TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü Birleşim
1 Kasım 2018
Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Zafer Sırakayanın, 30 Ekim
Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşmasının 57nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ilinin
sağlık sorunları ile çevre sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis ilinin
sorunlarına iline ilişkin gündem dışı
konuşması
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, milletvekillerinin
Türkiyedeki mevcut mevzuata göre ve Yüksek Seçim Kurulunun ilan ettiği
kararla seçilmiş olduğuna ilişkin konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 1353 sayılı Türk
Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun kabulünün 90ıncı
yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ülkemizde yaşanan ekonomik
sorunların yansımalarının arttığına
ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin
düzenlediği 1inci ve 2nci Kartepe Zirvesine ilişkin
açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinin yaş sebze, meyve
ihracatında 1inci sırada olduğuna ve mağdur olan narenciye
çiftçisinin desteklenmesi gerektiği konusunda Tarım Bakanına
çağrı yaptığına ilişkin açıklaması
5.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 2023 Eğitim Vizyonunun
öğretmenleri ve öğrencileri hayal
kırıklığına uğrattığına
ilişkin açıklaması
6.-
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin, Cumhurbaşkanının
kullanımı için Katardan gelen uçağın envanter
kaydının neden hâlâ yapılmadığını ve neden
hediye ya da hibe olduğuna dair bir belgenin
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan Sıfır
Atık Zirvesine ilişkin açıklaması
8.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, ülkemizde
varlığını sürdüren tarihî çarşılarla ilgili kanun
ve yönetmeliklerin yetersiz kaldığına ve tarihî
çarşıların UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine girmesi
için çalışmaların artırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, tarımsal sulama parası
için icraya verilen çiftçilerin borçlarının faizlerinin
kaldırılıp anapara ödemelerinin
yapılandırılıp yapılandırılmayacağını
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Kahramanmaraşın Pazarcık ilçesi Pulyanlı Mahallesinde Elif
Ananın Hakka yürüyüp toprağa sırlanışının
seneidevriyesinde büyük bir beraberlik sergilendiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, söz verildiği hâlde
Kayserinin Sarız ilçesinin Tekneli Mahallesi sakinlerinin
sorunlarının giderilmediğine ilişkin açıklaması
12.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersine kazandırılacak
olan millet bahçesine ve şehrin gelişmesi için katkı
sağlayan başta Cumhurbaşkanı olmak üzere emeği
geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, tüm
saldırılara rağmen Türkiye ekonomisinin ekim ayında da
üretim ve ihracata dayalı büyümesine rekorlar kırarak devam
ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli ilinin ilçelerine
ihtiyaç duyulan uzman doktorların ne zaman atanacağını
Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine, kas
hastalığı olanların tedavi için tam donanımlı gen
terapi merkezlerinin açılmasını ve ücretsiz faydalanmayı
beklediklerine ilişkin açıklaması
15.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğlanın turizm ilçeleri
arasında köprü vazifesi gören ve ölüm yolu olarak anılan İnönü
Bulvarında yol düzenleme çalışmalarının acilen
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 1 Kasım 9uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin doğumun 94üncü yıl
dönümüne, 1 Kasım Harf Devriminin 90ıncı yıl dönümüne ve
1 Kasım Saltanatın kaldırılmasının 96ncı
yıl dönümüne, Hükûmetin vatandaşı enflasyona ezdirmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, Mustafa Şentopa Meclis
Başkan Vekilliği görevinde başarılar dilediğine, doğal
gaz başta olmak üzere ısınmada kullanılan tüketim
maddelerinde ÖTV ve KDV iyileştirmesinin Doğu Anadolu Bölgesi için de
yapılmasına yönelik kanun teklifini Meclise sunduğuna ve ilgili
bakanlığın bu konuda gerekli hassasiyeti göstermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, 1 Kasım Dünya Kobani ile
Dayanışma Günü vesilesiyle Kobaniye saldırmak yerine Kobani
halkıyla dostluk ilişkileri kurmak ve siyasi tercihlerine saygı
duymak gerektiğine, katıldığı televizyon programında
Mehmet Özhasekinin Halkların Demokratik Partisiyle ilgili ifadelerine,
AKP ve kimi güçlerin HDPnin seçimdeki başarısını
görebildiklerine, tutuklu olan 53 belediye başkanı ile Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağa selam gönderdiklerine ilişkin
açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye Cumhuriyeti açısından
önemli kilometre taşları olan 1 Kasım Saltanatın
kaldırılmasının 96ncı ve 1 Kasım Harf
Devriminin 90ıncı yıl dönümü münasebetiyle başta Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin devrimci kadrolarına
şükranlarını sunduklarına, Anayasa
değişikliğinin gerçek bir toplumsal mutabakatla
değişeceği güne kadar demokrasi mücadelesine devam edeceklerine,
1 Kasım Yahya Kemal Beyatlıyı 60ıncı ölüm yıl
dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması
20.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 1 Kasım Yahya Kemal
Beyatlıyı 60ıncı ölüm yıl dönümünde rahmetle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
21.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, ombudsmanlık müessesesinin ele
aldığı konulardan yola çıkarak davranış
değişikliği yoluna gittiğine ve menfaat yararı
olmaksızın, vatandaşlık kriteri aranmaksızın
herkesin her tür yola başvurabileceği alternatif bir adalet arayışı
mekanizması olduğuna ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın 3
sıra sayılı Karma Komisyon Raporu üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Cumartesi Annelerinin yaşadıklarına ve Manisa Milletvekili
İsmail Bilenin 3 sıra sayılı Karma Komisyon Raporu
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın, toplumu idarenin
yanlış uygulamalarından korumak için öneriler sunduklarına
ve Cumartesi Annelerinin mücadelesine ilişkin açıklaması
24.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
25.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslamın,
ombudsmanlık ile Adalet Bakanlığının zaman zaman
karşı saflara düşebileceğine, Adalet
Bakanlığı hakkındaki şikâyetlerin nasıl
çözümleneceğini öğrenmek istediğine, nepotizmin,
yeğenciliğin ve kuzenciliğin önlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.-
2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (5/1) (S. Sayısı: 3)
1 Kasım 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiye-Almanya
İşgücü Anlaşmasının 57nci yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen İstanbul Milletvekili Zafer Sırakayaya aittir.
Buyurun Sayın Sırakaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Zafer
Sırakayanın, 30 Ekim Türkiye-Almanya İşgücü
Anlaşmasının 57nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Ekim 1961 günü Almanyayla
imzalanan iş gücü alım anlaşması, birçok
insanımızın hayatını değiştiren, Anadoludan
binlerce kişinin bundan sonraki hayatlarında ana vatanlarını
yüreklerinde hissederek yaşamalarına sebep olan yazılı birer
belge olmuştur. O zamanlar öngörülemese de bu anlaşmalar hem Avrupa
ülkeleri toplumları hem de Türk toplumu için birer dönüşümün ilk
adımıydı. Sirkeciden Münihe yaklaşık elli saat süren
yolculuk ve son bir kez eşlerine, çocuklarına vagonların
buğulu camlarından bakan işçilerin hikâyesi işte böyle
başlamıştı. O zaman elli saat süren yolculukla
başlayan göç hikâyeleri bugünlerde 57nci yılı geride
bıraktı. Bu göçmenlik hikâyesinde hepsinin aklında bir gün ana
vatana geri dönmek vardı ancak öyle olmadı. Zira vatanlarından
kilometrelerce uzakta ailelerine, sevdiklerine hasret yaşayan bu
insanlarımız, o dönemlerde Türkiyedeki haksız ve toplumun
kendisine yabancı olan siyasetin de mağduru oldular. Özellikle AK
PARTİ iktidarı öncesine kadar Batılı ülkelerle aramız
açılmasın. kaygısıyla yurt dışındaki
Türklerin bütün sorunları göz ardı edilmiş ve dış
Türkler konusunda AK PARTİ dönemine kadar bütün hükûmetler pasif
kalmıştır. Yurt dışına iş gücü gönderimi
sürecinde bütün işlemlerin Türkiye muhatabının
Dışişleri Bakanlığı yerine İş ve
İşçi Bulma Kurumunun olması, söz konusu hükûmetlerin yurt
dışındaki Türkler konusunda hangi pencereden
baktıklarının da birer göstergesidir. Keza konuya bu kadar uzak kaldıkları
için yarım asır yabancı ülkelerde sorunlarıyla baş
başa bırakılan insanlarımıza, önceleri ekonomik
saiklerle, sonra güvenlik ve geçicilik olgusu içinde âdeta tepeden
bakılmış ve Alamancı veya gurbetçi
tanımlamasıyla kendilerine bir şekliyle tepeden bakılmaya
devam edilmiştir. Bu alışılagelmiş tutum, Sayın
Cumhurbaşkanımızın yurt dışındaki Türklere
gösterdiği ehemmiyet ve kişisel uğraşlarıyla son bulmuştur.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde -çok
taraflı dış politikasıyla- artık, ekseriyeti bu ülkede
doğmuş olan, hem yaşadıkları ülkenin değerleri
hem de Türk kültürleriyle büyüyen, çift ana dille yetişen üçüncü, hatta
dördüncü kuşak Türkler için yurt dışı Türkler ifadesinin
kullanılmaya başladığı bir süreç oluşmuş ve
kurumsal politikalar devreye sokulmaktan geri
kalınmamıştır. Şu iyi
anlaşılmalıdır: Bu coğrafyaya giden Türkler,
artık, Avrupa ülkelerinin asli birer unsuru hâline gelmişlerdir.
Binaenaleyh, bu ülkelerdeki vatandaşlarımız bulundukları
ülkelerin ana dillerini iyi öğrenmeye, siyasi hayatına katılmaya,
ekonomik gelişmelerini sürdürmeye, ancak bunları yaparken muhakkak öz
kimliklerini, kültürlerini ihmal etmemeye teşvik edilmelidirler.
Konsolosluk reformları, yurt
dışında dövizle askerlik hizmeti konusunda yapılan
düzenlemeler, yurt dışında boşanma kararlarının
dava açılmaya gerek kalmadan tanınması, pasaport
harçlarının düşürülmesi, Mavi Kart sahiplerinin mahkemelerde
tercüman olarak çalışabilmeleri ve Mavi Kartın
bankacılık işlemlerinde kimlik belgesi olarak
kullanılması, diasporada yaşayan gençlerin devlet
üniversitelerinde eğitim imkânları ve daha zikredemediğimiz
birçok konu AK PARTİ döneminde uygulamaya konuldu. Önümüzdeki süreçte
ivedilikle takip etmemiz gereken en önemli hususlardan biri, son zamanlarda
Türk diasporası ve kuruluşlarına yönelik artan PKK
saldırılarına Alman yetkili makamlarınca gerekli önlemlerin
alınması, suçların aydınlatılması ve faillerin
cezasını alması olacaktır. Ayrıca, FETÖ ve PKK gibi
terör örgütleri tarafından oluşturulmaya çalışılan
olumsuz Türkiye algısına karşı duyarlı ve dikkatli
olmalıyız.
Avrupada yaşayan
vatandaşlarımızın okullar, meslek eğitim yeri bulma,
istihdam, ev arama başta olmak üzere toplumsal alanda
ayrımcılığa maruz kaldıkları gözlenmektedir.
Mesut Özil vakasında müşahede edilmiş olduğu üzere, Almanyada
yaşayan vatandaşlarımızın medyada, kurumsal ve
toplumsal alanda karşılaştıkları
ırkçılık ve ayrımcılık beraber yaşama
kültürünü de zedelemektir.
Alman makamlarından, ırkçılık ve
ayrımcılıkla mücadele etmeye yönelik üst düzey tedbirler
almaları beklenmektedir. Bu anlamda, insan hakları ihlallerine maruz
bırakılan vatandaşlarımızın durumu takip edilmeli
ve partilerüstü bir konu olarak ele alınmalıdır.
Aşırı sağcı terör örgütü NSUnun 8 Türkü
katlettiği olayların aydınlatılarak beş
yıldır esas suçluların cezasını çekmesini
beklediğimiz dava süreci ve davada nihai karar, Almanyadaki kurumsal
ırkçılığın hangi boyutlarda olduğunun da somut
bir göstergesidir.
Cezalandırma tarihten bu yana salt kefaret
değil, aynı zamanda suç önleme yöntemidir. NSU davası sürecinin
başından itibaren kamu kurumları ve mensuplarının
özenli bir şekilde soruşturma ve kovuşturma kapsamı
dışında tutulması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, ek süre vermiyorum.
ZAFER SIRAKAYA (Devamla)
Alman devletinin
ırkçı cinayetlere ilişkin sorumluluğunu
üstlenmediğinin ve kurumsal ırkçılıkla yüzleşme
konusunda isteksiz ve yetersiz kaldığının da bir
göstergesidir.
Bugün, elli yedi yıllık bir hikâyeyi
birkaç cümlede bir araya getirmeye gayret gösterdim. Önümüzdeki süreçte yurt
dışı Türkler komisyonu kurulmasının önemini vurgular,
Genel Kurula çalışmalarında başarılar dilerim.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz,
Kütahyanın sağlık altyapısı ve çevre sorunları
hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapa aittir.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ilinin sağlık sorunları ile çevre
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya ilinin sağlık
altyapısı ve çevre sorunları hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Kütahyanın
sağlık alanında yaşadığı sorunlar tüm
illerde olduğu gibi çığ gibi büyüyor. Özellikle Kütahyalı
vatandaşlarım, hekim azlığı ve hastanelerin yatak
kapasitelerinin azlığından dolayı komşu illere gitmek
zorunda kalıyorlar. Bu durum, kabul edilebilir bir durum değildir.
Kütahyanın birçok ilçesinde uzman doktor eksikliği vardır;
hastalar bu yüzden Eskişehir, Uşak, Bursa, Balıkesir, Afyona
kadar gitmek zorunda kalıyorlar. 600 bin insanın
yaşadığı bir ilde 1 kadın doğum uzmanı ve 1
göğüs hastalıkları uzmanı var, diğer branşlarda da
eksiklik var. Aylarca Kütahyada bir tek kadın doğum uzmanı
mevcuttu. Doktorsuz da insanların yaşayabildiğini gördük
çağ atlayan Türkiyede. Kütahya şehir hastanesinin şu anda
inşaatı durmuş durumda, yılan hikâyesine döndü. On küsur
yıldır Kütahyaya bir hastane yapılma girişiminde
bulunuluyor ama hâlâ hastaneye başlanmadı, şu anda temel
aşamasında. Kütahyaya Sağlık Bilimleri Üniversitesi
kuruldu, tıp fakültesi hastanesi yok.
182ye mahkûm ettik tüm hastaları.
Kuyrukları kaldırmıştık hani ya, o kuyruklar şu
anda telefonda. Telefonla randevularda aylarca, on beş yirmi gün
beklediğiniz oluyor. Hastane kuyruğu bitti, şu anda evde kuyruk
bekliyorsunuz, bu durum tüm Türkiyede geçerli. Daha önce değişik
vesilelerle arkadaşlar da bunu gündeme getirmişlerdi. Kriz yok.
denilen bir dönemde hastanelerde şu anda ameliyatlar yapılamaz hâle
geldi. Benim bildiğim ve bana ulaşan en az 20-30 hasta var, dört
aydır evde ameliyat olmayı bekliyor, Sağlık Uygulama
Tebliğindeki fiyatlar uygun olmadığı için.
Sağlık Bakanının bu konuda Meclisi bilgilendirmesi
gerekiyor. Kendisinden randevu istedik, zannedersem AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarım da kendisine randevu konusunda
ulaşamadılar. Çok ciddi kanayan yaralar olmasına rağmen bir
buçuk aydır Sayın Sağlık Bakanımıza henüz
ulaşamadık, kendileri randevu talebimizi kabul etmediler.
Bunun dışında, Kütahyanın
sağlık alanında yaşadığı değişik
sorunlar var, çevre katlediliyor. Tunçbilek Termik Santrali bacasından
zehir saçıyor, 2019a kadar hiçbir şey yapılamayacağı
söyleniyor. Bölgede kanser oranı çok ciddi düzeyde yükselmiş
vaziyette. Arıtma tesisleri yeterli düzeyde
çalıştırılmadığı veya
çalışmadığı için Porsuk Barajında Sofcada
binlerce balık ve kerevit tamamen öldü. Eskişehirin de ciddi su
kaynağı olan bu yer zehir saçıyor ve şu anda bölgedeki
insanların yüzde 75i balıkçılıktan geçinmektedir,
balık ve kerevit şu anda sıfır vaziyette, hiçbir balık
kalmadı. Domaniç Orman İşletmesinde yıllardan beri, her
yıl 50-55 bin metreküp ağaç kesilmekteyken bu sene bu 100 bin
metreküpe çıktı. Yine, Domaniç Millî Parkı
Domaniç Millî
Parkında bakır madeni çıkarılmasından dolayı su
tehlikesi ve çevre tehlikesi had safhada.
En son, şu anda gündeme gelen
sağlıkla ilgili torba teklifin içindeki zehirle beraber
Orada bir
zehir maddesi var. Binlerce sağlık çalışanını
işsiz bırakacak olan bir yasa teklifidir. O teklifte yer alan
şekliyle şu anda algılanan şey şu, ben size onu
söyleyeyim: Hekim arkadaşların bir elinde bir stetoskop olur, bir de
bazen enjektör olur, bir de tansiyon aleti. Bu 3 cihazla nasıl darbe
yapılabilir, darbeye teşebbüste bulunulabilir, ben anlayabilmiş
değilim. Getiren arkadaşlar açıklarlarsa çok memnun olacağım.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Bitlisin sorunları hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut
Celadet Gaydalıya aittir.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalının, Bitlis ilinin sorunlarına iline ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bitlis ilinin sorunları Süphan
Dağı gibidir, bunu beş dakikada anlatmak mümkün değil. Ben
sadece, Bitliste AKP mantalitesini teşhir etmek için söz aldım. AK
PARTİ politikasının Bitlis ilinde nasıl pratiğe
konulduğunu sizlere anlatacağım.
24 Haziran seçimlerinden önce hizmet
hezeyanıyla seçim propagandasına başlayan AKP, Bitlis merkeze
bağlı Dörtağaç (Kamah), Değirmenaltı (Por) ve
Ağaçköprü (Hormoz) köylerinde yol yapım
çalışmasını seçimden hemen sonra ani bir kararla
durdurmuştur. Gene aynı mantıkla, Tatvan ilçemizin Reşadiye
(Sorp), Yelkenli köyünde de yol yapım işi yarım
bırakılmış ve su sondaj faaliyetinin de sondaj
yapıldıktan sonra -seçim sonrası, projelerin- iptal
edildiği halka duyurulmuştur. Yine Mutki ilçemizin Boğazönü
(Parsing), Yenidoğan (Kursuwak) ve Şen köylerinin sulama projelerinin
seçimden önce ihaleleri yapılıp seçim sonrası projeler iptal
edilmiştir. Ahlat-Ovakışla-Tapavank (Güzelsu) yolunda seçim
öncesi mevcut asfalt makinelerle kazınmış, köylülere de Yeni
asfalt çalışması yapılacak. haberi duyurulmuştur.
Seçimden sonra da Oy verilmedi. gerekçesiyle olduğu gibi terk
edilmiştir. Bu resimde de yolu nasıl kazdıklarını net
olarak görebilirsiniz. Hâlbuki bu köy binlerce ton patates üretiminin
yapıldığı ve onlarca treylerin yolunu
kullandığı bir köydür. Bitlis halkı AKPli vekillerin
Bitlis Valisiyle beraber aldıkları bu kararın gerekçelerinin
açıklanmasını beklemektedir. Bitlis halkı soruyor: Vergide
aynı kefeye konurken hizmette niçin eşit ve adil
davranılmıyor? Ve hemşehrilerimin bir önerisi var, o zaman
taşıt alımı ve akaryakıtta da bu köylerimiz vergiden
muaf tutulsun istiyorlar. Zannetmeyin ki bu yollar uzun metrajlı veya
sulama projeleri de büyük projelerdir. Bunlar ana yola 1,5 ila 3, bilemediniz 4
kilometre mesafesi olan köylerdir ve Bitlisin mahallesi sayılan
köylerdir. Sulama projesi de mevcut toprak ark yerine 3-4 kilometrelik basit
plastik boru döşeme işidir.
Geçen dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda eski Maliye
Bakanı Naci Ağbal HDP projelerin yapılmasına mâni oluyor.
demişti, ben de kendisine Hangi mega projeyi yaptınız da HDP
mâni oldu? diye sormuştum, beyefendi buna çok sinirlenmişti. Oy
yoksa hizmet de yok. mantığıyla halktan intikam mı
alınmaya çalışılıyor?
Çevre kirliği olarak da aktaracağım
şu: Tatvan kanalizasyonu yer yer direkt olarak Van Gölüne deşarj
edilmektedir. Ahlatın Cemalettin köyünde halk içme suyu deposunu mil ve
çamur sorunu nedeniyle senede en az iki defa temizlemek mecburiyetinde
kalıyor. Göldüzü (Arin) köyünün kanalizasyon sorunu hâlâ
çözülememiştir. Bunların hepsinin ortak yönünü ben size söyleyeyim: AKPye
oy vermedikleri için intikam alınıyor.
İkinci bir husus da bu köyler üretim
alanı, eğer rant merkezi olsaydı eminim buralara da -aya hayal
ettiğiniz gibi- 4 gidiş, 4 geliş yol projesi ürettirdiniz.
Diğer bir husus da AKPlilerin geçen dönem için
HDPnin 2 vekili var, neden hizmet yapılmıyor? söylemiydi. Bu
beyler on altı yıldır iktidarda olduklarının
farkında değiller herhâlde. Keramet 2 vekillikteyse buyurun
yapın bakalım. On altı yıllık iktidarda 3, 2, 1 ve
nihayet sonunda tekrar 2 milletvekili çıkardınız; bunu nasıl
çıkardığınızı da herkes çok iyi biliyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nasıl
çıkardık?
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Ben size
şunu iddia edebilirim: Sarayın bir günlük masrafıyla bu
projelerin birçoğunu tamamlayabilirim. Yapılan uygulamalar kesinlikle
rasyonel değildir, akla, mantığa aykırıdır. Bu
basit, ucuz ve uyuz politikalarla bu toplumu düze
çıkaramazsınız, ekonomik krizle mücadele edemezsiniz.
Sizlere son olarak da hatırlatmak isterim ki
herkes zirvede olmayı hedefler ama kimse bilmez ki zirve yükselişin
sonu, inişin başlangıcıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopun, milletvekillerinin Türkiyedeki mevcut mevzuata göre ve
Yüksek Seçim Kurulunun ilan ettiği kararla seçilmiş olduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, çok
küçük bir şey söyleyeceğim. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün
arkadaşlarımızın Türkiyedeki mevcut mevzuata göre ve
Yüksek Seçim Kurulunun ilan ettiği kararla seçilmiş olduğunu
burada belirtmek isterim sayın hatibin konuşmasındaki bir ifade
üzerine.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Eleştiri
hakkı var, seçim usulleri ve nasıl olduğuna dair eleştiri
hakkı var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Aydın
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun
kabulünün 90ıncı yıl dönümünü kutladığına
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, dilimizi Arap alfabesinden kurtarıp yeni
Türk alfabesine kavuşturan 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve
Tatbiki Hakkında Kanunun kabulünün 90ıncı yıl dönümü,
kutlu olsun. Atatürkün kararlılığı, sabrı ve
çalışkanlığı bu Harf Devriminin gerçekleşmesinde
ve halk tarafından erken bir zamanda kabullenilmesinde etkili
olmuştur. Harf Devrimi şekilsel, basit ya da teknik bir
değişim değildir, eskinin reddi ya da var olanın,
yazımsal bilimsel metinlerin inkârı olarak da
değerlendirilmemelidir, aksine yeni bir dil kurgulayıp
çağdaş uygarlık düzeyine, bilime ve aydınlanmaya
ulaşma çabası olarak algılanmalıdır. Bu nedenle Harf
Devrimi aydınlanmanın öncüsüdür. Bu sayede Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkü bir kez daha şükranla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların yansımalarının arttığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların çok
yönlü yansımaları artmaktadır. Toplumsal eğitim
sorunlarına eklenen ekonomik sorunlar aile birliği üzerinde ciddi
zararlar yaratmaktadır. İşsizlik nedeniyle kendini yakan,
intihar edenlerin yanında kadına şiddet tırmanmaktadır.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yazılı soru
önergeme verdiği yanıtta kadına şiddetin boyutları
gözler önüne serilmiştir. Resmî rakamlarla 2017 yılında 133.809
kadın, 2017 yılının ilk yedi ayında 96.417 kadın
şiddete maruz kalmış ve bu süre içinde ne yazık ki 393
kadın şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bu,
kabul edilebilecek bir durum değildir. Şiddet önleme ve izleme
merkezlerinin varlığına rağmen sorun devam etmektedir. Aile
birliği dağılmakta, toplumsal sorunların en önemlilerinden biri
de kadına şiddet olarak günümüzde devam etmektedir. Bu konuda her
kesimin duyarlı olmasının şart olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği 1inci ve 2nci Kartepe
Zirvesine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin
düzenlediği ve entelektüel dünyanın yeni buluşma adresi olan
Uluslararası Kartepe Zirvesi'nin 1incisi geçen yıl yapılmıştı.
