TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
18inci
Birleşim
15
Kasım 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir
Milletvekili İsmail Okun, Balıkesirin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 139uncu Parlamentolararası
Birlik Genel Kuruluna ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Fatih Mehmet Şekerin, Türkiye'nin niçin bir din siyasetinin
olmadığına ilişkin gündem dışı
konuşması
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, elektrik ve doğal gazdaki KDV oranının
yüzde 18'den yüzde 8e çekilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Mersin Anamurdaki orman yangınından etkilenenlere
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Aksıfat
Barajının zamanında bitirilmemesinden kaynaklanan sorunlara
ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Millî Eğitim Bakanından sözleşmeli
öğretmenlerin aile birliğini sağlamasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Trabzon Akyazıdaki spor kompleksinin Trabzonspora
tahsis edilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Birliğiyle ilişkilere ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, çevre kirliliğini önlemek için
Sultanbeyliden geçen otabanın güzergâhının
değişitirilip değiştirilmeyeceğini Ulaştırma
ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, işçi, memur ve emeklinin ülkedeki gelir
adaletsizliği ve enflasyon karşısında ezilmesini önleyici
herhangi bir tedbir alınmadığına ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 2009 yılından önce yurt dışında eğitim
gören, Türkiye'deki üniversitelerde denkliği olan ancak daha sonra
çıkarılan yönetmelikle denklikleri kabul edilmeyenlerin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 8 Kasım 2018 tarihinde
yapılan Tarım Çalıştayına ilişkin
açıklaması
11.- Kırklareli
Milletvekili Selahattin Minsolmazın, Türkiye'nin yükselişini
engellemek isteyenlerin amacının yüz yıl önceki zayıf
duruma geri çevirmek olduğuna ilişkin açıklaması
12.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, Atatürke hakaret edenlerin ödüllendirildiğine
ilişkin açıklaması
13.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, atamaları yapıldığı
hâlde göreve başlatılmayan sağlık personelinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçalın, 15 Kasım Filistin Devletinin
kuruluşunun 30uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, süt üreticilerinin mağduriyetine ve yükselen
maliyetlere karşı süt üreticilerinin korunup
korunmayacağını Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Trabzon Milletvekili
Bahar Ayvazoğlunun, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun
konuşmasının zihin dünyasının tezahürü olduğuna
ilişkin açıklaması
17.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, hastanelerin ödenek probleminin çözülmesi, malzeme
ihtiyacının karışlanabilmesi için gerekli önlemlerin
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili
Radiye Sezer Katırcıoğlunun, Filistin halkının
bağımsızlığını dikkate almayan hiçbir
çözümün kabul edilmesinin mümkün olmadığına ve Filistinli
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
19.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 13 Kasım 2018 tarihinde
Adıyaman ili Sümer Meydanındaki Atatürk heykeline saldırı
yapıldığı şeklindeki haberlere ilişkin
açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, taşerona kadro düzenlemesi
kapsamı dışında bırakılan HBYS bilgi işlemde
çalışanların mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili sınırları
içinde bulunan Eber Gölünün kurtarılması gerektiğine, Tunceli
Jandarma Özel Harekâtta görevliyken yaralanan Jandarma Uzman Çavuş Hakan
Akbulutun mağduriyetinin giderilmesi için yetkilileri göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
22.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunun 35inci yıl dönümünde dönemin Başbakanı Bülent
Eceviti, dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin
Erbakanı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Denktaşı
rahmetle andıklarına, 15 Kasım Orta Doğu Teknik Üniversitesinin
kuruluşunun 62nci yıl dönümüne ve Aksarayın yol probleminin
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl dönümünde Kıbrıs
mücadelesinin sembolü olan Rauf Denktaş başta olmak üzere
şehitleri rahmetle andığına ve vatan toprağı olan
Kıbrıstan vazgeçilmeyeceğine ilişkin açıklaması
25.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, avukat Fadime Eymirin 9 Kasım 2018
tarihinde Ankara Adliyesinde uğradığı saldırıya
ilişkin İçişleri ile Adalet Bakanlığını
göreve davet ettiklerine, Mor Çatı kurucularından Canan
Arının Bruno Leoni Enstitüsü Hukuk Ödülüne layık
görüldüğüne ve eleştiri mahiyetindeki sözlerden dolayı
yargılananlar olduğuna ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl dönümünde Kıbrıs
davasında şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine, Kıbrıs
meselesinin Türkiye meselesi olduğuna, Filistinlilere vize
uygulanırken İsrail vatandaşlarına
uygulanmamasını Türkiyenin bir ayıbı olarak Hükûmete
ilettiğine ilişkin açıklaması
27.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 15 Kasım Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl dönümünde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Denktaş
başta olmak üzere şehitlere Allahtan rahmet dilediğine,
Kıbrıs davasına sahip çıkıldığı gibi
Filistin davasına da ilelebet sahip çıkılacağına, 19
Kasım Pazartesi günü idrak edilecek Mevlit Kandilinin insanlığa
hayırlar getirmesini niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Tekin
Bingöle başsağlığı dilediğine ve Batman
Milletvekili Necdet İpyekyüzün 12 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Batman Milletvekili
Necdet İpyekyüzün, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Batman Milletvekili Necdet
İpyekyüzün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, şehir hastaneleriyle ilgili sözleşmenin grup
başkanlarına verilmesini rica ettiğine ilişkin
açıklaması
34.- Isparta Milletvekili
Aylin Cesurun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Isparta Milletvekili
Aylin Cesurun, tıpta kullanılan medikal sarf malzemelerinde
dışarıya bağımlı olunması nedeniyle döviz
bazında da karşılaştırma yapılmasının
daha doğru olacağına ilişkin açıklaması
36.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İzmir Milletvekili
Murat Çepninin 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 27nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
28inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
hukuka, hakkaniyete uygun şekilde çıkması için olumlu katkı
sunduklarına ilişkin açıklaması
40.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Isparta Milletvekili
Aylin Cesurun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ile Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Isparta Milletvekili Aylin Cesurun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Sözcüsü Samsun
Milletvekili Ahmet Demircanın, kanun tekliflerinin
Başkanlığa verildikten sonra artık Meclisin olduğuna
ve komisyonlarda ve Genel Kurulda son şeklini alarak
kanunlaştığına; 15 Temmuz darbe girişimi, PKK,
IŞİD, PYD gibi terör oluşumlarıyla mücadelede kamunun
kendine ait olan hakkı kullandığına ilişkin
açıklaması
45.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
35inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve en temel meselenin teröre
karşı çıkmak olduğuna ilişkin açıklaması
46.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve demokratik siyaset yapan bir parti olduklarına
ilişkin açıklaması
47.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, siyasetin tahammül gerektirdiğine, ortak
paydanın vatan, toprak ve yurtseverlik olduğuna ilişkin
açıklaması
48.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım
Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20 Kasım 2018 tarihlerinde
Belçikanın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan Avrupa Kültürel
Mirası başlıklı Parlamentolararası Komite
Toplantısına TBMMden bir heyetin katılması Genel Kurulun
13/11/2018 tarihli ve 16'ncı Birleşiminde kabul edilen siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/59)
B) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya Federasyonu Parlamentosu
üyesi Gacimurad Omarov ile Rasul Botaşev ve beraberlerindeki heyete
"Hoş geldiniz." denilmesi
V.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Samsun Milletvekili Ahmet
Demircan ve 5 milletvekilinin Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1186) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 12)
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, annesinin vefatından
dolayı Ankara Milletvekili Tekin Bingöle Başkanlık Divanı
adına başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, yürütme ile yasama
arasındaki ilişkilerin oluşturulmadığı bir
dönemden geçildiğine ve meclisleri var edenin söz özgürlüğü
olduğuna ilişkin konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk'ün, yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilen
projelere, garanti şartlarına ve sözleşmelerin TL'ye
çevrilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih
Dönmezin cevabı (7/4723)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM içerisindeki lokantalara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentopun
cevabı (7/5259)
15 Kasım 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 139uncu
Parlamentolararası Birlik Genel Kurulu hakkında bilgi vermek için söz
isteyen İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kana aittir.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Başkanım,
2nci sırada söz alabilir miyim?
BAŞKAN Olur, o zaman ikinci gündem
dışı söz talebini işleme koyacağım, Ravza
Hanıma daha sonra söz vereceğim.
Gündem dışı diğer söz,
Balıkesirin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili İsmail Oka aittir.
Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
II.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Balıkesirin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesirin
sorunlarını dile getirmek üzere gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Balıkesir, verimli ovalara, dağlara,
ormanlara, termal kaplıcalara, cennet gibi sahillere, madenlere sahip bir
ilimiz olmasının yanında, Kuvayımilliye
kıvılcımının ilk yakıldığı Kuvvacıların
şehridir.
Bugünlerde zeytin hasadı Türkiye genelinde
olduğu gibi, Balıkesirimizde de başlamıştır.
Zeytin demek hayat demektir fakat zeytin üreticileri emeğinin
karşılığını alamamaktadırlar. Özellikle
Suriyeden yetkililerin bir türlü önlemediği kaçak
zeytinyağının girişi ve maliyetlerinin
artışı sonucunda üreticimiz son beş yılda aynı
fiyatla karşı karşıya kalmaktadır. Ben bu hasat
mevsiminde yetkililerin özellikle bu maliyetlerin düşürülmesi ve kaçak
zeytinyağının önüne geçilmesi için gerekli tedbirleri
almasını istiyorum ve üreticilerimize de bereketli mahsuller
diliyorum.
Balıkesirimizin güzel ilçesi
Savaştepenin yolu maalesef cumhuriyet tarihiyle eş değerdir ve
adı artık ölüm yoluna dönüşmüştür. Birçok aile
ocağı bu Savaştepe yolunda sönmüştür. Yetkililerimizin
Balıkesir-Savaştepe yolunun bir an önce yapılması için
harekete geçmesini talep ediyorum.
Balıkesir başta kırmızı et,
beyaz et, süt ve yumurta üretiminde Türkiyede bir numaradır.
Kısacası, Balıkesir üreten ve Türkiyeyi doyuran bir ildir. Buna
rağmen, tarım ve hayvancılık maalesef özellikle şehrim
Balıkesirde tarihinin en kötü dönemini yaşamaktadır.
Balıkesirin bütün ilçelerinde tarım ve hayvancılık
yapılmaktadır. Balıkesir ekonomisinin lokomotifi tarım ve
hayvancılık ve tarıma dayalı sanayidir. Maalesef, seçim
sonrası dövizdeki ani artış ve enflasyonun inanılmaz
derecede katlaması sonucunda ve girdi maliyetlerindeki artışla
çiftçilerimiz tarlalarını ekemez hâle gelmiştir. Çiftçilerimiz
tarlalarını ekemediği için hayvancılıkla
uğraşanlar da yemde ve yem bitkilerinde tamamen dışa
bağımlı hâle gelmiştir. Maalesef, Balıkesirin en
önemli süt ve süt ürünleri fabrikası olan Yörsan konkordato ilan
etmiş ve Balıkesirin süt üreticileri ve çalışanları
emeğinin karşılığını alamamaktadır.
Ülkeyi yönetenler bu millete küfreden yandaş
müteahhitlere ve mübarek ramazan ayında ramazan
duygularımızı, dinî duygularımızı sömürerek yandaş
sanatçılara milyonlarca lira ücret ödemektedirler ama söz konusu
Balıkesirli süt üreticilerinin alın terinin, emeğinin
karşılığı olduğunda sağır ve dilsizleri
oynamaktadırlar. Buradan Tarım Bakanlığına
çağrıda bulunuyorum: Derhâl harekete geçiniz ve süt üreticilerinin
sorunlarını çözünüz.
Balıkesirde ekonomi tarım ve
hayvancılığa bağlı olduğu için küçük
esnafımızın işi de, özellikle emeklilerimizin ve asgari
ücretlilerimizin içerisinde bulunduğu ekonomik durum dayanılmaz hâle
gelmiştir. Girdi maliyetlerindeki artış, özellikle doğal
gaz ve elektriğe yapılan yaklaşık yüzde 45lik zam
sanayicimizi ayakta duramaz hâle getirmiştir. İçinde
bulunduğumuz durumdan kurtulmak için Türkiyenin döviz ve faiz kıskacından
mutlaka kurtarılması gerekiyor. Çiftçimize mazotun litresi en fazla
1,5 TLye verilmelidir. Yeme ve gübreye yapılan, mazota yapılan,
elektriğe, doğal gaza yapılan zamlar seçim öncesine derhâl
çekilmelidir. Maalesef, çiftçimiz ve üreticimiz sahipsiz olduğu gibi
sanayicimiz de, emeğiyle, alın teriyle geçinenler de çaresizdir.
Tarım ve hayvancılığın gelişmesi için
meraların ıslah edilmesi lazım. Birçok birlik var, birçok oda
var; bu odaların çiftçilerimizin de görüşleri alınarak tek çatı
altında desteklenmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla) Bir dakika...
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Ok.
Buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) Büyükşehir
Yasasıyla birlikte, köylülerimize ait olan taşınmazlar,
meralar, tarlalar gelişigüzel, çiftçilikle ilgisi olmayan kişilere
satılmakta; bu da köylümüzü bu lobilere karşı mücadele edemez
hâle getirmektedir.
Balıkesir aynı zamanda bir turizm
beldesidir, bölgesidir. Özellikle yaz aylarında, başta Marmara
adaları olmak üzere Ayvalık, Burhaniye, Edremit bölgesinde ciddi su
sıkıntıları yaşanıyor ve maalesef, denizi
kirleten o evsel atıklarla ilgili gerekli hassasiyet gösterilmemektedir.
Bunun için ilgililerin, yetkililerin başta Tarım
Bakanlığı olmak üzere, Turizm Bakanlığının
derhâl harekete geçmesini bekliyoruz.
Balıkesirin o kadar çok sorunları var ki
bunları burada beş dakikada anlatmak mümkün değildir. Ama en
önemlisi de, en güzeli de Balıkesirin insanları misafirperverdir. Bu
vesileyle herkesi Balıkesire ziyarete ve Balıkesiri görmeye davet
ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok.
Şimdi, söz sırası 139uncu
Parlamentolararası Birlik Genel Kurulu hakkında bilgi vermek için
konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kana
aittir.
Buyurun Sayın Kavakcı Kan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 139uncu
Parlamentolararası Birlik Genel Kuruluna ilişkin gündem
dışı konuşması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi hürmetle,
saygıyla selamlıyorum.
Parlamentolararası Birliğin ekim
ayında gerçekleşmiş olan toplantılarıyla alakalı
Genel Kurula bilgi arz etmek istedim ve biraz da Parlamentolararası
Birlikten bahsetmek istedim.
Parlamentolararası Birlik
bağımsız devlet parlamentolarının temsilcilerinden
oluşan, hâlen 178 üye ülke parlamentolarının temsil
edildiği, 12 kısmi ortak üyeye sahip olan, Birleşmiş
Milletlere paralel olarak çalışan ancak Birleşmiş Milletlerden
ve birçok uluslararası kuruluştan seneler evvel, 1889da
kurulmuş olan bir uluslararası örgüttür; merkezi Cenevrededir.
Parlamentolararası Birlik, kısa ismiyle PAB temsilî
kuruluşları güçlendirme, barış ve toplumlar arası
iş birliğini tesis ve parlamentolar ile parlamenterler
arasındaki temasları artırmak amacıyla
çalışmaktadır. Bu çerçevede tüm ülkelerin parlamentoları ve
parlamenterleri arasında yapılacak görüşmelerle tecrübe
alışverişi desteklenmektedir. Uluslararası gündemde yer
alan konularda parlamenterler ortak karar alma mekanizması olarak
Parlamentolararası Birliği kullanabilmektedirler. Türkiyede bizim 9
üye hakkımız var Parlamentolararası Birlik
çalışmalarında ve Mecliste grubu bulunan her partinin bu
Parlamentolararası Birlik Türk Grubunda temsilcisi bulunmakta. Ayrıca
normalde 8 olan üye sayısı 9a
çıkartılmıştır çünkü genç milletvekillerinin de
Parlamentolararası Birlikte söz alabileceği bir organizasyon
yapılmıştır. Bu manada Türkiye de genç parlamenterleriyle
Parlamentolar Arası Birlikte ayrıca yerini almaktadır.
Çalışma alanları barış ve
silahsızlanma, insan hakları, parlamenterlerin insan
haklarının korunması, kadınlara ve çocuklara
karşı uygulanan şiddet, sosyal ve ekonomik gelişmeler, çevre
ve sürdürülebilir kalkınma, eğitim, siyasi ve hukuki meseleler,
kadın hakları ki kadın haklarıyla alakalı
çalışan ayrıca bir Parlamenter Forumu mevcuttur- Akdenizde
güvenlik ve iş birliği, parlamenter kuruluşların desteklenmesi
ve geliştirilmesi, kuzey-güney diyaloğunun geliştirilmesidir.
Parlamentolararası Birliğin farklı
organları var. Bu organlar paralel olarak çalışmalar
yapıyorlar. Yılda iki sefer toplanan asamble var. Burada genel
görüşme, tekliflerin değerlendirilmesi ve acil gündem maddeleri
değerlendirilebiliyor. Yürütme Konseyi, PABın yönetim sistemini ve
politikalarını belirleme organı olarak vazife yapıyor. Üye
kabulleri, fesihleri, üyeliğin askıya alınması bu yürütme
konseyi tarafından kararlaştırılıyor. İcra
Komitesi var. İcra Komitesinde de PABın idaresini denetleyen ve Yürütme
Konseyine tavsiyelerde bulunur çalışmalar yapılıyor.
Bununla beraber, daimî komiteler var. Biz bütün üye parlamenterlerimizle,
farklı partilerden üye parlamenterlerimizle bu daimî komitelerde temsil
ediliyoruz. Barış ve güvenlik, sürdürülebilir kalkınma,
demokrasi, insan hakları ve Birleşmiş Milletlerle ilişkiler
konularında odaklanmış komiteler ilgili konularında
çalışmalar yapıyorlar.
Demin bahsettiğim gibi, Kadın
Parlamenterler Forumu, Genç Parlamenterler Forumu, Parlamenterlerin İnsan
Hakları Komitesi, Orta Doğu Sorunları Komitesi, Kıbrıs
İçin Kolaylaştırıcı Grubu, Uluslararası
İnsani, Hukuki Teşvik Komitesi, Sağlık ve Danışma
Grubu gibi farklı gruplar da Parlamentolararası Birlik
çatısı altında çalışma yapıyorlar. Ülke olarak
biz -bazı coğrafi gruplar var- coğrafi gruplardan da 12+Twelve
Plus Grubuna üyeyiz. Orada da önce gelen Avrupa ülkeleriyle beraber bölgesel
konularda belirli kararlar alıp bunları Genel Kurulda da
yansıtmaya çalışıyoruz. Tabii bununla alakalı
şöyle bir hususu ifade etmemiz lazım: Zaman zaman 12+ Grubuyla
görüş ayrılıklarımız da olabiliyor. Biz üye
parlamenterlerimizle ortak aldığımız kararla ülkemizin
menfaatleri çerçevesinde hareket ediyoruz. Parlamentolararası Birliğin
12-19 Ekim 2018 tarihinde İsviçre Cenevrede Sayın Meclis
Başkanımızın teşrifleriyle gerçekleşen
toplantısında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kavakcı Kan.
Buyurun.
RAVZA KAVAKCI KAN (Devamla) Hemen
tamamlıyorum. Teşekkür ederim.
Ankara Milletvekilimiz Zeynep Yıldız Hanımefendi
hem kadınlar forumunda hem de genç parlamenterler forumunda söz
aldılar. Aynı şekilde Demokrasi İnsan Hakları
Komitesinde Sayın Mevlüt Karakaya ülkemiz adına konuşma
yaptılar. Sürdürülebilir Kalkınma Ticaret Finans Komitesinde
Sayın Nevzat Şatıroğlu ve Ednan Arslan söz aldılar.
Uluslararası İnsan Hakları İnsani Hukuka Saygıyı
Geliştirme Komitesinde Murat Emir Milletvekilimiz söz aldılar.
Bizimle beraber olan bütün milletvekillerimiz orada söz alarak ülkemizin
görüşlerini ifade ettiler. Sonra da Meclis Başkanımızla G20
ülkelerinin parlamenterlerinin temsil edildiği P20 platformuna da
ayrıca katıldık.
Ben sözlerime son verirken şunu ifade etmek
istiyorum: Bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimiz
Parlamentolararası Birliğin Inter Parliamentary Unionın
doğal üyeleridir ama ayrıca son olarak da ben Mecliste grubu bulunan
her partiden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın Sayın
Kavakcı Kan.
Buyurun.
RAVZA KAVAKCI KAN (Devamla) Hemen efendim.
Teşekkür ederim anlayışınız için.
Parlamentolararası Birlikte ülkemizin
menfaatleri gereğince birlik beraberlik içerisinde çalışma yapan
kıymetli milletvekillerimize şükranlarımızı sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kavakcı Kan.
Gündem dışı üçüncü söz Türkiyenin
niçin bir din siyaseti yoktur? hususu münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Fatih Mehmet Şekere aittir.
Buyurun Sayın Şeker.
Süreniz beş dakikadır.
3.-
İstanbul Milletvekili Fatih Mehmet Şekerin, Türkiye'nin niçin bir
din siyasetinin olmadığına ilişkin gündem
dışı konuşması
FATİH MEHMET ŞEKER (İstanbul)
Kıymetşinas Başkan, değerli milletvekilleri; cümleten,
hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Türkiyenin niçin bir din siyaseti yoktur? sorusu,
Bir eğitim, kültür ve dış politikamız var
mıdır? sualinden bağımsız değildir. Biliyoruz ki
insanlar zihniyette birleşirler. Bugün ise, zihniyetin düştüğü
nokta değil, kendisi hedef hâlindedir. Bu ülkenin metafiziği olan,
devlet kuran, hayat inşa eden bir din, filozofik terbiyesi olmayan
kimselerin elinde, devlet yıkan, medeniyeti çöle çeviren bir
anlayışa evriliyor. Bir çeşit negatif diyalektikle, memleketin
mizacını ve karakterini oluşturan hemen her şey, bedâvet
kokan bir ağızla, türbe kapısındaki kurbanlık davar
gibi boğazlanıyor. İnkarın inkarı
diyebileceğimiz nihilist bir tavır hükmünü yürütüyor. Türkiye âdeta
Dostoyevskinin kaleme aldığı Karamazov Kardeşlerin
akıbetini yeni baştan yaşıyor. Bir geleneği devam ettirmenin
sırrından haberdar olmayan insanlar, din, şeriat, millet ve
mezhep etrafındaki aynileşmenin ve ayrışmanın nerede
başlayıp nerede bittiğini bilmeyenler, Kuranı ellerine
alıyorlar, Şurası İslama uygun, burası değil.
diyerek neredeyse baştan sona çiziyorlar. Hâlbuki, hayatın
imbiğinden süzülen bizim Müslümanlığımız,
tıpkı alaturka musikinin taksimleri gibi, irticali doğmuş
bir hadisedir. Gülün adı değişse de kokusu değişmez.
Bazen Farabinin Medinetül Fazılası, bazen Ruminin Mesnevisi,
bazen Itrinin Tekbiri, bazen Koca Sinanın inşa ettiği
Süleymaniye, bazen Budapeştedeki Gül Baba Türbesi, bazen Süleyman
Dedenin Mevlidi, bazen Mâtürîdî, bazen de Dedem Korkut olur. Bu şu
demektir: Hakikat, bir kap olmadan taşınamayan suya benzer; o
kabı kırmaya kalkıştığınız zaman
içindeki suyu da dökersiniz. O kap bizim tarihî tecrübemizdir. Çok modern
yaşasa da geleneksel düşünen milletimiz millî kimliğini
İslama gömerek Müslümanlığa yerli bir mahiyet verir.
Türkiyede metafizik ve sosyokültürel manada deist
olmak mümkün değildir. Bugünün ateizmi Vehhabi meşreb
Müslümanlıktır, bu toprakların ruhundan kopmuş
olmaktır. Aşk çeşmesinden değil de selefilik
çeşmesinden abdest alanların kimler olduğunu görebilmek için her
şeyi izafi hâle getirerek bizi mayalayan kıymetlerin köküne kibrit
suyu dökenlerin kim olduğuna bakmak yeterlidir.
Bu vadide cevabını kendi içinde
taşıyan bazı sualler soralım. Resmen yasak olan tarikatlar
niçin fiilen serbesttir? Laiklik konusunda neden çifte mizaçlı bir
tavrımız vardır? En hakiki tarikat medeniyet
tarikatıdır. diyen Atatürk, niçin karşı çıkarken bile
tasavvufun dilini kullanmak zorunda kalır? Bir gün bile Meclise gitmeyen
Şeyh Selim neden hem CHP'den hem de Demokrat Parti'den milletvekili
seçilir? Edebali'nin nasihatlerini makam odasına astıran Deniz
Baykal, yapılan itirazlara niçin Şeyh Bedreddin olunca iyi de
Şeyh Edebali olunca mı kötü? diye karşılık verir?
Batı Trakya'da yıktırılan altı yüz yıllık
tekkenin yaptırılmasını ilk olarak neden merhum Erdal
İnönü ister? Tagore mütercimi Ecevit niçin Türk İslâm
anlayışı korkuya değil, sevgiye dayanır; bu yüzden
laikliğe geçebildik. şeklinde beyanatlar verir? Din Öğretimi
Genel Müdürlüğü Mevlana ile Yunusun isminin çizilmesini niçin seyretmek
zorunda kalır? Diyanet, FETÖ raporunda hangi endişelerle irfani
mirasa perhizkâr yaklaşır? Niçin ruh dünyamızı
yeşerten kaynaklar kurutulur? Hacı Bektaş'ı dillerinden
düşürmeyenler tarikatlara niye neyzen bakarlar?
Sıkıldıysanız size başka
bir sahne göstereyim: İnsanlar kimin için Fikirleri hapiste yahut da
firarda, kendisi ise Diyanetin başında fakat oranın
başı değil. demekten kendilerini alamazlar? İslâm kelimesi
neden yanına siyasal kelimesi eklenerek şamar oğlanına dönüştürülür?
Cumhurbaşkanı niçin Bizim Sünnilik ve Şiilik diye bir dinimiz
yok. hükmünü verdikten sonra Mâtürîdî'nin Türbesine sırtını
yaslamak zorunda kalır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATİH MEHMET ŞEKER (Devamla) Bitti mi?
BAŞKAN Yok devam edin. Bir dakika daha süre
veriyorum Sayın Şeker.
Buyurun.
FATİH MEHMET ŞEKER (Devamla) Neden
bazı makamlar ve mekânlar figana hacet yok diyerek için için ağlar?
Bu ülkede dine tanınan manevra imkânı nelerin ve kimlerin önünü açar?
Söylemekten çekinmeyelim, fazla bir şey beklemiyoruz. Hayatın tabii
manzarasını bozmayalım Biz buyuz. demekten çekinmeyelim yeter.
Politika değişir, din değişmez. Kimsenin Türkiyeyi
kendisine benzetmeye hakkı yoktur. Türkiye neyse o olmalıdır.
Çok teşekkür ediyorum, hürmetle
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şeker.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu
sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Yalım
III.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, elektrik ve doğal gazdaki
KDV oranının yüzde 18'den yüzde 8e çekilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan ve çalışma
arkadaşlarım, çok değerli vatandaşlarımız;
biliyorsunuz, 2018 yılında bugüne kadar doğal gaza toplamda
yüzde 30 zam yapıldı, elektriğe ise yüzde 40 zam
yapıldı. Hem doğal gaz hem elektrik artık
vatandaşlarımızın lüks aracı değildir. Aynı giyimde
olduğu gibi ve de gıdada olduğu gibi KDVnin yüzde 8 olması
gerektiğini savunuyorum. Bu sebepten dolayı hem elektrikte hem de
doğal gazda kullanılan doğal gazın ve elektriğin
faturasındaki KDV rakamının yüzde 18den yüzde 8e çekilmesini
talep ediyorum çünkü günümüz şartlarında ekonominin bu kadar zor
olduğu, vatandaşlarımızın çok zor hayatını
geçindirdiği bu günlerde en azından yüzde 10luk bir destek
verilmelidir kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
Sayın Gökçel
2.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Mersin Anamurdaki orman
yangınından etkilenenlere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ve Aksıfat Barajının zamanında bitirilmemesinden
kaynaklanan sorunlara ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Mersin Anamurdaki orman
yangınından etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş
olsun diyorum, can kaybının olmaması yüreklerimize su serpti.
Mersin Erdemlide Arslanlı, Hüsametli, Tapureli ve Küstülü köylerini
ziyaret ettim. Geçimini topraktan sağlayan, ekmeğini taştan
çıkaranların yaşadıkları köyler. Aksıfat
Barajı, Erdemli ve Silifke ilçelerine bağlı 21 mahalleye hem
içme suyu verecek hem elektrik üretecek hem de 81 dekar alana sulama suyu
sağlayacaktı. İhale ilk yapıldığında maliyet
40 milyon liraydı, yeni ihalede 57 milyon lira. Aksıfat Barajı
söz verildiği zamanda bitirilseydi 82 bin dekar tarım alanı cazibeyle
maliyetsiz sulanacaktı. Baraj zamanında bitmediği için üç
yılda oluşan 17 milyon liralık fark kimin cebinden çıkacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal...
3.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Millî Eğitim Bakanından
sözleşmeli öğretmenlerin aile birliğini
sağlamasını beklediklerine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sözleşmeli öğretmenlerin aile birliği
sorunları devam ediyor. Sözleşmeli öğretmenlerden özellikle
eşleri özel sektörde çalışanların aile birliği
konusunda ciddi sıkıntıları var. Örneğin, Malatyada
özel sektörde çalışan ve eşi Amasyada sözleşmeli
öğretmen olarak çalışan öğretmen
arkadaşlarımızın aile birliği nasıl
sağlanacak? 3+1 kuralı var, maalesef bu da yetmez, 3+1
kuralının da tamamen kaldırılması gerekiyor ve
sözleşmeli öğretmenlerin aile birliği bir an önce
sağlanmalı. Bunu Millî Eğitim Bakanlığından
bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
4.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 15 Kasım Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün 15 Kasım, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl dönümü. Kıbrıs Türk
halkının şanlı mücadelesinin en kıymetli eseri olan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 35inci kuruluş yıl
dönümünü bu vesileyle kutluyorum. Kıbrıs Türk halkı 1963ten
1974e kadar Kıbrıs Rum Tarafınca uygulanan tüm baskılara
ve zulme karşı direnmiş, ayakta kalmayı
başarmış ve haklı mücadelesini sürdürerek ana vatan
Türkiyenin 1974 Barış Harekâtını
gerçekleştirilmesiyle özgürlüğüne kavuşmuş ve 15 Kasım
1983te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etmiştir. Türkiye,
milleti ve devletiyle, her zaman etkin ve fiilî garantörlüğüyle
Kıbrıs Türk halkının yanında olacak, her türlü
desteğine devam edecektir. Kıbrıs Türklerinin
bağımsızlık mücadelesinde canlarını feda eden
şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
5.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Trabzon Akyazıdaki spor
kompleksinin Trabzonspora tahsis edilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Trabzonsporumuz Türk futbolunda Anadolu devrimini
gerçekleştirmiş ilk ve tek kulüptür. Yarım asırlık
tarihine sığdırdığı şampiyonluklar, kupalar
ve Avrupanın köklü kulüplerine karşı aldığı
galibiyetlerle göğsümüzü kabartan Trabzonsporumuz çok
kısıtlı imkânlara karşın öz güvenin, inancın,
çalışmanın ve emeğin sembolü olmuştur.
Trabzonsporumuz 1967 yılından beri kullandığı Hüseyin
Avni Aker Stadını feda ederek Akyazıda yapılan spor
kompleksine geçmiştir. Trabzonspor burada kiracıdır yani
stadyumun sahibi değildir. Biz, göz bebeğimiz kulübümüzün burada
kiracı değil ev sahibi olmasını istiyoruz ve eğer bu
stadyum ve kompleks Trabzonspora yapılmış ise bu tesislerin
Trabzonsporumuza tahsis edilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özdemir
6.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Birliğiyle
ilişkilere ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Plan ve Bütçe Komisyonunda
Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinde
Avrupa Birliği ilişkilerimizle ilgili yapmış olduğum
değerlendirmeyi bir kez de Genel Kurulda yapma gereği duyuyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi, özellikle 2007 yılı sonrasında, Avrupa
Birliğiyle ilgili ulusal politikamızda tutarsız, günübirlik,
kişisel, siyasi çıkarları nedeniyle tam üyelik sürecimizi tahrip
etti; Türkiye'nin öncelikleri yerine kişisel önceliklerini öne
çıkardı. Kendi başarısızlığını
dış faktörlere bağlayarak Türkiye'yi tam üyelik perspektifinden
stratejik ortaklık tartışmaları noktasına getirdi. 4üncü
Reform Eylem Grubu Toplantısından sonra kayda değer hiçbir
somut adım atılmadı. İşte, en son, Avrupa Parlamentosu
Türkiye raportörü tarafından dün açıklanan taslak Türkiye raporunda
da Adalet ve Kalkınma Partisinin hukuk, adalet, demokrasi değerleri
yani Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmekten uzaklaştığı
gerekçesiyle katılım müzakerelerinin resmen askıya
alınmasının tavsiye edilmesi de en somut netice olmuştur
maalesef.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal
7.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, çevre kirliliğini önlemek
için Sultanbeyliden geçen otabanın güzergâhının
değişitirilip değiştirilmeyeceğini Ulaştırma
ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Değerli Başkanım, sizin
vasıtanızla Ulaştırma Bakanı ve Sağlık
Bakanına cevap vermesi için sorduğum soru şu: Yüz
yılın en büyük halk sağlığı sorunu kronik
hastalıklardır. Bu kronik hastalıkları yaratan neden ise
çevre kirliliği ve trafiğin yoğunluğudur. İstanbul
ilimizin Sultanbeyli ilçesinin ortasından otoban geçmektedir. Bu, büyük
karbonmonoksit yaratmaktır, kronik hastalıklara sebebiyet vermektedir
aynı zamanda. Otoban nedeniyle Sultanbeyli ilçemiz kronik hastalıklar
için büyük bir risk altındadır. Otoban, Sultanbeyli ilçemizde
çevrenin kirlenmesine sebebiyet vermektedir. Risk faktörünü önlemek, çevre
kirlenmesini önlemek için, sağlıklı yaşam tarzı
oluşturmak için Sultanbeylinin ortasından geçen otobanın
güzergâhını değiştirmeyi düşünmüyorlar mı?
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Sayın Ünver
8.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, işçi, memur ve emeklinin
ülkedeki gelir adaletsizliği ve enflasyon karşısında
ezilmesini önleyici herhangi bir tedbir alınmadığına
ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hâlen Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte
olan 2019 yılı bütçesinde 1.603 lira maaş alan asgari
ücretlinin, ortalama 3.419 lira maaş alan memurun ve asgari ücret
altında ve civarında maaş alan emeklinin ülkedeki gelir adaletsizliği
ve enflasyon karşısında ezilmesini önleyici herhangi bir tedbir
alınmadığını ve daha kötüsü, böyle bir niyetin dahi
olmadığını görüyoruz. Aksine, iktidar,
uyguladığı orantısız vergi ve öngörülen zamlarla
ücretlileri daha da ezmeye çalışıyor. Aldığı
maaşın yüzde 41ini gıdaya, yüzde 25ini kiraya harcayan,
maaşından geriye kalan yüzde 34üyle de ulaşım,
sağlık, eğitim, haberleşme, giyim ve diğer
masraflarını karşılamaya çalışan memurlar ile
1.603 liralık asgari ücretle sefalete mahkûm edilen işçi ve yetersiz
emekli maaşıyla çaresizlik içinde kıvranan emeklilere
karşı sergilenen bu umursamaz tavır Allah'tan reva
mıdır?
BAŞKAN Sayın Şimşek
9.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 2009 yılından önce yurt
dışında eğitim gören, Türkiye'deki üniversitelerde
denkliği olan ancak daha sonra çıkarılan yönetmelikle
denklikleri kabul edilmeyenlerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, milletin Meclisinde milletin
sorunlarını gündeme getirmeye çalışıyoruz.
Vatandaşlarımız teşekkürlerini iktidar partisine,
şikâyetlerini bizlere iletiyorlar. 2009 yılından önce yurt
dışında eğitim görüp, Türkiye'deki üniversitelerde o günkü
şartlarda denkliği olup daha sonradan çıkarılan
yönetmelikle denklikleri kabul edilmeyen çok sayıda öğrenci dün
Mecliste bizleri ziyaret ettiler. İçlerinde doktor olanlar, mühendis
olanlar var. Suriye'den gelenlere on beş günlük oryantasyon eğitimi
verilerek bunlar Türkiye'de kendi mesleklerini icra edebiliyorlar ama bizim
kendi çocuklarımız tıp fakültesi eğitimi
almışlar, hastanede güvenlik olarak çalışıyorlar;
mühendislik eğitimi almışlar, teknisyen olarak bile
çalışamıyorlar. Hükûmetin bu sorunlara çözüm
bulmasını, gerekirse kendi çocuklarımıza da Türkiye'de
belli bir süre oryantasyon eğitimi vererek bunların denkliğini
Maç
başladıktan sonra kural değiştirilmez. Bunlar okula
girdikleri zaman YÖK Denkliğiniz var. demiş ama okulu bitirdikleri
zaman Yönetmelik değişti, denklik kabul edilmiyor. denmiş. Bu
sorunun çözülmesini
Türkiyede bu kriterlere uyan 90 bine yakın gencimiz
şu anda 30 yaşına yaklaşmış ve işsiz olarak
geziyorlar. Bu yasa teklifi içerisinde bunun çözülmesini talep ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 8
Kasım 2018 tarihinde yapılan Tarım Çalıştayına
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
8 Kasım günü Kahramanmaraşta Tarım
ve Orman Çalıştayını gerçekleştirdik. Tarım ve
Orman Bakanımız, milletvekillerimiz, Bakanlık bürokratları
ile ilde sektörle alakalı tüm kişi, kurum ve kuruluşların
çalıştaya katılımları sağlandı.
Kahramanmaraş geniş coğrafyası,
değişik iklimlerin kesişim alanı oluşu,
dağları, ovaları, zengin su kaynaklarıyla tarım,
orman, su ve hayvancılık memleketidir.
3 Ekim 2017 tarihli Tarım
Çalıştayı Eylem Planı kapsamında 19 sorunun
çözüldüğü, 19 sorunun kısmen çözülmüş olup çalışmaların
devam ediyor olduğu, 5 sorunun çözümü için mevzuat
değişikliği gerektiği, 2 sorunun yapılma kabiliyetinin
olmadığı görülüp bu son çalıştayda da tarım ve
orman sektörünün ihtiyaç ve talepleri 44 ana başlık hâlinde müzakere
edildi ve yeni bir çalıştay eylem planının
hazırlanması ve üzerinde çalışılması
kararlaştırıldı.
Tüm katılımcılara teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Minsolmaz
11.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmazın, Türkiye'nin
yükselişini engellemek isteyenlerin amacının yüz yıl önceki
zayıf duruma geri çevirmek olduğuna ilişkin açıklaması
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, hafta sonu Fransa Cumhurbaşkanının
davetlisi olarak Birinci Dünya Savaşını sonlandıran
ateşkes anlaşmasının 100üncü yıl dönümü vesilesiyle
Pariste düzenlenen etkinliklere katılmış ve Avrupada
yaşayan Türk vatandaşlarımızca coşkuyla
karşılanmıştır.
Birinci Dünya Savaşının
çıkmasında doğrudan müdahalesinin olmamasına rağmen en
çok zarar gören devlet Osmanlı Devleti olmuştur. Onlarca devletin
kurulduğu Osmanlı coğrafyasında yüz yıldır kendi
ayakları üstünde durabilen, yeniden kendini inşa ederek dünya
siyasetine bir aktör olarak katılan tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti
devleti olmuştur.
Yaşadığımız süreçte
Türkiye'nin yükselişini engellemek için PKK, DEAŞ ve FETÖ terör
örgütlerini üzerimize salanların ve ekonomik saldırılarla
ülkemizi durdurmak isteyenlerin amacı, bizim yüz yıl önceki
zayıf durumumuza geri çevirmektir. Ancak tarih değişmiştir,
bölgesel ve küresel bir güç olma iddiasıyla bugün her zamankinden daha
güçlüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hürriyet
12.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Atatürke hakaret edenlerin
ödüllendirildiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tekirdağda Atatürk Anıtına baltayla
saldıran daha sonra da baltasını çarşafın içine
saklayarak kaçan kadın sevk edildiği mahkemede adli kontrol
şartıyla serbest bırakıldı. Kocaelide 10
Kasımda Atatürkün aziz hatırasına ağır hakaretlerde
bulunan genç, önce tutuklandı ve hemen ertesi günü serbest
bırakıldı. Edirnede yine 10 Kasım Atatürkü anma törenleri
sırasında da Atatürke hakaret eden hatta Puta tapıyorsunuz. diyen
genç kız serbest kaldı. Kocaelide Büyükşehir Belediyesinde
çalışan başka bir şahıs FETÖcü yaverlerin de yer
aldığı fotoğraflarda, Atatürkü teröristlerle bir
tuttuğu paylaşımı Ne geldiyse yaverlerden geldi. diyerek
paylaştı. Oluşan baskılar sonucu bu kişinin önce
iş akdi feshedildi, sonra hâkim karşısına çıktı.
Mahkeme paylaşımda nasıl olduysa bir hakaret tespit edemedi, en
sonunda da mahkeme kararıyla işine geri döndü ve KHKyle kadroya
geçme hakkı kazandı. Atatürke hakaret eden ne hikmetse ödüllendirilmiş
oldu. Yani burada sadece Atatürke hakaret suçu değil aynı zamanda
halkı kin ve düşmanlığa tahrik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Aynı
şey Cumhurbaşkanına yapılsaydı bu muamele olur muydu
diye de merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu
13.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, atamaları
yapıldığı hâlde göreve başlatılmayan
sağlık personelinin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görevi hayat kurtarmak, insanları
sağlığına kavuşturmak olan ve atamaları
yapıldığı hâlde aylardır göreve
başlatılmayan 2 binden fazla sağlık personelinin gözü,
kulağı bugün Ankaradan gelecek haberde. Bu durumda olan gençlerimiz
adına bir grup bu sabah yüce Meclisimize geldi. Onları dinledik,
dertlerine ortak olduk. Hepsi pırıl pırıl gençler.
