TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci Birleşim
27 Kasım 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Adana ilinde tarımda
yaşanan problemlere ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, AKPnin Türkiyeyi
operasyonlarla yönetmeye çalıştığına, bu operasyonlara
son verilip gözaltındaki hak savunucularının serbest
bırakılmasını dilediklerine ilişkin
açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, hemşehrisi Yusuf
Tutkalın Irakta bekletilen cenazesinin Mersinde ailesine teslim
edilmesini Dışişleri Bakanından talep ettiğine
ilişkin açıklaması
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe ilişkin açıklaması
4.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
Sayıştay raporlarına ilişkin açıklaması
5.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, asgari ücretin
yetersizliğine ilişkin açıklaması
6.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Türkiyenin en çok hayvan ithal
eden ülke konumuna geldiğine ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Başöğretmen Gazi Mustafa
Kemal Atatürk başta olmak üzere öğretmenlerin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
8.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, kadına yönelik
şiddetin hem insanlık suçu hem de insanlık ayıbı
olduğuna ve bu sorunun en kısa sürede aşılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, askerî helikopterin düşmesi
sonucu hayatını kaybeden Mehmetçiklere Allahtan rahmet dilediğine,
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününe, Hatay ili
Samandağ ilçesindeki yatırımlara ilişkin
açıklaması
10.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, askerî helikopterin düşmesi
sonucu hayatını kaybeden şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ve açıköğretim fakültelerinde okuyan
öğrencilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
11.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, emeklilikte yaşa
takılanların kazanılmış haklarını
istediğine ilişkin açıklaması
12.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ilindeki
işsizlik sorununa ve üç aydır maaş alamayan işçiler için
Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanını göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, KYK öğrenim kredisi borcu
nedeniyle icraya verilen gençlerin af beklediğine ilişkin
açıklaması
14.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, hidrokarbon arama
faaliyetleri kapsamında Mersin açıklarında sığ deniz
sondaj çalışmalarına başlandığına
ilişkin açıklaması
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Afşin-Elbistan A
Termik Santrali ile kömür işletmelerinin özel sektöre devriyle ilgili
detayların paylaşılmasını istediklerine ilişkin
açıklaması
16.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, askerî helikopterin düşmesi
sonucu şehit olan askerlere Allahtan rahmet, Sivasta meydana gelen tren
kazasında yaralananlara şifa dilediğine, 25 Kasım Alparslan
Türkeşi doğumunun 101inci yıl dönümünde rahmetle
andığına, Türk Dil Kurumunun internet sitesinde Devlete
karşı ayaklananların başı. şeklinde yapılan
başbuğ tanımlamasının
kaldırılmasını talep ettiğine, terörle müzakere
değil mücadele edileceğine ilişkin açıklaması
17.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, askerî helikopterin
düşmesi sonucu şehit olan Albay Göksenin Aytural Şaylan,
Üsteğmen Aykut Yurtsever, Astsubay Üstçavuş Emre Vahit Bekli, Piyade
Uzman Çavuş Şahin Aslana Allahtan rahmet dilediğine, 25
Kasım Alparslan Türkeşi doğumunun 101inci yıl dönümü
vesilesiyle rahmetle yâd ettiğine, Türk Dil Kurumunun başbuğ
kelimesinin tanımında yaptığı hatayı
düzelttiğine ilişkin açıklaması
18.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, Kırıkkale
ekonomisinin içinde bulunduğu duruma, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
özelleştirileceği iddialarının doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
19.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, AİHMin Selahattin
Demirtaş hakkında verdiği karara ve Cumhurbaşkanı ile
yetkililerin Karar bizi bağlamaz. diyerek hukuk suçu işlediklerine
ilişkin açıklaması
20.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, askerî helikopterin düşmesi sonucu
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine ve kazalar üzerinde
özenle durulması gerektiğine, Cumartesi Annelerinin 713üncü hafta
eyleminde otuz sekiz yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren
için adalet istediklerine ilişkin açıklaması
21.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, askerî helikopterin düşmesi
sonucu şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine, 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle kadın ve şiddet
sözcüklerinin yan yana kullanılmasının insanlık için geriye
gidişin alameti olduğuna, 25 Kasım Alparslan Türkeşe
doğumunun 101inci yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
22.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Türkiyenin Afrinde
işgalci olduğunu iddia etmenin akla ziyan bir durum olduğuna
ilişkin açıklaması
23.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Bosna Hersekten gelen misafirlere "Hoş
geldiniz." denilmesi
B)
Tezkereler
1.-
TBMM Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu Türk Grubunda İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir ve Erzincan
Milletvekili Süleyman Karamandan boşalan üyeliklere AK PARTİ Grubu
Başkanlığınca bildirilen Ordu Milletvekili Ergün
Taşcı ve Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabekin üyeliklerinin
Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/107)
2.-
TBMM Başkanlığının, Semerkantta 22-23 Kasım 2018
tarihlerinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 70inci Yıl
Dönümünün Sonuçları: Zaman ve Gerçeklik" temalı Asya Yüksek
Düzeyli İnsan Hakları Forumuna katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/108)
C)
Önergeler
1.-
Kütahya Milletvekili Ceyda Çetin Erenlerin Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu üyeliğinden (4/10), Kahramanmaraş Milletvekili Habibe
Öçalın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
üyeliğinden (4/9) istifalarını belirten
yazılarının 22/11/2018 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin yazısı
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 15/11/2018 tarihinde Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk ve arkadaşları tarafından, geçtiğimiz
dönemlerde hiçbir dayanak ve resmî karar bulunmaksızın "Türkiye
Cumhuriyeti ibaresi bazı kamu kurum ve kuruluşları ile
bazı kamu iktisadi teşebbüslerinin adlarından ve
tabelalarından kaldırılmıştır ve bu durum
rahatsızlık yaratmıştır; hangi kurum ve
kuruluşların adlarından ve hangi kamu iktisadi
teşebbüslerinin adlarından ve/veya tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti
ibaresinin kaldırıldığının tespit edilmesi, bu
ibarenin ne amaçla kaldırıldığı, kim/kimlerin
talimatıyla kaldırıldığının tespit edilmesi,
ibarenin kaldırıldığı kurum adlarına ve
tabelalarına yeniden bu adın eklenmesi ve bir daha kaldırılamaması
doğrultusunda çalışmalar yapılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/502) ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 27/11/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen
tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal
kararlarına sebep olan ihlallerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, 27/11/2018 tarihinde Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve
arkadaşları tarafından, 13 şeker fabrikasının
özelleştirilmesi neticesinde kamunun uğradığı
zararın, pancar üreticileri ve fabrikalarda çalışan
işçilerin yaşadıkları mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Kasım 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Trabzon Milletvekili Adnan Günnarın
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Van Milletvekili Muazzez
Orhanın 15 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
2.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik
Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin
Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16)
X.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun,
İç Tüzükte, Anayasada ve mevzuatta tanımlanan idari
yapının dışında Türkiyenin vilayetlerini
isimlendirmenin doğru olmadığına ilişkin
konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu'nun, Atatürk'ün Samsun'a
çıkışının yüzüncü yılı olan 19 Mayıs
2019 için özel bir program hazırlığı yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/4952)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, Bakanlıkça kullanılan binaların
yıllık kira tutarlarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/4955)
27 Kasım 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günü münasebetiyle söz isteyen Sivas Milletvekili Semiha Ekinciye aittir.
Buyurun Sayın Ekinci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
dolayısıyla Genel Kurulda gündem dışı konuşma
yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günü, 25 Kasım 1960ta Dominikte ülkenin
demokratik hakları için kadınca mücadele eden 3 kız
kardeşin vahşice katledilmesinin üzerine tüm dünyada 1985
yılından bu yana çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.
Şiddete maruz kalıp hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarına sabır
diliyorum.
Bu yıl da 25 Kasım ve 10 Aralık
İnsan Hakları Gününe kadar hem Türkiyede hem de dünyada 16 gün
boyunca kadına yakışır muamelenin şiddet
olmadığını anlatmak için sesimizi daha da yükseltmeye devam
edeceğiz. Bugün burada Sivas milletvekili olma vasfımın
yanında, yıllardır AK PARTİ teşkilatı içerisinde
5 milyona yaklaşan kadın üyesiyle özellikle de dünyada eşine az
rastlanır bir oluşumun, AK PARTİ kadın kollarının
bir neferi olarak bulunmaktayım. Biliyorum ki kadın davası,
millet davası bilinciyle hareket eden partimiz, kadını toplumun
öznesi durumuna getirmek için çok çaba sarf ediyor. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde ve AK PARTİ Kadın Kolları Başkanımız
Sayın Lütfiye Selva Çam Hanımefendinin bu davaya katmış
olduğu değer ve çalışma ahlakıyla hâlâ
kadının gelişimi için dur durak bilmeden çalışmaya
devam ediyoruz.
AK PARTİ hükûmetleri olarak, özellikle
kadına yönelik şiddetin önlenmesi temelinde birçok yenilik getirdik.
Türkiyede yaşayan kadınların sözcüsü olarak şunu da
söylemem gerekir ki bu anlamda katetmemiz gereken daha çok yolumuz var. Bu
topraklarda vatan için, millet için, devlet için, bayrak için, ailesi için
çabalayan tüm kadınların gelişimleri için üstün gayret
göstermeye devam edeceğiz. Bir kadının bile zarar görmediği
ve her kadının birey olarak yapabilirliklerinin farkında
olduğu bir toplumun inşası için var gücümüzle
çalışmaya devam edeceğiz.
AK PARTİ döneminde kadının
gelişimi ve korunması için ortaya konmuş tüm politikaları
tek tek bu kürsüde anlatmak için süremiz yetmez ama yine de birkaç
başlıktan bahsetmek isterim: Anayasada 2010 yılında
yapılan değişiklikle, hak mağduriyetine
uğradığını düşünen vatandaşların Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden önce Anayasa Mahkemesine bireysel
olarak başvurabilmelerinin önü açılmıştır.
Türkiye, kadınlara yönelik şiddet ve ev
içi şiddetin önlenmesi için bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi
Sözleşmesini Mayıs 2011de imzalamıştır. 8 Mart 2012
tarihinde kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe
girmiştir. İstanbul Sözleşmesinde geçen hükümler dikkate
alınarak hazırlanan yasayla şiddetin tanımı yeniden
yapılmış ve kapsamı genişletilmiştir. Bu
bağlamda, sadece fiziksel değil, ekonomik ve psikolojik şiddet
mağduru kadınların da korunması
amaçlanmıştır. Yargı kararıyla boşanmış
kadının çocuğuna soyadının verilmesinin önü
açılmıştır.
Nisan 2016 tarihinde Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu kurulmuştur. Kurumun kuruluş yasasında,
başta cinsiyet olmak üzere her türlü ayrımcılık
yasaklanmış, ayrımcılık
yapılmadığına dair ispat yükümlülüğü karşı
tarafa yüklenmiştir.
Kadının gelişiminin sadece
şiddet sarmalı temelinde gerçekleşecek bir konu
olmadığı kanaatindeyim. Kadınları harekete geçiren
unsurların her daim yanındayız. Bu çerçevede, 25 Kasım
Pazar günü ise AK PARTİ Genel Merkez Kadın Kolları olarak
kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına 81 ilde çok geniş
çaplı bir etkinliğe imza attık. Sosyal medyada turuncu
çizgimiz etiketiyle, şiddet baskısı altında olan
kadınlar için kadın, erkek, yaşlı, çocuk, engelli demeden
milyonlar olarak sesimizi olabildiğince yükselttik. Şehirlerin en işlek
yerlerinde elimizde pankartlarımızla tüm kadınlarımız
için on binler hep birlikte yürüdük. Aslında tüm dünya kadınları
için yürüdük ve en yüksek sesle Bizi de duyun! dedik.
Burada konuşmamı sonlandırırken
dünyadaki tüm mazlumlar için sığınak olan Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın sözlerini dile
getirmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanımız sözlerinde
Kadınlara karşı ayrımcılık,
ırkçılıktan beterdir. Kadın yoksa toplumun yarısı
yoktur. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
SEMİHA EKİNCİ (Devamla)
Kadına, çocuğa, doğaya, hayvana, kısacası tüm
canlılara karşı şiddeti kınıyor ve turuncu
çizgimizi çiziyoruz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Niğdenin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürere aittir.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından arkadaşlar)
Süreniz beş dakika. Ek süre vermiyorum gündem
dışı konuşmalarda.
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğde ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir yılın sonuna
geldik. 16ncı yıl bitiyor, Niğdeye verilen sözler
tutulmadı. Onun için Sayın Başkandan söz aldık,
Niğdenin yapılmayanlarını anlatalım dedik.
10 Ocak 2018 tarihinde bugünkü Meclis Başkanı,
o zamanın Başbakanının Niğdeye geldiğinde
söylediği sözleri aynen okuyorum: Niğdenin en önemli
sorunlarından olan Akkaya Barajının arıtma tesisini sorun
olmaktan çıkaracağız. Tepeköy yolunu bu yıl
bitireceğiz. Bugün CHP Niğdeye uçak maketi uçurmuş. Onlar ancak
maket uçurur. CHP boş konuşuyor. Biz neyin sözünü verdiysek mutlaka
yaparız. dedi. Aradan bir yıl geçti, 2019 bütçesi geliyor. Bütçeye
baktım, havaalanıyla ilgili bir ödenek yok. Bunun yanında, Çiftlik
ilçemiz ile Niğde arasındaki Tepeköy yolunu Bakana sordum, 2019
sonuna kalmış. Ne zaman Niğdeye geldiler, neyi söz verdilerse
onu yapmadılar. Onun için de Niğdede ciddi anlamda hiçbir proje
gerçekleşmedi.
Niğdede fabrikalar kapanıyor, Niğde
Organize Sanayide bazı fabrikalar, işçileri zorunlu izne
çıkarıyor. İş yerleri kapanıyor, esnaf mağdur,
köyler boşaldı, çoğu köydeki okullar kapandı,
taşımalı eğitimle artık Niğdede köy
çocukları okumak zorunda kalıyor. On altı yıl boyunca
Niğde için yapılmış ciddi hiçbir büyük proje yok. Akkaya
Barajı temizlenmedi. Aladağlardan Akdenize akan su, ovaya
getirilmedi.
Bunun yanında, Niğdede geçmişte ne
yapılmışsa
Soruyorlar ya Dikili ağacınız var
mı? diye, Niğdeye demir yolunu Cumhuriyet Halk Partisi getirdi.
(CHP sıralarından alkışlar) Niğdeye ilk liseyi,
Cumhuriyet Halk Partisi açtı; ilk ortaokulu, Cumhuriyet Halk Partisi
açtı; ilk memleket hastanesini, Cumhuriyet Halk Partisi açtı. Gebere
Barajını Niğdeye yaptığı zaman baraj nedir,
gölet nedir, bilinmiyordu, Cumhuriyet Halk Partisi yaptı. (CHP
sıralarından alkışlar) Demokrat Parti döneminde iplik
fabrikası açıldı. 1969da Akkaya Barajı yapıldı,
1963te çimento fabrikası açıldı, 1974te bölgenin en önemli
tesisi BİRKO fabrikası açıldı, 1983te şeker
fabrikası açıldı, 1992de Organize Sanayi kuruldu, aynı
dönemde Sosyal Demokrat Halkçı Parti-Doğruyol Partisi döneminde
Niğde Üniversitesi kuruldu. Bütün bunlar o dönemde yapıldı, on
altı yıldır Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği
sözlerin yapılmasını bekliyoruz.
Niğde havaalanı, yok. Niğde Yüksek
Hızlı Tren Projesi merkezden geçmiyor, yok. Niğde Tıp
Fakültesinin adı var, kendi yok; hâlâ hastaları Ankaraya, Kayseriye
Adanaya gönderiyoruz, bizleri arayanlara yardımcı olmaya
çalışıyoruz. Niğde, Nevşehirin, Aksarayın,
Adananın, Kayserinin arasında en unutulan il durumunda.
Niğdeye gübre fabrikası için on yıl önce gazetelere manşet
atıldı, adını hatırlayan yok. Niğdeye 2011de
beş yıl içinde Çinliler 200 fabrika yapıyor." dendi, ortada
fabrika yok.
Niğde için her seçim öncesi geliyor bakanlar,
başbakanlar, ellerine not veriyorlar -şimdi başbakan da
kalmadı- Niğdeye vaatte bulunuyorlar ama Niğdeye yapılan
olmadığı için Niğde göç veriyor. 18inci yüzyılda
Niğdenin ileri gelenleri, Niğde Kayseriye bağlanacağı
zaman padişaha yazı yazıyorlar: Bizi Kayseriye bağlama,
biz Kayseriyle dengiz. Bağlayacaksanız gene Konyaya
bağlayın. diyorlar. Bugün Kayseri nerede, Niğde nerede?
Niğdeli, hizmet bekliyor, üretici perişan.
Yer altından elektrikle çıkarılan enerji, su borçları
nedeniyle çiftçimiz hacizli; ürettiği, değer bulmuyor. Tarımsal
sanayi Niğdede geliştirilmiyor. İşçilerimiz eğer
belediyelere İŞKUR vasıtasıyla AKPye kaydolup işe
girmeseler iş diye bir şey yok.
Bu memleketin bu kadar sahipsiz kalması, on
altı yıllık Adalet ve Kalkınma Partisinin Niğdeye
yüzünü dönmemesiyle ilgili. On altı yıldır Niğdeden 1 tane
bakan çıkmadı. Bakansız bıraktılar Niğdeyi. Onun
için, kentimize sahip çıkılmasını istiyoruz. Her dönem
diyorlar ki: Turizmden Niğde pay alacak. Bir türlü o turist gelmedi. On
bin yıllık tarihi var, yok yok; camileri, kiliseleri, Tyana Su
Kemerleri, anıt eserleri
Öte yandan, köylere söz veriyorlar Size gölet
yapacağız. diyorlar. Karanlıkdereye, Himmetliye, diğer
köylerimize, Darboğaza, Emirlere söz veriyorlar, göletler yapılmıyor.
Niğdeli üretiyor, Niğdeli çalışıyor, Niğdeli
hakkını istiyor. Onların sesi olarak, iktidara sesleniyorum:
Niğdeye söz verdiğiniz işleri yapın. Niğdeliyi
mağdur etmeyin. Niğdeli akıllıdır, zekidir,
çalışkandır. En güzeli hak ediyor, Niğdeye sahip
çıkın diyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Adananın tarım ve işsizlik sorunları hakkında söz
isteyen Adana Milletvekili İsmail Koncuka aittir.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Adana
ilinde tarımda yaşanan problemlere ilişkin gündem
dışı konuşması
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz da memleketimizden bahsedelim, Adanadan
bahsedelim. Niğde lafı güzeldi Sayın Vekilim. Adana, hepinizin
bildiği gibi, geçmişten bu yana zengin bir şehir olarak bilinir.
Ağaların çıktığı, büyük toprak sahiplerinin olduğu
bir şehir olarak geçmişten bu yana bilinir. Ama bu özelliğinin
geçmişte kaldığını maalesef bilen çok az. Hükûmet de
öyle biliyor. Hükûmet de öyle biliyor ki Adanayla ilgili ekonomik, sosyal
tedbirleri almakta geciken bir anlayışla maalesef Adanaya
yaklaşıyor. Adana, bakanlar çıkarıyor, sayın
bakanların da Adanayı önceleyen gayretler içinde
olmadığını, maalesef, üzülerek görüyoruz.
Şimdi, Adana tarım şehri diyoruz,
tarıma bakıyoruz, tarım problemli; sanayi şehri diyoruz,
sanayide ciddi problemler var. Bakın, bazı rakamlar vereceğim:
Bu sene dalda satılan limon, narenciye 1,5 liradan başladı,
hatta öylesine ki 1,5 liradan o narenciyeyi alan, limonu alan kişi,
çiftçiye çek verdi fakat öyle bir düşüş oldu ki şu anda, limonun
kilosu 40 kuruşa falan düştü yani 1,5 liradan dalında
alındı ama 40 kuruşa düştü. Elinde çek var, alan kâr
edemeyecek, alan zararda, elinde çeki olan çiftçi Bari, ben fiyatı
düşüreyim de alan da zarar etmesin. düşüncesi içerisinde davranmak
zorunda kalıyor.
Pamuğun, ilk açıldığında,
kilosu 4,6 TL filandı, 4,6 TL, şimdi 3 liranın altına
düştü pamuk, perme perişan. Hâlbuki 4 liradan aşağıya
satılan pamuk, çiftçinin zarar etmesi anlamına geliyor. Geçmiş
yıllarda pamuk ekimi son derece azalmıştı. Bu son ekim
döneminde biraz vatandaşlarımız risk alarak pamuğu ekti ama
pamuktan da umduğunu bulamadı maalesef.
Aslında şöyle bir durum var: 40
kuruşa, 50 kuruşa dalında satılıyor ama semt
pazarında 2 TLye çıkıyor fiyat, 2 TLye, marketlerde 3,5-4
liraya kadar çıkabiliyor. Burada alınması gereken tedbirler var.
Ben, aslında Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcana da sordum bu
soruları. Her ne kadar sorularımızı sayın bakanlar
tenezzül edip cevaplamasa da biz milletvekilleri olarak
sorularımızı soruyoruz. Mesela şunları sordum:
Tarladan direkt olarak satın alan market ve süpermarketlerin komisyon
ücreti ödemediği için maliyetleri düşük. Buna rağmen, yüksek
fiyatla satış yapmalarına bakanlıkça neden izin
verilmektedir? Üretici ve tüketici hakları açısından büyük önem
taşıyan fiyat istikrarının sağlanması için
Perakende Yasasında düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Bütün
bunların yapılması lazım ama yapılmıyor.
Mesela Ceyhan bölgesinde, ben Adana Ceyhan
doğumluyum, ciddi şekilde yer fıstığı üretiliyor,
Türkiye'nin de büyük ihtiyacını karşılıyor ama sadece
çerezlik olarak satılabildiği için üreticinin elinde depolarda
kalıyor. Hâlbuki burada yer fıstığının
yağlık tohumlar listesine alınıp Toprak Mahsulleri Ofisince
desteklenmesi gerekirken bunlar yapılmıyor maalesef. Bu tedbirlerin
mutlaka alınması lazım.
Çukurovada tarım geri gidiyor değerli
milletvekilleri. Bu, siyasi bir düşüncenin ötesinde bir problem yani bu,
aslında Türkiye'yi ilgilendiren bir problem çünkü Çukurova, Türkiye'de
tarımın merkezi yani en modern tarımın
yapıldığı yer. Ama yarın bu kadar tedbirsiz
gittiğiniz sürece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) -
yarın emin
olun çiftçilik yapabilecek kimseyi de bulamayacaksınız.
Bir dakika verebilir misiniz?
BAŞKAN Uzatma yapmıyoruz gündem
dışı konuşmalarda.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkan, biz de kontrpiyede kalıyoruz, diğer
başkanlarımız bir dakika uzatma
BAŞKAN Kontrpiye yok, süre belirli, beş
dakika olarak zaten.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ama bir dakika
uzatıyor diğer başkanlar, siz hiç uzatmıyorsunuz.
BAŞKAN O, onun takdiri, ben de
uzatmıyorum yani.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Yani bir dakika,
gelenek hâline gelirse o zaman biz de konuşurken
BAŞKAN Ama bakın, bizim partiden ilk
konuşan arkadaşımız da istedi, uzatmadım.
HÜSEYİN ÖRS (Bursa) Uzattınız
biraz, uzattınız.
BAŞKAN - Hayır, yani uzatmadım, onu
diyorum ben.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Hayır,
diğer başkanlar yapıyor, siz niye yapmıyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İnşallah, Meclis
Başkanı siz olmazsınız!
BAŞKAN Siz şimdi üçüncü
konuşmacısınız, birinci konuşmacı istedi,
uzatmadım, siz istiyorsunuz şimdi, uzatırsam olur mu yani?
Lütfen
İSMAİL KONCUK (Devamla) Peki, bir daha
değerlendirin onu.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme
giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Ağbaba, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
AKPnin Türkiyeyi operasyonlarla yönetmeye çalıştığına,
bu operasyonlara son verilip gözaltındaki hak savunucularının
serbest bırakılmasını dilediklerine ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Kâğıt üstünde biten OHAL, fiilen devam
ediyor; AKP, Türkiyeyi operasyonlarla yönetmeye çalışıyor,
kendisine muhalif tüm kesimleri sindirmek için operasyonlara
aralıksız devam ediyor. AKPnin keyfî uygulamaları, Türkiyeyi
açık cezaevi hâline getirdi. Dün sabah saatlerinde aralarında KESKe
bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Eş Genel Başkanının, TÜM-BEL-SEN Genel Sekreterinin,
HDP eski il yöneticilerinin olduğu çok sayıda kişi
gözaltına alındı. Bugün sabah saatlerinde Malatya İHD
Başkanı Gönül Öztürkoğlu ve derneğin üyelerinden
oluşan 7 kişi daha gözaltına alındı. Artık sabah
saatlerinde evlerinin zili çalan herkes, gözaltına alınma
kaygısı yaşamaya devam ediyor. Hukuk, hiçbir dönemde bu kadar
ayaklar altına alınmamıştı; özgürlükler, 12 Eylül de
dâhil, hiçbir dönemde bu kadar ihlal edilmemişti.
Operasyonlara son verilmesini, gözaltındaki
sendikacıların ve hak savunucularının derhâl serbest
bırakılmasını diliyoruz. AKP faşizmini
kınıyoruz.
BAŞKAN Sayın Şimşek
2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
hemşehrisi Yusuf Tutkalın Irakta bekletilen cenazesinin Mersinde
ailesine teslim edilmesini Dışişleri Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Mersinli hemşehrim
Yusuf Tutkal, Irak Kerbelâda odasında ölü olarak bulunmuştur;
cenazesi, yaklaşık on gündür Irak Kerbelâda bekletilmektedir.
Türkiyeye nakli için konsolosluğa ulaşıldığı
zaman yaklaşık 5 bin dolar civarı bir para gerektiği
söylenmektedir. İki çocuğu ve dul eşi kalmıştır,
ailenin maddi durumu yoktur, Mersinde bütün yerel gazete ve televizyonlarda da
bu konunun çözümünün beklendiği söylenmektedir. Benim buradan
çağrım, Dışişleri Bakanımız Mevlüt
Çavuşoğluna: Konsolosluk aracılığıyla, on iki
gündür Irakta bekletilen cenazenin Mersinde ailesine teslim edilmesini talep
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Bosna Hersekten gelen
misafirlere "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekillerimiz,
Bosna-Hersekten misafir kardeşlerimiz var misafir locasında;
kendilerine hoş geldiniz diyoruz. (Alkışlar)
Sayın Açanal
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender
Açanalın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününe ilişkin
açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününün esas
anlam ve amacının tek bir güne sığamayacağını
düşündüğümden bu güne değinmek istiyorum.
Kadının toplumumuzdaki eksik tarifi,
kadını hayatın her zeminine bir yenilgiyle başlamaya sevk
ediyor. Biz kadın ve erkeğin yaradılıştan gelen
farklarının ön kabulüyle sadece insan onuruna yaraşır
yaşama hakkı eşitliğinden bahsediyoruz. Çünkü kadına
şiddet, toplumun temel taşı olan ailenin idarecisine,
geleceğin temel taşı olan çocuğun ilk öğretmenine
şiddet demektir. Dolayısıyla, direkt olarak topluma,
yarınlara şiddet demektir.
Partimiz, Komisyonumuz, alt komisyonlarımız
ve her birimiz, bu konu üzerinde gayretle çalışmaya ve kadına
şiddet konusunu tamamen bitirmeye kararlıyız diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Sayıştay raporlarına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayıştay raporlarında, her gün,
Bursada yapılan harcamalarla ilgili bir vukuat ortaya çıkıyor.
Daha önce, Uludağda yapılan 4 tane tuvalet için 1 milyon
liranın üzerinde ödeme yapıldığı kamuoyuna
yansımıştı, son olarak da Bursa Teknik Üniversitesinde
adı olan fakat kendisi olmayan, 2010 yılından beri hiçbir
şekilde öğrencisi olmayan 3 fakülteye 1 milyon 116 bin lira ödenek
verilmiş olduğu ortaya çıktı. YÖK, bu fakültelerin
kapatılmasını kabul etmemiş, bugüne kadar da hiçbir
öğrencisi olmamış.
Biz Bursalılar isteriz ki tabii ki daha çok
fakülte olsun şehrimizde fakat olmayan bir yere yapılan bu ödemelerle
ilgili olarak garip gurebanın hakkını da kimseye yedirmeyiz. O
yüzden, bunları kim ödemiş, neden ödemiş, nereye ödemiş,
ödemeleri yapanlar hakkında işlem yapılmış mı,
bilmek istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Buyurun Sayın Filiz.
5.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, asgari ücretin yetersizliğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, önümüzdeki günlerde
2019 yılı asgari ücret tutarını belirlemek üzere
toplanacak. 2018 yılında 14,2 oranında zam
yapılmış, net olarak asgari ücretlinin eline geçen rakam 1.603
TL olmuştur. Şu an çocuklu bir ailenin aldığı ücret
1.679 TL olup harcamalarına bakacak olursak kira, elektrik, su, telefon,
ulaşım, ısınma giderleri düşüldüğünde geriye 369
TL kalmakta olup sağlık, mutfak, giyim, eğitim ihtiyaçlarının
nasıl karşılandığı hakikaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Arık, buyurun.
6.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Türkiyenin en çok hayvan ithal eden ülke konumuna geldiğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kayseride besicilik yapan büyük firmalar bir bir
konkordato ilan ediyor, çiftlikler bir bir satışa
çıkartılıyor. Besicilik zor durumda, besiciler batıyor.
Hayvanlarını kestirmek isteyen besicilere Et ve Süt Kurumu altı
ay sonrasına sıra veriyor. O da 33 liraya mal ettikleri eti 24 liraya
satabilmek için. Hâl böyleyken Et ve Süt Kurumunun deposunda şu anda 6.500
ton ithal edilmiş dondurulmuş karkas et var. Buna rağmen hâlâ karkas
et, canlı hayvan ve lop et ithal ediliyor. Bu da yetmezmiş gibi özel
firmalara canlı, kesimlik hayvan getirme yetkisi verildi. Böylelikle
Türkiye, dünyadaki en çok hayvan ithal eden ülke konumuna geldi. Bu sorunu
çözmesi gereken Sayın Bakan, sorunun kaynağı olmuş durumda,
âdeta milletimizle dalga geçerek Az et yiyin. diyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere
öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Son on altı yılda her alanda olduğu
gibi eğitim konusunda da yüzümüzü güldüren, milletçe hepimizi
gururlandıran çok önemli gelişmeler kaydettik. Ama eğitim
alanında elde edilen hiçbir gelişmeyi, hiçbir başarıyı
yeterli görmeyiz. O yüzden öğretmenlerimize ve öğrencilerimize
durmadan, yorulmadan çok daha iyi imkânlar sağlamanın gayreti
içerisinde olduk, olmaya da devam edeceğiz. Yurdumuzun her köşesinde
fedakârca çalışan, en zor şartlarda dahi mesleklerini sevgiyle
icra eden öğretmenlerimiz her türlü övgü ve takdire layıktır.
Çocuklarımızın yetişmesinde ve
ülkemizin kalkınmasında büyük rol oynayan Başöğretmen Gazi
Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm öğretmenlerimizin 24
Kasım Öğretmenler Gününü kutluyor, görevleri başında
şehit olmuş eğitimcilerimizi ve ahirete irtihal etmiş
öğretmenlerimizi şükranla ve rahmetle anıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
8.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın,
kadına yönelik şiddetin hem insanlık suçu hem de insanlık
ayıbı olduğuna ve bu sorunun en kısa sürede
aşılması gerektiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Cennet, annelerin ayakları
altındadır. diyen bir dine ve Rahime Hatunların, Fadime
Bacıların olduğu bir tarihe sahip köklü medeniyetimizde hiçbir
şekilde yeri olmayan kadına şiddet, bugün maalesef 21inci
yüzyılda tüm insanlığın yüzleştiği bir problem
olarak varlığını sürdürmektedir. Nereden gelirse gelsin,
hangi gerekçe öne sürülürse sürülsün, kadına yönelik şiddet, hem
insanlık suçu hem de insanlık ayıbıdır. Kadına
karşı şiddetin önlenmesinin en önemli faktörünün zihniyet
değişimi olduğu ise tartışılmaz bir gerçektir. Bu
itibarla, gerek 25 Kasım gibi farkındalık günleriyle gerekse
medeniyet değerlerimizin bu konuda bize vereceği ilhamla,
insanlığa yakışmayan bu sorunu en kısa sürede
aşmak için çalışmalıyız.
Bu vesileyle, kadına yönelik her türlü
şiddet olayını kınıyor, bu acıların bir daha
yaşanmaması için dün olduğundan daha büyük bir gayretle
çalışmaya devam edeceğimizin sözünü veriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yayman
9.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın,
askerî helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybeden
Mehmetçiklere Allahtan rahmet dilediğine, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma
Gününe, Hatay ili Samandağ ilçesindeki yatırımlara ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Öncelikle, dün İstanbul Sancaktepede bir
helikopter kazasında hayatlarını kaybeden kahraman
Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabır
diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü
vesilesiyle Cennet, anaların ayağının
altındadır. diyen bir medeniyetin mensupları olarak bugün de
bir farkındalık oluşturmak adına
kadınlarımıza karşı uygulanan tüm şiddeti
şiddetle kınıyorum ben de.
Bu vesileyle, Hatayın Samandağ ilçesinde
yapılmakta olan; 57,5 milyona mal olan 75 yataklı hastanemizin
müjdesini vermek istiyorum. Hükûmetimize teşekkür ediyoruz,
Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz.
Daha önce olduğu gibi, Hataydaki ilk kültür
merkezi Samandağ ilçemize yapıldı, hayırlı uğurlu
olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Yine, bu vesileyle,
Hükûmetimizin Samandağda vatandaşlarımıza yönelik
yatırımları devam edecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
10.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, askerî
helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybeden şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ve açıköğretim fakültelerinde okuyan
öğrencilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, başımız sağ olsun.
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan açık
öğretim birinci yarıyıl güz dönemi sınavına girmek
isteyen öğrencilerin birçoğu kapılardan geri
döndürülmüştür. Daha önce üzerinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
bulunan ehliyetlerle de sınava giren öğrenciler bu sefer sınava
alınmadılar.
Açık öğretim fakültelerinde okuyan
öğrencilerin çoğunluğu hem çalışıp hem de
öğrenimlerine devam etmekteler. 30 yaş üstü öğrencilerin
indirimli ulaşım kartları Bursa Büyükşehir Belediyesi
tarafından iptal edilmiştir.
Daha önce bu haktan yararlanan öğrencilere
yapılan bu keyfî uygulamadan vazgeçilmelidir. Ayrıca, öğrenciler
ehliyetleriyle de sınava alınmalıdırlar.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
11.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
emeklilikte yaşa takılanların kazanılmış
haklarını istediğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Emeklilikte yaşa takılanlar erken
emeklilik istemiyor ama nedense iktidar tarafından sanki bu insanlar hak
ettiklerini değil de hak etmediklerini istiyor gibi bir hava
yaratılıyor. Bu insanlar fırsatçı değil, sadece
uğradıkları hak gasbının bir an önce son
bulmasını istiyor ve emeklerinin sömürülmesine karşı
çıkıyorlar; hepsi bu. Eğer burası muz cumhuriyeti
değilse bu vatandaşlarımızın haklarını daha
fazla uzatmadan iade edersiniz.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, gasbedilen
haklarının iadesi için il il dolaşıyor, toplantılar
tertipliyor. Bu kapsamda İzmitte de geçtiğimiz günlerde bir
toplantı gerçekleştirildi. Kocaelili yüzlerce
insanımızın katıldığı toplantıda
konuşan Dernek Başkanı Gönül Boran Özüpak sadece ve sadece
kazanılmış haklarını istediklerini söyledi.
Haklarını alana kadar da şehir şehir örgütlenmeye devam
edecek bu insanlar.
Hakları için mücadele eden tüm
yurttaşlarımıza buradan selam olsun. Biz de onların sesine
ses olmak, gücüne güç katmak adına, haklı taleplerini her
fırsatta burada dile getireceğiz. Emeklilikte yaşa takılan
vatandaşlarımızın dedikleri gibi Edirneden Karsa,
Dünyadan Marsa, çıksın artık bu yasa. diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap
12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahya ilindeki işsizlik sorununa ve üç aydır
maaş alamayan işçiler için Çalışma, Sosyal Hizmetler ve
Aile Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kütahyada işsizlik had safhada. Kriz en çok
asgari ücretliyi, emekliyi vurduğu gibi, en çok vurduğu yerlerden
biri de Kütahyadır. Özelleştirme mağduru olan bir
şehirdir. Şeker fabrikasından tutun gübre fabrikalarına
kadar 11 kamu iktisadi teşekkülü özelleştirildi. Son bir ayda
Kütahyada binin üzerinde işçi çıkarıldı. Binin üzerinde
işçi şu anda ücretsiz izne tabi tutuldu. Gümüş
fabrikasından, porselen fabrikasından, birçok fabrikadan işçiler
çıkarıldı. Belediye temizlik işçileri hak mahrumiyetiyle
devam etmektedirler. Organize sanayide fabrikalar kapandı. Porselen
fabrikalarından kapananlar var. Kriz Kütahyayı teğet değil
tam olarak deldi geçti, Kütahya bitti arkadaşlar.
İşçi çıkarılmalarına mâni
olunması, zorunlu ücretsiz izne çıkarılmasının
engellenmesi, ücretsiz izne çıkarılmasının kesinlikle
engellenmesi, belediyelerdeki işçilerin özlük haklarının verilmesi
ve üç aydır maaş alamayan işçiler için Çalışma
Bakanlığını göreve davet ediyoruz.
Ayrıca, bir de Berat Albayraktan -söz
vermişti- Kütahyaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, KYK
öğrenim kredisi borcu nedeniyle icraya verilen gençlerin af
beklediğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
ekonomik durumu iyi olmayan, maddi güçlük içindeki ailelerin çocuklarına
öğrenim kredisi veriliyor. Üniversiteden mezun olduktan iki yıl sonra
da ödeme yapmaları bekleniyor. Ancak iktidar yeni istihdam olanakları
yaratmıyor, yanlış ekonomi politikaları nedeniyle enflasyon
tırmanmış, ücretler erimiş durumda. Dolayısıyla
bu kredilerin geri ödemesini ne gençler yapabilir ne de aileleri yapabilir. Hâl
böyleyken gençler, devlet tarafından icraya veriliyor. Bu durum sosyal
devlet anlayışıyla bağdaşmıyor. İcraya
verilmiş 300 bin gencimiz, yandaş müteahhidin, büyük sermayenin
milyarlarca liralık borcunu silen iktidardan kendileri için de af
bekliyor.
BAŞKAN - Sayın Taşkın
14.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, hidrokarbon arama faaliyetleri kapsamında Mersin
açıklarında sığ deniz sondaj çalışmalarına
başlandığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün seçim bölgem Mersinde Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımız Sayın Fatih Dönmezle birlikte Mersinin 40 kilometre
güney açıklarında, Kuzey Erdemli-1 bölgesinde hidrokarbon
aramasının başlatıldığı platformu ziyaret
ettik. Yerli ve millî kaynaklara dayalı, enerjide bağımsız,
güçlü ve büyük Türkiye idealini gerçeğe dönüştürmek hedefiyle
denizlerimizde başlatılan hidrokarbon arama faaliyetleri
kapsamında Mersin açıklarında sığ deniz sondaj
çalışmalarına başlandı. Doğu Akdenizde sahip
olduğumuz ruhsat alanları içerisinde, tamamı Türk mühendisler
tarafından tasarlanmış ve planlanmış 2 adet
sığ deniz arama kuyusu açılacak ve bunları başka
kuyular takip edecek. Arama faaliyetlerinin Mersinimize ve ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, projeye desteklerini esirgemeyen
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Enerji
Bakanımıza, emeği geçen yöneticilerimize, mühendislerimize ve
tüm teknik ekibimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Afşin-Elbistan A Termik Santrali ile kömür işletmelerinin
özel sektöre devriyle ilgili detayların paylaşılmasını
istediklerine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Afşin-Elbistan Termik Santrali
A ünitesinin ve linyit işletmelerinin özel sektöre devri konusu bölgede
huzursuzluğa sebep olmaktadır. Bu konuyu yazılı olarak
sormamıza rağmen Enerji Bakanlığından
aldığımız cevap yeterli değildir. Şimdi de sözlü
olarak soruyorum: Bunun detayları ne olacaktır? Özellikle burada
çalışan işçilerin devri gerçekleşecek mi? Taşeron
işçilerin durumu ne olacak? Bu konuda belirsizlikler vardır. Devirle
ilgili işlemler yürürken bu konudaki detayların buradaki
çalışanlarla ve bölge halkıyla paylaşılmasını
istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi sayın
grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun.
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
askerî helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerlere Allahtan
rahmet, Sivasta meydana gelen tren kazasında yaralananlara şifa
dilediğine, 25 Kasım Alparslan Türkeşi doğumunun 101inci
yıl dönümünde rahmetle andığına, Türk Dil Kurumunun
internet sitesinde Devlete karşı ayaklananların başı.
şeklinde yapılan başbuğ tanımlamasının
kaldırılmasını talep ettiğine, terörle müzakere
değil mücadele edileceğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün İstanbul Sancaktepede eğitim
uçuşu esnasında düşen askerî helikopterde 2 subayımız,
1 astsubayımız ve 1 uzman çavuşumuz ne yazık ki şehit
oldu. Şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyor, ailelerine ve
milletimize sabır niyaz ediyorum; yaralı astsubayımıza da
acil şifalar diliyorum.
Son bir yıl içerisinde 4 farklı helikopter
kazasında 23 askerimizi şehit verdik. Karşılaştığımız
bu sık kazalar tablosu kabul edebileceğimiz ya da kader diyerek
geçiştirebileceğimiz bir durumu artık aşmış
durumdadır. Hükûmetin bu konunun üzerine ehemmiyetle eğilmesini,
eksikleri tespit edip kazaların tekrar yaşanmaması için tüm
önlemleri almasını tavsiye ediyoruz.
Dün diğer bir üzücü haberi de Sivastan
aldık. Sivasta meydana gelen tren kazasında ne yazık ki 14
vatandaşımız yaralandı, tek tesellimiz can
kaybının olmaması oldu. Tren kazasında yaralanan kardeşlerimize
Allahtan acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iki gün önce, Türk siyasetine damga vuran, büyük dava ve fikir
adamı merhum Başbuğ Alparslan Türkeşin doğumunun
101inci yıl dönümünü idrak ettik. Türk Turan davası adına her
türlü çetin mücadeleyi veren ve yeri geldiğinde ağır bedeller
ödeyen Başbuğumuzu rahmet, minnet ve şükranla anıyorum,
aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum; mekânı
cennet, ruhu şad olsun.
Bu vesileyle bu noktada bir konudan daha bahsetmek
istiyorum. Türk Dil Kurumu internet sitesinde bir skandala imza atmış
ve başbuğ kelimesinin tanımını Devlete
karşı ayaklananların başı şeklinde
yapmıştır. Eski Türklerde baş, başkan, komutan anlamına
gelen kelime Türk Dil Kurumu tarafından Osmanlı Devletinde
savaş zamanı başka birliklerden ayrılıp bir araya
getirilerek oluşturulan birliğin veya milis güçlerinin komutanı
ve Devlete karşı ayaklananların başı olarak
tanımlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Cumhuriyetimizin kurucusu
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürke ve Türk dünyasının,
davamızın lideri Başbuğ Alparslan Türkeşe Devlete
karşı ayaklananların başı demek hiç kimsenin haddi
değildir. Bu tanımlamayı yapanları buradan şiddetle
kınıyorum, bu tanımın da bir an önce internet sitesinden
kaldırılmasını talep ediyorum.
Hükûmet son zamanlarda oynadığı sahte
milliyetçilikten sıkılmış olacak ki nihayet özüne dönmeye
başladı. Önce AK PARTİ İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcının başkanlığındaki heyet Almanya
temaslarında federal yapıyı incelemiş, şimdi ise 800
şehit verdiğimiz sözde çözüm sürecinde öne sürülen sözde Akil
İnsanlar daha önce PKKyla pazarlıkların
yapıldığı Osloda bir araya geldiler. Anlaşılan o
ki, Hükûmet, tekrar, ihanet sürecini başlatmaya ve Türkiyeyi yeniden
İmralı rotasına sokmaya hevesli görünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Başkan.
Türk milleti, millî değerlerimizin ayaklar
altına alındığı sözde çözüm sürecine yeniden geçit
vermeyecektir. Sayın Cumhurbaşkanına Müslüman bir
sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. lafını
hatırlatıyor ve altını çizerek ekliyoruz: Terörle müzakere
değil, sadece ve sadece mücadele edilir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bülbül
17.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
askerî helikopterin düşmesi sonucu şehit olan Albay Göksenin Aytural
Şaylan, Üsteğmen Aykut Yurtsever, Astsubay Üstçavuş Emre Vahit
Bekli, Piyade Uzman Çavuş Şahin Aslana Allahtan rahmet
dilediğine, 25 Kasım Alparslan Türkeşi doğumunun 101inci
yıl dönümü vesilesiyle rahmetle yâd ettiğine, Türk Dil Kurumunun
başbuğ kelimesinin tanımında yaptığı
hatayı düzelttiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün, İstanbulda bulunan Kara
Havacılık Alay Komutanlığından eğitim
maksadıyla kalkış yapan ve İstanbul Sancaktepe bölgesinde
düşen askerî helikopterimizde Kara Pilot Albay Göksenin Aytural Şaylan,
Kara Pilot Üsteğmen Aykut Yurtsever, Astsubay Üstçavuş Emre Vahit
Bekli, Piyade Uzman Çavuş Şahin Aslan şehit
olmuşlardır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu
olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allahtan rahmet,
kederli ailelerine ve asil milletimize başsağlığı ve
sabır, tedavisi devam eden yaralımıza acil şifalar
diliyorum.
