TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12’nci
Birleşim
31
Ekim 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının
95’inci yıl dönümü münasebetiyle cumhuriyetin ne demek olduğuna,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun önderi Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarını saygıyla selamladığına
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Tunceli’de donarak şehit olan 2
askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve bu konuda her türlü
soruşturmanın yapılıp ihmali olanların yargı
önüne çıkartılması gerektiğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşundan bugüne hayatını kaybeden şehitleri
saygıyla andığına ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı
Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde saygıyla
andığına, Türk Tabipleri Birliği ve EMEKLİ-SEN’in
Meclis Başkanlığına yaptığı ziyarete
ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, karşılıklı
hakaretlerin Meclisin mehabetine yakışmayacağı gibi siyasi
partilere de yakışmayacağına ve milletvekillerini temiz bir
dil kullanmaya davet ettiğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili
Zehra Taşkesenlioğlu’nun, 25 Ekim 1993 tarihinde Erzurum’un Çat
ilçesi Yavi beldesinde gerçekleştirilen Yavi katliamına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarır’ın, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi
kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan askerlere Allah’tan
rahmet dilediğine ve bu olay sonrasında yaşananlara ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt’un, devletin Türk devleti, milletin Türk milleti, bayrağın
Türk Bayrağı, dilin de Türkçe olduğuna, Tunceli’de donarak
şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Toprak Mahsulleri
Ofisinin fındık alımına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın
yaptığı gündem dışı konuşmasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarır’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşmasında İYİ PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ
grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt’un, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Haraket
Partisine ve MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
10.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın HDP grup
önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can’ın, İstanbul Milletvekili Nazır
Cihangir İslam’ın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge üzerinde yaptığı
konuşmasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
12.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarır’ın, Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, şehit cenazeleri kırsalda olduğunda bakanlar devletin
olanaklarıyla o bölgeye giderken tüm siyasi partilerin milletvekillerine
de haber verilmesinin daha doğru olacağına ilişkin
açıklaması
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydın’ın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl
dönümünü kutladığına, kanser hastalarının umudu olan
ilacın SGK ödemesi kapsamına alınarak mağduriyetin bir an
önce önlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkın’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay
Haftası’na ve 11 Haziran Türk Kızılayını 150’nci
kuruluş yıl dönümünde başarılı
çalışmalarından dolayı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer’in, çiftçi ve besicilerin mağduriyetlerini giderecek
düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıç’ın, 31 Ekim 1919 tarihinde
Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü
İmam’ı ve Yavi katliamında şehit olanları rahmetle
andığına, 1-4 Kasım tarihleri arasında yapılacak
olan 4. Kahramanmaraş Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Fuarı’na herkesi davet ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslan’ın, “İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat
etmek farzdır, karşı çıkmak harpten kaçmak manasında
haramdır.” diyen Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan
Taşaltın’ın ifadelerini nasıl
karşıladıklarını, rektör hakkında ne tür
işlem yapmayı düşündüklerini,
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde ve
Cumhurbaşkanının maaşındaki artışın
sebebinin ne olduğunu Cumhurbaşkanı
Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde bir
saldırı yaşandığına, bu konuda parti liderlerini,
milletvekillerini ve yetkilileri sorumluluğa davet ettiğine
ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir’in, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal
İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde saygıyla
andığına, TÜİK verilerine, maliye ve para
politikasındaki öngörüsüzlük tablosunun kaynağının ülkeyi
demokrasiden uzaklaştıran mevcut iktidar olduğuna ilişkin
açıklaması
14.- Adana Milletvekili Ayhan
Barut’un, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının
taleplerine ilişkin açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arık’ın, ülkede birçok firmanın konkordato ilan ettiğine,
17 yaşındaki diyabet hastası Dilara’nın
parasızlık yüzünden kontrole gidemediği için hayatını
kaybettiğine ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı
kutladığına ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Türkiye’nin vergi rekortmeni ve sanayinin lokomotifi olan
Kocaeli’nin AKP döneminde sahipsiz bir kent olduğuna, 2016’da temeli
atılan Kandıra-İzmit duble yolunun bitirilip bitirilmeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
18.- Ankara Milletvekili
Mustafa Destici’nin, Tunceli’de şehit olan askerlere rahmet
dilediğine, Yavi katliamını bir kez daha lanetlediğine,
Büyük Birlik Partisi olarak özel güvenlik görevlileriyle ilgili kanun teklifini
Meclise sunduklarına ve 29 Ekim-4 Kasım Kızılay
Haftası’nı kutladığına ilişkin
açıklaması
19.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kaya’nın, sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet olaylarının yaşanmaması
gerektiğine ve bu konuda gerekli düzenlemelerin
yapılacağına ilişkin açıklaması
20.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erel’in, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete,
tarım kredi kooperatiflerinden alınan kredilerin bir kez daha
yapılandırılmasını özellikle Sultanhanı ve
Eşmekaya halkı adına talep ettiğine ilişkin
açıklaması
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan’ın, elektrik ve doğal gaz fiyatlarında
yüzde 20 indirim yapılmasını vatandaşlar adına Maliye
Bakanından talep ettiğine, Afşin Elbistan Linyit İşletmelerinde
göçük altında kalarak hayatını kaybeden Mustafa Arslan’a rahmet
dilediğine ve bu konuda tedbir alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filiz’in, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla
kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan Jandarma Özel
Harekât timindeki uzman çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen’e
Allah’tan rahmet dilediğine, ilgililerin bu olayda Hazreti Ömer
sorumluluğunda olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Diyarbakır Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının
kapısına asılan “Vekâletleri olsa bile Kurula girişi Kurul
Başkanlığı tarafından yasaklanmıştır.”
yazısını kınadığına ve sorumlular
hakkında soruşturma açılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
24.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, duble yollarla övünen Hükûmetin Gerger
kara yolunu bugüne kadar tamamlayamadığına, bu konuda herhangi
bir çalışmanın olup olmadığını Adıyaman
halkı adına Ulaştırma ve Altyapı Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
25.- Niğde Milletvekili Selim
Gültekin’in, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı
kutladığına ilişkin açıklaması
26.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlu’nun, Cumhurbaşkanının 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı dolayısıyla yayınlanan kutlama mesajında
yapılan hatayı kınadığına ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, 31 Ekim bilim ve siyaset adamı Erdal İnönü’ye
ölümünün 11’inci yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine, Harran
Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın Cumhurbaşkanına
itaat etmenin farz değil farzıayn olduğuna, karşı
çıkmanın ise haram olduğuna ilişkin sözlerini
kınadığına, fikri hür, vicdanı hür nesiller
yetiştirmesi mümkün gözükmeyen bu rektörün ivedilikle görevden alınmasının
şart olduğuna, 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’ne ve Türkiye’nin plastik
çöp ithal eden bir ülke konumuna geldiğine ilişkin
açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, dolar kurunun artışıyla birlikte
yapılan zamlarda henüz bir iyileşme görülmediğine, 27 Ekim
Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında yayınlanan ortak bildiride
Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması iradesine
yapılan vurgunun önemli olduğuna, Türkiye’nin huzur ve güvenliği
için Suriye’nin terör örgütlerinden temizlenmesi gerektiğine, 31 Ekim SHP
eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
29.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, bir gece yarısı o dönemin eş
başkanlarının ve milletvekillerinin gözaltına
alınıp tutuklandıkları operasyonun Türkiye siyasi tarihine
“4 Kasım siyasi darbesi” olarak geçtiğine, 53 belediye eş
başkanının cezaevlerinde bulunduğuna, AKP’nin yerel seçim
öncesi muhalefeti tasfiye operasyonlarını
hızlandırdığına ama ne yapılırsa
yapılsın mevcut iktidarın HDP’nin başarısını
görmekten kendisini kurtaramayacağına ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, 31 Ekim SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’yü
vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle andıklarına,
31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu
atan Sütçü İmam’ı saygıyla andıklarına, Yasin
Yıldız’ın Millî Saraylar İdaresi
Başkanlığına Daire Başkanı olarak
görevlendirildiğinden bu yana çok sayıda şikâyet
alındığına ve Başkanlığın bu konuda
devreye girmesi gerektiğine, TBMM yerleşkesinde güvenlik önlemleri
adı altında alınan bazı önlemlerin personeli canından
bezdirdiğine ilişkin açıklaması
31.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal
İnönü’yü vefatının 11’inci yıl dönümünde saygıyla yâd
ettiğine ve nezaketinin, üslubunun, mizah anlayışının
herkese örnek olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesine, parti
programına, vatandaşla yapılan akde uygun önerileri kimden
gelirse gelsin desteklediklerine, milletin lehine olanları desteklemenin
parlamenter demokrasinin, genel ahlak kurallarının gereği
olduğuna, küçük siyasi çekişmelerle, ayrışmalarla 15 Temmuz
ruhuna, ülkenin demokrasi geleneğine kimsenin halel getirmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim, neyi,
ne zaman, nasıl gerçekleştireceğini iyi bilen bir parti
olduğuna ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra birçok
insanın mağdur olduğuna, bu darbenin siyasi
ayağının yanında iktisadi ayağının da
bulunduğuna ve bunların ortaya çıkarılmasını
istemenin arkasında bir başka sebep aranmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
36.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, 15 Temmuzda millî iradeye, ülkeye, vatana ve millete sahip
çıkma adına Türkiye Büyük Millet Meclisine gelindiğine ve hiçbir
hesabın içerisinde olunmadığına ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim
olduğuna ilişkin açıklaması
39.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, FETÖ’yle ilgili meselede en büyük riski alan parti
oldukarına, iktidarda oldukları için darbenin kendilerine
karşı yapıldığına, polemik yapmanın
siyasetçilere de ülkeye de faydası olmadığına ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Erzurum Milletvekili
Selami Altınok’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay
Haftası münasebetiyle Türk Kızılayının insanlık
adına yaptığı işleri bir kez daha takdir ettiğine
ve başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
46.- Manisa Milletvekili
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, zeytin hasadının
başladığı dönemde tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla Afrin’den zeytinyağı getirtilmesinin
üreticimizi zor duruma soktuğuna ilişkin açıklaması
47.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kaya’nın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ikinci
bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz’ın, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın
6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı
maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
53.- Sakarya Milletvekili
Ümit Dikbayır’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir pilotun
yetişme maliyetinin ne olduğunu, görevden alınan pilot
sayısını ve mecburi görev sürelerinin neden
kısaltıldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
54.- Yozgat Milletvekili Ali
Keven’in, son yıllarda artan ithalatın ülke tarımında söz
sahibi olan Yozgat çiftçisini derinden etkilediğine ve çerezlik ay
çekirdeğinin neden ithal edilmesi gerektiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
55.- Sivas Milletvekili Ahmet
Özyürek’in, Sivas Demir Çelik Fabrikasında çalışan
işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
56.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koç’un, OHAL Yasası’nın kabul edilmesiyle
Türkiye’nin karanlığa sürüklendiğine, demokratikleşme
yönünde derhâl adım atılmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
57.- İstanbul
Milletvekili Memet Bülent Karataş’ın, İstanbul’un Tuzla
ilçesinde bulunan deri sanayisinden kaynaklanan sorunlarla ilgili kamu kurum ve
kuruluşları göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
58.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Gaziantep Milletvekili İmam
Hüseyin Filiz’in 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
9’uncu maddesindeki önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve rektörlük
yaptığı dönemde OHAL listesindeki kaç kişiyi göreve
başlattığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
59.- İstanbul
Milletvekili Erkan Baş’ın, milletvekili olarak görevlerinin
susturulan insanların sesi olmak olduğuna ve on aydır cezaevinde
tutulan Berkay Ustabaş’ın serbest bırakılmasını
tüm öğrenci arkadaşlarının talep ettiğine ilişkin
açıklaması
60.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğan’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve rektör olarak görev yaptığı dönemde
atamalarda kimseye öncelik tanınmadığına ilişkin
açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM üyelerinden oluşan
bir heyetin, 3-5 Aralık 2018 tarihlerinde Karadağ’a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/54)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ın, İtalya Senatosu
Dışişleri Komisyonu Başkanı Vito Rosario Petrocelli’nin
davetine icabetle 21 Kasım 2018 tarihinde Roma’da gerçekleştirilecek
"MED Öncesi Parlamentolararası Toplantısı”
başlıklı toplantıya katılımına ilişkin
tezkeresi (3/55)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin,
Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonu Başkanı
Cristian-Sorin Dumitrescu davetine icabetle Romanya’nın Başkenti
Bükreş’te gerçekleştirilecek Romanya-Türkiye-Polonya
Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü
Toplantısı’na katılımlarına ilişkin tezkeresi
(3/56)
B) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya Meclis Başkan Vekili
Alexandr Sergevich ve beraberindeki heyete "Hoş geldiniz."
denilmesi
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine
yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların,
bu teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem
almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin
belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı ve
arkadaşları tarafından, 674 sayılı KHK uyarınca
Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine atanan kayyumların
araştırılması amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Hatay
Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, Hatay
ilinin sorunlarının araştırılması amacıyla
24/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 701 sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 6)
X.- KAPALI OTURUMLAR
(ÜÇÜNCÜ OTURUM)
(Kapalıdır)
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, 2018 yılı içinde kapanan gazete, dergi sayısı ile
işten çıkarılan gazeteci sayısına ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı
(7/3511)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunç’un, Anadolu Ajansının
kiraladığı makam araçlarına ve bu araçların
kullanımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/3826)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Resmî Gazetenin sadece dijital
ortamda yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/3830)
31 Ekim 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gök’ün, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl dönümü
münasebetiyle cumhuriyetin ne demek olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşunun önderi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını
saygıyla selamladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem
dışı konuşmalara geçmeden önce, önceki gün hep beraber
kutladığımız cumhuriyetimizin 95’inci yılıyla
ilgili birkaç konuyu sizlerle paylaşmak isterim. Cumhuriyet,
iktidarın bir aileye, bir sınıfa, bir zümreye veya şahsa
ait olmadığı bir rejimdir. Cumhuriyet rejiminde akrabalık,
sınıf, kabile ilişkileri kimseye hukuki ayrıcalık
sağlamaz. Cumhuriyet rejimi, kulluktan yurttaşlığa
geçişin, yurttaşlık ilişkisinin hukuken temin edildiği
bir rejimin adıdır. Cumhuriyet rejiminde siyasal iktidar hukuki
olarak her yurttaş için eşit haklar içerir. Türkiye Cumhuriyeti,
tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin var oluşunun, sömürge
olarak değerlendirilmek istenen bir ulusun sömürge olmaktan kurtulup
Türkiye coğrafyasının vatana dönüştürülmesinin bir
simgesidir. Türkiye Cumhuriyeti, bu siyasi coğrafyanın ekonomik
olarak da vatan hâline getirilmesinin, Kurtuluş Savaşı’yla
kazanılan zaferin ekonomik zaferle taçlandırılmasının
adıdır.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet kimsesizlerin
kimsesidir. Cumhuriyet kulluktan yurttaşlığa, ümmetten millete
geçiştir. Cumhuriyet karanlıktan aydınlığa
yürüyüştür. Cumhuriyet hukukun üstünlüğüdür, yargının
bağımsızlığıdır. Cumhuriyet insan
haklarıdır, düşünce ve vicdan özgürlüğüdür. Cumhuriyet
kadın erkek eşitliğidir. Cumhuriyet demokrasinin en
çağdaş ve mantıklı uygulamasını temin eden
hükûmet şeklidir. Cumhuriyet ilim ve ahlakın, adalet ve faziletin
iktidarıdır. Cumhuriyet laikliktir, halkçılıktır,
devrimciliktir. Cumhuriyet erdemli insanların yönetimidir. Cumhuriyet
bütün yurttaşların millî devlet ve üniter yapıda güven
içerisinde yaşamasıdır. Cumhuriyet yurtta barış,
dünyada barıştır. Cumhuriyet eğitimde, ekonomide, siyasette,
kültürde, sanatta çağdaş uygarlıkların düzeyine
erişmektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun önderi,
önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını minnet
duygularımla saygıyla selamlıyorum, hepinizin
başarılı bir gün geçirmenizi diliyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim,
ondan sonra, sisteme giren yirmi arkadaşımıza söz
vereceğiz.
Gündem dışı ilk söz, Yavi
katliamı hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Sayın
Zehra Taşkesenlioğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun,
25 Ekim 1993 tarihinde Erzurum’un Çat ilçesi Yavi beldesinde
gerçekleştirilen Yavi katliamına ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) –
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bir milletvekili için en
zor anlardan biri de yıllar önce bile gerçekleşse bir katliam
hakkında söz almaktır ancak hem tarihe not düşmek hem de bu
acıyı yeniden hatırlayarak tabiri caizse Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yaptığı çalışmalara motivasyon
sağlamak amacıyla sizlere bugünkü konuşmayı
gerçekleştiriyorum.
77 yaşındaki Cevat Menteşe’nin
anlattığı olayla başlayacağım. Cevat Menteşe
diyor ki: “Yirmi beş yıl önce, 25 Ekim akşamı evimde çay
içtikten sonra kahveye gidip arkadaşlarla sohbet etmek ve mevcut haberleri
izlemek amacıyla, televizyon izleyebilmek için kahveye gittim. Ancak
hemen, ben kahveye gittikten üç dört dakika sonra, kendilerinin PKK terör
örgütü mensupları olduğunu daha sonra öğrendiğimiz 4-5
kişi içeriye daldı ve ‘Ateş açın.’ talimatıyla
beraber, içeriye attıkları -tozu dumana katacak olan- bir tozla
beraber yaklaşık 50 kişinin birden bire yere serilmesine vesile
oldular. Ve sonra şu sesleri ömrüm boyunca unutmayacağım, ‘Annem
nerede?’ ‘Babamın ayağına ne oldu?’ ‘Acaba buradaki benim
oğlum muydu?’ haykırışlarını ömür boyunca
unutmayacağım.” Bu katliam yirmi beş yıl önce Erzurum’un
Çat ilçesinin Yavi beldesinde gerçekleştirildi. Sadece bu muydu? Maalesef.
Yine aynı yıl; 5 Temmuz 1993 yılında Erzincan
Başbağlar’da yapılan katliamda da 33 kişi şehit oldu
maalesef. Ne uğruna yaptılar? Ülkeyi bölebilme uğruna bunu yaptılar.
Kimler yaptılar? Birtakım başka ülkelerin ittifaklarıyla gerçekleşmiş
olan, onların ideal ve emellerini Türkiye Cumhuriyeti’nde
gerçekleştirmeye çalışan terör örgütünün mensupları bu ve
buna benzer katliamları ülkemizde yapmaya çalıştılar. Ancak
unuttukları bir şey vardı, hem bölgedeki halkın
kararlılığı hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kararlılığıyla terör örgütünün her geçen gün kökünü
kazımaya devam ediyoruz. Sadece terör örgütünün değil, terör örgütüne
destek veren herkesin de kökünü bu ülkede kazıyacağız ki bir
daha Yavi katliamı, bir daha Başbağlar katliamı
gerçekleşmesin bu ülkede. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Tabii ki hem Yavi katliamında hem Başbağlar
katliamındaki hem de bugüne kadarki sivil ve asker bütün
şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de tekrar şifalar
diliyorum.
İbni Haldun diyor ya: “Coğrafya kaderdir.”
Evet, bizim coğrafyamız Avrupa ile Asya arasındaydı,
jeopolitik konumu birçok ülkenin de gözünün burada olmasını
sağladı. Ve yıllar önce “hasta adam” dedikleri devletten sonra
yine cumhuriyetimizin 95’inci yılını
kutladığımız bugünlerde tek amaçları Türkiye
Cumhuriyeti devletini bölmek ve parçalamaktır. Ancak hem onlara hem
ülkemizdeki maşalarına söyleyeceğimiz ana söz: Türkiye
Cumhuriyeti devleti parçalanmayacaktır ancak onu parçalamaya çalışanları
Kandil’de, Cudi’de bizler parçalamaya da devam edeceğiz Allah’ın
izniyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz büyük medeniyetin evlatlarıyız ve
güçlü bir devletin, güçlü bir milletin temsilcileri olarak da tek millet, tek
bayrak, tek vatan ve tek devlet ülküsü içinde mücadeleye devam ediyoruz.
Elhamdülillah, terör örgütünün ülkemizde faaliyet gösteren
mensuplarının sayıları artık sayılamayacak kadar
az hâle geldi. Sadece başarımız bu noktada değil,
artık terör örgütü ve terör örgütüne mensup ve bununla
bağlantılı olan her zihniyet gençlerimizi dağa
kaldıramıyor. Çünkü gençlerimize addettikleri şey ya bir
katliamda canlı bomba olmak ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine
kurşun sıkmaktır. Bir dönem birtakım yalanlarla gençleri
uyutanlar artık uyutamayacaklarını net bir şekilde
görmüş oldular.
Son olarak, cumhuriyetimizin 95’inci
yılını kutladığımız bugünlerde, bir kez
daha, terör örgütüne ve terör örgütüyle iltisaklı olan herkese
haykıracağımız en önemli ifade Türkiye Cumhuriyeti devleti
ilelebet payidar kalacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Ağzına
sağlık.
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Tebrik ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Taşkesenlioğlu.
Değerli milletvekillerimiz, gündem
dışı ikinci söz, adalet ve hukuk hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekilimiz Sayın Ali Mahir Başarır’a aittir.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) – “Tek devlet, tek devlet…” Bu
tek devletin adı nedir?
ZAFER IŞIK (Bursa) – Dedi ya “Türkiye
Cumhuriyeti payidar kalacaktır.” diye, zoruna mı gitti?
AHMET KAYA (Trabzon) – Zoruma gitmedi.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen,
karşılıklı konuşmayalım. Hatiplerimiz kürsüden
konuşuyor. Ben isteyene her zaman istediği yerde söz veririm.
Karşılıklı konuşmayalım ve hatibin
insicamını lütfen bozmayalım.
Buyurun Sayın Mahir Başarır.
2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın,
Tunceli’nin Nazımiye ilçesi kırsalındaki operasyonda donarak
şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve bu olay
sonrasında yaşananlara ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
26 Ekim Cuma günü Mersin için, ülkemiz için acı
bir gündü. Mersin 2 tane evladını Tunceli’de şehit verdi.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, dostlarına,
Mersin halkına, Türkiye’ye sabır diliyorum.
Sayın milletvekilleri, biz olayı cuma günü
akşam saatlerinde öğrendik. 27 Ekim Cumartesi günü şehitlerimizi
sonsuzluğa uğurladık. Akşam şehidimizin evine geçtik,
oturduk. Genel Başkanımız aradı, taziyelerini bildirdi,
sohbet etti. Şehidimizin babası ağlamaya başladı.
Şunu söyledi: “Oğlumun şehit olmasından mutluluk
duyarım ama bir şeyi kabullenemiyorum. Cuma günü 21.30’da telefonum
çaldı. Telefonu açtım. Mersin Büyükşehir Mezarlıklar
Müdürlüğünden bir memur bana mezar yerini sordu ‘Köyde mi defnedeceksiniz,
şehitlikte mi?’” Tabii, baba şok. Ne dediğini bilmiyor, ne
konuştuğunu da bilmiyor herhâlde adam. “Ne diyorsun?” diyor. Ve
oğlunun şehit olduğunu o an öğreniyor. Yazıklar olsun!
gerçekten yazıklar olsun! O babayı İçişleri Bakanı
aramıyor, Millî Savunma Bakanı aramıyor, vali gelmiyor, kaymakam
gelmiyor, en azından yarbay, binbaşı, albay rütbesinde bir asker
ambulansla gelip durumu açıklamıyor.
21’inci yüzyılda ekim ayında 2 tane
evladımız, canımız donarak ölüyor. İçişleri
Bakanı çıkıyor “Biz 1 Ekimde kışlık
kıyafetleri dağıttık.” diyor. Güzel. Sonra, sonra, Jandarma
Genel Komutanlığından açıklama yapılıyor,
deniliyor ki: “Hayır, geçen hafta dağıttık.” Çok ciddi bir
ihmal var. Bakan dün, en sonunda, dedi ki: “Sorumluluk hissediyorum.”
Sorumluluk hissediyorsa gereğini yapsın ve istifa etsin. (CHP
sıralarından alkışlar) Beklenen açıklama da dün geldi
Cumhurbaşkanından, gerçekten aydınlandık, çok güzel bir
şey söyledi, dedi ki: “Ne yapayım canım, benim dedem de
Sarıkamış’ta donmuştu.” dedi. Sosyal medyadan binlerce,
milyonlarca tepki geldi. Bugüne kadar konuşmayan Millî Savunma Bakanı
Hulusi Akar çıktı, bir açıklama yapması gerekirken,
dedesinin askerlik kayıtlarını basınla paylaştı.
Çok yazık. Belki o bir bakan olmuş ama asla bir asker
olamamış. İnanmıyor insanlar,
Cumhurbaşkanının bu açıklamasına inanmıyor.
Haklı; 1982 yılında kurulan Marmara Üniversitesinden 1981
yılında mezun olan bir Cumhurbaşkanının bu dediklerine
inanmıyor, inanmak istemiyor. Bakın, bu, Mersin şehidimizin evi,
baba evi. Bekçilik yapıyor bir fabrikada, bu şartlarda bu çocuğu
büyütüyor. Sayın Cumhurbaşkanı dedesinden örnek vereceğine
iki evladının nerede askerlik yaptığını söylesin.
(CHP sıralarından alkışlar) Neden hep sıvasız,
boyasız evlerdeki insanlar, çocuklarımız ölüyor? Neden
saraysız, villasız, yalısız evlerdeki
çocuklarımız ölüyor? Biz bunun hesabını bu çocuklara vereceğiz
mi?
İkinci şehidimiz de Silifke’den. Altı
aylık Yağız Efe kucağımızdaydı. Biz o
çocuğa ne diyeceğiz? O çocuk bize bunun hesabını
sorduğu zaman, büyüdüğü zaman, aklı erdiği zaman ne
diyeceğiz? “Ekim ayında baban donmuş.” mu diyeceğiz?
“Babana bu devlet 50 lira değerindeki bir termal içliği
alamadı.” mı diyeceğiz? Ama işte olaydan sonra Tunceli’de
gezen Bakan Yardımcısı, bakın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama bu
yakışmıyor. Bu adam izah etti, açıkladı bunu.
BAŞKAN – Sayın Başarır,
toparlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Toparlıyorum.
…10 bin liralık atkıyla geziyor. Bunu mu
açıklayacağız o çocuğa? Herkes vicdanına açıklama
yapmak zorunda. Gerçekten ben Mersin halkına 2 tane şehidimin
hesabını veremiyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Tane denmez, tane denmez, hayır, tane denmez.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ama son
olarak şunu söyleyeyim: 2 tane evladını askere yollamayan
Cumhurbaşkanı sürekli Genel Başkanımıza davalar
açıyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) -
Tane denmez, 2 can.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Benim
Genel Başkanımın oğlu Türkiye’nin en ucuz uçak
şirketiyle, tarifeli uçakla gitti; aslanlar gibi askerliğini
yaptı ve geldi Recep Tayyip Erdoğan’ın…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Niye otobüsle gitmedi ya?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Aslanlar gibi işte… Geliyorlar, sarayda yaşıyorlar. Nerede
askerlik yaptı? Ya söyleyin bunu, söyleyin.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yürüyerek gitseydi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Niye otobüsle gitmedi,
uçakla gitti?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Yürüyerek de gider.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oraya gemi gitmiyormuş,
gemiler gitmiyormuş oraya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Söyleyin bunu, bunu açıklayın. Neden bu ülkede köylüler ölüyor,
işçiler ölüyor, şehit oluyor?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ya,
bırakın bu ajitasyonu ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Hepinizin çocukları yurt dışında okuyor, askerlik
yapmıyor, saraylarda yaşıyor. Neden benim 2 tane köyümden
şehit veriyoruz, donarak ölüyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Lütfen
herkes açıklama yaparken davranışlarına, kendine bir
baksın, kendine bir baksın! (CHP sıralarından
alkışlar) İnsanlar aç!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Şovmen!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
İnsanlar aç! Ama saraya bakın, sarayın mutfağına
bakın.
BAŞKAN – Selamlayın lütfen Sayın
Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Toparlıyorum.
Lütfen, Sayın Cumhurbaşkanının
damadının Esenboğa Havaalanı’na bir gelişine
bakın; yüzlerce araba karşılıyor.
Bizim açıklamamız Yağız Efe’ye
yıllar sonra net: “Zalim bir iktidar vardı.”
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Yuh
ya, ayıp ya, ayıp ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – “Senin
vergin, senin kazancın, benim kazancım saraya gidiyordu.”
Açıklamamızı net bir şekilde yaparım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Başarır.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) –
PKK’ya verdiğiniz desteğe bakın, ondan sonra konuşun!
PKK’ya verdiğiniz destek ne oldu? DHKP-C’yle yıllarca kucak
kucağa yaşadınız, o ne oldu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Turan…(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Değerli arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayın.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) –
PKK’yla ortaklık yapanları vekil yaptınız kendinize.
Bunların hesabını veremiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekiliniz konuşuyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – PKK’ya fazla laf
söylemeyin, çözüm süreci ortaklarınız orada. PKK’ya fazla laf
etmeyin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar…
Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadan söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Turan, ben hiç
duyamadım sizi, özür dilerim. Arkadaşlarınız da
konuşuyor. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Arkadaşlar bir saniye… Sayın grup
başkan vekiliniz söz istedi. Kendisini dinlememiz gerekiyor.
Sayın Turan, buyurun lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
sayın konuşmacı konuşmasında “zalim iktidar” ve
benzeri ifadelerle hem grubumuzu hem iktidarımızı ilzam etti.
Söz istiyorum izninizle efendim.
BAŞKAN – Buyurun iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şu anda
iktidar yok ama Sayın Başkan. İktidarsız grup!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İktidarı şey
yaptı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İktidarsız bir
grup. İktidar yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç
yakışıyor mu?
BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen, siz Genel
Kurula hitap edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İktidar yok.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı gündem
dışı konuşmasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasama faaliyetinin ilk maddesindeyiz. Klasik bir
CHP anlayışıyla karşı karşıyayız.
“Şovunu yap, konuş ve git, akşama kadar gelme.” O arkadaş
dün burada yoktu, konuştu, şovunu yaptı, gitti.
Bakın, değerli arkadaşlar, PYD,
askerini şehit ederken ağzını açmayanların bu konuyu
istismar etmesinin hiçbir hakkı ve haddi yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şehidimizin hepsi
şehittir, hepsi kıymetlidir. Siz PYD’yle, PKK’yla kol kola gezenlere
omuz vereceksiniz… (CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ya, siz
verdiniz; siz verdiniz siz.
BÜLENT TURAN (Devamla) – …“siyasi
hayatımızın en büyük gururu” diyeceksiniz, o yüzden buraya
taşıyacaksınız, her türlü hakareti yapacaksınız,
hak ettiğinizi alınca da bağıracaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şehide “kelle” diyen
sizsiniz, omuz omuza oturan sizsiniz, hendekleri açtıran sizsiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Bağırın, on
beş sene daha bağırın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fetullah’ı bela eden
sizsiniz, Türkiye’ye bela ettiniz be!
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Terör seviciler sizi!
BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bedelli askerlik bu ülkede sizin de oy verdiğiniz yasal
bir haktır. Yüzlerce, binlerce, yüz binlerce gencimiz bundan istifade
etmiştir. Cumhurbaşkanımızın oğlu da
askerliğini bedelli yapmıştır birçoğunuzun
yaptığı gibi. Bu bir suç değil.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ama bu
çocuk bedel ödedi, bu çocuk.
BÜLENT TURAN (Devamla) –
Cumhurbaşkanımızın oğluna özel bir kanun
çıkmadı. 600 bin, 700 bin asker bedelli yaptı. Bunları
burada konuşmak, tartışmak siyasi ahlaka mugayir işler.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çürük
raporu aldığını söyle. Çürük raporu
aldığını söyle, çürük raporu. Aslanlar gibi…
BÜLENT TURAN (Devamla) – Bakınız,
değerli arkadaşlar, “zalim iktidar” iddiası
aşağılık bir iddia. Eğer böyle bir iddia varsa on
altı yıldan beri neden bu iktidarı yok edemediniz? Çünkü bu
iktidar, bırakınız zalim iktidar olmayı, merhametin
iktidarı, merhametin iktidarı. Biz köylere gidiyoruz, ilçelere
gidiyoruz; engellisi, garibanı, zavallısı herkes dua ediyor
Tayyip Erdoğan’a sadece doksan yıldan beri özel olarak beslenen bir
ekip, elit bir grup “hayır” diyor. On yedi yıldan beri zalimsek neden
yok edemediniz?
ATİLA SERTEL (İzmir) – Askerlerimiz
donarak ölüyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Merhametin iktidarı AK
PARTİ iktidarıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) - Siz öldürdünüz
onları, siz! Siz öldürdünüz!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekili grubumdaki milletvekilini şovunu
yapıp gitmekle, Cumhuriyet Halk Partisini de askerlerimiz…
BAŞKAN – Kim konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ali Mahir Başarır…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.
Sayın Başarır, başka bir
sataşmaya mahal vermeden toparlayalım.
İki dakika süreniz var.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına ve Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) –
Şunu söyleyeyim…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Önce selam ver, selam!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Çözüm
mahkemeleri, Habur, hendekleri ben kazmadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Meclisin adabı var,
adabı var! Selam ver önce.
BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen.
Devam edin siz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Şunu söyleyeyim: Bakın, Cumhurbaşkanının 2 tane
evladı var –Allah bağışlasın, bir şey
söylemiyorum- dedesinden örnek veriyor. “Neden dedesine gitti?” dedim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Anlamıyorsun
işte!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – 2 tane
evladından, 2 evladından örnek versin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp, ayıp!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Bakın, 2 evladından biri paralı yaptı, diğeri
nasıl yaptı? Söyler misiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlatırım sana
özelini; gel! Utanırsın belki.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Siz
köyde olsaydınız o şehit cenazesinin evine bir milletvekiliniz
gelirdi. İşte, Hacı Özkan burada. Siz niye haber vermediniz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hangisine geldiniz
be?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ne
yüzle Mersinlinin yüzüne bakacaksınız?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen
var mıydın orada?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ne
yüzle Mersin’in yüzüne bakacaksınız? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen
var mıydın?
BAŞKAN – Sayın Başarır,
Sayın Başarır…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben
burada şunu söylüyorum…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Cenaze
namazında var mıydın?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – 2 asker
şehit olmadı, sizin ihmaliniz yüzünden öldü. Siz öldürdünüz tabii ki
onları. 50 liralık bir termal içlik giyseydi o çocuklar ölmeyecekti.
Niye rahatsız oluyorsunuz bundan? Neden oluyorsunuz? Neden?
HACI ÖZKAN (Mersin) – “Ölmeyecekti” değil;
şehit oldu şehit!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Şehit olduğunu kabul ediyorum ama PKK’nın alçak bir
kurşunuyla ölmedi o çocuk.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Cenazede var mıydın?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben
cenazede de vardım, yas evinde de vardım, Silifke’de de vardım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Yoktun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sen
neredeydin? Sen neredeydin?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Anlamadın, cenaze namazında var mıydın?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben
şunu söyleyeyim, şunu söyleyeyim…
BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın
Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) –
Toparlıyorum.
O akşam ben vardım, 10 kişi
vardı şehit cenazesinin evinde, bir de Genel Başkanım
aramıştı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
“Cenaze” demiyorum, “Cenaze namazı” diyorum, evi demiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ona cevap yetiştirme
Mahir, anlamaz o!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Son
olarak şunu söylüyorum: Eğer ki terörle gezenleri, teröristleri
görecekseniz aynaya bakın. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Aynaya sizin bakmanız lazım!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sen de
aynaya bak!
BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Grup
Başkan Vekilinizin söz aldığı yerde kendisine söz
vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Sayın Başkan, kadın milletvekillerine
saygısızlıktan dolayı özür dilesin.
BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz
olursanız, bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor ve
duyamıyorum, izin verin kendisine.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Meclisin gündemini
kapatmamak için kürsüye çıkmadan izin verirseniz söyleyeceğim.
BAŞKAN – Hayhay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Eleştirici baş
tacı, dün de söyledim, eğer bu konuda eksiği olan birisi varsa
adli soruşturma sonucunu da idari soruşturma sonucunu da beraber
takip edelim, bu konuda hemfikiriz. Can bizim canımız ama biz sadece
2 tane askerimizin 2.300 metrede şehit olmasından yola çıkarak,
hiçbir şehitte bu kadar sert konuşma yapmazken, özellikle PYD’nin,
PKK’nın şehit ettiği askerlerimizi birçok zaman gündem yapmazken
sadece siyasi gerekçelerle bunu konuşuyor olmayı bir siyasi ahlak...
(CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşımızı da bu
konuda daha sağduyulu olmaya, daha sakin olmaya davet ediyorum.
Şehitler üzerinden siyaset bize yakışmaz, bu doğru
değil. Şehidin hepsi kıymetlidir, hepsi bizim şehidimizdir,
hepimizin şehididir. O yüzden daha dikkatli bir dile,
ayrıştırıcı olmamaya, kendilerine yakışan
bir üsluba davet ediyorum.
Sayın Başkan, bir daha söyleyeceğim,
arkadaşımız yeni vekil galiba:
Cumhurbaşkanımızın oğullarıyla ilgili, defaatle
bu konu tartışıldı, konuşuldu, bedelli askerlik yüz
binlerce gencin başvurduğu, Meclisin tanıdığı bir
haktır; bir oğlu bunu değerlendirdi...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Diğerini
soruyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – ...diğer bir
oğlu sağlık sorunlarıyla ilgili aldığı
raporla, yüz binlerce gencin başvurduğu yolla bunu yaptı.
İkisini de tanıyorum, askerlikten
korkmayan insanlar, şehadeti bilen insanlar ama bu tarz iğrenç
yaklaşımlarla Meclisi alıkoymanın hiç kimseye faydası
olmadığı kanaatindeyim.
Tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
esasen, yerinden konuşmuş olması yaptığı
sataşmaları hafifletmez, kürsüden cevap hakkı gerektirir ama bir
yandan da sizin hoşgörünüze de…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadım ya,
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kürsüden cevap vermek
istiyorum efendim, kürsüden. Kürsüden cevap vermek istiyorum. Tövbe tövbe ya!
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
Süreniz iki dakikadır.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında verilecek cevap kürsüden
verilebilir. Yerimizden verelim, her zaman “usul ekonomisi” diyorlar ama
anlaşıldı ki Bülent Turan’ın içinde bulunduğu
psikoloji bunu anlayabilecek durumda değil, durumu zor.
Bir tarafta bir genel başkan var, oğlu
bedellinin bütün şartlarını sağladığı hâlde
celbini çıkarttırmış, önce askerliğini
yapmış, daha sonra gitmiş dünya evine girmiş.
Kamuflajı giymiş, teslim olmuş, kurayı çekmiş, nereye
çıktıysa askerliğini yapmış. Bir başka genel
başkan var, onun 2 tane çocuğu var, biri bedelli yokken çürük
raporuyla yapmış. Kamer Genç sormuş “Çürük raporundaki gerekçe
nedir?” diye. Vecdi Gönül cevap vermiş: “Bu özel hayata girer, gerekçeyi
açıklamam.” diye. Öbürü parayı basmış, dekontla askerlik
yapmış.
Ama şimdi İHA’ların komuta merkezine
gidiyorlar, üzerlerine kamuflajı yani o vatandaşlık görevi
olarak giymedikleri kamuflajı eniştelerinin
İHA’larının tanıtımında şov amaçlı
giyiyorlar. Ondan sonra diyorlar ki: “Efendim, Tayyip Erdoğan’a kamuflaj
çok yakıştı.” Kardeşim, bir Erdoğan’a
yakışıyorsa kamuflaj, illa Tayyip Erdoğan’a mı
yakışır; bir kere de Bilal Erdoğan’ın üstünde
göreydik, bir kere de Burak Erdoğan’ın üstünde göreydik. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
O size bunu söylüyor, onun üzerinden, A Haber
kanalının yalan montaj haberleri üzerinden milletvekilleri
konuşmasın, laf atmasın. Cumhuriyet Halk Partisinin bir
milletvekilinin, bırakın terörist cenazesini,
katıldığı cenaze A Haberin montajladığı
Diyarbakır Baro Başkanının cenazesidir. Cenazede genel
başkan yardımcılarınız, milletvekilleriniz
vardır. Bir CHP’li bir terörist cenazesine katıldıysa o
CHP’linin de, Özgür Özel’in de Allah belasını versin. Böyle bir yalan
yok! (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Toparlayayım.
Böyle bir yalana pabuç bırakacak bir parti
değil Cumhuriyet Halk Partisi. Pabuç bırakacak milletvekilleri burada
yok ama A Haberle 30 tane sizin yerinize yalan atan, yalan yazan, iftira eden
Akit ile bilmem neyle yetiştirdiğiniz, mevcudiyetlerini sarayın
atamasına bağlı, kerameti saraydan menkul bazı
milletvekilleri utanmadan, sıkılmadan Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerine dönüp de “Efendim, sizinkiler de terörist cenazesine
katılıyor.” derse size, cumhuriyeti, canı kanı
pahasına kurmuş, o günden bugüne de bu cumhuriyete yöneltilmiş
her saldırıya karşı bedenini koymuş kahraman bir
partinin evlatları olarak haddinizi bildirmek boynumuzun borcudur. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ne
bağırıyorsun?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Özgür
Bey, altı aylık torununu erken emekli olması için sigortalı
yaptıran bir genel başkandan niye bahsetmiyorsun? (CHP
sıralarından gürültüler)
ATİLA SERTEL (İzmir) - Ayıp,
ayıp!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen
oturduğunuz yerden değil…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Her
tarafınız dökülüyor ya! (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Bakın, partinizin… Oturun… Lütfen
oturun değerli arkadaşlarım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN - Bakın, grup
başkanvekilleriniz söz istiyor.
Sayın Turan, buyurun. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Arkadaşlar, lütfen sükûneti sağlayalım.
Grup başkan vekilleriniz partiyi temsil ediyor, lütfen.
Buyurun Sayın Turan.
İki dakika da size veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Artık tartışmayı bir
noktalandıralım Sayın Turan.
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; derdim meseleyi uzatmak değil, Meclisin
gündemi var.
ORHAN SÜMER (Adana) – Başkan, sizin
arkadaş şovunu yaptı, gitti, bak!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben söyledim eski FETÖ’cüleri
yapmayın, sinirleri kaldırmıyor diye, hemen gitti.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Ama bakın bir CHP
klasiği, konuştunuz, hatta çok az kişi var olduğu hâlde
bağırdınız ekranlarda gözükmek için, ben çıkınca
da bağırmaya başladınız. Bu, doğru bir
yaklaşım değil. İnsanlar konuşarak diyorum, her zaman
söylüyorum bunu. Niye bağırıyorsunuz arkadaşlar? En absürt,
en farklı görüşleri bile bırakınız söyleyelim.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Yalan söylemeyin.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Bakın, hâlâ
bağırıyor oradan.
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Ya siz kürsüde
insanların üstüne yürüdünüz!
BÜLENT TURAN (Devamla) – Daha başlamadım,
yanlış söylüyorsun, daha başlamadım.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Baştan yalan
söylüyorsun!
BAŞKAN – Sayın Turan, siz Genel Kurula
hitap edin.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Sayın Vekilim…
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Sayın Turan,
kürsüde insanların üstüne yürüdünüz!
BÜLENT TURAN (Devamla) – Ohooo… Bakın, doksan
yıldan beri alışık oldukları atmosfer bu.
Konuşacak, iddia edecek, İstiklal Mahkemesi kuracak, asacak ama kimse
konuşmayacak burada; şu an olduğu gibi. İki dakika sürem
var, iki dakikaya rağmen “Ya, bu adam ne diyor, bir bakalım, sonra
cevap verelim.” tarzı bir sağduyulu yaklaşım yok. Ama biz
memnunuz; bu tabloyu gören, bu siyasi duruşu gören milletimiz on yedi
yılda 15 defa tokat attı çünkü bu tarza oy verilmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Liderlerin hepsi tartışılır,
liderler eleştirilir ama liderlerin evlatları, aileleri bu kürsünün
konusu dışında olur. Eğer siz, herkes gibi bedelli yapan,
ihtiyacı için doktor raporu alan yüz binlerce gencin bu konudaki
tavrını eleştirirseniz bu konuda karşılık
bulamazsınız. Eğer liderlerin oğlu konusu açılacaksa,
kalkar birisi “Senin torunun kaç yaşında sigortalı oldu?” der.
Bu yanlış olur, yapmayın bunu. Liderleri eleştirmek
baş tacı ama bir daha söylüyorum; siyasi edepten, adaptan,
teamüllerden uzaklaşarak burada sadece evlat, teyze, yenge konuşursak
bu yakışmaz, yakışana da bir fayda sağlamaz.
O yüzden diyorum ki: Bu tarz
tartışmaları ayıp karşılıyorum. Yasal
olmayan bir askerlik söz konusu değildir. Her vatandaşın
olduğu gibi, yasal haklardan faydalanıldığını
söylemek istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Kimseyi dinlemeyeceksiniz,
İstiklal Mahkemeleri kuracaksınız, asacaksınız,
döveceksiniz.” diyerek Cumhuriyet Halk Partisine sataşmada bulundu, cevap
hakkını kullanmak istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yalan mı Sayın
Başkanım?
BAŞKAN – Ben artık bu
tartışmanın bitmesi açısından, son kez, eğer
uzatmazsanız bir söz vereyim ama bu tartışmayı artık
bitirelim lütfen.
Buyurun.
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkanım, telkininize de uyarak
şunu söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, aramızda yeni olan
milletvekilleri; elbette şaşırıyorsunuz, nasıl oluyor
da oluyor Adalet ve Kalkınma Partisi hem bunları böyle yapıyor,
yapıyor, yapıyor, ondan sonra da bütün çabasıyla kendisini bütün
geçmişindeki olumsuzluklardan arındırıp, memleketin
geçmişindeki bütün olumlulukları sahiplenip bütün olumsuzlukları
da başka birinin üzerine bırakmaya çalışıyor diye. Bu,
yeni değil. Dersin ki: “Millî Mücadele.” Derler ki: “Siz
kurmadınız, millet kurdu.” Denir ki: “İstiklal Mahkemeleri.”
Döner der ki: “CHP yaptı.” Dersim’e gelince “CHP” ama “On yılda
tarihin görülmemiş en büyük kalkınmasını, en büyük
aydınlanma devrimini yaşayan, yaşatan Cumhuriyet Halk Partisi
dönemi” deyince “Başka parti mi vardı, hepimizin dedesi
oradaydı.” dersiniz.
Bunlar, duble yolları kendileri yapar, Oslo
görüşmelerini devlete yaptırır. Bunlar, hava yollarını
kendileri modernize ederler ama dağa, adaya isim takıp da müzakere
yapmaya gelince devlete yaptırır. Bunlar, gelmeden önce -daha önce de
söyledim, duymayan arkadaşlara da söyleyelim- “Yoksulluk, yasaklar,
yolsuzlukla mücadele: 3Y” diye geldiler; Allah bereket versin, hepsini misliyle
artırdılar, kendilerinden sonraki iktidara bu 3Y’nin yanında
4’üncü Y’yle mücadeleyi de miras bırakıyorlar. 4’üncü Y
“yüzsüzlük”tür. (CHP sıralarından alkışlar) 4’üncü Y, bu
yapılan her şeye rağmen, devlete yaşattıkları
bütün utançları hepimizin sırtına yükleyip, bütün borçları
torunlarımızın sırtına yükleyip, devletin kendi
dönemlerindeki her başarısını üstüne alıp fevkalade
kibirli, karşısındakini fevkalade aptal yerine koyan,
karşısındakinin zekâsıyla alay eden, hem halktan, milletten
aldığı yetkiyi kullanacağını ifade edip…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel,
tamamlayalım, toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Halktan, milletten
aldığı yetkiyi kullandığını söyleyerek yüzde
51’le ya da kazanılmış seçimlerle kendini
meşrulaştıran ama seçim kaybettiği yerde, o bahsettiği
tokadı yerel seçimlerde yediği yerde, büyükşehir belediye
seçiminde yediği yerde, bir başka seçimde yediği yerde tokattan
saymayan, kendi içindeki mücadelesini tarikatlarla, kendi içindeki mücadelesini
bilumum şer ocaklarıyla tahkim edip gerekirse devletin
karşısına dikilen ama günü geldiğinde “yerlilik ve
millîlik” söylemleri üzerinden kendisine başka bir meşruiyet yaratan,
yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları artırırken bir de
arkasına yüzsüzlükle mücadeleyi miras bırakan bir iktidarla
karşı karşıyayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
gündem devam etsin diye şunu söyleyeceğim: Özgür Bey gibi saygın
bir Grup Başkan Vekiline “yüzsüzlük” ifadesi
yakışmamıştır. Kendisine
yakıştırıyorsa devam etsin, ben yakıştıramadım.
İlla bir yüzsüzlük aranacaksa dokuz yılda 8 seçim kaybedip hâlâ
“Başardık.” diyenlere baksınlar diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri…
HACI ÖZKAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun, siz niçin söz istediniz? Yani
grup başkan vekiliniz konuştu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yetersiz mi diyor grup
başkan vekiline? Olacak şey mi?
HACI ÖZKAN (Mersin) – Sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Ama grup başkan vekilinize söz
verdim, benim…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
Mersin Vekili olarak ifade etmek durumunda. Az önceki Mersin Vekili CHP’li
arkadaş, Mersin vekilleri için bir ithamda bulundu, onu cevaplamak
istiyor.
BAŞKAN – Yerinizden, buyurun bir dakika söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Milletvekili.
Lütfen, toparlayarak konuşalım yani gündem
bir hayli ilerleyecek.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Başarır’a
soruyorum: Her iki şehidimizin cenazesinde var mıydı? Sayın
Valimiz, kaymakamlarımız, milletvekili arkadaşımla birlikte
her iki şehidimizin de cenazesinde ve taziyesinde vardık. Onunla
birlikte, İçişleri Bakanımız, Çevre ve Şehircilik
Bakanımız da daha sonradan geldiler, biz her zaman için
şehitlerimizin ve gazilerimizin yanında olduk.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün
şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize, ailelerine
başsağlığı diliyorum ve Başarır her iki
cenazede de yoktu, eğer “Vardım.” diyorsa ispat etsin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Sayın Başarır, siz de yerinizden
lütfen toparlayın, bitiriyoruz artık konuyu. Bundan sonra kimseye söz
vermeyeceğim.
Kişiselleştirmeden, artık, konuyu
toparlayalım Sayın Başarır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Kısa ve net, var mıydın, yok muydun?
3.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın,
Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Evet,
söylüyorum: Biz cuma günü saat 10.00’da haber aldık. Ertesi gün hemen
Mersin’e gittik. Toroslar’daki cenaze evinde bir tam gün kaldım. Ondan
sonra Silifke’ye -arada 200 kilometrelik bir alan var- geçtik. Ben ve
milletvekili arkadaşlarım bir tam gün orada kaldık. Çok merak
ediyorsa söyleyeyim: Ben Mersin’deki, Tarsus’taki, Adana’daki, Çukurova’daki,
Türkiye’deki her şehit cenazesine gitmişimdir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Yani bunu soruyoruz, bunu soruyoruz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Onlar
bizim şehitlerimiz, bunu söyleyeyim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Cenazede var
mıydın, yok muydun?
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İsmail sen de
yokmuşsun. İsmail, bırak milleti ya.
HACI ÖZKAN (Mersin) – Cenazede yoktun, yoktun,
hayır.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Yokmuşsun
cenazede, siyaset yapıyorsun be, ayıptır!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
bakın, herkes uygun olan çerçevede konuştu.
HACI ÖZKAN (Mersin) – Cenazede yoktu
Başkanım, taziyeye gitmiş, “cenaze” diyor burada.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sen
FETÖ’nün yanındaki resmini anlat önce!
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Evet,
vardım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – En büyük
terörist sensin!
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hadi be!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Hadi bak
onu çıkaralım.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hadi, densiz
seni!
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün,
Tunceli’de donarak şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet
dilediğine ve bu konuda her türlü soruşturmanın
yapılıp ihmali olanların yargı önüne
çıkartılması gerektiğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşundan bugüne hayatını kaybeden şehitleri saygıyla
andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Şimdi, elbette, Tunceli’de
meydana gelen olayda 2 şehidimizin donarak ölmesi, bütün ülkemizi derin
bir yasa boğdu. Ben ümit ediyor ve umut ediyorum ve bir an önce
gerçekleşmesini diliyorum, bu konuda adli, idari her türlü soruşturma
yapılıp bu konuda ihmalleri varsa derhâl yargı önüne
çıkartılmalı. Çünkü şehitlerimizin acısı tüm
Türkiye’yi dağladı. Tüm Türkiye, kamu vicdanı kanayan bir
şekilde bu konudaki soruşturmaların akıbetini
bekleyecektir.
Tekrar, şehitlerimize Allah’tan rahmet
diliyorum. Bütün şehitlerimizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan
bugüne kadar hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi de tekrar
saygı ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
kesinlikle bambaşka bir konuda, bu konuda bir katkınızı
isteyeceğim müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, şehit cenazeleri
kırsalda olduğunda bakanlar devletin olanaklarıyla o bölgeye
giderken tüm siyasi partilerin milletvekillerine de haber verilmesinin daha
doğru olacağına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii,
hoş olmayan atışmalar da oluyor “Sen o şehit cenazesinde
var mıydın, yok muydun?” diye.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Veya “Yüzsüzsünüz.” gibi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir cenazeye gidemezseniz,
taziyeye gidersiniz, bir gün taziyeye gidildiyse o cenazeye katılma
iradesi ama bir zaman ya da mekân engelinin olduğu ortadadır. Bu,
hepimiz için geçerli. Hanginiz bölgesindeki tüm şehit cenazelerine
katılabildi? Ama katılamazsak da taziye yapıyoruz, bu, bütün
vekiller için geçerli. Ama buradan pozitif bir şey çıkaracaksak,
şehit cenazeleri kırsaldaki yerlerde olduğunda sayın bakanlar
o cenazelere devletin olanaklarıyla -elbette ki kullanılacak, en
doğru yerdir, keşke başka yerlerde kullanılmasa- uçak,
helikopter ikmalleriyle gidiyorlar ve burada doğru olan, eğer buradan
bir karar çıkaracaksanız veya bir sonuç çıkaracaksak sayın
bakanlar bir ile giderken sadece iktidar partisinin milletvekillerine haber
vermesinler tüm siyasi partilerin milletvekillerine özel kalemleri özel
uçağın kalkış saatini haber verirse o uçağın
içinde sadece AK PARTİ milletvekilleri ve bakanlar değil,
yetişmek isteyen tüm siyasi partilerin milletvekilleri olur. Böylesine
suni ve haksız bir sataşma ya da buna karşı hak ettiği
üslupla cevap vereyim derken boşu boşuna sertleşmeleri de
yaşamayız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel’in önerisi son derece makul. Elbette
ortak acılarımızı ortak paylaşmasını da
bilmeliyiz değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündem
dışı üçüncü söz, Toprak Mahsulleri Ofisinin fındık
alımıyla görevlendirilmesiyle ilgili söz isteyen Ordu Milletvekilimiz
Sayın Cemal Enginyurt’a aittir.
Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, devletin Türk
devleti, milletin Türk milleti, bayrağın Türk Bayrağı,
dilin de Türkçe olduğuna, Tunceli’de donarak şehit olan askerlere
Allah’tan rahmet dilediğine ve Toprak Mahsulleri Ofisinin fındık
alımına ilişkin gündem dışı konuşması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel
yüreğimden geçen bir şeyi burada ifade etmek istiyorum: Tek devlet,
adı Türk devleti; tek millet, adı Türk milleti; tek bayrak, adı
Türk Bayrağı; tek dil, adı Türkçe. Dolayısıyla, bunun
dışında başka hiçbir şey tanımıyoruz,
dinlemiyoruz. Herkes bunu böyle bilmeli. (MHP sıralarından
alkışlar)
Tunceli’de hayatını kaybeden, 2018
yılında donarak şehit olan askerlerimize rahmet diliyorum,
mekânları cennet olsun ama bir şey beni çok incitiyor. Niye hep
fakirin çocuğu ölüyor? Niye hep fakirin çocuğu donuyor? Ölüm,
Allah’ın takdiridir. Siz hiç Kadıköy’de, Bağdat Caddesi’nde
Ferrari’yle çarpışıp ölen fakir çocuğu gördünüz mü? Siz hiç
kokain çekerken ölen fakir çocuğu gördünüz mü? Ölümün nereden geldiği,
Cenabı Allah’ın takdiridir. Sonra, Allah, şehitliği herkese
de nasip etmez. Demek ki şehitliği nasip edeceği sevdiği
güzel kulları da vardır. Lütfen, bu şehitliği de siyasete
malzeme yapmayalım, hassaten rica ediyorum. Allah mekânlarını
cennet etsin.
TMO’nun fındık alımıyla ilgili
olarak söz aldım. iki aydan bu tarafa bir mücadele veriyoruz. Toprak
Mahsulleri Ofisi, piyasaya girsin; piyasa, bir tekelci firmanın
insafına terk edildi.” diyoruz. Bu konuda sürekli gündeme getirip
tartışıyoruz. Hatta bu konuda Trabzon vekilleri Ahmet Kaya ve
Hüseyin Örs’e, yine, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’e de çok
teşekkür ediyorum, onlar da bu süreç içerisinde gerçekten ellerinden
geldiği, dillerinin döndüğünce bir mücadele verdiler ve netice
itibarıyla “TMO fındık taban fiyatları açıklayacak.”
diye Sayın Cumhurbaşkanımız açıklama yaptı.
Ben, “AK PARTİ, dünyanın en doğru
işini yapsa da ‘doğru’ demem.” diyenlerden değilim. Sayın
Cumhurbaşkanı geç de olsa doğru bir iş
yapmıştır, kendisine huzurlarınızda teşekkür
ediyorum, sağ olsun, var olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Fındığın yapısal
sorunlarıyla ilgili, üretim ve pazarlama sorunlarıyla ilgili
araştırma önergesi vermiştik, bu konuda AK PARTİ’li grup
başkan vekillerimiz de bunun araştırılması
gerektiğini söylemişlerdi. Kasım, aralık ayında bütçe
görüşülecek, artık bir araştırma önergesinin
görüşülmesi mümkün görünmüyor. İnşallah, ocak ayında
fındığımızın geleceğini kurtarmak adına
bir araştırma önergesi kabul edilirse, her sene burada gelip “TMO
fındık fiyatı açıklayacak mı, açıklamayacak
mı? Fiyat ne olacak, ne olmayacak?” deme yerine, alan bazlı destek,
ürün bazlı destek… Çünkü kafalar karışıyor. Sayın
Cumhurbaşkanımız “2 lira da destekleme veriyoruz.” dedi,
telefonlarımız o günden bu tarafa susmuyor. Aslında Sayın
Cumhurbaşkanımız alan bazlı desteği ifade etti, yani
bu zamana kadar verileni söyledi ama sanki yeni bir destekleme
verilecekmiş gibi anlaşıldı ve insanlar bu yeni
desteklemenin nasıl olacağını merak edip soruyorlar.
