TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20nci
Birleşim
21
Kasım 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili
Şeyhmus Dinçelin, 21 Kasım Mardinin Onur Gününün 99uncu yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Parlamentosu taslak Türkiye raporunda
Türkiye-Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin askıya
alınması tavsiyesine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, İstanbul ili Üsküdar ilçesi
Kirazlıtepe Mahallesinde yaşanan kentsel dönüşüm sorununa
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Akkuyu Nükleer Santral Projesi nedeniyle Mersinlilerin
endişeli olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, özel sektör ile kamunun Suriyeden alacağının
olup olmadığı, varsa toplam tutarının ne olduğu
ve alacakların tahsili için iletişim ağının kurulup
kurulmadığı hususlarında kamuoyunun açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü
vesilesiyle Birleşmiş Milletlerin çocuk ölümlerine sessiz
kaldığına ilişkin açıklaması
4.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, çiftçiye fiyat baskısı
uygulandığına ilişkin açıklaması
5.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, DMD hastalarının hayat ve
bakım kalitesinin yükseltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, enflasyonun düşürülebilmesi için gösterilen çabanın
ekonomik ve mali politikalarla desteklenmesi gerektiğine, domates
üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, sarmalık tütüne uygulanacak ÖTV
indiriminin ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Gökan Zeybekin, Bayburt CHP İl Başkanlığı
binasında çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, Malatya ili Hekimhan ilçesindeki yol
çalışmasının bir an önce bitirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Mevlidi Nebi Haftasına,
medeniyet krizinin doğurduğu sorunların fikrî ve siyasi
bağımlılık, bölünmüşlük, insan hakları ihlalleri,
gelir dağılımındaki adaletsizlik ile cehalet olduğuna
ilişkin açıklaması
10.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle
fikrî hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren tüm
öğretmenlere en kalbi şükranlarını sunduğuna
ilişkin açıklaması
11.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürkün, haksız ve adaletsiz bir sınav
yöntemiyle Kırıkkale İl Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı
okullarda görev yapmak üzere temizlik personeli alımı
gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması
12.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, yaşanan ekonomik krizle birlikte zor duruma
düşen çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi için çözüm önerilerinin
neler olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Afyonkarahisar
Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününü kutladığına, Birleşmiş
Milletlerin katliamlara ve çocuk ölümlerine sessiz kaldığına
ilişkin açıklaması
14.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, iktidar partisinin Meclis gündemine
taşıdığı konuların vatandaşların
beklentilerinin çok uzağında kaldığına ve emeklilikte
yaşa takılanların haklı talebini unutturmayacaklarına
ilişkin açıklaması
15.- Gaziantep Milletvekili
Derya Bakbakın, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle ülkenin
bayrağı, vatanın selameti için canını ortaya koyan tüm
şehit öğretmenleri saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
16.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, TSK bünyesinde uzman erbaş olarak görev yaparken
kanun gereği ilişiği kesilen ancak emekli aylığı
bağlanıncaya kadar sivil memur olarak
çalıştırılanların mağduriyetine, şehir
hastanelerindeki temizlik işçilerinin kadro imkânından
yararlanamadığına ve özel güvenlik personelinin özlük
haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
18.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, zor durumda olan zeytin ve
zeytinyağı üreticilerine destekleme priminin bir an önce ödenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Sivas Milletvekili Ahmet
Özyürekin, 4 Eylül 2019 Sivas Kongresinin 100üncü yılı olması
münasebetiyle kutlamaların bir hafta süreyle yapılmasını
Kültür ve Turizm Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması
20.- Zonguldak Milletvekili
Ahmet Çolakoğlunun, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden
ocağında meydana gelen patlamada ölen işçilere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
21.- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, Gürcistanda kar nedeniyle mahsur kalan Türk tır
şoförlerine gerekli yardımın yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, 24 Kasım
Öğretmenler Günü münasebetiyle ücretli öğretmenlerin sorunlarına
hassasiyet gösterilmesini talep ettiğine, ücretli öğretmenlere kadro
verilemiyorsa joker öğretmen statüsü tanınarak
şartlarının iyileştirilmesi ve yaptıkları
hizmetin ödüllendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde
verdiği taahhütlerin arkasında duran ve gündemine hâkim bir parti
olduğuna, sözleşmeli öğretmenlerin aile bütünlüğünden
mahrum edildiğine, locada kendilerini izleyen Tarsus Muharip Gaziler
Derneği mensuplarını saygıyla selamladıklarına ilişkin
açıklaması
24.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden ocağında meydana
gelen patlamada ölen işçilere Allahtan rahmet dilediklerine,
taşeronun taşeronu sistemiyle iş
yapıldığına, Soma faciasını
yaşamış bir ülke olarak maden ocakları konusuna daha
sorumlu yaklaşmak gerektiğine, Uğur Kaymazın ölümüyle
ilgili yargı sürecine ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki ruhsatsız maden
ocağında meydana gelen patlamada ölen işçilere Allahtan rahmet
dilediğine, Soma Araştırma Komisyonunun belirlediği
önerilerin hayata geçirilmediğine, AİHMin HDP eski Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaşla ilgili kararına, 9 Ağustos
2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Danışmanlığına
atanan Sümeyra Merve Kılınça ait kartvizitte Hanımefendi
Danışmanı yazmasının ve maaşının
devletten ödenmesinin kabul edilebilir olmadığına ilişkin
açıklaması
26.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, 1987den bugüne AİHMin yargı yetkisinin
tanındığına, vaktiyle AİHMin FETÖ lobisinin esareti
altına girmiş olabileceğine, gerek iç hukuk gerekse
uluslararası makamlar nezdinde verilen yargı kararlarının
hukukun gelişmesine katkı sağlayıcı eleştirilere
açık olduğuna ilişkin açıklaması
27.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, AİHM kararlarının ve Anayasa Mahkemesi
kararlarının tartışılabileceğine, hukukun
gerektirdiğini bir an önce yerine getirme sorumluluğunun siyasal
iktidarda olduğuna ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Türkiyenin AİHM yargıçlığı için uygun aday
sunamadığına ve bir dönemin yargılama süreçlerinde FETÖ
damgası varsa milletvekilleriyle ilgili fezlekelerin cezaevinde olan hâkim
ve savcılar marifetiyle hazırlandığına ilişkin
açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, terör örgütleriyle mücadeleyi milletle beraber Meclis
çatısı altındaki milletvekilleriyle sürdüreceklerine
ilişkin açıklaması
33.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun 14
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde
şahıslar adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadeleri ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, milletvekillerinin bağımsız olarak
değerlendirme yapmasının yadırganacak bir durum
olmadığına ilişkin açıklaması
36.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden
ocağında meydana gelen patlamada Evren Cinemre ile Adem
Alibaşın yaralandığına, Kenan Çavuş, Hasan
Gençtürk ile Uğur Göktaşın cansız bedenlerine
ulaşıldığına ve başsağlığı
dilediğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Parlamento çatısı altında
Başbakanın kullandığı odanın yürütmenin
başı olan Cumhurbaşkanına AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla tahsis edilmesinin doğru
olacağına ilişkin açıklaması
38.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, bir partinin genel başkanının
Cumhurbaşkanı olmasını sakıncalı buldukları
gibi referandum yapılmadan Cumhurbaşkanına oda
hazırlanmasının da yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
40.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, itham etmek, saray siparişi gibi hakarete
yakın ifadeler kullanmak yerine katkı sağlayan
yaklaşımlardan sonuç alınacağına ilişkin
açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bir partinin vekillerinin
genel başkanıyla istişare etmesinin doğal olduğuna
ilişkin açıklaması
43.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum
Derneğinin Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
ihlaller tespit ettiğine ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 9 Ağustos 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı
Danışmanlığına atanan Sümeyra Merve Kılınça
ait kartvizitte Hanımefendi Danışmanı
yazdığına ve devlette hanımefendilik diye bir makam
olmadığına ilişkin tekraren açıklaması
45.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve iktidar olmayı iddia
eden bir partiden daha ciddi muhalefet beklediklerine ilişkin
açıklaması
46.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, iktidarın teklifle ilgili uzlaşıyı
komisyonda görüşülmeye başlamadan önce araması gerektiğine
ilişkin açıklaması
48.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Cumhurbaşkanının Anayasa ve İç Tüzükten
kaynaklanan görevleri olması nedeniyle Mecliste odasının
bulunmasının normal karşılanması gerektiğine,
Cumhurbaşkanı, parti yetkilileri ve milletvekillerinin
istişarenin tarafı olduğuna ilişkin açıklaması
49.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, sisteme adapte
olamadıklarına, teklifin kimden geldiğiyle değil ne
geldiğiyle ilgilendiklerine ve araştırma önergesi verdikleri her
konuda kanun teklifi de verdiklerine ilişkin açıklaması
50.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, İYİ PARTİ isminin doğru telaffuz
edilmemesinin oy veren 5 milyona saygısızlık olduğuna
ilişkin açıklaması
51.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin 14
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisinin Adalet ve Kalkınma
Partisiyle olan siyasi ilişkisine vurgu yapılmasını son
derece faydasız bulduğuna ilişkin açıklaması
53.- İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yönterin, çelişkide bocalayanın
yanlışı savunacak gerekçeyi kolay bulacağına,
tereddüdün de gerçeğin idrakini engellediğine ilişkin
açıklaması
54.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adana ilinin Feke ilçesindeki Şehit Koray Özel Anadolu Lisesi
Öğrenci Pansiyonunda çıkan yangından etkilenen öğrenci ve
öğretmenlere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
55.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Adana Milletvekili Ayhan Barutun 14 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
56.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Mersin Milletvekili Baki Şimşekin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
57.- Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, Adana ilinin Feke ilçesindeki Şehit
Koray Özel Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonunda çıkan yangın
nedeniyle Fekeli hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
58.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Adana ilinin Feke ilçesindeki yangının
nasıl meydana geldiğine ve alınan tedbirlere ilişkin
açıklaması
59.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Adana ilinin Feke ilçesindeki yangın nedeniyle
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve ihmal söz konusuysa
aydınlatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
60.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, Adana ilinin Feke ilçesindeki Şehit Koray
Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonunda çıkan yangından dolayı
Fekeli hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, hiçbir milletvekilinin Parlamentoya
tesadüfen gelmediğine ve karşılıklı saygı
gösterilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, hiçbir milletvekilinin Parlamentoya
tesadüfen gelmediğine ve karşılıklı saygı
gösterilmesi gerektiğine ilişkin tekraren konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, polemikleri uzatarak Meclisin
gündeminin farklı noktalara çekilmesinin doğru
olmadığına ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Adana ilinin Feke ilçesine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasında Milliyetçi Hareket Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Manisa Milletvekili Cahit
Özkanın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın 14
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından,bazı kamu
çalışanlarının 3600 ek gösterge kapsamına
alınması için yapılması gerekenlerin saptanması
amacıyla 21/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları
tarafından, çalışan kadınlara yönelik gerçekleşen
cinsiyetçi hak ihlallerinin araştırılması amacıyla 12/11/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmında yer alan Menderes Nehrindeki kirliliğin nedenlerinin
araştırılarak ortaya çıkan zararların giderilmesi için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/282)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Isparta Milletvekili
Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
2.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, Muğla-Kale yol yapım
çalışmalarını yürüten firmanın işi
bıraktığı iddialarına ve çalışmaların
ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/4827)
2.- Samsun Milletvekili Kemal
Zeybekin, Samsun Tersakan Irmağı yatağında bakım
yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/5096)
21
Kasım 2018
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Fatma
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 21 Kasım Mardinin Onur Günü münasebetiyle
söz isteyen Mardin Milletvekili Şeyhmus Dinçele aittir.
Buyurun
Sayın Dinçel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mardin
Milletvekili Şeyhmus Dinçelin, 21 Kasım Mardinin Onur Gününün
99uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞEYHMUS DİNÇEL (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Mardinin Onur Gününün
99uncu yılını kutlamak için söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Mardinin binlerce yıllık tarihi
içerisinde onlarca farklı uygarlık, farklı medeniyet kendine yer
bulmuştur. Milattan önce 4500den başlayarak klasik anlamda
yerleşim gören ve Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma,
Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı Dönemine ait birçok
yapıyı barındırmakta olan Mardin, âdeta bir açık hava
müzesidir. Tarih boyunca kültürel bir geçiş noktası olmuş,
Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Yezidi, Şemsi, Kameri, Mecusi gibi farklı
din ve Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Yakubi, Keldani, Nasturi gibi
farklı etnisitelere de yurt olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı bitiminde Mondros
Ateşkes Anlaşmasıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi
İngilizlere verilince İngilizler Musulun ardından hızla
Mardin kapılarına dayandı. Amiral Bristolün bölgedeki tüm
olayların arkasında olarak işaret ettiği İngiliz Noel
yanında kumandanlarıyla birlikte 12 Mayıs 1919da Mardine
geldi. Burada şehrin ileri gelenleriyle, savaşsız teslim alma
umuduyla toplandı. Toplanan halk ve birçok kavim, başta Süryani Kadim
Patriği III. İlyas Şakir Efendinin verdiği cevap Yekvücut
olarak canen ve malen işgale karşı mücadeleye
hazırız. şeklinde oldu. Bölgedeki farklı dil ve dinden
insanların dayanışma içindeki millî duruşu karşısında
tutunamayacaklarını anlayan Noel 14 Mayıs 1919da geri dönerek
genel durumu ve bölgenin kendileri için batak olduğunu üstlerine bildirdi.
16 Eylül 1919da Londrada yapılan bir
anlaşmayla İngilizlerin ve Fransızların ellerindeki,
Mardinin de içinde bulunduğu, birtakım yerler el
değiştirdi. Fransızlar hemen doğuya doğru işgal
alanlarını genişlettiler. Bu sırada, Fransız Norman da
yanına birkaç subay daha verilerek Mardini işgal etmek üzere
görevlendirildi. Mardin halkı gelişmeleri duyunca durumu hemen
protesto etti. 30 Ekim 1919 tarihinde binlerce kişinin
katıldığı bir miting yapıldı. Heyet-i Merkeziye
namına Hüseyin imzasıyla şu protesto yayımlandı:
Haksız ve adaletsiz bir sulh kararının medeniyet âlemine saadet
getireceği yerde, kanlı bir istikbal doğuracağı
herkesçe bilinmektedir. Norman emrindeki kuvvetlerle birlikte Mardine
geldiğinde, şehre doğru harekete geçtiğinde Mardinin ileri
gelenleri toplanarak nasıl bir tavır sergileyecekleri hakkında
bir kanaate vardılar. Teşkilat Reisi Eyüp Önenin evinde
toplandılar. İlk tedbir olarak istasyon ile şehir
arasındaki tepelere birçok çadır kurularak içinde millî
teşkilatın bulunduğu izleniminin yaratılması
kararlaştırıldı. İnce odunlara süngü ölçüsündeki et
bıçakları bağlanarak tüfek süsü verildi. Kaledeki iftar topunun
yanına top süsü verilmiş birçok soba borusu yerleştirildi.
Kayalar arkasına yerleşenler başlarını ve sadece
süngüsünü gösterdikleri sahte tüfeklerle kalabalık bir askerî kuvvete dönüştü.
21 Kasımda Norman istasyona girer girmez ellerindeki mavzerlerle,
baltalarla, hançerlerle bekleyen yerel halkın muhalefetiyle
karşılaştı. Bu durumdan korkuyor olsa da başta askerî
gururunu yenemeyip belediye meclisine doğru yol aldı. Daha önce
kararlaştırıldığı şekliyle toplantıda
hazır bulunan eşraf adına bir temsilci başı dik,
mağrur ve azimli bir ifadeyle şu karşılığı
verir: Tercüman, hepimiz namına, bütün Mardin ve Mardinliler namına
Normana bildir ki burası zannettiği gibi Suriyeden bir parça
değil, binlerce senelik bir Osmanlı şehridir. Hükûmetini
muhafaza ve müdafaa yolunda bugüne kadar nasıl
çalışmış ve istilaları bugüne kadar nasıl
kahramanca karşılaşmışsa yine öyle yapacaktır.
Hükûmetimiz her türlü ihtiyaçlarımızı temin etmeye kadirdir. Tek
kişi kalsak bile şehri ona teslim etmeyiz. Hayatına
acısın ve Mardin, Diyarbakır sevdasından vazgeçerek
geldiği gibi gitsin. Konuşmayı duyan Mardin gençleri heyecanla
gösteri yapıp Fransız subayının şehri hemen terk
etmesini istediler. O sırada kaleden top sesleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sayın
milletvekili.
ŞEYHMUS DİNÇEL (Devamla) O sırada
toplantıda hazır bulunanlardan bazıları, Albay
Normanın emrindeki bir subayın kaleye dikilmesi planlanan elindeki
Fransız bayrağını çekiştirip yırtmıştır.
Bundan çok korkup etkilenen Norman etrafındakilerle birlikte şehri
kaçarcasına hemen terk etmiştir. Gördükleri ve duyduklarından
durumun ne derece tehlikeli olduğunu anlayan ve Mardinden sağ salim
çıkabilmekten başka bir şey düşünmeyen Norman hemen
Mardini terk etmiştir. Norman o günkü kaçışıyla istiklal
mücadelesinin mihenk taşı olmuştur. Kurtuluş
Savaşının fikrî temelleri bu olaylarla atılmış,
bağımsızlık umudu burada yeşermiştir. 21
Kasım günü Mardinde doğan mücadele ruhu memleketin her köşesine
yangın gibi yayılmış, İngilizlere, Fransızlara ve
daha nicesine Anadolunun altın tepside kendilerine
sunulmadığını göstermiştir. Mardin o gün
gösterdiği onurlu duruşu bugün de her zaman olduğu gibi
göstermektedir.
Bu vesileyle buradan tüm Mardin halkının
21 Kasım Onur Gününü tebrik ediyor, tüm Genel Kurulu saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Avrupa Parlamentosu taslak Türkiye raporunda Türkiye-Avrupa Birliği üyelik
müzakerelerinin askıya alınması teklifi konusunda söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Parlamentosu taslak Türkiye
raporunda Türkiye-Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin askıya alınması
tavsiyesine ilişkin gündem dışı konuşması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Parlamentosu taslak Türkiye raporunda Türkiye-Avrupa
Birliği üyelik müzakerelerinin askıya alınması tavsiyesi
üzerinde gündem dışı söz aldım. Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi göreve gelmeden önce önemli
bir aşamaya getirilmiş olan Türkiye-Avrupa Birliği üyelik
müzakerelerinde 2007 yılına kadar muhalefet partisi olarak bizler de
kayda değer reformları hayata geçirmiş olsak da bugün gelinen
aşamada müzakerelerin resmî olarak sonlandırılması
gündemdedir. Özellikle 2007 yılı sonrası süreci tek
başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının
tutarsız, öngörüden uzak, dönemsel ve günübirlik siyasi
çıkarları için tahrip ettiği Avrupa Birliğiyle
ilişkilerde ilerleme kaydedilememiş, tam üyelik yolunda kayda
değer bir sonuç alınamamıştır. Yapısal reformlar
yerine otoriter rejimin inşasına yönelik politika ve yasal
düzenlemeleri öncellemiş ve Avrupa Birliği tam üyelik perspektifi
maalesef sözde kalmıştır.
Gelinen aşamada, Avrupa Parlamentosu Türkiye
Raportörü tarafından 14 Kasım 2018 tarihinde Türkiye-Avrupa
Birliği ilerleme raporunun taslağı açıklanmış ve
Türkiyeyle müzakerelerin sonlanması çağrısında
bulunulmuştur. Taslak raporun gerekçesinde de altı çizildiği
üzere Türkiyenin katılım müzakerelerinin sonlanması
çağrısının temelini, gerekçesini, Avrupa Birliğine tam
üyelik kriterlerimiz olan hukukun üstünlüğü, adalet, insan hakları,
demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü ve kuvvetler
ayrılığını kapsayan Türkiyenin Kopenhag siyasi
kriterlerini yerine getirmekten çıktığı gerekçesi
oluşturmaktadır. Bu konuda taslak raporun tespitlerini değerlendirmek
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, çünkü gelinen
aşamada Türkiye bir hukuk devleti olmaktan
uzaklaşmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Genel
Başkanı Cumhurbaşkanının ve iktidarlarının
Avrupa Birliğiyle ilişkilerde önceliği, kesinlikle demokrasi,
hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, temel hak ve
özgürlüklerin genişletilmesi değildir, tek önceliği kendi,
kişisel siyasi çıkarlarıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Erdoğan 1 Ekimde Meclisimizin açılış oturumunda yaptığı
konuşmasında Türkiyenin Avrupa Birliğine ihtiyacı
olmadığını söylemiştir. Ancak bu durum aslında
Sayın Erdoğanın Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi ile kuvvetler ayrılığının ve demokratik
işleyen bağımsız kurumsal yapının ortadan
kalkmasıyla kendi tek adam yönetiminin kalıcılığı
için Avrupa Birliğine olan ihtiyacının kalmadığı,
Kopenhag siyasi kriterleri başta olmak üzere Avrupa Birliği hukuksal
mevzuatını bir ayak bağı olarak gördüğü şeklinde
yorumlanabilir. Ve işte bu nedenle Türkiye, Avrupa Birliği tam üyelik
sürecinden adım adım uzaklaşmakta; mülteci sorunu, vize, gümrük
birliği gibi kısa vadeli ikili ilişkilere indirgenmiş
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, gücün tek kişide
toplanmasıyla Türkiye evrensel Avrupa değerlerinden ve
uluslararası topluma güven veren bir ülke konumundan
uzaklaşmış olmasının maliyetlerini toplumun tüm
kesimleri olarak yaşamaktayız. İşte Dünya Adalet Projesi
tarafından hazırlanan Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 2017
verilerine göre Türkiye önceki yıla göre iki sıra daha gerileyerek
113 ülke arasında 101inci olmuştur. OHAL ve sonrası uygulamalar
kapsamında atılan adımların kapsamı, zamanla medyada
ve akademide eleştirel seslere yönelik olarak orantılılık
prensibiyle çelişen şekilde genişletilmiştir. İktidar
olarak kendisine muhalif kim ya da hangi kuruluş varsa sindirmek, yok
etmek üzere demokrasi ve hukuk dışı yollara
başvurulmuştur. Gazeteciler, insan hakları savunucuları,
yazarlar ya da sosyal medya kullanıcılarına yönelik ceza
davaları, basın kartlarının iptali ve çok sayıda medya
organının kapatılması ya da yönetimine Hükûmet
temsilcilerinin atanması ciddi kaygılar yaratmıştır.
Özgürlük ortamının daraltılması nedeniyle, genç ve
nitelikli beşerî sermaye yurt dışına kaçmakta, gidenler ise
geri dönmemektedir. Sadece genç beyinler değil, üretici ve
yatırımcı beyinler de sermayeleriyle birlikte ülkemizi terk
etmektedirler. Türkiye, 6 bin göçle, Çin ve Hindistanın ardından
3üncü sırada yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak Türkiyenin ekseninin, perspektifinin Avrupa
Birliği tam üyeliği ve tam üyelik süreci olduğunu, başka
bir seçeneğinin ve bu seçenek sonrası yaratılacak maliyetlerinin
çok boyutlu olacağını ben bir kez daha kürsüden hatırlatmak
istiyorum ve bir an evvel siyasi iktidarı da tam üyelik yolunda gerekli
adımları atmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, Üsküdar
Kirazlıtepedeki kentsel dönüşüm sorunu hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğluna aittir.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, İstanbul ili
Üsküdar ilçesi Kirazlıtepe Mahallesinde yaşanan kentsel dönüşüm
sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbulumuzun
Üsküdar ilçesinde, muhteşem bir deniz manzarası olan, Boğaz
manzarası olan Kirazlıtepe Mahallesi var. 17 Kasım Cumartesi
günü, İYİ PARTİmizin Üsküdar İlçe Başkanı,
İstanbul İl Başkanı ve genel merkezdeki yönetici
arkadaşlarla birlikte mahalleyi gezdik. Burası kentsel dönüşüm
alanı ilan edildi. 2015ten bu yana mahalle sakinleri çok huzursuz, hatta
endişeli bir hayat yaşamaktadırlar. Geçtiğimiz süreç
içerisinde neler oldu, kısaca onlara göz atmak istiyorum ve nihayetinde,
mahalle sakinlerinin çok masum, sade isteklerini dile getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu bölge de Eylül
2015te kentsel dönüşüm alanı ilan edildi, Ekim 2016da da özel proje
alanı ilan edilerek emsal 1,50 olarak açıklandı, hak sahiplerine
de yüzde 60 pay verileceği söylendi, ayrıca molozlar için de 35 bin
lira ile 60 bin lira arasında sabit ödeme yapılacağı
açıklandı. Şubat 2017de TOKİ devreye girdi, bölgede bir
ofis açtı ve hak sahiplerinden tek taraflı muvafakat almaya
başladı. İşte, bu muvafakat alınmaya
başladıktan sonra hak sahipleri Ne oluyor? diye ayağa
kalktı. Ağustos 2017de yıkım başladı, imza
aldıkları hak sahiplerinin bazılarının
yıkımı gerçekleştirildi ve o arada da diğer imza vermeyen
hak sahiplerine tehditler başladı. Üsküdar Belediye Başkanı
mahalle kıraathanesinde yaptığı toplantıda çok
açık bir şekilde Bu işi, imza atın, sulh yoluyla çözelim
yoksa buraları risk alanı ilan edecekler, olacakların müsebbibi
siz olursunuz. dedi. Tabii, hak sahipleri bu tehdidi yutmadı ve
Şubat 2018de de riskli alan ilanı gerçekleşti. Mart 2018de
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı riskli alanlarla ilgili
yetkisini Üsküdar Belediyesine devretti; bundan sonra, belediyedeki tehditler
daha da arttı ve bunun üzerine, daha önce ilan edilen o yüzde 50 hak
edişin düşürüleceği söylendi ve hak sahipleri imza vermek için
bir hayli zora sokuldu ama gene de imzalar sağlanamadı. Bu mahallede
-değerli arkadaşlar, konu aslında çok önemli ve uzun ama vakit
çok kısa- normalde 182 dönüm arazide 749u tapulu, 39u tapusuz 788 hak
sahibi var; bunlardan 352si imza verdi -72 dönüme mukabele ediyor- geriye
kalanlar imza atmadı ve atmayacak. Aslında istedikleri fazla bir
şey yok, haksız hiçbir şey yok zaten. İstekleri çok
kısaca dile getiriyorum. Öncelikle orada yıkılan binaların
moloz artıklarının temizlenmesi isteniyor çünkü artık orada
ciddi manada can tehlikesi bile var. Hak sahipleri tek taraflı imza atmak
istemiyorlar. Normal, bu baskılardan ve tehditlerden vazgeçilirse resmî
sözleşmeyi imzalamaya razılar ve bunun noterde
yapılmasını istiyorlar. Hak sahipleri neye sahip
olacaklarını proje üzerinde görmek istiyorlar. Ayrıca, projenin
uygulama sürecinde aralarından seçecekleri bir teknik elemanın bu
denetim sürecinde temsilen bulunmasını arzu ediyorlar ve hak
sahipleri tapu ve moloz bedellerinin hakkaniyet ölçüsünde yeniden
güncellenmesini istiyorlar.
Değerli arkadaşlar, Üsküdar Belediye
Başkanı Arkamda büyük oy desteği var. Ben yüzde 45, yüzde 46
oyla seçildim. Bana güvenip imza vermek zorundasınız. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bu, ne
anlama geliyor? Ben seçimlerde sizden oy alırsam devam eder. diyor. Hiç
kimsenin oyuna ipotek koymak olmaz. Bu, doğru bir davranış
değildir. Üsküdar Belediye Başkanı bundan mutlaka vazgeçmelidir
veya AKP, Üsküdar Belediye Başkanını ikaz etmelidir; oradaki
seçmeni tehditten vazgeçsin.
Değerli arkadaşlar, Kirazlıtepe,
Üsküdarımız İstanbulumuzun sadece bir semtidir ama bu semtte
yaşayan vatandaşlarımızın haklarını korumak
da bizim görevimizdir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu
sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerimizin söz
taleplerini karşılayacağım.
Sayın Gökçel
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçelin, Akkuyu Nükleer Santral Projesi nedeniyle Mersinlilerin
endişeli olduğuna ilişkin açıklaması
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mersinliler endişeli, Mersinliler huzursuz. Projesi gündeme geldiği
günden beri belirsizliklerle ilerleyen Akkuyu Nükleer Santral Projesi zaman
zaman gündemden düşse de Mersinlilerin aklından çıkmıyor
çünkü nükleer, çağ dışı enerji üretim yöntemidir.
Gelişmiş ülkeler nükleer enerjilerden hızla
uzaklaşıyor. AKP iktidarı gelişmiş ülkelerin nükleer
çöplüğü olmak için üstüne para veriyor. Mersinin tarımsal üretimi,
yemyeşil ormanları, masmavi denizi, çağ dışı bir
tesise kurban ediliyor. Üstelik nükleer santralde kullanılacak reaktör ilk
denemesinde başarısız oldu. Ne olduğu belli olmayan bir
reaktörü Allah kerimdir. diye kullanamayız. AKP memleketi sevmiyor
olabilir ama biz seviyoruz. Türkiye'miz Rusyanın, Japonyanın deney
üssü değildir. Akkuyuda 3 kere temel attınız, 1 kere de
Mersinlileri dinleyin.
BAŞKAN
Sayın Topal
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, özel sektör ile kamunun Suriyeden
alacağının olup olmadığı, varsa toplam
tutarının ne olduğu ve alacakların tahsili için
iletişim ağının kurulup kurulmadığı
hususlarında kamuoyunun açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye,
komşusu olduğu Suriyeyle uzun yıllar geniş bir ticari
faaliyet yürütmüştür. Uluslararası ticaretin gereği olarak
Suriyeyle bir borç alacak ilişkisi her zaman mevcut olmuştur. Bu
bağlamda gerek özel sektörümüzün gerekse kamunun Suriyede
alacağı var mıdır? Bu alacakların toplam tutarı
ne kadardır? Alacakların tahsili için bir iletişim ağı
kurulmuş mudur? Bu iletişim hangi kanallardan
yapılmaktadır? Eğer hiçbir iletişim yoksa bu alacaklar ne
olacak? Suriye Hükûmetiyle bir ticari iletişim kurulacak mı? Bu
hususta kamuoyumuz açıklama bekliyor, biz de iktidardan bunu talep
ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
3.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Günü vesilesiyle Birleşmiş Milletlerin çocuk ölümlerine
sessiz kaldığına ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü;
ülkemizde ve tüm dünyada değişik etkinliklerle kutlandı.
Özellikle savaş ve yoksulluğun hüküm sürdüğü coğrafyalarda
yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve yaşam koşullarını
iyileştirmek için Birleşmiş Milletler 20 Kasımı Dünya
Çocuk Hakları Günü olarak ilan etmiştir. Dünya üzerinde yaşanan
savaşların, zulümlerin sebep olduğu açlık ve yoksulluktan
maalesef en çok çocuklar etkilenmektedir. Gazze, Arakan ve Suriye gibi bölgeler
çocuk katliamlarına sahne olmaya hâlâ devam etmektedir.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine
göre, dünyada her gün 5 yaşın altında 22 bin çocuk önlenebilir
sebeplerden dolayı hayatını kaybetmektedir. Hâl böyleyken,
Birleşmiş Milletler ne yazık ki tüm bu katliamlara ve çocuk
ölümlerine sessiz kalmaktadır. Çocuklar yarınlarımız,
geleceğimizdir.
Çocuklar
ölmesin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özer
4.- Antalya
Milletvekili Aydın Özerin, çiftçiye fiyat baskısı
uygulandığına ilişkin açıklaması
AYDIN
ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçi
üzerinde ne yazık ki çok yoğun bir fiyat baskısı
uygulanıyor. Artan gıda fiyatları herkesin dilinde ama kimse
girdi maliyetlerinden söz etmiyor. Gübre artıyor, mazot artıyor, ilaç
artıyor; tohum, yem, nakliye, işçilik maliyetleri hep artıyor
ama ürün fiyatlarının hep aynı kalması isteniyor.
Bir
yıl önce 1 liralık maliyeti olan ürünün bugün 1,5 liralık
maliyeti var ama fiyatı hep aynı kalsın isteniyor. Gıda
enflasyonu gerekçesiyle yeni bir hal yasası yapılması gündemde.
Söylenene göre, hal komisyonculuğu tamamen kaldırılmak
isteniyor. Bu yanlıştır çünkü komisyoncu çiftçinin
temsilcisidir. Eğer yerine bir şey koymadan bunu
kaldırırsanız küçük üreticiyi yok edersiniz. Lütfen işi
bilmeden, üreticiyi dinlemeden hareket etmeyin.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taşdoğan
5.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, DMD
hastalarının hayat ve bakım kalitesinin yükseltilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ
MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; duchenne muscular dystrophy ya da bilinen
adıyla DMD hastalığı her yeni doğan 3.500 erkek
çocuğunun 1inde ve çok nadir olarak kız çocuklarında görülen
genetik bir kas hastalığıdır. Nadir hastalıklar içinde
en sık görülen ölümcül çocuk hastalığıdır.
Ülkemizde
epidemiyolojik çalışmalar yetersiz olsa da Türkiyede 15 bin DMD
hastası olduğu tahmin edilmektedir. Tıbbi literatürde yaşam
süreleri 20li yaşların ortası olarak belirtilse de ülkemizde
bakım standartlarının yetersizliğinden dolayı 13-16
gibi çok genç yaşlarda birçok DMDli evladımız solunum ve kalp
yetmezliği nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir.
İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. ana fikriyle DMDli bireylerin hayat
ve bakım kalitesinin yükseltilmesi için acilen çalışma
yapılmalıdır. Dünyadaki bakım standartları ve en iyi
uygulama örneklerinin Türkiyeye getirilmesi için çaba gösterilmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Barut
6.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, enflasyonun düşürülebilmesi için gösterilen
çabanın ekonomik ve mali politikalarla desteklenmesi gerektiğine,
domates üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, ülkemiz tarımının ve
tarımsal ticaretinin geliştirilmesi, sorunlarının
çözülmesi; artan maliyetler, döviz kurunda yaşanan gelişmeler, uzayan
vadeler ve finansal erişimde yaşanan zorlukların
aşılması gerekiyor. Enflasyonla mücadeleden söz ediliyor ama
enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için zaman geçirilmeden
ekonomik ve mali politikalarla bu çabanın desteklenmesi lazım.
Sizlere
domates üreticilerimizin taleplerinden söz etmek istiyorum: Bilindiği
üzere, domates üreticileri Rusyaya ihracat konusunda büyük
sıkıntılar yaşıyor. Bu dönemde, mesela, Antalyadaki
üreticiler, üretiminin yüzde 70ini pazarladığı Kuzey Irak
pazarının sona ermemesi için dua ediyor. Kuzey Irak olmasaydı
domatesin fiyatı 1 lira civarı olurdu. diyen üreticiler her yıl
karşılaştıkları sorunlarına kalıcı
çözüm bulunmasını istiyor. Domateste görülen tuta
hastalığıyla yükselen fiyatların Irak pazarıyla
dengelendiği konuşuluyor ancak üreticiler ısrarla Rusyaya
dikkat çekiyor. Rusyaya domates ihracatının önündeki engellerin
aşılması şarttır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tutdere
7.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, sarmalık tütüne
uygulanacak ÖTV indiriminin ne zaman yapılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Adıyamanımız,
tek başına içim özelliğiyle Türkiye'de ve dünyada bir değer
olan sarmalık kıyılmış tütünün başkenti, tütün
emekçilerinin diyarı. Geçen yasama döneminde tek başına içim
özelliğine sahip bu tütünlerin kooperatifler aracılığıyla
piyasaya satılması konusunda yasal düzenlemeler yapıldı ve
bu kapsamla ilgili Maliye Bakanlığı tarafından kamuoyuna
sarmalık tütüne uygulanacak ÖTVde indirim yapılacağı
taahhüt edildi. Bu konuda bugüne kadar bir çalışma
yapılmadı.
Adıyaman
tütün üreticileri adına ilgili bakanlığa sormak istiyorum:
Sarmalık tütüne uygulanacak ÖTV indirimini ne zaman
yapacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık yerine Sayın Zeybek
8.-
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin, Bayburt CHP İl
Başkanlığı binasında çıkan yangın nedeniyle
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Malatya ili Hekimhan
ilçesindeki yol çalışmasının bir an önce bitirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
GÖKAN
ZEYBEK (İstanbul) Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi
Bayburt İl Başkanlığının yan tarafında
bulunan binada başlayan küçük bir yangın itfaiyenin geç gelmesi
sebebiyle kısa sürede büyümüş ve Bayburt Cumhuriyet Halk Partisi
İl Başkanlığı binası ciddi biçimde hasar
görmüştür. Buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Malatya
ili Hekimhan ilçesinde Büyükşehir Belediyesinin yapmış
olduğu yol çalışmalarının bitirilmemesi
dolayısıyla bütün ana caddeler toprak altındadır, bir an
önce asfaltının yapılmasını talep etmekteyim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kılıç.
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Mevlidi
Nebi Haftasına, medeniyet krizinin doğurduğu sorunların
fikrî ve siyasi bağımlılık, bölünmüşlük, insan hakları
ihlalleri, gelir dağılımındaki adaletsizlik ile cehalet
olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Mevlidi Nebi Haftamız devam ediyor. Âlemlere rahmet
olarak gönderilen Peygamberimizin gelişiyle dünyayı aydınlatan
bir büyük medeniyet kuruldu ancak bugün, İslam dünyası bir medeniyet
krizi ve onun doğurduğu sorunlarla boğuşmaktadır.
İslam medeniyeti, daha önce Moğol istilası, Haçlı
istilası, Latin istilası ve Endülüsün düşüşünün ardından
gelen böyle krizleri başarıyla aşıp atlatabilmişti.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlının mağlup
olmasıyla Batı istilasına giren İslam medeniyeti, bu son
krizi henüz aşamamıştır. Medeniyet krizinin
doğurduğu sorunların en temellileri, fikrî
bağımlılık, siyasi bağımlılık, tefrika
yani bölünmüşlük, insan hakları ihlalleri, zulüm, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, fakirlik, Batı
taklitçiliği, sosyal amnezi -unutma hastalığı- ve toplumsal
hafıza zincirinin kopması, cehalet. Ey hasmıhakiki cehalet,
seni öldürmeli evvel/ Sensin el âlemi bize üstün çıkaran el!
BAŞKAN
Sayın Filiz
10.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 24 Kasım
Öğretmenler Günü vesilesiyle fikrî hür, vicdanı hür, irfanı hür
nesiller yetiştiren tüm öğretmenlere en kalbi şükranlarını
sunduğuna ilişkin açıklaması
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bizler,
beşikten mezara kadar ilim tahsil etmeyi emreden bir medeniyetin
mensupları olarak öğretmenlerimize tarih boyunca önem verdik ve önem
vermeye devam etmekteyiz. Öğretmen, sadece öğreten, bilgiyi nakleden
kişi olmayıp eğiten, öğrencisinin içindeki cevheri
sabırla ortaya çıkaran ve işleyen kişidir. Bu yönüyle
öğretmenler, eğitim öğretim sistemimizin temel yapı
taşları, geleceğimizin de mimarlarıdır, emekleri ve
fedakârlıkları unutulamaz.
Baş
döndürücü gelişmelerin yaşandığı bir
çağdayız. Bunun için, öğretmenlerin kendilerini yenilemeleri,
gelişmeleri yakından takip etmeleri ve öğrencilerini ona göre
yönlendirmeleri çağı yakalamamız açısından önemlidir.
Millet
mekteplerinin açıldığı ve Gazi Mustafa Kemale
başöğretmenlik unvanının verildiği 24 Kasım
Öğretmenler Gününde, kutsal olduğu kadar, mesuliyeti de
ağır bir mesleği icra eden, fikri hür, vicdanı hür,
irfanı hür nesilleri yetiştiren gönül insanları tüm
öğretmenlerimize en kalbî şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Enginyurt yerine Halil Öztürk
11.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, haksız ve adaletsiz bir
sınav yöntemiyle Kırıkkale İl Millî Eğitim
Müdürlüğüne bağlı okullarda görev yapmak üzere temizlik
personeli alımı gerçekleştirildiğine ilişkin
açıklaması
HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın Başkan, Kırıkkale
İl Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullarda görev
yapmak üzere temizlik personeli olarak, İŞKUR, Toplum Yararına
Program kapsamında 500 kişilik, haksız ve adaletsiz bir
sınav yöntemiyle alım gerçekleştirmiştir.
Kırıkkale İŞKUR Müdürlüğünü hak yememesi konusunda
defalarca uyarmamıza rağmen, gelinen noktada maalesef müdürlük, uyarılarımızı
dikkate almayarak Kırıkkalede büyük bir skandala imza
atmıştır. Hak yenmemesi için adaletli olan noter huzurunda
kurayla işe alım, Kırıkkale merkezde
gerçekleştirilirken, diğer bütün ilçelerde kriterleri belli olmayan,
kurasız, notersiz, sözde mülakatlarla işe alım
yapılmıştır. Son derece adaletsiz, özel bir eğitim ve
beceri gerektirmeyen böyle bir iş tanımına göre, neye göre
mülakat ve değerlendirmenin yapıldığı belli
değildir. Kırıkkalenin ilçelerinde kurasız, notersiz,
kritersiz, sözde mülakatlarla kimlere öncelik neden tanınmış, bu
talimatı kimler vermiştir? Bu konuda verdiğimiz yazılı
soru önergemize hâlen ilgili bakanlık cevap vermemiştir.
Anayasamıza dahi aykırı olan bu işe alım sürecinin
bilinmeyenlerini ortaya çıkaracağız ve Kırıkkalede
kimsenin hakkının yenmesine müsaade etmeyeceğiz.
BAŞKAN
Sayın Arslan
12.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, yaşanan ekonomik krizle birlikte
zor duruma düşen çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi için çözüm
önerilerinin neler olduğuna ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanına
soruyorum: Ülkemizde yaşanan ekonomik krizle birlikte çiftçilerimiz de çok
zor duruma düşmüş, ürünlerini satamaz, borcunu da ödeyemez duruma
gelmiştir. Bu nedenle çiftçilerimize ve hayvancılık yapan
vatandaşlarımıza acilen girdi ve pazar desteği verilmesi
gerekmektedir. Bir, öncelikle mazot üzerindeki vergiler alınmayarak
çiftçimize acilen ucuz mazot verilmesini; iki, çiftçimizin geçen senelerden
bekleyen iyi tarım ödemlerinin bir an önce yapılmasını; üç,
çiftçilerimizin yağlık ay çekirdeği ve mısır desteğiyle
ilgili ödemelerinin hemen yapılmasını; dört, çiftçilerimizin
kullandığı gübre, yem, ilaç ve tohumlar üzerindeki vergilerin
sıfırlanmasını; beş, ürettiğimiz tarım
ürünlerinin hiçbirisinin ithalinin yapılmamasını ve
yasaklanmasını; altı, Çinden ay çekirdeği ithalinin
yasaklanmasını; yedi, çiftçilerimizin devlete ve tarım kredi
kooperatiflerine olan kredi borçlarının faizsiz olarak bir sene
süreyle ertelenmesini istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yurdunuseven
13.-
Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin, 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Gününü kutladığına, Birleşmiş
Milletlerin katliamlara ve çocuk ölümlerine sessiz kaldığına
ilişkin açıklaması
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dünya
üzerinde yaşanan savaşların, zulümlerin sebep olduğu
açlık ve yoksulluktan maalesef en çok çocuklar etkilenmektedir. Gazze,
Arakan, Suriye, Myanmar gibi bölgeler çocuk katliamlarına sahne olmaya
hâlen devam etmektedir. Özellikle savaş ve yoksulluğun hüküm
sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukları
korumak ve yaşam koşullarını iyileştirmek için
Birleşmiş Milletler, 20 Kasımı Dünya Çocuk Hakları
Günü olarak ilan etmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuklara
Yardım Fonu verilerine göre dünyada her gün 5 yaşın altında
22 bin çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı hayatını
kaybetmektedir. Hâl böyleyken maalesef Birleşmiş Milletler, ne
yazık ki bu tür katliamlara ve çocuk ölümlerine sessiz kalmaktadır.
Bir
hukukçu olarak Dünya Çocuk Hakları Gününü kutluyor; çocuklar
yarınlarımız, geleceğimizdir diyor, çocuklar ölmesin diyor;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Ahmet Kaya
14.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, iktidar partisinin Meclis gündemine
taşıdığı konuların vatandaşların beklentilerinin
çok uzağında kaldığına ve emeklilikte yaşa
takılanların haklı talebini unutturmayacaklarına
ilişkin açıklaması
AHMET
KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizin
ve milletimizin önemli ve öncelikli sorunları çözüm beklerken iktidar
partisi tarafından Meclis gündemine taşınan konuların
vatandaşlarımızın talep ve beklentilerinin çok
uzağında kaldığını görüyoruz.
Emeklilikte
yaşa takılanlar sorunu da vatandaşlarımızın
öncelikli olarak çözüm beklediği konuların başında
gelmektedir. Milyonlarca vatandaşımızın
sigortalılık süresini ve prim gün sayısını
doldurmuş olmalarına rağmen emekli edilmemesi ülkemizin kanayan
bir yarası hâline gelmiştir. Her seçim döneminde iktidarıyla
muhalefetiyle çözüm sözü verilen emeklilikte yaşa takılanlar sorunu,
artık acilen çözülmelidir. Analarının ak sütü gibi hak ettikleri
emeklilik hakları, vatandaşlarımıza verilmelidir. Bu
hakkı vermeyenler, kazanılmış bir hakkın gasbedilmesi
vebalini omuzlarında taşımaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz bu sorunu çözülünceye kadar gündemde tutmaya devam edeceğiz.
Milletimizin bu haklı talebini unutturmayacağız,
unutturulmasına da izin vermeyeceğiz. Bunu böyle bilin istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öçalın yerine Sayın Bakbak
15.-
Gaziantep Milletvekili Derya Bakbakın, 24 Kasım Öğretmenler
Günü vesilesiyle ülkenin bayrağı, vatanın selameti için
canını ortaya koyan tüm şehit öğretmenleri saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
DERYA
BAKBAK (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
öğretim üyesi olarak insan yetiştirme sanatının mimarı
öğretmenlerimiz, bugüne kadar tahtaya yazdıkları her harf,
deftere düştükleri her notla Türkiye'nin geleceğine değer
kattılar. Ülkemize bilgi çağının kapılarını
açacak anahtar da değerli öğretmenlerimizin elinde.
Kalemin
kılıçtan üstün olduğu bir medeniyetin mensubu olarak bizlerin
görevi, bu adanmışlık mesleğinin niteliklerini daha da
iyileştirmek olacak.
24
Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle, bu ülkenin bayrağı, bu
vatanın selameti için canını ortaya koyan tüm şehit öğretmenlerimizi
saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Uzun
yıllar boyunca öğrencilerini çok büyük bir hassasiyet ve
fedakârlıkla yetiştirmiş, bugün artık emekli olmuş
öğretmenlerimize de sağlıklı, hayırlı ömürler
temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Şevkin
16.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, TSK bünyesinde uzman erbaş olarak
görev yaparken kanun gereği ilişiği kesilen ancak emekli
aylığı bağlanıncaya kadar sivil memur olarak
çalıştırılanların mağduriyetine, şehir
hastanelerindeki temizlik işçilerinin kadro imkânından
yararlanamadığına ve özel güvenlik personelinin özlük
haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) TSK bünyesinde uzman erbaş olarak görev
yapmakta iken kanun gereği, 45 yaşını müteakip, görevinden
ilişiği kesilen ancak emekli aylığı
bağlanıncaya kadar yine aynı kurumda sivil memur olarak
çalıştırılan vatandaşlar hak kaybına
uğramıştır. 2016 yılında yürürlüğe giren
6663 sayılı İntibak Yasasıyla birlikte uzman
erbaşlara verilen 3000 ek göstergeden söz konusu sivil memurlar
yararlanmamıştır. Yasa sonrası aynı şartlarda
görev yapan sivil memurların yıpranma, kimlik ve sicil numarası,
uzman erbaş olarak düzenlenmiş olmasına rağmen, yasadan
önce görev yapanlar bu kapsama alınmamıştır. Maaşlarında
ciddi bir düşüş yaşayan vatandaşlarımızın
sorunu çözüme kavuşturulmalıdır.
Ayrıca,
Adanada olduğu gibi, şehir hastanelerinde çalışan temizlik
işçileri de kadro imkânından yararlanmamıştır.
Türkiyede zor şartlarda görev yapan özel güvenlik personelinin özlük
haklarında iyileştirmeler yapılmalı, asgari ücretle
geçinmeye çalışan özel güvenlik personelinin yaptıkları
riskli iş göz önüne alınarak maaşlarında ciddi bir
düzenleme yapılmalıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İsmail Kaya
17.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
İSMAİL
KAYA (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
24
Kasım Öğretmenler Gününe az bir zaman kaldı. Çok kıymetli
öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü şimdiden kutluyor,
başta bana öğretmenlik yapmış olan öğretmenlerim olmak
üzere tüm öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü yürekten kutluyor ve
ellerinden öpüyorum.
24
Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun diyerek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Şahin, Sayın Kasap yerine.
18.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, zor durumda olan zeytin ve
zeytinyağı üreticilerine destekleme priminin bir an önce ödenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Zeytin
ve zeytinyağı üreticilerinin en fazla masraf yaptığı
hasat dönemi olan bugünlerde Edremit, Burhaniye, Ayvalık, Gömeç, Havran ve
Erdekteki üreticilerimiz, maalesef bu yıl da ekonomik olarak
sıkıntı içindeler. Çiftçilerimiz ağustos ayında, hasat
öncesi alması gereken dönüm başı üretim ve iyi tarım
uygulama destekleme primlerini hâlen almış değiller. Üretim
maliyetlerinin neredeyse yüzde 100 arttığı bu hasat döneminde
zeytinyağı fiyatlarının geçen yılın
fiyatlarıyla aynı olması, prim alamayan üreticiyi ekonomik
olarak daha da zora sokmuştur. Zeytin ve zeytinyağı
üreticilerimiz, destekleme primlerinin bir an önce ödenmesini ve tane zeytine
de zeytinyağında olduğu gibi kilogram başına
destekleme primi verilmesini beklemektedirler.
Saygılarımla
efendim.
BAŞKAN
Sayın Özyürek
19.- Sivas
Milletvekili Ahmet Özyürekin, 4 Eylül 2019 Sivas Kongresinin 100üncü
yılı olması münasebetiyle kutlamaların bir hafta süreyle
yapılmasını Kültür ve Turizm Bakanından talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
AHMET
ÖZYÜREK (Sivas) Sayın Başkan, cumhuriyetin temelleri atılan,
mandacılığı kabul etmeyen, dış güçlere boyun
eğmeyen, Millî Mücadele heyetine maddi ve manevi olarak sahip çıkan
Sivas ve Sivas halkına, 4 Eylül 2019da Sivas Kongresinin 100üncü
yılı olması sebebiyle sahip çıkma zamanı. Sivasta
Millî Mücadele heyeti, yüz sekiz gün boyunca kalmıştır.
Kalınan bu süre zarfında Sivas halkı, Millî Mücadele heyetine
sahip çıkıp en güzel şekilde
ağırlamışlardır.
4
Eylül 2019daki kutlamaların bir hafta süreyle yapılmasını
istiyor ve Sivasın tarihî ve zengin yemeklerini, kültürünü
tanıtıp tattırabileceğimiz bir zaman dilimini talep
ediyoruz. Bu durumu Kültür ve Turizm Bakanlığımızın
gündeme almasını talep ediyoruz.
Başta
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve silah arkadaşlarını rahmet ve
minnetle anıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
Yok.
Sayın
Çolakoğlu
20.-
Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun, Zonguldak ili Kilimli
ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada ölen işçilere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
AHMET
ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Acımız
ve üzüntümüz büyük. Zonguldaktaki Kilimli ilçemizde özel bir maden
ocağında meydana gelen patlama dolayısıyla mahsur kalan 5 işçimizden
2si kurtarıldı, diğer 3 işçimiz maalesef
yaşamını yitirdi. Kaza anından itibaren devletimizin bütün
kurumları olay yerine anında intikal etmiş olup kurtarma
çalışmaları için seferber olmuştur.
Şehit
olan madenci kardeşlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Kazadan yaralı olarak
kurtulan madencilerimizin hastanede tedavileri devam ediyor. Yaralı olan
madenci kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Örs
21.- Trabzon
Milletvekili Hüseyin Örsün, Gürcistanda kar nedeniyle mahsur kalan Türk
tır şoförlerine gerekli yardımın yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Rusyadan
Türkiye'ye gelmek için yola çıkan Türk nakliye tırları,
Gürcistan Kazbegi bölgesinde kar ve elverişsiz hava şartları
nedeniyle altı yedi gündür mahsur durumdadır. Bu şoförlerden,
bölgemde, Trabzonda olanların ailelerinden bana gelen bilgilere göre, bu
şoför arkadaşlarımızın gıdaları ve
sularının bitme noktasında olduğu ve çok zor durumda
oldukları söylenmiştir. Gürcistanın kar temizleme
çalışmalarında yetersizliği de dikkate alınarak devlet
olarak, burada mahsur kalan tır şoförlerimize gerekli yardımların
yapılması hususunda Meclisimize bu konuyu arz ediyorum.
Söz
verdiğiniz için de ayrıca çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Yavuz Ağıralioğlu
22.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, 24 Kasım
Öğretmenler Günü münasebetiyle ücretli öğretmenlerin sorunlarına
hassasiyet gösterilmesini talep ettiğine, ücretli öğretmenlere kadro
verilemiyorsa joker öğretmen statüsü tanınarak şartlarının
iyileştirilmesi ve yaptıkları hizmetin ödüllendirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bugün
birkaç saattir, ücretli öğretmenlerden kalabalık bir topluluğu
ağırladım. Öğretmenler Günü münasebetiyle oluşmuş
hissiyat mutabakatına sığınarak bu mevzuda bir hassasiyet
talep ediyorum. Bugün görüşeceğimiz çevreyle ilgili torba yasa
içerisinde bu mevzuya dikkat çekmeye gayret edeceğim. Bir girizgâh olsun
diye söylüyorum. İktidar grubuna da yönlendirdim ama görüşebildiler
mi, bilmiyorum.
Takriben
5.500-6.000 kişilik bir mağdurlar topluluğu, bunların
içerisinde ortalama hizmet süreleri on dokuz yirmi seneyi bulanlar var. On
üç-on dört senedir tanımlanmamış bir görev içerisinde,
inanılmaz kötü şartlarda, joker öğretmen gibi çalışan
bu kardeşlerimizin elinden devlet tutmak zorundadır. Bunun bize yük
olacak, bütçemize ağır gelecek hiçbir tarafı yoktur. Asgari
ortalaması bin liraya gelecek bir gelir düzeyiyle kadrolu
çalışanlarımızın gitmekten imtina ettiği yerlere
gidecek kadar fedakâr bu öğretmenlerimize kadro verilmiyorsa bile bunlara
joker öğretmen statüsü verilerek, şartlarında iyileştirme
yapılarak gitmekten imtina edilen yerlere gidebilme taahhütleri kendi
uhdelerinde bulunan bu çocuklarımızı bu kadar sene tecrübeyle
hizmet ettikleri Millî Eğitim camiasından koparmamak lazım.
Sürecin
başında, bunların bazıları artık yaş olarak
biz yaşlara geldiler. Bunların içerisinde, hatırı
sayılır bir oranda, çalışma şartları kötü
olmasına rağmen sebat eden ve başka yaşam
şartları bulunamadığı için buralarda fedakârlık
etmek zorunda kalan arkadaşlarımız var. Bunlar 20-25
yaşlarında olsalar -KPSS şartı getirildiği için-
bilgileri taze olduğundan bu şartları tutturabilirler ama takdir
edersiniz ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Başkanım, istirham
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
45 yaşına gelmiş
çalışanlarımızın KPSSde 55-60 puan tutturmaları
zordur. Bu mevzuda İsmet Yılmaz Beye medyunuşükrandır
arkadaşlarımız, ismini hayırlarla yâd ediyorlar. Yeni
Bakanımız mevzuya herhâlde henüz dâhil olamadı ama bu
mağduriyet giderilmezse bunların içerisinde sigorta prim günleri on
dört yıl çalışanların, beş yüz altı yüz gün
iş gününü doldurmuyor arkadaşlar. Dolayısıyla ciddi bir
mağduriyet var. Bu anlamda, açığı buradan gidermek
Tamam,
mektepli olmaları tam sağlanamıyorsa bile alaylı
olmaları, tecrübe kazanmış olmaları, karine sayılarak
bunların sahaya sürülmeleri, devletin ellerinden tutması, millî
eğitim camiamız için de bir kazançtır. Devletin bu kadar zaman
hizmetini gördüğü bu kadronun, yaptıkları hizmetin
ödüllendirilmesi cihetiyle ellerinden tutulması gerektiğine
inanıyorum.
Ben
bu mevzunun detaylarıyla ilgili bugün Çevre Kanunuyla ilgili
görüşeceğimiz torba yasa içerisinde dikkatlerinizi yine
çekeceğim.
Arz
ederim Genel Kurula.
BAŞKAN
Sayın Akçay
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde verdiği taahhütlerin arkasında duran ve gündemine
hâkim bir parti olduğuna, sözleşmeli öğretmenlerin aile
bütünlüğünden mahrum edildiğine, locada kendilerini izleyen Tarsus
Muharip Gaziler Derneği mensuplarını saygıyla
selamladıklarına ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi
Hareket Partisinin Meclis faaliyetleri üzerinden, özellikle son haftalarda
yoğun, sistematik ve büyük ölçüde çiğ ve sığ
diyebileceğimiz saldırıların düzenlendiğini görüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi, seçim beyannamesinde verdiği tüm taahhütlerin
arkasındadır, bu taahhütlerin hayata geçmesi için Mecliste sahip
olduğu araçları kendi gündemi çerçevesinde kullanmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, kendi gündemine hâkim bir partidir, başka
partilerin gündemine veya keyfine göre hareket etmeyiz.
Plan
ve Bütçe Komisyonunda devam eden bütçe görüşmelerinde polislere, uzman jandarmalarımıza,
uzman çavuşlara 3600 ek gösterge hakkında bir önerge
verilmiştir. Üstelik bu önerge, usulsüzlük gerekçesiyle Komisyonda
işleme dahi alınmamıştır. Bu önerge üzerinden de
dünden beri birtakım saptırma ve tezviratla, çeşitli yöntemler
sosyal medya kullanılarak partimize yönelik bazı söylemler
geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu konu ve bu konular,
seçim beyannamemizde yer alan bir taahhüdümüzdür, çözüm için de partimizin
milletvekilleri tarafından verilmiş kanun tekliflerimiz vardır.
Altını çizerek söylüyorum, ek göstergelerin 3600e
çıkarılması için tek yapılacak olan, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunundaki ek gösterge cetvellerinin
değiştirilmesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Araştırma komisyonu kurarak, bütçeye ödenek koyarak
bu işler çözülmez. Bu konuda beklenti içinde olan
vatandaşlarımızı ve milletimizi kimse kandıramaz. Bu
hamleler, vatandaşlarımızın sorun ve beklentilerini
istismar etmektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu ve benzeri girişimleri
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bertaraf edecektir.