Zirvenin ana teması 15 Temmuz ve darbelerdi. Zirve sonuç deklarasyonu
Birleşmiş Milletlerin gündemine alındı. Kartepe Zirvesinin
2ncisi 26-28 Ekim tarihlerinde "Göç, Mültecilik ve İnsanlık
temasıyla yapıldı. Zirveye 30 ülkeden 360 bilim, medya ve
siyaset insanı katıldı, 6 salonda 70 ayrı oturum
gerçekleştirildi. Zirvenin onursal başkanlığını
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu
üstlendi. Zirveye katılan Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı
Asya Bölge Teşkilatı Eş Başkanı Mohamed Saadie Türkiye'de
mültecilerle ilgili alınan kararların milyonlarca Suriyelinin
hayatını kurtardığını ve bu zirvenin tüm
dünyadaki mültecilerin durumuyla ilgili atılmış önemli bir
adım olduğunu ifade etti.
Yine, Yunanistan eski bakanı Mültecilere
yardım edemedik. Göçmenleri seviyorum demek, ölen göçmeni seviyorum demek
değildir. diyerek onları yaşatmak için gerekli olan
ihtiyaçlarını karşılayabilmenin önemini vurguladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek
4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
Mersinin yaş sebze, meyve ihracatında 1inci sırada
olduğuna ve mağdur olan narenciye çiftçisinin desteklenmesi
gerektiği konusunda Tarım Bakanına çağrı
yaptığına ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Mersin, Türkiye yaş
sebze meyve ihracatının yaklaşık yarısını
karşılamaktadır ve Türkiyede yaş sebze meyve
ihracatında 1inci sırada bulunmaktadır. Karadenizdeki
fındık üreticisine Hükûmet gerekli desteği vermiştir, bir
nebze olsun fındık üreticisi rahatlamıştır.
Yalnız, Çukurovadaki çiftçilerin tamamı mağdur durumdadır.
Narenciye sezonu başlamış, teşvik yetersiz, fiyatlar çok
düşük seviyededir. Zeytin ve zeytinyağı sezonu başlamış,
geçen yılın yarı fiyatlarına satılmaktadır. Ben
buradan Tarım Bakanına çağrı yapıyorum: Türkiyenin
ürettiği narenciyenin yüzde 70ini üreten, çilek, zeytin, kayısı
ve muzun yaklaşık yarısını üreten çiftçilerimiz için
mutlaka, tarımsal sulamayla ilgili elektrik fiyatları en az
yarıya indirilmelidir, KDV kaldırılıp fiyatlar yarıya
indirilmelidir ve yıllardır vadedilen çiftçiye ucuz mazot
artık verilmelidir. Şu anda ekim zamanı geldi, çiftçi
tarlasını ekecek, maalesef ekim yapamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Topal
5.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 2023
Eğitim Vizyonunun öğretmenleri ve öğrencileri hayal
kırıklığına uğrattığına
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta, Millî Eğitim
Bakanı, Eğitimde 2023 Vizyonunu açıkladı. Somut çözüm
önerilerinden daha çok temennilerin dile getirildiği bir proje olarak
öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi hayal
kırıklığına uğratmıştır.
Öğretmeni kadrolu, sözleşmeli, ücretli diye üç gruba ayıran bu
çarpık sistem devam ettiği sürece eğitimde başarı elde
etmek mümkün değildir. Ücretli öğretmenlerimizin sözleşmeye
geçirilmesi için sağlanan 5 bin kadronun, yandaşlık
adına, hiçbir gerçekliği olmayan mülakat ucubeleriyle önemli
kısmının boş kalması öğretmenlerimizi mağdur
etmiştir. Sözleşmeli öğretmenlerimizin aile birliğinin
önündeki engeller baskı uygulanarak devam etmektedir, bu bir an önce
çözülmelidir. Eğitimin içinde bulunduğu bu kaos düzeni bir an önce
sona ermeli, çağdaş normlar yaşama geçirilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşcıer
6.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıerin,
Cumhurbaşkanının kullanımı için Katardan gelen
uçağın envanter kaydının neden hâlâ
yapılmadığını ve neden hediye ya da hibe olduğuna
dair bir belgenin olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Plan ve Bütçe Komisyonunun dünkü
toplantısında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Sayın Fuat Oktay, Cumhurbaşkanının binmesi için Katardan
alınan uçan sarayla ilgili sorulara hem cevap vermiş hem de cevap
vermemiştir. Sayın Oktay, uçak için, ikisi farklı şeyler
olmasına rağmen, hem hediye hem de hibe demiştir ve ne hediye
edildiğine ne de hibe edildiğine dair bir belge
olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca, Sayın
Oktay, uçağın Cumhurbaşkanlığı envanterine
kaydının hâlâ yapılmadığını ifade
etmiştir. Uçak var, hangar var, kabin ekibi belli, envanter kaydı
neden hâlâ yapılmıyor, beklenen nedir? Bu uçağın hediye ya
da hibe olduğuna dair belge neden yok?
BAŞKAN Sayın Yaşar
7.- İstanbul Milletvekili Serap
Yaşarın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde
yapılan Sıfır Atık Zirvesine ilişkin
açıklaması
SERAP YAŞAR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Biraz önce Cumhurbaşkanlığı
Külliyemizde Sıfır Atık Zirvesi adı altında bir
zirvenin açılış oturumuna katıldım. Açıkçası
sıfır atık israfın önlenmesini, kaynakların daha
verimli kullanılmasını ve bunun kullanılmasından
oluşan atık miktarının azaltılmasını, etkin
toplama sisteminin kurulmasını, atıkların geri
dönüştürülmesini kapsayan atık önleme yaklaşımını
hayata geçirmeyi amaçlamaktadır. Yüz akı birçok kuruluşumuza bu
bağlamda ödüller verildi; bunlardan bir tanesi de İstanbul
Büyükşehir Belediyemiz, TRT Kurumumuz ve bunun yanında TEMA gibi
diğer birçok kuruluşumuz. Açıkçası Türkiyede bu neviden
bir zirvenin yapılmasını ben çok büyük memnuniyetle
karşılıyorum ve Genel Kurulun da dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
ülkemizde varlığını sürdüren tarihî çarşılarla
ilgili kanun ve yönetmeliklerin yetersiz kaldığına ve tarihî
çarşıların UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine girmesi
için çalışmaların artırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Bursada onlarca tarihî çarşı
bulunmaktadır. Yedi sekiz asırlık geçmişi olan,
Osmanlı ve Selçuklu mirası kapalı çarşı,
çarşı, bedesten, arasta, han, kervansaray gibi isimlerle ülkemizde
varlığını sürdüren yüzlerce tarihî çarşı bulunmaktadır.
Tarihî çarşılar, tarihî, ticaret, turizm
ve çarşı özelliğiyle kentlerin simgesi ve vitrini
olmuşlardır. Bu nedenle, rant ve nemalanma mekânları
olmamaları için tarihî çarşılar yönetim yasası
çıkartılmalıdır. 2015 yılında çıkarılan
6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Yasa ve
yönetmelikler uygulamada yetersiz kalmış olup yeni düzenleme
şarttır.
Turizm potansiyeli yüksek olan tarihî
çarşıların tanıtımı yetersizdir. UNESCO Dünya
Kültür Mirası Listesine girmeleri için çalışmalar
artırılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
9.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
tarımsal sulama parası için icraya verilen çiftçilerin
borçlarının faizlerinin kaldırılıp anapara
ödemelerinin yapılandırılıp
yapılandırılmayacağını Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Yerelde seçimle gelen sulama birliklerinin
yapısı AKP tarafından değiştirilmiş ve DSİ
tarafından kayyum atamaları yapılmıştır; bu,
demokratik bir yapıyı tamamen ortadan kaldırmıştır.
DSİden atamaları yapılan sulama birlikleri
başkanlarının ilk işleriyse tarımsal sulama
parası borcu olan çiftçileri icraya vermek olmuştur. Bu konuda
Tarım Bakanına sormak istiyorum: Bu sulama parası için icraya
verilen çiftçilerin borçları yapılandırılacak
mıdır, faizleri kaldırılıp ana para ödemeleri bir
yapılandırmaya sokulacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Girgin
Yok.
Sayın Kılıç
10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraşın Pazarcık ilçesi
Pulyanlı Mahallesinde Elif Ananın Hakka yürüyüp toprağa
sırlanışının seneidevriyesinde büyük bir beraberlik
sergilendiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)- Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Geçen pazar Kahramanmaraş Pazarcık ilçemiz
Pulyanlı Mahallemizde Elif Ananın Hakka yürüyüp toprağa
sırlanışının seneidevriyesinde il ve bölge geneli,
yurt içi ve dışından Alevisiyle Sünnisiyle bütün canlar Elif
Anaya mihman olduk. Devlet millet bir arada bir büyük beraberlik sergilendi;
konuşmalar yapıldı, semah edildi, lokmalar yendi. Herkes bir
kere daha kardeşliğimize ve aramıza yad ellerin
giremeyeceğine şahit oldu, yabancı ideoloji ve modellere
ihtiyacımızın olmadığını gördü.
Hoşgörü, herkesi bizim istediğimiz gibi
değil kendi istedikleri şekilde mutlu edebilmek büyüklüğüdür.
der Albert Robinson.
İnsana hayatta yaraşan en güzel şey,
peşin yargıdan uzak, gerçeği aramaktır. Bulgu, dikkatin
elinde ilginin ipuçlarını verir. En büyük engel peşin
yargıdan gelir. Kendine düşünceyi yasaklamış taassup hazin
bir aldanış doğurur. Kuranda Delil ile amel et,
bilmediğin şeyin peşine düşme. buyurulmuştur.
BAŞKAN Sayın Arık
11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
söz verildiği hâlde Kayserinin Sarız ilçesinin Tekneli Mahallesi
sakinlerinin sorunlarının giderilmediğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
24 Haziran seçimlerinde Sarız ilçemizin Tekneli
Mahallesi sakinleri evlerinin ve arsalarının tapularının
olmadığı, kendilerinin seçimden seçime
hatırlandığı, hiçbir hizmet alamadıkları
gerekçesiyle demokratik tepkilerini göstererek sandığa gitmeme
kararı alır. Adının Tekneli olması sizleri
yanıltmasın; tekneleri yok, salları yok, hatta içecek
suları dahi yok. Bunun üzerine ilçe kaymakamı
vatandaşlarımızı ikna turlarına başlar. Kaymakam
başarılı olamayınca ilin valisi gelir. Olayları
öğrenince biz de Tekneliye gittik. Vali, Tekneli Mahallemizdeki
hemşehrilerimizi dinleyip sorunlarının çözümü için devlet sözü
verdi, ben de sorunlarının takipçisi olacağımın sözünü
verdim.
Hafta sonu Sarızdaydım. Teknelinin
sorunları tıpkı Sarızımızın diğer
mahallelerinde olduğu gibi aynen duruyor. Verilen sözler unutulmuş.
Tıpkı kalkınmayı Sarızdan başlatma sözü vererek
iktidar olan AKPnin Sarızı topyekûn unuttuğu gibi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersine
kazandırılacak olan millet bahçesine ve şehrin gelişmesi
için katkı sağlayan başta Cumhurbaşkanı olmak üzere
emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Hafta sonu seçim bölgem Mersinde, hemşehrilerimizle
Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum
tarafından ayrıntıları paylaşılan millet
bahçemizin müjdesi verildi. Daha önce belirlenen yaklaşık 50 bin
metrekare alanın önünde Deniz Park diye bilinen yaklaşık 60
dönümlük alanı da Mersinimize kazandıracak şekilde, 110
dönümlük alanı millet bahçesi yapacağız. İçerisinde millet
kıraathanesinin de olduğu, sosyal anlamda bütün
vatandaşlarımızın gidip burada her türlü ihtiyacını
karşılayabileceği, altyapısı olan, gencin,
çocuğun, yaşlının vakit geçirebileceği bir alan
olacak. Birçok alandaki yatırımlarla şehrimizin gelişmesi
ve ilerlemesine katkı sağlayan başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere bakanlarımıza, milletvekillerimize teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
13.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, tüm saldırılara rağmen Türkiye
ekonomisinin ekim ayında da üretim ve ihracata dayalı büyümesine
rekorlar kırarak devam ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün açıklanan ekim ayı ihracat
rakamları yüzde 13,1 oranında artarak 15 milyar 732 milyon dolara
yükseldi. Bu rakamla tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarak
cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Son on iki aylık ihraç
166 milyar 809 milyon dolara yükselerek cumhuriyet tarihinin yıllık
ihracatta en yüksek seviyesine ulaşıldı. Ekim ayında
ithalat yüzde 23,5 azalarak 16 milyar 261 milyon dolara geriledi.
İhracatın ithalatı karşılama oranı ekim
ayında yüzde 96,7 düzeyine yükseldi. Dış ticaret
açığı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde 92,8 düzeyinde azalarak 529 milyon dolara geriledi. Açıkça
görülmektedir ki tüm saldırılara rağmen, eylülden sonra ekim
ayında da Türkiye ekonomisi, üretim ve ihracata dayalı büyümesine
rekorlar kırarak devam etmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
14.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Denizli ilinin ilçelerine ihtiyaç duyulan uzman doktorların ne zaman
atanacağını Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine,
kas hastalığı olanların tedavi için tam donanımlı
gen terapi merkezlerinin açılmasını ve ücretsiz
faydalanmayı beklediklerine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sağlık
Bakanına soruyorum, bir: Bakanlığınıza daha önceleri
de sormuştum ancak şimdiye kadar bir sonuç alamadım. Denizli
ilimizin Kale, Beyağaç, Serinhisar, Çameli, Baklan, Güney, Babadağ
ilçelerimizdeki hâlâ hastanelerde değişik branşlarda uzman
doktor ihtiyacı mevcuttur. Bu ihtiyaçların giderilmesi için, bu
ilçelerdeki hastanelerimize ihtiyaç duyulan uzman doktorları ne zaman
atayacaksınız? Kadroların boş tutulmasının sebebi
nedir? Hastalarımız gereği gibi tedavi olamıyorlar.
İki: Yine bir kas hastası olan
hemşehrimin talebini iletmek istiyorum. Ülkemizde önemli sayıda kas
hastası olduğu söyleniyor. Bunların kesin tedavisi yok ancak kök
hücre tedavisiyle hastalığın ilerlemesi
yavaşlatılıyor, kaslar güçlendiriliyor, yürüme imkânı
bulabiliyorlar. Bu nedenle, ülkemizdeki kas hastalarının kök hücre
tedavisinin yapılması için tam donanımlı gen terapi
merkezlerinin açılmasını ve kas hastası olanların
ücretsiz tedavi edilmesini bekliyorlar.
BAŞKAN Sayın Girgin, buyurun.
15.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
Muğlanın turizm ilçeleri arasında köprü vazifesi gören ve ölüm
yolu olarak anılan İnönü Bulvarında yol düzenleme
çalışmalarının acilen yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, Muğla ili Yatağan ilçesi 50 mahallesi ve 50 bin
nüfusuyla Stratonikeia ve Lagina antik kentleriyle turizm noktaları
arasında köprü oluşturan önemli bir geçiş
noktasındadır.
İlçemiz merkezinden geçen ve turizm ilçeleri
arasında köprü görevi gören İnönü Bulvarı, ticari konumu
itibarıyla ana arterdir, ulaşım ağındaki konumu
itibarıyla ve ilçemiz hakkında ilk izlenimlerin oluştuğu
önemli bir yoldur. Üç yıldan beri, Karayolları Yatağan-Milas
arasında çalışmalar yapsa da Yatağan merkezde yer alan ve
ana arter olan İnönü Bulvarında herhangi bir çalışma yapılmamaktadır.
Karayollarının sorumluluğunda olan İnönü Bulvarında yol
düzenleme çalışmalarının yapılmaması özellikle
yaz aylarında ve okul dönemlerinde ölümlü kazaların artmasına
yol açmakta ve ölüm yolu olarak anılmaktadır. Bu kapsamda, ilçe
merkezindeki İnönü Bulvarının da acilen Karayolları
tarafından yapılması gerekmektedir.
Sağ olun.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağız.
Sayın Türkkan, buyurun.
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 1
Kasım 9uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin doğumun
94üncü yıl dönümüne, 1 Kasım Harf Devriminin 90ıncı
yıl dönümüne ve 1 Kasım Saltanatın
kaldırılmasının 96ncı yıl dönümüne, Hükûmetin
vatandaşı enflasyona ezdirmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 9uncu Cumhurbaşkanımız
Sayın Süleyman Demirelin doğum günü. 17 Haziran 2015 tarihinde
kaybettiğimiz, Türk siyaseti için oldukça saygın ve önemli bir yere
sahip olan merhum Süleyman Demirele Allahtan rahmet, ailesine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
Güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk
harflerinin kabul edildiği Harf Devriminin yıl dönümündeyiz. Doksan
yıl önce bugün, bizim güzel, ahenkli ve zengin dilimiz yeni Türk
harfleriyle kendini göstermiştir. Harf Devrimini yönünü çağdaş
uygarlığa çeviren genç cumhuriyetin attığı en önemli
adımlardan biri olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum.
Saltanat doksan altı yıl önce bugün
kaldırıldı. Türkiye Cumhuriyetinin bir kişiye, bir zümreye
ya da bir aileye ait olmadığını doksan altı yıl
sonra bugün tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. Milletin üstünde hiçbir güç
ve kuvvet yoktur. Bu anlayışımızı milletin Meclisinden
bir kez daha yüksek bir sesle vurguluyoruz.
Dün Merkez Bankası yıl sonu beklenen faizi
yüzde 23,5 olarak açıkladı. Milletimiz bu noktada enflasyon
oranı kadar maaşlarına zam beklemektedir. Hükûmet
vatandaşını enflasyona karşı ezdirmemelidir.
Sayın Cumhurbaşkanı kendisine yaptığı maaş
artışını Türk vatandaşından esirgememelidir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Aydın.
Buyurun Sayın Aydın.
17.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının,
Mustafa Şentopa Meclis Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine, doğal gaz başta olmak üzere
ısınmada kullanılan tüketim maddelerinde ÖTV ve KDV
iyileştirmesinin Doğu Anadolu Bölgesi için de yapılmasına
yönelik kanun teklifini Meclise sunduğuna ve ilgili
bakanlığın bu konuda gerekli hassasiyeti göstermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yeni görevinizde başarı dileklerimle
birlikte, size ve bu konuşma imkânını bana sunan, büyük nezaket
gösteren grup başkan vekilime çok teşekkür ediyorum.
Malumunuz, genelde Türkiyeyi ilgilendiren ve özelde
de bölgem olan Doğu Anadolu Bölgesinde gerçekten büyük ihtiyaç duyulan
bir meseleyi gündeme getirmek üzere söz hakkı sahibiyim.
Malumunuz, son zamanlarda
yaşadığımız ekonomik sıkıntılar ve
döviz kurlarındaki ani yükselişle birlikte, ülkemizde
vatandaşımızın belini büken bir dizi zamlara muhatap olduk.
Özellikle, dövize endeksli ithal kalemlerden biri olan doğal gaza 2018
yılında Nisan, Ağustos ve Eylül aylarında BOTAŞ
tarafından 3 defa zam yapılmıştır. Dolar kuru nisanda
3,96, ağustosta 4,93 ve eylülde 6,51 seviyesindeydi. Geçtiğimiz
günlerde, yine BOTAŞın aldığı bir kararla sadece
elektrik üretiminde kullanılan doğal gazda yüzde 8,8 oranında
bir indirim yapıldığı kamuoyuyla
paylaşılmıştır. Daha önceleri de gerek
araştırma önergesi gerek yerinden söz alarak ve gerekse kanun
teklifimizle, benzer bir ÖTV ve KDV iyileştirmesinin Erzurum merkezli,
Doğu Anadolu Bölgesi için de yapılması temennisinde
bulunmuştuk. Bugün de bu talebimizi bir kez daha kanun teklifi olarak
Meclise sunduk. Bu konuda, ilgili bakanlığın gerekli hassasiyeti
göstermesini talep ediyoruz çünkü gerçekten, sosyal devlet olmanın
gereği, bölgenin koşullarını dikkate alıp o bölgenin
kalkınma modellerine yönelik birtakım kararlar alınması çok
elzemdir. Bunun örnekleri dünyanın birçok yerinde var. İnanın,
vergi muafiyetinin sıfır seviyelerine kadar düşürüldüğü
ülkeler ve bu ülkelerdeki bölgelere tanıklık etmekteyiz. Türkiye'yi
rahatlatacak, bu sadece enerji bağlamlı değil de genelde,
ısınma, barınma, konaklama yerlerindeki doğal gaz tüketimi
ve özellikle sanayici ve küçük esnafın da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Özür diliyorum. Çok
teşekkürler.
Özellikle, gerçekten haksız rekabet
oluşturacak, bölgedeki sanayici ve küçük esnafın dahi maliyet
girdilerinin yarısını kapsayan bu ısınma
noktasındaki sorunun çözülmesini ben bizatihi partim adına talep
ediyorum.
Bu fırsatı verdiğiniz için sizlere
çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Sayın Kurtulan, buyurun.
18.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, 1
Kasım Dünya Kobani ile Dayanışma Günü vesilesiyle Kobaniye
saldırmak yerine Kobani halkıyla dostluk ilişkileri kurmak ve
siyasi tercihlerine saygı duymak gerektiğine,
katıldığı televizyon programında Mehmet Özhasekinin
Halkların Demokratik Partisiyle ilgili ifadelerine, AKP ve kimi güçlerin
HDPnin seçimdeki başarısını görebildiklerine, tutuklu olan
53 belediye başkanı ile Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağa selam gönderdiklerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dört yıl önce IŞİD, Suriyede küçük
bir kasaba olan Kobaniye saldırdı. Bu saldırı süresince
yüz otuz gün bir savaş yaşandı. Kobani halkının
IŞİD barbarlığına karşı kendini savunma ve
direnmesine dünyanın birçok yerinden de destek geldi. Geç de olsa
Türkiye'de de açılan bir insani yardım koridoru oldu;
yaralıların tedavi edilmesi gibi destekler de sunuldu ve bu da tarihe
not olarak düştü. 1 Kasım 2014 günü, kadim Orta Doğu
halklarını bataklığa çevirmek isteyenlerin son
maşalarından IŞİD ilk kez yenilme ve gerileme durumunu
burada yaşadı. Büyük bir kadın düşmanı da olan
IŞİDe karşı kadınların direnişi,
kadının eşitlik, özgürlük ve mücadele tarihinde de sembol oldu.
İşte, bugün, o günün yıl dönümüdür yani 1 Kasım Dünya
Kobaniyle Dayanışma Günüdür. Eğer IŞİD Kobanide
başarılı olsaydı bugün Türkiye de dâhil, dünyanın
birçok merkezi IŞİDin barbar yüzüyle karşı karşıya
kalmaya devam edecekti. Bugün vesilesiyle, Kobaniye saldırmak yerine, Kobani
halkıyla dayanışma ve dostluk ilişkileri kurmak ve siyasi
tercihlerine saygı duymak gerektiğini paylaşmak isterim.
İkinci değinmek istediğim konu
Sayın Başkan: AKP Genel Başkan Yardımcısı
Özhaseki son katıldığı bir televizyon programında
partimizle ilgili iftiralarda ve hakaretlerde bulunmuştur. Partimizin
belediyeler üzerinden yolsuzluğa karıştığını
ve farklı yerlere para aktardığını iddia
etmiştir. Bununla ilgili bir belge varsa, kanıtlayabileceği bir
durum varsa bir an önce bunu kamuoyuyla paylaşması gerektiğini
söylüyoruz.
Özellikle Mardin Belediyesini sevgili, çok
değerli ağabeyimiz Ahmet Türk devraldığında,
kazandığında oturacağı koltuk bile hacizliydi. Van
Belediyesi daha sonra da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
FATMA KURTULAN (Mersin) Yolsuzluktan
yargılanan Burhan Yenigünden devraldığı belediyede makam
aracı bile yoktu. Artuklu Belediyesinde ilçe başkanının bu
konuda bir iddiası var, şöyle diyor şu anki kayyuma dair:
Artuklu ilçesine 600 milyon TL harcandı. Bu para nereye harcandı?
İçim acıyor. Yakın bir zamanda bunu söylüyor.
Bizce Özhaseki kendi belediyelerine baksın.
Özellikle, istifa ettirilen belediye başkanlarının nereye, kime,
kaç parsel araziyi peşkeş çektiğinin açıklanması
gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, belediye başkanı
adaylarımızın oralı olmadığını, yerelde
olmadığını söylüyor. Biz halktan gelen geliri halka
döndürecek, hizmette kusur etmeyecek aday kriterini önemsiyoruz. AKP geleneğinde
de bu vardır: Beşir Atalay Vanlı mıydı, Bülent Arınç
Bursalı mıydı, Faruk Çelik Urfalı mıydı diye bunu
da sormak isteriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar
Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sonuç olarak şunu
söylemek isteriz ki artık AKP ve kimi güçler HDPnin seçimdeki
başarısını şu an görmüşlerdir.