Dolayısıyla bu sorulara önümüzdeki dönemlerde de muhatap kalmamak
için bu araştırma önergesi verilir, fındık gibi bir millî
ürünümüz, ihracatta önemli bir payı olan, yüzde 2’ye yakın, 2 milyar
dolara yakın ihracat rakamıyla önemli bir payı olan
fındığımız inşallah değerini bulsun
istiyoruz.
Bizim derdimiz millet. Ben, burada
yaptığım bir konuşmada “Siyasi malzeme yapıyorsunuz,
bundan oy devşirmeye çalışıyorsunuz.” diyen
arkadaşlara “15 lira verin, millet size oyu versin, millet sizi seçsin,
önümüzde yerel seçim var.” demiştim ama tabii ki siz 14 lira verdiniz; bu
da gösteriyor ki 31 Martta Ordu’dan oy alamayacaksınız, durum onu
gösteriyor. (MHP sıralarından alkışlar)
Onun için, inşallah, her konuda birlik
beraberlik içerisinde olalım, her üreticimizi destekleyelim,
kayısıyı da, domatesi de, üzümü de, pancarı da,
buğdayı da. Her sahada büyük sıkıntılar var. “Ben
yaptım, oldu.” demeyelim, “Ben istedim, oldu.” demeyelim, “Ben böyle uygun
gördüm.” demeyelim çünkü ben biliyorum ki iktidar partisi milletvekilleri de
sahaya gittiklerinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın
Enginyurt.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – …en çok
bölgesindeki üreticilerin dertleriyle karşı karşıya
kalıyorlar, bu sıkıntılar size dile getiriliyor. Bu
sebeple, Türkiye'nin topyekûn sorunlarının çözümü için el birliği
yapalım, iş birliği yapalım.
Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, zaten
“Cumhur İttifakı” deyişimizdeki temel sebep, devletin ve
milletin bekası için, birliği için, geleceği için atılacak
bütün adımlarda taşın altına elimizi koymaya
hazırız mantığından harekettir. Dolayısıyla,
hâlâ aynı noktadayız.
Tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Enginyurt.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Ordu Milletvekili
Cemal Enginyurt’un yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz
önce konuşan hatibin bahsettiği mesele, üç hafta önce, yine benim
nöbetimde, iki grubun aynı gün önergesi vardı; o önergelere ret oyu
kullanıldı iktidar partisi, daha doğrusu çoğunluktaki, daha
doğrusu Mecliste en çok sandalyesi olan parti tarafından -artık
çoğunlukta da değiller- ve açıklama yaptılar “Bir hafta
sonra bu komisyonu kurarız.” denildi. Sayın grup başkan vekili
açıkladı.
Biraz önce hatip şöyle söylüyor: “Bütçe de
geldiği için artık bu komisyon kurulamaz.” Böyle bir şey yok.
Geçmişte bütçe sırasında çok sayıda araştırma
komisyonu çalışmıştır. Verilen sözün
tutulmasında, başta Ordu, Giresun olmak üzere Karadeniz’de
fındıkla ilgili sorunların çözümünü bekleyen
vatandaşlarımızın bu sorunlarına bir an önce eğilinmesinde
fayda vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Elbette doğru bir iş
yapılırsa ona “İyi yaptınız.” demeyenlerden
olmayız, diyor sayın hatip ama vatandaşın istediği bir
konuda irade belirtip hatta bu konuda kullandığı oyla önce
övünüp daha sonra o oydan cayıp başka bir tavır içinde de
olmamak lazım. Geçen hafta EYT’de yaşatılanın,
fındık üreticisine bir başka şekilde, “Önümüzde bütçe var,
görüşülemez, bütçe görüşmeleri…” Burada bütün grup başkan
vekilleri ve en tecrübelilerimizden birisi olarak siz de oturumu
yönetiyorsunuz, bir araştırma komisyonunun kurulması ve
çalışması ne Plan ve Bütçe Komisyonuna ne Meclisteki bütçe
çalışmalarına engel değildir, hatta tam
zamanıdır. Devletin alan sağ eli ile veren sol elinin dengesinin
tartışıldığı yerde fındık üreticisine
hakkını vermenin yanı başındaki komisyon salonunda
konuşulması kadar anlamlı bir mesele olamaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Akçay’ın mikrofonunu açalım
lütfen.
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Özel’in bahsettiği ve Sayın
Enginyurt’un konuşmasına atfen söylediği husus şu:
Bilindiği üzere Meclisin geleneksel teamülleri bakımından
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri
sırasında bütçe dışında başka bir gündem
görüşülmüyor yani genellikle bütün parti grupları tarafından böyle
gelmiş. Bir mani var mı? Yok. Ve hepimiz de biliyoruz ki Genel
Kurulda bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasının kabul
edilmesi bugüne kadar hep bütün parti gruplarının ortak
mutabakatıyla olmuştur. Geçmiş dönemlerde kurulan komisyonlar da
büyük ölçüde bu şekildedir. Bunun dışında aykırı
bir durumu hatırlamıyorum.
Öncelikle, yine bu fındık konusunda da
görüşmelerimizi yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Genel Kurulda önergeler
verildi. Bu yaşanan süreçleri hepimiz de biliyoruz. Tabii, biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak da önergemizi vermiştik. Bundan sonraki süreçte de
öyle ümit ediyorum ki bu araştırma komisyonunun kurulması,
önümüzdeki süreçlerde gerçekleşir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Tabii, elbette,
halkımızın çıkarları doğrultusunda bütün siyasi
parti gruplarının müştereken hareket etmeleri, en doğru
yoldur. Bu konuda gruplar arasında da çalışmaların devam
etmesini ben de arzu ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gök’ün, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün
11’inci yıl dönümünde saygıyla andığına, Türk
Tabipleri Birliği ve EMEKLİ-SEN’in Meclis
Başkanlığına yaptığı ziyarete ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
yerlerinden milletvekillerimize söz vermeden önce birkaç hususu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Birincisi, bugün Sosyaldemokrat Halkçı Parti
eski genel başkanlarından Sayın Erdal İnönü’nün ölümünün
11’inci yıl dönümü. Sayın Erdal İnönü, siyasete getirdiği
zarafet, saygınlık, nezaket, hoşgörü ve mizah duygularıyla
Türk siyasetinde mümtaz bir kişilik olarak yer aldı. Kendisi
aynı zamanda çok önemli bir fizik profesörü olarak da dünya çapında
tanınan bir şahsiyetti. Sayın Erdal İnönü’yü ölümünün
11’inci yılında saygı ve minnetle bir kez daha
andığımı ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu, daha doğrusu, iki konu
var. Sayın Meclis Başkanımızın Ankara
dışında ve yurt dışında olduğu
sıralarda Türk Tabipleri Birliği ve EMEKLİ-SEN sendikası
ziyaretimize geldi, Meclis Başkanlığımızı
ziyarete geldi. Onları ben kabul ettim. Türk Tabipleri Birliğinin tüm
Türkiye’deki tabip odaları başkanlarıyla beraber
yaptığı ziyarette -yarın, görüyorum, Komisyonda
görüşülecek- sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin
önlenmesi konusunda çok yoğun talepleri vardı. Bu konudaki talepleri
zaten basından da takip ettiniz, yarın da Komisyonda
görüşüleceğini biliyorum ama bu ziyareti sizlerle paylaşmak
istedim. Sayın Meclis Başkanı bulunmadığı için bu
görüşmeyi benimle gerçekleştirdiler.
Yine, aynı zamanda, EMEKLİ-SEN
sendikası topladıkları 20 bin imzayı yine bana teslim
ettiler. Ben de Meclis Başkanlığımıza sundum bu
imzaları. EMEKLİ-SEN sendikası da emeklilerin sorunlarının
çözümü konusunda Meclisimizin kendilerine daha yakın bir ilgi göstermesini
bekliyor. Bunları da huzurlarınızda ifade ediyorum; sayın
milletvekillerimizin, sayın gruplarımızın bilgilerine ben
de sunuyorum değerli arkadaşlarım.
Şimdi, sisteme giren
arkadaşlarımıza, milletvekillerimize söz vereceğim.
Sayın Aydın…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 29 Ekim
cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl dönümünü
kutladığına, kanser hastalarının umudu olan
ilacın SGK ödemesi kapsamına alınarak mağduriyetin bir an
önce önlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Cumhuriyetimizin 95’inci yıl dönümünü kutluyor,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bir kez daha
şükranlarımı sunuyorum.
Bağışıklık sisteminin
kanserle savaşmasında yardımcı işlev gördüğü için
kanser hastalarının umudu olan ilacın SGK ödemesi
kapsamında yer almaması hastaları mağdur ediyor. Bir kutusu
10.344 TL olan ilacı kullanan kanser hastalarının bir yılda
ilaca ulaşım için ödemesi gereken tutar 362 bin TL. Kanser
hastası yakınları, tümörlerin tedavisinde kullanılan ve
muadili bulunmayan, yıllık masrafı 362 bin lira olan “Keytruda”
ilacının SGK ödeme kapsamına alınması için imza
kampanyası başlattı. SGK’nin bu konuyu gündeme
almasını ve hastaların mağduriyetinin bir an önce
önlenmesini talep ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Taşkın…
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın,
29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na ve 11 Haziran Türk
Kızılayını 150’nci kuruluş yıl dönümünde
başarılı çalışmalarından dolayı tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bilindiği gibi, 29 Ekim-4 Kasım tarihleri,
Kızılay Haftası olarak kutlanmaktadır. Kızılay,
yardım ve hizmetleri karşılıksız, kamu yararına
çalışan, millî bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşumuzdur.
Kurulduğu 1868 yılından bu yana toplumsal
dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine
katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık
yardımı ulaştırmak gibi çalışmalar
yapmaktadır.
Kızılayın hayati öneme sahip
faaliyetlerinin başında kan hizmetleri gelmektedir. Ülkemizin
ihtiyacı olan kan, gönüllü ve sürekli bağışçılardan
Kızılay vasıtasıyla karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Afet zamanlarında milletinin yanına ilk
koşan Kızılay, sadece ülkemizde değil, yurt
dışında da afetlere müdahale çalışmaları
yürütmüş, son on yılda 78 ülkeye yardıma gitmiştir.
Bu vesileyle, 150’nci kuruluş yılında
başarılı çalışmaları dolayısıyla tüm
Kızılayı ayrıca tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gürer…
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçi ve
besicilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemelerin bir an önce
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarı, çiftçi ve besicilere gereken
desteği vermemektedir. Çiftçi ve besicilerin artan girdi fiyatlarıyla
borçları artmakta, resmî 7.531 olan icra takibindeki çiftçi
sayısı da katlanmış durumdadır. Bu arada çiftçilerin
TEDAŞ özelleştirmesi öncesindeki tarımsal sulama amaçlı
enerji borçları artarak büyümektedir. Tarımın sürebilmesi için
çiftçilerin TEDAŞ özelleştirme öncesi borçlarının faizleri
bir an önce silinmelidir. Örneğin 15 bin lira olan çiftçi borcu 75 bin
liraya çıkmış durumdadır. Çiftçiler bu nedenle oldukça
mağdurdur. Çiftçilerin kamu borçlarının faizlerinin silinmesi de
ihtiyaç hâline gelmiştir. Çiftçi ve besicilerin mağduriyetlerini
giderecek düzenlemeler bir an önce sağlanmalı ve onların
sorunlarına iktidar ciddi anlamda eğilmelidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu yerine
Sayın Kılıç.
10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıç’ın, 31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta Millî
Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü İmam’ı ve Yavi
katliamında şehit olanları rahmetle andığına, 1-4
Kasım tarihleri arasında yapılacak olan 4. Kahramanmaraş
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na herkesi davet
ettiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Millî Mücadelemizin ilk kurşununun 31 Ekim 1919
tarihinde Kahramanmaraş’ta, Uzunoluk semtinde,
kadınlarımızın hicabına uzanan namert elleri
kırmak amacıyla Sütçü İmam tarafından
atıldığı tarihî Uzunoluk olayının yıl
dönümünü idrak ediyoruz. Sütçü İmam’ı ve tüm Millî Mücadele
kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Ayrıca, Yavi katliamında şehit
olanları rahmetle, katliamcıları da lanetle anıyorum.
Biz de kahraman ecdadımıza layık
olmak için Kahramanmaş’ımızı maddeten ve manen
geliştirip kalkındırma ve bayındır kılma
çabalarımızı el birliğiyle sürdürüyoruz. Bugünlerde ilimizde
büyük katılım ve beğeni toplayan Uluslararası 5. Kitap ve
Kültür Fuarı, İtalya’dan Hindistan’a yurt dışı ve yurt
içi katılımlar alan Tekstil Makineleri Fuarı, Jeotermal
Kaynaklı Belediyeler Birliği toplantısından sonra, 4.
Kahramanmaraş Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı da
1-4 Kasım tarihleri arasında KAFUM Fuar Merkezinde
yapılacaktır.
Herkesi bu fuara davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
İnşallah geliriz, tabii.
Sayın Arslan…
11.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın,
“İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır,
karşı çıkmak harpten kaçmak manasında haramdır.” diyen
Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın
ifadelerini nasıl karşıladıklarını, rektör
hakkında ne tür işlem yapmayı düşündüklerini,
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde ve
Cumhurbaşkanının maaşındaki artışın
sebebinin ne olduğunu Cumhurbaşkanı
Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Cumhurbaşkanı
Yardımcısına soruyorum:
1) Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor
Ramazan Taşaltın bir TV programında “İslami olarak
Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır; karşı
çıkmak, harpten kaçmak manasında haramdır.” demiştir. Bilim
yuvasının başında olan bir rektörünün bu akıl, bilim
ve inanç dışı açıklamasını nasıl
karşılıyorsunuz?
2) Bilimin ve aklın dışında
açıklama yapan bu rektör hakkında, başta görevden almak üzere,
ne tür işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
3) Cumhurbaşkanlığının 2018
bütçesi 845 milyon Türk lirasıyken bunu 3 mislinden fazla artırarak 2
milyar 818 milyona çıkarılmasının sebebi nedir? Aşırı
fiyat artışları ve enflasyon karşısında eriyen
ücretlere yapılacak 2019 zammı, “yüzde 4 + yüzde 5” olmak üzere,
yüzde 9 olarak yapılırken her türlü masrafları devlet
tarafından karşılanan Cumhurbaşkanının
maaşının yüzde 26 oranında artışının
sebebi nedir?
BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…
12.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun,
Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde bir saldırı
yaşandığına, bu konuda parti liderlerini, milletvekillerini
ve yetkilileri sorumluluğa davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biraz önce Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünde bir
olay yaşanmıştır, daha doğrusu bir saldırı
yaşanmıştır. Partimiz aday adayı Muzaffer Çiftçi,
Ankara Üniversitesinde yüksek lisans yapmaktadır. Biraz önce bir grup
tarafından “HDP’li, sen misin?” denilerek saldırıya
uğramıştır; kaşı patlamış ve gözünde
sıkıntılar oluşmuştur. Şu an Cebeci Karakoluna
götürülmüştür. Saldırganlar değil, saldırıya
uğrayan partilimiz karakola götürülmüştür.
Buradan bütün parti liderlerini, yetkililerini,
milletvekillerini, Ankara Valisini, İçişleri Bakanını,
hepsini sorumluluğa davet ediyoruz. Partimize yönelik dil ve üslup
farklı olduğu sürece birileri de sokakta kendilerine vazife
edinmektedir. Partimiz, Türkiye'nin 3’üncü büyük partisidir. Herkes diline,
üslubuna dikkat etmelidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
13.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 31 Ekim SHP
eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl
dönümünde saygıyla andığına, TÜİK verilerine, maliye ve
para politikasındaki öngörüsüzlük tablosunun kaynağının
ülkeyi demokrasiden uzaklaştıran mevcut iktidar olduğuna
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Siyasi yaşamımıza değer ve
nezaket katan duayen siyaset ve bilim insanı Genel
Başkanımız Sayın Erdal İnönü’yü ben de saygı ve
özlemle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TÜİK’in bugün açıkladığı Ocak 2018’de
105, geçtiğimiz eylül ayında 71 olan Ekonomik Güven Endeksi, Ekim
2018’de yüzde 67,5’e kadar gerilemiş durumdadır. Bugün ayrıca
Merkez Bankası Başkanı Sayın Çetinkaya yıl sonu
enflasyon tahminlerini yüzde 13,4’ten yüzde 23,5’e kadar yükseltmiştir.
Oysa Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak, Plan ve Bütçe Komisyonu
bütçe sunuş değerlendirmesinde giderek güven kaybeden ekonomi ve
yoksullaşan halkımızın beklenti, sorun ve
gerçekliğinden uzak bir tablo çizmişti. 2019 yılında büyüme
oranlarının düşmesi, işsizliğin artacak olması,
enflasyon hedeflerinin tutmaması, işte bu güvensizlik, maliye ve para
politikasındaki öngörüsüzlük tablosunun kaynağı dış
tehditler değil, ülkeyi demokrasiden, denge denetiminden, hukuk
devletinden uzaklaştıran mevcut iktidardır.
BAŞKAN – Sayın Barut...
14.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Sağlık ve
Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının taleplerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan,
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve
doktorlarımızın taleplerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda
çalışanların tamamının yıpranma payı hakkına
dâhil edilmesini, geçmiş çalışma yıllarını
kapsamasını, fiilî çalışma süresi şartının
kaldırılmasını ve kamu emekçilerinde en düşük ek
göstergenin 3600 olmasını, ayrıca sağlık ve sosyal
hizmet emekçilerinin emekli maaşlarına sabit ek ödemelerinin eklenmesini;
ekmeğe, kiraya, ulaşıma, elektriğe, suya, akaryakıta
yapılan zamların geri alınmasını, primini dolduran
emekçilerin emekli olmasını, her iş yerinde 0-6 yaş
kreş açılmasını ve yapılan zamların geri
alınmasını, sağlıkta şiddetin son
bulmasını, şiddet uygulayanın cezasının
ertelenmemesini, tekrarında yüzde 50 artırılmasını,
SGK’den hizmet alınmasını ve TBMM’den sağlıkta
şiddet yasasının bir an önce yasalaşmasını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arık...
15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, ülkede
birçok firmanın konkordato ilan ettiğine, 17 yaşındaki
diyabet hastası Dilara’nın parasızlık yüzünden kontrole
gidemediği için hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizde ve ilim Kayseri’de firmalar bir bir
konkordato ilan ediyor. Bunlardan biri de 15 ilde yaklaşık 300
mağazası olan Makro Market. Bu market önce ismini
değiştirerek “Taze Market” ismini aldı, sonra da çalışanların
hakkını, alın terini vermeden işlerine son verdi. Bugün
binlerce işçi mağdur.
Evet, bugün Türkiye’de bir kriz var ve bu krizin
bedelini krizi çıkartanlar değil, yoksul halkım ödüyor. Yani
yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, fakirin sırtından
doyan doyana; saray ve beslemelerinin ise keyfi yerinde.
Öte yandan, 17 yaşındaki diyabet
hastası Dilara, parasızlık yüzünden kontrole gidemediği
için hayatını kaybediyor. Sarayın bahçesindeki hurma
ağaçları ısıtılırken dağda kahraman
askerlerimiz donarak şehit oluyor. Bu çürümüş, kokuşmuş
düzen, elbet bir gün senin de çarkın kırılır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Özkan...
16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 29 Ekim-4
Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Kızılay, din, dil, soy ayrımı
yapmadan savaş ve doğal afetler sonrasında bütün insani
ihtiyaçları karşılamaya çalışan, çıkar
gözetmeksizin her şartta tüm insanlığın yardımına
koşan dünyadaki en köklü ve güçlü yardımlaşma
teşkilatlarımızdan biridir. İnsani değerlerin
güçlenmesinde, toplumlar arası barış ve dostluk köprülerinin
kurulmasında önemli katkıları bulunan Kızılay,
milletimizden aldığı güç ve destekle gerek ülkemizde gerek
dünyada yardımlaşma, dayanışma, dostluk ve iş
birliğini destekleyen tavrıyla milletimizin gurur kaynağı olmaktadır.
Türk Kızılayının, bugüne kadar
olduğu gibi, bundan sonra da ülkemizin büyüklüğüne
yakışır hizmetleri hayırsever
vatandaşlarımızın da katkılarıyla
sürdüreceğine yürekten inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Kızılay
Haftası’nı kutluyor, Kızılay camiasına,
çalışanlarına da başarılar diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Akar…
17.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Türkiye’nin
vergi rekortmeni ve sanayinin lokomotifi olan Kocaeli’nin AKP döneminde
sahipsiz bir kent olduğuna, 2016’da temeli atılan
Kandıra-İzmit duble yolunun bitirilip bitirilmeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türkiye'nin vergi rekortmeni ve sanayinin lokomotifi
olan Kocaeli, AKP döneminde maalesef sahipsiz bir kent olmuştur. Sürekli
“Yaptık, ettik.” diyenler, Kocaeli’de hayalden ve günü kurtarmak için
attıkları temellerden başka ne yaptılar dersiniz;
bakıyoruz, Çayırova’yı çamur ova, Dilovası’nı kanser
ovası ve Kandıra yolunu da ölüm yolu yaptılar. Neden ölüm yolu
diyorum? Gün geçmiyor ki kaza olmasın, canlar yanmasın. Bunu burada
sık sık dile getirdim. Sonunda bizim temelden sorumlu eski
Bakanımız Fikri Işık, Kasım 2016’da Kandıra-İzmit
duble yolunun temelini attı ve 2018 yılında hizmete açılacağını
ifade etti. Ulaştırma Bakanlığına bizim yol ne oldu
diye sordum, vermiş oldukları cevapta 2021 yılında
bitirileceğini belirttiler.
Şimdi buradan bir kez daha seslenmek istiyorum:
Geçen iki yıla rağmen neden bu yolda hiçbir çalışma
yapılmıyor? Neden vatandaşa “İki yılda
bitireceğiz.” dediniz? Yaşanan kazalardan ve kaybolan hayatlardan
dolayı vicdanınız hiç sızlamıyor mu? Sözünüzü tutup bu
yolu bitirecek misiniz, yoksa kazaları seyredip canların
yitirilmesine seyirci mi kalacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaşar yerine
Sayın Destici…
18.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, Tunceli’de
şehit olan askerlere rahmet dilediğine, Yavi katliamını bir
kez daha lanetlediğine, Büyük Birlik Partisi olarak özel güvenlik
görevlileriyle ilgili kanun teklifini Meclise sunduklarına ve 29 Ekim-4
Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Tunceli
şehitlerimizi rahmetle anıyorum, Yavi katliamını bir kez
daha lanetliyorum.
Biz, bugün, Büyük Birlik Partisi olarak özel
güvenlik görevlileriyle ilgili bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifimize
göre, birincisi özel güvenlik görevlilerinin taltif edilmeleri, ikincisi
özellikle terör bölgesinde görev yapan özel güvenlik görevlilerimizin de
tazminat, şehitlik ve gazilik haklarından yararlanması, üçüncüsü
fiilî hizmet süresi zammından faydalanmaları, dördüncüsü ve en
önemlisi de 696 sayılı KHK’yle kendi iş kollarında
değil de çalıştıkları kurumların iş
kollarına bağlanacakları 2020 yılından itibaren…
Hâlbuki özel bir kanunları olduğu için özel güvenlik iş kolunda
kalmaları hakkında kanun teklifi verdik. Sayın Meclisimizle
paylaşıyor, halkımızla paylaşıyor, desteklerinizi
bekliyoruz.
Kızılay Haftası’nı da
kutluyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN – Sayın Kaya…
19.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın,
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olaylarının yaşanmaması gerektiğine ve bu konuda
gerekli düzenlemelerin yapılacağına ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet olaylarıyla ilgili söz almış
bulunmaktayım. Amaçları sadece insan sağlığına
hizmet etmek olan, hangi kademede olursa olsun hiçbir sağlık
çalışanına şiddet kabul edilemez. Sağlık
çalışanlarımıza yönelik gerçekleşen her türlü
şiddet olayını kınıyorum. Sözlü şiddeti bile
kabul etmezken fiziki saldırıyı kabul etmemiz asla mümkün
değildir. Şiddet ne medeniyetimiz ne de ahlaki değerlerimizle
bağdaşmaktadır.
Sağlık çalışanlarımıza
teşekkürü bir borç biliyor, tüm hemşehrilerimizden ve
vatandaşlarımızdan kendilerine hizmet için çalışan
hekimlere ve sağlık çalışanlarına vefa göstermelerini,
onların fedakârlıklarını görmelerini ve işlerini
kolaylaştırmalarını diliyorum. İnsan sevgisinin,
merhametin ve hoşgörünün hâkim olması gereken böyle bir sahada bu tür
olayların hiçbir zaman yaşanmamasını yürekten temenni
ederek, sağlık çalışanlarımıza şiddeti
önlemeye yönelik gerekli düzenlemelerin de önümüzdeki günlerde
yapılacağını bildirerek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Erel…
20.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, çiftçilerin
yaşadığı mağduriyete, tarım kredi
kooperatiflerinden alınan kredilerin bir kez daha
yapılandırılmasını özellikle Sultanhanı ve
Eşmekaya halkı adına talep ettiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın
Başkanım, Aksaray genelde geçimini tarım ve
hayvancılıktan sağlamaktadır. Ancak son dört
yıldır özellikle tarımda arpanın, buğdayın,
mısırın, pancarın fiyatında büyük bir artış
olmamıştır. Fiyatlarda, üreticinin ürettiği mahsullerde
artış olmamasına rağmen, girdilerde yaklaşık
yüzde 100’e varan artışlar meydana gelmiştir. Özellikle
Sultanhanı ve Eşmekaya’da tarım kredi kooperatiflerinden kredi
kullanıp kullandıkları kredi
karşılığında da taşınmazlarını
ipotek olarak gösteren çiftçilerimiz, tarımdan elde ettikleri üründen
yeterli derecede gelir elde edemedikleri için bu borçlarını
ödeyememişlerdir, ipotek vermiş oldukları taşınmazlar
satış aşamasına gelmiştir.
Biz çiftçinin tek geçim kaynağı olan
toprağının elinden alınmaması adına, tarım
kredi kooperatiflerinden alınan kredilerin tekrar, bir kez daha
yapılandırılmasını, özellikle Sultanhanı ve
Eşmekaya halkı adına borçların yeniden
yapılandırılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aycan...
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın,
elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yüzde 20 indirim
yapılmasını vatandaşlar adına Maliye Bakanından
talep ettiğine, Afşin Elbistan Linyit İşletmelerinde göçük
altında kalarak hayatını kaybeden Mustafa Arslan’a rahmet
dilediğine ve bu konuda tedbir alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, çağrım Maliye Bakanınadır: Maliye Bakanı
tüm firmalardan ürünlerinde en az yüzde 10 indirim istiyor. Bu, yerindedir.
Kurdaki düşüşleri dikkate aldığımızda kur
artışı bahanesiyle yapılan zamlarda hatta yüzde 20 indirim
olmalıdır. Biz de vatandaş adına Maliye Bakanından
elektrik ve doğal gaz ücretlerinde yüzde 20 indirim istiyoruz. Elektrik ve
doğal gaz ücretlerinde indirim olduğunda tüm ürünlerin
fiyatlarında yüzde 20 düşüş olacaktır.
Kahramanmaraş’ta ve tüm Türkiye’de vatandaş, elektrik, doğal gaz
ve abonelik ücretlerinden şikâyetçidir, ödeyememektedir ve indirim
beklemektedir.
Bir diğer konu da şu: Afşin-Elbistan
Kömür İşletmeleri bugün bir canı daha almıştır.
Mustafa Arslan kardeşimize rahmet diliyorum. 10 maden işçisi hâlâ
toprak altındayken Afşin-Elbistan Kömür İşletmeleri bir
vatandaşımızın daha canına kıymıştır.
Bunun için tedbir istiyorum, duyarlılık istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Filiz…
22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in,
Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla kırsalındaki
operasyonda donarak şehit olan Jandarma Özel Harekât timindeki uzman
çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen’e Allah’tan rahmet
dilediğine, ilgililerin bu olayda Hazreti Ömer sorumluluğunda
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla
kırsalında operasyona çıkan Jandarma Özel Harekât timindeki
uzman çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen’in donarak şehit
oldukları görülmüştür. Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun.
Olaydan duyduğumuz üzüntümüz sonsuzdur ancak
üzüntümüz kadar kaygılarımız da vardır. Teknolojinin bu
kadar ileri olduğu bu dönemde hava tahminlerinin tam doğrulukla
tespit edilebilmesine rağmen 22-26 Ekim tarihleri arası için hava
durumu nasıl tespit edilemez, bunu anlamak mümkün değildir.
İlgililerin bunu mutlaka araştırması, açıklaması
ve “Fırat’ın kenarında bir oğlak kaybolsa yahut bir kurt
bir koyunu kapsa korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı
Ömer’den sorulur.” diyen Hazreti Ömer sorumluluğunda olmaları
gerektiğini de vurgulayarak Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…
23.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun,
Diyarbakır Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının
kapısına asılan “Vekâletleri olsa bile Kurula girişi Kurul
Başkanlığı tarafından yasaklanmıştır.”
yazısını kınadığına ve sorumlular
hakkında soruşturma açılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) –
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bilhassa iktidar partisi saflarına sunuyorum
şu skandal belgeyi. Diyarbakır Vergi Denetim Kurulu
Başkanlığının kapısına
asılmıştır. Aynı kurumdan KHK’yle ihraç edilen vergi
müfettişlerinin kurumun kapısından içeri girmesi bile
yasaklanmış şu belgeye göre. İnanılmaz bir belge.
Açıkça okuyorum size: “Vekâletleri olsa bile kurula girişi kurul
başkanlığı tarafından yasaklanmıştır.”
deniliyor.
Değerli arkadaşlar, bu ve benzeri
uygulamalar Nazi döneminde yapılıyordu, “Yahudiler ve köpekler
buradan içeri giremez.” deniyordu. Oluşturduğunuz OHAL ve KHK rejimi
işte böyle hukuk dışı, insanlık dışı
yazıların kurumların camlarına asılmasını
getiren bir sistemi oluşturdu. Şiddetle kınıyorum.
Sorumlular hakkında soruşturma açılmasını ve bu denli
keyfîliğe engel olunmasını istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Tutdere…
24.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin,
duble yollarla övünen Hükûmetin Gerger kara yolunu bugüne kadar tamamlayamadığına,
bu konuda herhangi bir çalışmanın olup
olmadığını Adıyaman halkı adına
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Adıyaman ilimize bağlı Gerger
ilçemizi ilimize ve çevresine bağlayan kara yolları yıllar
öncesine ait teknik ve çalışmalarla tamamlanmış
olduğundan bugünümüzün taleplerine ve ihtiyaçlarına cevap
verememektedir. Yolun mevcut durumu ilçe halkı ve oraya gitmek isteyenler
için bir kâbus hâline dönmüştür. Duble yollarla övünen Hükûmet, Gerger
kara yolunu bugüne kadar tamamlayamamıştır.
Adıyaman halkı ve Gerger halkı
adına Karayolları Genel Müdürlüğüne ve Ulaştırma
Bakanlığına sormak istiyorum: Gerger kara yoluna ilişkin
herhangi bir çalışma mevcut mudur? Gerger halkının uzun
süredir beklediği bu yol sorunu ne zaman çözülecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Gültekin…
25.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, 29 Ekim-4
Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına
ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ne zaman ihtiyaç olsa yardıma ilk koşan
Kızılay, yüz elli yıldır sınırlarını
aşarak dünyanın sayılı iyilik hareketlerinden biri oldu.
Dil, din, ırk ayrımı gözetmeden çalışmalarını
sürdüren Türk Kızılayı dünyanın farklı bölgelerinde
milyonlarca insana yardım eli uzattı. Her geçen gün insani
yardım alanında yürüttüğü yardım
çalışmalarıyla kapasitesini artıran Türk
Kızılayı insani yardım çalışmalarında
küresel bir aktör hâline gelmiştir. Türk Kızılayı son on
yılda 78 farklı ülkede doğa ve insan kaynaklı afetlere
müdahale etmiş, ihtiyaç sahiplerinin barınma ve beslenme gibi temel
ihtiyaçlarını karşılamıştır. Türk
Kızılayı Filistin, Sudan, Endonezya, Kırgızistan,
Kosova, Somali, Pakistan gibi ülkelerde insani yardım faaliyetlerinin
yanı sıra kalıcı refaha yönelik pek çok
başarılı çalışmalara imza atmıştır.
Kızılay Haftamız kutlu olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Son olarak Sayın Bankoğlu…
26.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun,
Cumhurbaşkanının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
dolayısıyla yayınlanan kutlama mesajında yapılan
hatayı kınadığına ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemiz çapında düzenlenen 29 Ekim kutlama
törenlerinde Sayın Cumhurbaşkanının kutlama mesajı
yayınlanmıştır ve okunmuştur. Ancak okunan
mesajların sonunda “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye
Cumhurbaşkanı” ifadesi yer almıştır. Ben Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yüce Meclisimizin huzurunda
hatırlatmak istiyorum, kendisi Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanıdır. Cumhuriyetimizin kuruluş günü olan 29
Ekim kutlama mesajında bu şekilde bir hata yapılmış
olmasını da şiddetle kınıyor, Cumhurbaşkanlığı
makamına hatırlatıyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, sisteme
giren arkadaşlarımıza söz verme işlemleri tamamlandı.
Şimdi grup başkan vekillerimize söz
vereceğim.
Sayın Türkkan…
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 31 Ekim
bilim ve siyaset adamı Erdal İnönü’ye ölümünün 11’inci yıl
dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine, Harran Üniversitesi Rektörü
Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın Cumhurbaşkanına
itaat etmenin farz değil farzıayn olduğuna, karşı
çıkmanın ise haram olduğuna ilişkin sözlerini
kınadığına, fikri hür, vicdanı hür nesiller
yetiştirmesi mümkün gözükmeyen bu rektörün ivedilikle görevden
alınmasının şart olduğuna, 31 Ekim Dünya Tasarruf
Günü’ne ve Türkiye’nin plastik çöp ithal eden bir ülke konumuna geldiğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
bugün, bilim ve siyaset adamı olan, siyasette de naifliği ve
hoşgörüsüyle hoş bir seda bırakan Sayın Profesör Erdal
İnönü’nün ölüm yıl dönümü. Merhuma Allah’tan rahmet diliyorum, ailesi
ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.
Bugün hayli gündemde ama bir de ben hatırlatmak
istiyorum; Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan
Taşaltın. Hayatında bu kadar meşhur
olacağını bilseydi bu Sayın Rektör aklına bile
getirmezdi. Akit Televizyonunda bir programa katılıyor, Sayın
Erdoğan’a itaatin farz değil farzıayn olduğunu iddia
ediyor, karşı çıkmanın ise haram olduğunu söylüyor.
İlim, bilim ve kültür adamı sıfatıyla özgür düşüncenin
temsilcisi olması gereken bir rektörün sınır
tanımaksızın yaptığı bu gaf içeren ifadeleri
esefle kınıyorum. Farz da, helal de, haram da yüce
kitabımız Kur’an-ı Kerim’de belirlenmişken sözde rektörün
kendince farz ve haram uydurması gaflet değilse şüphesiz
şifa bulmaz bir cehalettir; bu, şirk koşmakla da eş
değerdir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller
yetiştirmesi mümkün gözükmeyen bu rektörün ivedilikle görevden
alınması şarttır. Bu rektör en büyük kötülüğü de
Sayın Cumhurbaşkanına yapmıştır aslında.
Sayın Cumhurbaşkanının bu konuyu bir defa daha gözden
geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bugün 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü. Yani Türkiye'nin
en çok tasarruf etmesi gereken, bir ekonomik savaştan geçtiğimiz
ifade edilen günün kutlaması bugün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ama biz bugüne girerken
Sayın Cumhurbaşkanımız kendi kendine yaptığı
zamla, aslında bizim tasarruf etmeyen bir toplum olduğumuzu ifade
etti. Bundan sonra hiçbirimizi, hiçbir kamu görevlisini, hiçbir
vatandaşı da tasarrufa davet etmesin, hiç kimse bu daveti ciddiye
almayacaktır.
Son olarak bir şey ifade etmek istiyorum. Biz
dünyanın kendi kendini doyuran yedi ülkesinden biri hâline gelmişken
nohut ithal ettik, mercimek ithal ettik, et ithal ettik, saman ithal ettik,
derken en sonunda ne ithal ettik biliyor musunuz? Çöp ithal ettik, çöp!
Türkiye, çöp ithal eden bir ülke. 27 bin ton çöp ithal etti Türkiye bu
yılın ilk üç ayında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani demem o ki Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti Türkiye’yi her şeye muhtaç ettiği gibi sonunda çöpe
bile muhtaç etti. Çöplerin iktidarı olarak akıllarda kalacak.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkkan.
Sayın Akçay…
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dolar kurunun
artışıyla birlikte yapılan zamlarda henüz bir iyileşme
görülmediğine, 27 Ekim Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında
yayınlanan ortak bildiride Suriye’nin terör örgütlerinden
arındırılması iradesine yapılan vurgunun önemli
olduğuna, Türkiye’nin huzur ve güvenliği için Suriye’nin terör
örgütlerinden temizlenmesi gerektiğine, 31 Ekim SHP eski Genel
Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ekonomide yaşanan sıkıntıda,
ülkemize yönelik sistematik ekonomik saldırıda sular durulmaya
başlarken bazı gelişmelerden duyduğumuz
rahatsızlığı da dile getirmek istiyorum.
Dolar kurunun 7,2 liraya kadar yükseldiği
günlerde bazı işletmeler fahiş olarak nitelendirilecek zamlar
yapmıştı. Bugün dolar kuru 5,5 seviyelerindedir yani
yaklaşık yüzde 23’lük düşüş
yaşanmıştır. Ancak yapılan zamlarda henüz bir
iyileşme görülmemektedir. Sadece “enflasyonla mücadele” adı
altında yüzde 10’luk indirimlerle yetinilmektedir, âdeta göz
boyanmaktadır. Üstelik burada da vatandaşlarımızın
günlük kullanımlarındaki ürünlere indirimler
yansıtılmamaktadır. Ülkemizin içerisinden geçtiği bu hassas
ekonomik süreçte kimse fırsatçılık yapmasın. Biz, ekonomiyi
bütün olarak değerlendirip ayağa kaldırmak tüm kesimlerin görevi
ve sorumluluğudur diye düşünüyoruz.
Geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ev sahipliğinde
Rusya, Almanya ve Fransa Devlet Başkanlarının
katılımıyla Suriye toplantısı düzenlendi ve önemli
kararlar da kamuoyuna yansıdı. Zirve sonrasındaki ortak
bildiriyle Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması
iradesine yapılan vurgu fevkalade önemlidir. Dörtlü Suriye Zirvesi,
Türkiye’nin Suriye’nin geleceğinde belirleyici iradelerden birisi
olacağını göstermesi bakımından da önemlidir.
Fırat Kalkanı Harekâtı’yla başlayan ve ardından Astana
süreci, Afrin Harekâtı, İdlib’e asker gönderme ve Soçi
mutabakatıyla devam eden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – …Türkiye’nin Suriye
politikasının doğruluğu ve yerindeliği bir kez daha
güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Zirve sonuç
bildirgesinin Suriye’nin geleceğinin şekillenmesine katkı
sunması gerektiğine inanıyoruz. Bu istikamette beklentimiz,
Suriye’nin kuzeyinden başlayarak tüm terör örgütlerinin temizlenmesi ve
istikrarın tesis edilmesidir. Bilinmelidir ki Türkiye’nin huzur ve
güvenliği Suriye’nin terör örgütlerinden temizlenmesiyle yakından
ilgilidir.
Sayın Başkan, bugün eski Başbakan
Yardımcısı ve Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel
Başkanı, devlet ve bilim insanı Profesör Doktor Erdal
İnönü’nün vefatının 11’inci yıl dönümü. Erdal İnönü,
ülkemizin kurtuluşu ve kuruluşunda önemli mücadeleler vermiş bir
babanın evladı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – …ve bir siyaset adamı
olmanın yanı sıra 2004 yılında ve çeşitli
tarihlerde fizik alanında aldığı uluslararası önemli,
saygın ödüller nedeniyle de tanıdığımız ve
Türkiye'nin adını dünyaya duyurmuş saygın bir bilim
adamıdır. Uluslararası bilim dünyasındaki yerinin
yanında mütevazı kişiliğiyle milletimizin takdirini kazanmış
Erdal İnönü’yü rahmetle anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Kurtulan…
29.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir gece
yarısı o dönemin eş başkanlarının ve
milletvekillerinin gözaltına alınıp tutuklandıkları
operasyonun Türkiye siyasi tarihine “4 Kasım siyasi darbesi” olarak
geçtiğine, 53 belediye eş başkanının cezaevlerinde
bulunduğuna, AKP’nin yerel seçim öncesi muhalefeti tasfiye
operasyonlarını hızlandırdığına ama ne
yapılırsa yapılsın mevcut iktidarın HDP’nin
başarısını görmekten kendisini kurtaramayacağına
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
İki yıl önce halkımızın
iradesi ve Anayasa hiçe sayılarak dokunulmazlık düzenlemesi
diğer partilerin desteğiyle Meclisten geçti. Erdoğan’ın
“Bedelini ödeyecekler.” diyerek partimizi hedef göstermesi sonrası bir
gece yarısı operasyonuyla o dönemki eş
başkanlarımız ve milletvekillerimiz gözaltına
alınıp tutuklandılar. Bu operasyon Türkiye siyasi tarihine “4
Kasım siyasi darbesi” olarak geçmiştir. Gözaltıların
aynı saatlerde farklı illerdeki cumhuriyet
savcılıklarının harekete geçmesiyle eş zamanlı
yapılmış olması farklı illerdeki
savcılıkların siyasi bir merkezden koordine edilerek harekete
geçtiğini göstermektedir. Yasama yani Meclis kendi temsilcilerine ve
halkın demokratik iradesine sahip çıkamamıştır.
Yargı yürütmenin emrinde sıkıyönetimler, DGM’ler gibi
çalıştırılarak adaletle bağdaşmayacak kararlar
vermiş, bu süreçte 9 milletvekilinin vekilliği
düşürülmüştür. Şu an vekillerimizden, önceki dönem Eş Genel
Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin
Demirtaş’la birlikte milletvekillerimiz Çağlar Demirel, İdris
Baluken, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Ferhat
Encu, Burcu Çelik; 27’nci Dönem milletvekilimiz Leyla Güven, HDP eski Eş
Genel Başkan Yardımcımız Aysel Tuğluk hâlâ
cezaevlerinde rehin tutulmaktadır. Aynı zamanda bileşen
partilerimizden DTP eş genel başkanları Sebahat Tuncel ve Mehmet
Aslan; ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu, Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Siirt Belediye
Başkanı Tuncer Bakırhan, Ağrı Belediyesi Eş
Başkanı Mukaddes Kubilay ve Van Belediyesi Eş Başkanı
Bekir Kaya olmak üzere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) – …toplam 53 belediye
eş başkanımız cezaevlerinde bulunmaktadır.
AKP, yerel seçim öncesi muhalefeti tasfiye
operasyonlarını hızlandırdı. Sadece son bir haftadaki
gözaltı ve tutuklamaların bilançolarını sizlerle
paylaşmak istiyorum. 29 Ekimde Ankara Yenimahalle ilçe örgütümüzden 4
arkadaşımız gözaltına alındı. 29 Ekimde
Şırnak ve ilçelerinde 23 kişi evleri basılarak
gözaltına alındı. 27 Ekimde Ankara’da, iki dönem
milletvekilliğimizi yapan İbrahim Binici ameliyat olmak üzere
bulunduğu hastanede gözaltına alındı. 26 Ekimde Kars’ta ev
baskınları yapıldı, eski milletvekilimiz Şafak
Özanli’yle birlikte mevcut Kars İl Eş Başkanımız, eski
İl Eş Başkanımız, aynı zamanda DTP eş
başkanları hâlâ gözaltında ve üç günlük ek gözaltı süresi
uzatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Hemen Başkan.
Yine, 26 Ekimde Mersin’de PM üyemiz Faruk
Sağlam tutuklandı. 25 Ekimde de İstanbul’da HDP Kadın
Meclisi üyemiz Nadiye Gürbüz gözaltına alındı. Urfa’da 1’i
muhtar olmak üzere, 4 kişi gözaltına alındı. Hatay’da eski
Parti Meclisi üyemiz emekli binbaşı olan Zeki Koç adlı
arkadaşımız tutuklandı. 20 Ekimde Diyarbakır’da 7
kişi gözaltından serbest bırakılırken tekrar
savcılık kararıyla tutuklama kararı verildi ve aynı
operasyon kapsamında gözaltına alınan 141 kişi ve
Diyarbakır İl Eş Başkanımız Şerif Camcı’yla
birlikte 25 arkadaşımız tutuklandı.
Yani şunu söylemek istiyoruz bu bilançoyla
birlikte: AKP, bizzat Erdoğan’ın kendisi seçimlerin startına
HDP’yi gözaltına alarak, tutuklayarak başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Tamam Başkan.
Şunu söylemek istiyoruz ki: Ne
yapılırsa yapılsın, ne olursa olsun, AKP, mevcut iktidar
HDP’nin başarısını görmekten kendisini
kurtaramayacaktır diyorum, teşekkür ediyorum.
Sağ olun Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel…
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 31 Ekim SHP Genel
Başkanı Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl
dönümünde rahmetle andıklarına, 31 Ekim 1919 tarihinde
Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü
İmam’ı saygıyla andıklarına, Yasin
Yıldız’ın Millî Saraylar İdaresi
Başkanlığına Daire Başkanı olarak
görevlendirildiğinden bu yana çok sayıda şikâyet
alındığına ve Başkanlığın bu konuda
devreye girmesi gerektiğine, TBMM yerleşkesinde güvenlik önlemleri
adı altında alınan bazı önlemlerin personeli canından
bezdirdiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye siyasetine büyük bir kalite, renk katan ve
nezaket getiren, Genel Başkanımız, Başbakan Yardımcısı,
Dışişleri Bakanı olarak bu ülkeye büyük hizmetlerde bulunan
Profesör Doktor Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl
dönümünde rahmetle, minnetle ve özlemle anıyoruz.
Bugün bir olağanüstü hâl KHK’si
görüşülürken, Erdal İnönü’nün “Olağanüstü hâl, olağanüstü
hukuksuzlukların kanun hükmüne bağlanmasıdır.” sözünü
anımsatmak gerekiyor şüphesiz. Dokunulmazlıkların
kaldırılması başta olmak üzere her konuya ilkesel
yaklaşmış ve Türkiye siyasetine büyük ilke ve esprileriyle renk
katmış olan Erdal İnönü, 31 Mart 2019 yerel seçimleri
yaklaşırken, 1989 yerel seçimlerindeki zaferin mimarı olarak bir
kez daha anılmayı hak ediyor ve biz buradan, Erdal İnönü’nün
manevi huzurunda, başta tüm İstanbullulara, 31 Mart seçiminde oy kullanacak
bütün seçmenlere “Sizi bu iktidarın bir limon gibi bir dönem daha
sıkmasına izin mi vereceksiniz?” sorusunu yöneltmek istiyoruz.
Sütçü İmam 31 Ekim 1919’da
Kahramanmaraş’ta Fransız işgaline karşı ilk
kurşunu attı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda düzenli
ordumuz daha kurulmadan, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da, İzmir’de,
Aydın’da, Manisa’da, Uşak’ta düşman işgaline
karşı gövdesini siper eden tüm kahramanlarımızı bir
kez daha saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, 24 Haziran seçimlerinin
ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olan Millî
Saraylar İdaresi Başkanlığı
Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Bu çok
tartışmalı kararı burada çeşitli zeminlerde usul
yönünden de tartıştık, çok farklı yönlerden de haklı
eleştirilerimiz oldu ama meselenin bir başka boyutu var hepimizin
haberdar olması gereken.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu
Bilal Erdoğan’ın yakın arkadaşı Yasin Yıldız
buraya Daire Başkanı olarak görevlendirildi. O tarihten itibaren çok
sayıda şikâyet tarafımıza ulaşmıştır.
Personele mobbing yapıldığına yönelik şikâyetler,
örneğin, Hereke’de halı dokuma ustası olarak görevlendirilmiş
bir personelin halı onarımı görevine sürüldüğü,
İstanbul’daki personelin Yalova Köşkü’nde görevlendirildiği,
personelin isteği dışında koruma memuru olarak
görevlendirildiği bildirilmektedir; iş yeri doktoru ve ambulans
hizmetine son verildiği, gece nöbetlerinde yemek verilmediği,
çocuklar için kreş hizmetinin durdurulduğu gibi konular sürekli
çalışanlar tarafından iletilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hâlen orada görevli personelin
Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli olması nedeniyle
Başkanlığımızın bu sorunların çözümünde
devreye girmesi gerekmektedir.
Buradaki Türkiye Büyük Millet Meclisi
yerleşkesinde güvenlik önlemleri adı altında alınan
bazı önlemler ise personeli canından bezdirmiştir. Personelin
araçlarıyla Dikmen nizamiye girişinden girişleri
yasaklanmıştır, otopark sorunu nedeniyle kendilerine açılan
yeni bir kapıdan çalışma yerlerine yaklaşık 1,2
kilometreyi yürüyerek gitmek zorundadırlar. Önümüz Ankara’da çetin kış
koşullarıdır, kardır, buzdur. Kimi hamile olan, kimi belli bir
yaşta olan, kimi çeşitli fiziksel engelleri olan personele bu zulmün
yapılmasını doğru bulmuyoruz. Kaliteli yasama, sadece
milletvekillerinin rahat etmesiyle değil, yasamanın tüm ekip
arkadaşlarıyla birlikte huzurlu, rahat ve hak ettikleri
şartlarda çalışmasıyla mümkündür. Personele yapılan
mobbingin, personele yapılan caydırmaya yönelik olarak zulmün
takipçisiyiz ama konunun sadece muhalefet partisinin değil tüm siyasi
partilerin ve Başkanlığın görevleri arasında
olduğunun altını çizmek isterim.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Turan…
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 31 Ekim SHP
eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci
yıl dönümünde saygıyla yâd ettiğine ve nezaketinin, üslubunun,
mizah anlayışının herkese örnek olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, eski Başbakan
Yardımcılarından, Dışişleri
Bakanlığı yapan, SHP Genel Başkanlığı
görevinde bulunan değerli siyaset ve bilim insanı Sayın Erdal
İnönü’nün vefatının 11’inci yıl dönümü. Bu vesileyle
sevenlerine başsağlığı diliyorum, kendisini
saygıyla yâd ediyorum. Nezaketinin, üslubunun, mizah anlayışının
hepimize örnek olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, TBMM üyelerinden oluşan bir
heyetin, 3-5 Aralık 2018 tarihlerinde Karadağ’a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/54)
30/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinin 3-5
Aralık 2018 tarihlerinde Karadağ’a resmî ziyaret
gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Anılan heyetin söz konusu Karadağ ziyareti
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Volkan Bozkır’ın, İtalya Senatosu
Dışişleri Komisyonu Başkanı Vito Rosario Petrocelli’nin
davetine icabetle 21 Kasım 2018 tarihinde Roma’da gerçekleştirilecek
"MED Öncesi Parlamentolararası Toplantısı”
başlıklı toplantıya katılımına ilişkin
tezkeresi (3/55)
30/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır,
İtalya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Vito
Rosario Petrocelli'nin davetine icabetle 21 Kasım 2018 tarihinde Roma’da
gerçekleştirilecek "MED Öncesi Parlamentolararası
Toplantısı” (Pre-MED Parliamentary Meeting) başlıklı
toplantıya katılımı öngörülmektedir.
Adı geçen Komisyon Başkanının
söz konusu toplantıya katılımı, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin, Romanya Senatosu
Dış Politika Komisyonu Başkanı Cristian-Sorin Dumitrescu
davetine icabetle Romanya’nın Başkenti Bükreş’te
gerçekleştirilecek Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları
Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na
katılımlarına ilişkin tezkeresi (3/56)
30/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve
beraberindeki heyet, Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonu
Başkanı Cristian-Sorin Dumitrescu davetine icabetle Romanya’nın Başkenti
Bükreş’te gerçekleştirilecek Romanya-Türkiye-Polonya
Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü
Toplantısı’na katılımı öngörülmektedir
Adı geçen heyetin söz konusu toplantıya
katılımı 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ
PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve
yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu
teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem
almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin
belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
31/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/10/2018 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
İYİ
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili ve İYİ PARTİ Grup
Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ'nün hain darbe
girişimine yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve
sorumluların, bu teşebbüse karşı sorumlulukları
gereği önlem almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi
destekçilerinin belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde –(024) esas
numaralı araştırma önergemiz- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 31/10/2018 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, öneri
sahibi gruba gerekçesini açıklama üzere beş dakika, talepleri hâlinde
diğer gruplara da üçer dakika söz vereceğimiz önerinin
görüşmelerine başlayacağız.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri
sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz
Sayın İsmail Koncuk konuşacak.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Donarak şehadet şerbetini içen son 2
şehidimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum, tüm şehitlerimizi duayla,
minnetle yâd ediyorum, Yavi katliamında şehit edilen
vatandaşlarımızı da rahmetle anıyorum. Bölücü PKK
terör örgütünü lanetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında,
İYİ PARTİ Grubu olarak 1 Ekimden sonra bir teklif vererek bu
FETÖ’nün siyasi ayağının
araştırılmasını önermiştik. Ancak yapılan
görüşmeler sonucunda AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi
gruplarının ret oyuyla FETÖ’nün siyasi ayağının
araştırılması teklifimiz reddedildi. Şimdi tekrar bir
teklif verdik, iktisadi ayağı da araştırılsın,
siyasi ayağıyla beraber iktisadi ayağı da
araştırılsın teklifimizi verdik. Aslında teklifi de
zorlukla verdik, neredeyse teklifimiz kabul edilmiyordu. Neymiş? Meclis
Başkanlığı şu ifadeleri çıkarmamızı
istedi: “Farklı şehirlerde, muhtelif yerlerde FETÖ için yurt, okul
yapılması amacıyla tahsis edilen arsa ve imar alanları AK
PARTİ belediyelerince FETÖ’ye peşkeş çekilmiştir.” Bu
sözlerin, dönemin Hükûmet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç tarafından
yine o dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e
söylendiğini hatta parsel parsel satmakla suçlandığını
hatırlıyoruz.
Şimdi, dolayısıyla bu işin hem
siyasi ayağı var hem iktisadi ayağı var. İktisadi
ayağını da aslında, yine eski AK PARTİ milletvekili
Sayın Şamil Tayyar’dan öğreniyoruz. Şamil Tayyar,
milletvekilliğine mal olsa da bir FETÖ borsası kurulduğunu ve
“itirafçı” adı altında iş adamlarının serbest
bırakıldığını ifade eden bir açıklama
yaptı. Ben buradan, kendisini bu cesur tavrı dolayısıyla
bir kere daha tebrik ediyorum. Milletvekilliğinden oldu o da ayrı
mesele yani doğruyu söylemenin bir bedeli var, o bedeli cesaretle ödedi. Zaman
zaman Şamil Tayyar’ı eleştiriyoruz ama en azından bu FETÖ
konusunda yüreğinden geçeni, tespitlerini doğru olarak ifade
etmiş.
İYİ PARTİ Grubu olarak FETÖ’nün
siyasi ve iktisadi ayağının araştırılması
konusunda ısrarcı olacağız. Bu teklifimizi de
reddedebilirsiniz çünkü “Acaba siyasi ayağı araştırılırsa
benim bunlarla geçmişte ettiğim danslar, valsler ortaya çıkar
mı?” endişesi yaşayan birçok siyasetçinin hatta burada
milletvekili olan arkadaşlarımızın olduğunu da biliyoruz.
Bazı fotoğraflar hatırlıyoruz kamuoyunda, sayın
milletvekillerinin FETÖ elebaşıyla beraber çektiği
fotoğrafları hatırlıyoruz. Hatta şu anda sayın
bakanlardan birisinin fotoğrafı sanal âlemde geziyor; Mustafa
Varank’ın, Sayın Bakanın. Yani eğer düzmece bir
fotoğraf değilse son derece dikkat çekici, aslında ibret verici
bir fotoğraf.
İYİ PARTİ Grubu olarak -tekrar ifade
ediyoruz- çiğ yemedik, karnımız ağrımıyor çünkü
zaman zaman AK PARTİ’den, diğer siyasi partilerden İYİ
PARTİ’ye yönelik FETÖ’cü olma suçlamasıyla karşı
karşıya kalıyoruz. Düşünebiliyor musunuz, FETÖ’nün siyasi
ayağı araştırılsın diye samimiyetle teklifi veren
İYİ PARTİ, reddeden iktidar partisinin milletvekilleri ama
FETÖ’cü olmakla suçlanan İYİ PARTİ. O zamanki konuşmamda da
ifade etmiştim, o zaman yüreğiniz yetmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin, toparlayalım
Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Belki o günden
bugüne vicdanlarınız sizleri rahatsız etmiş olabilir. Hadi,
tekrar ediyorum, hodri meydan, hodri meydan! FETÖ’nün siyasi ayağı da
araştırılsın, Şamil Tayyar’ın dediği gibi, o
FETÖ borsasında itirafçı olan, parayla itirafçı olan ve serbest
bırakılan o FETÖ’nün iktisadi ayağı da araştırılsın.
Garipleri alıp alıp kapının
önüne koymak kolay; öğretmen sahipsiz, polis sahipsiz, adliye
çalışanı sahipsiz, kulağından tutun tutun koyun.
Yüreğiniz yetiyor mu siyasi ayağını araştırmaya?
