TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15inci Birleşim
7 Kasım 2018
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Batman Milletvekili Feleknas Ucanın, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, kadına yönelik şiddetin
sadece Türkiyenin sorunu olmadığına ve 12 Kasım Düzce
depreminin 19uncu yıl dönümünde depremde yitirilenleri rahmetle
andığına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Düzce
depreminde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, 8-9 Ağustos 2018 tarihinde
Orduda yaşanan sel felaketi sonrasındaki mağduriyete
ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursada
ücretli bir öğretmenin sosyal medyadaki paylaşımından
dolayı işine son verildiğine, daha fazla bedel ödetmeden
despotluktan vazgeçilip ortak akıl ve demokrasinin hâkim
kılınması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesiyle ağır bedeller
ödendiğine ilişkin açıklaması
4.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, gizli tanık ifadeleriyle
tutuklanan 26ncı Dönem İstanbul Milletvekili Eren Erdemin esaretine
ne zaman son verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
5.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmazın, Kırklareli
merkez ve ilçelerinin düşman işgalinden kurtuluşunun 96ncı
yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, narenciye üreticisine sahip
çıkılmadığına ilişkin açıklaması
7.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabaın, Ziraat Bankası
kanalıyla kullandırılan çiftçi kredilerinin tümünün erteleme
kapsamına alınması ve mağduriyetin bir an önce giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Silivride yargılanmakta
olan avukat Aycan Çiçek, avukat Selçuk Kozağaçlı ve 15
arkadaşının SEGBİS sistemiyle savunmalarının
alınmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Çalışma, Sosyal
Hizmetler ve Aile Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda
ek ders ücreti karşılığı görev yapanların
mağduriyetine ve bunların kadroya alınıp
alınmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, taşeron işçilerin
mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, bir süre önce yükselen ve yavaşlayarak
düşen döviz kuruna rağmen banka faizlerinin neden hâlâ aynı
seviyelerde kaldığını ve bununla ilgili önlem
alınıp alınmayacağını Cumhurbaşkanı
Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
12.-
Muğla Milletvekili Mürsel Albanın, Muğla ilinin AKP
iktidarları döneminde yeterli yatırımı
alamadığına ilişkin açıklaması
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 8
Kasım 2018 tarihinde yapılacak olan Tarım
Çalıştayının hayırlı olmasına, 3-9
Kasım Organ Nakli ve Bağışı Haftasına
ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 3-9 Kasım Organ Nakli ve
Bağışı Haftasına ve ilk organ nakli
ameliyatını gerçekleştiren Profesör Doktor Mehmet Haberalı
kutladığına ilişkin açıklaması
15.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 6 Kasım Dünya
Şehircilik Gününe ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, 7 Kasım Türkiye
aydınlanmasının önemli isimlerinden İlhan Erdostun ölümünün
38inci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, yaşanan ekonomik krizin inşaat
sektörünü de bitme noktasına getirdiğine ilişkin
açıklaması
18.-
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün, Çanakkalenin Çan ilçesindeki
18 Mart Termik Santralinde yaşanan iş kazasında
hayatını kaybeden işçiye Allahtan rahmet dilediğine,
termik santral kazalarının insanlara ve çevreye zarar verdiğine
ilişkin açıklaması
19.-
Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas ili Kocakurt, Karagömlek, Havuz,
Avşarören, Aşağıhöyük, Hamal ve Kırkpınar
köylerindeki çiftçilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, dönemin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbabanın veteriner
hekim, teknisyen, tekniker, ziraat ve gıda mühendislerinin istihdamı
için verdiği sözlere ilişkin açıklaması
21.-
Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Tonya süt fabrikasında üretimin
durdurulması nedeniyle zor durumda olan Tonyalıların
mağduriyetinin giderilmesi için yetkililere seslendiğine ilişkin
açıklaması
22.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağdaki
birçok spor salonunda can güvenliğinin olmadığına, Gençlik
ve Spor Bakanını gençlere sahip çıkmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, imar
barışı uygulamasıyla ilgili suistimallerin gözden
kaçırılmaması gerektiğine, kadroya geçen taşeron
işçilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ABD Dışişleri
Bakanlığının PKKlı 3 elebaşı hakkında
bilgi verene ödül verileceği yönündeki açıklamasının
Türkiyenin, Fıratın doğusundaki doğru ve haklı
duruşunu esnetmesine sebep olmaması gerektiğine, SMA olarak
bilinen kas ve sinir hastalığının ülkemizde bir
sağlık ve sosyal sorun olduğuna ilişkin açıklaması
25.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 7 Kasım 1980 tarihinde dövülerek
öldürülen İlhan Erdostu rahmetle andığına, Millî
Eğitim Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı açıklamalarına, FATİH Projesinin
sonuçlarının kamuoyuna aktarılması ve şüpheli asker
ölümleriyle ilgili Parlamentonun üzerine düşeni yapması
gerektiği ile Yemende her gün hayatını kaybeden onlarca
çocuğa dikkat çekmek istediğine ilişkin açıklaması
26.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, söylenildiği gibi
Cumhurbaşkanlığı sistemi en doğru sistem ise neden
TBMMde çalışamadıklarını, neden komisyonlarda iktidar
partisinin muhalefet milletvekillerini dinleme lütfunda
bulunmadığını öğrenmek istediğine, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda
yaşananları protesto ettiklerine, millet iradesine ve yeterli
çoğunluğa sahip muhalefetin milletten mi, saraydan mı yana
olacağına karar vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, ekonomik saldırılara ve kumpaslara rağmen
idari, ekonomik tedbirlerle sıkıntıların
aşıldığına, terör örgütlerine karşı içeride
ve dışarıdaki mücadeleye sonuna kadar devam edileceğine,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin erkler ayrılığını
getirdiğine ilişkin açıklaması
28.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, çocuk gebelerle ilgili
Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin 3 kez
görüş değiştirdiğine, bildirim yükümlülüğünün
Sağlık Bakanlığının sorumluluğunda
olduğuna ve hazırlanan rapora Meclis Başkanlığı
vasıtasıyla ulaşmak istediklerine ilişkin
açıklaması
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklının, Dünya Kupasında 2nci
olan Ampute Futbol Millî Takımına, takım kaptanına,
yöneticilerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
31.-
İzmir Milletvekili Fehmi Alpay Özalanın, daha birçok
başarılara imza atacak olan Ampute Futbol Millî
Takımını başarılarından dolayı
kutladığına ilişkin açıklaması
32.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, grup önerilerinin içeriğinin belli
olduğuna ve konunun araştırılmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, sağlıkta
şiddete karşı olduklarına ve bu konuda yasa tekliflerinin
olduğuna ilişkin açıklaması
34.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, MHP Grubu fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılmasına yönelik önergeyi
tekrar Genel Kurul gündemine getirirse bütün partileri bu önergenin
arkasında durmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
38.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve FETÖcülüğün ismiyle
mücadele edildiğine, FETÖcülüğün sıfatıyla mücadele etme
zamanının geldiğine ilişkin açıklaması
40.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirnenin Enez
ilçesindeki Amcol Mineral Madencilik fabrikasında ücretlerine zam
yapılmadığı gerekçesiyle grev kararı alan
işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
41.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
44.-
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslamın,
milletvekillerinin birbirini dinlemesi hâlinde sorunun kalmayacağına
ilişkin açıklaması
45.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, kadına yönelik
şiddetin önlenmesi ile kadınların sosyal konumunun
iyileştirilmesi için alınması gerekli tedbirlerin
saptanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 5/11/2018 tarihinde Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından, 4 Kasım 2016
tarihinde HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerine yönelik
hukuksuz tutuklamaların tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7
Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, 7/11/2018 tarihinde Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap ve
arkadaşları tarafından, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7
Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğinin korunmasında, üretiminde ve pazarlamasında
karşılaşılan sorunlar ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Hatay Milletvekili
Hacı Bayram Türkoğlu ve 24 milletvekilinin (10/406), Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özelin (10/407), Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 31 milletvekilinin
(10/361), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın (10/405), İYİ PARTİ
Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun (10/410) Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 7
Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve
görüşmelerin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 8 Ekim 2018
Perşembe günü toplanmamasına ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Yusuf Beyazıtın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıtın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasında Cumhuriyet Halk Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun birleştirilerek görüşülen (10/361;
10/405; 10/406; 10/407; 10/410) Meclis araştırması önergesi
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun birleştirilerek görüşülen (10/361; 10/405; 10/406;
10/407; 10/410) Meclis araştırması önergesi üzerinde önerge
sahipleri adına yaptığı konuşmasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
Ön Görüşmeler
1.-
Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 31 milletvekilinin, tıbbi ve
aromatik bitki yetiştiriciliğindeki sorunların giderilmesi,
genetik çeşitliliğin korunması ve bunların sağlık
sektöründeki kullanımlarının düzenlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/361)
2.-
MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğin
korunması ile bu bitkilerin daha iyi değerlendirilmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/405)
3.-
Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu ve 24 milletvekilinin,
tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi, satımı, denetimi ile bu
süreçlerde ekolojik dengenin korunması hususunda yaşanan sorunlara
çözümler üretilmesi ve bu alanda kadın girişimciliğinin
desteklenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/406)
4.-
CHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
tıbbi ve aromatik bitki üretiminin arttırılması, üretim ve
arzın her aşamasında ilgili uzmanların denetiminin
sağlanması ile bu süreçlerde ekolojik dengeyi koruyucu tedbirlerin saptanması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/407)
5.-
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, tıbbi ve aromatik
bitkilerin üretimi, satımı, denetimi hususunda yaşanan sorunlara
çözümler üretilmesi ve bu alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/410)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, Anadolu
Ajansında bazı çalışanların emekliliğe
zorlandığı ve kurum çalışanlarından bir kısmına
yüksek miktarda harcırah ödendiği iddiasına ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/4024)
2.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Kütahya-Eskişehir-Afyonkarahisar Yüksek Hızlı Tren projesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/4087)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, TRTnin 200 yeni araç
aldığı iddiası ve envanterine kayıtlı araç
sayısına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/4089)
4.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, gazetelere ve gazete
çalışanlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/4112)
5.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, Sayıştay
Başkanlığının Cumhurbaşkanlığı
denetim raporlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/4113)
6.-
Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Bakanlığın
yapımını devralmadığı bazı şehirlerin
raylı ulaşım sistemlerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/4358)
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Anadolu Ajansında
çalışan personelle ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/4365)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık kadrolarında
görevli özel kalem müdürlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmezin cevabı (7/4412)
7 Kasım 2018
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
İsmail OK (Balıkesir), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Ancak salonda bir uğultu hissediyorum.
Değerli milletvekilleri, bazen arkadaşlarımızın
yerlerinden yaptıkları telefon konuşmalarının bir
kısmını duyabiliyorum buradan. Sizlerden ricam, lütfen,
telefonlarınızla dışarıda konuşmanız ve
hatibin konuşmasını da insicamını da bozmamanız. Uğultuyu
da kesersek gündem dışı ilk sözü vererek görüşmelerimize
başlayacağız değerli arkadaşlarım.
Gündem dışı ilk söz, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Günü münasebetiyle söz isteyen Batman Milletvekilimiz
Sayın Feleknas Ucaya aittir.
Buyurun Sayın Uca. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili Feleknas Ucanın, 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
FELEKNAS UCA (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, 25 Kasım, Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Kadına
şiddeti, bir Türkiye gerçeğini konuşuyoruz. İçişleri
Bakanlığı, bir soru önergesine verdiği cevapta kadına
yönelik şiddete ilişkin verileri ilk kez paylaştı. Bu
verilere göre, geride bıraktığımız bir buçuk
yılda şiddete maruz kalan 393 kadın öldürüldü. Buna göre,
Türkiye'de her gün yaklaşık 400 kadın şiddete maruz
kalıyor ve her üç günde 2 kadın cinayeti işleniyor.
Değerli milletvekilleri, bu rakamlar Türkiye'de
kadınlara karşı şiddetin ne kadar korkunç boyutta
olduğunu gösteriyor. Ancak hatırlatmak isterim ki bu rakamlar
kayıt altına alınan rakamlar. Bugün Türkiye'de erkekler
tarafından fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete ve mobbing gibi çok
yönlü şiddete maruz kalan kadınlar bu hakikati saklamak durumunda
kalıyor. Asıl rakamlar çok daha vahimdir. Her sınıftan, her
kültürden, her dinden kadın, Türkiye'de yaygın olarak şiddete
maruz kalıyor.
Peki, kadınlar neden hâlâ şiddet görüyor?
Kadın cinayetleri neden hâlâ durdurulamıyor? Çünkü devlet, bu
konudaki sorumluluğunu yerine getiremiyor. Türkiye'de şiddet bu kadar
yaygınsa bu, yetkililerin görevlerini yapmamasından
kaynaklanıyor. Kadınlar, devlet kurumlarının, polisin ve
yargının erkek yanlısı olduğunu çok iyi biliyor. Bunca
kadın erkekler tarafından öldürülürken Türkiye'de hâlâ şiddet uygulayan
erkekler iyi hâl ve tahrik indiriminden yararlanıyor. Devlet erkekleri
koruduğu için erkekler kadınları bu kadar kolay öldürüyor.
İktidar, aileyi korumak pahasına
kadına yapılan şiddeti görmezden geliyor. Bakın, bugün
iktidar skandal söylemlerle kadınların nafaka hakkını bile
elinden almak istiyor.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
kadın düşmanı politikaları kadınları her yerde
şiddetin hedefi hâline getiriyor. OHALle beraber Türkiye'de kadınlar
büyük oranda şiddetin hedefi hâline geldi. Kadınlar KHKyle ihraç
edildi, hakları gasbedildi, işten çıkarıldı ve çok
sayıda kadın kurumu kapatıldı. Onlarca kadın gazeteci
bugün cezaevinde. Ayıp bunlarla sınırlı değil. Hamile
ve çocuklu kadınlar, yeni doğmuş bebeklerinden koparılan
kadınlar da cezaevinde.
İktidar kadın mücadelesinden,
kadınların güçlenmesinden o kadar korkuyor ki kadın
mücadelesinin parçası olan herkesi cezalandırıyor. Bu nedenle
kadınlar evde, sokakta, iş yerinde, cezaevlerinde ve hatta Mecliste
bile ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor.
Leyla Güven'in bugün burada olması gerekirdi
ancak bu Meclisin bir üyesi olan Leyla Güven, kelepçeyle duruşmaya
katılmayı kabul etmediği için bugün duruşmaya
katılamadı.
Yine, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak
ve Sebahat Tuncel şahsında binlerce kadın yoldaşımız
bugün cezaevinde. Kürt kadın hareketinin mücadele
hafızasını temsil eden bu kadınlar zorla alıkonuldu.
Seksen yaşındaki Sise Bingölü hâlâ
tahliye etmeyen iktidar ve yargı utanç duymalı, Sise Bingölü derhal
serbest bırakmalıdır.
Kürt kadın hareketi üyeleri bugün
iktidarın ciddi bir baskı ve şiddeti altındadır. Niye
sürekli DBP'li HDP'li, DTK'li ve TJA'lı kadınlara devlet baskı
uyguluyor, gözaltına alıyor, tutukluyor? Cevap çok açık: Çünkü
bizim mücadelemiz kadın haklarının güvencesidir, bu kadın
düşmanı siyasetin panzehridir.
Değerli arkadaşlar, AKP ne yaptı? AKP
kayyumları ilk olarak kadın düşmanı ve cinsiyetçi
politikaları uyguladı. Kadın çalışanları
işten çıkardı ve ihraç etti. Kadın kurumlarının
kapısına kilit vurdu. Kadın birimlerin yönetimine erkek memur
atandı. Kayyum atanan bütün kentlerde, şiddete uğrayan
kadınların başvurduğu merkezleri kapattı.
Diyarbakır'da 10, vekili olduğum Batman'da
da 2 kadın kurumunu kapattı. İktidar bu kurumların
kapısına kilit vurdu ama şunu bilsin ki kadın mücadelesini
durduramadı.
Ve siz sevgili kadınlar, şundan emin olun
ki, kadınların bu mücadelesi, önümüzdeki seçimlerde gasbedilen
belediyeleri özgürleştirecek ve kayyumları geldikleri yere geri
gönderecektir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin on altı
yıldır uyguladığı kadın düşmanı,
cinsiyetçi ve ayrımcı politikaları kadınlara ölüm,
yoksulluk, baskı ve şiddet olarak geri döndü. Ancak AKPnin
sindirmeye dönük tüm kadın düşmanı, baskıcı
politikalarına rağmen HDPli kadınlar mücadele etmeye devam
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FELEKNAS UCA (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
FELEKNAS UCA (Devamla) Sevgili kadınlar,
buradan size bir kez daha söz veriyorum. Türkiyede kadınlar
özgürleşene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Türkiyede sokak
ortasında öldürülen kadınların yaşam savunucusu olmaya
devam edeceğiz.
Son olarak, bugün Şengalde DAİŞ
çetelerine karşı bütün dünya kadınlarının
özgürlüğü için mücadele eden Ezidi kadınları buradan
selamlıyorum.
(x) Kadın, yaşam, özgürlük. (HDP
sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uca.
Gündem dışı ikinci söz,
Malatyanın sorunları hakkında söz isteyen Malatya
Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbabaya aittir.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ağbaba, süreniz beş dakika.
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Seçim bölgem Malatyanın sorunlarını
ve beklentilerini buradan duyurmak için söz aldım.
Malumunuz bir büyük ekonomik krizle karşı
karşıyayız. Tüm Türkiye'nin etkilendiği krizden Malatya da
etkileniyor. Başta inşaat sektörü olmak üzere tüm sektörlerde
işler durma noktasına gelmiş, esnaf kan ağlıyor. Bunun
bir sebebi yaşadığımız ekonomik kriz, bir diğer
sebebi ise AKPnin izlemiş olduğu politikalar.
Zincir mağazalar dediğimiz firmalar
maalesef Malatyadaki esnafı bitirmiş durumda. Her mahalleye onlarca
şube açarak mahalle bakkalını ve küçük esnafı yok
etmiş durumda. Âdeta Malatyada zincir market terörü var. Bu terör
esnafı yok etmekte ve maalesef AKP bunu izlemekte. Artık mahallelerde
bakkal bulmak yerine marketleri görebiliyorsunuz. Bu marketler ki çok uluslu
firmalara ait, âdeta Malatyadaki parayı alıp başka ülkelere
götürerek Malatyayı sömürmekte. Bu sömürü düzenine de maalesef herkes
gözünü, kulağını kapatmış, izlemekte.
Değerli arkadaşlar, Malatya ve
Malatyalılar maalesef bu zincir marketlerden dolayı çok rahatsız
birçok ülkede olduğu gibi. Zincir marketlerin açılmasının
önünde hiçbir engel yok. Bakkal açarken zorlanırken zincir market açmak
için hiçbir zorlanmanıza gerek yok. Mutlaka bu terör bitirilmeli ve Meclis
bu düzene son vermelidir.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz
yıllarda Malatyada birçok açılış yapılıyor.
Malatyada yeni Devlet Hastanesinin 3 kez açıldığını
gördük. Kanalizasyonun ve kaldırımın dev proje olarak
gösterilip açıldığını gördük. Arapgirde dört yıl
önce eğitim veren okulun dört
yıl sonra açıldığını gördük. Belki AKP Genel
Başkanı bir kez daha gelse açılış yapacak yer
bulmadığı için milattan önce 67den kalma Nemrutun
açılışını yapabilir, belki de milattan önce 5000
yıl önce yapılmış olan Arslantepeyi açabilir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hadi kâğıt üzerindeki
açılışları 3 kez, 4 kez yapılan
açılışları gördük, duyduk da belki Türkiyede görülmeyen
bir şey daha gördük. Bir yıkım için tören düzenledi AKPnin
büyükşehir belediyesi. Hiç yıkım için tören görmemiştik.
Balonlar uçuruldu, meşaleler yakıldı, nutuklar atıldı.
Malatyanın ilk göz ağrısı, herkesin tatlı
anılarının olduğu Malatya İnönü Stadı törenle
yıkıldı. Türkiyede bir ilk yapıldı, yıkım
için tören düzenlendi. ve Atatürk
Kapalı Spor Salonunu yıkmak için tören düzenlediler. Hâlbuki bu stat
korunabilir, amatör kulüpler için ya da orada yürüyüş yapan
insanların hizmetine açılabilirdi ama amaç sadece İnönü
Stadını, bir stadı yıkmak değil; AKPnin başındaki
genel başkanı başta olmak üzere İsmet İnönünün ismini
yıkmaya çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlar, sanmayın ki bir
şeyler yıkılırken bir şeyler yapılıyor.
Neredeyse Malatyada başlayan yatırımların tamamı
durmuş durumda. Kamuda tasarruf tedbirleri kapsamında DSİnin
Malatyada yürüttüğü bütün gölet projeleri durmuş durumda, sulama
projeleri durmuş durumda. Boztepe Barajında su kullanımı
denetimini sağlayacak cihazlar tasarruf nedeniyle
kapatılmış ve ihalesi yapılmamış. Yıllardan
beri devam eden Yoncalı Barajı, her vekilin müjdeler verdiği
Yoncalı Barajının tamamlanma ihalesi maalesef
yapılamadı ödenek yokluğundan. Her yıl müjdelerle
Yapılacak. deniyor, maalesef yapılmıyor.
Yine, devam etmekte olan Darende Çınarköy Göletinde
durum aynı. Akçadağ Taşevler aynı, Arapgir Göleti,
Doğanşehir Elmalı Göleti, Erkenek Göleti maalesef yarım
kalmış durumda. Her seçimde Erkeneklilerden, Arapgirlilerden,
Darendelilerden oy isteyerek Göletinizi yapacağız. diyenlerin de
tutumunu merak ediyoruz. Hekimhan Budaklı, Hekimhan Kurşunlu Göleti, Yaygın
Göleti maalesef durmuş durumda.
Değerli milletvekilleri, gölet, sulama yani su
Malatya için hava kadar önemli. İnsan nasıl nefes almadan
yaşayamıyorsa Malatyalı çiftçi de su olmadan yaşayamaz.
Geçen yıl su olmadığı için çaresizce 2 milyona yakın
kayısı ağacının kesildiği iddia edilmekte. Bu
ağaçların kesilmesini önleyemeyen siyasetin de gözü kör olsun
diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer böyle
giderse önümüzdeki yıl da sulama sorunu çözülemeyecek.
Sadece ağaçlarımız değil,
yollarımız da kesiliyor değerli milletvekilleri. 2019
Ağustosunda biteceği söylenen Kuzey Çevre Yolunun sadece ve sadece
yüzde 3ü bitmiş durumda. Hâlâ çevre yolu olmayan tek il Malatya.
Durdurulan sadece Kuzey Çevre Yolu değil; Hekimhan-Hasançelebi yolu durdu,
Hekimhan-Hasançelebide inşa edilecek 6 tane tünel durdu, Hekimhanın
içinden geçen çevre yolu durdu, Hasançelebi Viyadüğü durdu. Yine,
defalarca gündeme getirmemiz sonucunda başlanan Kuluncak yolunun
yapımı da bir başka bahara kaldı. Maalesef, Kuluncaklılar
hâlâ kötü yollarda seyahat etmeye devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, devam edin.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yol yapımı durdu, gölet yapımı durdu, yeni
yatırım yok ama hakkını yemeyelim, Battalgazide
yapılacak hastanenin maketini AKP 2014te yaparak hizmete açtı,
maketi hizmete açtı. Battalgazi Devlet Hastanesinin
yapılacağına dair defalarca söz verdiler, defalarca söz verildi;
300 bin nüfuslu yaklaşık 7 ilçeyi ilgilendiren Battalgazi Devlet
Hastanesi maalesef yapılmadı. 13 Haziran 2018de ihale
yapıldı. denildi, yalan olduğu ortaya çıktı. 23
Ağustosta yapılacak. denildi, yine yapılmadı. Battalgazi
Devlet Hastanesi de maalesef hayata geçmiş durumda değil, hâlen ihalesi
yapılabilmiş değil; bunun da yapılmasını
bekliyoruz.
Maalesef, birçok söz veriliyor, Malatyalılar
ayakta uyutulmaya devam ediliyor. Hızlı tren hâlâ Malatyaya
gelmiş durumda değil, hâlâ insanlar hızlı treni bekliyor,
hızlı trenle ilgili her yıl verilen müjdeleri bekliyor. Burada
birçok milletvekili gördü, birçok milletvekili müjde verdi ama hâlâ bu müjdenin
gerçekleşmediğini görüyoruz.
Bu siyaset anlayışının,
Malatyaya yapılan bu haksızlığın, tekrar, gözü kör
olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağbaba.
Gündem dışı üçüncü söz, 12 Kasım
Düzce depreminin 19uncu yılı nedeniyle söz isteyen Düzce
Milletvekilimiz Sayın Ayşe Keşire aittir.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin,
kadına yönelik şiddetin sadece Türkiyenin sorunu
olmadığına ve 12 Kasım Düzce depreminin 19uncu yıl
dönümünde depremde yitirilenleri rahmetle andığına ilişkin
gündem dışı konuşması
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; on dokuz yıl önce, 12
Kasım Cuma günü gerçekleşen Düzce depreminin yıl dönümü
nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum ama
öncesinde, kadına yönelik şiddetle ilgili bazı bilgi ve verileri
doğrulama ihtiyacı duydum.
Kadına yönelik şiddet sadece Türkiye'nin
sorunu değildir, dünyanın sorunudur; Türkiye üzerinden açılan
tartışma eksik bir tartışmadır. Bugün, Danimarkada
yüzde 52, Finlandiyada yüzde 40, İsveçte yüzde 46 oranında
kadın şiddet görmektedir. AK PARTİ iktidara geldiği günden
bu yana Anayasa, TCK, İş Kanunu, 6284 sayılı Yasa
başta olmak üzere bu konudaki gayretini, niyetini ve samimiyetini ortaya
koymuştur. Kadın hakları mücadelesinin en etkin verildiği
dönem AK PARTİ dönemidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Yalan, yalan!
AYŞE KEŞİR (Devamla) Ayrıca,
PKKnın kadın ve kız çocukları üzerinde
yaptığı terör faaliyetlerine yer vermeyen kadın
hakları mücadelesi eksiktir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
İzleme Örgütünün 2017 yılı raporunda, 72si kız olmak üzere
224 çocuğun PKK tarafından şiddet gördüğü uluslararası
belgelere girmiştir. Bu rakamların olmadığı
kadına yönelik şiddetle mücadele söylemleri eksiktir.
Evet, gündemime geliyorum. 12 Kasım 1999
depreminde 710 kişi hayatını kaybetti ve çok ağır bir
tahribat yaşandı Düzcede. Bilindiği gibi ülkemiz ve şehrim
Düzce, deprem kuşağında bulunmaktadır. Otuz saniye süren
deprem ne yazık ki çok ağır tahribatlar
bırakmıştır Düzcede, 710 vatandaşımız
hayatını kaybetmişken binlerce insan da bu doğal afetin
sonuçlarından etkilenmiştir.
Deprem bir gerçek, Türkiye'nin ve şehrimin bir
gerçeği. Depremle yaşamayı öğrenmek ve depremin değil,
bilinçsizliğin ve hazırlıksızlığın
öldürdüğünü de görmüş olmak zorundayız.
Diğer taraftan, Türkiye'de
yaşadığımız bu depremlerden
çıkardığımız derslerle zorunlu deprem sigortası
getirilmiş, 2009 yılında AFAD kurulmuş, yine, Kentsel
Dönüşüm Yasası ve Afet Sigortaları Yasası yürürlüğe
girerek depremle ve afetle mücadelede etkin bir yöntem izlenmiştir.
12 Kasım ve 17 Ağustos depremlerinde aziz
milletimiz farklılıklarla ayrılmak yerine acıda
birleşmenin, millî birlik ve kardeşliğin,
dayanışmanın en iyi örneklerini göstermişlerdir. Depremden
kısa süre sonra toparlanan Türkiye'nin en genç ili Düzcedir ve bu
dayanışmanın en iyi örneklerinden birini sergilemiştir.
Düzce, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
şehirleşme alanında önemli mesafeler katetmiştir. 315 yeni
derslik, genç bir üniversiteyle 30 bin öğrencilik bir üniversite
şehri, gençlik merkezleri, spor salonu, otogar, kültür merkezi, hastane ve
atıl kalan iş yerlerinin yurtlara dönüştürülmesi, semt
sahaları gibi pek çok kentsel kazanımlar elde etmiştir. Fiziki
ihtiyaçlarının büyük bir kısmını
karşılamakla beraber eksik kalan unsurlar ve yeni ihtiyaçlar da
peyderpey tamamlanmaktadır.
Düzce depremden hemen sonra il statüsü
kazanmış olmakla birlikte, tarihi milattan önce 1inci yüzyıla
kadar dayanan, Eti medeniyetine kadar dayanan eski bir şehirdir. Genç
Yunan ve erken Roma dönemine ait, Batı Karadeniz Bölgesinin ayakta kalan
tek antik kenti Prusias Düzcededir. Konuralp Müzesi, Ceneviz Kalesiyle büyük
bir tarihî mirasa sahip bir şehirdir. Konuralp Bey tarafından 1323te
Osmanlı topraklarına katılan Düzce, Konuralp Beyin
naaşını da topraklarında muhafaza etmektedir. Tarihî
evleri, tarihî camileriyle kültürel ve tarihî mirasa da sahip çıkan bir
şehirdir.
Başkent Ankaranın denize açılan
kapısı Akçakoca, mavi bayraklı sahilleri, eşsiz zümrüt
ormanları, termal kaynakları, yaylaları ve gölleriyle ekolojik
turizmde de iddialı bir şehir hâline gelmiştir şehrimiz.
Samandere, Güzeldere, Aydınpınar, Aktaş, Harmankaya başta
olmak üzere şelaleleri, Efteni Gölü Kuş Gözlem Yeri, sarkıt ve
dikitleriyle doğa harikası olan Sarıkaya ve Fakıllı
mağaraları, Topuk, Odayeri, Pürenli, Sırık ve Kardüz
yaylalarıyla toplam 19 yayla ve göletleriyle Ankara ve İstanbulun
âdeta gizli bahçesi hâlindedir. Yüzde 100 Doğadasın sloganıyla
Düzce ekolojik turizmde cazibe merkezi olma konusunda iddialıdır.
Osmanlı bakiyesi olan tüm yerel unsurları barındıran
şehrimiz kültürel çeşitliliği, gastronomi zenginliğiyle de
âdeta bir açık hava müzesidir.
Daha Düzce hakkında çok söyleyecek sözüm var.
Beş dakikaya şehrimin güzelliklerini sığdırmam mümkün
değil.
BAŞKAN Devam edin, devam edin, bir dakika
daha ben eklerim size.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Bu vesileyle
ben depremde yitirdiğimiz canları tekrar rahmetle anıyorum.
Allah bir daha ne Düzceye ne Türkiyenin başka bir şehrine böyle
acılar yaşatmasın diyorum ve tüm Parlamento üyelerimizi ve
milletvekillerimizi şehrin bu güzelliklerini görmeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Keşir.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Düzce depreminde hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Düzce depremini
hatırlattığınız için ben de ayrıca teşekkür
ederim.
Düzce depreminde hayatını kaybeden tüm
yurttaşlarımıza biz de buradan tekrar Allahtan rahmet
diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı konuşmaları bu şekilde
sonuçlandırdık.
Şimdi, sisteme giren yirmi milletvekili
arkadaşımıza yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Adıgüzel
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, 8-9
Ağustos 2018 tarihinde Orduda yaşanan sel felaketi sonrasındaki
mağduriyete ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
8-9 Ağustos 2018de Orduda bir sel felaketi
oldu. Ünye, Fatsa, İkizce, Çaybaşı ve Perşembe ilçelerinde
büyük hasarlar oldu, köprüler uçtu, can kaybı oldu, fındık
mahsulü zarar gördü.
Bunlarla ilgili zarar tespit
çalışmaları yapıldı ama çok yakın dönemde de
gidip tespit ettiğim ve bana iletilen bilgilere göre buralarla ilgili
herhangi bir yardım devlet tarafından yapılmamış
durumda. Yapılan, gelen ödeneklerin de bazı yerlerde mevcut
asfaltları kazıyarak yollara tekrar sıcak asfalt döküp bu amaçla
kullanıldığına dair bilgiler geliyor. Bunu kamuoyunun
bilgisine sunuyorum ve bunun takipçisi olacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursada ücretli bir öğretmenin sosyal
medyadaki paylaşımından dolayı işine son
verildiğine, daha fazla bedel ödetmeden despotluktan vazgeçilip ortak
akıl ve demokrasinin hâkim kılınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursada bir ücretli öğretmenin Tuncelide
donarak şehit olan 2 askerimizle ilgili eleştirel bir sosyal medya
paylaşımında bulundu diye işine son verildi. Yönetimdeki
beceriksizliklerinizin faturasını insanlara soruşturmalar
açarak, işlerine son vererek örtemezsiniz, insanları açlıkla ve işsizlikle
tehdit ederek terbiye edemezsiniz çünkü insanlık tarihinde ekmekten daha
elzem ve uğruna bedeller ödenmiş bir kavram var, o da özgürlük.
Düşüncelerini ifade etme özgürlüğü, çalışma özgürlüğü,
hak arama özgürlüğü uğruna bugüne kadar milyonlarca insan nasıl
bedel ödediyse bugün de bedel ödemeye hazır milyonlar var. O yüzden,
gelin, daha fazla bedel ödetmeden bu despotluğunuzdan vazgeçip ortak
aklı ve demokrasiyi hâkim kılın, zira, zulümle abat olunmaz.
BAŞKAN Sayın Özdemir yerine Sayın
Köksal
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle
ağır bedeller ödendiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şeker fabrikalarını
özelleştirirken, yapmayın, bunun sonuçları ağır olur
dedik, AKP dinlemedi. Bugün şeker fabrikalarının
özelleşmesinin ağır sonuçlarının bedelini ödüyoruz.
Pancar üreticileri, şeker işçileri başta olmak üzere binlerce
kişi daha şimdiden mağdur olmaya başladı. Örneğin
seçim bölgem Afyonkarahisarda bu yıl hava koşulları ve iklimsel
nedenlerle polar ortalaması geçen yıla göre daha düşük. Çiftçi
pancarda yüzde 35-40lara varan fireler veriyor, bu durumda da zarar ediyor. Bu
yıl pancarda kilogram fiyatı 300 liradan alım
yapılırsa çiftçi rahatlayacak, yoksa ciddi zararlarla karşı
karşıya kalacak. Özelleştirmeyle birlikte pancar üreticisi
fabrikada muhatap bulamıyor, nakliye sıkıntısı
çekiyor, kantarlar kapalı, alımlar zaten normal süresinden yirmi gün
sonra başladı; çiftçinin yaşadığı
sıkıntılar Doğuş Grubunun fabrikayı tam kapasite
çalıştırmadığı iddialarıyla birleşince
sormadan edemiyoruz: Buradaki amaç pancar üreticisine ekim yapmayı
bıraktırıp fabrikayı çalıştırmayarak oraya
lüks binalar dikmek ya da Cargille peşkeş çekmek mi?
BAŞKAN Sayın Topal
4.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, gizli
tanık ifadeleriyle tutuklanan 26ncı Dönem İstanbul Milletvekili
Eren Erdemin esaretine ne zaman son verileceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Gizli tanık ifadeleriyle tutuklanan ve yüz
yirmi beş gün sonra ilk kez mahkemeye çıkarılan 26ncı
Dönem İstanbul Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi
üyemiz Sayın Eren Erdemin hakkındaki iddialar yine aynı gizli
tanık tarafından mahkemede O günlerde psikolojim bozuktu, ne
dediğimi bilmiyordum. Birileri bana bu iddiaları telkin ederek bir
savcıya götürdü, ilgili savcı da Gel, seni gizli tanık
yapalım. dedi. şeklinde ifade verilerek çürütülmüş, iddialar
mesnetsiz kalmıştır. Tüm bunlara karşın Eren Erdem
hâlâ tutukludur. Bu, insan hakları adına zulümdür. Eren Erdemin
esaretine ne zaman son vereceksiniz? Özgürlüğüne kavuşması için
papaz mı olması gerekiyor?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünal yerine Sayın
Minsolmaz
5.- Kırklareli Milletvekili Selahattin
Minsolmazın, Kırklareli merkez ve ilçelerinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 96ncı yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2 Kasım Vize ilçemizin, 8 Kasım Lüleburgaz
ve Pınarhisar, 9 Kasım Babaeski, Alpullu ve Pehlivanköy, 10
Kasım Kırklareli Merkez, 11 Kasım Demirköy ve Kofçaz
ilçelerimizin düşman işgalinden kurtuluşlarının
96ncı yıl dönümü olup tüm hemşehrilerime kutlu
olmasını diliyorum. Yüreğinde vatan, iman ve hürriyet
aşkını alev alev taşıyan kahraman Kırklareli
halkı, gencinden yaşlısına, kadınından
erkeğine tüm kısıtlı imkânlarla kanları, canları
pahasına savaşmışlar ve düşman kuvvetlerini bozguna
uğratmışlardır. Bizler de ecdadımızdan emanet
aldığımız güzel şehrimizi aynı şuurla
koruyarak hak ettiği şartlara ulaştırmak için yılmadan
çalışmaya devam ediyoruz.
Bu anlamlı günde başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere, aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve
minnetle anıyor, tüm hemşehrilerimin kurtuluş
bayramını kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
narenciye üreticisine sahip çıkılmadığına ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, konu fındık
olduğu zaman bütün siyasi partiler kendi aralarında uzlaşarak
fındık üreticisini memnun edebilecek bir rakamı
açıkladılar. Yalnız şu anda narenciye üreticisi perişan
durumda. Tır başı verilen nakliye desteği verilmiyor,
ihracatta verilen DFİF desteği verilmiyor. Şu anda
mandalinanın fiyatı 600-700 kuruş, limonun fiyatı 700 ile
1.500 kuruş arası. Hükûmetin narenciye üreticisine gerekli
desteği sağlamasını ve teşviki vermesini, ayrıca
Millî Eğitim Bakanlığı aracılığıyla
okullarda portakal suyu ve limonata dağıtımını
yapmasını, Coca Cola yerine portakal suyu, gazoz yerine de limonata
dağıtmasını
Fındıkla ilgili geçtiğimiz
yıllarda böyle çalışmalar yapıldı ama bugün maalesef
hiç kimse narenciye üreticisine sahip çıkmıyor. Ben, başta Hatay,
Adana, Mersin, Antalya, Muğla ve Aydın vekilleri olmak üzere bütün
Meclisi tarıma, çiftçiye sahip çıkmaya; narenciye üreticisine sahip
çıkmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabaın,
Ziraat Bankası kanalıyla kullandırılan çiftçi kredilerinin
tümünün erteleme kapsamına alınması ve mağduriyetin bir an
önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkanım, afet nedeniyle ürünü zarar gören çiftçilerin Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına geçtiğimiz
aylarda bir yıl süreyle erteleme getirildi. Tam güzel bir gelişme
oldu derken bu kararın sadece sübvansiyonlu çiftçi kredilerini
kapsadığı anlaşıldı. Yani Bakanlar Kurulu
kararına istinaden kullandırılan düşük faizli kredilere
erteleme getirilmiş, yüksek faizli çiftçi kredilerine erteleme
gelmemiş. Yani Ziraat Bankası hem pahalıya kredi
kullandırıyor hem de erteleme kapsamına almıyor. Ucuz krediye
erteleme var, pahalı olana yok. Çiftçi 2 kere mağdur edilmiş
durumda. Ziraat Bankası kanalıyla kullandırılan çiftçi
kredilerinin tümünün erteleme kapsamına alınmasını ve bu
mağduriyetin bir an önce giderilmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Silivride yargılanmakta olan avukat Aycan Çiçek, avukat Selçuk
Kozağaçlı ve 15 arkadaşının SEGBİS sistemiyle
savunmalarının alınmasından vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına
soruyorum: Silivride yargılanmakta olan Avukat Aycan Çiçek, Avukat Selçuk
Kozağaçlı ve 15 arkadaşının
yargılanmasının 3-7 Aralıkta Silivride SEGBİS
sistemiyle yapılacağı bildirilmiştir. Savunma hakkı
kutsaldır. Her bir şüpheli aksi sabit oluncaya kadar suçsuzdur. Ancak
bu avukatların yargılamalarının mahkeme huzurunda,
duruşma salonunda yapılması mutlaka
sağlanmalıdır. Silivride görülen bir davanın bütün
sanıklarının Silivride olması gerekirken her biri
ayrı yerlerdeki cezaevlerine gönderilmek suretiyle hem
yargılamanın yüze karşı yapılmasına engel
teşkil edilmekte hem de duruşma günü sanıkların getirilme
zorluğu bahane edilerek SEGBİS sistemiyle savunmalarının
alınacağı söylenmektedir. Bu durumlar dikkate alınarak,
öncelikle sanıkların duruşmalarının bizzat yüze
karşı yapılmasının sağlanmasını,
SEGBİS işleminden vazgeçilmesini, Silivride yargılanan 17
sanığın Silivri Cezaevine nakillerinin
yapılmasını istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tutdere
9.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda ek ders
ücreti karşılığı görev yapanların
mağduriyetine ve bunların kadroya alınıp
alınmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda ek ders
ücreti karşılığında görev yapan 3 binden fazla
sosyolog, öğretmen, sosyal çalışmacı, psikolog,
hemşire ve benzeri meslek elemanları bulunmaktadır.
Anayasamızın 55inci maddesinde Ücret emeğin
karşılığıdır. Devlet, çalışanların
yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve
diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alır. hükmü yer almaktadır. Ek ders
karşılığı çalışan personellerin resmî
tatillerde ücretleri ödenmemekte, hastalanıp rapor aldıklarında
sigorta primleri yatırılmamaktadır. Ayrıca
çalışma statülerindeki belirsizlikler yüzünden yıllık izin,
analık izni, evlilik izni, süt izni gibi özlük hakları
bulunmamaktadır.
Buradan ilgili bakanlığa sormak istiyorum:
Ek ders ücreti karşılığı
çalıştırdığınız nitelikli meslek
mensuplarını kadroya almayı düşünüyor musunuz?
Unvanında aile, çalışma ve sosyal hizmetler terimlerini
bulunduran bir bakanlık olarak yaptığınız
haksızlık değil midir? Yaptığınız uygulama
Anayasaya aykırı değil midir?
BAŞKAN Sayın Hürriyet
10.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
taşeron işçilerin mağduriyetinin bir an önce giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
KHKyle herkese koşulsuz, şartsız
kadro vereceğiz. derken asıl işi yapan binlerce taşeron
işçi, personele dayalı olmayan ihaleler kapsamında
çalıştığı için ne yazık ki kadroya giremiyor.
Yaklaşık maliyetin en az yüzde 70lik kısmının asgari
işçilik maliyeti ile varsa ayni yemek ve yol giderleri dâhil, işçilik
giderinden oluşması şartına uymadıkları için
binlerce işçi kadro alamadı. Ancak, bakanlık bu konuda
taşeron işçilere herhangi bir koşul aranmayacağı
taahhüdünü vermişti, her zamanki gibi taahhütlerini yerine getirmedi.
Kamuda çalışan şoför, Karayolları
işçisi, hastane personeli gibi pek çok taşeron işçi kadroya
alınmıyor. Oysa kadro hakkı lütuf değildir, haktır, bu
onların en doğal hakkıdır. Bu adaletsizliğin bir an
önce giderilmesi gerekmektedir ve hâlen, daha taşeron belasında
çalışan işçiler burada kadro sözlerinin yerine getirilmesini
beklemektedir. Bu sözlerin bir an önce yerine getirilmesini biz de buradan
onlar adına ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
11.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, bir süre
önce yükselen ve yavaşlayarak düşen döviz kuruna rağmen banka
faizlerinin neden hâlâ aynı seviyelerde kaldığını ve
bununla ilgili önlem alınıp alınmayacağını
Cumhurbaşkanı Yardımcısından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya soruyorum:
95inci yılında Türkiye Cumhuriyeti ne yazık ki iktidarın
sorumsuz politikaları sonucu tarihinin en büyük siyasi ve ekonomik
kriziyle karşı karşıya bırakılmıştır.
