 30-31 Ekim 2018 tarihlerinde
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilecek olan
Parlamenterler ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: İnsan Ticareti
ve Göçmen Kaçakçılığında Çok Disiplinli
Yaklaşımlar konulu üst düzey konferansa katılıcak heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/52)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Sırbistan Ulusal Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Zarko
Obradovic'in vaki davetine icabetle Sırbistan'a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/53)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, hipotermi tanısı
konularak hayatlarını kaybettikleri açıklanan Jandarma Uzman
Çavuş Asım Türkel ile Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmenin
şehit olduğu olayın detaylarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla 30/10/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili
Sayın Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları
tarafından, hasta mahpusların yaşam hakları ile beden ve
ruh bütünlüklerinin korunması için gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla 9/10/2018 tarihinde,Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 30 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, jeotermal santrallerinin toprak, su ve hava
kirliliği üzerindeki etkilerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/123) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
30 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, 6 sıra sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin TBMM Başkanlığı
Tezkeresinin Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler" kısmının 1'inci sırasına
alınmasına; Genel Kurulun, 30 Ekim Salı, 31 Ekim Çarşamba
ve 1 Kasım Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek Gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 30 Ekim Salı günkü birleşiminde 6
sıra sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin TBMM Başkanlığı
Tezkeresinin birinci bölümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasına;
31 Ekim Çarşamba günkü birleşiminde de görüşmelerinin
tamamlanmasına; İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olmasına; 1
Kasım Perşembe günkü birleşiminde 3 sıra sayılı
2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aydın Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Aydın Milletvekili Rıza
Posacının CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 6 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin
yaptığı açıklamasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 701 sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 6)
IX.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, yaşanan iki durum
arasında benzerlik varsa kıyas yapılabileceğine ancak
farklı bir durumun söz konusu olduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, teklifin komisyonda
görüşülmemesi hâlinde doğrudan Genel Kurulda görüşüleceğine
ve bu sonucu kabul etmiş olan Komisyonun da sorulara cevap
verebileceğine ilişkin konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Türkiye
Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı
Başkanlığının temsil, tanıtma ve
ağırlama ödeneklerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/1805)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanlığının temsil, tanıtma
ve ağırlama ödeneklerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/2155)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Strateji ve Bütçe
Başkanlığı internet sitesinden Atatürk
fotoğrafının kaldırıldığına dair
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/2181)
4.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, TBMM tarafından gerçekleştirilen
çeşitli harcamalara ve tasarruf tedbirlerine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentopun cevabı
(7/2825)
5.- Ankara
Milletvekili Gamze Taşcıerin, Katar Emirinin satışa
çıkardığı VIP uçağın satın
alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/3479)
6.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Katardan
satın alındığı iddia edilen Boeing 747-8 model
uçağa ve devlet filosuna tahsisli uçaklara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/3480)
7.- Konya
Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
Cumhurbaşkanlığınca yapılan 30 Ağustos Zafer
Bayramı resepsiyonuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/3693)
8.- Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, 27. Yasama Döneminde
Başkanlığa sunulan yazılı soru önergelerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa
Şentopun cevabı (7/4014)
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurul oturma planı ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa
Şentopun cevabı (7/4015)
10.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, gazetecilerin TBMMye girişlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa
Şentopun cevabı (7/4016)
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 703 sayılı KHK
kapsamında mülga Başbakanlıktan atanan 4/D kadrosundaki
personele ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Mustafa Şentopun cevabı (7/4017)
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, milletvekili sayısındaki
değişiklik kapsamında TBMMde yapılan tadilatlara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa
Şentopun cevabı (7/4018)
13.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, 703 sayılı KHK
kapsamında mülga Başbakanlıktan atanan 4/D kadrosundaki
personele ve kadroya geçirilen taşeron işçilere ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentopun
cevabı (7/4515)
30 Ekim 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye-Almanya İşgücü
Anlaşmasının 57nci Yıl Dönümü münasebetiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğluna aittir.
Buyurun
Sayın Yeneroğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, Türkiye-Almanya
İşgücü Anlaşmasının 57nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
YENEROĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
on yıllar önce yaşanmış bir hayat hikâyesiyle başlamak
istiyorum.
Almanyaya
giden işçiler hazır olun. anonsu yapılıyordu; birbirine
sarılanlar, ağlayanlar
Ardından, ikinci ve son anons. Anne,
baba ve bir de 1 yaşına yeni basmış bir bebek. Anne Almanya
yolcusu, adı Besime; 21 yaşında. Bebek annesinin
kucağında, ayrılış öncesi son dakikaları. Genç
anne yavrusunu emzirmeye başlıyor. Trene binin, kalkma zamanı
gelmiştir. duyurusu yapılınca, Besime evladını
doyasıya koklar, hem kendisi ağlar hem de bebeği. Onu
bırakmak istemez. Baba zorlukla bebeği annenin kucağından
alır, Besime, çevresindekilerin yardımıyla trene bindirilir.
Adam, kucağındaki bebekle trenin arkasındaki rayların
üzerinde oturur, hıçkıra hıçkıra ağlar. Tren gözden
kayboluncaya denk birbirlerine bakarlar.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün, Türkiye-Almanya
İşgücü Anlaşmasının 57nci yıl dönümü, bugün
vesilesiyle söz almış bulunmaktayım. Biraz evvel yıllar
önce Almanyaya giden Besimenin etkileyici hikâyesini sizlerle
paylaştım. Elli yedi yıl önce, 1961 yılında
İstanbulun Tophane semtindeki İşçi Bulma Kurumunda
başlayan sayısız hikâyelerden sadece birisi bu. Bir iş
kurmak, traktör veya ev alacak kadar para biriktirip geri dönme hayaliyle
Almanyaya giden ilklerin hikâyesi. Bugün vesilesiyle hepsini saygı ve
muhabbetle anıyor, ahirete intikal edenlere Yüce Rabbimden rahmet
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Almanyada Türk toplumu birçok alanda varlık
gösterebiliyorsa bu, günlerce yapılan yolculuklar, yabancı ortamlarda
yaşanan zorluklar, verilen uğraşlar ve ortaya konulan
başarı hikâyeleri neticesinde olmuştur. Bugün Almanyada toplam
nüfusun yüzde 4ünü oluşturan 3 milyonu aşkın
insanımız bulunmaktadır. Yaklaşık 600 bin
öğrencimiz öğrenim görmekte, yaklaşık 500 bin kişinin
çalıştığı 100 binin üzerinde işletme 50 milyar
avroluk bir ciroyla ülkelerimiz arasında ekonomik iş birliğinde
de önemli rol oynamaktadır. Fakat ne yazık ki ırkçı ve
yabancı düşmanlığının artması ve
aşırı sağın siyasette güç kazanması son
yıllarda vatandaşlarımızın günlük
yaşamlarını ve ikili ilişkilerimizi de olumsuz yönde
etkilemektedir. Aşırı sağın yükselmesinin neticesinde
temel haklar üzerinde çoğunlukçu baskının artmasıyla
bizlerin de onlar nezdinde sorumlulukları artmaktadır.
Öte
yandan 8 canımızın ölümüne sebep olan ırkçı terör
örgütü NSU davasının, destekçileri açığa
çıkarılmadan ve iç istihbarat dairelerindeki destekçileri
deşifre edilmeden bu yaz faillere verilen yetersiz hapis cezalarıyla
sonuçlandırılması kurumsal ırkçılık meselesinde
siyasal ve toplumsal olarak gerekli derslerin
alınmadığını ortaya koymaktadır. Dünyanın
neresinde olursa olsun tüm vatandaşlarımız bizim ayrılmaz
bir parçamızdır. Bu çerçevede, çok değerli milletvekillerimiz,
geçmişte hayali bile kurulmayan birçok çalışmalar, Sayın
Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi Nerede bir
vatandaşımız varsa biz oradayız. ilkesiyle uygulamaya
geçirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, yurt dışı Türkleri
ilgilendiren konularda Dışişleri Bakanlığı ve Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı başta olmak
üzere, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Yunus Emre enstitüleri ve birçok bakanlığımız
ve bağlı kurumları hizmet üretmektedir. Ancak, yüce Meclisimizde
bu kurumlara yönelik denetim fonksiyonunu ifa eden bir mekanizma yoktur.
Yurt
dışında 6 milyon insanımız aynı zamanda ana
vatanla güçlü bağlarını muhafaza etmek istemektedir. Bu alana
yönelik ilgili kurumlarımızca yürütülen çalışmaların
yüce Meclisimiz tarafından denetlenmesi ve takip edilmesiyle birlikte yurt
dışı vatandaşlar politikalarının Meclis
gündeminde de öncelikli bir yer edinmesi büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple,
yeni bir ihtisas komisyonu olarak Yurt Dışı Türkler Komisyonunun
tüm siyasi partilerin desteğiyle en kısa zamanda kurulacağını
ümit ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu düşüncelerle elli yedi yıldır Almanya ile
ülkemiz arasında köprü kuran
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
YENEROĞLU (Devamla) -
ve zorunlu göç tarihinde
karşılaştıkları güçlüklere göğüs geren
vatandaşlarımıza şükranlar sunuyor, Genel Kurula
çalışmalarında başarılar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, Cumhuriyet Bayramı hakkında söz
isteyen Tokat Milletvekili Kadim Durmaza aittir.
Buyurun
Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Tokat
Milletvekili Kadim Durmazın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
KADİM
DURMAZ (Tokat) Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bugün
cumhuriyetin 95inci yıl dönümü sebebiyle söz almış bulunuyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet;
zaferdir, kurtuluştur, barıştır, bayraktır,
hürriyettir. Cumhuriyet; demokrasidir, adalettir, inançtır, gençliktir.
Cumhuriyet çocuklardır, kadınlardır, topraktır,
vatandır.
29
Ekim yalnızca bir tarih değil, Kurtuluş Savaşıyla
başlayıp Lozanda devam eden, yüreği
bağımsızlık ateşiyle dolu bir halk için yazılan
destandır. 24 Temmuzda, İsmet Paşa cephede verdiği
inançlı, kararlı mücadelenin belki daha zorunu Lozan
sokaklarında veriyordu, can güvenliği de yoktu. Lozanda tam
bağımsız Türkiye'yi kabul ettirdi, Türk Bayrağı Lozan
sokaklarında dalgalandı. Yeni Türkiye devletinin kuruluşu
tarihin kütüğüne ilk kez o gün tam bağımsız olarak
kaydedildi. 29 Ekim günü cumhuriyetin ilanı için Mecliste, Gazi Mecliste
bütün eller havaya kalktı, Anayasa değişikliği 20.30da 158
üyenin tamamının oyuyla Yaşasın cumhuriyet!
nidalarıyla kabul edilerek Türkiye artık bir cumhuriyet idaresine
kavuştu. İşte, biz bu nidalarla kurulan cumhuriyetin Meclisinde
var olmaktayız. Türkiye'deki tüm şehirler 101 pare top
atışıyla bu anlamlı zaferi duyurdu; minarelerin kandilleri
yakıldı, bayraklar çekildi, halk coşkuyla sokaklarda
Yaşasın cumhuriyet! Yaşasın cumhuriyet! diye
şehirleri inlettiler.
Biz
sadece cumhuriyetin ilan edilişini de kutlamıyoruz, aynı zamanda
Lozanda yazılmış bağımsızlık
destanını da kutluyoruz; Kurtuluş Savaşında cephede
canla başla savaşan, yoku var eden bir ulusun zaferini
kutlamaktayız. Biz bu bayramla sizin satmakla bitiremediğiniz cumhuriyette
var olan, ülkemizin her tarafına serpiştirilmiş o cumhuriyetin
kazanımlarını da kutluyoruz. Cumhuriyetin simgesi olan ama
adlarını bir bir değiştirdiğiniz, içini boşaltmak
için mücadele verdiğiniz üniversitelerimizi de kutluyoruz.
Bugün
cumhuriyetle ve onun eserleriyle vedalaşmak isteyenler şunu
bilmelidirler ki: Cumhuriyet, Büyük Atatürkün kıymetli
evlatlarının elinde daima yükselecek ve ebediyen
yaşayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye
Cumhuriyeti, laik ve demokratik anlayıştan taviz vermeden Büyük Önder
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün çizdiği, hedef gösterdiği
çağdaş medeniyetler seviyesine hızla ilerleyecektir. Bugün
kurucuları, kurucu değerleri ve kazanımları ne kadar
saldırıya uğrarsa uğrasın bu topraklardaki en büyük
devrim olan cumhuriyet sonsuza dek var olacaktır. Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürkün dediği gibi Bir ulus sımsıkı birbirine
bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir
güç düşünülemez. Bizi bölmeye, ayrıştırmaya
çalışanlara inat bir olmaya, aydınlık için, adalet için,
hak için, laik cumhuriyet için mücadele vermeye devam edeceğiz.
Atam
ve aziz şehitlerimiz, andolsun -ki sizin naçiz vücudunuz toprak oldu ama-
bizler emanet bıraktığınız bu büyük eseri, cumhuriyeti
ilelebet yaşatacağız ve koruyacağız, korumaya da
kararlıyız.
Bu
duygu ve düşüncelerle cumhuriyetin 95inci kuruluş yıl dönümünü
kutluyor, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve canlarını bu
uğurda feda eden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnet ve
şükranla anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz otomotiv sektörünün sorunları hakkında
söz isteyen Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Tatlıoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın
Tatlıoğlu
Sayın
Tatlıoğlu, gelecek mi? Var mı? (İYİ Parti
sıralarından Gelecek, gelecek. sesleri)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, iki dakika ara verelim, hak kaybı
olmasın.
BAŞKAN
Peki, arkadaşlar, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Sayın Tatlıoğlu
bulunmadığı için Adanadaki çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Adana
Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, 23-30 Ekim PTT Haftasına
ve Adanadaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündem dışı söz aldım. Adananın çiftçilerinin
meselelerine geçmeden önce
Hepimizin bildiği gibi bu hafta PTT
Haftası; 23-30 Ekim.
Değerli
arkadaşlarım, 23 Ekim 1840 tarihinde kurulan ve yüz yetmiş sekiz
yıllık köklü bir geçmişe sahip olan PTT, ülkemizin
barış, huzur ve aydınlık yarınları için
başta Millî Mücadele dönemi olmak üzere her zaman kritik görevler
üstlenerek, kendini yenileyerek önemli hizmetlerde bulunmuş ve bulunmaya
devam eden önemli bir kuruluşumuzdur. Vatandaşımıza, yaz
kış demeden sıcakta, karda, çamurda hizmet eden, adlarına
türküler yakılan postacı kardeşlerimize buradan teşekkür
ediyor, geçici işçi pozisyonunda çalışan personelin bir an önce
kadroya geçirilerek bu sorunlarının çözülmesini beklediğimizi
belirtmek istiyorum. Bu vesileyle, bütün kurum
çalışanlarımızın 23-30 Ekim PTT Haftalarını
kutlarken hepsine sağlıklı, başarılı, iyi günler
dilerim.
Evet,
enflasyon, ülkemizde artan hayat pahalılığı
insanlarımızın ruh ve beden sağlığını
olumsuz yönde etkilemektedir. Adanalı çiftçilerimiz de, işçilerimiz,
memurlarımız, esnafımız da bundan nasibini almaktadır.
Ülke ekonomisini emanet ettiğimiz Sayın Bakan Albayrak, kendilerinin
de enflasyonun bu oranda çıkacağını tahmin etmediklerini
ifade etmektedirler. Bu ne vahim bir durum değil mi arkadaşlar? Dün
açıklanan enflasyon, hepimizin bildiği gibi, TÜFEde aylık yüzde
6,30; ÜFEde yıllık yüzde 46,5; aynı zamanda TÜFEde
yıllık yüzde 24,5. Şimdi Adanalı çiftçimiz bu enflasyon
karşısında nasıl üretim yapacak, nasıl ürettiği
malın karşılığını alacak, bunu sizlerin
değerlendirmesine bırakıyorum.
Çiftçilerimizin
maliyetleri her geçen gün artmakta. İlaçlara yüzde 80 zam yapılmakta,
gübre yüzde 60 zamlı, tohum yüzde 50 zamlı ve ürettiği
malın karşılığını da alacağı zaman
maalesef çiftçimiz taban fiyat beklediği zaman taban fiyatın
zamanında açıklanmaması nedeniyle ikinci bir defa tekrar
mağduriyet yaşamakta.
Yani
hepinizin bildiği gibi, Adanalı çiftçi tonu 850 liradan
malını sattı, buğdayını sattı ama daha sonra
bu malı satılan çiftçi tüccara maalesef yem edildi ve tüccar para
kazandı, çiftçimiz mağdur oldu.
Yine,
sertifikalı tohum kullanım destekleme ücretleri çiftçimize
zamanında ödenememekte, hâlâ ödenememekte. Bugün 44 ilimizde hâlâ
çiftçimiz sertifikalı tohum desteklemesini beklemektedir. Adanalı
çiftçimize gelince
Bu 44 ilimizin içerisinde Adanalı çiftçimiz de var. Bu
Adanalı çiftçimizin oradan alacağı 4,9 milyon desteklemesi var,
hâlâ alamamış durumda. Şimdi size soruyorum: Desteklemesini
gününde alamayan, girdi maliyetleri her geçen gün artan ve devletin bu
desteğinden yoksun olan çiftçi bugün kan ağlamakta, maalesef iktidar
da buna seyirci kalmakta.
Yine,
narenciye üreticilerimize bakıyorum. Narenciye üreticilerimizin de bir
Akdeniz sineği sıkıntısı var. Bunun yanında
narenciye üreticilerimiz Türkiye genelinde 5 milyon kişiye iş
imkânı sağlarken, ton başına 150 lira destekleme
beklediklerini ifade etmekteler ama hâlâ bu destekleme çiftçilerimize
ödenmemiş durumda.
Yine,
Uzak Doğuya ihracat yapmak için çiftçilerimiz ton başı 50 dolar
destek beklemekte, bu da henüz verilmemektedir.
Ben
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum, beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk on beş milletvekiline
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından
sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Bülbül
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, tarım üreticilerine iyi
tarım ve organik tarım desteğinin bu sene ödenmemesi konusunda
Tarım ve Orman Bakanlığına talimat verilip
verilmediğini Maliye ve Hazine Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Benim
sorum Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayraka. Tarım ve
Orman Bakanlığının her sene tarım üreticilerine
verdiği iyi tarım ve organik tarım desteği bu sene
verilmedi. Ağustos ayında belgelerini teslim eden yaklaşık
45 bin çiftçi mağdur edildi. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat
Albayrak Tarım ve Orman Bakanlığına bu konuda, ödenmemesi
konusunda talimat verdi mi, talimat verdiyse niçin verdi? Bunu sormak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Durmuşoğlu
2.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 29 Ekim cumhuriyetin
ilanının 95inci yıl dönümünde Cumhuriyet Bayramını
kutladığına ve İstanbul Havalimanının
açılışına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 95inci yıl dönümünde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere, İstiklal Harbinin tüm kahramanlarını
rahmetle ve minnetle yâd ediyor; 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine doğru emin
adımlarla ilerleyen aziz milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
yürekten kutluyorum.
Tamamlandığında
dünyanın en büyük havalimanı olacak ve açılışına
dünyanın dört bir yanından üst düzey bir katılımın
gerçekleştiği İstanbul Havalimanı, bayram coşkusunu
ikiye katlamıştır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95inci
yıl dönümünün böyle bir eserle taçlandırılması ve
Türkiyenin dünyadaki en önemli transit merkezlerden biri hâline gelmesi tüm
milletimizi gururlandırmıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Biz sadece havalimanı değil, bir zafer anıtı inşa
ediyoruz. ifadesi de bunun net bir göstergesidir. Bu dev projenin her
aşamasında emeği geçen, katkısı olan herkese
teşekkür ediyor, daha nice büyük hedeflere hep birlikte yürüme
temennisiyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı bir kez daha
kutluyorum.
BAŞKAN
Sayın Gürer
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilikte yaşa
takılanların haklarının verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Emeklilikte
yaşa takılanlar konusunda Cumhurbaşkanı kamuoyunu
yanlış bilgilendirmekte ve konuyu çarpıtmaktadır.
Emeklilikte yaşa takılanlar en az yirmi beş yıl
çalışıp prim ödemiş, gün prim sayısını
doldurmuş, işsiz kalınca yaş bekleme nedeniyle iş
bulamayan, hastalandığında sosyal güvenlik kurumlarından
yararlanamayan emekçilerdir. Bu kişiler devlete primini ödemişlerdir.
Nasıl ki bireysel emeklilik sisteminde prim dolunca emekli olunuyorsa
EYTli de devlete düzenli ödediği primini geri istemektedir, yeni bir hak
istememektedir. Yurttaşın hakkını devlet ve iktidar
gasbetmemelidir. Bu bir hak gasbıdır. EYTli primini ödemiş ve
priminin karşılığını istemektedir. Devlet,
primleri doğru yönetmediği ve onların haklarını
başka alanlarda kullandığı için hakkını isteyen
kişileri suçlayamaz. Emeklilikte yaşa takılanların
hakları mutlaka verilmelidir.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Şeker
4.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, İstanbul Havalimanının
açılışına ve ülkenin marka değerini artıran
projelere devam edildiğine ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 95inci yıl dönümünü büyük bir coşku ve gururla
dünyanın en büyüğü olan İstanbul Havalimanının
açılışıyla kutladık. AK PARTİ hükûmetleri olarak,
ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için dur durak
bilmeden çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kendimize 2023,
2053, 2071 gibi hedefler koyarak güçlü Türkiye'nin temellerini
sağlamlaştırdık, sağlamlaştırmaya devam
ediyoruz. Dünyanın en büyük asma köprüleri arasında olan Osman Gazi
Köprüsü, İstanbul Boğazının altından geçen ve 2
kıtayı birbirine bağlayan Avrasya Tüneli ve yine 2
kıtayı birbirine demir yoluyla bağlayan Marmaray,
Boğazın üçüncü gerdanlığını oluşturan Yavuz
Sultan Selim Köprüsü, İstanbul-Ankara, İstanbul-Konya hızlı
tren hatları, Kanal İstanbul ve yine hızlı tren
inşaatlarıyla 81 ilimize üniversite ve havaalanlarının
açılması gibi ülkemizin marka değerini artıran projeler
devam ediyor.
Ülkemizin
vizyon projelerle buluşacağı nice 29 Ekimler yaşamak
dileğiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve
minnetle anıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
5.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 29 Ekim cumhuriyetin
ilanının 95inci yıl dönümünde Cumhuriyet Bayramını
kutladığına ve İstanbul Havalimanının
açılışına ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin
95inci yıl dönümü dün tüm yurtta yapılan törenlerle büyük bir
coşkuyla kutlandı. Bu vesileyle aziz milletimizin Cumhuriyet
Bayramını kutluyor, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere
Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasına ve
cumhuriyetimizin kuruluşuna öncülük eden tüm
kahramanlarımızı tazimle yâd ediyorum.
Dün
cumhuriyetimizin 95inci yılına yakışan bir projenin,
dünyanın en büyüklerinden olan İstanbul Havaalanının
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
tarafından açılışına şahitlik ettik. Ülkemize ve
milletimize hayırlı uğurlu olsun.
Bazı
projeler vardır ki ülkelerin kaderini değiştirir. Cumhuriyet
tarihimizin en büyük projelerinden biri olan İstanbul Havaalanı da bu
potansiyele ve vizyona sahip mega projelerin başında gelmektedir. Bu projeyle
ülkemizin muasır medeniyetler seviyesi üstüne çıkma hedeflerinden
birisi daha gerçeğe dönüşmüştür diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Yaşar
6.-
İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, İstanbul
Havalimanının açılışına ilişkin
açıklaması
SERAP
YAŞAR (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle,
bana söz hakkını devreden İmran Kılıç
Başkanıma çok teşekkür ediyorum.
Dün
mimarisi, inşası, işletmesi ve finansmanıyla Türkiye'nin
yüz akı, dünyada örnek bir proje olan İstanbul Havalimanının
birinci etabı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
açıldı. İlk etabı 90 milyon, tüm etapları
tamamlandığında 150-200 milyon yolcu kapasiteli İstanbul
Havalimanı dünyada eşine az rastlanır bir projedir. Kendi
enerjisini üreten, çevreci ve engelsiz bu dev eserin her birimi
uluslararası standartların üzerinde son teknolojiyle tasarlanıp
inşa edilmiştir.
Eserin
yapıldığı yerin eski hâlini çok iyi bilen bir bölge
milletvekili olarak diyebilirim ki yapılmış olan bu
dünyanın en büyük havalimanıyla sadece atıl ve kötü durumda olan
arazimiz değerlendirilmiş değil, aynı zamanda bölgeye ve
şehre çok büyük bir katma değer
kazandırılmıştır. Yapılmış olan
havalimanı yalnız uçakların inip kalktığı bir yer
değildir; mimarından, mühendisinden, işçisine kadınlı
erkekli 120 bin kişiye istihdam sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Topal
7.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, TBMM Başkanlık Divanının
millet adına Hükûmete kamu ürünlerinde yüzde 10 indirim yapma
çağrısında bulunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hükûmet
enflasyonla mücadele kapsamında özel sektöre çağrı
yapmaktadır. Bu kapsamda, bazı ürünlerde yüzde 10 indirim
yapılmaktadır. Milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hükûmete kamu ürünlerinde yüzde 10 indirim çağrısı yapamaz
mı? Örneğin, halkın bütçesini direkt ilgilendiren elektrik, su,
gaz, toplu ulaşım, hava yolları ücretleri, otoyol, köprü geçişleri
gibi kamuya ait hizmet bedellerinde yapılan zamlar geri alınmasa dahi
Hükûmetin enflasyonla mücadele kapsamında yüzde 10 indirim
yapmasını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı halkımız adına talep etmelidir. Bu, milletimizin,
vekilleri olarak bizlerden beklentisidir. Başkanlık Divanı bu beklentiye
cevap vermelidir.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Sarıbal
8.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, Hatayın Erzin ilçesinde doludan
etkilenen narenciye çiftçisinin mağduriyetine ve Marmarabirlikin,
TARİŞin, Hükûmetin zeytin konusunda tedbir alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Hatay Erzin bölgesinde narenciyenin olduğu alanlarda
ciddi bir dolu yağışıyla
karşılaşmış durumdayız. Bölge çiftçisi ürününü
tamamen kaybetmiş durumda ama yetmez, aynı zamanda borç ödeme durumu
geldiği için büyük bir sıkıntı yaşamaktadır.
Derhâl ve hızlıca, önce doludan kaynaklanan zararın giderilmesi
ve günü gelmiş olan borçların acilen ertelenmesi gerekmektedir.
Çiftçi zor durumdadır.
Yine,
hasat mevsimi gereği zeytin hasadı başladı.
Zeytinyağı üreticileri ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyinin açıklamalarına göre ürün yüzde 35 az olmasına
rağmen ne yazık ki şu anda zeytinin alıcısı yok.
Zeytinin geçmişte alıcısı olan TARİŞ ve
Marmarabirlik de şu anda hemen hemen zeytin almamaktalar. Zeytin ya
dalında ya hasat ediliyor ama ne yazık ki depolarda, ev mahzenlerinde
saklanmakta.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Acilen hem Marmarabirliğin hem TARİŞin hem de
Hükûmetin tedbir alması gerekmektedir.
BAŞKAN
Evet, Sayın Gültekin
9.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, 29 Ekim cumhuriyetin
ilanının 95inci yıl dönümünde Cumhuriyet Bayramını
kutladığına ve İstanbul Havalimanının
açılışına ilişkin açıklaması
SELİM
GÜLTEKİN (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, dün cumhuriyetimizin 95inci yıl dönümünü aziz
milletimizle birlikte kutladık. Birlik, kardeşlik ve beraberlik
içerisinde daha nice yıllara erişmesini de temenni ediyorum.
Dün
aynı zamanda, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün muasır medeniyetler
seviyesinin üstüne çıkma hedeflerinden birisi olan İstanbul
Havalimanının açılışını
gerçekleştirdik. Aziz milletimizin hayallerini gerçeğe
dönüştüren, modern mimarinin bütün detayları ve teknolojinin tüm
imkânları kullanılarak yapılan İstanbul Havalimanı
dünyada ses getirecek önemli bir eserdir. Yüreğimizi coşturan,
sevincimizi katlayan, heyecanımızı artıran böylesine
harikulade bir eser milletimizin onur ve gurur kaynağıdır. Bu
eserin yapımında emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanlarımıza, genel
müdürlerimize, mimarlarımıza, mühendislerimize ve bu eserin isimsiz
kahramanları işçilerimize teşekkür ediyorum.
Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
10.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Tuncelinin Nazımiye ilçesi
kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan Mersinli
hemşehrileri Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel ile Jandarma Uzman
Çavuş Ferruh Dikmene ve bütün şehitlere rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Sarıkamıştan tam yüz dört yıl sonra Tunceli
Nazımiye kırsalında yapılan operasyon sırasında
Mersinli hemşehrilerim Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel ve yine,
Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmen donarak şehit
olmuşlardır.
Bizim
Çukurova çocukları soğuğu pek bilmez, bir kısmı
karı ilk kez askerde görür. Çukurovada hafif bir yel estiğinde
anası Üzerine kalın bir şeyler giy. der ama vatanı,
toprağı iyi bilir bizimkiler. Burada duracaksın.
denildiğinde susar, buz olur; dökülür, kar olur; anıtlaşır,
bayrak olur. Velhasıl bizim çocuklar üşürken ama anasının
ama milletinin ciğerini yakar. Rabbim şehadetlerini kabul eylesin.
Bütün şehitlerimize rahmet diliyorum. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Barut
11.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün hangi
gerekçelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
bağlandığını, iş ve işlemlerin
vatandaşların taleplerini karşılamadaki önemine dikkat
edilip edilmediğini, bu değişikliğin neler getirdiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, parlamenter sistem
kaldırılıp yeni bir sisteme geçilirken bilindiği üzere
Millî Emlak Genel Müdürlüğümüz Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlandığı için sorunları
artarak devam etmiştir. Kurumun tarihî geçmişi, oluşan kurumsal
hafızanın muhafaza edilmesi, personelin iş ve işlemlerdeki
tecrübesi ve halkımıza hızlı, kolay hizmet vermesi için
tekrar Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlanması
gerekmektedir. Osmanlıdan günümüze kadar her dönem Maliye
Bakanlığı bünyesinde görev yapmış köklü bir
kuruluş olan Millî Emlak Genel Müdürlüğü hangi gerekçeler
düşünülerek Maliye Bakanlığından alınıp Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır?
Devlet yönetiminde oluşan kurumsal arşiv, iş ve işlemlerin
vatandaşların taleplerini karşılamadaki önemine dikkat
edilmiş midir? Bu değişiklik illerde, ilçelerde görev yapan
personelin hizmet vermesinde, iş akışında hangi
kolaylıkları ya da zorlukları doğurmuştur? Bu konuda
bir inceleme, değerlendirme yapılmış mıdır? Millî
Emlak Genel Müdürlüğümüzün tekrar eski yapısına
kavuşması için hangi tasarrufta bulunulacaktır?
BAŞKAN
Sayın Kenanoğlu
12.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Millî Eğitim
Bakanının Zaman içerisinde demokrasinin dönüşmesiyle bazı
insanlar başka dersler almak isteyebilir. ifadesi gereği
demokrasinin ülkeye ne zaman geleceğini Millî Eğitim Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Millî Eğitim
Bakanı geçen gün yapmış olduğu açıklamada zorunlu din
dersleriyle ilgili şunu söylemiştir: Zaman içerisinde demokrasinin
dönüşmesiyle bazı insanlar başka dersler almak isteyebilir. Bu
bir devlet politikasıdır ve bununla ilgili milletimizin beklentisi
bizim için önemlidir. Din dersleri, Fetullah Gülenin bu sebeple cennetlik
ilan ettiği Kenan Evran tarafından 80 askerî darbesi sonucunda 82
Anayasasıyla zorunlu hâle getirilmiş ve bir devlet politikası
hâline dönüştürülmüştür. Anayasadaki tek zorunlu derstir. Türkçe,
matematik anayasal zorunlu ders değildir, sadece din dersleri anayasal
zorunlu derstir. Bu ders, Sünni İslam dersi olduğu için
Danıştay ve AİHMce defalarca mahkûm edilmiştir ama bu
mahkeme kararlarının gereği yapılmamıştır.
Sayın Bakan Zaman içerisinde demokrasinin dönüşmesiyle bazı
insanlar başka dersler almak isteyebilir. diyerek hem sorumlu olduğu
bir sorunu zamana bırakmış hem de mevcut yönetim
anlayışının demokratik olmadığını yani
demokrasiyle yönetilmediğimizi itiraf etmiştir. Demokrasi ülkemize ne
zaman gelecek? Bakana soruyorum.
BAŞKAN
Sayın Enginyurt
13.- Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun, fahri Kuran kursu hocalarına,
imam-hatiplere, müezzin-kayyımlara ve Kuran kursu öğreticilerine ne
zaman 4/B kapsamında kadro verileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan, Diyanet İşleri
Başkanlığına son dört yıldır imam-hatip, müezzin
kayyım ve Kuran kursu öğreticileri alınmakta. Bunlar,
bulundukları yerlerde muhtarlar tarafından, kaymakamlar
tarafından her gün üzerlerine gidildikçe sıkıntılar
yaşamaktalar. Dolayısıyla, iyi bir hizmet de verememekteler. Bu
fahri Kuran kursu hocalarımıza, imam-hatiplere, müezzin
kayyımlara ve Kuran kursu öğreticilerine 4/B kapsamında kadro
verilmesini ve ne zaman verileceğini özellikle öğrenmek istiyorum.
İŞKURdan
da imam alma işine son verelim. Diyanet de bu işe bir çekidüzen
verirse hayrımıza olur diye düşünüyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Arkaz
14.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 29 Ekim cumhuriyetin
ilanının 95inci yıl dönümünde cumhuriyetin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ve aziz şehitleri rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
HAYATİ
ARKAZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, dün cumhuriyetimizin 95inci yılını kutladık.
Cumhuriyet Bayramı yurdun her yerinde coşku ve sevinçle
karşılandı. Cumhuriyetin kurucusu, ayrıca ilk
Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve ebediyete
intikal etmiş cumhuriyet kahramanlarımızı, aziz
şehitlerimizi rahmetle anıyor, manevi hatıralarını
hürmetle yâd ediyorum.
Genel
Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Subaşı
15.- Antalya
Milletvekili Hasan Subaşının, turizm politikalarının
turistin sayısal çoğunluğuna endeksli olmaması
gerektiğine ve dünyanın en çok ziyaret edilen kentlerinin
başında gelen Antalyanın hak ettiği payını
alamadığına ilişkin açıklaması
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalya,
doğal güzellikleri, tarihî ve kültürel varlıklarıyla bir turizm
kentidir ve dünyanın en çok ziyaret edilen kentlerinin başında
gelmektedir. Bu yıl 12 milyon civarında turist geldiğinden söz
edilmekte ve yetkililer bununla haklı olarak övünmektedir. Ancak
madalyonun başka bir yüzü daha bulunmaktadır. Bu kadar turistin
akınına uğrayan kentte konkordatolar ilan edilmekte,
çarşıda dükkânlar kapanmakta, lokantalar dâhil birçok esnaf
dükkânını devretmeye çalışmaktadır. Turizm
Bakanının başarılı bir turizmci, iş adamı ve
Antalyalı olması memnuniyet vericidir ama tüm turizm
politikalarımız turistin sayısal çoğunluğuna endeksli
olmamalıdır. Turist sahillerimizde güneşlenip denize girsin,
sembolik bir fiyatla her şey dâhil yesin, içsin, konaklayıp gitsin
politikasını aynen sürdüremeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Dünyada turizm kenti ve sakinlerinden tüm doğal ve
kültürel varlıklarını, en güzel sahil ve koylarını
turizme sunarken payını almayan başka bir örnek yoktur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın
Türkkan, buyurun.
16.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95inci yıl dönümünü tebrik ettiğine, 2016da temeli atılan
İzmit-Kandıra duble yolun hâlâ bitirilemediğine, 27 Ekim
cumartesi günü meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden
Gökkaya ailesine Allahtan rahmet dilediğine ve ölüm yolu olarak
anılan bu yolun bitirilmesi gerektiğine, 30 Ekim Karsın 98inci
kurtuluş yıl dönümünü kutladığına, 29 Ekim Necmettin
Erbakanı 92nci doğum yıl dönümünde rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime, dün başkent Ankarada kutladığımız
cumhuriyetimizin 95inci yılını tebrik ederek başlamak
istiyorum. Yıkılmış bir devletin küllerinden yeni bir Türk
devleti kurup cumhuriyeti bize miras bırakan başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.
Doksan
beş yıllık resepsiyon geleneğimizi Millî Mücadelenin
başkenti Ankaradan yandaş müteahhitlerin şantiyesine
taşımanızı da buradan bir daha esefle kınıyorum.
Dün olduğu gibi bugün de İYİ PARTİ olarak, cumhuriyetimize
karşı içeriden ve dışarıdan yapılan tüm
saldırılara göğsümüzü siper edecek, Türk devletini muasır
medeniyetler seviyesine çıkarma mücadelemizi gündüz oturmadan gece
uyumadan çalışarak sürdüreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmit-Kandıra kara yolunda
geçtiğimiz cumartesi günü yine acı bir trafik kazası
yaşandı. Kandırada otomobil ve cipin
çarpıştığı trafik kazasında Gökkaya ailesinden
aralarında 1i polis memuru olan 4 kişi hayatını kaybetti,
1i bebek 4 kişi de yaralandı. Kazada hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Cumartesi
günü hayatını kaybeden 5 vatandaşımızla beraber bu
yolda son bir buçuk yılda meydana gelen trafik kazalarında ölü
sayısı ne yazık ki 30u buldu. Bu kazalarda 100ün üzerinde
vatandaşımız da yaralandı. 40 kilometrelik bu yolun
adı artık ölüm yolu.
2016
yılında AK PARTİli bakanların, belediye
başkanlarının birlikte temelini attıkları, 2019
yılında biteceği açıklanan İzmit-Kandıra duble
yolu aradan iki buçuk yıl geçmesine rağmen hâlâ bitirilemedi. Ne
Ulaştırma Bakanı ne de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bu
yolun ne zaman biteceğini açıklamıyor. Ölüm yolu ne yazık
ki can almaya devam ediyor. Buradan bütün yetkilileri Kandıra-İzmit
kara yolunu, bu ölüm yolunu bitirme konusunda çalışmaya davet
ediyorum.
Bugün
Kafkasların kilidi, ticaret ve sanatın merkezi Karsın 98inci
kurtuluş yıl dönümündeyiz; kutlu olsun.
Dün,
eski Başbakanımız ve Millî Görüş Hareketinin lideri merhum
Necmettin Erbakanın doğum günüydü. Kendisi devletimize önemli
hizmetlerde bulunmuş önemli bir şahsiyettir. Kendisini rahmetle
anıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akçay, buyurun.
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95inci yıl dönümünün vatan sathında büyük bir coşkuyla idrak
edildiğine, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kurucu
kahramanları rahmetle andığına ve Türkiye Cumhuriyetinin
ilelebet payidar kalacağına, 29 Ekim İstanbul
Havalimanının açılışının hayırlı
olmasını temenni ettiğine, yatırımların önemli
olduğuna ama verimli olması için üretimle desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
tüm vatan sathında büyük bir coşku ve heyecanla cumhuriyetimizin
95inci yıl dönümünü idrak ettik. Mazisi şanlı zaferlerle dolu
büyük Türk milleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında emperyalist
işgal girişimine karşı verdiği istiklal mücadelesinden
başarıyla çıkmıştır. Bu başarı, 29 Ekim
1923te fazilet ve hürriyet rejimi olan cumhuriyetle
taçlanmıştır. Türk milletinin istiklal ve istikbal davası,
sevdası cumhuriyetin ilanıyla yedi düvele ilan edilmiştir.
Aziz
Atatürkün Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun idare olarak
tanımladığı cumhuriyet, bağımsız, medeni,
bir ve bütün olarak yaşama iradesidir. Cumhuriyet, teslimiyete, acziyete
ve esarete verilmiş en kalıcı ve cesur cevaptır. Cumhuriyet
tebaadan vatandaşlığa geçiştir. Cumhuriyet Millî
Mücadelenin millî devletle taçlanmasıdır. Cumhuriyet
bağımsızlıktır, şehit emanetidir. Cumhuriyet
aynı zamanda bir fazilet rejimidir, demokrasiye açılan büyük
kapıdır. Destansı mücadelelerle fikri hür, irfanı hür,
vicdanı hür nesillerin yetişmesini temin eden, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kurucu kahramanları rahmetle, hürmetle
ve minnetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.
Sayın
Başkan, dün İstanbulda dünyanın en büyük havalimanlarından
birisinin açılışına tanıklık ettik.
Adının İstanbul Havalimanı olarak
açıklandığı bu proje Türkiyenin ihtiyacı olan bir
yatırımdı. Bu yatırım hava yolu
taşımacılığında Türkiyeyi dünyanın
zirvesine çıkaracaktır. Bu nedenle yeni havalimanının
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, bu
yatırımda emeğe geçenleri tebrik ve takdir ediyoruz.
Ülkemiz
için taş üzerine taş koyana teşekkür ederiz ancak bu
yatırımların oluşturacağı ekonomik katma
değerin üretimle desteklenmesi gerekir. Yatırımlar önemlidir ama
üretimle desteklendiğinde daha verimli hâle gelecektir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kurtulan
18.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95inci yıl dönümünde Türkiyenin ihtiyacı olanın demokrasi,
adalet, demokratik anayasa olduğuna, demokratik cumhuriyet için Meclisin
rol alması gerektiğine, üçüncü havalimanının işçi
mezarlığına döndüğüne, iş sağlığı
ve güvenliği talep eden 31 kişinin hâlâ tutuklu olduğuna dolayısıyla
orayı bir zafer anıtı olarak değerlendirmenin gerçeğe
uymadığına ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dün cumhuriyetin 95inci yıl dönümüydü. 95inci
yıl dönümünde Türkiyenin ihtiyacı olan demokrasidir, adalettir;
etnik, kültürel ve inançsal tüm halkların güvence altına
alınacağı demokratik bir anayasadır, demokratik bir
cumhuriyet için Meclisin rol almasıdır ancak bu ihtiyaç ortadayken bu
yıl dönümünde AKPnin üçüncü havalimanında yaptığı
ihtişamlı açılış bu ihtiyacı elbette ki
karşılamamakta.