Yetmiyor. Ama inşallah, bu sefer vicdanlarınız sizi
rahatsız eder, bu teklifimize “evet” deme cesaretini, yürekliliğini
gösterirsiniz, o FETÖ’yle kirli geçmişi olanlar tek tek burada
araştırılır, kim, hangi siyasi partide FETÖ’cü var, nerede
yok, hepsi ortaya çıkar.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Koncuk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekilimiz Sayın Cemal Enginyurt. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; FETÖ’nün siyasi ve
iktisadi ayağının araştırılmasıyla ilgili
bir önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Tabii, bu önergeye ret vereceğimi baştan
ilan ediyorum çünkü ret vermesem vekilinizin birisinin elinde telefonu, hemen
yazacak Twitter’a “HDP’yle birlikte oldunuz.” diye. Sizi HDP’yle baş
başa bırakacağız inşallah. (MHP sıralarından
alkışlar)
HDP başka konularda önerge verdiğinde, HDP
sizinle el kaldırırken “tweet” atmıyorsunuz ama tutup şimdi
işinize geldiğinde…
Sayın Türkkan, bir kere bu
arkadaşların bir kısmını topla, bir Twitter
kullanmayı öğret. Arkadan fotoğraf çekiyorlar, Twitter’a
yazıyorlar “AK PARTİ Grup Başkan Vekili ile MHP Grup Başkan
Vekili bir araya geldiler, şu konuda anlaştılar.” Müneccim
misin, nereden bildin? Ne konuştuğundan ne haberin var? Özgür Özel’le
de bir araya geliyor AK PARTİ Grup Başkan Vekili, HDP Grup
Başkan Vekiliyle de sizinle de. Dolayısıyla FETÖ’nün iktisadi
ayağı araştırılacaksa benim size bir tavsiyem var.
Tarih 16 Mayıs 2016, kanal NTV. Genel Başkan
Yardımcınız Koray Aydın’a sordular, dediler ki: “Meral
Akşener FETÖ’cü mü?” Koray Aydın da dedi ki: “Onu bilemem ama
Türkiye’nin her yerindeki organizasyonlarını FETÖ’cüler yapıyor
ve FETÖ’cüler katılıyor.” Önce bunu araştırın siz.
(MHP sıralarından alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından “Araştırılsın.” sesleri) Önce bunu
araştırın, sonrasında dönün, 15 Temmuz gecesi…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Araştırılsın tabii ki.
HASAN SUBAŞI (Antalya) –
Araştırılsın, hodri meydan!
AYHAN EREL (Aksaray) – Önerge ver,
araştırılsın.
HASAN SUBAŞI (Antalya) – Hodri meydan!
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Öyle bağırma,
bağırma, sakin ol! Sakin ol, bağırma!
BAŞKAN – Sayın Enginyurt, siz Genel Kurula
hitap edin.
Arkadaşlar, lütfen sükûnetli olalım.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Eviniz boğaz
köprüsüne beş dakikaydı, 15 Temmuz gecesi neredeydiniz, onun
hesabını verin. Sonra çıkın, bu “yurtta sulh konseyi” denen
şerefsiz ve alçak konseyle nasıl aynı sıfatı
kullandınız, onun hesabını verin. (MHP
sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Atatürk,
Atatürk.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) –
Dolayısıyla biz, FETÖ terör örgütünün siyasi ayağını
da iktisadi ayağını da teröristlerini de şerefsiz ilan
etmiş bir siyasi hareketiz. Bizim Genel Başkanımız “Okyanus
ötesi.” diyerek bu ülkede ilk defa Fetullah Gülen’e bayrak açmış,
şerefli bir liderdir. (MHP sıralarından alkışlar) Bu sebeple,
Milliyetçi Hareket Partisinin bir araştırma önergesine verdiği
oydan dolayı Twitter’daki trollerinizle Milliyetçi Hareket Partisine
saldırarak sadece bizim kinimizi ve nefretimizi kazanmaktan başka bir
şey yapmazsınız. Doğru olan, düzgün olan bunu adam gibi
paylaşmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın ve selamlayalım.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – HDP bizimle
çekimser oy vermiş olabilir Metin Ergun, ne var bunda, niye rahatsız
oldun bundan?
METİN ERGUN (Muğla) – Sen niye
rahatsız oldun, onu anlamıyorum.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Bunun neyini
“tweet” attın, ne işine yaradı? HDP senin önergene el
kaldıracak şimdi, ben de “tweet” mi atayım “PKK’lılarla bir
araya geldi.” mi diyeyim? (HDP sıralarından gürültüler)
METİN ERGUN (Muğla) – At, at!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) –
Arkadaşlar, dilimize dikkat edelim.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – “PKK’lı”
demedim, bir dakika ya! “PKK’lılarla bir araya geldi mi diyeyim.” dedim,
hemen hoplamayın ya!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Kendine gel,
kendine!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bizim
üzerimizden yorum yapmayın.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Yani ben öyle
diyebilirim ya, benim hakkım. Sizi sevmek zorunda değilim.
BAŞKAN – Sayın Enginyurt,
selamlayalım, toparlayalım.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) –
Dolayısıyla burada verilen kararlar her milletvekilin hür iradesidir,
hür kararıdır, herkes buna saygı duymalıdır. FETÖ’nün
iktisadi ayağı da şerefsizdir, siyasi ayağı da
şerefsizdir, darbe yapanı da şerefsiz, namussuzdur. Araştırılması
gerekir ama Türk adaletine, Türk mahkemelerine güveniyorum, sonuna kadar
araştırıyorlar, Mecliste araştırsanız… Reşat
Petek araştırdı da ne yaptınız? Boşa bizi uğraştırmayın.
Allah’a emanet olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Enginyurt,
teşekkürler.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Söz istiyoruz Sayın
Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Sayın Genel Başkanımıza karşı kullanılan
ifadelerden dolayı 69’uncu maddeye göre sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz
istiyorsunuz.
Buyurun, buyurun kürsüden. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ordu Milletvekili
Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşmasında İYİ
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, bu önergemizin bir tane maksadı
var. Şu anda Türkiye’de, FETÖ’yle mücadele kapsamında, ciddi anlamda
yargılanan, ceza alan FETÖ’yle iltisaklı bir sürü kamu
çalışanı olduğu gibi siyasetçi de var. Ama diğer
taraftan, gerçek anlamda ağabeyi… Mesela, ben geçen hafta Darıca’da
bir eve gittim. Ağabeyi Ankara’daki Özel Harekâta yapılan
baskında şehit olmuş bir polis memuru. Kardeşi FETÖ’yle
iltisaklı diye KHK’yle görevden uzaklaştırılmış.
Ailenin bir mensubu FETÖ’nün zulmüne uğramış, diğeri
FETÖ’yle iltisaklı diye -herhangi bir adli soruşturma da yok-
görevinden uzaklaştırılmış, bunların
arasında kalan kız kardeşi de aklını yitirmiş.
Ama burada herkes varken siyasi ayağının
araştırılmasını istememek çok normal gelmiyor.
Gelelim Sayın Genel Başkanımıza
karşı ifade edilen sözlere. Sayın Meral Akşener’in bir
sözünü burada hatırlatmak istiyorum, bunu söyleyeli iki yıla
yakın oldu. Bunu söyleyip -savcılar orada, makamlar orada- gitmeyen
şerefsizdir.” dedi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bir sene sonra dedi ki: “Bunu söyleyip hâlâ gitmeyen
şerefsiz şerefsiz dolaşıyor.”
Buyurun, hodri meydan! Merak Akşener de eski
bir siyasetçi. “Araştırılsın.” diyoruz, devam
edeceğiz. Bu araştırmadan rahatsız olmanın hiçbir
anlamı yok. Ekşiyi yemeyenin midesi ağrımaz.
Dolayısıyla bu araştırmanın muhataplarının
kimler olduğunu biliyoruz, isim isim burada saymaya da gerek yok.
Bu önergemize destek vermenizi bütün parti
gruplarından rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kurtulan, önce sizi dinleyeyim.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sataşma olduğu
belli Başkanım. Ben sataşmadan dolayı…
BAŞKAN – Hangi sözlerinden dolayı
sataşmadan söz istiyorsunuz?
FATMA KURTULAN (Mersin) – Yine, partimizin
adını defalarca andı, partimizle başka partinin yan yana
gelmesine farklı bir anlam biçti dolayısıyla söz hakkı
doğmuştur.
BAŞKAN – Yeni bir sataşma
doğurmayalım Sayın Kurtulan.
Buyurun.
7.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde
MHP Grubu adına yaptığı konuşmasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu önergeye “Evet” diyeceğiz. FETÖ’nün tüm
siyasi kanatlarının, arkasında duran tüm güçlerin
araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu
baştan söyleyeyim.
AKP’yle olan kirli ilişkilerinizi bizim
üzerimizden tariflemenize müsaade etmeyeceğiz.
Sayın Grup Başkan Vekili aklı
başında, deneyimli bir siyasetçi, ondan özellikle rica ediyorum: Bu
arkadaşınızın üslubu, tarzı, yöntemi kabul edilir
değil. Eğer bu sizin delinizse delinize sahip
çıkmanızı öneriyoruz. Delinize sahip çıkın, böyle
ortaya, meydana bunu atmayın. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, bu sözler
hoş değil. Lütfen, nazik bir üslupla devam edelim.
FATMA KURTULAN (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Biz
parti…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
bu nasıl bir üslup?
FATMA KURTULAN (Devamla) – Hayır, bir dakika….
Biraz önce siz diyordunuz Bülent Bey. “Burada dinlenir, sonra konuşulur.”
denildi. Tamam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İç Tüzük gereği
temiz dile davet hakkı var Sayın Başkanın. “Deli” ne demek?
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, siz üslubunuzu
nezaketle götürmeye devam edin lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) – “Deli” temiz bir dildir.
Bize “terör” demiştir, bir sürü ithamı vardır. Onlar çok mu
temiz dildir?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – “Şerefsiz” nezaketli bir üslup mu Sayın Başkan?
FATMA KURTULAN (Devamla) - Nasıl konuştuğumu
biliyorum arkadaşlar. Lütfen, müdahale etmeyin.
Biz, Türkiye'nin 3’üncü büyük partisiyiz. Biz de
sizler gibi YSK’ye başvuru yaparak YSK’nin kabulüyle seçimlere
girmiş, tüm entrikalarınıza rağmen,
baskılarınıza rağmen, bu koltuklarda kelleyi koltuğa
alarak, büyük fedakârlıklar yaparak, büyük bedeller ödeyerek gelmeyi
başarmış bir partiyiz, bunu böyle kabul edeceksiniz.
AKP’yle olan ilişkilerinizi gözden geçirin.
Şu an Gökçek’e gidiyorsunuz, AKP’nin “Parsel parsel sen Türkiye'yi
sattın.” dediği adamın etrafında dolanıp duruyorsunuz,
bir kere bunun hesabını verin. Gökçek’e, AKP’nin -kendisi teşhir
etti- hüngür hüngür ağlatarak istifa ettirdiği adama gidip sizin yine
tekrar belediye başkanlığı teklifi
yaptığınız iddiaları var, bunun hesabını
verin. Yine, Adana, Mersin hesapları… Rantın üzerinden birbirinize
girmişsiniz, “demokrasi” diye Türkiye’ye satmaya
çalışıyorsunuz. Bir kez daha söyleyeyim: Türkiye'nin artık
bunlara karnı toktur, bunları yemeyecektir.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Akçay… (AK
PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Değerli milletvekilleri, Sayın Kurtulan,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gök’ün, karşılıklı hakaretlerin Meclisin mehabetine
yakışmayacağı gibi siyasi partilere de
yakışmayacağına ve milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya
davet ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu Meclisin
önünde görmüş olduğunuz kürsüde siyasetçilerimiz birbirlerine sert
eleştiriler yapabilirler ama kabul edemeyeceğimiz bir konu var;
karşılıklı hakaretlerin asla söz konusu olmaması
gerekir. Bu, Meclisin mehabetine de yakışmaz, siyasi partilerimizin
hiçbirine de yakışmaz. Bu konuda bütün milletvekillerimizi temiz bir
dille birbirlerini eleştirmeye, varsa söyleyeceklerini söylemeye davet
ediyorum. Bu konuda söz hakkı olan herkese de gördüğünüz gibi,
yerinden olsun, sataşmadan olsun söz verme gayreti içerisindeyim. Yani
söyleyecek sözü olan herkesin konuşmasını da arzu ettiğimi
bilmenizi isterim ama hakaret olmamak kaydıyla.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, HDP
Grup Başkan Vekili konuşması esnasında grubumuzu ve
partimizi kastederek önemli sataşmalarda bulundu.
BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız
Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, aynı zamanda
Sayın Enginyurt’a da sataşmıştır ve grubumuza da
sataşmıştır. Önce Sayın Enginyurt’a sataşmadan
dolayı, daha sonra ben, Grup Başkan Vekili olarak sataşmadan
dolayı söz istiyoruz.
BAŞKAN – Yalnız başka bir
sataşma doğurmadan, değerli arkadaşlarım, ciddiyetle,
eleştirilerimizin tümü karşılıklı saygı
içerisinde olsun lütfen.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
“Meral Akşener FETÖ’cüdür.” diyen yok, böyle
yalandan da feryat etmeye gerek yok. Ben sadece Koray Aydın’a
sorulanı söyledim, ona cevap verirsiniz. “Meral Akşener’in
FETÖ’cülüğünü ispat etmeyen şerefsizdir.” Doğrudur, bizim öyle
bir iddiamız yok, Koray Bey’in televizyon konuşmasını size
hatırlattım.
Delilik meselesine gelince: 13 yaşında
ülkücü oldum, Türk milliyetçisi oldum; Allahsızlara, vatansızlara,
ipsiz sapsızlara karşı, yemin ettim, gerektiğinde
canımı vermeye bile yemin ettim. Bu milletin delisi olmaktan
şeref duyarım. Türk milletinin delisiyim ama herkes şunu bilmeli
ki Türk milletine, liderime hakaret edildiği yerde, bayrağıma
hakaret edildiği yerde, devletime hakaret edildiği yerde
tavrımı da netçe koyarım. (HDP sıralarından
gürültüler)
FATMA KURTULAN (Mersin) – Kim etti?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kim
hakaret etti?
BAŞKAN – Arkadaşlar,
karşılıklı değil, karşılıklı
değil…
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) -
Dolayısıyla söyleyecek sözünüz varsa söyleyin ama hakaret ederseniz,
“deli” deyip alkışlarsanız çok farklı sözler de duyar,
sonuçta birbirimize ağır bedeller ödetiriz.
BAŞKAN – Sayın Enginyurt…
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tehdit
ediyorsunuz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) –
Tehdit etme!
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) –
Dolayısıyla size tavsiyem şu: Hakaret yerine gelin fikrinizi
söyleyin, biz de dinleyelim ama hakarete asla, hiçbir zaman müsaade
etmeyeceğimizi söyledik, geçen akşam da söyledik, Sayın Genel
Başkanımıza hakaret ettiği için tavır koyduk bir
arkadaşa. Bizim şahsımızı eleştirin, fikrimizi
eleştirin, partimizi eleştirin; hiç sözümüz yok ama lütfen, hakaret
ve küfür etmeyin, etmeyelim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) –
Siz hakaret ettiniz.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) -
Dolayısıyla ben size “PKK’lısınız.” demedim, dedim ki:
“HDP’lilerle beraber olmaktan dolayı ‘PKK’lılar’ desem, yazsam olur
mu?” dedim. Ya adam gibi dinleyin ya da hakaret etmeyin.
BAŞKAN – Sayın Enginyurt, lütfen siz de
nazik bir üslup kullanın.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) –
Dolayısıyla tekrar söylüyorum: Türk milleti adına delilik benim
için şereftir, onurdur, bundan zerre kadar rahatsız değilim ama
lütfen hakaret etmeyelim.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Milliyetçi Haraket Partisine ve
MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi Ordu Milletvekili
Sayın Cemal Enginyurt delikanlı bir şahsiyettir,
ülküdaşımızdır ve milletvekilimizdir. Sözlerini de son
derece açık, hiç izaha muhtaç olmayacak, tevil edilmeyecek şekilde
dosdoğru söyleyen bir arkadaşımızdır ve
konuşmasında da HDP Grubuna yönelik herhangi bir hakaret söz konusu
değildir. Konuşmasında da atfettiği üzere, bu
“tweet”leşmeden kaynaklanan, işte, çeşitli grupların
birbirini yan yana veya karşı karşıya getirme gayretine
vurgu yapan bir konuşmadır. Fakat konuyu buradan koparıp
“AKP’yle kirli ilişkiler” “Gökçek’e gidiyorsunuz” Efendim “İşte,
şunun hesabını veriniz.” sözlerini asla kabul etmeyiz.
Milliyetçi Hareket Partisi ilkeli, sorumlu,
sorumluluk alan, inisiyatif alan, açık politika uygulayan bir siyasi
partidir. Bütün siyasi partilerle de gruplarla da aynı tutum
içerisindeyiz. Adalet ve Kalkınma Partisiyle yürüttüğümüz ve
adına da “Cumhur İttifakı” dediğimiz, Anayasa
referandumundan ve bilhassa 15 Temmuz hain darbe girişiminden bu yana
süren ittifakımızın çerçevesi, mahiyeti, her şeyiyle de
kamuoyu önünde cereyan etmektedir. Her iki partinin de sayın genel
başkanları ve parti sözcülerimiz de sözlerini kamuoyunda eğip
bükmeden ifade etmektedirler. Dolayısıyla hiçbir
pazarlığın içerisinde olmadık. Artık bunu sizlerin
anlamış olması ve görmüş olması gerekir. Yani bir
pazarlığın da bir neticesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akçay, toparlayalım.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dolayısıyla kamuoyunda çeşitli
illerle ilgili spekülasyon yapılan isimlerle de yani bizim bir
şeyimiz yok. Kamuoyunda seçim öncesi çeşitli isimler medya tarafından
öne sürülmek suretiyle spekülasyonlar yapılıyor.
Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi de bu seçim sürecinde
adayları belirleme çalışmasını Genel Merkezinde bir
komisyon marifetiyle yapmaktadır.
Hesap vermeye gelince: Milliyetçi Hareket Partisi millet
eksenli politika yapan bir partidir. Hesabımızı milletimize ve
Yüce Rabb’imize veririz. Onun dışında hiçbir odağa hesap
vermeyiz.
Ve bu grup önerileriyle ilgili de şunu ifade
etmek isterim: Değerli arkadaşlar, daha dün rakamları
topladım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sayın Başkan,
hoşgörünüze sığınarak bir de bu hususla ilgili ifade etmek
isterim.
BAŞKAN – Selamlamak için bir dakika daha
uzatalım süreyi.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – 26’ncı Yasama Döneminde
reddedilen grup önerisi sayısı 500, 500’den fazla grup önerisi
verilmiş. İki nedenle verilir grup önerileri ve bu grup önerilerinin
samimiyeti ve ciddiyeti de gerekçeden anlaşılır ve kabul edilen
bütün grup önerileri bütün grupların mutabakatıyla
çıkmıştır. Herhangi bir grubun mutabakatının
olmadığı yani sadece 1’inci parti Adalet ve Kalkınma
Partisine değil, diğer parti gruplarına rağmen de komisyon
kurulduğunu doğrusu ben hatırlamıyorum.
O nedenle, kesinlikle bütün komisyonların
Meclisimizdeki bütün parti gruplarının mutabakatıyla
kurulacağını göz önüne almamız gerekir ve bunu
vatandaşlara, kamuoyuna yanıltıcı bir şekilde lanse
etmenin de doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bundan böyle yapılacak
çalışmalar da yine aynı şekilde olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Biraz önce bu FETÖ’nün
siyasi ayağıyla ilgili verilen önergeyi de bu kapsamda
değerlendiriyoruz. Kaldı ki Milliyetçi Hareket Partisi…
BAŞKAN – Sayın Akçay, ben bir dakika daha
vereyim size, toparlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Hoşgörünüze çok
teşekkür ediyorum. Yani bu konuşma sürelerini zorlamayan bir Grup
Başkan Vekili olarak ayrıca teşekkür ediyorum ve
arkadaşlarımıza da hoşgörü gösterdikleri için ayrıca
teşekkür ediyorum.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
FETÖ’nün siyasi ayağı üzerinde en fazla ve ısrarla duran bir
partiyiz. O nedenle biz yine bu görüşlerimizin arkasındayız,
duruyoruz fakat bu önergeye de doğrusu önem atfetmiyoruz. Çok da samimi
bulmadığımızı da ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
HDP’nin grup başkan vekili AK PARTİ ile MHP’nin kirli bir ittifak içerisinde
olduğunu iddia etti. Kürsüye çıkmayacağım izin verirseniz
ama şunu diyorum: Bu dil, şık bir dil değil. Bu dili
kınıyoruz.
İkincisi, bu ittifak 15 Temmuz akşamı
tankların üzerinde kuruldu. Tüm süreçleri şeffaf olarak hayata
geçirildi. Bunu da milletimiz takdir etti. Dolayısıyla bu dili
reddediyoruz.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Aslında size söz verdim sataşmadan
dolayı ama siz değerlendirmediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk
Partisinin seçim beyannamesine, parti programına, vatandaşla
yapılan akde uygun önerileri kimden gelirse gelsin desteklediklerine,
milletin lehine olanları desteklemenin parlamenter demokrasinin, genel
ahlak kurallarının gereği olduğuna, küçük siyasi
çekişmelerle, ayrışmalarla 15 Temmuz ruhuna, ülkenin demokrasi
geleneğine kimsenin halel getirmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı sözlerin bitmesinden sonra ve bu
sataşmaların dışında bir şey söylemek istiyorum.
Birincisi, Cumhuriyet Halk Partisi kimden gelirse
gelsin… Yarın Adalet ve Kalkınma Partisi öğretmene 3600 ek
göstergeyi getirsin, onlarla birlikte el kaldırırız;
Halkların Demokratik Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ
PARTİ… Bugüne kadar yaptığımız şu: Kendi seçim
beyannamemize, parti programımıza uygun, vatandaşla
yaptığımız akde uygun öneri kimden gelirse gelsin el kaldırırız.
Sebebi şudur: Yeni milletvekillerine ve bu konuda geçmişteki
tecrübelerini hatırlamaya ihtiyaç duyan milletvekillerine şunu öz
olarak benimsetmeliyiz: Kanun teklifleri ya da grup önerileri bu yüce
çatının altına gelene kadar şahıslara ve gruplara
aittir ama geldiği andan itibaren millete aittir. Her milletvekili elini
vicdanına koyup oy kullanmak zorundadır. Vatandaşa verdiğin
söz, dağın başında bir çobana gidip de oyunu isterken
verdiğin söz, bir öğretmene verdiğin söz, bir emekliye
verdiğin söz yazılı ya da sözlü… Vicdanın ile elinin
arasına bir başka şey girmeyecek. Ne liderinin tuttuğu
pozisyon…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu çatının
altına geldikten sonra önerge, o grubun önergesi, o vekilin önergesi
olmaz. Bu çatının altında önergeler, teklifler milletin önergesidir.
Milletvekili boynunun borcudur ki vicdanıyla karar verecek. O yüzden,
bundan sonra da göreceksiniz, en aykırı olduğumuz siyasi
görüşteki arkadaşın dahi milletin lehine olan önergesine
erinmeden, yüksünmeden destek veririz. Bu, parlamenter demokrasinin,
ettiğimiz yeminin, siyasetin üzerine oturması gereken genel ahlak
kurallarının gereğidir; bunu açıklıkla ifade edelim.
Şu FETÖ meselesinde de “Tankların
üstünde…” Tankların üstüne çıkanların hepsi son derece
saygın, hepimizin takdir ettiği insanlar. 15 Temmuzda buraya gelip de
bu Meclisi, ışıklarını açıp hedef eden insanlar
var. Örneğin Milliyetçi Hareket Partisinden 9 vekil o gece buradaydı -Meclisin
yaptığı kitapta- 3’ü yeniden milletvekili
yapılmış; Adalet ve Kalkınma Partisinden 76 milletvekili buradaydı,
pek azı yani düşük bir oranda olanı milletvekili
yapılmış; Cumhuriyet Halk Partisi burada olan 14 vekilin 12’sini
yeniden Meclise taşımış. Biz o geceyi, milletvekillerini
görevlendirirken ve buraya taşırken de önemli bir kriter olarak
gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son olarak da şunu
söyleyelim, 15 Temmuz ruhu şöyle bir ruh: Meseleyi siyasi çıkara
çevirip de kurcalamaya başladığınızda o ruha en önemli
zararı siz veriyorsunuz. Cumhur İttifakı tankın üstünde
kuruldu, e, Millet İttifakı tankın karşısında
mı kuruldu? Burada bulunan kim?
Ben şunu söyleyeyim: İYİ
PARTİ’li, o dönem Milliyetçi Hareket Partisinde bulunan birçok
arkadaşımızdan o gece burada olanı da vardı, buraya
telefonla… Şimdi Grup Başkan Vekili olan Lütfü Türkkan’la ilk telefon
görüşmelerinden birini yaptık. O, milletvekili
olmadığı hâlde “Kardeşim, orada iyi direnin. Eğer
bunlar amaçlarına ulaşırlarsa ne siz kalırsınız
ne biz.” diye bana telefonda söyledi. O yüzden, küçük siyasi çekişmelerle,
ayrışmalarla, konjonktürel taraf tutmalarla ne 15 Temmuz ruhuna ne
ülkenin demokrasi geleneğine kimse halel getirmesin.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun.
Değerli milletvekilleri…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
yerimden söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Akçay, yerinizden…
33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Milliyetçi
Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim, neyi, ne zaman, nasıl
gerçekleştireceğini iyi bilen bir parti olduğuna ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, öncelikle, buraya
gelen grup önerilerini illa kabul veya ret noktasında partilerin,
grupların ve milletvekillerinin iradesine hiçbir parti grubu bir
başka parti grubu için sınırlama yapamaz. Milliyetçi Hareket
Partisi kendi gündemine hâkim bir partidir; neyi, ne zaman, nasıl
gerçekleştireceğini, gündeme taşıyacağını
iyi bilen bir partidir. Demin de söyledim, biz, sorumluluk alan, inisiyatif
alan, politika üreten bir partiyiz; başka partilerin gündeminin
peşine takılmak zorunda değiliz. Bu bakımdan, bir:
Milliyetçi Hareket Partisinin bu tutumuna kesin saygı bekleriz.
İkinci olarak: Sayın Özel
hesaplamış, doğrusu bu hesabı yapmamıştık,
hiç aklımıza da gelmemişti. 15 Temmuz gecesi buraya 10
arkadaşımızla geldiğimizi hatırlıyorum, kendisi 9
saymış, zannediyorum Grup Başkan Vekili olarak beni saymayı
unuttu. 10 arkadaşımız 40 milletvekilinin yüzde 25’i eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – O gece -şimdi isim
vermeyi de burada doğru bulmuyorum- kendisine grubu tarafından
çağrı yapıldığı hâlde Meclise gelmeyip, ondan
sonra başka mahfillerde o geceyi geçirip sabah bu Meclise vaziyet almaya
gelen şahsiyeti de tanıyoruz. Şimdi bunları
bırakalım.
“Efendim, 9 milletvekilinin 3’ü yeniden milletvekili
yapılmış.” diyor. Neye atfetmeye çalışıyorsunuz?
Yani 14 CHP milletvekilinin 12’si tekrar milletvekili olmuşsa bu
mantıkla, milletvekili olmayan diğer 2 değerli şahsiyet
üzerine gölge düşürmeye mi çalışalım? Bu, partilerin o
geçirdikleri seçim süreci, adaylıklar süreci içerisinde kendi
takdirleridir. Bu kadar mantık zorlamasına gitmemek gerekir
diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
bu tartışmayı bitirelim artık. Ben birer dakika Sayın
Türkkan ve Sayın Özel’e söz vereceğim, artık diğer
konuşmacıya geçeceğiz, gündem bir hayli uzadı çünkü.
Buyurun Sayın Özel.
Sayın Türkkan, ondan sonra size söz
vereceğim.
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hep de
özenli bir dil kullanırım kendi seçim bölgemden, özel hukukumuzun
olduğu bir mevkidaşla konuşurken.
Bir mantık eksikliğinden bahsediliyorsa,
herhâlde şimdi kendi kurduğu mantık eksikliğinden… Biz
şunu söylemeye çalışıyoruz: Biz buraya gelen
arkadaşlarımızın son derece önemli bir görev
yaptığını düşünüyoruz sizin açınızdan da, bizim
açımızdan da. O gece burada bulunan milletvekillerine övgüde
bulunulurken, o milletvekillerine hangi parti, ne kadar sahip
çıkmış, ona bakın diye söyledik. Yoksa, insan, gönül ister
ki tüm milletvekillerinin tamamı yeniden burada olsun. Yüzde 90’ın üzerinde
sahip çıkmışız o gece buradaki iradeye. O gece buraya gelip
kendini o gece burada tanklara ve bombalara hedef eden bütün partilerin
milletvekilleri değerlidir, gönlü burada olduğu hâlde şehir
dışında olan ama telefonla burayı yüreklendiren herkesin de
katkısını, daha önce, defalarca bu kürsüden de ifade ettim.
Mesele, sıkışınca, bir saat önce attığın
“tweet”i bir saat sonra silince, bir saat önce kaldırdığın
eli iki saat sonra indirince, bu durumunu izah edemeyip
saldırganlaşanlarda bir mantık kurgusu hatası aramak
lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki,
teşekkür ederim.
Sayın Türkkan, buyurun.
35.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 15 Temmuz
hain darbe girişiminden sonra birçok insanın mağdur
olduğuna, bu darbenin siyasi ayağının yanında iktisadi
ayağının da bulunduğuna ve bunların ortaya
çıkarılmasını istemenin arkasında bir başka sebep
aranmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, bu tartışmanın
karşılıklı çok uzun sürmesini arzu etmiyorum.
Maksadımız belli. Türkiye’de gerçek anlamda 15 Temmuzdaki bu hain
darbeden sonra mağdur olan çok insan var. 15 Temmuzda şehit olan 256
kişi -yanlış hatırlamıyorsam, yanlışsam
düzeltin beni- vatan evladı var. Erol Olçok oğluyla beraber
şehit oldu, bu şerefsizlerin kurşunlarıyla şehit oldu.
Erol Olçok benim yirmi beş senelik arkadaşım. Bu darbenin sadece
ve sadece tapu kadastroda, gümrük başmüdürlüğünde, okul
müdürlüğünde öğretmenlik yapan ayağı değil, bunun bir
siyasi ayağı var, bunun bir iktisadi ayağı var. Bunun
ortaya çıkarılmasını istemenin arkasında bir
başka sebep aramak, bir başka siyasi saikle hareket ettiğimizi
iddia etmek doğru bir şey değil. Samimi olarak önergemizi verdik.
Buna destek verirseniz eyvallah, vermezseniz tabii ki sizin bileceğiniz
bir konu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bunu kalkıp bir
başka şekilde ne sunarız ne kınarız.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Turan, söz istedi.
Toparlıyoruz yalnız arkadaşlar,
bitirelim bu tartışmayı.
36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
toparlamak için çok azami gayret gösteriyoruz ama illa partimizin ismini
vererek bazı iddialarda bulunulunca cevap verme mecburiyeti hasıl
oluyor.
Kıymetli grup başkan vekili “15 Temmuz
akşamı Mecliste olan arkadaşlarımızın
sayısı budur, vekil olmayanlar bunlardır.” gibi bir sayı
verdi. Ben şundan eminim: O gece tüm AK PARTİ grubu ister Mecliste,
Genel Kurulda ister kendi şehrinin meydanlarında dimdik darbeye
karşı durdu. Bizim böyle bir kriterimiz olmadı “Kim Mecliste kim
değil.” diye. Ben Çankaya’daydım örnek olarak söylüyorum, ilk andan
itibaren meydanlarda durmaya çalıştık. Eğer buradan polemik
çıkarılacaksa ne tarz polemikler çıkarılabileceğini
sizler de biliyorsunuz. O yüzden Meclisin gündemine hâkim olmamız
gereğiyle bu konuyu böyle kapatmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, son olarak size söz veriyorum,
toparlayalım.
37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Temmuzda
millî iradeye, ülkeye, vatana ve millete sahip çıkma adına Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelindiğine ve hiçbir hesabın içerisinde
olunmadığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, o meşum geceyi sizinle de
konuşmuştuk, burada beraberdik, Özgür Özel Bey’le de beraberdik ve
biz o gün buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisine, millî iradeye, ülkeye, vatana
ve millete sahip çıkma adına geldik, hiçbir hesabın içerisinde
de olmadık hepimiz bakımından söylüyoruz ve daha
yakınımızda helikopterlerden masum vatandaşlara alçakça
kurşunlar sıkılıp Meclisin tepesine bombalar indiğinde
o bildiriyi hep birlikte hazırladık. Dolayısıyla hiçbir
milletvekili herhâlde “Bir dahaki dönemin hesabını yapayım.”
diye gelmemiştir yani bu, üzerinde durulacak bir konu değildir; onu
ifade etmek isterim.
Ayrıca, o gece ışıkları
pırıl pırıl yanan Milliyetçi Hareket Partisine ve
Sayın Genel Başkanımıza ziyaretten sonra “Gidin, Türkiye
Büyük Millet Meclisine canınız pahasına sahip çıkın.”
şeklindeki bir talimatıyla birlikte…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hepimizin olduğu gibi,
burada bulunanlar bu duygu ve düşüncelerle bu görevi yerine getirdik.
Tabii, bizlerin hayatı bakımından da önemli anıları da
hep birlikte paylaştık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ
PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve
yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu
teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem
almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin
belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN – İYİ PARTİ Grup önerisi
hakkında konuşmak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu Fetullahcıların bu
ülkenin pek çok kurumundaki ayarı bozduğunu biliyorduk. Polis
teşkilatının, ordunun, kamu kurum ve
kuruluşlarının, KPSS sınavlarıyla ÖSYM’nin, pek çok
kurum ve kuruluşun ayarını bozdular ama şimdi görüyoruz ki
bunlar, Meclisin de ayarını bozmuşlar. Bu nedenle bu ayarın
düzeltilmesi için de bu önerinin kabul edilmesi gerektiğini bir kez daha
anladık.
15 Temmuz darbe girişiminin siyasi
ayağının ortaya çıkarılması, ülkemizin adım
adım darbe girişimine sürüklenmesinin nedenlerinin ortaya
çıkarılması için gerek geçen dönemde gerekse de bu dönemde pek
çok araştırma önergesi verildi. Bizler de bu konuda parti olarak
araştırma önergeleri sunduk. Bu kadar çok sayıda
araştırma önergesinin sunulmasının nedeni 4 partinin ortak
önergesiyle kurulan araştırma komisyonunun
hazırladığı raporun kamuoyu tarafından tatmin edici
bulunmamasıdır ve hâlâ pek çok soru işareti
barındırmasıdır. Darbeyle mücadele, demokrasiye inanan
herkesin asli ve temel sorunudur. Bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15
Temmuz gecesi ve devamında kısmen de olsa bunun gereğini
layıkıyla yerine getirdiğini düşünüyoruz fakat darbenin
siyasi ayağının ortaya çıkarılması konusunda,
darbe dinamiklerinin ortaya çıkarılması konusunda her nedense
Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran siyasi parti aynı cesareti
göstermiyor. Ayrıca, bu önergelere verilen yanıtlar herkesi hem
çileden çıkarıyor hem de kuşkuları artırıyor. Her
cevap veren “Bu darbe bize yapıldı.” “Bu darbeyle
Cumhurbaşkanımızı öldürmeye çalıştılar.”
“Hedefleri siyasi partiyi yok etmekti.” “Hem bütün siyasi partilerin bunlarla
ilişkileri vardı.” diyor. Böylece darbe girişiminin
arkasındaki siyasi nedenler ve varsa siyasetçiler tam olarak ortaya çıkarılamıyor.
Şimdi, Fetullahçıların, FETÖ’nün
yanında olanların yedi sülalesini ortaya çıkaranlar,
çıkarmaya çalışanlar; annesi, babası, kardeşi,
kızı, çocuğu gözaltına alınanlar, her nedense siyasi
ayağın ortaya çıkarılması konusunda aynı cesareti
göstermiyorlar. Unutmayalım, demokrasi, sorunları çözeceğimiz
zaman ulaşacağımız bir liman değil; demokrasi, bir
yaşam biçimi. Demokratik bir yaşam için hep birlikte ne kadar
mücadele etsek az. Doğrudan demokratik rejimi hedef alan askerî darbelerin
tamamına karşı çıkmalıyız. Askerî darbe
girişiminin arkasındakilerle değil, öncelikle askerî darbeyle
mücadele etmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın.
Bir dakika daha verelim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) -
Askerî darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasına
yönelik talebimizin temel gerekçesi de bugüne kadar bu oldu. Bugün verilen
önergenin de kabul edilmesi için oy verirken bu saikle hareket edeceğiz.
Son olarak şunu söyleyeyim: Şimdi, kibir
bütün dinlerde en büyük kötülüklerden biri sayılır, hatta
Hristiyanlıkta 7 büyük günahtan birisidir. Şimdi, bu Mecliste de KHK
rejimiyle, OHAL sonrası ilan edilen KHK rejimiyle ihraç edilen
milletvekilleri var. Şimdi, dün bir partinin grup başkan vekili
“İhraç edilenlerin hepsi ne için görevden
atıldıklarını biliyorlar.” dedi. Bu, büyük bir
haksızlıktır, atılan herkesin haklı ve hukuka uygun
bir şekilde atıldığının iddia edilmesidir. Oysa
biz biliyoruz ki bunların içerisinde binlerce masum insan var ve bunlardan
en az 10’u bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak siyaset
yürütüyorlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Başkanımız Erdal İnönü’yü
rahmetle ve minnetle anıyorum. Siyasette iz bırakarak geldi geçti.
Tekrar tekrar rahmetle ve minnetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, hiç kimse bu çatı
altında darbenin araştırılmasına “Hayır.”
dememeli çünkü bu çatı demokrasinin mabedidir. Darbeler demokrasiye
karşıdır. Darbeler demokrasiye karşıysa
ayrıntılarına kadar araştırılmasını
istemek bu demokrasi mabedinde olmalıdır. Şunu hiç kimseye
anlatamayız: “Bir darbe sadece askerler tarafından
yapılır.” Hayır. Hepimiz çokça darbe yaşamış,
hatta darbe tipolojisine çok uygun görülmemekle beraber, darbeden daha ağır
koşulları yaşayan toplumun üyeleriyiz. Biliyoruz ki darbe sadece
askerî güçle değil, siyasi ayakla, iş dünyasıyla, eğitim
dünyasıyla, ayrıntılarına kadar nüfuz ettiği her
alanla yapılır. Şimdi, bu askerî kısmıyla alakalı
konu bile tam bir sonuca vardırılmamışken bunun diğer
ayaklarını kapatma sevdası neden kaynaklı acaba? Neden
korkuyoruz, neden çekiniyoruz? Çiğ yiyen ve karnı ağrıyan
birileri mi var bu çatının altında? Her gün çıkıyoruz
ve diyoruz ki: “Demokrasiye kastetmiş bir tablo bu.” Hatta çok veciz
sözler çıktı bu arada iktidar partisinin içerisinden. Birileri
“Ankara’yı parsel parsel sattı kardeşim FETÖ’çülere bu.” dedi
var olan bir önceki belediye başkanıyla ilgili. Bir başka
milletvekili çıktı, dedi ki: “Bu işin borsası var.” Çok
çabuk kapak altı ettiniz ya, anında kapak altı ediyorsunuz.
İktidara gelirken şeffaflıktan bahsettiniz, vesayeti
kaldıracağınızdan bahsettiniz, her türlü demokratik
işlevi hayata geçireceğinizden bahsettiniz; önümüze koca bir totalist
düzen koydunuz. Bakın, bizim komisyondaki milletvekillerimiz yazdı
bunu, darbe gerçekleri. Gizlediniz, kapattınız. Kediye ciğer
teslim ettiniz ya! Darbe Komisyonunun başına bir başkan
getirdiniz, vallahi en son teslim edilecek adamdı. Hani şimdi
yasalara koydunuz ya insanları yargılamak için iltisak miltisak.
“İltisaklı” deyip ne buluyorsanız muhalif olarak
atıyorsunuz, hatta yargılamadan atıyorsunuz. İltisaktan öte
alakası olan bir adam Darbe Komisyonu Başkanlığı
yaptı ve bizim milletvekillerimiz, işte, böyle kitap yazmak zorunda
kaldı. Sanmayın ki gizli kalıyor, toplum bunları takip
ediyor, bu kitaplar okunuyor, çok satıyor, hatta gerekirse bedava da
dağıtırız, yeter ki toplum bilgilensin. Kapatarak hiçbir
yere varamazsınız.
Gencecik insanlara, 16 yaşındaki
insanlara, harp okulu öğrencilerine, eli silah tutmayı bilmeyenlere
hızlı yargılamalarla otuz yıl ceza verdiniz; bu darbenin
siyasi ayağı kapalı kapılar ardında tutulacak, öyle
mi? Bu darbenin ekonomik ilişkileri, siyasetle iç içe tüccar
ilişkiler kapalı kapılar ardında tutulacak, öyle mi? Ben
İstanbul sokaklarından söz vererek geldim buraya partim adına,
dedik ki: “Bu darbeyi teşhir edeceğiz, bu darbeyi
araştıracağız. Partimizin sözüdür.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın
Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Çok teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın grup başkan vekilimin dediği
gibi, önümüze kim getirirse getirsin bu gerçekleri
araştıracağız.
Size bir önerim var. MHP’li hatip arkadaş
burada dedi ki: “Arkasında HDP durur diye korkuyoruz, onun için bu
önergeye oy vermiyoruz.” Benim size bir önerim var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öyle bir şey denmedi
canım!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Öyle bir şey
denmedi, uydurma ya!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – HDP’yle eş
düşmemek…
Benim bir önerim var, önerim şu: AKP ile MHP,
siz getirin aynısını virgülüne dokunmadan, arkanızda
duracağız, yeter ki millet önünde gerçekleri
araştırabilelim. Korkmayın! Korkuyorsanız iki tane nedeni
var: Ya alakanız vardır ya da topyekûn siyasi iktidarınız
çökecektir.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) – “Alaka” kelimesiyle bizi aynı cümlede kullanma Sayın Hatip.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bunun üçüncü bir
nedeni varsa onu da gelirsiniz, bu kürsüde kendiniz
açıklarsınız.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun yerinizden.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Milliyetçi
Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, aslında
sataşmadan söz almam gerekir ama şimdilik gerek görmüyorum.
Şunu anlattı hatibimiz Sayın
Enginyurt: Yayınlanan bu “tweet”lerde işte “HDP’yle birlikte çekimser
kalıyorsunuz.” diye partimize birtakım eleştiriler atfedilmeye
çalışıldı geçtiğimiz bu EYT’yle ilgili önergede.
Şimdi “Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizin önergenizi
reddedeceğiz, HDP de muhtemelen kabul edecek. Biz de yani siz de HPD’yle
birlikte misiniz mi?” diyelim şeklinde bir kıyas yapıp onu ifade
etti. Yoksa buna o şekilde bir ifade söz konusu olmadı.
Tekrar ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisi kendi
gündemine hâkimdir, kendi politikaları vardır, hiç kimse Milliyetçi
Hareket Partisine istikamet çizmeye kalkışmasın. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, bu konuyla ilgili 60’a göre ufak bir
açıklama yapacağım.
BAŞKAN – Bence konu aydınlandı
Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sözümün
doğru anlaşılması için kamuoyu tarafından.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sisteme girdim Sayın
Başkanım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Fark etmez,
buradan da yapabilirim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanağa geçsin.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sözümün
doğru anlaşılması için.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
sisteme girmiştim.
BAŞKAN – Bir saniye…
39.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ben
tutanağa geçmesini istiyorum sözlerimin.
Ben bu kaçınılan alanı
yadırgamıyorum. Bu, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi
politikasıdır. Buna da saygı duyarım. Başka bir
öneride bulunuyorum: Madem bundan rahatsız oluyorsunuz, madem bundan
çekiniyorsunuz, kamuoyu sizi yanlış anlıyor -ki öyle söyledi
hatip, “Biz bundan dolayı burada arkasında durmayız bu
önergenin.” dedi- aynı önergeyi bu iki parti grubu, AKP ile MHP getirsin,
arkasında biz duralım; çekinmesinler. Mesele budur efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim, sağ
olun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
istirham ediyorum. Yine sözümüzün benim yaptığım
açıklamadan anlaşılmadığı
anlaşılıyor.
BAŞKAN – Bence Genel Kurul çok net anladı
ama siz tekrar bir ifade edin.
40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bir sözü tekrar tekrar
söylemenin şeyi yok. Yani şimdi aklıma da bir fıkra geldi,
onu da daha sonra anlatayım.
Şimdi tavsiye de bulunmasına da gerek yok.
Milliyetçi Hareket Partisinin bir politikası vardır, şu veya bu
şekilde yapar; onlar kabul etmeyebilir. Diğer bütün siyasi parti
grupları bakımından buna saygı duyulsun. Bizim tavsiyeye de
ihtiyacımız yok ayrıca.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aynen
yarım dakikalık hakkı benim de kullanma zaruretim var.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, bitirelim
tartışmayı. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
konuşacak.
41.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili diyor ki: “Hatibimiz böyle demedi.”
Demediği şeyi, hatibi demediyse de -biz itimat edelim sayın grup
başkan vekiline- Genel Başkanları dedi.
Bakın, ne diyor Sayın Bahçeli? MHP lideri
Devlet Bahçeli “Diğer muhalefet partileriyle aynı alanda bulunmak istemiyoruz.
İYİ PARTİ, CHP ve HDP’yle aynı, yan yana olmak
istemiyoruz.” dedi EYT konusunda yöneltilen soruda Osmaniye Vakfının
açılışında.
Hatibiniz demediyse Genel Başkanınız
dedi. Bu, partinizin tavrı. Bunda gizleyecek bir şey yok.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
üzülerek tekrar…
BAŞKAN – Sayın Akçay… Sayın Akçay,
bir son defa verelim, bitirelim.
Değerli arkadaşlar, hangi partinin
nasıl oy kullandığı konusunda Türk kamuoyu bir
değerlendirmede zaten bulunur. Fazla uzatmaya gerek yok.
Buyurun.
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz biraz evvel kürsüde
konuşan Sayın Cemal Enginyurt’un konuşmasına atıfta bulunarak
söyledik. Bizim bir politikamız var. Sayın Genel
Başkanımız bunu ifade etti -Sayın Özel’in de söylediği
gibi- ve biz bunu herhâlde –kusura bakmazsanız- diğer
arkadaşlardan en iyi bilenlerdeniz. Dolayısıyla orada bir sorun
yok. Fakat Milliyetçi Hareket Partisinin kendi ilkeleri ve politikaları
çerçevesinde bir duruşu var, aldığı bir sorumluluk var
çünkü siyaset ve politika bir sorumluluk ister, inisiyatif ister. Biz bunu
yapıyoruz. Buna saygı duyulmasını istiyoruz.
Elbette eleştirebilirler, eleştiri
hakkı bakidir ama bunu belli bir ölçüde ve saygı çerçevesinde, ikide
bir her grup önerisinde “Şöyle mi oldu, böyle mi oldu?” diye değil.
Bodoslamadan tavrımızı gösteririz; kabul ederiz, reddederiz veya
çekimser kalırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz Cumhuriyet Halk Partisine
niye kabul ettin, niye reddettin diye bir eleştiri getirmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Turan, grubunuz adına söz var. Siz
mi istiyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
izin verirseniz, yine, yerimden açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
43.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, FETÖ’yle
ilgili meselede en büyük riski alan parti oldukarına, iktidarda
oldukları için darbenin kendilerine karşı
yapıldığına, polemik yapmanın siyasetçilere de ülkeye
de faydası olmadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geçen dönem komisyon
başkanımızla ilgili sayın hatip bazı iddialarda
bulundu. Bu tarz afaki iddiaları şık
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Arkadaşımız o dönem partimizin görevlendirmesiyle önemli bir
çalışmaya imza attı, büyük bir gayret gösterdi, diğer
partilerin desteğiyle beraber bu işi yaptı. Şu an kendisi
burada yok. Bu tarz ithamları doğru bulmadığımı
ifade etmek istiyorum.
Onun dışında,
şaşkınlıkla izliyorum. Bu kadar konu olacak olmamasına
rağmen, ısrarla, hangi partinin hangi oyu vereceğini belirlemeye
çalışan bir anlayışın da ne demokrasiye ne Meclis
usullerine faydası olduğu kanaatindeyim. Bizim partimiz veya
diğer partiler kendi organlarında bunu konuşur,
kararını verir. Neden bizim veya diğer partilerin iç
ilişkilerine karışıp da: “Bunu şöyle getirin de ‘evet’
deyin, tersini yapın ‘hayır’ deyin.” Bu, doğru bir
yaklaşım değil. Aslında bunu, zihin arkasına
başka başka birtakım iddiaların yansıması olarak
düşünüyorum. Biz FETÖ’yle ilgili meselede en büyük riski alan partiyiz,
iktidarda biz vardık o zaman, bize karşı yapıldı bu
darbe özellikle. O yüzden diyorum ki: Hep beraber çalışmaya devam
edelim ama böyle polemik yaparak, işi uzatarak, Meclisin gündemini
kitleyerek kimseye faydası olmayan tartışmaların da ne
siyasetçilere ne bu ülkeye faydası olduğu kanaatindeyim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ
PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve
yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu
teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem
almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin
belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde son olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
İYİ PARTİ’nin grup önerisinde 15
Temmuz darbe girişimine yardım ve yataklıkta bulunanların,
iş birlikçilerin ve sorumluların belirlenmesi amacıyla bir
araştırma komisyonu kurulması istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimi, AK PARTİ iktidarıyla güçlenen Türkiye’yi hazmedemeyen
ve Türkiye’nin tutumu nedeniyle bölgedeki çıkarlarını
gerçekleştiremeyen küresel güçlerin desteğiyle
gerçekleştirilmiş; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, milletimizin tarihî
kahramanlığı sayesinde akamete uğratılmış
bir darbe girişimidir. Darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütüyle
mücadele aslında darbe girişiminden çok daha önce
başlatılmıştır. 7 Şubat 2012’de MİT
Müsteşarının tutuklanmaya kalkışılması
süreciyle başlayan, dershanelerin kapatılmasıyla devam eden,
Gezi olaylarıyla farklı bir boyut kazandırılan; 17-25
Aralıkta yargı eliyle darbe girişiminde bulunarak Hükûmetin
düşürülmesi, MİT tırlarının durdurulması ve
terörün azdırılarak toplumda kaos ortamının
oluşturulması çabalarıyla devam eden, yaklaşık
beş yıllık mücadele sürecinde başarısız olan küresel
güçler ve onun piyonu FETÖ terör örgütünün son koz olarak 15 Temmuz hain darbe
girişiminde bulunması sonrasında da devam eden uzun bir
mücadeleden bahsediyoruz.
Tüm bu olaylar sonrasında Hükûmetimiz ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi her girişimin arkasından devreye girmiş
ve gerekli tedbirleri almış, gerekli kanuni düzenlemeleri hep
birlikte bu çatının altında gerçekleştirmiş ve bu
girişimlerin her birini sonuçsuz bırakmıştır. FETÖ’nün
yayın organları, televizyonları, en önemli insan devşirme
organizasyonu olan okullar ve dershanelerin kapatılması, finans
kaynaklarına el konulması, tüm bunlar Hükûmetin büyük mücadelesi
sonucunda gerçekleştirilmiştir. Bunlar yapılırken ise
gerekli destek diğer siyasi partiler tarafından verilmemiştir.
Bu, gerçektir; bu, açıktır. Hatta bunları yaparken Hükûmet
diktatörlük suçlamalarıyla da karşı karşıya
kalmıştır.
Darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016
tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl çerçevesi içerisinde de FETÖ’yle
irtibatlı ve iltisaklı olduğu değerlendirilenlerin kamudan
ayıklanması süreci başlamış ve suç unsuru olan
hususlarla ilgili olarak da bağımsız yargı gerekli
soruşturma ve kovuşturmaları başlatmıştır.
AK PARTİ’den önce hemen hemen tüm siyasi partilerle ilişki kurmaya
çalışmış olan bu örgütün AK PARTİ’yle devlete
sızdığını söylemek büyük bir
haksızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tunç, devam edin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bitiriyorum.
Bu hain örgütle mücadele AK PARTİ döneminde
başladığı için FETÖ darbe girişiminde bulunmuş ve
AK PARTİ’yi ve onun liderini ortadan kaldırmaya cürete
kalkışmıştır.
FETÖ’yle mücadele millî bir meseledir değerli
milletvekilleri. AK PARTİ henüz yokken kırkyıl öncesinden
devletin kurumlarına çöreklenmiş bu yapının tasfiyesinde
tüm siyasi partilerimiz destek olmalıdır. FETÖ mensupları ve
darbe girişiminde bulunan teröristler ve onlara destek olan kim varsa,
sıfatı ne olursa olsun, bağımsız yargı önünde
hesap vermektedir. 97 bin derdest soruşturma vardır, 51 bin dava
vardır. 148 bin derdest dosyadan bahsediyoruz, 272 bin şüpheli ve
sanık vardır ve 31 bin tutuklu, 16 bin de hüküm giymiştir.
Bu aşamada, bağımsız
yargının kararlarını beklemek gerekir diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde tartışmalar, konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL
(Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674
sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine
atanan kayyumların araştırılması amacıyla
31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/10/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
31 Ekim 2018 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Sayın Adnan Selçuk Mızraklı ve arkadaşları
tarafından -738 sıra numaralı- 674 sayılı KHK
uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi belediyelerine atanan
kayyumların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
31/10/2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri
sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Adnan Selçuk Mızraklı.
Buyurun Sayın Mızraklı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HDP GRUBU ADINA ADNAN SELÇUK MIZRAKLI
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
partimiz tarafından verilmiş olan bu öneriye ilişkin
görüşlerimi ifade edeceğim.
Tabii, ilk önce bu kayyumluk nereden
çıktı; “kayyum” diye yanlış kullanılan, özü
itibarıyla “kayyım” olan bu kavrama demokratik bir rejimde niye
ihtiyaç duyulur; bunun cevabını vermek zorundayız. Âdeta seçmen iradesinin
gasbı olan ve bu iradeye rağmen idarenin kendi
tasarruflarını ve âdeta bir yetki aşımı yaparak o
iradenin üstüne atanmış kayyumların getirilmesi tabii ki
demokrasinin ruhuna ve değerlerine aykırı bir tutum. Şimdi,
özellikle 102 Demokratik Bölgeler Partisi belediyesinden hele hele 95’ine
atanırsa bunun demokrasinin dışında da siyasetin temel
kavramlarıyla ne kadar örtüşük olmadığı gerçeği
ortaya çıkar. Biz şunu çok iyi biliyoruz: Bu ülkede zaman zaman çok
haksız uygulamalar yapıldı. Tarihin gelişimi içinde bu
haksız uygulamaların bir kısmında hakikat ortaya
çıktı ama çoğu kısmında hakikatin gölgelendiğini
gördük.
Şimdi, özellikle son dönemlerde Adalet ve
Kalkınma Partisinin Başkanı ve Sayın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önümüzdeki seçim döneminde de
eğer gerekirse mahallî idareler seçimlerinden sonra tekrar kayyum atama
tehdidinde bulundu. Şimdi, şunu beklerdik arkadaşlar: Yani bütün
siyaset kurumunun içinde olan ve demokrasiye inanan bütün çevreler, böyle bir
tehdit bugünden ifade edildiği zaman demokrasiye nasıl darbe yapıldığını,
demokratik rejime nasıl bir darbe yapıldığını
ifade etmeliydiler, bunu beklemek de herkes kadar hakkımız olsa
gerek.
Evet, 102 belediyeden 95’ine kayyum atandı.
Kayyumlar döneminde neler yapıldı diye göz
attığımızda ortada ciddi anlamda o belediyelerde o güne
kadar biriktirilmiş olan birçok değerin nasıl berhava
edildiğini gördük. Başta kadın merkezleri olmak üzere, kültür
merkezleri olmak üzere, gençlik merkezleri, çocuk merkezleri olmak üzere bir
bütün olarak hepsinin kapatıldığını gördük.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hepsini PKK merkezi
yapmıştınız, PKK merkezi olmuştu hepsi.
BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen hatibi
dinleyelim.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) –
Kapatılıp yerine yapılan işlemlerin hiçbir şekilde
halkın temel ihtiyaç ve beklentileriyle örtüşük olmayan işlemler
olduğunu gördük. Beraberinde, yine takdir edersiniz ki özellikle AKP
döneminde belediyelerimiz üzerinde nasıl bir denetim ağı
oluşturulduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Yani defalarca,
başmüfettişlerce veya müfettişlerce hem mali hem idari denetime
tutulan bu belediyelerimizde ne bir yolsuzluk ne bir başka işlem
saptanmadı. Yani zaman zaman ifade edilen, işte o dönemde, o
özellikle ciddi çatışmaların yaşandığı
dönemde yine belediyelerimizde çok sayıda müfettişin olduğunu
biliriz.
Dolayısıyla bütün bunlar birer hakikat
iken çok sayıda belediyeye kayyum atanarak âdeta belediyeler işlemez
duruma getirildi. Ne oldu? Devam edilen yani daha önceki dönemde kararı
verilmiş ve yürümekte olan projeler dışında ortaya yeni bir
proje, halkın da özellikle onayladığı yeni biçimler
çıkmadı. Evet, belki kaldırımlar yapıldı, belki
yol ve şehir düzenlemeleri yapıldı,
ışıklandırmalar yapıldı görselliğe hitap
eden ama temelde halkın biriktirmiş olduğu değerlerle
örtüşük olmayan şeyler yapıldı. Birçok isim
değiştirildi. Dün de bu konular konuşuldu. Elimde çok
sayıda bu konuda belge var yani istek sahiplerine bunları da
iletebilirim.
95 belediyeye kayyum atandı, şu anda 43
belediye başkanı cezaevinde. Beraberinde, özellikle diğer
kurumlarla karşılaştırdığımız zaman,
bütün bu saldırıya maruz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın
Mızraklı.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) - …kalmasına
rağmen sonuçta, özellikle bu kayyum atanmış belediyelerin
bulunduğu yerde 24 Haziran seçimlerinde de gerek partimizin
aldığı oy oranları gerekse partimizin bölgeden
çıkartmış olduğu vekil sayıları da bu tür
politikaların nasıl karşılık
bulmadığının görüntüsü oldu.
Ben, çok sayıda kurumun
kapatıldığını, parkların, bahçelerin isimlerinin
değiştirildiğini, heykellerin yıkıldığını,
çok şey anlatabilirim size. Ama şunu söyleyeyim: Bir sürü şeyi
yani Yılmaz Güney Sineması’nı yıkabilirsiniz ama
Yılmaz Güney’i silemezsiniz. Dolayısıyla belediyelerimize dair
birçok kuruma veya heykele yıkım yapılsa bile bu belediyelerin
toplumda yaratmış olduğu güven ve destek yıkılamaz,
önümüzdeki seçimler de bunun ifadesi olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türkkan...
İYİ PARTİ Grubu adına, bana
bildirilen listede Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan var
değerli arkadaşlarım. Sayın Türkkan sanırım
dışarıda, gelecek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atlayabiliriz, bizim hatibimiz
hazır.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Diğer
grubu alalım efendim.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi hazır
mı değerli arkadaşlarım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sezgin Bey burada, sonra oraya
geçelim.