Yokluk ve yoksulluğa, onca çaresizliğe karşın Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki kahraman atalarımız
yurdumuzu işgalden kurtarmış ve bizlere ekonomik, sosyal,
kültürel açıdan tam bağımsız bir ülke emanet etmiştir.
Büyük Önderimiz Atatürk, Türkiye İktisat
Kongresinin açılış konuşmasında Askerî zaferler ne
kadar büyük olursa olsun iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça
sonuçsuz kalır. demiştir. Ancak bugün Türkiye ekonomisi derin bir
kriz yaşamaktadır. Banka faizleri yüzde 15lerden yüzde 36lara kadar
çıkmıştır. Bir süre önce yükselen ve yavaşlayarak
düşen döviz kuruna rağmen banka faizleri neden hâlâ aynı
seviyelerde kalmaktadır? Üretimin önündeki en büyük engellerden biri olan
yüksek banka faizleri iş dünyası, esnaf, çiftçi herkesin, her kesimin
belini büküyor. Bununla ilgili bir önlem alacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Alban
12.- Muğla Milletvekili Mürsel Albanın,
Muğla ilinin AKP iktidarları döneminde yeterli
yatırımı alamadığına ilişkin
açıklaması
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Sayın
Başkanım, Muğla ilimiz başta turizmde milyarlarca dolar
olmak üzere madencilikten enerjiye, tarımdan ormancılığa
kadar ülkemiz bütçesine büyük bir katkı yapmasına rağmen AKP
iktidarları zamanında yeterli yatırımları
alamamıştır.
Muğla Büyükşehir Belediyemiz Hükûmetin
yanlış tarım politikaları nedeniyle artık iflas
etmiş duruma gelen çiftçimize destek olmak için 907 dönüm arazide mera
ıslahı yapmıştır. Sürekli seçim kaybetmenin
acısıyla üvey evlat muamelesi yaptığınız
Muğlamıza sizin yapamadığınız hizmetleri
büyükşehir ve Cumhuriyet Halk Partili ilçe belediyelerimiz yapmaya devam
edecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
13.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 8 Kasım 2018 tarihinde yapılacak olan
Tarım Çalıştayının hayırlı olmasına,
3-9 Kasım Organ Nakli ve Bağışı Haftasına
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yarın Kahramanmaraş Tarım
Çalıştayı sektör toplantısı yapılacaktır.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Yine, 3-9 Kasım Organ
Bağışı Haftası devam ediyor. İnsan mükerrem bir
varlıktır. Yaratıklar içinde Allah onu mümtaz
kılmıştır. Maide suresi 32nci ayette Her kim bir
hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi
olur. buyrulmaktadır. Bu meyanda, organ bağışı ve
nakli çok önem arz etmektedir. Zaten günümüzde
kan, doku ve organ nakli tedavi yolları arasına girmiş
bulunmaktadır ama bunun şartları olmalıdır ve
vardır. Zaruret hâlinin bulunması, hastalığın bu
yoldan tedavi edileceğine zannıgalibin bulunması, organ veya
dokusu alınan kişinin ölmüş olması veya yaşıyorsa
alınan bu organın donörde temel bir hayati fonksiyonu devre
dışı bırakmaması, organı alınacak
kişinin sağlığında kendisinin, vefatından sonra
ise aksine bir beyanı olmamak şartıyla
yakınlarının rızasının sağlanması,
organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret
alınmaması, tedavisi yapılacak hastanın da bu nakle
razı olması, suistimalleri önlemek için devlet kontrolünde
yapılması elzemdir.
BAŞKAN Sayın Arkaz
14.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
3-9 Kasım Organ Nakli ve Bağışı Haftasına ve ilk
organ nakli ameliyatını gerçekleştiren Profesör Doktor Mehmet
Haberalı kutladığına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 3-9 Kasım Organ
ve Doku Bağışı Haftası olarak kutlanmaktadır.
Türkiye, organ nakli faaliyetleri için yeterli donanıma, deneyime, nakil
ekiplerine ve nakil merkezlerine sahip olmasına rağmen
aşılması gereken en önemli sorun kadavra bağış
oranındaki yetersizliktir. Türkiyede organ bağışı ve
nakil sayılarının yetersizliği son dönemde organ
yetmezliği nedeniyle tedavi görmekte olan birçok hastanın organ
beklerken hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Unutmamak
gerekir ki her bağış yeni bir hayattır.
Türkiyedeki ilk organ nakli ameliyatını 3
Kasım 1975te gerçekleştiren Profesör Doktor Mehmet Haberalı
insanlık adına yaptığı faydalı
çalışmalardan dolayı kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
15.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
6 Kasım Dünya Şehircilik Gününe ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yarın Dünya Şehircilik Günü.
Şehirleri bütün unsurlarıyla yaşayan canlı bir organizma
gibi görmemiz gerekir. Şehirler, içinde yaşayan insanlara tarihî dokusuyla,
gelecek perspektifiyle bir medeniyet göstergesidir. Medeniyetin kadim
değeri ancak şehirlerde hayat bulur. Şehirlerimiz bu ülkenin
kalbidir, ruhudur. Onları kendi kalbimiz, kendi ruhumuz gibi
korumalıyız. Mahallî yöneticilerimize düşen en önemli görevlerden
biri her şehrin bir ruhu, bir kimliği olduğunu bilmek ve bu
ruha, bu kimliğe uygun davranmak, hizmet etmek, proje üretmektir.
İnsanın kişiliğinin ve ruhunun
gelişiminde şehirlerin etkisi ve rolü önemlidir. Bizler, günümüzü
evimizden daha çok şehirlerde geçiriyoruz, yaklaşık yirmi dört
saatin en az on üç, on dört saatini şehir mekânlarında geçirmekteyiz.
Uyku saatini çıkarırsak evlerimizde geçen süre üç, dört saati
bulmuyor. Dolayısıyla, evimize gösterdiğimiz özenin çok çok daha
fazlasını şehirlerimize göstermeliyiz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
16.- İstanbul Milletvekili Turan
Aydoğanın, 7 Kasım Türkiye aydınlanmasının
önemli isimlerinden İlhan Erdostun ölümünün 38inci ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Merhum İlhan Erdost, ağabeyiyle birlikte
Türkiye aydınlanmasının önemli isimlerindendi. Klasikler
başta olmak üzere dünyanın değişik dillerinden birçok
kitabı titizlikle Türkçeye kazandırıp yayımlıyorlardı.
12 Eylül darbesinin ardından ağabeyiyle birlikte gözaltına
alındı, Mamak Askerî Cezaevine götürüldü. Suçu kitap
yayımlamaktı. Öyleyse, bu büyük suça göre bir ceza
almalıydı. Bindirildikleri askerî araçta öldüresiye dövüldüler ve
ağabeyinin gözleri önünde hayatını kaybetti. İsmini sonraki
nesillere, kitaplarını bizlere emanet ederek hayatını
kaybetti İlhan Erdost. Bugün 38inci ölüm yıldönümü. Kendisini
ağabeyi Muzaffer İlhan Erdostun şu dizeleriyle anıyorum:
Sen bir özgürlük gülüsün/Anadolu türküsüsün/Al bir atsın, süzülürsün
/Dağlara taşlara kardaş.
Ruhu şad olsun.
BAŞKAN - Sayın Sümer
17.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, yaşanan
ekonomik krizin inşaat sektörünü de bitme noktasına getirdiğine
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ekonomik kriz tüm sektörleri ve
vatandaşlarımızı fazlasıyla etkilemektedir.
Fabrikaları iflasa sürükleyen, insanları işsiz ve
aşsız bırakan bu kriz özellikle ekonominin lokomotif
sektörlerinin başında gelen inşaat sektörünü de bitme noktasına
getirmiştir. İlgili derneklerin yaptığı
açıklamalara göre tam yedi ay içinde temel girdileri oluşturan demir
ve çimentoya yüzde 50, akaryakıta ise yüzde 25 zam gelmiştir.
Bankalar verdikleri kredileri tekrar çağırmaktalar. İşte
böylesine zor bir dönemde, Adanada 6, Türkiye genelinde 120 müteahhit
borçlarını ödeyemedikleri için intihar etmek zorunda
kalmıştır. İflasın eşiğine gelen kamu
müteahhitleri, Ulaştırma Bakanı Cahit Turhanı verdiği
fiyat farkı ve tasfiye kararnamesinin çıkacağı sözünü tutmaya
davet etmektedir. Yoksa binlerce kişinin ekmek yediği bu sektörde
sorunlar daha da artacak ve ağırlaşacak, yeni sorunlar ortaya
çıkacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
yerine Sayın Süllü
18.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün,
Çanakkalenin Çan ilçesindeki 18 Mart Termik Santralinde yaşanan iş
kazasında hayatını kaybeden işçiye Allahtan rahmet
dilediğine, termik santral kazalarının insanlara ve çevreye
zarar verdiğine ilişkin açıklaması
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çevreyi ve insan sağlığını
tehdit eden termik santrallere karşı oluşumuzun
haklılığı iki gün önce Çanakkalede yaşanan acı
bir olayla bir kez daha ortaya çıktı. En son ileri teknolojiyle
donatıldığı iddia edilen ve şehrim Eskişehirde
kurulması planlanan termik santrale örnek gösterilen Çanakkale ilimizin
Çan ilçesinde 18 Eylülde meydana gelen termik santral kazasının
üzerinden çok geçmeden, iki gün önce yine bir termik santral kazası haberi
gündeme düştü. Hayatını kaybeden işçimize ve
Çanakkalelilere Allahtan rahmet, yaralı işçimize acil şifalar
diliyoruz.
Termik santral kazaları ne yazık ki
çalışanların hayatlarını tehlikeye atmasının
yanı sıra çevreye ve insanlarımıza zarar vermeye devam
ediyor. Bu vesileyle, onca yenilenebilir ve temiz enerji kaynağı
seçeneği varken termik santral kurulmasında ısrarcı
olunmasını kabul etmediğimizi ve Eskişehirde
kurulması planlanan termik santral
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karasu
19.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas
ili Kocakurt, Karagömlek, Havuz, Avşarören, Aşağıhöyük,
Hamal ve Kırkpınar köylerindeki çiftçilerin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivas ilimizde Kocakurt, Karagömlek, Havuz,
Avşarören, Aşağıhüyük, Hamal ve Kırkpınar
köylerimizde çiftçilerimiz 4342 sayılı Mera Kanununu ihlal
ettiği gerekçesiyle ağır cezalara
çarptırılmıştır. İktidarın on altı yıldır
uyguladığı tarım politikaları nedeniyle
mağduriyeti gün geçtikçe artan çiftçimize çözüm üretmek yerine cezayı
uygun gören anlayışı kabul etmiyoruz. Devlete milyonlarca borcu
olan yandaş iş adamlarının vergi borçları bir kalemde
silinirken geçim ve üretim sıkıntısı yaşayan
çiftçilerimize uygulanan bu cezaların tekrar gözden geçirilmesi ve mağdur
edilen üreticilerimize gereken desteğin sağlanmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Başevirgen
20.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin,
dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref
Fakıbabanın veteriner hekim, teknisyen, tekniker, ziraat ve gıda
mühendislerinin istihdamı için verdiği sözlere ilişkin
açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mayıs 2018de dönemin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Eşref Fakıbaba, ziraat
mühendisi, veteriner hekim, teknisyen, tekniker ve gıda mühendisleri
istihdam için 10.551 kişinin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ailesine katılmasına
yönelik gerekli kuruluşlarla yazışmaların
başlatıldığı müjdesini vermiş, Bir şey
söylüyorsam doğrudur. diyerek alımların
gerçekleşeceğine yönelik umut yaratmış ve atama
bekleyenleri sevindirmiştir. Bugün itibarıyla bakanlığa
herhangi bir alım olmadığı gibi konuyla ilgili herhangi bir
açıklama da yapılmamaktadır. Şubat ve mayıs
aylarında Maliye Bakanlığından ikinci kez kadro talep
edilmiş ancak Maliye Bakanlığından Tarım
Bakanlığına bu konuyla ilgili bir geri dönüşün olup
olmadığı açıklanmamıştır. Bu atamalar
yapılacak mıdır, yoksa görevi sona ermiş bir bakanın
vaatleri hükmünü yitirmiş midir? İstihdam politikaları
bakanların inisiyatifinde değildir, dolayısıyla AKP
Hükûmetinin bir önceki dönem verdiği sözler mevcut bakanlık ve
iktidar için hâlâ bağlayıcıdır. Sayın Pakdemirli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Örs
21.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Tonya süt
fabrikasında üretimin durdurulması nedeniyle zor durumda olan
Tonyalıların mağduriyetinin giderilmesi için yetkililere
seslendiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kıymetli milletvekilleri, Trabzonun Tonya
ilçesinde uzun yıllardır faaliyet gösteren ve Tonyalı binlerce
hemşehrimizin geçim kaynağı olan Tonya ve Bütün Köyleri
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi yani Tonyalı
hemşehrilerimizin deyimiyle Tonya süt fabrikasında üretim
durdurulmuş durumda. Tonya süt fabrikası Tonyanın ekonomik can
damarı; öğrencilerin kıyafeti, okul malzemeleri, vatan hizmeti
yapan kardeşlerimizin asker haçlığı, genç
kızlarımızın çeyiz sandığı, Osmanlı
salnamelerinde ismi geçen meşhur Tonya tereyağının
yapılıp işlendiği yerdir. Ne yazık ki borç içinde olan
ve geçimini hayvancılıktan temin eden Tonyalının tek
dayanağı Tonya süt fabrikası faaliyetlerini durdurmuş durumda,
üreticiden toplanan sütler çevre ilçelere taşınmakta, Tonyalı
hemşehrilerimiz belirsizlik içinde kara kara düşünmektedir. Trabzon
Milletvekili olarak yetkililere sesleniyorum: Gelin hep birlikte rüzgârı
sert, insanı mert Tonyanın mağduriyetini giderelim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, grup
başkan vekillerimize söz vermeden önce son söz Sayın Ayguna ait.
Buyurun Sayın Aygun.
22.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Tekirdağdaki birçok spor salonunda can güvenliğinin
olmadığına, Gençlik ve Spor Bakanını gençlere sahip
çıkmaya çağırdığına ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gençlerimizi spora yönlendirirken lütfen
canından etmeyelim. Tekirdağımızın merkezde olmak
üzere olimpik yüzme havuzu, İsmet İnönü Spor Salonu, Çorlu
Kapalı Spor Salonu, Çerkezköy Kapalı Spor Salonu gibi birçok spor
salonunda can güvenliği tehlikesi yaşanmaktadır. Bakan
Kasapoğlunun bütçe konuşmasında verdiği sözleri
tutmasını bekliyorum. Çorlu Spor Salonuyla beraber tüm spor
salonlarımız, bahçesinden iç yapısına kadar öğrenci ve
gençlerimizin can güvenliğini ve sağlığını tehdit
ediyor. Bakanı gençlerimize sahip çıkmaya ve Daha
donanımlı kılacağız. yönündeki sözünü tutmaya
çağırıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi sayın
grup başkan vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz Sayın
Ağıralioğluna ait.
Buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, imar barışı uygulamasıyla
ilgili suistimallerin gözden kaçırılmaması gerektiğine,
kadroya geçen taşeron işçilerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; imar
barışı uygulamasıyla ilgili suistimalleri gözümüzden
kaçırmamamız gerektiğini düşünüyoruz İYİ PARTİ
Grubu olarak. Bu mevzuda bütün milletvekili arkadaşlarımıza
mutlaka benzer şikâyetler geliyordur. İmar
barışının bir kontrolsüz alan hâline gelip deprem riskinin
çok fazla olduğu bir ülkede inşaat denetimlerini de gözden
kaçırmamıza sebep olacak bir suistimali beslememesi lazım.
Dolayısıyla bu mevzuda hassasiyet gösterilmesi gerekiyor.
İstanbulda büyük bir deprem beklerken imar barışından
istifade eden insanların ya da bu kapsama alınan binaların
kontrolünün yapılabilmesi için bu mevzuda, imar
barışının uygulama alanlarında ne tür suiistimaller
olduğuyla ilgili biz bir araştırma önergesi zaten vereceğiz
ama bu mevzuda ortak bir sükûnet oluşsun istiyoruz. Ortak sükûnetimiz,
suistimallerin önünü kesmek olsun. Biz ilk adımı bunu duyurarak ifade
etmiş olalım. Arkadaşlarımız kendilerine gelen
teklifleri bütünleştirebilirlerse bu mevzu Türkiyenin ortak sorunu hâline
gelecek. Büyük acıyı yaşamadan, bu sefer önleyici bir irade
ortaya koyalım istiyoruz.
Bir diğer husus, taşerondan kadroya
geçenlerle alakalı mağduriyetler her geçen gün artıyor ve
talepler yükseliyor. Biz şimdi EYTlerden sonra, taşerondan kadroya
geçenlerin talepleriyle bu ara biraz hemhâl olmaya başladık.
Şöyle bir sıkıntı var: Kadroya geçene kadar Bizi kadroya
geçirin de ne olursa olsun. duygusu verdikleri için bu iradeyi gösteren
Hükûmet onlara Kadroya geçtiniz, daha ne istiyorsunuz? gibi bir cümleyle
mukabele ediyor. Özlük hakları ve statüleriyle ilgili belirsizlik,
maaşlarındaki dengesizlik ve statülerinden kaynaklanan belirsizlik,
çalıştıkları kurumlarda kendilerini joker gibi kullanma
isteğini oluşturduğu için belirsizlikle işe gidip gelme
şikâyetiyle karşı karşıyayız. Bunlarda bir
standardın, oryantasyonun sağlanması lazım. Taşerondan
kadroya geçenlerin özlük hakları dâhil, statüleri dâhil, çalışacakları
yerler dâhil açık bir şekilde belirlenmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Başkan.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bunlara iyilik olsun, rahmet olsun diye yaptığımız iş
zulüm hâline geldi. Dolayısıyla bu mevzuda Hükûmetin, böyle bir
iradeyle, bunlara müjde verir gibi söylediği iş şu anda
üstlerinde, boyunlarında sallanan bir kılıç hâline geldi. Bu
mevzuda da bir düzeltme talebi var, o talebi dillendirmiş olalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ABD Dışişleri
Bakanlığının PKKlı 3 elebaşı hakkında
bilgi verene ödül verileceği yönündeki açıklamasının
Türkiyenin, Fıratın doğusundaki doğru ve haklı duruşunu
esnetmesine sebep olmaması gerektiğine, SMA olarak bilinen kas ve
sinir hastalığının ülkemizde bir sağlık ve sosyal
sorun olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün, ABD Dışişleri
Bakanlığı tarafından, terör örgütü PKKnin 3
elebaşı için bilgi verene ödül verileceği açıklandı.
Söz konusu gelişme ilk bakışta olumluymuş gibi görülmekle
birlikte, temkinli davranma zarureti vardır. Bu hamlenin ABDnin Suriye,
Irak planlarında hangi hamleye karşılık geleceğini
görmemiz gerekmektedir. ABDnin bu adımı SDG adı altında
YPGnin gölge oyunlarla kamufle edilmesinin adımıdır, dikkat
edilmelidir. Bu kararı bir rüşvetikelam olarak görüyoruz. Bundan
sonra PKKdan YPGye terörist geçişini net görmeliyiz. Çatı terör
örgütünün PKKdan YPGye doğru kayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Daha birkaç gün önce Menbicte ABD-YPG paralel devriyesi haberlerini
unutmuyoruz. PKK-YPG-PYD veya onların deyişiyle SDG birbirlerinden
ayrı tutulamaz. ABD istihbaratı ve uluslararası kuruluşlar
dâhil pek çok raporda bu örgütlerin bir ve aynı olduğu bilgisi yer
almaktadır. Mesele sadece insan kaynağı değildir, bu
örgütler KCK sözleşmesinden kurumsal örgütlenmeye kadar birdir ve bir
bütünlük içerisindedir. Şüphesiz ki ABDnin açıklamasını
anlamlı kılacak olan, YPG-SDGnin de bir terör örgütü olarak ilan
edilmesidir.
Netice itibarıyla, ABDnin bu hamlesi
Türkiye'nin, Fıratın doğusundaki doğru ve haklı
duruşunu esnetmesine sebep olmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu duruşun Türkiye'nin
beka meselesi olduğu da unutulmamalıdır.
Sayın Başkan, SMA olarak bilinen kas ve
sinir hastalığı ülkemizde bir sağlık ve sosyal sorun
hâlindedir. SMA vakasında en büyük sorun hastalıkla mücadelede
görülmektedir. İlk yıl için 6 doz, sonraki yıllar için 3er doz
alınması gereken ilacın 1 doz maliyeti 685 bin lirayı
bulabilmektedir. Üç tip olan SMA hastalıklarının sadece biri
için Sosyal Güvenlik ilaç maliyetlerini karşılamaktadır. Bununla
birlikte, diğer iki tipteki yaklaşık bin çocuk için ilaç temini
sağlanamamaktadır. Buna göre tüm SMA hastalarının ilaca
erişimi sağlanmalıdır. İlaçların
uygulandığı merkezlerin sayısı artırılmalıdır,
ilacın fiyatı ve hasta sayısına ilişkin resmî
açıklamanın da yapılma zarureti vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkanım, devam
edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu konuda gereken resmî açıklama
yapılmalı, evlilik öncesi sağlık taramalarına SMA ve
diğer yaygın genetik hastalıklar da dâhil edilmelidir.
Sonuç olarak, sosyal devlet olmanın
sorumluluğuyla SMA hastaları ve onların ailelerinin yanında
bulunulmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Biz de teşekkür ederiz.
Sayın Bilgen
25.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 7 Kasım
1980 tarihinde dövülerek öldürülen İlhan Erdostu rahmetle
andığına, Millî Eğitim Bakanının Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaptığı açıklamalarına, FATİH
Projesinin sonuçlarının kamuoyuna aktarılması ve
şüpheli asker ölümleriyle ilgili Parlamentonun üzerine düşeni
yapması gerektiği ile Yemende her gün hayatını kaybeden
onlarca çocuğa dikkat çekmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle tabii, 7 Kasım 1980de Mamak
Cezaevinde ağabeyinin gözü önünde dövülerek öldürülen İlhan Erdostu
ben de rahmetle anıyorum, ailesini de buradan selamlıyorum.
Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim
Bakanlığının bütçesi görüşülüyor. Tabii, Sayın
Bakanın atmaya çalıştığı ilginç adımlar var,
en azından kendinden önceki bakanların başlattığı
uygulamaların tersi şeyler söylüyor. Bunların
doğruluğunu ya da yanlışlığını
tartışmak için ifade etmek istemiyorum ama burada özel öğretim
kurumlarına dair teşvikler tartışılırken bu
sistemin yanlış olduğu söylendiğinde maliyet hesabı
yapılıyordu, deniliyordu ki Bir öğrencinin kamuya maliyeti çok
daha fazla, özel öğretim daha niteliklidir, daha kalitelidir; devlet,
parasını karşılasın, özel öğretim versin.
Şimdi, görünen o ki Sayın Bakan bu görüşe katılmıyor,
o dönemde yapılan eleştirileri belki yerinde görüyor ve
teşviklerin kademeli biçimde kaldırılacağına dair bir
beyanda bulunuyor.
Tabii, başka konular da var aslında
kamuoyuna açıklanması gereken. Mesela, üzerinden uzun süre
geçmiş olmasına rağmen FATİH Projesinin ne olduğunu,
ne kadar para harcandığını, paranın nereye
gittiğini
Öğrencilere dağıtılan bir tablet
olduğuna dair bir bilgi bilmiyoruz ama bu kadar kaynak ayrılmış
bir projenin en azından sonucunun kamuoyuna aktarılması galiba
Sayın Bakanın da burada bulunan herkesin de sorumluluğunda.
Yine, Anayasa Mahkemesi bugün bir karar
açıkladı, İmam Bildikin -şüpheli asker ölümlerinden-
Uşakta jandarma karakolunda görev yaparken araçtan düşerek
hayatını kaybettiği yönünde bir iddia vardı. Tabii, üzerinden
geçen zamanın sonunda, geç de olsa Anayasa Mahkemesinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bilgen, devam edin.
AYHAN BİLGEN (Kars)
etkin soruşturma
yapılmadığına dair bir karar ve tazminat hükmedildi.
Şimdi, burada şüphesiz, asker ölümleriyle ilgili, ailelerin
taleplerini dikkate almayan, duymazlıktan gelen bir Parlamentonun galiba
söyleyebileceği çok şey olmaz. Sayı oldukça kabarık ve
aileler burayı aşındırıyorlar. Bu konuda Parlamentonun
üzerine düşeni yapması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak
istiyoruz.
Son olarak da Yemende her gün hayatını
kaybeden onlarca çocuğa bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Elbette Orta
Doğuda son derece kritik gelişmeler, son derece önemli
gelişmeler yaşanıyor ama Yemende açlıktan ölen sadece
çocuklar değil, aslında Orta Doğunun vicdanı ölüyor, bütün
insanlık ölüyor. Buna tepki vermeyen, buna karşı sesini
yükseltmeyen ve Yemendeki bu tablonun failleriyle ilgili yüksek sesle gündem
oluşturmaya bile çaba sarf etmeyen siyaset galiba tümden ölüyor.
Dolayısıyla, bu konunun önemine dikkat çekiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Özkoç
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
söylenildiği gibi Cumhurbaşkanlığı sistemi en
doğru sistem ise neden TBMMde çalışamadıklarını,
neden komisyonlarda iktidar partisinin muhalefet milletvekillerini dinleme
lütfunda bulunmadığını öğrenmek istediğine,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda yaşananları protesto ettiklerine, millet iradesine ve
yeterli çoğunluğa sahip muhalefetin milletten mi, saraydan mı
yana olacağına karar vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha güçlü
bir Meclis olabilmesi için, bu Mecliste yasaların gerçekten millet
iradesinin etkili olup da çıkabilmesi için bu Meclisin kurucu Meclis ve
Gazi Meclis- gerçekten milletin menfaatine uygun yasaları
çıkarabilmesi için dediler ki: Cumhurbaşkanlığı
sistemi en doğru sistemdir. Peki, bu böyleyse Türkiye Büyük Millet
Meclisinde neden çalışamıyoruz? Yasalar komisyonlarda
görüşülürken dört duvar arasında milletvekillerimizi dinleme lütfunda
dahi iktidar partisi neden bulunmuyor? Söz konusu milletin hakkıysa neden
saray, kendi dediklerini, genel başkanı olduğu iktidar
partisinin grup başkan vekilleriyle komisyon başkanlarına
dayatarak, hatta bizzat komisyonlar yürütülürken komisyon
başkanının başına dikip de Şöyle yap, böyle
yap. diyerek millet iradesine müdahalede bulunuyor? Eğer millete sesimizi
duyurmamızı engellemeye çalışıyorlarsa, millete
rağmen, Meclise rağmen sarayın dediklerini Türkiye Büyük Millet
Meclisinden tek bir iradeyle çıkarmaya çalışıyorlarsa bunu
başaramayacaklardır. Bunu başaramamaları için Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yeterli çoğunluğa sahibiz. Muhalefet, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde iktidar partisinin dayatmalarına rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkoç, devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
milletin menfaatine
aykırı olan yasaları çıkarmama konusunda
başarılı olabilir. Yeter ki samimi bir şekilde birlik ve
beraberlik içerisinde milletimiz için elimizi kaldıralım. Eğer
bu mümkün olmuyor diye söze başlayan birisi varsa ona şu soruyu soralım
hangi siyasi parti olursa olsun: Benim menfaatimi koruman için sana yetki
verdim, sen neden sarayın çıkarlarına el kaldırıyorsun
da benim için el kaldırmıyorsun? Senin elini tutan kimdir? diye
sormak lazım ve o siyasi partiyi cezalandırmak lazım.
AKPli grup başkan vekillerinin komisyon
başkanına baskı yapmasını, yönlendirmesini ve komisyon
üyelerinin konuşmasının engellenmesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
komisyona gelen
milletvekillerimizin seslerinin kısılmasını şiddetle
protesto ediyoruz. Ancak asıl üzerinde durduğumuz konu şudur:
Millet iradesini göstermiş, 1inci sıradaki partiye Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yeterli çoğunluğu vermemiştir, yeterli
çoğunluğu muhalefete vermiştir. O zaman muhalefet
kararını vermelidir ya milletten yana ya saraydan yana.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
ekonomik saldırılara ve kumpaslara rağmen idari, ekonomik
tedbirlerle sıkıntıların
aşıldığına, terör örgütlerine karşı içeride
ve dışarıdaki mücadeleye sonuna kadar devam edileceğine,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin erkler ayrılığını
getirdiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hayırlı bir yasama günü diliyorum.
Tabii, burada biraz evvel gündem dışı
söz alan arkadaşlar da kanaatlerini ortaya koydular, oradan hareketle
şunları ifade etmek isterim ki: Statların
yıkılması yeni bir hizmetin yapılmasına
ilişkindir. Bütün şehirlerimizde yediden yetmiş yediye o
şehrin halkına şehrin kalbinde daha güzel bir yaşam
alanı imkânı sunabilmek adına fonksiyonunu yitirmiş
statlarımız yıkılmış, yeni statlar
yapılmış ve fonksiyonunu yitirmiş olanların yerine de
şehirlerin nefes alacağı, vatandaşlarımızın
torunlarıyla, dedeleriyle, nineleriyle beraber el ele yürüyebileceği,
çeşitli sosyal, sportif aktivitelerin yaşanabileceği
güzelliklerin kendileriyle buluşturulmasına ilişkin şehir
parkları, millet bahçeleri inşallah dizayn edilecek. AK PARTİ
hiçbir zaman yapmadığı bir hizmetin açılışını,
imza atmadığı bir hizmetin açılışını
bugüne kadar yapmamıştır. Zira biz
yaptıklarımızı açamıyoruz ki, o kadar çok hizmet
yapıyoruz ki
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Aynı
yeri elli defa açıyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
biz onları yetiştirebilmek adına böyle
bir yola tevessül edelim. En son biliyorsunuz, cumhuriyetimizin 95inci
yılı münasebetiyle de cumhuriyetimizi
taçlandırdığımız dünyanın en büyük
havalimanı açılışını hep beraber
gerçekleştirdik. Dünyadaki projelere baktığımızda
Türkiye bu konuda dünyadaki 10 en büyük projenin 6sına sahip bir ülke
olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
Osmangazi, Marmaray, Yavuz Sultan Selim köprüleri gibi
devasa projelerle ve her şehre yollarıyla, barajlarıyla,
hastaneleriyle, gençlik merkezleriyle, bütün bakanlık birimlerimizin
yapmış olduğu güzel hizmetlerle hakikaten kurdelesini
kesemediğimiz birçok hizmetimiz sırasını bekliyor.
Evet değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye
bir süreçten geçiyor. Ekonomik saldırılara ve kumpaslara rağmen Türkiyenin
almış olduğu idari, ekonomik tedbirlerle, elhamdülillah, bugün o
depremleri aştık, aşıyoruz ve ekonomide inşallah daha
iyi neticelere varabileceğimiz bir süreci hep beraber yaşayacağız.
Toplum kesimlerinin bütününe ilişkin iyileştirici yeni imkânlar
getiriliyor. Bu konuda bu tedbirler artarak devam edecek ve bu, neticelerini de
verecek. Tabii ki bu dinamik süreç içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
içeride alınan tedbirlerle beraber dış
politikada da çok yönlü ve dinamik, çok boyutlu dış politikanın
etkilerini görüyoruz. Bölgemizdeki gelişmeler bunu doğrular
nitelikte. Türkiye inşallah bu süreçlerden her yönüyle daha güçlü bir
şekilde çıkacak. Bu konuda, alfabenin hangi harfleriyle yan yana
gelen terör örgütleri olursa olsun bütününe ilişkin, inşallah,
içeride de, dışarıda da kararlılıkla ve netice
alıcı, bitirici şekilde mücadele sonuna kadar devam edecek ve bu
konuda da, bunların da hem bölgesel hem küresel boyutlarını
inşallah çok yakın zamanda göreceğiz. Ben, bu vesileyle, tabii,
şehit ve gazilerimizi de minnetle anıyorum.
Şunu da ifade etmek isterim ki
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi erkler
ayrımını getirdi. Yasama kendi fonksiyonlarını,
yürütme kendi fonksiyonlarını icra ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biliyorsunuz, partilerimizin ortak mutabakatıyla
Meclis İçtüzüğünde bir düzenleme yaptık; yürütmenin istisnai
olarak, zorunlu durumlarda, karşılıklı
mutabakatımızla ne zaman, nerede bulunması gerektiğini de
beraberce düzenledik. Bu konuda bütçe görüşmeleri yapılıyor;
ilgili bakanlar gelip sunumlarını güzel bir şekilde ortaya
koyuyor, bütün partilerimizin yetkilileri de kendi kanaat ve düşüncelerini
özgür bir şekilde ortaya koyuyor. Bu çerçevede, bizim her türlü yasal
faaliyetlerimiz kuvvetler ayrılığını esas alarak,
kuvvetlerin uyumunu da gözeterek, millete ve devlete hizmet sadedinde, milletin
ve devletin lehine olan düzenlemeleri getirmektir. Bu düzenlemeleri getirmeye
hep beraber, özgür irademizle devam edeceğiz.
Bu vesileyle, ben hepinize teşekkürlerimi
sunuyorum, sağ olun.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, izin verirseniz, kayıtlara geçmesi açısından
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, birincisi: Mecliste ve komisyonlarda
arkadaşlarımız huzur içerisinde çalışamamaktadır.
İktidar partisinin, birinci partinin grup başkan vekilleri komisyonu
baskı altında tutmaktadır, bunu bir kere daha ifade edeyim.
Sayın grup sözcüsü, grup başkan vekilimiz
bir şeyden daha bahsetti, şehitlerimizle ilgili dedi ki:
Şehitlerle ilgili toplanan paralar neden şehitlerimize verilmiyor?
Nerede kullanılmıştır? Bir an önce
açıklanmasını istiyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben de kayıtlara geçmesi açısından
şunu açıklıkla ifade edeyim ki biz herhangi bir baskı ve
şiddete, nerede olursa olsun karşıyız, kadına
şiddete de milletvekiline şiddete de özgürlük ve düşünce
bakımından da fiilî saldırı bakımından da. Sonuç
itibarıyla, burada milletvekillerimizin her biri bağımsız
bir şekilde, özgür iradeleriyle yasama faaliyetlerini ortaya koymaktadır.
Bu konuda, bu tür düşünceler ve yaklaşımlar kabul edilemez.
Bununla beraber, şehitler için toplanan paralar
da yerlerine intikal etmiştir. İlgili
bakanlıklarımızdan bunlar Meclisin denetim yetkisi çerçevesinde
yazılı soruyla sorularak rahatlıkla öğrenilebilir.
Fonksiyonunu iki başlıkta topluyoruz Meclisimizin: Birincisi, yasama
faaliyetleri; ikincisi, denetim faaliyetleri. Dolayısıyla bütün
milletvekillerimizin yazılı soruyla bunları ilgili bakanlıklardan
sorabilme imkânı vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok özür dilerim,
yanlış anlaşılmaması gerekir. İlgili
bakanlıklara sorduk, cevap bekliyoruz, gelmedi. Aradan iki yıl geçti.
Paraları topladınız, şehitlerimize paralarını
verin, lafı dolandırmayın, paraları şehitlerimize
verin. Biz sizin ne yaptığınızı ne
yapmadığınızı... Sizin polis şefiniz
değiliz. Bir milletvekili olarak soruyoruz diyoruz ki: Şehitlerimize
paralarını verin.
Kadına şiddete de
karşıyız, milletvekiline şiddete de karşıyız... Kadından
milletvekili olmuyor mu? Ne biçim bir yaklaşım tarzıdır bu?
Nasıl cinsiyetçi bir yaklaşım tarzıdır bu?
Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mecburen söz almak durumundayız, yoksa
istediğimizden dolayı değil hakikaten ama.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, tabii,
toparlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Kadına şiddetle ilgili gündem
dışı konuşma yapıldığı için oraya
atıftı. Yani gündem dışı konuşmanın bir
tanesi... Biz kadına şiddete de erkeğe şiddete de
çocuğa şiddete de gence, yaşlıya, toplumun her kesimine
şiddete de karşıyız; aileye, bütün insanlığa
şiddete karşıyız. Dolayısıyla biz
özgürlüğün, adaletin ve merhametin bu dünyada küresel bir nizam olarak
bütün insanlığa hayat bahşetmesi taraftarıyız.
Şehitlerimize de ilgi ve alaka noktasında,
her birinin, hem şehitlerimizin hem ailelerinin
başımızın üstünde yerleri vardır. Onların her
türlü sosyoekonomik ve kültürel problemleriyle ilgili yakından
ilgileniyoruz. Kendileriyle ilgili toplanan bütün paralar kendilerine intikal
ettirilmiştir ve bu konuda da bir tereddüde mahal yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Kerestecioğlu, söz talep
etmişsiniz, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet.
BAŞKAN Bir açıklar
mısınız nedenini?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tabii.
Maalesef, sisteme giremiyorum hiçbir şekilde.
Arkada yarım saat uğraştım belki
Şimdi girebildim.
BAŞKAN Talebiniz nedir?
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Talebim, dün yaptığım bir açıklamayla ilgiliydi,
Kanuni Sultan Süleyman
Onunla ilgili bir eksik bilgiyi tamamlamak istiyorum
uygun görürseniz.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Bir dakika yerinizden söz veriyorum.
28.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, çocuk gebelerle ilgili Sağlık Bakanlığı Hukuk
Müşavirliğinin 3 kez görüş değiştirdiğine,
bildirim yükümlülüğünün Sağlık Bakanlığının
sorumluluğunda olduğuna ve hazırlanan rapora Meclis
Başkanlığı vasıtasıyla ulaşmak istediklerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, dün bu konuda konuşmuştum, Kanuni
Sultan Süleyman Hastanesinde, çocuk gebelerle ilgili; iki laf, yan yana
gelmemesi gereken iki söz ama 1.260 kız çocuğunun gebeliğinden
bahsetmiştim ve Sağlık Bakanlığının
raporundan ve bize verilmediğinden bahsetmiştim. Siz de hatta
girişimde bulunacağınızı söylemiştiniz.
BAŞKAN Evet.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Şiddete karşı çıkmak, gerçekten, biraz, bu
raporu da bizlere ulaştırmakla ve kız çocuklarının
okullaşması yerine, gebeliğine müsaade etmemekle olabilecek bir
şey, zorla evlendirmelere karşı çıkmakla. Ama bir nokta
önemliydi, dün bunu eksik bıraktığım için -siz de hukukçu
olduğunuz için- özellikle tamamlamak istedim.
Bu olayın olmasına neden olan en önemli
faktörlerden biri, Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin
3 kez görüş değiştirmesi. Yani 2008de Sağlık
Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, resmî nikâhı olmayan
18 yaş altındaki gebelerin sağlık kurum ve
kuruluşlarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
toparlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Toparlıyorum.
başvurduklarında, bunun tespiti hâlinde
adli mercilere bildirimin gerektiğini söylüyor. 2009da görüş
değiştiriyor, diyor ki: 15 yaş altını bildirin de 15
yaş üstünü sadece cebir, şiddet, tehdit varsa bildirin. Şimdi,
Sağlık Bakanlığının en son raporunda da tekrar
2008e dönerek tavsiyede bulunuyor, diyor ki: Her durumda 18 yaş
altı çocuktur, bildirin. Dolayısıyla hekimler töhmet
altında kalıyorlar çünkü onlar aslında Bakanlığın
Hukuk Müşavirliğinin talimatını uyguluyorlar. Bu konuda
bilgilendirmek istedim Genel Kurulu. Yani Sağlık
Bakanlığının ciddi sorumluluğu var aslında
bununla ve bildirim yükümlülüğüyle ilgili. Rapora da bir an önce
ulaşmak istiyoruz sizlerin de vasıtasıyla.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Başkanım.
Şimdi, biraz evvel Filiz Hanımın
ifade ettiği hususla ilgili dün de dile getirmişlerdi ama daha sonra
bilgi aldık, onu da bu vesileyle paylaşmak isterim. Sağlık
Bakanlığını aradık ve tabii oturum bitmişti bilgi
aldığımızda, iletemedik. Bu vesileyle iletmiş
olayım.
İstanbul Valiliğince, o 1.260 vakayla
ilgili soruşturma izni verilmediğine ilişkin bir beyanda
bulunulmuştu. Bu konuda hukuk müşavirliğinin farklı
görüşleri istikametinde farklı uygulamalar söz konusu olmuş
ancak en son yaklaşıma göre de geriye dönük de bu işler
incelendiği için ve içinde 17 yaşında mahkeme kararıyla
evlenmiş evli insanların da -sonuçta 18 yaşında ama- burada
çocuklarının olması münasebeti de dâhil olmak suretiyle bütün bu
olayla ilgili - 4483 kapsamında- bu konuda valilik soruşturma izni
vermiş. Bunu da paylaşıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Zaten şu anda vermiş, o kamuoyu
tepkisinden sonra, aradan bir yıl geçtikten sonra. Bu rapor olumlu bir
rapor. Verin. diyoruz sadece, verin de inceleyelim. Öncesinde vermedi
soruşturma iznini. Benim ifade ettiğim de oydu zaten.
BAŞKAN Tabii ben de dün ifade ettim. Önemli
bir konu, vahim bir konu. Hep beraber, bütün gruplarımızın da bu
konuda duyarlı olacağını düşünüyorum.
Sayın Kerestecioğlu, sizin
yaptığınız yazışmalar varsa belge, bilgileri
-bana da olmak üzere- arkadaşlarımıza iletirseniz ben bu konu
üzerinde çok ciddi bir şekilde ilgileneceğimi dün ifade ettim.
Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile
kadınların sosyal konumunun iyileştirilmesi için
alınması gerekli tedbirlerin saptanması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2018
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
7/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/11/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
TÜİK verilerine göre ülkemizde
kadınların yüzde 40'ı şiddet görmektedir. Bu oran her 10
kadından 4'ü şiddete maruz kalıyor anlamı
taşımaktadır. 2017 yılında basında yer alan
rakamlara göre 322 kadın cinsel şiddete maruz kalmış ve
birçok kadın fiziksel şiddetle karşı karşıya
bırakılmıştır. Ülkemizde 2017 yılında 409
kadın cinayeti yaşanmış, 2018 yılı
başından eylül ayı sonuna kadar toplam sayı ise 329'u
bulmuştur. Kadınlarımızın toplum içinde sosyal
refahının artması ve kadınlarımızın
şiddetten uzak, baskı ve tehdit unsurları kullanılmadan
yaşam sürecekleri bir çevre edinmelerinin sağlanması sosyal
devletin bir gereğidir. Bu nedenle, İYİ PARTİ Grup
Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu tarafından kadınlarımızın
sosyal refahı ve huzuru, toplumda karşı karşıya
kaldıkları sorunların tespiti ve çözümlerin üretilmesi, gerekli
önlemlerin alınması ve sorunların ortadan
kaldırılmasına yönelik adımların atılması
amacıyla 7/11/2018 tarihinde (034 grup numaralı) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 7/11/2018 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri
sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Isparta Milletvekilimiz
Sayın Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması konusunda
İYİ PARTİ olarak verdiğimiz öneri için söz almış
bulunmaktayım.
Anayasamız madde 10 der ki: Herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz.
