TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü
Birleşim
29
Kasım 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Gülerin, 29 Kasım Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, bazı Avrupa ülkelerinde Türk çocuklarına
yönelik ağır insan hakları ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Elâzığ
Milletvekili Gürsel Erolun, Elâzığ ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Nevşehir
Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Kapadokyada önemli olan balon
turizmi için yeterli balon pilotunun olmadığına,
Antalya-Kapadokya arasında günlük uçak seferi düzenlenmesi
gerektiğine, Nevşehir ilinin Kozaklı ilçesindeki fizik tedavi
merkezinin hastaneye çevrilmesinin ihtiyaç hâline geldiğine ilişkin
açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaeli ilinde Kuzey Marmara Otoyolu
inşaatındaki viyadük çalışması sırasında
beton blokun altında kalarak hayatını kaybeden Öztürk
Yılmaz, Bayram Kılıç ve Mehmet Sıddık Canpolata
Allahtan rahmet, yaralı olarak kurtarılan Kani Öztürke şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, kadrosuz usta öğreticilerin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Gününe ilişkin açıklaması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçalın, Birleşmiş Milletlerin Fransadaki
eylemlere ilişkin açıklamalarına ve polis şiddeti
karşısında sözde basın özgürlüğü, insan hakları
savunucularının Fransa Hükûmetine karşı
tutumlarının ne olacağını merak ettiğine
ilişkin açıklaması
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, çevreyle ilgili özlü sözlere
ilişkin açıklaması
7.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, ücretli öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, çiftçiler tarafından yapılan rutin depolama
işleminin, bazı basın-yayın organlarında stokçuluk
yapılıyormuş gibi yansıtılmasının algı
operasyonunun bir parçası olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Sanayi ve Teknoloji Bakanı tarafından
sonuçları açıklanan KOBİ Gelişim Destek Programına
ilişkin açıklaması
10.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Fransa, İtalya ve İspanyaya
ihraç edilen Tekirdağın Saray ilçesinde yetişen bolet
mantarının korunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
geçici 69uncu maddesinin değiştirilerek 2014 yılından
sonra mezun olan sağlık ön lisans mezunlarına lisans tamamlama
hakkının verilmesiyle sağlık alanında ara eleman
ihtiyacının giderileceğine ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, Kocaeli ilinde Kuzey Marmara Otoyolu
inşaatındaki viyadük çalışması sırasında
beton blokun altında kalarak hayatını kaybeden Öztürk
Yılmaz, Bayram Kılıç ve Mehmet Sıddık Canpolata
Allahtan rahmet, yaralı olarak kurtarılan Kani Öztürke şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
13.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 1 Aralık Adıyamanın il
oluşunun 64üncü yıl dönümünü kutladığına ilişkin
açıklaması
14.- Bursa Milletvekili Emine
Yavuz Gözgeçin, 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Gününün tüm dünyada kardeşlik hukukunun ve adaletin
tesisine, insan hakları ihlallerinin son bulmasına vesile
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, 26 Ağustos 2016 tarihinde Sağlık
Bakanlığına devredilen askerî hastane personelinin
mağduriyetinin telafi edilip edilmeyeceğini Sağlık
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kocaelinin Gebze ilçesinde Kuzey Marmara Otoyolu
inşaatındaki viyadük çalışması sırasında
beton blokun altında kalarak hayatını kaybeden işçilere Allahtan
rahmet dilediğine, Edirnede yaşanan sel felaketi nedeniyle meydana
gelen maddi kaybın giderilmesi gerektiğine, 29 Kasım Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Gününe ve Dede Korkutun
UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi'ne kabul
edildiğine ilişkin açıklaması
17.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Kırıkkale OSB'deki gaz dolum tesisinde
meydana gelen patlamada ölen işçiye Allahtan rahmet, yaralılara
şifa dilediğine, Millî Savunma Bakanlığı Genelkurmay
Başkanlığı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanlıklarında görev yapmakta olan sivil devlet
memurlarının mağduriyetinin giderilmesini talep ettiklerine,
Filistin davasına olan inanç ve kararlılıklarının
altını çizmek istediğine ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü vesilesiyle Filistinlilerin haklı mücadelesinin
yanında olduklarına, 29 Kasım Aladağ katliamının
2nci yıl dönümü nedeniyle çocukların iktidarın
politikaları sonucu cemaatlerin, tarikatların yurtlarında kalmak
zorunda bırakıldığına, Aladağ Yurt
Yangınını Araştırma Komisyonu Raporunun
açıklanmadığına ilişkin açıklaması
19.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 29 Kasım 2016 tarihinde Adana Aladağda yanarak
hayatını kaybeden 12 yaşındaki Cennetin günlüğünde
yazılanlara, Kocaelinin Gebze ilçesinde işçilerin hayatını
kaybettiği olay sonrasında devlet tarafından atılan ilk
adımın yayın yasağı olduğuna, 29 Kasım
Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Gününe
ilişkin açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Kocaelinin Gebze ilçesinde viyadük çalışması
sırasında yaşanan kazada hayatını kaybeden
işçilere Allahtan rahmet dilediğine, 29 Kasım Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Gününe, 29 Kasım
Aladağ yangınının 2nci yıl dönümünde ölen çocukları
rahmetle andığına ve 494 sıra sayılı Komisyon
Raporunun tekrar incelenmesinde fayda olduğuna ilişkin
açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Özcan Purçunun, bilgilerin yanlışlığını ifade
etmek istediğine ve özür dilediğine ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dalın İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, Kırıkkale OSBde LPG yüklü
aracın infilak etmesi sonucu vefat eden hemşehrisi Mikail
Şimşeke Allahtan rahmet, yaralanan Mehmet Akbulut ile Ali Kirike
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili
Bekir Başevirgenin, Manisanın Turgutlu ilçesine kurulmak istenen biyogaz
enerji santralinin yaratacağı problemlere ilişkin
açıklaması
25.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürkün, Kırıkkale OSBde LPG yüklü aracın
infilak etmesi sonucu vefat eden hemşehrisi Mikail Şimşeke
Allahtan rahmet, yaralanan Mehmet Akbulut ile Ali Kirike şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
26.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, Kırıkkale OSBde LPG yüklü
aracın infilak etmesi sonucu vefat eden hemşehrisi Mikail
Şimşeke Allahtan rahmet, yaralanan Mehmet Akbulut ile Ali Kirike
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
27.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybekin 15 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Muğla Milletvekili
Yelda Erol Gökcanın, sağanak yağış nedeniyle Bodrum
ilçesinin Gümbet, Yokuşbaşı ile Bitez Mahallesinde su
baskınları yaşandığına, Muğlalı ve Bodrumlu
hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
31.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, rutin depolama işlemi yapan patates üreticilerinin
stokçu muamelesi yapılarak depolarına baskınlar düzenlenmesinden
rahatsızlık duyduklarına ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün 15 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın 15 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle
yaptğı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın 15
sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili oyunun rengini belli etmek
üzere yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde kaç Suriyeli mültecinin yaşamakta
olduğunun araştırılması ve tamamının
kayıt altına alınması, Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı
hakkı tanınmasının koşullarının
belirlenmesi, Suriyeli mülteciler için oluşturulan kampların durumu,
Suriyeli mültecilerin neden olduğu sorunların detaylı olarak incelenmesi
ve bu sorunların çözümü için programlar hazırlanması, Suriyeli
mültecilerin ülkelerine dönmelerine yönelik çalışmalara
başlanması, daha fazla Suriyeli mültecinin ülkemize girişinin
önüne geçilmesine yönelik çalışmaların ivedilikle
başlatılması amacıyla 29/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve arkadaşları
tarafından, Dilovası ilçesindeki sanayi tesislerinin çevreye ve insan
sağlığına etkilerini tespit edebilmek ve çözümler
üretebilmek amacıyla 26/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Adana
Milletvekili Orhan Sümer ve arkadaşları tarafından, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğrenim
gören öğrencilerin barındıkları yurt ve pansiyonların denetimlerinin
sıkılaştırılması ile öğrencilerin can ve mal
güvenliğinin sağlanması amacıyla 29/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, İzmir Milletvekili Özcan
Purçunun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Bursa Milletvekili Osman Mestenin CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin açıklama nedeniyle
yaptığı konuşmasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15)
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden
Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin
Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında En Az Gelişmiş Ülkeler İçin Teknoloji
Bankası Kurulmasına Yönelik Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1247) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 13)
IX.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Marmara Üniversitesi öğrencilerine
"Hoş geldiniz." Denilmesi
2.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Sinop Engelsiz Yaşam, Bakım, Rehabilitasyon
ve Aile Danışma Merkezinden bir grup zihinsel engelli çocuk ve
personele "Hoş geldiniz." denilmesi
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 15)
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı: 13)
Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler Arasında En Az
Gelişmiş Ülkeler İçin Teknoloji Bankası Kurulmasına
Yönelik Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
29 Kasım 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Birleşmiş Milletler Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
Abdullah Gülere aittir.
Buyurun Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin, 29 Kasım Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 29
Kasım Birleşmiş Milletler Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü ve ben de bugün
dolayısıyla günden dışı söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetimizi saygıyla
selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 29
Kasım 1977 tarihinde yaptığı oturumda alınan kararla
29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü
olarak ilan edilmiştir. Tüm dünyadaki mazlum milletlerin sembolü olan
Mescidi Aksanın bekçisi Filistinli kardeşlerimizin
dayanışma gününün özgürlük ve egemenliklerine vesile
olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İsrail-Filistin çatışmasının
temelinde, 29 Kasım 1947 tarihli Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 181 sayılı Kararının tam ve doğru bir
şekilde uygulanamaması ve Filistin halkının vazgeçilmez
haklarının elinden alınmış olması
yatmaktadır. Birleşmiş Milletlerin mazlum Filistin halkına
destek olunması amacıyla 1977de aldığı bu karar, ne
yazık ki her zaman olduğu gibi kâğıt üzerinde
kalmıştır. Bu durum hem Birleşmiş Milletlerin gücünü
zayıflatmış hem de bölgedeki halkaların güvenini
sarsmıştır. Hâlâ Batı Şeriada yaşayan 3 milyona
yakın Filistinli kardeşimiz İsrailin etraflarına
ördüğü duvardan dolayı Kudüse giremiyor, abluka altındaki
Gazzede de 2 milyondan fazla Filistinlinin Kudüse girişi yasak hâlde
bulunuyor. Vatanlarından sürülerek dünyanın dört bir yanına
dağılan 5 milyon civarındaki Filistinli mülteci de en büyük
rüyaları olan Kudüse dönme imkânından mahrum durumdadır.
Nekbeden bu yana işgali genişleten İsrail, şu an 27 bin
kilometrekarelik tarihî Filistin topraklarının yüzde 85ine el
koymuş durumdadır. Filistinliler ise bu alanın sadece yüzde
15ini kullanabilmektedir. İsrail ayrıca, 1967 yılında
işgal ettiği Doğu Kudüs ve Batı Şeriada da yasa
dışı Yahudi yerleşim birimi inşaatlarına
hızlı bir şekilde devam ediyor.
Filistin halkıyla, geçmişte olduğu
gibi bugün de tarihî ve kültürel bağlarımızın bize
yüklediği sorumluluk duygusuyla Türk milleti olarak topyekûn bir
dayanışma içerisindeyiz. Gazze Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi,
Erez Sanayi Bölgesi, tamirat ve onarımdan geçirilen binlerce okul, Yatta
Üniversitesi, güvenlik güçleri ve kolluk kuvvetlerinin eğitimi gibi birçok
alanda ülkemizle proje ve iş birlikleri devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, İsrailin son
dönemde Gazzeye yaptığı acımasız saldırılar
devam ederken İslam dünyasının birçok ülkesi de dâhil herkesin
suskun ve sessiz kalması da anlaşılır gibi değildir.
Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi
yapısındaki değişim gerçekleşmeden, hak ve adalet
kavramlarının tam manasıyla uluslararası ilişkilerde
olduğunu söylemek imkânsızdır. Artık İsrail ve
Filistinin iki devlet olarak güvenli ve uluslararası planda
tanınmış sınırlar içinde bir arada
yaşamasını öngören bu çözüm vizyonu hayata bir an önce
geçmelidir.
Bildiğiniz gibi, 15 Kasım 1988
yılında Filistin Ulusal Konseyi, sürgünde bağımsız
Filistin devletinin resmen kurulduğunu ilan etmiştir. Mayıs 2012
itibarıyla 132 ülke sürgündeki Filistin devletini tanımış,
Türkiye Filistin devletini de tanıyan ilk ülkeler arasında yer
almıştır.
Filistin yönetimi 29 Kasım 2012de,
Birleşmiş Milletlere üye olmayan gözlemci devlet statüsü için
başvurmuş ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
yapılan oylamayla gözlemci devlet statüsüne de kavuşmuştur.
Türkiye, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere tüm
uluslararası kurum ve kuruluşlarda Filistin devletinin yegâne
destekçisi ve hamisi olmuştur ve bu şekilde de hamisi olmaya devam
edecektir. Filistinin Birleşmiş Milletlerde gözlemci statüsü
kazanmasından Filistin lehine çıkarılan kararlara kadar Türkiye
her zaman özgür ve bağımsız bir Filistin devletinin
kurulması için çaba göstermektedir ve çabasını da artırarak
devam ettirecektir.
Halkımızın ve sivil toplum
kuruluşlarının yaptığı yardımlar herkesin
bildiği şekilde ortadadır. Dünyada bir başka örneği
olduğunu sanmıyorum ve iddialı bir şekilde konuşuyorum
ki bir başka ülkeye yardım için kurulan en çok vakıf ve dernek
Türkiyedeki Filistine yardım kuruluşlarıdır. Kadın,
çocuk, yaşlı ayrımı dahi yapmadan hunharca Müslüman
avı yapan İsrailin son dönemde Kudüse Mescidi Aksada cuma
namazı için girişleri ve ezan sesini yasaklama girişimlerini
kınadığımı bu vesileyle de belirtmek istiyorum.
Sözlerimi burada tamamlarken, Hükûmetimizce
yürütülen çalışmalardan da güç alarak Filistin halkıyla
dayanışmamızı daha da kararlı biçimde
sürdüreceğimizi ifade ediyor, Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Gününün sadece mazlum Filistin halkı için değil,
tüm ezilen ve sömürülen dünya insanlığı için
dayanışmaya vesile olmasını diliyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
bazı Avrupa ülkelerinde Türk çocuklarına yönelik ağır insan
hakları ihlalleriyle ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu
Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, bazı Avrupa ülkelerinde Türk
çocuklarına yönelik ağır insan hakları ihlallerine
ilişkin gündem dışı konuşması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bazı Avrupa
ülkelerinde Türk çocuklarına yönelik ağır insan hakları
ihlalleriyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılı
verilerine göre, 170 ülkede 6 milyonun üzerinde Türk vatandaşı
yaşamaktadır. Dışişleri Bakanlığı
tarafından edinilen bilgiye göre, yurt dışında yaşayan
6 milyonu aşkın Türk vatandaşının yaklaşık 5
milyonu Avrupa ülkelerinde, geri kalanı ise Kuzey Amerika, Asya, Orta
Doğu ve Avustralyada bulunmaktadır.
Yapılan araştırmalar, 2015-2016
yılları arasında Avrupada 5,1 milyon bebek doğarken 5,2
milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini ortaya
çıkarmaktadır. Özellikle Almanya nüfusu her yıl gittikçe
azalmaktadır. Buna rağmen doğumlarda da her geçen yıl ciddi
bir şekilde düşüş söz konusudur. Avrupa ülkeleri, iş gücü
sıkıntısıyla, ekonomik ve toplumsal gerileme tehdidine
karşı önlem olarak çocuk sayısını artırmak
istemektedir. Toplumsal ve ekonomik gerileme tehlikesiyle karşı
karşıya gelen Avrupa Birliği üyesi ülkeler, millî nüfus için
kendi vatandaşlarının doğum oranını artırmak
adına yüksek maaş bağlama ve uzun süreli yıllık
izinler dâhil her tür teşvik vermektedirler. Bu durum yetersiz
kaldığı için devşirme nüfus politikasıyla
göçmenlerin, özellikle Türk ve Müslüman ailelerinin bebeklerini ve
çocuklarını alarak daha dilini, dinini, kültürünü tanıyamadan
köklerinden kopararak kendi kültürüne göre, Hristiyan Avrupalı olarak
yetiştirmeyi hedeflemişlerdir.
Avrupada Türk ve Müslümanlara yönelik Nazizm, el
koydukları göçmen çocuklardan borsa oluşturmuştur. Böylelikle,
Türk çocukları ailelerinden koparılırcasına
alınır, yabancı ailelerin yanına asimile edilmek üzere
verilir. Herhangi bir yargı kararı olmaksızın ailelerinden
alınan binlerce Türk çocuğu, farklı milliyet ve dine mensup
ailelere verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Avrupada yaşayan
Türk çocuklarının ailelerinden koparılarak asimile edilmeleri, bu
yönde de aynı şekilde hiç tanımadıkları ailelerin
yanına, Almanların yanına verildikten sonra da hiçbir
şekilde sahip çıkılmamaları, bizim, aslında, yurt
dışında bulunan Türklerimizle ilgili ne kadar sahibiyetimizin
eksikliğinin olduğunu ortaya koymaktadır.
Hiç fark etmiyor, nerede bir Türk varsa bizim
yüreğimiz orada olmalı. Nerede bir Türk yaşıyorsa bizim
kalbimiz orada olmalı. Türke nerede zulüm yapılıyorsa işte
biz orada olmalıyız. (MHP sıralarından alkışlar)
Bu, sadece ülkemizde değil her yerde olmalı. Sadece Türki
cumhuriyetlerinde değil her yerde olmalı.
Bizler, Avrupadaki Türklere de mutlak ve mutlak,
özellikle çocuklara -onların vebali de bizlerin boynunda- sahip
çıkmamız gerekiyor.
Ben Almanyada doğdum, orada büyüdüm ve
milletin, milliyetin, bayrağın, İstiklal
Marşının ne demek olduğunu en iyi bilenlerdenim. Benim
tüylerim her Türk Bayrağı gördüğümde, ay yıldızlı
al bayrağı gördüğümde diken diken olmaktadır çünkü orada
Türklere yapılan zulmü en iyi bilenlerden biriyim ben.
Orada, küçücük bebeleri alıp alkolik ailelere
veriyorlar. Burada bebek ölümleri yaşanıyor ve aile hiçbir yargı
kararına dayanmaksızın çocuğundan koparılıyor.
Buraya da bizim mutlaka sahip çıkmamız gerekiyor.
En önemlisi, bu çocukların akıbetiyle
ilgili, devamında oranın gençlik dairesi, gençlik merkezi
dediğimiz merkez, o aileleri -müracaatta bulunmuş olmalarına
rağmen- bilgi edinme hakkından bile mahrum bırakıyor, bu
vesileyle çocuklarının kimin yanında olduğunu, ne
koşulda yaşadıklarını dahi bilmiyorlar.
Bakınız, en son yaşanmış
olan bir örnek var, hepimizin yüreğini burkması gerekiyor, Almanyada
yaşanıyor bu. Burada yeni doğmuş olan bir bebek Türk
aileden koparılıyor Bakamıyorsun. diye, alkolik bir aileye 5inci
evlatlık çocuk olarak veriliyor. Daha sonrasında, beş ay sonra
bu Türk çocuğu ölüyor. Bakın, o bir Türk ve bizim sahip çıkmaya
yönelik
Mutlak ve mutlak, burnumuzun direğinin sızlaması
gerekiyor, vicdanımızın mutlaka harekete geçmesi gerekiyor ve
ben diyorum ki: Milliyetçi Hareket Partisi nerede bir Türk varsa onun
yanındadır. Ben diyorum ki: Elinde benim öğretmenimin, benim
doktorumun, benim askerimin, benim polisimin kanı olan teröriste
sayın diyenlere rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi var olduğu
sürece bu vatan bölünmeyecektir, bu bayrak da inmeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Elâzığnın sorunları hakkında söz isteyen
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erola aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Erol.
3.-
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun, Elâzığ ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. Kırk bir yıl aradan sonra, bu kürsüde CHP
Elâzığ Milletvekili olarak konuşma hakkını bana
tanıyan, beni onurlandıran Elâzığ halkına da en içten
dileklerimle sevgi, saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Ve Elâzığ Milletvekili olarak Parlamentoda
yaptığım ilk konuşma, 27nci Dönemin Parlamentomuza,
ülkemize ve seçilen bütün milletvekili arkadaşlarımıza
hayırlı olmasını diliyorum. 26ncı Dönemde Tunceli
Milletvekiliydim, bu kürsüde çok konuşmalar yaptım. 27nci Dönem
Elâzığ Milletvekilliğimizde de aynı duyarlılıkla,
aynı sorumlulukla konuşmalara devam edeceğiz. Tunceli
Milletvekilliğim döneminde olduğu gibi önceliğim devletin
varlığı, milletin bölünmez bütünlüğü; vatanın
birliği ve korunmasıyla ilgili
duyarlılığımız aynen devam edecektir ve yine,
başta PKK ve FETÖ terör örgütüne karşı dik duruşumuz,
söylemimiz ve davranışımız aynen devam edecektir. Ve yine,
hem kentim Elâzığın hem Türkiye'nin manevi ve millî
duygularına sahip çıkarak siyaset yapma
anlayışımız aynen devam edecektir. Siyasette ırklara
göre değil, din ayrımcılığına göre değil,
etnik kimlik ayrımcılığına göre değil, siyasette
evrensel değerler üzerinden, bütün ülkemizde yaşayan tüm
yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık
hakkına sahip çıkarak siyaset yapmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, uzun süreden beri,
belki de Elâzığ Milletvekilinin ilk defa sorunlarını
gündeme getirdiği bir konuşma talebinde bulundum. Elâzığ,
aslında, Doğu Anadoluda kuzey ve güneyi birbirine bağlayan,
batı ile doğuyu birbirine bağlayan bir geçiş noktası. Kendine
göre gelenekleri olan, millî duyguları olan, kültürü olan ve bölgede
geçmişte Elâzığ denildiği zaman Doğunun Parisi
diye adlandırılan bir kentti. Ama gelgelelim ki Elâzığda
üniversitemiz var; bu Elâzığdaki üniversitemiz Türkiye
ortalamasında 25inci sırada olmasına rağmen, ama
Elâzığ bir üniversite kenti değil.
Elâzığ inanılmaz bir kültür
potansiyeline sahip, turizm potansiyeline sahip; Harput gibi, Hazarbaba gibi
turizm potansiyeli olacak birçok verisi olduğu hâlde Elâzığ bir
turizm kenti de değil.
Elâzığda organize sanayi bölgemiz var.
Özellikle Elâzığ vişne mermeri Türkiye'nin ve dünyanın en
kıymetli mermeri olmasına rağmen, Elâzığ bir sanayi
bölgesi de değil.
Elâzığda ovalarımız var. Belki
de Türkiye'nin en ayrıcalıklı kentlerinden birisi, üç
tarafı sularla çevrili yarımada konumunda ama su ile ovaları birleştiremediğimiz
için Elâzığ bir tarım kenti de değil.
Elâzığda yaşanan bu sorunların
çözümüyle ilgili tabii ki ortak akıl geliştirmek, çözümlerle ilgili
gerekli girişimlerde bulunmak, Meclis kürsüsünde gündeme getirmek bizim
asli görevlerimizden birisi.
Elâzığda şehir hastanesi
yapıldı, mevcut hastaneler kapatıldı ve o bölgede
sağlık sektöründe inanılmaz şekilde yaşanan
sıkıntılar, sorunlar ve o bölgede yaşayan insanların
ticari işletmelerinin kapatılmasından kaynaklı sosyal
sorunlar büyümeye başladı. Elinizi attığınız
zaman, her anlamda sorunlarla karşı karşıya gelen bir
kentle karşı karşıyayız ama bu sorunların çözümü
var mı? Var.
Geçmişte Elâzığ her dönemde AKPye
inanılmaz destek vermiştir yani bütün milletvekilleri AKPden
seçilmiştir, belediye başkanı AKPden seçilmiştir ama çevre
iller ile Elâzığı değerlendirdiğiniz zaman,
Elâzığ her zaman ikinci planda kalmıştır. Çevre
illerimize, Malatyaya bakanlık verilmiştir, Bingöle bakanlık
verilmiştir, Erzincana bakanlık verilmiştir, Diyarbakıra
bakanlık verilmiştir, Maraşa, Antepe bakanlıklar
verilmiştir ama Elâzığa hiçbir dönem bakanlık
verilmemiştir. Ama şimdi, Elâzığın kırk bir
yıl aradan sonra Cumhuriyet Halk Partisinden seçilen bir milletvekili
olarak, siyasette farklı konularda ayrışmak yerine ortak
değerlerde buluşarak kentin sorunlarına çözüm arayan bir
anlayışla bu sorunların çözümüyle ilgili siyasi
sorumluluğumuzu yerine getireceğiz.
İlçelerimiz kendi kaderine terk edilmiş.
Özellikle Elâzığda 3 tane bakır maden işletmesi var, daha
doğrusu yer altı kaynağı zenginliği
açısından 3 tane maden ocağımız var; bunlar Ferrokrom,
ETİ KROM ve Maden Bakır İşletmesi. Bunlar
özelleştirilmiş ve bunların bulunduğu ilçeler, beldeler
tamamen terk edilmiş bir hâle getirilmiş.
Sorunlarla karşı karşıya olan
bir Elâzığla karşı karşıyayız. Bugün,
Elâzığ Milletvekili olarak ilk yaptığım konuşma.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bundan sonraki
konuşmalarımızda Elâzığın sorunlarını
daha detaylı gündeme getirerek, Parlamentomuzu bilgilendirerek
Elâzığdaki sorunları çözüp Elâzığdan CHPli bir
milletvekili seçilmenin farkını hem ilime hem Parlamentoma
kanıtlamayı, çalışmayı kendime siyasi ve ahlaki bir
sorumluluk olarak biliyorum, görüyorum.
Hepinize en içten dileklerimle sevgi ve
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Başkanım, mümkünse arkadaşımızın
Elâzığla ilgili ifade ettiği sorunlarla ilgili birkaç cümle
ifade etmek isterim.
BAŞKAN Yok, böyle bir şeyimiz yok.
Sisteme girdiyseniz ilk 15in içerisinde size söz verebilirim.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın
grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Sarıaslan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Kapadokyada önemli
olan balon turizmi için yeterli balon pilotunun olmadığına,
Antalya-Kapadokya arasında günlük uçak seferi düzenlenmesi
gerektiğine, Nevşehir ilinin Kozaklı ilçesindeki fizik tedavi
merkezinin hastaneye çevrilmesinin ihtiyaç hâline geldiğine ilişkin
açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya bölgesindeki turizme
katkı sağlaması açısından 3 konuya dikkat çekmek
isterim.
1) Bölgemize balon turizmi önemli katkı
sağlamaktadır. Balonu kullanan pilot sayısı yetersizdir. Bu
konunun çözümü için Türk Hava Kurumu devreye girmelidir, gerekirse bölgedeki
turizm şirketleriyle iş birliği yapılabilir. Kuzey Afrika
ülkelerinden de balon pilotlarına talep vardır. Bu vesileyle
işsizlik sorununa da çözüm bulmaya katkı sağlamış
oluruz.
2) Türkiye'ye en çok gelen turist konumunda olan
Ruslar Kapadokyaya ciddi şekilde ilgi göstermektedirler. Fakat Antalya
üzerinden Kapadokyaya süreklilik arz eden bir hava bağlantısı
olmadığı için Rus turistlerden Kapadokyada çok az
yararlanılmaktadır. Acilen Antalya-Kapadokya arasına günlük uçak
seferi planı yapılmalıdır.
3) Kozaklı ilçesindeki fizik tedavi merkezine
yoğun talep vardır. Tedavi merkezinin hastaneye çevrilerek hizmete
alınması ihtiyaç hâline gelmiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli ilinde Kuzey Marmara
Otoyolu inşaatındaki viyadük çalışması
sırasında beton blokun altında kalarak hayatını
kaybeden Öztürk Yılmaz, Bayram Kılıç ve Mehmet Sıddık
Canpolata Allahtan rahmet, yaralı olarak kurtarılan Kani Öztürke
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dün seçim bölgem
Kocaelide Kuzey Marmara Otoyolu inşaatının
Kocaeli-Gebze-Tavşanlı kesimindeki viyadük
çalışmasında talihsiz bir iş kazası meydana geldi. Dün
gece saat 23.30 itibarıyla arama kurtarma işlemleri tamamlandı.
Viyadük çalışmaları sırasında düşen beton blokun
altında kalan 4 işçimizden Öztürk Yılmaz, Bayram Kılıç
ve Sıddık Canpolat hayatını kaybetti, işçimiz Kani
Öztürk yaralı kurtarıldı. Yaralı işçimiz Kani
Öztürkün Darıca Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde
bugün sabahleyin ameliyatı yapıldı, durumu iyi, bilinci
açık, konuşuyor. Gebze Cumhuriyet
Başsavcılığı ve Bakanlık tarafından
incelemeler yapılıyor. Olayda hayatını kaybeden
işçilerimizin cenazeleri otopsi işlemlerinin ardından ailelerine
teslim edilecek.
Meydana gelen iş kazasında
hayatını kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralı işçimize acil şifalar diliyorum. Bu tür kazaların
bir daha yaşanmaması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
3.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, kadrosuz usta öğreticilerin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kadrosuz usta öğreticilerin sorunları hâlâ
çözülmeyi bekliyor. Türkiye'nin her ilinde, her köyünde görev yapan; Millî
Eğitim Bakanlığının memur Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığının da işçi olarak
görmediği; giyim, bilgisayar, el sanatları, makine
nakışları, halk oyunları gibi branşlarda uygulamalı
meslek eğitimi veren kadrosuz usta öğreticiler kadro beklemeye devam
ediyorlar. Özlük hakları iyileştirilmeyen, yıllarca tam
zamanlı çalışmasına rağmen sigortası tam
yatmayan, benzine, vergilere, fiyatlara zam gelirken çalışma saat
ücreti değişmeyen kadrosuz usta öğreticilerin seslerinin
duyulmasını istiyoruz buradan. Ayrıca, usta öğreticilerin
iş güvenceleri kurum müdürlerinin inisiyatifinde. Doğum,
hastalık ve ölümlerde bile ücretli izin hakları tam
sağlanamamaktadır. Usta öğreticilerin kadro hakkı,
kıdem tazminat haklarının tam olarak uygulanması, özlük
haklarının iyileştirilmesi, işsiz kaldıklarında
işsizlik sigortalarından yararlanmaları için mutlaka ama mutlaka
sistemi iyileştirecek düzenlemeye acil olarak ihtiyaç vardır. Usta
öğreticilere artık üvey evlat muamelesi
yapılmamalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
4.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 29 Kasım Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Gününe ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün 29 Kasım Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü. Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 29 Kasım 1977 tarihinde yaptığı oturumda
alınan kararla 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir.
Bilindiği gibi, Türkiye, 15 Kasım 1988de
resmen kurulduğu ilan edilen Filistin devletini ilk tanıyan ülkeler
arasında yer almıştır. İsrailin, kurulduğu 1948
yılından bu yana Filistinli kardeşlerimize yönelik baskı,
şiddet ve ayrımcılık politikaları maalesef, artarak
devam etmektedir.
Orta Doğuda kalıcı barış
için tek yol, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu
Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin
kurulmasıdır. Türkiye, geçmişte olduğu gibi bugün de tarihî
ve kültürel bağlarımızın bize yüklediği sorumluluk bilinciyle
Filistin halkının her zaman yanında olmaya devam edecektir
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Öçal
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, Birleşmiş
Milletlerin Fransadaki eylemlere ilişkin açıklamalarına ve
polis şiddeti karşısında sözde basın özgürlüğü,
insan hakları savunucularının Fransa Hükûmetine karşı
tutumlarının ne olacağını merak ettiğine
ilişkin açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gezi olayları esnasında polisin ülkeyi yakıp
yıkan çapulculara karşı müdahalesini aşırı
şiddet olarak nitelendiren Birleşmiş Milletler, Fransadaki
olaylara gözlerini yumdu, kulaklarını kapattı. Fransadaki
eylemlere ilişkin açıklamalarda bulunan Birleşmiş
Milletler, ülkedeki savaş görüntüsünü görmezden gelerek polisin
şiddet kullanmadığını savunarak iki yüzlülüğünü
bir daha ispatladı. Ancak sözde basın özgürlüğü, insan
hakları savunucularının, iki ağacı bahane edip
Vandalizmi destekleyen yerli iş birlikçilerin, barış söylemleri
adı altında çukur siyaseti yapanların bu polis şiddeti
karşısında Fransa Hükûmetine karşı tutumları ne
olacak acaba?
Bu sorunun muhataplarını,
Birleşmiş Milletleri ve Fransa Hükûmetini buradan kınıyor,
yüce Meclisi selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, çevreyle
ilgili özlü sözlere ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu hafta çevreyi konuşuyor ve
çalışıyoruz.
Ya bizler çevremizin kirlenmesini ortadan
kaldıracağız ya da çevremizin kirlenmesi bizleri. Kennedy.
Tabiat, her yaprağında derin yazılar
olan biricik kitaptır. Goethe.
Doğa bekçiyle değil, sevgiyle korunur.
Anonim.
Doğa ve kitaplar onları görebilen gözlere
aittir. Emerson.
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey
olduğunu anlayacaktır. Kızılderili atasözü.
Dünya büyüklere atalarından miras
kalmadı, onu çocuklarından ödünç aldılar. Afrika atasözü.
Tabiatın şiiri hiç bitmez. Keats.
Biz doğayı korudukça doğa da bizi
korur. Anonim.
Bin ormanlık oluşum bir meşe
palamudunun içindedir. Emerson.
Doğaya karşı işlenen bir suçun
öcü insan adaletinden daha zorlu olur. Dostoyevski.
Her yıkıntı onarılabilir,
tabiatın yıkıntısı asla. Falih Rıfkı Atay.
Sevgi, çiçek açmayan yere uğramaz. Eflatun.
BAŞKAN Sayın Topal
7.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, ücretli öğretmenlerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığı
eğitim yılı boyunca okullarda ücretli olarak ders veren
öğretmenlerimizin çalışmalarını günlük temizlik
işçisi gibi değerlendirerek saate bölüp aylık on beş-on altı
gün olarak SGK primi ödüyor. Günde sadece kırk dakika dersi olan bir
öğretmen dahi sabah okula gelip akşam evine dönüyor. Kalan zamanda
saatlik olarak başka iş bulma olanağı yoktur.
Şubat döneminde yapılacak atamaya mutlaka
bu ücretli öğretmenlerimizin tamamı dâhil edilmeli, eğitim
adına utanç verici ve sorunlu olduğu kadar adaletsiz olan bu
uygulamaya derhâl son verilmelidir. Ücretli öğretmenlerimiz kadroya
alınmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin
8.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, çiftçiler tarafından
yapılan rutin depolama işleminin, bazı basın-yayın organlarında
stokçuluk yapılıyormuş gibi yansıtılmasının
algı operasyonunun bir parçası olduğuna ilişkin
açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizin patates deposu olan Niğde ilimizde bu
yıl yaklaşık 850 bin ton patates üretimi gerçekleşmiştir.
Bu üretimin 250 bin tona yakını tarladan direkt
satılmıştır, 100 bin tonu gerek tohumluk gerekse hayvan
yemi olarak kullanılmaktadır, kalan 500 bin ton patates de kasım
ayı itibarıyla ülkemizin altı aylık patates tüketim rezervi
için standartlara uygun depolarımızda satışa hazır
hâlde bekletilmektedir. Bu zaman zarfında, ilgili
bakanlıklarımız tarafından kışlık patates
depolarımızda ürün tespiti rutin olarak yapılmaktadır. Bu
rutin tespitlerin bazı basın-yayın organlarında stokçuluk
yapılıyormuş gibi yansıtılması tamamen bir
algı operasyonunun parçasıdır. AK PARTİli bölge
milletvekillerimizle birlikte ilgili bakanlığımızla bizzat
görüşerek ilimizde kesinlikle patates stokçuluğu
yapılmadığı, çiftçilerimiz tarafından rutin depolama
işlemi yapıldığı ifade edilmiştir.
Çalışkan, azimli ve üretken Niğdeli çiftçilerimizin bu konuda
müsterih olmalarını, her zaman yanlarında olduğumuzu
bilmelerini belirtir, bereketli ve bol kazançlar dilerim.
Niğdeli çiftçilerimizi ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
9.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
tarafından sonuçları açıklanan KOBİ Gelişim Destek
Programına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın
Mustafa Varank tarafından sonuçları açıklanan KOSGEBin
başlattığı KOBİ Gelişim Destek Programı
(KOBİGEL) sayesinde 2.545 işletmeye 734 milyon TLlik kaynak
sağlanacak. Bu destekle 1,5 milyar TLlik proje yatırım hacmi
oluşturmayı hedefliyoruz. Proje sayesinde 6.055 yeni personel
istihdam edilecek. Proje başına destek üst limiti 300 bin TL geri
ödemesiz, 700 bin TL geri ödemeli olmak üzere toplam 1 milyon TL olarak
belirlendi. Ayrıca KOSGEBin uygun göreceği gider üzerinden hesaplanacak
yüzde 30luk bir tutar, teminat karşılığı olarak
erken ödeme adı altında harcama yapılmadan önce ödenebilecek.
İşletmelerimize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
10.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Fransa, İtalya ve
İspanyaya ihraç edilen Tekirdağın Saray ilçesinde yetişen
bolet mantarının korunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 yılı bütçe
sunuşunda orman köylerinde kırsal kalkınmayı sağlamak
için eylem planı yaptığını belirtmiştir. Orman
köylülerinin yeniden kalkındırılması için 5 bin köye gelir
getirici proje uygulandığı vurgulanmıştır.
Tekirdağın Saray ilçesinin Ayvacık, Safaalan, Güngörmez ve
Bahçeköy köylerindeki Istrancanın gür ormanlarında yetişen ve
halk arasında çörek mantarı ya da bolet mantarı olarak
bilinen doğal mantar türüne sahibiz. Bu mantar köylerimiz için önemli bir
geçim kaynağıdır. Bolet mantarı zengin besin değeri,
içerdiği vitamin, mineral ve proteinin yanı sıra
bağırsak ve mide hastalıklarında tedavi olarak
kullanılan özelliğiyle iyi bir gelir kaynağıdır;
Fransa, İtalya ve İspanyaya ihraç edilmektedir. 2006
yılından itibaren ormanlarda uygulanan ferahlandırma
çalışması sebebiyle ağaçlardaki
sıklığın azaltılması sonucu toprağın
daha çok güneş almasına bağlı olarak bolet mantarında
verim düşmüştür. 2006 yılı öncesinde bölgede 500-600 ton
çıkan bolet mantarı miktarı şu anda 150 tonlara
düşmüştür. Tekirdağdaki köylerimizin geçim kaynağı
ellerinden alınmamalı, hem ormanı korumalı hem de
mantarı korumalıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Filiz
11.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu'nun geçici 69uncu maddesinin
değiştirilerek 2014 yılından sonra mezun olan
sağlık ön lisans mezunlarına lisans tamamlama hakkının
verilmesiyle sağlık alanında ara eleman ihtiyacının
giderileceğine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
geçici 69uncu maddesinde "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle sağlık alanında ön lisans diploması alanlardan
ebelik ve hemşirelik programlarından mezun olanlara kendi
alanlarında, diğerlerinde ise Yükseköğretim Kurulunun
belirleyeceği, ebelik ve hemşirelik dışındaki ilişkili
alanlarda lisans tamamlama eğitimi yaptırılır. Bu
eğitimler, Yükseköğretim Kurulunun belirleyeceği alanlarda
uzaktan eğitim yöntemleri ile verilebilir. denmekte ve 19 Kasım 2014
tarihinden sonra mezun olanlara bu hak tanınmamaktadır. Geçici
69uncu maddenin değiştirilerek 2014 yılından sonra mezun
olan sağlık ön lisans mezunlarına da lisans tamamlama
hakkının tanınması, sağlık alanında ara
eleman ihtiyacının giderilmesine katkıda bulunacaktır
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz
12.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Kocaeli ilinde Kuzey Marmara
Otoyolu inşaatındaki viyadük çalışması
sırasında beton blokun altında kalarak hayatını
kaybeden Öztürk Yılmaz, Bayram Kılıç ve Mehmet Sıddık
Canpolata Allahtan rahmet, yaralı olarak kurtarılan Kani Öztürke
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaelinin Gebze ilçesi
Tavşanlı mevkisinde Kuzey Marmara Otoyolu Projesi kapsamında
inşaatı devam eden viyadüğün beton blok parçası montaj
sırasında çöktü. Yaşanan olayda, inşaatta çalışan
işçilerden 3 kişi hayatını kaybetti, 1 kişi de
ağır yaralandı. Yaşanan olayın derin üzüntüsünü hissediyorum.
Hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralı
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Büyük Türk milletini ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
13.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 1 Aralık
Adıyamanın il oluşunun 64üncü yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkan.
1 Aralık 1954 tarihinde Malatyadan
ayrılarak il olan tarihî ve doğal güzellikleriyle güneydoğumuzun
incisi, farklı etnik ve inanç gruplarının bir arada
barış içerisinde ve kardeşçe yaşadığı,
huzurun, barışın başkenti Adıyamanımızın
il oluşunun 64üncü yıl dönümünü kutluyor, bu vesileyle bütün
hemşehrilerimi ve yüce Parlamentoyu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz? Yok.
Sayın Gözgeç
14.-
Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 29 Kasım Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Gününün tüm dünyada kardeşlik
hukukunun ve adaletin tesisine, insan hakları ihlallerinin son
bulmasına vesile olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 29 Kasım Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü. Bu vesileyle
haklı davalarında Filistinli kardeşlerimizi daima
desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. 1948 yılından bu yana
devam eden Filistinli kardeşlerimize yönelik, hukuk tanımaz, zorba,
ayrımcı politikalara bütün dünya dur demelidir. Kudüs Yafa
Kapısının üzerine La ilahe illallah İbrahim halilullah
yazdırmış, hoşgörü ve özgürlük medeniyetinin torunları
olarak bizler her zaman Filistinin yanında olmaya devam edeceğiz.
Bugünün tüm dünyada kardeşlik hukukunun ve
adaletin tesisine, insan hakları ihlallerinin son bulmasına vesile
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Son olarak, Sayın Çelebi
15.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, 26 Ağustos 2016 tarihinde
Sağlık Bakanlığına devredilen askerî hastane
personelinin mağduriyetinin telafi edilip edilmeyeceğini
Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Sayın Başkan, teşekkürler.