BAŞKAN – Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tanrıkulu, süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en
sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Öncelikle, kayyum ataması
halkın iradesine ve milletin iradesine vurulmuş bir darbedir ve bu
darbeyi de maalesef geçtiğimiz dönem Adalet ve Kalkınma Partisi bu
Parlamentoda bir kanun hükmünde kararnameyle gerçekleştirdi.
Hafıza tazelemesi bakımından bir
şey söyleyeceğim. 1/8/2016 tarihinde, Türkiye Varlık Fonu Kanunu
bu Parlamentoya getirildi. Bu taslağın 51 ve 52’nci maddelerinde
kayyum atamasına ilişkin düzenleme var, burada. Sonra bu düzenleme
komisyonda görüşüldü, kayyum atamasına ilişkin düzenleme de
komisyondan geçti, burada, aynen burada. Sonra Parlamentoya geldi, bu
Parlamentoya geldi. 18 Ağustos 2016 tarihinde 127’nci Birleşimde
görüşüldü, kayyum atamasıyla ilgili düzenleme görüşüldü. 4
siyasi partinin ortak iradesiyle kayyum atamasına ilişkin düzenleme
bu yasadan çıkarıldı bu Parlamentonun iradesiyle ve bu
Parlamentodan geçmedi kayyum ataması 4 siyasi partinin iradesiyle.
Tutanaklar burada; Adalet ve Kalkınma Partisinin de imzası var,
diğer siyasi partilerin de imzası var. Ortak imzayla torba yasadan bu
çekildi ve burada yasalaşmadı.
Ama ne yaptınız? O nedenle söylüyoruz, 15
Temmuz darbesini fırsat olarak kullandınız, bir fırsat
olarak. Ne yaptınız? 1 Eylül Cuma günü
çıkardığınız 674 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle, bu Parlamentodan geçmeyen kayyum düzenlemesini, Parlamentonun
iradesine de darbe vurarak, buradaki ortak iradeye darbe vurarak kanun hükmünde
kararnameyle geçirdiniz.
Şimdi size soruyorum: Bunun neresi demokratik?
Bunun neresi Parlamento iradesine saygı öncelikle? Bakın, bu
Parlamentodan geçmeyen, taslaktan çıkarılan bir metni, on gün sonra,
15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilerek ilan ettiğiniz
olağanüstü hâl nedeniyle elde ettiğiniz kanun hükmünde kararnameyle
geçirmeye çalıştınız, dolayısıyla bunu
fırsat bildiniz.
Kayyum ataması halkın iradesine büyük bir
darbedir. Eğer belediye başkanları veya belediye meclis üyeleri
suç işlemişlerse, siz bu kanun hükmünde kararnamenin
çıktığı tarihe kadar neredeydiniz, eğer suç varsa?
Ceza Yasası’nda, Terörle Mücadele Yasası’nda ve Ceza Muhakemesi
Yasası’nda hangi tür işlemin yapılacağı belli. Mahallî
İdareler Yasası’nda İçişleri
Bakanlığının görevleri belli. Bunlar o tarihe kadar terörle
iltisaklı değildi de bu kanun hükmünde kararname
çıktığı gün mü geldi?
Evet, bunu bir yöntem olarak kullandınız
ve terörle mücadeleyi bahane ettiniz. Eğer işledikleri bir suç var
idiyse soruşturma yapılır ve Mahallî İdareler
Yasası’ndaki prosedür uygulanırdı ama bundan özellikle
kaçındınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu,
toparlamanız için bir dakika süre veriyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Evet,
şimdi de önümüzde yerel seçimler var ve Sayın
Cumhurbaşkanının çok talihsiz bir beyanı oldu “Eğer
bir daha seçilirseler -iltisaklı olanlar- ben yeniden görevden
alırım.” dedi.
Şimdi, yani Mahallî İdareler
Yasası’nda kriterler var, Yüksek Seçim Kurulu var, oradan geçmiş,
adaylaşmış bir insan için bir de Adalet ve Kalkınma Partisi
kriteri mi var, Cumhurbaşkanı kriteri mi var, ondan onay
almış adaylar mı olması lazım? Bakın, bu düzen tamamen
ama tamamen halkın egemenliği ilkesine, milletin iradesine saygı
gösterme ilkesine tamamen aykırıdır. Dahası da var ve onu
da yaptınız: Çok değer verdiğiniz, sarayda
topladığınız muhtarlara bile neredeyse kayyum
atayacaksınız. Halkın iradesinin partisiz tecelli ettiği
yer mahalle ve köylerdir. Bakın, bölgede 259 tane muhtarı
haklarında herhangi bir mahkeme kararı olmadan, sadece bir idari
kararla görevden aldınız. Bu, halkın iradesine, milletin
iradesine büyük bir saygısızlıktır ve atanmış
kayyumların da bu konuda birçok sabıkası vardır, buradan
ifade ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Önerge üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan…
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
HDP Grubunun verdiği grup önerisiyle ilgili bir peşin kanaatimi
belirtmek istiyorum. Seçilen kişiler suça bulaşmadıkları
sürece görevlerine devam etmeliler ancak suça bulaştıkları sabit
görülen kişileri, diğer uygulamalarda olduğu gibi,
savcıların tahkikatı, mahkemelerin kararıyla cezaevine mi
koyarsınız, tutuksuz mu yargılarsınız… Diğer
belediyelerde yapıldığı gibi de meclis, kendi içinden bir
meclis üyesinden belediye başkanını çıkarabilir.
Ben burada önergeyi okudum. Atanan kayyumlarla
ilgili bazı itirazlarımı söylemek istiyorum. Ben Sayın
Meral Akşener’le beraber doğu ve güneydoğuya çok gidiyorum. Hâlâ
da gitmeye devam ediyorum, bu cumartesi günü Mardin’e gideceğim yine
mesela. İlginç bir şey söyleyeceğim size: Atanan kayyumlardan
bölge halkı mutlu, yapılan hizmetlerden mutlu. Burada bir hata var.
Orada belediye başkanı olarak seçilen arkadaşlar belediye
hizmetleri yapmak yerine ideolojik birtakım kaygılarla bazen
belediyenin bütçelerinden terör örgütüne yardım etmeyi, bazen de terör
örgütüyle beraber hareket etmeyi tercih etmiştir. Bölge halkı bu
işten bıkmış. Benim size samimi bir teklifim var:
Seçtiğiniz, seçtirdiğiniz belediye başkanlarına lütfen
söyleyin, belediye başkanı olduğunu unutmasınlar; birer
terör örgütü mensubu gibi davranmaktan vazgeçsinler. Eğer öyle
davranırlarsa hem diğer vatandaşların husumetini
kazanırlar hem de bölge halkına hizmet etmezler. Ya, o bölge
halkının da hizmete ihtiyacı var, onun da belediyecilik
açısından bekledikleri var. Ben isim söyleyeceğim bir tane,
Mardin Derik ilçesi Kaymakamı olarak bildiğim -hiç yüzünü görmedim,
hiç tanımıyorum- Hakan Kafkas, Derik’e gittiğimde herkes Hakan
Kafkas’ın hizmetlerini anlatıyordu. Buradan bir ders çıkartmak
lazım, o ders de şu: Seçilen belediye başkanlarınıza
tembih edin “Seçildiğiniz yerde bölge halkına hizmet edin,
bırakın ülkenin mücadele ettiği teröristin yanına
geçmeyin.” diye. Bu, çok önemli bir hadise. Hem sizin gerek Parlamentoda gerek
kamuoyunda terör örgütüyle beraber anılmanızın önüne de geçer bu
hem de bölge halkının hizmet almasına vesile olur. Benim bu
konuda söyleyeceklerim bu kadar.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) – Söz almak istiyorum
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Doğrudan bir
sataşma var, partimize dönük farklı ithamları var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Özellikle sataşmamaya
gayret ettim ama…
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
10.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Artık yorulduk size
cevap vermekten.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ders alın o
zaman.
FATMA KURTULAN (Devamla) – Asıl siz ders
alın.
BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen,
karşılıklı değil.
FATMA KURTULAN (Devamla) – Bakın, sizin
göreviniz burada oturup bize sataşmaktır ama bakın ben şunu
söyleyeyim: Tüm kadınlara söylüyorum…
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, lütfen, Genel
Kurula hitap edin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç öyle bir görevim
yok.
BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen.
FATMA KURTULAN (Devamla) – Öyle bir göreviniz var.
Biz HDP kadın grubu, kadın kimliğini
tüm siyasetin üstünde görür, onun için bir kadına sataşmayı
doğru görmeyiz. (HDP sıralarından alkışlar) Burada
otursun, orada otursun, orada otursun; hangi koltukta oturuyorsa otursun biz
kadın kimliğini önemseriz, size de…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen de sataşıyorsun
şimdi! Sataşıyorsun sen de!
FATMA KURTULAN (Devamla) – Hayır, ben
nasıl bir savcı yerine kendisini koydu Sayın… İsmini
hatırlamıyorum şimdi. Onu merak ettim yani o yüzden söz
aldım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sataşma var, ismimi
hatırlayamadı!
FATMA KURTULAN (Devamla) – Siz de burada, Oya
Hanım, lütfen, bunu rica ediyorum, bir kadın olarak sizden rica
ediyorum… Acılarımız var…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben
kadınlık değil, milletvekilliğimi yapıyorum!
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, siz Genel Kurula
hitap edin.
FATMA KURTULAN (Devamla) – Acılarımız
var, herkesin yoğun acısı var, herkesin yoğun, yoğun,
yoğun döktüğü gözyaşları var, bizim de gerçekten evlerimiz,
yuvalarımız dağılmış, aileler, anneler, babalar,
çoluk çocuk herkes darmadağın…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Siz
dağıttınız!
FATMA KURTULAN (Devamla) – Bir mesele var, bunu
çözmek lazım. Bunu çözmek lazım, burada böyle konuşmakla olmaz;
demokrasiyi yatırmak lazım, çözmek lazım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sur’da gördük! Çözüm
sürecini gördük!
FATMA KURTULAN (Devamla) – Lütfen, ben bir
kadın olarak sizinle sataşmayı zül sayarım, doğru
görmem.
BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen, rica
ediyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sataşıyor
Sayın Başkan, sataşmasın!
FATMA KURTULAN (Devamla) – Doğru görmüyorum,
lütfen…
Sayın Başkan, belediyelerimize
ilişkin, AKP hükûmetinin, özellikle bizzat Cumhurbaşkanının
talimatıyla uyguladığı, 2014 seçimini, Türkiye
coğrafyasının üçte 1’inde seçimleri yok sayarak
başlattığı bir uygulamayla karşı
karşıya kaldık. O yetmedi, daha sonra kendi belediyelerine dönük
bir uygulama içerisinde oldu, kendi belediye başkanlarının
bazıları mendillerle ağlayarak, neredeyse ağıt yakarak
istifa ettiler. Dolayısıyla, bu 4 ili de kapsayınca, Türkiye'nin
neredeyse üçte 2’sine yakın bölgesinde 2014 seçimleri iptal olmuş
durumda. Aslında, AKP’nin seçimleri iptal etme geleneği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın
Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla) – …sadece 7 Haziranla
başlamamıştır, 2014 seçimlerini de bu yöntemle yok sayarak
bir gelenek hâline getirmiştir.
Belediyelerimize her gün müfettişler gitmesine
rağmen, samanlıkta iğne arar gibi denetim yapmasına
rağmen bir yolsuzluk bulunamamışken, sayın hatip,
belediyelerimizin bilmem nereye para aktardığını, nereye
kaynak aktardığını nasıl tespit etmiştir,
savcı yerine kendisini nasıl koymuştur, bunu merak ediyorum,
bunu kınıyorum, doğru görmüyorum. Bu, AKP
mantığıdır; bu, devletin mantığıdır; bu
zihniyet, HDP’yi, Kürtleri yok saymanın adıdır, bunu kabul
etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekili yerine oturmadan ben ismimi
hatırlatayım. Benim ismim Lütfü Türkkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Özür diliyorum Sayın
Lütfü Bey ama…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Estağfurullah
efendim.
FATMA KURTULAN (Mersin) – …gerçekten yaptığınız
da doğru değil. Kendinizi savcı yerine koydunuz, bu da size
yakışmadı, hiç yakışmadı. O zaman da isminizi
unutmamı hak ettiniz yani.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir konuşmacıyı
dinleyelim, ondan sonra Sayın İslam.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674
sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine
atanan kayyumların araştırılması amacıyla
31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Selami Altınok.
Buyurun Sayın Altınok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ ALTINOK
(Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en
derin saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Başlangıçta özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımızla alakalı sözleri özellikle düzeltmek
istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın kayyum
atanmasıyla alakalı sözleri “Eğer tekrar teröre
bulaşırlarsa hepsine tekrar kayyum atarız.” sözüdür. O
“eğer” şartı önemlidir. Kim teröre bulaşırsa mutlaka
karşılığında kayyum da atanır, adli ve idari
soruşturma da yapılır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2016 tarihinde yürürlüğe giren 674 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 38 ve 40’ıncı maddeleriyle 5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesinde yapılan
düzenlemeyle terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık
suçları kapsamında haklarında yürütülen soruşturma veya
kovuşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılan belediye
başkanlarının yerine 46’ncı maddeye göre İçişleri
Bakanı veya valiler tarafından atama yapılmaktadır. Bununla
alakalı, bu kanun maddesine istinaden şu an itibarıyla,
PKK/KCK’yle iltisaktan kaynaklı, 3 büyükşehir belediye başkan
vekili, 7 il belediye başkan vekili, 63 ilçe belediye başkan vekili,
21 belde belediye başkan vekili görevlendirilmiştir. Yine, FETÖ’den
dolayı da 6 ilçe belediye başkan vekili, bir belde belediye
başkan vekili görevlendirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, özellikle doğu ve
güneydoğuda belediye başkanlarının, 2015’in 20 Temmuzundan
sonra yaşamış olduğumuz süreçte, çukur terörünün
mücadelesinin verildiği süreçte neler yaptıkları, terör örgütüne
ne gibi yardım ve yataklık yaptıkları hepimizin malumu ve
hepimizin yaşadığı işlerdir. Sur’da, Nusaybin’de,
Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da, Mardin’de, Şırnak’ın
İdil ve diğer ilçelerinde belediye araçlarıyla, belediye
personeliyle çukurlar eşildiğine bizzat şahit olmuş, o
dönem İçişleri Bakanlığı yapan bir insan olarak
şahit olmuş bir insanım. Burada o zamanki Sağlık
Bakanımız, şimdi Erzurum Milletvekilimiz şahittir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Keskin
nişancılara da şahit oldunuz mu?
HABİP EKSİK (Iğdır) – Evet, biz
sizin döneminizde patlatılan bombalara da şahit olduk. Gar önünde
patlama…
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Gecenin saat birinde
o zamanki Mardin Valisi beni aradığında Recep Akdağ
Bakanımız da yanımdaydı. “Sayın Bakanım, şu
anda Dargeçit’te belediye başkan vekili yanında, belediye kepçesinin
operatörü kepçeyle çukur kazıyorlar.” dediğinde ben de aynı
şekilde ona ne yapması lazım geldiğini çok açık ve net
bir şekilde söyledim.
HABİP EKSİK (Iğdır) –
Bombaları patlatanları takip etseydiniz böyle olmazdı zaten.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Iğdır) –
Iğdır’ın Tuzluca ilçesinde çukur mu vardı? Kayyum eliyle
ilk yaptığı şey, Kardeşlik Anıtı’nı…
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ya
dinlesene kardeşim!
BAŞKAN – Sayın Altınok,
toparlayın.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Hukuk devletinde AK PARTİ’li, HDP’li, CHP’li,
MHP’li, hangi partiden olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti devletinde devletin
vatandaşına, askerine, polisine çukur eşerek, bomba
döşeyerek şehit etmeye gayret etmeye, patlatmaya gayret etmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Tuzluca’da
bir tane çukur görürseniz milletvekilliğini bırakırım.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak da Hükûmet olarak da biz buna müsaade etmedik, bundan sonra da
etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer hangi belediye olursa olsun aynı
şekilde fiilleri yerine getirir, suç işler, terör örgütüne
yardım yataklık etmeye kalkarsa yine bilsinler ki seçimleri yeni
yapmış olsak bile yine kayyum atayacağız, terör örgütüne
belediyelerin yardım etmesine fırsat vermeyeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) – Tuzluca
Belediyesi için böyle bir şey bulursanız ben istifa ederim. Sonra siz
bulamazsanız istifa edecek misiniz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Teröre
geçit yok!
HABİP EKSİK (Iğdır) – Evet,
teröre geçit yok. İşinize geldiği gibi yapıyorsunuz. Teröre
geçit yokmuş(!)
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Ancak şunu da
özellikle söyleyeyim: O yöredeki vatandaşlarımız kayyumlarla
hizmet almaya başladı. Belediyecilik hizmetinin ne olduğunu
görmeye başladılar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Terör
sizin örtünüz, örtünüz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) –
IŞİD terörüne destek var.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Belediye
başkanlarının, belediye başkan vekillerinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Iğdır) –
Oraları seçimle alamadınız, ondan sonra dönüp gasbetmeye
çalıştınız. Borç batağında şu an hepsi, borç
batağında!
BAŞKAN – Sayın Altınok, selamlamak
üzere söz veriyorum, buyurun.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Belediye
hizmetlerinin, imkânlarının başta terör örgütlerine olmak üzere,
başka alanlara kaydırılmadan milletimizin,
vatandaşımızın hizmetine sunulmasının ne kadar
güzel olduğunu yapılan hizmetlerde gördüler.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Borçsuz
aldığınız belediyeleri batırdınız.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) - Tunceli’ye,
Diyarbakır’a, Cizre’ye, Silopi’ye, Nusaybin’e, Sur’a gittiğinizde
belediye hizmetinin ne olduğunu kayyumlarla gösterdik, bundan sonra da
göstermeye çalışacağız.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) –
Kayyumları yolsuzluktan görevden almak zorunda kaldınız.
SELAMİ ALTINOK (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz
yerel seçimlerde göreceksiniz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN – Sayın İslam, yerinizden bir
dakika söz veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslam’ın, Erzurum Milletvekili Selami Altınok’un HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce AK PARTİ
adına bir milletvekili konuşurken KHK’lileri atmakla, tasfiye etmekle
FETÖ’yü tasfiye ettiğini söyledi. Ben bir KHK’li milletvekiliyim, ne
FETÖ’yle ne PKK’yla ne DHKP-C’yle ne IŞİD’le hiçbir bağlantım
yok, olmadı. Bu ağır itham karşısında sizden
kürsüden olmak üzere beş dakika, onunla eşit şartlarda cevap
hakkı talep ediyorum efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İç Tüzük’te böyle bir
uygulama yok.
BAŞKAN – Sayın İslam, grup
önerilerinde -bildiğiniz gibi- sürelerimiz öneriyi veren grup adına
beş dakika, diğer gruplar adına da üçer dakika. Ben, bir parti
temsilcisine söz verdim ve sözünüzü dinledim, maalesef öyle bir
olanağımız yok.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674
sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine
atanan kayyumların araştırılması amacıyla
31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31
Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde görüşmeler sona
ermiştir.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve
arkadaşları tarafından, Hatay ilinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 31/10/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Özgür
özel
Manisa
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Hatay Milletvekili Serkan Topal ve
arkadaşları tarafından Hatay ilinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (6 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/10/2018 Çarşamba
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Hatay Milletvekilimiz Sayın Serkan Topal’a söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Topal.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Topal, buyurun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan...
BAŞKAN – Ben Sayın Topal’a söz verdim.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri kadim inançların merkezi, hoşgörüler kenti,
Misakımillî’nin son parçası, Mustafa Kemal Atatürk’ün son arzusu,
temsil etmekle onur duyduğum Hatay’ın milletvekili olarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün maalesef aramızda yok, AK
PARTİ’li değerli hemşehrim -Reyhanlılı- milletvekili
Sayın Şanverdi’ye rahatsızlığı nedeniyle
geçmiş olsun diyorum. En kısa sürede de kendilerini aramızda
görmek istiyoruz.
Ayrıca, bugün, 31 Ekim-5 Kasım arası
Atatürk Kültür Merkezinde “Hatay Günleri” var. Öncelikle Hatay’ın bütün
güzelliklerini, Hatay’ın barışını,
kardeşliğini ve Hatay’ın bütün lezzetlerini burada, AKM’de
görebilirsiniz. Buradan bütün Ankaralı hemşehrilerimi, ayrıca
Ankara’ya yakın olan bütün illeri, bütün
vatandaşlarımızı “Hatay Günleri”ne davet ediyoruz. 5
Kasımdan sonra da bütün vatandaşlarımızı, bütün illeri
Hatay’a bekliyoruz çünkü Hatay’ı yerinde görmek güzeldir.
Değerli arkadaşlar, Hatay’ın
sorunlarına değinmek gerekirse Hatay’da sorun çok. Yanı
başımızda Suriye savaşından en çok etkilenenin Hatay
olduğunu bu kürsüde defalarca dile getirdik ama maalesef, Hükûmet hiçbir
şekilde hiçbir şey yapmadı. Şimdi, az sonra bir
konuşmacı muhtemelen buraya çıkacak, “Biz Hatay’a yol
yaptık, biz Hatay’a köprü yaptık.” diyecek. Siz Hatay’a yol
yaptınız ama Hatay’daki o yolda gidecek araba kalmadı çünkü
mazota zam… Çiftçi perişan durumda, ovadaki çiftçimiz perişan
durumda. Maalesef, en son, elektriğe yüzde 8 zam.
Değerli arkadaşlar, Hatay’ın önemini
hepimiz çok iyi biliyoruz. Hatay, Türkiye'nin Orta Doğu’ya, Afrika’ya
açılan sosyal, siyasi ve dostluk kapısıdır.
Dolayısıyla iki sınır kapısı kapalı
değerli arkadaşlar. Özellikle Yayladağı Sınır
Kapısı sıradan bir kapı değil.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin 2’nci büyük filosuna sahip Hatay’da, bugün Kumlu, Reyhanlı,
Antakya, Defne, Samandağ’daki bütün tırlar şu anda maalesef
yatmış durumda ve maalesef, şirketler iflas eşiğine
gelmiş durumda. Ama AK PARTİ Hükûmetine sorduğunuzda her
şey güllük gülistanlık, kriz yok yani yaşananlar manipülasyon,
söylenenler spekülasyon, zamlar ise otomasyon.
İki Türkiye var; biri halkın gerçek
Türkiye'si, maalesef biri de AK PARTİ Hükûmetinin hayalî Türkiye'si. Ama
hepimiz çok iyi biliyoruz ki ülkeler hayallerle değil, gerçeklerle
yönetilir.
Değerli arkadaşlar, ben özellikle birkaç
ilçenin birkaç sorununu da anlatmak istiyorum. Mesela, Arsuz; Arsuz’da hastane
yok, spor kompleksi yok, stadyum yok, yok yok yok. Keza, Defne; Defne’de, koca,
150 bin nüfuslu Defne’de yine hastane yok, stadyum yok, kapalı spor salonu
yine yok. Samandağ’da kıyı kenar çizgisi maalesef hatalı
belirlenmişti, bu kürsüden onlarca defa söyledim ama maalesef çözüm
üretemediler.
Buradan sesleniyorum, AK PARTİ’li Hatay
milletvekillerine de sesleniyorum: Gelin, Hatay’ın sorunlarını
birlikte çözelim. Bu komisyonu kuralım ve Hatay’a birlikte hizmet edelim.
Bakın, ovada, maalesef çiftçimiz 1995’ten beri
su bekliyor, sulama kanalları hâlâ yapılmadı, Reyhanlı
Barajı yılan hikâyesine döndü. Ben merak ediyorum, acaba, az sonra
çıkacak arkadaşımız Reyhanlı Barajı’yla ilgili ne
diyecek? Ovanın suyuyla ilgili ne diyecek?
Bakın, mesela, İskenderun’a, geçenlerde,
maalesef yine her zamanki gibi, bir gemi yanaştı, Anguslar oraya
geldi ve maalesef kirlilik saçıyor. Bu konuda biz milletvekili
arkadaşlarla irtibata girmemize rağmen, netice maalesef
alamadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bakın, Payas, Erzin, Dörtyol’da maalesef
narenciye üreticisi zor durumda ve yaklaşık yirmi yıldır,
yirmi yıldır Dörtyol-Hassa Tüneli açılacak. “Açılacak.”
“Yarın açılacak.” “Yarın ihaleye verilecek.” yirmi
yıldır bu konuyu dile getiriyorlar ama maalesef, maalesef netice yok.
Sadece bir tek şey var: Yol yapıldı, eyvallah, Hatay halkı
adına yollar için teşekkür ediyorum ama yoldan başka ne
yapıldı?
Bakın, Hatay Türkiye'nin küçük bir numunesidir,
numune. Dolayısıyla, Hatay’ın özel bir desteğe
ihtiyacı var. Gelin, birlikte, bugün bu komisyonu bütün partiler olarak
kuralım, Hatay’ın sorunlarını araştıralım ve
orada çiftçinin, esnafın, bütün Hatay halkının
sorunlarını birlikte çözelim.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Topal.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Rusya Meclis Başkan Vekili Alexandr Sergevich ve
beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisini değerli bir konuğumuz ziyaret etmektedir.
Rusya Meclis Başkan Vekili Sayın Alexandr Sergevich ve heyeti Genel
Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. (Alkışlar) Kendilerine yüce
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve
arkadaşları tarafından, Hatay ilinin sorunlarının
araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı
konuşacak.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin Orta Doğu’ya açılan
kapısı konumunda olan Hatay, üretim kapasitesiyle Türkiye’ye
değer katmaktadır. Demir çelik mamulleri, otomobil filtresi,
tarım araç ve gereçleri üretmekte, tarımsal ürünler, yaş sebze,
meyve, narenciye üretimi, ihracatı yoğun olarak
yapılmaktadır. Maalesef, yüksek maliyetlerinden dolayı bu sektör
yani tarım krizdedir. 1.300’den fazla mobilya üreticisine ev
sahipliği yapan Hatay, Türkiye’de toplam erkek ayakkabısı
üretiminin yüzde 35’ini karşılamaktadır. Ayrıca, Hatay
lokomotifi konumunda olan demir çelik sektöründe Türkiye'nin yassı çelik
üretiminin yüzde 55’i karşılanmaktadır. Maalesef, demir çelik
sektörü de krizdedir.
Hatay, Amik Ovası gibi Türkiye'nin en verimli
tarım topraklarının birine sahiptir. Hatay
topraklarının yüzde 97’si kültür tarımına
elverişlidir. Hatay, Türkiye genelindeki zeytin üretiminin yüzde 11’ini
tek başına karşılamaktadır ama maalesef bu sene zeytin
üretimi onda 1’ine düşmüştür.
2017 yılı verilerine göre Hatay’da 457.106
Suriyeli bulunmaktadır, evet, 457.106 Suriyeli. Dolayısıyla
Hatay nüfusunun yüzde 29’unu Suriyeliler oluşturmaktadır. Bu rakama
göre Hatay’da bulunan Suriyeliler, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yüzde
13’ünü oluşturmaktadır. Hatay sayı bakımından
Türkiye’de en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan üçüncü kenttir
ve bu, Hataylılar için çok ciddi bir sorundur. Bu konu bence çok daha
geniş konuşulmalıdır.
Hatay bu özelliklerinin yanı sıra
katmerleşen sorunlarla da karşı karşıyadır. Hatay
tarımının acil bir şekilde sulama suyuna ihtiyacı
vardır bir evvelki konuşmacının belirttiği gibi. Bu
nedenle 2015 yılında bitirilmesi planlanan ancak henüz bitirilemeyen,
Temmuz 2019’da su tutmaya başlayacağı ilan edilen Reyhanlı
Barajı ivedilikle bitirilmelidir, daha fazla ötelenmemelidir. Ayrıca
bir an önce damlama sulama sistemine de geçilmelidir. Hatay zeytininin marka
değerini arttırmak, bölgeyi zeytinde merkez hâline getirmek ve
ekonomiye katkı sağlamak amacıyla organize sanayi bölgesi acilen
kurulmalıdır. Hatay’ın önemli tarım arazilerinden Amik
Ovası bilinçsiz, kontrolsüz sulama ve alınmayan önlemler nedeniyle
kuraklık sorunu yaşamaktadır.
Bu sonuçlar Hatay’ın iklim
değişikliği etkileriyle karşı karşıya
kaldığını da göstermektedir. Dolayısıyla
Hatay’ın acilen kuraklık eylem planları ve iklim eylem
planları hazırlanmalıdır. Dolayısıyla Hatay’a
yapılması düşünülen termik santral
yatırımlarının tarım alanlarına verebileceği
zararlar öngörülerek yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sıdalı,
toparlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Toparlıyorum
efendim.
Elektrik bedelleri tüm sektörü oldukça olumsuz
etkilemektedir. Mersin Limanı’nın özelleştirilmesiyle birlikte
artan lojistik maliyetleri Güneydoğu Anadolu Bölgesi için alternatif arayışlarını
açığa çıkarmış, bu bağlamda Hassa-Dörtyol Tünel
Projesi planlanmıştır. Projeyle Hatay’ın en kısa
yoldan Kilis, Gaziantep’e bağlanması hedeflenmiştir. Proje
bölgeye büyük yararlar sağlayacaktır. Dolayısıyla
ivedilikle bitirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Mersin’de yeni liman
alternatifleri tüm bölgeye fayda sağlayacaktır.
Tüm bu sorunların çözümü için önergeyi
destekliyor, saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Sıdalı.
Önerge üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Lütfi
Kaşıkçı.
Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay ilimizin
sorunları hakkında verilmiş olan önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, bugün itibarıyla
başkent Ankara’da başlayan ve pazar gününe kadar devam edecek olan
Hatay’ın tanıtım günleri var. Hatay’ın tanıtım
günlerine ben de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili ve o toprakların
bir çocuğu olarak hepinizi davet ediyorum. Gerçekten inanılmaz bir
mutfağımız var. Geldiğiniz zaman o mutfağın da
tadarak farkına varacaksınızdır ama memnun olan herkesi de
Hatay’a ayrıca davet ediyorum.
Bir diğer konu da bugün ilk kurşunun
atılışının 100’üncü yıl dönümü. Bununla ilgili,
Hatay’da Dörtyol Belediyemizin aralıksız bir hafta boyunca
düzenlemiş olduğu çeşitli etkinlikler var. Ben bu etkinlikleri
düzenleyen Sayın Belediye Başkanımız Yaşar Toksoy
Başkanımı da buradan ayrıca selamlıyorum.
Hatay, gerçekten medeniyetler eşiği ve
medeni insanların bir arada huzur ve barış içerisinde
yaşadığı bir ilimiz. Biraz önce sayın
milletvekillerimizin de ifade ettiği gibi 81 vilayetimizle aynı
sıkıntıları yaşamakla birlikte Suriye’de yaşanan
gelişmelerden sonra bir de Suriyeli sığınmacılar
meselesi, Hayat’ın mevcut sıkıntılarının,
problemlerinin üzerine ek olarak gelmiştir.
Hatay’da muhakkak yapılan güzel işler var
ancak şunu belirtmek isterim ki öncelikli olarak bir baraj problemimiz
var, Reyhanlı Barajı problemimiz. Bu problem artık sadece çiftçinin
meselesi değil, tüm Hatay’ın meselesi hâline geldi.
Onun dışında, Hatay’da ne zaman
başladığını tüm Hataylıların unuttuğu
Antakya ile Altınözü ve Antakya ile Yayladağı arasındaki
yollarımızın bir an önce yapılması gerekiyor.
Artık 21’inci yüzyılda Türkiye'nin dört bir yanında çok güzel
bölünmüş yollar, viyadükler, tüneller yapılıyor ancak bu
hizmetlerin biz Hatay’a gelmesini de hassaten istiyoruz.
Hatay’da yine, Maraş, Gaziantep ve Hatay
illerimizin hepsinin ortaklaşa, bir bütün hâlinde değerlendirildiği
büyük bir proje var. Bu proje, Hassa ilçemizle İskenderun-Dörtyol
arasında Amanos Dağlarının bir tünelle açılması
projesi. Üzülerek söylüyorum, bu proje yıllardır siyasete malzeme
oluyor. Bu proje aslında şehrimizin, bölgemizin dört gözle, büyük bir
umutla beklediği bir proje. Bu proje sayesinde on binlerce gencimiz
istihdam edilecek. Bu proje sayesinde üretilen ürünlerimiz sadece Hatay’ın
değil, Gaziantep’in ve Maraş’ın da ürettiği, alın
teriyle ürettiği ürünler çok kısa bir yolla İskenderun
Limanı’na gelecek. Dolayısıyla biz bu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı,
isterseniz bir selamlayalım…
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) – Sayın
Başkanım, üç dakikayla bitmeyecek problemlerimiz var. Biz bu
problemlere samimiyetle yaklaşılmasını bekliyoruz ve Hatay
ilimizin sorunlarının araştırılması konusunda
verilmiş olan önergeye de olumlu baktığımızı
belirtip yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Değerli milletvekilleri, grup önerisi üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir
Hataylı olarak Hatay’ın yemekleriyle, künefesiyle, mezesiyle
övünüyoruz, hepinizi elbette zengin mutfağımıza bekliyoruz. Ama
künefesinin tatlılığı kadar acı olan sorunlarını
da bu Meclisin paylaşmasını istiyoruz.
Bir kere, bahsedilen hizmetlerin gidebilmesi için
Hatay’a bakış açısının -bu iktidar tarafından ve
evveli için ifade etmem gerekiyor- değişmesi lazım.
Hatay’ın elbette kadim sorunları var ve
aynı zamanda güncel problemleri. Mesela Amik Ovası’nın
kurutulmasında demografik yapının değiştirilmesi için
2 katlı binaların dikilmesinin payı hiç sorgulandı mı?
Bunun yanı sıra, ekolojik dengenin bozulması, üzerine termik
santraller, RES’lerin yaşam alanlarına ve tarım alanlarına
kurulması ve kıyı kenar çizgisi şu an Hatay’ın en
güncel problemleri arasındadır ve değerlendirilmelidir.
Değerli arkadaşlar, Orta Doğu’daki
karmaşa şüphesiz ki bütün sınır illerinin ekonomisini ve
sosyokültürel duruşunu, ortamını etkilemiştir. Bunlardan en
fazla etkilenen illerden biri Hatay’dır. Ekonomisini benden önce CHP
adına konuşan sayın vekil ifade etti. Türkiye’nin 2’nci büyük
tır filosuna sahip ama tırlar mezarlığı olarak
görülüyor. Bir tırın durması demek sadece bir firmanın çalışmaması
demek değildir, mevsimlik işçinin de çiftçinin de çalışmaması
demektir, çorbacının da tamircinin de herkesin
çalışmaması demektir. Bunun yanı sıra Hatay’da yurt
dışı işçiliği ve sınır ticareti
yaygındır, sizler de bilirsiniz. Bütün bunlar, bölgede izlenen
savaş politikalarından dolayı şu an durmuş
durumdadır.
Ve göç… Göç en büyük sorunlardan biridir.
Savaşın en doğal sonuçları göçün yarattığı
mağduriyettir. Bu Selefi cihadist çeteler dışında oraya
göçmen olarak gelenlerin, sığınmacı olarak gelenlerin
yaşadıkları acı ve ızdırap ortada ve aynı
zamanda Hatay’ın işçisi ile çiftçisini nasıl etkilediği de
ortadadır.
Bir de bir güvenlik meselesi vardır ki
özellikle Suriye savaşı başladığından bu yana
Hatay halkı kendini hiçbir şekilde rahat hissetmemektedir. Çünkü
Levant gibi bir projeye sahip olan IŞİD, hâlâ İdlib’de,
yanı başımızda, güvenlik bağlamında Hatay’da
yaşayan başta Arap Alevi halkları olmak üzere bütün halklar
açısından bir tehdit unsurudur ve bununla ilgili çok ciddi önlemler
alınması gerektiğini defaatle bildirmiştik.
Evet, bir medeniyetler buluşması projesi
vardı AKP iktidara ilk geldiğinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Orada
ezan, çan, hazzan projesi geliştirilmeye çalışıldı ama
onun Hızır Türbesi eksikti. İşte, bu eksiklik
kaldığı sürece… Hatay halkı bugün tıpkı Mozaik
Müzesi gibi bir halklar bahçesiyse, bir kardeşlik bağı
kurmuşsa orada yaşayan insanlar birbiriyle; bu, iktidarlara
rağmen başarılmış bir şeydir. Çünkü
hatırlayacağınız üzere “Reyhanlı katliamında 53
Sünni vatandaşımız yaşamını yitirmiştir.”
gibi ayrılıkçı söylemi boşa çıkaran, oradaki
halkların Türk’üyle Kürt’üyle Arap’ıyla Sünni’siyle Alevi’siyle
sergilemiş olduğu ortak tutumdur, birbirlerinin yarasını
kardeşçe sarmasıdır. Oradaki kardeşliği,
barış ve huzur ortamını, sadece ve sadece “Hatay’ın
lezzetli yemekleri vardır.” diyerek kendine bir kültür turizmi yaratmaya
çalışanlar şunu bilmelidir ki bu sorunların esasına
değinmediğiniz sürece ve Hatay’a bakış açısı
değişmediği sürece bizlerin, benden önceki konuşmacıların
da ifade ettiği bütün sorunların çözülme imkânı yoktur.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde son
söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Hatay
Milletvekilimiz Sayın Hacı Bayram Türkoğlu’na ait.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU
(Hatay) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Konu Hatay’ımızın sorunlarıyla ilgili.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, bugün Atatürk Kültür Merkezinde
“Başkentte Hatay Günleri” adı altında Hatay’ımızı
tanıtmak, Hatay’ın hem yöresel ürünlerini hem diğer kültürel
özelliklerini başkentimizde Ankaralı hemşehrilerimize, siz
değerli milletvekillerimize ve diğer ziyaretçilerimize sunmak üzere
sergimizi açmış bulunuyoruz. Evet, hepinizi Atatürk Kültür
Merkezindeki bu sergimize, oradaki -gastronomiden
yararlanacağımız- lezzetlerimizi tatmaya davet ediyorum. Tabii,
buradaki görsel Hatay’ı tanımaya yetmez, ayrıca ben de Serkan
Bey kardeşimin ifade ettiği gibi, hepinizi Hatay’a davet etmekten
memnuniyetimi ifade edeceğim.
Evet, Hatay’ımız hoşgörü,
kardeşlik, barış ve medeniyetler şehridir; konumu
itibarıyla toplumsal ve ekonomik olarak Suriye’yle yoğun bir
etkileşim içerisinde olan bir sınır şehrimizdir. Nitekim,
Suriye’deki iç savaşın ortaya çıkardığı en önemli
sorunlardan biri olan sığınmacı krizinin de ilimizi
doğrudan etkilediği açıktır.
2011 yılının Mart ayında
Suriye’de Esad rejimi karşıtı gösterilerin ardından
başlayan Suriye krizi zamanla doğrudan ekonomik, toplumsal, siyasal,
askerî ve diplomatik açıdan etkisini her iki taraf üzerinde de hissettirmiş,
bir sorun hâline dönüşmüştür. Türkiye, Suriye’de halkın
iradesini yansıtacak, ülkede gerçek bir siyasi değişimi
başlatacak, ülkeye barış, istikrar ve güvenliği getirecek
bir geçiş sürecinin hayata geçirilmesi yolundaki gayretlere verdiği
desteği sürdürmektedir. Hatay olarak şu anda bölgemizde 450 bin
Suriyeliyi misafir etmekteyiz.
Coğrafya bir kaderdir, Hatay da
alnımıza yazılmış en güzel kaderdir. Hatay
halkımız yedi yıldır bu kaderin duasını,
yakarışını, bedelini yaşamaktadır. Zeytin Dalı
Harekâtı halkımız tarafından çok olumlu
karşılanmıştır. Bu operasyonların
sınırlarımızı korumak, güvenliğimizi muhafaza
etmek, terörü bölgeden silip atmak için yapıldığını
halkımız çok iyi biliyor.
Sonuç olarak, ekonomik açıdan
bakıldığında, Suriye krizi doğrudan Hatay ekonomisi
üzerinde olumsuz etkilere yol açmış olsa da Hükûmetimizin
almış olduğu önleyici tedbirlerle olumsuz etkiler en aza
indirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın
Türkoğlu.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) – Hatay
ekonomisinde ticaret, tarım, sanayi, inşaat ve nakliyecilik sektörü
öne çıkan faaliyetler arasındadır. Hatay’da demir çelik
mamulleri, otomobil filtresi, tarım araç ve gereçleri ve tarımsal
ürünler başta olmak üzere yaş sebze ve meyve ile narenciye üretimi,
ihracatı yoğun olarak yapılmaktadır.
“Narenciye” deyince, bu arada, geçen hafta
içerisinde Erzin’de ve Dörtyol’da yoğun bir dolu oldu. Doludan narenciye
bahçeleri -şu anda hasat mevsimi olması itibarıyla- yüzde 35-40
civarında bir zarar gördü. Hafta sonu Tarım ve Orman
Bakanımız bölgedeydi. Heyetiyle birlikte bizzat oradaki narenciye
bahçelerini ziyaret ettik, gördük, üreticilerimizle toplantı yaptık,
ziraat odaları başkanlarımızla, muhtarlarımızla
görüştük. Şu anda bütün ekiplerce zarar ziyanın tespiti
konusunda çalışmalar yapılmaktadır,
vatandaşlarımızın zarar ziyanının giderilmesi
noktasında gerekli faaliyet yürütülmektedir. Biz de takip ediyoruz.
Ben hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Türkoğlu.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler sona ermiştir.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, 701 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine
Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülen 6 sıra
sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin birinci bölümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Değerli milletvekilleri, bu arada bir önerge
geldi. Kanun teklifi görüşmelerinin kapalı oturumda
görüşülmesine dair İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş
bir önerge vardır, kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmelerin İç Tüzük’ün 70’inci maddesi
uyarınca kapalı oturumda gerçekleştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Özgür
Özel Çetin
Arık Ayhan
Barut
Manisa Kayseri Adana
İsmail
Atakan Ünver Orhan
Sümer Ömer
Fethi Gürer
Karaman Adana Niğde
Aydın
Özer Erkan
Aydın Baha
Ünlü
Antalya Bursa Osmaniye
Kazım
Arslan Fikret
Şahin Cengiz
Gökçel
Denizli Balıkesir Mersin
Özgür
Karabat Sevda
Erdan Kılıç Ali
Mahir Başarır
İstanbul İzmir Mersin
Suat
Özcan Servet
Ünsal Ahmet
Kaya
Muğla Ankara Trabzon
Burak
Erbay Bayram
Yılmazkaya Müzeyyen
Şevkin
Muğla Gaziantep Adana
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
kapalı oturumda, bildiğiniz gibi, İç Tüzük’ümüzün 70’inci
maddesine göre Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler
dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya
çıkmaları gerekmektedir.
Sayın idare amirlerinden bir oylama yapmadan
önce salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.
Oylamamız da şu konuda: Yeminli
stenografların ve diğer yeminli görevlilerin salonda
kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gerekli hazırlıkların
yapılması, salonun boşaltılması için birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.44
X.- KAPALI OTURUMLAR
(ÜÇÜNCÜ OTURUM)
(Kapalıdır)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci
Birleşiminin -kapalı oturumdan sonraki- Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
6 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Değerli milletvekilleri, şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Değerli milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
Okutacağım ilk iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 1’inci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ayşe
Sürücü Ömer
Faruk Gergerlioğlu Kemal
Peköz
Şanlıurfa Kocaeli Adana
Adnan
Selçuk Mızraklı Ali
Kenanoğlu Hakkı
Saruhan Oluç
Diyarbakır İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür
Özel Özgür
Karabat Murat
Bakan
Manisa İstanbul İzmir
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Murat
Emir
İstanbul Ankara
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
15 Temmuz darbe girişimi sonrası, 20
Temmuz 2016 tarihinde 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile Anayasa’nın 120’nci maddesi uyarınca tüm ülkede 21 Temmuz
2016'dan başlamak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan
edilmiştir. Bu Bakanlar Kurulu kararı, Anayasa’nın 121’inci
maddesinin birinci fıkrası uyarınca Resmi Gazete'de
yayımlanarak Parlamentonun onayına sunulmuş ve Meclisin
21/7/2016 tarih ve 1116 sayılı Kararı’yla onaylanarak bütün
ülkede OHAL ilan edilmiştir. Başında OHAL'in sadece devlet
içerisindeki darbeci yapıya karşı çıkarıldığı
ve vatandaşların hiçbir suretle etkilenmeyeceği ve kısa
süreceği bizzat dönemin Başbakanı Binali Yıldırım
ve Hükûmet yetkilileri tarafından açıklanmıştı. Ancak
sonrasında hepimizin şahit olduğu üzere, OHAL kapsamında
çıkarılan KHK'lerin ve OHAL'in günlük hayatta
yarattığı uygulamaların doğrudan
vatandaşları ilgilendiren, hatta ülkeyi bir bütün olarak baskı
altına almayı öngören bir sürece evrildiği görülmüştür.
Üstelik kısa sürede bitirileceği ifade edilen OHAL'in, siyasal
iktidar tarafından âdeta bir rejim biçimine dönüştüğünü de
deneyimlemiş bulunuyoruz.
Geride bıraktığımız yirmi
dört aylık OHAL sürecinde 36 KHK çıkarılmıştır.
KHK'lerle Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde OHAL kapsamı
dışında yüzlerce kanunda değişiklik
yapılmış ve 130 bin kamu personeli hukuk dışı bir
biçimde görevlerinden ihraç edilmiştir. Güvenlik soruşturmalarından
kaynaklı 60 bin kişi ihraç edildi. Dolayısıyla KHK
düzenlemeleriyle Meclisin Anayasa'nın 7’nci maddesinde belirtilen yasama
yetkisi ihlal edilmiş ve 121’inci maddede yer alan OHAL
koşullarında çıkarılan KHK'lerin, olağanüstü hâlin
gerekli kıldığı konuları içermediği,
çıkarılan 36 KHK’yle açıkça görülmüştür. Zira adı
geçen kanun hükmünde kararnamelerle cezaevlerinde tek tip kıyafet
uygulaması, sivil kimselere cezasızlık zırhının
getirilmesi, milyonlarca emekçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemeleri, birçok
önemli kurumun Cumhurbaşkanına bağlanması,
kışlık lastiklere dair düzenlemeler, kamu personellerinin özlük
haklarına dair yasa ve yönetmelik değişikleri, yerleşim
yerlerinin taşınması, rektörlük seçimlerinin
kaldırılması, yükseköğretime dair onlarca değişiklik
gibi, olağanüstü hâlle alakası olmayan yüzlerce kanunda
değişikliğe gidilmiştir. Bu durum, Parlamentonun devre
dışı bırakılması ve ülkenin OHAL rejiminde
KHK'lerle yönetilmesi anlamına gelmektedir. OHAL döneminde
çıkarılan KHK'lerin Anayasanın 15’inci maddesinin ikinci
fıkrasında sayılan temel hak ve özgürlükler ile güvencelere
dokunulamayacağı gibi düzenlemeler durumun gerektirdiği ölçüde
olmak zorundadır. Çıkarılan birçok KHK'de temel hak ve özgürlüklerle
ilgili güvenceler sınırlandırılmış, baskı
altına alınmış veya tümden kaldırılmak
istenmiştir.
Ayrıca Anayasa'ya göre nasıl ki OHAL
Kanunu ancak olağanüstü hâl süresinde uygulanabilecek ise, OHAL KHK'leri
de olağanüstü hâl süresince uygulanabilecek ve OHAL kalktıktan sonra
uygulamadan kalkmalıdır. Dolayısıyla, OHAL KHK'leri ile
yürürlükte bulunan kanunların değiştirilmesi ya da yürürlükten
kaldırılması da olanaksızdır. Ancak AKP Hükümeti,
Anayasa'nın getirdiği bu sınırlandırmayı da
umursamadan KHK'lerin birçoğuyla OHAL sona ermesine rağmen uygulanacak
kurallar getirerek Anayasa'yı ihlal etmiştir.
Partimiz, ülkenin KHK'lerle yönetilen, OHAL
rejiminin uygulandığı bir ülkeye dönüşmesine şiddetle
karşıdır. KHK'ler, antidemokratik yasa ve uygulamalar
aracılığıyla demokratik düzeni, hukuku, insan hak ve
özgürlüklerini askıya aldığı için partimiz tarafından
ilkesel olarak tümden reddedilmektedir. Bu sebepten olağanüstü hâl
dışında kalan ve KHK'lerle düzenlenen bütün düzenlemelerin
Anayasa'nın 7’nci maddesi gereği yasama yetkisine sahip olan TBMM'de
komisyonlarca görüşülüp demokratik ilke ve yöntemlere göre
yasalaştırılması demokratik bir ülkenin temel
özelliğidir. Bu nedenle bu tezkereye konu olan KHK'deki düzenlemelerin
tümünün madde metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Özgür Karabat.
Buyurun Sayın Karabat. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına selamlıyorum.
Verdiğimiz değişiklik önergesiyle 701
no.lu Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesinin kararnameden
çıkarılmasını öngörüyoruz.
Teklifin gerekçelerine geçmeden önce, OHAL ve ona
dayanarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin
yarattığı yıkımlara değinmek isterim. FETÖ darbe
girişimi gerekçesiyle ve sadece üç ay için ilan ettiğimiz OHAL iki
yıl sürdü, 20 Temmuz sivil darbesinden sonra tam 7 kez uzatıldı,
bu süreçte 30’u aşkın kanun hükmünde kararname
çıkarıldı. Bunlar, bu kanun hükmünde kararnameler darbeden ya da
darbecilerden çok muhaliflerin söndürülmesine dönük olarak işletildi.
Darbeyle ilgisi olmayan onlarca karara imza atıldı. Devlet
kurumlarını yıllarca birlikte yönettiğiniz, “ortağımız” dediğiniz birdenbire darbeci olunca,
onunla mücadele etmek adına çok önemli adımlar attık. Evlilik
programlarını iptal ettik; Meclisten garsonları,
çaycıları görevden aldık; sıvacıları ihraç ettik.
Dizilerde subliminal mesajlar arar olduk, reklamlarda subliminal mesajlar
bulduk ve en önemlisi, kış lastiği uygulaması gibi, mühim
bir kanun hükmünde kararname çıkarttık. Darbeyle ilişkisini hâlâ
çözemediğim Millî Piyangoyla ilgili düzenlemeler yaptık. Elinizden
gelse tombalacılarla ilgili düzenlemeyi bile kanun hükmünde kararnameyle
yapacaktınız.
Bizler, her seferinde, olağanüstü hâli
kaldırın, ülkemizi bu utançtan kurtarın dedikçe, siz ise bizleri
geçmişteki ortağınızla aynı söylemleri kullanmakla
itham ettiniz. Ne istedilerse verdiniz ama aranızdan biri bile
yargılanmadı, memleketi parsel parsel peşkeş çektiniz ama
aranızdan biri bile yargılanmadı. Belediye
başkanlarını sadece görevden almakla yetindiniz. Yıllarca
ortaklık kurduğunuz FETÖ’cüler ile bizleri aynı cümlede
kullanmanız bile yüzsüzlüğün açık bir daniskasıydı.
Sayın milletvekilleri, OHAL ve kanun hükmünde
kararname düzeninde ihraçlar âdeta bir silaha ve sindirme aracına
dönüştü. Yargısız infaz hâline dönüşen bu ihraçlardan
toplumdaki her muhalif, sendikacılar, aydınlar, akademisyenler,
kısacası iktidarın hazzetmediği herkes nasibini aldı.
Böyle olunca da her KHK yayımlandığında FETÖ’yle uzaktan ya
da yakından alakası olmayan herkes “Acaba ben listede var
mıyım?” diye liste merakına tutuştu.
Kurulan OHAL Komisyonu ise
yaptığınız işin aslında hukuksuzluğunun bir
itirafıydı. “Türkiye’yi yönetemiyorsunuz.” diyoruz sürekli. AKP
iktidara geldikten sonra yargıya, orduya ve devlet kurumlarına olan
güvenin nasıl yerle bir olduğunu hep beraber görüyoruz. Adında
“adalet” olan AKP, adaletin canına okuyan bir parti olarak Türk siyaset
tarihine geçiyor.
Sayın milletvekilleri, olağanüstü hâl
kapsamında 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, seçimden hemen
sonra çıkarıldı ve bu kararnameyle 18.632 personel kamudan ihraç
edildi. Binlerce kamu çalışanının ihraç kararının
24 Haziran seçimlerinden önce alındığını,
kaldırılan Bakanlar Kurulu imzasıyla yayımlanmasıyla
anladık. Değerli arkadaşlar, alelacele yapılan rejim
değişikliğinde iktidarın dahi kafası karışmış
olacak ki feshettikleri Bakanlar Kurulunun imzasıyla bir kanun hükmünde
kararname çıkardılar.
En büyük skandal da şu değerli
arkadaşlar: Birilerini darbecilikle itham ederken onları ihraç etmek
için seçimin geçmesini bekledik. Eğer bu kararnameyle
attıklarınız terör örgütü üyesiyse biz “seçim güvenliği”
diye bağırırken sizin bunları atmak için seçim
sonrasını beklemeniz büyük bir çelişki değil midir
değerli arkadaşlar?
Evet, bu kanun hükmünde kararnamede başka
ilginç bir detay daha var değerli arkadaşlar. Kanun hükmünde
kararnamenin 43’üncü sayfasında yer alan “İhraçlar” bölümünde
“İhraca gerekçe” bölümü yer alıyor ve değerli arkadaşlar
buna göre ilgili kurumdan 4 kişi kurum kanaati, 1 kişi sosyal medya
gösterilerek ihraç edildi yani sosyal medya paylaşımlarıyla
insanları görevlerinden aldınız, işte burada hukukun hâline
de “Vay hâlimize” demek gerekiyor.
Ve şunu söylemek istiyorum: Biz bu kürsüden
defalarca ifade ettik, OHAL geçici bir yönetim biçimiydi.
Dolayısıyla, OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin de alınan
önlemlerin de sınırlı olması gerekirdi. Anayasal bir
zorunluluktu bu ama çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle bunun da
tam bir hukuk tanımazlık olduğunu gördük değerli
arkadaşlar. Ve şunu söylemek isterim: 18.632 kişiyi atarken ve
bunların bazılarını sosyal medya
aracılığıyla suçlarken ben size şimdi yargı
kararlarından örnek vereceğim. 17-25 Aralıktan sonra
değerli arkadaşlar, bir belediye başkanınız FETÖ’yle
ilişkili bir kişiye ihale verdi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabat, selamlayalım.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – …ihale verdiği
şirketin ortağı aranıyor, Fetullah Gülen’in yeğeniyle
evli, bu ihaleyi veren belediye başkanının ihale kararı
için Danıştay kararıyla ihaleyi yürütme durdurma kararı
var, yetki iptali kararı var ve siz o kişiyi İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı yaptınız. Bunun adı
nedir değerli arkadaşlar? Biz “yüzsüzlük” deyince
kızıyorsunuz ama kararı siz verin, bunun adı nedir? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
bu üslup çok yakışmıştır sayın hatibe, kendisine
iade ediyoruz, cevap bile vermiyorum bu üsluba.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok
yakıştı hocam, yüzsüz de sensin, kimse sensin…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, niye adama şey
diyorsun? Yapılan işe söylüyor “yüzsüzlük” diye.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/4 esas numaralı 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 1’inci maddesinin
üçüncü fıkrasının son cümlesinde yer alan “yararlanamazlar”
ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Behiç
Çelik Hasan
Subaşı
Kocaeli Mersin Antalya
Tuba
Vural Çokal Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Antalya Adana Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci
maddesi için partim adına söz almış bulunuyorum.
Kararnamenin 1’inci maddesi 19 bin kişinin kamu
görevinden ihraç edilmesine ilişik ama nasıl ihraç edildiklerine dair
şahsen ben kuşkuluyum birçok kişi gibi. Malum “FETÖ terör
örgütüyle kimilerinin mensubiyeti var, iltisakı var, irtibatı var.”
diye sadece bu 19 bin kişiyle bırakılmadığı gibi
yüz binlerce insan maalesef mağdur edilmiştir, travma
yaşatılmıştır. Yargılamaların sonucunda ne
olur, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin sonucunda acaba bu yüz
binlerin yüzde 10’u, yüzde 5’i hüküm giyer mi, ondan da emin değiliz.
Ama işin -hukuki olmadığını
hepimiz bilmekle beraber- en garip yanı da 17-25 Aralık 2013 tarihine
“milat” denmesine neden olan siyasi irade tümüyle bu işi
sulandırmıştır. Soruşturmalar ve kovuşturmalarla
yüz binlerce insan kamu görevinden ihraç edildi ama 17-25 Aralık 2013
tarihinden önce kovuşturma ve soruşturma maalesef
yapılamadı. Hukukçu olanlar bilir. Bu kimin hukuk
anlayışına sığar? Bu bir hukuki tasarruf mudur? Siyasi
irade “Bu milattır. Milattan öncesini
araştıramazsınız.” diyebilir mi? Böyle bir hukuk devleti
olur mu? “Hukuk devleti” tabii ki denemez. Rahip Brunson olayında Amerika
“Brunson’u istiyoruz.” dediği zaman bakanlarımız sürekli
“Burası bir hukuk devletidir, burada yargı bağımsızdır,
tarafsızdır.” dedi ama hiç kimse de buna inanmadı ve sonunda da
Brunson’u iade etmek zorunda kaldık. Ne kadar “Türkiye bir hukuk devleti.”
dersek diyelim, “Yargımız bağımsızdır.” dersek
diyelim, FETÖ’nün köküne inebilmenin yolu 2013 tarihinden, milat dediğimiz
tarihten öncesine gitmek, onlarla devlet yapısının içinde
kimlerin asıl iltisaklı ve irtibatlı olduğunu ortaya
çıkarmakla mümkündür. Eğer biz yargı sürecinde bunu
yapamıyorsak yargının bağımsız ve tarafsız
olduğunu söyleme imkânımız hiç yoktur.
Dün bir araştırma önergesi verdik.