Sayın
Başkan, dünyanın en değerli mesleklerinden birisi de
öğretmenliktir. Öğretmenler, bugünden yarını inşa eden
kıymetlerimizdir. Ülkemizde öğretmenler, mesleki pek çok sorunla
karşı karşıyadır. Bütün bu sorunları burada dile
getirecek kadar vaktimiz yok ama özellikle geçtiğimiz hafta ziyaretimize
gelen sözleşmeli öğretmenlerimizin bir talebini gündeme getirmek
istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Başkan.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sözleşmeli öğretmenlerimiz, en temel anayasal
haklarından olan aile bütünlüğünden mahrum edilmektedir. Her ikisi de
sözleşmeli olan öğretmenlere eş durumu tayini hakkı
verilmiştir ancak sadece birinin sözleşmeli öğretmen olduğu
aileler, bir araya gelememektedir. Sözleşmeli öğretmenlerimizin
altı yıl boyunca eş durumu tayininden mahrum
bırakılması, aile bütünlüğünü tehdit eder bir boyuta
ulaşmıştır ve bu konunun acilen çözülmesi gerekmektedir,
çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
bugün Meclis Genel Kurulumuzun misafir locasında bulunan Mersin Tarsus
Muharip Gaziler Derneği mensuplarına da hoş geldiniz diyor ve
kendilerini sevgi ve saygıyla selamlıyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bilgen
24.- Kars Milletvekili
Ayhan Bilgenin, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden ocağında
meydana gelen patlamada ölen işçilere Allahtan rahmet dilediklerine,
taşeronun taşeronu sistemiyle iş
yapıldığına, Soma faciasını
yaşamış bir ülke olarak maden ocakları konusuna daha
sorumlu yaklaşmak gerektiğine, Uğur Kaymazın ölümüyle
ilgili yargı sürecine ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, ben de tabii, öncelikle
Zonguldakta Kilimli ilçesinde Askeritepede biraz önce artık
hayatlarını kaybettiği yönündeki bilgi kesinleşen 3 madenci
ve sendikanın verdiği bilgiye göre de 6 yaralı, 1isinin
ağır olduğu ifade ediliyor
Tabii, yaralılara acil
şifa diliyoruz, başsağlığı diliyoruz, sabır
diliyoruz ama bu, galiba bizim sadece sabır, sadece
başsağlığı, sadece rahmet dileyerek ele
alabileceğimiz konulardan birisi değil. Valilik, Maden ruhsatlı
mı, değil mi? sorusunu cevaplayamıyor,
arkadaşlarımızın kurduğu temastan ruhsatlı bir
maden ocağı olduğuna dair bir teyit, bir bilgi alabilmiş
değiliz.
Artık
ülkemizde taşeron konusu öyle bir noktaya gelmiş ki hiçbir
uzmanlık gerektirmeyen, hiçbir sektörel, mesleki bilgi, istihdam
gerektirmeyen alanlarda sadece kâr hırsıyla, sırf
aracılık hizmetlerinden kâr ederek taşeronun taşeronu
sistemiyle iş yapılıyor. Bu tabii, bedelini insan hayatıyla
ödetiyor hepimize. Madende çalışmak zaten çaresizliktir. Başka
hiçbir yoldan evinize helal lokma, ekmek götürme imkânınız yoksa
madene mahkûm olursunuz ve her an zaten eve tabutunuzun, cenazenizin gelmesi
ihtimalini de göze alarak madene inersiniz. Bunun bir örneğiyle daha
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, hiç olmazsa
Soma gibi, Türkiye yakın tarihinde 15 Temmuzdan bile daha fazla
insanı bir günde, bir saatte kaybettiğimiz vakayı yaşamış
bir ülke olarak maden ocakları konusunda daha sorumlu, sadece kâr
hırsına, sadece aracılığa, sadece ihalelerden pay
kapmaya değil, insana değer vererek ve insanca çalışma
koşullarını önemseyerek yaklaşmak gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN
BİLGEN (Kars) - Paylaşmak istediğim ikinci konu: 2004
yılında, bundan on dört yıl önce, Uğur Kaymaz, 12
yaşında, evinin bahçesinde, avlusunda, babasının
yanında, ayağında terlikle, terörle mücadele adına
-tırnak içerisinde ifade ediyorum- hiçbir çatışma bilgisi
olmaksızın, bir karşı ateş olmaksızın
vücudunda 13 kurşun bulunarak hayatını kaybetti. Tabii ki
olayın üzerinden on dört yıl geçtikten sonra sorgulamamız
gereken boyutu, yargıda ne oldu? Hadi güvenlik güçleri, ihmalle, kusurla,
kasıtla, neyle derseniz deyin, böyle bir fiilî gerçekleştirdi. Peki,
yargıda ne oldu? Yargılama sürecinde beraat çıktı, daha
sonrasında konu, Anayasa Mahkemesine taşındı, şu anda
Anayasa Mahkemesinde görülüyor. AİHMden Türkiyeye 70 bin avroluk ceza,
tazminat hükmedildi ama yeniden yargılama süreci tekrar reddedildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN
BİLGEN (Kars) Bu uygulamaların elbette ki kendisi kabul edilemez,
ülke güvenliğine, barışına, insan haklarına, ülkenin
saygınlığına katkı sunmaz ama daha vahim olan,
yargılama sürecinin on dört yılda geldiği noktadır.
Eğer insanlar uğradıkları haksızlığı,
uğradıkları mahrumiyeti, yargıda da on dört yılda, hem
de bu kadar açık bir vakada telafi edecek, elbette kimseyi geri getirmeye
güç yetmez ama hiç olmazsa vicdanları rahatlatacak bir uygulamayla
karşılaşmazlarsa bu cezasızlık, sadece benzer
uygulamaları tekrarlatır. Bu da sadece bu ülkede gerilime,
kamplaşmaya, öfkeye ve nefrete hizmet eder.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki ruhsatsız
maden ocağında meydana gelen patlamada ölen işçilere Allahtan
rahmet dilediğine, Soma Araştırma Komisyonunun belirlediği
önerilerin hayata geçirilmediğine, AİHMin HDP eski Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaşla ilgili kararına, 9
Ağustos 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı
Danışmanlığına atanan Sümeyra Merve Kılınça
ait kartvizitte Hanımefendi Danışmanı yazmasının
ve maaşının devletten ödenmesinin kabul edilebilir
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
güne üzücü bir haberle başladık. Zonguldakın Kilimli ilçesinde
2 maden işçisinin yaralı kurtarıldığı
ruhsatsız maden ocağına ilişkin olarak Zonguldak
Valiliği Mahsur kalan 3 işçimizin hayatından umudumuz yok.
demişti. Birkaç dakika önce de acı haberi aldık. Burada,
ruhsatsız bir maden ocağında metan gazı
sıkışması nedeniyle patlama olduğu bildiriliyor.
Buradaki ruhsatsız ifadesinin altını çiziyorum. Ruhsatsız
bir madenin çalışmasına göz yumulması nedeniyle ilgili
bakanlıkların hem ailelere hem de yüce Meclis çatısına bir
açıklama borcu vardır. Ne acı bir tesadüftür ki bundan iki
yıl önce, 22 Kasım 2016da yine Kilimlide özel bir maden
ocağında meydana gelen göçükte 1 madencimiz hayatını
kaybetmişti.
2014te
Türkiye tarihinin en büyük maden kazasının
yaşandığı Soma kazasının ardından bir
araştırma komisyonu kurulmuş Bu Soma son olacak, bir daha
analar ağlamayacak. Somayı unutursak yüreğimiz kurusun.
denmişti ama Soma Araştırma Komisyonunun ortaklaşa
yazdığı yüzlerce sayfalık önerilerin hemen hemen hiçbirisi
hayata geçirilmedi. Türkiyede madencilerimiz ruhsatlı ya da
ruhsatsız ocaklarda günde 3 vardiya hâlinde ölüme inmeye devam ediyorlar
ve hiçbir maden ocağı, 13 Mayıs sabahı Somada
facianın yaşandığı maden ocağından daha
güvenli durumda değil.
Başka
canları kaybetmemek, başka hayatların kararmasına engel
olmak, başka çocukların babasız, başka anaların,
babaların evlatsız kalmasına engel olmak için başta Soma
maden komisyonu raporu olmak üzere, bu Meclisin konuya titizlikle eğilmesi
gerektiğini söylüyor, bugün kaybettiğimiz maden şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Halkların Demokratik Partisinin önceki dönem Eş
Başkanı, Genel Başkanlarından Selahattin
Demirtaşın tutukluluğunun hukuki olup olmadığına
yönelik kararında, tutukluluğun, özgürlük ve güvenlik hakkını,
makul bir süre içinde yargılanma ve yargılanma sürecinde serbest bırakılma
hakkını ve serbest seçim hakkını ihlal ettiğine
ilişkin bir karar verdi.
Öncelikle,
bir siyasi partinin görevde olan genel başkanının,
söylediği sözler ve ortaya koyduğu siyaset yüzünden
tutuklanmasıyla ilgili daha önceki tavrımızın bir kez daha altını
çiziyor ve bunun dışında, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın bu kararın
bağlayıcı olmadığını söylediği
ifadelerini üzüntüyle ve dehşetle
karşıladığımızı ifade etmek istiyoruz.
Bu
mahkeme daha bir ay önce, 25 Ekimde Avusturyayla ilgili bir karara imza
attı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Peygamberimiz Hazreti Muhammede akıl almaz iftiralarda ve
hakaret içerikli ifadelerde bulunan ve Avusturya makamlarınca verilen
cezayı AİHMe taşıyan bir kişi hakkında, bunun
düşünce özgürlüğüyle ilişkilendirilemeyeceği, nefret suçu
olduğu, İslamofobi olduğu ve kullanılan bu ifadelerin
cezasız kalması durumunda benzer saldırıları
cesaretlendireceğini söyleyerek bir karar verdi. Yandaş medyanın
hepsi birden, bunu manşetlerinden AİHM açısından önemli
içtihat kararı diyerek öve öve yere göğe
sığdıramadı. AİHMin verdiği kararı destekliyor,
doğru buluyoruz ancak o gün AİHMin kararını
manşetlere taşıyanların, bugün Bizi bağlamaz.
ifadelerine manşetten yer vermelerini de büyük bir tutarsızlık
olarak görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, toparlayacağım.
Recep
Tayyip Erdoğan, bugüne kadar 3 kez Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvurdu. Siirtte okuduğu bir şiir nedeniyle
milletvekili olabilmek için adli sicil kaydının silinmesi
amacıyla, 2002 seçimlerinde milletvekilliği
adaylığının kabul edilmemesi üzerine ve seçilme
hakkının elinden alındığı, ifade, din ve vicdan
özgürlüğünün ihlal edildiği ve adil yargılanmadığı
gerekçeleriyle AİHMe başvuran Recep Tayyip Erdoğan, bugün
bağlayıcı olarak görmediğini ifade ediyor. Madem
bağlayıcılığı yoktu, bugüne kadar niye başvurdunuz?
İktidar partisi sıralarında oturan pek çok milletvekili ve yine
geçmiş Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün eşleri Sayın
Hayrünnisa Gülün de AİHM başvurularını yıllarca bu
çatı altında dinledikten sonra, şimdi AİHMin ciddi bir
yargı mercisi olarak görülmemesi, açıkçası herhâlde Avrupa
Konseyinden bir kopuşun ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
buradaki tüm hukuksuz
yargılamaları da denetim dışına çıkaran ve kendi
ortaya çıkardıkları yeni hukuk düzeninde, ülkede despotizmi ve
faşizmi hayata geçirmek için bir dayanak olarak görenlerin ifadelerinden
başkası olmasa gerek.
Son olarak Sayın Başkan, elimde 9
Ağustos 2018 günü Cumhurbaşkanı
Danışmanlığına resmen atanan bir hanımefendiye,
Sümeyra Merve Kılınça ait bir kartvizit var. Bu hanımefendi,
maaşı Cumhurbaşkanlığından almaktadır. Resmî
Gazeteye göre, resmî görevlendirmeye göre Cumhurbaşkanı
Danışmanıdır, Cumhurbaşkanı
Başdanışmanıdır ama kartvizitin altında
Hanımefendi Danışmanı yazmaktadır. Bu, Sayın
Cumhurbaşkanının eşinin danışmanıdır.
Hangi kanun, hangi madde, hangi yönetmelik, hangi akıl, hangi vicdan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son olarak Başkanım,
toparlayayım.
hangi ahlak Cumhurbaşkanlarının
eşlerine danışman görevlendirip maaşını devletten
ödetme ve altına da Hanımefendi Danışmanı diye bir
kartvizit bastırarak dağıtma hakkı vermektedir Sayın
Başkan? Bu, Türkiye Cumhuriyetiyle, vergi veren bizlerle, yetim
hakkıyla, alnının teriyle geçinen -asgari ücretten dünyanın
en yüksek vergisini veren oransal olarak- emekçi sınıfının
alın teriyle alay etmektir; bu kul hakkıdır Sayın
Başkan, bu kabul edilebilir bir davranış değildir.
Cumhurbaşkanı Danışmanı olunur ama Hanımefendi
Danışmanlığı diye bir merci yoktur.
Hanımefendiler saygı görürler, hanımefendiler protokoldeki
yerlerini alırlar ama yetim hakkına el uzatamazlar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
26.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 1987den bugüne AİHMin yargı
yetkisinin tanındığına, vaktiyle AİHMin FETÖ
lobisinin esareti altına girmiş olabileceğine, gerek iç hukuk
gerekse uluslararası makamlar nezdinde verilen yargı
kararlarının hukukun gelişmesine katkı
sağlayıcı eleştirilere açık olduğuna ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
1987den bugüne yargı yetkisini tanımış bir ülkeyiz.
Başta Cumhurbaşkanımız ve AK PARTİ Grubu olarak bugüne
kadar sürekli, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği
müktesebatını, evrensel insan hakları, hukuk ve demokrasi
standartlarını ülkemizin hak ettiğini düşünerek reformlarla
bu standartlara ulaşmak için, milletimizin hak ettiği ilkeler
olduğu için çalışıyoruz.
Bakınız, dünden bugüne Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar elbette eleştirilmiştir,
eleştirilebilir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu
eleştiriler çerçevesinde kendi evinin önünü temizleme gayreti içerisinde
de olmuştur. Bugün burada grubu bulunan tüm siyasi partiler geçmişte Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kendileriyle ilgili veya farklı
çevrelerle ilgili vermiş olduğu kararları da
eleştiregelmişlerdir; bu da normaldir, olağandır.
Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisinden daha evvel yine FETÖ
kumpası sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edip
de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Burada ihlal yok ki,
yargılamanın neticesini bekleyin. dediği Mustafa Balbay, Mehmet
Haberal ve Tuncay Özkan kararları da var. Ve arzu ederdik ki Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeye karşı yürütülen bir
uluslararası kumpası, dış bir yargı makamı
olarak, mekanizması olarak, Türkiyenin de saygı duyduğu ve hak
ettiği bir makam olarak bu kumpası tespit edip görebilmeliydi.
İşte burada milletvekilleri de daha evvel Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine müracaatlarında
Tabii ki değerlendirmeler
tarih nezdinde de ortaya çıkacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Acaba bir uluslararası mekanizma olarak Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi bir FETÖ lobisinin esareti altına da
girmiş olabilir mi vaktiyle? Bunu da değerlendirmek lazım.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Saçmalıyorsunuz ya!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Saçmalama değil, dinleyin bakın, biz bilgiden
bahsediyoruz.
Bakınız,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 2011 ve 2012 yıllarında
yapılan müracaatlarda, Türkiye alenen FETÖ kumpasları çerçevesinde
bir yargı kumpasıyla, sivil toplumu, spor çevreleri, hukuk çevreleri,
Emniyeti, yargısı bir kumpasla maalesef dizayn edilmeye
çalışılırken
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
neden vardır? Türkiyede ulusal mahkemeler, mekanizmalar, ilk derece
mahkemeleri bir yanlış karar vermişse veya bir hukuk düzeni
topyekûn bir kumpasın esareti altına girmişse bunu görecek,
deşifre edecek bir dış mekanizmadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Maalesef, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin daha
evvel bu testlerde yanıldığı ortaya çıkmış
ve daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin göremediği bu
FETÖ kumpası yine Yargıtay kararlarıyla tekrar görülmüş,
tespit edilmiş ve bu kumpas da bertaraf edilmiştir.
Netice
itibariyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dünden bugüne
kararları eleştirilmiş, yanlış karar vermiş
olduğu durumlar da görülmüş, bunlar da tescil edilmiş, tespit
edilmiş, onlar da bu kararlarından dönmüşlerdir.
Ve
yine, yaptığımız reformlardan sürekli bahsediyorum.
Biliyorsunuz, Ceza Muhakemesi Kanununu gelir gelmez hayata geçirmek suretiyle,
Ceza Muhakemesi Kanununda yaptığımız reformlarla,
özellikle 311inci maddede değişiklik yaparak, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar yeniden iç hukuk
yollarında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Başkanım.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş
olduğu kararların, iç hukuk makamları nezdinde yeniden
yargılama yolunu açmak suretiyle, kesinleşmiş kararların iç
hukuk yollarında değerlendirmeye esas
alınacağını, yine yapmış olduğumuz
reformlarla bizler hayata geçirdik.
Özetle
şunu söylüyorum: Bugün ister iç hukuk yollarında verilen kararlar
olsun ister uluslararası makamlar nezdinde verilen yargı
kararları olsun veya tahkim kararları olsun, bu tür kararlar hukukun
gelişmesine katkı sağlayıcı eleştirilere her
zaman açıktır. Eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
vermiş olduğu kesinleşmiş bir karar varsa,
uluslararası sözleşmeler Anayasaya aykırı
olamayacağından ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
vermiş olduğu kararlar da Türkiyede bağlayıcı
olduğundan, bu düzenlemeleri de yapmış bir siyasi irade olarak
elbette saygı duyacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Ancak eleştirilere de herkes saygı duymalı
diye ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Yavuz Bey, buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sadece
kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bu mevzuda bir siyasi koordinat da
vermiş olayım diye arz ediyorum. Ayaklarının altına
alındığı söylenen milliyetçi cenahın şerefli,
naçiz bir mensubu olarak söylüyorum: Bizim Bayburtlular söyler Gavurun
aklıyla vezir olana kadar kendi aklımla rezil olurum. diye. Biz milliyetçiliğimizin
mesuliyetini dışarıya karşı kendi devletimizi,
milletimizi şikâyet etmemek hassasiyetiyle birleştiririz. 80
ihtilalinde Avrupa İnsan Hakları Komisyonunun parlamenterleri
İşkence görüyor musunuz? sualini sordukları milliyetçilerden
devletini şikâyet edecek bir cümle duymamışlardır,
duyamamışlardır. Orada benim hassasiyet göstererek ifade etmeyi
borç bildiğim şey şudur: Kendiniz için ümit gördüğünüzü
başkaları ümit gördüğünde, suçlama dilinin siyaseti
itibarsız hâle getirdiğini söylüyorum. Ben, Tayyip Beyin dünkü
konuşmasında, bugünkü konuşmalarında ifade ettiği
çerçeveyi çok beğeniyorum; ocak genel başkanı gibi
konuşmaya başladı bu ara. Beğeniyorum ama kendileri için
başvuru mercisi hâline geldi. 28 Şubatı da kastediyorum, o
zamandan beri bu hassasiyetleri taşırken biz devletimizi Adaletli
değil. diye dışarıya şikâyet etmekten hep muzdarip
olmuşuzdur. Bu hassasiyeti taşımamış olduğumuz
yıllardan sonra, şimdi bunlarla ilgili cümle siyaseti itibarsız
hâle getirdiği için konuşuyorum, yoksa ben cümleleri
beğeniyorum. Sadece kayıtlara geçsin diye arz ettim
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Bilgen
27.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, AİHM kararlarının ve Anayasa
Mahkemesi kararlarının tartışılabileceğine,
hukukun gerektirdiğini bir an önce yerine getirme sorumluluğunun
siyasal iktidarda olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, bu AİHM kararıyla ilgili
ben de en azından kamuoyunun sağlıklı bilgilenmesi
açısından bizim durduğumuz yeri bir kez daha tarif etme
ihtiyacı hissediyorum. Elbette, AİHM kararları da Anayasa
Mahkemesi kararları da başka mahkeme kararları da
tartışılabilir, eleştirilebilir, sorgulanabilir, eksik
olduğuna çok net vurgular yapılabilir. Ama bunu tanımamak ve
gereğini yapmamak hukukun sınırlarını
tanımamaktır aslında, Anayasayı tanımamaktır. Bu
iktidarın yaptığı iyi işlerden birisi, Avrupa
Birliği adaylık sürecinde 90ıncı maddeyi Anayasaya
koyarak uluslararası sözleşmeleri, anlaşmaları iç hukukun
bir parçası hâline getirmesidir. Dolayısıyla kendi
yaptığımız doğrunun arkasında kişilere göre
durup durmama tavrı sergilersek bu hem uluslararası arenada
Türkiye'nin konumunu hem de doğrudan doğruya bu işin
mağdurlarının hak ihlalini elbette ki konuşmayı,
tartışmayı zorunlu kılar.
Adalet
nerede olursa olsun orada aranır. İnsan hakları kimsenin iç
işleri değildir. Elbette, her ülkenin egemenlik hakkı
saygıya değerdir. Ama her ülkenin içeride adaleti tamamlaması,
sorunları çözmesi de yönetici sorumluluğunun bir gereğidir. Daha
dün Mevlit Kandiliyle ilgili mesajlar verdik. Peygamber hayatında
adaletin hangi din, hangi inançtan olursa olsun her yerde aranmasının
hak olduğuna dair örnekler var, adaletle hükmeden kişilerin
inançlarına değil verdikleri hükme bakılacağına dair
çok somut örnekler var. Biz, rücuyla ilgili bir düzenleme
yapılmışken -yine çok önemli bir karardır- ihlale sebep
olanın tazminatı kendisinin ödemesi yani ülkenin bütçesine, toplumun
cebine zarar vermemesi, kendisinin ödemesi gibi son derece değerli
düzenlemeler yapılmışken, hâkim ve savcıların
AİHM kararlarıyla ilgili milyonlarca euro harcanarak eğitimden
geçirildiği gerçeğini bilerek...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN
BİLGEN (Kars) Ama buna rağmen AİHM kararını
uygulamamak konusunda sergilenen yaklaşımın doğrusu bir
izahı yok.
İşi
bitirmekten kastedilen nedir bilmiyoruz. Elbette bunun teknik bir yolu, yöntemi
aranıyor olabilir ama yani bu işi, hani tersinden tutmak,
arkasından dolaşmak değil, gereğini yapmak ve hukukun
gerektirdiği şey neyse, hoşumuza gitse de gitmese de bunu bir an
önce, gecikmeden yerine getirmek galiba siyasal iktidarın en önemli
sorumluluklarından birisidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnsan
duyduklarına inanamıyor, bildiği Türkçeden şüphe eder
oluyor. Arzu ederdik ki bu kumpası AİHM görebilseydi. ...dik ki
dili geçmiş zamandır, yaşanılarak geride bırakıldığında
kullanılır. Arzu edermişiz ki deseniz, büyüklerinizden
duymuş olsanız, mişli geçmiş zaman adı,
yanılma payı var.
Hepimiz
oradaydık, hepiniz oradaydınız arkadaşlar. AİHMde biz
Bu davalar kumpas. diye kendimizi yırtıyorduk, sizin görevlendirdiğiniz,
maaşını devlete ödettirdiğiniz avukatlar, Balyoz ve
Ergenekon davalarını AİHMde savunuyordu. Biz burada söz
alıyorduk, AİHMi yanılttılar, yanlış savunma
yaptılar, haksız şekilde sahte delilleri gerçek diye sundular.
diye. Sözcüleriniz söz alıyordu, kürsüden, yerinizden, oralardan hararetle
Efendim, devletimiz, milletimiz bağırsaklarını temizliyor,
darbecilerle hesaplaşıyor. CHP, darbecilik zihniyetinden
kurtulamıyor. diyordunuz. Şimdi çıkmışlar, üç sene
önceki, dört sene önceki tavırlarını... Kendileri sütten
çıkmış ak kaşık, suçlu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, kumpası göremedi. Ya, o göremedi, sen gördün mü kardeşim?
Sen burada kendin görmedin, sen ördün, sen görevlendirdin, sen himaye ettin, sen
besledin, sen semirttin. Sen buradan görmeyeceksin, AİHM oradan görecek!
Sonra biz o zaman AİHM kararını eleştirince... Bak,
şimdi de diyor ki: FETÖ lobisinin etkisinde. E, o dönem
aldığı kararda Tayyip Erdoğanı haklı gördü ya!
FETÖ lobisinin etkisinde
O dönem aldığı kararda
başörtüsünden başvuran, eğitim hakkı engellenen
kızları haklı gördü ya! FETÖ lobisinin etkisinde
Doğru
bir tane var; doğru, hukuk; doğru, gerçek; doğru, hakikat;
doğru, vicdan!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Günü gününe, konjonktüre göre vicdanını
değiştirirsen ve bir hakikatin yanında, bir
karşısında, bir öbür tarafında olursan olmaz; komik duruma
düşersiniz, Türkiyeyi de komik duruma düşürürsünüz.
Kararlar
eleştirilebilir ama Cumhurbaşkanı Erdoğan Kararı
tanımıyoruz. diyor; grup başkan vekili Erdoğanı
tekzip ediyor, Tanıyacağız. diyor. Cumhurbaşkanı
Erdoğan Bizim için bağlayıcı değil. diyor; hukuk
dersi verir gibi, doğruları söyleyip Karar çıktıktan sonra
bağlayıcı olmaması mümkün değil. diyor. Kapalı
grup toplantısı yapın, bunu Genel Başkanınıza
anlatın kardeşim! Biz biliyoruz, o bilmiyor! (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Cahit, biraz da sen bağırsan!
Bağırarak konuş, seni de bağırarak dinleyim
kardeşim!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Alkış bekliyorum.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Tamam, söz.
29.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Başkan.
Bakınız,
söylediklerimizin arkasındayız. Konuştuklarımızın
birbiri içerisinde bütünlüğü tamdır. Mesela, bana soru sorduğu
için söylüyorum: Ne yaptınız ki? diyor. Ne yapmadık?
Bakınız, yaptıklarımız şu Meclis çatısı
altında yapılan yasal düzenlemelerle sabittir. 2012 yılında
özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını acaba niye
istedik? 2012 yılında, 7 Şubat MİT krizinde, bu ülkede
MİT mensuplarının yargılanmasını
Başbakanın iznine bağlayan düzenlemeyi acaba neden getirdik?
Acaba o zaman bu Meclis çatısı altında neden yalnız
kaldık? Yine 2012 ve 2013 yıllarında -henüz 17 Aralığa
çok- ne yaptık? 4 ayrı yargı paketini hayata geçirmek suretiyle,
tutukluluk sürelerinin kısaltılması, adli kontrol ve denetimli
serbestlik sürelerinin uzatılmasına ilişkin yargı
paketlerini hayata geçirdik. Yetmedi, ola ki işte biz 4 yargı
mensubunu ihraç ettik diye, yani bizim dönemimizde oldu diye -ki bunu da HSYK
yaptı- o dönemde ne yaptılar? Sarayın yargısı
dediler.
Arkadaşlar,
bunlar eğer bir terör örgütünün uzantısı olmuşsa, bununla
ilgili HSYK de bir karar vermişse neden onlar ihraç edildi diye
sarayın yargısı oluyor? İşte, o dönemde bunların
unsurları Yargıtaya üye seçilmesin diye, Yargıtaya üye seçilme
yaşını 40a çıkaran düzenleme yine bu dönemde
gerçekleşti. Tamamına baktığınız zaman,
bakınız, iç güvenlik yasa paketinden tutun MİT Kanununa,
Yargıtay Kanununa kadar yapılan değişikliklerin
tamamı FETÖyle mücadelede 17 Aralıktan önce yapılan
düzenlemelerdir. Cumhurbaşkanımız yine aynı dönemde
dememiş midir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
ŞIK (İstanbul) Sen televizyonda savunmuyor muydun onları
Reşat Petekle birlikte? Cemaatin borazanlığını yapan
sen değil miydin? Kumpasçılarla iş birliği yapan sen
değil miydin? Utanmıyor musun burada böyle konuşmaya?
BAŞKAN
Beyler, dinleyelim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Bu ülkenin Genelkurmay Başkanına terör örgütü
lideri diyemezsiniz. diyen de Sayın
Cumhurbaşkanımızdır.
AHMET
ŞIK (İstanbul) İnsanların ölümlerinin kanı senin
elinde kardeşim, Reşat Petekle birlikte senin partinin elinde. Cemaati
FETÖ yapan adalet ve kalkınma adlı mafya örgütüdür, tamam mı?
Sensin, sen!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Bakınız, bu ülkede 2002den evvel FETÖnün devlet
içerisine ne kadar sızdığına ilişkin bir Yargıtay
kararı vardır. O Yargıtay kararında, bakınız, ne
diyor ta Nuh Mete Yüksel döneminde açılan davalarla ilgili? Ve
arkasından da bakınız, Necip Hablemitoğlunun kitabı
yazıldığı, basıldığı zaman AK
PARTİ Hükûmeti yok. Emniyette, istihbaratta, yargıda, bürokraside,
Silahlı Kuvvetlerde -o zaman o şekilde söylüyor- cemaatin yani FETÖ
terör örgütünün tam kontrolü ele geçirdiğini ifade ediyor. Tarih ne zaman?
2002nin Haziran ayı, kitabın basıldığı tarih.
Tamamına
baktığınız zaman bugün Türkiye, altmış
yıldan beri, millî iradenin tehlike altına girdiği, planlı,
programlı, uluslararası terör örgütlerinin bir
saldırısıyla karşı karşıyadır.
Eğer bugün yine bu ülkede kısır çatışmaları
gerçekleştirmek istiyorsanız onların arkasında kimseye
yarar yoktur.
Esas
sorulması gereken soru şu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Bitireyim Başkanım, müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Sayın Başkan, affedersiniz, bir şey söylemek istiyorum. Bu
konu çok tartışıldı ve Türkiyede bu konuda epey
konuştu siyasilerimiz.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Başkanım, sözümü tamamlayayım isterseniz.
BAŞKAN
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Özetle, yeniden tartışmaya meydan vermek
istemiyorum. Dosyalarım burada, uzarsa çok uzar ama uzatmam.
Bakınız, özellikle Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin
hukukunu savunmak için ifade ediyorum: FETÖ kumpası olduğu tespit
edildikten sonra ve Yargıtayımız bu hususta karar verdikten
sonra, o milletvekillerimizin mağduriyeti ortadayken acaba o kumpası
düzenleyenlere neden geçmiş olsuna gidilip, neden destekler
verilmiştir, bu da herkesin yapması gereken bir öz eleştiridir.
Dosya buradadır, şu anda açmıyorum, onu bilen biliyor.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
KEVEN (Yozgat) Kim kime gitti?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, daha çok uzatmayalım da tutanağa
geçsin.
2010
yılında biz Kumpas kuruyorlar. derken, Anayasayı
değiştirmek yoluyla yüksek yargıyı ele geçirmeye
çalışıyorlar. derken, biz ortalıkta
çırpınırken Meclisin hem de buradan sonrası, Meclisin bu
tarafı 2010 değişikliğini savunuyordu ve Fetullah Gülen
Efendi Mezardan ölüleri kaldırın, oy kullansınlar. diyordu.
Ben o zaman bulabildiğim televizyon mecrasında hayır diyordum,
Cahit Bey FETÖyle beraber evet diyordu. (CHP, HDP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün dediği 400lük
değişiklik o günün değişikliğidir. O günden sonra ta
17-25
Cahit Beyin 17-25e ayılması 17-25ten bir on yedi ay
sonradır da, ama o süreçlerde de ben Balyoz Kumpası diye kitap
yazıyordum, Cahit Bey televizyonda Koskoca CHP milletvekilleri
darbecileri savunuyor, kitap çıkarmışlar, imza günü
düzenliyorlar. diye Veli Ağbaba ile beni eleştiriyordu. O yüzden hem
kişisel olarak hem kurumsal olarak hem tarihsel olarak tutarlı olmak
lazım. Tutarlılık yoksa yüzünüzü astar edersiniz, dün ak
dediğinize bugün kara, dün kara dediğinize bugün ak dersiniz. Tarih
önünde bu çatının altında kimin ne konuştuğunu, kimin
kimi savunduğunu yüce milletimiz en iyi şekilde
değerlendirecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
Özellikle
Türkiyede FETÖ kumpasına dikkat çeken bir Cumhuriyet Halk Partili
vardır, ben de kendilerini burada saygıyla anıyorum ve Allahtan
acil şifalar diliyorum. Türkiyede F tipi bir yapılanma var. diyen
Genel Başkan Deniz Baykal gerçek anlamda bu terör örgütüyle mücadeleyi
ortaya koymuştur.
MAHİR
POLAT (İzmir) Kamer Genç de var.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - Arzu ediyoruz ki aynı kararlılıkta bunlar
devam etsin ama şahsımla ilgili söylüyorum, bakınız,
şu anda burada grubu bulunan tüm siyasi partilerin Gerçekten çok
mantıklı. diyeceği bir teklifim var: Cahit Özkan olarak benim
bugün Türkiyede YouTubeda yüzlerce televizyon programım var;
açılsın, MİT Kanununda ne demişiz, özel yetkili mahkemelerle
ilgili ne demişiz? Tutukluluk süreleri kısıtlansın,
denetimli serbestlikte bunlar yargılansın, varsa bir suç çıkan,
neticeye göre karar verilsin. diyen biziz. Hodri meydan diyorum.
Bakınız, herkesin danışmanları var, danışmanlarınıza
talimat verin, Cahit Özkanın konuşmalarını satır
satır dinleyin, not alın ve ona göre ne zaman FETÖyle ilgili bir
yardım, yataklık, bilmem ne yapmış, çıkın, ona
göre de işlem
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Fener Orduevini bastıran sen değil misin?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Hodri meydan! Ama benim belgelerimde
17-25 Aralık
demiyorum, 17-25 Aralık derseniz, hani derler ki Size dokunduğu
zaman yaptınız. Hayır, biz Genelkurmay Başkanına
dokunduğu zaman neler yapmışız, adım adım
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine düzenlenen kumpas ortaya
çıktıktan sonra
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli)
acaba bu kumpası düzenleyenlere kimler, Bank Asyada
kimler Silivride desteğe gitmiştir? Onları da milletimizin
takdirine sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Gündeme geçemeyeceğiz Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Geçelim efendim.
Sayın
Başkan, görüyoruz, eli yükseltiyoruz, Cahit Özkanın FETÖye
yaptığı bütün övgüleri fasikül fasikül Meclisin önüne koymaya da
söz veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Getirir, bekliyorum, Şurada şöyle. deyin, bekliyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Hemen veriyoruz talimatı.
BAŞKAN
Sayın Bilgen, bir sataşma mataşma olmadan, buyurun,
toparlayın.
30.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, Türkiyenin AİHM yargıçlığı
için uygun aday sunamadığına ve bir dönemin yargılama
süreçlerinde FETÖ damgası varsa milletvekilleriyle ilgili fezlekelerin
cezaevinde olan hâkim ve savcılar marifetiyle hazırlandığına
ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, hiçbir sataşmaya mahal
vermeyeceğim, sadece başka iki krize dikkat çekeceğim bu
tartışmayla doğrudan ilişkili. Birisi, Türkiye, uzun bir
süredir AİHMe yargıç görevlendiremiyor. AİHM ile Türkiye arasındaki
krizlerden birisi de bu, sadece bu son kararın uygulanması konusu
değil çünkü önerilen isimler ya Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin esas aldığı dilleri bilmiyor ya da kamu hukuku
alanında yetkin değil, özel hukuk isimleri öneriliyor.
Dolayısıyla bu, aslında Türkiyenin AİHMle ne kadar ciddi,
ne kadar vahim bir ilişki içinde olduğunu gösteriyor.
İkinci
konu ise -deminden beri tartışılan- eğer bir dönemin
yargılama süreçlerinde bu kadar FETÖ damgası var idi ise şu anda
milletvekillerinin yargılanmaya devam etmesiyle ilgili bir siyasi irade
ortaya çıkar, dün de burada okunan Ömer Öcalan dosyası gibi. Her
birimizin, hem 83ten, ek 20den, hangisinden yargılanıyor olursak
olalım, milletvekillerinin yargılanma dosyalarındaki delillerin
toplanması, fezlekelerin hazırlanması şimdi cezaevinde olan
hâkim ve savcıların marifetiyle gerçekleşti. Hem onun
arkasında durmak hem onu esas almak ama hem de bir devrisabık
yaratmak galiba çok hakkaniyete yakışır bir durum değil.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Yavuz Bey.
31.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Devletin yönetimini elinde bulunduran siyasi iktidarın vazifesi
milletinin, devletinin başına bir şey gelmeden feraset
göstermek, önleyici istihbarat gibi başa gelecek felaketi önceden hissedip
o ferasetle başa gelmeden mevzuyu engellemektir. Bu iktidar olduğunuz
on altı yıl içerisinde muhalefetin onca ikazına rağmen
muhalefetin tenkitlerine kulak kabartıp bu memlekette öğrenme maliyetlerinizi
devletin, milletin şahit olmadığı kadar ağır
bedellerle buluşturan iktidar döneminizin hissenize mahcubiyet
düşürmesi lazım. Öyle cümleler kuruyorsunuz ki, memleketi
FETÖcülere, memleketi çözüm süreci altında PKKlılara sanki biz
teslim etmişiz gibi cümleler kuruyorsunuz. İstirham ederim, bari
Yani biz size Beraber oldunuz. falan derken sadece siyasi
ferasetsizliğinizi kastederek cümle kuruyoruz. Ama siyasi ferasetsizlik
belli bir marjdan sonra devlet adamının mahcubiyet sebebidir, istifa
sebebidir, görev bırakma sebebidir. Hissenize bunlardan hiçbir şey
düşmemiş olmasını gerçekten yadırgıyorum, ne
olursa olsun. Yani on altı yıldır iktidarda olmanızın
memlekete kazandırdığı pek çok şey olabilir ama
kaybettirdiklerine cümle kurunca sanki iktidarda Kemal
Kılıçdaroğlu, Meral Akşener varmış gibi
konuşuyor olmanızı gerçekten yadırgıyorum, ne olursa
olsun. Kamer Gençin -Allah rahmet eylesin- o ikazları
yaptığı zaman o ikazları yapabilen ortalama bizim
mahalleden herhangi bir adama evliya muamelesi yapacağımız
zeminlerden geliyoruz, biliyorsunuz. Yani ortalama bir mahalle imamı Kamer
Gençin söylediklerini söyleyebilseydi şu anda 300-500 bin müridi olurdu.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla bizim bu ferasetsizliğimizin bize ödettiği bedelleri
konuşurken, istirham ediyorum, sadece şöyle bir hassasiyet
taşıyalım: Biz bu mevzuda henüz FETÖ meselesini
-konuşacağız inşallah ilerleyen zamanlarda-
sağlıklı bir zeminde konuşabilme imkânı bulmadan bu
devlet yönetim itibarıyla normalleşemeyecek arkadaşlar,
bakın, normalleşemeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) -
Bir tane politbürodan adam alamadık, bir tane; komuta kademesinden bir
tane adam alamadık. Bizim Hükûmetimizin bütün yetkilileri Amerika Birleşik
Devletlerinden Fetullah Güleni istemekten bir hâl oldular. Sizi gören de
zanneder ki, elinizdeki teröristbaşının birine ettiğiniz
muameleden canını çıkardınız, ikincisi gelsin, bunun
da canını çıkaracaksınız. Birincisine ne ettiniz ki
ikincisine ne edeceksiniz? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, usulen, en azından usulen bu
meselelerin konuşulma şeklini belirlememiz lazım.
Benim, lüzumsuz münazara olmasın, münakaşa
olmasın diye, FETÖcülüğü isimler üzerinden değil de
sıfatlar üzerinden konuşalım diye ısrarla mevzuyu buraya
çekmemin sebebi şu: Bizim mahallenin ayıplarını da
konuşuyor olmak, dolayısıyla mevzuyu kendi mesuliyetlerimizi
ihbar etmek anlamında ciddiyetle konuşabilmek imkânına
dönüşsün diye söylüyorum. Mesele burada bilek güreşine dönüp CHPden
Ki CHPnin bu mevzuda hassasiyeti, muhalefetin bazen
katıldığı hassasiyetleri, daha önce MHPnin
katıldığı hassasiyetleri hep şundandır: Eski
ortaklarınızdan -Sayın Cumhurbaşkanının
ifadesiyle söylüyorum; şirket gibi yönetildiği için devlet, bunlar da
sizin eski ortaklarınız olduğu için- ayrılmanızdan
sonra eski ortaklık dönemlerinizden kaynaklanan birtakım
unsurları sizin başınıza atabilir miyiz hevesinden
başka bir şey değildir muhalefetin hissesine düşen. Ama
ısrarla muhalefetten bir FETÖcü çıkarmak hevesiniz bu meseleyi
konuşamaz hâle getiriyor bizi. Dolayısıyla, bu meseleyi,
inanın buna -çünkü bu siyaseti normalleştiremeyeceğiz- biz bu
FETÖcülük meselesini, bizim mahallenin ayıplarıyla beraber,
mesuliyetlerimizle beraber, bu mevzuda sorumluluklarımızı
zamanında yerine getiremememizin devlete ve millete ödettiği
bedellerle beraber konuşamadan biz bu meseleyi çözemeyeceğiz ve Allah
izin verirse, inanın -ben size kardeşim- bu meseleyi nasıl
konuşulması gerektiği yere
taşıdığımı göreceksiniz. Hep beraber
konuşacağız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, hiçbir
milletvekilinin Parlamentoya tesadüfen gelmediğine ve
karşılıklı saygı gösterilmesi gerektiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Gündeme geçmek istiyorum ben.
Özellikle bir şeyi belirtmek istiyorum
Sayın Başkan. Burada hiç kimse tesadüfen buraya gelmiş
değil, herkes büyük emekle Parlamentoda yer almıştır. Ben
bu dikkatle sizinle ilişkilerimi devam ettiriyorum. Bunlar çok
konuşuldu, bunlar çok izah edildi. Türkiyede adalet
konuşulduğunda
Ben şahsen deminden beri izliyorum;
yıllarca hapis yattık, beraat ettik. Dolayısıyla, adaletin
konuşulacağı dönemler var, bazı meseleleri
tartışacağımız daha iyi zeminler var. Bana göre siz
cevapları verdiniz, Sayın Özel, Sayın Bilgen cevap verdi, Yavuz
Bey de meramını anlattı. İsterseniz gündeme geçelim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Bir sataşmaya meydan vermeden
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Toparlamak için, sataşmadan
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, terör örgütleriyle mücadeleyi milletle
beraber Meclis çatısı altındaki milletvekilleriyle
sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bahsettiğiniz
gibi, şu kubbede her şey konuşuldu ancak on altı yıl
boyunca, tabii, iktidarda olmanın, AK PARTİ Grubu olarak da burada
1inci parti olmanın
Pek çok şey ormana bakarak değil de
ağaca bakarak değerlendirildiği zaman, o zaman ona
karşılık bir dünya cevap verilebilir. Şunu da ifade etmek
istiyorum: Hani, âdeta bir fil gibi hortumuna bakarak, göbeğine,
ayağına bakarak değil de bir kül hâlinde değerlendirirsek
on altı yılı
Bakınız,
FETÖ terör örgütü elebaşısı dedi ki: Bir şefaat
hakkım olsa şunun için kullanırım, bunun için
kullanırım. Ama hamdolsun ki böyle bir hainden, böyle bir terör
örgütü elebaşısından bize sadece ve sadece büyük büyük beddualar
düştü. Biz bu beddualara muhatap olduğumuz için Allaha sonsuz
şükrediyoruz. Ve terör örgütleri, PKKsı, FETÖsü, PYDsi, YPGsi,
hepsiyle ilgili mücadeleyi de milletimizle beraber, bu Meclis çatısı
altında tüm milletvekilleri ve gruplarıyla sürdürmeye devam edeceğiz.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bizi dinlemiyorsunuz, bari MHPyi
dinleseydiniz.
BAŞKAN
- Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, dün akşam Odalar ve Borsalar
Birliği Kanun Teklifi görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Halk
Partisinin bazı sayın konuşmacıları Milliyetçi Hareket
Partisi Ordu Milletvekili arkadaşımız Sayın Cemal
Enginyurtun yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak
bazı değerlendirmelerde bulundu ve bazı polemikler
yaşandı. Tabii, o sırada Sayın Cemal Enginyurt da mazereti
nedeniyle Genel Kurulda değildi; dolayısıyla, kendi
şahsına, yaptığı konuşmaya atıfta bulunulup
bir değerlendirme ve polemik yapıldığı için Sayın
Cemal Enginyurt da cevap hakkını kullanmak istiyor.
BAŞKAN
Hayhay, buyurun, yerinizden bir dakika söz vereyim ben size.
33.- Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun 14 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde şahıslar adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Dün
akşam, yapmış olduğum konuşmamdaki İzmir
Milletvekili adayınız hayırlı olsun, kazanır. sözüme
binaen, CHP sözcüleri, özellikle bağırmaktan başka hiçbir
meziyeti olmayan bir arkadaş, benimle ilgili ileri geri demeyeceğim,
hep geriye giden, gerici konuşmalar yapmış. Bu arkadaşa
şunu söylemek isterim: Söylediği sözden geri adım atan
namerttir. Hiç dönmedim, dönmeyi de düşünmüyorum.
Ben
İzmiri örnek verirken -İzmirde aday kimdir, değildir bilmem-
kendisi konuşması sırasında İzmir Ticaret Odası
Başkanının aday olduğunu söylediği için, ona binaen
içimden şu geçti: İzmirde Cumhur İttifakından böyle bir
aday çıkıp kazanacaksa bundan duyduğum memnuniyeti ifade etme
adına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkanım, toparlayayım.
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Enginyurt.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) İzmiri Cumhur İttifakının
kendisinin -CHPlilerin ve başka partililerin Ticaret Odası
Başkanı aday demesi ki ismini bile bilmiyorum Ticaret Odası
Başkanının- kazanmasından Cumhur İttifakı
adına memnuniyet duyacağımı ifade ettiğim için
Hayırlı olsun. dedim. Anayasa Mahkemesine giderken herhangi bir
delil olsun diye söylemedim. Ordu Fatsanın Ticaret Odası
Başkanı da istifa etti, onu da söyleyebilirdim ama kendi
memleketimdi, söylemedim nezaketen.
Özgür
Özele şunu hatırlatmak isterim: Bunlar, şunlar demişim;
az önce diyor ki Bu taraf, şu taraf. Biz de seçilmiş milletvekiliyiz
Özgür Özel, ileri geri konuşmasan çok sağlıklı olur diye
düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Özel, size herhangi bir şey söylemedi, bir değerlendirme
yaptı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır
Daha ne diyecek efendim.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Daha ne diyecek yani? Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
Peki, buyurun.
34.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii, şimdi, denkler
arasında tartışma olur, polemik olur ama dünkü bir
arkadaşımızın belki de hatası denklik kavramına
dikkat etmeden bir isme atıf yapmaktı, daha sonra biz de grubumuzdaki
o arkadaşa yöneltilen eleştiri üzerine bu denklik kavramına
dikkat etmeden devam ettik, bizim hatamız varsa odur.
Sözünden
dönen namerttir! sözünü hatırlatarak ben devam etmeyeyim ama söylendi.
Önce, ABDyi protesto etmek için iPhoneu kırıp sonra, Brunson
gidince Ortada kaldık, gitti bizim iPhone. diyen biz değiliz. (CHP
sıralarından alkışlar ve gülüşmeler) Bu nasıl
ittifak? diye serzenişte bulunup, 16 Kasım günü basın
açıklaması yapıp AK PARTİ için 31 Martta durum hiç de iyi
görünmüyor. diye başlayan açıklamadan sonra Sayın Devlet
Bahçelinin Açıklamaları kendisini bağlar, bizi bağlamaz.
lafından sonra Doğru söylüyor Genel Başkanım, benim
sözlerim değil, Genel Başkanımın dedikleri doğru.
diye söyleyen de Özgür Özel değil, ben değilim. Ayrıca, EYTlilere,
emeklilikte yaşa takılanlara onca söz verip oylamada önce evet oyu
verip -bunda bir şey yok- sonra onu tweet olarak atıp Genel
Merkezden başka talimat gelip tavır değişince tweeti
silen de ben değilim. Sözünden dönen namerttir! (CHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan
MEHMET
GÖKER (Burdur) Vallahi ne diyecek, merak ediyoruz Başkanım!
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Merak etme, bizim diyecek lafımız var,
lafımız yoksa sizinle denk olmayız zaten.
ERKAN
AKÇAY (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Mersin) Sayın Özelin açık bir sataşması söz
konusudur. Sataşmaya, izin verirseniz kürsüden cevap versin.
BAŞKAN
Yerinden söz vereyim.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Hayır Başkanım, lütfen
BAŞKAN
Sataşma oldu yani gerçekten.
Buyurun
Sayın Enginyurt.
Siz
de sataşmayın ama bu sefer.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) İnşallah.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasında Milliyetçi Hareket Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli
olarak şunu ifade ederek başlayayım: iPhoneu
kırmadım. Sen her şeyi takip ediyorsun, özellikle benim
tweetlerimi yakından takip ediyorsun ama beni yakından takip
etmiyorsun. Beyaz TVde de basın açıklamamda da iPhoneumu geri
verdiğimi, yerine bir başka marka telefon
aldığımı söyledim. İl başkanım
yanımdaydı, basın bunu haber yapsın diyerek demo bir
telefonu kırmıştı; maksat bunun haber olmasıydı.
(CHP sıralarından gülüşmeler)
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Tüm milleti kandırdınız yani!
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Ya, çok zekisin! Teşekkür ederim.
Niyetimiz,
maksadımız belliydi. O gün, Trumpın Türkiye Cumhuriyetine
başlatmış olduğu emperyalist saldırıya
karşı, sanal ekonomik saldırıya karşı Türkiye
Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına elimizden geldiğince bir destek
verelim istedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkasından,
doğrudur, Brunson serbest bırakılınca sitemimizi ifade
ettik, dedik ki: Brunson serbest bırakılmamalıydı çünkü
ajandı, PKKlıydı, FETÖcüydü, serbest kalmasına üzüldük.
Bu da en tabii hakkımızdı, sözümüzden geri dönmedik. Sayın
Genel Başkanım benim açıklamam üzerine bir tweet attı,
doğrudur. Ben AK PARTİyi uyaran bir açıklama yaptım
Anketler ve sokak alarm veriyor. dedim. Sayın Genel Başkanım
da dedi ki: Sayın Cemal Enginyurtun görüşleri bizi bağlamaz.
Ben de tweet attım, doğrudur Sayın Devlet Bahçelinin
görüşleri MHPyi bağlar. Cemal Enginyurt bir milletvekili olarak
MHPyi bağlayıcı konuşamaz. Ben nasıl bir ülkücüyüm
biliyor musunuz? Devlet Bahçeli ne derse Lidere sadakat şerefimizdir.
diyen ülkücüyüm ve öyle olmaya devam edeceğim. (MHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Devlet Beyin lafı üzerine laf söyleyen kendi
adına haksızlık eder, ülkücülüğünden de şüphe ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
CEMAL
ENGİNYURT (Devamla) Sayın Başkanım, toparlayayım.
Emeklilikte
yaşa takılanlara gelince: Önergeye kabul oyu verdik ama baktık
ki horon oynuyorsunuz, halay çekiyorsunuz, dedik ki: Araştırma
önergesi ve komisyonu emeklilikte yaşa takılanların hiçbir
işine yaramayacak. İnşallah, AK PARTİlilerle bir araya
gelir, konuşur
Emeklilikte yaşa takılanların kanuna
ihtiyacı var. 4447 sayılı Kanun yanlış
uygulanmış, geriye yönelik uygulanmıştır, bunun
değişmesi için mücadele etmemiz gerekir.
Denklik
konusuna gelince Özgür Özel: Aklımın zekâtını versem sana
kırk yıl yeter. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle şu aklının zekâtına bir
cevap verelim efendim.
BAŞKAN
Süreci devam ettirmeyelim Sayın Özel.
2.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, daha konuşacak çok şey
var ama bir seçim kampanyası boyunca iftar iftar gezip Efendim, Tayyip
Erdoğan beni görse 6 tane AKPli yerine beni ister çünkü Özgür Özeli
susturamadılar. Ben olsaydım üç gün yoğun bakımda
yatardı. diyerek
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Çok mu dokundu?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla)
konuşulan yer olan Parlamentoya konuşmak için
değil, konuşturmamak üzere gelmeyi seçim vaadi yapmış
birinden bu konuşma beklenir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
Cemal Bey, biraz önce bu kürsüdeydin, dedin ki: Ben iPhoneumu
kırmadım.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Evet, kırmadım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bak, senin tweetini okuyorum, millet duysun: Brunson
yüzünden Amerikayı protesto edeceğiz diye iPhoneu
kırdık.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sen anlayamazsın ki onu! Sende o seviye yok ki!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Brunson ilk uçağa bindi, gitti. Arkadaş, Amerikayla
aram açıldığına mı yanayım, kırılan
iPhoneuma mı üzüleyim, ajan Brunsonun serbest kalmasına mı
kızayım? Kaldık ya la ortada! iPhonuumu verin. Çok bozuldum,
ona göre!
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sen ver artık!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Arkadaşlar, millet, temsilci budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşturmayacağım.
diye Meclise gelen adamın konuştuğu sözü de gördünüz, Bizde
geri vites olmaz. diyen adamın attığı tweeti de
gördünüz.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) O tweeti ben atmadım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Milletvekili burada. Takdir milletin.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) O tweeti sildim mi Özgür? O tweet silindi mi?
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tabii, bu tartışmaları devam ettirmenin bir
anlamı yok.
BAŞKAN
Yerinizden söz vereyim, mikrofonunuzu açayım.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Maşallah! Çok güzel oldu, çok mutlu oldunuz,
sevinin! Aferin, aferin!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sen böyle yap, cevabını veririz.
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Sen de yap, senin de cevabını veririz Özgür
Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bir şey olmaz. Ne olacak ki?
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, milletvekillerinin bağımsız
olarak değerlendirme yapmasının yadırganacak bir durum
olmadığına ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii
şunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna sormak gerekir: Cumhuriyet Halk
Partisinde kimin sözü geçerli? Ben, herhâlde Sayın
Kılıçdaroğlunun diye düşünürüm. Dolayısıyla
Cumhuriyet Halk Partisinde -bu konuda arar buluruz- daha geçtiğimiz
günlerdeki zaman dilimi içerisinde
(CHP sıralarından Ya, ne ilgisi
var? sesleri)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Gürsel Erolu disipline niye verdiniz?
ERKAN
AKÇAY (Manisa)
pek çok milletvekilinin yaptığı
konuşmalarla ilgili pek çok görüşler Sayın
Kılıçdaroğlu tarafından ifade edilmiştir. Bu da
doğaldır. Milletvekilleri de gerek kendi seçim bölgesiyle veya kendi
çerçevesinde değerlendirmeler yapar, bu da doğaldır. Bu
yadırganacak bir durum değildir. Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz değerli milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu
tarafından,bazı kamu çalışanlarının 3600 ek
gösterge kapsamına alınması için yapılması gerekenlerin
saptanması amacıyla 21/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21
Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
21/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 21/11/2018 çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
İYİ
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Ülkemizdeki
binlerce kamu çalışanı uzun yıllardır ek gösterge
sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunun
çözülmesi ve bu doğrultuda kamu çalışanı olan polis,
öğretmen, sağlık çalışanı ve din görevlilerine
3600 ek gösterge verilmesinin kamuya maliyetini hesaplamak, bahsedilen meslek
gruplarının kaç kişiyi kapsadığını
araştırmak, diğer meslek gruplarında da böyle bir durum
olup olmadığını araştırmak ve söz konusu meslek
gruplarına 3600 ek gösterge verilebilmesi için gerekli
çalışmaların yapılabilmesi maksadıyla İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili ve İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu tarafından, 21/11/2018 tarihinde, (10/047) grup
numaralı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerin 21/11/2018 çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi İYİ
PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk, buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçi
sadece Adanada kullanılan bir söz değil, gençlik
yıllarımızda çok söylerdik söz ağızdan çıkar
diye. Bir söz tutulmadığı zaman Söz ağızdan
çıkar. diye muhatabımızı uyarırdık. Şimdi,
siyasette de aslında söz ağızdan çıkıyor ama maalesef,
ağızdan çıkan bazı sözlerin milleti aldatmak için
verildiğini artık milletimiz de görüyor, sizler de biliyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, 3600 ek gösterge sözü, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından seçim sathı mailinde verilmiş bir sözdür. Bu sözü
takip etmek aslında her milletvekilinin görevidir. Yani milletvekili
milletin vekili olma iddiasında ise siyasetçinin millete verdiği
sözün arkasında olmak gibi bir mecburiyeti var. Dün dündür.
anlayışıyla siyaset yapılabilir ama ahlaki olmaz, milletin
siyasete olan güvenini kökünden sarsarız. Onun için, bu 3600 ek gösterge
meselesi sadece söz verilen gruplar için değil
Öncelikle onlar için
mutlaka bir kanun düzenlemesi yapılmalıdır; 24 Kasım
Öğretmenler Günü geliyor, öğretmenler için, sağlık
çalışanları için ve polislerimiz için, din görevlilerimiz için
ama sonrasında, bütün memurları ilgilendiren ve artık
eskimiş, Türkiye'nin ekonomik gerçeklerine uymayan bu ek gösterge
rakamlarının mutlaka değiştirilmesi lazım.
Zaman
zaman, burada verdiğimiz tekliflere karşılık, daha
doğrusu Meclis araştırması tekliflerimize
karşılık Efendim, Meclis araştırmasına ne gerek
var? Kanun çıkar, yeter
E, çıkarın kardeşim, kanun
çıkardınız da engel mi olduk, önünüze mi durduk? Sözünüz yerine
gelmiyor, kanun çıkarmıyorsunuz biz de size sözünüzü hatırlatmak
adına, bu kürsülerden Meclis araştırması isteyerek, söz
talep ederek bir anlamda buradan bütün milletimize hitap ediyoruz. Dolayısıyla
Meclis araştırmaları son derece önemlidir. Sözünü
tutmayanların sözünü tutmadığını yüzüne çarpmak
adına burada Meclis araştırması verilir. Onu da şu
anda, Yavuz Ağıralioğlunun verdiği Meclis
araştırması önergesiyle AK PARTİ Grubunun yüzüne
çarpıyoruz. Söz ağızdan çıkıyorsa 3600 ek gösterge
sözü mutlaka ama mutlaka yerine getirilmelidir.