26 Ağustos 2016 tarihinde asker hastaneleri Sağlık
Bakanlığına devredilmiştir. İçişleri
Bakanlığına devredilen Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığındaki personelin bütün hakları
korunmasına rağmen, askerî hastane personelleri olan subay, astsubay,
sivil memurların lojman, servis, tayin bedelleri haklarını
elinden aldınız. Kurum tercihi yaptırılmayan,
rızaları dışında devrolan personeli maddi yönden kayba
sokup kazanılmış haklarını engellediniz. İkametgâhlarının
olduğu yerlere ya da memleketlerine atamadınız.
Devraldığınız personeli kadro branşında
kurumunuzda yer bulamayınca nöbetçi memur, şoför yaptınız.
Sağlık Bakanlığına
sesleniyorum: Devrolan askerî hastane personellerinin
kayıplarını telafi edecek misiniz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi sayın
grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Türkkan
16.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaelinin Gebze ilçesinde Kuzey
Marmara Otoyolu inşaatındaki viyadük çalışması
sırasında beton blokun altında kalarak hayatını
kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine, Edirnede yaşanan
sel felaketi nedeniyle meydana gelen maddi kaybın giderilmesi
gerektiğine, 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Gününe ve Dede Korkutun UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür
Mirası Temsili Listesi'ne kabul edildiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün Gebzede vuku bulan bu viyadüğün çökmesi
sonucu beton blokların altında kalan işçi kardeşlerimizin
maalesef 3ünün cesetlerine ulaşmışlar.
Allahtan rahmet diliyorum, geride kalanlara
sabır niyaz ediyorum. Gerçekten, geride kalanlar için çok zor bir süreç.
Ekmek parası kazanmak için, çoluğuna çocuğuna ekmek götürmek
için orada insanüstü şartlarda görev alıp vazifesini ifa ederken -bir
ihmal sonucu olduğu belli oluyor- hayatını kaybetmek geride
kalanlar için çok daha büyük bir acı.
Umuyorum bundan ders alınır. Yani, ben o
yolu yapan müteahhit şirketlerle alakalı dünden beri burada ifade
edilen sözleri bir daha tekrarlamak istemiyorum. Herkes hayatı boyunca
yaptığı işlerden para kazanmak ister ama bu,
yaptığı işlerden para kazanırken bir insanın
hayatına mal olacaksa o para o insanın kursağından geçmez.
Umuyorum bu son olur, bundan ders alırlar. Bundan sonra gerekli iş
güvenliği önlemlerini almadan böyle bir işe girişmez bu
Hükûmetin hemen hemen her ihalesinde gördüğümüz bu 3 şirketin
yetkilileri.
Dün Edirnede büyük bir sel baskını oldu.
Hamdolsun, çok büyük bir can kaybımız yok, 85 yaşında bir
vatandaşımız sele kapılıp vefat etmiş ama
Edirnede yaşayan vatandaşlarımızın çok ciddi bir
maddi kaybı var. Bu konuda, Hükûmetimizin Edirnede yaşayan
vatandaşlarımızın maddi kaybını gidermek üzere
acele olarak harekete geçmesini bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bugün, aynı zamanda,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınan kararla 1978den bu
yana her yıl 29 Kasım günü Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü olarak kutlanıyor. Böylesi anlamlı bir günde
Filistinde yaşanan zulmü kabul etmiyoruz. İşgalci İsraili
şiddetle kınıyoruz. İlk kıblemiz olan o kutsal
topraklarda işgale karşı direnen tüm Filistinli
kardeşlerimizi destekliyoruz. Filistin sorununda, 4 Haziran 1967
sınırlarını esas alan iki devletli çözüm istiyor, bu
bağlamda başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve
egemen Filistin devletinin kurulmasına yönelik siyasi çabaları
destekliyoruz. İYİ PARTİ olarak tavrımız nettir.
Kudüsten veya herhangi bir parçasından asla ve kata feragat edilemez.
Türk kültür kimliğini yansıtan millî
destanımız Dede Korkut, UNESCO İnsanlığın Somut
Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesine oy birliğiyle kabul
edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türk tarihinin
değerli bir kültür mirası olan Dede Korkutun UNESCO listesinde yer
almasını haklı bir gururla karşılıyoruz.
Emeği geçenlerden de Allah razı olsun diyoruz.
Sağ olun, var olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili, Grup Başkan Vekili Muhammed Levent
Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül.
17.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kırıkkale OSB'deki
gaz dolum tesisinde meydana gelen patlamada ölen işçiye Allahtan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, Millî Savunma
Bakanlığı Genelkurmay Başkanlığı, Kara,
Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarında görev yapmakta olan sivil
devlet memurlarının mağduriyetinin giderilmesini talep
ettiklerine, Filistin davasına olan inanç ve
kararlılıklarının altını çizmek istediğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, konuşmamın
başında Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi
yakınlarında bir gaz dolum tesisinde meydana gelen patlama sonucunda
1 işçimizin hayatını kaybettiğinden, 2 işçimizin de
yaralandığından haberdar olmuş bulunmaktayız. Bu elim
hadisede hayatını kaybeden vatandaşımıza Allahtan
rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan, Millî Savunma
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kara,
Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıklarımızda görev yapmakta olan
sivil devlet memurlarımız vardır. Bunlar her ne kadar bir resmî
üniforma içerisinde askerî statüde çalışan memurlar olmasa da en az
onlar kadar fedakârlık gösteren, feragat duygusuna sahip ve işlerine
kendini adamış olan vatandaşlarımız,
memurlarımızdır. Bu kurumlarda çalışan
memurlarımızın sorunları bugün itibarıyla oldukça
birikmiştir. Konuyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde Sayın
Millî Savunma Bakanımızın özellikle mali haklarda birtakım
düzeltmelerin yapılacağına ilişkin yapmış
olduğu açıklamalar hepimizi memnun etmiştir, özellikle fazla
çalışma ücretleriyle alakalı yapmış oldukları çalışmalardan
haberdar olmaktan mutlu olduk.
Yine, mali haklarına dair tazminat haklarıyla
alakalı birtakım talimatların verildiğini
öğrenmiş bulunmaktayız. Bunların da en kısa sürede
gerçekleşmesini umduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu kurumlardaki askerî personelle aynı
şartlarda çalışmalarına rağmen bu
memurlarımızın, sivil memurlarımızın
yıpranma payı ve ek hizmet zammı alamadıklarını
burada ifade etmek istiyorum.
Yine, son dönemde kamu kurum ve kuruşları
ve buralarda çalışanlara yönelik mali iyileştirmeler sonucu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
ortalama
maaş durumu açısından bu kurumlar kendilerine ancak 20li
sıralarda yer bulabilmektedirler.
Diğer kamu personelinin kendi kurumlarına
ait sosyal tesis, misafirhane, yaz kampı gibi olanakları
olmasına karşın Millî Savunma Bakanlığı ve
TSKdeki sivil memurlar askerî personelin kullandığı bu
tesisleri kullanamamaktadırlar.
Bunun gibi daha birçok konuda mağduriyetleri
olan ve problemleri gün geçtikçe daha da artan sivil
memurlarımızın bu mali ve sosyal haklarındaki, özlük
haklarındaki gerekli düzeltmelerin acilen yapılmasını arzu
etmekteyiz, talep etmekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuyla
ilgili olarak çalışma içerisinde olduğumuzu da ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle, Filistin meselesiyle ilgili olarak ben
de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Filistin davasına olan
inancımızın ve kararlılığımızın
altını çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Özellikle, bu
geçtiğimiz yıl içerisinde, bu yıl içerisinde Filistin meselesine
yönelik proaktif anlayış, ortaya koymuş olduğu tavır
ve diplomatik başarıdan ötürü devletimizi ve başta Hükûmet ve
Cumhurbaşkanımız olmak üzere bunda emeği geçen herkesi
kutlamak istiyorum. Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde Amerika
Birleşik Devletlerinin Kudüsü İsrailin başkenti olarak tanımasına
yönelik defakto almış olduğu karara karşı Türkiyenin şahsiyetli
duruşu ve bunun dünya kamuoyu tarafından, Birleşmiş
Milletler üyesi olan birçok ülke tarafından kabul görmesi dünyaya ve bu
anlamda farklı heva ve hevesler içerisinde olan özellikle İsraile en
büyük mesaj olmuştur. Bu kararlılığın Türkiye Cumhuriyeti
devleti açısından aynı şekilde devam etmesi bizim
temennimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu hedef
doğrultusunda atılacak bütün adımlarda Milliyetçi Hareket
Partisi devletiyle, milletiyle, İslam dünyasıyla ve Filistinle
beraber olacaktır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu Başkan
Vekili Sayın Kurtulan, buyurun.
18.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, 29 Kasım Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle Filistinlilerin
haklı mücadelesinin yanında olduklarına, 29 Kasım
Aladağ katliamının 2nci yıl dönümü nedeniyle
çocukların iktidarın politikaları sonucu cemaatlerin,
tarikatların yurtlarında kalmak zorunda bırakıldığına,
Aladağ Yurt Yangınını Araştırma Komisyonu
Raporunun açıklanmadığına ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün insanlık vicdanında zalimleri mahkûm
ettiren iki dramın günü. Bugün, Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü. Filistin halkının yetmiş
yıldır süregiden meşru mücadelesiyle İsrail devletine
karşı elde ettiği kazanımlara rağmen Filistin
topraklarının yüzde 85i hâlâ İsrail işgali altında.
Bir kez daha Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını
hatırlatıyor, Filistinli kardeşlerimizin haklı
mücadelesinin yanında olduğumuzu belirtiyoruz.
Bugün aynı zamanda, cemaatlerin,
tarikatların önüne atılan çocuklarımızın
katledildiği gün, Aladağ katliamının 2nci yıl dönümü.
İki yıl önce toplumun vicdanını yerinden sarsan Aladağ
katliamında 11i çocuk 12 kişinin yaşamını
yitirdiği, 24 kişinin de yaralandığı bir facia
yaşandı. Kaçak yurt yangınıyla ilgili hâlâ ailelerin
yüreğine bir nebze su serpecek bir yargılama süreci maalesef
yaşanmıyor. Aileler, katliamın sorumluları olarak
gördüğü yurt müdürü Cumali Genç ile Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine
Yardım Derneği Başkanı İsmail Uğurun adli
kontrol şartıyla tahliye edildiğini belirttiler. Çocukları
kaçak yurtta kalmaya mecbur bırakan Millî Eğitim Müdürü hakkında,
Aladağ Kaymakamı hakkında hâlâ etkili yargı süreci
işletilmiyor ve çocuklarımız hâlâ iktidarın
politikaları sonucu cemaatlerin, tarikatların yurtlarında kalmak
zorunda bırakılıyor.
Meclis bünyesinde kurulan Aladağ
katliamını araştırma komisyonu, çalışmalarını
bir yıla yakın süredir bitirmiş olmasına rağmen,
raporunu hâlâ açıklamadı.
Bugün, Aladağda çocuklarını kaybeden
aileler bizi ziyaret etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sorumluların etkili
bir şekilde yargılanmadığını, komisyon raporunun
hâlâ açıklanmadığını, çocuklarının
katledilmesinin hesabının verilmediğini belirttiler. Aileler,
davada neredeyse kendilerinin suçlu duruma düşürüldüğünü ifade
ettiler. Ailelere de söylediğimiz gibi, Aladağ katliamı
sorumlularının yargılanması için parti olarak elimizden
geleni yapacağız, bu katliamın üzerinin örtülmesine asla izin
vermeyeceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Özkoç, buyurun.
19.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 29 Kasım 2016 tarihinde Adana
Aladağda yanarak hayatını kaybeden 12 yaşındaki
Cennetin günlüğünde yazılanlara, Kocaelinin Gebze ilçesinde
işçilerin hayatını kaybettiği olay sonrasında devlet
tarafından atılan ilk adımın yayın yasağı
olduğuna, 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Gününe ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
12 yaşında bir kız çocuğu,
adı Cennet, günlüğünden ufak bir not okuyorum: Bugün, okula gitmem
için sekiz günüm kaldı. 4üncü sınıfı bitirdim, 5e geçtim.
Aladağ Süleymancılara gidiyorum. Annem ve babam benim için her
şeyi yapıyor, benim okumam için her şeyi yapıyorlar, ben de
okumak için her şeyi yapıyorum. Eğer ben okursam
kardeşlerimi de okuturum. Okumak için elimden gelen imkânları
değerlendireceğim.
Cennet artık yok. Cennet,
Süleymancıların tam iki yıl önce 29 Kasım 2016da Adana
Aladağda kurduğu kaçak yurtta arkadaşlarıyla beraber
çatı katında yanarak hayatını kaybetti.
Bina kaçak, kapılar pencereler PVC, her taraf
lambiri ve halı, yangın merdivenleri kilitli. Çocuklar
bulaşık yıkarken sudan elektrik çarptığını
söylüyorlar günlerce, kimse dinlemiyor onları; kontrol yok, denetim yok,
önlem yok ve elektrik kontağından yangın çıkıyor. Bu,
Bülent Beyi ilgilendirmediği için konuşuyor ama biraz sonra herhâlde
o da bizi dinlemeye başlar. PVCler, halılar, lambiriler bir anda
ateşle sarılıyor. Yangın merdivenleri kilitli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çocuklar
kaçtıkları çatı katında can veriyorlar; 11 çocuk, 12
kişi göz göre göre yanarak ölüyor, ölüm adım adım geliyor ve bunun
adı kaza bu ülkede.
Davayla ilgili şu anda tutuklu yargılanan
tek bir sanık yok, il ve ilçe millî eğitim müdürleri terfi
aldılar, herkes koltuğunda rahat. Ama çocuklarını kaybeden
anneler ve babalar tam iki yıldan beri rüyalarında yanıyorlar
çocuklarıyla birlikte; seslerini duyurmaya çalışıyorlar,
mahkemede avukatları konuşturulmuyor, kendileri konuşmuyorlar.
Neden? Konuşturulmadıkları için.
Dün, Gebzede viyadük inşaatında 3
işçi beton blok altında kalarak yaşamını yitirdi.
Devlet tarafından atılan ilk adım ne biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Devlet tarafından
atılan ilk adım yayın yasağı. Gerekçe ne? Gerekçe
toplum sağlığının ve ahlakının
zedelenmesiymiş. Toplumun sağlığı ve ahlakı;
ihmallerle, ucuz sebeplerle yaşamını yitiren
insanlarımızı görmezden gelmekle bozulur, arkadaşları
için çırpınan işçilerin feryatlarına sağır
kalmakla bozulur, hesap sormamakla, hesap vermemekle bozulur. İhmallerin,
denetimsizliğin yol açtığı ölümlere kaza denilmez,
adım adım gelen tüm bu ölümlerin adı cinayettir. Hesap
verilmesi gerekir, hesap sorulması gerekir. Devletin büyüklüğü
vatandaşına verdiği önemle ölçülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Onun için, devletimiz,
örtbas ederek değil, vatandaşına sahip çıkarak büyük devlet
olur.
Değerli milletvekilleri, bugün Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü. İki devletli
çözüm temellerinin başkenti Doğu Kudüs olan, 1967
sınırlarında bağımsız ve egemen bir Filistin
devletinin kurulması için hem tüm çabaları destekleyeceğiz hem
de Cumhuriyet Halk Partisi olarak mücadelemize devam edeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkan Vekili Sayın Turan.
Buyurun.
20.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Kocaelinin Gebze ilçesinde
viyadük çalışması sırasında yaşanan kazada
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine, 29
Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma
Gününe, 29 Kasım Aladağ yangınının 2nci yıl
dönümünde ölen çocukları rahmetle andığına ve 494 sıra
sayılı Komisyon Raporunun tekrar incelenmesinde fayda olduğuna
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Gebze ilçemizde viyadük yol yapım
çalışması sırasında elem verici bir kaza
yaşanmıştı, yetkililerden kazaya ilişkin
aldığımız son bilgilere göre olay yerinde 3 işçimiz hayatını
kaybetmiş, 1 işçimiz de yaralı olarak
kurtarılmıştır. Vefat eden kardeşlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Umarım bu tarz kazalar son bulur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Filistin Halklarıyla Uluslararası
Dayanışma Günü. Bundan yetmiş bir yıl önce
Birleşmiş Milletler, tarihî bir yanılgıya imza
atmış, bölgenin asli unsuru olan Filistin halkının olanca
karşı çıkmasına rağmen bağımsız bir
İsrail devletinin kurulmasını maalesef kararlaştırmıştı
ve Filistinin bölünmesi sürecini başlatmıştı. O günden
bugüne, bölgede, İsrail, yayılmacı politikalarla birçok
insanlık suçu işlemiş ve bugün gelinen noktada,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 242 ve 338 sayılı
Kararlarını çiğneyerek Kudüste işgalci konumuna
gelmişlerdir. Tüm hâkim güçlerin sessizliğine rağmen, tüm
Filistinliler bilsin ki bir yanımız, bir gözümüz, bir
kulağımız hep İsrailin karşısında,
Filistinin yanında olacak, olmaya devam edecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, bugün, grup başkan vekillerimizin zikrettiği
gibi, Aladağdaki yangının 2nci yıl dönümü. Evlatlarımızı
rahmetle anıyorum. Ancak iddia edildiği gibi Meclisimizin konuya
duyarsız kaldığı çok afaki ve haksız bir itham. Az
önce bir grup başkan vekili Meclisin bu konuda çalışma yapmadığını,
komisyon raporu hazırlanmadığını ifade etti. Ben,
yapılan çalışmalarla -eksik fazla bir tarafa ama- ilgili
ithamları haksız buluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız, 9
Mayıs 2018de, tüm partilerin katılımıyla şu
gördüğünüz 494 sıra sayılı Rapor hazırlandı,
bölge incelendi, yurtlar incelendi, kurumların kanaatleri alındı
vesaire fazlasıyla kıymetli olan bir çalışma ortaya
konuldu. Tüm kurumlar, idare başta olmak üzere, yasama başta olmak üzere,
Meclisimiz başta olmak üzere üzerine düşeni yapmaya çalıştılar.
Ben öncelikle bu raporun tekrar incelenmesinde fayda olduğu kanaatindeyim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi gündeme geçiyoruz
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için müsaade ederseniz bir iki kelime etmek istiyorum.
Sayın Başkan, ortaokul düzeyinde olan
çocuklarımızın tarikatların kurduğu yurtlarda
kalmasını engelleyecek şekilde devletin müdahalede
bulunması gerekir. Çocuklarımız, hiçbir kurumun ya da kuruluşun
kendi düşünceleri etrafında var olabilmeleri için bu tür kaçak
yapılarda eğitim görmeye mahkûm edilmemelidir. Buradaki suç, devletin
başında olan iktidarın başka konulara
ayırdığı ekonomik varlığı çocuklarımızın
geleceği için ayırmamasından kaynaklanmamaktadır. Eğer
çocuklar ölsün istemiyorsak biz çocuklarımıza sahip çıkarak
onların okuyacağı yurtları çocuklarımıza
açmalıyız.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkanım, 60a göre bir söz istiyorum sizden.
BAŞKAN 60a göre söz isteyen bir hayli
arkadaşımız var burada. Onlara vakti geldikçe söz
vereceğim.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde kaç
Suriyeli mültecinin yaşamakta olduğunun
araştırılması ve tamamının kayıt altına
alınması, Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı
hakkı tanınmasının koşullarının
belirlenmesi, Suriyeli mülteciler için oluşturulan kampların durumu,
Suriyeli mültecilerin neden olduğu sorunların detaylı olarak
incelenmesi ve bu sorunların çözümü için programlar
hazırlanması, Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine yönelik
çalışmalara başlanması, daha fazla Suriyeli mültecinin
ülkemize girişinin önüne geçilmesine yönelik çalışmaların
ivedilikle başlatılması amacıyla 29/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2018
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
29/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/11/2018 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili ve İYİ Parti Grup
Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde kaç Suriyeli
mültecinin yaşamakta olduğunun araştırılması ve
tamamının kayıt altına alınması, Suriyeli
mültecilere Türk vatandaşlığı hakkı
tanınmasının koşullarının belirlenmesi, Suriyeli
mülteciler için oluşturulan kampların durumu, Suriyeli mültecilerin
neden olduğu sorunların detaylı olarak incelenmesi ve bu
sorunların çözümü için programlar hazırlanması, Suriyeli
mültecilerin ülkelerine dönmelerine yönelik çalışmalara
başlanması, daha fazla Suriyeli mültecinin ülkemize girişinin
önüne geçilmesine yönelik çalışmaların ivedilikle
başlatılması amacıyla 29/11/2018 tarihinde (10-059
numaralı araştırma önergemiz) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
29/11/2018 Perşembe günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde gerekçesini
açıklamak üzere öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, dünyada en fazla
sığınmacının olduğu ve bütçesine göre dünyada
sığınmacılar için en fazla para harcayan ülkedir.
Suriye iç savaşından, Suriyeden sonra en
fazla zararlı çıkan ülke de Türkiye olmuştur.
Erdoğanın Beşar Esadı yıkma politikası tamamen
çökmüştür. Sanırım, artık gizli görüşmeler de
başladı Beşar Esadla. Ancak, bu arada, resmî rakamlara göre,
Türkiyeye 3 milyon 800 bin Suriyeli sığınmacı
yerleşmiştir. Yine iktidarın açıkladığı
rakamlara göre, bunların Türkiyeye maliyeti bir sene önce 35 milyar
dolardı, aradan geçen bir sene içinde bunun 40 milyar dolara
yaklaştığı anlaşılıyor. Bu maliyet her geçen
gün artıyor.
Suriyeli sığınmacıların
Türkiye için oluşturdukları tehdit sadece ekonomik tehditlerle
sınırlı değil. Suriyeliler, orta ve uzun vadede,
Türkiye'nin millî, kültürel, politik ve jeopolitik yapısını
değiştirecek büyük tehditler oluşturmaktadır. Suriyeli
sığınmacılar, Türkiye'nin kültürel ve etnik dokusunu
değiştirecek hızla artmaktadırlar. Eğer resmî
rakamları doğru kabul eder, 3,8 milyon üzerinden hesaplarsak bugün
Türkiyede yaşayan her 20 kişiden 1i Suriyeli
sığınmacıdır. 2040 yılında rakamları
7,5 milyona çıkacak ve her 13 kişiden 1i Suriyeli olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Suriyeli
sığınmacıların kitlesel göçleri, modern bir kavimler
göçüdür. Türkiyenin demografik yapısını, millî kimliğini
orta ve uzun vadede tahribata uğratacağı kesindir. Suriyeliler,
bu gidişle, içimizde yaşayan ayrı bir millet olarak büyüyecekler
ve gelişecekler. Bunu, politik talepler izleyecektir.
Bakın, daha bugünden, Türkiye'nin belirli
kentlerinde Suriyeliler nüfusun yüzde 25ini, yüzde 30unu, yüzde 24ünü
oluşturmaktalar; Gaziantepte, Şanlıurfada ve Hatayda.
Kiliste ise Suriyeli nüfusu, Türk nüfusunu geçmiş durumda. Bir Kilis
ortaokulunda yapılan araştırmanın sonucunu sizinle
paylaşmak istiyorum: 52 Suriyeli çocuğun 246 kardeşi var, 49
Türk çocuğun ise 156 kardeşi var. Bunun, on sene sonra Kilisin
nüfusunu nasıl etkileyeceğini siz düşünün lütfen.
Kitlesel göçlerin bir silah olduğu artık
Batı dünyasında iyiden iyiye kabul edildiği için kitlesel imha
silahlarından hareket edilerek kitlesel imha göçleri kavramı
kullanılmaya başlandı. İşte, Türkiye, böyle bir göçle
karşı karşıya. Bu arada, Batı emperyalizmi
kaynaklı bazı STÖlerin de Bu sığınmacılar
geldiler, bir daha gitmezler. şeklinde Türk halkına yalan
söylediklerini görüyoruz. Amaç, Türkiye'nin içerisine gelecekte manipüle
edilebilecek etnik tuzaklar koymaktır. Ama sadece orta ve uzun vadeyle mi
ilgili sıkıntılarımız? Hayır, bugünle de ilgili
sıkıntılarımız var. 1 milyona yakın Suriyeli,
Türk iş piyasasında çalışıyor ve Türklerin işsiz
kalmasına yol açıyor, iş piyasasının dengelerini
bozuyor ve şimdi, Hükûmet attığı yeni adımlarla daha fazla
Suriyeliye iş vermek için çalışıyor, oysa Türkiyede
işsizlik oranı yüzde 15in üzerine çıkmış durumda.
İş bulamadığı için intihar eden öğretmenler var.
900 Suriyeliye öğretmenlik verildi geçen hafta. Açtıkları
ticarethanelerde vergi ödemediklerini biliyoruz. Türk esnaf vergi ödüyor,
mücadele edemiyor ve sonunda, biliyorsunuz, iflaslar birbirini izliyor. Lütfen,
Gaziantepe, Hataya ve Şanlıurfaya gidin, gerçeği yerinde
görün. Türkiyede güçlü bir Suriye mafyası oluşmaya başladı
ve bu güçlü Suriye mafyasını destekleyecek ne yazık ki 600
binden fazla, klinik depresyondan geçen Suriyeli çocuk var, Türkiye için ciddi
bir tehdittir bu. IŞİD ve El Nusra gibi örgütlerin bu zemini
Türkiyeye karşı gelecekte kullanacaklarından emin olabilirsiniz
ve bu arada, Selefilik Türkiyede çok hızlı bir şekilde
yayılıyor, Hanefi Mâtüridi çizginin yerine Selefiliğin âdeta
Türk kültürüne sızdığını görüyoruz, bunun üzerinde
sizin de düşünmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi
Genel Müdürlüğünün verilerine göre, ülkemizdeki Suriyeli
sığınmacıların sayısı 3 milyon 564 bin
919dur. Suriyelilerin yüzde 90ı da 15 ilimizde ikamet etmektedir.
Suriyede yaşanan iç savaşın ardından ülkenin
barış ve istikrara kavuşması, sosyal ve ekonomik
açıdan kalkındırılması, güney hudutlarımızda
güvenliğinin temin edilmesi, bölgede terörist yapılanmanın
tekrar inşa edilmemesi ve Suriyede yaşayan Türk
varlığının hak ve hürriyetlerinin garanti altına alınması
partimiz açısından millî beka meselesi olarak kabul edilmektedir.
Nitekim, tarihî bir zaferle sonuçlanan Fırat Kalkanı ve Zeytin
Dalı Harekâtlarına partimiz en güçlü desteği vermiştir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü
Fırat Kalkanı Operasyonu sonucu 260 bin Suriyeli, Suriyenin kuzeyine
dönmüştür. Bölgede altyapı çalışmaları, insanca
yaşama şartları oluşturuldukça Suriyeli misafirler
hızla vatanlarına döneceklerdir. Gaziantepte hâlihazırda
nüfusun yüzde 19,6sını Suriyeliler oluşturmaktadır. Gaziantepte
yapılan Gaziantep Üniversitesinin Suriyelilerle ilgili araştırma
çalışmalarına göre... Suriyeliler hakkında birçok gazetede,
köşe yazılarında bilimsel verilere dayanmadan çok çeşitli
yazılar yazılmakta ve Suriyeliler üzerinden bir yabancı
düşmanlığı hortlatılmaya
çalışılmaktadır. Bu konu üzerinden yabancı
düşmanlığı yapmanın âlemi yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar) Zira bu insanlar, ülkelerindeki iç
savaştan dolayı göçmek zorunda kalmışlardır.
Sanıldığının aksine, yüzde 63ü hiçbir maddi
yardım almıyor, yüzde 99u savaşın etkilerine rağmen
hiçbir psikolojik destek ve yardım almamıştır, yüzde 97,8i
kirada yaşamaktadır.
Yapılan çalışmada Ülkenize dönmek
istiyor musunuz? sorusunun cevabı yüzde 56,5tir. Aynı
çalışmada Ülkemizden başka bir ülkeye gitmek istiyor musunuz?
sorusunun cevabı yüzde 12,3tür.
Görüldüğü gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalında oluşturduğu gibi,
eğer ülkelerinde insani şartların oluşması
sağlanırsa, barış, huzur, güven, istikrar ülkelerinde oluşturulursa,
bataklık kurutulursa bu insanlar ülkelerine döneceklerdir. Bu konularla
ilgili yapılan çalışmaları değerlendiriyoruz,
takipçisiyiz.
Partimiz, Irak ve Suriyede savaşın
zulmüne muhatap kalan ve kimliği, aidiyeti ne olursa olsun her insana
Türkiye'nin yardım elini uzatmasını gerekli görmektedir.
Iraklı ve Suriyeli sığınmacıların
sağlıklı bir şekilde vatanlarına
kavuşturulmaları bu konudaki politikamızın esasını
oluşturmaktadır ancak sığınmacılar ve mülteciler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Son olarak, Sayın Genel Başkanımız Doktor
Devlet Bahçeli Beyin ifadesiyle Anadolu, Türk vatanıdır.
Ülkemizdeki Suriyelilerin güvenli ve süratli şekilde asıl
yurtlarına sevki acilen planlanıp hayata geçirilmelidir.
Sınırlarımıza diktiğimiz duvarların
aşılması, yeni göç akımları millet varlığının
geleceğini karartacaktır. Üzerinde gururla
yaşadığımız toprakları fetihle, bedel ödeyerek,
can vererek, çilelere katlanarak fedakârlıklarla vatan yaptık.
Gidecek yerimiz yok, sığınacak yeni bir yurdumuz yok. Vatan
varsa bayrak vardır, bağımsızlık vardır, istikbal
vardır, ar ve namus vardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Suriyede çatışmaların
başlamasıyla birlikte Lübnan, Mısır, Ürdün, Irak ve Türkiye
hükûmetleri insani amaçlarla açık kapı politikasını
benimsemişti. Biz de parti olarak bu tür savaş ortamlarında
sığınmacılara açık kapı politikasını
destekliyoruz ancak sorun şu ki bu sırada girişlerde hiçbir
kayıt tutulmadı. Suriyeliler Türkiye'nin dört bir yanına
dağıldı, sağlık dışında herkesin
yararlanması gereken temel hakların hiçbirinden yararlanmadılar;
Suriyeli sığınmacılara beslenme, barınma ve
eğitim konusunda gerekli destek verilmedi. Bu yüzden Suriyeli
sığınmacılar ülkemizde büyük bir dram
yaşamaktadır.
Suriyeden ülkemize gelen
sığınmacılar sorununun bir tek çözümü vardır, o da
Suriyeye barış gelmesidir. Suriyedeki barış
politikaları desteklenmeli, savaşı besleyen her tür destek
girişiminden ivedi olarak vazgeçilmelidir.
Türkiye, esasen Suriyeden gelenlere mültecilik
hakkı tanımamıştır, hâlâ
sığınmacı kavramını kullanmamızın
nedeni budur. Çünkü Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi
ile Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin New York Protokolüne
Türkiye çekince koymuştur. Türkiye, sadece Batıdan gelenlere
mültecilik hakkı tanımaktadır, Türkiye'nin doğusundan gelen
hiçbir ülkenin vatandaşına mültecilik hakkı
tanımamaktadır; bu konuda tanınan tek hak, üçüncü bir ülkeye
geçiş için izindir.
Asıl sorun, Türkiye üzerinden Suriyeye geçen
cihatçılara da açık kapı politikasının
uygulanmasıdır. Bakın, Suriyeden Türkiyeye gelenlerle ilgili
kayıt tutulmadığı gibi, dünyanın dört bir yanından
gelen radikal cihatçı örgütlerin militanları Türkiyeden ellerini
kollarını sallayarak Suriyeye geçebilmiş, oradaki halklara
büyük bir dram yaşatmıştır. Hâlâ Türkiyedeki
sığınmacı sayısı bilinmemektedir.
Türkiye Hükûmeti sığınmacı
hareketlerinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra ilk kez
uluslararası görüşmeleri başlatabilmiştir. Bu süre
içerisinde uluslararası örgütlerin hiçbiriyle dayanışma
anlamında bir görüşme yürütmemiştir.
Ayrıca, Suriyeden Türkiyeye gelen
sığınmacıların kamplarda yaşamak istememesinin,
ülkemizin dört bir yanına dağılmasının birkaç temel
nedeni var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tiryaki, tamamlayalım
lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan, bunun da altını çizip
sözlerime son vereceğim.
Bunlardan ilki şu: İş bulup
çalışma isteği; ikincisi, kamplardaki fiziki koşullar ve
güvenlik; üçüncüsü, izolasyon ve hareket özgürlüğü; dördüncüsü, etnik ve
dinî kökene dayalı olarak ayrımcılığa uğrama
riski; beşincisi, cinsiyet ayrımcılığı ve
uğradıkları şiddet; sonuncusu da kampların
tarafsızlığına ilişkin çekincelerdir.
Sözlerime son verirken basın-yayın
organları ve siyasetle uğraşan kişilerin, Suriyeden
sığınan savaş mağduru kişilere yönelik
şiddeti meşru gösterecek dil konusunda özen göstermesi ve bu
savaşın sona erdirilmesi için çaba göstermesi gerektiğini
söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Özcan Purçu.
Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum.
Çoğu politikada olduğu gibi Hükûmet,
mülteci politikasında da maalesef sınıfta kaldı. Ne
yaptınız mültecilerle ilgili? Hemen söyleyeyim: Mültecilerin
yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik politikalar
yapmak yerine mültecilerin insanlık onurunu zedeleyen pazarlıklar
yaptınız Avrupa Birliğiyle. Şu kadar para verirseniz
şöyle yaparız, bu kadar para verirseniz böyle yaparız. dediniz,
bunu inkâr etmezsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen ne dedin? Kovmaya
kalktınız.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Mültecileri kullanarak
iktidar alanınızı genişletmeye
çalıştınız, siyasette kullanmaya
çalıştınız; bunu da inkâr edemezsiniz. Ayrıca, iç ve
dış politikada da tehdit unsuru olarak kullandınız.
Kullanmadınız mı? Kullandınız, bunu
kullandınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz ne dedik? Dedik ki:
Sığınmacı ve mülteci konusunu dinî referanslar ve geçici
çözümler ekseninde değil de hak temelli kalıcı çözümler öneren
politikalar üzerinde çalışma yapın. Bunu hak temelli de
yapmadınız, kalıcı çözümler nezdinde de
değerlendirmediniz. Cumhuriyet Halk Partisi ne dedi size? Acilen göç ve
entegrasyon bakanlığı kurun. dedi. Kurdunuz mu? Elinize
yüzünüze bulaştırdınız, sınıfta
kaldınız. dedik.
Mülteciler Komisyonundaydık, Göç İdaresini
arıyoruz, bize hiçbir bilgi vermiyor. Kayıt yok, envanter yok, kaç
tane mülteci geldi, bilgisi yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen, Romanlara olan borcunu
öde önce; kandırdın insanları.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Biraz önceki milletvekili
anlatıyor, Ülkelerine dönüyor. diyor. Vallahi yalan, gerçek değil.
Al, bak, nüfuslar burada. Kurduğunuz kamplar da yetersiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dönenden çok doğuyor,
doğuyor, Özcan.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, İstanbulun
göbeğinde 600 bin mülteci var, kayıtlı mülteci;
kayıtsız kim bilir ne kadar var. Kayıtlı mülteci
sayısı 3 milyon 700 bin civarında ama kayıtsız olan
Maşallah, sınırlarımız da elek gibi, geçen geçene,
gelen gelene. 6 milyona yakın mülteci var bu ülkede hem de gitmiyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yanılıyorsun,
hepsi kayıtlı.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ülkede savaş varken,
çoluk çocuğunuz varken savaş ortamına gider misiniz, gitmez
misiniz? Mülteci de böyle düşünüyor, Suriyeli böyle düşünüyor. Ben
gitmeyeceğim arkadaş, Türkiyede bana bedava para veriyorlar,
Türkiyede bana bakıyorlar, bedava da okul var, ben gitmeyeceğim.
diyor. Niye gitsin? (CHP sıralarından alkışlar) Öyle yalan
yanlış konuşmayın. Bak, rakamlar burada.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) 350 bin kişi gitti
geri, 350 bin kişi.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, Cumhuriyet Halk
Partisi ne demiş? İnsanların verilerini kayıt altına
alın. demiş, almadınız. Sağlıklı
barınma koşulları yapın, çadırda olmaz. Biz
çadırda yaşadık, biliyoruz. Konteynerler koyun. dedik,
yapmadınız. İnsanlar ne yaptı? Mülteciler kendi
imkanlarıyla İstanbula gittiler, İzmire gittiler, sokaklarda
kaldırımlarda kaldılar. Bizim Türk vatandaşımız
yardımseverdir, kalktı, onlara kendi imkânıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İngilterede çocuk
tokatlayanla aynı şeyleri söylüyorsun.
BAŞKAN Sayın Purçu, tamamlayalım
lütfen.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Türk vatandaşı
yardımsever, mültecilere kendi imkânıyla yardım etti,
sokaklardaki vatandaşı aldı, oraya buraya yerleştirdi,
ekmek verdi, su verdi. Hükûmet, baktı
Bak, biz daha neler
2015 kayıtlarına göre 708 bin mülteci
çocuk var. Bunların yarısı okula gitmiyor, potansiyel suçlu, yarın
öbür gün potansiyel suçlu. Erken evlendirmeler var, zorla evlilikler var. Organ
mafyaları tünemiş Suriyeliler içerisine. Hükûmet bu konularla ilgili
hiçbir çalışma yapmadı. Belediyeleri bu işin içerisine
koyun. dedik hizmet alsınlar diye -onlar da insan- onları da
yapmadınız. Sağlıklı toplum merkezleri kurun. dedik,
onu da kurmadınız, toplum merkezleri de
çalıştırmadınız. Ve sınıfta
kaldınız arkadaşlar. Soğanla uğraşmayı
bırakın, insana dokunan politikalar yapın. Soğan hükûmeti
olmayın. (CHP sıralarından alkışlar) İnsana
dokunun, insana dokunan politikalar geliştirin. Ülkemizin hâli belli;
mültecilerin hâli de belli, Türk vatandaşının hâli de belli,
Roman vatandaşın hâli de belli.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Turan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
savaşın ortasında kalmış çocuklarla ilgili bu tarz
dilin, İngilterede Suriyeli çocuğu tokatlayan adamlarla aynı
dil olduğunu üzülerek gördüm; hiç yakıştıramadım
sayın vekile. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, demin
hatip, demin bizim, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan
Sayın Ali Muhittin Taşdoğanın konuşmasındaki
ifadelerle ilgili yalan ifadesini kullanmıştır. Sataşma
dolayısıyla kürsüden söz hakkının verilmesini talep
ediyorum.
BAŞKAN Yerinden olsa?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, bu
yalan ifadesinin kürsüden açıklanmaya ihtiyacı var.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Ağır bir laf bizim için.
BAŞKAN Tamam, peki.
Sayın Taşdoğan, buyurun.
Yeni bir sataşmaya yol açmayalım.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; az önceki
hatip ateşli konuşmasında bize dönerek yalan dedi. Yalana
sonra geleceğim de hiçbir şeyi ezberden konuşmadık. Bir
kere, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Suriyelilerin dönmesini içinizde en çok
biz arzu ediyoruz, vatanlarına dönmelerini.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Savaş bitince.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Vatanlarına, vatanları yaşanılabilir bir hâle
gelince dönmelerini.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eyvallah.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) 260 bin kişi Suriyeye dönmüştür; Türk Silahlı
Kuvvetlerinin açıklamasıdır, Millî Savunma Bakanımız
açıklamıştır, rakam oradandır. Yüzde 56sı dönmek
istiyor. Bilimsel değerlere ne kadar saygı gösteriyorsunuz, ne kadar
değer veriyorsunuz bilmiyorum. Gaziantep Üniversitesinin
yaptığı saha çalışmasıdır, herhangi bir
köşe yazısından alınmış değildir, herhangi
bir gazete kupürü de değildir.
Yalana gelince, evelallah Türk milliyetçisiyiz, 8-9
Şubat 1969da Adanada kurulduk, o günden beri Türk siyasetinin
içerisindeyiz, 50nci yılımız, bir gün yalan söylemedik,
kellemizi verdik yalan söylemedik, kanımızı akıttık
yalan söylemedik, yalan da söylemeyeceğiz. (MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Hele hele milletin kürsüsünden, milletin gözünün
içine bakarak yalan söylemek bize yakışmaz; sözlerinizi iade
ediyorum. Elli yıllık bu partiden özür dilemenizi bekliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hem AKP grup başkan
vekilinin hem de MHP sözcüsü arkadaşın
arkadaşımızın söylemleriyle ilgili yanlış
anladıklarını düşündüğümüz için ve orada
cevaplaması gerektiğini düşündüğümüz için sataşmadan 69a
göre, ki bariz bir sataşma var
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne
sataşması?
BAŞKAN Yani nasıl
sataştığını söyler misiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, grup
başkan vekili olarak mı konuşuyor, Özcan Bey mi konuşuyor?
BAŞKAN Bir dakika
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Özür
dilesin, çıksın özür dilesin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir siyasi kurumu, partiyi
yalancılıkla itham ettiğimizi söyledi, bir defa o
kastımız yok orada, ayrıca yine grup başkan vekili
İki tane olay var, biri de yeter zaten 69a göre söz vermek için.
BAŞKAN Sayın Akar, dönüp Yalan
söylüyorsunuz. diye ifade etti burada, ben onu takip ediyorum burada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onu görmezler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gördük, gördük.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Kurumu
kastetmedi ki Bilgi yalan. dedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kurumu kastettiğimizi
ifade etti, kuruluş tarihinden itibaren de nasıl dik
durduklarını ifade etti.
BAŞKAN Ama kendileriyle ilgili söyledi,
sizinle ilgili bir şey söylemedi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizim kendimizi
anlatmamız size sataşma mı oluyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Efendim,
konuşmacımızın söylemleri yanlış
anlaşılmıştır ve bu yanlış
anlaşılma üzerinden bir sataşma gerçekleşmiştir, 69a
göre Özcan Beyin cevap vermesi gerekiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, Yalan atmadım.
demeyecek mi adam?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Özür
dilemesi için izin verin Başkanım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, özür
dileyecekse
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Belki özür
dileyecektir Başkanım. 60a göre bir özür dileyecek galiba.
BAŞKAN Yani tavzih mi edecek söylediklerini?