Tutuklu olan 53 belediye başkanımıza
şunu söylemek istiyoruz ki gözünüz arkada kalmasın, sizin
seçildiğiniz oy oranından katbekat daha yüksek bir oranla yeni
başkanlarımızı seçeceğiz.
Selahattin Başkan ve Figen Başkana da
buradan selam göndererek gözünüz arkada kalmasın, bu gemi mutlaka limana
ulaşacaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiye
Cumhuriyeti açısından önemli kilometre taşları olan 1
Kasım Saltanatın kaldırılmasının 96ncı ve 1
Kasım Harf Devriminin 90ıncı yıl dönümü münasebetiyle
başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin devrimci kadrolarına
şükranlarını sunduklarına, Anayasa
değişikliğinin gerçek bir toplumsal mutabakatla
değişeceği güne kadar demokrasi mücadelesine devam edeceklerine,
1 Kasım Yahya Kemal Beyatlıyı 60ıncı ölüm yıl
dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1 Kasım tarihi, Türkiye Cumhuriyeti tarihi
açısından ve Atatürk devrimleri açısından, cumhuriyet
devrimleri açısından önemli bir kilometre taşıdır.
1 Kasım 1922 saltanatın
kaldırılması, 1 Kasım 1928 de Harf Devrimidir. Bundan
doksan altı yıl önce 1 Kasım 1922de saltanatın kaldırılmasıyla
yeni bir döneme geçildi. 23 Nisan 1920de Ankarada kurulan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin aldığı kararla, fiilen saraydan alınarak
millete geçen egemenliğin bir daha bir saraya, bir kişiye devredilemeyeceği
tüm dünyaya haykırılmıştı. Ancak saltanatın
kaldırılmasından doksan beş yıl sonra, rejime kasteden
bir anayasa değişikliğiyle, bugünkü çoğunluk 1inci parti
ve müttefikleri birlikte hayata geçirdikleri bir anayasa değişikliği
ve ardından OHAL düzeninde millet egemenliğinin tesis ettiğini
kanıtlayan Parlamentomuzun yetkilerini tırpanladılar, yeniden bu
yetkileri bir tek adam rejimine devretmeye heveslendiler.
Bunun böyle olmadığını
düşünenlere şunu sormak gerekir: 1 Kasım 1922de saltanat
kalkmasaydı herhâlde ülkeyi yöneten kişi hazinenin başına
damadını oturturdu. Örneğin, ülkenin adalet bakanının
kayınpederi kendisini denetlemekle yükümlü kamu başdenetçisi
olabilirdi. Ve saraya yakın olan isimler dünyanın dört bir
tarafına büyükelçi olarak atanırdı. Bugün bir tek adam rejimi
yok diyorsak bugünkü bu tabloyu çok dikkatli okumalıyız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak 12 Eylül askerî
darbesinin kalıntılarını da sonuna kadar
kazıyacağız. 16 Nisanda farklı şekilde
anlatılarak yüzde 51 resmen ve mühürsüz oylarla geçirilen, bugün meri olan
ama meşru olmayan bu Anayasa değişikliğinin gerçek bir
toplumsal mutabakatla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
ve çok yüksek
katılımlı bir halk oylamasıyla ve çok yüksek oranda bir
kabul oyuyla değişeceği güne kadar demokrasi mücadelemiz ve
parlamenter demokrasiye olan inancımız ve çabamız devam
edecektir.
1 Kasım 1928 Harf Devrimidir. Bugün Harf
Devriminin 90ıncı yıl dönümündeyiz. Mustafa Kemal Atatürkün
gösterdiği muasır medeniyet seviyesine yükselmeyi,
çağdaşlaşmayı kolaylaştıran en önemli
adımlardan biriydi Harf Devrimi. Okuma yazma oranının erkeklerde
yüzde 7den, kadınlarda binde 4ten devralındığı bir
dönemden bugüne gelinebilmesinin Latin alfabesine dayalı harflerin
kullanılmasıyla doğrudan orantılı olduğunu kabul
etmeyen hiçbir ciddi çevre kalmadı artık. Meseleyi, dedelerimizin
mezar taşlarını okuyamamak ya da tarihin silinmesi gibi
gösterenler, yorumlayanlar, başta sosyal medyada bugünkü iktidarı
destekleyen birtakım trollerden de öteye gitmektedir. Zaman zaman bu
niyetlerini, bu sözlerini Atatürke ve cumhuriyetin kurucu kadrolarına en
ağır hakaretlere vardırarak ifade etmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu vesileyle cumhuriyetimizin
devrimci kadrolarına, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bir kez
daha şükranlarımızı sunuyoruz.
Bugün aynı zamanda Yahya Kemal
Beyatlının 60ıncı ölüm yıl dönümü. Urfa,
Tekirdağ, Yozgat ve İstanbul Milletvekili olarak 4 dönem bu
Parlamentoya hizmet eden, büyükelçilik görevinde bulunan, Endülüste Rask,
Rindlerin Akşamı ve Sessiz Gemi gibi pek çok unutulmaz eseri olan
unutulmaz şair Yahya Kemal Beyatlıyı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin
20.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 1
Kasım Yahya Kemal Beyatlıyı 60ıncı ölüm yıl
dönümünde rahmetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben de hayırlı çalışmalar
diliyorum.
Doğrusu son konuşmacı olmanın
bir zorluğu var. Kendi planladığınız konuşmaya
gelinceye kadar değerli mevkidaşlarım pek çok taş
atıyorlar fakat bu mevzular her daim konuşuluyor. O sebeple, onlara
ayrıca cevap verme hakkımı mahfuz tutuyorum çünkü sürekli
konuşmaya devam ettiğimiz konular.
Ben de sadece Yahya Kemal Beyatlıdan bahsetmek
istiyorum. Hepimiz biliyoruz ama altını çizmek istiyorum. Bir
entelektüel, şair, edebiyatçı; belki de bugün bahsettiğiniz
konulara kendi hayatıyla şahitlik etmiş, cevap vermiş bir
isim. Osmanlıdan cumhuriyete geçiş döneminde bir göç çocuğu ve
göçle beraber hem savaşı yaşamış, devamında
cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik etmiş bir isim. O
ızdırabı kendi ruhunda yaşayan bir isim. Gelmiş ve
geçmiş kültür ve medeniyet arasında cevap arayan bir isim. Hatta
Paristen memleketi Anadoluya dönerken bu dönüşünü mektepten memlekete,
aslına bir dönüş, kültür ve bilinç anlamında özüne bir dönüş
olarak tanımlayan bir insan ve bir tarafıyla da kendi
hayatını aslında bozgunda bir fetih rüyası görmeye
çalışan, bozgunda bir fetih rüyası içerisinde hayallerini
gerçekleştirmeye çalışan bir insan olarak tanımlayan bir
isim. Ben de kendisini rahmetle yâd ediyorum. Onun hayatından
feyzalmayı diliyorum, kendime de diliyorum. Pek çok kez eserlerinde bunu
hissetmişimdir.
Bu ümitle kendisini rahmetle yâd ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 2017 Yılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyon Raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- 2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (5/1) (S.
Sayısı: 3) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Karma Komisyon Raporu üzerinde yapılacak
görüşmede İç Tüzükün 72nci maddesine göre siyasi parti
grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye
söz verilecektir.
Ayrıca, istemi hâlinde Komisyona söz verilecek,
bu suretle Karma Komisyon Raporu üzerindeki görüşme tamamlanmış
olacaktır.
Konuşma süreleri komisyon ve siyasi parti
grupları için yirmişer dakika, şahıslar için onar
dakikadır.
Komisyon raporu 3 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerine
ve grup temsilcilerine sırayla söz vereceğim.
İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, aslında benim de unuttuğum ama
hatırlatmalarından dolayı çok mutlu olduğum şair,
siyaset adamı, fikir adamı Üsküplü hemşehrim Yahya Kemal
Beyatlıyı anmalarından dolayı hem Cumhuriyet Halk Partisi
grup başkan vekili hem de Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekili arkadaşlarıma tekraren teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşımızın mağduriyeti,
Meclisimizin bağımsızlığı, devletimizin
bütünlüğü siyaset üstüdür. Meclisimiz o partinin önergesi, bu partinin
teklifi anlayışına teslim olduğu vakit işlevini
yavaş yavaş yitirme noktasına gelecektir.
Bugün görüştüğümüz bu raporda yer alan
şikâyetlerin, mağduriyetlerin birçoğunun bu Meclis
çatısı altında tartışılmış ancak bir
türlü çözüme kavuşamamış konular olduğunu gördük raporu
incelediğimizde. Vatandaşımızın mağdur olduğu
konuları Meclisimize taşıdığımızda bu,
mağduriyetleri siyaset aracı olarak kullanmakla bile suçlandık.
Biz milletimizin sorunlarını buraya taşıyamayacaksak, bir
yarayı kapatamayacaksak, vatandaşımızın derdine derman
olamayacaksak burada durmamızın ne hikmeti var? Kalkıp gidelim
değerli arkadaşlar.
Şimdi soruyorum sizlere, hangisi
mağduriyetleri siyasete alet etmek; bir sorunu çözüme kavuşturmak
adına gündeme taşımak mı yoksa sırf muhalefet
partisinden geldi diye içeriğe, konuya bakmaksızın tekliflere,
önergelere kulak tıkamak, reddetmek mi? Neredeyse 2019 yılına
gireceğiz, yüz yıl önce başımıza gelen bir olay
tekerrür etti, 2 askerimiz donarak şehit oldu. Bu gibi olaylar yeniden
yaşanmasın diye, ihmallerin önüne geçelim diye, gelin, bu konuyu
araştıralım dedik, Yok efendim, olmaz. dediniz.
Fındık tüccarımız kan ağlıyor, gelin, bu işe
çözüm bulalım diye teklif ettik, arkadaşlarımız teklif
ettiler, Gerekirse biz öneririz. dediniz ama hâlâ sizin bu konuyla ilgili
teklifinizi Meclis bekliyor. İktidara muhalif herkesi FETÖcü ilan
ettiniz, her muhalif kelama FETÖ sopası gösterdiniz, iki kez, buyurun,
FETÖnün siyasi ayağını araştıralım dedik,
Olmaz, araştırmayız. dediniz. Emeklilikte yaşa
takılan milyonlarca vatandaşımız için
çalışalım dedik, emeklilikte yaşa takılanları
gündeme getirdik, neredeyse Meclis tarihinde bir ilke imza attınız,
milyonlarca vatandaşımıza iki saat içinde olmadık duygular
yaşattınız, heveslerini de kursaklarında
bıraktınız.
Bugün önümüze gelen bu rapor yeni Türkiye'nin
geldiği noktanın küçük bir kısmını gösteriyor
aslında. Bu raporu elinize alın, bir göz atın; yargılama
sürelerinin uzunluğundan yaşanan mağduriyetleri, eski
adıyla BİMERe şimdiki CİMERe gelen şikâyetleri,
engelli vatandaşımızın, cefakâr
kadınlarımızın, yavrularımızın
haklarını savunmakta ne kadar yetersiz
kalındığını, emeklimizin, esnafımızın
sıkıntılarını, eş dost atamalarıyla
liyakatin nasıl ayaklar altına alındığını
görün.
İktidar partisi ve küçük ortağı pembe
gözlüklerini gözlerinden çıkarmadıkları sürece milletimizin,
devletimizin sorunları bir çığ gibi büyüyerek üzerimize geliyor.
Vatandaşımızın meselelerinin tek çözümü yüce Meclistir,
bunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Sayın
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi hepimiz aynı
gemideyiz; evet, doğrudur, hepimiz aynı gemideyiz fakat gemi Titanic
gibi her yanından su almış. Bunu görmeyen havuz medyası da
kime benziyor, biliyor musunuz? Titanic batarken enstrüman çalmayı
bırakmayan müzisyenlere benziyor; bir taraftan gemi batıyor, bir
taraftan geminin battığını görmezlikten gelen müzisyenler
müzik çalmaya devam ediyor.
Hatırlar mısınız böyle bir
darbımesel vardır: Yezidin halifeliğine biat etmeyen Hazreti
Hüseyini o zaman bazı din âlimleri fitne çıkarmakla
suçlamıştı. Şimdi de bakıyorum, ülkedeki olumsuzluklar
karşısında itiraz eden, sesini yükselten herkes fitne
çıkarmak, dış güçlerin oyununa gelmekle suçlanıyor. Bu ne
demek biliyor musunuz? Yezidler hâlâ ölmemiş ya, Yezidler
yaşıyor.
Bu raporda geçen bir konu da yargı sürelerinin
uzunluğu. Size bir hikâye anlatacağım: Bir zamanlar bir
adamcağız bir at satın almış. Fakat atı alıp
ahıra götürdüğünde atın hasta olduğunu fark etmiş. iade
etmek istiyor ancak atı satın aldığı tüccarın
geri almayacağından endişe ettiği için öncelikle
kadıya müracaat ederek işi resmiyete dökmek istiyor. Kadıya
gidiyor, kadıyı yerinde bulamıyor, mahkeme ertesi güne
kalıyor. At o gece hastalanıp ölüyor. Ertesi gün adam olanları
kadıya anlatıp ne yapacağını sormuş. Kadı,
Hiç merak etme, zararını ben ödeyeceğim. demiş. Adam
şaşkınlıkla Ama kadı efendi, bu olayda sizin ne gibi
bir suçunuz var ki ne ilginiz var ki neden siz ödeyeceksiniz? diyor. Kadı
şu cevabı veriyor o zaman: Evet, görünürde benim konuyla bir
ilişkim yok ama işin aslı öyle değil. Sen dün
geldiğinde ben yerimde olsaydım atı geri verdirirdim, sen de
paranı alırdın. At da senin ahırında değil
sahibinin yanında ölmüş olurdu. Şimdi buna imkân
kalmamış. Senin zararına, benim makamımda o gün bulunmamam
sebep oldu dolayısıyla bunu ben ödeyeceğim. O kadı kim
biliyor musunuz? Sonradan Osmanlının ilk Şeyhülislamı
olacak olan Molla Fenari. O günden bugüne geldik.
Gelelim bugüne, bugün öyle mahkemeler var ki
yıllar sürüyor. Adam şahit olarak mahkemeye
çağrılmış, olayı hatırlayamıyor; cezaevinde
mahkeme bekliyor, bir taraftan da azılı suçlu elini kolunu sallayarak
geziyor. Bugün, bir yılı aşkın, bir buçuk yılı
aşkın süredir çeşitli suçlardan cezaevinde olan ama hâlâ
hakkında dava açılmamış, fezleke yazılmamış
mahkûmlar var. Geç gelen adalet, adalet değil. Bu süre zarfında bir
türlü mahkemesi görülmeyen mağdurun yüreği soğumuyor. Şahit
şahitliğinden pişman oluyor, Aman başımıza
iş almayalım. diye görgü tanıkları bildiklerini
saklıyor artık. Adliyelerde işi olan vatandaşın ödü
kopuyor sayın milletvekilleri. Ülkemizde ne yazık ki adalet yerini
bulmuyor, bulamıyor. Unutmayalım, verilen karar hakka ve hukuka uygun
olsa bile zamanında verilmeyen doğru karar adalet değil.
EYT diye bir konu var, bu raporda da geçiyor. Bu
raporun 23üncü sayfasında Emeklilik işlemleri kurumumuza
sıklıkla şikâyet edilmektedir. Emeklilik taleplerinin
zamanında yerine getirilmesi
deniliyor. Rapor iki satırla konuyu
açıklamış. Hatırlayacağınız üzere, emekli
olmayı hak ettikleri hâlde yaşa takıldıkları için
mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın
kapsamlı şekilde araştırılmasını istedik.
Araştırmanın ardından da gerekli hukuki ve idari
işlemlerin yapılması gerektiğini ifade ettik ve konuyu
Meclise taşıdık. Sonrasında yaşananları hepimiz
biliyoruz. Önerimize destek vermeyen vekillerin vicdanlarına nasıl
söz geçirdiklerini de anlamakta güçlük çekiyoruz. Sonuç olarak, kimin samimi
bir şekilde emeklilikte yaşa takılanlar sorununun çözülmesini
istediğini gördük ve yaşadık. Konuyu kamuoyunun takdirine
bırakıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu raporda geçen bir
mesele de eğitim. Raporda en fazla sorunun yaşandığı
ve çözülmesinin istendiği konu eğitim. 2017 yılı içerisinde
kuruma eğitimle ilgili 2.665 müracaat yapılmış, bu rakam
toplam müracaatın yüzde 15,56sına denk geliyor. Bu tablo bile
vatandaşımızın eğitim konusunda ne denli sorun
yaşadığının ortaya konulması açısından
çok önemli. Çocuklarımızın yapboz tahtasına
benzetildiği bir sistemin ülkemizi geleceğe
taşıyabileceğini söylemek kolay değil. Geçtiğimiz
hafta, Millî Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk Eğitimde 2023
Vizyon Belgesi adı altında bazı hedefler açıkladı.
Kendisi adında millî geçen bir kurumumuzun başında ama Adana
Milletvekilimiz İsmail Koncuk Beyin açtığı dava sonucu
Danıştay 8. Dairesinin verdiği okullarda Andımız
okutulması kararını temyize gönderecek kadar da millî olmayan
bir tutum sergiledi Millî Eğitim Bakanı. İYİ PARTİ
olarak çocuklarımıza Andımızın okutulması
gerektiğini düşünüyoruz ve bunun için de ne gerekiyorsa onu
yapacağız.
Bakan Beyin açıkladığı vizyon
hedeflerine bakınca hedeflerin neler olduğunun çok önemli
olmadığı ortaya çıkıyor. Asıl dikkat edilmesi
gereken konu, bu hedefleri hangi kadroların gerçekleştireceği
konusu. Liyakate dayanmayan bir sistemi ne kadar değiştirirseniz
değiştirin aynı şeyleri deneyerek farklı sonuç
alamayacaksınız.
Liyakat demişken YÖK Başkanına da
değinmek lazım. Daha dün sosyal medya üzerinden itiraf
niteliğinde bir paylaşım yaptı Sayın Başkan,
Yeni düzenlemeyle merkezî sınav ve yabancı dil şartı
aranmaksızın öğretim üyesi ataması yapılacak. dedi.
Muhtemelen bu açıklamayı yaparken üniversitelerimizde boş kalan
kontenjanlardan, atıl durumda olan fakülte ve yüksekokullardan haberi
yoktu.
Denizli Pamukkale Üniversitesine Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından asaleten atanan Profesör Doktor Hüseyin Bağ, eşi
Derya Bağı Pamukkale Üniversitesi İslami İlimler
Enstitüsüne Enstitü Sekreteri olarak atadı. Kamuoyu olarak tepki veriliyor
ama Sayın Rektör ısrarla daha sonra eşini başka bir birime
atıyor bu sefer.
Yine, Çorum Hitit Üniversitesinde görevli
yaklaşık 30 akademisyenin soyadları aynı. Bakın, bir
daha tekrar ediyorum: Çorum Hitit Üniversitesinde görev yapan 30 akademisyenin
soyadı aynı. Sanırsınız ki bu bir aile üniversitesi;
aile birleşmiş, bir üniversite kurmuş, bütün bireylerini de
üniversiteye yerleştirmiş. Ya, sizin liyakatten
anladığınız bu mu arkadaş ya? Bu şartlarda
nasıl bir vizyondan bahsedebilirsiniz?
Raporun sağlık konusundan biraz bahsetmek
istiyorum. Sağlık konusunda kuruma 467 müracaat
yapılmış. Değerli arkadaşlar, raporun 39uncu
sayfasında yer alan Sağlık bölümünde aynen şöyle diyor:
Sağlık hizmetleri doğrudan yaşam hakkıyla ilgili
olduğundan, diğer kamu hizmetlerinden farklıdır ve
sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan
sağlığı ve yaşamı mahiyeti itibarıyla
ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahiptir. Bakın, tek
cümlede sağlık hizmetlerinin insan hayatı için ne kadar önemli
olduğu ve ertelenmesinin mümkün olmayacağı ifade edilmiş.
Merak ediyorum, aylar sonra randevusu verilen muayeneleri nasıl
açıklayacaksınız? Daha geçenlerde kamuoyuna düşen Ameliyat
etmeyin, ameliyatla ilgili mesele varsa bunu erteleyin. diyen, bu konuda bir
tebliğ yayınlayan bir tıp fakültesi dekanının tutumunu
bu raporda adı geçen cümleyle nasıl
bağdaştıracaksınız? Ekipman ve malzeme
olmadığı için hastane yönetimleri tarafından Artık
ameliyatlar acil değilse yapılmayacak. şeklinde talimat
veriliyor, hatta ameliyat yapacak doktorlara da soruşturma yapılacağı
konusunda o hekimler tehdit ediliyor. Tıp fakültelerimizin ve üniversite
hastanelerimizin neredeyse tamamı iflas noktasına gelmiş.
Açın Sayıştay raporlarını okuyun, gelirleri
giderlerini karşılayamayacak durumda, sürekli değişen kur
farklarından dolayı bu fakülteler ihtiyaçlarını
karşılayamaz durumda. Sağlıkta dönüşüm dediniz, her
şeyin ismini değiştirdiniz, reklamdan başka hiçbir şey
yapmadınız. Sağlık sektörümüze uzun süre giderilmeyecek
tahribatlar açtınız.
Bu raporda geçen diğer bir başlık da
Çevre ve şehircilik. Raporun çevre ve şehircilikle ilgili
kısmında şikâyetlerin 2/B araziler, kentsel dönüşüm
hizmetleri, su ve bağlı kaynakların yönetimi, altyapı ve
bayındırlık hizmetleri üzerinde yoğunlaştığı
ifade edilmiş.
Burada iki konu üzerinde durmak istiyorum. Birincisi
İmar barışı adı altında her türlü
yapının ruhsatlandırılmak istenmesi. Bu durum özellikle
büyükşehirlerde içinden çıkılmaz sorunu beraberinde getiriyor.
Kullanımının uygun olmadığı, depreme
dayanıklılığıyla ilgili tereddütlerin olduğu,
hatta kentsel dönüşümün zorunlu olduğu hâle gelen binaların
ayrım yapılmaksızın kapsama alınması, az önce
ifade ettiğim gibi, bizleri daha ileride içinden çıkılamaz bir
sorunla baş başa bırakabilir.
İkinci konunun geleceğimiz
açısından hayati bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum.
Tarım ve hayvancılık konusunda zor günlerden geçiyoruz. AK
PARTİ Hükûmetinin her alanda izlediği dışa
bağımlı politika maalesef bu alanda da devam ediyor. Bir
taraftan tarım arazilerimiz ve meralarımız
yağmalanıyor diğer taraftan biz gidiyoruz Sudanda tarım
arazisi kiralayarak tarımsal faaliyetlerimizin geliştirileceğini
iddia ediyoruz. Kendi tarım topraklarımızı
dağıtırken, onlara sahip çıkamazken Sudandan tarım
toprağı kiralama yoluna gidiyoruz; hiç akıl alacak gibi
değil.