Gelin,
bu sözü yerine getirmek için bir kanun teklifi verin, AK PARTİ Grubu
versin ya da verilen teklifler var, o teklifleri gündeme getirelim. Şu 24
Kasım tarihinden önce
Bir sürü ıvır zıvır kanun
teklifi getiriyorsunuz, işte 13, 14, 15, 16 sıra sayılı
kanun teklifleri var; bunların aciliyeti yok. İnsanı önceleyen
kanun tekliflerinin gündeme getirilmesini dün de burada konuşmamda ifade
ettim. Siz insanı unuttunuz ya, insanı unuttunuz. Hani Şeyh
Edebali diyordu: İnsani yaşat ki devlet yaşasın.
Sayın Cumhurbaşkanının çok sıklıkla
kullandığı bir sözdür bu İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.
Seçim
meydanlarında vatandaşlarımıza söz verirken aslında ne
duruma düşeceğinizi enine boyuna düşünerek söz vermek
durumundasınız. Geçen de ifade ettim, Sayın
Cumhurbaşkanı bu ülkenin en tepesindeki insandır, onun sözünün
100 Günlük Eylem Planında olmamasıyla, orta vadeli planınızda
olmamasıyla, artık sözün muhatabı olan öğretmenlerimiz,
polislerimiz, din görevlilerimiz ve sağlık
çalışanlarımız Acaba, bu söz yerine getirilmeyecek mi?
endişesi duymaya başladılar. Çıkın, söyleyin, bu sözü
tutmayacaksanız deyin ki: Sözümüzü yedik kardeşim. Sözümüzü
tutmuyoruz. Biz de bilelim, ona göre hitap edelim, ona göre eleştirelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Ama sözünüzü tutacaksanız çıkın burada
-Sayın Cahit Özkan her konuşmaya oradan zıplıyor- bir söz
verin kardeşim Şu tarihe kadar müsaade edin, o tarihe kadar gerekli
düzenlemeleri yapacağız. deyin.
Gerçi
her şeyi reddediyorsunuz. Yani siz solcuları FETÖcü
yaptınız, milliyetçileri FETÖcü yaptınız, onlarla koyun
koyuna yattığınızı bir türlü hatırlamadınız,
hatırlamıyorsunuz. Yahu, siz nasıl bir pişkinlik
içindesiniz ya!
VEDAT
DEMİRÖZ (İstanbul) Vallahi yakışmıyor ya!
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Nasıl pişkinlik içindesiniz? Nasıl kabul
etmiyorsunuz ya! Deyin ki Özür dileriz. anlarız.
VEDAT
DEMİRÖZ (İstanbul) Bu üslup ayıp ya!
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Sayın Cumhurbaşkanı
aldatıldığını ifade etti; olabilir, insan
yanılabilir, insan dostlarını seçerken de yanılabilir ama
bu yanılgınızı başka insanlara
bulaştırmanın etik bir tarafı
olmadığını da kabul etmeniz lazım. Bunu söylüyoruz.
Bu
kürsülerden bakanlarınızın, milletvekillerinizin
konuşmalarını hatırlıyoruz. Türkçe
Olimpiyatlarında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
KONCUK (Devamla)
Gözlerimiz yolda kaldı. sözlerini de hatırlıyoruz.
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Her konuşmada bunu yapmazsanız olmuyor,
her konuşmayı FETÖyle bitiriyorsunuz.
İSMAİL
KONCUK (Devamla) Siz her konuşmaya FETÖyle başlıyorsunuz, biz
de bitiriyoruz, bitiren de biz olacağız. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederiz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım, normalde asla tahammül
edilebilir bir husus değildir bu. Sayın hatibin yaşıyla, bu
Millet Meclisinde yaptığı göreviyle asla telifi mümkün olmayan,
asla kabul edilemeyecek, İç Tüzükte belirtilen Meclisin mehabetine asla
uygun olmayan, o koyun koyuna ifadesini aynen iade ediyorum.
Bu,
bakınız, şu Meclisin itibarına, milletimizin
saygınlığına apaçık
saygısızlıktır. Bunu iade ediyoruz, reddediyoruz.
İSMAİL
KONCUK (Adana) Ben mi yaptım? Ben yapmadım. 2010da KPSS
hırsızlığını biz çıkardık, siz
tertemiz sınav dediniz. Koyun koyuna yattınız tabii,
hırsızlıklarını bile görmezden geldiniz. Ayıp ya,
ayıp ya!
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın
Kalaycı, buyurun.
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Kamu
çalışanları için ek gösterge çok önemlidir. 3600 ek gösterge
kritik eşiklerden birisidir. 3600 ek göstergenin özellikle emekli
aylığına önemli yansıması bulunmaktadır. Bugün
emsalleri aldığı hâlde birçok unvan ve meslek grubunda
çalışan 3600 ek göstergeden yararlanamamaktadır. Nitekim
öğretmenler, polisler, uzman çavuşlar, uzman jandarmalar, kamu
avukatları ve hukukçuları, mahallî idarelerin belediye başkan
yardımcıları ve daire başkanları, üniversite genel
sekreter yardımcıları, hemşire ve bazı
sağlık çalışanları, din görevlileri, bazı
uzmanlar, denetmenler, araştırmacılar ile müdürler ve şube
müdürleri 3600 ek gösterge alamamaktadır, yardımcı hizmetler
sınıfında çalışanların ise ek göstergesi yoktur.
Türkiye
KAMU-SEN ek gösterge konusunda kapsamlı bir çalışma
yapmıştır. Bu çalışmadan da yararlanarak ve Milliyetçi
Hareket Partisinin 3600 ek gösterge vaatlerini de içerecek şekilde
hazırlayıp 11 Ekim 2018 tarihinde Meclis
Başkanlığına verdiğimiz kanun teklifimiz -ki
yanımda- Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir. Teklifimizde
657 sayılı Kanunun eki cetveller detaylı bir şekilde ele
alınmış ve ek gösterge rakamları tüm hizmet
sınıfları için hiyerarşik sırayla yeniden belirlenmiştir.
Yardımcı hizmetler sınıfında bulunan personel de ek
gösterge kapsamına alınmıştır. Ek göstergesi
yükseltilen her bir unvanın gerek çalışırken gerek
emekliliğinde aylıklarına gelecek artış ve maliyet de
hesaplanmıştır. Dolayısıyla bizim açımızdan
konu hakkında Meclis araştırması açılmasına gerek
yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli araştırmaları
ve çalışmaları yapmış ve kanun teklifimizi vermiş
bulunmaktayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sözümüz sözdür; 24
Haziran seçim beyannamemizde ne söylemişsek gerçekleştirilmesi için
çalışıyoruz, gereğini de inşallah yapacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerek Genel Kurulda gerekse Plan ve
Bütçe Komisyonunda verilen ve kabul edilmeyen bazı önergeler kamuoyuna
farklı yansıtılmaktadır. Yok Emeklilikte yaşa
takılanların sorunlarının çözümüne karşı
çıkıldı. yok Polise 3600 ek gösterge verilmesi engellendi.
yok Asgari ücretten vergi alınmaması reddedildi. gibi gerçekle
hiçbir bağlantısı olmayan açıklamalar ve sosyal medya
paylaşımları yapılmaktadır. Konular istismar
edilmekte, çarpıtılmaktadır. Emeklilikte yaşa
takılanların ve çalışanların haklı beklentileri
siyaseten suistimal edilmektedir. Milletvekilleri olarak hepimiz biliyoruz ki
araştırma komisyonu kurulması sorunu çözmez. Sorunu tespit eder
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Kalaycı.
MUSTAFA
KALAYCI (Devamla) -
ve önerilerde bulunur. Öneriler de ancak kanun teklifiyle
gündeme alınır. Emeklilikte yaşa takılanların, asgari
ücretlilerin, 3600 ek gösterge bekleyen kamu çalışanlarının
sorunu da bellidir, çözümü de bellidir; ilgili kanunlarda düzenleme
yapılması gerekmektedir. O nedenle, siyasetin ahlaki ilkeler
çerçevesinde sorumlu, tutarlı ve dürüst yapılması, asgari olarak
her siyasetçinin dikkat etmesi gereken bir durumdur. Vatandaşımıza
doğru bilgiler verelim.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kemal
Peköz.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
HDP
GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİnin önergesi üzerine partim
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizim gençliğimizde ve çocukluğumuzda, emekli olunca
memurlar, emekli ikramiyeleriyle bir konut alırlardı ve
yaşamlarını daha rahat sürdürebilecek bir ortama
kavuşurlardı. Sözleşmeli personel uygulamasından bu nedenle
vazgeçilmesi gerekiyor. Bu önergeyle ilgili bizim parti görüşümüz, mutlaka
desteklenmesi gerektiği; çok açıktan destekliyoruz ve bütün kamu
çalışanlarına ayrımsız uygulanması
gerektiğini ifade ediyoruz. Ücretli öğretmenlik gibi konuların
da bir an önce sonlandırılması, ücretli öğretmenlerin de
diğer öğretmenler gibi kadroya alınması ve 3600 ek
göstergeden de dolaylı olarak mutlaka yararlanması gerekiyor diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dün
açıkladığı kararın Türkiyeyi bağlayıcı
olduğu çeşitli hukuk kesimleri tarafından dile getiriliyor. Bu
karar eleştirilebilir, farklı yaklaşımlar olabilir ama
Bağlamıyor. demek, en hafif deyimiyle abesle iştigalden
başka bir şey değildir.
Değerli
arkadaşlar, Adanaya her gittiğimde bir konuyla
karşılaşıyorum. Adanada sağlık
kuruluşlarında, sağlık eğitim alanlarında
eğitim gören 2.500 civarında öğrenci var ve bu sağlık
kuruluşlarında, değişik sağlık
kuruluşlarında staj yapmaktadırlar. Bu stajları
sırasında, bu seneye kadar öğlen yemeklerinden
yararlanıyorlardı, eğer akşam nöbetlerindelerse akşam
yemeklerinden ücretsiz olarak yararlanıyorlardı. Son dönemlerde bu
yemeklerden yararlanma şanslarını yitirmiş durumdalar ve
2.500 stajyer öğrenci ya kantinden yiyecek ihtiyacını
karşılamakta ya da çalışma süresi boyunca aç kalmak durumda
kalmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, kamu çalışanlarının hiçbirisini
diğerinden ayırmak mümkün değil, hepsi kendi alanlarında,
kendi özgünlüklerine göre bu ülkeye hizmet etmekte, hizmet üretmektedirler.
Kabile devletleri hariç bütün devletlerde devletin asli görevleri vardır
ve bunların 3 tanesi kaçınılmazdır: Konut hakkı,
eğitim hakkı ve sağlık hakkı. Kamu çalışanlarının
önemli bir kesimi de bu alanlarda faaliyet yürütmektedir. Dolayısıyla
emekli olmaya yaşları uygun olduğu hâlde emekli olmamak için
ellerinden geleni yapmaktadırlar çünkü emekli olduklarında alacakları
emekli maaşı aldıkları maaştan çok daha az olduğu
için yaşamlarını temin etmekte zorlanmaktadırlar. Bu, hem
insanların daha ileri yaşlarda emekli olmasına sebep olmakta hem
de yeniden istihdamın yaratılması için bir zeminin
oluşmamasına sebep olmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
KEMAL
PEKÖZ (Devamla) Dolayısıyla 3600 ek göstergenin uygulanması ve
cetvellerin yeniden düzenlenip artık ikide bir bununla
uğraşılmasının önüne geçilmesi, hem istihdam
açısından hem de insanların yaşam standartlarının
yükselmesi açısından zorunludur. O nedenle, önergeyi destekliyor,
olumlu oy kullanacağımızı ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Çetin
Arık.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
CHP
GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Gazi
Meclisimizi ve onun temsilcileri sayın milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aziz milletimiz bizi bu sıralara devlet işlerini
düzenlememiz, milletimizin talep ve beklentilerini karşılamamız,
sorunlarına çözüm üretmemiz için gönderiyor. Bizler de meydanlarda
milletimize onların talep ve beklentilerini karşılayacağımıza,
sorunlarını çözeceğimize söz veriyoruz.
Evet,
hepimiz söz veriyoruz ama kimileri bu sözleri seçimin ardından, milletten
yetkiyi aldıktan sonra unutuyor. Bakınız, Sayın Binali
Yıldırım seçimden sonra ne diyor: Seçim kampanyalarında
söylenenler ile sorumluluk omuzlarınıza yüklenince söylemleriniz hiçbir
zaman aynı olmaz. Yani, ne demek istiyor? Bizim sözümüz sizin oyunuzu
alana kadar. diyor. Bu yaklaşıma da bizim Anadoluda Karakolda
doğru söyler, mahkemede şaşar. deniliyor.
Değerli
milletvekilleri, zaman karakolda da mahkemede de Mecliste de doğru söyleme
zamanı. (CHP sıralarından alkışlar) Zaman, alanlarda
vatandaşlara verdiğimiz sözleri eğmeden, bükmeden yerine getirme
zamanı.
Şöyle
ya da böyle, tüm siyasi partiler seçim meydanlarında kamu
çalışanlarına 3600 ek gösterge için söz verdi. Bugün
İYİ PARTİ Grubu da 3600 ek gösterge verilmesi için gerekli
çalışmaların yapılması için araştırma
önergesi verdi.
Biz
araştırma komisyonu kurulmasını destekliyoruz ama yetmez;
infaz koruma memurlarının, uzman erbaşların, kamu
avukatlarının, kamudaki akademik mesleklerin de 3600 ek gösterge
kapsamı içinde değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı seçim meydanlarında
verdiği sözü unutarak kamu çalışanlarına söz verdiği
3600 ek göstergeyi 100 Günlük Eylem Planı içerisine almadı ama buna
karşılık İçişleri Bakanı Sayın Soylu da
Polislerle ilgili 3600 konusunda söz verdik. Bu bir sözdür, bu sözün arkasındayız.
diyor. Evet, şimdi biz sizden İçişleri Bakanının
sözünün yerde bırakılmamasını, ondan daha da ötesi, millete
verdiğiniz sözün gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz. Gelin,
sözünüzün arkasında durun, 3600 ek gösterge için verilen
araştırma önergesine Evet. deyin.
Değerli
milletvekilleri, burada alanlarda verdiği sözü yerine getirme
telaşı ile kendisine verilen talimat arasında ikilem
yaşayan, bocalayan, geri vites atan sayın milletvekillerine de
seslenmek istiyorum. Emeklilikte yaşa takılanlarda olduğu gibi,
önce Evet. deyip sonra Hayır. demeyin. Vekili olduğunuz millete
verdiğiniz sözünüzün arkasında durun, insanların
umutlarıyla oynamayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
ÇETİN
ARIK (Devamla) Gelin, hep birlikte milletimiz için oy kullanalım.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Orhan
Erdem.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teknik
bir konudan bahsediyoruz, 3600 ek gösterge. Ek gösterge esas itibarıyla
memurun kadro unvanı, derecesi, hizmet sınıfı, görevinin
önemi, sorumluluk düzeyi ve hiyerarşik konumunu esas alarak belirlenen bir
konu. Bu verilen söz yerine geldiğinde -inşallah gelecek- emekli
olanların aylıklarında 300 ile 700 lira arasında
artış söz konusu olacak ve 600 bin, yapılan çalışmaya
göre belki de 1 milyon insanı etkileyecek. Kısacası, teknik bir
konudan bahsediyoruz ve 1995 yılından bu yana, sadece AK PARTİ
iktidarlarınca el atılarak kısmi düzenlemelerle uzman çavuş
ve polislerle ilgili yapılan bir çalışmadan bahsediyoruz.
Şimdi,
Cumhurbaşkanımızın verdiği bir söz var. Evet, söz
ağızdan çıkar ama bu konuşmaları yapan sayın
milletvekilimiz, milletvekilleri -şimdi dışarı
çıkanlar da oldu sanırım- şunu düşünmüyorlar: On
altı yıldır iktidarız, 14 kere halkın huzuruna
çıkmışız; 6 genel, 3 yerel, 3 referandum, 2
Cumhurbaşkanlığı seçiminde verilen sözleri yerine
getirdiği için her zaman en yüksek oranda destek almış bir
partiden bahsediyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Söz ağızdan çıkar ve AK PARTİ bu sözü
yerine getirmiştir. Cumhur İttifakıyla birlikte de bu konuda
daha güçlü, daha kararlı bir adımla sürdürülecektir.
Sayın
Kalaycının söylediği gibi, verilen kanun teklifi vardır,
AK PARTİ Grubu da bir çalışma yürütmektedir. Milletvekillerimiz
ilgili bakanlıkla çalışarak bu konudaki çalışma
bittiğinde kanun teklifini verecektir. Önemli bir konudan bahsediyoruz.
Bütçeye getireceği yükleri, ne zaman başlamalı, kimlere
verilmeli
Hiçbir sözü yerde
kalmamış, hatta verilmemiş sözleri yerine getiren bir partinin
mensubu olarak sorumluluk sahibi olan partimizin bunların zamanı
geldiğinde yerine getirileceğini, bu konuda da bu
çalışmanın en kısa zamanda yapılacağını
biliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
ORHAN
ERDEM (Devamla) Sağ olun Başkanım.
Sözlerimi
sonlandırırken bu konuda bir araştırma komisyonu kurmaya
gerek olmadığını düşünüyorum. Teknik
çalışmaları ilgili birimler yapacak, bizler de teklifimizi
vereceğiz ve inşallah günü geldiğinde bu söz de yerine gelecek
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, öneriyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Deniz Yavuzyılmaz Beyin Zonguldakla ilgili bir söz
talebi vardır.
Buyurun
Deniz Bey.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın, Zonguldak ili Kilimli
ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada Evren Cinemre ile
Adem Alibaşın yaralandığına, Kenan Çavuş, Hasan
Gençtürk ile Uğur Göktaşın cansız bedenlerine
ulaşıldığına ve başsağlığı
dilediğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Zonguldak Kilimli ilçesinde özel bir maden ocağında gece üç
sularında meydana gelen patlamada 5 madencimiz göçük altında
kalmıştır. Türkiye Taşkömürü Kurumu tahlisiye kurtarma
ekipleri ocağa girerek kurtarma çalışmalarına
katılmış, Evren Cinemre ve Adem Alibaş adlı madencilerimiz
göçükten yaralı olarak çıkartılmıştır. Bugün
itibarıyla maalesef 3 maden işçimiz, Kenan Çavuş, Hasan Gençtürk
ve Uğur Göktaşın cansız bedenlerine
ulaşılmıştır.
Bu
yoksulluk düzeninde madencilerimizin çok zor şartlarda emek
verdiğini, canları pahasına evlerine ekmek götürebilmek için
mücadele ettiklerini bir kez daha bu yüce Mecliste ifade ediyorum.
Madencilerimizin kaderinin ölüm olmaması temennisiyle kurtarılan
madenci kardeşlerimize geçmiş olsun diyor; 3 maden şehidimize de
Allahtan rahmet, ailesi, yakınları, mesai arkadaşları, tüm
Zonguldak ve Türkiye'ye başsağlığı diliyorum.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP
Grubunun, Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve
arkadaşları tarafından, çalışan kadınlara yönelik
gerçekleşen cinsiyetçi hak ihlallerinin araştırılması
amacıyla 12/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21
Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
21/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21/11/2018 günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim
Ayhan Bilgen
Kars
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12
Kasım 2018 tarihinde Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları tarafından (822
sıra numaralı) çalışan kadınlara yönelik
gerçekleşen cinsiyetçi hak ihlallerinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 21/11/2018 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğullları Oruç.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; kadın istihdamı dünya ölçeğinde çok
gerilerde gelmektedir fakat Türkiyede, AB ve dünya ölçeğine
baktığımızda, çok daha gerilerden gelmektedir.
Kadınlar iş yerlerinde toplumun egemen yapısı ve ekonomik
sistemin içinde barındırdığı cinsiyetçilik nedeniyle
ne yazık ki ikincil konumdadır. 2017 yılında Dünya Ekonomik
Forumunun hazırlamış olduğu Küresel Cinsiyet
Ayrımı Raporuna göre Türkiye cinsiyet eşitsizliğinde 144
ülke arasında 131inci sırada gelmektedir.
Sermaye
düzeninin erkek egemen sistemle kurmuş olduğu ortaklık
cinsiyetçiliği kendine özgü bir biçimde yeniden
şekillendirmiştir. Çalışan kadın, ev içindeki
hizmetlerinden dolayı 2 kere emek harcamakta ve sömürülmektedir.
Kadının evdeki görünmeyen emeğinin yanı sıra emek
piyasasındaki durumuna baktığımızda gözümüze çarpan üç
husus vardır: Düşük ücret, istihdam sorunu ve işten ilk
çıkarılma olarak karşımıza çıkıyor. 2015
TÜİK verilerine göre Türkiyede 15 ve yukarı yaştaki nüfus
içerisinde istihdam oranı yüzde 46dır. Bu oran erkeklerde yüzde 65,
kadınlarda ne yazık ki yüzde 27,5ta seyretmektedir. Aynı rapora
göre Avrupa Birliği ülkeleri incelendiği zaman erkek istihdam
oranı yüzde 70,8; kadınların istihdam oranı ise yüzde
60,4tür. Türkiyenin içinde bulunduğu konuma bu rakamlara bakarak karar
verebiliriz.
DİSK/GENEL-İŞin
Kadın Emeği Raporunda Türkiyede 2014 yılında
kayıtlı tam zamanlı çalışanların cinsiyet
dağılımı erkeklerde 12 milyon 603, kadınlarda 3 milyon
728dir. Aynı tabloda yarım zamanlı çalışanların
oranına baktığımızda erkekler 992 bin, kadınlar 1
milyon 502 bin.
Değerli
milletvekilleri, kadınlar ilk olarak kapı önüne koyuluyor dedik ve
hâlâ devam etmekte olan Flormar direnişini bunun en önemli örneği
olarak ifade edebiliriz. Flormar işçileri bugün 191inci gününde
direnişlerini sürdürmekteler ve Flormar değil, direniş
güzelleştirir. sloganıyla devam etmekte olan direnişe
kaymakamlık müdahale etmek istiyor; yaktıkları ateşe,
söyledikleri türkülere bile karışılıyor. Flormarda
çalışan kadınlar neden işten atıldı, biliyor
musunuz? Çünkü sendikalı olmak istediler, sendikalı oldular ve iki
hafta içinde o kadar hızlı bir örgütlenme gerçekleştirdiler ki
yüzde 51lik temsiliyeti ele geçirdiler. Bunun üzerine Flormar işçileri,
132 işçi -yüzde 80i kadındır bu işçi
sayısının- kapı dışarı edildi ve şu an
bu kadınlar ekmeklerini geri istiyorlar, işlerini geri istiyorlar.
Bu
ülkede çok ciddi bir ekonomik kriz var, bir işsizlik var. Her ne kadar bu
ülkeyi yönetenler, iktidar Kriz mriz yok. dese de, her ne kadar şu anda
patatesin, patlıcanın pahalılığını ifade
etmek için Esnaftır bu işi yapan, stokçularla
hesaplaşacağız. dense de bu ülkede kriz vardır. Devam
etmekte olan bütçe görüşmelerinde bir tek kez kriz kelimesi geçmiş
değildir ve sanki bu kelime yasaklanmıştır. Bizler
şunu çok iyi biliyoruz ki kriz dönemlerinde ilk etapta işten
çıkarılanlar kadınlardır. Krizin en ağır bedelini
ödeyenler hane içinde -bizler bunu savunmuyoruz ama ne yazık ki bu
toplumun gerçekliğidir- evde tenceresini kaynatmak durumunda kalan
kadınlardır. Dolayısıyla Hükûmet, iktidar dönüp Bu ülkede
kriz var. diyebilmeli ve bu ülkede bu krizin en ağır bedelini
yaşayan, başta kadınlar olmak üzere, işçilerin,
emekçilerin, yoksulların dertlerine çare bulmaya çalışmak
zorundadır. Aksi takdirde, gerçekten artık bu yönetimin zafiyetiyle
bu süreç daha fazla götürülemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Oruç.
TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sevgili
kız kardeşlerim, bizler Türkiye'nin yarısıyız.
Başımız açık olabilir, kapalı olabilir; Kürt, Türk,
Arap olabiliriz; Alevi, Sünni olabiliriz; farklı partilere oy verebiliriz;
hiç fark etmez, iş yerinde, sokakta, evde, siyasette sorunlarımız
ortaktır. Kısacası, anlatılan, hepimizin ortak hikâyesidir.
Gelin, hep beraber sorunlarımıza çözüm üreten mecralara akmayı
başaralım; kadın dayanışmasını, bu Meclisin
çatısı altında başlamak üzere, Türkiye'nin dört bir
yanına yaymayı başaralım. Bizlere yakışan da bu
olur diye düşünüyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemir.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
çalışan kadınlara yönelik hak ihlallerinin tespit edilmesi
konusunda vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi
üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri -araştırma önerisi özetle- kadın
istihdamındaki sorunlar, eşitsizlikler, ücret eşitsizlikleri,
özellikle yüz seksen günden fazla süredir hak talebinde bulunan Flormar
işçilerinin anayasal bir hak olan sendikalaşma haklarını
kullanmaları, ardından işten çıkarılmaları ve
haklarının verilmemesinin gündemde olduğu bir dönemde, bugün
Mecliste bu konunun tartışılması ve önerinin kabul edilmesi
önemli bir adım olacaktır.
Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde, kadın
istihdamında Türkiye 135 OECD ülkesi arasında maalesef sonuncu
sırada. Muhtemelen benden sonra söz alacak olan Adalet ve Kalkınma
Partili hatip, büyük bir ihtimalle, iktidarları döneminde yüksek bir
düzeye ulaşan kadın istihdamı oranından bahsedecektir.
Ancak bu oran ne çalışan kadınların sorunlarını
ne de kadın istihdamındaki toplumsal gerçekliği
yansıtmayacaktır. Ekonomist dergisinin 2017 cam tavan endeksine
göre kadın ve çalışma endeksine göre Türkiye, 29 ülke
arasından 27nci sırada yer almaktadır yani sondan 2nci
sıradayız. Kadın istihdamını artırmaya yönelik,
kamu ve özellikle de özel sektörde çalışan kadınların
istihdamını artırmaya yönelik kreş ve bakım, annelik
izni gibi destekleyici uygulamalar maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde beklenen düzeyde, kapsayıcı ve kadın
çalışanların gerek iş yaşamındaki
eşitsizliklerini gerekse genel olarak sorunlarını çözmeye dönük
olmamıştır. İşte TÜİKin Aile Yapısı
Araştırma Raporuna baktığımız zaman, hanelerin
yüzde 86sında bakım işini anneler üstlenmekte;
bakımın kreşte veya anaokulunda sağlanması oranı
yüzde 2,3 nokta düzeyinde, bakıcının bu işlevi yerine
getirmesi ise sadece yüzde 1,5 düzeyinde kalmış. Benden önceki hatip,
öneri sahibi hatip de dile getirdi, kadın-erkek eşitsizliğinde
Türkiye son on bir yılda 26 sıra gerilemiş.
Değerli
milletvekilleri, sendikalaşma ve güvenceli çalışma
oranlarına baktığımız zaman ise yüzde 7lik toplu
iş sözleşmesi kapsamıyla OECDnin en kötü ülkesi
durumundayız. Bu, erkek çalışanlar arasında yüzde 13,
kadınlarda ise sadece yüzde 8 düzeyinde kalmıştır.
Araştırma
önerisine konu olan Flormarda çalışan kadın işçilerin
sendikalaştıkları gerekçesiyle işten
çıkarılmalarına ve ardından, yüz seksen altı gündür
bir hak mücadelesi yürüttüklerine hepimiz şahit olduk. Çoğu
kadın 132 Flormar işçisinin işine son verilmiştir.
Evet
değerli milletvekilleri, bizler Mecliste, özellikle ekonomik krizin en
derin etkilerini yaşayan sadece kadınların değil, tüm
kesimlerin sorunlarını, hak taleplerini burada gündeme getiriyoruz,
çözüm üretilmesini istiyoruz. Ancak baktığımız zaman, on
altı yıldır tek başına ülkeyi yöneten iktidar, daha
çok günübirlik, siyasi çıkarlarını önceleyen ve seçim dönemi
geçici politikalarla...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Milletvekili.
SİBEL
ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğal
olarak kalıcı bir çözüm üretememektedir.
Kadınların
istihdamda daha çok yer almaları, sendikalaşmaları, emeklerinin
haklarını almaları, kreş, bakım hizmetlerinden
yararlanmaları ve toplumda, çalışma hayatında eşit
birey olarak yer almaları konusunda daha çok çaba sarf ediyoruz. Tüm bu
sorunların araştırılmasını önemsiyoruz ve bu
önergenin lehinde olduğumuzu da sizlerle paylaşıyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Canan Kalsın.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA CANAN KALSIN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. HDP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
AK
PARTİ iktidarları döneminde kadının istihdamının
iş gücüne katılımı için yapılan yasal düzenlemelerle
yarı çalışma modelleri, süt izinleri, kreş destek
sistemleri başta olmak üzere, kabul edilen pozitif
ayrımcılık ilkesi dâhilinde kadın istihdamını
artırmaya yönelik çalışmalar, destekler
yapılmıştır.
Yine,
değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
çocukların okullaşma oranı da yüzde 99,6 oranında
yükselerek cumhuriyet tarihinde bir ilk sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, kadınların iş gücüne katılımı
bugün 33,8; 2023 hedeflerine de baktığımız zaman,
Türkiye'nin tek başına veya tek kanatlı hareket etmekle
ilerleyemeyeceğini bildiğimiz için, kadınların iş
gücüne katılımını yüzde 41 olarak hedefliyoruz ve bu konuda
da gerekli yasal düzenlemeleri yapıyoruz ve yapmaya da devam
edeceğiz.
Yine,
eşit işe eşit ücret konusunda yapılan yasal düzenlemeler,
sadece kadınların iş gücüne katılımı konusunda
yapılan düzenlemelerin en önemli katkılarından biridir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere, KEFEK olarak
gerçekleştirdiğimiz 14 Kasım 2018 tarihli toplantıda kabul
edilen alt komisyon raporlarından biri kadının kırsal
alanda istihdamını ve iş gücüne katılımını
sağlamakla alakalıydı. Bu konuda da çıktılarıyla
alakalı çalışmalar devam etmekte ve bu grupta, bu alanda
kadının istihdamını sağlama noktasında çalışmalar
ve yasal düzenlemeler konusunda görüşmeler devam etmektedir.
Yine,
değerli milletvekilleri, yeni kurulan KEFEK alt komisyonunda, başta
kız çocukları olmak üzere, kızların bilim, teknoloji,
matematik ve mühendislik alanlarında iş gücüne
katılımı desteklenmekte ve bu konuda çalışmalar
yapılmaktadır. İleride, ilk on yılda yapılacak 21inci
yüzyılın mesleklerinin yüzde 47sini bilgisayar ve de bu meslekler
alacaktır. Kadın-erkek oranı eşit hâle getirildiğinde
gayrisafi millî hasıladan yüzde 12,5 artış öngörülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, başta kız çocukları olmak üzere, gençlerin bu
mesleklere yönlendirilmesi, teşvik edilmesiyle gençlerimizi geleceğe
hazırlıyoruz. Sadece geçmişte yaptığımız
çalışmalar yok, geleceğe yönelik hedefler de koyuyoruz ve
koşullanmışlıkların önüne geçmeye
çalışıyoruz. Çünkü artık, meslekleri erkek mesleği
kız mesleği kadın mesleği olarak görmüyoruz, bu noktada
geleceğe ve 21inci yüzyıla, ileriye dönük kadınların
iş gücüne katılımını artırmaya yönelik
çalışmalar yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
CANAN
KALSIN (Devamla) Bu noktada, teşviklerin, bu şekilde yapılan
çalışmaların önünde, kız çocukları başta olmak
üzere, gençlerimize rol modeller olarak, doğru hedefler çizerek 21inci
yüzyılın da şartlarını yakalama noktasında
çalışmalar yapacağız.
Sözlerime
son veriyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmında yer alan Menderes Nehrindeki
kirliliğin nedenlerinin araştırılarak ortaya çıkan
zararların giderilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/282) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
21 Kasım 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
21/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 21/11/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grubu
Başkan
Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmında yer alan, Menderes Nehrindeki kirliliğin nedenlerinin
araştırılarak ortaya çıkan zararların giderilmesi için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/282)
esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 21/11/2018 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Büyük Menderes havzası ölüyor. Türkiye'nin en uzun 8inci
nehri olan Menderes Nehri can çekişiyor, verimli topraklar
çölleşiyor, insanlar hastalanıyor. Neden mi? Menderes Nehri âdeta
atık nehri hâline geldi.
Değerli
arkadaşlar, Büyük Menderes havzasında ülkemizdeki en verimli
tarım alanları bulunmaktadır ancak havzanın can damarı
olan Menderes Nehri artık hayat vermiyor, zehir ve ölüm saçıyor.
Büyük Menderes Nehri, evsel ve endüstriyel atıkların, tarımda
kullanılan doğal ve yapay gübrelerin, zirai mücadele
ilaçlarının, yan dereler üzerinde bulunan -zeytinyağı gibi-
işletmelerin atık sularının bırakılması ve
bor içerikli jeotermal kaynak sularının reenjekte edilmeden nehre
deşarjıyla kirleniyor. Bununla birlikte, santral bacalarından
çıkan gaz, asit yağmuru olarak toprağa karışıyor.
Nehrin sularıyla sulanan topraklarda yetişen ürünler ise bu nedenle
artık sağlıklı ürün vasfını yitirmiş
durumda. Her fırsatta tarım üretimini desteklediğini
açıklayan iktidar bu konuda ne yazık ki sessiz kalıyor. Sulama
suyu kriterlerinde olumsuz etki yaratan bor minerali ve diğer
ağır metaller bütün tarımsal ürünlerde toksik etki yaratmakta ve
toprakların yapısının bozulmasına neden
olmaktadır. Özellikle incir, zeytin, pamuk mahsulü bu nedenle zarar
görüyor. Menderes havzasında sağlıklı üretimin
sürdürülebilirliği ve gelecek nesillere ulaşması
bakımından jeotermal akışkanların çevre, insan ve
hayvan sağlığını tehdit etmeden reenjekte edilmesi ve
takibinin yapılması gerektiği hâlde bu denetlenmiyor.
Değerli
milletvekilleri, sulara karışan zararlı maddeler tarımsal
ürünlere, toprakların yapısına göre de sızmalar
şeklinde yer altı su kaynaklarına karışıyor.
Böylesi sular insan ve hayvan sağlığı bakımından
potansiyel tehlike oluşturuyor. Nehirden alınan suyla ilk sulanan
yerler, Kuyucak ve Nazilli civarlarındaki toplam 22 hektar alandaki
narenciye bahçeleri artık meyve veremez duruma geliyor. Yapılan
analizler buradaki bor miktarının arttığını,
ürünlerin kalitesinin de düştüğünü gösteriyor. Ağır metal
artıkları, borlu sular en son Söke Ovasına geliyor. Eğer bu
konuda önlem alınmazsa yıllar sonra Söke Ovasında tarım
yapacağımız toprak da kalmayacak. Uluslararası Dünya
Doğayı Koruma Vakfının verilerine göre Buharkent, Nazilli,
Kuyucak, İncirliova ve Sökede yapılan su analizleri düşük
kalite olarak belirleniyor. Bu ölçüdeki sular sulamada kullanılamaz
tanımıyla literatüre geçiyor. Ayrıca Menderes Nehrinde toplu
balık ölümleri yaşanıyor. Bu toplu balık ölümlerinde
nehirde kilometrelerce balık mezarlıkları oluşuyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Toprağın kirlenmesi,
bölgede yaşayan 2,5 milyon vatandaşımızı
doğrudan, 80 milyon vatandaşımızı ise dolaylı
yollardan, tarımsal ürünler aracılığıyla tehdit
ediyor. Nitekim, Aydın Tabip Odasının bölge halkı üzerinde
yaptığı araştırmaya göre Menderes bölgesinde yaşayan
vatandaşlarımızda ciddi oranda kanser vakaları tespit
edildi. Yani burada hem insan sağlığını hem üretim
verimliliğini hem de çevreyi katleden bir durumla karşı
karşıyayız. Havzada yaşayan her canlının,
bireyin, topluluğun ve ekonomik birimin öncelikle temiz ve
erişilebilir su kaynaklarına ihtiyacı olduğu
açıktır. Bu ihtiyaçlara yanıt veren, bugünün ve geleceğin
ihtiyaçlarına yanıt veren bir sistemin acilen kurulması gerekir.
Bu
mesele değerli arkadaşlar, partilerüstü bir meseledir yani
iktidarı, muhalefeti olacak bir mesele değildir. Bu nedenle,
sunmuş olduğumuz araştırma önergesinin kabul edilmesini CHP
Grubu olarak talep ediyoruz. Menderes havzasındaki kirlilik nedenleri araştırılsın,
tarım ürünleri neden kalitesizleşiyor
araştırılsın ve bu sorunları artık birlikte
çözelim diyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Aydın Milletvekili Aydın
Adnan Sezgin.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Menderes havzası
ağır çevresel tahribat görmüştür, buna ilaveten vahim riskler
altındadır. Büyük Menderes havzasında ortaya çıkan su
kirliliği havza genelinde yaşayan 2,5 milyon
vatandaşımızı ve havzadaki ekolojik değerleri,
binlerce yıllık verimi berhava ve tehdit etmektedir. Sayın Bülbül
Havza ölüyor. dedi, doğrudur.
Uşak,
Denizli ve Aydın illerinden kaynaklanan atıklar, özellikle
madencilik, deri ve tekstil kaynaklı sanayi atıkları,
tarımsal üretim ve sanayiden kaynaklanan atıklar, ayrıca evsel
atıklara bağlı olarak oluşan su kirliliği
havzanın zehirlenmesine neden olan çeşitli unsurlardır. Bu kirlilik
kaynaklarının en önemlilerinden birisi de son yıllarda özellikle
Aydında sayısı çok hızlı bir şekilde artmakta
olan jeotermal enerji santralleridir. Gerek denetim yetersizliği gerekse
de yetkililerin ihmali nedeniyle Aydındaki JES
yatırımlarının insan sağlığı, çevre,
tarımsal üretim, hayvancılık ve doğal kaynaklara çok ciddi
zararlar verdiği bir gerçektir. Atıkların denetimsiz
şekilde toprağa ve başta Menderes Nehri olmak üzere su
kaynaklarına karışması nedeniyle verimli tarım
arazileri ve çevre üzerinde ciddi bir tahribat oluştuğuna dair
oldukça güvenilir göstergeler mevcuttur. Menderes Nehri, binlerce
yıllık medeniyet demektir.
Aydın
Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 2016
yılında hazırladığı Aydın İli 2016
Yılı Çevre Durum Raporuna göre, Aydında toprak
kirliliğinin en önemli ikinci nedeni JES
akışkanlığıdır ancak nedense Aydın
Valiliği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
verdiğim yazılı bir soru önergesine cevaben
hazırladığı metinde kendisine ait bu tespiti yok
saymıştır. Az önce gerçekleştirdiğim bir basın
toplantısında da bu soru önergesine ve konuyla ilgili
hazırladığım diğer soru önergelerine verilen
yanıtlara ilişkin değerlendirmelerimi ve eleştirilerimi
basınla paylaştım.
Menderes
havzasını ve Menderes Nehrinin bereket mirasını bu denli
tahrip etmek ve kirletmek aslında intihara adım atmak, bilinç ve asli
değerlerden uzaklaşmak demektir. Bu konu, bölgenin tarihinin,
bugününün ve geleceğinin saldırı altında tutulması konusudur
ve o ölçüde vahim bir sorundur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Sezgin.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu
araştırma önergesi tüm siyasi partiler tarafından
sahiplenilmelidir. Bu nedenle önergeyi destekliyoruz. Sorun o kadar vahimdir ki
her türlü parti mülahazasını aşmaktadır.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hasan
Kalyoncu.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, baştan
söyleyeyim Menderes havzasında kirlilik var mı? Var. Menderes
havzasıyla beraber Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gedizde kirlilik
problemleri söz konusu. Fakat Türkiyede yirmi beş havzada yapılan
çalışmalar, araştırma projeleri, ki Büyük Menderes
havzasında en son çalışanlardan birisi de benim, bölgeyi
avucumun içi gibi biliyorum. Şimdi, Menderes havzasında yapılan
çalışmalarda, Su Çerçeve Direktifi kapsamında, öncelikli kirleticiler,
ağır metaller, organik kirleticiler ve diğer kirletici kaynaklar
olmak üzere bütün hepsi çalışılmış, kirlilik düzeyleri
de belirlenmiş. Şu anda ben size söyleyeyim, Aydın içinde ana
kolda en kötü kalite sınıfında yerler mevcut. Bunun yanında
2016 yılında Milliyetçi Hareket Partisi Büyük Menderesteki
kirliliği Meclis gündemine taşımış fakat sonuç
alınamamıştır. 2006dan bu tarafa Meclis gündemine
taşıdığımız bu konuyu takipte de devam ediyoruz.
Şu anda Büyük Menderes Nehri havzasında havza yönetim planları
ve diğer çalışmaların tamamı yapılmış
durumda. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının öngörülerine
göre, 2019-2020 yılında azot ve fosfat kirliliğiyle ilgili
önlemler alınmış ve iyileştirilme yapılacağı
ifade ediliyor. Bunun yanında, havza yönetim planları çerçevesinde ve
devamında Orman ve Su İşleri Bakanlığının Su
Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar
var, bir tane uluslararası bir proje, bir tane TÜBİTAK projesi
bölgede tamamlanmıştır. Şimdi, burada yapılması
gereken asıl husus, bu önerilen önlemler paketinin işletilip
işletilmediğine dair araştırma yapılmasıdır.
Çünkü şimdi bordan bahsediliyor. Kara su bölgenin en fazla
kirleticilerinden bir tanesi, zeytin fabrikalarından, 158 civarındaki
zeytin işletmesinden gelen sular.
Bölgede, ayrıca, Denizli tarafından gelen
tekstil atıkları, Uşak tarafından gelen organize sanayi
atıkları Büyük Mendereste kirlilik yapmaktadır. Fakat Büyük
Menderesi Ölüyor. diye göstermek de yanlış bir durum çünkü
Aydınlılar bilir, İkizdere Barajı içme suyu barajıdır
ve suyu gayet temizdir. Yaklaşık 6 kere bölgeyi dolaştım,
bütün barajları, baraj göllerini, ana kolu, yan kolları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
HASAN KALYONCU (Devamla) ..kirlilik düzeylerini
tamamen, bizzat ben biliyorum.
Bunun yanında, yapılması gereken,
alınan önlemlerin, bu çalışmalar sonucunda kurumların
öngördüğü önlemlerin işletilip işletilmediğinin
araştırılmasıdır çünkü sadece Büyük Menderes
değil, bölgede Küçük Menderes, Gediz ve Türkiyedeki diğer 25
havzadaki kirliliklerin araştırılması ve durumun nereye
gittiğinin görülmesi gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, burada, aslında,
Aydında yaşanan doğa katliamını, ekolojik
katliamı bilmek gerekmiyor, bilgiye ulaşmak günümüzde çok kolay,
bilgiye rahatlıkla ulaşabiliriz ve şunu biliyoruz ki:
Aydında Menderes Vadisi âdeta ölüm üretiyor. Doğa tahrip edildi,
incirlik alanlar, zeytinlik alanlar artık yaşamıyor, kuşlar
alanı terk ediyor; kanser vakaları Türkiyede en çok burada
yaşanıyor, Türkiyede yüzde 18 ortalama varken Aydında yüzde
42lerde kansere rastlanıyor. Kükürtdioksit emisyonu Türkiyede en çok
olan, ölçülen yeri ve hava kirliliği, bu anlamıyla, çok fazla. Bunları
Aydınlı köylülere sorabilirsiniz. Aydın köylüsü,
Kızılcaköy köylüleri size bunları en detaylı bir
şekilde anlatabilir. Dolayısıyla, bilmek sorunumuz yok fakat
siyasi bir tercih yapmak durumundayız. Acaba biz kalkınma adına,
gelişme, büyüme, zenginleşme adına 3-5 tane sermayenin
arkasında mı duracağız yoksa Türkiye halklarını,
kadınları, köylüleri, emekçileri mi burada savunacağız? Bu,
Türkiye halklarını ilgilendiriyor çünkü Aydından giden incir,
üzüm, zeytin gibi pek çok madde Türkiyede tüketiliyor ve bunlar kanser üreten
şeyler.
Bu konulara yaklaşırken aslında
siyasi olarak bakmak gerektiğini düşünüyorum. Burada Sevgili Leyla
Güveni selamlamak istiyorum çünkü Leyla Güven Demokratik Toplum Kongresinin
eş sözcüsüydü ve Demokratik Toplum Kongresi tam da köylülerin,
halkların, yerel halkların haklarını aramak için mücadele
ediyor ve halkın kendi kendini yönetmesini, örneğin Aydında
Kızılcaköy köylülerinin, aslında Aydındaki jeotermalle
ilgili tasarruflar hakkında başvurulacak merci olmasını
savunuyordu. Ama burada ne yapılıyor? Aydın köylüsünü dinlemek
ya da Aydın köylüsünün siyasetini toplumsallaştırmak isteyenleri
dinlemek yerine Leyla Güven kriminalize edilmeye çalışılarak
toplumdan kopartılmaya çalışılıyor. Yoksulluğun
kaynağı, işsizliğin kaynağı, tarımdaki yok
olmanın, tarımın tamamen ortadan
kaldırılmasının kaynağı aslında topluma
kulak vermemek ve toplumun hakkını arayan siyasetçilere de kulak
vermemekten geçiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Milletvekili.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bakın,
burada ifade ettiğimiz AİHM sürecini
AİHMde Derhâl serbest
bırakılması gerekir. denilen Selahattin Demirtaşın
da yine halktan yana, halkçı bir siyasetin parçası olarak kriminalize
edilmeye çalışıldığını, halktan koparılmaya
çalışıldığını görüyoruz. Biz eğer
halkın siyasetinin hâkim olması önündeki bu engelleri
kaldırabilirsek halklar olarak o zaman toplumun kendi kendini yönetmesini,
yerel yönetimlerde kadınların ve köylülerin inisiyatif
almasını da sağlayabiliriz diye düşünüyoruz.
Dolayısıyla, başta da söylediğim gibi, burada bilgi sorunu
yok, bilme sorunu yok, siyasi tercih sorunu var.
Biz
Kızılcaköy köylülerinin yanında olan bir parti olarak ve onun
temsilcileri olarak her zaman burada jeotermale karşı köylülerin
yanında olacağımızı söylemek istiyoruz. Sermayeye
karşı halkın yanında olacağımızı
söylemek istiyoruz. Partilerin bu şekilde politikalar üretmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Metin Yavuz Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA METİN YAVUZ (Aydın) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
tarafından Büyük Menderes havzası kirliliğinin
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesiyle ilgili
verilen araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii -çevre hassasiyeti- gelecek nesillerin bize emaneti
olan, gelecek nesiller adına korumak görevinde olduğumuz, gelecek
nesillere daha çok kirleterek, daha çok kullanarak, daha çok azaltarak
devretmeden, daha temiz, daha arıtarak, çok daha fazla artı
değerler katarak devretmek zorunda olduğumuz zenginliklerimiz var.
Bunlar: Topraklarımız, havamız, nehirlerimiz, su
kaynaklarımız, ormanlarımız. Hülasa Allahın bize bir
armağanı olan, çocuklarımız için bize armağan
edilmiş olan bu değerleri korumak hepimizin görevidir.
Konuyla
ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel
Müdürlüğünce Büyük Menderes Havza Koruma Eylem Planı
hazırlanmıştır. Burada kirletici unsurlar ve
alınması gereken tedbirler belirlenmiştir. Akabinde Havza Koruma
Eylem Planlarının Nehir Havza Yönetim Planlarına
Dönüştürülmesi AB Projesi kapsamında Büyük Menderes havzasındaki
tüm su kütlelerinin iyi duruma erişmesi ve iyi durumda olanların da
durumlarının korunması maksadıyla 1.264 adet tedbir
belirlenmiş olup söz konusu tedbirlerin 2019 yılı
fiyatlarıyla yatırım maliyeti yaklaşık 2 milyar 250
milyon TLdir. Bu yatırımların büyük çoğunluğu
atık su arıtma tesisleri, katı atık ve çöp depolama
tesisleridir. Bunlar ilgili belediyeler tarafından
yapılmalıdır.
Tarım
ve Orman Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğünce Büyük
Menderes havzasında 104 noktada su kalitesi izleme
çalışması yapılarak analiz sonuçları Su Yönetimi Genel
Müdürlüğüne iletilmekte ve kirliliğin izlenilmesi
sağlanmaktadır.
Tarım
ve Orman Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğünce Büyük
Menderes havzasında atık suyla ilgili planlama
çalışmaları tamamlanmıştır, proje
aşamasına geçilecektir. Belediyelere ait atık sular ve katı
atık depolama tesislerine ait yatırımlarla ilgili konular
belediyelerce yapılacaktır.
Büyük
Menderes Nehrinde taşkınların önlenmesi amacıyla 2001
yılından beri toplu makineli çalışma kapsamında
temizlik yapılmaktadır. Nehrin sorun yaratan büyük bir bölümünde
yatak genişletme ve derinleştirme çalışmaları
yapılmıştır. Büyük Menderes Nehrindeki kirliliğin
önlenmesi amacıyla DSİ 21. Bölge Müdürlüğünde Menderes Havza
Toplantıları adı altında, Aydın Valiliği başkanlığında
Denizli, Uşak ve Afyonkarahisar Valiliklerinin katılımıyla
yılın belirli dönemlerinde toplantılar yapılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
METİN
YAVUZ (Devamla) - Son yapılan toplantı neticesinde, Büyük Menderes
Nehrinin kirletici unsurlarıyla ilgili tespit ve yatırım
uygulaması ve Menderes Nehrinin kirletici etmenleriyle ilgili
kurumların ortak çalışma yürütmesi kararı alınmıştır.
Çevremizle
ilgili bizler bu denli hassasiyet gösterirken yaşadığım
memleketin belediyesi ne kadar hassasiyet gösteriyor, sormak istiyorum. 1994
yılında yapılan arıtma tesisinin günümüz itibarıyla
yetersiz geldiği ortadadır. Şehrimin belediyesi arıtma
tesisiyle ilgili bugüne kadar acaba nasıl bir uygulama yürütmüştür?
Şehrimin belediyesi çevre kirliliğine o kadar çok önem veriyor ki
çevre ve şehircilik il müdürlüğümüz tarafından 14 kez
yapılan idari uygulamayla toplamda 1 milyon 69 bin 754 lira idari para
cezası işiyle karşı karşıya
kalmıştır. Hükûmetimiz çevre hassasiyetiyle ilgili gerekli tüm
denetimleri yapmakta olup çevre kirliliğine sebep olan gerek OSB gerek JES
gerekse belediyeler olmak üzere gerekli denetimlerine devam etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN YAVUZ (Devamla) AK PARTİ Grubu
olarak düşüncemiz, çevre duyarlılığı konusunda herkes
evinin önünü temizlerse sorun kalmayacaktır.
Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
talep ediyoruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Başkanım, bir söz talebim var.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Isparta Milletvekili
Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Geçen
birleşimde, görüşülmekte olan 14 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde önerge işleminde
kalınmıştı. Şimdi önerge işlemini
yapacağız.
2nci
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 14 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ali
Kenanoğlu Kemal
Bülbül
Ankara
İstanbul
Antalya
Rıdvan
Turan Mahmut
Toğrul
Mersin
Gaziantep
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Feridun
Bahşi Ayhan
Erel Aylin
Cesur
Antalya
Aksaray
Isparta
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ahmet
Kamil Erozan Enez
Kaplan
Adana
Bursa
Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerden ilkinin gerekçesini okutuyorum:
Buyurun.
Gerekçe:
Siyaset
toplumsal yaşamın bütün alanlarını kapsayan bir süreçtir.
Tüm yurttaşların siyasete katılımı, siyaset
alanında her türlü etkinliğe katılmaları ve temsil için
aday olmaları kadar doğal bir şey yoktur. Seçim süreçlerinde de
meslek odalarını temsil eden kişilerin aday olmaları ve
seçilme haklarını kullanmaları anayasal bir haktır. Ancak
yönetim kademelerindeki kişilerinin seçilememesi durumunda görevlerine geri
dönmeleri mesleki ve etik açıdan uygun değildir. Siyaset üstü olarak
görülen bu kurumların temsilcileri aday olduktan sonra siyasi tercihlerini
belli edecekleri için seçimlerden sonra yeniden kurumlarına geri dönmeleri
durumunda tarafsızlık ilkesinin zedeleneceği, bu durumdan oda ve
meslek kuruluşu çalışmalarının olumsuz yönde
etkileneceği açıktır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde konuşmacı
Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENEZ
KAPLAN (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinde verilen değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, esnaflar ticaretin içerisinde etkili rol
almışlardır. Esnaflar, küçük sermayeyle daha çok beden gücüne
dayanarak iş yapan bağımsız girişimciler olarak
bilinmektedir. Esnaf işletmeleri hem ekonomik hem de yapısal
sorunlarından kaynaklanan nedenlerle rekabette her geçen gün daha çok kan
kaybetmektedir.
Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu, esnaf ve sanatkârlar ile
bunların üyelerinin, çalışanların mesleki ve teknik
ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel faaliyetlerine uygun olarak
gelişmelerini ve mesleki eğitimlerini sağlamak, meslek
mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde
dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve
ahlakını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe
sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu
odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve konfederasyonun
çalışma usul ve esaslarını düzenlemektedir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinde Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanununa bir madde eklenmiş ve esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşları genel başkanı, başkanları ile
yönetim ve denetim kurulu üyeleri istifa ettikten sonra aday
olamadıkları veya seçilemedikleri takdirde seçim sonuçlarının
ilanını takip eden bir ay içerisinde eski görevlerine dönme
imkânı sağlanmıştır.
Yüksek
Seçim Kurulunun kararlarına göre esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşları başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin
milletvekili ve yerel yönetimlere aday olmak için istifa etmeleri zorunludur.
Bu konuyla ilgili olarak -Yüksek Seçim Kurulunun- 2839 sayılı
Kanunun 18inci maddesi uygulanmaktadır.
Esnaf
odaları, konfederasyonlar kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşlarıdır. Kamu kurumu niteliğinde olan
kuruluşlar sadece ticaret odaları, borsalar veya esnaf birlikleri
değildir arkadaşlar.
Esnaf
ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel başkanları,
yönetim ve denetim kurulu üyeleri belli bir süre için seçimle
işbaşına gelmişlerdir. Milletvekilliği ve yerel
seçimler için istifa etmiş kişilerin aday olamamaları veya seçilememeleri
hâlinde geri dönüşleri, kendi meslek kuruluşlarında bulunan
üyelerinin seçimi ve takdirleriyle olmalıdır. Zira bu kişiler
atanmış değil, seçilmiş kişilerdir.
Esnaf
ve sanatkârlar meslek kuruluşları başkanlarının
statüsü seçim öncesinde kamu görevinden istifa eden memurlar gibi
değildir. Memurlar atanmışlardır, bu sebeple seçim
sonrası tekrar atanarak, göreve iade edilerek çalışmaya
başlayabilirler. Fakat bir süreliğine seçilmiş olan oda başkanı
ya da yönetim kurulu üyeleri görevinden istifa ederek milletvekilliğine ya
da yerel yönetimlere aday adayı olursa siyasi bir sıfat
kazanmış olacaktır, tarafsızlık ilkesini yitirmiş
olacaktır. Bu sebeple esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının
başkanlarının geri dönüşü atamayla değil; tekrar
seçimle, üyelerinden alacağı oylarla, tarafsızlık ilkesini
sağlayarak olmalıdır.
Esnaf
ve sanatkârlar meslek kuruluşları başkanları ile yönetim ve
denetim kurulu üyeleri milletvekilliği ve yerel yönetimlere aday
adayı olursa siyasallaşacaklar ve
tarafsızlıklarını kaybetmiş olacaklardır. Siyaset
yapmak için görevlerinden ayrıldıktan sonra geri dönmek istemeleri
hâlinde, yeniden, geri dönmek istedikleri kuruluşun üyelerinin seçimiyle
gelmeleri demokratik bir davranıştır.
Genel
Kurula saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 14 sıra sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tacettin
Bayır Alpay
Antmen Özgür
Özel
İzmir Mersin Manisa
Mehmet
Ali Çelebi Neslihan
Hancıoğlu Nazır
Cihangir İslam
İzmir Samsun İstanbul
MADDE 2 - 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununa aşağıdaki
ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- Milletvekili ve mahalli idareler genel
ve ara seçimlerinde adaylık için görevinden ayrılan esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşları genel başkanı ve
başkanları ile yönetim ve denetim kurulu üyeleri, aday
olamadıkları veya seçilemedikleri takdirde en geç Yüksek Seçim
Kurulunca seçim sonuçlarının açıklanmasını takip eden
bir ay içinde eski görevlerine dönebilirler. Bu süreçte, genel
başkanın ve başkanların yerine seçim yapılmaz; yönetim
ve denetim kurulu üyelerinin yerine ise yedek üyeler çağrılır.
Genel başkanın ve başkanların eski
görevlerine dönmeleri için öngörülen sürenin sonuna kadar başkan
vekilleri, yoksa en yaşlı yönetim kurulu üyesi başkanlık
görevini yürütür.
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
aslında madde metniyle aynı yani ilanını kelimesi
açıklanmasını takip eden diye bir noktaya gelmiş. Önerge
kabul edilse de edilmese de maddenin içeriğinde herhangi bir değişim
yapmayacak. Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz. Yani onaylansa
evet dense bile değişim yapmayacak, aynı şekilde kalacak.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nazır Cihangir İslam.
Buyurun Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Evet, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın 1999 ve 2002
yıllarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yaptığı haklı başvurulardan bahsedeceğim.
Dönemde, Siirtte okuduğu şiir yüzünden gerçekten bir hukuk cinayeti
işlendi, siyasi yasaklı durumuna düştü, 1999da Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gitti. AB uyum yasaları çerçevesinde
adli sicil kaydının haklı olarak silinmesini istedi, 2002
yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti. Yüksek
Seçim Kurulu Milletvekili olamaz. kararı verdi. Yine bir hukuk
cinayetiydi, haklı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gitti. Sayın Cumhurbaşkanı 1999 ve 2002 yıllarında bu
başvurularında sonuna kadar haklıdır ve
desteklemişizdir.
Şimdi,
benim sorum çok açık -Sayın Cumhurbaşkanım, ben bu soruyu
size soruyorum çünkü yazılı olarak sorma imkânım yok- diyorum
ki: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sayın Demirtaş ve
arkadaşları hakkında tutukluluklarının sona
erdirilmesi doğrultusunda bir karar verdi. Buna neden karşı
çıkıyorsunuz? Bu konuda bizi ikna etmeniz gerekiyor.
Arkadaşlar,
sadakat önemli ama hakikate sadakat önemli. Yani, burada daha önce de defalarca
tartışıldı; lidere sadakat, lider savrulduğunda
sadık olanları da savurabilecek bir şey; lidere sadakat, lider
ancak hakka, hukuka ve hakikate sadık ise uygulanabilecek bir şey.