Okumuşlar, çalışmışlar, didinmişler,
sınavları kazanmışlar; bütün engelleri
aşmışlar ama bir tek bürokrasi engeline
takılmışlar. Bu gençlerimiz haziran ayında atamaları
yapıldığı hâlde yüz otuz altı gündür işe
başlatılmayı bekliyor. En geç altmış günde bitirilmesi
gereken güvenlik soruşturmaları sündürüldükçe sündürülüyor. İtirazları
güvenlik soruşturması yapılmasına değil, bunun bir
türlü bitirilememesinedir. Bu gençlerimizin artık dayanacak güçleri
kalmadı. Onların umutlarıyla, gelecekleriyle oynamayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Eziyete
dönüşen bu duruma bir son verin. Gerekli bütün koşulları
sağladıkları hâlde aylardır güvenlik
soruşturmalarının sonuçlandırılmasını
bekleyen gençlerimizin sesine kulak verin.
BAŞKAN Sayın Öçal
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, 15 Kasım Filistin
Devletinin kuruluşunun 30uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün İsrail ambargosu ve zulmü altında
bulunan Filistin devletinin kuruluşunun 30uncu yıl dönümüdür. Tek
hedefleri kendi topraklarında özgürce yaşamak olan Filistin
halkı bu uğurda binlerce şehit verdi ve vermeye devam
etmektedir. Özellikle, Gazzede yoksulluk oranı yüzde 80e
ulaştı, 30 binden fazla insanın evi başına
yıkıldı ve insanların ibadet etme, ifade ve düşünce özgürlüğü
ve yaşam özgürlüğü ellerinden alındı. Bir milletin varlık
mücadelesi karşısında üç maymunu oynayan ülkeler terör devleti
İsrailin kural tanımaz tutumuna göz yumuyor. Tüm bu ikiyüzlü
politikalara ve İsrailin işgaline rağmen, Filistin halkı
başkenti Kudüs olan bağımsız bir devlete sahip olma yolunda
mücadelesini sürdürüyor. Artık körleşmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açamıyoruz maalesef, devam edin.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
15.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, süt üreticilerinin mağduriyetine
ve yükselen maliyetlere karşı süt üreticilerinin korunup
korunmayacağını Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aydında süt üreticileri mağdur durumda.
Yılbaşında 49 TL olan yem fiyatları ekonomik krizle
birlikte artan girdi maliyetleri sonucu 83 TLye kadar yükseldi. Zamlardan önce
1 lira 42 kuruşa satılan sütü üreticimiz 8 kuruş zam yaparak 1
lira 50 kuruşa satmaya başladı. Yükselen yem ve girdi
maliyetleri nedeniyle süt üreticilerimiz hayvanlarını kestirmeye
başladı. Bu şekilde devam ederse 2019 başından
itibaren besici kalamayacak. Her sene 200 milyon dolara yakın süt ürünü
ithal ediyoruz ve yerli üreticimizi desteklemediğimiz takdirde bu maliyet
daha da artacak.
Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir
Pakdemirliye sormak istiyorum: Süt üreticilerimiz yükselen maliyetlere
karşı korunacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ayvazoğlu
16.-
Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun, Tekirdağ Milletvekili
İlhami Özcan Aygunun konuşmasının zihin
dünyasının tezahürü olduğuna ilişkin açıklaması
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Zihin
bulanıklığı ne kadar örtmeye çalışsanız da
dil bulaşıklığıyla kendini gösterir. CHP Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun cehalet yüklü konuşması da
zihin dünyasının tezahürüdür ve Trabzon, kendisinin özrüne tenezzül
etmeyecek kadar asil ve erdemlidir. Meczuplukla eş değer böyle bir
açıklamaya tanık olan bu şehrin tarihi, bölücülere, hizipçilere,
provokatörlere yapıştırdığı Osmanlı
tokadının gücüyle müsemmadır. Kurtuluş
Savaşının en sağlam mevzisi, Muhafaza-i Hukuk ve
ardından Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin ilk kurulduğu yer,
delegelerinin çabalarıyla Erzurum Kongresinin yapılmasını
sağlayan ve dört bin yıllık kadim bir medeniyetin
mensupları, Yavuzun Valilik yaptığı, Kanuninin
doğduğu, Fatihin fethettiği Trabzonu bu milletin
değerleriyle oynamaya çalışanlara anlatmak zorunda bile
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Bir özürle
geçiştirilemeyecek bu fütursuzluğun Meclis çatısı
altında temsil edilmesi ayrıca
tartışılmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ceylan
17.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, hastanelerin ödenek probleminin
çözülmesi, malzeme ihtiyacının karışlanabilmesi için
gerekli önlemlerin alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Son günlerde, hem Sağlık
Bakanlığına bağlı hastaneler hem de üniversite
hastanelerinde hasta yakınları tıbbi malzeme eksikliği
gerekçesiyle hastalarının ameliyatının mevcut
koşullarda yapılamayacağı, başka bir hastaneye
başvurmaları gerektiği şeklinde bir ifadeyle
karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu durum hiçbir
şekilde açıklanamaz. Hiçbir şey
yurttaşlarımızın sağlığından daha
kıymetli değildir.
Kamu hastanelerindeki diğer bir problem de
tedarikçi firmaların hak edişlerinin ödenmemesi olarak ortaya
çıkmaktadır. Aylar öncesinde ihale edilen ve yükümlülüğünü
yerine getiren firmalar hak edişleri ödenmediği için zor
durumdadırlar. Hastanelerin ödenek probleminin acil olarak çözülerek hak
edişleri bekletilen firmaların ödemelerinin yapılması,
gecikmeden doğan zararlarının karşılanması ve
hastanelerin malzeme ihtiyacının karışlanabilmesi için
gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Katırcıoğlu
18.-
Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun, Filistin
halkının bağımsızlığını dikkate
almayan hiçbir çözümün kabul edilmesinin mümkün olmadığına ve
Filistinli şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İsrailin pazar gününden bu yana işgal
altındaki Gazzeye yaptığı saldırılar sonucunda
15 Filistinlinin hayatını kaybetmesi ve onlarca kişinin
yaralanmasıyla başlayan süreç ateşkesle sonuçlandı. Bu
saldırının ardından toplanan Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinde ortak bir kınama kararı çıkmadı. Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın Dünya 5ten büyüktür. söylemiyle
Birleşmiş Milletler yapısında acil
değişikliğe ve reforma gidilmesinin gerekliliği ortaya
koyulmuştur. Artık hukuk tanımaz, zorba İsrailin
işgalci ve yayılmacı politikalarına bütün dünya Dur.
demelidir.
Filistinde tek çözüm iki devletli çözümdür. Mevcut
İsrail Hükûmetinin iki devletli çözüme inanmadığı ve süreci
sabote etme gayreti içinde olduğu açıktır. Filistin
halkının bağımsızlığını ve
güvenliğini dikkate almayan, hiçbir çözümün kabul edilmesi mümkün
değildir. Filistin halkı yalnız ve çaresiz değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Filistinli şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Türkiye haklı davasında Filistin halkının
yanında olmaya devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
19.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 13 Kasım 2018
tarihinde Adıyaman ili Sümer Meydanındaki Atatürk heykeline
saldırı yapıldığı şeklindeki haberlere
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
13 Kasım 2018 tarihinde birtakım sosyal
medya hesaplarında paylaşılan görüntüler ve haberlerle ilgili
bir açıklama yapmak istiyorum. Bu konuda yüce Meclisimizi ve kamuoyunu
bilgilendirmek istiyorum.
Bazı sosyal medya hesaplarında 13
Kasım günü Adıyamandaki Sümer Meydanındaki Atatürk heykeline
saldırı yapıldığı şeklinde haberler
geçmiştir. Yapmış olduğumuz araştırmada ve
emniyetten aldığımız bilgilere göre olay günü
şahsın cezaevinde bulunan kardeşinin cezaevi
koşullarını protesto etmek amacıyla heykele
çıktığı, heykele herhangi bir saldırı
kastının bulunmadığı tespit edilmiştir. Olay
orada bulunan vatandaşlar tarafından da bertaraf edilmiştir.
Buradan şunu belirtmek istiyorum: Adıyaman
ve Adıyamanlılar cumhuriyetin temel değerlerine, Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlıdır ve bu hususun herkesçe
bilinmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
20.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, taşerona
kadro düzenlemesi kapsamı dışında bırakılan HBYS
bilgi işlemde çalışanların mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2 Nisan 2018
tarihi itibarıyla yaklaşık 1 milyon kişi sürekli işçi
kadrosuyla beraber iş güvencesi ve sosyal haklarının bir
kısmına kavuştu. Fakat hastanelerde bilgi işlem, HBYS
personellerinin bu uygulamanın dışında kalmış
olması ve hâlâ aynı hakları elde edememesi büyük bir eksiklik olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yıllardır bu
kurumların bilişim yükünü çeken ve görevleri dışında
birçok işte çalıştırılan bu insanlar şimdi
verilen sözlerin tutulmasını bekliyorlar.
10 Temmuz 2018de Bakanlık devir teslimi
sırasında eski Bakan Sayın Sarıeroğlu HBYS
çalışanlarıyla ilgili çalışmanın yeni
Bakanımız tarafından açıklanacağını
belirtmişti ama hâlâ bir haber yok. HBYS çalışanları
Bakanlığımızdan büyük bir umutla hayırlı haber
beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal
21.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili
sınırları içinde bulunan Eber Gölünün kurtarılması
gerektiğine, Tunceli Jandarma Özel Harekâtta görevliyken yaralanan
Jandarma Uzman Çavuş Hakan Akbulutun mağduriyetinin giderilmesi için
yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sultandağı, Çay ve
Bolvadin ilçelerinin sınırları içinde bulunan Eber Gölü can
çekişiyor. Yıllardır Eberi kurtarın diyoruz. Geç olmadan
Eber Gölünü besleyen dere yataklarının bir an önce temizlenmesi
gerektiğini, hatta gerekirse oradaki baraj kapaklarının da
açılması gerektiğini, Eberin mutlaka yaşatılması
gerektiğini söylüyoruz. Çağrılarımıza ne Bakanlık
ne AKP kulak vermiyor. Bir an önce hep beraber Eberi kurtaralım diyoruz.
Yine, Tunceli Jandarma Özel Harekâtta görevliyken
hendek operasyonlarında yaralanan ve ardından gelişen tedavi
neticesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmek zorunda
kalan Jandarma Uzman Çavuş Hakan Akbukut Konya ili Beyşehir ilçesinde
çöp toplayarak 4 çocuğu ve annesiyle geçim mücadelesi veriyor. SGK
tarafından sakatlığı adi malul kapsamında
görülmüş olan Hakan Akbukut vazife malulü olduğu için itirazda
bulunmasına rağmen aylardır mağduriyeti giderilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Eğer bir gaziye
bakamıyorsa bu iktidar yazıklar olsun diyoruz. Yetkilileri,
Bakanlığı göreve davet ediyoruz.
BAŞKAN Bir söz talebiniz mi vardı?
AHMET KAYA (Trabzon) Evet.
BAŞKAN Tamam, yerinizden bir dakika süreyle
söz veriyorum.
Buyurun.
22.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Trabzon Milletvekili Bahar
Ayvazoğlunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önce AK PARTİli arkadaşımız
konuşmasında milletvekili arkadaşımızı meczup
olarak nitelendirdi. Şimdi, arkadaşımız dün bir
açıklama yapmıştır, talihsiz bir açıklamadır,
hepimizi üzmüştür fakat sonrasında gerek kendisi gerek grup
başkan vekilimiz dün bütün Trabzonlulardan özür dileyerek bu durumu
düzeltmeye çalışmıştır. Bu iyi niyetli adımlar
sonrasında arkadaşımızın böyle
konuşmasını doğru bulmuyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi, grup başkan vekillerinin veya
temsilcilerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grubu adına bana
bildirilen isim Sayın Ayhan Erel.
Buyurun.
23.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl dönümünde dönemin
Başbakanı Bülent Eceviti, dönemin Başbakan
Yardımcısı Necmettin Erbakanı ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Denktaşı rahmetle
andıklarına, 15 Kasım Orta Doğu Teknik Üniversitesinin
kuruluşunun 62nci yıl dönümüne ve Aksarayın yol probleminin
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkür ediyorum.
Bugün 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluş yıl dönümü. 1974 yılında
gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı
sonrasında, orada verilen destanımsı bir mücadele sonrasında
Kıbrısta Türklerin bağımsız yaşama
hakkını elde ettiği bir devlet kurulmuştur. 1974
yılında Kıbrısa asker çıkarma iradesini ortaya koyan
dönemin Başbakanı Rahmetli Bülent Ecevite, yine, dönemin
Başbakan Yardımcısı Rahmetli Necmettin Erbakana buradan
gani gani rahmetler diliyoruz ve yine o dönemde Kıbrıs Türk
Barış Harekâtına destek veren dönemin siyasilerini de rahmetle,
şükranla anıyor, hayatta olanlara saygı ve
şükranlarımızı sunuyoruz. Kıbrıs Barış
Harekâtında hayatlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle
anıyor, gazilerimize sağlıklı, huzurlu günler diliyoruz.
Yine, Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinden bir
ileri bir geri adımlar atmayacaksın. Her dönemin adamı
değil her dönem adam olacaksın. diyen Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti kurucusu Rauf Denktaş Beyi ve silah
arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.
Yine, bugün, Türkiyenin bilimde yüz akı olan
Orta Doğu Teknik Üniversitesinin de kurulduğu gün. Bu üniversitenin
kuruluşunda da -1956 yılında- emeği geçen herkese
teşekkür ediyoruz. ODTÜde eğitim öğretim veren
hocalarımıza ve öğrencilerimize başarılar diliyoruz.
Yine, seçim bölgem olan Aksarayda da çeşitli
yol problemleri var. Özellikle Katrancı köyünün Celille
bağlantısı -1 kilometrelik yol- kışın çamurdan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açalım lütfen.
AYHAN EREL (Aksaray) -
yazın tozdan
geçilmiyor. Çok bir mesafe değil.
Yine, Kargın-Gözlükuyu arasında sadece 2
kilometrelik bir problem var. Ağaçören köyleriyle
bağlantısının ihalesi yapıldığı hâlde
bugüne kadar müteahhit işe başlamamıştır. Kar
kış bastırmadan bunların yapılması, o yörede
yaşayan vatandaşlarımıza daha sağlıklı ve
daha huzurlu bir hayat şartları getirecektir.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül, buyurun.
24.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 15 Kasım Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl
dönümünde Kıbrıs mücadelesinin sembolü olan Rauf Denktaş
başta olmak üzere şehitleri rahmetle andığına ve vatan
toprağı olan Kıbrıstan vazgeçilmeyeceğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 15 Kasım 1983
tarihinde Kıbrıs Türkünün soylu mücadelesinin
taçlandığı nokta olan Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 35inci kuruluş yıl dönümünü kutlamak üzere söz
almış bulunuyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunun 35inci yılını kutlarken başta
Kıbrıs mücadelesinin sembolü olan Sayın Rauf Denktaş
başta olmak üzere, Kıbrıs davasına hayatını
vermiş ve rahmete kavuşmuş Doktor Fazıl Küçük ve
Kıbrısta bu mücadeleyi örgütleyen, teşkilatlandıran,
özellikle Türk Mukavemet Teşkilatında emekleri geçen gerek ana vatan
Türkiyeden oraya varan gerekse Kıbrıs Türklüğünden olan bütün
geçmişe, ebediyete intikal etmiş olan yiğitlerimizi,
şehitlerimizi rahmetle anmak istiyorum.
Kıbrıs ne yazık ki Türkiyenin hâlâ
çözümünü arzu ettiği fakat bir türlü çözülemeyen problemlerimiz
arasında gelse de Türkiyenin asla ve asla varlığından
taviz vermeyeceği bir meseledir. Kıbrıs bizim için jeopolitik
önemi olan veyahut da sadece coğrafi alan olarak değerli olan bir
kara parçası değildir. Kıbrıs, milletimiz
açısından, bizim açımızdan vatandır, vatan
toprağıdır, bizim için namustur. Dolayısıyla,
Kıbrıs davasına sahip çıkmak her Türk evladının,
her vatan evladının başlıca görevidir.
Kim ne derse desin Türk milleti Kıbrıstan
vazgeçmeyecektir, oradaki o vatan toprağından ve hükümranlık
haklarından asla ve asla taviz vermeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bugün özellikle
Doğu Akdenizde ısıtılmaya çalışılan
çekişmeler, enerji odaklı nizalar ve oluşan gerginlik
Türkiyenin çok büyük önem vermesi gereken bir meseledir. Burada asla ve asla
bir oldubittiye müsaade edilmemelidir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin denizlerimizde,
karamızda şu an vermiş olduğu o şanlı mücadelenin
devamını temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun.
25.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, avukat Fadime Eymirin 9
Kasım 2018 tarihinde Ankara Adliyesinde uğradığı
saldırıya ilişkin İçişleri ile Adalet
Bakanlığını göreve davet ettiklerine, Mor Çatı
kurucularından Canan Arının Bruno Leoni Enstitüsü Hukuk
Ödülüne layık görüldüğüne ve eleştiri mahiyetindeki sözlerden
dolayı yargılananlar olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz cuma
günü -Sayın Başkan, siz de bir hukukçusunuz- önemli bir olay cereyan
etti, Ankara Barosu bununla ilgili bir girişimde bulundu. Bugün
kendilerini bir tebrik ziyaretine gitmiştim ama aynı zamanda bu
mücadelelerini de gerçekten takdirle karşıladığımı
ifade ettim.
9 Kasım 2018de Ankara Adliyesinde Ankara 1.
Sulh Ceza Hâkimliği duruşma salonu önüne gelen görevli avukat Fadime
Eymir, dosyayı soruşturma mercileri adına takip etmekte olan
Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar
Büro Amirliğinde görev yaptığı bilinen bir kolluk personeli
tarafından önce sözlü hakarete maruz kalıyor, akabinde adliye
koridorunda darbediliyor. Meslektaşımızın elbisesi
parçalanıyor ve kendisi de yaralanıyor bu vahim olayda. Yani kendisi
CMKyle atanan bir avukat, aslında tahkikat için istenilen ve orada
bulunması gereken bir avukat ve başına bunlar geliyor.
Arkasından, Avukat Hakları Merkezince 3 avukat görevlendiriliyor.
Kendine uygulanan bu şiddeti meslektaşımız sorgu
zaptına geçirmek istediği hâlde sorgu hâkimliği bunu
yapmıyor ve bu sefer Avukat Hakları Merkezinden gelen Avukat
Büşra Pamukçu mübaşir ve bir görevli tarafından yine
tartaklanarak dışarıya çıkarılıyor. Yani
aslında, avukatların resmen kendi evleri sayılacak adliyede can
güvenliklerinin olmadığı bir ortam yaşatılıyor onlara,
üstelik hukuki olarak görevli oldukları hâlde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Şimdi, bunun üzerine Ankara Barosu haklı olarak şöyle
diyor: Biz bu (
) soruşturma sayılı dosyanın
şüphelisi kolluk personelinin kimlik bilgilerinin derhâl bildirilmesini
istiyoruz. Suç duyurusunda bulunuyorlar. Hâlen bu kolluk personelinin kimlik
bilgileri bildirilmemiş. Aynı şekilde Eğer bu yapılmazsa
o zaman diğer meslektaşlarımızın beden bütünlüğü,
can güvenliği ve mesleğin onuruyla yapılabilmesine imkân
yoktur. diyor ve bu nedenle de Kaçakçılık, Organize Suçlar Büro
Amirliği ile Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğine CMK kapsamında
zorunlu müdafi atamalarının 19 Kasım itibarıyla
durdurulacağını söylüyor. Şimdi, bu bütün barolara
yapılmış bir saldırıdır. Gerçekten, bu anlamda,
bütün baroların açıklama yapması gerekir çünkü bunun arkası
gelir tıpkı doktorlara veya başkalarına geldiği gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İçişleri ve Adalet Bakanlıklarını da bu
anlamda göreve davet ediyoruz.
Bir başka nokta, sevindirici bir konu
aslında, Mor Çatı kurucularından meslektaşım, feminist
avukat Canan Arın bu yıl, her yıl insan hakları
alanında farklı ülkelerden bir kişiye verilen Bruno Leoni
Enstitüsü Hukuk Ödülüne layık görüldü. Çocuk yaşta evlendirmelere
karşı yürüttüğü mücadele nedeniyle Canan Arın bu ödüle
layık görüldü, kendisini tebrik ediyoruz.
Son olarak, affınıza
sığınarak Sayın Başkan
BAŞKAN Estağfurullah, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Cumhurbaşkanının duygularının tatmin
edilmesi amacıyla siyasi kişiliklerin söylediği ve suç
teşkil etmeyen eleştiri mahiyetindeki sözlerden dolayı özellikle
arkadaşlarımız yargılanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Dün de Sayın Selahattin Demirtaşın
duruşması vardı ve kendisi yine yüz yüzelik ilkesine
aykırı olarak SEGBİSle katılmak durumunda kaldı.
Usuli itirazlarını iletti ve Sayın Demirtaş Leyla Güveni
selamladı. Halkın iradesiyle seçilen ve şu anda Diyarbakır
Cezaevinde olan Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güvene buradan sevgi ve
selamlarımı gönderiyorum. Demokrasi ve özgürlük talebiyle
başlattığı bir açlık grevi var, kendisine
dayanışma duygularımı iletiyorum. dedi. Biz de tutuklu tüm
arkadaşlarımızı onların şahsında
selamlıyor, sevgilerimizi iletiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Engin Altay
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 15 Kasım Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci yıl
dönümünde Kıbrıs davasında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, Kıbrıs meselesinin Türkiye meselesi olduğuna,
Filistinlilere vize uygulanırken İsrail vatandaşlarına
uygulanmamasını Türkiyenin bir ayıbı olarak Hükûmete
ilettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti
kuruldu. Merhum Doktor Fazıl Küçük bu cumhuriyetin Cumhurbaşkanı
Yardımcısı olarak yönetiminde görev aldı. Maalesef, 21
Aralık 1963teki kamuoyunda Kanlı Noel diye bilinen olaylar,
gelişmeler sonucu Türk ve Rumların ortak yaşama iradesi
sonlandı -temelli sonlanmasını tabii ki istemeyiz- ve yine
bilineceği üzere, 1964te yapılan hava harekâtında ilk
Kıbrıs şehidimizi, merhum Cengiz Topeli kaybettik. Yine o
dönemde, yine hepimizin hatırlayacağı gibi Johnson Mektubu
diye anılan Türkiye Cumhuriyetine yönelik çok ağır, hadsiz,
terbiye ve edep sınırları ve diplomatik nezaketten çok uzak bir
mektuba merhum İsmet İnönünün Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada
yerini alır. mesajıyla, tokat gibi cevabıyla Türkiye'nin
Kıbrıs davasında her zaman ve her koşulda Kıbrıs
Türklerinin garantörü olarak konumunu, pozisyonunu koruyacağına dair
irademiz ortaya koyuldu.
Bundan sonra geçen süreç içerisinde
Kıbrısta Türkler ve Rumların birlikte yaşama iradesinin
ortadan kalkmasına vesile sayılan 21 Aralıktan sonra hoş
olmayan, üzücü olaylar yaşandı ve ağırlıklı
olarak tabii ki Rum çetecilerinin soydaşlarımıza yönelik ağır
baskıları, katliamları, şiddetleri gerçekleşti. Ve 20
Temmuz 1974te gene hepimizin malumu, merhum Bülent Ecevit ve merhum Necmettin
Erbakan Hükûmetinin dirayetli ve kararlı duruşuyla Kıbrıs
Barış Harekâtımız gerçekleşti. O an itibarıyla,
bu harekât sonrasında Kıbrıstaki Türklerin can ve mal
güvenliği garanti altına alınmış oldu.
Tabii, bu süreçte, merhum Rauf Denktaşın
Kıbrıs davasına yaptığı hizmetleri unutmak mümkün
değil. Dolayısıyla Türkiye'nin yaklaşık yetmiş
yıldır Kıbrıs konusunda verdiği mücadelede,
verdiğimiz bunca şehidimizden sonra geldiğimiz nokta
Doğu
Akdenizde Katar, İsrail, Mısır konsorsiyumunun Kıbrıs
Rum Yönetimiyle birlikte petrol ve doğal gaz arama noktasına
gelmiş olması Kıbrıstaki egemenlik
haklarımızın, garantörlük haklarımızın
ağır yara aldığının da açık bir delilidir.
Değerli milletvekilleri, biz işgalci,
yayılmacı bir devlet olmadık, olmayız da.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama benden önce
konuşan sayın grup başkan vekillerimizin de söylediği gibi,
Kıbrıs meselesi Türkiye meselesidir. Hükûmetin Hükûmet yok tabii
artık Mecliste ama inşallah bizi duyuyorlardır-
Kıbrıstaki haklarımız konusunda
Bizim
Kıbrıstaki haklarımız sadece ve sadece oradaki
soydaşlarımızın can ve mal emniyetini teminle
sınırlı değil. Kıbrısın Akdenizde,
Türkiye'nin bir Akdeniz ülkesi olarak ne kadar jeopolitik, jeostratejik öneme
sahip olduğunun da bilinciyle daha sorumlu, daha duyarlı, daha
dikkatli hareket etmek gibi bir mecburiyeti var ve ilaveten bu yüce Meclisin de
Hükûmetin bu sorumluluğunu, bu görevlerini gereği yerine getirip
getirmediğini denetlemek gibi de bir mecburiyeti var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yüce Meclisin
bütün üyelerini bu konuda yüksek duyarlılığa davet ederken,
Kıbrıslı soydaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına selam, sevgi ve muhabbetlerimizi
yolluyoruz. Kıbrıs davasında şehit olanlara Allahımdan
rahmet diliyorum.
Hemen bu vesileyle şunu söyleyeyim: 15/11/1988de
dönemin Başbakanı merhum Turgut Özal Filistin Devletini tanımak
suretiyle Türkiye'nin Filistin davası noktasında da yüksek
duyarlılığını bütün dünya kamuoyuyla
paylaşmıştır. Ama bugün geldiğimiz noktada Türkiyenin
Filistinlilere vize uygularken İsrail vatandaşlarına vize
uygulamamasını da Türkiyenin bir ayıbı olarak bu Meclis
üzerinden Hükûmete tekrar iletmeyi de bir görev sayıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurun.
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 15
Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 35inci
yıl dönümünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf
Denktaş başta olmak üzere şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, Kıbrıs davasına sahip
çıkıldığı gibi Filistin davasına da ilelebet
sahip çıkılacağına, 19 Kasım Pazartesi günü idrak
edilecek Mevlit Kandilinin insanlığa hayırlar getirmesini niyaz
ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün 15 Kasım günü olarak, 15 Kasım
1983te yeni bir devletin doğuşuna şahitlik edildiği bir
gündür. Evet, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluş yıl
dönümünü idrak ediyoruz. Bu vesileyle Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşı,
arkadaşlarını ve Kıbrıs millî davasında
şehit olan Kıbrıslı mücahitleri rahmetle ve minnetle yâd
ediyorum. Bu yeni devletin ilelebet payidar olmasını temenni ediyorum.
Jeostratejik ve jeopolitik konumu münasebetiyle Kıbrıstaki millî
menfaatler ve egemenlik hakları doğrultusunda Türkiyenin her daim,
her zaman Kıbrısın yanında olduğunu ve bunların
gereklerini yerine getirme vecibesini, sorumluluğunu her daim idrak
ettiğini ve bu güce ve kabiliyete sahip olduğunu bir kez daha bu yüce
Meclisin çatısı altında tekrarlamak istiyorum.
Değerli Başkanım ve değerli
milletvekili arkadaşlarım, tabii, Filistin davası denince,
Filistin davası da Kıbrıs davası gibi bizim millî
meselelerimizdendir, zira bizim hatıralarımız söz konusudur.
Filistin davasında oradaki kardeşlerimizin de yanında
olduğumuz gerçeğini hiçbir zaman unutmadık ve
unutturmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kıbrıs davasına sahip
çıktığımız gibi, Filistin davasına da ilelebet
sahip çıkacağız.
Bu vesileyle, önümüzdeki pazartesi günü idrak
edilecek olan Mevlit Kandilini de hatırlatmak ve âlemlere rahmet olarak
gönderilen, bütün insanlık için kendisinde en güzel örnekler bulunan
Efendimiz (AS)nin doğumunun müjdelendiği rebiülevvel
ayının 12nci gecesine denk gelen 19 Kasım Pazartesi günü idrak
edeceğimiz Mevlit Kandilimizin, hem milletvekillerimizin kendilerine,
ailelerine hem aziz milletimize hem İslam âlemine hem de bütün
insanlığa hayırlar getirmesini niyaz ediyor, şimdiden
Mevlit Kandilinizi tebrik ediyorum.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben
yanlış söylediysem düzelteyim diye soruyorum. Türkiye Cumhuriyeti
Filistin Devleti vatandaşlarına vize uygulamıyor da ben
yanlış söylediysem düzelteceğim ama Filistin Devleti
vatandaşlarına vize uyguluyorsak İsraile uygulamıyorsak,
bu Mecliste Sayın Akbaşoğlundan bu konuda da bir refleks
beklerim. Hayır, yanlış biliyorsam düzelteyim Yanlış
biliyormuşum. diyeyim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim bahsettiğim konu farklı bir konu,
değerli mevkidaşımızın bahsettiği konu
farklı bir konu. Teknik olarak mesele nedir, ne değildir, ilgili
arkadaşlarımıza, ilgili kurumlarımıza sormak suretiyle
onunla ilgili cevabımızı veririz ancak vize meselesi başka
bir meseledir, Filistin davasına, Filistinlilere sahip çıkmak
meselesi ayrı bir meseledir.
Bir daha tekrarlamak isterim ki Kudüs bizim
namusumuzdur. Kâbe, Medine-i Münevvere bizim gözümüzde neyse, Kudüs ve Filistin
de odur. Dolayısıyla, ilk kıblegâhımız, gözümüzün
nurudur. Kıbrısa gösterdiğimiz duyarlılık neyse,
Filistine, Kudüse gösterdiğimiz duyarlılık da odur diyorum.
HÜDA KAYA (İstanbul) Siyonistler izinsiz
giriyor, Filistinliler giremiyor. Allah Allah!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla Siyonist İsrailin
vahşetine karşıyız. Siyonist İsraile
(x)
diye haddini bildiren bir Cumhurbaşkanına -elhamdülillah- sahibiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Siyonistlere vize bile
yok, Siyonistlere vize yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ve Birleşmiş Milletler teşkilatında
Recep Tayyip Erdoğanın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
başı olan Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
HÜDA KAYA (İstanbul) Pratiğe bak,
pratiğe.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
Kudüs ebediyen Filistinin başkenti
kararını çıkarttıran bir iktidarız arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Yalan, hepsi yalan!
Hepsi yalan, sahte! Filistin politikası baştan sona sahtedir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunun bütün dünyaca bilinmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şöyle bir
önerim var: Sayın Erdoğan Filistin Devlet Başkanına da
(x)
desin, Filistin halkı Türkiyeye vizesiz gelsin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben de bu coşkulu söylemler içerisinde bir şeyi
-tutanaklara geçsin- hatırlatmak istedim, Mavi Marmara
Anlaşmasında da Kudüs yazıyordu başkent olarak ve o
anlaşmaya Türkiye imza attı. O da zaten bizim kayıtlarımızda
vardır. O yüzden, öyle, coşkulu seslerle Filistinin başkenti
demekle öyle olmuyormuş demek ki. İş ticarete binince başka
bir yerin başkenti olabiliyormuş.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.24
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığına Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20
Kasım 2018 tarihlerinde Belçikanın başkenti Brüksel'de
düzenlenecek olan Avrupa Kültürel Mirası başlıklı
Parlamentolararası Komite Toplantısına TBMMden bir heyetin
katılması Genel Kurulun 13/11/2018 tarihli ve 16'ncı
Birleşiminde kabul edilen siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/59)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi
Eylem Birimi tarafından 19-20 Kasım 2018 tarihlerinde
Belçikanın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan Avrupa Kültürel
Mirası başlıklı Parlamentolararası Komite
Toplantısına Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin
katılması Genel Kurulun 13/11/2018 tarihli ve 16'ncı
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 2nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
Adı ve Soyadı Seçim
Çevresi
Emrullah İşler Ankara
Cemal Taşar Bitlis
Suat Özcan Muğla
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Geelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili
Ahmet Demircan ve 5 Milletvekilinin Sağlıkla İlgili Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.- Samsun Milletvekili Ahmet Demircan ve 5 milletvekilinin
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1186) ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 12) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddeleri kabul edilmişti.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 23 ila 42nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen değerli
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Isparta Milletvekili Aylin Cesur, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Burhanettin Bulut;
şahısları adına da Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan ve
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan
konuşacaklardır.
Şimdi, ilk söz İYİ PARTİ Grubu
adına Isparta Milletvekili Aylin Cesurda.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan sağlıkla ilgili
kanun teklifinin ikinci bölümü üzerindeki görüşlerimi İYİ
PARTİ Grubu adına ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Öncelikle, bugün Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 35inci kuruluş yıl dönümü. Bu vesileyle gerek Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki gerek buradaki tüm
vatandaşlarımızı, herkesi tebrik ediyorum. Kıbrıs
bizim başımızın tacıdır, her şeyimizdir. Ben
de bilfiil rahmetli Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelle
görev yaptığım dönemde, kuruluşunda
Elbette ki hepimizin
bugün saygıyla ayakta hazır durduğu Sayın Rauf
Denktaşa ve arkadaşlarına, bugün hayatta olmayanlara, ebediyete
intikal edenlere rahmet diliyorum. 18 Kasım 1967 günü yurt dışına
asker çıkarma kararını veren ve bir ömür Kıbrıs davasına
kendisini adayan Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirelden bu konuda
yıllarca edindiğim tecrübeler adına, manevi huzurunda kendisini
de maneviyatla hepsini saygıyla, hürmetle yâd ediyorum.
Evet, on altı yıllık AK PARTİ
hükûmetlerinde uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı bana
göre, kelimenin tam anlamıyla, maalesef iflas etmiştir değerli
milletvekillerimiz. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 46 hekim
var. Hekimlik öyle bir meslek ki ne siyaset ne de başka bir şey onun
üzerine çıkamaz. Sizin ellerinizi kollarınızı bağlar,
yaşam biçiminiz olur. Bu pozitif ilimle geçen hayatımızda biz
hekimler için tek hedef vardır, bizden yardım bekleyen
hastalarımıza merhem olmak. Bu şekilde hayatını
geçiren ve bugün aramızda olan meslektaşlarıma sormak istiyorum:
Sağlık sektörlerinin, çalışanlarının ve daha
önemlisi, bizden yardım bekleyen hastaların bugünkü durumu sizce
nedir? Ben söyleyeyim, biz doktorların tabiriyle bu vaka bitkisel hayata
girmiştir ve bugünkü düzenlemelerle, hele de bu yasa teklifiyle kurtulması
da mümkün görünmüyor.
Sağlık alanında neredeyse tüm
sorunların sebebi olan, küresel projelerin bir dayatması olan
Sağlıkta Dönüşüm Programından derhâl vazgeçilmelidir.
Bizlerin muayene, tetkik, tedavi, ilaç talebini aşırı
şekilde artırarak hem vatandaşlarımızın
sağlığına zarar veren hem de millî bütçemizi
hırpalayan bir politika olduğunu artık kabul etmemiz gerekiyor.
Vatandaşlarımızdan muayene tetkik tahlil ilaç adı
altında alınan 13 kalem ek ücret uygulamalarına derhâl son
verilmelidir.
Koruyucu ve önleyici tıp
anlayışı, sağlık alanında temel politika olarak
devreye sokulmalıdır. Yani hastalıklar ortaya çıkmadan
evvel hastalıklara neden olan faktörler ortadan kaldırılmalıdır.
Böylece vatandaşlarımız hem hastalıklardan korunmalı
hem de tedavi harcamalarının da böylelikle önüne geçilmelidir.
Teklifin 24üncü maddesinde yer alan tedbirler
şiddeti önlemek için yetersizdir. Sağlık
çalışanlarının şiddete uğramadığı,
hatta tehdit edilmediği bir gün bile maalesef yok. Geçtiğimiz
yıl 1 Ocak-20 Aralık 2017 tarihlerinde
sağlıkçılarımıza yönelik 13.409 şiddet
vakası tespit edilmiştir. Bunlardan 9.681i sözel, 1.325i fiziksel,
2.403ü ise hem fiziksel hem sözel şiddet olarak karşımızda.
Bu vahim tabloda yasa maddelerinin caydırıcı niteliğe sahip
ceza ve uygulamaları içermesi zorunludur.
Sağlıkta şiddetin önüne geçebilmek
için sunduğumuz sağlıkta şiddet konulu yasa önerisi
derhâl Meclisimizde görüşülmelidir. Sağlık
çalışanlarının çalışırken aldıkları
maaşları ve emeklilik maaşları hak ettikleri insani
seviyelere yükseltilmelidir. Ayrıca döner sermaye gelirlerinin
emekliliğe yansıtılması da zorunludur. Sağlık
çalışanlarına yıpranma payı verilmeli, mevcut oranlar
artırılmalıdır. Performans sistemi
kaldırılmalıdır ya da nicelik yerine nitelik esas
alınmalıdır. Sağlık eğitiminde kaliteden asla
taviz verilmemelidir. Sağlıkta kaliteyi artırmak için
alanında eğitim alan sağlık personelinin atamaları da
yapılmalıdır.
Şimdi, biraz, Sayıştayın 2017
yılı denetim raporlarına tekrar girmek istiyorum, dün de biraz
bahsetmiştim. Buradaki bulgular maalesef Sağlık
Bakanlığının geldiği noktayı gösteren acı
örneklerle doludur. Hükûmetin verdiği kanun teklifi ile 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2nci maddesinin (e) ve (f)
bentleri değiştirilmiştir. Buna göre (e) bendi Yurt
dışında sağlık kuruluşu açmak, işletmek,
ortaklık kurmak ve işbirliği yapmak, sağlık ve
eğitim amacına yönelik bina inşa etmek ve ettirmek; (f) bendi
ise Sağlık meslek eğitimi turizmine yönelik faaliyetlerde
bulunmak; yurt içindeki eğitim kurumlarına yurt
dışından öğrenci teminine aracılık etmek, yurt
dışında eğitim kurumu açmak ve eğitim faaliyetinde
bulunmak. şeklinde düzenlenmiştir. Şimdi, sağlık ve eğitim
amacına yönelik yurt dışında bina inşa etmek ve
ettirmek ile yurt dışında eğitim kurumu açmak ve
eğitim faaliyetlerinde bulunmak düzenlemesiyle ne kastedildiğinin çok
net olarak açıklanması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Çünkü
akıllara AK PARTİ Türkiyeden sonra yandaşlarına yurt dışında
da acaba rant mı sağlıyor? sorularını akla
getirmektedir. Sözde hangi ülkelerde, kimlere, ne bina inşa
ettireceksiniz? Yurt dışında kuracağınız
eğitim kurumlarına üstün liyakat sahibi hangi akraba, eş dost ve
benzeri yandaşlarınızı atayacaksınız?
Flu ve kuşkulu gözüken bu maddelerin yüce
Meclise ve Türk milletine detaylı izah edilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bu ülkede 1.606 liralık asgari ücretle geçinen
yaklaşık 6,3 milyon; 1.500-2.500 lira maaşla geçinen 11 milyon
767 bin 550 emekli ve hak sahibi vatandaşımız var.
Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampüsünü
devlet yapsa 1 milyar 97 milyon liraya mal olacak. Sonuçta, projenin devlete
maliyeti 6 milyar 900 milyon liraya mal olmuş. Sadece bir projeden Türk
milletinin uğradığı zarar tam 5 milyar 900 milyon lira.
17 şehir hastanesi projesi var. Bu projeler
için şirketlerin cebinden şu an 29,5 milyar lira çıkarken
devletin, hatta gelecek nesillerin cebinden çıkacak para miktarıysa
81 milyar lira. 17 hastanenin kira bedeli de 105 milyar lira. Tek bir neslin,
bunun açtığı yarayı tedavi etmesi pek mümkün görünmüyor
sayın vekillerim çünkü teslimiyet noktasına kadar gelen
imtiyazların Osmanlı Devletinin ipini çeken kapitülasyonlardan
hiçbir farkı yok. Cebimizden para çıkmadan hastane sahibi oluyoruz.
açıklamaları gerçeği yansıtmıyor.
Torunlarımızın bile geleceğini ipotek etmekteyiz ve bu
anlayışla gelecek nesilleri de borçlandırmaktayız.
427 milyon liraya yapılacak olan bir hastane
yapımı için yabancı ortaklı bir girişime 3 milyar 443
milyon lira ödeme yapılmasına müsaade edilmesi sizce nedir? Üç
yılda kendini amorti edecek bir yatırıma AK PARTİ
Hükûmetinin imzasıyla devletimizin yirmi beş yıl boyunca kira
vermesini ben kabul etmiyorum, yirmi iki yıl için de hakkımı
helal etmiyorum. Siz ediyor musunuz? Eğer siz ediyorsanız sizi bu salona
getiren milletimiz size hakkını helal etmeyecektir. Bu, milletimizin
üzerinde büyük bir kamburdur ve devlete atılan -özür diliyorum ama- bir
kazıktır ve bu da kabul edilemez. Bugün burada neyi oylarsanız
oylayın, neyi geçirirseniz geçirin millet kaybederken kazananlar gün
gelecek vicdanlarda ve -üzgünüm- mahkemelerde yargılanacaklar.
Değerli arkadaşlar, bir kardeşiniz
olarak sözlerimi lütfen dikkate alınız. Devletin ödediği paralar
sizleri buraya getiren milletin cebinden çıkmakta. O yüzden, insaf edelim
diyorum, insaf!
Hastanelerdeki performans sistemi nedeniyle sadece
2016 yılında 81 milyonluk ülkemizde çekilen tomografi
sayısı 15 milyona, MR sayısı 12 milyona ulaştı.
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla hastalık
sayılarımız azaldı mı? Aksine, arttı. Yalnızca
2017de 3 milyon 260 bin depresyonlu hastamız olduğu kayıtlarda
mevcut. Bu sayının, ekonomik krizle beraber iflas eden, konkordato
ilan eden, iş yerini kapatmak zorunda kalan esnaflarımız ile
işsiz kalan binlerce vatandaşımız dikkate
alındığında katbekat artacağından da hiçbir
şüphem yok.