Biz üçüncü havalimanıyla ilgili çok defa soru
önergesi, araştırma önergesi verdik, konuşmalar yaptık.
Oranın bir işçi mezarlığına döndüğünü, orada
doğa katliamının yaşandığını,
oranın âdeta bir rant merkezine, rant alanına dönüştüğünü
hepimiz biliyoruz. Resmî rakamlara göre 30, ancak şantiyede
çalışan işçilerin beyanlarına, açıklamalarına
göre yüzlerce insanın, işçinin hayatını kaybettiği
söyleniyor. Açılıştan bir gün önce bile 1 işçi yüksekten
düşerek hayatını kaybetti, hâlâ o işçinin kim olduğunu
bilmiyoruz.
600 işçi insanca yaşam koşullarında
çalışmak için, iş sağlığı ve iş
güvenliğini talep ettikleri için gözaltına alındılar.
Aralarında sendika başkanları, yöneticilerinin de olduğu 31
kişi hâlâ tutuklu. Dolayısıyla, orası bu durumdayken
orayı bir zafer anıtı olarak değerlendirmek bu gerçeğe
uymuyor, bunu karşılamıyor; bizce orası olsa olsa
işçilerin anısına yapılacak bir mezarlık
anıtıdır.
Teşekkür ediyorum.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Vicdan,
vicdan!
BAŞKAN Sayın Özel
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95inci
yıl dönümünü kutladıklarına, bir geleneği yıkmaya
çalışarak cumhuriyet resepsiyonunu İstanbulda kutlama
kararı alanların maksadının
anlaşıldığına, İstanbul Havalimanının
açılışına ve dünya liderliğine soyunanlara 29 Ekim
1923te zaferini taçlandıran Türkiye'nin tek dünya liderinin önünde
saygıyla eğilerek meydan okuduklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Cumhuriyetin 95inci kuruluş yıl dönümünü dün
kutladık. Cumhuriyetin ilkelerine, devrimlerine, değerlerine, ideallerine
sıkı sıkıya bağlıyız. Cumhuriyetimizin
kazanımlarını yok etmeye çalışanlar, kurucu kadrolarla
kavgalı olanlar bilmelidir ki ilk günkü inançla cumhuriyetimizi gerekirse
canımız pahasına korumayı sürdüreceğiz. Rejime
kasteden bir Anayasa değişikliğinden aldıkları güçle
rejimi aşındırabilmek için Ankarayı bırakıp bir
geleneği yıkmaya çalışarak cumhuriyet resepsiyonunu
İstanbulda kutlama kararı alanların maksadını
milletimiz, halkımız gayet iyi anlamıştır. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz bu resepsiyonun İstanbulda
yapılmış olmasına da, bu resepsiyona davet edilen çok
sayıda üçüncü dünya ülkesinin lideriyle birlikte yapılmış
olan havalimanı açılışında sarf edilen dile de
Türkiye
için, halkımız için yapılacak olan her türlü
yatırımı desteklememize rağmen 24 Haziran seçimlerinden
önce tamamen iktidarın şahsileştirildiğinin bir göstergesi
olarak şov amaçlı bir mini açılış yapıp, sadece 5
kalkış, 5 inişle devam edecek olan bir süreci dün
açılışmış gibi başlatıp bu
toplantıyı gerçekleştirebilmek için çalışma ve zaman
baskısıyla çok sayıda işçinin iş cinayetinde
hayatını kaybetmesine sebebiyet verenler Türkiyenin göğsünü
kabartmamakta, gerçek anlamda adalet duygusu önünde ve vicdan önünde mahkûm
olmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Biz iktidarın birileri için şahsileştirilmesine,
yatırımların bir partiye mal edilmesine, devletin görevlilerinin
devletin işleri yerine bir partinin çıkarları doğrultusunda
faaliyete zorlanmasına itiraz ediyoruz, buna şerhimizi tarih önünde
koyuyoruz.
Bu
havalimanı Limak-Kolin-Cengiz-MAPA ve Kalyondan oluşan, adı
İGA olan, daha dün, Cumhurbaşkanının ifadelerinin aksine,
Sayıştay raporundan aynen aktaracak olursak, 6 milyar 300 milyon avro
tutarında gelir garantisi verilen ve milletin menfaatlerinden önce
yandaşın menfaatlerini gözeten bir yatırıma
dönüşmüştür. Sayın Cumhurbaşkanı bugün
yaptığı grup konuşmasında Hafızayıbeşer
nisyanla maluldür. derken biz kendisine 24 Haziran seçimleri öncesinde Bu
havaalanının adı niçin Atatürk olmasın? diye kendi
sorduğu soruyu hatırlatırız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle efendim.
BAŞKAN
Açalım arkadaşlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Geçmişte kendi ifadesiyle Niçin buranın adı
Atatürk olmasın? sorusunun cevabını Sayın Recep Tayyip
Erdoğandan sorarız. Ve şunu söyleriz: Oranın
adını İstanbul koyarak Atatürk koymamayı, Atatürk
Havalimanının günü geldiğinde sivil uçuşlara
kapatıldığı zaman bütün dünyada Atatürk adı yerine
bir başka ismin telaffuz edilmesine olan gayretinizi görürüz. Ama
yolsuzluklar, yandaş kayırmaları ve işçi kanı üzerine
kurulmuş, doğa katliamı yapan o havalimanının
adının da Atatürk olmaması son derece hayırlı
olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar) Oranın
isminin Atatürk olması değil, Atatürk isminin gerçekten
yaşatılmasına, Atatürkün devrimlerini gerçekten tanıyan,
onu aşındırmak yerine onu sahiplenen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle
BAŞKAN
Açalım arkadaşlar.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sakin, sakin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Cumhuriyetin kurucu kadrolarını
şeytanlaştırmak değil, onları anlayan, özümseyen,
anlatmaya çalışan liderler saygı toplarlar. Etrafına üçüncü
dünya ülkelerinin liderlerini toplayıp oraya topladığı
kalabalıklar üzerinden yandaşlaştırdığı
gazetelerin, zenginleştirdiği şirketlerin
alkışıyla dünya liderliğine soyunanlara 29 Ekim 1923te zaferini
taçlandıran Türkiye'nin tek dünya liderinin önünde saygıyla
eğilerek meydan okuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
20.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın 29 Ekim cumhuriyetin
ilanının 95inci yıl dönümünü kutladığına,
cumhuriyetin doksan beş yıllık tarihinin gözden geçirilmesi
gereken derslerle dolu olduğuna, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta
olmak üzere şehitleri rahmetle andığına, 29 Ekim Necmettin
Erbakanı 92nci doğum yıl dönümünde minnetle yâd ettiğine,
29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftasına ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Özelin bu üst perdeden girişine ne tonda
ne diyeceğimi de bilemedim ama kendisine o havalimanında
karşılaşırsak bir çift lafım olacak sonra.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Orası sadece AK PARTİlilere ait olacaksa
bilelim, biz de gitmeyelim o zaman.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstiklale
sevdalı milletimiz istiklal savaşlarının başında
gelen Kurtuluş Savaşından sonra gecikmeksizin ilan ettiği
cumhuriyetle egemenliğin kayıt şartsız kendine ait
olduğunu dünyaya deklare etmiş ve bunu en değişmez kaide
olarak kabul etmiştir. Bir taraftan cumhuriyetimizin 95inci
yılını kutluyor olmamızın coşkusunu yaşarken
diğer taraftan da bu asırlardır süren devlet olma bilincinin
omuzlarımıza yüklemiş olduğu tarihî misyonun
farkındayız.
Sayın
Başkan, tarih demek birikim demektir. Tarih felsefecilerinin insan ve
devletlerin geçmişten ders almamalarının onların
geleceğindeki en büyük gölge olduğundan bahsettiğini biliyoruz.
Bu minvalde cumhuriyetimizin doksan beş yıllık tarihi,
attığımız her adımda kendimizi gözden geçirmemiz
gereken derslerle doludur. Cumhuriyetimizin bu birikim ve tecrübesinin her daim
yolumuza ışık tutacak olması biz ve sonraki nesillerin en
büyük talihidir. Bu duygularla, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk başta olmak üzere bu toprakları bizlere vatan kılan tüm
şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve minnetle anmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet felsefesi
demişken, son günlerde sosyal medyada sözüm ona aydın olduğu
ifade edilen bir zavallının hezeyanları çok sıklıkla
dönmekte. Derdim kendisini ciddiye almak değil ama bu zihniyetteki az
sayıdaki insana bir çift sözüm var: Cumhuriyet
aşağılık kompleksi olanların omuzlarında
yükselmez, cumhuriyetin mimarları da savunucuları da rövanşist
bir tavır içerisinde bulunmamıştır, bulunmazlar. Cumhuriyet
bu tip dinozor kadrolarla ancak tarih öncesi karanlığa geri
dönebilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Nefret, kin kusan bu dinozorların
yarınımız Türkiyesine katacakları hiçbir şey
kalmamıştır. Bu kimseler cumhuriyeti bir imtiyaz, halkı
komutlarına göre şekillendirebilecekleri bir yazılım sanmış
gafillerdir ve cahillerdir. Cumhurun ortak irfanı bunların da
ıslahına vesile olacaktır. Ben tekrar cumhuriyetimizin 95inci
yılını kutlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, dün Türk siyasetinde
ezberleri bozmuş, rotayı değiştirmiş, siyasetimize
yeni ufuklar açmış kıymetli büyüğümüz Necmettin Erbakan
Hocamızın da doğum günüydü. Duruş ve mülahazalarıyla
Türk siyasi hayatının en gözde figürlerinden olan Erbakan
Hocamızı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletimizin veren eli, şefkat
dolu yüreğinin ete kemiğe bürünmüş hâli olan
Kızılayımızın bugün gerek ülkemizde gerekse de
dünyanın dört bir yanında yaralara merhem olmaya devam ettiğine
şahitlik ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Son cümle...
BAŞKAN
Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bu hafta Kızılay Haftası. Bu vesileyle bütün
Kızılay çalışan ve gönüllülerinin Kızılay
Haftasını kutluyorum, tüm milletimize tekrar selamlar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, müsaadenizle bir dakika söz
talep ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Daha yeni bitti Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, zaten sizin ifadenizin
BAŞKAN
Niçin?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Turan ifadelerinde bana dönerek O
havalimanında karşılaşırsak size
hatırlatırım. dedi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Espri yapmayalım mı Sayın Başkan?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) O konuda bir dakika
Dilerseniz buradan da kayda geçiririm de
BAŞKAN
Buyurun, buyurun Sayın Özel.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Kullanacak mı o kadar laftan sonra Sayın
Başkanım?
BAŞKAN
Yerinizden buyurun.
21.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Turan biraz önce O
havalimanında karşılaşırsak
hatırlatırım. dedi. O havalimanı herkesin vergileriyle
yapılan bir havalimanı. Bu tip durumlar bu çatının
altında çok oldu ve cevapları da hep verildi. Biz buradan rahmetli
Kamer Gençi hatırlayalım. Bülent Turan gibi birisi devletin
yatırımlarını bir partiye, bir şahsa indirgeyince
Dönüp de sorun bakalım Tayyip Beye, Emine Hanımın
bileziklerini mi satıp yapmış o havalimanını? diye
soruyordu. Şimdi soruyoruz: Eşlerinizin bilezikleriyle, sünnette
takılan altınları mı bozdurup yaptınız, yoksa
bütün emekçilerin alnının teriyle verdikleri vergileri o beş
tane firmaya peşkeş çekerek mi yaptınız? Önce bunun
hesabını verin. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
22.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, demokratik kültürün
takılmayı, eleştiriyi içinde barındırması
lazım. Az önce üst perdeden çok ağır ifadelerle
yatırıma olmayacak laflar ifade edildi. Oysa bu yatırım,
doksan beş yıllık cumhuriyetimizin taçlanması için büyük
bir örnek olarak dün hepimizin gururla şahitlik ettiği bir
yatırım hâline geldi. Dünyanın en büyük havalimanından
bahsediyoruz; ufak tefek bir yoldan, çeşmeden, okuldan değil. Dünyada
iddiası olan bir yeni süreçten bahsediyoruz. Ulaşımda Türkiye
çağ atlayacak diyoruz, ulaşımda hava yollarıyla ilgili
dünyada farklı bir yere geçeceğiz diyoruz. Dolayısıyla dön
babam dön aynı tarzdaki eleştirilerle, altı boş olan
iddialarla bu yaklaşımın doğru olmadığı
kanaatindeyiz. Ben diyorum ki bu kadar fazla itham, bu kadar fazla yersiz
söylem varsa, ben olsam bunları söyleyen, o havalimanına gitmem. Bu
ülkenin tabii ki vergileriyle, tabii ki şeffaf ihaleleriyle yapılan
bu yatırım hepimizin baş tacı, hepimizin
kullanacağı bir sistem ama iftira atmak, itham etmek, olmayacak
meseleleri gündeme getirmek hiç kimseye fayda sağlamaz diye
düşünüyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, tutanağa geçsin.
Sürem
yetmedi az önce, Necmettin Erbakan Hocaya rahmet diliyoruz.
Bülent
Turanın bu ifadeleriyle hem Necmettin Erbakanı analım hem de
Takılmak gerekir. dedi ya, Necmettin Erbakanın selamlamasıyla
Bülent Turanın şahsında iktidar partisi grubunu
selamlayalım: Sizi gidi faizciler sizi, sizi gidi faizciler sizi! (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Çamur yapma, çamur yapma!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bitirelim artık Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, espri baş tacı ama çok
güzel bir espri olmadı. Sayın Erbakan Hocamızın
hayatı boyunca CHPyle ilgili söylediklerini saymaya kalksak herhâlde bu
hafta yetmez diye düşünüyorum. Hadi oradan! diyorum Hocanın
ifadesiyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Arkadaşlar, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 30-31 Ekim 2018
tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilecek
olan Parlamenterler ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: İnsan Ticareti
ve Göçmen Kaçakçılığında Çok Disiplinli
Yaklaşımlar konulu üst düzey konferansa katılıcak heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/52)
26/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
30-31
Ekim 2018 tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de
gerçekleştirilecek olan Parlamenterler ve Sürdürülebilir Kalkınma
Hedefleri: İnsan Ticareti ve Göçmen Kaçakçılığında Çok
Disiplinli Yaklaşımlar konulu üst düzey konferansa katılım
sağlanması hususu, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 tarihli 7'nci
birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Pakize
Mutlu Aydemir (Balıkesir)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Sırbistan Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sayın Zarko Obradovic'in vaki davetine icabetle
Sırbistan'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/53)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
26/10/2018
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
bir heyetin Sırbistan Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sayın Zarko Obradovic'in vaki davetine icabetle
Sırbistan'a resmî ziyaret yapması öngörülmektedir.
Anılan
heyetin söz konusu Sırbistan ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup
Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, hipotermi
tanısı konularak hayatlarını kaybettikleri açıklanan
Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel ile Jandarma Uzman Çavuş Ferruh
Dikmenin şehit olduğu olayın detaylarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla 30/10/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
30/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/10/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli
Milletvekili ve İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan
tarafından, hipotermi tanısı konularak hayatlarını
kaybettikleri açıklanan şehitlerimiz jandarma uzman çavuş
Asım Türkel ve jandarma uzman çavuş Ferruh Dikmenin şehit
olduğu olayın detaylarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla 30/10/2018 tarihinde (022
numaralı araştırma önergemiz) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak, görüşmelerinin 30/10/2018 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurun
Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sene 2018 ve lider ülke Türkiyede ekim
ayında donarak şehit olan 2 askerle ilgili olarak araştırma
önergesi veriyoruz biz. Olayın vahametini daha başından
açıklayayım önce: Ekim ayı, sene 2018, donarak şehit olan 2
Türk askeri. Tuncelide geçtiğimiz cuma günü donarak şehit
olduğu açıklanan 2 Mehmetçikimizi kaybettiğimizi olayın
detaylarıyla incelenmesi ve araştırılması
amacıyla Meclis grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergesi
hakkında da ben söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
1914
yılında bu ulusun bağrı, Sarıkamışta
makbere sığmaz bir şekilde yanmıştı. Tam yüz dört
yıl sonra yani bir asır sonra, vatan için çarpan yürekler yine
soğuğun ateşiyle yandı. 2018 yılının Türkiye
Cumhuriyeti devletini tam yüz dört yıl öncesine götürdünüz, yüz dört
yıl öncesine gitti. Millî hafızamızda büyük bir acı olarak
yer alan, ciğerlerimizi yakan, 1914 yılında Karsı
Ruslardan geri almak için harekâta katılan binlerce askerimizin
Sarıkamışta donarak ölmesini aklına getirmeden
yapamıyor insan.
Değerli
arkadaşlar, Jandarma Özel Harekât timi olarak görev yapan Jandarma Uzman
Çavuş Asım Türkel ve Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmen, 26 Ekim
2018 Cuma günü saat 18.30 sıralarında hava şartlarının
yağışlı ve soğuk olması sebebiyle hipotermi
tanısı konularak şehit olmuş yani bu 2 Mehmetçikimiz
donarak hayatlarını kaybetmiş. Bu bilgiyi, Jandarma Genel
Komutanlığı kamuoyuna duyuruyor.
Çoğunlukla
yağış olan ve hava muhalefetinin sıklıkla
yaşandığı bir bölgede, teröristlerle mücadele etmek üzere
operasyona gönderilen Mehmetçiklerimizin bu şekilde hayatını
kaybetmesi bizi üzdüğü kadar, bazı soru işaretlerini de
zihnimizde bırakmıştır. Neden zihnimizde soru
işaretleri var? Acaba Jandarma Özel Harekât timi olan bu askerlerimizin
tüm tedbirler alınarak operasyona gönderilmeleri gerekirken bu tedbirler
alınmış mıdır? Tunceli Valiliğinden yapılan
açıklamada, teröristlerle mücadele harekât kapsamında 2.300 metre
rakımlı Nazımiye kırsalında sadece helikopter
faaliyetiyle yaya olarak gidilebilen bölgeye, mevsim koşullarına
uygun tam teçhizatlı 12 kişiden oluşan timimizin 22 Ekim 2018
tarihinde helikopterle indirildiği ifade edilmiştir. Pusu faaliyeti
icra edilen timimizin ani gelişen olumsuz hava koşullarından
etkilenmesi sebebiyle 26 Ekim 2018 tarihinde geri çekilmesi talimatı
verildiği ancak helikopterin defaatle bölgeye ulaşmaya teşebbüs
etmesine ve muhtelif tehlikeler atlatmasına rağmen görüş
mesafesinin kısıtlı olması, olumsuz hava
koşulları ve sarp arazi yapısı nedeniyle havadan tahliyenin
gerçekleşemediği ifade edilmiştir. Bu nedenlerle, karadan
ulaşılan tim personeline ilk müdahalenin
yapıldığı, 2 kahraman evladımızın hipotermi
tanısıyla Tunceli Devlet Hastanesine sevkinin
gerçekleştirildiği ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen
şehit oldukları belirtilmiştir. Bu açıklamalar tatmin edici
değildir. Bize göre 2 Mehmetçiğimizin şehit olmasında ihmal
değil ihmaller zinciri vardır arkadaşlar. İçişleri
Bakanı Sayın Süleyman Soylu ne zaman bir şehit olsa soluğu
onun ailesinin evinde alıyor, taziye ziyaretine gidiyor. Böylece, ya
kendini tatmin ediyor ya da tribünlere oynuyor, onu ben bilemiyorum.
Vefalı olmak tabii ki güzel, tabii ki Sayın Bakan önce, terörle ve
teröristlerle mücadele eden askerlerimizin evine gidecek ama öncelikle, neden
donarak öldüğünü açıklamak zorunda. Herkesin vicdanı bir nebze
de olsa rahat etmeli bu konuda.
Siz
açıklığa kavuşturamıyorsanız izin verin,
önergemize destek verin, araştırma komisyonu kuralım ve bu
olayı Meclisin araştırmasına izin verelim. Biz bu işin
peşini bırakmaya niyetli değiliz. Bu iki askerin ihmaller
yüzünden şehit olmasının acısını yüreğimizde
hissediyoruz. Olayın üstünü örtseniz de peşini
bırakmayacağız, kapatsanız da kapatmayacağız.
Türkiye Cumhuriyeti devleti
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, ilave süre vermeyeyim, siz hemen bitirin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Toparlıyorum, sadece bir sayfam kaldı.
BAŞKAN
Tamam, bitirin lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Efendim, Sayın Grup Başkan Vekiline de vermezsek kime
vereceğiz bir dakika ilave süreyi?
BAŞKAN
Grup başkan vekili sıfatıyla konuşmuyor, öneri sahibi
olarak konuşuyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, fark etmez Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, başka öneride grup başkan vekili konuşmayacak ki.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Grup önerisini anlatıyor efendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Başkana baskı yapmayalım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır
Geçen hafta, Levent Gökün yönettiği oturumda
birer dakikaları onar onar kullanırken iyiydi iktidar partisi grubu.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Takdir zatıalinizin Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu efendim? O zaman
kullanmasınlar.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Müsaade
edin, ben karar vereyim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bizce mahzuru yok, takdir sizin.
BAŞKAN
Levent Bey şu anda yönetmiyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Muhalefetin bütün Meclis başkan vekilleri bol bol verdi,
kullandılar. Böyle şey mi olur?
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen, tamam
Buna ben karar vereceğim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Özgür Bey, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Allah Allah! Siz mi yönetiyorsunuz, Levent Bey mi yönetiyor? Nedir yani?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır ama efendim, bu kadar da olur mu?
BAŞKAN
Ben karar veriyorum, tamam.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bütün hafta kullanmasınlar o zaman.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, ilave süre vermeyeceğim, lütfen tamamlayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) İlave süre vermiyor musunuz?
BAŞKAN
Hayır, lütfen
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Kesiyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Böyle şey mi olur Sayın Başkan?
BAŞKAN
Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekili İsmail Özdemir
Buyurun
Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bu akşam da zor bitirirsiniz bu kanunu Sayın
Başkan.
Sözlerimizin
tamamı geri alınmıştır.
Arz
ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Olacak şey değil ya!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Oldu mu efendim?
BAŞKAN
Buyurun.
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tunceli ilimizde donarak şehit olan
askerlerimiz hakkında verilen önergeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi en
derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, vatan müdafaası için şehit olan Uzman Çavuş
Asım Türkel ve Uzman Çavuş Ferruh Dikmenle birlikte tüm
şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Onların ebedî
mekânı inanıyoruz ve iman ediyoruz ki zaten cennettir. Dilerim,
Rabbimiz bizleri de onlara layık kılsın.
Yaşadığımız
acı şüphe yok ki derin ve büyüktür. Tam da bu noktada dikkatinizi
şu mısralara çekmek istiyorum: Aziziye baba yurdu/Kafkaslara tabya
kurdu/Benim korkum düşman değil/Kara kışa kurban verdi.
Bundan yüz dört yıl önce dört oğlunu birden cephe hattı olan
Allahuekber Dağlarında donmaları sebebiyle şehit veren ve
evdeki bir sakat oğluyla dul başına kalan Kayseri ilinin
Pınarbaşı ilçesi Kayabaşı eski adıyla Sindel-
köyünden, yöre sakinlerinin Kara Zala dedikleri bir Türk anası
evlatlarının ardından yaktığı ağıtta
söylediği bu sözlerle hem kendisinin hem de milletimizin yüreğine
düşen kor acıyı böyle tarif etmişti. Görünen o ki aradan
geçen bunca yıldan sonra benzer bir acıyı tekrar
yaşıyoruz. Askerliğin vatan için sadece düşman unsurlara
karşı verilen çetin bir mücadele olmayıp aynı zamanda
tabiata karşı da verilen üstün bir gayret ve uyum çabasını
kapsadığı açıktır.
Tuncelinin
Nazımiye ilçesi Sarıbudak köyü kırsalında operasyon yürüten
Jandarma Özel Harekât timimiz de ağır hava şartlarında,
Türkiyenin millî birlik ve bütünlüğünün korunması için üstün bir
gayret sergilemiştir. Ne var ki askerî birliğimizin görevini
icrası sırasında karşılaşılan soğuk
beraberinde acıyı da getirmiştir. Bu şartlar altında göreve
çıkan askerlerimizin vazifelerini başarıyla ifa etmeleri için
gerekli donanıma eksiksiz bir şekilde sahip olma zorunluluğu
karşımızda durmaktadır. Bu anlamda, kamuoyuna ilgili
kurumlarca yapılacak sağlıklı ve kapsamlı
bilgilendirmelerin oldukça önemli olduğu mevcut koşullar
itibarıyla ortadadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin gelişen
şartlar sebebiyle iaşe ve ikmal imkânlarının da
arttığını kamuoyuna yansıyan bilgilerle beraber biliyor
ve gururlanıyoruz. Hiç şüphe yok ki her bir Türk komutanı
taşıdığı vazifenin ağırlığı
ve sorumluluğunun farkındadır ve kendi hayatını
evladı olarak bildiği askerlerinden sonra görür. Gelinen noktada Türk
Silahlı Kuvvetlerini töhmet ve zan altında bırakacak
açıklamalardan kaçınılması, terörle mücadelenin
kararlılıkla sürdüğü böylesi bir dönemde oldukça önemlidir.
Acı bizimdir ancak düşmanı da sevindirecek değiliz,
olamayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
ÖZDEMİR (Devamla) Daha fazla kenetlenme ve birlik duruşunu
yansıtma sorumluluğu taşıyoruz.
Diğer
yandan, aynı olayın benzerinin yaşanmaması için gerekli
soruşturmaların doğru ve sağlıklı biçimde
şeffaf olarak yapılması da elzemdir. Bu vesileyle, sözlerime son
verirken şehitlerimize bir kez daha Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor,
Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneri
üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı
Milletvekili Abdullah Koç.
Buyurun
Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle donarak hayatını kaybeden
askerlere rahmet, acılı ailelerine
başsağlığı diliyoruz.
Orada
2 genç insan donarak hayatını kaybetmiştir. Dersim Valisi hamasi
duygularla Orada kim varsa hepsini öldüreceğiz. gibi açıklamalarda
bulunuyor. Keza İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı da
aynı düşünceleri dile getiriyorlar. Oysa bu olayın sorumlusu kim
veya kimlerdir? Olayla ilgili kimlerin sorumluluğu var ve bundan sonra
neler yapılacağı üzerinde açıklama yapılması gerekmektedir.
Dersimde donarak ölen askerlerle ilgili olan kısım, savaş
politikalarımızın kurbanı olan yoksul çocuklardır.
Donarak ölen gariban askerler ısrarla sürdürülmek istenen
savaşın kurbanlarıdır.
Bakın,
neredeyse her hafta en az bir zorunlu askerin intihar ettiği hususu
kamuoyuna yansımaktadır. Ancak cezasızlık politikası
bürokrasi tarafından, iktidar tarafından kamuoyunun tüm
kurumlarına öylesine sirayet etmiş ki âdeta yetkililere bir ödül, halka
ise sindirme aracı olarak sunulmaktadır. Bakın, yalnızca
2002den 2018 yılına kadar intihar ettiği iddia edilen zorunlu
asker sayısı 2.500 kişidir, üstelik bu sayı dönemin Savunma
Bakanlığı verilerine dayanmaktadır.
Gerek
Dersimde donarak yaşamını yitiren askerlere, gerek yine son
dönemlerde zorunlu askerlerin şüpheli intiharlarına ilişkin
etkin kovuşturma ve soruşturma yürütülmesine şüpheyle
yaklaşılmaktadır. Bu konuyla ilgili araştırma önergesi
ve çok sayıda soru önergesi vermiş bir siyasi partiyiz. Bu durumu
ısrarla sürdürmeye çalışan cezasızlık olgusu da
eklenince kötü muameleye dair caydırıcılık durumu da
ortadan kaybolmaktadır. Sonuç itibarıyla hukukun üstünlüğü ve
yaşam hakkının kutsallığı ilkesinden hareketle
kışlalarda intihar ve cinayet başta olmak üzere insan
yaşamını hiçe sayan soruşturma ve davaların takipçisi
olacağımızı ısrarla belirtmek isteriz.
Saygılarımızla.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Çelebi.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Genç cumhuriyetin 95inci
yılını kutluyorum. Cumhuriyetimiz dünden bugüne
inandığımız değerler uğruna yitirdiğimiz
kahramanların üzerinde yükselmiştir.
Yine şehitlerimiz var. Şehitlerimize
Allahtan rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı
diliyorum. Onlar dondu, bizim yüreklerimiz yandı. Olayı genel
hatlarıyla incelediğimizde, evet, dünyanın en iyi
pilotlarına sahibiz, orada uçanlar benim arkadaşlarım, birliğimi
iyi biliyorum. Oraya inememişlerse gerçekten şartların
zorluğundandır, buna söyleyecek sözüm yok. Ama hava
şartlarının kötüleşeceğini takip etmek, o riski hesap
etmek onları oraya gönderen komutanların sorumluluğundadır.
Bundan kaçış olmaz. Burada ihmal, tedbirsizlik ve öngörüsüzlük
olduğunu düşünüyorum. Olay tüm boyutlarıyla incelenmeli; emir
komuta durumu, operasyonun zamanlaması, personelin eğitim durumu
detaylarıyla incelenmelidir. Halkımız soruyor: Helikopter
inemedi, ekipmanlar da yeterliydi, ee, bu vatan evlatları o zaman niye
şehit oldu? Bakan Soylu, bugün Sorumluluğumuzu hissediyoruz.
demiş. Keşke biz de hissetsek, keşke millet de hissetse.
Hollandanın Birleşmiş Milletlerde görevli 2 askeri Malide
öldü, Hollanda Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı hemen
istifa etti. İşte böyle, hissetme böyle olur. Hissetme nasıl
olur biliyor musunuz? Kumpaslarla ordunun belkemiği
kırıldığında, terörle mücadele eden en
savaşçı komutanlar içeri alındığında ses
çıkarmakla olur. O sesi çıkaran da Cumhuriyet Halk Partisidir.
Terörle mücadele edenlere telefon açtı mı
Kılıçdaroğlu? diyor Sayın Bakan. Evet açtı ve aileden
şunu öğrendi: Aile şehit oğlunun haberini Mezarlıklar
Müdürlüğünden öğrendi. Böyle bir travmayı yaşatmaya ne
hakkınız var? Sayın Bakan, siz Zekeriya Öze övgüler düzerken
CHPnin Genel Başkanı tam beş sene evvel bugün 30 Ekim 2013te
neredeydi biliyor musunuz? Ordunun kumpaslarla içeri atılan, telefonuna
sehven terörist numaraları eklenen bir teğmeni vardı, o bendim
ve cezaevinde evlenmiştim, oraya geldi, benim nikâh şahidim oldu ve
gözyaşı döktü orada. (CHP sıralarından alkışlar)
Orada şu konuşmayı yapmıştı: Neden burada
olduğunuzu biliyoruz; onurlu, yurtsever, yürekli subaylar olduğunuz
için, vatanınıza aşkla bağlı olduğunuz için
buradasınız. Hep birlikte mücadele edeceğiz. demişti.
Kitabımda da yazar bu. İşte, orduya sahip çıkmak bu!
İşte, hissetmek bu! Silivride orduyu çakallar boğarken
neredeydiniz? O zaman biz Türk Silahlı Kuvvetleri mahkeme
salonlarına sığmaz. diyorduk. Ali Tatar onur intiharıyla
Hakka yürüdü, ailesini aradınız mı, selasını duydunuz
mu, kulak verdiniz mi? Eğer Ali Tatarın selasına kulak
verseydiniz 15 Temmuzdaki selaları zaten duymayacaktınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Sosyal medyadan terörle mücadele olmaz. demiş ama
oradan beni FETÖcü olmakla itham etmiş. Sonra, tabii, arşiv
affetmedi.
Sayın Bakan, siz 2011de Zaman gazetesine
Siyasetsiz hayat, oh ne rahat! diye röportaj verirken, ben, Siirtte, çelik
yeleğimle, o terörle mücadele bölgesinde uçuş yapıyordum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç.
Buyurun Sayın Güvenç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, şehitlerimize
Cenab-ı Hakktan rahmet diliyorum. Şu an itibarıyla bile, gerek
yurt içinde gerek yurt dışında, kahramanca, teröre
karşı mücadele eden güvenlik güçlerimize Allahtan yardım
diliyorum.
Acı bir olayı konuşuyoruz, üzüntümüz
elbette derin ve doğru tahlil edilmesi gereken bir konu. Sözlerimin gene
başında ifade etmeliyim ki, gerek yargı mercileri gerek idari
makamlar konunun tümüyle aydınlatılması için soruşturmaya
başlamıştır ve soruşturma yürütülmektedir, ayrıca
müfettişler de görevlendirilmiştir. Gene bilinmesi gerekir ki, ülke
düşmanları bu olay üzerinden, sosyal medyada, konuyla ilgisi olmayan
fotoğrafları ve videoları paylaşmışlardır.
Bunların hiçbirinin aslı, astarı yoktur, tamamıyla hayal
mahsulüdür, güvenlik güçlerimizin moralini bozmaya yöneliktir.
Değerli arkadaşlar, Tuncelide olan
olayları tam anlayabilmek için, Tunceli kırsalının terör
örgütleri bakımından ne anlama geldiğini iyi bilmek gerekir.
Tunceli kırsalı, yaklaşık otuz beş yıldır,
terör örgütlerinin cirit attığı, hatta aşırı sol
örgütler ile bölücü terör örgütünün alan hakimiyeti sağlamak için
birbiriyle çatıştığı bir alandır. Ve gene
maalesef burada ifade etmek zorundayız ki geçmiş dönemlerde teknik
yetersizlik ve ağır kış şartları
dolayısıyla bölgede operasyonlar yapılamamış
kış aylarında; dolayısıyla kış
aylarında burası üslenme bölgesi olmuş, eğitimlerini burada
kış aylarında yapan örgütler ise yaz aylarında
şehirlerimizi kana bulamışlardır.
Gene hamdederek ifade etmek istiyorum ki son dönemde
gerek teknolojik yenilikler gerek siyasi iradenin güçlü bir şekilde teröre
karşı ortaya konulması sonucu on iki ay kesintisiz, ülkemizin
her yerinde terör örgütleriyle mücadele edilmektedir; kış
aylarında da onlara nefes aldırılmamaktadır ama işin
doğası gereği çok zor bir mücadele yürütüyoruz. Bakın, 2017
yılından bugüne kadar Tunceli kırsalında -21 orta büyüklükte-
9.493 operasyon yapılmış ve bölgede bölücü terör örgütüne mensup
216 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Ve Allaha hamdolsun, 2017
yılında sadece 2 şehidimiz olmuş; 2018de ise 26 Ekimdeki
elim olayda 2 şehit vermiş bulunmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, terör örgütü Tunceli kırsalında da eskisi gibi
barınma imkânı kalmadığı için ekim ayının
başında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Müsaade edin tabii, verin Sayın Başkan, tabii
verin.
BAŞKAN
Efendim?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Müsaade verin.
BAŞKAN
Niye suizan yapıyorsunuz Sayın Türkkan?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Konuşsun efendim.
CELALETTİN
GÜVENÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Ben daha bir beyanda bulunmadım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ben ricada bulundum.
BAŞKAN
- Suizan yapıyorsunuz yani siz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ben ricada bulundum.
BAŞKAN
- Baştan, ön fikirli, peşin fikirlisiniz.
Değerli
arkadaşlar, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, PKKnın silahla, bombayla
askeri öldürdüğü bir dönemde iktidarımız da ihmalle askerimizi
şehit etmiştir; bunu da burada tescil ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye
sayın grup başkan vekilinin ifadesinden sonra söz almak
zorundayım. Bakınız, bizim buradaki komisyon kurulması
reddimiz zaten konuyla ilgili adli ve idari soruşturma var olduğundan
dolayıdır. Burada her türlü önergenin reddinden sonra Aman ha buna
karşıyız. demek doğru bir yaklaşım değil.
Meclisin çalışma teamülleri gereği adım atıyoruz.
Bilgilerinize sunuyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Meclisin çalışma
teamüllerinde bu konularda araştırma komisyonu kurulması
vardır. Reddetmek bu konuyu kabul etmemek demek, bu konuda karşı
durmak demektir. Adalet ve Kalkınma Partisi şehit olan 2 vatan
evladının neden öldüğünün araştırılması
konusuna gerek görmediğini tescil etmiştir. Onu hatırlatmak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Asla böyle bir şey yok Sayın Başkan. AK
PARTİ Grubu bu konuda eğer ihmali olan varsa bunun
araştırılması için, cezalandırılması için ne
varsa takip edecektir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - İhmali olan belli, ihmali olan yönetim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, müsaadenizle
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, asıl sıkıntının
Anayasanın değiştirilerek ülkeyi yöneten bakanların siyasi
sorumluluğunun ve Meclisin siyasi denetimine tabiiyetinin ortadan
kalkması olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, esas olarak ortaya çıkan bu üzücü
tablodan sonra AK PARTİnin izahta da zorlandığı
tavrının esas sebebi şu: Rejime kastettiniz ve Anayasayı
değiştirdiniz ya, ülkeyi yöneten bakanların siyasi sorumluluğu
ve bizim siyasi denetimimize tabiiyeti ortadan kalktı. Normalde bakan
soruşturmayı açar, tatmin olmazsa Meclis gensoru verir, bakanı
burada hesaba çeker. Şimdi, bu olanak yok ya işte
sıkıntı burada. İşte bu yüzden en önemli denetim
olanağı elinden alınmış olan Meclis İYİ
PARTİ Grubunun yaptığı gibi araştırma komisyonu
kurulmasını teklif edebiliyor. Yapmış olduğunuz
iş dengesiz, frensiz, denetimsiz Sen bir kişiyi seç, o bir kişi
beş yıl boyunca herkesi atayacak, her şeyi yapacak, Meclise de
hesap vermeyecek. İşte arıza burada, sıkıntı
burada; ülkeyi, demokrasiyi, Meclisi getirdiğiniz nokta budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
MELİHA
AKYOL (Yalova) Milletimiz onu istedi.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan, buyurun.
24.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, konuya ilişkin
görüşlerimizi hatibimiz aktardı.
BAŞKAN
Oylama da yapıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Polemik uzun sürsün
istemiyorum. Ancak sayın grup başkan vekilinin ısrarla Rejimi
değiştirdiniz, sistemi değiştirdiniz. tarzındaki
yaklaşımını doğru bulmuyorum. Bu yeni sistemi
baştan aşağı millete anlatarak ittifakımızla
beraber değişmekse bu değişimi yapan milletin kendisidir.
Buna saygı duyup önümüze bakmak durumundayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dön dolaş milletin bu
kararına saygısızlık ifadesi olarak değerlendirilecek
olan yaklaşımları doğru bulmuyoruz. Konuya ilişkin de
zaten ilgili arkadaşımız cevabını verdi. Bununla
ilgili adli ve yargısal sürecin, idari soruşturmanın takibini
hep beraber yapacağız.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, müsaadenizle son bir kez
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) O zaman ben de alırım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, son olmuyor, sonra devam ediyor Sayın Özel. Biz İYİ
PARTİ grup önerisini oyladık, bitirdik; kapattık yani.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son derece önemli bir konuda dilerseniz
diğer hakkımı kullanırım tutanağa geçer
BAŞKAN
Tutanağa geçsin.
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, esasta anlatmaya
çalıştığımız mesele bu. Yüzde 51e 49 geçmiş
bir Anayasa değişikliği var. Siz milletin
karşısına çıktınız, örneğin Sözlü soru
neden yok? sorusuna cevap Bakanlar Meclise gelmeyecek, o yüzden yok.
dediniz. Ama daha sonra Anayasa değişikliği daha limandan
çıkarken ilk kayalığa oturdu, yardım istediniz geçende;
dört grup omuz verdik de gemiyi tekrar yüzdürdünüz. Neden? Bütçe olacak bakan
gelmesin mi? Komisyonda bakan bilgi vermesin mi? Bilmem ne olmasın
mı? Sizin yüzde 49a 51 ki, o da mühürsüz ve şaibeli bir
sayımdır. (AK PARTİ sıralarından Aa sesleri)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Aynen öyle!.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - İkna ettiğinizi söylediğiniz seçmen şu anda
şunu söylüyor: AK PARTİ bana bu sistemi böyle
anlatmamıştı. diyor. O bilseydi ki siz bütün olanakları
elinden alacaksınız, fındıkçının sorunu da
araştırma önergesine, donan askerin hesabını sormak da
araştırma önergesine kalacak; bu Meclis bu kadar işlevsiz kalacak
vallahi de billahi de değil yüzde 51 yüzde 10 bile oy vermezdi sizin bu
Anayasanıza, yüzde 10 bile. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) İyi anlatamamışsınız ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sen kandırdın
Ben anlatamadım, sen
kandırdın!
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) İyi anlatamamışsın!
BAŞKAN
Arkadaşlar
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben anlatamadım, sen kandırdın.
BAŞKAN
Sayın Özel
İSMET
YILMAZ (Sivas)- Millet kanmaz! Millet kanmaz!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turanı dinliyoruz şimdi, sıra ona geçti.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Tayyip Erdoğan kanıyor da millet mi kanmaz?
İSMET
YILMAZ (Sivas) Milletin kandığını söylemek millete
hakarettir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kandırıldım diyor, ya!
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - FETÖ sizi kandırdı, siz de milleti
kandırdınız.
BAŞKAN-
Sayın Özel, tamam; kayda geçti.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bizim milletimiz uyanık; işini bilir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Uyanık olan sensin, millet akıllı. Uyanık
olan sensin.
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, bir defa, bağırarak
haklı olunmaz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Mikrofonu kapattılar.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sözünün kuvvetine güvenen insan sakin konuşur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ona güvenen adam mikrofonu açar, mikrofonu
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bağırmak bir acziyetin ifadesidir. Hiç
bağırmaya gerek yok.
İkincisi:
Israrla Millet kandırıldı. Millet kandırıldı.
diyor. Millet irfan sahibi, izan sahibi. Bu millet kandırılmaz
Sayın Başkan, kimse kandıramaz bu milleti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ee, siz kandırıldınız milleti de
kandırdınız, doğru söylüyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, AK PARTİ Grubunun farkı
ileriye bakmak. Bu tartışmalar geride kaldı, hatta büyük oranda
uyum yasaları bile çıktı. Bu milletin gösterdiği istikamette
yürümeye devam edeceğiz, yeni sistem tartışmasız olarak
hayata geçecektir.
Teşekkür
ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu grup, AK PARTİnin
çoğunluğuyla önerimizi reddetti. Ben bütün arkadaşlara sormak
istiyorum: Arkadaşlar -herkesin- yaşı kâmil olanların
evlatları var, genç olanların
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, hangi usule göre böyle,
konuşuyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sizin bilmediğiniz usullere göre.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bilmeyenler konuşmasın.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) - Böyle bir usul var mı ya!