Bakın, ben diyorum ki: Burada sözleşmeye sadakat yok. Yani, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararı işimize geliyorsa kabul
edeceğiz, gelmiyorsa etmeyeceğiz. İşte biz buna, işte
biz bu savrulmalara karşıyız değerli arkadaşlar.
Sayın
Demirtaş ve arkadaşları kanaatimizce tahliye edilmeli çünkü
hukuk, Anayasa, yasalar Sayın Cumhurbaşkanının da
üzerindedir arkadaşlar.
Çok
değerli arkadaşlar, geçen tartışmalı
konuşmamızdan sonra ben Anadoluyu şöyle bir dolaştım;
Rizeyi dolaştım, Ardeşeni dolaştım, Artvini
dolaştım, Gebzeyi, Kartalı ve Arnavutköyü dolaştım;
millet meseleyi anlamış yani benim ne demek istediğimi
anlamış.
Ardeşende
şöyle bir talihsizlik yaşadık: Sizin AK PARTİli belediye başkanı
günler önce tutulan salonu son gece iptal etti, rezervasyonu. Çok büyük bir
kabalık, siyasi nezaketsizlik, tahammülsüzlük. Biz de
çarşıyı dolaşmaya başladık, esnafı,
kahvehaneleri dolaşmaya başladık, sözümüzü söyledik. Bir saat
içinde bir düğün salonu sahibi bizi aradı ve
toplantımızı orada yaptık. Ben sayın
Ardeşenlilere, Rizelilere, Artvinlilere, Gebzelilere, Kartallılara ve
Arnavutköylülere buradan hassaten teşekkür ediyorum.
OHAL
İnceleme Komisyonu Başkanı -şöyle bir yazı
çıktı Türkiye gazetesinde, âdeta bir OHAL İnceleme Komisyonu
güzellemesi- diyor ki değerli arkadaşlar: Bu 440 bin dosyanın
işi artık, bir-bir buçuk senede biter. Şimdi hesap
makinelerimizi çıkartalım, matematiği güçlü olanlar
kâğıt kaleme sarılsın. Ben kendi durumuma baktım,
aradan on dört ay bir hafta geçmiş, hâlen incelemede. Peki, on dört ayda
42 bin dosya bakılıyorsa ayda 3 bin dosya bakılıyor
demektir. Bölün 440 bini 3 bine, elde edeceğiniz sonuç yüz kırk yedi
aydır yani on iki yıl üç ay değerli arkadaşlar. Şimdi
burada kime hak vereyim? Bu İnceleme Komisyonu Başkanına mı
hak vereyim, matematiğe mi hak vereyim?
Değerli
arkadaşlar, bakın, asıl sorun şuradadır: Anayasa
güvencesi altındaki yargının fonksiyonları müdahale
görmektedir, esas mesele bu. Neden? Şunun için, çünkü bu KHK
mağdurlarının okuduğu okullar sorunsa Bakanlar Kurulunda bu
okullardan mezun arkadaşlar var, ben bunu bir suçlama olarak söylemiyorum.
Çocuklarının okuduğu okullar, sosyal medya
paylaşımları, Digiturk aboneliği ve bankada
parasının olması meselesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Bağlayabilir miyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (Devamla) Çok teşekkürler.
Yani
söz konusu bankanın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki ATMsi açık,
şubeleri açık, Anayasanın ve yasaların güvencesi
altında ama KHKliler burada üç beş kuruşu var diye ne
yazık ki bu zulme maruz kalıyor. Daha vahimi şu: Bu
bankanın CEOsu ismini vermeyeyim, ismini biliyorsunuz- şu anda
SPKnin başında, öyle değil mi arkadaşlar? Arkadaşlar,
bu nasıl bir durum? Bu, aynı zihne nasıl sığıyor?
Bu çok önemli bir durum değil mi?
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu olay mantıksaldır, ahlakidir
ve hukukidir. Bugün OHAL İnceleme Komisyonu yürütmenin
başımıza ihdas ettiği bir paralel yargı gibi
çalışmaktadır.
Saygılarımı
sunuyorum, sağ olun efendim. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı talep ediyorum.
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
14
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yok, yok Başkanım.
BAŞKAN
Kâtip üyeler arasında fikir ayrılığı olduğundan
oylamayı elektronik olarak tekrar edeceğim ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
14
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına İsmail Koncuk, Adana
Milletvekili. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Milletvekili.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
siyasetin okulu yok derlerdi geçmişte. Gerçi şimdi siyasi bilimler
fakültesi gibi okullar, fakülteler var ama yine de siyasetin asıl yeri
alanlarda bu işi öğrenmektir.
Şimdi,
buradan baktığımız zaman, aslında siyasetçinin
kaynağını teşkil eden yerler de sivil toplum
kuruluşlarıdır yani meslek odaları, dernekler, sendikalar
aslında siyasete kaynaklık eden yerler olarak görülmelidir.
Şimdi,
böyle baktığımız zaman Bu 2839 sayılı Kanunun
18inci maddesine böyle bir yasaklama neden girdi? diye doğrusu
düşünmemiz lazım. Ben yıllarca sendikacılık
yaptım, bu yasak çıktığı dönemde biz sendika
başkanları olarak Acaba sivil toplum örgütlerinde yetişmiş
insanları siyaset alanında rakip olarak görmenin bir tezahürü müdür,
onların önüne bir engel mi getirilmek isteniyor? diye
düşünmüştük o tarihte.
Aslında
bu düzenleme yanlış bir düzenleme olmamakla birlikte, şahsa,
adrese teslim bir düzenleme olduğu için yanlış. Yoksa gerçekten
anlamı bakımından siyaset yasaklı sivil toplum örgütü
temsilcileri düşüncesi bile aslında kabul edilebilecek bir
düşünce değil. Burada sadece Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine
veya Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu yöneticilerine böyle bir
hakkın tanınması esasen vicdanımızı da
sızlatmalı, Neden? diye sormalıyız. Burada Niye
TÜRKİYE KAMU-SEN yöneticileri siyasete giremesin? diye soruyorum,
TÜRK-İŞ yöneticileri neden giremesin, HAK-İŞ yöneticileri
neden giremesin, DİSK yöneticileri, MEMUR-SEN yöneticileri neden
giremesin?
Aslında
dün Sayın Rifat Hisarcıklıoğlunun
açıklamasını okudum. Rifat Hisarcıklıoğlu
aynı zamanda Türkiye Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesi
Başkanı idi, hâlen de devam ediyor diye tahmin ediyorum. Burada 8
büyük örgüt var, bu birliklerin dışında memur sendikaları
var, işçi sendikalarının temsilcileri var. Dün Sayın
Hisarcıklıoğlu bir açıklama yaparak bu düzenlemenin
doğru olmadığını söylemiş ama bu düzenleme
buradan geçerse o arkadaşlarımızın aklında şöyle
bir soru işareti kalabilir: Neden TESK var, TOBB var, memur ve işçi
sendikaları yok, diğer birlik temsilcileri neden yok? diye bir soru
akıllarında kalabilir, bir şüphe oluşabilir.
Dolayısıyla bu teklif aslında geri çekilmeli, tamamlanarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmeli ve âdeta bir siyasete girme
yasağının da ortadan kaldırılması aslında bu
Meclise yakışır bir durum olur. Düşünebiliyor musunuz,
burada bazı arkadaşlarımız konuşmalarında söyledi
-iyi niyetli yaklaşımlar buradaki konuşmaların hepsi, aynen
katılıyorum- şöyle bir durum var: Şimdi, mesela sendika
genel başkanısınız ya da şube
başkanısınız; istifa ettiniz, aday adayı oldunuz. Aday
yapılmadınız veya aday yapıldınız kaybettiniz.
Geri dönmek istediğinizde bir olağanüstü genel kurul kararı
alınsa dahi aday olamıyorsunuz. Neden? Çünkü delegelik
sıfatınız düşmüş oluyor, delegelik sıfatınız
düşmüş olduğu için bir seçimle dahi o göreve yeniden dönebilme
şansınız ortadan kaldırılmış oluyor.
Dolayısıyla, burada bütün sivil toplum örgütlerimiz
bakımından 2839 sayılı Kanunun 18inci maddesinde gerekli
değişiklikler yapılarak o yasakların tümden kaldırılması
adil ve Türkiye Büyük Millet Meclisine de yakışır bir tavır
olacaktır. Yoksa benim aklıma şöyle bir şüphe gelecek Rifat
Hisarcıklıoğluyla ilgili ve Sayın Bendevi Palandökenle
ilgili, ikisi de benim dostumdur, niye diğer sivil toplum örgütleri yok da
sadece TOBB ve TESK var, bu soruyu ben buradan sorarım, o sivil toplum
örgütleri adına sorarım. Aslında bu kanunun geçmesi bu iki
değerli arkadaşımızı da zor durumda bırakabilecek
bir durum arz edebilecektir. Nasıl gündeme geldi? TOBBun
Başkanının bilgisi yoksa, doğru bulmuyorsa, efendim, TESK
Başkanının açıklamasını duymadım, Bendevi
Bey'in, karşı olup olmadığını bilmiyorum, bir
açıklama yapmadı, eğer karşıysa, bu
arkadaşlarımız ile bu kanunu hazırlayan
arkadaşlarımız görüşmeden, onların onayını
almadan, onların kuruluşları adına böyle bir kanun teklifi
Türkiye Büyük Millet Meclisine nasıl getiriliyor anlamak çok zor ama
tekrar ifade ediyorum: Her ne kadar siyasetin okulu, siyasi bilimler
fakülteleri filan varsa da asıl siyaset yapılacak yerler yani
siyasetin ham maddesini bulacağımız yerler sivil toplum
örgütleridir. Buralarda kendi alanlarında uzmanlaşmış
insanlar vardır, sosyaliteleri yüksektir, sosyal insanlardır, insan
ilişkilerini yakından bilirler; dolayısıyla bunlardan da
herhâlde iyi siyasetçi olur diye düşünüyoruz.
Aslında
burada belki şunu da konuşmamız lazım: Yıllardır
şunu gündeme getirdik Memura siyaset yasağı
kaldırılsın. dedik, bunu savunduk; Türkiye KAMU-SEN olarak da
bunu savunduk, diğer memur sendikalarımız da bunu savundular.
Şimdi, memur, aslında Türkiyenin en aydın kesimi, okumuş,
mürekkep yalamış kesimi; biz onlara siyaset yasağı
getiriyoruz, diyoruz ki: Bu memleket adına düşünme, fikir ileri
sürme, konuşma. Düşünebiliyor musunuz, ülkenin kaynaklarıyla
okuttuğumuz, yetiştirdiğimiz insanlara siyaset yasağı
getiriyoruz? Aslında burada tartışılması gereken
şu: Siyaset yasağı mı getirmek lazım yoksa
insanlarımıza partizanca davranmamak gerektiğini anlatmak
mı lazım? Yani burada yasaklanması gereken siyaset
yasağı değildir. Siyaset, içinde bulunduğunuz toplum
adına, ülke adına fikir üretebilmektir, düşünmektir; siyaset
budur. Partizanlık ile siyaset burada
karıştırılıyor. Biz partizanlığı,
partizanca davranmayı yasak hâle getirmeyi savunmalıyız.
Dolayısıyla burada aslında bu kanunla birlikte bütün
memurlarımıza siyaset yapma hakkını da konuşmamız
gerekirdi ama tabii, maalesef böyle hazırlanmış kanun
teklifleri
Bir yerlerde hazırlanıyor, geliyor; nerede
hazırlanıyor bilmiyorum, sizlerin kanaatleri, düşünceleri
alınıyor mu, onu da bilmiyorum, ondan da emin değilim yani
hakaret anlamında olmasın diye söylemiyorum, az önce Cahit Bey bir
cümlemi hakaret olarak anladı, ben asla hakaret etmem; ben kanaatlerimi
Türkçe, Türk dil kurallarına uygun olarak ifade ederim, asla hakaret etmem
çünkü hakaret etmek acizliktir, aciz insanlar hakaretle konuşur, kendisini
ifade edemeyen insanlar ağır kelimeleri, küfür anlamına gelecek
kelimeleri kullanarak düşüncelerini ifade eder.
Gelin,
burada madem bu konu gündeme geldi, TOBB ve TESKin ayrıcalıklı
bir yapı olduğunu ispatlarcasına bir kanun teklifini burada
kanunlaştırmayalım. Memura siyaset hakkını
tartışalım ama öncesinde, daha kolayı, diğer sivil
toplum örgütlerimize, birliklerimize ve sendikalara koyduğumuz bu
yasağı kaldıralım diyorum.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Metin Nurullah Sazak
Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Zonguldak
maden ocağında meydana gelen göçük hadisesinde hayatını
kaybeden madencilerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
sabırlar diliyorum.
24
Kasım Öğretmenler Gününün yaklaşması münasebetiyle
öğretmenlerimizi de saygı ve sevgilerimle yâd ediyorum. Türk büyüklerimiz
der ki: Hayatta üç şey olmaya bak; ya öğreten ya öğrenen ya da
bunlara hizmet eden ol. Bizim de hizmet edenlerden olmamız dileğiyle
konuşmama başlıyorum.
Bugün
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına değerlendirme yapmak
üzere bu kürsüde bulunmaktayım. Öncelikle, Türkiye'nin en büyük meslek ve
sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
önemini hatırlatarak konuya girmek istiyorum. Türk iş
dünyasının çatı kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile odalar ve borsalar, 15 Mart 1950 tarihli Resmî Gazetede
yayınlanan 5590 sayılı Kanunla kurulmuştur. Ülkemizde 1,5
milyon üyesiyle 81 il ve 160 ilçede yetmiş yıla yakın süredir
faaliyet göstermektedir.
Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinin coğrafi ve sektörel olarak iş
dünyamızın tamamında asli temsil mekanizmasını
üstlendiği, ekonomimizin büyümesi ve üyelerin rekabet güçlerinin
artırıldığı, ülkemizin iş ve yatırım
ortamının iyileştirildiği kurucu felsefesiyle hareket etme
temelinde misyon gösterdiği bilinmektedir. Bu misyon çerçevesinde,
kuruluşundan itibaren özel sektörümüzün önünü açan hemen hemen her yasal
düzenlemenin çoğunda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
katkısını göz ardı edemeyiz. Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, yurt içi yaygın bağlantısı sayesinde
farklı hacimlerde ve ülkemizin farklı bölgelerindeki mensuplarının
sorunlarını iletebildiği, destek ve çözümlere ortak olup yol
gösteren bir kurumdur. Sorunların çözümünde kamu-özel istişare
mekanizmalarının işlerliğinde yaptığı ara
buluculuk ve yakın takip önemli rol oynamaktadır. İş
dünyasının ihtiyacı olan reform ve düzenlemelerde devletle
iş birliği içerisinde olarak Türkiye'nin kalkınması ve
ekonomik ilerlemedeki katkısı da bir diğer önemli vazifesidir.
Bunun dışında, özellikle son dönemlerde ağırlık
verdiği eğitim ve sosyal sorumluluk alanlarında, ülkemizin geleceğine
yaptığı yatırımlarda ülkemizin geleceği
açısından önemli katkılar sunulmuştur. Ülke içi
yapmış ve üstlenmiş olduğu bütün bu görevler
dışında esas olarak uluslararası alanda Türk iş
dünyasının temsiliyetini üstlenmektedir. Küresel iş dünyası
kuruluşlarının tama yakın çoğunluğunun
yönetiminde yer alarak Türk girişimcilerin sözcülüğünü
üstlenmektedir. Türkiye'nin içinde bulunduğu mevcut durumda esas
gündemimiz olan millî egemenlik temelindeki tam bağımsızlık
ilkesinin ekonomik kalkınma ve bağımsızlık üzerine
kurulacağı mutlak gerçeğiyle bu tür kurum ve
kuruluşların önem, motivasyon ve tecrübesi bir adım daha öne
çıkmaktadır.
Hâlihazırda
verilmiş olan ve üzerinde konuşmakta olduğumuz bu kanun
değişikliğinin temelinde, demokratik hakların
kullanılması amacıyla kanunla
yasalaştırılmış her vatandaşın seçme ve
seçilme özgürlüğü yatmaktadır. Demokrasinin temelinde siyaset yapmak
isteyen yetkin ve uygun nitelikteki her vatandaşın ülkemize
yapacağı katkı göz önüne alınarak sisteme dâhil
olmasında kolaylık göstermek gerekmektedir.
Bu
anlamda, kanun teklifiyle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununda düzenleme yapılarak milletvekili ve mahallî idareler
genel ve ara seçimlerinde adaylık için görevinden ayrılan birlik
başkanı ve birlik yönetim kurulu üyeleri ile oda ve borsa yönetim
kurulu başkan ve üyelerine aday olamamaları veya seçilememeleri
hâlinde eski görevlerine dönme imkânı tanımayı içeren
düzenlemeyi destekliyoruz.
Demin
bahsetmiş olduğum misyonları üstlenen bu kuruluşların
üye ve yöneticilerinin bilgi, misyon, beceri ve birikimlerini siyasi arenada
kullanmak istemeleri durumunda kolaylık sağlayacak bu teklifi uygun
buluyoruz. Seçim döneminde ve sonrasında seçilememeleri hâlinde siyasi
kimliklerini bırakıp eski pozisyonlarına seçilerek hak
kazandıkları mevkilerdeki çalışmalarını
yürütmelerini öngören bu yasa teklifinin, bu pozisyondaki
vatandaşlarımızın gerek siyasi arenada gerek kendi
kurumları içerisinde yararlı vazifelerinde vakit, konum, menfaat ve
işlerliklerini kaybetmeden ülke yararına çalışmalarına
devam edeceğini düşünüyoruz.
Siyasetin
odalarda, borsalarda ve birliklerde değil, aday olarak siyasi partilerde
ve Mecliste yapılması gerekir. Adayların seçilemeyip
görevlerinin başına döndüklerinde bulundukları görevin yetki ve
sorumluluklarını tarafsız bir şekilde yürütmesi
beklenendir. Bulundukları kamu kurumu, oda, borsa ve birliklerin
yönetiminde seçildikten sonra bu makamları gelecekteki siyasi
yaşamına zemin hazırlayacak tarafgir yaklaşımlar
kişilerin şahsiyetleriyle ve ahlaklarıyla ilgili olup kanuni bir
engelle sınırlandırılması mümkün değildir. Bunlar
tamamen kişiyi bağlayan etik ve insani değerlerdir. Ahlaklı
insanlar için yasalara gerek yoktur, ahlaksız insanlar için de zaten
yasaların bir anlamı yoktur. İyi insanlar yetiştirmek ve
sahiplenmek gayemiz olmalıdır. Ülkemizin bütün kurumlarının
yönetiminde, meclis üyeliklerinde, başkanlıklarında tecrübeli ve
donanımlı, iş bilen ve devamlılığını
sağlayacak vatansever insanlara ihtiyaç vardır ki kalkınma ve
millî ekonomide istenilen düzeye ulaşılabilsin. Bu kanun teklifini bu
çerçevede ve iyi niyetle değerlendiriyoruz ve esas olarak bir bütün
adına atılan ilk adım olarak görmekteyiz. Ülkemiz adına çok
önemli olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği dışında Türk
Dişhekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk
Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye
Noterler Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türkiye
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları
Birliği gibi diğer sivil toplum kuruluşlarına da bu kanun
kapsamında benzer düzenlemeler yapılarak aynı
şartların sağlanması gerektiğini benimsemekteyiz.
Bu
kanun değişikliğinde eleştiri alan önemli noktalardan biri
de bu kurum ve kuruluşların seçilemeyen adaylarının geri
döndüğünde kurumda siyasi kimliklerinin ön planda olacağı
tezidir. Teoride bu bir gerçek gibi gözükse de önümüzde maalesef ki insan
fıtratından kaynaklanan, bozuk düzenle yoğrulan bambaşka
bir acı gerçek vardır. Türkiyede sivil toplum kuruluşları,
sendika ve odalar ne yazık ki genellikle siyasi yönelimler ve politika
üzerine kurulmuştur. Kurumun en küçük birimi olan üye vatandaş için
geçim standartlarında ve iş garantisinde devamlılık
sağlamaktan başlayan bu siyasi taraflılık, en üst yönetim
aşamasında bulunan vatandaşlar için kişisel mevki
kurumudur. Kendi mensubu olduğu siyasal görüşün menfaatlerine göre
kullanılmaktadır. Bugün elimde Eskişehir içerisinde sendika
savaşlarından dolayı haksız yere işten
çıkarılan yüzlerce gariban vatandaşın dosyası
vardır. Eminim ki hemen hemen hepimizin elinde bu tür dosyalar mevcuttur.
Kim kimin sendikası, kime yakın vakıf vesaire derken misyon ve
vizyonu güzel tarif edilen bu sendikaların işleyişinde,
amacında, sonucunda ne olduğunu acı bir Türkiye gerçeği
olarak görmekteyiz. Temennim odur ki bugün ve bundan sonra gelen kişiler
erdem ve faziletiyle zaman içinde düzelecektir. Düşüncem şudur ki,
ülkemizde bilgi, beceri ve tecrübe kazanmış insanlara genel ve
mahallî seçimlerde seçilme hakkı getiren teklifteki maddeler
kanunlaştığı takdirde seçim sahalarında kalifiye
rekabeti artıracak ve bu, Türk demokrasisi için bir kazanım
olacaktır.
Bu
ülkede çeşitli görüşler olsa da tek bir menfaat vardır, o da
millî menfaattir. Necip Türk milletinin vatan toprağında yetişen
çocuğu da, sivil toplum üyesi de, başkanı da, kamu görevlisi de,
belediye başkanı da, milletvekili de bir tek millî menfaatleri ve
ülke çıkarlarını her şeyin üstünde tutmayı
öğrenmelidir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ülkemiz için gördüğümüz hayal, arkasında
durduğumuz yasa ve kanunları değerlendirirken
temellendirdiğimiz noktalar da, ülkümüz de budur. Rabbim necip Türk
milletinin yâr ve yardımcısı olsun.
Saygı
ve sevgilerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili
Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Saygıdeğer
milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık
üç haftadır Plan ve Bütçe Komisyonunda halkın bütçesini
görüşüyoruz ancak Genel Kurula geldiğimde maalesef Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle karşılaştık.
Hani üzülerek söylemek istiyorum ki sanki ülkenin başka sorunu yokmuş
gibi, acil ve gerçek sorunları yokmuş gibi bir veya iki kişinin
seçilebilmesinin önünün açılabilmesi için böyle bir değişiklik
teklifi var şu an Mecliste. Şu an ülkede çok daha önemli
sorunlarımız var, çok daha önemli sıkıntılarımız
var; öncelikle onu belirtmek istiyorum.
Bununla
birlikte verilen kanun teklifine de baktığımızda
Anayasanın 135, 67 ve 10uncu maddelerine, eşitlik ilkesine
aykırı bir kanun teklifi olduğu açıkça ortada. Bunu tüm
milletvekillerimiz de bence açıkça bilmekte. Buna rağmen bunda
ısrar edilmesi, yaklaşık iki gündür bunun üzerinde emek sarf
edilmesi bence halka gerçekten zül addedilebilecek bir şeydir. Şöyle
ki: Bütçe görüşmelerinde halkın bütçesi olduğunu iddia ediyoruz,
maalesef ki halk yok, STKler yok, içeri girmesine bile izin verilmiyor, talep
ettiğimizde de reddediliyor. Halkın bütçesi diyoruz ama bütçe
görüşmelerinde emek yok, emekçi yok, sadece işveren var. Halkın
bütçesi diyoruz, maalesef ki toplumsal barış yok, güvenlik
politikaları var, daha çok tank, daha çok tüfek, daha çok S-400 füzesi,
daha çok duvar, daha çok kalekol... Maalesef ki bunlar halkın gerçek
sorunlarıyla bağdaşmayan durumlardır.
Yine
üzülerek söylemek istiyorum, ülkenin içinde bulunduğu ve herkesin, tüm
halkın hissettiği bir ekonomik kriz söz konusu olmasına
rağmen maalesef ki yine bütçede lüksten, şatafattan hiçbir
şekilde vazgeçilmemiş, onu gördük.
Ekonomik
kriz dedik. Ekonomik kriz öyle bir noktaya geldi ki -daha önce başka
vekillerimiz de söyledi- artık gerçekten insanlar aç yatmak zorunda,
insanlar evine ekmek götüremeyecek duruma geldi. Ama biz ne yapıyoruz?
Dediğim gibi, halkın bütçesini maalesef ki yanlış yerlere
yönlendirerek yine halkı açlığa, sefalete mahkûm ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, halk, buradaki tüm milletvekillerimizi, 600 milletvekilini
halka hizmet etmesi için, sorunlarını, gerçek sorunlarını
çözebilmesi için buraya gönderdi, bizi bunun için seçti ancak biz ne
yapıyoruz? 1 veya 2 kişinin seçilebilmesinin önündeki engeli
kaldırabilmek için burada mesai harcıyoruz ama halkın
açlığıyla, halkın yoksulluğuyla, halkın mutsuzluğuyla,
huzursuzluğuyla hiç ilgilenmiyoruz. Bu durum kabul edilemez. Öncelikle onu
da belirtmek istiyorum.
Yine
maalesef ki uzun yıllardır devam eden ki kırk yıldır
çatışmalı bir ortamın sürdüğü- Kürt meselesinde de
gram ilerleme yok. Toplumsal barışın sağlanabilmesi için
herhangi bir gayret de sarf edilmiyor, her gün maalesef ki cenazeler geliyor,
insanlar hayatını kaybediyor ama maalesef ki burada, çözüm yeri olan
burada, Mecliste, Genel Kurulda buna dair hiçbir gelişme yok.
Yine,
Sayın Cumhurbaşkanının dünkü açıklamasına
ilişkin bir şey de söylemek istiyorum. Daha önce hatip de söyledi,
Sayın Cumhurbaşkanı kendi yaşadığı
mağduriyetler sebebiyle AİHMe başvurdu ve gerçekten de
haklıydı, bir mağduriyeti söz konusuydu. O dönem
bağlayıcı olan AİHM kararlarına her ne hikmetse bugün
Cumhurbaşkanı Bizi bağlamaz, kabul etmiyoruz. diyebiliyor. Bu
durum kabul edilemez, hukuk devleti isek bu durum kabul edilemez. Ülkenin,
yürütmenin başında olan Cumhurbaşkanının bugün bunu
söylemeye hakkı yok, onu net bir şekilde söyleyelim.
Sayın
Selahattin Demirtaş iki yıldır siyasi rehinedir, tutsaktır
ve maalesef ki yanlış hesap bu sefer Bağdattan, Şamdan
değil de Brükselden döndü, onu da söyleyelim.
Tarafı
olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 46ncı
maddesinde açıkça yazıyor, Türkiyeyi bağlar. Yine, Anayasa
madde 90/5te açıkça söylüyor, Türkiyeyi bağlar. Ama her ne hikmetse
Cumhurbaşkanını bağlamıyor. Cumhurbaşkanı bu
hukukların, Anayasanın üstünde mi? Değil. Değilse
nasıl Cumhurbaşkanı bugün burada Bu karar bizi bağlamaz.
diyebiliyor? Biz bunu tamamıyla yargıyı etkileme,
yargıyı yönlendirme olarak değerlendiriyoruz.
Sayın milletvekilleri, dediğim gibi,
gerçekten dışarıda başka sorunlar var, gerçek sorunlar var,
çözülmesi gereken sorunlar var, insanların ekonomik sorunları var.
Atanamayan öğretmenler ya da emeklilikte yaşa takılanlar,
halkın büyük bir kesiminin bizden bu durumlara çözüm üretebilmemiz için
beklentisi var. Ancak biz bunlara her ne hikmetse vakit bulamıyoruz ama
İzmirden ya da başka yerden seçilebilecek bir oda başkanı
için kanun teklifi üzerinde emek sarf ediyoruz. Bu duruma ilişkin
açıkça itirazımız olduğunu belirtelim. Bu durum kabul
edilemez, yasaya da aykırı, eşitlik ilkesine de
aykırı, aynı zamanda Anayasada açıkça belirtildiği üzere
kişiye özel kanun çıkarılamaz sayın milletvekilleri. Bugün
çıkarırsınız, ki 2010da yine bu değişiklik
sanırım sizin iktidarınız döneminde oldu, birkaç sene sonra
yine kendinizle çelişecek şekilde bu kanunu da
değiştireceksiniz. Onun için, bu halkın talebi olmayan,
halkın sorunlarına çözüm üretmeyecek bu kanun teklifleriyle vakit
harcamaya uğraşmaktan vazgeçeceğiz, halkın gerçek
sorunlarına yoğunlaşacağız, halkın gerçek
sorunlarını çözeceğiz. Dediğim gibi, üç haftadır Plan
Bütçe görüşmelerine katılıyorum, üç hafta boyunca, maalesef ki,
dediğim gibi, halka dair hiçbir şey göremiyoruz. Halka çözüm
üretecek, sorunlarına dokunacak, sorunlarını çözebilecek
herhangi bir gelişme yok ve maalesef ki şunu da açıkça
söyleyeyim: Halkın neredeyse artık birçok şeyden umudunu yitirdiği
gibi, mesela daha dün Adalet Bakanlığının bütçesi
görüşüldü, şu an yargıya güven yüzde 20, yüzde 30lara
düşmüş durumda; ki, Cumhurbaşkanı açıklama yapmadan
önceydi bu, bence daha da düşmüş durumda şu an. Yani bir ülkede
hukuka, yargıya güven olmadı mı o ülke yok olmaya mahkûmdur.
Mahkûmdur, evet, açık ve net, çünkü hukukun olmadığı yerde
hiçbir şey olmaz; huzur da olmaz, ekonomi de olmaz, kalkınma da
olmaz. Yani, iktidar partisinin isminde adalet var ama maalesef ki, bugün,
dediğim gibi, Adalet Bakanlığının bütçesinde de sadece
ne kadar adalet sarayı yapıldığına, fiziki
koşullara, ne kadar mübaşir alındığına
ilişkin bilgiler vardı ama vatandaşın adalete olan
güveninin nasıl tesis edileceğine ilişkin herhangi bir şey
yoktu. Bu durum, maalesef ki, bazı durumlar da halkın umutsuz
olmasına sebebiyet vermekte.
Sayın milletvekilleri, konuşmamı
bitirmeden önce, konuşmamın başında da belirttiğim
gibi, halk bizi buraya sorunlarını çözelim diye yolladı, gerçek
sorunlarını ama, elzem sorunlarını çözelim diye gönderdi.
Onun için, halkın gerçek sorunlarıyla, ekonomik krizle mücadele
ederek, toplumsal barışımızı sağlamaya
çalışarak bu emeğimizi ve zamanımızı
harcayalım.
Tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın hatip, AK
PARTİnin adında adalet var ancak kendisinde yok. diyerek bize
sataşmıştır. Söz istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu durum tespiti bence de
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Halkın adalete güveni azalıyor. dedim, yalan mı?
BAŞKAN Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Manisa
Milletvekili Cahit Özkanın, Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın 14 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
ve iç hukuk yollarındaki tüm mahkemeler, dünyadaki mahkeme kararları
eleştiriye açıktır. Eleştiri, hukukun gelişmesinde en
büyük çalışmalardan biridir. Akademik olarak eleştirilir,
bilimsel olarak eleştirilir, karar olarak, yargısal olarak
eleştirilir.
Bakınız, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi hiç hata yapmaz mı? Soruyorum. Bu ülkede tamamen hukuki
sınırlar içerisinde faaliyet gösteren Refah Partisi
kapatıldı ve buna ilişkin, uluslararası mekanizma olan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edildi. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi acaba orada örgütlenme özgürlüğünün ihlali olarak
gördü mü? Hayır, Refah Partisinin kapatılmasına kulakları
tıkadı. Eğer O karar yanlış. diyorsanız
başka kararlar da yanlış olabilir; yok, eğer O karar
doğrudur. diyorsanız, o zaman özgürlüğünüzden şüphe ederim.
Diğer açıdan, Türkiyede, evet, bir
mücadele var, o mücadele de terörle mücadeledir; bu ülkenin istiklaline ve
istikbaline yönelmiş saldırıları bertaraf etme
mücadelesidir. Cumhuriyetimizi, toprak bütünlüğümüzü,
bayrağımızı, vatanımızı sonuna kadar
koruyacağız. Kürtüyle, Lazıyla, Türküyle, Çerkeziyle,
Acemiyle 81 milyonun kardeşliğini savunuyoruz. Onun için, mücadele
terörle mücadeledir; bu mücadelede, nereden gelirse gelsin, dâhilî ve haricî
bedhahlarla mücadeleye de devam edeceğiz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tanal, size yerinizden söz veriyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Parlamento çatısı
altında Başbakanın kullandığı odanın
yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanına AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla tahsis edilmesinin doğru
olacağına ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Peki efendim.
Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Değerli
Başkanım, siz Meclis Başkan Vekilisiniz. Bugüne kadar teamül ve
kurallar hep şuydu: Her partinin genel başkanının bir
odası Mecliste bulunurdu, buna hiçbir itirazımız yok. Ancak
şu anda, daha önceki Başbakanın bulunduğu büyük oda
Cumhurbaşkanı sıfatıyla Sayın
Cumhurbaşkanına tahsis edilmiş durumda. Yürütmenin
başıdır. Burası bir Parlamentodur. Parlamentonun içerisinde
yürütmenin başının orada yer almaması lazım.
İllaki tahsis edilecek ise AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatıyla odanın tahsis edilmesi lazım. Yani, orada
nasıl Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların
Demokratik Partisi, İYİ PARTİnin amblemi açık ve net
yazılıyorsa AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatının yazılması lazım.
Cumhurbaşkanı sıfatıyla o tabelanın asılması
doğru bir olay değil. Meclis Başkanının bu olaya el
koymasını talep ediyorum.
Saygılarımı
sunarım.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
Yerinizden
bir dakika.
38.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın Meclisteki odası Cumhurbaşkanı ve Genel
Başkan sıfatıyla Cumhurbaşkanımıza verilmiş
bir odadır. Bundan rahatsızlık duymaya gerek yok. Türkiye, millî
iradenin hâkimiyetiyle, Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. anlayışıyla yönetilen demokratik bir hukuk
devletidir. Bakınız, yapılması şey nedir bu durumda?
Seçimlerde milletin gösterdiği istikamette, onun çizdiği rotada
hareket etmek suretiyle yine milletin desteğiyle iktidara gelip Cumhurbaşkanlığı
seçimini kazanıp o odada oturmaktır. Bu da demokratik
yarışla olur. Demokratik sınırlar içerisinde siyaset
yapmaya bütün grupları davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, lütfen, bir söz talebim olacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, bir partinin genel başkanının
Cumhurbaşkanı olmasını sakıncalı buldukları
gibi referandum yapılmadan Cumhurbaşkanına oda
hazırlanmasının da yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, sayın grup başkan
vekilinin ifadesi tahammül falan
Bir tahammülsüzlük falan yok. Sayın
milletvekilimiz bir gerçeğe işaret etti. Şu da mümkün: Bir
partinin Cumhurbaşkanı adayı olur,
Cumhurbaşkanlığını kazanır ama partisinin genel
başkanı olmaz. Zaten biz bir partinin genel başkanının
Cumhurbaşkanı olmasını fevkalade sakıncalı
buluyoruz. Partinin genel başkanı Mecliste grup
toplantısında grup konuşması yapar mı? Yapar. Bir yer
verilsin mi? Kendi gruplarının orada verilsin. Metrekaresi ne kadar
olsun, osu busu değil. Ama daha önce yürütmenin başı, Meclisin
içinden seçilen milletvekili olması zorunlu olan Başbakana tahsis
edilen odanın verilmesi gerçekten kuvvetler ayrılığına
aykırı bir durum. Bunda son derece haklı.
İkincisi:
Daha referandumdan önce de F Blokta olur olmaz yerleri kırdılar
döktüler, Cumhurbaşkanına oda hazırladılar. Böyle bir
şey de doğru değildi. Bunun da sürdürülüyor olması
Hani
millî irade, millî irade diyorsun. Yapılmamış referandumdan
önce millî iradenin kararını kesin görüp oda hazırlama falan,
bunlar yanlış işler.
Teşekkür
ediyorum.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Bakınız,
şu anda Cumhurbaşkanımız mevcut anayasal sınırlar
içerisinde görevini ifa etmektedir ve hukuk düzenimize bir bütün olarak
baktığımızda, Cumhurbaşkanımız Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla her nerede bulunursa
bulunsun onun amblemi Cumhurbaşkanlığı forsuyla ve
Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla kullanılır
ve bu da Cumhurbaşkanlığı Fors Yönetmeliğinde,
tüzüğünde de yer almaktadır.
Sayın
Cumhurbaşkanımız partili Cumhurbaşkanı olarak
partimize geldiği andan itibaren, parti grubumuza gelmesi durumunda da her
zaman forsla ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla
ağırlanır, karşılanır.
Arz
ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son olarak şunu söyleyeyim:
Cumhurbaşkanının fors kullanmasına kimsenin bir şey
dediği yok. Esas mesele şu: Bir partinin Genel Başkanı
sıfatıyla Mecliste oda tahsis ediliyor, bunu hepimiz biliyoruz; grup
toplantısına geliyor, grup toplantısında konuşuyor.
Kuvvetler
ayrılığı vadetiğiniz bir anayasa
değişikliğinden sonra, yürütmenin başına yasamada
diğer genel başkanlara tahsis edilmemiş, eskiden yürütmenin
başı olan, Meclisten çıkan başbakana tahsis edilen
odanın sadece Cumhurbaşkanı ifadesiyle konması kendinizle
çelişmektir, millete karşı söylediğiniz sözleri yemek,
milletle alay etmektir. Kendi bölümünüzde, kendi bölümünüzde dediğim,
kendi grubunuza ayrılmış yerde diğer genel başkanlara
tahsis edildiği gibi bir oda tahsis edilir, oraya forsu da konulur; buna
kimse itiraz etmez. Bu mütevazılıktan zarar görmezsiniz,
samimiyetinizi gösterir.
Yaptığınız
iş, hak etmediğiniz bir şekilde hak edilmeyen bir yere
işgalciliktir, millete verdiğiniz sözü tutmamaktır.
Teşekkür
ediyorum.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Cumhurbaşkanımızın
mütevazılığı milletimizin nezdinde hüsnükabulle kabul
görmüş ve her seçimden çıkan sonuç bunu göstermektedir.
Diyeceğim
şudur: Size verdiğim cevaplar
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu.
Buyurun
Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) Sözlerime
başlamadan önce Zonguldakta yaşanan maden kazasında
hayatını kaybeden 3 madencimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu yasa teklifi milletvekili ve mahallî idareler genel
ve ara seçimlerinde adaylık için görevlerinden istifa eden birlik
başkanı ve birlik yönetim kurulu üyelerinin, oda ve borsa yönetim
kurulu başkan ve üyelerinin, esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşları genel başkan ve başkanları ile yönetim ve
denetim kurulu üyelerinin seçilemediği takdirde eski görevlerine dönebilmelerine
olanak sağlamaktadır. Adı geçen kurumlar kamu kurumu
niteliği taşımaktadırlar. Kamu kurumu niteliği
taşıyan kurumların başkan ve yöneticilerinin milletvekili
seçimlerinde görevlerinden istifa etmeleri gereği 2839 sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununun 18inci maddesinde hükme bağlanmıştır.
Peki,
sadece 2 kuruluşumuz yani Odalar ve Borsalar Birliği ile esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşları mı kamu kurumu niteliği
taşımaktadır? Kuruluş kanunlarına
baktığımız zaman Türkdiş Hekimleri Birliği, Türk
Eczacıları Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği gibi
20ye yakın kurumun kamu kurumu niteliği
taşıdığını görmekteyiz. Görüştüğümüz
kanun teklifi kamu kurumu niteliğine sahip diğer kurum ve
kuruluşları kapsamamaktadır. Neden? diye
düşünebilirsiniz, bunu anlamak için herhangi bir arama motoruna girip
TMMOB-Erdoğan Türk Tabipleri Birliği-Erdoğan veyahut da
Türkiye Barolar Birliği-Erdoğan yazmanız yeterli. Mesela
Cumhurbaşkanı Erdoğan TMMOBa ideolojik oda demiş, TMMOB
ise Ülkeyi beton yığınına çevirenlere karşı
mücadelemiz sürecek. diye yanıt vermiş.
Cumhurbaşkanımız Türk Tabipleri Birliğine Terörist
seviciler. demiş. Gene Türk Tabipleri Birliğine ve Türkiye Barolar
Birliğine Bunlar ne hukuku ne de tabipliği kendi saltanatı
altına alamazlar. demiş. Liste bu şeklide uzayıp gidiyor.
Listenin uzunluğu, esasında bu düzenlemenin neden sadece 2 kurumla
sınırlı kaldığını bizlere göstermektedir.
Tek bir kurum için teklif getirip yanına bir tane daha ekleyip bu
hakkı diğerlerinden sakınmak eşitliğe
aykırıdır, demokrasiyle bağdaşmaz. Seçimlerde aday
olan birlik, oda, borsa başkanlarıyla yönetim kurulu üyelerinin aday
olamadıklarında ya da seçilemedikleri takdirde görevlerine geri
dönmeleriyle ilgili konu seçimlerin temel hükümleri arasındadır.
Konunun Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonuyla hiçbir alakası yoktur.
Üyesi
olduğum Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonuna havale edilmiş 74 kanun teklifi beklemektedir. Bekleyen
tekliflere şöyle bir göz atalım: Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun, Şeker Kanunu, Maden Kanunu, Enerji Piyasası
Kanunu, KOSGEB Kanunu, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu gibi
ülke ve vatandaşların yararı gözetilerek
hazırlanmış onlarca kanun teklifi Komisyonda bekletilirken,
böyle bir teklifin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonuna alelacele getirilmesi abesle iştigaldir. Özetle, yaklaşan
yerel seçimler öncesi, adrese teslim, MHPli değerli milletvekilimizin de belirttiği
üzere, kişiye özel bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, 24 Hazirandan beri Genel Kurula gelen tüm kanun tekliflerinin
altında Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin imzası
vardır. Şimdiye kadar 7 teklifi kanunlaştırmışız.
Hepsinin altında Adalet ve Kalkınma Partisine mensup vekillerin
imzası var. Diğer partilere mensup milletvekillerimiz kanun teklifi
vermiyorlar mı?
Değerli
milletvekilleri, 27nci Dönemde komisyonlara verilen kanun teklifi
sayısı 1.572. Meclis çatısı altında çalışan
tüm partilere mensup milletvekilleri toplamda 1.572 kanun teklifi vermiş.
Mesela, neler var bunların arasında? Mesela, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri emeklilikte yaşa takılan
yurttaşlarımızın haklarını teslim etmek amacıyla
4 kanun teklifi vermiş. Yüzbinlerce yurttaşımızın
hakkı gasbedilmiş, ortada mağduriyet var. Biz bu
mağduriyeti gidermek için kanun teklifi vermişiz ancak teklifimiz
Komisyonda bekliyor.
Biz
neyi tartışıyoruz bugün? Kişiye özel bir kanun metnini
tartışıyoruz. Polisimiz, öğretmenimiz, din görevlimiz yani
binler, on binler Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği 3600 ek göstergeyle
ilgili kanun teklifinin Meclis gündemine gelmesini dört gözle bekliyor. Biz
neyi tartışıyoruz? Ismarlama bir kanun teklifini.
Burada
tartışmamız gereken başka bir husus var esasında, bu
kanun teklifleri nereden ısmarlanıyor, bu siparişler nereden
geliyor? Bu sorunun cevabı bu çatı altında bulunan herkes
tarafından biliniyor. Üzülerek söylüyorum, biz bugün bu Gazi Meclisin
çatısı altında saraydan gelen kanun tekliflerini
tartışıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Saraydan
talimat geliyor, teklif yıldırım hızıyla komisyonda,
aynı hızla Meclis gündeminde. Halkın gündemi belli, halkın
derdi belli, istekleri belli. Bu Meclis bunları bir yana koyuyor, bunlarla
ilgilenmiyor, halka kulağını kapatıyor,
sırtını dönüyor, bir kişiden, evet, bir kişiden
talimat bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, biz bugün neyi tartışıyoruz? Milletin oyuyla
gelmiş milletin vekilleri, koca koca insanlar neyi
tartışıyor? Falanca odanın filanca başkanı,
filanca ilçenin belediye başkanı olmak istiyor, işler
istediği gibi gitmezse, aday olamazsa boşta kalan odasına tekrar
dönsün, tartıştığımız tam olarak bu. Oysa
emeklimiz, emekçimiz, gencimiz, kadınımız, çiftçimiz
sıkıntıda. Fındık üreticisi almış eline
baltayı bahçesini bozuyor, isyan ediyor. Fındık üreticisi
sıkıntıda, bu konuyu Meclis araştırsın diyoruz
olmaz diyorsunuz. Çorluda tren kazasında 25 yurttaşımız
hayatını kaybetmiş, ölüm göz göre göre gelmiş, ihmal var,
konu araştırılmalı, araştırılmalı ki
bir daha böyle facialar olmasın diyoruz, oralı olmuyorsunuz.
Emeklilikte yaşa takılanlar umudunu Meclise bağlamış,
gözleri kulakları Mecliste, hiç değilse konu
araştırılsın diyoruz, siz olmaz diyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, çiftçimiz
perişan; fındık üreticimiz isyan ediyor, şeker pancarı
üreticisi karın altında kalmış mahsulüne bakarak
ağlıyor. İki gün önce Manisa Akhisarda seçim bölgemdeydim, zeytin
üreticisi burnundan soluyor. Ürününü maliyetinin altında satmak zorunda
kalan çiftçimiz iflas etmiş durumda. Zeytin üreticimiz bu sene borcunu
ödeyemez; borcunu ödedi diyelim, ailesine bakamaz; zorluklarla, zor bela
geçimini sağladı diyelim, bu sefer de bahçesine bakamaz. Bu sene
zeytin üreticimizin tek dayanağı zeytinyağı idi. 17 lira
olan zeytinyağı fiyatları birdenbire düştü. Nedenini
araştırdık, karşımıza Afrin çıktı.
Devletin, Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla yurt
dışına satmak kaydıyla Afrinden 14 liraya
zeytinyağı getirdiğini öğrendik. Tarım Bakanımızdan
öğrendiğimiz kadarıyla 5 bin ton zeytinyağı
getirilecekmiş. Neden? diye sorduğumuzda
Zeytinyağının PKKnın eline geçmesini engellemek için.
yanıtını aldık. Afrinde valimiz, kaymakamımız,
Mehmetçikimiz var; Afrin bizim hakimiyetimizde değil mi? diye sorduk,
cevap alamadık. Geçen sene de benzer bir durumla karşı
karşıya kalmış, durduk yere, anlam veremediğimiz bir
gerekçeyle Tunustan zeytinyağı getirilmiş, zeytinyağı
fiyatları aşağı çekilmişti. Özetle, Afrinden
getirdiğimiz zeytinyağı, üreticimizin tutunduğu o son
dalı da kırdı.
Zeytin üreticisi bankalara olan borcunun
ötelenmesini istiyor. Zeytin üreticisi sofralık zeytine prim istiyor.
Sofralık zeytine prim verilmesiyle ilgili kanun teklifi verdik. Zeytin
üreticimiz umudunu buna bağlamış, bir umut diyor. 320 bin aileyi
ilgilendiren bu teklif, komisyonlarda bekliyor; biz burada kişiye özel,
ısmarlama bir teklifi tartışıyoruz, esnaf ve sanatkâr
odalarının yöneticilerinin koltuklarını tartışıyoruz
ancak esnaf ve sanatkârı kimse konuşmuyor. Bugün esnafımız
kan ağlıyor. Ekonomik kriz ilk önce esnafımızı vurdu.
Esnafımız, zanaatkârımız eylül ayındaki devre sonu
faizlerini güçlükle ödeyebildi, bir kısmı ise ödeyemedi. Sıkıntının
büyüğü, turpun büyüğü, esas, aralık ayında.
Borçlar ödenmiyor, BAĞ-KUR primleri zorlukla
ödenebiliyor; senetler, çekler karşılıksız
çıkıyor; vadeler ve sermayeler kısaldı, ufaldı;
faizler çok yüksek, esnafımız artık bankalardan kredi
kullanamıyor; umut, esnaf kefalet kooperatifleri ancak kooperatifler
talebe karşılık veremiyor, birçok üye kooperatif
kapısından eli boş dönüyor, kepenkler bir daha açılmamak
üzere birer birer kapanıyor.
Değerli milletvekilleri, halkın iradesinin
temsil edildiğini iddia ediyoruz. Getirdiğiniz yeni sistem yani tek
kişilik hükûmet sistemi, iradeyi halktan aldı, tek bir kişiye
verdi. Biz de bugün bunca sorunla boğuşan bu halkın Meclisinde
bir kişi tarafından ısmarlanan, bir avuç insanı
ilgilendiren, adil olmayan bir kanun teklifini tartışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) Özetle
seçim kanunlarına, Anayasaya aykırı bir kanun teklifini uygun
görmüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz
Alpay Antmene ait.
Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi yargıyı ve
medyayı yandaş yapan, siyasallaştıran
anlayışın iş dünyası, odalarımız ve
birliklerimizi de siyasallaştırma çabasının bir ürünüdür.
Bu teklif Mecliste uzlaşı aranmadan, konunun uzmanlarına
danışılmadan, kamuoyu bilgilendirilmeden ve görüş
alınmadan getirilen başka bir saray siparişi tekliftir. Çünkü bu
teklif birilerinin isteği üzerine birileri için özel olarak
çıkarılmak istenmektedir. Kanun teklifinin adı nedir? Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Ama bakın, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat
Hisarcıklıoğlu ne diyor? Meclise bugün sunulan bir kanun
teklifiyle milletvekili ve yerel seçimlerde aday olmak üzere görevlerinden ayrılmak
durumunda olan oda, borsa, birlik başkanlarının seçilmemeleri
hâlinde görevlerine geri dönmelerinin yolunun açılması istenmiş.
Bunu doğru bulmuyor ve kanun teklifinin geri çekilmesi gerektiğine
inanıyorum. Oda, borsa, birlik başkanlığı görevimiz
ile siyaset arasındaki ayrım kesin bir çizgiyle belirlenmiş
durumda. Bu çizgi bir defa delinirse temsil ettiğimiz kurumlara günlük
siyasetin nüfuz etmesi söz konusu olur ki bundan da en fazla bizlere bu
görevleri emanet eden üretici, tüccar ve sanayicilerimiz zarar görür. Bu
camiada görev üstlenmek ile siyasette yer almak arasında kesin çizgiyi
aynen korumalıyız. Sayın Hisarcıklıoğlu daha ne
desin? Üretim zarar görür, sanayici zarar görür, tüccar zarar görür. diyor
ama tabii, sizin üretici, sanayici ya da tüccar umurunuzda değil,
uyarılara da kulak asmıyorsunuz, varsa yoksa saray ne diyor, saray ne
istiyor; 80 milyonun dediği umurunuzda değil, bir kişinin ne
dediği sizin için daha önemli.
Bakın,
size bir örnek vermek istiyorum. MİT gibi devletin ve ülkenin
güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir kurumda bunu
yaptınız, siyasallaştırdınız. 2015
yılında MİT Müsteşarı istifa etti, iktidar partisinden
aday adayı oldu. Bir yıl sonra 15 Temmuz hain darbe girişimi
yaşandı, 250 vatandaşımız hain ve alçak FETÖcüler
tarafından şehit edildi. Peki, Sayın Cumhurbaşkanı
darbeyi nereden öğrendi? Enişteden. Oysa, siyasal tarafını
bariz bir şekilde belli eden, bir partiden aday adayı olan MİT
Müsteşarı istifa ettikten sonra geri atanmasaydı, yerine
liyakatli, objektif, konusunda uzman ve kurumda yetişmiş biri, hak
eden bir müsteşar gelseydi o zaman darbe girişimini enişteden
değil, müsteşardan ve zamanında öğrenirdiniz, belki de
şehit vermezdik. Bir kurumu siyasallaştırmanın en kötü
örneğini burada gördük.
Hani,
diyebilirsiniz ki: Ama memur da istifa ediyor, aday oluyor. Birlik, oda,
borsa başkanlarının aday olması ile bir memurun aday
adayı olması arasında dağlar kadar fark var sayın
milletvekilleri. Memur atanmıştır; oda, borsa, birlik
başkanlarıysa seçilmiştir ve her görüşten, her farklı
gruptan insanları temsil eder, her kesimden oy alır; memursa sadece
kendisini temsil eder.
Sayın
milletvekilleri, iki dönem baro başkanlığı yapmış
bir milletvekili olarak şunları söylemek isterim:
Odalarımız, birliklerimiz, meslek gruplarımız,
üreticilerimiz, sanayicimiz, işçimiz, esnafımız çok önemli,
vatandaş için de çok önemli. Bakın, hani, dün Dünya Çocuk
Hakları Günüydü. Hepimiz tacize uğrayan çocuk haberlerinden
etkileniyoruz ya, kadına şiddeti eleştiriyoruz, işte,
barolar o çocuk hakları merkezleriyle, kadın hakları
merkezleriyle tacize karşı taraf olduğu birçok davada gönüllü
mücadele ediyor, çocuk istismarına, kadına şiddete dur diyor.
Ama bu teklif geçerse sayın milletvekilleri, bir yerlerden aday adayı
olmak isteyen herkes barolarda, odalarda, başka her yerde oraları
kullanır, oraları basamak yapar, o kurumda çalışan, o
kuruma üye olanların inancı sarsılır ve kurumlar bölünmeye
başlar. Vatandaşı böldünüz, medyayı böldünüz, gazileri
böldünüz, şehitleri böldünüz, farklılaştırdınız,
ayrım yaptınız, yetmedi, hiç değilse bu ülke için, bu halk
için çalışan odaları, borsaları, birlikleri
siyasallaştırmayın. İstifa edip seçilemeyen oda, birlik,
borsa başkanları görevlerine döndükten sonra artık
yakalarında mesleki rozet taşımayacak, siyasal partilerin
rozetini taşıyacak. Lütfen, gelin, bu hatadan dönün; odaları,
borsaları, birlikleri siyasete değil, üyelerine hizmet etmeye
yönlendirin.
En
derin saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, itham etmek, saray siparişi
gibi hakarete yakın ifadeler kullanmak yerine katkı sağlayan
yaklaşımlardan sonuç alınacağına ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, son birkaç konuşmacı,
ısrarla, gelen kanunun saray siparişi olduğu şeklinde,
bence çok amiyane olan, hoş olmayan bir ifadeyle bizi itham etti.
Bakınız,
değerli arkadaşlar, burada her vekilimizin kendi hür iradesiyle kanun
teklifi verme, imza atma, imzasını geri çekme hakkı ve yetkisi
var. Sizin saray siparişi diye ifade ettiğiniz, bizim Genel Başkanımızın
da içinde olduğu bir siyasal yapının Meclisteki
yansıması. Biz Genel Başkanımızla konuşmaktan,
toplantı yapmaktan -tırnak içerisinde- talimat almaktan gurur
duyarız; sizin de olduğu gibi. Siz şu an blok hâlinde
karşı çıkıyorsunuz kanuna. Aynı soruyu ben
sorayım o zaman size: Siz nereden talimat alıyorsunuz? Böyle bir
yaklaşım olabilir mi? Bizim, Genel Başkanımızın
bu konudaki kanaatini almış olmamızdan daha doğal bir
iş olamaz.
Kaldı
ki memur istifa etme hakkına sahip, ilgili odalar değil. Hayır,
bırakın, olsun; ne var bunda? Memur arkadaşlar geri döndükleri
zaman siyasal kimliklerini, rozetlerini taşıyorlar mı?
Taşımıyorlar. Odalar da aynı şekilde
taşımama hakkına sahip olabilirler. Bu konuda adım atmaktan
korkmamak lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Grup Başkan Vekili.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Başkanım, bu konuda adım atmaktan, daha
demokratik açılımlar yapmaktan korkmamak lazım. Keşke her
oda, herkes daha geniş şartlarda bu konuda karar ortaya koyabilse.
Kaldı
ki madem saray siparişi; bakınız, kanunun Komisyona geldiği
hâli ile Genel Kuruldaki hâli farklı. Bunu takip eden herkes bilir. Kanun
geldiğinde daha dar bir ifade vardı, başkanlar sadece konunun
muhatabıydı ama Komisyonda vekil arkadaşlarımız
tartıştılar, tüm partilerle bir araya geldiler ve kanuna
Komisyon aşamasında, esnaf odaları başta olmak üzere, daha
geniş uygulanma imkânı sağlamış oldular. Bu tarz
tartışmalarla itham etmek yerine, hakarete yakın ifadeler
kullanmak yerine bu konuyu daha iyi anlayan, birbirine katkı sağlayan
yaklaşımda olursak sonuç alınır diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
41.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan
Vekilinin itiraf niteliğindeki ifadelerinin zapta geçmesi son derece
yerinde olmuştur çünkü biz bir partinin genel başkanının
Cumhurbaşkanı olmasının doğru
olmayacağını, parlamenter sistemde yürütmenin
başının bir genel başkan olabileceğini, bunun
parlamenter sistemde mümkün olduğunu ve parlamenter sistemin daha
demokratik bir sistem olduğunu söyledik. AK PARTİ dedi ki: Katı
kuvvetler ayrılığı olacak, güçlü Meclis olacak. Meclisin
yasama tekeline kimse karışmayacak. Yürütme ile yasama arasında
hatlar kesin olarak ayrı olacak. Şimdi diyor ki: O, bizim Genel
Başkanımız. Biz ondan talimat almaktan gurur duyarız.
Bakın,
mademki Genel Başkanınızı yürütmenin başı
yaptınız, Yasama ile yürütme de katı ayrı olacak. dediniz,
bu sözü söyleyemezsiniz. Bu tıpta teratojenik diye bir şey var,
teratojenik etki. Sizin, 16 Nisan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaadenizle
Gebeliğin
ilk aylarında eğer anne bilinçsiz olarak yalan yanlış ilaçlar
kullanırsa bu ilaçların teratojenik etkisi vardır ve -tabiri
maruz görülsün- canavar doğurur anne, Latincesi budur.
Yaptığınız Anayasa değişikliği rejime
kastetmiştir, canavar doğurmuştur.
Baktığınızda ne insana ne başka bir şeye
benzemektedir, demokratik açıdan canavardır. Çünkü Yasama ile
yürütmeyi ayıracağım. diyorsunuz, talimat almamanız
-talimat almayı bırak- neredeyse selamını almamanız
lazım, bir virgülüne bir şey söyleyemez ama bir yandan Genel
Başkanınız adam. O açıdan bakarsan da doğru. O zaman
ne oldu? Anayasa değişikliği çöktü, AK PARTİnin
iddiaları çöktü, güçlü Meclis çöktü, kuvvetler
ayrılığı çöktü; yasama üzerinde genel başkanlık
üzerinden yürütmenin tahakkümü ortaya çıktı. Böyle bir şey
olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) İşte sıkıntı burada. İfadeler
itiraf niteliğinde.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
42.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bir
partinin vekillerinin genel başkanıyla istişare etmesinin
doğal olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Önce Sistem kötü. diyen Sayın Grup
Başkan Vekiline hatırlatmak isterim: Sistem 16 Nisanda halk
tarafından onaylandı, referandum geride kaldı; yetmedi, 24
Haziranda tekrar onaylandı, seçimler yapıldı, geride kaldı.