Yerinden bir söz verebiliriz Sayın Purçuya,
60a göre, 69 değil de.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Peki, peki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, Haydar Beyin
istemesi yanlış ama neyse yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın Purçu.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, bilgilerin
yanlışlığını ifade etmek istediğine ve özür
dilediğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, öncelikle şunu ifade etmek isterim: Şahsi ve
kurumsal bir niyetimiz yok burada, bilgilerin
yanlışlığıyla alakalı bir kastım var.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Yanlış başka, yalan başka.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Yalan haber, yalan bilgi
üzerinden böyle bir bilgi verdi. Ben özür diliyorum yanlış
anlaşıldıysa. Ama şunu söyleyeyim: Mülteciler Komisyonunda
görev yapmış bir kişi olarak söylüyorum, hakikaten, çevrelerde,
bizim dönemimizde -daha önce çalışmıştım çünkü- o
dönemde çok yanlış ve eksik, kirli bilgiler dolaşıyor. O
manada, o bilgileri kullanarak konuşma yaptığını
düşündüğüm şekilde beyan etmek istedim ama yanlış
anlaşıldı, özür diliyorum.
Bir diğer konu, potansiyel suçlu manası.
2015 verilerine göre, 400 bin civarında mülteci çocuk okula gitmiyor. Bu
400 bin çocuk sokakta, dolayısıyla suça meyilli ortamlarda
yaşıyorlar, mendil satıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Purçu.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Dolayısıyla suçlu
manasında değil, potansiyel suçlu, sokakta oldukları için, suça
yakın oldukları için bunu ifade etmek istedim; yanlış
anlaşılmasın. Yanlış anlaşıldıysa da
arkadaşlarımdan ve kurumdan özür diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde kaç
Suriyeli mültecinin yaşamakta olduğunun
araştırılması ve tamamının kayıt altına
alınması, Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı
hakkı tanınmasının koşullarının
belirlenmesi, Suriyeli mülteciler için oluşturulan kampların durumu,
Suriyeli mültecilerin neden olduğu sorunların detaylı olarak
incelenmesi ve bu sorunların çözümü için programlar
hazırlanması, Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine yönelik
çalışmalara başlanması, daha fazla Suriyeli mültecinin
ülkemize girişinin önüne geçilmesine yönelik çalışmaların
ivedilikle başlatılması amacıyla 29/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2018
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, öneri üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal.
Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SALİH DAL
(Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 2011 yılında
Suriyede başlayan iç karışıklık nedeniyle
geldiğimiz bugünde yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli mülteci sadece
Türkiyede ve dünyanın değişik ülkelerinde de birçok Suriyeli
mülteci bulunmaktadır. O dönem, Başbakanımız, Sayın
Cumhurbaşkanımız ve yetkili bakanlıklarımızla
beraber defaatle Suriye Hükûmeti Başkanı Beşar Esadla
görüşmeler yapıldı, ilgili bakanlıklarla görüşmeler
yapıldı, Sudanda, Tunusta, Irakta yaşanan olayların
Suriyede de cereyan etmemesi ve bu olayların bir an önce bitmesiyle
ilgili defalarca görüşmeler yapıldı ama Beşar Esad bütün bu
görüşmeleri elinin tersiyle itekleyerek bu görüşmelere
yanaşmadı ve dünyanın birçok ülkesini de Suriyede
barış ortamının olması için Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı ve Cumhurbaşkanımız davet ettiyse de
Türkiyenin dışında hiçbir ülke oradaki barışa el
uzatmadı. Tabii, geldiğimiz bugünde orada birçok insanın
kanı aktı, birçok çocuk mazlum duruma düştü, kadınlar,
erkekler, yaşlılar mazlum ve mağdur duruma düştüler.
Şimdi, 2011 yılından bu tarafa
Hükûmetimiz açık kapı politikası uygulayarak Suriyeli mazlum
kardeşlerimizin Türkiyeye geçişlerine yardımcı oldu. Bugün
Türkiyede bunların bir kısmı kamplarda, barınma
merkezlerinde bir kısmı da değişik illerde kendi
imkânlarıyla kalmaktadırlar. Fakat bu konuyla ilgili gerek İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda gerek ilgili bakanlıklarda
defaatle araştırmalar yapılarak defaatle açıklamalar
yapılmasına rağmen zaman zaman bazı gruplar sümen
altından bu grup önerilerini çıkarıyorlar, tekrar Meclis
gündemine ve Türkiye gündemine getiriyorlar.
Şimdi, İYİ PARTİdeki
konuşmacı arkadaşımız Esadla görüşmeyi söyledi.
İlk başta Esadla görüşmeyi Esad kabul etmedi. Ama Esad
Suriyede mazlum insanların kanını döktükten sonra, ondan sonra
Başbakanımız tavır koydu ve Biz bundan sonra Suriyedeki
masum, mazlum insanların yanındayız. diye açıklama da yaptı.
Ayrıca, okullardaki Suriyeli çocukların
Türk çocukların demografik yapısını
değiştireceği ve bunların çok etkilendiğiyle ilgili
iddialar var.
Yine, öğretmenlik yapanlar, esnaflık
yapanlarla ilgili iddialar var. Bunlarla ilgili de burada çok konuşuldu. Esnaflık
yapanlar Türkiyeli vatandaşların üzerine açılan iş
yerlerinde sadece işçi olarak çalışıyorlar. Evet,
kayıt dışı çalışanlar var mıdır?
Olabilir, zaten SSK kurumları ilgili ihbar aldıklarında onlarla
ilgili gerekli inceleme ve araştırmayı yapıyorlar. Ama
bunun dışında, Türkiyeye gelen Suriyelilerin
sayısının belli olmadığı,
sınırımızın kevgire döndüğü iddiaları
asılsızdır, doğruluğu tespit edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Dal, tamamlayalım
lütfen.
AHMET SALİH DAL (Devamla) Sayın
Başkanım teşekkür ediyorum.
Türkiye, dünyanın gözü önünde cereyan eden
kirli bir savaşın hemen yanı başında
yıllardır insanlık onurunu kurtarma mücadelesi veriyor.
Yaşadığımız birçok sıkıntıya rağmen
ülkemiz yüklendiği bu tarihsel sorumluluktan payına düşeni
fazlasıyla sırtlanarak katıksız bir şekilde insani ve
vicdani görevini yerine getiriyor. İşte bu büyük ülke, dünya
mazlumlarının sesi olan bu ülke benim ülkemdir, Türkiye
Cumhuriyetidir, hepimiz bununla iftihar edelim. İnşallah,
yaptığımız Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
Operasyonlarıyla da Suriyedeki terör örgütlerini temizleyip bu
insanların kendi ülkelerine gitmelerini sağlayacağız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Müsaade ederseniz, sayın hatip, kürsüde, bazı gruplar, sümen
altı önergeler
şeklinde, isim vermeden, partime ve verdiğimiz
soru önergelerine karşı sataşmada bulunmuştur, 69a göre
söz alıp cevap vermek istiyorum, yerimden de olabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kilis Milletvekili Ahmet Salih
Dalın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, biz bir grup değiliz, bir siyasi
partiyiz; yani, sizin Osloda veya İngilterenin başkenti Londrada
görüştüğünüz gibi, birileriyle görüşen bir grup falan da
değiliz. Biz, Türk siyasi hayatında, iktidar olmaya namzet bir siyasi
partiyiz, önce onu bir hatırlatmak istiyorum, o sözünüzü de bizzat size ve
partinize iade ediyorum.
Bu, Suriyeliler konusuyla ilgili de biraz bilgi
vermek istiyorum size: Okul çağındaki Suriyelilerin sayısı
907.554, 155.582 Suriyeli ülkemizde eğitim görebiliyor ancak. Emniyetin
raporuna göre, Suriyeliler işsizlik sorununa yol açmıyor. deniliyor
ama, Gaziantepte, Kiliste, Adıyamanda, Hatay gibi illerde hiç etkisi
yok. deniliyor ama, Suriyelilerin yüzde 10u çalışma iznine sahip bu
ülkede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kayıt
dışı ekonomiye etkileri çok fazla. Ayrıca, geri gönderme
merkezleri işlevsizleştirildiği için, herhangi bir asayiş
sorunu kayda alınmıyor ve resmî rakamlarda, Suriyeliler, Türkiyede
etkisiz eleman olarak görülüyor. En önemli ayrıntı, Türkiyedeki
Suriyelilerin yarısı 18 yaş altında ve gerekli eğitimleri
almıyor bu çocuklar. En büyük potansiyel olan güvenlik ve asayiş
sorununun kaynağı da gerçekte bu durum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde kaç
Suriyeli mültecinin yaşamakta olduğunun
araştırılması ve tamamının kayıt altına
alınması, Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı
hakkı tanınmasının koşullarının
belirlenmesi, Suriyeli mülteciler için oluşturulan kampların durumu,
Suriyeli mültecilerin neden olduğu sorunların detaylı olarak
incelenmesi ve bu sorunların çözümü için programlar
hazırlanması, Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine yönelik
çalışmalara başlanması, daha fazla Suriyeli mültecinin
ülkemize girişinin önüne geçilmesine yönelik çalışmaların
ivedilikle başlatılması amacıyla 29/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, Kırıkkaledeki patlamayla
ilgili söz talep eden arkadaşlarımız vardı.
Sayın Öztürk de istemişti ama buyurun Sayın
Can.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Kırıkkale
OSBde LPG yüklü aracın infilak etmesi sonucu vefat eden hemşehrisi
Mikail Şimşeke Allahtan rahmet, yaralanan Mehmet Akbulut ile Ali
Kirike şifa dilediğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün, Kırıkkale Organize Sanayi
Bölgesinde LPG yüklü aracın infilak etmesi üzerine, maalesef,
hemşehrimiz Mikail Şimşek vefat etmiştir. Kendisine
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Yine, patlamada hemşehrilerimiz Mehmet Akbulut
ve Ali Kirik hafif yaralanmıştır; yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Kırıkkalemize geçmiş olsun.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Yine, Sayın Başevirgenin
söz talebi vardı.
Buyurun.
24.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Manisanın Turgutlu ilçesine
kurulmak istenen biyogaz enerji santralinin yaratacağı problemlere
ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manisa Turgutluda bir biyogaz enerji santrali
kurulması planlanıyor. Enerji şirketinin yapmayı
planladığı ÇED toplantısı
muhtarlarımızın ve köylerimizin imza toplayarak tepki
göstermeleri sonucu yapılmadı. Genellikle çevreci ve zararsız
olarak görülen bu santral hayvansal, bitkisel atıklar ve kanalizasyon
atıklarını birbirine karıştırıp fermante
ederek biyogaz elde edecek. Endişemiz, tesisin, kurulmak istendiği
alana zarar verecek olması. Yapılmak istenen tesisin yeri çok
sakıncalı; köylerin ve yerleşim alanlarının hemen
yanına kurulmak isteniyor, ayrıca Turgutlunun içme suyunun
sağlandığı su havzasına da çok yakın. Tesiste
kullanılacak olan suyun nereden karşılanacağı,
çıkan atıkların nereye boşaltılacağı ise
belli değil. Üstelik, üretim sonucu ortaya çıkacak gazların
yanıcı ve patlayıcı olması ise bir başka risk
faktörü.
Tesisin kuruluş şartları, yeri ve ÇED
raporu Çevre Mühendisleri Odası tarafından da detaylı olarak
inceleniyor. Biz de konunun sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim Başkan.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve
arkadaşları tarafından, Dilovası ilçesindeki sanayi
tesislerinin çevreye ve insan sağlığına etkilerini tespit
edebilmek ve çözümler üretebilmek amacıyla 26/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım, oylarınıza
sunacağım.
29/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/11/2018 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
26 Kasım 2018 tarihinde, Kocaeli Milletvekili
Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu ve arkadaşları tarafından
-939 sıra numaralı- Dilovası ilçesindeki sanayi tesislerinin
çevreye ve insan sağlığına etkilerini tespit edebilmek ve
çözümler üretebilmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak, görüşmelerinin 29/11/2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dilovasındaki çevre felaketini bilmeyeniniz yoktur ama maalesef iktidar
tarafından buna bir çözüm yıllardır bulunmamıştır.
Değerli arkadaşlar, Dilovası
konusunda yıllardır mücadele ediyoruz, çok büyük bir çevre felaketi
yaşanıyor ve maalesef çözümsüz durumda. Biz milletvekili olarak,
Kocaeli Milletvekili olarak Millet Meclisinde bulunduğumuz süre içinde iki
ayrı yazılı soru önergesiyle bu sorunu Cumhurbaşkanı
Yardımcısına sorduk, ayrıntılı bir şekilde
sorduk. Bunu nasıl sorduk? 2006da yine yüce Meclisimizin yapmış
olduğu bir çalışmaya istinaden sorduk. 2006da Dilovası
Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu ve etraflı bir
araştırma yapıldı. Hakikaten değerli bir
araştırmaydı, 200 sayfalık bir araştırmaydı,
teknik bir araştırmaydı; adan zye okudum, not aldım ve bu
önerilerin değerli öneriler olduğunu gördüm ancak bu öneriler
yapılmış ve uygulanmamış. 29 çok değerli öneri
önerilmiş ve bunlar yapılmadığı gibi, Dilovası
halkının başına bir de Kömürcüler OSB
açılmış, âdeta bir bela olmuş Dilovası
halkının başına.
Değerli arkadaşlar, şu anda,
aylardır, biliyorsunuz, Dilovası halkı, feryat ediyor; Osman
Gazi Köprüsünde eylem yapıyor, iktidar görmezden geliyor;
Dilovasında etkinlik yapmak istiyor, kaymakamlık engellemeye
çalışıyor; en sonunda, bu engellemeler sonrasında eylemini
yaptı ve açıklamalar yaptı.
Değerli arkadaşlar, Dilovası,
aslında, son derece güzel, zamanında çavuş üzümlerinin
yetiştiği, deniz kenarında, çok şirin bir ilçemizdir ancak
bu ilçenin yüzde 40ı şu anda sanayiyle kaplıdır ve hâlen
çözüm de bulunmamaktadır çevre kirliliğine.
Şimdi ben size bazı fotoğraflar
göstereceğim. Mesela, bakın, Diliskelesinin hâli; fabrika atıklarıyla
berbat bir hâlde ve bu atıklar denize gidiyor. Kömürcüler OSBden kömür
tozları karışıyor ve deniz kapkara bir hâle geliyor.
Basında da fotoğraflarını gördünüz, kapkara bir ortamda
çocuklar denize giriyor.
Fabrikalar, atıklarını gece on birden
sonra salıyordu, iktidarı hiçe sayıyorlardı; zaten o da
denetlemiyordu, umurunda değildi. Şimdi, artık iş iyice
çığırından çıktı, gündüz de atıklar
atılıyor ve Dilovası halkı tamamen zehirlerin içinde. Bunun
için biz fabrika önlerine birçok kez gittik ve korkunç kokular salan
fabrikaların önünde eylemler yaptık Dilovası halkıyla,
açıklamalar yaptık ve çok az cezalarla bu fabrikalar
cezalandırıldı. Onların umurunda değildi bu cezalar.
Halkı katleden fabrika atıkları ve kokular salıyorlar ama
onlar için çok değersiz cezalarla cezalandırılıyor ve o
cezaları ödeyip aynı işlemleri yapmaya devam ediyorlar; çok
yakinen bunları biliyoruz.
Bunları nereden biliyorum? Bakın, 2006
yılında ben bir sivil toplum kuruluşu
başkanıydım, MAZLUMDERin başkanıydım, aynı
zamanda da göğüs hastalıkları uzmanıyım. Benim ana
konum astım, bronşit konusu uzmanlık alanım. 2006da
Dilovası halkı üzerinde bir sağlık taraması
yaptım; gerçekten sağlık tablosu çok kötüydü, inanın ki
gördüğüm tablo çok üzücüydü. Şu an 2018 ve gördüğüm çok çok daha
kötü bir tablo değerli arkadaşlar. İşte, Dilovası
halkı iyi tanır, Muhtar Mehmet Şirin Barış
yıllarca hava kirliliğiyle mücadele etti, sonunda kendisi kanserden
vefat etti; Allah rahmet eylesin.
Yine bakın, Dilovası evlerinin
çoğunda oksijen tüpleri, oksijen konsantratörleri var. İsmet Umuç
oksijen maskesiyle nefes alamıyor; görün, bakın, birçok kişi bu
durumda.
Bu pazar günü Dilovası Belediyesinin önünde
halk toplandı ancak halktan çok polis, TOMA vardı. Sanki halk ne
yapacak yani, bu kadar polis, TOMAyı yığıyorsunuz buraya?
Halk derdini anlatmaya çalışıyor, sağlık konusunda
çözüm bulmaya çalışıyor. Bakın insanlar feryat ediyor
değerli arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Faruk Bey, ben o gün
oradaydım, hiç TOMA da yoktu, polis de yoktu. Ben bizzat oradaydım.
Bakın, en önde benim resmim var. Doğruları dile getirin,
eyvallah.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bize
söylenen bu şekilde.
Değerli arkadaşlar, biz şimdi neyi
öneriyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
2006da Dilovası Meclis Araştırması Komisyonunun yapmış
olduğu 29 önerisinin tekrar yerine getirilmesi gerektiğini
söylüyoruz. Bakın, bunların arasında özetle söyleyeyim:
Bakın Kurşun, cıva, kadmiyum, arsenik, krom indikatör olarak
kullanılarak bir biyoizleme çalışması
gerçekleştirilmeli. denilmiş, yapılmamış.
Sağlık tarama merkezi ivedilikle kurulmalı. denilmiş,
yapılmamış. Pilot bölge ilan edilmeli. denilmiş,
yapılmamış.
Bakın, daha birçok, 29 önerimiz var ve
şunu çok net söylüyorum: Dilovası Kömürcüler OSB
kaldırılmalıdır. Mevzuata aykırı yapılmış
olan ve çalışan mevcut OSBler için yeni düzenleme getirilmeli.
OSBlerin denetimi kendi denetim kurullarından alınıp ehil ve
bağımsız kurumlara verilmeli. Denetimler periyodik olarak
yapılmalı. Baca filtrelilerin temizliği, gerektiğinde
değişimi mutlaka sağlanmalı. Her işletmenin kendi özel
atık su tesisi olmalı.
Değerli arkadaşlar, bugün, burada
-bakın, bu siyasetüstü bir konudur- tüm partililere, en başta da AK
PARTİlilere söylüyorum: Gelin, tekrar bu Dilovası Meclis
Araştırması Komisyonunu kuralım, bu konuya bir çözüm
getirelim.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Ömer ağabey, bu
üslupla olmaz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Verdiğiniz
bilgiler, bak, aldığınız bilgiler
yanlışmış. Daha sağlıklı bilgi alarak
konuşmalıydınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru, doğru,
verdiği bilgiler doğru.
BAŞKAN - Sayın Öztürk
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, Kırıkkale OSBde
LPG yüklü aracın infilak etmesi sonucu vefat eden hemşehrisi Mikail
Şimşeke Allahtan rahmet, yaralanan Mehmet Akbulut ile Ali Kirike
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün seçim bölgem Kırıkkalede organize
sanayi bölgesinde faaliyet gösteren tesise oksijen gazı taşıyan
bir tankerde patlama meydana gelmiştir. Bu patlamada Mikail
Şimşek adlı kardeşimiz rahmetli olmuştur. Kendisine
yüce Allahtan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı
diliyorum. Yine bu patlamada Mehmet Akbulut ve Ali Kirik adlı kardeşlerimiz
de yaralanmışlardır, acil şifalar diliyorum.
Diğer taraftan Antalya Aksuda
çatışma sonrasında yaralanan ve şu an Akdeniz Üniversitesi
Hastanesinde tedavi gören Kırıkkaleli Uzman Çavuş İbrahim
Güngör kardeşimize de buradan acil şifalar diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve
arkadaşları tarafından, Dilovası ilçesindeki sanayi
tesislerinin çevreye ve insan sağlığına etkilerini tespit
edebilmek ve çözümler üretebilmek amacıyla 26/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
Dilovasında ikamet eden bir milletvekiliyim, burada bir
arkadaşımız daha var, eski Belediye Başkanı Sayın
Cemil Yaman, o da benim gibi Dilovasında ikamet ediyor. Dilovasındaki
kirliliği, Dilovasındaki insan sağlığını tehdit
eden şeylerin hepsini konuşalım ama bunları konuşurken
devlet ile milleti karşı karşıya getirecek birtakım
provokasyonlardan da imtina edelim. Bu, sıkıntılı olur, o
zaman maksat hasıl olmaz. Ben Kocaeli Milletvekiliyim, o günkü
toplantıda belediyenin önündeki o basın açıklamasında da
tek milletvekili bendim. Oradan rahatsızlıklarını dile
getiren, çocukları gerçekten bu kirlilikten hasta olan insanların
kurduğu bir platform var, gelip bir basın açıklaması
yaptılar, çok doğru şeyler de söylediler.
Bakın, Dilovasının bir
kadersizliği şu: Dilovası Kocaelinin zenci çocuğudur.
Belediye Başkanıyken Sayın Cemil Yaman için de gazeteye demeç
vermiştim, Kocaelinin zenci Belediye Başkanı diye muamele
görüyor. demiştim, hakikaten Dilovası öyle.
Dilovasına ikamet etmek üzere gelen
arkadaşlarımızın, ailelerin tamamı orada sanayi var
diye geldiler yani iş bulma umuduyla geldiler, geliş sebepleri o.
Yani neticede deniz kenarı olan, gayet güzel bir sayfiye yeriyken birden
bir sanayileşme oluştu, o sanayileşmeyle beraber insanlar
iş bulma umuduyla gelip oraya yerleştiler. Oradaki problemin
aslı şu: O sanayi tesislerini oradan kaldırmak oradaki iş
gücünü de yok etmek demektir, bu çok mümkün değil. Hakikaten Türkiyenin
ilk 500ünde bulunan yaklaşık 47 tane firma Dilovasında üretim
yapıyor, çok ciddi bir istihdam sağlıyor ama bunların
arasında ciddi anlamda insan sağlığını tehdit
edecek şekilde üretim yapan fabrikalar var. Bir tanesini çok ciddi baskılarla
Dilovasından taşınmaya razı ettik, buradan da isim
veriyorum Lever fabrikası. Dumanından her gün deterjan
artıkları çıkıyordu, insanlar deterjan artıkları
soluyorlardı, o deterjan artıkları yollara geldiğinde bu
sefer her hafta Dilovasında o yokuşta 3 tane
vatandaşımız hayatını kaybediyordu.
Geriye kalan 2 tane demir çelik fabrikası var.
Bunlar bir kısım yatırımlar yaptılar ama hâlâ
kanserojenli hurda demir işliyorlar. Bunların da oradan gitmesi için
ciddi bir kamuoyu oluşturmak gerekiyor veyahut da üretimlerini ciddi
anlamda hurdadan değil, diğer türlü üretim yapan bir demir çelik
tesisi hâline getirmeleri için çaba sarf etmemiz lazım. Bu konuda Hükûmete
çok ciddi görev düşüyor.
Dilovasındaki bir önemli mesele de
Dilovasında görev yapan, geçmişte ve bugün görev yapan belediye
başkanlarının hatasını şu anda Dilovası
halkı çekiyor. Sayın Cemil Yaman burada, bir şey söyledim: Bu
fabrikaları birden bire buradan kaldırmak mümkün değil. Bu
fabrikaların arasına serpiştirilmiş olan bu evleri
-Dilovasının hinterlandı müsait- yukarıda kuzeye
doğru taşıdığımızda mezkûr sahayı daha
yukarıya iskân edersek Dilovasını o sanayiden içeriye
çekmiş oluruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
o insanlar hem temiz hava
alırlar hem de buradaki zehirli üretimden etkilenmezler. diye
söylemiştim. Ama maalesef, ne Cemil Yaman ne de şimdiki belediye
başkanı bu konuda çok başarılı olamadılar, hatta
hiç başarılı olamadılar.
Bu konuda, geçmiş dönemde bakanlık da
yaptı, Sayın Erdoğan Bayraktara da teşekkür ediyorum.
Orada TOKİde, TOKİye ait evler yaptı, insanların bir
kısmı yavaş yavaş oraya taşınacak. Ama bunu yerel
yöneticiler yapabilirdi, bunu merkezî Hükûmet teşvik edebilirdi, maalesef
olmadı.
Bir sıkıntımız daha var, o da
Kömürcüler OSB. Kömürcüler OSByi kurdular, hemen yanına Siz kanser
olacaksınız, biz biliyoruz. deyip bir de hastane kurdular, bir
komedi. Kömürcüler OSBde kömür partikülleri insanları zehirliyor,
öldürüyor, Tamam, siz öleceksiniz, biliyoruz, ama ölmeden evvel bir de hastanede
yatın. deyip yanına hem okul hem de hastane yaptılar. Bu da bu
Hükûmetin yapabileceği en gudubet işlerden bir tanesiydi.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Yine, Kırıkkaleyle ilgili,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Önal.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, Kırıkkale OSBde
LPG yüklü aracın infilak etmesi sonucu vefat eden hemşehrisi Mikail
Şimşeke Allahtan rahmet, yaralanan Mehmet Akbulut ile Ali Kirike
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesinde
bulunan bir fabrikada gaz dolumu yapıldığı esnada henüz
sebebi bilinmeyen bir patlama meydana gelmiş, maalesef 1
yurttaşımız, kardeşimiz hayatını kaybetmiş,
2 yurttaşımız da yaralanmıştır.
Hayatını kaybeden kardeşimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
ailesine sabırlar diliyorum; yaralı kardeşlerimize de yine
Cenab-ı Allahtan acil şifalar diliyorum. Kırıkkalemize
geçmiş olsun diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve
arkadaşları tarafından, Dilovası ilçesindeki sanayi
tesislerinin çevreye ve insan sağlığına etkilerini tespit
edebilmek ve çözümler üretebilmek amacıyla 26/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.
Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dilovası hakkında konuşacağız.
Aslında Dilovasının adı, gündem
olarak herkesin bildiği, tüm Türkiye'ye mal olmuş adı kanser
ovası.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Yapmayın ya,
burada yapmayın ya!
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, evet kanser
ovası diye söylendiği zaman herkesin aklına Dilovası
gelir. Dilovası aslında çok şirin bir beldemizdi.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Siz böyle
düşünüyorsunuz. Dilovası kanser ovası değildir.
Dilovası, güzel insanların
HAYDAR AKAR (Devamla) Konuşmacı
arkadaşlara katılıyorum ama Lütfü Beyin dediği gibi,
sanayiyle beraber kurulmuş bir belde de değildir. Sahilde, çok güzel
bir beldeydi, sanayiyle birlikte bu özelliklerinin tümünü yitirdi ve şu
anda yaşanabilir olmaktan çıktı.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Dilovası, kanser
ovası değil, yiğitlerin ovasıdır.
HAYDAR AKAR (Devamla) Cemilciğim, buna senin
katkın var demeyeceğim ama zorlama beni şimdi oradan.
Şimdi biraz Dilovasını
anlatayım. Dilovası, gerçekten, Türkiye sanayisinin kalbinin
attığı bir ilçemiz. 6 tane organize sanayi bölgesi var, toplamda
Kocaelide 13 sanayi bölgesinin 6sı Dilovasında bulunuyor.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) 5 tane, 5.
HAYDAR AKAR (Devamla) Sen burada düzeltirsin biraz
sonra gelince.
En son kurulan Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi. O
dönemde karşı çıktım, ben özel sektörden gelen bir
kişi olarak buna karşı çıktım. Cemil Bey de
karşı çıktı Belediye Başkanı olarak, onu da
biliyorum, karşı çıktığını. Niye
karşı çıktık? Türkiye'nin üç tarafı denizlerle
çevrili. Organize sanayi bölgesinde, Kömürcüler OSBnin yapacağı
iş, gemiyle gelecek ithal kömürler organize sanayi bölgesine
taşınacak, Dilovasının içerisine taşınacak,
torbalanacak ve Türkiye'nin her tarafına yayılacak, Türkiye'nin her
tarafına. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili. Zonguldakta
madenler kapandığı için istihdam problemi var, oraya
yapılması gereken veya başka bir yere yapılması
gerekirken tam da Dilovasının rüzgâr aldığı yere,
kalbine yapıldı. O zamana kadar Dilovası, kanser ovası
olarak yine anılıyordu. Şimdi itiraz ediyor ama Meclis
araştırması komisyonu kuruldu 2006da, 29 tane öneri tespit
etti. Bunların hepsi doğru öneriler, doğru öneriler. Peki, biri
yerine getirildi mi? Getirilmedi.
Hepsini genelleyecek önerinin başında
sanayileşmenin durdurulması, öyle mevcut sanayinin
kaldırılması falan değil, iyileştirilmesi vardı,
iyileştirilmesi. Biraz evvel bahsedilen sanayi tesislerinin
iyileştirilmesi vardı. Bunların hiçbiri yapılmadı.
Dünyada kanserden ölenlerin oranı yüzde 12,
Türkiyede kanserden ölenlerin oranı yüzde 13, Kocaelide 4 kişiden 1
kişi kanser nedeniyle ölüyor, Dilovasında kanserden ölenlerin
oranı yüzde 34. Hele bundan sonra çok daha artacak çünkü Dilovasına
girebilmek için: Bir, önce bir navigasyon cihazı bulacaksınız
çünkü öyle bir belde ki fabrikaların arasına
sıkışmış, ne girişi bulabiliyorsunuz ne
çıkışı bulabiliyorsunuz. İki, oksijen tüpü veya
maskeyle girmek zorundasınız. Gerçi navigasyon olmasa da zaman
kaybınız olur ama eğer maske kullanmazsanız inanın
yaşam tehlikeniz var demektir hele biraz da uzun süre
kalırsanız.
Biraz evvel gösterdiği örnekler gerçekten
doğruydu. Dilovasındaki kardeşlerimizin,
arkadaşlarımızın, yurttaşlarımızın
birçoğu kanserden ölüyor, o kömür tozunu soluyarak ölüyor.
Sadece kömür değil tabii, o kadar çok problemi
var ki. Türkiyedeki en büyük 50 firmaya sahip olmasına rağmen
aldığı yatırımlara baktığımız
zaman aynı Kocaelinin genelinde olduğu gibi Dilovası da bir
yatırım fakiri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen
HAYDAR AKAR (Devamla) Gerçekten Türk ekonomisine
büyük katkısı var. Dedik ki ya organize sanayi bölgeleri, ilk 500ün
içindeki 50 tane büyük firma
Kocaeli, Türkiyede kamu yatırımı
olarak sonuncu il Bayburtun dibinde, sonuncu il, 81inci il. Bizim
Dilovası da ilçeler arasında sonuncu ilçe diyebilirim.
Tabii, sayın vekilim gelecek burada Hastane
yaptık. diyecek ama bu hastane gerçeğinin ne olduğu da biraz
evvel anlatıldı. Onun için, Dilovasına hep beraber bir çözüm
bulmak zorundayız.
Şimdi yapmamız gereken yeniden
araştırılması değil. Tespitlerin hepsi doğruydu,
29 madde. Şimdi, bakalım, on altı yıllık
iktidarınız döneminde bu maddelerde hangisinin yerine
getirildiğini hep birlikte tespit edelim. Yapılmışsa
teşekkür edelim, yapılmamışsa da yapılmamış
olanları yaptırmak için burada mücadele edelim. Dilovasının
buna ihtiyacı var, Kocaelinin buna ihtiyacı var.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman.
Buyurun Sayın Yaman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMİL YAMAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli sizleri ve
ekranları başında bizleri izlemekte olan aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
HDP Grubu önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, dün Gebzede yaşanan, Kuzey Marmara Otoyolunda
hayatını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralı kardeşime de acil şifalar diliyorum.
Dilovası benim yaşadığım
şehir. Ben Ağrı doğumlu bir Dilovalıyım ve Dilovasında
yaşamaktayım ve Dilovasında yaşamaya devam etmekteyim;
çocuklarımla birlikte Dilovasında yaşamaktayım. Bu
insanların verdiği oylarla bir dönem de, 2009-2014 yılları
arasında belediye başkanlığı, hizmetkârlık
yaptım o halka. Bakın, bilinen şeylerin birçoğu doğru
değildir. Dilovası Kocaelide suç oranı en düşük ilçedir.
Dilovası, insanların bir arada yaşamaktan mutlu olduğu
güzel bir ilçedir. Evet, Dilovası değil Türkiyemizin, ülkemizin,
dünya sanayisinin önemli noktalarından biridir. Osmanlının
meyveliği olan Dilovası, AK PARTİ öncesinde Türkiyede birçok
konuda olduğu gibi çarpık sanayileşmeyle birlikte, çarpık
şehirleşmeyle birlikte, benimle birlikte büyüdü. 1980den, darbeden
sonra hızlı göç aldı. 1987 yılında ilk defa
Dilovası ismi kullanıldı ve Çerkeşli köyü Muallimköyle
birleştirilerek belde yapıldı, ondan sonra da Dilovası
hızlı büyümeye devam etti. Dilovası çarpık bir organize
sanayi bölgesi değildi, ıslah OSBdir; Dilovası Organize Sanayi
Bölgesi daha sonradan organize sanayi bölgesi yapıldı.
Dilovasına AK PARTİ döneminde bir metrekare yeni sanayi alanı
açılmadı. Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi dâhil AK PARTİ
öncesinde kurulmuş bu sanayi kuruluşları, keşke kurulmamış
olsaydı orada.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama hiç kimse izin vermedi
ona, siz izin verdiniz.
CEMİL YAMAN (Devamla) - Dilovasının
sorunları elbette ki vardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiç kimse izin vermedi
Sayın Cemil Bey, sizin iktidarınız döneminde o kömürcülerin
oraya taşınmasına izin verildi.
CEMİL YAMAN (Devamla) Efendim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karşı koyduk; sen
de karşı koydun, ben de karşı koydum ama kabul ettiler.
CEMİL YAMAN (Devamla) Kömürcüler Organize
Sanayi Bölgesi için 1996 yılında başvuru yapılmış
ve AK PARTİ öncesinde, 2002den önce kurulma kararı verilmiştir.
Bizim dönemimize doğru, taşındı fabrikalar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Beraber karşı
koyduk.
BAŞKAN Sayın Akar,
konuşmuştunuz siz.
CEMİL YAMAN (Devamla) Bugün Dilovası 5
organize sanayi bölgesinin olduğu, OSB büyüklüğünde bir küçük sanayi
sitesinin olduğu, 9 uluslararası limanın olduğu ve
yaklaşık olarak 600 sanayi kuruluşunun hâlihazırda faal
olduğu, 350 sanayi kuruluşunun da yapım aşamasında
olduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonunun
almış olduğu kararlar doğrultusunda -burada o dönemin Çevre
Bakanı Sayın Osman Pepeye de teşekkür ediyorum- bu 29 maddeyle
ilgili çok ciddi çalışmalar yapıldı. Şu anda herkes,
televizyonları başında izlemekte olan vatandaşlarımız
Bakanlığın ilgili sayfasına girerseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaman, 1 dakika
CEMİL YAMAN (Devamla) 1 dakika yetmez
Dilovası için.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen. O kadar ama.
CEMİL YAMAN (Devamla) Eğer
telefonlarınıza girerseniz hava ölçüm cihazlarından
Dilovasının hava raporlarını alabilirsiniz.
Ben Dilovası Belediye
Başkanıydım. 2009 yılında Dilovası AK PARTİ
belediyeciliğiyle tanıştı ve Allaha hamdolsun 2009-2014
yılları arasında 120 proje başladı ve bitirildi.
Şimdiki belediye başkanımız da projeler yapmaya devam
ediyor.
Ama buradan sesleniyorum: Bizim yakın zamanda
Dilovasıyla ilgili güzel müjdelerimiz olacak diyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Müsaade ederseniz,
kayıtlara geçmesi açısından
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) O
zaman Evet. deyin de samimiyetinizi görelim.
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın grup
başkan vekilini dinliyorum, lütfen.
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Müsaade ederseniz
kayıtlara geçmesi açısından bir şeyleri ifade etmek
istiyorum.
Efendim, Sayın Başkanı dikkatle
dinledik. 29 maddeden hangisi çözüldü, bir tanesini söylemedi, tek bir tane
söylemedi. Bugüne kadar ne yaptıkları konusunda tek bir şey
söylemedi. Dilovasıyla ilgili bildiğimiz şeyleri
tekrarladı ama Dilovasının içine düştüğü ve
insanların ölüm nedeni hâline gelen bütün o sanayinin nasıl
kurtarılacağı konusunda, nasıl tekrar
insanlarımızın gerçekten mutlu yaşayacağı bir yer
olması konusunda tek bir kelime etmedi. AKPyi sadece bu yüzden
eleştiriyoruz. Demagoji yapmayı bırakın.
Arkadaşımız Haydar Akar diyor ki: Ben milletvekiliydim, sen
belediye başkanıydın; birlikte mücadele ettik, gel birlikte
mücadele etmeye devam edelim. O ise bu sıralara demagoji yapıyor,
olmuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Demagoji değil,
cevaplarını verdi Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ayrıca proje
açıklayacağını söyledi Engin Bey, eksik dinledin bence, son
kısmı eksik dinlemişsin.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yaman
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Ben demagoji
yapmıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Demagoji sataşma
değildir Sayın Başkan.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika...
Sayın Yamanı dinleyelim, size bir şey diyen olmadı.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Bu grup önerisini veren
arkadaş beni yakinen bilir. Ben demagoji yapmıyorum. Üç
dakikalık bir sürede bunu özetlemeye çalıştım. Mesela
Dilovasının iki deresi vardır; Eynerce ve Dil Deresi,
ıslah edilmiştir. Dil Deresinin ıslah çalışmaları
devam etmektedir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dil Deresinin beraber
fotoğraflarını çekelim istersen.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Örnek vermek gerekirse,
Dilovasının evsel ve sanayi atıklarının tamamına
yakını, yüzde 99,9u arıtılıyor. Sayın
Başkanım, 3 tane arıtma tesisi yapılmıştır
ve artık denizimiz kirletilmiyor.
Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesinin, evet, yer
seçimi yanlış, Dilovasında olmamalıydı; bununla
ilgili de çalışmaları yapmaktayız, bir yıla yakın
bir zamanda bu müjdeyi de halkımıza vereceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) O kadar çok şey
yaptık ki sayamıyoruz, süre yetmiyor, maşallah.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, Sayın
Başkana dedim ya 29 maddeden niye söylemediniz? diye. Niye söylemedi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Söyledi işte.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Niye ben sana sorunca
Şöyle şöyle yaptık. diyorsunuz.
BAŞKAN İşte, neyse, sonuç
itibarıyla
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi, ben o
derenin hâlini
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arada konuşsunlar
Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Müsaade ederseniz,
kayıtlara geçmesi için Haydar Akarın bir iki kelimeyle kendisine
cevap
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sataşmadım
ben.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçmesi
için.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bir sataşmam olmamıştır.
BAŞKAN Yok, bir dakika
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok, yok, sataşma yok,
kayıtlara girsin diye söylüyorum.
Evet, 29 maddeden gerçekten de büyük bir
çoğunluğu hakkında bir adım atılmamıştır.
Dil Deresi, bunların temizliği, bunların içerisinden bir
tanesiydi ama Dil Deresinin hâlini yine hep birlikte görüyoruz. Bir
kısmında çalışma yapıldı ama bir kısmı duruyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devam ediyor. dedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zaman zaman da Veysel
Eroğluyla çok görüşmem oldu. Bu araştırma önergesi
Dilovası hakkında ilk kez verilmiyor, 24üncü Dönemde de verdik.
Lütfen, Meclis olarak verilen önerilerin yerine getirilip getirilmediğini
denetleyelim çünkü bu çok önemli. dedik.
Diğer konularda Cemil Beyle -dediğim
gibi- birlikte savaştık ama yetmedi. Kömürcüler OSByi kurduktan
sonra bir de çöp entegre tesislerini oraya kurmaya kalktılar,
Dilovasına kurmaya kalktılar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi,
çöp entegre tesislerini oraya
CEMİL YAMAN (Kocaeli) O konu kaldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yine gittik, orada yine
mücadelemizi yaptık, yine oradan kaldırttık onu. Yani
Dilovası
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim, konuşma
BAŞKAN Tamam, bir dakika arkadaşlar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok,
anlaşılması açısından söylüyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Önemli bir konu
arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gerçekten de Dilovası
Türkiye'nin en önemli olaylarından bir tanesi. Aslında Türkiye'ye
örnek olabilecek bir proje Dilovasında yapılabilir. Sanayiyi
kaldıramayız; dedik ya 5-6 neyse, organize sanayi bölgemiz var,
kaldıramayız ama vatandaşlara hemen yamacında
yaşanabilir bir kent yaratabiliriz. Bu imkânları var Türkiye'nin ama
bu göz ardı ediliyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Müjdelerimizi
bekleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Derdimiz, bunun yerine
getirilmesi ve denetlenmesidir. Başka bir şey demiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başka ilçelerimiz de
var kıymetli, Sayın Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cemil Bey söyledi
zaten, projeleri açıklayacağını ifade etti.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, sükûnetle
tamamlayalım şu öneri üzerindeki görüşmeleri.
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Cemil
Yamanı kürsüde dinledim. Kendisini geçmiş dönemde
yaptığı Belediye Başkanlığı döneminde
yapamadığı işler yüzünden nedamet içerisinde gördüm, saygı
duyuyorum. Yalnız Yüzde 99,6sı arıtma tesisinden geçiriliyor.
dediği o atıkların hiçbirini belediye falan yapmadı,
Hükûmet de yapmadı. Benim de içinde bulunduğum, mütevellisi
olduğum, yönetim kurulu üyeliği yaptığım Dilovası
Organize Sanayi Bölgesinin yaptığı bir tesisten
CEMİL YAMAN (Kocaeli) 1ini yaptı, 3ünü
Büyükşehir yaptı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Dilovasının
atıkları temizleniyor. Yani bunu ne merkezî Hükûmete ne de
belediyenize mal etmeyin.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, şu anda Dilovası Organize Sanayi Bölgesindeki
arıtma tesisi...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İkinci bir konu daha
söyleyeceğim, müsaade eder misiniz?
CEMİL YAMAN (Kocaeli) -
evsel ve sanayi
atıkları
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bir müsaade eder misiniz?
Dil Deresi ıslah çalışması
Bakın, derenin ıslah çalışmasından bahsediyoruz,
İstanbulun hemen yakınındaki bir vilayetten bahsediyoruz.
Yedinci sene oldu yahu, yedi senede nesil değişti, bir dereyi
halledemediniz, vallahi halledemediniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bize bir müjde
verecekler ama.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) İzmir de
öyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ve üzülerek ifade
ediyorum, Sayın Cemil Yamanın akrabaları arasından ölen
çocuklar var, ölen insanlar var bu Dilovasındaki kirlilik yüzünden.