Allah
Allah sen çok biliyorsun
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bilmeyenler ve vazifesi olmayan konuşmasın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Sizin grup başkan vekilliğinizi de gördük, üç ay
tahammül etti grup size.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yaşı genç olanların kardeşleri var. 2
genç vatanını koruma gayesiyle gitmiş ve soğuktan
öldüğü söyleniliyor. Yahu, arkadaşlar, 21inci asır, aylardan
ekim. Böyle bir ihmalin araştırılmasını istemek bu
kadar mı size zor geliyor? Bu kadar mı ayıp? Bu kadar mı
ters? Bu infialinizi anlamakta güçlük çekiyorum.
Sayın
Başkan, önergemi anlatmama bile fırsat veremediniz, siz bile ona
tahammül edemediniz.
BAŞKAN
İç Tüzük beş dakika diyor, çıkarken de söyledim Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz bile tahammül edemediniz.
BAŞKAN
Yani siz özel mi istiyorsunuz, İç Tüzük dışında ilave
süre.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ama o iki askerin, o iki şehit vatan
evladının ruhları sizin bu tavrınızı mutlaka
seyrediyor, Türk milleti de seyrediyor.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkanım, yanan bizim
canımız. Tabii ki askerimizin bırakın şehit
olmasını kılına zarar gelmesini istemeyiz ama bir daha
söylüyorum bu polemikten kimseye fayda yoktur. Adli ve idari
soruşturmanın neticesini bekleyeceğiz ona göre hareket
edeceğiz.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Batman
Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları
tarafından, hasta mahpusların yaşam hakları ile beden ve
ruh bütünlüklerinin korunması için gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla 9/10/2018 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 30 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlar, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
30/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/10/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9
Ekim 2018 tarihinde, Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran
ve arkadaşları tarafından verilen 582 sıra numaralı
hasta mahpusların yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerinin
korunması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
30/10/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaran konuşacak.
Buyurun
Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün partimizin hasta tutsaklarla ilgili
önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, 25inci ve 26ncı Dönemde de aslında hasta
tutsaklarla ilgili bu kürsüden çokça konuşma yapmış ve maalesef
çözüm alamamış biri olarak tekrar konuşuyorum.
Şimdi,
birkaç istatistik vereceğim ama bunu sadece istatistik olarak değil,
bu sayıları sadece sayı olarak değil, insan
yaşamı olarak düşünmenizi istiyorum. Türkiyede son on yedi
yılda en az 3.502 hasta tutsak hayatını kaybetmiş, 3.502.
Yine, 2018 itibarıyla şu anda 400'ü ağır olmak üzere, 1.154
hasta tutsak bulunmaktadır. (İYİ PARTİ
sıralarından Tutsak ne demek? sesi)
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Evet, tutsak olup olmadığını,
niye olduğunu da açıklarım değerli milletvekili. Ben bir
hukukçuyum, hangi kelimeyi nasıl kullandığımı da çok
iyi bilirim. Bilerek kullanıyorum tutsak kelimesini.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bunlarla ilgili bu Meclis kürsüsünde çokça
konuştuk. Şimdi, bunlarla, özellikle bu ağır durumda
olanlarla ilgili normalde Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunda açıkça düzenleme vardır. Buna göre, mahkûmun
hastalığının hayatı için kesin bir tehlike teşkil
etmesi durumunda hapis cezasının infazı iyileşinceye kadar
geri bırakılır ve bunun için de özellikle Adli Tıp
Kurumundan bir rapor alınması gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, özellikle son günlerde basında belki sizin
görmediğiniz, çokça işlenen, önceki dönemde çokça ifade
ettiğimiz Sise Bingöl vardı. Sise Bingöl aslında kimlik
yaşından da daha büyük olarak 85 yaşında. Daha önce Muş
Devlet Hastanesinde Cezaevinde kalamaz. raporu verilmesine rağmen daha
sonra nasıl oluyorsa İstanbul Adli Tıp Kurumuna gitti ve
İstanbul Adli Tıp Kurumundan Cezaevinde kalabilir. raporu verildi.
Şu anda çocuklarını bile hatırlayamayacak durumda, bakın,
çocuklarını bile hatırlayamayacak durumda. 85 yaşında
bir kadın hukuki düzenlemeye göre eğer cezaevinde tutuluyorsa onun
adı tutuklu ya da hükümlü değildir, tutsaktır değerli
arkadaşlar. Çünkü uluslararası kanunlarda da düzenleniyor bu, Türkiye
de kendi infaz kanunlarında düzenliyor ama bunlara uymuyoruz. Adli
Tıp Kurumu, cezaevi idareleri, mahkemeler, bu işe politik
bakıyor, politik bir tavır takınıyor, hekimler de maalesef
kendi ettiği Hipokrat yeminine sadık kalarak
Bu işi vicdani ve
ahlaki olarak yapan hekimleri bir tarafa bırakıyorum.
Ama
değerli arkadaşlar, Koçer Özdal geçen aylarda hayatını
kaybetti, hastanede eli ve ayağı kelepçeli olarak hayatını
kaybetti. Çünkü cezaevinden hastaneye sevk edilirken bir kelepçeyle sevk
ediliyorlar ve dosyaların üzerine kocaman büyük puntolarla Dikkat
kaçabilir ifadeleri yazılıyor, Dikkat kaçabilir Ya, aslında,
bakın, Koçer Özdal hayatını kaybetti eli ve ayağı
kelepçeli vaziyette. Sise Bingöl sırf bu muameleye maruz kalmamak için
hastaneye gitmiyor. Çünkü Sise Bingöl bir ring aracıyla, tek kişilik
bir bölmesi olan ring aracıyla götürülüyor ve o yaşında bu
eziyete mahkûm bırakılıyor. Bakın, bu, eziyettir. Bu, ne
ahlaken ne vicdanen ne hukuken ne siyaseten arkasında durulabilecek bir
uygulama değildir ve biz bunu çokça ifade ediyoruz.
Ha,
şunu da söyleyeyim: Bugün burada bir komisyon kurulmasını ve
araştırılmasını istiyoruz. Bizim söylediklerimize
inanmayabilirsiniz, beraber araştıralım. Bakalım kim
doğruyu söylüyor, kim toplumu yanıltıyor. Çünkü çıkıp
bunların, bu uygulamanın böyle olmadığını ben
şimdiden biliyorum ki gelip çokça ifade edilecek. Komisyon kuralım
arkadaşlar, burada aleni bir şekilde inceleyelim bir, durum nedir
Fatma
Özbaya mayıs ayında meme kanseri teşhisi konuldu, ameliyat
edildi. Kemoterapi görmesi gerekiyor ama cezaevinde kemoterapi görüyor. Burada
hekim arkadaşlarımız da var, onların vicdanına,
mesleki bilgilerine güvenerek soruyorum: Değerli arkadaşlar, bir
kanser hastası için cezaevi koşulları nasıl
sağlıklı olabilir ya da tedavisine nasıl katkı
sağlayabilir? Lütuf beklemiyor bu insanlar, hiç kimseden lütuf
beklemiyorlar, hukukun uygulanmasını istiyorlar. Ama şunu
bilmemiz gerekiyor: Eğer biz bunun karşısında bir tedbir
almazsak, bu Meclisin tümü, oturan her bir milletvekili bu işten ahlaken,
vicdanen, siyaseten ve hukuken sorumludur, kimse bu sorumluluğun
dışında değildir; oradan, cezaevinden çıkan her
cenazenin, buna tedbir almadığımız, önünde
durmadığımız her cenazenin sorumluluğu hepimizin
boynundadır diyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş.
Buyurun
Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce
Yaradan insanları üstün olarak yaratmış, Kâinatın en üstün
varlığı insanlar. diye ifade buyurmuş. Yine, yüce dinimiz
aynı noktada insana hizmeti öne çıkarmıştır.
İnsanlar arasında ayrım yapmamayı, kardeşçe
yaşamayı emretmiştir. İnsanın olduğu her yerde
sevginin, saygının, adaletin olması gerektiği de yüce
dinimizin emirleri arasındadır. Yaratılanı neden
sevdiğimizi şöyle ifade ederiz: Yaratılanları Yaradandan
ötürü severiz. Ancak, bütün bu güzelliklere rağmen biz
insanlarımızı hak ettiği şekilde seven bir toplum
olamadık. İnsanlarımızı ideolojisine göre, siyasi
görüşüne göre, rengine, inanç değerlerine göre kategorize etmeyi
maalesef yol hâline getirdik. Kamuda liyakat yerine bizden olan, olmayan
ayrımcılığını yaptık. Her konuda
ötekileştirmeyi bir meslek hâline getirdik. Bu yüce Meclis
çatısı altında bizden önce de bu hususlarda çok ciddi
görüşlerin beyan edildiği muhakkaktır ancak biz de bunları
tekrar etmek isteriz. Bugün cezaevleriyle ilgili bazı
sıkıntıların olduğu kamuoyuna zaman zaman
yansımaktadır. Elbette ki cezaevindeki insanlar da bizim
insanlarımız. Eğer biz Avrupa İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesine imza atmış isek, eğer biz Birleşmiş Milletlerin
insani değerler içeren pek çok sözleşmesine -ILO sözleşmeleri
dâhil- imzalar atmış isek bizim cezaevlerimizin de şeffaf ve
yaşanılabilir bir yer olması gerekir. Yani biz
insanımızı, nerede olursa olsun, Cenab-ı Allahın bir
emaneti olarak görerek ayrım yapmadan bu insanlara hizmet etmekle
mükellefiz. Cezaevlerinde böyle bir iddianın olması özellikle
uluslararası bazı kuruluşlar tarafından, içerideki bir
kısım odaklar tarafından abartılarak olmayan pek çok
hususun da ifade edildiğini hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Onun için, geliniz, kendi göbeğimizi kendimiz
keselim. Cezaevlerini şeffaf, yaşanılabilir bir hâle getirelim.
Kim görevini ihmal ediyorsa, hangi kamu görevlisi yasaların,
yönetmeliklerin dışına çıkıyorsa bunun gereğini
yapalım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yokuş.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) Yapalım ki biz Avrupanın insan hakları
sözcülerinin ya da Türk milletinin sevmediği, Türk milletinin
birliğini istemeyen insanların diline düşmeyelim diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir devletin hukuk devleti olmasının veya bu
bağlamda, insan haklarına saygı gösterildiğinin
ölçülerinden bir tanesi ve başında, cezaevlerindeki insan
hakları ihlalleri gelir. Zira cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler bir
vesileyle ceza sisteminin karşısında durmuşlardır,
tutuklanmışlardır ve cezaevindedirler. Yine, bizim
mevzuatımıza göre de onların ruh ve beden sağlıklarını
korumak sonuçta bu sistemin temel görevi. Yani, evet, içeride kalacaklar,
tutuklu kalacaklar ama beden ve ruh sağlıklarına da biz özen
göstereceğiz.
Şimdi,
uzun zamandır cezaevlerinde sistematik bir biçimde insan
haklarının ihlal edildiği konusunda bu kürsüde konuşmalar
yapılıyor, ben de yaptım, geçtiğimiz dönemde de yaptım
bu konuşmaları fakat maalesef bunların bir
karşılığı olmadı.
Şimdi,
siyasi iradeden çekinmeyen, siyasi iradenin eğilimi konusunda bir
ışık almayan gerek yargı gerekse idari makamlar bu
kurumlarda insan haklarını ihlal etmeye devam ederler. Maalesef,
şu anda, bütün uluslararası raporlarda Türkiyedeki cezaevleri
yaygın ve sistematik insan haklarının ihlal edildiği
mekânlara dönüştü. Cezaevleri bir intikam aracı değil, bir öç
alma mekanizması değil. Orada düşmanlarımız
kalmıyor, orada yurttaşlarımız kalıyor, bu
cumhuriyetin yurttaşları kalıyor. Dolayısıyla
cezaevlerinden yükselen bu sese bu Parlamentonun bir kulak vermesi lazım.
Evet,
çok ağır hastalar var, sayıları 800den fazla, binden fazla
hasta var. Bunların 400den fazlası ağır hasta, tedavisi
mümkün değil, Kalıcı ve sürekli hastalıkları var.
Ancak Adli Tıp Kurumu maalesef, yasanın 16ncı maddesinden
kaynaklı nedenle görevini kötüye kullanıyor, çok açık bir
biçimde kötüye kullanıyor. Bu 16ncı madde bu şekilde
durduğu müddetçe insanlar cezaevlerinde, tedavi olmadan ölmeye devam
edecekler. Bir vesileyle üniversite hastanesinden rapor alan hasta yeniden adli
tıbba gitmesi lazım, bizzat gitmesi lazım, o hasta hâliyle
gitmesi lazım. Bunun yıllar aldığını biliyoruz,
İstanbula gittikten sonra da aylarca cezaevinde veya hastane
koğuşlarında beklediklerini biliyoruz. E, buna ne
hakkımız var bizim?
Bakın,
Sise Bingöl -yakınlarıyla ben de konuştum- 80 yaşında
bir kadın, çocuklarının ismini hatırlamıyor ama adli
tıp bu kadına, Bingöldeki hastane raporuna rağmen, Tek
başına kalabilir. raporu verdi çünkü onu düşman görüyor, o kadını,
Muşlu bu kadını düşman görüyor, bu anlayış var,
yurttaş değil, madem suç işlemiş içeride ölsün.
Koçer
Özdal, kanser hastası, daha geçtiğimiz haftalarda Ankaradaki
hastanede öldü. Ağır hasta, kanser, bilinmesine rağmen, raporu
olmasına rağmen tahliye edilmedi. Bakın, bütün insan
hakları belgelerinde onurlu ölme hakkı vardır, onurlu ölme
hakkı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu Parlamentonun buna saygı göstermesi
lazım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay
Milletvekili Hüseyin Yayman.
Buyurun
Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi AK PARTİ Grubu adına
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Biz
AK PARTİyiz; bizim bir yönetim felsefemiz var, bizim bir siyaset felsefemiz
var. Biz diyoruz ki: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
Biz bunu sözlerden bir söz olarak değil, gerçekten inanarak, yönetimin her
kademesinde, siyasetin her kademesinde hayata geçirmeye çalışan bir
partiyiz. AK PARTİ sessiz devrim gerçekleştiren bir partidir. Sadece
cezaevleriyle ilgili değil, bireysel haklar konusunda, kolektif haklar
konusunda devrim sayılabilecek ileri adımlar atmıştır.
Avrupa Birliği uyum sürecinde gerçekten Türkiye'yi tam üyelik sürecine
sokan bir partidir ve bu bağlamda, gerçekten, AK PARTİ ezber bozan
bir partidir.
Konuya
geldiğimizde, gerçekten bir yanlış ve istismar edilen bir konu
var. Biz AK PARTİ Grubu olarak konuyu politik bir konu olarak değil,
insani bir konu olarak ele alıyoruz. Koçer Özdalın durumu, 40 defa
kurum doktoruna, 45 defa üniversite hastanesine gitmesine rağmen ve
kendisi tedaviyi reddetmesine rağmen devlet
Çünkü biz ne diyoruz:
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Hem
dışarıdaki insanlara hem cezaevindeki insanlara hayatı
kolaylaştırmak, iyileştirmek konusunda tam bir seferberlik
duygusuyla çalışmaktayız. Koçer Özdalın durumu, kendisi
tedaviyi reddettiği için ve daha sonra diyalize gitmeye
başladığı için böyledir.
Burada
ifade edildiği gibi, 400 tane ağır hasta bulunmamaktadır ve
burada Adli Tıp Kurumunun verdiği rakamlara göre 256 kişiden
bahsedilmektedir. Dün cezaevlerinde açlık oruçlarına, ölüm
oruçlarına insanları yatırarak insanları ölüme mahkûm
edenler bugün bize bu konuda hesap soramazlar, önce dönüp kendilerine bakmak zorundadırlar.
Çünkü biz bütün vatandaşlarımızın yurttaşlık
bağı temelinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit ve birinci
sınıf vatandaşı olduğuna inanmaktayız ve bu
konuda çalışmalarımız devam etmektedir.
Cezaevleriyle
ilgili, geçmişte, ana dilde konuşma yasaklarının
olduğu dönemde AK PARTİ, işte bu gördüğünüz grup bu
yasakları ortadan kaldıran ve insanların anasıyla,
kardeşiyle kendi dilinde konuşmasının önünü açan bir
partidir.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Öneri üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi
FATMA
KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan, İstismar ediliyor. sözüyle
sataşma olduğunu düşünüyoruz. Bir açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN
Ne dedi, izah eder misiniz?
FATMA
KURTULAN (Mersin) Bu konu istismar ediliyor. diyerek
Önerge sahibi bizler
olduğumuz için sataşma olarak görüyoruz bunu.
HÜSEYİN
YAYMAN (Hatay) Sataşma yok Başkanım, çok net konuştum.
Sataşma olsa daha ağır şeyler söylerdim.
BAŞKAN
Sakin olun.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Ne söylerdiniz daha ağır mesela?
HÜSEYİN
YAYMAN (Hatay) Daha ağır, sizin onları ölüm orucuna
göndermenizi söylerdim.
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, yerinizden
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın
HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) Ne söylerdiniz? Bu ne demektir. Daha ağır şeyler
söylerdim.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Siz televizyon televizyon gezerken bu süreci takip
etmemişsiniz Sayın Yayman.
BAŞKAN
Sataşmaya cevap veriyorsunuz.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Siz tüm kanalları geziyordunuz, AKPnin
icraatlarından haberiniz yok. Böyle bir koltuğu hedeflediğiniz
için sizin AKPnin icraatlarından haberiniz yok. İstismar konusu
edilecek bir durum değil.
Koçer
Özdalın durumu çok açık, bunun arkasında durmak bile ahlaken,
vicdanen -konuşmacımız söyledi- doğru değil. Bunun
özeleştirisini bu Hükûmet vermek durumunda. Bu insan elinde ve
ayağında kelepçeler olarak can verdi. Bu doğru mudur? Bunun
neresi istismardır arkadaşlar? Vicdanınız bunu kabul ediyor
mu? Biz, yüzlerce hasta ve ağır tutsak var, ağır mahpus
var; bunların takipçisi olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz. Grubumuza
gelen yüzlerce mektup, İnsan Hakları Komisyonuna ulaşan birçok
talep var; lütfen bunları incelesinler.
Teşekkürler
Başkan.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP
Grubunun, Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran ve
arkadaşları tarafından, hasta mahpusların yaşam
hakları ile beden ve ruh bütünlüklerinin korunması için gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla 9/10/2018 tarihinde,Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın Arslanın 60a göre bir söz
talebi var.
Buyurun
Sayın Arslan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, cumhuriyeti hediye eden
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere millî mücadele
kahramanlarını saygıyla andığına, 27 Ekimde
İzmirde çeşitli büyüklüklerde deprem meydana geldiğine ve
alınan önlemlerle ilgili bakanlıklardan bilgi talebinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
EDNAN
ARSLAN (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm millî mücadele
kahramanlarımızı, bize cumhuriyeti hediye ettikleri için
minnetle, saygıyla, şükranla anıyorum.
27
Ekimde İzmirde merkez üssü Karaburun ve Seferihisar olan çeşitli
büyüklüklerde 5 deprem meydana gelmiştir. Buradan güzel İzmirimize
geçmiş olsun diliyorum. İzmirde depremle ilgili alınan
önlemlere ilişkin bütün bakanlıklardan bilgi edinme talebinde
bulundum. Sağlık Bakanlığından verilen yanıta
göre İzmirde hastane ve benzeri yapıların yüzde 51i depreme
uygun değil, mevcut yapıların yüzde 31inin güçlendirilmesi
gerekiyor ve yine mevcut yapıların yüzde 20sinin sıfırdan
yenilenmesi gerekiyor. denilmektedir. Millî Eğitim
Bakanlığının yanıtında ise sadece 222 okulda
deprem tahkiki yapılmış, 46 okulda güçlendirme
çalışmasının tamamlandığı, 69 okul için
çalışmalarının proje aşamasında olduğu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, jeotermal santrallerinin toprak, su ve hava
kirliliği üzerindeki etkilerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/123) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
30 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN
- Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
30/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/10/2018 Salı günü (Bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (Jeotermal santrallerinin toprak, su ve hava
kirliliği üzerindeki etkilerinin araştırılması)
(10/123) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 30/10/2018 Salı günlü (Bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız
konuşacak.
Buyurun
Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada
özellikle yetmiş beş gün boyunca çadır kuran Aydın Efeler
ilçesinin Kızılcaköy halkına da buradan sevgi ve
saygılarımı sunuyorum, hepsini tebrik ediyorum. Aydın için,
incir için, zeytin için, geleceğiniz için mücadele ediyorsunuz, yürekten
tebrik ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekillerim, 2007 yılında çıkan jeotermal yasasıyla
Aydının yüzölçümünün yüzde 85inde jeotermal enerji santralleri
açılmıştır, Aydın yüzölçümünün yüzde 85inde. 2011den
sonra yapılan çalışmalardan dolayı beş yıl
içerisinde 35 tane jeotermal santrali, 1.000 tane kuyu açıldı.
Aydın Türkiye'nin en verimli ovalarına sahiptir yani eskiden
Aydında şöyle bir söz vardı; dağlarında yağ,
ovalarında bal akıyordu ama şu an Aydının
dağlarından da ovalarından da zehir akıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu bir Cumhuriyet Halk Partisinin sorunu değil, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde oturan bütün grupların sorunudur. Yani
AKPnin, MHPnin, CHPnin, İYİ PARTİnin ve HDPnin sorunudur.
Çünkü insanlar bizi kendi bölgelerinde milletvekili seçerek bu Meclise
gönderdiler, o yörenin, o ilin sorunlarını çözmek için. Üzülerek
söylüyorum, eskiden Aydına gelen devlet memurları emekli olduktan
sonra Aydında evini alıp Aydında yaşıyorlardı.
Çünkü bereketli toprakları vardı, çok güzel havası vardı;
bir tarafta denizi vardı, bir tarafta dağı, ovası
vardı. Ama şu an, beş yıldan beri -Aydına gelip
devlet memuru olan değil- Aydınlı Aydında emekli olduktan
sonra üzülerek söylüyorum- Aydını terk ediyor.
Değerli
milletvekillerim, burada Aydının 4 AKP milletvekili var. Geçen dönem
üç sefer bu yasayı buraya getirdim, reddettiler. Bu dönem 1 tane
arkadaşımız Ziraat Odası Başkanıydı
Rıza Posacı, burada kendisi. Aydında arazisi olan bir
arkadaşımız. Yine, bu dönemde Nazillide eski belediye
başkanımız vardı, geçen hafta bir toplantı
yaptık, bu konuları tartıştık ve kendisi de şunu
dedi: Evet Hüseyin, Aydında büyük bir sorun var, bu sorunu beraber
çözmemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, geçen dönem 3 sefer konuyu gündeme getirdim. Oradaki çevre ve
şehircilik il müdürüyle, valiyle, kaymakamla görüştüm. Bu
adamların hiçbir yetkisi yok. En fazla gidip 2 bin lira, 3 bin lira ceza
yazıyorlar ve şu an o firmaların kullandığı
teknoloji, Avrupada çöpe atılan teknolojidir.
Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yatırımlara karşı
değiliz. Bizim tek derdimiz var, bu yatırımlar
yapılırken çevreye zarar vermeyecek şekilde yapılması.
Biz bu inancı taşıyoruz. Hepinize soruyorum:
Yaptığınız yatırımı üç senede amorti
edebiliyor musunuz? İşte bu santrali kuran firmalar üç yılda
amorti ediyor, gözü paraya doymuyor. Eğer bu şekilde giderse
Aydın on yıl sonra çölleşecek.
Şunu
söyleyeyim değerli vekillerim: Hepiniz incir yiyorsunuz,
zeytinyağı yiyorsunuz, değil mi? Aydında incir, zeytin, zeytinyağı,
kestane Türkiyede 1inci sırada arkadaşlar, pamuk ve çilek 2nci
sırada. Bizim tek derdimiz, gelin bir komisyon kuralım
arkadaşlar, gidelim milletvekilleri olarak bu konuyu
araştıralım. Bu konuda, lütfen, hepinize, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bütün milletvekillerine rica ediyorum, bu önergemize destek verin.
Burada
Hatice ablam var; Ayşe teyzem var, 76 yaşında. 40 dönüm yeri
var, zeytinleri kurumuş, ağlıyor, bak şurada,
ağlıyor. Diyor ki: Benim kocam ekti elli yıl önce. Ben
çocuklarımı okuttum, torunlarımı okuttum, benim hâlim ne
olacak? İncirin hâlini görüyorsunuz. Şu, elli yıl öncekinin
zeytin ağacı arkadaşlar. Aydın bu hâlde. Onun için lütfen,
rica ediyorum, destek verin bizim bu önerilerimize.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun
Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, ben de
Kızılcaköylü hemşehrilerimin onurlu mukavemetlerini,
hayranlıkla izlediğimiz onurlu mukavemetlerini, JESlere
karşı mukavemetlerini tebrik ediyorum; onları hayranlıkla,
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; gerçekten, Aydın ve
Menderes havzası kirlenme konusunda birçok sınırı
aşmış durumda. JESler Aydını ve çevresini
sağlık, tarım, turizm, hava bakımından fevkalade derin
şekilde kirletiyor, fevkalade ağır bir şekilde tahrip
ediyor ve Aydın gibi bir bölgenin tarihine, bugününe ve geleceğine
âdeta ihanet ediyor.
Aydın
deyince binlerce yıllık bir tarih, binlerce yıllık
tarımsal üretimden söz ediyoruz ve Türkiye için çok önemli bir tarım
gelişme perspektifinden bahsediyoruz. Bunları JESler
vasıtasıyla maalesef, maalesef yok sayıyoruz.
Elbette
biz enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine, enerji
kaynaklarının mümkün mertebe doğal, yenilenebilir kaynaklar
kullanılarak sağlanmasına karşı değiliz,
olamayız ve bu konuyu iyi biliyoruz. Ancak, mevcut jeotermal tesislerin
bir yandan denetimsizliği diğer yandan işletmelerin maliyeti
düşürme arayışları olayı tamamen zararlı bir
faaliyet hâline getiriyor.
Bunun
için ben soru önergesi verdim üç-üç buçuk ay önce, hâlâ bir cevap
alabilmiş değilim. Hoş, başka bir soru önergeme cevap
geldi; burada üzülerek söylüyorum o aldığım cevap fevkalade
kifayetsiz, fevkalade acıklı -tabiri mazur görün- suyuna tirit bir
cevap. Burada hadi demokrasimiz altüst oldu ama bari parlamentarizmi
yaşatalım, Parlamentoyu yaşatalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Devamla) Bitti mi sürem?
BAŞKAN
Evet.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkürler. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Hasan Kalyoncu
Buyurun
Sayın Kalyoncu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aydındaki hava kirliliğiyle ilgili olarak sunulan
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çevre kirliliği dünyada olduğu gibi ülkemizde de
büyük sorunlara sebep olmaktadır. Ülkemizde hava, toprak, su
kirliliğiyle ilgili çalışmalar son yıllarda artarak devam
etmekte ve kontroller sıklaştırılmakta, on-line izleme
istasyonları da kurulmakta ve kurulmaya devam etmektedir. Aydın
ilinde 6 adet hava kalitesi izleme istasyonu mevcut olup on-line olarak
izlenmesi sağlanmaktadır fakat 2017 Çevre Durum Raporunda Aydın
ilinde jeotermal etkiler tam manasıyla irdelenmemiş ve etkileri
ortaya konulmamıştır.
Aydında
sülfür dioksit ortalama değerlerinin yaz ve kış mevsimleri
Türkiye ortalama değerlerinin çok üstünde olmasının
sebeplerinden biri de jeotermal santrallerdir. Şu anda Türkiyede üretimde
olan tüm jeotermal santrallerin yüzde 85i Aydında yer almaktadır.
Gelecek planlaması içerisinde de yüzde 70 civarının Aydın
ilinde olması öngörülmektedir. Bu uygulamalarda gerekli önlemler
alınmazsa tarım kenti olan Aydın çok olumsuz yönde
etkilenecektir. Bu tespit Çevre Bakanlığı verilerine göre de
doğrulanmakta, jeotermal atıkların en fazla toprak
kirliliği yaptığı ilk üç il arasında Aydın da yer
almaktadır.
Ülkemiz için enerji gereksinimi göz ardı
edilemez fakat enerji temini diğer alanları asgari düzeyde etkilemeli
ve sürdürülebilir şekilde devam etmelidir. Çevre ve doğaya
zararı engellenmeli ve en düşük seviyeye indirilmelidir. Tarım
alanlarına yakın bölgelerde faaliyet gösteren tesislerin tarım
üzerindeki etkileri ve gelecekte oluşturabileceği etkiler tam olarak
belirlenerek önlenmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak çevre
kirliliği konularına bakış açımız oldukça net
olup Türk milletine ve vatanına zararlı olan her şeye
karşı bir tavır içerisindeyiz. Çevrenin ve doğanın
korunmasının hem millî hem de inanç açısından gerekli
olduğunu ifade ediyoruz. Vatan sevgisi, esası itibarıyla sadece
bir sınır çizgisinin içerisindeki toprak parçasına duyulan sevgi
değildir. Bizim vatan sevgimiz kurduyla kuşuyla, nehriyle, gölüyle,
ağacıyla, deniziyle, bütün doğal varlıklarıyla bu
coğrafyayı sevmektir. Bu sevgi bütün dünyanın doğal
varlık ve dengesini korumayı da içine almaktadır.
Bu düşünceyle son söz olarak diyoruz ki:
Milliyetçilik çevreciliktir.
Genel Kurulu saygıya selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hüda Kaya
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) Merhaba
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri.
CHPnin Aydındaki hava kirliliğiyle
ilgili verdiği önerge hakkında konuşacağım.
Değerli arkadaşlar, doğaya
yapılan saldırıyı insana yapılan saldırıdan
ayrı düşünemeyiz, insana yapılan saldırıyı da
doğaya yapılan saldırıdan ayrı düşünemeyiz.
Aydında hava kirliliğine sebep olan jeotermal yatırımlar
her ne kadar sorgulanmalı ve muhalefet etmemiz gerekiyorsa Dersimde,
Cudide yakılan ormanlar da bu ülkenin yurttaşları olarak,
vekilleri olarak hepimizin derdi ve tasası olmalı. Yurdumuzun her bir
metrekaresinde suya, havaya, toprağa, ağaca kötülük eden tüm
politikalara ve pratiklere karşı, hakikate hep birlikte sahip
çıkmalıyız. Bizler bir bütün olarak doğayı ele
almalıyız. Biz hepimiz bir bütün olarak doğayız,
doğanın bir parçasıyız; doğanın hakimi, egemeni
değiliz, olamayız. Doğaya, toprağa, suya, havaya kötülük
edenler, kirletenler ne doğaya dost olabilirler ne de insana dost
olabilirler. Dolayısıyla, doğasıyla barışık
olamayanlar insanla da barışık olamazlar, İnsanla
barışık olamayanlar doğaya da dost ve
barışık olamazlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, pek çok vekilimiz burada; günlerdir aynı
dün ve bugün olduğu gibi- üçüncü havalimanının bir zafer
anıtı olarak açılması hakkında övünerek
konuşmalar yapıyor. Orada katledilen doğa hiç hesaba
katılmıyor
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) Boş ver doğayı, insanlara bak sen.
HÜDA
KAYA (Devamla) - Orada yapılan bir zafer anıtı gibi insanlara
takdim ediliyor ama işin gerçeğine bakarsanız, orası bir
işçiler mezarlığına döndürülmüş durumda. Bakın,
size bir örnek vereceğim sadece
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) Sen ağacı boş ver, şehitlerimizi
anlat, şehitlerimizi.
HÜDA
KAYA (Devamla) - Orada emek veren, orada çalışan, aylardır hak
ettikleri alın terlerinin karşılığı verilmeyen
işçiler, emekçiler şu anda hapishanedeler. Bir tanesinden örnek
vereceğim size: Ceylanpınarlı Mustafa Atay isminde bir genç,
Kastamonu Üniversitesi coğrafya bölümü 3üncü sınıfta okuyor ve
sırf yoksul ailesine destek olmak, okul harçlığını
çıkarmak için üçüncü havalimanı inşaatında
çalışıyor. Orada çalışanların, bu alanlarda
çalışanların durumu zaten ülke olarak hepimizin malumu ve bu
insan, bu gencimiz, sadece ekmek parasını, okul
harçlığını çıkarmak için şantiyede gece yatarken
oraya yapılan baskınla, üzerinde atletiyle, şortuyla
gözaltına alındı, şu anda, elli gündür Silivri Cezaevinde.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (Devamla) Diğer işçilere de aynı şekilde
haksızca cezaevlerinde köle muamelesi yapılırken orayla bir
zafer anıtı gibi iftihar etmek tarihe de hakarettir, bu Meclise de
hakarettir. (HDP sıralarından alkışlar)
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) Kaybettiğimiz gencecik şehitlerin
hesabını ver sen, boş ver sen ormanı mormanı
HÜDA
KAYA (İstanbul) Ya, sus, sus.
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) - Şehitlerimizin hesabını verin siz.
Çok hümanistsiniz, çok doğayı seviyorsunuz [!]
HÜDA
KAYA (İstanbul) - Yakışmıyor. Biraz ağır olun.
BAŞKAN
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Rıza Posacı.
Buyurun
Sayın Posacı (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA RIZA POSACI (Aydın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Malum,
Aydın bir tarım kenti. Nüfusumuzun büyük çoğunluğu tarımla
iştigal etmekte. Tabii, çocuklarımıza
bırakacağımız en iyi gelecek de çevre, bu konuda yüzde yüz
katılıyorum. Çevreyi kirletenlere biraz sonra geleceğim ama
burada bir bilgi kirliliği var, bir yanlış aksettirme var.
Önerge sahibimiz şöyle demiş: Türkiye'deki kanserden ölüm oranı
yüzde 18, Aydında yüzde 42. Hata burada başlıyor, böyle bir
oran yok arkadaşlar. TÜİK rakamlarını
aldığımızda
Rakamlar burada, 2013teki, 2014teki,
2015teki, 2017deki rakamlar. 2017de Türkiye'de yüzde 19, Aydında yüzde
17. Yani şu rakamları tek tek uzatmak istemiyorum, zaman
kısıtlı, zamanı iyi kullanmak istiyoruz.
Rahmetli
Yazıcıoğlu 1990lı yıllarda Aydın Valisiydi. Ben
o dönemde yeni bir siyesetçiydim, Belediye Meclis üyesiydim. Aynen
kullandığı laf şuydu, Ben bu Aydın şehrini yerin
altındaki buharla uçururum. demişti. Gelinen noktada biz de hâlâ
hamaset yapıyoruz. Biz şunu tartışalım: Jeotermalin
bütün katma değerlerinden niye faydalanmıyoruz, onu yapalım.
Seracılıkta, şehir ısıtma soğutmasında niye
sahaya satmaya çalışıyorsunuz? Büyükşehir Belediyesinin
Sultanhisar sahası var. AK PARTİli belediye başkanı
arkadaşımız aldı o sahayı. O sahayı maalesef
Korelilere satmaya çalışıyorsunuz. Bu enerjiyi şehir
ısıtma soğutmasında kullansak kötü mü olur? Kurutmada
kullansak kötü mü olur?
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) İyi olur, çok iyi olur, alkışlıyorum.
İşte onu siz yapacaksınız.
RIZA
POSACI (Devamla) Biz jeotermali kuralına göre işletmeye talibiz.
Şöyle arkadaşlar: Büyükşehir Belediye Meclis üyesiydim ben geçen
dönemde. Orada önerge verdik, büyükşehirde 3 parti olarak, MHP, CHP, AK
PARTİ olarak. Çevre zararı nedir? Bu konuda hamaset
yapılıyor. 1 milyon TL bütçe ayrıldı. Ne yapıldı?
Yine hiçbir şey yapılmadı. Ve gelinen noktada çevreyi kirleten o
kadar çok şey var ki
Arıtmalar nereye çalışıyor,
çalışıyor mu? Aydın şehrinin arıtması 1994
yılında yapılan arıtma, Aydın merkezdeki. Kapanan
belde belediye başkanıydım, bıraktığım
arıtma yarım, dört yıl oldu ve seçim geliyor, daha hâlâ onu
yapamadınız. Muhakkak çevre önemli, çevreyi koruyacağız ama
önce herkes kendi asli görevini yapacak. Arıtmalar çalışacak,
jeotermal firmaları işlerini doğru yapacak, onun denetimini
yapacağız. Elimde Germencik bölgesinin ölçümü var, gezici araçla yapılan
ölçüm; burada yapılan ölçüm sonucu hava kirliliği yönünden hiçbir
sıkıntı olmadığını ifade ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIZA
POSACI (Devamla) Çevre Müdürlüğünden aldığım rakam bu.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, sayın hatip
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisini Aydın
Büyükşehir Belediyesi üzerinden asli görevini yerine getirmemekle
suçlamıştır. Bu konuda grubumuz adına cevap hakkı
kullanmak istiyoruz İç Tüzük 69a göre.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Onu da söylemeyelim mi Sayın Başkan? Zapta
girsin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne oldu? Buna da mı itiraz ediyorsun? O zaman gidelim biz,
dükkânı kapayalım, burada oylama yapıp
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Belediye başkan adayı mısın?
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekilleri, aranızda konuşmayın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, İç Tüzük 69a göre
BAŞKAN
Yerinden söz vereyim Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, açık bir sataşma var grubumuza efendim,
bu haklar kullandırılıyor bütün gruplara, şimdi
sataşan AK PARTİli olunca mı iş değişiyor?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Nedenini bilelim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki
dakika söz veriyorum.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Aydın
Milletvekili Rıza Posacının CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilim geldi burada kendisi itiraf etti zaten, Bu enerjiyi jeotermal
elektrik santrallerde değil de evlerin ısıtmasında,
seracılıkta kullanalım. dedi, zaten bizim istediğimiz bu.
On altı yıldan beri CHP yönetmiyor burayı, on altı
yıldan beri siz varsınız, siz. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte Sevgili Vekilim, bu komisyonun
kurulmasını bunun için istiyoruz. Eğer Büyükşehrin
hatası varsa, arıtması çalışmıyorsa işte
gidip onu araştıracağız, onun için istiyoruz bunu. Büyükşehir
arıtması devamlı çalışıyor ama üzülerek bir
şey daha söyleyeyim: Yeni arıtma için maalesef bakanlıklardan
izin alamıyoruz, beş yıldan beri o bakanlıkların
kapısını çalıyoruz, yeni bir arıtma
yapacağız Aydına ama maalesef, izin alamıyoruz.
İki,
DSİ -o dönemde Eroğlu- bir İkizdere Barajı yaptı, 250
milyona mal etti içme suyu için, büyükşehir olduğu için 380 milyon
liraya Aydınlılara sattınız, büyükşehre. Siz,
geldiniz, şu an, orada, o bölgede yani İkizdere Barajının
içindeki yerlerin ihalesini yaptınız. İlk önce bu ihaleyi iptal
etmemiz gerekir, aksi takdirde Germencik, İncirliova ve Efeler ilçelerinde
bütün içme sularını oradan alıyoruz ve hepimiz zehirlenip
öleceğiz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz,
bu araştırma komisyonunun kurulmasını bunun için istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye söylemek istiyorum. Her ilimizin sorunu
kıymetli, Aydındaki sorunlar da bizim için kıymetli ve
bunların çözümü için büyük oranda gayret ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gelin araştıralım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ancak Mecliste usul ekonomisi
diye bir esasımız var; doğru işi doğru yapmak
zorundayız. Daha geçen dönem Aydın Vekilimiz Mehmet Erdem ve
diğer partilerin ortak önergesiyle bu komisyon zaten kuruldu, bu önergeler
yapıldı.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Nerede kuruldu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu önergeleri kapsayan bir
çalışmadan bahsediyoruz, oradaki önerileri hep beraber hayata
geçirmeye çalışacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O geçen dönemde kaldı.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, jeotermal santrallerinin toprak, su ve hava
kirliliği üzerindeki etkilerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/123) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
30 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Şimdi 60a göre bir söz talebi var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazın, herkes okusun oy
vereni, vermeyeni, çekimser kalanı. Yazın, burada konuşup da
ondan sonra oy vermeyenleri.
BAŞKAN Sayın Gökçel, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçelin, Tuncelinin Nazımiye ilçesi
kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan uzman çavuşlar
Ferruh Dikmen ile Asım Türkele Allahtan rahmet, Mersinlilere
başsağlığı dilediğine, 24-25 Ekim tarihlerinde
Mersinde yaşanan dolu, fırtına ve hortum nedeniyle zarar gören
çiftçilere geçmiş olsun dileklerini sunduğuna ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 27 Ekimde, Tuncelinin Nazımiye ilçesi
kırsalında operasyonda olan Jandarma Özel Harekât timlerinin
bulunduğu alanda etkili olan soğuk hava nedeniyle, uzman
çavuşlar Ferruh Dikmen ve Asım Türkel donarak şehit
olmuşlardır. Şehitlerimize Allahtan rahmet, acılı ailesine
ve Mersinimize başsağlığı dilerim.
Değerli arkadaşlar, 24-25 Ekim tarihlerinde,
Mersinin Akdeniz, Bozyazı, Tarsus, Toroslar, Yenişehir ilçelerinde
ve on altı köyümüzde dolu, fırtına ve hortum afetleri etkili
oldu. Çiftçilerimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Bu
afetler sonucunda toplamda 63 çiftçimizin 7.500 dekar alana dikili narenciye,
meyve, sebze ve muz gibi hasada gelmiş ürünleri büyük miktarda hasar
görmüştür. Bu hasarın maddi karşılığı
tahmini 14 milyon 300 bin liradır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 6 sıra sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin TBMM
Başkanlığı Tezkeresinin Gündemin "Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmının
1'inci sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 30 Ekim
Salı, 31 Ekim Çarşamba ve 1 Kasım Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 30 Ekim Salı
günkü birleşiminde 6 sıra sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin TBMM
Başkanlığı Tezkeresinin birinci bölümü üzerindeki
görüşmelerin tamamlanmasına; 31 Ekim Çarşamba günkü
birleşiminde de görüşmelerinin tamamlanmasına; İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerin ekteki
cetveldeki şekliyle olmasına; 1 Kasım Perşembe günkü
birleşiminde 3 sıra sayılı 2017 Yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarih: 30/10/2018
Danışma
Kurulunun 30/10/2018 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Bülent
Turan Özgür
Özel
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Fatma
Kurtulan Erkan
Akçay
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
Öneriler:
Bastırılarak
dağıtılan 6 sıra sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin Gündemin "Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmının 1'inci sırasına alınması,
Genel
Kurulun;
30
Ekim 2018 Salı, 31 Ekim 2018 Çarşamba ve 1 Kasım 2018
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
30
Ekim 2018 Salı günkü (bugün) Birleşiminde 6 sıra
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin birinci bölümü üzerindeki
görüşmelerin tamamlanmasına kadar;
31
Ekim 2018 Çarşamba günkü Birleşiminde 6 sıra sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İç
Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
1
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde 3 sıra
sayılı 2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu
Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi;
6
Sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerin ekteki cetveldeki
şekliyle olması önerilmiştir.