Biz şimdi -uyandırmak lazım- 31 Marttaki seçime
hazırlanıyoruz. Dolayısıyla, biz ufkumuzun önüne
bakıyoruz. Dön dolaş aynı kavgaların, eski kavgaların
kimseye faydası yok. Kaldı ki bu, Komisyonda değişen bir
kanundur. Dedikleri gibi, tek adam, tek saray tarzı bir yaklaşım
olsa hiçbir şey değişmez, öyle değil mi? Tüm
arkadaşlarımız emek verdi, bu, Komisyonda değişen bir
kanun. Kaldı ki bir daha söylüyorum: Bir partinin vekillerinin genel
başkanıyla konuşmasından, istişare etmesinden daha
doğal bir iş olmaz; bu bizim için utanılacak bir iş
değil gurur duyulacak bir iştir Sayın Başkanım.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN Semra Kaplan Kıvırcık,
Manisa Milletvekili
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi
ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sivil toplum kuruluşları, politik, sosyal,
kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda
çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük
usulüyle seçen, kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır. Milletimiz
tarih boyunca birlik, beraberlik, dayanışma kültüründen beslenerek
güç almıştır. Bugün de dünyada en köklü, en dinamik vakıf
ve sivil toplum geleneğine sahip ülkelerden biriyiz. Günümüzde sivil
toplum kuruluşlarımızın pek çok farklı alanda millî
birlik ve beraberliğin temel taşı olarak çalıştığını
görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, STKler, tabanına hâkim
olan, tabanının sesini karar mekanizmalarına
katılmasını sağlayacak noktalara taşıyan,
gerektiğinde eleştirel dikkat sağlayan, gerektiğinde çözüm
ortağı olan yapıcı, katılımcı, üretken
aktörlerdir. Bu tür kuruluşlar ülkemizin eğitimine, kültürüne, ekonomisine,
sosyal ve siyasal yaşamlarına büyük katkılar sunmaktadır.
Ülkemize ciddi ekonomik ivme kazandıran çok değerli
odalarımız, birliklerimiz, esnaf ve sanatkâr meslek
kuruluşlarımız bulunmaktadır. Üreten, istihdam
oluşturan, ihracatı artıran, hep daha iyisine ulaşmak için
gayret gösteren kuruluşların azmi ve enerjisi ekonomimizin güç
kaynağını oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde 2023 hedeflerimizi bir adım daha ileriye
taşıyan ve 2053 vizyonuna hazırlık yapan AK PARTİ
hükûmetleri olarak derdi üretmek, toplumuyla birlikte ülkesini
geliştirmek, büyütmek, kalkındırmak olan STKlerin,
odaların, meslek kuruluşlarının her zaman yanında olduk
ve kurulması için önayak olduk. Sivil toplum kuruluşlarımızın
yereldeki projeleri ve etkinlikleri göz ardı edilemez. Çünkü bütünün
parçaları ne kadar güçlü ve anlamlı ise bütün o kadar güçlü ve
anlamlı olur. Millî ve manevi değerlerimize bağlı sivil
toplum kuruluşu, oda, borsa, birlik ve meslek kuruluşu başkanlarının
ve yönetim kurulu üyelerinin toplumumuza ne kadar faydalı olduğunu da
görüyoruz. Ülkemizin daha iyi yarınlara ilerlemesinde gerek genel gerek
yerel yönetimlerde hizmet etmek isteyen, millî ve manevi değerlere sahip, vatan,
millet sevdalısı, bugüne kadar çabalarını sivil
platformlarda ortaya koymuş kişilerin aynı duruşu siyasette
de devam ettireceklerine inancım tam.
Sayın
milletvekilleri, buradaki konumuz, topluma faydalı bir şekilde
nasıl hizmet vereceği tecrübesine sahip, halka hizmette
yarışmak isteyen ve kendini bu vazifeye vakfeden bir kuruluş
başkanı veya yönetim kurulu üyelerinin topluma faydasını
artırmaktır. Milletimize gönüllülük esasıyla hizmet eden
kuruluş başkanlarımızın ve yönetim kurulu üyelerimizin
yine milletimizin menfaatleri doğrultusunda çalışmalarına
imkân sağlamayı hedefliyoruz.
Daha
önce de Komisyon tarafından açıklık getirilmiş olan bir
konuya önemi nedeniyle tekrar değinmek istiyorum. Bugün mevcut olan
uygulamada, kuruluşlarımızın meclis üyelerinin hatta meclis
başkanlarının siyasi aktör olarak rol almalarında kanunen
bir sınır, yasak yok. Kanunlar çerçevesinde bir aidiyet ve
adaylık söz konusu olduğu takdirde istifa etmesi zorunlu olan sadece
başkan ve yönetim kurulu üyeleridir. Burada üyeleri serbest olduğu
hâlde aynı mecrada tecrübe ve liyakatın önüne engel olunması
düzeltmek istediğimiz durumdur.
Diğer
taraftan, konuya gerçekçi bir yaklaşımla
baktığımızda görmekteyiz ki siyasi partilere üye olan
kişilerin kuruluşlarda üye olmasıyla ilgili kısıtlama
söz konusu değildir. Mevcut bu özgürlükle bugüne kadar olduğu gibi
kuruluşlarımız yine çok sesli ve demokratik ortamlar olmaya
devam edeceklerdir. Bu bağlamda gerek toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda gerek ihtiyaçları giderecek etkili, verimli, üretken,
çalışkan ve sorumluluk sahibi aktörleri kaybetmemek adına bu
kanun güncellemesini uygun buluyoruz.
Bugün
üzerinde çalıştığımız kanun teklifiyle birlik,
odalar ve borsalar, esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşlarımızla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
SEMRA
KAPLAN KIVIRCIK (Devamla) -
öncü olmuş değerleri masanın
diğer tarafına alarak icraat merci konumuna getirme fırsatı
sağlamış oluyoruz. Aktif olarak çalışıp üreten
başkan ve üyelerimizin gerek yerelde gerekse Meclis çatısı
altında deneyimlerinden faydalanmış olacağız.
AK
PARTİ olarak bu ülkenin büyümesi adına bir tuğla koymak
isteyenlerin yolunu açmak ve önündeki engelleri kaldırmak adına bu
kanunu hayata geçirmek istiyoruz.
Bu
vesileyle görüşmekte olduğumuz kanun teklifimizin ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Ceza İnfaz Sisteminde
Sivil Toplum Derneğinin Bakırköy Kadın Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda ihlaller tespit ettiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ceza
İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) faaliyetleri
çerçevesinde, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
kalan kız çocuklarıyla yaptıkları mektuplaşmalar ve
avukat ziyaretlerinde çocuk adalet sistemine aykırı ciddi ihlaller
tespit etmişler ve bunları bildiriyorlar. Bakırköyde kalan
kız çocukları ayrı bir koğuşta tutuluyor. Kurumda
yaklaşık 19 kız çocuğu var. Bu çocukların
yarısına yakınının hücrelerde
kaldığını ifade ediyorlar. Eğer hücrede tutulma
sebepleri bir disiplin cezasına dayanıyorsa, haklarında herhangi
bir prosedür uygulanmadığını ve itiraz etme hakları
olduğunu da bilmediklerini ifade ediyorlar. Çocukların revire
çıkma taleplerinin karşılanmadığını
belirtiyorlar, Roman çocukların ayrımcılığa uğradığını
belirtiyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Demir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Şimdi,
daha geniş bilgiye erişebilmek için de hapishanede izleme
çalışmalarının yürütülmesini ancak ne yazık ki sivil
toplum örgütleri bu tür hak temelli izleme faaliyeti için hapishane ziyareti
yapamadığından vekil ziyaretlerinin yapılması
gerektiğini ifade ediyorlar. Ancak HDP milletvekilleri olarak biz de
hukuksuzca cezaevi ziyaretlerinde engellendiğimiz için ben de buradan
şunu belirtmek istiyorum: Ya başka partilerin milletvekilleri, gidin,
ziyaret edin ya da bana burayı ziyaret etmek için izin verin.
Teşekkürler
Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Gündeme geçme fırsatı tanıyın bize de.
44.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 9 Ağustos 2018 tarihinde
Cumhurbaşkanı Danışmanlığına atanan Sümeyra
Merve Kılınça ait kartvizitte Hanımefendi
Danışmanı yazdığına ve devlette
hanımefendilik diye bir makam olmadığına ilişkin
tekraren açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii.
Sayın
Başkanım, Bülent Başkan biraz önce konuştu. Biz ilk
başta bir grup başkan vekilinize sorduk, bir cevap alamadık.
Şimdi bir kez daha soruyoruz aynı noktaya değindiğiniz
için: Bu Sümeyra Merve Kılınç 9 Ağustos 2018 günü atanmış
Cumhurbaşkanı danışmanlığına, kart
bastırmış devletin parasıyla ve altında unvan olarak
Hanımefendi danışmanı yazıyor. Bu devlette
hanımefendilik diye bir makam yok. Hanımefendi değer görür,
itibar görür ama Hanımefendi yetimin hakkına el uzatmaz, devletin
danışmanını kullanmaz. Hanımefendi Meclise geliyor
Cumhurbaşkanlığının özel araçları, özel
korumaları falan. Cumhurbaşkanının eşidir,
korunmalıdır. Ama Türkiyede bulunan en üst Mercedesten,
satılan en pahalı Mercedesten daha pahalı makam araçları
tahsis ediliyor. Bu ne Bülent Bey, bu ne? Bu Birleşik Arap Emirliklerinde
olur, Katarda olur, Sudanda olur demokrasilerde olur mu hanımefendi
danışmanı? Nasıl oluyor bu? Millet verdi mi bu yetkiyi
size?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
45.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
iktidar olmayı iddia eden bir partiden daha ciddi muhalefet beklediklerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, Sayın Başkan; aslında Özgür Beyi severim de
Belki de grup başkan vekilleri arasında en dikkatli, en hassas
olanlardan birisi diye düşünüyorum kendisini.
Şimdi, sosyal medyadan trollerle, anlık
kararlarla, kaynağı olmayan bilgilerle muhalefet yapmaya çalışmak,
işte, gördüğümüz gibi, CHPyi doksan yıldan beri bir yere
taşımayan anlayış. Şimdi bir iddia var, Şöyle
bir kartvizit var. diyor. Çok zor değil, Hanımefendinin
danışmanı diye ifade ettiğiniz arkadaşın kendi
açıklaması var, Bunu yapana Allah hidayet versin. Yanlış,
böyle değil. diyor. Bunun için burada gündem yapmak, Meclisi oyalamak,
Meclisin vaktini almak bir hak değil midir Sayın Başkan? Çok
araştırmaya, MİTten, Emniyetten, özel bir yerden gerek yok,
kendi hesabında Hanımefendi böyle bir şey
olmadığını ifade etmiş. Gel özelde sor, ben
anlatayım sana, ama bizden sonra en çok oyu olan, iktidar olmayı
iddia eden bir partinin bu hâle düşmesini doğru bulmuyorum Sayın
Başkan. Daha ciddi muhalefet bekliyoruz. Daha ağır iddialar
bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
46.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, konu
hakkında soru önergesi verdik, cevaplanmadı; AKP Grubuna sorduk,
cevaplanmadı.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) AK PARTİ
Grubuna sorsan cevaplanır, AKP diye bir parti yok ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, sen bu
konuda hassasiyet gösteriyorsan İYİ PARTİ diye bir parti var,
İP diye yok, senin genel başkanın her gün İP İP
diyor ya! Allah aşkına, AK PARTİye gösterilen hassasiyeti sen
de İYİ PARTİye göster kardeşim! Laf mı o! (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Abuk sabuk
konuşuyorsunuz. Ce-Ha-Pe diye bir şey yok, İP diye bir
şey yok! Sen önce millete saygı göster, sonra saygı gör.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuya gelsin
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - AK PARTİ de diyoruz,
AKP de diyoruz. AK PARTİ dediğimizde de sizi şaha kaldırmıyoruz,
AKP deyince de bir şey yapmıyoruz. Bir tanesi bir türlü
kısaltmadır, bir tanesi bir türlü. Sen önce İP diyene bak.
Hanımefendinin açıklaması bize resmî olarak bildirilecek,
elimizde Cumhurbaşkanlığının
bastırdığı kartın siparişi var, devlet adına
ödenen para var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi Kim yaptıysa
bilmem ne olsun
Yok öyle yağma, göreceğiz onu,
açıklamasını. Soru önergemize cevap vereceksiniz.
BAŞKAN Bu süreci böyle yönetemeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, hiçbir
milletvekilinin Parlamentoya tesadüfen gelmediğine ve
karşılıklı saygı gösterilmesi gerektiğine
ilişkin tekraren konuşması
BAŞKAN Ben biraz evvel düşüncelerimi
ifade ettim, dedim ki: Buraya gelen hiçbir arkadaş, hiçbir milletvekili
tesadüfen gelmemiştir, çok büyük emeklerle gelmiştir;
dolayısıyla, burada bizim birbirimize saygı mecburiyetimiz
vardır. Biz birbirimize saygı duymazsak Türkiye buraya saygı
duymaz düşüncesiyle hareket ediyorum.
Meramınızı anlattınız; siz
de söylediniz, Sayın Özel de söyledi. Konuyu kapatalım ve gündeme
geçelim diye rica ediyorum. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Bu sürenin beş dakikası soru, beş
dakikası da cevapla ilgili.
Sayın
Barut
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Raporuna
göre bu yılın ilk dokuz ayında, emeklilik çağında
olduğu hâlde çalışan en az 228 işçi iş cinayetlerinde
can verdi. İş cinayetlerinde yaşamını yitiren her 5
işçiden 1i 50 yaş ve üzerinde vatandaşımızdır.
Hükûmet, emeklilikte yaşa takılan binlerce yurttaşın çözüm
talebini ısrarla reddederken emeklilik çağında
çalışmak zorunda kalan işçiler hemen her gün iş cinayetlerinde
yaşamını yitiriyor. Emeklilik şartı için gerekli olan
prim ve gün sayısını fazlasıyla yerine getirmiş
vatandaşlarımızın, ağır iş
koşullarında buldukları işlerde acı bir şekilde
can vermeleri sizlerin vicdanını sızlatmıyor mu? EYTli
vatandaşlarımızın ellerinden alınan haklarına
duyarsız kalmak doğru mu? Seçimlerde çözüm için söz verenleri
sözlerine sahip çıkmaya davet ediyorum. EYTlilerin mağduriyetinin
giderilmesi için sorumluluğunuzu ne zaman yerine getireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkürler Başkanım.
İstanbulun
Esenyurt ilçesinde binlerce vatandaşımız büyük bir
mağduriyet yaşıyor. 8 farklı inşaat şirketinin
büyük çaplı projelerinden ev almak isteyen vatandaşlarımız
bu şirketlere çoğunlukla maketten para yatırdılar. Ev almak
umuduyla birikimlerini inşaat firmalarına veren
vatandaşlarımız dairelerini alamıyorlar. Yerel yönetimin
bilgisi ve hatta garanti görüntüsü altında mağdur edildiler.
Vatandaşlarımız Meclise gelip bizim kapımızı
çaldılar. Büyük bir mağduriyet yaşanıyor. Buradan yürütmeye
sesleniyorum: Üzerinize düşen görevi yerine getirin. Her konuda kararname
çıkaran Sayın Cumhurbaşkanına da sesleniyorum: Bu
mağduriyetleri engelleyecek en hızlı yol, çıkarılacak
bir kararnameyle, Toplu Konut İdaresi kanalıyla
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özer
AYDIN
ÖZER (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçenlerde
Ticaret Bakanı yeni hal yasasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Yap-işlet-devret modeliyle profesyonel bir şirket tarafından
yönetilecek projeden söz etti. Uygulamada pozitif yansımalarını
göreceğiz. dedi. Tüm paydaşlarla
çalışıldığını söyledi.
Şimdi
buradan sormak istiyorum: Bu paydaşlar kimlerdir? Yap-işlet-devret
modeli için hangi profesyonel şirket düşünülmektedir? Uygulamada
pozitif yansımalarından kasıt nedir? Çünkü mazotun, gübrenin,
ilacın ve maliyetin artmasına etki eden diğer girdilerin
çiftçinin sırtında oluşturduğu dev kambur
giderilmediği sürece istediğiniz hal yasasını getirin
gıda enflasyonunun önüne geçemezsiniz. Yeni hal yasası
taslağını üreticiyle ve hal komisyoncularıyla
paylaşmadan doğru bir adım atamazsınız.
Tarımı bitirme yolunda hızla ilerliyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Çelebi
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu
yasada olduğu gibi her yere siyaseti sokmayın diye uğraşıyoruz.
Yargıya siyaset bulaştı, sonuçları ortada, 15 Temmuz
ortada. Ekrem Ertuğrul, FETÖ tarafından Yargıtay 9. Ceza
Dairesine Başkan yapıldı, Balyoz kumpasının oy birliğiyle
onanmasına öncülük etti ve sonrasında Türkiye 15 Temmuzu
yaşadı, 15 Temmuzda tutuklandı. Şimdi, Yargıtay 9.
Daire tahliye etti kendisini. FETÖyle mücadele bu şekilde devam ediyor.
Öyle kuvvetli mücadele ediliyor ki sorum şu: Adalet
Bakanlığı bu şahsı tekrar yargıç olarak ne zaman
atayacaktır?
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Efendim,
Komisyon Başkan Yardımcımız oturuyor tabii ki. Şimdi
kendisi Düzce Milletvekili. Odalar ve Borsalar Birliği, Esnaf ve
Sanatkârlar Başkanına siz diyorsunuz ki: Biz bunları belediye
başkanı yapalım. Bu demokratiktir. Peki, Düzce Baro
Başkanı aday olabiliyor mu? Olamıyor, geri dönemiyor. Siz niye
onu yapmıyorsunuz? Düzce Tabip Odası Başkanı yapabiliyor
mu? Yapamıyor. Noterler Birliği Başkanı yapabiliyor mu?
Yapamıyor. Allahtan korkmuyor musunuz ya? Demokratik açılım
sadece 2 kurum için mi olur? Orada 19 tane kurum var. Bunları niye hesaba
katmıyorsunuz? Bu, Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik
ilkesine aykırılık teşkil etmiyor mu? Bu, şahsa özgü
bir yasa değil midir? Ne olur? Yasalar, objektif olmalı, genel
olmalı, sürekli olmalı, herkese olmalı. Yani siz bunu Noterler
Birliğinden mahrum edeceksiniz, barolardan mahrum edeceksiniz, Tabipleri
Birliğinden mahrum edeceksiniz, mimar mühendislerden mahrum edeceksiniz.
BAŞKAN
Sayın Beko
KANİ
BEKO (İzmir) Sayın Başkan, Zonguldakta madenlerde
hayatını kaybeden işçi kardeşlerime Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilerim.
Unutmayalım
ki 2002 yılından bu yana AKP yaptığı
özelleştirme, taşeronlaştırma sonrası işçi
sağlığı, iş güvenliği önlemleri
alınmadığından dolayı 25 bine yakın işçi
kardeşimizi iş cinayetlerinden kaybettik. Yeter artık! Somadan,
Ermenekten, Torunlar İnşaattan, Siirt Şirvandan ders
alamadığımız ortada. Duymayan kulaklar artık duysun,
görmeyen gözler artık görsün. Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO) kriterleri uygulanmazsa önümüzdeki günlerde işçileri iş
cinayetlerinde kaybetmeye devam edeceğiz. İş cinayetlerinde
Avrupada 1inci, dünyada 3üncü olduğumuz unutulmasın.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; son günlerde ortalıkta
Kahramanmaraş Afşin Elbistanda Pancar alımı durduruldu,
üretim durdu. Çiftçi isyanda, fabrikaya teslim edemedi. gibi gerçeği
yansıtmayan haberler dolaşmaktadır. Pancar teslimi eylülde
başlayıp ocak ayına kadar sürmekte, fabrikaların
işleme kapasiteleri doğrultusunda randevu usulüyle alım devam
etmektedir. Bu anlamda pancar tesliminde herhangi bir gecikme söz konusu
değildir. Kahramanmaraşlı çiftçilerimiz de bu usule göre pancarını
teslim etmektedir. Çiftçimizin pancarlarının alınmaması ve
zayi olması veya farklı şekillerde bir mağduriyet söz
konusu değildir. Ayrıca, mahsulünü fabrikaya randevu sistemiyle
teslim eden çiftçilere ilave olarak da nakliye bedeli ödenmektedir. Çiftçilerimizin
herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamaları için ise gerekli
takip ve kontroller yapılmaktadır. Olumsuz algı oluşturma
içerikli haberlere itibar edilmemelidir.
BAŞKAN
Sayın Karataş
MEMET
BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) Sayın Başkanım, Şile
sahil kesiminde büyükbaş hayvan hırsızlığı
yapılmaktadır. Hayvancılıkla ilgilenen Şileli
vatandaşımız mağdur. Buradan sesleniyorum: Emniyet güçleri
ve jandarma güçlerinin Şilede hayvancılıkla ve çiftçilikle
uğraşan ve mağdur olan vatandaşımızın
yanında olmasını, hırsızlığı önleyici
çalışmaların yapılmasını arzu ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Komisyon
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekillerimizin suallerini aldık, notlarımızı hiç
şüphesiz kaydettik. Bunların kahir ekseriyeti ilgili makamlara
tarafımızdan iletilecektir.
Tabii
ki iş cinayetleriyle alakalı soru geldi. İlk söz alan
arkadaşımız, iş kazalarıyla, emeklilikleriyle
alakalı düşüncelerini ifade ettiler, bununla alakalı ciddi
eksiklikler olduğunu ifade ettiler. Biz ilgili makama bunları mutlaka
yazılı olarak da ileteceğiz, mutlaka hissiyatlarına
tercüman olacağız.
Sayın
Aydoğan, Esenler ilçesinde ev alanlarla alakalı bir
mağduriyetten söz etti. Tabii bunlar bizim tamamen
alanımızın dışında, ilgililere ileteceğimizi
ifade etmeliyim.
Sayın
Özerin yine yap-işlet-devret modeliyle alakalı eleştirileri
vardı, yine ilgili kuruma gidecek.
Her
yere siyaset sokuluyor. meselesi var Sayın Çelebinin söylediği Bu
da bunlardan bir tanesi. şeklinde ifade ettiler.
Sayın
Tanal da benzer şekilde bu siyasetle alakalı kısmı
özellikle söyledi ama şahsıma münhasır ve ilime münhasır
Düzcede diğer STK mensupları -onların başkanlarıyla
alakalı- görev alabilir mi? şeklindeki sorusuna izin verirseniz
birkaç cümle de ben ilave ederek cevap teşkil etmeye
çalışacağım.
Tabii
ki Sayın Tanal Düzceyle alakalı özdeşleşmiş bir CHP
Milletvekili dostumuz, arkadaşımız. Ben hassasiyetine evvela
teşekkür ediyorum. Benim ilim, Düzce ilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminde yer alması bana keyif veriyor, evvela oradan
başlayayım.
Ancak,
tabii, buradan laf getirilerek diğer STK yöneticileriyle ilgili aynı
şekilde bu düşünce niye yok? Bunu şu şekilde
söyleyebilirim: Daha evvel böyle bir mutabakat olsaydı, keşke dün
olsaydı, Sayın Recep Özelin teklifi verdiği zamanda da
olabilirdi; şu ana kadar grupların anlaşması hâlinde biz
burada bunu konuşuyor olmazdık belki. Çözüm üretilebilirdi ama
görülüyor ki gördük ki bu mutabakatın sağlanamadığı
ortada. Ancak, tabii
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Komisyonda söylenmedi mi, Komisyonda?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Grup başkan vekillerimiz de konuştu.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Değerli arkadaşlar, Komisyonda da önerildi, biz Komisyonda
da bunu tartıştık, Komisyonda da görüştük. Komisyonda bu
mutabakatı sağlamak mümkündü.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Niye?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Onun da olmadığı yerde, gelinen bu noktada -Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ki 365 oda ve borsayı kapsıyor
dolayısıyla 3.180 adet meslek odasını, esnaf
odalarını kapsıyor yani- bütününü elde edemediğimizin
birazından da vazgeçerek bu kitleleri, en büyük sivil toplum örgütlerinin
yöneticilerini bu konudan, bu yasadan, bu düzenlemeyle birlikte kenara koyup
siyasete dâhil olmalarında bir bahis yokken, siyasette muvaffak
olamadıkları, siyasette kazanamadıkları ya da aday
adayı olup da aday olamadıkları yerde geriye dönüşlerine
mani olmamak lazım geldiğine inananlardanım.
Dolayısıyla bu da eşitlik ilkesine ters düşmüyor mu?
Ben
akşam kürsüdeki konuşmamda da ifade ettiğimi tekraren söylemek
istiyorum: Şimdi, meclis başkanları
Bu meslek
odalarının her birinin meclis başkanları var. Meclis
başkanlarının istifa etmeleri diye bir şey söz konusu
değil dolayısıyla aday olabiliyorlar, seçilseler de seçilmeseler
de, aday olsalar da olmasalar da aynı vazifelerine devam ediyor iken neden
yönetim kurulu başkanlarını mahrum ediyoruz? Neden yönetim
kurulu başkanlarına Sen ille de istifa etmelisin, yoksa geriye
dönemezsin. diyoruz? Bu bir haksızlık değil mi? Ha, bu
genişletmeyi eksik buluyorum, genişletilebilir ama mutabakatın
sağlanamadığı, geldiğimiz bu noktada Komisyonda da
buna ilişkin herhangi bir teklifin olmadığı yerde biz
şimdi, önümüzdeki seçimler, başkaca seçimler -Allah herkese uzun ömür
versin- görürsek neden en geniş sivil toplum örgütlerine, örgütlerinin oda
başkanlarına ve yönetim kurulu üyelerine vermeyelim? Kaldı ki
biliyorsunuz, bu yönetim kurulu üyeleri, başkanları aynı zamanda
meclisin de birer üyesi, seçimle oraya geldiler. Oraya seçilmek için
inanın, milletvekili olmaktan belki daha zor yolları katederek
geldiler. Dolayısıyla, bu kadar yolu katetmiş, kendisi bu
noktada sivil toplum örgütünün başına gelmiş, siyasete de dâhil
olmak istiyor. Buyur kardeşim, ol siyasette, gel, aday ol; olmadıysa
gel, mevcut işine de devam et. Oraya da seçimle gelmiş yani daha
ekstrem bir yere gelmiş değil ki. Gittiği yere, hareket
ettiği adres noktasına tekrar geriye dönmesine niye mâni olalım?
Bunu ben bir eksiklik olarak kabul ediyorum ve şu anda aynı
fikirdeyim, akşam kürsüden ifade ettiğim gibi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Sayın Başkan, son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Çakır.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Dolayısıyla bence gecikmiş bir hakkın
verilmesidir, genişletilebilir, keşke genişletilseydi. Bu
mutabakat sağlanırsa yine ele almakta hiçbir beis görenlerden
değilim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, iktidarın teklifle ilgili
uzlaşıyı komisyonda görüşülmeye başlamadan önce
araması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, biz Komisyonu çok yakından
takip ettik ve partiler arasında bu konuda gelişen diyaloğu da
hepimiz biliyoruz ama bir yandan sayın grup başkan vekilleri
yürütmeyle ilişkilerinin talimat alma düzeyinde olduğunu itiraf
ededursun, kendi Komisyon üyeleri de ne konuşulduğundan bihaber. Biz
dedik ki: Böyle bir iş yapıyorsunuz -Anayasa 135e göre 19 tane kamu
kurumu niteliğinde meslek örgütü var- bu hak verilecekse herkese verilsin.
Ancak Komisyondan bu şekilde geçti, AK PARTİ Grubu dedi ki: Bütün
partiler bunda ittifak yapıyorsa bunu böyle geçirebiliriz. Son derece
normal olarak farklı partilerin farklı itirazları var ve o
yüzden burada böyle bir beşli ittifak, beşli mutabakat
oluşmadı. Ancak AK PARTİ bunu yapmaya çok gönüllüyse bir
dakikalık iştir, dünden beri ne uğraşıyorsunuz?
Komisyon, metni Komisyona geri çeker.
Beyefendi,
belki faydası olur söylediğimin, hani, hitap ettiniz ya.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Efendim, müsaade ederseniz, bitiremedim, dinlemedi ki Komisyon
sözcüsü.
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, hem sordunuz, hiç
olmazsa dinleyin. Meclis İçtüzüğü şuna imkân tanır -dünden
beri uğraşıyoruz bunda- dün bu saatlerde, daha erken saatlerde
Komisyon olarak metni Komisyona geri çekerdiniz, gider, Komisyonda otururdunuz
bugün, istediğiniz genişletmeyi yapardınız; destek veren
verir, vermeyen vermez; çoğunluğunuz var, Komisyon gündemine hâkim;
getirirsiniz, Mecliste görüşülür. Şimdi, hem isme yönelik, adrese
teslim bir iş yapacaksınız hem ondan sonra İsterseniz
genişletelim ama beşiniz aranızda anlaşın.
İYİ PARTİnin tercihine tahakküm koy, HDPnin kararını
bilmem ne yap, Cumhuriyet Halk Partisi yap, kendin oradan işi yürüt.
İktidar olmak böyle bir şey değil, iktidar olmak
uzlaşıyı komisyonda aramak. Hatta komisyon öncesi o 19 meslek
örgütüne sordunuz mu? Türk Tabipleri Birliği ne diyor? Noterler
Birliği ne diyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Türk Eczacıları
Birliğinin kapısını en son ne zaman çaldınız?
Bunlara bakın, mutabakat böyle aranır. Sizin bu
yaptığınız tavşana kaç, tazıya tut ve
birtakım adrese teslim yasama çalışmasıdır, başka
bir şey değil. Savunulacak tarafı yok. Komisyon
Başkanınız ve bütün grup başkan vekilleriniz bu konudaki
çabaya şahit, dönüp de CHPyi suçlamaya kalkmayın.
Teşekkür ediyorum.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, polemikleri
uzatarak Meclisin gündeminin farklı noktalara çekilmesinin doğru
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, kanaatimi
belirtmek istiyorum.
Esasında kimin ne istediği iki gündür çok net
ortaya konuldu. Sözcüler aynı şeyleri tekrarlıyor, bir zaman
kaybı oluyor yani dinliyorum ben, tam 5 sefer aynı şeyi anlatan
bir bakış açısı etrafında dönüyoruz. Bu bir zaman
kaybıdır. Herkesin söylediği çok net anlaşıldı. O
bakımdan küçük polemikleri uzatarak Meclisin gündemini farklı
noktalara çekmeyi yararlı görmüyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Cumhurbaşkanının Anayasa ve
İç Tüzükten kaynaklanan görevleri olması nedeniyle Mecliste
odasının bulunmasının normal karşılanması
gerektiğine, Cumhurbaşkanı, parti yetkilileri ve
milletvekillerinin istişarenin tarafı olduğuna ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Tabii, yüce Meclisin kuruluşundan bugüne kadar bu
kubbede konuşulmamış hiçbir söz kalmadı ancak yasama
faaliyetinin ve denetim faaliyetinin bir gereği olarak da bütün
milletvekillerinin, tekraren, her türlü beyanlarını yapma hak ve
imkânları, yetkileri ve görevleri vardır, buna da saygı
duyuyoruz. Ancak, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız
üzerinden yürütülen tartışmaların kimseye faydası
olmadığını ve Cumhurbaşkanımızın
seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak bu ülkede ülkemizin,
devletimizin birliğini temsil ettiğini, partimizin de Genel
Başkanı olduğunu tekrar ifade etmek isterim.
Cumhurbaşkanımızın Meclisteki
odası polemik konusu yapılıyor. Bakınız, polemik
yapılan konu, Meclis İçtüzüğünde tam 87 yerde
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı ifadesi
geçmektedir. Yani demek oluyor ki Mecliste
Cumhurbaşkanımızın, İç Tüzükte ve Anayasada var olan
görevleri çerçevesinde görevleri vardır ve görevi varsa burada bir
odası da söz konusu olabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O konuyu geçmiştik
Başkan ya.
BAŞKAN Toparlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İstişareyi
milletvekilleri yapacak, partimiz ve bütün partiler de kendi meclislerinde,
karar mekanizmalarında yapacak ancak bu istişarenin içerisinde
ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı olmayacak. Bunun kabul edilebilir
bir tarafı var mıdır? Elbette Cumhurbaşkanımız
da, parti yetkililerimiz de, grup başkan vekillerimiz de ve
milletvekillerimiz de bizim istişarelerimizin tarafıdır ve
milletimizle de istişare ederek, 81 milyonun da görüşünü alarak bu çalışmaları
yeni sistem içerisinde milletvekilleri olarak kanun teklifleri şeklinde
Parlamentoya getirmeye devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
49.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, sisteme adapte
olamadıklarına, teklifin kimden geldiğiyle değil ne
geldiğiyle ilgilendiklerine ve araştırma önergesi verdikleri her
konuda kanun teklifi de verdiklerine ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, iyi
niyetli sataşayım ben de size.
Yeni
sisteme henüz çok adapte olamadık biz. Sayın
Cumhurbaşkanının nerede zikredileceğini tefrik etmekte biz
şu yüzden zorlanıyoruz: Çünkü biz, Sayın
Cumhurbaşkanımız hangi sözü Cumhurbaşkanı
sıfatıyla, hangi sözü Başkomutan sıfatıyla, hangi sözü
Varlık Fonunun Başkanı sıfatıyla, hangi sözü AK
PARTİ Genel Başkanı sıfatıyla söylediğini tefrik
edemediğimiz için bazen AK PARTİ Genel Başkanına söz söyler
gibi söylüyoruz, ses Cumhurbaşkanımıza böyle diyemezsiniz.den
geliyor. Bazen Cumhurbaşkanımıza söylüyoruz AK PARTİ
grubundan konuşuyor. deniyor. Bazen Ya biz bu mevzuda hassasiyet izhar
ediyoruz. diyoruz, Başkomutanla doğru konuşun. gibi sitemler
duyuyoruz. Dolayısıyla bir gün içerisinde farklı mesuliyetleri
taşıyacak cümleler kurabildiği için Cumhurbaşkanımızdan
ricamız şöyle olacak galiba: Bunu AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla konuşuyorum. Bunu
Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşuyorum. Bunu
Başkomutan olarak konuşuyorum. Bunu Varlık Fonunun
Başkanı sıfatıyla konuşuyorum. falan gibi tefrik
etsin ki biz de hangi cümleyi kime kurduğumuzu bilelim.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Öyle bir şey yok ki saçmalıyorsunuz, öyle bir
şey yok ki.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yok ya, herkese gider yapsın, sonra
Cumhurbaşkanıyım. desin yani, yok böyle bir şey. Grup
toplantısında gider yapsın, sonra Cumhurbaşkanına
konuşmayın.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Dolayısıyla bu mevzudaki
kafa karışıklığının sebebi, aslında
sistemin henüz oturmayışıdır. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bitiriyorum
Başkanım. Dolayısıyla, Cahit Bey, sadece biz bu mevzudaki
hassasiyetimizi ifade ediyoruz. Hükûmet, iktidar grubu istediği kanunu
Milliyetçi Hareket Partisinin kendilerine vermiş olduğu avansla
istediği gibi çıkarabilme kabiliyetine sahip. Dün önümüze gelen
mutabakat metnini, biz kanunun genel çerçevesini doğru
bulmadığımızı ifade etmiş olmamıza
rağmen mutabakata taşıma imkânınız vardı,
taşısaydınız, biz de verseydik. Yani hassasiyetimizi
şöyle çerçeveleyeyim ben: Kimden geldiğiyle ilgili değiliz, ne
geldiğiyle ilgiliyiz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubundan bize bir sitem geldi, bir bilgi düzeltmesi
yapayım: Efendim, biz kanun tekliflerini verdiğimiz konuların
araştırma önergelerini de vermek zorunda kalıyoruz. Çünkü süreç
netameli çünkü süreç çok uzuyor; biliyorsunuz, kırk beş gün, geçmesi
lazım, sonra da 5 grubun ayrı ayrı tekraren vermesi lazım,
bir milletvekili bir kere verebiliyor. Bu netameli süreç içerisinde kamuoyunun
farkındalığı moda tabirle- oluşsun diye
araştırma önergeleri de veriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Yani aslında biz,
araştırma önergesi verdiğimiz her şeyin arkasında
kanun tekliflerimizle de duruyoruz. Sadece mutabakat aranılan metinlerle
alakalı buraya gelirken göstermiş olduğunuz hassasiyeti
paylaşırken de gösterebilirseniz ya da tekliflerimize kulak
kabartırken de gösterebilirseniz çok rahatlıkla hem müzakere sürecini
hem de neticeyi hızlı alabiliriz, bu.
Arz
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım
BAŞKAN
- Söz verdim ben bir arkadaşa.
Buyurun
Ayhan Bey.
50.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, İYİ PARTİ isminin doğru
telaffuz edilmemesinin oy veren 5 milyona saygısızlık
olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
İYİ
PARTİnin adını bilmeyen arkadaşlarımıza
tüzüğümüzün 1inci maddesini hatırlatmak istiyorum. İYİ
PARTİnin özel işareti gök mavi renk üzerinde güneştir.
İYİ PARTİnin kısa adı İYİ PARTİdir,
başka bir adı da yoktur. Türkiye'de 5 milyon
vatandaşımız işini, aşını, hürriyetini risk
ederek İYİ PARTİye gönül vermiştir, İYİ
PARTİye oy vermiştir. İYİ PARTİnin Genel
Başkanı Sayın Meral Akşenerin önderliğinde
İYİ PARTİ teşkilatlarının tamamı Türk
milletinin gönlünde taht kurmuştur. İYİ PARTİnin
adını bir başka şekilde ifade edenler her şeyden önce
5 milyon Türk vatandaşına saygısızlık etmektedirler.
İYİ PARTİnin kısa ve uzun adı İYİ
PARTİdir; tüm siyasi partilerin, bu şekliyle telaffuz etmelerini ve
kendilerinden, bize oy veren 5 milyon vatandaşımıza
saygısızlık etmemelerini özellikle rica ediyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, tabii, sayın vekilin ifade ettiği, sayın
milletvekilimizin ifade ettiği hususları biz yıllardır
ifade ediyoruz. Ve bugün burada, AK PARTİmizin gündeme ilişkin
çalışmasında da aynen Anayasa'da ve yasada belirtildiği
gibi partinin ismi ifade edilmektedir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhurbaşkanı niye
öyle söyledi? İP diyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
burada milletin temsilcisi olmuş tüm milletvekillerinin, grup başkan
vekillerinin Sayın Cumhurbaşkanımızın bir meselede
konuşma yaparken hangi sıfatla, ne amaçla, hangi görevlerinden
dolayı yaptığını bilebileceklerini düşünüyorum.
Sayın Ağıralioğlu da buna dâhildir.
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 14 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ali
Kenanoğlu Kemal
Bülbül
Ankara İstanbul Antalya
Rıdvan
Turan Mahmut
Toğrul
Mersin Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, hem tutanağa geçsin hem de
duyulsun. Daha önce aslında hep hatırlatılırdı ama
belki öyle bir oturumda sayın sözcü bulunmamış olabilir.
Komisyonun bir konuya katılıp katılmaması komisyonun
takdirinde. Buna kesin bir hüküm vermek için, Meclis kuralları
gereğince, komisyonun toplanıp salt çoğunlukla karar vermesi
lazım ancak sözcülerin ya da komisyon başkanının önergeler
konusunda fikir belirtme imkânı vardır. Meclisin yerleşik
uygulamaları ve nezaket gereği, bu Meclise saygı gereği de
salt çoğunluğu olmadığı için Katılmıyoruz.
değil, Katılamıyoruz. ifadesi daha münasiptir. Bugüne kadar
hep böyle kullanıldı, uyarıyoruz.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Siyaset,
toplumsal yaşamın bütün alanlarını kapsayan bir süreçtir.
Tüm yurttaşların siyasete katılımı, siyaset
alanında her türlü etkinliğe katılmaları ve temsil için
aday olmaları kadar doğal bir şey yoktur. Seçim süreçlerinde de
meslek odalarını temsil eden kişilerin aday olmaları ve
seçilme haklarını kullanmaları anayasal bir haktır ancak
yönetim kademelerindeki kişilerin seçilememeleri durumunda görevlerine
geri dönmeleri mesleki ve etik açıdan uygun değildir. Siyaset üstü
olarak görülen bu kurumların temsilcileri aday olduktan sonra siyasi
tercihlerini belli edecekleri için, seçimlerden sonra yeniden kurumlarına
geri dönmeleri durumunda tarafsızlık ilkesinin zedeleneceği, bu
durumdan oda ve meslek kuruluşu çalışmalarının olumsuz
yönde etkileneceği açıktır.
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında ihtilaf söz konusu, oylamayı elektronik cihazla
yapacağız.
Üç
dakika süre tanıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1287) esas numaralı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde
3- Bu Kanun yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe girer.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Behiç
Çelik
Isparta Adana Mersin
Feridun
Bahşi Ahmet
Kamil Erozan Ayhan
Erel
Antalya
Bursa Aksaray
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu teklif üzerinde
değişiklik önergesi verdiğimiz için, bu önerge münasebetiyle
sizlere hitap ediyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Burada AK PARTİnin Grup Başkan Vekili
Sayın Bülent Turan demokrasi vurgusu yaptı. Demokrasi, bu kanun
teklifinin nihai olarak uzanacağı nokta. Mahallî idareler seçimleri
olması münasebetiyle yerel demokrasiyi de burada ifade etmek istiyorum, bu
bağlamda sözümü tamamlamak istiyorum.
Şimdi, malumunuz, TESK ve TOBB yöneticilerinin
seçilememesi hâlinde tekrar eski görevlerine dönebilmesine imkân sağlayan
bir teklif. Bütün konuşmacılar buna işaret ederek dediler ki:
Bunu yaygınlaştıralım. Ama bunun için bir altyapı
gerekiyordu, bu konuda en ufak bir çalışma yok. Öyle olunca
şimdi bir anda kısır, palyatif ve sadece bir kişiye ya da
zümreye hitap eden bir teklif metni ortaya getiriliyor ve bu, Genel Kurula
indiriliyor.
Şimdi, burada, kanun yapma tekniği
açısından iktidar partisinin sorunları olduğunu
düşünüyorum. İktidar partisi kanun tekliflerini hazırlarken
kanun nasıl yapılır, sebep-sonuç ilişkileri, soyutluğu
ve genelliği gibi birtakım hususları göz önünde tutarak
yakın, orta ve uzun vadede toplumun ihtiyaçlarını nasıl
karşılayacağına ilişkin öngörülerde bulunarak
hazırlaması gerekir. Böyle bir şey yok.
Anayasanın 67nci maddesi var, 67nci madde
bize neyi gösteriyor? Seçimlerle ilgili yasal düzenlemeler
yaptığınız takdirde, bir yıldan sonra yapılacak
olan seçimde bu yasanın geçerlilik kazanacağına ilişkin bir
hüküm var son fıkrasında. Şimdi, bunları alt alta
topladığımız zaman, 31 Mart 2019 belediye seçimlerine
birilerinin girmesi için burada bir hazırlık
yapıldığını zaten anlıyoruz, bu apaçık
ortada. O zaman, ben şunu söylüyorum bu kürsüden, diyorum ki: Milletvekili
Seçimi Kanununda bir değişiklik yapalım, Siyasi Partiler Kanunu
ortada, demokrasiyle çelişen birçok hüküm içeriyor. 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Yasa keza
aynı şekilde. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi
Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun;
bunların hepsinde toplu, güzel, teknik olarak sürekli olarak
kullanılabilecek ve toplumun yararına olacak, siyasi
hayatımızı anlamlandıracak değişiklikler olabilir.
Bunlara kafa yoran olmuyor ve ortada maalesef, böyle kötü bir yasa var.
Şimdi,
demokrasi ve belediyecilik demişken, bizde demokrasi kültürü aslında
ağır aksak da olsa önemli ölçüde merhale katetmiştir ancak son
on altı yılda demokrasiyle ilgili Türkiye'nin büyük açmazları
ortaya çıktı. Bunları hep birlikte aşmamız lazım.
Bu ülkeye iyilik yapmak istiyorsak bunu yapmamız gerekir. Şu andaki
mevcut anayasal sistem zaten başından sonuna kadar -sistem deniliyor,
bir rejim de demek istiyorum ama rejim dahi değil, ne idüğü belirsiz-
tek adam rejimi olarak karşımıza çıkıyor. Onun için,
bu değişiklikleri yaparak ve Türk belediyeciliğinin daha
sağlam temellere oturmasını sağlayıcı birtakım
önlemleri hep birlikte alabiliriz.
Bunu
söyleyerek sözümü sonlandırırken yüce heyetinizi tekrar en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 14 sıra sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Çelebi Tacettin
Bayır Alpay
Antmen
İzmir
İzmir
Mersin
Mehmet
Güzelmansur Özgür
Özel Neslihan
Hancıoğlu
Hatay
Manisa
Samsun
MADDE
3 Bu Kanun hükümleri yayımı tarihinden sonra yapılacak ilk
mahallî idareler seçimlerinden sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR
(Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansur.
Buyurun
Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Sizleri ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ülkemiz çok derin ekonomik krizin
içindedir, bunu görmezden gelme, geçiştirme, üstünü kapatma
şansımız yoktur. Her gün konkordato ilan eden firmalara bir
yenisi daha ekleniyor. Kamu bankalarında bile kredi daralması
kaydediliyor. İnşaat sektöründe batan batana. Yapı ruhsatı
verilen bina sayısında yüzde 40ın üzerinde bir azalma
yaşanıyor. Konut satışları düşüyor. Beyaz et
sektörü iflas ediyor, kimse umursamıyor. Yıl sonuna kadar üretici
firmaların yarısının kapanacağı tahmin ediliyor.
İşsizlik ordusu gün geçtikçe genişliyor. Asırlık Resmî
Gazetenin kâğıt bölümü kapanıyor, yarım asırlık
bir haber ajansı yayın hayatına son veriyor. Elektrik borcu
nedeniyle camilerin elektrikleri kesiliyor. İcra dairelerindeki icra iflas
dosyalarının sayısı 20 milyona yaklaşıyor. 2018 yılının
ilk yarısında protesto edilen senetlerin tutarı yüzde 16
artışla 7 milyar liraya ulaştı. Ekim ayında
karşılıksız çek sayısı geçen yıla göre yüzde
103 artışla 94.400 adede, miktarı ise yüzde 161
artışla 4,6 milyara kadar çıktı. Devlet Para yok. diyerek
ihracatçının KDVlerini ödeyemiyor.
Asgari
ücretli, asgari ücretin altında maaş alan emekli geçinemiyor
Çocuğumun karnını doyuramıyorum. diye feryat ediyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye bir açlık sorunuyla karşı karşıyadır.
Enflasyon aldı başını gitti. Çalışanın
geliri eridi. Vatandaş evine eli boş gidiyor. Analar tenceresinde
kaynatacak aş bulamıyor. Çocuklar yatağa aç giriyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ülkemiz ne yazık ki bu durumda. Seçim bölgem Hatay ise daha da zor durumda.
Hatay Türkiyenin en mutsuz 4üncü ilidir.
2011 Suriye krizinin en ağır bedellerini
ödeyen ildir Hatay. 2011 Suriye krizinden önce Türkiyenin en büyük ikinci TIR
filosuna sahipken, uluslararası taşımacılık,
sınır kapılarının kapalı olmasıyla, bitme noktasına
gelmiştir.
Okul başına düşen öğrenci
sayısı Türkiye ortalamasının üstündedir.
Hüküm giyenlerin sayısında yüzde 242lerde
bir artış oluşmuştur.
500 binden fazla Suriyeli misafiri
barındırmaktayız.
Hatay, Suriye olayları sonrası, en
yoğun iş kaybı oranının yaşandığı
il oldu.
Sizler Hatayı sınır ili olarak
gördünüz, sizler Hatayı unuttunuz. Teşvikte bile
ayrımcılık yapıyorsunuz. Ötekileştiren bu
tavrınız yüzünden yatırımcılar Hataydan kaçıyor.
Tarımsal ihracatta ciddi düşüşler
yaşanıyor. Narenciye, zeytin, pamuk üreticisinin, çiftçinin
çığlıklarını duymazlıktan geliyorsunuz.
Kırsal kalkınma programlarından dâhi doğru yararlanamıyoruz,
görmezlikten geliyorsunuz.
Hatayda her yer insani yardımlaşma
derneği tabelalarıyla dolu ama siz Bu dernekleri
araştıralım. demiyorsunuz.
Reyhanlı Barajı yılan hikâyesine
döndü. Tarımsal alanları sulama sorununu çözmüyorsunuz.
Hastanesi olmayan ilçelerimizde hastalar devletin
imkânlarından doğru dürüst faydalanamıyor, insanlar hastaneye
yetişemediği için ölüyor. Sağlıkta çağ atladık.
diyorsunuz.
Hiçbir limanın kabul etmediği
Angusları İskenderunda istemiyoruz. diyoruz, siz Angusları
taşıyan yük gemisiyle övünüyorsunuz.
Vatandaş aç, geçinemiyor. Asgari ücretlinin
hakkını verin. diyoruz, siz Daha az et yiyin. diyorsunuz.
Biz Memleketin sorunlarını
konuşalım. diyoruz, siz gündemi değiştirmek için ülkenin
kurucu dengeleriyle oynuyorsunuz.
Askerî geçiş güzergâhı olarak
kullanılan, her gün mültecilerin giriş çıkış
yaptığı bir yer olarak görüyorsunuz Hatayı.
Ben size Hatayı anlatayım: Hatay, Hazreti
Musanın isminin dağlarda nakşettiği, Tanrıdan
aldığı 10 emri koşulsuz ve kendisi iman yoluyla uygulayan
Hazreti Hızır ile Hazreti Musayı buluşturan şehirdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika müsaade edin lütfen.
Hatay, tek tanrıya inanma
çağrısı yapan Habib-i Neccarın şehit edildiği,
Anadoluda ilk caminin inşa edildiği, Bayezıd-i Bistami
Hazretlerinin zuhur ettiği kenttir. Hatay, dünyanın ilk mağara
kilisesi St. Pierre Kilisesinin bulunduğu, Haçlı şövalyelerinin
kutsal toprakları ele geçirmek için fethedilmez kaleler kurduğu
yerdir. Ülkemizin ve Hatayın bu darboğazdan, ekonomik buhrandan
çıkması için öncelikle ve acilen; bir, rant ekonomisi yerine üretim
ekonomisi tercih edilmeli; iki, bölgesel teşvik yerine sektörel
teşvik verilmeli; üç, Kredi Garanti Fonu derhâl tekrar devreye
sokulmalı; dört, ihracatın artması için Orta Doğuya
erişim kapısı olan Yayladağı Sınır
Kapısı derhâl açılmalı.
Ülke
yönetiminde ciddiyet ve adaletin hâkim olduğu, üreterek tüketmenin
şiar edinildiği günlere bir an önce kavuşmak dileğiyle,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Şimdi
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Başkanım, karar yeter sayısı
istiyoruz.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Geçti artık, oylamaya geçtik
Başkanım.
BAŞKAN
Oylamaya geçtikten sonra karar yeter sayısı istiyorsunuz Sayın
Milletvekili. Yavuz Beyle görüşün siz.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Geçtik Başkanım, işlem
başladı.
BAŞKAN
- Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yok efendim karar yeter sayısı.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Karar yeter sayısı istenmedi Özgür
Bey.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı istedi ya canım oradan, her
milletvekilinin hakkı var.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Hayır. Başladıktan sonra, başladıktan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) İşlem mi başladı?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) İşlem başladı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır. Sayıyorlar.
İstendi
efendim. Ama el kaldırmadan önce istendiği için olur efendim.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Hayır, işlem başladı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Yok, arayın efendim, netlik olsun yani. Yoksa
tartışmalı bir şeyden usul tartışması
açılır şimdi İç Tüzük 19a göre, bir sürü
tartışma
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Maddede istersin, maddede. İşlem
başladıktan sonra isteniyor bak, usulen uygun değil.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yok canım. Ya, yoksa usul tartışması
açılacak şimdi bir sürü, uzun iş. İç Tüzük 19
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Hayır, maddede, maddenin
oylamasında isteyin kardeşim, madde var şimdi.
BAŞKAN
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık söz konusu,
dolayısıyla elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Önerge reddedilmiştir.
3üncü
maddeyi
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı istiyorum efendim 3üncü maddede.
BAŞKAN
Oylayıp karar yeter sayısı arayacağım değerli
arkadaşlar.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yoktur, zaten sayıldı şimdi, 127
çıktı.
BAŞKAN
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik oylama yapacağız.
Üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:19.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
14
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi elektronik cihazla tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
14
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN
4üncü madde üzerinde gruplar adına ilk söz İYİ PARTİ
Grubu adına Antalya Milletvekili Feridun Bahşiye aittir.
Buyurun
Sayın Bahşi.
Süreniz
on dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu teklifle 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Kanunu ile 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanununa ek maddeler eklenerek milletvekili veya mahallî
idareler genel ve ara seçimlerinde aday olan genel başkanların,
başkanların ve yönetim kurulu üyelerinin seçilememeleri hâlinde geri
dönmeleri düzenlenmektedir.
Arkadaşlar,
böyle bir düzenleme tamamen tarafsız olması gereken bu
kurumların siyasallaşmasının önünü açacaktır. TOBB
Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu da
yaptığı açıklamada, değişikliğin
yasalaşması hâlinde temsil edilen kurumlara günlük siyasetin nüfuz
edeceğini ve bundan en çok üretici, tüccar ve sanayicinin zarar
göreceğini ifade etmiş, kanunun geri çekilmesini önermiştir.
Ayrıca, Anayasanın 67nci maddesinin yedinci fıkrasında
Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde
uygulanmaz. hükmü vardır. Burada kastedilen kanunlar salt seçim
kanunları değildir, seçime müdahale eden tüm kanunlar
Anayasanın bu hükmü kapsamındadır. Görüşülmekte olan bu
kanunlardaki değişiklikler de seçim kanunlarına müdahale eder
nitelikte olup yasak kapsamında kalmaktadır. Bu sebeple,
değişiklik yapılsa dahi yürürlük tarihinden itibaren bir
yıl içinde yapılacak seçimlerde değişiklik
uygulanamayacaktır. Dolayısıyla, 31 Mart 2019 tarihinde
yapılacak yerel seçimlerde de uygulanamayacak ve istifa eden genel
başkan, başkan veya yönetim kurulu üyeleri seçilemedikleri takdirde
görevlerine geri dönemeyeceklerdir. On altı yıldır her kuruma
siyaset bulaştırdığınız gibi odalara, esnaf
kuruluşlarına da bulaştırmak istiyorsunuz. Artık
millet adrese teslim kanunlardan bıkmış,
usanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, on altı yıllık AK PARTİ iktidarında
milletimiz büyük bir sosyal çöküntü içine girmiştir. Bu iktidar döneminde,
boşanan, intihar eden, depresyon sorunu yaşayan, uyuşturucu
kullanan ve suç işleyen bireylerin sayıları katlanarak
artmıştır. Geçim sıkıntısı, işsizlik,
kötü çalışma koşulları ve günlük yaşamın
zorluklarından kaynaklanan stres derinleşen toplumsal çöküntünün
başlıca sebeplerindendir. Vatandaşlarımız
ağırlaşan siyasi, toplumsal ve kültürel baskılar
altında ezilmektedir. Sürekli gerilim ortamı, insanların birbirine,
kurumlara ve devlete olan güvenini sarsmıştır. AK PARTİnin
yaydığı çıkarcı ve maddiyatçı zihniyet toplumun
ahlaki ve siyasi değerlerini aşındırmıştır.
Toplumsal
çöküntünün en önemli kaynakları yoksulluk, dışlanma ve güvence
eksikliğidir. AK PARTİ iktidarları eğitim sistemini altüst
etmiş, işsizlik sorununu derinleştirmiş ve sosyal güvenlik
sistemini bozmuştur. Yoksul vatandaşlar hayırseverlerin
insafına ve oy avcılığı amacıyla yapılan
siyasi yardımlara mahkûm edilmiştir. Önümüzde mahallî seçimler var.
Bu söylediğimin örneklerini bu seçim döneminde de sıkça hep beraber
göreceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bir toplumun gelişmişliği o toplumun
emeklilerine ve yaşlılarına verdiği değerle doğru
orantılıdır. Sosyal devlet olmanın en önemli
özelliklerinden biri de bu insanlarımızı korumak ve onların
hayatlarını kolaylaştıracak düzenlemeler yapmaktır.
Bununla beraber, intibak yasası bir an önce
çıkarılmalıdır. Bu, bizim sosyal ve siyasal sorumluluklarımızın
en başında yer almaktadır. Bu arada emeklilikte yaşa
takılanlar sorununu da bir kez daha buradan dile getiriyoruz. Bu sorun, bu
kanayan yara ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır. Emeklilikte
yaşa takılanlar konusunun peşini asla
bırakmayacağız. 24 Haziran seçimlerinde verdiğiniz sözü ve
bu sözü tutmadığınızı, emeklilikte yaşa
takılanlar konusunda verdiğimiz yasa değişikliğine
evet diyerek yasanın çıkmasına kadar bu kürsülerden her
fırsatta dile getireceğiz.
Öğretmenlerimiz
Ekonomik ve toplumsal statü bakımından toplumumuzun en üst
sırasında yer alması gereken öğretmenlerimizin değeri
ne yazık ki uygulamalarınızla her geçen gün biraz daha
düşürülmektedir. Öğretmenlerimiz, ekonomik sıkıntılar,
atanamama, okullarda yaşanan güvenlik sıkıntılarıyla
karşı karşıyadır. Bu dönemde yoksulluk
sınırının altında hatta yoksulluk
sınırının neredeyse yarısı ücretlerle
çalıştırılmaktadırlar. 2018 yılının
Temmuz ayında açıklanan verilere göre 4 kişilik ailenin
açlık sınırı 1.738, yoksulluk sınırı ise
5.662 liradır. Bir kişinin aylık geçim maliyeti ise 2.136 lira
civarındadır. Yirmi yıllık bir öğretmenin bugünkü
ortalama maaşı ise 3.750 liradır. Bir de sözleşmeli
öğretmenlerimiz var ki durumları içler acısı.
Öğretmenin sözleşmeli olması ne demektir? Bu kadar öğretmen
açığı varken neden öğretmenlerimiz sözleşmeli olma
baskısı altında çok az ücretlerle köle gibi
çalıştırılmaktadır? Bu mu gelecek nesillerin
mimarı eğitimcilerimize verdiğimiz değer?
3600
ek göstergeyle ilgili her parti genel seçimlerde seçim vaadinde
bulunmasına rağmen hâlâ tık yok, neyi bekliyorsunuz? Yandaş
müteahhide her türlü peşkeş çekilirken, 60 bin lira olan
maaşlara yüzde 26 zam yapılırken yaşanan bu
mağduriyetlere çözüm üretmeme sebebiniz nedir? Başta
öğretmenlerimiz olmak üzere kamu çalışanlarının
sıkıntılarını neden görmezden geliyorsunuz? Gelin,
kamu çalışanlarımıza 3600 ek göstergeyi de verelim ve
çalışırken insanca yaşatamadıklarımızın
hayatlarını bari emekli olduktan sonra biraz
kolaylaştıralım.