Dolayısıyla, birinci önceliğimiz bizim insanoğlu, siyasetçi
olmak ondan sonra gelen vasfımız. Kendi akrabalarınız,
kendi canınız, kendi yeğenleriniz için de düşünürseniz
burada söylenenlerden kalkıp bir Hükûmet politikasını
doğrulayacak ifadelerden uzak konuşmanızı beklerdim ben.
Doğru olan bu, buradakilerin hepsi kalacak ama cuma günü, cumartesi günü
ben Dilovasındayım, siz de Dilovasındasınız, bu
insanlar bizim yüzümüze baktığında Yahu Başkan, doğru
söylemedin. diyecekler. E bu da hoş olmayacak Sevgili Cemil Yaman.
Teşekkür ediyorum.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Efendim,
sataşmadan söz istiyorum.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yaman, bir dakika
Sayın Kurtulan
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
konuşmacımız 2006
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, duyamıyorum.
Lütfen müsaade eder misiniz arkadaşlar.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Konuşmacımız, 2006 yılında Dilovası
sorunlarını araştırmak üzere kurulan Komisyonun
ihtiyacı hasıl olmadığını söyledi.
Karşı iddialar da var. Bunun biraz daha anlaşılması için
konuşmacımıza bir söz vermenizi rica ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, yani iddialara
cevap mahiyetinde tekrar bir şeyimiz yok yani usulümüz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, biraz daha
izaha ihtiyacı var.
BAŞKAN Bir sataşma varsa ayrı
mesele, onu söylüyorsanız.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, doğru
olmadığı söylendi, bunların gerçek
olmadığını söyledi.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Hayır,
sataşmadım ben.
FATMA KURTULAN (Mersin) Dolayısıyla
böyle bir sorun da ortada görülüyor. Konuşmacımıza bir
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Yaman, çok kısa lütfen
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Ben
sataşmadım.
BAŞKAN Tamam, çok kısa
FATMA KURTULAN (Mersin) Niye bizden geçtiniz
oraya?
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Kimseye bir
sataşmam olmadı.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Bize
söz verdiniz sanırım.
BAŞKAN Bir dakika
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Ben Dilovasında
yaşıyorum ve yaşamaya devam ediyorum. Benim ailem de hep orada
yaşıyor ve yaşamaya devam edeceğiz. Dilovasının
elbette ki sorunları vardır. Dilovası bir üretim merkezidir.
Sorunların çözümü konusunda AK PARTİ iktidarı döneminde çok
ciddi adımlar atılmıştır ve atılmaya da devam
edilmektedir.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Lütfü Bey
söyledi, ben Dilovasının içinde yaşıyorum, ben
sokağında, caddesinde dolaşıyorum, dolaşmaya devam
edeceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdiki belediye
başkanı yaşamıyor, sen yaşıyorsun!
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu, siz de
lütfen şu önden
Mikrofondan şey yapmayalım, siz de diğer
arkadaşlar gibi ön taraftan
Kayda geçsin.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Açık mı mikrofon?
BAŞKAN Mikrofonları açmadım hiç
kimsenin, arkadaşlarımızın. Lütfen
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Kayda
geçsin diye yani.
BAŞKAN Kayda geçsin, kaydediyor
arkadaşlarımız. Lütfen
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Şimdi, şöyle, Sayın Türkkan sanırım yanlış
bir bilgilendirme yaptı çünkü Dilovası halkı beni aradı,
kendisi cumartesi günü mitinge gittiğinde
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Pazar günü
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Pazar
günü sanırım.
TOMAlar yukarı çıkmışlar,
kendisi geldiğinde ayrılmışlar, o yüzden görememiş
sanırım. Bu bilgiyi düzeltmiş olalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Benden mi korkmuşlar
ya? Değil, vallaha değil, olsa söylerim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ya, siz doğru
söylediğinizi iddia ediyorsunuz, arkadaşa yalancı diyorsunuz
Lütfü Bey ya.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar, lütfen
FATMA KURTULAN (Mersin) Demek ki görmüşler,
var yani.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Bakın, Lütfü Bey
BAŞKAN Arkadaşlar
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
ben
doğru olanı söyledim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yanlış bilgi
verdin.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Yanlış bilgi değil, düzeltilmiş bilgi. Siz de beni şey
çıkarmaya çalışmayın.
FATMA KURTULAN (Mersin) TOMAya mı sahip
çıkıyorsun?
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
konuşsun. Lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakın, ben bir
şeyi istirham ediyorum. Bakın, çok önemli
BAŞKAN Sayın Türkkan
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Hayır, bir dakika, konuşmamı bitirmedim. Lütfen
BAŞKAN Sayın Türkkan,
karşılıklı konuşma olmasın, lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) İstediğiniz
zaman kalkamazsınız Lütfü Bey.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bence oylamaya geçelim
efendim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Bakın, değerli arkadaşlar, burada bizim önerimiz çok basit, tüm
partilerin katılması gereken bir şey söylüyoruz. Yüce Meclisin
2006da yapmış olduğu araştırma yerde
kalmıştır, 29 önerinin hiçbiri uygulamaya geçmemiştir, ana
mesele budur. Gelin, tekrar bu önerilerin hayata geçmesi için bir
uğraş verelim. Dilovası halkı şu anda feryat ediyor.
Bakın, ne diyor Özlem Paliha: Eşim
oksijen tüpü kullanıyor, oğlum akciğer ameliyatı oldu.
Camlarımızı günaşırı siliyoruz, artık
deterjanlar da yetmiyor
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Ya, bunlar her
şehirde oluyor, her şehirde oluyor Ömer Bey.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yok, yok, her şehirde
olmuyor, her şehirde olmuyor.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sirke ve karbonat tozu karıştırıp çıkarmaya
çalışıyorum. Ayda 150 liradan aşağı su ve elektrik
parası gelmiyor. Gelirimiz, çamaşır suyu, deterjan ile su ve
elektrik faturasına gidiyor. diyor bu halk. Bu Kömürcüler OSB
kaldırılmadığı gibi, şu anda maalesef bir de
hurdacılar OSBnin kurulma hazırlıkları olduğunu
duyuyoruz.
Bütün bunlardan sonra yüce Meclisin yapması
gereken, hep birlikte, 5 partinin, tekrar, Dilovası için bu önerileri
hayata geçirmesi ve bir araştırma komisyonuyla konunun en derinden,
kökünden ele alınmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
Arkadaşlar, öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir. [HDP
sıralarından alkışlar(!)]
Şimdi diğer öneriye geçiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
3.-
CHP Grubunun, Adana Milletvekili Orhan Sümer ve arkadaşları
tarafından, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
okullarda öğrenim gören öğrencilerin barındıkları yurt
ve pansiyonların denetimlerinin
sıkılaştırılması ile öğrencilerin can ve mal
güvenliğinin sağlanması amacıyla 29/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29
Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/11/2018 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adana Milletvekili Orhan Sümer ve
arkadaşları tarafından Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı okullarda öğrenim gören
öğrencilerin barındıkları yurt ve pansiyonların
denetimlerinin sıkılaştırılması ile
öğrencilerin can ve mal güvenliğinin sağlanması
amacıyla 29/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan 580 sıra no.lu Meclis
Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 29/11/2018 Perşembe günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Orhan Sümer konuşacak.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gün geçmiyor ki acı ve üzücü bir haber
almayalım; Kırıkkaledeki patlamada ölen bir
vatandaşımıza, önceki gün helikopter kazasında şehit
olan askerlerimize, dün de Kuzey Marmara Otoyolu inşaatında çalışırken
viyadük altında kalarak hayatını kaybeden işçilerimize
Allahtan rahmet, ailelerine, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, daha dün Adanada
çocuğunun okulundan istenen 55 lirayı ödemediği için bir
vatandaşımız intihara kalkıştı. Bizim
insanlarımızın hayatı bu kadar değersiz, bu kadar ucuz
olmamalı.
Değerli milletvekilleri, bugün Aladağda
11i kız öğrenci, 12 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği yurt yangınının 2nci
yıl dönümü. Hayatını kaybeden minik evlatlarımıza bir
kez daha Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Bugün Aladağın acılı aileleri
Türkiye Büyük Millet Meclisindelerdi. Acı olayın üzerinden iki
yıl geçti ama bu davada yargılanan bir tutuklu dahi kalmadı.
Aileler hak istiyor, hukuk istiyor, adalet istiyor. Mecliste ailelerimizin
haklı feryadını duyurmak için, sorumluların hesap vermesi
için onların sesi olmaya çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Aladağ
yangını aslında her geçen gün eğitim sistemimizde
yaşanan sorunlara tutulmuş bir aynadır, bir yüzleşmedir
çünkü dönemin Aladağ İlçe Millî Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş
görevi ihmal suçlamasıyla yargılandığı hâlde
Adananın en gözde okullarından birine müdür olarak
atanmıştır; evet, yanlış anlamadınız, âdeta
ödüllendirilmiştir. Aladağda can veren minik yavruların
kemiklerini sızlatan, ailelerini yaralayan, tuz basan bu konuyu ben Meclis
gündemine taşıdım. Sayın Millî Eğitim
Bakanımıza yanıtlanması talebiyle bir ay önce bir soru
önergesi verdik. Sayın Bakana sordum: On beş yıla kadar hapis
cezasıyla yargılanan bu kişinin atanmasındaki gerekçe
nedir? Ama Sayın Bakan buna yanıt verme ihtiyacı bile
duymadı; oysa mevzuat çok açık, bu kişinin buraya atanması
doğru değil, etik değil. O hâlde bu kişi neden
ödüllendirildi? Öğrencileri devletin yurduna değil yanan bu yurda
yönlendirdiği için mi ödüllendirildi? Sorarım sizlere: Bu atama
kararına imza atanların, Aladağdaki acılı annelerin,
babaların yıllardır ağlamaktan kan çanağı olan
gözlerine bakacak yüzü var mıdır? Diyoruz ki: Eğitim için
adalet, Aladağ için adalet. Buradan bir kez daha sesleniyorum: Önergeme
yanıt vermediniz ama lütfen skandal olan yanlıştan dönün, bu
atamayı iptal edin. Bu ülkedeki bir tek evladımızın
bırakın canını, tek birinin bir damla gözyaşı
bile tüm kontenjanlardan, koltuklardan daha kıymetlidir.
Değerli milletvekilleri, Aladağdaki elim
hadiseden sonra, delillerin karartılması uğruna Aladağda
yurt bir gecede yıkıldı. Yıkılan yurdun yerine hâlâ
bir devlet yurdu yapılmadı. İlçe merkezinde okuyan çocukların
ailelerinin taleplerine rağmen haftada bir gün bile servis
olanağı tanınmıyor. Yani yol yok, okul yok, yurt yok. Oysa
yangında yitirdiğimiz evladımız dördüncü sınıf
öğrencisi Cennet, demin Sayın Başkanımızın da
söylediği gibi, çok önemli mesaj vermişti. Devletimizin görevini
Cennet hatırlatıyor bizlere.
Değerli milletvekillerimiz, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı toplam 3.053 kurumda 364.739; özelde
ise 2.254 kurumda 48.862 öğrenci barınma hizmeti alıyor.
Aladağdaki elim hadiseden sonra
Bu yurt ve pansiyonlarda kalan
çocuklarımızın önemli bir bölümü dağ köylerinde
yaşayan yoksul ailelerimizin çocuklarıdır. Hepimizin
bildiği gibi, dün Aladağda, daha önce Konyada, Diyarbakırda
yaşadığımız facialar denetimsizlikte başrol
oynamıştır.
Devletimizin koruması altında bulunan
çocuklarımız için en iyi ortamı oluşturma görevi bizlere
düşmektedir. Denetimleri sıklaştırmamız, kontrol
mekanizmaları oluşturmamız gerekiyor. Ama Bakanlık,
yılda sadece bir defa yaptığı denetimle denetim
yapmış gibi gösteriyor. Üstüne basa basa soruyoruz: Aladağdaki
yangından sonra yönetmeliğe uygun olmayan, uygun nitelikte personel
çalıştırmayan kaç yurt ve pansiyon denetlendi? Kaçının
bugüne kadar şartları uygun hâle getirildi? Uygun koşulları
taşımayan kaç yurt kapatıldı? Bu yurtlardan kaç çocuk
pansiyonlu okullara nakil oldu? Ama herkes suspus. Niçin? Çünkü etkin bir
denetim yok, çünkü çocuklarımızın kıymeti yok.
Bakın, bunu da tekrar belirtiyorum: Daha üç gün
önce Fekede yine bir facianın eşiğinden döndük; anne babalar,
öğrenciler tedirgin çünkü Fekede öğrencilerin kaldığı
pansiyonda bir hafta içinde tam 3 yangın çıktı. Allah korusun,
bu facia yaşansaydı bunun sorumlusu kim olacaktı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ORHAN SÜMER (Devamla) Artık bu tür üzücü
olayları milletin vicdanına terk etmeyelim. Ailelerin yanan
yüreğine bir damla dahi olsun su taşıyalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk konuşacak.
Buyurun Sayın Koncuk.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Aladağda yaşanan o menfur
yangında rahmete eren öğrencilerimizin hatırası önünde
saygıyla eğiliyorum. Aslında bunlar hepimize de ders olması
gereken, facia boyutunda olaylardır. Devleti yönetenlerin bu tip
olaylardan ders alması, ders çıkarması lazım gelir diye
düşünüyorum.
Burada belki de -olaydan elbette bahsetmek gerekir
ama- olaydan hareketle, öğrenci yurtlarımızın durumu nedir,
gerçekten denetlenebiliyor mu, öğrencilerimizin hak ettiği ölçüde
eğitim öğretim ortamlarına uygun öğrenci
yurtlarını Türkiyenin her köşesinde bulabilmeleri mümkün mü;
bunları tartışmamız, konuşmamız lazım çünkü
devletin bu konuda daha büyük bir sorumlulukla davranmasını beklemek
lazım. Yani, devletin elinin Türkiyenin en ücra köşesine
ulaşabilmesi gerekir. Eğitim öğretim bir haksa bu
öğrencilerimize yurtta kalma imkânı tanınmalı ama denetim
sağlanmalı. Bu denetim sağlanamıyor şu anda. Niye sağlanamıyor?
Birçok konudan bahsedilebilir burada ama burada denetleme esas ise Millî
Eğitim Bakanlığının sağlam bir denetim
yapısını yeniden oluşturması lazım. 2.700
civarında ilköğretim müfettişinin 500ü Bakanlık
müfettişi olarak sınav sonucu alındı, geri kalan 2 bin
civarında müfettişimiz şu anda boş oturan adam durumunda.
Yani teftiş sistemini Millî Eğitim Bakanlığı, eliyle
yok etti. Şimdi, elinde teftiş yapacak elemanı olan Millî
Eğitim Bakanlığının bunları kullanmak yerine
boş oturan insan durumuna düşürmesi aslında sorgulamamız
gereken önemli bir sorundur çünkü burada bütün bu yurtların, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı kurumların, özel
okulların bu 500 kişiyle denetlenebilme imkânı şu anda yok.
Şu anda Bakanlık müfettişi sayısı 500
civarındadır. Diğer 2 binin üzerinde ilköğretim
müfettişi boş oturan, müfettiş adını hâlâ
taşıyan ama kanun gereği görev verilmesi mümkün olmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bir dakika daha
verir misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL KONCUK (Devamla)
Dolayısıyla böyle bir teftiş sistemiyle bizim denetlenmesi
gereken yurtları denetleyebilmemiz, okulları denetleyebilmemiz, özel
okulları denetleyebilmemiz mümkün değil.
Aslında burada bir de özel okullarla ilgili bir
Meclis araştırması önergesi vermekte fayda var çünkü özel
okullarda da hem öğrenci istismarı var -bazı özel okulları
kastediyorum tabii, bütün özel okulları değil- hem de
öğretmenler istismar ediliyor. Bunların mutlaka denetlenmesi
lazım, gerekli tedbirlerin alınması lazım. Elimizde bu
teftişi yapacak bilgi birikimine sahip kadrolarımız var ama
Millî Eğitim Bakanlığı maalesef bunları elimine etti.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan
Buyurun Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yurt meselesine geçmeden önce, rahatsız
olduğum bir konuyu belirterek başlamak istiyorum. Son zamanlarda
televizyon kanallarında, özellikle de ana haber bültenlerinde, bir
şekilde medyatik olmuş kişilerin boşanmaları günlük
diziler gibi gösterilmektedir ve buradan alınan tazminatlar ve detaylar
her gün ballandıra ballandıra sunulmakta ve bu, topluma kötü örnek
oluşturmaktadır. Bununla ilgili Radyo Televizyon Üst Kuruluna da
gerekli uyarıyı yaptık. Gençlerimize çok kötü örnekler
sergiliyoruz, buna müsaade edilmemesi gerekir. Boşanma tabii ki bir
haktır ama kötü bir haktır, reklamı yapılacak bir
tarafı da yoktur.
Adanadaki yurt meselesine gelince, o masum
gençlerimizi, çocuklarımızı rahmetle anıyorum. Keşke
olmasaydı. Olmaması için de önlem alınması gerekirdi.
Ortaöğretim düzeyinde zaten yurt
olmamalıdır. Ortaöğretim eğer zorunlu bir eğitimse,
haksa, temel haksa devletin bunu karşılaması gerekirdi.
Kırsal alandaki çocukların okuması için yatılı okullar
yapılıp bu çocuklara kamu imkânlarıyla barınma ve okuma imkânları
verilmesi gerekirdi. Bunu zaten asla kabul etmiyoruz. Ortaöğretim
düzeyinde hiçbir şekilde özel yurt olmamalıdır, olacaksa,
eğer okul yoksa, orada da kamu okullarındaki pansiyonlarda ve
devletin yurtlarında okuması gerekir.
Çok büyük yanlışlar yaptık. Özellikle
yükseköğretimde, yükseköğretim gençliğini birtakım FETÖ ve
benzeri vakıfların veya art niyetli kuruluşların eline
teslim ettik. Devlet sahip çıkmadığı için bu çocuklara
okulların girişinde stantlar kurdular, hatta otogarlarda stantlar
kurarak bu çocukları kendilerine çektiler. Zavallı, geçim
sıkıntısı yaşayan ama okumak isteyen bu gençleri
isteyerek veya istemeyerek, bilerek veya bilmeyerek kucaklarına ittik ve
bugün yaşadığımız FETÖ, benzeri terör örgütlerinin
faaliyetlerine eleman verdik. Onun için, Kredi ve Yurtlar Kurumuna büyük bir
sorumluluk düşmektedir, hiçbir çocuğumuz dışarıda
kalmamalıdır. Bununla ilgili olarak da Kredi ve Yurtlar Kurumunu
uyardık. Yurt açığı, eksiği olan bölgelerde mutlaka
bina kiralayarak bu çocuklarımıza barınma imkânı
sağlamamız lazım, devletin buna sahip çıkması
lazım. Bu çocukların temel ihtiyacı yurt ve yemek
ihtiyacıdır. Okullarında ve yurtlarında bu konuda destek
verilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen Sayın
Aycan.
SEFER AYCAN (Devamla) Bu, devletin bence temel
görevidir. Bunu yapmayacaksak bu gençlere nasıl destek vereceğiz veya
bu gençler yarın bir gün terör örgütlerinin maşası olarak
karşımıza çıktığında hiçbir şekilde hak
savunmaya hakkımız yoktur. Bu, devletin bu zamana kadar bilerek veya
bilmeyerek yaptığı bir yanlıştır.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli vekil arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partisinin önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bugün 29 Kasım. 2016 29 Kasımında
Adana Aladağ ilçesinde 11i çocuk yaşta, 1i kadın eğitmen
olmak üzere 12 canımızı, vatandaşımızı
kaybettik vahşi bir yangın içerisinde. O dönemde, 2016 yılı
içerisinde Aladağ Komisyonu olarak olay yerine gittik, yetkililerle
görüştük, ailelerle görüştük ve ortaya bir rapor çıktı, katılan
partiler muhalefet şerhlerini hazırladılar. O gün, o dönemde,
Komisyon olarak yaptığımız çalışmada,
yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, belediyesinden,
valisinden, il, ilçe millî eğitim müdürlerinden tutun, yurt yetkililerine
kadar -ki, o zaman 6 kişi tutukluydu henüz - köy köy
dolaştığımız dağ köylerinde ailelerle
yaptığımız görüşmelerde çok vahim bir tabloyla
karşılaştık. Özellikle o dönemde de burada yaptığım
konuşmada belirtmiştim. İktidar sürekli otobanlar
yaptığından, otoyollar yaptığından, köprüler
yaptığından bahsediyor, evet, yapıyor çünkü altın
yumurtlayan tavuk oralar çünkü oradan havuz doluyor ama gidin dağ
köylerine, o köylülerin yürüyecek yolları yok. O aileler bizim
gittiğimiz dönemde şunu demişlerdi Allah için: Saray
erkânından, aileden bazı zatı muhteremler Geçmiş olsun.a,
taziyeye köye gelecek diye belediye bir gecede oraya çakıl döktü. Ondan
sonra, yağmur, kar yağdı, orası yürünemez hâle geldi, çamur
derya oldu, içine giremediler.
Kar yağdığı zaman, hava
şartları uygun olmadığı zaman o dağ köylerindeki
aileler şehre bile inemiyorlar. Okul yok, yurt yok. Çocuklarını
okutmazlarsa valilik, kaymakamlık Ceza vereceksiniz. diye tebligatlar
gönderiyor fakat okutmak istedikleri için, çocuklarının o yoksulluğa,
o perişanlığa mahkûm bir yaşam sürmemesini istedikleri için
Biz, devletimize güvendik. diyorlar. O günlerde devlet yetkililerine
gittiklerinde, başta ilçe millî eğitim müdürü olmak üzere, okul
müdürü olmak üzere kendi elleriyle cemaat yurtlarına yönlendiriyorlar.
Bugün aranız iyi olabilir Süleymancılarla, (a) şıkkı
cemaatle, (b) şıkkı cemaatle, pek çok cemaatle şu anda
dirsek temasınız olabilir; dün de birileriyle vardı, bugün ne
hâldesiniz! Yarın da Türkiyeyi yine bu türlü kaoslu ilişkilere
mahkûm edeceksiniz. Hâlâ bu cemaatlere, İstanbul başta olmak üzere
Türkiye'nin her bir tarafında, yüzlerce değil, binlerce öğrenci
binaları kendi ellerinizle, belediyelerinizle kurmaya, kurdurtmaya devam
ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Kaya.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Evet, işte, bu davanın, arkadaşlar,
19 Ocak 2019da bir mahkemesi daha olacak. Ve şu anda bu davadan tek bir
tutuklu yok, tutuklu olmayı bırakın çocukların ölümüne
idari, teknik, vicdani olarak sebep olanlar, yetkililer terfi ettirmeye devam
ediyor.
Bugün Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü münasebetiyle arkadaşlar söz aldılar.
Sevgili arkadaşlar, Filistin halkının, ezilen halkların
mücadelesini ağzımıza alabilmek için -ülkemizdeki ezilen
emekçilerin, kadınların diliyle, kültürüyle, ırkıyla
aşağılanan, ezilen ve yok edilmeye çalışılan-
buradaki mağduriyetleri de görmemiz lazım, buna uygun ahlaki,
vicdani, insani politikalar geliştirmemiz lazım.
İsrail zindanlarında da vekiller var, Filistinli
vekiller var, Türkiye zindanlarında da HDP'li vekiller var. Filistin
halkını anlayabilecek tek halk Türkiye'de HDP'dir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Saraydan yana olanlar ezilen
halkları anlayamazlar, yanlarında duramazlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu iddiayı ciddiye
bile almıyoruz Sayın Başkan.
HÜDA KAYA (Devamla) Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Osman Mesten.
Buyurun Sayın Mesten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN MESTEN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin önerisi üzerine grubun adına söz almış bulunuyorum,
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bugün, okul öncesinden lise son sınıfa
kadar ülkemizde yaklaşık 18 milyon öğrencimiz var,
yaklaşık 900 bin Suriyeli öğrenciyi de katarsak neredeyse 19
milyona yaklaşan ortaöğrenim öğrencisine sahibiz. Bu kadar
öğrencinin olduğu bir yerde zaman zaman beklemediğimiz
hadiseler, müessif hadiseler olabilir.
HÜDA KAYA (İstanbul) Fıtratında
var!
OSMAN MESTEN (Devamla) Gazetelerin üçüncü
sayfalarına bakarsanız zannedersiniz ki Türkiyemizde kan gövdeyi
götürüyor, her gün herkes birbirini boğazlıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Daha ne olacak?
OSMAN MESTEN (Devamla) Gerçek durum böyle
değildir. AK PARTİ iktidara geldiğinden bu tarafa üzerinde en
çok durduğu
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
bu çok yanlış bir ifade.
BAŞKAN Müdahale etmeyin lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Hatip,
sözlerinizi düzeltin lütfen.
OSMAN MESTEN (Devamla) Ben bitireyim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lütfen düzeltin ya.
Yani Bu kadar çok öğrencinin olduğu yerde böyle şeyler olur.
ne demek Sayın Hatip ya!
BAŞKAN Sayın Özkoç, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama yapmayın yani.
OSMAN MESTEN (Devamla) AK PARTİ iktidara
geldiğinden bu tarafa üzerinde en çok durduğu konuların
başında millî eğitim geliyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah aşkına
yapmayın, iyi niyetle bir şey yapmaya çalışıyoruz ya.
OSMAN MESTEN (Devamla) Millî eğitim
politikalarımız bizim en çok övündüğümüz politikalardır.
HÜDA KAYA (İstanbul) Evet, cemaat
yurtlarına mahkûm ediyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah aşkına
ya!
OSMAN MESTEN (Devamla) Bizim hükûmetlerimiz
dönemine gelinceye kadar Millî Eğitime ayrılan bütçe hiçbir
şekilde birinci planda değildi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya, bırak
bunları, bırak; başka bir şeyden bahset ya!
OSMAN MESTEN (Devamla) Barınma hizmetlerinde
de yine aynı şekildedir. Biz iktidara geldiğimizde
yaklaşık olarak 1.400 civarında olan özel ve devlete
bağlı yurtların sayısı bugün 5 bini geçmiştir.
Biz olan hadiselerden her zaman ders alıp bunların üzerine en çok giden,
titizlikle giden bir iktidara sahibiz. En son 2017 yılında
çıkarılmış Başbakanlık yönetmeliğiyle
olağanüstü şartlarda denetim şartları getirilmiş, özel
yurt işletme şartları getirilmiş ve buna göre, daha önceden
kurulan yurtlar dahi denetlenmiş, çok ciddi oranda da
kapatılmıştır. Biz bunun üzerine doğrudan gidiyoruz,
sizden çok daha mühim bunun üzerinde duruyoruz. Eğer Cumhuriyet Halk
Partisi acılar üzerinden, kan üzerinden siyaset yapmak istemiyorsa
(CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah kahretmesin seni!
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Ya, ölen çocuk,
çocuk! Ya, çocuk ölmüş, çocuk, çocuk; ölen çocuk!
OSMAN MESTEN (Devamla)
olumlu siyaset yapıp
varsa herhangi bir yerde bir tespiti bize bunları bildirsin, hangi kurumda
hangi yurtta bir eksik varsa bunun üzerine gidelim. Bir tespitiniz varsa biz de
iktidar milletvekilleri olarak bunun üzerine gidelim. Ben Aladağ
Komisyonunda görev almış bir kardeşinizim, orada bütün muhalefet
partileriyle beraber gayet uyumlu bir şekilde çalıştık ve
bunun üzerine muhalefet partili milletvekillerinin olduğu kadar biz de
titizlikle gittik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (İzmir) Çocuklar öldü,
çocuklar! Çocuklar öldü orada!
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Çocuklar öldü,
çocuklar!
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OSMAN MESTEN (Devamla) Bu konu üzerinde yeniden
Meclis araştırması açılmasına gerek
olmadığını düşünüyoruz. Eğer varsa, biraz önce
söylediğim gibi bir tespitiniz varsa herhangi bir yurtla ilgili
HÜDA KAYA (İstanbul) Komisyonda
anlaşılsın işte bunlar!
OSMAN MESTEN (Devamla)
gerek Millî Eğitime
bağlı olsun gerek özel yurtlarla ilgili olsun, varsa bir tespitiniz,
biz de sizin kadar üzerine gidelim, bunun cezalandırılması,
kapatılması
HÜDA KAYA (İstanbul) Ya, 12 can gitmiş,
daha ne olsun!
OSMAN MESTEN (Devamla)
ne gerekiyorsa bunun
üzerine yapalım ama genel siyasetle, genel siyaset yaparak, kan üzerinden,
acı üzerinden siyaset yaparsanız
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok ayıp,
yazıklar olsun! Konuşma! Öyle şey mi olur! Terbiyesiz adam, olur
mu öyle şey! Konuşma!
BAŞKAN Sayın Özkoç
Sayın Özkoç,
lütfen
OSMAN MESTEN (Devamla)
sadece provokatörlük
yapmış olursunuz, başka bir şey yapmış
olmazsınız.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ya, vicdansızca
konuşma! Can gitmiş, can, çocuklar kaybolmuş!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çocuk üzerinden siyaset
yapmak ne demek? Ahlaksız adam!
OSMAN MESTEN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cumhuriyet Halk
Partisi acı üzerinden siyaset yapmaktadır, çocuklar üzerinden.
diyerek Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna sataşmada bulunmuştur,
sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
Yeni bir sataşmaya yol açmayalım lütfen.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Bursa Milletvekili Osman Mestenin CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; az önce konuşmacı,
hatip kürsüye çıkmadan önce AK PARTİ grup başkan vekillerinin
yanına yanaşarak dedim ki: Ya, Sayın Başkanım, acaba
yapabileceğimiz bir şeyler olur mu? O da beni hemen arkada, bu
konuyla ilgili bilgisi olan, daha önceden de Millî Eğitimde görev
yapmış bir milletvekilimizle görüştürdü Gelişmeleri size
anlatsın. dedi.
Şimdi, acı ve çocuklar üzerinden siyaset
yapmak isteyen bir anlayış, hatip burada konuşurken böyle bir
girişimde bulunur mu?
Değerli arkadaşlarım, hatibin ilk
başladığındaki konuşması şu: 8 milyon
civarında çocuk var, Suriyeliler de 900 bin, toplam 9 milyon çocuk; bu
kadar çok çocuğun olduğu yerde böyle ölümler olur.
Allah kahretsin! Allah kahretsin sizi! (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Anlayışınızı Allah kahretsin! Böyle bir
anlayış olur mu?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Allah
sizi kahretsin be! Böyle terbiyesizlik olur mu?
BAŞKAN Sayın Özkoç, beddua etmeyin
kürsüden.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Çocuklar üzerinden, Bu
kadar çocuk, böyle, çocuk ölür. diyen bir yaklaşım tarzı olur
mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Çocuk istismarıyla ilgili Bir kere
olmasından hiçbir şey olmaz. diyen bu anlayışı Allah
kahretsin! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Allah seni kahretsin!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
öncelikle arkadaşımızın konuşmasında ısrarla
altını çizdiği Eksik varsa tamamlarız
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bırak ya!
Terbiyesiz adam!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
bununla ilgili çok
ciddi bir çalışma yapıldı, bunu değerlendiririz.
demesinin altını çizmek istiyoruz. Arkadaşımızın
Çocuklar üzerinden siyaset yapmayalım. tarzı ifadesi bir genel
yaklaşımdır, Bu acı bizim acımız, hepimizin
acısı. demektir, her partinin acısı demektir. O yüzden
zaten geçen dönem bu raporu hazırladık, bir araya geldik. Kaldı
ki az önce Sayın Başkan Vekiliyle konuştuk, çok önemli
adımlar atıldı bir daha bu acı yaşanmasın diye.
Millî Eğitim yaptı, Yurtlar Kurumu yaptı ve sair, her birim
bununla ilgili çok büyük tedbirler aldı. Örneğin, sadece
yurtları altı ayda bir denetleyen Millî Eğitim
Bakanlığı yetkisi her ay tüm ilgili birimlerce olmak üzere
yoğunlaştırıldı. Bu açıdan hepimiz
ızdırap duyduk. O yüzden daha sakin olmak, meseleye insancıl
yaklaşmak hepimizin görevi. Kaldı ki Sayın Başkan Vekilinin
Allah kahretsin. tarzındaki ifadesini grubumuza
yapmadığına inanmak istiyorum. Bunu ihmali olanlar için ifade
ettiğini düşünmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçmesi
açısından ifade etmek istiyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Aladağda yangında
çocuğunu kaybetmiş, Cennet adlı çocuğun annesi ve
babası az önce yukarıdaydı. Bütün grupları ziyaret ettiler.
Buradaki -ben eminim- AK PARTİ Grubundan da arkadaşların,
buradan da arkadaşların yüreği dağlanmıştır.
Ben bu konuyla ilgili AK PARTİ grup başkan vekillerinden birini
arayıp Adalet Bakanı yardımcılarıyla birinin görüşmesi
mümkün mü? dedim, arkadaşlar bunu sağladılar. Şimdi, tüm
bu iyi niyetle yapılan hareketlerden sonra hatibin kürsüye çıkarak
Cumhuriyet Halk Partisi çocuklar üzerinden, acı üzerinden siyaset yapmak
durumundadır. töhmetini ve iftirasını şiddetle
reddediyorum. Söylediğim söz, bu anlayışa ve kendisinin sahip
olduğu anlayışa sahip olan herkes için Allaha
sığınarak Allah sizi ıslah etsin ve kahretsin diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bizi gösterme ya, ne
alakası var? Hâlâ kahretsin diyorsun. Durmadın bir ya!
Yanlış yapıyorsun, söyleyemezsin bize öyle!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Osman sen bir sus, sen
bakanlık yaptın, sen bir sus! Söyleyen kendisi söyler, sen bir dur
ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, ne alakası
var? Bize söyleyemezsin Allah kahretsin sizi. diye ya. Niye diyorsun?
BAŞKAN Arkadaşlar, grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi
kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış
KARADENİZ (Sinop), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6
Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 15) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yer alan 22nci maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi 23üncü maddenin önerge işlemini
yapacağız.
Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesi ile 6306 sayılı Kanunun
6ncı maddesinin 5inci fıkrasına eklenmesi teklif edilen
cümlelerin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Gökan
Zeybek Müzeyyen
Şevkin Mehmet
Göker
İstanbul Adana Burdur
Emine
Gülizar Emecan Ayhan
Barut Murat
Bakan
İstanbul Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Marmara Üniversitesi
öğrencilerine "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Bu arada
Marmara Üniversitesi öğrencileri izleyici olarak gelmişler. Gençlere
Hoş geldiniz. diyoruz. (Alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecan.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle biraz önceki
tartışmaya istinaden, bugün Aladağ yurt
yangınının 2nci yıl dönümünde sayın hatibin
olayı normalleştirmesini ve Cumhuriyet Halk Partisini acılar
üzerinden siyaset yapmakla suçlamasını kınıyor ve bu
sözlerini kendisine iade ediyorum. Bu ülkede her gün acılar
yaşanıyor, daha dün bir yenisini yaşadık. Kocaeli Gebzede
Kuzey Marmara Otoyolu inşaatında mühendislik kurallarına ve
iş güvenliği önlemlerine uyulmadan, Hükûmetin bitirme
baskısı altında yapılan hızlı imalatın
sonucu göçük meydana geldi ve yine işçilerimiz bunun bedelini
canlarıyla ödedi. Biz buna kaza değil, cinayet diyoruz.
Hayatını kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 sıra
sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üzerine söz almış olduğum madde 2012
yılında çıkarılmış olan 6306 sayılı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki
Kanunun 6ncı maddesinde bazı değişiklikler öngördüğü
için bu kanun üzerine ve uygulamaları üzerine konuşacağım.
Ülkemizde yaklaşık 20 milyon
yapının neredeyse yarısının güvenli yapı
olmadığı, mühendislik hizmeti almadan ruhsatsız ve kaçak
imal edildiği, seçim bölgem İstanbulda ise 2 milyona yakın
binanın benzer şekilde bulunduğu bir gerçektir. Aynı
şekilde, okul, hastane, yurt, kreş gibi kamuya ait binalar da
maalesef risk altında binalardır.
6306 sayılı bu Kanunun
çıkış amacı, adından da
anlaşılacağı üzere, 1999 depremleri sonrası güvenli
yapılaşmanın sağlanması, afet riski altındaki
alanlardaki can kayıpları başta olmak üzere, risklerin
olabildiğince azaltılmasıydı. Bu kanunun her ne kadar iyi
niyetle çıkarıldığını söylesek de işleri
kolaylaştırmak adına bazı maddelerin suistimale açık
olduğu görülmüştür. Sonrasında, AKP iktidarı döneminde
uygulamalarda da bunun böyle olduğunu zaman içerisinde gördük.
Uygulanmakta olan dönüşümün bir vizyonu ve bütünlüğü
olmadığını, özellikle metropollerde her ilçenin kendine
göre bir dönüşüm gerçekleştirdiğini, vatandaşın
mülkiyet hakkını gasbetmeye yönelik uygulamalar
gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz. Yine bu süreçte risk tespit
edilmiş alanlar dururken ne hikmetse hangi riskleri içerdiği açıklanamayan,
getirisi yüksek, ranta açık alanların riskli alan ve rezerv
alanı olarak ilan edildiğini, üzerine konuştuğumuz maddeyle
vatandaşın mülkiyet haklarının sosyal devlet
anlayışıyla uyuşmayacak şekilde
aktarımlarının gerçekleştirildiğini birçok uygulamada
maalesef gördük. Birçok yerde değerli alanlar önce rezerv alanı ve
riskli alan ilan edilip sonra TOKİye devredilerek hissedarlar yok
sayıldı ve sayılmaya da devam ediyor. Bu maddede yapılan
değişikliklerle -şimdi de işler
hızlandırılma bahanesiyle- insan haklarına aykırı
şekilde, kararlara katılmayan vatandaşlarımızın
hakkı devlet ve bakanlık eliyle gasbedilmeye devam edilecek.
Hemen size seçim bölgemden bir örnekle devam etmek
istiyorum. Birkaç ay önce Zeytinburnu Nakliyeciler Sitesinde 216 bina iş
yeri sahiplerinin bütün itirazlarına rağmen yıkıldı.
Bu araziyi 2014 yılında Suudi Arabistan merkezli Al Qemam Grubunun
yatırım şirketi Akzirve Gayrimenkul satın
almıştı. CHP İstanbul İl
Başkanlığımızın 2016 ve 2017 yıllarında
mülk sahipleri ve kamu lehine açtığı davalar devam ederken,
keşif ve bilirkişi raporları beklenirken bakanlık,
satın alan şirketin yanında durdu ve bu alanı önce riskli
alan, daha sonra da rezerv alanı ilan ederek inşaat izni verdi.
Siteyi boşaltan nakliyeciler şu anda açıktalar ve çok
mağdurlar. Ayrıca, emsal dışı alanlar da dâhil edildiğinde,
400 bin metrekare civarında olan bu alan için 10-15 katlı binalar
düşünüldüğü de iddialar arasında. İşte size
çıkarılan yasa, işte bunun uygulaması, işte
yabancılara peşkeş çekilen bir İstanbul değerli
milletvekilleri.
Yine, Esenyurt, Fikirtepe, Kirazlıtepe ve
Gaziosmanpaşa başta olmak üzere birçok yerde bu yasanın
suistimal edildiğini gördük. Hele Esenyurtta Belediye
Başkanınız bu projelere maalesef, garantörlük yapmış,
reklam filmlerinde oynamış, billboardlarında yer
almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Bugün de
yine yarım kalan projeler de dâhil, kararlara katılmayan
vatandaşlarımızın hakları tehlike
altındadır. Bakanlık bu yaşananların üzerinde mutlaka
durmalıdır.
Madde üzerindeki düzenleme de hiçbir
aksaklığa ilaç olmayacaktır. 6306 sayılı Kanunun
uygulamasının yeniden gözden geçirilmesi, rant odaklı değil
risklerin azaltıldığı bir yaklaşımla
halkımızın can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde
uygulanmasını dileyerek sözlerime son veriyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 23üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 6306
sayılı Kanunun 6ncı maddesinin (1)inci
fıkrasının dokuzuncu cümlesinde yer alan Bakanlıkça
ibaresinin Bakanlık tarafından ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi Ayhan
Erel
Adana Antalya Aksaray
Yasin
Öztürk Zeki Hakan
Sıdalı Muhammet
Naci Cinisli
Denizli Mersin Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinisli
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci Dönemde milletin
kürsüsünden Genel Kurulumuza hitap etmenin onurunu yaşıyorum. Bu
çerçevede, Gazi Meclisimizin ilk Başkanı, devlet adamı Mustafa
Kemal Atatürkü hürmetle, rahmetle anıyorum. Önceki dönemlerde görev
yapmış milletvekillerimizden ahirete intikal etmiş olanlara
rahmet, hayatta bulunanlara sağlık, afiyet diliyor, kendilerini ve
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 13 Kasım 2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan
ve Başkanlıkça vakit kaybedilmeden Çevre Komisyonuna havale edilen bu
kanun teklifinin acelesini anlamak için hem kanun teklifini ve gerekçelerini
hem de Komisyon tutanaklarını dikkatlice inceledim. Üzülerek ifade
etmeliyim ki bu aceleciliğin nedenini anlayamadım. Çevre alanı
hiç şüphesiz hepimizin ortak paydalarından bir tanesidir. Bu
bakımdan, hep beraber partilerüstü bir yaklaşımla, milletimizin
menfaatini düşünerek düzenleme yapmak milletvekilliğimizin esas
sebeplerindendir. Ama bakıyorsunuz, Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, tali
komisyon olarak havale edildiği Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonundaki değerlendirilmesi bile
beklenmeden alelacele bir şekilde Genel Kurulun gündemine
alınıyor. İçerisinde Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve İmar Kanunu gibi çok önemli ve
farklı kanunlarda değişiklik yapılması öngörülen bir
kanun teklifi esas komisyon olarak bile düşünülebilecek olan
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda neden tartışılmaz anlamak mümkün değil.