Evet, yine uygulanan şiddetin türü ne olursa
olsun bu şiddetin önlenmesi adına Türkiye'nin imzalamış
olduğu uluslararası sözleşmelerle sorumluluk devlete
verilmiştir. Ancak kadınların maruz kaldığı
şiddet ve bunun oranları, yıllar içinde bir azalma meydana
gelmediğini gösteriyor ülkemizde.
Biraz önce AK PARTİ Grubu adına
konuşan Sayın Vekil Ayşe Keşir Hanımefendi kadına
yönelik şiddette en iyi uygulamaların AK PARTİ döneminde
olduğunu söylediler, bakalım nasılmış bu oranlar.
Evet, bizdeki veriler -ki bunlar TÜİK verileri-
tam tersine, ülkemizde son on yılda kadın cinayetleri ve kadına
yönelik şiddet oranlarında giderek kötüleşen, fevkalade sıkıntılı
bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Evet, bu verilere göre ülkemizde kadınların yüzde 40ı
şiddet görüyor ve bu oran her 10 kadından 4ü şiddete maruz kalıyor
anlamını taşıyor. Bu da 14 milyon kadın demek.
Ülkemizde 2017 yılında 409 kadın
cinayeti yaşanmış. Evet, 2008 yılında 80 olan
kadın cinayeti sayısı bugün, 2018 yılı
başından eylül ayı sonuna kadar toplam sayı 329u
bulmuş. Geçen sene 409, dikkatinizi çekerim ve bu rakam 2008den 2018e
kadar düzenli olarak progresif bir şekilde artma eğilimi
göstermiş. 2008den önceye ait maalesef sağlıklı veri yok.
Son on yılda 2.337 kadın şiddet görerek hayatını
kaybederken en çok boşanmak istedikleri ve kendi hayatlarına dair
karar vermek istedikleri için öldürüldükleri sonucuyla karşı
karşıyayız.
World Economic Forum Global Gender GAP yani Dünya
Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Uçurumu 2017 Raporuna göre 144 ülke
arasında cinsiyet eşitliği açısından Türkiye
131incilikte. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip
olması için ortalama yüzyıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olmak
için de ortalama iki yüz on yedi yıl beklemesi gerekiyor bu rakamlara
göre.
Evet, maalesef, şiddet ve sonrasındaki
kabullenmenin ve acziyetin ekonomik koşullarla ilgili olduğu
düşüncesindeyim. Ülkemizde de bu durum gitgide kötüye gittiğine göre,
kadına şiddetin neden arttığı konusunda aslında
çok da fazla düşünmeye gerek yok.
Kadınların işsizlik oranı da
erkeklerden daha fazla. Örneğin, tarımda çalışan
kadınların yüzde 93,7si kayıt dışı
çalıştırılıyor ve ekim ayında erkekler
tarafından -bu ekimde- 34 kadın öldürüldü ülkemizde. Çocuk
istismarı ve cinsel şiddet de tamamen ayrı bir konu olarak
karşımızda. Mesela, Uşakta cinsel şiddete
uğradıktan sonra öldürülen Dilek Marabi şüpheli Suat Sönmez
tarafından koliye konularak ormanlık alanda bırakıldı
ve orada bulundu. Diyarbakırda 25 yaşındaki Deniz K. 15
yaşındayken zorla evlendirildiği M.S.O. tarafından,
boşanmak istediği için, ateşli silahla yaralandı ve şu
an yaşam mücadelesi vermekte. O kadar çok örnek var ki vakit yok.
Evet, şiddet uygulayanlara
uzaklaştırma gibi birçok yaptırımı düzenleyen ve
kadınlara maddi yardımdan kimlik değiştirmeye birçok hak
tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu
yürürlüğe giren 6284 sayılı Yasa etkin
uygulandığı takdirde kadınları koruyor ama maalesef bu
yasa etkin uygulanamıyor, çocuklar annesiz kalıyorlar. Bu ay
içerisinde öldürülen 34 kadının 13ünün çocuğu var maalesef.
Evet, değerli milletvekilleri, ülkemizde
kadınlara yönelik ayrımcılık içeren her türlü
uygulamanın ortadan kaldırılması, fırsat
eşitliğini sağlayacak yasal düzenlemeler dâhil olmak üzere tüm
önlemlerin alınması, kadınların sosyal, ekonomik, siyasal
ve toplumsal alandaki konumlarının iyileştirilmesi temel
hedefimiz olması gerekiyor. Şiddeti azaltmak ve kadınların
toplum içinde sosyal refahını ve huzurun artırmak,
kadının eşit yaşam standartlarını önceleyen
politikalar üretmekle ancak gerçekleşebiliyor.
Evet, kadın cinayetlerinde iyi hâl indirimi
uygulaması derhâl kaldırılmalı. Biz İYİ
PARTİ olarak, şiddet uygulayan erkeklerin oluşturulacak terapi
evlerinde tedavi görmesine yönelik uygulamayı hayata geçirmeyi seçim
beyannamemizde söylemiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Cesur, devam edin,
toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) Kadınların
toplumda karşı karşıya kaldıkları sorunların
tespiti ve çözümlerin üretilmesi, gerekli önlemlerin alınması ve
sorunların ortadan kaldırılması ve buna yönelik adımların
atılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasının acil olduğunu düşünüyoruz.
Gelin, milletin bizden beklediklerini yerine
getirelim. Burası milletin Meclisi sayın vekillerim ve bizlerin
işgal ettiği bu koltuklar ve bu kürsü aslında millete ait, onlar
adına buradayız. Dün de ifade ettiğim gibi, gelin, millete seçim
meydanlarında söz verdiklerimizi yerine getirelim.
Özgür iradeden bahsedildi az önce. Özgür irademizi
kullanarak eğer burada el kaldırıyorsak, burada da 104
kadın milletvekilinin olduğu bir ortamda ve az önce söylediğim
rakamlarla 14 milyon kadınımızı ilgilendiren ve her geçen
gün sayılarının ne kadar arttığını
söylediğim bir olayda, gelin, hep beraber, dün otizm, Down sendromu gibi
çocuklarımızla ilgili hep beraber aldığımız
kararlar gibi bugün de önergemize olumlu bakın lütfen.
Sizlere burada dün de söyledim, gerek FETÖ terör
örgütünün araştırılması gerek tren kazası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Cesur,
toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla)
ve milletimizin bizden
beklediği diğer konularda, 3600 gibi, emeklilerin yaşam
koşullarının düzeltilmesi gibi, maaşların
artırılması gibi, EYT gibi konularda ortak, hep beraber,
özgürce, hür irademizle lütfen ellerimizi ona göre kaldıralım.
Tekrar ellerimi göstermek istiyorum dünkü gibi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Cesur, teşekkürler.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddetin önlenmesine ilişkin verilmiş olan grup önerisi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım,
Gazi Meclisi, ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk
milletini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2-8 Kasım
Lösemili Çocuklar Haftasıdır. Çocuklarımız
geleceğimiz, çocuklarımız her şeyimizdir. Onların da
gözlerinin içi gülsün istiyorsak farkındalık yaratmalı ve
lösemiye karşı tek yürek olmalıyız.
Yine, 3-9 Kasım Organ
Bağışı Haftasıdır. Hepimiz yarın bir gün
-Allah yaşatmasın- çaresizlik içinde, en sevdiğimizin nefes
alabilmesi umuduyla bir organ bulabilmek için yanıp tutuşabiliriz,
belki de en sevilen kişi biz de olabiliriz. Bu sebeple, organ
bağışı hayattır, organ bağışı
koşulsuz sevgidir ve ülkemizde en çok organ bağışı
yapan kadınlarımızdır; bu açıdan minnetimizi de
sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde kadın
olmak neredeyse tamamlanacağının öngörülmediği bir
mücadeleyi her alanda sürdürmek demektir. Kadın olmak dik durmaktır,
kadın olmak çabalamaktır, kadın olmak başarmaktır.
Aile içerisinde dengenin, düzenin, sevgi ve şefkatin kaynağı
olmaktır ancak önemli kararlarda zaman zaman erkeğin söz hakkına
saygı göstermektir. Topluma biricik evlatlar yetiştirmek için büyük
emek sarf etmektir.
Değerli milletvekilleri, bu hususta özellikle
hepimizin hafızalarında yer alan, içimizi yakan, bizleri nefessiz
bırakan birçok kadın istismarı, tecavüz olayı ve hunharca
işlenmiş cinayetler hafızalarımızda
bulunmaktadır. İşte, bunlarla ilgili verilere
baktığımızda, rakamlara baktığımızda,
özellikle yıllara göre, 2015 senesinde 303, 2016 senesinde 328, 2017
senesinde 409 kadınımızın cinayete maruz
bırakıldığını biliyoruz. Bu konuyla ilgili
hassasiyetimiz yüksek ve çözülmesi için de elimizden geleni Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak yapmaktayız. Özellikle dikkatinizi çekmek isterim ki
bu konuyla ilgili hep birlikte Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda -ben de üyeyim, görev yapmaktayım- hakikaten fevkalade
çalışan bir Komisyon olarak, burada, gerekli
çalışmaları yapalım. Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
vermiş olduğumuz önergemizde başta kız çocukları olmak
üzere gençlerin bilim, teknoloji, matematik ve mühendisliğe
yönlendirilmesi, yine, 6284 sayılı Kanunun İstanbul
Sözleşmesi kapsamında analiz edilmesi ve kadına yönelik
şiddetin önlenmesi hususunda mevzuat eksikliklerinin giderilmesi, göçmen
kadınlara ve kızlara eğitim verilmesi, özellikle doğum
oranları göz önünde bulundurularak göçmen kadınların doğum
kontrolü hususunda bilinçlendirilmeleri, karar alma mekanizmalarında
kadın sayısının artırılması ve iş
hayatında yer alan kadınların ev hayatı ile
çalışma hayatının uyumlaştırılması ve
tarihimizde büyük başarılara imza atmış olan kahraman Türk
kadınlarımızın anlatıldığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdem, toparlayalım.
ARZU ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim.
kaynak kitaplarının eğitim
müfredatımızda kullanılması üzerine alt komisyonların
kurulması için verilmiş olan bir önergemiz bulunmaktadır.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürkün de dediği gibi Ey kahraman Türk
kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere
yükseltilmeye layıksın. diyoruz. Bu konuda, kurulması gereken
bir araştırma komisyonunun değil, tam tersi, ilgili komisyonda
kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi, istihdamın
sağlanması ve gerekli çalışmaların tamamının
kız çocuklarımızdan başlamak üzere yapılması
gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
söz isteyen Ağrı Milletvekilimiz Sayın Dirayet Dilan
Taşdemir.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, kadına yönelik şiddetle
mücadele için atılan her adımı parti olarak
desteklediğimizi, destekleyeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Parti olarak da kadınların özgürlük
mücadelesinde aslında yoğunca mücadele eden, bu konuda bedel ödeyen
ve bu konunun, kadın mücadelesinin gelişmesi için de ciddi
farkındalıklar yaratan bir partiyiz. O açıdan bu mücadeleyi
yürüten, bugün cezaevlerinde olan yüzlerce kadın
arkadaşımız, yoldaşımız, milletvekilimiz var. Bir
kez daha bu kürsüde kadın mücadelesine verdikleri emek ve katkılar
için onları saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye maalesef
uluslararası istatistiklerin de gösterdiği gibi kadınlara
yönelik hak ihlallerinde ilk sırada, yine kadın hak ve özgürlükleri
konusunda ise son sırada yer almaktadır. Kadınların öldürülmediği
tek bir gün aslında yaşamıyoruz. Kadın ve şiddet
kavramının yan yana kullanıldığı, birbirinden
bağımsız kullanılmadığı bir ülke
gerçekliğini maalesef hep birlikte yaşıyoruz.
Dolayısıyla bugün kadınlara yönelik şiddeti
tanımlarken aslında bence tanım yetersiz, bizce kadınlara
yönelik bir cins kırımı yaşanıyor. Maalesef
kadınlara yönelik yaşanan bu cins kırımına
karşı ciddi bir mücadele yürütülmüyor, ciddi mekanizmalar oluşturulmuyor.
Daha önce de burada kimi komisyonlar
kurulmuştu. Sözüm ona, aslında kadın haklarını
savunmak, kadın özgürlüğünü geliştirmek adına
kurulmuştu ama maalesef bunların işlevine
baktığımızda kadınların özgürlüğünü
gasbeden, kadınların haklarını gasbeden, aslında
kadınları kendi kafalarındaki dünyaya nasıl
sığdırırız mücadelesinin verildiğini çok iyi
biliyoruz. Son dönemde de nafaka tartışmaları bunun en belirgin
örneği.
Dolayısıyla, kadınlara yönelik
geliştirilen bu şiddete ilişkin bir program yok, bir mekanizma
yok. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir dert de yok. Hatta bu konuda
mücadele veren, bu konuda çalışmalar yürüten kadın
kurumlarına, kadın aktivistlere ciddi saldırılar da söz
konusu.
Örneğin, OHAL ilan edildiğinde 20
Kasımda bu kürsüde Adalet Bakanı şöyle söylemişti: Biz
OHALi devlete ilan ediyoruz. Hiç kimse kaygılanmasın, kimsenin
özgürlüğü sınırlandırılmayacak. Ama biz OHAL
sürecinde şuna tanıklık ettik: 45 tane kadın kurumu
kapatıldı. Bu kadın kurumları nasıl bir tehlike arz
ediyordu, açıkçası bunun da izahını iktidarın
yapması gerekiyor.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
bütün yürütülen çalışmalar, kadınlara yönelik
saldırılar aslında kadınların
yaşadıkları sürece rıza göstermesini sağlamaya
yöneliktir. Bunun için de kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar,
kurumlar hedef hâlindedir.
9 Ekimde Diyarbakırda, partimizde,
bileşenlerimize, demokratik siyaset
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
-
yürüten kadınlara karşı ciddi saldırılar
gerçekleşti, 67 kadın arkadaşımız gözaltına
alındı. Bu kadınların çoğu kadına yönelik
şiddetle mücadele yürüten kurumlarda çalışan
arkadaşlarımızdı.
Yine bir şey daha ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlar: Bizler kadın mücadelesi adına bu
kürsüye çıktığımızda, kadına yönelik şiddeti
gündeme getirdiğimizde, Aslında kadın sorunu bu ülkenin temel
sorunlarından birisidir. ifadesini kullandığımızda
maalesef Hükûmetin politikalarını savunmak adına kimi kadın
vekiller bu konuda ciddi bir saldırı pozisyonunda konumlanıyorlar.
Aslında burada bunu ifade eden kadınlara da yönelik bir şiddet
geliştiriliyor. Dolayısıyla, bunun kadın mücadelesi
açısından da büyük bir talihsizlik olduğunu ifade ederek Genel
Kurulu selamlıyorum. Dolayısıyla bizim bu araştırma
önergesini destekleyeceğimizi de belirtmek istiyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Sayın Sancaklı, bir söz talebiniz oldu
Ampute Millî Takımımızın başarısı üzerine.
Doğal olarak, Türkiyenin yetiştirdiği futbol değerlerinin
başında gelen bir isim olarak bu Mecliste söz söylemeniz bence
önemli.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Kocaeli Milletvekili Saffet
Sancaklının, Dünya Kupasında 2nci olan Ampute Futbol Millî
Takımına, takım kaptanına, yöneticilerine teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bildiğiniz gibi, Ampute
Millî Takımı geçen sene Avrupa Şampiyonu olmuştu, bu sene
de dünya 2ncisi oldu, büyük bir başarı elde etti. Bu
kardeşlerimizle gurur duyuyoruz. Onlar bizim gururumuz ve onurumuzdur.
Tabii ki büyük bir başarı. Maç 0-0 bitti. Penaltılarda son
penaltıyı Takım Kaptanımız Osman Çakmak
kaçırdı ve çok üzüldü, hepimiz üzüldük ama büyük bir başarıydı.
Fakat maçtan sonra söylemiş olduğu bir cümle var, aynen okuyorum:
Ben 5 Kasımda da mayına basıp ayağımı
kaybetmiştim. Demek ki 5 Kasım bana yaramıyor. Bazen istiyorsun
ama olmuyor. Türk milleti hakkını helal etsin. diye bir konuşma
yaptı takım kaptanı. Bizim hakkımız onların
üzerinde yok, onların hakkı var, onlar hakkını helal
etsinler ama bu cümle büyük Türk milletinin millî davalardaki hassasiyetini
göstermiştir ve hepimizi de çok onurlanmıştır. Ben bir kez
daha buradan Ampute Millî Takımına, takım kaptanına,
yöneticilerine, hepsine teşekkür ediyorum bize böyle bir onur
yaşattıkları için.
Kaptan, hiç merak etme, bizim sende
hakkımız yok, olan varsa da helalühoş olsun ama senin
hakkın var bizim üzerimizde, sen bize hakkını helal et.
Teşekkür ederim söz verdiğiniz için. (MHP,
AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bir değerli futbol değerimiz daha var, o
da söz istemişti ama herhâlde yok. Geldiği zaman kendisine söz
veririm, Alpay Beye de.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile
kadınların sosyal konumunun iyileştirilmesi için
alınması gerekli tedbirlerin saptanması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım
2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bartın Milletvekilimiz Sayın Aysu Bankoğlu.
Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA AYSU BANKOĞLU (Bartın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubunun ülkemizdeki kadına yönelik şiddet hakkında
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine
grubum adına söz almış bulunuyorum.
Evet, değerli vekiller, malumunuz olduğu
üzere, kadına yönelik şiddetle ilgili birçok uluslararası
düzenleme ve iç hukukumuzda da birçok kanuni düzenleme mevcut. Bunların en
önemlilerinden birkaç tanesi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
CEDAW olarak hepimizin bildiği Birleşmiş Milletler Kadına
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen Kadına
Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve bunlarla
mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak ifade edilebilir. Bu
uluslararası sözleşmelerin yanında da 6284 sayılı
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun da 2012 yılında yasalaşarak mevzuatımıza
girmiştir. Ancak tüm bunları vurgularken şunu belirtmek gerekir
ki: Tüm bu uygulamaların, tüm bu düzenlemelerin uygulamada
karşılığı ne yazık ki görülememektedir, eksiksiz
bir şekilde pratikte uygulamaları söz konusu değildir ve
samimiyetle bu düzenlemelerin hayata geçirildiğini de söyleyemiyoruz. Bunu
da şu verilerle size dile getirmek istiyorum. Bakın, Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformunun eylül ayına dair
raporundan bahsetmek istiyorum size. İlk olarak, sadece eylül ayında
45 kadının erkek şiddeti kurbanı olduğunu görüyoruz
değerli milletvekilleri ve bu yılın sadece dokuz aylık
döneminde katledilen kadın sayısı 262ye
ulaşmıştır. Yine, 2011 yılından 2017ye
baktığımızda da kadın cinayeti
sayısının 121den 409a yükseldiğini görüyoruz değerli
milletvekilleri ve dile getirdiklerimizin de sadece resmî rakamlar
olduğunu belirtmek istiyorum. Ne yazık ki bu sayılar içerisinde
yine şiddete uğrayan ve pek çoğu sessiz kalarak hayatına
devam etmek zorunda olan kadınlarımız yer almıyor. Ve biz
diyoruz ki: Bu utanç tablosu kabul edilemez. Ve bu yönüyle
bakıldığında da ülkemizde ne yazık ki her 100
kadından 42si şiddet görüyor değerli milletvekilleri.
Bir başka veri olarak Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının resmî verisinden bahsetmek
istiyorum size. Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan
kadınlarımızın oranı yüzde 48,5 değerli vekiller.
Tüm bu verilere bakıldığında, tüm bu düzenlemelerin
yalnızca Avrupa Birliğine uyum sebebiyle
yapıldığı hissi uyanıyor bende, sanırım
sizde de aynı hissiyat uyanıyordur diye düşünüyorum.
Bu noktada hatırlatmak istiyorum değerli
milletvekilleri: Önemli olan yasaların kâğıt üzerinde
yürürlüğe girmesi ya da Avrupa Konseyi Sözleşmesine sadece
İstanbul Sözleşmesi denmesi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Bankoğlu.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Önemli olan,
kadınlarımızın yaşam haklarının
korunmasıdır değerli vekiller. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Gelin, kadına karşı şiddet
meselesini artık bir politika malzemesi olmaktan çıkaralım,
partiler üstü bir mesele olarak gelin Mecliste ele alalım ve Mecliste bu
duyarlılıkta hareket edelim ve İYİ PARTİnin Meclis
araştırma önergesine de destek verelim diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bankoğlu.
Sayın Özalan, az önce Sayın Saffet
Sancaklı Türk futbolunun önemli bir ismi olarak Türkiyeyi
başarıyla temsil etmiş bir futbol değeri olarak Ampute
Millî Takımımızın başarısıyla ilgili önemli
değerlendirmelerde bulundu. Siz de futbol yaşantınızda son
derece başarılı bir süreç geçirdiniz. Ampute Millî
Takımımızın başarısının ne anlama
geldiğini en iyi bilecek isimlerden biri de sizsiniz. Bu konudaki
duygularınızı ifade etmek üzere söz istemiştiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- İzmir Milletvekili Fehmi Alpay
Özalanın, daha birçok başarılara imza atacak olan Ampute Futbol
Millî Takımını başarılarından dolayı
kutladığına ilişkin açıklaması
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, bu güzel sözleriniz için de ayrıca
teşekkür etmek istiyorum.
Tabii, Dünya Kupası finallerinde penaltı
atışı sonucu Angolaya yenilen Ampute Millî
Takımımız gerçekten çok büyük bir başarıya imza
atmıştır. Daha birkaç yıl evvel Avrupa Şampiyonu olan
bu Ampute Millî Takımımız dünya 2ncisi olmuştur; bu da
çok büyük bir başarıdır.
Ben de Saffet Beyin söylemiş olduğu her
şeye katılıyorum. Bu millî takım formasını
giydiğiniz zaman oradaki coşkunun, heyecanın nasıl
hissedildiğini çok iyi anlayan birisiyim. Özellikle maçtan sonra, Osman
Kardeşimizin penaltıyı kaçırdıktan sonraki
açıklamaları gerçekten çok duygu yüklü açıklamalardı.
Biz hakkımızı ona helal ediyoruz;
esas o bize hakkını helal etsin. Bunu söylememiz gerekiyor.
Ben, daha birçok başarılara imza atacak
olan bu Ampute Millî Takımını tekrar başarılarından
dolayı kutluyor, başarılar diliyorum efendim. (AK PARTİ,
MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ampute Millî Takımımızı bu
vesileyle tekrar kutluyoruz.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile
kadınların sosyal konumunun iyileştirilmesi için alınması
gerekli tedbirlerin saptanması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Sakarya Milletvekilimiz Sayın
Çiğdem Erdoğan Atabeke aittir.
Süreniz üç dakika.
Buyurun Sayın Atabek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım..
Kadına yönelik şiddet tüm dünyada hâlen en
önemli sorun alanlarından biri olarak karşımıza
çıkmaktadır. AK PARTİ iktidara geldiği günden bugüne
şiddetle mücadele hususunda sıfır tolerans ilkesiyle çok önemli
adımlar atmıştır. Yasal düzenlemeler kapsamında
kadın-erkek eşitliği ilkesi, Anayasa'nın 2004
yılında 10uncu ve 90ıncı maddelerinde, 2010
yılında ise 10ncu maddesinde yapılan değişikliklerle
güçlendirilmiştir. Özellikle 90ıncı maddeye Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla ulusal kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi durumunda çıkabilecek ihtilaflarda
milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. hükmü
eklenmiş, bu çerçevede CEDAW ve İstanbul Sözleşmesinde ulusal
düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir.
9 Ocak 2003 tarihinde aile mahkemeleri
kurulması kararı alınmış ve bu mahkemeler aile
hukukunu ilgilendiren davaların yanı sıra Ailenin Korunması
ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun
uygulamasından doğan davalara bakmaktadır.
Reform niteliğinde düzenlemeler içeren Türk
Ceza Kanunu 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş, cinsiyet
eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çok
önemli düzenlemeler yapılmıştır. Ve 2014 yılında
yapılan değişiklikle cinsel suçlara ilişkin cezalar
artırılmıştır.
24 Mart 2009 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
kurulmuştur.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda 2008 yılı itibarıyla Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Ulusal Eylem Planı hazırlanmış ve 8
farklı konu başlığı içeren bu eylem planı
uygulanmıştır. 2018-2023 yıllarını kapsayacak Kadının
Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı da 5 temel politika üzerinden
hazırlanmıştır. Bu politika başlıkları ise
eğitim, ekonomi, sağlık, medya ve kadınların karar
alma mekanizmalarına katılımını içermektedir.
Ayrıca 2012 yılında yürürlüğe giren Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı da 2015te
tamamlanmış, bu eylem planı devamında İstanbul
Sözleşmesi başta olmak üzere taraf olunan uluslararası
sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri, ilgili araştırma ve
inceleme raporları ile kamu kurum kuruluşları, STKlar ve
üniversitelerin de katılımıyla hazırlanan -2016
itibarıyla- Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 3üncü Ulusal Eylem
Planı hâlâ yürürlüktedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Ayrıca 6284 sayılı Kanun
kapsamında şiddet önleme ve izleme merkezleri 75 ilde hizmet
vermektedir. Bu merkezler şiddet mağduruna yönelik barınma,
maddi yardım, rehberlik ve danışmanlık hizmeti, tehlike
durumunda koruma kararı, kreş yardımı ve diğer ihtiyaç
olunan her alanda destek vermektedir. İktidarda olduğumuz süreçte
şiddetle ciddi bir mücadele vermiş, bunun bir insanlık suçu
olduğunu ve şiddete karşı sıfır toleransın
olacağını defalarca dile getirdik.
Burada üç dakikada -tahmin edersiniz ki-
yapılanların hepsini anlatmak mümkün değil.
Kadınlarımızın toplum içinde sosyal refahının
artması ve şiddetle mücadeleyle ilgili yapılanları çok
kısaca anlatmaya çalıştım. Grup önerisini Genel Kurulun
takdirine sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atabek.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubunun vermiş olduğu grup önerisi üzerindeki
işlemler ve konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 5/11/2018 tarihinde Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Genel
Başkanları ve milletvekillerine yönelik hukuksuz tutuklamaların
tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2018
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 07/11/2018 günü (Bugün)
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
05 Kasım 2018 tarihinde, Siirt Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından verilen, 782 sıra numaralı, 4 Kasım 2016
tarihinde HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerine yönelik
hukuksuz tutuklamaların tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 07/11/2018
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri
sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekilimiz
Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, evet, 4 Kasım
siyasi darbesinin üzerinden iki yıl geçti, hatta iki yılı üç gün
de geçti. Bugün, tam yedi yüz otuz üç gündür -yakalandıkları tarihten
bu yana- eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş,
Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Selma Irmak, Ferhat Encu, Abdullah
Zeydan, Gülser Yıldırım, Burcu Çelik Özkan ve Çağlar
Demirel hâlen hapiste, rehinelik durumları devam ediyor.
Ben, bu vesileyle, bu kürsüden
arkadaşlarımıza en derin sevgi ve
saygılarımızı, grubumuz adına ve halkımız
adına göndermek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
İyi ki varlar ve onların orada onurlu duruşu, direngen
duruşu ve üretmeye, kitap yazmaya, bize moral vermeye davranmaları,
gerçekten bu siyasi darbenin başarısız olduğunun resmidir
aynı zamanda.
Tabii, bu vesileyle 11 milletvekili
arkadaşımızın milletvekilliklerinin de aynı siyasi
darbe sonucu, biz burada otururken, AKP sıralarından destekle Meclis
Başkanlığınca düşürüldüğünü de hatırlatmak
istiyorum, 11 milletvekili arkadaşımıza da selam ve
sevgilerimizi göndermek istiyorum.
Evet, 4 Kasım siyasi darbesi Türkiye tarihinin
kara lekelerinden biri olarak durmaya devam ediyor. İktidar,
işlediği bu suçun vebalini tabii ki ödeyecek ve bu ödeyeceği
günler de emin olun çok uzak değil. 7 Hazirandan sonra iktidarını
kaybeden AKP iktidarı tek ve gerçek muhalefet olan HDPyi hedefledi. 4
Kasım siyasi darbesinin esas mantığı ve perde arkası
budur.
Evet, neydi? Kendi bekasını kurtarmak için
başka bir siyasi partiyi tasfiye etme, baskı ve zor yöntemleriyle,
hukuk dışı yöntemlerle siyaset dışına itme
çabasıydı 4 Kasım siyasi darbesi. Evet, gerçekten HDP Genel
Merkezi yakılıp yıkılırken, siyasetçilerimiz ve
seçmenlerimiz cezaevlerine konulurken ve tam anlamıyla bir rehin
politikası uygulanırken bunların en son noktası 4
Kasım siyasi darbesiydi. Bugün de 10 binlerce partilimiz, eş genel
başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş
başkanlarımız hâlâ hapiste tutuklu değil, rehindirler. AKP
iktidarında bu dönemin en tipik özelliği rehin politikasını
devam ettirmesidir. Bu tabii ki Brunson meselesinde olduğu gibi Al
papazı, ver papazı. meselesi de değildir. Bu daha başka
bir meseledir. Onu gayet iyi biliyoruz.
4 Kasımda ne olmuştu?
Ayrıntılara zaman yok ama ben de o darbede arkadaşlarımla
beraber Demirtaşın evindeydim. 11 milletvekili olarak, Nursel
Aydoğan
Hepsi aynı saatte, 5 ayrı ilde, eş zamanlı,
ortak bir kararla alındılar. 12 Eylülde de böyle olmuştu,
hatırlarsınız, diğer darbe dönemlerinde de.
Bu 4 Kasım siyasi darbesine dayanak teşkil
ettiği iddia edilen dava dosyalarının polisi de, savcısı
da, hâkimi de, istinaf mahkemesi de AKP iktidarı ve
Cumhurbaşkanıdır. Hiç kimse bize bu siyasi darbenin bir hukuki
zemininin olduğunu anlatmaya kalkmasın. Bu ayrıntıları
kürsüden çokça anlattık, ileriki dönemlerde de anlatacağız.
Evet, helikopterlerle, uçaklarla
arkadaşlarımız Diyarbakıra sevk edildi ve o gün
Diyarbakırda sıkıyönetim değil bir savaş hâli
vardı. On binlerce kolluk gücüyle bizim bile, milletvekillerinin bile
gözaltı adı altında arkadaşlarımızla
görüşmelerimiz engellendi. Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel
Başkanı Sebahat Tuncel adliye kapısında alındı.
WhatsApp, İnternet, bütün şeyler durduruldu çünkü
yaptıklarının çok büyük bir suç olduğunu biliyorlardı
ama bu suçtan kurtulamayacaklar. Bu suçun sahibi mevcut AKP
iktidarıdır. Bir suçlu varsa o da AKPdir, HDP değildir.
Evet, Türk Ceza Kanununda bir hüküm var, onu
söylemek istiyorum. Kaçıncı maddesi? 77nci maddesi
insanlığa karşı suç. HDPye karşı hâlâ
yürütülen operasyonların tek karşılığı insanlığa
karşı suçtur ve bunun dayanağı da
Nürnberg mahkemelerinde,
savaşın müsebbibi olan siyasetçiler, yargıçlar
yargılanmıştı. Türkiyede de bunun benzeri bir
yargılamanın yapılacağını hepimiz gayet iyi
biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş,
toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Beş dakika yetmiyor gerçekten.
Evet, AKPli olmayanların ölüme,
tutukluluğa mahkûm edildiği bir siyasi atmosferde
yaşıyoruz. Gerçekten yargının işlediği
suçların sahibi yargı değildir aslında, suça azmettiren de
bu kararı verdirenler de yine iktidar partisidir.
Bu aralar insanlığa karşı suç
kavramını hepinize öneriyorum, özellikle iktidar partisi
milletvekillerine; lütfen okuyun 77nci maddeyi ve 77nci maddede
Bir partinin
on binlerce üyesinin yakalanmasının siyasi olarak bir yok etme
olduğunu biliyorsunuz. Evet, AKP iktidarı AKPli olmayanların
düşmanıdır, halk düşmanıdır aslında çünkü HDP
halktır. Biz halk olarak burada duruyoruz. Ve bu
yaptığınız yeni cezaevleri boş kalmayacak çünkü sizler
orada ağırlanacaksınız. İyi yapmaya
çalışın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Gerçekten, o cezaevlerini bugün yapıyorsunuz ama o cezaevlerinde sizler
ağırlanacaksınız ve sizin haklarınızı yine
bizler savunacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli)
Cezaevlerinde teröristler kalıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz de
onlarsınız zaten.
BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Turan Aydoğan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Aydoğan, süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisinin grup önerisi hakkında partim adına söz almış
bulunmaktayım.
2016 yılının Ekim ve Kasım
ayları Türkiye demokrasi tarihi açısından bir kara leke olarak
tarihe geçti. 4 Kasım 2016da dönemin HDP eş başkanları
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve 11 milletvekili
gözaltına alındı, bunu diğer gözaltıları takip
etti.
Yine aynı tarihlerde FETÖcülükten
hakkında soruşturma olan bir cumhuriyet savcısı Cumhuriyet
gazetesine bir operasyon yaptı, çok sayıda gazeteci tutuklandı.
Yani demokratik hayatımız abluka altına alındı.
Tam da bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi Parti
Meclisi olağanüstü toplandı ve toplantının ardından
bir bildiri yayınladı. Bildiride bugün görüştüğümüz
araştırma önergesine konu olan HDPye yönelik operasyon ve Cumhuriyet
gazetesine yapılan operasyon ele alınarak şu tespitte
bulunulmuştu: AKP, bugün de Mecliste milletvekillerini tutuklatarak
teröre hizmet etmektedir. Hukuki süreçler tamamlanıp hüküm
kesinleşmeden milletvekillerinin tutuklanması Anayasaya ve Anayasa
Mahkemesinin içtihatlarına aykırıdır, bu hukuk
dışı uygulamaya son verilmelidir. Özeti buydu bildirinin.
Bu net duruşumuzun ve tespitimizin
doğruluğunu tarih bir kez daha haklı kıldı ama ne oldu
biliyor musunuz? Adalet ve Kalkınma Partisinin genel merkez iradesi ve
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
başvurusuyla bendenizin de içinde bulunduğu Cumhuriyet Halk
Partisinin genel merkez yöneticileri hakkında bu bildiriden dolayı
yani demokrasi ve insan haklarını savunmaktan dolayı bir
soruşturma başlatıldı.
Sayın milletvekilleri, elbette
değerlendirmelerimiz var, tahminlerimiz, yargılarımız var
ama biz yine de hukuku esas alarak konuşmak istiyoruz. Türkiyede
travmatik bir yargı sistemi oluşturulmaya başlandı.
Özellikle ceza davalarında istisna olması gereken konular genel kural
gibi bize sunulmaya başlandı. Dünyanın bütün modern hukuk
sistemlerinde özellikle seçilmiş insanların vekâlet görevlerini
yerine getirmelerini kolaylaştıracak düzenlemeler ve yorumlar yapılırken
ülkemizde bunun tam tersi oluyor ve demokratik hayatımız darbe
alıyor. Tutuklu yargılamanın koşulu vardır. Hele hele
milletvekilleriyle ilgili, Anayasanın 83/2 istisna maddesinin
dışında, herhangi bir şekilde tutuklama yargılama ya
da yargılama yapmak mümkün değildir. Eskiden biz hukukçular bu
davalarda Şu aşamada tutukluluk sona erebilir. Yurt
dışı yasağı şu tarihlerde kalkabilir ya da
kalkmaz. diye yargılarda bulunuyorduk. Şimdi geldiğimiz tablo
itibarıyla bu yargıda bulunamaz hâldeyiz.
Bir gün milletin önüne atılıp
kişiliğiyle oynanan tutuklular, bakıyorsunuz ertesi gün iktidar
tarafından temizleniyor. Sayın milletvekilleri, temizlenme ve aklanma
yargı kanalıyla kullanılması gereken bir haktır.
İnsanların ne aklanmaları ne de aklanmamaları yürütmenin
iradesi altında baskı altına alınamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi millî irade
diyerek geldi. Millî iradenin unsuru olan yürütme-yasama-yargı
arasındaki ilişkiyi yok ederek baskıcı bir rejim
oluşturuldu.
Biz bu konuda çok netiz. Parti Meclisi üyemiz Eren
Erdemin tutukluluğu da bu durumdadır. Milletvekilimiz Sayın
Berberoğlunun yargılanması da bu anlamda bir politik
tutukluluktur. Tüm politik tutuklulara ilişkin aynı yargıyı
ortaya koyuyoruz. Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi!
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydoğan.
Öneri üzerinde son söz Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz isteyen Tokat Milletvekilimiz Sayın Yusuf
Beyazıta aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Beyazıt.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BEYAZIT (Tokat)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü,
egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait
olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluş bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi
ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamaz.
Bizler de Parlamentoda bizlere oy verenleri temsil
eden kişileriz. Biz milletvekili olarak yaptığımız
yemine her zaman saygılı olmak zorundayız. Hukuk
dışı eylemlerde bulunarak milletvekili saygınlığını
kaybetmememiz gerekmektedir. Eğer herhangi bir kişinin terörle bir
şekilde münasebeti varsa hukuki yaptırımları da hak
etmiş demektir.
NURAN İMİR (Şırnak) En büyük
teröristi siz koruyorsunuz.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) O nedenle, hep beraber
FETÖye, PKKya, DAEŞe, IŞİDe ve PYDye karşı
çıkalım.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ne
alakası var?
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Demokrasinin Türkiyede
çok daha farklı bir şekilde algılanmasını
sağlayalım. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve
özgürlüklerin alanını genişletelim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Hukuku tanımıyorum. diyen siz değil miydiniz?
İşinize gelince tanıyorsunuz.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Siyasete seviye getirelim.
Siyasetçinin seviyesini yükseltelim ve de fikir hürriyetini, inanç hürriyetini
ve teşebbüs hürriyetini Türkiyede hâkim kılalım.
Dokunulmazlıklar üzerinden Meclise, devlete,
millete meydan okuyanların amacı Türkiyeyi uluslararası arenada
sıkıntıya sokmaktır.
NURAN İMİR (Şırnak) Halka
meydan okuyan sizin iktidarınız!
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Bizim bu
saldırılardan en ufak korkumuz ve endişemiz yoktur. Bizim için
aslolan milletimizdir.
İfade vermek üzere davet edilen yargı
mensuplarını ve dolayısıyla Türk devletini hiçe sayanlara
müsamaha gösterilmesi de asla söz konusu olmayacaktır. Meclisin karar
verdiği, Anayasa Mahkemesinin hukuka uygun bulduğu,
yargının kendi usulü çerçevesinde harekete geçtiği konularda
birilerinin çıkıp Biz yargıyı tanımıyoruz. deme
hakkı söz konusu değildir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Hangi yargı? Sizin talimatınızla
çalışan yargı.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hangi
yargı acaba?
YUSUF BEYAZIT (Devamla) İfadeye
çağrılan milletvekillerine yönelik suçlamalara
baktığımızda, arabasıyla terör örgütüne silah
taşımaktan terörist nakline, sırtının terör örgütüne
dayandığını ilan etmeye kadar her şey vardır. Bu
eylemlerin, bu ifadelerin hiçbiri de milletvekili görevi ve sıfatıyla
bağdaşmamaktadır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ona
sen karar veremezsin.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Dolayısıyla, bir
fikri, bir siyaseti savunmak ile terör örgütünü, teröristi, terör eylemlerini
savunmak çok farklıdır. Herkes tarafından bilinmelidir ki konu,
ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği,
vatandaşlarımızın can güvenliği olduğunda hiç
kimse kusura bakmasın, sıfatı ne olursa olsun kendi ülkesine, kendi
milletine, kendi devletine ihanet içinde olanların
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sizsiniz, ihanet içinde olan sizsiniz. Siz bu halka ihanet ediyorsunuz.
YUSUF BEYAZIT (Devamla)
yargıya hesap
vermesini sağlamak bizlerin en başta gelen görevleri arasında
olmalıdır. Bütün terör örgütleriyle mücadelemizi sürdürüyoruz, taviz
vermeye de niyetimiz yoktur.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, söz istiyorum, sataşma var. Yargıyı
tanımıyoruz
Yani bir de gerçek dışı bir beyan var.
BAŞKAN Buyurun.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeden iki dakikada
toparlayalım Sayın Beştaş.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıtın HDP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın hatip gerçekten gerçekleri söyleseydi çok
mutlu olurduk. Yaptığınızın arkasında durun ya,
yapmayın, böyle sağa sola saldırmayın. Bir kere, terör
eylemleriyle ilişkisi olanların siz olduğunu herkes biliyor. Biz
ne terörle ne terör eylemleriyle ne de yasa dışı bir işle
uğraştığımız için değil size muhalefet
ettiğimiz için bu darbeye muhatabız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hangi darbe ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizin
yalanlarınızı dolanlarınızı, sizin
hırsızlıklarınızı, sizin insanlığa
karşı işlediğiniz suçları teşhir ettiğimiz
için bugün partimiz hedefte.
Yargıyı tanımıyoruz.
dedikleri için milletvekilleri tutukludur. deme komedisini de bir daha
söylemeyin. Bir kere, tebligatlar yapılmadan dört ilde eş
zamanlı yapılan bir operasyonun bununla ilgisi
olmadığını siz de gayet iyi biliyorsunuz, biz de gayet iyi
biliyoruz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Tebligat
almayanlara ne yapalım? Meclise gönderildi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizim
arkadaşlarımızın dava dosyaları, burada bulunan
hepimizin dava dosyası var, bizim yargılandığımız
dosyaların tümü kürsü dokunulmazlığı
kapsamındadır. Burada konuştuğumuz sözler, mitinglerde
yaptığımız açıklamalar, basına verdiğimiz
beyanatlar, demokratik siyasetin gerektirdiği fiillerimiz sebebiyle
yargılanıyoruz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hiçbir ilgisi
yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bizim
Osman Baydemirin, Ahmet Yıldırımın kürsü
dokunulmazlığı diğerleri, hepsi de öyle- sebebiyle
milletvekillikleri düşürüldü. Cumhurbaşkanına hakaretten
milletvekilliği düşürülen tek parlamentodur bu Parlamento. Bize böyle
hikâye anlatmayın, halkı da kandıramazsınız. Siz suç
işliyorsunuz, bu suçu örtmek için, bu suçu kapatmak için HDPyi hedef
tahtasına koyuyorsunuz ama HDP sizin karşınızda dimdik
durmaya devam edecek.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Milletimiz gerçekleri
görüyor, her şeyi görüyor milletimiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bizler
sizin karşınızda değil susmak, sizin söylediklerinizi her
fırsatta haykırmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bu millet size
kanmadı, kanmıyor da.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Sayın
Başkanım, direkt sataşma var.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Selahattin
Demirtaş 52 kişinin katilidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sensin
katil, sen. Asıl katil sensin. Katil olmayana katil demek katilliktir.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Beştaş, lütfen yerimize
oturalım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Selahattin
Demirtaş 52 kişinin katilidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sensin.
İndir elini indir.
BAŞKAN Sayın Eronat, bakın,
konuşmacılara söz veriyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) 52 kişinin
katilidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sensin.
Selahattin Demirtaşı ağzına alma, alma,
yakışmıyor, o çok değerli bir insan.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Tabii ki
ağzıma alacağım, katilse katil diyeceğim. Gerekirse
ağzıma alacağım, katili de
kaldırtmayacağım.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Hele sen hiç konuşma, hiç konuşma. Son
konuşacak kişi sensin.
BAŞKAN Sayın Beyazıt, buyurun.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Teröre destek veriyorsunuz,
hırsızlıklar yapıyorsunuz. diye direkt sataşmada
bulunmuştur benim konuşmam üzerine
BAŞKAN Bir başka sataşmaya mahal
vermemek üzere söz veriyorum size.
İki dakikada toparlayalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) 52 kişinin
katilidir. Tutanaklara geçecek, 52 kişinin katilidir. Selahattin 52
kişinin katilidir.