Temel sağlık göstergelerine birazcık
da girmek istiyorum. Şöyle ki: Burada, elimde bir doküman var. Şu
dokümanı sizlere, Genel Kurulumuza göstermek istiyorum. Bu doküman,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Hizmetleri
Başkanlığının yayımladığı bir
doküman. Burada, OECD ülkelerinde temel sağlık göstergeleri
karşılaştırması var. Türkiyeyle ilgili bölümü sizin
dikkatinize sunmak istiyorum. 2000 yılında -burada OECD ülkesi 35
tane ülkenin rakamları var- bizim sağlığa ayrılan
gayrisafi yıllık hasıla içindeki oranımız Türkiyede
4,6. Bu 35 ülkenin, içerisinde Amerika gibi, Almanya gibi, İngiltere gibi
ülkelerin de bulunduğu, Güney Kore gibi, Meksika gibi ülkelerin de bulunduğu
bu listede -zamanım yok, hepsini okuyamayacağım- o zaman, o
dönemde, 2000 yılında en düşük 4le Güney Kore karşı
karşıya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Çok özür diliyorum
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Yani Güney Kore ile
Türkiye'nin aşağı yukarı sağlığa
ayırdığı pay 2000 yılında aynı ve 2016
yılına kadar -2004, 2006, 2012 ve 2016 yıllarında
karşılaştırmalar var bu tabloda- buraya
bakıldığı zaman, Güney Kore -yani bizden daha da düşük
olan- 4 olan rakamı 7,7ye yükseltmiş, Türkiyede maalesef 4,6dan
4,3e düşmüş. Bu 35 ülkelik listede sağlığa
ayrılan payı azaltan tek ülke Türkiye. Ve Amerikada örneğin
12,5tan 17,2ye, Almanyada 9,8den 11,3e çıkmış. Bütün
ülkelerde yüzde 50ye yakın artış göstermiş, Türkiyede
maalesef azalmış. Ve bizimle beraber olan Güney Kore de bile 4ten
7,7ye çıkmış.
Bu çok önemli, vahim bir tablo. Sağlıkta
Dönüşüm Projesi olarak başlatılan on altı yıllık
icraatın sonunda gelinen noktada eğer
sağlığınıza bu kadar pay ayırıyorsanız
sadece bizleri değil, sadece sizlere oy verenleri değil,
insanları, bu herkesi, tüm toplumumuzu etkileyecek bir durum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi
Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Son olarak bir cümle
de
Bu şehir hastaneleri projeleri ayrı bir konu, önümüzdeki günlerde
onları konuşacağız ama bunların sahada yansıyan
sonuçları var. Ben Ispartada Senirkentte, Yenişarbademlide
ağlayan vatandaşlar görüyorum çünkü 98 yılında
Yenişarbademlide, Ispartanın merkezine iki buçuk saat olan ilçede 8
doktor çalışırken -içlerinde uzman doktorların da
olduğu- bugün sadece 1 doktor var. O da reçete yazmak için haftanın
belli günlerinde geliyor. Ve Senirkentte uzman doktor yok. En ufak bir
şey için hastalar, herhangi bir raporlu ilaç alabilmek için bile Isparta
Şehir Hastanesine gelip iki üç gün orada, otelde kalmak zorunda
kaldıklarını - sıra bekledikleri için, tetkikleri
tamamlamak için- ve çok mağdur olduklarını söylüyorlar. En son
Senirkent Üzüm Festivalinde, sayın iktidar partisi vekillerimizin de
olduğu yerde bunu dile getirdim ve uzman doktor istedim. Oradaki 3 bin
kişi, Senirkentli vatandaşların hepsi gerçekten çok müthiş
tepki gösterdiler. Yani şunu demek istiyorum: Bir şey yaparken,
başka bir şeyi, daha önce iyi olan şeyleri bozmadan yapmaya
çalışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Ve oradaki
vatandaşlarımızın seslerine kulak verin.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cesur.
İkinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adanı İstanbul Milletvekili Hayati Arkaza aittir.
Buyurun Sayın Arkaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen
kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun maddelerini
incelediğimizde, toplum yarınını gözeten,
vatandaşlarımızı koruyan, kollayan birçok düzenlemeyi
göreceğiz. Örnek verecek olursak: Organ ve doku alınması,
saklanması, aşılanması ve nakli hakkında
düzenlemelerin, yine tütün ve tütün ürünleri kullanılmasına yönelik
caydırıcı görseller, yazılar ve işaretlerin
olması son derece kıymetlidir. Takviye edici gıdaların ve
diyet gıdalarının üretim, ithalat, ihracat ve kontrolüne
ilişkin düzenlemeler ile talasemi ve hemofili gibi kalıtsal, genetik
hastalığı olan ailelerin ikinci çocuklarının
sağlam doğmasına yönelik genetik taramaların önünün
açılması, yardımcı üreme, tedavi masraflarının
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması da
doğru atılmış adımlardır. Reçetesiz ilaç
satışlarının önlenmesi ve ilaç satmaya tek yetkili yerin
eczaneler olması gibi birçok olumlu madde vardır. Bu düzenlemeler son
derece zaruridir ve gereklidir.
Değerli milletvekilleri, bize göre
sağlıkta şiddet maddesi mevcut hâliyle yetersiz
kalmaktadır. 24üncü maddenin ivedilikle yeniden düzenlenmeye
ihtiyacı vardır. Sağlık çalışanlarına
yapılan saldırılara karşı uygulanan
yaptırımlar mümkün olduğu kadar
ağırlaştırılmalıdır. Vefakâr ve cefakâr
doktorlarımızın ve diğer sağlık
çalışanlarının çalışma şartları azami
oranda iyileştirilmelidir. Kendilerini daha fazla güvende hissetmeleri
bizzat devlet eliyle sağlanmalıdır ki kutsal görevlerini gönül
rahatlığıyla icra edebilsinler.
Sayın milletvekilleri, 2012-2017
yılları arasında 46.361 sağlık
çalışanının hasta ya da hasta yakınlarınca kötü
muameleye maruz kaldığı beyaz kod sistemi üzerinden
bildirilmiştir. Bu demek oluyor ki beyaz kod uygulaması ihtiyaçlara
cevap verememiş, sağlıkta şiddetin önüne geçmekte yetersiz
kalmıştır. Türk Ceza Kanununun 1inci maddesinde belirtilen
önleyicilik ve koruyuculuk işlevinin sağlanabilmesi için yeni bir
düzenlemeye gidilmelidir. Sağlık çalışanlarının korunması
amacıyla yapılan yeni düzenlemelerin bir an önce yürürlüğe
girmesine çok acil ihtiyaç vardır.
Huzurlu bir ortamda çalışmak herkesin
hakkıdır. Görevleri hayat kurtarmak ve insan
sağlığını korumak olan sağlık
çalışanları için, özellikle mesleklerini ifa ettikleri
ortamlarda kendilerini güvende hissetmeleri daha fazla önem arz etmektedir.
Tehdit, baskı ve şiddet ortamlarında sağlık hizmeti
üretilemez. Teşhis ve tedavi hizmetlerinin ya da bir diğer
deyişle sağlık hizmetlerinin kamusal nitelikte olduğunu göz
önünde bulundurursak sağlık çalışanlarına
karşı uygulanan şiddet ya da teşhis ve tedavi hizmetine
yapılan müdahale, kamuya ve kamu sağlığına yönelik
işlenen suçlar kapsamında kabul edilmelidir.
Sayın milletvekilleri, sağlık
çalışanlarına karşı işlenen suçları bireysel
suç olarak değerlendirmemiz mümkün değildir, iki kişi
arasındaki husumet olarak göremeyiz. Doğrudan insan ve toplum
sağlığına karşı işlenen suçlar
kapsamına almamız gerekmektedir. Bir sağlık
çalışanının yetişmesi uzun ve meşakkatli bir
süreç ister, özveri ister, fedakârlık ister. Bir uzman hekim otuz beş
yılda yetişmektedir. Bizim sağlık
çalışanlarımız özverili ve liyakatli insanlardır.
Görevi başında öldürülen bazı
meslektaşlarımı hatırlamak ve anmak istiyorum. Doçent
Doktor Edip Kürklü, hasta yakını tarafından öldürüldü. Edip Bey
Türkiye'de özel hastanede ilk açık kalp ameliyatı yapan doktordur,
aynı zamanda benim de hocamdır. Profesör Doktor Göksel Kalaycı,
Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi göğüs cerrahisi uzmanı idi,
benim de hocamdı, hasta yakını tarafından öldürüldü. Daha
geçtiğimiz ay alnından vurularak öldürülen Fikret Hacıosman,
Doktor Ersin Arslan, Doktor Ali Menekşe, Doktor Necati Yenice, Doktor
Kamil Furtun, Doktor Abdullah Miroğlu, Profesör Doktor Muhammed Sait
Beril, Doktor Hüseyin Berilgen, Doktor Aynur Taşdemir, Doktor Metin Gençtürk
bunlardan sadece birkaçı. Allah rahmet eylesin.
Değerli milletvekilleri, sağlık
hakkında başka bir konuya değinmek, şehir hastanelerine
dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle şunun bilinmesini isteriz ki: Bizler
ülkücü Türk milliyetçileri olarak, ülkemiz için yapılan her olumlu
çalışmanın ve yatırımın yanındayız. Bu
bağlamda, ülkemizin birçok yerinde yapılan ve yapılacak olan
şehir hastaneleri projelerini destekliyoruz, yalnız eksikliklerini de
söylemek zorundayız. İstanbulda Şişli Etfal Hastanesi
yıkılacak Seyrantepeye taşınacak, Okmeydanı ve Kartal
Hastaneleri de yıkılarak yenisi yapılacak. Haydarpaşa
Hastanesinin tarihî binası kalacak, geri kalan yıkılarak tarihî
dokuya uygun yeni bir hastane yapılacak. Ankarada Numune Hastanesinin
tarihî binası kalacak, diğer binalar ise yıkılacak.
Şu ana kadar Adana, Mersin, Yozgat, Kayseri,
Isparta, Elâzığ şehir hastaneleri açıldı. Kasım
ayında Eskişehir Şehir Hastanesinin açılması
bekleniyor. Bursada 1 hastane, Ankarada Bilkent ve Etlik olmak üzere 2
hastane, İstanbulda ise Başakşehir hastanesi açılacak,
hayırlı uğurlu olsun.
Birkaç yıldır ülke gündeminde olan
şehir hastanelerinde yaşanan sıkıntılar vardır.
Hastaneler oldukça büyük, kampüs niteliğinde; bu yönüyle kontrol, denetim
ve yönetim zorlaşmaktadır. Ülkemizde ve gelişmiş ülkelerde
hazırlanan birçok rapora göre, bir hastanede doğrudan doktor-hasta
ilişkilerinin verimli olabilmesi için maksimum yatak
sayısının 500 ila 600ü geçmemesi gerekmektedir. 3 bin-4 bin
yataklı hastanede doğrudan hasta-doktor ilişkisi zayıflayacak,
teşhis ve tedavi zorlanacaktır. Bir diğer sorun da hastanelerin
yerleşim yerlerine uzak olmasıdır. Birçok
vatandaşımız hastanelere ulaşmak için birden fazla toplu
taşıma aracı kullanmaktadır. Bu durum, hasta ve hasta
yakınlarına sorun teşkil etmektedir.
Sayın milletvekilleri, hastayı
müşteri olarak görmek doğru değildir. Bu durum hem tedavi
alanı hem de tedavi vereni incitir. Yap-işlet-kirala-devret modeliyle
kurulun sağlık teşekkülleri doğru mesajlar içermemektedir.
Sağlık hizmetlerinde devlet kâr zarar ilişkisine bakamaz. Hasta
vatandaşlarımızı müşteri gözüyle göremeyiz.
Vatandaşlarımızın hastalanmasını da bekleyemeyiz.
Şehir hastanelerinde yaşanan ve yaşanması öngörülen
aksaklıklar için de şimdiden gerekli tedbirlerin alınması
yerinde olacaktır.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
yıllardır insan sağlığı ve tıp
eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Cerrahpaşanın
taşınıyor olması çalışanlarını ve
birçok vatandaşımızı üzmüştür. Benim de mezun
olduğum İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine, diğer
adıyla Çapa Tıpa geçen günlerde yaptığım ziyarette
yaklaşık on yıldır yatırım
yapılmadığını üzülerek gördüm. Binalar perişan
hâlde, tıbbi malzemeler eskimiş, çocuk kliniği
yıkılarak yerine otopark yapılmış, personel
atamaları yetersiz kalmış. Cerrahpaşa Tıp ve Çapa
Tıp Fakülteleri Türkiyede açılan birçok tıp fakültesinin
temelini oluşturmuştur. Milyonlarca hastayı tedavi etmiş,
binlerce doktor yetiştirmiş bu kurumlarımıza
karşı vefamızın olması lazım.
Yap-işlet modeliyle oluşturulan tedavi
kuruluşları zarar etmemek için vatandaşlarımıza
gereksiz tedavi çağrıları yapabilir. Yüce milletimize sunulacak
en iyi ve en ucuz, en sağlıklı hizmet koruyucu sağlık
hizmetleridir. Tedavi edici tıbbın aksine küçük
yatırımlarla büyük sonuçlar alabileceğimiz hizmetlerdir.
Koruyucu sağlık hizmetleri, çevrenin güvenli hâle getirilmesi,
fiziksel ve duygusal yönde iyi durumda olmak için gereken önlemlerin
alınması, kişi sağlığının bozulma
ihtimaline karşı erken tanı ve tedavi yöntemlerinin
alınması, hastalığa bağlı olarak
gelişebilecek sakatlık ve kalıcı bozuklukların en aza
indirilmesi şeklinde özetlenebilir. Bir bireyin hastalık riski
faktörlerini azaltmak milyonlar tutarındaki tedavi masrafından daha
ucuzdur. Ülkemizde zamanında çok başarılı olmuş,
kısmen de olsa faaliyetlerine devam eden sıtma ve verem savaş
dispanserleri koruyucu sağlık hizmetlerine gösterilecek örneklerden
sadece birkaçıdır.
Sayın milletvekilleri, toplum ve çevre,
doğa sağlığını korumadan insanların
sağlığını koruyamayız. Hızla artan trafik
sorununu, çevre, denizlerin ve içme sularının kirlenmesi, hava
kirliliği sorunlarını çözersek, daha fazla yeşil alan
oluşturursak, insanlarımızı doğru eğitirsek
birçok hastalığın etmenlerini yok etmiş oluruz.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Sağlıkla İlgili
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ülkemize, milletimize, özellikle
sağlık camiasına hayırlı olmasını diliyorum.
Yüce Türk milletini ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arkaz.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya
Federasyonu Parlamentosu üyesi Gacimurad Omarov ile Rasul Botaşev ve
beraberlerindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Rusya Federasyonu Parlamentosu üyeleri
Gacimurad Omarov ve Rasul Botaşev beraberlerindeki heyetle birlikte Genel
Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Meclisimiz adına
Hoş geldiniz. diyoruz. (Alkışlar)
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Samsun Milletvekili Ahmet Demircan ve 5 milletvekilinin Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1186) ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Necdet
İpekyüze aittir.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık on
gündür sağlık üzerine konuşuyoruz. Aslında belli
aşamalardan da geçtik fakat sağlık, daha önce de
söylediğimiz gibi, oldubittiye getirilebilecek bir süreç değildir.
Sağlık -tekrar söylemiştik- torbaya sığmaz, çuvala
sığmaz. Üstünde uzun uzun konuşmamız gereken,
değerlendirmemiz gereken bir süreç sağlık.
Sağlıkta en önemli
şey, yapacağımız düzenlemelerde sivil toplum
kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin
katılımını beklemek çünkü bu konuda emek harcayan, çaba
yürüten kişilerin, kurumların çabalarını, ürettiklerini
dikkate almadığımızda sadece kendi adımıza,
onların adına karar almış oluyoruz, yasalar
çıkarmış oluyoruz ama aslında ne yaşıyorlar,
neleri talep ediyorlar, bunları bilmemiz lazım, ona göre düzenlemeler
yapmamız lazım. Nitekim, ilk gün, işte, Türk Tabipleri
Birliği, sağlık alanında, emek alanında
çalışan sendikalar katıldı. Daha sonraki süreçte daha
ağırlıklı hep 5inci madde konuşulduğu için
sağlıkla ilgili diğer düzenlemelerden hep yoksun kaldık
veya dikkate almadık.
Şimdi, bunu niçin dile
getiriyoruz? Normalde, Türkiyede sivil toplum örgütü geleneklerine
baktığımızda, özellikle meslek kuruluşlarına
baktığımızda, mesela 6023 sayılı Türk Tabipleri
Birliği Yasasını ben biliyorum ama avukatlarla ilgili var,
diş hekimleriyle ilgili var, eczacılarla ilgili var. Bunlar
aslında kamu yararına çalışan yani ismi üstünde kamu
yararına çalışan ve 1950lilerde oluşturulmuş
kurumlar. Yine, aynen, Parlamento, Meclis onlara o yetkiyi vermiş.
Yasanın getirdiği ve kendi haklarından dolayı aslında
demokratik özerkliklerini kullanmışlardır, demokratik mücadeleyi
kullanmışlardır ve hep örnek olmuşlardır. Özellikle
AKPye baktığımızda, bizdeki her kurumu sanki işveren
örgütü gibi, böyle bir sanayi kurumu gibi düşünmekte ve kendilerini böyle
pohpohlayan, alkışlayan bir tarzda düşünüyorlar. Aslında
meslek örgütleri meslekçi değiller, mesleğin etik kurallarını
ve demokratik mücadelesini yürütüyorlar. Meslek örgütü dediğimizde,
kafamızda sanki bir kooperatif kuracak, kendilerine konut yapacak veya
araba kampanyası düzenleyecek, sadece bir festival düzenleyecek
Bunlar da
olabilir, olmaz değil ama meslek örgütünün en büyük özelliği, kendi
mesleğiyle ilgili demokratik mücadeleyi yürütmek. Hukukçuysa hukukçu,
ziraatçiyse ziraatçi, eczacıysa eczacı ama hekimlik mesleğinin
sağlık alanı daha büyük olduğu için bu konuda
çalışma yürütür. Nitekim, 1950lerde Tabipleri Birliği
Peşinden, işte, Türkiyede toplum sağlığının
büyük öncülerinden Nusret Fişek bilinir; 1960larda, Türkiyenin tarihinde
sosyalizasyon denilen sürecin en büyük öncülerinden. Dönemin Sağlık
Bakanı Diyarbakır Milletvekili Yusuf Azizoğlunun
Bakanlığında Türkiyenin en ücra köşelerine bile
sağlıkevi gitmiş Türk Tabipleri Birliğinin
katkısıyla. Daha yakın tarih, 12 Eylül. 12 Eylülde Türk
Tabipleri Birliği kapatılıyor -kapatılma gerekçesi- idama
karşı çıktığı için; ya bir hekim örgütü herhâlde
alkış tutamaz.
Geliyoruz Türk Tabipleri Birliğine.
Bunları yaparken sürekli toplum sağlığını
gündemde tutmuş. Toplum sağlığı dediğimizde de
bunun içinde çatışmaya, savaşa karşı çıkmak
olduğu kadar bir nevi kendi mesleğini icra etmek için çeşitli
kuralları da uydurmanız lazım çünkü meslek ta yüzyıl
öncesinde durmuyor, günün koşullarına göre kirlilik
gelişebiliyor, teknolojik dayatmalar olabiliyor; bu özelliklere
dayalı olarak meslek örgütü hem etik kuralları dikkate almakta hem de
düzenlemeler yapmakta. Ne oluyor mesela? Diyelim ki uzmanlık dernekleri
kuruluyor çünkü hekimlik ilk başladığında şey
değildi ama artı dâhilî bilimler bile kendi içinde kurumlara
ayrılmış veya kredilendirme; bunlarla uğraşıyor.
Başkan neyle uğraşıyor? Bir hekim işkence
yapmışsa meslek örgütü o hekimle ilgili uğraşıyor yani
Sen nasıl yaparsın? veya Nasıl buna ortak olursun? veya
Nasıl bunu görmezlikten gelirsin? ve gerekirse meslekten de men
edebiliyor, kendisine ait öyle bir yetki var. Açlık grevi veya ölüm orucu,
bir hekim bu durumlarda nasıl bir tutum sergileyecek? Bu, bütün dünyada
tartışılıyor. En sık görülen yerde de hekimler bu
konuda bir tutum belirler. Nitekim, Türk Tabipleri Birliği, adli
tıptan tutun, açlık grevinden tutun, ölüm orucundan tutun,
işkenceyle ilgili bir yığın çalışma
yürütmüş. Şu anda Türkiye Cumhuriyetinin de imza
attığı ve uygulamaya çalıştığı,
pratikte birçok sıkıntı yaşadığı, Türkiye
İnsan Hakları Vakfıyla birlikte Türk Tabipleri Birliği
İstanbul Protokolü diye bir şey geliştirdi. İstanbul
Protokolü Türkiyeye özgü değil, bütün dünyaya özgü, Birleşmiş
Milletlerin savunduğu, savcılar, hâkimler, kolluk güçleri ve
artı hekimlerin, sağlık çalışanlarının
dikkate alması gereken
Bir kişi başvurduğunda ruhsal
bütünlüğüyle beraber öyküsünü almak. Biz, böyle bir kurulun
yaptığı şeyleri dikkate almadığımızda
kendimizle çelişiyoruz. Nitekim, arkadaşlarımız dile
getirdi, Türkiyede bugün cezaevinde çocuklar, kadınlar, tecrit konumunda
yaşayanlar, tek başına hücrede olanlar, kendi
sorunlarını yargıda dile getiremediği için açlık
grevine gidenler -Hakkâri Vekili Sayın Leyla Güveni
arkadaşlarımız dile getirdi- gibi bir yığın
sıkıntı.
Sağlık çalışanları, biz
dile getirdiğimizde çatışma, savaş, böyle bir şey gibi
çıkıyor. Bakın, iki gün önce Amerika Birleşik
Devletlerinde doktorlar ne söylediler, dediler ki: Biz, artık normal
iş yerlerinde silah satışını istemiyoruz, silah
satışına karşı çıkıyoruz. Silah
satışıyla beraber birçok yerde bireysel -marketinde, okulunda,
sokakta- keyfî uygulamalar insan yaşamını tehdit etmekte. Ne
oldu biliyor musunuz? Amerikadaki silah üreticileri doktorlara karşı
çıktı ve doktorları suçlamaya başladı. Ve o günden
sonra, iki gün boyunca sosyal medyada bütün Amerikadaki hekimlerin -etnik
kökeni ne olursa olsun çünkü Amerikanın biraz daha devasa bir özelliği
var- hepsi, özellikle -ateşli silah yaralaması sonucu- insan
organlarıyla ilgili görseller paylaştılar.
Şimdi, buradan buraya geliyoruz. Şiddet
meselesini konuştuk, başlı başına çok büyük bir konu.
Aslında şiddetle ilgili dün konuşulan maddede hiçbir şey
yapılmadı. Neden yapılmadı? Yani sadece adliyeye
gideceğine veya emniyete gideceğine -ifadeye gitmesi
gerektiğinden- yerinde ifadesi alınsın diye bir karar
alındı. Yapılması gereken caydırmaktır. Biz
bazı şeyleri böyle yaptığımızda
başarılı olamıyoruz.
Arkadaşlar, bakın, Türkiye'de 12 Eylülden
sonra işkence diyoruz. İşkence kelimesi bile insanları
irite ediyor. İşkence yapanlara ceza verilmediği için sistematik
hâle dönüşüyor. Siz ceza vermezseniz resmen onu teşvik etmiş
gibi oluyorsunuz. Bugün Türkiye'de işkence yapanları herkes biliyor;
ya zaman aşımına uğruyorlar ya mahkemeleri tümüyle savunup-
kapatılıyor, kimi zamanda ödüllendiriliyorlar. Siz bugün
sağlık çalışanlarına şiddet yapan insanlara ceza
vermezseniz sistematik olur, Sanki onları bu konuda desteklemiş
olursunuz. Buna yönelik de mutlaka ceza vermek lazım.
Şey gibi
Geçenlerde medyada bir haberi
vardı; şehit yok, şehitlik yapılmış. Yani o zaman
biz sağlık çalışanlarına diyeceğiz ki: Size
insanlar gelecek, ifadeye gelmeyin de biz ifadenizi alalım. Bu
değil, tam tersine uygulayanlara yönelmek lazım. Bir de niçin
şiddet uyguluyorlar? Aslında öfke, hırs sistemin kendisinedir.
Sistemin kendisine olduğu için, o anda ilk karşısına
çıkan sağlık çalışanına -hekim mi, hemşire
mi, acil tıp teknisyeni mi- öfkesini kusmakta. Bizim ona yönelmemiz
lazım yani bunu yapmadığımız zaman tümüyle
sıkıntıya düşmüş oluruz.
Hatta Cizrede sadece bu şiddete değil,
sağlık çalışanları bazen kendi mesleklerini icra
ettikleri için de şiddete maruz kalıyorlar. Hiç anmadık,
Cizrede Aziz Yural, bir acil tıp teknisyeni. Bir kadın yaralı,
ona giderken tek mermiyle başından vurulup yaşamını
yitirdi, sağlık şehidi oldu. Ve yine, orada kan kaybından
ölenler var. Bunları biz anmadığımızda sıkıntı
oluyor.
Şimdi, bu maddeyle ilgili
konuştuğumuzda çok dile getirildi, işte, şiddetle ilgili,
özellikle 5inci madde, eğitim ve çalışma hakkıyla ilgili
süreçler de ama biz, şu anda hasta sayısının
artmasından, hastaneye başvuruların artmasından mutluyuz.
Norveçte en düşük hastaneye başvuru oranı var. Başvuru
oranlarının çoğu da yaştan dolayı. İşte, bir
nevi, böyle artık belli bir yaşa gelmiş, kendisiyle ilgili
geriatrik dediğimiz yaşın getirdiği kemik
kırıkları, işte, fizik tedaviyle ilgili süreçler.
Biz, eğer Türkiye'de şehir hastanelerini
yayarak hastaneye başvuruları çok anlatırsak, peki, bu insanlar
niçin hasta oluyor? Biz hastaneleri büyütüp koruyucu sağlığa
önem vermezsek, o zaman insanlara sanki Hasta olun. diyoruz ama bunun
arkasındaki kafa şöyle düşünüyor: Ben işletme açıyorum,
insanlar gelsin. Zaten silah sanayisinden sonra en büyük para
sağlığa ayrılıyor, birileri para kazansın, deyim
yerindeyse peşkeş çekelim.
Niçin bunu söylüyorum? Şehir hastaneleri, hep
konuşuluyor, toplu konut gibi yüksek yüksek binalar, geniş alanlar,
ismi şehir, şehrin en uzak yerinde ve bakın,
çıkardım madde madde, hiç uzatmayacağım, şehir
hastanelerini yapan şirketlere yüzde 70 doluluk garantisi veriliyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın İpekyüz,
buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) -
ücretsiz hazine
arazisi veriliyor, en az yirmi beş yıl boyunca kira garantisi
veriliyor.
Tıbbi hizmetlerde en az on yıl
sözleşme
ki biliyor musunuz arkadaşlar, bu teklifte on yıla
çıkarıyorsunuz. Birisi bir anlaşma yaptığında,
normalde o yılın ikinci yılında pazartesiye göre
saptarsınız yani pazar nasıl olmuş diye. Diyorsunuz ki On
yıl, aynı devam et. Ve artış da var.
Başka ne yapıyoruz? Kurumlar vergisinden
muaf ediyoruz. Başka ne yapıyoruz? KDVden muaf ediyoruz. Başka
ne yapıyoruz? Kamu İhale Kanunundan da muaf ediyoruz. Kürtçe bir
deyim var
(x)
Vallahi bunu kime verirseniz gel keyfim, gel. Bu, peşkeşten
başka bir şey değil. Zaten bu ihaleye girenlere teminatı
düşük tutuyorlar. Buna da sadece inşaat döneminde değil, ondan
sonra da devam ediyorlar. Şimdi, sizin normalde yapmanız gereken
şey en uygun şirketi bulmakken siz, ortak olabileceğiniz, en iyi
para kazanabileceğiniz ve kazandırabileceğiniz şirketlere
en uygun diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Yani halkın
cebinden çıkan tarza dönüştürüyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir yığın düzenleme yapıyorsunuz aile
hekimleriyle ilgili ama kendi kendisiyle çelişen bir tarza
dönüştürüyorsunuz. 65 yaşın üstündeki aile hekimleri
çalışmayacak. diyorsunuz, dışarıdan gelse de
diyorsunuz ki: Bizden ayrılırsa biz, onun Sosyal Güvenlik Kurumundan
sonradan alabileceği tazminatlarından, işsizlik sigortasından
yararlanmasını istemiyoruz. Veya izinleriyle ilgili daha önce devlet
memurlarında olan şeyi giderek daha da
kısıtlıyorsunuz. Yani deyim yerindeyse aile hekimliğini
giderek koruyucu sağlıktan çıkarıp onlara
İşveren olun, bir iş yeri kurun, hiç olmazsa bu yük bizden de
çıksın. Yarın öbür gün belki biz aile hekimliği
merkezlerini satarız. diyorsunuz. Nitekim öyle oluyor. Bakın, önemli
devlet yerlerinde daha önceki sağlık ocakları
boşaltılıyor, yine inşaat firmalarına veriliyor. Hatta
hatta Diyarbakırda Bağlar denilen bir semt var, üstüne
şarkılar, türküler söylenmiş. Bağlarda 1960larda kurulan,
az önce söylediğim tarihlerde kurulan 2 sağlık ocağı
karakol yapıldı, karakol.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık bağlayın lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Ya, bir
sağlık kurumundan karakol oluyorsa bu, bütün sözleşmelere falan
aykırı. Bari bundan vazgeçelim.
Bir diğeri -bunların izin hakları
filandı zaten yoğun problem- üniversiteyle ilgili, daha önce
söylemiştim, Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurulmasıyla
ilgili. Sağlık Bilimleri Üniversitesini Anayasa Mahkemesi
bozmuş, reddetmiş, göndermiş; yine aynı şekle
dönüştürüyorsunuz. Nitekim -Komisyon üyeleri burada- rektör ilk gün geldi,
baktı ki suya sabuna dokunan bir şey yok, çekip gitti. Yani
Sağlık Bakanlığını hem şirket hem üniversite
hem hizmet satan hem peşkeş çeken bir kuruma
dönüştürmüşsünüz. Başına da zaten burada olmayan bir
şirket yöneticisini atamışsınız. Yani deyim yerindeyse
tekrar
(x)
diyorum. Ne için? Geçmişte de -bugün 15 Kasım- biz diz çökmedik, o
günün anısı üzerine bugün de diz çökmeyeceğiz.
Sağlıkla ilgili düzenlemelerin bütün insanların
yararlanacağı bir sağlık alanına dönüşmesi
gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İpekyüz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkan, bir açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika lütfen.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, annesinin vefatından dolayı Ankara Milletvekili Tekin
Bingöle Başkanlık Divanı adına
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın Tekin Bingölün Genel
Kurula geldiğini gördüm. Bir süre önce, birkaç gün önce annesini
kaybetmişti. Annesinin vefatından dolayı kendisine
başsağlığı ve annesine de rahmet dilemek üzere birkaç
kere aradım, ulaşamadım, şimdi bu dileklerimi kendim ve
Divandaki arkadaşlarım adına paylaşmak istiyorum. Allah
rahmet eylesin, başınız sağ olsun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara
Milletvekili Tekin Bingöle başsağlığı dilediğine
ve Batman Milletvekili Necdet İpyekyüzün 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bu vesileyle, Sayın Milletvekilimiz
Tekin Bingöl Beye başsağlığı diliyorum.
Biraz evvel konuşan milletvekili hatibimiz
bazı hususlara değindi. Dün de tekerrür eden bazı başka
konularla ilgili de açıklama yapmıştım ama tekraren fayda
görüyorum. Yanlış bilinen bir konu var hasta garantisi
şeklinde, yüzde 70 hasta garantisi. Böyle bir olayın
olmadığını kayıtlara geçmesi bakımından söylüyorum.
Aynı zamanda, malum, tedavi iki boyutlu, bir
koruyucu, bir de tedavi edici. Bu konuda koruyucu hekimlikle ilgili, hakikaten
bu yönü itibarıyla, koruyucu hizmetler itibarıyla
bakıldığında 2002-2018 arası 3 kat artış
yapılmış ve yaklaşık 14 milyar Türk lirası
bütçeye çıkarılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, 2019da koruyucu hizmetlere ayrılan
bütçe miktarı, 18 milyar 66 milyon liraya çıkarılıyor.
Dolayısıyla biz iki boyutlu bakıyoruz; önce, hasta olmasın
insanlarımız, koruyucu hizmetlere önem ve öncelik verelim, hasta olan
vatandaşlarımıza da en iyi tedavi süreçlerini en modern bir
şekilde uygulayalım. Dolayısıyla şehir hastaneleri de
bu mantaliteye oturmaktadır. Yoksa insanlarımız hasta olsun,
gelsin burada birileri para kazansın falan değil. Asla ve kata böyle
bir şey düşünülemez. Dolayısıyla koruyucu hizmetlere
ilişkin biz hem bütçeyi artırdık hem hizmetleri artırdık
hem de tedavi edici nitelikteki hizmetlerimizin kalitesini de çok daha
yukarılara çıkardık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Vekilimize söz verirseniz eğer benim yerime
BAŞKAN Sayın İpekyüz, buyurun.
31.- Batman Milletvekili Necdet İpyekyüzün,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Şimdi, tabii,
dile getirilen şey ne yazık ki alışkanlığa
dönüşmüş, her şeyi parayla ölçüyoruz. Sorun parayla ölçmek
değil, para ayırabilirsiniz, kötüye de kullanılabilir. Bugün
şehir hastanelerinde de görüyoruz. Koruyucu sağlığa
ayırdığınız para değil, koruyucu
sağlığa yaptığınız hizmet önemlidir, ki
dünya istatistiklerine baktığımızda, Türkiyedeki son
yıllardaki bütün harcamalar özellikle tedavi edici hizmetlere
yönelmektedir inşaatı dâhil, hizmeti dâhil, alımları dâhil.
Siz insanları sağlıktan, hastalıktan
koruyamıyorsanız, istediğiniz kadar para ayırın, o
para bir yerlerde uçup gidiyor. Sorun diğerleriyle de tutarlı
olmasıdır. Yani gönül ister ki bütün bu şehir hastanelerinde
ayrılan -az önceki saydığım- yüzde 70 vergi muafiyeti,
teminat muafiyeti keşke koruyucu sağlığa ayrılsa,
keşke aşı üretimine ayrılsa, bebek ölümlerinin önlenmesine,
anne sağlığı hizmetine, gebelere, yoksullara, hatta ve
hatta şu anda Suriyeliler var, onların sağlık
hizmetlerinde, aşı şeyinde kullanılabilse. Çünkü bir
sağlıksız ortam hepimizi bağlıyor en üsttekinden en
alttakine, en yoksulundan en zenginine.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
Karşılıklı konuşmaya
dönüşmemesine dikkat edin lütfen.
32.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Batman
Milletvekili Necdet İpyekyüzün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tabii, tabii. İstatistiki bir bilgi vermek
istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben sadece istatistiki bilgiyle açıklamaya bir
açıklık getirmek için söz aldım. O da koruyucu hizmetlere
ilişkin hakikaten önemli katkılarda ve hizmetlerde
bulunduğumuzun göstergesi olarak sağlıkta gelişmişlik
endekslerinden olan anne ölüm oranı, bin canlı doğumda yüzde
64ten 14,6ya, bebek ölüm hızı bin canlı doğumda yüzde
31,5tan yüzde 6,8e düşmüştür ve doğumda beklenen yaşam
süresi ise 72,5tan 78e çıkmıştır. İşte bu,
koruyucu hizmetlere ilişkin bir neticedir. Tabii ki bu göstergelerin çok
daha iyi noktalara gelmesi için birlikte çaba göstereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu çok önemli
konuda biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına pek kısa bir söz
talep ediyoruz efendim.
Sayın Haydar Akara söz verirseniz efendim...
BAŞKAN Buyurun Sayın Akar.
33.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, şehir hastaneleriyle ilgili
sözleşmenin grup başkanlarına verilmesini rica ettiğine
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün akşamdan beri hasta garantisi burada bir
polemik konusu. Biz buna müşteri garantisi diyoruz, Recep
Erdoğanın deyimiyle hasta demiyoruz aslında müşteri
garantisi şehir hastanelerinde. Şimdi, AKP grup başkan
vekilinden rica ediyorum, dün eski Sağlık Bakanından rica ettim,
sözleşmeyi veremeyeceğini söyledi. Kamuoyunda bu
tartışmayı bitirebilmek için şehir hastaneleriyle ilgili
sözleşmenin tarafıma değil, grup başkanlarına
verilmesini rica ediyorum kendisinden.
Bakın, şehir hastanelerinde yüzde 70,
havaalanındaki yolcu garantisi gibi, köprüdeki araç garantisi gibi
müşteri garantisi verilmiştir, iddia ediyoruz bunu.
Ayrıca kamu alanları tahsis edilmiş,
aylık kiraya bağlanmıştır. Bu kiraların
toplamı iki yılda, üç yılda maliyete bedeldir, işletme
yapım maliyetine bedeldir. Bununla birlikte tüm ticari alanlar
işletmeye, firmaya verilmiştir.
Devam ediyorum, AVM ve otel yapma şansı
tanınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz bunları iddia
ediyoruz. Sayın grup başkan vekili Bu, doğru değil. diyor
ise kendilerinden bu sözleşmeleri talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akar.
AYLİN CESUR (Isparta) Söz alabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun Sayın Cesur.
34.-
Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AYLİN CESUR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Akbaşoğlunun az önce
verdiği rakamlar üzerine, ben de -az önceki konuşmamda zannediyorum
kaçırdı, o sırada meşgul olabilir kendisi- tekrar etmek
istiyorum rakamları. Evet, Türkiyede anne ölüm hızının
2015 yılında 14,7ye indiği ve bebek ölüm hızının
da -özür dilerim, Genel Kurulu bekletmeyeyim- 10,7ye düştüğü
doğrudur. Ancak bu, anne ölüm hızı, diğer ülkelere
baktığımızda hemen komşumuz Yunanistanda -bu aralar
çok gündemde- 4,3 ve Japonyada 3,3 ve Almanyada 3,3. Yani gelişmiş
ülkelerde, OECDye üye olan diğer ülkelerde bunun çok çok düşük
olduğunu görüyoruz. Evet, o yolda gidiyoruz ama dediğim gibi, bunun
bütçeyle ve aslında sağlıktaki düzenlemelerle çok alakası
var yakından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Isparta) Hâlâ Türkiyede bu OECD
ülkeleri içerisinde bin kişi başına düşen doktor
sayısı bakımından -2016 yılı, yine Meclisin
hazırladığı doküman bu- en gerideyiz, en sondayız ve
az önce belirttiğim gibi, sağlığa ayrılan bütçe -ki
bunun içerisinde hani az önce bahsettiğiniz koruyucu hizmetler de dâhil-
bakımından 2000 yılında 4,6yken 2016 yılında
4,3e bu gerilemiş. Hani bu diğer OECD ülkelerinden -şu
dokümanda az önce de göstermiştim- 35 tane ülke içerisinde gerileyen tek
ülkeyiz, başka gerileyen ülke yok ve kişi başına düşen
millî gelir anlamında karşılaştırma
yaptığımızda, çok gerideki ülkelerde bile
sağlığa ayrılan pay çok daha fazla ama örneğin,
Amerikada 17,2 olan bir şeyin Türkiyede 4,3 olması, yine
Yunanistanda 8,3 olan gayrisafi yıllık hasıla içindeki oranının
Türkiyede 4,3 olması ve gerileyen tek ülke olmamız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Isparta) -
az önce söylenenlerin
aslında çok da gerçekçi olmadığını, daha çok önlem
almak, daha çok bütçeden pay ayırmak gerektiğini düşündürüyor.
Önümüzdeki günlerde bütçeyi
tartışırken zannediyorum sağlıkla ilgili
kısmı da daha ayrıntılı konuşacağız.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cesur.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kayıtlara geçmesi açısından ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçmesi
açısından olunca bir dakikayı aşmasın Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sadece bir veriyi paylaşayım: Sağlık
Bakanlığının merkezî yönetim bütçesi 2018 yılı
için 37 milyar 914 milyon TL iken 2019 için yüzde 28,7 artışla 48 milyar
783 milyon TL olarak teklif edilmiştir; yüzde 29luk bir artış
olarak teklif edilmiştir. Bilgilerinize.
Teşekkür ederim.
AYLİN CESUR (Isparta) - Çok kısa bir söz
alabilir miyim?
BAŞKAN Çok kısa lütfen, artık
tamamlayalım. Zaten söz alınca hatipler, bu konuyu partileri
adına da dile getirecekler.
Buyurun, kısaca.
35.-
Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, tıpta kullanılan medikal sarf
malzemelerinde dışarıya bağımlı olunması
nedeniyle döviz bazında da karşılaştırma
yapılmasının daha doğru olacağına ilişkin
açıklaması
AYLİN CESUR (Isparta) Sadece bir
hatırlatmada bulunmak istiyorum: Bu verilerin artıyor olması,
çok yüz güldürücü, bizim de aslında umut ettiğimiz bir şey.
Ancak hani Türk lirası bazında değil de malum, döviz kuru
nedeniyle, özellikle tıpta kullanılan medikal sarf malzemelerinin
dışarıya bağımlı olması nedeniyle bu bütçede
döviz bazında da karşılaştırma yapmanın
aslında bizi daha doğru ve daha iyi yönlendireceğini
düşünüyorum. Çünkü daha geçenlerde Gazi Üniversitesi Hastanesinde biliyorsunuz
burada çok konuşuldu, sürem kısıtlı olduğu için o
konuya girmek istemiyorum- acil olmadığı sürece
ameliyatların dahi yapılmaması gerektiği çünkü medikal
firmalarla ciddi problemler yaşandığına dair bir hadise
var. O yüzden, hani, burada döviz kuru anlamında da bir
karşılaştırma yapılırsa daha efektif
olacaktır sonuçlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cesur.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Biliyorsunuz bütçe kalemleri, Türk
lirası üzerinden kıyaslanıyor ve ameliyatla ilgili herhangi bir
aksama söz konusu değil. Onun da kayıtlara geçmesi
açısından ifade edeyim.