25 Kasım 1917, Türk dünyasının
Başbuğu Alparslan Türkeşin doğum günüdür. Rahmetli
Başbuğumuz tarihte örneklerine pek rastlanmayan, müstesna
şahsiyetlerden birisidir. Onun doğumunu sadece fiziksel bir olay
olarak değil, fikirleri ve davası bakımından da iyi anlamak
gerekir. Kıbrısta bir evde doğup vatan hasretiyle yanarken
Türkiye Cumhuriyeti devletine yön veren bir hareketin fikir babası ve
kurucusu olmuştur; bu hareketin de adı Milliyetçi Hareket
Partisidir. İnanmış olduğu davasından bir an bile
vazgeçmemiş, inancını kaybetmemiş, tabutluklarda,
zindanlarda, işkencelerde Ülkücü Harekete ve Türk-İslam
davasına olan inancı katlanarak artmıştır. Gençler,
hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı
lekelemeyin, düşürmeyin, kirletmeyin. sözüyle Türkiye Cumhuriyetinin
geleceği olan gençlere ne kadar önem verdiği
anlaşılmaktadır. Ülkücü ve Milliyetçi Hareketin bugünlere kadar
gelmesinin yegâne sebebi de rahmetli Başbuğumuzun davaya olan
inancı ve adanmışlığıdır. Emaneti, liderimiz
Devlet Bahçeliyle emin ellerde ve geleceğe kararlılıkla
yürümektedir. Onun mücadeleyle geçen hayatı bizim için rehberdir.
Davayı en yükseğe çıkarma kararlılığı bizim
yol haritamızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Dönenlere,
satanlara, kaçanlara, korkanlara, sinenlere hiç aldırış etmeden
merhum Başbuğumuzun izinden cesaretle yürüyoruz. Şehitlerimizin
emanetlerini kucaklayarak yürüyoruz. Tarihimizin şanlı
mirasını namusumuz bilerek yürüyoruz.
Bu vesileyle, Türk Dil Kurumunun yapmış
olduğu hatayı tez elden düzeltmiş olduğunu görmüş ve
tespit etmiş bulunuyoruz. Bu yapılan düzenleme hiçbir şekilde
kabul edilemeyecek bir düzenlemeydi. Bunun düzeltilmesi de bu açıdan önem
arz etmektedir.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Başbuğumuzun fikirlerinin, inancının,
anlayışının yegâne temsilcisiyiz. Bunun
dışında kendi programlarına milliyetçiliği, Türk
milliyetçiliği davasını dahi yerleştirememiş
olanların Başbuğ adına nostaljik ve romantik ifadelerini de
kamuoyunun ve Ülkücü Hareketin takdirlerine bırakıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Genel
Başkanımızın sözleriyle ifade etmek istiyorum ki
Arkamıza bakmadan, tuzaklara takılmadan, oyunlara aldanmadan Türk
milletini yüceltmek, hak ettiği yükseklere taşımak için
çalışıyoruz. Yolumuz hak yoludur, hakikat yoludur, Allah yoludur.
Yükümüz ağır olsa da kaldıracak irademiz vardır. Hamdolsun
takatimiz yerindedir, heyecanımızın
sıcaklığı buz dağlarını eritecek kadar
yoğundur.
Bu vesileyle Başbuğumuzu tekrar rahmetle
yâd ediyor, sayın Meclisimizi saygıyla selamlıyoruz efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kurtulan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, pardon.
Sayın Halil Öztürk, Kırıkkale
Milletvekilimizin Kırıkkaleyle alakalı çok önemli bir ifadesi,
bir beyanı olacak eğer müsaade ederseniz. Çok kısa
BAŞKAN Sayın Kurtulan, müsaadenizle
Buyurun Sayın Öztürk.
18.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, Kırıkkale ekonomisinin içinde bulunduğu duruma,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun özelleştirileceği
iddialarının doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın
Başkan, Kırıkkale, kalkınmada öncelikli iller arasında
yer alsa da henüz Kırıkkale ekonomisine yansıyan olumlu
gelişmeler yoktur. Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi
sıralamasında Kırıkkale, 1996da 76 il içerisinde 31inci
sıradayken 2012de 41inci sıraya gerilemiştir.
Kırıkkalenin 2018 yılı kamu yatırımları
2016 yılına göre yüzde 57 azalmıştır. Aynı
dönemde, tarım sektörü kamu yatırımları yüzde 64, imalat
sektörü yüzde 43 oranında azalmıştır.
Kırıkkalede azalan yatırımlar işsizliği
körüklemektedir. Verilere göre Kırıkkalede işsizlik yüzde
12lere yaklaşmış, genç işsizlik giderek yükselmiştir.
Tarımda yüksek girdi maliyetleri kazançları düşük
bırakmaktadır, esnaflarımız sıkıntıdadır.
Ayrıca, son zamanlarda Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun özelleştirileceği
iddiasının doğru olmadığı resmî olarak
açıklanmalıdır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
çalışanları başta olmak üzere kamuda çalışan tüm
taşeron çalışanlara kadro verilmelidir. Savunma sanayisi
yatırımlarında Kırıkkale teşvik edilmelidir.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kurtulan
19.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
AİHMin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara ve
Cumhurbaşkanı ile yetkililerin Karar bizi bağlamaz. diyerek
hukuk suçu işlediklerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bildiğiniz üzere, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tam bir hafta önce Sayın Selahattin Demirtaş
hakkında bir karar verdi. Karar, Sayın Selahattin
Demirtaşın hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulduğunu ve
derhâl serbest bırakılması gerektiğini içeriyor.
Türkiye'nin de imzaladığı ve uymayı taahhüt ettiği
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 46ncı maddesi
kararların bağlayıcılığı ve infazı
konusunda Taraflar, mahkemenin verdiği kesinleşmiş kararlara
uymayı taahhüt ederler. der. Tartışmaya yer bırakmayacak
nitelikte ve Türkiye'nin de derhâl uygulamak zorunda olduğu bu karara
karşı Demirtaşın siyasi rakipleri âdeta ayak diretiyor.
Anayasanın 90ıncı maddesi Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. der.
İç hukuk ve uluslararası hukuk bu kadar net ve açıkken
Cumhurbaşkanı ve iktidarın diğer yetkilileri Karar bizi
bağlamaz. demekle hukuku çiğneyerek hukuk suçu işlemektedirler.
AİHM kararını uygulamamakla yeni bir ihlale imza
atmaktadırlar. Demirtaşın tutuklu olmasının nedeni,
siyasi iktidarın kendisini rakip olarak görmesinden başka bir
şey değildir. Demirtaşın bir gün değil, bir dakika
bile rehin tutulmaya devam edilmesi hukuka aykırıdır. Sadece
Demirtaş değil, cezaevinde olan milletvekillerimiz ve tüm
seçilmişlerimiz, vekilliği düşürülen
arkadaşlarımız, hâlen her gün onlarcası gözaltına
alınan il, ilçe örgütlerimizden arkadaşlarımız, herhangi
bir şekilde bu partiye oy verdiği, gönül verdiği iktidar
tarafından anlaşılan ve gözaltı, cezaevi kapıları
gösterilen halklarımız, hayatını bu zihniyetle mücadeleye
adayan ve bu yolda yaşamını yitiren İbrahim Ayhan
şahsında bu karar Türkiyeyi mahkûm etmektedir. Bu karar, elinde
bulundurduğu gücü kendi çıkarları için kullanan, siyasi rakiplerini
etkisiz hâle getirmek için yargıyı kullanan bir zihniyetin
uluslararası düzeyde mahkûm edilmesi kararıdır. Tarih bunu
yazacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Demirtaşın
rehin tutulmaya devam edildiği her gün bu tezimizin de kanıtı
olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
20.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, askerî
helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediğine ve kazalar üzerinde özenle durulması gerektiğine,
Cumartesi Annelerinin 713üncü hafta eyleminde otuz sekiz yıl önce
gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren için adalet istediklerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, kazada ölen askerlerimizi
rahmetle anarken şunu ifade etmek istiyorum: Ne oluyor? Terör
saldırısından ölmüyorlar, savaşta değiliz. Bu
insanlarımız, bu kardeşlerimiz askerlik görevlerini yaparken -yaklaşık
14 kişi- hayatlarını niçin kaybediyorlar? Bazıları
nöbette, bazıları kazada şehit düşüyorlar. Bu konunun
özenle üzerinde durulmasını Başkanlığınızdan
rica ediyorum.
Sayın Başkan, Genel
Başkanımızın Cumartesi Annelerine verdiği sözü yerine
getirerek başlıyorum. Sözümüzün gereği, dünyanın en
barışçıl, en meşru eylemlerinden birini gerçekleştiren
Cumartesi Annelerinin engellenmek istenen sesini Meclis Genel Kuruluna
taşıyorum.
Annelerin 713üncü hafta eylemindeki
açıklaması aynen şöyledir: Otuz sekiz yıl önce
gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren için adalet istiyoruz. diyorlar. 26
yaşındaki Hayrettin Eren, 12 Eylül askerî darbesinin ardından,
21 Kasım 1980 tarihinde babasına ait otomobille evden
ayrıldı. Saraçhane Haşim İşcan Geçidinde
arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı. Önce
Karagümrük Karakoluna, ardından da aynı operasyonda gözaltına
alınan 8 kişiyle birlikte Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Siyasi
Şubeye götürüldü. Gayrettepeye giden anne Elmas Eren, Hayrettinin
gözaltına alınırken kullandığı otomobili siyasi
şubenin bahçesinde gördü ancak oğlunu soran Elmas Erene
Gözaltında böyle biri yok. cevabı verildi. Birlikte gözaltına
alındığı 8 kişi mahkemeye
çıkartıldıklarında Hayrettin Eren de bizimle birlikte
gözaltındaydı. diyerek suç duyurusunda bulundular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Millî Güvenlik Konseyi
başta olmak üzere tüm resmî makamlara başvuran Eren ailesine
Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına
alınmamıştır, hâlâ aranıyor. cevabı verildi.
Takipsizlik, zaman aşımı kararıyla kapatılmak istenen
dosya tüm hukuki yollar tükenince 2014te Anayasa Mahkemesine
taşındı. Hayrettin Erenin akıbetini açığa
çıkartacak, onu kaybedenlerin cezalandırılmasını
sağlayacak nitelikte bir soruşturma ve yargılama
başlatılması için yargı makamlarını göreve
çağırıyor Cumartesi Anneleri.
Biz de diyoruz ki: Bir darbeden sonra
evladını kaybeden bir annenin, üstelik de emniyet güçleri
tarafından alıkonulduktan sonra kaybeden annenin Meclis
tarafından sesinin duyulması gerekir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
21.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
askerî helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle kadın
ve şiddet sözcüklerinin yan yana kullanılmasının
insanlık için geriye gidişin alameti olduğuna, 25 Kasım
Alparslan Türkeşe doğumunun 101inci yıl dönümünde Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün İstanbul Sancaktepede elim bir kaza
yaşandı. Düşen askerî helikopterimizde 4 askerimiz maalesef
şehit oldu, 1 de yaralımız var. Şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum; yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyoruz.
Milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Günüydü. Kadın, anne olmakla cennet ayakları altına serilen, eş
olmakla erkek için bir sığınak, kardeş olmakla en büyük
sırdaş, evlat olmakla en nadide değerine kavuşan, bütün
bunlardan bağımsız bir birey olarak da her şeyden öte engin
bir kalbe sahip mukaddes bir varlıktır.
Kadın ve şiddet sözcüklerinin yan yana kullanılması
insanlık için şüphesiz ki geriye gidişin bir alametidir.
Mücadele sözcüğünün kıymetiharbiyesine halel gelmeksizin bu günün
aslında 25 Kasım kadına yönelik şiddetten utanç günü
olarak anılmasında fayda olduğu kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aynı zamanda dün rahmetli Alparslan Türkeşin
doğum günüydü, bu vesileyle sevenlerine
başsağlığı diliyorum, kendisine rahmet diliyorum.
Başarılı bir yasama haftası
olması temennisiyle teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- TBMM Başkanlığının,
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Türk Grubunda İstanbul Milletvekili
Erkan Kandemir ve Erzincan Milletvekili Süleyman Karamandan boşalan
üyeliklere AK PARTİ Grubu Başkanlığınca bildirilen
Ordu Milletvekili Ergün Taşcı ve Sakarya Milletvekili Çiğdem
Erdoğan Atabekin üyeliklerinin Başkanlık Divanında
yapılan incelemede uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/107)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Türk Grubunda
İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir ve Erzincan Milletvekili Süleyman
Karaman'dan boşalan üyeliklere 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen ve
anılan kanunun 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görülen Ordu Milletvekili Ergün
Taşcı ve Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabek'in üyelikleri
Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
C) Önergeler
1.- Kütahya Milletvekili Ceyda Çetin Erenlerin
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden (4/10),
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden (4/9)
istifalarını belirten yazılarının 22/11/2018 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin
yazısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kütahya
Milletvekili Sayın Ceyda Çetin Erenlerin Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden ve Kahramanmaraş Milletvekili
Habibe Öçalın Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
üyeliğinden istifalarına ilişkin yazıları 22/11/2018
tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler (Devam)
2.- TBMM Başkanlığının,
Semerkantta 22-23 Kasım 2018 tarihlerinde İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesinin 70inci Yıl Dönümünün Sonuçları: Zaman ve
Gerçeklik" temalı Asya Yüksek Düzeyli İnsan Hakları
Forumuna katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/108)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Semerkant'ta 22-23 Kasım 2018 tarihlerinde
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 70inci Yıl Dönümünün
Sonuçları: Zaman ve Gerçeklik" temalı Asya Yüksek Düzeyli
İnsan Hakları Forumu düzenlenecektir.
Söz konusu foruma katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 15/11/2018
tarihinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları
tarafından, geçtiğimiz dönemlerde hiçbir dayanak ve resmî karar
bulunmaksızın "Türkiye Cumhuriyeti ibaresi bazı kamu kurum
ve kuruluşları ile bazı kamu iktisadi teşebbüslerinin
adlarından ve tabelalarından kaldırılmıştır
ve bu durum rahatsızlık yaratmıştır; hangi kurum ve
kuruluşların adlarından ve hangi kamu iktisadi
teşebbüslerinin adlarından ve/veya tabelalarından Türkiye
Cumhuriyeti ibaresinin kaldırıldığının tespit
edilmesi, bu ibarenin ne amaçla kaldırıldığı,
kim/kimlerin talimatıyla kaldırıldığının
tespit edilmesi, ibarenin kaldırıldığı kurum
adlarına ve tabelalarına yeniden bu adın eklenmesi ve bir daha
kaldırılamaması doğrultusunda çalışmalar
yapılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/502) ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 27 Kasım 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
27/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/11/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve
arkadaşları tarafından, geçtiğimiz dönemlerde hiçbir
dayanak ve resmî karar bulunmaksızın "Türkiye Cumhuriyeti
ibaresi bazı kamu kurum ve kuruluşları ile bazı kamu
iktisadi teşebbüslerinin adlarından ve tabelalarından
kaldırılmıştır ve bu durum rahatsızlık
yaratmıştır; hangi kurum ve kuruluşların
adlarından ve hangi kamu iktisadi teşebbüslerinin adlarından
ve/veya tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırıldığının tespit edilmesi, bu ibarenin ne
amaçla kaldırıldığının, kim/kimlerin talimatıyla
kaldırıldığının tespit edilmesi, ibarenin
kaldırıldığı kurum adlarına ve tabelalarına
yeniden bu adın eklenmesi ve bir daha kaldırılamaması
doğrultusunda çalışmalar yapılması amacıyla
15/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/502) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 27/11/2018 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Yasin Öztürk,
Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, salonda uğultu
oluyor, lütfen, sohbet eden arkadaşlarımız kuliste yaparlarsa bu
işi
Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan evvel, Türk Dil Kurumunun başbuğ
tanımıyla ilgili ifadesinin düzeltildiği anlamında bir
ifade açıklandı burada. Ne yazık ki hâlâ ifade aynı
şekilde duruyor ama baktığınız yer yanlış
olabilir. Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüküne bakın lütfen.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hangi kurum ve kuruluşların adlarından ve/veya
tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırıldığının tespit edilmesi, bu ibarenin ne
amaçla kaldırıldığının kim veya kimlerin
talimatıyla kaldırıldığının tespit edilmesi,
ibarenin kaldırıldığı kurum adlarına ve
tabelalarına yeniden Türkiye Cumhuriyeti adının eklenmesi ve
bir daha kaldırılamaması doğrultusunda çalışmalar
yapılması amacıyla İYİ PARTİli
arkadaşlarımla birlikte vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin yani kısa
adıyla devletimizin remzi olan Türkiye Cumhuriyetinin valilikler, kamu
kurum ve kuruluşları ile kamu bankaları gibi çok sayıda
kuruluşun tabela ve isimlerinden çıkarılması duyarsız
açıklamalarla ve duymazdan gelmelerle geçiştirilebilecek basit bir
hadise değildir. Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin tabelalardan
kaldırılması Türk milletinin sinir uçlarını hedef alan
büyük bir kışkırtma hareketidir. Sözde çözüm, özde çözülme
sürecinde uygulamaya konulan şuursuz bir harekettir. Bu hareket
şuursuzdur çünkü bu kışkırtmayı yapanlar Türk
milletinin şuuru karşısında ne yapacaklarını
şaşırmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırılması karşısında milyonlarca Türk
evladı bir gecede sosyal medya kullanıcı hesaplarının
başına Türkiye Cumhuriyeti ibaresini eklemişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırılmasına milletin tepkisini geçiştirmek amacıyla
önce alt düzeyde açıklamalar yapılmıştır.
Örneğin, benim memleketim Denizlide Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
valiliğin levhasından kaldırılmasının
faturası müteahhide kesilmiştir. Milletin aklıyla alay
edercesine, hâlen tutuklu olan dönemin valisi levhanın kendilerinden
habersiz asıldığını söylemiştir. O dönemde
valiliklerde Türkiye Cumhuriyeti tabelalarının
kaldırılması hakkında soru önergesi veren Manisa
Milletvekili Erkan Akçaya dönemin İçişleri Bakanı, valiliklere
gönderilmiş herhangi bir talimat bulunmadığı
cevabını vermişti. Talimat gönderilmediği hâlde bu valiler
keyfî, kendi başlarına mı hareket etmişlerdi? Dönemin
ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ziraat Bankasının
tabelasından Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırılmasını Müşterinin aklında
kalıcı olsun diye yapılan bir kısaltma. diyerek âdeta Türk
milletinin aklıyla alay etmiştir. Dönemin Sağlık
Bakanı, hastanelerden, aile sağlığı merkezlerinden
Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin kaldırılmasında kabahati bir
önceki bakanın üstüne atarken konuyu logo değişikliğiyle açıklamaya
çalışmıştır. Resmî Gazetemiz Türkiye Cumhuriyeti
rumuzuyla çıkıyorken neden diğer kurum ve
kuruluşlarımızda böyle bir düzensizlik mevcut? Her kurumun
başındaki kişinin keyfî uygulama yapması devletin
devamı ve düzeni açısından ciddiyetsiz ve şuursuz bir
yaklaşımdır.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
ibaresinin kaldırılmasının arka planında
değişen sadece logo değildi; değişen, sözde çözüm
süreciyle Türkiye Cumhuriyeti devletini, Habur, Oslo, İmralı ve
Kandil süreçleriyle değiştirmeye azmetmiş basiretsiz bir hükûmet
politikasıydı; değişen, kendisi mahkûmken dönemin
hükûmetini kendi çözümüne mahkûm eden bölücübaşına dönemin
hükûmetinin bakış açısıydı; değişen,
memleketin dâhilinde iktidara sahip olanların, Türkiye Cumhuriyeti
devletini bölmeye, parçalamaya ve yok etmeye azmetmiş bir ihanet çetesini
muhatap alacak kadar aklını yitirmesiydi.
Kıymetli milletvekilleri, bu
araştırma önergesi, sözde çözüm sürecinin Türkiye Cumhuriyeti
devletine verdiği ağır tahribatın sadece bir bölümünü
araştırmayı amaçlıyor. Esasen, sözde çözüm sürecinin yaptığı
tahribatın bütün yönleriyle araştırılması için çok
fazla sayıda araştırma önergesi vermek gerekiyor. Türk milletine
âdeta Avrupa Birliği müzakere başlığı gibi
dayatılan o sözde çözüm süreci uygulamalarını hep birlikte
hatırlayalım. Geçtiğimiz günlerde Danıştay 10. Dairesinin
yeni iptal ettiği, devlet nişanı ve madalyalardan Atatürk
silüeti ve Türkiye Cumhuriyeti ibareleri o dönemlerde
kaldırıldı.
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
diye başlayıp Varlığım, Türk varlığına
armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene! şeklinde biten
Andımız o sözde çözüm sürecinde kaldırıldı.
Andımız şimdi yargı kararıyla geri geldi ama Millî
Eğitim Bakanlığı Yargı süreci tamamlanmadı.
diye görevini savsaklıyor, yargı kararını uygulamaya
koymayarak suç işliyor. Hükûmetimizin Andımız konusunda olumsuz
tavır alması, akil insanlar denilen aklıevvellerin, Osloda,
daha üç gün önce, Malum, burası Orta Doğu, bir bakarsınız
kartlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sözüm kesildi.
BAŞKAN Ne yapacağız? Bitiyor mu?
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sürem de dolmadı
galiba.
BAŞKAN Nasıl dolmadı? Otomatik
olarak çalışıyor makine, beş dakika olunca kesiyor otomatik
olarak.
Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Araştırma
önergemiz, bu dönemin yaygın tabiriyle yerli ve millî bir konudur;
dolayısıyla, kendisini yerli ve millî hisseden herkesin bu önergeye
destek olmasını bekliyoruz. Sözde çözüm sürecinde verilen binlerce
şehidimiz, şehitlerimizin gözü yaşlı ve yüreği
yaralı aileleri o karanlık dönemin bütün uygulamalarının
araştırılmasını biz vekillerinden istiyor ve bekliyor.
Beş yılda yapılan tahribatın
beş dakikada ancak bu kadarını anlatabildim. Kendisini yerli ve
millî hisseden, kendisini Türk hisseden, milletin vekillerinden önergemize
destek bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ne mutlu Türküm diyene. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Muhammed Levent Bülbül, Sakarya Milletvekili
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan grup önerisiyle ilgili olarak
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi, özellikle, Türkiyenin
yakın geçmişte yaşadığı çözülme sürecinde, T.C.
kısaltmalarının kamu kurumlarından sökülmeye
çalışıldığı süreçte konuyla ilgili olarak
şiddetli tepkisini dile getirmiş, buna en net ve en ağır
bir şekilde, çözüm bulunmasını dile getiren ifadelerle
karşı çıkmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi bu
süreçte, bu düşüncesini ifade ettiği süreçte kesinlikle ve kesinlikle
Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığının, isminin hiçbir
şekilde, hiçbir yerden sökülüp atılamayacağını ifade
etmiştir. Daha sonrasında, çözülme sürecinin terk edilip terörle
mücadelenin Türkiye Cumhuriyeti devletinin politikası hâline geldiği
süreçte, ardından 15 Temmuzun yaşandığı bir süreçte,
hain darbe girişiminin yaşandığı bir süreçte Türkiye
Cumhuriyeti devleti bu konuda herhangi bir eksikliğe mahal vermemek üzere,
hassasiyetle T.C. kısaltmalarının kamu kurum ve
kuruluşlarında yer almasını temin edecek şekilde
tedbirler üretmeye çalışmıştır. Bunlar bizim tespit
ettiğimiz, değerlendirdiğimiz hususlardır.
O dönem itibarıyla sayın grup başkan
vekilimizin vermiş olduğu soru önergesine İçişleri
Bakanlığı tarafından verilen cevap, böyle bir
talimatın devletimiz tarafından verilmediği yönündeydi. Bunun
böyle olmasını hep umduk ve bu şekilde, şu an
itibarıyla da T.C. kısaltmalarının Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kamu kurum ve kuruluşlarında yer almış
olduğunu ve yer almaya devam ettiğini görüyoruz. Özellikle terörle
mücadelenin had safhada olduğu, çok büyük bir kararlılıkla
yürütüldüğü böyle bir dönemde, millî ve yerli bir anlayışın
Türkiye'de yürütme organı tarafından, iktidar tarafından tamamen
benimsenmiş olduğu böyle bir süreçte bu tür hassasiyetler hepimizin
hassasiyetidir, hepimizin önceliğidir diye düşünüyoruz. Bu konuda milletimizin
T.C. ifadesine olan bakışının, kısaltmasına
olan bakışının, değerlendirmesinin hiçbir şekilde
değişemeyeceğini, değişmeyeceğini ifade etmek
gerekiyor. Size son olarak ifade etmem gereken bir husus vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) Bu grup önerisi
üzerinde konuşulurken bunu da ifade etmek gerekiyor. Şimdi, T.C.
ifadelerinin şu an kamu kurum ve kuruluşlarında yer
aldığını görüyoruz. Ancak bu konuda bir yeknesaklığın,
bir uyumun olmadığını da ayrıca tespit etmiş
bulunuyoruz. Mesela, Cumhurbaşkanlığı ve diğer
bakanlıkların web sayfalarına bakıldığında, kurumsal
yapıları değerlendirildiğinde burada bir
kısmının T.C. kısaltmasını
kullandığını, bir kısmının da Türkiye
Cumhuriyeti ifadesini kullandığını görmekteyiz.
İleride gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması
suretiyle bu konuda da bir uyum sağlanması gerektiği
kanaatindeyiz.
Ayrıca, T.C. ifadesinin Türkiye Cumhuriyeti
olarak açık bir şekilde dile getirilmesi bizim için daha uygundur
çünkü Türkiyede başka maksatlarla Türkiye Cumhuriyeti ifadesini
kullanmak istemeyenlerin de özellikle T.C. gibi, işi hafife alan, tahfif
edici şekilde bir ifadeye başvurduğunu da ayrıca
müşahede etmekteyiz. Bu konuyla ilgili olarak da bir yasal düzenleme
yapılması gerektiği düşüncesindeyiz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu yönde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) - Meclise de bu
yöndeki çalışmalarımızı, tekliflerimizi
sunacağımızı beyan ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Bursa Milletvekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) HDP Grubu söz almıyor
galiba!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altaca
Kayışoğlu (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİnin önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, helikopter kazasında
hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum. Bursadan da Bursamızın evladı Aykut Yurtsever
ikindi namazından sonra defnedilecek; ailesine sabırlar diliyorum,
Bursamıza da başsağlığı diliyorum.
Evet, Türkiye Cumhuriyetinin kısaltması
olan T.C. ibareleri önce 2012de Sağlık Bakanlığı
bünyesinde yayınlanan bir genelgeyle halk sağlığı
merkezlerinde, daha sonra da 2013 yılında birtakım kurumlarda,
valiliklerde kaldırıldı ve çok tartışma yarattı.
2013ün Nisanında Sağlık Bakanlığının
internet sitesinde logo değiştirildi, sonra
Yanlışlıkla olmuş. denildi, tekrar değiştirildi
milletimizden tepki gelince ve bu böylece sürüp gitti. Hâlâ hepimizin sosyal
medyalarında takipçilerimiz arasında, arkadaşlarımız
arasında ismi T.C. ibaresiyle başlayan kişiler var. Yani
2013ten beri, altı yedi yıldır bu hassasiyet hâlâ milletimizin
yüreğinde işlenmiş bir şekilde duruyor.
Şimdi, o dönemde Bursada da ki şunu
belirtmek isterim özellikle, O Vali Şahabettin Harput daha sonra FETÖden
tutuklandı. Şöyle: Tabela değiştirilmişti ve o dönemin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Yani şimdi Bursada tabela
değişti diye, Valilik yazıyor diye, oranın Rus ya da
İngiliz valiliği olduğu mu anlaşılacak? demişti.
Yani öyle anlaşılmıyor, tabii ki bu ülkede öyle anlamayacak
milyonlar var ama tabii, şunu da belirteyim: Bu tabela kolay
asılmadı. Bursa işgal edildiğinde -bugün olduğu gibi o
dönemde de hainler vardı- Yunanlılardan önce bu binanın
karşısındaki belediye binasına Yunan bayrağı asan
hainler olmuştu. O hainlere karşı, 783.562 kilometrekarede
yaşayan herkesin ataları birlikte mücadele edip, canını
verip bu tabelayı asmak için bir bağımsızlık
mücadelesi vermişti. O yüzden bu tabela, böyle küçümsenecek bir tabela
değil, hepimizin ortak değeridir ve buna karşı, Türkiye
Cumhuriyeti ibaresine karşı yapılanları, tabii ki Türkiye
Cumhuriyetinin kurucularına, Türkiye Cumhuriyetinin değerlerine
karşı yapılmış sayarız. O yüzden Türkiye
Cumhuriyeti, bizleri kul olmaktan çıkarıp birey yapmış;
Türkiye Cumhuriyeti bizleri köyden çıkarıp milletvekili,
Cumhurbaşkanı yapmış; Türkiye Cumhuriyeti kimsesizlerin
kimsesi olmuş; Türkiye Cumhuriyeti bu ülkeyi kalkındırarak
fabrikalar kurmuş, köylüyü milletin efendisi yapmış bir devletin
adıdır, hepimizin ortak değeridir, hepimizin ortak
çatısıdır. Bu ibareye karşı, bu rejime karşı
yapılanlar hepimizi bugüne kadar yaraladığı gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Altaca
Kayışoğlu.
Buyurun, tamamlayalım.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Hâlâ da bu konudaki hassasiyetler sürmektedir. Bu nedenle biz öneriyi
destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Adnan Günnar, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Günnar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ADNAN GÜNNAR (Trabzon)
Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİnin vermiş olduğu
önerge üzerinde AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum.
Kıymetli arkadaşlar, 2012 ve 2013
yıllarında spekülatif ve organize bir şekilde gündeme getirilen T.C.
ifadesinin kaldırıldığı yalanının hâlen daha
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında da gündeme
getirilmiş olmasından hicap duyduğumu burada samimiyetle ifade
etmek isterim.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Senin o günkü
haberlerden haberin yok galiba! Ne yalanı ya!
ADNAN GÜNNAR (Devamla) O gün Ziraat
Bankasının üzerindeki T.C. ambleminin kaldırıldığını
ifade ederken logoyu görmek aklınıza gelmedi mi Beyefendi?
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Hayırdır!
Türkiye Cumhuriyetinin Tsinden mi, Csinden mi rahatsızsın yoksa
hepsinden mi rahatsızsın?
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Lütfen, beni dinleyin Beyefendi.
BAŞKAN Arkadaşlar, böyle bir usul yok,
karşılıklı konuşma yok. Kürsüye çıkıp
konuşuyoruz.
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Orada Ziraat
Bankasının ambleminin üzerindeki T.C. ambleminin hâlen daha devam
ettiği ulu orta ortadayken bunun bu şekilde gündeme getirilmesi, en
basit deyimiyle siyaseten çaresizliktir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü siz, altı yedi seneden beri en az 5 veya 6 tane
seçime girmiş AK PARTİnin, halk tarafından almış
olduğu oylarla bütün uğraşlara rağmen bu tür
spekülasyonların hiçbir işe yaramadığını
anlamış olmalıydınız.
O dönem, Sağlık Bakanlığı,
Türkiyede sağlıkta dönüşümle birlikte çok önemli
başarılara imza atarken logosunda birtakım
değişiklikleri yaptı ve Türkiye Cumhuriyetinin ay
yıldızlı bayrağıyla birlikte, o zaman, kamu kurumlarında,
kamu hastanelerinde değil ancak sağlık ocaklarında ve halk
sağlığı merkezlerinde yeni kurumların
oluşmasından dolayı yeni bir logo çalışmasına
girdi. Bu, Türkiyenin gelecek vizyonuyla ilgili, 2023 muasır medeniyetler
vizyonuyla ilgili bir çalışmasıydı. Ancak yanlış
anlaşılmaların önüne geçebilmek maksadıyla dönemin
Sağlık Bakanı Sayın Müezzinoğlu bu konuda bir
açıklama yapmış, herhangi bir art niyetin olmadığını,
kimsenin böyle bir ifadeyle AK PARTİyi ve Hükûmeti
suçlayamayacağını ifade ederek bunların da
düzeltildiğini ifade etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında ve Bakanlar Kurulunda böyle bir kanun ve böyle
bir mevzuat değişikliği çıkmamıştır
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla logo
çalışmalarını bir şekilde yanlış
anlatabilmek ve yanlış aksettirebilmek için gayretler hep boşuna
olmuştur.
Geçen dönem, 26ncı Dönem Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerimizden Sayın Hüsnü Bozkurt bu konuyu gündeme
getirmiş ve bununla ilgili olarak Başbakan Yardımcımız
Nurettin Canikli imzasıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Çok özür dilerim, bir
dakika daha alayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Günnar, bir dakika daha
veriyorum.
Buyurun.
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe konulan bir düzenleme bulunmamaktadır
cevabını da Hüsnü Bey vermiştir kendi sorusuyla birlikte.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanlığı sisteminde şu anda ve geçmiş
dönemde hiçbir şekilde T.C. ifadesi kaldırılmamış.
Türkiye Cumhuriyetinden onur ve gurur duyan bir AK PARTİ vardır ve
Türkiye Cumhuriyetini cumhuriyetin 100üncü yılında, 2023te
muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak üzere
çalışan bir AK PARTİ vardır. Türkiye Cumhuriyeti
ifadesinden ve T.C. ifadesinden rahatsız olan PKKlıların
başını ezen, belini kıran; içerde ve dışarıda
Türkiye Cumhuriyetini dünyanın en güçlü devletlerinden birisi hâline
getiren; yerli ve millî bir devlet anlayışıyla birlikte, tüm
düşmanlarını perişan etmeye çalışan, bu konuda
üstün gayret gösteren bir AK PARTİ vardır. İnşallah,
Türkiye Cumhuriyeti, 2023te dünyanın 10uncu büyük ekonomisi olmak üzere
çalışmalarına devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN GÜNNAR (Devamla) Bu bir
kışkırtma hareketidir. dedi sayın İYİ PARTİ
milletvekilimiz. Bundan beş altı sene önce meydana gelmiş bir
hadiseyi, bir spekülasyonu yeniden gündeme getirirken güncel o kadar önemli
meseleler var ki bunları gündeme getirip muhalif olarak bize de
katkıda bulunmanızı salık veririm.
Saygılarımla efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok güzeldi, bravo Adnan
Bey.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öncelikle, sayın
hatibe önem sırasını tayin etmekte grubumuzun özgür
olduğunu hatırlatmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti ibaresi bizim
grubumuz için çok önemlidir, Türk milleti için çok önemlidir. Sizin için önem
arz etmediğine biz yakın bir zamanda şehadet ettik, onu
yaşadık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anlattı ama.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Burada Türkiye
Cumhuriyeti diye lafa başlayanlara Irkçılık yapma! diyen
milletvekilleriniz oldu. Türk ırkı yoktur. diyen parti
yöneticileriniz oldu.
SALİH CORA (Trabzon) Nerede oldu öyle bir
şey ya? Atma ya! İftira atıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunun
dışında, Sayın Başkanım, biraz evvel sayın
hatibin konuşmasına istinaden, yalan beyan vermekle
suçladığı için, bir sataşmaya mahal verdiği için
69uncu maddeye göre sayın hatibimize söz vermenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Trabzon
Milletvekili Adnan Günnarın İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 döneminin haberlerine
bakarsanız, o dönemde valiliklerde Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin
kaldırıldığını ben söylemiyorum, haberler
söylüyor. Bu bir.
İkincisi, baktığım
kadarıyla -savunduğunuz kısımdan söylemek istiyorum size- o
sözde çözüm sürecinde Türkiye'nin Tsinden mi, Cumhuriyetin Csinden mi
rahatsız oldun yoksa Türkiye Cumhuriyetinin iki kelimesinden de mi
rahatsız oldun? (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Aynı zamanda Çözüm sürecini hayvanlar bile
anladı ama bir kısım insanlar anlamadı. diyen akili
milletvekili yapan iktidar, AK PARTİ iktidarıdır.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Sayın Başkanım,
kayıtlara geçmesi açısından cevap vermek istiyorum.
Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Ne diyeceksiniz?
Buyurun, yerinizden
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sataşma yok ki
Sayın Başkan yani.
BAŞKAN Bir söyleyin, nedir yani mevzu?
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Gerekçen ne?
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Efendim Türkiye
Cumhuriyetinin Tsinden mi ya da Csinden mi rahatsız oldunuz?
ifadesinden dolayı cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, kayda geçsin söyleyin hemen
oradan.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sataşma yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu bir sataşma
değil Sayın Başkan. Bakın, bu bir sataşma değil.
BAŞKAN Sataşma değil, tamam.
Cevap kayda geçsin, söyleyin uzatmadan, kısaca.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Evet, söylüyorum: Sayın
milletvekilleri, Sayın Başkanım; biz, Türkiye Cumhuriyetinin
Tsinden, Türkiyeden, C olan Cumhuriyetinden şeref duymaktayız.
Bu şerefi de şimdi iktidarımızla, yapmış
olduğumuz çalışmalarla, birlik ve bütünlüğümüzü
sağlamak adına almış olduğumuz her türlü riskle bugüne
kadar gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz.
Saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman önergeye evet
oyu verecekler anlıyorum, öyle anlıyorum bu kelimelerden sonra.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Kendisini Türk
hissediyorsa evet verecek.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 15/11/2018
tarihinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları
tarafından, geçtiğimiz dönemlerde hiçbir dayanak ve resmî karar
bulunmaksızın "Türkiye Cumhuriyeti ibaresi bazı kamu kurum
ve kuruluşları ile bazı kamu iktisadi teşebbüslerinin
adlarından ve tabelalarından kaldırılmıştır
ve bu durum rahatsızlık yaratmıştır; hangi kurum ve
kuruluşların adlarından ve hangi kamu iktisadi
teşebbüslerinin adlarından ve/veya tabelalarından Türkiye
Cumhuriyeti ibaresinin kaldırıldığının tespit
edilmesi, bu ibarenin ne amaçla kaldırıldığı,
kim/kimlerin talimatıyla kaldırıldığının
tespit edilmesi, ibarenin kaldırıldığı kurum adlarına
ve tabelalarına yeniden bu adın eklenmesi ve bir daha
kaldırılamaması doğrultusunda çalışmalar
yapılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/502) ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 27 Kasım 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
vermiş olduğu öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hiç hoşlanmadınız.
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
2.- HDP Grubunun, 27/11/2018 tarihinde Grup
Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan
Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarına sebep olan
ihlallerin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 27 Kasım 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
27/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/11/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
27 Kasım 2018 tarihinde, Mersin Milletvekili
Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve Kars Milletvekili Grup Başkan
Vekili Ayhan Bilgen tarafından, 951 grup numaralı, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarına sebep olan ihlallerin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/11/2018 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Erdal
Aydemir, Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyoruz ki 20
Kasım 2018 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin,
geçmiş dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaşla ilgili vermiş olduğu bir karar söz konusu. Verilen
kararın kısaca özeti şu: Selahattin Demirtaşın,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5inci maddesi (3)üncü
fıkrası gereğince kişi özgürlüğü ve kişi
güvencesi hakkı ihlal edildiği, dolayısıyla derhâl serbest
bırakılmasıyla ilgili vermiş olduğu bir karar.
Biliyoruz ki -Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi- 1947
yılında kurulmuş bulunan Avrupa Konseyinin kurucu ülkelerinden
biri olan Türkiye Cumhuriyeti devletini de bağlayan ve kurucu imzası
bulunan, Avrupa Konseyinin âdeta anayasası sayılan Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesidir. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin olmazsa olmaz ve sözleşmede belirtilmiş bulunan
ve tanınan hakların ihlaliyle ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvuruyu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
yetkisini de ülkemiz tanımış ve bu mahkemece verilmiş
bulunan bütün kararların kendimizi bağlayacağı hususuyla
ilgili beyanda bulunmuş ve imzacı bir ülke hâline gelmişizdir.
Değerli milletvekilleri, geçmiş dönem
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaşla ilgili
verilen AİHM kararı, Anayasamızın 90ıncı
maddesi gereği yürütme, yasama, yargı ve idari mercilerin tümünü
bağlamaktadır. Anayasanın 90ıncı maddesini müteakip
Anayasanın yine 138inci maddesinin emredici hükmü söz konusudur. Bu
emredici hükme rağmen, şu anda, Sayın Cumhurbaşkanı,
yine Dışişleri Bakanı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin vermiş olduğu kararı tanımıyoruz ve bizim
için bağlayıcı değildir. gibi beyanlarıyla birlikte
anayasal suç işlemişlerdir. Anayasa 138 çok açıktır.
Kendilerini bu hususta 138inci maddeye uymaya davet ediyoruz. Hiçbir güç veya
hiçbir merci veya yürütmenin herhangi bir mensubu uluslararası hatta ve
hatta uluslar üstü olan bir mahkemenin vermiş olduğu karara
uymamazlık edemez.
Geçmiş Eş Genel Başkanımız
Selahattin Demirtaşın
Belki de Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin tarihinde ilk defa vermiş olduğu bir karar söz konusu;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18inci maddesinin ihlalini
de hüküm altına almıştır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 18inci maddesi şunu demektedir
Arkadaşlar,
gerek 16 Nisan referandumunda gerekse 24 Kasım Cumhurbaşkanlığı
seçiminde Selahattin Demirtaş tutuklu bulunduğu için, kendisinin
seçme ve seçilme hakkının engellendiğini, bu tutukluluk süresi
bakımından kendisine verilmiş bulunan yaklaşık 6
milyon seçmen iradesinin gasbedildiğini, ihlal edildiğini,
dolayısıyla kendisinin ve kendisi gibi düşünen şu anda
tutuklu bulunan milletvekillerinin, düşünce adamlarının,
gazetecilerin ve benzer konuda şu anda tutuklu bulunan bütün kişiler
açısından da emsal niteliği taşıdığına
hükmetmiştir.
Arkadaşlar, nasıl ki bu ülkede Anayasa
Mahkemesi kararları bağlayıcısıysa,
Danıştayın vermiş olduğu kararlar
bağlayıcıysa, yerel mahkemelerin Yargıtayca
onanmış olan kararları bağlayıcıysa uluslar üstü,
uluslararası alanda yargı yetkisini tanımış
bulunduğunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş
kararı da bağlayıcıdır. Özellikle de iktidar
partisinin bu hususta
Selahattin Demirtaş şahsında bütün siyasi
tutsakların, milletvekilleri başta olmak üzere, derhâl serbest
bırakılmaları gerekmektedir. Şunu da hatırlatarak
bitirmek isterim ki: 2002 yılında, şu anda
Cumhurbaşkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla) -
olan Recep Tayyip
Erdoğan, kendisi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde adalet
aradı. Bunu da size hatırlatıyoruz arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Aydemir
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Atila Sertel, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlarım; bu mesele
Türkiyede demokrasi meselesidir, bu mesele Türkiyede hukuka olan
saygının ve hukuk alanında mahkemelerin aldığı
karara uyulup uyulmayacağına ilişkin en somut göstergedir.
Şimdi, rahip Brunson yargılanırken
Bu can bu bedende olduğu sürece çıkmayacak, bu kişi
çıkamayacak. dendiğinde, Trump gelip gözdağı verince Trump
yasası mahkememizi alaşağı etti ve rahip Brunson, elini
kolunu sallaya sallaya, bir gün önce İzmire gelen uçakla Amerikaya
gitti.
Merkel ve Gabriel, Deniz Yücel için Türkiyeye
konuşunca bir yıldır hakkında iddianame bile
hazırlanmayan Die Welt gazetesi yazarı Deniz Yücel Almanyadan gelen
uçağa bindi, Almanyaya gitti.
Türkiyede hukukun bu olmaması gerekiyor
arkadaşlar. AİHM kararlarına uymayacağını
söyleyen Cumhurbaşkanı 2017 faaliyet raporuna göre, 2004 ile 2017
arasında AİHM kararlarına uyarak 256 milyon 92 bin lira Türkiye
Cumhuriyeti para ödemiştir. Kaldı ki Sayın Erdoğan, 1998
yılında DGM tarafından kendisi aleyhine verilen on aylık
cezayı AİHMe taşıdı; yine, 2 kez seçilme
hakkının elinden alındığını, ifade ve vicdan
özgürlüğünün ihlal edildiğini öne sürerek AİHMe başvurdu.
Kararını tanımayacağın mahkemeye niye
başvuruyorsun, bunu sormak lazım. Ama kararı tanımamak
senin elinde mi, bunu da sormak lazım. Türkiye Cumhuriyetini dünya
ölçeğinde hukuku tanımayan bir ülke kategorisine sokmak size
yakışıyorsa hakikaten çok yakışıyor demek
isterim.
Şunu söylemek istiyorum: Bu ülkenin bir
yurttaşı, bir vatandaşı olarak bu ülkede herkesin hukuktan,
adaletten, haktan, eşitlikten eşit yararlanması gerekir; hukuk
karşısında eşit olması gerekir. Bir insanı siz
seçime sokmayarak, propaganda hakkını elinden alarak, Türkiyeyi ilk
kez bu konuda mahkûm ederek bir ilki daha yaşattınız bu ülkeye.
Diliyorum ve istiyorum ki bu ülkeye
çocuklarımızın yaşayacağı demokrasi ve gerçekten
tartışılmayacak bir adalet ve hukuk gelsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (Devamla) Diliyorum ve istiyorum
ki halkımız ilk seçimde bunlara öyle bir ders versin ki bir daha da
ders görecek hâlleri kalmasın.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Abdullah Güler, İstanbul Milletvekili
konuşacak.
Buyurun Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Keşke biraz önce değerli hatipler Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin mevcut kararını Genel Kurulu da
bilgilendirecek şekilde, teknik izah etselerdi de biz de bu manada biraz
bilgilenmiş olsaydık. Onların yapmadıklarını ben
yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce
değerli hatiplerin belirtmiş olduğu, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin vermiş olduğu mevcut karar lâyüsel bir karar veya kutsal
bir metin değildir ve kesinleşmiş bir karar da değildir -keşke
bunlardan değerli hatiplerimiz bahsetmiş olsalardı- süreç
şu anda devam etmektedir.
İlgili kararı incelediğimizde, bu karar
biraz önce değerli hatiplerin belirttiği hususları
kapsadığı gibi -özellikle Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum-
şu hususlara da çok özenle, özellikle atıflar
yapıldığını ve mahkeme kararının
içeriğinde çok önemli yer tuttuğunu belirtmek istiyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sonuca
bakın, sonuca.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Birincisi:
Başvuranın milletvekilliği dokunulmazlığı
olması nedeniyle -milletvekili, dokunulmaz olması nedeniyle- hukuka
aykırı olarak yakalandığı ve gözaltına
alındığına ilişkin şikâyetinin iç hukuk
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunduğunu
ifade etmektedir.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sonuçta ne var?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) İkincisi:
Başvurucunun milletvekili dokunulmazlığı olmasına
rağmen tutuklandığına dair şikâyetleri açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle yine kabul edilemez bulunmuştur.