BAŞKAN Sayın Eronat, partinizin
konuşmacısı konuşuyor, lütfen dinleyelim.
2.- Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıtın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; terörü kimin
desteklediği, PKKya kimin sırtını dayadığı,
Kandile kimin sırtını dayadığı herkes
tarafından bilinmektedir.
NURAN İMİR (Şırnak) Bu ezbere
kelimelerden herkes usandı, usandı, siz usanmadınız ya.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Özellikle buradan
haykırıyorum ki PKKnın da PYDnin de YPGnin de DHKP-Cnin de
FETÖnün de bunların hepsinin karşısında olmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) IŞİD yok mu?
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Bu PKKnın, PYDnin
esrar kaçakçılığı yaparak, insan
kaçakçılığı yaparak, küçük çocukları dağa
kaldırarak onları birer terörist yapmak için her türlü faaliyetlerini
sadece bu milletimiz değil tüm dünya bilmektedir. İşte Amerika
da bunun yeni yeni farkına varmıştır. Burada teröristlerle
ilgili yapılan müdahalelerin, mücadelelerin sonuçlarını bu
millet görmektedir. Terörle yapılan bu mücadelenin sonucunda
geldiğimiz başarının burada teröristlere
sırtını dayayan birtakım insanlar tarafından
rahatsızlık açıkça görülmektedir.
Ben buradan tüm milletvekillerini, tüm
milletvekillerimizi sağduyuya çağırıyorum. Biz
teröristlerin tümüyle karşısındayız,
hırsızların tümüyle karşısındayız ama o
PKKya sırtını dayayarak, Kandile sırtını dayayarak
NURAN İMİR (Şırnak) Biz
sırtımızı halka dayıyoruz.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) -
esrar kaçakçılığı
yaparak, insan kaçakçılığı yaparak, terörleri
destekleyerek, çukur eylemleri yaparak ve buralarda kahraman ordumuzun
mensuplarını şehit etme pahasına mücadelelerini sürdürerek
Bütün bunlarla mücadelemize sonuna kadar da devam
edeceğiz. Burada eğer bununla ilgili herhangi bir vekil vekillik
kisvesi altına sığınarak bu mücadeleyi engellerse, herhangi
bir vekil burada Dokunulmazlığı aldım. diyerek, milletin
maaşıyla, milletin oyuyla milletin bu Meclisinde, bu yüce Meclisinde,
bu Gazi Mecliste bunlara destek olmaya devam edecekse bunlarla ilgili
mücadelemizi de sonuna kadar sürdürmeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bilgen, son olarak size yerinizden söz
veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, grup
önerilerinin içeriğinin belli olduğuna ve konunun
araştırılmasını istediklerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben polemiği uzatmak için söz almadım.
BAŞKAN Biliyorum, biliyorum.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sonuçta, önergemizin
içeriği belli. Tutuklananlar bir gece aynı anda farklı
şehirlerde farklı dosyalardan tutuklandılar; gözaltına
alındılar, sonra tutuklandılar. Bu bile başlı
başına işin hukuki bir süreç olmadığını
gösterir.
Siyaseten bir tartışma yürütmeye
kalkarsak, Birinci Meşrutiyetin bitişinden, İstiklal
Mahkemelerinde yargılanan Rauf Orbay, Kazım Karabekir gibi
isimlerden, 27 Mayıs darbecilerinin siyasetçileri tutuklarken sarf ettikleri
sözlerden, 12 Marttan, 12 Eylülden, bütün bu süreçlerden siyasetçilere reva
görülen sözlere baktığımızda hemen hemen aynı
mantığı görürüz.
Biz araştırılsın diyoruz,
başka bir iddiada bulunmuyoruz. Dolayısıyla bu iddialar, bu
konuşmalar, bu tartışmalar, üzerinde gerçekten söz söylemeye
değer nitelikteyse sadece Türkiyede değil -biz bunu bütün
konuşmalarımızda ifade ettik- İsrail cezaevlerinde de
milletvekilleri var, Mısırda var, Pakistanda var, kimi Orta Asya
ülkelerinde var, biz her yerde söz söyleme hakkının değerli olduğunu
düşünüyoruz. Bunun için de bu süreci bir yargılama süreci olarak
görmüyoruz. İthamlar gerçekleri örtmeye yetmez. Elbette ki iddia edilen
şeylerle ilgili burada konuşulmaya değer, bir komisyonla
araştırmaya değer bir durum varsa bunun ortaya çıkarılmasını
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş,
Sayın Bilgene söz verdim, Grup Başkan Vekiliniz olarak.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Vermeyecekseniz, ben de
isteyeceğim Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama söz
verdiniz, ben de yerimden bir dakika... İtham var ama itham var.
BAŞKAN Ama Sayın Beştaş, grup
başkan vekiliniz söz isteyince doğal olarak önceliği ona verdim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 5/11/2018 tarihinde Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Genel
Başkanları ve milletvekillerine yönelik hukuksuz tutuklamaların
tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2018
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 7/11/2018 tarihinde Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasap ve arkadaşları tarafından,
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olaylarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/11/2018 Çarşamba
günü -bugün- toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap ve
arkadaşları tarafından Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının
araştırılması amacıyla 7/11/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclis Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin -475 sıra no.lu- diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 7/11/2018 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri
sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekilimiz
Sayın Ali Fazıl Kasap.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Kasap.
CHP GRUBU ADINA ALİ FAZIL KASAP (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, sağlık çalışanlarına yönelik
şiddetle ilgili Meclis araştırması açılması
hakkında vermiş olduğumuz grup önerisi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede her 5
sağlık çalışanından 3ü şiddete maruz
kalmaktadır. En son İstanbul Bahçelievlerde görev
yaptığı sırada özel hastanede uğradığı
silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden ruh ve sinir
hastalıkları uzmanı Doktor Fikret Hacıosman tüm müdahalelere
rağmen kurtarılamadı ve hayatını kaybetti.
Ülkemizde hâlen sağlık personeline yönelik
şiddetin varlığı günden güne artarak devam etmektedir. Bu
durum kabul edilebilir bir durum değildir. AK PARTİ Grubu olarak,
acaba kaç doktorumuzu daha kaybedersek bu konuda bir adım atmayı
düşünmektesiniz? Bu, kamuoyunda da merak uyandırmaktadır.
Şiddeti önlemenin yolu ve yöntemleri hem
sağlık çalışanları hem de yöneticiler tarafından
bilinmektedir ancak eksik olan şey, şiddetin önlenebilmesi için
bilinen faktörlerin ve önlemlerin uygulamaya konulabilmesi için gerekli olan
iradeyi ortaya koymaktır. Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddetin birçok nedeni olmakla birlikte, genel ortak kanı,
çalışanların haklarını savunacak yasal düzenlemelerin
yeterli düzeyde olmamasıdır. Sağlık personeline
karşı yapılan sözel saldırılar, yaralamalar, darp,
öldürme, uygunsuz talepler ve bunların
karşılığındaki uygulamalar ve hükümler genel hükümlere
tabi tutulduğundan dolayı bu konuda eksiklik arz etmektedir.
Sağlık Komisyonunda şu anda torba
yasa adı altında harar dediğimiz, yaklaşık 40 küsur
maddeden oluşan bir yasa teklifi var, adı Sağlıkta
Şiddet Yasası Teklifi. Bu teklifle ilgili dün ve önceki günlerde, son
üç günde karşılaştığımız olaylar zaten
başlı başına sağlığa şiddeti de
Komisyona taşımış durumda. Bu, hiç de kabul edilebilir bir
durum değildir. En son dün, Sağlıkta Şiddet Yasası
adı altında sağlığa şiddet
uygulanmıştır Komisyonda, grup başkan vekilleri ve
Komisyona üye AK PARTİ ve MHP milletvekilleri tarafından. Komisyon
üyelerinin hiçbirine söz hakkı dahi vermeden, birtakım ithamlarda
bulunarak ve önergeler okutulmadan, kimse konuşturulmadan bu yasa teklifi
oldubittiyle Komisyondan Meclise gelme durumundadır. Buradaki
yanlışlar çok çok büyüktür. O yanlışlar önümüzdeki günlerde
daha da açığa çakacaktır. Resmen şiddet Komisyonda
uygulanmıştır AKP grubu ve MHP grubu tarafından. Dün de
Sayın Cumhurbaşkanının bu konuyla ilgili bir beyanatı
var grup toplantısında, Sağlıkta çağ atladık.
deniyor.
Türkiyedeki sağlıktaki şiddetin
nedenleri konusunda daha önce de komisyonlar kurulmuş ama şunu izah
etmek istiyorum ki dünyada sağlıkta şiddetin en büyük
sebeplerinden birisi uzun bekleme süreleri. Türkiyede ALO 182 diye bir
çağrı merkezî kuruldu. Bir tanesi Erzurumda, bir tanesi Edirnede,
iki eski bakanın olduğu şehirlerde. Bu kurulan yerlerde Alo
182 çağrı hattıyla Merkezî Hekim Randevu Sisteminden randevu
alabiliyorsunuz. Çağ atladık denen Türkiyede yaklaşık
günlük 1 milyon civarında randevu ilerleyen günlere, gerekirse on beş
yirmi güne kadar sarkabiliyor. Yani istediğiniz zaman randevu
alamıyorsunuz, artı, buna ilave olarak da 5 lira civarında bir
ücret ödüyorsunuz.
Sağlıkta muayene süreleri beş
dakikaya indi bakanlığın talimatıyla. Beş dakikada
insanlar ne soyunabilir ne giyinebilir ne derdini anlatabilir. Sağlık
sistemindeki bu çöküş sağlıkta şiddetin de en büyük
sebeplerinden biridir.
Çağ atladık denen Türkiyede kuyruklar
milyonları buldu. Ve beş dakika bile muayene olamayan bu halkın
tepkisi maalesef ki sağlık çalışanlarına yansıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kasap.
Sayın Aycan, bir söz talebiniz var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, sağlıkta şiddete karşı olduklarına
ve bu konuda yasa tekliflerinin olduğuna ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sağlıkta şiddete biz de
karşıyız ve bununla ilgili de defalarca bu konuyu gündeme
getirdik ve özellikle de bununla ilgili yasa teklifimiz var. Fakat
konuşmacının Komisyonda, Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından da konuşturulmadığını,
engellendiğini doğru bulmuyoruz
Bu doğru bir saptama
değil. Komisyonu yöneten Komisyon Başkanı ve başkan
vekilleri Adalet ve Kalkınma Partisinin vekilleriydi. MHP vekillerinin
böyle bir uygulaması, böyle bir engellemesi olmamıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 7/11/2018 tarihinde Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasap ve arkadaşları tarafından,
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olaylarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Sefer Aycan.
Buyurun Sayın Sefer Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi
teklifiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Evet, sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet vardır, bu ciddi bir sorundur. Sadece sağlık
çalışanlarına değil, tüm kamu çalışanlarına
karşı da şiddet olaylarıyla
karşılaşıyoruz fakat en çok, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetle karşı
karşıyayız. Dünyada da böyledir, dünyada da en çok şiddete
uğrayan kişiler sağlık çalışanlarıdır;
ülkemizde de böyledir. Ülkemizde de sağlık personelinin,
sağlık çalışanlarının yüzde 23,7sinin
şiddete uğradığına dair araştırmalar
vardır.
Bununla ilgili daha önce de söz aldık, bununla
ilgili basın toplantıları da yaptık, defalarca gündeme
getirdik sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunu da. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak sağlık çalışanlarına yönelik
şiddeti asla tasvip etmiyoruz ve bununla ilgili bir an önce önlem
alınmasını istiyoruz. Fakat sağlık
çalışanları bizden bununla ilgili araştırma yapılmasını
istemiyor, sağlık çalışanları bununla ilgili önlem
alınmasını istiyor. Defalarca bu konuyu gündeme getirdik, bir an
önce önlem alınmasına davet ediyoruz. Bununla ilgili yasa teklifimiz
var. Türk Ceza Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili
bir teklifimiz var, Adalet Komisyonunda beklemektedir. Bir an önce bu
Komisyondan bu teklifin geçmesini ve Genel Kurula gelmesini istiyoruz.
Sağlıkta şiddetin önlenmesiyle ilgili
Sağlık Bakanlığının yapacağı
şeyler var, İçişleri Bakanlığının
alacağı önlemler var çünkü sağlıkta şiddet en çok acil
servislerde yaşanmaktadır. Acil servislerdeki yoğunluğu
azaltmamız, buradaki hasta bakımını azaltmamız
gerekmektedir. Bunu yaptığımız zaman, acillerdeki
yoğunluk azaldığı zaman ve acillerde güvenlik önlemlerini
artırdığımız zaman bu şiddet olaylarını
engelleyebileceğimizi düşünüyoruz.
Genel olarak, sağlık
çalışanlarına sahip çıkmak gerekiyor, sağlık çalışanları
ile milleti karşı karşıya getirmemek gerekiyor. Özellikle
de acil servislerde güvenlik önlemlerini artırmak gerektiğini
defalarca söyledik. Bir de caydırıcı olsun diye Türk Ceza
Kanununda değişiklik öneriyoruz. Sağlık
çalışanlarına yönelik yapılan şiddeti yargı
mensuplarına yapılan şiddetle eş görerek cezaların
artırılmasını, iki ila dört yıla
çıkarılmasını teklif ettik. Bu, bu şekilde
artırıldığı takdirde hem şiddet
uygulayanların tutuklu yargılanması söz konusu olacak ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
SEFER AYCAN (Devamla) Sağlık
hizmetlerini de olumsuz etkiledikleri için hizmetin sunumunu etkiledikleri
durumda da cezanın yüzde 50 artırılmasını teklif
ettik.
Bu yüzden, sağlık
çalışanları bizden yeniden araştırma istemiyor; sorun
belli, sorunun nedenleri belli, boyutları belli. Artık çözüm
üretmemiz lazım, çözüm de belli; teklifimiz ortada. Bir an önce bu
teklifin Genel Kurula gelmesini bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aycan.
Önerge üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kabukcuoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. CHP Grubunun
sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin
araştırılması için vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sağlık personeline uygulanan şiddet
gün geçtikçe artmaktadır. Cumhuriyet tarihinde seksen yılda sadece 1
hekim görevi başında hayatını kaybetmişken 2012
yılından bu tarafa 11 hekim görevi başında
hayatını kaybetmiştir. Son beş yılda 46.361
şiddet vakası rapor edilmiştir. Yapılan
araştırmalar AK PARTİnin sağlık alanında
yaptığı düzenlemelerle 5 puan
kazandırdığını göstermektedir. Olayın rehavetine
kendini kaptıran AK PARTİli bakanlar, bırakın tedbir almayı,
zaman zaman kullandıkları dille şiddeti teşvik eder duruma
gelmişlerdir.
Sağlık personelinin yüzde 64ü meslekleri
boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmaktadır. Şiddetin yüzde
86sı hasta yakınlarından gelmektedir. Polise bildirme
oranı yüzde 40, dava açma oranı ise yüzde 33tür. Kışkırtılmış
sağlık talebi, fiziksel yetersizlik, hekimler hakkında olumsuz
yayınlar şiddetin en önde gelen nedenleridir. Özellikle medyadaki
şiddet yanlısı yayınlar, insanların şiddet dolu
bir dünyada yaşadığını ve bu dünyada tutunabilmeleri
için daha fazla şiddet uygulamaları gerektiğini düşünür
hâle getirmiştir.
Şiddetin sağlığa
yansımalarını şöyle sıralayabiliriz: Sağlık
personelinin motivasyonu düşmektedir. İş yerine gelirken ne tür
şiddetle karşılaşacağını ve ne
olacağını bilmeyen sağlık personeli hâliyle isteksiz
olarak ve motivasyonu düşmüş olarak işe gelmektedirler. Hastaya
ihtimam azalmaktadır. Cerrahi branşlar boş kalmaktadır.
Sağlık personeli cerrahi branş yerine hastayla yüz yüze
gelmediği ve hastayla görüşmediği radyoloji, patoloji,
mikrobiyoloji gibi klinik alanları seçmekte ve o bölümlerde
çalışmayı tercih etmektedirler. Hastalar savsaklanmaktadır,
gereksiz tahliller istenmektedir, konsültasyonlar istenmektedir. Hastanın
kısa sürede işi görülecekken sağlık personeli ve özellikle
hekimler sorumluluktan kendilerini kurtarmak için işe mümkün olduğu
kadar fazla insanı ve fazla incelemeyi dâhil etmeye
uğraşmaktadırlar.
Alınması gereken tedbirleri şöyle
sıralayabiliriz: Sağlık Bakanlığı başta
olmak üzere, toplum kullandığı dile dikkat etmelidir, dilleri
düzeltilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Kurumlar şiddete uğrayan personelin
yanında hukuki ve idari tedbir almaya zorlanmalıdır. Hastane
iş gücü planlaması yapılmalıdır. Fazla iş, fazla
yorgunluk ve insanlar arasında bir uyuşmazlık problem
yaratmaktadır. Televizyon spotları, eğitsel programlar vesaire
artırılmalıdır.
Şu anda Sağlık Komisyonunda
görüşülmekte olan torba yasa sağlıkta şiddet adı
altında topluma lanse edilmiştir. Her ne kadar adı böyle olsa da
bu yasanın getirdiği tek yenilik, tek düzenleme bir sağlık
kurumunda olay olduğu zaman buraya ilk defa müracaat edecek olanın
polis yerine savcı olması ve savcı tarafından ifadesinin
alınmasıdır. Bunun dışında şu andaki
Sağlık Bakanlığının sağlık personeline
uygulanan şiddetin durdurulması için aldığı yerinde ve
etkili bir tedbir yoktur.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kabukcuoğlu.
Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekilimiz Sayın Serpil
Kemalbay Pekgözegü, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sağlıkta şiddeti önlemenin çok acil
bir sorun olduğu ortada. Bu konuda aciliyetle önlem alınması
gerekiyor ve müdahale edilmesi gerekiyor. Fakat bugün sağlıkta
şiddeti önlemek iddiasındaki bir yasa Komisyonumuzda
görüşülüyor. Şuradan ifade etmek gerekiyor ki bu yasa teklifi sağlıkta
şiddeti önlemekle alakalı olarak hiçbir çözüm getirmiyor.
Aslında mevcut yasalar içerisinde sağlıkta şiddetle ilgili
ne öngörülüyorsa bu yasa teklifi içerisinde de var. Sadece ve sadece biraz daha
mobil karakolları artırarak bir çözüm getirilmiş, cezaları
artırarak çözüm getirilmiş. Fakat bizim köklü bir şekilde bu
sorunun üstüne gitmemiz gerekiyor çünkü sağlıkta şiddetin
yaşanması aslında toplumda yaşanan şiddet
politikalarının bir uzantısı oluyorlar. Özellikle tepeden
başlayarak iktidardaki şiddet dili tamamen toplumun her tarafına
nüfuz etmiş durumda.
Değerli arkadaşlar, sağlıkta
şiddetle ilgili olarak, örneğin Savaş bir halk
sağlığı sorunudur. diyen akademisyenler ya da Türk
Tabipleri Birliği hedef olarak gösterilip bu kişiler kamudan tasfiye
edilmeye çalışılıyorlar. Şu anda sağlıkta
şiddeti önleme yasa teklifi iddiasındaki önümüzdeki dosyanın
içerisinde tam da bu fikirde olanların, Hükûmetle aynı fikirde
olmayan kişilerin tasfiyesine yönelik olarak bir 5inci madde getirildi.
Bu 5inci madde bir soykırım
yasasıdır, siyasi bir soykırım yapmak istiyorlar.
Sağlıkta yaklaşık 7 bini aşkın hekimi,
sağlık emekçisini, kendi fikirleriyle uyuşmayanları siyasi
olarak tasfiye etmek isteyen iktidar partisi ömür boyu mesleki ölüme ve sosyal bir
ölüme terk etmek istiyor. Tartışılan budur,
tartışılan sağlık yasası değildir. Bizlerin
bir an önce sağlığı konuşmamız,
sağlıkta şiddeti önleyici tedbirleri konuşmamız
gerekiyor. Kanun hükmünde kararnamelerle, hukuksuz bir şekilde güvenlik
soruşturmalarıyla işinden, ekmeğinden, mesleğinden
edilen kişilerin ömür boyu bu durumları yaşamalarına, ömür
boyu mesleksiz kalmalarına
Âdeta Hitler faşizminde olduğu gibi
boyalanarak, damgalanarak toplum içerisinde çifte vatandaşlık yaratma
arzusundaki bu faşist yasayı mutlaka geri çektirmeliyiz ve esas
gündeme dönmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Bunun
için hem demokratik kitle örgütlerinin hem toplumun bütün kesimlerinin söz
konusu 5inci maddeye karşı el ele vermeleri ve bu 5inci maddeyi
geri çektirmeyi başarmamız gerekiyor çünkü eğer bu şekilde
gidersek Türkiye bir cehenneme dönüşecek. Türkiye aslında şu
anda da bir cehenneme dönüşmüş durumda ama bir
ayrıcalıklı, AKPli yurttaşlar, bir de yurttaş
olmayanlar, siyasi olarak AKPyle aynı fikirde olmayanların
dışlandığı, ötekileştirildiği, yok
sayıldığı bir Türkiye istemiyorsak eğer bu yasayı
durdurmak için elimizden geleni yapalım. Unutmayalım ki Hitler
faşizmi tarihte mahkûm olmuştur. Eğer siyaseten, vicdanen,
ahlaken siz de tarih önünde mahkûm olmak istemiyorsanız o zaman bu
yasayı durdurmanız gerekiyor. Görüyorum ki burada da iktidar
koltukları boş, aynen Komisyonda da olduğu gibi sadece ellerini
kaldırmak için salona gelenler Komisyonda da aynı şekilde
geliyorlar. Bu davranışı da bir kez daha kınıyorum.
Teşekkürler Başkanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, başta Türkiye'de yaşayan Yahudiler
olmak üzere dünya Yahudileri isyan edecekler yani Türkiye'deki Parlamentoda,
Meclisimizde Hitlere o kadar atıf var ki eğer Türkiye'de
yaşananlar Hitler faşizmiyle kıyaslanacaksa diyecekler ki, öyle
söylüyorlar zaten Bizim yaşadığımız neydi? diyorlar.
Yani biraz bence meseleleri konuşurken kelimeleri doğru ve hacminde
kullanmak lazım. Şiddetle reddediyorum, reddediyoruz.
Daha evvel de bunu burada pek çok defa söyledik ama
madem tekrar tekrar söyleniyor her seferinde artık söyleme ihtiyacı
duyacağız, öyle zannediyorum. 5inci maddeyle alakalı mesele bir
AK PARTİliler meselesi değil, tabii, HDP için Türkiye'de terör bir
mesele değil. AK PARTİ için, bu ülkede yaşayan,
vatanını seven diğer siyasi partilerden de pek çok
arkadaşım için terör hayati bir mesele. Buradaki mesele, 5inci
maddeyle alakalı konu bu suçla alakalı idari kararla, kanun hükmünde
kararnamelerle ve yargılamalarla ceza alanların hekimlik
yapmasıyla alakalı bir mesele, hiç AK PARTİli olmakla ilgisi
yok. Kaldı ki biz bunu kendi aslında seçmenlerimize rağmen
yapıyoruz, öyle söyleyelim yani pek çok aile, onlar içerisinden AK
PARTİye oy verenler var, mesele oy meselesi değil, Türkiye'nin
terörden temizlenmesiyle alakalı bir mesele. Bunun tekrar ben altını
çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, söz alabilir miyim? Bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
35.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Çok
teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Sayın Başkan, bu yasa teklifi terör
örgütleri ve devletin millî güvenliğiyle ilgili olduğu iddia edilen
bir yasa teklifi fakat bu yasa teklifiyle ceza verilmek istenen kişiler
kanun hükmünde kararnameyle ve güvenlik soruşturmasıyla
mesleğinden ihraç edilen kişiler. Bu kişilerin terörle bir
ilişkisi yok. Bu kişilerin aslında -başta da
söylediğim gibi- Hükûmetin fikirleriyle, fikriyatıyla uygun olmayan
bir duruşları var ve bunun için ihraç edilmişlerdir. Yani bir
tweet attığı için ihraç edilen insanlardır.
Üniversitesinde kantin eylemine katıldığı için ihraç edilen
kişilerdir bunlar. Bunlar ömür boyu mesleğini yapmamakla
cezalandırılıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Mesleğini yapmamak
değil, yapacakları yerlere yeni tanımlama getirmek.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yani
bir daha SGKlı bir yerde çalışmayacaklar. SGKya reçete yazan
bir yerde ya da devletle bir ilgisi olan bir yerde
çalışmayacaklardır. Yani bunun terörle bir ilgisi yoktur.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Terörle alakası
var.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bu bir
çarpıtmadır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine son söz
Adalet Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Kayseri
Milletvekilimiz Sayın İsmail Tamere aittir.
Sayın Tamer
Değerli arkadaşlar, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.27
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER:
İsmail OK (Balıkesir), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 7/11/2018 tarihinde Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasap ve arkadaşları tarafından,
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olaylarının araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen
İsmail Tamer, Kayseri Milletvekilimizin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Tamer, süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER
(Kayseri) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin sağlıkta şiddetle
ilgili araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önergesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanların acılarını
dindirmek, dertlerine derman olmak zor ve zahmetli ancak bir o kadar da erdemli
bir harekettir. Bu hizmeti en iyi şekilde sunmaya çalışan
sağlık çalışanları, hastaların en zor günlerinde,
en ıstıraplı anlarında yanlarında bulunurlar ve en
mahrem anlarını dahi o hastalarla birlikte geçirirler.
Sağlık çalışanları gece gündüz demeden fedakârca
çalışmalarına, sağlık hizmetlerini sunmaya da devam
ederler. Bu hizmetleri sunma esnasında da zaman zaman istemediğimiz
birtakım sıkıntılar, sağlık çalışanlarına
karşı şiddet de söz konusu olmuştur.
Aslında sağlıkta şiddet
dediğimizde, her şiddette olduğu gibi sağlıkta
şiddetin de, partiler üstü bir mesele olmasının ve bu
şekilde görmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Şiddetin her türlüsüne karşıyız.
Sağlıkta şiddet eskiden de vardı, günümüzde de var, öyle
görülüyor ki bundan sonra da devam edecek. Bizim birlik, beraberlik içerisinde,
hangi fikirde olursak olalım, sağlıkta şiddeti en aza
indirebilmek, hatta yok edebilmek adına yapmamız gereken işler
mevcuttur diye düşünüyorum. Bu birlikteliğimizi her zaman
korumamız lazım geldiğini de tekrar ifade etmek istiyorum. Çünkü
sağlıkta şiddetle mücadele etmek partiler üstüdür diye de tekrar
ifade etmek istiyorum.
Bizim iktidar olduğumuz dönemde, 2008
yılında çıkardığımız kanunla
sağlıkta şiddeti en aza indirmeye çalıştık. Ve
benim 2012 yılında sağlıkta şiddet komisyonunun
içerisinde de görev yaptığım dönemde, sağlıkta
şiddet çok geniş olarak da incelendi, eksiklikler giderilmeye
çalışıldı. Dönemin Sağlık Bakanı Sayın
Recep Akdağ şu anda aramızda,
kendisine teşekkür etmek istiyorum çünkü o zaman Komisyonun tespit
etmiş olduğu en az 10 maddelik bir eksiklik söz konusuydu,
anında ilettik ve çok kısa bir süre içerisinde bu eksiklikleri
ortadan kaldırmaya yönelik bir genelge yayınladı. Bu genelgede
kısaca şunlar vardı: Tüm sağlık
çalışanlarıyla ilgili hasta ve çalışan
güvenliğinin sağlanmasına dair
Biliyorsunuz, hasta
haklarıyla ilgili her hastanede -belirli bir kurum şeklinde-
odalarımız söz konusuydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Devamla)
Başkanım, bu konu biraz şey yani müsaade ederseniz devam edeyim.
BAŞKAN Toparlamanız için bir dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
İSMAİL TAMER (Devamla) O dönem
içerisinde en önemli uygulamamız Beyaz Kod uygulamasıydı; 113e
haber vererek, ayrıca SABİM denilen kuruluşumuza, SABİMe
haber verilerek yapılan uygulamaydı. O zaman
baktığımızda sağlıkta şiddetle ilgili yüzde
4lük bir müracaat söz konusuydu.
Değerli arkadaşlar, sağlıkta
şiddetin ve aynı zamanda her türlü şiddetin
karşısında olduğumuzu, geçmişten beri bununla ilgili
savaştığımızı âdeta, bundan sonra da
savaşacağımızı ifade etmek istiyorum. Şu anda,
bulunduğum komisyonda, sağlıkla ilgili getirdiğimiz bir
kanun teklifi içerisinde, özellikle bu konuyla ilgili de bazı maddeler
var.
Zamanım kalmadı ama bu konuya tüm herkesin
destek vermesini talep ediyoruz, görüşelim diyoruz. Bu konunun partiler
üstü olduğunu ifade ediyorum ve sağlıkla ilgili şiddeti
önleme adına ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğumuzu ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Evet deyin o zaman?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Evet diyecek misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tamer.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
ERKAN AYDIN (Bursa) Evet Sayın Tamer,
bekliyoruz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Evet de,
kaldırsana! Hani önemliydi?
BAŞKAN Etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum. Siyaset çok ciddi bir
iştir, hele iktidar partisine mensup bir milletvekili çıkıp Bu
çok önemli bir konudur ve araştırılması gerekir. dedikten
sonra, kendi grubunun onun söylediğinin tam tersine, hatta kendisinin el
kaldırmaması, milletimize karşı siyasetçinin gerçekten
zayıf düşmesine neden oluyor. Bundan dolayı, hatip
arkadaşımızı bu tavrından dolayı milletimize
şikâyet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Değerli
Başkan, sataşma var, müsaade ederseniz
BAŞKAN Siz de yerinizden bir toparlayın.
Sayın Tamer, uzatmayalım,
toparlayalım.
Buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Biz de şikâyet ediyoruz
Sayın Tamer! Kürsüde böyle, burada böyle, olmaz ki! Ne diyorsan onun
arkasında dur arkadaş!
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Evet,
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımın ifadesine hiçbir
şekilde katılmıyorum çünkü biraz önce kürsüden ifade etmiş
olduğumuz gibi, sağlıkta şiddetin siyaseti olmaz; hep
beraber, birlikte hareket edelim diyorum. Bunun için de şu anda, içinde
bulunduğumuz komisyonda kanun çıkarıyoruz; buyurun, gelin, hep
açığız. Orada, sizin ne öneriniz varsa -ben zaten komisyonda
teklif veren milletvekillerinden bir tanesiyim- buyurun, gelin, görüşelim;
istediğiniz şekilde, bu kanunda ne istiyorsanız, komisyonda ne
araştıracaksanız burada bu kanuna dercedelim diyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Buyurun Sayın Özkoç
37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, MHP Grubu
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılmasına yönelik önergeyi tekrar Genel Kurul
gündemine getirirse bütün partileri bu önergenin arkasında durmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, Türk
milletinin bütün gerçekleri bilmesi gerekiyor. Sayın hatip
Sağlık Komisyonunda milletvekillerimizin konuşturulmaması
için -kendisi de oradaydı, kendi verdiği tekliflerden bir tanesidir-
orada grup başkan vekilleri tarafından yapılan baskıya
şahit olmuştur, bu bir.
İkincisi: 5inci maddeyle ilgili konu da
-kendisinin de yargılanması gereken suçlardan dolayı- orada
bazı doktorlarımızın yargılandığı fakat
bundan dolayı da suç almadıkları konularda şu anda toplum
nezdinde cezalandırıldıkları bir konudur. Eğer onlar
Fetullahçıysa kendisine sormak gerekir, kendisi Fetullah Gülenin
koltuğunun dibinde ne arıyordu, bunun hesabını millete
vermiş midir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu, şahsi sataşma.
O fotoğraf çıkalı on yıl oldu ya, hâlâ orada Engin Özkoç
ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu kanun teklifini
verecek durumda bir milletvekili midir, bunu sormak gerekiyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Efendim,
sataşma var, müsaade ederseniz
BAŞKAN İki dakika söz veriyorum size ama
yeni bir tartışma doğurmayalım.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İSMAİL TAMER (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Bir kere, sayın grup başkan vekiline
şunu hatırlatmak istiyorum: Siz İsmail Tameri
araştırın, sorun. İsmail Tamer, Türk milliyetçisidir; Türk
Bayrağı, Türk milleti ve bu Türk vatanı uğruna
canını feda edecek bir kardeşinizdir. Bunu böyle bilin, hiçbir
zaman şey yapmayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne alakası var?
İSMAİL TAMER (Devamla) Artı, o
fotoğrafla ilgili olarak, ben direkt oraya gitmedim.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yandan gittin,
yandan; götürdüler seni.
İSMAİL TAMER (Devamla) Ben adamı
tanımam, bilmem. Hiçbir dönemde -işte, tanırlar, beni
tanıyanlar bilir- benim bunlarla hiçbir şekilde irtibatım
olmamıştır.
ATİLA SERTEL (İzmir)
Kandırıldın, kandırıldın.
İSMAİL TAMER (Devamla) Sadece Türk Günü
için buradan gittiğimizde oradaki FETÖcü elçilik görevlilerinin bizi
tuzağa düşürerek sadece ikindi namazını kılmak için
yarım saat gittiğimiz bir olaydır.
ATİLA SERTEL (İzmir) Camiye mi
götürüyorlar zannettin?
İSMAİL TAMER (Devamla) Ha
şahsım adına da bunu hiç tasvip etmedim, etmiyorum da. Her zaman
alnım açık, yüzüm ak; her zaman bu millete hesap vermeye de
hazırım. Bu millet için, bu devlet için, bu bayrak için
canımı vermeye de hazırım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
doğru beyanda bulunmadığımızı ifade
etmiştir, sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
Siz de bir iki dakikada toparlayın.
ATİLA SERTEL (İzmir) Camiye mi
götürüyorlar zannettin?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Yo, namaza
gittik.
ATİLA SERTEL (İzmir) Namaza ha
Fetullah
Hocanın yanında namaza mı gittiniz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bana
yapıştıramazsınız onu. Bunu bana
yapıştıramazsınız.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli
milletvekili arkadaşlarım
Efendim, hatibi dinlemek için
BAŞKAN Tabii, tabii.
Değerli arkadaşlar, bir hatip kürsüye
çıktığı zaman lütfen onu dinleyelim.
ATİLA SERTEL (İzmir) Şeytanın
arkasında namaz kılınmaz.
BAŞKAN Bir grup başkan vekili
konuşuyor değerli arkadaşlar, lütfen
Buyurunuz Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Değerli
milletvekili arkadaşlarım, AK PARTİ samimi olmak
zorundadır. Ya aranızdan bunları temizleyeceksiniz ya da Biz de
FETÖyle beraberiz. diyeceksiniz. Hem kol kola girecekler hem kollarından
çıkmayacaklar hem onun yanında namazlarını
niyazlarını kılacaklar, başlarını örtecekler
Allaha karşı da bunlar ihanet içerisindeler, millete karşı
da ihanet içerisindeler. Ne demek Utanıyorum.? İstifa diye bir merci
var, istifa. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan Engin Özkoç ya!
Hadi oradan!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu resimle ilgili,
burada yanında durduğun kişi terör örgütünün lideridir. Yüzün
kızaracak, hem terör örgütünün liderinin yanında var olacaksın
hem de bu kürsüden, milletin kürsüsünden konuşacaksın, öyle
yağma yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ben bu memleket
için her şeyi yaparım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen hiçbir suçluyla
fotoğraf çektirmedin mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kendi içinizden ya
bunları temizleyin ya da nerede olduğunuzu söyleyin. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Senin hiçbir suçluyla
fotoğrafın yok mu Özkoç?
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkanım, FETÖcülükle suçlayarak
BAŞKAN Grup başkan vekiliniz söz istedi,
ona söz veriyorum Sayın Tamer. Siz o konuda söyleyeceğinizi ifade
ettiniz, şimdi sayın grup başkan vekiliniz söz istedi, ona
veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; böyle çığlık
çığlığa bağırmaya falan gerek yok. Madem o kadar
temizlikten falan bahsediyorlar, siz niye FETÖnün yanında duruyorsunuz
şu anda ya, onların avukatı mısınız? Bu nedir
yani, bu nedir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından Aaa sesleri) Aynen öyle, aynen öyle.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ayıp ettin
sen!
SERVET ÜNSAL (Ankara) Pişkinliğe bak,
pişkinliğe!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sağlık
konuşuyoruz, sağlık konuşurken biraz da laubali bir üslupla
başını örtmek bilmem ne. İster örter ister örtmez
kardeşim, size mi soracaklar ya iş yaparken? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şartların ne olduğunu
bilmiyorsunuz orada. Bu nasıl bir tavırdır yani?
ERKAN AYDIN (Bursa) Biz nereden bilelim, siz
biliyorsunuz şartları.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye, bitiriyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Otur, gülme, otur, otur.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hemen
Bir saniye, daha
lafımı bitirmedim, niye ayağa kalkıyorsunuz anlamadım.
Sizin, CHPnin teamülünde
BAŞKAN Zaten söz vermiyorum Sayın
Zengin, siz konuşun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet ama bu hareket Ben
söz istiyorum. demek.
BAŞKAN Olabilir, siz devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İlkokul
çocukları bile arkadaşı konuşurken yerinde oturur, bekler,
laf bitince elini kaldırır. Böyle bir teamülü var CHPnin. Söz
istiyorum. diye ayağa kalkılıyor, ben de mi ayağa
kalkayım yani?
Şimdi, geldiğimiz nokta şu: Şu
an sağlıkla ilgili meseleyi konuşuyoruz. Ben geçtiğimiz
gece Komisyondaydım, bir madde için, ve/veya yapmak için yani bir
şey ve mi olacak, veya mı, on iki saat konuşuluyor.
İSMAİL TAMER (Kayseri) On bir saat, on
iki saat
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Kimin zamanı
boldur? Gerçekten bir şey yapacaksak konuşalım. 5inci madde
için on iki saat konuşuluyor, on iki saat ve ondan sonra da hâlâ deniyor
ki: Efendim, biz burada konuşamıyoruz. Zaten çok ciddiye alınsa,
bakın, grubu görüyorsunuz, 10 kişi ancak gelinmiş yani CHP Grubu
burada 10 kişiyle var. Çünkü hepsi toplaşmışlar, mümkün
mertebe konuşalım ama iş çıkmasın. Bizim
amacımız hiç öyle değil ya, memleket yönetiyoruz, iş çıkaracağız
burada yani.
ATİLA SERTEL (İzmir) Amma yönetiyorsunuz
ha. Sizin yönettiğiniz memleket ne hâle geldi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) -
Velhasılıkelam, burada bu işleri konuşurken daldan dala
uçmayalım, sağlıksa sağlığı
konuşalım, şiddetse şiddeti konuşalım, terörse
terörü konuşalım ve nerede olduğunuza karar verin artık.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)- Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, direkt olarak
grubumuza ve şahsıma sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika size de söz veriyorum. Ama deneyimli
bir grup başkan vekili olarak tartışmayı bir
toparlayalım artık.
RECEP ÖZEL (Isparta) Fotoğrafı
koysaydın keşke.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Göster, göster.
RECEP ÖZEL (Isparta) Fotoğrafı bir daha
göster şöyle. Fotoğrafı çevir, fotoğrafı.
BAŞKAN Sükûnetle dinleyelim değerli
arkadaşlarım.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasında
Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli
arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Grup
Başkan Vekili; söz alırken önce gerekçenizi söylemek
durumundasınız. Oturduğunuz yerde aldığınız
sözlerden hiçbir tanesinde gerekçe söylemeden direkt konuşmaya
katıldınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz gerekçe mi
söylediniz şu an?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Onun için sizden rica
ediyorum
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben sizden de hiç
duymadım şu ana kadar. Asla siz de bir şey söylemiyorsunuz,
sizin gerekçeniz, bu, bu; ayağa kalkmak. Gerekçeniz ayağa kalkmak.
BAŞKAN Sayın Zengin, böyle bir durum
yok. Siz, lütfen, oturun yerinize.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sayın Grup
Başkan Vekili, ne yaptığınızı sorabilir miyim?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ayağa kalktım.
BAŞKAN - Sayın Özkoç, siz Genel Kurula
hitap ediniz lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Şu anda
yaptığınız şey çok yakışıksız ve
bir grup başkan vekiline yakışmayan bir tarzdır; birincisi
budur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Senden mi
öğreneceğiz yakışığı?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, siz de öyle
yapıyorsunuz. Siz kendi tavrınızın aynısını
karşınızda görüyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) İkincisi:
Değerli milletvekili arkadaşlarım, grup başkan vekiliniz
diyor ki: Fetullah Güleni siz koruyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, aynen öyle.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bana bir tane -şu
milletvekilleriyle ilgili- Cumhuriyet Halk Partisinden tek bir kişiyi
gösterin, istifa edeyim. Yüzünüz de kızarmıyor. Yazık sizlere
ya! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Onlar size geldi şimdi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Başkanınızın danışmanı içeride.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Beraber yürüdünüz
siz o yollarda.
ERKAN AYDIN (Bursa) - Ne istedilerse verdiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tek bir kişiyi
gösterin. Ayıptır ya! Biraz yüzünüz kızarsın ya!
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, tıbbi ve
aromatik bitki çeşitliliğinin korunmasında, üretiminde ve
pazarlamasında karşılaşılan sorunlar ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu ve 24 milletvekilinin
(10/406), Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Özgür Özelin (10/407), Mersin Milletvekili Rıdvan
Turan ve 31 milletvekilinin (10/361), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
(10/405), İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun (10/410) Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek Genel Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanması
hâlinde Genel Kurulun 8 Ekim 2018 Perşembe günü toplanmamasına
ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
7/11/2018
Danışma
Kurulunun 7/11/2018 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Binali Yıldırım Özlem Zengin Engin Özkoç
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Başkanı Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ayhan Bilgen Erkan
Akçay Yavuz
Ağıralioğlu
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi İYİ
PARTİ
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğinin korunmasında, üretiminde ve pazarlamasında
karşılaşılan sorunlar ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Hatay Milletvekili
Hacı Bayram Türkoğlu ve 24 milletvekilinin (10/406) esas
numaralı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in (10/407) esas numaralı, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan ve 31 milletvekilinin (10/361) esas
numaralı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın (10/405) esas numaralı,
İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu'nun (10/410) esas numaralı
Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek Genel Kurulun 7 Kasım 2018 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde yapılması ve görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
görüşmelerin bu birleşimde tamamlanması hâlinde Genel Kurulun
8/11/2018 Perşembe günü toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
VIII.-MECLİS ARAŞTIRMASI(×)
A) Ön Görüşmeler
1.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 31
milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğindeki
sorunların giderilmesi, genetik çeşitliliğin korunması ve
bunların sağlık sektöründeki kullanımlarının düzenlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/361)
2.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğin korunması ile bu bitkilerin daha iyi
değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/405)
3.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram
Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi ile bu süreçlerde ekolojik dengenin korunması
hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi ve bu alanda kadın
girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/406)
4.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tıbbi ve aromatik bitki üretiminin
arttırılması, üretim ve arzın her aşamasında
ilgili uzmanların denetiminin sağlanması ile bu süreçlerde
ekolojik dengeyi koruyucu tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
5.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi
ve bu alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/410)
BAŞKAN- Alınan karar gereğince,
tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin korunmasında,
üretiminde ve pazarlanmasında karşılaşılan sorunlar ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Mersin Milletvekili
Rıdvan Turan ve 31 milletvekilinin (10/361), Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın (10/405), Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu ve 24
milletvekilinin (10/406), Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin (10/407), İYİ
PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Yavuz Ağıralioğlu'nun (10/410) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin birlikte yapılacak
görüşmesine başlıyoruz.