Değerli
milletvekilleri, birinci parti mensupları sürekli olarak sağlık
sistemimizin çok iyi noktaya geldiğini belirtseler de sağlık
sistemimizin yanlış yapılanmadan kaynaklanan sorunları
devam etmektedir. Sağlık giderleri son zamanlarda anormal
şekilde yükselmiştir. Performans prim uygulaması, sağlık
sisteminin en büyük sorunlarından biri durumundadır. Kamu sektöründe
uygulanan performans primi uygulaması, tıp etiği
değerlerini temelinden sarsmış ve hastaların aleyhine
işleyen bir mekanizmaya dönüşmüştür. Tam gün yasası ne
kadar esnetilmeye çalışılsa da hekim kaynağının
verimli kullanılmasını engelleyen bir yasadır. Bu yasa
akıl ve mantığa, Türkiye koşullarına ters gelmektedir.
Ayrıca,
Temmuz 2018de üniversitelerin hemşirelik bölümünden mezun olup KPSSye
giren yaklaşık 70 bin hemşire adayı sınavın
üzerinden dört ay geçmesine rağmen atanamamış ve hâlâ atama beklemektedir.
Hükûmet yetkilileri, buradan size sesleniyorum: Bu atamayı bekleyen
binlerce sağlıkçının sesine ne zaman kulak vereceksiniz?
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde işsizlik almış başını
gitmiş, on altı yıllık AK PARTİ iktidarı yüzde
7lerde aldığı işsizliği yüzde 19,5lara
çıkarmıştır. Her 3 gencimizden 1i işsizdir.
İstihdam sağlayıcı yatırım yapmadıkları
gibi, istihdam sağlayan devletin elindeki, başta şeker
fabrikaları olmak üzere tüm işletmeleri özelleştirme adı
altında yandaşlara peşkeş çekmişlerdir. Ülke kötü
yönetilmektedir. Kriz, yandaşlar hariç, toplumun her kesimini
vurmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiyede engelliler yalnızca 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü gibi özel günlerde hatırlanmaktadır. Bugünlerde
engellilerin sorunları gündeme getirilmekte fakat çözüm sürekli olarak
ertelenmektedir. Ülkemizde engelli bireylerin istihdamı, İş
Yasasına göre, 50 ve üzeri işçi çalıştıran yerlerde
yüzde 3, kamu kurum ve kuruluşlarında yüzde 4 oranındadır.
Buna rağmen, yaklaşık 5 milyon engelliden ancak 110 bin
civarında engelli istihdam edilebilmiştir. Engelli bireylerin
ulaşım, sağlık desteği gibi ihtiyaçlarının
devlet tarafından karşılanmaması işverenlerin istihdam
konusunda direnç göstermelerine sebep olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Meclisin açıldığı ilk günden bu yana,
insanlarımızın sorunlarını gerek kanun teklifleri
gerek araştırma önergeleri gerekse soru önergeleriyle tek tek bu
kürsülerden dile getiriyoruz. Emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek
gösterge, intibak, kadro sorunları, uzun dönem askerlik yapanların
askerlik sürelerinin sigortalı sayılması, sigortalılık
öncesi doğum ve hamilelik sürelerinin sigortalı sayılması,
tek tip askerlik ve bedelli askerlik sorunlarının çözülmesi için
verdiğimiz kanun tekliflerimizde bugüne kadar hiçbir somut adım
atılmadı. Gelin, bu yasa tekliflerini bir an önce Genel Kurula
getirip bu sorunlara çözüm bekleyen milyonlarca insanımıza çare
olalım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzzet Ulvi Yönter,
İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşüyoruz. Bu kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Elbette,
5174 sayılı Yasa ile 5362 sayılı Yasaya geçici bir madde
eklemiş oluyoruz. Kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarında
görev yapan değerli isimlerin demokratik katılım ve
temsillerinin önündeki bazı engelleri de kaldırmış
oluyoruz, olacağız. Bunlar memnuniyet verici. Komisyon
aşamasında parti olarak düşüncemizi de ifade etmiştik.
Mezkûr kanun teklifine olumlu yaklaştığımızı
muhataplarımızla ve komisyonumuzun diğer üyeleriyle
paylaşmıştık. Aslında önemli bir demokratik sorunun
giderilmesiyle kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarının
anayasal yetkilerini kullanırken daha da güçlendirildiklerini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, biz kamu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına elimizi uzattık ve uzatıyoruz, gereğini
yapıyoruz. Anayasada 20ye yakın kamu niteliğindeki meslek
kuruluşundan bahsediliyor, elbette diğer kamu niteliğindeki
meslek kuruluşlarına da eşitlik gereği bu kapsamda bir
değerlendirme ve iyileştirme yapılabilirdi. Muhtemeldir ki
beklentimiz odur ki ilerleyen zamanlarda bu da olabilir veya olması
yönünde arzumuzu da şimdiden söylemiş olalım.
Arkadaşlar,
peki, kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarımızın
sorunlarını çözerken her fırsatta, bu kürsüye geldiğim her
anda söylemiş olduğum uzman çavuşlarımızın, uzman
jandarmalarımızın sorunlarını neden çözmüyoruz, onların
taleplerini neden elimize almıyoruz; neden onlara gerekli
iyileştirmeleri, gerekli katkıyı ve desteği vermiyoruz,
veremiyoruz?
Şimdi,
tarihten bir misal vermek istiyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Samsuna
çıkmadan evvel, dönemin Genelkurmay Başkanı Cevat
Çobanlıyla beraber yine dönemin Sadrazamını makamında
ziyaret eder. Ziyaretin hitamında Cevat Çobanlı ile Mustafa Kemal
Atatürk, Beyoğlunda -ki o günlerde sadrazam konağı
Beyoğlundadır- sokakta yürürken Cevat Çobanlı, Genelkurmay
Başkanı bir soru sorar, der ki: Kemal bir şey mi
yapacaksın? Gazi Mustafa Kemal cevap verir: Evet Paşam bir şey
yapacağım. Ve o yapılan şey Türkiye Cumhuriyeti
olmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, bir şey yapalım, zor değil,
imkânsız değil; uzman çavuşlarımızın önündeki
engelleri kaldıralım, bu kardeşlerimizi kadroya alalım.
Bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinden yükselecek bir iradeye bakıyorlar.
Akıl doğruyu gösterir, gönül hem iyi hem de doğru
arasındaki farkı ortaya koyar. Hamdolsun, Türk milletinde hem
akıl var hem gönül var. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletimizin aziz
temsilcilerinde de akıl ve gönül var. O zaman bizim
aklımızın ve gönlümüzün olduğu gerçeğinden hareketle
niye uzman çavuşlarımızı yok sayıyoruz, neden
onları kadroya alamıyoruz, almıyoruz?
Şimdi,
bir hususu paylaşmak istiyorum: Tarih 1 Mayıs 2016, yer Nusaybin. Bir
uzman çavuşumuz Nusaybindeki hendek operasyonları
sırasında hainlerin açmış oldukları ateş
sonucunda kolundan ve bacağından yaralanır. Hemen
arkasından, el yapımı bir patlayıcı infilak eder,
kahramanımızın bulunduğu meskûn mahal çöker ve
kahramanımız altında kalır. Bu kahramanımız
buradan kurtarılır, hastaneye götürülür, daha sonra Ankaraya
getirilir, bir buçuk yıla yakın süre tedavisi devam eder. Çok
şükür, tedaviden sonra bu kahramanımız tekrar eski görevine iade
edilir ancak iş burayla bitmiyor. Bir süre sonra, bu
kahramanımıza kulakları duymadığından ve
belirlenmiş oranların üstündeki yanıktan dolayı iş göremez
raporu verilir ve kahramanımız, maalesef, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
çıkarılır.
Değerli
arkadaşlarım, bu kahramanımız bir uzman çavuş, iş
göremez raporu aldı ve uzman çavuşluk mesleğinden
atıldı.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizin dikkatlerine arz ediyorum, aslında bu
bizim ayıbımız biliyor musunuz, bu kahramanımız çöp
topladı sekiz ay. Bu kahramanımız, herhangi bir uzvunu
kaybetmediğinden dolayı gazi sayılmadı oysaki vazife malulü
sayılması gerekiyordu, bu da sayılmadı; Adi malul
denildi, buna rağmen de sekiz ay maaş bağlanamadı.
Değerli
arkadaşlarım, az önce Doğan Beyle arkada konuştuk,
Doğan Bey de biliyor. Bu kahramanımız çöp toplayarak
hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Elimizi
vicdanımıza koyalım, bir an için düşünelim. Kimin için bu
kardeşimiz, bu kahramanımız yara aldı? Kimin için
mağdur oldu? Kimin için bu duruma düştü? Bizler için, beka
mücadelemiz için, vatan ve millet savunması için.
Peki,
bu kardeşimize sekiz ay Bugün git, yarın gel. demenin bir
manası var mı? Bu doğru mu? Her şey burada.
AYLİN
CESUR (Isparta) Biz önerge verdik, kabul edin.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz uzman çavuşlarımıza kadro
istiyoruz. Gazi Meclisin bütün üyeleri eğer ortak iradesini gösterirlerse
bu kadroyu alırlar. Hiç olmazsa bu kahramanımız iş göremez
raporu bahanesiyle TSKden çıkarılmamış olur. Bizim
istirhamımız, uzman çavuşlarımıza el
uzatılması. Kahramanı mahcup olan bir milletin geleceği
mağluptur. Türk milletinin geleceği mağlup olamaz ve bu
kahramanlar yurt için, bayrak için, ezan için, mukaddesat için, mukadderat için
fani bedenlerini hainlerin önüne âdeta seriyorlar ve onlarla mücadele
ediyorlar; ölüm pahasına, asla korkmadan, geri adım atmadan üstlerine
ne düşüyorsa yapıyorlar.
Peki,
değerli arkadaşlarım, pet şişe toplayan bir kahraman
olur mu?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) AKPye anlatsana.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) AKPye anlat.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Git AKPye anlat, AKPye.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Ya da yine bir kardeşimiz, yine bir
kahramanımız Uzman Çavuşumuz Levent
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) AKPye anlat, sen bize ne anlatıyorsun? Biz
onu zaten dile getirip duruyoruz.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Geçen haftadan beri anlatıyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Neyi anlatıyoruz? Doğruyu
anlatıyoruz biz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) AKPye anlat.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Amma konuştunuz!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Size anlatıyoruz biz. Siz Gazi Meclisin üyesi
değil misiniz?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) AKPye, biz biliyoruz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Anlatmasın mı ya? Hayırdır
ya!
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Biz zaten bunları biliyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Niye rahatsız oluyorsunuz bundan?
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Tamam, dinlemeyeceksen çık
dışarıya.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Biz zaten verilmesini istiyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz konuşuyoruz
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Biz bunu dile getiriyoruz, onlar
karşılasın.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Konuşmayacak mıyız? Dertlenmeyecek
miyiz?
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bahsettiğiniz çöp toplayarak yaşamaya
çalışan gaziyi geçen hafta ben de söyledim ama mağduriyetlerini
gidermiyor ki.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Özgür Bey, bunlar laf atıp duruyor.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz paylaşıyoruz bunları. Uzman
çavuşun konuşulmasından mı rahatsız oluyorsunuz? Uzman
jandarmaların konuşulmasından mı rahatsız oluyorsunuz?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Durduk yerde niye laf atıyor?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Aslında yapıcı katkı sağlıyor.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Hatibe saygı gösterin ya!
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Destekliyoruz.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Destekliyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Destekliyoruz, hepimizin önerisi var.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, biz uzman
çavuşlarımızın sorunlarının çözümünü istiyoruz.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Destekliyoruz, sonuna kadar. Kahramanlara
hakları verilsin, buna bir şey demiyoruz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Biz de destekliyoruz. Tamam, kim desteklemiyorsa
ona anlat.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hakkın teslimini biz de istiyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Biz uzman çavuşlarımızın
istismarına karşıyız. Bir hakkın iadesini bekliyoruz.
Bu, adalet için gerekiyor, millî vicdan için gerekiyor, hak için gerekiyor.
Arkadaşlar, bunu dillendirmeyeceğiz de neyi dillendireceğiz?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Destekliyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Ve bu kahramanımızla ilgili gerekli
girişimin başlatıldığını öğrendim fakat
şu anda maaşın bağlanıp
bağlanmadığından haber alamadık. Umarım, dilerim,
Allahtan niyaz ederim ki bu tip vakalarla, elim vakalarla, hazin vakalarla bir
daha karşılaşmayalım, bir daha bunlarla muhatap
olmayalım. Biz uzman çavuşlarımıza kadro istiyoruz. Biz
uzman jandarmalarımızla beraber uzman çavuşlarımıza
3600 ek gösterge istiyoruz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) İlave tazminat da istiyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Polemik yapmaya gerek yok, polemik yapmaya gerek
yok değerli arkadaşlar. Biz burada, millete mal olmuş bir
meselenin çözümünü arzuluyoruz. Dolayısıyla 3600 ek gösterge ve uzman
jandarmalarımızın okullarında geçen bir yıllık
sürenin fiilî hizmetten sayılmasını arzu ediyoruz.
Konuşmuş olmak değil, mesele harekete geçmek, mesele icraat
yapmak, mesele gereğini yapmak. Ben uzman çavuşumuzla konuştum,
dertleştim ve bu kahramanımız aynı zamanda mahcup bir
kardeşimiz, diğer tüm kardeşlerimiz gibi. Biz onlara...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Açalım.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) ...Gazi Meclis olarak gereğini yaparsak
inanıyorum ki hem bu dünyada hem de mahkemeyikübrada müsterih
olacağız. Verilmeyecek elbette bir hesabımız yok. Ben
kimsenin kasti bir şekilde bunu engellediğini düşünmüyorum fakat
bir ihmal var, gecikme var; bu gecikme olmasın, bu ihmal olmasın.
Aylardan beri konuşuyoruz, uzman çavuşumuza gelince niye duruyoruz,
niye susuyoruz, neden gecikiyoruz, neden vazgeçiyoruz, niye af buyurun- üç
maymunu oynuyoruz, öyle değil mi? Dolayısıyla değerli
arkadaşlarım, kahramanlarımızın sorunlarının
çözülmesini ümit ve arzu ediyoruz.
Hepinizin
vicdanına meseleyi arz ediyorum, havale ediyorum. İnanıyorum ki
Meclisimizde ortak bir akıl, ortak bir irade billurlaşacak, vasat
bulacak uzman çavuşlarımızın, uzman
jandarmalarımızın, polislerimizin,
kahramanlarımızın tümüyle problemleri bitecek diyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Grup Başkan Vekili söz istiyor, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi
Yönterin 14 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, değerli hatibi dikkatle
dinledik; ısrarla sorduğunda, grubumuzdan arkadaşlar Bu tarafa
doğru anlat. dedi, bu son derece doğru bir tespit, bütün Meclis
dinliyor ama. Biz bütün partilerin seçim beyannamelerini
çalıştık, ben bizzat bu işi koordine ediyorum, bütün
partiler bu konuda ortaklaşmış hatta şunu söyleyelim: Bu
söylenen sorunlar, artı, uzman erbaşların, uzman
jandarmaların orduevlerine sokulmaması, emeklilikten sonra silah
ruhsatlarıyla ilgili sorunları, bir sürü, dünya kadar sorun var. Buna
karşı çıkan biz değiliz ama sayın hatibin şunu da
bilmesi lazım: Parlamentoda 306lık bir rakam
sağlanmış ve iktidar partisinin evet demediği başka
konularda, örneğin emeklilikte yaşa takılanlar gibi meselede
Ben onunla beraber davranmam, bununla beraber davranmam. tavrı bu
işi tıkamıştır. Biz çok net söylüyoruz, söylediği
konuda kişisel mağduriyetlerin giderilmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
önemlidir ama bir milletvekilinin bunu takip etmesi de çok
kıymetlidir. Geçen hafta, Burcu Köksal arkadaşımız
aynı sorunu kürsüde dile getirdi, buradan dinledik. Bu, karaya vurmuş
deniz yıldızlarını bir bir denize atmak gibi ama doğru
olan, bunu hep beraber çözmemiz. Biz sayın hatibin bahsettiği konuda
tam destek veriyoruz ama işe yaklaşmayan iktidar partisi ve dönüp de
bu işin hesabını oraya karşı çok net olarak
koyacaksınız vatandaşın önüne. Ben kimsenin
mağduriyetini, bilerek yapmadığını
On yedi
yıldır burada, kudretli, kudretine kudret katıyorsunuz, adamlar
çözmüyor. O zaman dönüp onları
sıkıştıracaksınız, CHP Grubundaki arkadaşın
gözüne bakıp anlatırsan, o da Bana anlatma, oraya anlat. der.
Muradımız budur, başka bir niyetimiz yoktur. Bu sorunların
çözülmesinde, kimden gelirse gelsin, kayıtsız şartsız
destek veriyoruz. CHPnin tavrı da budur, bu kadar net. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
İzzet Beye söz verelim.
Buyurun.
Önemli
bir konu.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; burada isnat, burada saldırı, burada mesnetsiz,
anlamsız polemikler bizi bir sonuca götürmeyecek. On yedi
yıldır, evet, iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi. Uzman
çavuşlar da 1986dan beri bu sorunu yaşıyorlar, 1986dan beri
sözleşmeliler, 1986dan beri orduevlerine giremiyorlar.
Sayın
Grup Başkan Vekili, bana cevap vermek zorunda değilsiniz, beni de
cevap verme niyetiyle lütfen dinlemeyiniz çünkü cevap verme niyetiyle
dinlerseniz anlaşmak mümkün olmaz. Ben bir kaygımızı, bir
düşüncemizi, bir yaklaşımımızı
paylaşıyorum. Burada Adalet ve Kalkınma Partisi, CHPsi
değil, Gazi Meclisin ruhuna, vicdanına hitap ediyorum, biz bunu hep
birlikte yapacağız diyorum. Niye buradan siyasal bir
çatışma ve kutuplaşma üretmeye çalışıyorsunuz?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Yok öyle bir şey!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) İstirham ederim, yapmayınız.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Yok öyle bir şey!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey yapan yok!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Bu doğru değil, bu doğru
değil.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey yapan yok!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Yapıyorsunuz, her zaman bunu
yapıyorsunuz, yapmayınız, yapmayınız!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey yapan yok!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Öyle şey mi olur?
Dolayısıyla
uzman çavuşlarımızın gelin sorunlarını çözelim,
uzman jandarmalarımızın sorunları çözelim.
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Her şeyde berabersiniz de bunda mı ayrı
düştünüz ya? Yapmayın ya!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Arkadaşlar, biz şu anda
karşılıklı atıştığımız
müddetçe uzman çavuşlarımıza, uzman jandarmalarımıza
zarar veriyoruz, şu anda dağda taşta vatan mücadelesi yapan
arkadaşlarımıza haksızlık yapıyoruz. Gelin, hep
beraber
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Kim yapıyor?
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) E, biz...
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Kim yapıyor? AKP yapıyor.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Niye?
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Varız, varız!
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hodri meydan, getirin hemen oylamaya gidelim!
Varız, getirin, oylamaya gidelim. Varız, hodri meydan! Senelerdir
söylüyoruz, vermeyen iktidar, biz değiliz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Biz varız!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Karşılıklı atışmayla
nereye gidebileceğiz?
Dolayısıyla
ben, Gazi Meclisin vicdanına hitap ediyorum, inşallah, uzman
çavuşlarımızın, uzman jandarmalarımızın
sorunlarının çözüleceğine inanıyorum.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Verdiğimiz o kadar teklifi reddeden AKP, biz
değiliz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, aynı sebeple cevap
hakkını, Uzman çavuşların sorunundan siyasal sataşma
ve kutuplaşma niye çıkarıyorsunuz
BAŞKAN
Bu konu
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Doğrudan şahsıma
BAŞKAN
- Hayhay, tamam, bir şey söyleyeceğim ben Sayın Grup Başkan
Vekili.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii, buyurun Başkanım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Sataşma filan söz konusu değil Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Biraz evvel hatip konuştu, hatibin anlattığı örnek
karşısında tüyleri diken diken olmayan bir milletvekilinin
olduğunu kabullenmiyorum ben. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk
Partisinin gösterdiği hassasiyete -oradan sesli bir şekilde duydum
ben- dediklerinize katılıyoruz, Burcu Hanım da aynı konuda
duyarlılığını ortaya koymuş.
Dolayısıyla bu meseleyi de Sayın İzzet Ulvi Yönter bütün
Meclisin gündemine getiriyor ve Bu işi bütün partilerle birlikte
çözelim. diyor. Burada herhangi bir problem yok. Yani biriyle dövüşmeye
gerek yok. Bu Meclisin vicdanına hitap ediyorum. diyor hatip. Haklı
olarak söylüyor ve gerçekten, 1986dan beri devam eden bir olay, içimizi
inciten bir olay, inşallah önümüzdeki günlerde çözeriz.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi
Yönterin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
cevap vermek için çıkmasına şaşırdım. Katkı
sağlayacağımızı söyledik, sorunun gerçek
muhatabını söyledik ama siyasal ilişkilenme meselesinde
birtakım sıkıntılar, birtakım tutarsızlıklar
var ki cevap vermeye değer buldu, buraya geldi. Bu cevabı vermeye
gelen AK PARTİ grup başkan vekili olabilirdi ve o deseydi ki: Bu
sorun on yedi yıllık değil, bu sorun 1986dan beri
Güçlü de
bir argümanı olurdu.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Buraya bakma, o tarafa bakarak konuş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Ama buna cevap verirken de şunu söylerlerdi: O zaman
şu çıkar sayın vekil: 1999 ile 2002 arasında CHP iktidarda
değildi; sizin iktidarınızda da sorun çözülmemiş, bunu
itiraf ediyorsunuz. Biz, 1989dan beri iktidar olup da bu sorunun üzerine
gitmemiş değiliz ama biz varıp Milliyetçi Hareket Partisini
-1999-2002 arası- geçmişte AK PARTİnin yaptığı gibi
acımasızca da eleştirmedik. O üçlü koalisyon döneminin
sorunlarını biliyoruz. Siz geçen dönem bu sıralarda yoktunuz,
tecrübeli arkadaşlarınız var, AK PARTİ çıkıp size
neler neler söyledi o dönemle ilgili. O dönemde biz, Parlamentoda olmayan bir
siyasi parti olarak dahi bunu istismar konusu yapmadık. Burada işte
grup başkan vekilinizin yüzü, hep birlikte çalıştık.
Şimdi, bu meselede hem AK PARTİye dokunmayayım hem dönüp
Cumhuriyet Halk Partisine Bu işi istismar etmeyin, bilmem ne
Bu
işler politiktir Beyefendi, fevkalade de siyasidir. Buraya sözlerimizi
tutmaya geldik. Siyaset, öncelik belirleme işidir. Adamın
önceliği sarayın harcamalarıysa, uzman çavuşa para
kalmıyorsa, bu mesele fevkalade siyasidir. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Siyasetin öncelik belirleme işi
olduğunu bilmeyen şunu bilmez: Bu devletin çok parası
vardır, her ihtiyaca yeter, hepsine birden yetmez. Sizin müttefikleriniz
parayı başka yerlere
harcıyor, uzman çavuşlara para kalmıyor. Bu gerçeği
görmeden siyaset de çözüm de üretemezsiniz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, demokrasiye inanıyorsak, millî iradeye
ve millî egemenliğe inanıyorsak bu çatı altında bugüne
kadar hizmet etmiş siyasi partilerin milletin emanetine sahip çıkma
gayretiyle bu millete hizmet etmeye çalıştığını
da bilmemiz gerekiyor. Bakınız, son on yıl içerisinde, sürekli kapatma
davalarıyla, 367 kararıyla, vesayet baskılarıyla ve Gezi
kalkışmalarıyla, bu ülkede faiz lobisinin, petrol
şirketlerinin ve silah baronlarının
saldırılarının arkasında yegâne bir gerekçe
vardır; o da milletin emanetini ancak ve ancak milletin hizmetine sunma
azim, gayret ve kararlılığından kaynaklanmaktadır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Uzman
çavuşlar değildir ama!
KAZIM ARSLAN (Denizli) Soruna gel. Sorunu
nasıl çözeceğiz Cahit Bey? Uzman çavuşların sorununu
nasıl çözeceğiz?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Biz, bugüne kadar
Bakınız, yaşam standardı itibarıyla, çalışanlarımızın
imkânları, sosyal hakları itibarıyla, on altı yıldan
beri gelinen nokta ortadadır. Bunu milletimiz biliyor.
Ha, 3600 ek göstergeyle ilgili polislerimize
verdiğimiz taahhütler
Bakınız, birileri noterden belge almak
suretiyle milletimiz nezdinde güven tazelemeye çalışırken
sadece, bugün, bu grubumuzla ilgili, ağzımızdan çıkan
senettir ve bunların gereklerini adım adım, aşama
aşama yerine getiriyoruz. Bu ülkede ne hizmet varsa, milletin ne
imkânları varsa yeniden, yine milletin hizmetine sunmaya gayret
edeceğiz. Bunu vakti saati geldiği zaman, bütçe disiplini
çerçevesinde, ülkemizin imkânları çerçevesinde yine grubumuzla, Meclisteki
ittifaklarla beraber hayata geçirmeye devam edeceğiz.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Yönter
konuşacak.
BAŞKAN İzzet Bey, buyurun.
7.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, ben kimseyi suçlamadım, kimseye
sataşmada bulunmadım. Burada uzman
çavuşlarımızın, uzman jandarmalarımızın
sorunlarını konuşurken böyle bir niyet taşımam mümkün
değil. Konuşmamın bir yerinde onlara haksızlık
olacağını ifade ettim. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın
Grup Başkan Vekilinin buraya çıkıp, konuyu derinleştirip
polemiklerle boğmaya çalışması bize değil, en
başta uzman çavuşlarımıza, uzman jandarmalarımıza
bir haksızlıktır.
Şimdi,
1999-2002 yıllarını hatırlatıp
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Aleyhte bir şey konuşmadı ki! Aleyhte bir
şey yok ki konuşulan.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Ben bir tarihsel gerçeği ifade ediyorum
değerli arkadaşlarım. Ahfeş sözlük anlamı
itibarıyla, ışıktan korkup karanlıktan medet uman bir
hastalığın adıdır. Biz ışıktan filan
korkmuyoruz, biz hasta filan değiliz, aklımız yerinde, gönlümüz
de işliyor hamdolsun. Biz sadece uzman çavuşlarımızın,
uzman jandarmalarımızın meselesinin çözülmesini istiyoruz.
Buradan
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Destekliyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Destek veriyorsanız Allah razı olsun.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Destekliyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Bu konuyu çözecek Gazi Meclis, bütün
milletvekilleri, bütün milletvekilleri.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Biz en başından beri destek veriyoruz. Grup
Başkan Vekilimiz onu söyledi, Destek vereceğiz. dedi. Koşulsuz
destek veriyoruz askerlerle ilgili.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) İşte, yıllarca bunu
yaptınız, yıllarca böyle tartışmalarla, böyle
cepheleşmelerle geldiniz, yapmayın.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Tartışmıyoruz, destekliyoruz.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Getirin, destekleyelim.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Sizin kadar istiyoruz.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Uzman çavuşlarımız, uzman
jandarmalarımız bizi izliyor.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Getirin, destekleyelim.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Hemen, hemen, hemen, hemen getirelim!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Niye konuşuyorsunuz?
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Siz müttefikinize söyleyin, müttefikiniz istemiyor.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Haksızlık değil mi onlara, hakaret
değil mi onlara?
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Müttefikiniz istemiyor.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Onlar bizim için merminin, bombanın
altına bedenlerini seriyorlar.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Hemen getirin kanunu, destekliyoruz, hemen!
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Yapmayın, yapmayın! Onlar şu anda
izliyor bizi.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Buraya getirin, desteleyelim. Müttefikiniz istemiyor,
müttefikiniz destek vermiyor.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Ziya Paşa diyor ki: Rencide olur dide-i
huffaş ziyadan.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Zamanını bekliyorsanız ayrı.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla) Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Kanun teklifini getirin, beklemeyin.
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Kanun teklifimiz verildi, komisyonda,
buyurunuz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Arkasındayız. Beyefendilere söyleyin,
hemen!
BAŞKAN
Sayın Akçay
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Yavuz Bey, daha önce Erkan Bey söz istemişti, sonra size vereyim.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Hemen, hemen, acil gündeme alalım.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisinin Adalet ve
Kalkınma Partisiyle olan siyasi ilişkisine vurgu
yapılmasını son derece faydasız bulduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu
sükûnete davet ederseniz konuşmamı yapacağım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekilimiz konuşuyor.
Buyurun
Sayın Grup Başkan Vekili.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Hatibimiz Sayın Yönter gayet açık, net bir
şekilde, hiçbir gruba veya kişiye sataşma olmaksızın
daha önce de defaatle gündeme getirdiğimiz, kanun tekliflerini
verdiğimiz bir önemli hususu son derece velut bir şekilde, açık
bir şekilde dile getirdi. Ancak konuşmasını yaparken
Cumhuriyet Halk Partisi konuşmacımızın
konuşmasından rahatsızlığı nedeniyle
sataşmalara başladı. Oraya değil, buraya bak. Yok,
bilmem, birtakım hususlar
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Rahatsızlık yok.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Destekledik. Sayın Başkan,
çarptırılıyor ifadelerimiz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu yüce
çatı altında, geçtiğimiz dönemlerde de gerek iktidar partisiyle
gerek Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok önemli
ve değerli kanunları birlikte çıkardık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bir tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Ve yine, bu uzman çavuşlar meselesinde de önümüzdeki
zaman süreci içerisinde, iddia ediyorum ve kuvvetle ümit ediyorum ki elbette,
biz uzlaşma ve mutabakatla, yine Cumhuriyet Halk Partisinin ve diğer
partilerin de katılımıyla bunu bu yüce Meclisten
çıkaracağımızı düşünüyorum. Ama zaman zaman bu
müzakereler yapılabilir. Yalnız lütfen, saygılı
olalım, saygısız ifadelerde bulunmayalım. Yani
rahatsız olunacak bir durum yok. İlla bizim Adalet ve Kalkınma
Partisiyle olan siyasi ilişkilerimize vurgu yaparak birtakım
tahriklerde bulunma gayretini de son derece anlamsız ve faydasız
bulurum. Bunu ifade ediyorum. Bu konuyu da daha fazla uzatmanın
manası yoktur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben birkaç
cümle
BAŞKAN
- Yavuz Bey, buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kayda geçsin diye söylüyorum.
Arkadaşlarımız bazen konuşurken bize sitem eder gibi
söylüyorlar. Siyaseten, hangi siyasal zeminde teklif edilenlerin arkasında
duracağımızı ihsas ettirmek için söylüyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu EYT dâhil seçimde taahhüt ettikleri, seçmenlerine
vadettikleri herhangi bir teklifi getirdikleri andan itibaren hemen el
kaldıracağız. Yani milletin hayrına gördüğümüz
konularda ha, MHP getiriyor diye asla, hassasiyetimizi işte, onlar
getiriyor biz buraya evet demeyelim gibi ifade etmeyeceğiz. Kimden
gelirse gelsin, bu çerçeve içerisinde hassasiyetimizi ifade etmek istiyorum
çünkü biz neticede milletin hayrına olacak olan işin kim
tarafından geldiğiyle değil, gelenin ne olduğuyla
ilgiliyiz. Bu hassasiyetimizi belirtmek istiyorum.
Arz
ederim efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında konuyu polemiğe boğmakla, konuyu
derinleştirme ve değersizleştirmekle itham etmiştir; cevap
hakkımızı kullanacağız.
BAŞKAN
Sataşmaya meydan vermeden; buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Peki Sayın Başkanım.
Ben
zaten sataşmıyorum da
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Saldırıyorsun, sataşmıyorsun.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sataşmak, hiç hak etmeyen birisine söylemediği bir sözü söylemek, bir
şeyle itham etmek, gerçekleri ortadan kaldırmak veya hakaret etmekle
olur. Çok net bir şey söyledim, Muhatabınız burada. dedim. Bu
muhatabınızın 1999-2002sini siz 1989u söyleyince söyledim.
Onlar sizin üç yıllık zorlu bir koalisyon ortaklığı
döneminizi öyle şeytanlaştırdılar, öyle sözler söylediler
ki geçen dönemlerde, yenilir yutulur değildi.
Bugün
gelinen noktada çok net bir şey var. Bu Parlamentonun bir genel
kuralı var; bu Parlamentoya teklifler gelirken milletvekillerinindir,
vaatler partilerindir, bu yüce çatının altında okunduktan sonra
milletindir, halkındır ve gelen teklif şundan gelirse oy vermem,
bundan gelirse birlikte olmam demek halka verilen sözü tutmamak için bahane
üretmekten başka bir şey değildir.
İYİ
PARTİ EYT teklifini verdi; hep birlikte oy verdiniz, hep birlikte tweet
attınız. Talimat geldi, ret oyu kullandınız, tweetleri
hep beraber sildiniz; oysa ki emeklilikte yaşa takılan da uzman
çavuş sorunu da fındık üreticisinin problemi de hepsi birlikte
bu çatının altında milletin beklentisidir. O yüzden halkın,
milletin beklentilerine karşı Orijini İYİ PARTİydi,
onunla aram yok. Bu parti destekliyor, birlikte oy vermem.
yaklaşımlarının bu çatı altında bir
karşılığı yoktur, millette de
karşılığı yoktur; çok net.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Özgür Bey, sizin Genel Başkanınız,
diğer grup başkan vekiliniz de söylüyor aynısını. Tam
bir yıl önce 22 Kasım 2017de Engin Altayın sözleri var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili Cahit Bey size şunu
söyleyelim: Sözümüz senettir. dediniz mi? Biraz önce dediniz.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Engin Altay Ben kabul etmem. diyor. Onu mu inkâr
ediyorsun sen o zaman? Kendi arkadaşınızı inkâr mı
ediyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Sayın Cemal Enginyurt, Sayın Mustafa Adıgüzel,
ayrı ayrı önerge getirdiler.
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Engin Altay Bey Dünyanın en doğru işini
getirseniz kabul etmeyiz. diyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) O önergeleri ayrı ayrı reddettiniz. Siz söz verdiniz
bir ay önce: Haftaya bu önergeyi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Bizim önergelerimizi
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Arkadaş ya!
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Ama Özgür Bey, gerçek bu ya!
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım Sayın
Milletvekili.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Arkadaş, bu kürsü sana yasak mı?
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Dediğiniz lafı,
arkadaşınızı inkâr mı ediyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Ya, sen bir sussana! Bu kürsü sana yasak mı?
HASAN
ÇİLEZ (Amasya) Sen mi karar veriyorsun konuşacağıma?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Çıkar konuşursun.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ya, bir dinlemeyi öğren ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, grup başkan vekili konuşuyor, herkes dinlesin
arkadaşlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan, şimdi esas mesele şu:
Sözümüz senettir. dediniz. Tutanaklar bir ay öncesi. MHP adına Cemal Bey
konuştu, Cumhuriyet Halk Partisi adına Mustafa Adıgüzel.
Ayrı ayrı fındık önergeleri reddedildi, tepki var.
Çıktınız oradan siz, Cahit Özkan olarak Biz bu önergeyi
önümüzdeki hafta getireceğiz, inşallah hep beraber geçireceğiz.
dediniz. Kardeşim, sözün senetse üç hafta için protesto masrafı, üç
hafta için bunun faizi
Milletin vicdanıyla, milletin aklıyla
oynamanın bedelini kimden tahsil edeceğiz ya? Sen bu milletin
aklıyla, bizim aklımızla alay mı ediyorsun? Sözün senetse
üç hafta önce Fındık üreticilerinin sorununu haftaya getiriyoruz.
diye bizim bütün gruplara söz verdin; önce sözünü tut, sonra bir daha söz ver.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Erkan Bey, buyurun.
9.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında MHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
konuyu sürekli uzatma niyeti olduğu anlaşılıyor.
İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Özel
sataştı, ondan söz aldım. deyin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Efendim, fazla da uzatmaya gerek
yok. Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündemine hâkim bir partidir, daha sabah
tekrarladım. Milliyetçi Hareket Partisinin duruşuna, tutumuna,
söylemine, uyguladığı politikalara ve siyasi ilişkilere
müdahale edip, karışıp buradan birtakım siyasi nemalar elde
etme gayreti de beyhudedir; onu ifade etmek isterim. Herkes kendi partisine
baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündeminin peşinden
gider. Ayrıca, bahsettiğiniz Meclis araştırması
önergesini kamuoyuna da yanlış yansıtıyorsunuz, sanki bir
kanun teklifi gelmiş de reddedilmiş izlenimi verilmeye
çalışılıyor. Bu yanlıştır.
Sonra, Meclis araştırması komisyonuna
havale edilecek bir husus da yoktur bu çerçevede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Diğer EYT için söylüyorum
bunu veya ek göstergeler bakımından ifade ediyorum, yoksa
fındık için söylemiyorum. Çünkü o fındık önergesi aynı
zamanda Milliyetçi Hareket Partisinin önergesiydi. O bakımdan O onu
dedi. Bu bunu dedi. gibi birtakım polemiklere girmek beyhudedir, hiç
gereği de yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi başka partilerin
gündeminin peşine takılıp gitmez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İzzet Bey, buyurun, söz talebiniz var.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
53.-
İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönterin, çelişkide
bocalayanın yanlışı savunacak gerekçeyi kolay
bulacağına, tereddüdün de gerçeğin idrakini engellediğine
ilişkin açıklaması
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çelişkide bocalayan
yanlışı savunacak gerekçeyi çok kolay bulur. Allaha bin
şükür hiçbir zaman çelişkide bocalamadık,
yanlışın peşinden de gitmedik.
İkincisi: Tereddüt gerçeğin idrakini engeller.
Amaçsız siyaset çarpıklığın bir ürünüdür. Bizim
siyasetimizin amacı var, amaçsız olanlar düşünsün. Doğruya
bağlılık da insana uzlaşmanın güzelliğini
gösterir. Buyurun, bir mesele üzerinde hep beraber uzlaşalım ve
çözelim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım, ama hâliyle kürsüden tabii
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkanım, sabaha kadar konuşun yani ne
yapalım.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Ama Başkanım, lütfen, yani olup biteni
görüyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurun, biz rahatız, ben size söyleyeyim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Biz de rahatız.
BAŞKAN
Ama size samimi bir şey söylüyorum: Bu olay üzerinden siyaset ve oy
hesabı yapmak utanç verici bir hadisedir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan bu meselede siyaset ve oy amacı
güden diye grubumuzu kastettiniz mi?
BAŞKAN
Değil, değil, hayır, değildi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kendinizi alkışlayın arkadaşlar.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Başkanım, bir dakika
Hiçbir
grup kastedilmemiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben niyetinizden eminim Başkanım da birileri
yanlış anladı, onu gösterelim diye.
BAŞKAN
Sağ olun, teşekkürler.
HASAN
KALYONCU (İzmir) Yarası olan gocunur.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Siz gocunuyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii.
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) İşin gücün sataşmak,
işin gücün, başka işin yok.
HASAN
KALYONCU (İzmir) Yaran var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkanım.
HASAN
KALYONCU (İzmir) Ne buraya konuşuyorsun?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne oldu, sözle yenemediniz, yine saldıracak
mısınız?
İZZET
ULVİ YÖNTER (İstanbul) Niye seni sözle yenemeyelim?
BAŞKAN
Sayın Grup Başkan Vekili, grup başkan vekilini dinliyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bekleyin, 5 kişi kalalım, öyle gelirsiniz. Olur mu?
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) İlla kavga mı edelim, onu mu istiyorsun?
BAŞKAN
Beyler, değerli milletvekilleri
CEMAL
ENGİNYURT(Ordu) Kavga edelim haydi o zaman.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Şiddet mi uygulayacaksın?
BAŞKAN
Sayın Enginyurt
Değerli
milletvekilleri
(CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) Gel, tamam; gel hadi.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Kadın dövecek ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne yapacaksın, gelip dövecek misin?
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne yapacaksın, dövecek misiniz?
HASAN
KALYONCU (İzmir) El kol hareketi, bilmem ne
BAŞKAN
Erkan Bey
Özgür Bey
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sakin olun, kürsüde
arkadaşımız var.
BAŞKAN
Özgür Bey, sayın grup başkan vekilini dinliyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, sessizliğe davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Grup Başkan Vekilim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Türkiyede yasama, yürütme ve yargı alanında ne
kadar sorun varsa doğrudan tüm meseleleri birinci elden değerlendirme
imkânına ve kudretine sahip olan, milletimizin iradesinin
tecelligâhıdır. Türkiyedeki 973 tane ilçede, bütün illerimizde,
bütün mahkemelerde meydana gelen tüm ihtilaflar, tartışmalar
milletimizin iradesinin tecilligâhı olan bu kutsal çatı altında
tartışılabilir.
Ben,
fındıkla ilgili meselede bu kürsüden ne söyledim, dedim ki: Biz
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda, Türkiye
Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı, Hükûmetimiz, Kabine
değerlendirmeleri yapıyor ve biz de çalışmalarımızı
yapalım. Neticeye göre, gerekirse bütün gruplarla bir araya gelir, bu konuda
bir araştırma komisyonu kurarız. Ve bir hafta geçmedi,
fındıkla ilgili gerekli adımlar atıldı. Şu anda,
destekleriyle beraber 16,5 liraya çıkan fındık fiyatı var;
16,5. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ha, herkes Türk
lirasından anlamayabilir, dolar olarak anlayabilir, dolar olarak da 3
doların üzerine çıkan fındık fiyatı vardır.
Saygıyla
arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
14
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
4üncü
madde üzerinde gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Ayhan Baruta aittir.
Buyurun
Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, geçtiğimiz pazar günü vefat eden Değerli
Milletvekilimiz, Değerli ağabeyimiz Erdin Bircanı kaybetmenin
derin üzüntüsü içerisindeyim; ailesine ve partimize
başsağlığı diliyorum.
Bugün
Zonguldakta yaşanan maden kazasından dolayı ölenlere de
başsağlığı diliyorum, yaralılara geçmiş
olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
değerlendirmelerde bulunacağım. TOBB ve TMMOBa bağlı
odalarda yıllarca görev almış, başkanlıklar
yapmış, emek vermiş bir arkadaşınız olarak,
buraları iyi bilen biri olarak şunları söylemek isterim: Bizler,
Türkiye Cumhuriyetinin yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görev yapan, halkın vekilleriyiz. Bu Meclis kuruluşun ve kurtuluşun
bir Meclisidir, Gazi Meclistir. Bizler burada kişiye özel yasal
düzenlemelerle, adrese teslim kanun teklifleriyle bu yüce Meclisin
saygınlığına gölge düşürmemeliyiz. Bu teklifin
kişilere özel hazırlandığını düşünüyor, bu
yönüyle de eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca,
iktidar tarafından verilen söz konusu kanun teklifine göre Birlik
başkanları ve birlik yönetim kurulu üyeleri, borsa ve odaların
başkanları ile yönetim kurulu üyeleri, genel ya da yerel seçimlerde
listeye girerler ya da girmediklerinde geri dönebilirler. denilmektedir ki
bunun çiftçe bir standart olduğunu düşünmekteyim çünkü bu kanundan
yararlanacak kurumlar neden sadece TOBB ve TESKtir? Bunların
dışında kalan 18 oda ve örgütler neden yok? Ben size söyleyeyim,
sermaye örgütleri tamam, emek örgütleri yok. Yani bunların dışında
TMMOB, Tabipler Odası, Eczacılar Odası, Barolar, Diş
Hekimleri Odası gibi odalarımız Anayasanın 135inci
maddesine göre kurulmuş kamu tüzel kişiliğine sahip tüzel
kişiliklerdir. Ancak bu konudaki düzenlemenin ayrıca TOBB Kanunuyla
yapılacak bir değişiklikle de yapılamayacağı
hukukçular tarafından dile getirilmektedir. Çünkü seçimlerde adaylık
için görevden ayrılanlar ve sonrasında seçilemeyen kamu
görevlilerinin tekrar görevine dönmelerine ilişkin hükmün 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunun ek 7nci maddesinde düzenlendiği belirtiliyor. Yani söz konusu
kanun teklifinin düzenlemesinin ek 7nci madde üzerinde yapılması
gerektiği görülüyor. Bir başka deyişle, bir kanunu bir başka
kanunla karşı karşıya getiren bu düzenlemenin ayrıca
yasalaşsa bile 31 Mart seçimlerinde uygulanamayacağı görülüyor
çünkü Anayasanın 67nci maddesinde Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir
yıl içerisinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. der.
Ayrıca,
seçim mevzuatına ilişkin bir kanun teklifinin Anayasa Komisyonu
yerine Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda görüşülmesi de ayrı bir konu.
Bu
teklifin tüm tartışmalardan bağımsız, herkesin
üzerinde uzlaşı sağlayacağı, belirsizlikler ile hukuki
anlaşmazlıkların giderilerek yasalaşması gerekiyor.
Değerli
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun
faaliyetleri itibarıyla içerisinde bulundurduğu ticaret, borsa,
sanayi ve esnaf kuruluşlarında temsilcilerinin bulunduğu
esnafın, çiftçinin, ticaretin durumuna bir göz atmak lazım.
Bu
kürsüye çıktığımız günden beri ifade ettiğimiz
ancak iktidarın görmek istemediği bir şey var: Bu da ülkemiz
acı bir tablo içerisinde, derin bir ekonomik kriz ve siyasi kriz
yaşamaktadır. Ülkemiz yangın yerine dönmüş, esnafından
çiftçisine, sanayicisinden iş dünyasına, emeklilerden memurlara
herkes yanıyor. Bittik, yandık, tükendik. feryadını
sağır sultan duydu ama bir tek iktidar ve çevresindekiler
duymadı. Enflasyon almış başını gitmiş,
ekonomi çökmüş; esnaf siftahsız dükkân kapatıyor. Çiftçi
ürettiğinden kazanamıyor çünkü üretim maliyetleri yükselmiş;
ilaç, tohum, gübre, mazot 2-3 katına çıkmış. Soğan
bile 5 lirayı aşmış, yiğit gerçekten kuru soğana
muhtaç edilmiş durumda. Eskiden tarlalarda fakir fukara için
bırakılan saman dahi ithal edilir bir duruma gelmiş.
Hepimiz
aynı gemideyiz. diyenlere söylüyorum: Eğer bu yangına çözüm
bulunmazsa hepimiz yanacağız. İktidara yaslanıp servetine
servet katanlar da bu yangından kurtulamayacak.
Değerli
milletvekilleri, bölgemizde polikültür tarım yapılmaktadır.
Narenciye, pamuk, mısır, soya, kavun, karpuz, buğday ve sert
çekirdekliler bunların başlıcalarıdır. Ancak narenciye
ürünlerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ülkemizde 4,8 milyon tonluk
narenciye üretimi yapılmakta, bunun yüzde 75i Çukurova bölgesinde
üretilmektedir. Yaklaşık 1,7 milyon ton ihraç edilerek 900 milyon
dolar civarında döviz getirmektedir. Ayrıca, kış aylarında
biten tarım işçiliğine ek olarak ve işsizliğe çare
olarak hasat, paketleme ve budamayla da ayrıca bir istihdam
yaratmaktadır. İhracatımızın yüzde 60ını bu
üründe Rusyaya gerçekleştiriyoruz.
Son
zamanlarda, gerek siyasi nedenlerle gerekse Akdeniz meyve sineği
zararlısı sebebiyle Rusya tarafından ihracatımız
engellenmekte, ürünlerimiz gemilerle limanlara geri gönderilmektedir.
Narenciye, sektörde yaşanan ekonomik sıkıntılar,
yavaşlayan ihracat nedeniyle fiyatları her gün düşerek
dalında kalmıştır; 1,5 liradan başlayan fiyatlar
kilosu 50 kuruşa kadar inmiştir. Narenciye alanında acilen ve
gelecek üretimde yapılmak üzere iki başlı çözüm üretilmesi
gerekmektedir. Acilen çözüm gereken konular:
1)
Rusyada yaşanan bu gümrük sorununun çözülmesi, giden ürünlerin geri
dönmemesi sağlanmalı.
2)
Uzun yıllardır verilen DFİF (Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonu) kaynaklı ihracat desteği geçen yıl 120 liradan 50 liraya
düşürülmüştür. Bu yıl ise henüz bu rakam açıklanmadı.
Bu ihracat desteğinin bir an önce açıklanması gerekmektedir.
3)
Geçen yılki hak edişlerin acilen ödenmesi gerekmektedir.
4)
Finansman maliyetinin yüksek olması nedeniyle çiftçilerimizin
kısıtlı mal ihracatlarına Eximbank ya da kamu bankasıyla
uygun kredi imkânları tanınmalıdır.
Gelecek
sezon için Tarım Bakanlığımızca Akdeniz meyve
sineği gibi zararlılarla toplu mücadele yapılmalıdır.
Meyve kesim kriterleri belirlenmelidir. Özellikle Akdeniz meyve sineği
zararlısına karşı kesin çözüm için kısırlaştırılmış
erkek birey sinek canlısı getirilerek ülkede üretilmelidir ve
doğaya salınmalıdır.
Değerli
vekiller, kıymetli milletvekillerim; tarım sektörünün bu anlamda en
önemli unsurları olan ve çiftçinin üretimini teknik yapmasını,
kaliteli ürün sağlamasını sağlayanlar, tarladan sofraya
zincirin en önemli halkalarını oluşturan ziraat mühendisleri,
gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler,
teknikerler ve teknisyenlerdir. Ancak tarımın bu güzide meslek
grupları, olmazsa olmazları, olmazlarsa tarımın
olmayacağı insanlarımız istihdam yönünden çok
sıkıntılıdır. Yaklaşık on yedi aydır
iş ve atama umuduyla kandırılan meslektaşlarımız
Tarım Bakanlığından atama beklemektedir. Parlamenter
sistemin son Tarım Bakanı, verilen bir sözü, 10.551 atama sözünü
hâlen yerine getirmemiştir. İşsiz olan bu gençlerimize,
meslektaşlarımıza verilen sözler neden tutulmuyor? Kurumlarda ve
devletlerde devamlılık esas değil midir? Zaten işsiz olan
bu gençlerimizi Bakanlık sürekli özel sektöre yönlendirmekte; imkânları
olsa bu insanlar, bu meslektaşlarımız kamuda neden
çalışmak istesinler? Buradan Bakanlığa çağrı
yapıyorum: Bu gençlerimize, bu meslektaşlarımıza atama ve
istihdam yaratsınlar.
Değerli
milletvekilleri, son olarak da Adanamızın havaalanıyla ilgili bir
değerlendirmede bulunmak istiyorum. Adanamızın havaalanı
vardır, yeni bir havaalanına ihtiyaç yoktur. İlimizdeki
havaalanı dünyanın en güvenli ve en rahat havaalanıdır. Son
zamanlarda, Adana Havaalanı kapatılarak Çukurova Bölgesel
Havaalanı adında komşu ilimizin sınırlarına
taşınmak istenmektedir. Kaldı ki bölgesel havaalanı
komşu ilimizin sorunlarına da çözüm değildir. Yeni
havaalanı yaklaşık 10 bin dekar birinci sınıf
tarım alanı, turfanda ürünlerin yetiştiği, alüvyal
topraklar, birinci sınıf topraklar istimlak edilmiştir.
Ayrıca, havaalanı bittiğinde etrafında oluşacak
inşaat, yapılaşma işleri nedeniyle çok daha yüksek miktarda
tarım alanı yok edilecektir. Söz konusu alan, aynı zamanda,
göçmen kuşların da göç yolu üzerindedir. İlimizin
sınırları dışarısına çıkarılmak
istenen havaalanı kent yaşantımıza ve ekonomimize
ağır bir ket vuracaktır. Şehrimizin bu değerine sahip
çıkmamız gerekiyor. Geçmişte ilimizden alınan ya da
taşınmak zorunda bıraktırılan TRT, Karayolları
Bölge Müdürlüğü, bölge mahkemeleri gibi kurum ve kuruluşlara bir
yenisini daha eklemeyelim. Bu konuda Adana ilimize yeni bir travma daha
yaşatmamak için Ulaştırma ve Altyapı Bakanından bu
konuyla ilgili açıklama yapmasını bekliyoruz.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Orhan Bey, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adana ilinin Feke ilçesindeki Şehit Koray
Özel Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonunda çıkan yangından
etkilenen öğrenci ve öğretmenlere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ORHAN
SÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim
bölgem Adananın Feke ilçesinde Şehit Koray Özel Anadolu Lisesi
Öğrenci Pansiyonunda, akşam saatlerinde, ilk belirlemelere göre
elektrik kontağından bir yangın çıkmıştır.
Yangın, itfaiye ekipleri tarafından büyümeden kısa sürede
söndürülmüştür. Tam da hepimizin yüreğini dağlayan Aladağ
faciasının yıl dönümü yaklaşırken Fekedeki 6
katlı, 170 öğrenci kapasiteli pansiyonda çıkan bu yangın
yüreğimizi ağzımıza getirmiştir.
Çocuklarımız ve aileleri panik içerisindedir. Zaten, köylerinde okul
olmadığı için burada kalmak zorunda kalan yoksul ailelerimizin
evlatları olan bu çocuklarımız bu geceyi sokakta
geçireceklerdir. Aladağda yaşadığımız felaketi,
evlatsız kalan acılı anneleri, babaları lütfen
unutmayalım; unutmayalım ki yeni canların yitirilmemesi için lütfen
harekete geçelim.
Fekede
yaşadığımız bu acı olayın bir tecrübe
olması ve ders çıkarılması temennisiyle yangından
etkilenen tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve Feke halkına
geçmiş olsun diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Buradan
şunu da belirtmek istiyorum, şu an
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Adana ilinin Feke
ilçesine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Biz de geçmiş olsun dileklerimizi bildiriyoruz.
Baki
Bey, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Adana Milletvekili Ayhan Barutun 14
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli hatip
Adana Havaalanının kapatılıp Çukurova
Havaalanının açılacağı gibi bir söylemde bulundu.
Mersin,
2 milyon nüfusu olan ve havaalanı olmayan ender büyük şehirlerden bir
tanesidir. Adanalılar kendi havaalanlarına sahip çıkabilirler,
ona söyleyeceğimiz bir şey yoktur. Yalnız, bir Adana
milletvekilinin, komşu ilimizin bir milletvekilinin Mersine
yapılacak olan Çukurova Havaalanına karşı
çıkmasını şiddetle kınıyorum ve bunu Cumhuriyet
Halk Partisi Mersin milletvekillerinin de takdirine bırakıyor,
saygılar sunuyorum.
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
Yerinizden söz vereyim.
Buyurun.
56.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Mersin Milletvekili Baki Şimşekin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, biz öncelikle Adana
Havalimanımızın başka bir yere taşınmasına
karşıyız, bu birincisi.
İkincisi:
Mersin ili sınırları yani Tarsus ilçesine yapılmakta olan
Çukurova Bölgesel Havaalanı -bir meslek mensubu gereği olarak- 10 bin
dekar birinci sınıf alüvyal ve bir yılda 3 ürün alınabilen
tarım toprakları üzerine inşa edildiği için zaten orada
birçok demokratik kitle örgütü, meslek odası bu konuyla ilgili kanuni davalar
bile açmıştır. Bu nedenle uygun değildir diyoruz. Ve
özellikle de -Mersine yapılabilir- Mersine şu anda yapılan
havalimanı da -Milliyetçi Hareket Partisinden bir milletvekili
arkadaşımız da dün sanırım söyledi- çok, onlara bir
ulaşım anlamında, mesafe anlamında zaten yakınlık
sağlamıyor. Aslında Adana Havaalanı Adanaya yakın
fakat Adana ili...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkanım, önemli bir husus.
BAŞKAN
Peki, toparlayın Sayın Milletvekili.
AYHAN
BARUT (Adana) ...sınırları dışına
çıktığı için bizi ilgilendiren taraf aktif pasifte
Adananın dışında olan bir havaalanı. Adanadaki
havaalanımızın kapanmasını istemiyoruz, Mersindeki de
Mersinin daha uygun yerlerine yapılsın diyoruz, bizim söylemek istediğimiz
budur.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Jale
Nur Süllü konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
JALE
NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli Meclis
üyeleri; Mecliste bulunan tüm milletvekillerinin son derece duyarlı
olduğuna inandığım bir konuda çağrı yapmak üzere
söz almış bulunuyorum. O konu çocuklar sayın milletvekilleri.
Kendi çocuğumuz, torunumuz, sokakta soğukta mendil satan bir çocuk,
mevsimlik işçilerin kurduğu çadırlar arasında koşturan
bir çocuk, sanayide yüzü, elleri karalar içinde bir çocuk ya da evinden
çıkıp günlerce haber alınamayan, günler sonra ölüsünün
bulunduğu haberi alınan bir çocuk. Onların hepsi bizim
çocuklarımız. Sevgi gösterip, koruyup kollamakla kalmayıp
haklarına saygı göstermemiz gereken çocuklarımız. Peki,
çocuklarımızı aile içinde, sokaklarda, okulda, iş
yerlerinde koruyabiliyor muyuz? Ülkemiz gerçekleri bize bu sorunun
yanıtını açıkça veriyor sayın milletvekilleri.
Eğitime
erişim konusundaki bölgesel ve ekonomik farklılıklardaki
eşitsizlik, çocuğun eğitim hakkından eşit
yararlanamaması gelişme hakkını ihlal etmektedir.
Ortaöğretime geçiş sınavlarında 1 milyon 200 bin
öğrenciden 126.536sının yani sadece yüzde 10unun
dışında kalanlara istedikleri okul dışındaki
okullara gitmesinin dayatılması tam bir çocuk hakları ihlalidir.
Çocuk
işçi sayısında onda 8i kayıtsız olmak koşuluyla
2 milyonu bulan artış çocuk yoksulluğunun en büyük göstergesi
olmasının yanı sıra çalışma
koşullarının elverişsizliği çocukların
sağlık ve yaşam hakkını tehdit etmektedir. Türkiyede
çocuk işçiler, 2001 yılında kabul edilen 182 sayılı
ILO Sözleşmesiyle en tehlikeli alanlar olarak belirlenen alanlarda
çalışmaktadır sayın milletvekilleri. Kırsalda çocuk
işçilerde, özellikle de mevsimlik işçilerin çocuklarının
eğitim, güvenlik, barınma, sosyal çevre konularında birçok hak
ihlali yaşanmaktadır. Maruz kaldıkları tarım
ilaçları ve kimyasallar ile yetersiz oyun alanları ve beslenmeleri
çocukların sağlıklı bir çevrede yaşama
haklarını ihlal etmektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde
çalışan çocuklar iş kazaları, meslek hastalıkları
ya da riskleriyle karşılaşmaktadırlar. 2018
yılında 22si 14 yaş altında 62 çocuğun yaşam
hakkı iş cinayetiyle sona ermiştir.