Ruhları şad olsun, buradan şükranla ve rahmetle anıyorum
donarak şehit olan iki şehidimizi, askerlerimizi. İYİ
PARTİ’nin dünkü önergesi reddedilmişti; ardından bugün gelen,
FETÖ’nün iktisadi ayağı ve siyasi ayağına ilişkin
araştırma önergemiz de reddedilmiştir. Ben hatiplerin “Hep
beraber FETÖ’nün mücadelesini yapmalıyız.” demesine bir beyanda
bulunmuştum, “Her önerge, araştırma önergeleri reddediliyorsa
siz samimi misiniz ‘Birlikte sorunları çözelim.’ demenizde?” dediğim
zaman Sayın Güvenç itiraz etmişti, “Bu araştırma önergeleri
siyasidir.” diye yorumlamıştı. Şimdi, yüce Meclis
işlevsiz hâle gelmişse bundan hepimiz zaman içinde utanç
duyacağız. FETÖ dediğimiz böylesine terör örgütlerinin hedef
aldığı kurum millî iradedir ve bu yüce Meclisin
çatısıdır. Eğer onu biz bu çatı altında
araştıramayacaksak hiçbir kurum bunun köküne kökenine inemez, bunun
bilinmesini istiyoruz. Çünkü yargı
bağımsızlığını kaybetmişse bu Meclisi
çalıştırmak zorundayız. Yargıya güven
kalmamışsa bu yüce Meclis her konuyu araştırabilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın
Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ama hiçbir konuyu
araştıramaz hâle gelen bu Meclis bir süre sonra hepimize utanç
verecektir. Bunu buradan duyurmak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Subaşı.
Değerli milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Bakıroğlu, sisteme
girmişsiniz, gerekçenizi ifade eder misiniz?
Sayın Bakıroğlu… Yok.
Sayın Arkaz, sisteme girmişsiniz,
gerekçenizi rica edebilir miyim, söz isteme talebinizi?
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) –
Kızılay Haftası’yla ilgili.
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 29
Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası münasebetiyle Türk
Kızılayının insanlık adına yaptığı
işleri bir kez daha takdir ettiğine ve başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; içerisinde bulunduğumuz 29 Ekim-4 Kasım
Kızılay Haftası’dır. Türk Kızılayı,
kurulduğu 1868 yılından bu yana toplumsal
dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine
katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve
sağlık yardımı ulaştırmak için önemli görevler
üstlenen, kan, afet, uluslararası yardım, savaş, göç ve mülteci
hizmetleri, sosyal hizmetler, sağlık, ilk yardım, eğitim
alanında yaşanan aksaklıklar sonrasında mağduriyetin
en aza indirilmesi için yürüttüğü çalışmalarla gönülleri
fethetmiştir. Türk Kızılayı son on yılda, 78
farklı ülkede, doğal ve insan kaynaklı afetlere müdahale etmiş,
kuruluşundan bugüne 137 ülkeye yardım eli uzatmıştır.
Türk Kızılayının insanlık adına
yaptığı işleri bir kez daha takdir ediyor,
başarılar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Arkaz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 2’nci
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 2’nci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilşat
Canbaz Kaya Abdullah
Koç Oya
Ersoy
İstanbul Ağrı İstanbul
Ahmet
Şık Serpil
Kemalbay Pekgözegü
İstanbul İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
OYA ERSOY (İstanbul) – Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, birkaç gündür OHAL
tartışmalarını bu Meclis çatısı altında
yapıyoruz ama ben inanıyorum ki memleketin bu son iki yılı
daha ileride, çok daha ayrıntılı, siyasi sorunlarını
da bizzat soracağımız bu çatı altında bir oturumlar
dizisi olarak geçecek. OHAL’in ilanı sonrasında geçen iki
yıllık süreçte on binlerce kişi KHK’lerle ihraç edildi,
açığa alındı. Okullar kapatıldı, özgürlükler
kısıtlandı, hak arama ve grev yapmalar yasaklandı. Meclis
devre dışı bırakıldı, hukuksuzluk egemen
kılındı. OHAL hukuksuzluğu örtmek için kalkan yapıldı.
AKP’nin iktidarı boyunca en iyi yaptığı şey kendi
yarattığı krizleri fırsata çevirmektir. 15 Temmuzu da
fırsata çevirmiştir ve darbeyle alakası olmayan ama tek
özelliği kendilerine muhalif olan yani sizin gibi düşünmeyen, sizin
gibi yaşamayan, sizin gibi dünyayı algılamayan herkesi susturmak
için bu OHAL’i kullandınız çünkü kendi siyasal ve ideolojik
hedefleriniz doğrultusunda bir rejimi bu ülkeye giydirmek için bunu
yaptınız ve bunu yaparken de karşınızda hiçbir örgütlü
güç olmasın diye dernekleri ve vakıfları kapattınız.
Sadece sizin sesiniz duyulsun diye basını susturdunuz. Sadece
kapattığınız medya organlarından bahsetmiyorum.
Baskıyla, cezalandırma tehdidiyle artık basın tek ses
hâline getirilmiştir bu ülke tarihinde, hiç bu kadar tek ses hâline getirilmemişti.
İhraçlar: KHK’lerle bugüne kadar toplam 135.144
kamu görevlisi hukuken kendilerini savunma hakkı tanınmadan, tamamen
siyasi ve idari kararlarla, hukuksuz bir şekilde ihraç edildi. Bunun en
çok vurduğu alan eğitim alanıdır ki, eğitim bir ülkenin
geleceğidir. Kamudan ihraç edilenlerin 41.705’i yani yüzde 30,86’sı
eğitim ve yükseköğretim kurumlarından atılanlardır.
Yükseköğretim kurumlarından 5.904 akademisyen ihraç edilmiştir.
Biz bu rakamları her yerde söylemeye devam edeceğiz çünkü bunlar rakam
değil, bir ülkenin geleceğidir.
Sadece ihraçlarla da kalmadı, KHK’lerle
başlayan dönemde bir sürü insan emekliliğini istedi ve bir önceki
yıla göre 2017 yılında eğitim alanında emeklilik
oranı yüzde 68 gibi yüksek bir orana ulaştı. Bu ülkenin
yetiştirdiği deneyimli, birikimli bilim insanları,
akademisyenler tasfiye edildi. Üniversitelerin içini
boşalttınız, bilimden uzaklaştırdınız.
Artık bu ülkede tabela hâline geldi üniversiteler. Geriye ne kaldı
biliyor musunuz? Geriye şu kaldı: Bir cümle bile kuramayan rektörler
kaldı. Televizyonlarda boy gösterip “Cumhurbaşkanına itaat etmek
farzdır.” diyen rektörler kaldı. İtaatin olduğu yerde bilim
olmaz. Bu, sizin tercihiniz olabilir çünkü düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan
ve itaat edenleri diktatörlüğe ikna edebilirsiniz ancak bu memleketin
bilime, düşünen, sorgulayan, araştıran kuşaklara, nesillere
ihtiyacı var.
Geçtiğimiz ay hepimiz izledik Türkiye
İstatistik Kurumu göç istatistiklerini açıkladı. 6 Eylülde
açıklanan bu istatistiklere göre ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel
nedenlerle 2017’de Türkiye’den göç edenlerin sayısı bir önceki
yıla göre yüzde 42,5 artarak 253.640 oldu. Göç eden nüfusun yüzde 42’si
25-34 yaş arası. Genç, eğitim görmek isteyen ve eğitimli
kesimler bu ülkeyi terk ediyor. Bu, yarattığınız korku
imparatorluğunun sonucudur. Güvensizlik, gelecek kaygısı,
hukuksuzluk ve adaletsizlik sonucu ülkemizin bir nesli bu ülkeyi terk etmeye
çalışıyor.
Burada ben iktidar saflarına değil,
özellikle muhalefet saflarına seslenmek istiyorum: Bu ülkenin
çıkarını, halkın çıkarını düşünen
herkesin bu durumu engellemek, umut ve güven vermek gibi bir sorumluluğu
vardır, bu Meclisin bu sorumluluğu vardır. Dün iktidar için,
iktidara yürürken birlikte yürüyenler, birlikte büyüyenler, ne isterse
verenler, parsel parsel satanlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) – Rica ediyorum.
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) – …iktidarda kalmak için bu
sefer, darbe girişimini bahane ederek OHAL’i
kullanmışlardır.
“Darbe Allah’ın lütfu.” dediniz, tek adam
rejiminin, diktatörlüğün taşlarını döşediniz. Neyle
döşediniz? OHAL KHK’leriyle döşediniz. OHAL koşullarında
referandumla döşediniz ve 24 Haziran seçimleriyle döşediniz. Rejim
tek bir kişiyle yönetilemez, bu ülkenin sorunları tek bir
kişiyle çözülemez.
15 Temmuzla hesaplaşmak için halkı
koruyan, halktan yana bir laiklik anlayışının
kurumsallaştırılması şarttır. Laiklik olmadan
FETÖ’yle mücadele edilemez. Laiklik olmazsa o cemaat gider, başka
tarikatlar, başka cemaatler gelir. Gülenciler gider, bugün olduğu
gibi Menzilciler gelir. Aslında sürekli söylenen ama sizin sürekli üç
maymunu oynayarak duymadığınız,
konuşmadığınız “FETÖ’nün siyasi ayağı yok
mu?” sorusunu tekrar tekrar sormaktan imtina etmeyeceğiz. Biz bu
cevabı biliyoruz, bunu ancak ve ancak biz ortaya çıkarabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Selamlayın Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) – Çünkü biliyoruz ki krizi
yaratanlar bu krizi çözemezler, sorunun kaynağı sorunu çözemez, bunu
ancak biz çözebiliriz. Siyasi ayak ortaya çıkarılmadan darbeyle
mücadele olmaz. Eşitlik ve demokrasi olmadan toplumsal güven
sağlanamaz. Barış olmadan kutuplaşama siyasetiyle bu ülke
yönetilemez.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz.
Değerli milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirlerin
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinde
yer alan “Bu kişiler, kamu görevlerinden çıkarılmalarından
dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.” cümlesinin KHK
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Murat
Bakan Murat
Emir
Manisa İzmir Ankara
Özgür
Karabat Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Ömer
Fethi Gürer
İstanbul İstanbul Niğde
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Niğde
Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL döneminde kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenen bir uygulama da taşeron düzenlemesiydi. Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirilip tüm partilerin ortak görüşleriyle
birlikte oluşturulması gereken taşeron düzenlemesi ne yazık
ki OHAL kapsamında çıkarıldı.
OHAL kapsamında çıkarılan bu
taşeron düzenlemesiyle sorunların çözülmesi yerine mağduriyetler
arttı çünkü bu düzenlemede belediyede çalışan işçiler için
belediyeler iktisadi teşekküller oluşturdu, eşit işe
eşit ücret ve hak ettiği kadronun verileceğini bekleyen
işçiler ne yazık ki hüsrana uğradı. Kamuda kiralık
şoförlere kadro verilmedi. Kiralık araç şoförlerine verilmeyen
bu kadronun yanında, hastane bilgi işlemcilerine, sosyal tesis çalışanlarına,
PTT’de görev yapanlara, Devlet Demiryollarındakilere, Karayollarında
çalışanlara ne yazık ki kadro verilmedi. Millî Eğitim
Bakanlığında “Toplum Yararına Program” kapsamında
işe alınanlar da kadrodan mahkûm kaldı. Bu düzenleme
kapsamında 4 Aralık tarihinin neden ve niçin ortaya
çıktığını kimse bilemiyor ama 4 Aralıkta
“jokerler” diye sosyal medyada da kendilerini tanımlayanlar yani 4
Aralık öncesinde herhangi bir kuruluşta taşeron işçiyken o
süreçte izinli, raporlu ya da ihalesi sona erdiği için yıllarca
taşeronda çalışmış arkadaşlar kadroya giremediler
ama 4 Aralığa iki gün kala işe alınanlar kadro aldı.
Bunun yanında, 4 Aralık sonrası taşeron uygulaması
devam etti. Şu anda KİT’lerde gereken düzenleme hâlâ
sağlanmadığı gibi, Millî Eğitim Bakanlığında,
Ulaştırma Bakanlığında, Orman
Bakanlığında, Sağlık Bakanlığında
hakkı, talebi karşılanmadığı için mağdur
olan işçi kardeşlerimiz var.
Değerli arkadaşlar, taşerondaki amaç,
kamuda taşeronun ortadan kaldırılmasıydı. Bu konuda
Adalet ve Kalkınma Partisi iki seçim öncesi verdiği sözü ne
yazık ki yerine getirmemiş oldu. Hâlihazırda kamuda taşeron
devam ediyor. Bu kapsamda, kadroya geçemeyen
arkadaşlarımızın da hak mücadelesi devam ediyor.
Düşünebiliyor musunuz? Bakanların altındaki Audi araba yüzünden
kiralık makam şoförü kadro alamıyor. Neden? İhale
kapsamında -yüzde 70’e- hizmet ihalesine tabi olduğu için kadrodan
mahrum. Bu, kabul edilebilir durum mu?
Keza, bugün Mecliste çalışan
arkadaşlarımızın da sosyal haklarının, özlük
durumlarının iyileştirilmesiyle ilgili biraz evvel Bütçe
Komisyonunda da ilgili başkan vekilimize söyledim. Burada dahi yani
bizlere hizmet eden, bizlerle bir arada çalışan arkadaşlar
arasında dahi hak kayıpları var. Bunlar emekçiler için doğru
uygulamalar değil.
Bakınız, 1.603 lirayla çalışmak
zorunda olan bir işçinin elektrik, su, doğal gaz gibi giderleri üçte
1’ini karşılıyor maaşının. Bunun yiyeceğini,
giyeceğini, çocuğunun masrafını değerlendirdiğinizde
bu ücretlerle nasıl geçindiğini anlayabilmek de mümkün değil ama
bundan dahi mahrum olanlar var. İşe girdiriyorsunuz belediyede, il
özel idarede ve bir karar alıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Beş ay yirmi
dokuz gün çalıştırılanlar amirinin onayıyla dokuz ay
yirmi dokuz gün çalıştırılacak.” Ama belediye ile il özel
idareyi bu kapsama almıyorsunuz. Beş ay yirmi dokuz gün
çalışan arkadaş geliyor “Ne olur vekilim, dört ay daha
çalışayım.” diyor. Kadro dahi istemiyor; ekmek istiyor, aş
istiyor. Evdeki çocuğunun durumunu gelip dert olarak bize anlatıyor,
bizim yüreğimiz cız ediyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli kardeşlerim, milletvekili olarak
bizlerin sorumluluğu bu yapılan yanlışları
düzeltmektir. Taşeronla ilgili kanun teklifi verdim. Bu yaşanan
mağduriyetlerin tümünün ortadan kaldırılması… Kiralık
araçları kullanan şoför kardeşlerimizin, hastanedeki bilgi
işlemcilerin, hastanede röntgen ve diğer birimlerde
çalışanların, ayrıca kadroya geçtikleri hâlde 2019
yılı toplu sözleşmesinde haklarını alamayıp 2020
yılına kadar mevcut koşullarda çalışmak zorunda
bırakılanların hepsinin sorunlarını gelin birlikte
çözelim. Umarım, dilerim, onlar için verdiğimiz kanun teklifleri
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilerek bu KHK’yle yapılmış
yanlış düzenleme düzeltilir; böylece de emekçilerin hak ettiği haklarını
vermiş oluruz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinin
birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “ilgili bakanlık
ve kurumlar” ibaresinin “ilgili bakanlık ve ilgili kurumlar” ibaresi
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Behiç
Çelik Feridun
Bahşi
Kocaeli Mersin Antalya
Hüseyin
Örs İsmail
Tatlıoğlu Tuba
Vural Çokal
Trabzon Bursa Antalya
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı
Adana Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
701 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’yle ilgili konuşma yapmak üzere
huzurlarınızdayım.
Konuşmama geçmeden önce, donarak şehit
olan 2 askerimize, 2 evladımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet
diliyorum, ailelerine başsağlığı dileklerimi Meclis
kürsüsünden iletiyorum. “Tüm, cümle şehitlerimizin ruhu şad olsun.” diyorum.
Gazilerimize bir an önce sağlık diliyorum.
Dün, eski adıyla GATA, yeni adıyla Gülhane
Araştırma Hastanesini ziyaret ettik. Yanımda Samsun
Milletvekilimiz Bedri Yaşar Bey ve yine İYİ PARTİ
İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz Bey’le beraber oradaki 2 gazimizi ziyaret
ettik. Gazimizin biri Samsun nüfusuna kayıtlı Hilmi Can Gelin
evladımız Mardin’deki saldırıda
yaralanmıştı, yoğun bakımdaydı, ailesiyle, anne
ve babasıyla konuştuk. Kendisine buradan sağlık diliyorum,
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine, daha önce 8 şehidimizin olduğu
Batman’daki menfur saldırıdan yaralı olarak çıkan Trabzonlu
hemşehrimiz Uzman Çavuş Muhammet Salih Akyüz kardeşimi ziyaret
ettim. Birkaç kez ziyaret etmiştim ama dünkü ziyaretimde kendisini gayet
iyi gördüm. Ona da buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
İnşallah en kısa zamanda, sağlıklı bir
şekilde Trabzon’da Maçka’da buluşmak üzere de kendisiyle
sözleştik.
Saygıdeğer milletvekilleri, 15 Temmuz,
Türk demokrasi tarihinin en karanlık gecesidir. O gece FETÖ’cü hainler
asker, polis, sivil ayırmaksızın en ağır silahlarla,
tanklarla, uçaklarla milletimizin üzerine ateş açmıştır.
251 vatandaşımız şehit olmuş, 2 binin üzerindeki
vatandaşımız da yaralanmıştır. Burada 15 Temmuz
kalkışmasında şehit olan
vatandaşlarımızı da rahmetle anıyorum.
15 Temmuz sonrasına
baktığımızda, 15 Temmuz sonrası FETÖ’yle mücadele
kapsamında başlatılan süreçte kamu görevlilerine ve
değişik meslek gruplarına operasyonlar düzenlenmiş,
gözaltılar ve tutuklamalar gerçekleşmişti. Başta Türk
Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Emniyet ve yargıda kamu görevlileri,
iş dünyasında birçoğu tanınmış iş adamı
Türk yargısının adaletine sevk edilmişti. 15 Temmuzdan
sonra yaşanan süreçte KHK’lerle kamuda 130 bin
vatandaşımız, çalışanımız ihraç
edilmiştir. 20 bin civarındaki kamu çalışanı
açığa alınmıştır. Bu arada, 17 bin civarında
vatandaşımız, kamu çalışanımız hakkında
da yargıda, bağımsız mahkemelerde beraat ya da takipsizlik
kararı verilmiştir.
Çok değerli arkadaşlar, bütün siyasi
partilere mensup milletvekili arkadaşlarım; bize de geliyor,
biliyorum ki AK PARTİ’li arkadaşlarımıza da, Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımıza da, Milliyetçi Hareket Partili
arkadaşlarımıza da, HDP’li arkadaşlarımıza da bu
şekilde beraat etmiş ya da hakkında takipsizlik kararı
alınmış vatandaşlarımızdan çok sayıda
mağduriyet talepleri geliyor. Onun için, öncelikle, hakkında
takipsizlik ya da beraat kararı verilen bu kamu
çalışanlarının bir an önce görevlerine iade edilmeleri ve
mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda OHAL komisyonlarının birazcık
ellerini daha hızlı tutmaları konusunda çalışma
yapmalarını bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Toparlayalım.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Çok teşekkür
ederim.
Her meslek grubundan insanlar FETÖ iddiasıyla
operasyonlara muhatap olurken ne yazık ki FETÖ’nün siyasi ayağı
hakkında yeterli girişimlerde bulunulmamış, FETÖ’nün siyasi
ayağının ortaya çıkarılması hususunda Meclis
çatısı altında yaptığımız girişimler ne
yazık ki -söylemek zorundayım- iktidar partisi tarafından
etkisizleştirilmiştir.
İYİ PARTİ olarak temmuz ayında
verdiğimiz FETÖ’nün siyasi ayağının
araştırılmasına ilişkin araştırma önergesi
sizlerin oylarıyla reddedilmiştir. Yine, bugün, FETÖ’nün hem siyasi
ayağı hem de iktisadi ayağının
araştırılmasına ilişkin önergemiz sizlerin
oylarıyla reddedilmiştir. Sırf FETÖ dershanelerinde okuduğu
için insanlar gözaltına alınırken, tutuklanırken FETÖ’yle
bağı olan siyasiler neden ortaya çıkarılmamaktadır?
Her tarafta ayağı olduğu kabul edilen FETÖ’nün siyasetle
ilişki kurmamış olması akla uygun mudur?
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
Sayın Bakırlıoğlu, az önce
sisteme girmiştiniz, isminizi söyledim ama…
Ne gerekçeyle söz istediniz?
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) –
Afrin’den gelen zeytinyağıyla ilgili…
BAŞKAN – Lütfen, bir dakikada hemen
toparlayın.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu’nun, zeytin hasadının
başladığı dönemde tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla Afrin’den zeytinyağı getirtilmesinin
üreticimizi zor duruma soktuğuna ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zeytin hasadının
başladığı bu dönemde Afrin bölgesinden tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla zeytinyağı getirilmesi ve iç
piyasaya satılması, maalesef fiyatların düşmesine neden
olmuştur. Üreticimiz zeytini maliyetinin altında satmak zorunda
kalmışken, borcunu ödeyememişken, kısacası
iflasın eşiğine gelmişken bir darbe de Afrin’den
gelmiştir. Hasat döneminde yani ürünün en bol olduğu zamanda
Suriye’den zeytinyağı getirilmesi on beş gün önce 17 lira olan
zeytinyağının fiyatını 14 liraya düşürmüş,
320 bin üretici aileyi mağdur etmiştir.
Silahlı Kuvvetlerimizin Afrin’de yapmış
olduğu operasyonun adı “zeytin dalı” idi ancak ne yazık ki
Afrin’den zeytinyağının tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla getirilmesi ülkemizdeki zeytin
dallarının kırılmasına neden olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 3’üncü
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 3’üncü maddesinin KHK metninden çıkarılması arz ve
teklif ederiz.
Kemal
Peköz Adnan
Selçuk Mızraklı Abdullah
Koç
Adana Diyarbakır Ağrı
Oya
Ersoy Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür
Özel Özgür
Karabat Murat
Bakan
Manisa İstanbul İzmir
Murat
Emir Ali
Fazıl Kasap Saliha
Sera Kadıgil Sütlü
Ankara Kütahya İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesi hakkında konuşmak için grubum
adına söz almış bulunuyorum.
Hemen hemen her gün olduğu gibi bugün yine bir
kanun hükmünde kararnameyi görüşüyoruz. Sözde OHAL kalktı ama ruhu
yaşamaya devam ediyor. İşte bu kanun hükmünde kararnamelerle
-Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde- OHAL kapsamı
dışında yüzlerce kanun değişikliği bu Meclis
tarafından yapıldı. Birbirinden bağımsız birçok
konu bir torbaya atılır gibi yürürlüğe kondu. Anayasa'nın
121’inci maddesinde yer alan OHAL koşullarında çıkarılan
kanun hükmünde kararnameler, olağanüstü hâlin gerekli
kıldığı konuları aşmıştır. Sivil
kimselere cezasızlık zırhının getirilmesi, milyonlarca
emekçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemeleri, birçok önemli kurumun
Cumhurbaşkanına bağlanması, kışlık
lastiklerin bile düzenlenmesi, kamu personelinin özlük haklarına dair yasa
ve yönetmelik değişiklikleri, yerleşim yerlerinin
taşınması, rektörlük seçimlerinin kaldırılması,
yükseköğretime dair onlarca değişiklik gibi olağanüstü
hâlle alakası olmayan yüzlerce kanun değişikliği
yapıldı.
Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’nın
15’inci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan temel hak ve
özgürlükler ile güvencelere dokunulamayacağı gibi, düzenlemeler
“durumun gerektirdiği ölçüde” olmak zorundadır. Fakat
çıkarılan birçok kanun hükmünde kararnamede temel hak ve
özgürlüklerle ilgili güvenceler sınırlandırılmış,
baskı altına alınmış veya tümden kaldırılmak
istenmiştir.
Bakınız, şu an görüştüğümüz
kanun hükmünde kararnamede Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin
kapatılması da var, rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli de var, 18.632 kişinin kamudan ihracı da var. Tüm
bunları bir torbaya atar gibi bir kanun hükmünde kararnameyle uygulamaya
koymak haksızdır, hukuksuzdur ve adaletsizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine kanun hükmünde kararnameyle yapılmış
başka bir olaydan söz etmek istiyorum. Alevilerin seslerinden birisi olan
TV10, Alevilerin günlük sofralarından kıt kanaat olarak
biriktirdikleri ve yardımlarıyla oluşturdukları bir
televizyon kanalıydı. Alevilerin yolunu, erkânını,
geleneklerini ve törelerini yaşatmak için köy köy, kasaba kasaba
dolaşıyor, programlar yapıyordu. Büyük bir sermaye grubuna ait
bir kanal değildi. Çok az çalışanıyla, kıt kanaat
imkânlarıyla bu etkinliklerini yapmaya çalışırken kanun
hükmünde kararnameyle kapatıldı. Kapatılmakla yetinilmedi,
mallarına el konuldu; daha sonra da TMSF tarafından
satıldı. Bununla da yetinilmedi, yöneticileri ve
çalışanları gözaltına alındı; on aydan bu yana
tutuklular. Kameraman Kemal Demir’in yedi ay sonra iddianamesi geldi ve mahkeme,
yetkisizlik kararı vererek İstanbul’dan Mersin’e gönderdi.
Yine yöneticilerinden Veli Haydar Güleç ve Veli
Büyükşahin on aydır tutuklular. 2 kez iddianame geldi, ikisinde de
mahkeme, iddianameyi yetersiz buldu, reddetti; daha sonra bir üst mahkemeye
yapılan itiraz da reddedildi. Onun üzerine, ses kayıtlarının
istenmesine karar verildi.
Şimdi, bunun neresinden bakarsanız
bakın, bu insanların evleri var, aileleri var, çocukları var ve
kendilerine ait yaşamları var. İddianamede ciddi bir suç unsuru
bulunamadığı için iddianame 2 kez reddediliyor, üst mahkeme de reddediyor
ama bununla yetinilmiyor. On aydır arkadaşlar hâlâ tutuklular ve ne
zaman yargılanacakları, ne zaman sonuç alınacağı
konusunda da bir belirsizlik hüküm sürmeye devam ediyor.
Bir başka konuda bir şey söylemek
istiyorum. Hemen hemen her gün, zaman zaman bu kürsüden hamaset
yapılıyor. Bence herkes artık bundan sonra cenazeler üzerinden
siyaset yapmayı bırakmalı, cenazelerin gelmemesi için gereken
çabayı sarf edip ortada duran sorunların çözümüne
odaklanmalıdır. Marifet, cenazeye, tabutun üzerine el koyarak
başsağlığı dilemek değildir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Peköz.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) – …marifet, o cenazelerin
gelmeyeceği bir ortamın Türkiye’de yaratılmasıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Kütahya Milletvekilimiz Sayın Ali Fazıl
Kasap.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın
Başkanım, sevgili milletvekilleri; Hazreti İsa’nın bir
kıssası var, çoğumuz bilir. Zina isnadıyla bir bayan önüne
getiriliyor ve orada söylediği bir söz var. Diyor ki: “İçinizde hiç
günah işlememiş birisi varsa ilk taşı o atsın.” ve o
bayana taş atamıyorlar.
Şimdi, ne istedilerse verenler serbest, özgür.
En büyük rütbeli asker, bakan; istihbarat, güvenlik ve asayişten sorumlu
bakanlar, görevde; aldatılanlar, serbest ve özgür. Emre itaat esastır
askerlikte, silahsız harp okulu öğrencileri müebbet hapiste. Beraber
yürüyenler, beraber ıslananlar şu anda özgür ve buralarda;
çocukları o okullarda okuyanlar, burada; kendileri o okullarda okuyanlar,
bakan veya milletvekili.
Kutsal kitabımız bize birtakım
öğütler veriyor, orada diyor ki: “O kimseler ki sözü dikkatle dinlerler,
sonra da onun en güzeline uyarlar.” Allah her zaman için… Her cumada okunan bir
ayetikerime var, orada diyor ki: “Allah adaleti, ihsanı -yani güzel
huyları- yakınlara cömertçe vermeyi emreder. Her türlü
fahşâyı, kötülüğü, azgınlığı ve haddi
aşmayı yasak eder.” Burada sadece “yakınlara cömertçe verme”
kısmı algılanmış. “Emrolunduğunuz gibi
dosdoğru olunuz.” diye bir ayetikerime var. Bir de “O kimseler ki sözü
dikkatle dinlerler, sonra da onun en güzeline tabi olurlar, uyarlar.” diyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kasap.
Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesinin
birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “yararlanamazlar”
ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Behiç
Çelik Hasan
Subaşı
Kocaeli Mersin Antalya
Tuba
Vural Çokal Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Antalya Adana Antalya
İsmail
Tatlıoğlu
Bursa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi’nin 3’üncü maddesi üzerine vermiş
olduğum önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
8 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren bu kanun hükmünde kararname, aynı
gün Bakanlığa sunuldu. 17 Temmuz 2018 tarihinde (1/4) esas
numarasıyla esas komisyon olarak benim de üyesi olduğum
İçişleri Komisyonuna havale edildi. İç Tüzük hükümlerine göre
yirmi gün içerisinde görüşülmesi gerekirken 17 Temmuz 2018 gününden bugüne
kadar neden bekletildi, neden Komisyonda görüşülmeden Meclise direkt sevk
yolu tercih edildi, yüce milletimizin takdirine bırakıyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, ülkemiz, 15
Temmuz hain darbe girişimini yaşamış ve milletin, darbe
girişimine karşı dimdik ayakta durmasıyla hainlere geçit
verilmemiştir. 15 Temmuz şehitlerini de buradan rahmetle
anıyorum. Aynı zamanda, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor,
tüm terör örgütlerini de lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz 2016
yılında Gazi Meclisi bombalayacak kadar şeref yoksunu olan bu
örgüte hizmet eden kim olursa olsun en ağır şekilde
cezalandırılmalıdır. Bu örgütün hedefinin, devleti bütün
varlığıyla ortadan kaldırmak olduğu bir gerçektir ve
Türk devletinin karşılaştığı en büyük iç
düşmandır. Bu konuda, Parlamentoda temsil edilen tüm siyasi parti
grupları hemfikirdir. İYİ PARTİ Grubu olarak, Türk
devletine ihanet eden, haince tutum sergileyen kim olursa olsun bizi
karşısında bulur, canımız pahasına da olsa en
sert mücadeleyi veririz.
Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık
tarihinden önce “Beraber yürüdük biz bu yollarda, yağan yağmurda,
esen rüzgârda.” şarkısını söyleyerek o günlere gelirken
geçmişte bu örgütün ve başındaki Feto’nun Türk devleti için
tehlikeli olduğunu söylediğimizde bazı milletvekilleri, bakanlar
methiyeler düzüyordu, Ergenekon, Balyoz davalarının
savcılarının altına zırhlı araçlar veriliyordu.
Sonunda ne oldu? Ergenekon, Balyoz davalarından dört yıl, beş
yıl yatan, suçsuzluğu kanıtlanan insanlara devlet
tarafından tazminat ödenmesi durumunda kalındığı
gerçeğini de burada unutmayalım. O sürecin sonunda “Allah affetsin,
millet affetsin.” denildi.
Değerli arkadaşlar, millet affetse de
Allah affeder mi bilemem çünkü yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim’de
birçok ayette Cenab-ı Allah’ın bir daha suç işlememek üzere, suç
işleyenlerin af dilemesi hâlinde bağışlayıcı
olduğunu fakat kul hakkıyla gelenlerin
bağışlanmayacağı ifade edilmekte. Burada bir
vatandaşımızın haksız yere işten
atılması söz konusu olursa hepimiz vebal altında
kalırız.
Evrensel hukuk kurallarına, Anayasa’mıza
ve Türk Ceza Kanunu’na göre, kişi işlediği suçtan mesuldür.
Suçun şahsiliği ilkesi vardır. FETÖ’yle ilişkilendirilen
bir kişinin kardeşinin suçlanması yasalarımıza göre
mümkün değildir fakat yargıya gidilmeden kanun hükmünde kararnameyle
ilişik kesilince mümkün oluyor. Hapiste kardeşi olan, AK
PARTİ’de bakan oluyorken bugün yargı tarafından “Suçsuzdur.”
hükmü verilen, “Soruşturmaya gerek yoktur.” diyerek dosyası kapanan,
Dilekçe Komisyonunda dosyalarının incelenmesini bekleyen, açıkta
olan binlerce kişiyi dikkate alalım diyorum. Gerçek suçlular ile
mağdurları ayırmak için adalet mekanizmasını
hızlandıralım. Yargının suçlu buldukları için en
ağır cezanın verilmesini isteyelim. Soruşturmaya gerek
görülmeyenler ile beraat kararı verilen, Dilekçe Komisyonunda bekleyen
binlerce vatandaşın mağduriyetlerini sonlandırmak için
Dilekçe Komisyonunu daha hızlı işler hâle getirelim.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ milletvekillerimizle birlikte, bu hainlerin en ağır
cezalarını almalarını talep ederken Genel
Başkanımız, seçim mitingi alanlarında ve grup
toplantılarında defalarca kamuoyu önünde bu hususu dile
getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çulhaoğlu,
toparlayalım, selamlayalım.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Bu konuda
söyleyecek çok söz var ama ben hepinize sakin bir şekilde
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Siz de ama çok sakin
anlattınız. Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 4’üncü maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Abdullah
Koç Ebrü
Günay Züleyha
Gülüm
Ağrı Mardin İstanbul
Dilşat
Canbaz Kaya Ahmet
Şık
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür
Özel Özgür
Karabat Murat
Bakan
Manisa İstanbul İzmir
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Murat
Emir Mehmet
Göker
İstanbul Ankara Burdur
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Merhabalar.
Şimdi, bütün gün OHAL’i konuştuk.
Maşallah, bir OHAL’imiz var, çok bereketli; kaldırılsa da
iktidar tarafından kullanılmaya devam ediliyor,
kaldırılmasa da devam ediliyor. Bir şekilde sürekli OHAL’le
yaşamaya başladık ve bundan sonra da OHAL’le yaşamaya devam
etmemiz isteniyor. OHAL, ne aracı hâline geldi; bu ülkede
baskının, otoritarizmin, tek adam rejiminin ya da faşizmin
kurumsallaşmasının aracı hâline getirildi. Bundan sonra da
faşizmi kurumsallaştırmak için “Biz OHAL’le devam
edeceğiz.” deniyor aslında bugünkü tartışmaların
kendisiyle de. OHAL ya da faşizmin kurumsallaşması, sadece tüm
toplumsal muhalefete yönelik olarak çıkarılmıyor. Bu ülkede AKP
iktidarının düşündüğünden farklı bir şey
düşünen -herhangi bir konuda, hiç fark etmez- bir kişiye
karşı gözaltı, yargı mekanizmasıyla baskı
oluşturmanın aracı olarak kullanılır hâle geldi. Öyle
bir noktaya geldi ki, bu ülkede ekonomik kriz var diye “tweet” atan bir
insanın gözaltına alınmaya, yargılanmaya, tutuklanmaya
doğru gidildiği bir ülkeden bahsediyoruz.
Bir bağımsız yargıdan
bahsedebiliyor muyuz? Sabahtan beri şunlar söyleniyor: “Yargıya
başvurulabilir, yargıda hak aranabilir.” deniliyor. Ama biz
bağımsız bir yargıdan bahsedebiliyor muyuz? Bu ülkede
gerçekten bağımsız bir yargı var mı? Hâkimlerin,
savcıların iş güvencesinin iktidarın iki dudağı
arasında olduğu bir ülkede bağımsız bir
yargının olması herhâlde kimse tarafından beklenmiyor.
Ama sadece bu değil. OHAL
koşullarında ya da faşizmin kurumsallaşması ya da
iktidarın politikaları, sadece toplumsal muhalefete değil,
kadınlara yönelik de çok ciddi saldırılarla geliyor. AK PARTİ
iktidarı, uzun süredir kadın düşmanı politikalarla yürüyor,
kadınların kazanımlarına yönelik, kadınların
bütün kazanımlarını yok etmeye çalışıyor. Ne
oldu? Kadınlara ilk saldırı kayyumlarla yapıldı.
Belediye eş başkanı kadın arkadaşlarımız
görevlerinden alındı, belediyelerdeki kadın kurumları
kapatıldı, kadınlar şiddetle baş başa
bırakıldı, dayanışma merkezleri kapatıldı,
ekonomik destek sunan tüm mekanizmalar kapatılarak kadınları
dört duvar arasına, evlerine hapsetmeye çalıştılar. OHAL
süresi boyunca kadınlar, kadın cinayetlerine kurban gittiler,
fiziksel saldırılara maruz kaldılar, ama bunların
hiçbirinden yargı yoluyla sonuç almaları mümkün olmadı.
Peki, OHAL süreci böyleydi de bugün ne oluyor?
Bugünse hiç değişen bir şey yok. Bugünse iktidarın
gündeminde yine kadın kazanımlarına yönelik bir
saldırı hattı var. Şimdi şöyle bir tartışma
getiriyorlar önümüze, diyorlar ki: “Nafaka, efendim, erkekler için bir
yükmüş, bunlarda bir mağduriyet varmış, bunun düzenlenmesi
gerekirmiş. Sanki ortada süresiz bir nafaka var, sanki erkekler gerçekten
bir nafaka ödüyormuş gibi algı operasyonlarıyla
kadınların yıllardır mücadeleyle kazandıkları
nafakaları elinden alınmak isteniyor. Arkadaşlar, “süresiz
nafaka” diye bir şey yok; yasada yoksulluğa düşen tarafa nafaka
verilmesinden bahsediliyor ama çoğu kez kadınlar yoksulluğa
düştüğü için, erkekler yoksulluğa düşmediği için bu
nafakayı kadınlar almak zorunda kalıyor. Hiç düşündünüz mü
acaba kaç kadın nafaka alabiliyor, kaç kadın gerçekten mahkemeyle
aldığı nafaka kararını tahsil edip eline geçirebiliyor
ya da bu nafaka miktarları gerçekten kadınların geçimini
sağlayacak kadar bir miktar mı? Bunların hiçbiri gerçek
değil arkadaşlar. Kadınlar nafaka kararını alabilmek
için yıllarca mahkemelerde sürünmek zorunda kalıyorlar. Arkasından
da bu kararı alabilseler bile, erkekler bir şekilde kendini
işsiz göstermeye çalıştıkları için, sigorta
kayıtlarını sildirdikleri için, mal varlıklarını
kaçırdıkları için nafakaları tahsil etmek bile mümkün
olmuyor.
Şimdi, siz, kadınların bu sorununu çözmek
yerine boşanmış erkekler derneklerinin görüşmelerinden
çıkardığınız sonuçlarla onları mağdur ilan
edip diyorsunuz ki: “Erkeklerin mağduriyetini çözelim.” Buradan
bakıyorsunuz çünkü kafanız erkek egemen, çünkü kadınları
siz dört duvar arasında istiyorsunuz, çünkü kadınların erkek
şiddetiyle yaşamaya zorunlu kalmasını istiyorsunuz, çünkü
kadın özgürlüğünden yana değilsiniz, kadın
bağımsızlığından yana değilsiniz, kadını
birey olarak görmüyorsunuz. Kadını ailenin içerisinde bir
şahıs olarak görüyorsunuz; ailenin korunması sizin için esas,
kadının korunması sizin için esas değil.
Biz bunu şu sözlerinizden çok iyi biliyoruz:
“Kadın-erkek eşitliğine inanmıyoruz.” sözlerinizden çok iyi
biliyoruz, kürtaj tartışmalarında “Çocuk öleceğine tecavüze
uğrayan anası ölsün.” laflarınızdan çok iyi biliyoruz,
bugünkü sözlerinizden de çok iyi biliyoruz. Yine, AK PARTİ’li bir yetkili
şunu söylüyor…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çok saptırıyorsun
ya, çok yanlış konuşuyorsun ya.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Biz sizi dinliyoruz, siz de
bizi dinleyin.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama yanlış
konuşuyorsun. Biraz doğru konuş.
BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Biz sizi dinledik, siz de
bizi dinleyin lütfen.
BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin Sayın
Gülüm, Genel Kurula hitap edin.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Son söz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Dinleriz de yanlış
konuşuyorsun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Lütfen susar
mısınız, konuşma hakkım var. İsterseniz cevap
verirsiniz.
BAŞKAN – Sayın Gülüm, siz Genel Kurula
hitap edin. Bakın, süreniz doluyor. Devam edin.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Tamam.
Son söz olarak, şu cümle söylendi son süreçte,
amca yanına geliyor bir iktidar yetkilisinin “Biz kadınlara mali
yardımlarınızdan dolayı, nafakadan dolayı
kadınlarla evlenemiyoruz, bizimle evlenmek zorunda kalmıyorlar.” diye
cümle kullanıyor, bunun bir mağduriyet olduğunu söylüyor.
Şunu mu istiyorsunuz: Kadınlar, istemedikleri adamlarla ekonomik durumları
iyi olmadığı için, köle olmak zorunda oldukları için
onlarla gitsin evlensinler, bu hayat koşullarında yaşamak
zorunda kalsınlar mı istiyorsunuz? Sizin istediğiniz bu, sizin
istediğiniz kadınlara biçilmiş hayat tarzı bu. Kadın
düşmanlığınızdan vazgeçin. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Burdur Milletvekilimiz Sayın Mehmet Göker.
Buyurun Sayın Göker. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Göker.
MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demokrasi kültürünün, hoşgörünün,
uzlaşmanın simgesi, geçmiş dönem genel
başkanlarımızdan demokratik ve laik cumhuriyetimizin önemli
değeri Sayın Erdal İnönü’ye vefatının 11’inci
yılında minnet ve saygılarımı sunarak sözlerime
başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir diğeri de bugün yüz yirmi beş gündür
tutuklu bulunan, tutsak bulunan sevgili Eren Erdem kardeşimizin yüz yirmi
beşinci gününde bir an önce özgürlüğüne ve ailesine kavuşacak
yargı yolunun, adaletinin tecellisini istiyoruz.
Az önce Bütçe Komisyonundaydık. Burada OHAL’le
ilgili konuşmalar yapıldı. Bütçe konuşmasında, Meclis
bütçe sunumu geldiğinde Sayın Başkanım, Meclis
kitapçığının birçok yerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
“külliye” olarak tarif edilmekte. “Külliye”nin kelime anlamı, bir caminin
çevresinde cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil,
kitaplık, hastane gibi yapıların tümü demek. Türkiye Büyük
Millet Meclisine bu yafta yapıştırılamaz. Bu hakkı da
kimse kendinde göremez. (CHP sıralarından alkışlar) Yeri
geldiği zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine “Gazi Meclis” demesini bizden
çok daha iyi biliyorsunuz ama Gazi Meclisi itibarsızlaştırmak
için de elinizden geleni ardınıza bırakmıyorsunuz.
Şöyle söyleyelim: Biz şimdi çıkıp Meclis Başkanına
“Binali” değil de “Dokuzyüzali” desek kabul edecek misiniz? Yüz
eksiltmiş oluruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok ayıp şeyler
bunlar, hiç yakışmıyor.
MEHMET GÖKER (Devamla) – Ayıp şeyler sizin
yaptığınız şeyler. Bütçe görüşmelerinde kabaca
gösterilen rakam…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben buradan bir şey
diyeceğim ama çok ayıp olacak yani.
MEHMET GÖKER (Devamla) – O zaman Meclisin iradesine
sahip çıkın Sayın Bülent Bey.
BAŞKAN – Sayın Göker, Genel Kurula
konuşalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bak,
şahsileştirmek başka bir şey, eleştiri başka bir
şey.
MEHMET GÖKER (Devamla) – Burada millî iradenin
tecelli ettiği bir yerin adını “külliye” olarak bir
şahıs değiştiriyorsa bu ifadeyi de hak ediyordur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
uyarır mısınız.
BAŞKAN – Sayın Göker…
MEHMET GÖKER (Devamla) – 762 milyardan 885 milyara
çıkan bir bütçe var. Bütçede tabiri caizse rakamlarla oynanmış,
rakamlara çarpan değeri konulmuş ve faiz giderleri yaklaşık
yüzde 53,5 artırılarak 117 milyar liraya çıkmış. Bunun
bir tek açıklaması var, ülke faiz lobisine teslim olmuş. Niye mi
teslim olmuş? İşte, yarattığınız OHAL
sebebiyle çünkü OHAL’de yarattığınız hukuksuzluk, OHAL’de
yarattığınız adaletsizlik sebebiyle ülkeye gelen
yabancı yatırımcı terk etmiş ve dolayısıyla
ülke faize muhtaç hâle gelmiş. Bir diğeri de, tabii, cumhuriyetin
kazanımlarını müsrif evlat gibi satıp dağa taşa,
yola yolcuya yatırmaktan başka ileriye gitmeyen
harcamalarınız.
Şimdi, söylemek istediğimiz bir başka
şey daha var. Etrafında hurma ağaçları olan bir memleket
değiliz ama hurma ağacı bir çöl bitkisidir ve bitkisel olarak
insana en fazla benzeyen bitkidir. Biz hurma ağacını Fransa’dan
getirdiğimiz ithal sistemle ılıman iklim yaratarak
yaşatmayı ve ondan meyve almayı başarabildik. Ancak 21’inci
yüzyılda 2 askerimizi maalesef ısıtmayı beceremedik,
donarak şehit düştüler. Bu ayıp da bu Hükûmete yeter de artar
bile. Hele ki Hükûmetin kabinesinden bir bakan yardımcısı,
olayı incelemek üzere gittiği yerde 2.400 liralık atkı
takıyorsa bize çok fazla da söyleyecek bir söz kalmamıştır.
Saygılarımla... (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı “701
Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin” 4’üncü
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
“yararlanamazlar” ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak
değiştirilmesini teklif ederiz.
Behiç
Çelik Lütfü
Türkkan Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Mersin Kocaeli Adana
Feridun
Bahşi İsmail
Tatlıoğlu Tuba
Vural Çokal
Antalya Bursa Antalya
Hasan
Subaşı
Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 6 sıra sayılı
Kanun’un 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresiyle 701
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle
işlerine son verilen, rütbeleri sökülen, emekliye sevk edilen kamu
personelinin durumlarının yasalaşması konusunu
görüşüyoruz.
15 Temmuz darbe teşebbüsünden bugüne kadar
yirmi yedi ay geçtiği hâlde darbe teşebbüsünün arka planını
ortaya çıkaramıyorsunuz. FETÖ’nün siyasi ayağının
araştırılmasını engelliyorsunuz. Mali
kaynaklarına ulaşılıyor, ulaşılmasını
engelliyorsunuz.
On iki yıl birlikteydiniz. FETÖ ne istediyse
verdiniz. Sizi bu hain örgüt konusunda yıllarca uyardık,
dinlemediniz. Ancak 17-25 Aralıkta rant paylaşımında kavga
çıkınca bu dinci terör örgütü ve başındaki ağlak
gözlü, sümüklü herifi hain ilan ettiniz. Bununla da kalmadınız,
sonraki tarihlerde suçluluk telaşıyla, önünüze gelen herkesi önce
paralelci, sonra FETÖ’cü ilan ettiniz, kendinizi de pirüpak ilan ettiniz.
Kiraladığı evin kirasını
Bank Asyaya yatırdı diye insanları işten atıp
tutuklattınız. Çocuğunu dershaneye gönderenin kardeşini
kamu görevinden ihraç ettiniz, ancak darbeye katılan generallerin
kardeşlerini büyükelçi, Fetullah’ı son bin yılın en büyük
Türk büyüğü ilan edenlerin eşlerini vali, yine tutuklu rektörlerin
kardeşlerini bakan yaptınız. Sadece siyasi
ayağını bulamadınız. Siyasi ayağının
olmadığını ilan edip Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2 defa
verdiğimiz -bir tanesi de bugün olmak üzere- araştırma
önergemizi reddettiniz. Siyasi ayağının
araştırılmasını istememizden, bunun kamuoyunda gündeme
gelmesinden biliyoruz rahatsızsınız ama size rahat yok. Siyasi
ayak ortaya çıkıncaya kadar araştırma önergesi vermeye ve
bunu gündeme getirmeye devam edeceğiz, bunu iyi bilesiniz.
Değerli milletvekilleri, yine, emeklilikte
yaşa takılanlar konusunda da size rahat vermeyeceğiz. Kendi
maaşınıza yüzde 26 zam yaparken, yandaşlarınıza
her türlü desteği verirken milletin menfaatine olan her işten
maliyeti yüksek bahanesiyle kaçtığınızı milletimize
göstereceğiz. EYT konusunun devamlı takipçisi olacağız.
Yine, sayıları 2 milyona ulaşan
öğretmen, polis, hemşire, din görevlisi ve idarecileri ile
bunların emeklileri 3600 ek göstergeyi beklemektedirler. Bunu seçim
beyannamenize de aldınız. Seçim geçeli neredeyse beş ay oldu,
hâlâ tık yok.
“Büyük bir çılgınlık yaptık.”
diyerek müjdeli manşetlerle taşeron işçileri kadroya
geçirdiğinizi ilan ettiniz ve zamanın Çalışma
Bakanının açıklamasına göre 900 bin işçiyi bu haktan
yararlandırdığınızı söylediniz fakat
belediyelerde çalışan taşeron işçilere kadro hakkı
vermediniz. 696 sayılı KHK’yle kamu kurumları arasında
ayrımcılık yaptınız ve belediyede çalışan
taşeron işçilerini belediye şirketlerine aktardınız,
belediye şirketlerine aktarılan işçileri de hiçbir sosyal haktan
yararlandırmayıp mağdur ettiniz. Kamu kurumlarında eski
kadrolu işçiler ile taşerondan belediye şirketlerine geçen
işçiler arasında mali ve sosyal haklar bakımından çok büyük
farklar yarattınız.
Değerli arkadaşlar, yine, bilindiği
gibi profesyonel askerliğe geçiş çalışmaları
yapılmaktadır. Bu konuda da 3+6 eşittir 9 ay askerlik öneren
yasa teklifimiz; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunuldu. Bu
teklifimiz yasalaşırsa ayrım yapmadan, askerlik çağına
gelen tüm erkekler, mecburi olarak üç aylık temel eğitim alacaklar.
Kalan altı ayı ise isteyen asgari ücretten maaş alarak
tamamlayacak, isteyen ise geri kalan askerlik süresi kadar asgari ücret tutarınca
ücret yatırıp askerliğini tamamlamış sayılacaktır.
Bir başka konu ise bedelli askerlik konusu. Bu
durum, tam bir drama dönüşmüştür. 700 bini bulan müracaatın her
celp döneminde alınanlarla eritilmesi, yılları bulacak bir
dramdır. Bu çocuklar bir an önce işlerini kurabilmek,
hayatlarına yön verebilmek için, açtığınız bu yola
başvurmuşlardır ancak sonu gelmeyen bir beklemeye
takılıp kalmışlardır. Gelen bilgilerden,
birçoğunun psikolojik sorunlar yaşadığı anlaşılmaktadır.
Kimi evliliğini, kimi iş hayatını beklemeye
almıştır. Gelin, bu teklifimize destek olun ve askerlikte
yaşanan tüm farklılıkları giderip tek tip hâle getirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) –
Tamamlıyorum.
BAŞKAN – Toparlayın.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de son günlerde toplumun her
kesimi, aşırı derecede sosyal gerginlik ve toplumsal
sorunların çözümünde yorgunluk emareleri göstermeye
başlamıştır. Ekonomiden siyasete hayatın her
alanında ve her kesiminde bunun doğurduğu ağır
baskı hissedilmektedir. Vatandaşlar, güzel şeylerin ne zaman
olacağını sormakta, umudu ve geleceği konusunda endişe
duymaktadır.
Bugün, Dünya Tasarruf Günü’dür.
Dolayısıyla kamu alımlarında kâğıttan kaleme, ek
servisten makam aracına kadar her türlü mal ve hizmette, saray
harcamalarında tasarruf yapılması dileğiyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 5 ila 9’uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Bu bölümde gruplar adına söz isteyen
değerli milletvekillerimiz var.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail
Koncuk’a aittir.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Koncuk, bir saniye…
Değerli arkadaşlar, salonda bir
uğultu var. Lütfen, arkadaşlarımız konuşacaklarsa dışarıda
konuşsunlar, sayın hatibi dinleyelim.
Sürenizi baştan başlatıyorum
Sayın Koncuk.
Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Evet,
aslında 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana yaşanan ve… Elbette
devletin kendisini koruma mecburiyeti var. 15 Temmuzda bir alçak darbe
girişimiyle karşı karşıya
kaldığımız aklı başında herkesin kabulü.
Ancak, tabii, o tarihten bugüne yaşananlarla ilgili, akıl ve izan
sahibi herkesi rahatsız eden birçok olayla karşı
karşıya kaldık. Aslında iktidar partisinin
milletvekillerini de taraftarlarını da söylemeseler bile
rahatsız eden, vicdanları kanatan uygulamalarla karşı
karşıya kaldık.
Değerli milletvekilleri, burada siyaseten bir
değerlendirme yapmayacağım, vicdanen bir değerlendirme
yapacağım. Ben 2010 yılında KPSS
hırsızlığını ortaya
çıkarmıştım. FETÖ’nün bütün basın-yayın
organları üzerime geldi. İktidarın da “Tertemiz bir sınav.”
demesine rağmen daha sonra haklılığım ortaya
çıktı ve binlerce kişiye soruların servis edildiği
ortaya çıktı. Yani FETÖ tarafından 2010 yılında
recmedilmeye çalışılan bir adamım ama iki yıla
yakındır yaşadıklarımız aslında insan
haklarını da aşan, hukuk devleti ilkelerini yerle yeksan eden
bir olaylar silsilesi hâline geldi. Neler yaşıyoruz? 128 bin
vatandaşımız kamu görevinden ihraç edildi. 20 bin tanesi hâlen
açıkta ve bunlarla ilgili ne yapılacağını, hangi
tedbirlerin alınacağını bilmiyoruz.
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanının bir sözünü hepimiz biliyoruz: “Tabanı
ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet.” Son derece doğru bir
tespit ama burada sorgulamamız gereken, bu tespit yapıldıktan
sonra gereğinin ne şekilde yapıldığıdır.
“Tabanı ibadet” ifadesi Sayın Cumhurbaşkanına ait bir söz.
Ben AK PARTİ Grubunu suçlamak adına konuşmuyorum çünkü AK
PARTİ Grubunun da bu yaşananlardan bizar olduğunu biliyorum,
düşünüyorum ama Sayın Cumhurbaşkanı bir şeye karar
vermediği sürece AK PARTİ Grubunun Sayın
Cumhurbaşkanının hilafına bir cümle sarf edebilmesi mümkün
değil, bunu da biliyoruz.
Şimdi, ne yapacağız? Kriterler var,
çeşitli kriterler. Efendim Bank Asyaya hesap açtırmış,
ihraç ettiler. Bir sendika kurulmuş, üye olanları ihraç ettiler.
Yurtlarında kalanları ihraç ettiler. Dershanesine gidenleri ihraç
ettiler. Okullarına gidenleri ihraç ettiler. Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: “17-25 Aralıktan sonra biz ikaz ettik,
bu bankaya para yatırmayın, bunlar terör örgütüdür dedik.” E, peki,
neden kapatmadınız bu bankayı? Millete tuzak mı kurdunuz
siz, tuzak mı kurdunuz? Efendim, legal bir sendika. FETÖ taraftarları
tarafından kurulmuş olabilir, neden kapatmadınız?
Arkadaş hatır gönlüyle bir sürü insan buraya üye oldu FETÖ’cü
olmadığı hâlde, benim bildiğim yüzlerce insan var.
Şimdi, bu kriterler FETÖ’cü tespitinde OHAL Komisyonu tarafından
kullanılmaya devam edildiği sürece bu OHAL Komisyonunun bu kriterleri
aşan bir yetki kullanarak bu insanları suçsuz ilan etmesi, bu tespiti
yapabilmesi mümkün değil.
Şimdi, 17-25 Aralıktan sonra biz ikaz
ettik. Efendim, biz sizin gösterdiğiniz bankaya mı para yatırmak
zorundayız? Sizin gösterdiğiniz okullara mı göndermek
zorundayız ya da göndermemek zorunda mıyız? Bu okulları
neden kapatmadınız Sayın Cumhurbaşkanı? Neden
vatandaşların çocuklarını bu okullara göndermesine o zaman
müsaade ettiniz? Bunlar Millî Eğitim Bakanlığının
denetiminde, gözetiminde okullardı. Bu millete kumpas mı kurdunuz?
Evet, kumpas kurdunuz, bugün bunu anlıyoruz. Eğer gerekli tedbirleri
siyasal iktidar zamanında almış olsaydı o tabanı
ibadet olan insanların muhtemelen büyük bir kısmı bugün o FETÖ
örgütüyle belki de anılmıyor olacaktı ama siz göz yumdunuz ve
bunları onların kucağına attınız.
Bakın, geçmişi bir hatırlayın.
Bu ülkede polis olmak için bu Fetullahçı yapıdan referans almaktan
başka bir şansınız yoktu, ya polis olacaktınız ya
da olmayacaktınız referansınız yoksa. Savcı mı
olacaksınız, hâkim mi olacaksınız, FETÖ’den referansınız
olacak. Hatta, görüyoruz ki bugün -15 Temmuzda bunu gördük, en acı
şekilde öğrendik- askeriye sınavlarını kazanmak için
bile FETÖ'cü olmak gerekiyormuş; bütün bunları gördük.
Şimdi, bakın, siz devlet olarak
bunları görmek zorundasınız. Sayın Cumhurbaşkanı
diyor ki: “Ben aldatıldım.” Sayın Cumhurbaşkanına her
zaman sorduk, sizler de sordunuz, AK PARTİ’li milletvekilleri de
yüreklerinden soruyordur mutlaka, vicdanlarıyla soruyor,
ağızlarıyla telaffuz edemeseler de mutlaka yüreklerinden
soruyorlardır. Peki, siz bu kadar istihbari bilgiye sahip iken
aldatılıyorsanız o “tabanı ibadet” dediğiniz insanlar,
bu, “Allah” diye her gün televizyonda ağlayan, “Peygamber” diye
gözyaşı döken adamın sözlerine nasıl kanmayacaklar?
Maalesef bizim milletimizin böyle bir eksik tarafı var, böyle her “Allah”
diyenin peşinden koşmak gibi bir –zafiyet demeyeyim, bu bir
saygı gereği belki de- zafiyetimiz var millet olarak. Bizde de var,
bende de vardır. “Allah” diyene saygı duyarım hangi dünya
kimliğine sahip olursa olsun. Benim muhafazakâr kimliğim bana bunu
emreder. Bu millet de bunların kucağına atıldı, göz
yumuldu, sessiz kalındı, tedbir alınmadı.
Şimdi, aslında bunları bir siyasi
öncelikle filan söylemiyorum, yani bunlardan gelecek oy varsa gelmesin ya,
böyle bir derdimiz filan yok İYİ PARTİ Grubu olarak. Ama insan
olarak şimdi ne yapacağız? Aslında Sayın
Cumhurbaşkanının yeniden bir mütalaa yapması lazım.