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Samsun Milletvekili Ahmet Demircan ve 5 milletvekilinin Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1186) ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Son olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Burhanettin Bulut konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BURHANETTİN BULUT (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıkla ilgili
torba yasanın ikinci bölümü üzerinde grubum adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetimizi ve bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2017 yılında
bir referandum yapıldı Nisan 16da, bu referandumda kuvvetler
ayrılığı en çok tartışılan konuydu. Modern
devlette, çağdaş demokrasilerde yasama, yürütme, yargı
birbirinden ne kadar ayrılmış ise bir sistem olarak, kriter
olarak onların güçlü demokrasi ve güçlü devlet yönetimi, o güçlülük, o
katı kuvvet ayrımı sistem olarak bir göstergedir. Bu yeni
rejimde de Sayın Tayyip Erdoğan şöyle bir ifadede
bulunmuştu: Yeni yönetim sistemimizde yürütmeyi daha güçlü, yasamayı
daha itibarlı, yargıyı da daha bağımsız
yapacağız. Hâliyle, bu kuvvetler
ayrılığının, üçünün birbirinden katı
ayrılığının çok önemli olduğu ifade
edilmişti ama burada, bugün gelinen süreçte, 16 Nisan sonrası, 24
Haziran seçimleri sonrası da dâhil olmak üzere bu tartışma
bitmedi. Bugün sağlıkla ilgili bir torba yasada bile bu konu gündemde.
Sebebi şu: Bu üç erkten güçlü olan, yani yürütme erki hem yargıya hem
yasamaya müdahale ediyor. Yargı -uzun uzun, Ergenekon, Balyoz
davalarında, burada zaten yeterince itibar kaybına
uğramış yargı- rahip Brunson olayıyla ne kadar
bağımsız olduğunu gözler önüne serdi. Yargı, resmen,
yürütmenin iki dudağı arasında hareket eder hâlde.
Yargının dışında geriye ne
kalıyor yani bizimle ilgili olan, aslında bu Meclisin durumuyla
ilgili olan kısmı da yasamanın itibarı. Yasamanın
itibarının olabilmesi için konuların çok sağlıklı
tartışılması gerekiyor. Yani, bu yeni sistem yasamaya öyle
bir yetki vermiş ki, yürütmenin içerisindeki bakanları bile buradan
çıkarmış, bakanlar bile buradan olamaz demiş;
milletvekilleri, kendi yasamasını kendisi çıkarsın. Halkla
irtibatında, kendi meslek alanlarında ve en önemlisi de ihtisas
komisyonlarında bunu tartışsın ve böyle bir sistemde en
önemli partner de meslek örgütleridir, sivil toplum örgütleridir. Her ne kadar
sivil toplum örgütlerinin yürütmeye karşı bir baskı görevinin
olması yanında, bir kamu tarafı da vardır. O yüzden de
birçok örnekte olduğu gibi, bunlardan faydalanıp bu yasamayı
çıkarın der.
Şimdi gelelim biz neler yapıyoruz bu yeni
dönemde? İki tane torba yasayla karşılaştık. İlk
torba yasada Kanal İstanbul, bedelli askerlik, millî piyango, hepsi bir
torbanın içerisindeydi, Karamürsel sepeti gibi, her şeyi
torbanın içerisine attık ve orada, ilk torba yasada bu Meclis,
rahatsızlıklarını dile getirdi. Meclis Başkanı da
şöyle bir şey ifade etti: Arkadaşlar, torba yasa tarihe
gömülecek. Ama bir bakıyorsunuz, tüm toplumu ilgilendiren
sağlık konusu bile yine torba yasanın içerisinde. İçinde
neler var bu torba yasanın? Tüp bebek var, organ nakli var, tütün ürünleri
var, eczacılar var, ilaç var, hekimler, diş hekimleri, bunların
bağlı olduğu odalar, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen
doktorlar, aklınıza ne gelirse bunun içerisine konulmuş durumda.
Peki, bu torba yasa geldiği gibi mi
çıktı, bir de ona bakalım. Elbette örneğin, 17 tane ilaçla
ve eczacılıkla ilgili madde vardı, onlar da biraz sonra gelinen
durumu aktaracağım. Orada ciddi bir iyileştirme
yapıldı.
Elbette, burada çalışan
arkadaşlarımız, komisyonda çalışan
arkadaşlarımız ciddi emek verdiler ve ciddi bir onarım
yapıldı. 24 maddede bir düzeltme yapıldı, 44 maddenin
24ünde düzeltme yapıldı, 7 madde çıkarıldı, 5 madde
eklendi. Bu, aslında olması gereken. Yani başlangıcı
doğru değil ama içerik açısından yapılanlar
doğru. Ama bunu ne kadar zamanda yaptık? Komisyonda altmış
saatte. Kaç günde? Dört günde. Böyle bir çalışma ortamı olabilir
mi? Burada hele hele sağlıkla ilgili yasa tasarısının
çalışıldığı yerde sağlıklı
ortamdan bahsedilebilir mi?
Peki, Meclise geldi, biz ne yaptık? Dün on iki
saat çalıştık, on iki saat! Ama bunlar nerede görüşüldü?
Yine küçük gruplarla Ya, buradan neleri çıkartabiliriz? Nasıl en az
zarar verebiliriz? diye gruplar arasında görüşmeler yaptık.
Peki, olması gereken neydi? Bu yasa teklifini getiren
arkadaşlarımızın şu kürsülerden çıkıp bu
maddeleri niçin getirdiklerini tek tek anlatmaları gerekiyor.
Komisyonda ifade ettim, bu torba yasa, ilk
geliş hâliyle FETÖcü anlayışın tekerrürüdür. Bir FETÖcü
anlayışla getirilmiştir. Geliş hâli ile son hâli
arasında inanılmaz fark vardır. Örneğin, eczacılara 2
bin lira gibi acayip bir ceza. Örneğin, 5inci madde -elbette bu hâliyle
kabul etmemiz mümkün değil ama- binlerce insanı tüm insanlık
hâlinden çıkartıp her yönüyle kısıtlanmış,
tutuklamadan daha beter bir yaşama sevk ediyordu. Örneğin, adı
üzerinde sağlıkta şiddet hiçbir şey getirmiyordu;
getirilen tek bir şey var, işte bu suçluyu alıp savcıya
götürme. Böyle bir çalışmadan nihayetinde belli bir noktaya geldik.
Burada baştan sona tekrar ifade etmem gerekir ki bu maddeleri, bundan
sonraki maddeleri özellikle ihtisas komisyonlarına getirip burada tartışarak
çıkartmak bu Meclise, başta AK PARTİlilere bir itibar
kazandırır. Kendi itibarımızı dışarıya,
başkalarına vermeyelim. Elbette, tek kişilik bir yönetim
olabilir ama bizim de görevimiz var. Herkes kendi alanında kendi gücünü
göstermek durumundadır.
Maddelere ilişkin, özellikle eczacılarla
ilgili 17 madde olduğu için vaktimi de doğru kullanarak ifade etmem
lazım. 1inci madde de bu çok önemli, çok kıymetli, biraz önce
anlattığım anlamın tümüyle içerisinde olan bir konudur.
Örneğin 1inci maddede yetim ilaçların dağıtım hâli kanunlaştırılmıştır.
Yılda 30-35 bin kişiyi ilgilendiren çok ciddi bir meseleydi. On
yıllık kurumsal bir çalışma vardı. Bu önce özel
şirketlere verilmesi gibi bir tehlike içeriyordu ama sonuç itibarıyla
Türk Eczacıları Birliğine verilmiş olması
kıymetlidir ve gelecek açısından da çok ciddi tasarrufu da
yanında getirecektir. Bu alandaki ilaçların
ruhsatlandırılması da çok kıymetlidir.
10uncu maddenin, demin bahsettiğim
cezanın kaldırılması yine Meclisimiz ve Komisyonumuzun
olumlu çalışmalarının sonucudur ama burada yine bir ihtisas
konusunu içeren, eski bir oda başkanı olarak saatlerce
eczacılıkla ilgili konuşabilirim ama bu örnek de 12 ve 13üncü
maddenin çıkartılmış olması da bahsettiğim
konunun önemini ortaya çıkartmaktadır. Burada yardımcı
eczacılık diye bir kavram var. Yardımcı
eczacılık için meslek odalarıyla, Sağlık
Bakanlığıyla, hocalarla görüşülerek on altı
yıllık bir çalışmanın sonucunda üç önemli
başlıkla 2012de yasa değiştirilmiştir. Bunun bir tanesi
eczanelere tahdit getirilmesi yani eczane sayısını sınırlandırma,
diğeri de eczacılık fakültesini beş yıla
çıkartmaktır, üçüncüsü de yardımcı eczacılık idi
ancak yardımcı eczacılığın altı yıl
içerisinde, yasanın çıktığı tarihten bugüne kadar
hiçbir şekilde ne yönetmeliği ne kılavuzu
yayınlanmadığı için ciddi bir mağduriyete sebep olunmuştur.
1.400 yeni mezun, bu yıl içerisinde mezun olan 1.400
arkadaşımız, 1.400 meslektaşım maalesef burada
sıkıntı çekmektedir. Buradaki temel durum şudur: Yeni
yasaya göre 1.850 eczane açılabilecekken her yıl 1.800 mezun verilmektedir.
Hatta 2023 yılında bu mezun sayısı 2.600e kadar
çıkacaktır. Bu anlamda bu madde her ne kadar
çıkartılmış olsa da, en kısa sürede Sağlık
Bakanlığı, Türk Eczacıları Birliği ve kamunun
diğer paydaşlarıyla tartışılıp bu maddelerin
mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Biz, Meclis olarak, yasaları
çıkarırken, meslektaşları, toplumun diğer kesimlerini
rahatlatmak ve onların sorunlarını çözmek üzere kurguluyuz, bu
anlamda burada var olmalıyız.
Konuşmamı, Orhan Velinin aramızdan
ayrılışının 68inci yılında, 5inci maddede
mağdur edilen hekim arkadaşlarımızın da adına
ithaf etmek üzere, küçük bir parçasını söyleyerek bitireceğim:
Kelle fiyatına hürriyet, / Esirlik bedava; / Bedava yaşıyoruz,
bedava.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bulut.
Şimdi şahıslar adına söz
taleplerini karşılayacağım.
Birinci söz, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozana
aittir.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu belirtmek
isterim: Biliyorsunuz, geçmişim itibarıyla ben bir hariciyeciyim,
eski tabiriyle. Ama bu çatı altında çalışmaya
başladıktan sonra dâhiliyeci oldum. Dâhiliyeci derken de iç
hastalıkları uzmanıyım. Hasta kim? Hasta:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Bu sistem hasta ve
bağışıklık sistemi çökmüş. Bunun sonucu olarak,
bu sistemde bir metastaz belirtileri var ve bu metastaz bu sağlık
sektöründe de belirginleşmiş. Onun için ben bugün iç hastalıkları
uzmanı olarak söz aldım. Nedir meselemiz? diye bakacağız.
Bir defa, koruyucu ve önleyici birinci basamak sağlık hizmetleri olan
aile hekimliği güçlendirilemediğinden vatandaşın hastanelere
yığılması önlenememiştir.
İki: Sağlıkta savurganlık sonucu,
kamu hastaneleri ve üniversiteler hizmet paralarını devletten
alamadıklarından, malzeme eksikliğinden ötürü batma
noktasına gelmiş, ameliyatlar ertelenmeye
başlamıştır.
Üç: Sistemin bozukluğunun günah keçisi hâline
getirilen sağlık çalışanları itibarsızlaştırılmış
ve bugüne kadar hiç görmediğimiz şekilde şiddet olayları
gündeme gelmeye başlamıştır. Siz her ne kadar dövize
endeksli, hasta garantili değil deseniz de bizi ikna edemeyeceğiniz
için biz yine bildiğimizi okuyacağız.
Bu hastaneler hantal, ulaşımı zor,
pahalı sağlık hizmetlerine yol açarak vatandaşın
hizmete ulaşımını zorlaştıracak,
sağlıkta savurganlığı artıracaktır. Ben
bunun her örneğini buradan Bursaya, seçim bölgeme giderken
Eskişehirden geçerken görüyorum, yol kenarında bir saray yavrusu
var.
Sosyal hizmet olarak sunulması gereken ikinci
basamak sağlık hizmetleri, kâr amaçlı, özel ortaklı
şehir ve kamu hastanelerine devredilerek vatandaş âdeta soyulmaya
başlamıştır. Sağlık, bir sosyal hizmet olmaktan
çıkıp bir ticari sektör hâline gelmiştir.
Özel sektöre yaptırılıp
işletilecek olan şehir hastanelerine yıllık hasta garantisi
verilerek sağlık hizmetinin parası adı altında
devlet, döviz üzerinden yandaşlarına kaynak aktarmaya
başlamıştır.
Bir anlamda, önleyici değil, aslında
hastalanmayı teşvik eden bir çerçeve belirlenmiştir. Esas
yatırım, tüm dünyadaki gibi koruyucu birinci basamak sağlık
hizmetleri ve toplum sağlığı hizmetlerine
yapılmamıştır. Oysa bu yöntem çok daha ucuz ve insanidir.
Esas olan, sağlığı korumaktır.
Şimdi, tabii, bunların hepsini benim
doktor olan milletvekili arkadaşlarım dile getirdiler ve onlar bunu
hem bu çatı altındaki yeminleri hem de Hipokrat yeminleri
çerçevesinde gündeme getirdiler. Benim Hipokrat yeminim yok ama benim mazbatam
var. Mazbata nedir? Bana verilen bir vekâlettir. Şimdi geri kalan bir
dakika elli saniyemi de o çerçevede vekilliğini üstlendiğim
seçmenlerim adına konuşacağım.
Orhangazide MR cihazı yok. Devlet
hastanesinden bahsediyorum. Vukuat nedir? Geliyor hasta, MR çekilmesi
lazım. Nereye götüreceğiz? Ya Yalovaya ya Bursaya. Devlet hastanesi
dediğimizin minimum cihaz listesi olması lazım. Bir devlet
hastanesinde MR cihazı olmaz olur mu? Bunu anlamak mümkün değil.
Okuyorum bir mektup size. Yine Bursadan. Dün
çocuğum rahatsızlandı. Devlet hastanesinde muayene edildi,
reçete yazıldı. Eczaneden ilaçları alırken birkaç sıra
önde ilaç alan Suriyeli hasta dikkatimi çekti. Sadece 1 tane ilaç ücreti ödedi.
Onun harici bir poşet ilaç aldı fakat onlara herhangi bir ücret
alınmadı eczanede. Sordum: Niye onlardan almıyorsunuz? Böyle,
boyun bükerek bana baktı eczacı, ne bir muayene ücreti ne bir reçete
katkı payı ne ilaç parası. Vekilim -bana vekâlet verdi- 48 lira
ücret ödedim, 27 lirası muayene ücreti, 4 lirası reçete katkı
payı, 10 lirası reçetesiz ilaç. Sağlık
Bakanlığının şikâyet hattını aradım,
Anlıyorum sizi ama muhatabınız biz değiliz. dediler.
Vekilim, kendi vatanımda olmuşum göçmen.
Aldığımız havadan da ücret alsınlar, biz de
kurtulalım o zaman. Lütfen, Mecliste dile getirin, her ne kadar AKP ve MHP
tarafından önerilerimiz reddedilse de dile getirin. Suriyeliler gidecekse
gitsinler, lanet olsun; kalacaklarsa da tabi olduğumuz vergidir,
harçtır, her şeye bizim gibi tabi tutulsunlar.
Son madde, Bursa. Her sabah zeytin yiyorsunuz
değil mi? Zeytinin fiyatı geçen sene 8 liraydı, bu sene 4 lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Erozan.
Buyurun.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Müşterisi
yok. Niye yok biliyor musunuz? Sadece Suriyeli göçmen yok, şimdi bir
göçmen zeytin var, Afrinden geliyor, piyasayı allak bullak etmiş
vaziyette. 2,5 liraya satılması gereken -piyasadaki fiyatı bu
bugün- zeytinyağlık zeytin dahi rekabet edemiyor, yine Afrinden 2
liraya geliyor.
Bunları üst üste koyarsanız, ben size
söyleyeyim sonucunun ne olacağını, aslında hep birlikte
göreceğiz; 1 Nisan sabahı görüşmek üzere.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erozan.
Şahıslar adına ikinci söz Gaziantep
Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğana aittir.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sağlıkla ilgili bazı kanun ve kanun hükmünde kararnameleri
konuşurken elbette ki ülkemiz için büyük bir sağlık problemi
olan diyabeti unutmamak gerekiyordu. Zira, dün 14 Kasım Diyabet
Farkındalık Günüydü. Bu yüce Meclisin içerisinde görev yapan birçok
arkadaşımız da diyabet hastasıdır.
Diyabet, vücudumuzda pankreas adlı salgı
bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin
hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda
gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Son yıllarda
insanların değişen beslenme
alışkanlıklarıyla beraber hızla yaygınlaşan
yanlış beslenme davranışları ve hareketsiz yaşam
tarzı diyabete yani şeker hastalığına neden
olmaktadır. Toplumda her 10 kişiden 1inde görülmektedir. Diyabetten
korunmak için hastanın bilinçlenerek kan şekerini kontrol
altında tutması büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde yaklaşık 8-10 milyon
civarında diyabet hastası bulunmaktadır ve bu hastaların
pek çoğunun böyle bir rahatsızlıktan haberi bile yoktur.
Diyabetin birden fazla tipi mevcuttur. Toplumda en sık tip 1, tip 2,
insüline bağımlı olduğu için bilinir.
Diyabetin belirtilerinin erken dönemde fark edilmesi
ve vakit kaybetmeden önlem alınması çok önemlidir. Vücudumuzu ideal
kiloda tutmak da diyabetten uzaklaştırır. Diyabet
hastalığıyla mücadelede günlük spor egzersizleri, doğru
beslenmeyle kilonuzun kontrolü hedeflenmelidir.
Katkı maddeli gıdalar tüketilmemesi
gerekir -Katkı maddeli gıdalar dediğimizde burada bir parantez
açmak gerekiyor- gastronomi şehrimiz olan Gaziantepin yemeklerini
tüketmek gerekir. Kendi mevsiminde yetişmeyen sebzeleri tüketmek yerine
katkısız doğal yöntemlerle elde edilen sebzeler ve o sebzelerin
doğal kurutmalıklarıyla yapılan yemekler ile meşhur
Gaziantep yemekleri tüketmek ayrıca önem arz etmektedir. Bu da bir doktor
tavsiyesi olarak yüce Meclisimize arz edilir.
Yapılan muayene ve tetkiklerle
sağlıklı kabul edilebilecek kişilerde de insülin direnci
olduğu bilinmektedir. Bu oran toplumumuzda yüzde 25
civarındadır.
Ülkemizde 18 yaş altı yaklaşık
16 bin tip 1 diyabetli çocuğumuz bulunmaktadır. Bu çocuklar
yaşamlarını sürdürebilmek için günde en az 4-5 kez insülin
enjeksiyonu yaptırmak ya da insülin pompası kullanmak
zorundadır. Tip 1 diyabetli çocuklar için insülinsiz yaşam
dört-altı haftayla sınırlıdır. Bu çocuklar için en
hayati risk, insülin tedavisi altındayken ani şeker yükselmesi ya da
ondan daha tehlikeli olan ani şeker düşmesidir. Bu ataklardan
korunması ve insülin dozunun ayarı için diyabetli çocukların
aileleri sürekli kan şekeri takibi yapmak zorundadırlar. Birçok anne
ve baba çocuğunun uykuda hipoglisemi komasına girmemesi için bütün
gece boyunca ikişer saat arayla nöbetleşe olarak kan şekeri
ölçmekte ya da okul saatleri içinde, teneffüs aralarında okula gidip kan
şekeri kontrolü yapmaktadır. Bu durum aileler için bir dramdır.
Bu nedenle 18 yaş altı tip 1 diyabetli çocuklar ve aileleri için
alarm sistemine sahip sürekli glikoz kontrol sistemleri hayat
kurtarıcıdır.
Sürekli glikoz kontrol cihazı, deri üzerine
yapıştırılan, doku sıvısından yirmi dört
saat boyunca her iki-beş dakikada ölçüm yapabilen, mobil bir cihaza da
aktarılabilen bir yeni teknolojik gelişmedir.
Sonuç olarak, ideal sürekli glikoz kontrol
cihazı, aileye ya da sağlık ekibine anında sonuç
aktarabilen, en düşük ve en yüksek kan şekeri
sınırlarını ayarlayabilen ve bu sınırların
dışında aileyi uyarabilen otomatik bir alarm sistemidir.
Maalesef bu cihazın geri ödemesi yoktur. Bir an önce geri ödemeye alınması
gerekmektedir.
Ayrıca, diyabet hastalarının
diğer bir problemi de döviz kurlarındaki yükselmeden kaynaklı
insülin pompalarındaki fiyat artışları ve devletin bu
pompaları karşılama miktarlarının çok yetersiz
olmasıdır. Pompa aparat fiyatlarındaki ve sensör
fiyatlarındaki yükselme de hesaba katıldığında
ailelerin ödediği para aylık olarak asgari ücrete
ulaşabilmektedir. Bu nedenle, aileler pompalardan vazgeçmekte, diyabet
hastası çocuklar daha acılı bir yöntem olan enjeksiyon
uygulamasına mecbur kalmaktadır.
Ekonomik olarak zorlanan bu aileler, devlet
desteğinin bir an önce arttırılmasını ve döviz kurunun
ödenebilir sabit bir düzeyde tutulmasını beklemektedirler. Böylece
diyabet hastalarının önündeki büyük bir ekonomik engel
kalkmış olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Taşdoğan,
buyurun.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tip 1 diyabet hastalarının
yaşamları boyunca sürecek olan sorunları dikkate
alındığında bu hastalıkla mücadele ederken hayat
kalitelerinin düşeceğini, ekonomik olarak sürekli tedavi giderlerinin
olduğunu da unutmamak gerekir. Bu ailelere ve hastalara destek olmak
mahiyetinde sağlık durum raporuyla pozitif bir ayrım gözeterek
sosyal hayatta ve işe müracaatlarında gerekli kolaylıkların
sağlanması için bazı düzenlemelerin yapılması ve
kararların alınması isabetli olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Taşdoğan.
Değerli milletvekilleri, şimdi soru-cevap
işlemine geçeceğim. Bu işlem on beş dakika sürmektedir. Bu
sürenin yarısını sisteme giriş sıralarına göre
milletvekillerine kullandıracağım, diğer
yarısını da Komisyon kullanacaktır.
Şimdi sisteme giriş sırasına
göre milletvekillerine söz veriyorum.
Sayın Başevirgen
Sayın
Başevirgen yok.
Sayın Şeker
Yok.
Sayın Özkan
Yok.
Sayın Bakırlıoğlu
Yok.
Sayın Aydoğan
Yok.
Sayın Karaca
Yok.
Sayın Kılavuz
Yok.
Sayın Güzel
Burada.
Buyurun.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
673 sayılı KHKnin Bazı yetkilerin
iptali başlıklı 9uncu maddesinde oluşturulan komisyonca
OHAL dolayısıyla tutuklanıp sonrasında yurt
dışı yasağıyla bırakılan hekimlerin iş
yeri hekimliği sertifikaları iptal edilmiştir. Bu süre
içerisinde Bakanlıkla yapılan görüşmelerde komisyonun
aldığı karar uyarınca hakkında herhangi bir ceza
soruşturması olmayan, soruşturma olup da kovuşturmaya yer
olmadığı veya beraat kararıyla sonuçlanan yahut
hakkında soruşturma yürütülmekte olup da adli kontrol
şartına gerek duyulmamış olan kişilerin
sertifikalarının verileceği öğrenilmiştir. Komisyon
kararına uygun olarak sertifikasını almak isteyen hekimlere
cumhuriyet savcılığınca haklarında soruşturma
olmadığına ilişkin yazı verilmemektedir.
Haklarında bir ceza mahkûmiyeti olmadığını gösteren
adli sicil belgesi alınabilse de bu belgeyi genel müdürlük yeterli saymamaktadır.
Yaşanan bu kısır döngüden
çıkılabilmesi için ve yapılan bu hukuksuzluklar nedeniyle
mağdur olan hekimlerin mağduriyetlerini gidermek için herhangi bir
girişimde bulunacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sağlıklı, eğitimli,
donanımlı nesiller yetiştirmek ve geleceğimizi bu anlamda
güvenceye almak en önemli amacımız ve çalışma
alanımızdır çünkü biliriz ki en büyük nimet sıhhat ve
afiyet içerisinde olmaktır. Bu anlamda mekân, imkân ve insan üçlüsüne önem
veriyoruz.
Şu anda Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesinde eğitimine devam eden tıp fakültesi morfoloji
binamız yenileniyor ve bitme aşamasındadır. Yine, diş
hekimliği fakültemiz ve hastanemiz eğitim ve hizmetlerine devam
ediyor. Tıp fakültesi hastanemizin ilimize hizmetleri her türlü takdire
şayandır.
Kahramanmaraş merkez, Elbistan, Ekinözü,
Nurhak, Çağlayancerit, Göksun, Türkoğlu Devlet Hastanelerimiz
yenilenip donatılmıştır. Kahramanmaraş Diş
Hastanesi yapılıp donatılmış, Elbistan Diş
Hastanesi ve Andırın Devlet Hastanesi inşası devam ediyor.
Pazarcık ve Afşin devlet hastanelerimiz de yatırıma
alınmış olup arsalarıyla ilgili bir kısım
sorunların çözülmesine çalışılmaktadır. 112 Acil
Ambulans ve aile sağlığı merkezlerimiz de vatandaşlarımızın
sağlık hizmetleri için ellerinden geleni yapmaktadır.
Her şey insanımız ve onun
sağlığı içindir.
BAŞKAN Sayın İpekyüz
Yok.
Sayın Eronat
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi dakika önce konuşma yapan
HDPli hatip Diyarbakır Bağlar ilçemizde 2 sağlık
ocağının kapatılıp karakol hâline getirildiğini
söyledi. Bu bilgi doğru değildir. Hatip Diyarbakır milletvekili
olmadığı için bilemeyebilir.
Surda meydana gelen çukur teröründen sonra
Bağlar ilçemizde de çukur kazılmak istenmiştir. Meydana gelen
olaylarda 5 Nisan Mahallesindeki sağlık ocağı güvenlik
hasebiyle kapatılmış ama karakol hâline getirilmemiştir.
500 metre ötede başka bir sağlık merkezi
kiralanmıştır ve o bölgede 12 aile hekimi görev
yapmaktadır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Kasap
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Sağlık Bakanı Ahmet
Demircanın şöyle bir sözü var: Hasta sayısının
artmasıyla yükleniciye fazla bir ödeme yapılmayacaktır. Sadece
miktara bağlı hizmetlerde doluluk oranına
bakılmaksızın aylık miktar garantisi vardır. Yani MR,
tomografi, biyokimya vesaire, tüm tetkiklerde miktara bağlı olarak
bir garanti var. Garanti yok. diye bir kavram yok, yüzde 70 doluluk oranı
hastaneyle ilgili, farklı bir şey.
Bu konuda bir fıkra anlatmak isterim ama süre
yeter mi bilmiyorum. Köylünün birisi incir almaya gitmiş pazara.
İncir vermişler, yemiş, çok hoşuna gitmiş. Aradan iki
hafta geçmiş, iki hafta geçtikten sonra tekrar pazara geliyor ama
adını bilmiyor, tarif ediyor: İçi darı,
dışı deriydi. Patlıcan veriyorlar, patlıcanı ilk
ısırdıktan sonra diyor ki: Hem uzamış hem tadı
kaçmış. Bu olay da çok uzadı, tadı kaçtı.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu yerine
galiba Sayın Kemalbay soru sormak istiyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yok, benim ayrıca talebim var, sisteme giremiyoruz.
BAŞKAN Hayır, bu soru-cevap işlemi
için mi girmiştiniz sisteme?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet, bir soru sormak istiyorum.
BAŞKAN O zaman, Sayın Kemalbay, buyurun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cezaevlerinde hasta tutsaklarla ilgili olarak
Bakanlığa bir soru sormak istiyorum.
İzmir Buca Kırıklar F tipi
Cezaevindeki Mahmut Aktaşın aort genişlemesi sebebiyle
hastaneye gitmesi gerekiyor fakat hastaneye sevki cezaevi tarafından ödeme
yokluğu sebebiyle gerçekleşmiyor. Bunun üzerine ben cezaevi müdürünü
aradığım zaman, cezaevi müdürü de bana Hayır, sevk
ödeneği olmadığı için sevk etmeme durumu yok; tam tersine,
hastanede sıra verilmediği için, altı ay sonraya sıra
verildiği için sevk edemiyoruz. dedi. Aort genişlemesi çok riskli,
ölüm riski olan bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) -
durum
olduğu için bu konuda Sağlık Bakanlığının
görüşünü talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben bittikten sonra
BAŞKAN Sizin sonra mı söz talebiniz?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet.
BAŞKAN Tamam.
Şimdi, söz sırası Komisyonda.
Buyurun Sayın Demircan.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin ikinci bölümüyle ilgili görüşmelerde
soru-cevap kısmına gelmiş bulunuyoruz.
Değerli milletvekillerinin bu kanunun
gelişimi, oluşumu esnasında gerek Komisyonda gerek Genel Kurulda
vermiş oldukları katkı ve destek takdire şayandır.
Kanunların bundan sonra daha da artarak, daha da gelişerek
olgunlaşması ve geliştirilmesi Genel Kurulda ve komisyonlarda
yapılacak ve devam ettirilecektir elbette. Yeni dönemin, yeni sistemin
teamülleri bu şekilde gelişecek ve oluşacak.
Ben sorulan suallerin cevaplayabileceğim
kısmını cevaplayacağım; cevaplayamayacağım,
bilgim dâhilinde olmayan veya bizi değil de bakanlıklar doğrudan
ilgilendiren konuları da ilgili bakanlıklara aktaracağım.
Ceza soruşturması olmayan kişilerin
iş yeri hekimliği sertifikalarının verilmesiyle ilgili
Sayın Güzelin bir suali var. Bu konuyu Bakanlığa
ileteceğim, sizin aktardığınız şekilde de zaten
bu konuyu ele alacaklar. Burada kişilerin hak kaybına
uğramaması için Bakanlık üzerine düşeni elbette
yapacaktır.
Sayın Kılıç hastanelerle ilgili
çalışmalarımızdan, Sağlık
Bakanlığının çalışmalarından bahsetti. Evet,
Türkiye genelinde gerçekten sağlık hizmetlerindeki gelişmelerin
artmakta olduğu ve standardın yükselmekte olduğu, yükseltilmekte
olduğu, nitelikli yatakların sayısının
arttığı malum. 2002de AK PARTİ iktidara geldiğinde
Türkiye'nin sahip olduğu yatak sayısı 160 bindi. Bugüne kadar
130 bin civarında -ki şimdi 130 bini aştı- nitelikli yatak
ilave edildi ve bu sayede Türkiye'deki yatak sayısı 230-240 bin
arasında şu anda. Rakam aritmetik hatası olarak
algılanmasın, 160+130=290 olması lazım ama tabii ki
miadını doldurmuş hastaneler yıkıldığı
için, o koğuş sistemi ortadan kaldırıldığı
için, nitelikli yatak döneminde şu anda
ulaştığımız yatak sayısı, Türkiye'de 10 bin
nüfusa 30-33 arası bir yatak standardına doğru gidiyor.
Tabii, aynı buna muvazi olarak Türkiye'de
sağlık hizmetlerinin personel ihtiyacı da giderek artan bir
şekilde karşılanmaya çalışılıyor. Hekim
açığının kapatılması konusu en önemli konu,
konuşmalarda geçtiği için girmek istedim bu konuya. Elbette ki hekim
açığını kapatmak için harekete geçtiğinizde, pratisyen
hekim açısından sonucu en erken altı ila yedi yılda
hissediyorsunuz, uzman hekim açısından ise bu on yılı
aşıyor, etkisini on yıl sonra hissetmeye
başlıyorsunuz.
Mesela, ben Bakanlığa geldiğimde,
Türkiye'de uzman hekim için TUSta açılan kontenjan sayısı
yıllık 6 bin idi, bunu 2 bin artırarak 8 bine çıkardık
çünkü Türkiye'nin pratisyen hekim açığı 2023, 2024lerde iyice
azalacak, belki zorunlu hizmetin kalkmasıyla
karşılaşacağız ama uzman hekim açığımızı
kapatmamız konusunda 2030lara sâri bir tarih öngörülüyor çünkü yeni
uzmanlık dalları söz konusu ve bu uzmanlık dallarının
doldurulması zaman alacak.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Kasapın miktara bağlı garantiyle ilgili söylediği söz
benim ifadem değil. Biz bir garantiden bahsetmiyoruz. Birtakım
hizmetlerin ihale edilebilmesi için, miktara bağlı hizmetlerin ihale
edilebilmesi için bir rakam konulur; bu rakam üzerinden ihale konuşulur,
rakamlar, teklifler alınır. Mesela, bugün için biz devlet
hastanelerinde hizmet satın alırız; röntgen, tomografi, NMR
cihazları gibi. Bu hizmet satın alınması ihalesinde bu
cihazların o bölgede, o hastanede yaklaşık yüzde kaç dolulukla
istihdam edileceği zikredilerek ihale yapılır. Yoksa bir garanti
mevzubahis değildir. İhale, gelen teklif ondan sonra oluşur ve
en uygun teklifi verene bu hizmet verilir. İlla burada Hasta garantili
hastane yapılıyor. tezini ispatlamak için, söylemediğimiz veya
başka kasıtla söylenmiş sözleri tevil etmeye gerek yok.
Açık ve net, hasta garantisi, sayı garantisi yoktur; miktara
bağlı hizmetlerde belli bir sayı üzerinden hizmetin ihalesi
yapılır.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Kemalbayın bir sorusu var. Bunu ilgili bakanlığa
ileteceğim. Tabii, İçişleri Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığını da ilgilendiren bir konu. Tutsak
hastalarla ilgili
Yani tutsak tanımını kabul etmiyorum. Bizde
tutsak yok, bizde mahkûm hasta var yani mahkûm var, tutuklu var. O kelimeyi
reddediyorum, siz tutsak tanımını
kullandığınız için o kelimeyi kullandım. Mahkûm ve
tutuklu hastaların cezaevlerinde tedavileri, bakımı, bütün
vatandaşlar neye tabiyse
Onlar da hasta olduklarını beyan
ettiklerinde, savcılar tarafından, cezaevi yönetimi tarafından,
cezaevi doktoru tarafından görülür, ilgili hastanelere sevk edilir. Onlar
da sağlık sigortası kapsamı dâhilindedir, sosyal güvence
dâhilindedir. Meseleyi böyle ortaya koyalım. Onun için o tutsak terimini
de reddettiğimi burada zikretmiş olayım.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki süreçte,
ben Meclisin bu yasayı geçirme konusunda, bu teklifi
yasalaştırma konusunda göstereceği performansın,
göstermekte olduğu performansın ve katkının
sağladığı iyileştirme, geliştirme
noktasında, milletvekili arkadaşlarımıza, Komisyon
üyelerimize ayrıca teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum, benim sunuşum bu kadar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlunun söz
talebi var Sayın Kemalbay, önce onu karşılayayım.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de aslında bir açıklama rica ediyorum.
Öncelikle çok sayıda bebekli anneden biz başvuru alıyoruz ve
gerçekten hukuka aykırı olarak, daha yeni doğum yapmış
insanların cezaevine girdiklerini ifade ediyorlar başvuranlar. Bu
konu ciddi bir vahamet taşıyor şu anda Türkiyede.
İkinci nokta: Bakanlık denetçisi Mustafa
Kılınçın imzasını taşıyan (89/03)
sayılı 84 sayfalık soruşturma raporunu 7 Kasımda
sizden yazılı olarak talep ettim. Aynı zamanda bununla ilgili
bir önerge de verdik. Bu konu, 2016 yılında İstanbulda Kanuni
Sultan Süleyman Hastanesinde çocuk gebeliklerin ortaya çıkmasıyla
ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kamuoyunun tepkisi üzerine ardından soruşturma
başlatılmış Bakanlığınızca ve rakamlar
aslında o sırada ortaya çıkan 110 gibi rakamlar değil.
1.260 çocuk gebeliğinin olduğu ortaya çıkmış bu
raporla. Ben bilgi edinme hakkıma dayanarak bu raporu sizden rica
ediyorum, daha doğrusu, kamuoyuna açıklanmasını rica
ediyorum.
Geçen hafta burada Meclis Başkan Vekili
Sayın Levent Gök de ilgileneceğini söylemişti bu durumla.
Gerçekten, bu raporu kamuoyuyla paylaşıp bununla ilgili ne
yapılıyor yani bu çocuklarla ilgili sonrasında da ne
yapıldığının bilgisini lütfen bizimle
paylaşınız.
Sayın Başkan, son olarak, elimde TTBnin
ciddi bir raporu var, araştırma raporu. Diyarbakır Bağlar
2, 3 No.lu Aile Sağlık Merkezlerinin yerinde şu anda ne var?
Gerçekten, hani bu Yok. diyenlerin bir bakıp da sorması lazım.
Karakol yapılmış oraya. 5 Nisan Mahallesi, Nükhet Coşkun
Caddesi, Bağlar/Diyarbakır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN İsterseniz Sayın
Kemalbayın da sorusunu alalım çünkü sanırım o da bir soru
soracak, sonra ikisine birden cevap verin lütfen.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun) Tamam.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Başkan.
Tabii, Sayın Demircan tutsak kelimesine
şerh koyuyor, bunu anlayışla karşılıyorum. Çünkü
aynı düşünmek zorunda değiliz, aynı düşünmüyoruz. 10
bine yakın üyesi, aktivisti, eş başkanları, belediye
eş başkanları tutsak olan, rehin olan bir partinin milletvekili
olarak adaletin olmadığı, hukukun olmadığı ve
insan hakları evrensel normlarının bulunmadığı
bir ülkedeki tutuklu mahpuslardan bahsediyoruz. Bunlar bana göre
tutsaktırlar.
Ayrıca, Mahmut Aktaş sevk
alamadığı için sağlık hakkını
kullanamıyor, ona da cevap alabilirsem çok sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kemalbay.
Buyurun Sayın Demircan.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Kerestecioğlunun bahsettiği
Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde o gün medyaya da düşen hadise, medyaya
düşen bu haber bizim Bakanlığımız zamanında
oluştu. Onunla ilgili savcılık zaten adli kovuşturmayı
yapıyor ve başlatmıştı, biz de idari soruşturma
başlatmıştık ve son şekli
Tabii, bilgi edinme
hakkıyla talep etmek hakkınız. Bu konuyu
Bakanlığımıza ileteceğim, sizin bilgi edinme
hakkınızın yerine getirilmesi için gereken neyse
yapılmasını sağlamaya çalışacağım, bana
düşeni.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) CİMERden de talep ettim ayrıca.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Kemalbay yine aynı şekilde o kelimeyi tekrar kullandı
ama Türkiyede böyle bir durum yok. Cezaevlerinde tutuklu var, mahkûm var,
onlarla ilgili sağlık hizmetleri de devam ediyor.
BAŞKAN Teşekkürler.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
23üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve
23üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4207 sayılı
Kanunun 3üncü maddesinin (6)ncı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Emin Akbaşoğlu Mehmet
Doğan Kubat Ünal
Demirtaş Çankırı İstanbul Zonguldak
Recep
Özel Ramazan
Can
Isparta Kırıkkale
(6) Televizyonda yayınlanan programlarda,
filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde, reklam ve tanıtım
filmlerinde, sinema ve tiyatrolarda gösterilen eserlerde tütün ürünlerinin
kullanılması ve görüntülerine yer verilmesi ya da internet, topluma
açık olan sosyal medya veya benzeri ortamlarda ticari gaye ile veya reklam
amacıyla tütün ürünlerinin kullanılması ve görüntülerine yer
verilmesi yasaktır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İnternet ortamı ve sosyal medyada ticari
gaye ve reklam amacıyla tütün ürünlerinin kullanılmasının
ve görüntülerine yer verilmesinin yasaklanması amacıyla bu önerge
hazırlanmıştır.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi doğrudan oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 25inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Engin
Altay Tuba
Vural Çokal
Kocaeli
İstanbul
Antalya
Ali
Şeker Ümit
Dikbayır Çetin
Arık
İstanbul
Sakarya
Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yoktur,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle maddenin teklif metninden
çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bu durumda, 25inci madde metinden
çıkmış oluyor.
26ncı madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 26ncı maddesiyle 4207 sayılı Kanuna
eklenen geçici 5inci maddenin (1)inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Mehmet Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Çankırı İstanbul İzmir
Abdullah Güler Selahattin
Minsolmaz Habibe Öçal
İstanbul Kırklareli Kahramanmaraş
Sefer Aycan Ramazan
Can Muhammed Levent Bülbül
Kahramanmaraş Kırıkkale Sakarya
Hayati Arkaz Cemal
Enginyurt
İstanbul Ordu
(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce Türkiyede üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri, yedi ay
içinde 4 üncü maddenin üçüncü fıkrasına uygun hale getirilir. Bu süre
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından altı aya
kadar uzatılabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle Tarım ve Orman
Bakanlığına maddede belirtilen süreyi altı aya kadar
uzatabilme yetkisi verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde bir önerge daha
vardır, onu da okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesinin (2)nci fıkrasında içinde ibaresinin içerisinde ibaresi
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hüseyin
Örs Dursun
Ataş Feridun
Bahşi
Trabzon Kayseri Antalya
Tamer
Akkal Ayhan
Erel
Manisa Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, çok kıymetli Komisyon
üyeleri; ünlü düşünürlerden Bertrand Russell -istek yasakla artar-
insanın yasaklara karşı kendisini cezbeden bir istek
duyduğunu ifade eder. Yasak, insanlarda farklı tepkilere yol açar.
Çoğu kez yasaklar bizi vazgeçireceği yerde, yasak olana daha çok
yaklaştırır. Yasak, bilinmeyenin ardında ne olduğuna
dair yoğun bir meraka dönüşür. Dolayısıyla bu durum
cazibeli ve karşı konulamaz bir hâl alır. Bir şeyi popüler
yapmak istiyorsanız önce onu yasaklamalısınız.