6 sıra sayılı 701 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/4) ile İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 4üncü
maddeler arası |
4 |
2. Bölüm |
5 ila 9uncu
maddeler arası |
5 |
Toplam
Madde Sayısı |
9 |
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan
karar gereğince gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sıraya alınan, 701 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Başkanlık
Tezkeresi 6 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu kanun hükmünde kararname
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Şimdi
kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Bülent Tezcan.
Buyurun
Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
CHP
GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâl kapsamında
çıkarılan 35 kanun hükmünde kararnamenin sonuncusu olan 701
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak görüşüyoruz. İki yıllık OHAL süresi içerisinde 35
kanun hükmünde kararname çıktı. Bu 35 kanun hükmünde kararname,
sadece sayısal bir istatistiki veri değil; onun ötesinde, toplumsal
yapının, siyasal sistemin, yaşam tarzının üzerinde
derin izler bırakan bir dönem ve ne yazık ki iki yıl sonunda,
olağanüstü hâl sona erdiğinde bitmiş olsa geçmişe dönüp
baktığımızda Yaşadığımız
acılı, kötü bir dönemdi, kötü bir parantezdi ve bundan sonrasına
bakalım. diyeceğimiz bir geçici dönem olmanın ötesinde izlerini
bugüne de taşıyan ve bugünden
sonra yarına da taşıyan bir sivil darbe döneminin
başlangıcı.
Değerli
arkadaşlar, 20 Temmuz 2016da, 15 Temmuz hain darbe girişimine
karşı, bu Parlamento çatısı altında, milletvekilleri
olarak, siyasi parti ayrımı yapmadan beraber direndik ve dedik ki:
Gazi Meclis, ilk defa, yeniden, bir kere daha, yıllar sonra gazi olma
unvanını hak etti. Bu Parlamentoyla Türkiye'nin geleceğini
yeniden kuralım, bu Parlamentoda 15 Temmuz darbe girişimine
karşı oluşan dayanışma ruhuyla güçlü bir demokrasiyi
yeniden kuralım, güçlü bir ekonomiyi, refah toplumunu yeniden kurabilelim.
Bu fırsat vardı ama ne yazık ki iktidar, bundan bu çerçevede bir
hayırlı sonuç çıkarmak yerine bir tek adam rejimi inşa etme
fırsatçılığını tercih etti. Beş gün sonra,
20 Temmuz 2016da olağanüstü hâl ilan edilirken bu kürsüde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ben konuşmuştum. O zaman söylediğim
sözler dünkü gibi aklımda. O zaman Parlamentoya demiştim ki:
Arkadaşlar, bu olağanüstü hâl, darbeye karşı direnen
Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakma
projesidir. Bu OHAL projesi, millî iradeyi yok etme projesidir, millî iradeyi
dışarıda tutma projesidir. Gelin, darbeyle birlikte mücadele
edelim. Parlamento çatısı altında, Parlamentoyu sürecin içinde
etkin kılarak bunu yapalım. Dönemin Başbakanı, Sayın
Başbakan o zaman dedi ki: Kısa bir süre, işte bir iki ay, daha
fazla değil, küçük bir süre için biz bunu istiyoruz. Sayın
Başbakan, dönemin Başbakanı Binali
Yıldırımın kısa süreden anladığı iki
yıl imiş; 20 Temmuz 2016, 18 Temmuz 2018. Yani Türkiye, iki yıl,
OHAL şartları altında hukuksuzluk, adaletsizlik ve zulümle
karşı karşıya olma durumunda kaldı.
Bakın,
20 Temmuzu adlandırdık. Parlamentoyu devre dışı
bırakan bu sistem bir sivil darbe düzeni yarattı. Millet iradesini
yok sayan bu anlayışla aslında darbenin siyasi
ayağını gizlemenin aracı oluşturuldu. Olağanüstü
hâl ilanı, darbeyle mücadele iradesinin ürünü olmanın ötesinde,
darbeye karşı verilecek mücadelenin, darbenin
kaynağını bulmaya dönük etkin mücadelenin
ulaşabileceği muhtemel siyasi hedefleri gizlemenin aracı hâline
dönüştürüldü. Türkiyeyi darbe ortamına taşıyan irade,
iktidar gücü, 20 Temmuz OHAL darbesiyle, OHAL ilanıyla bütün iktidar
kudretini kullanarak darbeye karşı soruşturmanın kendisine
yönelmesini önleyecek önemli bir güç ve fırsat eline geçirdi.
Değerli
arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz, bizleri izleyen
vatandaşlarımız görüyor; manav çıktı darbeci,
öğrenci çıktı darbeci, öğretim üyesi çıktı
darbeci, limoncu çıktı darbeci ama nedense siyasetçi darbeci
bulunamadı. Bu darbeyi hazırlayan siyasetçiyi bulmayı engelleyen
tablo hangi tabloydu? Bugüne kadar etkileri devam eden OHAL düzeni, 20 Temmuz
sivil darbesi; yargının olmadığı, hukukun
çalıştırılmadığı, demokratik
mekanizmaların çalıştırılmadığı,
Parlamento iradesinin devre dışı
bırakıldığı bir düzende, bir tabloda kuşkusuz
siyasi gücü elinde bulunduranların, yürütmeyi elinde bulunduranların
yöneteceği bir OHAL düzeninde darbenin siyasi ayağına, gerçekten
buna sebep olanlara, bu ortamı yaratanlara ulaşabilmek mümkün
değildi.
OHAL
bilançosunu istatistiki rakam olarak yukarıdan aşağıya
sayabilirsiniz, saatlerce konuşabilirsiniz. 35 kanun hükmünde kararname
Bugün
sonuncusunu, 701 Sayılıyı görüşüyoruz; komisyon
görüşmemiş, şimdi Meclise iniyor, 701 Sayılıyı
görüşüyoruz. 35 kanun hükmünde kararname; bakın, bunun içerisinde
125.800 ihraç var; bunun içerisinde 446 bin adli işlem var. 404
barış akademisyeni Barış istiyoruz. diye imza attı
diye, ihraç edildiler üniversiteden. Binlerce üniversite öğretim üyesi
ihraç edildi. Türkiye darbe dönemlerini yaşadı, 12 Eylül darbesinden
sonra Türkiyede bu kadar üniversite öğretim üyesi ihraç edilmemişti.
12 Eylül darbesinden sonra Türkiyede bu kadar kamu görevlisi adli işleme
maruz kalmamıştı ve işin bir başka ilginç yanı,
bu ortamda, iki yıllık OHAL şartları altında Türkiye,
dünyanın hiçbir uygar, çağdaş, demokratik ülkesinde
görülemeyecek bir başka gariplikle karşı karşıya
kaldı; bir referandum, iki seçimle karşılaştı; anayasa
referandumu ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile
milletvekilliği genel seçimi. Darbe şartları altında
yapıldı bunlar, 20 Temmuz sivil darbesi şartları
altında, propaganda eşitsizliğinin olduğu şartlar
altında yapıldı. 16 Nisan referandumunu hatırlayın,
hayır propagandası yapan dernek yöneticileri sorguya
çağrıldılar, hayır broşürü dağıtan dernek
yöneticileri sorguya çağrıldılar ama üniversite rektörleri,
valiler, kaymakamlar çıktılar evet propagandası yaptılar.
Her
darbe kendi hukukunu yaratır, her darbe kendi hukuki
altyapısını yaratır, 20 Temmuz sivil darbesinin hukuki
altyapısı da mühürsüz 16 Nisan referandumuyla getirilen tek adam
rejimini dayatan Anayasaydı. Bugün geldiğimiz nokta, hukuku yok
sayan, adaleti devre dışı bırakan, emek düşmanı
bir tek adam rejimidir. Mesele, sadece bir kanun hükmünde kararnameyi
konuşma meselesi değildir; mesele, Türkiyeyi nasıl bir düzene
taşıdıklarını konuşma meselesidir. Geleceğin
demokratik, özgür Türkiyesini kuracaksak, gelecekte toplumsal
barışı inşa edecek bir Türkiyeyi kuracaksak, gelecekte
bütün bu sorunlarla baş edip refah içerisinde, huzurlu bir Türkiyeyi
kuracaksak 20 Temmuz darbesinin sırtımızdaki kamburunu
yırtıp atmak zorundayız, başka çaresi yok.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 7 grev ertelendi bu dönem içerisinde,
olağanüstü hâl şartlarında. Nedir bu emek
düşmanlığı? Darbeyle mücadele ediyorsanız işçinin
grev hakkını niye elinden alıyorsunuz? 7 tane grev ertelendi. Bu
süre içerisinde grev yasakları genişletildi OHAL kanun hükmünde
kararnameleriyle, OHAL KHKleriyle. Yani düşünebiliyor musunuz, Türk Hava
Yollarında, hava yolu çalışanlarına grev yasağı
getirildi. Emek düşmanı, özgürlük düşmanı, hukuk
düşmanı, adalet düşmanı, demokrasi düşmanı bir
tek adam rejimi yaratılmıştır. Bugün konuştuğumuz
mesele budur. Parlamento, kendisini devre dışı bırakan,
ülkenin geleceğini kurma konusundaki kararlılığını
ortadan kaldıran bir düzenle mücadele etme zorunluluğu ve
sorumluluğu altındadır.
Değerli
arkadaşlar, mesele sadece o 20 Temmuz 2016 ile 18 Temmuz 2018
arasındaki şeklen yürüyen OHAL düzeni olsa -biraz önce başta
söyledim- deriz ki kapat o defteri, gelin beraber yeni bir demokrasiye el ele
tutuşup yürüyelim ama mesele o değil. Her darbe kendi hukuki
altyapısını kurar dedik. 16 Nisan referandumuyla ve son
seçimlerle artık 20 Temmuz darbesi kendi anayasal
altyapısını yarattı, bir tek adam düzeni
yaratıldı, tek adam rejimiyle karşı
karşıyayız. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, sürekli OHAL rejimi
demektir. Türkiye 18 Temmuz 2018 tarihinde OHALden kurtulmadı, Türkiye o
tarihte OHALden çıkmadı; Türkiye sürekli bir OHAL rejimi
altında yaşıyor. Onun için Türkiyede adalet yok, onun için
Türkiyede hukukun üstünlüğü yok, onun için Türkiyede can ve mal
güvenliği yok, onun için Türkiyede kimse kendisini güvencede hissetmiyor,
onun için Türkiyede OHAL bağımlısı bir iktidar var. Bonzai
bağımlılığı gibi bir OHAL bağımlısı
iktidar. OHAL şartlarını OHAL sonrası döneme de
taşıyarak bir tek adam rejimi yaratıldı ve şimdi
demokrasiyi yeniden kurmak için onunla hesaplaşmak zorundayız, bunun
etkilerini hep beraber ortadan kaldırmak zorundayız.
Bakın,
yargıyla ilgili, biraz önce söyledim, 450 bine yakın adli işlem
yapılmış, 128 bin kamu görevlisi bu sebeple ihraç edilmiş.
Nereye gidecek? Yargıya gidecek. Ne olmuş yargı? Yeni bir, tek
adam düzeninin yargısı oluşmuş. OHALle ilgili yargı
yolunun önünü kesmek için OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu. 125 bin dosya
var Komisyonun önünde şu anda. OHAL İnceleme Komisyonunun önünde 125
bin dosya var, o dosyalar bitmeden vatandaş hâkimin önüne gidemiyor. Ne
yazık ki bu tek adam rejiminin garabetine, bu tek adam rejiminin adalet ve
hukuk dışı düzenine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de
ucundan katıldı, destek verdi, Gideceksin OHAL Komisyonuna, ondan
sonra bana geleceksin. dedi. Böyle bir tablo. Bu tabloyu ortadan
kaldırmadan Türkiyeye, bu ülkede yaşayanlara ciddi, huzurlu, refah
içerisinde bir gelecek ne yazık ki yok.
Bakın,
tek adam yargısı oluştu. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra OHAL
rejimi, sonra tek adam rejimi inşa edildi, bir tek adam yargısı
oluştu. Yargı talimatla tutuklar, talimatla serbest bırakır
hâle geldi. Türkiyede hâkimlerin, yine hukuka bağlı kalan bir
kesimini dışarıda tutuyorum, doğrudan saraydan
aldığı talimatla karar verdiğini artık sağır
sultan bile biliyor. Macron talimat verecek, Fransız gazeteciyi serbest
bırakacaksınız. Schröder talimat verecek ya da aracı
olacak, onun talimatıyla, ondan dolayı, onun
aracılığıyla Büyükada aktivistlerini, önce talimatla
tutuklananları serbest bırakacaksınız. Merkel araya
girecek, çifte vatandaşlığı olan gazeteci Deniz Yücel
serbest bırakılacak. En son, Trump araya girecek, Al papazı,
ver papazı. diye ifade edilen papaz oyunu bozulacak, papazkaçtı
oyunu bitecek, vereceksin papazı, alamayacaksın papazı.
İfade bile irite edici, ifade bile. Bu ifadeyi benimsediğim için
söylemiyorum, Ver papazı, al papazı zihniyeti üzerinden
yargıya tahakküm kuran bir anlayışı teşhir etmek için
söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Ne
oldu? Rahip gitti, söylenen sözlerin hepsini yutmak zorunda kaldınız.
Mesele nedir? Mesele, Türkiyede yargıyı bu hâle getirmemekten
geçiyor. Canınız istediği zaman talimatla öğrencileri,
öğretim üyelerini, gazetecileri, aydınları tutuklatıp,
gözaltına aldırıp, hapse atıp, canınız
istediğinizde talimatla saldıracağınız bir düzen
yarattığınızda geleceğiniz tablo budur. Bu rejimin
adı, demokrasi değildir. Bu rejim, tek adam rejimidir. Dünyada
siyaset literatüründe bunun adı diktatörlüktür. Daha ötesini söyleyeyim:
21inci yüzyılda Türkiye, faşist diktatörlük şartları
altında yaşıyor. Bu kadar net. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hukuk
yok, can ve mal güvenliği yok, dolayısıyla sermaye
güvenliği de yok. Dolar aldı başını gidiyor,
değil mi? Bir kriz yaşıyoruz. Kriz var-yok
tartışmasını bırakın, işte herkes biliyor,
iktidar sahipleri de biliyor Türkiyenin ciddi bir krizin içerisinde
olduğunu. Krizden çıkış yolunu koyduk bir tarafa. Onu
konuşalım ama bu krizin temel sebebi, tek adam rejiminin ta
kendisidir. Bir ülkede hukukun üstünlüğü yoksa, bir ülkede
yatırımcı, kendisini güvence içerisinde hissetmiyorsa, bir
ülkede bütün kararlar, rasyonel akla göre değil, bilimin gerçeklerine göre
değil de sarayda oturan bir kesimin talimatına göre ve
çıkarlarına göre alınıyorsa o ülkede ekonomik krizle
karşılaşmanız ve o ekonomik krizin altında ezilmeniz
gayet doğaldır. Türkiyenin yaşadığı tablo bu.
Bakın,
19 Temmuz 2016, olağanüstü hâl ilanından bir gün önce, 19 Temmuz
2016, dolar 2,98. Olağanüstü hâlin kalktığı -şeklen
kalktığı- 18 Temmuz 2018de 2ye katlanmış neredeyse,
dolar 4,81, OHAL şartları altında. Türkiye'nin geldiği
tablo bu. Bugün dolar 5,53-5,60 arasında gidip geliyor. Sürekli OHAL
rejimi. Sürekli OHAL rejiminin Türkiyeyi getirdiği,
taşıdığı tablo bu.
Değerli
arkadaşlar, krizle mücadele edeceksek, Türkiyeyi refah içerisinde üreten
bir Türkiye olarak yeniden inşa edeceksek hukukun üstünlüğü ve
demokrasiyi kurmak zorundayız. Başka çaremiz yok. Bu, bir romantik
talep değil. Bu, Türkiyede yaşayan 81 milyonun refahı için bir
zaruret. Ya saraydaki bir avuç, sarayın etrafında
yaşayanların refahı için bir düzen yaratacaksınız ya
da 81 milyonun refahı için bir düzen yaratacaksınız. Mesele,
aslında bunu yakalayabilme meselesidir.
Bakın,
1914 yılı aralık ayı, 1915 yılı ocak ayı.
Hâlâ hatırlayınca yüreklerimiz sızlar. Biliyorsunuz
Sarıkamış Harekâtında 915 tertip asker
evlatlarımızı verdiğimiz, donmak zorunda
kaldıkları Sarıkamış Harekâtının
acısı hâlâ yüreklerimizdedir. Ne zaman? 1915
Yüz üç yıl önce.
Yüz üç yıl önce harp şartlarında. Dikkat edin, yüz üç yıl
önce harp şartlarında savaşırken donan askerlerimizin
acısı hâlâ içimizde sıcakken, yüz üç yıl sonra 2018
yılının Türkiyesinde sulh şartları altında 2
askerimiz Tuncelide donarak şehit oluyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Ben bu konuda araştırma yapmayacağım. diyor. Bu, tek adam
düzeninin bize getirdiği ve dayattığı rezaletten daha
başka bir şey değil midir! (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Olur
mu arkadaşlar? Bu Parlamento ne iş yapacak o zaman? Her şeyi
havale ederse bu Parlamento ne iş yapacak? 2018 yılının bu
utancını nerede konuşacağız, sebebini nerede
bulacağız; bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün olağanüstü hâlle ilgili 741 sayılı KHKnin
konuşulması meselesi, Türkiyenin hukuk, adalet ve demokrasi
ekseninde geleceğini kurma meselesidir. Sayın Erdoğan
çıkmış, donan şehit askerlerimizle ilgili bize diyor ki:
Siz şehadetten ne anlarsınız? Evet, şehide kelle
diyenlerin anladığı şeyi anlamayız biz
şehadetten, şehide kelle diyenlerin anladığı
şeyi anlamayız! (CHP sıralarından alkışlar) Bizim
şehadetten ne anladığımızı Kuvayımilliye
ruhunun bu ülkeyi nereye getirdiğini bilenler görüyor.
Hepinize
teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kelle dememiş miydi yoksa, neye itiraz ediyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konuşmacı, konuşması
sırasında tek adam rejimine geçtiğimiz, 20 Temmuzda
olağanüstü hâl darbesi ilan ettiğimiz gibi çok vahim iddialarda
bulundu, izin verirseniz sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika.
Sataşmaya
mahal vermeyelim lütfen.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az
önceki konuşmacı, aslında yakinen takip ettiğimiz, hukukçu
dili olan bir hatibimiz. Keşke daha dikkatli bir dil kullansaydı,
keşke kendisinden beklediğimiz şekilde bir muhalefet
yapmış olsaydı çünkü bazen AK PARTİ
karşıtlığı, âdeta terör örgütlerinin ifadeleriyle
özdeşleşen bir hitap şekline dönüşüyor. Bunu ben doğru
bulmuyorum, bunu ben çok tehlikeli buluyorum. (CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) AK PARTİ karşıtı olan, terörist
değil, terör örgütü mensubu da değil. Çoğu zaman AK
PARTİli olmak, teröristle yan yana olmak demek.
BAŞKAN
Arkadaşlar, gürültü yapmayalım lütfen. Kürsüde hatip var,
konuşuyor.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Ama dinleyemezseniz anlayamazsınız ki. Klasik CHP
anlayışı, söyleyecek, her türlü iddiada bulunacak; cevap vermeye
başlayınca kürsüye vuracak. Böyle bir usul yok ki.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Çözüm sürecinde teröristlerle yan yana yürüdünüz, esas,
teröristlerle anılması gereken, AK PARTİlilerdir.
BAŞKAN
Müsaade edin hatibi dinleyelim.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, iddialar önemliydi cevap vermek
istiyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kelle dedi, kelle.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sayın Başkan, klasik CHP anlayışıyla
kızmak yok. O zaman istiklal mahkemesi kurun, siz yargılayın,
biz savunmayalım, her türlü hükmü verin o zaman. (CHP
sıralarından Ayıptır, ayıp! sesleri)
BÜLENT
TURAN (Devamla) - Olur mu arkadaşlar? Birisi iddiada bulundu -sayın
hatip- buna cevap vermeyecek miyiz?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Yargılamadan atıyorsunuz. 7 bin
insanı, akademisyeni attınız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kelle dedi mi demedi mi?
BÜLENT
TURAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, insanlar konuşarak
anlaşır. Sürem bitti, hiçbir şeye cevap verdirmediniz. Bu
anlayış, size oy kaybettiren bir anlayış; bu
anlayış, sizi büyütmeyen bir anlayış; bu anlayış,
sizi demokrasiden uzaklaştıran bir anlayış. O yüzden
(CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, ne anlatacağız bu arkadaşlara bilmiyorum ki.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, hatibe iki dakika söz verdim. Lütfen
BÜLENT
TURAN (Devamla) O zaman, ben dönüyorum, Sayın Bakanım
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sandıkta gene yeneriz merak etme.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ha öyle, siz konuşacaksınız sadece, başkası
konuşmasın.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Bakınız, olağanüstü hâl, bir darbe
iddiasında bulunuyor olması, sayın hatibin vahim bir
iddiası. Olağanüstü hâl, Meclisin aldığı bir
karardır, anayasal bir sistemdir. Bunu biz getirmedik. Bu, zaten var olan
bir sistemdi. Terör örgütleriyle mücadele etmek için tercih edilen bir sistem
hâline geldi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sayın Başkanım, zamana olan hassasiyetinizi
biliyorum ama hiç konuşamadık.
BAŞKAN
Bir dakika ilave verelim Sayın Turana. (CHP sıralarından
Ooo
sesleri, gürültüler; İYİ PARTİ sıralarından
gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz ilave süre vermiyordunuz Başkan? Bu, nasıl
bir adalet?
ŞENOL
BAL (Ankara) Vermiyordunuz
BAŞKAN
Bu, şöyle bir adalet
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bu, nasıl bir adalet Başkan?
BAŞKAN
- Sayın Türkkan, soru soruyor musunuz?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Soruyorum.
BAŞKAN
- Hayır, cevabını vereyim. Süreyi ben tutuyorum burada.
Konuşmasının yarıdan fazlası gürültüyle geçti.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim, öyle bir hakkınız yok.
BAŞKAN
- Bu söze, konuşurken yüksek sesle yerinden hatibe ithamda, lafta bulunan,
söz söyleyenlerden birisi de sizdiniz. Lütfen
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu yaptığınız,
adaletli bir davranış değil. Siz Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup başkanı değilsiniz, Meclis Başkan
Vekilisiniz. Bu titrinizi size hatırlatmak isterim. Siz unutuyorsunuz
başkan vekili olduğunuzu.
BAŞKAN
Evet, hiçbir sorun yok. Size, İç Tüzüke ve teamüllere göre beş
dakikalık süre verdim, kimse sözünüze müdahale etmedi. Siz beş dakika
konuştunuz, üzerine ilave süre istediniz. Bunu vermiyorum, hayır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz Meclis Başkan Vekili olduğunuzu
unutuyorsunuz.
BAŞKAN
- Ama kürsüdeki hatibi konuşturmamak, sıralara vurarak, gürültü
yaparak konuşturmamak söz konusuysa o zaman sözünü tamamlaması için
süre veriyorum grup başkan vekiline.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Veremezsiniz
Veremezsiniz efendim. Milletten
esirgediğiniz bu hakkı veremezsiniz.
BAŞKAN
- Bir dakika ilave süre veriyoruz arkadaşlar.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Milletten esirgediğiniz, bizlerden esirgediğiniz
bu hakkı veremezsiniz.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sayın Türkkan
Sayın Türkkan
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Turan, lütfen rica ediyorum bu hakkı
kullanmayınız.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Öyle yapacağım. Öyle yapacağım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanın bu adaletsiz tutumuna geçit
vermeyiniz.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Tamam, sakin
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sizden istirham ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Sayın Başkanın
(İYİ
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Böyle bu iş! Siz bu işi yönetemiyorsunuz!
BAŞKAN
Süreyi durduralım.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sussanız ineceğim zaten.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bülentçiğim otur yerine, benim yaptığım
gibi yerine otur sen de. Ben yerime oturdum, sen de otur.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Üç saniye
Üç saniye
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sevgili Bülent, ben yerime oturdum, sen de otur.
BÜLENT
TURAN (Devamla) Üç saniye, arkadaşlar
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır efendim, konuşturmayız, öyle bir
şey yok!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Adalet duygusu zedelenince böyle oluyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Adalet, ya herkese olacak veya kimseye olmayacak.
BAŞKAN
Evet, Sayın Turan, ilave süre veriyorum bir dakika.
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır efendim!
BÜLENT
TURAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ ile CHPnin tepkisiyle hiçbir şey diyemeden
ayrılıyorum. Biz aziz milletimizle buluşmaya devam
edeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tezcan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konuşmadım ki!
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Yani Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan
Vekili ilk cümlesinde zaten konuşmada yapamayacağı kadar hakaret
etti, sözümüzü çarpıttı. Bakın, terör örgütlerinin diliyle
konuştuğumu iddia etti, 69a göre söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
İki
dakika
Sataşmaya
mahal vermeyelim tekrar.
3.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, yeni bir tartışma ya da polemik yaratma niyetinde
değilim, sadece şunu söylemek istiyorum: İktidara dönük her
eleştiriyi Terör örgütlerinin ağzıyla konuşuyorsun. diye
itham etmek, tam da diktatörlüklere özgü bir ifade biçimidir. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Siz böyle
yapıyorsunuz demiyorum, budur.
Bakın,
diktatörlüğün ilk ortaya çıktığı yer, Roma Dönemidir.
Romada diktatörlere diktatör olma yetkisini Senato vermiştir. Yani
Mecliste bir şeylerin görüşülüyor olması, oradan ortaya
çıkan rejimlerin, tek adam rejimi, diktatörlük, sivil darbe olmasına
engel teşkil etmez. Parlamentoların bilerek ya da bilmeyerek
verdikleri yetkiler, arkasından bir tek adam rejimi doğurur,
diktatörlükleri ortaya çıkarır. Tam iki sene, iki buçuk sene önce 20
Temmuz 2016da bu kürsüden buna dikkat çekmiştim, gelin bu Parlamentodaki
beraberlik ruhunu bozmayın diye. Terör örgütlerinin diliyle
konuşuyorsunuz. derken, tahmin ediyorum FETÖyü kastediyorlar; FETÖyü
Türk Silahlı Kuvvetlerinin harimiismetine sokan, kozmik odaya sokan
anlayış, FETÖye karşı direnenlere, hayatının her
döneminde FETÖye karşı direnenlere bunu hiçbir zaman söyleyemez.
(CHP sıralarından alkışlar) Bizim geçmişimizin hiçbir
yerinde FETÖyle yol kenarında bir karşılaşmamız bile
söz konusu değildir. El ele tutuştuğunuz mahallelere bakın.
Teşekkür
ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, öncelikle bir isteğimi
ileteyim. Demokratik kültür içerisinde, kürsüde her istediğini söyleyip de
cevap almaya kalkınca Yok, ben cevabı beğenmedim, cümlen
şöyleydi, böyleydi. deyip de masaya vurmak olmaz.
Az
önce Sayın Tezcan 20 Temmuz OHAL darbesi dedi. Sözümün
arkasındayım, bu ifade, FETÖcüleri sevindiren bir ifadedir. 20
Temmuz OHAL darbesi FETÖcülere karşı Meclisin ortak iradesidir.
ATİLA
SERTEL (İzmir) FETÖcülerle sizin fotoğrafınız var.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bu ifadeyi gölgeleyen her türlü yaklaşım,
sahibine zarar verir. Bunu söylemeyelim mi? Kaldı ki bir şey daha
söyleyeyim
ATİLA
SERTEL (İzmir) Hepiniz fotoğraf çektirdiniz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Darbecilere
.
BAŞKAN
Sayın Akar
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bakınız, OHAL dönemindeki her türlü kararname
zaten Meclise geldi. OHAL kararını veren Meclistir, kaldıran
Meclistir, uzatan Meclistir; nasıl olur da tek adam rejimi olur?
Olağanüstü hâldeki bütün sistemi anayasal rejim içerisinde uygulayan, izin
veren, takip eden Meclisin kendisidir.
ATİLA
SERTEL (İzmir) Hepiniz Pensilvanyaya gittiniz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Şu anda görüştüğümüz, yeni bir OHAL
kararnamesi. Bunu görüşmüyor değiliz ki. Bakın, Meclis şu
an OHALdeki bir kararnameyi görüşüyor zaten, görevini yapıyor.
O
yüzden, bir daha diyorum, CHPli sağduyulu, ulusalcı, milliyetçi
arkadaşlara söylüyorum: 20 Temmuz OHAL darbesi ifadesini
kullandırmayın, FETÖcüleri sevindirmeyin. Bu, yanlış bir
yaklaşım. Bunu söylemeyelim mi Sayın Başkan?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
30.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, öncelikle, burası A Haber
kameraları değil, istediğinizi söyleyip, olayı
çarpıtıp da herkesi inandıramazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Masaya vuranlar, kendilerine yapılan bir
adaletsizliğe, adaleti sağlamak için vurdular, ben de son derece
haklı gördüm. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi, öyle sizin sözünüze cevap
verememiş de masaya vurmuş değil.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konuşamadım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Siz Türkiye'nin en köklü, bu cumhuriyetin temelinde olan,
harcında olan bir partiyi terör örgütü ifadesiyle aynı cümle içinde
kullanırsanız size verilen tepki azdır bile. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Açalım mikrofonu arkadaşlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Son olarak, birkaç tane tanıklığım var,
daha önce konuştuk, kısa kısa söyleyeyim.
Sayın
Genel Başkanıma darbeden bahsettiğimde ve buraya gelme irademizi
söylediğimde aldığım talimat, tarihimde duyduğum, bir
darbeye karşı en dik duruştu. 20 Temmuz günü de Sayın
Binali Yıldırım, Sayın Kemal Kılıçdaroğlunu
arayıp Bugün OHAL getiriyoruz, desteğinizi bekliyoruz. deyince
Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki: 15 Temmuzda sonuna kadar
yanınızdaydık ama 20 Temmuzda yapmaya
çalıştığınız iş, bu Meclise karşı
bir haksızlıktır, bırakın da birileri demokrasiyi
savunsun. demiştir, onu da bu kulaklar duymuştur. (CHP
sıralarından alkışlar) O yüzden 20 Temmuz sivil darbesine
ilan edildiği günden beri karşı çıkıyoruz ve bu
Meclisin darbeye karşı ortak iradesini istismar edip, Sadece
çoğunluk oylarıyla darbecilerle mücadele edeceğiz. deyip her
türlü muhalifi sindirme yoluna giden de sizsiniz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Türkkan, buyurun.
31.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Meclis başkan vekillerinin Mecliste
grubu bulunan bütün partilere adil şekilde yaklaşmayı
kendilerine şiar edindiklerine, İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde konuşurken sözünün kesildiğine ancak AK PARTİ grup
başkan vekilinin konuşma süresinin uzatıldığına
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bir kere, öncelikle,
bulunduğunuz makamda oturan bütün Meclis başkan vekilleri birinci
hâlde Mecliste grubu bulunan bütün partilere adil bir şekilde
yaklaşmayı kendilerine şiar edinirler; bu, geçmişten beri böyledir.
Yani orada oturan bütün Meclis başkan vekilleri bulundukları partiyi
değil, Meclisin başkan vekili olduklarını hatırlarlar.
Ben sunduğumuz mevcut grup önerimizin kabulü yönünde sadece bir sayfa için
o da otuz saniye bir söz istediğimde ve bunu çok kibar bir dille rica da
ettiğimde zatıaliniz bunun mümkün olmadığını
söyleyerek sözümüzü kestiniz. Arkasından, Sayın Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili, sözü bitmeyince, normal olan
Sayın Grup Başkan Vekilinin sözünün uzatılması normaldir,
yapılması gereken oydu. Ama sizin o adaletsiz tutumunuza
karşılık bizim bu sıralara vurmamız, sizin bu Meclisin
Başkan Vekili olduğunuzu hatırlatmak üzereydi. Yüksek sesle
belki hatırlattık, hatırladıysanız çok mutlu oluruz,
eğer hatırlamadıysanız hatırlatmaya da devam
edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, yaşanan
iki durum arasında benzerlik varsa kıyas yapılabileceğine
ancak farklı bir durumun söz konusu olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, şahsıma dair bir sataşma
vardır.
Şimdi,
arkadaşlar, liselerde mantık okutuluyor. Mantıkta kıyas
yapmak için benzerlik olması lazım. İki durum arasında
benzerlik varsa kıyas yapılır ve hükümler eşitlenir.
Hayır, iki durum arasında benzerlik yoksa buna
kıyasımaalfarık derler, farklı şeyleri birbiriyle
kıyaslamak derler.
Zatıaliniz
Sayın Türkkan, partinizin grup önerisiyle ilgili söz istediniz. Dikkat
ederseniz daha sonraki partilerin grup önerileri üzerinde grup başkan
vekilleri konuşmadı. Dolayısıyla, partilerden herhangi bir
milletvekili grup önerisi üzerine konuşabiliyor. Siz de grup başkan
vekili sıfatıyla değil, grup önerisi hakkında partiniz
adına konuştunuz. Dolayısıyla, bu konuşmalarda ben
ilave süre vermiyorum, benim daha önceki uygulamalarım da böyle. Bunun bir
tek istisnası oldu, bir sayın genel başkan burada
konuşurken ilave süre istedi, bir tek ona vermiştim. O da farklı
bir durum, beş dakikalık gündem dışı konuşmayla
ilgiliydi. Sürenizi de hatırlattım bilhassa, kürsüye çıkarken
zatıalinize. Dolayısıyla, burada ilave süre vermedim, size
vermediğim gibi başka arkadaşlarımıza da grup
önerileriyle ilgili ilave süre vermedim. Burada sataşmadan dolayı
Sayın Turana söz verdim. Fakat durum farklı, o iki dakikalık
süresini
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Onun da süresi iki dakika, sınırlı efendim.
O da iki dakika, o da sınırlı bir süre.
BAŞKAN
Lütfen, bir dakika. Siz bana da tahammül etmiyorsunuz, sadece siz
konuşacaksınız.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Adaletli davrandığınız sürece çok
tahammül ederiz ama adaletsiz davrandığınız sürece
tahammülümüz zor bizim.
BAŞKAN
- İsterseniz süresiz yapalım sizin konuşmanızı,
Sayın Türkkana mahsus ayrı bir geçici madde ekleyelim İç
Tüzüke, siz istediğiniz kadar konuşun. Başkaları
konuşurken de konuşun siz. Hiç susmayın isterseniz, yorulana
kadar.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Adaletli davrandığınız sürece tahammül
ederiz ama böyle davranırsanız tahammül etmeyeceğiz.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, Sayın Turana iki dakika süre verdim.
Sizin konuşmanıza bir müdahale olmadı, bir gürültü olmadı,
burada yerinden sıralara, masalara vurma, söz atma olmadı. Sizin
beş dakika süreniz doldu, siz ilave söyleyecekleriniz olduğunu ifade
ettiniz. Sayın Turanınki öyle değil ki; iki dakika süre verdim,
bu iki dakikanın aşağı yukarı seksen saniyesinde -ben
burada süre tutuyorum ayrıca önümde- bir tek kelime ifade edemedi.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim
BAŞKAN
Tutanaklara da bakın isterseniz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, müdahale olursa iki dakikayı
uzatacaksınız diye Tüzükte bir kaide yok.
BAŞKAN
Ben ona konuşması için süre
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Orada inisiyatif kullandınız, bana
kullanmadığınız inisiyatifi ona kullandınız.
BAŞKAN
Gene mi konuşacaksınız? Ben bırakayım isterseniz,
gideyim ben siz konuşun burada, hepimiz gidelim, konuşursunuz siz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Valla daha adaletli birisi gelecekse memnun oluruz.
BAŞKAN
Lütfen, biraz saygı duymayı da öğrenin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Biz saygı duyarız, saygı duyana saygı
göstermeyi şiar ederiz.
BAŞKAN
Bana Meclis başkan vekilliğini hatırlatıyorsanız ben
de size milletvekilliğinizi, grup başkan vekilliğinizi
hatırlatıyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bize saygı duyana biz
saygı duyarız.
BAŞKAN
Burada sadece 1 kişinin kalkıp monolog yapması mümkün
değil. Konuşuyorsunuz sadece, hiç dinlemiyorsunuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bize saygı duyana biz saygı duyarız.
BAŞKAN
Ben size anlatıyorum aradaki farkı. Buna rağmen siz Ben
tanımıyorum, bilmiyorum, kabul etmiyorum. diyorsanız amenna,
zorla kabul ettirecek şeyimiz yok.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, yönetmek istemiyorsanız sizi zorla
tutmayız, gidebilirsiniz.
BAŞKAN
İki durum arasında fark vardır, ben bunu buradan takip
ediyorum, siz İkisi de aynıydı. diyorsanız diyecek bir
şeyim yok benim.
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun
Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce ben de
memleketim Mersine 26 Ekim tarihinde Tunceli Nazımiyede şehit olan
2 uzman çavuşumuzla ilgili özellikle rahmet niyaz ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
27
Ekim 2018 tarihinde Asım Türkel şehidimiz, Mersin merkez Akbelen
Mezarlığı içerisinde bulunan şehitlikte, Ferruh Dikmen
şehidimiz de Silifke ilçesi Yeşilovacık beldesinde
defnedilmiştir. Biz de bu şehit olan hemşehrilerimize,
çocuklarımıza bizzat giderek, aileleriyle görüşerek
taziyelerimizi ifade ettik.
Ayrıca,
yine, cumhuriyetimizin 95inci yılını idrak ettik. Dün Birinci
Meclisteydik. Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması için
dileklerimizi, temennilerimizi dile getiriyoruz ve cumhuriyetimizin 95inci
yılını bu vesileyle kutluyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 6 sıra sayılı metnin içerisindeki 701
sayılı olağanüstü hâl kapsamında bazı tedbirlere
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi üzerinde söz aldım.
Bu
metne baktığımız zaman -kalın kitap hâline
getirilmiş- başta madde gerekçeleri ve ilgili kısa bir madde
var. Arkasında on binlerce kişiyi kapsayan ihraç hükümleri var.
Şimdi, bunun eleştirisini yapmak isterim çünkü eleştiri yaparken
şuna dikkat ediyorum: Her zaman biz, siyasi rantla hareket etmeden,
doğruyu söyleyerek ve Genel Kuruldan daima iyi kararların, milletimiz
lehine olan kararların çıkmasını yürekten isteyerek
eleştirilerimizi yapmak isteriz. Böyle bir metin, ne anayasal ne yasal,
herhangi bir hukuki uygulamaya müncer olamayacak yapıda bir kanun hükmünde
kararname. Bu, görüşülememiş Komisyonda, dolayısıyla,
doğrudan Genel Kurula inmiş.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, Fetullahçılar olarak
bilinen bir grup -aslında FETÖ/PDY yapılanması olarak daha sonra
ifade edilen Fetullahçılar- geçmişte, son elli yıl içerisinde
âdeta 2002 yılına gelinceye kadar palazlanamamış, bazı
yerlere sızmış olmasına rağmen, güç
devşirememiş bir gruptur, sözde dinci bir gruptur ama bunların
hangi mihraklara bağlı olduğu da daha sonra net bir şekilde
ortaya çıkmıştır ama 2002 yılından sonra
nasıl bir anda güçlendi, bunların kökünü besleyen besin hangi
kaynaklardan temin edildi, bunlara bakmak lazım.
2004
yılına geldiğimiz zaman, AK PARTİ iktidarını hep
birlikte o dönemde yaşıyorduk. 2004 yılında, Millî Güvenlik
Kurulu kararıyla Fetullahçı grup, ilk kez Millî Güvenlik Kurulu
kararı içerisine alınarak, bunların tehlikeli bir grup
olduğu, bir terör faaliyeti yürüttüğünü, bunların
elemanlarının mutlaka takip edilmesi ve dolayısıyla
cezalandırılması gerektiğini içeren bir MGK kararı o
zaman izhar edilmişti ve şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı
da bunu imzalamıştı.
Ancak
2004 yılından sonra hiçbir zaman Fetullahçılar üzerine
gidilmediği gibi -ben, 2007 yılında da milletvekili oldum- bu
yüce Meclis içerisinde bunlara karşı inanılmaz bir sempati
görüyordum bu Meclisin benim sol tarafımdaki cenahında ve bunlar
içerisinde hep övgü dolu sözler, methiyeler işitiliyordu. Bunlara
karşı MGK kararı asla uygulanmadı, bunun bir tek
örneği dahi yoktur ve süreç böyle devam ederken 3 Kasım 2002
seçimlerinden hemen sonra -bunu da hatırlatmakta yarar var- Necip
Hablemitoğlu cinayeti oldu bu memlekette, hâlâ faili meçhul. Bundan AKP
iktidarı sorumludur. Necip Hamlemitoğlu evine girerken ensesine
kurşun sıkılarak katledildi, şehit edildi.
Yine,
bunlarla ilgili bir kitap yazdı başka bir yazar, kitabın
adı Misyonerler Arasında Altı Ay. Bu kitap yazıldı,
bu kitabı yazan kişiyi Ergenekon, Balyoz davası kapsamında
Silivriye attılar, en fazla yatan kişi oldu, altı yıl
yattı, altı yıl, dile kolay, altı yıl yattı.
Şimdi, bu hangi hakkaniyete, hangi adalete, hangi hukuk devletine, hangi
demokrasiye sığar? Böyle bir kural var mı?