Aklı başında insanların, yüreği sızlayan
insanların, AK PARTİ Grubu içerisindeki akil insanların mutlaka
uyarması lazım, “Artık bu gidişat nereyedir?” diye
uyarması lazım.
Bakın, bugün öğrendim, Sağlık
Komisyonunda bir kanun teklifi görüşülüyor. Şu anda FETÖ'den ihraç
edilmiş herhâlde yaklaşık 10 bin civarında doktor var, bu
doktorların özel hastanelerde doktorluk yapmasının önüne geçecek
düzenlemeler içeriyor. Ya, arkadaş, artık ayağınız
yere bassın ya. Yani bu nereye kadar gidecek böyle? Nereye kadar buna göz
yumacaksınız? Dilerim Allah’tan, Allah size vicdan versin. Bu
milletvekilliği koltuğu gelip geçicidir, kimse bu koltuklara
yapışıp kalmadı; yarın vatandaşların içine
döneceğiz. On sene sonra bu insanların evlatlarıyla
karşılaştığımızda… Devlet düşmanı
yetişiyor bunlar ya, devlete de millete de düşman
yetiştiriyoruz. Bunun bir çözümünü bulmamız lazım. Ama “Siyasi
ayağı araştırılsın.” diyoruz, reddediyorsunuz.
Bakın, geçmişte köşe yazarı olan insanlar var, FETÖ’yü
öven. Bunların o övgü dolu yazıları sebebiyle “Fetullah Gülen”
denilen o şahsa muhabbet besleyen binlerce insan oldu. Bunlar şu anda
AK PARTİ’yle beraber hareket ediyor, hiçbir suçu günahı yok;
bunlardan etkilenen ve bunların dümen suyuna giren birçok zavallı
ihraç edilmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Koncuk, selamlayalım.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bakın,
bunun bir çözümünü bulmamız lazım. Ben milliyetçi, ülkücü bir
adamım, asla bunların dümen suyuna girmedim, hiç de sevmedim. Fakat 1
milyonun üzerinde, belki de 1 milyonu da aşan aileyi ilgilendiren bir
durumla karşı karşıyayız. Bunları nasıl
yapacağız, gelecekte bunları nereye koyacağız, Türkiye
bunlarla nereye gidecek? Bunu çözmek zorundayız, bir yolunu bulmak
zorundayız. Bunları kontrol altına alalım. Polis mi? Geri
hizmete verelim kardeşim, masabaşı oturtalım, eline silah
vermeyelim, bir çözüm bulalım. Ama bu olayları göre göre “Ya, bu
devam etsin.” deme hakkına hiç kimse sahip değil değerli
arkadaşlar.
Biz bunu söyledik, bizim vicdanımız rahat.
Allah sizin vicdanlarınızı da rahat kılsın. Dilerim
Allah’tan, dilerim Allah’tan, vicdanını rahat kılmak adına
bir irade ortaya koymayanlardan da Yüce Allah bunun hesabını mutlaka
sorsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Koncuk.
Değerli milletvekilleri, gruplar adına
ikinci konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Sakarya Milletvekilimiz Muhammed Levent Bülbül’de.
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 701
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi’nin ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
8 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren kanun hükmünde kararnameyle, terör
örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca, devletin millî güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olan kişilerin kamu görevinden başka hiçbir
işleme gerek kalmaksızın çıkarılması ve
bunların olağanüstü hâl kapsamında daha önce kamu görevinden
ihraç edilenlere uygulanan yaptırımlara tabi tutulması
doğrultusunda düzenlemeler yapıldığı
anlaşılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, 15 Temmuz
hain ve kanlı darbe girişimine karşı milletimizle ve devletimizle
beraber, bütün varlığımızla ve gücümüzle direndik. Hain ve
kanlı darbe girişiminin daha ilk dakikalarında yani darbenin
başarılı olup olmayacağının dahi belli
olmadığı bir vakitte, sağına soluna, önüne
arkasına bakmadan, hain darbe girişimine karşı devletin ve
Hükûmetin yanında olduğunu ifade etmiş olan Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, Türk devletinin zora
düştüğü, saldırıya uğradığı, Türk
demokrasisinin tıkanmaya yüz tuttuğu her durumda daha önce ne
yapmışsa 15 Temmuz gecesi de aynısını yapmış
ve “Önce ülkem ve milletim.” demiştir.
15 Temmuz gecesinden itibaren Türkiye ve Türk
düşmanlarına karşı her türlü tedbirin
alınmasını, terörle mücadelenin etkin ve kararlı bir
şekilde yürütülmesini talep eden Milliyetçi Hareket Partisi, olağanüstü
hâl tedbirinin uygulanmasının büyük önem arz ettiğini ifade
etmiş, defaatle bunu dile getirmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılan bütün oylamalarda bu yönde istikrarlı ve tutarlı bir
şekilde tercihini ortaya koymuştur. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, 15 Temmuzdan bu yana, terörle mücadelenin etkili şekilde
yapılmasını, kesintiye uğramamasını dile
getirmiş bulunmaktayız. Çıkarılan ilk olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnamesinden itibaren de kamu kurumlarından yapılan
ihraçlarda ve kurum kararıyla yapılan açığa almalarda
yaşanabilecek mağduriyetlere karşı yardımcı olmak
maksadıyla kapılarımızı,
teşkilatlarımızın kapılarını bütün
vatandaşlarımıza siyasi parti ayrımı gözetmeksizin
açmış bulunmaktayız. Bizler milletin ve devletin menfaatlerini
her türlü şahsi menfaatten üstün saymaktayız. Ancak haksız bir
şekilde ihraç muamelesine maruz kalan veya açığa alınan
kişilerin sayısı 1 dahi olsa yani 1 kişi dahi bile olsa
bunun, o kişinin kendisinin ve ailesinin kıyameti olduğunu çok
iyi bilmekteyiz. Bu nedenle yaşanan mağduriyetleri yakından
takip etmekteyiz.
Kurulan komisyonla ihraçlara karşı itiraz
yolunun açılmış olduğu hepimizin malumudur. Bugüne kadar
birçok başvurunun yapıldığı, komisyonun
çalışmaları neticesinde sınırlı sayıda iade
kararının çıktığı da yine hepimizce
bilinmektedir. Burada birçok dosyanın daha incelenmeyi beklediğini ve
o mağduriyetlerin giderilmesi için vatandaşlarımızın,
bu konuda mağdur olduğunu iddia eden
vatandaşlarımızın büyük bir beklenti içerisinde
olduğunu müşahede etmekteyiz. Bu incelemelerin daha hızlı
bir şekilde yapılması ve hukuka ve hakkaniyete uygun kararlar
verilebilmesi için gerekli tedbirlerin acilen alınması
gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Burada sadece ihraç kararları, idari
işlemler ve kanun hükmünde kararnamelerle yapılan işlemlerden
başka, adli yargılama süreçleriyle ilgili birtakım
hususları ifade etmek gerektiği kanaatindeyiz. Bugün Türkiye’de,
Türkiye'nin birçok yerinde FETÖ dolayısıyla birçok
yargılamanın yapıldığını, birçok ceza
mahkemesinde bunun yargılamasının gerçekleştiğini
hepimiz biliyoruz. Burada verilen kararların birçoğu şu anda
istinaf aşamasında, bir kısmı hâlen bidayette karar
aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Buradan takip ettiğimiz
kadarıyla verilen kararlarda bir yeknesaklık problemi
bulunmaktadır. Örneğin, terörle mücadele açısından çok
önemli olduğunu düşündüğümüz etkin pişmanlık
müessesesinden yararlanmak arzusunda olanların, bu konuda talepte
bulunanların almış olduğu cezalarda veya onlara
yapılan muamelelerde Türkiye'nin farklı mahkemelerinde, farklı
bölgelerinde farklı kararların verildiğini görmekteyiz. Bu
konuda bir uyum temin edildiği takdirde etkin pişmanlık
müessesesinin çok daha iyi bir şekilde işlerlik kazanacağı,
bunun, terör örgütünün organizasyon yapısının çözülmesi ve
Türkiye'nin en ücra köşelerine, Türk devletinin en kılcal
damarlarına kadar sızmış olan bu yapının
çözümlenmesi noktasında büyük faydalar getireceği kanaatindeyiz.
Ayrıca, cezalandırmalarla alakalı
olarak, verilen ceza kararlarıyla ilgili olarak da Türkiye'nin başka
yerlerinde, mahkemeler arasında yine farklı kararlar verilmiş
olduğunu görmekteyiz. Bunların, Yargıtay aşaması
geldiğinde bir düzene kavuşturulacağı kanaatindeyiz ancak
istinaf aşamasında yani bölge adliye mahkemeleri aşamasında
da bu hususların dikkatten kaçmamasının, Türkiye’de bu
yargılamalarda verilen kararlarda bir uyum temin edilmesi
gerektiğinin altını burada yeniden çizmek istiyoruz. Adalet
gecikmemelidir fakat adalet doğru bir şekilde de tecelli etmek
zorundadır.
Burada, FETÖ’yle irtibatı veya iltisakı
dahi olmaksızın, darbe gecesi hiçbir silahlı eylemin içerisinde
bulunmamasına rağmen, örneğin, Ankara, İstanbul, Sakarya
gibi Türkiye’de silahlı eylemlerin de söz konusu olduğu illerimizde
hiçbir silahlı eyleme, darbe girişiminde bu faaliyetlere
katılmamasına rağmen, erbaşların, erlerin ceza
almış olmasını, yine uzman çavuşların, erlerin,
erbaşların ceza almadığı bir durumda hiçbir
şekilde FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı tespit edilemeyen fakat
buna rağmen, darbe gecesi birtakım yerlerde sadece bulunmaktan ötürü
inanılmaz miktarlarda ceza alan, on yıllarca ceza alan
insanlarımızın olduğunu bilmek, hepimizin bu noktada
birtakım kararlar, birtakım tedbirler alması gerektiğini
ifade etmek gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler FETÖ’yle
ilgili soruşturmaların, FETÖ’yle mücadelenin etkin ve kararlı
bir şekilde sürdürülmesini her zaman ifade ettik, yine de ifade ediyoruz.
Bu işin sulandırılmasına asla ve asla tahammülümüzün
olmadığının altını çiziyoruz fakat demin de ifade
ettiğim gibi, ortaya çıkabilecek mağduriyetlerin giderilmesi ve
bunların minimuma indirilmesi Türkiye'nin ileride kurmaya
çalıştığı düzen açısından, Türk devletinin
yeniden inşa edilmeye çalışıldığı şu
süreçte çok büyük önem arz etmektedir.
Ben bu soruşturmaların, bu işlemlerin
hakkaniyete ve hukuka uygun şekilde yürütülmesini temenni ettiğimizi
tekrar ifade etmek istiyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu an
görüşülmekte olan tezkereye desteğimizi tekrar ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Bülbül.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz
Kerestecioğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben sözlerime yakın zamanda
kaybettiğimiz sevgili eski Urfa Milletvekilimiz İbrahim Ayhan’ı
anarak başlamak istiyorum. Sevgili arkadaşımız
“İktidarı arzulamak insanlığın en büyük
kötülüğüdür.” diyordu. Hele bazı iktidarlar ve onların tarihte
alacağı yeri düşündüğünüz zaman aslında kilometrelerce
uzağa gitmek geliyor içinizden.
Değerli arkadaşlar, OHAL “olağanüstü
hâl” demek. Bazen kavramları kullanıyoruz, sonra onlara bir güzel
alıştırılıyoruz ve ne anlama geldiğini dahi
unutuyoruz ya, işte o yüzden hatırlatmak istedim. “O” “H” “A” ve “L”
harflerinden oluşan OHAL ne idiği belirsiz bir sözcük değil,
olağanüstü hâl demek. OHAL, olağanüstü işçi ölümleri demek.
Olağanüstü hapislikler, cezaevlerinde ölümler, cezaevlerinde hamile
kadınlar, bebekler, olağanüstü zulüm demek. OHAL, başkent
Ankara’ya girerken bile kontrolsüz girememek ve girilemeyen şehirler
olağanüstü güvenlik paranoyası demek. Olağanüstü hâl,
olağanüstü kadın ölümleri demek. OHAL, birileri olağanüstü
kazançlar elde ederken diğerlerinin aşırı
yoksullaşması demek. OHAL “Biz onu sizin için getirdik. Bakın,
grev mrev oluyor mu bu hâlde.” diye patronlara seslenmek demek. OHAL, patronlar
için bile aslında olağanüstü bir hâl, kriz ve konkordato demek. OHAL,
herkes için olağanüstü yargı ve adaletsizlik demek. İşte,
OHAL’ler, bu hâller. Ama OHAL düşünceye ve halkın iradesine hapislik
olduğu kadar cezaevlerinde nice nice yazarlar ve çizerler de demek
aynı zamanda. Bu nedenle başta Gültan Kışanak, İdris
Baluken ve Selahattin Demirtaş olmak üzere bütün üretken
arkadaşlarımızı buradan sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Evet, biliyorsunuz, geçtiğimiz yılın
ocak ayında 685 sayılı KHK’yle bir OHAL Komisyonu kuruldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Komisyon nerede? Sonlandırmanız lazım, Komisyon yok, Komisyonun
olmadığı yerde böyle bir şey olmaz, kapatalım olmazsa.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – İhraç edilmiş yüz binlerce kamu görevlisi
başvurdukları mahkemelerde hukukun tecelli edeceğini umarken
hukuki süreci tamamen yavaşlatan bir komisyon sürüldü önlerine ve ancak
Temmuz 2017…
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
konuşmanızı burada zorunlu bir nedenden dolayı kesmek
durumundayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyon terk etmiş.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Geldi, geldi.
BAŞKAN – Komisyonumuzun üyeleri ne yazık
ki görevlerinin başında değiller.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O yüzden oturumu kapatmak
zorundasınız Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle lakayıtlık
olur mu arkadaşlar yahu? Kanun görüşüyoruz, kararname
görüşüyoruz yahu. Kaşla göz arasında Komisyon üyesi kalkar gider
mi ya?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Haklısınız.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
Komisyonumuz niçin görevini yerine getirmiyor? Yani kanun görüşmelerinde
Komisyonun bulunması İç Tüzük’ümüzün gereği.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, aslında Komisyonun olmadığı yerde devam
ettirmek sizi de sıkıntıda bıraktı, bu konuda hukuksuz
bir oturum devam etti.
BAŞKAN – Yani biz tabii,
arkadaşlarımızın şu anda farkına vardık ama
bir daha lütfen tekerrür etmesin.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKELİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Arkadaşlarım
dışarı çıktı efendim, biz buradayız.
BAŞKAN – Komisyon sıraları terk
edilmez değerli arkadaşlarım.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Buradaydı efendim,
içerideydi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Normalde komisyon kalktı
mı oturum durur, yani öyle bir şey yok.
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Evet, olağanüstü hâl Mecliste de olağanüstü hâl demek,
halkın iradesini, halkı önemsememek demek. (HDP
sıralarından alkışlar) Böyle bir ciddiyetsizlikle de
karşı karşıya kaldık. Tamam, insicamım bozuldu
ama devam ederiz.
Evet, ihraç edilmiş yüz binlerce kamu görevlisi
başvurdukları mahkemelerde hukukun tecelli edeceğini umarken
hukuki süreci tamamen yavaşlatan bir komisyon sürüldü önlerine ve ancak
Temmuz 2017’de ilk başvurularını almaya başladı bu
komisyon. Bu zamana kadar 125 bin başvurudan ancak 36 binini sonuçlandırdı
ve bunlardan sadece 2.300’ünü kabul etti. Komisyona başvuran, ihraç
edilmiş ya da açığa alınmış kişilerin
suçları sabit olmamasına rağmen, kimisi iki yıldır
işsiz ve tüm sosyal haklarından mahrum durumda. İktidarınız
ve bu komisyon, yüz binlerce suçsuz, günahsız insanın vebalini
üzerinde taşıyor. Ege Denizi’nde can veren 3 çocuklu Maden ailesi de
var bunların içerisinde, yine, ihraç edilen ve yaşamını
yitiren EĞİTİM-SEN yöneticisi Kazım Ünlü de bunların
içerisinde. Başvuruları reddedilen kişilerin hangi yolla
hakkını arayabileceği de sınırlandı ve dendi ki:
“Yalnızca HSK’nin belirleyeceği idare mahkemelerine
başvurabilecekler.” Yani, doğal hukuk yolları tamamen ortadan
kaldırıldı ve doğal hâkim ilkesi ihlal edildi.
Aslında, o gün bugündür zaten ülkede doğal
bir hâkim kaldı mı, bilmiyoruz. Hâkimlerin hepsi gerçekten
doğallıktan çıktılar. Herkeslerden ve hukuktan da
bağımsız yargımız, tuhaf gizli tanıklarla rehin
tuttuğu, sonra da Trump’a bağışladığı rahip
Brunson kararı gibi kararlara güzelce imzalar atmaya devam ediyor. Sonra
da, geçen gün olduğu gibi, Adalet Bakanı tutuyor diyor ki: “Suç
işleyenler karakolun bir kapısından girip diğer
kapısından çıkıyor. Yapanın yanına kâr
kalıyor. Bu algı insanların kendine, topluma ve devlete olan
güvenini zedeliyor.” Diyoruz ki: Sayın Bakan, yargı sizlerden soruluyor,
yargı ve cezaevleri, bizden sorulmuyor. Üstelik de bizden karakolun bir
kapısından girenler diğer kapısından
çıkmıyorlar maalesef, genellikle girdikleri yerde kalıyorlar.
Bir Adalet Bakanı yargıdan bu şekilde bahsediyorsa o zaman
hakikaten vay hâlimize.
KHK ihraçlarına dönersek, HSK’nin
belirlediği idare mahkemesinden cevap alamayanlar bölge idare
mahkemelerine, Danıştaya, Anayasa Mahkemesine sırayla
başvuracak, ancak iç hukuk yolları tükendiğinde AİHM’e başvuracaklar.
Belki sekiz yıl geçecek bu sürede ve sekiz yıl sonra adalete
ulaşacak insanlar, buna “adalet” denebilirse ya da sekiz yıl sonra
mesela diyeceksiniz ki sizler: “Affedersiniz, aldatıldık.”
Sadece kişilere değil, kurumlara da
dokundu tabii ki OHAL ve KHK’ler. Kadın dernekleri, çocuk dernekleri
kapatıldı, televizyonlar kapatıldı ve seçilmiş
belediye başkanlarının yerine kayyumlar atandı. Şu
anda gördüğünüz gibi bunlar da yetmiyor, muhtarlara da değiliyor
aynı zamanda ve gerçekten, eğer sarayı ziyaret etmeyen
muhtarlardansanız o zaman vay halinize!
Sevgili dostum, barış akademisyenlerinden
adli tıp profesörü Şebnem Korur Fincancı mahkemedeki
savunmasında şöyle diyor: “Milan Kundera’nın ‘İnsanın
iktidara karşı mücadelesi, belleğin unutmaya karşı
verdiği mücadeledir.’ sözünü alıntılayarak başladığım
bir yazıda orada da belirttiğim gibi, hakikat ortaya
konmadığında toplumsal belleğin bir parçası
olamıyor. Toplumsal belleği
oluşturamadığımızda toplum olma özelliğini de
yitiriyoruz. Bellek oluşturma önüne engeller çıkarma bir tahakküm
biçimi olarak da okunabilir. Nilgün Toker Kılınç’ın söz
ettiği gibi, bu dünyaya kendimizi gösterme gücünü bu dünyayı
düzenleme, kontrol etme gücü olarak gördüğümüzde, artık dünyayı
insanlar arası bir dünya olarak değil, nesneler alanı olarak
görmeye başlıyoruz. Ölümler de insanlar arasında ve can yakan
olaylar olarak görülmekten çıkıyor hâl böyle olunca. İrademizi
esir alan bir şiddetle karşı karşıya kalıyoruz.
Hakikat tam da irademize sahip çıkmamızın en etkili
yollarından biri.”
Evet, hakikat ve hakikate ulaşmak için mücadele
etmek irademize sahip çıkmanın ve insan olmanın en etkili
yollarından biri. Her ne kadar örneğin Cumhurbaşkanı veya
bir bakanın on dakikalık bir konuşması içerisinde dahi
hakikatin, gerçeğin 10 kez kılık değiştirdiğine
tanık olabiliyorsak, on yayın organının aynı
başlıkla çıkarak, aynı yayını yaparak hakikati
karıştırmaya, karartmaya çalıştığı
tuhaf zamanlardan geçiyor olsak da biz bu yoldan, hakikat yolundan yürümekte
kararlıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, az önce
insicamınızı da bozduk. Size iki dakika ilave süre veriyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Tamamlıyorum.
Teşekkür ederim. İki dakikaya gerek yoktu
ama teşekkür ederim.
BAŞKAN – Takdir sizin, nasıl
kullanırsanız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Sağ olun.
Evet, bu yolda, bu hakikat yolunda güzelim
mesleklerinden uzaklaştırılmış ve mahkemelerde
birbirinden değerli savunmalar yapan tüm barış akademisyeni
arkadaşlarımızı buradan selamlıyorum. İyi ki
varsınız, iyi ki hakikat için uğraşıyorsunuz, iyi ki
bu ülkenin geleceğini kuranlardan olacaksınız.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Çetin Osman
Budak’a aittir.
Buyurun Sayın Budak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Budak, süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Olağanüstü hâl… Olağanüstü hâl ve
olağan hâl var; iki hâl var: Birisi olağan, diğeri
olağanüstü hâl. Anayasa’da da bu tanımlanmış. Anayasa
“Olağan yollardan eğer yönetemiyorsanız olağanüstü hâli
ilan edebilirsiniz.” demiş ama koşullarını koymuş tüm
ülke sathında değil. Terör yaşanabilir, bir
sıkıntı vardır bir bölgede, geçici olarak
yaparsınız. Yani “bir ay” dersiniz, “iki ay” dersiniz, “yirmi dört
ay” demezsiniz. “Efendim, 24 Haziran seçimlerini de yapalım, ondan sonra
olağanüstü hâli kaldırırız.” mantığı da
mantık değildir çünkü 16 Nisanda referandumu yapıp dünyada
demokratik ülkelerde olmayan bir işi başardınız. Birincisi,
bu.
İkincisi: Yine, demokrasiyle yönetilen
ülkelerde olağanüstü hâlde seçimlere gidilmez ve siz seçimlere gittiniz.
Sonra, arkasından da “Olağanüstü hâli kaldırdık.” dediniz.
Biraz önce söylediğim gibi, olağan yollardan yönetemeyeceğinizi
bildiğiniz, anladığınız durumda seçimlere gittiniz ve
sonuçta olağanüstü hâli süresiz olarak aslında uzattınız,
kararnamelerle ülkeyi yönetmeyi artık yönetim şekli hâline
getirdiniz.
Şimdi, buradan şuna girmek istiyorum: 20
Temmuzdan bir gün önce “Bu hain darbe girişimi bizim için Allah’ın
lütfudur.” dediniz. Önce durduk, “Ne demek istiyorlar? Bunun altından ne
çıkacak bakalım?” dedik. Ertesi gün, 20 Temmuzda olağanüstü hâl
kararını açıkladınız.
Sayın Cumhurbaşkanı demiş ki:
“Olağanüstü hâl ilanının amacı, ülkemizde demokrasiye,
hukuk devletine, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine
yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en
etkin ve hızlı şekilde atabilmektir. Bu uygulama kesinlikle
demokrasiye, hukuka, özgürlüklere karşı değildir.”
Bakalım öyle mi? Şimdi, rakamlarla
çalıştım; önce, ekonomiyle ilgili bu olağanüstü hâl
nasıl bir tahribata sebep olmuş onu size rakamlarla
anlatacağım.
20 Temmuzda ki biz, özellikle 12 Eylül
Anayasası’nın faşist bir anayasa olduğunu ve ülkede meri
olmasına rağmen bunun devam etmemesi gerektiğini savunuyorduk ve
sizler de bunu savunuyordunuz.
20 Temmuzda getirdiğiniz ve olağanüstü
hâlde bu referandumla süren o sivil darbe -bize göre- neler getirmiş
bakın bakalım: O zaman dolar 3 liraymış 20 Temmuzda, dolar
7 liraya, euro 8 liraya çıkmış; euro da 3,30 liraymış.
Firmaların, özellikle reel sektörün döviz açığı 207 milyar
dolar yani bugünkü kurla 627,2 milyar lira imiş. Nereye
çıkmış firmaların, reel sektörün döviz
açığı? 217 milyar dolar yani 1 trilyon 192,1 milyar Türk
lirasına çıkmış yine bugünkü kurla, bugün kur 5,60. 20
Temmuzda Türkiye'nin dış borcu 423 milyar dolarmış,
Türkiye'nin dış borcu bugün 468 milyar dolara çıkmış.
20 Temmuz sivil darbesinden önce özel sektörün dış borcu 297,2 milyar
dolarmış, bugün geldiği nokta, yine özel sektörün dış
borcu 317,1 milyar dolara ulaşmıştır. Cari açık 29,4
milyar, bugün geldiği nokta 55 milyar dolar. Yine 20 Temmuzdan önce
dış ticaret açığımız 58,1 milyar dolarken bugün
gelinen noktada dış ticaret açığı 74 milyar dolara
çıkmış arkadaşlar. Çılgın rakamlar değil mi?
Evet, çılgın rakamlar. Biraz sonra, sürem yeterse sosyal
arızalarını da arka arkaya sıralayacağım.
Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye
20 Temmuzdan önce 13,7 milyar dolarken şu anda 10,1 milyar dolara
ulaşmış ama bu, sıcak para. Yani özellikle de bu, haziran
rakamı, daha bugünkü rakamlara ulaşamadık. En çarpıcı
olan da tüketici enflasyonu. 20 Temmuzdan önce tüketici enflasyonu yüzde 7,74
iken bugün yüzde 25 seviyesine çıkmış durumda yani neredeyse 4
katına ulaşmış.
Millî gelirle ilgili bir hesaplama yaptık. 20
Temmuzdan önce millî gelir 862,7 milyar dolar ve bugün gelinen noktada 851
milyar dolar olarak bugünkü kurla hesaplıyoruz. Eğer dolar 7 lira
olsaydı bu, çok daha aşağıda olacaktı.
Bu son derece önemli: Hane halkının
bankalara borcu 397 milyar liraymış arkadaşlar yani her evin
ortalaması bu, bugün gelinen noktada 516,7 milyar liraya
çıkmış. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin bankalara kredi
borcu 404 milyarken bugün 663 milyar liraya gelmiş. Ekonomik tahribata
bakar mısınız? Benzinin litresi 4,5 lira bile değil, bugün
7 liranın üzerinde.
Turizm gelirinde turist başına 700
dolarlar seviyesindeyken -bugün açıklandı- turizmin ortalama
rakamı 612 dolara kadar düşmüş. Yani dünyada ne kadar yoksul
turist varsa bizim ülkemizde 5 yıldızlı otellerde, her şey
dâhil tatil yapabiliyor ama bizim emeklimiz, işçimiz, memurumuz kendi
köyüne gidecek parayı bile bulamıyor.
TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti
Araştırması’nda -2016 rakamı tabii- 15 Temmuz 2016 öncesi
rakamı yüzde 61,3; düştüğü yer yüzde 55’e gelmiş, hiç kimse
hayatından memnun değil.
Şimdi de geliyoruz sosyal tahribata.
Cezaevindeki hükümlü ve tutuklu sayısı 180 bin seviyesindeymiş,
bugün gelinen noktada -bunu iktidar mensupları açıkladılar çünkü
biz birçok defa müracaat ettik, şu anki cezaevinde tutuklu ya da hükümlü
bulananların toplam sayısını istedik, alamadık ama bugünkü
bir açıklamadan alıyorum bunu da- şu anda 250 bin kişiye
ulaşmış arkadaşlar.
Yine, 15 Temmuz öncesinde 135 gazeteci
tutuklanmış -bu da çok yüksek- o dönemde de dünyada 180 ülke
arasında 120’nci sıradayken bugün gelinen noktada 157’nci sıraya
gelmişiz ve sayı 250’lere ulaşmış durumda.
Masumiyet karinesine aykırı olarak 5.822
akademisyen ihraç edilmiş, pasaportlarına el konmuş, yurt
dışına çıkış yasağı getirilmiş.
Aynı şekilde, çocuklarına da bu cezayı çektirmektesiniz.
33.497 öğretmen ve idari personel görevden alınmış, 114.729
kişi kamudan ihraç edilmiş.
154 bin kişinin, işçinin grev
hakkını engellemişsiniz ve bunu çok açık bir şekilde
Sayın Cumhurbaşkanı “Siz niye şikâyet ediyorsunuz özel
sektör, reel sektör, firma sahipleri? Biz sizin için getirdik OHAL’i.
Bakın, grev olabiliyor mu?” demişti, hatırlatıyorum. Evet,
grev yapılamıyor çünkü bu zihniyet grev
kırıcıdır, 154 bin kişi grev hakkını
kullanamamış.
624 kadın cinayete kurban gitmiş. 387
çocuk istismara uğramış. Çalışmak zorunda
bırakılan 2 milyon çocuğun yüzde 80’i de sigortasız
çalıştırılıyor.
Yine, 20 Temmuzdan önce kapanan şirket
sayısı 2011’den bu yana yüzde 33 iken şu anda yüzde 50’lere
varmış. Rakamlar, dökümler var, uzatmayacağım, çok uzun
liste çünkü. Fakat olağanüstü hâlde bugün gelinen noktanın hem
ekonomik hem sosyal tablosu da budur. Bu rakamlar TÜİK’ten, Merkez
Bankasından, devletin ilgili kurumlarından alınmış,
isteyenlere de verebilirim.
Değerli arkadaşlar, bunun
dışında, yine ekonomiyle ilgili iflasın ertelenmesi talebi,
kış lastiği, epilasyon gibi kararlar kanun hükmünde kararnamelerle
alındı. Yani olağan yollardan yönetemediğinizi
kararnamelerle, kanun hükmünde kararnamelerle çıkartmaya
çalıştınız.
Aynı zamanda, Varlık Fonu’nu kurdunuz,
Varlık Fonu’nu. Varlık Fonu varlıklı ülkelerde
yapılır. Yani doğal gazı vardır, petrolü vardır
ve fazlası vardır, gelecek nesildeki kendi yurttaşları için
gelir getirecek yerlere yatırım yapmak üzere ne yaparlar; Varlık
Fonu kurarlar. Bizim öyle bir durumumuz var mı? Hem ticaret
açığı veren hem cari açık veren bir ülkede Varlık
Fonu’nu yine KHK’yle kurdunuz. Ve aynı zamanda da bugün Sayın
Cumhurbaşkanı bir şirketin başına kendisini
atadı, aynı zamanda damadını da atadı. Üstelik de Türk
Hava Yolları gibi, Ziraat Bankası gibi o kadar değerli
kurumlarımızın şu anda denetimi artık yok, denetimsiz
bırakıldı. Soru sorduğumuz zaman da cevap alamıyoruz.
Yine, Kamu İhale Kanunu kapsamında ihale
yasalarını değiştirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Budak, toparlayın.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Gerçi onu daha
önce de yapıyordunuz. Her ay Kamu İhale Kanunu’nu
değiştirdiniz ama burada KHK’yle artık olağanüstü
durumlarda yani sel afeti gibi, aynı zamanda deprem gibi durumlarda
satın almada ihaleye çıkma gereği olmadan yapılabilecek
bütün ihaleleri bu yolla, kanun hükmünde kararnameyle
çıkarttınız.
Son olarak da işsizlik sigortasına
ilişkin bir düzenleme yaptınız. 31/12/2017 tarihine kadar
işe alınan her bir sigortalı için geçerli olmak üzere
işverenlere sigorta prim desteği ve gelir vergisi desteği
verilmesine yönelik düzenlemeler yapıldı fakat İşsizlik
Sigortası Fonu’ndan yapıldı ve burada 13 milyar lira gibi bir
rakam bu fondan aktarıldı; en son yaptığınız
devlet bankalarına 11 milyar sermaye aktarımı gibi. Bu arada,
2002 yılından beri işçiye verilen rakam da sadece 14,3 milyar
lira.
Rakamlar ortada, durum ortada, tahribat ortada ve
kanun hükmünde kararnameyle ilgili bugün bir madde konuşuluyor. Bu konuda
ısrar edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Budak.
Değerli milletvekilleri, ikinci bölüm üzerinde
gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk
Gergerlioğlu’na ait.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle AK
PARTİ saflarına sormak isterim: Niye boş, dinlemek istemiyor
musunuz? Gerçek dışı beyanlarınız ve vicdansızca
fiillerinizin cevabını dinlemek istemediğiniz için
sanırım burada değilsiniz ama ben bu cevapları
vereceğim şimdi.
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) – Sana ne! Sen anlatsana.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Verin bakalım.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –
Şimdi, en başta “OHAL Komisyonu haftada 1.200 kişiyi
değerlendiriyor.” dediniz, AK PARTİ’liler hep böyle söyledi. Ben bu
konuyu yıllardır çok yakından takip eden bir insanım. OHAL
Komisyonu size bir yalan atmış yine
kandırılmışsınız, zaten kandırılmaya da
çok elverişlisiniz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yalan söyleme!
RECEP ÖZEL (Isparta) – Düzgün konuş! Düzgün
konuş!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –
Altmış haftadır cevaplar veriliyor OHAL Komisyonunda.
Bakın, ben size bir hesap yapayım: Çok basit, altmış hafta
çarpı 1.200; 72 bin kişinin cevabının verilmiş
olması lazım. Şu anda 36 bin kişinin cevabı verildi
yani OHAL Komisyonu yalan atıyor; Anayasa dışı, hukuk
dışı işler yapıyor, hesap çok açık ortada. Zaten
OHAL KHK’leri Anayasa’ya aykırı bir şekilde oluşturuldu.
Yer, süre ve konu itibarıyla Anayasa’ya uygun olması gerekiyordu
ancak süresi itibarıyla uygun değil çünkü OHAL bittiği zaman
KHK’leri kaldırmadınız. Konusu itibarıyla kış
lastiği ve benzeri bir sürü anlamsız şeyi işin içine
kattınız, OHAL’e uygun değildi bu KHK’ler.
Yine, Danıştayın 1989 kararı
var. Bakın “OHAL bittiğinde OHAL hükümleri ortadan kalkar.” diyor.
Şu anda bunları uygulatmıyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin bu
Anayasa'yı çiğneyen, Anayasa suçu oluşturan KHK’leri iptal
etmesi gerekir ancak “Yürütme de elimde, yasamanın çoğu da elimde,
yargı da elimde.” diyorsunuz ve hiçbirini yaptırmıyorsunuz. Bunu
cümle âlem de biliyor.
Komisyonun etkin başvuru yolu
olmadığını da hepimiz biliyoruz, yargı yolunu uzatmak
amacıyla kuruldu. On-on beş sene sonra, ancak insanlar bu retlerden
sonra mahkemelerden karşılık bulacak, AİHM ağır
tazminat cezalarına çarptıracak Türkiye'yi. Siz “Biz atalım,
suçsuz olduğunu ispat etsin.” diyerek işlem yaptınız.
İki yılı geçen bir sürede hâlâ sonuçlar açıklanmadı.
Kulaktan dolma bilgiler, iftiralarla insanları sorgusuz sualsiz
attınız, OHAL Komisyonu diye bir şey kurdunuz ve hukuksuz bir
şekilde değerlendirmeler yaparak kafasına göre kararlar veriyor.
İnsanları sorgusuz sualsiz “terörist” ilan ettiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Boş yere mi
yapıldı bu? Darbe olmadı mı? Hiç olmamış gibi
konuşuyorsun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ancak
bu insanların, OHAL Komisyonuna başvuran insanların, 125 bin
kişinin 4.300’ü iade edildi. Rakamlarla konuşuyorum, kafadan
atmıyorum; 4.300’ü iade edildi. Ancak siz iki buçuk yıla yakın
süredir, bu iade edilen insanlara da “terörist” dediniz. Yüzde 71,2
kişinin mahkemesi devam ediyor ve siz bunlara da “terörist” demeye devam
ediyorsunuz, yargısız infaz yapıyorsunuz ve özelde
çalışma haklarının önüne geçiyorsunuz. Öğretmenlerin
çalışma izinlerini iptal ettiniz, özel okullarda da çalışamıyorlar,
on binlerce öğretmen çalışamıyor. KHK’li hukukçular
avukatlık ruhsatı alamıyor. Bugün bir cinayete daha imza
attınız ve KHK’yle ihraç edilen doktorların özel hastanelerde
çalışmasının önüne geçecek şekilde bir
sağlık kanun teklifi sundunuz, yarın Komisyonda
görüşeceğiz. 6-7 bin doktorun özel hastanelerde
çalışmasını engelleyecek çok vicdansızca bir teklif.
Vicdansızlıkta sınır tanımıyorsunuz. Bakın,
20 bin kişi takipsizlik ve beraat aldı mahkemelerden, hepsi belgeli.
Bunları Komisyon umursamıyor, OHAL Komisyonu kurucusu Selahaddin
Menteş, adını da vereyim işte, şu anda kendisi Adalet
Bakanı Yardımcısıdır; kendisiyle konuştum, bana
ne dedi biliyor musunuz, çok skandal bir sözdür bu: “Mahkemelerin takipsizlik
ve beraat kararları bizi ilgilendirmiyor, onları biz takmıyoruz,
biz irtibat ve iltisaka bakıyoruz." dedi. Nedir bu “iltisak” yahu?
Dün “irtica” diye bir kelime vardı, önüne gelen başörtülüye,
sakallıya “irtica” adı altında zulmediliyordu. Şu anda da
güç sahibi oldunuz, “iltisak” diye bir kelime uydurdunuz, işinize
gelmeyeni hukuksuz bir şekilde zulmen mağdur ediyorsunuz. Başka
hiçbir anlamı yoktur bunun. Altmış günde dilekçeye cevap
verilir, anayasal bir haktır bu ancak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın
Gergerlioğlu,
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –
Bakın, altı ayda komisyon ancak kuruldu; bir yıl iki ay oldu ve
dilekçelere cevap yok. Bu nasıl bir devlet? İnsanlar, bakın, 1
Eylül 2016’da ihraç edildi, bugün 1 Kasım 2018, mahkemelerden beraat
almasına rağmen iade edilmiyorlar, ret cevabı alıyorlar.
Nerede böyle bir şey var Allah aşkına, sorarım.
Af Örgütü Komisyonu suçladı, Af Örgütünden
Andrew Gardner, ithamlardan önce sizi dinlemek isteriz, diyerek randevu istedi.
Ancak OHAL Komisyonu randevu vermedi. Nasıl bir komisyon bu? Hiçbir
legaliteyle alakası yok, hukuk dışı kararlar veriliyor. Biz
görüşmek istiyoruz, görüşmüyor; yabancı yetkililer görüşmek
istiyor, görüşmüyorlar. Hukuk dışı kararlar veriyorlar ve
kimse bunlardan hesap sormuyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sen FETÖ’nün
sözcüsü gibi konuşuyorsun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu,
gizli saklı istihbarat örgütü gibi bir kurumdur, adaletin önündeki en
büyük takozdur OHAL Komisyonu.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sen FETÖ’nün
sözcüsü gibi konuşuyorsun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yatacak
yeriniz yok vallahi billahi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ne bu
dünyada ne öbür dünyada verecek tek bir hesabınız yok. Venedik
Komisyonu sizi en ağır şekilde uyardı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Geç onu. Ne oldu?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ama
takmadınız. Dünyayı umursamıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakinleştirin
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu,
selamlayalım Genel Kurulu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yarın
öbür gün ağır tazminat cezalarına Türkiye
çarptırılacak.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Biz milleti
umursuyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu,
selamlayalım Genel Kurulu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bunlar
cebinizden ödenmeyecek, bu devletin cebinden ödenecek, kasasından
ödenecek.
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, Genel
Kurula hitap edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakinleşsin
Sayın Başkan.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –
Yazıklar olsun size! (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sana
yazıklar olsun!
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, süreniz
bitmiştir.
Teşekkür ederiz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hatibe
kâğıt mendil verelim, ağzı köpüklendi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Az önce, bugün hiç burada
olduğuna şahitlik etmediğimiz sayın vekil “AK PARTİ
Grubu yok.” dedi. Bir, biz buradayız, işimizin
başındayız. İkincisi, o üsluba 3 kişi daha aynı
şeklide başvursa hiç kimse burada kalmaz.
Bağırmasından bir şey anlamadık ki. Gürültü var
ortada, konuşma yok ki. Bu üsluba hiç kimse kulak açmaz. O yüzden diyorum
ki burada kimse yoksa bir de aynaya baksınlar.
Kaldı ki zorla anlamaya
çalıştığımız yerlerde Olağanüstü Hâl
Komisyonunun gayrimeşru olduğunu falan anlatmaya
çalıştılar. O komisyonu ihtiyaç üzerine Meclis kurdu, birçok
parti destek verdi. Daha fazla yargılamaya destek olunsun, hızlı
iş yapılsın diye kuruldu, mağduriyet azalsın diye
kuruldu ama Türkiye’de bir FETÖ darbesi yokmuş gibi, böyle bir
sıkıntı yaşanmamış gibi, hiç olağanüstü bir
durum yokmuş gibi meseleye yaklaşmanın sağlıklı
olmadığı kanaatindeyiz.
HABİP EKSİK (Iğdır) –
Kardeşinizdi ama kardeşiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Olağanüstü hâli de
komisyonu da Meclisin önerisiyle, Meclisin takdiriyle FETÖ’yle kavga için, tüm
benzer örgütlerle kavga için bu Meclis kurdu. O yüzden sakin olmakta fayda var
diye düşünüyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanağa geçsin diye söylüyorum:
OHAL Komisyonu Meclis tarafından kurulmuş olabilir ve hukuki, kanuni
bir komisyon da olabilir ancak kimseyle kavga etmek için Meclis komisyon
kurmaz. Meclisin kurduğu komisyon için “Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bunu etkili bir hukuk yolu olarak tarif etti.” diyordu sayın
vekil dün burada.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Aynen öyle
diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Etkili bir hukuk yolu…”
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Etkili bir iç
hukuk yolu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Etkili bir iç hukuk yolu.”
olarak ifade ettiğiniz bir komisyon “Kavga etmek için kurduk.” diye
nitelendirilmez. Eğer hukuk yoluysa adalet dağıtmak için
kurulmuş olması gerekir. Bunun altını çizmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci
konuşmacı İzmir Milletvekilimiz Sayın Mahmut Atilla Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kaya.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 6 sıra sayılı
701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İç Tüzük'ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi’nin ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Ülkemiz, 15 Temmuz 2016’da hain FETÖ darbe
kalkışmasıyla karşı karşıya kaldı.
Büyük Türk milletinin onurlu ve ferasetli duruşu ve dünya tarihinde
görülmemiş güçlü bir iradeyle bu tehlike savuşturuldu. Ancak ülkemiz,
sadece FETÖ'nün değil PKK, DEAŞ ve PYD gibi terör örgütlerinin de
hâlâ hedefindedir. FETÖ ihanet çetesinin olduğu gibi diğer terör
örgütlerinin de PKK’nın da PYD’nin de DEAŞ’ın da hedefi
milletimizin birliğidir, beraberliğidir, kardeşliğidir,
geleceğidir.
Türkiye kendi kararlarını alıp kendi
yolunu belirlemeye başladıktan sonra, önümüze çıkan engelleri
daha rahat şekilde aşıyoruz. İşte, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün kurmuş olduğu cumhuriyetimizin 95’inci yılında
dünyanın en prestijli projesini açarak dosta düşmana gösterdik.
Böylece bu işlerin lafla değil, icraatla olduğunu da tüm dünyaya
göstermiş olduk.
Demin özellikle kurulmuş olan OHAL Komisyonuna
ilişkin sözler ifade edildi. Birinci olarak şunu ifade etmek
istiyorum, tamamen yanlış bilgilere dayanan bir konuşma oldu.
OHAL Komisyonunun almış olduğu ilk karar 22 Aralık
2017’dedir. Fakat konuşmacı sanki altmış aydır bu
Komisyonun çalıştığını… Ki Komisyon da 2017
Ocakta kuruldu, bunu açıkça ifade edeyim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – 14
Eylülden itibaren kararlar alınmaya başlandı, 14 Eylülden
itibaren, 14 Eylül.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Dinle ya! Bir
dinle, dinle!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Dinle,
dinlemesini bil!
BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – İkinci
olarak da şunu ifade edeyim, terörle, teröristle arasına mesafe
koymayanlardan bizim alacağımız akıl makıl yok
kardeşim, onu da bil! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ne
saçma bir laftır o ya!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – 685
sayılı KHK’yle özellikle kurulan OHAL Komisyonu önüne gelen
yaklaşık 132 bin dosyanın 40 bin tanesini şu an karara
bağlamıştır ve haftalık 1.200 adet karar vermek
durumunda da bulunmaktadır.
Bu KHK, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik
Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara üyeliği,
mensubiyeti, iltisakı ya da irtibatı bulunan kamu görevlileri
hakkında kamu görevinden çıkarma, rütbelerini geri alma,
unvanlarını geri alma, belirli lisanslarını iptal etme, hak
ve yetkilerini kullanmalarının iptali ile bir kısım kamu
görevlilerinin geri alınması ve bir kısım kurumların
da kapatılması hakkında düzenlemeler içermektedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle gündemde
birkaç gündür devam eden bir konuya ilişkin görüşlerimi de ifade edip
konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Bakın, benim de Tunceli Nazımiye Jandarma
Komando Bölük Komutanlığında asteğmen ve tim komutanı
olarak görev yaptığım esnada görev sebebiyle özellikle
kış şartlarında pek çok defa gittiğim Sarıyayla
köyü Sarıbudak mezrası kırsalında 2 askerimiz donarak
şehit oldu. Ben, şehit olan uzman çavuşlarımız Ferruh
Dikmen ve Asım Türker’e Allah’tan rahmet diliyorum. İçişleri
Bakanımız ve Tunceli Valimiz bu konuya ilişkin gerekli
müfettişlerin görevlendirildiğini ve incelemenin
başlatıldığını ifade ettiler.
Ben orada görev yapmış, bulunmuş bir
kardeşiniz olarak şunu ifade etmek isterim: Terörle, teröristle
mücadele zordur ama özellikle Tunceli gibi mevsim şartlarına ve arazi
yapısına sahip yerlerde daha da zordur. Oraya giderken “ölürsem
şehit, kalırsam gazi” anlayışıyla gidersiniz. Bir gün
diye başladığınız operasyonlar haftalarca sürebilir.
Sırt çantanızda onca yükle günlerce arazide dolaşırsınız.
Kış şartlarında ıslanırsınız, daha
kurulanmadan tekrar ıslanırsınız ve daha sonra da o gece
şartlarında karın içinde, dağlık alanda o geceyi
geçirirsiniz ve ateş yakamazsınız yeriniz belli olmasın
diye. Mühim olan siz değilsinizdir, mühim olan görevinizdir. Göreviniz de
ay yıldızlı bayrağımızın
düşmanlarıyla, milletimizin düşmanlarıyla mücadele etmek,
yurdu yaşatmak için de can vermektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaya, toparlayalım.
Selamlamak için söz veriyorum, buyurun.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Bunları
yaşamayanlar da bu mücadeleyi yüreğinde hissetmeyenler de
bunları bilemezler. Onun içindir ki bunu bilmeyenlerin, özellikle bu
konuya ilişkin bunu yüreğinde hissetmeyenlerin “Eksi 40 derecede el
âlem artık havuza giriyor, bir uyku tulumu dahi mi gönderemediniz?” diye
bu şanlı ve kahramanca mücadeleyi maalesef eleştirdiklerini
görüyoruz.
Bakın, bugün Türk ordusu terörle mücadelede
dünyanın en tecrübeli ordusudur. Bizim ordumuzun kullanmış
olduğu pratikler ve teknik imkânların hepsi tüm dünyada
karşılık bulmaktadır.
Dolayısıyla böyle bir konunun, böyle
kahramanca bir mücadelenin siyasi polemik konusu -günlük özellikle-
yapılmaması gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) –
Efendim, ben konuşmamın başında “Gerçek dışı
beyanlar için beni iyi dinleyin.” demiştim ama sayın
konuşmacı beni iyi dinleyememiş. Ben ona bilgisel hatırlatmalarda
bulundum.
BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın 6 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – OHAL
Komisyonunun 23 Ocak 2017’de kurulmasına karar verildi. Altı ay kadar
beklendi, savsaklandı. 8 Temmuz 2017’de müracaatları almaya
başlayacağını söyledi. 14 Eylül 2017’de müracaatlar bitti
ve değerlendirmeye başladı. 22 Aralık 2017’de ilk
sonuçlarını açıkladı ve bugün 1 Kasım 2018, 36 bin
başvurunun 33.700’ünü reddetti.
Bakın, OHAL Komisyon ret raporları elimde,
komisyon raporları, yüzlercesi daha var elimde. Bunlar o kadar komik ki
gülersiniz. Bir devlet nasıl böyle cevaplar verir? Bir şahıs
adına cevap verilmiş, bu cevabın içinde bir başka
şahsın T.C. bilgileri ve bilgileri var; karmakarışık
çorba gibi cevaplar verilmiş. Adam beraat etmiş, beraat etmesine
rağmen ret vermişler veyahut da “kurum kanaati” denilerek hukukta
hiçbir anlamı olmayan ifadelerle kişinin başvurusunu
reddetmişler; böyle yüzlerce başvuruyu değerlendirdim. Biz
kafadan konuşmuyoruz, bu büyük zulmü eleştiriyoruz, bunu sizlere tüm
raporlarla bire bir saatlerce de ispatlamaya hazırım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
şahıslar adına konuşmalar da sona erdi.
Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemini başlatacağız.
Sayın Gürer...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
OHAL kapsamında binlerce mağdur
yaratıldı. Hakkında soruşturma dahi açılmadan
işinden edilenler hak arıyorlar, gidecek yer bulamıyorlar.
Komisyon kuruldu ama müracaatları sonuç bulmuyor. Askerî okul
öğrencileri mağdur. Kamuda memur olup işten çıkarılan,
suç bulunamayan işe dönecek mi, dönemeyecek mi; bu konuda başvuracağı
yer de yok. Bugün bir harita mühendisi geldi, hakkında hiçbir suçlama yok.
Ablasıyla ilgili bir suç varsayımı üzerine işinden
olmuş “Ben işime dönmek istiyorum, mağdurum.” diyor, nereye
başvuracağını bilmiyor.
Bunun yanında, belediyelerde güvenlik
soruşturması sonucu işinden olanlar var. Bu kişilerle
ilgili herhangi bir dava yok, yargılanma yok, yalnızca herhangi bir
toplantıya katılmış olmaları işinden
olmalarını getirdi. Bu konuda Hükûmetin, iktidarın bir düzenleme
yapıp yasal anlamda suçu olmayanların tekrar işlerine iadesinin
gerçekleşmesini diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Ünver...
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Tarım
Bakanına sesleniyorum: Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı
Sayın Pakdemirli “çiftçiye müjde” sunumuyla buğday ve arpadaki gübre
desteğinin dekara 4 liradan 8 liraya yükseltildiğini
açıkladı. Son on altı yıl boyunca tarım ve
hayvancılığın hep geriye gittiği Türkiye’de, sektöre
yabancı bir bakanın varlığı maalesef çiftçimizin
gelecek umutlarını kırmaktadır. Zira Sayın Bakan,
2015’te 6 lira 60 kuruş, 2016’da mazot desteğiyle birlikte 11 lira,
2017 ve 2018 Martındaki tebliğe göre 4 lira olan gübre
desteğinin artırılmasının çiftçimize müjde
olacağını sanmaktadır. Desteklemedeki bu artış,
gübrenin çuvalının 70 liradan 150 liraya yükseldiği piyasada bir
anlam ifade etmemektedir. Çiftçimizin beklentisi, yaraya merhem olmayan
destekleme artışları değil elektrik, tohum, gübre, mazot
gibi girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve tarlasından
kaldırdığı ürünün para etmesidir. Eğer bunu yaparsanız
o zaman çiftçimize müjde vermiş olursunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ticaret Bakanına
soruyorum: Ekonomide yaşadığımız krizle birlikte
birbiri arkasına gelen zamlarla dar gelirli vatandaşlar çok zor
duruma düşmüşlerdir. Özellikle, emeğiyle geçinen işçinin,
çiftçinin, emeklinin durumu perişandır. Buna rağmen doğal
gaz ve elektriğe 1 Ekimden geçerli olmak üzere konutta yüzde 9, sanayide
yüzde 18,5 zam gerçekleştirdiniz. Sanayide yapılan bu yüksek
oranlı zam, üretimi düşürecek, fabrikaların kapanmasına
sebep olacak, işsizliği artıracaktır. Ayrıca, bunlar
için, konutlarda ve sanayideki bu zamların durdurulmasını
düşünüyor musunuz?
2) Çiftçinin kullandığı mazota,
gübreye, yeme, ilaca, tohuma yüzde 100’lük zamlar gelmiştir.
Çiftçilerimizin maliyetlerini aşırı yükseltecek olan bu
zamları ne zaman durduracaksınız?
3) Döviz kuruna bağlı olmayan, tamamen
yerli üretim olan tavuk etindeki yüzde 200’lük zammı, domates
salçasındaki yüzde 100’lük zammı, damacana sularındaki
yapılan yüzde 60’lık zammı ne zaman durdurmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tutdere…
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dün akşamki oturumda da sormuştum
Sayın Komisyon Başkanına ama kısmen cevap aldık,
kısmen alamadık; tekrar sormak istiyorum. Haklarındaki adli ve
idari soruşturmaları tamamlanan veya yargılamalar sonucunda
beraat eden ancak dosyaları komisyonda bekleyen şu anda kaç kişi
var? Bu konuda elinizde istatistiki bir bilgi var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Sümer…
ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizdeki yer fıstığının
çok önemli bir bölümü Adana’da ve Ceyhan ilçemizde üretilmektedir. 2018
yılının üretimi yaklaşık 150 bin ton olup bunun 90 bin
tonu Adana’da yapılmıştır. Yer fıstığı
üreticilerimizin de diğer üreticilerimiz gibi çok büyük sorunları
bulunmaktadır. Bu sorunların başında, sanayide yağ ve
yem ham maddesi olarak kullanılsa bile asıl kullanım alanı
çerezlik olmasından dolayı, yer fıstığının
yağlı tohum desteklemesi kapsamına alınmaması
gelmektedir. Yer fıstığı üreticileri sadece çerezlik
kullanım ticaretine mahkûm edilmektedir. Bu yıl tüccarın
piyasadan çekilmesi sonucu binlerce ton yer fıstığı
depolarda kaderine tek edilmiş durumdadır. Ticaret Bakanını
bu haklı feryadı duymaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç…
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Burada bazı hatipleri dinleyince “Roma’yı
da mı biz yaktık?” diyesi geliyor insanın.
Allah, insanları kadın ve erkek olarak
yaratıp tüm insanları yine bu ikisinden türetti ve yeryüzüne
yaydı, kadın ve erkeklerin arasına da sevgi koydu. Bu,
Allah’ın ayetlerindendir. Kadın mı, erkek mi
olacağımıza da biz kendimiz karar vermedik. Kadın annemiz,
kızımız, eşimiz, gelinimizdir. En hayırlılarımız
eşlerimize karşı hayırlı
olanlarımızdır. Bizde kadın Havva’dır, Hatice’dir,
Aişe’dir, Fatıma’dır, Hayme Ana, Zübeyde Hanım, Kara Fatma,
Satı Kadın, Senem Ayşe’dir, kadın veli Rabia-tül
Adeviyye’dir. Peygamberimiz, Hatice’nin cennette olduğunu bildirmiş
ve “Kızım Fatıma ciğerparemdir, onu sevindiren beni
sevindirir, onu üzen beni üzer.” buyurmuştur. Cennet bile
ayaklarının altına serilen kadın
başımızın tacıdır. Kadın hakları
savunucuları kadın haklarının ne olduğunu gelip biz Müslümanlardan
öğrensinler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Sayın
Başkan, 15 Temmuz alçak kalkışmasının üzerinden
tamı tamına sekiz yüz sekiz gün geçti. İktidar bu sekiz yüz
sekiz günün yedi yüz yirmi dokuz gününde ülkeyi olağanüstü hâl
yetkileriyle donatılmış bir şekilde yönetti. Bu yetkiye
dayanarak 29 Ekim 2016’de çıkarılan KHK’yle tüm kamu görevlileri için
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
yapılması şartı getirildi. Mesele, bunun
doğruluğu veya yanlışlığı değil, bu
güvenlik soruşturmalarının süresidir. Mevzuata göre en fazla iki
ay içinde tamamlanması gereken güvenlik soruşturmaları
şimdilerde dört ayı geçiyor. Örneğin, sağlıkçılar
KPSS’ye girip başarı göstermişler, bu yılın mayıs
ayında atamaları yapılmış ancak hâlâ görevine
başlayamayanlar var. Sebep, bir türlü bitirilemeyen güvenlik
soruşturmaları. Eziyete dönüşen bu duruma artık bir son
verin. Gerekli bütün koşulları sağladıkları hâlde
aylardır güvenlik soruşturmalarının
sonuçlandırılmasını bekleyen gençlerimizin sesine kulak
verin.
BAŞKAN – Sayın Karataş… Yok.
Sayın Komisyon, söz hakkı sizde.
Buyurun.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Gürer, OHAL uygulamalarıyla
işten atılanlardan yargıda beraat edenlerin ne zaman, nasıl
işe dönecekleriyle ilgili bir soru sordu, birinci soru. Şimdi,
Türkiye bir hukuk devleti. OHAL Komisyonu bir iç hukuk yargı yolu olarak,
müracaat yeri olarak kabul edildi. Ağır da işlese burada
alınan kararlar sonunda insanların hem işe müracaat hem diğer
haklarını talep etme hakları idare ve yargı nezdinde
geçerli. Dolayısıyla ülkemizin geçirdiği ağır
travmayı da göz önüne alırsak sorun olmadığını
söylemek yanlış olur ama sistem çalışıyor, devam
ediyor ve bu eleştirileri de hem ilgili bakanlara hem komisyona,
Meclisteki vekillerimizin görüşü olarak iletiyoruz.
Sayın Ünver, Sayın Tarım
Bakanının buğday ve arpa desteğiyle ilgili “müjde” diye
yaptığı açıklamaları eleştirdi. Bu
eleştirileri mutlaka ileteceğiz. Aslolanın çiftçinin yüzünün
gülmesi için girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerektiği görüşünü
ileri sürdü. Elbette girdi maliyetleri üzerinde çalışmak gerekir. Bu
görüşleri komisyonumuz Sayın Tarım ve Orman Bakanımıza
iletecektir.