Teklifin 13üncü maddesinde Kamu kurum ve
kuruluşlarınca inşaatın yapımına ve denetimine
ilişkin hizmet alımı yapılmış ise inşaatın
yapımına ve denetimine ilişkin her türlü fennî mesuliyet kamu
kurum ve kuruluşu adına danışman firmanın mimar ve
mühendislerince üstlenilebilir. denilerek kanun marifetiyle yandaş
firmalara iltimas sağlanmasından korkarım.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulumuzda ve
kanun tekliflerinin havale edildiği ilgili komisyonlarımızda
gözlemlediğim bir hususu sizlerle paylaşmak isterim. Geçtiğimiz
haftalarda Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşmüştük. Bu hafta da Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşmekteyiz. Yani tüm siyasi parti gruplarının ortak
paydalarında bulunan sağlık ve çevre gibi konular görünürde ele
alınmakta ancak böyle önemli ve partilerüstü bir anlayışa sahip
ortak alanları seçerek kanun tekliflerini isimlendirip 30-40 maddelik bir
kanun değişikliği içeren torba yasayla farklı konularda
değişiklik teklifine gitmek kısaca algı yönetimi
yapmaktır, yasama gücünün saygınlığına ve önemine
gölge düşürmektir. Bu yöntemle kanun yapmak vatandaşı, bizleri,
hatta sevgili AK PARTİ milletvekilleri, sizleri ve hepimizi
kandırmaktan başka bir şey değildir maalesef. Toplumun
tümünü ilgilendiren ve doğrudan etkileyebilen kanun tekliflerinin
hazırlanması ve görüşülmesi sürecinde mütalaada bulunabilme
bağlamında yeterli zaman verilmesi, sivil toplum örgütleri,
üniversite temsilcileri ve yerel yönetimlerin geniş bir ölçekte
katılımlarıyla müştereken müzakerelerde bulunulması
usul olarak daha uygun olacak, Parlamentomuzun
saygınlığını yükseltecektir.
Değerli milletvekilleri, Parlamentomuzun
kamuoyundaki saygınlığı çerçevesinde dikkatlerinize sunmak
istediğim bazı hususlar vardır. Bizler yasama gücünü kullanmak
adına milletimiz tarafından seçildik, kutsal bir emanet aldık
yani gücümüzün kaynağı milletimizdir, millî iradedir. Milletimizin
tamamının haklarını hukuki zeminde korumak için en büyük
güvenceleri Türkiye Büyük Millet Meclisidir, başka bir merci değildir.
Kanun teklifi hazırlamak, denetim faaliyetlerimizle beraber bizlerin yani
milletvekillerinin iki görevinden bir tanesidir fakat son zamanlarda pratikteki
uygulama, yürütmenin bu tür torba yasalarla yasamanın yani Meclisimizin
çalışmalarına doğrudan müdahale etmesi yönünde oluyor.
Peki, nerede kaldı kuvvetler ayrılığı?
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimiz için
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini ayrı tutuyorum çünkü
yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü
düzenlemeleri yapabiliyor. Bizler seçim çevrelerimizde seçmenlerimizle
konuştuğumuzda onların dertlerini dinliyor, mevcut
düzenlemelerin aksayan yanlarını gözlemleyebiliyor ve neticede ilk
elden ihtiyaçlarını tespit edebiliyoruz. İhtiyaç olması
hâlinde kanun teklifleri hazırlayıp Başkanlığımıza
arz ediyoruz. Komisyonlarda iktidar muhalefet bir arada milletimizin menfaatine
uygun olarak çalışmalarımızı tamamlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Cinisli.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Fakat görüşmekte olduğumuz bu
değişiklik teklifi ve diğerleri kamuoyunda böyle
algılanmıyor. Bugün sokağa çıktığımızda
vatandaşlarımızla konuştuğumuzda genel olarak
oluşan algı, yasaların teoride Meclisimizde
yapıldığı ancak pratikte başka yerde
hazırlandığı yönündedir.
Değerli milletvekilleri, Parlamentomuzun
milletimizin ihtiyaçlarına cevap veren çalışmalar içerisinde
olması en büyük amacımız olmalıdır. Geçtiğimiz
on-on beş yıl boyunca yapılan jeotermal enerji santralleri,
hidroelektrik enerji santralleri veya altın madenlerinin sebep olduğu
doğa tahribatı gözle görülür hâle ulaşmıştır. Bu
tür doğa tahribatlarının yanında
vatandaşlarımızın sağlığı üzerindeki
olumsuz etkilerini ve neden olduğu hastalıkları da gelecek
yıllarda maalesef hep beraber göreceğiz.
Çevre Kanunu görüşmeleri vesilesiyle, yeri
gelmişken, nüfusumuzun neredeyse dörtte 1inin
yaşadığı İstanbul için hayati öneme sahip bir konuyu
dikkatlerinize sunmak isterim. İstanbula su sağlamak için
yapımına başlanılan Melen Barajı öngörülen süre içinde
bitirilemediğinden İstanbula zaman zaman geçici önlemlerle su
akıtılmaktadır. Bu çerçevede Sakarya Nehrinden de
İstanbula su pompalanmıştır. Sakarya Nehrinin suları
zehirlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Nüfusumuzun neredeyse dörtte 1i de risk altındadır. Bu durum
Erzurumda da geçerlidir. Erzurumun da şehir şebekesinden ve
ilçelerinin şebekelerinden zehirli su akmaktadır. Neredeyse
bulaşıkları bile yıkamayacak duruma gelmişlerdir.
Sözlerimin sonunda bütün bunların çevre
felaketlerinin sonucu olduğunu belirtir, sizleri saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde yer alan hisseleri ibaresinin
oranları şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Ali Kenanoğlu Mensur
Işık
İstanbul İstanbul Muş
Ömer
Öcalan Habip
Eksik
Şanlıurfa Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 23üncü madde
hakkında söz almış bulunuyorum. Öncelikle günlerdir tabii ki
farklı konu ve gündemlere yoğunlaşmaktan ancak bu maddeyle
ilgili bana söz geldiğinden, geçtiğimiz hafta İstanbulda
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününde kadınların yürüyüşüne yapılan
saldırıyı kınayarak başlamak istiyorum.
Dünyada pek çok yerde tüm kadınların, her
ne düşünce, ırk, inanç olursa olsun yeryüzünün tüm
kadınlarının bu etkinliği farklı şekillerle
kutlayıp etkinliklerle anması, yürüyüşlerle, panellerle gündem
ettiği böyle bir zamanda kadına şiddete karşı mücadele
yürüyüşüne bu iktidar saldırarak, polisle kadınları
karşı karşıya getirerek yine kirli bir tarih yazdı;
tepkiler gelince de Efendim, kadınların arasına teröristler
girmiş, teröristler kadınları da istismar ediyormuş. gibi
söylemler gerçekleştirdi bazı zatımuhteremler yine.
Cumartesi Anneleri yıllardır Galatasaray Meydanında
-alkış yok, slogan yok, ses yok- sadece kendi dertlerini yarım
saat içerisinde ifade edip dile getirirlerken, yıllardır hiç kimse
onları istismar etmiyorken topu topuna 50-60 tane cumartesi insanı,
kadınlar, babalar, evlatlar, çocuklar orada dertlerini,
acılarını ifade ediyorlarken ne hikmetse 700üncü haftada
iktidarın aklı başına geldi, on altı yıldır
iktidar olan bu iktidar döneminde
Geçen sene biz 600üncü haftasında da
aynı büyük etkinliği gerçekleştirmiştik, ondan önceki sene
500üncü hafta etkinliğini yine gerçekleştirmiştik, hiçbir
şey olmamıştı. Ne hikmetse 700üncü haftada teröristleri
keşfettiler, teröristler Cumartesi Annelerini de, anneleri de istismar
ediyorlarmış. İşinize gelmeyen her konuda terörizmi
kılıf hâline getirdiniz arkadaşlar. Hiç kimse kusura
bakmasın, kadınların aklı, bilinci, vicdanı yerinde;
cumartesi insanlarının aklı, vicdanı, bilinci yerinde; kim
nerede ne konuşuyor, nerede nasıl yürümesi gerektiğinin
farkında, ne yaptığını biliyor. Bizim
aklımız, vicdanımız başkalarının
istismarına açık değil arkadaşlar. Biz,
attığımız adımların farkındayız.
Evet, bu vesileyle yine kadınlardan konu
açılmışken Ülkemizde, toplumumuzda artık barış
olsun, kan dökülmesin -ne genci ne sivili ne askeri ne polisi- huzur olsun,
eşitlik, onurlu bir yaşam içerisinde 80 milyon birlikte
yaşamanın önü açılsın. diye açlık grevine
başlayan Sevgili Vekilimiz Leyla Güvene ve şu anda zindanlarda
bulunan, her bir yanda zindanlarda olan, Türkiyenin her bir tarafında
Hani Demir ağlarla ördük ülkemizin her bir yanını. denirdi bir
zamanlar, siz ise tarihe Ülkenin her bir yanını cezaevleriyle
ördük. diye geçeceksiniz.
AHMET UZER (Gaziantep) Çevreyle ne alakası
var?
HÜDA KAYA (Devamla) - Ve bu vesileyle
Kandıranın kahraman kadınlarını, direnen kadınlarını,
bütün kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar.
Biz asker de ölmesin diyoruz, polis de ölmesin,
insanlarımız ölmesin diyoruz. Bakın, son dakika, biraz önce
Bursa İnegölde yine bir konteyner kazasında yine 2 işçimizin, 2
emekçi, 2 gariban, 2 yoksul insanımızın ölüm haberi geldi.
Allahtan korkun ya, her gün kadınlar katlediliyor, her gün emekçiler bir
yerde can veriyor, her gün bir yerde çocuklar tacize uğruyor, her gün bir
yerde insanlar intihar için tepelere çıkıyor. Daha dün İstiklal
Caddesinde bir pasajın üzerine -okuyayım- Elhamra
Pasajının tepesine intihara çıkıyor bir
vatandaşımız. Bir insan, bir vatandaş oradaki görevliye
soruyor: İşsizlikten mi intihar ediyor acaba? diyor. Verilen cevap
ne? Ya, bunlar alışmışlar ya, alışkanlıktan
yapıyorlar. diyorlar. İntiharın
alışkanlığı mı olur ha? Nasıl bir çevre
duyarlılığı, nasıl bir insan
duyarlılığı, nasıl bir doğa duyarlılığı
bu? Nasıl bir vicdan, nasıl bir ahlak, hangi din, hangi iman ya?
İnsan krize giriyor, cinnet geçiriyor, çaresiz kalıyor,
yaşamını sürdüremeyeceğini görüyor, intihara tepeye
çıkıyor, Alışkanlık hâline getirdiniz. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HÜDA KAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Allahın yarattıklarını,
doğayı, doğal olanı talan etmek, altüst etmek medeniyet,
kalkınma, ilericilik, vatanseverlik, dine bağlılık,
dindarlık olacak ama devletin, kapitalizmin, sermayenin yapay
ilahçılık eserlerine, çağdaş putlarına karşı
olmak Vandallık olacak, marjinallik olacak, çapulculuk, din
düşmanlığı, vatan hainliği ve teröristlik olacak öyle
mi? Böyle bir din yok, böyle bir Allahın dini yok. Bu din Kuranın
dini değil, Muhammedin dini değil ancak Ebu Leheblerin dinidir
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 24üncü madde üzerinde yine üç önerge
var, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesiyle 6306 sayılı Kanunun 7nci
maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi teklif edilen (ç) bendindeki
"onu" ibaresinin onbeşi olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Göker Gökan Zeybek Müzeyyen Şevkin
Burdur İstanbul Adana
Ayhan
Barut Murat
Bakan
Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkin.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gebzede yaşanan iş
cinayetinde ölen 3 işçi kardeşimizi buradan rahmetle anıyorum,
ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Tabii, Allaha havale ediyoruz; ama, Allah bizlere
akıl vermiş, bilimi öncelediğimiz zaman, aklı
öncelediğimiz zaman, bu iş cinayetlerinin önüne geçebilmek olası
arkadaşlar. Bakın, 2017de 2.006 tane iş cinayeti meydana
gelmiş, 2018in ilk altı ayında 1.640 tane insan ölmüş.
Savaşlarda bu kadar insan ölmüyor değerli milletvekilleri. Lütfen,
dikkat edelim, bilimi önceleyelim, aklı önceleyelim diyorum.
Yine, bugün, Aladağda, 12 çocuğumuzun -1
tanesi büyük, eğitmen, 11 çocuğumuzun- öldüğü, yüreklerin
dağlandığı ikinci yılı yaşıyoruz.
Şu anda bir tek sorumlu yok, herkes serbest bırakılmış
durumda. 17 Ocakta mahkeme, devam ediyor. Değerli milletvekilleri,
şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Yangının olduğu gün
zemin katta 35 kilogram et bulunuyormuş ve cenazeler hâlâ meydandayken, bu
35 kilogram etin derdine düşülmüş, yazıyla, avukatlardan edindiğimiz
bilgiye göre, bu et sorgulanıyor arkadaşlar. Bu 12 canın acaba
bu 35 kilogram et kadar değeri yok mu? diye sizlerin vicdanına
sunuyorum sayın iktidar milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri; en temel insani
gereksinimlerden biri olan barınma sorununun, Türkiyede, rant odaklı
siyasi bakış açısıyla çözülmeye
çalışılması girişimi, gecekondulaşma ve
betonlaşmanın önünü açmıştır. Çevre
sorunlarının başında yer alan plansız kentleşme,
ormanların yok edilmesi, canlı türlerinin yok olması,
betonlaşma ve buna bağlı altyapı yetersizlikleri,
insanımızı önemli çevre sorunlarıyla karşı
karşıya getirmiştir. İstanbul üçüncü köprüsü
yapılırken, resmî verilere göre, 381 ağaç kesilmiş
arkadaşlar. Peki, ağaçları kestiğimizde sadece ağaçlar
mı yok oluyor? Oradaki tavşanlar, oradaki ayılar, oradaki
kurtlar, fauna, flora, ekosistem zarar görmüyor mu arkadaşlar bundan? Yani
Yeniden ağaç dikeceğiz. demekle oradaki faunayı, florayı
kurtarmış oluyor muyuz?
Ben size bir fotoğraf göstermek istiyorum; bu,
Adanadan bir fotoğraf değerli milletvekilleri. Bu leke sizce ne
olabilir, yeşil leke? Çukurova Türkiyenin 3üncü sayılı
tarım toprağı arkadaşlar, dünyada 3üncü sayılı
tarım toprağı. Bu gördüğünüz Asri Mezarlık
arkadaşlar; sadece yeşil olarak, gördüğünüz leke, burası
kalmıştır; imarda ne duruma geldiğimizin göstergesi.
Endüstri atıklarının düzenli bertaraf
edilmemesi ve düzenli denetlenmemesi çevre sorunlarını her geçen gün
artırmakta ve ürkütücü boyutlara ulaştırmaktadır.
Tarımda yapay gübre kullanımı, bilinçsiz tüketilen tarım
ilaçları, toprakta kimyasal madde artışı, kirlenen hava, su
yaşamı olumsuz etkilemektedir. Adana başta olmak üzere,
kalitesiz yakıt kullanımı tehlikeli boyutlara
ulaşmıştır. Adana, 81 ili oluşturan Türkiye genelinde
havası en kirli 3üncü kent olmuştur; üzülerek belirtmek istiyorum ki
kentimiz gürültü kirliliğinde ise 1inci konumdadır.
Adana topraklarımızı,
havamızı gelecek açısından olumsuz etkileyen bir başka
sorunla da karşı karşıya: Anız yangınları.
Elbette bu da dikkatinize sunmak istediğim bir şey değerli
milletvekili kardeşlerim.
Bu arada, Tufanbeyli ve Sugözünde yapılan
termik santraller, Tufanbeyliden Kozana kadar olan, dere üzerinde
yapılan HESler
Ayrıca termik santrallerin, burada dere
sularının sıcaklığının 1-2 derece artmasını
sağlayarak, balıkların ve canlı varlıkların
yavaş yavaş yok olmasına neden olduğunu buradan belirtmek
isterim. Hava kirliliği ve oradaki bitki örtüsüne de zararı zaten,
Afşin-Elbistan Termik Santrali örneğinde olduğu gibi, Adanada
da her geçen gün artmaktadır ne yazık ki.
Yine, bir başka Adana fotoğrafı
arkadaşlar. Bu gördüğünüz martılar denizin üzerinde değil
arkadaşlar; imar planı içerisinde, Sarıçam bölgemizde çöplük
üzerinde olan martılar ne yazık ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Ve çarpık
kentleşme, yine arkada görüyorsunuz yapılaşmayı.
Sayın Başkan, sürem bitti mi?
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Evet, yine bir
başka konu: Birinci sınıf tarım toprağında çok
katlı yapılaşma ve şehirleşmede geldiğimiz nokta.
Dünyanın sayılı tarım toprağı. Yine, bir taraftan
çift süren köylümüz ve kırmızı terra rosa dediğimiz
topraklar üzerinde arkada çok katlı yapılaşmayı
görüyorsunuz.
Ben, izninizle, çok kısa, hemen deprem
yönetmeliğiyle ilgili
18 Mart 2018de 81 ilimizin 46sının
deprem derecesi düşürülüyor ve 6 ilimizin deprem derecesi yükseltiliyor.
Kırşehir önemli bir örnek arkadaşlar. Kırşehir 1inci
derece deprem bölgesi ve 1940 yılında yüzlerce insanın ölümüne
neden olunan bu yerde 1inci dereceden 5inci dereceye getirilmiştir. Bu
46 tane kentimizin hangi kriterler, hangi bilimsel verilere dayanarak deprem
derecesinin düşürüldüğünü sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ironi olarak
anlatılır bir Meclis üyesinin fay hattını
kaydırdığı, bu da buna benzer bir şey zannediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Evet, 1 Ocak
Hocam, çok önemli, çok özür diliyorum, bunu da
söyleyebilir miyim.
BAŞKAN Özür dilerim ama hiç uzatmıyorum
yani bir uzatma, bir dakika ekliyorum o kadar, tamamlandı.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Peki,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 24üncü maddesinde yer alan Cumhurbaşkanı
ibaresinin Cumhurbaşkanlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mensur Işık Mehmet Ruştu
Tiryaki Ali
Kenanoğlu
Muş Batman İstanbul
Ömer Öcalan Züleyha
Gülüm Hüda
Kaya
Şanlıurfa İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü
maddesi üzerine birkaç şey söyleyeceğim. Buna geçmeden önce
Bursanın İnegöl ilçesinde mobilya fabrikasında devrilen
konteynerin altında kalarak yaşamını yitiren 2 işçi
ile Kuzey Marmara Otoyolunun Kocaeli-Gebze kesimindeki viyadük
çalışması sırasında beton blok düşmesi sonucunda
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Anımsamakta yarar var. Bu Kuzey Marmara Otoyolu
Projesinde -aynı projede- dört yıl önce de yaşanan bir
başka viyadük çökmesinde 3 işçi betonun altında
kalmıştı. İnşaat Mühendisleri Odası şöyle bir
açıklama yaptı, diyor ki: Yeterli önlemler alınmadan
hızlı çalışma anlayışının bu olaylara
sebep olduğunu düşünüyoruz. Anlaşılmaz biçimde hem merkezî
hem de yerel yönetimler bu tür inşaatlarda işin niteliğinden çok
süresiyle ilgileniyorlar. On yılda bitecek bir proje için on yılda
değil de yedi yılda bitsin istiyorlar, beş yılda bitecek
bir proje için beş yıl değil de üç yılda bitsin istiyorlar,
bir yılda bitecek bir proje için de sekiz dokuz ayda bitmesini istiyorlar.
Peki, bunun sonucunda ne oluyor? İşçiler yeterince dinlenemiyorlar,
ek mesai yapmak zorunda kalıyorlar, işin niteliğinde ve
dikkatinde azalmalar oluyor ve sonuçta da onlarca işçi
yaşamını kaybediyor, bu tür işler dolayısıyla.
Peki, biz burada, buna bir iş kazası
diyebilir miyiz? Yani bu kadar ihmali davranıştan sonra
işçilerin ölümüne iş kazası diyebilir miyiz? Elbette ki bunun
ismi iş cinayetidir ve bu iş cinayetinde sorumlu olan herkes mutlaka
yargılanmalı, yargı önüne çıkarılmalıdır.
Sayın Başkan, bu yasa teklifinin 24üncü
maddesi de tıpkı torba yasa deyimine uygun bir madde çünkü maddenin
çevreye ilişkin bir düzenleme içermediği açık, 6306
sayılı Yasada bir dizi değişiklik yapıyor. Fakat ben
bu konuşmamda yasanın içerisinde yer alan bir başka konuyla
ilgili düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Bu da kamu
konutlarının bağımsız bölümler hâlinde satılmasına
ilişkin.
Bakın, bu kamu konutlarının
satılmasına ilişkin ilk düzenleme şu gerekçeyle yapılmıştı,
denilmişti ki: On yılın üzerindeki kamu konutları -bizim,
hepimizin lojman dediğimiz- deprem riski taşıyor. Deprem riski
taşıdıkları için biz bu konutları
satacağız. denmişti, deprem riskini önlemek için. Peki ne oldu?
Deprem riskini önlemek için satılabildi mi bu konutlar? Evet, bir
kısmı satılabildi. Geçen yılın 2017 Kasım
ayında bir değişiklik daha yaptınız, dediniz ki: On
yılını doldurmamış kamu konutlarını da
satışa çıkarıyoruz. Bakın, önce Deprem riski
nedeniyle satıyoruz." dediniz. Daha sonra yetmedi, 2017nin
Kasım ayında bir değişiklik yaptınız, on
yılını doldurmamış kamu konutlarının da
satışının önünü açtınız. Kaç konuttan
bahsediyoruz? 107 bin kamu konutundan, 107 bin lojmandan bahsediyoruz.
Şimdi, bugün bu yasada bir değişiklik
daha yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: Deprem riski dedik, tutmadı,
yeterince satamadık. On yılını
doldurmamışlarını satalım." dediniz,
tutmadı, hâlâ elinizde kaldı. Şimdi de diyorsunuz ki:
Bağımsız bölümler hâlinde satalım.
Bakın, bugün getirdiğiniz,
görüştüğümüz teklifin içerisinde lojmanların
bağımsız bölümler hâlinde satılması var. Ne
istiyorsunuz bu kamu lojmanlarından yani ne istiyorsunuz? Kamu görevlileri
gittikleri yerde çalışabilsinler diye tahsis edilmemiş miydi bu
lojmanlar? Yani amacınız nedir? Yani kamu hizmetini daha mı
nitelikli hâle getireceksiniz? Bu lojmanları satarak umduğunuz amaç
nedir?
Bir diğer şey şu, şimdi,
gerekçede aynen şöyle bir şey yazıyor, diyor ki: Bu
satışın amacı, lojmanların
satışının amacı ekonomiye kazanç elde etmek.
Ekonomimize kazanç elde edilecekmiş. Yani sanki bu lojmanların kamu
görevlilerine tahsis edildiği sırada ekonomik hiçbir değeri
yokmuş da sattığınız zaman bir ekonomik değeri
olacakmış gibi. Bu, sadece bu gerekçeye mahsus bir söz değil,
kuşkusuz, yasanın tamamında aynı dil kullanılmakta.
Bizim bu dile de yani kamu konutlarının ekonomiye
kazandırılması amacıyla satılması diline de
karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
En ücra köye, en ücra yerleşim yerine hizmet
götürürken bir kamu görevlisinin orada kirada oturabileceği bir yer
olmadığını biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Lütfen, Hükûmet olarak bu lojman düşmanlığından vazgeçin.
Bakın, milletvekili lojmanları satışa
çıkarıldığında kimse karşı çıkmadı
ama kamu görevlilerinin lojmanına göz dikmeyin.
Son olarak şunu söyleyeyim: Bir sabah kalkar da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin satışa
çıkarıldığını bina ve
müştemilatlarıyla, üstelik kira garantili olarak satışa çıkarıldığını
duyarsak emin olun hiçbirimiz buna şaşırmayacağız.
Bunun örneği yok mu? Bunun örnekleri de var. Hâlâ kirada olan
bakanlıklar var, ayda 100 bin TL ödeyerek kirada oturan bakanlıklar
var. Bir gün kalktığımızda umarız Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de milletvekilleri olarak kirada olmayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 24üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 6306
sayılı Kanunun 7nci maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer
alan belediyelerce ibaresinin belediyeler tarafından ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Enez Kaplan Ayhan
Erel Tamer
Akkal
Tekirdağ Aksaray Manisa
Ümit Beyaz Hüseyin
Örs
İstanbul Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUHAMMET
MÜFİT AYDIN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Tekirdağ
Milletvekili Enez Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün Edirnede meydana gelen sel
felaketinde mağdur olan tüm vatandaşlarımıza geçmiş
olsun dileklerimi sunarım; vefat eden hemşehrimize Allahtan rahmet,
ailesine başsağlığı diliyorum.
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesi
için verdiğimiz önerge üzerine İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
30 maddelik bu kanun teklifinin 9uncu maddesinde
yaban hayvanlarını koruma adına göstermiş olduğunuz
gayret beni çok duygulandırdı. Bu madde hakkında
uğraşan, düşünen arkadaşlarımızın ellerine
sağlık. Lakin, Trakyanın kalbinden geçen Ergene Nehri ve Ergene
Nehri yatağı boyunca artık ölebilecek tek bir yaban hayvanı
kalmadığı gibi, nehrin içinde de hiçbir canlı türüne
rastlanmamaktadır. On altı yıllık
devriiktidarınızda, 1 tanesi bana ait olmak üzere, Ergene Nehriyle
ilgili 26 adet yazılı soru önergesi, 14 adet Meclis
araştırma önergesi verilirken bu on altı yıl boyunca tüm
canlılık yavaş yavaş ölüyordu. Ergene Havzası boyunca
kurtarılabilecek yaban hayatı türü ne yazık ki kalmadı, hiç
canlı kalmadı arkadaşlar.
Çevre kanunu teklifinizde bir de insan yok, bu tuhaf
değil mi? Çünkü insanlar da ölüyor. Artık bunun hiçbir önemi yok
sayın milletvekilleri. Ergene Nehri boyunca rastlanan kanser
vakaları, henüz çaresi bulunmamış grip virüsü gibidir. On
altı yıllık devriiktidarınızda hem kör hem
sağır hem dilsiz davranarak uygulamış olduğunuz çözüm
modelleriniz, maalesef, yavaş yavaş öldürme hususunda kesin bir
sonuca ulaşmış gibi görülüyor. Ergene Nehri boyunca ölüyoruz
sayın milletvekilleri. Seçim çevresinde dolaşırken, annesi veya
babası kanser olan bir küçük çocuk önümüzü kesse İnsanlık da bu
nehir yüzünden ölmüş müdür? diyecek olsa, ne cevap verebiliriz
değerli milletvekilleri?
Ergenede yaşanan facia yetmezmiş gibi
Tekirdağ ve Kırklareli sınırlarında termik santral kurulmaya
çalışılıyor hem de binlerce dönümlük verimli tarla ve orman
alanları betonlaştırılarak. Anlaşılıyor ki
Ergene yatağı boyunca canlıları yok edip insanların
ölmesini seyredenler bunlarla yetinmiyorlar. Ergene için hiçbir çözüm
üretmeyenler, Trakyanın ekosistemini yerle yeksan edecek projelerle
Trakyada yaşayan vatandaşlarımızı da gözden
çıkarmışlardır. Oysa Şeyh Edebali, Osman Gaziye Ey
oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın. demiştir.
Çevreyi yaşatmayanlar insanı yaşatamazlar. Ergene ve termik santraller
insanlığı da hedef almadan hep birlikte bir şey
yapmalıyız diyoruz arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde, yine, üç tane önerge
vardır, aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Kanun Teklifinin 25inci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Hüda
Kaya Habip
Eksik
Gaziantep
İstanbul
Iğdır
Kemal
Peköz Ömer Öcalan
Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana
Şanlıurfa
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 25inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım,
sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bu Parlamentonun bir
üyesi olan Hakkâri ilinin iradesi Sayın Leyla Güvenin
başlattığı eylemi saygıyla selamlıyor ve bu
eyleminden dolayı kendisini kutluyorum.
Ve yine, Suru korumak için, tarihî minareyle ilgili
basın açıklaması yaparken -üç yıl önce- tüm dünyanın
gözü önünde alçakça katledilen Sayın Tahir Elçinin ölümünün 3üncü
yıl dönümüydü dün. Onu da saygıyla selamlıyor ve rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarın çevre
konusuna bakışı başlı başına bir garabettir.
Köprülerden tünellere, HESlerden barajlara, kanallardan binalara varıncaya
kadar betona dayalı politikalar çevre konusunda ne kadar kötü
olduğunuzun kanıtı niteliğindedir. Şehirlerden ve
insan hayatından yeşili söken, grinin tüm tonlarını
müstahak gören bu anlayışın tabii ki sürdürülebilirliği
yoktur. Kendi toprağını yabancı sermayenin kölesi hâline
getiren geçitler ve köprüler vatandaşın ekonomisini de
zayıflatmaktadır. Yap-işlet-devret modelleriyle insanlar sermaye
karşısında köleleştiriliyor. İnsanlar geçmedikleri
köprünün, kullanmadıkları tünelin parasını öderken her gün
mega projeler adı altında yeni fikirler ortaya
çıkarılmaya devam ediliyor maalesef. Söz konusu durum beraberinde
modern köle anlayışını pekiştiriyor, toplumu sefalete
biraz daha sürüklüyor.
İktidarın her mega projesi beraberinde
büyük bir yıkımı da getiriyor. Ekolojik yaşam, sermayenin
her zaman olduğu gibi ilk hedefi oluyor. Sadece üçüncü köprü ve üçüncü
havalimanında milyonlarca ağaç sermayeye kurban edildi. Bakın,
AKP iktidarının ilk on iki yılında 164.222 hektar
ormanlık alan yok edildi. Bunu ben söylemiyorum, bunu Dünya Doğal
Kaynaklar Enstitüsü söylüyor arkadaşlar. Ne demişti AKP Genel
Başkanı: Ben dikey mimariden yana değilim, yatay mimariden
yanayım. İnsan topraktan uzak değil, toprağa yakın
yaşamalıdır. Bu bakış açısıyla
İstanbulda 45 metreden uzun binin üzerinde yapı inşa edildi.
Yine, söylemiyle çelişkili olarak AKP döneminde İstanbul
Avrupanın gökdelen şampiyonu oldu.
Değerli milletvekilleri, hukuku
tanımayarak, mahkeme kararlarını tanımayıp
Karşı hamlemizi yaparız. deyip hukuki hiçbir dayanak olmadan
içeride rehin tutulan, tutsak tutulan Sayın Selahattin
Demirtaşın dediği gibi, ağaca bakınca odun gören bir
yönetim anlayışı iktidarın çevreye, doğaya
bakışını tam da yerinde ifade etmiştir. Çevre konusuna
bir milletvekili olarak değil, bir vatandaş hassasiyetinde
yaklaşmak gerekir. Neoliberal politikalarla sermaye güdümlü değil,
toplumsal yararı hedeflemek gerekmektedir. Bunu yaparken de
doğayı bütüncül bir şekilde ele almak ve korumak anayasal bir
yükümlülüktür, insan olmanın da bir gereğidir.
Değerli milletvekilleri, 25inci madde
incelendiği zaman yapım işlerini üstlenecek müteahhitlerin
belirli ekonomik, mali, mesleki ve teknik yeterliliğe sahip olması
koşulu da yer alıyor. Söz konusu durum her ne kadar olumlu görünse de
eksiklikler yer almaktadır. Standartların sadece bakanlık
tarafından belirleniyor olması denetim anlamında da eksiklikleri
ortaya çıkaracaktır. Bakanlığın hangi şart ve
koşullarda projeleri kabul edeceği açık bir şekilde
belirtilmeli ve yasal bir dayanak oluşturulmalıdır.
Bakanlıkça belirlenir. gibi ucu açık, değiştirilebilir ve
ileride keyfî durumların ortaya çıkmasına sebep olacak bir dilin
kullanılması kesinlikle yanlıştır. Bu, daha çok minare
için şimdiden kılıf uydurma durumundan başka da bir
şey değildir. Kanunlar net olmalıdır,
anlaşılır bir dille yazılmalıdır. Birilerinin
yarın öbür gün keyfî durumuna göre yorumlanacak şekilde
yazılmaz. Gerçi siz kanunları zaten tanımıyorsunuz.
Anayasanın 90ıncı maddesinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararları bağlayıcıdır. diyor ama siz
Biz tanımıyoruz, karşı hamlemizi yaparız.
diyorsunuz. Bu da zaten sizin kanun
tanımazlığınızı bir kez daha gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HABİP EKSİK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sigorta konusu gerçekten önemli bir konu. Mağduriyetlerin
önüne geçilmesi için kesinlikle böyle bir şey yapılmalıydı
fakat bu yapılırken, işini tamamlayamayan şirketlerin temel
sebebinin ekonomik yetersizlik ve iflaslar olduğunu da görmek gerekir.
Önemli olan, iflas etmeden işi götürebilecek müteahhitler belirlemek
değildir; önemli olan, bu kadar iflasın temel sebebinin ekonomik
kırılgan yapı olduğunu anlamaktır.
Bakıldığı zaman, AKP, krizden
müteahhitlerini kurtarma peşine düşmüş. Bırakın
sermayeyi, gariban halkı kurtarmaya çalışın.
Yönetemiyorsanız Yönetemiyoruz. deyin. Damatlarla bu iş yürümez.
Soğanlarla uğraşmaktan vazgeçin, müteahhitleri kurtarmaktan
vazgeçin; işçinin, emekçinin, köylünün, esnafın emeğini korumaya
yönelik çalışmalar yapın; halkı düşünün, halkı
arkadaşlar. Zaten bu konuda da çok geridesiniz, onu da biliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeye geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Özgür
Özel Orhan
Sümer
İstanbul Manisa Adana
Mahir
Polat Aysu
Bankoğlu Alpay
Antmen
İzmir Bartın Mersin
"MADDE 25- 6306 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin (2) numaralı ve (6) numaralı fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı
maddeye (7) numaralı fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar
buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(2) Bakanlık, TOKİ, İller
Bankası Anonim Şirketi ve İdare; danışmanlık,
yazılım, araştırma, her tür ve ölçekte harita, etüt, proje,
kadastro, kamulaştırma, mikro bölgeleme, risk yönetimi ve
sakınım planı çalışmalarını, her tür ve
ölçekte plan yapımı ve imar uygulaması işlerini ve
dönüşüm uygulamalarını, Bakanlığın
bağlı, ilgili ve ilişkili kurum, kuruluş ve bunların
iştirakleriyle ve 4734 sayılı Kanun kapsamındaki idareler
ile akdedecekleri protokoller çerçevesinde 2886 sayılı Kanuna ve 4734
sayılı Kanuna tabi olmaksızın ortak hizmet
uygulamaları suretiyle de gerçekleştirebilir.
"(6) Bu Kanun uyarınca yapılacak
anlaşmaların usul ve esasları ile riskli alanlarda ve rezerv
yapı alanlarında yürütülecek projelerin yapım işini
üstlenecek yapı müteahhitlerinin sahip olmaları gereken asgari
iş tecrübesi, teknik donanımı ve mali durumu Bakanlıkça
belirlenir. Bu Kanun kapsamındaki alanlarda ve parsellerde yürütülecek
projeler için yapım işini üstlenen yapı müteahhidinin yapı
ruhsatı alınmadan önce; kapsamı, koşulları ve uygulama
esasları Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen bina
tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen
diğer teminat ve şartları sağlaması zorunludur.
(7) Riskli alanlardaki yapılar ile riskli
yapıların dönüştürülmesi için başlanılan ancak
tamamlanamayan inşaatlar aşağıda yazılı hallerde,
malikler ile düzenlenecek yeni bir sözleşme çerçevesinde Bakanlık
tarafından tamamlanır. Bakanlık bu görevini Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı (TOKİ) vasıtasıyla
yerine getirir.
1. Müteahhidin iflas etmesi,
2. Gerçek kişi müteahhidin ölümü üzerine mirasçıların
mirası reddetmesi,
3. Müteahhidin sözleşmede taahhüt edilen teslim tarihini
müteakip 12 ay içinde konut veya işyerlerini tamamlayamaması.
Bu Kanuna göre gerçekleştirilen uygulamalar
kapsamında yer teslimi yapıldıktan sonra 12 ay içinde ruhsat
alarak inşaata başlamamış olan müteahhide Bakanlıkça
ihtarda bulunularak bir iş planı sunması konusunda 1 aylık
süre verilir. Verilen süre içinde iş planının sunulmaması
ya da sunulan iş planı çerçevesinde izleyen 12 aylık süre içinde
müteahhit tarafından inşaata başlanılmaması halinde
inşaat, malikler ile düzenlenecek yeni bir sözleşme çerçevesinde
Bakanlık tarafından tamamlanır. Bu duruma neden olan müteahhit
hakkında Bakanlıkça inceleme başlatılır. İnceleme
sonucunda haklı bir gerekçesi olmaksızın inşaata
başlamadığı tespit edilenler hakkında 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde Cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunulur.
Bu hallerde, malikler ile imzalanmış
bulunan sözleşmeye istinaden müteahhit tarafından herhangi bir hak
talebinde bulunulamaz.
Uygulama sonucunda Bakanlığın
payına düşen bağımsız birimler
Bakanlığın talebi üzerine tapuda Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı adına resen tescil edilir.
Uygulama kapsamındaki taşınmazlara
ilişkin olarak malikler ile müteahhitler arasında, ilgili sivil
toplum kuruluşlarının görüşleri de alınarak
Bakanlıkça hazırlanan ve Resmi Gazetede yayımlanan Tip
Sözleşmeler düzenlenir.
Ayrıca, malikler ile sözleşme imzalayan
müteahhitlerden taşınmazın Bakanlıkça tespit ettirilecek
rayiç değerinin "0,3'ü oranında teminat alınır.
Teminatın alınmasına ilişkin olarak 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 26 ve 27 nci maddeleri uygulanır. Taahhüdün
sözleşme hükümlerine uygun biçimde ve eksiksiz olarak yerine
getirildiği anlaşıldıktan sonra teminat Bakanlıkça
müteahhide geri verilir. Aksi halde malikler arasında payları
oranında Bakanlıkça paylaştırılır.
Kanun kapsamındaki kira yardımı
uygulamaya ilişkin taahhüdün sözleşme hükümlerine uygun biçimde ve
eksiksiz olarak yerine getirildiği tarihe kadar devam eder.
Bu madde, maddenin yürürlük tarihinden önce
sözleşmesi imzalanmış ancak müteahhitlerce henüz
başlanılamamış ya da tamamlanamamış olan
inşaatlar bakımından da uygulanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Alpay Antmen
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, önergeyi dinlediniz, bu haklı
önergeye desteğinizi bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bu dünya bize miras kalmadı, çocuklardan ödünç
aldık. sözü bugünlerde söylenebilecek en anlamlı sözdür çünkü
Türkiye artık alarm veriyor. İmar uygulamaları, rant ve talan
için feda edilen çevre, yağmalanan orman arazileri, yok edilen su
kaynakları, koylarımızın ve denizlerimizin yok
edilişiyle yarınlarımızı göremiyoruz, doğal
çevremizi yarınlara taşıyamıyoruz. Cehennemden geri
dönüş yoktur.
Bakınız, Türkiye, doğa koruma
kriterlerine göre 180 ülke arasında 177nci sırada. 81 ilden sadece
Kırıkkale, Artvin, Bitlis, Eskişehir, Yozgat ve
Kırşehirin havası sağlık standartlarına uygun.
En kirli havaya sahip şehirler İstanbul, Ankara, Adana, Amasya ve
Manisa. Değerli milletvekilleri, doğanın partisi olmaz, siyaseti
hiç olmaz. Kirli havayı CHPli vatandaş da HDPli vatandaş da AK
PARTİli vatandaş da MHPli vatandaş da İYİ
PARTİli vatandaş da soluyor. Vatandaşlarımızın
hepsi kirli suyu birlikte içiyor.
Sözlerimin başında da belirttim, çocuklarımızdan
emanet aldığımız doğayı yok ediyoruz. Çok az
vaktimiz kaldı. Doğaya yapılan tahribat nedeniyle Anadolu geri
dönülemez biçimde çölleşiyor ve havası kirleniyor.
Bakınız, barajlarla ekosistem
değişiyor, HESlerle akarsular kuruyor, RESlerle ormanlar kesiliyor;
yollarla, havalimanlarıyla, köprülerle Türkiyenin doğası talan
ediliyor. İşçilerimiz de ölüyor, ayrı mesele. Bunun en önemli
örneklerinden biri kaybettiğimiz orman alanları. 2004te 211 bin kilometrekare
olan orman alanımız 2017de 210 bin kilometrekareye geriledi. Yine,
aynı dönemde ortalama 10 bin hektar orman arazisinin niteliği
değiştirildi, yandaşlara verildi ve yapılaşmanın
önü açıldı. 2003-2017 yılları arasında zarar gören
alan 120.927 hektar oldu. Bir zamanlar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan
Türkiye bugün samanı dahi ithal eder duruma geldi. Üçüncü havalimanı
ve Kuzey Marmara Otoyolu için kesilen ağaç sayısı en az 2 milyon
300 bin.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
doğa ve çevre ile hukuk da yok ediliyor. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 2017 sonuna kadar enerji, madencilik ve
ulaşım için ÇED görüşü verdiği proje sayısı
59.372. Bakanlık bunlardan 4.457 projeye ÇED Olumlu, 46 projeye ÇED
Olumsuz, 54.357 projeye ÇED Gerekli Değildir, 872 projeyeyse ÇED
Gereklidir kararı verdi. ÇED Olumlu kararı verilen projelerin
yüzde 80i enerji ve maden sektörüne verildi. Onaylanan birçok proje
hakkında mahkemelerin durdurma kararına rağmen inşaat
çalışmaları sürdürüldü.
Ben size kendi şehrimden, Mersinden iki örnek
vermek istiyorum, bunlardan biri balık çiftlikleri. Mersin en güzel
sahillerimizin olduğu bir turizm kenti. Yakın geçmişte su
altında 30 metre derinliğin bile berrak bir şekilde
görüldüğü koylarda görüş mesafesi, kirlilik ve yağ tabakası
nedeniyle 2-3 metreye kadar düşecek. Balık çiftliklerinden gelen
dışkı, yağ, artık ve köpüklerden oluşan kirlilik,
çiftliklerden uzak noktalara dahi ulaşacak. Bu çiftliklerde
kullanılan kimyasal maddelerin, başta çocuklar olmak üzere insan
sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğu
yine çevreciler ve konunun uzmanları tarafından dile getiriliyor.
Bahsi geçen maddeler nedeniyle her yıl binlerce insanın kansere
yakalandığı iddia ediliyor.