Ve
şunu da ifade edeyim: Dershaneler, yurtlar açıldı 2002den sonra
ve Türkiyenin âdeta her tarafını kapsayacak şekilde
inanılmaz boyutlarda bunlara imkânlar sunuldu ve Türkiyenin OSBleri ve
sanayi kuruluşları bu örgütün, FETÖ/PDY örgütünün âdeta eline
bırakılarak iş adamları bunların emrine amade
kılındı. Bunları yaşadık. Ve ayrıca Bank
Asya açılışının fotoğrafını görüyoruz,
Bank Asya. Bank Asyadan para çeken, bunlara dâhil olmayan polis
memurlarının
Şu listelerin içerisinde ihraç edilen polis
memurları da var, 9 bin kişiye yakın insan var. Belki ben
bilmiyorum, bu 9 bin kişiye yakın insanın içerisinde Bank
Asyadan para çekti diye atılan var mı? Mutlaka vardır ama
komisyon kuruluyor, komisyon bu konuda karar almıyor. Komisyon
insanları dinler. Suç yönelttiğin kişiyi dinlersin Bunu
yaptın mı? diye. O da yok. Dönüyor, kendi kurumuna soruyor komisyon.
Nereye soruyor? Emniyet Genel Müdürlüğüne soruyor, İçişleri
Bakanlığına soruyor, diyor ki: Bunu biz ihraç ettik ama bu
gerçekten masum mu değil mi? Kurum ne diyecek? Masum değil.
diyecek. Bu, bu suçu işlemiş, Bank Asyadan para çekmiş, bunu
atalım.
Şimdi,
bu şekilde ocaklar söndürülüyor, insanlar toplum içerisine çıkamaz
duruma geliyor, böyle bir kesim de var.
Dinler
arası diyalog diye bir kavram gelişti. AKP iktidarında oldu
bunlar, hepimiz gördük.
Dinler
arası diyalog nedir arkadaşlar? Şanlıurfada bir park
yapıyorsunuz, içinde kilise var, cami var, sinagog var, bunları
yapıyorsunuz. Bu ne anlama geliyor? Bu, işte, FETÖnün ideolojisi
anlamına geliyor. Bunları yaptınız. Acaba
Şanlıurfada Musevi vatandaşlarımız var da onlara
ibadethane mi gerekiyor, sinagog yapıyorsunuz veya Hristiyanlar var da
onlar mı oraya gidecek?
İBRAHİM
ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) Yapılmadı ama, yanlış
bilgi!
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Bunlar ucube şeylerdir. Bunlarla ilgili birçok
iddialar oldu. İmar Kanununda değişiklikler yapıldı
talep üzerine. Ne yaptınız? İmar Kanununda cami ve mescit
hükmünü ibadethane yaptınız ve binlerce apartman dairesinde
kiliseler açıldı Türkiye'de ihtiyaç olmamasına rağmen.
Şimdi,
bu süreç, işte, Fetullah ideolojisinin süreciydi. Bunları hep
birlikte yaşadık. Ne tedbir aldınız? Hiçbir şey.
Türkçe Olimpiyatları adı altında, emperyalist mantıkla
çalışan bir mekanizmanın değirmenine âdeta su
taşıdınız. Bunları kabul etmek zorundayız. Ben
eleştiri yapıyorum. Bundan sonra inşallah hataya
düşmezsiniz. Ve şöyle bir şey söylemek istiyorum: 15 Temmuz hain
darbe girişimi oldu ama bunun yanında biz gençlik yıllarımızda
12 Eylül darbesini de gördük. 12 Eylülden itibaren Türkiyede ülke genelinde
sıkıyönetim ilan edildi. Askerî rejim geldi oturdu. İhraç edilen
kamu görevlileri oldu, toplam 3 bin civarında kamu görevlisi ihraç edilmiş,
idam edilenler var. Ama şimdi, bir ara 170 bine çıkan atılan
kamu görevlisi var 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra. Burada bir
kafa karışıklığı var. Bu
attığınız kamu görevlilerinden bir kısmı döndü, şu
anda tahminen 130 bin civarında ihraç edilmiş olan kamu görevlisi
var. Bunların, değerli milletvekilleri, çok iyi
araştırılması lazım.
Devletin
her zaman müşfik olması lazım. Bir polis memuruna, Maliyede bir
memura, bir okuldaki hizmetliye siz bu işlemi uygularsınız,
ihraç edersiniz ama FETÖ/PDY terör örgütünün tepedeki elemanlarının
kaçmasına izin verirseniz, hepsini yurt dışına
çıkarırsanız Türkiyede FETÖyle gerçekten mücadele
ettiğinizi söylemeniz mümkün değildir. Yarın en ufak
zafiyetinizde yine karşınıza çıkarak bu milletin ve
devletin başına bela olurlar. Onun için 12 Eylülden daha
ağır şartların oluştuğu bir 15 Temmuz
sonrası dönemi hep birlikte yaşıyoruz.
Bunun
yanında şunu ifade etmek isterim: Devletteki olağan rejim
dışındaki rejim türlerinin kademelenmesini ortadan
kaldırdınız. Komisyon Başkanı aynı zamanda bizim
değerli meslektaşımız, bunları iyi bilir, olağan
rejim dışında
Nedir bu? Olağanüstü hâl, olağan rejim
dışında bir yönetim şeklidir, yasal bir yönetim
şeklidir aslında. Bunun üstünde sıkıyönetim vardır
1402 sayılı Yasayla, sıkıyönetimin üstünde seferberlik
vardır, onun üstünde savaş hâli vardır. Bunlar kademeli yönetim
biçimleridir. Ama şimdi, olağanüstü hâl geliyor,
sıkıyönetimi kaldırıyorsunuz. Sıkıyönetimi
-Allah göstermesin- yarın ihtiyaç duyulduğu zaman bu Mecliste hemen
apar topar hazırlarız, çıkarırız. diyebilirsiniz.
Niye kaldırıyorsunuz? Bir şeyden korkuyor musunuz da bunu
kaldırdınız, 1402yi? Bunun nedeni nedir? Çünkü olağanüstü
hâlle keyfî idarenin aslında temelini oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Keyfî idare de şu: Ahmet, Mehmet, efendim,
FETÖye bulaşmış ama biz bunları çıkaralım;
Hasan, Hüseyin FETÖye bulaşmış, onlar bize yakın
değil, bunlar yatsın. diyebilmek. Yani subjektif
kararlarınızı hayata geçirebilmenin en iyi yöntemlerinden biri
nedir? Olağanüstü hâl. Çünkü sıkıyönetim olduğu zaman
15
Temmuzdan sonra sıkıyönetim ilan edilebilirdi kısmi veya genel,
ona tevessül etmediniz. Dört ay, sekiz ay bir sıkıyönetim rejimiyle
Türkiye tekrar normal rejime dönebilirdi. O istenmiyor. Yeni bir rejim geliyor
benden önceki hatibin söylediği gibi. Bu nedir? Burada tek adam rejimine
giden bir yola kapı aralıyorsunuz. Türkiye bunu mümkün değil
kaldıramaz ve bunu asla gerçekleştiremeyeceksiniz, bu olmayacak.
Türkiye için en iyi rejim, yine dönüp dolaşacağız,
geleceğimiz nokta parlamenter rejimdir.
Şimdi,
eski bir içişleri bakanı diyor ki: 81 vilayetimizin 74ünün emniyet
müdürü FETÖcü. Bunu kim atadı sayın milletvekilleri? Bunu
dış güçler mi atadı Türkiyede, soruyorum size, dış
güçler mi atadı?
Tutuyorsunuz,
bir arkadaşınızı, AK PARTİnin üst düzey
yöneticiliğini yapmış, vekilliğini yapmış bir
arkadaşınızı -kardeşi de FETÖ terör örgütünden şu
anda hapiste yatan bir general- Laheye büyükelçi atıyorsunuz. Nasıl
mücadele bu, nasıl olacak? Bu listede on binlerce insan varken nasıl
onu büyükelçi atadınız? Bunun mantığı nedir?
Tuttunuz
polis, hâkim, savcı iş birliği üçgenini oluşturdunuz ve
Ergenekon, Balyozda ocaklar söndürdünüz, ocaklar. Bazı onurlu insanlar
-hepsi onurlu da- kafalarına sıktılar, gittiler; intihar edenler
oldu. Bunların vebali kimin omuzlarında? Bunları sorgulamak
lazım.
Kozmik
büroya girildi ve daha sonra istihbarat elemanlarımızdan 800ün
üzerinde kişi güneydoğunun ya da Irakın, Suriyenin
dağlarında şehit edildiler kozmik bürodan dolayı; bunun
hesabını kim verecek? Hendek savaşlarından sonra 700ün
üzerinde polisimiz ve askerimiz şehit edildi; bunun hesabını kim
verecek? Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpaslar kuruldu; bunun
hesabını kim verecek?
Şimdi,
onun için -bu zinciri uzatır gideriz- 2018 yılının sonuna
geldiğimiz bugünlerde aklımızı başımıza
devşirelim, FETÖyle mücadele için bir ilkeler manzumesi
hazırlayalım hep birlikte ve kaçırılan üst düzey
FETÖcülerin getirilmesini sağlayalım. Bir merkez kuralım
-komuta kontrol merkezi ya da karargâh, adı ne olursa olsun- tek merkezden
FETÖyle mücadele yapılsın. Orada asker olsun, polis olsun, bu konuda
uzmanlaşmış sivil insanlar olsun. Bir merkez kuralım ve
bunlar üzerinden FETÖnün, kılcal damarlarımıza kadar giren
FETÖnün bütün artıklarını, unsurlarını bir bir
ayıklayalım ve bu terör örgütünün devletimizin içinde kendisini
saklamayı başarmış unsurlarını alıp yok
edelim.
Değerli
milletvekilleri, 4 Ekim 2016da kurulmuş Darbe Araştırma
Komisyonumuz vardı. Bu, 12 Temmuz 2017de bir rapor hazırlıyor
ve Meclis Başkanlığımıza veriyor. Hâlâ
basılıp yayımlanmadı. Bunun anlamı nedir? Niye
yayımlanmıyor? Bunu da dikkatlerinize sunuyorum. O raporun
yayımlanması gerekir.
Bu
itibarla, son olarak şunu yüksek heyetinize arz etmek istiyorum: Burada
bulunan on binlerce kişinin ihracının aslında idari bir
işlem olması gerekir. Kanun hükmünde kararnameyle, yasayla bunların
atılması mümkün değil ama biz ne yapıyoruz? Bunları
şimdi KHKyle ihraç etmiş oluyoruz. Ama bunları ne yapmamız
gerekir? Mutlaka soruşturma açıp soruşturma sonucuna göre
insanların ihraç edilmesi gerekir. Fakat bu yöntem benimsenmemiş,
maalesef, kanun hükmünde kararnameyle bunların görevine son verilmiş.
Bu yanlış yoldan da dönelim diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Halil Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın Başkan,
çok saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 6 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü
sonrasında olağanüstü hâl kapsamı içerisinde yaklaşık
iki yıl geçirmiştir ve haklı sebeplerle 21 Temmuz 2016 tarihinde
ilan edilen olağanüstü hâlle birlikte bu duruma özgü hukuki bir enstrüman
olan olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri çıkarılmaya
başlanmıştır. Bugüne kadar 30un üzerinde kanun hükmünde
kararname çıkarılmıştır. OHAL 19 Temmuz 2018
tarihinde, hepimizin bildiği üzere, sona ermiştir. Sayın Genel
Başkanımız ve Milliyetçi Hareket Partisi 15 Temmuz
sonrasında ülkesinin, devletinin ve milletinin yanında yer alarak
gerek FETÖ gerekse PKK vesair terör örgütleriyle mücadelede yol gösterici
olmuş, bu yönde atılan adımlara geçmişte olduğu gibi
destek olmaya devam etmiştir, bugün görüştüğümüz teklife de yine
destek olacağımızın bilinmesini isteriz. Bu bakımdan,
her alanda terörle mücadele konusunda hassasiyetimiz ve
duyarlılığımız en üst seviyededir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımızın ve
Sayın Cumhurbaşkanının FETÖ ve diğer terör
örgütleriyle mücadele etme noktasındaki azim ve
karalılıkları tüm kurumlarda da zafiyet vermeden sürmelidir. Bakıldığında
hâlâ kripto damar olarak tabir edilen FETÖcü yapıların
bulundukları mesleki kisveleri altında devlet ve milletimizin
bekasına yönelik zarar verici her türlü faaliyeti sürdürdükleri kamuoyunda
apaçık bir dille ifade edilmektedir. Ancak, öte yandan hâlâ haksız
yere FETÖcülükle suçlanan birçok insanımız haklı
olduklarını da ispatlamaya çalışmaktadır. FETÖyle
mücadelede haklılıkları ortaya çıkan
insanlarımıza âdeta kaplumbağa hızıyla iadeiitibar
yapılmaktadır.
Tam
bu noktada, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu
çalışmalarına baktığımızda, 80i raportör,
bunların içerisinde hâkim, uzman ve müfettiş olmak üzere toplam 250
personelle bu görevi yürüttüklerini görmekteyiz, ki Olağanüstü Hâl
Komisyonu, yine her şeye rağmen, daha da süratli çalışması
gerekirken biraz daha personel ilavesiyle sanırım bu
hızını daha da artıracaktır.
22
Aralık 2017 tarihinden itibaren karar verme sürecine
başlamış olan komisyon tarafından 5 Ekim 2018 tarihi
itibarıyla verilen karar sayısı 2.300ü kabul, 33.700ü ret
olmak üzere toplam 36 bindir. 5 Ekim 2018 tarihi itibarıyla komisyona
yapılan başvuru sayısı 125 bin civarındadır.
Komisyon tarafından verilen karar sayısı dikkate
alındığında, incelemesi devam eden başvuru
sayısı hâlâ 89 bin civarındadır. Bu rakamlardan da
görüleceği üzere, komisyon haftada 1.200 tane karar verebilmekte,
diğer yandan da haklarında olumlu karar verilen kamu görevlileriyse
iadeyi beklemektedir. FETÖyle mücadele edilirken suçsuz insanların
hayatlarını zindana çevirmek yanlıştır ve adalet anlayışını
da sarsmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, vatandaşlarımızdaki korkuyu ortadan
kaldırmak gerekmektedir. FETÖyle mücadelede mevcut strateji, personel
sayısı, altyapı ve istihbari bilgilerin amaca göre yetersiz
kaldığı değerlendirmesine son verecek önlemler derhâl, seri
şekilde alınmalıdır. Artık, bugünümüzden yarına
daha kapsamlı ve kalıcı, daha hakkaniyetli ve somut
planlamalarla etkin bir mücadele sürdürülebilmelidir. Bu bakımdan, OHALin
ardından, FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelenin
sekteye uğramaması için yasal çalışmaların hız
kazanması hayati derecede önemlidir ve bunlar yapılırken de
Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadele konusunda defalarca dile
getirdiği şu önerileri tekrardan ifade ediyorum ve dikkate alınmasını
arzu ediyorum.
1)
Terörle mücadele yalnızca teröristle mücadele anlamına gelmemektedir;
bu gözden kaçmamalıdır.
2)
Terörle mücadele, terörün ön aldığı süreçte gösterilen günlük
tedbirler değildir. Terörle mücadele konsepti mutlaka
oluşturulmalıdır.
3)
Bu konseptten çıkacak terörle mücadele stratejisi ortaya koyulabilmelidir.
4)
Bu stratejinin, başta Hükûmet olmak üzere ülkemizdeki bütün unsurlara
görev yükleyen terörle mücadele siyaseti de oluşturulmalıdır.
5)
Toplumsal ittifak oluşturulmalı, bu çerçevede kitle kazanma
araçları programı devreye sokulmalıdır.
6)
Terörün içten ve dıştan alabileceği bütün destekler kesilmeli ve
bu eylem planı hayata geçirilmelidir.
7)
Terörle mücadelede mutlak tedbirlerle birlikte güvenlik güçlerini yeniden
eğitecek eğitim ve icra programları desteklenmelidir.
Tüm
bunların yanı sıra belki de Terörle Mücadele Yasası, Türk
Ceza Yasası ve İç Güvenlik Yasası gibi yasalarda da gerekli bazı
düzenlemelerin bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Çünkü hâlen, az önce de ifade ettiğim gibi, FETÖyle mücadelede devlet
aklının topyekûn, ortak hareket ettiğini söylemek mümkün
değildir. Sınırlı sayıda, kısıtlı
sayıda devlet ve siyaset adamının gayret ve çabalarıyla bu
süreçte başarı ve hakkaniyet gerçekleşemeyecektir. Biriken
sosyal maliyet, devlete karşı yükselen ön yargılar, toplumsal
tabana yayılan mağduriyetler hâlâ devam etmektedir. Bu bakımdan,
FETÖnün kökünün kazınması için suçluların hesap vermesi kadar
fikir, kanaat ve eylem liderlerinin yakalanıp mahkeme önüne
çıkarılması önemlidir. Mağdurların hakkı
korunmakla birlikte, suç ve suçlulara kesinlikle, kati surette hoşgörü
gösterilmemelidir. FETÖcü hâkim ve savcıların adalet ve hukuka
vermiş oldukları tahribatları gidermek adına adımlar
atılmalıdır. Önüne gelene FETÖcü denilerek asıl
FETÖcülerin unutturulması, kripto damarın muhtemel tuzak ve
tahrikleri artık engellenebilmelidir. Sürekli dile getirdiğimiz
üzere, FETÖ terör örgütünün, malumunuz olduğu üzere, birden fazla
ayağı var. Sırasıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet
teşkilatı, iş dünyası, siyaset kurumu, siyasi partiler
olmak üzere FETÖ terör örgütü sızma yapmış her yere. O
bakımdan, bunların gün yüzüne çıkarılması hayati bir
zorunluluktur. Yurtta Sulh isimli darbe konseyinin, asker ve sivil kimlerden
oluştuğu ve darbe girişimi öncesi kimlerle irtibatlı
olduğu ortaya çıkarılmalıdır. Bu
gerçekleştiğinde en somut delil de ortaya çıkmış
olacaktır.
Kıymetli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Olağanüstü Hâl Kanunu
kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle ilgili zaman
zaman Batılı ülkelerden -mesela, Fransa gibi- örnekler verilerek
kıyaslamalar yapılmaktadır. Oysa Fransa, Türkiye değildir.
Türkiye'nin ciddi sınır güvenliği sorunu, otuz yıldır
devam eden terör sorunu, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya o örnek
verilen ülkelerde yoktur. Dolayısıyla, yapılan
karşılaştırmalar bu açıdan
bakıldığında anlamını yitirmektedir. Öte yandan,
ülkemizde yaşanan terör saldırılarında canını
kaybedenler için bu Batılı ülkeler kılını
kıpırdatmazken kendi ülkelerinde yaşanan en küçük olaylarda dahi
bütün dünyayı ayağa kaldırmaktadırlar. Ülkemize
karşı uygulanan bu çifte standart, hepimizin gözlerini açıp
millet olarak birbirimize kenetlenmemizi ve güçlü geleceğimizi birlikte
inşa etmemizi gerektirmektedir. 15 Temmuzda ülkemiz çok ciddi bir
eşikten dönmüştür. Otuz yıldır mücadele ettiğimiz PKK
terörünün yanına bir de kurumlarımızın kılcal
damarlarına kadar sızan hain FETÖ terör örgütü eklenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bakınız, bu FETÖ terör örgütüne benzer bir terör
örgütü Irakta Kesnizani tarikatı adıyla örgütlenmiş ve
devletin bütün birimleri bu örgüt sayesinde hareketsiz
kılınmış ve Amerikanın Irakı işgalinde bu terör
örgütü, bugün FETÖnün Türkiyeye yapmak istediğinin
aynısını yaparak, devletin ayaktaki birimlerini, dinamik
birimlerini ortadan kaldırarak işgalin gerçekleşmesine sebebiyet
vermiştir. Bugün, FETÖ terör örgütünün kripto damarları hâlâ
capcanlı ve mevcudiyetini korumaktadır. Şayet bugün bizler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiyede yönetim mekanizması içerisinde
yer alan kamu görevlileri ciddi manada bu işe eğilmezse bu terör
örgütü her geçen gün kendisini yeniden toparlayacak ve bundan sonra belki
FETÖ adıyla değil ama bir başka ad ve nam altında Türkiye
Cumhuriyeti devletini ele geçirmek için, Türkiyeyi Amerikanın 52nci
eyaleti yapmak için mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.
Bugün
konuşulan nedir? Bugün konuşulan şudur: Bugün, 15 Temmuzun ne
anlama geldiği, hangi anlamı ihtiva ettiği konuşulmamakta;
aksine, 15 Temmuzdan sonraki uygulamaların siyasi sonuçları üzerinde
birtakım tartışmalar yürütülmektedir. 15 Temmuzda önemli bir
darbe girişimi Türk milletinin feraseti, yerli ve millî asker ve polis
sayesinde atlatılmıştır. Bunu görmezden gelmemiz
hayatın olağan akışına aykırıdır. Bunu
hepimiz göreceğiz, bunu hepimiz bileceğiz. Günlük siyasi
çekişmelerle, günlük siyasi polemiklerle devletin bekasını
akamete uğratacak tavır, davranış, hâl, söz ve eylem
içerisinde bulunmayacağız. Devlet bizim. Bizim gidecek başka bir
yerimiz yok, bizim gidecek başka bir coğrafyamız yok.
Terörün
şakası yoktur değerli milletvekilleri. Ülkemizin bu konuda çok
acı hatıraları var, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Ülkemiz
bu jeopolitik, jeostratejik konumu itibarıyla geçmişte olduğu
gibi bugün de yarın da bu saldırıların hedefi olmaya devam
edecektir ama affedersiniz, bir söz var, düşman
düşmanlığını yapacaktır- Türk milletinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin mensupları olarak bizler de buna karşı
her zaman duyarlı, her zaman uyanık, her zaman
hazırlıklı olmaya devam edeceğiz ve etmek zorundayız
çünkü bizim gidecek başka bir vatanımız, başka bir ülkemiz
yok.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, önemli bir konu da şu: Terörle mücadelenin
her alanda etkin ve zafiyet tanımayacak bir şekilde sürdürülebilmesi
adına -bakın, bu çok önemli, özellikle AK PARTİ milletvekili
arkadaşların dinlemesini arzu ediyoruz- terörle mücadelenin
sürdürülebilmesi açısından belki de tek çatı kabul edilebilecek
yeni bir kurumsal yapının ortaya konması lazım. Bugün
baktığınızda bir bakanlığın terörle
mücadelede, FETÖyle mücadelede, açığa almada veya ihraç etmede
farklı kriterleri, bir başka bakanlığın ise çok daha
farklı kriterleri uyguladığını görüyoruz. Diğer
kurumdan ihraç olan ama aynı koşulları taşıyan,
aynı özelliklere sahip bir başka bakanlıktaki bu kişilerin
açığa dahi alınmadığını gördüğümüz
zaman bu konuda kamu vicdanı ciddi manada yara alıyor. İşte
bunun için bir başkanlık mı kurulur yoksa bir
bakanlığın içerisinde bir genel müdürlük mü kurulur, bu
bütünüyle o birime devredilmeli ve o birim üzerinden FETÖyle mücadele etkin
bir şekilde yürütülmeye devam edilmelidir. FETÖnün siyasi partisi yoktur,
FETÖnün din anlayışı yoktur, FETÖnün siyaset
anlayışı yoktur. FETÖ her yere sızmıştır,
siyaset kurumuna da sızmıştır. O yüzden siyaset kurumu
içindeki FETÖ temizliğinin siyasi partilerle beraber topyekûn
yapılması lazımdır. Bu konuda Sayın
Cumhurbaşkanının özellikle ciddi manada
Bizim tabii ki
Milliyetçi Hareket Partisini bir kenara koyuyoruz çünkü Milliyetçi Hareket
Partisi kurulduğu günden beri, öteden beri FETÖyle her zaman düşman
olmuştur, her zaman mesafeli olmuştur, FETÖ terör örgütünün ne lideri
Fetullah Gülenle ne herhangi bir örgüt mensuplarıyla bir an olsun
karşı karşıya, yan yana, göz göze gelmemiştir. Bu,
önemli bir gerçektir. (MHP sıralarından alkışlar)
Ben
Hükûmet kanadında Sayın Cumhurbaşkanının ortaya
koyduğu azim, kararlılık ve duruşun bütün kamu
kurumlarına sirayet etmesini, yayılmasını ve aynı
şekilde, aynı dirayetle, aynı kararlılıkla ve
süreklilik içerisinde bu mücadelenin devam etmesini arzu ediyorum. Bu
mücadelenin bir akamete uğratılması hâlinde, uğraması
hâlinde, inanın, yapılacak çok şey var ama geç kalmış
olabiliriz.
15
Temmuzu unutmayalım. 15 Temmuzda ne olduğunu anlatmaya gerek yok. Bu
yüce Meclis çatısı altında bizim ne
yaptığımıza, buradaki her siyasi partiden
arkadaşların gelip burada Bu ülkeyi Amerikanın 52nci eyaleti
yapmayacağız. diye direndiklerine bu millet, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi mensupları şahit oldular. Bundan sonra da bizim
yapacağımız odur.
FETÖcü
generalin rütbesi sökülmüş. Ne yapılacaktı? Rütbe üstüne rütbe
mi takılacaktı? Elbette ki rütbe sökülecekti, sökülmeye de devam
edilecektir. Kim olursa olsun, devlete, millete, onun bekasına kastedemez.
Bu, ister general olur ister emniyet amiri olur ister siyasetçi olur ister
öğretmen olur ister sağlık memuru olur, kim olursa olsun. Herkes
hukuk çerçevesi içerisinde bu ülkenin kurallarına, kanunlarına riayet
etmek zorunda ve mecburdur. Hiç kimse ama hiç kimse anayasal düzeni
değiştirmeye kalkışmamalı. Eğer
kalkışırsa rütbesi de sökülecektir, sökülmelidir, kamudan ihraç
da olacaktır. Ayrıca, eğer işlemiş olduğu eylem,
fiil Türk Ceza Kanunu bakımından suç teşkil ediyorsa
cezasını da görecektir. Hiç kimsenin ama hiç kimsenin suç işleme
hürriyeti yoktur. Herkes kanuna, nizama, Anayasaya uygun davranmakla
yükümlüdür.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizlerin millet olarak sahip olduğu yaşama ve
gelişme azmi, tarihî tecrübe ve istiklalimize olan düşkünlüğümüz
bizim en büyük sermayemizdir. Sıkıntılı günlerimizin geride
kalması da bu sosyal sermayemizin gücüyle olacaktır. Genel Kurulumuz
bugüne kadar yayınlanan kanun hükmünde kararnameleri siyasi denetime tabi tutmakta,
Milliyetçi Hareket Partisi de bu anlamda yapıcı desteğini
sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizin ve milletimizin bekası, güçlü
yarınları için el birliğiyle hareket etmenin olumlu
sonuçlarını yine birlikte göreceğiz ve yine FETÖyle mücadele
etmeye devam edeceğiz. FETÖyle mücadelenin akamete uğramaması
için; sadece FETÖ değil, her türlü terör örgütüyle mücadele
noktasında Milliyetçi Hareket Partisi misyonu gereği dün olduğu
gibi bugün de yarın da devletine, hükûmetine destek olmaya devam edecektir
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ
olun, var olun. Allaha emanet olun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç konuşacak.
Buyurun
Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; saygıyla selamlıyorum.
15
Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden beş gün sonra 20 Temmuzda
olağanüstü hâl ilan edildi, üç ay aralıklarla 7 defa
uzatıldı ve tam iki yıl sürdü. Bu iki yıllık süreçte
35 kanun hükmünde kararname yayımlandı, bugün konuştuğumuz
da bunun en sonuncusu.
Şimdi,
önce bir saptamayı yapalım madem Meclis kürsüsünde konuşuyoruz:
OHAL boyunca Meclisin açık bir şekilde faaliyetlerinin,
etkinliğinin baypas edildiğini bir kere saptamamız gerekiyor.
OHAL boyunca bu ülke kanun hükmünde kararnamelerle yönetildi. Yürütme, yasamaya
darbe yaptı. Şimdi, bunu söyleyince kızıyorsunuz ama bu Meclis
OHALle birlikte bir tür noterlik makamına dönüştürüldü ve
demokrasiye önemli bir darbe vuruldu.
Şimdi,
biz o gün, OHAL ilan edileceğinin
tartışıldığı dönemde, o günlerde de OHAL ilan
edilmesine karşı çıkmıştık, bugün de OHAL
tartışmalarını yaparken, değerlendirirken aynı
anlayışla hareket ediyoruz. Neden? diyecek olursanız,
bakın, bu ülke belki de demokrasi açısından
baktığımızda, daha çok sıkıyönetimlerle ve
olağanüstü hâllerle yönetilmiştir. Bu ülkenin tarihi darbeler tarihidir.
12 Martlar, 12 Eylüller, 27 Mayıslar; bunların hepsini bugüne kadar
izledik, gördük, yaşadık hep beraber.
Olağanüstü
hâl ilanı demek aslında olağanüstü olanın olağan
hâle gelmesi demektir. Olağanüstü hâl ilanı demek bir ülkede
hukuksuzluğun hukuk hâline gelmesi demektir. Biz bu anlayışla,
o gün OHAL ilan edilirken 20 Temmuz 2016da, olağanüstü hâl ilan
edilmesine karşı çıkıyorduk ve haklı çıktık
gerçekten; yaşanmış olan sürece
baktığımızda, bu iki yıl boyunca yaşanmış
olanlara baktığımızda bütün hukuksuzluklar, insan
hakları ihlalleri, bütün alınmış olan kararlar,
bunların hepsi ama hepsi Türkiye'de demokrasinin, insan
haklarının ve hukukun üstünlüğünün ayaklar altına
alındığının en bariz örnekleri oldular.
Darbeden,
darbe girişiminden hemen sonra siyasi partilerin hepsi darbeye
karşı ortak bir mutabakat geliştirdi hatırlarsanız,
ortak açıklamalar, bildiriler yayınlandı. Darbeciler OHAL ilan
edilmeden de aslında devlet içinden tasfiye edilirdi, bilinmiyor muydu
bunlar? Bunların isimleri vardı, aile albümlerinizde yerleri
vardı, baktığınızda bunların kimler olduğunu
sizler biliyordunuz aslında. Bütün siyasi partiler darbe
karşıtlığı noktasında hemfikirdi 15 Temmuz
sonrasında ve darbecilerin tasfiyesi büyük bir demokrasi hamlesiyle
gerçekleşebilirdi ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
maalesef bu girişimi kendi istikbali için fırsat bildi ve on binlerce
insanın ihracı, demokrasi isteyenlerin tasfiyesi, hak ihlalleri,
cezaevlerinde işkenceler; bunların hepsi askerî darbeler döneminde
Türkiye'de yaşanmış olanların aşağı
yukarı aynılarıydı. 12 Eylüle kimi konularda rahmet okutan
bir dönem yaşandı.
Şimdi,
her darbe döneminin bir sözü vardır biliyorsunuz. 12 Martın sözü
demokrasinin üzerine şal örtülmesi sözüydü, talihsizlikti. 12 Eylülün
sözü Asmayalım da besleyelim mi? sözüydü. 15 Temmuzun sözüyse Bu bize
Allahın lütfu oldu. sözüydü. Bütün dönemi belirleyen söz Bu bize
Allahın lütfu oldu. sözüdür esas itibarıyla. 12 Eylül darbesinin
ardından 82 Anayasası ceberut ve baskıcı bir rejime yol
açtı, 15 Temmuz sonrasındaysa OHAL altında yapılan
başkanlık sistemi referandumuyla Anayasa değiştirildi.
Yargı, yasama, yürütme tek kişide birleştirildi. Denge,
denetleme, fren mekanizmaları ortadan kaldırıldı ve
otokratik bir tek kişi yönetimi kurumsallaştırıldı.
İşte OHAL döneminin Allahın lütfu olarak nitelendirilen
kısmı burasıydı.
Şimdi,
değerli vekiller, bu OHAL döneminde bu uygulamalara
baktığımızda siyasi iktidar, hukuku askıya alarak,
hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırarak rejimine, kendi
düşüncesine ve uygulamalarına karşı çıkan bütün
muhaliflere karşı çeşitli baskı ve zor
koşullarını kullandı. Her şey istismar edildi, her
şey. OHAL kararnameleri yayınlandı, hiç darbe girişimiyle
alakası olmayan maddeler içinde yer aldı. Mesela kış
lastiği kullanımının darbe meselesiyle ne alakası
vardı kimse bilmiyor. Arkadaşlık siteleri ya da meslek ve oda
birliklerinin seçimlerinin darbe meselesiyle ne alakası vardı kimse
bilmiyor ama bunların hepsi kanun hükmünde kararnamelerin içinde yer alan
çeşitli hükümler oldu, hukuksuzluk en açık biçimde yaşandı.
Her şey bulundu, her şey yapıldı, bir tek siyasi
sorumlular, bu darbe girişiminin siyasi sorumluları ortaya
çıkarılamadı. Onlar buharlaşıp uçtular sanki, yok
oldular sanki. Herkes var siyasi sorumlular yok ve ilk defa Türkiyede belki
1960lardan bugüne kadar ilk defa bir darbe süreci yaşandı, bir darbe
girişimi yaşandı ortada siyasi sorumlu olmadan. Tabii, bunun
gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz, siyasi
sorumluların kimler olduğunu da herkes biliyor.
Şimdi,
biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partisinden bir hatip dedi ki, grup
başkan vekiliydi: OHAL döneminin nasıl işleyeceğini
Anayasa belirliyor. Evet, Anayasanın 15inci maddesi belirliyor ve o
15inci maddede der ki: Milletlerarası anlaşmalara bağlı
olan yükümlülükler ihlal edilemez. Hak ve özgürlüklerin kullanımı geçici
olarak durdurulabilse de alınan önlemler durumun gerekliliğiyle
orantılı ve ölçülü olmak zorundadır.
Şimdi
bu, Anayasanın 15inci maddesi ve Anayasanın başka maddeleri
biraz sonra geleceğim- çiğnendi. Bunu biz söylemiyoruz ama, sadece
biz söylemiyoruz. Bakın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 25 Nisan
2017 oturumunda Türkiyeyi yeniden izleme sürecine alma kararı verdi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi yani Türkiyenin kurucusu olduğu
Avrupa Konseyinden söz ediyorum; Türkiyenin bağlı olduğu,
içinde kendi parlamenterlerinin de olduğu, bu Parlamentodan temsilcilerin
de olduğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinden söz ediyorum.
Orası 25 Nisan 2017de Türkiyeyi izlemeye aldı. İlk defa böyle
bir şey oldu. Nasıl bir şey oldu biliyor musunuz? 1996 ile 2004
arası dönemde siyasi denetime tabi tutulmuştu Türkiye. Sonra, 2004
yılında hayata geçirdiği reformlar sonucunda izleme sürecinden
çıkarılmıştı, diyalog süreci devam ediyordu. İlk
defa bir ülke izleme sonrası diyalog sürecinden sonra tekrar izlemeye
alındı. Neden alındı? Bu Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisinin kararında neler vardı? 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında ilan edilen OHAL ve KHK rejiminin insan hakları ihlalleri
vardı, kamu görevlileri ve bilim insanlarına yönelik tasfiyeler vardı,
eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen
Yüksekdağ ve milletvekillerimizin ve belediye
başkanlarımızın tutuklanmaları vardı, medya
kuruluşlarına yönelik yasaklar vardı, tutuklu gazeteciler
vardı, 16 Nisan referandumu sürecinde işlenmiş olan vahim insan
hakları ihlalleri ve usulsüzlükler vardı, siyasi hak ihlalleri
vardı. Şimdi, bunların hepsini Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi raporunda okuyabilirsiniz. Ben size bazı maddelerden
hatırlatmalar yapmak istiyorum. Bu rapor uluslararası alandaki bir
kurumun belgeleri arasında, arşivi arasına girdi. Yani burada
yaşanan her şey uluslararası alanda da konuşulur,
tartışılır oldu.
Bakın,
şimdi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi raporunun -ki bu raporu
hazırlayan komisyonda sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisinden
de raportörler vardır orada milletvekillerimiz olduğuna göre- 7nci
maddesinde der ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
Anayasanın 83üncü maddesini geçici olarak askıya alan bir
düzenlemeyle 20 Mayıs 2016 tarihinde birçok parlamenterin
dokunulmazlığının kaldırılmasından
kaygılıyız. der. Bu kararın daha çok muhalefet
partilerini, özellikle de HDPyi etkilediğine dikkat çekiyoruz. der AKPM
raporunun 7nci maddesi.
8inci
maddesi der ki: AKPM, dokunulmazlığın her şeyden önce seçilmiş
temsilcilerin yürütme, yargı veya siyasi muhalifler
karşısında korku duymaksızın kendilerini ifade
edebilmelerini sağlaması gerektiğini hatırlatır. der.
Bu nedenle, Kürt sorununun siyasi ve barışçıl yollarla
çözülmesine zarar vermek gibi bu kararın yol açabileceği siyasi
sonuçlardan kaygı duyuyoruz. der. Yargı
bağımsızlığının olmadığına
yönelik iddialar varken Türk yetkililerden parlamenterlerin Avrupa Konseyi
standartlarına uygun bir şekilde yargılanmalarının
sağlanmasını istiyoruz. der. Yapıldı mı?
Yapılmadı.
10uncu
maddesinde der ki AKPM raporu: Sur, Silvan, Nusaybin, Dargeçit,
Şırnak, Cizre, Silopi, İdil ve Yüksekova dâhil olmak üzere 22
ilçede uygulanan yirmi dört saatlik ve aylarca süren sokağa çıkma
yasaklarının yol açtığı insani sonuçlardan kaygı
duyuyoruz. Bu sokağa çıkma yasakları 1,6 milyon insanı
etkilemektedir ve 355 bin insan yerinden edilmiştir. der AKPM Raporu.
11inci
maddesinde der ki: Venedik Komisyonu -ki Venedik Komisyonu da Türkiyenin
tanıdığı bir komisyondur, Meclisin
tanıdığı, bildiği bir komisyondur- sokağa
çıkma yasaklarının Anayasa ve yasalara uygun bir şekilde
uygulanmadığını, bu doğrultuda da yasakların
Anayasa maddelerinin ilgili maddeleri -bizim Anayasamızın 119 ve
122nci maddeleri- gereğince uygulanması gerektiğini belirtir.
AKPM, Türkiyeden kendi anayasasının bu maddelerine ve Venedik
Komisyonunun 13 Haziran 2016 tarihli görüşlerine uymasını
bekler. der AKPM Raporu.
12nci
maddesinde, AKPM Türkiyeyi bağımsız ve Türkiye'nin güven
duyduğu kişilerden oluşan bir hakikatleri araştırma
ekibinin kurulmasını dikkate almaya davet eder. der.
14üncü
maddesi der ki: Türk yetkililerin operasyonlar sırasında görevi
kötüye kullanan güvenlik görevlileri hakkında da etkili bir
soruşturma yürütmesini bekliyoruz. Bununla birlikte, AKPM Millî Savunma
Komisyonunda kabul edilen askerî operasyonlarda görevi kötüye kullanan güvenlik
güçlerinin yargılanmasının önüne geçen yeni yasa
değişikliğine ilişkin hazırlıklar karşısında
dehşete düşmüştür. der. AKPM dehşete düşmüş, biz
düşmedik dehşete çünkü çok olağan bir şey.
Hatırlatma
yapmak istiyorum: Yine bu Meclis 15 Temmuzdan bir gün önce bölgede
çalışma yapan asker, polis ve güvenlik güçlerinin ve korucuların
korunmasını, yargılanmamasını esas alan bir madde
çıkarmıştı, hatırlarsanız. Biz, o zaman
Yanlış yapıyorsunuz. demiştik. 15 Temmuz darbe
girişiminde Şırnakta, Diyarbakırda ve bölgenin diğer
illerinde olan komutanların komutasında havalanmış olan jetler
gelip bu Meclisi bombaladılar hatırlarsanız. Biz, o zaman darbe
dinamiğinden bahsederken buna işaret ediyorduk. İşte,
onları koruma altına almaktan dolayı biz o zaman herkesi
eleştiriyorduk. Dolayısıyla, biz dehşete düşmedik bir
kez daha bu yapıldığı zaman ama AKPM tabii dehşete
düşüyor.
AKPM
raporunun 18inci maddesi der ki: 21 Kürt belediye başkanının
tutuklanmasını ve 31 belediye başkanının -o tarihler
itibarıyla- görevlerinden alınmasını yerel yönetimlere ve
seçilmişlere dönük bir baskı ve yerel yönetimlerin
zayıflatılması olarak görüyoruz.
19uncu
maddesi Görevden alınan belediye başkanlarının yerine
Hükûmetin kayyum atamasıyla ilgili olarak Türkiye'nin de 1992de taraf
olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Sözleşmesinin öngördüğü kararlar
dikkate alınmalıdır. Toplumlararası güven ve dostluğun
pekişmesi için önemli olan Bölgesel ve Azınlık Dillerin
Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi ile Ulusal
Azınlıkların Korunmasına Dair Avrupa Çerçeve
Sözleşmesi çerçevesinde yerinden yönetim ilkelerinin benimsenmesinin
gerektiğine dair Türkiyeyi izleme sonrası diyalog sürecinin
gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz. der. Bütün
bunların hepsi, 20nci madde, bugün hâlâ sorunumuz olan çok önemli bir
madde daha Türkiyede uygulanan antiterör yasası ifade özgürlüğünü
kısıtlamaktadır. der AKPM raporu. Şubat 2014te
Türkiyenin Reform Eylem Planı çerçevesinde ifade özgürlüğünün
sınırlarını genişletecek düzenlemelerin uygulamaya
geçirilmesi ve terör kavramının Avrupa Konseyi standartlarına
göre düzenlenmesi AKPMnin Türkiye hükûmetinden beklentisidir. der. Sonraki
maddelere devam etmeyeyim, zamanım azaldı, esas itibarıyla
basın ve ifade özgürlüğüne dönük kısıtlamaları ve
hukukun üstünlüğüne dönük saldırıları içeren maddelerdir.
36 madde, bu maddelerle AKPM Türkiyeyi izlemeye aldı. O günden bugüne bu
izlemenin gereklerini Türkiye yerine getirdi mi? Getirmedi, sizler bunu
biliyorsunuz.