Sayın Arslan, aynı şekilde,
doğal gaz, mazot gibi tüketim mallarına yapılan zamları
eleştirerek bunlarla ilgisi olmayan tavuk etinde bile zam olduğunu
belirtti ki bu konuda enflasyonla mücadele için malum bir kampanya
başlatıldı. Türkiye’de özel sektör bu anlamda önemli bir destek
verdi ama dolar kurunun oynamasıyla psikolojik bir durumun oluştuğu
da ortada ama hamdolsun, doların inme seyrine girmesiyle bu zamlarla
ilgili de düzenlemelerin olacağını düşünüyorum.
Şunu çok anlamadım: Yani bir bakanın
veya başka birinin emirle, talimatla fiyatları da
düşüreceği gibi bir şey herhâlde söz konusu olamaz diye
düşünüyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Zabıta
gidiyor ya Başkanım.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Aynı
şekilde Sayın Tutdere “Bu yargıda aklananlarla ilgili elinizde
istatistiki bilgi var mı?” dedi. Şimdi OHAL Komisyonuyla dünden beri
görüşüyorum arkadaşlar. Bir kere OHAL Komisyonu Başvuru Takip
Sistemi üzerinden komisyona yapılan başvuruların safahatı
ve kararın sonucu, kabul ve ret hakkında tüm ilgililer bilgi
alabilmekte mevcut hâlde.
Gene, komisyonun bizzat ifade ettiği şey:
Komisyon yargıda aklananları UYAP üzerinden takip ederek onların
dosyalarını öne almakta. Biraz önce teyiden bir daha aradım,
“Beraat alan, takipsizlik alanlarla ilgili dosyaları öne
aldırıyoruz ve onları süratle görüşeceğiz,
görüşüyoruz.” dedi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İşe
dönen var mı işe? İşe dönen rakamı var mı,
işe dönen?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Nasıl?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İşe
geri iade edilen rakamı var mı?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 3.700.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Aklananlardan
elbette işe dönenler var. Yani benim elimde bir rakam yok.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 3.700
Başkanım.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - 3.700 iade edilen o.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İş
başı verilen yok.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Evet, 3.700 komisyon
tarafından bizzat iade edilen. 2.700, ben de var, önümde var.
Şimdi, burada bir şey daha… Yargıda
aklananları söyledim, komisyonun bunu takip ettiğini ifade ettim.
Sayın Sümer seçim bölgesiyle ilgili, yer
fıstığı üreticisiyle ilgili bir sorunu gündeme getirdi,
bunu Sayın Bakana ileteceğiz.
Hemşehrim, seçim bölgemin milletvekili -mesleğinin
gereği- soru-cevaba renk kattı Sayın Kılıç; kadın
haklarıyla ilgili bakış açısını sundu, o da kendi
zaviyesinden bir katkı sağladı; teşekkür ediyorum.
Sayın Hancıoğlu gene aynı
şekilde güvenlik soruşturmalarının uzamasından
bahsetti. Bu konuda hassas olunması gerektiğine ben de
katılıyorum, bunun için de bu görüşlerinizi gerek Adalet
Bakanımıza gerek İçişleri Bakanımıza
ileteceğiz. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun bu soruşturmaların
bir an önce tamamlanması, objektif olması konusunda
duyarlılığı sayın bakanlara ileteceğimizi ifade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – Soru-cevap işleminde biraz bakiye
kalan süremiz var.
Sayın Kaya…
AHMET KAYA (Trabzon) – Trabzon’umuzun
büyükşehir olmasıyla birlikte, köy iken mahalleye dönüştürülen
yerlerde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Ortahisar
ilçemizin İncesu Mahallesi’nde vatandaşlara “Evlerinize yeni su
getireceğiz, su sayaçlarınızı takın.” denmiştir,
vatandaşlar da evlerine su sayaçlarını takmıştır.
Fakat köye yeni su getirilmediği gibi, atadan, dededen kalma kendi
imkânlarıyla yetmiş seksen yıl önce yaptıkları boru
hattından gelen göze sularına fatura çıkarılmaya
başlanmıştır. Üstelik bu göze sularının
kanalizasyon karıştığı için içilemez olduğu
yönünde raporları vardır. Buradan Trabzon Büyükşehir Belediye
yetkililerine sesleniyorum: Başta İncesu Mahallemiz olmak üzere, yeni
mahalle olan tüm yerlere temiz ve içilebilir su verilmesini ve ondan sonra
fatura göndermeleri gerektiğini hatırlatıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde,
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Değerli milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde,
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup
birlikte işleme alıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 5’inci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Adnan
Selçuk Mızraklı Abdullah
Koç Kemal
Peköz
Diyarbakır
Ağrı Adana
Oya
Ersoy Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür
Özel Özgür
Karabat Murat
Bakan
Manisa
İstanbul
İzmir
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Murat
Emir Ayhan
Barut
İstanbul
Ankara
Adana
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önergeler üzerinde söz isteyen, Diyarbakır
Milletvekilimiz Adnan Selçuk Mızraklı.
Sayın Mızraklı, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Mızraklı, süreniz beş
dakika.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5’inci maddenin içeriğini biliyorsunuz,
tekrardan içeriğe girmeyeceğim -asker şahıslar üzerine-
fakat girişe baktınız zaman 18.632 asker ve polisten
bahsediliyor. 17 Temmuz günü o dönemin Başbakanı, şimdiki Meclis
Başkanımız Binali Yıldırım “2.839 asker bu
işe karışmış.” diyor, o günün tespiti öyle;
arkasından sayılar giderek kabardı, kabardı… Hani,
hepimizin de bildiği gibi 130 bini aşkın insandan, aileleriyle
beraber düşündüğünüzde 1 milyona varan bir gruptan bahsediyoruz,
mağdur edilmişlerden bahsediyoruz. O dönemde dönüldü, “Bir byLock
sistemi var, bu byLock sisteminin üzerinden biz bunları tespit ettik.”
denildi; bugün dikkat ettim, hiç kimse byLock’tan bahsetmedi, byLock
vardı. Bu ülkede, koskoca… Hani, demin bir arkadaşınız
söyledi, teknolojisi itibarıyla dünyayla yarışan bir
teknolojinin kullanıldığını söyledi; bu teknolojiye
sahip olanlar 200 bin kişinin kullandığı byLock’tan
habersizmişler(!)
Beraberinde, hatırlarsanız, “Fuat Avni”
diye bir hesap vardı; o hesabın üzerinden her gün, böyle, ilginç
birtakım ifadeler yer alırdı; herkes de takip ederdi, herkes de
bilirdi. Yani, sokaktaki Ali Kemal’in bildiğini devletin
başındakilerin bilmemesi, devletin istihbarat
teşkilatlarının bunun hiç farkında olmaması garip.
Hani, 2 kişinin bildiği sır değildir; 200 bin kişinin
kullandığı bir pencereden, bir iletişim ağından
haberi olmayan bir sistem.
Devam ediyoruz; baktığınız zaman
ilginçlikler var yani, beraber bu ilginçlikleri ortaya koyalım.
Bakıldığı zaman, işte, şu ifadeleri ben
söyleyince siz kimlere ait olduğunu çok iyi
çıkartacaksınız: “Bakın, yirmi sene önce söylenseydi, on
beş sene, on sene, üç dört yıl öncesine kadar bile ben inanın bu
kadarını düşünmüyordum ama ne yazık ki ciddi manada yanılgıya
düşmüşüz, Allah bizi affetsin, affetsin.” Ama kendinize af beklerken
eğer diğerlerine karşı zalim olursanız o zaman buraya
yine bir soru işareti koyarız.
Devam ediyorum: Ziya’dan haberi alıyor, koskoca
MİT Başkanı haberdar olmuyor. Bütün bunların üzerine
baktığımız zaman yine o dönemin Başbakanı
Sayın Binali Yıldırım “Ya, bu işlerde at izi it izine
karışmaya başladı.” dedi yani tereddütlüydü, müteredditti.
Onun bu kadar mütereddit olduğu durumda bu OHAL Komisyon
kararlarının hakikaten adaleti tesis ettiğini düşünüyor
musunuz? Oturup ellerimizi vicdanımıza koymamız lazım.
Biraz evvel Komisyonla aranızda müşavere
yaparken bir 2.700 rakamı geçti, bir 3.700 rakamı geçti. Duydum,
izledim. Bakın, arada bin gibi bir rakam farkı var. Bu 3.700 lira
yerine 2.700 lira olsa “Bin lira önemsizdir.” dersiniz ama aileyse, kişiyse
bin aile eder, bin aile. Kendi ailenize bakın, o bin kişinin bin aile
olması olgusundan hareketle ortada ciddi anlamda vicdanları
rahatsız eden bir durum vardır.
Ben çok fazla şeye gitmeyeceğim, sadece
bir hukuk devleti tarifini tekrar okuyacağım: “Hukuk devleti insan
haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her anlamda adaletli bir hukuk
düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın
bulunduğunun bilincinde olan devlettir.” diyor. Bunu biz yine
Anayasa’mızın 2’nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk
devleti olduğu şeklindeki ifadeyle de görmek durumundayız ve bu
ilkelerden bir tanesi de yani bu hukuk devletinin birtakım normları
var, birçoğunuz benden çok daha iyi biliyordur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) - İşte, bu
çerçevede baktığımız zaman hukuk devleti yara alıyor.
Yasama organının bu hukuksuzluğa son vermesi gerekiyor.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen
Adana Milletvekilimiz Sayın Ayhan Barut.
Buyurun Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli milletvekillerim, ülkemiz bugün
maalesef tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Demokrasi,
laiklik, adalet, hukuk ve ekonomi gibi bu konudaki birçok değer zarar
gördü.
Yine üzülerek söylüyorum ki siyasi ve ekonomik
krizin en büyüğüyle karşı karşıyayız.
Sanayicisinden esnafına, çiftçisinden üreticisine ve değer yaratan
herkes çıkmaza sürüklenmiş bir durumdadır. Bu karanlığın
elbette ki bir nedeni de 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimidir.
İki yıllık OHAL sürecinde 36 tane
kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Gazetelerden sendikalara,
vakıflardan derneklere onlarca kuruluş kapatıldı,
aralarında öğretmenden doktora, öğretim görevlilerinden
askerlere, polislerden yargıçlara kadar 130 bin kamu
çalışanı ihraç edildi, üniversitelerden ihraç edilenlerin
sayısı 7.080’e ulaştı, 160 bin kişi hakkında
gözaltı işlemi yapıldı; on binlerce kişi ya
tutuklandı ya da soruşturma başlatıldı.
Değerli milletvekilleri, ne ilginçtir ki son
yayınlanan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin seçimden önce
4 Haziranda hazırlandığı ve parlamenter sistemden kaldırılan
Bakanlar Kurulu imzasıyla 8 Temmuzda yayınlandığı
ortaya çıktı. 18.632 kamu çalışanını daha ihraç
eden kanun hükmünde kararnamelerin ilgili bölümünde kişilerin neden ihraç
edildiğinin de gerekçeleri not düşüldü. Görüldüğü üzere
bazı kişiler kurum kanaati, bazı kişiler ise sosyal medya
gerekçe gösterilerek ihraç edildi. Ne kadar trajikomik bir durumla
karşı karşıya olduğumuzu gösteren bu husus,
aslında bugün bu yaşananları özetliyor durumdadır.
OHAL kaldırıldı fakat OHAL
yasallaşarak yürürlüğe girdi. Türkiye, insan haklarından
yargıya, demokrasiden bağımsızlığa, basın
özgürlüğüne her alanda geriye doğru sürüklendi. Örneğin,
valilere şüpheli gördüğü kişiyi on beş gün şehirden
atma, toplantı ve gösteri yapanları engelleme yetkisi verildi.
Mesela, getirilen yeni yasayla, üç yıl boyunca, hakkında
soruşturma açılan kamu görevlilerinin sadece kendilerinin değil
eşlerinin, çocuklarının pasaportları bile iptal
edilebiliyor. Hani nerede kaldı suçun şahsiliği o zaman? Bir
kişi suç işlemişse eşinin ve çocuklarının ne
kabahati var? Böyle bir uygulama olabilir mi, sorarım sizlere. Yasaya
konulan bir geçici maddeyle kolluk kuvvetlerine yasanın
çıktığı tarihten itibaren üç yıl sürecek OHAL ve
benzeri yetkiler de tanındı. Örneklerini çoğaltabileceğimiz
bu tür girişimler ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti’nin
saygınlığına zarar vermektedir.
Değerli milletvekilleri, biz tüm darbelere de
darbecilere de karşıyız. Bugün ülkemizde yaşanan
adaletsizliğin temellerinden biri 15 Temmuz darbe girişimidir ancak
darbeyi fırsat bilip olağanüstü hâl ilan eden ve çıkarılan
kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerden binlerce akademisyenin görevine
son verilmesi, hapishanelerin gazetecilerle dolu olması,
milletvekillerimizin hapiste olması bugün çok acıdır ki bu
ülkede hakkın da yok, hukukun da yok, adaletin de yok olduğunu
göstermektedir.
İşte, bu nedenledir ki Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu hakkı, hukuku,
adaleti yeniden tesis etmek için dünya gündemine oturan bir yürüyüş
gerçekleştirdi. Kendisine buradan sizlerin huzurunda bir kez daha
teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün Türkiye’de 81 milyon adalete
susamıştır değerli milletvekilleri. Bu toplumun en az yüzde
80’i ülkede adaletin olmadığını söylemektedir.
İşte, bu nedenle ilk hedefimiz hak, hukuk ve adalettir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak dik duracağız, asla ödün vermeyeceğiz;
hakkımızı, hukukumuzu sonuna kadar arayacağız; zalime,
zulme teslim olmayacağız.
Ülkemizde yaşanan kara tabloyu gören aklı
başındaki herkes çözüm için öncelikle ülkemizde rayından
çıkan liyakate dayalı devlet düzeninin yeniden kurulması,
çağdaş hukuk sisteminin yeniden inşa edilmesi, temel insan
haklarına saygılı bir yönetim anlayışının
egemen kılınması, tüm özgürlüklerin yeniden sağlanması
gerektiğini söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Barut.
AYHAN BARUT (Devamla) – 29 Ekim Pazartesi günü,
savaştan, yokluktan, kıtlıktan çıkan ülkede Büyük Önderimiz
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının
önderliğinde kurulan cumhuriyetin 95’inci yılı kutlandı.
Doksan beş yıl öncesinden günümüze üretim, kalkınma,
gelişme, refah, bolluk, çağdaş bir gelecek için ne yapılması
gerektiği çok açık bir biçimde ortada durmaktadır. Atatürk’ün
izinde, onun ilke ve devrimlerine bağlı,
komşularımızla iyi ilişkilere dayalı
barışçıl bir yönetim anlayışı hepimize bu ülkede
derin bir nefes aldıracaktır değerli arkadaşlar. KHK’lerle,
OHAL’le, tek adam rejimiyle, baskıcı politikalarıyla,
bağımlı yargısıyla, liyakatsizliğiyle bu kara
düzen çağdaş dünyaya da insanlığa da
yakışmıyor; aklın yolu budur. Türkiye Cumhuriyeti bizimdir,
hepimizindir; bu ülke bizim, başka bir vatanımız yoktur.
Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5’inci maddesinin
birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “yararlanamazlar”
ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Hasan
Subaşı Zeki
Hakan Sıdalı
Kocaeli Antalya Mersin
Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar
Antalya Samsun
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun
Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâl kapsamında
çıkarılan 35 kanun hükmünde kararnamenin sonuncusu olan 701
sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Teklifimiz açık ve net, işte
“yararlanamazlar”ı “faydalanamazlar” yani bu iki tane kelime arasında
hangi bir farklılık var ki Komisyon buna da katılmıyor,
bunu da anlayabilmiş değiliz.
İYİ PARTİ olarak darbenin her
türlüsüne karşı olduğumuzu defalarca ifade ettik. Buradan bir
kez daha ifade edelim. Biz darbenin her şekline karşıyız.
Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine gerçekleştirilmesi düşünülen her
türlü fiile karşıyız.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz FETÖ
darbesini Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatansever subayları ve hangi
siyasi partiye oy vermiş olursa olsunlar Türk devletinin vatansever ve
demokrasiye bağlı evlatları önlemiştir. Ülkemize
karşı gerçekleştirilmesi düşünülen hain planlara yekvücut
siper olunmuştur. “Vatana ihanetin nedeni olmaz, bedeli olur.”
denmiştir. Vatandaşlık bilincinde buluşarak ortak hareket
edilmiştir.
İYİ PARTİ olarak AK PARTİ
Hükûmetinin birbiri ardına çıkardığı, içeriğinde
neyin olduğu, neyin kapatıldığı, kimin hangi
gerekçeyle görevden alındığı, kimin neden ihraç
edildiği, hangi kurumun nereye bağlandığı, kime ne
görevler verildiği belli olmayan; halka açıklanmayan,
şeffaflığı olmayan; tartışmaya, görüş
alışverişine kapalı; yeri geldiğinde keyfî
uygulamaların da yapıldığını düşünmenin
mümkün olduğu kanun hükmünde kararnamelerin hiçbirini onaylamadık,
onaylamıyoruz, onaylamayacağız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldiğimizde, İYİ PARTİ Grubu olarak FETÖ’nün
siyasi ayağının araştırılmasıyla ilgili 2
kez önerge verdik, 2’si de reddedildi.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne
yönelik gerçekleştirilmesi planlanan her türlü hain plana karşı
olduğumuzu ifade etmiştik ama bu FETÖ olaylarından dolayı
oluşan mağduriyetlerin de giderilmemesi toplum vicdanında derin
yaralar açmıştır. Dolayısıyla, geciken adalet, adalet
değildir.
Aynı şekilde, fındık
fiyatlarını tespit ederken, temmuz ayında belli olması
lazım gelen fiyatları Kasım ayının 1’i itibarıyla
açıkladınız, tüketici elindeki fındıkların yüzde
60’ını, 70’ini sattı; 11-12 liradan satılan
fındıktan yüzde 15, yüzde 20 bizim üreticimiz zarar etti ama o
bölgedeki belli şirketler bundan nemalandılar.
Aynı mağduriyetler çerçevesinde bugün
Türkiye'deki iş dünyası, müteahhitlerimizin -buradan sesleniyorum-
hepsi inanılmaz güç durumdalar. Türkiye'ye yönelik kur
ataklarının ardından iş dünyasının maliyetlerinde
ciddi oranda artışlar olmuştur. Bu nedenle, yapım
işleri de dâhil, sözleşmelerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Fiyat artışlarıyla telafi edilemeyecek işler için tasfiye
imkânının tanınması, devam eden işlerde de fiyat
farkı kararnamesi çıkarılması ve bu kararnamenin yapım
işleri dışında işleri de kapsaması önemli bir
çözüm yöntemi olacaktır. Eğer biz bugün müteahhitlerle ilgili bu
kararnameleri çıkarmadığımız takdirde konkordato
olaylarının bol miktarda olacağını, iflasların
bol miktarda olacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Bütün
müteahhitlerimizin talebi bir an önce bu fiyat farkı kararnamesinin
çıkması, bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi. Aynı
şekilde, özel sektör müteahhitlerimiz, bizim tabirimizle “yap-sat” diye
tabir ettiğimiz müteahhitlerin şu an inşaatlarının
yüzde 70’i durmuş vaziyette. Devletin, elindeki projeleri 0,98 faizle
kredilendirerek yaptığı satışları satış
olarak algılamak doğru değil. Onların rakibiymiş gibi…
Özellikle kendi imkânlarıyla inşaat yapanların -10 daire, 20
daire, 30 daire- bunların daire satmaları orta yerden
kalkmıştır. Bankalarda oluşan yüzde 40’lık faizlerle,
aylık yüzde 2 faizlerle piyasanın canlanması mümkün
değildir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun, bu yönde de
adımların atılması, müteahhitlerin bu
mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sizin de
bildiğiniz gibi, müteahhitlerin kullandığı malzemelerin
önemli bir miktarı ithalata dayalı malzemeler; demir öyle, alüminyum
öyle, bakır öyle. Bunların fiyatlarına
baktığınız zaman, dolarda her ne kadar aşağı
yönde bir eğilim olsa bile bu, maalesef, piyasa fiyatlarına yansımamıştır.
Siz ne yaparsanız yapın “Türkiye şöyle aştı krizleri, böyle
aştı krizleri.” deseniz bile inanın, piyasada inanılmaz bir
durgunluk var. Bu durgunluğun da bir an önce giderilmesi lazım, bu
mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi lazım. Problemleri
halının altına süpürmeyle bu mağduriyetleri gidermemiz
mümkün değil. Daha fazla gecikmeden bu kararnamenin
çıkarılmasını talep ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Yaşar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
6 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, 6’ncı maddenin
görüşmelerine başlayacağız.
6’ncı madde üzerinde 2’si aynı mahiyette
olmak üzere 3 önerge bulunmaktadır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir.
Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nın 6’ncı maddesinin KHK metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Ali
Kenanoğlu Hüda
Kaya
Muş İstanbul İstanbul
Habip
Eksik Dilşat
Canbaz Kaya Züleyha
Gülüm
Iğdır İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Özgür
Özel Özgür
Karabat Murat
Bakan
Manisa İstanbul İzmir
Saliha
Sera Kadıgil Sütlü Murat
Emir Nazır
Cihangir İslam
İstanbul Ankara
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Habip Eksik…
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Sayın
Başkan ve değerli milletvekilleri; 701 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin ikinci bölümünün 6’ncı maddesinin Mecliste
görüşülmesi üzerine şahsim ve partim adına söz almış
bulunmaktayım.
Şimdi, bu kararnameyi tartışmadan
evvel, nasıl olduğu hâlâ tam netleştirilmeyen darbe
girişiminin nasıl geliştiğiyle, nasıl olduğuyla,
siyasi ayağının kim olduğuyla, OHAL’in niçin ilan edildiğiyle,
kime yaradığıyla, neden OHAL sürecinin 7 kez
uzatıldığıyla, hâlâ fiiliyatta bir OHAL sürecinin neden
olduğuyla ilgili konuşmakta, sormakta fayda var diye
düşünüyorum.
Tabii, darbe girişiminin siyasi
ayağının iktidar tarafından
araştırılmasının engellenmesini de özellikle
konuşmak lazım ve sorgulamak lazım bence.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimi öncesine gidersek bu darbe girişiminde bulunanların
dönemin iktidarı tarafından ne kadar sırtlarının
sıvazlandığını görmekteyiz.
Bakın, “Akın Öztürk” diye
şahıslar vardı, değil mi? Bu şahıslar darbe
girişimi öncesi Cizre’yi, Sur’u, Nusaybin’i yakıp yıktılar.
Cizre’ye bir partinin eş genel başkanını, bu ülkenin
bakanlarını sokmadılar. Ne yaptılar? Dediler ki: “Biz
sokmuyoruz, kimse giremez.” Bu gücü kimden alıyorlardı? Maalesef
dönemin iktidarından alıyorlardı.
Şimdi, arkadaşlar, yine, terör örgütü ilan
edilen FETÖ'yle 2002’den beri sıkı fıkı kardeş
mardeş hukukuyla işi götürenler, siyasette ve bürokraside koltuklar
elde edenler 17-25 Aralıkta araları bozulunca vaveyla koparıp
“terör örgütü” “terör örgütü” diye bağırdılar.
Şimdi, bunu niye yaptılar? Sormazlar
mı, siz bunları kollamadınız mı? Siz bunları
güçlendirmediniz mi? Siz bunlarla kardeş değil miydiniz?
Bakın, ben size kardeşlik
fotoğraflarınızı da göstereyim. Bakın, görüyor
musunuz, kardeştiniz, bangır bangır söylüyordunuz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Şimdi de
siz kardeşsiniz.
HABİP EKSİK (Devamla) – Şimdi, sormak
istiyoruz -bakın, bir kez daha- hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz? Siz
değil miydiniz bunların sırtını sıvazlayan? Siz
değil miydiniz yurt arsaları, okul arsaları veren? Siz
değil miydiniz bunların TV kanallarında, gazetelerinde gezen?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Şimdi de sen
onların ekmeğine yağ sürüyorsun.
HABİP EKSİK (Devamla) – Türk
okullarında…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Onların ekmeğine
yağ sürmüyor musun?
HABİP EKSİK (Devamla) – Dinleyin,
dinleyin, istediğiniz zaman gelip konuşursunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Konuşurum ben, senden
güzel konuşurum ben.
HABİP EKSİK (Devamla) – Ben sizin önünüzde
susmam, emin olun, diz çökmedim, diz çökmeyeceğim de, onu size söyleyeyim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Recep
Bey, muhatap olma ya.
BAŞKAN – Sayın Eksik, siz Genel Kurula
hitap edin.
HABİP EKSİK (Devamla) – Şimdi, siz
değil miydiniz bu adamların elini öpmek için ta Pensilvanya’ya
gidenler? Siz değil misiniz “Gel de bitsin bu hasretlik.” diyen? Siz
değil miydiniz “Bu adam tertemiz adamdır.” diyen? Hâlâ milletvekili,
aranızda, bu lafı söyleyen hâlâ milletvekili. Sizin
bakanınız değil miydi “FETÖ’nün ismini ağzınıza
almadan önce ağzınızı yıkayın, abdest alın.”
diyen? Hem de bu Meclisin bu kürsüsünden. Hiç mi utanmıyorsunuz? Bir de
dönüp bu garip gurebayı… Biraz vicdan etmek lazım bence. Zorla,
şantajla bu örgütün kucağına garip gurebayı gönderiyor
“Git, referans getir.” diyordunuz, şimdi de bursunu kesiyorsunuz,
işten atıyorsunuz. Biraz vicdan etmek lazım, vicdan!
Hukuk devletinde aynı durumdan bir kişi
suçluysa öbürü de suçludur, biri suçlu biri suçsuz sayılmaz. Bank
Asyayı kim açtı? Ben size fotoğrafını göstereyim.
Bakın, unutmuşsunuzdur belki. Bakın… Bakın…
Görmüyorsanız yakından göstereyim, bakın. Bank Asyayı kim
açtı? İyi bak, iyi bak! (HDP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiller açtı, Çiller.
HABİP EKSİK (Devamla) – İyi
bakın, eş genel başkanınız var burada.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bizde
eş başkan yok!
HABİP EKSİK (Devamla) – Olamaz zaten, siz
öyle bir şey yapamazsınız.
Şimdi ben size bir şey söyleyeyim.
Şimdi ben size bir olay anlatayım. Bank Asyayı bunlar beraber
açtılar, buradan zenginleştiler, buradan koltuk devşirdiler,
buradan siyasette rant elde ettiler. Ben size şunu sormak istiyorum…
Şimdi, arkadaşlar, bu adamlar suçlu da bu
Bank Asyayı açanlar suçlu değil mi? Bank Asyaya para yatırmak
suç ama Bank Asyayı açan adam suçlu değil. Vallahi de billahi de
tallahi de eğer Bank Asyaya para yatırmak suçsa, emin olun, bu
işi yapanların örgüt kurup yönetmekten yargılanması gerekir
yani öyle olması lazım, hukuken öyle olması lazım.
Şimdi, arkadaşlar, medyaya da
yansıyan bir olayı size anlatayım. Bu ihraç olayları
başladığı zaman şöyle bir durum oluyor:
İşgüzar bir rektör ve dekan diyor ki: “Ya, biz savunma almadan
atmayalım, yarın öbür gün başımız belaya girer, biz en
iyisi savunma alalım, öyle bunları işten atalım”. Sonra
komisyon kuruyorlar, komisyonun başkanı rektör oluyor, dekan oluyor,
profesör oluyor; kimi çağırıyorlar biliyor musunuz? Gariban
asistanı. Asistan geliyor, karşılarında duruyor. Diyorlar
ki “Oğlum, sen niye gittin FETÖ’nün sohbetine? Niye orada bulundun? Bak,
bugün seni işinden atmak zorundayız.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eksik, sözlerinizi
tamamlayın
HABİP EKSİK (Devamla) – Asistan dönüp
diyor ki: “Hocam, siz değil miydiniz ‘Oraya gitmezseniz sizin tezinizi
kabul etmeyiz.’ diyen?” Bunun üzerine rektör dönüp diyor ki dekana: “Siz mi
söylediniz?” O da dönüp diyor ki: “Hocam, siz değil miydiniz: ‘Beraber
oraya gidelim, yemek yiyelim, sohbetlere katılalım yoksa
Cumhurbaşkanı bizim atamamızı yapmaz.’” Şimdi, olay
bu. Gerçekten, bu insanları bu grubun, bu çetenin, bu terör örgütünün
kucağına dönemin iktidarı ve şu anki iktidarı
attı ve bugün pişkin pişkin bu insanların işinden
atılmasına sebep oluyor.
Bakın, hukuk devletinde hukuk nasıl
işler biliyor musunuz? İnsanlar yargılanır, suçluysa
cezaevine gider, işinden olur; eğer suçsuzsa da işine geri
döner, evine geri döner, özgürlüğünü geri alır. Ama siz ne
diyorsunuz? “Biz OHAL İnceleme Komisyonu kurduk. Bu OHAL İnceleme
Komisyonu sizi on yıl oyalasın, süründürsün.”
Haklısınız zaten, haklı olmasanız zaten siz mahkemeye
verirsiniz o insanı. “Kurulsun, sizi süründürsün, biz ondan sonra zaten
işimizi halletmiş oluruz, Üsküdar’ı geçeriz.” diyorsunuz.
Tamamıyla bir vicdansızlık yani akıl tutulması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) – Arkadaşlar,
gelin, bakın, bu halkın dediğini yapalım, gerçekten bu
halkın dediğini yapalım, tek adamın dediğini
yapmayalım.
BAŞKAN – Selamlayalım.
HABİP EKSİK (Devamla) – Bu kanuna “Yok.”
diyelim, “Hayır.” diyelim, elimizi ona göre indirip kaldıralım
arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eksik.
Aynı mahiyette diğer önerge üzerinde söz
isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Nazır Cihangir
İslam.
Buyurun Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
- Tarihten ders çıkartacaksınız. Ama siz
yaptıklarınızdan hicap bile duymuyorsunuz. İçinizden
kaçı 15 Temmuzda sokaktaydı? Hiç mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Üslubunu düzelt, üslubunu
düzelt.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – El
kaldırın bakayım, kaçı?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle üslup mu olur? Böyle
üslup mu olur?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Kaç
kişi, kaldırın?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ne! Böyle üslup mu olur?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Zannedilir ki çatışmalar doğru ile yanlış
arasında yapılır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya,
sen sınıf öğretmeni misin; yok, elini kaldır, yok
ayağını kaldır? Sana ne ya!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Ortada bir çatışma varsa...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, saçmalama
kardeşim bu saatte!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Susturun...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Sayın Başkan, diyor “El kaldır, ayağını
kaldır.”
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Ortada bir çatışma varsa... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Aziz milletim, bakın, bakın,
konuşturmuyorlar görüyorsunuz.
BAŞKAN – Ben konuşmak isteyene söz
veririm, merak etmeyin.
Hatibi dinleyelim, lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen
neredeydin 15 Temmuzda?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Ortada bir çatışma varsa bu illa doğru ile
yanlışın çatışması değildir; doğru ile
yanlış çatışır, yanlış ile yanlış
da çatışır; batıl ile batıl da çatışır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Adın ne senin,
adın?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – 15
Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını
seyrettik biz bu ülkede. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan! Lüzumsuz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Vay, vay, vay, vay,
vay!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Neydi? Menfaat kavgasıydı. Devleti parsellediniz ve bunun
hesabını vermediniz. Allah için bunlara İslamcı falan
demeyin, bunlar Makyavelist,
bunlar oportünist,
bunlar beceriksiz, bunlar dünyaya yapıştılar ve
acısını şimdi milletten çıkartıyorlar,
değerli arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen
nereye yapıştın?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kimle kol kola
girdin?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ne
oldu 15 Temmuzda? Burada 4 parti aslanlar gibi imza verdi, Yenikapı’ya
giderken HDP’den kurtuldunuz, Anayasa’yı referanduma götürürken CHP’den
kurtuldunuz ama bugün MHP’ye ihtiyacınız olduğu için MHP’yle yan
yana duruyorsunuz. Siz kadir kıymet bilmez, siyaseten nankörsünüz, nankör.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sensin nankör!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kiminle yan
yanasın, kiminle yan yana duruyorsun?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – 15
Temmuz bahane, bütün muhaliflerinizi, dürüst insanları, hakkı
söyleyenleri, zulmünüzü yüzünüze söyleyenleri tasfiye ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, bir tedaviye
ihtiyacın var senin!
RECEP ÖZEL (Isparta) – Parmağını
sallama, parmağını sallama!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Bakın, “liberal” “komünist” “milliyetçi” “Türkçü” “irticacı” diyerek
geçmişte çok şeyler yapıldı bu ülkede.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Parmak
sallama!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kürsüye vur, kürsüye.
Bardağı aldın, kürsüye vur, kürsüye vur.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ha,
şimdi de siz uydurdunuz, FETÖ’cü, iltisaklı, irtibatlı. Nedir
FETÖ? FETÖ’cü nedir?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bardağı
aldın oradan, kürsüye vur, kürsüye; olmaz öyle.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Alparslan Kuytul’u niye içeri attınız? Ha, sıra öbür cemaatlerde
mi, Nakşilerde mi, Kadirilerde mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Etkisiz bir
konuşma oluyor, çok etkisiz bir konuşma, zavallı bir
konuşma!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
KHK’yle sivil ölüye çevirdiğiniz insanların şimdi, bununla, bu
utanç vesikasıyla üzerlerine beton dökmek istiyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Masaya vurman
lazım, olmadı, masaya vurman lazım, olmadı masaya vur ya!
Masaya vursana, kürsüye.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Anayasa’yı ve en temel haklarımızı ihlal ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Olmadı performans
düşük ya!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bak,
sağlık çalışanlarının
çalışmasını engelleyeceksiniz; sizden beklenir,
şaşırmıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kötü bir konuşma
oldu bu, performans düşük.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) -
Müsle var ya, müsle, müsle sizin işiniz; hainler mezarlığı
sizin icadınız; müsadere de sizin sanatınız değerli
arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Vay, vay, vay!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Zulmediyorsunuz ve zalimsiniz. Bunu her dem suratınıza
haykıracağız.
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Zalim sensin!
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen nesin? Sen hainsin!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bunu
niye yapıyorsunuz, biliyor musunuz?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sen nesin? Aynaya
bak, aynaya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kürsüye vur, kürsüye!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Bunu
şunun için yapıyorsunuz: “O, ne derse o.” diyorsunuz, şundan
vazgeçin.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – 15 Temmuz gecesi
neredeydin, onu açıkla?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Biz
halk ne derse onu yapıyoruz kardeşim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin dediğini
yaparız, sen kendine bak! Sen kendine bak, millet ne derse biz onu
yaparız!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Ya,
benim gibi, sizin gibi, buradaki arkadaşlar gibi âciz bir kula kulluk
ediyorsunuz, en çok aldanana kulluk ediyorsunuz; Allah’a kulluk etmiyorsunuz,
âciz bir kula kulluk ediyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen
kime kulluk ediyorsun?
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayın değerli arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin dediğini
yaparız biz.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Bakın, size şimdi milletten bana gelen mesajları
aktaracağım.
RECEP ÖZEL (Isparta) – O parmağı indir,
parmağı!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bize
neden bunları daha önce söylemediniz, bizi niye daha önce
uyarmadınız diye aktaracağım. Beddua alıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen mi
alıyorsun?
RECEP ÖZEL (Isparta) – O seansları sen mi
yaptın?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
“Ocakları sönsün.” diyor insanlar size, “Soyları kurusun.” diyor
insanlar size, “Allah belalarını versin.” diyor insanlar size.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Zavallısın
be!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sana
mı diyor, bize mi diyor?
BAŞKAN – Sayın İslam… Sayın
İslam…
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
İleride toplum içine çıkamayacaksınız.
BAŞKAN – Sayın İslam… Lütfen
konuşmanıza temiz bir dille devam edin Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Siyaseten sonunuz yakın, biz geliyoruz. Gideceksiniz, gideceksiniz,
gideceksiniz! (HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yürü! On seçimdir
sandığa gömdü millet sizi, ne diyorsun be! On seçimdir
sandığa gömdü, ne konuşuyorsun!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Can, buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Altmış
yıldır iktidar olamıyor be, ne konuşuyorsun! Sandıktan
çık da gel, öyle yanaşıp da milletvekili olma burada!
BAŞKAN – Sayın Bak, izin verir misiniz,
Sayı Can söz istedi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, hatip grubumuza yönelerek “15 Temmuzda neredeydiniz?” diye
grubumuza... Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Can, toparlayalım.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın,
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın 6 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge
üzerinde yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
22’nci Dönemden bu tarafa milletvekiliyim, 23’üncü
Dönem hariç.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çok ateşli
hatipler gördü ama üslup seviyesi bu kadar düşük bir hatip görmedi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) “15 Temmuzda
neredeydiniz?” diye soru sordunuz, cevaplayayım. 15 Temmuzda Sayın
Özgür Özel, Sayın Erkan Akçay ve Meclis Başkan Vekilimiz ve biz
buradaydık.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye
saklanıyordun sen?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Yiğitsen, kahramansan
gel! Sen neredeydin? Hesap ver!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye
saklanıyordun?
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Terbiyesiz,
terbiyesiz herif!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Arkadaşlar…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye
saklanıyordun?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisi…
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Terbiyesiz
herif!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Orada
konuştuğun kitleye bak sen! Bak, buradaki arkadaşlarına
bak!
BAŞKAN – Sayın Bak, Sayın Bak…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bilmeden konuşma!
BAŞKAN – Sayın Bak, lütfen oturur musunuz.
Hatibiniz konuşuyor Sayın Bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşma bilmeden!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bak burada
arkadaşlarımız var, hepimiz buradaydık; konuşma!
BAŞKAN – Sayın Bak, hatibiniz
konuşuyor.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet
Meclisi…
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye
saklanıyordun?
BAŞKAN – Sayın Bak, hatibiniz
konuşuyor, lütfen.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi
alçak FETÖ terör örgütünce bombalanırken siyasi iradeye, “Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir.” iradesine hep beraber sahip
çıktık. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri,
alkışlar) Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekilleriyle beraber
tarih yazmıştır.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Sizin
liderleriniz saklanırken bizim liderimiz… (CHP sıralarından
gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Senin
Başbakanın neredeydi?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi…
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Senin
Başbakanın neredeydi?
RAMAZAN CAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sakarya’da… (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – “Liderleriniz
saklanırken…” diyor ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaş, terbiyesizlik
yapma!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisini Yunan ordusu bir
pırpırlı, pervaneli uçağı kaldırıp
bombalayabilirdi…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz size
saygısızlık etmiyoruz…
RAMAZAN CAN (Devamla) – Çok değerli
milletvekilleri…
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…
Değerli milletvekilleri…
Değerli milletvekilleri, lütfen, bir sayın
hatip konuşuyor. Karşılıklı konuşmak nereden
çıktı böyle?
Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Yunan ordusu isteseydi
pırpırlı, pervaneli 1 tane uçağı kaldırıp
Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayabilirdi ama milletin vergilerinden,
tırnaklarından artırarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Devamla) – Düşmana, PKK’ya
karşı savaşacağına alçak FETÖ terör örgütü
-Kızılay’da, Genelkurmayda- Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalama
cüretinde bulunabildi.
BAŞKAN – Selamlayın Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Allah’a hamdolsun,
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ, hep
beraber burada destan yazdık. Lütfen bu destana gölge düşürmeyin,
başka ihsan istemiyoruz. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan…
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Otur yerine, otur
yerine!
RECEP ÖZEL (Isparta) – Otur yerine!
BAŞKAN – Bir saniye değerli
arkadaşlar, bir saniye.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Sayın Başkan, benim üslubuma hatip “Seviyesiz.” dedi; onun
cevabını vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Ben oturduğunuz yerden vereyim
size, ben açayım mikrofonunuzu.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Hayır, kürsüden, eşit şartlarda olsun.
BAŞKAN – Sayın İslam, lütfen,
oturduğunuz yerden ben açayım.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Hayır, ya konuşmam ya buradan konuşurum Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşımız buradan konuştu, ben de kürsüden konuşmak
istiyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN – Sayın İslam, hangi sözler
için söz istiyorsunuz?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– “Seviyesiz, en seviyesiz hatip.” dedi bana. Ben buna layık değilim.
[AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN – Sayın İslam, başka bir
sataşmaya mahal vermemek kaydıyla söz veriyorum. Lütfen sözlerimize
dikkat ederek konuşalım, lütfen ve bu tartışmayı
bitirelim.
Buyurun. (HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri...
Değerli milletvekilleri...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Seviyeyi
bozanları istemiyoruz, Meclise saygı göstermeyenleri istemiyoruz.
12.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslam’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Aziz milletim, görüyorsunuz değil mi... (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri...
Değerli milletvekilleri, salonun sükûnetini bozmayalım lütfen.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Bunlar AK PARTİ Grubu, AK PARTİ Grubu. Bunları size şikâyet
ediyorum, size. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Salonun sükûnetini bozmayalım.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) –
Burada bir tane farklı söze tahammülleri yok, bir tane. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Salonun sükûnetini bozmayalım
değerli arkadaşlar.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bize
seviyeden bahsediyorlar. Bakın, ben size seviyeden bahsedeyim. Siz gidin
bu uyarınızı “Ananı da al git.” diyene yapın. Siz
gidin bu uyarınızı bize “Hain.” diyene yapın. (AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar,
gürültüler) 15 Temmuz akşamı nerede olduğumu da gidin kendi
teşkilatlarınıza sorun.
BAŞKAN – Sayın İslam...
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ama
çare yok, gideceksiniz, gideceksiniz, gideceksiniz ve biz buraya
geleceğiz. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kısa
söz talebim var ama başladıysa okunsun önerge, sonra
alırım.
BAŞKAN – Okunsun, ondan sonra vereyim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı “701
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 6’ncı
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan
“yararlanamaz” ibaresinin “faydalanamaz” ibaresi olarak
değiştirilmesini teklif ederiz.
Zeki
Hakan Sıdalı Ümit
Dikbayır Hasan
Subaşı
Mersin Sakarya Antalya
Feridun
Bahşi Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz vermeden önce
Sayın Özel, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, 15
Temmuzla ilgili, Sayın Ramazan Can’ın o gecenin birlikteliğine
yaptığı vurgu son derece önemlidir, ona kimsenin bir
itirazı yok. Bu konuda, bunu duyması gerekenler,
yarattıkları tek partili ve o tek partinin hegemonyasını
kurdukları tek yanlı yayın yapan kanallar üzerinden 15 Temmuz
gerçeğini çarpıtanlarla, bütün bilgi ve birikimini A Haber ve Akit TV
üzerinden müktesebatını buna oluşturmuş olan ve Ramazan Can
bu konuşmayı yaparken oradan haksız ve hadsizce
saldırılarda bulunan arkadaşa sesleniyorum: Bu konuda
grubunuzdan ivedi olarak bilgilendiriliniz. Cumhuriyet Halk Partisi buraya niye
gelmiş, hangi talimatla gelmiş, Genel Başkanın hangi
mesajını buradan o gece iletmiş, Genel Başkanının
telefondaki talimatıyla o gece burada ne tavır sergilemiş
öğreniniz, öğrenmezseniz öğretiriz, haddinizi bilmezseniz bildiririz.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) –
Tehdit mi ediyorsun?
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sakarya
Milletvekilimiz Sayın Ümit Dikbayır.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle yapan kimse yok ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O biliyor kendini, o
şuursuz biliyor kendini.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, hatip
kürsüde, lütfen hatibimizi dinleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle kuru gürültüye pabuç
bıraksaydık, doksan beş yıldır burada olmazdık
biz. Öyle kuru gürültüye pabuç bırakmayız.
ZAFER IŞIK (Bursa) – O doksan beş
yılın içinde biz de varız.
BAŞKAN – Sayın Dikbayır,
buyurun.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Sayın
Başkan, yüce Meclis; 701 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi’nin 6’ncı maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Evet, bu konu hakkında gerekeni yapalım
ancak bu alçak FETÖ terör örgütü 15 Temmuz darbe girişimine kadar hangi
yollarla güçlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarına
kanser gibi nasıl yayılmıştır? Bu süreçte siyasilerin
hiç mi suçu yoktur? Tabii ki var. Bu yüce Meclisin kürsüsünden bile alçak terör
örgütü liderine methiyeler düzüldüğünü, ağlayarak zırlayarak
savunulduğunu bizler unutmadık, unutturmayacağız, tarih de
unutmayacak.
Yapılan icraatlara basitçe bir bakalım.
Mesela, 17-25’ten sonra iki yasa çıkarılıyor. Bu yasayla AKP
Türk Silahlı Kuvvetlerinde terfileri bir yıl öne çekiyor. O yıl
generalliğe terfi eden 10 albay 15 Temmuz gecesi general olarak bu millete
kurşun sıkıyor. İkinci yasayla 30 Aralık 2015’te 37
AKP milletvekilinin imzasıyla tekrar bir yasa geliyor. Otuz yıl görev
yapan albaylara emekli olmaları hâlinde 70 bin lira ilave tazminatla tasfiyeleri
sağlanıyor, yerine ise FETÖ’cü subaylar göreve geliyor. Aynı
şekilde…
İSMET YILMAZ (Sivas) – Yalan söylüyorsun,
bunlar uygulanmadı. Yanlış söylüyorsun.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen. Ben
size bir dakika söz veririm oradan.
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Gelirsiniz,
cevap verirsiniz Sayın Bakanım.
…hava kuvvetlerindeki pilotların da mecburi
görev süreleri kısaltılarak yerlerine FETÖ’cü pilotlar
getirilmiştir. Benzer yollarla bu aşağılık, sinsi
örgüt Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet teşkilatına,
yargıya, üniversitelere, hastanelere, kısaca devletin tüm
kurumlarına sızma imkânı bulmuştur. Sinsice
yerleşenlere karşı dönemin siyasileri, belediye
başkanları ve iktidarı ne yapıyordu? Ne yapıyordu o
sırada? Maç mı izliyordu, tavla mı oynuyordu? Peki bu
beceriksizlik, liyakatsizlik, kısaca devlet yönetiminde oluşan bu
zaaf nelere mal oldu biliyor musunuz? Sadece dört yıllık Adalet
Bakanlığı döneminde Sayın Bekir Bozdağ AKP
iktidarı dönemindeki hâkim ve savcıların yüzde 41’ini
atamıştır ve atadığı 1.228 hâkim ve savcı
FETÖ’cü çıkmıştır. Bunlar ne mi yaptı? Türk
Silahlı Kuvvetlerinin onurlu subaylarına “Ergenekon, Balyoz, Kafes”
gibi manidar isimler altında kumpaslar kurdular. Yine devletimizin en
gizli yerine, kozmik odasına bu alçaklar sokuldu. Sonrasında içeride
ve dışarıda yüzlerce devlet görevlimiz suikasta uğradı
ya da tuzağa düşürüldü. Aynı şekilde, güneydoğuda
terör örgütüyle mücadele eden asker ve polisimiz tuzaklara ve pusulara
düşürüldü. “Çözüm süreci” denen rezaleti yaşadık. İşte
devlet yönetimindeki bu beceriksizlik ve zaaf Türk milletine 15 Temmuzu
yaşattı. O gece 256 şehit verdik, 2.196
vatandaşımız da gazi oldu. Ama kadirşinas Türk
milleti, devleti sokaktan topladı.
O gece Sakarya’da ne oldu biliyor musunuz? Bu utanç
hepimize yeter. Özellikle bayan milletvekillerine sesleniyorum. O gece Sakarya’da
şu oldu: Türk Silahlı Kuvvetlerinde yıllarca görev
yapmış onurlu Türk subaylarının lojmanlarına, ne
idiği belirsiz, saçı, sakalı birbirine
karışmış insanlar dayandı, “Bu subayların
kadınları, kızları bize helaldir.” dendi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede o ya! Böyle bir
şey olabilir mi? Düzgün konuş ya!
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Ben Sakarya
milletvekiliyim...
Bu kadınlar…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir şey olabilir
mi ya?
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Evet, getiririm
buraya, dikerim.
Bu kadınlar…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu kadar da olmaz, ayıp
ya!
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Bu kadınlar
ve kızlar ocakta yağ kızarttılar, biliyor musunuz?
Kocalarının…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yalan söylüyorsun ya!
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Çok
ayıp bir şey!
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) –
Utanmadan Meclis kürsüsünde… Ayıp bir şey!
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – İspat
ederim size.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ayıp bu
yaptığın ya! Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) –
Kocalarının silahlarıyla…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir şey olabilir
mi ya?
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – İspat
ederim size.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) –
Kocalarının silahlarıyla gardıroba saklandılar,
başlarına gelecek bir şeyden intihar etmek durumuna geldiler. Bu
hepimizin utancıdır. Özellikle bayan milletvekillerine sesleniyorum:
Otuz saniye empati yapın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) –
Özür dile!
RECEP ÖZEL (Isparta) – Orayı kirlettin
şimdi ya!
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Evet, sonuç
olarak, FETÖ’nün siyasi ayağı mutlaka ortaya
çıkarılmalıdır çünkü zafiyet gösterip bu örgütün
bunları yapabilmesinde en çok onların suçu, ihmali ve sorumluluğu
vardır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın.
ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – …ve cezasız
kalmamalıdır. Bu bizlerin üzerinde bir vebaldir. Bunu
yapmalıyız. Türk milleti bunu bizden bekliyor.
Teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Yılmaz, bir söz talebiniz var,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın,
Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın 6 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın
Başkanım, biraz önce konuşan hatip bir yanlış bilgi
verdi. Kayıtlara giriyor da, ileride birileri Meclisin
kayıtlarına bakarak bir çalışma yaparsa yanlış
bir çalışma ortaya çıkmasın. Bakın, Cumhuriyet
gazetesinin 1 Aralık 2015 tarihli haberi, hemen okuyorum: “Yüksek Askerî
Şûranın Aralık toplantısında bir kısım
albaylara erken emeklilik kararı çıktı. Daha önce otuz bir
yıl üzerinden emekli edilenleri –teamül, yasası yok- otuz yıla
alalım çünkü albay sayısı fazladır.” denildi. Neden? Albay
sayısı şimdi de fazla. Bir piramit oluşturulması için,
bir de Yüksek Askerî Şûranın kararını uygulamak için… Bu,
komisyondan geçti. Milletvekillerimiz, doğrudur, şûradan çıkan
kararı… “Buna Türkiye’nin ihtiyacı var.” diye buraya geldi.
Cumhuriyet Halk Partisi dahi bir değişiklik önergesi verdi; lütfen
açın, bakın, Meclisin tutanaklarında. Biz diyelim ki buradakini…
Eğer vaktiniz varsa, Sayın
Başkanım, lütfen süre verin, hemen okuyayım.
BAŞKAN – Acele etmeyin, ben size süre veriyorum
Sayın Bakanım.
İSMET YILMAZ (Sivas) – Peki, teşekkür
ediyorum.
“Yapılacak düzenleme kapsamında Türk
Silahlı Kuvvetlerinde bir subayın görev süresi otuz bir yıldan
otuz yıla düşürülecek. Düzenlemelerle albay kadrosundaki
yığılmanın azaltılması, Silahlı Kuvvetlerde
rütbe yükseldikçe azalan personele dayalı bir komuta yapısı
oluşturulmasının hedeflenildiği öğrenildi.
Ayrıca, görevinde başarılı olmuş bazı
albayların görev süresinin de YAŞ kararıyla uzatılması
hedefleniyor. Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan duyuru metnine göre
ek ödeme 20 bin TL ile 60 bin TL arasında değişiyor. TSK’de bir
subay toplam otuz bir yıl görev yapabiliyor; bu nedenle, görev süresinin
otuz yılında olan bir albaya 20 bin lira, yirmi dokuzuncu
yılında olana 40, yirmi sekizinci yılında olana 60 bin lira
tahmini ödeme yapılacak.” diyor. Cumhuriyet Halk Partisinin de önergesi
var, “Bu miktarı artıralım.” denildi, biz kabul etmedik.
Dolayısıyla, bu kararın alındığı dönem
hiçbir kimse -Cumhuriyet gazetesi dâhil, CHP dâhil- bunun FETÖ’den dolayı
yapıldığını iddia etmedi. Kaldı ki bu yasa daha
sonra, darbeden sonra da aynen “Bu, FETÖ’nün bir talebi olmuş olabilir
veya o dönemdeki albaylardan FETÖ’yle bağlantısı olmayanlar
olabilir, onların tasfiyesini yapmayalım.” diye bu kanun,
çıkmış olan kanun olağanüstü hâl döneminde
çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle kaldırıldı,
hiçbir zaman da uygulanmadı. Yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuzun ismi geçerek
bahsedildiği için Sayın Bakana bir ilave yapmak gerekiyor, o da
şu: Silahlı Kuvvetlerin talebi olarak bir kanun geliyor ve bu, masum
gerekçelerle söyleniyor. Cumhuriyet Halk Partisi de “Verilecek tazminat biraz
daha artırılsın.” diye bir önerge veriyor. Orada Silahlı
Kuvvetlerin, özellikle Yüksek Askerî Şûranın
çıkardığı ama FETÖ’cül bir akılla planlanan bu
önergenin esas irdelenmesi gereken tarafı, o gün YAŞ’ta sizin önünüze
bunu getirip bunu kabul ettiren komuta kademesi FETÖ’cülükten bir yere gitmedi.
O komuta kademesiyle yürümeye devam ediyorsunuz, bir tanesini de bakan
yaptınız. Yoksa “30 bin lira değil, 40 bin lira albayıma
layıktır.” dersin. O, orduya yapılan bir jesti artırmak
için bir önergedir ama devlet elinizde, bütün Genelkurmay elinizde, Millî
Savunma Bakanısınız ve FETÖ’cül bir aklın önerisini Meclise
getiriyorsunuz. Ben şurasına bir şey demem:
“Aldatıldık.” diyorsunuz tamam da, e sizi YAŞ’ta aldatanlarla
komuta kademesinde beraber yürüyorsunuz Sayın Bakan. Bir tanesini de bakan
yaptınız şimdi. Orası izaha muhtaç, öbür tarafı
değil.
Teşekkür ediyorum.
İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
51.- Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın,
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İSMET YILMAZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum,
gerçekten teşekkür ediyorum.
Şimdi, Yüksek Askerî Şûradan bir teklif
geldi. Biz bu teklifin doğru bir ihtiyaç olduğunu bugün de
söylüyoruz, uygulanmamış olmasına rağmen de yine
söylüyoruz. Ama neden? Albay sayısı NATO ülkelerindeki silahlı
kuvvetlerden çok daha fazla. Albaylarda yığılma var,
dolayısıyla bir piramidin oluşması lazım. Şimdi,
daha fazla tazminat verelim ki… O hâlde daha fazla tazminat verelim,
“Silahlı Kuvvetlerde daha fazla ayrılmayı teşvik edelim.”
demek. E, peki bu doğru mu olur? Eğer bunlar FETÖ’cüyse yani ondan
dolayı bir talepse siz de onların talebini bu önergeyle, daha fazla
parayla teşvik etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla sizin
yaptığınız da onlara bir teşvik değil, bizim
getirdiğimiz çalışma da onlara yönelik bir teşvik
değildir, Silahlı Kuvvetlerin gerçek bir ihtiyacıdır. Ancak
bunu kaldırmak durumunda kaldık. Olanda hayır vardır
diyoruz Sayın Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Sayın
Başkan, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Bir saniye… Sayın Özel’den sonra
söz vereyim size.
Buyurun.
52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
hiç uzatmadan şunu tekrar ediyorum: Sizi FETÖ’cülerin planı dâhilinde
birileri yanıltmış, getirmişsiniz.
İSMET YILMAZ (Sivas) – Hayır, efendim,
ihtiyaç duyuldu, şimdi de ihtiyaç duyuldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sizin getirdiğiniz
önergede de “Emeklilere 30 değil, 40 verin.” Bu tip önergeler verilir.
Esas mesele şu: FETÖ’cünün planına sizi kim alet etti? YAŞ’taki
komuta kademesi. O komuta kademesiyle yol yürüdünüz mü? Yürüdünüz. Onların
başını da şimdi siyaseten sahiplenip bakan
yaptınız. FETÖ’nün oyununu YAŞ’a getirip sizi kandıran,
Meclisten geçirten adamlarla yol yürüyorsunuz. Benim söylediğim bu; bu
kadar. Ben başka bir şey demiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dikbayır, buyurun.
Siz de bir dakika içerisinde lütfen toparlayın.
53.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde bir pilotun yetişme maliyetinin ne
olduğunu, görevden alınan pilot sayısını ve mecburi
görev sürelerinin neden kısaltıldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Ben Sayın
Bakanıma bir soru daha sormak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
bir pilotun yetişme maliyeti nedir? Bu pilotların mecburi görev
sürelerini neden kısalttılar acaba? Burada hem bir zarar var hem de
onların yerine hangi pilotlar geldi? Şu anda görevden alınan
pilot sayısını da bize söyleyebilir mi bundan dolayı?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir usul yok.
BAŞKAN – Şimdi, tabii Sayın Bakan
artık önceki bakan.
Şu anda onu kayıtlara geçiririz,
arkadaşlar ilgili bakanlara ifade eder.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN- Değerli milletvekilleri,
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın Keven, 60’a göre bir söz
istemişsiniz.
Nedir maruzatınız; izah eder misininiz
öncelikle bize?
Buyurun.
ALİ KEVEN (Yozgat) – Ay çekirdeğiyle
ilgili konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Keven, duymuyoruz sizi.
ALİ KEVEN (Yozgat) – Yozgat çiftçisinin
çektiği sıkıntıyla ilgili…
BAŞKAN – Peki, buyurun; bir dakika veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, son yıllarda
artan ithalatın ülke tarımında söz sahibi olan Yozgat çiftçisini
derinden etkilediğine ve çerezlik ay çekirdeğinin neden ithal
edilmesi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; çok teşekkür ederim.
Ülke tarımımız son yıllarda
artan ithalat miktarlarından dolayı can çekişmektedir. Bu durum
tarımda söz sahibi Yozgat çiftçisini de derinden etkilemektedir. Ay
çekirdeği üreticileri geçen sene ortalama 5 liraya ürün satarken bu sene 3
liraya dahi alıcı bulamamaktadır; binbir emekle ürettikleri
ürünleri ellerinde kaldı. Diğer yandan girdi maliyetlerine, gübre ve mazot
fiyatlarına ise devasa zamlar yapıldı. Çiftçimiz bir yandan
zamlarla, öbür yandan ithalatla boğulmaktadır. Çitçimizi perişan
eden bu ithalat politikamızdır. Büyük kısmı Çin’den
yapılan çerezlik ay çekirdeği ithalatınız çiftçimizi
perişan etmiştir.
Size soruyorum: Çerezlik ay çekirdeğinin ne
gibi stratejik bir yönü var da kendi çiftçimizi yok etme pahasına yurt
dışından ithalat yapılmaktadır; çıkın,
açıklayın Sayın Bakan.