İç Tüzüke göre Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza
sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Gruplar, konuşma süreleri konusunda, yirmi
dakika olan süreler konusunda on beş dakika bir niyet beyanında
bulundular. Önerge sahipleri için de onar dakikadır.
Şimdi söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Gruplar adına; İYİ PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Yavuz Ağıralioğlu;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın
Ayşe Sibel Ersoy; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Batman Milletvekilimiz Sayın Necdet İpekyüz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Erkan Aydın, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Niğde Milletvekilimiz Sayın
Selim Gültekin.
Önerge sahipleri olarak; Mersin Milletvekili
Sayın Rıdvan Turan, Ankara Milletvekili Sayın Nevin
Taşlıçay, Hatay Milletvekili Sayın Hacı Bayram
Türkoğlu, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker,
İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu söz
almışlardır.
Değerli milletvekilleri, şimdi gruplar
adına görüşmelere başlıyoruz.
Gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ
Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Grup Başkan
Vekili Sayın Yavuz Ağıralioğluna aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun bize dün otizmle ilgili
göndermiş olduğu önerge ortak mutabakat oluştuğu için
sükûnetle geçti, mutabakatla geçti; ortak hüzne, ortak meseleye delalet
ettiği, nezaret ettiği için de biz de iyi bir şey
yapıyormuşuz duygusuyla geçti. Meclisi herhangi bir mevzuda ortak
çalışıyor olarak görmekten çok bahtiyar olduk.
Hükûmetimizin kendi önerilerinin etrafında
oluşmuş mutabakatı sevmesini anlıyorum ama ara sıra
bizim de böyle duygular yaşamamıza nezaket gösterirlerse çok
sevineceğiz. Yani Bizim önerdiklerimize mutabık olun, sizin
önerdiklerinizi verimli bulmuyoruz. asabiyetinden birazcık
çıkabilirseniz çok memnun olacağız.
Dolayısıyla kadına şiddetle
alakalı verdiğimiz önergenin ortak sükûnetimiz hâline gelmesini çok
arzu ederdik. Mecliste hatırı sayılır nispette hanım
milletvekili arkadaşımız var, parti asabiyesinin dışında,
partilerinin grup kararlarının dışında bu mevzuya el
kaldırmış olmalarını çok arzu ederdik. Nihayetinde
burada dile getirdiğimiz meselelerin empatisini yaparak aslında el
kaldırıyoruz. Dün AK PARTİ Grubundan otizm ve engelli
çocuklarımızla alakalı ızdırabı olan -bir
milletvekili arkadaşımızı değil- bir anayı, bir
ananın ızdırabını dinlerken ortak irademizin iyi bir
şeye nezaret ettiğine dair, ortak sükûnetimizi milletin hayrına
dönüştürdük. Bugün de kadına şiddetle alakalı
hassasiyetimizi izhar ettik ama ortak mutabakata dönüşmedi çünkü
Hükûmetimizin iş görme şekli böyle maalesef. Hükûmetimizin iş
görme şekline zaman zaman analık galip gelsin, zaman zaman hanım
arkadaşlarımızın vicdanı galip gelsin;
istirhamımızdır, bilhassa Hükûmet grubuna sitem ediyorum.
Önergemiz reddedildiği için de onun bana
vermiş olduğu kızgınlık hakkını aromatik
bitkilerle ilgili
Yine mutabakatımız var aslında ama bu
konuşma hakkımı hanıma şiddetin bir versiyonunu
partisinin genel başkanıyla alakalı yaşamış olan
bir grup başkan vekilinin bir hak teslimi şekline
dönüştüreceğim. Dolayısıyla, Özlem Hanım Hangi
önergeyi konuşuyorsak onunla ilgili konuşalım. dedi ama beni
bağışlasın, ben biraz gündem dışına
çıkayım. Çünkü aromatik bitkilerin yetiştirilmesi, ürün
standardının sağlanması, burada hanım
girişimciliğinin desteklenmesi, bu ürünlerin pazara
ulaşması sürecine kadar, ürün standartları ve mamul hâle gelene
kadarki süreçlerin istihdam alanını verimli hâle getirmesiyle ilgili
hiçbir sıkıntımız olacağını zannetmiyorum.
Biz araştırma gruplarının katkı vereni
olacağız bu mevzuda, şerh edeni olmayacağız.
Dolayısıyla, şimdi önergemizin reddedilişine sitem
hakkımı kullanacağım; bir.
Bir ikincisi: Alakasız olsun ama nasıl
olsa konuşma haklarımız komisyonlarda da
sınırlandırıldığı için, buralarda yeterli
söz hakkını bulamadığımız için bazı
hususları, partimizle ilgili Mecliste konuştuğumuz,
konuşmadığımız hâlde
alkışladığımız, alkışlamadığımız
hâlde sitemlerimizin kayıtlara ya da haberlere yanlış
geçmesinden doğan algı hatalarını düzeltmek için, bir
hususu tebarüz ettirmek için bu konuşma hakkımı
anlayışınıza sığınarak iki bölüm
şeklinde yapacağım.
Birincisi: Geçen gün Mecliste Saadet Partisi
Milletvekili Cihangir İslam Beyin 15 Temmuzu konuşurken
kullanmış olduğu ifadeye katılmadığımızı
beyan ederek başlayacağım. Hususu arz etmemin sebebi şudur:
15 Temmuz iki batılın çarpışması değildir. Parti
grubumuzun iradesini açıklıyorum. 15 Temmuz, Hükûmetinizin evvelen
siyasi hevesini, saniyen siyasi sağırlığını,
salisen siyasi körlüğünü kendine avans sağlamış bir cinayet
şebekesinin devleti, milleti alma teşebbüsüne milletimizin
verdiği olağanüstü reflekstir. Yani biz 15 Temmuz gibi bir alçakça
kalkışmayı iki batıl şeklinde takdim edersek millet
irfanından çıkan Biz devletimizi sokakta bulmadık ve bunu
almaya teşebbüs edecek kalkışmaya asla prim vermeyeceğiz.
iradesine nezaketsizlik etmiş oluruz. Biz 15 Temmuzu iki batılın
çarpışması şeklinde takdim edersek annelerine babalarına
poşetlerin içinde aziz naaşları verilmiş Özel
Harekâtçı polislerimizin ruhlarını muazzep ederiz. Biz 15
Temmuzu iki batıl şeklinde takdim edersek yargıya yüzde 60-70
sızmış, orduya yüzde 60-70 sızmış, bürokrasiye
yüzde 40-50 sızmış, millî eğitime bilmem şu kadar
sızmış, devletin bütün kademelerini öyle ya da böyle Hükûmetimizin
siyasi ferasetsizliğinden, siyasi körlüğünden istifade ederek kendi
grubu lehine avantaja dönüştürmüş bir cinayet şebekesinin
devleti işgal teşebbüsüne prim vermiş oluruz.
Dolayısıyla ihtimam göstereceğimiz, bu mevzuda cümlelerimizi
kurarken ihtimam göstereceğimiz şey şudur: Milletin iradesini
küçültmemek, bir. Bunu yaparken Hükûmetin bu mevzuda ikazları
duymamışlığına da ödül vermemek, iki ama Hükûmetle
kavga edeceğiz diye şehitlerimizin ruhlarını da muazzep
etmemek.
Bu mevzuda, aslında millet irfanı, Türk
milletinin irfanı siyasete de mesaj vermiştir. Yani biz, 15 Temmuzun
iki türlü mesajı olduğunu algıladık. Aslında,
milletimiz 15 Temmuz kalkışmasını yapanlara şöyle
demiş oldu: Ordumuza sızabilirsiniz, bizim vergilerimizle
alınmış üniformaları giyebilirsiniz, tarihi askerliğin
şahikası olmuş bir milletin üniformaları üzerinizde
silahlarını bize doğrultabilirsiniz ama biz ruhları
üniformalı bir millet olarak size, bu teşebbüsünüze rağmen,
devletin ve milletin sahibinin kim olduğunu gösteririz. Milletimiz
aslında, bu kalkışmaya, bu teşebbüste bulunanlara bu kadar
sarih bir mesaj vermiş oldu ama bir mesaj da Hükûmeti yöneten irade olarak
Hükûmetinizin temsilcilerine oldu.
Ben, Hükûmetin o gün temsilcisi konumunda olan
Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanın milleti mesuliyete
davet eden cümlelerini de önemseyerek söylüyorum. Bunun içerisinde Bekir
Bozdağ Beyin bu Mecliste Gerekirse öleceğiz. sözünü -birazcık
da taltif edeyim, gururu da okşansın- Kurtuluş Savaşı
yapılırken, Yunan topları Polatlıdan, Ankaradan duyulur
hâle gelmişken Kayseriye taşıyalım. diyenlere
Polatlıya taşıyalım. mukabelesine benzetiyorum, gururu
okşansın. Bunu unutmayacağız, Bekir Beyin Burada
direneceğiz, öleceğiz. dediğini unutmayacağız ama bir
şeyi daha unutmayacağız biz. Bekir Beyin Fetullah Gülenle
ilgili cümlelere Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, alim bir
insandır, bilge bir insandır, bu topluma hizmet eden bir
insandır. Bütün her şey devletin gözetimi altındadır,
kayıt kuyut altındadır. dediği günlerdeki siyasi körlüğü
de unutmayacağız ki bugünlere nasıl geldiğimiz
unutulmasın. Dolayısıyla aslında, Türk irfanı siyasete
şöyle bir mesaj vermiştir: Orduya, yargıya, millî eğitime,
bürokrasiye, bütün verim şubelerine tahammül edilmez oranlarda sızan
bu cinayet şebekesi fark edin ki sayısal olarak bize
sızamamıştır; millet öyle demiştir. Yani sayısal
çoğunluk olarak bu cinayet organizasyonun, şebekesinin sayısal
olarak en az sızabildiği yer arkadaşlar, millettir. Sayısal
çoğunlukları yüzde 1i bulmaz bir organizasyon devleti almaya
teşebbüs etmiştir. Ama istirham ediyorum, gözden kaçırmamak
zorunda olduğumuz şey şudur: Darbeyi eniştemden
öğrendim. diyen bir devlet maharetsizliği bu adamları devleti
alma cüretiyle karşı karşıya getirmiştir. Darbeyi
eniştemden öğrendim. diyecek kadar kuşatılmış
bir siyasi irade bir tarafıyla bu işi yapma hevesinde olanlara avans
vermiştir. Dolayısıyla ihtimam göstereceğiz, Hükûmeti
tenkit edeceğiz ama şehitlerimizin ruhlarını muazzep
etmeyeceğiz. Hükûmeti tenkit edeceğiz ama tenkitlerimizden bu
devleti, bu milleti bir işgal organizasyonu gibi istila etmeye kalkan bir
cinnete prim olarak dönmeyecek cümlelerimiz. Dolayısıyla Cihangir
İslamın cümlelerini kastı aşan bir beyan gibi görüyorum.
Kürsü dokunulmazlığının ihlal edilmesine karşı
çıkıyorum. Yani milletvekili kürsülerinin
dokunulmazlığı anayasal bir haktır, bu hakkın muhafaza
edilmesi bizim namus borcumuzdur, Hükûmetimizin de öyledir.
Dolayısıyla kürsü dokunulmazlığını muhafaza
edeceğiz ama sözlerimize ihtimam göstereceğiz.
Efendim, siyasi linci doğru bulmadık. Yani
bir milletvekilinin kastı aşan beyanlarına rağmen
kastettiği üzerinden biraz daha zorlayarak asla tasvip etmediğimiz
bir tonlamadır o, asla prim veremeyiz ama buna rağmen bir
milletvekillinin kürsü dokunulmazlığına dönecek şekilde
siyasi ablukaya alınmasını doğru bulmadık, bunu
tebarüz ettirmek istedim.
Bizim için esas mevzu şudur: Bu teşebbüsün
arkasında siyaset sosyolojisini oluşturan iklim bizdendir. Ben burada
partimin grup başkan vekili olarak konuşabildiğim kadar, aslında
mukaddesatçılığın mesuliyeti içerisinde bunlara
kurulduğu günlerden bugünlere zaman zaman siyasal meşruiyet
alanı açmış olmanın mahcubiyetiyle de konuşuyorum. Ama
15 Temmuzdan herkesin hissesine bir şey düşmüşse AK
PARTİdeki arkadaşlarımızın hissesine daha çok
mahcubiyet düşmek zorundadır. Çünkü siz göremediğiniz için
teşebbüs ettiler. Çünkü siz istihdam ettiğiniz için teşebbüs
ettiler. Bu size doğrultulmuş namlular, sizin üzerinizden devleti
almaya doğrultulmuş namlular, sizin atama kararnamelerini imzalamalarınızın
arkasından elde ettikleri güçle yaptılar bunu yani bu ordunun
içerisindeki adamları siz atadınız, sizin isabetsiz
atamalarınız ya da fark edemediğiniz atamalarınız.
Bunun içerisinde hani sadece Hükûmete bırakıyorum sitemleri gibi
algılamayın lütfen. Tohumu beraber ektiğimiz dönemlerin
içerisinden geldik bugünlere, ben bunu bilmez bir insan değilim. Tohumu
beraber ektik. derken kastettiğim şey şudur:
Mukaddesatçılığın avansıdır bu bunlara. Kimisi
Benim bunlarla irtibatım, iltisakım yok ama bu ektiklerimden belki
bir garip gureba istifade eder. diye avans verdi. Kimisi dedi ki: Biz yemeyiz
ama gölgesinde biri oturur. Kimisi dedi ki: Yahu, gölgesinde de
oturmayız ama belki bir ihtiyaç sahibine nasip olur.
Sizin talihsizliğiniz, Hükûmetinizin
talihsizliği baştan şu idi: Tohumun beraber ekildiği
zamanlardan hasat size denk geldi. Hasat sadece size denk gelse yine iyiydi,
siz hasada biçerdöver gönderdiniz. Ürünü topladınız,
siloladınız, sattınız, kârı
paylaştınız. Dolayısıyla bu sizin hissenize
birazcık mahcubiyet düşürmek zorunda. Biz size şöyle diyemeyiz:
Bu teşebbüse bilerek avans verdiniz. diyemeyiz, bühtan edemeyiz ama
bizim başımıza ne gelmişse bu siyasi ferasetsizliğimiz
yüzünden geldiği gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Bunu şu
yüzden ifade ediyorum: Dostum dediğimiz insanların sonra
düşmanımız olduğu süreçlerde öğrenme maliyetlerinizin
tahammül edilebilecek düzeyden çok fazla olduğunu düşünüyorum. Yani
Fetullah Gülene bu kadar hamilik ettiğimiz günlerden bugünlere geldik
biz. Şimdi, Cihangir İslam üzerinden bir siyasi linç
kampanyasında
Allahtan sicili buna müsait değildir, müsait
değildir. Millî görüş geleneğinin Saadet Partisinde kalan
versiyonunun Fetullah Gülen organizasyonuyla kanı hiçbir zaman
uyuşmamıştır. 28 Şubatı hatırlayın
lütfen, rahmetli Erbakan Hoca 28 Şubatın tasallutu altındayken
Fetullah Gülen onunla ilgili Asla hiçbir gün ona kalbim
ısınmadı. demiştir. Biz o gün öğrenciydik,
cemiyetçilik yapıyor ve öğrenci, gençlik
teşkilatlarının başındaydık. Bir
Müslümanın demeyeceği bir cümleydi bu. dedik. Bir Müslümanın
asla söylemeyeceği bir cümledir yani kendi inancından dolayı
hükûmet etmek isteyen iradeye askerler tasallut etmişken bir
Müslümanın böyle zorda kalmış birine Benim kalbim
ısınmadı. diye sıvışma temayülünü
şahsiyetsizlik telakki etmiştik o zaman. Dolayısıyla onun
bana vermiş olduğu hakla konuşuyorum. Şimdi Hükûmetten
arkadaşlarımız diyor ki: Bizden önce de vardı. Evet,
sizden önce de vardı ama sizin vazifeniz sizden önce olan her şeyi
sizden sonra olmayacak şekle getirmek. Dolayısıyla bu mevzuda AK
PARTİnin siyasi mesuliyetinin cümlelerini
duymadığımız için ben de tonlamayı artırmak
zorunda kalıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ne işi var onların
verdiği malzemelerle size ne yapıyor? Ya da biz size ne yapmaya
çalışıyoruz? Ben bir mesuliyet havzası oluşturmaya
çalışıyorum. Çünkü bugün bu işin muhasebesini doğru
yapamazsak, bu işi doğuran sosyolojiyi doğru konuşamazsak
biz CHPden ya da size muhalif olanlardan FETÖcü çıkarma
teşebbüsüyle sadece size siyasi avans çıkarabiliriz. Ben istiyorum ki
aynı havzadan beslenmekte olan bir dünya cemaatimiz var, onların da
iltihaplı bu sahaya düşmemesi için sağlıklı işler
yapmak zorundayız. 15 Temmuz oldu, henüz bugüne kadar bu FETÖ meselesini
bütün kalbimizde konuşma imkânı bulamadık. Ben lafın
yarısını söylüyorum. Lafın tamını
söyleyeceğim zamana birikiyorum. Ama bu mevzuyu konuşmadan
mukaddesatçılığımızın yürüyeceği yol yok
arkadaşlar, yok, yürüyemeyeceğiz, göreceksiniz. Sadece böyle olacak,
CHPden Engin Bey, çıkaracak size diyecek ki: Bu resimdekiler ne olacak?
Siz de diyeceksiniz ki: Biz onlarla ilgili mücadele ediyoruz. Bizim meselemiz
o değil. Bizim meselemiz şu: Erzurumdan bir vaizin devleti almaya
teşebbüs edecek kadar cesareti kendinde bulacağı, devletin kendisini
koruyamayacak kadar etkisiz hâle getirildiği sürecin
ferasetsizliğinin hesabını vereceğiz. Teşebbüsten daha
kötü olan şey şudur: Bir vaizin Ben bu devleti alırım.
diyebilme cüretini gösterebilmesidir. Sonra buna
kalkışmasıdır, sonra devletin bütün
mekanizmasının bu şekilde felç edilmesidir. Özlem Hanım
sitem ediyor: Efendim ilgilisini konuşalım. Memlekette hiçbir
şeyi FETÖ olmadan konuşamaz hâle memleketi siz getirdiniz;
sağlık konuşuyoruz FETÖ, askeriye konuşuyoruz FETÖ, siyaset
konuşuyoruz FETÖ, hukuk konuşuyoruz FETÖ, mağduriyet
konuşuyoruz FETÖ, EYT konuşuyoruz FETÖ. Bugün 115 astsubay
sağlık çalışanı geldi. 85inin güvenlik
soruşturması olumlu gelmiş, 15iyle ilgili FETÖ üzerinden
değil başka saiklerle endişe var. Ama sırf bürokrasi Acaba
bize FETÖcülük damgası yapıştırılır mı?
korkusundan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Sadece
bu korkudan 115ini de mağdur edecek şekilde muamele ediyor.
Dolayısıyla şu anda biz bu FETÖ meselesini bütün
sarahatiyle konuşamaz isek bu
bürokrasinin işleyişindeki mekanizmanın sağlıklı
işlemesine imkân bulamayacağız arkadaşlar. Hususiyetle arz
etmek istediğim sebep, bunu, bu mevzuyu bu kadar tekrarlamaktan
kastım sadece budur. Şimdi, bu meseleyle alakalı uzunca zaman
konuşma imkânı bulduğunuz hâlde konuşmadınız,
bunları, televizyon programlarında, konferanslarda biz istişare
ediyoruz, konuşuyoruz. Çok az buluyoruz bu imkânı.
Biz sizi sıkıntıya sokalım,
efendim, sizin karşınızda siyasi avans elde edelim diye
yapmıyoruz bunları ama sizin
Ben şimdi İYİ PARTİ
Grup Başkan Vekiliyim, kadına şiddeti konuşuyorum,
kadına şiddeti konuşma imkânı bulamadık. Bir tarafıyla
mevkimin mesuliyetini taşıyarak ifade edeceğim, kadına
şiddetin magazine mevzu olunca daha çok dikkatimizi çektiği yerde,
işte, bir sanatçımızın şiddete maruz kalması
biraz daha popüler hâle getirdiği için konuştuk. Ben, henüz yeni
kurulmuş bir parti ama, izzetinin, iffetinin üstünde iki senedir tepinilen
bir hanımefendinin partisinin grup başkan vekiliyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
toparlayın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum.
Mukaddesatçılığım adına
konuşuyorum. Peygamber Efendimizin hanımına iftira
atıldı, ayetlerle uyarılmış bir ümmet olmanın
sorumluluğuyla konuşuyorum. Ümmetine veda ederken
Hanımlarınız size emanettir. diyen bir peygamber nasihati
hissesine düşmüş adam olarak konuşuyorum. 28 Şubat
sürecinde rahmetli Hasan Celal Güzel, Muhsin Yazıcıoğlu, Tansu
Hanım ve Meral Hanımdan başka kimse yokken, o zaman onlara
duyduğum vefa adına konuşuyorum. Efendim, bizim mahallenin,
mukaddesatçıların,
mukaddesatçılığımızın kavga ederken bir marjı
olması gerektiğine dair hissiyatımla konuşuyorum. En son
grup başkan vekili sıfatımla konuşuyorum. Siyaseten rakip
olabilir size, siyaseten siyasi muarızınız olabilir. Ama bir
hanımefendinin izzeti, iffeti, namusu -bu bir anne, bu bir eş, bu bir
gelin, bu bir teyze, bu bir hala- üstünde bu kadar galiz cümlelerle hakaret alanı
açılmışken, bir tane partisinden bağımsız
ıstırabı olan samimi bir ses duyamadık. Kendileri siyasete
engellenerek çıkmış bir siyasi kadrosunuz siz, Hükûmet. Tayyip
Bey münhasıran, önüne her tür engel, iftiralar konularak, iftiralar
atılarak engellenmiş bir insan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum.
Kendisi Ben rakiplerime siyasi mücadelede
istediğimi yaparım ama asla bunların iffetlerine, izzetlerine
musallat olmanıza müsaade edemem. diyememiştir. Bizim, 28 Şubat
sürecinde yazılarını iftiharla okuduğumuz adamların
-güya münevverlerimizin- gazetecilerimizin Engin Ardıç olma temayülü zirve
yaptı. Gazetecilerimizin hepsinin vicdanı karardı. Bizim, 28
Şubatta böyle medarıiftiharımız olan bir sürü kalem, kelam
sahibi adam kalemlerinin namusuna sahip çıkamadılar; içlerindeki
Engin Ardıç dışarı çıktı. Dolayısıyla,
arkadaşlar, ben hissesine, izzetine, iffetine musallat olunmuş yani
bir manevi şiddete maruz kalmış bir Genel Başkana -ya da
bir hanımefendiye- onun çiğnenmiş hakkına, hukukuna cümle
kurmuş olayım ki aslında kadına şiddeti
konuşurken neleri de konuşmamız lazım.
Bitiriyorum Başkanım.
İsmail Kahraman Bey bütün
mukaddesatçıların ağabey diyebildiği bir siyasi
geçmişe sahip adamdır; yani, Türkiyede Ben
mukaddesatçılık, milliyetçilik mensubiyeti taşıdım.
deyip de ona bir vesile, bir sebep ağabey dememiş adam yoktur.
İstirham ediyorum, Meral Kılıçdaroğlu ne demektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Yani,
bu cümle bu mukaddesatçılık içerisinde mesuliyeti olan bir
adamın zarafetine, izzetine yakışır bir laf
mıdır? Dolayısıyla, bu işlerin hepsi bizim siyasi
asabiyelerimize nezaketimizi kurban verdiğimize alamettir.
Sözlerime nihayet veriyorum Başkanım,
teşekkür ediyorum, Genel Kurulumuza saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Rica ederim Sayın
Ağıralioğlu, sağ olun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
Sayın Zengin, biraz öne gelip anlatabilir
misiniz, duyamıyorum ben sizi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben kürsüden
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Yani, herhâlde bir söz isteyeceksiniz
ama söz isterken
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kürsüden konuşmak
istiyorum Başkanım.
BAŞKAN Biraz öne gelmenizi rica edeyim,
duyamıyorum çünkü oradan. Buyurun, tamam, yeterli orası.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
beni 60 da kurtarmıyor, 69 da kurtarmıyor. Ama her hâlükârda
BAŞKAN Sayın Zengin, siz talebinizi
söyleyin bana.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Partimize ciddi bir
sataşma var, mümkünse kürsüden konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Hangi konulardan dolayı,
sataşmadan dolayı söz istediniz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bizim partimize söylüyor
kendisi Hükûmette yeteri kadar idare etmediniz, sorumluluklarınızı
yerine getirmediniz, beslediniz. yani hepsine dair, çok karmaşık bir
şey. Birkaç dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, iki dakika söz veriyorum,
buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İki dakika
şöyle uygun değil, söyleyeceğim niye uygun
olmadığını.
BAŞKAN Siz buyurun, ben gereğine daha
sonra bakarım. İki dakikayla başlayalım önce.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun
birleştirilerek görüşülen (10/361; 10/405; 10/406; 10/407; 10/410)
Meclis araştırması önergesi üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; belli bir konuda
konuşalım derken şunu kastediyorum Sayın
Ağıralioğlu: On beş dakika artı üç dakika, on sekiz
dakika konuşuyorsunuz, sataşmalarla yığılı,
inşa edilmiş bir konuşma var ve bunun içerisinde bizim tabii
süreçte bir hazırlığımız yok. Yani
arkadaşlarımızın söz alma imkânı yok, hangi birine
cevap vereyim yani ben bir dakikada, iki dakikada. Aynı toleransla birkaç
şeye cevap vermek istiyorum.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Empati yaparsınız efendim.
BAŞKAN Siz sürenizi tamamlayın, ben
gereğini yaparım.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Şimdi, burada
mesele şununla alakalı
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Hükûmetimizin karşısında bizim akıbetimiz, durumumuz bu,
onu söylüyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Evet, akıbetiniz
Yani biz burada Meclisin akışı içerisinde devam ediyoruz.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın, devam edin siz Sayın Zengin, insicamı bozmadan.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Şimdi, Sayın
Ağıralioğlunun konuşmalarında doğrular var ama
doğrularla inşa edilmiş bir yanlış teori var;
doğrular var, yanlışlar da var içerisinde. En temel mesele
şundan kaynaklanıyor: Şimdi, siz Türkiye'deki darbeler tarihini,
dünya darbeler tarihini hiçe sayarak bir konuşma yapıyorsunuz. Bu
ülkede 1960ta darbe olmadı mı? Oldu. 1980de darbe olmadı
mı? Oldu. Bunları yapan insanlar başarılı oldu mu? Oldu,
maalesef. Maalesef bu koltuklar işgal edildi, bu koltukların hepsine
askerler geldi oturdu. Şimdi, 15 Temmuzun bu ülkede sonuçta milletin
başardığı bir şans olduğunu atlamamak lazım.
Bu hissiyatı dönüştüren, Türkiye'de demokratik algıyı
dönüştüren AK PARTİ hükûmeti, Sayın Tayyip Erdoğan.
Bunlarla dönüştü bu ülke. Daha evvel dışarıya
çıkamayan insanlar o gece nasıl dışarıya
çıktılar? Yani özgürlük alanları açıldığı
için, düşünmeye dair imkânlar doğduğu için, insanlar kendisini,
kendi sahiplenme hissiyatını dışarıda bırakmaktan
korktuğu için daha evvel bunları yapamıyordu. Sokağa
çıktı insanlar ve kendi lideriyle beraber buluştu ve her siyasi
partiden insan da dışarıdaydı o gece, liderleri olmasa bile
milletimiz dışarıdaydı hangi hayat görüşünden olursa
olsun. O gece Hakkâride de insanlar dışarıdaydı,
İzmirde dışarıdaydı, İstanbulda, Ankarada, ben
de Ankaradaydım. En feraset sahibi olanlar, sade vatandaşlardı,
unvanı olmayan insanlar en feraset sahibi, en sakin onlardı. O gece
ben bizzat yaşadım, gördüm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Zengin, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla)
Toparlayacağım, aynı hassasiyeti rica ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, bunları yaparken, bunları
atlamadan, bunun sebepleri var. Bu ülkede -ben yaşadım- Güngörendeki
patlamada darbeden birkaç yıl evvel dizlerini ponza taşıyla
ponzalayan yani askerî sınavda fiziki muayeneyi geçmek için, askerî
sınavdan geçebilmek için namaz kıldığı belli
olmasın diye vücudunu ponza taşıyla ponzalamış bir
çocuğun, bir terör örgütünün bombasıyla ölmüş bir çocuğun
evini ziyaret ettiğimde annesinden ağlayarak ben bunları
dinledim. İnsanlarımızın müsamaha gösterdiği
inançtı, bunu en iyi siz biliyorsunuz. İnanmış olmanın
bir şeyi vardı, inanmış insanlar giremiyorlardı
kardeşim, namaz kılan insanlar asker olamıyordu. Buradan
geliyoruz biz. Annesi başörtülü olduğu için nüfus
cüzdanlarının fotoğrafı değişiyordu ya bu ülkede.
Bunları nereden atlıyorsunuz? Şimdi siz buna FETÖye destek
nasıl dersiniz, diyemezsiniz. Yani insanlar, Türkiye'de normal bir hayat
olsaydı, inanan insanlar istediği gibi olabilseydi
Ben
başörtülü olduğum için hâkimlik sınavına kabul bile
edilmedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Zengin, son bir dakika
veriyorum. Toparlayın, siz tecrübeli bir
arkadaşımızsınız.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bak, evraklarım
iade edildi. Evraklarımızın bile kabul edilmediği bir
yerden geliyoruz biz, geldiğimiz yeri unutmayalım. Bu hikâye
içerisinde, bu hayatımızın gerçek, sahici hikâyesi içerisinde
resmi yerine oturtmanız lazım. Böyle baktığımız
zaman, AK PARTİ Türkiye'de müthiş bir dönüşüm
yapmıştır. İnsanlara kendileri gibi olmak için imkân
vermiştir, herkese. Her birimiz, ben de böyle, sonuna kadar herkesin kendi
istediği gibi yaşaması için gayret sarf eden bir insanım,
bunun için siyaset yaptım. Aslında siyaset yapmak da değil,
bunun için mücadele vererek bu kürsüye geldim. O yüzden tüm bunlar olurken
değerli arkadaşlar, geldiğimiz yeri asla unutmamak lazım.
İnsanlar iyi niyetle, halisane niyetle bir şey yaptıktan sonra
karşılarına muazzam bir tahminin dışında bir
terörle karşılaşıyorlarsa o noktada durursunuz ve dersiniz
ki: Yeter artık, yeter!
Arkadaşımız biraz evvel ifade etti,
Ben namaz kılmaya gittim oraya. Gerçek böyle de olabilir. Böyleyse
eğer lütfen yani bu aşamadan sonra insanlara bu alanla ilgili olarak
söylediklerine itibar etmek, itimat etmek gerekir. Bir merhamet içerisinde
Türkiyedeki meseleyi yerine oturtarak bu tarihî olayları bir bütün
içerisinde değerlendirmemiz lazım diye düşünüyorum ve
inanıyorum ki Türkiye'de darbeler tarihî artık
kapanmıştır. Her şeyin gücü siyasettedir artık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkanım, bir düzeltme yapayım.
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
buyurun siz de yerinizden bir dakika söz veriyorum, toparlayın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ve FETÖcülüğün ismiyle mücadele edildiğine, FETÖcülüğün
sıfatıyla mücadele etme zamanının geldiğine
ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Benim söylediklerimle aynı şeyleri söyledi Özlem Hanım,
teşekkür ediyorum, ben de bunları söyledim.
Şimdi ilaveten bir şeyi daha arz
edeceğim. FETÖcülüğün ismiyle mücadele ediyoruz şu anda biz, 15
Temmuz ve sonrası FETÖcülüğün ismi. Şimdi FETÖcülüğün
sıfatıyla mücadele etme zamanı geliyor. FETÖcülüğü
sıfat olarak tanımlayacağız. İftiracılık,
yalancılık, haramcılık, devletin imkânlarını
kendi grubu lehine talancılık, bütün bunları yaparken devletin
imkânlarını kendi grubu kuvvetlensin diye kendi grubu lehine avansa
çevirme asabiyesine düşkünlük; bütün bunlar üzerinden FETÖcülüğü bir
sıfat olarak tarif edeceğiz. Hak etmediği hâlde bir mevziyi ele
geçirme cinnetine kontrol edilemez bir duyguyla kapılıp orada oturan
adamı alaşağı el etmek için iftiracılık... Bütün
bunlardan bir elbise dikeceğiz, bu elbise kimin üzerine oturuyorsa
diyeceğiz ki Bunda FETÖcülüğün sıfatları var.
Şimdi, biz 15 Temmuzda
karşımızda dev şekilde beliren FETÖcülüğün ismiyle...
Ama şimdi görünüyor ki siyasetin dili zehirlenmiş, bürokrasinin dili
zehirlenmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
...adalet mekanizması sağlıklı çalışamıyor,
FETÖcülük bizim üslubumuza sızmış; problemimiz bu. Yani isimle
mücadele ettik, tamam, fena gitmiyor, şimdi bu sıfat
kısmına geleceğiz. Hükûmetimizin yapmaktan imtina ettiği
iş bu, bence. Yani FETÖcülükle mücadeleyi... FETÖcülüğü bir
sıfat olarak tarif edeceğiz, ne olduğunu tarif edeceğiz,
ondan sonra nerede görürsek başını ezeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
geçmesi için bir cümle ifade edeceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sayın
hatip, grup başkan vekilimiz konuşurken gerçekten samimiyet
içerisinde olaylara bakmamız gerektiğini söyledi, biz de aynı
duyguyu paylaşıyoruz ama bahsettiği milletvekiliyle ilgili sözü
aynen şöyleydi: Namaz kılmaya gittiği gerçek olabilir. Amerika
Birleşik Devletlerinde namaz kılacağı camiler var.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir tek camide namaz
kılınıyor, başka yerde kılınmıyor(!)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Amerika Birleşik
Devletlerinde namazını kılabileceği ibadethaneler var ama
o neden Fetullahın sarayını seçmiştir, bunun
hesabını vermek zorundadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
VIII.-MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 31
milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğindeki
sorunların giderilmesi, genetik çeşitliliğin korunması ve
bunların sağlık sektöründeki kullanımlarının
düzenlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/361) (Devam)
2.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğin korunması ile bu bitkilerin daha iyi
değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/405) (Devam)
3.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram
Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi ile bu süreçlerde ekolojik dengenin korunması
hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi ve bu alanda kadın
girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/406)
(Devam)
4.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tıbbi ve aromatik bitki üretiminin
arttırılması, üretim ve arzın her aşamasında
ilgili uzmanların denetiminin sağlanması ile bu süreçlerde
ekolojik dengeyi koruyucu tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
(Devam)
5.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi
ve bu alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/410) (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Ayşe
Sibel Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy, süreye dikkat ederseniz
sevinirim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye tıbbi ve
aromatik bitkiler bakımından zengin bir vejetasyona sahip olmakla
birlikte, potansiyelini yeterince değerlendiremediği ve dünya
pazarından hak ettiği payı alamadığı
düşüncesiyle bu konudaki problemlerin tespit edilerek çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Ayrıca, sağlığımız için bu kadar önemli bir
konunun bütün partilerin ortak önerisi olması beni bir
sağlıkçı olarak ve eczacı olarak ayrıca çok memnun
etti.
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin
potansiyeli gündemde olmakla birlikte, bu bitkilerden katma değerli ürün
elde ederek dünya pazarlarında ön plana çıkmamız için bir
strateji oluşturulması gerekmektedir.
Bitkilerin endüstriyel pazarlamasında bir
piramit yapı bulunmaktadır. Piramidin en altında bitki
yetiştiriciliği vardır. Bunun bir üstünde, doğru cins
bitkinin kaliteli ve dünya standartlarında yetiştirilmesi yer
alır. Örneğin, lavanta. Lavanta bitkisini yetiştirmek üzere bir
proje geliştirildiğini düşünelim. Lavanta ana grubu altında
yüzlerce değişik özellik taşıyan lavanta çeşidi
vardır ve doğru bitki tanımlaması yapılmadan ve
dünyada hangi bitkiye ihtiyaç olduğu araştırılmadan yapılan
bir yatırım boşa gidecektir.
Dünya pazarlarında katma değeri en yüksek
bitki türü tıbbi lavanta olarak adlandırılan Lavandula
angustifolia cinsidir. Ülkemizde son yıllarda değişik yerlerde
girişimciler tarafından lavanta ekimi yapılmakta ancak pek
çoğu hangi cinsin üretiminin katma değer yaratacağını
bilmediğinden bitki kullanımı ve pazarlamasında sorun
yaşamaktadır.
Piramidin bir üstünde bitkilerden uçucu yağ ya
da bitki ekstraksiyonları elde etmek gelir. Bitkiden elde edilen yağ
ve ekstraktların fiyatları ve kârlılığı bitkiye
göre daha yüksektir ancak bunu sağlamak için bir sonraki basamağa
yani kaliteli üretime geçmek gerekir.
Piramidin hemen üstü, bu yağların ve
ekstrelerin dünya standartlarında, kalite analizleri
yapılmış, tercihen organik sertifikalı ve markalı
olarak pazara sunulması yer alır. Maalesef, ülkemizin geçemediği
ya da geçmekte zorlandığı basamak burasıdır. Bu
durumun en büyük nedeni ise sebep ile sonucun birbiriyle
karışmış olmasıdır yani dünya
standartlarında ve uluslararası tanınan kalitede iş yapmak
için analiz laboratuvarlarına, teknisyenlere, kaliteli personele
yatırım yapması gerekir. Ancak bu yatırım
layıkıyla yapıldığında çok yüksek bir
yatırımdır ve yalnızca Türkiye pazarına
satış yapan bir firmanın bu masrafların altından
kalkması, devlet desteği de olsa kolay değildir. Bu konuya
bizzat teşkil eden marka örnekleri ülkemizde vardır ve bu
yatırımı yapan Türk firmalarının tek
çıkışı Avrupa, Amerika ve Asyanın gelişmiş
ülkelerine ürün satabilmesidir.
Bu konuda yanıltıcı bir durum da
analiz ve kalite çalışmaları için Türkiye'de üniversitelere
yapılan yönlendirmelerdir. Ürün çeşitliliği olan ve düzenli
üretim yapan bir markanın her bir üretim partisi için ürünlerini
üniversite laboratuvarına göndermesi, verimli ve gerçekçi bir uygulama
değildir. Bu nedenle, Türkiye'deki üreticilerin hemen hepsi sadece örnek
ürün analizlerini laboratuvarlara gönderirler ve sadece tek bir örnek üzerine
olan raporları hazırlatırlar. Ancak gerçek kalite
anlayışı, analizlerin ve kalite
çalışmalarının her bir ürün, her bir parti numarası
için yapılmasını gerektirir. Bu da ancak firmaların kendi
bünyelerinde bir kalite laboratuvarı oluşturmasıyla mümkündür.
Ancak bu laboratuvarların sadece göstermelik olmaması, tam tersine,
gerçekten kalite anlayışını baz alan bir model üzerine
kurulmuş olması gerekmektedir.
Türkiye, hepimizin bildiği gibi, endemik bitki
çeşitliliğiyle tanınan bir ülkedir ancak bu
çeşitliliği gelire dönüştürebilmek için farklı cinslere ait
endemik bitkilerle ilgili araştırmanın yapılması çok
önemlidir. Örneğin, ülkemizde altın otu olarak da bilinen ölmez çiçek
bitkisinin dünyada en çok satılan cinsi Helichrysum italicumdur. Bu cins
ağırlıkla Korsika adasında ve son yıllarda
Hırvatistan gibi Orta Avrupa ülkelerinde üretilmektedir. Ülkemizde de
yetiştirilen Helichrysum çeşitleri vardır ancak literatürde en
çok çalışma yapılan cins Helichrysum italicum olduğu için
dünyada bitkinin bu türüne ilgi çok yüksektir. Bu ilgi beraberinde yüksek fiyat
ve kazancı da getirmektedir.
Bitki üzerine yapılan araştırma ve
çalışmaların değişik kurum ve kişilerce
yapılması ve dünya literatüründe yaygın olarak
yayınlanması önemlidir. Bu da üniversitelerin araştırma ve
geliştirme yetenek ve imkânlarının artırılması ve
gerçek bilim insanlarının olmasıyla ilgilidir. Ancak bu tek
başına yeterli değildir. Yapılan araştırmalar
sonunda tıbbi ve aromatik bakımdan faydası ortaya konan
bitkilerden ürün elde edilerek bu ürünlerin de tanınması
sağlanmalıdır.
Piramidin daha üst basamağında, bu
yağ ve ekstreleri kullanarak üretilen fonksiyonel ürünler vardır.
Arındırıcı sprey, uyku spreyi, strese karşı koku
karışımları gibi aromaterapi ürünleri, kış
hastalıklarına karşı destek olarak içilen tıbbi bitki
çayları bu grupta yer alır. Avrupada pek çok marka yüksek
kârlılık nedeniyle bu alana kaymıştır. Sadece lavanta
değil, lavanta yağı değil, lavanta yağı da içeren
uyku karışımları yapılıp satılmaktadır.
Bu ürünler tüketiciye sağladığı fayda, hızlı ve
kolay tüketilebilirlikleri ve yüksek kârlılık gibi sebepler nedeniyle
hızla büyüyen bir endüstridir.
Basamağın en üstü, yani en kârlı ve
katma değeri en yüksek ürün grupları tıbbi ve aromatik
bitkilerden elde edilen kozmetik, parfüm ve geleneksel tıbbi ilaç
kategorileridir. Ancak bu kategoride yatırım maliyetleri ve masraflar
çok yüksektir. Kozmetik yönetmeliğine uygun üretim yapmak, tüketicinin
ilgisini çekecek ambalajlarda ürünü sergilemek, pazarlama
çalışmaları gibi konular, kozmetik markalarının yüksek
maliyetle çalışmasına neden olur. Ancak kârlılık da o
denli yüksektir. Eğer dünya standartlarında doğal ya da organik
kozmetik ürün üretip pazarlayabilirseniz kârlılığı yüksek
ve rekabetçi bir sektör yaratabilirsiniz. Bu konuda Fransız firmaları
ön plandadır. Fransadaki aromatik bitki çeşitliliği, dünya
bitki yetiştiricilerine kolay erişim, kozmetikteki Fransa imajı
gibi konular Fransız firmalara büyük avantaj sağlamaktadır.
Maalesef ülkemizin doğal ve organik
kozmetik sanayisinde imajı güçlü değildir.
Diğer çok önemli bir alan geleneksel tıbbi
ilaç kategorisidir. Bu alandaki sağlık ürünleri tüm dünyada daha çok
tercih edilmeye başlamıştır. Araştırma
geliştirme çalışmaları, bilimsel yayınlar,
üniversite-sektör ortak projeleri gibi çalışmalar sonunda bu alanda
ülkemizde ilerleme sağlanabilir. Bu alandaki çok önemli bir konu
regülasyona uygunluktur.
Evet, uzun vadeli bir bakış
açısıyla bitki sanayiciliği uzun dönemde sonuçları
alınabilen bir yatırım alanıdır. Bitkinin
yetiştirilmesi, analizi, bitki üzerine yapılacak
çalışmalar, araştırmalar, denemeler, dünya pazarına
açılma çabaları hepsi ancak uzun yıllar meyvesini verecek
yatırımlardır. Ancak ülkemizde kısa vadeli bakış
açısı, Bugün ekeyim, seneye parasını kazanayım.
bakış açısı, bitki gibi sabır ve ilgi isteyen özel bir
varlığın temel felsefesine tamamıyla aykırı bir yaklaşımdır
ve ülkemizde bitki endüstrisinin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir.