KEMAL PEKÖZ (Adana) En sonunu oku.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Üçüncüsü: Dosyadaki
gizlilik kararı nedeniyle başvurucunun soruşturma dosyasına
ulaşamadığı ve tutukluluk kararına etkili bir
şekilde itiraz edemediği şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
Dördüncüsü: Başvurucunun makul suç şüphesi
olmaksızın tutuklandığı iddiasını esastan
incelemiş ve ihlal bulunmadığına karar vermiştir.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Niye
tanımıyorsun o zaman?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Serbest bırakılsın. denmiş mi denmemiş mi? Sen oraya
gel!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Başka bir
deyişle, başvuranın suç işlediği yönünde,
bağımsız bir gözlemciyi ikna edecek düzeyde makul suç
şüphesi bulunduğunu belirtmiştir.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Serbest
bırakma kararı var.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Niye
tanımıyorsun o zaman?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Arkadaşlar,
dinleyin.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Niye
tanımıyorsun o zaman madem bunlar var?
BAŞKAN Arkadaşlar
Arkadaşlar
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Hayır, niye
rahatsız oluyorsunuz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Niye
tanımıyorsun o zaman?
BAŞKAN Grup hâlinde mi
konuşacaksınız, koro hâlinde?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bir dakika, niye
rahatsız oluyorsunuz? Tamamen teknik bir bilgi veriyorum. Siz niye
vermediniz?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Siyasi tutuklamadır. denmiş mi denmemiş mi?
BAŞKAN Lütfen dinleyelim yani siz
konuşurken dinlediler.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Niye vermiyorsunuz? Niye
saklıyorsunuz insanlardan, Genel Kuruldan?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Siyaseten tutuklanmış mı tutuklanmamış mı?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Niye
tanımıyorsun o zaman bu kararı?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Lütfen dinleyin.
Bilmiyorsanız öğrenin.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Bu
kararı niye tanımıyorsun o zaman?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Ben size de
öğretmeye çalışıyorum. Bakın, bilmiyorsanız
öğrenin.
HABİP EKSİK (Iğdır) Siz
ayetleri bile değiştiren insanlarsınız. Bu kararı da
farklı farklı okumak için elinden geleni yapıyorsun.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Beşincisi
arkadaşlar
HABİP EKSİK (Iğdır) Derhâl
serbest bırakılsın. diyor orada.
BAŞKAN Arkadaşlar, sessiz olalım
lütfen. Hatibin sözünü kesmeyin.
HABİP EKSİK (Iğdır) Kafana
göre okuyorsun.
BAŞKAN Yok böyle bir şey ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arkadaşlar,
anlayalım, dinleyelim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Siyaseten tutukladığınız
BAŞKAN E, siz konuştunuz gerekçeyi anlatırken.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Devamını okusun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Bırak şimdi demagoji yapmayı!
BAŞKAN Sayın Güler, devam edin, Genel
Kurulu muhatap alın.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Evet, ilgili mahkeme,
kararında, başvurucunun makul suç şüphesi olmaksızın
tutuklandığı iddiasını esastan incelemiş ve ihlal
bulunmadığına karar vermiştir.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sonunu oku, sonunu!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sonunu
oku!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Beşincisi:
Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair
şikâyetini ise incelemeye dahi gerek bulmamıştır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sonunu oku!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ee,
sonuç?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Arkadaşlar, itiraz
şerhlerini okuyun. Oradaki yüksek yargıçların itiraz
şerhlerini okuyun.
Altıncısı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Tamam da
bunu niye kabul etmiyorsunuz siz o zaman?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Başkanım,
müdahale olduğu için bir dakika daha talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Güler, zaten bir dakika
veriyorum da
HABİP EKSİK (Iğdır) Buna
rağmen Derhâl serbest bırakılsın. diye yazmadı
mı orada? Söylemiyor mu?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Derhâl serbest bırakılsın. denmiş mi denmemiş mi?
BAŞKAN Arkadaşlar böyle devam ederseniz
yeniden başlatacağım süreyi. Böyle şey olmaz ki ama siz
konuştunuz, herkes dinledi sessiz sedasız.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Yalan söylüyor.
BAŞKAN Nasıl yani? Size göre
yanlış olan şeylere müdahale etme hakkınız mı var
sizin?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Arkadaşlar, niye
rahatsız oluyorsunuz?
FATMA KURTULAN (Mersin) AKP Grubuna böyle şey
yapmıyorsunuz Sayın Başkan. Bir sürü yalan konuşuyor.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım Sayın
Güler.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Değerli hatip biraz
önce dedi ki 46ncı maddeye atıf yaparak: Derhâl salıverilmesi
gerekiyor. Arkadaşlar, süreç henüz devam ediyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yalan
söylüyorsun.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Ona sen karar veremezsin.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Karar 7 hâkimli daire tarafından
verilmiş ve şu anda kesin olmayan bir karar hâlindedir. Üç aylık
itiraz süreci vardır, 17 hâkimli bir üst kurulda
değerlendirilecektir. Ondan sonraki süreçte de yapılacak
itirazlarımız değerlendirildikten sonra da mevcut bu durum nihai
sonuca erecektir.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Mahkemeye talimat vermeyin o
zaman.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Peki, neyi
tanımıyorsunuz, neyi tanımıyorsunuz?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, çok önemli bir husus var: Mahkeme kararları tartışma
götürmez değildir, kutsal metinler de değildir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Tanımadığınız ne?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Burada, mevcut,
mahkemenin kararlarını biz eleştirebiliriz.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sizi bağlamayan
hüküm ne?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) İçeriğine bu
manada her zaman itirazlarımızı yasal süreç içerisinde yapacak
Türkiye Cumhuriyeti devleti
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Karşı
hamleni söyle. Karşı hamleniz ne?
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
ve bu süreci, mahkeme
kararını sadece kendi gözünüzle değil, evrensel objektif
değerlerle lütfen bir daha gözden geçirin ve kamuoyunu doğru
bilgilendirin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Başkanınızın Tanımıyorum. dediği karar ne,
onu söyle.
BAŞKAN Arkadaşlar
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kurtulan
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
yani bu kararla ilgili, Cumhurbaşkanı anında
(HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor arkadaşlar, ben duyamıyorum.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan, bu
kararla ilgili, Cumhurbaşkanı anında Tanımıyoruz,
karşı hamle yaparız. derken siz hâlâ hukuku nasıl
savunursunuz, hukuk bunun neresinde, bunu anlamak istiyoruz.
Dolayısıyla bir sataşma var bizim önergemize. Bizim çok derli
toplu ya da
Bunu çok bilmediğimiz yönünde bir iddiası var.
Arkadaşımıza tekrar söz vermenizi
BAŞKAN Sayın Kurtulan, önergeye
sataşma üzerine söz talep edilmiyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, bize de
şey var Başkan, bizim bunu
BAŞKAN Hayır, arkadaş
değerlendirdi, ben dinledim kendisini burada.
FATMA KURTULAN (Mersin) Lütfen Başkan,
hayır
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Bilmiyorsunuz. dedi ama.
BAŞKAN Eleştirdi buradaki, sizin
önergedeki görüşlerinizi.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, Başkan,
bu konuda AKP yine çarpıtma içerisine girmiştir, çok ciddi bir
mağduriyet söz konusudur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman hiç biz
konuşmayalım Başkanım, hep onlar konuşsun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bunun izahı
gerekiyor. Ne demek, karşı hamle nedir bunu
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Siz
bilmiyorsunuz. diyor ama.
FATMA KURTULAN (Mersin) Siz bunu bilmeden
yapıyorsunuz. diyor. Bilmeden konuşuyorsunuz. Ben size de bunu izah
edeceğim, bu sorumluluğu aldım. dedi ya, dolayısıyla
arkadaşımızın iki dakika söz almasını talep
ediyorum.
BAŞKAN Yok, Sayın Kurtulan, ben takip
ettim, sataşma söz konusu değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Oylayalım
Başkanım.
FATMA KURTULAN (Mersin) Böyle demokrasi olmaz.
Bülent Bey, aceleniz ne?
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Başkanım, en
iyi siz bilirsiniz, anayasa profesörüsünüz.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
FATMA KURTULAN (Mersin) Yazıklar olsun size
ya! Siz taraf tutuyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bu böyle olmaz
Başkan! Bu kabul edilemez.
BAŞKAN Nasıl efendim, anlamadım?
FATMA KURTULAN (Mersin) Nasıl bir hukuksuzluk
var burada hemen oylamaya geçiyorsunuz? Sözümüzü bitirelim.
BAŞKAN Yani, söz istediğinizde hemen
vereceğiz, öyle mi? Var mı öyle bir usul?
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, değil,
öyle değil ama
BAŞKAN Sataşma nedir?
Sataşmanın mevzusunu, sebebini söyleyin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben hâlâ ayaktayken siz
oylamayı yapıyorsunuz Başkan.
BAŞKAN Yani o zaman hiç eleştiri
yapılmayacak, her eleştiriyi sataşma kabul edeceğiz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, ben daha
ayaktayken
BAŞKAN Hayır, bir şahsı
kastederek açık bir sataşma olması lazım.
Okuyun lütfen, buyurun.
3.- CHP Grubunun, 27/11/2018 tarihinde
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları
tarafından, 13 şeker fabrikasının özelleştirilmesi
neticesinde kamunun uğradığı zararın, pancar
üreticileri ve fabrikalarda çalışan işçilerin
yaşadıkları mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Kâtip Üye Sinop Milletvekili Barış
Karadeniz tarafından önerinin okunmasına başlandı)
27.11.2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/11/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben daha ayaktayım,
sözümü ifade ediyorum Başkan, siz orada
tarafsızlığınızı korumak zorundasınız.
Ben daha ayaktayım siz AKPye oylama yapıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yani
sen ayakta durursan oylama yapılmayacak mı?
FATMA KURTULAN (Mersin) Grup başkan vekili
burada konuşma yapıp
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ayakta
durduğun sürece?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Öyle
değil, grup başkan vekili konuşurken oylama olmaz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Demokrasiyi siz bu hâle
getirdiniz.
BAŞKAN Arkadaşlar, aranızda, kendi
kendinize konuşmayın.
HÜDA KAYA (İstanbul)
Sıralarınıza da söyleyin Başkan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Daha konuşuyoruz,
oylamaya geçiyorsunuz Başkan, böyle olmaz ki!
Tarafsızlığınızı koruyun lütfen.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
(Kâtip Üye Sinop Milletvekili Barış
Karadeniz tarafından önerinin okunmasına devam edildi)
Öneri:
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve
arkadaşları tarafından 13 şeker fabrikasının
özelleştirilmesi neticesinde kamunun uğradığı
zararın, pancar üreticileri ve fabrikalarda çalışan
işçilerin yaşadıkları mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla 27/11/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (579 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 27/11/2018 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Burcu Köksal,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak
helikopter kazasında şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet;
ailelerine, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Evet, Cumhuriyet Döneminde binbir emekle kurulan
şeker fabrikalarını sattınız. Günlerce, haftalarca o
fabrikaların önünde, bulduğumuz her yerde âdeta haykırdık,
Şeker vatandır, vatan satılmaz. dedik ama dinlemediniz, sanki
babanızın malı gibi 13 fabrikayı sattınız.
Milletin, halkın çıkarını değil, Amerikanın
çıkarını düşündünüz çünkü Amerikan kökenli nişasta
bazlı şeker lobisi, Türkiyeye 2 milyar doların üzerinde katma
değer sağlayan Türk şeker piyasasını ele geçirmek
istiyordu. Bunun ilk adımı olarak da Türkiyede şeker üretimini
denetleyen yer olan Şeker Kurumunu kendisine engel gördüğü için kapattırmak
istiyordu ve sonunda amacına ulaştı, saraydan gelen talimatla
2017 yılı Aralık ayında Şeker Kurumunu
kapattınız. Sıra şeker fabrikalarına gelmişti,
onda da hiç tereddüt etmeden süratle karar verdiniz ve 13 şeker
fabrikasını sattınız. Aslında sattınız
kelimesi bile çok masum kalıyor, siz o şeker fabrikalarını
resmen peşkeş çektiniz. 2011 yılında belirlenen
satış bedelinin altındaki rakamlara gitti canım fabrikalar.
Satış fiyatı arsa bedellerini, hatta fabrikadaki
demirbaşları dahi karşılamıyordu. 13 fabrikadan
dolayı kamunun uğradığı zarar 2 milyar 382 milyon
lira.
4 fabrikada devir işleminin hâlâ
gerçekleşmemiş olması, devralınan fabrikalarda bu
fabrikaları satın alan şirketlerin üretim sürecinden bihaber
olmaları, pancar alımlarının yirmi-yirmi beş gün geç
başlaması, kantarların geç açılması, hatta bazı
kantarların hiç açılmaması, nakliye
sıkıntısı, fabrika önünde oluşan uzun kuyruklar,
fabrikalarda muhatap bulamama; pancarda yüzde 30, yüzde 40lara varan fire;
iklimsel nedenlerle taahhüt ettikleri kotanın altında üretim yapan
çiftçiye verilen cezalar pancar üreticisini canından bezdirdi. Kar
yağacağı için Pancarımı hiç sökemem tarladan, tarlada
kalır. diyen çiftçi çaresizce o pancarları söküp yol
kenarlarına, buldukları boş arsalara, arazilere işte bu
şekilde dökmekte. Bu fotoğraflar fotomontaj falan değil, bizzat
iki gün önce ziyaret edip bizzat kendi elimle çektiğim seçim bölgem
Afyonkarahisarda pancar üreticilerinin yol kenarlarına, arsalara,
arazilere, tarlalara söküp döktüğü pancarlar arkadaşlar.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Özel dökülmüştür onlar.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Bu insanlar mağdur
olmuş durumda ve yine, oradan bir pancar getirdim size. Buyurun, bu pancar
da çiftçinin kendi ürettiği, söktüğü, yol kenarına döktüğü
pancar.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Şov yapma şov! Şov yapıyorsun şov!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bir işe
yaramıyor Vekilim, götür Meclise de hiç olmazsa belki AKPli vekiller
fırına verip yer bu pancarı. Biz bu pancarı
satamıyoruz, elimizde kaldı, inim inim inliyoruz. diyor pancar
üreticisi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sesiniz anlaşılmıyor, biraz daha bağırın(!)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bakın, sadece pancar
üreticisi mağdur olmadı. Dönemin Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 1 Mart 2018de bir açıklaması vardı: Bu
fabrikalar satılsa bile bu fabrikalarda çalışan hiçbir işçi
mağdur olmayacak, çalışma koşullarını
koruyacağız. demişti ama bugün gelinen noktada 11 bin
şeker işçisi mağdur oldu, bine yakın şeker
işçisi, taşeron işçi işten çıkartıldı;
800ün üzerinde şeker işçisi emekli edildi, bazı şeker
işçileri on beş günlük görevlendirme adı altında resmen
sürgün edildi. Son olarak seçim bölgem Afyonkarahisarda Afyon Şeker
Fabrikasında çalışan 32 taşeron işçinin fabrikaya
girişleri dahi engellendi, muhatap bulamıyorlar. TÜRKŞEKER diyor
ki: Doğuş Grubu senin muhatabın. Doğuş Grubu diyor:
TÜRKŞEKER. Bırakın işte çalışmayı
tazminatlarını dahi alamıyorlar.
Siz ,aslında, bu şeker
fabrikalarını satarak yine her zamanki gibi bu ülkeye ekonomik,
sosyal ve tarımsal alanda büyük kayıplar yaşattınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan, çok
az bir süre talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bilmediniz ki işçi bir
babanın evine götürdüğü ekmekti şeker fabrikaları.
Esnafın siftahı, besicinin hayvanına yedirdiği yemdi
şeker fabrikaları. Gençlerin umut kapısı, gelinlerin
çeyiziydi şeker fabrikaları. Helal lokmaydı ve bu toprakların
yerli ve millî değeriydi şeker fabrikaları. Bu fabrikalara sahip
çıkmadınız, sattınız. Şeker fabrikalarına
sahip çıkmadınız, hiç olmazsa Türkiyeye sahip çıkın
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
Türkiyeye sahip çıkın. diye konuşmasını
noktaladı Sayın Hatip.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sataşma
değildir o.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Türkiyeye on yedi
yıldan beri gururla, onurla sahip çıkıyoruz ve daha çok sahip
çıkacağız inşallah.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiyeye sahip
çıkın. bir sataşma değildir efendim.
BAŞKAN Bir dakika
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sataşmayı bahsetmiyor zaten.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Özkoç,
dinleyelim Sayın Turanı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu kürsüde farklı materyaller kullanılmasın diye beraber tüzükte
bir madde geçirdik. Buna rağmen böyle yapılıyor
olmasını kamuoyunun takdirine bırakıyorum, çok ciddiye
almıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Cumhurbaşkanı kullandı be Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ancak, özelleştirme
tüm dünyada uygulanan ekonomik bir modeldir. Türkiyede de geçen dönem hep
beraber -vekillerimizle beraber- şeker fabrikaları için daha ekonomik
olması, çiftçimizin daha çok üretmesi maksadıyla özelleştirme
yasalara uygun olarak yapılmıştır ve birçok yerde de büyük
verim alınmıştır.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
bir meselenin yasalara uygun hâle getirilmiş olması, aslında o
ülkenin menfaatine olup olmamasını sağlamıyor. Şeker
fabrikaları
Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkıyorum. derken ve
kürsüden az önce hatip Biz bu cumhuriyete sahip çıkıyoruz. derken
bu cumhuriyetin değerlerine de sahip çıkmak gerekir;
fabrikalarına sahip çıkmak gerekir; iş adamlarına,
esnafına, öğretmenine sahip çıkmak gerekir. Bir ülkeye ancak
böyle sahip çıkılır, değerleri satılarak sahip
çıkılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özelleştirme
haktır Sayın Başkan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sahip
çıkıyoruz, hepsine sahip çıkıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Grup
Başkan Vekillerim.
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Meclis
araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu araştırma önergesini de grubumuz adına desteklediğimizi
daha şimdiden, peşinen kürsüden ifade ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gıda sektörü, savunma sektörü kadar önemli,
savunma sektörü kadar da stratejik bir sektördür. İnsan
sağlığı açısından kaygı yaratan, onlarca
zararı olan nişasta bazlı şeker üretiminin
artırılması, şeker fabrikalarının
kapatılmaması için başlı başına bir nedendir.
Şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin ilk olarak şunu söylemek istiyorum: Yerli
üretime, gıda sektörüne de aynı önemi vermemiz gerekir.
İlerleyen yıllarda inşallah bedelini acı bir şekilde
ödemeyiz. SEKAları özelleştirdik, gazete basacak
fabrikalarımız kalmadı, ha bire kâğıt ithal edip
duruyoruz. İnşallah bu şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin sonunda da ithalata dayalı şekeri sağda
solda arayıp durmayız.
Türkiyede şeker sektörü, şeker
pancarı tarımından başlayarak şekerin nihai tüketiciye
ulaştığı hat üzerinde birçok kişi ve işletmenin
geçim sağladığı büyük bir ekosistem özelliği göstermektedir.
TÜRKŞEKER fabrikalarının yerel ekonomilere etkisi göz ardı
edilmemelidir. Bu fabrikalar salt işletme olarak görülmemeli, birer
bölgesel kalkınma projesi olarak görülmelidir. Son dönemde devletin sosyal
politikalar kapsamında dağıttığı milyarlarca TLlik
kaynaklarla karşılaştırıldığında,
üreten çiftçilerimizin tek üretim birimleri bu fabrikalar olan ilçelerimizin,
illerimizin önemi daha da fazla ortaya çıkmaktadır. Şeker
fabrikaları halka, üreticiye direkt dokunan işletmelerdir.
Bugün Elbistanda pancarın yarısı
karın altında kalmıştır. Yine aynı şekilde,
özelleştirilen fabrikalarda işçilerin önemli bir
kısmının işlerine son verilmiş, hâlâ işlerine
dönememişlerdir. Yozgat Şeker Fabrikası önünde nakliyecilerin
hangi şartlarda pancarı teslim etmeye çalıştığını
hep beraber gördük. Yine aynı şekilde, bakın, son dönemde
yapılan Çarşamba Şeker Fabrikasının önünde,
milyonlarca lira harcayıp yaptığımız Çarşamba
Şeker Fabrikasının önünde 1 bekçi var. Koskoca Çarşamba
Ovasında, Bafra Ovasında şeker pancarı ekilsin. diye
çiftçilerimiz her gün feryat ederken milyonlarca lira harcayıp
yaptığımız fabrikalar maalesef kapısında 1
kişinin nöbet tuttuğu fabrikalara döndü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bizler diyoruz ki
üreticiye dokunan, köylüye dokunan, çiftçiye dokunan hiçbir işletmenin
özelleştirmesinin taraftarı değiliz. Bunu Et Balık
Kurumunda gördük, bunu SEKAda gördük, bunu TEKEL fabrikalarında gördük;
arsalarından başka bir şey orta yerde kalmadı,
arsaları değerlendirildi, işçiler sokağa
bırakıldı. Dolayısıyla, inşallah vaktizamanı
gelir, iktidara geldiğimiz zaman ilk yapacağımız iş
bugün sattığınız şeker fabrikalarını,
çiftçiyi yakından ilgilendiren şeker fabrikalarını tekrar
milletimize iade etmek olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan.
Buyurun Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Ben de bölgemde Elbistan Şeker
Fabrikalarıyla birlikte yaşanan sıkıntıları
gündeme getirmeye çalışıyorum.
Evet, şeker konusu millî bir konudur, hepimizi
ilgilendiren bir konudur. Yaklaşık 250 bin aile şeker
pancarı ekmektedir ve şeker üretiminde 25 bin kişi
çalışmaktadır ve bu şeker üretiminin oluşturduğu
katma değer 3 milyar dolardır. Bu kadar büyük ve hepimizi
ilgilendiren bir konuda Milliyetçi Hareket Partisi baştan beri şeker
fabrikalarının, kamu şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine karşıdır. Eğer ille de
özelleştirilecekse bunun halka arz şeklinde yapılması ya da
oradaki çalışanlara devredilmesi konusunda önerilerde
bulunmuştur.
Bu konuda yaşanan sıkıntılar
hepimizin sıkıntılarıdır ve geleceğimizi tehlike
altına atmaktadır. Orada bir şey yapıldı, iyi bir
şey yapıldı gibi gösterildi; nişasta bazlı
şekerde kota yüzde 5e indirildi fakat bu, sorunu çözmedi. Nişasta
bazlı şeker, şeker yapımında kullanılmıyor,
direkt gıdalara katılıyor, mısır şurubu
şeklinde katılıyor ve bu yüzden de şeker üretilmeden
şekerin yerini almaktadır. Bu, çok ciddi bir tehlikedir. Çünkü
nişasta bazlı şeker ve buradan elde edilen -bunun kimyasal
yapısı fruktozdur- fruktoz insan metabolizmasına uygun olmayan
bir bileşiktir. Özellikle, karaciğere direkt girerek karaciğer
yağlanması yapmaktadır ve obezite nedenidir çünkü
aşırı şekilde yemeye sebep olmaktadır, insülini
uyarmadığı için tokluk hissi vermemektedir ve
bağımlılık yapmaktadır, beyinde nöronlar üzerine etki
oluşturarak bağımlılık yapmaktadır.
Adını vermeyeceğim birtakım içeceklere
bağımlılık da buradan kaynaklanmaktadır ve bu
içecekleri aşırı şekilde tüketmenin de sebebi budur. Onun
için, bu tehlikeli bir gidişattır. Şeker pancarının
yerini nişasta bazlı şeker almaktadır, buna engel olmak
gerekir.
Aynı zamanda, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesiyle birlikte işçiler
mağdur olmuştur. Özellikle, burada çalışan mevsimlik
işçiler mağdur olmuştur. Şeker pancarı
alınmamıştır, tarlada kalmıştır, üzerine kar
yağmış ve içerikleri, şeker içerikleri düşmüştür.
Bu da millî ekonomiye çok büyük bir darbedir. Bu gidişata dur demek
gerektiğini, bununla ilgili kararın tabii ki
alınmasını, özellikle Sanayi Bakanlığı
tarafından alınmasını öneriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEFER AYCAN (Devamla) Ama buradaki işçilerin
ve çiftçilerin mağdur edilmemesini diliyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegü.
Buyurun Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, biraz önceki
tartışmada grup başkan vekilimize söz vermemenizi son derece
antidemokratik buluyorum. Buna hakkınız yok, burası halkın
kürsüsü, herkes kendi düşüncesini burada ifade etmeli diye
düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın Hatip, bir dakika
Grup başkan vekiliniz söz istemedi,
arkadaşınıza söz istedi, sataşmadan dolayı istedi.
69a göre sataşmanın tarifi var, onu belirteyim.
Buyurun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, burada, biraz önce, yine, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararı demagoji yapılarak tarif edildi.
Karar açıktır arkadaşlar, AİHM kararının
gereği derhâl yapılmalıdır, eveleyip gevelemeyin ve
AİHMin kararını hayata geçirin diye burada size
hatırlatmak istiyorum.
Yine, Sevgili Leyla Güvenin -ki bu Parlamentonun
değerli bir üyesidir- açlık grevi 20nci günündedir. Süresiz bir
açlık grevi, dönüşümsüz bir açlık grevi yapıyor,
barış ve demokrasi için sesini yükseltiyor;, bu Parlamento bu sese
cevap vermelidir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP, kapitalizmin
hizmetkârıdır; emeğin ise, çiftçinin ise
düşmanıdır. Bu özelleştirmelerin kapitalizmin derdine
derman olsun diye ortaya çıktığı biliniyor; kapitalizmin
krizinin bütün dünyada karşılığı neoliberalizm, sosyal
devlete saldırmak ve özelleştirmelerdir ve şeker
fabrikalarıyla ilgili olan bu politika da bunun bir parçasıdır.
Bakın, tütün fabrikalarının
özelleştirilmesi tütün üreticilerini işsiz
bırakmıştır, yerli üreticiler, emekçiler açlığa
mahkûm edilmiştir. Tütün pazarı kartellere peşkeş çekilmiştir.
Yine, SEK özelleştirildi, Türkiyede et ve süt
üretimi çöktü, ithal ete mahkûm olundu biliyorsunuz ve şarbon
hastalığı toplumu tehdit eder hâle geldi. Marketlerde sütün
fiyatı 6 lira oldu. SEKin Yenibosnadaki eski merkezinin yerinde ise
şimdi bir AVM var.
Arkadaşlar, aynı senaryo şimdi de
gerçekleşiyor. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi
Cargille kıyak geçmektir değerli arkadaşlar, yandaş
müteahhitlere kıyak geçmektir.
Yine, Bor Şeker Fabrikası bir inşaat
şirketine peşkeş çekilmiştir ve biliyor musunuz bu
inşaat şirketinin bir ortağının düğününde
şahit kimdir: Cumhurbaşkanıdır. Değerli
arkadaşlar, bu bir tesadüf değildir.
Özelleştirmeler asla kabul edilemez.
Özelleştirme, güvencesizlik getirir, işsizlik getirir, çiftçiye
yoksulluk getirir, köylüye yoksulluk getirir; sermayeye, uluslararası
tekellere ise kâr getirir ve bu, AKPnin politikalarının bir
sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Bir
dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika veriyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Aynı
zamanda nişasta bazlı şeker üreticilerinin ağzına bir
parmak bal çalınıyor arkadaşlar. Nişasta bazlı
şekerin halk sağlığını tehdit ettiğini
hepimiz biliyoruz fakat bu umursanmıyor. Özelleştirmelerden elde edilen
gelirin en az 4 katı, şeker hastalığının
tedavisine harcanıyor. Nişasta bazlı şekerin
kullanımındaki yaygınlık obeziteyi ve şeker
hastalıklarını patlatıyor; öte taraftan köylüyü,
işçiyi, çiftçiyi fakirleştiriyor, işsiz bırakıyor,
güvencesizleştiriyor. Bu nedenle özelleştirmelerin
karşısında olmalıyız diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
konuşmacı, AK PARTİ kapitalizmin mimarıdır. gibi bir
ifade kullandı.
FATMA KURTULAN (Mersin) Yalan mı?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Mimarıdır
değil, hizmetkârı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunun teknik ve felsefi
yaklaşımına girmeyeceğim, AK PARTİnin on yedi
yıllık olmasına, kapitalizmin bilmem kaç yüzyıllık
olmasına girmeyeceğim. AK PARTİyi millet kurmuştur, AK
PARTİnin ta kendisidir Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Az önce hatibimiz biraz
önceki tutumunuza dair eleştiri yaparken ya da antidemokratik
olduğunu söylerken yine savundunuz. Ben şunu söyleyeyim, Tutanaklara
geçsin. diyor ya herkes, ben de onun için söylüyorum: Ben antidemokratik
bulduğumu, hiçbir grup başkan vekiline bunu yapamayacağınızı
çok iyi biliyorum. Bunun doğru olmadığını, kabul
etmeyeceğimi bir kadın olarak da söylüyorum. Ben daha sözümü
bitirmeden, daha ayaktayken, daha cümlemi tamamlamadan siz oylamaya geçtiniz;
ben bunu antidemokratik bulduğumu, kabul etmeyeceğimi size belirtmek
istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Siz, 69a göre sataşmadan söz
istediniz, sataşma olmadığını ifade ettim ben.
FATMA KURTULAN (Mersin) Her neyse Başkan;
Sayın Başkan, her neyse. Ben bir Grup Başkan Vekiliysem bunu
kabul etmek durumundasınız, ben daha sözümü tamamlamadan oylamaya
geçmeniz doğru olmamıştır. Bunu kabul etmeniz lazım.
Bu, antidemokratiktir.
BAŞKAN O zaman hiç oylamaya geçemeyiz
Sayın Kurtulan. Her zaman her oylamaya geçişimizde mutlaka
konuşan arkadaşlarımız oluyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Grup Başkan
Vekili
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, öyle
değil, hiçbirine bunu yapmazsınız.
BAŞKAN Grup başkan vekillerinden de
oluyor zaman zaman.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
bunu hiçbirine yapmazsınız, hiçbir erkeğe burada bunu, bu durumu
yapmazsınız.
BAŞKAN Onu bilemiyorum, tabii, çok geniş
konuşuyorsunuz, geniş zaman kipiyle; ona cevap veremem, gelecekte ne
olacağını bilemiyorum, siz de bilemezsiniz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Ayrımcılık yaptınız.
FATMA KURTULAN (Mersin) HDPye yaparsınız,
kadına yaparsınız. Bu antidemokratik uygulamayı ancak bu
gruba yapabilirsiniz, başka hiçbir gruba bunu yapamazsınız.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kırşehir Milletvekili Mustafa Kendirli
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yine
aynı şeyi yapıyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kendirli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Adil olun lütfen adil,
burası adalet makamı.
BAŞKAN Sayın Bülbül, anlamadım.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Halkın Meclisi burası.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Adaleti dağıtma
makamı orası; konuşmayı, Meclisi organize etmenin adalet
makamı.
BAŞKAN Bir de şöyle bir İç Tüzük
yapmışlar, buna göre yapıyoruz bunu.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ne güzel, ne güzel!
BAŞKAN Serbest kürsü yok burada.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Kahve
değil tabii! (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kendirli.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA KENDİRLİ
(Kırşehir) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekili arkadaşlarımız
FATMA KURTULAN (Mersin) Sen orada konuşma,
göreviniz o mudur sizin?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Konuşma be!
FATMA KURTULAN (Mersin) Ya, konuşma sen de!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Nasıl grup başkan vekili? Oturun ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) Bu nasıl bir
şey ya!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Herkes
haddini bilsin!
HÜDA KAYA (İstanbul) O nasıl
saygısız bir bakış, o nasıl bir saygısız
konuşma, o ne biçim bir bakış ya!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Herkes
haddini bilecek!
HÜDA KAYA (İstanbul) Hiç milletvekiline
yakışıyor mu!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Haddini bil!
BAŞKAN Arkadaşlar...
HÜDA KAYA (İstanbul) Bir kadına böyle
hareket edemezsin! Saygısız!
BAŞKAN Bir hatibe söz verdim galiba, bu kadar
çok kişiye söz verdiğimi hatırlamıyorum. Lütfen Sayın
Kendirli
HÜDA KAYA (İstanbul) Bir milletvekili bir
grup başkan vekiline, bir kadına o hareketi yapamaz.
BAŞKAN Sayın Kaya, lütfen
MUSTAFA KENDİRLİ (Devamla) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; öncelikle
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ya,
kadın-erkek fark etmez, herkes haddini bilmek durumunda!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Böyle
bir ayrımcılık yok, milletvekili milletvekilidir; haddini
bilecek herkes!
HÜDA KAYA (İstanbul) Çok basitsin, basitsin.
Haddini bil!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sizin
grubunuzun hatibi konuşuyor, lütfen
FATMA KURTULAN (Mersin) Kahvede değilsin,
burası kahve değil!
HÜDA KAYA (İstanbul) Saygısız!
Bakışlarına bak, mimiklerine bak.
BAŞKAN - Sayın Kendirli, devam edin siz.
MUSTAFA KENDİRLİ (Devamla) Öncelikle,
İstanbulda yaşanan elim helikopter kazası sonucunda
hayatını kaybeden askerlerimize başsağlığı
diliyorum, yakınlarına ve milletimize sabırlar diliyorum.
CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, hepinizi saygı,
sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Tabii, ülkemizin şeker üretiminin yüzde 58i 25
fabrikasıyla TÜRKŞEKER tarafından karşılanmakta iken
2018 yılında gerçekleştirilen ihaleler sonrasında içinde
Kırşehir Şeker Fabrikasının da bulunduğu 13ünün
özelleştirilmesi tamamlanmış durumda; üretimin yüzde 24ü
TÜRKŞEKER tarafından karşılanmaya devam edecektir.
TÜRKŞEKER, ülkemizde şeker endüstrisinin hâlen en önemli
oyuncularından biridir. TÜRKŞEKER, uzun süredir birçok farklı
nedenlerle arzu edilen performansı gösterememiş olup ülke ekonomisine
çok daha büyük katkılar sağlaması amacıyla
özelleştirme çalışmaları
hızlandırılmıştır. Böylelikle, ilave istihdam,
üretim, vergi, gelir, yeni yatırımlar, yöresel sanayi kuruluşu
olarak ekonomik ve sosyal hayata katkı gibi birçok açıdan
özelleştirmenin, hem genel olarak ülkemiz hem de özelde fabrikaların
bulunduğu yörelerde daha fazla katkıyı sağlaması
hedeflenmiştir. TÜRKŞEKER bünyesinde kalacak 12 fabrikayla, daha
etkin, verimli ve dinamik şekilde şeker sektörünün önemli bir
oyuncusu olarak sektörde varlığını sürdürmeye devam
edecektir.
Kıymetli milletvekilleri, özelleştirme
sürecinde TÜRKŞEKER, 2000 yılında özelleştirme
kapsamına, 2008 yılında ise özelleştirme programına
alınarak bu tarihten itibaren özelleştirme
çalışmalarına başlanılmıştır. Daha önce
portföy grupları hâlinde özelleştirme stratejisi benimsenmiş ve
bu kapsamda özelleştirme ihaleleri yapılmış ancak bu
süreçler tamamlanmamıştır. Bu itibarla, pancar çiftçisi ile
çalışanların mağduriyetlerine yol açmayacak ve sektörün
gelecekte rekabetçi bir şekilde sürdürülebilir olması için
özelleştirmeler yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kendirli, bir dakikada
tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA KENDİRLİ (Devamla) Ben,
hızlıca Kırşehir Şeker Fabrikamızdan bahsederek
konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Kırşehir Şeker Fabrikamızın
330 milyon TL bedelle özelleştirmesi yapıldı, günlük kapasitesi
3.800 tondan 4.200 tona kadar -elhamdülillah- yükseldi ve şehrimizde
yapılan özelleştirme neticesinde, aşağı yukarı
500 çalışanımızdan bir kişi dahi mağdur edilip
işten çıkarılmadı. Kendi istekleriyle kurum
değişikliği yapmak isteyen kardeşlerimiz kurum
değişikliklerini yaptılar, emeklilik talebi olan
kardeşlerimiz de emekliye sevk edildiler.
Kıymetli milletvekilleri, daha önceki süreçte
sahada bekleyen pancardan dolayı şeker üretiminde kalitemiz çok
düşüktü ama -elhamdülillah- fabrikanın özelleştikten sonra
veriminin artmasıyla şeker kalitemiz de yükseldi ve artık,
Kırşehir Şeker Fabrikasında üretilen şeker
uluslararası pazarlarda inşallah bundan sonraki süreçte
alıcı bulacaktır diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA KENDİRLİ (Devamla)
Özelleştirmeyle inşallah bundan sonraki süreçte Türkiyede şeker
daha kaliteli üretim noktasına gelecek.
Saygılar sunuyor, iyi günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Değerli arkadaşlar, gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
Komisyonlarda boş bulanan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim
yapacağız.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçal aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için Kütahya
Milletvekili Ceyda Çetin Erenler aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Değerli arkadaşlar, alınan karar
gereğince gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6
Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 15) (*)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
22/11/2018
tarihli 21inci Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen 15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olup maddelerine
geçilmesinin oylaması işleminde kalınmıştı. (Uğultular)
Arkadaşlar,
ben metni okuyamıyorum gürültüden. Lütfen sessiz olur musunuz.
Dışarıda konuşabilirsiniz isterseniz.
Şimdi
teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 8inci maddeye
bağlı ek madde 11, ek madde 12 ve ek madde 13 ile 17nci maddeye
bağlı geçici madde 17 ve geçici madde 18 dâhil 1 ila 17nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz talepleri var.
İYİ PARTİ Grubu adına Muğla
Milletvekili Metin Ergun.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, helikopter kazasında şehit olan
askerlerimize rahmet, kederli ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Teklifi genel itibarıyla destekliyoruz. Bununla
birlikte, çevre meseleleriyle ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim medeniyetimiz ve
kültürümüz çevre konusunda bir şuur medeniyetidir. Hem kültürümüz hem de
inancımız açısından bu böyledir. İnancımızda
da çevrenin, suların, havanın temizliği, ağaç sevgisi ve
benzeri hususlarda burada tek tek açıklayamayacağımız kadar
çok ayetikerime ve hadisişerif vardır.
İnancımıza göre, yeryüzü ve gökyüzü
ile ikisinin arasındaki her şey Allaha aittir yani
inancımıza göre çevre Allahın eseridir. Onu korumak,
Allahın eserini korumaktır. Buradan hareketle diyebiliriz ki:
Çevrenin korunması, Allahın yarattığı bir emanet
olarak bizim sorumluluğumuza verilmiştir.
Hazreti Peygamberin birçok hadisinde de çevrenin
önemi vurgulanmıştır. Peygamberimizin, başta
ağaçların, bitkilerin, kuşların, hayvanların,
toprağın, havanın ve suyun kendi hakları olduğunu, tahrip
edilmemesini, aşırı kullanılmamasını ve suistimal
edilmemesini öğütleyen çok sayıda hadisişerifi vardır. Bu
hadislerden birisi şöyledir: Yarın kıyametin
kopacağını bilseniz bile bir ağaç dikin. Bugün
nefislerimizi bu hadis doğrultusunda sorgulamamız gerekiyor. Biz
yeşile, doğaya, ağaca bu kadar ehemmiyet veren bir peygamberin
ümmetiyiz. İşte, medeniyetimizin çevre ahlakının ve
şuurunun temeli bu inanç ve bu anlayıştır.
Biz Yaş kesen baş keser. ve
Ormanlarımdan bir dal kesenin kolunu keserim. düsturunu iman hâline
getiren ecdadın ahfadıyız. Cami önünde, ev avlusunda, dam
başında, mezarlıklarda veya dağ başlarında, su
içsinler diye kuşlar veya hayvanlar için suluk yapan, evinin temelini
attığı anda avlusuna ağacını diken, eviyle
birlikte kuş evlerini de inşa eden bir kültürden geliyoruz.
Medeniyetimizde ve tarihimizde doğaya duyulan saygıyla ilgili
anlatılacak çok sayıda hikâye, verilecek çok sayıda örnek
vardır. Mesela, Atatürkle ilgili, hepimizin bildiği bir yürüyen
köşk örneği vardır. Buna göre, köşkün yanındaki
çınar ağacının dalları köşkün camlarını
kıracak kadar duvarlara baskı yaptığı için
çınarın dallarının kesilmesi gündeme gelmiştir. Atatürk
konudan haberdar olmuş ve ağacı kesmek yerine köşkü
kaydırtmıştır. Peki, bugün böyle miyiz? Cami avlusundaki
kuş suluklarını betonla dolduran belediyeler hangi medeniyetin
temsilcileridir? Hayvanlara işkence eden, onlara her türlü katliamı
ve kötülüğü yapan nesil hangi kültürde yetişmiştir? Yaş
kesen baş keser. anlayışından yazlık saray için 50
bin ağaç kesen anlayışa ne tez evrildik ve bu yeni zihniyet
hangi medeniyeti temsil etmektedir? Mesela, zeytin, zeytin ağacı,
kitabımızda üzerine ant içilen bir nimettir. Zeytinden 5 surede, 6
ayette bahsedilmektedir. Zeytin sadece bizim inancımızda ve
kültürümüzde değil, bütün inanç ve kültürlerde de mübarek bir nimet ve
ölümsüzlük ağacı olarak algılanır. Mesela, Homerosun
İlyada Destanında zeytinle ilgili olarak şöyle bir bölüm
vardır. Olay, Homerosun dinlenmek için zeytin ağacına
yaslanması sırasında cereyan eder ve zeytin ağacı
Homerosun kulağına şöyle fısıldar: Ben hem herkese
aitim hem hiç kimseye ait değilim, senden önce de buradaydım, senden
sonra da burada olacağım. Tekrar ediyorum: Ben hem herkese aitim
hem hiç kimseye ait değilim, senden önce de buradaydım, senden sonra
da burada olacağım. Bu tirat, aslında bir çevre felsefesidir.
Çevreye ait hiçbir şey bize ait değildir. Biz nöbetçi, emanetçileriz
ve görevimiz çevreyi aldığımız gibi bir sonraki nesle
devretmektir. Bütün inançlar ve kültürler zeytine bu şekilde
yaklaşırken zeytinlikleri kesip yok edecek maden aramayla ilgili
kanuni düzenleme gayretleri neyi ve kimi temsil etmektedir? Bilmemiz gereken
şudur: Bizler çevrenin, doğanın ve doğal yaşamın
sahibi değiliz. Hepimiz doğanın, doğal varlıkların
emanetçisi konumundayken el birliğiyle emanete ihanet ediyoruz, bu
anlayışı ve doğal güzelliklerimizi gelecek nesillere
aktarmak yerine onlara büyük sorunlar bırakıyoruz,
çocuklarımıza yaşanılmaz bir çevre
bıraktığımızı görmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, kabul etmememiz
gerekir ki bugün topraklarımız, ormanlarımız, derelerimiz,
göllerimiz, nehirlerimiz ve denizlerimiz ölüyor, biz öldürüyoruz.
İnancımız ve kültürümüz gereği sadece emanetçi ve korumakla
yükümlüyken biz doğaya düşmanca, vahşice davranıyor ve onu
yok edip öldürüyoruz. Bu hususta Türk edebiyatının büyük edibi
Yaşar Kemal şöyle demektedir: En büyük vatanseverlik
toprağını korumaktır, sevmektir. Vatan kurtarılabilir
ama ölmüş bir toprak diriltilemez. Bu bakımdan, öldürdüğümüz,
yok ettiğimiz birçok doğal varlığı tekrar
diriltemeyeceğimiz hususunu bir an olsun aklımızdan
çıkarmamamız gerekiyor.
Ülkemizdeki kuş türleri yok oluyor. Nice
hayvanın nesli tükendi ya da tükeniyor. Türkülerimize damga vuran telli
turna yok olmak üzere. Denizlerimizde de balık çeşitliliği
bitiyor. Ulu doğan, bozkır kartalı, Akdeniz foku, alageyik,
Anadolu leoparı, Apollo kelebeği gibi coğrafyamıza renk
veren, can veren bir sürü hayvan türünü yok ettik ve yok etmeye de devam
ediyoruz. Çevreye ve doğaya bakışımız siyasetüstü bir
anlayışla şekillenmelidir. Çünkü topraklarımız,
denizlerimiz, ormanlarımız hepimizindir hatta sadece bizim
değil, bütün canlıların, insanlığın ortak
malıdır. Ancak bu anlayışla doğayı kurtarabilir
ve çocuklarımıza yaşanabilir bir vatan bırakabiliriz,
bırakmalıyız da.
Değerli milletvekilleri, hesaplamalara göre,
2030 yılında 100 milyonluk nüfusla su fakiri bir ülke
olacağız. Sadece yağışlar azalacağından
dolayı değil, su kaynaklarımızı kötü kullandığımız
için bu, böyle olacak. Mesela çok sayıda gölümüz kurudu, eskiden var olan
birçok göl bugün yok, çok sayıda göl ise kuruma, yok olma tehdidiyle
karşı karşıyadır. Çevre sorunlarımızın
en büyüğü çevre kirliliğidir, en fazla kirlilik ise sularımızdadır.
Egede, Marmarada ve İç Anadoludaki dere ve göllerin tamamı
kirlenmiş durumdadır. Bu dere ve göller, birinci sınıf
temiz yüzey suyu olma vasfını yitirmiş durumdadırlar. Büyük
Menderes, Küçük Menderes, Gediz, Kızılırmak, Sakarya,
Bakırçay ve Susurluk Nehirleri açık birer kanalizasyona dönmüş
durumdadır. Çevre Mühendisleri Odasına göre, yüzey
sularımızın yüzde 80i kirlenmiş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde evsel ve
kentsel atık suların yeniden kullanım oranı yüzde 1in
altındadır. Yani bu suların yüzde 99unu dönüştüremiyoruz
çünkü atık su arıtma tesislerimizin sayısı az ve olanlar da
verimsiz çalışıyor. Arıtma tesisi yetersizliğiyle
denizlerimizi, topraklarımızı ve yer altı
sularımızı kirletiyoruz. Aktif organize sanayi bölgelerinin
yarısından fazlasının atık su arıtma tesisi yok.
Ergene Nehrini tamamen kaybettik, nehirden bugün tamamen zehir akıyor
desek yeridir çünkü 2.600 tesis, atıklarını arıtmadan bu
nehre boşaltıyor.
İçme suyu arıtma tesislerimiz de kötü
durumdadır. Bugün musluktan su içen kimse kalmadı desek yeridir.
Teklifteki poşetlerden bedel
alınması, konuya önem vermek açısından iyi niyetli bir
yaklaşımdır fakat yetersizdir. Tek kullanımlık
poşetlerin üretimini de kısıtlamamız gerekmektedir.
Ayrıca, doğada daha kolay çözünen ve bezden yapılan torba veya
file gibi ürünlerin üretilmesini ve kullanılmasını teşvik
etmemiz gerekmektedir.
Günümüzün en büyük küresel tehdidi olan iklim
değişikliği konusunda Paris Anlaşmasını
imzaladık fakat henüz yüce Meclisimize getirmedik. Paris
Anlaşmasını Meclisimizden geçirmemiz gerekmektedir. Bu,
milletimizin insanlığa karşı bir sorumluluğudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergun, bir dakika ilave
süre veriyorum.