Dünyanın en yaratıcı ve etkileyici reklamını ortaya
koymaya çalışan, istisnasız milyarlarca kâr eden sigara
sektörünü düşünün bir kere. Eğer, sizin gerçekten içmeyeceğinizi
düşünselerdi sizce sigarayı yasaklı obje olarak size sunarlar
mıydı?
Yasaklamalarla arzu edilen başarı ve verimi
yakalamak mümkün değildir. Yasaklar yerine, toplumu eğitmenin,
toplumu bilinçlendirmenin daha akılcı ve daha çözümcü bir yol
olacağı kanaatindeyiz. 1990lı yıllarda
çocuklarımıza yasak ettiğimiz bilgisayarla buluşmak
adına internet kafelere akın akın giden
çocuklarımızı bilmekteyiz. Yine, kilo problemi yüzünden
anasının, babasının evde ekmeği
yasakladığı çocuklarımızın okul kantinlerinde
günde iki üç ekmek yediğini de tespit etmekteyiz. Dolayısıyla
sigarayı belli kalıplara sokarak, vitrin altına gizleyerek
insanların sigara içmesini engellemek veya sigaraya olan özlemini ortadan
kaldırmak mümkün değildir. Bunun yerine, küçük yaşlardan
başlayarak eğitimi etkin kılmak bence en iyi uygulamalardan biri
olacaktır. Bu uygulamadan daha çok zarar görecek olan esnaflardan bir
tanesi de bakkallarımızdır. Artık mahallelerde bakkala
adres sormak, çocuklarımıza Oğlum, anahtarı bakkala
bıraktık, git oradan al. demek imkânsız hâle geldi. Marketler
yüzünden, market zincirleri yüzünden, bir kültürümüz olan,
dayanışmayı, birleşmeyi ortaya koyan, mahallenin neredeyse
Güzin ablası hâline gelen mahalle bakkalları sigaraya getirilen bu
yasakla birlikte daha da zor bir duruma gelecek ve kapanmayla karşı
karşıya kalacaktır.
Yine, daha vahim bir durum, bu kadar yasaklamalar
sigara kaçakçılığını daha da artıracak, sigara
kaçakçılığı yüzünden devlet önemli bir ölçüde gelir
kaybına uğrayacaktır. Dolayısıyla ta baştan beri
söylediğimiz gibi, zaten kaçakçılıkla beslenen terör
örgütlerinin bu yasaklamalarla birlikte kaçakçılık oranı daha
üst düzeye çıkacak ve terör örgütlerinin ekmeğine yağ
sürülmüş olacak, devlet de büyük ölçüde vergi kaybına
uğrayacaktır. Bu uygulamayla birlikte, zaten zor durumda olan
esnaflarımızın bakkallarında fiziksel anlamda
değişiklikler yapacaklarından maddi kayıplarına da yol
açacaktır.
Yine, bu yasanın adına
baktığımızda, kamuoyunda bilinen adı
sağlıkta şiddeti önleme ama şiddeti önleme adına bu
kanun kapsamında hiçbir şeye rastlamadık desek yerinde olur.
Yine aile hekimlerinin beklentisine cevap vermediğini görmekteyiz. Aile
hekimleri kamu hizmeti görmektedir ancak aile hekimlerinin, diğer kamu
hizmetini gören hekimlerle arasında özlük hakları
bakımından, statü bakımından çok büyük
farklılıklar vardır. Aile hekimleriyle birlikte kamuda
çalışan diğer hekimlerin de aynı hak ve statüye
kavuşturulması gerekmektedir.
Aile sağlığı merkezlerinin özel
iş yeri statüsüne dönüşme durumu, vatandaşların kendi aile
hekimini seçme özgürlüğünün elinden alınması durumu millette ve
aile hekimlerinde kaygı yaratmaktadır. Yine aile sağlık
merkezlerinin özel iş yeri hâline getirilmesi sağlık
problemlerini daha da çekilmez hâle getirecektir diyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi biraz önce kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
-İlk
önerge kabul edilmişti değerli milletvekilleri o önerge
doğrultusunda şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum-
Etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde dört ayrı önerge
vardır, okutup işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 27nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Serpil Kemalbay Pekgözegü Mahmut Toğrul
Siirt İzmir Gaziantep
Adnan Selçuk Mızraklı Murat Çepni
Diyarbakır İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Murat Çepni konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Başkan, Genel
Kurul ve değerli halklarımız; şimdi, devletin varlık
sebeplerinden bir tanesi ya da en öncelikli olanı sağlık
hizmetlerinin halk lehine düzenlenmesidir yani önleyici sağlık
hizmetlerini düzenlemektir, planlamaktır, hayata geçirmektir. Fakat bu
yasa teklifinde gördüğünüz üzere, bu madde de yani aile
sağlığı merkezleri maddesinde de gördüğümüz üzere
devlet bunları bu biçimde planlamak yerine tam tersine
ticarileştirerek, şirketleştirerek hastaneleri, hekimleri
işveren, hastaları da müşteri pozisyonuna sokmaya
çalışıyor. Dolayısıyla iktidarın on altı
yıllık geliştirdiği ülkeyi bir şirket gibi yönetme
politikaları bu yasa teklifinde de, bu maddede de bir kez daha
açığa çıkıyor. Bu madde, 27nci madde aslında 5inci
madde kadar tehlikeli bir madde. 5inci maddeyi yazan siyasi akıl
aslında bu maddeyle kafasındaki planı hayata geçirmeye
çalışıyor. Bu maddede biz esas olarak diyelim ki aile
sağlığı merkezleri kavramına karşı
çıkıyoruz. Bu isim halk sağlığı merkezleri
biçiminde değiştirilmelidir. Aile bireylerden oluşur ve her bir
birey sağlık hizmetini ayrı ayrı alma hakkına
sahiptir, devlet de bu hakkı uygulamakla, kurmakla yükümlüdür.
Dolayısıyla burada halk sağlığı demeli, aile
kavramı aile bireylerini yok sayan bir ifadedir.
Şimdi, burada yapılan düzenlemelerin
bazı başlıkları da şöyle:
Aile hekimleri personelini alabilir ve
çalıştırabilir. Bu, aile sağlığı
merkezlerine özel bir politika. Buradaki hekimler tamamen bir işletmeci
pozisyonuna sokuluyorlar.
Bir diğeri: 65 yaş sınırı
getiriliyor buralarda çalışan hekimlere. Oysa normalde, bir yıl
önce yapılan düzenlemeyle bu 72 yaşa çıkarılmasına
rağmen buralardaki hekimler 65 yaş sınırıyla
sınırlandırılıyor.
Bir diğeri: Burada çalışan personel
işsizlik sigortasından faydalanamıyor. Oysa bu yine Anayasaya
aykırı bir madde. Bu, aynı zamanda, buraları bir
taşeron biçiminde yönetmenin bir aracı. Taşeron sistemi zaten
iktidarın hemen her alanda uygulamaya çalıştığı
bir model.
Yine, buradaki hekimlerin yıllık
izinlerine bir yıl içerisinde kullanılma sınırı
getiriliyor. Oysa diğer alanlardaki hekimler bunu iki yıl içerisinde
kullanabiliyorlar. Yine mazeret izni de 10+10 gün iken burada beş günle
sınırlandırılıyor, hastalık izinleri de kırk
güne indiriliyor.
Şimdi, Hükûmet zaten bu toplumu hasta
etmiş, yani tabiplerimizin belirttiği gibi, aslında AKP bir halk
sağlığı sorunudur. Şimdi, toplumu hasta edeceksiniz,
sonrasında da toplumu ticarethanelere dönüştürdüğünüz kurumlara teslim
edeceksiniz.
Memlekette doktor açığı var, 65
yaş sınırıyla bu açığı büyütüyorsunuz.
Şimdi soruyoruz: Bu açığı nasıl
kapatacaksınız? Türkiyede bir hekime düşen hasta
sayısı 3.295, bu rakam İngilterede 1.800, Danimarkada 1.600,
Portekizde 1.500, Almanyada bin.
Yine, BM raporlarına göre 188 ülke içerisinde
Türkiye, 103üncü sırada ama gelin görün ki AKP Genel Başkanı
şöyle söylüyor: Sağlık hizmetlerinde dünyada bir
numarayız. Tabii, şöyle olabilir: Şimdi, sağlık
sektörünü bir sağlık turizmi üzerinden tariflediği için, evet,
sağlık turizmi açısından bir numara olabilir ama
sağlık hizmetleri açısından, halk
sağlığı açısından tablomuz budur.
Şimdi, bu uygulamalarla hastane hekimleri
patronlaştırılıyor, çalışanlar eleman hâline
getiriliyor ve kurumun kendisi de bir ticarethaneye dönüştürülüyor.
Şimdi, AKP iktidarı bu kanun teklifinde de
görüldüğü üzere emek alanında ne yapıyorsa, eğitim
alanında ne yapıyorsa sağlık alanında da bunu
yapıyor. Bakın, bütçede savaşa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ek süre veriyorum Sayın
Çepni.
Buyurun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Teşekkürler
Başkan.
Bakın, bütçedeki rakamlara
baktığımızda artan, büyüyen tek kalem savaş
sanayisidir. Savaş sanayisi artıyor fakat diğer kalemler
hızla azalıyor. Biz Savaşa değil eğitime, sağlığa
bütçe. diyoruz. Kendisini bütünüyle savaş siyaseti üzerinden kuran,
toplumu kamplaştırmak üzerine kuran, AKPli olmayanlara yaşam
hakkı tanımayan
Aslında burada şunu söylüyor, bütün bu
yasalarla şunu söylüyor: Rahatlık mı istiyorsunuz, huzur mu
istiyorsunuz AKP üyesi olacaksınız. Eğer AKP üyesi
değilseniz, AKPnin halk düşmanı siyasetinin taraftarı
değilseniz ölmelisiniz; ölürsünüz ya da aç kalırsınız.
Tıpkı üçüncü havalimanında yaşandığı gibi,
tıpkı bütün emek alanında yaşandığı gibi ama
şunu söyleyerek bitiriyorum: Bütün bu uygulamalar
karşısında halkımıza şu çağrıyı
yapıyoruz: Evet, bu yasalar buralarda yapılabilir, sarayda
yapılabilir, saraydakinin sorunu olmayabilir, sarayın olanakları
büyüyebilir ama halklarımız bu halk karşıtı
yasaları sokaklarda yırtacaklardır, örgütlenerek, siyaset
yaparak bu yasaları yakacaklardır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çepni.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İzmir Milletvekili Murat Çepninin 12 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 27nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel kürsüde konuşan hatibin
iddialarının hiçbirine katılma imkânı yok çünkü gerçek
dışı. AK PARTİnin toplumu kamplaştırmaya,
savaşa yönelik yaklaşımlarda bulundurduğu gibi
iddiaları ve sağlıkla ilgili hususlarda, dünya örnekleri çerçevesinde,
Türkiyenin durumuna ilişkin değerlendirmeleri doğru ve
gerçeği ifade eden yaklaşımlar değil.
Türkiye sağlık sektöründe hakikaten bir
muazzam marka hâline gelmiştir ve dünyaya örneklik teşkil etmektedir.
Zira BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ve SSKnin Sosyal Güvenlik
Kurumu çatısı altında birleştirilmesi neticesinde yediden
yetmiş yediye toplumun bütün kesimlerinin devlet, üniversite ve özel
hastanelerden yararlanabilmesi imkânı getirilmiş ve hakikaten bütün
dünyanın ilgisini çekmiştir. Bu konuda sağlık sektörü,
evet, sağlık turizmi yönünden de dışarıdan birçok
ülkeden vatandaşların Türkiyeyi tercih etmesine ve burada hem
nitelikli hem de uygun bir şekilde tedavi görüp döviz
kazandırılmasına da sağlık sektöründeki
yatırımlarımız vesile olmuştur. Bunun böylece
bilinmesini ve kayda geçmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Samsun Milletvekili Ahmet Demircan ve 5 milletvekilinin Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1186) ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci madde üzerinde dört adet önerge olduğunu
söylemiştim, bunları aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağımı belirtmiştim. Önergelerden bir
tanesi geri çekilmiş bulunuyor.
Diğer önergeye geçiyorum, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 27nci maddesinde yer alan , fıkraya
aşağıdaki cümle ibaresi ile bu ibare uyarınca 5258
sayılı Kanunun 3üncü maddesinin ikinci fıkrasına eklenen
cümlenin tekliften çıkarılmasını ve maddeye eklenen son
fıkranın üçüncü cümlesindeki hükümleri ibaresinin süreleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Muhammed
Levent Bülbül Mehmet Doğan
Kubat
Çankırı Sakarya İstanbul
Yavuz
Subaşı Hayati
Arkaz Cemal
Enginyurt
Balıkesir İstanbul Ordu
Fehmi
Alpay Özalan Ahmet
Kılıç Mehmet
Uğur Gökgöz
İzmir Bursa Isparta
Sabahat
Özgürsoy Çelik Semiha
Ekinci Zafer
Işık
Hatay Sivas Bursa
Sefer
Aycan Refik
Özen Bahar Ayvazoğlu
Kahramanmaraş Bursa Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu görevlisi olmayanlardan aile hekimi ve aile
sağlığı elemanı olarak çalışanların
işsizlik sigortasına tabi tutulmasının uygun
olacağı değerlendirildiğinden, 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunundan istisna edilmesine dair
düzenlemenin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci
maddesinde yer alan aile hekimleri ve aile sağlığı
çalışanları altmış beş yaşına kadar
ifadesinin aile hekimleri ve aile sağlığı
çalışanları yetmiş iki yaşına kadar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ünal
Demirtaş Burhanettin
Bulut Kani Beko
Zonguldak Adana İzmir
Neslihan
Hancıoğlu Ali
Fazıl Kasap
Samsun Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili
Ünal Demirtaş konuşacaktır.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet yeni sistem dediğimiz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Sağlık
Komisyonunda ilk defa bir kanun teklifiyle AK PARTİ Grubu geldi ve bu 44
maddelik paketi görüşmeye başladık. Tabii, bunun torba yasa
niteliğine kavuşmuş bir teklif olduğunu anladık netice
itibarıyla ve sağlıkta birçok konuyu içeren ve birçok maddede
değişiklik öngören bir teklifti. Genel anlamıyla
baktığımızda, tabii, AK PARTİ hükûmetleri
sağlıkta birtakım olumlu adımlar attı, bunu inkâr
etmemiz aslında yanlış olur işin açıkçası.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederiz, bir gerçeği tespit ettiniz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Ancak bu madde,
bu getirdiğiniz paket sağlıktaki mevcut sorunları
çözeceğine daha çok derinleştirerek artıracak bir paketti, bunu
net olarak söyleyebiliriz çünkü kanun geldikten sonra
yaptığımız çalışmalarda kanun teklifinin ilk
şekli ile şu anda almış olduğu şekil birbirinden
çok farklı bir boyuta geldi. Bu neden kaynaklanıyor? Şundan
kaynaklanıyor, diyorsunuz ki: Yeni bir sistem getirdik,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Nedir bu sistemin
özelliği? Yasama daha güçlü olacak, kuvvetler
ayrılığı sert bir şekilde gerçekleşecek ve o
şekilde daha doğru, toplumun ihtiyaçlarına daha çok
karşılık verecek yasalar çıkaracağız. diyorsunuz
yani Kaliteli, nitelikli, toplumun ihtiyaçlarını
karşılayacak yasa çıkaracağız. iddianız
vardı. Özellikle Anayasa değişikliği öncesinde
Cumhurbaşkanı Danışmanı Şükrü Karatepenin 19/12/2016da
bir ifadesi var, onu okumak istiyorum. Diyor ki: Yeni sistem kabul edilirse
Parlamentonun yapısı çok değişecek, artık Hükûmet yasa
tasarısı getiremeyecek, komisyonlar çok güçlenecek, sadece
bakanlığın gönderdiği metni tartışan bir kurul
olmaktan çıkacak. Peki, böyle mi oldu? Üzülerek ifade edeyim, böyle
olmadı. Yani yeni sistem diyoruz ama eski alışkanlıklar
devam ediyor. Komisyon özellikle ilk çalışma gününden başlamak
kaydıyla sonuna kadar yine eski sistemin ürünü olarak devam etti, eski
zihniyetin ürünü olarak devam etti. Bunu özellikle Komisyonun ikinci günü
yaşadığımız sert tartışmalarda gördük
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu, tabii ki bizi yanlışlara
sevk etmemeli arkadaşlar, biz doğrusunu yapmalıyız.
Şimdi, AK PARTİli arkadaşlarımız maalesef eski
alışkanlıkla devam ettiği için birçok sorun
yaşadık. Ama ne oldu? Bunların bir kısmını telafi
ettik yani burada, Parlamentoda bulunan bütün grupların birlikte
katkısıyla ve sivil toplum örgütlerinin birlikte katkısıyla
yasanın aksayan, yanlış yönlerinin büyük bir bölümünü
kısmen düzelttik. Ben bu vesileyle başta Komisyon
Başkanımız olmak üzere ve Parlamentoda diğer gruplardaki
bütün arkadaşlara Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da
teşekkürlerimi sunuyorum. Özellikle teklifin 5inci maddesi Anayasaya
aykırılıklar içeriyordu yani iç mevzuata, Anayasaya ve
uluslararası mevzuata, temel hak ve hürriyetlere
aykırılıklar içeriyordu. Bu kritik madde üzerindeki
birtakım iyileştirmelerle sorun tamamen çözülmemiş olsa bile
yüzde 90 oranında çözülmüş oldu.
Şimdi, tabii, bundan sonra ne yapmamız
gerekiyor? Bundan sonra artık bu şekilde Parlamentoyu sabahlara kadar
çalıştıracak, kavga ve gerginliklerle anacak bir
anlayıştan uzak durmamız gerekiyor değerli arkadaşlar,
bunun hiç kimseye yararı yok. Bu tür yasa çıkartma faaliyetleri
toplumdaki gerginliği de artırıyor, toplumdaki huzuru ve
barışı da bozuyor. Bunun hiç kimseye yararı yok, Türkiyeye
de yararı yok; dolayısıyla bu anlayıştan ve bu
zihniyetten vazgeçmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.
Peki, bu teklif netice itibarıyla
sağlıkta birçok sorunu çözdü mü? Maalesef çözmedi. Sağlıkta
yapısal sorunlar derinleşerek devam ediyor. İşte,
şehir hastanelerini Türkiye'nin büyük bir kara deliği olacak bir
proje diye görüyorum çünkü köprülerde bunu gördük. Yani, köprülerde,
otoyollarda ve diğer havaalanlarında bir geçiş garantisiyle,
yolcu garantisiyle, müşteri garantisiyle yapılan bu projelerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Demirtaş.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) -
Türkiyeye büyük
bir maliyeti var. Şehir hastaneleri de yine müşteri odaklı,
müşteri garantisiyle yapılan işler ve bunun da çok büyük bir
zararı olacağını görüyoruz.
Yine, sağlıkta, bu döviz kurundaki
artıştan dolayı bakın ameliyat eldiveni dahi hastalardan
talep ediliyor. Bunları çözmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, tabii, burada bir başka önemli
husus da sağlıkta şiddeti içeren bir maddeydi 24üncü madde,
bunun çözüm için getirildiği ifade ediliyordu ama 24üncü madde yani yeni
hâliyle 21inci madde bu sorunu çözmekten çok uzak. Yani, hekimlerimiz ve
sağlık personelimiz sürekli bir baskı ve şiddet
altında. Yani, yarın sabah bir haberle
uyandığımızda, biri, bir hekimi katlettiğinde yine biz
bunu konuşacağız. Bu getirdiğiniz madde bir usul
maddesidir. Evet, artı bir iyi niyettir ancak sorunu çözmekten çok
uzaktır.
Dolayısıyla sağlıkta
şiddetle ilgili bu meseleyi böyle 44 maddelik bir paketin içerisine
sıkıştırarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Demirtaş.
Buyurun.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) -
getireceğimize bütün yönleriyle tekrar gündeme getirip bir paket hâlinde
getirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, bu hekimlerimiz, sağlık
personelimiz görevlerini yapamaz hâle geleceklerdir ve çok daha acı
olaylarla karşı karşıya kalacağız diye
düşünüyorum değerli arkadaşlarım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Demirtaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi bundan önce oylayıp kabul
ettiğimiz önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
27nci madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 28inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Şık Tuma
Çelik Ömer Faruk
Gergerlioğlu
İstanbul
Mardin Kocaeli
Hasan
Özgüneş Hüda
Kaya
Şırnak İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir
sağlıkla ilgili torba yasa teklifini konuşuyoruz. Komisyonda
günlerce konuştuk arkadaşlarımızla beraber. Dört gün
boyunca, kırk iki saat boyunca gece demeden, gündüz demeden sürekli
konuştuk. Büyük bir aceleyle getirdiler, sabahlara kadar
çalıştırdılar. Sağlık yasa teklifi denirken
sağlık ihlali yaptılar, insanların
sağlığı da bozuldu ve kavga gürültü madde 5 geçti.
Biliyorsunuz, 44 madde içinde dönüp
dolaşıp tüm vekil arkadaşlarımızın da yoğun
bir şekilde konuştuğu hep madde 5 oldu çünkü vicdanların
kabul etmediği bir maddeydi ve uykusuzluktan değildi o kavga gürültü,
vicdanlar kabul etmediği içindi -arkadaşlarımız da hepsi
burada- ve sonunda o maddeden geri adım atmak zorunda kaldılar ancak
Komisyon boyunca AK PARTİli ve MHPli vekil arkadaşlarımız
yoğun bir şekilde madde 5i savundular. Biz bunun vicdanların
kabul etmediği bir madde olduğunu ve KHKlileri terörist ilan eden
bir madde olduğunu ve kesinlikle kabul edilemez olduğunu söyledikçe
hiçbir cevap da veremediler maddenin ayrıntılarıyla ilgili. En
çok Sayın Ahmet Demircan arkadaşımız devletin bir
kararı olduğunu ve teröristlerle mücadele etme
kararlılığında olunduğunu ve benzeri sözlerle, genel
ifadelerle açıklamalar yapmaya çalıştı ve tüm KHKlileri
terörist ilan etti. Aslında ben kendisine sayısal rakamlar da verdim
çünkü OHAL Komisyonunun iade ettiği 3 bin KHKli var, 2 bini de KHKlerle
iade edildi, toplam 5 bin. Yüzde 70ine şu anda daha mahkemelerde karar
verilmiş değil, ancak işte bunların hepsini terörist diye
ifade etti arkadaşlarımız. Ve ayrıca, bu geri kalan iade
edilmeyenlerse takipsizlik veya beraat aldığı hâlde çoğu
iade edilmeyen, reddedilen vakalar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, işte
vicdanların kabul etmediği bu tekliften geri adım atmak zorunda
kaldılar. Şimdi, ben sorarım, ne oldu da dün Madde 5 kesinlikle
kabul edilmelidir, terörizme karşı mücadelemizde bunun mutlaka kabul
edilmesi gerekir. diyenler şimdi ne diyecekler? Vicdanları kabul
etmedi ve geri çektiler, ülkeyi terörist doktorlar mı kapladı? Bunun
cevabını versinler bakalım. Değerli arkadaşlar, bunlar
boş laftı, ancak ve ancak zulüm laflarıydı. Zaten yaptığınız
baştan sona, hele ki OHAL döneminde baştan sona zulümdü. Size
zulmediyorsunuz dediğimiz zaman kızıyorsunuz ancak ben size bunu
sürekli belgelerle de sunuyorum. Güvenlik soruşturması olumsuz gelenleri
hukuk devleti ilkelerini çiğneyerek hukuk dışı yöntemlerle,
fişlemelerle hayat boyu mahkûm eden bir usulle yaptınız ve
mahkemelerden döndü. Bu büyük bir zulümdü ama bu zulümleriniz bitmedi,
başka zulümler de yapıyorsunuz.
Bakın, cezaevlerinde bugünlerde çok büyük bir
zulüm yaşanıyor, size defalarca burada Genel Kurulda söyledim ancak
bundan vazgeçmiyorsunuz, şu anda Türkiye cezaevlerinde 35i hamile
kadın, 37si altı aya kadar emziren kadın bulunmakta; yasa
dışı olarak bulunmakta, Anayasayı çiğneyerek bulunmakta,
hukuk dışı olarak bulunmakta, 5275 sayılı Yasayı
çiğneyerek olmakta bu, 16/4 maddesini çiğneyerek olmakta. İki
gün önce bir başka zulme daha imza atıldı
iktidarınızda. Şu gördüğünüz Ayşe Şeyma Taş,
iki gün önce yirmi beş günlük -bakın, şu fotoğrafa iyi
bakın, elinizi vicdanınıza koyun- yeni doğum
yapmış bir hanım tutuklandı, Sakarya Ferizli Cezaevine
konuldu. Bu kişi ne yapmıştı da tutuklandı? Bunun bir
kere tutuklanması yasalara aykırı. Artı, bu
kadını illa yargılayacaksanız başka yöntemlerle
tutuksuz da yargılayabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu siyasi
bir olay değil. Bu kadın sizin eşiniz veya bacınız
olabilir. Şu anda 72 anne ve bebeğe AK PARTİ Hükûmeti
zulmediyor. İşte son iki gün önceki belgesi de budur.
Değerli arkadaşlar, bu zulümlerin devam
etmemesi lazım. Bunları belgelerle açıklıyoruz ve biz
bunların bitmesi için aylardır mücadele veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Gergerlioğlu.
Buyurun, sözlerinizi bağlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Bakın, bu OHAL döneminde -bu ve benzeri vakaları önlemek için-
yüzlerce kadın cezaevindeydi ve kimisi bizim sosyal baskı
yöntemlerimizle çıktı -inanın ki Allaha şükrediyorum, çok
da mutluluk veriyor onlar tahliye olduğunda- ama kimisi de
çıkamadı. Geçen gün Emine Ay isimli bir hamile yine zulmünüzle
altı aylık hamileyken erken doğum yaptı, şu anda bebek
genel yoğun bakımda, can çekişiyor. Hepsini isimleriyle size
örnek verebilirim.
Ben bunları önlemek için İnsan
Hakları Komisyonu Başkanlığına başvurdum, Bize
ne! dediler. Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurdum, oradan da bir
sonuç çıkmadı. Bu hamileleri tutuklayan savcı ve hâkimler
hakkında Hâkimler ve Savcılar Kuruluna şikâyette bulundum, dört
aydır oradan da cevap çıkmıyor. Yargı da elinizde.
Yaptığınız zulümlerin cevabı da verilmiyor, her
şey yanınıza kâr kalıyor. Ancak, şunu bilin ki dünyevi
çıkarlarınızın yerine vicdanınızı
dinlemediğiniz müddetçe iflah olmazsınız. Bu KHKler gitmedikçe
de iflah olunmayacak. KHKler de siz de mutlaka
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi
Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bu
zulmeden, insanlara özelde çalışma izni vermeyen KHKleriniz ve siz
de gideceksiniz çünkü zulüm baki değildir, zulmün sonu vardır ve
karşılığında gerçekten çok büyük,
vicdanınızı sızlatan karşılıklar
olacaktır. Şu fotoğrafa bakıp da gece yastığa başını
koyabilecek bir insan var mı aranızda? Bunu size soruyorum
arkadaşlar. Bu zulüm nasıl yapılıyor ya? Allahtan korkun!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Gergerlioğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, söz talebiniz var Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 28inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel konuşan hatibin bütün
iddialarını reddediyoruz, kesinlikle reddediyoruz. Bir süreç
anlattı. Eğer tekliflerin hepsi olduğu gibi buradan geçse o
zaman komisyona gerek yok veya Genel Kurula gerek yok. Bir arkadaşımız
teklifte bulunur, komisyonda değerlendirilir, orada bütün fikirler
alınır, sonra bir raporla Genel Kurula gelir. Bu, olağan bir
durumdur. Komisyonun raporu burada değerlendirildikten sonra madde
metinleri değişebilir, bunun birçok örneği var. Bu, şu
demek değildir: İlk teklifin art niyetli bir şekilde kaleme
alındığı, zulmü esas tutarak alındığı
manasına gelmez. Burada bir yorumlama ve tespit, teşhis hatası
var. Art niyetli düşünmemek gerekiyor.
İkinci olarak şunu söyleyeyim: Biz
zulümden değil, adaletten yanayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlayacağım.
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hiç kimseye zulmetmemeyi esas alırız. Adalet
mülkün temelidir, buna yürekten inanırız, uygulamalarımız
da buna dairdir. Yanlışlar varsa idari olarak düzeltilenler
düzeltilir, eğer yanlış olduğu iddia edilen idari
işlem ve eylemler varsa da tarafsız ve bağımsız
yargı yoluyla bunlar giderilir. Sistem böyle işler.
Hekimlerle ilgili, hakikaten, şiddete
ilişkin onların korunması yönündeki bu teklifteki düzenlemeler,
Türk Ceza Kanununun genel hükümleriyle beraber kamu görevlileri ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanunundaki hükümlerle beraber
düşünülerek değerlendirilmelidir ve burada kolluk kuvveti tarafından
ifadeler alınıp salıverilen kişilerin bizzat
savcının huzuruna ve hekimlerin, sağlık
çalışanlarının kendi bulunduğu mekânlarda alınmak
suretiyle herhangi bir baskı, tehdit, caydırma durumlarıyla
karşılaşılmamasına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bitiriyorum efendim cümlemi.
BAŞKAN Tamam, lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Herhangi bir iradeyi baskılayabilecek bir ortamda da
bulunmamasını sağlayacak şekilde gerek kamuda gerek özel sektörde
çalışan bütün sağlık çalışanlarına
şamil olmak üzere ve caydırıcılığı esas
almak suretiyle savcının bizzat mutlaka o olayı
değerlendirme imkânı getirilmektedir. Dolayısıyla sadece
oradaki düzenlemeyi alarak 657yi, Türk Ceza Kanununu ve diğer genel
hükümleri düşünürken, tahlil ederken ve hüküm verirken düşünmemek bir
eksiklik olur dolayısıyla bütün bu boyutları itibarıyla
meselenin değerlendirilmesi lazım gelir. Biz İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. anlayışının
mümessilleriyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Başkanım, bir söz talebim var.
BAŞKAN Size de söz vereceğim, önce grup
başkan vekillerinin söz talebini karşılayayım, sonra
Komisyona da söz vereceğim.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
38.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, şimdi, her hatip konuştuktan sonra
sayın grup başkan vekili âdeta bir yalan makinesi gibi Bu,
doğru değildir. diyerek hepsine Doğru değildir. diyor.
Ama gerçekten gebe kadınlar ya da işte, yeni doğum
yapmış ve cezaevine girmiş kadınlar çok ciddi bir realite,
bunu az önce de söyledim. Bunlar bize geliyorsa, size gelmiyorsa eğer
sizden sonuç alamayacakları içindir. Yani sonuçta muhalefete bunu
şikâyet ediyorlar ve hakikaten bunun için şikâyet ediyorlar.
Şimdi, bunun dışında bir
doğru daha var yani tabii ki Komisyon çalışmaları gerçekten
sağlıklı şekilde yürümelidir, orada
tartışılmalıdır ve orada aslında herkes uzlaşmayla
toplum yararı için bir şeyleri geçirmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) E, tamam bu böyleydi, biz dedik ki OHAL kalktı aslında,
zaten OHAL rejimi adı üstünde olağanüstü hâl rejimi ve insanlar
aylardır bekliyorlar, güvenlik diye bir paranoya içerisindeyiz. Bu sadece
sizden olmayanlara uygulanan bir şey. Dediniz: Hayır, güvenlik,
güvenlik soruşturması, 5inci madde. Ve arkasından
kalktınız, uzman olmayanlara 70 bin, uzman hekim olanlara 125 bin
gibi bir teklif getirdiniz yani sanki güvenlik parayla satın
alınacaktı. Şimdi bu insanlar güvenliksizdi de eğer o madde
öyle geçseydi 75 bini veren başlayacak, 125 bini veren başlayacak,
böyle bir devlet yönetme anlayışı mı olur? Şimdi ondan
sonra bu tepkiler tabii geleceği için bu para durumu da kaldırıldı
ve 450 gün de bu şekilde kaldı. Kayda gerisinin geçmesi sadece
yeterlidir.
Yani bu tarz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Bülbül.
39.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin hukuka, hakkaniyete uygun şekilde çıkması için
olumlu katkı sunduklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Efendim, hatibin
konuşmasında şu an görüşülmekte olan bu kanun teklifinin
Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından
verildiği ve Komisyonda özellikle 5inci maddenin geçirilmesinde bu
birlikteliğin gereği olarak Milliyetçi Hareket Partisinin sanki böyle
bir çarpışmanın tarafıymış gibi gösterilmeye
çalışılmasını kabul etmiyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi tabii ki bu 24 Haziran seçimleri sürecinde Cumhur İttifakı
ruhuyla hareket etmiş ve bu çerçevede üzerine düşen şekilde bu
süreçlerde hareket etmektedir. Ancak bu, milletin Meclisine gelen, komisyonlara
gelen kanun tekliflerinin hak ve insaf ölçüleri içerisinde geçmesine veyahut da
bunların birtakım haksızlıklar içerecek şekilde
geçmesine göz yumacağımız anlamı taşımaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu arkadaşlar.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizler hem
Komisyon sürecinde hem sonrasında, bu işin hukuka, hakkaniyete ve
insafa uygun bir şekilde çıkması için olumlu katkı
sunmuş bir siyasi partiyiz, bu tavrımızı burada hâlen
sürdürmekteyiz. Bu noktada, Komisyonda çıkan nahoş görüntülerin
tarafıymış gibi Milliyetçi Hareket Partisinin gösterilmesini
şiddetle reddediyoruz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
Sayın Gergerlioğlu, sizin bir söz
talebiniz var.
Yerinizden bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
40.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Efendim, şimdi, dört gün, kırk iki saat boyunca Ali Muhittin Bey
Vekilimizle beraber biz Komisyondaydık, neler
yaşandığını kendisi iyi bilir. Ben, şahsen,
MHPye çok şaşırdım çünkü biliyorum ki Ali Muhittin Bey
arkadaşımız da bir meslektaşımız, doktor ve
vicdanının kabul etmediği bir yasa teklifi vardı, bilhassa
madde 5, tek bir kelam konuşmadı Komisyonda, kırk iki saat
boyunca biz saatlerce konuştuk. Burada da MHP Grubu üç ana konuşma
yaptı; yirmi dakika; birinci bölüm için on dakika, ikinci bölüm için on
dakika.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Takip
etmemişsiniz.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Üçünde
de madde 5 hakkında tek bir kelam etmedi arkadaşlarımız.
Özellikle takip ettim yirmi dakikayı, on
dakikayı, on dakikayı.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Önergelerimizi
takip etmemişsiniz.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Özellikle takip ettim, hiçbir beyanda bulunmadılar. Yani olumlu veya
olumsuz, insan bir şey söyler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
Tamamlayın Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Kesinlikle hiçbir beyanda bulunmadılar. Ben gördüklerimi,
yaşadıklarını söylüyorum, kimseye de haksız bir
ithamda bulunmam.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, düzeltme
yapmam lazım.
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Size de söz vereceğim Sayın
Cesur.
Buyurun Sayın Bülbül.
41.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim,
şimdi, düzeltilmesi gereken bir husus var. Burada, Milliyetçi Hareket
Partisinin Komisyon üyesinin tavrıyla alakalı olarak birtakım
beyanlarda bulundu hatip. Milliyetçi Hareket Partisi, siyaset üslubunu,
siyasette ne şekilde, hangi kaidelere göre hareket edeceğini kendisi
belirleyen bir siyasi harekettir. Bu noktada, Komisyondaki tavrımız
da bellidir, Genel Kuruldaki tavrımız da bellidir. Bizler bu noktada,
bu 5inci maddeyle alakalı olarak yapılan değişiklikte
katkı sahibi bir siyasi partiyiz. Önerge oylanırken kimlerin kabul
oyu verip kimlerin yeni şekliyle ret oyu verdiği de dikkate
alındığında, bu noktadaki talebimiz, bizim ne
dediğimiz ortaya çıkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
Tamamlayın lütfen Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tabii.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin Genel
Kurul görüşmeleri sırasında vermiş olduğu
önergelerini, grup hakkında yapmış olduğu
konuşmalardan sonra vermiş olduğu önergelerini de Milliyetçi
Hareket Partisinin ne şekilde önergelerini anlattığını,
konuşmalarla Genel Kurula arz ettiğini hepiniz gördünüz. Şimdi,
bunlar olmamış gibi böyle bir izahatta bulunulmasını kabul
etmemiz mümkün değildir. Milliyetçi Hareket Partisi bütün
çalışma süreci boyunca olumlu katkılarını sunmuş,
eleştirilerini de açık bir şekilde dile getirmiştir.
Kayıtlara geçmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
Buyurun Sayın Cesur.
42.-
Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlu ile Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYLİN CESUR (Isparta) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bir iki husus var dile getirmek istediğim. Bir
tanesi Sayın Akbaşoğlunun sağlıkta şiddetle
ilgili alınan tedbirlerin yeterliliği hususunda söylediklerine ilave
olarak
Buna katılmıyoruz kesinlikle. Teklifin 24üncü maddesindeki
tedbirler kesinlikle yeterli değildir. Önümüzdeki günlerde eğer Genel
Kurula gelirse bununla ilgili değişiklik yasa teklifimizin çok daha
olumlu bir şekilde düzelteceğini umut ediyorum, inşallah
yakında gelir ve görüşürüz. Şöyle ki, sadece 2017
yılında 13.409 tane şiddet vakasının meydana
geldiği bir yerde çok ciddi caydırıcı önlemler almak
gerekiyor.
Millî Eğitim Bakanlığının
bir yayını olan, ortaokullarda ve imam-hatip okullarında
6ncı sınıflarda sosyal bilimler ders kitabında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
Devam edin Sayın Cesur ama tamamlayın
lütfen bu bir dakika içinde.
AYLİN CESUR (Isparta)
Afacan Çocuk
Sınıf Kitaplığı kitabında Yaşlı
Kadın Doktor başlıklı bir yazı var. Bunun gibi birçok
materyal var. Burada yaşlı kadının evine muayene etmek
üzere gelen göz hastalıkları hekiminin evde bütün her şeyi soyup
soğana çevirdiği ve hırsızlık yaptığına
ilişkin beyanlar var. Şimdi, bu caydırıcı tedbirlerin,
tüm bu konularda, bütün bakanlıkları da ilgilendirecek şekilde
gerek Millî Eğitimde gerek Sağlıkta, daha kapsayıcı
şekilde alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bununla
ilgili Millî Eğitim Bakanlığında, Tabipler Birliğinin
verdiği yazıdan sonra, hiçbir işlem
yapılmadığını tetkik ettik, umarım önümüzdeki
günlerde yapılır.
Bir de Milliyetçi Hareket Partisi sayın grup
başkan vekilinin söylediğine bir katkıda bulunmak istiyorum.
Burada Sayın Akbaşoğlu da söyledi, evet, Meclis bir
işleyiş içerisinde kendi sistemine göre şu anda yürüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ama son, bağlayın.
AYLİN CESUR (Isparta) Bağlıyorum.
Ama hepimizin bildiği üzere ve Türk milletinin
de gördüğü üzere biz burada konuşuyoruz, komisyonlar toplanıyor
ama bütün bu sayısal çoğunluk nedeniyle elbette ki gerçekten
demokratik bir işleyiş yok ama sistemin niye bir
parçasısınız diyecek olursanız? Evet, sistemin parçası
olmak zorundayız çünkü milletimiz bizi duyuyor ve evet, önümüzdeki
günlerde Türkiye'nin daha iyiye gitmesi yolunda bir seçim var. O seçim
döneminde de Milliyetçi Hareket Partisinin de buradaki duruşunu milletimiz
en iyi şekilde değerlendirecektir. O yüzden en son Sayın Erhan
Ustanın başına gelen hadiseyi hatırlatarak emeklilikte
yaşa takılanlardan sonra ne olduğunu hatırlatmak istiyorum.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Ne konuşuyorsun ablacığım, nereye gidiyorsun?
AYLİN CESUR (Isparta) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bülbül.
43.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Isparta Milletvekili Aylin
Cesurun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Anlaşılan bu akşam bize çok söz düşecek.
BAŞKAN Mümkün olduğu ölçüde
diyaloğu daha verimli tutalım, çok uzarsa maddelerin görüşmesi
aksar.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi herkes
seçim yatırımına girdi. Şimdi, burada Milliyetçi Hareket
Partisinin tavrının ne olduğunu geçmişteki EYT meselesiyle
alakalandırmak suretiyle başka bir mecraya çekilmesine müsaade
etmeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi o meseleyle alakalı olarak Milliyetçi
Hareket Partisi seçim beyannamesinde dile getirdiği hususu temmuz
ayında kanun teklifi hâline getirmiş bir partidir ve kanun teklifini
o tarih itibarıyla ilk veren partidir.
AYLİN CESUR (Isparta) Reddettiniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O reddedilenin ne
olduğunu söz alan sayın milletvekilimizin iyi bilmesi lazım, bir
araştırma teklifiydi. Hakkında kanun teklifi verilen bir
meseleyle alakalı olarak bir daha neyin araştırılması
gerekiyor? Biz bunun araştırılmasında herhangi bir
gereklilik olmadığını, herhangi bir şekilde komisyon
teşekkülünün gerekli olmadığını ifade ettik ve bu
noktada tavrımızı ortaya koyduk.
BAŞKAN Bağlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - EYT meselesi
Milliyetçi Hareket Partisinin sadece 27nci Dönemde değil, 25 ve
26ncı Dönemde de gündemine getirdiği, hakkında mücadele
verdiği bir meseledir. Bununla alakalı olarak Milliyetçi Hareket
Partisini töhmet altına sokmaya çalışan açıklamaları
asla ve asla kabul edemeyiz. Milliyetçi Hareket Partisinin EYTyle alakalı
vermiş olduğu kanun teklifi şu an Komisyona gelmesi için
beklemektedir. Bizler kanun teklifimizin yasalaşması noktasında
ümitliyiz ve bunun gerçekleşmesi için de elimizden gelen çabayı sarf
edeceğiz.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkürler.
Burada bitirelim artık ve sözü Komisyona
verelim. Sayın milletvekilleri, söz Komisyonda.
Sayın Demircan, buyurun.