Diğeri daha büyük bir felaket: Akkuyu Nükleer
Santrali Projesi. Bütün gelişmiş ülkeler nükleerden vazgeçiyor.
Türkiye, imkânı olmasına rağmen yenilenebilir enerji
kaynaklarına yatırım yapmak yerine sanayi ülkelerinin
ellerindeki eskimiş nükleer santral teknolojilerini satın
alıyor, kullanılacak yakıt çubuklarını ithal etmek
durumunda kalıyor. Yarın ülkeler arası bir kriz durumunda
Yakıt yok. dedikleri zaman çubukları nereden
bulacaksınız?
Bakın, değerli milletvekilleri, santralde
oluşabilecek herhangi bir sızıntı veya patlama sonucunda
100 bin kilometrekareden fazla alan etkilenecek. Gereğinde silah olarak
kullanılabilecek bu tesis tamamen Rusların eline
bırakılıyor, ne yerli ne millî. Ve orada olacak atıklar yüz
bin yıl boyunca orada saklanmak zorunda. Almanya, şu anda Türkiyenin
2 katı daha fazla enerji ihtiyacına sahip ve 2022de tamamen nükleer
santrallerden vazgeçecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla) Tamamlayayım
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Antmen.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Evet, Akkuyu Nükleer
Santrali Akdenizin ekosistemini bozacak; tarımını, turizmini,
insan sağlığını, yaşamını tehdit edecek
düzeyde etkileyerek bölgeyi bir nükleer atık deposuna çevirecek.
Bakın, Japonya Başbakanı Kan 2016da ne diyor: Fukuşima
kazasından önce dönemin Başbakanı Erdoğanla bir
görüşmemde, benim de kalitesinden emin olduğum Japon nükleer
teknolojisini kullanmalarını tavsiye ettim. Şimdi anladım
ki bu sözlerim tamamen hatalıymış, bunun için
pişmanım.
Evet, değerli milletvekilleri, değerli AK
PARTİli vekil arkadaşlarım, gelin bu yanlışlardan,
çevre katliamlarından dönün; dönün ki tarih sizi Üretip ihraç ettikleri
şey kirlilikti. diye yazmasın ve siz de bir gün gelin pişman
olmayın.
Çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 25inci maddesinde yer alan 2886
sayılı Kanuna ve ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Tuba
Vural Çokal Ayhan
Erel Tamer
Akkal
Antalya Aksaray Manisa
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi
Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Tamer Akkal
Buyurun Sayın Akkal. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
TAMER AKKAL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci
maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci
bölümünün üzerine dün yapmış olduğum konuşmada, özellikle
15 ve 16ncı maddelerin kamu kurum ve kuruluşlarınca
yapılan denetimlerin danışman firmalara
bırakılması yönündeki maddenin değiştirilmesi
gerektiğini ifade etmiştim. Çünkü, 3194 sayılı İmar
Kanunuyla ilgili bu maddelerin yasalaşması, yetkinin kötüye
kullanılmasına, keyfiliğe ve denetimsizliğe sebep olacak.
Çevreyle ilgili, üzerinde konuştuğumuz
yasal düzenlemeler, maalesef İmar Kanunu ya da Devlet İhale Kanunu
üzerinde rant elde etmeye yönelik kanunlardan ibaret. Yandaş sermayenin
değil kırsal kesimde yaşayan
vatandaşlarımızın büyük faydalar elde edeceği yasal
düzenlemeler gündeme dahi alınmıyor. Dünyanın uzun zamandır
keşfettiği, fakat ülkemizde henüz gündeme gelmemiş bir sektör
olan ekoturizmin yasal altyapısını sağlamak, kırsal
kesimde yaşayan vatandaşlarımıza çok ciddi bir gelir
kapısı ve refah sağlayacaktır. Çevreye zarar vermeden ondan
yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve kırsal kesimlerde
yaşayan vatandaşlarımızın kültürlerini muhafaza ederek
onların turizm faaliyetlerinden yararlanmalarını sağlamak
mümkündür.
Ekoturizm, çevreyi koruyan ve yerel halkın
refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir
tatil şeklinin teşvik edilmesidir. Turizm pazarında doğaya
dayalı turizm olarak tarif edilen ekoturizm, aynı zamanda bir
kalkınma aracı olarak görülmektedir. Bunun yasal çerçevesini çizmek
ve ekoturizmi teşvik etmek hem memleketimizin doğal güzelliklerinin
tahrip edilmeden yerli ve yabancı turistler tarafından
keşfedilmesini sağlayacaktır hem de yerel ekonomiye can suyu
olacaktır.
Çevre kanunları hususunda değişiklik
yapılmasına dair teklifin içerisinde ihale var, rant var, iskân var
fakat bu kanun teklifi doğayı korumak adına getirilmiş bir
kanun teklifi değildir. Doğayı korumakta samimiyseniz 300
odalı yazlık saray inşaatı için 50 bin ağaç kesmeyerek
işe başlayabilirsiniz. İstanbulun kuzey ormanlarını,
göletlerini, kıyı kesimdeki ekosistemi yok etmeyerek işe
başlayabilirsiniz. UNESCOnun dahi korumaya aldığı ve en az
10 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyfi koruyarak işe
başlayabilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, Menemen Karagölde
kalker ocağı açma girişiminde bulunan Bakanlık destekli,
valilik destekli rantçılar taş ocağı için İzmir
Valiliğinden ÇED Gerekmez raporu aldılar. İzmir Valisi Erol
Ayyıldızın marifetiyle verilmiş olan bu rapor Karagöl
ormanlarında büyük bir ağaç kıyımına sebep oldu.
Geldiğimiz noktada, Karagöl ormanlarını katlederek yapılmak
istenen taş ocağı mahkeme tarafından da usulsüz bulundu,
yürütmeyi durdurma kararı verildi.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu bölgede
hayata geçirmeyi planladığı, bölge için büyük öneme sahip olan
sulama barajı projesi yıllardır ÇED raporuna takılıyorken
yandaş bir şirket tarafından yapılacak bir işletme
için yüzlerce çam ağacının kesilmesine izin veren İzmir
Valiliğindeki sorumluluk ÇED Gerekmez raporunu hazırlayan
yetkililer bunun hesabını mutlaka bir gün verecekler.
Bu doğa katliamının
hesabını şimdi sorarak işe başlayabilirsiniz
Değerli AK PARTİ. Sayın Erdoğanın gerçek çevreci
olarak ilan ettiği AK PARTİden bizim de beklentimiz budur.
AK PARTİ döneminde çevre politikaları
ekonominin emrine amade yapılanmalara, kamu yönetiminin küçülmesi telkinlerini
uygulamaya yönelmiştir. Bu yasa teklifleri çevre yönetiminin rantçı
şehirleşme politikalarının yoğun baskısı
altında olduğunu göstermektedir. Anayasa Mahkemesi doğa
kirliliğine yol açan çok sayıda mega proje tipine ÇED Olumlu
raporundan muafiyet kararını Anayasaya aykırı
bulmasına karşın, Bakanlık bir yönetmelik düzenlemesiyle bu
muafiyeti korumuştur.
Ekonomik kararlarda ve kalkınma
çabalarında çevrenin dikkate alınarak geliştirilmesi, bütün kamu
organlarının ortak çabasıyla güçlü ve bağımsız bir
çevre yönetimi örgütlenmesiyle mümkün olabilir. Hükûmetin çevre
politikasındaki yanlış anlayış çevre ve ekonomiyi
birbirinin karşıtı görmekte ve ikisi arasında seçim yapmaya
çalışmaktadır. Böyle bir yaklaşım bizi ekonomi için
çevreyi yok edebileceğimiz ya da çevreyi korumak için kalkınmadan
vazgeçebileceğimiz gibi yanlış bir sonuca götürür. Oysa ne
kalkınma ya da gelişme tümüyle durdurulabilir ne de çevrenin
korunmasından vazgeçilebilir.
Birçok ülke çevre-ekonomi dengesini benimseyen
politikaları uygulamaya koymaya başladı. Bu çağdaş
kalkınma anlayışı ortaya atıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAMER AKKAL (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
TAMER AKKAL (Devamla) Türkiye bu
anlayışın özellikle yasama ve yürütme boyutunda benimsediği
bir düzeye gelememiştir. Dolayısıyla 2872 numaralı Çevre
Kanununda değişiklikler yapmak zorundayız. Bu doğrultuda,
Türk çevre mevzuatındaki dağınıklığı ve
uyumsuzluğu gidermek, çevre yasasında aksayan hükümleri
değiştirmek zorundayız ancak maalesef, bugün tüm bunları
yapmak yerine, çok üzülerek söylüyorum ki Yandaşlara nasıl daha
fazla rant dağıtırız? üzerine yazılmış bir
çevre kanunu teklifi tartışıyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde yine üç önerge var.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle 6306 sayılı Kanuna
eklenmesi teklif edilen geçici 3üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendindeki "kuruluşlar tarafından
ibaresinin kuruluşlarca olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Göker Gökan
Zeybek Ayhan
Barut
Burdur İstanbul Adana
Müzeyyen Şevkin Murat
Bakan
Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Gökan Zeybek
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz madde 6306
sayılı Yasada yarım kalmış inşaatlarla ilgili
bazı düzenlemeler getiriyor. İktidarınız döneminde,
özellikle kentsel dönüşüm adı altında, afet riski
altındaki alanlara kentsel dönüşüm yasa tasarısıyla
birtakım düzenlemeler getirdiniz. Ancak bu uygulanan ekonomik
politikaların başarısızlığı, kentlerdeki
imar planı karar ve kurallarına uyum sorunları yüzünden bugün
özellikle İstanbulun pek çok ilçesinde iktidarınız
tarafından yaratılmış olan mağdurlardan bahsetmek
gerekir. Nereden bahsetmek gerekir? Mesela Esenyurttan bahsetmek gerekir. 1994
yılında 50 bin nüfuslu Esenyurt beldesinde bugün 1 milyon insan
yaşıyor. Ortalama olarak her yıl 50 bin insanın
yerleştiği Esenyurtta şu an 20 binden fazla kent mağduru
vardır. Esenyurtta yarım kalmış inşaatlarla ilgili
bir düzenleme getiriyorsunuz, bu düzenlemeyle bu tür yapıların
sigorta kapsamına alınması uluslararası fonlar destekli
kredilerle de bu binaların bitirilmesi
Ve bugüne kadar bu yapılarla
ilgili bedelini ödemiş, müteahhide tüm borçlarını ödemiş
olan yurttaşları şimdi siz uluslararası piyasadan
bulacağınız fonlara yeniden borçlandırmak istiyorsunuz.
Başka nerede yaptınız? Gaziosmanpaşada yaptınız
kentsel dönüşüm. Başka nerede yaptınız? Yüzünüze gözünüze
bulaştırdığınız Fikirtepede 50 binden fazla
insanı mağdur ettiniz. Başka? Üsküdar Kirazlıtepede.
Kirazlıtepede, bir hafta sonu gittiniz, mahallenin camisini bile yerle bir
ederek oradaki insanları kentsel dönüşüme mahkûm etmek istiyorsunuz.
İnsanlar Size inanmıyoruz, sizin getirdiğiniz yasa tekliflerine
güvenmiyoruz, sizin bizim önümüze koymuş olduğunuz projelere
inanmıyoruz. diyorlar ama siz Ya bize inanacaksınız ya da
bizim istediğimiz koşullarda sözleşmeleri
imzalayacaksınız. diyerek yurttaşlarımızı
evinden yurdundan mahrum ediyorsunuz.
Şimdi, yarım kalmış olan
binaları diyorsunuz ki Sigorta kapsamına alacağız.
Değerli arkadaşlar, bugün işini aşını
kaybetmiş olan yurttaşlarımız, nasıl yarım
kalmış olan inşaatlar sigorta kapsamına girecek, bunlarla
ilgili primleri nasıl ödeyecek de bu yarım kalmış olan
kentsel dönüşüm mağdurlarının sorununu çözeceksiniz? Tam
bir hayal. Zaten 6306 sayılı Yasayla ilgili hükümlerin bir çevre
yasasının içine yerleştirilmesi de sinsice
hazırlanmış bir plan. Çevre planıyla, çevreyle ilgili bir
yasa teklifinin içinde müteahhitlerin durumu, yapı denetim
şirketleri, 3194 sayılı İmar Yasası, 2981
sayılı af yasası, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunla ilgili maddelerin yer
almasının zaten mantığını anlamak mümkün
değildir.
Sayın milletvekilleri, yerel yönetimlerde
150nci yılını yaşıyor Türkiye, Osmanlıdan beri
bizde belediyecilik var. İmar planı yapma yetkisi kimindir? Bir
beldede yaşayan halk adına, bir bölgede yaşayan insanlar
adına plan yapma yetkisi Ankarada atadığınız
bürokratların mı, halkın oylarıyla seçilmiş olan yerel
meclislerin mi? Türkiye iktidarınız döneminde yüz elli
yıllık demokratik cumhuriyetteki gelişimini terk ederek
merkeziyetçi, mutlakiyetçi bir yönetim anlayışına doğru
gidiyor.
Bakın, bugün, daha bugün, İstanbul
Floryada Bakırköyde TOKİ bir plan yapıyor. Askeriyeye tahsis
edilmiş olan bir alan üzerinde yüzde 60 konut alanını imara
açıyor. Açılan alan üzerinde toplam 400den fazla konut inşa
edilecek, 4le çarpsanız 1.600 kişilik bir nüfus. Bu bölge
planında bu 1.600 nüfusla ilgili altyapı planlandı mı,
doğal gaz planlandı mı, ulaşım aksları
planlandı mı? Bütün bunlar yok ama siz burada oturuyorsunuz
-Ankarada Hükûmetin bürokrasisi- İstanbulun rant merkezlerini tümüyle
planlamaya çalışıyorsunuz.
Bir başka önemli sorun şu: AK
PARTİli milletvekilleri bu konuda bu Mecliste halkın huzurunda bu
açıklamayı yapmıyorlar, 1983 yılında çıkmış
yasayla, 2981 sayılı af yasasıyla hak sahibi olmuş olan
hazine, belediye ve vakıf arazisi üzerindeki
yurttaşlarımıza tapularını vermeyi niçin
gerçekleştirmiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Zeybek.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) 2981 sayılı Yasa
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş ve yurttaşlarımıza
haklar vermiştir. İstanbulun rant merkezi olan Boğazın
iki yakasında tapu tahsis belgesi olan binlerce gecekondu sahibine imar
vermiyorsunuz, plan vermiyorsunuz, tapu da vermiyorsunuz. Sokak rayiçleri
üzerinden Armutluya, FSMye, Sarıyerdeki on binlerce yurttaşa,
Beykozdaki yurttaşlarımıza tapu vermeyi niçin düşünmüyorsunuz?
Bir başka olay da imar barışı.
Şu an Türkiyenin bütün coğrafyalarında imar
barışıyla meralar, orman alanları, kıyı
alanları ve yaylalar katledildi ve sizin de gözünüzün önünde
gerçekleşiyor bu. Sanki bu yetmezmiş gibi Türkiye Büyük Millet
Meclisine imar barışı yasasını getirerek bütün bu
alanların katledilmesine ve yağmalanmasına yol açan Bakanı
da tuttunuz Ankaraya belediye başkan adayı gösterdiniz. Bunun
hesabını Ankara halkı mutlaka size soracaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İzin verirseniz bir
hususu küçük bir sözle açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Gökan
Zeybekin 15 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; küçük bir hususu ifade etmek istiyorum. Az önce
CHPnin hatibi Kirazlıtepedeki bir camiden, Esentepe Camisinden
bahsederek caminin yıkıldığından bahsetti. Bu bilgiyi
revize etmek istedim. Mesele şudur: Bu cami iki ay kadar önce Diyanet
İşleri Başkanlığınca riskli alan ilan
edilmiş, ibadete kapatılmış, halkın can güvenliği
için yıkılmasında fayda olduğu kanaati ortaya konmuş
bir camidir. Belediyemiz de bu konuyla ilgili üzerine düşeni
yapmış, gerekli yıkım çalışmasını
yapıp daha özel bir mimari projesini hazırlamış ve
inşallah başlamıştır. Kaldı ki Üsküdarda
belediyemiz son dönemde 50den fazla caminin yapımına öncülük
yapmıştır. Bu konularda daha hassas davranıp daha doğru
bilgiler vermek doğru olur.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, eğer müsaade ederseniz grup başkan vekilimizin
açıkladığı bu konuyla ilgili araştırma yapan ve
konunun gerçekliğiyle ilgili bilgisi olan Mahmut Tanal
arkadaşımıza da bu konuda 60a göre söz verirseniz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama az önceki vekiliniz
az mı araştırdı? Bence onun cevap vermesi lazım.
Cidden, yanlış olur.
BAŞKAN Buyurun.
28.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kirazlıtepe Mahallesinde bulunan Esentepe
Camisi imar barışından yararlanmak için müracaatını
yaptı, belgesini aldı ve bundan dört beş ay öncesi, daha öncesinden
bu tadilatı yapıldı, orada riskli bir alan yoktu, hatta
oranın cami hocası -cuma günleri gelip ibadet yapılıyordu-
görevden alındı. Yani sabahın 4.30unda cami
yıkılırken ben o caminin önündeydim. Üsküdarda oturan bir
milletvekiliyim. O anlamda gerçekten o cami niçin yıkıldı?
Şu gerekçeyle yıkıldı, deniyor ki: Büyük Çamlıcada
büyük cami yapılıyor, o yüzden bu camiye ihtiyaç yok. Orada
yaşlısı var, engellisi var, o yokuştan nasıl büyük
camiye, yukarıya gidebilir? Camilerin halka yakın olması lazım,
erişilebilir olması lazım, konut alanları içerisinde
olması lazım. Orada gerçekten camiyi yıktılar yani
gerçeği bu değerli arkadaşlar. Bunu kabul edin. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan
29.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
arkadaşlar niye alkışladılar? Caminin
yıkılmasını, araştırmayı mı? Neyi
alkışladıklarını anlamıyorum.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Araştırmayı, araştırmayı.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Seni de
alkışlayalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Sayın Tanala ve alkışlayan arkadaşlara şöyle ifade
etmek istiyorum: O caminin yıkıldığı yere cami
yapılacak. Şimdiye kadar, on beş yıldan beri benzer
iddiaları çok getirdiler ama hep bunlar yalanlandı. Elimde Diyanet
İşleri Başkanlığının 18/7/2018 tarihli
yıkım talebi yazısı var. Cami yıkmak ne demek Allah
aşkına ya? Bizim tarihimizde bu yok. Can güvenliği olduğu
için orayı yıktık, daha güzelini yapacağız, bu bizim
işimiz. O yüzden Sayın Tanalın daha iyi
araştırmasını, alkışlayanların da bilmeden
alkışlamamasını öneriyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O gerekçe nedir, okur
musun?
BAŞKAN Önergeyi...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Oylayalım
Başkanım artık.
BAŞKAN Sayın Özkoç...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Sayın Grup Başkan Vekilimizden
Elimizde Diyanet İşlerinin böyle bir belgesi vardır. diye
sunduğu belgenin içeriğini de açıklamasını istiyoruz;
nedir, biz de öğrenelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Arada anlatayım ben
Başkanım; zaman kaybı, Meclis çalışıyor yani.
BAŞKAN Tamam, siz konuşun.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, söz konusu cami; bu Arada anlatırım. demek, olur mu
öyle şey? Tüm, 81 milyon insanı ilgilendiriyor. Bize
dağıtsın birer tane belgesinin içeriğini. Böyle şey
olabilir mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Meclisin çalışmasına engel olmayalım, gerek yok.
BAŞKAN Bir dakika, lafımı
tamamlayayım.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 26ncı maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hüseyin Örs Ayhan
Erel Behiç Çelik
Trabzon Aksaray Mersin
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ümit Özdağ
Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 26ncı maddesi üzerinde İYİ PARTİ
adına görüşlerimizi ifade etmek üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Trabzonun çevre
sorunları son on beş yılda giderek artmıştır.
Trabzon, Türkiyenin eşsiz güzelliklerine
sahip, sahil şeridinde yer alan kentlerinden biri olmakla birlikte bunun
nimetlerinden faydalanamayan sayılı kentlerden biridir. Trabzonda
insanların denize girebileceği birkaç plaj vardır, var olan
plajlarımız da insanların ihtiyacını karşılamakta
yetersiz kalmaktadır. Trabzon denizin kenarında ama denize hasrettir.
Bu durum böyleyken Trabzon Büyükşehir Belediye Meclisinin 26 Kasım
2018 tarihinde yani bundan üç gün önce aldığı bir kararla mevcut
plajlardan bir tanesini de kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıyayız. Trabzon Büyükşehir Belediye Meclisinin
kararıyla Akçaabat ilçemiz Yıldızlı Mahallesi sahilinde
yapılması planlanan çöp ve kanalizasyon arıtma tesisi
Akçaabatın denize girilebilen sahil kesiminde bir yerdir. Bu alan turizm
cennetimiz Sera Gölünün tamamlayıcısı konumunda olan bir yerdir.
Bu alan yok edilmemeli, turizme kazandırılmalıdır.
Kaldı ki bu tür tesislerin sahil şeridine
yapılamayacağı hepimizin malumudur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Akçaabattaki vatandaşlarımız, Yıldızlıda
yaşayan hemşehrilerim bu tesisin yapılmasına şiddetle
karşı çıkmaktadırlar. Trabzon Büyükşehir Belediyesini
bu vatandaşlarımızın sesine kulak vermeye
çağırıyorum. 110 bin nüfuslu, 90 bin seçmenli koskoca bir ilçe
olan Akçaabatımızı âdeta yok sayar gibi karar alan Trabzon
Büyükşehir Belediye Meclisini aldığı bu kararı tekrar
gözden geçirmeye davet ediyorum.
Kanalizasyon arıtma tesisi kurulması
planlanan bu bölge, Sera Gölü de düşünülerek Sera Gölünden
aşağıya doğru, sahile kadar bir turizm vadisi olarak
projelendirilmelidir. Akçaabat, turizm konusunda her geçen gün çekim merkezi
hâline gelmektedir. Fabrikalaşmanın olmadığı,
tarımın yok olduğu Akçaabatta refah düzeyini artıracak tek
seçenek turizm iken ilçenin en güzel plajlarından ve doğal
koylarından biri olan Yıldızlı sahiline kanalizasyon
arıtma tesisi kurmak düşüncesi abesle iştigaldir.
Yıldızlı halkı, esnafı, sivil ve kamu
kuruluşları mensupları ve Akçaabat Kent Konseyi,
yaptıkları açıklamalarla büyükşehir belediyesinin bu
kararına karşı tepkilerini dile getirmişlerdir.
Meclisimizin kürsüsünden Akçaabatlı
hemşehrilerimin bu haklı talebini dile getirmeyi bir görev addettim.
İnşallah Akçaabattaki doğal koyumuz,
Yıldızlıdaki doğal koyumuz turizmin hizmetinde olarak
yeniden projelendirilerek insanlarımızın denizle
buluştuğu bir yer olarak kalmaya devam eder.
Hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle eklenmesi öngörülen geçici 3üncü
maddenin (b) bendindeki ve ibaresinin veya olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Öztürk Cemal
Enginyurt Sefer
Aycan
Kırıkkale Ordu Kahramanmaraş
Esin
Kara Ayşe
Sibel Ersoy Ahmet
Özyürek
Konya Adana Sivas
Ramazan
Kaşlı
Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ordu Milletvekili
Cemal Enginyurt
Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunuyla ilgili kanun
teklifinin 26ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikli olarak şunu söylemek istiyorum bir
hakkın teslimi anlamında: Bu, poşetlere uygulanan yeni 25
kuruşluk fiyat teklifi hakikaten güzel bir teklif oldu çünkü markete
alışverişe gidenler Nasıl olsa poşetler bedava. diye
10 tane, 20 tane alıp götürüyorlardı ve bir müddet sonra bu da
çevrede, geri dönüşümde çevre için büyük sıkıntılar
yaratıyordu. En azından bundan sonra insanımız daha
dikkatli, daha kullanışlı bir şekilde poşet alır.
Tabii çevre deyince kendi memleketimdeki çevrenin
ne durumda olduğu da ister istemez aklıma geliyor ve gündeme getirmek
zorunda kaldığımı hissederek bu sözü aldım.
Birinci olarak, Fatsa ilçemiz Ordunun en güzel
ilçelerinden birisi; sahil kenarında, muhteşem bir doğa, denizle
yeşilin bütünleştiği bir ilçemiz. Bu ilçemizde Korgan ilçe yolu
üzerinde 2 kilometre mesafede özel şahsa ait bir arazi kiralanarak üç
yıldan bu tarafa buraya çöp dökülmeye başlandı. Şehir hem
yazın hem de kışın artık oturulmaz hâle geldi.
Böylesine muhteşem bir güzellik
Fatsa ilçemizi yaşanmaz bir kent
hâline getiriyor her geçen gün. Bunun bir an önce çözümlemesi gerektiğini
düşünüyorum. Buradan huzurlarınızda bunu duyurmak istiyorum
çünkü Fatsa bizim büyük -ikinci- ilçelerimizden bir tanesi. Ayrıca,
Altınordu ilçesi, benim yaşadığım ilçede,
Altınordu Belediyesi, maalesef, büyük bir çevre kirliliğine sebep
olacak uygulamaları, tam da seçime giderken hayata geçirdi. Şehrin
bütün parkeleri söküldü kış ayına girilirken, şehir
sokaklarında -artık denizde balık tutmaya gerek kalmadı-
sokak aralarında çok rahat balık tutar hâle geldik. Bunlar şehir
için hiç hoş görüntüler değil, şehre hiç hoş şey
kazandırmıyor.
Bir de belediyenin sattığı araziler
var, Ordu Büyükşehir Belediyesinin sattığı araziler var. Bu
arazilerden bir tanesi Migros Alışveriş Merkezi diye
ifadelendirdiğimiz bir AVMnin arsası, bir diğeri de yine,
Durugöl mevkisinde, şehrin en güzel alanındaki bir arazi. Bu araziler
belediye tarafından alındı ve sonrasında, belediyemiz,
tüccar mantığıyla, Kâr ediyorum. düşüncesiyle, bu
arazileri satışa çıkardı. Araziler satışa
çıkarken kat hakkı 6 kat iken, çevrede de en fazla 6 kat var iken, bu
Migros arazisinde 17 kata izin verildi, Durugöldeki arazide de 21 kata kadar
izin verildi. Bunlar, denizin hemen kenarında olan araziler olması
sebebiyle, şehri betonlaştıran, silüeti acımasızca
bozacak olan vahşi uygulamalardır. Bundan da geri dönülmesi gerektiğini
düşünüyorum. Sizin huzurlarınızda, bizi dinleyecek olanlara
sesleniyorum: Sayın Balta da Çevre Komisyonu Başkanı olması
hasebiyle, kendisi de bu konuda hassasiyet gösterecektir, inşallah, bir
yerlere ulaştıracaktır diye düşünüyorum. Bu şehir
katliamını önlemek gerekiyor. Sırf birileri 3 kuruş fazla
para kazanacak diye -üstelik bunlar sizin partili falan, bizim partili falan da
değiller, herhangi bir partili de değiller, paranın peşinde
olan, acımasız, kapitalist ruhlular- bu kapitalist ruhluların Altınordu
ilçesinde yaratacağı bu vahşete Dur! denilmesini hassaten rica
ediyorum. Kanunun hayırlara vesile olmasını Yüce Allahtan
temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 26ncı madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 27nci madde üzerinde iki önerge
vardır, aykırılık sırasına göre okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 27nci maddesindeki şeklinde ibaresinin
biçiminde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Göker Gökan Zeybek Ayhan Barut
Burdur İstanbul Adana
Müzeyyen
Şevkin Murat
Bakan İsmail
Atakan Ünver
Adana İzmir Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünver
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci
maddesinin değiştirilmesine yönelik önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 2016 ve 2017
yıllarında Dünya Sağlık Örgütünün partikül madde 2,5
kriteriyle yaptığı değerlendirmeye göre Avrupada
havası en kirli 10 kentin 8i Türkiyede bulunmaktadır. Bu iller
2016da Bartın, Hakkâri, Gaziantep, Siirt, Afyon, Karaman, Iğdır
ve Isparta; 2017de ise Batman, Hakkâri, Gaziantep, Siirt, Afyon, Karaman,
Iğdır ve Ispartadır. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, partikül madde 2,5 kriterine göre ölçüm yapmamakta,
kükürtdioksit ve partikül madde 10 kriterine göre ölçüm yapmaktadır.
Bakanlığın ölçümlemediği
partikül madde 2,5 olarak adlandırılan ince parçacıklar enerji
santralleri, fabrikalar, motorlu taşıtlar ve uçakların
yakıt artıkları, evdeki odun ve kömür kullanımı, orman
yangınları ve tarımsal yanma sonucu ortaya
çıkmaktadır. Sizce bunlardan hangisi ülkemizde yok da bakanlık
bunu ölçmeye değer bulmuyor?
Kentlerimizdeki kirli havanın başlıca
sebepleri arasında kış dönemlerinde ısınmak için
kullanılan yakıtlar yer almaktadır. Kükürt, kül ve nem
oranı yüksek, kalorisi düşük yakıtların kullanılması
bu kirliliği tetikleyen en önemli unsurdur. Bir insanın günlük
ihtiyacı olan 15 metreküp temiz havayı bir tek taşıtın
sadece on dakikalık bir süre içerisinde tehlikeli hâle dönüştürmesi,
kentlerdeki yüz binlerce motorlu taşıtın neden olduğu hava
kirliliğinin boyutu hakkında bizlere biraz olsun ipucu verir diye
düşünüyorum. Türkiye'de çözüm bekleyen hava kirliliği problemi
farkında olmasak da tam anlamıyla felakete dönüşmüş
durumdadır. Öyle ki hava kirliliği trafik canavarından daha
fazla can almaktadır. Ülkemizde her 100 bin ölümün 44ü hava
kirliliği nedenlidir. Ülkemizde trafik kazaları nedeniyle her
yıl yaklaşık 4 bin kişinin hayatını
kaybettiğini düşünürsek hava kirliliğinin Türkiye için trafik
canavarından daha tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Hava
kirliliğinin yol açtığı rahatsızlıklar nedeniyle
ülkemizde her yıl 32 bin kişi hayatını kaybediyor ve
inanır mısınız, 81 ilimizin çoğunda hava solunabilir
değil. Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre tam 80 ilimizde
yaşayan yurttaşlarımız kirli hava soluyor ve eğer
böyle giderse hava kirliliği sebebiyle yaşanılabilecek daha
büyük felaketler kapımızda demektir. Görünmez katil denilen hava
kirliliğinin ülkemizde alarm veren seviyelerde seyretmesi son derece
endişe vericidir. Dünya üzerinde de her yıl 7 milyona yakın
insan hava kirliliğinin yol açtığı rahatsızlıklar
nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Hava kirliliği
yetişkinlerde kalp dolaşım sistemindeki bozukluklara
bağlı ölümlerin dörtte 1inin sorumlusu olduğu gibi, felç
vakalarının yüzde 25i, akciğer kanseri vakalarının
yüzde 30u ve kronik akciğer rahatsızlıklarının yüzde
43ü de hava kirliliğine bağlı sebeplerden ortaya
çıkmaktadır.
Tabii, hava kirliliğini tek boyutta ele almak
da mümkün değildir, ciddi ekonomik etkileri de bulunmaktadır.
Sağlık maliyetlerinde artış, iş verimliliğinde
düşüş gibi sebeplerle ekonomiyi doğrudan etkileyen hava
kirliliği toprağa, ormana, göllere ve nehirlere de zarar vererek
tarımsal verimliliği olumsuz yönde etkilemektedir.
Konuşmamın başında da belirttiğim üzere
Avrupanın havası en kirli 10 ilinden 8ine sahibiz ülke olarak ve
bunlardan birisi de ne yazık ki seçim çevrem olan Karaman. Karamanda il
merkezi dışında doğal gaz kullanımı
yaygınlaştırılamamış ve dolayısıyla
hava kirliliği bu yönüyle önlenememiştir. Sadece soba
bacalarından çıkan duman değil, özellikle yollardan kalkan
tozlar, trafik, kömür, inşaat alanları ve taş ocakları gibi
doğal kaynakların oluşturduğu toz partikül madde havaya ve
insan sağlığına en büyük zararı vermektedir. Bu
sorunun halk sağlığı açısından daha ciddi
boyutlara ulaşmaması için başta Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ve belediyeler olmak üzere, yetkili birimlerin gerekli
hassasiyeti göstermelerini, hava kirliliğine maruz kalan tüm
yurttaşlarımız adına rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla)
Tamamlayabilir miyim Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Bunun için
öncelikli olarak kentlerde toplu taşıma ve raylı sistemler
geliştirilmeli, araçların emisyon denetimleri
aksatılmamalı, hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde
valilik ve belediyeler yurttaşları bilgilendirmeli, kentsel
dönüşüm devletin sıkı denetimi altına alınmalı,
yoksul yurttaşlara kalitesiz kömür dağıtımı yerine
doğal gaz abonesi olmaları sağlanarak kullanım bedelleri
devletçe desteklenmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeye geçiyoruz, buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 27nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Enez
Kaplan Ayhan
Erel Tamer
Akkal
Tekirdağ Aksaray Manisa
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi
Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
İsmail Koncuk konuşacaktır.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir kanunun, çevre kanununun da sonuna geliyoruz
yavaş yavaş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çevreyi de bitiriyoruz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Tabii, çevreyi
de bitiriyoruz, evet.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç gaza gelmeyin, Haydar
Beyin gazına.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bitirdiler. Öyle demek
istedim, düzeltiyorum.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Poşeti
paralı hâle getirdik, İyi olur. falan diyoruz da ya
vatandaşın cebine göz dikiyoruz, ondan haberdar değiliz, sürekli
vatandaşın cebinde gözümüz. Biraz da vatandaşa katkı
sağlayalım." diye düşünmüyoruz. Yani, bu naylon
poşetleri devlet de üstlenebilirdi yani bunların maliyetleri çok
fazla değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimse buna uymaz Sayın
Vekilim.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Madem çevreyi bu
kadar düşünüyorsak 6-7 milyarlık bir bütçe kalemi konurdu, vatandaşlara
ücretsiz verilirdi, sayıyla verilirdi veya aldığı ürüne
göre falan verilirdi; neyse, artık o madde geçti.
Yalnız, tabii, bir madde daha geçti burada.
Anayasanın 128inci maddesi çok açık, değerli milletvekilleri.
Anayasanın 128inci maddesi Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve
sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür."
diyor ama bir madde daha çıkardınız burada, danışman
firma ihdas ettiniz. Yani devletin inşaatlarını
danışman firmanın mühendisleri denetleyebilecek bundan sonra.
Bir kanun yapılırken normlar
hiyerarşisinin göz önüne alınması gerekir yani kanunların
Anayasaya uygun olmak gibi bir mecburiyeti var. Dolayısıyla siz,
maalesef Anayasayı da artık gözden çıkarmış bir
şekilde kanun yapıyorsunuz. Aslında, biraz da bu bir gerçek
niyeti ortaya koyuyor. Çünkü AK PARTİnin iktidara geldiği günden
bugüne, çalışma hayatından devlet memurlarını böyle
uzaklaştırmak, devlet memurluğu kavramını ortadan
kaldırmak gibi niyeti olduğunu biliyoruz.
Bakın, 2002 yılında kamuda 20 bin
taşeron eleman vardı, 20 bin. İktidarınızın
sonlarında bu sayı 1 milyon 150 bine ulaştı, belediyeleri
de dâhil ettiğimiz zaman 1 milyon 150 bine ulaştı bu sayı.
Yani 2002de 20 bin olan taşeron sayısı,
iktidarınızın sonlarında 1 milyon 150 binlere
ulaştı ki özel sektörü saymıyoruz. Bir düzenleme
yaptınız, taşerona kadro dediniz. Aslında burada niyet,
devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmak. Yani, devlet
memurluğunu sözleşmeli yapmak, taşeron eleman almak, hep devlet
memurluğu kavramını ortadan kaldırma niyetinin
adımlarıydı. Gerçi, bir kanuni düzenleme yaparak taşerona
kadro dediniz ama özür dileyerek söylüyorum, onu da elinize yüzünüze
bulaştırdınız. Bu kadro verdiğiniz taşeronlar
hâlâ mutlu değil, hâlâ kadro aldığına inanmıyorlar.
Mesela, belediyelerde çalışan taşeron elemanlar sürekli feryat
içerisindeler, figan içerisindeler. KİTler hâlâ problem. Madem bir
düzenleme yapıyorsunuz ve sizin dahliniz var, ortadan
kaldırdığınızı iddia ediyorsunuz
taşeronluğu. Taşeronluk nedir, biliyor musunuz? Taşeron
sistem, insanların kemiğini, iliğini, istikbalini sömüren
sistemin adıdır, sömüren sistemin adıdır ve bunu
kurguladınız ve bunu ortadan
kaldırdığınızı iddia ediyorsunuz ama
adamakıllı bir düzenleme yapmadınız. Benzeri
uygulamaları sözleşmelilik sistemine de aktarıyorsunuz.
Sözleşmelilik sisteminin çıkmasının sebebi de aynı
devlet memurluğu kavramına olan bakış açınız
maalesef. Şimdi, dolayısıyla, böylesine düşünen bir siyasal
iktidarın Anayasanın 128inci maddesini tamamen göz ardı ederek
bir düzenleme yapması gayet normaldir diyorum. Ama hepinizden devlet
memurluğu kavramına saygı duymanızı istiyorum çünkü
devlet memurları millet adına görev yapar, milletin malını
korumak adına devlet memurluğu ihdas edilmiştir ama siz,
danışman firma yani bu denetleme işini de özel sektöre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) -
devrederseniz,
devlet memurunun uhdesinde olan bir görevi de bir şekilde Anayasaya
rağmen gasbetmiş olursunuz. Zaten bu madde Anayasa Mahkemesine
götürüldüğü takdirde iptal edilecek bir madde hükmündedir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
27nci madde kabul edilmiştir.
Sayın Gökcanın pek kısa bir söz
talebi var.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcanın, sağanak
yağış nedeniyle Bodrum ilçesinin Gümbet,
Yokuşbaşı ile Bitez Mahallesinde su baskınları
yaşandığına, Muğlalı ve Bodrumlu
hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün öğleden sonra, saat 14.40 ile 17.00
arasında Bodrum ilçemizde metrekareye yaklaşık 45 kilogram
yağış düştü. Aralıksız devam eden şiddetli
yağış dolayısıyla dere yataklarının
bulunduğu Gümbet, Yokuşbaşı, Dere Sokak ve Bitez
Mahallemizde iş yerleri ve konutlar su baskınına maruz
kalmış, araçlar mahsur kalmıştır. Su tahliyesi ve
temizleme çalışmaları Bodrum Kaymakamlığımız
koordinesinde devam etmektedir. Çalışmalara AFAD, UMKE,
Kızılay ekipleri katılmaktadır. Şu an itibarıyla
sel nedeniyle Bodrumda bir can kaybı, yaralanma, kayıp veya mahsur
kalma söz konusu değildir. Yerel yetkililer,
vatandaşlarımızın meteorolojik duyuruları dikkatli
takip etmelerini istemektedir. Milletvekili arkadaşım Mehmet Yavuz
Demir bölgeye hareket etti, kısa bir süre sonra bölgede olacak.
Tüm Muğlalı ve Bodrumlu
hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gürerin de pek kısa
bir söz talebi var.
Buyurun Sayın Gürer.
31.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, rutin depolama işlemi yapan
patates üreticilerinin stokçu muamelesi yapılarak depolarına
baskınlar düzenlenmesinden rahatsızlık duyduklarına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Maliye ekipleri, Cumhurbaşkanı Sayın
Tayyip Erdoğanın Stokçuluk yapan soğan ve patates
depolarına baskın yapın. talimatıyla Niğdede
depoları basmıştır. Üretici bu baskınlardan üzüntü
duymaktadır. Depocuyken stokçu muamelesi yapılmasını kabul
etmiyoruz demektedirler.
Niğde, ülkemizde patates üretiminde ilk
sıradadır. Ekim ayında hasat edilen patates depolanıp
sonraki nisan ayına kadar satılır, bir bölümü tohuma
ayrılır. Depoda patates çürüdüğünde iktidar bu depolara uğramadı.
Şu anda da girdi fiyatlarına göre 1.500 lira civarında bir
fiyatla patates satan çiftçi depolara yapılan bu baskınlardan
rahatsızdır. Yetkililerin konuya duyarlı davranmasını
ve stokçuluk yapmayan depodaki patates üreticisini bu şekilde
cezalandırmamasını diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
28inci madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 28inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan , 28 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Dahiliye, Maliye, Nafia ve Gümrük ve İnhisarlar Vekilleri ibaresi
"Ticaret, Hazine ve Maliye ile Çevre ve Şehircilik Bakanları
şeklinde ibaresinin, dördüncü fıkrasının, sekizinci
fıkrasında yer alan "ve 12 nci maddesinde yer alan
"İçişleri ibaresi "Çevre ve Şehircilik
şeklinde ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, on
üçüncü fıkrasına "birinci fıkrasında yer alan
ibaresinden sonra gelmek üzere "Çevre yönetim birimi/Çevre görevlisi
tanımında yer alan "görevliyi ibaresi "çevre mühendislerini,
mevcut çevre görevlilerini ve Bakanlıkça usul ve esasları ilgili
Yönetmelikle belirlenen görevliyi şeklinde, ibaresinin eklenmesini ve
yirmi dördüncü fıkrasında yer alan , geçici 2 nci maddesinin birinci
ve ikinci fıkralarında yer alan "İçişleri ibareleri
"Çevre ve Şehircilik şeklinde ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını ve diğer fıkraların teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Çiğdem
Karaaslan Nevzat
Ceylan
Çanakkale
Samsun Ankara
Abdullah
Güler Yusuf Ziya
Yılmaz Muhammet
Müfit Aydın
İstanbul
Samsun Bursa
Eyüp
Özsoy
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Eyüp Özsoy
Buyurun Sayın Özsoy. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Batmanda ve
İstanbul Sancaktepede şehit olan polisimize ve askerlerimize
Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Kanun teklifiyle daha yaşanılabilir ve
kaliteli bir çevre için karbon salınımını önlemek
amacıyla bisiklet yolları ve bisiklet park istasyonlarına imar
planlarında yer verilmesinin yanı sıra belirli bir plan
doğrultusunda inşa edilmesi de amaçlanmaktadır. Ayrıca,
afet riskli alanlarda ikamet şartı aranarak, oluşan
sorunların ve paydaşlar arasında çıkan
anlaşmazlıkların ortadan kaldırılmasına yönelik
çalışmaları da içermektedir. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
bünyesinde görev yapmakta olan pilotlarımızın hak kaybına
uğramaması açısından uçuş tazminatları da bu
teklif kapsamında değerlendirilmekte ve düzenlenmektedir. Bununla
birlikte, Antalya ili Aksu ilçesi ve Aydın ili Çine ilçesinde
yıllardır süren bürokratik engeller dolayısıyla da
sıkıntılar yaşayan vatandaşlarımızın
mağduriyetleri de ortadan kaldırılmaktadır.