Tarımı topyekûn ithalata boğan siyasi
iktidar çiftçiye “Sen üretme, ben ithal ederim.” demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Keven.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 7’nci
madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 7’nci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Züleyha
Gülüm Ebrü
Günay Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul Mardin İstanbul
Abdullah
Koç Ahmet
Şık
Ağrı İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mardin
Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay.
Buyurun Sayın Günay. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Günay.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ama ben başlarken 7’nci maddeye, basın
özgürlüğüyle ilgili kısma değineceğim. KHK’yle
kapatılan Dicle Haber Ajansının kurucularından olan ve
ajans kapatılıncaya kadar da Diyarbakır temsilciliğini
yapan, önceki gün tedavi gördüğü hastanede vefat eden Kürt gazeteciliğinin
“...”(x) Kadri Kaya’yı anmadan geçmek
istemiyorum. Kendisine rahmet, ailesine ve özgür basın
çalışanlarına da buradan başsağlığı
diliyorum.
701 sayılı OHAL KHK’siyle 12 dernek, 3
gazete ve 1 televizyon kanalı kapatılmış ve söz konusu
derneklerin, gazete ve televizyonlara ait taşınırlar ile her
türlü mal varlığı, alacak, haklar, belge ve evraklar bedelsiz
olarak hazineye devredilmiş. Bu gazetelerden biri Özgürlükçü Demokrasi
gazetesi, bir diğeri ise Welat gazetesidir. Bildiğiniz üzere, Welat
gazetesi Türkiye’de yayın yapan tek Kürtçe günlük gazetedir. Söz konusu
KHK öncesinde 28 Mart 2018 tarihinde Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve Gün
Matbaasına yönelik kayyum atanmış, bütün mal
varlıklarına el konulmuştur. Matbaalar üzerindeki baskı ve
tehditler sebebiyle Türkiye’deki tek günlük Kürtçe gazete Welat gazetesi
yöneticileri gazeteyi basacak matbaa bulamamış, gazeteyi fotokopi
olarak çıkarmak zorunda kalmışlardır. Temmuz ayında
yayınlanan 701 sayılı KHK’yle de bu gazeteler tamamen
kapatılmıştır. Darbenin ürünü olan, OHAL’e dayanan bu kanun
hükmünde kararnamelerle yine yeniden Kürt basını ve muhalif
basın susturulmak istenmiş, yüzlerce gazeteci gözaltına
alınmış, yine yüzlercesi tutuklanmış ve haklarında
davalar açılmıştır. Habercilik yargılanmış,
haber siteleri ve ajanslar onlarca kez erişime engellenmiş; ajanslar,
gazeteler, televizyonlar kapatılmış ve binlerce gazeteci
işinden edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Freedom House
düşünce kuruluşu 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu’nda Türkiye’yi
“kısmen özgür” kategorisinden “özgür değil” kategorisine
geriletmiş. Türkiye on yıllardan beri ifade özgürlüğü konusunda
maalesef suçlu durumdadır. Bunun nedenlerinden biri de en az 173
gazetecinin ve medya çalışanının tutuklu olması, Kürt
diline yönelik baskılardır.
İlk Kürt gazetesi olan “Kürdistan”ın 22
Nisan 1898’de Kahire’de çıkarılmasından bu yana Kürt
gazeteciliği, baskılar, kapatmalar, kundaklamalarla katledilmeler,
sansürler ve daha birçok zorluklarla karşılaşmıştır.
KHK’lerle yaşanan tüm bu durumlar ispatlamaktadır ki ilk gazeteden
yüz yirmi yıldan sonra bile Kürt ve muhalif basın üzerindeki
baskılar artarak devam etmektedir. Bu yüz yirmi yıllık süre
içerisinde Ape Musa ve yüzlerce gazeteci katledilmiş ve failleri hâlâ
bulunamamıştır.
Öldürülen gazetecilerden biri de 14 Ekim 2014
tarihinde Adana’da bisikletiyle Azadiya Welat gazetesini dağıtan
Kadir Bağdu’dur. IŞİD’li Servet Koç’un cinayetle ilgili
Suriye’den çektiğini söylediği görüntülere ve yazışmalara
üç gün önce yani 28 Ekim tarihinde ulaşılmış.
Ulaşılan bu görüntüler ve yazışmalara dair
İçişleri Bakanı herhangi bir işlem
yapmamıştır ve buradan kendisine soruyoruz: Bu konuda bir
açıklama yapacak mı?
Tüm baskı ve engelleme, tutuklama ve ölümlere,
sürgün ve sansüre rağmen Kürt basını durmadan büyümüş,
dünyada ve bölgede önemli bir yer edinmiştir. Kürt basını sadece
Kürtlerin değil, tüm halkların sesi, kulağı ve gözü
olmuş; gerçeklerden asla taviz vermeyerek hakikati her zaman topluma
taşımayı birinci görev addetmiştir, yüz yirmi
yıldır gerçeklerin karanlıkta kalmaması için mücadele
etmiştir.
Cezaevlerinde tuttuğunuz gazeteciler, her ne
pahasına olursa olsun, hakikatin peşinde olan, özgür basın
geleneğinden gelen gazetecilerdir. Bu değerli gazetecilerden biri de
tutsak ressam gazeteci Zehra Doğan’dır. Zehra Doğan Nusaybin’den,
Cizre’den yaptığı haberlerle Uluslararası
Kadınların Medya Vakfının 2018 Gazetecilikte Cesaret
Ödülü’ne layık görülmüştür. Kendisini ve cesaretini ve tüm tutsak
gazetecilerin cesaretini buradan kutluyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Gazeteciler,
gazeteci oldukları için değil, terörist oldukları için
tutuklular.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) – İşin oradan müdahale
etmek mi sadece?
BAŞKAN – Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7'nci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "talepte”
ibaresinin "istemde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Zeki
Hakan Sıdalı Yasin
Öztürk
Kocaeli
Mersin Denizli
Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Antalya
Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 701 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7'nci maddesi üzerine konuşma
yapmak üzere grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle şunu belirtmeliyim: Ahzab suresi
58’inci ayetikerimesinde “…”(*) “Mümin erkekleri ve mümin kadınları işlemedikleri
şeyler yüzünden incitenler bir iftira ve apaçık bir günah
yüklenmişlerdir.” denilmektedir.
Bu kanun hükmünde kararnameyle içinde suçu sabit
olmayan, hakkında takipsizlik veya beraat kararı bulunan
kişilerin de kamudan ihraç edildiğini görmekteyiz. Küçük bir
yerleşim yerindeki imam, öğretmen, polis gibi kamu görevlisi birçok
birey, sadece şüphe üzerine veya itirafçı jurnalcilerin
attığı iftira yüzünden bu kararnamenin içine ilgisi
olmadığı hâlde dâhil edildi. Bu sayede at izi it izi birbirine
karıştırıldı. FETÖ’yle uzaktan yakından
alakası olmayan kişiler bile sırf iktidara uzak durdukları
için vatan haini ilan edildi, siz de buna bile bile göz yumdunuz. O kadar korku
imparatorluğu oluşturuldu ki emniyet, benden bilinmesin diye
savcılığa sevk etti; savcılık, benden bilinmesin diye
mahkemeye çıkardı; hâkim, benden bilinmesin diye tutuklama
kararı verdi. Hâlbuki darbenin içinde direkt olanların birçoğu
çoktan ülkeyi terk etmişti. Parası olanlar ise kamuoyundaki birçok
söylentide olduğu gibi parayı verdi, dışarıya
çıktı, olan yine garibana oldu.
Devletin işleyiş mekanizmasında
okyanusta damla bile olmayan polis, öğretmen, imam gibi birçok kamu
görevlisi insan mağdur edildi. Bu insanlar şimdi ya pazarlarda
yumurta satıyor ya da kahvelerde çaycılık yaparak ailesini
geçindirmeye çalışıyor. Sayın
Cumhurbaşkanının bile Türkçe olimpiyatlarının reklamını yaptığı “Ne
istedin de vermedik?” diye davet ettiği, belediye
başkanlarınızın parsel parsel yer tahsis ettiği
FETÖ’nün okulları bir zamanlar moda iken içinizden birçoğu çocuklarını
bu adamın okullarına gönderdi; başta Sayın
Cumhurbaşkanının dünürü. Yeni memur alımlarında, milat
kabul ettiğiniz 17-25 Aralıktan önce FETÖ’nün okullarında
okuyanları elerken Cumhurbaşkanının damadı Berat
Albayrak şimdi Hazine ve Maliye Bakanı. FETÖ’nün siyasi ve iktisadi
ayağı araştırılsın diye araştırma
önergesi veriyoruz, reddediyorsunuz. Madem öyle, siz getirin
araştırma önergesini bizler destekleyelim. Kim ise bu hainler ortaya
çıksın ama bunu siz yapamazsınız çünkü FETÖ’nün siyasi
ayağı sizin içinizde. Birileri, bizlere iftira
attığınızda içinizden en çok onlar alkışlıyor.
Şimdi söyleyeceğim cümlelere dikkat edin. “Ben diyorum ki: Fetullah
Hoca cemaati, bu memlekette düzgün, ahlaklı bir şekilde hizmet etmek
isteyen, bu memleketin dışında Türk devletini, Türk Bayrağı’nı,
Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltmek isteyen insanların güzel hizmetler
yaptığı güzel bir yerdir.” Bu cümleleri hiçbir İYİ
PARTİ’li kullanmadı. Bu cümleleri, 17-25 Aralıktan sonra,
darbeden iki ay kadar önce, yandaş televizyonlarınızda, sabahtan
bu yana bizlere iftira atan bir milletvekili kullandı ve sizden, içinizde
en çok FETÖ’ye iltisaklı olanlar ellerini patlatırcasına
alkışladı. Bakın, AK PARTİ milletvekillerini turistik
gezi gibi Amerika’ya götüren, FETÖ’yle randevularını ayarlayan
kişi olduğu iddia edilen, FETÖ’yle boy boy fotoğrafları
olduğu hâlde hâlâ Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanı
Fahrettin Keleştemur; adamın FETÖ’yle fotoğrafı var, Tayyip
Bey de kendisine ödül vermiş. Bakın, Fahrettin Keleştemur
kimleri Pensilvanya’ya götürmüş? Bu fotoğrafı biliyorsunuzdur
umarım. İçinizden 12 milletvekilinden hâlâ burada şu anda 5’i bu
sıralarda oturuyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, bunlarla elinize ne
geçiyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden rahatsız oluyorsun
Recep, sen niye rahatsız oluyorsun Recep?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Rahatsız olmuyorum.
Eline ne geçiyor, merak ediyorum.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Hatta, Sayın
Başkan, biri de sizin yanınızda oturuyor Burdur Milletvekilimiz,
bakın, burada Burdur Milletvekili de var. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Niye FETÖ’ye gittiğinin
izahını bile yapmadan bu adam hâlâ burada vekil.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, “adam” diye niye
saygısızca konuşuyorsun ya. Saygılı ol,
saygılı ol!
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – İçinizden 5’i
hâlâ burada oturuyor.
BAŞKAN – Sayın Konuşmacı,
lütfen, konuşmalarınızda nazik bir üslup kullanınız.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu adamları
FETÖ’yle yan yana getiren sizlersiniz. Sizin FETÖ’yle
yaptığınız mücadelenin örneği ise işte bu
fotoğraf, bunu da biliyorsunuz değil mi? Ayakta olan, sürahiyle su
tutup sakilik yapan adam içeride, oturanlar ise hâlâ AK PARTİ’nin
borazanlığını yapan kişiler. Bu mu sizin FETÖ’yle
mücadeleniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın
Konuşmacı.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu kararnameyle 12
dernek, 3 gazete, 1 televizyon kapatıldı. Bu kanun hükmünde kararnameden
önce de bir sürü dernek ve televizyon, gazete kapattınız. Toplam
1.626 dernek, 129 vakıf, 71 gazete, 25 radyo, 20 televizyon, 17 dergi, 4
haber ajansı, 29 yayınevi kapatıldı.
Peki, beraber, ortak olduğunuz dönemde bu
derneklere üye olan, bu gazetelere röportaj veren, bu televizyonlarda boy boy,
boy gösteren bir sürü AK PARTİ yöneticisi hakkında ne
düşünüyorsunuz? FETÖ’nün televizyonlarında Ergenekon, Balyoz
kumpasını anlatan, Fener Orduevini bastıran kişi içinizde
oturuyor, içinizde grup başkan vekillerinizden biri. O da bir damat.
Nedense dünürlük ilişkisiyle akrabalık bağı kurduğunuz
kim varsa bir ucu FETÖ’ye dokunuyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.
Sayın Özyürek, sisteme girmişsiniz.
Sayın Özyürek, niçin söz
aldığınızı izah eder misiniz.
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Sivas Demir Çelikte
çalışanlar maaşlarını alamıyor.
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas Demir Çelik
Fabrikasında çalışan işçilerin mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sivas ilimizde bulunan Sivas Demir Çelikte
çalışmakta olan 450 kişi altı aydır maaş
alamamaktadır. Sivas Demir Çeliğin üretimini artıracak
desteklerin sağlanmasını ve oluşan mağduriyetlerin
acilen giderilmesini istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Koç sisteme girmiş. Bir de kendisini
dinleyelim.
Sayın Koç, hangi konuda söz istediniz?
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – OHAL’le ilgili…
BAŞKAN – OHAL’in çok konusu var ama buyurun.
56.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, OHAL
Yasası’nın kabul edilmesiyle Türkiye’nin karanlığa
sürüklendiğine, demokratikleşme yönünde derhâl adım
atılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Talebim daha
öncedendi. Bunu dile getirmem gerekiyor. Teşekkür ediyorum.
Meclise ilk olarak getirilen ve HDP olarak da bütün
muhalefetimize rağmen OHAL yasası kabul edilmiş ve Türkiye
maalesef daha da karanlığa sürüklenmiştir, OHAL sürekli hâle
getirilmiştir. Özellikle bu kanun değişikliğinden sonra partimize
yönelik olan operasyonlar yoğunlaşmış ve gözaltı
süreleri çekilmez bir uygulamaya dönüştürülmüştür.
Yine, bu düzenlemeyle, KHK’yle işine son
verilenler, mahkemeye dava açma haklarına rağmen, tazminat
hakları olmasına rağmen tazminat haklarına kavuşamamış
ve bu, ayrıca bir insan hakkı ihlali hâline gelmiştir.
Bu uygulamaları kınıyor, derhâl
demokratikleşme yönünde adım atılmasını talep
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, yeni
madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır. Önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -ki,
14’tür bu sayı- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Değerli arkadaşlarım, tabii, komisyon
sıralarımızda komisyon üyeleri sayısı kadar yer
bulunmadığı için bir sıkıntı yaşıyoruz,
bunun bir an önce giderilmesi zorunlu. Genel Kurulumuzun mehabeti
açısından çok önemli.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’ye aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Erkan
Akçay Özgür
Özel
Çanakkale Manisa Manisa
Lütfü
Türkkan Fatma
Kurtulan Mehmet
Doğan Kubat
Kocaeli Mersin İstanbul
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Olağanüstü hal
kapsamında yürürlüğe konulan ve bu maddenin yayımı tarihi
itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş olan kanun
hükmünde kararnamelerle doğrudan tesis edilen işlemlerle ilgili
olarak Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev
ve yetkileri ile Komisyon tarafından alınan kararların
geçerliliği devam eder.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, bütün partilerin
grup başkan vekilleri imzalı bir önergeyi okuttuk, bu önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Salt
çoğunluğumuz var, salt çoğunlukla katılıyoruz, bir
ihtiyaca cevap verecektir Sayın Başkan.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
yerimizden bir dakika kullanalım.
BAŞKAN – Vereceğim Sayın Özel.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu şekilde yeni madde olarak geçici 1’inci
madde ihdas edilmiştir.
Şimdi, grup başkan vekillerimizden söz isteyenlere
söz vereceğim.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, OHAL’e
de, OHAL döneminde çıkan bütün KHK’lere de karşıyız.
Şu anda yapılan ortak işlemin ne olduğundan bahsetmek
lazım, o da şu: Bu kanun hükmünde kararnameyle ihraç olan personel
var, daha sonra çeşitli mekanizmalarla, örneğin OHAL Komisyonu
kararıyla göreve iade edilmiş. Biz ret oyu kullanmamıza
rağmen, burada bu kanun hükmünde kararname kanunlaşınca,
onların tekrar ihraç durumu ortaya çıkacak. Yapılan düzenlemeyle
o personelin tekrar ihraç olmaması, göreve iade olan personelin ikinci bir
mağduriyete uğramaması amaçlanıyor. Böyle anlıyoruz ve
bu sebepten destek verdiğimizi kayda geçirmek isterim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kubat…
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) –
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Özgür Başkanımızın da ifade
ettiği üzere, bugün 5 grubun da ittifakıyla ihdas ettiğimiz bu
yeni madde… Bilindiği üzere bu OHAL KHK’leri kapsamında
ilişiği kesilen kamu görevlilerinin bir kısmı
tarafından, yine bu amaçla şikâyetleri incelemek üzere kurulan
Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonuna bugüne kadar
125 bin başvuru yapılmış, bunlardan 40 bini hakkında
karar ihdas edilmiştir. İşte bugün görüştüğümüz bu 701
sayılı KHK kapsamında göreviyle ilişiği kesilen kamu
görevlilerinden bu Komisyon kararına dayalı olarak görevine iade
edilenlerin yeniden bir mağduriyet yaşamasının önüne
geçilmesi amacıyla Komisyon tarafından alınan kararların
hukuken geçerliliğini sürdürmesine yönelik bir önergedir bu.
Hak kaybını önleyici mahiyette, bu amaçla
gruplar tarafından verilen desteğe de grubumuz adına
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Evet, bir mağduriyeti gidermek üzere bütün
siyasi parti gruplarının ortak önergesiyle yeni bir madde ihdas
edilmiştir.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) –
Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN – Özür dilerim, görmedim.
Buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) –
Teşekkür ederim.
Evet, OHAL kapsamında ilişiği
kesilenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi için Komisyonun da salt çoğunluğuyla
ve bütün grupların da ortak kararıyla verilen bu önergeyi
desteklediğimizi belirtiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 8’inci madde üzerinde
iki önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
KHK’nin 8’inci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederim.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Adnan
Selçuk Mızraklı Kemal
Peköz
İzmir Diyarbakır Adana
Mahmut
Celadet Gaydalı Oya
Ersoy
Bitlis İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, doğrusunu
isterseniz ben buradaki Komisyon üyelerinin ne yaptığını,
ne iş yaptığını da çok anlayabilmiş değilim
çünkü hangi önergeyi versek reddediyorlar, bir virgülü, noktayı bile kabul
etmiyorlar.
Değerli arkadaşlar, biz burada,
aslında 701 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararname’sini
konuşuyoruz ama esasında OHAL ve KHK’lerin temeline gidiyoruz ve
darbe sürecine gidiyoruz.
Türkiye’de bir darbe girişimi oldu mu? Evet,
oldu. 15 Temmuzda Türkiye’de bir darbe girişimi oldu fakat 15 Temmuzun
hemen arkasından ise bir darbe gerçekleştirildi hatta bir darbe
gerçekleştirilmedi, darbeler silsilesi gerçekleşti. Türkiye darbeler
silsilesiyle yönetilir hâle geldi. Asıl sorgulanması gereken
işte bu. Eğer biz burayı açıklığa
kavuşturamazsak bu 701 sayılı OHAL Kanun Hükmünde
Kararname’sinin nasıl hukuksuz olduğunu, nasıl adaletsiz
olduğunu, suçsuz insanların burada nasıl
cezalandırıldığını ve toplumun
dışına itildiğini, sosyal bir ölüme mahkûm edildiğini
de o zaman nasıl anlatabiliriz?
Türkiye’de bugün bu darbe sürecinin anlamı
şundan kaynaklanıyor: Türkiye, aslında doksan beş
yıllık sorunlarını çözebilmiş değil. 95’inci
yıl dönümü kutlandı cumhuriyetin fakat cumhuriyet ne cumhuriyete
benziyor ne de demokratik bir cumhuriyet inşa edilebilmiş.
İşin temelinde yatan bu olduğu zaman ve gerçek anlamda bir
demokrasi olmadan bu Meclis de ve toplumun bütün kurumları da
çalıştırılamaz hâle getirildiğinde, o zaman biz
sorunları da açıklayamaz hâle geliyoruz. Bu darbe aslında
demokrasi isteyen güçlere karşı yapılmıştı ve bu
kararnameler de demokrasi isteyen güçleri cezalandırmak için, onları
tasfiye etmek için gerçekleştirildi. Örneğin, 4 Kasımda Eş
Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve
Sayın Figen Yüksekdağ, işte böyle bir hukuksuzluk içerisinde,
tamamen siyasi bir tasfiye sonucunda rehin alındılar ve diğer
milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız böyle bir
tasfiyeyle muhatap oldular.
Yine, KHK’lerin çıkması, OHAL süreci,
aynı zamanda Türkiye’deki hukuksuzluğun boyutlarını da
açıklıyor. Kayyumları da açıklayan şey tam da bu
zihniyettir. Hani dediniz ya, hani sizin Başkanınız dedi ya,
“Allah’ın bir lütfu oldu.” dedi ya, işte bunun anlamı budur.
Allah’ın bir lütfu oldu ve bir darbe girişiminden darbe
devşirdiniz ve bugün bütün insanları gerçekten inim inim
inletiyorsunuz, bu ülkenin halklarını inim inim inletiyorsunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Siz inletiyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sık
sık buraya çıkıyorsunuz ve diyorsunuz ki… İbni Haldun diyor
ki: “Coğrafya kaderdir.” Evet, ben, Doktor Hikmet
Kıvılcımlı’nın bir öğrencisi olarak İbni
Haldun’a büyük saygı duyuyorum. Evet, coğrafya kaderdir ama bilin ki
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz, belediye
eş başkanlarımız, zindandaki bütün
yoldaşlarımız ve Halkların Demokratik Partisinin bütün
üyeleri, bütün aktivistleri bu kaderi değiştirmek için mücadele
ediyorlar.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Terör destekçisi
onlar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bizler,
sizin “darbe” olarak bize dayattığınız, halklara
dayattığınız, işte bu kanun hükmünde kararnamelerle
“İnsanlara ağaç kabuğu yesinler.” dediğiniz bu düzeni
değiştirmek için mücadele ediyoruz ve sizler bizimle demokratik
koşullarda mücadele edemediğiniz için işte bu kanun hükmünde
kararnamelere ihtiyaç duyuyorsunuz ve öyle ki insanlar mesleğini ömür boyu
kullanamayacak hâlde, hıncınızı alamadınız. Yeni
kanunlar çıkararak OHAL sürecini bütün bir sürece yayarak, bütün bu tarihe
yayarak, aslında OHAL’i kaldırmayarak, aslında KHK’leri
kaldırmayarak bu halka zulmetmeye devam ediyorsunuz. Bizler de direnmeye
devam edeceğiz, mücadele etmeye devam edeceğiz ve sizin bu
hukuksuzluklarınıza karşı, bu darbe yönetiminize
karşı direneceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 8’inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Yürürlük
Madde 8- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname
yayımı tarihinden on (10) gün sonra yürürlüğe girer.”
Lütfü
Türkkan Zeki
Hakan Sıdalı Ayhan
Altıntaş
Kocaeli
Mersin
Ankara
Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya
Antalya
Adana
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle değerli bilim insanı ve
Başbakan Yardımcımız Profesör Doktor Erdal İnönü’yü
rahmetle anıyorum.
Geçen hafta, donarak şehit olan askerlerimiz
dâhil olmak üzere tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.
Sözlerime bir akademisyen olan Aydın Yaka’dan
“İdeolojik Bakış-Objektif Bakış” hakkında
bazı alıntılarla başlamak istiyorum: “Türkiye’de kronik
hastalıklardan biri, her şeyi ideolojiye bulayarak ele almak,
açıklamak ve değerlendirmektir. İdeoloji genel anlamıyla
kendi içinde tutarlı olan ve bütünsellik taşıyan
düşünceleri ve belli bir bakış açısını içerir.
Yani bunlar, örneğin bir sosyal sınıfın, toplum kesiminin,
grubunun veya bir tabakanın felsefi, sosyal, siyasal, dinî, ahlaki ve
kültürel görüşlerinin tümünü kapsar. İdeoloji, bu öğelerden
oluşan belli bir bakış açısını, bu
düşüncelerin genel doğrultusunu ifade eder. Dolayısıyla
ideoloji, nesnel özelliklerden ziyade birçok duygusal öğeleri
barındırmaktadır. Hatta, ideolojilerde bu duygusal öğeler
baskın durumdadır, ön plandadır. Bu bakımdan, her
ideolojide bir partizanlık, taraflılık, duygu ve inanç temelli
bir nitelik bulunmaktadır.
Objektif bakışta ise her sorun kendi
kurumsal yapısı içinde somut ve teknik özellikleriyle ele
alınmalı, ideolojik ve politik kolaycılığa
sapılmamalıdır. Politik bir konu kendi kurumsal mecrasında,
hukuki, ekonomik veya eğitimle ilgili bir sorun da kendi sınırları
içinde ve ilgili alanın kavramları, ilkeleri, kuralları
gereğince değerlendirilmelidir. Sorun çözme ilke ve yöntemi olarak bu
bizi başarıya götürür.”
Örnek olarak, Fetullahçı terör örgütü, FETÖ
terör örgütünün gelişmesine bakmak istiyorum. 2002-2003
yıllarında 2.500 olan dershane sayısı 2014 yılında
3.500 adede yükselmiş, öğretmen sayısı da aynı
yıllarda 24 binden 48 bin kişiye yükselmiştir. Bu dönemlerde
Gülen cemaatine ait dershane sayısında büyük bir artış
olmuştur. AK PARTİ hükûmetleri dönemindeki bu artış
oranı 2012 yılında MİT’in hazırlattığı
iddia edilen bir raporda şöyle ifade edilmiştir: “Türkiye genelinde
210’dan fazla özel okul, binlerce ışıkevi, dershane ve kurs, 500
öğrenci yurdu bulunuyor. Bunun yanı sıra, Türk
cumhuriyetlerinden Kanada’ya, Nijerya’dan Singapur’a uzanan 134 ülkede toplam
400 özel okul, 38 öğrenci yurdu, 13 üniversiteye hazırlık kursu
ve 10 binlerce öğrencisi var.” Dershaneler başta olmak üzere,
devletin kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün eğitim ve
ticari alanlarında Gülen cemaatinin faaliyet ve
yapılanmalarının tavan yaptığı AK PARTİ
iktidarları döneminde, AK PARTİ yöneticileri muhterem hoca
efendilerini övmekte, Türkiye’ye gelmesi için çağrı
yapmaktaydılar. Amacı Türkiye’yi bölmek, küçük devletçiklere ayırmak
olan dış güçlerin bir maşası gibi davranan FETÖ’nün niyeti,
ideolojik bakış açısı nedeniyle
anlaşılamamıştır, “Alınları secdeye
değiyor.” denilerek göz yumulmuştur. Hâlbuki yapılması
gereken şey, bu gibi örgüt ve yapılanmalarla ilgili devletin elinde
bulunan MİT, ordu istihbaratı, Emniyet istihbaratı gibi kurumları
kullanarak devletimizi çökertmeye ve yok etmeye yönelik hareketlerin ve
oluşumların önceden tespit edilerek kontrol edilmesiydi ancak
hepinizin bildiği gibi bu olmadı. 15 Temmuz
kalkışmasını maalesef hep beraber yaşadık. Bizler
İYİ PARTİ olarak her türlü terör gruplarına, PKK, PYD, FETÖ
gibi bölücü, ayrımcı yapılara karşıyız,
karşılarında olmaya da devam edeceğiz.
Bugün gündemimizde olan 701 sayılı KHK’yle
kamudan ihraç edilen binlerce kişiyi hangi devlet kurum ve
kuruluşları tespit etmiştir? Bu tespitler doğru
yapılabiliyorsa neden aynı kurumlar siyasi
uzantılarını ve elebaşlarını gündeme
getirmiyorlar?
Devlet vatandaşına güvenmeli ve
yanında olmalı, vatandaşın görüş ve düşüncelerini
özgürce ifade etmesini sağlamalıdır. Bu bağlamda basın
ve televizyondan görüş ifade edilmesine saygı duyulmalıdır.
Bu demek değildir ki suçlulara gereken yapılmasın. Suçlular
varsa bağımsız ve tarafsız yargı sistemi
tarafından cezalandırılmalıdır. Vatandaş özgür ve
temiz toplum istiyor. Biz de özgür ve temiz toplum için elimizden gelen her
şeyi yapacak ve objektif kriterlere dayanarak sorunların çözümüne
gayret edeceğiz.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Altıntaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Karataş, sisteme girmişsiniz,
60’a göre bir talebiniz mi var? Nedir efendim, talebinizi bir alabilir miyiz?
Bir izah ederseniz bize…
MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) –
İstanbul’un Tuzla ilçesindeki zehirli atıklarla ilgili…
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataş’ın,
İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan deri sanayisinden kaynaklanan
sorunlarla ilgili kamu kurum ve kuruluşları göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) –
İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan deri sanayisinden dolayı kimyasal
atıklar çevreye büyük zarar vermektedir ve sağlık
açısından tehdit oluşturmaktadır. Bu konuyla ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarını acilen göreve davet ediyorum. Tuzla,
yaşanılabilir bir ilçe olmasına rağmen
yaşanılabilir bir ilçe olmaktan çıkmaktadır.
Tuzlalılar yaşanılabilir bir ilçe olmayı hak ediyor.
Gereğinin yapılmasını bekliyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 9’uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı “701
Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin” 9’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
“Yürütme
Madde 9- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
Lütfü
Türkkan Feridun
Bahşi Zeki
Hakan Sıdalı
Kocaeli Antalya Mersin
Hasan
Subaşı İmam
Hüseyin Filiz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Gaziantep Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 Sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. Ve sözlerime bir zamanlar ODTÜ’de öğrenciyken, rektörümüz
de olan Prof. Dr. Erdal İnönü’yü rahmetle anarak başlıyorum.
Hepimiz bilmekteyiz ki, herkes bilmektedir ki FETÖ,
1980’li yıllardan beri Türkiye gündemini işgal etmektedir.
Hatırlarsınız 1990’lı yılların başında
”ılımlı İslam” diye bir kavramla yola çıktı bu
örgüt. “Ilımlı İslam” diyen bu örgüt, birçok konuda amacına
ulaşmış ve maalesef camilerimizin büyük çoğunluğunda
cuma hutbelerinde “Allah indinde tek din İslam’dır.” ayeti okunmaz
olmuştur. Bu durum, hepinizin bildiği gibi, tarihî bir gerçektir.
“Ilımlı İslam” kavramı, daha sonra “dinler arası
diyalog” kavramına dönüşmüş, gerçek kimliklerini ortaya koymaya
başlamışlardır. Bizler bunun farkındaydık ama
toplumun bir kesimi de maalesef uykudaydı.
Tam da bu noktada, bir siyasi liderin
hakkını teslim etmek istiyorum: FETÖ konusunda en doğru
teşhisi merhum Profesör Doktor Necmettin Erbakan ortaya koymuştur,
kendisini rahmetle anıyorum. 2002 yılından itibaren rahmetli
Erbakan Adalet ve Kalkınma Partisini sürekli uyarmış ancak
etkili olamamıştır. Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi
dinler arası diyalogcularla beraber yürümüş, yağan yağmurda
beraber ıslanmışlardır. Yurt içinde ve yurt
dışında açılan okullara destek vermişlerdir, devlet
kadrolarına bu örgütün elemanlarının sızmasına
maalesef müsaade edilmiştir.
Türkçe olimpiyatlarına devletin başbakanları,
valileri, belediye başkanları mevcudiyetleri ve
konuşmalarıyla destek vermişlerdir; tamamen aldatmaca olan bu
olimpiyatların amacını da anlamamışlardır.
Olimpiyatlara katılan öğrencilerin okudukları şiir ya da
şarkıları dinlerken ağlayan bakanlar hâlâ gözümün
önündedir. O günlerde anlam veremiyordum ve kendi kendime soruyordum: Acaba ben
de Amerika’ya veya İngiltere’ye gitsem, mesela Hyde Park’ta bir
İngilizce şarkı söylesem beni alkışlarlar veya
bakanları duygulanıp ağlarlar mıydı?
Muhabbet o kadar ileri gitmiştir ki bu örgüt
devletin içine iyice sızmış, Başbakanı dahi
dinlemişlerdir. Sonuç olarak 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk
olayları, “tape”ler, şantajlar, sonrasında da 15 Temmuz 2016
hain darbe teşebbüsü yapılmış, darbeye karşı
halkımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi şanlı mücadele
ortaya koymuştur. Bu mücadele de 251 şehit, 2.740 gaziyle
sonuçlanmıştır. Şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet ve
yiğit gazilerimize de sağlık ve sıhhatler diliyorum.
15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden sonra
olağanüstü hâl ve FETÖ’yle mücadele. Hükûmetin yapmış
olduğu mücadeleyi destekliyor ama bu mücadelenin yeterli
olmadığını da burada ifade etmek istiyorum. Şöyle ki:
Bank Asyada hesabı olanlardan tutun, Mor Beyin, Namaz Saatleri ve benzeri
programları indiren fakat FETÖ’yle hiçbir ilişkisi bulunmayan on
binlerce vatandaşımız mağdur edilmişlerdir. Sonradan
mağduriyetler giderilse de lekelenmeyle karşı karşıya
kalmışlardır.
Birçok kuruma dokunulmuş, bazılarında
haklı işlemler, bazılarında ise mağdurlar
oluşmuştur ancak FETÖ terör örgütünün iktisadi ve siyasi
ayağına dokunulmamıştır. Bugün FETÖ’nün iktisadi ve
siyasi ayağının ortaya çıkarılması amacıyla
verdiğimiz araştırma önergesi maalesef desteklenmemiştir.
Her teklifi salt iktidar muhalefet çelişkisi olarak görmemek gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu ülke hepimizin.
Daha iyiyi, daha güzeli bulmanın, sükûnet içerisinde
çalışmanın anahtarı, birbirimize dayanmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Selamlayın lütfen.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) -
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Erkan
Akçay Özgür
Özel
Çanakkale Manisa Manisa
Fatma
Kurtulan Lütfü
Türkkan Mehmet
Doğan Kubat
Mersin Kocaeli İstanbul
“MADDE 9 – (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Uygun görüşle
takdire arz ediyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine uyum sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 9’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu
madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları bu şekilde tamamlanmıştır.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun Sayın Komisyon.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, görüşülmekte olan kanun hükmünde kararnamenin
adının “Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde
değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz
kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname”
ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon
talebimiz vardır.
Arz ederiz.
BAŞKAN – Talebiniz kayıtlara
geçmiştir; redaksiyon işlemi kanunun yazımı
sırasında Başkanlığımızca
gerçekleştirilecektir.
Sayın Taşdoğan, sisteme
girmişsiniz; buyurun.
Nedir talebiniz?
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, az önce konuşan Gaziantep
Milletvekiline iki sorum olacaktı.
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğan’ın, Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in 6
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesindeki
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ve rektörlük yaptığı dönemde OHAL listesindeki kaç
kişiyi göreve başlattığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gaziantep
Üniversitesinin eski rektörü az önce bir konuşma yaptı; kendisine iki
sorum olacak.
Birincisi; rahmetli Erbakan’ın FETÖ konusunda
doğru tespit yaptığını söyledi. “Doğru tespit
yapan tek lider.” dedi. İnternetini açar bakarsa 2006 yılında
doğru tespiti Doktor Devlet Bahçeli Bey’in yaptığını
görecektir ve kendisi Milliyetçi Hareket Partisinin ve milliyetçiliğin
lideridir.
İkinci sorum ise, rektörlük
yaptığı dönemde şimdi önümüzde bulunan OHAL listesindeki
kaç kişiyi kendisi göreve başlatmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Baş, siz de sisteme
girmişsiniz; buyurun.
Talebiniz nedir, önce onu alayım?
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Kısa bir
bilgi…
BAŞKAN – Neyle ilgili?
ERKAN BAŞ (İstanbul) – İstanbul
Üniversitesinde…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baş.
59.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın,
milletvekili olarak görevlerinin susturulan insanların sesi olmak
olduğuna ve on aydır cezaevinde tutulan Berkay Ustabaş’ın
serbest bırakılmasını tüm öğrenci
arkadaşlarının talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sanırım öğrenci
arkadaşlarımız da Genel Kurulu izliyorlar, OHAL ve KHK
konuşulunca bir bilgiyi paylaştılar, İstanbul
Üniversitesinden devrimci öğrenciler, bir konuya dikkatimizi çekiyor.
Bizim de milletvekili olarak görevimiz, susturulan, sesi kısılan,
sesini duyuramayan insanların, yurttaşlarımızın sesi
olmak.
Genel Kurulun bilgisine sunuyorum. Devrimci Gençlik
Dernekleri Genel Sekreteri ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
öğrencisi Berkay Ustabaş on aydır cezaevinde tutuluyor. Tek
suçu, Berkin Elvan’ın cenazesine katılmak olarak gösterilen
arkadaşımız yarın dördüncü kez duruşmaya çıkacak.
Arkadaşlarımız, İstanbul Üniversitesinden devrimci gençler,
Berkay’ın ve tüm öğrenci arkadaşlarının derhâl serbest
bırakılması talebini Meclise iletmemizi rica ettiler.
Bu arada ekleyeyim, ben de Berkin Elvan’ın
cenazesine katılmıştım. İnsanları cenazeye
katılmakla suçlamak yerine, on beş yaşında gençlerimizin
ölmeyeceği bir ülke yaratmaktır görevimiz diyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Filiz, buyurun siz de bir dakika
yerinizden açıklama yapın.
60.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in,
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
rektör olarak görev yaptığı dönemde atamalarda kimseye öncelik
tanınmadığına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) –
Sayın Necmettin Erbakan’ı örnek vermiştim. Elbette ki başka
liderler de karşı çıkmışlardır. Sayın
Erbakan’ın karşı çıkış tarihi çok eski. Yani
FETÖ’nün ortaya çıkışından itibaren, benim bildiğim
kadarıyla, Sayın Erbakan, cemaatlerin çoğuna
karşıdır, sadece FETÖ de değil, çoğuna
karşıdır.
Üniversiteye aldığımız
personelle ilgili olarak... Ben 1996-2004 tarihleri arasında iki dönem
rektörlük yaptım. Öğretim üyesi olarak aldığımız
bütün arkadaşlarımız, kural ve kaidelere, YÖK Kanunu’na, 2547
sayılı Yasa’daki kurallara uygun olarak
alınmışlardır. Ama onların içerisinde bu listede
kimler var, kimler yok; bunları bilmemiz mümkün değil. Eğer bu,
sorulacak olursa bu sorunun sorulacağı çok insan da olabilir
yöneticilik yapmış. Ben sadece şunu söylemek istiyorum: Rektör
olarak o zaman hangi atamayı yaptıysak hepsi kural ve kaidelere göre
yapılmıştır, hiç kimseye öncelik
tanınmamıştır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, İç
Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere, lehte ve
aleyhte olmak üzere iki konuşmacıya söz vereceğim.
İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre, lehte
olmak üzere Sayın Bülent Turan, Çanakkale Milletvekilimiz, AK PARTİ
Grup Başkan Vekili konuşacaktır.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasa gereği görüşülmekte olan bir
gündemle karşı karşıyayız. Olağanüstü hâl
kararnamelerinden bir tanesini daha yasalaştırmış olduk. Bu,
bizim görevimizdi, tüm partilerin katkısıyla beraber bunu yapmaya
çalıştık. Ancak, usul ekonomisi gereği, zaman zaman
ağır ithamlara, sataşmalara rağmen bile cevap vermeyerek
Meclisin çalışmasını, mehabetini kollamaya
çalıştık. Birkaç hususu, ortamı germeden ifade etmek
isterim.
Bakın, değerli arkadaşlar, en kolay
yol suçlama yolu, “Sen bunu yaptın, sen böyle yaptın.” Eyvallah.
Bakınız, FETÖ terör örgütü, AK PARTİ’li yıllarda
başlamış ve büyümüş bir hareket değil; bunu her
akademik çalışmada görüyoruz, her toplantıda ifade ediyoruz.
1960’lardan beri, belki de başka başka ülkelerin talebi doğrultusunda
bu ülkede şekillenen, her siyasi partiyle dirsek temasında olan,
zaman zaman büyüyen, azalan ama hep bu ülkede var olan bir örgütten
bahsediyoruz. En çok büyüdüğü zamanlara baktığımızda,
80 darbesinden sonra muazzam bir ivme kazanıyor. Daha sonra -hiç
konuşulmayan bir mesele- 28 Şubatlı yıllar, birçok siyasi
partinin darbenin yanında yer aldığı yıllardan
bahsediyorum, imam-hatiplerin kapatıldığı, kavgaların
olduğu yıllardan bahsediyorum; her imam-hatip kapatma kararında
FETÖ’nün büyüdüğünü görüyoruz. O yüzden “Sadece AK PARTİ suçlu.”
demenin hiçbir gerçekliği olmadığı kanaatindeyim. O gün
bilerek, bilmeyerek katsayısını isteyenler, 28 Şubata
“evet” diyenler, aslında dolaylı olarak FETÖ’yü büyütenler aynı
zamanda. O yüzden, kolay mantıkla “Şurası şurası
siyasi ayağı.” demek, siyasi ahlaktan uzak bir
yaklaşımdır.
Bugün şunu gördüm: İyi ki AK PARTİ
var, iyi ki AK PARTİ Grubu var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Olağanüstü hâl kötü, KHK kötü, atılanlar
mağdur; e arkadaş, hiç mi bu ülkede 200’den fazla şehidin
hatırı olmayacak, hiç mi binlerce gazinin hatırı olmayacak?
Bunların mağduriyeti yok mu ortada? Hiç 15 Temmuzla ilgili
kırkyıllık sürecin değerlendirmesi yok, kim hata
yapmış, bunlar konuşulmayacak, varsa yoksa son beş
yıllık mesele.
Bakın değerli arkadaşlar, ben yedi
yıldan beri milletvekiliyim. Şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede
demokratik engellerden dolayı iktidarımız her kesimin önündeki
engeli kaldırdı; iyi de yaptı. Bunu kendi açısından
ilmine, okuluna, irfanına katkı sayanlar da oldu, FETÖ’de olduğu
gibi terör faaliyeti yapanlar da oldu ama sonuçta, 17 Aralıktan sonra
özellikle, bu adamların okul, iyi niyet benzeri faaliyetler değil de
bu ülkenin gidişatına, farklı ülkelere teslimine adım
atmaya çalışan örgütler olduğu anlaşılınca biz
bir karar aldık “Siz herhangi bir –tırnak içerisinde- İslami
cemaat falan değilsiniz, hain bir örgütsünüz.” dedik. 17 Aralık bize
karşı yapıldı. 17 Aralıkta biz yalnız
kaldık. Gazetelerde var, dosyamda var, o zaman “Benim doğum tarihim
17 Aralık.” diyen liderler gördük. Dershaneler kapatıldı.
Baktık ki bunların en yoğun olarak
çalıştığı yer dershaneler. Oturdu AK PARTİ Grubu,
dedi ki: “Bunların kapatılması lazım kardeşim.”
Neredeydiniz? Neredeydiniz? En kolay yol “AK PARTİ kötü.” demek.
Devam ediyorum, gecenin saat dördü, ben
İstanbul Vekiliyim o zaman; MİT Başkanına operasyon var
diye toplandı Meclis “Asla buna izin vermeyeceğiz çünkü bu operasyonu
yapan FETÖ.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tek kaldık tek, yalnız kaldık.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Cezaevindeydik,
cezaevinde.
BÜLENT TURAN (Devamla) – O yüzden bir daha
söylüyorum: İyi ki AK PARTİ var, iyi ki AK PARTİ’nin lideri var,
grubu var ki bu süreçte en büyük dirayet, en büyük şans, Türkiye'de FETÖ
örgütüne karşı bu kadar dirayetli bir adam çıktı, hep
beraber, omuz omuza savaştık, kavga ettik, bu belayı defettik.
Arkadaşlar, AK PARTİ karşıtlığı başka
bir şey ama Türkiye karşıtlığı başka bir
şey. Siz yeri geldiğinde FETÖ’yle AK PARTİ’yi sözüm ona
berabermiş gibi göstermek için öyle ifadeler kullanıyorsunuz ki
olağanüstü hâle karşı, KHK’ye karşı, terörden
atılmasına karşı; bu, doğru değil. Şu
atılan insanların içerisinde varsa mağdur, zaten, bir daha
diyorum, mahkeme yolu var, idari yol, komisyon, hepsini yine bu Meclis
yaptı, kimse mağdur olmasın ama binlerce kişinin atıldığı
yerden yola çıkarak herkes mağdurmuş edebiyatı da FETÖ’ye
en büyük psikolojik destektir; bu, doğru bir yaklaşım
değil. Son iki yılda FETÖ’den arınmak için AK PARTİ,
ittifak, devlet çok büyük adımlar attı. Bir daha düşünün.
Çıkıp buraya hakaret etmek, iftira etmek yerine, tahrik etmek…
İSMAİL KONCUK (Adana) – Ya, günah. Bir
sürü mağdur insan var ya. Böyle konuşma bari… Böyle konuşma
bari, bir sürü mağdur var. Hatanızı kabul edin ya. Reddederek
bir şey olamazsınız ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nasıl
konuşacağına sen mi karar vereceksin ya.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Bakınız, bir de
bir şey söyleyeyim, şöyle bir usul var değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Turan, devam edin.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Biz iki günden beri her türlü,
hakkaniyete aykırı, terbiyeye aykırı, üsluba
aykırı birçok iddiaya cevap bile vermedik. Bizim bu millete borcumuz
var. Bu kanun bitsin, işimize bakalım diyoruz. Ama,
bakınız, bu kürsüye çıktığımızda çoğu
zaman konuşamadık bile, asla dinlemeye tahammül edemeyen, asla
demokratik kültürden nasibini almayan insanların bu millete verecekleri
bir şey yok. Bakın, işin doğasında normal
şartlarda muhalefetin zaten büyümesi lazım. Hiçbir iş yapmasa,
hiç konuşmasa her seçimde düz mantıkla muhalefet büyür, ana muhalefetten
bahsediyorum eski ifadeyle. Arkadaş, olduğu yerde oy kaybeden tek
parti malum parti.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Niye
hile yapıyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Devamla) – O yüzden diyorum ki: Bu
üslubun size faydası yok. FETÖ’ye karşıymış gibi yapıp
da Türkiye aleyhtarlığı yapmanın faydası yok. O yüzden
tüm partileri FETÖ başta olmak üzere terörle ilgili meselelerde daha
soğukkanlı olmaya, daha saygılı olmaya, iktidara, devlete
terör konusunda, engelleme konusunda yasal çalışmalar başta
olmak üzere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Selamlayın Sayın Turan,
buyurun.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Tüm partileri terörle
mücadelemiz başta olmak üzere millî konularda, doğru konularda
yanımızda olmaya davet ediyorum. Bunun ülkeye de faydası var,
size de faydası var.
Çıkarın zabıtları hakaret
edenler, isim vereceğim: Cihangir İslam, demediği kalmadı,
ağzımızı açmadık. Konuştu, küfretti gitti. Bu mu
vekillik ya? Bu mu vekillik? Bu mu vekillik arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Konuştu, bağırdı
gitti. İçeride, burada 10 kişi var, zannedersiniz ki meydanda miting
yapıyor, arkadaşlar. Ekrana konuşmak hakkaniyetten bazen
koparıyor insanları. O yüzden diyorum ki -benden sonra Sayın
Özel konuşacak- AK PARTİ karşıtlığı
başka bir şey, FETÖ’nün hoşuna giden cümle kurmak başka bir
şey. Dünden beri burada “Olağanüstü hâl bir darbedir.” dendi. Ters
mantık şu demek: “Olağanüstü hâli ilan etmeyin, siz de FETÖ’ye
teslim olun.” demek. Arkadaşlar, biz 17 Aralıkta adım atabildik
mi? MİT’te, dershanede ne kadar zorlandık. Olağanüstü hâlin
anayasal sistemi izin vermeseydi bu adımları atabilir miydik?
Çıkın, deyin ki: “Olağanüstü hâli beraber hayata geçirelim.”
Yanlış varsa revize edelim ama olağanüstü hâle “darbe” demek, 15
Temmuz hain darbe girişimiyle mücadeleye halel getirmek demektir, kimseye
yakışmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bülent Turan, iki
amaçlı bir konuşma yapıyor. Bir, genel değerlendirme
yapacağımızı ve OHAL KHK’si üzerinden
sağlıklı eleştiriler yapacağımızı
biliyor. Hitabetimizden endişesi, birikimimizden, müktesebatımızdan
da geçmiş tecrübeleriyle bir kaygısı var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çok
kaygılıyım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun için,
şahsımı ve grubumu provoke edecek cümleler söylüyor. Ben sizin
hakkaniyetinizle, daha önce de benzer uygulamalarda olduğu gibi, kendinin
sataştığı sürenin de biraz sonra yapacağım konuşmanın
süresine eklenmek suretiyle insicam bozulmadan hem gerekli cevabı vermeyi
hem de…
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Manisa Milletvekillimiz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Özgür Özel, buyurun (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Biz bu oyunları, bu taktikleri, geçmişten
edinilmiş tecrübelerle kurulan bu kumpasları biliriz, bunlara da
pabuç bırakmayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün, ülkenin
Anayasası’nı değiştirdiğiniz, özgürlüklerini
askıya aldığınız, geriye götürdüğünüz, rejimine
kastettiğiniz iki yıllık bir ara rejimin son KHK’sini
görüşüyoruz. İki yıllık ara rejim sona erdi ama KHK’nin son
olması, olağanüstü hâlin sona erdiğini ispatlamıyor çünkü
olağanüstü hâlin ismini kaldırdınız ama cismi ortada
duruyor. Bunu İçişleri Komisyonuna sevk ettiğiniz ve başka
ülkelerdeki birkaç kötü örneği de kendinize dayanak teşkil ettiğiniz,
Anayasa Mahkemesinde yarattığınız sindirmeye güvendiğiniz
o OHAL hükmündeki kanunla sağladınız zaten. Adı gitti,
kendisi kaldı ama biz, OHAL’in sözüne değil, özüne
karşıyız. O yüzden de tüm hatiplerimiz kanun
dışılıklara, Anayasa ihlallerine vurgular yaptı.
15 Temmuzda bir uzlaşı vardı, bunu
biraz önce Ramazan Can da anlattı, bu işin kitabını
yazmış olanlar da. O geceyi, hem de sadece üç partiyi değil,
ortalıktaki karışıklık, bir başka yerden buraya
gelmedeki engelden dolayı irtibat kuran o günkü dördüncü partiyi de
kastederek, 16 Temmuz oturumunda da hakkını herkes teslim ediyor ama
20 Temmuza gelindiğinde, 15 Temmuz ile 20 Temmuz arasında biz burada
tebrikleri kabul ettik darbeye karşı dik duruşumuz ve ortaya
koyduğumuz iradeden…
Arkadaşlar, kimse kimseyi
kandırmasın, bütün askerî darbeler, muhatabı olan iktidara
doğru yapılır ama döner dünya ve ülke kamuoyu, başta ana
muhalefet, muhalefet partilerinin gözünün içine bakar. On altı
yıldır tarafına düşman hukuku uygulanmış ama
sıkışıldığında aynı gemide
olunduğu akla gelmiş bir muhalefet partisinin temsilcisi olarak
oradan çıkıp “Yeniden seçimler yapılana ve demokratik yoldan
iktidar değişene kadar ana muhalefet görevimizin
farkındayız, sahibiyiz, seçilmiş iktidarın ve Meclisin
arkasındayız.” diyebilmek, darbenin belini kıran birçok unsurun
yanında hiç azımsanmayacak bir çıkıştır. 15
Temmuzdaki bu yaklaşımı sadece CHP değil, bugün derin
ayrılıklar içinde olduğumuz MHP de, ertesi gün gelip imza koyan
HDP de söyledi ve dedik ki: “Bu darbe girişimini yapanların hep
birlikte canını okuyalım.” Ama 20 Temmuz günü, dönemin
Başbakanı şimdiki Meclis Başkanımızdan,
Sayın Genel Başkanım bir telefon aldı: “Biz OHAL ilan
ediyoruz, destek verir misiniz?” Genel Başkan dedi ki: “OHAL ilanı,
eğer Meclisin bir kısmı darbecilerle enfekte olsaydı…” OHAL
ilan etmek ne demek? Meclisin yasama yetkisini alıp, geçici ve
olağanüstü bir süre için yürütme organına vermek demek. Oysa Mecliste
darbeyi destekleyen yok. Varmış, o da sizin içinizdeydi, herhâlde bu
dönem ayıkladınız ama diğer partilerden çıkmadı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ama bir gerçek var. Biz dedik ki “Meclis
darbecilerle enfekte olmadıktan sonra, Meclisin yasama tekeline el
atmayın kardeşim, gelin mücadeleyi birlikte yapalım.”
Dinlemediniz, OHAL’i ilan ettiniz. OHAL ilanı televizyonlarda geçerken gazeteciler
sordu, partinin grup başkan vekili, sözcülerinden bir tanesi olarak dedim
ki: “En basit deyimle, yasama Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı yapılmış siyasi bir nankörlüktür, dört gün
önceki tavrı görmezden gelmektir.” Ve 15 Temmuzu 16 Temmuza bağlayan
gece “Bu, Allah’ın bir lütfudur bize.” diyenlerin, o darbeyi
araçsallaştırarak o lütuftan kendi siyasi darbelerini yapmaya
çalıştıklarını, kendi sivil darbelerini yapmaya
çalıştıklarını hepimiz gördük. Sırf biz mi
gördük? Tarafsız kuruluşlar, uluslararası kuruluşlar,
Türkiye'nin bağımsız ama demokrasisini ölçen, o konuda
konuşan, konuşması gereken, konuştukça sizi
meşrulaştıracak, iktidarınızı
meşrulaştıracak herkes, OHAL’in istismar edildiğini, kötüye
kullanıldığını gördü.
Burada önemli bir kilometre taşının
daha altını çizmek durumundayız. İki üyesi, evet,
FETÖ’cüdür ama usulüne uygun olmayarak derdest edilen -ve edilmelidir,
cezaevine gitmelidir ayrı konu ama- atamasını Abdullah Gül’ün,
bir gün bilmem ne bakanlığında tutup da AYM’ye
yaptığı o kişileri derdest edişiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özel, devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …AYM’nin diğer üyelerine
şu sopayı gösterdi: “Bak kardeşim, bu OHAL yetkisinde bizim
dediğimizin dışında bir karar alırsan seni de FETÖ’cü
ilan ederim, baban da seni kurtaramaz, torunların da hâline ağlayarak
ölür.” Ve o durumda AYM, size teslim oldu, hiçbir hukukçunun kabul
etmeyeceği bir şey dedi: “Siz bunun zarfına OHAL KHK’si
diyorsanız içine ne koyarsanız koyun, ben bakmayacağım.”
Bu, alınabilecek en korkunç hukuki karardı ve bakmadılar. Siz,
elde ettiğiniz bu istismar olanağıyla bazen zaman
yokluğundan en iyi niyetli biçimde kar lastiği kullanma
zorunluluğunu, bazen rektör ataması… Bu Meclisten
geçirememiştiniz, rektör seçimle göreve geliyordu ama tek adam rejimine
mahsus bir yöntemle rektörlerin tek kişi tarafından
atanmasını, bazen de popülizm olsun diye taşeron
uygulamasını dahi OHAL KHK’leriyle yaptınız ve Anayasa
Mahkemesi, içinin OHAL’le alakalı olmadığını bile
bile, Anayasa takır takır yazarken “OHAL, konusuyla, süresiyle
sınırlıdır.”ı, incelemedi ve size o istismar
alanını açtı. O günden bugüne kadar OHAL’deki bu siyasi
şımarıklık ve Anayasa Mahkemesinin önünüzde açtığı
engin hukuksuzluk alanı içinde -bazı ülkelerin anayasalarında
yasakladığı- Anayasa değişikliği referandumunu
dahi OHAL’de yaptınız.
OHAL “Millî beka meselesiydi, terk edilemezdi,
dünyanın en büyük terör örgütüyle mücadeleydi” ama referandum ve seçim
olur olmaz OHAL’den vazgeçtiniz. OHAL, milletin bekası için değil, AK
PARTİ’nin rejime kasteden Anayasa değişikliğini ve
ardından gelen seçimi -öncesinde, sırasında ve sonrasında-
sınırsız eşitsizlik ve hukuksuzluk içinde yapmak için
lazımdı size. Siz de tam olarak onu yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Bugün gelinen noktada savunduğunuz OHAL ara
rejimi… Allah bir daha göstermesin, Mehmet Akif’in dediği gibi, Allah, bu
millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın; Allah, bu
Parlamentoya bir daha olağanüstü hâl ilan ettirmesin. Ettirmesin ama hak
edilmediği hâlde bu Parlamentonun yasama yetkisini istismarcı bir
anlayışla ele alıp kendi tek adam rejimini kuranların, bu
demokrasiyi, elde ettikleri, fırsat bularak geldikleri, önlerinde
buldukları bu demokrasiyi istismar edip geriye götürdüğü, rejime
kastettiği, yeminine aykırı davrandığı ve şu
anda da zulmüne kılıf olarak kullandığı bu
demokrasiyi, demokrasiyi gerileteceklere istismar ettirmesin, bir daha
onları bu yollarla başımıza getirip darbecilerin
yaptıklarından ileri bir sivil darbeyi bir daha
yaptırmasın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın
Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Olağanüstü hâl,
bu Meclisin birçok partisinin desteğiyle, anayasal sistem içerisinde
tercih edilen yasal bir düzenlemedir. Terörle mücadelemizde kurumlara büyük
haklar versin diye yapılan bir istemdir. Zaten ihtiyaç
olmadığında da yine Meclisin kararıyla kaldırılmıştır.
Onun dışında “tek adam rejimi”
ifadesini ısrarla reddediyoruz. Rejim değişikliği
değil, anayasal sistem içerisinde bir hükûmet sistemi
değişikliği vardır. Tek adam rejimi değil, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet etme sistemidir ve bu da milletin takdiriyle beraber hayata
geçmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamenin görüşmeleri tamamlanmıştır.
İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Koncuk, aleyhteki
konuşmalardan sonra söz vermiyoruz.
İSMAİL KONCUK (Adana) – Ama İYİ
PARTİ Grubundan hiç kimseye söz vermediniz.
BAŞKAN – Kanun hükmünde kararnamenin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde
kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Kasım 2018
Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum.
Kapanma saati: 23.02