Buyurun.
METİN ERGUN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1.500 kilometre kıyısı olan
Muğla, deniz kirliliğinin en çok etkilendiği illerimizden
biridir. Muğlanın koyları ve sahilleri teknelerin ve gemilerin
sintine ve yakıt atıklarıyla kirlenmeye
başlamıştır. Bu teklif meseleye çeşitli cezai
yaptırımlar getiriyor ama bu cezalar caydırıcı
değildir. Arzumuz şudur: Denizlerimizi kirletenlere
caydırıcı yaptırımlar koyalım ki kimse
denizlerimizi kirletmeye cesaret edemesin.
Şüphe yok ki çevre meselesine hukuki çözümler
gerekiyor fakat sadece hukuki çözümler yetmez; bu, her şeyden önce, bir
bilinç ve eğitim meselesidir. Öncelikle kendimizden başlayarak
ilkokuldan itibaren çocuklarımızı çevre ve doğa bilinciyle
ilgili yoğun bir eğitime tabi tutmamız ve onların bu
bilinçle, bu anlayışla yetişmesini sağlamamız
gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) Zaman
zaman ülkemizde çeşitli bakanlıklar arasında birleşmeler ve
ayrışmalar yaşanmakta, bunu hepimiz biliyoruz.
Daha önce Çevre ve Orman Bakanlığı
iken meydana gelen ayrışmadan sonra Çevre ve Orman
Bakanlığı birbirinden ayrılmış fakat bazı
genel müdürlükler ve yetki karmaşası ortaya
çıkmıştır. Bu yetki karmaşaları şu anda hâlâ
devam etmekte ve bu da ülkemiz açısından sorun oluşturma durumuna
girmiştir. Birkaç örnekle durumu açıklamak gerekirse Tarım ve
Orman Bakanlığı herhangi bir alanda millî park oluşturma
çalışmalarını yapıp millî park oluşturma
kararı aldıktan sonra, millî park olup olmamasında en son
kararı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vermektedir.
Sulama, içme suyu, su kaynaklarının korunması, arıtım
tesislerinin kurulmasıyla ilgili altyapı hizmetleri de tamamen
Tarım ve Orman Bakanlığındayken denetimi Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından
yapılmaktadır yani bütün altyapıyı hazırlayan
bakanlık denetimde yok durumunda. Ayrıca, bu denetimler planlı
şekilde yıllık olarak veya şikâyete bağlı gündeme
gelerek yapılmaktadır.
Koruma ve İzleme Dairesi
Başkanlığının görevleri arasında yer alan
alıcı ortamların kirlenmesi ve korunmasıyla ilgili usul ve
esasların belirlenmesi konusu ile Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Su Kalitesi,
İzleme ve Su Bilgi Sistemi Daire Başkanlıkları sular
yönünden çakışmaktadır.
Kara ve su ürünleri avcılığıyla
ilgili konular ise direkt olarak Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel
Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü
içerisinde tekrar konu edilerek ele alınmaktadır.
Ayrıca, atık sularla ilgili deşarj
standartları yine Tarım ve Orman Bakanlığı
tarafından belirlenirken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından denetlenmektedir.
Bunların yanı sıra, hava ve toprak
kirliliği konularında yetkili kurum Çevre Bakanlığı
iken oluşturdukları etkiler açısından Tarım
Bakanlığı olumsuz yönde etkilenmektedir. Bölgede sorunlar direkt
Tarım ve Orman Bakanlığı üzerine gelmektedir.
Çiftçilerimiz, bölge sakinleri veya vatandaşlarımız direkt
olarak Tarım ve Orman Bakanlığına şikâyetleri
iletmektedirler. Yapılan bu tesislerin tamamı Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının izin ve kontrolüne tabi iken
olumsuz etkileri Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından
göğüslenmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca, çevreyi kirleten kurumların
kirletici değerleri ve boyutları göz önünde bulundurularak cezalar
kesilmemekte ve adaletsiz bir durum ortaya çıkmaktadır.
İşletmelerin Çevre Kanunundan kaynaklı yükümlülüklerini yerine
getirme zorunluluğu, özellikle, fabrikalarda hava, su ve toprak
emisyonlarının yönetmelikte belirtilen sınır değerlere
getirilmesi, çevre izni alması zorunlu olup bu zorunluluğa
karşı işletmelere çevre cezası yazılıp idari
yaptırım uygulanmaktadır. Cezaların
meblağlarının büyüklüğü işletmelere kuruluş
aşamasında mali açıdan külfet oluşturmaktadır. Bu
sebeple, gerek çevresel yükümlülüklerini yerine getirmek, çevrenin kirlenmesini
önlemek ve gerekse sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirebilmek
için kuruluş aşamasında çevre cezası yazmak yerine, sigorta
primi indirimi veya teşvik sağlarken çevresel yükümlülüklerini yerine
getirip getirmediklerine bakmak hem şirketleri ceza
karşısında maddi külfetten kurtaracak hem de çevrenin
kirletilmemesi için gerekli önleyici tedbirleri alarak firmalara otokontrol
sağlayacaktır.
Denetimlerin sürekli ve ihtiyaca göre
yapılacağı bir sistem oluşturulmalıdır. Bugün
ülkemizde çoğu belediyenin atık su arıtma tesisi tam
manasıyla çalışmamaktadır, bir kısmında atık
su arıtma tesisi bulunmamakta ve evsel atık suları direkt olarak
alıcı ortamlara bırakmak suretiyle çevre kirliliğine
sebebiyet vermektedir.
Değerli milletvekilleri, yakın gelecekte
ülkemizde su problemi yaşanacak olmasına rağmen ülkemizde
geçerli olan bir su kanunu yoktur, aynı zamanda geleceğe dönük bir
planlama da söz konusu değildir. Ülkemiz, bitki ve hayvan endemik türleri
bakımından oldukça zengindir fakat su miktarında azalmalar ve
kurumalar devam ederken bu türlerin birçoğu yok olmakta ve ülkemizdeki
genetik miras kaybolmaktadır. İklim değişiklikleri
doğal bitki ve hayvan türlerini ve dağılımlarını
olumsuz yönde etkileyerek ve devamında, endemik türlerin
yaşadığı mikroklimaların da yok olmasına sebep
olacaktır. Bu endemik türler arasında tıbbi ve aromatik bitkiler
de yer almaktadır. Bir an önce iklim değişikliği
senaryolarına göre önlemler geliştirilmeli ve bu organizmaların
korunma yolları ortaya konulmalı ve önlemler paketi
oluşturulmalıdır, tarım alanlarında
yapılaşmanın önüne geçilmeli ve iklim değişikliği
senaryolarına göre planlanmalıdır. Ayrıca, bugünkü
tarım ürünü desenleri ortaya konulmalı ve geleceğe yönelik ürün
deseni planlaması da yapılmalıdır.
İklim değişikliği tüm bölgelerde
düzensiz yağışlarla kendini göstermeye
başlamıştır. Düzensiz yağışlar sağanak
şeklinde geldiğinden çeşitli felaketlere sebep olmasının
yanında, yeryüzüne inen suyun da tutulamadığı anlamına
gelmektedir. Avrupada ve dünyada çoğu ülkede su kanunu mevcut olup yer
altı barajları veya yer altı su havzaları
oluşturulmuştur. Ülkemizde bu iki konuda da oldukça az sayıda
çalışma ve girişim mevcut olup gelecekte böyle problemler
oluşturacağı açıktır çünkü ülkemizde suyla ilgili
birçok bakanlık mevcut olup aralarında koordinasyon oldukça
zayıftır. Ülkemizde sular hakkında kanun 1926 yılında
yayımlanmıştır, daha sonra 1956da bir düzenlemeye
gidilmiştir. Bugün, sularla ilgili temel kanun durumunda olan bu kanun
varken bakanlıklar içerisinde kanun ve KHKyle çeşitli düzenlemeler
yapılmıştır fakat bu kanun, KHK ve yönetmeliklerde hâlen
görevler ve kurallar yönünden çakışmalar mevcuttur. Tüm bu
aksaklıkların giderilebilmesi ve su yönetiminin
planlanmasının sağlanabilmesi için suyun yönetiminin tek bir
birimden yapılması gerekmektedir. Bu iş için kurulan Su
Enstitüsü bu amaca hizmet edememekte ve su yönetimine ekstra yük getirmektedir.
Kuruluş amacına baktığınız zaman,
bakanlıkların birbiriyle koordinasyonunu sağlayacak şekilde
planlanmış ve su yönetimi üzerinde üst kurum olarak planlaması
yapılmış fakat daha sonra, yaptığı
çalışmalarda bu görevi yerine getirememiştir.
Millî bir su politikası oluşturamazsak gelecek
yıllarda ülkede büyük problemlerle karşı karşıya
kalacağız. Şimdi, ülkemizdeki nehirlerde bir kısım
kirlilik olmasına rağmen bu kirlilikle ilgili 25 havzada ilgili
kurumların yaptığı çalışmalar mevcut olup
havzaların tamamında havza planlamaları yapılmıştır.
Fakat alınacak önlemler ve bu alınan önlemlerin devamında
işlerin nasıl yürüdüğü konusunda da kontrol gereklidir. Bu
alınan ve yapılan önlem ve koruma planlarının gidişatı
sıkı bir şekilde takip edilmelidir.
Millî bir su politikası oluşturulabilmesi,
çevre ve doğa konusunda daha sorumlu ve hassas olunması
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; (2/1285) esas numaralı Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine grubum adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve Genel
Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKPnin çevre
politikası doğayı talan etmiş durumda. HESler nedeniyle
dereler ya kurumuş ya da can çekişir hâle gelmiştir. Ormanlar
tahrip edilmekte ve ranta açılmaktadır. Tarım alanları yok
edilmekte ve doğanın kapitalizmin kıskacına sokulması,
doğanın daha fazla ve daha hızlı yitirilmesine neden
olmaktadır.
Bakınız, bizim tespit ettiğimiz
kadarıyla yine AKP hükûmetleri zamanında üzerinde en fazla
değişiklik yapılan kanun ve yönetmelikler çevreyle ilgili kanun
ve yönetmeliklerdir. AKP hükûmetleri bir yandan ulusal ve uluslararası
koruma sözleşmeleri kapsamında başta iklim, orman, deniz ve
sulak alanların korunması gibi birçok alanda stratejik belgeleri
oluşturmasına karşın başta enerji ve inşaat
sektörlerine dair politikalarında bütün bu strateji belgelerini rafa
kaldıran bir yaklaşım içerisindedir. Çevrenin, doğanın
korunma ve kullanma ilişkisinde AKP hükûmetleri koruma ilkelerine
karşı her zaman ve her durumda kullanma ilkesini esas
almaktadır.
Bunun yanı sıra son yıllarda
plansız ve çarpık kentleşme, sanayileşme, turizm ve
ulaştırma, kıyıların hızla
yapılaşması gibi sebeplerle doğaya ciddi zararlar verilmiştir.
Öte yandan, AKP, neoliberal politikasıyla,
ekolojiye, Ben nasıl kâr ederim. diyen şirketler gibi
bakmaktadır. Bir yandan riskli yapı ilan edilen yapıların
yıkıldığı, diğer yandan yeni riskli
yapıların üretiminin sürdürüldüğü, afet riski gerekçe
gösterilerek tüm kentlerimizin bir rant aktarım alanı hâline
dönüştürüldüğü bir gerçekliktir. Eğer her şeye maliyet
gözüyle bakıyorsanız bütün bu iklim krizlerinden canlı
türlerinin yok olmasına, doğal afetler, hastalıklar,
salgınlardan ve açlığa kadar bir sürü sorun yaratmış
olursunuz.
Son yıllarda, su havzalarının
kullanıma, yerleşime, sanayiye ve turizme
açıldığını görüyoruz. Bunun sonucunda, su
havzaları, toprağı ile dereleri, gölleri, yer altı suyuyla
giderek kirletilmektedir. Önümüzdeki yıllarda su krizi
yaşanacağı açıkça ortadayken diğer taraftan mevcut su
alanları enerji projelerinin kullanımına açılmaktadır.
Nedenler üzerinde durulmadan sonuçlarla baş edilebileceği
sanılıyor.
Değerli milletvekilleri, (2/1285) esas
numaralı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle bir kez daha çevreyle ilgili 3
temel kanunda değişiklikler yapılmak istenmektedir. Çevre Kanunu
açısından Sıfır Atık Projesine entegrasyon, depozito,
plastik poşet uygulamasının kalması, ceza
artışları gibi temel düzenlemeler getirilmek istenmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarınca
inşaatın yapımına ve denetimine ilişkin hizmet
alımı yapılmış ise inşaatın
yapımına ve denetimine ilişkin her türlü fenni mesuliyet Kamu kurum
ve kuruluşu adına danışman firmanın mimar ve
mühendislerince üstlenilebilir. denilmektedir. Danışman firmayla
kastedilen kimdir, müteahhit firma mıdır yoksa başka bir
şey midir? Bu konuda çok ciddi belirsizlikler bulunmaktadır.
Diğer bir yandan kötüye kullanım sonucu
ortaya çıkan iklim değişikliğiyle ilişkili olan
etkiler, kıyı ve deniz alanlarına bağlı yaşayan
toplumları ve ekonomileri daha fazla etkilemektedir. Birçok ülke, bu
etkileri azaltmak için çaba sarf etmiş ve denizel biyolojik
çeşitliliğin korunmasını sağlamak için deniz ve
kıyı koruma alanları kurmuşlardır ancak gösterilen bu
çabalara rağmen deniz ve kıyı koruma alanlarının hâlâ
ciddi eksiklikleri vardır.
Bilindiği gibi, Türkiye
kıyılarında yaklaşık beş yüz tür canlı
balığın varlığı tespit edilmiştir.
Bunların yüzde 50'sinin stoklarının yerel olarak yok olma
tehlikesi altında olduğu tahmin edilmektedir. Henüz yeterince
algılanamayan "koruma alanları ifadesi ve
uygulamasının Türkiye'nin deniz alanlarındaki biyolojik
çeşitliliğe yönelik bu tehditleri ortadan kaldırmada önemli bir
role sahip olması gerekir. Bu açıdan bakıldığında
Türkiye'de denizler ve kıyı alanları yeterince
korunmamaktadır. Ayrıca denize dolgu yapılarak yapılan
Ordu-Giresun Havaalanı ve inşa hâlindeki Rize-Artvin havaalanı
çalışmaları sırasında söz konusu dolgular vadilerde ve
denizlerde büyük bir ekolojik tahribat yarattı. Denizde dolgu temeline
dayanan havaalanı, meydan, liman, barınak, turizm tesisi, turistik
ada gibi projelerin tek bir amacı var; inşaat şirketlerine
iş alanı yaratmak.
Birçok su alanı ve göllerimiz kurumakla yüz
yüzedir. Konya Ereğli sazlıkları yüzde 90 oranında
kurumuş durumdadır. Beyşehir Gölü'nden sulama maksatlı
aktarılan su miktarının yıllık 350-400 milyon
metreküpe ulaşmasından dolayı kurak dönemlerde gölün su seviyesi
düşmektedir. Seyfe Gölü tamamen kurumaya yüz tutmuş durumdadır.
Türkiye'nin Maldivleri olarak anılan Burdur'daki Salda Gölü, Konya'ya
bağlı Karapınar ilçesindeki dünyanın ender jeolojik
yapılarından biri olan Meke Maarı ve Maar Gölü ve daha
adını sayamadığımız birçok göl sanayi kirlenmesi
ve yanlış tarım politikaları yüzünden yok oluşla
karşı karşıyadır.
Mevcut su alanlarının yenilenebilir enerji
yatırımlarına açılması sorunlarıyla söz konusu
sorunlar daha da katmerleşecektir. Göller ve su alanları üzerine
yapılacaklar kategorik olarak "yenilenebilir enerji olarak
adlandırılmakta. Örneğin güneş enerji santralleri göl
yüzeyinin güneşle temasını keserek göl ekosisteminin
güneşten mahrum bırakılmasına neden olmaktadır. Bazı
göllerin alt katmanlarının doğal gaz depolama alanı olarak
kullanılmak istendiğine dair dönem dönem basında yer alan
haberler mevcuttur. Bu tür uygulamalarda göl ekosisteminin nasıl
etkileneceğine dair yeterli bilimsel araştırma, çevresel etki
değerlendirmesi yapılmadan sadece kısa dönemli ekonomik
kaygılarla hareket edildiği açıkça ortadadır.
İşte tam bu nedenle biz bu yasa teklifine karşı
çıkıyoruz.
Aynı şekilde, Bakanlığın
kendi tasarrufundaki taşınır ve taşınmazların,
kısa sürede, mümkün olan en az kamu kaynağı kullanılarak
satışı ve kiralanması öngörülüyor.
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında daha hızlı,
etkin iş yapılması gerekçesiyle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, TOKİ, İller Bankası, idarenin ve
iştiraklerinin protokol yapabileceğini düzenliyor. AKP
belediyelerinin Sayıştay raporları ortada, bütün ihaleler kendi
yandaşlarına verilmektedir. Bu düzenlemelerle yapılacak ihaleler
denetimden uzak tutulmaya çalışılıyor.
Plastik poşetin paralı hâle getirilmesi
kararıyla övünen Çevre Bakanının tavrı samimiyetten
uzaktır. Neden? Geçtiğimiz haftalarda İngiliz The Guardian
gazetesinde yayınlanan bir haberde Türkiye'nin İngiltere'den 2018
yılı ilk üç ayında 27.034 ton plastik çöp aldığı
yer aldı; 2017 yılı içinde ise toplam ithalatın 205 bin ton
olduğu belirtildi. 2018 yılında ise bu rakamın 500 bin tona
ulaşması bekleniyor. Bakanın övünerek aktardığı
179 ton atığın ayrı toplanmasından da
anlaşılacağı gibi Türkiye'de toplanan çöplerin sadece yüzde
1'i geri dönüşüme tabi tutuluyor. Tüm bunlar iktidarın Türkiye
coğrafyasını atık merkezi hâline getirdiğini
gösterirken, bu bağlamda yapılan açıklamaların farklı
amaç için gerçekleştirildiğini açıkça ispat etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Meclis her
şeyden önce kendi onuruna, kendi vekillerine sahip
çıkmalıdır. Biliyorsunuz, geçen hafta, bir hafta önce Sayın
Demirtaşla ilgili bir AİHM kararı yayınlandı.
AİHM kararında açıkça Selahattin Demirtaş ve
arkadaşlarımızın tutuklanmasının siyasi kararla
olduğu ortadadır. AKPnin derhâl, aslında AİHMin bu
içtihadını, bu vurgusunu yerine getirmesi ve serbest
bırakması gerekirken AKP, maalesef, AİHM, yerli hukukun
verdiği kararlara giremez. deniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Toğrul, buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Peki, ben, buradan
size sormak isterim değerli arkadaşlar: 90ıncı maddenin
beşinci fıkrasında ne deniliyor? Türkiyedeki iç hukukla
uluslararası hukuk karşı karşıya geldiğinde veya
zıt kararlar verildiğinde açıkça uluslararası hukukun üst
norm olduğunu söylüyor.
Şimdi durum bu iken değerli
arkadaşlar, AİHM kararını yerine getirmemekle önümüzdeki
dönem ülkenin içine sürükleneceği bir felaket durumu ortaya
çıkacaktır. Biz buradan Hükûmeti uyarmak istiyoruz.
Bakın, benim, AKPli milletvekillerine bir
tavsiyem var. Sayın Selahattin Demirtaşın mahkemelerdeki
ifadelerini, mahkemelerdeki savunmalarını hukuk fakültelerinde
okutsunlar, hukuk fakültelerine bir ders olarak koysunlar ve gerçekten AKP
milletvekilleri ve talimatlı yargı bir miktar hukuk öğrensin.
Hukuk hepimize lazımdır. Bu Meclisin de
birinci görevi, kendi üyelerine sahip çıkmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bugün, bu dönem
seçilmiş olan milletvekilimiz Leyla Güvenin açlık grevinin yirminci
günü. Hep beraber ya bu kara tabloya devam diyeceğiz ya da bir an önce
bu Meclis, üyelerine, siyasete ve hukuka sahip çıkacaktır. Bunu
umuyor, bekliyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, önceki konuşmasıyla ilgili, hatibimiz Sayın
Kalyoncu bir düzeltme yapacak ama
BAŞKAN Buyurun.
HASAN KALYONCU (İzmir) Efendim,
konuşmamın başında sehven selamlamayı unutmuşum,
bir kasıt yoktur; onu belirtmek açısından, kayıtlara
geçmesi açısından.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Mahir Polat
Buyurun Sayın Polat. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHİR POLAT (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Divan, yüce Meclisimizin değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz
günlerde kaybettiğimiz, Çevre Komisyonumuzun da Değerli Milletvekili
olan Edirne Milletvekilimiz Erdin Bircanı rahmetle anıyorum.
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Komisyon çalışmaları
sırasında bu kanunla ilgili muhalefet ettiğimiz, karşı
çıktığımız maddeleri dile getirmiştik,
önerilerimizi de dile getirmiştik; bir kısmı kabul oldu, bir
kısmı kabul olmadı. Ben burada, bu muhalefet ettiğimiz
maddeler ve Türkiyede yaşanan çevre sorunlarıyla ilgili, özellikle
İzmir ölçeğinde, konuşma yapmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın sunumunda da görüldüğü üzere Çevre
ve Şehircilik Bakanlığımızın geçtiğimiz
yıllarda terörle ilgili ciddi bir emek, zaman ve para
harcadığını görüyoruz. Terörün her türlüsüne karşıyız,
terör bir insanlık suçudur. Fakat son zamanlarda artan çevre
katliamlarını da aynı derecede çevre terörü olarak addediyoruz,
öyle görüyoruz. Seçildiğim günden bugüne İzmirde yaşanan çevre
terörüyle mücadele etmek durumunda kaldım. Buradan, Tire Başköyde
jeotermale karşı direnen Tire Başköylüleri selamlıyorum.
Tire Başköy, dünyada, incir üretimi için iklimi en uygun iki yerden bir
tanesidir; birisi Kaliforniya, birisi Kaliforniya, birisi Tire Başköy.
İncirin olgunlaşma süresinde iklimi itibarıyla çok önemli bir
iklime sahip ve yüzde 80i ihraç olan bir ürün, yüksek bedellerle ihraç olan bir
ürün. Bu ürünü ülkemizin bir zenginliği olarak görüyoruz. Şimdilik,
Tire Başköyün başta kadınları olmak üzere, mücadele ederek
incirlerinin yaşamını ve jeotermal sorununu bertaraf
etmişlerdir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yenilenebilir enerji denilince aklımıza ilk rüzgâr enerji
santralleri gelmektedir. Rüzgâr enerji santralleri kurulurken kurulum izni
rüzgârın verimlilik ölçümleriyle yapılmakta, onun
dışında herhangi bir ölçüm yapılmamakta. Oysaki oralar
göçmen kuşların geçiş yolları, arı popülasyonlarının
yaşadığı yerler olabilir. Göçmen kuşların
geçiş güzergâhları gözetilmeden verilecek her izin kuşların
ölümüne, türlerin ortadan kaybolmasına sebep olmaktadır. Aynı
şekilde, Einstein Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa
insanların dört yıl ömrü kalır. Arı olmazsa bitki, hayvan
ve insan olmaz. diyor. Biz, arı popülasyonlarının yaşam
alanlarını da gözetmek zorundayız.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde,
Avrupada, Amerikada ve Kanadada rüzgâr enerji santrallerine izin verilirken
insanların yaşam alanlarından 1,4 kilometre kadar uzaklıkta
izinler verilmekte. Maalesef bu izinler ülkemizde 400 metreye kadar
düşmüş bulunmakta.
Şöyle bir düşünelim: Sabahtan akşama,
akşamdan sabaha bir rüzgâr uğultusuyla ve bir metal gürültüsüyle
yaşamak zorunda kaldığınızı. İşte,
rüzgâr enerji santrallerine izin verilirken bütün bu durumları gözetmek
zorundayız.
Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifi
komisyonlarda görüşülürken denizlerimizde seyreden gemilerin sintinelerini
denizlere boşaltması durumunda alacakları ceza miktarıyla
ilgili çekince koymuştuk. Bu ceza miktarlarıyla ilgili, ilk defa, bir
muhalefet partisi cezaların artırılması yönünde görüş
bildirdiği hâlde Meclisin birinci partisinden bu konuda herhangi bir
destek göremedik.
Şöyle düşünün: Hafta sonu İstanbul
limanlarına gelen bin grostonluk bir geminin 200 metreküp sintinesini
limana boşaltması durumunda ödeyeceği hizmet bedeli 70 bin TL.
Bunu gidip liman dışında Türk kara sularına
boşalttığı zaman, eğer yakalanırsa
alacağı ceza 100 bin TL. Bu ceza maalesef caydırıcı
değil. Buradan bir kez daha haykırıyorum: Bizim denizlerimiz
kirletilmeyecek kadar değerli, kıymetlidir; çocuklarımıza
bırakacağımız bir mirastır, bu cezanın
artırılması gerekmektedir.
Şimdi, sayın milletvekilleri, ÇED Gerekli
Değildir kararlarıyla ülkenin birçok yerinde tahribatlara neden olan
bir süreç yaşanıyor. Sadece bir dosya, dosya içerisindeki proje
üzerinden değerlendirmelerle ülkemizin binlerce yılda oluşan
endemik bitki örtüsü, doğası, ağacı, insanları,
yaşam alanları tahrip edilmekte. İşte dün Menemen
Alaniçinde Karagölde yaşanan çevre katliamı, sadece mıcır
ocağı için yüzlerce yaşında binlerce ağaç katledildi.
Torbalı ilçemizde kurulmak istenen, Belevi Gölü çevresindeki kalker
tesisine -eleme ve kırma tesisiyle birlikte- ÇED Gerekli Değildir
raporuyla izin verilmiştir. Oysa bu bölge, birçok yaşam
alanını içinde bulunduran bir bölge. Flamingolar, su kazları
gibi 26 tür kuşa ev sahipliği yapıyor, 12 çeşit
balığa hayat veren bir bölge. Sadece kalker ve mıcır
ocakları için bu bölgelere kıyılır mı sayın
milletvekilleri?
Yine, bu kanun taslağı metni
konuşulurken Kıyı Kanununun 6ncı maddesiyle ilgili
çekincelerimizi dile getirmiştik. Dünyanın temiz su sorunu var iken
bizim göllerimizde enerji santralleri yapılmasına izin verilmesine
karşı çıkmıştık. Göllerde yaşayan
ekosistemin nasıl bir zarar göreceğinin öngörülemediği,
sularımızın ne gibi bir zararla karşı
karşıya kalacağının öngörülmemesi sebebiyle bu
maddenin kanundan çıkarılmasını talep etmiştik.
Sayın milletvekillerim, İzmirin birçok
çevre sorunu, iyi planlama yapılmaması sonucunda felaketler zinciri
hâlinde gelmekte. Bakın, Karabağların Uzundere Mahallesinde
yapılmak istenen jeotermal enerji santralleri, Zeytincilik Kanununa
aykırı bir şekilde oradaki zeytin alanına çalı
çırpı raporu verilerek burası jeotermal enerjiye
açılmış ve bir tahribata neden olunmuş. 3 kez kapasite
artırımına giden Çukuralan Altın İşletmesi Kozak
Yaylasındaki fıstık çamlarının yaşam
alanlarını tahrip etmektedir. Oysaki Kozak Yaylasında
yaşayan köylülerin gerçek altınları o ağaçların
üzerinde sallanan kozalaklardır, onlara izin verilmemesi gerekiyordu.
Saymakla bitmeyen sorunlar ÇED Gerekli Değildir raporlarıyla
birlikte hayatımızı her gün biraz daha
sıkıntılı hâle sokmaktadır.
Bu taslak komisyonlarda görüşülürken
Tanımlar kısmında yer alan çevre görevlisinin çevre
mühendisi olarak değiştirilmesi gerektiğini söylediğimiz
hâlde o gün için dikkate alınmamıştı. Çocuklarımızı
üniversitelerde uluslararası standartlarda eğiterek çevre mühendisi
olarak yetiştiriyoruz fakat bu çocukları istihdam ederken
Çevre
görevlisi diye addedilen insanların büyük bir çoğunluğu
mühendis fakat yüzde 90ı çevre mühendisi değil. Çevre mühendislerini
buralarda istihdam edersek onların istihdam sorunlarını da ortadan
kaldırmış oluruz ve önlerini açmış oluruz diye
düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, Karadenizde 90lı
yıllarda bulunduğum bir günde bir afet olmuştu,
fırtınayla ve dalgalarla birlikte orada ne kadar dolgu varsa deniz
onu söküp atmıştı. Hopalı bir yaşlı amcayla
sohbet ederken şu sözlerle seslenmişti: Bizim denizlerimiz engindir,
yüzlerce yıl geçse de gelir yatağını bulur. Biz
doğayı ne kadar tahrip edersek doğanın bize intikamı
da o derece sert olmakta.
Maalesef, üzülerek analım buradan, 2012
yılında, Mert Irmağının taşması sonucu,
Samsunun Canik ilçesi Kuzey Yıldızı TOKİ
Konutlarının zemin katlarında 6sı çocuk 9
insanımız, iyi yapılaşma olmaması sebebiyle hayatlarını
kaybetmişti. Beton kentlere çevirdiğiniz İzmir ve Ankarada her
yağmurdan sonra ya ölümlerle ya da birçok olumsuzluklarla uyanmak zorunda
kalıyoruz. Bu halkın çocuklarına yaşayacak yeşil
alanlar bırakmamaya devam ettiğimiz sürece sağlıklı
nesiller yetiştiremeyeceğiz, en ufak bir yağmurda, maalesef
sabahlara olumsuzluklarla uyanmak zorunda kalacağız.
Sayın milletvekilleri, çevreyi para
kazanacağımız, kâr elde edeceğimiz bir rant alanı
olarak görür isek yarının sahibi çocuklarımıza
bırakacak güzel bir dünyamız, güzel bir ülkemiz, güzel bir çevremiz
olmayacak. Bizlerin yaşam biçimleri, beslenme
alışkanlıkları, uyku biçimleri; hepsi farklı olabilir
fakat hepimizin soluduğu hava aynı. Havamızı, suyumuzu
korumak hepimizin bir görevi, vicdani sorumluluğudur.
Çok eski bir dostum bana şöyle seslenmiş,
bunu da doğa talanı yapan insanlar için söyleyeyim: Bilmezler
yeşilin hazzını, zeytinin tadını, suyun
berraklığını, göğün özgürlüğünü; varsa yoksa
karanlığın karası.
Buradan, sözlerime son verirken doğaya sahip
çıkmamızın hepimizin boynunun borcu olduğunu belirtir, Tire
Başköyü, Menemen Alaniçini, Emiralem Çevre Platformunu, altın
madenine karşı fıstık çamlarını koruyan
köylülerimizi, Torbalıda taş ocaklarına Dur. diyen çevre
gönüllülerini, Aydında yaşamı savunan, jeotermale karşı
Aydın Çevre Platformunu, Cerattepedeki doğa dostlarını ve
Türkiye'nin neresinde olursa olsun çevre duyarlılığı
gösteren dostlarımı selamlıyorum.
Konuşmama Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün
sözleriyle son vermek istiyorum: Tabiata saygı aklın
vicdanıdır. Hepimizi vicdanlı olmaya davet ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, şahısları adına iki
arkadaşımıza söz vereceğim.
Van Milletvekili Muazzez Orhan
Buyurun Sayın Orhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, buradan, Hakkâri
Milletvekilimiz Sayın Leyla Güvenin yirminci gününde olan açlık
grevini selamlıyor ve haklı talebine buradan bir an önce ses
verilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
AKP Hükûmeti on altı yıllık
iktidarı boyunca ranta açtığı doğayı ve
doğal kaynakları yasa tasarılarıyla, yönetmeliklerle
yandaş şirketlere peşkeş çekerek, deyim yerindeyse tam bir
ekolojik kıyamet yarattı. Nükleer santrallerden termik santrallere,
duble yollar ve inşaatlar için kesilen ağaçlardan hedefteki
zeytinliklere kadar doğa talan edildi.
Dünya çapında ülkeler tek tek nükleer
santralleri kapatma kararı alırken AKP nükleer anlaşmalar
yapmaya başladı. Mersin Akkuyuya, Sinop Abalıya ve
İğneadaya kurulması planlanan nükleer güç santrallerinden
Akkuyunun 2019da faaliyete geçmesi planlanıyor. Deprem bölgesinde
olması, deniz suyu sıcaklığını
artırması, atıklarının yıllarca yok edilememesi
gibi sebeplerle tepki toplayan bu projeler defalarca halk tarafından
protesto edildi. Çernobil ve Fukuşima felaketlerinden ders çıkarmak
yerine bu felaketler yaşanmasın diye geliştirilen toplumsal
direnişler terörize edilerek hukuksuzca bastırıldı.
Muğlaya bağlı Marmaris Okluk
Koyunda bölgenin sit derecesi düşürülerek 65 hektarlık bir alanda
yapılan Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayı için
40 bin ağaç kesildi. Konuyla ilgili habere ise Erdoğana hakaretten
erişim engeli getirildi.
Yine, Artvin Kafkasör Yaylası Cerattepe
bölgesinde Cengiz Holdingin altın madeninin, halkın büyük tepkisine
karşın, çalışmasına izin verildi. Halka gazla
saldırmayı, Cengiz İnşaata izin vermeyi tercih eden AKP
iktidarı Cerattepenin talan edilmesinin önünü açtı. Ağaçların
kesilmesinin yanında, ağır metallerle dolu zehirli atıklar
derelere akıtıldı.
Yine, fabrikaların, kamu
kurumlarının, tesislerin, işletmelerin atık
sularının Van Gölüne dökülmesiyle birlikte her geçen gün kirlilik
daha da artıyor ve sadece Van Gölünde bulunan inci kefali balık türü
de yok olmayla karşı karşıya kalırken buna
karşın herhangi bir önlem de geliştirilmiyor.
Havası temiz 4 kentimiz kaldı. Oy toplama
uğruna yurttaşlara dağıtılan kalitesiz kömürlerle
artan hava kirliliğiyle başlayan solunum yolu
hastalıklarının yanında bu kömürlerin atıklarıyla
da ciddi ekolojik tahribatlar oluşmaktadır.
Bir şarkıda da belirtiyor: Havasına
suyuna, taşına toprağına
Her köşesi cennet.
dediğimiz memleket maalesef ki yanlış
politikalarınızla cehenneme dönüşmekte. Cizre, Nusaybin, Dersim,
Hakkâri ve diğer bölgelerdeki ormanların büyük bölümü ateşe
verilip yakıldı ve bu yangınlar hâlâ sistematik bir şekilde
devam ediyor. Kendi imkânlarıyla yangınları söndürmeye
çalışan köylüler, halk güvenlik güçlerince maalesef ki engellendi,
engelleniyor. Köylerin boşaltılması amacıyla
çıkartılan yangınlar kadar yasak ilan edilen bölgelere yönelik
olarak da bilinçli bir politikanın ürünü olarak çıkartılan bu
yangınlarda çok sayıda yabani hayvan da telef edildi. Sosyal medya
ortamına düşen bir videoda bir askerin Bu da
yaktığımız son dağ. şeklindeki ifadesi bilinçli
olarak çıkartılan orman yangınlarının devlet eliyle
nasıl gerçekleştirildiğini gözler önüne serdi.
Egenin birçok bölgesinde özellikle termik
santraller için birçok zeytin ağacı kesildi, 6.066 zeytin
ağacı kesildi. AKPnin zeytinliklere olan
düşmanlığı sadece içeride değil,
dışarıda da kendini gösteriyor. Barbar IŞİD
çeteleriyle iş birliği yaparak yağmacı bir
anlayışla Afrini işgal eden AKP Hükûmeti gözlerini ilk olarak
buradaki zeytinliklere dikti. Ülkedeki ekonomik kriz çiftçiyi, emekçiyi her
geçen gün daha da dibe çekerken işgal edilen Afrinden Kaç ton zeytin
yağmalarız? şeklinde düzeysiz, kirli hesaplar üzerinden siyaset
yapmaktan da maalesef ki utanılmıyor. Zeytinin ne kadar değerli
bir nimet olduğu kutsal kitap Kuran-ı Kerimin Tîn suresinde
Andolsun tîne ve zeytine. şeklinde ifade edilirken din üzerinden siyaset
yapan iktidarın zeytinliklere olan düşmanca yaklaşımı
Egede de Afrinde de ortaya çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Orhan, buyurun.
MUAZZEZ ORHAN (Devamla) Orman Bakanı
Sayın Pakdemirlinin de Kooperatiflere 5 bin tonluk görev verildi,
şimdiye kadar 600 ton zeytin getirildi. söylemi de Afrindeki
talanın bir itirafıdır.
Değerli arkadaşlar, rant düzenini pekiştirmek
adına gündeme getirilen ve doğa talanının
yaygınlaşmasına hizmet edecek torba teklif doğayı
koruyan değil, kullanan bir anlayışla Komisyondan geçirildi. Tüm
bu düzenleme ve uygulamalardan da öyle görünüyor ki AKPnin çevre
politikaları insanı, doğayı, kısacası tüm
canlıları korumak ve yaşatmak değil, katletmek ve talan
etmek üzerinedir. Komisyon Başkanı ve tüm üyelerin deyimiyle çevre
politikaları siyasetüstü bir olguysa ve gerçekten samimiyseniz teklifteki
boşluklarla sermayenin her alana nüfuz edebilmesinin önünü açmak yerine
gelin hep birlikte doğayı ve ekolojik dengeyi koruyan düzenlemeleri
hayata geçirelim.
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuşmacı,
Afrini işgal eden AKP Hükûmeti gibi kabul edilemez bir ifade
kullandı.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) -
Sayın Başkan, Hükûmeti temsilen konuşabiliyor mu Grup
Başkan Vekili?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Cevap vermek istiyorum
izin verirseniz 69a göre.
BAŞKAN Bir daha söyler misiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Afrini işgal eden
AK PARTİ Hükûmeti ifadesini kullandı, bu partimize büyük bir
ithamdır.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Hükûmeti temsilen konuşabilir mi Grup Başkan Vekili?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Eleştiri Hükûmeteydi. Arkadaş Hükûmetin sözcüsü değil herhalde?
BAŞKAN Ama AK PARTİ demişsiniz.
Buyurun Sayın Turan, yeni bir sataşmaya
yol açmayalım lütfen.
HABİP EKSİK (Iğdır) Kendi
getirdikleri sistemi kendileri bu defa
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Van
Milletvekili Muazzez Orhanın 15 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Doktor, izin
ver konuşalım ya.
BAŞKAN İzne tabi değil Sayın
Turan.
Buyurun.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Konuşun ama kendi adınıza konuşun, Hükûmeti adına
değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) Arkadaş her şeyi
söyledi ve maalesef bu kürsünün ağırlığına
yakışmayan şekilde konuştu. Örneğin, Afrini
işgal eden AK PARTİ Hükûmeti. dedi. Biz bundan söz isteyince AK
PARTİ Hükûmeti dedi, siz niye cevap veriyorsunuz? diyorsunuz. Bir, ben
AK PARTİ vekiliyim. İki, ne olursa olsun, AK PARTİyi bir kenara
bırakın, AK PARTİ bugün var yarın yok, AK PARTİnin
dışında, Afrine giden Mehmetçik bu milletin Mehmetçiki. Oraya
giderken PKK başta olmak üzere tüm kanlı, hain, alçak terör
örgütlerini yok etmek için gitti, oranın milletine destek olmak için
gitti. Tüm partiler siz hariç- her kurum, her STK bu konuda büyük destek
verdi. O yüzden, biz her şeyden önce bu milletin vekiliyiz. Bu Mecliste
görev yapıyoruz, bu dil doğru bir dil değil, bu dil sorumlu bir
dil değil. Ne demek Afrini işgal eden Hükûmet? İşgal
değil, Afrin halkının talebi üzerine
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Afrinden size
hangi talep geldi?
BÜLENT TURAN (Devamla)
uluslararası
anlaşmaların gereği olarak bu millet oraya destek olmak için
gitti. Bütün millet, yediden yetmişe davul zurnayla bunu kutladı,
gurur duydu, Türk milletinin oraya desteğinden keyif aldı. Ama bunu
ruhunda yaşayamayan insanlar, PKKnın, PYDnin sözcüsü gibi
davranırlarsa bu halk hak ettiği cevabı onlara verir. Ne olur
aynaya bakın, bu dil doğru bir dil değil. Ne olur bu milletin
dışında bir parça gibi davranmayın, Afrine bu millet
Mehmetçikiyle beraber gururla, onurla, Meclisten de tüm bu partilerin
desteğiyle gitti. O yüzden sizleri daha dikkatli bir dil kullanmaya davet
ediyorum, bu tarz iddiayı da reddediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Fıratın
doğusuna da gideceğiz inşallah.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Siz de takdir edersiniz ki
bir sataşma oldu tümüyle konuşmanın içeriğine dair.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne dedim Sayın
Başkan?
BAŞKAN Bir dakika.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bizi sorumluluğa
davet etti, doğru bir dil olmadığını söyledi Sizin
dışınızda herkes tezkereye onay vermiştir. dedi.
Bizim de bu konuda söyleyeceklerimiz var.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Neresi
sataşma bunun?
FATMA KURTULAN (Mersin) Aynaya bakmayı
defalarca söyledi. Artık herhâlde
BAŞKAN Kim söz istiyor?
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Tekrar sataşmaya yol açmayalım lütfen.
3.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Afrin her zaman tüm
açıklamalarımızda dile getirdiğimiz ciddi bir problem
olarak Türkiyenin de dünyanın da önünde duran bir sorundur.
Şimdi, Sayın Hatip diyor ki: Afrinliler
oraya davet etti. Afrinlilerin yüzde 80i oradan, yerinden yurdundan göç
etmiş durumda şu an; çadırlarda, başka kentlerde
yaşıyorlar.
AKPnin destek verdiği, bizzat orada ÖSO
adı altında konumlanan çetelerle birlikte iş tuttuğu
dünyaca bilinen bir şey. En son Tahrandaki zirvede de Putin bizzat
Türkiyeyi teşhir etmiştir Sen onların sözcüsü müsün? diyerek
canlı yayında tüm dünyaya da bunu duyurmuştur.
Şimdi, bu, açık, ayan beyan ortadayken
bunu gizlemenin hiçbir gereği yok. AKP, bu Hükûmet orada ÖSO adı
altında toplanan çetelerle iş tutmakta, Afrine zulüm uygulanmakta.
Şu an Afrinde -biliyorsunuz her gün yansıyor- geçenlerde sokağa
çıkma yasağı ilan edildi, çeteler ganimet
paylaşımında şu an birbirine girmiş durumda,
kadınlara taciz ediliyor, tecavüz ediliyor, insanlar
kaçırılıyor, öldürülüyor. Bu zulmü savunmak insanlık değil.
Bu zulmü hiç kimse savunmamalı, bundan derhâl vazgeçmeye çağırıyoruz.
Afrin halkı sizi davet etmemiştir, Afrin
halkına rağmen oraya gitmişsinizdir. Bütçe görüşmelerinde
de bir konuşmacımız oraya işgal dediği için Bakan
yine kızmıştır, bağırıp
çağırmıştır, tehdit etmiştir. Kendi davet etmedi.
Başka bir ülkenin hukukçular da var burada- toprağına
isteksizce, davet edilmeden, edilse bile gitmeniz nedir arkadaşlar?
Savaş dilinde buna ne denir? İşgal denilir. İşgal
denilir. Zeytinliklerin de orada talan edilmesi, zeytinliklerin getirilip
şu an hem iç piyasaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZAFER IŞIK (Bursa) Türk ordusu işgal
etmez.
HÜDA KAYA (İstanbul) İktidarın
politikasını kabul etmek zorunda değiliz. Bu iktidarın
politikasıdır.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) PKKyla
bizi karıştırma.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, ek süre olmaz,
zaten iki dakika sataşmadan söz hakkı veriyoruz, lütfen.
FATMA KURTULAN (Devamla) Tamam.
Arkadaşlar, siz işgal demiyorsunuz ama
bunun adı...
ZAFER IŞIK (Bursa) Türk ordusu işgal
etmez.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İmar ve ihya
eder.
FATMA KURTULAN (Devamla) Ulusal hukukta bir gün
yargılanacaksınız. Uluslararası hukukta, o kadar suçunuz
büyüdü ki yargılanmaktan kurtulmayacaksınız. Bunun adı
işgaldir.
ZAFER IŞIK (Bursa) Türk ordusu işgal
etmez.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) ABD ne
yapıyor? ABD YPGyle ne yapıyor?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - PYD ne
yapıyor orada PYD?
FATMA KURTULAN (Mersin) ABD de işgalcidir.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) YPGyle iş
tutuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
FATMA KURTULAN (Mersin) Onlar orada
yaşıyor, bilmiyorum. Siz gidensiniz. YPG, PYD ne yapıyorsa
bilmiyorum.
BAŞKAN Ama konuşma süresi bitti
Sayın Kurtulan, lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) Normal, herkes kendi
ülkesinde yaşayıp siz buradan gidiyorsanız bu işgaldir
arkadaşlar, başka bir yere götürmeyin bunu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu dili reddediyoruz. Türk milletinin adına görev yapan Türk askeri oraya,
Afrine huzur gelsin diye gitmiştir.
HÜDA KAYA (İstanbul) Askerî faaliyet
değil, iktidarın politikasıdır o.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Asker
kendisi gitmemiştir, Hükûmet göndermiştir ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) PKKnın
dışında rahatsız olan, bir de bağıranların
dışında rahatsız olan kimse yoktur.
HÜDA KAYA (İstanbul) İktidarın
politikasıdır o, askeri götüren sizsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Doğunun,
batının, ülkenin her tarafında nasıl ki huzur gelsin diye
çalışıyorsak Afrinde de zalim Esede karşı, aynı
şekilde, Türk milleti olmaya devam edecektir. Fıratın
doğusunda iddia ettikleri gibi bir terör devletine asla izin
vermeyecekler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Türkiyenin Afrinde işgalci olduğunu iddia etmenin akla ziyan bir
durum olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bu demin HDPli hatibin ifade ettiği hususla alakalı biz
de birkaç kelam etmek isteriz.
Bu ifade edilenler hiç hoş değildir, kabul
edilebilir değildir. Türkiyenin Afrinde işgalci olduğunu iddia
etmek akla ziyan bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti devleti Afrine
uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa haklarını
kullanmak üzere gitmiştir. Sınırın ötesinden, Afrin
bölgesinden Türkiye Cumhuriyeti devleti topraklarına yönelen tehditlerin
ve saldırıların neler olduğunu kamuoyumuz da, dünya kamuoyu
da çok yakından bilmektedir. Evlere düşen füzeler, hayatını
kaybeden vatandaşlarımız, oluşan zararlar sabittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) Onları
IŞİD attı, IŞİD.