Bakın, bu elimde gördüğünüz
Sayıştay Başkanlığının Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığıyla ilgili
hazırladığı 2017 yılı Denetim Raporu. Raporun
26ncı sayfasında bulunan üçüncü bulguda aynen şöyle ifade
ediliyor: 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında çayır, mera,
yaylak ve kışlaklarda kaçak yapılaşma ve mera
dışı amaçlarla kullanım suretiyle işgale
uğraması. Yani hayvancılık faaliyetlerimiz için
kullanılması gereken mera alanlarına kaçak yapılar dikilmiş
ve mera alanlarımız işgale uğramış. Buradan
yürütmeye sesleniyorum: En az bizim kadar bu konunun üzerine gitmek
zorundasınız, Türk milletine yarın öbür gün açlık
yaşatmaya hakkınız yok; bu konu çok ciddi bir konu. Gerçekten
Türkiye bir gün açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Ekonomik durum ortada, dövizimiz bitebilir, yarın ithalatta problem
yaşayabiliriz, eğer ekemezsek biz 81 milyon nüfusu nasıl
doyuracağız? Bunun çok ciddiyetle ele alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Raporda geçen diğer bir konu da kadına
yönelik şiddet. Genel Başkanının kadın olduğu bir
partinin Grup Başkan Vekili olarak bu konuya da özellikle değinmek
istiyorum. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadınların yüz
yüze kaldığı önemli sorunlardan bir tanesi kadınlara
yönelik şiddettir. Uygulanan şiddetin türü ne olursa olsun bu
şiddetin önlenmesi adına Türkiye'nin imzalamış olduğu
uluslararası sözleşmelerle sorumluluk devlete verilmiş olsa da
kadınların maruz kaldığı şiddet oranlarında
yıllar içinde hiçbir azalma meydana gelmemiş. Türk aile
yapısındaki geleneksel cinsiyete dayalı
ayrımcılık, özellikle kız çocuklarının ve
kadınların toplumsal hayata etkin katılmamalarına ve bunun
bir sonucu olarak da birçok açıdan mağduriyet yaşamalarına
sebep olmuştur. Türkiye nüfusunun yarısının kadın olduğu
gerçeği karşısında kadının cinsiyetine
dayalı olarak karşılaştığı bu sorunların
belirlenmesi ve giderilmesine ilişkin çalışmalar ise son derece
kısıtlı. Ülkemizde kadınların karşı
karşıya kaldığı her türlü şiddeti tam bir güven
içinde iletebilecekleri bir ortam ve güven varlığının
eksikliği göze batmaktadır. Şiddet gören bir kadını
kadın sığınmaevine gönderecek kadar çok sığ bir
uygulama yapıyoruz. Ya, kadın şiddet görüyor, onun
sığınmaevinde ne işi var? Ona şiddet gösteren
erkeği sığınmaevine göndersenize arkadaş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle zaten;
uzaklaştırılıyor, evden uzaklaştırma kararı
alınıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yani
uzaklaştırmak yetmiyor, her cinayetin arkasında bir
bakıyorsunuz haneden uzaklaştırılmış erkek
çıkıyor. Her haneden uzaklaştırılan erkeğin
peşine de birer polis takma imkânı maalesef yok. Kadının
sığınmaevine gönderilmesi yerine şiddet uygulayan
erkeğin ceza alması gerekirken kadın,
sığınmaevine gönderilerek tecrit ediliyor âdeta. Bu
yanlış uygulamaya bir an önce son verilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Rakamlar çok ciddi, üstelik kentsel alanlar ile tarımsal
alanlarla şiddet uygulanan kadınlar arasında oransal bir fark
yok; birisinde yüzde 35, birisinde yüzde 37 yani eğitimli kesim ile
eğitimsiz kesim kadına şiddet uygulama oranında
birbirleriyle yarışıyorlar, hiçbir fark yok maalesef.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) İstanbul
Sözleşmesi uygulansa yeterli zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sonuç olarak,
yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki Kamu
Denetçiliği Kurumu 14.766 başvuruya ilişkin olarak ilgili
kurumlara 349 adet karar göndermiş ve bu sayı, toplam şikâyetin
sadece yüzde 2,3üne karşılık gelmektedir ve ne yazık ki
ilgili idareler bu kararların sadece yüzde 65ine uyup yüzde 35ine
uymamış yani bu kurumun gönderdiği kararlar ilgili kurumlarca
ciddiye alınmamış. Netice itibarıyla Kamu Denetçiliği
Kurumu tarafından karara bağlanan şikâyetlerin -bakın, bu
rakam çok önemli, Sayın Grup Başkan Vekilim, özellikle
duymanızı istiyorum- tüm şikâyetlere oranı yüzde 1.
Öğretmen bile konuların yüzde 1ine çalışan öğrenciye
sıfır verir, yüzde 99unu bilmeyip sadece yüzde 1ine
çalışıyorsa Otur, sıfır! der.
Sayın vekiller, yüzde 1 başarı
kriteri sağlamış bu kuruma, merak ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Başkanım,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Sayın Türkkan, süre vereceğim
rapor üzerindeki görüşmelerde.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bitiriyorum, sadece birkaç
cümlem kaldı.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu kuruma, yüzde 1 başarı kriteri
sağlamış bu kuruma sizin önünüze gelse siz kaç verirsiniz?
Aranızda öğretmenler var, biliyorum. Böyle bir öğrenci
karşınıza gelse siz kaç verirsiniz? Elinizi
vicdanınıza koyarak cevap verin. Yani kurumun kararlarının
kamu idareleri tarafından ne derece ciddiye alındığı,
uyulmaması durumunda ilgili idareler ve yöneticiler hakkında ne tür
yaptırımlar uygulanacağı bile belirsiz.
Dolayısıyla bu raporun aslında yapıyormuş gibi
yapılmış birtakım işlerden ibaret olduğunu
görüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataş.
Buyurun Sayın Karataş. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT KARATAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizleri
televizyon başında izleyen yüce Türk milletine
şükranlarımı sunuyor, İstanbullu hemşehrilerime en
derin sevgi ve muhabbetlerimi buradan iletiyorum.
2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporuyla ilgili
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlarken 26 Ekim 2018 tarihinde Tuncelinin Nazımiye ilçesinin 2.300
rakımlı kırsalında operasyonda iken donarak şehit olan
kahraman Jandarma Uzman Çavuşlar Asım Türker ile Ferruh Dikmeni ve
tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Yüce Türk milletinin
başı sağ olsun diyor, ailesinin ve yakınlarının
acılarını paylaştığımı ifade etmek
istiyorum.
Genel Başkan Yardımcımız
İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönterle birlikte 11
Ekim 2018 tarihinde ve bugün düzenlemiş olduğumuz basın
toplantısında uzman jandarma, uzman çavuş ve uzman
erbaşların sorunlarını, özlük haklarıyla ilgili
görüşlerimizi kamuoyuyla paylaştık. Şartlarının
iyileştirilmesi ve özlük haklarına kavuşmaları için gerekli
düzenlemelerin yapılması amacıyla kanun teklifimizi 11 Ekim 2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunmuştuk. Yine İzzet Ulvi Yönter uzman çavuşlar ve Jandarma
çavuşlarla ilgili çok duygusal bir değerlendirme yapıyordu,
vicdanları sızlatan bir değerlendirme yapıyordu: Tabutlara
giren, cennete giren kahramanlarımız orduevlerine neden
giremiyorlar? diyordu. Vatan uğruna bütün fedakârlıklarıyla
canlarını ortaya koyan kahramanlarımıza haklarını
vermek, vicdan sahibi yöneticilere, sizlere, bizlere çok mu geliyor?
Değerli milletvekilleri, Kamu Denetçiliği
Kurumu, kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve
etkin bir şikâyet mekanizması olarak, idarenin her türlü eylem ve
işlemleri ile tutum ve davranışlarını insan
haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve
hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde
bulunmak amacıyla kurulmuştur. Bu noktada, idarenin eylem ve
işlemlerinin yanında, tutum ve davranışlarının da
denetime tabi tutulması kurumun yargı erkinden farklı olarak
üstlendiği fonksiyondur. Bu bakımdan kurumun önemi bir kat daha artmaktadır.
İnsanların en hayırlısı
insanlara en fazla faydası dokunandır. inancıyla
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini kendine
rehber edinen Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin hizmet kalitesinin
yükseltilmesine, iyi yönetim ilkelerinin yerleşmesine, insan
haklarının gelişmesine, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına,
hak arama kültürünün yaygınlaşmasına, şeffaf, hesap
verebilir, insan odaklı bir idarenin oluşmasına katkı
sağlamaya çalışmaktadır.
6328 sayılı Kanunun 22nci maddesi hükmü
uyarınca, Kamu Denetçiliği Kurumu, her takvim yılı sonunda,
yürüttüğü faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlayarak
Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyelerinden oluşan Karma Komisyona sunmaktadır. Karma Komisyon,
kurumun yıllık raporunu, ara verme ve tatil dönemleri hariç olmak
üzere, iki ay içinde görüşüp kendi kanaat ve görüşlerini de içerecek
şekilde özetleyerek bir rapor hazırlar.
Hazırladığı bu raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna sunulmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderir. şeklinde
tanımlamıştır. Ancak 2017 Yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Karma Komisyon Raporu 26ncı
Yasama Döneminde görüşülüp sonuçlandırılmadığı
ve hükümsüz sayılmadığı için 27nci Yasama Dönemine
intikal etmiş ve bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından Komisyonumuza geri
gönderilmiştir. Tamamı tutanağa bağlanmış
görüşmeler neticesinde 2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Karma Komisyon Raporu, 6328 sayılı Kanunun
22nci maddesinin 1inci fıkrasının son cümlesi gereğince
ivedilikle görüşülmesini teminen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 77nci maddesi kapsamında benimsenmiş ve aynen
kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, genel istatistiklerden
söz edecek olursak 2017 yılında kuruma yapılan başvuru
sayısı 17.131dir. Bu artışta kurumun 2017
yılını Etkin Farkındalık Yılı ilan etmesi ve
görünürlüğünü arttırmak için gerçekleştirdiği faaliyetlerin
etkili olduğu düşünülmektedir. 2017 yılında yapılan
başvuru sayısı 2016 yılına göre yüzde 210luk
artış göstermiştir. 2017 yılında kuruma yapılan
başvuruların yüzde 28,04lük kısmı kamu personel rejimine;
yüzde 26,15i eğitim, öğretim, gençlik ve spora; yüzde 11,40lık
kısmı ise çalışma ve sosyal güvenlik alanlarına ilişkindir.
2017 yılında kuruma yapılan 17.131 başvuru idareler
bazında incelendiğinde en fazla başvuru yapılan idare yüzde
15,56lık oranla Millî Eğitim Bakanlığı olurken bunu
yüzde 8,57lik oranla Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı,
yüzde 8,31lik oranla mahallî idareler, yüzde 6,53lük oranla üniversite ve
fakülteler, yüzde 6,51lik oranla ÖSYM ve yüzde 4,64lük oranla
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı takip etmektedir.
Kuruma başvuruların en fazla yapıldığı il, önceki
yıllarda da olduğu gibi yüzde 17,68le İstanbul olup bunu yüzde
13,52yle Ankara takip ederken 2016 yılında yalnızca 6 adet
şikâyet başvurusu bulunan Şırnak yüzde 5,24lük oranla
3üncü il olmuştur.
Kuruma yapılan şikâyet
başvurularının incelenmesi neticesinde kurumca başvurunun
geçersiz sayılması, birleştirme kararı, gönderme
kararı, incelenmezlik kararı, dostane çözüm kararı, karar
verilmesine yer olmadığına dair karar, ret kararı,
kısmen tavsiye, kısmen ret kararı ve tavsiye kararı
şeklindeki kararlardan bir tanesi verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, kurumun görev
alanına girmeyen, şikâyet başvurusunda bulunması gereken
kanunun öngördüğü zorunlu hususları bulunmayan, belli bir konuyu
içermeyen, yargı organlarında görülmekte olan veya yargı
organlarınca karara bağlanmış uyuşmazlıklara
ilişkin olan, sebepleri, konusu ve tarafları aynı olanlar ile
daha önce sonuçlandırılan başvurular için incelenemezlik
kararı verilmektedir.
Kuruma başvuruda bulunulabilmesi için 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda öngörülen idari
başvuru yolları ile özel kanunlarda yer alan zorunlu idari
başvuru yollarının tüketilmesi gerekmektedir. İdari
başvuru yolları tüketilmeden yapılan başvurular için
gönderme kararı verilip söz konusu başvuru ilgili idareye
gönderilmektedir.
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun
Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmelikin 34üncü maddesi uyarınca, şikâyetçinin
başvurusundan vazgeçmesi, şikâyetçi gerçek kişi ise ölümü veya
tüzel kişi ise tüzel kişiliğinin sona ermesi, inceleme ve
araştırma devam ederken şikâyet konusu hakkında dava
açılması durumlarında kurum tarafından karar verilmesine
yer olmadığına ilişkin karar verilmektedir.
İnceleme ve araştırma sonucunda
şikayet konusu iddiaların yerinde olduğu kanaatine
varılması hâlinde kurum tarafından tavsiye kararı,
şikâyet konusu iddianın yerinde olmadığı kanaatine
varılması hâlinde ise ret kararı; şikâyet konusu
iddiaların bir kısmının yerinde bulunduğu, bir
kısmının ise yerinde bulunmadığı kanaatine
varılması hâlinde ise kısmi tavsiye, kısmi ret kararı
verilmektedir.
Kurumun kuruluş amacı, var olma sebebi
dostane çözüm aramak ve bulmaktır. Bu doğrultuda, kurumun
yapmış olduğu katkı ve hizmetlerin düzgün ifade edilmesi ve
bunun istatistiklere doğru yansıtılması
Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelikte kurumun kuruluş amacı belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ifade etmek
istediğim bir diğer konu da Milliyet Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde yer alan, liderimiz Devlet Bahçelinin dile getirdiği,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kanun teklifini Komisyona
sunduğumuz şartlı ceza indirimi ve cezaevlerinin durumudur.
Terörden tutuklular için gayret göstereceğinize
235 bin gariban var cezaevinde, bunlarla uğraşın dedik.
Cezaevlerindekilerin belli bir oranı PKK ve FETÖ'den, kalanları adi
suçlu ve kader kurbanı. Canileri, istismarcıları
ayıkladıktan sonra, kalanları gözümüzün önüne getirin;
bunların büyük bir kısmı çocuk, genç. Cezaevindeki hayat, insan
onuruyla pek bağdaşmayan bir hayattır. Bu zemini
işledikleri takdirde, Türkiye büyük bir felakete sürüklenebilir; Gezi
olaylarından çok daha korkunç ve çok daha gaddar olur; cezaevindekiler
kader kurbanı olmaktan çıkıp FETÖ'nün, PKK'nın kurbanı
hâline gelir. Bir talimatla isyan başlatırlarsa ne olur? Kader
kurbanı olan insanları ayıklayıp dışarı
çıkarın; Türkiye biraz rahatlasın, rehabilite olsun. Bu
teröristler 2 kişilik-3 kişilik yerlerde tutuluyor. Kader
kurbanı olan suçluların koğuşuna birer ajanlarını
gönderiyor bu teröristler ve onlar orada fitne yayıyorlar. Cezaevleri,
Afrin'de atılan bombalardan daha tehlikeli bir hâl alıyor. İç
barışa katkı sağlamak, toplumsal kucaklaşmayı
sağlamlaştırmak; cezaevlerinde birikmeleri sadeleştirmek,
FETÖ'cü hâkim ve savcıların tahribatını gidermektir.
Rahşan affı tekerrür ediyor. diyorlar,
Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz affı geliyor. diyorlar;
acele ve ezbere konuşmayın lütfen. Bu insanları topluma
kazandırmak için inisiyatif üstlenmeyelim mi? Baklava çalan çocuğa
diklenenler, sıra baklavacı FETÖ'cülere geldiğinde bize ne
anlatmak istiyor? Uzlaşma sağlanan suçlarla ilgili gereği
yapılsın.
Şartlı ceza indiriminin sosyal
boyutlarını da düşünüyoruz; elbette, mağdurların
üzerinde yaratacağı travmaları değerlendiriyoruz, adaletin
yerini bulmasını istiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı Kişilere
karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi yoktur. diyor. Bu
yaklaşımına saygı duyuyoruz ama hukuken temeli
olmadığını da biliyoruz. Hedef ve niyet halistir.
Cezaevleri pimi çekilmiş bomba gibidir. Partimizin teklifi bir af teklifi
değil, şartlı ceza indirimidir. Teklifin istisnaları tek
tek sayılmıştır: Devletin güvenliğine karşı
suçlar, adam öldürme suçu, çocuk ve kadına istismar kapsam
dışıdır; Atatürke karşı işlenmiş
suçlar kapsam dışıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu
konuşmamın ötesinde İstanbulla ilgili kısa bir
değerlendirme yapıp sözlerimi sonlandıracağım: Tuzla,
İstanbulumuzun 39 ilçesinden biridir. Tuzla sayfiye bölgesidir, çok güzel
bir ilçedir. Görmeyenler varsa Tuzla ilçemizi ziyaret edip görmelerini arzu
ederim. Tuzlada bir deri sanayisi ve tersaneler var. Burada kimyasal atıklardan
dolayı sorun yaşanmaktadır. Bunların incelenmesi,
araştırılması, kurumlar tarafından takip edilmesi; o
bölgenin güzelliğini, çevresini bozan, koku yayılmasına
sebebiyet veren firmaların ve şirketlerin
cezalandırılması gerekir. Çünkü çevre sorunu bir insanlık
sorunudur. Çevre, bir medeniyet alametidir. Çevrecilik milliyetçiliktir,
çevrecilik bir vatan sevgisidir. Çevreye zarar vermek vatana zarar vermektir.
Bu duygularımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Son günlerde İstanbulda hepimizin
yaşadığı, Türkiye'nin her yerinde yaşadığı
bazı sorunlar da vardır. Dolar 6 lira 50 kuruş
civarındayken elektrik, su ve doğal gaza zam geldi; bugün 5 lira 50
kuruşa düştü dolar, bunu dolara göre yükseltmişsek dolara göre
de aşağı çekmemiz gerekiyor. Çünkü insanlarımız zor
durumda, esnaf siftah yapmadan dükkânını kapatır hâle geldi. Dün
Plan ve Bütçe Komisyonunda güzel gelişmeler oldu. Mobilyada, beyaz
eşyada, konutta yıl sonuna kadar vergilerde düşürülmeler oldu.
İnşallah, elektrik, su, doğal gazla ilgili de indirimler
yapılır. Çünkü kısa zamanlık İstanbula gidip
geldiğimde, birkaç arkadaşıma rastladığımda, 6-7
işletmesi olan arkadaşlarımız elektriğe ve doğal
gaza yüzde 40a varan zam geldiğini anlattılar. Onların da
şikâyetlerini yüce Mecliste dile getirmeyi bir borç bildiğim için
burada sizlere ifade etmek istedim.
Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. Yüce Meclise bütçe sürecinde başarılar diliyorum.
Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuşacak.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 2017
Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu üzerine söz almış bulunuyorum grubum
adına.
Ama buna gelmeden önce, dün Batmanda
aralarında Batman Belediye Eş Başkanımız ve parti
yöneticimiz olmak üzere çok sayıda tekrar gözaltı gerçekleşti.
Son dönemde özellikle partimize yönelik sürekli bir hâlde bu şekilde
operasyonlarla aslında açık bir şekilde bizim siyasi arenadan,
demokratik siyasetten uzaklaşmamız için siyasi soykırım
operasyonları yapılıyor. Bu saldırıların, bu
operasyonların bizi yıldırmayacağını, bu
demokratik siyasetten, Türkiyeyi dönüştürme irademizden
vazgeçmeyeceğimizi burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yine, cezaevinde bulunan, tutsak olarak tutulan
Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güvene ve diğer milletvekili
arkadaşlarımıza da en derin saygılarımı
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu kamu
denetçiliği raporu üzerinde konuşacağım. Dünya
örneklerinden birkaç örnek vererek ve Türkiyede niye bu sistemin -raporda da
açıklanacağı üzere- tutmadığını biraz ifade
etmek gerekiyor çünkü 300e yakın bir başvuru
sonuçlandırılmış burada ve bunun sadece bir
kısmında tavsiye kararına uyulmuş ama genel itibarıyla
ne kurum idareye tavsiyede bulunabilmiş ne de idare bu tavsiyeleri yerine
getirebilmiş. Bunun temel nedenlerini belki irdelemek ve bunlara çözüm
yolları bulmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir defa biz buna
kamu denetçiliği deyip başına kamuyu
yerleştirdiğimiz anda dünyadan bakış açısı olarak
ayrıldığımızı gösteriyoruz çünkü dünyadaki örneklerin
hiçbirinde tanımlama olarak bile böyle tanımlanmıyor,
yurttaş koruyucusu sivil halklar savunucusu halk avukatı
yurttaş hakları savunucusu gibi, aslında daha çok halkı,
yurttaşı, vatandaşı önceleyen bir tanımlamayla
başlıyor. Bir defa biz, dediğim gibi, her defasında önce
kamunun ne kadar güçlü olduğunu, öncelikle kamunun yanında yer
aldığımızı kelimelerle, sonra da
davranışlarımızla maalesef ki sürekli olarak göstermiş
oluyoruz.
Yine, kendilerinin de ifadesi olarak şimdi Kamu
Denetçiliği Kurumunun gerçekten ya da işler hâle gelebilmesi için bir
hukuk ilkesi ya da demokratik standartlarda bir ülkenin olması gerekiyor.
Maalesef Türkiye özellikle son 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan
edilen OHALle beraber artık demokratik bir hukuk devleti olma iradesinden
vazgeçmiş gibi görünüyor. Daha çok OHAL kararnameleriyle ya da şu
anki mevcut yeni sistem değişikliğiyle tek bir kişinin
aldığı kararla bütün toplumun şekillendirildiği tek kişilik
bir rejimle idare ediliyor. Bir defa burada ne demokrasi kalmış
oluyor ne de hukuk devleti diye bir şey. Bir örnek vereceğim niye
hukuk devleti olmadığıyla ilgili.
Konuşmamın başında da
söylemiştim değerli arkadaşlar, Batmanda dün bir operasyon
oldu. Ama bundan yaklaşık bir ay önce yine bir operasyon olmuştu.
Gerçekten bunun aslında bir kara mizah olarak geçmesi gerekir. Yani
televizyonda izlesek hepimizin belki biraz güleceği, biraz Acaba
mı? diyeceği bir vakayı sizinle paylaşmak istiyorum:
Batmanda bizim HDPli seçmenlerimizin birinin evine baskın yapıldı
polisler tarafından, evde anne, baba ve çocuk bulunuyor. Şöyle bir
şey söylemiş polis: Üçünüzden birini alacağız siz kendi
aranızda karar verin. Yani hukukun geldiği aşamadan söz
ediyorum. Aileye, evet, gözaltına alınma, tutuklamada bir irade
gösterme serbestisi vermişiz, bir tek bu serbestlikleri var, tutuklama
özgürlüğümüz var Türkiyede artık, konuşmama özgürlüğümüz
var, bu kadar. Baba doğal olarak kendisi talip olmuş gözaltına
alınmaya ve o baba tutuklandı. Hukukun geldiği yerden söz
ediyorum. Onun için, Türkiyede bir demokratik hukuk sistemi
olmadığı için bu kurumun da işler olmasının çok
zor olduğunu düşünüyoruz.
Yine diğer ülkelerde bu kurumun
varlığında idareler kendilerine yapılan tavsiyelerde
Orada
da genel itibarıyla -yani bazı ülkelerde farklı ama-
kararları tavsiye niteliğindedir. Ama orada yapılan tavsiyeler o
kurum tarafından ciddiye alınır çünkü kendisinin halka
karşı haksız davranışlar sergileyen, halka
karşı özgürlükleri ya da hakları kısıtlayan bir idare
olarak tanımlanmasını istemez. İşte bu da demokrasiyle
bağlantılı bir şeydir. Orada şöyle
tanımlanır hatta: Pençesiz şahin olarak tanımlanır ya
da bağırmayan ama kaşını çatan bir kurum olarak tanımlanır.
Yani, aslında, dediğim gibi,
bağlayıcılığı olmayan ama ahlaken, ama toplumsal
olarak bağlayıcılığı olan bir kurum. Bizim burada
idarenin birçoğu cevap verme gereği bile duymuyor çünkü kendini bu
konuda sorumlu hissetmiyor. Değerli arkadaşlar, zaten biz tek
kişilik bir sisteme geçtikten sonra
Siz
Cumhurbaşkanlığı diye böyle güzellemeler
yapıyorsunuz ama komisyon döneminde başkanlık mı,
Cumhurbaşkanlığı mı daha siz de karar
verememiştiniz. Hâlâ karar veremiyorsunuz. Hatta size bağlı
havuz medyası da karar veremiyor; bir başkan diyor bir
Cumhurbaşkanı diyor, artık kendilerinin de kafası
karışık bir durumda. Bu tek kişilik sisteme geçtiğimiz
zaman zaten idarenin, yürütmenin en başındakilerin Meclise
karşı bir hesap verebilirliği kalmadı, bırakın
kurumları, bırakın, bir hesap verme iradesi ya da hesap verme
gibi bir hissiyat içerisinde değiller. Onun için, bu yürütmenin Meclise
hesap vermediği bir yerde artık kurumların gelip burada hesap
verebilirlik durumunda kendisini hissetmediğini görüyoruz. Zaten
vermemişler de hesap, Biz böyle uygun gördük, yaptık. Bizim
söylediğimiz üstüne de söz yoktur. diyorlar.
Şimdi, bir de bu kurumun risk
alanlarının tespiti ve bu yöndeki çalışmalarının
da çok sorunlu olduğunu düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar,
ben sadece buradaki raporu değil, oturdum, şurada 500 küsur
sayfalık bir rapor var, onu da inceledim. Ama zor olmadı, onu
söyleyeyim; fotoroman minvalinde bir şey çünkü birçok yerde yapılan
ziyaretler vesaire var ve bu kurumun topluma tanıtılması
meselesi var. Ama bu tanıtılma kimin eliyle yapılıyor?
Bakın, size bir örneğini vereyim: Uluslararası Ombudsmanlık
Zirvesinde AKP Genel Başkanı konuşuyor ve o dönem, tabii, Afrin
işgali daha olmamış, Afrine operasyon daha ortada yok, orada
nasıl bir operasyon olacağını anlatıyor. İnsan
hakları ya da hakları koruyan bir mekanizmanın
konferansında bunları söylüyor. Yine, o dönem Kürdistan federe
bölgesindeki bağımsızlık referandumunun arifesi parmak
sallıyor oradaki halka; bırakın yani içteki haklardan söz
etmiyorum ya da insanlara sürekli yapılan tehditleri geçtim artık,
oraya parmak sallıyor, Bunu kabul etmeyeceğiz. diyor. Bu, bu
zirvede yapılıyor değerli arkadaşlar. Bu sistem, bu kurum
bu şekilde tanıtılıyor topluma ya da bu kurumun
toplantılarında, konferanslarında, hepsini tek tek inceledim
Yapılan geziler şöyle: Genelde iktidara yakın kurumlar, iktidara
yakın şahısların ziyareti gerçekleştirilmiş.