Şimdi,
Venedik Komisyonu der ki: Merkezî yönetimin seçilmemiş belediye
başkanları, başkan yardımcıları ve belediye
meclis üyeleri ataması, yargı denetiminden bağımsız
olarak yerel belediyeleri doğrudan kontrol etmesi bilhassa endişe
vericidir. Dahası, OHAL döneminde çıkarılan KHKler geçici OHAL
sürecini kapsamanın ötesinde kalıcı yapısal
değişiklikler getirmektedir, yerel yönetimler demokratik bir toplumun
ana temellerinden biridir, bu yetkililerin yerel halk tarafından seçilmesi
insanların siyasi süreçte söz sahibi olmasının
anahtarıdır. Şimdi, Venedik Komisyonunun bu belirlemesini niye
hatırlatıyorum tekrar? Çünkü yerel seçimlere gidiyoruz ve yerel
seçimlere giderken sizin kullandığınız dil, esas
itibarıyla halkın iradesinin bir kez daha çiğneneceğine
dair bir dildir ve bunun yanlış olduğunu bir kez daha size
hatırlatmış olalım.
OHAL
bilançosu gerçekten vahimdir değerli vekiller, gerçekten vahimdir. Siz
bunları duymak istemiyorsunuz, biliyoruz ama yani bakın 130 bin
civarında kişi kamu görevinden ihraç edildi herhangi bir hüküm
olmaksızın ve o kadar büyük insani mağduriyetler
yaratıldı ki, insanların vicdanı o kadar sızladı
ki. Ama bunların hiçbirini dikkate almadınız.
Bakın,
12 Eylülde 1402likler vardı hatırlarsanız, çok
tartışma konusu olmuştu. O 1402liklerin sayısı
aşağı yukarı 120 kişi civarındaydı,
üniversiteden atılmış olan akademisyenler. Peki, bugün
üniversiteden OHAL döneminde atılmış olan akademisyen
sayısı kaçtır? 5.904. 34.393 de öğretmen
atılmış. Durum bu.
Şimdi
merak ediyor Cumhurbaşkanı Erdoğan, diyor ki: Üniversiteler
niye bu hâlde? Niye üniversitelerimiz uluslararası alanda
başarılı olamıyor? Çünkü, siz, üniversite eğitiminin
biat edenler ve itaat edenler tarafından yapılabilecek bir
eğitim olmadığını bilmiyorsunuz. Şu anda
üniversitelerde biat eden ve itaat edenlerin dışında kimseyi
bırakmadınız ki. Üniversite eğitimi demek, eleştirel
olmak demektir, eleştirmek demektir, hoşa gitmeyen soruları
sormak demektir, araştırmak demektir. Bunları yapanların
hepsini OHAL kararnameleriyle üniversitelerden
uzaklaştırdınız.
Sonra,
işte, bir tanesi kalkıyor, 1909da ölmüş olan İspanyol
sosyalisti Francisco Ferreri, Alman Hitler Nazizminin Führer nitelemesiyle
karıştırıyor, üstüne uzun bir tez yazıyor. Ferreri
Führer zannediyor O Führer sosyalizmi İspanyada inşa etmiş.
diye bir doktora tezi yazıyor üniversitede. Bu kişinin bir doçenti
var danışmanı olarak, o doçent de bunu fark etmiyor. Ondan sonra
o tez gidiyor 4 kişinin olduğu bir jürinin önüne, profesör 4ü de,
onlar da fark etmiyorlar, tez geçiyor, doktora kabul ediliyor. Biri Francisco
Ferrer, öbürü Führer. Şimdi üniversiteler bu hâle gelmiş vaziyette.
Neden? Çünkü, siz, düşünen, tartışan, eleştiren herkesi
üniversitelerden atmışsınız.
Bakın,
on binlerce insan gözaltında, on binlerce insan tutuklandı. 70
gazete, 18 televizyon kanalı, 6 haber ajansı kapatıldı, 20
dergi, 22 radyo kanalı kapatıldı. Alevi toplumunun sesi olan
televizyonlar kapatıldı. Kürt halkının ana dilinde
yayın yapan, onların sesi olan televizyonlar, radyolar, haber
ajansları, gazeteler kapatıldı. Hani ana dilde yayın
serbestti? Kapatıldı bunların hepsi.
Şimdi,
belediyelere kayyumlar atandı, onların yaptıklarını
biliyoruz. O belediyelerde atanan kayyumlar -esas itibarıyla ilk yaptıkları
iş- Kürtçe tabelaları indirdiler, sonra Kürtçe kursları
kapattılar.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Bir dinle ya, birazcık saygılı ol.
O ne biçim bir tanımlama! Ne demek Yalan söylüyorsun.? Sen sus be!
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Ne konuşuyorsun?
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ondan sonra Kürt halkının tarihsel ve
kültürel değerlerine saldırdılar, cadde ve sokak isimlerini
değiştirdiler, kadın dayanışma kurumlarını,
kadın atölyelerini kapattılar, apaçık, çok açık bir
şekilde orada Kürt halkının iradesine yönelik çok ağır
bir saldırı gerçekleştirdiler.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyor.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Ya biraz saygılı ol. Sen sus ya!
Ne
biçim Grup Başkan Vekilisiniz siz? Kendi grubunuza biraz siz sahip olun.
Ne kadar saygısız insansınız!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Saygılı ol, saygılı! Sen saygılı
ol, sen!
BAŞKAN
Arkadaşlar, kürsüde konuşmacı var, yerimizden
konuşmayalım.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyor! Yalan söylüyorsun.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Hayır, en büyük yalancı sensin!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Yalan söylediğini herkes biliyor ama.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Ne biçim Grup Başkan Vekilisiniz siz de ya!
Grubunuza bir sahip çıkın.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Şimdi, bakın, bugün Türkiye nüfusunun yüzde
40ına yakını kendi seçtiği belediye başkanı
tarafından yönetilemiyor. Bir de istifa ettirilmiş belediye
başkanları var.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ne biçim Grup Başkan Vekilisin! ne demek ya? Sen ne
biçim bayansın!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Bayan değilim, kadınım. Sen benim
ne olduğumu bana öğretme. Sus sen!
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir,
ağlaya ağlaya istifa ettirilmiş belediye başkanları
hakkında bir tek soruşturma yok. Neden? Bunu konuşabiliyor
muyuz? Nasıl siyasi ayağı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Ek süre vermiyorum Sayın Oluç. Bitirelim lütfen.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Ya biraz saygılı ol, saygılı,
saygılı!
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Başkan, müdahale vardı ama.
Kendisine müdahale olanlara söz hakkı veriyorsanız müdahale
vardı, buraya da vermeniz lazım.
BAŞKAN
Benziyor muydu?
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Bir milletvekiline Yalan söylüyorsun. denir mi?
Bu ne demek, Yalan söylüyor. demek?
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Hayır, sataşıyor.
BAŞKAN
E o kadar oluyordu. Onu takip ediyoruz.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Takip ediyorsunuz ama müdahale etmiyorsunuz Başkan.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Bu ne zannediyor? Mecliste mi, başka
programda mı!
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Ee, biraz önce aynı gerekçeyle verdiniz
söz hakkını.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oluç.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Orada da konuşmaya devam edilmişti.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Nasıl darbe girişiminin siyasi
ayağı bulunamadıysa zorla ve baskıyla, tehdit ve
şantajla istifa ettirilmiş olan büyükşehir belediye
başkanlarının suçlarının ne olduğu da bugün
herhangi bir soruşturma nedeniyle ortaya
çıkarılamamıştır.
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Terör sorunu var, terör.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) İşte OHALin getirmiş olduğu durum
budur değerli milletvekilleri. (AK PARTİ ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar ya, lütfen
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) Dinlediğiniz için teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ ve HDP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Arkadaşlar, söz isteyenlere mümkün olduğu kadar söz veriyorum. Yani
laf atarak değil de kürsüden talep edin, yerinizden talep edin, söz
verelim.
Buyurun
Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, konuşmacı partimizin
zorla, zorbalıkla belediye başkanlarını istifa
ettirdiğini ifade etti.
ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Ağladılar ya, adam canlı
yayında ağladı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Biz sürekli kulağı halkında olan, milletinde
olan bir ekibiz. Kendi iç meselemiz olarak parti gruplarında,
organlarında değerlendirip bir karar verdik. Bu bizim meselemiz. Onun
dışında
MURAT
EMİR (Ankara) İç meseleniz değil, belediye
başkanından bahsediyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) HDPli misin? Bir dur bir dakika ya!
MURAT
EMİR (Ankara) Partiden atmadınız, belediye
başkanlığından attınız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ya Sayın Başkan, CHP bu mudur? Sürekli
konuşacaklar, laf atacaklar, hiçbir şey söylemeyeceğiz.
Arkadaşlar, bakın, bu doğru bir şey değil. 5 parti var
burada. Herkesin konuşması lazım. Siz konuşuyorsunuz, cevap
hakkımızı bile kullanamıyoruz burada. Yeri gelince Muhalefetin
sesi kısıldı. diyorlar. Hayır, iktidarın sesini
kısmaya çalışıyor bu insanlar.
MURAT
EMİR (Ankara) E parti iç meseleniz değil diyoruz. Gökçeki partiden
atmadılar ki, belediye başkanlığından attılar.
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Siz yeterince yerinizden cevap verdiniz zaten.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bakın Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Emir, lütfen, bırakın, Sayın Turan konuşuyor
şu anda.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Demin niye müdahale etmediniz? Hakaret ederken niye müdahale
etmediniz?
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Bizim hakkımızda konuşurken hiçbir
şey demiyordunuz Başkan. Şu anda resmen taraflı
davranıyorsunuz.
BAŞKAN
Daha ne olsun? Konuşup duruyorsunuz işte yerinizden.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Hayır, demin bizim grubumuz konuşurken niye müdahale
etmediniz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Konuşmacının ifade ettiği Kürtçe
tabelaları indirdiler söylemi baştan aşağı
yanlış, yalan bir yaklaşımdır. Bütün dillere olan
saygımızı bütün milletimiz bilir. Bu konudaki engelleri
aşan parti, bizim partimiz.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Değerli
arkadaşlar, tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN
Sayın Bilgen, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
32.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, tabii, kürsüde hatip varken
elbette ki kimi sataşmalar, söz atmalar bu Mecliste oluyor ama Yalan
söylüyorsun. ifadesi temiz bir dil değil ve uyarı gerektiren,
eleştiri gereken, tavır gereken bir tutum. Hem
Başkanımızın hem mensubu olduğu partinin grup
başkan vekillerinin böyle sataşmalara müdahale etmesi, zamanında
müdahale etmesi, burada çirkin, Meclise yakışmayacak başka
görüntülerin oluşmasını engeller. Bu kurumun
saygınlığı açısından önemlidir. Yoksa tabii ki
bizim görüşlerimize aynen katılmasını beklemiyoruz. Gayet
tabii söz istenebilir ve kürsüden de eleştiri yapılabilir. Ama
hepimiz biliyoruz ki ağlayarak makamını bırakan belediye
başkanları var ya da işte o dönem arsa tahsisiyle suçlanıp
ama sonrasında başka partilere transfer olma arayışında
olan belediye başkanları var. Ama bizim görüşlerimiz bize ait,
burada bütün görüşlerde ortaklaşmak zorunda değiliz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bilgen.
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN
Şahısları adına Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlu.
Buyurun
Sayın Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYSU
BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, dün yurdumuzun tüm illerinde coşkuyla
kutladığımız 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramımızın 95inci yıl dönümünü yüce Meclisimizin
kürsüsünden de bir kez daha kutlamak istiyorum. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere, cumhuriyeti bize armağan ve emanet eden tüm kurucu
kadroları saygıyla ve takdirle anıyorum, ruhları şad
olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hiç
şüphesiz ki cumhuriyet, demokrasi ve hukuk devletiyle
taçlandırıldığında anlam kazanacaktır. Bizim de
Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm çabalarımız bu yöndedir ve bu
yönde olmaya devam edecektir.
Görüşülmekte
olan 701 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Anayasaya açık aykırılıklar içeren bu kanun
hükmünde kararnameyle toplamda yaklaşık 18 binden fazla kişinin
kurumlarından ihracı ve bazı tüzel kişiliklerin de
kapatılmasına karar verilmiştir. Söz konusu KHK ekinde de ihraç
edilen kişilerin listeleri yer almaktadır ve o yüzden de önünüzde
bulunan kitapçıklar oldukça kalındır.
Esasa ilişkin görüş ve eleştirilerime
geçmeden önce usule ilişkin birtakım hususlarda tespitlerimi ve
eleştirilerimi dile getirmek istiyorum sayın vekillerim ve sizlere
sormak istiyorum: İçişleri Komisyonu ne yapmaktadır?
Görüşmekte olduğumuz 701 sayılı KHK İçişleri
Komisyonunda görüşülmeden neden âdeta yangından mal kaçırır
gibi Genel Kurulumuzun önüne getirilmiştir? Sizlere bunu sormak istiyorum.
Bahse konu kanun hükmünde kararnamenin komisyonda
görüşülmesine ilişkin yirmi günlük süre 13 Ekim 2018 tarihinde sona
ermiştir. Peki, neden Meclisin açıldığı 1 Ekimden 13
Ekime kadarki sürede esas komisyon olan İçişleri Komisyonu toplanarak
bu KHKyı görüşmemiştir? Milletin verdiği çok önemli
vekillik görevlerimizi göz ardı ederek Zaten Meclis yeni
açıldı, biraz daha aktif dinlenme mi yapalım? denmişti,
sizlere sormak istiyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi vekilleri olarak biz buradayız, yasama ve denetim görevlerini
yerine getirmek için hazırız. Ne yazık ki aynı azmi
İçişleri Komisyonunun çalıştırılması
konusunda iktidar partisinde göremiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, usule ilişkin bir diğer husus da şudur: 701
sayılı KHK Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra 8 Temmuz
tarihinde önümüze getirilmiştir. 8 Temmuz tarihinde
yayımlanmasının sebebini sizlere sormak istiyorum. Yoksa söz konusu
tarihin 24 Hazirandan sonra olması sadece bir tesadüf müdür, sizlere bunu
sormak istiyorum. KHKya ekli lisede o kadar geniş ve kapsamlı
isimler yer almaktadır ki AKPnin yaşamış olabileceği
oy kaygısı da ister istemez bu gecikmenin sebebini akıllara
getiriyor değerli milletvekilleri. Zira, 4 Haziran 2018 tarihinde Bakanlar
Kurulu kararıyla bu kararname çıkmıştır ancak
yayımlanmasından otuz beş gün sonra bizlerin önüne gelmesinin
bir izahı bulunmamaktadır değerli milletvekilleri.
Kaldı
ki geçen bu süre aynı zamanda bizlere şunu da göstermektedir: KHK metninin
ekinde yer alan listeler doğrudan Bakanlar Kurulunca belirlenmeden ilgili
kurumlar tarafından tespit edilerek yayımlanmıştır. Bu
yönüyle de Bakanlar Kurulu tarafından düzenlendiğini
zannettiğimiz listeler esasında hukuken yanlış bir biçimde,
ilgili kurumlar tarafından oluşturulmuştur. Maalesef bu
tespitimiz kamuoyuna yapılan açıklamalarla da
doğrulanmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, usul kısmının dışında esasa
ilişkin de Anayasaya pek çok aykırılık yer almaktadır
söz konusu kanun hükmünde kararnamede ve Anayasamızın 121inci
maddesine göre olağanüstü hâl süresince yalnızca olağanüstü
hâlin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname
çıkarılabilir. Hâlbuki 701 sayılı KHKnin bütününe
baktığımız zaman, OHALin gerekli
kıldığı konular dışında da pek çok konuda
bariz hukuka aykırılıklar olduğunu görüyoruz.
Bildiğiniz üzere olağanüstü hâl uygulaması geçici nitelikte.
Nitekim 20 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla da OHAL sonlandı. Bu
bakımdan, bahse konu dönemde yapılan işlemlerin olağanüstü
hâl sona erdikten sonra geçerliliklerini sürdürmesi de mümkün değil ya da
en azından sözde değil özde bir hukuk devletinde durum böyle
olmalı. Çünkü geçici nitelikteki OHAL yönetim işlemlerinin
olağanüstü hâl sona erdikten sonra da geçerliliğini
sürdüreceğini kabul etmek pratikte OHALi sürekli hâle getirmek gibi
oldukça vahim bir sonuç doğuracaktır. 12 Eylül hukukunun bile kabul
etmediği böyle bir uygulamayı 2018 Türkiyesinde uygulamaya
çalışmak 12 Eylül hukukunun bile gerisine düşmek anlamına
gelecektir ki özellikle 12 Eylül vesayetiyle savaşmakta olduğunu
ısrarla beyan eden AKP için söylem ile eylem arasında bir
tutarsızlık olduğu da oldukça açıktır.
Anayasaya
aykırılık içeren bir diğer husussa şöyle
açıklanabilir değerli vekiller: Anayasanın 15inci maddesinde
OHAL dönemlerinde dahi müdahale edilmemesi gereken temel hak ve özgürlükler yer
almaktadır ve bu haklar bakımından suç ve cezaların geriye
yürütülemezliği ilkesi ile masumiyet karinesi açık bir şekilde
ihlal edilmiştir. Bunlara ek olarak hepimizin malumu olduğu üzere
kanun hükmünde kararnameyle tesis edilen işlemlerle alakalı
yargı denetimi de esasında fiilen ortadan
kaldırılmıştır. En iyi ihtimalde OHAL
İşlemleri İnceleme Komisyonu vasıtasıyla çok geç bir
süre sonunda belirli kararlar verilmektedir. Ancak bu komisyonun önündeki dosya
yoğunluğunun etkisi ve özünde bir yargı mercisi
olmamasının yarattığı büyük sıkıntılar
sebebiyle fiilî anlamda bir yargı denetimi eksikliğini
giderdiğini de söylemek mümkün değildir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sözlerimi sonlandırırken şu hususun bir kez
daha altını çizmek istiyorum: Az önce de vurguladığım
ve Cumhuriyet Halk Partisinin de her zaman vurguladığı şekilde,
çeşitli yönlerden hukuka ve Anayasaya aykırılıklar içeren
701 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve elbette ki daha önceki kanun
hükmünde kararnameler yoluyla OHAL rejimi altında gerçekleştirilen
haksız uygulamaları Cumhuriyet Halk Partisi olarak yüce milletimize
duyurmaya devam edeceğiz ve her alanda hak, hukuk, adalet demeyi
sürdürecek ve hukukun, en önemlisi de adaletin çizgisinden
ayrılmayacağız.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya.
Buyurun
Sayın Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Genel Kurulumuzun gündeminde bulunan 6 sıra
sayılı 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Malumları
olduğu üzere, bu KHK 8 Temmuz tarihli Resmî Gazetede yayımlandı
ve aynı gün de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine sunuldu.
Anayasanın mülga 121 ve 122nci maddeleri gereğince, OHAL döneminde
çıkarılan kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazetede
yayımlandıkları gün Meclise sunulur ve 9 Ekimde
değiştirdiğimiz İç Tüzükün 128inci maddesi gereğince
de yirmi gün içinde komisyonda, on gün içinde de Genel Kurulda görüşülmesi
gerekirdi. Eğer bu, tamamlayıcı, düzenleyici sürelerde
yapılamazsa Meclis Başkanlığı tarafından
doğrudan Genel Kurula getirilir ki şu anki durum da Sayın Meclis
Başkanımız tarafından Genel Kurula getirilmiş hâlidir.
Bu
KHKyle terör örgütlerine ve Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî
güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum ve gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı
yahut bunlarla irtibatı olan kamu görevlileri hakkında kamu
görevinden çıkarma, unvanlarını geri alma, rütbelerini geri
alma, belirli lisansları iptal etme, hak ve yetkileri
kullanmalarının iptali şeklinde ve bir kısım kamu
görevlilerinin, daha önce çıkarılanların geri
alınması, bir kısım kurumların da
kapatılması hakkında düzenleme yapılmıştır.
1 sayılı listedeki kamu görevlileri kamu görevinden
çıkarılmış, 2 ve 3 sayılı listede yer alan kamu
görevlileri ise, daha önceki KHKlerle kamu görevinden
çıkarılmış olmasına rağmen, terör örgütleriyle irtibat,
iltisak ve ilgisi bulunmadığından, bunlar memuriyete, kamu
görevine geri alınmıştır. 4 sayılı listedeki Türk
Silahlı Kuvvetleri mensupları, 5 ve 6 sayılı listede de
Emniyet ve Jandarma mensupları hakkında, emekli olan, resen emekli
edilen, istifaen emekli olup da rütbe, unvan, makam, lisans, pilotluk, bilim
adamlığı gibi unvanları kullananların unvanları
iptal edilmiştir. 8 sayılı listede yer alan kurumlar ise
kapatılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 15 Temmuz günü FETÖ terör örgütü öncülüğünde ülkemize,
milletimize, vatanımıza ve devletimize karşı
başlatılan darbe adı altındaki işgal girişimine
karşı Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın
Başbakanımızın ve Hükûmetimizin öncülüğünde aziz
Meclisimizin, milletvekillerimizin, büyük Türk milletinin, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Emniyetin millî ve yerli güçleri sayesinde bu hain terör
girişimi püskürtülmüştür. 20 Temmuz itibarıyla da Bakanlar
Kurulunca OHAL ilan edilmiş, 21 Temmuz tarihi itibarıyla da Türkiye
Büyük Millet Meclisi bunu onaylamıştır. 35 kanun hükmünde
kararname çıkarılmış bu süreçte. Bu dâhil, bunların en
büyük amacı darbe teşebbüsüne katılanlarla ilgili gerekli
tedbirleri almak ve terörle etkin bir mücadele yapmaktır.
Değerli
arkadaşlar, FETÖ terör örgütünü
2017 yılında Yargıtay 16.
Ceza Dairesinin Ceza Genel Kurulunca da onaylanan şu içtihadında, bu
örgütle ilgili çok önemli bir değerlendirme yapıyor, diyor ki
Yargıtay: Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra
hasımlarını hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden,
böylece devlet teşkilatının bütün alt bileşenlerini kontrol
altına almayı ve sisteme sahip olmayı amaçlayan sui generis
bir terör örgütü olduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri
arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut
olduğu, gizliliğe riayet ettiği, amacının, devletin
yanında oluşturduğu paralel devlet yapılanmasıyla,
demokratik olmayan yöntemlerle, cebir ve şiddet kullanmak suretiyle
Parlamento, hükûmet ve diğer anayasal kurumları feshedip iktidara
gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için meşru
organlara ve halka karşı silah kullanmak suretiyle, amaç suça
elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylemleri
gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında
15 Temmuz darbe girişiminde ya da diğer davalarda dinlenen
itirafçı sanıkların savunmaları, gizli/açık tanık
anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki
yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate
alındığında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun
1inci maddesi ve Türk Ceza Kanununun 314üncü maddesindeki bir silahlı
terör örgütü olduğu tespit edilmiştir. İşte,
görüşmekte olduğumuz kanun hükmünde kararnameyle ihracına karar
verilen kamu görevlilerinin bu terör örgütüyle irtibat, iltisak veya
mensubiyetlerinin var olduğuna dair tespitlerle ilgili ihraç
işlemleri ve sair işlemler yapılmıştır.
Kamu
görevlisinin sadakati öncelikle, mensubu olduğu devletedir.
Anayasanın 129uncu maddesi ve Devlet Memurları Kanununun
6ncı maddesi gereğince kamu görevlisi, mensubu olduğu Türkiye
Cumhuriyeti devletine sadık olmak zorundadır, bunun
dışındaki sadakatle bir başka yapıya, örgüte mensup
olan kişinin kamu görevinde kalma hak ve yetkisi yoktur. Bunun
çıkarılması ve devlet tarafından verilmiş hak ve
yetkileri kullanmasına engel olması da bu devletin en tabii görevi ve
yetkisidir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sağlık Bakanlığının
tamamını atın o zaman.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Bu terör örgütüyle mücadele yine kamu görevlisi eliyle
yürütülmektedir ve kamu görevlilerinin hazırladığı
listeler, hazırlayıcı idari işlem mahiyetindeki listeler
Bakanlar Kurulu tarafından kontrol edildikten sonra KHKyle ihraç
edilmektedirler. 685 sayılı KHKyle de bu listelerde ihraç edilen
kamu görevlilerinin müracaat etme hakkı için OHAL Komisyonunu kurduk ve
OHAL Komisyonunu getirdik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, OHAL
Komisyonunu etkili bir iç hukuk yolu olarak görmüş ve bu komisyona
müracaat etmeden, doğrudan yapılan müracaatları
reddetmiştir. Dolayısıyla getirilen doğru bir sistemdir.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, insan hak ve hürriyetleri her türlü
değerlendirmenin üzerindedir. İmparatorluklar kurmuş ve dünyaya
adaletle yüzyıllarca yönetim yapmış bir milletin evlatları
ve yöneticileri olarak İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. şiarı doğrultusunda bu komisyonu kurduk ve
bu komisyon marifetiyle de hatalı ve yanlış işlemlerin
düzeltilmesinin yolunu açtık. Komisyonun ret işlemlerine
karşı da idari yargının açık olduğunu belirtmek
isterim.
Arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; OHAL Komisyonuna 131.922 müracaat
yapılmış, tedbir işlemi uygulanmış. 125.678 kamu
görevinden ihraç, 3.184 rütbe alma, 2.761 kurum ve kuruluş kapatma
işlemi hakkında müracaat yapılmış. İhraçla ilgili
125 bin müracaat olmuş, bunlardan 40 bin dosya hakkında bugün itibarıyla
karar verilmiş, 2.700 kamu görevlisi geri gönderilmiş, 37.300 kamu
görevlisinin müracaatı ise reddedilmiştir. 701 Sayılı
KHKyle ilgili olarak toplam 18.920 müracaat olmuştur ve bunlarla ilgili
işlemler devam etmektedir. OHAL Komisyonu haftada 1.200 dosya
hakkında karar vermektedir ve bu komisyonun süreci tamamlamasını
ve inşallah, önündeki dosyaları bitirerek doğruyu ve
yanlışı ortaya çıkarmasını bekliyoruz.
Arkadaşlar,
bu komisyonun verdiği iki kararı kısaca bilginize sunayım
kişisel bilgilerden arındırarak. Bir kişi müracaat
etmiş. Bu kişi hakkında ByLock kullanıyor... Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Ankara Başsavcılığı tespit
etmiş. Bank Asyaya 2014 ve 2015te 10 bin, 20 bin, 30 bin, 25 bin gibi 4
defa ayrı para yatırmış, iltisaklı kuruluşlarda
beş yıla yakın sigortalı çalışması var,
AKTİF-SENe üyeliği var, müzahir derneklere para
yatırmış, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde mahkûm
olmuş; diyor ki: Beni geri memuriyete alın. Elbette ki OHAL
Komisyonu bunu reddetmiş ve karar vermiş.
Bir
diğer müracaat; bu kişi de byLock olduğu iddiasıyla ihraç
edilmiş, OHAL Komisyonu incelemiş, Ankara
Başsavcılığından evrakları getirtmiş,
byLocktaki Mor Beyin olduğu tespit edilmiş,
araştırmalardan başka hiçbir ilgi, iltisak, irtibat
bulunmadığı için de bunun iadesine karar verilmiş.
Dolayısıyla
devletin hukuk sistemi, kurulan sistem çalışıyor. Bu sistem
etkin çalışıyor, daha hızlanması da en büyük arzumuz.
İnşallah, kanun hükmünde kararnameyi kabul ettikten sonra anayasal
yargı sistemi de başlar ve bu konuda müracaat eden ilgili muhalefet
partisi olursa Anayasa Mahkemesi de kanun hükmünde kararnameyle ilgili karar
verir.
Hepimize
düşen, FETÖyle mücadele etmek. Bu terör örgütüyle, bu hain örgütle, her
şekle giren bu örgütle mücadele etmek en önce bu Gazi Meclisin görevi.
MURAT
EMİR (Ankara) Hukuk içerisinde ama.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Bu Gazi Meclisi bombalayan,
Cumhurbaşkanlığını bombalayan, insanların
üzerinden tankla geçen, Gölbaşındaki Özel Harekât polislerini
-yaklaşık 15 kadarının vücudunda hiçbir parça kalmayan- 1
tonluk bombayı üzerine atarak yakan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) -
bu hain örgütle mücadele etmek hepimizin görevi diyorum,
yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, pek kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın 6
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sayın hatip sanki bir önceki
Anayasaya tam uygun davranılmış gibi bir takvimlendirme
yaptı. Şunu söyleyelim: Bir, ertesi gün Meclise sunuldu, yirmi gün
içinde komisyonda görüşülmedi, 30uncu gün Meclise gelmedi, müeyyidesi
olmadığı için o günden bugüne kadar keyfiyen bekletildi, bu da
yargı denetimine açılmamasını sağladı. Bugün ayıplı
bir mesele telafi ediliyor, sadece bu. Bu da bizim gayretlerimizle.
AİHMin,
OHAL Komisyonunu etkili bir iç hukuk yolu olarak bulması 130 bin
dosyanın kapısında olmasındandır. O 130 bin dosya
kapısına gelmesin diye -bugünkü durumu, aslında OHAL Komisyonu
durumunun yargı mercisi olmadığını cümle âlem biliyor
ama- AİHM de yaptığınız hukuksuzluklar sayesinde
niceliksel olarak çaresizlik içindedir.
Son
olarak şunu söyleyelim: Bir apartmanda oturan bütün herkesin hâkim
olması o apartman yönetim kurulu toplantısını bir mahkeme
yapmaz. O yüzden, ortaya koymuş olduğunuz bu OHAL Komisyonu da bir
yargı mercisi değildir, aksine yargıya ve adil yargılanma
hakkının önüne çıkartılmış koskoca iyi
tasarlanmış bir engeldir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bilgen, söz mü istiyorsunuz?
AYHAN
BİLGEN (Kars) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bilgen.
34.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, biraz önce sadece usul
itibarıyla uyardığım, eleştirdiğim konunun
içeriğiyle ilgili de araştırdım. Partimize hiç yakın
olmayan haber ajanslarının girdiği 11/4/2018 tarihli Yeniköy
Mezarlığının (Goristan) tabelasının
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Diyarbakır ziyaretinden sonra
değiştirildiğine dair net bilgi var.
Yine,
yön tabelaları var çift dilli olup kaldırılan ve teke indirilen.
Parti olarak çift dilliliğe karşı olabilirsiniz; tek dil olsun,
Türkçe olsun diyebilirsiniz ama Avrupaya gittiğinizde Belçikada üç dil
olduğunu görebiliyorsunuz.
Yine,
Alsace-Lorraine bölgesinde Almanca, Fransızca, çok dilli tabelaları
görebiliyoruz. Taraftar olmak, karşı çıkmak başka bir
şey ama Yalan söylüyorsun. demek gerçeği çarpıtmaktır.
Bu,
çok somut bir bilgidir. Eğer gerçekten yanlış bir beyanda
bulunulmuşsa bizim milletvekilimiz çıkar düzeltir ama doğruysa
sadece sataşarak, sadece laf atarak gerçekleri örtmek mümkün
değildir.
Teşekkür
ediyorum.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Sayın Başkan, sataşmadan söz
istiyorum.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sataşmadı ki.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Eronat.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin yaptığı açıklamasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce bir hatip için kullandığım sözlerden
asla geri adım atmayacağım. Şu anda Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesinin tabelası ortadadır ve hem de dev gibi
bir tabeladır. Görmek istemeyenler hiçbir şekilde görmüyor zaten.
Kesinlikle hiçbir ilçemizde belediye tabelasının Kürtçe
yazıları indirilmemiştir. Bu, kesin bir bilgidir ve her gün
önünden geçtiğim bir büyükşehir belediyesi tabelasıdır.
Diğerine
gelince
Belediyelerimiz ne yaptı da belediye başkanları
alındı? Bunu merak ediyorlarsa Sur ilçemizdeki 2015, 2016dan sonraki
çukurlara bakarlarsa o çukurlara hangi belediye başkanlarının
kepçe gönderdiğini görmüş olurlar ve teröre nasıl bulaştıklarına
şahit olurlar. Bence burada gerçekleri saptırarak konuşmak
yerine, terör örgütü yandaşlığı yapan belediye
başkanlarına biraz eleştiri getirseler çok daha iyi olur.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Bilgen
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın
sataşma nedeniyle yaptğı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, bu tartışmayı çok
uzatma niyetinde değilim.
BAŞKAN
Uzatmayalım, lütfen.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Ama hani mantıkta bir temel kural vardır, bir
şeyin istisnasını göstererek bütününe dair bir iddiada
bulunamazsınız. İndirilmemiş tabelaları gösterip
Tabelalar indirilemiyor. demek, aslında mantığın temel
ilkelerine aykırıdır. İndirilmiş olanlardan somut
bahsediyorum ben, sayabileceğim 10 tane örnek var bu haberin içerisinde,
uzatmamak için kestim ama tabelaların indiğini herkes biliyor. Ama
belediyelerle ilgili bir şey söylediğiniz için ifade edeyim: 97
belediyeye kayyum atandı. Peki, kaç belediyenin bulunduğu sınırlarda
hendek, çukur, neyse, o vardı? 7-8 belediye. Güvenlik raporlarına
bakarsanız -bu Meclisin İstihbarat Komisyonunda- kaç belediye
olduğu yazılı, o rapora bakarsanız göreceksiniz.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Ayıp yahu, ayıp!
BAŞKAN
Sayın Eronat, lütfen
AYHAN
BİLGEN (Kars) Digorda, Erzurumda birçok ilçede hendek mi vardı?
Herhangi bir güvenlik krizi yoktu ama görevden alındılar, bunu pekâlâ
biliyorsunuz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bunlar daha önce tartışıldı
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Fakıbaba, buyurun.
36.-
Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbabanın,
Mersin Milletvekili Behiç Çelikin 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET
EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Bir
yanlışı düzeltmek adına söz almış bulunuyorum.
Biraz önce konuşmacı arkadaşlarımızdan biri şöyle
söyledi: Dinler arası diyalog nedir arkadaşlar?
Şanlıurfada bir park yapıyorsunuz; içinde kilise var, cami var,
sinagog var. Bunları yapıyorsunuz, bu ne anlama geliyor? Bu proje
2002 öncesi Şanlıurfada dile getirilmişti. Ancak, başta
Şanlıurfalı hemşehrilerimizin, bir; iki, benden önceki
Belediye Başkanımızın ve Meclis üyelerinin; üç, Belediye
Başkanı olduğum dönemde benim ve Belediye Meclisi üyesi
arkadaşlarımın; dört, AK PARTİ
teşkilatımızın tümünün bu projeye karşı
çıkması neticesi hayata geçmemiştir. Şimdi bu projenin düşünüldüğü
yerde başta şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın önemli katkılarıyla on iki bin
yıllık tarihe sahip dünyanın en eski şehri olan
Urfamızın Şehir Müzesi ve Mozaik Müzesi mevcuttur.
Arz
ederim.
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına konuşmalar da
tamamlanmıştır.
Şimdi
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Buradaki
talep sırasına göre söz veriyorum.
Sayın
Arslan, buyurun.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına soruyorum:
1)
Önceki dönem milletvekilimiz olan Eren Erdem haksız olarak üç buçuk
aydır tutuklu bulunmaktadır. Kendisi hakkında kuvvetli suç
şüphesi olmadığı, kaçma ihtimali bulunmadığı
hâlde hâlâ tutuklu kalmasının sebebi nedir?
2)
ABDli Papaz Brunsonun tahliyesinden önce başlayan Al papazı, ver
papazı. şeklinde yürütülen pazarlık sonucu ABDli Papaz Brunson
tahliye edilmiş, hatta yurt dışı yasağı
konulmadığı için karar kesinleşmeden memleketine
gitmiştir. Terörist dediğiniz Brunsonun tahliye kararını
veren, yurt dışı yasağı koymayan yargıç
hakkında bir soruşturma açtınız mı?
Açmadıysanız sebebi nedir? Suçu sabit olmayan Eren Erdem
hakkında yurt dışı yasağı konuluyor da
cezası kesin olan Brunson hakkında neden yurt dışı yasağı
konulmuyor? Bunun sebebi nedir? Yasalar kişilere göre mi uygulanıyor
yoksa duruma göre mi? Gizli tanıkların ifadeleri
değiştiriliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, benim kusurum olabilir, tabii, şüphesiz
istediğinize soru sorabilirsiniz ama soruları İçişleri
Komisyonu Başkanımız cevaplıyor, bunu hatırlatmak
isterim. Belki baştan söylemeliydim.
Sayın
Erbay, buyurun.
BURAK
ERBAY (Muğla) Muğla ilimizin gelir kaynağı her ne kadar
turizm olarak bilinse de ağırlıklı geçim kaynağı
tarımdır. Özellikle Dalaman, Ortaca ve Köyceğiz ilçelerimiz
narenciye üretiminde ilk sıradadır. Köyceğiz ilçemizde
Kavakarası, Beyobası, Köyceğiz, Zeytinalanı, Yangı,
Toparlar, Hamitköy, Döğüşbelen, Zaferler mahallelerimizde
hemşehrilerimiz geçimini narenciye üretimiyle sağlamaktadır.
Ancak son on yıldır narenciye üreticisinin yüzü maalesef
gülmemektedir. Geçen yıl 63 TL olan toprak altı gübresi 110; 210 TL
olan bakır ilacı 330; 25 TL olan unlu bit ilacı 75 TL
olmuştur. Bir traktörün deposu geçen yıl 250 TLye dolarken bugün 350
TLye dolmamaktadır. Geçen hafta Ortacadan gönderilen bir tır dolusu
limon içinde sadece tek bir limonda haşere görüldüğü için bu tır
Rusya sınırında karantina altına alınmış,
üreticinin bir yıllık emeği heba olmuştur. Tarım
Bakanına soruyorum: Mustafa Kemal Atatürkün Milletin efendisidir. dediği
köylünün bu sorunlarını çözmek için ne gibi önlemler almayı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Osmanağaoğlu
Yok.
Sayın
Şevkin
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) Bakanlar Kurulunca kültür ve turizm koruma ve
gelişim bölgesi olarak ilan edilerek Turizm Teşvik Kanunu
kapsamına alınan Adananın Karataş ve Yumurtalık
ilçeleri 2006 yılında alınan bu kararın üzerinden on iki
yıl geçmesine rağmen herhangi bir yatırıma sahne
olmamıştır. Karataş ve Yumurtalık Adananın
gelişimine açık, turizme açılan sahil ilçeleri olmasına
rağmen yıllardır kaderiyle baş başa
bırakılmıştır. Tarihî, kültürel ve doğal turizmin
dünyadaki en güzel örneklerinin sergilenebileceği Yumurtalık ve
Karataş ilçeleri yeni bir yapılanmayla ülkemizin turizmdeki
tanıtım yüzü olabilecek özelliklere sahiptir. Kamu-özel sektör
iş birliği, doğru teşvik ve planlamalarla iki ilçemizi
birbirine bağlayan sahil şeridi daha fazla geç kalınmadan dünya
turizmine kazandırılmalıdır.
Diğer
taraftan, Karataş Belediyesinin 2015 yılında fizibilite raporunu
hazırlayıp tanıtımını gerçekleştirdiği
Adana-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Feribot Seferleri Projesi de
destek beklemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ceylan
ÖZGÜR
CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, Millî Eğitim Bakanı
önceki gün yaptığı bir açıklamada 107 bin öğretmen
açığı bulunduğunu bildirmiştir. Millî Eğitim
bünyesinde çalışan ücretli öğretmenler de
düşünüldüğünde, bu açığın 200 binden fazla olduğu
tahmin edilmektedir. Ücretli öğretmenler mevsimlik işçi gibi
kullanılıp aynı işi yaptıkları hâlde ortalama
1.500 lira civarı bir ücret karşılığında
çalıştırılmakta, sömestr ve yaz tatillerinde ise ücret
alamamaktadır. Taşeron işçiler kamuya sürekli işçi kadrosuyla
alınırken ücretli öğretmenler için bu haktan söz
edilememektedir. Türkiye'de öğretmen açığını ücretli
öğretmenle kapatmak yerine kadrolu öğretmen atamasını
yaparak hem öğretmenlerin ve diğer üniversite mezunlarının
millî eğitim eliyle sömürülmesine son vermiş olup hem de anayasal hak
olan eğitim hakkına ulaşmayı sağlamış olmaz mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sümer
ORHAN
SÜMER (Adana) Sayın Başkan, Sağlık
Bakanlığı hastanelere göndermiş olduğu bir genelgeyle
hastanelerde staj yapan özel sağlık okullarının
öğrencilerine verilen yemeğin ücretsiz olarak verilmesini yasaklamıştır.
Bakanlık devlet okullarında okuyan stajyer öğrencilere ise
yemeğin ücretsiz verilebileceğini açıklamıştır
yani devletimiz lise çağındaki, geleceğin sağlıkçısı
olacak çocuklarımıza üç kap yemeği çok görmektedir.
Adanadaki
hastanelerde staj yapan yaklaşık 1.600 civarında özel okul
öğrencisi bulunmaktadır. Türkiye genelinde öğrencilerin
sayısı çok daha fazladır. Neye hizmet ettiği çok da belli
olmayan bu genelgeyle öğrenciler arasında böyle bir ayrım
yapılması yakışık değildir.
Sağlık
Bakanlığımıza sizin aracılığınızla
seslenmek istiyorum: Lütfen, bu çocuklarımızın ve ailelerinin
yaşadıkları mağduriyetin zaman geçirilmeden giderilmesinin
sağlanmasını rica ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşmekte
olduğumuz KHK ve diğer KHKlerle binlerce kamu görevlisi
savunması alınmadan, hakkındaki iddialardan habersiz
görevlerinden ihraç edilmişlerdir. Ancak ihraç sonrası bu kamu
görevlilerinin çoğu hakkında idari soruşturma yapılmamış,
yapılan adli soruşturmalarda takipsizlik kararı verilmiş ve
yapılan yargılamalar sonucunda beraat eden kamu görevlileri var. Bu
durumda hukuksal durumları değişen kişilerin şu anda
OHAL Komisyonunda dosyalarının ivedilikle görüşülmesi kamu
vicdanını rahatlatacaktır.
Ben
buradan Komisyona sormak istiyorum: 701 Sayılı KHKyle ihraç edilen
ve hukuksal durumu değişen kaç kişi vardır? Bundan önceki
KHKlerle ihraç edilen, hukuksal durumları değişenler
hakkındaki dosyaların ivedilikle görüşülmesi hakkında bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özcan
SUAT
ÖZCAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Muğla ili turizm nedeniyle yaz aylarında, ilkbahar ve sonbahar
başlangıcında oldukça yoğun bir trafik
akışına neden olmaktadır. Bu nedenle Milas-Bodrum
arasında, Baharlı-Ağaçlıhüyük ve Boğaziçi-Maya
kavşaklarında ölümlü, hasarlı trafik kazaları meydana
gelmektedir.