Çocuklarımızın
fiziki ve ruh sağlığını tehdit eden en önemli
sorunlardan biri de uyuşturucu ve madde
bağımlılığıdır. Ülkemizde son on yılda
uyuşturucu kullanan çocuk sayısında yüzde 100 artış
olması, uyuşturucuya başlama yaşı olan 16
yaşın ne yazık ki 12 yaşa düşmüş olması ve
güvenlik birimlerine getirilen çocukların yüzde 33ünün madde
bağımlısı olması son derece endişe vericidir.
Güç
ilişkisi sonucu yetişkinlerin çocuklara yaptığı en büyük
haksızlık fiziki, ekonomik, psikolojik istismar geniş bir
alanı kapsasa da en görünen olanı cinsel istismardır. Türkiyede
son on beş yılda çocuğa yönelik cinsel istismar
vakalarının yaklaşık yüzde 400 oranında artması
ve bu konuda dünya 3üncüsü olması son derece düşündürücüdür.
Sayın
milletvekilleri, siz hiç hayatınızda kendi babasından hamile
kalan bir çocukla karşılaştınız mı? Bundan
yıllar önce olmasına rağmen o babaannenin yüzüme bakamayan hâli,
o çocuk hamile annenin odadaki dolapta bulunan bebeklere bakan gözlerindeki
ifade bunca yıldır hiç aklımdan çıkmadı benim
sayın milletvekilleri. Tabii ki çok doğal çünkü o sadece 15
yaşında bir çocuktu, tıpkı Sağlık
Bakanlığının raporuyla, sayılarının sadece
bir hastanede 2016 yılında 1.260, son beş ayda ise 158
olduğu söylenen 15 yaş altı hamile çocuklar gibi.
Bu
rakam ve olaylar toplumsal bir yara olmanın yanı sıra çocuk
hamileliklerde anne ve bebek ölüm riskinin 5 kat fazla olması nedeniyle
çocukların yaşam ve sağlık haklarını da tehdit
etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
JALE
NUR SÜLLÜ (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Çocuk
hak ihlalleri beş dakikada özetlenemeyecek kadar geniş ve hassas bir
konu. Meclisteki tüm mevkidaşlarımın bu hassas konuda hak
ihlalleri ve sayılardaki artışları duymaktan rahatsız
olduklarını biliyorum. Bu
duyarlılığınızı da bildiğimi için konuyu
Meclise bir araştırma komisyonu ya da Meclis İçtüzüğünde
bir değişiklik yapılarak komisyon kurulma önergesi olarak
reddedilmesini istemediğimizden o şekilde getirmedik. Meclisteki
hiçbir milletvekilinin ihlalleri acı sonuçlara yol açan çocuk
haklarını reddeden bir konuma düşmesini ve bunun vicdani
sorumluluğunu üstlenmesini doğru bulmadık.
Bakın
sayın milletvekilleri, tüm burada anlatılanları,
konuşulanları unutup yine başka işlere dalabiliriz, ta ki
yeni bir çocuk hak ihlali yaşanana dek, yeni bir çocuk ölümü ya da
tecavüzü duyana dek. Ama gelin bu kez öyle yapmayalım, grup başkan
vekillerimiz de burada, kendileri, önümüzdeki hafta olur en kısa sürede
bir araya gelsinler ve bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
JALE
NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
uzlaşıyla
hepimizin ortak önerisi olarak bir çalışma gerçekleştirebilmesi
için şahsım ve grubum adına bir çağrıda bulunuyorum.
Bu çağrının yüce Mecliste cevap bulacağına yürekten
inanarak Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Şahıslar adına ikinci söz, Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Cihat Sezal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında 30 Temmuzda rahatsızlanarak
hastaneye kaldırılan ve 18 Kasım Pazar günü ahirete irtihal eden
CHP Edirne Milletvekilimiz Erdin Bircana Allahtan rahmet diliyorum,
sevenlerine, yakınlarına ve CHP Grubuna
başsağlığı diliyorum, Allah kalanlarına
sağlık versin.
Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlgili
kanunda değişiklik yapma isteğimiz demokrasinin daha iyi
işleyebilmesi ve gelişmesi amacını gütmektedir. Ayrıca
genel ve yerel seçimlerde adı geçen birliklerde kimlerin istifa
edeceği, kimlerin görevine yeniden dönebileceği gibi belirsizlikleri
ortadan kaldırmak istiyoruz. Bu kanun, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği üyesi birlik, oda ve borsa başkanları ile bu
sayılanların yönetim kurulu üyelerini kapsayan değişiklik
söz konusu kişilerin yerel ve genel seçimlerde adaylık için görevden
ayrılmaları hâlinde aday gösterilmemeleri ya da seçimi
kazanamamaları sonucu görevlerine yeniden dönebilmelerinin önünü
açmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği üyesi bir iş insanı, deneyimleri ve
birikimlerini milletvekili olarak ya da yerel yönetimlerde vatana ve millete
hizmet etmek için kullanmak istiyorsa bu alanda hizmet yarışına girme
talepleri her Türk vatandaşı gibi birlik üyelerinin de
hakkıdır. Kanunlarla kimsenin önüne engel koymaya gerek yoktur. Bu
kısıtı ortadan kaldırırsak daha çok kişinin ülke
yönetimine ve millete hizmette söz sahibi olmak isteyeceğini
düşünüyoruz. Bu durumun ise demokrasimize renk ve heyecan getireceği
kesindir. Zaten Komisyonumuzda da kanun teklifi görüşülürken teklif
maddelerinin tümü üzerinde hemen hemen mutabık
kalınmıştı. Tek bir sorun vardı, o da bu kanun
maddesindeki birliklerin ve odaların daha fazla
genişletilebileceğiydi. Bu da Komisyonumuzun ve değerli
Meclisimizin üyelerinin takdirindedir. İlerleyen dönemlerde bununla ilgili
bir çalışma da yapılabilir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyeleri gibi
donanımlı, tecrübeli, iyi yetiştirilmiş bu milletin
evlatlarının millete hizmet etmek için görev alma haklarını
engellemek yerine desteklemek ve onları teşvik etmek bu ülkenin
hayrına olacaktır. Bugün ülkemizde devlet hizmeti gören memurlar dahi
istifa edip bir siyasi partiden aday olabiliyorlar. Keza, milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görevlerini yaparken belediye
başkanlığına aday olup kazanamadıkları takdirde
Meclisteki görevlerine devam edebiliyorlar. Bizlere hak olarak verilen bir
konunun ve yasanın başkaları için de uygulanmasının
doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu kanunla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine
siyasetin karışacağı görüşünü de
desteklemediğimizi belirtmek isterim. Odalar ve Borsalar Birliği
üyeleri siyasi partilere üye olabilmektedir. Belediye meclis üyesi olarak da
görev yapabilmektedirler. Ayrıca, bu kişiler zaten siyasi kimlikleri
olan insanlar ve bunu açıklamanın da kanunen hiçbir engeli yoktur.
Şu durumda herhangi bir sorun oluşmuyorsa genel ve yerel seçimler
için de sorun teşkil etmeyeceğini düşünüyoruz. Bu millete hizmet
etmek isteyen üyeler, hangi partiden olursa olsun, siyasi haklarını
özgürce ve cesurca kullanabilmeli. Zaten bizim savunduğumuz da budur:
Başarılı ve seçilmiş bir yönetici görevine tekrar dönüp
devam edebilsin. Hangi partili olduğunun da hiçbir önemi yoktur.
Değerli milletvekilleri, geçmişte birlik,
oda ve borsa başkan ve yönetim kurulu üyelerine böyle bir
kısıtlama geldiğinde seçimlerde başvuru sayısı
ciddi bir oranda azalmıştır. İstifa eden üyeler ise geri
dönemediklerinden sil baştan yeni bir seçim yapılmış ve
yönetim kurulları belirlenmiştir, bu da ciddi bir zaman kaybına
neden olmaktadır. Şimdi ise kanun teklifimizle, ortaya çıkan
iş yükü ve zaman kaybı da ortadan kalkacaktır.
Bu düzenlemenin adrese teslim olduğu ya da
kişiye özel yapıldığı fikrine de katılmamız
mümkün değildir. Diğer partilerimiz de, bu teklif
yasalaştıktan sonra, kendi partilerine mensup kişilerin de aday
olacağını görecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
MEHMET
CİHAT SEZAL (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Dünden
beri bazı tepkiler görüyoruz, AK PARTİli olursa dönsün, başka
partili olursa dönmesin. demişiz gibi şaşırtıcı
tepkilerle karşı karşıya kalıyoruz. Siyaset kötü bir
şey değil değerli milletvekilleri; aksine, siyaseti
zenginleştirmemiz, siyasete katılımda engelleri
kaldırmamız, insanları siyasete daha çok
yaklaştırmamız lazım.
Hepinizin
bildiği üzere Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle yönetiliyor, yani Cumhurbaşkanımız bir siyasi
partinin mensubu ve aynı zamanda Genel Başkanı. Bu durum
kendisinin, tüm vatandaşlarımıza eşit ve tarafsız
hizmet etme çabasına hiçbir zaman engel teşkil etmemiştir.
Seçilir seçilmez Sadece bana oy verenlerin değil, 77 milyonun Cumhurbaşkanı
olacağım. diyerek bu konudaki hassasiyetini de belli etmiştir.
Bizler de on altı yıldır ülke yönetiminde söz sahibi olan AK
PARTİ iktidarı olarak her zaman aynı duruşu sergilemeye
çalıştık. Zaten siyaset ilkeli ve adaletli olmayı
gerektirir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
CİHAT SEZAL (Devamla) - O yüzden, odalara ve birliklere siyaset
karışacak derken, yaptıkları siyasetten kötü bir şey
gibi bahseden milletvekillerine de katılmadığımı
bildirmek istiyorum.
Son
olarak -dün tabii konuşma yapacaktık, nasip olmadı, bugün
söylemek istiyorum- tüm dünya çocuklarının 20 Kasım Dünya Çocuk
Hakları Gününü kutluyor, bu vesileyle 6-7 Ekim olaylarında
arkadaşlarıyla kurban eti dağıtırken bölücü hainler
tarafından katledilen 16 yaşındaki Yasin Börüye ve 31 Temmuz
2018de Hakkâri Yüksekovada yine hainler tarafından yola tuzaklanan
patlayıcının infilak etmesi sonucu yaşamını
yitiren 11 aylık Bedirhan Karakayaya rahmet ve tüm dünya
çocuklarının açlıktan, yokluktan, savaştan ve tüm kötülüklerden
uzak büyüdüğü bir gelecek diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Bu sürenin beş dakikası soruya, beş
dakikası da cevap işlemine ayrılacaktır.
İlk
soru Sayın Şahine aittir.
Buyurun
Sayın Şahin.
SUZAN
ŞAHİN (Hatay) Öncelikle Adana Fekeli hemşehrilerime
yangın sebebiyle geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Hataya
yakın bölgelerde teşvik kapsamında olan iller bulunduğundan
Hataya yatırım gelmemektedir. Mevcut yatırımcılar da
Osmaniyeye kaymış durumdadır. Hatayımız
kayıtlı ve kayıtsız 500 binin üzerinde Suriyeli mülteciyi
misafir ediyor, 3 kişiye düşen paydan 4-4,5 kişiye hizmet
veriyor. İki mutsuz toplum yan yana duruyor. Ekmeğimizi paylaşıyoruz
ancak iki tarafa yetmez oldu. Tarımın yok olması,
sınır kapılarının açılmaması, dolar
kurundaki hızlı yükseliş ve ağır zamlarla ekonomisi
durma noktasına gelen Hatayda halk Büyükşehir Belediye
Başkanı Sayın Lütfü Savaşın
başlattığı kampanyayla kısa sürede 500 bin imza
toplayarak 5inci teşvik bölgesi talebini Hükûmete duyurmaya
çalışmıştır.
BAŞKAN
Sayın Beko
KANİ
BEKO (İzmir) Sayın Başkan, İzmirin Karabağlar
ilçesine bağlı Kavacık köyünde çıkarılan mermer
nedeniyle köyün üzerini ve meşhur Kavacık üzümü diye bilinen üzüm
bağlarını büyük bir toz bulutu kaplamaktadır. Bu durum
nedeniyle köy ve civarında büyük bir çevre kirliliği ve olumsuz
sağlık koşulları oluşmaktadır. Aynı zamanda
toprak gözeneklerindeki azalma sonucu tarım alanlarında verim
düşmekte ve bu durum bölgede ekonomik kayba neden olmaktadır. Bu
kapsamda bölgede kaç adet mermer ocağı bulunmaktadır? Kaçı
ruhsatlandırılmış ve kaç mermer ocağı ruhsat
alımı için başvurmuştur? Ruhsat alımı
sırasında ÇED raporları alınmış mıdır?
Bu raporların sonuçları nelerdir? Olumsuz ÇED raporuna rağmen
açılan mermer ocağı var mıdır? Bölgede bulunan mermer
ocakları için hangi sıklıkla denetimler yapılmaktadır?
Bu denetimlerin sonuçları nelerdir? Bölgede bulanan tarım
alanlarına ve yer altı sularına gerekli ölçümler yapılmakta
mıdır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arslan
KANİ
BEKO (İzmir) Bir cümle söyleyeceğim Sayın Başkan, bir
cümle; önemli de ondan
Söz verirseniz memnun olurum, bir cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Buyurun.
KANİ
BEKO (İzmir) - Zarar gören tarım alanları ve ürünlerle ilgili
bir tasarrufunuz olacak mı?
Çok
ince bir yapıya sahip olan toz atıklarının kuruduktan sonra
havada uçarak insanlarda ve tüm canlılarda akciğer solunum
yollarının tıkanmasının nedeni olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle kanser vakalarının artması
muhtemeldir. Bu konuda bir önlem alınmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidar partisinin sürekli seçim kanunlarıyla oynamasını
anlayamıyorum. Gelin, hep beraber adrese teslim olarak yapılan bu
kanun yerine halkın beklemekte olan sorunlarını çözelim.
Örneğin, uzman çavuşların sorunlarını çözelim,
onları kadrolu yapalım, 3600 gösterge haklarını verelim,
emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili düzenlemeyi yapalım,
kadroya alınmayan taşeron işçilerinin kadroya
alınmasını görüşelim ve çözelim, Türkiye muharip gaziler
ile 15 Temmuz gazileri arasındaki eşitsizlikleri giderelim; 15 Temmuz
gazilerinin yararlandığı gibi faizsiz ev kredisi verelim,
muharip gazilerin askerî kamplardan, sosyal tesislerden
faydalanmasını sağlayalım. Yine, muharip gazilerin kamu
hastanelerinden ve kamu araçlarından
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Zeybek
GÖKAN
ZEYBEK (İstanbul) Sayın Başkan, Malatya ili Hekimhan ilçesinde
Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan altyapı
çalışmaları tamamlanmış ancak iki buçuk yılı
aşkın zaman dilimi içinde yapılmış olan altyapıların
üst yapısı tamamlanmamış, kış
koşullarına giren Hekimhan ilçemizde yollar çamur, insanlar seke seke
yürümektedir. Malatya Büyükşehir Belediyesi Hekimhan ilçesindeki ana
yolların asfaltını ne zaman yapacaktır?
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İş
kazaları bitmek bilmiyor. Zonguldak Kilimlide maden ocağında
metan gazı patlamasından dolayı işçilerimiz
hayatını kaybetti ve yaralananlar var. Ölenler ışıklar
içinde uyusunlar, yaralılara acil şifalar dilerim.
Patlamanın
yaşandığı maden ocağının ruhsatsız
olması, bunun bir iş kazası değil iş cinayeti
olduğunu gösteriyor. İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre sadece geçtiğimiz
eylül ayında 157 işçi iş cinayetlerinde yaşamını
yitirdi. Bu yılın ilk dokuz ayında ölen işçi
sayısı ise 1.450. İşçi sağlığı ve
güvenliğinde sendikalar, meslek odaları ve üniversitelerin
katılımıyla özerk bir kurumsal yapı
oluşturulmadığı, ILO normlarına uygun olarak yeniden
düzenlemeler yapılmadığı sürece bu cinayetlerin önünü alamayız.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına soruyorum: Bu iş
cinayetlerinin önlenmesi için kaç işçinin daha ölmesi gerekiyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Komisyon
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu
kanun teklifinin son maddesini görüşüyoruz. Değerli
arkadaşlarımız bizimle ilgili olmayan soruları ifade
ettiler. Anayasanın 98inci maddesinin beşinci fıkrası
yazılı sorunun nasıl sorulacağıyla ilgili düzenlemeyi
gerçekleştirmiş. İç Tüzükümüzün 96ncı ve 100üncü maddeleri
arasında da yazılı sorunun nasıl olacağıyla
ilgili düzenlemeler var.
Yazılı
soru
MADDE
96- Yazılı soru, kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş
ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin
konuları içermeyen bir önerge ile yazılı olarak cevaplanmak
üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları
ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.
Yazılı
soru önergesi, sadece bir milletvekili tarafından imzalanır ve
Başkanlığa verilir. Yazılı soru önergelerine belge
eklenemez.
Başkan,
İçtüzük şartlarına uygun gördüğü önergeleri gelen
kâğıtlar listesinde yayımlar ve ilgili Cumhurbaşkanı
yardımcıları ile bakanlara gönderir.
Kenar
başlık: Sorulamayacak konular
MADDE
97- Aşağıdaki sorular Başkanlıkça kabul edilmez:
a)
Başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konular;
b)
Tek amacı istişare sağlamaktan ibaret konular.
Yazılı
sorunun cevabı
MADDE
99- Yazılı soruların cevabı, bir Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya ait olduğu bakanlık eliyle
Başkanlığa sunulur. Başkan, bu cevabı derhal soru
sahibine iletir. Cevap ayrıca soru metniyle birlikte Başkanlıkça
alındığı günkü veya bir sonraki birleşim
tutanağının arkasına eklenir.
Yazılı
sorular, Cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakan
tarafından gönderildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde
cevaplandırılır. Tatil ve aravermede de yazılı
soruların havale işlemi yapılır, bu halde onbeş günlük
süre tatil ve aravermeden sonra başlar.
Yazılı
sorular süresi içinde cevaplandırılmazsa, yazılı soru
önergesinin süresi içinde cevaplandırılmadığı gelen
kâğıtlar listesinde ilan edilir ve bu durum Cumhurbaşkanı
yardımcısına veya bakanlara gönderilir.
Madde
100, Başkanlıktan sorular. Bu da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığını ilgilendiren bir konu.
Başkanlıktan
sorular
MADDE
100- Başkanın, Başkanlık Divanının,
Başkanlık Divanı üyelerinin ve Danışma Kurulunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetleriyle ilgili görevleri hakkında,
Başkanlıktan yazılı soru sorulabilir. Bu sorular
Başkan veya görevlendireceği başkanvekillerinden biri
tarafından cevaplandırılır.
Anayasanın
98e beşinci fıkrası ve İç Tüzükümüzün 96 ile 100üncü
maddeleri arasında bu soruların nasıl olacağıyla
ilgili düzenleme gerçekleşmiş. Bütün sorularda olduğu gibi
muhakkak ki sayın bakanların Türkiye Büyük Millet Meclisini takip
ettirdikleri bir kadroları, elemanları vardır veya Türkiye Büyük
Millet Meclisi tutanaklarını inceleyerek değerli milletvekili
arkadaşlarımızın bu çerçevede kendi bölgeleriyle ilgili
samimiyetle, hassasiyetle dile getirdikleri konuları kendileriyle paylaşırlar
diye ümit ediyorum. Paylaştıkları takdirde, herhâlde o
milletvekili arkadaşlarımız da bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleriyle ve diğer kendi seçmenleriyle, bölgesiyle ilgili de
paylaşma imkânı bulmuş olurlar.
Bu süreç içerisinde bizim
cevaplayabileceğimiz herhangi bir soru olmadığından
dolayı, bizim bu konuda bir şey söylememiz mümkün değil. Ama
kanun teklifinin, ben özellikle Komisyon görüşmeleri sırasında
bütün siyasi partilerin temsilcilerine teşekkür ediyorum. Hakikaten
katkı yapmaya gayret gösterdiler. Tek madde olan bu teklifle, milletvekili
arkadaşlarımızın
verdiği önerge doğrultusunda, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun
bir talebi dile getirildi. Nitekim, o talep de Komisyonun
çoğunluğuyla kabul edildi. O süreçte, Komisyon aşamasında
bizde, Anayasanın 135inci maddesinde tarif edilen kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının tamamıyla ilgili
bir görüşmenin olması konusunda bir kanaat oluştu. Bu kanaati
siyasi parti gruplarıyla paylaşmadan, siyasi partilerin grup
başkan vekilleriyle -ki bizim sistemimizde siyasi partilerin
gruplarına verilen bir ehemmiyet vardır, milletvekilleri parti
gruplarıyla istişare ederek, birlikte düşünerek bu kanaatlerini
dile getirirler- siyasi parti gruplarıyla görüşülerek bizim 2
artı 18, tespit edebildiğimiz, kamu kurumu niteliğindeki
kuruluşlarla ilgili bir önerge çalışması
gerçekleşmiş oldu. Nitekim, bu önerge çalışmasında
kanunla kurulmuş bütün
Bakın, 135inci maddedeki kamu kurumu
niteliğindeki kurumların tamamı kanunla kurulmuş
kurumlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Başkanım, çok kapsamlı bir açıklama yaptınız.
Buyurun,
toparlayın.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Komisyonda geçen meseleleri de ifade etmeye çalışıyorum.
Bütün
kurumların teker teker madde ihdasıyla ilgili konunun gündeme
geleceğini çünkü, diyelim ki Odalar Birliği Kanunda, Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları Birliği Kanununda, Barolar Birliği
Kanununda, Ziraat Odaları Birliği Kanununda, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odaları Birliğiyle ilgili kanunda, Bankalar
Birliği Kanununda -isimleri şu anda aklıma gelenleri ifade
ediyorum- her bir kanunda ayrı bir değişiklik yapma imkânı
Komisyonun salt çoğunluğuyla mümkündür; salt çoğunluk için 14
milletvekilinin olması gerekir. AK PARTİ Grubu olarak 1 milletvekili
arkadaşımızın yurt dışında, 1 milletvekili
arkadaşımızın da sağlık sebebiyle
bulunamamasından dolayı 11 milletvekiliydik. Diğer siyasi
partilerle konuştuk, Milliyetçi Hareket Partisiyle konuştuk,
onların da 1 milletvekilleri var, 12 milletvekili. Komisyonun önergeyi
kabul edebilmesi için 14 milletvekiline ihtiyaç vardı. Bildiğim
kadarıyla, siyasi parti grupları konuştular. Değerli arkadaşlar,
İç Tüzükün 87nci maddesine göre -sanıyorum sekizinci
fıkrası- başka bir maddede değişiklik teklifi
verilebilmesi için beş siyasi parti grubunun mutabakatı
şarttır. Bu İç Tüzük bir manada farklı şekilde geliyor
ama bundan önceki teamüller çerçevesinde beş siyasi parti bir araya
geldiği takdirde bunun uygulamaları ortaya
çıkmıştır. Grup başkan vekilleri bu konuyla ilgili
istişarelerini, müzakerelerini yaptılar. Hatta, biz 20 tane madde
ihdası yerine, sadece tek 1 maddeyle genel bir düzeleme, Anayasa'nın
135inci maddesindeki tarif edilen kurumlarla ilgili bir kod kanun
şeklinde -1 maddelik kod kanun, yürürlük, yürütmeyle beraber 3 madde
olabilecek- bir kanuni düzenlemeyi yapalım, diğer 2 maddeyi yani
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin Kanununa ilave edilen ek 1 ile ek 2'nci maddeyi de mülga
edecek, teklif metninden çıkaracak bir düzenlemeyi yapalım diye bu
tekliflerimizi de siyasi parti gruplarına, sanıyorum, grup
başkan vekilleri sunmuşlardır. Ama beş siyasi partinin
mutabakatı olmadığından dolayı maalesef 2 kurumun,
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin Kanununa ek maddeler ilave edilerek bu düzenleme
gerçekleşmiştir. Eğer yine siyasi parti grupları bir araya
gelip anlaşırlarsa zaman geçmiş değil, 30 Kasım tarihinde
bu işleri de yapabilmek mümkündür diye ifade ediyorum.
Genel
Kurulda katkı sağlayan değerli milletvekillerine de
teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımızın fikirlerini
paylaşmasak da onların iddialarına, itirazlarına
katılmasak da Anayasa'ya aykırılık iddiaları veya
arkadan dolanma gibi meselelerin biz Komisyon olarak doğru
olmadığını düşünsek de onların görüşlerine
saygı duyduğumuzu ifade ediyorum.
Kanun
teklifinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Buradaki
mesele, hiç kimseye, kişi veya kuruma özel bir düzenleme değil,
kişilerin yarış yapabilmeleriyle ilgili engeli ortadan
kaldırmak için yapılan bir düzenlemedir. Ben 298 sayılı
Kanunun ek 7nci maddesiyle ilgili bir geçmişine bakayım dedim, geçmişle
ilgili pek fazla bir düzenleme bulamadım. 1990 yılında
yapılan değişiklik var, 1961 tarihli 298 sayılı
Kanunda, istifa ettikten sonra geri dönüşü mümkün olmayan bir düzenleme
var. Anlaşılan 1990 yılında yapılan düzenleme,
kişilerin adaylık haklarını kullanabilmek için, önlerindeki
engelleri kaldırabilmek, demokratik haklarını kullanma
imkânını sağlayabilmek için yapılmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, 86ya göre son konuşma sayıp bir dakika daha
verirseniz
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Başkan, meramınızı çok güzel
anlattınız yani.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bir cümleyle bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.
Şimdi,
bu çerçevede, 1990 yılında konulmuş bir düzenlemeyle, demokratik
haklarını kullanan devlet memuru olanlara bu şansı
verebilmek adına yapılmış bir iş. Bu
yaptığımız düzenlemede, Odalar ve Borsalar Birliği ve
Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifleri Birliğiyle ilgili kısımda
arkadaşlarımızın bu şanslarını
kullanabilmeleri için bir fırsat verilmiştir.
Hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Yüce
Mecliste katkı sağlayan değerli milletvekillerine teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Atakan Bey ilk sırada olmasına rağmen, sisteme
yanlış girildiği için ismini söylemedik.
Buyurun
Atakan Bey.
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bir
iş kazasına uğradık galiba.
Temel
kanun yapma tekniğinden uzak, Anayasaya aykırı, şahsa
özel, ısmarlama yasa yapma âdetinden ne zaman vazgeçeceksiniz? Bir hukukçu
olarak sizin bu yasa yapma usulünüzü ibretle izliyorum.
Yaptığınız bu uygulamalar hukuk fakültelerinde Nasıl
yasa yapılmaz? dersi olarak okutulmalıdır. Ülkedeki tüm kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını değil,
kendinize yakın bulduğunuz iki meslek kuruluşunu seçiyorsunuz.
Yapmaya çalıştığınız değişikliğin
muhatabı meslek birliklerinin başkanlarının olumsuz
görüşüne rağmen, seçim yasasında yapmanız gereken
değişiklikleri TOBB ile Odalar ve Borsalar Kanununda
yapıyorsunuz. Anayasayı ve hukuku dolanıyor, kanuna
karşı hile yapıyorsunuz. Böylece Kanun nasıl yapılmaz?ın
kitabını yazıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 14 sıra sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tacettin
Bayır Kazım
Arslan Alpay
Antmen
İzmir Denizli Mersin
Müzeyyen
Şevkin Özgür
Özel Suzan
Şahin
Adana Manisa Hatay
MADDE
4- Bu Kanun hükümlerini Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve
Cumhurbaşkanı müştereken yürütür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Adanadaki yangınla ilgili söz istiyor sayın milletvekili.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Adana
Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, Adana ilinin Feke ilçesindeki
Şehit Koray Özel Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonunda çıkan
yangın nedeniyle Fekeli hemşehrilerine geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Feke ilçemizde bulunan 170 kapasiteli
Şehit Koray Özel Anadolu Lisesi öğrenci yurdunda çıkan yangın
nedeniyle Fekeli hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletirken
yangının kısa sürede söndürülmesi ve can kaybının
olmamasından memnuniyetimi belirtiyor, öğrencilerimizin
mağduriyetinin giderilmesi yönünde duyarlı davranan yetkililere
teşekkür ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkan.
58.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Adana ilinin Feke ilçesindeki
yangının nasıl meydana geldiğine ve alınan tedbirlere
ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Adananın Feke ilçesinde meydana gelen
yangın faciası hakkında Adana Valiliği ve Feke
Kaymakamlığından aldığımız bilgiye göre, 80
kız öğrencimizin kaldığı yurtta telefon şarj
etmek için prize takılan kabloda meydana gelen bir yangın
faciası söz konusudur. Sadece bir odada bir yatağın
yanmasından ibaret olan yangın neticesinde olası risklere
karşı çocuklar yurttan tahliye edilmiş ve civardaki yurtlara
yerleştirilmiştir, tedirgin olan bazı aileler de
çocuklarını köylerdeki evlerine
taşımışlardır. Valilik de köyden okuluna intikal etmek
için gerekli servis imkânlarını da sağlamış
bulunmaktadır. Adana Valiliği ve Feke Kaymakamlığı
meydana gelen olayla ilgili incelemelerini sürdürmektedir. Olası risklere
karşı gerekli tedbirlerin alınması yönünde de
çalışmalar yapılacaktır.
Genel Kurulun bilgisine arz ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
59.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Adana ilinin Feke ilçesindeki yangın
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve ihmal söz
konusuysa aydınlatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adananın Feke ilçesindeki kız yurdunda
meydana gelen yangın nedeniyle öncelikle geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum ve bu yangında bir can kaybı olmaması şimdilik
tek tesellimizdir.
Bu yangının çıkış nedeni ve
meydana gelen varsa hata ve ihmallerin de en kısa süre içerisinde
aydınlatılmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Sayın
Başkan
BAŞKAN Adana Milletvekilimize de söz verelim.
Buyurun Sayın Milletvekili.
60.- Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Adana ilinin Feke ilçesindeki Şehit
Koray Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonunda çıkan yangından
dolayı Fekeli hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Ben de Feke
Şehit Koray Anadolu Lisesi Öğrenci Pansiyonunda çıkan
yangından dolayı Fekeli hemşerilerime geçmiş olsun
dileklerimi iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Hatay Milletvekili Suzan Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bitmeyen davalar, haksız tutuklamalar, uzun
tutukluluk süreleri ve en önemlisi gerçekleşmeyen adalet. Hepimiz
biliyoruz ki Türkiye ciddi hukuk sorunlarıyla boğuşuyor. Bu
durum uluslararası endekslere de yansıyor. Dünya Adalet Projesinin
Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi genel sıralamasında 99 ülke
içinde 59uncu sırada yer alan Türkiye, temel haklar kategorisinde 78inci,
açık devlette 69uncu, düzen ve güvenlikte 67nci, sivil adalet sisteminde
47nci sırada yer aldı. Bu vahim tablonun temelindeyse Türkiyedeki
temel hukuk ve hukukçu sorunları yer almaktadır. Adaletin sadece bir
kadın adı olarak kaldığı ülkemde, vatandaşın
elinde kalan tek sığınağı olan savunma
hakkını temsil eden avukatların sorunlarından
bahsedeceğim, itibarsızlaştırılmak istenen
avukatlardan.
Avukatlık
mesleğinde başlayan kaos sürüyor. Ülkenin hukuk devleti
olabilirliği konusunda fiilî ve fikrî sorunlar avukatların
dünyasını doğrudan etkiliyor. AKP iktidara geldiği günden
bugüne üniversite ve fakülte açmayı bir seçim şovu hâline
getirmiştir. Gençleri meslek sahibi değil sadece diploma sahibi
yaparak işsizler ordusuna katmış, tüm meslek dallarında
olduğu gibi avukatlık mesleğinde de kalitenin düşmesine
neden olmuştur. Avukatların iş alanları günden güne
daralıyor ve avukatlar gittikçe yoksullaşıyor. İşçi ve
genç avukatlar ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Parası olmayan
avukat sağlık yardımı alamıyor. Avukat
sayısındaki hızlı artış ve hukuk eğitiminin
kalitesizleşmesi de avukatların saygınlığını
ve niteliğini her geçen gün azaltıyor. Avukat, haklarını
kaybediyor. Bu durumda, avukatların dışında yapılan
hukuki iş ve işlemlerin avukatların alanına
kaydırılması ya da yeni iş olanakları
geliştirilmesi gerekmekteyken ortada hukuksuzluklar var. Avukatlık
dünyasının maddi olarak daraltılması çabası var.
Avukatlara saldırılar var. Bağlı oldukları
baroları itibarsızlaştırma çabaları var.
Avukatlık
stajına kabul ve avukatlık sıfatını kazanmanın
sınava bağlanması şarttır. Hukuk fakültelerinin
kontenjanlarının düşürülmesi, eğitim kalitesinin
artırılması gerekmekte olup yeni fakültelerin açılması
engellenmelidir. Sayılar sorunun büyüklüğünü göstermek için
yeterlidir. Yaklaşık 110 bin kayıtlı, 15 bin stajyer avukat,
fakültelerde 70 bin civarı hukuk öğrencisi vardır. Beş
yıl içinde avukat sayısı 200 bini aşacaktır. Mahkeme
kalemlerinde, noterlik dairelerinde, banka şubelerinde, tapu dairelerinde
hukuk fakültesi mezunları için belirli sayıda kadronun
ayrılması gerekmektedir. Böylece, işsiz mezunlara iş
imkânı tanınmış olacaktır.
Ayrıca,
derece hâkimlerinin kıdem ortalamaları son derece düşükken ceza
uyuşmazlıklarında hukukçu olmayanların
uzlaştırmacı yapılmasının, avukatsız ara
buluculuğu teşvik eden yaklaşımın ve avukatları
bilirkişilik yapmaktan alıkoyan uygulamanın
yanlışlığından da bir an evvel dönülmelidir çünkü
hizmetin kalitesi olumsuz etkilenmektedir.
İdare
mahkemesi hâkimlerinin herhangi bir fakülte mezunu olmasına izin veren
düzenleme, hem mesleğin hem de vatandaşlarımızın
hukuki güvenliği açısından sakıncalıdır, hukuk
devletinin temeline dinamit koymaktır. Bu hatadan derhâl ama derhâl
dönülmelidir. CMK avukatlığında öngörülen ücretlerin
düşüklüğü, avukatlık ücretlerine uygulanan KDVnin yüksek
olması, yabancı avukatlık bürolarının faaliyet
yasaklarını dolanarak neden oldukları vergi kayıpları
da haksız rekabete yol açarak hukukçuların temel sorunu hâline
gelmiştir.
CMK
ücretleri en az asgari ücrete çıkarılmalı, avukatların CMK
ücretlerinden KDV alınmamalı, diğerlerinde de KDV oranı
yüzde 18in altına düşürülmelidir.
Kamu
hizmeti sunmakta olan avukatlara yeşil pasaport hakkı verilmelidir.
Yine,
kamuda görev yapan avukatların ek göstergeleri hâkimlerle
eşitlenmeli, emeklilik şartları da yine hâkimlerle aynı
olmalıdır.
Hukukun
üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı
mücadelesinin avukatlığa, savunmanın
bağımsızlığına, hukuka, hukukun ve ülkenin
demokratikleşmesine katkı sağlayacağı mutlak bir
gerçektir.
İşçi
avukatların sorunlarına hamasi söylemlerin ardına
sığınmadan, sorumluluk alarak çözüm bulmak, avukat
sayısındaki devasa artışa, meslek tekelinin
daralmasına Dur diyebilmek, genç avukatların sorunlarının
hâlli için vergi muafiyeti ve mikro kredi uygulamaları gibi acil önlemleri
devreye sokmak, sağlık hizmeti ve sosyal yardımların paraya
tahvil edilmesinin önünü kesmek, mesleki dayanışmayı en üst
seviyeye taşıyıp yargı görevi içinde en iyi
koşulları avukatlara sağlayarak mesleki saygınlığı
yeniden kazanmak avukatların öncelikli talepleridir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
SUZAN
ŞAHİN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu
sorunların giderilmesi için ivedilikle iyileştirmeye, avukatlık
mesleğini itibarlı hâle dönüştürmeye yönelik adımlar
atılmalıdır. Avukatların ekonomik sorunları ile
saygınlıklarının doğrudan bağlantılı
olduğunun bilinciyle avukatlara yeni iş alanları yaratmak ve
giderlerini azaltmak yani sorunlarını ortadan kaldırmak Adalet
Bakanlığının görevidir. Bugün sayıları 110 bine
ulaşmış olan avukatların sorunlarının çözümü
konusunda Adalet Bakanlığı eylem planı oluşturarak
gerekli çalışmaları derhâl yapmalıdır.
Unutulmamalıdır ki savunma yoksa yargı da yoktur.
Bu
arada, Odalar ve Borsalar Birliğine tanımlanan hak neden diğer
odalara tanımlanmıyor? Bu da adaletsiz. Kişiye özel hak
tanımlamalarını asla kabul etmiyoruz, ya herkese ya hiç kimseye.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1287) esas numaralı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Madde
4- Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Zeki
Hakan Sıdalı Metin
Ergun Ümit
Dikbayır
Mersin Muğla Sakarya
Arslan
Kabukcuoğlu İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Eskişehir Gaziantep Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan
Sıdalı.
Buyurun
Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ZEKİ
HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutluyor, Başöğretmen Atatürkü rahmet ve minnetle
anıyorum.
Geleceği
inşa etmekle görevli öğretmenlerimiz ne yazık ki geleceklerinden
umutsuzlar. Ülkemizde sayısı yarım milyonu bulan atanamayan
öğretmenler mağduriyet yaşamakta, atanan öğretmenlerse
sözleşmeli öğretmen modeliyle görevlerinde zor günler
geçirmektedirler.
Öğretmenlerimizin
refahını sağlamak geleceğe yapılacak en büyük yatırımlardandır.
Mutlu öğretmen mutlu öğrenci demektir. Öğretmenlerimizin
haklı mücadelesinde her zaman yanlarında olacağız.
Sayın
milletvekilleri, kanunlar kişiye özel değildir, geneldir ve
kapsayıcıdır ama önümüze gelen bu tasarı ne geneldir ne de
kapsayıcı. Bu kanun tipik bir ad hoc kanun örneği denemesidir.
Ad hoc amaca özel, niyete mahsus demektir, tam da içinde bulunduğumuz durumu
anlatmaktadır. Teklifin geçtiği Komisyonda tam 56 kanun teklifi
bekliyor ve siz aniden bu teklifi gündeme alıyorsunuz. Kişiye özel
kanun mu hazırlıyorsunuz? Esnaf kredi batağında; elektrik,
mazot maliyeti tavan yapmış; vergi borcunu bırakın, vergi taksitini
bile ödeyemiyor. Sabah akşam birileri konkordato ilan ediyor, esnaf daha
da batıyor, bitiyor. Son çalıştırabildiği 3-5
işçisi işsiz kalıyor. Hepimiz ekonomik krizi görmüyorum,
duymuyorum, bilmiyorum derken anlaşılan o ki herkes için değil,
seçilmiş, ayarlanmış birileri için jet hızıyla kanun
çıkarmaya çalışıyorsunuz. Kim bu birileri? Bu yasayı
kim için çıkarıyorsunuz? Bu kanunu buraya getirenler, bu
seçilmiş birilerini Türk kamuoyuna açıklamak zorundadırlar.
Sayın
milletvekilleri, belli ki bu seçilmişlere pek de güvenilmiyor. Seçimi
kazanamazsak oda başkanlığımız gitmesin. korkusuyla
hareket eden, belediye başkanı, siyasetçi olamaz. Bu iş cesaret
işidir, yürekli insan ister. Kaybetmekten korkan evinde otursun, aday
olmasın.
Kıymetli
milletvekilleri, meslek kuruluşlarında görev yapanların yerel ve
genel seçimlerde aday olmaları en doğal haklarıdır.
İYİ PARTİ de bu hakkın en büyük destekçisidir. İsteyen
aday olabiliyor zaten ama aday gösterilemeyen veya seçilemeyenlerin, amorti
misali, görevlerine dönmeleri etik değildir. Odalarda edinilen tecrübenin
siyasete yansıması faydalı olur ama siyasileşen
kişilerin siyasetüstü kuruluşlara bir ileri, bir geri gidip gelmeleri
sakıncalıdır, adil hiç değildir. Günlük siyasi
çekişmelerin nüfuz etmesi bu kuruluşların
tarafsızlığını azaltılır, işlevini ve
verimliliğini düşürür. Hem aday olup sonra dönüp siyaseti nasıl
eleştirecekler? Üyeler belki de siyasi görüşünü bilmeden oy
verdikleri yöneticinin, seçildiği makamı siyasi bir basamak olarak
görmesini hoş karşılamayacaklar. Bu durumda, geri dönen
kişinin meşruiyeti sorgulanacaktır. Seçilmiş bir üyenin
istifasının ardından geri dönmesi için izlenecek yol, yeniden
seçimle olmak zorundadır. Soruyorum sizlere, ne yapacağız? AK
PARTİnin esnaf odası, Cumhuriyet Halk Partisinin birliği,
İYİ PARTİnin borsası mı olacak? Kuruluşları
siyasileştirecek, işlemez hâle mi getireceğiz? Bu
kuruluşlar zaten, iş insanlarımızın,
esnaflarımızın parti, ideoloji ve inançlarını
gözetmeden dayanışmalarını artırmayı hedeflemiyor
mu? Hem dayanışacağız hem örgütleşeceğiz hem de
parti parti bölüneceğiz; böyle bir şey olur mu, böyle bir kanun kabul
edilir mi?
Geçen
hafta TOBB açıklama yaptı Bu teklifi geri çekin. dedi.
Detaylarını daha evvelki konuşmacılar defaten
açıkladılar. Soruyorum size, bu yasa, eğer TOBB vesair
kuruluşlar istemiyorsa, kimin için çıkıyor? Bu yasa, birlik, oda
başkanını, iş dünyasını, esnafı, milleti
temsil etmiyorsa, kimin küçük menfaatlerini temsil ediyor?
Ulusal
ölçekte en yüksek makamlar partili oldu, şimdi de yerel
kurumlarımız siyasallaşıyor, partili hâle geliyor. AK
PARTİ böyle davranarak ülkemizdeki çoğulculuğu tepeden
tırnağa çökertiyor diye düşünüyorum. Bunlar, muhalefete nefes
aldırmama hevesleridir; devletin tüm kurum ve kuruluşlarını
ele geçirme hayalinin, tek sesliliği yaratma hayalinin
yansımalarıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
ZEKİ
HAKAN SIDALI (Devamla) Bizler ulusalda nasıl tek adam dayatmasına
karşıysak aynı şekilde, partili oda, partili birlik
başkanına da karşıyız.
Tüm
ifade ettiğim duygularımla, kanun teklifini yeniden gözden
geçirmenizi umuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Teklifin
tümünü oylamadan önce, İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince
oyunun rengini belli etmek üzere, aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın
İbrahim Özden Kaboğlu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Divan,
değerli milletvekilleri; ayrı siyasal akımlara ve ayrı
siyasal gruplara mensup milletvekilleri olarak bizleri birleştiren
şey hukuktur ve öncelikle Anayasanın 81inci maddesidir. Biz,
Anayasanın 81inci maddesi çerçevesinde hukukun üstünlüğüne ve
Anayasaya sadakat yemini etmiş bulunuyoruz. Hemen yanı
başında 11inci madde var, Anayasanın
bağlayıcılığı ve üstünlüğü. Bu madde ise
başta yasama organı olmak üzere bütün devlet organlarını
bağlayıcı niteliktedir. Bu nedenle, biz, yasamayı
Anayasayı uygulayan başlıca, biricik organ diye
tanımlarız. Peki, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları açısından durum nedir? Onlar Anayasa madde
135e göre örgütlenmiş kurumlardır ve onları birleştiren
başlıca kavram ise kamu tüzel kişisi olmalarıdır.
Bugün yasayla kurulmuş 20 örgüt var ise hepsi Anayasa madde 135e tabidir
ve onları birleştiren başlıca kavram kamu tüzel kişisi
olmalarıdır. Kamu tüzel kişisi olması demek kendine göre
bütçesi olan, organları olan, alacakları ve borçları olan ve
siyasal iktidarlara karşı, yönetime karşı özerkliği
bulunan kuruluşlar demektir. Bunların özerklik ölçüsünde yine Anayasa
ve yasalarında tanımlanan amaçlarına ulaşmaları
mümkündür ve hizmet üretmeleri o ölçüde mümkün olabilmektedir.
Şimdi,
bu yasa önerisine baktığımız zaman 20 örgütten, 20
kuruluştan sadece 2si için geçerli bir yasa
çıkarılmaktadır. Bir, acaba neden bu yasa
çıkarılmaktadır, bunun haklı bir gerekçesi iki gündür yaptığımız
tartışmada ortaya konulamadı. Hangi toplumsal ihtiyaç, bu ortaya
konulamadı. Neden bu ayrım yapılıyor, 18 bir yana 2 bir
yana; bunun da herhangi bir haklı nedeni ortaya konulamadı. Ben baro
üyesi bir vekilim. Eğer burada baro da yer alsaydı, ben hayır
derdim, Diğer 19u olmadığı sürece baro da yer
almasın. derdim. Bu açıdan ciddi bir biçimde her 2 kategori
arasında yani 18 kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşuyla,
18 kamu tüzel kişisi ile 2 kamu tüzel kişisi arasında hiçbir
haklı nedene dayanmadan bir ayrım yapılıyor. Bu,
Anayasanın 10uncu maddesine aykırıdır, defalarca dile
getirildi. Fakat bunun ötesinde, doğası itibarıyla Anayasa madde
135e böyle bir düzenleme aykırı olduğu gibi, esasen demokrasi
ve hukuk ayrımı bakımından -ki bazı üyeler demokrasiye
vurgu yaptılar- hukuk içerisinde belirli tutarlılığa
dayanan... Sonuç olarak demokrasi, eğer birey özgürlüğünü koruyorsa
değer ifade eder, yoksa bir örgütün içerisinden çıkan aday
tarafsız olduğu için ona oy verilmişse ancak sonra o kişi
politikaya girdiği zaman belki aynı oylamada ona oy verilmeyecek; o
zaman siz o başkan politikaya atıldıktan sonra nasıl olur
da örgüt üyesinin iradesinin yine geçerli olduğunu
varsayarsınız.
Sonuç
olarak, demokrasinin temeli birey özgürlüğüdür. Kaldı ki bugün baro
başkanı ile oda başkanı -eğer bu teklif
yasalaşırsa- eşit koşullarda politik yarışmaya
girmeyeceklerdir çünkü birinin arkasında kendi örgütü olacaktır
-nasılsa yasal güvencesi var, seçilemezse de dönecek- ama öbürü tamamen
başkanlıktan uzaklaşacaktır. Bu bakımdan, her ne kadar
gerekçe öne sürüldüyse de Bu, 298 sayılı Yasayla ilgili
değildir. dense bile, esasen 67nci maddenin son fıkrasına
aykırıdır diğerleri arasında.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekili.
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu
bakımdan, burada diğer aykırılıklara girmek için
zamanımız yok, zaten tekrar edildi defalarca. Fakat hukuk ve
demokrasi anlayışına bu Mecliste bu kadar birbirine tezat
teşkil edecek derecede zıt olmamalıydı çünkü bizi
birleştiren Anayasa kuralları var.
Benim
önerim, hep olduğu gibi, eğer bir toplumsal ihtiyaç varsa 20sine
ilişkin bir düzenleme yapmak. Bu kadar açık anayasal
aykırılık taşıyan bir düzenlemeye Evet. demekten
kaçınmak için herhâlde hukukçu olmaya gerek yok, vekil olmaya da gerek
yok; Anayasayı okumak, okuyabilmek yeterli. Üstelik, biz Anayasanın
üstünlüğüne yemin etmiş vekilleriz. Tabii ki Anayasaya
aykırı bir düzenlemeye Evet. demek mümkün değildir,
aykırılık olur ama onun ötesinde Anayasa ihlali olur. Anayasa
ihlalinden kaçınmamız gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda hem
biz grup olarak bundan kuşkusuz kaçınacağız ama benim
hukukçu olarak tavsiyem, bütün üyelerin Anayasaya aykırılıktan
ve Anayasayı ihlal eyleminden kaçınmaları yönünde
olacaktır. Tavsiyem budur.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teklifi
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Oylamadan önce, toplantı yeter sayısı
aranması için yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylanmasından önce yoklama
talebi vardır, şimdi bu talebi yerine getireceğim.
Önce
talepte bulunan 20 milletvekilinin tespitini yapacağız: Sayın
Özel, Sayın Karabat, Sayın Aydoğan, Sayın Köksal,
Sayın Kaboğlu, Sayın Sümer, Sayın Polat, Sayın Sertel,
Sayın Ceylan, Sayın Özcan, Sayın Kaya, Sayın Zeybek,
Sayın Hancıoğlu, Sayın Kılınç, Sayın Karaca,
Sayın Barut, Sayın Çelebi, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın
Süllü, Sayın Bankoğlu.
BAŞKAN
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Teklifleri (Devam)
1.- Isparta
Milletvekili Recep Özel ve 2 Milletvekilinin Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1287) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 14)
(Devam)
BAŞKAN
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
2nci
sırada yer alan Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6
Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Komisyon
Raporu 15 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük'ün
91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin
tümü üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Hasan
Subaşı, Antalya Milletvekili. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 15
sıra sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Komisyon
toplantısında yapılan eleştiriler 15, 16, 20 ve 27nci
maddeler hususunda olmuştur. Ben bu konuya kısaca değindikten
sonra çevre konusunda Antalyadaki bir özensizlik ve sonucunda husule gelen
felaketler hakkında açıklama yapmaya çalışacağım.
Bu
torba yasa ve torba yasalar âdet hâline gelmiştir. Birçok şeyi,
olumlu olumsuz şeyi bir araya koyarak hem yasa yapma tekniğindeki
özensizlikleri hem de çevre konusundaki özensizlikleri maddeleri
incelediğimizde görüyoruz.
Bu
yasadaki 1inci maddeye baktığımız zaman, naylon
poşetlerin kaldırılması ve o konuda bir maliyet getirmek
suretiyle, benzeri maddelerin kullanımının giderek azalması
düşünülmüş. Olumlu madde gibi görülmekle birlikte hemen 20nci
maddeye baktığımız zaman şöyle bir
değişiklik yapılmış: Kıyılara sulak alanlar
da ilave edilmek suretiyle sulak alanlarda da yenilenebilir enerji santrali
kurmanın yolu açılmıştır. E şimdi, sulak alanlarımızı
zaten yıllardır kurutma çalışmalarıyla heba etmiş
bulunuyoruz ve yeniden sulak alanları oluşturmak ve oradaki kuş
popülasyonunu artırmak, canlılığı yeniden ihya etmek
için uğraşırken sulak alanları da bunun içine koymak
suretiyle ciddi bir tehdit yaratmışız ve enerji santralleri
kurma yolunu açmış bulunuyoruz. Yani bir tarafta 1inci maddeyle
çevre duyarlılığı göstermeye çalışırken
20nci maddeyle çevre konusundaki
duyarsızlığımızı gene ön plana
çıkarıyoruz.
15inci
maddeye baktığımız zaman, danışman
firmaların fennî mesul mimar ve mühendislerine uzmanlık
alanlarına göre kamunun inşaatlarında denetim yetkisi veriyoruz.
Hemen Anayasanın 128inci maddesine baktığımız zaman
Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve
diğer kamu görevlileri eliyle görülür. der. Oysa bu yasada, 15inci
maddede Anayasanın 128inci maddesi hükmünün dışına
çıkarak kamunun inşaatlarında özel sektör denetiminin yolunu
açıyoruz.
Hemen
16ya baktığımız zaman müteahhitlerin
sınıflandırıldığını görüyoruz. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından kamunun işini
yapan müteahhitlerin
sınıflandırıldığını görüyoruz, bu da
doğrusu müteahhitler arasında haksız rekabete neden
olabileceği gibi kamu otoritesi tarafından kayırılmalara da
yol açabilir endişesi taşıyoruz.
Ama
bunların arkasından gelen 27nci maddeye dikkat ettiğimiz zaman,
27nci maddede kentsel dönüşümle ilgili birçok çalışmanın
hüsranla sonuçlandığını görüyoruz ve müteahhitlerin
işi bıraktığını maalesef yaşamaya
başladık. İstanbulda Fikirtepede çok önemli bir kentsel
dönüşüm çalışmasının yarım
kaldığını üzülerek görüyoruz ve yaşıyoruz. Burada
da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çözüm arıyor.
Nasıl bir çözüm bulabiliriz? Tabii, akla sigorta geliyor. Yani Kentsel
dönüşüm sonucunda mağdur olan arsa sahiplerinin, hak sahiplerinin
haklarını koruyabilmek adına sigorta sistemi geliştirilebilir.
denmesine rağmen, o zaman geçmişe dönük olanlarda ne
yapılacağı konusunda açıklık getirilmemiştir.
Oysa geçmişe dönük sigorta ve kira ödemesi yapmak suretiyle
mağduriyetler önlenebilir diye düşünüyoruz.
Hemen
Fikirtepenin yanına Antalyayı da ilave etmek istiyorum. Antalya
Varlık ve Kepezaltı Mahallelerinde benim dönemimde birkaç
yıllık bir çalışmayla binlerce kişinin gecekondu
parsellerinin Gecekondu önleme- Yasası çerçevesinde vakıflardan
kamulaştırmasını yapmıştık ve bunun için de
yıllarca emek çektik ve yüzlerce, binlerce parselin
kamulaştırmasını yapmak suretiyle, 1.300 dönümlük araziyi
Büyükşehre kazandırmak suretiyle Büyükşehrin kasasına
koyduk ve onun gibi binlerce dönüm arazide de hak sahiplerinin
tapularını vermek kısmet olmuştu fakat bu Varlık ve
Kepezaltı Mahallesindeki 1.300 dönümün tapusunu verememiştik. Fakat
bugünkü belediye on yıllar sonra hak sahiplerine bu parselleri, hak
sahiplerinin arazilerini vermek yerine dikey konutlara, aynı TOKİ
konutları gibi, 3-4 bin hak sahibi olmasına rağmen, 20 bin
konutluk bir projeye başladılar. Otuz altı otuz ayda hak
sahiplerinin dairelerini verme koşulunu getirdiler fakat neredeyse otuz ay
olmasına rağmen hâlâ yarısına bile gelememiştir. Yine
aynı şekilde orada da bir kentsel dönüşüm arızası
yaşanabilir diye endişe ediyoruz ve sigorta sisteminin getirilmesi ve
otuz altı ayı geçmesi hâlinde de oradaki yurttaşların
kirasının ödenmesi önemlidir ve bir an önce yapılması için
devletin ve Büyükşehrin gerekli tedbirleri alması gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, sıkça şu tür
şeyleri yaşıyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıp dikey yapılaşma ya da şehirlerimizde yatay
yapılaşma sözünü edebiliyor. Hemen ardından da Çevre ve
Şehircilik Bakanımız ona paralel Bundan sonra
şehirlerimizde dikey yapılanma ya da yatay yapılanma
diyebiliyor. Oysa şehir planlarını (A) grubu karne sahibi uzman
şehir plancıları yapar, Cumhurbaşkanları ya da Çevre
ve Şehircilik Bakanları şehir planlarından anlamak zorunda
değildir. Hiç bilmedikleri ve uzmanlık isteyen bu konularda
konuşmalarına da gerek yoktur. Çünkü dikey yapılaşma ya da
yatay yapılaşma o bölgenin konumuna göre, arsanın konumuna göre,
deniz görüp görmemesine, sosyal donatı ihtiyacına göre, bütün bunlar
hesap edilerek, rüzgârı ve konumu, iklimi hesap edilerek uzmanlar
marifetiyle planlanır ve o bölge planlanırken altyapı da hesap
edilerek hem yoğunluk planı yapılır hem konut adedi ona
göre belirlenir hem de nerede dikey, nerede yatay yapılanma olacağına
bu uzmanlar, şehir plancıları, şehir müellifleri karar
verir. Onun için bazı alanlarda dikey olabileceği gibi bazı
alanlarda da yatay ya da yatay dikey karışımı olabilir. Bu,
bakanların uzmanlık alanı değildir, ancak şehir
plancılarının uzmanlık alanıdır, arazinin konumu
ve altyapı da bu konuda çok önemlidir.
Şimdi, 15 ve 16ncı maddelerdeki,
yasaların hilafına yapılan düzenlemelere
baktığımız zaman 27nci maddeyle ben
bağdaştırabiliyorum. Çünkü 27nci maddede kentsel dönüşümle
ilgili sorun çıkan alanlarda Çevre Bakanlığı şöyle bir
yetki almak istiyor: İhale Yasası dışında müteahhide
doğrudan işi vermek istiyor. O zaman 15inci maddedeki denetim
yetkisinin özel sektörde olması ve 16ncı maddedeki müteahhitlerin
sınıflandırılmasının 27nci maddenin altyapı
hazırlığı olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Yani, yasanın 15inci, 16ncı ve 27nci maddelerinde buradaki
rahatlığı sağlayabilmek bakımından düzenlemeler
yapılmıştır.
TOKİ mantığından da
vazgeçilmesini diliyorum çünkü şehirlerimizin çok yüksek katlı, çok
yoğunluklu binalarla perişan olduğunu, şehirlerde çok ciddi
görsel çirkinlik ve çevre felaketi yaşandığını
görüyoruz. Ama şimdi ona karşılık, o dikey ve çok
yoğun yapılara karşılık yatay yapılaşmalar
da çözüm değildir. Çünkü, yatay şehircilikte de sosyal donatı
alanı bulamazsınız, spor alanı bulamazsınız ya da
deniz görme ihtiyacınız varsa, denizi görme imkânınız
olmayabilir. Onun için, bıraksınlar, bunlara uzmanlar karar versin.
Antalyada çevre duyarsızlıkları,
dikkatsizlikleri, özensizliği yüzünden büyük felaketler
yaşanmıştır. Bildiğiniz gibi, ocak kurmak Maden Genel
Müdürlüğünden alınan Uygundur. görüşüyle yeterli oluyor ve
Antalyada da, Kent Konseyinin raporuna göre, 1.070 tane maden ocağı
yani taş ocağı ruhsatı alınmıştır. Bunlar
ÇED raporu alınmadan yapıldığı için
Peki, nasıl ÇED raporu alınmadan
yapılıyor? 25 hektara kadar ÇED raporu gerekmiyor. ÇED raporu
gerekmediği için her alınan ruhsat olabildiğince dayatılan
yerlerde alınabiliyor üstelik ve 25 hektarı geçmeyince de o
bölgelerde sadece Maden Genel Müdürlüğünün Uygundur. mütalaasıyla
işletme ruhsatı alınabiliyor. Bu nedenle, Antalyada yüzlerce
ocak faaliyette ve faaliyet alanları içinde Saklıkent gibi çok
değerli bir turizm alanımız var ve bunun üzerinde, 2 bin
rakımda -yayla evlerinin bulunduğu bir yerdir- 5 tane taş
ocağı hem yolları bozmakta hem de yüzlerce yıllık
sedir ve katran ormanlarını molozla kaplamakta, oradaki TÜBİTAK
Gözlemevi görevini yapamaz hâle gelmektedir. Kanser vakaları, tarım
konusundaki yetersizlikler çok ciddi boyutlardadır; yine,
araştırmalara göre astım ve akciğer hastalıkları
da artmış bulunmaktadır.