BAŞKAN Açalım arkadaşlar mikrofonu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Burada Türkiye
Cumhuriyeti devleti uluslararası hukuka uygun bir şekilde meşru
müdafaa hakkını kullanırken hiçbir sivile zarar vermemek
hassasiyetini dünyada hiçbir ordunun göstermediği kadar büyük bir
hassasiyetle ortaya koymuştur. Sivil olarak ortaya çıkan
kayıpların veya bir zayiatın olmaması Türk ordusunun bu
çabasının da nasıl neticelendiğini göstermektedir.
Keşke Türk ordusunun hassasiyeti, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
hassasiyeti şu an Orta Doğuda, Kafkaslarda ve dünyada
mazlumların sıkıntı çektiği her yerde keşke
olabilse, onun adalet anlayışı keşke her yerde hâkim
olabilse. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6
Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına Sakarya
Milletvekili Recep Uncuoğlu.
Buyurun Sayın Uncuoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizin birinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün Sancaktepede meydana gelen helikopter
kazasında şehit olan kahraman askerlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, aziz milletimize
başsağlığı diliyorum ve tedavisi devam etmekte olan
yaralı askerimize de acil şifalar diliyorum.
2872 sayılı Çevre Kanununda öngörülen
değişikliklerle, atık yönetiminin daha da iyileştirilmesi,
bu hizmetler için ihtiyaç duyulan kaynağın temini, özellikle plastik
poşetlerden kaynaklanan kirliliğin engellenmesi için
kullanımının azaltılması, taşıtlardan
kaynaklanan egzoz emisyonlarının kontrolü, gemilerden kaynaklanan
kirliliğin engellenmesi amacıyla idari yaptırımların
oluşturulması ve Sıfır Atık Yönetim Sistemine geçen
belediyeler, kurumlar ve işletmelere teşvik verilmesi gibi hususlar
düzenlenmektedir.
Gelişen dünyada, atık, kurtulunması
gereken bir madde olmaktan ziyade üretime ham madde olarak geri dönebilen, yeni
ürünlere dönüştürülebilen âdeta yenilenebilir bir kaynak olarak
karşımızdadır.
Ülkemizde 1995 yılında oluşan evsel
atık miktarı 17 milyon ton iken 2015 yılında bu miktar 32
milyon tona ulaşmıştır, 2023 yılında ise evsel
atık miktarının 38 milyon tona ulaşacağı
öngörülmektedir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız ülkemizin 2023 vizyonunda gerek çevresel
değerlerin korunması gerekse de şehirleşme noktasında
büyük rol üstlenmiştir. Sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir
kalkınma anlayışı birçok alanda 2023 hedeflerimize yönelik
çalışmalarla devam etmektedir.
Hâlihazırda, ülkemizde 2 binden fazla geri
kazanım tesisiyle atıklarımızı ekonomiye geri
kazandırarak çevremizi ve doğal kaynaklarımızı
korumaya çalışıyoruz. 2002 yılında katı atık
düzenleme depolama tesisi sayısı sadece 15 iken 2018 yılı
Ekim ayı itibarıyla bu sayı 88e ulaşmıştır.
Bu tesislerle 1.142 belediyede nüfusun yüzde 75ine hizmet verilmekte, 2023
yılına kadar ise tüm vatandaşlarımızın katı
atık düzenleme depolama hizmetinden faydalanması hedeflenmektedir.
Değerli milletvekillerimiz, yine, bu kanun
teklifiyle özellikle düzenlenmesi gereken bir alan plastik poşetler.
Ülkemizde satış noktalarında her yıl yaklaşık
30-35 milyar adet plastik poşet piyasaya sürülmektedir. Plastik
poşetler çevreye verdikleri birçok zararın yanında,
mikroplastikler olarak adlandırılan daha küçük parçalara
ayrılarak besin zincirine dâhil oluyor ve başta insan
sağlığı olmak üzere çevreye ve canlılara çok büyük
zararlar vermektedirler. Yaklaşık on beş dakika
kullandığımız ama doğada bozulması yüzlerce
yıl alan poşetlerin çevre kirliliğini önemli derecede
artırmış olması, insan sağlığını
önemli derecede tehdit eder hâle gelmesi ve mevcut geri dönüşüm
oranlarının çok düşük olması nedeniyle
kullanımının azaltılması önemli bir gereklilik olarak
karşımıza çıkmaktadır. Teklif edilen düzenlemelerle
plastik poşet tüketiminin ciddi oranda azaltılması,
tüketicilerin de tekrar tekrar kullanılabilen çanta, file gibi
alternatiflere teşvik edilmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çevre konusunda gelişmiş bir Türkiye için
atığı öncelikle bir sorun olmaktan çıkartıp geri
kazanılarak ham maddeye dönüşebilecek bir kaynak olarak görmemiz
gerekmektedir. Nitekim Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
başlatılan Sıfır Atık Projesinin Türkiye çapına
yayılmasıyla birlikte 2023 yılına kadar geri kazanım
oranımızın en az yüzde 35e, 2030a kadar da yüzde 60lara
çıkarılmasını hedeflemekteyiz. Görüşe açılan ve
yıl sonunda uygulanması hedeflenen Sıfır Atık
Yönetmeliğine göre ikili toplama sistemiyle geri kazanılabilir
atıklar ve diğer atıklar belediyeler tarafından ayrı
ayrı toplanarak işlenecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum
BAŞKAN Sayın Uncuoğlu,
tamamlayın lütfen.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) - Kâğıt,
karton, plastik, metal, cam gibi geri kazanılabilir atıklar için
ayrı bir depolama sistemi kuran belediyeler, Sıfır Atık
Projesini uygulayan yerler, kuruluşlar, işletmeler teşvik
uygulamalarından yararlanabileceklerdir.
Tüm dünyada kabul edilen genel atık prensibi de
kirleten öder prensibidir. Ambalaj atıkları içerisinde önemli bir
miktarı oluşturan, yıllık tüketimi yaklaşık 50
milyar adet olan plastik, metal, cam ve kompozit içecek ambalajları da
diğer atıklarla birlikte atıldığından katı
atık depolama sahalarında bertaraf ediliyor. Bu atıkların
kaynağında ayrıştırılamaması toplanma,
taşınma gibi maliyetlerinin yanında düzenli depolama
sahalarının ömürlerinin azalmasına, en önemlisi de geri
kazanımları noktasında ciddi kayıplara sebebiyet
vermektedir. Yine, kanun teklifimizde öngördüğümüz ve
uygulandığı ülkelerde yüzde 90a varan toplama ve geri
dönüşüm oranı ile depozito sisteminin Türkiyemize de
kurulmasıyla toplama ve geri dönüşüm oranlarının
artışı sanayimizin ihtiyaç duyduğu kaliteli ve temiz ham
madde teminiyle ham madde ihtiyacı nedeniyle oluşan ithalatın ve
cari açığın azaltılmasına da katkı
sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizim vizyonumuz, medeniyet
mirasımızı omuzlamış kadim tarihimizden
aldığımız ilhamla aydınlık ve istikbalini kuran
bir vizyondur.
BAŞKAN Sayın Uncuoğlu, lütfen
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Ülkemiz her alanda
gelişirken hayata geçirdiğimiz çevre dostu uygulamalarla da
geleceğimize daha güzel bir Türkiye bırakmak istiyoruz ve bu noktada
bütün uygulamalarla da bırakacağımıza olan
inancımız da artmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle kanun teklifimizin
Türkiyemize, insanımıza, geleceğimize önemli katkılar
sağlamasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Önce soruları alıyoruz.
Sayın Aydoğan, buyurun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Her ne kadar iktidar sözcüleri yalanlasa da ülkemiz
ekonomik bir kriz içindedir. Yaşamın her alanında hissedilen
krizin etkilediği sektörlerden biri de yayıncılıktır.
Bazı yayınevleri faaliyetlerine ara vermek zorunda,
bazıları da kapatmak zorunda kaldı; büyük yayınevleri ise
krize karşı ayakta durabilmek için personel ücretlerinde kesintiye
gidiyor. Çevirmenler Meslek Birliğinin verdiği bilgiye göre
yayınevleri çevirmenlerin sözleşmelerini ya feshediyor ya da
ücretlerinde büyük indirimler yapıyor. Bu gidişle Türkiyede büyük
bir çeviri krizi yaşanacak, kitap okurları iyi çeviriden mahrum
kalacak. Bu, ülkemizin kültürel ortamı için büyük bir kayıp
olacaktır. Kültür ve Turizm Bakanı çevirmenlerin
yaşadığı bu soruna duyarsız kalamaz, bir an önce önlem
almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi, buyurun.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf ülkeler 2015te
Pariste yapılan 21inci Taraflar Konferansında iklim
değişikliğinin en ciddi etkilerinin engellenmesi ve ortalama
küresel sıcaklardaki artışın 2 derecenin altında
tutulması için Paris Anlaşmasını kabul etmiştir.
Türkiye, Paris Anlaşmasını imzalayan ancak onaylamayan bir ülke
konumundadır. Bugüne dek sözleşmeye taraf 197 ülkenin 177si Paris
Anlaşmasını onaylayarak kendi meclislerinden geçirmiştir.
Türkiye olarak, biz, ne zaman Ulusal Katkı Niyet Beyanı
güncellemesini yapacak ve Paris Anlaşmasını Türkiye Büyük
Millet Meclisinde onaylayacağız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ergene Nehrimiz maalesef Türkiye'nin en kirli
nehirleri arasındadır. İçinde sülfat, siyanür, kurşun, gres
yağı, kadmiyum barındırmakta, tarımsal sulamadan
başlamak üzere Trakya ve Türkiye için büyük bir çevre tehdidi
oluşturmaktadır ve birkaç yıl sonra belki de artık geri
kazanılması dahi mümkün olmayacaktır. AKP iktidarının 2011
yılında açıkladığı Ergene Şafak
Harekâtı bir türlü yaşama geçirilememiştir. Ergenenin
temizlenmesini ya da kirliliğinin azaltılmasını
bırakın, kirlilik yükü gittikçe daha da artmaktadır. Eylül
ayından bu yana üç bakan ve en sonunda Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Kurum da 3 Kasımda Tekirdağa aynı konu
hasebiyle gelmişlerdir. Âdeta suçluluğun telaşı
vardır.
Yine, bu konu tartışılırken,
Marmara Denizine dökülen, Marmara Ereğlisinin içindeki Kamara Deresi
siyah ve beyaz akmıştır. Bu inceleme sonucu hangi şirketin
sorumlu olduğu kamuoyuyla paylaşılmamıştır,
inceleme sonucu kamuoyuna duyurulmamıştır. Denetimlerdeki
yetersizlik ve sorunun kaynağının saptırılmaya
çalışılması bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
Geçen ay kırmızıya boyanan Çorlu Deresi önceki gün griye
dönmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından her ilçe için ayrı ayrı hazırlanan
planlarda kişi başına kaç metrekare yeşil alan
hesaplanmıştır, şu andaki fiilî durum nedir?
Soru iki: İstanbul ili Sultanbeyli ilçesinin
ortasından TEM Otoyolu geçmektedir. Bu durum Sultanbeyli ilçesinin
çevresini kirletmiyor mu? Sultanbeylinin bu çevre kirliliğinin önlenmesi
için herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Enginyurt? Yok.
Sayın Kenanoğlu
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Adalet Bakanlığına yönelik
soracağım. Olağanüstü hâlde KHKyle kapatılan Alevilerin
sesi TV10 televizyonu yönetici ve emekçilerinden Veli Büyükşahin ve Veli
Haydar Güleç ile Armutlu Cemevine yönelik baskını ve yapılan
hakaretleri kamuoyuna duyuran, deşifre eden başkan Zeynep
Yıldırımı Silivri Cezaevinde tutuyorlar. Bu canlarla
görüşme talebimiz her defasında cevapsız
bırakılıyor. Bizim bu görüşme engelimizin sebebi nedir? Bu
tutuma son verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Son dönemde
UDSEP 2023 Strateji Belgesine aykırı olarak tek meslek disiplininden
oluşturulan bir heyet tarafından Amerika Birleşik Devletleri
İnşaat Mühendisleri Odasının Minimum Design Loads for Buildings
and Other Structures yayınından Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa da
aykırı bir şekilde çeviri yapılarak Bina Deprem
Yönetmeliğinin hazırlandığı tüm meslek örgütleri
tarafından bilinmektedir. Avrupa Birliği norm ve standartları
dururken ABDnin birçok eyaletinde bile uygulanmayan bir kılavuzdan çeviri
yapılarak milyonlarca kişiyi ilgilendiren ve milyonlarca can
kaybına maruz kalmış ülkemizde bina deprem yönetmeliği
hazırlanamaz. Hele hele Amerika Birleşik Devletlerinin bazı
eyaletlerinde bile kullanılması mümkün olmayan bu düzenlemeye sahip
çıkılması mümkün değildir. Düzenlemenin
değiştirilmesi konusunda ne yapılması düşünülmektedir?
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hintli düşünür Pankaj Mishraya göre günümüz
bireyi güç ve zenginlik elde etmek için acımasız bir mücadele
içindedir. Uygarlığın bunalımı bütün dünyanın bu
acımasız anlayışına doğru itilmesi nedeniyle
olmuştur. Uygarlık teknolojik üstünlüğüyle dünyayı
kuşatmakta ancak insanlığa barış, liyakat, ahlak ve
emniyet getirememektedir. Çevremizin konuşulduğu bugünlerde
coğrafyamız ve dünyanın genelinde herkesi ve bilhassa çevremizi
mahveden egemen güçlerin sosyal, siyasal, kültürel, askerî ve teknolojik
durumları ve bunun küresel ve çevresel etki ve sonuçları
sağlıklı bir şekilde değerlendirilmelidir.
BAŞKAN Sayın Arkaz
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ucuz ve konforlu
olması, daha güvenli ve çevreyi en az kirletmesi sebebiyle demir yolu
taşımacılığı insanların tercih sebeplerini
artıran koşulların başında gelmektedir. Bu kapsamda
2006 yılında gündeme alınan ve 2015 yılında
bitirilmesi planlanan Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi
inşaatı, yapımını üstlenen firma ve ödenekte
yaşanan sorunlardan dolayı durma noktasındadır.
Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Projesi tamamlandığında
Sivas-Ankara arasının iki saate düşmesi öngörülmektedir.
Ayrıca Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan, Erzincan-Erzurum-Kars hızlı
tren hatlarıyla bütünleşerek, İpek Yoluna entegre edilerek
kentin gelişiminde çok büyük rol oynayacak, şehre katma değer
sağlayacaktır. Sayın Ulaştırma Bakanı Mehmet
Cahit Turhan ve Devlet Demiryolları Genel Müdürü İsa Apaydın
Beyin dikkatine konunun hassasiyetini çekmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Sayın Kara
ESİN KARA (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; geçtiğimiz cumartesi 24 Kasım
Öğretmenler Günü idi. Bu vesileyle, 20 Şubat 2015 tarihinde, Ege
Üniversitesi tarih bölümünde okurken PKKlı teröristlerce şehit edilen,
yaşasaydı öğretmen olacak olan Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu rahmet ve minnetle anıyorum.
Genel Başkanımız Sayın Doktor
Devlet Bahçelinin dediği gibi; öğretmenlik, en başta bilgisiyle
öğreten, tecrübesiyle öğütleyen, uzak görüşlülüğüyle
öneren, bunların yanında geleceği özverisiyle hazırlayan
bir mesleğin adıdır.
O nedenle, Türklüğüyle gurur duyan; doğru,
çalışkan; ilkesi, küçüklerini sevmek, büyüklerini saymak olan;
yurdunu, milletini özünden çok seven, varlığını Türk
varlığına armağan eden, Ne mutlu Türküm! diye gururla
söyleyebilen nesiller yetiştiren öğretmenlerimizin Öğretmenler
Gününü kutluyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sürenin
geri kalan kısmında cevaplar için Komisyon Başkan Vekili
Sayın Aydına söz veriyorum,.
Buyurun.
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Saygıdeğer Başkanım,
Parlamentomuzun saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çevre hepimizin ortak
bir değeri. Biraz önceki hatiplerimizin hepsine şükran borçluyum
çünkü çevre konusu geldiği zaman hakikaten hepimiz birleşebiliyoruz,
aynı düşünceleri paylaşabiliyoruz ve hepimizin gelecekle ilgili
bir tek düşüncesi var: Biz geleceğimize nasıl bir çevre
bırakmak istiyoruz? Onun için çalışmalarımızı
yapıyoruz.
Bu hazırlanmış olan maddelerle ilgili
olarak Komisyondaki arkadaşlarımızın tümüne, tüm partili
arkadaşlarımıza şükran borçluyuz, hepsinin
katkıları oldu. Bu nedenle de teşekkür ediyorum.
Bizim hazırlamış olduğumuz
maddelerle ilgili, şöyle bir maddeleri hatırlamak adına,
kısaca şunları söyleyeyim:
- Geri kazanım katılım payı ve
poşet ücretinden elde edilen gelirlerin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı hesabına yatırılması ve bütçeye
gelir kaydedilmesi,
- Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırmayan
motorlu taşıt sahiplerine 1.250 TL, aynı aracın
yönetmeliklerle belirlenen standartlara aykırı emisyona sebep
olması hâlinde ise 2.500 TL; taşıtın imalatında
bulunan egzoz gazı emisyon kontrol sistemi olan katalitik konvertör
(katalizör) ve dizel partikül filtresi olmadan kullanan motorlu taşıt
sahibine 1.250 TL para cezası verilmesi,
- Yetkilendirme şartlarını
kaybettiği hâlde egzoz gazı emisyon ölçümü yapanlara ya da belirlenen
standartlara göre emisyon ölçümü yapmayanlara 5 bin TL idari para cezası
verilmesi,
- Çevre Kanununda öngörülen belge olmadan emisyon
ölçümü yapanlara veya belgelerde tahrifat yapanlara veya sahte belge
düzenleyenlere 10 bin TL idari para cezası verilmesi,
- Katı yakıt özelliklerini sağlamayan
yakıtları ithal eden veya satanlara; katı yakıtların
depolanması, taşınması, yüklenmesi,
boşaltılması veya torbalanmasına ilişkin düzenlemelere
uymayanlara 10 bin TL para cezası verilmesi,
- Katı yakıtlar için Çevre Kanununda
öngörülen belge ve izinlerin alınmaması durumunda 15 bin TL idari
para cezası verilmesi,
- Geri kazanım katılım
payını ödemediği tespit edilen üreticilere, ithalatçılara
katılım payı tutarının yüzde 20 fazlası idari
para cezası uygulanması,
- Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca belirlenecek ambalajlar için depozito uygulanmadan
piyasaya sürülen ambalaj için piyasaya sürenlere ton başına 100 TL
idari para cezası verilmesi,
- Kullanıcıya veya tüketiciye plastik
poşetleri ücretsiz verdiği tespit edilen satış
noktalarına, depo alanı hariç, kapalı satış
alanının her metrekaresi için 10 TL idari para cezası verilmesi,
- Atıkların kaynağında ayrı
biriktirilmesi ve toplanması amacıyla sıfır atık
yönetim sistemini kuran ve uygulayan belediyelere, il özel idarelerine, kurum,
kuruluş ve işletmelere Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca teşvik uygulaması yapılması,
- Kanuna ekli listede belirtilen ürünleri yurt
içinde piyasaya arz eden üreticilerden, ithalatçılardan geri kazanım
katılım payı alınması; ürünlerden herhangi birinin
piyasaya arzının, farklı bir ürünün, malzemenin,
eşyanın ithalatıyla birlikte gerçekleşmesi hâlinde, geri
kazanım katılım payının ithalatçıdan tahsil
edilmesi,
- Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca belirlenecek ambalajlar için depozito
uygulamasının zorunlu olabilmesi,
- Poşet ücretlerinin 0,25 TLden az
olmaması şartıyla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca oluşturulacak komisyon
aracılığıyla belirlenmesi ve bu tutarın her yıl
için güncellenmesi. Bunu Komisyonda da arkadaşlar çok dile getirdiler.
Hatırlarlar, eskiden, belki gençlerin bir kısmı bilmez ama
file dediğimiz bir hadise vardı. Bugünkü o çirkinlikler, o
kirlilikler, özellikle atık sularımızdaki, çevremizdeki,
sularımızdaki, denizlerimizdeki o poşet artıkları
bundan sonra inşallah oluşmasın diye bu madde kondu.
- Karayolları Genel Müdürlüğü görev ve
yetki tanımına, otoyolların habitatları böldüğü
yerlerde, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünün
görüşünü alarak, yaban hayvanlarının geçişlerine izin
verecek menfez, ekolojik köprü ve benzeri tesisleri yapma, otoyollarda yaban
hayvanlarından kaynaklanacak trafik kazalarının önlenmesi için
kafes tel çit yapma, yaban hayvanlarının muhtemel yaşam
alanlarının bulunduğu bölgelerde uyarıcı levhalara yer
verme hususlarının eklenmesi,
- Büyükşehirlerde 1/25.000 ölçekli nazım
imar planının yapılmış olmasının, gerekli
görülen bölgelerde 1/5.000 ölçekli nazım imar planlarının
yapılmasına engel teşkil etmemesi,
- Kamu kurum ve kuruluşlarınca
yapılacak ya da yaptırılacak yapıların denetimi için
hizmet alımı yönteminden faydalanılabilmesi,
- Ruhsat alınmadan yapılabilecek
yapıların projelerine ve mevzuata aykırı
yapılması hâlinde yapının mühürlenmesi ve
inşaatının durdurulması, ruhsata
bağlanamayacağı veya aykırılıkların
giderilemeyeceği anlaşılan yapıların bir aylık
süre beklenmeden yıktırılması,
- 1/6/2019 tarihinden itibaren imar uygulaması
görmemiş alanlar için hazırlanıp onaylanacak yeni imar
planlarında ulaşım amaçlı bisiklet yolları ve bisiklet
park istasyonlarının bulunmasının zorunlu olması,
- Topoğrafya ve arazi eğiminin müsait
olmadığı yerlerde ise yaya yollarının düzenlenmesi.
Değerli arkadaşlar, teklif
dışındaki soruları Bakanlık temsilcilerimiz
aldılar, bilahare bunlara cevap vereceklerdir.
Ben, bu çevre yasasına vereceğiniz
katkılardan dolayı şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) - Gerçekten, bu konuda elinizi
kaldırırken çok duyarlı bir şekilde, geleceğimize
ümitle, sağlıkla, güvenle yürüyebileceğimiz düşüncesiyle
kaldırmanızı arzu ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Değerli arkadaşlar, böylece birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Rümeysa KADAK
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi arkadaşlar, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge var, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle 2872 sayılı Çevre Kanununun
3üncü maddesinin birinci fıkrasının değiştirilmesi
teklif edilen (h) bendinde yer alan piyasaya dayalı ibaresinin piyasaya
bağlı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ayhan Barut Müzeyyen
Şevkin Gökan
Zeybek
Adana Adana İstanbul
Gamze Taşcıer Mehmet Göker Murat Bakan
Ankara Burdur İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer.
Buyurun Sayın Taşçıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞÇIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sözlerime başlarken dün İstanbul
Sancaktepede hayatını kaybeden askerlerimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine sabır ve yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Havva Bekar, Samistal
Yaylasında kendisini iş makinelerinin önüne siper etmişti, hatırlayın.
Söyledikleri hâlâ kulağımda. Havva ana şunu dedi bizlere:
Yaylaların yolu birleşmeyecek, kesinlikle istemiyoruz. Vali bize
çapulcu diyor. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz.
Vali, kaymakam kimdir? Ben halkım ve buradayım. Peki, sizin iktidarınızın
valisi ne dedi? Karadeniz Bölgesinde madencilik faaliyetlerini
kolaylaştırmak için yapılacak Yeşil Yol Projesine tepki
verenleri anlamadığını söylemişti.
Halkı anlayın sayın milletvekilleri,
halkı dinleyin ve anlayın. Bu halk, ağacını, havasını,
suyunu, toprağını sever, canını verecek kadar sever
hem de. Sunduğunuz her teklif için aklımıza ilk gelen şey
ne oluyor, biliyor musunuz? Acaba yine kim, ne kadar para kazanacak? Kim için
rant yolu açılıyor? Bu, özellikle çevre ve şehircilikle ilgili tekliflerde
net bir şekilde zihnimizde canlanıyor.
Kanun teklifinizin gerekçesinde diyorsunuz ki:
Büyüyen sektöre ve ekonomiye daha uygun yapılmış ve
yapılmaktadır. Bu ifade sizin niyetinizi ortaya koymak için bir
delildir. Sizin derdiniz çevre değil, ranttır. Bir tane ağaç
dikerken poz veren ama kestiği ağaçların hesabı sorulunca
saldırıya geçenler, bakın size bir araştırmadan söz
edeyim: 1983-2017 yılları arasında Muğlada kurulan 3
termik santral üzerine bir araştırma yapılıyor. Sonuç, 45
bin erken ölüm. Bu 3 termik santral birilerini milyoner etti, birilerininse
erken ölümüne sebep oldu. Solunum yolu ve kalp damar hastalıkları
nedeniyle tedavi gören 46 bin kişi yaşam mücadelesi veriyor.
Başkentin de havası kirli değerli
arkadaşlar. En yüksek tepeye bir çıkın, yukarıdan
bakın, Bu havayı mı soluyorum? diyerek kaçarsınız
buradan. Kayaşta yüksek tonajlı araçlardan kaynaklı kirlilik
yaşanıyor. Keçiörendeyse kirlilik her geçen gün artarak devam
ediyor.
Teklifinizde bu sorulara yönelik bir çözüm önerisi
göremedik. Hani, söze gelince her fırsatta En büyük çevreci biziz.
diyorsunuz ya Gezi Parkındaki ağaçları kesip üzerine bina
dikmek isteyenden çevreci olmaz. Cerattepede insanları coplayıp
doğayı katledecek yol yapandan çevreci olmaz. Manisa Somada termik
santral için binlerce zeytin ağacına kıyandan çevreci olmaz.
Ergenede tarım havzasına kömür ocağı açtırandan
çevreci olmaz. İstanbulda yeni rant yolu için yüz binlerce
ağacı kesenden çevreci olmaz. Ankarada Eskişehir yolunun bir
tarafına Hatıra Ormanı açıp diğer tarafına
demir kafes yapandan çevreci olmaz. Kışlık saray, uçan saray
derken lükse doymayıp 300 odalı yazlık saray için on binlerce
ağacı kesenden de çevreci olmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yanlış bilgi,
yanlış.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Yeşil yerine
griyi, kesilenin yerine yeni ağacı dikmenin telafi olduğunu
sanırsınız ancak. Çevreci değil, bu zihniyet olsa olsa
rantiyeci zihniyettir.
Bulvar refüjlerine çalı dikmenin
ağaçlandırma olduğunu da zannediyorsunuz. Bir arazi görünce
doğasına bakıp huzur bulana çevreci, kupon görüp Buraya ne
güzel AVM olur, rezidans olur. diyenlere de rantiyeci denir. Burada kimin ne
tarafta durduğu da çok açıkça belli.
Yatırımlarınızı daha rahat
ve süratle geçirmek istiyorsunuz. Bu hız tutkunuz nedeniyle de bizim
konuşma sürelerimize bile tahammül edemiyorsunuz. Çevre konusu öyle
beş dakikaya sığacak bir konu değil elbette, söyleyecek çok
söz var ama sizin derdiniz, her istediğinizin hızla oylanması.
Bu istekleriniz, insanların doğaya dönüşünün nasıl
olacağını bile düşünmeden, fırsat vermeden bir an önce
oylansın ve bitirilsin istiyorsunuz.
Sözlerime son verirken verdiğimiz önergenin
kabul edilmesini ve doların değil ağacın yeşilini
sevmeniz dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok sığ bir
dil, çok rahatsız edici, size cevap bile vermeyeceğim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 1inci maddesiyle değiştirilmekte olan 9/8/1983 tarihli
ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 3üncü maddesinin birinci
fıkrasının (h) bendindeki Bakanlıkça ibaresinin
Bakanlık tarafından olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi Tuba
Vural Çokal
Adana Antalya Antalya
Enez
Kaplan Ayhan
Erel
Tekirdağ Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında Adana
Milletvekili Sayın İsmail Koncuk konuşacak.
Buyurun Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında çevre kavramı son derece önemli
bir kavram. Kültürel değerlerimiz bize çevreyi korumayı emrediyor.
Hazreti Peygamber Efendimizin bu konuda birçok hadisişerifi olduğunu
benden önceki konuşmacılar burada ifade etti. Tekrara girmemek
adına onları söylemiyorum ama yüce dinimiz, değerlerimiz çevre
konusunda bütün Müslümanlara duyarlı olmayı aslında vazediyor
ama bir türlü başarılı olamıyoruz. Yani bütün
değerlerimiz, inanç sistemimiz, insanlığın
anlayışı bu olmasına rağmen çevre konusunda yeterli
duyarlılığı sağlayamıyoruz. Neden? diye sormak
lazım. Acaba, her konuyu cezayla halletmeye çalışmak bir suçlu
olabilir mi bu konuda? diye düşünüyorum.
Burada, bu kanun incelendiğinde poşet
başına bundan sonra 25 kuruş para ödeyecek
vatandaşlarımız. Yani bir alışveriş
yaptıktan sonra eğer bir poşet alacaksa 25 kuruş, iki tane
alacaksa 50 kuruş, 3 tane alacaksa 75 kuruş şeklinde para ödemek
zorunda. Bu poşetlerin parayla satılmasına tabii, karşı
durmuyoruz çünkü yanlış anlaşılabiliriz ama meseleyi
çözebilecek mi? Çünkü biz poşeti sadece alışveriş yaparken
almıyoruz, evlerimizde çöplerimizi attığımız madde de
plastik madde, poşet. Bunları nasıl engelleyeceğiz? Yani
gerçekten engellemeye matuf bir kanun mu yoksa
İktidarın her şeyden kâr etme
amacı var, böyle sinekten yağ çıkarmak gibi âdeta. Burada da bu
kanunun son bölümünde Geri kazanım katılım payı
tutarı: Plastik poşet, alışveriş torbaları adet
15 kuruş. diyor. Herhâlde bu ödediğimiz 25 kuruşun 15
kuruşu devletin kasasına girecek. Yani hazine poşet parası
olarak ciddi paralar buradan elde edecek. Yani burada Acaba, mesele çevre mi
yoksa burada da bir kâr etme mantığı mı var? diye
doğrusu düşünüyorum.
Bu maddeleri incelediğiniz zaman, aslında,
mesela, egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırmayan motorlu araç
sahiplerine 1.250 TL ceza ödettiriyoruz. Aynı aracın yönetmeliklerle
belirlenen standartlara aykırı emisyona sebep olması durumunda
motorlu araç sahibine 2.500 TL ceza kesiyoruz. Filtre olmadan kullanımlara
1.250 TL; ölçüme uymadığı tespit edildiği hâlde ölçüme
devam eden, tekniğe, kurallara aykırı ölçümler yapanlara 5 bin
TL ceza ödettiriliyor. Bu maddeler böyle devam ediyor. Başka cezalar da var.
Yani bu kanun aslında çevreyi korumak iddiasıyla gündeme gelmiş
bir kanun olsa da burada işin bir maddi boyutu var ve yine ceremeyi
gördüğümüz kadarıyla vatandaşlarımız ödeyecekler.
Değerli milletvekilleri, biz bir şuur
uyandırmak zorundayız. Her konuda olduğu gibi çevre konusunda da
sağlam bir şuur, sağlam bir bilinç insanlarımızda,
evlatlarımızda oluşturmak zorundayız. Bunun yolu sürekli
ceza artırarak birtakım kanunlar çıkarmak değil. Yani
aklınıza cezadan başka bir şey gelmiyor. Trafikle ilgili
bir kanun görüşüyoruz, cezaları artırıyoruz. Yani siz
aslında bu kusurlardan sürekli kâr etmeyi hesap eden bir mantaliteyle
sürekli kanun çıkarıyorsunuz. Hiç eğitim aklınıza
gelmiyor.
Peki, eğitimle bunu nasıl
başaracağız? Evlatlarımıza, çocuklarımıza
yüksek idealler vereceğiz. Yüksek idealler vereceğiz. Şuuru
böyle veririz. Aslında demokrasiyle, gelişmiş insan
haklarıyla bu kavramların doğrudan ilgisi var. Hiç
düşünüyor muyuz bunları, bilmiyorum ama düşünmüyoruz.
Düşünmüyoruz çünkü insanı kazanmak gibi bir kaygımız, bir
derdimiz maalesef yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) - Onun için, bu
kanun mantık olarak para cezasına dayandığı için
doğru bulmadığımı ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (h) bendine teşviki ibaresinden sonra ve desteklenmesi
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Sibel Ersoy Ramazan
Kaşlı Arzu
Erdem
Adana
Aksaray
İstanbul
Mehmet Celal
Fendoğlu Esin
Kara
Malatya
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak üzere
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım; Gazi Meclisi, bizleri ekranları
başında izleyen aziz Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Dün İstanbul Sancaktepede şehit olan
kahraman askerlerimize Allahtan rahmet, yaralı askerimize acil
şifalar diliyorum ve diyorum ki: Rabbim askerimizi, polisimizi korusun ve
esirgesin.
Başbuğ Alparslan Türkeş demek kutlu
bir mücadele, çileli bir ömür, sürgünler, sevinçler, hüzünler demektir.
Alparslan Türkeş demek Beyefendi demek, adını tarihe
altın harflerle yazdırmış büyük bir lider, bir komutan, mükemmel
bir aile babası, Türk dünyasının derdiyle dertlenen, sevinciyle
sevinen bir kahramanlık abidesidir. Türk milliyetçiliğini İslam
ahlak ve faziletiyle benimsemiş, inancını davayla
perçinlemiş, vatanına, milletine bağlı milyonlarca ülkücü
yetiştirmiş büyük bir siyaset adamıdır.
Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyefendiyi rahmet, minnet ve
özlemle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, çevre, canlılar
için büyük bir anlam ifade etmektedir. Canlıların yaşamak için
soluk aldıkları, beslendikleri, barındıkları ve
türlerini sürdürdükleri ortamı onlara çevre sağlamaktadır. Bu
sebeple çevre, canlıların yaşamları boyunca
ilişiklerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak
etkileşim içinde oldukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve
kültürel ortam olarak tanımlanmaktadır.
Çevre eğitimi, toplumun tüm kesimlerinde çevre
bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı bireylerin
yetiştirilerek bu bireylerde kalıcı davranışların
yerleşmesinin sağlanması, doğal, tarihî ve kültürel
değerlerin korunması, çevresel faaliyetlere aktif olarak
katılımın sağlanması çevre sorunlarının
çözümünde görev alma olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde,
çölleşen ormanlar, yok olan türler, kirlilik ve değişen iklim
koşulları gibi küresel çevre sorunlarının insanın
doğayla girmiş olduğu yanlış ilişkiler
neticesinde ortaya çıktığı belirlenmektedir. Bu gibi
sebeplerle çevre eğitimi, dünyanın sonunu getirebilecek
sorunların ortadan kaldırılması için vazgeçilmez bir
araçtır ve bu eğitime ne kadar erken yaşta başlanırsa
o kadar etkili olacağı düşünülmektedir.
Değerli milletvekilleri, çevre bilinci üzerine
eğitim her yaşta verilmelidir. Evet, buna katılıyorum ama
diyorum ki Ağaç yaşken eğilir. atasözümüzden de yola
çıkarak: Özellikle bu eğitimin çok küçük yaştan itibaren ailede
başlamak üzere eğitim sistemine mutlaka entegre edilmesi gerekir. Çocuklarımızın
bilişsel, duyuşsal ve psikomotor öğrenme alanlarına hitap
eden çevre eğitimi gibi önemli bir eğitimin okul müfredatında
yer alması zaruridir. Çocuklarımızın davranışlarının
temelini oluşturacak ve bu davranış yaşam boyunca devam
ettirilecektir bu vesileyle. Yapılan araştırmalarda çocuklarda
çevreye yönelik zihinsel duyarlılığın daha çok 9 ila 10
yaş arasında geliştiği ve bu yaşlarda oturduğu
belirtilmektedir. Özellikle ilköğretim çağında doğayla olan
ilişkilerde empatinin gelişmesi ve doğaya karşı
sevginin oluşması çocuklarımızda çevre dostu
davranışların pekişmesine sebep olacaktır. Böylelikle
çocuklarımız çevrenin bozulmasına tarafsız ve duyarsız
kalmayacaktır, bencil davranmayacaktır ve bu vesileyle çevreyi
koruyacaktır.
Değerli milletvekilleri, düşünmeden denize
veya sokağa atılan çöplerin çevreye ve doğal yaşama ne
derece zarar verdiğinin farkında mıyız? Öncelikle bunun
üzerinde durmamız gerekmektedir. Okyanusun ortasında bulunan adalardaki
kuşların midelerinde bile plastik kapakların bulunması bu
durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Atıkların doğada
yok oluşuyla ilgili yıllara baktığımızda: Strafor
5 bin sene, cam şişe 4 bin sene, plastik bin yıl, plastik kapak
beş yüz yıl, pet şişe dört yüz yıl, pil üç yüz
yıl, çakmak yüz yıl, kutu kola on yıl, ciklet beş yıl,
sigara bir yıl, gazete üç ay, kâğıt havlu bir ay.
Değerli milletvekilleri, bu sürelere
baktığımızda hakikaten durumun ne kadar vahim olduğunu
ve eğitimlere ne kadar erken başlanması gerektiğini bir kez
daha görüyoruz umarım.
Dünyanın büyük bir değer olduğunun
bilincine varan çocuklar bütün duyu organlarıyla doğanın
güzelliklerinin farkına varabileceklerdir ve doğayı korumak için
de çaba sarf edeceklerdir. Çevreye karşı duyarlılık
kazanmaları diğer canlılara karşı da
duyarlılık kazanmaları anlamına gelecektir ve
koruyacaklardır. Çevreyle ilgili eğitimlere erken yaşta
başlamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) Tamamlayabilir miyim
Başkanım?
BAŞKAN Tabii, buyurun.
ARZU ERDEM (Devamla) Eğitim müfredatına
çevre duyarlılığını geliştiren ve pekiştiren
müfredatları almamız gerekiyor ve kaynak kitaplarına mutlaka
dâhil etmemiz gerekiyor.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de
dediği gibi: Yarınların büyüklerinin vatan ve millet sevgisi
doğrultusunda iyi yetiştirilmeleri, sorumlu ve duyarlı birer
vatandaş olabilmeleri için gereken tüm çabanın gösterilmesi millî bir
görev olarak değerlendirilmelidir.
Özellikle bu konuda verilmiş olan bir önergemiz
var eğitim sistemine çevre bilincinin geliştirilmesi için müfredata
alınması ve kaynak kitaplarının eklenmesi konusunda. O
konuyla ilgili de umarım daha ileriki zamanlarda birlikte bir karar
veririz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 2nci madde üzerinde ikisi aynı
mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 15 sıra sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinde yer alan şeklinde ibarelerinin olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ayhan
Barut Müzeyyen
Şevkin Gökan
Zeybek
Adana Adana İstanbul
Mehmet
Göker Murat
Bakan
Burdur İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bedri
Yaşar Ümit
Beyaz İmam
Hüseyin Filiz
Samsun İstanbul Gaziantep
Tuba
Vural Çokal Hüseyin
Örs
Antalya Trabzon
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde, İzmir
Milletvekili Kani Beko
Yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cümledeki anlam bozukluğunun düzeltilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeyle ilgili
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz konuşacak.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygı
ve sevgilerimle selamlıyorum.
Konuşmama başlarken helikopter
kazasında şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum, Türk
milletinin başı sağ olsun diyorum.
Bu maddeyle 2872 sayılı Çevre Kanununun
11inci maddesinin (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan inşaat
ibareleri yapı şeklinde ve (2) numaralı bendinde yer alan
yapı kullanma ruhsatı ibaresi ise yapı kullanma izni belgesi
olarak değiştirilmektedir. 11inci madde esasen yerleşim
birimleri atıklarının yönetmeliklerde belirtilen standart ve
yöntemlere uygun olarak arıtılması, bertaraf edilmesiyle ilgili
ve yer ve faaliyet alanı belirterek kimlerin sorumluluğunda
olduğunu prensip olarak ortaya koymaktadır.
2872 sayılı Çevre Kanunundan sonra
çıkarılan çeşitli yönetmeliklerle ve eylem planlarıyla
temiz bir çevre için neler yapılması gerektiği ortaya
konulmuş ise de yönetmeliklerin uygulanmasında başarılı
olunduğu söylenemez. Akarsularımız, sulama amaçlı barajlarımız
hâlâ atık sularla kirlenmekte ve halkımızın
sağlığı tehdit altında kalmaktadır. Buna kendi
bölgemden bir örnek vererek devam etmek istiyorum. Bir zamanlar suyu güzel ve
temiz, pırıl pırıl akan, etrafına hayat veren Nizip
Çayı, sanayi atıkları, evsel atıklar, köylerin
foseptiklerinde biriken atık sular, sabun imalathaneleri, yün yıkama
tesisleri, zeytinyağı üretme tesisleri, karton ambalaj sanayisi gibi
tesislerin suları doğrudan dereye verildikten sonra zehir saçan bir
çay hâlinde şimdi. Gerekli ve yeterli arıtma yapılmadan Nizip
Çayına verilen sular doğrudan Nizip Çayı üzerine kurulu
Hancağız Barajına verilince büyük sorunlar yaşanmaya
başlanmıştır. Nizip Çayının güzergâhı
boyunca ve Hancağız Barajı rezervuarındaki suların
yöre çiftçileri tarafından sulama amaçlı kullanılması
sonucunda bitkilerde verimsizlik, hastalık ve kurumaların olağan
hâle geldiği, yaz aylarında ortaya çıkan kötü kokuların
yöre insanının yaşam kalitesini olumsuz etkilediği,
barajlarda kirliliğe bağlı olarak hiçbir canlının
yaşayamadığı, bu sularla temas eden insanlarda çeşitli
hastalıkların ortaya çıktığı, dere
kenarındaki köylerde ülke ortalamasının çok üzerinde kanser
vakalarının görüldüğü gibi şikâyetler, 2009
yılından bu yana çeşitli şekillerde gündeme
getirilmiş, maalesef sorunlar çözülmemiştir.
Hancağız Barajında 2012
yılında kimyasal atıklardan dolayı ortaya çıkan metan
gazının sıkışması sonucu meydana gelen patlamada
2 kişi hayatını kaybetmiş, bu olaydan sonra Orman ve Su
İşleri Bakanlığı bu şikâyetler üzerine bir rapor
hazırlatmış ve üç yıl sonra, 2015 yılında hem
Nizip Çayı hem de Hancağız Barajı için eylem planları
hazırlatmış ve eylemler kademelendirilmiş ve bir takvime
bağlanmıştır. Ancak bu eylem planları içerisinde,
Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin atık suların boru içine
alınarak Nizip Çayının temiz akması konusunda
yaptığı çalışmalar var ise de bunlar
sınırlı kalmış, 11 kilometrelik boru hattı
uygulanmış, maalesef sorun tam sonuca
ulaşamamıştır.
Yerinde yaptığım tespitlerde, Nizip
Çayı yine kirli akmaktadır. Nizip girişinde Akçakent köyü ve
Kaleköyde su mor-siyah arası bir renkte akmakta ve Hancağız
Barajına dökülmektedir. Burada görüyorsunuz, Akçakentte, Nizip
girişindeki suyun rengi. Bu resimdeki de Kale köyünde Hancağız
Barajına dökülen suyun rengidir, simsiyah akmaktadır. Bu da su
çekildikten sonra toprağın hâlini göstermektedir. Benzer durum
Gaziantepin Oğuzeli ilçesinde de mevcut olup Oğuzelinden geçen
Sacır Suyu, yine atıklar sebebiyle kirlenmiş; şu resimde
gördüğünüz gibi, bakın, beyaz köpükler akmaktadır. Kimyasal
maddelerin ne olduğu burada çok güzel bir şekilde görülmektedir. Bu
da yine Sacır Suyundan ayrıca bir örnektir. Bu, sadece kirli olarak
akmamakta, aynı zamanda etrafa koku yaymaktadır.
Anayasamızın 56ncı maddesi çevrenin
korunması ve insan sağlığıyla ilgili olarak devlete ve
vatandaşa önemli görev vermektedir. Yüce heyetinizin huzurunda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Tarım ve Orman
Bakanlığını göreve çağırıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz, tamamlayalım
lütfen.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
İlgili birimlerini harekete geçirerek daha önceden hazırlanan eylem
planlarını da güncelleyerek Nizip Çayı, Hancağız
Barajı ve Oğuzeli Sacır Deresinin yarattığı
sorunların çözülmesini yöremiz halkı adına istiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesinde yer alan şeklinde
ifadelerinin biçiminde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Halil
Öztürk Ali Muhittin
Taşdoğan Yaşar
Karadağ
Kırıkkale Gaziantep Iğdır
Abdurrahman
Başkan Esin
Kara
Antalya Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan 15 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergenin üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz teklifte yer alan düzenlemeleri elbette gerekli ve ihtiyaç
olarak görmekteyiz. Ancak çevre konusunda parça parça düzenlemeler yerine daha
bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bütüncül
yaklaşım için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bütçesi yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizliği
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının
hazırlamış olduğu yıllık programlar da
desteklemektedir.
Değerli milletvekilleri, çevre konusunda genel
ihtiyaçlar belliyken seçim bölgem Kırıkkalede de yıllardır
çözüm bekleyen çevre sorunları devam etmekte ve bu yüzden
Kırıkkaleli hemşehrilerimiz sağlık tehdidi
altında yaşamlarını sürdürmektedirler. Kırıkkale
Belediyesi bünyesinde hâlen çevre müdürlüğü dahi yoktur. Bu yüzden çevre
konusunda Kırıkkalenin beklediği yeterli ve gerekli ciddi çevre
çalışması yapılamamaktadır.
Atık suların Kızılırmaka
şarj edilmesine engel olunamamıştır. O güzelim ırmak
bir türlü sağlıklı yapıya kavuşamamış;
çevresine, içinde barındırdığı canlılara zarar
vermeye devam etmektedir.
Diğer taraftan, 2018 yılını
bitiriyor olmamıza rağmen ilçe belediyelerinin atık su
arıtma tesisleri bulunmamaktadır. Bu vahim durum ilçelerimizde son
derece sağlıksız durumların ortaya çıkmasına
sebebiyet vermektedir.