Karayolları
İzmir Bölge Müdürlüğü bu kavşaklar için yeni bir düzenleme
düşünmekte midir? Çünkü bu kazalar turizm sezonu dışında da
devam etmektedir ancak turizm sezonunda daha çoktur. Bu nedenle yeni
düzenlemelerin yapılması gereklidir. Ben bunu dile getirmekteyim,
İzmir Bölge Müdürlüğüne soruyorum.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 15 Temmuz hain darbe girişiminde Acıbadem olaylarında
6 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda 34 er hakkında yedişer defa
müebbet cezası verilmiştir ailelerin bize verdiği bilgilere
göre.
Ben
özellikle buradan bütün milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum:
Silahından mermi çıkmamış olan bütün erlerin
dosyasının yeniden incelenerek tahliye edilmesini
Bu ve buna benzer
diğer olaylarda da yine hâlâ tutuklu bulunan ve çok ağır
cezalara çarptırılan erler olduğu aileler tarafından bize
iletilmektedir. Erler komutanları tarafından kendilerine verilen
talimat gereği sokağa çıkmışlardır. Eğer
silahıyla cinayet işleyenler varsa bunun bedelini ödesinler ama
silahından mermi çıkmayan erlerin tamamının tahliye
edilmesini talep ediyorum. Bunların içinde üzerinde zimmetli silahı
bulunmayan erler bile mevcuttur. Bunu dikkate almanızı talep ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Baltacı
HASAN
BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kastamonu
Üniversitesi öğrencisi olan ve okul harçlığını
çıkartmak için yaz tatilinde üçüncü havaalanı inşaatında
çalışmaya başlayan Cumhuriyet Halk Partisi Kastamonu İl
Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı kardeşimiz
Mustafa Atay tahtakurusu olmayan yatak istedi diye 15 Eylül gecesi şantiye
koğuşundan zorbalıkla gözaltına alınmış, 18
Eylülde ise hukuksuzca tutuklanarak Silivri zindanına
kapatılmıştır. Asıl suçlu olan ve
cezalandırılması gereken İşçiler haklıydı,
sorunlarından haberim yoktu. itirafında bulunan patronlardır,
buna rağmen kılını kıpırdatmayan,
yandaşlarına milyarlarca lira haksız kazanç aktaran, onlarca
işçinin ölümüne seyirci kalanlardır.
Hürriyeti
elinden alındığı için eğitimi bir yıl uzayan
Gençlik Kolları Başkan Yardımcımız Mustafa Atay ve
onunla birlikte rehin alınan tüm işçi ve emekçilerimiz derhâl serbest
bırakılmalıdır. Hazır üçüncü havaalanı
açılmışken bütün işçilere özgürlük istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
15
Temmuzda Gazi Meclisimiz teröristlerce bombalanırken burada direnen bir
grup milletvekili arkadaşımla beraber bombalar altında kalan ve
ölümden kıl payı kurtulan milletvekillerinden bir tanesi de benim.
Evi yağmalanan Nasrettin Hoca yağmacılardan şikâyet
ettiğinde kadı daha çok hocayı sorgulayınca, hoca
Kadı efendi, kadı efendi! Şu karşındakilerin hiç mi
suçu yok? demişti. Yapılan birçok konuşmalar merhum
hocanın bu itirazını hatırlatmaktadır. Zalimlere
acımak, mazlumlara ezadır. Adalet mülkün temelidir. Varsa
mağdurlar da haklarına kavuşmalıdır. Ülkemizi ve
devletimizi her vesileyle eleştiren sözde çağdaş, Batı
kurum ve kuruluşları kendilerine adil ve çifte
standartlıdırlar. Şehitler, gaziler, bunların aile ve
efradıyla topyekûn saldırıya uğrayan milletimizin ve
devletimizin mağduriyetinden neden bir kelime söz edilmemektedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Yoksa bazılarına göre bunlar haşa
insan değil midir?
BAŞKAN
Sayın Enginyurt, buyurun.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan, Ünye, Fatsa, Ordu organize
sanayi bölgeleri arazileri için 100 trilyon para bulunamadığı
için istimlak gerçekleşmedi. Yaklaşık 20 bin insana istihdam
sağlayacak bu bölgelerin hayata geçirilmesi için 100 trilyona ihtiyaç var.
Orduspor 3. Ligde oynuyor, 120 trilyona stat yaptık, Barcelona, Real Madrid
mi maç oynayacak? Dolayısıyla Ünye, Fatsa, Ordu organize sanayi
bölgelerine 100 trilyon kaynak aktarılmasını rica ediyorum.
BAŞKAN
Son olarak, Sayın Özdemir
İSMAİL
ÖZDEMİR (Kayseri) Teşekkür ediyorum efendim.
Mühendisliğin
temel branşlarından olan makine mühendislerinin son yıllarda giderek
artan problemleri mevcuttur. Üretimin her alanında söz sahibi olan makine
mühendislerinin ne yazık ki yanlış kadrolaşma sebebiyle
önemini yitirmeye başlamasıysa düşündürücüdür. Bununla birlikte,
hâlihazırda eğitimlerini tamamlayarak makine mühendisi olmuş
kimi gençlerimiz işsizlik sıkıntısı çekmektedir. Bu
sorunun bir an evvel çözülmesi ve üretim atağı yapmak isteyen
ülkemizin, makine mühendislerine gereken önemi verip istihdam için bu
vatandaşlarımıza yönelik kadro sayısını
artırması beklentiler arasındadır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, şimdi sorulara cevap için İçişleri Komisyonu
Başkanımıza söz veriyorum.
Sayın
Güvenç, buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Birinci
soruyu Sayın Arslan -Eren Erdem, Brunsonla ilgili- doğrudan Adalet
Bakanımıza sordu, soruyu ona iletip yazılı cevap olarak
dönüşünü yapacağız.
İkinci
soru da Tarım Bakanımızla ilgili. Sayın Özcanın
sorusunu Tarım Bakanlığımıza ileteceğiz.
Sayın
Şevkin, Adana-Karataş ve Yumurtalıkın turizmle ilgili
konularını Kültür, Turizm Bakanımıza sordular,
ileteceğiz.
Sayın
Ceylan, Millî Eğitimde 107 bin öğretmen
açığımızdan bahsederek yeni atama yapılması
konusunda fikir beyan ettiler, görüşlerini Millî Eğitim
Bakanımıza ileteceğiz.
Sayın
Sümer, Sağlık Bakanlığında özel okul
öğrencilerinin ücretsiz yemek yemelerini engelleyen bir genelgeden
bahsediyorlar. Bu genelgenin ne olduğunu Sayın Sağlık
Bakanına ileterek aldığımız cevabı sayın
milletvekiline ileteceğiz.
Sayın
Tutdere, OHAL Komisyonunun uygulamalarıyla ilgili adli
soruşturmaları tamamlananların değerlendirmelerinin ve
incelemelerinin öncelikli olarak yapılmasını talep etti. Ben de
aynı düşüncedeyim. OHAL Komisyon Başkanlığıyla
görüşerek bunların incelemelerinin öne alınmasının iyi
olacağını Meclisin görüşü olarak, vekillerin görüşü
olarak ileteceğiz.
Sayın
Özcanın İzmirde turizmle ilgili bir önerisi var, Kültür, Turizm
Bakanımıza bunu sunacağız.
Sayın
Şimşekin Acıbadem olaylarıyla ilgili sorusu var. Sosyal
medyada da bu konu çok tartışılıyor, konuşuluyor.
Ciddi bir iddia, düşünce, bunu Sayın Adalet Bakanına
Ki
mahkemeler bağımsız Türkiye'de, takdir edersiniz ama
görüşleriniz aynı şekilde Sayın Bakana, HSK
Başkanlığına iletilecektir tarafımızdan.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Havaalanındaki
işçilerle ilgili konu yine yargının ilgi alanına giren bir
konu, Sayın Adalet Bakanına ileteceğiz.
Sayın
Enginyurtun Orduyla ilgili talepleri var, Ordusporla ilgili talepleri var,
onu da Maliye Bakanımıza iletmek lazım diye düşünüyorum.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Allah razı olsun Sayın Başkan, Allah
razı olsun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bizimle
ilgili fazla bir şey yok.
BAŞKAN
Soru almaya devam edelim, vaktimiz var bir beş dakika kadar.
Sayın
Taşdoğan
ALİ
MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; dün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
kutladık, hepimize kutlu olsun. Aynı zamanda, 29 Ekimde
İstanbulda üçüncü havaalanı açıldı, ülkemize ve
İstanbulumuza hayırlı olsun, inşallah Gaziantepe de
hayırlı olur.
Gaziantep
tarih, kültür, turizm şehridir. Gaziantepe misafirlerimiz en çok
İstanbuldan gelmektedir. Bu vesileyle Türk Hava Yolları
yetkililerine çağrı yapmak istiyorum: Hem Gaziantepe seferlerin
sürelerinin, saatlerinin düzenlenmesini hem de bilet fiyatlarında indirimi
tüm hemşehrilerimiz bekliyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Karataş
MEMET
BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, serhat
şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci
yılı münasebetiyle bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle,
şükranla anıyor, serhat şehrimiz Karslı bütün
hemşehrilerimize selam, sevgiler gönderiyorum.
BAŞKAN
Sayın Pekgözegü
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, İçişleri
Bakanlığına şunu sormak istiyorum: Biliyorsunuz, bundan üç
yıl önce, 10 Ekim 2015te emek, barış, demokrasi için bir araya
gelen sendikalar, sivil toplum örgütlerine yönelik bir IŞİD
saldırısı gerçekleştirilmişti ve bu
saldırıda IŞİD katilleri miting alanına elini kolunu
sallayarak girebilmişti. Türkiye tarihinin bu en büyük katliamı
yaşandıktan sonra, bu katliamı anmak için Ankara Gar Meydanında
bir anıt, sembolik bir 10 Ekim Anıtı yapıldı. 26 Ekim
tarihinde bu anıta yönelik faşist, ırkçı bir
saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırıyı kimler
gerçekleştirmiştir? İçişleri Bakanlığı bu
saldırıyı gerçekleştirenlerle ilgili bir
araştırma yapmış mıdır? Yakalanan, gözaltına
alınan kimse var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Koç
ABDULLAH
KOÇ (Ağrı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Millî Eğitim Bakanına. Ağrının Diyadin ilçesine
bağlı birçok köyün öğrenci servisleri iptal edilmiştir.
Onlarca köye okul servisi verilememektedir. Verdiğimiz soru önergeleri ve
görüşmelerden de sonuç almış değiliz. Bu yönde
çocukların okullarına kavuşması için ne zaman servis
uygulamasına geçilecektir?
İkinci
sorum: Bölgede okullarda seçmeli Kürtçe dersleri olmasına rağmen
derslerin çoğu boş geçmektedir. Bu yönde de öğretmenler ne zaman
tahsis edilecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Eksik
HABİP
EKSİK (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Iğdırda
kardiyovasküler anjiyo merkezi olmadığı için her gün onlarca
vatandaşımız kalp krizi geçirmekte ve bu
vatandaşlarımız maalesef ya 150 kilometre uzaklıktaki
Karsa ya da 300 kilometre uzaklıktaki Erzuruma sevk edilmektedir.
Buradan Sağlık Bakanına sormak isteriz ki soru olarak da sorduk
ama cevap alamadık: Iğdır halkı diğer illerdeki
vatandaşlarımızdan farklı mıdır ki, eşit
değil midir ki onlara bu hizmet sunulmamaktadır? Ya da bir anjiyo
merkezinin masrafı ne kadardır? Uçan saraylara para var da
Iğdır halkının sağlığı için para yok
mudur? Eğer yoksa bir sandık kuralım, emin olun, Iğdır
halkı kendisi oraya para toplar ve yaptırır. Yeter ki bunun
kararı alınsın.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Osmanağaoğlu
TAMER
OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Yüce
Türk Meclisi, Türk ekonomisinin normalleşme sürecinde bazı somut
adımların atılması, vatandaşımızın
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi ve
yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçilmesi için
önemlidir. Bu sebeple üreticilerimizin girdi maliyetlerinin acilen ve somut bir
şekilde düşürülmesine yönelik çalışmalar yapılması
zorunludur. Tüketicinin alım gücünün artırılması için brüt
maaşlar üzerinden kesilen gelir vergisi oranlarının
düşürülmesi vatandaşlarımızı rahatlatacak bir
adım olacaktır. Yıl içerisinde brüt maaş üzerinden yüzde
35i bulan bu kesintilerin en azından 2019 yılı için yüzde 20
olarak sabitlenmesi veya oranların vatandaşlarımızın
lehine olacak şekilde yeniden yapılandırılması
gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Komisyon Başkanı, hızlıca, buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım, tekrar teşekkür ediyorum.
Sayın
Taşdoğan Gaziantep Havaalanı seferleriyle ilgili bir talepte
bulundu. Bizim seçim bölgemiz de Maraş ve bölgede bu havaalanı
seferlerinin artırılmasıyla ilgili çok talep olduğunu
biliyorum. Havayollarının bize verdiği cevap: Özellikle prime
timeda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Ama
sevinerek söylüyorum ki İstanbul Atatürk Havaalanının
imkânları buna izin vermiyor idi, umarım, cumhuriyetimizin 95inci
yılında açtığımız bu havaalanının 6
pistiyle bu taleplerin karşılanması daha kolay olacaktır
diye düşünüyorum. Bu vesileyle de havaalanının ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Diğer
sorular gene ilgili bakanlarla ilgili Sayın Başkan. Onları
sayın bakanlara arz ederek alacağımız cevapları Genel
Kurula, ilgililere sunacağız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tam bu konuda bir söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Komisyon
Başkanımız valiliğimizi yapmıştır, kendisine
de saygım sonsuz ama tam önemli bir konu kendisinin katkısıyla
açıklığa kavuştu.
Şimdi,
ağa çobana sürüyü emanet etmiş. Çoban bir gelmiş, sürüde hiç
koyun yok. Demiş: Ne oldu? Önden 5ini kaptılar, arkadan 5ini
kaptılar, 10 tanesi dereye düştü, 3 tanesi şurada kayboldu,
yok. Ağa kızmış, elindeki yoğurt kabını
vurmuş çobanın yüzüne. Çoban yüzündeki yoğurdu silmiş Oh,
bu işten de yüzümüzün akıyla çıktık. demiş.
Şimdi,
salonda bakan olmayınca, bakanlara yöneltilecek sorulara cevap verecek
kimse olmayınca, arkadaşlar soruları soruyor, Sayın
Komisyon Başkanımız da Onu ona yönlendirdim, bunu buna
yönlendirdim, en sonunda da böyle yüzümüzün akıyla bu işten çıktık
Ülkenin parlamenter demokrasisini getirdiğiniz durum budur
arkadaşlar. Siz belki üzülmüyorsunuz ama biz bu duruma çok üzülüyoruz, ilk
seçimden sonra da bu işi düzelteceğiz, hiç merakınız
olmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özel, tabii, böyle soruya böyle cevap çünkü KHK üzerinde
soru-cevap yapıyoruz, onu hatırlatmak istedim.
Değerli
arkadaşlar, böylece kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi
birinci bölüm üzerinde gruplar adına konuşmalara
başlıyoruz.
İYİ
PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Şenol Bal
Buyurun
Sayın Bal. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL BAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 701 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin birinci bölümü hakkında söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, binlerce kamu görevlisinin işten
çıkarıldığı, rütbesinin elinden
alındığı veya daha önce işten
çıkarılanların bir kısmının iade olduğu bir
kararname üzerinde konuşuyoruz. Tabii ki arzumuz bu kararların ve bu
uygulamaların hakkaniyetli olmasıdır ama bize gelen, bizlere
intikal eden birçok konunun ne kadar çok insanı mağdur ettiğini
görmekten de üzüntü duyuyoruz. Bu sadece bugüne mahsus değil Ergenekon ve
Balyoz davaları sırasında da birçok insanın ne kadar
mağdur edildiğini, ne kadar boştan yere
yatırıldığını, ailelerin perişan
olduğunu hepimiz biliyoruz. Başından beri diyoruz ki FETÖnün
siyasi ayağı araştırılsın. Bu tür örgütler bu
kadar nasıl palazlanmıştır, devletin kılcal
damarlarına kadar nasıl girmiştir? Bunların siyasi
ayağı ve siyasi iktidarların bunlara destek ve altyapı
hazırladığı ortadadır. Fakir aile
çocuklarını, zeki çocukları bir şekilde ele geçirip
onların bu durumundan faydalanıp onların beyinlerini
yıkayan bu örgüt, maalesef özellikle devletin kademelerinde AKP
iktidarı döneminde palazlanmıştır. Tabii, sadece FETÖ
değil, bugün FETÖ terör örgütü diyoruz da diğer cemaatler,
tarikatlar ve vakıflara da baktığımızda yine
değişen bir şeyin olmadığını ve
tecrübelerden ders çıkarmadığımızı da görmekten
çok üzgünüz.
17-25
Aralığa kadar gayet güzel ilişkilerin olduğu ve bütün
iş ortaklığından tutun da güç ortaklığı,
aynı zamanda akrabalıkların oluştuğu bir dönem
yaşadı Türkiye FETÖ terör örgütünün mensuplarıyla.
Evet,
bu ülkenin evlatlarına yazık değil mi? Gelecekte bu ülkeye
faydalı olacak çocuklar neye hizmet ettiklerini bilmeden bu örgütün
elemanı durumuna düşürüldü. Ama esas, biraz önce de ifade
ettiğim gibi, siyasi ayağın ve siyasi tarafın mutlaka
ortaya çıkması gerekir. Parsel parsel satanlar nerede? Kozmik odalara
FETÖnün girmesini sağlayanlar nerede? Ne istediler de vermedim?
diyenler nerede? Parası olanlar ve itirafçı olup kurtulanlar için
neler yapılıyor? Gülenin önünde el pençe divan duran vekiller
yeniden nasıl vekil yapıldı? Yakınları FETÖden
yargılanıp içeride olanların kardeşleri ve akrabaları
nasıl bakan oldu, bunları araştırmak lazım.
Bir
15 Temmuz geçirdik değerli milletvekilleri ve 251 şehit verildi,
2.196 gazimiz var. Onları tankın, topun önüne,
karşısına çıkaran ruh nedir? yine Vatan toprakları
için bölücü terör örgütleriyle mücadele edip toprağa düşen vatan
evlatlarının maneviyatı nedir? diye sorduğumuzda,
bunların ilkokul çağlarında okudukları
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
diye biten Andımızın şuur altına işlemesidir
diye düşünüyoruz. Öğrenci andının içeriğine, ruhuna,
anlayışına, hissiyatına karşı çıkanlar aslında
bu ülkeyi 15 Temmuza sürükleyen mihraklardır. Senelerdir Türk kimliği
üzerinden bu milleti tartıştırıyorsunuz, hedefe
ulaşmanız mümkün değil ama
tartıştırıyorsunuz, kafaları
karıştırıyorsunuz. Andı o zaman
kaldırdınız, şimdi de Danıştay kararıyla
tekrar geldiğinde, hukuk devleti olduğumuzdan bahsederken,
karşı çıkıyorsunuz. Binlerce yıllık Türk adı
üzerinden yapılan bu tartışmalar en üst düzeyde maalesef devam
ediyor.
Sayın
AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı zar zor -biraz da
millileşmişti son zamanlarda, görünürde- Türküm dedi de ama
Türkçülüğe karşı olduğu yönünde Irkçılık bizim
dinimizde yasaklanmıştır. gibi de hiç alakası olmayan bir
ifadede bulundular. Türk, bir kere, tarihin binlerce yıldan beri
milletimize verdiği isimdir, etnisite yoktur bunun içinde; kültür
vardır, hatıralar vardır, acılar vardır,
yaşanmışlıklar vardır. Bir milletin adıdır
Türk.
Evet
Andımız bizim İstiklal Marşımızdır.
diyor, onda da yanılıyor. Tabii ki İstiklal Marşı
bütün milletin İstiklal Marşıdır, Andımızla
mukayese edilmez. Ne diyor merhum Akif? Ebediyen sana yok, ırkıma
yok izmihlal
Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal?
diyor. Bu mısraların ifadesinde rahmetli Mehmet Akif ırktan neyi
kastediyorsa Türk milliyetçileri de Türkçülükten ve Türk milletinden aynı
şeyi kastediyorlar. Medeniyet diyor Sayın Cumhurbaşkanı
üstüne bastıra bastıra, medeniyet perspektifinden bahsediyor. Yahu,
kimliği olmayan ya da kimlik tartışmaları en üst düzeyde
devam eden ve adı belirsiz olan bir milletin nasıl bir medeniyet
tasavvuru veya nasıl bir medeniyet perspektifi olabilir? Tek millet
diyor Sayın Cumhurbaşkanı; adı olmayan, isimsiz bir
milletin dünyaya bakışı nasıl olabilir acaba? 2023
hedefinden bahsediliyor, evet, on yedi senedir millî eğitim
çalışmalarına bir bakın, altı bakanın
değiştiği, her gün eğitim programlarının
değiştiği ve çocuklarımıza gerçekten millî ve manevi
değerlerin verilmediği -yeni yeni, Ensar Vakfı gibi- ensar
nesli dediğiniz yeni bir nesli
Bu vatanın evlatlarını
farklılaştırarak, kutuplaştırarak bir yere
varmanız mümkün değil. Türk milletinin evlatlarını böyle
ötekileştirmekten vazgeçin. Tarih, sosyoloji ve akıl şunu
söylüyor değerli milletvekilleri: Adını bilen, adının
sağladığı kimliğin şuurunda olan ve bu
şuurla yürüyecek bir gençlik ancak yarınlara sahip olacaktır.
İşte Andımız, okunduğu seksen yılda bu şuuru
vermek için her sabah söylenmiştir. Bundan rahatsız
olmayınız. Ne diyor Andımız? Türk'üm, doğruyum,
çalışkanım... diyor. Bunlardan neden rahatsız
olduğunuzu anlamaya çalışıyorum. Efendim, tek adam rejiminde
söyleniyormuş. Yani tek partili dönemdeki her şeyi mi atmayı
düşünüyorsunuz?
Bu
millet bazı şeyleri biraz geç anlayabilir ama bugüne kadar
yapılan tahribatların bu millet ve bu ülke için çok
sıkıntılı olduğunu da görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENOL
BAL (Devamla) Artık bu kavganın, bu kutuplaştırmanın
ve bu ötekileştirmenin durmasının zamanı geldi, geçiyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Yücel Bulut
Buyurun
Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına görüşlerimizi beyan etmek üzere söz
almış bulunuyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde Tuncelinin Nazımiye
kırsalında donarak şehit olmuş 2 askerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum, aziz milletimize sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Bu
vesileyle yine birkaç gündür gündemi meşgul eden ve aziz
şehitlerimizin aziz hatırasına densizce, hadsizce ve
ahlaksızca yapılan saldırıyı yüce Meclisin huzurunda,
Gazi Meclisin huzurunda nefretle kınıyorum. Gazi Mecliste
milletvekili olarak görev yapmış ancak aziz milletimizin
ahlakından, ruhundan ve imanından zerre kadar nasiplenmemiş bir
zatımuhterem, özür diliyorum, muhterem sözünü geri alıyorum, bir
zat, şehitlerimize ait olduğu iddia edilen bir fotoğraf karesini
kamuoyu önünde paylaşmış ve üzerine aynen şu ifadeleri
kullanmıştır: Bu fotoğraf Kürtleri bitireceğim.
diye Kürtlere savaş açan saray rejiminin yenilgi
fotoğrafıdır. Kürdistana sefer olur, muzaffer olunmaz. Tek adam
rejimini tahkim etmek için yoksul halk çocuklarını kürdistan
dağlarına süren derin devlet koalisyonu dağılmak üzeredir.
Kıymetli
milletvekilleri Kürtlerin dini Zerdüştlüktür. diyecek kadar
şaşkınlaşmış, sapkınlaşmış,
cahillik ve gaflete sürüklenmiş olanların, Şehadet mertebesi
makamların ve mertebelerin en yücesidir. diyen İslam dinini ve
İslam diniyle haşrolmuş olan Türk milletini ve Anadolu
insanını anlamasını, idrak etmesini ve
kavramasını zaten beklemiyoruz ancak burada bilinmesi gereken bir
husus vardır; o da Milliyetçi Hareket Partisinin 8 Şubat 1969dan
bugüne kadar terörle mücadele konusunda ortaya koymuş olduğu tavizsiz
çizgidir. Bu memlekette bir derin devlet koalisyonu yoktur. Olsa olsa
Anadolunun bin yıllık imanı, ihlası ve birikimi üzerine
inşa edilmiş bir derin millet koalisyonu ve bir millî ruh
vardır. Milliyetçi Hareket Partisi bu derin millet koalisyonunun ve millî
ruhun ayrılmaz ve sarsılmaz bir parçasıdır. İşte
bu derin millet koalisyonunun hedefi Kürtler değildir. Bilakis Kürt
kökenli kardeşlerimiz İslama bin yıldır
yaptıkları hizmet ve duruş nedeniyle, bu aziz millete bin
yıldır kesintisiz bir şekilde sağladıkları
katkı nedeniyle bu millî ruhun, millî koalisyonun sarsılmaz ve
ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle bu hadsiz ve hukuksuz
değerlendirmeleri sahiplerine aynen iade etmek isterim.
Aynı
değerlendirmenin içerisinde yine aynı şaşkınlık
ve gafletle terör örgütlerine yönelik operasyonlar, yoksul halk
çocuklarının istismarı olarak değerlendirilmiş ve bu
açıklamaya bazıları mal bulmuş Mağribî gibi
atlamışlar, alkış yağmuruna tutmuşlar. Eğer
yoksul halk kitlelerinin çocuklarının istismarı aranıyorsa,
yoksul halk kitlelerinin terör örgütlerine peşkeşi,
canlarının âdeta can pazarında peşkeş çekilmesi
aranıyorsa, Kandildeki örgüt elebaşılarına ve
Pensilvanyadaki baş papaza bakılması yeterli olacaktır.
Sizin
istismar alanı dediğiniz, yoksul halk kitlelerinin
çocuklarının istismarı dediğiniz yer, Anadolu insanı
için peygamber ocağıdır ve o peygamber ocağına bu
milletin evlatları, çocuklarını dualarla, davulla zurnayla, bin
bir şükürle teslim etmektedirler ve bu millet için -tekrar söylüyorum- bu
inançlı millet için şehadet makamı, her namazının
sonunda Allahım bize de nasip et. dediği ama sizin hiçbir zaman
idrak edemeyeceğiniz yüce bir makamdır.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, ben buradan şunu ifade etmek istiyorum: Bu
şuursuz naralar devam ettiği sürece, bu arkadaşlar Kandilden bu
naraları atmaya devam ettikleri sürece, şerefli Türk ordusunun ve
Türk milletinin tokadını yemeye de devam edeceklerdir. Türk milleti
hiçbir şekilde bu terör örgütlerine karşı diz çökmeyecek ve
taviz vermeyecektir.
Bu
Parlamentonun çatısı altında bu kürsüye gelip Ben komünistim.
Ben Marksistim. deyip ne idiği belirsiz merkezlere selam duracak olanlar
varsa, bu kürsüye gelip Ben ülkücüyüm. diyerek göğsünü gere gere (MHP
sıralarından alkışlar) yedi düvele meydan okuyacak olan bir
Milliyetçi Hareket Partisi de buradadır ve hazırdır.
Milliyetçi
Hareket Partisini görmezden gelerek, teröre karşı 1969dan beri
ortaya koymuş olduğu duruşu ve vakarı görmezden gelerek bu
ülkede, Gazi Meclisin çatısı altında kimse aziz Türk milletinin
bin yıllık mazisine meydan okuyamaz. Eğer ki terör örgütlerine
selam çakacak olanlar varsa, kimsenin şüphesi olmasın ki
karşılarında, Ahlatın kapılarından Anadoluya
girdiğimiz günden bugüne kadar geçen süre içerisinde Rahmetirahmana
intikal etmiş, bu coğrafyayı vatan yapmak için Rahmetirahmana
intikal etmiş olan binlerce şehidimizin aziz hatırası
önünde selam duracak ülkücüler de buradadır, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak burada hazır ve nazırlardır.
Dolayısıyla,
bugün Türk milletinin önünde iki ana tehlike vardır. Bir, yeni edebiyat
çıkardılar. Nedir? Çocuklar ölmesin, bu savaş dursun.
Türkiyede savaş falan söz konusu değildir. Savaş iki devlet
arasında olur, savaş iki ordu arasında olur. Ortada şerefli
Türk ordusuyla çapulcu sürüsü arasında geçen bir mücadele vardır,
bunun adı savaş değil terörle mücadeledir. Bunun adına
savaş diyerek kimse kendisine adamlık sıfatı çıkarmaya
kalkmasın. Eline silah almış olanlar, eşkıya sürüsüne
adamlık 40 gömlek fazla gelir. (MHP sıralarından alkışlar)
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Sayın Genel Başkanımızın da
ifade ettiği üzere, Cumhur İttifakı devam etmektedir ve milletin
bekası konusunda, devletimizin bekası ve geleceği konusunda
hassas gördüğümüz, zaruri gördüğümüz konularda dün olduğu gibi
bugün de desteğimiz sürecektir. Dolayısıyla bu çerçevede,
terörün belinin kırılması konusunda, memleketin geleceği
için zaruri ve kaçınılmaz olarak görmekte ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Meclis
onayına sunulması hususunda desteğimizi vereceğimizi bir
kez daha huzurlarınızda ifade etmek isterim.
Tüm
mücadelemiz ve tüm katkımızın temel sebebi 95inci
yılını kutladığımız cumhuriyetimizin
torunlarımıza, torunlarımızın torunlarına, hiç
bilmeyeceğimiz nesle güven içerisinde emanet edilmesi içindir. Allah nasip
etsin, bu topraklarda cumhuriyetin 95inci yılını
kutladığımız gibi, torunlarımız ve hiçbir zaman
görmeyeceğimiz soyumuz kardeşlik içerisinde, aynı iman
çatısı içerisinde cumhuriyetin 950nci yılını da
kutlayabilsinler. Burada sevgimizden, merhametimizden ve Anadolu insanına
duyduğumuz sonsuz bağlılıktan korkanlara yine
korkacakları bir haber veriyorum, o da şudur: Biz
Doğubayazıtta Ahmedi Haniyi de biliyoruz, Konyada Mevlâna
Celâlettin Rûmiyi de biliyor ve seviyoruz, Ağrı
Dağının eteğinde Üzengili köyündeki Kürt çobanı da
seviyoruz, Ordudaki fındık işçisini de seviyoruz, Tokat
Kazovadaki pancar işçisini de seviyoruz, Çukurovadaki pamuk işçisini
de seviyoruz. Hepsini birbirinin ayrılmaz bir parçası, uzvu, aziz ve
şerefli milletimizin temel direk taşı olarak görüyor ve bir bütün
olarak kabul ediyoruz; hepsini bağrımıza basıyoruz. Bu
vatanı bir ve bütün gelecek nesillere aktarabilmek adına terörle
etkin bir mücadelenin kaçınılmaz olduğunun farkındayız
ve dolayısıyla huzurdaki kanun hükmünde kararname çerçevesinde
terörle mücadele konusundaki bütün politikalara kayıtsız
şartsız destek veriyoruz.
Fakat
burada AK PARTİ vekillerimize de bir uyarıda bulunmak istiyorum:
Terörle etkin mücadelenin birinci şartı terörle mücadelede
mağdur yaratmamaktır. Yaratacağınız her mağdur
kendini ötekileştirilmiş olarak hissedecektir. Ortada
bırakacağınız her mağdur terör örgütlerinin propagandasına
açık hâle gelecektir.
O
yüzden, özellikle kamuoyunu meşgul eden bir hususu tekrar hatırlatmak
isterim. Terörle mücadele konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya
koymuş olduğu politika nettir ve izahtan varestedir. Ancak şu da
bilinmesi lazım ki özellikle yargı organlarından takipsizlik ve
beraat kararı alıp bu kararı kesinleşen isimlerle ilgili
olarak devlet mekanizmasının daha ivedi bir şekilde
çalışması, mağduriyetlerin artmaması için gerekli
tedbirlerin alınması sizin boynunuza yüklenmiş bir vebaldir. Bu
konuda devletin bütün mekanizmasıyla, en işlevsel haliyle gerekenleri
yapacağına inanıyorum.
Yüce
Meclisinizi bir kez daha en derin sevgilerimle, saygılarımla ve
muhabbetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gülüstan Kılıç Koçyiğit,
Muş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Günün
son saatleri, herkes oldukça yoruldu. Ben de 701 Sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin birinci bölümü üzerinde
konuşmak üzere söz aldım.
Aslında
tek tek belki OHAL maddelerini konuşabiliriz ya da OHAL sürecinde
yaşanan tüm hukuksuzlukları tartışabiliriz ama eminim ki
buna hiçbir zaman süremiz yetmeyecektir.
OHAL
dediğimiz şeyin kendisine bakmamız gerekiyor. 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra 20 Temmuzda ilan edilen olağanüstü hâlden sonra
Türkiyede demokrasi askıya alınmıştır. Temel hak ve
özgürlükler bir bilinmez zamana ertelenmiştir ve OHAL kararnameleri, OHAL
süresi üç aylık periyotlar hâlinde 7 kere
uzatılmıştır.
Bu
süre içerisinde aslında kendisini dinci, cemaatçi bir grup olarak
örgütleyen Fetullah Gülen ya da FETÖcü yapılanmaya karşı mücadele
edildiği ifade edilse de yapılan bütün uygulamalara
baktığımızda, çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerin içeriğine baktığımız zaman,
aslında bir bütün olarak AKP Hükûmetinin 7 Haziran seçimlerinde
gerilediği, kaybettiği mevzileri kazanmak üzerine bir yöntemi tercih
ettiğini görüyoruz.
Bunu
nereden biliyoruz? Bunu, en başta, aslında muhalif olan her kesimi
susturmak için yaptığı bütün uygulamalardan anlayabiliriz.
Örneğin, özgür basının susturulması, televizyonların
kapatılması, dergi ve bütün gazetelerin bir şekilde
kapatılması, derneklerin bütün faaliyetlerinin yasaklanması ve
1.800e yakın derneğin iş ve işlemlerinin
kapatılmasından anlayabiliriz.
Başka
nereden anlayabiliriz? Örneğin, onu iktidardan düşüren, 7 Haziran
seçimlerinde hükûmet kurmasının önündeki engeli oluşturan
Halkların Demokratik Partisinin seçilmiş genel
başkanlarının ve milletvekillerinin
dokunulmazlığını kaldırarak onları cezaevine
koymasından anlayabiliriz.
Başka
nereden anlayabiliriz değerli arkadaşlar? Aslında darbeyi bir lütuf
olarak değerlendiren ve darbenin sonuçları üzerinden kendisine
menfaat çıkarmak isteyen sermayeye yaptığı uygulamalardan,
kanun hükmünde kararnamelerin içerisine koyduğu, sermayeye dönük
yazılı uygulamalardan görebiliriz. Örneğin, bir yerde bir fabrika
kuracaksınız, bir tesis inşa edeceksiniz, normalde ÇED raporu
almanız gerekiyor ama kanun hükmünde kararname ne diyor? ÇED raporundan
muaf. diyor. Ne güzel! Gelin, burada fabrikayı kurun, zeytinlik
alanları harap edin ya da bütün doğayı talan edebilirsiniz.
Başka
ne var değerli arkadaşlar? Örneğin, bu ülkenin vicdanı
olan; bilimsel, laik, ana dilinde eğitim noktasında emek vermiş,
bu ülkede hepimizin yetişmesine, bu ülkenin demokrasisinin
gelişmesine ve hasbelkader varsa Batıda bir vizyonumuz, varsa Batıda
gerçek anlamda herhangi bir iyi, olumlu görüntümüz, buraya emek koymuş,
yıllarını akademide, akademi kürsülerinde çürütmüş,
barış için imza veren akademisyenlerin ihraç edilmesinden
anlayabiliriz. Peki, sadece ihraç mı edildiler barış için
akademisyenler? Hayır, sadece ihraç edilmediler. Öyle bir kindir ki öyle
bir uygulama ki devlet artık kişilere, kurumlara, yapılara
hamasetle bakıyor, o insanları kamu kurumlarından, okullardan,
üniversitelerden uzaklaştırmakla yetinmiyor, bir de üzerine
onları dava ediyor. Hâlâ her gün Çağlayan Adliyesinde, biz,
barış için akademisyenlerin yargılamalarına,
davalarına tanıklık ediyoruz ki bir elden düğmeye
basılmış gibi, kopyalayapıştır iddianamelerle
şu anda da cezalar uygulanıyor, cezalar kuruluyor; bunu söylemek gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, burada çok konuşuluyor, en çok da milliyetçi
duygular üzerine konuşmalar yapılıyor; kardeşlik, millîlik,
yerlilik ve binlerce yıllık tarih üzerine çok şey söyleniyor.
Örneğin, binlerce yıldır burada yaşayan ve adına
Kürt dediğimiz bir halktan haberiniz var mı? Örneğin, o
insanların kendi yerelinde oy verdikleri belediye
başkanlarını İçişleri Bakanlığı
kararnameleriyle koltuklarından edip, makamlarından edip, meclisleri
askıya aldığınızdan haberiniz var mı?
Örneğin, iki dilli olan tabelaları, hatta çoğu yerde Süryanice,
Arapça ve Ermenice olan tabelaları da indirdiğinizden haberiniz var
mı? Söylediğimizde Hayır. diyorsunuz. Gelin, gidelim,
örneğin Muşa gidelim, Ağrıya gidelim,
Diyarbakırın ilçelerine gidelim ve hep beraber tanıklık
edelim bunlara değerli arkadaşlar.
Şimdi,
saysak bitmiyor OHAL dönemindeki haksız ve hukuksuz uygulamalar. Sizin
için OHAL sadece bir kararname olabilir, sadece bir yazılı metin
olabilir ama biliyoruz ki o kararnamelerle binlerce, yüz binlerce insanın
hayatı karardı. Bir örnek mi istiyorsunuz? Örneğin, Maden ailesi
değerli arkadaşlar. Ne oldu? Kanun hükmünde kararnameyle işten
çıkarıldılar, yetmedi kendileri hakkında soruşturma
uygulandı, 3 çocuğuyla beraber Ege Denizinden Midilli Adasına
kaçmak isterken botları battı ve 3 çocuk, anne, baba
yaşamlarını yitirdiler. Neden? Gerçekten
bağımsız, tarafsız bir yargımız olmuş
olsaydı bu insanlar çocuklarıyla beraber canları pahasına
bir bota binip bu ülkeden bir başka ülkeye kaçmayı tercih ederler
miydi?
Hiç
kendimize soruyor muyuz acaba, neden yıllarca birlikte yürüdüğümüz,
birlikte yan yana durduğumuz insanlar bize bir gün döndüler ve darbe
yapmak istediler değerli arkadaşlar? Demek ki bir yerde bir açık
var, demek ki bir yerde bir hata var, demokrasiyi yeterince
içselleştirememişiz, demokrasiyi
kurumsallaştıramamışız ve demokratik teamülleri
geliştirememişiz; yandaşlığı,
partizanlığı, particiliği bütün demokratik değerlerin
önüne koymuşuz ve onun içindir ki işte yan yana yürüdükleriniz bir
gün geldiler, şu an altında bulunduğumuz çatı da dâhil her
yere kurşun yağdırdılar. Peki,
şaşırıyor muyuz? Hayır,
şaşırmıyoruz. Neden? Çünkü bu ülkede yoksul çocuklar okusun
diye Millî Eğitim Bakanlığı, yüksek eğitim
kurumları yurt yapmadılar, ışık evlerine gitsin istediler,
ışık evlerinde o çocuklar kalsın istediler ve
ışık evlerinde kalan çocukların her biri biliyordu ki bir
gün kamuda bir yere gelecek. Ben biliyorum, bir meslek lisesi mezunuyum, 28
Şubat döneminde yaşanan hak ihlallerini bire bir
yaşamış biriyim ama şunu çok iyi görmeniz gerekiyor
değerli arkadaşlar: Hukuk herkese her zaman lazımdır.
Benim hukukum. derseniz, Benim partim. derseniz, Benim
yandaşım. derseniz gün gelir bütün o
çıkardığınız uygulamalar gelir, sizi bulur. Hani
derler ya Keser döner, sap döner, gün gelir devran döner. Evet, devran döner
ve o devran döndüğünde siz de biz de altında kalırız.
Değerli
arkadaşlar, şununla devam etmek istiyorum: Tabii, sadece
sayılardan ibaret değil, şu anda 701 sayılı KHKnin
yasalaşması için konuşuyoruz. Ne olacak biliyor musunuz?
Yıllarca emek vermiş, okumuş, bir şekilde bir ekmek
kapısı edinmiş gariban Anadolu çocuklarının ne kadar
suçlu olup olmadığına bakmadan bir ömür boyu cezalandırılmasının
önünü açıyorsunuz, farkında mısınız? Emeklilik
hakkını elinden alıyorsunuz, geleceğini elinden
alıyorsunuz. Siz bunları yargıladınız mı? Ben
bir KHKliyim, işe gittiğim sabah yayınlanan KHKyle
işimden oldum. Hakkımda tek bir idari soruşturma yoktu, tek bir
adli soruşturma yoktu, işsiz kaldım... Siz bunun hesabını
nasıl vermeyi düşünüyorsunuz? Siz Maden ailesini ne yaparsanız
yapın geri getirebilecek misiniz değerli arkadaşlar? Geri
getiremeyeceksiniz. Yanan tek bir ocak, ağlayan tek bir çocuk ve
yaşamını yitiren tek bir insandan sorumlu olduğumuzun
bilinciyle hareket etmemiz gerekiyor.
Sanırım
sayılardan, metinlerden çok daha önemli şeyler var, o da gerçek
anlamda bu ülkenin demokrasisidir, bu ülkede eşit, özgür ve demokratik
koşullarda bir anayasanın inşa edilmesidir ve bunun için
partileri, kişileri, yapıları bir tarafa bırakıp
herkesin sorumluluk almasıdır değerli arkadaşlar. Eğer
bu sorumluluğu almazsak -FETÖ gider- yarın bir başka yapı
gelecek, bir başka grup gelecek ve biz yine darbeyi konuşacağız,
darbenin sonuçlarını konuşacağız, KHKleri
konuşacağız ve aslında hiç de doğru olmayan, hiç de
hukuki olmayan, hiç de insani olmayan, hiç de vicdani olmayan
uygulamaların arkasında burada birbirimize söz anlatmaya, meram
anlatmaya çalışacağız. Bu arada ölenler ölmüş olacak
ve onlar öldükleri yerde kalmış olacaklar değerli
arkadaşlar. Sanırım buna hiçbirimizin hakkı yok diyorum,
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Murat Emir
Buyurun
Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim adına 701 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin birinci bölümü hakkında söz almış bulunuyorum.