Girişimcilerin bitki sanayiciliğine
yatırım yaparken bu konuyu iyi anlamış olması
gerekmektedir. Bu da, sermaye birikimi olduğu kadar, uzun vadeli
bakış açısı gerektiren kültürel bir olgudur.
Evet, bitki endüstrisi ve turizm ilişkisine
bakacak olursak, dünyada temalı turizm daha çok ilgi çekmekte ve
turizmdeki kârlılığı artırmaktadır. Örneğin,
Fransanın Provence bölgesi en çok ilgi çeken, yüksek gelirli turizm
bölgelerinden biridir. Provence bölgesindeki bitkiler ve etrafında
gelişmiş olan parfüm ve kozmetik sanayisi turistler için unutulmaz
deneyimler yaşatmaktadır. Ancak, bölgeye giden turistin lavanta
etrafında göreceği pek çok şey vardır; lavanta müzesi,
korunmuş doğal güzellikler, kaliteli restoran ve oteller, yerel
dokunuşu korunmuş mimari gibi. Ülkemizde bitki çeşitliliği
çoktur, ancak turisti bitkinin yanında cezbedecek diğer
konuların da geliştirilmesi gerekmektedir. Örneğin Isparta.
Isparta ilimiz gül açısından dünyanın ilgisini çeken bir yerdir.
Ancak, diğer unsurlar -örneğin mimari, alışveriş yerleri,
doğanın korunması, restoranların çeşitliliği ve
kalitesi gibi birçok unsuru sayabiliriz- Ispartanın Türkiye
dışından yeterince turist almasını engellemektedir.
Organik bitki yetiştiriciliği ve organik
ürünler önem arz eden diğer bir konudur. Doğanın kirlenmesi
nedeniyle, doğal ortamda yetişen pek çok bitki de çevre
kirliliğinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Tıbbi ve aromatik
bitkiler gıdalarda, ilaç endüstrisinde ve kozmetikte
kullanıldığı için bu bitkilerin pestisit, herbisit
kalıntılarından etkilenmemiş olması çok önemlidir. Bu
da organik bitki yetiştiriciliğini gündeme getirmektedir. Organik
bitki yetiştiriciliği ve organik bitkilerden elde edilen ürünler
dünya pazarlarında daha yüksek fiyata alıcı bulmaktadır.
Aynı cins bitkinin doğal ve organik kalitesi arasında önemli bir
fiyat farkı vardır. Organik tarım sadece kârlılık
açısından değil, aynı zamanda tarım arazilerinin
verimliliği ve doğanın korunması açısından da çok
çok önemlidir.
Türkiye, iklimi ve coğrafi özellikleri
nedeniyle organik bitki yetiştiriciliği açısından
avantajlı bir durumdadır. Tıbbi ve aromatik bitkilerin organik
tarımla elde edilmesi Türkiye açısından bir rekabet
avantajı da yaratacaktır.
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin
satışının önemli bir kısmı aktarlardan
yapılmaktadır. Ancak, aktarlarda bitkilerin kullanımıyla
ilgili yeterli denetim yapılmadığı için, bu noktalarda
bitkilerle ilgili yanlış bilgilendiren ve yönlendiren söylemler yer
almaktadır. Bu da tıbbi ve aromatik bitkilere karşı
halkın ve sağlık çalışanlarının kuşkuyla
yaklaşmasına yol açmaktadır. Bu önemli bir konudur ve mutlaka,
yetkili kurumlar tarafından ele alınması gerekmektedir.
Halkı doğru bilgilendirmek tıbbi ve aromatik bitkilerin
doğru kullanımını sağlayacak ve bu konuda bilinçlenen
halk doğru ürünü ve doğru kaliteyi talep eder hâle gelecektir.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin satışının eczane
kanalından yapılması, sektörün doğru yapılanması
ve kalite ve güvenliğin daha iyi denetlenebilmesi açısından
büyük önem taşımaktadır.
Evet, sağlığımızı
kazanalım derken sağlımızdan olmayalım.
İyi günler. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Önerge üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Necdet
İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli üyeler; herkese merhaba.
Tabii, burada önerge üzerinde konuşmadan önce
Ben bir hekimim ve yaklaşık üç gündür bu Parlamentoda
Sağlık Komisyonundaki çalışmaları izliyordum, katılıyordum
ve az önce de oradan geldim tekrar Genel Kurula. Aslında örnek olması
gereken Parlamento binası ve komisyonlarda dün gece saat 2.30da -az önce
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge doğrultusunda da konuşuldu-
hiç istemediğimiz bir olay yaşandı. Nitekim, az önce Komisyonda
tekrar görüşülmeye başlanmadan önce bütün siyasi partilerin grup
başkan vekilleri ele aldığında, Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup başkan vekilleri de bu olaydan üzüntü duyduklarını
dile getirdiler.
Şimdi, bakın arkadaşlar, Türkiye'yi
öyle bir hâle getirdik ki öyle gergin bir ortamda yaşıyoruz ki
insanlar artık birbirini dinlemiyor, insanlar sürekli birbirine öfkeyle
yaklaşıyor, öfkeli bir toplum yaratmışız. Öfkeli
toplum yaratmışız. dediğim de hekimler ve sağlık
çalışanları bir olayı ele aldığında
kökeninde ne yatıyor, niye böyle oldu
Bugün televizyonları
açtığımızda veya gazetelerin üçüncü sayfalarına
baktığımızda en alttan en üste kadar hep şiddet
gündemi yani kadına şiddetten başlayın sokaktaki her
şeye kadar şiddet. Bu toplumu sürekli gererek sinirli bir hâle
getirdiğinizde böyle bir sonuçla karşılaşabiliyoruz. Neye
getireceğim? Parlamentoda komisyon üyeleri kendi aralarında
konuşurken, bu olayı ele alırken, büyük mağduriyet
yaşayan insanlar sosyal medyada üç gündür bu konuyu gündeme getirirken bu
yasanın komisyonda konuşulması bütün televizyonlara ilk
geldiğinde hükûmet tarafından, birinci parti tarafından veya
iktidar tarafından Sağlıkta şiddet yasasına yönelik
bir torba yasa geliyor. diye tanıtıldı ve dün gece bu olay
şiddetle, bir arbede şeklinde sanki yangından mal
kaçırır gibi ele alındı. Ne Komisyon üyeleri
görüşebildi ne dile getirilebildi. Ve bu olay, bütün bu medyaya
baktığımızda üç gün boyunca hiç konuşulmayan şey
bugün konuşulmuş oldu. Belki de aslında dün AKPnin
yaptığına teşekkür etmek lazım, üç gündür gündeme
gelmeyen konu birden gündeme gelmiş oldu, herkes izlemiş oldu. Fakat,
arkadaşlar şimdi tekrar görüşülüyor, bu olaydan insanlar
etkilenmiş.
Şimdi, bakın, kanun hükmünde kararname
olağanüstü hâl dönemlerinde çıkıyor, yasanın kendisi
geçmiş dönemlerde zaten bunu tanımlarken üçer aylık bir süre
için tanımlamıştı. Olağanüstü hâl dönemleri sürekli
oluyordu, olabilir de, bir şeyler yapabilirsiniz ama bunu bir cezaya ve
keyfiyete dönüştürdüğünüzde sıkıntı var. Siz zor
şartlar altında büyümüş bir hekime, mezun olmuş,
diplomasını vermiyorsunuz ve mecburi hizmet dediğimiz, devlet
hizmeti yükümlülüğü dediğimiz süreçte torbadan kurayı çekecek,
bir yere gidecek; siz diyorsunuz ki: Çekemezsin de, gidemezsin de ve altı
yüz gün boyunca hekimlik de yapamazsın. Peki ne yapacak bu? Gerekçesi ne?
Bakın, birinci gün sabah altı buçukta
-Komisyon üyelerinden olan arkadaşlar şimdi orada ama burada olan var
mı yok mu bilmiyorum- genç bir hekim, İstanbul Kadıköyde
şimdi iş yeri hekimliği yapıyor, Komisyonda
konuşulurken Başkan söz verdi ona, biz de teklif ettik, dedik ki:
Konuşsa iyi olur. Genç hekim, 25 yaşında, dedi ki: Ben burada
benim fermanımın ele alındığını, bana ferman
kesildiğini görüyorum. ve şöyle söylüyor: Ben Dicle Üniversitesi
mezunuyum. Dicle Üniversitesinde biz kantinde otururken polisler de vardı,
kimi kesimler vardı, tutanak tutmuşlar, bunu ele almışlar
ve benim hakkımda böyle bir düzenleme yapılıyor. Nasıl
oldu bu? Dicle Üniversitesinin Rektörü 22 Temmuz 2007de Adalet ve
Kalkınma Partisinden milletvekili adayı, bir yıl sonra rektör,
Dicle Üniversitesinde ilk kadın rektör. Abdullah Gül tarafından,
3üncü sırada seçilmesine rağmen rektör olarak atanmış.
2nci kez tekrar rektör. Türkiyede ilk türban takan rektör. Sonra, 15 Temmuz
sonrası ilk tutuklanan rektör FETÖden. Bu, oradaki hekimi mezun eden
oradaki kadro ile bu genç mezun öğrenci hakkında tutanak tutan
polisler, ekip, hepsi cezaevinde fakat bu kişi hekimlik yapamıyor,
diploması verilmiyor, böyle bir boyut. İkincisi: Bu kişi
yarın öbür gün askere gidecek mi, gitmeyecek mi? Altı yüz gün sonra
diyoruz ki: Sen hekimlik yaptığında bile yine
sıkıntılısın.
Bir diğeri kanun hükmünde kararnameyle
atılanlar. Arkadaşlar, okuduk kimi mahkeme zabıtlarından
çıkan, tutanaklarından çıkanları. Anne bir şirkette
aşçı, baba şoför, hakkında tutanak düzenlenmiş. Anne
aşçı olduğu şirket döneminde parasını Bank Asyaya
yatırmış, çocuğun işine son veriyorsunuz, eşinin
işine son veriyorsunuz. Ya, bu zulüm değil, zalimlik değil,
nedir? Yasayla kurulmuş, her şey düzenlenmiş, böyle
yapıyorsunuz.
Bütün bunların dışında siz bu
hekimlere diyorsunuz ki: Ya, git, bir düzenleme vardı,
çalışamazsın kamuda. Tamam, hekimler özelde
çalışıyordu. Şimdi diyorsunuz ki: Sosyal Güvenlik
Kurumuyla anlaşmalı kurumda da çalışamazsınız.
Ya, siz bu kişinin cezası varsa yargılayın ama böyle bir
keyfiyet
SGKsı olan kurumla çalışmayın.
dediğinizde, sadece o da değil, kamuyla anlaşmalı
Şimdi, ben bilmiyordum, Ankarada bazı hastanelerin SGKyla
anlaşması yok ama Meclisle anlaşması var. Hemen yanı
başımızda bir hastane var, birçok vekil de oraya gidiyor, SGK
anlaşması yok ama Meclis bir kamu kurumu, anlaşması var,
orada da çalışamaz. Bir taraftan da siz özel şirkete diyorsunuz
ki: Ben sizin işinize son verdim. Siz bu hekimleri alırsanız
anlaşmayı keserim. Tehdit gibi, özel sektöre diyorsunuz ki: Benim
zapturaptım altında kalacaksınız. Arkadaşlar, bütün
bunların dışında bir de diyorsunuz ki: Rapor
yazamazsınız. Siz adli durumlarda, yargı durumlarında rapor
yazamazsınız ama iş yeri hekimliği yapabilirsiniz. Peki,
iş kazası oldu, yere düştü, kırdı veya vinçten
düştü, buna rapor düzenlenecek. Peki, bu raporu yargı kabul etmeyecek
mi? Hem diyorsunuz İş yeri hekimliği yapabilirsin. hem de
Rapor yazamazsın. Böyle kendi kendine, keyfî, çelişkili bir durumla
getirdiğiniz şey talimatlarla gelmiş. Komisyonda kimse bu konuda
da tatmin veremiyordu. Ama en komiği ne, biliyor musunuz arkadaşlar?
Ben dün şaşırdım. Üç gün boyunca -hatta ilk gün sabah
altıya kadar sürdü- dün eski bakan bu raporla ilgili, düzenlemeyle ilgili
açıklama getirdiğinde Millî Güvenlik Kurulu kararınca ve terör
nedeniyle bu olay ele alındığı için Millî Güvenlik
Kurulunun aldığı kararlar uygulanır. Arkadaşlar, 28
Şubat neydi hatırlıyor musunuz, 28 Şubat? 28 Şubat da
Millî Güvenlik Kurulu kararıyla gelmişti ve o dönem imam hatiplerden
tutun camilere, pompalı tüfek taşımaya bile sınırlama
getirilmişti, insanların giyim kuşamına getirilmişti
ve Adalet ve Kalkınma Partisi o süreçten sonra, Refah Partisi döneminin
dağılmasından sonra kurulmuş, bugüne gelmişti. Bu ne
içindir? Kimin hangi dönemde, ne yaşayacağı belli değil,
önemli olan demokratik ortamı geliştirmek, büyütmek. Demokratik
ortamda daha önce tepki gösterirken, öteki iken bunun aleyhinde konuşan
kişi eğer statüyü kendi eline geçirirse ve statükocu davranırsa
vay halimize. O zaman her şey keyfiyete dönüşür, yargısız
infaza dönüşür, yargısız infaz şeklinde bütün yaşamımız
altüst olur.
Daha önce bizim Diyarbakırda
Şimdi OHALden
bu hâle geldik. diyelim. Ben Diyarbakırta tabip odası
başkanlığı yaptım. O dönem bizim
arkadaşlarımız olağanüstü hâl döneminde, sırf bölgede
yaşanan sıkıntıları dile getirdikleri için bölge
dışına sürülüyorlardı, kamudan bile
atılmıyorlardı ve daha çok böyle kutuplaşma olan yerlere
gönderiliyorlar ki istifa etsinler. Bugün insanların siz işine son
veriyorsunuz, onu bile geçtiniz. Bunlardan bir an önce vazgeçmek lazım.
Sağlık, bir de hekimlik mesleği insanların hayatı ile
yaşatmak üzerine kurulu bir meslek. Zaten eğer yaşamı
tehdit eden, yaşamı tehdit altına alacak bir meslek olursa ilk
başta meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği soruşturma açar, onun
hakkında ceza verir ve Sağlık Bakanlığı der ki:
Bu arkadaşımızı meslekten men ediyoruz. Türk Tabiplerinin
aldığı böyle kararlar var. Bir kişi işkence
uyguluyorsa meslekten men edilir, bir kişi hastayı
kandırıyorsa meslekten men edilir, bir kişi hastayı
gereksiz yere ameliyat ediyorsa, hakkında şikâyet varsa bir
yığın cezalar düzenlenir. Ama biz burada kişiyi
yargılamadan, mesleğini icra etmesi açısından
sıkıntılar çıkartıyoruz ve bu bir örnek. Aslında
bu meslek üzerinden, sağlık çalışanları veya hekimler
üzerinden bütün herkese de mesaj veriliyor. Biz gerektiğinde kanun
hükmünde kararnameyle ve uygulamalarla yargısız infaz yapabiliriz,
yargıya ihtiyaç yok. gibi bir anlayış çıkıyor. Bundan
vazgeçilmelidir. Bir an önce bu madde geri çekilmelidir, hâlâ görüşülüyor.
Bizim kendi geleceğimizle ilgili demokratik bir kurguyu kurmamız
lazım. Bunu yapmadığımız zaman büyük
sıkıntılar çıkar.
Bir böyle anı anlatayım bizim bir hekim
ağabeyimiz, nörolojik atak geçiren bir hastayla ilgili. Hasta gelmiş,
diyor ki: Ben nörolojik bir atak geçirdim felç gibi ama ben eskisi gibi
okuyamıyorum, okuduğumda hemen dikkatim dağılıyor,
konuşurken konuşmanın başını sonunu
getiremiyorum, orada da dikkatim dağılıyor, yazarken de
sıkıntı yaşıyorum, ne yapayım? Diyor ki: Hiç
sesini çıkartma, tam devletin istediği, Hükûmetin istediği bir
adama dönüşmüşsün. Ne konuş ne oku ne yaz, keyfine bak. Biz
böyle bir şey mi istiyoruz ya? Böyle bir şeyden çıkalım, bu
hastalıklı durumdan çıkalım.
Şimdi, bir diğeri, gerçekten, bizim
geldiğimiz süreçte, birçok yerde şiddeti benimserken biz eğer
Parlamentoda da birbirimize tolerans gösteremeyeceksek, hele hele komisyonlarda
bu konuyu ele alırken hiç tolerans ve demokratik zemini yaratamazsak yine
vay hâlimize. Bu keyfî, otoriter bir tarzı getiriyor. Çoğulculuk
yerine Ben çoğunlukçu değil, çokum, istediğim şeyi yaparım,
bana biat edeceksin, itaat edeceksin, bu olmazsa ben her şeyi
yaparım. diyor.
Şimdi, gelelim bu araştırma önergesi
üzerine aslında çok konuşacak şey var ama zamanı tasarruflu
kullanalım.
Şöyle bir tablo göstereyim: Bakın, bu
tablodaki en büyük mavi alan Türkiyeyi gösteriyor. Bu, Türkiyedeki tarım
alanlarının son yıllardaki erozyonla, barajlarla ve
çoraklaşmayla, yanlış tarım politikalarıyla
arttığını göstermiyor. Bu, Türkiye'nin Avrupa ülkelerinde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat eden dosyalarını
gösteriyor. Bir yerde insanlar buraya gidiyorsa, bu tablo doluyorsa
demokratikleşmenin ne aşamaya geldiğini gösteriyor.
Gerçekten de arkadaşlar, böyle bir
haritayı tarımla ilgili getirsek de böyle. Tarım
politikalarında
Biz saman ithal ediyoruz ya, saman ithal ediyoruz.
Türkiye gibi bir ülke saman ithal ediyor, buğday ithal ediyor. Böyle bir
ülkeye döndük. Ben, buraya gelmeden önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz
Tarımla ilgili konuşun. deyince Ispartadaki Gül Kooperatifinin
sorumlusuyla da konuştum, Şerife Hanımla da, Bismildeki pamuk
üreticisiyle de konuştum, Batman Kozluktaki mısır ekenlerle de
konuştum; diyorlar ki: Gübre uçmuş, mazot uçmuş, sen nasıl
bize bunu soruyorsun? Tarımla ilgili aromatik, bilmem ne
Mazot
alamıyoruz, kredimizi ödeyemiyoruz, hiçbir şey yapamıyoruz. Önce,
biz, normal ekmek yiyebileceğimiz unu bile alacak vaziyette değiliz.
İşte kriz var, krize göre bir şey. Peki, biz nasıl
yaşayacağız?
Normalde aromatik ürünlerle ilgili bir
yığın düzenleme yapılabilir. Bakın, bir hekim olarak
da şunu söyleyeyim: Gerçekten, birçoğumuz evde,
üşüttüğümüzde, bir şey olduğunda Ihlamur, papatya,
adayaçayı
diye başlarız. Gerçekten de hekimlik
mesleğinde, sağlık çalışanlarında, bizim son
yıllarda savunduğumuz şey şu: Tamamlayıcı
tıp diyoruz alternatifi demiyoruz. Modern tıbbı da
reddetmeden bazı şeylerin yararlı olduğunu
Gerçekten,
tıp fakültelerinde de eczacılık fakültelerinde de bu konuda
öğretiler gelişiyor ama bunu tekrar bu yaptığımız
keyfiyetle yaparsak, birilerine rant alanı geliştirmeye
çalışırsak yine sakatlıklar çıkar. Bunda tümüyle
pozitif ayrımcılıkla bölgelere göre, özelliklere göre alanlar
yaratmamız lazım.
Bir öneri: Biz, grup başkan vekilimizle de
konuştuk. Halkların Demokratik Partisi ilk kurulduğundan beri
ilkelerinin başında ekoloji ve organik tarımı destekleme ve
gerçekten mağdur olan insanlara kooperatif olmak üzere birçok konuda da
olanak yaratmak. Türkiyenin bir sınırına duvar öreceğimize
mayınlı alanlar var, sökelim; aromatik ve tıbbi ürünleri
yetiştirelim ve insanlara dağıtalım. Bütün sınır
boyunca mayınları çıkar, ölümler olmaz. Bir taraftan aromatik ve
tıbbi ürünlerin dünyadaki piyasası 60 milyar dolar.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) O, güvenlikle
alakalı Sayın Hatip, güvenlikle alakalı o.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Normalde aromatik
tıbbi ürünler nerede yetişir biliyor musunuz arkadaşlar? Az
kullanılmış, doğal olan yerde. Bir kekik, bir ada çayı
Karsın bir dağından geldiğinde, Sasonun bir
dağından geldiğinde farklıdır; bir kültür olarak bir
tabakta yetiştiğinde farklıdır, bir bahçede
yetiştiğinde farklıdır. Normalde daha az
kullanılmış yerlerde, toprağı daha az yorulmuş
yerlerde, daha doğal yerlerde yetişir ki neden? Çünkü bir şeyi
siz eğer uzmanına danışmadan kullanırsanız iyilik
yapayım diye kötülük yaparsınız. Şimdi, deseniz ki:
Şu bitki iyidir, gidip iki kilo da yiyelim. Her şeyin etken
maddesine göre, etkisine göre ele alınması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İpekyüz,
tamamlayalım.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Onun için bunun
nasıl ele alınması lazım? Bunun şu şekilde ele
alınması lazım: Bir heyet olacaksa bunun içinde özellikle sivil
toplum örgütlerinin olması lazım, hekimlikle ilgili,
eczacılıkla ilgili, ziraatla ilgili olması lazım ve köylü
temsilcileri varsa, böyle pozitif ayrımcılık
düşündüğümüz yerler varsa onları da katmak lazım.
Bunları şirket ve şantiye yerlerine, daha çok, birçok insanla
buluşabilecek
Ve Türkiyenin birçok bölgesi farklıdır, göller
bölgesi farklıdır, dağlık bölgeler farklıdır,
ovalar farklıdır; oraya özgü aromatik bitkilerle ilgili düzenlemeler
yapılması lazım ve mutlaka bunun, bir ranta dönüşmeden
herkesin ulaşabileceği bir alana dönüşmesi lazım ve
hepimizin yapmamız gereken en önemli şey, gerçekten huzurlu bir
ortamda herkesin yararlanabileceği bir ortam yaratmak lazım.
Unutmayalım, hâlâ mera yasakları var. Bir yerde huzur ve
sıkıntı varsa sizin yaptığınız şeyler
birilerini mağdur eder, diğerlerini geliştirebilir ama bu
konuda, organik tarım, doğallık ve ilaç konusunda her türlü
desteği verebiliriz, dört parti de anlaşmış ama bunun mutlaka
ranta dönüştürülmeden bir katılımcı yapıyla
dönüşmesi lazım.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İpekyüz.
Değerli milletvekilleri, söz sırası
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bursa Milletvekilimiz
Sayın Erkan Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili
verilmiş olan araştırma önergesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Evet -Sayın Kubat burada yok ama- konu teknik
olduğu için önce birazcık teknik giriş yapalım, daha sonra
da işin siyasi tarafına hep birlikte bakalım.
Bitkiden ilaca giden yolda bitkilerin ülkemiz
açısından ve dünya açısından önemi gerçekten çok fazla.
İnsanlar yüzyıllar boyunca deneme yanılma yoluyla hangi
bitkilerin zehirli, hangilerinin gıda, hangilerinin ise ilaç olarak
kullanılabileceğini öğrenmiş ve bu bilgiler sürekli
nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar gelmiş. Bugün bu bilgiler
bilim süzgecinden geçerek yeni ilaçlar, bitkisel ilaçlar keşfedilmekte ve
geleneksel tıpta kullanılan bitkilerin yararlı özelliklerinden
faydalanılmaktadır. Dünya üzerinde yaklaşık 450 bin bitki
türü bulunmakta, yeni türler de keşfedilmeye devam edilmekte. Ülkemizde
ise yaklaşık üçte 1i endemik olmak üzere 12.500e yakın tür
bulunmakta. Bu açıdan da Avrupa kıta florasıyla eşit bitki
zenginliğine sahip bir coğrafyada yaşıyoruz.
İnsanoğlu bitkileri iyi
tanıdıkça, tedavi edici özelliklerinden de etkin faydalandıkça
bu alana yapılan yatırımlara ilgi artmıştır.
Tıbbi bitkilerin kullanımı Sümerlere, Çinlilere kadar, milattan
önce de 4 bin yılına kadar dayanan, çok eski, geçmişte de
baharat ticareti olarak bilinen, İpek Yolu ticareti olarak da bilinen;
sömürgeciliğin, emperyalizmin ilk sebeplerinden sayılan, daha sonra
sanayileşmeyle de geriye giden
Aslında bu kadar önemi baharat
ticaretiyle başlamış, daha sonra da emperyalizmin başka
alanlara kaymasıyla da bugün eski önemini yitirmiştir ancak
sağlık ve tıp alanında hâlâ devam etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre,
gelişmekte olan ülkelerde yaşayan halkın yüzde 80i hâlâ
geleneksel tıp tedavileriyle, bitkisel ilaçlarla ve -diğer ilaçlara
ve hastane hizmetlerine ulaşamadığı için- bunlara mecbur
bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar; özellikle Afrika,
bazı Asya ülkeleri, Güney Amerika ülkeleri bunları en çok kullanan
ülkeler.
Tıbbi bitkilerden yararlanarak
hastalıkları tedavi etmek her ne kadar Uzak Doğu ülkelerinde yaygın
gözükse de Batı toplumlarında da bitkisel tıbbi ürün ticareti
giderek yükselen bir pazar konumuna gelmiştir. Global ilaç
piyasasında bitkisel ürünlerin pazar payına
bakıldığında, 2017 yılı itibarıyla 107
milyar dolara yaklaştığı rapor edilirken 2018
yılında ise gelişmiş marketlerde yüzde 7, gelişmekte
olan marketlerde yüzde 69 oranında bir artış beklenmektedir.
Ülkeler açısından bakıldığında da en yüksek
payı Kuzey Amerika, daha sonra Avrupa, daha sonra da Japonya
almaktadır.
Evet, bu zenginlikler tabii ki Türkiyenin
çeşitli yerlerinde olduğu gibi benim de memleketim olan, seçim bölgem
olan Uludağda da kendine has endemik türleriyle, bitkisel
florasının zenginliğiyle çok fazla vardır. Ama gelin görün
ki on altı yıllık AKP iktidarında o zenginlikleriyle, o
meşhur güzellikleriyle, yeşiliyle ünlü olan Uludağ maalesef
talan edilmiş; taş ocakları, mermer ocakları, enerji
tesisleri, biyokütle katı atık yakma tesisleri, termik santrallerle
âdeta talan hâline gelmiştir. Geçen nisan ayında
çıkarttığınız, ormanların satışı,
suların satışı, özelleşmesiyle de bu talan hızla
artmış. Bugün Uludağ böyle giderse birkaç yıl sonra
maalesef yaşanamayacak bir hâle gelecektir. Özellikle büyük oranı
Karaağız köyünde yapılmak istenen, daha önce de gündeme
getirdiğimiz biyokütle katı
atık tesisi ağaç yakacağını ifade etmekte. Eğer
bu kadar ağacı yakar, bu kadar büyük bir tesiste yirmi dört saat
boyunca ağaç yakarsak, emin olun, iki sene sonra Uludağda ne bir
ağaç bulursunuz ne bir yeşillik bulursunuz ne de bir canlı
bulursunuz.
Einsteinin yıllar önce yaptığı
çok güzel bir tespiti var: Eğer dünyada arılar yok olursa dört
yıl sonra dünyada yaşam biter. Sayın iktidar vekilleri, bu
coğrafyada, bu dünyada sadece insanlar yaşamıyor;
arısı da var, börtü böceği de var, canlısı var,
ağacı var, kuşu var, hayvanı var. Her türlü
canlının bu ekosistemde bir bütünlük yaratarak yaşam hakkı
var. Siz bunları yok ettiğinizde oradan elde ettiğiniz rantla
belki günü kurtarıyorsunuz, belki yandaşlarınızın
cebini dolduruyorsunuz ama emin olun, geleceğimizi, çoluğumuzun
çocuğumuzun geleceğini karartıyorsunuz.
Gene, hemen burada güncel bir konuyu da ifade
edeyim. Pazar günü, Artvin Cerattepede yapılmak istenen ve hâlâ izinsiz
olmasına rağmen devam eden maden ocaklarıyla ilgili Bursada
Artvin Çevre Platformunun bir toplantısı vardı. Bir ay önceden
izin alınmış olmasına rağmen AKPli
Yıldırım Belediyesi bir gün önce saat üçte toplantıyı,
paneli iptal ettiğini duyurdu. Sayın Kaboğlu Hocamız da
konuşmacı olarak geliyordu. Yıldırım Belediyesi... Sanki
Barış Manço Kültür Merkezi babasının
malıymış gibi, hiç kimseye sormadan Önümüzdeki seçimde beni
belediye başkan adayı yapmazlar. diye korkarak hakkı olmadan bu
toplantıyı iptal etmiştir. Buradan da onu kınıyorum. O
salon Yıldırımlılarındır, kimsenin babasının
malı değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederiz.
Maalesef, iktidar yandaşları tüm
doğayı hedef almış durumdalar. Bakın, İsrail,
suyu olmayan Arava Çölünde su buluyor, yerin altından suyu
çıkarıyor, sera çiftlikleri kuruyor, 1 milyar euroluk da tarım
ihracatı yapıyor. Biz elimizdeki kaynakları ne yapıyoruz?
Önce yok ediyoruz, olanları da yabancılara peşkeş
çekiyoruz. Hiçbir şeye sahip çıktığımız yok.
Yollar araç geçiş garantili, tüneller araç geçiş garantili, nükleer
elektrik alım garantili, köprüler geçiş garantili, hapishaneler
mahkûm garantili, hastaneler hasta garantili. Ne varsa yabancılara,
ormanlar da yabancılara peşkeş çekilmiş durumda.
Evet, bu eleştiriler belki sizi rahatsız
ediyor ama şu sözleri de ifade etmem gerekiyor, bir hikâye, meşhur:
Büyük İskender bir gün vezirine diyor ki: Seninle artık
çalışmayacağım. Tabii, vezir şaşırıyor
Hayırdır, niye çalışmıyorsun benimle? diyor. Çünkü
ben bir beşerim, zamanı gelir şaşarım ama bu kadar
süredir sen beni hiç uyarmadın. Eğer benim bir hatamı
görmediysen cahilsin. Yok, hatamı gördüysen, uyarmadıysan da hainsin.
İkisinden biri olduğun için seninle artık
çalışmıyorum.
Bakın, arkadaşlar, saraydan gelen her
şey doğru olmayabilir. Saraydan her geleni sorgulamadan -en son
şu sağlıktaki yasa teklifiyle ilgili- bakmadan, halkın ne
düşündüğünü görmeden, oradaki doktorun, eczacının, diş
hekiminin sahada yaşayacağı sorunları bilmeden, gidip
saatlerdir, cuma gününden beri bizi günlerdir uğraştırıyorsunuz.
Mesele çok basit; 5inci maddedeki bir cümleyi çıkartacaksınız.
O madde ne diyor: İşte, FETÖ şüphesi, terör şüphesiyle
ilgili herhangi bir şüphe varsa SGKye bağlı hastane ve
kurumlarda çalışamaz. SGKye bağlı olamayan özel hastane mi
var?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, var tabii.
ERKAN AYDIN (Devamla) Nerede var, bir söyleyin,
örneğini verin; bir tane verin, tek bir tane verin. Varsa buyurun,
söyleyin bir tane. Bakın, arkadaşlar, bir tane olmaz. SGKyle
sözleşme yapmadan hiçbir özel hastane ayakta kalamaz, bunu siz bizden daha
iyi biliyorsunuz çünkü özel hastanelerin çoğu sizin
yandaşlarınızın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Muayenehaneleri var.
ERKAN AYDIN (Devamla) Muayenehanecilik zaten
bitti. Aile hekimi, aile hekimi hangi muayenehaneyi açacak? Devlette
çalıştırmıyorsunuz, hastanede çalıştırmıyorsunuz,
acilde çalıştırmıyorsunuz; Raporu geçerli değil.
diyorsunuz, Zabıt tutamaz. diyorsunuz, ne yapacak? Resmen diyorsunuz ki
bu doktora: Git, ağaç kabuğu ye. Zaten Anayasada belli, yasada
var, eğer herhangi bir şekilde mahkeme suçlu olduğuna karar
verdiyse sizin bunu, yasayı çıkartmanıza gerek yok. Hem
orası, tabip odası hem eczacılar odası hem diş
hekimleri odası meslekten men ediyor, zaten çalışamıyor.
Ama, siz muhalif gördüğünüzü, kaşının üzerinde gözü var
dediğinizi, tipini beğenmediğinizi bu yasaya dayandırarak
görevinden attığınızda ya da açlığa mahkûm
ettiğinizde, işte, biraz önce o Büyük İskenderin vezirinin
düştüğü duruma düşersiniz, bunu yapmayın. Saraydan da gelse
insan eliyle geliyor, yanlışlar olabilir, uyarın;
uyarırsanız da siz yücelirsiniz, bu millet de takdir eder. Hep
işi seçim sonucuna getirip bu gerçekleri maalesef göz ardı
ediyorsunuz.
Evet, gene gelelim
Yerli ve millî diye diye ne
yerli bıraktınız ne millî bıraktınız ne de
üretimde bir yerlilik kaldı. İthal edilenlerin oranlarına
baktığımızda, dışarıdan gelen, saman
meşhur oldu zaten, cevizinden
İşte aklınıza hemen
hemen ne geliyorsa yetiştirilen her şeyi ithal ediyoruz. Ama bunun
yanında, doğruyu söyleyenleri, gerçeği söyleyenleri de hemen
görevden alıyorsunuz. En son, Sayıştay Başkan
Yardımcısı
Ne dedi adam? Kardeşim, sizin
belediyelerinizde yolsuzluk var. dedi. İşini yapıyor. Ne dedi?
Kayyum belediyelerinde yolsuzluk var. dedi. İşini yapıyor. Bir
ay önce de TÜİK Başkanını, enflasyon oranını
doğru söylediği için onu görevden alıyorsunuz. Bence bunu
yapacağınıza enflasyonu düşürün, kimseyi görevden
almanıza gerek kalmasın. Bunu yapacağınıza
belediyelerdeki yolsuzluğu engelleyin, kimse görevinden alınmasın,
doğruyu yapsın, siz de doğru yapanı ödüllendirin. Görevden
alarak bir ceza ve baskı yoluna gitmeyiniz lütfen.
Gene gelelim tarımdaki oynanan büyük oyunlara.
Anadolu toprağı, binlerce yıldır oluşan üretim
kültürüyle, kendine has tohumlarıyla, bu tohumlarla da yıllarca,
bugüne kadar yaşamış ve bunları yaşarken hiçbir
hastalık, bugün görünen kanser, obezite, şeker, metabolik
hastalıklar görülmemiş ama bugün geldiğimiz noktada sizin
yabancı tohuma teslim ettiğiniz, ithal ilaca teslim ettiğiniz,
ithal gübreye teslim ettiğiniz bu topraklarda şeker de, kanser de,
kalp krizi de -genç yaşta- hepsi de patlamış durumda.
İşin en acı tarafı da şu değerli iktidar
milletvekilleri: Bir FOX TV muhabiri gidip Tarım Bakanına ithal
edilen eti sorduğunda, bununla ilgili cevap vereceğine, gidip
görevini yapan gazeteciyi azarlıyor; bu da yetmiyor, ertesi gün o
gazetecinin Tarım Bakanlığındaki akreditasyonu iptal
ediliyor. Siz, onu sordu diye iptal edeceğinize ithal etin
ithalatını bırakın. Oradaki rakamlara
baktığımız zaman, on altı yılda 852 milyar TL
para harcamışsınız ithalata. Bunun yanında, on
altı yılda çiftçiye verdiğiniz destek 88 milyar. Yani
dünyanın hiçbir yerinde çiftçiye verdiği desteğin 10 katı
ithalat yapan hiçbir gelişmiş ülke bulamazsınız ki
Anayasamızda yazıyor. Gayrisafi millî hasılanın yüzde
1ini üreticiye, çiftçiye destek olarak vermeniz gerekiyor. denirken siz ne
yapıyorsunuz? Ona vermeniz gereken parayı yandaşa verip,
etrafını zengin edip, ülkeyi de ithal et, ithal tarım ürünleri,
ithal tıbbi bitkiler cennetine maalesef ki çevirdiniz.
Tabii, burada teknik önerilerimiz de var tıbbi
ve aromatik bitkilerin üretimiyle ilgili. Bunları araştırma
komisyonunda konuşacağız ama birkaç tanesini -çünkü vaktim de
daraldı- sizlere çok kısa söylemek istiyorum.
Bu ürünlerin elde edilmesindeki en kritik
aşama, hasat makineleri, özel cihazlar, bunların temin edilmesi;
ondan sonraki aşama, maliyeti düşürmek, verimliliği
artırmak için bunların kümelenme mantığıyla belli
yerlerde yapılması; bunların orman köylerine özellikle
yakın yerlerde yapılmış olması; standardize
edilmiş bitkilerin üretilmesi için tohum tescilinin yapılması ve
tescilli tohum kullanılması, bunlarla ilgili yönetmeliklerin
çıkarılması; özellikle de ana yollar, sanayi
kuruluşları, havayolları, çevresel kirlilik ve kontaminasyona
açık yerlerden uzak yerlerde olması gerekir. Havza bazlı
desteklerin yerel paydaşlardan öneri alarak yapılması gerekir.
Tıbbi aromatik havzaların oluşturulması gerekir.
Uluslararası düzeyde piyasa değeri olan tıbbi ve aromatik
bitkilerin ıslah ve tohum geliştirme
çalışmalarının artırılması gerekir.
Ülkemizde gıda, kozmetik, boya, süs, hayvancılık ve diğer
sektörlerde kullanım potansiyeli olabilecek tıbbi aromatik bitkilerin
listelerinin literatürlerden taranarak seçilmesi gerekir. Geleneksel ve
tamamlayıcı tıpta kullanılan bitkilerin üretiminin
planlanması gerekir. Gen kaynaklarının gene korunması ve
uluslararası ticarete konu edilebilmesi açısından ülkemizdeki
tıbbi aromatik bitkilerin biyolojik tanımlamalarının
yapılması gerekir. AR-GE ve ölçek büyütme süreçleri düzgün
planlanmalıdır. Aktarlarla ilgili mevzuat
çalışmalarının ivedilikle yapılması gerekir.
Farmasötik ürün formunda yer alan ürünlerin de eczanelerde satılması
ve alınmasına yönelik mümkün ise yasal düzenleme yapılması
gerekir. Piyasada satılan tıbbi aromatik bitkilerin üretici ve satıcılarının
yasal sorumluluklarının çerçevesinin çizilmesi gerekir. Gene,
pazarlama stratejisi önemli bir konu. Alım garantili sözleşmeler
yapılarak üretici desteklenmelidir. Fiyat politikası ve kontrolü
sağlanmalıdır. Ürün bazlı talep
oluşturulmalıdır. Uluslararası fuarlarda bulunmak ve yerli
fuarlarla ilgili organizasyonların düzenlenmesi, üretim yerlerinin
denetlenmesi ve gerekli cezai yaptırımların da kanunla
düzenlenmesi şart olarak görünüyor.
Velhasıl, bu araştırma komisyonunun
kurulması
Ülkemizde yeteri kadar önem verilmeyen ancak gelişmiş
ülkelerde hızla bunun sanayisinin ve kullanımının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Aydın.
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
arttığını göz önünde
bulundurarak bu komisyonun güzel işler yapacağına
inanıyorum ve Meclise de geldiği zaman umarım bu maddeleri daha
geniş tartışır ve yasalaşması konusunda da
hemfikir olur, oy birliği olur diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz isteyen Hatay Milletvekilimiz Hacı Bayram
Türkoğluna aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU
(Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede tıbbi ve aromatik bitkiler üzerine
verdiğimiz Meclis araştırma önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsanlık tarihi boyunca bitkiler ve
bitkilerden elde edilen ürünler çok farklı amaçlarla
kullanılmıştır. Küresel bazda çok geniş bir
kullanımı olan tıbbi bitkilerin tanımını tam
olarak yapmak mümkün değildir. Günümüzde tıbbi ve aromatik
bitkiler terimi genellikle birlikte kullanılmaktadır. Tıbbi ve
aromatik bitkiler, hastalığı önlemek, sağlıklı
yaşamak veya hastalıkları iyileştirmek için ilaç olarak
kullanılan bitkilerdir. Tıbbi bitkiler, beslenme, kozmetik, vücut
bakımı, tütsü veya dinî törenler gibi alanlarda yer alırken
aromatik bitkiler ise güzel koku ve tat vermeleri için
kullanılmaktadır. Dünya pazarlarında tıbbi ve aromatik
bitkilere olan talep çok değişik alanlarda ve sanayi kollarında
tüketimine paralel olarak her geçen gün giderek artmaktadır.
Türkiye, tıbbi ve aromatik bitkilerin
dış satımında dünyanın önde gelen ülkelerinden
biridir. Ülkemiz farklı iklim ve ekolojik koşullara sahip
olması, floranın çok sayıda bitki türü ve çeşitliliği
içermesi bakımından doğadan toplanan ve kültürü yapılan
tıbbi ve aromatik bitkiler açısından büyük bir ekonomik
potansiyele sahiptir. Bu kadar zengin bir kaynağa sahip ülkemizde hâlen
doğadan toplanan ve üretimi yapılan bitkilerin sayısı çok
azdır. Binlerce yıl önce insan, bitkilerin tedavi edici gücünü
tanımış ve sağlıklı yaşayabilmek için
onlardan yararlanmıştır.
Tedavi amaçlı kullanılan bitki tür ve
çeşitlerinin miktarı Antik Çağdan beri devamlı bir
artış göstermiştir. Mezopotamya uygarlığı
döneminde yaklaşık 250 bitki ilaç ham maddesi olarak
kullanılırken, Antik Yunan Döneminde 600 kadar bitki tıbbi
amaçlı kullanılmıştır. Özellikle 1990lı
yıllardan itibaren doğal ürünlere olan talep artarak bitkisel kökenli
ilaç ve kozmetik sanayisi hızla gelişmiştir. 19uncu
yüzyılın başlarında tedavide
kullanıldığı bilinen ve tıbbi bitkilerden elde edilen
ilaç ham maddesi sayısı 13 bini bulmuştur.
Türkiyenin doğal bitki örtüsü, belirlenen
11.707 bitki çeşidiyle küresel ölçekte büyük zenginliğe sahiptir. Bu
bitkilerin 3.649u yöreye özgü iklim ve toprak şartlarında
yetişen ülkemize ait endemik tür ve çeşitlerdir. İç piyasada
ticarete konu olan bitki sayısı ise 350 olup bu bitkilerden
yaklaşık 100 bitkinin yurt dışına ihracatı yapılmaktadır.
TÜİKin tıbbi ve aromatik bitkiler olarak özel bir
sınıflandırması bulunmamakla birlikte yaklaşık 20
çeşit tıbbi ve aromatik bitkinin 1,8 milyon dekar alanda
tarımı yapılmakta, üretim miktarı bakımından
siyah çay, kırmızıbiber, haşhaş, kimyon, nane, kekik,
yağlık gül ve anason ilk sıralarda yer almaktadır. 2000-2017
yılları arasında yetiştiricilik kaynaklı üretim
miktarı yaklaşık yüzde 80 artmıştır.