Yine Kırıkkalede çoğu ilçemiz,
Bahşili ilçemizde bulunan düzenli katı atık depolama tesisinin
uzak olması sebebiyle çöplerini buraya getiremiyor. Bu ise belirli
bölgelere katı atık aktarım istasyonlarının yapılmamasından
kaynaklanmaktadır. Bu durum, Kırıkkalenin ilçelerinde çöpten
kaynaklanan devasa ağır sorunlar, sosyal yaşamı riske
atmaya devam etmektedir.
Çevre ve şehircilik alanında dile
getirdiğim acil ihtiyaçlara önümüzdeki dönemde daha duyarlı olunmasını
ve çevre yatırımlarında Kırıkkaleye öncelik
tanınmasını haklı olarak Kırıkkaleliler
adına talep etmekteyim.
Kıymetli milletvekilleri, konu
Kırıkkale olunca genel yönetimden çözüm bekleyen çok sayıda
sorun vardır ve ihtiyaç büyüktür. Kırıkkaleli işsiz
gençlerimiz büyük kentlere iş ümidiyle göç ederken bizler bu duruma
seyirci kalamayız. Bugün Kırıkkale Bankalar Caddesinde
geleceğimizin teminatı gençlerimiz çay ocaklarında iş
aramakla vakit geçirmektedirler. Gençlerimize yeni istihdam alanları açmak
bizler için bir mecburiyettir.
Sadece küçük bir kısım üniversite
öğrencisinin harcamalarıyla Kırıkkaleli esnafımız
ayakta kalmakta, kaldı ki üniversitenin öğrencileriyle beraber
şehir dışında kalması da büyük bir handikap olup
şehir ekonomisine katkıyı sınırlı biçimde
sunmaktadır. Kredi uygulamalarıyla borçlanarak
esnafımızın işleri düzelmiyor; esnafımızın
da vergi yükü hafifletilmeli ve borçları
yapılandırılmalıdır.
Kırıkkale artık sahipsiz ve öksüz bir
kent muamelesi görmemelidir. Kırıkkale için somut adımlar görmek
istiyoruz. Bu konuda yetkililerden istirham ediyorum; büyük ve kapsamlı
yerli, yabancı sanayi yatırımlarına, Kırıkkaleli
bürokratlara kentimizin ihtiyacı vardır. Hep beraber
Kırıkkalenin elinden tutalım ve hak ettiği konuma birlikte
getirelim. Derdimiz, millî ve manevi hassasiyetleri yüksek kentin
kalkınması ve refahıdır. Bu nedenle her vesileyle ilgili
bakanlıklardan Kırıkkaleye yatırım yapmaları
konusunda destek talep ediyoruz. Özellikle Makine ve Kimya Endüstrisinin varlığı
sebebiyle savunma sanayisinin kalbi durumunda olan Kırıkkalemizde
savunma sanayisi yatırımları teşvik edilirse ve yine,
TÜPRAŞ, PETKİMin faaliyetleri bağlamında petrol ve
ürünleri sektörü özendirilirse hem Kırıkkale hem de Türkiye ekonomisi
kazançlı çıkacaktır.
Kırıkkalede yıllardır devam
eden çarpık kentleşme, kontrolsüz betonlaşma, altyapı
yetersizliği gün yüzüne çıkarken bu konuda adımlar
atılmamıştır. Hâlen Kırıkkale-Ankara yolcu
taşımacılığı -ki bu önemlidir,
insanlarımız her gün Ankaraya işe gidip gelmektedir- bir
düzene, bir programa kavuşturulamamış olup Devlet
Demiryolları seferleri de mağduriyet yaratmaya hâlâ devam etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle ben teklifin
hayırlı olmasını diliyor ve saygıdeğer Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan şeklinde ibaresinin
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Göker Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
Burdur İstanbul Adana
Murat
Bakan Müzeyyen
Şevkin Özgür
Karabat
İzmir Adana İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önerge sahipleri:
Tuba
Vural Çokal Ayhan
Altıntaş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Ankara Adana
Arslan
Kabukçuoğlu Aylin
Cesur
Eskişehir
Isparta
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat
Buyurun Sayın Karabat. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken öncelikle, bir
alışkanlık hâline getirdiğimiz torba yasanın,
aslında istisnai olarak kullanmamız gereken bir yöntem olması
gerektiğini belirtmeliyim. Bu durumun genel bir yasa yapış
tarzı hâline gelmesi, içinde ne olduğu vatandaşlarca
anlaşılmayan
Vatandaşın deyimiyle çorba mı torba
mı belli olmayan bu yöntem hem milletvekillerimizin hem de Parlamentonun
saygınlığına gölge düşürmektedir, bunu belirtmek
istiyorum. Huylu huyundan vazgeçmez. derler ama yine de bunu söylemek elzem
olsa gerek.
Sayın milletvekilleri, hiçbir iktidar dönemi
yok ki çevre konusu bu kadar büyük bir tartışma konusu olsun. Tabii
bunun sebebi özellikle AKP iktidarının uyguladığı
politikalar. Özellikle büyük kentlerde saksı görsek bina yapma
alışkanlığı ve belediyelerin imar yöntemiyle bütçe
oluşturma alışkanlığı bu konudaki temel
sakatlıklar değerli arkadaşlar. Çevre deyince, çevre hassasiyeti
deyince bunun bir maliyet olarak algılanmasıysa başka bir
problem. Çevrenin yeşilini dolara tahvil ettiğiniz bir
anlayışla belediye yönetmek bu sonuçlara yol açıyor.
Dolar demişken Ziraat Bankası ve Halk
Bankasında bir gece ansızın gelirim misali düşük kurdan
döviz satanlara ne yapıldığını da merak ediyoruz.
Aradan onca zaman geçmesine rağmen tek bir işlem yapıldı
mı, vatandaşlar adına sormak istiyoruz. Çiftçiye, soğan ve
patates tüccarlarına yönelik yaptığınız
operasyonların benzerlerini bu kişilere yaptınız mı,
soruyoruz. Milletin anasını soğan gibi ağlatanlara ne
yaptınız, merak ediyoruz. Operasyonu soğana değil, milleti
soyana yapın diyoruz; gözünüzü soğana değil, milleti soyanlara
dikin diyoruz.
Sayın milletvekilleri, üzerine
konuştuğumuz yasa çok masum ve doğayı koruyan bir yasa gibi
gözüküyor olabilir ancak vatandaşlarımız şunu bilsin ki bu
yasayla yeni vergi yükleri geliyor. Araç lastiğinden marketten alınan
çöp poşetine, eczanede satılan ilaç kutusuna kadar bir dizi yeni
vergi yükü ortaya çıkıyor. Tüm bunlar da çevreyi koruyoruz
kılıfıyla yapılıyor.
Poşet düzenlemesi diye sunabileceğimiz
bu torbada birçok sürpriz var. Mesela geri kazanım payı adı
altında getirilen yeni düzenleme özellikle ihracata yönelik esnek plastik
sektöründe yeni vergi yükleri getirip ihracatı olumsuz etkileyecek gibi
gözüküyor.
Sayın vekiller, hepimiz ara sıra
köylerimize gideriz, doğduğumuz yerlere gideriz. Gittiğimizde
çocukluğumuzda gördüğümüz derelerin yok olduğunu, göllerin,
göletlerin kuruduğunu görüyoruz. Hiç vicdanınız sızlıyor
mu diye sormak istiyorum. Eğer gittiğiniz yerlerde kurbağaların
sesi kesilmiş, çiçeklerin rengi solmuş, kuşlar ötmüyorsa,
ormanlar yok olmaya başlamış ve sararıyorsa bunların
sebebi önünü açtığınız HES politikalarıdır değerli
arkadaşlar.
Doğayı babamızın malı gibi
değil, çocuklarımıza emanet edilecek gibi algılamamız
gerekir, bir gelecek olarak algılamamız gerekir. İktidarın
uygulamaları sonucudur ki Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre
çevre kirliliği noktasında 81 ilimizin 41i ciddi bir sorun yaşıyor.
41 ilimizde hava kirliliği, Dünya Sağlık Örgütü limitini
aşmış durumda. Çevre Performansı Endeksinde 180 ülke
arasında 172nci sıradayız. Balık çeşitliliği
konusunda 78inci sıradan 124üncü sıraya geriledik. Siz balık
çeşitliliği konusunda balıkları değil, HESleri yapan
Çalıkları tercih edebilirsiniz ama biz hâlâ denizlerin, göllerin ve
akarsuların balıkların ve yaşayan tüm canlıların
ortak mülkiyeti olduğunu düşünüyoruz.
Yine bu kanunla tüm su kaynakları, enerji
kaynakları santrali kurmak isteyen şirketlerin emrine veriliyor.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:
Doğayı korumayan bir Çevre Kanunu olamaz. Babamızın
malı gibi doğayı har vurup harman savuramayız.
Çocukken söylediğiniz ve şimdi
çocuklarımızın söylediği bir şarkıyı
hatırlatarak konuşmama son vermek isterim. Tohumlar fidana, fidanlar
ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda/ Yuvadır kuşlara,
örtüdür toprağa, can verir doğaya ormanlar yurdumda. diyorum.
Hepinizi bu anlayışla bir çevre politikasına davet ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerine Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çevre Yasasında değişiklik yapan
kanun üzerine konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Tabii, konu çevre olunca ilk olarak Türkiyede çevre
yönetiminin tarihçesine bakmak istedim, Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının internet sitesine bakayım
dedim. Hayretle gördüm ki Bakanlığın internetteki tarihçesinde
çevrenin adı yok. 1848 yılında Nafia Nezareti olarak
başladığı, 1920de Nafia Vekâleti olduğu, 1928den
sonra da sırasıyla Bayındırlık
Bakanlığı, İmar ve İskân Bakanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olduğu,
en son 2011 yılında da Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı adını aldığı yazıyor.
Tarihçenin yazılı anlatımında da çevre kelimesi hiç
geçmiyor. Anlıyoruz ki Bakanlık kendini sadece
bayındırlık ve şehircilikle ilgili olarak görüyor, isminde
bulunan çevre kelimesini sanki bir daktilo hatası gibi telakki ediyor.
Hâlbuki Çevre Müsteşarlığı olarak 1978 yılında
başlayan çevre yönetim faaliyetleri, 1991 yılında müstakil Çevre
Bakanlığı olarak devam etmiştir. 2002 yılında AK
PARTİnin iktidara gelmesiyle müstakil bakanlık olmasına son
verilmiş, önce Orman Bakanlığına, sonra da Şehircilik
Bakanlığına eklemlenmiştir. Bunlar MHP destekli AK
PARTİ iktidarının çevreyi bir ayak bağı olarak
gördüğünü ama Avrupa Birliğine uyum nedeniyle bir bakanlığa
ismini ekleyerek göstermelik bir tutum sergilediğini göstermektedir.
Anayasamızın 56ncı maddesi Herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. diyor. Elimizi vicdanımıza koyarak yanıt verelim:
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşıyor muyuz? Hepimiz
biliyoruz ki özellikle son yıllarda güzel ülkemizin bağlarına
girilmiş, bostanları, yaylaları betonla doldurulmuş,
şehirleri yağmalanmış, gölleri kurumuş, meraları,
ormanları peşkeş çekilmiştir. Nehir tipi hidroelektrik
santraller kurmak amacıyla Karadenizin muhteşem dereleri tahrip
edilmiş, oradaki canlılar, ağaçlar katledilmiştir. Yer
altı sularının hoyratça kullanımı sonucu sular
derinlere inmiş, Konya Ovasında obruklar oluşmuştur.
Şehirlerimizde içilebilir şebeke suyu kalmamıştır.
Düzensiz şehirleşmenin ve ısıtmada kömür
kullanımının teşvik edilmesiyle temiz hava solumak bir lüks
hâline gelmiştir. Eğer tutarlıysanız, sigara paketlerindeki
gibi, dağıttığınız kömür yardımı
torbalarının üzerine de Astım yapar, zehirler, kanser yapar.
diye yazınız, hatta televizyonda kamu spotu olarak veriniz.
2000li yıllardan sonra Hükûmetlerin çevre
politikalarının iki ekseni bulunmaktadır: Birincisi, Avrupa
Birliğine giriş çabalarının zorunlu
kıldığı süreçler; ikincisi de, serbest piyasa ekonomisinin
kâr odaklı yaklaşımı. Birincisinde çevreye duyarlı
ekonomik politikalar öngörülürken, ikincisinde doğal kaynaklar özel
sektörün pervasızca kullanımına sunulmuştur. Başka
ülkelerin yaşadığı çevre felaketlerinin izleri hâlâ
silinmemişken benzer yatırım kararları alınması
iktidarın çevreye yanlış yaklaşımını göstermektedir.
Avrupa Birliğine uyum nedeniyle koyduğumuz
Çevresel Etki Değerlendirme yani ÇED kuralları çoğu zaman
gözardı edilmiş, petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama
faaliyetlerinin imtiyazlı ÇED kapsamına alınması söz konusu
olmuş, çevre tahribatının önü açılmıştır.
ÇED olumlu raporu alan projeler, yeterli izleme
faaliyetlerinin yapılamaması sonucu güvenini yitirmiştir. ÇED
süreci içinde halkı proje hakkında bilgilendirmek ve görüşünü
almak amaçlı gerçekleştirilen halkın katılımı
toplantıları günümüzde bir formaliteye dönüştürülmüş,
halkın görüşünün bir önemi kalmamıştır. Buna bir örnek
verecek olursak Çanakkalede Türkiye'nin oksijen deposu
Kazdağlarının yanı başındaki Yeniceye planlanan
Çırpılar Termik Santrali Projesi halkın olumsuz görüşü ve mücadelesine
rağmen, olumlu ÇED kararı alabilmiştir.
Çevre yönetimi çok disiplinli bir alandır. Bu
yaygın etki alanı birçok yasal ve kurumsal görev, yetki ve sorumluluk
örtüşmesinin yanında yetki çatışmasını da
getirmektedir. İlgili birçok bakanlıkla beraber yerel yönetimlerin
mevzuat düzenlemelerinin de rolü çok fazladır, dolayısıyla, bu
kanun teklifinin çok daha geniş bir katılımla, uzmanların
ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri de alınarak
detaylı komisyon müzakereleriyle hazırlanması gerektiğini; aksi
hâlde, her yıl yeni bir yasaya ihtiyaç duyacağımızı
belirtir, saygılar sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesinde yer alan yer alan ifadesinin
bulunan biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Muhittin Taşdoğan Ümit Yılmaz Yaşar
Karadağ
Gaziantep Düzce Iğdır
Esin
Kara Abdurrahman
Başkan
Konya Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğan
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hava
kirliliği doğrudan veya dolaylı olarak insan
sağlığını etkileyerek yaşam kalitesini
düşürmektedir. Günümüzde hava kirliliği nedeniyle yerel, bölgesel ve
küresel sorunlar yaygın olarak yaşanmaktadır. Yoğun
şehirleşme, şehirlerin yanlış yerleşmesi, motorlu
taşıt sayısının artması, düzensiz
sanayileşme, kalitesiz yakıt kullanımı, topografik ve
meteorolojik şartlar gibi nedenlerden dolayı büyük
şehirlerimizde özellikle kış mevsiminde hava kirliliği
yaşanabilmektedir.
Gaziantepte hava kirliliği mevsimsel özellik
göstermektedir. Kış ayları, sonbaharın geç dönemleriyle
ilkbaharın erken dönemlerinde hissedilen ve tespit edilen kirlilik
mevcuttur. Bu durum, Gaziantepte hava kirliliğinin sanayiden ve motorlu
taşıtlardan kaynaklanan bir kirlilikten çok ısınmadan
kaynaklanan bir hava kirliliği olduğunu göstermektedir.
Gaziantepin çevre sorunları, kış
şartlarının kendini hissettirmesiyle artmaktadır. 2016-2017
verilerine göre şehrimizde evsel ısınmada yaklaşık 327
bin ton katı yakıt, sanayide ise 245 bin ton civarında katı
yakıt kullanılmıştır ve bu yakıtın büyük bir
kısmı Rusya ve Afrikadan gelen ithal kömürlerdendir. Bu nedenle
kış aylarıyla birlikte şehrimizde hava kirliliği üst
sınırlara ulaşmaktadır. Özellikle sabah erken saatlerde ve
akşamüzeri göz gözü göremez olmakta ve nefes almakta güçlük
yaşanmaktadır. Öyle ki kasım, aralık, ocak, şubat ve
mart aylarında gazi şehrimizin hava kirliliği değerleri
hemen hemen her gün üst sınır değerlerini aşmaktadır.
Örneğin Gaziantep ilimiz 2016 yılı hava kalitesi parametreleri
aylık ortalama değerleri ve sınır değerinin
aşıldığı gün sayılarına bakacak olursak
kasım ayının 18 gününde, aralık ayının 16
gününde, şubat ayının 22 gününde ve mart ayının 12
gününde hava kirliliği sınır değerini aşmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü ve küresel ölçekler ele
alındığında bir yıl içerisinde Gaziantepte
sınır değerlerin aşıldığı gün
sayısı 120-140 gün aralığındadır. Hatta son yedi
gün hava kalitesi izleme verilerine bakıldığında hava
kalitesinin önemli ölçüm parametresi olan kükürtdioksit gazının
yönetmelik gereği standart değeri 0,5 mikrogram/metreküp olması
gerekirken Gaziantepte 2 ila 7 mikrogram/metreküp seviyesinde
değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Ulusal Hava Kalitesi
İzleme Ağı tarafından saatlik değerleri de her an
görebilirsiniz. Bu durum şehrimiz için kaygı vericidir. Hava
kirliliği aynı zamanda birçok hastalığı da
tetiklemektedir, özellikle solunum yolları, KOAH ve kalp
hastalıklarına yol açmaktadır.
Sonuç olarak, ilimizde hava kirliliğine neden
olan kaynaklar arasında sırasıyla evsel ısınma,
trafik, sanayi işletmeleri sıralanabilir. Hava kirliliğinin
önlenmesi amacıyla kaliteli katı/sıvı yakıt
kullanımı, özellikle doğal gaz kullanımı
yaygınlaştırılmalıdır, motorlu
taşıtların egzoz gazı ölçümleri düzenli olarak
yaptırılmalıdır. İlk etapta hava kirliliğinin
büyük oranda önüne geçilecek önlemler bunlardır.
Gaziantepimizde şehir merkezinde insan
yoğunluğunun artmasından dolayı ortaya çıkan
problemlerden biri de gürültü kirliliğidir. Artan araç sayısıyla
birlikte trafikte geçirilen zamanın artması, iş yerlerinin ve
üretimin şehrin içinde kalması, sokak aralarında yapılan
düğün töreni, açık hava aktiviteleri, eğlenceler ve benzeri
nedenlerden dolayı şehrimizde gürültü problemi giderek
artmaktadır. Sıkışan trafik gereksiz korna çalınmasına
sebep olmakta, âdeta kornayla iletişim kurulmaktadır. Bu nedenle
öncelikle şehir merkezinde trafik işaret ve levhalarına önem
verilmesi, yeni yolların, kavşakların, köprülü
kavşakların yapılarak trafiğin rahatlaması
sağlanmalıdır. Özellikle asker uğurlamaları ve
düğün gibi organizasyonlarda maytap, havai fişek ve benzeri
şeylerin, patlayıcıların kullanılmamasına yönelik
tedbirler alınması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, Gaziantep, su
kirliliğinin ikinci öncelikli olduğu iller arasındadır. Su
kaynakları giderek kirlenen ilimizde su kirliliğine neden olan faktörler
arasında, bazı ilçelerde evsel nitelikli atık suların
arıtılmaması da mevcuttur. Oğuzeli ilçemiz Körkün
Mahallesinde çok yakın bir mesafede olan katı atık depolama
merkezi çevreye son derece kötü koku yaymasının yanı sıra
yerleşim birimine yakın olmasından dolayı
bulaşıcı hastalıklar konusunda tedirginlik
yaratmaktadır. Ayrıca ilçe merkezinde Sacır Deresi ıslah
çalışmaları taahhüt edilen zamanı geçmiştir, bir an
önce tamamlanması büyük önem taşımaktadır.
İlim adamlarımızdan Profesör Doktor
Hasan Kalyoncunun dediği gibi Çevrecilik milliyetçiliktir. der, Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 4'üncü maddesiyle değiştirilmesi teklif edilen 2872
sayılı Kanunun 18inci maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Ayrıca ek 11 inci ve ek 13 üncü maddeler
kapsamında elde edilen gelirler, yurt içi ve yurt dışından
temin edilecek her türlü hibe, yardım ve bağışlar ile kredi
anapara geri dönüşleri ve kredi faizleri de tahsil edilerek, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına
yatırılır ve bütçeye gelir kayıt edilir.
Feridun
Bahşi İsmail
Koncuk Fahrettin
Yokuş
Antalya Adana Konya
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Eskişehir Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün ülkemizin en önemli sorunlarından
birisini, çevre sorunlarımızı burada konuşuyoruz. Benden
önce çıkan hemen hemen bütün konuşmacılar atık sulardan
tutunuz da çevredeki tahribatlarımıza kadar çok detay bilgiler verdiler.
Gerçekten çağ atladığını söylediğimiz ülkemize
yakışmayan çevre problemleriyle karşı
karşıyayız. Türkiyemizin bütün göl, gölet, ırmak, dere ve
göllerine, köylerimizin, kasabalarımızın,
mezralarımızın arıtım yapılmamış
kanalizasyon suları akıtılıyor. Bu sularla sonuçta -sulama
olarak- Türkiyemizin dört bir yanında sebze ve meyveler sulanıyor.
Şimdi, büyükşehirler başta olmak
üzere belediyelere devrettiğimiz şehirlerimizde de aynı sorunlar
yaşanıyor. Büyükşehir belediyelerimiz köy ve
kasabalarımızda arıtma tesisleri yapacağı yerde
başka şeylere yatırımlar yapıyor. Yine, Hükûmetimiz
pek çok hususta yatırımlar yaparken çevre sorunlarını hep
göz ardı ediyor. Her ne kadar Çevre Yasasındaki yazılı
olan sorumlulukları varsa bunları da maalesef yerine getirmiyorlar.
Değerli milletvekilleri, çok yakın bir
gelecekte eğer biz bu anlayışla gidersek bütün göllerimizi
sırasıyla kurutacağız; eğer bu anlayışla
gidersek bütün sularımızı kirleteceğiz, kullanacak hiçbir
şey bulamayacağız. Sizlere bu konuda birkaç örnek göstermek
istiyorum. Konyamızın en önemli, en güzel göllerinden biri olan Meke
Gölü bugün yok olma tehlikesiyle yüz yüze kalmıştır.
Türkiyemizin en büyük tatlı su gölü Beyşehir Gölümüz maalesef
şu anda fazla su kaybı nedeniyle kurumaya doğru gitmektedir.
Akşehir Gölümüz kurumuştur ve daha acı olan, düşünebiliyor
musunuz, Türkiyenin en önemli tatlı su gölü olan Beyşehir
Gölümüzden valiliğin talimatıyla, Tabiat ve Çevre Koruma
Müdürlüğü komisyonu tarafından yasalara aykırı bir
şekilde -2018 yılında- kıyı kenar çizgisinin 60 santim
daha aşağısından su sevkiyatı yapılıyor; 60
santim, düşünebiliyor musunuz? Yani gölü boşaltıyorlar.
Neymiş? Su ihtiyacımız varmış. O gölün
çoraklaşmasına, canlıların ölmesine aldırmadan; kanunu
yok sayarak, çiğneyerek bunu yapıyorlar ve bu valiyi biz görevini
kötüye kullandığı için şikâyet ettiğimizde de vali
terfi ediyor. Yani öyle bir garip ülkede yaşıyoruz ki
Şimdi, herkesin, her vatandaşın
dilekçe verme hakkı var. Her verilen dilekçeye yasa gereği otuz gün
içinde cevap verme durumu da var. Bakınız, ben milletin bir vekili
olarak, Parlamentonun bir temsilcisi olarak Tarım ve Orman
Bakanlığına bir dilekçe verdim. 2014 yılında
Beyşehir Gölünün kirliliğiyle ilgili bir rapor düzenlenmiş; bu
raporu görmek istediğimi, bir örneğini istediğimi söyledim,
aradım. İlgili daire başkanı Efendim, hemen veririz. Bir
dilekçe yazın. dedi. Dilekçeyi yazdım. Ne zaman? 26/10/2018 yani
yarın bir ay oluyor. Daha sonra niye veremediklerini sordum defalarca.
Efendim, Sayın Bakanın önünde, imzada. diyorlar.
İstediğim tek şey şu: Beyşehir Gölünün 2014teki su
kirliliğiyle ilgili raporu. Allah aşkına, şimdi soruyorum
bu sıralardaki değerli AK PARTİlilere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Yokuş,
tamamlayalım lütfen, buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Siz böyle bir
soru sorsanız Bakanlığa, bir kere, sizden dilekçe istemezler;
ikincisi, yarım saat içinde o rapor önünüze gelir ama biz bir aydır
bu raporu alamıyoruz. Ama canınız sağ olsun.
Zaten ben bu kürsüde her geldiğimde söylüyorum:
Devleti yönetemiyorsunuz, yönetme beceriniz yok; adaletiniz yok, tarafsız
değilsiniz; devlette liyakat bırakmadınız. Ama bunun
sonucunu er ya da geç alacağım, alacağım. Niye
alacağım biliyor musunuz? Vermediğiniz sürece buradan
haykıracağım. Öyle yağma yok, ya devleti adam gibi
yöneteceksiniz ya da yöneteceksiniz. Ben, millet adına buradayım.
Benim talebimi yok sayacak bir kamu yönetimi olamaz, olamaz. Dilekçe hakkımızı
bile yok sayıyorsunuz; öyle yağma yok.
Efendim, şehirlere millet bahçesi yapmak
yerine, gelin şu kanalizasyonları kapatın ama işiniz
gücünüz devleti yönetmek değil ki. İşiniz gücünüz, ne yapmak,
rant ve arkasından da milletin gözünü boyamak, süslemek.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu üslubu reddediyoruz.
Nasıl bir üslup bu ya?
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesiyle 2872 sayılı Kanunun 18inci
maddesinin değiştirilmesi teklif edilen ikinci fıkrasında
yer alan temin edilecek ibaresinin elde edilecek olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Göker Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
Burdur İstanbul Adana
Müzeyyen
Şevkin Veli
Ağbaba Murat
Bakan
Adana Malatya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin gündemine zaman zaman gelen ama hepimizi
yakından ilgilendiren bir konuyu sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Türkiye genelinde özellikle AKP döneminde, AKP politikaları sonucunda Türkiye,
HESlere, taş ocaklarına, maden ocaklarına verilen izinlerle
âdeta doğa katliamı alanı hâline geldi. HESlere, taş ve
maden ocaklarına verilen keyfî izinler ve yerleşim yerlerine kurulan
çimento fabrikaları bu hızla giderse korunacak bir doğal çevre
kalmayacak, bu yüzden de Çevre Bakanlığına ihtiyaç kalmayacak.
Değerli milletvekilleri, dağları,
ovası cennet olan ve Türkiye'nin en güzel kentlerinden biri olan Malatya,
maalesef, sizin sayenizde taş ocakları cenneti hâline geldi.
Dağlarımız, ovalarımız âdeta yaralı hâle geldi.
Artık tüm Malatyalılar görüyor ki taş ve maden ocakları,
başta insan sağlığı olmak üzere,
hayvancılığı, tarım arazilerini, su
kaynaklarını, mezarlıkları, hatta köyleri yok ediyor.
Doğanşehir Kelhalil, Eskiköy,
Dedeyazı; Akçadağ Karapınar, Cevizpınar; Yeşilyurt
Örnekköy, İkizce, Kozluk köyü, Gündüzbey-Kaptaj; Hekimhan ve
Arguvanın birçok köyünde, Arapgir Alıçlı ve Yazılı
köyünde hayatlar yok edilmeye devam ediyor. Görgü, Haçova, Kuyulu,
Kuşdoğan, Fatih, Duruldu Mahallesi yani Çerkezyazısı yani
Malatya'ya en yakın bölgeler, tarım arazilerinin en verimli
olduğu alanlar taş ocakları aracılığıyla yok
ediliyor. O bölgede yaşayan köy ve mahalle sakinleri itiraz ettikçe taş
ocaklarının kapasitesi artırılıyor.
Bu bölgede taş ocaklarını istemeyen
köylerin tam ortasına AKP bir tane çimento fabrikası kuruyor. Köyün
yanına çimento fabrikası olur mu? demeyin, gözlerimizle gördük,
köylülerle gittik. Belki inanmayacaksınız ama çevre yoluna 300 metre,
Kuyulu köyünün tam yanı başında bir çimento fabrikası
kuruluyor. Malatyanın en gelişen bölgesi, bir fabrikaya feda
ediliyor. Çimento fabrikası sadece Kuyulu Mahallesini değil,
Kuşdoğan, Görgü, Duruldu, Çayırköy, Fatih köyünü hatta o
bölgedeki bütün yaşam alanlarını yok ediyor. Burada
Malatyanın en güzel kayısıları yetişiyor. Fabrika
sahipleri o kadar güçlü ki ÇED Gerekli Değildir raporu
almışlar değerli milletvekilleri. AKP milletvekillerinin
bazılarının fabrika sahiplerinden daha fazla çalıştığını,
ÇED raporu gerekli değil. diye çalıştığını
köylüler söylüyor. Bunu da AKP milletvekiline sataşarak söylemek
istiyorum.
Burada bir hususa dikkat çekmek istiyoruz sayın
milletvekilleri, ÇED raporlarının tamamında çevre, orada
yaşayan insanlar düşünülmüyor, sadece ve sadece ruhsat isteyen
insanlar düşünülüyor. ÇED vermek, bir Hükûmet politikası hâline
geldi. ÇED raporu vererek âdeta çevre düşmanlığı
yapılmakta Çevre Bakanlığı tarafından.
Değerli milletvekilleri, Kuyulular Köyün
yanına kurulan çimento fabrikasına ÇEDe gerek yok. diyenleri
Allaha havale ediyoruz. diyorlar ve bu Kuyulu köyü var ya, Kuyulu köyü, her
seçimde full AKPye oy vermiş durumda, şimdi Ellerimiz
kırılsaydı da AKPye oy vermeseydik. Haram olsun, gözlerine,
dizlerine dursun. diyorlar size, sizin milletvekillerinize. (CHP sıralarından
alkışlar) AKPye oylarımız haram olsun. Bir daha eğer
o çimento fabrikası kurulursa, gelirseniz, sizi sopayla
kovalayacağız. diyor Kuyulu köylüleri.
Değerli arkadaşlar, yine bir köy var,
Arapgir Yazılı köyü. Malatyanın Arapgir Yazılı köyüne
devlet ne zaman gidiyor? Devlet, maden ocağı ve taş
ocağı ruhsatı vermeye gidiyor, onun dışında, yol
yapmaya, su götürmeye, hizmet vermeye gitmiyor. 2012 yılında çok
küçük bir alan için ÇED Raporu Gerekli Değildir denilerek alınan
demir madeni ruhsatı, aradan altı yıl geçtikten sonra büyütülmek
isteniyor ve firma sahibi şimdi tam tamına 500 hektarlık alanda
demir aramak istiyor, ruhsat sınırı Yazılı
Mahallesinin yerleşim yerini, köy mezarlığını, köyün
bağını, bahçesini ve tamamını içine alıyor.
Köylülerin kutsal kabul ettiği yüzyıllar evveline dayanan cemevi, köy
yerleşim yerleri yok edilme tehlikesiyle karşı
karşıya. Kısaca, bu ocak açılırsa Yazılı
köyü yok olacak. 29 Kasımda Genel Başkan Yardımcımız
Gülizar Biçer başkanlığında bir heyetle orada
olacağız ve bu ocağa dur diyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, orada yaşayan
insanların mutlaka görüşleri dikkate alınmalı. Su
kaynakları, doğal kaynaklar maalesef yok edilmekte. Anadolu kimsenin
babasının çiftliği değil, Malatya da AKPnin
babasının çiftliği değil. Eğer orada bu ruhsata izin
verilirse, başta CHP milletvekilleri ve halk olmak üzere, bunun önünde
durmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla)- Bundan sonra da
Arapgirde, Kuyuluda, Örnekköyde, Gündüzbeyde, Dedeyazıda
halkımızla birlikte çevre katliamına karşı
duracağımızın bilinmesini istiyor, AKPnin bu
politikalarını gözden geçirmesini rica ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde dört önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5'inci maddesiyle değiştirilmesi teklif edilen 2872
sayılı Kanunun 20'nci maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinin (1) numaralı alt bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
1) Ek 4 üncü madde uyarınca, egzoz gazı
emisyon ölçümü yaptırmayan motorlu taşıt sahiplerine 1.250 Türk
lirası, ancak aynı aracın yönetmeliklerle belirlenen standartlara
aykırı emisyona sebep olması halinde motorlu taşıt
sahibine 2.500 Türk lirası,
Tuba
Vural Çokal Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Isparta Adana
Arslan
Kabukcuoğlu Fahrettin
Yokuş
Eskişehir Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak üzere
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, helikopter kazasında şehadete
eren askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Dünyada toplam 1,4 milyar kilometreküp su
vardır. Bunların sadece yüzde 2,5u tatlı olup göl ve nehir
şeklindedir. Ülkemizde yıllık ortalama yağış
miktarı 643 milimetredir. Bu yağışın yarısı
buharlaşma yoluyla kaybolmakta, yüzde 10 kadarı yer altı
sularını beslemektedir. Bu suyun dörtte 1 kadarı ya göl gibi
kapalı havzalara dökülmekte ya da akarsularla denize dökülmektedir. Yer
altı sularını besleyen suların da dörtte 1 kadarı
pınar veya kaynak olarak tekrar yeryüzüne çıkmaktadır.
Özetle, tüketilebilir yer altı ve yer üstü su
potansiyelimiz 112 milyar metreküp olup 44 milyar metreküpünü
kullanmaktayız. Ülkemizde kişi başına düşen su
miktarı yılda 1.519 metreküptür. Su azlığı çeken
ülkelerden biriyiz.
Porsuk gibi, Kızılırmak gibi,
Yeşilırmak, Sakarya, Menderes, Gediz, Seyhan, Ceyhan ve pek çok
akarsuyumuz yerleşim yerlerinden geçmektedir. Burada, toplumda hizmet
verdikleri kadar, bu sularımız, maalesef, aynı zamanda, geçtikleri
yerleşim yerinden dolayı kirlenmektedirler, sularımız
kirlenmektedir.
Organize sanayi bölgeleri, gerek ihtiyaç olan suyun
karşılanması gerekse atık suyun kolayca tahliye edilmesi
amacıyla akarsu kenarına kurulmaktadır. Bunların her ne
kadar arıtma tesisleri varsa da bir kısmı potansiyel olarak
kullanılmamakta ya da bir kısmı da zaman zaman devre
dışı bırakılarak kirli sularla yine nehirlerimiz
kirletilmektedir. Yine, mezbaha gibi, suya çokça ihtiyaç duyan tesisler
akarsuları kirletmemeli, bunların arıtma tesisleri mutlaka
kontrol edilmelidir.
Akarsu civarına kurulmuş maden
ocakları ve bunları işlemede kullanılan tesisler, önemli
akarsu ve çevre kirletme kaynakları olabilmektedir. Siyanür havuzu gibi
son derece toksik tesisler, alabildiğine emniyet içine
alınmalıdır. Böylece, riskli tesisler akarsuları
kirletmekten uzak tutulmalıdır.
Akarsular için bir diğer kirlenme
kaynağı da tarımsal ilaçlamadır. Maalesef, bilinçsiz ve
kontrolsüz yapılan tarımsal ilaçlama nedeniyle ilaçlar, toprağa
dökülmekte, buradan da sular vasıtasıyla yer altı ya da yer üstü
sularının kirletilmesine neden olmaktadır. Bu ilaçlı
suların kötü taraflarından biri de kullanma suyu olarak
değerlendirilmeye uğraşıldığı vakit
bunların yeterince temizlenememesidir. Tarımsal ilaçlama, büyük bir
toplum sağlığı sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
Günümüz teknikleriyle her ne kadar suların temizlenmesine dikkat edilmekte
ise de insanoğlunun kirletmesi, bunların temizlenmesinin son derece
ötesine geçmiştir.
Barajlarda biriktirilen sular, bunlar, bir miktar
ağır metaller içermektedir. Barajlarda biriken su miktarı
azaldığı zaman, derinlerdeki su kullanılmaya
başlanırsa ağır metaller daha fazla kullanılmakta ve
bir toplum sağlığı sorunu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Yaşadığım şehir
Eskişehirde kullanma, içme suyu olarak Porsuktan yararlanılır.
Bilindiği gibi Porsuk Nehri, Kütahyayı katederek Eskişehire
gelmektedir. Gerek Kütahyada gerekse katettiği diğer alanlarda
uğradığı kirlenme Eskişehire bu suyun kirli su
olarak, kirlenmiş bir su olarak gelmesine neden olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Bitiriyorum efendim.
Eskişehirin kullanma suyunun civarda bulunan
kaynaklardan sağlanması, burada yaşayan insanların
sağlığının önemi bakımından çok yerinde bir
hareket olacaktır. Devlet Su İşlerinden, Eskişehire
kullanma suyu getirilmesi beklenmektedir.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle 2872 sayılı Kanunun 20nci maddesinin
değiştirilmesini teklif eden (a) bendinin sonuna Bakanlık bu
cezaları beş katına kadar artırmaya yetkilidir. cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Ayhan
Barut Mehmet
Göker
İstanbul Adana Burdur Müzeyyen Şevkin Murat Bakan Burak Erbay
Adana İzmir Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak üzere
Muğla Milletvekili Burak Erbay
Buyurun Sayın Erbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
kanun teklifinin gerekçesine baktığımızda, çevremizi ve
doğamızı korumanın amaçlandığını
görmekteyiz. Yarınlara daha yaşanabilir, temiz bir çevre
bırakmak, bu ülkede yaşayan herkesin üzerinde hassasiyetle
durması gereken bir konudur. Hepimizi ilgilendiren bu tür konularda bir
yasa çıkarılırken öncelikli olarak konunun muhatabı olan
sivil toplum örgütlerinden görüş almak, en doğru ve akla uygun
yöntemdir. Ancak her zaman olduğu gibi, AKP, hiç kimseden görüş
almadan bir yasa teklifi hazırladı ve önümüze getirdi. Bugüne kadar
bu yöntemle çıkarılan her yasa, maalesef yandaşa yarar,
vatandaşa zarar olmuştur.
Birkaç ay evvel
çıkardığınız imar barışı
yasasının sonuçlarına bir bakalım. Maalesef, ülkede ve
toplumda yarattığı tahribat, çok acı bir şekilde
ortada durmaktadır. Çıkardığınız bu yasayla, 31
Aralık 2017 tarihinden önce ruhsatsız ve ruhsata aykırı
yapılmış yapıların yapı kayıt belgesi
alması düzenlenmiştir. Bugüne kadarki en kapsamlı ve
koşulsuz imar affı olan bu düzenlemeyle kaçak yapılar, hiçbir
mimarlık ve mühendislik hizmeti almadan, herhangi bir kontrol
mekanizması olmaksızın yasal statüye kavuşturulmuştur.
Bu yasanın çıktığı 18
Mayıs 2018 tarihinden bu yana Muğlada betoncuların beton
yetiştiremediğinden haberiniz var mı?
Çıkardığınız bu yasadan faydalanmak için bir umutla
başvuru yapan ancak kendini ihbar etmiş duruma düşen orman
köylüsünün bir odalı ve tek katlı evine yıkım kararı
geldiğini biliyor musunuz? Bu kadar yapıyı yasal hâle getirirken
belediyelerin buralara hizmet götürme konusunda hazır olup
olmadığını sordunuz mu? Peki, bu hazine arazilerindeki
koruma bölgelerindeki yasallaştırmaya
çalıştığınız evlere kanalizasyon nasıl
gidecek, içme suyu hatları nasıl çekilecek? Bakın, bu yasadan
sonra yapılan bir inşaat, çıkardığınız
yasanın sonuçları.
Değerli milletvekilleri, 24 Haziran seçimleri
öncesinde imar affıyla bir taşla birkaç kuş vurmaya
çalışan AKPnin vurduğu tek şey çevremizdir,
doğamızdır ve çocuklarımızın geleceğidir. Bu
yasa, toplumdaki adalet duygusuna zarar vermiştir, kaçak yapılar
yasallaştırılmıştır, bir anlamda, yasalara uyan
vatandaşlarımız cezalandırılmıştır.
İmar planlarını, şehircilik ilkelerini yok sayan bu
düzenleme, aynı zamanda, kentlerin düzenli gelişmesini ve
yaşanabilir mekânlar olmasının ortaya çıkmasını
imkânsızlaştırmıştır.
Ne demişti ağaç kesenler partisi genel
başkanı: Biz şehirlere ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz,
ben de bundan sorumluyum. demişti. İşte bu zihniyet, hazine
arazilerini, ormanlarını yağmaya açarak ihanete devam ediyor,
koyları, kıyıları yandaşlara peşkeş çekerek
bu ihanet devam ediyor, binlerce yıllık tarihî Likya Yoluna asfalt
dökerek ihanete devam ediyor, Yatağanda beş yüz yıllık çam
ağacını keserek bu ihanete devam ediyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ne demişti atalarımız? Balık
baştan kokar. İşte bu ihanetin son örneğini de Marmaris
Okluk Koyunda yaşıyoruz. Ağaç kesenler partisi genel
başkanı, 300 odalı yazlık sarayda keyif yapsın diye 40
bin ağaç kesilmiştir, Okluk Koyunun doğası
katledilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Okluk
Koyunda arazilerine el konulmaya çalışılan
vatandaşların iki gündür Marmaris Mal Müdürlüğüne
çağrılarak polis baskısı altında pazarlığa
zorlandığından haberiniz var mı?
Her ağzınızı
açtığınızda FETÖ ihanetinden bahsediyorsunuz. Bu kentlere,
bu doğaya yaptıklarınız, FETÖ ihanetinden
aşağı kalır bir ihanet değildir. Rant için
kestiğiniz her ağacın günahı, teröristlerin masum insanlara
sıktığı kurşunun günahından az değildir.
İçinizden Varsa bir hatamız öbür dünyada hesabını veririz.
diyor olabilirsiniz ama ant olsun ki Mustafa Kemal Atatürkün bize emanet
ettiği, uğruna nice şehitler verdiğimiz bu kutsal
topraklarda rant uğruna kestiğiniz her ağacın,
sattığınız her derenin, doğaya ve çevreye
yaptığınız her ihanetin bedelini bu dünyada ödeyeceksiniz.
Ülkenin her köşesinde doğaya, kültüre ve kentlere ihanet eden yönetim
anlayışınız 31 Martta sandığa gömülecektir.
İşte bu yüzden Ankarayı da kaybedeceksiniz, işte bu yüzden
İstanbulu da kaybedeceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bravo!
BURAK ERBAY (Devamla) Rahat uyu Berkin Elvan,
rahat uyu Ali İsmail, rahat uyuyun çocuklar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 5inci maddesinde geçen 50 Türk lirası
ifadelerinin 100 Türk lirası şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail
Özdemir Yücel
Bulut Esin
Kara
Kayseri Tokat Konya
Ayşe
Sibel Ersoy Sefer
Aycan Baki
Şimşek
Adana Kahramanmaraş Mersin
Ahmet
Erbaş
Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili
Ahmet Erbaş.
Buyurun Sayın Erbaş. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ERBAŞ (Kütahya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; dün İstanbul
Sancaktepede askerî helikopterimizin düştüğü elim kazada
kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet, şehit ailelerine
de başsağlığı diliyorum.
Yine biraz önce son dakika haberi olarak düşen,
Batmandaki operasyonda şehit olan polis kardeşimiz için de Allahtan
rahmet, kederli ailesine de başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkanım ve değerli
milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın yaptığı düzenlemeyle
illerde katı atık birlikleri kurulmuştur. Seçim bölgemiz olan
Kütahya ilimizde de kurulan Kütahya Katı Atık Birliği
tarafından 2014 yılında şehir merkezi ve özel idareye
bağlı köylerde çöp toplama işi, yirmi dokuz
yıllığına özel bir sektöre verilmiştir. Çöp toplama
işini üstlenen firma, aynı zamanda otuz ay içinde 5 megavatlık
bir elektrik üretim tesisi kurmayı da vadetmiştir fakat günümüze
kadar gelen bu sürede, maalesef, kesinlikle 5 megavatlık bir elektrik
üretim tesisi kurulmadığı gibi, yine, taahhüdü gereği
kurması gereken 3 ilçemizdeki toplama merkezi de
kurulmamıştır. Yine, bu şirket çöp toplama işlemine
başlamadan önce vatandaşlara aldırılan 2 bin çöp konteyneri
de toplatılmış ama yerine yeni konteyner
konulmamıştır.
Bunlardan daha önemlisi, sayın milletvekilleri,
çöp toplama işlemi ihale edilmeden önce yalnızca Kütahya merkezde 26
araçla yapılırken şimdi 13 araçla yapılmaya
çalışılmakta, Simav ilçesinde 6 araçla yapılırken şimdi
3 araçla yapılmaya çalışılmaktadır. Bunun sonucu
olarak da özellikle yaz aylarında, çöplerin on beş gün gibi bir süre
içinde toplanması yüzünden, çok ciddi bir şekilde çevre
kirliliği ve mikrop saçılmaktadır ortalığa.
Bununla beraber, esas insani olarak başka bir
vahim olay çıkmıştır: Bu kanun gereği çöp toplama şirketine
devredilen işçi kardeşlerimiz kadro alamamıştır fakat
şimdi de belediye ile bu şirket arasında mahkemelik olan
davalardan dolayı maaşlarını alamamakta ve çok ciddi bir
şekilde mağduriyet yaşamaktadır. Hem özlük
haklarını kaybettiler hem de maaş konusunda çok ciddi
sıkıntılar çekmektedirler. Biz burada hâkimlik ve
savcılık yapmıyoruz. Belediye ile bu şirket arasında
birden fazla dava var ama bizim için aslolan, orada çalışan
kardeşlerimizin özlük hakları ve toplanamayan çöpler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizlerin çevreyle ilgili bir başka konuya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Malumunuz, Tunçbilek ve Seyitömer beldelerimizde 2 termik
santralimiz var. Bundan yaklaşık dört yıl önce özelleşen,
özellikle Seyitömerde işletmeyi alan firma, yaklaşık 100 milyon
dolar para harcayarak bir filtre sistemi kurmuş ve Seyitömerdeki çevre
kirliliği bitmiştir. Ancak Tunçbilekteki sistem, çok eski bir teknolojiyle
yapıldığı için maalesef çok ciddi bir şekilde hava
kirliliği vardır. Abartmadan söylüyorum, sizleri Tunçbileke
bekliyoruz ama üzerinize beyaz takım elbise veya beyaz gömlek giymeyin;
ciddi bir şekilde hava kirliği vardır ve kurum akmaktadır.