Aslında
bu kararname AKP Hükûmetinin, özellikle son iki yılda Türkiyeyi, Türk
hukuk sistemini, Türk anayasal düzenini ne hâle getirdiğinin çok açık
bir göstergesi.
Değerli
arkadaşlar, bir defa, bu kararnamenin yok hükmünde olduğunu söyleyerek
sözlerime başlamak isterim çünkü bu kararname bir olağanüstü hâl
kararnamesidir. Olağanüstü hâl kararnameleri ancak ve ancak
olağanüstü hâl süresince geçerlidir ama biliyorsunuz olağanüstü hâl
temmuz ayında kaldırıldı, dolayısıyla
olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin yasal dayanağı
bitmiş oldu. Şu hâliyle elimde tuttuğum 701 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname hukuken yok hükmündedir, uygulanması hukuksuzdur,
haksızdır, anayasal değildir. Dolayısıyla, böyle bir
kararnamenin bugün görüşülüyor olması ve bugün hukuki sonuçlar yaratıyor
olması ve bugün bu kararname görüşülürken de başkan vekilimizin
bir anayasa hukukçusu olması aslında hazin bir durumdur. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, şimdi, biz buna kararname diyoruz ama aslında kötü
bir haberim var; bu, kararname de değil. Niye? Çünkü kararname,
biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı
başkanlığında Bakanlar Kurulunun bir işlemidir. Oysa
bu kararname yangından mal kaçırır gibi
hazırlandığı için, olağanüstü hâlin
kaldırılacağını bildiğiniz için ve elinizdeki son
fırsatı kullanmak için acele ettiğiniz için bu kadar kalın
olmuştur. Bakın, gülüyorsunuz ama bunun içerisinde 18.600 küsur
kişinin ismi var. Bu insanların geleceğiyle, bugünkü
meslekleriyle, hayatlarıyla, aileleriyle oynuyorsunuz. Birazdan bunlara
suçlu veya suçsuz diyeceksiniz ve sözleriniz sonucunda bu insanların
hayatları kararacak, oysa siz ne yargıçsınız ne de
burası bir mahkeme. Burası bir Meclis, dolayısıyla
yapacağımız işlem aslında hukuksuz. Başbakana
sordular Niye gecikiyor bu son kararname? diye, dedi ki: Teknisyenler
çalışıyor. Zaten Sayın Özkaya da anlattı, dedi ki:
Teknisyenler çalıştılar, listeleri hazırladılar,
Bakanlar Kurulu da bunu onayladı. Olur mu böyle şey? Bakın, bu,
olsa olsa şu hâliyle bir Bakanlar Kurulu kararnamesi değil, Bakanlar
Kurulu işlemidir, dolayısıyla bu bir kararname de değil.
Şimdi,
biliyorsunuz, Anayasamıza göre bunun bir ay içerisinde getirilip
görüşülmesi gerekirdi. Nerede? Niye bugün görüşüyoruz? Neredeydi
aklınız? Niye bunu zamanında görüştürmediniz. Efendim,
hüküm yok yani siz bunu görüşmezseniz sonuç olarak bir
yaptırımı yok. Ama yaptırımı yok diye bir
hükûmet, bir siyasi kadro Anayasayı açıkça çiğneyebilir mi, bu
hakkı kendinde görebilir mi? Burada Anayasa çiğnenmiştir.
Şimdi,
devam edelim arkadaşlar, daha gariplikler var. Şimdi, bakın
Meclise nasıl sevk etmişler: Binali Yıldırım,
Sayın Meclis Başkanının yazısı Millet Meclisi
İçtüzüğünün 128inci maddesinin birinci fıkrasında
diye
başlıyor, buna göre sevk etmiş Meclise. Oysa o hüküm kaldırıldı,
yok artık, görüşemeyiz. Yani bakın, her tarafından sakat,
her tarafından yanlış, her tarafından hukuksuz, her
tarafından haksız bir kararnameyle karşı
karşıyayız.
Şimdi,
değerli arkadaşlar biraz da isterseniz içeriğine girelim. Hukuk
fakültelerinde ilk ders anlatılır, ilk dersin ilk saatinde hoca girer
içeriye der ki: Kanunlar genel olur, soyut olur, kişilik
dışı olur. Oysa bakın burada, bu kadar 500 sayfalık
bir metin, içinde isimler yazıyor. Hani, nerede kaldı soyutluk,
nerede kaldı kişilik dışılığı, nerede
kaldı genellik? Şimdi buna kanun diyeceksiniz yani sizin elleriniz kalkınca
bu kanun olmayacak ki. Peki, biz bunu Anayasa Mahkemesine götürdük, ne olacak?
Anayasa Mahkemesi size açık bir yeşil ışık yaktı.
İlk kararnameyi götürdüğümüzde, 667 sayılı Kararnameyi
götürdüğümüzde Anayasa Mahkemesi Ben buna bakamam. dedi. Niye? Çünkü
148inci maddeyi lafzi yorumladı. O maddeye bakamazsın diyor diye
bakmadı. Oysa Anayasa Mahkemesi yeni kurulmamıştı ki,
Türkiyenin hukuk devleti yeni kurulmamıştı ki. Anayasa
Mahkemesinin 93 kararı var, 91 kararı var, 2003 kararı var. Ne
diyor Anayasa Mahkemesi? Bütün evrensel, çağdaş Anayasa mahkemeleri
gibi, yasa koyucunun ne dediğine ben bakmam. Sen ne dersen de,
olağanüstü hâl dersin başka bir şey dersin, ben içine
bakarım, olağanüstü hâlle ilgili mi ilgisiz mi? Ona göre içine
girerim veya girmem. Şimdi, bu olağanüstü hâlle ilgili mi?
İlgisiz. Ölçülü mü? Ölçüsüz. Hukuki mi? Değil. Oysa Anayasa
Mahkemesinin hemen bunu iptal etmesi lazım.
Bakın,
Anayasa Mahkemesi 148inci maddenin arkasına saklanıp, siyasi
iktidardan korkup, saraydan çekinip bir mahkeme vasfını kaybettikten
sonra artık sizin için hiçbir sınır kalmamıştı.
Araba lastiğinden evlilik programlarına, çocuk çizgi filmlerinden at
yarışları gelirlerinin Varlık Fonuna
aktarılmasına kadar her türlü uygulamayı Meclise getirmek yerine
kararnameler marifetiyle hallettiniz. Bütün toplumsal muhalefeti susturma
yoluna gittiniz ve bunu yaparken de olağanüstü hâl koşullarında,
tartışmayan Türkiyede, hukuksuz Türkiyede, binlerce hâkimin,
savcının dahi görevden alındığı bir Türkiyede o
sıradaki başbakanınızın Olağanüstü hâlde Anayasa
mı değiştireceğiz? Değiştirmeyiz. demesine
rağmen bir Anayasa değiştirdiniz ve diktatörlüğün
taşlarını adım adım döşediniz ve olağanüstü
hâlden de, darbeden de yararlandınız. İçinizden birisi zaten
ağzından kaçırdı, Bu darbe bize Allahın bir
lütfudur. dedi ve bu lütfu tepe tepe kullandınız. Olağanüstü
hâl kararnameleriyle yaşamın tüm alanlarına girdiniz; grevleri
de yasakladınız, bunun dışında size karşı
çıkabilecek bütün televizyon kanallarını söndürdünüz, üniversitelere
rektör atama yetkisini Cumhurbaşkanına verdiniz. Hangi birini
sayacağız? Bakın, Ankarada da, Türkiyede de neredeyse
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak, toplanmak yasak. Ankarada
muharrem ayı dolasıyla biz 3 kişi yan yana gelip aşure bile
dağıtamadık, valilik engel oldu. Şimdi Türkiyeyi böyle bir
durumdan geçiyorsunuz.
Bakın,
bir şey daha söyleyeyim size. Bunun 1inci maddesi, bütün kararnamelerde
olduğu gibi bize yeni kavramlar hediye etti. Diyor ki: Terör örgütüyle
iltisakı, irtibatı olan gibi kavramlar. Bakın, terör örgütüyle
iltisakı veya irtibatı diye bir kavram Türk hukukunda ilk defa sizin
döneminizde geldi. Böyle bir kavram yok; sınırları belli
değil, kim suçlu, kim suçsuz belli değil.
Yeri
gelmişken söyleyeyim. Biraz önce paylaşamadınız Melih
Gökçeki. Melih Gökçek AKPden mi olsun, MHPden mi olsun, kimin
yoldaşı diye tartışıyorsunuz. E, Melih Gökçek
nasıl alındı görevden? Sayın Turan diyor ki: Bu bizim iç
işimiz. Hayır efendim, iç işiniz değil. Siz parti disiplin
kuruluna verseydiniz iç işiniz olurdu, bize ne ama siz onu belediye
başkanlığından istifa ettirdiniz, ettirdiniz. Bunu yaparken
de biz bunun niye olduğunu bilemedik, sorduğumuz zaman Ya
kardeşim, bu FETÖcü müydü? Yok. Peki, yolsuzluğu mu vardı?
Yok. söylemiyorsunuz bir şey; ne dediniz? Metal yorgunluğu var.
Peki, metal yorgunluğu var idiyse bugün niye paylaşamıyorsunuz?
O
zaman, şimdi bizim şu soruyu sorma hakkımız yok mu: Sen
Melih Gökçeki savcılığa vermediysen, yolsuzluk var diye
mahkemelere göndermediysen o zaman yolsuzluk olmadığını
kabul edeceğiz. O zaman ben size Melih Gökçek FETÖyle irtibatlı
mı iltisaklı mı? diye sorma hakkını kendimde bulurum
ve bu soruyu cevaplamanız lazım.
Değerli
arkadaşlar, bakın, uygulamada -bu kararnamenin ekinde de işte 16
bin küsur kişi var- FETÖcü şüphesi olsun veya başka nedenlerle
150 bin kişiye yakın insanımızı -mesela bugün
sağlık sorunu olduğu için gelemeyen değerli
Anayasacımız, İstanbul Milletvekilimiz İbrahim
Kaboğlu Hocamız da bir KHKliydi- yani sizin canınızı
sıkabilecek herkesi, 150 bin kişiyi işten kovdunuz, işten
attınız, emeklilik haklarını elinden aldınız.
Bakın,
buna literatürde lustrasyon deniyor ayıklama deniyor. Polonya
örneğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunu büyük oranda
engelliyor. Yani, komisyon da koysanız ne yaparsanız yapın
Türkiyenin önüne büyük bir bela açıyorsunuz bu şekilde. Venedik
Komisyonu diyor ki: Türkiyedeki bu uygulamalar hukuk
sınırını aşmıştır ve bu listeler
hazırlanırken delillendirme yapılmamıştır. Yani,
biz aslında bu uygulamayla çok da büyük bir yanlışın
başlangıcındayız.
Şimdi
Komisyon
dedi Sayın Özkaya, bir örnek verdi. 88 bin kişi
sırada bekliyor Sayın Özkaya. Şimdiye kadar 1.900 kabul
olmuş sadece, reddolunanlar ne olacak? Bakın, neyle
suçlandığını bilmiyor, delilleri bilmiyor,
tanıkları bilmiyor, nasıl savunacağını bilmiyor
Artık sen FETÖcüsün veya Başka bir şeysin. diyoruz
insanlara.
Değerli
arkadaşlar, bu hatalardan dönün, bu yanlıştan dönün. Hiç kimseyi
bizim Meclis de olsak böylesine karalamaya hakkımız yok. Yargıya
güvenin, yargıyı güçlendirin, yargıdan elinizi çekin ve bu
Meclis de gereğini yapsın diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi şahısları adına iki
arkadaşımıza söz vereceğim.
Antalya
Milletvekili Feridun Bahşi.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20 Temmuz 2016da ilan edilen OHALin üzerinden yirmi yedi ay
geçti. 18 Temmuz 2018de kalkan OHAL döneminde, siyasi iktidar OHAL
ilanıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çok rahat hayata geçirilebilecek birçok düzenlemeyi kanun hükmünde
kararnameler yaparak, Meclisin gündeminden kaçırarak kendi ihtiyaçları
doğrultusunda yürürlüğe koymuştur. Bugüne kadar
çıkarılan 34 kanun hükmünde kararnamenin içeriğine
baktığımızda, yapılan düzenlemelerin büyük bölümünün
darbe girişimiyle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını
görmekteyiz. Mesela, Karayolları Trafik Kanununda yapılan değişiklikler,
kış lastiği uygulamasında belediyelere verilen yetki, köy
korucularının unvanlarında yapılan değişiklikler
vesaire gibi.
Değerli
milletvekilleri, OHAL döneminde yayınlanan 34 kanun hükmünde kararnameyle
toplam 125.806 kamu görevlisi ihraç edilmiş, 16.423 askerî öğrenci
atılmış, 2.906 kurum kapatılmıştır.
Mağdurlarla ilgili yapılan araştırmalara göre, kanun
hükmünde kararnameyle atılan kişilerin yüzde 92si üniversite mezunu,
yüzde 65i işsiz, atılanların yüzde 88i psikolojik sorun
yaşamaktadır. Yine, kanun hükmünde kararnameyle atılanların
geliri daha önceden 3-4 bin lirayken bugünlerde 500 liraya düşmüştür.
Birçoğu SGKsız çalışmaktadır. Yüzde 50si mahalle
veya kentini terk etmiştir. Ülkenin iç ve dış politikaları,
genel siyasi atmosferinde OHALin kendi doğasından kaynaklanan
yasaklar, keyfîlikler ve hak ihlalleri artmıştır. İktidar
kendisi için tehdit olarak gördüğü kişileri OHALi kullanarak tasfiye
etmiş; Anayasa, yasalar ve uluslararası hukuka göre karar vermesi
gerekenler mevcut tanımlanmış görevlerini yapmak yerine hukuki
niteliği ve içeriği tartışmalı kararlar alarak
keyfîliklerini sergilemişlerdir. OHAL keyfîliği o kadar
artmıştır ki yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesinin hak ihlali
kararlarını bile uygulamama cesaretini gösterebilmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, dostu kalmayan ülke hâline getirilmiştir.
Kimsenin toprağında gözümüz yok. dense de herkesle düşman
olduk ve savaşa girmek zorunda kaldık. Erdoğanın hayali
düşmanlar yaratıp sonra da bunlarla kavga etmesi ve Ülkemiz
tehlikede, beka sorunu var, herkes bize düşman, bizi yok etmek
istiyorlar. söyleminin Ana vatan tehlikede, tüm ülkeler bizi yok etmek
istiyor, düşün peşime. diyen Hitler söyleminden bir farkı var
mıdır? Kendi iktidarını koruyabilmek için OHALi olağan
rejim hâline getiren, özgürlükleri askıya alan, devlet bütçesini kendi
kasası gibi kullanan, Anayasayı, yasaları ihlal eden iktidar ve
Cumhurbaşkanı var Türkiyede. Anayasanın 2nci maddesi Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. der. Ancak ne
demokrasi kaldı ne hukuk kaldı ne de laiklik kaldı. Demokrasi
demek, farklı görüşlerin özgürce ifade edilmesidir. Hukuk ve adalet
demek, evrensel değerlere, hak, hukuk ve vicdana göre hiçbir kurum ve kişiden
etkilenmeden karar verebilmektir. Türkiyede hukuk Erdoğanın
talimatlarına bağlanmış, siyasi iktidarın emrine
girmiştir. Alt mahkemeler üst mahkemelerin kararlarını
tanımamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, öte yandan, OHAL dönemindeki ekonomik sorunları ele
alırsak, iş dünyası OHALden en çok etkilenenler
arasındadır. Özellikle, KHKlerle OHAL ilanının gerekçesi
dışında ekonomiyle ilgili düzenlemeler de yapılması
yerli ve yabancı firmalar için risk ve belirsizlik oluşturmuştur.
Belirsizliklerin artması yatırımların da
yavaşlamasına, askıya alınmasına sebep olmuştur.
FETÖyle yapılan mücadele tamamen sözde kalmış, son dönemde,
Fetullah Güleni son bin yılın büyük Türk büyüğü ilan edenlerin
eşleri son kararnameyle bir hafta önce vali olarak atanabilmiştir.
Elimizdeki kitapçığı incelediğimizdeyse Rütbesi
alınan subaylar kısmında 589 subayın rütbesi
alınmış, bunlardan 508i 2002 yılından sonra yani AKP
iktidarında hizmete alınmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) - Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bahşi.
Sayın
Zengin
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin, Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin 6
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
herkesin çok yorgun olduğunu biliyorum, günün sonuna geldiğimizi
biliyorum. Doğrusu, konuşmacı arkadaşlarımı
dinlerken çok tabii bir sürü not aldım fakat Ya sabır çekerek cevap
vermemeyi tercih edecekken cevap verme ihtiyacı duyuyorum.
Sayın
Milletvekili Feridun Bahşi Bey konuşurken o kadar ağır
ithamlarda bulunuyor ki cevap vermemek mümkün değil. İki tanesine
muhakkak bir şey söylemek istiyorum.
Bunlardan
bir tanesi sanal düşman yaratmak meselesi. Doğrusu, ne AK
PARTİnin ne de Sayın Cumhurbaşkanımızın sanal
düşmana ihtiyacı yok, yaşanan ortada, yeteri kadar gerçek
düşman var zaten. Şu yaşananlardan sonra hayatta kalmak mucizevi
bir şey baktığınız zaman. Bunlar olup biterken de
doğrusu muhataplarını, muhalifleri küçültmeye,
değersizleştirmeye hiçbir şekilde ihtiyaç yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Biz, tam tersine, adil şartlarda rekabete talip bir
siyasi partiyiz. Ne yargının arkasına ne ordunun arkasına
sığınıyoruz. Bu ülkede herkes özgürce -bütün kurumlar da
bireyler de- işlerini yapsınlar istiyoruz. Öyle
bakıldığı zaman, Sayın
Cumhurbaşkanımızdan bahsederken otomatiğe
bağlanmış gibi Hitlerden bahsetmek hakikaten özgürlükçü bir
anlayışa, gerçek demokrasinin içerisinde var olan bir milletvekiline
yakışmıyor diye düşünüyorum ve -bunu aynen iade ediyoruz- reddediyorum.
Bir
taraftan da tabii ki burada pek çok şey söylendi ama şunu da ifade
etmek istiyorum: İnsanlara bireysel olarak baktığımız
zaman -hoca olarak da öyle- bizim de isimlerini bildiğimiz pek çok isim
var. Müstakil olarak baktığımızda saygı
duyduğumuz pek çok ismin bazı metinlere imza atarken kendi
isimleriyle o metin yan yana geldiğinde nasıl bir sonuç ortaya
çıkacağını düşünmedikleri kanaatindeyim. Resme bir
bütün olarak bakmak lazım, olayları bir bütün olarak
değerlendirmek lazım, mesele tek tek isimler değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hemen bitiriyorum.
Böyle
bakıldığı zaman herkes, ihraç edilenler de gerçeğin
nasıl olduğunu en iyi bence kendileri biliyorlar.
Teşekkür
ederim.
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci söz Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt.
Buyurun
Sayın Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli
olarak şunu belirtmekte fayda görüyorum gerek şahsım adına
gerekse Milliyetçi Hareket Partisi adına: Pensilvanyadaki sümüklü alçak
bir katildir, şerefsiz bir haindir, namussuz bir darbecidir. Onun 259 Türk
askerini şehit eden, polisini şehit eden, vatandaşını
şehit eden bütün elemanları şerefsizin en önde gidenidir.
Dolayısıyla bu kararname, 701 sayılı Kararname
görüşülürken endişelerimi dile getirmeden önce bu fikrimi net bir
şekilde ortaya koymak istedim.
Doğrudur,
kanlı bir terör örgütüyle karşı karşıyayız.
Kanlı bir terör örgütü bu ülkede hain bir darbe yapmak istedi. Zaten 15
Temmuz darbesinden sonra biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak Vatan
mevzubahisse gerisi teferruattır. diyerek birçok konuda AK PARTİ Hükûmetine
ve devlete destek verdik, acımasız eleştirilere maruz
kalmamıza rağmen destek verdik. Fakat bu, şu demek değil:
Örneğin Eskişehirde Teğmen Ömer Faruk Aygüner, niçin
atıldığını söylemediniz, eline bir karar vermediniz,
mahkemeye çıkartmadınız, savcıya
çağırmadınız. Bu çocuk 15 Temmuz gecesi
kullandığı uçağıyla Akıncı Üssünü
acımasızca bombaladı, yerle bir etti, uçakların
kalkmasını engelledi, darbenin başarılı
olmasının önüne geçti ama bu pırıl pırıl
teğmen genci hiçbir sebep göstermeden bir kenara attınız ve
şu ana kadar hiçbir şekilde dinleme ihtiyacı bile
hissetmiyorsunuz. 9.103 polisi Gençlik Parkında nasıl oluyorsa bir
garsonun cebinde yakalanan bir flaş bellekle terör örgütü üyesi diye on
beş ay açığa aldınız, sonra seçimden bir hafta sonra
attınız 18 bin kişiyle birlikte. Bunların içerisinde
çocuğunun adı Kürşat olan, çocuğunun adı Alparslan
olan, Metehan olan Türk milliyetçileri var; bunların içerisinde siz de
iyi biliyorsunuz ki AK PARTİli gençler de var, AK PARTİ
referanslarıyla girenler de var. Siz de bundan
sıkıntılısınız ama maalesef Bir şey
yapamıyoruz. diyerek sessiz bir şekilde ağlayanları
dinleyerek, çocuklarına mama götüremeyenleri, albay olmuş olup da kâğıt
toplayanları, polis olup garsonluk yapanları sadece seyrediyoruz.
Bütün haklarını ellerinden aldık, sigortalı
çalışamıyorlar, hiçbir işe giremiyorlar, avukatsa
avukatlık yapamıyorlar; hâkimlikten attık, avukatlık
yapamıyorlar. Az önce Sayın Murat Emir İbrahim Kaboğlundan
bahsetti, attınız kararnameyle, eğer vekil olmasaydı
sigortalı hiçbir yerde çalışamayacaktı, bugün milletvekili
olduğu için iki yıl sonra emekli olacak. İbrahim Kaboğlu
milletvekili oldu, emekli olacak ama o garibanlar hiçbir işe giremeyecek,
hiçbir ekmeğe sahip olamayacaklar. Onun için bu karar gözden geçirilmeli.
Vicdanlarınıza seslenerek diyorum ki: Bu kararları yeniden
değerlendirin.
Bir
de aklımızla oynarcasına Fetullah Gülen denilen
Pensilvanyadaki sümüklü alçak için Bin yılda böylesi bir gelir. diye
ifadeler kullananların yakınlarını ödüllendirerek, abisi
FETÖcü olduğundan dolayı atılan çocukların
haklarını yemeye devam etmeyin. Bir aileden solcu da çıkar, bir
aileden sağcı da çıkar, bir aileden ateist de çıkar, bir
aileden iyi bir Müslüman da çıkar. İki kardeşin birisi FETÖcü
diye diğerini acımasızca infaz etmeyelim.
Dolayısıyla,
bu 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname görüşülürken, hakikaten
takipsizlik ve beraat alanlara layıkıyla devlet baba olmanın
gereğini yerine getirelim, haklarını teslim edelim diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Soruları
alıyoruz.
Sayın
Güzelmansur, buyurun.
MEHMET
GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İstanbula yapılan üçüncü havalimanı iki
üç gündür medyanın gündeminde. Medyada yer alan bir havalimanı daha
var, Hatay Havalimanı. On bir yıllık yeni bir havalimanı
ama akan çatısı ve bu soruna karşı geliştirilen kovalı
tedbirlerle gündeme geliyor.
Bakın,
bu Hatay Havalimanının 21 Kasım 2017 tarihli görüntüsü, kovalar
var. Bu da 5 Ocak 2018 tarihli görüntüsü, yine kovalar
Sonuncusu ise beş
gün öncesine ait. Uluslararası nitelikte bir havalimanının
yıllardır çatısı su akıtıyor, değişen
tek şey kovalar. Bu resimdeki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın
Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, emeklilikte yaşa
takılanlar daha önce yapılan yanlış bir düzenlemeyle
mağdur edilmişlerdir. Bu mağduriyetle, hak edilmiş olan
emeklilik hakkı geriye doğru işleyen bir yasayla
gasbedilmiştir. Bu düzenleme erken emeklilik değildir, emekli
olmuş yurttaşlarımıza emeklilik haklarının
verilmesidir. Bu sayı 7 milyon civarındadır. Elbette bunun
bütçeye bir yükü olacaktır ancak bu elde edilmiş bir haktır.
Devlet kendi gücünü kullanarak emekli olan yurttaşlarımıza büyük
haksızlık yapmaktadır.
Sayın
Bakana soruyorum, bir: Suriyelilere 40 milyar doları harcarken para
buluyorsunuz da bu emeklilere verilecek parayı neden bulamıyorsunuz?
İki:
Dünyanın en büyük sarayını yapıyorsunuz, para var; bu
yetmiyor, 300 odalı yazlık yapıyorsunuz, para var; bu da
yetmiyor, uçan saray alıyorsunuz, para var; ancak emeklilikte yaşa
takılanlara gelince Para yok. diyorsunuz. Bunun sebebi
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ceylan
ÖZGÜR
CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, tarım ve
hayvancılık alanında kalkınmayı sağlayacak,
üretimi artıracak, ülkemizi tekrar ihracatçı konuma getirecek olanlar
şüphesiz ki veteriner hekimler, gıda, su ürünleri ve ziraat
mühendislerinin rehberliğindeki çiftçilerimizdir. Tarım ve Orman
Bakanlığı uzun süredir hiç atama yapmamakta, 150 bin mühendis
işsiz beklemektedir. Eski Tarım Bakanı Ahmet Eşref
Fakıbaba 2018 bütçe görüşmeleri sırasında 3.500 mühendis
alınacağını bildirmiş, henüz hiçbir atama
yapılmamıştır. Boşa giden desteklemeler, ithal zirai
ürünlerin artması, gramaj sorunları, şarbon, denizlerde
kirlilik, limit altı yapılan avcılık, denetimsiz gıda,
ithal et ve gıda ürünleri gibi nedenler Tarım ve Orman
Bakanlığında bir şeylerin yanlış gittiğini,
eksik personel sorunu nedeniyle projelerin uygulanamadığını
gözler önüne sermiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı ne
zaman atama yapacaktır?
BAŞKAN
Sayın Yavuzyılmaz
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Zonguldak Devrek ve Ereğli kara yollarının dere
yatağı uçurumlarına teğet geçen yollarının büyük
bölümünde çelik veya beton bariyer bulunmamaktadır. Her hafta
vatandaşlarımız bu yollarda bu nedenlerle can vermektedir.
Karadenizin yağmurlu, sisli kış aylarında bu yollar tuzak
niteliğindedir. Bu doğrultuda yaptığımız
temaslarda anlaşılmıştır ki bu bölge yol
inşaatları bir türlü tamamlanamadığı için bariyer
montajı yapılamamaktadır. Ödeneksizlik yüzünden bu yol
inşaatları da durmuştur. Maalesef Karayolları Bölge
Müdürlüğünün elinde tek bir bariyer kalmamıştır. Bariyer
ihalesi de yapılmamaktadır. Daha fazla can kaybetmeden
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığını göreve
davet ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Özcan
SUAT
ÖZCAN (Muğla) İlimiz Muğla, turizm bölgesi olduğu kadar
aynı zamanda tarım ve hayvancılıkla geçimini
sağlamaktadır. 3-4 Kasım tarihlerinde, Milas Zeytin Hasat
Şenliğinin yapılacağı şu günlerde
zeytinyağının kilogramında zeytin üreticisi ile marketlerde
satılan arasında çok büyük fark vardır. Bu konuda üreticinin
sesi çıkamamaktadır. Çünkü yaratılan korku ve baskı,
üreticinin sesinin yükselmesini engellemektedir.
Ayrıca
hayvancılıkta yem ve gübre fiyatlarının yükselmiş
olması süt üretimini de etkilemektedir. Bu konuda acilen ekonomik
tedbirler alınması gereklidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sütlü
SALİHA
SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sorunun
ilgilisi burada değil ama ilgililere sorduğum soruya yanıt
alamadığım için belki iletirler Sayın Bakanımıza
diye dile getirmek istedim. Malumunuz olduğu üzere, parti meclisi üyemiz
Eren Erdem yüz yirmi dört gündür, benzer şekilde gazeteci Ece Sevim Öztürk
de benzer bir süredir tutukludur. Vekil olduğum günden bu yana 7 kere
başvurmama karşın her ikisi için de görüş izni
verilmemektedir. Avukatken bu yönde herhangi bir sıkıntı
yaşamamama karşın siyasi tutuklu oldukları gerekçesiyle vekil
olarak bu izni alamamaktayım. Sayın Adalet
Bakanlığımızın belirlediği makul vekil kriterleri
mi vardır? Varsa bunlar nelerdir? Bizimle de paylaşılırsa
ve arzu ettiğimiz siyasi tutuklularla görüşmemize müsaade buyurulursa
çok sevineceğiz. Bu soruyu iletirseniz mutlu olurum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Kabukcuoğlu
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
üyeler; hemodiyaliz pek çok kişinin bildiği gibi, böbrek
yetmezliği olan hastaların bir cihaza bağlanarak
kanlarındaki vücuda zararlı maddelerin temizlenmesidir. Hemodiyalizi
gerçekleştirenler uzun süre kurs almış, hemşire
olmuştur ve bu hemşireler bu işe devam etmesi için zaman zaman
resertifikasyona tabi tutulmaktadır. Son yıllarda hemodiyaliz
teknikerleri yetişmiştir. Günümüzde hemodiyaliz işlemlerini hem
hemodiyaliz hemşireleri hem de hemodiyaliz teknikerleri yapmaktadır.
Doğrusu, hemodiyaliz hemşirelerinin bu işten çekilmesi ve
işin olduğu gibi hemodiyaliz teknikerlerine
yıkılmasıdır.
Sağlık
Bakanlığının gerekli düzenlemeleri yapmasını arz
ederim.
BAŞKAN
Sayın Subaşı
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bazı
hatipler FETÖyle hep birlikte mücadele etmeliyiz. dediler. Oysa hem Meclis
hem siyasi parti mensupları hem bütün halkımız 15 Temmuzda
kanıyla canıyla mücadele etmişti ama bugünkü konumda Meclis her
konuda katkı sunmaya hazırken hangi Meclis
araştırmasını verirsek verelim reddolduğuna göre
bundan sonra o birlikte katkı sunmak nasıl olacak, doğrusu merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Altıntaş
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, Değerli Komisyon; 15
Temmuz hain darbe girişiminin ardından ortaya konulan kanun hükmünde
kararname rejiminde birçok yerli ve yabancı değerli akademisyen kendi
isteğiyle Türkiyeyi terk etmiştir. Son iki yılda üniversitelerimizden
kendi isteğiyle ayrılan ve yurt dışına giden
akademisyen sayısı kaçtır? Bu değerli akademisyenlerin
ülkemizi neden terk ettiklerine dair YÖKte bir çalışma
yapılmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Erdem
ARZU
ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İçişleri
Bakanlığının son yaptığı açıklamaya
istinaden, Polis Özel Harekât, POMEM, polis meslek yüksekokuluyla ilgili 35 bin
alım yapılacağı yönünde bir açıklama yapıldı.
Bu ne zaman olacak? Özellikle Polis Özel Harekâtta kadın alımı
sıkıntısı vardı. Sayın İçişleri
Bakanı bir önceki dönem yaptığı açıklamada kadın
alımı yapılacağına dair vurgu yapmıştı.
Kadın alımı olacak mı? Sayı veya oran nasıl
olacak? Bu konuyla ilgili detaylı bir bilgi beklemekte vatan
aşkıyla yanan genç kardeşlerimiz.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Koç
ABDULLAH
KOÇ (Ağrı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ağrı
Dağı Avrupanın en yüksek noktasıdır. Ağrı
Dağı güvenlik nedeniyle uzun bir süredir tüm dağcılık
ve doğa faaliyetlerine kapalıdır. Yıllık ortalama
olarak 10 bin dağcı tırmanış yapmakta ve bölgeye büyük
ekonomik katkısı bulunmaktadır. Bu sebeple Ağrı
Dağını tırmanışa yeniden ne zaman açmayı
düşünmektesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Eksik
HABİP
EKSİK (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Iğdır
İl Özel İdaresinde 10 mühendis alımı yapıldı ve
alınan bu mühendisler maalesef AKPli İl Genel Meclis
Başkanının oğlu veya AKPli İl Başkan
Yardımcısının yeğeni veya diğerleri de diğer
AKPlilerin akrabaları. Bu kişiler puan olarak maalesef alt sıralardan
üst sıralara taşınmış, sınavda yüksek
alanların hakkı yenilmiştir. İçişleri
Bakanlığımız bu torpil olayı için ne yapacaktır,
soruşturma açacak mıdır? Gençlerimizin hakkını korumak
için bu alımın iptal edilmesi gerekmiyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
cevap için Komisyon Başkanı Sayın Güvenç, buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bir
önceki bölümde olduğu gibi gene ilgili bakanlıklarla ilgili sorular
ağırlıklı.
Baştan
başlarsam, Sayın Güzelmansur Hatay Havaalanında büyük sorunlar
olduğunu söyledi, doğrusunu ben bilmiyordum bunu.
Havaalanının çalıştığını
düşünüyorum, sıkıntı olmadığını
düşünüyorum ama varsa böyle bir şey Ulaştırma
Bakanımıza bu talebi ileteceğiz.
Sayın
Arslan -son günlerde çok tartışıldı- emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili gene bir kere daha görüşlerini iletti; çok
konuşulan bir konu, biz sayın bakanlığa ileteceğiz.
Sayın
Ceylan, Tarım ve Orman Bakanlığının veteriner
hekimleri, su ürünleri mühendisleri alımını bir önceki bakan
döneminde planladığını ama yeni bakandan bu konuda yeni bir
açıklama gelmediğini belirtti. Bu konuda son dönemlerde çok ciddi
sayıda teknik eleman aldığını biliyoruz
Bakanlığın, gerek tarım kredi kooperatifleri üzerinden gerek
Bakanlık üzerinden. Ama böyle bir çalışması var mı
Çabuklaştırılması adına da ilgili bakanlığa
Komisyon olarak bu talebi ileteceğiz.
Sayın
Yavuzyılmaz Devrekte kara yollarındaki eksiklikler nedeniyle
bariyerlerin yapılamadığını ve bariyerlerden tehlike
oluştuğunu ifade ediyorlar. Bu konuyu da Karayolları Genel
Müdürlüğümüze ve Ulaştırma Bakanlığımıza bir
talep olarak ileteceğiz.
Sayın
Özcan bir kere daha Muğladaki çiftçi kardeşlerimizin,
vatandaşlarımızın sorunlarını dile getirdi,
özellikle zeytin üreticisinin fiyatlardan yakındığından
bahsetti, süt üretiminin de olumsuz etkilendiğini ifade ediyorlar. Bu
görüşlerini Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımıza ileteceğiz.
Lütfü
Türkkan Bey de geldi... Sayın Sütlünün söylediği siyasi tutuklularla
veya mahkûmlarla görüşmeyle ilgili konuyu bilmiyoruz. Bunu Sayın
Adalet Bakanımıza ileterek neden olduğunu, hukuki mevzuat
çerçevesinde nasıl bir tavır geliştirileceğini...
Sayın Bakanlığa ileteceğiz.
Sayın
Kabukcuoğlu hemodiyaliz hemşirelerinin sorunlarından bahsetti ki
bu konuyu da Sağlık Bakanlığının mutlaka
çalışması gerekiyor.
Sayın
Subaşı -ayrıldı galiba; burada- FETÖyle nasıl burada
görüşme yapılmıyorsa
Nasıl ortak hareket edeceğiz?
gibi bir genel soru sordu. Benim şahsi görüşüm şu: FETÖnün bir
tehlike olduğunu, artık bunun üzerinden siyaset yapmaktan hepimizin,
tüm partilerin vazgeçerek ortak bir tavır ve söylem geliştirmesine
bağlı olduğunu düşünüyorum. Ama maalesef bu konuda bir dil
geliştirilemiyor, geliştirilmelidir. Çok açık söylüyorum, millî
meselelerde parti ayrımı gözetilmeden bir ortak dil için
çalışılmalıdır. Ama kırk elli yıllık
geçmişi olan FETÖ için Son yıllarda çok gelişti. diye sürekli
iktidar partisi suçlanırsa, 17-25 Aralıktan sonraki süreçte
muhalefetin tutumu göz ardı edilirse, sen beni sorgularsan, ben seni
sorgularsam esas hedefi saptırmış oluruz, bundan da Türkiye
düşmanları kâr eder diye düşünüyorum ve bu ülkenin çocuğu
olarak ortak bir dil geliştirilmesi gerektiğine olan inancımı
belirtiyorum bu konuda.
Sayın
Altıntaş akademisyenlerin durumunu sormuş. YÖKe bildiririz; kaç
kişi gitti, ne oldu
Bunu
da bir kere daha ifade etmek istiyorum: Hiç kimse, hiçbir iktidar, hiçbir
vatandaş, hiçbir insan Türkiyede şu yaşananların
yaşanmasını istemez, hiçbir akademisyenin incinmesini istemez, hiçbir
vatandaşın ekmeksiz kalmasını istemez. Ama
Hırsızın hiç mi suçu yoktur? sorusunu mutlaka sormamız
gerekiyor. Bu ülkede 15 Temmuzu yapanları ve diğer illegal, demokrasi
dışı, 2013 yılından bu tarafa karşı
yapılan hareketleri de iktidarıyla muhalefetiyle bu ülkenin
geleceği için hep birlikte değerlendirmemiz gerektiği
düşüncesindeyim.
Sayın
Erdem, güzel bir soru, 35 bin özel harekâtçı ne kadar kadın
alınacak? diye Sayın Bakana soruyor. Ciddi alımlar
yapılıyor biliyorsunuz, bu talebinizi de özellikle kadınlar
adına Sayın Bakana ileteceğimizi ifade etmek istiyorum.
Ağrı
Dağının konusu gene aynısı arkadaşlar. Ben
isterim ki Ağrı Dağı, bütün meralarımız spora da
açık olsun, köylümüze de açık olsun; insanlar cıvıl
cıvıl gitsinler gelsinler ama yaşadığımız
şartların lütfen- dikkate alınması gerekir. El
birliğiyle sorunları çözdüğümüzde yaylalarımız da
dağlarımız da açılır. Ben hep söylüyorum, Doğu
Anadolu terör ve şiddet bitse bir açık hava müzesidir, tek
başına kendi kendini besler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Eğer terör ve şiddeti bitirebilsek o güzelim topraklar, tarih,
doğa hazinesi topraklar kendi kendisini besler, insanlar bu kadar göç
etmez, huzur olur ve bu barışın değirmenine su
taşımamız gerektiğine inanıyorum. Onun için de teröre,
şiddete karşı -her yerde söylüyoruz- amasız,
ancaksız, lakinsiz bir tavır geliştirmeliyiz. Bu Meclis
konuşmalı sorunları, bu Meclis tartışmalı ki
-bütün ağır ifadelere rağmen- bu kürsüden neler
konuşulabildiğini de demokrasimiz adına belki sevinerek söylemek
lazım; konuşulabiliyor çok şükür, herkes derdini ifade ediyor.
Son
soru, Iğdır Özel İdaresine mühendis alımında adam
kayırmacılık, sorun olduğunu ifade ediyorsunuz. Bu konuda
bir soruşturma var mı, gerek valiliğe gerek İçişleri
Bakanlığına bu talebinizi ileteceğimizi belirtiyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, usulün her zaman esastan önde geldiğine ve
süresi içinde komisyonda görüşülmemiş bir OHAL KHKsiyle ilgili
soruların Komisyon tarafından
cevaplandırılmasının esasa aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, usul her zaman,
yaptığımız işte esastan önde gelir. Şu anda ne
yaptık? Bir soru-cevap yaptık. Niye Komisyon Başkanı
cevapladı? Şu yüzden cevapladı: Normalde komisyona
milletvekillerimiz kanun teklif ediyorlar, kanun teklifi komisyonda müzakere
ediliyor. O metnin kabul edilmesi, değişerek de olsa kabul edilmesi
durumunda, artık, metin komisyonun oluyor ve burada görüşülürken
soruları komisyon başkanı cevaplıyor. Biz bugün ne yaptık?
Süresi içinde komisyonda görüşülmemiş bir OHAL KHKsini doğrudan
gündeme aldık. Komisyon toplanmadığına ve
görüşmediğine göre metin komisyonun değil. O yüzden de usul
açısından soruların komisyon tarafından cevaplanması,
benimsenmemiş ve kabul edilmemiş bir metnin savunulması gibi,
esasa aykırı bir durum ortaya çıkıyor.
Siz,
Anayasa hukuku hocasısınız ve bu şekil meselesi son derece
önemli. Bir daha benzer hatalar yapmamak ümidiyle bu durumu tutanağa
geçmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sağ olun, ben de teşekkür ederim.
IX.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, teklifin
komisyonda görüşülmemesi hâlinde doğrudan Genel Kurulda
görüşüleceğine ve bu sonucu kabul etmiş olan Komisyonun da
sorulara cevap verebileceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Şunu ifade edeyim: Tabii, burada, malumunuz, İç Tüzüke göre, bir
kanun teklifi görüşülürken komisyonun bulunması gerekiyor, komisyon
olmadığı takdirde teklifi görüşemiyoruz. Tabii, Komisyon
teklifi görüşmedi ama usul belli; komisyon teklifi görüşmediği
takdirde bunun doğrudan Genel Kurulda görüşüleceği belli.
Dolayısıyla Komisyon bu sonucu kabul etmiş olduğu için
burada sorulara cevap veriyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bizce bu soru-cevap işlemi şeklen yapılıyor
ama Komisyon Başkanının sahiplenmediği ve
görüşmediği bir metni savunması usul yönünden son derece
arızalı bir durum.
BAŞKAN
Bereket, konuyla ilgili soru gelmedi kendisine.
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN
Arkadaşlar, böylece soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler de böylece ikmal edilmiştir,
tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
6
sıra sayılı Başkanlık Tezkeresinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemimizde başka bir iş
kalmamıştır.
Alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 31 Ekim 2018 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.35