Son dönemlerde tıbbi bitkilerin endikasyon
belirtilerek kontrolsüz olarak satılması toplum
sağlığını ciddi bir şekilde tehlikeye
sokmaktadır, tehdit etmektedir. Piyasada satılan tıbbi
bitkilerin gerçekten o bitki olup olmadığı konusunda
şüpheler vardır. Toplanan tıbbi bitkilerin doğru bitki olup
olmadığı ancak bir uzmanın bitkiyi teşhis etmesiyle
mümkün olabilir. Ayrıca, tıbbi bitkilerin etki gösterebilmesi için
standardize olması gerekir. Tıbbi bitkilerin doğru
kısımları, doğru mevsimde, doğru saatte ve doğru
bölgeden toplandıklarında standardizasyondan söz edilebilir çünkü
bitkilerin içerdikleri maddeler ekolojik şartlara göre
değişmektedir. Çevrecilik açısından bakıldığında,
bilinçsiz toplamayla biyoçeşitlilik azalabilir ve bazı türlerin nesli
tükenebilir.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin dış
ticaretinde onlarca bitki yer almaktadır. Bu bitkilerden
bazıları hem endüstri bitkileri veya yağlı tohumlar
sınıfında yer alırken hem de tıbbi ve aromatik bitki
kabul edilmektedir. Tıbbi ve aromatik bitkilere ilişkin özel bir
sınıflandırma, GTİP numarası
olmadığından dış ticareti sağlıklı
olarak izlenememektedir. Türkiyenin tıbbi ve aromatik bitkileri
dış ticareti 2016 yılında 303,6 milyon dolar ihracat ve
267,1 milyon dolar ithalat -kahve hariç- olmak üzere gerçekleşmiştir.
İhracatta en önemli bitkiler kekik, haşhaş, defne, çay, anason,
kimyon, ada çayı, mahlep, kırmızıbiber ve bitkisel çaylar
şeklindedir. İhracatta kekik yüzde 25lik payla ilk sırada yer
almaktadır. Kekik ihracatı geçmişe oranla yüzde 300
artışla 61 milyon dolara ulaşmış olup
yaklaşık yarısı Ege Serbest Bölgesinden
gerçekleştirilmektedir.
İthalatta en önemli bitkiler kahve, çay, keten,
karabiber, kimyon, çörek otu, şerbetçi otu şeklindedir.
İthalatın yüzde 60ını kahve oluşturmaktadır.
Yine kekik, defne, kimyon, kahve, ada çayı ve keçiboynuzu gibi birçok bitkide
reeksport yapılmaktadır.
Kalkınmanın, ekonomik büyümenin,
istihdamın artışının temelinde girişimcilik
vardır. Ülkemizde kadın girişimci oranı yüzde 7-8
civarındadır, oysa Avrupada bu oran yüzde 35tir. Avrupa ülkelerine
oranla daha düşük olan kadın girişimci sayısının
artırılması, kadınların iş kurmaya
heveslendirilmesi gereklidir. Özellikle kadın girişimcilerin
desteklenmesi yalnızca onları değil, Türkiyeyi de
ilgilendirmektedir.
Araştırma önergemize konu alan kadın
girişimcilerimize çok uygun bir alandır. Tıbbi bitkiler ve etkileri
konusunda eğitim almış tek meslek grubumuz
eczacılarımızdır. 6197 sayılı Kanunda
yapılan değişiklikle tıbbi bitkilerin eczanelerde,
eczacının danışmanlığıyla
satılması söz konusudur. Bu alanda da pek çok sorun
bulunmaktadır.
Gerek iç tüketimde kullanılan gerekse
dış satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerde
üretimi arttırmak ve istenen kalitede ürünü elde edebilmek için
doğadan toplamaların sürdürülebilirlik ilkesine dayalı, floraya
zarar vermeden yapılması, bitki toplayıcıların
eğitilmesi, talebi fazla olan
bitkilerin kültüre alınması, yetiştirme tekniklerinin her
bitkiye ve ekolojik koşullara göre saptanması, yurt dışında geliştirilmiş ve ülkemiz
ekolojik
koşullarına adapte olabilecek
çeşitlerin getirtilerek
ülkemiz iklim koşullarında denenmesi, bu bitki grubunun en önemli
sorunlardan biri olan tohumluk temini için kurumsal altyapının
oluşturulması, çeşit
geliştirmeye yönelik ıslah
çalışmalarının desteklenmesi, hasat
sonrası işlemler,
depolama ve nakliyede uygun şartların sağlanması
gerekmektedir.
Yine sosyoekonomik yoksunluk içinde bulunan
vatandaşlarımızın topluma entegre olmaları ve
ekonomide aktif üretken duruma geçerek sürdürülebilir gelire
ulaşmaları amacıyla tıbbi bitkilerin bölge kadınlarına
toplatılarak kadınlar için istihdam alanı
oluşturulması ekonomimiz açısından büyük fayda
sağlayacaktır. Tabii, bunun işlenmesini de ihmal etmiyoruz.
Dünya piyasalarının istediği kalite
ve miktarda güvenilir tıbbi ve aromatik bitki üretiminin
artırılması için Bakanlığımızca yeni bir
destekleme politikası uygulanmaya başlamıştır. 2018
yılı için iyi tarım uygulamaları kapsamında dekara 50
ila 100 TL, işletme büyüklüğü toplam 5 dekar veya altında
tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği yapan küçük aile
işletmelerine dekar başına 100 TL, mazot ve gübre desteği
olarak dekar başına 14 TL, organik tarım yöntemiyle üretim yapan
üreticilerimize ise dekara, ürün kategorilerine bağlı olarak 10 ila
100 TL arasında değişen destekleme ödemesi yapılmaktadır.
Kırsal kalkınma destekleri, indirimli
kredi destekleri, Ziraat Bankası veya Tarım Kredi Kooperatiflerinden
2 milyona kadar işletme kredisi kullananlara yüzde 50 indirim, 2 ila 3
milyon arasında işletme kredisi kullananlara da yüzde 25 destek
sağlanmaktadır; kekik, biberiye, ada çayı, sıla
yağı, sumak, keçiboynuzu, defne, fesleğen, ıhlamur, safran,
jojoba üretimi için söz konusu bunlar.
Hazine arazilerinin tahsisi konusuna gelince, 24
Kasım 2017 tarihinde yayımlanan 379 sıra no.lu Milli Emlak Genel
Tebliğiyle hazine arazilerinin rayiç bedelinin binde 1i olarak
belirlenecek kira bedeliyle tıbbi ve aromatik bitkililer üreten çiftçilere
kiraya verilmesi söz konusu hâle gelmiştir. Bu kapsamda lavanta, gül,
adaçayı, kekik, çörekotu ve kuşburnu başta olmak üzere 1,2
milyon metrekare yüzölçümlü hazine taşınmazı kiralanmıştır,
bu proje kapsamında toplam 20 ilimizde 4,6 milyon metrekare hazine
taşınmazı daha ilana çıkarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin mevcut toprak ve su kaynakları ile
biyoçeşitlilik durumu dikkate alınarak küresel rekabet gücümüzü
artırmak, uluslararası piyasaların talep ettiği kalite ve
özelliklerde ıtri tıbbi bitki üretimini sağlamak ve
uluslararası pazarlarda biyolojik çeşitliğimizi avantaja
dönüştürmek için Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünce Itri ve
Tıbbi Bitkiler ile Boya Bitkileri
Üretiminin Geliştirilmesi Projesi hazırlanmıştır.
Projeyle araştırma, yayım ve çiftçi bağının güçlendirilmesi,
üretimin iç ve dış talebe uygun olarak geliştirilmesi,
uluslararası piyasaların istediği kalite ve miktarda tıbbi
ve aromatik bitkilerin üretilmesi, kayıt ve izlenebilirliğin
sağlanması, üretim havzalarının oluşturulması,
sektörel iş birliğinin artırılması hedeflenmektedir.
Projeyle Denizlinin kekiği, Ispartanın
gülü ve lavantası, Karabükün safranı, Hatayın defnesi ve
Egenin ada çayı dünya standartlarında üretilerek mamul ürünler
şeklinde küresel pazarlara sunulacaktır.
Projenin yürütüldüğü illere gelince
2015
yılında 25 ilde başlatılan proje, 2016 yılında 35
ilde, 2017 yılında 37 ilde, 2018 yılında 38 ilde
yürütülmektedir. İlerleyen yıllarda projenin 81 ilde uygulanması
hedeflenmektedir çünkü Türkiyemiz, dünyanın en zengin florasına
sahip, tıbbi ve aromatik bitkiler bakımında da deste başı
bir ülkedir. Bunun da gerekliliğini, inşallah, zaman dilimi
içerisinde bizim yerine getirmemiz lazım. 2018 yılında proje
Ağrı, Afyonkarahisar, Antalya, Aydın, Balıkesir,
Bartın, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bursa, Çankırı, Çorum, Denizli,
Diyarbakır, Elâzığ, Eskişehir, Hakkâri, Hatay, Isparta,
İzmir, Karabük, Kahramanmaraş, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli,
Konya, Kütahya, Malatya, Muğla, Niğde, Samsun, Şanlıurfa,
Uşak, Tokat, Tekirdağ, Trabzon, Tunceli ve Van illerinde
yürütülmektedir. İlerleyen zaman diliminde sayamadığımız,
saymadığımız diğer illerimiz de bu kapsam içerisine
dâhil edilecektir.
Proje kapsamında yürütülen
çalışmalara gelince
Mevcut durum analizine yönelik
çalışmalar yani hâlihazır çalışma envanterimizin
olduğu yerler, Denizli, Trabzon, Hatay, İzmir ve Antalya -Akseki
ilçemiz- illerinde sektörün tüm paydaşlarının
katılımıyla tıbbi ve aromatik bitkiler
çalıştayları
çalıştırılmıştır. Mevcut durum analizi
sonrasında sektörün strateji belgesini hazırlamak üzere
çalışmalar başlatılmış olup bu amaçla tıbbi
ve aromatik bitkiler ticareti yapan taraflarla 2016 yılında
İzmir ilinde bir araya gelinmiştir.
Teknik personele yönelik eğitim
çalışması ve altyapının güçlendirilmesine gelince,
projenin uygulandığı otuz sekiz ilde en az 3 personelden
oluşan tıbbi ve aromatik bitkiler teknik ekibi oluşturulmuş,
bu ekipte görev alan toplam 778 personele yönelik hizmet içi eğitim
çalışmaları tamamlanmıştır.
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar
Genel Müdürlüğümüze bağlı olarak faaliyet gösteren 15
araştırma enstitümüzde tıbbi ve aromatik bitkilere yönelik AR-GE
faaliyeti devam etmektedir.
Antalya Batı Akdeniz Araştırma
Enstitüsü bünyesinde Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Merkezi 2011
yılından beri faaliyettedir. Bu merkez, tıbbi ve aromatik
bitkiler konusunda gerek TAGEMe bağlı enstitülerin çalışmalarına
ve gerekse özel sektör çalışmalarına laboratuvar desteği
sağlamaktadır.
Çiftçi bazında yürütülen çalışmalara
gelince: AR-GE çalışmaları tamamlanan tür ve çeşitlerin
çiftçi şartlarında yaygınlaştırılması
hedeflenmektedir. Bu amaçla, Tarımsal Araştırmalar ve
Politikalar Genel Müdürlüğümüze bağlı araştırma
enstitüleriyle iş birliği hâlinde demonstrasyon
çalışmaları yapılmaktadır. 2015-2017 yılları arasında, 37
ilde 888 çiftçiyle 32 bitki türünde 2.293 dekar alanda demonstrasyon
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkoğlu.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) 2018
yılında 36 ilde 29 türde 460 dekar alanda çalışma
planlanmıştır. Sadece 2017 yılında yürütülen
demonstrasyon çalışmalarında, 1 milyon 193 bin 600 adet fide ve
442 kilogram tohum, 1.600 adet fidan ve 1.680 kilogram yumru çiftçilere temin
edilmiştir. Proje çerçevesinde, toplam 7.135 çiftçiye yönelik eğitim
ve yayım çalışması yapılmıştır.
Demonstrasyon çalışmalarıyla uzun yıllardan beri sadece
doğadan toplanarak elde edilebileceği düşünülen bazı
bitkilerin üretimi başarılmıştır. Böylece,
uygulamalı olarak hem teknik personelin hem de çiftçilerimizin deneyimleri
artırılmıştır. Demonstrasyon yapılan bitkilerin
kalitelerinin belirlenmesi için Bakanlığımız Batı
Akdeniz Araştırma Enstitüsünde etken madde analizi
yapılmıştır. Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin
üretimi, satılması, kontrolü, ekolojik dengenin korunması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) Bu konuda,
kadın girişimciliğinin desteklenmesi gibi konularda problemlerin
tespit edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılması her bakımdan yararlı olacaktır
diye inanıyoruz.
Şimdiden hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde,
gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın Gaytancıoğlu, sisteme
girmişsiniz 60a göre söz istiyorsunuz.
Bir gerekçesini açıklar mısınız
kısaca.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkanım, bizim Edirne Enez ilçesinde 86 işçimiz grev
kararı almıştır. Ciddi bir konudur, onu arz etmek istedim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirnenin Enez ilçesindeki Amcol Mineral
Madencilik fabrikasında ücretlerine zam yapılmadığı
gerekçesiyle grev kararı alan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Edirnemizin Enez ilçesinde faaliyet
gösteren ve 86 işçinin çalıştığı Amerikan
firması olan Amcol Mineral Madencilik Fabrikasında toplu iş
sözleşmesinde çıkan anlaşmazlıklardan dolayı dün
itibarıyla işçiler greve başlamıştır.
İşveren, işçiyi asgari ücretle çalıştırmak
istemekte, işçinin talebi ise sadece 2.200 lira, altını
çiziyorum, 2.200 lira ücret talep ediyorlar yani açlık
sınırının biraz üzerinde. Bu kadar düşük bir ücret
talep edilmesine rağmen işçi ve işveren arasında çok az da
bir fark kalmıştır. Gerek işçiler, gerekse Türkiye Maden
İşçileri Sendikası yetkililerinden aldığım
bilgilere göre fabrika ciddi anlamda da kârlıdır. Kendim de bizzat
gittim, yapmış olduğum görüşmeler neticesinde daha vahim
bir konuyla karşılaştım, bunu tüm Türkiye kamuoyuyla
paylaşmak istiyorum: İşveren, işçiyle anlaşmak istiyor
ancak Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumdan ve yasaların
kendine tanıdığı haklardan ötürü uzlaşmaya
yanaşmıyor, hatta işveren Biz kârlıyız ama ürün
sattığımız firmalar birer birer konkordato ilan ediyorlar.
diyerek Türkiye ekonomisinin aslında bize gerçek tablosunu ortaya koyuyor.
Bu imkânı verdiğiniz için de teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.-MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 31
milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğindeki
sorunların giderilmesi, genetik çeşitliliğin korunması ve
bunların sağlık sektöründeki kullanımlarının
düzenlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/361) (Devam)
2.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğin korunması ile bu bitkilerin daha iyi
değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/405) (Devam)
3.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram
Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi ile bu süreçlerde ekolojik dengenin korunması
hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi ve bu alanda kadın
girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/406) (Devam)
4.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tıbbi ve aromatik bitki üretiminin
arttırılması, üretim ve arzın her aşamasında
ilgili uzmanların denetiminin sağlanması ile bu süreçlerde
ekolojik dengeyi koruyucu tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
(Devam)
5.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi
ve bu alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/410) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi önerge sahipleri adına konuşmalara başlıyoruz.
Önerge sahipleri adına ilk söz, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii, tarım konuşmak, aslında
uygarlığı konuşmak anlamına geliyor. Zira avcı,
toplayıcı toplumlardan günümüze kadar gelen tarihsel süreç
insanın tarımla kurduğu ilişkiler bağlamında ele
alınıp değerlendirilebilecek bir süreç. Özellikle tabii,
buğdayın evcilleştirilmesiyle beraber ve insanın ilk kez
tükettiğinden daha fazlasını üretir hâle gelmeye
başlamasından itibaren uygar toplumların ortaya
çıkması, sınıfların ortaya çıkması,
toplumsal, sosyolojik ilişkilerin ortaya çıkması ve nihayetinde
devletin ortaya çıkması bu saikle mümkün oldu. Ünlü Marksist
antropolog ve tarihçi Gordon Childe İnsan soyunun gördüğü ilk
devrim, neolitik devrimdir. der yani insanın doğada avcı,
toplayıcı olmaktan çıkarak ilk kez bilinçli tarım üretmeye
başlaması, insanın aynı zamanda insan olarak kendisini var
etmesi, savaş, açlık, kıtlık, buna benzer pek çok
musibetten kendi soyunu kurtarması açısından anlamlı oldu.
Hiç kuşkusuz tabii, bu bağlam içerisinde
uygarlığın başından bu yana aromatik, tıbbi
bitkilerin çok büyük önemi var. Özellikle Anadolu açısından
düşünecek olursanız özellikle zeytin, defne gibi ürünlerin bütün
antik metinlerde ve son derece de güzel biçimde
anıldığını göreceksiniz. Yalnızca Anadolu
neolitiği ya da tarihi açısından değil, bütün Orta
Doğu açısından, Uzak Asya açısından, dünyanın
farklı yerleri açısından da böyle bir durumdan bahsetmek
tabiatıyla mümkün. Fakat takdir edersiniz ki şöyle bir temel meseleyle
karşı karşıyayız; bu konuda -aşağı
yukarı- Parlamentoda bir uzlaşma var; bu, takdire şayan bir
durum ama şöyle bir problemle karşı karşıyayız:
Türkiye tarımının çok önemli yapısal problemleri var.
Şimdi, pek çok hatibimizin burada
anlattığı şeyler, destekler, girdiler vesair şeyler;
evet, bunlar belki gerekli olan şeyler ama tarım, sınıfsal
çelişkilerle bölünmüş durumda yani yoksul tarım
çalışanlarıyla, topraksız köylüler ile yüz binlerce dönüm
araziye hitap edenler aynı tarımsal portföy içerisinde
değerlendiriliyor. Dolayısıyla böylesine bir sınıfsal
çelişki yumağı söz konusu olduğunda buraya ilişkin
yaptığınız destekler, aldığınız
önlemler ya da sair şeyler ne yazık ki gerçek anlamını
bulmuyor. Bir sacayağı nasıl ancak düz bir zeminde durursa
aromatik bitkiler konusunda yaptığımız değerlendirme
de ancak Türkiyenin tarım politikasının, özellikle neoliberal
siyasetten ve neoliberal tarım politikasından kurtulduğu ve
kendi içerisinde demokratikleşme adımı
atıldığı koşullarda anlamlı olacak. Bu nasıl
olacak? Yani örneğin, ülke çiftçisi tek başına kalmış
durumda. Kimler karşısında? Neoliberal tarım tekelleri
karşısında.
Geçenlerde Bakanlık tohum konusunda
biliyorsunuz- bir yönetmelik çıkardı yani evlere şenlik bir
yönetmelik. Bizim atalık tohumlarımızı kullanmak, bu
tohumları takas etmek, üretmek, köylünün kendi içerisinde döngüsel bir
biçimde yaptığı şeyler artık devlet zoruyla
yasaklanmış durumda.
Şimdi değerli arkadaşlar, tarıma
eğer böyle bakarsanız tarım da size ne yazık ki böyle bakar
ve tarımda mutlak ihracatçı bir ülke olmaktan çıkar, sapı
samanı ithal eder duruma düşersiniz, şu anda
düştüğümüz gibi. Küçük aile çiftçiliğinin özendirilmediği
durumda -ki kırsal tasfiye olmuş durumda; şu anda yüzde 75
kentlerde, yüzde 25 kırsalda yaşıyor- kırsalın bu
kadar tasfiye olmasının özellikle güvenlikçi politikalarla, bölgede
köy yakma, köy boşaltma sayesinde tarımsal tasfiye söz konusu
olduğu koşullarda gerçekten bu konuda adım atmak da
zorlaşıyor.
En önemli mesele şudur
tarımımıza ilişkin: Türkiyede çiftçinin pazarda ya da çok
uluslu tekeller karşısında sahipsiz olmasıdır,
örgütsüz olmasıdır. Çiftçi örgütlenmedikten sonra; kooperatifler,
çiftçi sendikaları, köylü sendikaları biçiminde örgütlenmedikten
sonra değerli arkadaşlar, her zaman sermaye karşısında
sahipsiz kalacaktır. Buradan hareketle, evet, aromatik bitkileri kalkındıralım,
aromatik bitkiler de bizi kalkındırsın. Tıbbi bitkilere
önem verelim, destekler sağlayalım, girdi fiyatlarını
düşürelim. Mesela, iktidarın yaptığı gibi, bir senede
yalnızca gübreye yüzde 120 zam koymayalım. Tohumu keza yine öyle
zamlandırmayalım. Traktörde kullanılan mazotu ucuzlatalım.
Eyvallah, bunları ancak tarımda toptan bir demokratikleşme
sağlayabildiğimiz koşullarda, örneğin topraksız
köylüye toprak verdiğimiz koşullarda, bir toprak reformu
yaptığımız koşullarda ancak başarabiliriz.
Bu anlamda, bütün partilerin üzerinde
anlaşmış olduğu tıbbı ve aromatik bitkiler önemli
bir konudur ve biz de bu konuda bir önerge vermiştik.
Araştırılmasının anlamlı
olacağını, ülke insanımıza ve ekonomimize katkı
sağlayacağını düşünüyorum.
Evet, bunun üzerinde bir fikir birliğimiz var
ama fikir birliğimiz olmayan bir mesele var, en azından dün saatlerce
konuştuğumuz Sağlıkta Şiddet Yasası.
Arkadaşlar, yasayı biliyorsunuz, ne
getirip ne götürdüğünden bahsetmeyeceğim, ancak, mesele şu ki bu
yasanın, ülke barışına, ülke demokrasisine faydalı bir
sonucu yok. Özellikle, bakın, hekimlerin mesleklerini yapmaktan
menedilmesi hem de haklarında herhangi bir yargı kararı
olmaksızın, haklarında yazılmış çizilmiş
birtakım şeylerden dolayı mesleklerinden menedilmiş
olması, ülke demokrasisini geliştirecek bir durum değil. Tabii,
üzücü fakat iki gün önceki toplantıda Yahu, kardeşim, KHKlilerin ne
kabahati var? dediğimizde, bir sayın milletvekilinin 251
şehidin ne kabahati vardı? demesi, AKPnin zihninin gerisindeki kodları
özetliyor değerli arkadaşlar:
Mesele, terör tehlikesiymiş. Buna
inanmamız için şunu yapmanızı tavsiye ederiz sevgili AKPli
milletvekili arkadaşlarım: Kendi içinizde FETÖnün siyasi
ayağının ortaya çıkartılmasına dair bizi ikna
edici bir çalışma içerisine girersiniz, biz de deriz ki demek ki
mesele, gerçekten terörün tasfiye edilmesiymiş, terör örgütüyle
ilişki içerisindekilerin açığa
çıkarılmasıymış. Meselenin o
olmadığını biliyoruz. İltisak diye bir kavram
üretilmiş. Nedir iltisak ya? İrtibat değil, örgüt üyeliği
değil, alaka değil
İltisakla, insanları mesleklerini
yapmaktan menediyorsunuz, olacak gibi değil.
Ülkemizin siyasetinin temel meselesi şu:
FETÖyle kol kola girmiş olanların ülke yönetmeye ehliyeti var ama
AKP gibi düşünmeyen hekimin, hekimlik yapma ehliyeti; AKP gibi
düşünmeyen öğretmenin, öğretmenlik yapma ehliyeti; AKP gibi
davranmayan polisin, polislik, askerin, askerlik yapma ehliyeti yok.
Arkadaşlar, böyle bir matrak durum olmaz. Bu, trajik bir durumdur. Dolayısıyla,
burada 130 bin kişinin kanun hükmünde kararnamelerle işinden
edildiği ve özellikle 6 bin civarında sağlık
çalışanının, hekimin ve genç hekimin mağdur
edileceği bir durumla karşı karşıyayız.
Bakın, terörle böyle uğraşılmaz, böyle mücadele edilmez.
Hani halkımızın bir lafı var,
çok da sevdiğim bir laf: Kendi gözündeki merteği görmez, elin
gözündeki çöple uğraşır. derler. Arkadaşlar, kendi
gözünüzle mertekle lütfen biraz uğraşın. Bakın, komisyonda
da geçen tartışmaların bize gösterdiği şey şu:
Yani, demokrasinin olmadığı, insan haklarının bu kadar
derdest edildiği yerde bu tür tedbirlerle daha iyi bir ülke yaratmak ne
yazık ki mümkün olmayacak. İltisaklı olmaktan bahsediyorsunuz
ya, iltisaklı olma hasebiyle insanları kapının
dışına koyuyorsunuz.
Ben size söyleyeyim, sizinki iltisaklı olmak
değil, sizinki aynı örgüt içerisinde olmak. Ne istediniz de
vermedim? diyen, ardından efendim, Ankarayı parsel parsel satan
Bu, açık bir örgütsel ilişkinin karşılığı.
Böyle bir örgütsel ilişki sizi kriminalize etmiyor, bu ülkeyi yönetme
ehliyetini aslanlar gibi elinizde tutmaya devam ediyorsunuz. Ama bunun
dışında bilmem hangi bankanın önünden geçmiş
Ya
şöyle bir şey olur mu: Babası HDPye oy vermiş diye kanun
hükmünde kararnameyle işinden edilen ve şimdi de hekimlik
yapması elinden alınan insanlar var. Biraz vicdan yok mu? Biraz
insanlık yok mu? Yani bu 5inci madde, gerçekten, değerli
arkadaşlar, ülkeyi bir adım ileriye götürecek değil, tam tersine
bu, toplumumuzdaki kutuplaşmaları ve gerilimi çok daha fazla
artıracak bir durumdur. Bu açıdan diyorum ki, şimdi Komisyonda
5inci madde yeniden görüşülmeye başlandı ama benim
gördüğüm şu, sevgili arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
RIDVAN TURAN (Devamla) Toparlıyorum.
Gördüğüm şey şu: AKP dün akşamki
ortamı şeklen tashih etmek için yeniden görüşüyor, yoksa bu
meselenin yakıcılığını, bu meselenin kaç tane
hekimin hayatına mal olacağını, kaç insanın intihar
edeceğini, kaç insanın hayatının söndüğünü, ailesinin
hayatının söndüğünü gördüğü için, buna ikna olduğu
için değil; bir şekil şartını yerine getirmek için
bunu yapıyor. O sebepten, sevgili arkadaşlar, bu ülke hepimizin.
Bakın, size ilginç bir ülke örneği
vereyim. Bir profesyonel kamu hizmetinin yenilenmesi yasası
çıkartılıyor, ardından lidere ve partiye güvenmemek ve
kendini teslim etmemek sebebiyle önce çok sayıda doktorun sigortayla
ilişkisi kesiliyor -bizde de öyle, önce sigortayla ilişkisi kesilecek
bu insanların- ardından da doktorluk yapmaları engelleniyor.
Bura nere biliyor musunuz? 1933 ve 1938 Almanyası. Takdir, yüce
heyetinizin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) 5inci maddenin
keenlemyekûn addedilmesi gerekir. Ne siz hiç getirmiş olun ne de biz
konuşmuş olalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
Değerli milletvekilleri, salonda bir
uğultu var, lütfen biraz sessiz olalım.
Önerge sahipleri adına ikinci söz, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Nevin Taşlıçaya ait.
Süreniz on dakika Sayın Taşlıçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tıbbi ve aromatik
bitkilerle ilgili araştırma komisyonu kurulması hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Ankara Eczacı Odası ve Türk
Eczacıları Birliğinde uzunca bir süre görev almış,
özellikle de bu konuda çalışmış bir eczacı olarak
sağlığı ilgilendiren her türlü ürünün, öncelikle de
suistimale bu kadar açık olan bitkisel ürünlerin eczacı eliyle ve
eczane kanalıyla hastaya ulaştırılması
gerekliliğini ifade ederek başlamak istiyorum. Tabii, her türlü ruhsatlandırma
ve kontrol işlemlerinin de Sağlık Bakanlığı
eliyle yürütülmesi gerekliliğinin de altını çizmek isterim .
Tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
işlenmesi ve akabinde dünya pazarından pay almasının
sağlanması, Türkiye için oldukça önemli bir fırsattır. Hem
ekonomik değeri açısından hem de ilaç sanayisi gibi stratejik
öneme sahip bir alanda kritik bir eksiği kapatacak olmasından
dolayı tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili atılacak bu
adımlar, ülkemiz adına faydalı olacaktır.
Şu an için sadece bitki satan ülke konumunda
olmamız büyük bir eksiklik olsa da tıbbi ve aromatik bitki
floramız, yarınlar için büyük bir istihdam kapısı, inovatif
bir ihracat ürünü olarak da önümüzdedir.
Artan eczacılık fakültelerinden sonra
ortaya çıkan eczacının istihdam sorununun çözümünden ekonomik
değeri yüksek alternatif tarım ürünlerine, yani ekonomiden
tarıma kadar birçok alanda katkısı olabilecektir.
Tıbbi ve aromatik bitkiler, koruyucu
sağlık hizmetlerinde yani hastalıkların önlenmesi,
sağlıklı hâlin sürdürülmesi ve hastalıkların
iyileştirilmesi için ilaç olarak geleneksel ve modern tıpta
kullanılmaktadır.
Aynı zamanda bu bitkilerden besin takviyeleri,
bitkisel çay, tat ve çeşni olarak beslenmede faydalanılmaktadır.
Parfümeri ve kozmetikte kullanılmalarının yanı sıra
parlatıcılar, hatta böcek ilaçları olarak sanayinin farklı
kollarında geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır.
Tıbbi ve aromatik ürünlere olan talep, son
yıllarda oldukça artmış ve artmaya devam etmektedir. Bu
değerin artışındaki en önemli itici güç ise
sağlıklı kalmak ve yaşlılığını iyi
bir şekilde geçirmek isteyen orta ve ileri yaş grubu nüfustur.
Bitkisel ürünlerin sentetik ilaçların aksine
çok az yan etkisi olan güvenli ve sağlıklı ürünler olarak kabul
edilmesinin de pazar payının büyümesinde önemli bir etken
olduğunu düşünüyoruz.
Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 20
bin civarında bitki türünün modern ve geleneksel tıpta
kullanıldığı bilinmektedir. Kozmetik ve botanik
endüstrisinin de kullandığı bitki türleri bu sayıya dâhil
değildir.
2000 yılında tıbbi ve aromatik
bitkiler piyasasının yıllık yaklaşık 60 milyar
dolarlık bir pazar payına sahip olduğu kaydedilmiştir. Bu
rakam, dünyadaki yıllık ilaç pazarının yaklaşık
yüzde 20sini oluşturmaktadır. Uluslararası raporlara göre,
tıbbi bitkisel ürün ve ilaçların global pazarı 2015te 93 milyar
dolara, 2017de ise 107 milyar dolara ulaşmıştır.
Bitkisel ürünler ve ilaçlar pazarı, son on
yıl içerisinde dünya genelindeki ekonomik durgunluğa rağmen
kayda değer bir büyüme göstermiştir.
Dünyada bitkisel droglar için başlıca
ticaret merkezleri Çin, Almanya, Amerika, Fransa, İtalya, Japonya,
İspanya, İngiltere ve Hong Kongdur. Bitkisel ilaçların
kişi başına en yüksek tüketiminin olduğu ülke de
Japonyadır. Peki Türkiyede tıbbi ve aromatik bitkiler adına durum
nasıl? Doğal yapısı itibariyle üç eski kıtanın
birleşmesiyle oluşan Türkiyenin ekolojik ve biyolojik
çeşitliliği, bölgenin diğer yerlerini kıymet
açısından geride bırakır. Türkiye, gelişmiş
ülkelerin bitkisel ilaç, bitki kimyasalları, gıda ve katkı
maddeleri, kozmetik ve parfümeri sanayilerinin girdisini oluşturan pek çok
bitkisel ürünü, florasında barındırmaktadır. Bu bitkisel
ürünlerdeki çeşitlilik açısından
baktığımızda mevcut türler içerisinde 8.988 bitki türü
doğal, 2.991 bitki türü de endemik türüdür.
Türkiye, Avrupa kıtasında bulunan bitki
türlerinin yüzde 75ini barındırmakta olup bunun yaklaşık
üçte 1i de endemiktir. Endemik bitkilerin 2.282 kadarının yurdumuzun
coğrafik bölgelerinden yalnızca birisine has oldukları ve sadece
o bölgede yayılış gösterdikleri saptanmıştır.
Tıbbi ve aromatik bitkiler, Ege, Marmara,
Akdeniz, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden toplanmaktadır.
Türkiyede iç ve dış ticareti yapılan
tıbbi ve aromatik bitkiler hakkında yapılan bir
çalışmaya göre bitki türü sayısı alt türler de dâhil olmak
üzere 347 adet olup bunlardan 139 türünün ihracatı
yapılmaktadır.
Türkiye, tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden
dünyanın en önemli ülkelerinden birisi olmasına rağmen
tıbbi ve aromatik bitki ihracatı henüz istenilen düzeylerde
bulunmamaktadır.
Türkiyede 2017 yılı verilerine göre, yaklaşık
140 milyon dolar civarlarında tıbbi ve aromatik bitki ihracatı
gerçekleştirilirken toplam pazar 2,5 milyar doları bulmuştur.
Tıbbi bitki ihracatı yapan 110 ülke arasında Türkiye 18inci sırada
bulunmaktadır.
Türkiye, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkeleri
arasında ise ihracatta 5inci sırada iken ithalatta 8inci
sırada yer almıştır. Türkiyenin ihracatında önemli
olan 16 bitkinin ihracat değeri 2001 yılında 52 milyon dolar
olarak gerçekleşmişken 2009 yılında 94 milyon dolar
seviyesine yükselmiştir.
Ticareti yapılan tıbbi ve aromatik bitki
türleri içerisinde yağ gülünün yanı sıra kimyon, kekik, anason,
rezene, çemen, kişniş, nane ve çörek otunun kültürü yapılmakta
olup bu bitkilerin üretimleri, diğer kültür bitkilerine oranla oldukça
sınırlıdır.
Ülkemizde genelde tıbbi ve aromatik bitkiler,
ham hâlde ihraç edilmekte olup düşük katma değer yaratmaktadır.
Bunu tekrar etmek istiyorum: Ülkemiz bitki satan bir ülkedir. Ülkemizde genelde
tıbbi ve aromatik bitkiler ham hâlde ihraç edilmekte olup düşük katma
değer yaratmaktadır. Hâlbuki ham madde hâlindeki bu bitkileri
işleyerek neredeyse ürüne 7-8 kat ekonomik değer katmak mümkün
Türkiye ciro bazında dünyanın 16ncı,
Avrupanın ise 6ncı büyük ilaç pazarına sahiptir. Dünya ilaç
sektöründen daha hızlı büyüyen Türkiye ilaç sektörü, 2017
yılında 20 milyar TLyi aşmıştır.
Türkiyenin ilaçta dışa
bağımlılığı her geçen yıl daha da
artmaktadır. Uluslararası ilaç şirketleri, Türkiyedeki ilaç
pazarının yüzde 60ından fazlasını elinde tutmaktadır.
Sektörde yaşanan hızlı tekelleşme ise pazarın
rekabetçi yapısını bozmaktadır. Ülkemizde ilaç AR-GE
yatırımları çok az düzeydedir. Zaten yeni ilaç keşfi,
dünyada çok az sayıda ülkede global ilaç firmaları tarafından
yapılmaktadır. Diğer ülkelerde ise AR-GE giderlerinin büyük bir
kısmı kamu fonlarınca karşılanmaktadır. Bu
anlamda, Türk ilaç sanayisinin gerçek anlamda inovatör olması ve referans
ilaç üretmesinden daha kolay olanı, tıbbi ve aromatik ürünleri
tarladan başlayarak her aşamada üretmek, yeni ürünleri
geliştirerek pazara sunmak olarak karşımızda duruyor.
Ülkemiz ilaç sanayisi, bitkisel ilaçları üretecek, hatta geliştirecek
ve Anadolu tıbbını özümseyerek yeni ürünleri pazara sunacak
yeterli bilgi birikimi ve teknolojiye sahiptir.
Bu çerçevede,
ülkemizde öncelikle birçok firma tarafından dünya standartlarında
tıbbi ve aromatik bitki üretimi, sonrasında da gıda, kozmetik ve
ilaç sanayisinin kullandığı standardize bitkisel ham maddeler
üretilmesi gerekmektedir. Çünkü kaliteli ve standardize ham madde bu işin
olmazsa olmazıdır. Bitkisel ham maddeleri kullanan sektörlerce
bitmiş ürün olarak fonksiyonel gıda, gıda takviyesi, bitkisel
çay, bitkisel kozmetik ve bitkisel ilaçlar üretilerek hem Türkiye
pazarında hem de dünya pazarlarında hak ettiğimiz noktaya
sanayi, üniversite ve kamu kurumları iş birliği ile bir an önce
varılmalıdır.
Reçete hazır, buyurun: 35 üniversitede
eczacılık fakültesi, 40 üniversitede ziraat fakültesi,
kadrolarıyla bekliyorlar. Bu araştırma komisyonuyla hem
raporlama döneminde hem de akabinde üniversitelerimizi aktive edelim, Türk
tarımının da Türk ilaç sanayisinin de kaderini
değiştirelim.
İç tüketimde kullanılan, dış
satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerde üretimi
artırmak ve istenen kalitede ürünü elde edebilmek için gerekeni Meclis
olarak yapalım. Doğadan toplamaların
sürdürülebilir şekilde, floraya zarar vermeden
yapıldığı, bitki toplayıcılarının
eğitildiği, talebi fazla olan bitkilerin kültüre
alındığı, yetiştirme tekniklerinin her bitkiye ve
ekolojik koşullara göre saptandığı, yurt
dışında geliştirilmiş ve ülkemiz ekolojik
koşullarına adapte olabilecek çeşitlerin getirtilerek ülkemiz
iklim koşullarında denendiği, tıbbi ve aromatik bitkilerin
en önemli sorunlardan biri olan tohumluk temini için kurumsal altyapının
oluşturulduğu, çeşit geliştirmeye yönelik ıslah
çalışmalarının desteklendiği, hasat sonrası
işlemlerin, depolama ve nakliyede uygun standartların
sağlandığı, üretilen bitkilerin işlenmesi ve pazarda
istenilen standartlara uygun hâle getirilmesi ve uygun pazarın
bulunması için gerekli çalışmaların
yapıldığı tıbbi ve aromatik bitki sektörü hayal
değil.
Bilelim ki tüm bu koşullar yerine
getirildiğinde dünya pazarının istediği kalite ve
standartta ürün elde etmemek için hiçbir neden bulunmamaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tıbbi ve aromatik
bitkiler için çağın gerektirdiği çalışmaları
başlatmalı ve hızlı bir şekilde,
sağlıklı bir şekilde ekonomik üretimi hayata geçirmeliyiz.
İlginiz için teşekkür ediyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşlıçay.
Önerge sahipleri adına üçüncü söz, Niğde
Milletvekilimiz Sayın Selim Gültekine aittir.
Buyurun Sayın Gültekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde var olan tıbbi ve
aromatik bitkilerin üretimi, satılması, kontrolü, ekolojik dengenin
korunması ve bu konuda kadın girişimcilerin desteklenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması hakkında önerge
sahipleri adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Dünyada ve ülkemizde gıda, baharat, boya, ilaç,
kozmetik ve parfüm olmak üzere birçok alanda yaygın şekilde ham madde
olarak kullanılan tıbbi ve aromatik bitkilere ilgi son yıllarda
artarak devam etmektedir. Bu ilginin artışı tıbbi ve
aromatik bitkilere ait pazarın da ekonomik açıdan çok yüksek
rakamlara ulaşmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye 3 önemli
floristik bölgenin kesiştiği alanda bulunması nedeniyle
geniş bir bitki çeşitliliğine, farklı iklimlere ve
geniş yüzölçümüne sahip olması bakımından bu bitkilerin
üretilmesinde önemli bir ticari potansiyele sahiptir. 2000li yıllarda
yapılan araştırmalar dünyada yayılış gösteren
mevcut 422 bin kadar çiçekli bitki türünden yaklaşık yüzde 17sinin
tıbbi değer taşıdığını göstermektedir.
Yine, Dünya Sağlık Örgütünün yayınladığı listeye
göre bu rakam 20 bin civarındadır. Bunlardan da yaklaşık 5
bin tanesinin dünya ticaretinde dış alımı ve dış
satımı yapılan ürünler olduğu kaydedilmektedir. Ülkemiz bu
yönden önemli bir avantaja sahip bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün
yayınlamış olduğu listede bulunan bitkilerden 1.700 tanesi
ülkemizde yetişmektedir, daha da önemlisi bu bitkilerin büyük oranı
endemiktir yani sadece ve sadece ülkemizde yetişmektedir. Bu durum
ülkemizi dünya genelinde büyük bir yere sahip olan bu sektörün doğal bir
parçası hâline getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya pazarına sunulan tıbbi ve aromatik bitki
droglarının neredeyse yüzde 90dan daha fazlası doğadan
yabani olarak toplanmaktadır. Yapılan araştırmalar
sonucunda gıda, baharat, geleneksel ve modern tedavi yöntemlerinin
parçası olan tıbbi ve aromatik bitkilerin yoğun ve kontrolsüz
toplamalar sonucu ekolojik dengede bozulmaya sebebiyet verdiği ve
tıbbi bitki türlerinin yüzde 20den fazlasının geleceğinin
tehlike altında olduğu görülmüştür. Örneğin, Anadoluda
kardelen ve centiyan gibi endemik türler yok olma tehlikesi
altındadır. Bu konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Endemik
yani sadece ülkemizde bulunan bu kıymetli ürünlerin geleceğini de
güvenliğini de sağlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Yabani olarak toplanmış drogların
etkin madde içeriği ve çeşitliliği, kültür
koşullarında yetiştirilenlere göre ekseriyetle daha
fazladır ancak dünya genelinde tıbbi ve aromatik bitkilerin yüzde
1inden daha azının ekonomik anlamda kültürü yapılmaktadır.
Kültür olarak üretmenin yabani toplamaya göre birçok avantajı vardır.
Her şeyden önce, belirli
standartlarda ve kalitede, sürekliliği olan bir üretim yapılır. Bu çalışmalar
sonucunda yüksek verim alındığından, üretim maliyetleri de
düşmektedir.
Türkiyede ticareti yapılan tıbbi ve
aromatik bitkilerin bir kısmı doğadan toplanarak, bir
kısmı da kültür yapılarak üretilmektedir. Ada çayı,
biberiye, defne, ıhlamur, ısırgan otu, kantaron, kuşburnu,
meyan kökü, oğul otu, papatya, salep, yabani kekik doğadan toplanan
önemli bitkilerdir. Kültürü yapılarak üretilen tıbbi ve aromatik
bitkiler olaraksa kekik başta olmak üzere, ada çayı, nane, rezene,
papatya, biberiye ve lavanta sayılabilir.
2000 yılında 50 milyar dolar
büyüklüğünde olan küresel tıbbi ve aromatik bitkiler pazarı
önemli bir artış göstererek 2018 yılında yaklaşık
200 milyar dolara ulaşmıştır. Dünyada tıbbi ve
aromatik bitki üretiminde Çin, toplam üretim miktarının yüzde 57sini
gerçekleştirerek ilk sırayı almaktadır. Ülkemizse bu
pazarda yüzde 0,6 üretimle 17nci sırada yer almaktadır. 2012-2017
yılları arasındaki veriler baz alındığında,
üretim alanında yüzde 10,3; üretim miktarı ton olarak yüzde 45
artmıştır. Verilerden anlaşılacağı üzere,
Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler üretim ve ihracatında
dünyanın en önemli ülkelerinden birisi olmasına rağmen, ihracat
miktar ve değerini istenilen düzeylerde
artıramamıştır.