Firmanın burada da çok ciddi bir şekilde yatırım yapmasını
ve Çevre Bakanlığından bir an önce bu derdimize çare
olmasını bekliyoruz, takipçisi olmasını istiyoruz.
Gazi Meclisimizin değerli üyeleri,
huzurlarınıza getirmek istediğim diğer bir konu ise Kütahya
ili Pazarlar ilçesi Ahmet Yesevi Mahallesindeki sakinlerimizin 2013
yılından beri sürüncemede olan ciddi bir
sıkıntısıdır. 2013 yılında meydana gelen
Simav depreminin akabinde bu mahallemizde yaklaşık olarak 80 müstakil
konuta ve 4 adet apartmana maalesef kullanılmaz raporu verilmiştir.
Ancak o günden bu yana bu evlerde insanlar oturmaya devam etmekte, bir çivi
çakılmasına müsaade edilmemekte, yerlerine de yeni ev
yapılmamaktadır. Yüce devletimizin, Pazarlar ilçesinde 80 konutu
yapamayacak kadar bir aciz içinde olduğuna inanmıyorum.
Kadirşinas Pazarlar halkı da bunu hasretle beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Erbaş,
tamamlayalım lütfen.
AHMET ERBAŞ (Devamla) Çok teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, ülkemiz çok ciddi bir
şekilde ekonomik krizden geçmektedir. Son olarak, Kütahya için olmazsa
olmaz -ticari sektör olarak- çinicilik ve seramik sektörümüz vardır.
Buradan ekonomi ve maliye bakanlarımıza sesleniyorum: Bu konuda,
lütfen, hiç olmazsa KDVyi yüzde 8lere çekmenizi özellikle istirham ediyorum.
Saygılarla selamlıyorum hepinizi. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeye geçiyoruz, buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan (ı),
ibaresi ibaresinin (ı) bendinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı alt
bentleri ile ibaresi şeklinde ve maddeyle 2872 sayılı Kanunun
değiştirilen 20 nci maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendinin (1), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"1) Petrol ve petrol türevleri (ham petrol,
akaryakıt, sintine, slaç, slop, rafine ürün, yağlı atık
vb.) tahliyesi veya deşarjı yapan tankerlerden, bin (dahil) grostona
kadar olanlar için groston başına 400 Türk lirası, bin ilâ
beşbin (dahil) groston arasında olanlara, bu miktar ve ilave her
groston başına 100 Türk lirası, beşbin grostondan fazla
olanlara ise, yukarıdaki miktarlar ve ilave her groston başına
10 Türk lirası,
"3) Petrol türevleri (sintine, slaç, slop,
akaryakıt, yağlı atık vb.) veya kirli balast tahliyesi
yapan gemi ve diğer deniz vasıtalarından bin grostona kadar
olanlar için groston başına 200 Türk lirası, bin ilâ beşbin
(dahil) groston arasında olanlara bu miktar ve ilave her groston
başına 40 Türk lirası, beşbin grostondan fazla olanlara
ise, yukarıdaki miktarlar ve ilave her groston başına 10 Türk
lirası,
4) Katı atık bırakan veya evsel
atıksu deşarjı yapan diğer deniz araçlarından bin
(dahil) grostona kadar olanlar için groston başına 100 Türk
lirası, bin ilâ beşbin (dahil) groston arasında olanlara bu
miktar ve ilave her groston başına 20 Türk lirası, beşbin
grostondan fazla olanlara ise yukarıdaki miktarlar ve ilave her groston
başına 10 Türk lirası,
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Çanakkale İstanbul İzmir
Mustafa
Ataş Abdullah
Güler İsmail
Emrah Karayel
İstanbul İstanbul Kayseri
Sermin
Balık Osman
Boyraz Lütfiye
Selva Çam
Elâzığ
İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge için gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çevresel kirliliğin önlenmesi hususunda verilen
cezaların caydırıcı olması noktasında diğer
ülkeler ile yapılan karşılaştırma sonucunda ceza
miktarlarının arttırılması önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi kabul edilen önerge doğrultusunda
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 5inci madde değiştirilen önerge doğrultusunda
kabul edilmiştir.
6ncı maddeye geçiyoruz.
6ncı madde üzerinde beş önerge var,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 6- 2872 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan il çevre ve orman
müdürlerince ibaresi çevre ve şehircilik il müdürlerince olarak
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Bu Kanun uyarınca uygulanacak idari para
cezalarına karşı açılacak olan davalar Bakanlığa
karşı açılır.
İsmail
Koncuk Aylin
Cesur Ayhan
Erel
Adana Isparta Aksaray
Arslan
Kabukcuoğlu Feridun
Bahşi
Eskişehir Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Isparta Milletvekili
Aylin Cesur
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan, çevreyle ilgili kanun teklifinin 6ncı maddesi
üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifi, çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesine
ilişkin olumlu karşılanacak düzenlemeler içermektedir. Ancak, on
altı yıllık AK PARTİ hükûmetlerinin icraatları sonunda
görüyoruz ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
işlevi tam olarak anlaşılamamış. Özellikle
şehirleşmeye, daha da doğru ifadeyle şehirlerin
betonlaşmasına yönelik çalışmalar yapılırken
Bakanlığın Çevre kısmı unutulmuş.
Bu teklif de yok sayılan ya da ötelenen
kronikleşmiş çevre sorunlarına neşter vuracak bir teklif
değil. Bu teklif, tek başına ülkemizde ciddi çevre
sorunlarına çözüm reçetesi falan da olamaz. Ben seçim bölgem Ispartamda
bulunan ve Türkiyenin aslında en büyük 2nci tatlı su gölü olan
Eğirdir Gölünde geçtiğimiz günlerdeki kaygı verici su
çekilmeleri üzerine görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Eğirdir Gölü, Isparta sınırları
içerisinde, Eğirdir, Senirkent, Yalvaç, Gelendost ilçe
sınırlarıyla çevrilidir. Eğirdir Gölü, Beyşehir
Gölünden sonra Türkiye'nin 2nci büyük tatlı su gölüdür. Eğirdir
Gölü, bölgeye sosyal ve ekonomik anlamda büyük değer katan ve ülkemizin
mavi incisi olabilecek nitelikte bir zenginliğidir.
Göl, birçok köy ve yerleşimin
ortasındadır ve Ispartanın içme suyu ihtiyacını ve
tarım için gerekli sulamayı da sağlamaktadır. Ülkemizin
elma ve kiraz üretimine büyük katkısının yanında gölde
önemli ölçüde balıkçılık da yapılmaktadır. Göl;
dağ turizmi açısından olduğu kadar balık
avcılığı, su sporları ve rekreasyon imkânları da
sunmaktadır. Sonuç olarak Eğirdir Gölü biyoçeşitlilik yönünden
uluslararası öneme sahip bir ekosistem. Türkiye'deki 454 kuş türünden
225i Eğirdir Gölü ve çevresinde yaşam sürüyor ve son dönemlerde
yapılan araştırmalarda bazı atık suların göle
akıtıldığı belirlenmiş.
Göl su kalitesini olumsuz olarak etkileyen en önemli
kirletici kaynaklar evsel atık sular, katı atık depolama
alanları, endüstriyel faaliyetler gibi noktasal kirleticiler ve
tarımsal aktiviteler. Havza genelinde bitkinin ihtiyacından çok fazla
tarım ilacı kullanılmakta, kullanılan sulama yöntemleriyle
kirletici unsurların yer altı suyu ve yüzey sularına
taşınımı sağlanmakta, ilaç ambalajlarının
gelişigüzel atılması ve yüzey sularında
yıkanmasıyla direkt kirlilik etkisi oluşmakta ve doğa dostu
olarak bilinen pestisitlerin kullanımı ise maalesef en az seviyede
bulunmaktadır.
Gölün kirlenmesiyle birlikte, içme sularıyla
beraber bölgede yetişen meyve ve sebzelerde, hayvansal gıdalarda da
zararlı madde kalıntılarıyla karşılaşmamız
olası hâle gelmektedir.
Gölün geleceği ve insan
sağlığı acil çözüm ihtiyacı doğurmuştur. Son
iki yıldır suyun yaklaşık 100 metre çekildiği ifade
edilmektedir. Vatandaşlarımız bu durumu görüntüleyerek
kayıt altına almıştır. Eğirdir halkı göldeki
su seviyesinin azalması nedeniyle endişe hâlindedir. Göl resmen
kurumakta ve SOS vermektedir değerli milletvekilleri. Buna acilen bir
çözüm alınmazsa Burdur Gölü gibi ortada çorak bir araziden başka
hiçbir şey kalmayacaktır.
Yağış miktarının
azalması, buharlaşma kayıplarının artması, su
kullanımları gibi problemlerin hepsi su kaybına etkendir. Bu
problemleri net bir şekilde ortaya koyabilmek ve Eğirdir Gölünün
gelecekte tamamen ve kısmen kuruması konusunda bilgi
paylaşabilmek için kapsamlı bir hidrolojik modelleme
yapılmalıdır. Sektörel su tahsislerinin planlanması ve
uygulamadaki eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir ve göldeki kirliliğin
engellenmesi için öncelikle Eğirdir Gölü özel hükümleri bir an önce
gerçekleşmelidir.
2016 yılına kadar işletmeye alınması
gereken atık su arıtma tesisleri hâlâ işletmeye
alınmamıştır. Mevcut durumda, katı atıkların
bertarafıyla ve tarımsal kirliliğin yönetimiyle ilgili eksikler
bulunmaktadır.
Maalesef, Eğirdir Gölünün can
damarlarından biri olan Boyalı Kuş Cennetinde de durum bundan
farklı değildir, orada da sular ve kuşlar çekildikten sonra
kuş cenneti, maalesef, ineklere otlak hâline gelmiştir.
Özel hükümler 16 Haziran 2012 tarihinde Isparta
gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Özel hükümlerin
uygulaması Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
yürütülmektedir. Ancak özel hükümler uygulanmamıştır.
Şimdi, ben, kayınpederim Isparta eski
milletvekili rahmetli Mustafa Cesuru burada, huzurlarınızda anmak
istiyorum. Bir ömrü Ispartaya ve Eğirdir sevdasına adadı kendisi
ve Eğirdir Gölünün bugünkü hâlini görmediği için acaba biraz memnun
mu olmak gerekiyor diye düşünüyorum. Kendisine ve Eğirdir Gölüyle
ilgili bugüne kadar emek veren herkese çok teşekkür etmek istiyorum
buradan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
AYLİN CESUR (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye genelinde de maalesef durum Eğirdirden
daha farklı değil.
Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Kimi
yeşil kimi lacivert sessizliğin derinliğinde / Lodosun serin
yüzü, poyrazın deli savurması şırak şırak diye
dağlardı yüreğimi / Özlediğim her dakika dibinde
bitmiş top ağacın kökü gibi sularına ulaşmaya
çalışırcasına uzuyor sana canım Eğirdirin
gözleri mavi gölü.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6ncı maddesi ile 2872 sayılı Kanunun 24üncü
maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bu Kanun uyarınca uygulanacak idari para
cezalarına karşı açılacak olan davalar Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına bağlı ilgili müdürlüklere
karşı açılır
Mahmut
Toğrul Ali
Kenanoğlu Erdal
Aydemir
Gaziantep İstanbul Bingöl
Sait
Dede Mensur
Işık
Hakkâri Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Mensur Işık
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MENSUR IŞIK (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
15 sıra sayılı Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlamaktayım.
Sevgili arkadaşlar, il çevre ve orman
müdürlüğünün çevre ve şehircilik il müdürlüğü olarak
değiştirilmesi aslında teknik bir düzenlemedir ancak maddeye
eklenen paragrafla çevre ve şehircilik il müdürlüklerince uygulanacak
idari para cezalarına karşı açılacak davalarda
muhatabın çevre ve şehircilik il müdürlüğünden
Bakanlığa çevrilmiş olması yasa teklifi olarak önümüzde.
Şimdi, bu durumu biz şöyle
değerlendirmekteyiz: Birincisi, aslında Bakanlığın
davalı olarak görülmesi, bu şekilde bir değişiklik
yapılması mağdur edilen kişilerin, idari para cezasına
çarptırılan kişilerin mağduriyetlerinin dava konusu
olması sürecinde, bir defa dava sürecini uzatacaktır. İkinci
husus, Bakanlığın davalı konumdan düşürülmüş
olmasının, daha doğrusu bu şekildeki bir
değişikliğin Bakanlık tarafından, dava açan
davacılara, mağdurlara karşı bir baskı unsuru olarak
kullanılabileceğini düşündüğümüz için biz bu madde
değişikliğine karşıyız, muhalefetimiz bu yönde.
Şimdi, aslında, söz almışken,
ben Muşta kronikleşmiş hastane sorununu burada, Genel Kurulda
milletimizin, halkımızın, halklarımızın huzurunda
bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, sevgili
milletvekilleri; Muş 400 bin nüfusuyla bölgenin en büyük illerinden bir
tanesi. Aynı zamanda, Muşta kurulacak araştırma hastanesi
çevre illerle beraber yaklaşık olarak 1 milyon kişiye hizmet
verecek bir duruma gelecektir. Yine, Muşta neredeyse her gün onlarca
hasta çevre illere sevk edilmektedir; örneğin Elâzığ, Malatya,
Van ve Erzurum illerine neredeyse her gün onlarca hasta sevk edilmekte ve bu
hastaların bir kısmı maalesef yolda yaşamını
yitirmektedir. Bu hastalar sevk edildikten sonra, yaşamış
oldukları ekonomik sorunlardan kaynaklı ailelerin birçoğu
hastasını zamanında doktorun -sevk ettiği zaman
itibarıyla- sevk ettiği araştırma hastanesine
götürememektedir ve bu yönlü ciddi bir sıkıntı, sorun Muş
için yaşanmaktadır. Zamanın Başbakanı, şimdi hâlâ
da Meclis Başkanı olan Sayın Binali Yıldırım
Muşta yapmış olduğu bir mitingde 400 yataklı bir
araştırma hastanesi sözü vermişti. Biz de ilimizin bir vekili
olarak, ilden özellikle yerel yöneticiler, ildeki meslek örgütleri ve birçok
sivil toplum örgütünden, aynı zamanda halkımızdan gelen talebi
burada Meclis huzurunda, halkımızın huzurunda bir kez daha dile
getirmek istiyoruz ve bunun takipçisi olacağımızı bir kez
daha burada belirtmek istiyoruz.
Şimdi, bunu neden talep ediyoruz sevgili
arkadaşlar? Öncelikle Muş maalesef gelişmişlik
sıralaması itibarıyla yaklaşık kırk
yıldır hâlâ 81inci il yani son sırada yer almaktadır.
Sağlık sorunları ve sıkıntıları
itibarıyla da Muş sondan 6ncı yani 81 il içerisinden 75inci
sırada yer almaktadır. Örneğin Erzurumda 3.347 yatak
sayısı olmasına rağmen Muşta 715. Örneğin
şöyle daha somutlaştırmak gerekirse 100 bin kişi
başına düşen hastanedeki toplam yatak sayısı
Muşta 176 iken Erzurumda 439, yanı başımızdaki
Elâzığda 470 yani yaklaşık olarak 2,5-3 katlık bir
sıkıntı var. Bundan dolayı bizim, Muşta mutlaka ama
mutlaka devlet hastanesinin yanında aynı zamanda bir
araştırma hastanesine ciddi anlamda ihtiyaç duyulmaktadır. Bunu
bir kez daha buradan milletimizin, halkımızın huzurunda dile
getirmem gerekmekte.
Değerli milletvekilleri, Sayın Genel
Kurul; biraz önce AKPli hatibin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Selahattin Başkan için, Sayın Demirtaş için vermiş
olduğu kararı ne şekilde okuduğunu anlamak gerçekten güç.
Yani şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin başvurusu
esnasında elbette ki onlarca maddenin ihlal edildiğini iddia
edebiliriz ama bu, ihlal iddialarımızın hepsinin kabul edilmesi
anlamına gelmez bir karar. Bu kararda talep ettiğiniz, ihlalini iddia
ettiğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MENSUR IŞIK (Devamla) Sayın Başkan,
bir dakika daha
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
MENSUR IŞIK (Devamla) Tamam.
Bir defa şunu söylemek lazım, şunu
görmek lazım: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Selahattin
Demirtaş kararında net bir şekilde tahliye için gerekli
işlemlerin yapılması gerektiğini söylemektedir, bu bir.
İkincisi, sayın hatip ve temsil
ettiği iktidar partisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
18inci maddesinin ihlalinin ne anlama geldiğini biraz okusalar, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin geçmiş kararlarına baksalar çok
iyi olacaktır.
Üçüncü husus da şu: Bir defa, yürütme
organının başı olan Cumhurbaşkanının
AİHMin Demirtaş kararından sonra Biz gerekli
adımları atacağız ve bu işi bitireceğiz. demesinden
sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcısını makamına
çağırıp ona talimat vermesi, bir hukuk devletinde ne anlama
gelir, bunu da bir kez daha halkın huzurunda sizlere sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinde yer alan açılacak olan ibaresinin açılan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
Niğde İstanbul Adana
Müzeyyen
Şevkin Utku
Çakırözer
Adana Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözer
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün helikopter kazasında hayatını
kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Kısa süre önce
toprağa verdiğimiz, Çevre Komisyonumuzun değerli üyesi Edirne
Milletvekilimiz Sevgili Erdin Bircanı da özlemle, saygıyla
anıyorum.
Kısa süre öncesine kadar bu sıralarda
birlikte oturduğumuz Milletvekili Arkadaşımız Eren Erdem ve
düşünceleri nedeniyle haksız hukuksuz tutuklanan tüm
yurttaşlarımızı da özgürlük dileğimle selamlıyorum.
Bugün Eskişehirimizin iki önemli çevre
konusuna dikkat çekeceğim. Öncelikle, Eskişehirimizin su
kaynakları Porsuk ve Sakarya nehirlerinin temiz kalabilmesi için atık
su arıtma tesislerimizin düzgün işleyişi fevkalade önem arz
etmekte. Bu yüzden tesislerin 3üncü etabının bir an önce devreye
sokulması gerekmekte.
Projesi hazır, Avrupa Yatırım
Bankasından kredisi de hazır. Büyükşehir belediyemiz
İLBANKa onay için başvurdu ama aylardır bırakın oluru
onayı, bu başvuruya yanıt dahi gelmedi. Bu nasıl çevre
sevmek, bu nasıl suyu korumak? Eskişehirliler adına bir kez daha
Çevre Bakanlığı yetkililerini sorumluluklarını yerine
getirmeye davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde ne
yazık ki doğa ve sağlıklı bir çevrede yaşama
hakkımız bizzat devlet eliyle katledilmekte. İşte bunun son
örneklerinden biri Eskişehirimizde verimli Alpu Ovamıza
yapılmak istenen termik santral. Trakya, Çanakkale, Adana, Konya ve
Karamanın verimli toprakları da aynı tehditle karşı
karşıya. Aslında her biri yine bu Hükûmetin ilan ettiği 257
büyük ovadan biri.
Bizim buğday, arpa, şeker pancarı
ihtiyacımız Eskişehir Ovamızda üretiliyor. 1 milyon
Eskişehirli oradan besleniyor, binlerce çiftçimiz oradan geçimini
sağlıyor. Tarımsal hayatın binlerce yıl önce
başladığı verimli topraklar bunlar ama şimdi sadece on
beş yirmi yıllık enerji üretimi için ve birilerinin rant
sevdası için önümüzdeki binlerce yılın bereketi feda ediliyor.
Eskişehirimizde tarımsal üretim bitecek, hayvancılık
bitecek.
İşin bir de sağlık
kısmı var. Bu santrallerin neden olacağı kirlilik halk
sağlığını yok edecek. Örneği ortada:
İşte Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Santralleri. Ne oldu,
söyleyeyim: 1983-2017 yılları arasında hava kirliliği
kaynaklı 45 bin erken ölüm yaşandı bu ilde. Kalp, damar ve
solunum yolu hastalıkları nedeniyle 46 bin kişiyi hastanelik
etti bu santraller. Güzel Muğlamız maalesef havası en kötü
iller arasında 4üncü sıraya düştü çünkü kırk yıl
boyunca bu santraller 28 bin kilo cıva saldı. Her yıl 1.100 kilo
cıva suya, tarlalara ve ormanlara çökelmekte.
Değerli arkadaşlarım, Eskişehir
Türkiyenin havası en temiz kenti. Biz insanların en fazla
yaşamak istediği bu kente yeni bir Yatağan istemiyoruz ama biz
böyle dedikçe sağır kulaklar duymuyor. Bakın, birkaç hafta önce
Enerji Bakanı Komisyonda bu santraller için ne dedi: Termik santrallerin
hepsi çok modern, dibinde elmalar bile var. diye övdü. Daha haftası
geçmeden örnek gösterdiği Çan Termik Santralinde 2 kez patlama
yaşandı, işçiler hayatını kaybetti. Biz
Eskişehirimizde aynı faciaları istemiyoruz.
Eskişehirde çevre mücadelemizin çok
sağlam bir hukuki temeli de var. Mahkemeler art arda iptal kararları
veriyor. Zehir santrali için tarım arazilerinin yağmasına imkân
sağlayan yönetmelik değişikliği için Danıştay
yürütme durdurma verdi. Kömürün çıkarılacağı maden sahası
için alınan ÇED Gerekli Değildir kararını da idare
mahkemesi iptal etti ama hukuku dinleyen kim? Enerji Bakanına soruyoruz
Mahkeme kararına uyun, projeden vazgeçin. diyoruz, bir cümle yanıt
gönderiyor: Bize ulaşan mahkeme kararı yok. diyor. Sadece Eskişehirin
değil, tüm Türkiyenin sevindiği mahkeme kararlarını
tanımadıklarını söylüyor. Bu olmaz, olamaz. Sayın
Bakana ve bu zehir santralini dikmek isteyenlere sesleniyorum: Yok. da
deseniz Ulaşmadı. da deseniz o kararlar kapı gibi
karşınızdadır. O kararlar ve daha gelecek olan yeni
kararlar durduğu sürece oraya o santrali yapamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bir
de yeni mahkeme kararlarını engelleme, geciktirme girişimleri
var. Jet hızıyla çıkan ÇED Olumlu kararına
karşı açılan davada mahkeme bir bilirkişi heyeti
atadı. Otuz gün içinde rapor yazmaları lazımdı. Bugün tam
90ıncı gün doldu, bilirkişi bilmez kişi olmuş,
bekliyor, bekliyor ki Eskişehirimizin verimli ovası zehir santrali
için pazarlanabilsin.
Yine duyuyoruz ki aslında çevreden ve
yaşamdan yana olması, en azından tarafsız olması
gereken bu bilirkişi, bu bilim insanı tam da bu santrali yapan
EÜAŞın projelerinde görev almakta. Bilirkişi bilmez kişiye
dönüşmüş durumda, Eskişehiri zehirlemek için taraf olmuş
durumda. Hangi oyun çevrilirse çevrilsin, Eskişehirde belediyelerimiz,
çiftçilerimiz, baromuz, sivil toplum örgütlerimiz yani tüm Eskişehirliler
bu santrale karşıyız. Temiz hava, temiz su, bereketli
topraklarımıza hep birlikte sahip çıkacağız.
Değerli arkadaşlarım, peki, ne yapılmalıdır,
ne yapılabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çakırözer,
tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ne yapılmalıdır, olumlu proje yok mudur?
Toprağımızı ve tarımımızı tamamen yok
eden böyle bir zehirli projenin karşısında bakın
Eskişehir Büyükşehir Belediyemiz ne yapmaktadır: Tamamen kendi
kaynaklarıyla, aklın, bilimin ve teknolojinin olanaklarını
kullanarak çöpten elektrik enerjisi üretmektedir. Günde 11,2 megavat elektrik
üretmekte ve bu dev tesis sayesinde tam 55 bin evin elektrik ihtiyacı
karşılanmaktadır. Bakın, isi yok, dumanı yok, çevreye
hiçbir zararı yok. İşte, Türkiyemizin bu tür yaklaşımlara
ihtiyacı vardır. Hep birlikte Eskişehiri örnek alarak
Eskişehir gibi bir Türkiye yaratmalıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6ncı maddesindeki
karşı kelimesinin itirazen şeklinde
değiştirilmesini öneriyorum.
Ümit Yılmaz Abdurrahman
Başkan Esin
Kara
Düzce Antalya Konya
Ali Muhittin Taşdoğan Yaşar
Karadağ
Gaziantep Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Düzce Milletvekili
Ümit Yılmaz
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesindeki değişiklik önergesi hakkında söz
almış bulunmaktayım.
Teknolojinin ve sanayinin hızla gelişmesine
paralel olarak kaynak kullanımının artması, artan çevre
kirliliği problemini sadece ülkemizin değil, bütün dünyanın
sorunu hâline getirmiştir. Unutmamamız gereken,
sağlıklı bir yaşam sürdürebilmenin yolu
sağlıklı bir çevreden geçmektedir. Dünya bize kalan bir miras
değil, çocuklarımızdan aldığımız bir
emanettir.
Konuyla alakalı, memleketim Düzcenin
yaşadığı ciddi çevre sorunları vardır.
Bunların başında hava kirliliği gelmektedir. Maalesef,
Düzce hava kirliliği sıralamasında ilk sıralardadır.
Son yıllarda doğal gaz kullanılmasına rağmen, hava
kirliliğinin çözümünde istenilen düzelme
sağlanamamıştır. Yaptığımız
araştırmalar sonucunda, hava kirliliğinin Düzcedeki nedenlerinin
başında kötü ve kalitesiz kömür kullanımı gelmektedir. O
yüzden, Düzcede hava kirliliğinin önlenebilmesinin birinci
şartı doğal gaz kullanımını
artırmaktır.
Ayrıca, Düzce İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin su havzasıdır. Düzcede hava kirliliğinin
önlenmesi, İstanbulun suyunun kirlenmesinin önüne geçilmesi için de
oldukça önemlidir. İSKİnin su havzasının temiz
kalması için EPDKnın kanununda değişiklik yapılarak
su havzalarının bulunduğu köy yerleşim birimlerine de
doğal gaz verilmelidir. Bunun yanı sıra, İSKİ su
havzasında olan Düzcede doğal gaz abonelerine indirim sağlanmalı
ve metreküp fiyatı indirilerek kullanımı teşvik
edilmelidir.
Düzcenin bir diğer çevre sorunu da çöp
depolama alanıdır. Hecinlerde şartlar zorlanarak ÇED raporu
alınan ve o günün parası 16 milyon TL yani 6 milyon dolar-
harcanarak yapılan çöp depolama alanı bölge halkının
mahkemeden aldığı kararla durdurulmuştur. Bunun üzerine,
Düzce Belediyesi çöpü İstanbulun suyunu sağlayan Melen Çayı
kenarına dökmeye başlamıştır. Vatandaşa su
kenarına kümes bile yaptırmayan İSKİ bunu görmemektedir.
Düzceyi su havzasına alırken Düzcelilerin iradesini hiçe sayan
İSKİ hemşehrilerimize zorluk çıkarırken bonkör, çevre
için üzerine düşeni yapmakta bir o kadar cimridir. Mesela, İSKİ,
köy yerleşim birimlerinin kanalizasyonunu yapması gerekirken
yapmamaktadır, merkez ve ilçe belediyelerinin arıtma tesislerini
yapması gerekirken yapmamaktadır. İSKİ ile Düzcenin
sıkıntıları saymakla bitmez. Düzce; tarihi,
doğası, kültürel yapısıyla âdeta bir cennet köşesidir.
Ancak son yıllardaki yanlış uygulamalar Düzcede çevreyi ciddi
risk altına almaya başlamıştır. Bunlardan biri de
Yığılcada yapılan çimento fabrikasıdır. Düzce
Üniversitesinin çalışmalarıyla Yığılcaya özgü
geliştirilen arısı ve yaptığı bal, çimento
fabrikasının faaliyete girmesiyle birlikte yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktır. Yapımı son
aşamaya gelen çimento fabrikasının en azından baca
filtrasyonunun dünya standartlarına uygun yapılmasının
yakından takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyorum.
Düzcede plansızca yapılan HESler
başta Beyköyde bulunan Uğursuyu Çayının kurumasına
sebep olmuştur. Plansız HESler, dere ve çayların
yanlış ve kısa vadeli değerlendirilmesi, uygunluğu
tartışılan deşarjlar, Efteni Gölünü ileride sıkıntıya
sokabilme ihtimali taşımaktadır. Efteni Gölü ve ülkemizde
bulunan bütün göl ve su kaynakları değişen iklim ve yaşam
koşullarına göre gerçekçi bir yaklaşımla koruma altına
alınmalı, hatta her göl için bulunduğu çevre
şartlarına göre kanun çıkarılmalıdır.
Düzce, adı gibi düz bir satıh üzerine
konumlanmasına rağmen, yerel yönetimlerin yıllardır
yaptığı yanlış uygulamalar sonucunda bisiklet
yolları düşünülmemiştir. Yerel yönetimlerin
yanlışları yeşil Düzceyi beton Düzce hâline getirmektedir.
Meclise getirilen 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinde çevre için yapılan değişiklikleri yerinde buluyor
ve destekliyoruz. Teklifte, plastik atıkların disipline
edilebileceğini, egzoz emisyon ölçümüyle hava kirliliğinin
azaltılacağını, atık kaynaklarının ayrı
biriktirilmesiyle geri dönüşümün daha verimli olacağını
düşünüyorum. Ayrıca imar planında yapılan
değişikliklerle, bisiklet yolu ayrılması gibi yapılan
çevreci değişimlerin her zaman destekçisi
olacağımızı bilmenizi istiyor ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sonuncu önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 6ncı maddesi ile 2872 sayılı Kanunun
24üncü maddesine eklenen fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve çerçeve hükmünde yer
alan aşağıdaki fıkra ibaresinin aşağıdaki
fıkralar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Çanakkale İstanbul İzmir
Lütfiye
Selva Çam Abdullah
Güler Osman
Boyraz
Ankara İstanbul
İstanbul
Sermin
Balık
Elâzığ
20 nci maddenin birinci fıkrasının
(k) bendi uyarınca 9 uncu maddenin (a) bendine aykırı olarak
biyolojik çeşitliliği tahrip edenler ile (e) bendi uyarınca
sulak alanlar için yönetmelikle belirlenen koruma ve kullanım usul ve esaslarına
aykırı davrananlara Tarım ve Orman Bakanlığı
tarafından belirlenen usul ve esaslar dahilinde, Tarım ve Orman
Bakanlığı merkez teşkilatında Doğa Koruma ve
Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatı birimleri
tarafından idari yaptırım uygulanır ve yapılacak
denetimlerle ilgili harcamalarda kullanılmak üzere Tarım ve Orman
Bakanlığı bütçesine gereken ödenek konulur. Bu fıkra hükmü
uyarınca uygulanacak idari yaptırımlara karşı
açılacak davalar Tarım ve Orman Bakanlığına
karşı açılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Takdire bırakıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2872 sayılı Çevre Kanunuyla sulak alanlar
ve biyolojik çeşitliliğin korunması yetkisi Tarım ve Orman
Bakanlığına verildiğinden kanunda yer alan Bakanlık
tanımının değişmesinden kaynaklı yetki
problemlerine mahal vermemek için düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
6ncı madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Rümeysa KADAK
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
7nci madde üzerinde iki önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan kurum ibaresinin kurumlara
ve kuruluş ibaresinin kuruluşlara olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Gökan
Zeybek Ayhan
Barut Müzeyyen
Şevkin
İstanbul Adana Adana
Hasan
Baltacı Mehmet
Göker Murat
Bakan
Kastamonu Burdur İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kastamonu Milletvekili
Hasan Baltacı.
Buyurun Sayın Baltacı. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN BALTACI (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
7nci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu maddeyle egzoz emisyon ölçümünü süresinde
yaptırmayanın cezası 1.200 liraya, Egzoz Gazı Emisyonu
Kontrol Yönetmeliğiyle belirlenen standartlara aykırı emisyona
sahip olan araçların sahiplerine verilecek ceza ise 2.500 liraya
çıkartılıyor.
Seçimlerin üzerinden beş ay geçti,
Cumhurbaşkanlığı 100 Günlük İcraat
Programının üzerinden ise yaklaşık dört ay geçti. Dönüp
baktığımızda bu programın bir yönüyle eksiksiz
uygulandığını söylemek mümkün. Ekonomide
açtığınız derin çatlağı kapatmak için
iğneden ipliğe, elektrikten doğal gaza, temel tüketim
maddelerinden dolaylı, dolaysız vergilere, cezalara yapılan zam
ve artışlarda bu programın tavizsiz, eksiksiz
uygulandığını görüyoruz. Bu plan kapsamında tüm
kentlerde olduğu gibi Kastamonuda da trafik uygulamaları
görülmemiş yöntemlerle artırıldı. Emniyet güçleri
dronelarla, helikopterlerle, ellerinde ceza makbuzlarıyla âdeta ceza
kesecek sürücü ve araç avına çıkmış durumdadır.
Memurlar kurum baskısından ötürü neredeyse Gözünün üzerinde kaş
var. diye vatandaşa ceza kesmek zorunda bırakılıyor.
Kastamonu Olukbaşında farı bozuk, yangın tüpü yok diye
ceza kesilen sürücü yine Kuzeykentte cep telefonuyla konuştuğu
gerekçesiyle bir makbuzla daha karşılandı. Seçim bölgem
Kastamonuda Emniyet Müdürlüğü, büyük bölümü 100 Günlük İcraat
Programının uygulandığı döneme ait 5 milyon 527 bin
863 lira trafik cezası kesti. Toplamda 5.396 sürücüye, 10.524 araç
plakasına işlem yapıldı.
Bu programın adı icraat ya,
faturaları da teğet geçmedi. Kendimden örnek vermek istiyorum. Eylül
ayında 97 lira olan, ekim ayında 141 lira olan, kasım
ayındaysa 181 lira olan elektrik faturasını yine ben kendim
ödedim. Bu fatura -elektrik faturası- üç ayda 97 liradan 181 liraya
çıktı. Sadece on gün doğal gaz kullandım, 255 lira fatura
geldi. Ne sarayda ne rezidansta ne de villada oturuyorum, sadece sıradan
bir apartman dairesinde oturuyorum.
Halk nefes bile alamaz durumdayken yeni gelen
bütçeye baktığımızda vergi yağmuruna
tutulacağımız şimdiden görülüyor. Vergi gelirleri toplamda
751 milyar liraya çıkacak. Yani halkın sırtındaki vergi
yükü yüzde 20 daha artacak ve ağırlaşacak. İki haftaya
kadar, krize ve halkın ekonomik yıkımına çare sunmayan 2019
bütçesi Genel Kurula gelecek. Sadece faiz giderlerine 117 milyar lira
ayrılan bir bütçeden söz ediyorum. İktidar şunu iyi bilmeli ki
bütçede açtığınız bu derin çatlağı, sarayın
yol açtığı israf ekonomisini,
yandaşlarınızın borçlarını vatandaşın
sırtına yükleyemezsiniz; dolaylı, dolaysız vergileri
artırarak, cezaları 2 katına çıkararak; çocuk bezinden
tuvalet kâğıdına, soğandan patatese kadar tüm temel tüketim
maddelerinin yanı sıra doğal gaza, elektriğe zam yaparak
karşılayamazsınız. Sosyal devletin görevi, hazinedeki
açığı vatandaşın temel ihtiyaçlarına zam yaparak
ya da trafik cezalarını artırarak kapatmak değildir.
Görünen odur ki yapısal reformlar beklenirken damadın yönettiği
ekonomide oluşan ağır tahribatı halkın cebinden
karşılamaya çalışıyorsunuz.
Şimdi hepimiz gerçekçi olmalıyız.
Özellikle trafik cezaları için şunu söylüyorum: Sayın
Erdoğan Anayasayı paspasa çevirmişken, sadece bu yasama
yılında önümüze gelen yasalar, yasa teklifleri, neredeyse
Anayasanın temel tüm ilkelerine aykırıyken, kendi
değiştirdiğiniz yasa maddelerine, Anayasa maddelerine bile
uymuyorken kimsenin kırmızı ışıkta
durmasını, emniyet kemeri takmasını bekleyemezsiniz.
Bu Meclisin çatısı altında
halkın gerçek gündemi tartışılması gerekirken maalesef
bu sorunlar hiç konuşulmuyor. Bizim kanun tekliflerimiz kenarda
bekletilirken Meclis bu yasama döneminin başından bu yana sadece
iktidarın ihtiyaçları üzerinden yasa çıkarıyor. Oysa
iflaslar artmış, konkordatolar artmış, intiharlar
artmış, antidepresan kullanımı son beş yılda
yüzde 70 artmışken ve toplumsal bir cinnet kapımıza
dayanmışken Meclis bu sorunları çözmeyecekse şunu iyi
bilmelidir ki işçiler kendi sorunlarını çözecek bir yolu mutlaka
bulacaktır; çiftçiler kendi sorunlarını çözecek bir yolu mutlaka
bulacaktır; emekliler, gençler, kadınlar kendi sorunlarını
çözecek bir yolu mutlaka bulacaktır çünkü bir yol var, başka bir
Türkiye var, başka bir dünya var.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
7nci maddesiyle 2872 sayılı Kanunun 29uncu maddesine eklenmesi
teklif edilen fıkraya ve işletmelere ibaresinden önce gelmek üzere
,kamu iktisadi teşebbüsleri ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Tamer
Akkal Tuba Vural
Çokal
Aksaray Manisa Antalya
Bedri
Yaşar Enez
Kaplan Feridun
Bahşi
Samsun Tekirdağ Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7nci
maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce söz ettiğim gibi, ben 7nci madde
üzerinde konuşmak üzere söz aldım ancak 17nci maddeye eklenen geçici
18inci madde üzerine konuşacağım. Zira, bu madde,
Antalyanın gündemini yaklaşık olarak otuz yıldır
meşgul eden Aksu ilçesi eski Çalkaya Belde Belediyesi döneminde
yapılan imar düzenlemeleri ve parselasyon işlemleri sonucu
oluşan hukuki problemleri ve imar sorununu çözüme kavuşturan bir
maddedir.
1990lı yıllarda Çalkaya Belediyesince
imar planları ve parselasyon planları yapılmış ancak
zaman içerisinde imar mevzuatına aykırı çok sayıda
değişiklikle mevzuata aykırı satışlar
gerçekleştirilmişti ve bu işlemlerin neticesinde de kamu
adına geri dönülmesi çok ağır zararlar ortaya
çıkmıştı. Yaşanan bu mülkiyet ve imar hukuku
sorunları nedeniyle bölgede uzun yıllardır bir çalışma
yapılamamıştır. Bu kanunla, yaklaşık 12 bin
vatandaşımızı ilgilendiren ve âdeta yılan hikâyesine
dönen mülkiyet sorunu kesin olarak çözüme kavuşturulmuş oluyor. Bu
sebeple, kanunun 17nci maddesine eklenen geçici 18inci maddeyi destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, aflar, toplumsal
adalet ve barışın zedelenmesine, planlama ve imarla ilgili
kurumlara yönelik güvenin azalmasına, zengin doğal kaynakların
amaç dışı kullanılmasına ve çevre sorunlarına yol
açmaktadır. 1948 yılından günümüze kadar, nedense her seçim
öncesi, 20den fazla imar affı içerikli yasa
çıkarılmıştır. Ülkemizde üst üste çıkarılan
imar affı yasalarıyla yaratılan Nasıl olsa imar affı
gelir. anlayışı gecekondulaşmayı ve imar
alanlarındaki mevzuata aykırı yapılaşmayı toplum
gözünde meşrulaştırmıştır. İmar afları,
tüm topluma verilen telafisi imkânsız zararları ortadan
kaldırmaya yetmediği gibi, yürürlükteki mevzuatı yetersiz ve
geçersiz kılarak yasakları çiğneyenleri ödüllendirmek
anlamına gelmiştir. İktidarların yeniden seçilme
kaygılarıyla çıkardıkları af yasaları kısa
süreli çözüm gibi görünse de esasında, büyük bir sorunun geçici bir
süreliğine üzerini örtme ve bundan faydalanma anlamını
taşımaktadır.
Son olarak, yine Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından imara aykırı ruhsatsız
yapılara yasallık kazandırmak için imar barışı
yasası çıkarıldı. Yasanın çıkmasıyla
birlikte, çok sayıda vatandaş kayıt dışı
yapısını kayıt altına alırken, bazı
uyanıklar da imar barışından yararlanmak için harekete
geçti. Bir tarafta yıllarca çalışıp emekli ikramiyesinin
üstüne çektiği krediyle ev almak için borca giren vatandaş,
diğer tarafta devletin arazisi üzerine yaptığı kaçak yapıya
resmî kayıt belgesi alarak arsanın sahibi olmaya hak kazanan
uyanıklar. Arkadaşlar, bu adaletsizliktir,
haksızlıktır, buna fırsat vermemek gerekir.
Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos 1999
Marmara depreminin üzerinden on dokuz yıl geçmesine rağmen, kentlerde
yapıların depreme hazır hâle gelmesi için adımlar
atılması gerekirken elimizde, yok edilen acil toplanma alanları,
inşaat rantının ele geçirdiği kent planlaması ve
iktidarın imar affıyla ruhsatlandırdığı deprem
güvenliği olmayan milyonlarca yapı var. Olası bir depremde,
Allah korusun, bunların faturasını hep birlikte ödeyeceğiz.
Ülkemiz deprem konusunda birçok ağır tecrübe yaşamış
ve bu yaşanan olaylardan ders almamış, deprem, olduktan birkaç
gün sonra her defasında kamuoyu tarafından unutulmuş, doğal
felaketi yaşayanlar kaderleriyle baş başa
bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlar, binalarda toplam
kalite anlayışı yerleştirilmelidir. İnşaatlar
sonuç odaklı değil, süreç odaklı bir denetim mekanizmasına
kavuşturulmalıdır. Binaları denetleyen denetçilerin
ücretlerinin denetlenen müteahhitler tarafından verilmesi
uygulamasına son verilmelidir. Bina dayanıklılığı
arttıkça verilen kredilere uygulanan faiz oranı düşürülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Yapımı tamamlanmış ve yapım aşamasında olan
bütün binaların dayanıklılık ve kalite sorunlarına
ilişkin çalışmalar yapılmalı, beton kalitesinden
kullanılan demirin çapına kadar her türlü teknik analiz
gerçekleştirilmelidir. Günümüz teknolojisinde yüksek frekanslı
dalgalar sayesinde âdeta binaların röntgeni çekilmekte, sorunlar tespit
edilebilmekte ve bu sayede maliyetler azalmakta ve can kayıpları en
aza indirgenmektedir. Depremin zararlarının azaltılması
için her şeyden önce bu konudaki temel politika saptanmalı, depremden
sonra çare arama politikası yerine deprem öncesi önlemleri içeren
halkın yararına bir deprem politikası
oluşturulmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
Madde 8e bağlı ek madde 11 üzerinde üç
önerge var, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesine bağlı
ek madde 11in kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Abdullah Koç Züleyha
Gülüm Murat Çepni
Ağrı İstanbul İzmir
Serpil Kemalbay Pekgözegü Mehmet
Ruştu Tiryaki
İzmir Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Başkan, Genel
Kurul, değerli halkımız; Komisyon yasayı
tartışırken çevre sorunlarının siyasetüstü
olduğunu belirtti. Biz buna katılmadığımızı
başta belirtelim. Aslında yaptığımız bütün
tartışmaların kendisi düpedüz siyasetin tam da merkezinde olan
meseleler. Çevre meselelerinin siyasetin içinde olmasının en temel
sebeplerinden bir tanesi, bir yasayı yararlı yapan şeyin
demokratik yapılıp yapılmadığıdır. Yani bir
yasayı demokratik yapan da sorunun parçaları olan kimse onlarla yan
yana gelmek, onlarla istişare etmektir ve doğal olarak halkın,
doğanın ve bütün muhatapların faydasına bir sonuç ancak
böyle açığa çıkabilir.
Şimdi, Hükûmet tercihini şöyle
yapıyor: Ben sermayenin ihtiyaçlarına göre yasa yaparım ve bu
yasayı da bir kişinin ağzından çıktığı
biçimiyle buraya getiririm ve cümlesini de mümkünse değiştirmeden
çıkarırım. Dolayısıyla demokrasi dediğimiz
şey, demokratik işleyiş dediğimiz şey çevre
kanunlarında da geçerli, işçi sınıfının
yaşadığı sorunlar için de geçerli, memlekette yaşanan
hangi sorun varsa doğrudan bunları bağlayan bir mesele.
Tıpkı AİHMin eski Eş Genel Başkanımız
Selahattin Demirtaşla ilgili verdiği kararda tutum neyse burada da
tutum odur; biz bunların ikisini ısrarla birbirinden
ayırmıyoruz. Hükûmet ne kadar Bu başka, o başka. dese de
Hükûmet ne kadar Bu hepimizin sorunu. dese de, tıpkı işçi
sınıfının sorunlarında kriz söz konusu olduğunda
Biz aynı gemide değiliz. nasıl demekte nasıl ısrar
ediyorsak, bu konuda da siz demokrat değilsiniz; siz halka karşısınız,
çıkardığınız bütün yasalar halk
karşıtı, doğa karşıtıdır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Alakası yok.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Dolayısıyla
buradan AİHMin geç de olsa verdiği bu kararın uygulanması
gerektiğini düşünüyoruz. Sadece Demirtaş yetmez, Figen
Yüksekdağ ve tüm seçilmişlerimizin serbest bırakılması
gerekir. Aynı zamanda, Vekilimiz Leyla Güvenin de talebinin
karşılanması gerekir.
Demokrasi konusunda faşizan bir tutum ortaya
koyan bir iktidar doğaya da bir meta olarak bakar, doğaya da bir sermaye
olarak bakar. Bu gelen yasa da tıpkı bu çerçevede ele
alınması gereken bir yasadır.
Şimdi poşetle ilgili bir yasa var.
Bakıyorsunuz yasaya, kamuoyunda tartışıldığı
biçimiyle Poşet paralı olacak. biçiminde gündeme geldi. Evet,
Hükûmet paraya dönüştürmediği, ranta dönüştürmediği hiçbir
yasayı önümüze maalesef getirmedi. Bütün halkımız ve biz
Hükûmetin talan yasalarını engellemek için dört koldan mücadele
ediyoruz. Oysa bununla ilgili bir yasa zaten çıkmıştı.
Peki, burada poşetlerin paralı hâle getirilmesinde elde edilen para
nereye gidecek? Bu düpedüz bir ranttır, yeni bir rant yasasıdır.