AK PARTİ iktidarı olarak 2002
yılından bugüne çevreye duyarlılık anlamında birçok
adımlar attık. Doğal alanların korunması
kapsamında, ülkemizde korunan alanların toplam yüz ölçümüne oranı
yüzde 4,34ten yüzde 12,68e çıkarılmıştır.
Yaptığımız tesislerle su depolama kapasitemizi 166 milyar
metreküpe yükselttik.
Türkiye, ağaçlandırma
çalışmalarıyla dünyanın en başarılı
ülkelerinden biri olmuştur. İktidarımız döneminde 4
milyardan fazla fidanı toprakla buluşturduk. Ayrıca Türkiye,
dünyada orman varlığını artıran nadir ülkeler
arasındadır. 2002 yılında 280 milyon dekar olan orman
varlığımız 283 milyon dekara çıkmıştır.
Çevreyi gelecek nesillere karşı bir
sorumluluk bilinciyle ele almakta ve bir emanet olarak görmekteyiz. Çevreyi
koruma, her türlü kirliliği giderme, ağaçlandırma, yenilenebilir
enerji ve enerji verimliliği, tarım topraklarının
korunması ve içme suyuna erişim alanlarında güçlü ve önemli adımlar
attık. Sıfır Atık Projesini başlatarak
atıkların kaynağında ayrı toplanmasını,
çevreye zarar vermeden ve ekonomiye katkı sağlayacak şekilde
geri dönüştürülmesini, israfın önlenmesini ve kaynak
verimliliğini sağladık.
Değerli milletvekilleri, bizler
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. diyen,
yerleştiğimiz her coğrafyayı abat etmiş bir milletin
evlatlarıyız. On altı yıllık iktidarımız
boyunca aziz milletimizin yaşam kalitesini artırmak, yaşanabilir
bir çevre ve şehirler oluşturmak iktidarımızın da
temel önceliklerinden olmuştur. Milletimizin sosyal ve toplumsal
ihtiyacını karşılayan, kültürümüzün ve geleneklerimizin
yaşatıldığı, temiz çevre, temiz toplum özleminin
giderildiği yaşam alanları oluşturuyor ve oluşturmaya
devam ediyoruz.
Türkiyedeki bu büyük değişimin öncüsü,
eserleriyle konuşan, milletimizin hizmetkârı Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanı ve
bizleri yalnız bırakmayan, her zaman destekçimiz olan aziz
milletimize şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerime son verirken ayrıca buradan şunu
da ifade etmek istiyorum: Geçtiğimiz hafta idrak ettiğimiz Mevlid-i
Nebi Haftasının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum. Ümmeti olmaktan şeref duyduğum,
söz ve davranışlarıyla her zaman bizlere örnek olan, savaşa
giden ordusuna bile Kadınları ve çocukları öldürmeyin,
ağaçları kesmeyin. diye talimat vererek kadınlara, çocuklara ve
çevreye verdiği önemi bizlere miras bırakan peygamberler
sultanına Gazi Meclisimizin kürsüsünden salat ve selam olsun.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 28inci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer
Fethi Gürer Murat
Bakan Alpay
Antmen
Niğde İzmir Mersin
Gamze
Taşcıer Bekir
Başevirgen Engin
Özkoç
Ankara Manisa Sakarya
Aziz
Aydınlık
Şanlıurfa
(34) 2872 sayılı Kanununda geçen Çevre
Görevlisi ibareleri Çevre Mühendisi olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Manisa Milletvekili
Bekir Başevirgen
Buyurun Sayın Başevirgen. (CHP
sıralarından alkışlar)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz
günlerde aramızdan ayrılan, Turgutlumuzun efsane Belediye
Başkanı İsmail Kırdarı bir kez daha rahmetle
anıyorum.
Bir Kızılderili atasözü der ki: Bütün
ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar öldüğünde, bütün sular
kirlendiğinde, hava solunamaz hâle geldiğinde paranın
yenilebilir bir şey olmadığını
anlayacaksınız. İşte bu söz, günümüzde 300 bin
ağacın kesildiği, toprakların ve suların sülfürik
asitle kirletileceği Manisa Turgutlu Çaldağındaki nikel
madenini ifade etmekte. Çevreyle ilgili bir kanun görüşmesi
yaptığımız tam da bu noktada, buradan 550 kilometre
uzaklıkta, Manisanın Turgutlu ilçesi Çaldağında
yaşanan Gediz Vadisi katliamını anlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Turgutlu halkı
belki de farkında olmadığınız büyük bir mücadele
veriyor. İnsanı, çevreyi, doğayı yok sayan nikel maden
işletmesi, dünyanın 7 harikası arasında olan en önemli
tarım bölgesi Gediz havzası için tehdit olmaya devam ediyor çünkü bu
madene karşı çıkılmasının temelinde, son derece
ilkel ve vahşi madencilik diye tanımlanabilen yöntemlerin
kullanılmak istenmesi var; dünyada kullanılmayan, izin verilmeyen bir
yöntemin ilk defa uygulanmak istenmesi var; böylece, halkın kobay, Manisa
Ovasının da bir laboratuvar hâline getirilmek istenmesi var. Çöllük
arazilerde bile izin verilmeyen bir madencilik projesinin bu şekliyle
dünyanın en bereketli toprakları üzerinde işletilmek istenmesi,
bunun bir madencilik değil ancak katliam olabileceği fikrini somut
hâle getiriyor.
Sayın milletvekilleri, ayrıca bu proje
kapsamında alınan ÇED raporuna bir başka işletme
anlamına gelen sülfürik asit fabrikasının da eklenmesi sorunun
bir başka çarpıcı boyutu çünkü ayrıştırma
işlemi için 20 milyon ton sülfürik asit üretmesi planlanan bu fabrika
dünyanın en büyük 2nci sülfürik asit fabrikası olacak. Üstelik dünya
standartlarına göre, bu büyüklükteki bir fabrikanın ancak çöllük
arazilerde kurulması öngörülürken ülkemizin en bereketli
ovasının göbeğinde ve bu fabrikanın ilkel denilebilecek bir
teknolojiyle Çin malı ucuz bir fabrika olarak kurulacak olması
tehdidin boyutunu daha da gözler önüne seriyor. Bu yüzden de tüm Gediz
Vadisini yok edecek olan bu madene karşı verdiğimiz bu
mücadeleyi vahşi madenciliğe karşı verilen bir yaşam
mücadelesi olarak tanımlıyoruz.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Değerli milletvekilleri,
konu ilçemiz gündemine, 2004 yılında İngiliz European Nickel
şirketinin ülkemizde kurduğu paravan şirketi Bosphorusla
Çaldağında maden işletme hakkını almasıyla
girdi. Ama meselenin büyük bir tehlike olarak karşımıza
çıkması 2007 yılında oldu, şirketin
aldığı ÇED raporunu Bakanlık onayladı. Oysaki ÇED için
verilen rapor bir yıl önce Manisa İdare Mahkemesi tarafından
iptal edilmişti ama bizim çevreyi korumakla görevli Bakanlığımız
her zamanki gibi sermayenin yanında yer alarak şirketle birlikte
karara itiraz etti. Bu da yetmedi, Maden Yasası değiştirildi.
Aynı dönemde, bu projeye onay vermeyen dönemin Çevre Bakanı Osman
Pepe görevden alındı, yerine Veysel Eroğlu atandı. Hemen
akabinde bölge halkı ve yürüttükleri mücadele için bir olumlu rapor da
Danıştaydan geldi. 9 kişilik bilirkişi heyeti ÇED raporunun
yanlış ve yetersiz olduğunu tespit etti. Anında
bağımsız yargımız Hızır gibi yetişerek
bilirkişi raporunu geçersiz saydı. Şimdi önümüzdeki günlerde
yeni bir bilirkişi heyeti atanarak Çaldağında yeni bir
keşif yapılacak. Turgutlu Çevre Platformu, TMMOB gibi STKlerle
birlikte bu keşif sırasında da orada olacağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede hukukun
kırıntısı kalmışsa Danıştay bu
kararı bozacaktır. Toprağın ve suyun sülfürik asitle kirletileceği
Turgutlu Çaldağındaki nikel madeni için Gediz Vadisi katliamı
demek abartılı bir söylem değil. Önceki ÇED raporu iptal edilen
madenin deneme üretimi üç yıl önce durmuş olmasına rağmen
Çaldağında hâlâ ağaç kesimine devam ediliyor. Bugüne kadar 300
bin ağaç kesildi ve toplamda 2 milyon ağacın kesilmesi
öngörülüyor. Bu kadar miktar sülfürik asidin kullanılması ve
dünyanın en büyük 2nci sülfürik asit tesisinin kurulması
sonrasında oluşacak asit bulutları ve asit sisi ise sırada
bekleyen bir başka tehlike. Bu asit bulutlarının rüzgâr
etkisiyle tüm Ege Bölgesine dağılması ve zamanla asit
yağmurları hâlinde yere inmesi, toprağa
karışması, yer altı sularını etkilemesiyse kaçınılmaz
bir durum. Yöre halkı ve uzmanlar, maden işletmesinin iki yüzde 1i olacağı
ileri sürülen deneme üretim tesislerinin olumsuz etkilerinin de şimdiden
görülmeye başlandığını ifade ediyorlar.
Unutulmasın ki Turgutluda yerin üstü, yerin altı kadar
değerlidir.
Değerli milletvekilleri, buradan bir kez daha
sesleniyorum: Bizler Çaldağının bekçisi olacağız. Tek
bir yaprağın dahi kopartılmasına izin vermeyeceğiz ve
Gedizin tarımsal zenginliğini vahşi madenciliğe kurban
etmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Çeşitli İşler (Devam)
2.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Sinop Engelsiz Yaşam,
Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezinden bir grup
zihinsel engelli çocuk ve personele "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN - Diğer önergeye geçmeden,
misafirlerimiz var, Sinop Engelsiz Yaşam ve Bakım Rehabilitasyon
Merkezinden bir grup zihinsel engelli çocuğumuz ve personeli. Hoş geldiniz.
(Alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 28inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin düzenlenmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yasin
Öztürk Ayhan
Erel Behiç
Çelik
Denizli Aksaray Mersin
İsmail
Koncuk Feridun
Bahşi
Adana Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bahse konu kanun teklifinin 28inci
maddesi üzerinde önergemiz uyarınca İYİ PARTİ Grubu
adına görüşlerimi arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bu arada, birkaç gün içerisinde, Batman, Sancaktepe,
Gebze, Kırıkkale ve İnegölde şehitlerimiz ve can
kayıplarımız oldu. Bütün kayıplarımıza Allahtan
rahmet niyaz ediyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum;
milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
kanun teklifiyle birçok kanunda ayıklama yapılıyor. Çevre Kanunu
ve devamı olan, uzantısı olan hükümlerde, örneğin
İçişleri çıkarılıyor yerine Çevre ve Şehircilik
konuluyor ve bu şekilde ayıklamayla bazı bakanlıkların
yetkileri doğruca, bütünüyle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına transfer ediliyor.
Bunun yanında, on altı yıllık
süre zarfında neredeyse üç yılda bir bakanlıkların isimleri
değiştirildi, yetkileri, görevleri, sorumlulukları
değiştirildi ve bu hercümerç içerisinde bakanlıkların
hafızalarını yok ettiler, bu çok önemlidir.
Teamüller ortadan kalktı, devlette
değerler silsilesi ortadan kalktı ve bunun yanında, yasalar
dışında devleti yöneten, yine yasal olan -yönetmelik gibi, tüzük
gibi- birtakım düzenlemeler var, bunlar karmakarışık hâle
geldi ve bakanlıkların isimleri birleştirilerek bazı
bölümler, departmanlar bir yerden alındı, başka bir yere
taşındı. Böylece bütün kurumsal gelenekler ve teamüller
yıkıldı.
İçişleri Bakanlığının
içerisinden mahallî idareleri aldılar. Şimdi, bu alma ne demek
biliyor musunuz? İçişleri Bakanlığı neredeyse iki yüz
yıl önce, yüz elli yıl önce Zaptiye Nezareti diye kurulmuştu,
o hâle getirdiler yani iki yüz yıl neredeyse geriye gittik.
İçişleri Bakanlığında
Emniyet var, Jandarma var, Sahil Güvenlik var; Göç İdaresi geldi, AFAD
geldi ama ne oldu? Mahallî idareler gitti. Sivil Savunma vardı, onu da
ortadan kaldırdılar. Böylece Zaptiye Nezaretine giden bir yol
açılmış oldu. 2004 yılında AK PARTİ iktidarı
kamu yönetimi reformu adı altında bir yasa çıkardı.
Geçmiş Cumhurbaşkanı bunu veto etti, uygulayamadı ama
tümevarım yöntemiyle bu reformu çoğunlukla hayata geçirmeyi
başardınız. Bunun yanında yerel yönetim reformu adı
altında 2004 yılında yasalar çıktı; Özel İdare
Yasası, Belediye Yasası, Büyükşehir Belediye Yasası ve
böylece 1930 yılında çıkarılmış olan 1580
sayılı Belediye Yasasının da gerisine gidildi ve daha
sonra kanun hükmünde kararnameyle tuttular, kayyumluk şeklinde yeni bir
müessese getirdiler. Hâlbuki 1580de bu hüküm mansup reislik olarak
düzenlenmişti.
Ne diyorlar? İstanbula ihanet ettik.
Ankarayı parsel parsel sattık. Sonuçta bu sözler bize neyi
hatırlatıyor? Bu, AK PARTİ belediyeciliğinin sicilini net
bir şekilde ortaya koyuyor. Onun için İçişleri
Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün tekrar
İçişleri Bakanlığına verilmesi zorunludur diyorum.
Çevre felaketi olarak Türkiyede en fazla
rahatsız olan başka bir il de Mersindir. Mersin Tarsustan Anamura
kadar bütünüyle çok büyük çevre felaketleriyle karşı
karşıyadır. Bu ile iktidarın, Hükûmetin el atması
zorunludur çünkü ne yatırımlarıyla ne üretimiyle ne mevcut
şirketleriyle ayakta durur hâlde değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, tamamlayın
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Üstüne üstlük
balık çiftlikleri kurulması yönünde çalışmalar var.
Kuşkusuz balık çiftlikleri denizde çevre felaketine yol
açmaktadır. Bunun da önüne geçilmelidir. Dolayısıyla ulus devlet
yapısına yönelik sistematik saldırılar ve yoğun ve
sistemli yolsuzluk karşısında hepimizin duyarlı
olmamız zorunluluğu ortadadır. Bu itibarla her şeye
rağmen bu Çevre Kanunu düzenlemesinin ülkemize ve milletimize yararlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi kabul edilen önerge doğrultusunda
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 29uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Göker Gökan Zeybek Ayhan Barut
Burdur İstanbul Adana
Müzeyyen
Şevkin Murat
Bakan İbrahim
Özden Kaboğlu
Adana İzmir İstanbul
MADDE 29- Bu kanun yayımlandığı
ayı izleyen ayın son gününde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; yürürlük maddesi
konusunu iki açıdan ele alacağım: Birincisi teknik açıdan,
ikincisi genel olarak.
Teknik açıdan, çünkü bu yasa teklifinin
niteliği gereği, torba kanun olması ve alelacele
görüşülmesi nedeniyle yol arızaları ortaya çıktı.
Onları telafi edebilmek için bir aylık süre önemli görünüyor. Bu yol
kazasında AK PARTİ Grubuyla iş birliği yaparak yeni
düzenlemeyi yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bu bakımdan, bir
aylık süre tutarlılık açısından da önem
taşımaktadır.
Şimdi, tabii, bu, teknik yönü ancak bu vesileyle
bu yasanın bu kadar önemli bir konuda torba yasa olarak getirilmesinin
başkaca sakıncaları var. Ama ben bu vesileyle -hep burada
değinildiği gibi- Aladağdan Gebzeye kadar kazaların
aslında tam konumuzla ilgili olduğunu, düzenlemek, denetlemek ve
yaptırım uygulama amacıyla görev, yetki ve sorumluluk
zincirindeki aksaklıklardan kaynaklandığını ve
bunların kaza değil aslında iş cinayeti olduğunu
düşünüyorum. Bu nedenle, bu düzenlemeleri ciddiye almamız gerekiyor.
Bu düzenleme ülkemizle ilgili bir düzenlemedir. İnsanın üzerinde
yaşadığı toprak parçası, ülke, insan, devlet
sıralamasında bunun anayasal boyutlarını
ayrıntılı olarak ele aldık ama
almadığımız bir husus özellikle 18inci madde
açısından Karadenizin Kirlenmeye Karşı Korunması
Sözleşmesi ile Akdenizin Kirlenmeye Karşı Korunması
Sözleşmesi, Bükreş ve Barselona sözleşmeleri. Biz bu tür
düzenlemelerde bu sözleşmeleri dikkate aldığımız
ölçüde aslında kıyıdaş devletlerden de benzeri
yükümlülükleri yerine getirmelerini isteyebiliriz.
Şimdi, bu, aslında kentli olma hakkı,
çevre hakkı ya da alt başlık olarak, su hakkı gibi,
gerçekten, yaşam alanlarını düzenlemesi bakımından
Anayasamızda bir başka hak yoktur ki hak ve ödev diyalektiğini
yansıtsın çünkü bütün haklar hak olarak, özgürlük olarak düzenleniyor
ama çevre hem hak ve ödev birlikteliğiyle düzenleniyor. Bu nedenle,
ülkemizde sıkça yapılan yanlıştan kaçınmak gerekir.
Zira, çevresel gösteriler, toplantılar, örgütlenmeler aslında kamu
yararı adına Anayasanın 33üncü ve 34üncü maddesinin
kullanılmasını ifade eder ancak ülkemizde kamu
makamlarından en çok gördüğümüz itibarsızlaştırma
faaliyetleri bu yöndeki toplu özgürlükler kullanımına gelmektedir.
Bu, sorumlu yurttaş olmanın bir gereğidir, aslında kamu
yararı ereğinde toplu özgürlüklerin kullanılması, gelecek
kuşaklara karşı sorumlu yurttaşların bir
sorumluluğudur, ödevidir. Bu vesileyle tekrar belirtmek istiyorum, bütün
bu kıyalar, dereler, göller; bunların kullanımı veyahut da
iktisadi amaçla kullanımı kuşkusuz tümüyle yasaklanamaz,
kalkınmaya da ihtiyacımız var ama burada uluslararası bir
ilke olarak sürdürülebilir gelişmenin temel kurallarını, temel
ilkelerini mutlaka gözetmemiz gerekir. Bu, hangi amaçla? Nitelikli bir ülke
için. Eğer nitelikli bir ülkeyi gözetmiyorsak nitelikli bir toplum yaratamayız.
Nitelikli toplumumuz yoksa nitelikli bir yönetim ihdas edemeyiz. Şu hâlde,
burada görüştüğümüz kanun çerçevesinde yaptığımız
tartışmalarda dile getirdiğimiz nitelikli sürdürülebilir gelişme
kavramı nitelikli ülke için, nitelikli toplum için ve nitelikli devlet
içindir. Bunu hiçbir zaman gözden uzak tutmamamız gerekir. Bu çerçevede,
muhafazakâr olmak durumundayız. Partiler açısından söylemiyorum,
siyasal açıdan söylemiyorum; ülkemizin doğal değerleri açısından
olumlu olanları korumak durumundayız, olumlu olanların
bozulmasını önlemek durumundayız. Biz ne yapabiliriz? Olumlu
olanları ileriye götürmek için daha iyisini eklemek anlamında
inisiyatif almalıyız ama olumlu olan değerleri muhafaza etmek
her yurttaşın bir görevi olsa gerek. İşte, bu ülkesel
muhafazakârlık aslında yurtseverlik görevidir ve burada bitki, hayvan
ve insan dengesini de çok iyi korumamız gerekir, gözetmemiz gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu
vesileyle, bozulmayı önlemek, çevresel değerleri korumak ve
geliştirmek devletin yükümlülüğü olduğu kadar
yurttaşların da görevidir. Bu Meclis hukuk toplumunun ve hukuk
devletinin gelişmesini sağlayan düzenlemelere imzasını
atmak durumundadır.
Sonuç olarak, mademki AK PARTİyle bazı
teknik konularda mutabakat sağladık -Yapı Denetimi Kanununda
mesela, 13üncü madde bununla çelişmektedir ve mutlaka hemen düzenleme
yapılması gerekiyor- o zaman tutarlı olmamız adına bu
teknik düzenlemeyle bu torba kanunu biraz serinletelim. Evet, bugün oylanacak,
bir aylık süre içeresinde ortaya çıkan, dünden bugüne gördüğümüz
zaafları kâğıda dökmek açısından, kanuna dökmek
açısından ve ortaya çıkabilecek diğer olumsuzlukları
yine düzenlemek adına bir aylık serinleme süresini partim adına öneriyorum
ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15
sıra sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesinde yer alan
yayımı tarihinde ibaresinin yayımlandığı
tarihte şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dersim
Dağ Züleyha
Gülüm Ömer Faruk
Gergerlioğlu
Diyarbakır İstanbul Kocaeli
Ömer
Öcalan Kemal
Bülbül
Şanlıurfa Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Merhabalar.
Bugün Filistin Halkıyla Uluslararası
Dayanışma Günü. Size bir açıklama okumak istiyorum, basına
yapılmak istenen bir açıklamayı.
29 Kasım 1947
Dünya bu tarihten sonra
Filistinlilerin kitlesel sürgün ve etnik temizliğe maruz
bırakılmasını yani Nakbayı gördü. Genişleyen bir
işgali, büyüyen bir mülteci nüfusunu ve 1967de İsrailin
Filistinden geriye kalan her yeri, hatta Sina Yarımadası ve Golan
Tepelerini işgal etmesini gördü. Topraksızlaştırmanın,
sürgünün, kültürel varlıkların gasbının ve yok edilmesinin
tanığı oldu. Tüm bunların sonucunda, taksim kararından
tam otuz yıl sonra, 1977 yılında 29 Kasım günü Uluslararası
Filistin Halkıyla Dayanışma Günü ilan edildi.
Bu yıl 29 Kasım günü Filistinliler için
hem yoğun bir saldırı dönemine hem de yoğun bir mücadele
dönemine denk düştü. Gazzede yaşayan ve önemli bir bölümü
yaşadığı yerden çıkarılarak mülteci hâline
gelmiş olan Filistinliler, ablukayı sonlandırmak ve geri
dönüş hakkı için mart ayından beri ağır bedeller
ödeyerek her cuma günü büyük geri dönüş yürüyüşü adı
altında kitlesel yürüyüşler yapıyorlar. Bu yürüyüşleriyle
halkların direniş tarihinde yeni bir sayfa açıyorlar.
Diğer yandan, geçtiğimiz haftalarda Gazze
Şeridi bir büyük çaplı saldırı girişiminin de
aynı zamanda hedefi oldu. Filistinlilerin güçlü ve azimli direnciyle bu
saldırı girişimi kısa sürede durduruldu ama Gazze hâlen çok
ağır abluka koşullarında varlık mücadelesi vermeye
devam ediyor. Büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse taşıyan ABD
yönetiminin desteğiyle Kudüsü yutma girişimleri
hızlandırılırken ABD ve İsrail bazı Arap
rejimlerin de desteğiyle yüzyılın anlaşması
adını verdikleri bir planla Filistinlilere büyük bir teslimiyeti
dayatmak istiyorlar. Filistin halkının direnişi aynı
zamanda bu tür girişimlerin de güçlü bir şekilde reddedilmesi
anlamını taşıyor.
BDS Türkiye olarak, bu yılki Filistin
Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle,
başta geri dönüş yürüyüşü olmak üzere Gazzede, Batı
Şeriada, Kudüste, 1948 topraklarında ve mülteci kamplarında
özgürlük, adalet, geri dönüş ve haysiyetli bir yaşam için yürütülen
tüm mücadeleleri selamlıyoruz. Aynı zamanda son dönemlerde yeni ve
somut başarılar elde eden uluslararası boykot hareketinin, dünya
çapında yayılan ve kitleselleşen uluslararası Filistinle
dayanışma hareketlerinin ve yine antisiyonist Yahudi hareketlerinin
mücadelelerini sahipleniyoruz.
Bu yılki 29 Kasım vesilesiyle tekrar
ediyoruz: Filistinlilerin geri dönüş hakkı da dâhil olmak üzere pek
çok temel hakkı uluslararası hukuk tarafından
tanınmıştır. İsrail bu haklara riayet etmek
zorundadır. Buna karşın, taksim planını kendi devlet
ilanı için zemin kabul eden ve bugün bile bu karara referans veren ancak
daha 1948 yılında bile bu planın çizdiği sınırların
çok ötesine uzanan İsrail, diğer taraftan da Birleşmiş
Milletlerin aldığı kendisinin aleyhine olan hiçbir karara
uymamış, uluslararası hukukun hiçbir yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Bu sebeple İsraile uluslararası düzeyde
yaptırım uygulanmalıdır. Filistinlilerin temel hakları
tanınıncaya ve gerçekleşinceye dek İsrail ekonomik, ticari,
siyasi, askerî, akademik ve kültürel yönlerden tecrit edilmeli,
yalnızlaştırılmalı ve boykot edilmelidir. Geri dönüş
hakkından dönmek yok. İsraille tüm ilişkiler kesilsin,
Filistine özgürlük, İsraile boykot.
Bu metni yazan BDS Türkiye (Filistin İçin
İsraile Boykot Girişimi) bugün saat yedide basın
açıklaması yapmak istedi. Bütün gün basın
açıklamasının yasağıyla uğraşmak zorunda
kaldık. Bu metni okuması engellenmeye çalışıldı,
görüşmeler sonrasında ve arkadaşlarımızın dirençli
duruşu sonrasında, kararlı duruşu sonrasında
açıklama yapmak sanırım şu an mümkün olabildi. Ama
şunu sormak isterim: Bugün bütün gün Filistinle ilgili, Filistinle
dayanışmayla ilgili konuştunuz, AKP de bununla ilgili
konuştu. Peki, yapılmak istenen, şu metnin okunmasını
neden yasaklamaya kalktınız? Neden bu konuda emniyet arayıp
Size bu açıklamayı yaptırmayacağız. diye geri
bildirimde bulundu boykot grubuna? Filistinle gerçek dayanışma onun
sesini duyurmayı gerektirir. Filistinle gerçek dayanışma
İsraile boykot uygulamayı gerektirir ve sıkıştırmayı
gerektirir. Filistin halkına yaptıklarının hesabının
sorulması gerekir. Bunları yapmıyorsanız, buradan
birtakım sözler söylemenin hiçbir karşılığı yok.
İsraille siyasi ilişkileri devam
ettiriyorsunuz, askerî ilişkileri artırdınız ve
artırmaya da devam ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Ticari ilişkilerinizi
artırıyorsunuz. Normalleşme dediğiniz bir süreçle devam
ediyorsunuz, ondan sonra da kalkıp buradan Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Gününde Filistin halkının
yanında olduğunuzu söylüyorsunuz; yanında değilsiniz,
gerçekleri konuşalım, gerçekte siz İsrailin Filistine
karşı uyguladığı katliamın
yanındasınız. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ayıptır
be, ayıptır.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Ayıp
değil, gerçekleri söylemek zorunuza gitmesin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün
15 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; sayın
konuşmacı milletvekilini dikkatle dinledim yani doğrusu son
cümlesini... İnsanlar yaptıklarıyla şahitlik ederler
hayata. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Türkiye kamuoyunda Filistin halkıyla alakalı hassasiyetin doruk
noktası olan bu partinin yani AK PARTİ Grubunun temsil ettiği
milletvekillerinin asilleri açısından en önemli noktası, temsil
noktası Filistine karşı direniştir. Her manada bu böyle;
Türkiyede temsil etmek, dünya kamuoyunda temsil etmek. Ben Türkiyede en ufak
vicdanı olan herkesin Filistin konusunda muazzam bir hassasiyet içerisinde
olduğuna inananlardanım. O yüzden konuşurken lütfen itidalli
olalım. O manada, herkesin hassas olduğu bir konuda daha iyi bir
konuşma olması gerektiği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15 sıra sayılı
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 30uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 30 Bu kanunu Cumhurbaşkanı
yürütür.
Mehmet
Göker Gökan Zeybek Ali Mahir
Başarır
Burdur
İstanbul
Mersin
Ayhan
Barut Müzeyyen
Şevkin Murat
Bakan
Adana
Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Ali Mahir Başarır...
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çağdaş ve demokratik ülkelerde
yaşanan çevre sorunları, çevre katliamları yürütmeye
karşı iki şekilde çözümlenebilir. Bir tanesi,
bağımsız yargı organlardır yani bizde olmayan.
Üzülerek söylüyorum ki bizim idareye karşı
açtığımız davalarda mahkemenin vermiş olduğu
kararların altındaki imzanın kalemi yürütme ve idareye, saraya
ait. Çok ciddi çevre sorunlarında, HESlerle ilgili, ÇED raporlarıyla
ilgili idare mahkemelerinde davalar açılıyor. İlk derece mahkemeleri
lehimize kararlar verebiliyor ama Danıştay jet hızıyla,
aleyhe, kesin olarak kararları bozuyor. Yani Türkiyede hür,
bağımsız bir yargı yok. İkinci seçenek sivil toplum
örgütleri, dernekler, halk, toplulukların anayasal hakları,
dirençleri, vermiş olduğu tepkiler, gösterilerdir. Ben eminim ki
bugün hukuksuzluğa, haksızlığa, eşitsizliğe hâlâ
tepki verecek milyonlarca vatandaş var. Konuyu farklı bir noktaya
getirmek istiyorum.
1995-2000 yılları arasında,
öğrencilik yaptığım -burada Değerli Hocam
İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu var- dönemde Sayın Meclis
Başkan Vekili Mustafa Şentop Hocam var. Günlerce ders
çalışıyorduk, sınavlara giriyorduk, bir ay
çalıştığımız derslerimiz oluyordu ve sınav
sırasında yanımızdaki bir arkadaşımız
düşüncesinden, kılık kıyafetinden dolayı sınavdan
atılıyordu; biz o gün sağcısı, solcusu, ülkücüsü onun
yanında ciddi tepkiler verebiliyorduk, direniyorduk polise
karşı, YÖKü protesto ediyorduk hep beraber. O gün bize hiç kimse
terörist dememişti, bugün de demiyor, diyemez. Ama bu ülkede çevre için,
ülke için, geleceği için, daha eşit bir Türkiye için beş
yıl önce meydanlarda olan Gezi kahramanlarına hakaret edilebiliyor.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Size cevap vereceğim birazdan.
BAŞKAN Arkadaşlar
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Kimse
şunu unutmasın. Gezi bu ülkenin onurudur.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yazık, yazık!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Gezi bu
ülkenin aydınlık geleceğidir. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) O insanlar
bu ülkenin geleceğine ışık tutmak için yürümüşlerdir.
Devlete karşı silah sıkmamışlardır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ayıp, ayıp,
çok ayıp! Sizi ayıplıyorum! O taraf, bu taraf olmaz!
BAŞKAN Hatibin sözünü kesmeyelim, lütfen...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben,
öncelikle, Gezi olaylarında gözünü kaybeden, yaralanan, sakat kalan
kardeşlerimi buradan saygıyla selamlıyorum.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Polisleri de
selamla! Yaralanan polisleri de selamla!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Polisleri bu
kadar düşünüyorsanız 3600 ek göstergeyi verin!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Hayatını kaybeden tüm Gezi kahramanlarına rahmet diliyorum.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Orada yaralanan
polisler var.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Tabii
Sayın Akdağ, kızabilirsin.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Orada yaralanan
polisler ne oldu?
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Polisleri de
selamla, sen teröristleri selamlıyorsun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Gezi
kahramanlarının CVsinde FETÖ yok, Menzil yok, Adnan Hoca yok, Müslüm
Gündüz yok!
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yazık sana! Yazık
sana!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Onların CVsinde Mustafa Kemalin bağımsızlık ruhu
var, tabii ki rahatsız olacaksın, tabii ki rahatsız
olacaksınız. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Seni
ayıplıyorum, ayıplıyorum! Yazık sana!
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sen teröristleri
selamlıyorsun kardeşim!
BAŞKAN Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, kimse AK PARTİ gibi düşünmek zorunda
değil, kimse onunla aynı yolda yürümek zorunda değil, kimse
onların yaptıklarını onaylamak zorunda değil.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) FETÖ
organizasyonuydu kardeşim o!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Tüm
çağdaş demokrasilerde, çoğulcu demokrasilerde yüzde 49a
saygı duymak zorundalar. Siz hâlâ kendinizi şu Mecliste çoğunluk
olarak görüyorsunuz. 290 kişisiniz, unutmayın bunu. Siz bu ülkede
yüzde 49a saygı duymak zorundasınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, Parmağını indir! sesleri)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Parmağımı da indirmiyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo Mahir, bravo!
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın 15 sıra sayılı Kanun Teklifinin
30uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım
(Gürültüler)
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; söz aldım, müsaade ederseniz ifade etmek istiyorum.
Şimdi bir iddia var: Siz kaç kişisiniz?
Güzel bir soru yani, kaç kişiyiz? Herhâlde cevabını matematik
verecek. Evet, biz 290 kişiyiz, siz kaç kişisiniz? Bugüne kadar kaç
kişi geldiniz buraya? (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vallahi bravo ya, hiç
düşünmemiştik biz bu soruyu!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
İşte, olay da bu zaten, anlayabiliyorsan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bağırma, dinle
ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, düşünmeden
soruyorsunuz. Soruyu soran sizsiniz, cevabını alacaksınız.
Böylesine boş bir sorunun
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo Hanımefendi!
Vallahi biz hiç kitap okumadık, hiç matematik bilmeyiz, bu soruyu hiç
düşünmedik!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bilmiyorsunuz, mühendis
olduğunuzu söylediniz ama bilmiyorsunuz. Böylesine boş bir sorunun
böyle gerçek bir cevabı olur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Vallahi ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yayı falan
bırakın, efendi olun!
Şimdi, geldiğimiz nokta şu
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ha, çok rica ediyorum, çok
rica ediyorum!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya demeyiniz, ya
demeyiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz de dilinize hâkim olun
Hanımefendi!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya demeyiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama karışma,
konuşsun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya demeyiniz.
Sayın Başkan, müdahil olacak
mısınız? Söz verdiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çok rica ediyorum, dilinize
hâkim olun, dilinize hâkim olun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz ya diyorsunuz.
BAŞKAN Devam edin siz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiçbir grup başkan
vekiline yakışmıyor öyle bir şey.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz ya diyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Size hakaret etmedik biz,
lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Engin Bey, bir uyar
şunu ya.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya diyorsunuz.
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama böyle bir dil
kullanılır mı ya? Grup başkan vekili.
BAŞKAN İyi de konuşurken siz niye
konuşuyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Efendim, ya
diyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Allah Allah! O da
konuşuyordu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Grup
başkanınız o mudur?
BAŞKAN İki kişi birden olur mu? Tek
kişiye söz veriyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapma gözünü seveyim
Başkan ya!
BAŞKAN Lütfen, lütfen
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Grup başkan
vekiliniz beyefendi midir? Grup başkan vekili beyefendi midir? Lütfen
BAŞKAN Lütfen, devam edin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok matematik
bilmiyormuşum, yok bilmem ne
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
ya falan demekten vazgeçer miyiz birbirimize? Lütfen, lütfen...
Soru soruyorsunuz: Kaç kişisiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben o hesabı
yaparım size, merak etmeyin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sorunun cevabı çok
net.
Şimdi, gelelim Gezi meselesine. Gezi meselesi
bu ülkede terörizmin bir doruk noktasıdır. Başlangıç
noktasında iyi niyet olabilir; bizim de her birimizin doğayla
alakalı, ağaçla alakalı hassasiyeti var ama siz Türkiyede
Taksimde, orada AKMnin üzerine
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne oldu? Kandilde simit
dağıtıyordu çocuklar ya, lise talebeleri ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
eğer
asarsanız teröristlerin resimlerini, Öcalanın resmini
Asarsanız teröristlerin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim asmış?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Asılırsa ve
siz onu destekleyen sözler söylerseniz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O parmak
kırılır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
bal gibi cevap verilir
yani, bal gibi cevap verilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kızma, verebilirsin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Terörizm ile bir fikri,
iddiayı sahiplenmeyi, onun arkasında eylem yapmayı ayırmak
lazım; arada çok ince bir çizgi var. Bakıyorsunuz, bütün
dünyanın, Avrupanın, Amerikanın hassaten günlerce haberler
yaptığı, uluslararası kamuoyunun Türkiye üzerine oyun
oynadığı bir şeyi sahipleniyorsunuz. Yazıklar olsun,
bu kadar söyleyeceğim! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimsenin oyun falan
oynadığı yok, kimsenin oyun falan oynadığı yok!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşmadan söz
istemeyeceğim çünkü artık oturumun sonuna geldik. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, duyamıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar,
isterseniz sataşmadan söz isteyeyim yani.
BAŞKAN İsterseniz ara verelim, dinlenin
biraz, hepimiz dinlenelim ama müsaade ederseniz devam edelim. O zaman
susacaksınız, ben de duyacağım, dinleyeceğim. Lütfen
Sayın Özkoç, bana söyleyin lütfen, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, ben sizinle
muhatap olamıyorum.
Sayın hatip, Abdullah Öcalanın resmini
astınız, ona saygı gösterdiniz. diyerek Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum. Söz istemeyecektim,
arkadaşlar kendi grup başkan vekillerini dinlemiyorlar. Söz istiyorum
efendim sataşmadan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, ben
söylediğimi gayet iyi biliyorum. Alsın, ben de izah edeyim neyi
kastettiğimi, beyefendi alsın.
BAŞKAN Aslında partiyi kastetmedi ama
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizi kastetmedim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
açıklama nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilli arkadaşlarım; arkadaşlar, hepimiz
Türkiye'de farklı şekillerde düşünebiliriz, farklı
davaların yolcusu olabiliriz ama Türkiye Cumhuriyetinde bir tek ortak
kaderimiz olmalı: Türkiye'nin başarısı, barış ve
kardeşlik içinde yaşanması. Bunun için mücadele etmeliyiz.
Gezide de mücadele eden ve tepkisini gösteren yurttaşlarımız
Türkiye için gösterdiler. Siz de kendi tepkinizi gösterebilirsiniz,
konuşabilirsiniz ama kimsenin kimseye hakaret etmeye hakkı yoktur.
Sayın grup başkan vekili diyor ki: Siz
orada Abdullah Öcalanın resmini astınız. Ona saygı
duruşunda bulundunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle söylemedim, öyle
söylemedim, hayır.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Ben de grup başkan
vekiline diyorum ki: Habur Sınır Kapısında bu ülkenin
yargıçlarını oraya koyup da PKKlı teröristleri içeriye kim
aldıysa
SALİH CORA (Trabzon) Hepsi açığa
alındı, hepsi ihraç edildi.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) -
Abdullah Öcalanla
anlaşıp da hendekleri orada kazıtırken valilere Hele bir
durun. emrini kim verdiyse terör örgütüyle onlar iç içedir. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Ne alakası var ya?
Ne alakası var? Ne alakası var? Ayıp ya! Onların ne
alakası var? Böyle savunma olur mu ya!
METİN YAVUZ (Aydın) - Hadi oradan! Hadi
oradan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptğı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; şimdi, tabii, insanlar
kendi bağrışmasından verdiğim cevabı duymuyorlar
galiba çünkü biraz evvel matematik tartışmasından
verdiğimiz cevap yine kaynıyor.
Ben Onlar astılar. demiyorum, kulakları
olan herkes bunu duymuştur. Burada biraz evvel CHP Grubu adına
konuşan hatip ya da CHP milletvekili arkadaşımız kürsüye
çıktığı zaman bizi itham ediyor, Geziyi kahramanlık
olarak addediyor, kahramanlık! (CHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Vandallık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne var bunda?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ne var
bunda ya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen de Geziye terörist
diyorsun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sen
gezisavar mısın!
BAŞKAN Müdahale etmeyelim lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biraz evvel
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, bizim nasıl
düşüneceğimize o mu karar verecek yani?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz mi karar
vereceksiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, sen nasıl
istiyorsan öyle düşün, biz nasıl istersek öyle düşünürüz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama sen dememenizi
rica edeceğim. Ben size sen diye hitap etmiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz dedim, siz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sen dediniz,
duymuyorsunuz maalesef.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, bakarız
tutanaklara.
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Biraz evvel grup
başkan vekili çok güzel bir konuşma yaptı,
başlangıcında. Ne dedi? Özgürsünüz, herkes istediği gibi
düşünebilir. Amenna, ben de aynı noktadayım ama siz parmak
sallayarak Gezi içerisinde yapılan Vandallıkları görmezseniz
biz, Gezinin neresi yanlıştı, neresi doğruydu
hatırlatması yapmak durumundayız. Eğer günün sonunda oraya
bir teröristin resmi asılmışsa, insan onu savunurken hiç olmazsa
bir şerh koyar. Bir noktaya kadar savunur, bir noktasına itiraz eder.
Böyle bir şey olamaz. O yüzden Türkiye'de yapılanlarla alakalı
konuşurken resmin tamamını görerek konuşmak lazım,
lafın tamamını dinlemek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de
arkadaşlarım da sonuna kadar özgürlükten yanayız ama terörizmden
yana değiliz. Bir daha altını çizmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum. Her kim ki çocuğun öldürüldüğü bir yerde o
davanın karşısında duruyorsa biz de o kişilerin
karşısında oluruz. Gezi olayında da bir çocuk katledildi,
siz kalktınız onların yandaşlarının
tarafında oldunuz, biz karşınızda oluyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Polisler şehit
oldu, polisler!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Memleketi
yakıp yıktınız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Az önce burada
-çocuklar yanarak öldü- bu ülkede bu kadar çocuğun olduğu yerde
çocuklar yanabilir diyen hatip sizin hatibinizdi, sizin
karşınızda duruyoruz.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Memleket yandı memleket, siz hâlâ ne diyorsunuz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Siz ne zaman
yangından yana olursanız biz o zaman karışınızda
barıştan ve özgürlükten yana olacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Devam
edelim Başkanım.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın
Başkanım, bir şey diyebilir miyim.