Günümüzde tıbbi ve aromatik bitki olarak çok
uzun yıllardan beri kullanılmakta olan birçok tür doğadan
aşırı toplama nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Bu değerlerin hem yok olmasının
önlenmesi hem de daha büyük ekonomik katkılar sağlayacak yeni
türlerin bir an öne tarımsal üretime kazandırılması
ekolojik dengenin korunması açısından da yarar sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Tarımsal
Araştırmalar ve Politikalar Müdürlüğü tıbbi ve aromatik
bitkiler konusunda 19 üniversite, 6 özel sektör, 1 sivil toplum kuruluşu
ve 1 kamu kurumu olmak üzere toplam 27 adet projeyi
Toplam 27 adet projeyi 5 milyon 322 bin Türk
lirası bütçeyle desteklemektedir.
TAGEMe bağlı olarak çalışan
araştırma enstitülerinin tıbbi bitkilerle yürütülen projelerine
birkaç örnek vermek gerekirse Ankarada bulunan Tarla Bitkileri Merkez
Araştırma Enstitüsünde kekik, ada çayı ve çörek otu ıslah
çalışmaları, Samsunda bulunan Karadeniz Tarımsal
Araştırma Enstitüsünde tıbbi aromatik olarak
değerlendirilecek ıhlamur tiplerinin belirlenmesi
çalışmaları, yine,
İzmirde bulunan Ege Tarımsal Araştırma Ensitüsünde Ege
Bölgesi tıbbi ve aromatik bitkiler çeşitliliğini geliştirme
çalışmalarıdır.
2010 yılında Batı Akdeniz
Tarımsal Araştırma Enstitüsünde Tıbbi Aromatik Bitkiler
Araştırma Merkezi kurulmuştur. 430 bitki türünden oluşan
koleksiyon bahçesi, 3 bin metrekare cam sera, 10 bin örnek analiz kapasiteli
laboratuvar bulunmaktadır. Laboratuvarlarda mikrobiyal analiz, kimyasal
analiz, fiziksel analiz yapılabilmektedir. Ayrıca ülkemizde iki
yılda bir düzenlenen Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Sempozyumunun bu
sene dördüncüsü uluslararası katılımlı olarak 2-4 Ekim 2018
tarihlerinde İzmirde gerçekleştirilmiştir. Bu sempozyum
sayesinde dünyadaki en son eğilimleri, bu konuda yapılmış
araştırma sonuçlarını, sektör sorunlarını ve çözüm
önerilerini değerlendirme konusunda imkân bulunmuştur.
Son dönemlerde tıbbi bitkilerin endikasyonunun
belirtilerek kontrolsüz olarak satılması toplum
sağlığını ciddi bir şekilde tehlikeye
sokmaktadır. Piyasada satılan tıbbi bitkilerin gerçekten o bitki
olup olmadığı konusunda şüpheler vardır. Toplanan
bitki türlerinin doğru bitki olup olmadığı ancak bir
uzmanın bitkiyi teşhis etmesiyle mümkün olabilir. Ayrıca,
tıbbi bitkilerin etki gösterebilmesi için standardize olması
gerekiyor yani bitkilerin doğru kısımları, doğru
mevsimde, doğru saatte ve doğru bölgeden toplandıklarında
standardizasyondan söz edebiliriz çünkü bitkilerin içerdikleri maddeler
ekolojik şartlara göre değişmektedir. Çevrecilik açısından
bakıldığında, bilinçsiz toplamayla biyoçeşitlilik
azalabilir ve bazı türlerin nesli tükenebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
toplanılması ve üretiminin uygun kalite standartlarına göre
yapılması sonrasında bu ürünlerin işlenmesi ve uzman
kişilerce tüketicilerle buluşması da son derece önemlidir. Bu
alanda ürünlerin, bitkiler hakkında eğitim almış ve gerekli
donanıma sahip bir meslek grubu olan eczacılar kontrolünde ve
yalnızca eczanelerde satılması yönünde bir
sınırlandırma getirilmesi son derece önemlidir.
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin
himayesinde yürütülen Sıfır Atık Projesinin de tüm ülkemizde uygulanmaya
başlanmasıyla daha temiz, kaynaklarını daha verimli ve geri
dönüşümlü kullanabilen bir Türkiyeyle bitki floramız da
çeşitlenecek ve bu ürünlerin kalitesi ve verimliliği daha da
artacaktır.
Araştırma önergemizin konularından
birisi olan, kadınlarımızın doğasında var olan
sevgi, emek, yetiştiricilik, bakım temelinden hareketle, ülkemizde
yaklaşık yüzde 7 civarında olan kadın
istihdamının artırılmasına yönelik, tıbbi ve
aromatik bitkilerin kaliteli ve doğal ortamına zarar vermeden
toplama, kültür çalışmalarının yapılması
hususunda eğitimler verilebilir. Sosyoekonomik yönden topluma entegre
olmaları, ekonomide aktif, üretken duruma geçerek sürdürülebilir gelire
ulaşmaları amacıyla istihdam alanları oluşturulması
ülkemiz ekonomisi açısından da ayrıca büyük önem arz etmektedir.
Bu konuda Tarım Bakanlığımızın destek ve
teşvikleriyle kadınlarımızın tıbbi ve aromatik
bitkiler pazarında bulunmaları ve daha etkin olmaları
sağlanabilir. Bu sayede hem kadınlarımızın istihdam
oranında artış hem de tıbbi ve aromatik bitkiler
pazarında daha yüksek rakamlar hedeflenebilir.
Ülkemiz açısından son derece önemli bu
konuda emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum. Gerek kamu
gerek özel sektör gerekse üniversite aracılığıyla
çalışmaların hızla devam edeceğini, ülkemizin bu
sektör pazarında hak ettiği yere hızla ulaşarak ekonomik
açıdan devletimize ve milletimize büyük katkılar
sağlayacağına inanıyorum.
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satılması, kontrolü, ekolojik dengenin korunması ve bu konuda
kadın girişimciliğinin desteklenmesi gibi konularda problemlerin
tespit edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzükünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması komisyonu kurularak
konunun tüm boyutlarıyla araştırılması her
bakımdan yararlı olacaktır.
Sayın milletvekilleri, gündem konumuzun
temelinde sağlık bulunmaktadır. 2-8 Kasım arası her
yıl Lösemili Çocuklar Haftası olarak belirlenmiştir. Lösemi
hastalığı tedavi edilen bir hastalıktır. Tedavisi
pahalı da olsa hasta çocuklar sadece ailelerinin değil, toplumun
çocuklarıdır. Sağlıklı toplum sağlıklı
bireylerden oluşur ilkesi gereği devletimiz bu konuda çocuklarımızın
ailelerine her türlü desteği sağlamaktadır. Başta
çocuklarımız olmak üzere bütün lösemili hastalarımıza acil
şifalar diliyorum.
Ayrıca 3-9 Kasım arası Organ
Bağışı Haftası olarak belirlenmiş ve bu konuda
farkındalık etkinlikleri düzenlenmektedir. Organ
bağışındaki yetersizlik dünyanın ve ülkemizin en önemli
sorunlardan birisidir. Organ bağışının artması
için toplumun her bireyine önemli görevler düşmektedir. Hayatını
kaybeden bir insan böbrek, karaciğer, akciğer, kalp,
bağırsak ya da kornealarını bağışlayarak
birçok insana sağlıklı bir hayat için yeni bir
başlangıç ve hayata yeniden sarılabilme imkânı verebilir.
Unutmayın bağış için iki dakikanızı
ayırmanız yeterli olacaktır.
Teşekkür ediyorum, tüm Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gültekin.
Değerli milletvekilleri, söz sırası
önerge sahipleri adına söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Ali Şekere aittir.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üç gündür mücadele veriyoruz
Sağlık Komisyonunda sağlıksız bir karar
çıkmasın diye, onun için sesimizi kaybettik. Biz diyoruz ki: Sesimizi
kaybedelim ama insanlar hayatlarını kaybetmesin. Çünkü haksız
bir kanun çıkardığımızda biz buradan insanlar intihar
edecek, insanların hayatları kararacak, o hekimler görev
yapmadığı için binlerce, on binlerce hastanın da
hayatı kararacak, onun için herkesi sorumluluklarının
gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.
Tıbbi aromatik bitkilerin korunması tabii
ki önemli ama insan hayatının korunması, hak, hukuk ve adaletin
korunması hepsinden önemli. Mahkeme kararları olmadan sadece
birilerinin değerlendirmesiyle
Bugün Hüseyin Avni Mutlu, daha önceki
İstanbul Valisi hapse atıldı. Nedir? İşte FETÖyle
iltisaklı diye, FETÖ terör örgütüne yardım etti diye şu anda
hapiste. Şimdi, biz ne yapıyoruz? O valilerin, o emniyet müdürlerinin
düzenlediği raporlar üzerinden, mezun olan tıp fakültesi
öğrencilerine, doktorlara doktorluk yaptırmıyoruz. Brechtin bir
şiiri var:
"Biliriz nedir bizi hasta eden!
Söylenir bizi senin iyileştireceğin,
Hastalandığımız zaman.
Diyorlar ki, sen, tam on yılda
Öğrenmişsin hastalar iyi etmesini
Halkın parası ile yapılan
Güzel okullarda.
Dünyanın parasını dökmüşsün
Olmak için bilgi sahibi.
Senin elinde öyleyse iyileştirmek bizi.
Ne dersin, elinde mi? diyor Brecht.
Şu anda elinde değil. O tıp
fakültesinden mezun olmuş pırıl pırıl insanlar, daha
mesleğinin başında güvenlik soruşturmasıyla,
Özgecanın katledilmesinin protestosuna katıldı diye, Berkin
Elvanın cenazesine katıldı diye, daha önce FETÖcü polisler
haklarında rapor düzenledi diye bunlar altı yüz gün boyunca evde
annesinin babasının eline bakacak ve doktor bulamayan hastalar da
hastalıklarıyla baş başa kalacaklar.
Bu ülkede siyasi ayak çözülmeden hiçbir şey
çözülmez. Bu kanunun hazırlanmasında bu iltisak dediğimiz bir
şey var ya bu maddede, iltisakı, irtibatı diye. Bakın,
yapışık bir kişi var burada. Bu Fetullah Gülen Hoca
Efendinizle yapışık olan kişi bu kanunu hazırlayan
kişi. Yok muydu bir tane Fetullah Gülenle fotoğraf çektirmeyen
birisi de bu kanunu hazırlasın? Şimdi bu kişi diyor ki
bize: Bununla nasıl mücadele edeceğinizi
Ben bir kanun
çıkarıyorum, bunu onaylayın, bununla mücadele edeceksiniz. Bu, bizim aklımızla alay etmek, bu
akla izana sığan bir şey değil. Bu itirafçı da mı
oldu acaba bu işten kurtardı, bu gizli tanık oldu da mı bu
işten kurtardı? Şimdi bize akıl öğretiyor. Herkesin
aklı kendine yeter. Bizim aklımızla alay etmeyin.
Yani burada ne diyor? Terör örgütlerine veya terör
örgütü üyelerine suçlarından dolayı ceza verdiğinizde bir gün
bile ceza verseniz
Zaten 1219 sayılı Yasanın 28inci
maddesine göre hekimlik yapamıyor. Böyle bir kanun varken bu kanunu
uygulamak yerine. Biz bu kanunu uygulamayı beceremiyoruz, keyfî bir madde
çıkaralım. Ne yapalım? Bütün muhalifleri hekimlik yapamaz hâle
getirelim ve bunların hastalarını da mağdur edelim...
Burada, bu maddede, yan yana duran, bitişik
duran, yapışık değil, şurada güvenlik
soruşturmalarında babası FETÖye müzahir bir şirkette şoför, hamal diye, annesi aşçı
diye, kişinin hiçbir bağlantısı yok diye tespit edip sonra
o kişiye doktorluk yaptırmıyorsunuz ya da doktorsa da
mesleğinden atıyorsunuz. Bu doğru değil, KHKyle ilgili
yüzde 7sinin hatalı işlem yapıldığını siz
kendi komisyonunuzda tespit ettiniz. Bugün yaklaşık 7.500 kişiyi
mağdur edecek bir madde; aileleriyle birlikte bir stadyum dolusu insan; 30
bin kişi. Aynı 1935te Hitlerin Nürnberg mahkemeleri gibi
insanları ölüme mahkûm edeceksiniz. Bunların içerisinde çok
sayıda insan intihar edecek, bunların içerisinde birçok yetkin
profesör hastalarını tedavi edemediği için o hastalar ölecek.
Bu yetkin hocalardan birkaç örnek vermek istiyorum
size. Çocuk nefrolojisi profesörü, siz bunu işten
attığınızda o çocuk nefrolojisi profesörü olarak
baktığı çocuklar da hastalıklarıyla baş başa
kalıp ölecekler. Cem Terzi, kanser cerrahı ve onun muayenesinde olan,
onun takibinde olan kanser hastaları onun tedavisinden mahrum kalacak; o
da gidecek evinde oturacak. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu, insan
haklarına da aykırı, Anayasaya da aykırı.
İnsanların emeklerini üretime katmak gibi bir hakları var.
Devletin de görevi, insanların çalışma hakkını
korumaktır onların çalışmasını engellemek
değil.
Terör örgütüne üye ise en ağır
cezaları verebilirsiniz ama buradaki bu maddede, efendim Millî Güvenlik
Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum, gruplara üyeliği,
mensubiyeti veya iltisakı
Yani yan yana duran yapışık
değil, o hamalın, o şoförün oğlu doktor oldu diye
yapışık oldu, o aşçının oğlu doktor oldu
diye yapışık oldu. Yani bundan daha fazla yapışık
kimse yok! (CHP sıralarından alkışlar) Siyasi ayağı
temizlemeden FETÖ ile mücadele edemezsiniz.
Bu yapılan nedir biliyor musunuz? İlk
günlerde FETÖcüler listeler hazırladılar, dediler ki: Bunları
atalım, atalım ki FETÖcülere sıra gelmesin. FETÖcüler
atılmasın diye
Ve o raporlarla insanların hayatını
karartmaya hakkımız yok. Mahkeme kararlarıyla bunu yapma
imkânı var, bunu yapabilirsiniz; bunu yapın. Yani bugün Suriyeden
gelen, IŞİDe mi mensup, başka bir terör örgütüne mi mensup,
El-Kaideci mi belli değil, bunları biz aile hekimi olarak
çalıştırıyoruz, kendi öz evlatlarımızı
açlığa mahkûm ediyoruz. Diyoruz ki Bunların içinde FETÖcü
olabilir, birkaç tane terör örgütü üyesi olabilir; hepsi ağaç kökü yesin.
Ağaç kökü yedirmekle olmaz. Biz burada tıbbi aromatik bitkileri
tartışıyoruz ama millete ağaç kökü yediriyoruz. Buna
hakkımız da haddimiz de yok.
Şimdi, bir kişiyi bile mağdur etsek,
buna hakkımız yok. Demokratik rejimlerde böyle bir şeye imkân
yok.
Mihriban Yıldırım var, aylarca Ankara
sokaklarında dolaştı, en sonunda Limon satacağım.
dedi ve o kişi haksızlığa
uğradığını söyledi, dedi ki: Benim bu yapılarla
alakam yok, beni haksız yere attınız. Sonra Mor Beyin
olduğu çıktı ama o kızımız perişan oldu.
Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.
Cenk Yiğiter KHKli bir hukuk doktoruyum.
Bazı dergilerde yazımın yayınlanması, bazı
bilimsel toplantılara katılmam yasak, vakıf üniversitesinde
çalışmam yasak, avukat olmam yasak, Ankara Üniversitesinde
öğrenci olmam yasak, pasaport almam ve yurt dışına
çıkmam yasak. diyor. Bu kişi üniversiteden atıldı,
öğrenci olması engellendi, danışman olması engellendi.
Burada bu kişi niçin bunlara maruz kaldı biliyor musunuz? Sırf
barış dedi diye. Barış demeyen bir kişinin
doktorluk yapmaması lazım. İnsan hayatından yana olmayan
bir kişinin doktorluk yapmaması lazım. (CHP
sıralarından alkışlar) Hipokrat yemini eden bir kişi
insan hayatını karartmaz. Kim insan hayatını karartır
biliyor musunuz? O F16ları, o bombaları verdiğiniz o FETÖcüler
var ya, biz uyardık, rahmetli Kamer Genç -saygıyla anıyorum- sizi
uyardı Bu yılan sizi de sokar. diye ve o 50 polisi katleden, o
bombayı atanlar sizler tarafından korundu ve o uyarıları
dikkate alsaydınız o bombaları onlara vermezdiniz. Ama
diyorsunuz ki doktorun eline stetoskop vermeyeyim çünkü ben insanların
eline tankları verdim, topları, tüfekleri, bombaları verdim. Bu
sizin hatanız, bunun hesabını siz vermelisiniz. Bunları
yapan sizler insanların elindeki stetoskopu alamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar) 12 Eylül faşist
diktatörlüğü bile, cuntası bile böyle bir düzenleme yapmadı. Siz
de hani bir yönteminiz var ya eğit-donat diye, siz bir hekimi, bir
kişiyi, en yüksek puanları alan kişiyi, Türkiye'nin
yetişmiş beyinlerini alıyorsunuz, tıp doktoru
yaptıktan sonra eğitiyorsunuz, donatıyorsunuz sonra yok
ediyorsunuz. Böyle bir lüksü yok Türkiye'nin. Bu yetişmiş
profesörlere, bu yetişmiş doktorlara ihtiyacı var bu ülkenin.
Şimdi, bu yasa ne getiriyor? Doktora ceza,
eczacıya ceza, gemicikleri olanlara ceza indirimi. Onların
cezası çokmuş, onları indirelim diyorsunuz. Eczaneye gitti bir
Vermidon aldı çocuğu ateş içinde yanıyor, ona o ilacı
verirse 2 bin lira ceza verecek. Öbür tarafta eczacı o ilacı verirse
kendisi yanacak, vermezse o çocuğun evladı yanacak. Bunu hangi vicdan
kabul eder? 2 bin lira ceza verilecek diye eczacı vermediğinde o eczacı
bu sefer şiddete maruz kalacak.
Bu sağlıkçıya şiddet
yasası, sağlıkta şiddeti önleme yasası değil.
Onun için bu yasanın çekilmesi lazım. 5inci maddenin dün
akşamki oylamalarında maalesef -ben komisyon üyesiyim- on bir saat
beklediğim hâlde bana söz verilmedi. Oldubittiyle o madde oylatılmaya
çalışıldı. O madde o şekilde oylatılmaya
kalkıldığından bugün tekriri müzakere kararı almak
durumunda kaldınız ve tekrar görüşülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla) Buradan oraya
gideceğim, o yasanın görüşülmesine.
Bu yasanın derhâl geri çekilmesi lazım.
İnsanları mağdur edecek, intihara sürükleyecek kararları bu
kadar kolay almamamız lazım. Bu ülkenin bağımsız
mahkemelerini adam gibi çalıştıralım. Yasalarımız
var. Bunları uygularlarsa bunlara hak ettikleri en ağır
cezaları verirler. Ama bunları bahane edip Bütün muhaliflerimizi yok
edeceğiz, açlığa mahkûm edeceğiz. diyorsanız buna
karşı direnmek haktır. Bu tür zulüm karşısında
sizin de direnmeniz gerekir. Sizin de bu zulme ortak olmamanız gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, bu
direnişe ortak olmaya çağırıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Değerli milletvekilleri, araştırma
önergesi üzerinde önerge sahipleri adına son söz, İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Hayrettin Nuhoğluna aittir.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Nuhoğlu, süreniz on dakika.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğinin korunması konusunda önergemizin
arkasındayız. İYİ PARTİ olarak destekliyoruz.
Şahsen ben de bundan mutluluk duyuyorum.
Ama çok geç kalınmış bir konu. Çünkü
on beş yıldan fazladır bizim ülkemizde gerçekten çok zengin olan
bu bitkiler üzerine, bizzat kendim rastladığım için söylüyorum,
başta İsrail olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden insanlar
İlmî çalışma, araştırma yapıyoruz. diyerek
sürekli dolaştılar, neyimiz varsa numunelerini alıp götürdüler.
Değerli arkadaşlar, her konuda olduğu
gibi bu konuda da devlet ciddiyeti yok. Alınacak tedbir nedir? Bana
sorarsanız alınacak tedbir, devlet ciddiyetini yeniden tesis
etmektir. Bunu niçin söylüyorum? Değerli arkadaşlar, hem Türk yönetim
düşüncesini hem İslam yönetim düşüncesini inceleyen bazı
ilim adamlarının eserlerinden baktım, ortak 3 tane hususu tespit
ettim. Bir tanesi adalet, diğeri liyakat, üçüncüsü istişare. 3ü de
on altı seneye yaklaşan süre içerisinde yok. Liyakat olsa
konuştuğumuz konu gibi diğer bütün konularda en iyi insanlar
yönetici olur, hassasiyetini gösterir ve mesele kalmaz.
Bu liyakat konusunda o kadar gelişigüzel
davranılmıştır ki
Geçen hafta
yaşadığımız, bu, Harran Üniversitesindeki olay
aslında herkesi uyandırmalıydı. 2015te rektörlük seçimleri
yapılıyor, 58 oyla 5inci sırada yer alan kişi rektör
olarak atanıyor. Tabii ki 5inci sıradaki rektör olursa ne yapacak?
Yağcılık yapacak, yalakalık yapacak, biat edecek ve bunun
sonucunda da ne diyor? Üstelik İslam adına konuşuyor hoca,
profesör, rektör İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek
farzıayndır, karşı gelmek de harpten kaçmak manasına
gelir, haramdır. diyor. Tepkileri bu Mecliste de çok gördük, kamuoyunda
da gördük, tepkiler üzerine istifa ediyor. Şimdi bu rektör ne zaman, hangi
daha iyi bir yere atanacak diye ben takip ediyorum çünkü bundan önce bunun
örneklerini çok gördük biz.
Hani hatırlayacaksınız, bir
üniversitemizin rektör yardımcısı vardı, Sabahattin Zaim
Üniversitesinin Rektör Yardımcısı, ne demişti? Okuma
oranı arttıkça beni afakanlar basıyor, ben her zaman cahil halka
güvendim. demişti. Bunu diyen rektör yardımcısı, profesör.
Arkadaşlar, bu kişi kısa zamanda terfi ettirildi ve YÖKte
Denetleme Kurulu üyesi oldu.
Terfi etmenin yolu belli; iyi iş
yapmayacaksın, vasıflı olmayacaksın,
yalakalığı iyi yapacaksın, o zaman terfi edersin. Zaten bu
konuda o kadar çok örnek var ki, ben bazılarını tespit ettim,
sizlere arz ediyorum:
Bir milletvekilimiz vardı,
hatırlayacaksınız, Fetullah Gülen son bin yılın en
büyük Türk büyüklerinden biridir. demişti. Ne oldu? Yeniden milletvekili
olamadı ama eşi şu anda vali oldu, son kararnameyle vali oldu.
Eski İçişleri Bakanı -şu anda
yok zannediyorum- milletvekili Peygamber gurura kapıldı ama biz
gurura kapılmadık. dedi ve nitekim yeniden milletvekili oldu.
Düzce eski milletvekili vardı. Ne dedi
Cumhurbaşkanı için? Allahuteâlânın bütün
vasıflarını toplamış bir liderdir. dedi ve hâlen o
partide duruyor. Hiç kimse dokunmuyor.
Bursa eski milletvekili -o zaman
Başbakandı Cumhurbaşkanı- diyor ki: Sayın
Başbakana dokunmak bile ibadettir. ve hâlâ duruyor o partide, kimse
dokunmuyor.
Eski meşhur bakan vardı ya hani Bu Bakara
iyi makara, oradan beğen, bir tane salla gitsin dedi ve son törende
gördüm, gene boy gösteriyor, havaalanında boy gösteriyor. Ne güzel ya!
Bunlar o kadar çok ki bunları ben araştırıp nasıl
bulduysam, unutmadıysam Harran Üniversitesi Rektörünü de öyle takip
edeceğim, bakalım, nereye terfi edecek. Bu ödüllendirme işi
aslında AKPye hiçbir fayda sağlamayacaktır, ülkemize
sağlamıyor, Türk milletine sağlamıyor ama partiye de bir
fayda sağlamayacaktır.
Son olarak, geçen hafta bana bir fotoğraf
gönderdiler Ordudan. Bir pankart asılmış Ordu Belediyesi
tarafından, pankartın bir tarafında
Cumhurbaşkanlığı amblemi ve Cumhurbaşkanının
resmi, pankartta şöyle yazıyor: Biz denize insan dökmedik, biz
denize taş dökerek Avrupanın tek havalimanını inşa
ettik. Bu pankartı yazdıranlara, astıranlara, o fikirde
olanlara, hepsine seslenmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, biz Türk
milleti olarak denize insan dökmedik, düşman döktük, düşman.
Aklınızı başınıza alın! (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu nasıl bir laftır ve
nasıl bu pankart asılabiliyor, buna nasıl müsaade ediyorsunuz?
Ülkemizi yönetiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu yönetim şekli
zaten nasıl bir hâl aldı? Partili
Cumhurbaşkanlığı sistemi Adı böyle değil mi?
Adı böyle ama televizyona çıkan pek çok insan ve sizin burada,
kürsüde söz alan bazı milletvekilleriniz başkan diyor.
Kardeşim, partili Cumhurbaşkanlığı sistemini
getirdiysek başkan değildir, Cumhurbaşkanıdır. Zaten
buraya gelirken, bu yeni Türkiye dediğiniz sistem
değişikliğine kadar gelirken neler demediniz ki? Bu Anayasa
değişikliği ilk adımdır, sonra daha da
değişecektir. Sonra Anayasanın değiştirilemez
maddelerini de kabul etmek mümkün değildir. demişsiniz, Yeni bir
devlet kuruyoruz. Beğenin, beğenmeyin, bu yeni devletin kurucu lideri
Tayyip Erdoğandır. demişsiniz. Bir devlet mi kuruldu, biz mi
farkında değiliz? Değerli arkadaşlar, bu
yanlışlığa bir son vermek gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanı da kendini
kaptırdı gidiyor. Hafta sonu İstanbulda bir okul
açılışında diyor ki: Kazanırsak hep birlikte
kazanacağız, kaybedersek hep birlikte kaybedeceğiz. Hatırlar
mısınız, iki hafta evvel grup konuşmasında da
şöyle bir ifade de bulunmuştu: Tarih bizi öyle bir noktaya getirdi
ki ülkemizin kaderi ile partimizin kaderlerini birleştirdi. Allah korusun,
AK PARTİnin yıkılması Türkiye için felaket
olacaktır. Olamaz arkadaşlar, Türk milletinin devlet yönetimi
anlayışında ebet müddet anlayışı hâkimdir. Burada
böyle kibirlenmek, böbürlenmek olmaz.
Bakın ne diyor Atatürk: Bir devlet adamı
kerameti kendinde görmeye başladı mı devlet
adamlığını yitirdi demektir. Ve bir şey daha söylüyor
kendisi için: Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. İşte
anlayış bu, devleti yönetme anlayışı bu. Hiç kimse
kerameti kendinde görmemelidir.
Bu konu oldukça hassas bir konudur ama Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında -ben ilk konuşmamda da ifade
etmiştim, tekrar ifade ediyorum- bütün bunları ve
sorunlarımızı konuşarak çözebilmeyi de becermeliyiz
arkadaşlar.
Özellikle AKP sıralarından -ben şimdi
göz atıyorum- dinlemek istemiyorlar, duymak istemiyorlar ama mecburuz
konuşarak anlaşmaya. Konuşarak anlaşabiliriz,
sorunlarımızı konuşabileceğimiz en yüce yer
burasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu,
toparlayın.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sizi yine konuşturuyorlar, şanslısınız.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Burada
konuşarak çözebileceğiz, birbirimizi anlamaya
çalışacağız ama buranın itibarını korumak da
bizim görevimizdir, buranın itibarını düşürmek kimseye
fayda sağlamayacaktır. Tabii, itibarını korumanın ilk
şartı da yeminimize sadık kalmak ve kurucu iradeye
saygılı olmaktır.
Ben de sizlere saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Nuhoğlu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
Ayakta ifade eder misiniz Özlem Hanım
talebinizi lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Talebimi ayakta
Partimize çok ciddi bir sataşma var, o yüzden söz talep ediyorum.
Kendimize gelmekten bahsetti sayın hatip. Bayağı bir kendimdeyim
çünkü.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika kürsüden veriyorum.
Yeniden sataşmaya mahal vermeden iki dakikada
toparlayalım.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun birleştirilerek
görüşülen (10/361; 10/405; 10/406; 10/407; 10/410) Meclis
araştırması önergesi üzerinde önerge sahipleri adına
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; günün sonuna geldik. Doğrusu, herkesin sabrının
da sonunda olduğunu düşünüyorum fakat söz almam elzem olduğu
için kürsüye gelme ihtiyacı duydum.
Şimdi, sayın hatip diyor ki: Kendinize
gelin. Kendinize gelin. ne demek ya, ne demek? Herkes kendinde; herkesin
iradesi, aklı, muhakemesi başında, ne
yaptığını biliyor, iradi. Hayatımız boyunca iradi
işler yapıyoruz, hiç kimse uyumuyor. Dinlenmek için de başka şartlar
gerekiyor. Eğer siz aromatik bitkilerle ilgili çıkıp buradaki
insanlara Kendinize gelin. diye hakaret ederek seslenirseniz kim sizi
dinleyebilir ki, kim dinleyebilir?
Şimdi, buradan baktığımızda
şunu görüyorum: Bir pankarttan bahsediyorsunuz. Biz denize insanları
dökmedik, taş döktük. İyi bir pankart mı? Bence değil, iyi
bir pankart değil ama bu pankartın bir evveliyatı var, bir
çağrışımda bulunmak için bunu yapmış.
Çağrışımdaki konu da bellidir. Yani Türkiyede daha evvel
referandum yapıldı, bu 16 Nisan referandumunda, referandum için
yapılan kampanyalarda CHPnin bir milletvekili 3 Nisan 2017de Konyada
dedi ki: Eğer Evet çıkarsa hepinizi denize dökeceğiz. Alenen
bu söylendi. Bunun çok tartışması oldu.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Hayda
ATİLA SERTEL (İzmir) Öyle bir şey
demedi.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Aynen böyle söylendi.
Bunun günlerce tartışması oldu.
ATİLA SERTEL (İzmir) Öyle bir şey
demedi, yalan söylüyorsun.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Çarpıtmayın, öyle bir şey demedi.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yalan söylüyorsun,
bir daha aç bak.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Asla, asla! Bana kimse
Yalan söylüyorsun. diyemez.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Yalan
söylüyorsun. diyemezsin.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yok, öyle bir şey demedi.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Söz hakkı
alırsınız, konuşursunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Yalan söylüyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Hürriyet gazetesini
açın, bakın hemen adını yazdığınızda
tak diye çıkıyor. Bana oradan bağırmayın.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yalan söylüyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Kimse bana Yalan
söylüyorsun. diyemez.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yalan söylüyorsun
ama.
BAŞKAN Sayın Zengin, siz sükûnetle Genel
Kurula hitap edin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Hayır Sayın
Başkan, lütfen.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yalan söylüyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bana Yalan
söylüyorsun. diyemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Zengin, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kocaman bir yalan
söylüyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Hayır, kimse
Yalan söylüyorsun. diyemez böyle kayılmış bir şekilde.
Herkes haddini bilecek.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kocaman bir yalan
söylüyorsun, kocaman.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
konuşmacıya müdahale etmeyelim.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Nihayetinde gelir
burada konuşursunuz. Bu cümleler sarf edildi, sizin partinizin
milletvekili söyledi, bu konuyu açan da İYİ PARTİli
milletvekilidir. Bu böyle söylendiği için bu pankart
yazılmıştır. Dürüstçe de söylüyorum, böyle bir
pankartın gerçek olmasına rağmen yazılmasını da
ben şahsen doğru bulmam ama nihayetinde buraya gelen hatip Allah
rızası için mevzuyla alakalı laflar söylesin, insanların
sabrını zorlamasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu, önce
Sayın Özkoça, ondan sonra size söz veririm.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiliyle ilgili geçmiş
dönemdeki- ağır bir sataşmada bulunmuştur. İzin
istiyorum sataşmadan.
BAŞKAN İki dakika süreniz var.
Toparlayarak bitirelim.
Buyurun.
8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; arkadaşlar, birbirimize
saygı göstermeliyiz ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan vekiline -kim
olursa olsun- saygı göstermeliyiz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben sonuna kadar
Başkana saygılıyım, bana had bildirmeyin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu nasıl bir
şey, nasıl bir grup başkan vekilliğidir.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben Başkanıma
saygılıyım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ben daha bir şey söylemedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır
söylüyorsunuz, bu laf bana dönük.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bu nasıl bir grup
başkan vekili tarzıdır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben Sayın
Başkana sonuna kadar saygılıyım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bir grup başkan
vekili böyle saygısızca... Yahu arkadaş, bir grup başkan
vekili konuşuyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, bana
saygısızlık itham edemezsin.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın Özkoç, siz devam edin lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben Başkana
saygılıyım, lütfen!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Birincisi: Sizi
saygısızlıkla itham ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Edemezsiniz,
değilim çünkü; değilim, değilim.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Yani bunu siz
söyleyebilirsiniz ama ben ediyorum, ne yapacağınızı da çok
merak ediyorum, nasıl bir tavır içerisine gireceğinizi çok merak
ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Değilim,
değilim; söylüyorum.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım değerli arkadaşlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bir grup başkan
vekiline yakışır bir tarzla...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizin partilinizin
yaptığı...
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bir grup başkan
vekiline yakışır bir tarzla konuşmuyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kayda geçsin, zinhar
reddediyorum, reddediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) O şekilde
davranmıyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Nasıl
davranacağıma ben karar veririm, ben karar veririm.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Meclis Başkan
Vekiliyle konuşurken ayağa kalkmıyorsunuz. Sizi saygıya
davet ediyorum, birincisi bu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben karar veririm. Ben
nasıl olacağını gayet iyi biliyorum.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Başkanım,
böyle bir usul yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) İkincisi: Burada
bir milletvekilimiz konuşmuş. Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bir
sataşmada bulunuyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Zengin, lütfen!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) O milletvekilimiz diyor
ki: Gerçekten bu ülkede kendisini Yunanla birlikte hareket edenleri
nasıl denize döktüysek şimdi de Fetullahla beraber hareket edenleri
öyle denize dökeceğiz. diyor. Bu iradeyse o, o iradeyi de dökecek. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Nuhoğlu
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Vekiliniz öyle dedi,
hâlâ mı savunuyorsunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Burada var Sayın
Grup Başkan Vekilim. Grup Başkan Vekilim, burada var,
yazdığı burada, söylediği bu. Arkasında
duramayacağınız sözü söylemeyin. Arkasında
duramıyorsanız söylemeyin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne dediysek söylüyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kendisi özür diledi ya,
kendisi.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kendisi özür diledi.
BAŞKAN Bir saniye, değerli
arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın lütfen
Buyurun Sayın Nuhoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, bana gönderilen pankartın resmini ben
saklıyorum, dilerlerse veririm. Eğer pankarta karşıysalar
ben bundan mutluluk duyarım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söyledim zaten.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Pankartı asanlar ve astıranlar kimlerse onları da partiden
uzaklaştırırlarsa tebrik ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Aynı
şekilde
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Diğer
taraftan da sistem konusunda Kendinize gelin. derken değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı partili sistemi mi,
Başkanlık sistemi mi? İkide bir çıkıp Başkan
derseniz elbette ben de bunu size söyleyeceğim, burada bir hakaret yok ki,
hiçbir şey yok. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi varsa
bu sistemi kabul edelim ama ısrarla Başkan diyorsanız
televizyona çıkan birçok insan hâlâ Başkan diyorsa ben de
Kendinize gelin. deme hakkını kendimde bulmaz mıyım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
tekrar söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
Sükûnetle
İsterseniz yerinizden, oradan
vereyim.
Toparlayalım ama lütfen, artık
tartışmaları bitirelim.
42.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben sakinim normal şartlar altında.
Size bakın Başkanım diyorum,
Başkan falan da değil, orada oturduğunuz müddetçe hiçbir
siyasi partinin önemi yok, benim Başkanımsınız ve çok
rızayla bunu ifade ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade eder misiniz bir.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
Sayın Zengin, lütfen Genel Kurula hitap edin
siz.
Arkadaşlar
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar, yahu
hakaret etmeden lütfen, sataşma var
BAŞKAN Sayın Özkoç
Sayın değerli arkadaşlar, bir grup
başkan vekili konuşuyor, lütfen.
Siz tamamlayın.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bir saygı
göster ya! Bir konuşmasını bitirsin be!
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
arkadaşlarınıza müdahale edin.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bir kez daha söylüyorum.
Sayın Başkanım, aklım
başımda, size iradi olarak çok büyük saygı duyuyorum ve bence
fevkalade iyi bir yönetim sergiliyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler)
Susar mısınız arkadaşım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu manada hiçbir
itirazım yok. Fakat ben orada konuşurken kürsüdeyim, konuşmam
bitsin, arkadaşın paşa gönlü ne istiyorsa söylesin,
oturduğu yerden bana Yalan söylüyorsunuz. dediği an insanım ve
kızarım. Niye yalan söyleyeyim? Yalan söylemiyorum
BAŞKAN Peki.
İki grup başkan vekilinin artık
toparlamasında yarar var.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye
Ve hiç kimse de sizi saygısızlıkla
itham edemez çünkü hiçbir şey yapmadım. Hayatım boyunca
yaptığım her şeyin bedelini öderim, hataysa da söylerim ama
bir partinin milletvekili bunu söylemişse, her taraf bunu yazıyorsa
beni yalanla itham edenin kendisi
Neyse Kendisi öyledir. diyeceğim,
iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Konu
anlaşılmıştır.
Sayın Özkoç
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Bu söz kesme konusu açılmışken bir dakikalık
konuşabilir miyim?
BAŞKAN Siz bir sisteme bir girin,
toparlayacağız.
Sayın Özkoç, siz de yerinizden bir
toparlayın.
Buyurun.
43.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, hanımefendinin doğruyu söylemediğini iddia
ediyoruz. Arkadaşımız kayıtlarda olduğu şekliyle
arkadaşımızın ne dediğini okuyacak.
BAŞKAN Peki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Bugün emperyalizmin
kucağında oturan Fetullah terör örgütünden neden bahsettiğini de
açık bir şekilde ortaya koyacak.
BAŞKAN Sayın Zenginin
anlattığı konu da o İnternetten bakın.
dediği
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Evet.
BAŞKAN - Sadece o bölümü okuyun Sayın
Sertel, bitirelim tartışmayı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Engin Bey, bir
dakika
Düzeltmesini değil, önce ne söylediğini okusun.
BAŞKAN Lütfen susar mısınız
değerli arkadaşlar.
Arkadaşlar, grup başkan vekillerinin
olduğu yerde milletvekillerinin araya girmesi yanlış olur.
Sayın Sertel, siz devam edin,
toparlayalım.
ATİLA SERTEL (İzmir) Şimdi, Hüsnü
Bozkurt arkadaşımız Mecliste değil, keşke olsaydı
o yanıt verirdi.
BAŞKAN Siz lütfen ne söylediğini okuyun,
o sözleri söyleyin siz sadece Sayın Sertel.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama şunu
söyleyeceğim: Hüsnü Bozkurt o
programda -ben de o programı canlı olarak izledim- Ülkeyi bölmek
isteyenlere, emperyalist güçlere ve onların iş birlikçilerine
karşı ayağa kalkarız ve emperyalist güçlerin iş
birlikçilerini denize dökeriz. dedi. Burada emperyalist güçler kastı
eğer bu arkadaşları çok ilgilendiriyorsa alınganlık
gösterebilirler ama biz emperyalizme karşı hep mücadele ettik,
emperyal güçlere karşı da mücadele edeceğiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, hayır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Olanı okuyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim ama Sayın
Zengin
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olmaz, hayır,
lütfen
BAŞKAN - Sayın Zengin, bir saniye
lütfen.
Sayın İslam, siz benden söz talep ettiniz.
Yerinizden bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama konuyu bölüyoruz,
hiç alakası yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Zengin, bir
oturun lütfen, sakin olalım.
Buyurun Sayın İslam.
44.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslamın,
milletvekillerinin birbirini dinlemesi hâlinde sorunun kalmayacağına
ilişkin açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Bir dakika da sürmeyebilir Sayın Başkan.
Ben Sayın Zengini takip eden bir siyasetçiyim,
izleyen bir siyasetçiyim. Bakın, o bile sesini yükseltmek zorunda
kaldı Mecliste. Birisi şu kürsüye çıktığında
birbirimizi dinlesek -ben öyle yapacağım, kim ne yaparsa yapsın-
inanın ortada çok fazla büyük bir sorun kalmayacak. Bu kadar.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, son defa söz
veriyorum, lütfen sükûnetle toparlayalım artık, bitirelim.
Buyurun.
45.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, sükûnet nasıl
bizim kendi irademizse celallenmek de böyle fevri olan, kendiliğinden olan
bir şey değil.
BAŞKAN Ama grup başkan vekillerinin
biraz soğukkanlı olması gerekiyor tabii, lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, bir saniye,
bir saniye
Hayır.
Sayın Başkanım, bakınız,
Sayın İslam söyledi, ben normal şartlarda fevkalade sakin bir
insanım.
BAŞKAN Peki, tanıyoruz sizi tabii,
buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama bana yalan dendiği an hakikaten dayanmam
mümkün değil. Arkadaşlarımız kendi milletvekillerinin
yorumunu -ben arkadaşım diyorum bu demeyeceğim- ifade
ediyor. Oysa ki ifadenin tamamında kendisi çok aleni olarak Evet
çıkarsa denize dökeriz. diyor.
BAŞKAN Bu tartışma artık
geride kaldı, ama bitti.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu tartışma
değil, hayır
Ben isteyerek
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Okuyun, oradan okuyun
efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Açar mısınız.
Okuyacağım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Okuyun oradan. Niye
açmadınız daha önce?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bana emretmeyin, bana emretmeyin!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Okuyun o zaman.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Emretmeyin diyorum, hâlâ okuyun
diyorsunuz ya!
BAŞKAN Lütfen tartışmayı
sonuçlandırın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ne yapmayı
düşünüyorsunuz Sayın Grup Başkan Vekili?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Okur musunuz? diye bir Türkçe kelime var.
Nezaket Okur musunuz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Hakikaten ne
yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Lütfen tartışmayı
keselim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne yapacağıma kendim karar veririm,
ifade aynen böyledir: Evet çıkarsa denize dökeriz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Neden
okumadınız?
VIII.-MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 31
milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğindeki
sorunların giderilmesi, genetik çeşitliliğin korunması ve
bunların sağlık sektöründeki kullanımlarının
düzenlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/361) (Devam)
2.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, tıbbi ve aromatik bitki
çeşitliliğin korunması ile bu bitkilerin daha iyi
değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/405) (Devam)
3.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram
Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi ile bu süreçlerde ekolojik dengenin korunması
hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi ve bu alanda kadın
girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/406)
(Devam)
4.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekili
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tıbbi ve aromatik bitki üretiminin
arttırılması, üretim ve arzın her aşamasında
ilgili uzmanların denetiminin sağlanması ile bu süreçlerde
ekolojik dengeyi koruyucu tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/407)
(Devam)
5.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi,
satımı, denetimi hususunda yaşanan sorunlara çözümler üretilmesi
ve bu alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/410) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Meclis
araştırması açılması kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, açılan Meclis
araştırması önergesi üzerine yapılması gereken birkaç
oylamamız daha var. Birincisi: Meclis araştırmasını
yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle kabul
edilmiştir.
İkincisi: Komisyonun çalışma
süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemimizde başka görüşecek konu
kalmadığından, denetim konuları ve Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşleri sırasıyla
görüşmek üzere, 13 Kasım 2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.46