Mesela, burada bunun geri dönüşümde kullanılacağına dair
bir madde yok. Peki, bu para nereye kullanılacak? Acaba, sarayın
kullandığı örtülü ödenek gibi nereye kullanılacağı
belli değil mi ya da hangi şirketlere peşkeş çekilecek?
Şimdi, poşetlerin doğada
kaybolması binlerce yılı buluyor ve bu plastik poşetler
doğadan asla kaybolmuyor. Bir ton plastik poşeti geri
dönüştürmek için 4 bin dolar gerekirken aynı miktarda poşeti
satın almak için 35 dolar yetiyor. Dolayısıyla şirketlerin
burada yapacağı tercih, kuşkusuz bugüne kadar AKP Hükûmetinde
tanık olduğumuz hukuksuz ve kanunsuz pratiklerdir.
Dolayısıyla biz bu maddenin tümden çıkarılmasını
istiyoruz, talep ediyoruz. Bu yasanın adı şudur: Kirlet ama öde.
AKPnin mantığı budur. Biz şunu söylüyoruz: Kirletmemek
gerekir. Doğa ve doğada yaşayan canlıların yaşam
hakları insanın ve sermayenin yaşam hakkından daha
değerlidir.
Bu Hükûmet aynı zamanda şöyle bir
ikiyüzlülük ortaya koyuyor. Ağaç dikme şampiyonu olduğunu
söylüyor ama aynı Hükûmet Dersimde güvenlik gerekçesiyle ormanları
yakıyor. Bu Hükûmet orman ve ağaç deyince bir yerden söküp bir
yere diktiğinde marifet sayıyor. Oysa ağaç dediğimiz o
şey bir yaşamdır, orada bitkisiyle, canlısıyla bir
yaşamdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Çepni.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) AKP ve AKP zihniyeti
paraya tahvil edemediği hiçbir şeyi yasalaştırmaz,
savunmaz.
Biz buradan bir kez daha şu
çağrıyı yapıyoruz: Doğayı korumak istiyorsak,
işçi sınıfının haklarını korumak istiyorsak
bu zihniyete karşı, bu halk düşmanı, doğa
karşıtı, doğa düşmanı, kadın
düşmanı zihniyete karşı mücadele çağrısı
yapıyoruz.
Teşekkür ederiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
konuşmacının çok sert ifadelerle iddia ettiği yok Paraya
tahvil edilmeyen kanun geçmez., yok Dersimde ormanları
yaktınız. tarzındaki tüm iddiaları reddediyoruz. Dersimde
ifade ettiği bölgedeki yangınların hepsinin terör
faaliyetleriyle güvenlik güçlerinin mücadelesinden
kaynaklandığını biliyoruz. Kaldı ki bu kanunla ilgili
hem Komisyonda hem şimdiki aşamada birçok değişiklik
yapıldı. Eğer dediği gibi tek elden olan bir kanun
olsaydı bunlar yapılmazdı. Oturup konuşuyoruz Komisyondaki
arkadaşlarla, diğer partilerle, bizim kendi
arkadaşlarımızla; birçok haklı revize yapıyoruz. Bu çok
haksız bir itham, muhtemelen, kanunu okumadığından
kaynaklandığını düşünüyorum Sayın
Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekiline sormak istiyorum: Türkiye
coğrafi haritasında 81 tane vilayet var, bunların içinde Tunceli
de var. Dersim diye yeni bir vilayet çıktı da bizim mi haberimiz
olmadı? Meclisten böyle bir kanun çıktı, bizim haberimiz
olmadı mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bana mı
soruyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, sizin ifadenizde
Dersim denilen bölge diye..
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuşmacının Dersim diye ifade ettiği dedim. Tabii ki
ismi Tuncelidir, tabii ki 81 ilimizden bir tanesi de Tuncelidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Peki, teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Başkan,
yanıt verebilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Çepni.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Mikrofonu açar
mısınız.
BAŞKAN Niçin söz talep ediyorsunuz?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Açar
mısınız mikrofonu.
BAŞKAN Niye söz talep ettiğinizi
açıklamanız lazım ki ona göre vereceğim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Konuşmalarıma dair bir itham var, dolayısıyla, ona
yanıt vermek istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne var?
Sayın Başkan, çok takip etmiyor
arkadaş Genel Kurulu, usulü bilmiyor anladığım
kadarıyla.
BAŞKAN Yani 69a göre mi? Bir sataşma
mı var?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Evet, sataşma
var.
BAŞKAN Ne dedi peki?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Yangınlarla
ilgili bir suçlama getirdi, benim söylediğim başka bir şey,
açıklamak istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O yaktı demedim
Başkanım. Nasıl itham ettim? Öyle olur mu?
BAŞKAN Yerinizden vereyim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Biz Tunceliye
Dersim diyoruz, Dersim halklarının verdiği isimdir bu. Burada
itiraz eden arkadaşlarımızın söylediği gibi
değil, halklarımızın verdiği isimdir, Dersim ismini
kullanıyoruz biz; birincisi bu.
İkincisi: Dersimdeki yangınlarla ilgili
biz heyet olarak Dersime gittik ve biz valilik tarafından Dersime
sokulmadık. Dersimde yangınlar söndürülmek bir yana, söndürmek
isteyen vatandaşlar dahi engellendiler. Ormanların
yakılması anayasal bir suçtur, Anayasada bu var.
Dolayısıyla, güvenlik gerekçesiyle ormanlar yakılamaz.
Biz maddelerin tartışmalarında
vardık, maddelerin tartışmalarından haberdar olmayan AKP
Grubudur. Maddelerin değiştirilmesi konusunda da AKP Grubunun
pratiği çok barizdir.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mustafa Şentopun, İç Tüzükte, Anayasada ve mevzuatta
tanımlanan idari yapının dışında Türkiyenin
vilayetlerini isimlendirmenin doğru olmadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Arkadaşlar,
hatırlarsınız, yaklaşık bir sene, biraz daha fazla bir
zaman önce bir İç Tüzük değişikliği yaptık ve İç
Tüzükte Anayasada ve mevzuatta tanımlanan idari yapının
dışında bir şekilde tanımlamalar yapmayı disiplin
suçu gerektiren bir husus hâline getirdik. Bu bakımdan, burada, hani
şahsi değerlendirmelerimiz olabilir ama
Sayın Türkkan ifade
etti, Sayın Turan da düzeltti sonra söylediğini
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Düzeltmedim,
tekrarladım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Türkiye'nin idari yapısında
81 vilayetimizin isimleri bellidir. Buna aykırı, bundan farklı
bir değerlendirmeyi, isimlendirmeyi yapmak doğru değildir. Bunu
söylemek istiyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6
Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle 2872 sayılı Kanuna
eklenmesi teklif edilen ek 11inci maddenin üçüncü fıkrasının
son cümlesinde yer alan uygulanmasına ibaresinin uygulamasına
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Göker Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
Burdur İstanbul Adana
Müzeyyen Şevkin Murat
Bakan Selin
Sayek Böke
Adana İzmir İzmir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke
Buyurun Sayın Sayek Böke. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye on altı yıllık AKP
iktidarının sonunda çok boyutlu bir krizle karşı
karşıya. Ekonomik krizin ortasındayız; yetmiyor, demokrasi
ve hukuk krizinin ortasındayız ve yetmiyor, çok derin bir çevre
krizinin de içindeyiz. Bu krizlerin her biri karşısında iktidar
aynı tavrı gösteriyor. Önce krizi görmezden gel; sonra, görmezden
gelinemeyecek noktaya gelince bir düşman bul ve o düşmanı suçla;
sonra, gerekiyorsa geçici pansuman tedbirleri yap ama asla krizi yaratan düzeni
değiştirmek için bir adım atma. İşte yine bunu yapmaya
dönük bir torba yasayla karşı karşıyayız. Oysa çevre
krizini de demokrasi krizini de geçici tedbirlerle çözmek mümkün değil.
Kriz, iktidarın bilerek, isteyerek kurmuş olduğu rantçı,
talancı, vahşi düzenden kaynaklanıyor; yüzde 1lik
yandaşı sürekli yüzde 99luk halka, üreten halka tercih etmesinden
kaynaklanıyor. Bu düzen değişmeden Türkiyenin çevre sorunu da
ekonomik krizi de demokrasi krizi de çö-zü-le-mez. Bu düzen çevreyi kirletiyor.
1990dan bu yana baktığınızda
karbondioksit emisyonu Türkiyede yüzde 144 artmış. Ülkemiz çevresel
performans endeksi ölçütünde 180 ülke arasında 108inci sırada. Hava
kirliğinde 109uncu, ekosistem canlılığında
156ncı, biyoçeşitlilik ve habitatta 172nci sıradayız,
172.
Her alanda çok ciddi çevresel tehditlerle
karşı karşıyayız. Mesela giderek büyüyen bir su
sorunumuz var. Ülkemiz genel uluslararası kriterlere göre bugün su
sıkıntısı çekiyor, aynı çalışmalar 2050
yılında su fakirliğine gerileme riskine işaret ediyor.
TEMAnın su varlıklarına yönelik tehditler haritasına
baktığınızda yüzde 50den fazla tehdidin yanlış
üretim politikalarından ve baraj ve HES yapımlarından kaynaklandığını
gösteriyor. Peki, neden bu ısrar? Çünkü o HESler -o HESler var ki o HESler-
iktidarı ayakta tutmak için ihtiyaç duyulan kaynağı
rantçılara aktarma mekanizmasına dönüşmüş durumdalar. Su
kaynaklarımızı ÇED raporlarına rağmen, halkın ve
çevrecilerin itirazlarına rağmen HESlere teslim eden bu düzenle
hangi yasayı çıkartırsanız çıkartın, hangi
poşetin içine sıkıştırırsanız
sıkıştırın bu sorunun çözülmesi mümkün değil.
Bir başka büyük çevre sorunumuz da tarım
alanlarımızın kaybı ve buna bağlı olarak
gıda güvenliği. Tarım alanlarımız
iktidarınız döneminde her yıl istikrarla azalıyor.
Yalnızca 2017de tarım alanları 336 bin hektar
azalmış. Son elli yılda mera alanlarını yarı
yarıya kaybetmiş bir ülkedeyiz artık. Büyük bir yıkım
var. Tarımda ihracat potansiyelimiz çok yüksek ama biz ithalatçı
konumdayız. Yalnızca geçen yıl tarım ithalatımız
yüzde 14 artmış, yüzde 14. Mera alanları azalınca, girdi
fiyatları artınca hayvancılık da bitti; etin de ithal
edilmesine mahkûm kaldık. Sonuç hep aynı, dışa
bağımlılık. Sonuç hep aynı, yüksek enflasyon. Ama daha
da büyük bir riskle karşı karşıyayız: İşte,
şarbon krizi. Başka krizler geldi de şarbon krizi unutulup
gitti.
Soru yine bu. Peki, neden böyle? Çünkü saray
rejiminin bilerek, isteyerek kurduğu bir ekonomik düzen var. Bu düzen
toprağı görünce beton görüyor, bu düzen toprağa bakınca
imar ve rant görüyor, topraktan bir üretim ve üretimle zenginleşen bir
anlayış ve halkı görmüyor. Onun için de meraları talan
ediyor. Onun için de tarım alanlarını yok ediyor. Çünkü kendi
iktidarını ayakta tutmak için ranta ihtiyacı var, rantla kaynak
dağıtmaya ihtiyacı var. Kendi iktidarını ayakta tutmak
için çocuklarımızın gıda güvenliğini gasbeden bir
düzenle karşı karşıyayız.
Bu değerler poşetlere
sıkışmış, bu poşetlerin bu sorunu çözmesi mümkün
değil. Polisiye önlemlerle politika üretilemeyeceğini, zabıtayla
ekonomi sorunları çözülemeyeceği gibi, poşete
sıkışmış torba yasalarla da çevre sorunu çözülemez.
Bir başka büyük çevre sorunumuz da kentlerin
betona teslim edilmiş olması. Son yedi yıl içerisinde betona 551
milyar dolar gömülmüş, 551 milyar dolar
Nefessiz kalmışız.
Niye? Çünkü rant paylaşımı bu iktidarı ayakta tutuyor. Oysa
çok açık: Çevre krizi, rant ve talana dayanan ahbap çavuş düzeni
yerine halkçı ve toplumcu bir düzen koyarsak çözülecek. Çevre krizi, Ne
pahasına olursa olsun büyüyelim. diyen değil, Sürdürülebilir
kalkınma diyen bir hedefle çözülecek. Sizinle değil bizimle, Gezi
çocuklarıyla çözülecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle 2872
sayılı Kanuna eklenen ek 11inci maddenin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye bağlı ek (1)
sayılı listenin ekteki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent Turan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Çanakkale İstanbul
İzmir
Abdullah Güler Şirin
Ünal İmran
Kılıç
İstanbul İstanbul
Kahramanmaraş
Mustafa Ataş
İstanbul
Geri kazanım katılım payları
ürünün piyasaya sürüldüğü tarihi takip eden ayın onbeşine kadar
Bakanlığa beyan edilir ve beyanı takip eden ikinci ayın son
gününe kadar Bakanlık Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına
ödenir.
|
Ürün Cinsi |
|
|
Tutar |
|
Plastik poşet (Plastik
Alışveriş Torbaları) |
|
|
15
kr/adet |
|
Lastik (Binek araç) |
|
|
2
TL/adet |
|
Lastik (Otobüs,
Kamyon, Kamyonet, Yükleyici ve Kazıcı lastikleri ve diğerleri) |
|
|
4
TL/adet |
|
Lastik (İş Makinası
Lastikleri) |
|
|
10
TL/adet |
|
Dolgu Lastikler |
|
|
5
TL/Adet |
|
Akümülatör (Kurşun asitli olanlar
) |
|
|
20
Kr/Kg |
|
Akümülatör (Nikel Kadmiyumlu olanlar ) |
|
|
50
Kr/Kg |
|
Akümülatör (Diğerleri ) |
|
|
5
Kr/Kg |
|
Çinko Karbon piller |
|
|
2
TL/Kg |
|
Alkali silindirik piller |
|
|
2
TL/Kg |
|
Alkali Düğme piller |
|
|
3
TL/Kg |
|
Düğme piller çinko-hava ve
gümüş oksitli |
|
|
10
TL/Kg |
|
Lityum Düğme Piller |
|
|
10
TL/Kg |
|
Lityum silindirik şarjlı ve
primer pil çeşitleri (Araç bataryaları hariç) |
5 TL/Kg |
||
|
Otomotiv pilleri (kurşun
içerenler hariç ) |
15
TL/Kg |
||
|
Lityum içeren araç bataryaları |
15
TL/Kg |
||
|
Diğer şarjlı piller |
5
TL/Kg |
||
|
Madeni yağ |
50
kr/Kg |
||
|
Bitkisel yağ |
10
kr/Kg |
||
|
Elektrikli ve elektronik eşya:
Televizyon/Monitör |
20
Kr/Kg |
||
|
Elektrikli ve elektronik
eşya: Bilişim telekomünikasyon ekipmanları (Televizyon ve
monitörler hariç ) |
20
Kr/Kg |
||
|
Elektrikli ve elektronik eşya:
Aydınlatma ekipmanları |
10
kr/adet |
||
|
Elektrikli ve elektronik eşya :
Küçük ev aletleri ve diğerleri |
20
Kr/Kg |
||
|
Elektrikli ve elektronik eşya:
Beyaz eşyalar (Buzdolabı/Soğutucular/İklimlendirme
cihazları hariç) |
25
Kr/Kg |
||
|
Elektrikli ve elektronik eşya: Buzdolabı/Soğutucular/İklimlendirme
cihazları |
30
Kr/Kg |
||
|
İlaç |
1
kr/kutu veya şişe |
||
|
Ürün Cinsi |
Kg
Başına Alınacak Tutar (Kr) |
Adet Başına Alınacak Tutar (Kr) |
|
PLASTİK
AMBALAJ |
|
|
|
İçecek
Ambalajları (Adet) |
|
|
|
0,33 Litreye
kadar |
|
1 |
|
|
|
2 |
|
0,7501-1,5
Litre arası |
|
3 |
|
1,501 litre
üzeri |
|
4 |
|
Diğerleri
(Poşet Hariç)(kg) |
40 |
|
|
METAL AMBALAJ |
|
|
|
İçecek
Ambalajları (Adet) |
|
3 |
|
Diğerleri (Kg) |
50 |
|
|
KOMPOZİT
AMBALAJ |
|
|
|
Kâğıt-Karton Ağırlıklı
Kompozit İçecek Ambalajları (Adet) |
|
|
|
0,25 Litreye
kadar |
|
1 |
|
0,2501-0,5
Litre arası |
|
2 |
|
0,501 üzeri |
|
4 |
|
Diğerleri
(Kg) |
50 |
|
|
KAĞIT
KARTON AMBALAJ (Kg) |
20 |
|
|
CAM
AMBALAJ |
|
|
|
İçecek
Ambalajları (Adet) |
|
|
|
0,25 Litreye
kadar |
|
1 |
|
0,2501-0,5
Litre arası |
|
2 |
|
0,501-1 Litre
arası |
|
3 |
|
1,01-5 Litre
arası |
|
5 |
|
5,01 Litre
üzeri |
|
10 |
|
Diğerleri
(Kg) |
20 |
|
|
AHŞAP
AMBALAJ |
|
|
|
AHŞAP
AMBALAJ (Adet) |
|
10 |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUHAMMET
MÜFİT AYDIN (Bursa) Takdire sunuyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge için gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geri kazanım katılım
paylarının tahsilinin ve takibinin daha kolay sağlanabilmesi
amacıyla tahsilin ve ödemenin zamanının belirlenmesi ve Kanun
Teklifinin ekli (l) sayılı listesinde yer alan akümülatör
sistemlerinin sınıflandırılması ve bitkisel
yağın geri kazanım katkı payının
değiştirilmesi ile cam ve plastik içecek ambalaj
atıklarının içerisinde yer alan içecek ambalaj
atıklarının litreye göre, piller ve beyaz eşyaların da
mevcut teknoloji ve piyasa koşulları dikkate alınarak
ağırlık ölçüsüne göre sınıflandırılması
önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi kabul edilen önerge doğrultusunda
madde 8e bağlı ek madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde 8e bağlı ek madde 11 kabul
edilmiştir.
Şimdi madde 8e bağlı ek madde 12ye
geçiyoruz.
İki önerge var, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle 2872 sayılı Kanuna
eklenmesi teklif edilen ek 12nci maddenin ikinci fıkrasında yer alan
uygulanmasına ibaresinin uygulamasına olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Özgür
Özel Necati
Tığlı Burcu
Köksal
Manisa Giresun Afyonkarahisar
İsmail
Atakan Ünver Orhan
Sümer Alpay
Antmen
Karaman Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye kötü yönetiliyor.
Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi umurunuzda
olmadığı gibi çevre de umurunuzda değil.
TÜİK verilerine göre tarım arazileri 1992
yılında toplam 27,6 milyon hektar iken 2017 yılında 23,4
milyon hektara gerilemiş durumda. Yani Türkiye yirmi beş yılda 4
milyon hektar tarım arazisi kaybetmiş. Bu ne demek? Bir Konya ili
büyüklüğündeki tarım arazisini kaybetmişiz demek. 1920lerde
meralarımız yüzde 56 iken bugün yüzde 19lara düşmüş
durumda. Sonra Hayvancılıkta neden geriliyoruz? diyoruz, işte
hayvanların doğal yem kaynakları olan meraları kiralama
adı altında yandaşa, yoldaşa peşkeş çekersen
hayvancılıkta ilerleyemezsin. Tarım alanlarını amaç
dışı kullanırsan tarımsal alanda ilerleyemezsin,
gerilersin.
Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi muasır
medeniyetler seviyesine çıkarmak istedi, çağdaşlaşma
yolunda adımlar attı, bilim dedi, fen dedi, Batıyı
bilim ve fende geçmek için uğraştı. Bizim de hedefimiz,
Batıyı bilim ve fende geçmek için uğraşmak ama görüyorum
ki AKPnin hedefi, Batıyı bilimde ve fende geçmek değil,
Batıyı çöpte geçmek için uğraşıyorsunuz.
Batıdan çöp ithalatında rekor kırıyorsunuz. Milletin
çöpünü Türkiye alıyor sizin sayenizde. Amerika ve Avrupa Birliği
ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke, bugün, ortaya çıkan
atıklarıyla baş edebilmek için formül ararken, sizin yüzünüzden
6 milyon ton atık, Hindistan, Pakistan, Vietnam, Kamboçya ve Malezya gibi
ülkelerle birlikte Türkiye'ye gönderiliyor. Bu da sizin iktidarınız
döneminde yapıldı. Sadece 2018 yılının ilk üç
ayında İngiltere Türkiye'ye gemiyle 27 bin ton plastik çöp gönderdi.
Şimdi dersiniz ki: Bunu geri dönüşüm yapıyoruz. Hayır, geri
dönüşüm de yapılmıyor, Türkiye maalesef plastik
atığın dörtte 3ünü geri dönüştüremiyor. Türkiye plastik
atıkları geri dönüştürmede başarısız ilk 20 ülke
arasında.
Çevreye sahip çıkalım. diyoruz zarar
veriyoruz. Göllerimize, denizlerimize, akarsularımıza sahip
çıkalım. diyoruz ama dinlemiyorsunuz. Bakın, Göller Bölgesindeki
göller kuruyor, başta Eber ve Akşehir Gölleri can çekişiyor.
Eber ve Akşehir için daha önce Mecliste defalarca kez çağrıda
bulunmuştuk, bunu yineliyoruz. Dere yataklarını temizleyip
diyoruz ki: Gerekirse baraj kapaklarını açalım. O bölge için
geçim kaynağı bu göller, ekosistem için vazgeçilmez bu göller ama bir
türlü dinlemiyorsunuz. Diyoruz ki: Eber Gölü, Akşehir Gölü, Salda Gölü,
Eğirdir Gölü, Göller Bölgesi Türkiye için vazgeçilmez; o bölgenin
insanı için, o bölgenin ekonomisi için vazgeçilmez. Ama yok,
dinlemiyorsunuz.
Dere yataklarını acilen temizlemek
gerekiyor. Oraya baraj yapıyorsunuz, göllere gitmesi gereken sular
barajlarda birikiyor. O barajların kapaklarının bir an önce
açılması gerekiyor. Can çekişen Eber Gölünün, Akşehir
Gölünün ve Göller Belgesindeki tüm göllerin bir an önce
kurtarılması için ciddi çalışmalar yapılması
gerekiyor.
Gerçi şu da var: Bazen düşünüyorum, Eber
Gölü seçmen değil ki sesini duyasınız. Hoş, seçmenlerinizin
de mağdurların da sesini duymuyorsunuz ama biz buradan bir kez daha
sesleniyoruz, bu ülkenin yurttaşı olarak sesleniyoruz,
çocuklarımıza, torunlarımıza göllerimizi miras
bırakabilmek adına sesleniyoruz: Gelin, bu işi siyasetüstü
olarak görün ve can çekişen Göller Bölgesindeki göllerimizi hep beraber
kurtaralım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle 2872 sayılı Kanuna
eklenen ek 12nci maddenin (1)inci fıkrasının birinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Mehmet Doğan
Kubat Mustafa
Ataş
Çanakkale İstanbul İstanbul
Abdullah
Güler Fehmi Alpay
Özalan Lütfiye Selma
Çam
İstanbul İzmir Ankara
Oya
Eronat Sermin
Balık İsmail
Emrah Karayel
Diyarbakır Elâzığ Kayseri
Çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla
Bakanlık belirleyeceği ambalajlar için depozito
uygulanmasını 1/1/2021 tarihinden itibaren zorunlu tutar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Takdire sunuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşmacı yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle teklifin 8inci maddesiyle 2872
sayılı Kanuna eklenen ek 12nci maddenin (1)inci
fıkrasında yer alan depozito uygulamasına ilişkin geçici
tarih belirlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda,
madde 8e bağlı ek madde 12yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde 8e bağlı ek madde 12 kabul
edilmiştir.
Şimdi, madde 8e bağlı ek madde 13e
geçiyoruz. Madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8inci maddesiyle 2872 sayılı Kanuna eklenmesi teklif
edilen ek madde 13ün aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
"EK MADDE 13- Kaynakların verimli yönetimi
ve plastik poşetlerden kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi
amacıyla plastik poşetler satış noktalarında
kullanıcıya veya tüketiciye ücret karşılığı
verilir. Uygulanacak taban ücret 15 kuruştan az olmamak üzere
Bakanlıkça oluşturulacak komisyon aracılığı ile
belirlenir ve her yıl için güncellenir.
Bu maddedeki düzenlemelere ilişkin usul ve
esaslar Bakanlıkça belirlenir.
Tuba Vural Çokal İmam
Hüseyin Filiz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Gaziantep Adana
Fahrettin Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu
Konya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlu
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında
görüşlerimizi ifade etmek üzere İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 13 Kasım 2018
tarihinde Meclis Başkanlığına sunulan bu yasa aynı gün
Çevre Komisyonuna gönderildi. Komisyonda 9 sivil toplum örgütünün, kanunu,
yeterli zaman olmadığı için gerektiği şekilde
inceleyememekten yakındıklarının dikkate
alınmamasını ve alt komisyon kurulması taleplerinin
duymazdan gelinmesini doğru bulmuyorum.
Şu an yürürlüğe giriyor. Evet, poşet
ücretleri olarak nitelendirilen bu madde zaten ücretin üretici, piyasaya süren
kısmında yer alan firmalardan alınması yetmezmiş gibi
vatandaştan da alınmasının tam
karşılığıdır. Bu madde tam anlamıyla çevre
kirliliğinin önlenmesi başlığı altında yer
alıp vatandaştan belgelendirme ücretinin haracının kesilme şeklidir.
Elbette ki yaşadığımız
çevrenin gelecek nesillere en temiz şekilde miras
bırakılmasını hepimiz isteriz, bunun için
çalışırız, lakin bu yöntem vatandaştan haraç kesmek
şeklinde değil, teşvik niteliğinde olmalıdır.
Bugün belirlenen ücretin ileriki senelerde daha da artarak devam edeceğini
hepimiz biliyoruz. Madem amaç çevre kirliliğini azaltmak, o hâlde
marketlerden parayla satın alınan plastik poşetler
kullanıldıktan sonra geri alınan yere iade edilir, ücreti geri
alınabilir nitelikte olursa hem vatandaş teşvik edilmiş
olur hem de çevre kirliliğini en aza indirmek adına büyük bir
adım atılmış olur; bunun gibi birçok uygulama başka
atıklar için de yapılabilir.
Değerli arkadaşlar, on altı
yıldır Türkiyede büyük bir çevre katliamı yaşanırken,
tarım alanları, sulak alanlar, ekolojik sitler, ormanlar Mega
projeler başlığı altında ranta kurban edilip
yandaşa peşkeş çekilirken ve çevreye dair koruma yasaları
korumama yönünde revizeyle istismar edilip uygulanırken tüm çevreci
anlayışın vatandaştan ve üreticiden para toplamak
adına plastik poşet ücretine indirgenmesi trajikomik bir
olaydır. Ülke büyük bir ekonomik bunalımdayken, hâlen Kanal
İstanbul diye tutturup trilyonları rant uğruna harcama hayali ve
İstanbulu yok etme projesi gibi çevre katliamları gözümüzün
önündeyken, ülke genelindeki makro ölçekli çevre kararları gözler önünde
dururken mikro ölçekte sineğin kanadından yağ çıkarıp
gelir elde etmek için çevre bilincini salt plastik poşet kullanım
ücretine indirgemek çevre bilinci olan her vatandaşı güldürecek bir
kanun teklifidir.
Ülke genelinde yapılan çevre
katliamlarını ben buradan sabaha kadar saysam bitiremem ama hepimizin
ve tüm Türkiye'nin bildiği Kanal İstanbul Projesi İstanbulun
yüzde 90 su ihtiyacını karşılayacak olan su havzası
üzerinde bulunmaktadır. İstanbul bugün suya muhtaçtır ve gelecek
nesillerin su ihtiyacının imar rantı için betona kurban
edilmesidir. Türkiye'nin öyle bir kanala stratejik olarak ihtiyacı yoktur.
O kanal bölgede arazi toplamış yandaşa zenginlik yaratacak, imar
rantını getirecek; ormanı, suyu, toprağı yok
edecektir. İstanbulun yaşamsal kaynaklarını yok edecek,
ülkenin kaynaklarına en büyük darbeyi vuracaktır. Karadeniz
ormanlarının oksijeni kesilecek, yer altı suyu kirlenecek,
milyonlarca yılda oluşabilen verimli topraklar
betonlaştırılacaktır. Siz önce bu çevre
katliamlarının hesabını verin, plastik poşet ücretinin
hesabını yapıp enerjinizi bu kadar küçük ölçekli işlere
yormayın. Sizin ölçütleriniz milleti, gelecek nesilleri düşünmeyen,
kısa yoldan tüketerek zenginleşmek olduğu için
yatırım, sanayi, tarım, istihdam yaratma gibi büyük
kalkınma hedeflerini değil Doğal kaynakları yok et, imara
aç, bir gecede zengin ol ve oldur. ilkesidir.
Ülkenin çevresel ve doğal kaynakları
artık bitmiştir. Toplumumuz, üretmeyen ve sadece satan, tüketen bir
toplum hâline getirildiğinden ekonomi de durmuştur. Kısa vadeli
pansumanlarla bu doğa katliamındaki yara kapanmaz artık.
Düşün çevrenin ve doğanın yakasından; fabrika kurun, üretim
yapın, tarımı güçlendirin, geri kalan sanayiyi 4.0a
çıkarın. Bırakın plastik poşet edebiyatını
siz önce Türkiyeyi görün. Korumayı bilin, koruma-kullanma dengesini
gözetin. Ülkemizi çöle çevirmeyin. Bu cennet vatanın ağacından,
suyundan, toprağından ellerinizi çekin diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 8e bağlı Ek Madde 13ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 8e
bağlı Ek Madde 13 kabul edilmiştir.
Madde 9 üzerinde üç adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 9uncu maddesiyle, 2918 sayılı Kanuna eklenmesi teklif
edilen (L) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
"L) Otoyolların habitatları
böldüğü yerlerde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün
görüşünü ve onayını alarak yaban hayvanlarının
geçişlerine izin verecek menfez, ekolojik köprü ve benzeri tesisleri
yapmak,
Hüseyin
Örs Ayhan
Erel Tamer
Akkal
Trabzon Aksaray Manisa
Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Antalya Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Hasan Subaşı konuşacak.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
15 sayılı Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesindeki öneri için söz almış bulunuyorum.
Ben Antalyadan bir nebze bahsetmek istiyorum.
1990lı yılların başına kadar Antalyanın hiçbir
altyapısı yoktu, kanalizasyonu da dâhil. Foseptik çukurlarıyla
ancak altyapı hizmeti verilmeye çalışılırdı. Fay
çatlaklarında onların kaybolmasından yıllarca biz
yararlandık, hiç kanalizasyon ihtiyacı olmamıştı.
1990lı yılların başında
nüfus kalabalıklaştıkça, turizm arttıkça, Antalyanın
nüfusu 200 bin, 400 bin, katlanarak yükselmeye başladığında
ciddi sorunla karşılaştık; su kaynaklarımız ve
deniz kirlenmeye başlamıştı.
Başvurduk kamu kurumlarına, özel kurumlara
kredi için, proje için; hiçbir destek bulamamıştık.
Antalyalı da bizden henüz böyle bir şeyi talep etmiyordu, henüz sorun
çok önümüze gelmemişti. Fakat, o hızla gelişme sürmesi hâlinde
de bütün denizimizi, içme sularımızı kaybetme riskimiz
vardı.
Ben imkânlarımız olmamasına
rağmen yine de projeyi başlatmıştım, kanalizasyon
projesini ve Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası gibi
dünyadaki kurumların kapısını çalmaya
başlamıştım. Kendi ülkemizde bulamadığım
desteği inanılmaz biçimde hem Avrupa Yatırım
Bankasından hem de Dünya Bankasından görünce çok
şaşırmıştım. Âdeta beni hevesimden vazgeçirmemek
adına, böyle büyük bir yatırıma girmem, bu riski göze almam
adına o kadar gayret gösterdiler ki -kredi verme konusunda da çok
heveslilerdi- ben de şaşırmıştım, bir gün sordum
Ben bu kadar destek göremezken, teşvik göremezken sizin bu
desteğiniz ve çabanız nedir? diye, bana söyledikleri şu
olmuştu: Sayın Başkan, bu sahiller, bu deniz, bu güzellik,
doğa harikası Antalya sadece sizin değil, hepimizin, bu bir
dünya malıdır, insanlığındır. demişlerdi.
Çok etkilenmiştim ve de kısmet oldu, böyle bir projeyi
başlatmış olduk ve bugün Antalyanın kanalizasyonu var,
içme sularımız temiz, çevremiz temiz ve sahillerimiz de kirlenmedi,
yüzlerce kilometre sahilde turizm de yapıyoruz fakat en büyük tehdit ve
tehlike, geçen gün bahsettiğim gibi, ÇEDdeki duyarsızlık.
Çevredeki duyarsızlık nedeniyle ticarete kurban giden sedir
ormanlarımız taş ocaklarının büyük işgali
altında ve ormanlarımızı kaybediyoruz. Şimdi de
sahildeki doğal sit alanlarımızın, koruma
alanlarımızın değişmeye
başladığını ve planların değişmeye
başladığını görüyoruz. Bunlardan bir örnek vermek
gerekirse, Kemer Tekirovada bir koy vardır, Kleopatra Koyu;
geçtiğimiz aylarda bütün Kemer ayaklandı, Antalya ayaklandı,
sivil toplum örgütleri büyük mücadeleler verdi ama birden bire millî parktan
çıkarıldı o güzelim koy ve bir özel sektör firmaya yirmi dokuz
yıllık verildi, tahsis edildi. Toplumun hiçbir baskısı,
protestosu fayda etmedi ve davalar açıldı hem barodan hem meslek
odalarından ama kâr getirir mi veya sonuç alınır mı,
bilmiyorum. Oysa biz -Türkiyede çok geç başladı çevre
duyarlılığı- tabiat koruma kurulları sayesinde
Kaleiçini, Yat Limanını onarmaya başlamıştık. O
zaman, 1983 yılında karşımıza çıkan tablo bizi
etkilemişti, Antalyayı etkilemişti ve gelen turistler de bizim
yeni binalarımıza değil, Kaleiçindeki, Yat Limanındaki o
eski binalarımıza geliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Subaşı,
tamamlayalım lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) İyi ki
onları restore edebildik ama zaman içinde bir baktık ki koruma
kurulları da lağvedildi, şimdi, Çevre
Bakanlığındaki bir müdüriyete bırakıldı, orada
kurulan bir uzmanlar heyetine bırakıldı ve maalesef o da ormanlarımızdaki
ÇED raporlarını veren o duyarsız kurumlara verilmiş bulunuyor.
Şimdi, doğal sit alanlarımız değişmeye
başladı, planlar değişmeye başladı ve nihayet
Kültür ve Turizm Bakanlığının Kamu
Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi
Hakkında Yönetmelikinde yeni bir değişiklikle ihale
şartı aranmaksızın turizm yatırımcılarına
verilme kararı alındı ki çok tehlikeli bir karar.
Antalyanın sahillerini de kaybetme riskiyle karşı
karşıyayız, oysa bunlar turizmin de en önemli sermayesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Yani bizim çevremiz,
temiz çevremiz, sahillerimiz en önemli sermayemiz, bunu kaybedemeyiz,
kaybetmeyi göze alamayız.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve
9uncu maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun
7nci maddesine eklenen (m) bendinde yer alan maksadı ile ibaresinden
sonra gelmek üzere en az 3 metre yüksekliğinde ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Metin Nurullah Sazak Esin
Kara Hasan
Kalyoncu
Eskişehir Konya İzmir
Mehmet Celal Fendoğdu Mustafa
Baki Ersoy
Malatya Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Hasan Kalyoncu.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanununda yapılan bu değişikliğin, esasen
tarafımızdan teklif edilmiş kanun teklifi olmasına
rağmen dikkate alınarak bu torba yasa teklifi içerisinde şimdi
Genel Kurula getirilmiş olmasından ziyadesiyle memnunuz çünkü bu
düzenleme vatan topraklarının yarınlara sağlıklı
bir şekilde aktarılması açısından büyük bir
eksikliği ortadan kaldıracaktır ancak otoyollara yapılacak
çitlerin boyuna ilişkin asgari 3 metre yapılması yönündeki
önerimizin heyetinizce kabulü yapılacak işin maksada hizmet etmesini
sağlayacaktır çünkü eğer otoyollar etrafına yapılacak
çitlerin boylarını 1 metre yaparsanız onun üzerinden geçecek
olan hayvanlar yine geçecek. Yaptığımız araştırma
sonucunda, bu otoyollarda özellikle millî park bölgelerinde
karşılaşılan kazalarda -kurt, vaşak, tilki, ayı
ve sair hayvanlar- yabani hayvanlar olmakta, bunların da bu öngörülen çit
konulmaksızın otoyollara çıkması yine mümkün olabilecektir.
Bu sebeple, hem can ve mal kaybı açısından hem doğal
hayatın korunması açısından oldukça önemlidir.
Bunun yanında, deminden beri bu kanun teklifi
çerçevesinde çevreyle ilgili birçok konuşmacının
konuşmalarını dinlediğimizde bir bilgi eksikliği
olduğunu düşünüyorum, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Çevreci
hareketler dünyada 1970 yılından itibaren sosyal hayatın
içerisine girmiş, çevre sosyolojisi de bundan sonra oluşmuştur
çünkü Avrupa, Amerika, Sanayi Devrimini tamamlamıştır. Ve o
yıllara baktığınız zaman o yıllarda Avrupada,
Amerikada su kirliliğinden çevre kirliliğine kadar bütün her
şeyi rahatlıkla görebilirsiniz ve Türkiye'yle oranlanmayacak kadar
yüksek düzeylerdeydi. Biz de 1970li yıllardan itibaren bakarsanız
kırk sekiz yıllık bir çevre geçmişi var. Bunun kanunda yer
almaması veya çevre sözcüğünün geçmemesi bunlarla
bağlantılıdır.
Bugün, göllerle ilgili, birçok konuşmacı
göllerin kuruduğunu, kuruyacağını söylüyor. Bunda sadece
orada yapılan barajların sorun olması değil aynı
zamanda iklim değişikliğinin de büyük etkisi var. Mesela Eber ve
Akşehir Gölü, en son 2018de DSİ Genel Müdürlüğü tarafından
yapılan bir projede Akar Çayı havzası bünyesinde
incelenmiştir ve gerekli önlemlerin tespiti
yapılmıştır, gelecek yıllarda da bu önlemler
alınmaya çalışılacaktır. Fakat bu tür eleştiriler
yapılırken yapılan çalışmalar titizlikle incelenip
daha faydalı önergeler verilir ve sorular sorulursa ülkenin geleceği
ve gittiği durum net olarak anlaşılacaktır. Bu açıdan
baktığınız zaman çevreyle ilgili hatiplerin söyledikleri
eksik kalmakta ve yanlış yönlendirmeye sebep olmaktadır.
Bununla beraber Milliyetçi Ülkücü Hareket olarak
bizim vatan topraklarına olan sevgimiz tüm değerleri ve
varlığıyla ona bağlılığı
kapsamaktadır. Biz bu vatanı sadece bir ülke sınırıyla
tanımlayıp sahiplenerek değil, öncelikle insanı olmak üzere
kurduyla, kuşuyla, nehriyle, deniziyle, havasıyla, suyuyla bütün
değerlerini korumak, geliştirmek ve güçlendirmek için seviyoruz.
Milliyetçi Hareketin vatan sevgisi çevrenin korunmasını da içine
almaktadır. Onun için, milliyetçilik, çevreciliktir diyoruz ve Genel
Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir yanlışlık oldu, az önceki konuşmamızda tüm grup
başkan vekilleriyle bir anlaşma yapmıştık, bir ittifak
etmiştik, bilmiyor olabilir arkadaşlar; kaldı ki İYİ
PARTİ destek oldu bizim önergemizin reddiyle ilgili oylamada. Bir daha
sayarsak daha sağlıklı bir sonuç alınacağını
düşünüyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) 13üncü
maddeye göre tekrarlayabilir miyiz Başkanım?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkanım, biz
kabul etmemiştik, saymadınız efendim; biz ret vermiştik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yanlışlık
var Sayın Başkanım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bakışınızda bir yanlış var yani.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, bir
dakika, burada şöyle Başkanım: Burası ret verdi, o kabul
olarak telakki edildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet, yanlış
görüldü, o yüzden Sayın Başkanım, yoksa konuştuk
arkadaşlarla aramızda.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha oylar
mısınız.
BAŞKAN Tekrarlıyorum oylamayı
Değerli arkadaşlar, bu 13üncü maddede
Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir yanlışlık
olduğu iddia edilirse, Başkan usul görüşmesi açabilir -açabilir
yani gerek görmeyebilir de- ve gerekirse oya başvurarak düzeltme yapar.
diyor.
Önergeyi tekrar oya sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesi ile 2918 sayılı Kanunun 7nci
maddesine eklenmesi teklif edilen (n) bendinde yer alan "muhtemel
yaşam alanlarının ibaresinin
"habitatlarının" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Göker Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
Burdur İstanbul Adana
Orhan
Sarıbal Müzeyyen
Şevkin Murat
Bakan
Bursa Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Orhan Sarıbal.
Buyurun Sayın Sarıbal.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kürsüden aslında bir muhatap
aramamız gerekiyor; ülke saraydan yönetiliyor ama biz Mecliste birbirimize
dert anlatmaya çalışıyoruz.
Bir Çevre Kanunu, yok edilmeye
çalışılan bir çevre. Biz çevreye bakınca yeşili, börtü
böceği, demokrasiyi, özgürlüğü, kardeşçe yaşamayı
görüyoruz ama AKP, saray rejimi ve yandaşları çevreyi görünce doları
görüyorlar, euroyu görüyorlar. O yüzden, onlar için çevrenin sadece ve sadece
önemi kazanımlarıyla ilgili, servet birikimleriyle ilgili. Talan
mübahtır, talanı meşru görme gibi bir niyetleri var ama önce
şuradan başlamak istiyorum.
Şu anda Bursanın ve ülkemizin en güzel
dağlarından bir tanesi Uludağın yüksek eteklerinden
Karaağız Köyünde bir mücadele var ve bir direniş var.
Karaağız köylüleri, Mustafa Bey, Mahmut Bey, Fatma ana, Gülsüm anne,
değerli arkadaşlar, hepinize selam olsun buradan, bu ülkenin Gazi
Meclisinden selam olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Tam
iki yüz kırk gündür, orada, AKP dayatmalarına, Büyükşehir
dayatmalarına karşı mücadele ediyorlar.
Niye mücadele ediyorlar biliyor musunuz? O
dağın eteklerinde, bu soğuklarda biyokütle yakıt santrali
yapmak istiyorlar. Bu biyokütle yakıt santrali yapmak isteyen
firmanın, ÇED raporunu hazırlayan firmanın
danışmanı kim? AKP belediye meclis üyesi ve Büyükşehir
çevre komisyon üyesi. Şimdi, öyle bir tezgâh ki bu tezgâh, neresinden
bakarsanız bakın AKP ve saraya dayanıyor. Neresinden
bakarsanız bakın. İki yüz kırk gündür gece gündüz mücadele
ediyorlar. iki yüz kırk gün. Topraklarını tutuyorlar orada ve
burada aynı zamanda metruk mezarlık adı altında kültürel
ve tarihsel değer var yani sit alanı olması lazım. Hani
diyorlar ya Mezarlıklar kutsaldır, mezarlıklara
dokundurmayız, mezarlıklar için her şeyi yaparız.,
işlerine gelirse mezarlık kutsallığını alır,
işlerine gelmezse mezarlık oradan rant elde edilecek bir alana
çevrilir. Böyle bir durum var.
O yüzden o köylülere buradan selam olsun. Sizlere
selam olsun değerli dostlar. O biyokütle meselesi üzerinden, gelip odun
yakacağını söyleyen
Bakın, o biyokütlede odun
yakacaklarmış. Başka? Zeytin çekirdiği. Başka? Ot.
Değerli arkadaşlar, bir tane zeytin ağacı yok o bölgede.
Bırakın zeytin çekirdeğini, zeytin ağacı yok. Belli ki
bir başka yerden bir süre sonra ya kömür getirecekler ya başka bir
şey getirecekler. Sadece, oraya biraz buğday eken,
hayvancılık yapan, sütten ekmeğini kazanan o köylüleri yerinden
edecekler, o gariban köylüleri yerinden edecekler. İtiraz ediyoruz, o
mücadele kazanılacak! O mücadele Uludağ eteklerindeki
Karaağız köylülerinin mücadelesidir. Buradan saygıyla selamlamak
isterim.
Değerli milletvekilleri, elbette bir trajediyi
paylaşmak lazım. Biraz önce söylendi burada, o kara yollarıyla
ilgili bir düzenleme, Ormanlardan işte, ayı çıkabilir, taş
düşebilir. diye bir düzenleme. O düzenlemenin içinde bir şey eksik:
Mesela, Geyik çıkabilir. tabelasını mutlaka oraya koyun. Geyik
çıkabilir tabelası eksik ama asıl eksik olan şu: Diyorlar
ya, Keçi girmesin ormanlara, şu girmesin
O tabelaların hepsini
kaldırın. Ormanların girişine şunu yazın:
Müteahhit ve insanlar giremez. (CHP sıralarından
alkışlar) Müteahhit ve insanlar giremezse o ormanlar tertemiz,
pırıl pırıl kalır.
Diğer bir konu: Dünyada nerede var
arkadaşlar? Temiz bir çevrede yaşamak insanların temel
hakkıdır. O temiz çevreyi sağlaması gereken de devlet ve
hükûmettir. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki devlet ve hükûmet
ormanları, çevremizi, suyumuzu, yaşam alanlarımızı
kirletiyor; ona karşı halk mücadele ediyor. Buna faşizm
değil de ne denir? Bütün hayatımızı kahreden, bütün
hayatımızı yok eden, bütün çevremizi batırmaya
çalışan AKPye karşı direnen halk, direnmesine devam
edecektir.
Yaşasın yeşillik, yaşasın
ormanlar, yaşasın kardeşlik, yaşasın
dağlarımız, yaşasın sularımız! Su
haktır, satılamaz. Bu düzen ancak AKP gittiğinde düzelecektir.
Tek mücadelemiz var. AKP ve saray rejimini indirene kadar mücadelemiz devam
edecektir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O iş
bağırarak olsaydı çok farklı şeyler görürdük, geçti
bunlar Orhan Bey.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sizin de bu konuda
sabıkanız az değil ama.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.30
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.31
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi 22nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada bulunan 16 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 28 Kasım 2018 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.32