44.-
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Sözcüsü Samsun Milletvekili Ahmet Demircanın, kanun tekliflerinin
Başkanlığa verildikten sonra artık Meclisin olduğuna
ve komisyonlarda ve Genel Kurulda son şeklini alarak
kanunlaştığına; 15 Temmuz darbe girişimi, PKK,
IŞİD, PYD gibi terör oluşumlarıyla mücadelede kamunun
kendine ait olan hakkı kullandığına ilişkin
açıklaması
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; kanunlar teklif sahipleri tarafından teklif edilir,
Meclis Başkanlığına verildikten sonra artık o kanun
teklifi Meclisindir. Komisyonlarda ve Genel Kurulda son şeklini alır
ve Genel Kurulda kanunlaşır. Biz bir kanun teklifi verdik, Komisyonda
birlikte tartışıldı, değişiklikler
yapıldı, ilaveler yapıldı ve Genel Kurulda da aynı
şekilde süreç devam etti ve teklif şimdi inşallah
kanunlaşacak. Bu birinci söyleyeceğim husus.
İkinci söyleyeceğim husus, elbette ki
Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi ve onunla birlikte kırk
yıldır bir ayrılıkçı PKK terör belasıyla sürekli
mücadele etmekte, IŞİD terör belasıyla mücadele etmekte, ülke
sınırları dışında PYD gibi terör
oluşumlarıyla mücadele etmekte. 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra Anayasanın ve kanunların verdiği görev ve yetkiyle bir
olağanüstü hâl süreci yaşandı. Bu olağanüstü hâl sürecinde
elbette ki kamu kendine ait olan hakkı kullandı ve Sizinle
çalışmayacağım. dediği şekilde kamudan
ayırdığı kişilerin ortaya çıkardığı
sorunları çözmek için bir düzenlemeye ihtiyaç vardı, bu kanun
teklifiyle bu düzenleme getirildi 5inci maddede. Düzenlemenin
beğenilmeyen, istenilmeyen tarafları olabilir bizim teklifimizde.
Bunlar da burada, Genel Kurulda ve Komisyonda ele alındı ve bu
şekilde geçildi.
Ben bu açıklamayı yapmak istedim,
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demircan.
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Samsun Milletvekili Ahmet Demircan ve 5 milletvekilinin Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1186) ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 12) (Devam)
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen ibarelerdeki aile
kelimelerinin halk şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ünal
Demirtaş Burhanettin
Bulut Kani Beko
Zonguldak Adana İzmir
Neslihan
Hancıoğlu Ali
Fazlı Kasap
Samsun Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili
Ali Fazıl Kasapın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türk Dil Kurumuna göre aile kelimesi Evlilik ve
kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler
arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük
birlik olarak tanımlanmaktadır.
Şimdi, burada halk yazdığı
için kabul etmeyebilirsiniz önergeyi. Halk ya da millet olsun;
dünyanın her yerinde ya public health diye geçiyor ya da National
Health Institute diye geçiyor vesaire. Bu konuda samimiyetiniz varsa halk ya
da millet olarak değiştiririz. Aile olmayanlar var, bekârlar için
öyle bir kavram kullanamazsınız. Değiştirilmesinde bence
bir sakınca yok.
Şimdi, bu yasa teklifi Komisyona
geldiğinde madde 19 vardı. Bu Komisyona havale eden, kanun teklifini
hazırlayan arkadaşlar madde 19 hakkında -hiç kimse- görüş
sarf edemedi. Arkadaşlar burada, bakanım burada; 19uncu maddeyi
kimse bilmediği için çektik, kimse görüş sarf edemedi, 19uncu
maddeyi bilmiyorlardı. Büyük bir ihtimalle kitapçıdan mı geldi,
bilmiyorum, öyle bir durum var!
Türkiyedeki sağlığın
geldiği yeri hepimiz biliyoruz, Allah razı olsun, bazı
ilerlemeler oldu. Tabii, on altı yıl çok ciddi bir dönem, o kadar
dönemde bu kadar iyileşme olması da doğaldır. On altı
yıl önceki -daha önce de Komisyonda bahsetmiştim-
araçlarını kullanan arkadaşlar var mı şu anda? On
altı yaşında arabası olan kaç kişi var? On altı
yaşında arabası olan yok, demek ki modeller değişti.
Şimdi, dünyada sağlıktaki
göstergelerden birisi olan İngiliz Legation Institutenin
sıralamasına göre sağlıkta 52nci sıradayız,
eğitimde 80inci sıradayız, kişisel özgürlükte 94üncü
sıradayız.
Şimdi, şöyle bir gazete haberi var,
sağlıkta buraya geldik: Emette yeni bir atama yapılana kadar
çocuk yapmak yasak. Tek kadın doğum uzmanını ile çektiler,
ilde de tek kadın doğum uzmanı oldu. İl, 600 binlik bir
il; sağlıkta 2018. Bu gazete haberi, benim değil.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Gazete yalan yazabilir.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Gazete
yalancıysa ben size şöyle söyleyeyim
Size de tekrar söz hakkı
verirler. Gerçi tüm Komisyon toplantıları sırasında
herhâlde yüzde 10 kadar konuşamadı Komisyondaki AK PARTİli ve
MHPli arkadaşlar, öyle tahmin ediyorum. Sataşma
dışında, Başkanım söz verdiği zaman bile
konuşmadıklarını biliyorum. Uyuyan milletvekillerine Başkanın
talimatla Uyanın, el kaldırın. dediğini biliyorum.
Meclisin bir masuniyeti var, onun bozulmaması gerektiğini de
biliyorum. Komisyon toplantısına torunu gelen milletvekili
arkadaşları da biliyorum. Aksini iddia edemezler. Kütahya
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Ayıp, ayıp, yine aynı şeyi yapıyorsun.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Ayıp
değil, kesinlikle değil. Olan gerçek bu. Meclisin ve Komisyonun
samimiyetini, ciddiyetini bozuyorsak, bakın, o olmaması gereken bir
şey, ayıp değil, kesinlikle değil.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Sana
yakışıyor, devam et.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Bir il var,
düşünün, il. 680 yatağı var ve bir tane kaliteli, nitelikli yatağımız
yok. Yirmi yıldır hastane inşaatı yapılıyor.
Afilli hastane yapıldı, afilli hastanede tıp fakültesi hastanesi
yok ve biz oraya Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurduk. Olmayan bir
üniversiteyi makasla kesip iki üniversite kurduk. Eski vekilleri rektör
yaptık, eski vekilleri CEO yaptık. Kamu Hastaneleri Birliği
nerede şu anda hakikaten? Yok öyle bir kurum. Yapboza geldi
sağlık sistemi. Kaçıncı? Mecburi hizmet gerekmiyor. diyen
bakan -şu anda yok zannedersem- Mecburi hizmet insanlık
dışıdır, çağ dışıdır. diyen bakan
altı ay sonra tekrar sağlık sistemine mecburi hizmeti koydu.
Şimdi, en sonunda artık çok söylenecek bir
şey yok, toparlanacak bir şey yok, onu söyleyeyim size. Adalet
konusuna gelince de dört yüz elli gün yeni mezun bir hekim
arkadaşımızı hapsediyorsunuz, dört yüz elli gün.
İhtisas yapmasına izin vermiyorsunuz, ihtisas kesinlikle yapamaz. Bir
pratisyen arkadaş dört yüz elli gün ev hapsinde kalıyor. Bu 5inci
madde de dâhil olmak üzere tamamı fiyasko olan bir kanun teklifini buradan
geçirmek zorunda kalıyoruz. Vicdanlarımız bir gün
sızlayacak. Torunlarınıza ne anlatacaksınız,
bilmiyorum. Hiçbir arkadaşımız ihtisas yapamayacak, yapamayacak.
Hekimler yapamayacak. Ege Denizinde botlarla karşı tarafa geçen
insanları, boğulan insanları göreceksiniz.
Torunlarınıza onu mu anlatırsınız, bilmiyorum ama bir
şahsı aldınız, ne diyordu? Adaletin bu mu dünya? diyordu.
Orhan Gencebayı da aldınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kasap.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu madde üzerinde bir önerge daha vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Teklifinin 29uncu maddesindeki yer alan
ifadesinin bulunan olarak değiştirilmesini öneriyoruz.
Gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
Ali
Muhittin Taşdoğan Olcay
Kılavuz Mustafa Hidayet
Vahapoğlu Gaziantep Mersin Bursa
Ümit
Yılmaz Metin
Nurullah Sazak
Düzce Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuz konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kılavuz.(MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, yetmiş
dört yıl önce Stalin tarafından vatanlarından sürgün edilen
Ahıska Türklerinin acılarını canı yürekten
paylaşıyorum. Ebediyete intikal eden soydaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaşayanlara da hayırlı ömürler niyaz ediyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunun 35inci yıl dönümünü kutluyor, Kurucu
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Kıbrıs Türklüğünün
liderliğinde Doktor Fazıl Küçük ile kahraman Türk askerlerinin aziz
hatıralarının önünde saygıyla eğiliyor, rahmet ve
minnetle yâd ediyorum. Gazilerimize de sağlıklı ömürler niyaz
ediyorum.
21inci yüzyıl her ne kadar barış,
özgürlük ve insan hakları kavramlarının en çok
kullanıldığı bir dönem olsa da işin aslı hiç de
böyle değildir. Bugün hâlâ dünyanın çeşitli bölgelerinde
acımasız etnik katliamlara şahit olunmaktadır. Yemende,
Somalide, Sudanda, Afganistanda, Suriyede, Irakta, Filistinde,
Myanmarda, Doğu Türkistanda yaşanan olaylar ne yazık ki
insanlığın içine düştüğü vicdani sefalet ve zilleti
gözler önüne sermektedir. Masumlar sahipsiz, zalimler pişkin, dünya ise
kör ve sağır rolünü oynamaktadır. Birleşmiş Milletler
tarafından hazırlanan raporları ciddiye alan yoktur. Sanki tüm
dünya el ele vermiş bunca caniliği tiyatro izler gibi izlemektedir.
Emperyalizmin acımasız, vahşi ve bir türlü tatmin olmayan
iştahı günden güne kabarmakta, mazlumların feryatları yeri
göğü inletmektedir. Günümüzde Doğu Türkistan dünyanın en büyük
açık hava hapishanesi konumundadır. Ülke, yerden göğe kadar
âdeta çelik perdelerle kapatılmış, dünyadan tamamen izole
edilerek zulmün, işkencenin her türlüsünün denendiği,
katliamların ve toplu soykırımların
uygulandığı, mazlumların figanının ölümlerle
kesildiği, fani dünyanın âdeta bir cehennemine
dönüştürülmüştür. Çin yönetimi, 2017den beri ülke genelinde
kurduğu yüzlerce kampta en az 1 milyon Müslüman Uygur, Kazak,
Kırgız soydaşımızı hukuksuz bir şekilde,
baskı, zulüm, işkence altında tutmaktadır. Küçücük, körpe
Müslüman Türk yavruları ana babalarından koparılmış,
kamplara kapatılmıştır. Çin yönetimi, ikiz ve kardeş
aile uygulaması alçaklığıyla Müslüman Türkün namus ve
onuruna hayasızca saldırmakta ve Çinli devlet memurlarının
evlerinde bir aile bireyi gibi birlikte yaşamaya mecbur
bırakmaktadır. İffetli Türk kızları Çinli erkeklerle
baskı, zulüm, tehdit ve şantajla zorla evlendirilmektedir. Türkiyeye
seyahat edenler başta olmak üzere, umre yahut hac farizası için
kutsal topraklara seyahat eden soydaşlarımız da maalesef
tutuklanmaktadır. Ailesinden ve yakınlarından birisinin yurt
dışında olması da tutuklanma sebeplerindendir. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarıyla evlenen Uygur Türklerinin Türkiyeye
dönmesine müsaade edilmemektedir. Müslüman Türkler dinî inançlarını
ve millî kimliklerini inkâra zorlanmaktadır. Çince bilmediği için
Türkçe konuşanlar cezalandırılmaktadır. Aileleri toplama
kamplarına atılan çocukların yakınları tarafından
himaye edilmesine izin verilmemektedir. Türklerin sürekli gözetim ve kontrol
altında tutularak yaşantılarının izlenebilmesi için
sokaktan caddeye her taraf kameralarla donatılmış, çipli
telefonlar marifetiyle her hareketleri gözetim altına
alınmıştır. Türklerin kan ve DNA örnekleri ile bedensel
özellikleri ve kişiye özel sağlık bilgileri zorla alınarak
veri bankasına aktarılmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti yönetimine şu
çağrıda bulunmak istiyoruz: Doğu Türkistandaki Müslüman Türk soykırımını
derhâl durdurunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
Buyurun.
OLCAY KILAVUZ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Çin Anayasası ve sözde özerk bölge
yasalarıyla Türklere verileceği vadedilen temel insan hakları,
Çin vatandaşlarına tanındığı gibi, Müslüman
Türklere de tanınmalıdır. Eğitim merkezleri adı
altındaki toplama kampları kapatılmalı ve tutuklu olan
soydaşlarımız serbest bırakılmalıdır.
Doğu Türkistan Türklerine konulan haberleşme ve seyahat
yasakları bir an önce kaldırılmalıdır. 2014ten beri
Çin zindanlarında tutulan Uygur Türklerinin vicdanı İlham Tohti
bir an önce serbest bırakılmalıdır.
Dışişleri Bakanlığımızın Doğu
Türkistan meselesine kayıtsız kalmayacağını ve bu
konuda gerekli diplomatik girişimlerde bulunacağını temenni
ediyorum. Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyefendinin
ifade ettiği gibi Nerede bir Türk varsa orası bizim ilgi
alanımızdır. Dünyanın neresinde mazlum, garip soydaşımız,
din kardeşimiz var ise her birisinin derdiyle dertlenmek, sevinciyle mutlu
olmak hepimizin boynunun borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
OLCAY KILAVUZ (Devamla) Doğu Türkistanlı
soydaşlarımız asla yalnız değildir. Al bayraktan gök
bayrağa selam olsun! Yaşasın haklı Doğu Türkistan
davamız! Yaşasın hiçbir güç önünde eğilmeyen
soydaşlığımız! Yaşasın büyük Turan ülkümüz!
Yaşasın yüce Türk Milleti! (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
29uncu madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 30uncu maddesinden aşağıdaki ibarenin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
5) Eşlerden birinin en az beş
yıldır genel sağlık sigortalısı veya bakmakla
yükümlü olunan kişi olup, 900 gün genel sağlık sigortası
prim gün sayısının olması,
Meral
Danış Beştaş Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mahmut
Toğrul
Siirt
İzmir
Gaziantep
Adnan
Selçuk Mızraklı Filiz
Kerestecioğlu Demir
Diyarbakır
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeyi katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 15 Kasım ve idam edilerek yaşamına son
verilen Seyit Rızanın 81inci ölüm yıl dönümü. Hem Dersim
katliamında yaşamını yitirenleri burada saygıyla
anıyorum hem de Seyit Rızayı burada saygıyla
anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Seyit Rıza
şöyle demişti biliyorsunuz Türk devletinin hukuksuz
uygulamalarına karşı, yok sayma uygulamalarına
karşı: Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim. Bu bana
dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim. Bu da size dert olsun.
Şimdi, bugün tekrar Türkiyede
demokratikleşme, barış, özgürlük, halkların statüsü,
halkların varlığı, emekçilerin, kadınların
hakları için mücadele sürüyor ve bu mücadelede yine bugünün muktedirleri
halklara karşı, ezilenlere karşı baskı, şiddet,
savaş, çatışma politikalarını sürdürüyorlar ve biz bu
politikaları teşhir ediyoruz, bu politikaların
karşısında barışın savunucuları olarak,
demokrasinin savunucuları olarak, halkların özgürlüğü,
eşitliği için mücadele edenler olarak sözümüzü söylemek istiyoruz,
halkımıza gerçekleri anlatmak istiyoruz ve bunun için bulduğumuz
bütün fırsatları değerlendiriyoruz.
Bugün Bütçe Komisyonunda İçişleri
Bakanı partililerimize karşı, milletvekilimiz Ebrü Günaya
karşı saldırgan bir tutum sergilemiştir, bunu burada teşhir
etmek istiyorum. Milletvekillerimizin İçişleri Bakanının en
temel insan hakları hakkında yürüttüğü politikaların, ihlal
politikalarının, hakların gasbedilmesinin, baskının, şiddetin,
sokaktaki eylemin, ifade, örgütlenme ve eylem yapma özgürlükleri önündeki
baskılarının, şiddetinin teşhirine
karşılık Ebrü Günayı tehdit etmiş ve Sen görürsün.
demiştir. Yani bir yasama mensubunu atamayla gelen bir yürütme mensubu
parmak sallayarak tehdit edebiliyor. Türkiye böyle bir aşamaya
gelmiştir.
Aslında bugün burada, konuştuğumuz 15
Temmuz darbe girişimini istismar eden ve buradan bir darbe devşiren
ve bu darbenin sonucunda da OHAL ve KHKlerle Türkiyeyi yönetmek isteyenlerin
uygulamalarıyla karşı karşıyayız. Onların
bütün bu meseleleri, OHAL KHKlerini, bu yasamayı
araçsallaştırarak OHAL sürecini devam ettirme
15 Temmuz darbe
girişiminin arkasına sığınarak Türkiyede baskı,
şiddet politikalarını sürdürme, Türkiye halklarını yok
sayan, Türkiye işçi sınıfını, emekçilerini yok sayan,
onları sömürmek için her türlü baskıyı kendine hak gören
anlayışın devam ettiğini görüyoruz. Fakat tıpkı
Seyit Rızanın dediği gibi biz bu baskı politikalarına
karşı asla ve asla diz çökmeyeceğiz, sizlerin yalan ve
hilelerinizi de mutlaka yeneceğiz. Bu konuda kararlıyız ve
halklarımız bu konuda bizim yanımızda olduğunu her
defasında gösterdi, sizin seçim manipülasyonlarınıza rağmen
ve sizin baskı ve sindirme politikalarınıza rağmen bu
gerçekleşti. Burada konuştuğumuz yasa teklifi de aslında
hekimleri sindirme politikasıydı, hekimleri sindirmeye
çalışarak bütün topluma bir mesaj verme çabasıydı yani Siz
eğer bize biat etmezseniz sizler o zaman gidip ağaç kabuğu
yiyebilirsiniz, siz bu ülkenin yurttaşı
sayılmayacaksınız, sizler boyalı yurttaşlar olarak
dolaşacaksınız. dediniz. Siz bunu yapmaya
çalıştınız, bu korkuyu vermeye
çalıştınız insanlara ve her defasında bizler burada
gerçekleri halkımıza anlattıkça AKP sıralarından
kalkıp Hayır, bu böyle değil. Hayır, gerçekler böyle
değil. diyorsunuz ama arkadaşlar, gerçekler, güneş
balçıkla sıvanmıyor; bu söz bize aittir çünkü gerçekleri savunan
bizleriz.
Bakın, Diyarbakırda bir aile
sağlık merkezini karakola çevirdiğiniz bir gerçektir. Niye
oradan itiraz ediyorsunuz? Niye bu gerçeği karartmaya
çalışıyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun,
yalan söylüyorsun!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Lütfen
gidin, size adresi söylüyorum: Bağlar 3 no.lu Aile Sağlık
Merkezinin yerinde ne var, gidin, bir bakın lütfen. Sizin
bürokratlarınızın, Sağlık Bakanlığının
verdiği bilgilerle yetinmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Boşaltıldı, başka yere taşındı. Surdaki
sağlık ocağını yakıp yıktınız,
Surdaki sağlık ocağını yakıp yıktınız!
BAŞKAN - Sayın Eronat, lütfen
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ayıp ya!
Surdaki sağlık ocağından bahsetsene!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Bakın, size adresi veriyorum
BAŞKAN - Sayın Hatip, lütfen Genel Kurula
konuşmaya devam edin.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Size
adresi veriyorum
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söyleme ya!
BAŞKAN - Sayın Eronat, grup başkan
vekiliniz dile getirir, söz istersiniz, dile getirirsiniz ama böyle olmaz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Adresi
size veriyorum: 5 Nisan Mahallesi, Nükhet Coşkun Caddesi Bağlara
gidiniz ve lütfen bakınız. Burada, üstelik Bağlarda ikinci
karakol açılıyor, öyle ki bir anne şöyle söylemiş:
Şimdi hep tedirginim, akşam olunca çocuklarımı tek tek
arıyorum, orası aslında bir açık hapishane, aslında
tam bir sıkıyönetim var Diyarbakırda, Bağlarda. Bütün o
Kürt coğrafyasında tamamen bir sıkıyönetim var. Ve bu
sıkıyönetim politikalarınızı onaylamayan bir partiyiz
biz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) PKKya
karşı açıyoruz, teröre karşı açıyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Halkların Demokratik Partisi tıpkı Leyla Güvenin bugün
yaptığı gibi, dokuz gündür açlığa bedenini şunun
için yatırdı: Barış gelsin diye, barışa köprü
olsun diye.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum)
Barışın gelmesi için PKKnın bitmesi lazım.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Sayın Abdullah Öcalanın barış elini uzatan,
barış görüşmelerini gerçekleştiren
(MHP
sıralarından gürültüler)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ya ne
sayını? Bırak sayını ya! Olsa olsa çakal olur
ondan, katil olur!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Öcalana
tecridin kaldırılmasını isteyen, bedenini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri lütfen,
konuşmasını tamamlasın Sayın Hatip.
Tamamlayın Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Sayın Leyla Güven, Değerli Milletvekilimiz, bu Parlamentonun
saygın bir üyesi olan Leyla Güvenin oluşturmaya
çalıştığı köprüye kulak verin. O, duvarları
yıkmak istiyor, barış önündeki barikatları yıkmak
istiyor, onun yerine halklarla köprü oluşturmak istiyor; tıpkı
Halkların Demokratik Partisi gibi. Partimiz barış köprüsü
oluşturmak istiyor, sizse savaş politikalarından
besleniyorsunuz, sizse çatışma politikalarından besleniyorsunuz.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Barış
diyorsun, Öcalana sayın diyorsun canım, ne barışı!
Katile sayın de, barış iste!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Gerçek
budur arkadaşlar. Gerçek, karakola çevirdiğiniz bu
coğrafyadır. Gerçek, sizin savaş politikasından
beslendiğinizdir. Gerçek, İçişleri Bakanının, bir
milletvekilini parmak sallayarak tehdit etmesidir. Hatta ve hatta partimizin
eş genel başkanını bile aynı İçişleri
Bakanı tehdit etmiştir, tehdit telefonunda bulunmuştur. Hâlâ
kendi koltuğunu koruyor ve koltuğunda oturmaya devam ediyor. Bu da
sizin yüz karanızdır, bu da demokrasinin
olmadığının bir göstergesidir.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Demagoji yapmayın,
demagoji yapmayın! Gerçekleri gizleyemezsiniz! Bebek katillerini
desteklemeyi bırakın!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kemalbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sonra söz taleplerini
karşılayacağım değerli milletvekilleri, belli bir
sıra içinde karşılıyoruz hepsini.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ama
Başkanım Diyarbakırla ilgili konuştu.
BAŞKAN Lütfen, tamam,
karşılayacağım, o düzeni ben kuruyorum, bekleyin.
Başka söz talepleri de var, onları belli
bir sıra içinde karşılayacağım.
Şimdi 30uncu madde üzerindeki diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1186) sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 30uncu maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 63üncü maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin (3) numaralı alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Ali
Şeker Ali
Haydar Hakverdi Burhanettin
Bulut
İstanbul
Ankara Adana
Fikret
Şahin Ednan
Arslan
Balıkesir İzmir
3) Kadının pirimer overyan
yetmezliği ve erkeğin azoospermisi olması halleri hariç olmak
üzere son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç
alınamamış olduğunun Kurumca yetkilendirilen
sağlık hizmet sunucuları sağlık kurulları
tarafından belgelendirilmesi
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kadının primer overyan yetmezliği
veya erkeğin azoosspermisi olması hâllerinde son üç yıl içinde
diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasına tıbben imkân ve lüzum
olmadığından, belirtilen hâller bu alt bent hükmünden hariç
tutulmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30uncu
maddesinde yer alan en fazla üç deneme ile sınırlı olmak üzere
ibaresinin en fazla beş deneme ile sınırlı olmak üzere
ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aydın
Adnan Sezgin Dursun
Ataş Feridun
Bahşi
Aydın Kayseri Antalya
Ayhan
Erel Tamer
Akkal
Aksaray Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
35inci kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Az önce Milliyetçi Hareket Partisinden sayın
bir hatip Çinde ağır zulüm gören Uygur Türklerine değindi,
fevkalade haklıdır. Biz de defaatle bu konuyu yüce Meclisin gündemine
getirdik. Ayrıca, dün Bütçe Komisyonunda Dışişleri
bütçesinin görüşülmesi sırasında bu meseleye
ayrıntılı şekilde değindik ancak Hükûmetten,
iktidardan gerekli cevabı ve beklediğimiz tepkiyi, yönelimi maalesef
göremiyoruz. Bu her şeyden önce fevkalade ağır ve kitlesel bir
insan hakları ihlali oluşturan durumu elbette bütün dünya izliyor.
Sanki, alışılagelmiş partönerlerimiz,
ortaklarımız arasında en tepkisiz ülke Türkiye, maalesef. Hatta
hatta geçtiğimiz bir iki hafta önce bu mesele Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Konseyinde Çinin periyodik raporunun
görüşülmesi sırasında gündeme geldiğinde temsilcimiz
maalesef sadece birkaç satırlık bir müdahalede bulundu. Bunu
hakikaten acıklı bir durum olarak görüyoruz. Efendim, konuma
dönüyorum.
Görüşülmekte olan teklifin 30uncu maddesiyle getirilen
en önemli yenilik, tüp bebek tedavisinden faydalanmak için yaş
sınırının 39dan 40a çıkarılmasıdır.
Bir diğer değişiklik ise hizmetten faydalanma hakkının
2den 3e çıkarılmış olmasıdır. Biliyoruz ki
tıp çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bir taraftan
ortalama yaşam süresi uzarken diğer taraftan istenen düzeyde
olmamakla birlikte koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin
niteliği kısmen iyileşmektedir. Bu bağlamda yaş
haddini 40la sınırlamak doğru değildir. Tıbbi
verilere göre 40 ila 45 yaş arasındaki kadınlarda yüzde 8,5
oranında klinik gebelik sağlanması mümkündür. Bu ihtimal yabana
atılmamalıdır. Ayrıca bir taraftan yıllardır ve
ısrarla üç çocuk sahibi olunması teşvik edilirken diğer
taraftan 40 yaşın üzerindeki kişilerin çocuk sahibi olma
isteklerine kayıtsız kalmak, en azından tutarsız bir
uygulama olacaktır.
Öte yandan, eğitim süresinin uzaması,
iş bulmada yaşanan sıkıntılar, ağır ve
ağırlaşan ekonomik güçlükler gibi nedenlerle ortalama evlilik
yaşı da yükselmektedir. Bu artışın devam etmesi de
kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, yardımcı üreme yöntemi tedavisinden
faydalanma yaşını 40la sınırlamanın
yanlış olduğunu ortaya koyan diğer bir nedendir. Ancak
burada dikkat edilmesi geren önemli bir husus, 40 yaşından sonraki
gebeliklerde genetik bozukluğa sahip bebeklerin doğma ihtimalinin de
artış göstermesidir. Bu nedenle 40 yaşından sonra
yapılacak olan tüp bebek tedavilerinde embriyonun genetik incelemeye
alınması da bir gereklilik oluşturmaktadır. Bu
çalışmalar mutlaka Üremeye Yardımcı Tedavi Yöntemleri
Komisyonunun ortaya koyacağı tespitlere bağlı
olmalıdır. Bu bağlamda tedavi sırasında embriyo
üzerinde hastalık teşhisiyle ilgili çalışmalar
yapılmasını ve gerekli tetkiklerin bu kanun kapsamında
sağlanacak olan hizmet paketine dâhil edilmesini öneriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Sezgin.
Buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Genetik tanı uygulamasının 40
yaş üzerindeki faydalanıcılar için devlet tarafından
karşılanması ailelerin çocuklarını
sağlıklı şekilde kucaklarına almasını
sağlayacaktır. Elektronik reçeteler ve on-line randevu sistemleri
gibi ikincil uygulamalarla sağlıkta devrim yaptığını
sanan iktidar da böylelikle sağlıkta gerçekten faydalı bir
icraata imza atmış olacaktır.
Önümüzdeki kanun teklifinin sağlık
çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin düzenlemeleri
hakkında da görüş belirtmek istiyordum ama vaktim olmayacak herhâlde.
Teşekkür ederim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi bundan önce oylanıp kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 30uncu madde kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 31inci madde kabul edilmiştir.
Birleşim on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat
SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
12 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
32nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 32nci maddesiyle
eklenmesi öngörülen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini öneriyoruz.
Gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
Hasan
Kalyoncu Baki
Şimşek Sefer
Aycan
İzmir
Mersin Kahramanmaraş
Mehmet
Celal Fendoğlu Mustafa
Hidayet Vahapoğlu Ayşe
Sibel Ersoy
Malatya Bursa Adana
İbrahim
Özyavuz
Şanlıurfa
(2) Gıda ve takviye edici gıdaların
etiketinde, tanıtımında ve/veya reklamında sağlık
beyanı kullanılmasında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunca izin verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoy konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığıyla ilgili
bazı kanun maddelerindeki değişiklik teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
35inci kuruluş yıl dönümünü tüm içtenliğimle kutluyorum. Kurucu
Cumhurbaşkanı, büyük devlet adamı Rauf Denktaşı
rahmetle ve minnetle anıyorum. Şehit düşen Kıbrıs
Türklerine ve kahraman Türk askerlerimize Allahtan rahmet diliyor, tüm
gazilerimize saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Eczacılık yemini Eczacılık
mesleği üyeleri arasına katıldığım bu andan
itibaren hayatımı insanlık hizmetine adayacağıma
diye başlar. Bu bakış açısıyla, eczacıların
eczanelerindeki birinci görevi kamuya hizmettir. Hepimizin bildiği gibi,
eczaneler, toplumun ilaca ulaşmasındaki en önemli sağlık
noktalarıdır. Akılcı ilaç kullanımındaysa en
önemli rehber yine eczacılardır. Tıbbi ürünler ve ilaçlar eczacıların
uzmanlık alanıdır, dolayısıyla yurt
dışı ilaç tedarikine ilişkin kurum ve kuruluşlara
yetki verilmesi durumunda sağlık amacının
dışında kâr amacı güdülen bir ticari faaliyete dönüşme
riski açığa çıkacaktır. Kâr amacı hedefinde olan özel şirketlere
yetki verilmesi ilaç fiyatlarının artmasına neden olacak ve
hastanın ilaca ulaşmasını zorlaştıracaktır.
Bu nedenle, yurt dışından ilaç temininin kamu hizmeti veren
kurum ve kuruluşlarca yapılması da en uygun olanıdır.
İlaç dışı kategorilerde,
vitamin, mineral ve sağlık ürünlerinin internet, televizyon ve
diğer satış kanallarıyla satılması da bir
diğer önemli konudur. 6197 sayılı Yasaya ek olarak
çıkarılan yönetmeliklerde bu ürünlerin internet
satışının eczacılar tarafından
yapılması yasaklanmıştır. Oysa bu ürünler
eczacılar dışında birçok kişi tarafından
internetten satılmaktadır ve çok önemli sağlık
sorunlarına yol açmaktadır. İnternet
satışının eczaneler tarafından yapılması
yasal olarak mecburi hâle getirilebilir. Ancak bilgilendirmeler ve
satış kriterleri Sağlık Bakanlığı
tarafından belirlenerek denetleme, takip ve kontrolü yine Sağlık
Bakanlığının belirleyeceği kurumlarca
yapılabilir.
6197 sayılı Yasa, eczacıların
tansiyon ölçmesine, ev tipi testlerle şeker, kolesterol ve koagülasyon
testi yapmasına; grip aşısı yapmasına; cilt analizi,
yağ, kas, su ve metabolizma yaşı ölçümü yaparak kilo takibi
yapmasına; dermokozmetik ürünlerin kullanılışını
öğretmek amaçlı uygulama yapmasına; sigara bırakma
sürecindeki kişilere danışmanlık hizmetini vermesine müsaade
etmemesine rağmen, yasaklamanın hayatın doğal
akışına aykırı olması sebebiyle bu hizmetler
eczaneler tarafından hâlihazırda verilmektedir. Eczanelerin bu
hizmetleri vermesindeki standartlar oluşturularak bu hizmetleri vermesinin
teşvik edilmesi de toplum sağlığı açısından elzemdir.
6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler
Hakkında Kanun ve bu konuda çıkarılan yönetmelikler
uyarınca eczanelerin çalışma saatlerinin Türk
Eczacıları Birliğinin görevlendirmesiyle bölge eczacı
odalarınca düzenlenmesi hüküm altına alınmış ise de
gerek kanunun gerekse çıkarılan yönetmeliklerin yürürlüğe girmesinden
günümüze kadar halkın iş ve sosyal hayatının
zamanlamasında çok ciddi değişiklikler olmuştur. Bu
gelişme doğrultusunda eczacıların çalışma
saatlerinin her bölge ve eczane için sabit bir saat olan sabah sekiz buçuk,
akşam on gibi genel bir şekilde düzenlenmesi hayatın doğal
akışına, akla ve uygulamaya ters hâle gelmiştir. Bu sebeple
eczanelerin bulunduğu konumları ve hastaların ilaca kesintisiz
ve kolayca ulaşım hakları dikkate alınarak bu mesai
saatlerinin ihtiyaca göre düzenlenmesi gerekmektedir. Özellikle hastanelerin,
şehir hastanelerinin ve aile sağlığı merkezlerinin
çevresindeki eczanelerin, ana caddeler, plazalar ve alışveriş
merkezindeki eczanelerin, tatil beldelerindeki eczanelerin, havaalanları
ile garlardaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Ersoy.
Buyurun.
AYŞE SİBEL ERSOY (Devamla)
eczanelerin,
halkın ilaca, sağlığa kesintisiz ve kolayca
ulaşımının sağlanması bakımından
açık olması gereken saatleri farklı olmalıdır. Bu
sorunlar eczacılık mesleğimizin ancak birkaçıdır.
Mesleğimin sorunlarının kısa
zamanda çözüme kavuşması temennisiyle değişiklik
yapılacak kanunlarımızın hayırlı
olmasını diliyor ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
32nci madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifinin 33üncü
maddesinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini
öneriyoruz.
Gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
Baki
Şimşek Hasan
Kalyoncu Sefer
Aycan
Mersin
İzmir
Kahramanmaraş
Mehmet
Celal Fendoğlu Mustafa
Hidayet Vahapoğlu İbrahim
Özyavuz
Malatya
Bursa
Şanlıurfa
Madde 33: 5996 sayılı Kanunun
40ıncı maddesinin (ö) bendine belediyelere ve il özel idarelerine
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Hasan Kalyoncu konuşacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kalyoncu.
Süreniz beş dakikadır.
HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği üzere Türkiye
Cumhuriyeti devleti jeopolitik olarak çok önemli bir noktadadır. Avrupaya
açılan, Kafkaslara uzanan, Orta Doğuya açılan bir
kapıyız.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ülkemiz için
âdeta bir güvenlik hattıdır. Kıbrıs bize ecdat
yadigârı vatan toprağıdır. Kıbrıs gazidir,
Kıbrıs şehittir, Kıbrıs millî davadır.
Türk milleti asırlardır hür
yaşamış ve asla manda ve himaye altında
olmamıştır. Kıbrıs Türklerinin özgürlüğü de 15
Kasım 1983te cumhuriyetle taçlanmıştır.
Topraklarımızı vatan yapan başta
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşı,
tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilgi çok önemli ve
insanoğlunun ihtiyacıdır. Bilgisiz düşünmeye
başladığınız zaman çok farklı yerlere gidersiniz.
İmam Matüridi de diyor ki: Düşünmeyi engelleyen her şey
şeytanidir. Düşünemezseniz farklı şekillerde yorumlar
yapmaya kalkarsınız ve cehaletiniz yüzünüze yansır. CHP
Tekirdağ Milletvekilinin yaptığı gibi Trabzonlulara
farklı şekillerde hitap etmeye kalkarsınız. Özür
dilemiş olsa da burada kendisini kınıyorum.
MURAT EMİR (Ankara) Çarpıtmayın
lütfen ya! Çarpıtmayın! Kaç defa konuşuldu?
HASAN KALYONCU (Devamla) Buyurun efendim
BAŞKAN Sayın Hatip, siz
konuşmanıza devam edin lütfen
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Vekil, kaç
defa özür diledi? Kaç defa Anlamını aştım. dedi?
HASAN KALYONCU (Devamla) Ben de kınama
hakkımı kullanıyorum. Bunda bir sıkıntı var
mı sizce? Sizce var mı?
MURAT EMİR (Ankara) Düzeltilmiş
şeyi tekrar etmeye gerek yok anlamında.
HASAN KALYONCU (Devamla) Size soruldu mu? Size
soruldu mu?
MURAT EMİR (Ankara) Hayır, söylüyorsunuz
ya
BAŞKAN Karşılıklı
konuşma olmasın lütfen.
HASAN KALYONCU (Devamla) Lütfen yerinize oturun.
Dinleyiniz.
MURAT EMİR (Ankara) Zamanını iyi
değerlendir, zamanını
BAŞKAN Sayın Hatip, lütfen devam edin.
HASAN KALYONCU (Devamla) Dinleyiniz
MURAT EMİR (Ankara) Halledilmiş bir
konu, o yüzden.
HASAN KALYONCU (Devamla) Dinleyiniz
MURAT EMİR (Ankara) Dinliyorum zaten, zevkle
dinliyorum. Sizi dinliyoruz.
HASAN KALYONCU (Devamla) Su kaynaklarıyla
ilgili belediyeler ve özel idareler yaptırıma sahip ve sorumluluk
sahibi birimlerdir. Şimdi, ülkemizde bu duruma
baktığınız zaman, içme sularından oldukça fazla ve
zaman zaman insanlarımız çeşitli hastalıklara
tutulmaktadır.
Su kaynakları ülkemiz adına korunması
gereken ve önlem alınması gereken en önemli konuların
başında geliyor. Küresel ısınmayla beraber ülkemizde
gelecek yirmi yıl içerisinde problem yaşanmaya
başlayacaktır. Bunun önlemini alabilmek için su kaynakları
üzerinde oldukça hassas bir şekilde durmak gerekiyor.
Şimdi, belediyeler su kaynaklarının
temiz kalması ve
Kullanım hakları üzerinde
yaptırımlara sahip ama su kaynaklarını en fazla kirleten
kurumlar arasında da belediyeler yer alıyor. Mesela özellikle
İzmirden bahsedersek İzmirde su kaynaklarıyla ilgili birçok
problemimiz söz konusu, bunlardan biri körfez. Körfezi etkileyen kaynaklardan
biri, belediyenin çalışmayan veya
çalıştırılamayan atık su tesisleridir. Bunun
haricinde, Tahtalı Barajı ve Tahtalı Barajı çevresinde içme
suyu havzasına karışan lağımlar mevcuttur. 2017 Çevre
Durum Raporuna baktığımızda İzmir metropol
alanı içerisinde büyük kanal projesi çalışmaları
tamamlanmıştır. Ancak pek çok ilçemizin kanalizasyon ve
arıtma şebekeleri olmadığı için
atıklarını direkt olarak en yakın alıcı ortamlara
vermekte ve böylece yüzeysel su kaynaklarını hızla
kirletmektedir. diye bir ibare var. Şimdi, bunu
değerlendirdiğimiz zaman içme suyu kaynaklarının ne durumda
olduğunu açık ve net görüyoruz. İzmirde var olan bu durum
Türkiye genelinde de yer yer karşımıza çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Hatip.
HASAN KALYONCU (Devamla) - Azalan su kaynakları
kirlilikle de karşı karşıya kaldığında
ileride Türkiyenin geleceği açısından oldukça büyük problem
oluşturmaktadır. Bakırçay, Nif çayı, Küçük Menderes ve
Gediz nehirlerinde kirlenmenin sebeplerinden biri evsel atık
sularıdır, bunlar da belediyelerin kontrolü altında olması
gereken yerlerdir. Son elli yıl içerisinde Burdur, Antalya, Konya, Mersin,
Hatay ve Afyonkarahisarda 36 tane göl kurumuştur. Şu anda da 14
gölün kurumayla karşı karşıya kaldığını
biliyoruz. Bugün Eğirdir Gölünde, Beyşehir Gölünde kuraklıkla
ilgili büyük problemler yaşanmaktadır. Eğirdir Gölünde
yaklaşık 200 metreye kadar çekilmeler söz konusudur.
Bunların hepsini göz önünde bulundurarak ve su
konusunda bakanlıklar arasındaki karmaşayı da ortadan
kaldırarak Türkiyeye millî bir su kanunu veya millî bir su
politikası oluşturmamız gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kalyoncu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 33üncü maddesinde yer alan gelmek üzere ibaresinin eklenmek
üzere ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Fahrettin
Yokuş Dursun
Ataş Feridun
Bahşi
Konya Kayseri Antalya
Ayhan
Erel Tamer
Akkal
Aksaray Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Feridun Bahşi söz almıştır.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 12 sıra
sayılı Kanun Teklifiin 33üncü maddesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclise sunulan bu torba yasa teklifi hiçbir hukuk
kavramıyla örtüşmemektedir, temel insan haklarına tamamen
aykırıdır. OHAL ve KHKlerle binlerce sağlık
çalışanı ihraç edilmiş, eğitim hakkı elinden
alınmış, hangi kıstaslarla yapıldığı
bilinmeyen güvenlik soruşturması gerekçesiyle binlercesi de
işlerine başlatılmamıştır. Kamu sağlık
çalışanları OHALin kalkmasıyla bu
sıkıntının giderilmesini beklemekteyken bu torba kanun
teklifiyle eğitim ve çalışma hakları tümden engellenmekte
ve bir nevi açlığa mahkûm edilmek istenmektedir. Güya bu yasa
kamuoyunda sağlıkta şiddete karşı olarak sunulan
tasarı gibi lanse edilmiştir. Bırakın sağlıkta
şiddete çözümü, hukuksuz bir şekilde kamudan atılan, güvenlik
soruşturmalarından geçemeyen hekimlerin mesleğini yapma
olanağını da neredeyse ortadan kaldırmaktadır.
Şiddeti değil çalışma hakkını engelleyen bu yasa
tasarısı tümüyle geri çekilmelidir.