Mesela bu risk alanları, bu son süreçteki en büyük risk alanlarından
biri neydi? Atanan kayyumlardı ama kurumumuz gidip kayyumu ziyaret
etmiş. Peki, insanlar nasıl bu kuruma güven duyup gelip başvuru
yapacaklar? Diyelim ki belediyeden haksız yere işten atılan
insanlar ya da kayyumdan sonra haklarının ihlal edildiğini
düşünen insanlar, Kayyumla poz veren bir kuruma, bir başdenetçiye
niye başvuru yapsınlar, sorarım? Ben olsam başvurmam. Ya da
Trabzonda yine aynı minvalde bir tanıtım toplantısı
var, İçişleri Bakanı çağrılmış, o
konuşuyor. Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanı
valinin üstü, Emniyetin, Jandarmanın üstü. Peki, bu insanlar bu alanlardan
gelen ihlaller konusunu ya da uğradıkları
haksızlıkları niye gelip bu kuruma iletsinler? Nasıl bir
güven hissedecekler? Nerede bu kurumun tarafsızlığı,
bağımsızlığı? Nerede hiç kimseyle bir
bağının olmayacağı ilkesi? Bu yok. Çok açık bir
şekilde iktidarla sürekli poz verme hâlinde. Bir örneğini daha
vereyim.
Değerli arkadaşlar, 2017 yılında
kadın konferansı yapıldı hatırladığım
kadarıyla İnsan Hakları Komisyonunda, AKPli ve diğer
muhalefet partilerinin de üyeleri çağrıldı. Talebime rağmen
o toplantıya konuşmacı olarak kabul edilmedim, talebime
rağmen. Şimdi, bu kurumun tarafsız ve bağımsız
olarak hareket edeceğine kimi inandırabiliriz? Bunu sormak isterim.
Şimdi, bu risk alanlarından
birkaçını daha söyleyeceğim size değerli arkadaşlar:
Şimdi, bu risk alanlarından, yine özellikle sokağa çıkma
yasaklarından sonra illa şehirlerin abluka altına
alınıp çok fazla ihlalin yaşandığı dönemlere
dönelim. Birçok şehir yerle bir edildi; işte, Sur, Cizre,
Şırnak vesaire. Ve orada mülkiyet hakkı tamamen ihlal edilerek
binalar dikildi, insanlar yerlerinden edildi. Yani eğer bu kurum gerçekten
toplumun sorunları karşısında eğer halkı kamuya
karşı koruma ya da işte, çözümleyici güç olma iradesini
sergileyecekse bu yerlere gidip oradaki insanların bu kuruma
başvurusunu sağlaması gerekiyordu. Birçok insan şu anda en
temel hakları olan mülkiyet hakkından yoksun bir şekilde.
Yine bir örnek vereyim arkadaşlar, yine bir
risk alanından söz edeyim: Özellikle OHAL sürecinde cezaevleri büyük bir
hak ihlalleri merkezlerine döndü; ya, bunun çokça örneği var. Yani bu
kuruma gelen talepler aslında devede kulak bile diyemeyeceğimiz kadar
az. İnsan Hakları Derneğine ya da başka kurumlara gelen
taleplerin ne kadar geniş olduğunu görebiliyoruz.
Peki, bizim kurumumuz mesela İnsan Hakları
Derneğiyle görüşmeyi hiç düşünmüş mü, bu diğer
kurumlarla görüşme yanında ya da cezaevlerinde kuruma başvurunun
geliştirilmesini sağlamaya yönelik bir irade
gerçekleştirilmiş mi? Hayır. Ee, var kısmi başvurular
ama çok sınırlı düzeyde. Bana bile -odama bazen onlarca, yüzlerce
mektup- bu 2016 döneminde, özellikle OHALin olduğu dönemde mektuplar
geldi cezaevindeki ihlallerle ilgili.
Peki, bu kurum bir de şunu yaptı mı?
Cezaevinde okuma yazma bilmeyen bir sürü insan var. Bunların buraya
başvurmasıyla ilgili herhangi bir girişimde bulundu mu?
Hayır.
Şimdi, bir başka risk alanından söz
edeceğim, çokça risk alanı var; yine OHAL sürecinde kanun hükmünde
kararnamelerle ilgili olarak.
Şimdi, bu kanun hükmünde kararnamelerden en
fazla etkilenen kurum EĞİTİM-SEN idi. Birçok kuruma ziyaret
yapılmış. Mesela, EĞİTİM-SENe hiç gidilip
oradaki sorumlular dinlenmiş mi ya da yönlendirilme
sağlanmış mı? Hayır. Yani aslında bir kurum var;
mış gibi yapıyoruz ve demokrasicilik oynuyoruz.
Değerli arkadaşlar, öncelikle gerçekten
bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor; yani
bu kürsüde de ben çokça ifade ettim. Emek var, hiç sorgulamıyorum; emek
vardır ama bakış açısını, demokrasiye
bakış açımızı, hak ve özgürlüklere bakış
açımızı durduğumuz yerden değerlendirmeyelim.
Şimdi, bu kurumun üyelerinin birçoğuyla
ilgili de birkaç cümle söyleyip geçeceğim. Kişiselleştirmek
değil ama çoğu AKP kökenli yani AKP il
başkanlığı, AKPlinin akrabası. Bu, tamam, çok
bağımsız, tarafsız kararlar da verebilirler ama
yarattıkları algıdan söz ediyorum. Toplumda güvenilmez,
itibarsız bir kurum olarak görünüyor. İtibarı sağlamak da
gidip büyük büyük, şaşaalı binalarda konferanslar vermekle,
valilerle, kayyumlarla, İçişleri Bakanıyla,
Cumhurbaşkanıyla poz vermekle olmaz; gerçekten, toplumun
sorunlarını çözme idaresiyle olur. Bunun
olmadığını, dediğim gibi, görüyoruz.
Şimdi, bir risk alanından daha söz edip
bitireceğim, az kaldı zaten: Kadınlar yine bu sürecin en büyük
risk alanlarıydı. Bunu muhalefet partisi milletvekili
arkadaşımız da söyledi. Ben kurumun sitesinden de takip ettim, kadınlarla
ilgili 6 tane karar var ama hiçbiri kadınların
yaşadıkları esaslı sorunlarla ilgili değil; hiçbiri
cinsiyetçi söylemler, cinsiyetçi yaklaşımlarla ilgili değil;
sosyal yardımlar vesaireyle ilgili.
Şimdi, biz Türkiyede özellikle on altı
yıllık AKP iktidarı sürecinde cinsiyetçiliğin nasıl
arttığını, bunun hem sözlerle hem toplumda nasıl
yaygınlaştırıldığını da çok net
görüyoruz. Buradaki kadın milletvekilleri, iktidarından muhalefetine
hepsi de aslında kendi yaşamlarından da bu cinsiyetçi
yaklaşımlara, bu cinsiyetçi saldırılara maruz
kalıyorlar. Yani kadına yönelik şiddet bu kadar
artmışken, günde en az 1 kadın şiddete maruz kalıp bir
ay içerisinde neredeyse 50 kadın katledilirken kadınların
çoğu o düzeltmek istediğiniz, yine düzenlemeyle haklarını
geri almaya çalıştığınız nafakasını
alamazken, kadınların birçoğu hem
çalıştığı iş yerlerinde hem ailenin içerisinde
şiddete, sistematik bir şiddete maruz kalırken yine
gözaltında, cezaevlerinde sistematik olarak kadın kimliklerinden,
kadın olmalarından dolayı saldırıya maruz
kalırken sadece 6 örnek karar gördüm, daha fazlası varsa bize
açıklayabilirler ama demek ki kadınlar açısından da bir
umut değiller kendileri.
Şimdi, nasıl düzenlenebilir değerli
arkadaşlar? Bir defa, bu kurumun -bir yasa koyucu olarak buradayız-
gerçekten itibarlı bir hâle getirilmesi gerekir. Ama dediğim gibi,
öncelikle bizim demokrasiye, hukuka bakış açımızı da
düzenlememiz gerekiyor, o bakış açısını düzeltmemiz
gerekiyor. Kurumun itibarlı hâle getirilmesi gerekir; bunun yanında,
idarenin, bunun halkın hizmetindeki mekanizma olduğunu bilmesi
gerekir. Yine devletin, halkın talepleri ya da halkın
çıkarı için hareket edecek olan mekanizma olduğunun
farkında olması gerekir. Devlet vatandaşına
düşmanlık etmez. Devlet vatandaşından intikam almaya
çalışmaz. Şu anda böyle bir süreç yaşıyoruz. Her
alanda iktidar, devlet, bu toplumdan, halktan intikam alma iradesiyle,
yaklaşımıyla hareket ediyor. Bundan vazgeçmesi gerekiyor ve bu
toplumun sorunlarını çözmesi gerekiyor. Cezaevi sorunları,
kadına yönelik şiddet ve kadın hakları sorunları, çocuk
hakları sorunları
Bakın, istismarın bu kadar
arttığı bir süreçte çocuklarla ilgili öncelikli olarak
çalışmalar yapması gerekiyor bu kurumun. Hani belki çok anlam
yüklediğim düşünülebilir ama aslında, gerçekten hukuk devletlerinde,
gelişmiş hukuk, demokratik hukuk devletlerinde bu kurum toplumu
değiştiren, dönüştüren, idareyi de frenleyen bir mekanizma
olarak duruyor. Belki onun için daha fazla çalışmamız gerekiyor
değerli arkadaşlar.
Şimdi, dediğim gibi, bir, itibarlı
hâle getirmek gerekiyor ve inisiyatifli hâle getirmek gerekiyor. Üçüncüsü:
Gerçekten tarafsız, bağımsız bir hâle getirmek gerekiyor.
Eğer biz bunları gerçekleştirmezsek değerli
arkadaşlar, biz 100 tane daha kurum kuralım, ismi başka
başka olsun; bin tane kurum daha kuralım, ismi başka başka
olsun; yasaları değiştirelim, mevzuatları
değiştirelim ama çözüm olmuyor, çözüm olmadığını
gördük. İnsan Hakları Kurumunu kurduk daha öncesinde, bir çözüm
olmadı çünkü insanlar buraya başvurduğunda
sorunlarının çözülmeyeceğini biliyor. Yine, Kamu Denetçiliği
Kurumunu açtık ama bir işe yaramıyor çünkü insanlar
sorunlarının burada çözülebileceğine inanmıyor. Eğer
gerçekten çözüm irademiz varsa, burada, Meclisteki bütün gruplar olarak ortak
bir irade sergileyelim. İşte, buradaki bütün sorunların çözüm,
yol ve yöntemi bu Meclisin kendisidir. Kanunlardaki değişiklikleri
yapacak güç biziz.
Bakın, cezaevlerinden çokça sorun geliyor bize,
kendilerine de gitmiş infaz meselesiyle, denetimli serbestlik meselesiyle
ilgili olarak. Cezaevi idaresi hiç umursamamış tabii, dilekçesini
bile işleme koymamış mahpusun. Ama şu anda denetimli
serbestlikle ilgili büyük bir sorun var, büyük bir kriz var ve bunu çözecek
güç, kendi tavsiyeleriyle bu Meclisin kendisidir. Sosyal medya üzerinden
propaganda yapanlara dahi Örgütle bir bağım yoktur. dilekçesi
imzalatılmaya çalışılıyor değerli
arkadaşlar. Şimdi, eğer bir örgüte üyeyse bununla ilgili bir
karar olması gerekiyor ama sadece propagandayla ilgili olanlarda bile böyle
bir dilekçe imzalatmaya çalışılıyor. Bu dilekçeyi
imzalamayan kişilerin talepleri ilgili yerlere bile iletilmiyor. Bu, bu
raporda da açık bir şekilde yazılmıştır. Bunun
çözüm gücü burasıdır, Meclisin kendisidir. Eğer biz gerçekten bu
iradeyi sergilersek bütün bu sorunların karşısında çözüm
gücü olabiliriz diye düşünüyorum. Ama öncelikle, lütfen hukuku, adaleti,
demokrasiyi sadece kendimiz için istemeyelim. Hukuk, adalet, demokrasi hepimiz
ortak paydada buluştuğumuz zaman olur. Hukuk bir kesime başka,
bir kesime başka şekilde uygulandığı müddetçe
tarafsız ve bağımsız olmaz. Demokrasi, bir kesimin sürekli
konuştuğu, diğerlerinin sustuğu ve ezildiği müddetçe
demokrasi olarak tanımlanmaz. Onun için, demokratik bir hukuk devletine
yakışır bir şekilde buradaki sorunları ve daha
fazlasını konuşup çözüm bulalım diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Kamu Denetçiliği Kurumunun Değerli
Başkanına, yöneticilerine, temsilcilerine, bugün salonda olmasa da bu
kurumda emek veren tüm çalışanlarına emekleri için teşekkür
ediyor, onları saygıyla selamlıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına.
Kamu Denetçiliği Kurumu, ülkenin
yargısının FETÖye teslim edildiği 12 Eylül 2010
referandumunda ne bizim ne herhangi bir muhalefet partisinin karşı
çıktığı ancak ayrılsın, bunlar Meclisten
kendiliğinden geçsin dediğimiz ama FETÖnün HSYKyı ele geçirmek
başta olmak üzere üç tane zehirli maddesinin etrafına şeker
olarak bulanmış maddelerden biriydi. Biz, Mecliste hep birlikte kabul
edelim dedik. Yok, biz bunu şeker olarak bulayacağız, FETÖ
yargıyı ele geçirsin, HSYK düzenlemesi geçsin. diye o zehrin
etrafına bulandı. 29 Haziran 2012 tarihinde Resmî Gazetede
yayınlanan 6328 sayılı Kanunla da yürürlüğe girdi.
Dünyada en bilindik adıyla halkın
avukatlığını yapması gereken bir kurumdur.
İsminde Kamu Denetçiliği Kurumu olması aslında kamuyu
denetlediği algısı ama isimle birlikte bilinçaltına
kazınan mesaj yine bir tarafının kamu olmasıdır. Zaten
bağımsız da değildir. Birazdan daha bağımsız
olması ve neler yapması gerektiği konusunda geliştirici
önerilerde bulunacağız.
Sayın Şeref Malkoç, kurumun 2nci
başdenetçisi. İlk başdenetçi Mehmet Nihat Ömeroğluydu.
Sayın Malkoç, hem raporun çıktığı aşamada -bu
raporun Mecliste görüşülmesini talep ettiğimizde- gösterdiği
duyarlılıkla hem rapordan yararlanırken kamuoyuna
yaptığımız açıklamalarda dönerek doğrudan bilgi
vermesiyle hem de gruplara yolladığı bilgi notuyla kendisinden
beklenen ve bizim de memnuniyet duyduğumuz bir iletişim
kanalını açık tutmaktadır.
Bu, özellikle İsveçte, Batı Avrupada son
derece iyi işleyen, iyi sonuçlar veren ve vatandaşın hak arama
mekanizması, hak arama kültürü açısından da son derece
yerleşmiş bir uygulamadır. Bu kültürün Türkiyede
yerleşmesine ilk günden beri pozitif katkı sunmaya çalıştık.
Tabii ilk yıllarda hiç iyi gitmiyordu, hem kararlara uyulma oranıyla
hem de Meclisin kendi adına denetim yapmakta olan bir kurumu ciddiye
almaması söz konusuydu. Hatırlayanlarımız olacak, biz bu
sene ocak ayı içerisinde yanılmıyorsam, 2016, 2015, 2014 ve
2013teki raporları, her biri bir sonraki yıl sona ermeden görüşülmesi
gereken raporları, dört yılın raporunu bir seferde burada
görüştük ve üzerinde birleştiğimiz nokta da şuydu: Ben söz
aldım ve bunun bir daha tekrar edilmemesini ümit ettiğimizi söyledim,
bütün gruplar ayrı ayrı söz aldılar. Sayın Belma
Satırın da o gün tutanaklardaki ifadeleri bugünü işaret
ediyordu. Biz ana muhalefet sorumluluğuyla ve denetim yetkileri
budanmış bir Mecliste, Meclis adına denetim yapan bir kuruma çok
daha fazla sorumluluk düştüğünün de bilinciyle, bütçe sevk edilip de
yavaş yavaş artık Mecliste bu yılın son gündemi olan
bütçe yaklaşırken, konuyu hem Sayın Şeref Malkoçla
görüştük hem basına açtık hem de Sayın Binali
Yıldırıma yazılı olarak başvurduk. Şimdi,
bu başvurular cevapsız kaldığında, duyarsız
kalındığında eleştiriyoruz. Bu başvurumuza
karşı hem iktidar partisinin grup başkan vekilleri hem
Sayın Malkoç hem Binali Yıldırım olumlu tepki verdiler ve
bugün buradayız, bu raporu görüşüyoruz.
Tabii, nasıl bir kapsam, nasıl bir yük,
nasıl bir alan olduğuna bakmak için raporu rakamlarla
değerlendirdiğimizde, 2013ten itibaren bugüne kadar 52.486
başvuru olmuş, bunların 17.131i bu raporumuza konu
yılın içinde olmuş. Tabii, kurum bunlara doğrudan kabul
ya da ret kararı vermiyor, çok sayıda verdiği karar var;
başvuruyu kabul etmeyebiliyor, geçersiz sayabiliyor, birleştirme
kararı alıyor, gönderme kararı alabiliyor, incelenemezlik
kararı alabiliyor, dostane çözüm kararı alabiliyor ve üzerinde çok
konuştuğumuz kabul/ret ya da kısmen kabul/kısmen ret
kararlarını alabiliyor. Bu sene 245 tane başvuruda tavsiye
kararı almış. Daha doğrusu kabul yerine tavsiye
kavramını kullanmak lazım. 353 tane başvuruya ret,
177sine de kısmen kabul/kısmen ret kararı vermiş.
Tabii, Kamu Denetçiliği Kurumu gibi
kurumların performansı kararlarına uyulma oranlarıyla
ölçülüyor. Bu, geçmişte korkunç düzeydeydi; yüzde 15ler, 20ler, 27ler.
Bu dönem raporda uyma oranı olarak ifade edilen oran yüzde 65 olarak
ifade ediliyor. Dünya ortalaması yüzde 75-80 arası. Yani alınan
yol önemli ama daha katedilecek çok yol var ve bizim yüzde 65e de
itirazımız var. Çünkü yüzde 65 hesaplanırken kurum kendisinin
aldığı tavsiye kararlarına uyma oranını
alıyor. Oysaki kurumun başvurduğu idare mercilerinde, kurumun
yapmış olduğu uyarıya karşı, daha doğrusu
kendisine yollanan dosyaya, istenen bilgiye tamamen tepkisiz kalanlar var yani
kuruma karşı ölü taklidi yapan ya da kurumu hiç hükmünde gören, yok
hükmünde gören idare var. Onu da katarsanız eğer yani kurum
çabalamış ama idarenin baştan tepkisizliğinden dolayı
bir sonuç alınamayanları kattığınızda uyulma
oranı yüzde 53,5a düşüyor. Yani 422 tavsiye kararı var, 349una
idare yanıt vermiş, 226sına uymuş. O zaman 349un yüzde
65i 226dır ama sizin tavsiye kararınız 422 ise uyulma
oranı gerçekte yüzde 53,5tur, bunu görmek lazım. Alınması
gereken yol çok. Alınan yol önemli ama daha yolun yarısına bile
gelebilmiş değiliz, yüzde 80ler yakalanmadan asla ve asla bu kabul
edilemez.
Bundan sonraki süreçte birkaç karara dikkat çekmek
istiyorum. Olumlu bulduğumuz
Yani kurumu niye önemsiyoruz, niye üstüne
titriyoruz? Muhalefet olarak, aslında çok daha sert eleştirileri hak
eden bu iktidarın uymadığı kararlarını veya bu
kurumun atamalar döneminde, Ombudsman seçimi döneminde iktidarın iş
birliği yapmamasını, normalde gelişkin bir demokraside
Mesela Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: Biz kesin hesap komisyonu
kuracağız, başkanının ana muhalefetten
olmasını isteyeceğiz. Bu, bizim seçim programımızda
var, vaadimiz bizim. Oysa biz kamu denetçilerini seçeceğiz; başdenetçi
de tüm denetçiler de -geçmişte akbudsmanlar diye, ak denetçiler diye
de eleştiri almıştınız- o yöntemle, müzakeresizlikle
veya her gruptan birer kişi alarak değil -hadi başdenetçi
çoğunluğa göre olsun- Hepsi olsun, benim olsun.
mantığıyla oluşturuluyor. Ama biz üstüne titriyoruz
kurumun. Niye titriyoruz? Mesela, kararlarından bir tanesi, kurum
demiş ki: Hâlen gündemimizde, çocuk teslimi icra daireleriyle
olmasın. Bugünlerde çözülmeye uğraşılıyor,
düzenlemeler yapıldı. Kurumun bu uyarısından sonra
atılan adım önemli. Boşanmış anne-baba gününde
çocuğu vermediği zaman icra daireleri devreye giriyordu. Bu sorunun
çözümüne bu kurum katkı sağlamış. Diğer olumlu bir
örnek olarak söyleyelim: Namık Kemal Üniversitesi Rektörlüğü öyle bir
ilan vermiş ki bir kişiyi tarif etmiş. Kurum da başvuru
sonucunda Bu, kişiye özel ilandır. demiş ve bu konuda bir
düzelme sağlamış. Bu da son derece önemli.
Peki, uyulmayan neler var? İşte, uyulanlar
önemli ama uyulmayanlar çok kritik. Kurum, sözlü mülakatlarda nesnellikle
ilgili Adalet Bakanlığına kritik uyarılarda bulunuyor yani
diyor ki kurum: Siz hâkim ve savcı alırken objektif kriterler
değil, nesnel kriterler değil, sübjektif kriterler belirliyorsunuz.
Zaten sahada da bu var ve deniyor ki: Adalet ve Kalkınma Partisiyle bir
bağ, bir irtibat, bir iltisak, bir yerden torpil yoksa hâkim, savcı
olamıyorsun.
Olanlara bakınca çok doğru. Ben bir
olmayan hikâye anlatacağım size: Bu hikâyeyi nereden yakaladık,
nerelere kadar geldi, bir görün, bir dinleyin. Bunu, bir vicdan muhasebesi
yapmak için önemsiyoruz. Genel Başkanımızla birlikte bir
kadın cezaevinde ziyaretteyiz 8 Martta. Belli bir yaşta, oranın
emekçisi olduğu bilinen, etrafındaki tüm personel tarafından
saygıyla karşılanan -eski adı gardiyan- bir kadın
infaz koruma memuru. Kadının hikâyesi şu: Bir tanecik oğlu
var. Oğlu daha 3-4 yaşlarındayken baba ölüyor. Bir maaşa
kalıyor, o maaşla oğlunu büyütmeye başlıyor. Bu
oğlan bu imkânsızlıklar içinde, hayata annesinin verdiği
tutunma mücadelesine katkı vererek ve ondan feyzalarak öyle bir
çalışkan oğlan oluyor ki her sınıfı geçiyor ve
okul birincisi kontenjanından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini
kazanıyor. Orada da durmuyor -ama imkânları da yok- orada
durmadığı gibi danışmanlık görevleri
yapıyor, başka işlerde çalışıyor, okula gidiyor
geliyor, koşturuyor ve hukuk fakültesini dereceyle bitiyor. Bir tane
hayali var; o, çocukluğundan beri gördüğü hâkim, savcı
amcalardan bir tanesi olacak. Sınava giriyor, ilk sınavda 20 bin
kişiden 1.800üncü oluyor, mülakata çağrılıyor, eleniyor.
Hırs yapıyor, bu sefer daha da çok çalışıyor, bu sefer
20 bine yakın kişiden veya on binlerce kişi içinden 200üncü
oluyor ve tekrar mülakata girecek ama çok umutsuz ve bundan biz haberdar
oluyoruz. Bu dönemde hakikaten subjektif kriterler var. Biz bir hakkın
teslimi için subjektif kriterlere teslim olup öyle, gizli kapaklı
değil, resmî randevu alıyoruz; Veli Ağbabayla birlikte, Adalet
Bakanı müsteşarına durumu daha detaylı anlatıyoruz.
Müsteşar diyor ki: İyi ama Bakan Beyin de haberinin olması
lazım. Müsteşar yardımcısı Manisanın
Demircisinden diye duyuyoruz, atanıyor; ona telefon açıyoruz, bu
durumu anlatıyoruz, Bakan Beyin haberi var mı? diyorlar; çok
önemli. Hiç erinmedim; hiç sevmem oradan muhalefet milletvekilleri Bakana
gitsin, bir seçmenim, bir akrabam, eşim dostum için ömrümde yapmadım;
bu çocuk için kalktım gittim, bütün hikâyeyi anlattım. Çocuğun
ismini de vereyim, tutanağa geçsin, adı Hüseyin Can. Soyadı
Can, kendi bir can. Bu arkadaşın bugüne kadar tespit edilebilen bir
tane kusuru var, bu çocuk Alevi ve bu çocuk bu yüzden
atanmadığını düşünüyor.