Peki, bu taş ocakları niye buralarda
yapılıyor? Çünkü yolu hazır, suyu, elektriği hazır.
Müteahhide fazla sorun çıkarmayan yerleşim bölgeleri, çok
değerli ormanlık alanlar olduğu için, müteahhitler
tarafından, taş ocağı ruhsatı almak isteyenler
tarafından bu tür alanlar tercih ediliyor. Tarım alanları heba
olduğu gibi, birçok yaşayan insanın bulunduğu meskûn alan
olduğu için de çok ciddi sağlık sorunları
yaşanabiliyor.
Bunlarla
mücadele eden bir kahramanımız vardı; çevre
kahramanımız Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Hanım benim
de çok değerli, çok sevdiğim dostlarımdı. Bunlar bir
katliama kurban gittiler, biliyorsunuz. Bu insanlar geçen yıl, 2017
yılının Mayıs ayında katledildiler. Bu
arkadaşımız bir çevre kahramanıydı ve ÇED raporu
olmadığı için yüzlerce maden ocağıyla bire bir
mücadele verdi, yürütmeyi durdurma kararları aldırdı. Fakat 50
bin lira karşılığında, bir cani tarafından,
karı koca, ikisi de katledildi ve öldüren kişi de cezaevinde bir süre
sonra öldürüldü, hepimiz biliyoruz. Bu, çevreye olan özensizlikten,
duyarsızlıktan, olan felaketlerden dolayı
arkadaşlarımızı da kaybettik, katliam yaşandı.
Dur
Dağı vardır ayrıca, duymuşsunuzdur. Alevi
yurttaşlarımızın kutsal saydığı Dur
Dağı -bu da Elmalı Tekke köyündedir- Abdal Musa Tekkesinin
sırtını dayadığı kutsal dağdır.
Rivayete göre onunla birlikte dönen semah yapan dağ denir. Bu
dağda da taş ocağı ruhsatı verilmiştir. Alevi
yurttaşlarımız yürüyüşler yapmıştır,
protestolar yapmıştır ve Tekke köyündeki hemen hemen birçok
yurttaşımız cezaevine düşmüştür. Hâlâ hapishanelere
girer çıkarlar; para cezası alırlar, para cezasını
ödeyemedikleri için sırayla yatarlar çıkarlar protesto ettikleri için,
kutsal dağlarında bu taş ocakları olduğu için.
Müteahhitler, hazır yolu, elektriği, suyu olan bölgeleri seçtikleri
için, ÇED raporu istenmediği için, yüzlerce taş
ocağını, Antalyanın çok kıymetli tarım
alanlarını, ormanlık alanlarını, yüzlerce
yıllık sedir ormanlarını, yüzlerce yıllık
ardıç ormanlarını talan ederler ve moloz
yığınlarıyla kapatır giderler. Bu, hâlâ seyredilir ve
arkadaşlarımızın kaybı da, katledilmesi de yeterli
örnek olmamıştır.
Ayrıca
tarıma verdiği zarardan, turizme verdiği zarardan,
hayvancılığa, arıcılığa, her türlü faaliyete
verdiği zarardan bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum. Ama bu
özensizlikler bu yasada da yine görülmektedir. Torbanın içine olumlu
olumsuz, olumlu olumsuz birçok şey
Ama aceleyle
hazırlanmış olduğunu görüyoruz. Nasıl ki sulak alanlarımızda,
orada yaşayan canlı varlığı yaşatmak, kuş
cenneti olan yerlerde o barınmayı sağlamak için
uğraşırken, bir taraftan da orada santraller kurmak suretiyle o
alanlardaki kuş şeylerini de bozmuş olacağız.
Tekke
köyünden bahsetmişken, Elmalıda hemen oradaki göllerden de bahsetmek
isterim. Avlan ve Karagöl vardır; Karagöl, Elmalının en
düşük kot seviyesindedir, orası da çok ciddi canlı varlık,
kuş ve diğer doğal hayatın canlanabileceği
alanlardır fakat Elmalının en çukur yeridir ve hemen onun 1-2
metre yükseğinde de Avlan Gölü vardır. Çok şükür, bu yıl
Avlan Gölü sulak havza olarak tescil edilmiştir fakat Avlan Gölünün su
tutması neredeyse mümkün değildir çünkü ondan da daha düşük
kottaki Karagölü devlet hep kurutma çabasında olmuştur. Onun da
sebebi, 50li yıllarda Karagölün 10 bin dönümlük çanağının
iskân amacıyla tapusunu vermesi nedeniyle çiftçiler yıllardır
sürekli Biz verdiğiniz, sattığınız yeri ekmek
istiyoruz. dediği için, on yıllardır Devlet Su İşleri
kurutma çalışması yapar, taşkın koruma
çalışması yapar. Bunun anlamı şudur: 300 bin dönüm
ovası olan Elmalı Ovasının kurutulması demektir,
orada bir çevre felaketi yaşanması demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Milletvekilim.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) - O 10 bin dönüm bütün su havzalarının
biriktiği alanın on yıllardır süren kurutma
paradigmasıyla Devlet Su İşleri tarafından kurutuluyor
olması Avlanı besleyen damarları durdurmaktadır, Avlan
Gölü de su havzası yapılsa da beslenememekte ve 300 bin dönüm
ovanın da taban suları çekilmektedir, Elmalının iklimi
değişmektedir, her yıl bir çevre felaketine adım adım
gidilmektedir. Aylardır, yıllardır
çalışırız, uğraşırız; artık
DSİ kurutma ve taşkın koruma mantığını
bırakarak orada birikmiş milyonlarca metreküp suyu sulamada
kullansın, çevreyi beslemekte kullansın, Avlan gibi su tescil
bölgesini desteklemek için ve orada su havzası olarak canlı
varlığın yetişmesi için gayret etsin diye
uğraşırız. İnşallah, bir mücadeleyle bunu
başaracağımıza inanıyorum ama taş
ocaklarıyla ilgili dikkatinizi çekmeye çalıştım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
SUBAŞI (Devamla) - Biraz müsaade eder misiniz Sayın Başkan.
Taş
ocakları çok ciddi zarar vermekte. Onun için önümüzdeki günlerde
Meclisimizde bir araştırma önergesi vermek suretiyle Meclisimizin de
dikkatini ve duyarlılığını bu konuya çekmeye
çalışacağız.
SEMİHA
EKİNCİ (Sivas) Sayın Vekilim, yarın da
konuşacaksınız, kalanını da yarın
anlatırsınız, süre bitti bak.
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Vekilim.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) Bilgilerinize sundum.
Yirmi
saniye gecikmekle sabrınızı çok zorladım herhâlde.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sibel Ersoy, Adana Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Zonguldak
Kilimlide maden ocağında hayatını kaybeden madencilerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Aynı zamanda ailesine ve milletimize de
sabırlar diliyorum.
Evet,
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Sayın
vekiller, beni çok iyi dinlemenizi rica ediyorum çünkü konumuz çevre. Eğer
çevreye hak ettiği saygıyı göstermezsek bundan sonraki tek
sorunumuz sadece yaşama tutunmak olacak.
Evet,
Yeryüzüne iyi davranın; o size atalarınızdan miras
kalmadı, onu çocuklarınızdan ödünç aldınız. Doğaya
saygılı yaşam şekilleriyle tanınan Amerikan
yerlilerine ait bu söz, günümüzde bizlere ne büyük sorumluluklar
yüklendiğini güzel bir şekilde anlatmaktadır. Ne yazık ki
ekonomik kaygılar nedeniyle göz ardı ettiğimiz gelecek nesillere
temiz ve sağlıklı bir çevre bırakma sorumluluğumuzu,
bizler gerekli tedbirleri almadığımızda,
katlanmış ve belki de geç kalınmış bir şekilde
sonraki nesillere bir sorun olarak miras bırakacağımızı
bilmemiz gerekmektedir.
Teknolojik
gelişmeler ve sanayileşmeyle paralel olarak yaşanan
hızlı kentleşme ve nüfus artışı hem ülkemizde hem
de tüm dünyada insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki baskısını
hızla artırmaktadır. Bu süreçte üretim ve pazarlama faaliyetlerindeki
genişleme doğal kaynakların daha yoğun
kullanımını kaçınılmaz kılarken sürekli artan
tüketim eğilimiyle birlikte oluşan atıklar da hem miktar hem de
zararlı içerikleri nedeniyle çevre ve insan
sağlığını tehdit eder boyutlara
ulaşmıştır.
Geçtiğimiz
günlerde başlangıcı verilen Sıfır Atık
Projesinin ülkemiz ve ekonomisi için olumlu olacağını
düşünmekle birlikte, başta uygulayıcılar olarak tüm
vatandaşlarımızın ve kamunun samimiyetle arkasında
durması ve desteklemesi gerekmektedir. Yani bu projenin bir reklam
çalışmasından öteye geçmesini, atılması gereken
adımların da kararlılıkla atılması
gerektiğini düşünmekteyim.
Sıfır Atık Projesinin bir
parçası olarak geri dönüşüm tesislerinin kurulmasının her
aşamasında olduğu gibi, yerel yönetimlere de büyük sorumluluklar
düşmektedir. Geri dönüşüm, ülke ekonomisine önemli miktarda kazanç
sağlayacağı gibi, yeni istihdam alanları
oluşturması açısından da çok büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca, Sıfır Atık Projesinin uygulanmasının her
şeyden önce bir bilinç ve eğitim meselesi olduğunun ve gerekli
bakanlıklarımıza bu konuda da büyük görevler
düştüğünün bilinmesini isterim. Gerekli bilincin
oluşturulması için, başta kamu kurumları olmak üzere,
iş yerlerinde ve ülkemizde tüm hanelere
yaygınlaştırılması için gerekli çalışmaların
yapılması elzemdir. Bu tür konularda, nesillere gerekli bilincin
aşılanmasında Millî Eğitim
Bakanlığımıza da büyük görevler düşmektedir.
İnsan hayatının bir gerçeği olan
atıkların toplanması,
sınıflandırılması, değerlendirilmesi ve ekonomiye
tekrar kazandırılması çok büyük önem
taşımaktadır. Eğer atıklar doğru tekniklerle
toplanırsa, toplama maliyeti yüzde 50 oranında azaltılabilir.
Ülkemizde kişi başına düşen günlük atık
miktarının 1 kilogramdan fazla olduğu düşünüldüğünde
ve sadece İstanbul için yıllık toplama maliyetinin 220 milyon
dolar olduğunu hesaba katarsak atıkların toplanmasıyla
sağlanan ekonomik katkı çok ciddi boyuttadır. Başta enerji
sektörü olmak üzere, enerji ithalatının azaltılması
dolayısıyla ülke ekonomisine milyarlarca dolarlık gelir
sağlayacağının da bilinmesi gerekmektedir.
Dünyada gelinen noktada ise bazı ülkelerin geri
dönüşümün ekonomik boyutunu keşfetmesi çöp ithal etmelerine neden
olmuştur. İskandinav ülkelerinden İsveç, evsel
atıkların modern tekniklerle işlenmesi sonucu elde ettikleri
biyogazla ısınma, ulaşım ve elektrik üretimini sağlamakta,
hatta gerekli evsel atığı ülkesinde üretemediğinden Norveç,
İngiltere ve İtalyadan evsel atık ithal etmektedir. İsveç,
toplanan evsel atığın yüzde 99unu biyoyakıt, yüzde 1ini
ise tarımsal gübre olarak değerlendirmektedir.
Yine maddelerimiz arasında yer alan kentsel
dönüşüm ise ülkemiz için hem deprem bölgesinde yer alması
açısından hem de geri dönüşüm alanında bir fırsat
olması açısından önemlidir. Kentsel dönüşüm
aşamasında ortaya çıkacak beton, cam, bakır, demir ve
ahşap, geri dönüşümde kullanılabilen atıklar arasında
yer almaktadır. Ayrıca, kentsel dönüşümle birlikte
yapılacak yeni konutların ülke ekonomimize
sağladığı katkı da bilinen bir gerçektir.
Kentsel dönüşüm konusunda çevre ve
şehirciliğe dikkat edilmesi; şahsi menfaatlerin değil, şehrin
ve şehirde yaşayanların gelecek yıllardaki
gereksinimlerinin dikkate alınması; dikey değil, yatay
şehirciliğe geçilmesi ve yeşil, yaşanabilir, yaşayan
şehirlerin oluşturulması konusunda planlama yapılması
konularında gerekli hassasiyetin gösterilmesini temenni ediyoruz.
Konuşmamda geri dönüşüm ve ekonomik boyutu
konularına yer vermekle birlikte, müsaadenizle şimdi, bizim ve
gelecek nesillerimiz için en önemli konuya yani çevremizin
sağlığımıza olan etkilerine değinmek istiyorum.
Başta plastik poşet olmakla birlikte,
plastik, yağ ve kimyasal atıklar
sağlığımızı tehdit eden en önemli
unsurlardır. Dünyada sanayileşmenin artmasıyla doğada çok
büyük hasarlar meydana gelmiştir. Çevrenin ömrünü kısaltan
davranışlar arasında da plastik poşetlerin
kullanımı çok büyük yer tutar. Çok yaygın olarak
kullandığımız bu poşetlerin kontrollü olarak
kullanımının azaltılması, geri dönüştürülmesi ve
alternatif ürünlerin kullanımının teşviki gerekmektedir.
1970li yıllarla birlikte insan hayatına
giren plastik poşet kullanımı, günümüzde ülkemiz başta
olmak üzere, tüm dünyada -kullanım maliyeti çok ucuz olduğu için-
düşüncesizce artmıştır. Geldiğimiz noktada, dünyada
her yılda 5 trilyon civarında plastik poşet üretilirken her
saniye 160 milyon poşetin kullanıldığı
düşünülmekte, kullanılan poşetlerin ise yalnızca yüzde
1inin geri toplandığı bilinmektedir. Bu rakamlara
bakıldığında, insan sağlığı ve
dünyayı paylaştığımız diğer
canlıların daha sağlıklı bir ortam içinde
yaşamaları gibi konular bizleri beklemektedir.
Dünyada özellikle plastik sektöründe çok büyük
önlemlerin alındığını görmekteyiz. Sadece Türkiyede
her sene 45 milyar poşet kullanılmaktadır, bu da kişi başına
450 tane poşet kullanılıyor demektir. Günümüzde okyanusta
bulunan plastik poşetlerin miktarı Avrupa Kıtasının
yüzey alanını geçmiş durumda. Poşetler çok ince
oldukları için dalgaların etkisiyle çok küçük parçacıklara
ayrılmakta ve bir süre sonra da mikro plastikler hâline
dönüşmektedir. Neticede de bu balıklar bu plastikleri yiyorlar, biz
de bu balıkları yiyoruz. Sonuçta, bu mikro parçalar besin zinciriyle
insan vücuduna da geçmekte. Bu mikro parçalar
sağlığımız için çok zararlıdır, başta
kanser olmak üzere birçok hastalığa da neden olmaktadır; bu
nedenle ivedilikle önlem alınması gerekmektedir.
Plastik
poşet kullanımı ne yazık ki yasaklanamıyor çünkü bunu
üretenler var ve bu sektör önemli bir geçim kaynağı. Bu durumda da
yapabileceğimiz tek şey belki de sadece caydırıcı
nitelikte önlemler olacaktır. Ne yazık ki dereler poşetten
geçilmez hâle geldi. Eskiden annelerimiz, babalarımız filelerle ve
pazar çantalarıyla, daha da çevreci bir anlayışla
sıfır atık mantığına uygun olarak hareket
ediyorlardı ama şu anda acımasızca poşet kullanıyoruz.
Plastik poşetlerin doğada bozulmaları için gereken süre denizde
dört yüz yıl iken karada sekiz yüz yıldır. Bozulma
sırasında zaten tüm zararlı materyaller de toprak ve suya
geçmektedir. İnsanların çalıştıkları arazilerde
bu durum ürünlere de etki ederek sağlığa zararlı
durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Işığın da etkisiyle daha zehirli ve küçük petro-polimerlere
dönüşen plastik poşetler sadece tek bir nesli değil, besin
zincirini çok uzun süre etkileyecek kadar uzun ömürlü felaketlere neden
olmaktadır.
Geçen
günlerde medyaya yansıyan ve bir üniversitemizin, Çukurova Üniversitesinin
yaptığı araştırmaya dayandırılan haberlerde,
sofralarımızda kullandığımız tuzların içinde
bile başta plastik poşet kaynaklı mikro plastiklerin varlığından
bahsediyordu. Yani şunu kolaylıkla söyleyebiliriz ki: Artık,
gelinen bu noktada işin tadı tuzu kaçmıştır.
Yapılan
birçok tıp çalışmasına göre, artan kanser vakalarında
alışveriş sırasında kullandığımız
bu poşetlerde yer alan materyallerin etkisinin son derece büyük
olduğu söylenmektedir. Plastik poşetlerde saklanan yiyecekler çok
ciddi kimyasallarla etkileşime geçmekte, insan hayatına olumsuz
etkisi burada da kendini göstermektedir.
Ancak
ve ancak yüzde 1ini toplamayı başardığımız
plastik poşetlerin imhası ise bambaşka bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. İmhası
sırasında açığa çıkan gazlar da en az poşetlerin
kullanımı kadar çevreye zarar vermektedir.
Ayrıca
akciğerlerimiz diye tabir ettiğimiz ormanlarımızın
da yok olma sebeplerinden biri, çevreye dikkatsizce
attığımız plastik poşetlerin neden olduğu
yangınlardır. Çevreye atılan bu poşetlerin şeffaf
olanlarının sera etkisi yaparak ısıyı emmesi orman
yangınlarına sebebiyet vermektedir. Üstelik plastik poşetlerin
üretiminde termoplastik olarak adlandırılan petrol türevli maddeler
kullanılmaktadır ki bu da çevre ve insan
sağlığını büyük ölçüde tehdit etmektedir.
Aynı
zamanda, doğaya bırakılan plastik poşetleri
hayvanların ve balıkların besin zannetmeleri sonucu tüketmeye
çalışmaları ve sindirim sistemlerinin bozulmasıyla bu
canlıların ölümüne yol açılmaktadır.
Yukarıda bahsettiğim konuları alt
alta topladığımızda, plastik poşet
kullanımının ivedilikle azaltılması, kullanılan
poşetlerin imha yerine geri dönüşüm için toplanması,
kullanım için doğayla barışık materyallerden
yapılan ürünlerin kullanımının teşviki gelecek
nesillerimiz açısından bir millî seferberlik görevidir.
Öte yandan, bitkisel yağlar ve motor
yağlarının dönüştürülmek üzere toplanması ve
doğaya salınmaması çevremiz ve
sağlığımız açısından da çok önemlidir.
Kanalizasyona aktarılan 1 litre yağ 1 milyon litre suyu kirletmektedir.
denilmektedir. Bahsettiğimiz suyun, hayatımızın devamı
için elzem olan içtiğimiz, kullandığımız içme suyundan
tutun, nehirlerimiz, göllerimiz, denizlerimiz ve hatta
barajlarımızdaki su olduğu unutulmamalıdır.
Dönüştürülmeyen ve doğaya salınan yemeklerimizde
kullandığımız bitkisel yağlar su kirliliğinin
yüzde 25ini oluşturmaktadır. Aynı zamanda, bitkisel
yağlardan elde edilen ve biyolojik yakıtlar arasında gösterilen
biyodizel, petrolden elde edilen dizel yakıta göre yüzde 45 oranında
daha az karbon salımı yapması, havayı temiz tutması ve
sera gazı salımının azaltılması için de önemli
olduğu bilinmelidir. Ülkemizin, Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto Protokolü, Ozon
Tabakasının Korunması İçin Viyana Sözleşmesi ve Ozon
Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal
Protokolü gibi milletlerarası anlaşmalara taraf olduğu ve
protokollerde vadedilen şartların yerine getirilmesi için geri
dönüşüm aşamasında yapılacak olan çalışma ve
yatırımların çok çok önemli olduğu unutulmamalıdır.
Diğer bir konu da pet şişelerin ve
cam şişelerin geri dönüştürülmesidir. Türkiye genelinde
camın geri dönüştürülmesi manasında Sıfır Atık
Projesi çalışmaları yapılmaktadır. Cam
şişelerin çöpe gitmemesi ve bunların ham madde olarak tekrar
kullanılması ciddi bir enerji tasarrufu da sağlar. Cam
sanayicilerinin ifade ettiğine göre, üretimde kullanılan silika yani
kum yurt dışından alınıyor. Silika,
fırınlarda eritiliyor ve cam hâline getiriliyor. Bu ham madde için
harcadığımız enerji para olarak 10 birimse geri
dönüşüm için toplanan camlar eritilip tekrar
kullanıldığında harcadığımız enerji 1
ya da 2 birimdir. Dolayısıyla maliyetlerin çok ciddi oranda
azalması söz konusudur hem çevre adına hem de ekonomi adına elde
edilen kazanç dikkat çekicidir. Dolayısıyla cam şişenin
depozito sistemiyle toplanması çok önemlidir.
Toplanan çöplerin yönetilmesi de önemli olan bir
diğer konudur. Sadece İstanbuldaki çöp miktarı günde 22 bin
tonu bulmuştur. Bu 22 bin ton çöpün yönetilmesi gerekmektedir.
Belediyelerin şu anda bütçelerinden çıkan masrafların yüzde 80i
çöpün toplanması, taşınması ve götürülmesi, bertaraf
edilmesine harcanıyor. Bu çöplerin depolanması hâlinde oluşan
metan gazı da çevreyi olumsuz yönde etkiliyor. Atmosfere giden gaz
aynı zamanda iklim değişikliklerine de neden olmaktadır.
Dolayısıyla hem çevresel yönü hem etik yönü hem de ekonomik yönü
noktasında çok ciddi problemler söz konusudur. Bu noktada yeni bir sistem
dizayn edilip gelecek nesillerimize daha sağlıklı, nefes
alacakları daha temiz bir hava, içip kullanabilecekleri daha temiz bir su
ve verim alacakları daha temiz bir toprak için ciddi önlemler almak
gerekmektedir.
Yaban hayatı temiz ve sağlıklı
bir çevre için önemli unsurların başında gelmektedir. Biz de
insan olarak yaşadığımız çevreye ve bu çevreyi
oluşturan canlıların tümüne saygı göstermek
zorundayız. Evcil ya da yabani tüm canlılara ve haklarına
saygı duymalıyız. Yaşam alanları istila edilen,
medeniyetimizi ve konforumuzu artırmak adına
yaptığımız yatırımlarla rahatsız edilen,
yaşam alanları daralan yabani hayata saygı duymak, en
azından yaşamlarını idame ettirmek için tedbirler almak da
bize en yakışanı olacaktır. Gelişen teknolojiye
bağlı olarak otoyollarla ulaşım kolaylaşırken
diğer yandan, bu yollar çizgisel ve sürekli olması nedeniyle doğal
yaşam üzerinde kimi yerlerde aşılması güç bariyerler
oluşturmaktadır. Otoyol ve hızlı tren hatları yaban
hayatı türlerinin yaşamı için uygun ve elverişli habitat
büyüklüğünü azaltmakta, ayrıca altyapı düzeyi, oluklar,
banketler, çitler ve bentlerin bariyer etkisinden dolayı habitatları
erişilmez kılmakta, bu da popülasyonları izolasyona doğru
sürüklemektedir. Kara, demir ve benzeri yollarla yaşam alanları
bölünen bu canlılar için geçiş alanları oluşturmak ve bu
yollardan kontrolsüz geçişlerini engellemek, bu yolların olumsuz
etkilerinden korumak bizlerin görevi olduğu unutulmamalıdır.
Yaban hayatı için önemli geçiş yollarının otoyollarla
kesiştiği yerlerde ise trafik araçlarıyla yaban hayvanlarının
çarpışma riski artmakta, insan, hayvan ölümleri, yaralanmaları
ve maddi hasarlar meydana gelmektedir. Gereken önlemler
alınmadığında, otoyolların yaban hayatı
koridorları başta olmak üzere hayvanların hareketine etkisi,
otoyollarda gerçekleşen özellikle nadir tür hayvan ölümleri ve anahtar
habitat tür ve popülasyon yoğunluğu kayıpları
yaşanmaktadır. Örneğin, Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine
göre 2017 yılında 914, 2018 yılı ilk dokuz ayında 702
hayvana çarpma kazası yaşanmıştır. Yaban hayatı
geçiş yapılarının yollara inşa edilmesi dünyanın
birçok yerinde standart hâline gelmiştir; bu, yolların
kısıtladığı doğal yaban hayatı
geçişlerinin normalleşmesine ve böylece biyoçeşitliliğin
korunmasına katkı sağlamaktadır. Yaban hayatının
ve yaban hayvanların doğal ortamlarında korunmaları
amacıyla sürücülerin uyarılması ve içinden geçtikleri
alanın doğa-canlı örgüsünü tahrip etmelerinin önlenmesine
yönelik bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, çevreyle ilgili aslında o kadar çok söylenecek söz var ki
ama burada benim vurgulamak istediğim bir tek nokta var: Çevreyi koruma
noktasında gerekli bilinci geliştirmemiz gerekiyor, bu birinci
sorumluluğumuz. İkinci sorumluluğumuz da bu çevreyi koruma
bilincini başkalarına da aktarmak olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Türkiye'nin en önemli konusu, çevre konusu görüşülüyor. Özellikle
Sayın Subaşının, Sayın Milletvekilinin söyledikleri
gayet güzel. Grup başkan vekillerimiz televizyon yayını varken o
saate denk getirseydi de şu çevre konusunu görüşseydik bana göre daha
hayırlı olurdu.
MURAT
BAKAN (İzmir) Başkanım, yarın devam edelim.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Oya Ersoy, İstanbul
Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
şu an HDP Grubu adına Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin
görüşlerimizi anlatmak üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Evet, bu saatte tartışılması
handikaplı olarak, biraz önce Sayın Başkan tarafından da
ifade edilmiş. Bu memleketin geleceği açısından bu kadar
önemli bir teklif hakkında şu ana kadar çok fazla
değişiklik yapıldı. Yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız ve bu teklifle Çevre Kanunu, İmar Kanunu ve Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda
daha önce de defalarca yapılan değişikliklere bir
değişiklik daha eklemek üzere buradayız.
Bugüne
kadar yapılan bütün değişiklikler demek ki yeterli gelmemiş,
hâlâ yeni düzenlemeler yapma peşindeyiz. Çünkü bütün bu düzenlemelerde
gerekçelerimizin merkezinde yani iktidar partisinin gerekçelerinin merkezinde
şirketlerin ihtiyacı yatıyor. O şirketler ki daha fazla kâr
için yağmaya ve talana doymuyor. O nedenle, sürekli onların daha
fazla kâr etmesi için birtakım değişikliklere ihtiyaç duyuluyor.
Doğal olarak da bütün bu yaptığınız düzenlemeler, bu
ve bundan öncekiler de dâhil, halka zarar, doğaya zarar, ekolojiye zarar.
Bu nedenle de bizler bu kanun teklifinin reddedilmesi gerektiğini
savunuyoruz ve neden karşı olduğumuzu gerekçelerimizde sizlere
tek tek anlatacağız.
Şimdi,
bu kanun teklifinin şirketler için düzenlendiğini de nereden
çıkarıyorsun diyebilirsiniz. Sizin kanun teklifinizin genel
gerekçesinde yazdıklarınızdan çıkarıyorum. Şöyle
diyorsunuz gerekçenizde: Bu değişiklikler büyüyen sektöre ve
ekonomiye daha uygun yapılmış ve yapılmaktadır. Zaten,
konunun başında niyetinizi açıkça koymuşsunuz, geri kalan
kısmını da bu niyetle okumaya devam edeceğiz. Biz de sizden
bu kanun teklifini savunurken şu sorularımızın
yanıtlarını dinlemek isteriz: Neden, çevreyle ilgili bir kanun
teklifinde çevre ve doğa konu olamıyor?
Bildiğiniz
gibi, uluslararası birçok çevre ve ekoloji sözleşmelerine imza atarak
çeşitli yükümlülükler üstlendik. Bu kanun tekliflerini hazırlarken
bunları ne kadar dikkate alıyorsunuz? Yoksa uluslararası
sözleşmelerden doğacak yükümlülüklerden kaçınmak için mi bu
düzenlemeleri getiriyorsunuz?
Sayın
vekiller, biz insanlar doğanın bir parçasıyız ve
yaşanılabilir bir çevrede ve ekolojik sistemde yaşama
hakkımız var. Bu yaşam hakkımızı yok eden,
doğanın kendisi değil, yine biz insanlar ve kurduğumuz
sistemlerdir. Sürdürülebilirlik kavramıyla başlanılan her projenin
sonunda sürekli büyüme kavramına dönüştüğü bir ortamda
yaşıyoruz. Peki, sizlere soruyorum: Kime göre ve ne kadar büyümeden
bahsediyorsunuz? Neden, sizlerin sürekli büyüme hırsı, diğer
yandan, halkın yaşamını sürdürülemez hâle getiriyor? Biz
milletvekillerinin buradaki görevinin, yatırımcıların işlerini
kolaylaştırmak mı yoksa temsil ettiğimiz halkın
çıkarlarını, memleketin doğal varlıklarını
korumak mı olması gerekir?
Bugüne
kadar iktidarın, yatırımcıların işini
kolaylaştırmak için yaptıklarının bedelini ülke olarak
hep birlikte ödüyoruz. Örneğin, Muğlada kurulan 3 termik santral
üzerine yapılan araştırma sonucunda, bu santrallerin 1983-2017
yılları arasında 45 bin erken ölüme neden olduğu ortaya çıktı.
Buna ek olarak, kalp damar ve solunum yolu hastalıkları nedeniyle
tedavi gören 46 bin kişinin daha olduğundan haberdar
mısınız?
Milyonlarca
ağacı keserken, en değerli ormanların ortasına otoyol
yaparken, kent merkezlerini betona gömerken, bitmeyen enerji
ihtiyacınızı karşılamaya çalışırken
hangi maliyeti esas aldığınızı sordunuz mu hiç
kendinize? Sizler millet bahçeleriyle göz boyamaya çalışırken,
mesela sizin kaleniz Rizeden bahsedelim. Rizeli vekillere soruyorum:
Fırtına Vadisinde bulunan ve ülkemizin tek yaşlı
şimşir ormanı niteliğine sahip ormandaki
ağaçların kuruduğunu duydunuz mu? İşte buyurun, size,
kuruyan şimşir ağaçları, iyi bakın. Peki, bunun sebebi
ne? Bunun, Sibiryadan ithal edilen kömürün nakliyesi sırasında
çevreye yayılan mantar hastalığından
kaynaklandığını biliyor musunuz? Çünkü Trabzon ve Rize
Limanlarına yanaşan Sibirya kömürü yüklü gemilerin denetlenmesiyle
ilgili bir yönetmelik çıkardınız. Gemiler kentlerin
açıklarında beklemesin, bir an önce yüklerini boşaltsın
diye, yine, aynen bugün olduğu gibi, alelacele
çıkardığınız bu yönetmelikten sonra gemiler artık
yeterince denetlenemiyor da ondan.
Sayın
vekiller, şimdi bu kanun teklifinin en önemli maddesine gelelim, 18inci
maddeye. Bu maddede deniyor ki: Kıyı ve dolgu alanlarında
yenilenebilir enerji kaynak alanları oluşturulabilir. Nerede
oluşacak bu yenilenebilir enerji kaynak alanları? Kamu ve hazinenin
taşınmazları üzerinde. Kimin için oluşturulacak?
Yatırımcılar için. Neden oluşturulacak?
Yatırımlarını daha rahat ve daha hızlı
gerçekleştirebilsinler diye.
Sayın
vekiller, ülkemizin toplam 8.592 kilometre uzunluğa sahip kıyı
şeridinin 1.865 kilometresi koruma alanı olarak belirlenmiştir.
Bu koruma alanında yaklaşık 3 bin bitki ve hayvan türü
yaşamaktadır. Şimdi, siz bu teklifle diyorsunuz ki:
Koruduğumuz bu yüzde 22lik alanı da talana açalım. Bir yandan
deniz ve kıyı koruma alanlarının güçlendirilmesi projeleri
yapıyorsunuz, diğer yandan ise korunması gereken alanların
talana açılmasının önünü açıyorsunuz. Bu nasıl bir
çelişkidir? Bu maddeyle ülkemizin deniz alanları, kıyıları,
gölleri, yapay gölleri yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak talana
açılıyor. Nasıl mı? Mesela, gidip Akşehir Gölü üzerine
yenilenebilir enerji alanı olarak güneş panelleri koyabilirsiniz.
Böylece, suyun buharlaşmasından da
faydalanacağınızı ve daha fazla yenilenebilir enerji
üreteceğinizi düşünebilirsiniz. Peki, göl suyunun güneşle
irtibatının kesilmesinin sonucunda göl ve çevresinde yaşayan
canlılara ve bitkilere ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz?
Suyun buharlaşması kesilince ne olacağını düşündünüz
mü hiç? İşte, buyurun, su döngüsü size; bu şema. Bunu bize
ortaöğretimde gösteriyorlar. Bakınız, yağmur suyu
toprağa karışıyor, dereler ve yer altı kaynakları
yoluyla göllere ve denize gidiyor, sonra da buharlaşarak tekrar gökyüzüne
çıkıyor ve yağmur olarak tekrar geri dönüyor. Şimdi, siz bu
buharlaşmayı keserseniz, aslında yağmuru da kesmiş
olmuyor musunuz? Kısacası, siz bu yasayı yaparsanız göl
maya tutmaz artık, sonra da Akşehir Gölü, Eber Gölü, Seyfe Gölü,
Avlan Gölü, Uluabat Gölü, Manyas Gölü ve daha sayamadığım birçok
göl, kuruma tehdidiyle karşı karşıya kalır. Zaten,
şu ana kadar izlenen yanlış sanayi politikaları ve
tarım politikaları nedeniyle bu göller ciddi tehdit altında.
Buyurun,
Karadeniz kıyılarına bakın. Bir sahil yolu projesinin
bedelini hâlâ ödemeye devam ediyoruz. Karadeniz halkı ödüyor bunu. Her
sene yaşanan sel felaketlerinde insanlarımızı kaybediyoruz,
evlerimize acılar düşüyor.
Sayın
vekiller, önünüzdeki kanun teklifini açın ve lütfen, bir daha okuyun.
Burada vereceğiniz kararın vebali çok büyük, sakın
unutmayın. Şimdi diyeceksiniz ki: Onu yapma, bunu yapma. Bu ülke
nasıl kalkınacak, nasıl yatırım yapılacak?
Komisyon toplantılarında bunu tartıştık. İşte
bu, hepimizin derdi, hepimizin sorunu, bunu tartışabiliriz ama bu,
doğaya ve dolayısıyla insanlara olan etkileri hesaplanmadan
adım atılmasını gerektirecek kadar önemli değil. Yani
bu memleketin geleceği kadar önemli değil. Yani derler ya,
milyarlarca param, servetim olsun, sağlığım olmadıktan
sonra ne işe yarar? İşte biz de diyoruz ki:
İstediğiniz kadar kalkınalım, bahçeden mis kokulu domates
yiyemedikçe, güzel güneşli günler göremedikçe ve bu ülkenin
topraklarındaki bütün varlıkların, bitkilerin, hayvanların
yaşama hakkını ellerinden aldıkça ne anlamı var? O
nedenle, burada bizlere düşen, önce kamu ve halk yararını
düşünmektir.
Sayın
vekiller, AKP iktidarları boyunca ne kadar doğa ve kent
düşmanı yasa, yönetmelik, kararname varsa hiç atlanmadan Meclisten
geçti ama artık dur demenin vakti geldi. Sizlerden ricam,
şapkanızı önünüze koyun artık. Başta iklim, orman,
deniz ve sulak alanlar, biyoçeşitlilik, ekoloji, karbon salımı
gibi, aslında çevre ve ekolojiyi ilgilendiren birçok alanda
uluslararası sözleşmelere imzalarımız var. Bu sözleşmelerin
amacı, çevrenin ve doğanın kullanımı ve korunması
ancak sizler genelde kullanım kısmını
uyguladınız, korunma kısmını ise hep es geçtiniz.
Mesela biyoçeşitlilik açısından kıskanılacak bir
zenginliğe sahibiz, bununla yıllardır övünürüz ama bu
zenginliğimizi uluslararası haydut şirketlerin yağmasına
açan da sizlersiniz.
Sayın
vekiller, iklim krizi, çölleşme, tarımsal topraklarda tuzluluk
oranının artması ve tarımsal faaliyetlerin
gerçekleştirilememesi, biyoçeşitliliğin azalması gibi
önemli sorunlarla karşı karşıyayız. Bizler bugün
burada, bunlar yetmiyormuş gibi elde kalan az miktardaki alanların da
yatırıma açılmasını tartışıyoruz.
Lütfen, gelin, hep birlikte bu maddeyi yani 18inci maddeyi bu kanun teklifi
içerisinden çıkartalım.
Bir
başka maddeye gelirsek: Yaban hayvanlarının doğal
yaşam alanlarından geçen otoyollarda gerekli tesis, işaretleme
ve bilgilendirmenin yapılmasının amaçlandığı
madde. Tesis derken ne kastedildiği açık değil bu maddede yani
bununla koruma alanlarında uygun olmayan yapılaşmaların
önünü açmış olacağız eğer bu madde geçerse.
Yine,
teklifte nazım imar planı ve çevre düzeni planını Mekânsal
Strateji Planına uyumlu hâle getirmeyi öngörmüşsünüz. Yine, tekrar
olacak ama bu maddede de özne yatırımcılar maalesef. Mekânsal
Strateji Planına uyumlu hâle getirmek demek, kısacası imar ve
çevre planlarının yatırımcılara göre yeniden
düzenlenmesi demektir.
Diğer
bir madde ise kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak ya da
yaptırılacak olan yapıların denetiminin hizmet alım
sözleşmesiyle yapılması öngörülüyor yani denetimi de
özelleştiriyorsunuz. Peki, yine benzer bir soru daha: Bu denetimleri
yapacak olan danışman firmayla kastedilen ne? Bir müteahhit firma
mıdır? Binayı yapan firmaya yaptığı binanın
sağlamlığını mı kontrol ettireceğiz?
Sayın
vekiller, kötüleşen çevre ve biyosferde kriz çağında
yaşıyoruz. Öyle, elini kolunu sallayana yatırım imkânı
verirsek bedelini ağır ödeyeceğimizi unutmayalım. Alelacele
geçirmek istediğiniz bu ve benzeri kanun tekliflerinizde ortaya
koyacağınız mega projelerinizin arşa kadar uzanan
faydalarını anlatabilirsiniz fakat bu projenin yaşamsal
sonuçları var, bunları göz ardı edemezsiniz. Bu projeler ne
öngörülen zamanda bitirilebilmiştir şu ana kadar ne de öngörülen
maliyetlerde. Tabii ki ekonomik maliyetlerin yanı sıra, çevresel ve
toplumsal maliyetler kimi zaman hesaplanamaz olabilir.
Üçüncü
havalimanı, liman projesi, Yeşil Yol Projesi, İzmir Körfez
Geçiş Otobanı Projesi, JESler, Kanal İstanbul Projesi,
Martı Projesi, Haliç Projesi gibi mega projelerinizin halkın ve
kamunun yararı gözetilmeden yapılması toplumsal sonuçları
artırmaktadır. Bu projeleri verdiğiniz uluslararası haydut
şirketler cebimizdeki son kuruşa kadar göz dikmiş durumdalar,
bunu unutmayın. Örneğin, İtalyan Astaldi şirketi
İtalyada konkordato ilan etmiş ama bizde üçüncü havalimanı, birçok
yol ve mega projenin de önemli ortağı. Yani İtalyada batan
firmaya biz on yıl alım garantisiyle para ödeyeceğiz. Peki, daha
geçen hafta İDO örneğinde olduğu gibi yarın İtalyan
Astaldi de çıkıp Ben bu köprüden yeterince para kazanamıyorum.
dediğinde ne yapacaksınız?
Mega
projelerinizin hiçbiri yerli ve millî değil, ne birbirinizi ne halkı
kandırın. Geçmediğimiz köprü,
kullanmadığımız otoyol için ödeyeceğimiz
paraların, hasta garantili şehir hastaneleri için ödeyeceğimiz
paraların gideceği yer yabancı şirketlerin cebidir. Sizleri
şirketlerin daha fazla kâr etmesi, kolay yatırım yapabilmeleri
için değil, doğa ve doğadaki canlılar için Meclis
çatısı altında bu saatlere kadar, sabahlara kadar mesai yapmaya
davet ediyorum.
Sonuç
olarak, bu kanun teklifi sorunları çözmek yerine daha da
derinleştirecek belirsizliklere ve öngörüsüzlüklere,
plansızlıklara sahip. Bu nedenle bu kanun teklifine karşı
çıkıyor ve geri çekilmesini istiyoruz.
Saygılarımızla.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gülizar Biçer Karaca, Denizli
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Sayın
Başkanım, sayın milletvekillerimiz; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
15inci
sıra sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Sözlerime
başlamadan önce Cumhuriyet Halk Partisi Çevre Komisyonu üyemiz ve Edirne
Milletvekilimiz Sayın Erdin Bircanı saygıyla bu kürsüden anarak
sözlerime başlamak istiyorum. Değerli milletvekilimizin bu kürsüde ve
yüce Mecliste doğa hakları ve çevre için verdiği o anlamlı
mücadeleyi kendimize bir miras olarak kabul ediyor ve onun anısına ve
onun verdiği saygıdeğer mücadeleye olan
bağlılığımızla o mirası onurla ve gururla
taşıyacağımızı da ayrıca belirtmek
istiyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, doğa hakkı temel insan hakları arasında
yer almaktadır. Temiz doğa, yeşil çevre, dengesi korunan atmosfer
çağımızın büyük iddiasıdır. Böyle bir ortamda
yaşamak her bireyin de temel hakkıdır. Doğa, tüm
formlarıyla var olma ve kendini yenileme hakkına sahiptir.
İnsanın yaşama ve daha kaliteli bir hayat sürme
haklarının temelinde de bu hak yatmaktadır. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak doğayı insanın mülkü olarak gören, doğal
varlıkları kaynak olarak görüp sınırsızca ve
sorumsuzca tüketen politikaları kabul etmemiz mümkün değildir.
Doğanın korunması ve çevre sorunlarıyla mücadele tüm
insanların ve devletin görevidir. Bu görev, yaşam hakkının
yanı sıra sosyal adalet ilkemizin de bir gereği ve
zorunluluğudur. Daha adil ve eşit bir toplum inşa etmenin ön
koşulu, doğayı korumak, yaşam alanlarımızda
adaleti sağlamaktır.
Doğa
haklarının korunması anlamında Anayasamızın
56ncı maddesiyle devlete, çevre kirliliğini önleme, çevreyi koruma
ve genişletme ödevi verilmiştir. Ancak Adalet ve Kalkınma
Partisinin, iktidarı süresince bu ödevi yerine getirmekte ve anayasal
yükümlülükleri yerine getirmekte maalesef sınıfta kaldığını
buradan ifade etmek isterim. Bugün burada yaptığımız
görüşmeler dahi Adalet ve Kalkınma Partisinin doğaya
bakış açısının bir özetidir. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu olarak yeni sistemde de
alışkanlıklarınızı
değiştirmediğinizi görüyoruz. Yine, bir torbanın içine pek
çok yasa değişikliğini doldurup önümüze getiriyorsunuz.
Meclisteki diğer partileri bir kenara bıraktık, sektör
temsilcilerini, sivil toplum kuruluşlarını ve meslek
odalarını kale bile almadan, hiç kimseyle istişare etmeden
önümüze koyduğunuz bu torbayla -ülke yönetimine- yine Doğa
hakları ve çevre. diyerek oldubittiye getirecek yasal düzenlemeleri
hayata geçirmeye çalışıyorsunuz.
Önümüze
gelen torba kanunla 7 kanunda değişiklik yapacağız. Çevre
Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, İmar Kanunu, Kıyı
Kanunu, Mera Kanunu, Hazineye Ait Taşınmazların
Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gibi ülkemizin
doğal yaşam alanlarına, tarım arazilerine, meralarına,
kıyılarına, kentlerindeki yaşam alanlarına çok ciddi
etkileri olacak değişiklikler öngörülmektedir. 7 kanundaki bu
değişiklik 13 Kasım günü elimize geldi, 15 Kasım günü Çevre
Komisyonunda görüşüldü ve bugün bu torba kanun maalesef bir hafta gibi
kısa bir sürede, hiçbir katılımcının, sivil toplum
örgütünün, odanın, bu kanunlardaki değişikliklerle ilişkili
odaların görüşleri dahi alınmadan burada, gecenin bu vaktinde
görüşülmeye başlandı.
Öncelikle
Poşetleri paralı yapacağız. Bisiklet yolları
yapıyoruz. şeklinde pazarlanmaya çalışılan bu kanun
değişikliği teklifinin içeriğine
baktığımızda, maalesef alışageldiğimiz
şekilde doğa değil, rant politikalarının
kokularını ve izlerini görmekteyiz.
Bir
kere şunu net olarak ifade edelim: Torba kanunu bu kez plastik poşete
koydunuz ve çevreyi koruma kandırmacasıyla topluma pazarlamaya
çalışıyorsunuz. Belki bilmiyorsunuzdur, size hatırlatmak
isterim. Aslında, poşetlerin parayla satılmasına
ilişkin düzenleme yine AKP, Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından 2017 yılında yürürlüğe giren Ambalaj
Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğinde düzenlenmekteydi. Bu
yönetmelikte Plastik torbalar, 1/1/2019 tarihinden itibaren mesafeli
sözleşmeler ile yapılan satışlar da dâhil olmak üzere
satış noktalarında kullanıcıya veya tüketiciye
ücretsiz temin edilemez
düzenlemesi yer almaktadır. Peki,
poşetlerin parayla satılmasına ilişkin düzenleme
1/1/2019da yürürlüğe girecek ise bugün bu kanunun teklifinde
Poşetleri parayla satıyoruz, çevreye atık
salımını azaltıyoruz. diyerek neden bu düzenlemeye
çevreseverlik, doğa dostu bir görünüm kazandırmaya
çalışıyorsunuz? Bu tekliften anlaşılıyor ki
aslında derdiniz atık falan değil.
Bakanlığın
açıklamalarına göre ülkemizde yılda 45 milyar poşet
kullanılmaktadır. Bu hesaba göre, bu teklif uyarınca, 15
kuruştan 6 milyar 75 milyon lira para halktan toplanacak. Aslında
aklımıza şu gelmiyor değil: Hazinenin
boşalmış olan kasası ve ekonomik kriz acaba buradan
toplanacak -poşetlerden toplanacak- parayla aşılmak mı
isteniyor? Hadi paralı poşet uygulamasıyla plastik poşet
kullanımını yüzde 90 azalttınız diyelim, yine 675
milyon lira para halkın cebinden gidecek. Çevreyi korumak için mi yoksa
sarayda efuli ya da ejder suyu içilmek için mi hazineye gelir kaydedilecek?
Değerli
milletvekilleri, unutmayalım, plastik doğada yok olmamaktadır.
Çok açık ki, resme baktığımızda plastik
atıkların bir kısmı paralı oluyor ama paralı
olmayan bu plastik atıkların birçoğu da maalesef doğaya
salınmaya devam edecek. Bakanlığın rakamlarına göre
Türkiye, 2016 yılında 3,1 milyon ton plastik ambalaj üretti,
poşetler bu atıkların yarısı bile değil. Çin,
plastik poşet ve çöp ithalatına doğaya ve insan
sağlığına zararlı diyerek yasaklama getirdi. Peki,
Çindeki bu yasak nedeniyle Avrupanın, İngilterenin çöpleri nereye
geliyor biliyor musunuz? Maalesef Türkiyeye. Türkiye, İngiltereden en
çok plastik çöp ithal eden ülke durumundadır. 2018 yılının
ilk üç ayında Türkiye İngiltereden 27.034 ton plastik çöp ithal
etti, geçen yılın aynı döneminde 12.022 tondu yani yüzde 100den
fazla bir artış demektir. Burada bize Sıfır atık.
diyerek yola çıktığınız bu düzende plastik poşeti
paralı yapıp Doğayı koruyoruz. diyenlere, çevreci
maskelerinizi lütfen indiriniz diyoruz. Şimdi, bu sözlerime de itiraz
edecek ve Çöpleri geri dönüştürüyoruz. diyeceksiniz. Onu da
bilmiyorsanız buradan sizlere anlatayım: Türkiyenin toplam çöpünün
sadece yüzde 1i geri dönüştürülüyor, yüzde 99u ise doğaya
salınmaya, doğaya ve insan sağlığına zarar
vermeye devam ediyor. Uluslararası saygın bir bilim dergisinde
yayımlanan araştırmaya göre, Türkiye plastik atıkları
geri dönüştürmek konusunda en başarısız 20 ülkeden biridir.
Atık
denilince buradan Giresunun Çavuşlu halkının isyanını
da siz milletvekillerimizle paylaşmak isterim. Geçtiğimiz hafta
Karadeniz Bölgesinde doğa hakları ihlallerine ilişkin yürüttüğümüz
çalışmalarda Çavuşludaki atık depolama tesisi nedeniyle o
bölge halkı isyanlarını orada bize dile getirdiler, bugün bu
kürsüden de sizlerle paylaşmalıyım. Vahşi depolamayla ayrıştırılmadan,
arındırılmadan tonlarca atık burada toplanıyor, halk
sağlığını hiçe sayan bu tesisten dereye
bırakılan akışkanların zaman zaman içme suyuna
karışması nedeniyle anonslarla halka Çeşmelerinizden akan
suyu kullanmayın. deniliyor.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Giresun Milletvekili
Sayın Cemal Öztürk 24 Haziran seçimleri öncesinde Çavuşlu
halkına Burada yaşanan manzara vahim, seçildiğim günün hemen
ertesi günü Çevre ve Şehircilik Bakanıyla görüşüp bu vahim
tabloyu çözeceğim. vaadinde bulunmuştu. Peki, o günden bu yana
sayın milletvekili ne yapıyor? Çavuşlu halkı kendisinden
haber bekliyor, Meclis kürsüsünden de kendisine bu vaadini ve sözünü
hatırlatmak istiyorum.
Komisyonda
görüşüldüğü hâliyle 27nci, Genel Kurula gelen hâliyle 25inci
maddeyle düzenlenen (6)ncı fıkrayla Bakanlık, müteahhitlerin
sahip olacakları niteliklere dair diğer tüm kanunların üzerine
çıkacak bir yetki alıyor, özel kanunlarla belirlenen
standartları bile değiştirme yetkisi alıyor ve bunu kendi
hazırlayacağı planlarla yapabiliyor. Kanun hiyerarşisinde
de tamamen aykırı bir düzenlemeyi bu kanun teklifiyle yürürlüğe
koymaya çalışıyorlar.
Aslında
bu kanun teklifinin Komisyon görüşmelerinde, doğa hakkı
kavramına ve içeriğine uygun, gelecek nesillere anayasal bir
sorumluluğun gereği olarak yaşanabilir bir doğa
bırakmak adına olumlu düzenlemeler de hayata geçirildi. Hep
olumsuzlukları konuşacak değiliz ya, bu olumlu düzenlemeleri de
sizlerle paylaşmayı bir görev addediyorum. ÇED Gerekli
Değildir. kararını, bir kelime oyunuyla doğa hakları
mücadelesini ve yargı kararlarını hükümsüz kılacak bir
düzenleme olan B sınıfı ÇED olumlu kararı olarak
değiştirilmesini sağlayacak 2nci ve 5inci maddeleri,
geçtiğimiz hafta Çevre Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partisi Komisyon
üyelerinin verdiği önergeler ve haklı gerekçelerle, mücadeleyle
tekliften çıkartılmış bulunmaktadır. Bu nedenle
aslında bu olumlu gelişme de bizler için ve çevre mücadelesi verenler
için oldukça değerlidir. Maddeler aynen kalsaydı çevrenin
korunması için hiçbir ek yaptırım gerektirmeyip sadece isim
değişikliğiyle doğa hakları ihlallerinin üzeri
örtülmeye çalışılacaktı.
Yeri
gelmişken ÇED konusuna da biraz değinmek isterim. ÇED sürecinde
mevzuat uygulama ve yargılama kararlarına uyulması dikkate
alındığında ÇEDin bir yasak savma hâline
getirildiğini burada açıkça ifade etmek gerekir. ÇED Yönetmeliği
uyarınca halkın katılımının sağlanması
gereken toplantılarda, maalesef o düzenlemeden ve yapılacak projeden
etkilenecek halk polis koridorlarıyla, polis kordonlarıyla
toplantının yapılacağı alana sokulmazken yöre halkından
olmayan, değişik illerden, değişik ilçelerden getirilen
insanlarla ÇED bilgilendirme toplantısı yapılıyormuş
gibi tutanaklar yapılıp maalesef bu şekilde düzenlemeler hayata
geçirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiyede
tüm kanun ve yönetmeliklerin üzerinde bir de bir genelge yayımlandı.
Aslında bugüne kadar yaşadığımız doğa
hakları ihlallerinin ve hükümsüz kılınan yargı
kararlarının üzerinde olan bu genelge 2009/7 no.lu Genelge. Dönemin
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu imzasıyla
yayımlanan bu genelgeyle maalesef kanunlar, hukuk, Anayasa ve ÇED
başvuru hakları yok sayılmaktadır. 2009/7 no.lu Genelge
gereğince Sivas Eğricek köyü Bakırtepe altın madeninde tam
3 kez alınan ÇED Gerekli Değildir. kararı mahkeme heyetinin oy
birliğiyle iptal edildi. Ama bu genelge nedeniyle 4üncü kez ÇED raporu
alan maden hâlâ çalışmaya devam etmekte, doğa talanına ve
insan sağlığına yönelik tehditleri de giderek
artmaktadır.
Yine,
Antalya Kumluca ilçesinde Alakır Vadisinde ÇED Gerekli Değildir.
kararının iptalinin ardından 3 kez ÇED olumlu kararı da
iptal edildi. Ancak HES projesi son hızla devam etmekte; dereleri,
ormanları yok etmeye de devam etmektedir.
Yaşanan
bunca sorun yetmezmiş gibi bir de teklifin 18inci maddesi kritik bir önem
taşımaktadır; kıyılarda, deniz ve göller dâhil tüm su
alanlarında enerji yatırımları adı altındaki
enerji hatları projelerinin yapılması düzenlemesini
içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde göller kuruyor, bazı göllerimiz maalesef rant
projeleri nedeniyle artık geri dönülemez bir vaziyette kirlenmektedir.
Eğirdir Gölü, Burdur Gölü, Eber Gölü, Akşehir Gölü kurumaktadır;
Muğla Bafa Gölü artık -bugün reddedilen- Menderes Nehrinin
kirliliği nedeniyle geri dönülemez bir kirlilik seviyesine ulaşmış
bulunmaktadır. Çocuklarımıza, geleceğe bırakacak su
havzalarımız neredeyse kalmayacaktır.
Değerli
Başkanım, sayın milletvekillerimiz; ülkemizin ormanları,
tarım alanları, dereleri, ovaları kirlilik tehdidiyle
karşı karşıyayken kentlerimizde insanlarımız
nefes alacak yeşil alan ve sağlıklı gıdaya ulaşma
yolları ararken maalesef Çevre Kanunu adı altındaki bu
değişiklik hiçbir soruna çözüm üretmeyecek bir düzenleme
içermektedir.
Öncelikle
bazı örnekleri de sizlerle paylaşarak konuşmama devam etmek
isterim. 17 dönümlük arazisinde 3.500ten fazla endemik türe ev sahipliği
yapan Botanik Bahçesi, İstanbul Üniversitesi Botanik Ana Bilim
Dalının elinden alınarak müftülük bahçesi hâline getirilerek
Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiş ve
bilimsel araştırmaların yapıldığı Botanik
Bahçesi alelacele polis zoruyla boşaltılmıştır.
Yine, Bitkisel Biyoçeşitlilik, Geofit
Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü aynı
akıbete uğramış, bitkisel biyoçeşitliliğin
korunması, doğadan toplanan süs bitkisi türlerinin ıslah
edilerek yeni çeşitlerin elde edilmesi ve bunların tescil ettirilmesi
gibi faaliyetler yürüten bu merkez, maalesef, sarayın sosyal tesisine
dönüştürülmüştür.
Değerli milletvekilleri, bilim olmadan iklimi
de doğayı da halk sağlığını da
koruyamayız. Bir iktidarın bilime karşı
bakışı neyse, insana ve doğaya bakışı da
odur. Doğa ve insan yaşamını, torbalara doldurup
karşımıza getirdiğiniz bu kanun teklifiyle
koruyamayız. O yüzden, gelin, 27nci Dönem, ülkemizin, ülkede bizden sonra
yaşayacak kuşakların geleceği için, aynı zamanda
doğa hakları için, çevre için doğru ve samimi
adımların atıldığı ve tarih
yazıldığı bir dönem olsun. Öncelikle, yapay millet
bahçeleri şovuna son verelim, Paris İklim Anlaşmasını
Parlamentoya getirelim ve bir an önce Parlamentodan geçişini
sağlayarak iklim felaketlerinin önüne geçmek için bir adım
atalım.
ÇED olarak adlandırdığımız
Çevresel Etki Değerlendirmesinin yanında Stratejik Çevresel
Değerlendirme süreçlerini hayata geçirelim ve kümülatif etkilerini
belirleyerek sağlık etki değerlendirmesini de zorunlu hâle getirelim.
Değerli milletvekilleri, Trakya bölgemizde can
veren Ergene, Ege Bölgesinde can veren Menderes Nehrindeki kirlilik
artık geri dönülemez boyutlarda. Gelin, bu su
havzalarımızın korunması için tüm su havzalarımızı
Ramsar Sözleşmesi kapsamına alalım ve bir daha geri dönülmesi
mümkün olmayacak düzenlemelerle geleceğimize miras olarak
bırakalım. Sivas Divriği Mursal Barajında
yaptığınız gibi, içme suyu havzalarının yanı
başına maden projeleri kondurmayalım. Yer altı kaynak
suları, yüzey suları ve yer altı sularının besleme
alanlarını mutlak koruma alanı hâline getirelim.
Bunlarla başlayalım, politika
tercihlerimizi çok daha ileriye götürebilirsek ancak o zaman gelecek nesiller
bizi hayırla anacaktır. Doğa haklarını her
politikamızın önceliği hâline getirebilirsek ülkemiz ilelebet
payidar kalacaktır.
Değerli milletvekillerimiz, aynı gök kubbe
altında yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz. Aynı
gemide olmasak da rant ve talan politikalarınız yüzünden yok olmakta
olan doğa, günü geldiğinde bizden hesabını soracaktır.
Henüz geç değil, Millet Bahçesi örtüsüyle kentlere ihanetinizi gizlemekten
vazgeçin ve diyorum ki: Doğa hakkı bu torbaya sığmaz,
plastik poşette de doğa hakkı hiç durmaz.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.51
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli),
Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
15
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde
başka bir konu bulunmadığından, kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 22 Kasım 2018 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.54