Değerli milletvekilleri, insanın ve insan
sağlığının içinde olmadığı her iş
ve eylemin bizim için hiçbir önemi yoktur. Ancak üzülerek ifade etmem
gerekirse, on altı yıllık AKP iktidarı döneminde ülkeyi iyi
yönetmek iddiasıyla, algı yönetimiyle, alınan oy oranıyla
izah edilmeye çalışılmış, her şey fazla oy almaya
bağlanmıştır. Dolayısıyla, yapılan
icraatlar, muhataplarla hiç paylaşılmadan Ben yaptım oldu.
mantığıyla ifade edilmiştir.
Yine, AKP Hükûmeti döneminde 2002-2017 tarihlerinde
SGKde gelir gider arasındaki dengesizlik kronik hâle gelmiş, toplam
301 milyar TLlik açık oluşmuştur; sadece 2018 yılında
34 milyar civarında açık beklenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, artık
rahatsızlanan ya da var olan rahatsızlığının
tedavisine devam eden vatandaşlar hastane kapılarında kuyruklar
oluşturmuyor, doğrudur, çünkü, Merkezî Hekim Randevu Sistemi var.
Ancak artık kuyruklar telefon başında oluşuyor. 182yi
arayarak ya da servisin internet sitesinden randevu almaya
çalışanlara ancak on beş gün sonra randevu verilebilmektedir.
Ayrıca, ALO 182 randevu hattı vatandaşlar için ücretlidir.
Şimdi sizlere soruyorum: Merkezî Hekim Randevu Sistemi yani ALO 182
hattını aramanın ücretli olmasını sosyal devlet olma
ilkesiyle nasıl bağdaştırıyorsunuz?
Bir başka komedi ise, vatandaşlar
aslında ücretsiz sandıkları muayenelerin ücretlerini artık
eczanelerde ilaç alırken ödüyorlar. Sistem tıkır tıkır
işliyor. Hastaların birçoğu, ödediği paranın
tamamının ilaç parası olduğunu sanıyor ve
eczacıların büyük kâr ettiklerini düşünerek indirim bekliyor.
Değerli milletvekilleri, daha önce de her
platformda belirtmeye devam ettiğimiz ve edeceğimiz başta
emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek gösterge, bedelli askerlik, tek
tip askerlik, kadınların sigortalılık dönemi öncesi
doğum sürelerinin sigortalı sayılması, devlet
memurlarının kadro sorunlarının çözülmesi, askerlikte geçen
sürelerin devletçe sigortalı sayılmasıyla ilgili vermiş
olduğumuz kanun teklifleriyle ilgili hâlâ bir adım bekliyoruz.
Ayrıca, belediye şirketlerine devredilen taşeron
işçilerinin sorunlarının çözümü için de yasa teklifimizi
yakında Genel Kurula sunacağız.
Ancak burada özellikle bedelli askerlikte bir
ayrıntıya girmek istiyorum. 750 bin adayın müracaat ettiği
bedelli askerlik, tamamen dram hâline dönüşmüştür. Her celp döneminde
askere alınanlarla bu sayının eritilmesinin 2022
yılını bulacağı hesap edilmektedir. Bu çocuklar, çok
kısa sürede askerliklerini yapıp hayatlarına yön verebilme,
hayatlarını kurabilme hayaliyle AKPnin açtığı bu yola
başvurmuşlardır. Ancak, yoğun bir şekilde pişmanlık
ve çaresizlik içinde çırpınmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, içinizde Rahim
Cavadbeyliyi tanıyan var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Tamam
efendim.
İçinizde Rahim Cavadbeyliyi tanıyan var
mı, bilmiyorum. Rahim Cavadbeyli, Tebrizli bir Türktür ve dört yıldan
beri mülteci statüsünde Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği Ofisinin gözetiminde Türkiyede yaşamaktadır. Bugün
15 Kasım, Rahim Cavadbeyli, tam yüz beş gündür yani 2 Ağustostan
bu yana İrana iade edilmek üzere Vanda olumsuz şartlarda
gözaltında bulunmaktadır. Yani özgürlüğüne ve hayatına
yönelik bir tehditle karşı karşıya kalacağı bir
ülkeye gönderilemez kuralına rağmen gözaltında tutulmaya devam
edilmektedir. Çok ağır ve sağlıksız şartlarda
mide kanaması geçirdiğinde doktora ulaşmasında bile çok
büyük zorluklar yaşayarak gözaltında tutulmaktadır.
Cavadbeyli ,Türk milliyetçisi bir
edebiyatçıdır, eserleri başta Türkiye, İran ve
Azerbaycanda olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde
yayınlanmıştır. Biz nasıl bir ülke olduk? Burnumuzun
dibinde adalar işgal edilir, sesimizi çıkarmayız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen
Sayın Bahşi.
Buyurun.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Tamam
efendim.
Putin Kırımı işgal eder,
sineye çekeriz; Çin zulmünden kaçan Uygur Türklerini günlerce havaalanında
bekletiriz, Çinde zulüm gören Uygur Türklerini görmezden geliriz. Türk
vatandaşlarının, Uygurların Doğu Türkistanla ilgili
faaliyetlerine yasak koyarız. Iraktan, Suriyeden gelen Türkmenler bin
sıkıntı çeker, milyonlarca Arap, ellerini kollarını
sallaya sallaya Türkiyede dolaşır, her türlü hizmetten parasız
yararlanır, üstüne üstlük her kişiye ayrı ayrı asgari ücretin
üstünde harçlık verilir, üniversitelere sınavsız
alınırlar.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğana Boraltan Köprüsünü
hatırlatmış ve Şair Almas İldırımın
şiirindeki gibi Dönüp seslendim geri/Merhametsiz birine/ Beni siz vursaydınız
şu gâvurun yerine diye seslendi. Rahim Cavadbeyli bir Türktür, Türkün
şefkatini görmeye hakkı vardır, Türkiyede mültecidir, gardaşlarımızı
İrana teslim etmeyin, yeni bir Boraltan Köprüsü faciası
yaşatmayın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bahşi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
33üncü madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde aynı mahiyette iki
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 35inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Filiz Kerestecioğlu Demir Serpil Kemalbay Pekgözegü
Siirt Ankara İzmir
Mahmut Toğrul Adnan
Selçuk Mızraklı
Gaziantep Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ünal
Demirtaş Burhanettin
Bulut Kani Beko
Zonguldak Adana İzmir
Neslihan
Hancıoğlu Ali
Fazıl Kasap
Samsun Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğluna aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehir
hastaneleriyle ilgili 35inci maddede söze başlamadan önce bir Bakandan
söz etmek istiyorum maalesef; kendisi yukarı katta konuşuyor şu
anda, bütçesi görüşülüyor, İçişleri Bakanı. Vekil
arkadaşımıza, Mardin Vekilimiz Ebrü Günaya Sen provokatörsün,
sen görürsün! diyebilen bir İçişleri Bakanından söz ediyoruz.
Aynı zamanda, bu Bakan, daha öncesinde de Eş Genel
Başkanımız Pervin Buldana telefon açarak -telefon
görüşmesinde, yüz yüze de değil- Hiçbirinizi
yaşatmayacağız bundan sonra, göreceksiniz. diyebilen bir Bakan
ve bu söylendiğinde de bu sözleri inkâr etmeyen, Daha da fazlası
vardı. diyebilen bir Bakan. Şimdi, kendisiyle diyalog kurulamayan,
gerçekten asgari bir siyasi -nasıl diyeyim- edebe sahip olmayan bir Bakan
olabilir mi?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Siz mi edepten
bahsedeceksiniz! Vatan hainleri!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Biz bunu ifade ettiğimiz zaman aslında evet hani görevine
devam edecektir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Vatan hainisiniz!
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
OYA ERONAT (Diyarbakır) Söz vermedin, ben de
söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Çok teşekkür ederim, çok teşekkür ederim, sağ olun,
ağzınıza sağlık gerçekten!
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Alkışlıyorum!
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Zaten dünyanın usulü budur, dünyanın usulü budur. Sizin
gibi düşünmeyenleri vatan haini ilan edersiniz, ondan sonra da huzura
erersiniz, rahat edersiniz, sağ olun, teşekkürler.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Değil misiniz?
Değil misiniz? Değilim. deyin. Diyemezsiniz, diliniz dönmüyor.
BAŞKAN Sayın Eronat
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, bu İçişleri Bakanından söz ediyorum ve ek süre
almak istiyorum çünkü bu hanımefendi, gerçekten insicamı bozan ve
konuşulmasına izin vermeyecek bir hanımefendi.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Dürüst
konuşacaksınız, dürüst!
BAŞKAN Buyurun, siz devam edin
konuşmanıza Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yani rica ediyorum, bir kere de kendisinin bu kürsüye
çıkmasını sağlayın ve buradan konuşsun ve
rahatlasın çünkü başka türlü olmayacak yani hepimiz buradan
konuşurken bu müdahaleye devam edecek.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Dürüst olun,
sataşmam.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, şimdi sürekli tehditle iş gören bir Bakandan söz
ediyoruz ve bunu yapmakta da hiçbir beis görmüyor ve kendisi yüzlerce korumayla
gezen bir Bakan, kendisi çocuğuna hamileyken eşini failimeçhul
cinayette kaybetmiş bir kadına bunu söyleyebiliyor, Hiçbirinizi
yaşatmayacağız, göreceksiniz! diyor ve bu sözün arkasında
durabiliyor. Ya da işte vekilimize kalkıp Göreceksin sen! diyor. Ne
göreceğiz? Fezleke görüyoruz, hapishane görüyoruz. Ne görüyoruz?
İşte, burada müdahale görüyoruz, sözlerimizin engellenmesini
görüyoruz. Başka ne göreceğiz? Suikast mi göreceğiz, ne
göreceğiz Allah aşkına? Gerçekten ne göreceğiz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Onu siz bilirsiniz,
suikastı siz bilirsiniz! Bombaları siz bilirsiniz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Şimdi, bunları kabul etmiyoruz, bizim herhangi bir
korkumuz yok. Ama biz bunun bir siyasi edep, siyasi üslup olduğunu
düşünmüyoruz ve kabul etmiyoruz.
Ayrıca, şunu, bir
araştırmayı söylemek isterim: Oxford Üniversitesi, 5
kıtadan, 37 ülkede yaptığı araştırmada internette
siyasi görüşünü açıklamaktan en çok Türklerin korktuğunu tespit
etmiş. Sebep ise yetkililerle sorun yaşama ihtimali; işte, bu
yetkililerden biri bu İçişleri Bakanı maalesef.
Evet, şehir hastanelerine dönersek
arkadaşlar, insan merkezli sağlık hizmeti vermenin adı,
beş yıldızlı otel gibi hastane yapmak oldu. Aslında bu
hastaneleri Bakanlık falan yapmıyor, şirketler yapıyor,
Bakanlığa kiralıyor. Şimdi de bu şirketlerin
koşullarının iyileştirilmesini görüşüyoruz.
Şirketlere hasta garantisi verilen tıbbi hizmetlerde on
yıllık süre garantisi de verilmesini konuşuyoruz. En
başından beri biz kamuya yapım maliyetinin çok üstünde bir
rakama mal olması nedeniyle Şehir Hastaneleri Projesinden
vazgeçilmesi gerektiğini söyledik.
Şimdi, bu hastanelere, bu şirketlere daha
doğrusu, şehir hastanesi yapan şirketlere ücretsiz hazine
arazisi, en az yirmi beş yıl boyunca kira garantisi, tıbbi
hizmetlerde en az on yıllık sözleşme garantisi, Kamu İhale
Kanunundan muafiyet gibi garantiler sağlanıyor ve Sağlık
Bakanının makam odasının da yer aldığı
Bilkentteki bakanlığın merkez teşkilat binasının
aylık kira bedelinin 2018 yılı başında 2,5 milyon lira
olduğu gerçeği karşısında gerçekten biz aslında
şehir hastaneleriyle ilgili bilgilerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu,
tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
topluma açık bir şekilde verilmesinin gerekli
olduğuna inanıyoruz.
Dönüp dolaşıp tabii, aynı yere
geliyoruz. Şehir Hastane Projesi, AKPnin sağlığı
özelleştirme programının sacayaklarından birisi.
Sayıştay raporlarında mevzuata aykırı sözleşmeler
imzalandığı ve sözleşmelere uymayan şirketlere
yaptırım uygulanmadığı tespit edilmiş iken; peki,
neden bizden şehir hastaneleri sözleşmeleri gizleniyor?
TÜİK verileri de sağlığın
ticarileştiğini açıkça kanıtlıyor. Türkiyenin toplam
sağlık harcamasının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 2015 yılında yüzde 5,4 iken geçen yıl yüzde 4,6ya
düşmüş. Türkiyede hane halkının cepten sağlık
harcaması ise yüzde 13 oranında artmış. Bu durum,
insanların, 2016 yılında sağlık harcamalarına
daha fazla bütçe ayırmak zorunda kaldığını gösteriyor.
10 bin kişiye yatak sayısı ortalaması Türkiye'de 28, OECD
ortalaması ise 47. Bakan, açılan ve açılacak olan şehir
hastaneleriyle bu sayılarda iyileşme olacağını
belirtiyor. Ancak bu projeler aynı zamanda şehir merkezlerindeki
büyük ve köklü hastanelerin arazilerinden rant sağlamak amacıyla
kapatılmasını maskelemek için de kullanılıyor.
Örneğin Numune Eğitim Araştırma Hastanesi, Ankaranın
başka 5 köklü hastanesi bunların altyapısını, hizmet
koşulları yerinde iyileştirebilecekken şirketlere rant
sağlamak uğruna kapatılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
Ankaralılar ulaşması zor ve maliyetli AVM tipi
sağlık komplekslerine mahkûm ediliyorlar ve onlar Hastanemi Kapatma
Platformunu kurdular ama bilmiyorum hiç onları dinleme gereğini
duydunuz mu? Zannetmiyorum çünkü siz yaptığınız her
şeyi herkesten daha iyi biliyorsunuz.
Dün de Bakan, sunumunda 2018 yılında kamu
ilaç harcamasının 30 milyar liraya
ulaştığını söyledi. Bunlar gerçekten çok büyük
tutarlar, arkadaşlar ve biz diyoruz ki eğer bir sosyal devlet
olsaydık, sağlığın metalaşmasını ve
ticarileşmeyi, bu israfı konuşuyor olmazdık. Bu
tasarıya toptan hayır dediğimizi son kez ifade etmek isterim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önerge işlemini
tamamladıktan sonra size söz vereceğim.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerine
Ankara Milletvekili Servet Ünsal konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; dün Diyabet Parlamentosunda
bir konuşma yaptım. Bir tıp doktoruyum ama bende de diyabet var.
Çok ciddi bir diyabet hastası da Türkiyede var. Dünkü paneldeki
arkadaşlarımın, Sağlık Bakanlığındaki
arkadaşlarımın söylediğine göre, yaklaşık, 10
milyona yakın ilaç kullanan diyabet hastası, bunun yarısı
kadar da ilaç kullanmayan yani gizli şeker hastaları var. 14
Kasım, şeker hastalarının günüydü, bunu bu 10 milyon
kişiyi de buradan selamlamak istiyorum.
Arkadaşlar, diyabet,
yaşadığımız yüzyılın en önemli sorunlarından
biri hâline geldi. Artık diyabet, bireylerin sorunu değil, her
yönüyle toplumun sorunudur. Benden önce bir arkadaşım Ülkemizde 18
yaş altı yaklaşık 16 bin Tip 1 diyabet hastası var.
dedi, dün Sağlık Bakanlığındaki bürokrat
arkadaşım, bunun 35 bin olduğunu söyledi.
Evet, bunların büyük bir çoğunluğu,
arkadaşlar, ilkokul çocuğu ve ilkokulun altı yani okula gitmeyen
çocuklarımız. Bunlar gerçekten çok ciddi risk altında, hayati
risk altında çünkü insülin vurulmadığı zaman çok ani
şeker düşüklüğü, hipoglisemi, koma ve ölüm vakaları
olabiliyor. Bu anlamda, bu çocuklarımız için, değerli
arkadaşlarım, sürekli kontrol cihazı ve insülin pompa
cihazı çok çok zorunlu. Bu 35 bin kişinin büyük ihtimalle ve aldığım
bilgiye göre de yaklaşık 15 bin ilkokul ve ilkokul altı.
Şimdi, bu çocukların insülin
pompaları ve kullandıkları sürekli kontrol cihazlarıyla
ilgili sizlere bilgi vermek istiyorum. İnsülin pompaları, bundan on
yıl önce Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 3.500 lirası devlet
tarafından karşılanan, 1.500 lirası da hasta
yakını tarafından karşılanan bir aparattı
arkadaşlar. Bugüne gelindiğinde bu cihazın fiyatı 15 bin
lira oldu değerli arkadaşlarım. Ben bir tıp doktoruyum ama
bir de otuz beş yıllık sağlık işletmecisiyim.
Bunları, bu yaşanan şeyleri sizlere gerçekten yaşayan biri
olarak söylemek istiyorum.
Şimdi, tabii, bu ara sizlere de tavsiyem
olacak, bakanlarımıza ve Sağlık Bakanlığına.
Sürekli Glikoz İzleme Sisteminden devlete gelecek mali yükü minimuma
indirmek zorundayız arkadaşlar çünkü 3.500 lirasını SGK
veriyor ama bugün 15 bin lira olan o aletin yaklaşık 11 bin
lirasını da hasta yakını veriyor. Bu anlamda teknik bir
bilgi vermek istiyorum: Diyabet hastalarının, özellikle insüline
ihtiyaç duyan diyabet hastalarının çok büyük bir kısmı,
insülin pompasını aldıktan bir yıl sonra
bırakıyor arkadaşlar. Şu an Türkiye, insülin pompası
mezarlığı hâlinde. Bu pompaların kullanılış
süresi dört yıl arkadaşlar. Bu dört yıl olan sürede pompayı
satan firmanın garantisi kapsamında olduğunu söylemek istiyorum.
O zaman ben tavsiyelerimi hemen bir sıralayayım çünkü çok ciddi bir
ekonomik kriz içinde ülkemiz.
Sonuç olarak, bu büyük bir bölümünün
parasını ailenin ödediği insülin pompalarını,
pompaların geri dönüşümünü devlete
kazandırdığımızda, pompalar geri verildiğinde,
aileler atmadığında hemen hemen ciddi şekilde 15 bin
sayıyı bulan kişiye, ek ödeme yapmadan, devlete de yük olmadan
ihtiyacı olan pompalar çocuklarımıza ek olarak verilebilir.
Bunun için, devletin bu işi tabii ki sivil toplum örgütleriyle, diyabet
vakıflarıyla ya da SGKyle organize etmesini istiyorum. Bunun
yanı sıra, diyabet gözlemevleri kurulabilmeli çünkü dün SGK GSS genel
müdüründen aldığım bilgiye göre, arkadaşlar, bütçemizin 5,5
katrilyonu bu olaya gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Ünsal,
lütfen.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, tabii, insülin, diyabet derken asıl sorun:
Türkiyede sağlık alanında her adımda, her uygulamada zaten
dibe vurmaya giden sağlık sisteminin daha vahim hâle geldiğini
görüyoruz. Burada da asıl meseleyi görmeden bir kanun teklifi, onun
maddeleri
Yanlışlıklar bunlarla sınırlı
değil arkadaşlar. Burada ne doktor memnun ne vatandaş memnun ne
hemşire memnun ne teknisyen memnun. O anlamda sözde sağlıkta
dönüşüm adı altında -bir işletmeci olarak
yaşadığımı söylemek istiyorum- yapılan her
şeyin ücretsiz olduğu dönemi geçtik, önce yüzde 30 katkı
payı, sonra yüzde 60 katkı payı, sonra yüzde 90 katkı
payı, şimdi de yüzde 200e çıktı katkı payı.
Tabii ki bunlar önemli şeyler vatandaş için çünkü ben 2004
yılında herhangi bir vatandaş geldiğinde kanı,
idrarı, ultrasonu, tomografisi, her şeyi ücretsizdi, şimdi yüzde
200 katkı payı alınıyor. Bu anlamda, tabii, eksiklikleri,
tavsiyelerimi söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Ünsal, ama lütfen.
SERVET ÜNSAL (Devamla) 2002 yılında
Sağlık Bakanlığına bağlı hastane
sayısı 774ken 876ya gelmiş. Yani bir yere geleceğim.
Doktor sayısı ile yapılan tesislerin sayısı birbirine
uygun olmayınca doktor açığı çıktı. Doktor
açığı çıkınca doğal olarak yatak
açığı da çıktı, yoğun bakımı, normal
yatağı. Böylelikle 2016 yılında 144 bine yükselen doktor
sayısı yetmez oldu. Yetmeyince de acile gelen bir hasta bekledikçe
sinirlendi, sinirlendikçe doktora saldırmaya başladı. Bu nedir?
Doktora şiddeti getirdi.
Artı, SGKnin içindeki bir uygulamayı
söyleyeyim. Kolu kaşınan bir hasta geldi akşam; acilde
bakıyorsunuz, siz Sosyal Güvenlik Kurumunun kurallarına göre acil
hasta değilse, onun koşulları yanık, travma, kesi, kalp
krizi ya da yoğun bakımlık bir hastaysa bedava
bakacaksınız, yoksa, kaşıntısı bile varsa
reçeteyi yazacaksınız. Yalnız ekranın köşesinde bir
çarpı işareti koyarsan hasta yeşil alan olursa o gider eczaneye;
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Eczaneye gittiğinde
katkı parasını, diğer paraları, hepsini eczane
isteyince, Sayın Bakanım, hasta Niye para alıyorsun? diyor.
Eczacı da diyor ki: Doktor seni acil kabul etmemiş. Sen yeşil
alansın. Ne oluyor? Hasta koşa koşa geliyor acile, doktora, ilk
yumruğu doktora atıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünsal.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Sayın Bakanım,
ben damdan düşenim. Bu işi en iyi bilen benim.
İddialıyım. Otuz beş yıldır.
BAŞKAN Teşekkürler.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tabii: Dert çok hem dert yok./Yüreklerin kulakları
sağır./Hava kurşun gibi ağır./Bağır,
bağır, bağırıyorum/ Koşun kurşun eritmeye
çağırıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Ünsal, teşekkürler.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
35inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Bostancının söz talebi
vardır, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin 12 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 35inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve en temel meselenin teröre karşı çıkmak
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce Sayın Kerestecioğlu, kürsüden,
Plan Bütçede İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken
orada yaşanan konuşmalara ilişkin bir değerlendirmede
bulundu ve Sayın İçişleri Bakanının bir milletvekilini
tehdit ettiğini ifade etti.
Tutanaklar önümde. Tutanakları okudum.
Tutanaklarda aynen akış şu şekilde: Birtakım
tartışmalar yaşanıyor, malum tartışmalar, daha
sonra Sayın Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı, konuşan
HDPli milletvekiline, Sayın Günaya Parmak sallama
Parmak sallama
oradan. diyor. Sayın Günay İstediğimi sallarım. diyor.
Yine devam ediyor Sallarım
Ben yasamayım. Sallarım
Tehdit mi
ediyorsun beni? diyor. Sayın Soylu Parmak sallama
diyor. Sayın
Günay Tehdit mi ediyorsun beni? Bana karşı parmak sallama.,
Tehdit mi ediyorsun beni? Tehdit mi ediyorsun beni? şeklinde bir
akış var. Şimdi, konuşmanın akışına
baktığımızda -tabii, diğer tartışmalar da
var, onlara da bakılabilir- parmak sallayan ve bu şekilde
konuşan bir milletvekili var, mesela ben size karşı
konuşuyorum ve parmak sallıyorum sert bir ses tonuyla, Parmak sallama.
diye buna mukabele eden bir bakan var. Şimdi buradan olağan
konuşma ve müzakerenin, belki sert geçen bir müzakerenin ötesinde
eğer bir tehdit algısı çıkartacaksak -şartlı
cümle kuruyorum- Sayın Günayın tavrından çıkar, Sayın
Bakandan çıkmaz. Konuşma burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara)
Dolayısıyla Sayın Kerestecioğlu, tutanakları eğer
baştan sona okursa, burada böyle bir tehdit durumunun
olmadığını, bir müzakere yaşandığını,
Mecliste de örneğini gördüğümüz müzakerelerden birinin burada
olağan akışı içerisinde geçtiğini görecektir. Ama bu
vesileyle şunu belirtmek isterim: Bakın, Türkiyede 1984ten bu yana
PKKnın kara gölgesi, tedhişi, terörü bu ülkenin üzerinde. Bu ülkenin
demokrasisinin, özgürlüklerinin üzerinde, bu ülkenin her türlü toplumsal ve
politik meselelerinin üzerinde PKKnın terörü var. Eğer biz
yaşanan bu olaya, bu gayrimeşru silahlı girişime, eyleme,
nice kanlı olay yaşatmış örgüte karşı bunu
meşrulaştıracak, bunu Ama onların da kimi hakları
var, onların da gerekçeleri var. tarzında anlaşılabilecek
yahut da bu silahlı terör örgütünü âdeta bir sivil inisiyatif örgütü yahut
da muhalif bir örgüt tarzında takdim edecek bir bağlama
yerleştirirsek bu ülkede Türk, Kürt hiç kimseye faydamız olmaz.
Biliyor ve inanıyoruz ki bu tür meseleler kesinlikle demokrasinin
zemininde ancak konuşulabilir ve her türlü terör girişimi, bu
konuşmaları demokrasinin imkânları içerisinde müzakere edilerek
netice alacak, problemleri çözecek konuşmaları farklı bir yere
götürür. O yüzden, en temel mesele, teröre karşı çıkmaktır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
46.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve demokratik siyaset yapan bir
parti olduklarına ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, ısrarcı olmayacağım
fakat şu sözler Leyla Güvenin tutuklama emrini siz mi verdiniz?
sorusuna Sen provokatörsün, sen görürsün. cevabını verdiği ama
Sen görürsün. tehdidinin tutanağa geçmediğini söylüyor orada
bulunan vekillerimiz. Ben de tutanakları inceleyeceğim çünkü bize
sizin kadar çabuk ulaşmıyor. Kaç saattir ben de tutanakların
gelmesini istedim. İncelemediğim için ısrarcı
olmayacağım diyorum ama iletilen bu.
Ayrıca, Muhalifleri öldürdünüz. gibi bir
sözün üstüne
Ki bu söze karşı çıkabilir yani Gerçekten böyle
bir şey yapmadık. diye. Bu ifadenin tutanaktan
çıkarılmasını istiyor İçişleri Bakanı ve
Yasamaya müdahale edemezsiniz, bunu yapamazsınız. deniyor. Bunun
arkasından da yine benzer Çıkarırım. gibi şeylerin
arkasından Taybet Anadan söz ediyorum, Taybet Ana sivil değil
miydi? diyerek cenazesi bir hafta boyunca yerde kalan Taybet Anadan
bahsettiğini söylüyor vekilimiz.
Söylediğiniz sözler, bu bağlamda
değil. Yani biz, burada demokratik siyaset yapan bir partiyiz ve
milyonlarca oyla buraya geldik. O nedenle, sözlerimize kendimiz karar
veriyoruz, kendimiz söylüyoruz ve bu ülkenin barış ve demokrasisi
içinde burada olmakta ısrar ediyoruz, ısrar etmeye de devam
edeceğiz, Türk ve Kürt halklarının, bütün halkların
aslında kardeşliği için, burada yaşayan Suriyelilerle de
kardeşlik için, herkes için.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Sayın Altay
47.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, siyasetin tahammül
gerektirdiğine, ortak paydanın vatan, toprak ve yurtseverlik
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben esasen Sayın Bostancının sisteme girdiğini
gördüm, tedbiren, ne olur ne olmaz diye sisteme girdim. Lakin, şunu da
söylemek lazım: Şimdi, hepimizin görüşü farklı. Eğer
farklı olmasaydı tek parti olurduk, aynı partinin
mensupları olurduk. Siyaset sabır, tahammül işidir. İktidar
partisine sabır, tahammül ayrıca elzemdir. Yani, muhalefet
Artık iktidar muhalefet yok ama yürütmeye yakın bir partinin diyelim -yürütmeden,
tabii, yürütme organını kastediyorum, başka bir şey
anlamayın- bu konularda tahammüllü olması lazım
İnsanların düşünceleri vardır. Düşüncelerini
beğenmeyebilirsiniz, tasvip etmeyebilirsiniz. Bu Meclisin ilk
kurulduğu vakit bu Mecliste manda da tartışıldı,
himaye de tartışıldı, herkes düşüncesini söyledi ama
ortak bir noktada, milletin buluşacağı noktada buluşuldu.
Ortak payda her zaman vardır. Ortak payda bu
vatandır, bu topraklardır, yurtseverliktir, birliktir. E
düşünceler farklı
Efendim, PKK terör
Elbette hain, alçak bir
terör örgütü PKK ama HDPye -yani HDPyi savunmak bana da düşmez- oy veren
yaklaşık 6 milyon insanı kriminalize ederseniz Türkiyeyi
asıl siz bölmüş olursunuz. Böyle bakmamak lazım.
Terör örgütüyle kesin, katı, amansız bir
hesaplaşma yapılsın diye bin kere söylemiş adamım ben,
bin kere ama bu, şu demek değildir: Buraya milletin oyuyla
gelmiş insanları terörize etmek, kriminalize etmek, terör örgütüyle
aynı kefeye koymak doğru değildir arkadaşlar. Eğri
oturup
Milletin temsilcisidir.
Orada, kürsüde vatan haini
Sizin de
acınızı anlıyorum, sizin de acınızı
anlıyorum. Doğru değildir, bu millet böyle bölünür. Böyle hep
birlikte terörle mücadele edeceğiz. Kim PKKya iyi diyorsa ben de ona iyi
gözle bakmam ama iyi diyeni de görmedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay,
sözlerinizi bağlayın.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Diyor işte,
diyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben duymadım
efendim.
BAŞKAN Sayın Eronat, her konuşmaya
müdahale etmeyin lütfen. Grup başkan vekilleri konuşuyor,
görüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle
bakalım diyorum ve kanunu, üç gündür üzerinde de oldukça belli noktalarda
mutabakata varılan kanunu bir an önce görüşmemiz lazım. Bunu
söylüyorum Sayın Genel Başkan.
Bu vesileyle Genel Kurulun zamanını israf
ettiğim için de sayın milletvekillerinden özür diliyorum.
BAŞKAN Yani burada sayın grup
başkanınız var, görüşü gayet iyi ortaya koydu. Her
konuşmacıya
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bana hitap etti, bana
hitap ettiği için söyledim.
BAŞKAN - Sayın Eronat, bakın, herkese
söz verme konusunda yeterince adil ve esnek davrandığımı söyleyebilirim,
herhâlde buna kimse itiraz etmez fakat bir düzeni var.
OYA ERONAT (Diyarbakır) İtiraz etmiyoruz
ki. O bana hitap etti.
BAŞKAN Bakın, sürekli müdahale
ediyorsunuz. Grup Başkanınız var, 2 grup başkan vekiliniz
var ama her konuşmacıya müdahale ediyorsunuz. Bunu
yapmamanızı rica ediyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) O zaman buradan
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Öte yandan, Sayın Bülbülün de söz talebi var.
Benim de birkaç cümlem olacak daha sonra.
Sayın Bülbül, buyurun.
48.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İzmir Milletvekili Serpil
Kemalbay Pekgözegünün 12 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
30uncu maddeyle alakalı HDP tarafından
verilen değişiklik önergesinde önergeyi sunmak için söz alan hatip
dünden beri devam eden şekilde bir Seyit Rıza güzellemesi
yapmıştır. Bugün itibarıyla Türkiyede PKK ve onun
yaptıkları ne ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin
varlığına ve bütünlüğüne karşı girişilen bir
faaliyet olması hasebiyle Seyit Rızanın yaptıkları da
aynıdır. Bu hatta o dönem itibarıyla daha vahimdir. Mustafa
Kemal Atatürkün daha yeni yeşerttiği, filizlendirdiği genç
cumhuriyete karşı, onun ayağa kalkma mücadelesi
sırasında, Türk milletinin var olma mücadelesini verdiği bir
sırada girişilen bu faaliyetler tabii ki Türk devletinin
karşı duruşu ve buna karşı almış olduğu
tedbirler sayesinde ortadan kaldırılmıştır.
Bugün de Türkiye Cumhuriyeti devleti teröre
karşı büyük ve şanlı bir mücadele vermektedir. Bu mücadele
önemsenmelidir ve bu mücadeleye halel getirecek ve bu noktadaki psikolojik
motivasyonu sarsacak ifadelerden de kaçınılmalıdır çünkü
verilen mücadele hiçbir etnik gruba karşı verilen bir mücadele
değildir, bizzat teröre karşı verilen bir mücadeledir.
Bu noktada, hatibin Kürt coğrafyası
şeklinde isimlendirmesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş
felsefesine, Anayasasına ve milletimizin anlayışına
tamamıyla terstir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Türkiye
Cumhuriyeti devleti etnik köken temelinde, mezhebî temelde kurulan bir devlet
değildir. O dönem itibarıyla, güneyi, kuzeyi, doğusu,
batısı, güneydoğusu, tamamının ortak iradesiyle
teşekkül etmiş olan bir şaheserdir. Bu devlet, Allahın
izniyle, ilelebet payidar kalacaktır. Bu noktada, terörle mesafe koymak
durumunda olanların hâlâ kürsülerde çıkıp sayın demesi,
Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan milyonlarca insanın
kanına giren, onlara acı veren teröristbaşını
sayın diye ifade etmesi de ayrıca kabul edilemez bir durumdur. Bu
noktada, PKKyla aynileşmek gibi bir problemimiz yok, böyle bir
duruşumuz yok denilen bir noktada bu tavrın ve bu sözlerin de
ayrıca değerlendirmeye alınması lazım. Milletimizin
takdirine sunuyorum bu ifadeleri ve ayrıca, bu zamana kadar Meclis
zabıtlarında bu hususlarla alakalı bir düşünce
serdedilmemiş olmasını da üzüntüyle karşıladığımı
ifade etmek istiyorum. (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, yürütme
ile yasama arasındaki ilişkilerin oluşturulmadığı
bir dönemden geçildiğine ve meclisleri var edenin söz özgürlüğü
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, biraz
önce Sayın AKP Grup Başkanının ve diğer grup
başkan vekillerinin konuşmalarını dinledik. Aslında
önce bir sorun olduğunu tespit etmemiz gerekiyor. Bu sistem alelacele
oluşturulduğu için yürütme ile yasama arasındaki
ilişkilerin köprülerinin de oluşturulmadığı bir dönemden
geçmektedir. Eğer böyle bir iddia varsa, böyle bir itham varsa yürütme
temsilcisine Meclis çatısı altında, bunun inceleneceği,
değerlendirileceği bir ortak komisyonun da oluşturulması
gerektiğini, buna benzer sorunları ele alacak bir komisyonun
oluşturulması gerektiğini Başkanlık Divanında
daha önce diğer birkaç üyeyle birlikte gündeme getirdik ve bunun üzerinde
çalışma yürütülebileceği de söylendi.
Şimdi, meclisleri var eden söz
özgürlüğüdür, bunu biliyoruz. Herkes kendisine göre söz özgürlüğünü
bir şarta bağlayabilir fakat meclislerin var oluşunda söz
özgürlüğünün bir şartı yoktur. Esasen bunun bir
mantığı da vardır: Herhangi bir şarta bağlı
olmadan, hakaret ve açık küfür dışında burada söylenen her
söz, şimdi yürürlükte olan Anayasamıza göre, hiçbir şart
altında, hiçbir zaman, hiçbir kovuşturmaya konu olamaz. Bunun
amacı bellidir, burada söylenen sözlere karşı siyasi söz
üretmek, böylece siyaseti canlı tutmak, böylece sorunların ancak ve
ancak müzakereyle çözülebileceği algısını,
inancını yerleştirmektir. Meclisler böyle ortaya
çıkmıştır. Değerli Grup Başkanı Sayın
Naci Bostancı Hocam da bunu gayet iyi bilir. Bu nedenle, burada eğer
gerçekten karşılıklı sert, bir müzakereyi aşan, tehdit
gibi bir durum yarattığı düşünülen bir diyalog varsa bunun
Başkanlık Divanında oluşturulacak uygun bir kanalda,
mekanizmada değerlendirilmesinin uygun olacağını
düşünüyorum. Bu görüşlerimi de ilk Başkanlık Divanı
toplantısında diğer üyelerle ve Sayın Meclis
Başkanımızla paylaşacağım.
Teşekkür ediyorum.
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Samsun Milletvekili Ahmet Demircan ve 5 milletvekilinin Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1186) ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 12) (Devam)
BAŞKAN Kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
36ncı madde üzerinde önerge yok.
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 36ncı madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 37nci
maddesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Dursun
Ataş Feridun
Bahşi
Ankara Kayseri Antalya
Aydın
Adnan Sezgin Ayhan
Erel
Aydın Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Ayhan Altıntaşın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime kişisel bir dilekle
başlamak istiyorum. Sigara ve tütün ürünleriyle ilgili maddeleri
görüştük. Sigara içen arkadaşlara sağlık diliyorum, sigara
içmeyen veya pasif içici olan arkadaşlara da sağlık diliyorum.
Pasif içici deyince kulisteki çay ocağında çalışan emekçi
kardeşlerimiz aklıma geldi. Bakın, burası çok önemli,
emekçilerden bahsediyorum. Tüm gün maalesef sigara dumanı içinde görev
yapıyorlar. Gelin, kendi çıkardığımız yasalara
uyan bir Meclis olalım, binalarımızın içinden sigara ve
tütün ürünlerini tamamen çıkaralım.
Yasa konusuna dönüyorum. Sağlık konusu
hemen herkesi ilgilendiren bir konudur, ayrıca kamu
kaynaklarının önemli bir kısmını kullanmaktadır.
Bu nedenle çok dikkatle incelenmesi gerekir, zaten de epeyce konuşuldu bu
konu. Ben sadece iki önemli konuya vurgu yapmak istiyorum.
Birinci ve en önemli konu sağlık
eğitiminin niteliğidir. Maalesef birçok alanda olduğu gibi bol
bol üniversite açıp fakülte binaları yaparak tıp ve
eczacılık eğitimini hallettiğimizi düşündük ancak
nitelikli eğitimi düşünmedik. Birçok vakıf üniversitesi de
konuya balıklama atladı ve yüksek ücretlerle öğrenci
topladı. Yeterli imkânlar var mı, hoca bulunabiliyor mu? demeden
mezun verdiler. Akreditasyon da olmadığı için diplomaları
alanlar en nitelikli eğitimi veren kurumların mezunlarıyla
aynı koşullara ve imkânlara sahip oldular. Bir an önce bu konuda
YÖKün ve Millî Eğitim Bakanlığının tedbir alması
gerekmektedir. Eğer görüşmek isterlerse önerilerimizi sunarız.
İkinci önemli konu ise sağlık
hizmetlerine yaklaşım konusudur. Büyük firmalara ihale edilen
şehir hastaneleri yoluyla sağlık konusunda yaklaşım
yeni bir yaklaşım değildir, eski bir yaklaşımdır.
Bir benzetim yapayım: Eskiden mainframe denilen büyük merkezî
bilgisayarlar vardı, bu bilgisayarlar zor ve karmaşık
problemleri çözerdi. Şimdi ise herkesin cebinde bilgisayar var. Yani
merkezî işletim sisteminden dağıtık işletim sistemine
geçildi; artık herkes her an bilgisayarını kullanıyor. Sağlıkta
da gidişat o yönde. Artık, sağlık bulguları,
hastanın hastaneye gelmesine gerek olmadan, evinde, iş yerinde cep
telefonu veya başka cihazlar yoluyla toplanacak, belki de nanorobotlar
yoluyla bazı tedaviler de yapılabilecektir. Kısacası,
sağlık hizmeti verilmesi hastanelerle sınırlı
olmayacaktır. Yeni sağlık teknolojileri hizmetin
dağıtık olması yönünde ilerlemektedir.
Dolayısıyla, büyük merkezî hastane sistemi yaklaşımı
yeni değildir, eski Türkiyenin de eskisine giden bir
yaklaşımdır. Hatırlarsanız, internetin
yaygınlaşmasından önce birçok gazete bedava yabancı
kaynaklı ansiklopediler dağıtmıştı. O
şekilde yabancılar, belki bize de bonkör krediler vererek eski
sisteme yatırım yaptırdılar. Umarım bu konuda da Aldatıldık.
demezsiniz.
Tabii, şehir hastanelerinin şehir
ulaşımı, acil müdahaleye erişim süresi gibi başka
sakıncalarını da anlatmaya gerek yok.
Bu hatalı yatırım fikrini bir tarafa
koyarak işin uygulamasına bakalım. Şehir hastanelerinin
projelerini büyük inşaat firmalarına verdiniz. Onlar sağlık
işini bilmiyorlar; bu nedenle onlar da başka danışman firmalar
tutuyorlar. Bu danışman firmalarının da her biri
uzmanlık alanı için başka taşeronlara işi
aktarıyorlar. Dolayısıyla parayı veren devlet ile hizmeti
alan hasta vatandaş arasına birçok kademeli aracı koyuyorsunuz.
Bu da yakında devlete çok yük getirecektir. Bir süre sonra devlet bu yükü
taşıyamayacak ve vatandaştan katkısını
artırmayı talep edecektir. Mevcut katkı düzeyinden zaten
şikâyet eden vatandaşa daha çok katkı payı yüklemek durumunda
kalacaksınız. Nasıl ki tarım ürünlerindeki yüksek fiyat üreticiye
gitmiyorsa burada da devletin ödediği yüksek bedel vatandaşa
nitelikli hizmet olarak gitmeyecektir. Tarım ürünlerinin
fiyatlarının yüksekliğinin asıl nedeni olarak
aracıların yüksek kazançlarını söz konusu ediyoruz ama
aynı şey yakında sağlıkta da başımıza
gelecek. Bunu Efendim, devlet hizmeti verimli veremiyor, beceremiyor. gibi
savunmaların arkasına sığınarak yapıyorsunuz. O
yüzden bu işleri özel sektör firmalarına verelim, onlar çok daha
rantabl çalıştırırlar. diyorsunuz ama daha geçen ay
Sağlık Bakanlığının şirket kurması
hususunda yasa çıkardınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Altıntaş.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Yani söylemleriniz
ile uygulamalarınız arasında çelişki bulunuyor. Bir an önce
bu uygulamaları yeniden düzenleyerek vatandaşı
rahatlatalım, Meclis olarak sağlık hizmetlerini verimli hâle
getirelim.
Bu dileklerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Altıntaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sağlıkla
İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 37nci
maddesinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini
öneriyoruz.
Gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
Ümit
Yılmaz Metin
Nurullah Sazak Sefer
Aycan
Düzce Eskişehir Kahramanmaraş
Hayati
Arkaz İbrahim
Özyavuz
İstanbul Şanlıurfa
MADDE 37- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 27 nci maddesinin ikinci fıkrasına
atamaları, ibaresinden sonra gelmek üzere yabancı dil dâhil olmak
üzere ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Özyavuz konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özyavuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve
Türkmen şehri Şanlıurfalı hemşehrilerimi ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
15 Ekim 1983te ilan edilen Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin 35inci yıl dönümü kutlu olsun. Kurucu
Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaşa ve tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de
ilelebet devamını Allahtan temenni ediyorum.
2,5 milyon nüfusuyla Güneydoğu Anadolunun en
büyük ili olan Şanlıurfa, Sağlık Bakanlığının
yatırımlarından mahrum bırakılmaktadır.
Türkiyenin çoğu illerinde tamamlanan şehir hastanesi,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın birkaç defa farklı
tarihlerde temel atmasına rağmen, hâlen temel seviyesindedir.
Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin tümüne ve 8 milletvekiline sahip Adalet
ve Kalkınma Partisinin Hükûmeti neden Şanlıurfaya
sağlık hizmetleri açısından önem vermemektedir?
Milletvekili seçildiğimiz günden bu tarafa,
Şanlıurfada yeterli sağlık tesisi ve uzman doktor
olmadığından, hastaları başka illere nakletmek için
çok yoğun bir şekilde çaba sarf etmekteyiz. Yerleşik nüfusumuzla
birlikte, yanımızda misafir olan Suriyelilerin de sağlık
hizmeti için, mevcut sağlık kurumlarından hizmet almak için
beklediğini düşündüğümüzde, Şanlıurfanın
sağlık sistemi içler acısıdır.
2019 yılının
planlandığı bugünlerde, sağlık açısından
şu soruların cevapları Hükûmet tarafından bizlere
verilmelidir: Şanlıurfa şehir hastanesi ne zaman tamamlanacaktır?
Şanlıurfa sağlık sistemi
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden 2019 yılında
ne kadar yatırım alacaktır? Peygamberler şehri
Şanlıurfa 2002den itibaren iktidar olan Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından neden cezalandırılmaktadır?
Şanlıurfanın birçok sorunu
mevcuttur. Şu anda şehirde belediyelerin çalışmaması
yüzünden otopark sorunu vardır, elektrikle ilgili çok büyük sorunlar
vardır, yol problemleri vardır, altyapı problemleri ve su
problemleri vardır. Bu hizmetler neden adil bir şekilde
Şanlıurfada yaşayan vatandaşlarımıza
götürülmemektedir? Belediye başkanları şehrin eminidir.
Seçildikleri gibi, parti rozetini bırakıp şehirde yaşayan
bütün insanlara adil bir şekilde hizmet götürmelidir.
Değerli milletvekilleri,
Şanlıurfanın en önemli sektörlerinden biri de tarım
sektörüdür. Tarım sektörü, insan yaşamı ve ülke ekonomisi için
hayati önem taşımaktadır. Sektörün tarıma dayalı
sanayiye ve ülke ekonomisine sağlamış olduğu katkılar
göz önünde bulundurularak bu alandaki sorunların tespiti ve çözüm
önerilerini aşağıda sıralamak istiyorum ve burada Hükûmetin
dikkatini çekmek istiyorum.
Bu bağlamda, bölgemiz çiftçileri kendi
imkânlarıyla açtıkları kuyularla sulama yaparak ülke ekonomisine
katkıda bulunmaktadırlar. Organize sanayi bölgelerine tanınan
kolaylıkların benzerinin enerji girdileri konusunda çiftçilerimize de
tanınması gerekmektedir. Bölgemiz tarımının ana gideri
olan ve olmazsa olmazı olan elektrik enerjisi, bu ilde bölge çiftçimizin
düşmanı hâline getirilmiştir. İlimiz, tarım
alanları çok bol olan bölgelere sahiptir. Harran ve Akçakale bölgesinde
açık sulama sisteminde su kaybı, aşırı sulamanın
yol açtığı hastalıklar tarımsal girdilerin
yükselmesine sebep olmaktadır. Bu sorun modern sulama imkânlarıyla
minimize edilebilir, bunun için de kapalı sulama sistemine geçişin
sağlanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, değerli
tarım arazilerine sahip olmasına rağmen, Hilvan, Karakeçi,
Viranşehir ve Merkez Mahallelerinin sulama imkânlarının
bulunmaması nedeniyle sınırlı sayıda ürün çeşidi
elde edilmektedir. Bölgenin bu dezavantajlardan kurtularak ülke ekonomisine ve
bölge çiftçisine ekonomik katkı sağlayacak
altyapılarının oluşturulması gereklidir.
Bölge tarımının sürdürülebilir
olması için destek ve kaynaklar çok önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özyavuz.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Devamla) Bu destek ve
kaynaklara uygulanan kesinti ve blokeler, bölge çiftçisine ve ülke ekonomisine
zarar vermektedir.
Son yıllarda komşularımızdaki iç
karışıklık nedeniyle bölgemizde üretilen tarım ve
tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ticareti olumsuz şekilde
etkilenmektedir. Dünya piyasalarında stratejik bir yeri olan pamuğun
ülkemizdeki üretiminin yüzde 47sini Şanlıurfalı çiftçiler
gerçekleştirmektedir. Yüksek randımanlı ve kaliteli pamuğun
hak ettiği ekonomik karşılığı alabilmesi
açısından, burada çiftçilerimiz korumak amacıyla
ÇUKOBİRLİK bir an önce alıma başlamalıdır.
Böylelikle çiftçimizin ürününü düşük fiyatlara almak isteyen tekele
karşı çiftçimizi korumuş olacağız. Tarımı
destekleyen kooperatifler devlet kontrolü ve garantisiyle bölgemizin çiftçisi
için kurulmalı ve çalıştırılmalıdır.
Bilindiği gibi bu yıl yaşanan olumsuz ekonomik dalgalanma
çiftçimizi de ayrı şekilde etkilemiş ve tarım girdileri
neredeyse 2 katı oranında artmıştır. Gübre, tohum,
işçilik, yakıt, benzeri birçok kalemdeki masraflar neredeyse yüzde
100 artışla bölgede tarımın yapılmasını çok
zor hâle getirmiştir. 6 TLyi aşan mazot fiyatı, gübre ve
tohumdaki astronomik fiyatlar çiftçiyi çok zor durumda bırakmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın Sayın Özyavuz,
son kez.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Devamla) - Bu konuda en
somut durum Urfa pamuğunda yaşanmıştır. Sezon
başında pamuk fiyatını 4,6 TL olarak açıklayan
ÇUKOBİRLİK fiyatın arkasında durmamış, ürünün
fiyatı 3,2 TLye kadar gerilemiştir. Bu yüzden çiftçi tüccarın
insafına terk edilmiştir. Şu anda ÇUKOBİRLİK
alımları durdurmuş, gelen pamuğu da depolarda
bekletmektedir. Aynı zamanda çırçır fabrikaları ve
tüccarlar bu durumu fırsat bilip fiyatı iyice kırıyor ya da
ürün alımı yapmamaktadır. Geçen yıl 3 TLye satılan
pamuk, girdileri neredeyse yüzde 100 oranında artmasına
karşın bu yıl 3,2 TLdir.
Elektrik enerjisiyle sulama yapan çiftçimize gelen
yüksek elektrik faturaları da ayrıca sorun olmaya devam etmektedir.
Şu anda her ne kadar yüzde 65 devlet desteği sağlansa da
elektrik enerjisi faturaları nedeniyle çiftçimiz zor durumda kalmakta,
uygulanan blokeler nedeniyle çiftçimiz desteklemesini en az üç ay sonra
almaktadır. Şanlıurfa tarımında artan girdiler
nedeniyle çiftçimiz ekin ekememe tehlikesiyle karşı
karşıyadır ya da bazı ürünlerin ekim alanlarının
ciddi oranda azalacağı tahmin edilmektedir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özyavuz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 40ıncı maddesiyle değiştirilen
663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2nci maddesinin ikinci
fıkrasının (e) bendinde yer alan ettirmek ibaresinin
ettirmek, ilaç, cihaz ve tıbbi malzeme tedariki yapmak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Doğan Kubat Cemil
Yaman Mehmet
Muş
İstanbul Kocaeli
İstanbul
Selahattin Minsolmaz Mustafa
Yel
Kırklareli Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşma talebi?
Yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
USHAŞın kuruluş amaçlarını
gerçekleştirebilmesi ve daha efektif hizmet verebilmesi için ilaç, cihaz
ve tıbbi malzeme tedariki yapmak da USHAŞın görevleri
arasına alınmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 12 sıra sayılı
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
40ıncı maddesinde yer alan Sağlık meslek eğitimi
turizmine yönelik faaliyetlerde bulunmak ifadesinin Sağlık meslek
eğitimi turizmine ilişkin faaliyetlerde bulunmak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ünal
Demirtaş Burhanettin
Bulut Kani Beko
Zonguldak
Adana İzmir
Neslihan
Hancıoğlu Ali
Fazıl Kasap Ali
Şeker
Samsun
Kütahya
İstanbul
Burak
Erbay
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Burak Erbayın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Erbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli milletvekilleri, ben, yeni seçilen,
doğduğu Muğla ilini ve ülkesini çok seven, ülkesinin
sorunlarına çözüm üretmek isteyen hukukçu bir milletvekiliyim.
Milletvekili seçildiğimden bu yana Meclisin çalışma yöntemlerini
öğrenmeye ve anlamaya çalışıyorum ama maalesef her geçen
gün şahit olduğum uygulamaları şaşkınlık ve
üzüntüyle izlemekteyim. Dün sabah Plan ve Bütçe Komisyonunda yaşanan bir
olayı hem sizlerin hem de kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Komisyonda
sunumunu yaptıktan sonra Komisyon üyesi CHPli Bülent Kuşoğlu
söz alıp görüşlerini açıklarken AKPli Bakan oturduğu
sıralardan Boş konuşma. şeklinde
bağırmıştır. Bir bakanın milletin temsilcisi olan
bir milletvekiline bu şekilde bağırması bizleri çok üzmüştür.
Yine, geçtiğimiz günlerde Sağlık Komisyonu
çalışmaları devam ederken milletvekilleri teklifle ilgili
görüşlerini bildirirken gecenin bir yarısı AKP milletvekilleri
Komisyonu basar gibi toplantı salonuna girerek usulsüz yöntemlerle
maddeleri geçirmiştir. Bu durum da çağdaş hukuk devletlerinde
kabul edilemeyecek bir yöntemdir.
Her şeyi ben bilirim, benim
yaptığım doğrudur, sen konuşursan boş
konuşursun, haddini bil. anlayışı doğru ve
sürdürülebilir bir tavır değildir, bu tavrın memlekete de bir
faydası yoktur. Bu anlayışın faydasının
olmadığı, üzerine konuştuğumuz sağlık
emekçilerini ilgilendiren yasadan ve ülkemiz ile Muğladaki durumdan net
bir şekilde anlaşılmaktadır. Durumu anlamak için
sağlık alanında çalışan herhangi bir doktor,
hemşire, teknisyen ya da memura dokunmanız yeterlidir. Maalesef bu
çalışanların hiçbiri kendini güvende hissetmemekte ve en
acısı, yaptığı işten mutlu olmamaktadır.
Muğla ilinin hangi ilçesinde olursa olsun, Marmaris, Köyceğiz,
Ortaca, Dalaman, Fethiye, Bodrum hastanelerini ziyaret ettiğinizde
sağlık çalışanı sayısının ve
ekipmanlarının yetersiz olduğu görülecektir. İlçelere
doktor atanmakta fakat doktorlar uzun süre ilçelerde kalmayı tercih
etmemektedir. Bu konuya acilen köklü bir çözüm üretmek gerekmektedir.
Yeni açılan tıp fakültesi dâhil,
ilçelerdeki yatak kapasitesi maalesef yetersizdir. Gün içerisinde gelen
telefonlarla Denizli, Aydın ve İzmir gibi civar illere sevk edilen
vatandaşlarımızla görüşüyor, onlara yatak ve ambulans bulma
konusunda yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Çok değerli milletvekilleri, Muğla
ilimizde çalışan diğer sağlık emekçileriyle ilgili de
büyük sıkıntılar vardır. Hemşire ve ebe gibi personel
-özellikle AKPye yakın olanlar- kendi alanlarında
çalıştırılmak yerine idari personel olarak görevlendirilmekte
ve bu durum personel açığına neden olmaktadır. Ancak resmî
kayıtlarda yeterli personel göründüğü için, bu konuyla ilgili soru
sorulduğunda Yeterli personel var. cevabı verilmektedir.
Değerli vekiller, yeni hastaneler
yapılması ya da hastanelerde yeni bölümler açılması
doğru bir uygulamadır fakat bütün bunlar akılcı bir
planlamayla yapılmalıdır. Diğer bölümlerden personel alarak
yeni kurulan bölümlerin personel ihtiyacının karşılanması
doğru bir yöntem değildir.
Çok değerli vekiller, ben Köyceğizliyim.
İlçemizdeki eski hastanenin yıkılarak yeni bir hastane
yapılmasına karar verildiğinde, hemen 20 kilometre
uzağımızdaki Ortaca ilçemizde de bir hastane yapım projesi
olduğunu öğrendik. Bu süreçte, Ortaca, Köyceğiz, Dalaman
ilçelerimizi kapsayacak bir bölge hastanesi yapılmasını önerdik.
Böylece yatak kapasitesi 50, belki de 100 olacaktı ve on dakikalık
mesafede hastalar daha donanımlı, uzman doktorların olduğu
bir hastanede tedavi görme şansı yakalayacaktı fakat bu mümkün
olmadı. Şu anda durum ne derseniz, iki ilçede donanımı
yetersiz, uzman doktoru ve yeterli personeli bulunmayan 2 tane hastane var ve
gelen hastalar gerekli ekipman ve personel bulunmadığından
merkeze ya da diğer il hastanelerine sevk edilmektedir.
Muğla ilimizin yaz sezonunda bayram tatillerine
gelenlerle birlikte nüfusu 10 milyonu bulmaktadır. Bu dönemlerde nüfus
yoğunluğu artan Köyceğiz Ekincik, Fethiye Göcek, Marmaris
Turunç, Bozburun, Selimiye gibi turistik bölgelerimizde yaşanan
sağlık sorunlarına müdahale edilebilecek yeterli personel ve
ekipman bulunmamaktadır ve bu yüzden vefatlar gerçekleşmektedir.
Sağlık alanındaki planlamalar yapılırken bu tür
değişkenlikler göz önüne alınarak planlama
yapılmalıdır.
Muğlayla ilgili bir diğer durum da
Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim Araştırma
Hastanesindedir. Bu hastanede ışın tedavisi uygulanacak bir
ünite, kalp hastaları için anjiyo bölümü bulunmamaktadır. Yine
aynı hastanede, tüm cihazlar ve ekipmanlar tam olduğu hâlde 2 tane
ameliyathane atıl durumdadır; bu nedenle iki üç ay sonraya ameliyat
sırası verilmektedir.
Şimdi soruyorum: Muğla ilimizde
sağlık alanında durum bu kadar vahimken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Erbay.
BURAK ERBAY (Devamla) -
Marmaris Okluk Koyunda on
binlerce ağaç kesilerek, milyonlarca lira harcanarak 300 odalı saray
yapmak reva mıdır?
AKP Genel Başkanına sesleniyorum: Bu
sevdadan vazgeçsin. Gelin, Marmarise yapılacak yazlık saray
bütçesini Muğlada anjiyo ve ışın tedavisi merkezi
açılması için kullanalım, insanların hayatını
kurtaralım. Bunu da kabul etmiyorsanız yazlık sarayı
Sağlık Bakanlığına devredelim, rehabilitasyon merkezi
yapalım. İnanın, Allah katında çok daha makbul
olacaktır.
Tüm sağlık emekçilerini ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
40ıncı maddeyi bundan önce
oylarınıza sunduğum ve kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
40ıncı
madde kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1186) sıra
sayılı Kanun Teklifinin 41inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Mehmet
Doğan Kubat Fehmi Alpay
Özalan
Çankırı İstanbul İzmir
Ramazan Can Zülfü
Demirbağ Serkan
Bayram
Kırıkkale Elâzığ İstanbul
Yasin Uğur
Burdur
MADDE 41- Bu Kanunun 13 üncü maddesi 1/4/2019
tarihinde diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Döner sermaye işletmelerinin muhasebe
hizmetlerinin Sağlık Bakanlığınca Hazine ve Maliye
Bakanlığından devralınması için gereken
hazırlıkların yapılabilmesi, bu anlamda ikincil
düzenlemelerin yapılması, personel istihdamı ve alt
yapının hazırlanması ve hesapların kontrol edilerek
kapatılması için süreye ihtiyaç olduğundan ilgili maddenin
1/4/2019 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bu önerge doğrultusunda 41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
41inci madde kabul
edilmiştir.
42nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 42nci maddesinin Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı
tarafından yürütülür. şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Muhammet
Naci Cinisli Dursun
Ataş Feridun
Bahşi
Erzurum
Kayseri Antalya
Fahrettin
Yokuş Behiç
Çelik
Konya
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Behiç Çelik konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet
Demircan ve arkadaşlarının vermiş olduğu kanun teklifi
üzerinde söz aldım. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Son maddeye geldiğimiz için vaktinizi de
almadan, süremi de çok kısaca değerlendirerek sözümü tamamlamak
istiyorum. Sağlık sadece Sağlık
Bakanlığının uhdesinde olan bir konu değildir,
sağlık çok geniş kapsamlıdır. Dolayısıyla Türkiyemizin
her tarafında sağlıkla ilgili bir hizmet ya da faaliyet
olduğu zaman koordinasyon gerekir. Birçok kurum ya da kuruluşun hatta
sivil toplum kuruluşlarının dahi işin içinde olduğu
büyük bir uğraş alanıdır çünkü sağlık,
doğumdan ölüme kadar bütün fertleri doğrudan ilgilendiren bir
husustur.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifleri
hazırlanırken benim dikkatimi çeken -önceki dönemimde de
görmüştüm- Anayasaya uygunluğu incelenmiyor, ya yeterince
incelenmiyor ya da yine aynı konuda başka yasalarla uyumlu olup
olmadığı da incelenmiyor. Şimdi, burada toparlanıyor
birçok madde -42nci madde üzerinde konuşuyoruz- mesela 1593
sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu var. Bu kanun fevkalade
önemlidir, genel sağlıkla ilgili bir kanundur ve 1930
yılında çıkmıştır, hâlâ, şu anda
yürürlüktedir ve çok güzel hazırlanmış bir yasadır, burada
Memleketin sağlık koşullarını iyileştirme,
milletin sağlığına zarar veren bütün hastalıklar ve
diğer zararlı faktörlerle mücadele etmek, müstakbel neslin
sağlıklı olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi
ve sosyal yardımlaşmaya yönlendirmek devlet hizmetlerindendir.
diyor, sağlığı devlet hizmeti olarak veriyor. Şimdi,
karşımızda şehir hastaneleri var, sürekli olarak bir beton
ve yatırım olayı olarak sağlık görülüyor. Bundan
çıkmamız gerekiyor. Sağlık, önleyici tıp olarak bir
kere dikkate alınmalıdır. Aşılama faaliyetleri
neredeyse unutuluyor Türkiyemizde. Eskiden, sağlık ocakları
sisteminde bizim hep gördüğümüz, kızamıkla, sıtmayla, çocuk
felciyle ilgili -daha birçok konuda- ciddi aşılama faaliyetleri
yaptırıyor olmamızdı, böylece sağlıklı bir
nesil yetişiyordu. Ama son yıllarda yine söz konusu hastalıklar
nüksetti ve bulaşıcı ve salgın hastalıklar
açısından Türkiyemiz maalesef en şanssız dönemini
yaşıyor.
Dolayısıyla gıda güvenliğimiz
tehlikeye girdi, bu da sağlığı kapsayan bir şey.
Ve bunun yanında, pancar şekerine ihanet
edildi bu memlekette. Şeker fabrikalarını ne yaptık? Özele
devrettik, elimizden çıkardık. ithal et konusu zaten başlı
başına bir sorun. Şimdi, alışveriş
yaptığımız yerlerde, mağazalarda gördüğümüz o
ambalajı güzel olan gıda ürünlerinin ne kadar bozuk olduğunu
televizyonlar sürekli olarak gösteriyor. Değerli milletvekilleri, onun
için, bu konularda ciddi çalışacak, müeyyide ortaya koyacak bir
sağlık idari yapılanmasını da oluşturmamız
gerekir. Bir ara kamu hastaneleri diye kuruldu, sonra o
kaldırıldı, onun yerine tekrar il sağlık müdürlükleri
yetkilendirildi. Böylece, sağlıkta yönetsel olarak büyük bir sorun
var.
Son olarak, sözümü bu şekilde tamamlamak
istiyorum: Askerî tıpla ilgili Türkiyede maalesef ihanet edilmiştir,
Gülhane sistemi ortadan kaldırılmıştır. Yeniden
Gülhane sistemine, askerî tıbbiyeye dönmemiz zorunluluk arz ediyor
diyorum.
Her şeye rağmen kanun teklifinin
hayırlara vesile olmasını diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
42nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 42nci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün 86ncı maddesine
göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki milletvekiline söz
vereceğim.
Lehte söz isteyen, İstanbul Milletvekili
Müşerref Pervin Tuba Durgut.
Sayın Durgut, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin lehinde söz
almış bulunuyorum.
Görüşülen bu paket sağlık sistemimize
yönelik önemli düzenlemeler içeriyor. Paket içerisinde yer alan ve halk
sağlığı alanında reform niteliği
taşıyan tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesine yönelik
düzenlemeler önemle vurgulanmayı hak ediyor.
Tütün kullanımı, dünyanın
şimdiye kadar karşılaştığı en büyük halk
sağlığı tehditlerinden biridir. Günümüzde yüzde 80i
düşük ve orta gelirli ülkelerde olmak üzere, dünyada 1 milyar 250 milyon,
ülkemizde ise yaklaşık 500 bini 13-15 yaş grubu çocuklar olmak
üzere, 16 milyondan fazla kişi tütün ürünü kullanmaktadır. Küresel
bir salgın olan tütün kullanımına bağlı
hastalıklar sebebiyle dünyada her yıl 7 milyon kişi, ülkemizde
de 100 bin vatandaşımız hayatını kaybetmektedir. Bunun
da ötesinde her yıl 700 bin kişi sigara içmediği hâlde sigara
dumanına maruz kaldığı için hayatını
kaybetmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre 700 milyon
çocuk yani dünyadaki çocukların yarısı ne yazık ki sigara
dumanına maruz kalmaktadır.
Sadece kullananlara değil, çevrelerindeki
bireylere ve toplumun tamamına zarar veren tütün kullanımıyla
mücadeleyi Adalet ve Kalkınma Partisi olarak çok önemsiyoruz. Dünya
genelindeki tütün salgınının önlenmesinde çok önemli bir
fonksiyonu olan Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini 2004
yılında imzaladık. Sözleşmenin Bakanlar Kurulunda kabul
edildikten sonra yasalaşmasıyla birlikte, ülkemizde tütünle mücadele
çalışmaları Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliği ve himayelerinde güçlenerek devam
etti. Bu yasa ve uygulamalarıyla ülkemiz, Dünya Sağlık Örgütü
tarafından hazırlanan Empower stratejilerinin tamamını
yerine getiren ilk ve tek ülke olma unvanını
kazanmıştır.
Sayın milletvekilleri, sigara reklam ve
sponsorluklarının kapsamlı bir şekilde yasaklanması,
tütün tüketimini ciddi oranlarda düşürmekte ve sigara endüstrisinin
özellikle çocuk ve gençlere ulaşmasını engellemektedir. Sigara
paketi tütün endüstrisi için en temel komünikasyon ve pazarlama aracıdır.
Sigara firmaları, sigara reklam ve promosyon faaliyetlerine getirilen
kısıtlamalar sonucunda pazarlama aracı olarak paket
dizaynına bağlı kalmışlardır. Bu yüzdendir ki
çokuluslu sigara devlerinden birinin yöneticisi Diğer promosyon ve
pazarlama faaliyetlerimizin yasak olduğu ortamlarda son iletişim
aracımız sigara paketidir, başka bir deyişle Eğer
başka bir şeyimiz kalmadıysa paket dizaynımız
pazarlama aracımızdır. diyerek bu durumun kendileri için
önemini ifade etmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü düz paketi, marka ve
ürün ismi dışında herhangi bir logo, renk, simge, promosyon
bilgisi içermeyen standart bir renk ve yazıyla basılmış
paketler ve ambalajlar olarak tanımlar. Yani yasa uygulandıktan
sonra, farklı hedef kitlelere göre tasarlanmış, özellikle
çocuklar, gençler ve kadınları hedef alarak tasarlanmış
cazibeli paketlerin yerini bu şekilde standardize edilmiş paketler
alacak.
Düz paket uygulamasının ardından pek
çok ülkede özellikle çocuk ve gençlerde sigara içme prevalansında azalma
olduğu ve sigarayı bırakan insan sayısında
artış olduğu görülmüştür. Bunların
dışındaki tüm yanıltıcı iddialar ve
çalışmalar sigara devlerinin finanse ettiği raporlar ve
çalışmalardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri,
bağımlılıkla mücadele çalışmalarında temel
prensip, koruma ve önlemedir. Çocuk ve gençleri korumak öncelikli
amacımızdır. Bu kapsamda, uzun ve detaylı bir
çalışmanın ürünü olarak gündemimize gelen düz paket
tasarısının hazırlanmasında emeği geçen bütün
kişi ve kurumlarımıza teşekkür ediyorum. Düz paket
önerisini tam bir konsensüs içinde oy birliğiyle Meclise taşıyan
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonumuzun değerli üyelerine huzurunuzda teşekkürü bir borç
bilirim.
Tütün kullanımını önemli ölçüde
azaltacak ve özellikle çocuk ve gençlerimizi nikotin
bağımlısı olmaktan koruyacak Tütün Kanunu dâhil bütün yasal
düzenlemelerin ülkemiz için hayırlı olmasını diler, saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Durgut.
Şimdi, aleyhte konuşmak üzere
İstanbul Milletvekili Ali Şekerde söz sırası.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Şeker süreniz beş
dakikadır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, günlerdir
sağlıkta şiddeti önleme yasası adıyla getirilip
sağlıkçıya birçok alanda şiddeti içeren kanun teklifi
üzerinde konuşuyoruz. Haklarında hiçbir mahkeme kararı olmayan
muhalif hekimlere, -eczacılara, öğrencilere, FETÖcü olduğu
bilinen 81 il emniyet müdüründen 74ünün hazırlattığı
raporlar üzerinden hekimlik yapamaz diyoruz. Hiçbir mahkeme kararı
olmadan atılan bu hekimleri maalesef, açlığa mahkûm ediyoruz.
Türk Tabipleri Birliği, Eczacıları
Birliği gibi meslek örgütleri bu konuda bizi uyardı,
Sağlıkta şiddetle ilgili doğru düzgün,
caydırıcı bir yasa yapalım. dedi. Biz de bu konuda kanun
teklifi hazırladık ama dikkate almadınız.
Bu getirilen teklifte ne var? Kişinin
hakkında sadece bir istihbarat fişi var diye o kişi hekimlik
yapmıyor, dört yüz elli gün evinde açlığa mahkûm ediliyor.
Burada, Sağlık Bilimleri Üniversitesi
kuruluyor. Daha önce Anayasa Mahkemesi dedi ki: Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı varsa burası özerk olamaz.
Siz ne yaptınız? Sağlık Bakanlığı
Müsteşarlığı kalktı yeni
Cumhurbaşkanlığı sisteminde; Sağlık Bakanı
yardımcısını koydunuz, Anayasa Mahkemesinin
kararını dolanmaya çalışıyorsunuz. Bu da Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilecek. Bir kanun
hazırlıyorsanız o kanunun işler hâle gelmesi, Anayasaya
aykırı olmaması gerekiyor.
Burada, alkol ve tütün satan bakkalları daha
önce alkolle ilgili çok ağır cezalara mahkûm ettiniz. Burada, tütün
satan, sigara ürünleri satan bakkalları, büfeleri de ölçüsüz cezalarla
muhatap kılacak, 20 bin lira, 40 bin lira, 60 bin lira ceza getirebilecek
bir teklif getirdiniz. İnternette sigaralı görüntü
yayınlandı diye 10 bin lira ceza öneren bir teklif getirdiniz.
Teklifiniz muhalifleri cezalandırırken
şehir hastanelerini yapan firmalara yüzlerce milyon avantaj sağlayan
damga vergisinden işletme süresi boyunca muaf olacak bir öneri getirdiniz.
Gemiciklerin cezasının azaltılmasını önerdiniz.
Teklifiniz Komisyona ulaştığı
andan itibaren biz itirazlarımızı dile getirdik, bazen sözümüzü
kesseniz de on bir saat beklememize rağmen bize söz vermeseniz de
haksızlıkları dile getirmek, yaşanabilecek sorunları
engellemek için mücadele ettik.
Her fırsatta Türkiye hukuk devletidir.
diyorsunuz, biz de buna inanmak istiyoruz; inanmak istiyoruz ama maalesef,
Anayasaya aykırı yasa yapmaya çalışıyorsunuz. Bu bir
cadı avıdır. Haklarında mahkeme kararı olmadan hiç
kimsenin masumiyet karinesini yok sayamazsınız. dedik ama siz, iki
dudağınızın arasında, fişlerle, KHKyle bunu
kanuna çevirmeye kalktınız. Maalesef, Hekimler birden fazla alanda
çalışamaz. diye bir madde vardı, bunu 1+2 olarak Bakanlık
düzenledi, Danıştay iptal etti bununla ilgili düzenlemeyi. TTB bu
alanda tek yetkiliyken sırf size muhalif diye, TTBnin bu yetkisini, Dişhekimleri
Birliğinin bu yetkisini elinden almak için kanun teklifi getirdiniz. Bir
hekim 7, 8 ayrı ilde çalışabilecek, bunun halk
sağlığına vereceği zararı da hepinizin görmesi
gerekiyordu.
Daha önce getirdiğiniz, tütünle ilgili
mücadelelerde birçok alanda sizlerle birlikte dedik ki: Sigarayla mücadele
doğru bir projedir, bunu destekleyelim ama insanların
dükkânlarını kapatmak için bunu kullanmayalım.
Sağlıkta şiddeti önleme
yasasını bir an önce getirelim, gerçek manada. Siz mevcut, yürüyen
düzenlemeleri bir araya getirip bunu sağlıkta şiddet
yasası diye sunmak istiyorsunuz hâlbuki yeni hiç bir şey getirmiyor.
Yetim ilaçların yurt dışından
getirilmesini özel sektöre vermek istiyordunuz, buna direndik, kamuda
kaldı.
Şehir hastanelerinin damga vergisi meselesi,
yine direndik, halkın cebinde kaldı yüzlerce milyon.
Tütün ve alkol satan esnafın
ocağını batıracak ölçüsüz o -20 bin, 40 bin- cezalarla
ilgili direndik, bunun çıkartılmasını sağladık
yoksa birçok esnaf, kuruyemişçisi, bakkalı, büfesi kapatmak zorunda
kalacaktı dükkânlarını.
İlk hâliyle, barış
imzacıları başta olmak üzere muhalif hekimlerin hekimlik
mesleği yapmasını engellemek istediniz, önce altı yüz gün,
sonra dört yüz elli gün yeni mezunlara hekimlik yaptırmamak konusunda bir
ceza ve bunun üzerine bir de para cezası getirmek istediniz, direndik ama
maalesef, yine insanları, yeni hekimleri dört yüz elli gün aç, susuz,
kendi başına bıraktınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker, buyurun, devam
edin.
ALİ ŞEKER (Devamla) SGK
anlaşmalı olmayan kurum sayısı yüzde 1 bile değil.
Önce dediniz ki: Kamuda çalışamazsınız. Sonra dediniz ki:
Özelin de yüzde 99unda çalışamazsınız. Yüzde 1 özel
alana mahkûm ettiniz. Buna da direndik, bu konuda da geri adım
atılması, 3 bin hekimin mesleğini yapmasına engel olacak
bir düzenlemeyi de geri çektirmiş oldu.
Anayasa'nın 5inci maddesine aykırı
bir madde olduğu için bu 5inci maddeyi son maddede de olsa geri çekmeniz
konusunda sizi bir kere daha uyarıyorum. Bir yandan diyorsunuz ki Uzman
hekimlerin mecburi hizmete gönderilmesi lazım, hekime
ihtiyacımız var., bir yandan da yeni mezun pırıl
pırıl hekimleri evinde dört yüz elli gün açlığa mahkûm
ediyorsunuz.
Bu konuda yeni yeni alanlarla ceza çıkarıp
bu cezalar üzerinden bütçe açığını kapatmaya
çalışıyorsunuz. Biz bu konularda
uyarılarımızı yaptık. Daha dün, Mihriban
Yıldırım adlı asistan, hekim arkadaşımız
kendi derdini anlatmak için Meclis önüne geldi, gözaltına
aldınız. Mahkeme kararı var, ben masumum. diyor ve mahkemede
ispatlıyor, o genç hekime ihtisas yaptırmıyorsunuz. Şu anda
bu getirdiğiniz düzenlemeyle de yeni mezunlara ihtisas yaptırma
engeli koyuyorsunuz, dört yüz elli gün boyunca evine mahkûm ediyorsunuz,
sonrasında da ihtisasını engelliyorsunuz. Genç hekimlerin
ihtisasını engellemeye hakkınız yok. Haklarında kesinleşmiş
mahkeme kararı olmayan genç hekimlerin ihtisas yapma hakkını
derhâl iade etmemiz gerekiyor. Bu süreçte yanlış olan maddelerin
Anayasa Mahkemesinden döneceğini biliyoruz ama bu süre içerisine hekimleri
mağdur etmeyin, hekimleri daha fazla cezalandırmayın diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şeker.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Aslında biraz daha
uzatsaydınız verecektim size söz. Sebebi şu: Meclis
çalışanları, emekçileri bize mesaj iletiyorlar, saat dokuza bir
kala bile bitirdiğimizde servisler kalkmıyormuş. Şimdi
garaj müdürüne de sordurdum. Eğer şimdi oylamaya geçersek ki zaten
birkaç dakika kaldı dolayısıyla çalışanları
mağdur etmemek üzere biraz sözü dolaştırmamız gerekiyor.
İlk söz talebi Sayın Filiz
Kerestecioğluna ait.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
insan sağlığı evet çok önemli, çalışanların
sağlığı da önemli ve terzi söküğünü dikemez durumuyla
karşı karşıyayız aslında. Birçok kez çalışan
arkadaşlar bunu dile getiriyorlar, bizden ricacı oluyorlar. Yani
böyle saçma bir uygulama gerçekten olmamalı. Ne kadar sürede bitiyorsa bu
iş, onların servisleri de aynı saatte olmalı. Yani
şimdi dokuzda olursa, biterse servisle evlerine gidemeyecekler, bir geçe
biterse gidebilecekler gibi bir uygulama hakikaten onların haklarına
aykırı olan bir şey.
Sayın Başkan, yeterince konuştum mu?
Konuşamadım daha, devam ediyorum.
BAŞKAN Hayır, yok, devam etmeyin,
başka söz talepleri var Sayın Kerestecioğlu. Başka söz
talepleri de var.
Sayın Altay
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamam. O zaman, bu hakkı destekleyen başka
arkadaşlara sözü devrediyorum ama bunu bir an önce el birliğiyle
düzeltelim. Yani bu arkadaşların sorununu çözelim. Gerçekten böyle
saçma bir uygulama olmamalı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Altay.
Saat dokuza kadar söz vereceğim, dokuz olunca
oylamaya geçeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben Sayın
Akbaşoğlu girdi diye girdim yani ihtiyaç olur diye.
Ama ben de bu vesileyle Meclis personeliyle ilgili
bir şey söyleyeyim. Bu dokuz meselesi tabii doğru, haklılar, bir
şey daha var: Mecliste şu anda taşeronda
çalışırken kadroya alınan ya da Meclise ait şirket
üzerinden işe alınan elemanlar, temizlik işçileri,
bahçıvanlar yani işin zor kısmını yapan
çalışanlarımızın birtakım hak kayıpları
olduğu iddiaları var, burada yemek verilmemesi, gibi vesair,
maaşlarında bir düşüklük gibi vesair. Bunlara da Meclisin
dikkatini çekelim, sizin, özellikle Başkanlık
Divanımızın. Eşit işe eşit ücret mantığının
önce Mecliste hayata geçmesi lazım. Bunu bir söylemiş olayım.
Hayırlı olsun. Kanunla ilgili
çekincelerimiz vardı başından beri. Komisyonda sert, gergin
anlar da yaşandı. Bizim derdimiz gerginlik yaratmak değil,
şov yapmak değil. Vatandaşın, milletin menfaatine olmayan
her noktada biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir refleks göstermeyi burada
bulunuş sebebimiz sayıyoruz.
1inci partiye mensup yöneticiler ve sayın
milletvekilleri de bilecek ve takdir edecektir ki milletin menfaatine olan her
kanunda biz evet dedik ve olabildiği kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünden kaynaklı obstrüksiyonları ve imkânları
kullanma noktasında minimize ettik durumumuzu.
Yani ben tekrar altını çizmek istiyorum.
Bu kanun bu hâliyle, evet, bizim önerilerimizle
Sayın Akbaşoğlu
onun için söz aldı, hani Siz değil biz de böyle yaptık. Ali
Şekerin söylediği kimi iyileştirmeler CHPye ait değil, AK
PARTİye ait. diyecek biliyorum. O söylemeden ben söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu söz
almamış, görmedim. Sisteme girmemiş.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle mi? Girdiydi
sisteme
BAŞKAN Onun için siz de uzatmayın
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunu
söylemeye çalışıyorum: Keşke en demokratiği, en güzeli
gelseydi. Bana ait bir söz vardır yani normal bir söz ama: En iyinin iyisi
vardır.
Bu kanun çok kötü geldi, çok kötü geldi. Komisyon
üyelerimiz, arkadaşlarımız, bu konuda Komisyonda ve Genel
Kurulda yapıcı, olumlu katkılarımızı
Zaman zaman
yüksek refleksle, zaman zaman gerginlik anları yaşansa da buradan
kastımız, hiçbir sayın milletvekilini, parti yöneticisini üzmek,
kırmak değildir; bunun bilinmesini isteriz.
Daha önce söylediğim çok polemik olan bir
şey var: Ben bir gün burada gene 1inci partinin grup başkan vekili
bir şey söyleyince Ya, siz bizden alkış mı bekliyorsunuz?
dedim. Muhalefet iktidarı alkışlamaz, muhalefet hep daha iyisini
ister. Dolayısıyla biz böyle baktığımız vakit,
biraz sonra oylanacak kanuna, kimi iyileştirmeler yapılmış
olmakla birlikte, içinde hâlen çekincelerimiz olduğu için hayır oyu
vereceğiz ama buna rağmen hayırlı uğurlu olsun
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Saat
dokuz oldu.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Söz talebiniz var mı Sayın
Akbaşoğlu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben
söyleyeceğini söyledim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Engin Altay Bey gerçi bizim ne
söyleyeceğimize ilişkin güzel yaklaşımlarda da bulundu ama
ben teyiden ve tekiden tekrar söyleyeyim. Dolayısıyla hani bir
direniş sonucu değil, hep beraber, ortak fikirle, bütün
partilerimizin, bütün milletvekillerimizin ortak katkılarıyla bir
netice elde edilmiş oldu ve önergelerle son düzenleme yapıldı.
Piyasada bulunamayan ilaçların daha kolay bir
şekilde ilgili hastalarımıza sevki konusunda kolaylıklar,
tabip ve diş tabiplerimizin birden fazla yerde çalışabilmesi
imkânı, sağlık çalışanlarına şiddetin
önlenmesiyle ilgili caydırıcı tedbirler, tütünle mücadelede
önemli düzenlemeler, tüp bebekle ilgili hakikaten
vatandaşlarımıza finansman noktasında Sosyal Güvenlik
Kurumunun genişletici yaklaşımı ve diğer hususlar bu
kanun teklifiyle düzenlendi. 5inci maddeyle ilgili de ilgili mevzuat
çerçevesinde hükümlere göre teklif edilen bir metin, daha sonra hep beraber,
ortak kanaatler çerçevesinde son hâlini aldı.
Hayırlı ve uğurlu olsun. Katkı
veren bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
İyinin daha iyisi var; doğru, daha iyisini
yapana kadar bizim yaptığımız en iyisidir.
Teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
Sayın Cesur, söz talebiniz var.
Buyurun Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) Teşekkür ediyorum.
Hep beraber daha iyiyi arama konusunda
uzlaşmış olmaktan dolayı ayrıca çok teşekkür
ediyorum, biz de daha iyiyi arıyoruz İYİ PARTİ olarak.
Latife bir yana, sağlıkla ilgili büyük bir
torba yasa görüşüldü. Çok emek sarfedilmiş ve bu emeği
sarfedenlerin emeklerini hiçbir şekilde göz ardı edecek değiliz.
Komisyonda da uzun saatler sarfedildi. Burada, Genel Kurulda görüşlerini
dile getiren tüm arkadaşlarıma ben de çok teşekkür ediyorum.
Küçük bir tırnak içerisinde, yine de muhalefet
olarak söylemeden geçemeyeceğim, kalan bir unsur var süre yetmediği
için: Aslında, 61 milyar dolara mal olan bu şehir hastaneleri projesi
gibi projeleri revize etmemiz lazım. En azından, garanti ücretleri
döviz cinsinden yapılan anlaşmaları hiç değilse lira
üzerinden yapmaya çevirmek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) Daha önce
İngilterede denenen -yirmi beş sene önce- ve vazgeçilen bu sistemden
bizim de önümüzdeki zaman içerisinde vazgeçeceğimiz kesin. Bari daha az
zararla kurtulmamız lazım.
Şöyle söylüyorum: Devlet baş gibidir,
hükûmetler şapka gibidir; yönetimler değişir, gelir gider ama
devleti yani başı eskitmemek lazım. Sayın
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin sözüdür.
Ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim değerli
milletvekilleri.
Teklifini tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki işleri sırasıyla
görüşmek için, 20 Kasım 2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.04
(x) Bu bölümlerde hatipler tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) 12 S. Sayılı Basmayazı 13/11/2018 tarihli 16ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.