Bu çocuk FETÖcü olabilir mi? Annesi hâlen daha
Sincan Kadın Cezaevinde, FETÖcü olsa atardınız
anasını çoktan. Bu çocuk, örneğin bir başka terör örgütüyle
irtibatlı olabilir mi? Öyle olsaydı herhâlde bu çocuk bugüne kadar
geldiği durumda devletin bir yerde bir hışmına
uğrardı, bir şekilde bir süzgece takılırdı.
Verdik, Sayın Bakan aldı, cebine koydu,
koyuş o koyuş. Sonuç açıklandı, Hüseyin Can yine
atanmadı.
Şimdi, bu, subjektif kriterler meselesi,
artık, 4 yaşından buraya kadar gelmiş, sizin Adalet
Bakanlığının ekmeği kursağından geçmiş,
bir daha geçmemiş, hiçbir suçu olmadığı annesinin görevine
devamından belli bir küçücük Hüseyin Canın hayalleriyle oynuyor bu
sistem. Ama bu biraz da aile içi bir mesele olsun be Sayın
Başdenetçim, damada bunu bir anlatın. Hani damat ile
kayınpederlerin ilişkisi var ya, Adalet Bakanı da
damadınız, bunu böyle baba-oğul olarak bir kenara çekin,
anlatın, deyin ki: Burada Kamu Başdenetçisini sizin kurum dinlemedi.
Bu rapora uymadın, subjektif kriterler dedim, objektif kriterler
koymadın ama şu hikâyeyi sana 50 kere anlatmışlar. Demek
ki aşılamayan bir şeyler var, bunların görülmesi gerekiyor.
Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde
çalışan personelin ücretlerinin son derece düşük olması
gibi fazla mesailerinin ücretlendirilmemesi eleştirildi, uyulmadı.
Uyulmayan onlarca karar var ama bizim eksik gördüğümüz bir başka yer
daha var. O de nedir? Bir OHAL dönemi oldu, OHAL döneminde inanılmaz
haksızlıklar, inanılmaz adaletsizlikler oldu. Suçun
şahsiliği ilkesi ayaklar altına alındı ve
insanların gelecekleriyle oynandı. Gün geldi, mahkeme Suçsuzsun.
dedi, hâlen daha görevine iade edilemeyen mahkemece suçsuzluğu
kanıtlanmış mağdurlar var. Bu konularda Kamu
Denetçiliği Kurumunun kendi görev tanımı noktasında daha
cesur olması gerekirdi diye düşünüyoruz.
Bugün yukarıda Sağlık Komisyonunda
bir 5inci madde var, deniyor ki: Bu FETÖ terör örgütü sebebiyle memuriyetten
ilişkisi kesilmiş doktorlar, diş hekimleri
Ama haklarında
bir ceza yok, kovuşturma yok; zaten ceza olsa ilgili meslek kanunu
gereğince bir yıldan fazla
ağırlaştırılmış ceza
aldığında mesleğini yapamıyor. Diyorsunuz ki: Sosyal
Güvenlik Kurumuyla da sözleşmeli herhangi bir hastanede
çalışmayacak. Yani ağaç kökü yemeyi, o konudaki formülü doktor
ve diş hekimleri için uyguluyorsunuz. Burada bir tehlike var, bu konu
hepimizin ilgi alanında. Kediyi köşeye
sıkıştırırsan yüzünü cırmalar. Ceza
almamış, doğrudan karışmamış; bir okuldan,
bir dershaneden, bilmem neden ihraç olmuş, şimdi Diplomayı
yakayım, kursağından ekmek geçmesin. deniyor. Bu sistem, bu
mantık hırsız üretir, bu mantık gaspçı üretir, bu
mantık düşman üretir, Allah korusun, suikastçı üretir.
Artık şunu yapmayın: Filanca olduktan sonra bana yaşam
şansı yok. diye düşünmeye başlarsa insanlar devlete
düşman yaratırsın. Bu yüzden bu işler hem Kamu
Denetçiliğinin hem hepimizin
Bugün yukarıda yapılmakta olan o
yanlışa aşağıda bir bakmak lazım. Kamu
Denetçiliğini eleştireceksin, tek hakkın var. derlerse Dat
diye basarım, cevap veririm -Yüz kişiye sorduk, 80 küsuru şunu
dedi. diyordu ya Erol Evgin- Cumartesi Anneleri meselesine
duyarsızlık. derim. Cumartesi Anneleri bugünün meselesi değil,
1980 darbesinin o kirli, kara döneminin, 1990ların beyaz Toroslar
döneminin meselesi. Genel Başkanımız bir söz verdi, dedi ki
Bu
iktidar dönemi Cumartesi Annelerinde en ayıplı dönem. Niye? Cumartesi
Annelerine Galatasaray Meydanını kapattılar. Seslerini
yıllarca, barışçıl bir şekilde duyuruyorlardı
orayı kapattılar, ağızlarını kapattılar, göz
yaşartıcı gaz sıktılar, portakal gazı
sıktılar, o anaları bir kere daha ağlattılar. O
analara bizim bir sözümü vardı: Sesiniz Meclis kürsüsü olacaktır. O
günden beri Genel Başkanımız
O sözü sürdürüyorum. Bu hafta
Cumartesi Annelerinin -örnek olması açısından okuyorum, rastgele
seçiyoruz, en acıklısını değil- okumaya
çalışıp da üzerine gaz yediklerini anlatıyoruz, 709uncu
haftada, gözaltında kaybedilişinin 27nci yılında Hüseyin
Toramanı unutmadık. diyorlar. 24 yaşında Hüseyin Toraman,
22 Ekim 1991 sabahı İstanbul Kocamustafapaşadaki evinin önünde
silahlı, telsizli, sivil giyimli kişiler tarafından 34 ATZ 56
plakalı beyaz Torosa zorla bindirilerek kaçırılıyor. Görgü
tanıkları polisi arayarak olayı anlatıyorlar ve silah zoruyla
kaçırma ihtarında bulunuyorlar. Tanıklardan bilgi alan polisler,
bir esnafın iş yeri telefonundan yaptıkları görüşmeler
sonrası olaya müdahale etmeden oradan ayrılıyorlar. Çınar
Karakol amiri, Hüseyinin kaçırılmadığını, siyasi
polisler tarafından gözaltına alındığını, bu
nedenle müdahale etmediğini söylüyor. Bu görüşmeyi, baba Ali
Rıza Toraman, karakoldaki amirin bu beyanını gizlice ses
kaydına alıyor ve bu ses kaydını dönemin İçişleri
Bakanına dinletiyor. İçişleri Bakanıysa Bu ses
kaydında gözaltında olduğuna dair, sorgulandığına
ilişkin bir husus duymadım. diyor. Dönemin İstanbul Emniyet
Müdürü Mehmet Ağar aileye Oğlunuz emniyettedir, merak etmeyin,
evinize gidin, evine döner. diyor. Açılan soruşturmalar, zaman
aşımı kararları, İHD avukatlarının yaptığı
itirazlar sonucunda dosya üzerindeki karartma kararı
kaldırılıyor ancak dosya sürüncemede bırakılmaya devam
ediyor. Hüseyin Toramanın gözaltında kaybedilmesinde
sorumluluğu olan tüm görevlilerin adil bir yargılama faaliyeti
sonucunda cezalandırılmasını istiyoruz. Bu konuda
yargıyı göreve davet ediyoruz. diyorlar. Kamu Denetçiliği
Kurumu Cumartesi Annelerine daha ne kadar duyarsız kalacak? 106
yaşında yaşamını yitiren Berfo Ananın 12 Eylül
cuntasında öldürülen oğlu Cemil Kırbayırı bulabilmek
için girdiği mücadele hepimizin gözlerini yaşartmamış
mıydı? O 12 Eylül faşizminin aldığı canları
Recep Tayyip Erdoğan, o FETÖnün çok istediği referandumda propaganda
malzemesi olarak anlatıp, kürsüde ağlayıp sizleri
ağlatmamış mıydı? Bu Cumartesi Annelerini ofisinde
kabul edip, onlarla bir duygulanıp, onları bir salı
toplantısında AKP Grubunda anlatıp salon balkon
alkışlatmamış mıydı? Şimdi bu meseleye
nasıl bu kadar duyarsız kalınıyor, buna bakmak lazım.
Son olarak kalan zamanımda Peki, bir genele
değil de bir özele indirge bu meseleyi. derseniz, o zaman da herhâlde
uzun tutukluluk meselesinden en muzdarip olan Osman Kavalanın durumunu
burada anlatmak gerekiyor. Kamu Denetçiliği Kurumunun devreye girmesini
düşündüğümüz önemli bir husus uzun tutukluluklar ve bu konudaki
subjektif kriter. Osman Kavala, bir yıl geçti, hakkında iddianame
hazırlanmadı. Sayın Şeref Malkoç, Arda Turan hakkında
iddianame bir günde hazırlandı. Arda Turanı gözaltında
kalmasın, tutuklanma gerekçesi olmasın diye bir günde iddianame hazırlayıp
hâkim karşısına çıkarıp serbest bırakan mekanizma
hangi mekanizma? Ya da Osman Kavalayı bir yıl geçmesine rağmen
iddianamesini
Ki Osman Kavalanın birilerinin tanıklığına
ihtiyacı olsa herhâlde en az tanıklığın
olacağı gruplar bu taraftayken en çok tanıklık edecek,
kendisine kefalet koyacak isimler bu taraftaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, ilave süre
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ne oldu da hangi dinamik
Osman Kavalanın iddianamesini bir yıl geçmesine rağmen hazırlatmıyor?
Ve bir gerçekle karşılaşıyoruz: Bu memlekette içeriye kimin
gireceğine sizin dünya lideriniz, kimin çıkacağına
dünyanın öbür liderleri karar veriyor. Merkel bir telefon açıyor Asla
onu salmam, bu beden bu candan çıkmadıkça, bu can bu bedende
durdukça denen Deniz Yücel, kendisi de şaşırarak Hukuksuz
girdim, daha hukuksuz çıktım. diyerek gidiyor. 2 Fransız
gazeteciyi Macron serbest bırakıyor. Schröder Büyükada
tutukluları utancına bir telefonla son verebiliyor ve en son Trump
eviriyor çeviriyor dediğini yapıyor, papazı getiriyor dizinin
dibine oturtuyor. Ama, kimin çıkacağına
Osman Kavalanın
çıkması için illa bir dünya liderinden mi telefon gerekiyor? Aratacak
dünya liderleri olmayınca kimsesizlerin kimsesi olmak cumhuriyetin görevi
değil mi? Bu cumhuriyetin devletini temsil eden bugünkü Hükûmet bunu
yapmıyorsa onu denetleyeceklerin bu konuda söyleyecek sözü yok mu? Ben
sözlerimi Osman Kavalnın size ulaştırılmasını
ümit ettiği, avukatları kanalıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, bir dakika
Bitirelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
paylaştığı mektubuyla tamamlamak isterim: Silivride
ikametimin birinci yılı tamamlandı. Beni anayasal düzeni ve
hükûmeti devirmeye teşebbüsle suçlayanların her geçen gün bu suçlarla
alakam olmadığını daha iyi fark ettiklerine
inanıyorum. Ancak bu öğrenme süreci benim özgürlüğüm
pahasına oluyor. Hayatımdan aylar eksiliyor. Bir an önce
özgürlüğüme, aileme, dostlarıma kavuşmak istiyorum. Bununla
birlikte, yıllardır sakıncalarını vurgulamaya
çalıştığımız peşinen ceza hâline gelmiş
mahkeme öncesi uzun tutukluluklara ve tutuklu yargılamalara artık bir
son verilmesini de hayati önemde görüyorum. Benim durumumun bu sakat tutuklama
rejiminin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ve yargısına verdiği
zararın daha iyi anlaşılmasına katkıda
bulunacağını ümit ediyorum. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi normlarına aykırı, insan
özgürlüğüne değer vermeyen bir anlayış nedeniyle
mağdur olanlara özgürlüklerinin iade edilmesinin devletin en önemli
önceliklerinden birisi olduğunu düşünüyorum." diyor Osman
Kavala.
Başta başladığım gibi
söyleyeyim: Anayasa değişikliği sırasından
başlayarak desteklediğimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Son, toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Anayasa
değişikliği sırasından başlayarak
desteklediğimiz, özellikle denetim yetkileri
kısıtlanmış bir Mecliste Meclis adına denetim yapan
bir kurumun güçlenmesini son derece önemli bulduğumuz,
aldığı bazı kararlara uyum yapılmasını açık
yüreklilikle teşvik ettiğimiz, övdüğümüz, takdir ettiğimiz,
bazı kararlara makro düzeyde ki itirazların
aşılmasının Türkiye demokrasisi açısından
yapacağı katkıyı fevkalade önemsediğimiz bir kurumun
raporunu görüştük. Bundan sonra da raporların ilgili yıl içinde
gecikmeden görüşülmesini, uyum oranlarının İsveç, Batı
Avrupada olduğu gibi yüzde 80lerin üzerine mutlaka
çıkarılmasını
Bu kurumun yaptığı
faaliyetlerde, yazdığı raporun önemli bir kısmında
Türkiye Büyük Millet Meclisine ödevler yükleniyor veya talepler var, biz
bunları ödev kabul etmeliyiz kendimize çünkü amaçları daha adaletli,
daha insan haklarına saygılı bir ülke olduğuna göre bu
konuda da grubumuzun üzerine düşeni yapacağını ifade ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili İsmail Bilen.
Buyurun Sayın Bilen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL
BİLEN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2017 yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu
hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugüne kadar Kamu Denetçiliği Kurumunda görev
almış, çalışmış başkan ve yönetici
arkadaşlara ve bundan sonra da, görev yapmakta olan Sayın Şeref
Malkoç ve arkadaşlarına, uzmanlarına,
çalışanlarına ben de teşekkürle sözlerime başlamak
istiyorum.
Aslında bir konuşma metnim de vardı,
oraya da bağlı kalmayı umuyordum ancak bazı
arkadaşlarımızın, bazı hatiplerin birkaç
eleştirisi var, o eleştirilerden başlayarak daha sonra da
kurumla ilgili değerlendirmelere girmek istiyorum.
Hatiplerden bazıları sağlık,
eğitim, tarım, adalet, EYT, FETÖyle ilgili bir kısım
eleştiriler getirdi. Yine, bir başka hatip arkadaşımız
belki yargıda görülmekte olan ve şikâyete muhatap olan hususlarda bir
kısım eleştirilerde bulundu ama o arkadaşlarıma
öncelikle şunu hatırlatmak isterim bir hukukçu olarak:
Anayasamız da bunu tarif eder ve bize tavsiye eder Yargıya intikal
etmiş hususlarda Mecliste bir görüşme yapılamaz. der.
Şimdi, yargının konusu olan ve Soruşturma da gizli
yapılır. ilkesi prensibi gereğince, bizim de vâkıf
olmadığımız hususlarda savcıların,
yargıçların yaptığı işlemlerden, eylemlerden
hangilerinin hangi gerekçeyle yapıldığını burada
eleştiri konusu yapmak ya da kamuyla paylaşmak belki o suçla ilgili
delillerin de karartılmasına ya da yok edilmesine sebebiyet verecek.
Dolayısıyla, Anayasamız da kanunlarımız da bu
sebepledir ki Yargıya intikal etmiş hususlarda mümkünse Mecliste bu
hususta bir görüşme yapılmasın. amacı gütmüştür.
Eleştiri getirilen başka hususlar da var.
Sağlık: Eksiklerimiz mutlaka vardır ama sağlıkta
yakaladığımız kaliteyi -ki vatandaşa
sorduğunuzda- bir kısmınızın da şahit olduğu
hatta hatta zaman zaman da istifade ettiği kaliteli hizmeti tenkit etmek,
yok farz etmek kanaatimce biraz haksızlık olur. Ben, otuz
yıldır, otuz beş yıldır aktif siyasetin içerisinde
bulunan bir arkadaşınızım. Geçmişte sosyal güvenlik
kurumuna tabi bir sigortalıydım. Milletvekili olduğumda, karnemi
açıp baktığımda bir gün dahi Sosyal Güvenlik Kurumunun
hastanelerine müracaat etmediğimi gördüm. Niçin? O kurumlarda tedavi olma
ya da muayene olma imkânımız yoktu. Bugün için sağlıkta
geldiğimiz nokta Avrupanın da çok çok ilerisindedir. Daha yeni
Manisada hizmete giren büyük şehir hastanemiz var, şehir hastanemiz,
beş yıldızlı otel hüviyetinde. Avrupada verilmeyen
hizmetler burada veriliyor jet ambulanslarla, helikopter ambulanslarla yani
Avrupada duyduğumuz, gıpta ettiğimiz bir kısım
uygulamalar artık ülkemiz de yaşanır hâle geldi. Geçmişten
hatırladığımız yeşil kart hikâyesi vardı ki
yeşil kartlılar muayene olsa bile ilaç alamazdı, bu mağduriyetler
giderildi.
Eğitimde geldiğimiz nokta: Âdeta
cumhuriyet tarihinde yapılanlara eş değer kapalı alanlar
yaptık. Ders kitaplarını, hatta bununla da yetinmedik
akıllı tahtaları, bilgisayar ortamlarını hem
okullarımıza dağıttık hem öğrencilerimize verdik.
Bunda bıraktığımız eksik varsa bu tenkit kabul
edilebilir, bu eleştiri kabul edilebilir ancak hiçbir şey
yapılmamış gibi, daha kötüymüş gibi, on altı
yıldan önceki durumdan daha vahim bir durumdaymış gibi ifade
etmek kanaatimce adaletle de hakkaniyetle de bağdaşmaz.
Gelelim tarıma: Tarımda toplam
hasılamız, ihracatımız 3,5 milyar dolardı. Bugün
Türkiye herhangi bir toprağı işgal etmedi, ülkesine yeni
topraklar katmadı ancak verimliliği, makinalaşmayı,
sanayileşmeyi sağlayarak toplam 16 milyar dolarlık ihracat
kapasitesine kavuştu. Yeterli midir? Hayır, elbette yeterli
değildir. Daha ilerilere taşınması gerekir mi? Bu
eleştirileri saygıyla karşılıyorum ancak
geçmişteki kötü uygulamalarla bugünkü yakaladığımız
başarıyı bir arada sunmak kanaatimce bir haksızlık
olur.
Adalet: Kıymetli arkadaşlar, bugüne kadar
FETÖ'nün sızmadığı hiçbir kurum yok. FETÖ, AK PARTİ
iktidarıyla birlikte yeşermiş, neşvünema bulmuş bir
yapı da değil. Hemen hemen kırk yıl önce, elli yıl
önce, hatta belki daha fazla yıllar önce devletin organlarına sızmış
bir örgüt. Her siyasi partiye sızmaya çalışmış, her
siyasi partiyle bir şekilde irtibat kurmaya çalışmış
ve o siyasi partiler içerisinde zaman zaman da destekler bulmuş -hasmane
demiyorum, düşmanca demiyorum- belki bilmeyerek, belki onların
kullandığı vatansever duyguları istismar ederek, bizleri de
zaman zaman duygulandırdığı bir kısım millî ve
manevi duygularımızı da bizimle veya diğer siyasi partili
arkadaşlarla paylaşarak -yani kafa sallamayın, örneklerini
söyleyebilirim- her siyasi partiye sızmaya çalışmış
böyle bir örgütü getirip bugün AK PARTİyle ilişkilendirmek büyük bir
haksızlık olur.
Yine iddialı bir şekilde söylüyorum, bunu
birilerine selam olsun diye de söylemiyorum, kamuoyunun ortak kanaatidir:
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan eğer
bulunmamış olsaydı, bu mücadeleyi başlatmamış
olsaydı bu mücadeleyi verebilecek bir siyasi parti, bir siyasi lider de
bulunamazdı. Kamuoyundaki algıyı söylüyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
başlattığı, özellikle MİT krizinde, özellikle 17-25
Aralık operasyonlarında dile getirdiği, ifade ettiği ve
zaman zaman da bunların organlarına, yayın organlarına,
basın organlarına yaptığı uygulamalardan dolayı
bazı arkadaşlarımızdan, bazı siyasi partilerimizden
belki bilmeyerek, kısmen de istisnai olarak da belki bilerek onlara destek
olmaya gidenler vardı. Bu kalkışma elbette ki siyaset kurumuna
olmuştur, elbette ki iktidarda bulunan AK PARTİ hükûmetlerine
karşı da yapılmıştır ancak millete
karşı da yapılmış bir saldırıydı.
Hepinize teşekkür ediyorum. O gece de burada, evladıyla birlikte bu
Meclisin, bu kutsal çatının açık bulunması adına
buraya gelenlerden bir tanesiydim. Değerli hemşehrilerim, yine grup
başkan vekilleri de bizlerle beraberdi. Bu ortak tavır nedeniyle bu
saldırı bertaraf edilmiştir. Milletin de dirayeti, basireti,
feraseti bu büyük tehdidi ve tehlikeyi bertaraf etmiştir.
Yine Sayın Şeref Malkoçla ilgili
şahsi eleştirilere geliyorum. AK PARTİli olmak da suç
değil, bir başka partinin mensubu, üyesi olmak da kötü değil.
Siyaset kurumunu biz kendi elimizle yıpratmayalım lütfen. Siyaset
kurumunun mensuplarının bir yere gelmesi eleştiri konusu
yapılmamalıdır. Eğer varsa eleştirilecek bir husus,
verdikleri kararlardan ya da aldıkları tavırlardan dolayı
olmalıdır.
İSMAİL OK (Balıkesir) Tam da onun
için eleştiriyoruz işte, adalet ve liyakat istiyoruz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Peki,
adaletsiz gördüğünüz ya da liyakatsiz gördüğünüz bir durum mu var
Şeref Malkoçta?
İSMAİL OK (Balıkesir) Dolu, dolu.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bir grup
başkan vekilimiz, değerli hemşehrim de tam aksine kendileriyle çok
uyumlu çalıştıklarını ve kendilerine de teşekkür
ettiklerini ifade ettiler.
İSMAİL OK (Balıkesir) Hayır,
Şeref Malkoçun şahsında değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır. Sözümü
çarpıtmayın, ne dediğimi biliyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İsmail Bey, biz
devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlişki olması
gerektiği gibi
Öyle kararlarda odur budur
Ben yirmi dakika
konuştum, herkes ne dediğimi anladı.
İSMAİL OK (Balıkesir) Şeref
Malkoçun şahsıyla bir alakası yok.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım değerli arkadaşlar.
Sayın Hatip, Genel Kurula hitap edin.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
Kıymetli arkadaşlar, verilen kararlar toplum tarafından kabul
görüyor ise toplumun da vicdanını rahatsız etmiyor ise bu
kararları yine eleştirmek tabii ki hakkınızdır ancak
saygıyla karşılamanız gerekir. Cumhuriyet Halk Partisinden
birisini ya da Milliyetçi Hareket Partisinden ya da İYİ
PARTİden veya Halkların Demokratik Partisinden birisini
atamış olsaydı siyasi kimliği olmayacak mıydı?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) O da
olmasın.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Siyasi
kimlikten arındıralım mı?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Evet.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yani 12
Eylül darbesinde söyledikleri gibi, üniversiteleri veya bu tür mekânları siyaset
kurumunun inisiyatif alanından dışarı mı
çıkaralım? Bu insanları ot gibi mi büyütelim?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Temsiliyet
olmasın. Eski il başkanını kamu kurumuna denetçi
yapmayın mesela.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Siz
dengeyi gözetin, dengeyi. Hepsini aynı atıyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Liyakat ve
ehliyet ölçüsü içerisinde söylüyorum. Her bir arkadaşımız
geçmişte, hem siyasi hayatlarında hem de hizmet verdikleri alanlarda
Okuldan arkadaşlarımız var, kaymakamlık, mülki idare amirliği
yapmış ya da hukukçu olarak Yargıtayda ya da başka
kurumlarda yargıç olarak görev ifa etmiş
arkadaşlarımız var; bu arkadaşlarımızın
verdiği kararlar nedeniyle eleştirilmesini kabul ederim. Ancak bir
siyasi partiyle geçmişte ilişki içerisinde bulunmak ya da o partiye
meyletmiş olmak ya da o partinin mensubu olmak nedeniyle
eleştirilmesini kabul etmem doğru değil. Bunun eleştiri
konusu yapılması bile yanlıştır diyorum. Fikrime
katılmayabilirsiniz.
Verilen örnekler
Bakın, geçmişte, yine
Yani belki bazı arkadaşlarımız alınacak, üzülecek ama
İsveç bu uygulamayı kimden almış? Ombudsmanlık
dediğimiz müessese nereden gitmiş? Bizim coğrafyamızdan
gitmiş, bizim kültürümüzün, bizim medeniyetimizin bir parçası. Biz
bunu yıllarca tatbik etmişiz. İsveç Kralı Rusyayla
girdiği savaşta Türkiyeye, Osmanlıya
sığınmış, Osmanlıda gördüğü bir
uygulamayı kendi ülkesine güzel bir uygulama diye
taşımış ancak biz kendi ülkemizde bu uygulamayı terk
etmişiz. Şimdi, dünyayı yeniden, Amerikayı yeniden
keşfediyormuşuz gibi, gitmişiz İsveçten bu uygulamayı
geri getirmişiz ve adına ombudsmanlık demişiz. Hâlbuki
bizde olan bir sistem, bizde uygulanan bir sistem, bizim medeniyetimizin, bizim
kültürümüzün bir parçası.
Kıymetli arkadaşlar, bu uygulama bizde de
geçmişte güzel hizmetler vermiş, yeniden bu hizmete talip olmuş
ve uygulamada da bilinmemesi, tanınmaması nedeniyle geçmişte
müracaatların sayısı az olmuş ya da daha sonra
tanındıkça, bilindikçe kuruma müracaatlar yönlendirilmiş.
Geçmişte de Dilekçe Komisyonu üyesi olarak çalıştım
Sayın Başkanımız Belma Hanımla birlikte, zaman zaman
da alt komisyonlarda görev aldım. Sanki Bakanlığın ya da
Hükûmetin bir direnci varmış gibi, kurumun kararlarına karşı
bir direnci varmış gibi sunulması da doğru değil.
Orada muhalefet partili milletvekili arkadaşlarımız da
vardı, hasbelkader alt komisyon başkanı olarak kurumun
temsilcilerine en sert eleştiriyi de bizzat kendim
yapmışımdır, arkadaşlarım tarafından da
muhalefet partili milletvekili arkadaşlarım tarafından da
tebrikle, teşekkürle taltif edilmişimdir. Niye? Kurumlarda bir
taassup var. Doksan yıllık bir kurum taassubunu yıkmanız,
hemen değiştirmeniz söz konusu değil. Kurumun verdiği
tavsiye kararlarına neden uymadıklarını sorduğumuzda
-geçen konuşmamızda da ifade etmiştim- kimisi, kurumu daha
bilmediği, tanımadığı için, verdiği tavsiye
kararına uyması hâlinde kendisinin cezai veya hukuki bir şeye
muhatap olacağı, soruşturmaya muhatap olacağı
endişesini taşıyordu. O zaman kendilerine şunu söyledik,
ifade ettik -arkadaşlarımız tarafından- zaman zaman bu
direnci gösteren arkadaşlarımıza: Bu anayasal kurumun
vereceği tavsiye kararı Sayıştayın yapacağı
incelemede de size bir cezai veya hukuki mesuliyet doğurmaz
arkadaşlar, yeter ki kurumun tavsiye kararına aynen uyduğunuzu
siz ispat edin. demişizdir. Ondan sonra kurumlardaki belki bu taassup ya
da direnç yavaş yavaş yıkılmaya
başlamıştır. Dolayısıyla da sanki
Ha, bir de
kurumun da, zaman zaman bizim de haddini aşan ifadelerimiz ya da
davranışlarımız ya da yetki gasbına yönelişimiz
de olmuştur. Geçmişte arkadaşlarımızın bir
alışkanlığı vardı. Zaman zaman bu
eleştirileri yapanlara soruyorum: Yargıdan çok mu memnunduk
geçmişte? Verilen kararlar çok mu doğruydu? 90lı
yılları hepimiz hatırlıyoruz. O 90lı yıllardaki
cumhuriyet başsavcılarının takındığı
tavırlar, Yargıtayın verdiği kararlar çok mu hukukiydi, çok
mu adaletleydi? Bu kurumlar yeni yeni adalete, hukuka, evrensel hukuka,
hakkaniyete uyarlanmaya çalışılıyor. Bu kurumların
birçoğu hizmet verecek mekânlardan mahrumdu ve birçoğu yine
geçmiş dönemde, maalesef, alçak bir terör örgütünün
taşeronluğunu yapıyordu. Bizim iktidarımız döneminde
de verdiği kararlar ortadadır, özellikle MİT
tırlarıyla ilgili verilen kararlar, cumhuriyet başsavcılarının
ya da cumhuriyet savcılarının ya da yargıçların verdiği
kararlar ortadadır. Bunlar çok mu adaletli, çok mu hakkaniyetli, evrensel
hukuka dayalı kararlar mıydı, ideolojik değil miydi?
Vesayet anlayışını destekleyen, vesayet
anlayışını körükleyen ya da sağlamlaştırmaya
çalışan kurumlar hâlindeydi buralar.
Yargıtay Savcısının
adını bilen var mı içinizde? Ben bilmiyorum, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının adını bilmiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bileniniz vardır,
vardır!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Siz
biliyorsunuz o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin bileniniz çok!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ama ben
bilmiyorum, Türk milleti de bilmiyor.
Eskiden savaşanlar vardı,
savaşıp alanlar vardı. Öyle kararlar verirlerdi ki hem
vicdanı hem hukuku katlederlerdi; o zaman kimsenin sesi
çıkmazdı.
Gelelim Cumartesi Annelerinin eylemlerine. Elbette
ki demokratik eylemlere sonuna kadar biz destek olmalıyız,
savunmalıyız da ama o demokratik eylemler görünümü adı
altında bir kısım illegal örgütlerin, ayrılıkçı
örgütlerin ya da aşırı sol örgütlerin gelip orayı istismar
alanına çevirmesine özellikle siz ve biz karşı
çıkmalıyız, biz direnç göstermeliyiz.
OYA ERSOY (İstanbul) Gördünüz mü, gördünüz
mü? Geldin mi oraya?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Onlar
buradan arındırılırsa o zaman bir anlam ifade eder. Sadece
AK PARTİye laf söylesinler, AK PARTİye birtakım
saldırılarda bulunsunlar. Gezi olayları da bunlardan bir
tanesiydi, 3-5 ağaç bahane edilmişti ama kamu otoritesini sarsacak ya
da Dolmabahçe Sarayını basacak kadar da bir kısım
pervasız tepkiler ortaya konmuştu. Yıllarca bu uygulamalar
Türkiyede kimi zaman içeriden kimi zaman da dışarıdan
desteklenerek meşru seçilmiş hükûmetler gel aşağı
edilmek istendi. Buna hepimiz beraber karşı
çıkmalıydık, hep beraber direnç göstermeliydik. Avrupanın
hangi ülkesinde kamu otoritesini yok sayacak ya da kamu mallarını
yağmalayacak, talan edecek bir gösteriye veya eyleme demokratik bir eylem
gözüyle bakılabilir? Böyle bir eleştiriyi ben hiçbir siyasi partiden
maalesef duymadım. O günlerde, tam aksine, bu eylemleri daha da
kışkırtacak, daha da teşvik edecek birtakım sözlere de
şahit oldum, bu da siyaset kurumu adına çok üzücüydü. Bu
kurumların bir kısmını kapattığımızda,
FETÖ çetesinin kurumlarını, yayın organlarını, gazetelerini,
okullarını, dershanelerini, bankalarını
kapattığımızda maalesef içimizden bazı arkadaşlar
bu kurumların kapanmaması adına gidip orada eylemlerde
bulundular, direnç gösterdiler. Şimdi, bunun Efendim, demokratik bir
eylemdir, demokratik bir tavırdır, özgürlükçü bir yaklaşımdır.
diye yanında durabilir miyiz? Bu örgüt ki tüm kamu kurumlarını
ele geçirmeye çalışan, siyaset kurumlarına, meşru
seçilmiş Hükûmete karşı darbe girişiminde bulunan bir
yapı. Şimdi bu arkadaşları belki bilmeyerek, belki iyi
niyetle yaptıkları bu desteklemelerden dolayı öyle ilan edebilir
miyiz?
İki Almanyanın birleşmesinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar var. Bakın,
ülkemizde de yapılan birtakım saldırılar oldu, bir polis
Rus Büyükelçisini öldürdü. Diyebilir miydik ki Efendim, hakkında bir
yargı kararı yok. Yargı kararı yoktu saldırgan
hakkında, tutuklama kararı yoktu, soruşturma kararı yoktu.
Bu adamı görevden alsaydık, bu tutumu engellemiş olsaydık
Bakın, yargı kararı olmayanın da, soruşturma
kararı olmayanın da zamanla bu tür eylemlere girişebileceği
bir ihtimal söz konusu. Bu ihtimale karşı devlet
Bakın, bütün
devletler böyledir, Almanyadan da örnek veriyorum, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararını söylüyorum: Devlet kendisini
korumaya yönelik birtakım tedbirler alır, kurumlarında bunlarla
çalışmayabilir, bu inisiyatifi ortaya koyabilir. diyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Devlet
halkı korur, halkı. Devlet halk için vardır.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Devlet
sürekli kendisine hangi hareketin, hangi kalkışmanın, hangi
saldırının yapılacağı endişesiyle
yaşayabilir mi, yaşatılabilir mi? Bu sebepledir ki bazı
tedbirler almak doğrudur
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Zamanında
alsaydınız tedbirleri, zamanında.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ancak
elbette ki suçların şahsiliği prensibine de uymak gerekir.
Amcasının oğlunun suçundan dolayı ya da kardeşinin
eyleminden dolayı
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
O istisna değil.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Söyleyecek
bir sözünüz varsa buradan söylemenizi tavsiye ederim.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) 2004 yılında
O zaman niye tedbir almadınız?
BAŞKAN Sayın Erkek, lütfen, lütfen
müdahale etmeyin hatibe.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) O zaman niye tedbir
almadınız?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet, biz o
zaman kâhin değildik, müneccim de değildik.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sizi defalarca uyarırken
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu
vatandaşın böyle bir kalkışmaya, böyle bir eyleme
girişeceğini bilseydik herhâlde onu da açığa
alırdık. Ancak Açığa alınanların hepsi böyledir.
de demiyorum. İçerisinde haklı olanlar vardır, mağdur
olanlar vardır, mağdur edilmişler de olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Suçun
şahsiliği varsa
Çocukların pasaportunu iptal ediyorsunuz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bir hak
arama yöntemi konulmuştur. Bu hak arama yöntemi neticesinde
suçsuzluğu kanıtlanmış arkadaşların görevlerine
dönmesi hususunda elbette ki hem Bakanlık hem de Kamu Denetçiliği
Kurumu üzerine düşeni yapmalıdır.
Ben, değerli hemşehrim grup başkan
vekilinin bıraktığı yerden sizi selamlayarak sözlerimi
tamamlamak istiyorum. Ümit vericidir, yüzde 65ler küçümsenecek bir şey
değildir. Hedef yüzde 80ler de olmamalıdır, hedef belki yüzde
100leri yakalamak olmalıdır. Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına bir görev ifa etmektedir. O
arkadaşlarımızı yıpratacak sözlerden -özellikle Özgür
Beye katılırım- davranışlardan uzak durmamız
gerekir. Bu kurumun daha fazla tanınması, daha fazla bilinmesi ve
kuruma müracaatların daha fazla artması noktasında Meclisimizin
de üzerine düşeni fazlasıyla yapması gerekir.
Ben de kuruma bugüne kadar yapmış
oldukları çalışmalardan dolayı çok teşekkür ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, AK PARTİ
cevap verecekse zevkle
Buyurun.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
ombudsmanlık müessesesinin ele aldığı konulardan yola
çıkarak davranış değişikliği yoluna gittiğine
ve menfaat yararı olmaksızın, vatandaşlık kriteri
aranmaksızın herkesin her tür yola başvurabileceği
alternatif bir adalet arayışı mekanizması olduğuna ve
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın 3 sıra sayılı Karma
Komisyon Raporu üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok zarifsiniz
değerli mevkidaşım, sağ olunuz.
Doğrusu, değerli milletvekilimiz grubumuz
adına izahatta bulundular fakat birkaç şeyi ben ifade etmek
istiyorum. Tabii, adaletin tesisi kolay bir şey değil, sadece
mahkemeler yoluyla adaletin tesis edilemeyeceğini dünya gördü ve adalet
hissinin tabana yayılması için farklı modellemeler arıyor.
Ombudsmanlık meselesi, adaletin tesisi konusunda hem bireylere hem de
kurumlara farklı bir yaklaşım ortaya koyabilmek için
geliştirilmiş bir modelleme, dünyada köklü tarihi olan,
uygulamaları olan bir modelleme. Başka türleri de var; işte,
arabuluculuk müessesesi bunlardan bir tanesi. Şimdi, ben değerli
milletvekillerinin konuya dair itirazlarını dinlerken
yaklaşım olarak bir temel hata olduğunu görüyorum. Burası
bir mahkeme değil yani ombudsmanlıkla alakalı itirazların
yapıldığı yer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biliyorum ama biraz
müsamaha istiyorum konunun önemine binaen ve ortak bir meselemiz olduğu
için.
Hâl böyle olunca buradaki
yaklaşımları bir mahkemenin nihai karar tesis etmesi gibi
düşünmemek lazım çünkü burada ortaya çıkan şey şu:
Örnek olaylardan kurumlarda bir davranış değişimine gitmek
için gayret gösterilmiş durumda ombudsmanlık müessesesinde. Buna
baktığımız zaman örneklerini görebiliyoruz, bize çok güzel
izahatlarda bulunmuşlar. Örneğin -biraz farklı gelecek ama-
boşanmalarda babaların çocuklarını görememesinden
kaynaklanan durumla alakalı bir tavır değişikliği,
icrayla alakalı uygulamaların kaldırılması, çocuk
haklarında daha özenli uygulama, mahallî idarelerin
yaklaşımlarında farklılıklar, insan hakları
uygulamalarında yine farklı yaklaşımlar, aynı zamanda
engelli haklarının Millî Eğitim Bakanlığında
uygulanmasında örnek modellemelerin geliştirilmesi, bunları
çoğaltabiliriz. Buradan şunu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir kez daha rica
ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika
Toparlayalım efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şunu aslında
ifade etmek istiyorum: Ombudsmanlık müessesesinin yaptığı
şey, ele aldığı konulardan yola çıkarak bir
davranış değişikliği yoluna gitmeyi tercih
etmiştir. Menfaat yararı olmaksızın, vatandaşlık
kriteri aranmaksızın, herkesin her tür yola başvurabileceği
alternatif bir adalet arayışı mekanizmasıdır. Bunu
unutmadan ifade etmek lazım.
Rakamlarda da İYİ PARTİden
sayın grup başkan vekilimiz bence hesaplama hatası yapıyor.
Başvurularda, 17 bin küsur başvuru var, bunlardan 14 binine cevap
verilmiş. Not vermekten bahsetti. Rakam olarak not verirsem 85 üzerinden
90a tekabül eden bir not vermeyi tercih ediyorum, rakamlar bunu söylüyor.
İYİ PARTİnin yine bir meselesi
vardı. Bize Hitit Üniversitesiyle alakalı, evli çiftler
Medeni
Kanunda evlilik yasaklarının kimler arasında olduğu belli.
Biraz evvel rektörlükten aldığım bilgiye göre, üniversiteye 9
evli çift gelmiş, 10 çift de üniversitede evlenmiş. Herhâlde
üniversite de evlilik yasağı yok, böyle biliyoruz. Hâl böyle olunca
da güzel bir şey, evlenmiş insanlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özel, Buyurun.
22.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, Cumartesi Annelerinin yaşadıklarına ve
Manisa Milletvekili İsmail Bilenin 3 sıra sayılı Karma
Komisyon Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
ben özellikle polemikten uzak durmaya çalıştım. Bir hak arama
yolundan haberdar olunmasının, sonuç alınmasının,
alınabilecek olmasının teşvik edilmesi lazım. Bu
açıdan baktım ama ne dediğimizi de biliyoruz. Özellikle,
ombudsmanların akbudsman olarak atandıklarını söyledikten
sonra artık benim bunu mesele etmediğimi söylemek biraz
haksızlık oldu.
Ama esas söyleyeceğim şu: Cumartesi
Anneleri konusunda eğer illegal örgütler, illegal örgüt propagandası,
bilmem nesi falan, GBTsi kötü birisi var da onlar orada gidip eylem meylem
yapıyorlarsa devlet kendini sorgulasın ama bizim bildiğimiz,
şahit olduğumuz bir şey var. Bir cumartesi benimle birlikte
gelin, orada gözü yaşlı anneler, eşler, çocuklar, annesinin
karnında babasını kaybetmiş ama büyümüş, 20
yaşına gelmiş ağlayan kızcağızlar var orada.
Meseleyi oturduğumuz yerden böyle vatandaşı da yanıltacak
bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özgür Bey, benim
hayatım eylemle geçti, gider bakarız yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben size demedim, ben
Cumartesi Anneleri meselesini
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
Müdahale etmeyelim arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkinci mesele, yine,
değerli Manisa milletvekilimizin kürsüden konuştuğu şeylere
cevaben, Gezi olaylarıyla ilgili ortaya koyduğunuz temel
yargıyı ve sahip olduğunuz algıyı sonuna kadar
reddediyoruz. Gezi olayları bir çevre duyarlılığıyla
ortaya çıktı, yapılmaya çalışılan işe
karşı Taksim Platformu aylarca uyardı, o gece o işi
çatışmaya dönüştürüp bir sosyal patlamaya sebebiyet verenler de
şimdi FETÖden yargılandılar; onları siz
atamıştınız, meseleyi kriminalize eden sizin
bürokratlarınızdı, barışçıl bir eylemi
çarpıttılar.
Şimdi size bir şey söyleyeyim. Birileri
Dolmabahçe Sarayını basmaya kalksa bir ceza alırlardı o
işten, sizin mahkemeleriniz yargıladı. Ben Dolmabahçe
Sarayını basmaktan ceza alan kimseyi bilmediğim gibi
bakın, daha neyi bilmiyorum: Üstü çıplak, altı deri pantolonlu
50 kişi başörtülü bacımıza saldırdı, pusetteki
çocuğu da perişan, ağlıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
son kez ben de rica ediyorum.
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu biri anlattı,
Cumhurbaşkanı İzledim, cuma günü görüntüleri
paylaşacağım. dedi. Yandaş birkaç gazeteci bulundu,
İzlerken ürperdim. dedi. Bunun tamamen kurgu ve yalan olduğu ortaya
çıktı. Allahın kulu çıkamıyor, varsa da
çıkıp da o görüntüyü, bugüne kadar göstermediğiniz görüntüyü
gösterirseniz ben burada milletvekilliğini bırakacağım; bak
bu kadar söylüyorum, bu kadar net. Ama Dolmabahçe imamına
yaptığınız baskılar
Allahın evine
kaçtılar. İçeri girdiler, hiç kötü bir davranış yok.
İçki içtiler mi? İçmediler. Birisi getirmiş, kutuyu koydu,
fotoğraf çekti gitti. şeklinde ifade verdi diye Dolmabahçe
imamını sürgün ettiniz siz. Gezi meselesindeki olguyu bilmiyorsunuz,
yarattığınız veya inandığınız
algının gerçekle ilgisi yoktur. Orada bunları konuşmak haksızlıktır,
vicdansızlıktır ve ayıp etmektir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Acar Başaran, siz
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ben de
konuyla ilgili açıklama bir yapmak istiyorum çünkü genelde bizim
söylemlerimizle de ilgili
BAŞKAN 60a göre herhâlde çünkü grup
başkan vekillerine biraz daha farklı söz veriyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Grup
Başkan Vekilimiz olmadığı için ben onun adına söz
istiyorum zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Acar Başaran.
23.- Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaranın, toplumu idarenin yanlış uygulamalarından
korumak için öneriler sunduklarına ve Cumartesi Annelerinin mücadelesine
ilişkin açıklaması
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Değerli
Başkan, ben birkaç konuyla ilgili açıklama yapılması
gerektiğini düşünüyorum.
Birincisi: Biz bu kurumun AKPnin bir kolu gibi
işlediğini bilmiyorduk çünkü neredeyse kurumun tümü benzer siyasi
yapılarla dolu. Konuşmacı arkadaşlar da bu kurum sadece
kendilerine aitmiş gibi bir algı içerisindeler. Biz eleştirilerimizi
yaparken önerilerimizi de sunduk. Bu kurumun nasıl daha iyi işler
hâle geleceği konusunda da birçok şey söyledik. Bizim de tek derdimiz
gerçekten bu toplumun, idarenin yanlış uygulamaları
karşısında korunmasından ibaret. Devlet halk için vardır.
Halk olduğu için devlet vardır. İdare de halk olduğu için
vardır. O açıdan bunun gelişmesi için önerilerimizi sunduk.
Böyle yıpratmaya yönelik ithamlar gibi her defasında sözlerimizin
çarpıtılması da ayrıca tartışma konusu.
İkincisi: Ben de Cumartesi Anneleriyle ilgili
birkaç cümle söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
Tamamlayalım lütfen.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Arkadaşlarımız her defasında bu Meclis kürsüsünün bir
mahkeme salonu olmadığını ifade ediyorlar ama her
defasında özellikle mesele Cumartesi Anneleri olduğunda bu Meclis
kürsüsünden karar veriliyor, tebliğ ediliyor ve her cumartesi Galatasaray
Meydanında bu kararın infazı uygulanıyor. Bu aileler orada
yıllardır aynı mücadeleyi yürütüyorlar. Ben de o ailelerden
biriyim. 1993 yılında aynı şekilde babamı faili meçhul
cinayetlerde kaybettim ve bunun ne demek olduğunu ben anlarım,
anlayabilenler konuşsun. O insanlar çocuklarının,
eşlerinin, babalarının kemiklerini arıyorlar. Bu en demokratik
ve en vicdani taleptir. Bence onların adını
ağzımıza aldığımız zaman birazcık da bu
duyarlılıkla hareket edersek daha iyi olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, ben burada yokken Sayın Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımız rakamlarla ilgili
birtakım yanlış ifadeler kullandığımı
söylemişler.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, burada.
Bakabiliriz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben bunları evdeki
herhangi bir kütüphaneden bir kitaptan başvurup almadım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Burada, ben de aynen
buradan alıyorum. Burada yazıyor zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tamamı şu anda
burada, Kamu Denetçiliği Kurumu 2017 faaliyetlerine dair raporların
istatistiklerinde var, tekrarlıyorum
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de buradan
alıyorum. Ben de tekrarlıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 14.766 başvuruya
karşılık sadece 349 adet karar gönderiyor Kamu Denetçiliği
Kurumu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Karşılık
değil efendim, o cevap. Yanlış yere bakıyorsunuz,
doğru bakın.
BAŞKAN Müsaade edin, bir dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha tekrar ediyorum:
14.766 başvuruya karşılık kurumlara 349 adet karar
gönderiyor, istatistiği de burada.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yanlış yere
bakıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu, toplam şikâyet
sayısının sadece yüzde 2,3ü, ona karşılık
geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne yazık ki, üzülerek
ifade ediyorum: Kamu Denetçiliği Kurumunun gönderdiği bu
kararların tamamına uyması gereken idareler de bu
kararların yüzde 33,5una da uymamış; yani, Kamu Denetçiliği
Kurumunun gönderdiği kararların yüzde 33,5una o idareler
uymamışlar. Netice itibarıyla, Kamu Denetçiliği Kurumu
tarafından karara bağlanan -burada yazıyor- şikâyetlerin
tüm şikâyetlere oranı yüzde 1.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O da değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani, Kamu Denetçiliği
Kurumuna gelen şikâyetlerin içerisinde karara bağlanan sayı
sadece yüzde 1. Ben o yüzden dedim ki: Öğretmen bile konuların yüzde
1ine çalışan öğrenciye sıfır veriyor. Burada
Sayın Başkanı ilzam ederek kurumun çalışmalarıyla
alakalı bir bilgi vermek istedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Cevap
anahtarınızda sorun var, o yüzden yanlış not veriyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tabii, bu, netice
itibarıyla, rahatsız edici bir durum, sizi rahatsız ettiği
kadar beni de rahatsız ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir saniye
Açalım arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Zira, Kamu
Denetçiliği Kurumu Adalet ve Kalkınma Partisi adına değil,
Meclisimiz adına çalışan bir kurum. Dolayısıyla onun
burada başarılı olmasını en çok sizin kadar biz de
isteriz. Konunun doğru anlaşılması açısından
ifade ettim.
Teşekkür ediyorum efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Söz talebiniz mi var?
Buyurunuz Sayın Zengin.
25.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Doğrusu, buradan baktığım zaman,
Sayın Türkkan, ben de aynı şeyden bakıyorum. Bakın,
çok net, Meclisimizin bastığı, elimizde, uzak bir yere
gitmiyorum, bence rakamlara net bakalım: 2017 yılında
başvuru sayısı 17.131, fakat çözüme ulaşma yöntemleri
-hemen sayfayı çevirin- 20nci sayfada alternatif
Sayın Özgür Özel
saydı, madde madde saydı burada çünkü tek tip bir çözüme ulaşma
yok. Buradan şu anlaşılıyor: Kendisine yapılan
başvurulardan 14.746sına bir cevap vermiş, bir neticeye bağlamış.
Oranlarsanız yüzde 85 civarında çıkıyor. Gerekirse bu
iş bittikten sonra karşılıklı otururuz, gerekirse
Sayın Başkanımız da söyler. Rakam söylüyor, işte
Meclisimizin raporu, bire bir aynısı.
Şimdi, benim Özgür Beye bir şey söylemem
lazım. Şimdi, Gezi meselesine nasıl gelindi tam bilemiyorum ama
şimdi oraya geldikleri zaman şu Kabataş hadisesine gelindi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika
Tamamlayalım
artık Sayın Grup Başkan Vekili.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, hemen
tamamlıyorum.
Bu meseleyi daha uzun konuşmalıyız.
Siz gazete röportajları ile Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı
konuşmaları karıştırıyorsunuz. Ortada
mağduriyeti olan, şikâyetçi olan bir kadın var;
kadının ifadeleri başka bir şey, buradan yola çıkarak
devam eden soruşturma, yargı süreci başka bir şey,
yapılan röportajlar, tartışmalar başka bir şey. Bunlar
arasındaki farklılığı gözeterek anlatmanız
lazım. Cumhurbaşkanımız hiçbir yerde Ben görüntüyü gördüm,
izledim. böyle bir şey söylemedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cuma günü izleteceğim.
dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söylemedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cuma günü izleteceğim.
dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Konuşuruz,
bunları daha detaylı konuşuruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir araştırma
komisyonu kuralım mı, var mısınız Kabataş
hakkında?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Beraber konuşuruz,
değerlendiririz. Hukukta bir şikâyeti varsa bir kadının
Sabahtan beri konuşmacılar kadınların hakkı,
şikâyet
Hukukta şikâyet mekanizmasının nasıl
işleyeceği belli. Şikâyet edilir, devamında
savcılık harekete geçer, yapılacaklara bakar. O sebeple yani
gazete haberlerinden ortaya çıkan algı üzerinden bu meseleyi
artık tartışmayalım, gerçeği konuşalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
doğrudan ismim geçti.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz teamülden değil ama
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, siz de
farkındasınız, bir ombudsmanlık raporunu
gruplarımızın mutabakatıyla konuştuğumuz için
biraz daha farklı bir yöntem uyguluyoruz.
Sayın Türkkan, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Teamül değil ama ben
konu bu noktaya geldiği için
BAŞKAN - Açalım mikrofonu
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yok, ben buradan
söyleyebilirim, kardeşlerim de duyabilir beni.
Orada ciddi anlamda bir yalan senaryo üretildi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Yok, hiç öyle bir
şey yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Yapanlar, buna tevessül
edenler belli, biliniyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya şu 14 bin ne
oldu hakikaten?
RECEP ÖZEL (Isparta) O konuda sen cevap vermedin
ki ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ama orada birisi
mağdur oldu, bir kişi oldu. O da kim biliyor musunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kim?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - O müezzin Fuat Hoca. Adama
yapmadıkları kalmadı. Ya en suçsuzu o, en büyük günahı da o
çekti. Bunu da hatırlatmak istedim. O yüzden söylemek istedim.
Teşekkür ediyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Şu 14 bin
tamam değil mi Lütfü Bey?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Değil efendim.
Bakın, ben hukuk bilmem de, Yıldız Matematik mezunuyum,
matematikte hata yapmam, haberiniz olsun.
BAŞKAN Artık kapatalım bu mevzuyu,
grup konuşmalarından daha fazla grup başkan vekilleri
konuştu. Böyle bir usulümüz yok aslında, lütfen, rica ediyorum.
Sayın Özel buyurun.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Kabataş olayında
gerçek şu. O günlerde hem de birileri evde duran yüzde 50den bahsederken,
o yüzde 50yi sokağa dökme niyetiyle olduğu açık.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Geziciler yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir ifade kullanıldı
Üzerinde elbisesi olmayan altı deri pantolonlu çıplak adamlar
başörtülü bacıma saldırdı. Ben bunu izledim cuma gününü
bekleyin bütün Türkiyeye izleteceğim. dedi Cumhurbaşkanı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Röportaj
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ardından iki tane
gazeteci Görüntüleri biz de izledik. dedi. O gazeteciler özür dilediler yalan
attıkları için, insan içine çıkamaz durumdalar. Hâlâ daha
Twitterda bir görme deyince Kabataşı gördüğün gibi
olmasın. yazıyorlar adamların tweetinin altına.
Cumhurbaşkanının verdiği cumanın üstünden 700 tane
cuma geçti, o yalanın altında AK PARTİ de Recep Tayyip
Erdoğan da kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aksini ispatlayacaksanız
salı günü Kabataş olayını araştırma önergesi
getir, hep birlikte yapalım. Size hodri meydan diyorum. Hodri meydan!
Hodri meydan! Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, hodri meydan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O yalanın altında
kaldınız.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
(Devam)
1.- 2017 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (5/1) (S.
Sayısı: 3) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şahısları adına söz isteyen iki milletvekili
arkadaşımız var. Denizli Milletvekili Kazım Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen aramızda
konuşmayalım. İç Tüzükte yeri yok bunun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3 sayılı 2017 Yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz aldım,
hepinizi öncelikle sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 12 bölümden
oluşan Kamu Denetçiliği Kurumu Raporunda onlarca konferans ve seminere
gidildiği, kurumun belirli çalışma yaptığı
görülüyor ancak raporun hangi sorunların çözüldüğü
noktasını, hangi yaraya merhem olduğu noktasını
anlatmakta da zorlandığını görüyoruz. Çünkü 17.131
başvuru yapılmış, bunun ancak 1.887 tanesi çözüme
kavuşturulabilmiştir.
Meclisimizin temelde hak arama kültürünün
yaygınlaşması adına kurduğu bir kurumun bir yıl
içinde yaptığı toplantıları anlatıyor ama
devletin çivisi çıkmış, her alanda adaletsizlik öne
çıkmış, yargı
bağımsızlığını yitirmiş, yargı
gerçekten görevini yapamaz duruma gelmiş, kişiye bağlı bir
yargı çalışmasının olduğu, birçok haksız
tutuklamalarla karşı karşıya kalan bir ülkemiz
olduğunu da görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, hem
temel hak ve özgürlüklerimiz hem insan haklarımız hem kadın
hakları hem seçilme hakları hem çocuk hakları ve birçok temel
haklarımız, mülkiyet hakkı da dâhil olmak üzere,
Anayasamızda güvence altına alınmış, yasalarla da
birçok düzenlemeler yapılmış ama bunun
ışığında devletin işletilmediğini ve siyasi
iktidarın birçok haksızlığı yapmaya, baskıyı
yapmaya devam ettiğini görüyoruz. Tabii, insan haklarına saygı
gösterilmezse, kadın haklarına riayet edilmezse, çocukların
gerçekten istismar edildiği bir noktada siyasi iktidar seyirci
kalırsa, kendi yandaşı olan bir kuruma gerçekten destek verirse,
çocukların ona emanet edilmesine hâlâ devam ederse dolayısıyla
burada haksızlıkların, hukuksuzlukların devam
edeceğini açıklıkla görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Kamu Denetçiliği
Kurumu, kamu idareleri ile vatandaşın arasındaki
ihtilafların çözümünde köprü görevi yapan bir kurumdur. Bunun
sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için,
çalışmalarının etkin olabilmesi için çalışmalarda
özellikle kamu kurum ve kuruluşlarının da Kamu
Denetçiliğinin istediği bilgileri açık ve net olarak denetçiye
göndermesi ve denetçinin de bu noktada daha rahat karar vermesine olanak
sağlayacak bir çalışmanın gerçekleşmesi gerekiyor.
Şikâyet konusu problemlerin çözümü için Kamu
Denetçiliği birçok tavsiyelerde bulunmuş olmakla birlikte, bunun
yerine getirilmesinin sağlanması noktasında, maalesef, takipsiz
kaldığı da görülmektedir.
Devletimiz bir hukuk devleti olmadığı
sürece, iktidar adil ve adaletli davranmadığı sürece, kendi
yandaşına farklı, diğer siyasilere farklı
davrandığı sürece Türkiyede bu tür şikâyetlerin, hak
ihlallerinin gerçekten devam edeceğini her zaman görmemiz,
yaşamamız da mümkün olacaktır. Onun için, adaletsizliğin
olduğu yerde, gerçekten, bu tür şikâyetlerin fazlasıyla olacağını
ve Kamu Denetçiliği Kurumunun da yükünün giderek
artacağını, bu gelen şikâyetler sebebiyle de gereği
gibi bu şikâyetleri zamanında
sonuçlandıramayacağını ve şikâyetçi arkadaşlara
da gerekli cevabı veremeyeceğini de yaşamaktayız,
görmekteyiz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekilleri; gerçekten, Kamu Denetçiliği Kurumu
yargıdan sonra, yargının halledemediği, özellikle
yargının birçok noktalarda bağımlı olarak karar
verdiği, taraflı olarak karar verdiği, cezaevlerinde yaşanan
sıkıntıların çözülmesi noktasında
Orada haksız
olarak tutuklanan kişilerin, vatandaşların haklarında
zamanında davaların açılmaması, hükümlerin zamanında
verilmemesi, kişilerin tecritli odalarda cezalarını çekmeye
zorlanması ve oradaki personelin tutuklulara ve hükümlülere farklı
muamelelerde bulunulduğu yönündeki şikâyetlerin
arttığını da görmekteyiz. Bize de bu yönde birçok
şikâyet gelmektedir.
Eğitim alanında şikayetler
vardır. Vatandaşın eğitim hakkını elinden alacak
uygulamalara tevessül ediyorsunuz. Örneğin, çocuğunu liseye göndermek
isteyen bir vatandaşın hakkını gasbediyorsunuz, diyorsunuz
ki: İmam-hatibe gideceksiniz. Siz imam-hatibe çocuğunuzu göndermek
zorundasınız. Şimdi, böyle bir hak ihlalini gerçekten ortaya
koymak, vatandaşı düşünmemek, Türkiye'nin laik cumhuriyet
düzenini düşünmemek, imam-hatip ağırlıklı bir
eğitimi öne çıkarmak suretiyle ideolojik bir şekilde siyasi
iktidarın çalışmasını yürütmesine çalışmak
kesinlikle bu tür ihtilafların artmasına her zaman neden
olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, hak
arayanların hakkını koruyamayan, kötü gidişata da seyirci
kalan bir kurum olarak Kamu Denetçiliği Kurumunun gerçek anlamda görevini
layıkıyla yapamadığını da görüyoruz çünkü kurumun
başında siyasetle bağımlı olan bir kişi var.
Elbette ki dünya görüşüne saygımız var ama ne olursa olsun Kamu
Denetçiliği gibi bağımsız ve tarafsız karar vermesi
gereken bir kurumun başında siyasetçi varsa siyasetçi gibi zaman
zaman etkilendiği olaylarda tarafsız karar verme imkânı olmaz.
Onun için, bence öncelikle bu kurumun başının siyasetten uzak,
bürokrasinin içinden gelmiş, adil kararlar verebilecek, hukukçu
kimliğiyle tanınmış, toplumda kabul görmüş
kimliği ve kişiliği olan bir kişiden
oluşmasının çok büyük faydası olacağını
belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten,
kurumun bütçesi 20 milyon Türk lirası. Yani birçok işleri yapabilecek
noktada bir yapısı var ama gelin görün ki birçok işleri
layıkıyla yapamadığı, zamanında cevap
veremediği ve bazı bürokrasiden de istenilen cevapların zamanında
gelmediği ve bu sebeple kararların zamanında ve yerinde
verilmediğini de görmekteyiz, işitmekteyiz.
Bu nedenle, vatandaş hakkını aramak
için mutlaka ve mutlaka yargıya müracaat edecek. Yargıdan cevap
alamıyorsa, geç alıyorsa, orada haksızlığa uğruyorsa,
mağdur oluyorsa Kamu Denetçiliği Kurumuna gidecek, orada da hak
aramak için çareler arayacak ve uğraşmaya devam edecektir. Onun için
burada yapılacak olan en önemli konu şu arkadaşlar: Türkiye'yi
bir hukuk devleti zemininden hiçbir zaman uzaklaştırmadan, yargı
bağımsızlığını gerçekleştirerek,
yargının tarafsız bir karar vermesinin önünü açarak ve birçok
haksızlıkların yargıda giderilmesi gerekirken orada
başlayan haksızlıkları gidermek için Kamu Denetçiliği
Kurumu vasıtasıyla bunları kısa sürede gidermenin kolay
olmadığını da belirtmek istiyorum.
Onun için, yargının
bağımsız olması gerekiyor, Kamu Denetçiliği Kurumunun
bağımsız ve siyasetten uzak olması gerekiyor ve karar
verdiği zaman vatandaşı, şikâyetçiyi de tatmin edecek ve
onu memnun edecek bir noktada olması gerekiyor.
Hepinizi saygılarla tekrar selamlıyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Serap Yaşar
Buyurun Sayın Yaşar.
SERAP YAŞAR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2017 yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle alternatif bir hak arama ve sesini duyurma
yöntemi olarak Ombudsmanlık Kurumu raporunu ve Kurumu konuşmak üzere
yüce Meclisin huzurunda olmaktan çok büyük memnuniyet duyuyorum.
28 Şubat sürecinde yani 1998-2000
yılları arasında bir insan hakları derneğinde
çalışmış, şube avukatlığı yapmış
bir milletvekili arkadaşınızım. O yıllarda ve
sonrasında uzun yıllar şahıslar ya dava açarak
haklarını arıyorlar ya da birazcık çaresizce insan
hakları derneğine başvuruda bulunuyorlardı. Ben de o
günlerde bir hukukçu olarak bu başvuruları alıp takibini yapmaya
çalışıyordum. Bugün ne mutlu bize ki anayasal, yasal ve kurumsal
yapısıyla Kamu Denetçiliği Kurumunu ve kurumun raporunu
tartışıyoruz. Kuşkusuz insan hakları konularında
çok iddialı laflar etmek bence doğru bir şey değil;
eleştirilecek, eksik, noksan birçok şey olabilir ama asıl
değerli olan bu kurumun anayasal bir yapıya kavuşmuş
olması, kurumsal bir yapıya kavuşmuş olması ve
faaliyetlerini sürdürüyor olması. Bu nedenle, ben de huzurlarınızda
bu kurumu ve raporunu değerlendirmek üzere bulunmaktan çok büyük
memnuniyet duyuyorum.
Özellikle, darbe ve postmodern darbe
zamanlarında, o sisli, puslu havada hak ihlallerinin çeşitliliği
dehşet vericiydi. Benim de yakından bildiğim ve bir avukat
olarak da takibini yapmış olduğum konularda bugün ne mutlu bize
ki herhangi bir başvuru da yapılmıyor, bunları
görüşmüyoruz. Mesela, kimseyi başı açık olduğu için
örtmeye ikna ederek üniversiteye almak isteyen birtakım kişiler de
yok ortada. E, kadın hakları diyoruz, kadınlar giyim
kuşamına bakılmaksızın her türlü kamusal görevi yerine
getirebiliyor. Bunlar insan haklarının ülkemizde gelişimi
bakımından bence ibrenin yukarıya olduğunun bir göstergesi,
ben de memnuniyetle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, Kamu Denetçiliği Kurumu, idarenin
her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve
davranışlarını, insan haklarına dayalı adalet
anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden
incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere 2010
yılında Anayasaya girmiş, 2012 yılında da 6328
sayılı Kanunla kurulmuştur. İdarenin eylem ve
işlemleri ile tutum ve davranışı sonucu hak ve özgürlükleri
veya menfaatleri ihlal edilen gerçek ve tüzel kişiler Kuruma
başvuruda bulunabilirler. Tüm bireylerin yanında şirketler,
sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, sendikalar gibi
tüzel kişiler de başvuru hakkına sahiptirler.
Ayrıca tabiiyet ve mütekabiliyet
şartı aranmaksızın yabancı ülke vatandaşları
da şikâyetlerini iletebilmektedirler. İnsan hakları, temel hak
ve özgürlükler, kadın hakları, çocuk hakları kamuyu ilgilendiren
genel konulara yönelik olması hâlinde doğrudan hak ve özgürlüğü
veya menfaati ihlal edilme şartı aranmaksızın tüm gerçek ve
tüzel kişiler de başvuruda bulunabilirler.
Şikâyet başvuruları elden, e-posta ve
faks yoluyla elektronik başvuru sistemi üzerinden veya Kurumun
İstanbul bürosuna yapılmak suretiyle de yapılabilir.
Başvuru faks ve e-postayla yapıldıysa dilekçe
asıllarının on beş gün içinde Kuruma gönderilmesi
gerekmekte ayrıca illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar
aracılığıyla başvuruda bulunmak mümkündür.
Yasama yetkisinin kullanılmasına
ilişkin işlemler, yargı yetkisinin kullanılmasına
ilişkin kararlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî
nitelikteki faaliyetleri Kurumun görev alanı dışındadır.
Ayrıca belli bir konuyu içermeyen, yargı organlarında görülmekte
olan veya yargı organlarınca karara bağlanmış
uyuşmazlıklara ilişkin olan, sebepleri ve konusu, tarafları
aynı olan ve daha önce sonuçlanan şikâyetler Kurumca incelemeye alınamaz.
Bunlar Kurumun faaliyet alanına istisna getirilen konular.
Kuruma yapılan şikâyet
başvurularının incelenmesi neticesinde Kurumca başvurunun
geçersiz sayılması, birleştirme kararı, gönderme
kararı, incelenemezlik kararı, dostane çözüm kararı, karar verilmesine
yer olmadığına dair karar, ret kararı, kısmen tavsiye,
kısmen ret kararı ve tavsiye kararlarından birini vermektedir.
Kurumun kuruluş amacı ve var olma sebebi
dostane çözüm aramak ve bulmaktır. Bu doğrultuda Kurumun
yapmış olduğu katkı ve hizmetlerin düzgün ifade edilmesi,
bunun istatistiklere doğru yansıtılması, Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelik, Kurumun kuruluş amacı
doğrultusunda ve yapılan katkı ve hizmetlerin düzgün ifade
edilmesini teminen dostane çözüm kararı eklenerek 2017 Mart ayında
yürürlüğe girmiştir.
Şimdi, birtakım sayılar vermek
istiyorum gidişatın iyiye gidiş olduğunu ifade
bakımından. 2013 yılında 184, 2014 yılında 123,
2015 yılında 161, 2016 yılında 80 olmak üzere, 548 adet
dosya uzlaşma yöntemiyle çözüme kavuşturulmuştur. 2017
yılında toplam çözüme kavuşturulan dosya sayısı 1.887
olup, bunların 1.575 adedi dostane çözüm yoluyla, 312 adedi ise gönderme
kararıyla gerçekleştirilmiştir.
Yapılan istatistikler ve araştırmalar
göstermektedir ki her yıl dostane çözüm kararı sayısı
artmış ve 2017 yılında yaptığımız bu
değişiklik de bu vesileyle amacına
ulaşmıştır.
Adalet, millî savunma, güvenlik, çalışma
ve sosyal güvenlik, eğitim öğretim, gençlik, spor, ekonomi, maliye ve
vergi, ihale iş ve işlemleri, engelli hakları, gıda,
tarım ve hayvancılık, insan hakları, kadın
hakları, ailenin korunması, çocuk hakları, kamu personel rejimi,
mahallî idarelerce yürütülen hizmetler, mülkiyet hakkı, orman, su,
şehircilik, sağlık, sosyal hizmetler, ulaştırma,
basın ve iletişim gibi değişik konularda başvurular
yapılmış ve ombudsmanlık kurumunda sonuca
bağlanmıştır.
Kurulduğu günden bugüne kadar yapılan
toplantılar, sempozyumlar, çalışmalar göstermiştir ki Kurum
giderek kendini yenileyen ve gelişen yapısıyla, bizlerin de
katkısıyla gelişime açık ve pozitif bir yukarıya
doğru işleyişini sürdürmektedir.
Bugünkü Kamu Denetçiliği Kurumu
Başkanı Sayın Şeref Malkoç ve üyelerine, gerek Kurumun
tanıtımı, bilinirliğinin artması için
yaptıkları özverili çalışmalar gerekse Kurumun gelişimine
yaptıkları katkılar, Kurumu evrensel standartlarda bir
işleyişe kavuşturdukları ve gösterdikleri çabalar için çok
teşekkür ediyorum.
Tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 2017
Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Karma Komisyon
Raporu üzerindeki görüşme böylece tamamlanmıştır.
Komisyon Başkanımıza bir söz
veriyorum.
Buyurun.
DİLEKÇE KOMİSYONU İLE İNSAN
HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU ÜYELERİNDEN KURULU KARMA
KOMİSYON BAŞKANI MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sadece teşekkür etmek için söz aldım.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
bildiğiniz gibi Kamu Denetçiliği Kurumu her yıl faaliyet
raporunu Karma Komisyon dediğimiz İnsan Hakları ve Dilekçe
Komisyonundan oluşan Karma Komisyona sunuyor. Yasa gereği Karma
Komisyon görüş, öneri ve tetkiklerini ekleyerek bir rapor hâline getiriyor
ve yine yasa gereği ivedilikle Genel Kurulda görüşülmesini
sağlıyor. Geçtiğimiz dönemde, Değerli
Başkanımın da söylediği gibi, Meclis Genel Kurul gündeminin
yoğun olması nedeniyle maalesef raporlar süresinde görüşülememişti.
2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ait Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Karma Komisyon Başkanı olduğum dönemde Genel Kurulda tek
bir rapor hâlinde görüşüldü. 2016 yılına ait rapor
hazırlanmış olmasına rağmen erken seçim kararı
alınması nedeniyle Genel Kurulumuzda 26ncı Dönemde
görüşülememişti. Bu dönem 2017 yılına ait raporun
görüşülmesi Genel Kurulun açıldığı ilk günlerde Karma
Komisyonda yapıldı ve Genel Kurul gündemine alınması için
de tarafımdan takip edildi. Bu süreçte bize destek olan her partinin grup
başkan vekillerine özellikle çok teşekkür etmek istiyorum bugünkü bu
görüşmeyi sağladıkları için. Komisyon raporunu süresinde
bize sunan Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanımıza ve
diğer denetçi üyesi arkadaşlarımıza da ayrıca çok teşekkür
ediyorum. Faaliyetlerinin her geçen gün daha verimli hâle geldiğini ve
arttığını görüyoruz. Raporumuzda bunlar detaylı olarak
vardır. Bugün Genel Kurulumuzu yöneten Sayın
Başkanımıza ve gündemi oluşturan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanımıza ayrıca teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Hayırlı akşamlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İslam
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Ben aslında bir dakikalık söz istemiştim ama bugün herhâlde
İç Tüzük nedeniyle bu mümkün değil. Bir cümleyle
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz vereyim
size.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslamın, ombudsmanlık ile Adalet
Bakanlığının zaman zaman karşı saflara
düşebileceğine, Adalet Bakanlığı hakkındaki
şikâyetlerin nasıl çözümleneceğini öğrenmek
istediğine, nepotizmin, yeğenciliğin ve kuzenciliğin
önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Keşke dün de burada olsaydınız.
Aslında burada bir hukuk cinayeti işlendi dün, onu size ihbar
edeceğim makamınıza gelip daha sonra.
Şimdi, bugünkü meseleye gelince: Ben sabahtan
beri bakıyorum, damat kayınpedere şikâyet ediliyor ya da
işte damat aracı konuluyor vesaire. Sayın Malkoç ile Sayın
Adalet Bakanımız çok iyi bir kayınpeder-damat örneğidir
toplum içerisinde. Kankadır, arkadaştır, baba-oğul gibidir;
onu biliriz ama esas problem de buradadır, böyle bir ilişkinin devlet
yönetimine girmesi.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ne alakası var
şimdi, ne alakası var!
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu nereden çıktı
Başkanım, böyle bir usul var mı ya?
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Şimdi, etik açıdan bakınız. Ombudsmanlık ve Adalet
Bakanlığı zaman zaman karşı saflara düşebilecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika doldu Sayın
İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Bir dakika rica ediyorum, sözümü tamamlamak istiyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Verin
Başkanım, verin; dinleyelim.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Maksat hasıl
olmadı Sayın Başkan.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Bir dakika daha istiyorum.
BAŞKAN Peki, tamamlayın.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Tamamlamak için, başka da bir şey söylemeyeceğim.
Gerçekten bu ilişkiye imreniyoruz ama problem
bunun devlet ilişkilerine taşınmasında arkadaşlar, bir
sakince dinleyiniz.
Ha ben şunu merak ediyorum: Atıyorum,
Adalet Bakanlığı hakkındaki bir şikâyeti nasıl
çözümleyeceklerdir? Makamlar kalıcıdır, şahıslar değişkendir.
O yüzden, ben bir tanesinin etik ilkeler adına görevini
bırakmasını ve bir başka göreve geçmesini sadece
öneriyorum; başka da bir şeyim yok. Nepotizmi, yeğenciliği,
kuzenciliği, adam kayırmacılığı,
yandaşlığı ancak böyle önleyebiliriz.
Çok teşekkür ederim verdiğiniz söze
efendim, sağ olunuz.
BAŞKAN Sayın İslam, bu konularla
ilgili olarak hükümler var işleyişte.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Etik mesele dedim Sayın Başkan, etik.
BAŞKAN Etik değil, hukuk kuralları
var; etiğe gerek kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, denetim konuları
ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 6 Kasım 2018 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 17.16