BAŞKAN Sayın Kurtulan
FATMA KURTULAN (Mersin) Sadece kayıtlara
partimizin görüşü geçsin diye.
BAŞKAN Efendim?
FATMA KURTULAN (Mersin) Mesele Gezi olunca
partimizin bu konudaki görüşünün kayda geçmesini isterim.
BAŞKAN Ama lütfen
Sayın Kurtulan, böyle
bir şey yok. Yani diğer partilerin hepsinin görüşünü
almayacağız konuyla ilgili. Sataşmadan söz istedi bir grup, ona
cevap verdi, o devam ediyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) Geziyi bu kadar terörize
eden, tüm özgürlükleri, talepleri bu kadar terörize etme
karşısında biz de parti olarak Geziye ve orada
yaşamını yitirenlere haksızlık olduğunu
düşünüyoruz.
BAŞKAN Ama bütün partilerin görüşlerini
soramayız ki bu konuda. Sataşma dolayısıyla yani
içeriğin dışında bir teknik konudan gidiyoruz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bazı partilerin
Geziyle ilgili düşünceleri burayla aynı olduğu için
Aynı
olmayabilir her partinin. Ama bizim Geziye dair, orada yaşamını
yitirenlerin, orada mücadele edenlerin terörize edilmesini, bir
haksızlığı, bir ağacın hukukunu,
doğanın hukukunu, ona konan kuşun hukukunu koruyanlara
haksızlık edilmesini, terörize edilmesini doğru görmüyoruz.
Parti olarak en azından bu görüşümüz kayda geçsin lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
son bir cümle...
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ya nerede ölüm varsa
siz oradasınız be, nerede ölüm varsa siz oradasınız! Lanet
olsun size be!
FATMA KURTULAN (Mersin) Konuşma sen! Yani
güya sen de...
OYA ERONAT (Diyarbakır) Konuşma be!
FATMA KURTULAN (Mersin) Sen asıl
konuşma.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım arkadaşlar, lütfen!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Her ölümün içinde
siz, her ölümde siz varsınız be!
BAŞKAN Arkadaşlar grup başkan
vekilinize söz veriyorum yani görevlendirdi iseniz arkadaşınıza
verelim sözü.
FATMA KURTULAN (Mersin) Acı üzerinden siyaset
yapma, yeter, yeter! Yeter sana ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri...
FATMA KURTULAN (Mersin) Sen bununla orada
koltuğunu sağlamlaştırmak istiyorsun. Kusura bakma, seni
muhatap bile almıyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen...
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ne diyorsun?
FATMA KURTULAN (Mersin) Konuşma oradan!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen oradan
konuşma!
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben burada söz aldım
konuşuyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, ne
yapıyorsunuz anlamıyorum ya! Kimseye söz vermedim ben şu anda,
bir tek kişiye verdim, sayın grup başkan vekiline.
Kendine hâkim olmayan, olamayan varsa
dışarıya çıksın, kulise.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir cümle, daha
fazla uzatmak istemiyorum.
Elbette çocukların ölmesine
karşıyız ama çocuklar da suç işleyebilirler.
Çocukların yargılanmasıyla ilgili usul hukukları niçin icra
ediliyor, niçin bunları biz yapıyoruz böyle
bakıldığı zaman.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hangi çocuk suç
işledi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O yüzden tek
başına yaş, tek başına çocuk olmak masum olmayı
beraberinde getirmiyor. Bütün masumların yanındayız, çocuk,
kadın, erkek fark etmez, bütün masumların yanındayız ama
tek başına çocuk olmak masumiyet getirmiyor.
Teşekkür ederim.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Çocuk
öldü, öldü ya, Allah billah aşkına!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kapatalım...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Ya bizim 7
kişi, 7 kişi! Bizim hangi çocuğumuzun ne suçu vardı, onu
söyleyeceksiniz. Hataydan 7 tane be! Ali İsmailin ne suçu vardı?
BAŞKAN Arkadaşlar, yerinizden
konuşmayın, söz alıyor Grup Başkan Vekiliniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Grup
Başkan Vekilinden rica ediyorum, ölmüş bir çocuğun...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hangi çocuğu
kastediyor?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) ...sanki adalet
karşısında yargılanıp da suç almış gibi,
yargıda suçlanmış gibi burada konuşuyor olması, en
azından, bir çocuğun hatırasına ve ailesine
saygısızlıktır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama siz çocukları
öldürmekle bizi itham ediyorsunuz. Siz çocukları öldürmekle itham
ediyorsunuz, edemezsiniz böyle bir şeyi!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lütfen sözünü geri alsın.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İtham edemezsiniz!
Ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lütfen geri alsın,
sizden rica ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben ne söylediğimi
gayet iyi biliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ölen bir çocuk
mahkemede yargılanmamıştır ve suç
kesinleşmemiştir böyle.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben ne söylediğimi
gayet iyi biliyorum, gayet iyi biliyorum ne söylediğimi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lütfen, bu çocuğun
arkasından böyle konuşamaz. Sözünü geriye alsın, sizden rica
ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben kendim ne
konuşacağıma kendim karar veririm, kimse bana ne
konuşacağımı söyleyemez.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir çocuk ölmüştür
ve mahkemelerde yargılanmamıştır. Bu çocuk suçluymuş
gibi gösterilemez.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
sonu gelmiyor ama yani.
BAŞKAN Arkadaşlar, tamam artık.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O zaman cevap
vermeyecekler yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
Ben sabaha kadar buradayım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de buradayım.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
ben de buradayım, arkadaşlarım da burada, sabaha kadar.
Bakın, burada biraz evvel sayın grup
başkan vekili konuşurken bir isimden bahsetti mi? Bahsetmedi. Ben de
bir isimden bahsetmiyorum. Eğer bahsetmem gerekirse de aleni olarak isim
söylerim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Söyleyin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz şunu
söylüyorsunuz, bize diyorsunuz ki: Çocukları öldürüyorsunuz. Siz: Biz,
çocukları öldürmeyen, onları koruyan alandayız, siz
çocukları öldürenlerin yanındasınız. diyorsunuz, bize bunu
itham ediyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Nasıl bir
şeydir bu ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Böyle söylüyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Böyle bir şey olur
mu?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çıkartalım,
evet.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok ayıp
ediyorsunuz ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, Biz
çocukları koruyanların yanındayız. dediniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Elbette ki.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) E, biz de oradayız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu çocuk,
çocukları mı öldürüyor?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
karşılıklı tartışmaya dönüştürmeyelim bu
işi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hangi çocuğu
kastediyorsunuz bilmiyorum, biz de aynı yerde duruyoruz. Ama, bir
çocuğun sadece çocuk olması masumiyet değildir diyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz çocukları
öldürenlerin yanında duruyorsunuz. diyerek sataşmada
bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hayır, hayır,
onu siz diyorsunuz dedik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz söylüyorsunuz, siz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Engin Bey,
yanlış anladınız, Siz söylüyorsunuz. dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz söylüyorsunuz, siz.
BAŞKAN Bir dakika.
Buyurun Sayın Özkoç.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz söylüyorsunuz.
dedi, yanlış anlamışsınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz bize söylüyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yanlış
anlaşıldı, toparlayalım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, bir daha
söyleyin, anlamadım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Allahuekber!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah aşkına
ya, böyle bir grup başkan vekilliği olmaz Bülent Bey ya! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
anlaşılmamışım.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Hey hey! Bu ne ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya, böyle olmaz
arkadaşlar ya!
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Sen mi
belirleyeceksin bunu?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sana
mı soracağız?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayır ama olmaz
arkadaşlar böyle grup başkan vekilliği ya!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sana
mı soracağız?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, aranızdakileri
duyamıyorum ben.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Vallahi böyle olmaz.
BAŞKAN Niçin söz vereceğimi
anlayamadım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah aşkına
ya!
BAŞKAN Kime, niçin söz vereceğimi
anlayamadım. Lütfen, bir dakika.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
böyle grup başkan vekilliği olmayacağını söylüyor.
BAŞKAN Nasıl, duyamadım?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Nasıl konuşacağını
bile bilmiyorsun, grup başkan vekili olmuşsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama böyle olmaz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Böyle grup başkan
vekilliği olmaz. diyor. Şahsıma bir saldırı var,
kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ayıp be,
ayıp be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen bilmiyorsun. İlyas,
sözlerine dikkat et, boş ver.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Vallahi çok ayıp
ya, çok ayıp ya! Yapmayın ya! Böyle bir şey olmaz. Allah
aşkına ya! Çocuklar üzerine bu kadar olmaz, gelmeyin ya! (Gürültüler)
AYLİN CESUR (Isparta) Ya ara verin ya bize de
söz verin.
BAŞKAN Arkadaşlar, yerimize
oturalım. Sessiz olalım, kimin ne dediğini de duyalım,
anlayalım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Güneydoğuda o
kadar çocuğu kim öldürdü? PKK terör örgütü o kadar çocuğu öldürdü,
niye sesiniz çıkmıyor?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Onları kim
savunuyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onlar da aynı. Onlar da
aynı. Ondan farkı ne? Biz onları mı savunuyoruz? Yani
güneydoğuda çocuğu öldürenleri mi savunuyoruz? Onların arasında
fark ne. Böyle şey mi olur ya! Ayıp bir şey ya!
BAŞKAN - Sayın Akar
AYLİN CESUR (Isparta) Başkanım, ara
verin.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ayıp ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Haklı çıkmaya
çalışmayın, oturun ya. Haklı çıkmaya
çalışmayın ya.
BAŞKAN Arkadaşlar...
Tartışmayı sürdürmek için sözün
kifayet ettiğini düşünüyorum yani böyle hareketlenmeye gerek yok.
Herkes yerinde otursun, kim söz istiyorsa söz veriyorum, isteyenlere de söz
veriyorum; bağırmanın da âlemi yok, gürültü yapmanın da
âlemi yok, herkese söz veriyorum.
Kim istiyor söz şu anda, niçin istiyor?
Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İzninizle önce
niçin istediğimi söylemek istiyorum.
BAŞKAN Evet, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın CHP Grup
Başkan Vekili benim söylediğimi anlamadığını,
tekrar ifade etmemi söyledi, bir. Ama daha önemlisi, şahsıma, benim
grup başkan vekili olamayacağımı
Böyle grup başkan
vekili olmaz! diyor. Buna cevap vermek istiyorum kürsüde müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Doğrusu çok
açık ve net konuştuğumu düşünüyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Devam eden bir konuşma olduğu için
bir girizgâh yapmaya ihtiyaç duymadım.
Doğrusu, çok net ifade ettiğim
kanaatindeyim. Benim söylemek istediğim şey şudur: Siz,
konuşmanızda, konuşmanızı yaparken şöyle ifade
ettiniz, dediniz ki: Biz Gezide çocukların yanındayız, siz
onları öldürenlerin yanındasınız. bunu ifade ettiniz. Ben
buna itiraz ediyorum. Ben, kendim -başta anne olarak- hiçbir çocuğun
hiçbir sebeple, suç işlerken dahi -bir hukukçu olarak- öldürülmesine asla
ve kata müsaade edemem. Eğer bir kabahati varsa hukuken
cezalandırılır, hukuken. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Devamında da şunu söylüyorum, devamında
şunu ifade ediyorum: Çocuk olmak tek başına bir masumiyet
karinesi getirmez. Çocuklar da, maalesef, suç işleyebilirler. O yüzden ben
ne çocukların yanındayım tek başına ne de tek
başına masumların. Bakacağız, eğer insanlar,
çocuklar, kadınlar masumsa her daim biz onların yanındayız.
Biz hukuktan yanayız
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öldürülmeden
bakacağız değil mi?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Evet.
Geziye geldiğimiz zaman elbette siz kendi
tarafınızdan bakarsınız. Ben de ekip arkadaşlarım
da bizim grubumuz da kendi açımızdan bakacağız ama bunu yaparken
kendinizi pirüpak, ak, bizi suçlu addederseniz ben de bu partinin grup
başkan vekili olarak elbette cevap veririm. Ama sizden ricam
Siz
değil ama yanınızdaki milletvekili arkadaşımız
-geçen sefer de aynı şey oldu- çok tuhaf, kaba bir üslup
kullanıyor. Sürekli Ya! Genel Kurulda bakabilirsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne, pardon?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Kim
Ya! diye konuşuyor ya?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Bunu lütfen, rica
ediyorum. Bakın, her şeyi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim, ben mi? Ben mi
söylüyorum?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Evet.
Bakarsınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne demişim? Kime dedim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya öyle şey mi
olur? dedin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Her şeyi
söylersiniz ama birbirimize burada sen diye hitap edemeyiz, ya diye hitap
edemeyiz. Bunun lütfen altını çizelim.
Sayın Grup Başkan Vekili, son bir
şey. Ben bu partinin grup başkan vekiliyim. Buraya da hak ederek
geldim her şeyimle, çalışarak geldim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Kimin grup başkan
vekili olacağına benim arkadaşlarım, partim ve Genel
Başkanım karar verir ve buradayım, sonuna kadar da
buradayım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum. Sayın grup başkan vekili çocuklarla ilgili
söylediği şeyi az önceki konuşmasında söylememişti
BAŞKAN Duyamıyorum arkadaşlar,
duyamıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
ama kürsüden
söylemiş olması çok doğru bir şeydir, doğru bir
şey yapmıştır. Hiçbir çocuk, hele hele Berkin Elvan
suçlanmamıştır, mahkemeye çıkmamıştır,
yargılanmamıştır, masum bir evlattır ve öldürülmüştür.
Sayın grup başkan vekilimizin, hiçbir
şekilde, kendisinin grup başkan vekili olması
karşısında söyleyecek bir sözümüz yoktur.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hah, maşallah!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama her ne kadar Haydar
arkadaşımızla ilgili söylediği Ya! deme lafına dahi
alınıyorsa bize karşı yaptığı hareketleri
de
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne
yaptığımı öğrenmek istiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
lütfen daha sonra
videodan izleyip bir takdir etsin. Bir tek isteğimiz odur.
Saygılar sunuyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben ne
yaptığımı da öğrenmek istiyorum. Alıp
bakacağım. Ben en ufak bir yanlış yaparsam da özür dilerim.
Ben asla yanlış bir şey yapmadım.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
şimdi sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86ncı maddeye göre oyunun
rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye beşer dakika
söz vereceğim.
Lehte, Bursa Milletvekili Atilla Ödünç.
Buyurun Sayın Ödünç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
15 sıra sayılı Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine şahsım adına lehte söz almış
bulunuyorum.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
alınan bir kararla, 29 Kasım günü -yani bugün- 1978
yılından itibaren her yıl Filistin Halkıyla
Uluslararası Dayanışma Günü olarak kutlanmaktadır.
Filistinin uluslararası camia içinde egemen ve eşit bir üye olarak
hak ettiği yeri alması en büyük arzumuzdur. Bu vesileyle, Filistin
davasına verdiğimiz destek ve Filistin halkıyla dayanışmamızı
kararlılıkla sürdüreceğimizi ifade ediyor, Filistin
halkımızın Dayanışma Gününü kutluyorum. Filistinli
kardeşlerimizin haklı davalarında yanlarında
olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 3194 sayılı
İmar Kanunu ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesine İlişkin Kanun Teklifimizle,
vatandaşlarımız sosyal ve toplumsal ihtiyaçlarını
karşılayan, çevre bilincini oluşturan, geri dönüşümü
teşvik ederek çevre temizliğine katkı sağlayan,
Sıfır Atık Projesi kapsamında israfı önleyen,
kaynakların daha verimli kullanılmasını hedefleyen,
planlama ve kentsel dönüşüm alanındaki düzenlemelerle hak sahiplerini
destekleyen çalışmalar yapılmıştır.
Kanun teklifinin görüşülmesinde emek veren,
destek veren, başta Komisyon üyelerimize, milletvekillerimize,
Bakanlık yetkililerimize, sektör temsilcilerimize ve sivil toplum
kuruluşlarına teşekkür ediyorum.
Sınır tanımayan küresel çevre
sorunları tüm insanlığın ortak sorunu olarak
insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Çevre bilinci
çocuklarımıza ailede ve okul çağlarında verilecek
eğitimle kazandırılabilir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız tarafından farkındalık
yaratabilecek seminerler, çalıştaylar, sempozyumlar düzenlenerek,
projeler geliştirilerek, yayınlar basılarak dağıtılması
sağlanmaktadır. Bu kanun düzenlemesiyle risklerin ve çevresel
kirliliğin giderilmesinde Kirleten öder. ilkesiyle, oluşacak
maliyetin ilgilisi tarafından karşılanması
sağlanacaktır. Sıfır atık uygulamasına geçen
belediyelere, il özel idarelerine, kurum, kuruluş ve işletmelere
teşvik düzenlenmesi öngörülmektedir.
Yine, doğal yaşamın üyesi olan yaban
hayvanlarının yaşam haklarının korunması için
doğal yaşam alanlarından geçen otoyollarda gerekli menfez,
ekolojik köprü, işaretleme, bilgilendirme yapılması
amaçlanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından
yapılacak ya da yaptırılacak yapıların denetimlerinin
yapılmasında hizmet alım yöntemi uygulanabilecektir.
Müteahhitlerin, mesleki yeterlilikleri bakımından
ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, yapabilecekleri
iş kapasitelerine göre teknik ve mali anlamda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından
sınıflandırılması öngörülecektir. Yaşanabilir,
kaliteli ve nitelikli bir çevre için şehir içi ulaşımda da
alternatif bir çözüm olması amacıyla yeni yerleşim alanları
planlanırken, topoğrafya da dikkate alınarak, bisiklet
yolları, imar planlarında oluşturulacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün bunlar açıkça gösteriyor ki bu kanun düzenlemesiyle
sürdürülebilir bir çevre, yaşanabilir şehirler oluşturabilmek,
ülkemizin kaynaklarını verimli kullanabilmek, gelecekte
çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için
çalışmalar yapılmıştır. Kanun teklifimizin
milletimize, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi ise aleyhte İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Tabii, bugün Filistin Halkıyla
Dayanışma Günü denildi ama biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
veya siyasi iktidar olarak veya ülkenin 1inci partisi olarak veya
Cumhurbaşkanı olarak, Kabine olarak, ne derseniz deyin, Filistinin
yanında mıyız, yoksa İsrailin yanında mıyız?
Bir ülke düşünün, Filistin halkına Türkiyeye gelmek için vize
şartı arıyorsa, İsrailli Türkiyeye geldiği zaman vize
şartı aramıyorsa o ülke İsrailden yana demektir.
Kısacası ne demek? Türkiye İsraillilerin Türkiyeye gelmesi için
vize şartı aramıyor, Filistin için arıyor. Yani şu
anda Türkiye İsrailden gelecekler için vize şartı aramıyor
ama Filistinliler için vize şartı arıyor.
Şimdi Türkiye, Filistinin dayanışma
gününde yanındadır; biz, onların demokrasi, özgürlük,
bağımsızlık mücadelesini destekliyoruz. demek iyi niyetten
uzak bir şeydir değerli arkadaşlar, samimi
olmadığımızı gösteriyor. Eğer samimiyseniz yetki
sizde, getirin, İsraile vize koyun, Filistine vizeyi kaldırın.
(CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hemen şimdi
Hemen
şimdi
MAHMUT TANAL (Devamla) Hemen şimdi. Hepimiz
de toplanmış durumdayız. Yani önce samimiyetinizi test
edeceksiniz arkadaşlar, sizden rica ediyorum.
Gelelim bir başka konuya. Değerli
arkadaşlar, ben Şanlıurfalıyım, Hilvan ilçesinde
dünyaya geldim. Hilvan ilçesinde fabrika açılmadı, büyük bir kompleks
cezaevi açıldı. Cezaevinin sayısı çok büyük. Hilvan Cezaevi
Hilvana 15 kilometre uzaklıkta. Tabii, Hilvandaki cezaevinde bulunan
insanlar oy kullanıldığı zaman
Ha, aynı zamanda,
cezaevi, Adalet Bakanlığının sitesine bugün girin, Hilvan
diye gözüküyor ve Hilvana 15 kilometre uzaklıkta. Cezaevinde Cumhurbaşkanlığı
geçiş sisteminde 115 evet oyu çıktı, 1.496 hayır oyu
çıktı.
Şimdi, bu olaydan sonra neler gelişti
tabii ki Hilvanda? Referandum yapıldı. Yapılan referandum da
nasıl yapıldı? Cezaevi idaresinde bulananlarla değil,
Hilvanlılarla değil, oradaki köylülerle değil, sadece orada
bulunan 116 kamu görevlisi memurla ilgili, onlar nezdinde seçim
yapıldı ve seçimde dendi ki: Efendim, 76 oyla evet
çıktı. Hilvan Cezaevi Hilvana 15 kilometre yakın iken oradan
alınıp 40 kilometre uzak olan Karaköprüye bağlandı. Niçin?
Hilvan Belediyesinin seçimlerini AK PARTİ kaybedecek. Kazanması için
biz bu cezaevini Hilvandan koparalım. 40 kilometre uzaklıktaki
Karaköprüye bağlandı.
Peki, bu bağlandı, bununla
başarıya ulaşıldı mı? Ulaşılmadı.
Bu sefer gelindi, haziran seçimlerinde yine Hilvan İlçe Seçim Kurulu cezaevine
o sandığı kurdu. O sandığı kurunca bu sefer yine
baktı ki hakikaten -cezaevinden çıkan oylar- AK PARTİnin
oyları çıkmıyor orada. Bu gidişle Hilvandaki belediyeyi
kaybedecek. Ne yapalım? Referandum yapınca kimse inanmadı
çünkü onu ben yargıya taşıdım, onu da iptal ettim. Dedim
ki: Bu, Anayasanın eşitlik, özgürlük, temsiliyetin sandığa
yansıması açısından iptal edilince kim devreye girecek?
Devreye girecek olan
Cumhurbaşkanı devreye girdi. Mahmut Tanal
Cumhurbaşkanının karşısına çıktı. Ne
yapacak Cumhurbaşkanı? Yani Cumhurbaşkanının işi
gücü kalmadı da Hilvan gibi küçük bir ilçenin seçim sonuçlarıyla
mı ilgileniyor? Yani bu kadar ucuz bir siyaset olur mu değerli
arkadaşlar? Kalktı Cumhurbaşkanı, 10 Ekim 2018 tarihinde
kararname çıkardı bu sefer, dedi ki: Arkadaş, bu Hilvan
Cezaevini -Hilvan'a 15 kilometre uzaklıkta- ben buradan alıyorum, 40
kilometre uzak olan Karaköprüye bağlıyorum. Ya, bunun neresinde
vicdan, neresinde adalet, neresinde eşitlik, neresinde özgürlük, neresinde
dürüstlük var değerli arkadaşlar?
Şimdi, burada yani ilçe
sınırlarını değiştirmek kanunla olur. Bir
Cumhurbaşkanının kararnamesiyle bunun değişmesi ne
kadar doğru? Ha, ne olacak? Ben bunun peşini bırakmayacağım.
Hukukta çare tükenmez. Ben buradan Türkiyeye ve hepinize ilan ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Kamu denetçiliği
Bir dakika verebilir misiniz Başkanım?
BAŞKAN Sayın Tanal, kanunun aleyhinde
konuşuyorsunuz diye zannediyordum da
MAHMUT TANAL (Devamla) Zaten kanun da aynı
zamanda Çevre Kanunu, biliyorsunuz eşitliği getirir ya.
BAŞKAN Çevre, evet.
MAHMUT TANAL (Devamla) İşte bu
eşitlik Sayın Başkan.
Şimdi, Değerli Başkanım, yani
burada ilçe sınırları
Değerli Başkanımız
hukukçu, Anayasa hukukçusu hocamız Kaboğlu karşımızda.
Yani şimdi, netice itibarıyla, bir kanunla değişmesi
gereken ilçe sınırları kararnameyle değişiyor
arkadaşlar. Yani burada Cumhurbaşkanı ettiği yemine de
uygun hareket etmiyor.
Netice itibarıyla, değerli
arkadaşlar, hukuk hepimizin namusudur, hukuk hepimizin onurudur. Hukuku
korumak kollamak sadece A partisinin, B partisinin, C partisinin değil, bu
Parlamentoda 600 milletvekilinin de asli görevidir. Yani küçük bir ilçenin
belediye başkanlığını kazanmak için bu kadar ayak
oyunlarına gitmek, bu kadar ucuz bir siyaset yapmak Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Cumhurbaşkanına yakışır mı?
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir hususu açıklamak istiyorum izin verirseniz, kısa söz olarak.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın 15 sıra sayılı Kanun Teklifiyle ilgili oyunun
rengini belli etmek üzere yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; asla bir polemiğe imkân vermek için
söylemiyorum ancak sayın CHP vekili, konuşmasında Filistine
vize uygulandığını, İsrailin karşısındaysak,
Filistinin yanındaysak hemen bugün kaldırmamız gerektiğini
ifade ettiler. Bakınız, bugün Azerbaycana da aynı şekilde
vize uygulaması var. Vize, tek taraflı değil
karşılıklı bir işlemdir. Bazen ülkelerin nüfus
politikalarından dolayı, bazı başka sebeplerden dolayı
vizenin kaldırılmaması daha doğru bir strateji olarak
düşünülür. Filistinle olan görüşmelerde talep doğrultusunda
vize uygulamasına imkân verilmemiştir. Ancak Filistinlilerin
bağımsızlığı için de ruhu için de
başımızın üstünde yeri vardır. E-vize
uygulamasıyla zaten çok kolay bir şekilde vize alabilmektedirler.
Bilginize sunmak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum ben.
Şimdi, Değerli Başkanım, ben
Filistinle ilgili Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu vize arama
şartını ikinci sefer kürsüde konuşuyorum, bu ilk değil
ve bunu bugüne kadar dinletemedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunu İsrail de
istiyor Sayın Başkanım, konu bu değil ya, bunu
konuştuk, Filistin boşalmasın. diyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, benim sizden istirhamım şu: Türkiye Cumhuriyeti
devleti gerçekten Filistin halkının yanındaysa vize
uygulamasını kaldırsın, İsraile vize uygulasın,
bu kadar basit.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan,
kayıtlara geçsin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
arkadaşlar neyi alkışlıyorlar bilmiyorum. Bu diplomasi,
başka bir şey. Bir daha söylüyorum: Filistinde e-vize uygulamasıyla
her türlü imkân sağlanmaktadır. Ancak vize,
karşılıklı talep doğrultusunda yapılan bir
işlemdir. Filistin nüfus politikası gereği şu an bir talep
yoktur Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Tamam, Sayın Tanal, yeter, zaten
konuyla ilgisi yok.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili İlyas
Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 255
Kabul
: 210
Ret
: 37
Çekimser : 8 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Barış Karadeniz Rümeysa
Kadak
Sinop İstanbul
Böylece, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.26
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden
Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin
Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik
Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin
Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16)
BAŞKAN Adalet Komisyonu? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında En Az Gelişmiş Ülkeler İçin Teknoloji
Bankası Kurulmasına Yönelik Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında En Az Gelişmiş Ülkeler İçin Teknoloji
Bankası Kurulmasına Yönelik Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1247) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 13) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 13 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifi tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ARASINDA
EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER İÇİN TEKNOLOJİ
BANKASI KURULMASINA YÖNELİK ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 22
Eylül 2017 tarihinde New Yorkta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ve
Birleşmiş Milletler Arasında En Az Gelişmiş Ülkeler
İçin Teknoloji Bankası Kurulmasına Yönelik Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz
talepleri var.
İYİ PARTİ Grubu adına Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Filistinle ilgili çok anlamlı bir gün, ne var ki
son on altı yılda iktidarın inişli çıkışlı
teşebbüsleri bugüne kadar hiçbir sonuç vermemiştir; Filistinlilerin
haklı davaları, tam tersine, çok gerilemiştir son on altı
yılda. Öncelikle bunu kaydetmek istiyorum. Hassasiyet gösterileri ile
sahici sonuç almak farklı şeydir, heyecan ve diplomasinin farklı
olduğu gibi, samimi olmak ile mübeddel olmanın farklı
olduğu gibi. İtirazı olan varsa bilahare konuşuruz.
Gündemdeki kanun teklifine olumlu
yaklaşıyoruz, teklifin Dışişleri Komisyonunda
görüşülmesi sırasında da bu
yaklaşımımızı dile getirdik. Proje, Türkiyeye ciddi
mali ve icrai sorumluluklar, yükler getirmektedir ve ülkemiz maalesef, büyük
devlet olma pratiklerinden ve uluslararası planda olumlu gündem yaratma
yeteneğinden bir süreden beri hayli uzaklaşmıştır. Bu
bankanın ülkemizde kurulması ve sorumluluğunun
tarafımızdan üstlenilmesi bu genel olumsuz gidişat sürecinde
asıl istidadımıza uygun küçük bir istisnai adım
oluşturmaktadır. Böylelikle ülkemizde Birleşmiş Milletlerin
bir kuruluşunu ağırlamış oluyoruz. Bankanın
ülkemizde kurulacak olması simgesel anlamda bir prestij hamlesi
oluşturmanın ötesinde en az gelişmiş ülkelere yönelik
siyasetimizin ve olumlu hedeflerimizin hareket sahasını
genişletme imkânı sağlayacak, teknoloji diplomasimize de
katkıda bulunabilecektir. Banka esasen 2017 sonuna kadar
kurulmalıydı. Hükûmet bu taahhüdünde gecikmiştir.
Temennimiz gecikmenin hızla telafi edilmesi,
uluslararası normlara uygun, etkin ve iktidarın alışık
olduğumuz ahbap çavuş ilişkisine yer vermeyen, israfa ve
yandaş kayırmaya kapalı ciddi bir idari yapılanmanın
oluşturulabilmesidir. Bankanın finansman kaynakları
bakımından ciddi noksanları bulunduğunu biliyoruz.
İlgililerin bu konuda aşırı iyimser olarak
nitelendirilebilecek bazı beklentileri mevcuttur. Bu
kısıtlamaların aşılması ancak ciddi bir
yapılanma ve yönetimle gerçekleşebilir. Bunda da esas sorumluluk ev
sahibi Türkiyeye ait olacaktır. Bu çerçevede anlaşmaya olumlu
yaklaşmakla birlikte idari yapılanmayı ve tatbikatı
olabilecek en yakın şekilde izleyeceğiz. Zira bu konudaki
başarısızlık olası suistimal ve hatalar Türkiyenin
hanesine yazılacaktır. Bunlardan sakınılmalı,
itibarımızın korunmasına azami özen gösterilmelidir.
Sayın milletvekilleri, itibar dış
politikanın temel niteliklerinden biridir. Dış politikanın
varlık nedeni ve esas hedefleri ülkenin ulusal güvenlik
çıkarları ile ekonomik ve ticari çıkarlarının
azamileştirilmesi, itibarının
artırılmasıdır. Maalesef, iktidarın dış
politikası uzun yıllardan beri bu alanlarda tam bir
başarısızlık içindedir. Bunun aksine iddialar beyhudedir;
inanılır, güvenilir yönü yoktur. Cumhuriyet dış politikasının
kurumsal geleneklerinden, ulusal çıkar anlayışından
uzaklaşılmış, hayal ve hezeyanların hâkimiyeti
altına girilmiş, ümmet kavramı öne
çıkartılmış, gâh ihvan, gâh hain FETÖ uzantıları
dış politikada tesir yaratmıştır. Sonuçta Türkiyenin
dış politikası büyük bir tahribata maruz kalmış,
kimliğini yitirerek dış politika ticaretine, bir al ver
ilişkisi manzumesine dönüşmüş, ulusal güvenliğimize yönelik
risk ve tehditler azami düzeyde yükselmiştir.
MGKnin son bildirisine bakın. Bildiri âdeta
coğrafyamızın her bir yönünde risk ve tehdit endişelerinin
ağır yükünün itirafıdır. Fıratın doğusu,
terörist PYD-YPG varlığı, yabancı aktörler ve ülkemize
birçok açıdan tehlike yaratan girişimler hepimiz için kaygı
verici gelişmelerdir ama bu gelişmelerin her birinde iktidarın
yanlış politikalarının sonuçları birinci derecede
etkilidir. Bugünün tehditleri dünkü hataların neticeleridir. İktidar
bundan sonra sağlam bir politikaya yönelmek istiyorsa önce bu gerçeği
kabullenip ilan etmelidir.
Bu meyanda, biz Fıratın doğusu
derken İdlibde de tehlike çanları yeniden kuvvetli şekilde
çalmaktadır. Rusya yönetimi sözcüleri 15 Kasımdan bu yana
ikazlarını artırmışlardır. Halepte kimyasal
silah kullanıldığına dair iddialar durumu daha da vahim
hâle getirmektedir ve hâlâ oradaki teröristlerin, ağır
silahların nereye, ne şekilde taşınacağı
meçhuldür. Hükûmet bu soruların cevabını verememektedir.
Fıratın doğusundaki risklerin bertaraf edilmesi için tedbir ve
girişimleri öngörelim ama İdlibi de ihmal etmeyelim.
Yine, MGK bildirisinde yer alan başka
tehditlerden söz edeceğim. Ege Denizi ve Doğu Akdenizdeki hak ve
menfaatlerimize karşı somut projelere ve olabilecek gelişmelere
karşı en üst düzeyde kararlılık gösterilmesi yönündeki
iradenin elbette yanında olacağız. Türkiye ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin çıkarlarına aykırı
hiçbir gelişmeye izin verilmeyeceğinin teyit edilmiş
olmasını da önemsiyoruz. Ancak bu konuları muhalefetle daha
yakın istişare ve daha ulusal uzlaşmayla değerlendirmenin
bir vecibe olduğunu, bu konularda atılacak adımların
hezeyan ve iç siyaset kaygılarından arındırılarak
atılması gerektiğini iktidara hatırlatıyoruz.
İktidarın Doğu Türkistanda müstebit,
totaliter, zorba Çin rejiminin barbar uygulamaları altında inleyen,
temerküz kamplarında baskı gören Uygur Türklerinin akıbeti
karşısındaki sessizliği ve ataleti acıklıdır
ve sadece ülkemizdeki geniş yığınlar ve partimiz
tarafından değil, tüm dünyaca yadırganmaktadır. Korkuyor
musunuz? Çin rejimi, emperyalizmin, totalitarizmin ve
ırkçılığın ta kendisidir, farklı gördüğüne
karşı zulüm refleksi kodlarına başvurur, bu kodlar o rejime
mündemiçtir ve tarihi bu tür vakalarla doludur ama iktidarın emperyalist
kategorisinde nedense Çin yer almamaktadır. Maalesef Uygur Türkleri de
mazlumlar sınıfında yoktur. Uygur Türklerinin gördüğü zulüm
karşısındaki duyarsızlığınız
insanlık namına, Türk dünyası namına ve söyleminizden eksik
etmediğiniz İslam âlemi namına hafifliktir, acıklıdır.
Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil Aydın
Buyurun Sayın Aydın. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) -
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlar; ilgili
kanun teklifinin 1inci maddesi hakkında konuşmak üzere partim
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, çok bilge, çok
tecrübeli bir seyyahın hepimizin diline pelesenk olmuş çok güzel bir
ifadesi var: Coğrafya kaderdir. Evet, bu, uzun bir
yaşanmışlığın ve yaşanmışlık
sonucu elde edilen bir tecrübenin sonunda ifade bulmuş bir kavramdır.
Coğrafya kaderdir. veciz sözü, gerçekten bir coğrafyada ve o
coğrafyada yaşayan topluluğun jeopolitiğine atfen çok
dikkate alınması gereken bir sözdür.
Biz Türk milleti olarak iki bin yılın
üzerinde düzenli bir devlet geleneği sahibi olan bir millet olarak gerek
bugüne kadar kurduğumuz devletlerin sayısı itibarıyla ve
gerekse kaderimiz saydığımız, son durağımız,
son kaderimiz saydığımız Anadoluda verdiğimiz büyük
mücadele sonucu tekrar küllerinden var olma başarısını
göstermiş bir milletin evlatları olarak bunu iliklerine kadar
hissetmek, duymak ve gereğini yapmak zorundayız.
Evet, birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış bu kadim Türk yurdunun içinde ve çevresinde
yaşananları dikkate aldığımızda her türlü
hesabı, entrikayı, senaryoyu, işgal planını ve sömürge
girişimlerini göz önünde bulundurarak Genel
Başkanımızın veciz ifadesiyle, uykusuz gecelere matuf uyku
oruçlarında durarak gerekli hassasiyeti ve dikkati özenle göstermek
zorundayız. Dahası, böylesine zor bir coğrafyada
varlığımızın bekası ve devamı için
sosyolojik bir tespit olarak bildiğimiz ve bellediğimiz her Türkün
zihnen ve bedenen asker doğması kaçınılmazdır.
Birileri bu tespiti moda ifadeyle güvenlikçi politikalar adı
altında dejenere etmeye, hafife almaya, alay etmeye çalışabilir,
çok da önemli değil, biz biliyoruz. Bu kürsülerden zaman zaman söyleniyor
barış, demokrasi, insan hakkı, özgürlük, kardeşlik falan;
bu kavramların, baktığımızda, gerçekten özellikle
biraz önce saydığımız, bu coğrafyada da çok dikkatli,
uykusuz gecelere matuf, uyku orucunda olmamız gerektiği dönemlerde
sıklıkla bu ülke üzerinde adice, sinsice hesapları olanlar
tarafından sözler, şarkılar, besteler hâline
dönüştüğünün farkındayız. Dolayısıyla bakın,
Millî Mücadelede de aynı hafife almaları görmüştük:
Nemelazımcılar, ilgisizler, mandacılar. Aynı teraneyle,
aynı duruşu sergilemişlerdi. Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti
kendine kader ettiği bu coğrafyada bekasını ve buradaki
sürekliliğini, ebet müddet sürekliliğini,
varlığını sürdürmesi için bu hassasiyetten en küçük bir
taviz vermemek durumundadır. Çünkü yüce Türk milleti şunun
farkındadır: Aynı yerden bir kez daha
ısırılmayacaktır. Bu konuda azim ve
kararlılığı çok açık ve nettir ve kader
saydığı bu coğrafyaya halel gelmemesi noktasında her
türlü azim ve kararlılığı göstermiştir, bundan sonra
da gösterecektir inşallah.
Sayın milletvekilleri, halihazırda içeride
ve dışarıda çok boyutlu bir terör sarmalıyla
kıyasıya mücadele verilmekte ve özellikle bu mücadele, 15 Temmuz
sonrası, daha farklı, daha ciddi birtakım platformlara
çekilmiştir.
Öte yandan, Türkiyeyi son yurdunda işgalci
görüp varlığına tahammül edemeyenlerce, ortak merkezden verilen
talimatlarla, bir domino taşı etkisiyle, ta Akdenizden Karadenize,
oradan Egeye, denizlerimizle çevrili yurdumuzun hem içerisinde hem
dışarısında, her türlü provokasyon, her türlü, efendim,
kışkırtmalara maruz bırakılmaktayız. Bu
girişimler zaman zaman o kadar masumane söylemlere büründürülüp
uluslararası platformlara taşınıyor ki ve burada
yapılan çirkin, gerçekten mesnetsiz, düzeysiz lobi faaliyetleri sonucu
elde edilen aleyhimize birtakım kararları da utanmadan, sıkılmadan
gelip iç kamuoyumuzla paylaşma cüretini de gösterebiliyorlar. Kim ne
yaparsa yapsın, çok önemli değil. Biz
varlığımızın farkındayız,
bekamızın ilelebet, ebet müddet olması gerektiğinin
farkındayız. Bizim, inşallah, daha nice bin yıllara
birlikte gideceğimiz güzel günlerin özlemiyle, güzel yüzyılların
özlemiyle gerekli azim ve kararlılığımızın
farkındayız. O yüzden zaten, bu
kararlılığımızdan dolayı maalesef, işte,
bakın, bizi dolaylı ya da doğrudan ilgilendiren birçok sorunlara
düçar kalmışız. Efendim, ta, Myanmardan Rohingyadan
başlayan etrafımızdaki sarmal, işte, bugünkü konulara
vesile olan Filistindeki, Gazzedeki kardeşlerimizin
düçarlığına kadar, çaresizliğine kadar bizleri
etkilemektedir; Kudüsün başkent yapılma girişimlerinden,
efendim, Doğu Akdenizde, Kıbrıs üzerinden Türkiyeyi
kıstırma projelerine varana kadar; buradan cesaretle, Egede
kıta sahanlığı tartışmalarına gidene kadar;
yine buradan cesaretle, güneyimizde bir oldubitti ön
hazırlıkları yapılarak buna Türkiye Cumhuriyeti devletini
mahkûm etmeye çalışma girişimlerini de katabiliriz. Bütün bunlar
oluyor. İçeride de çok boyutlu, çok yönlü, metamorfoz yeteneği olan,
yani biçim değiştirme, şekil değiştirme, efendim,
mekân değiştirme yeteneği çok yüksek terör örgütleriyle
kıyasıya bir mücadele safahatındayız.
Dolayısıyla, bizim gerçekten iki düşünüp, bir karar verip çok
ivedilikle birtakım eylem planlarını ortaya koymamız
lazım.
Sayın milletvekilleri, bunların hepsinin
farkındayız ama bunlara bağlı olarak, son söz olarak
şunu ifade etmek isterim: Değişmez, kader kabul ettiğimiz
ve ebet müddet varlığımızın nihai durağı
olarak gördüğümüz bu coğrafyada biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
kaderimize sımsıkı sahip çıkmakta ve maziden
aldığımız güçle atiye uzanmayı hedeflemekteyiz. Bu hassasiyetle,
1990larda ortaya koyduğumuz Lider ülke Türkiye vizyonuyla nice bin
yıllara birlik, beraberlik, refah ve güven içinde ulaşmayı
öncelemekteyiz. Çünkü bir bilge sözde ifade edildiği gibi, hayatta kalmak
için fevkalade olmak lazım; fevkalade olmadığınız
takdirde itilip kakılmak ve ezilmek kaçınılmazdır.
Akifin ifadesiyle, Rabbim bu yüce milleti bir daha
itilip, kakılıp ezildiği günlerde küllerinden yeniden var
olmasına vesile olan yeni bir İstiklal Marşı yazmak zorunda
bırakmasın diyor, ilgili uluslararası anlaşmanın
hayırlı olmasını temenni ediyor, siz yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1inci madde üzerinde, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy
Buyurun Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, az gelişmiş ülkeler için kurulan bu
teknoloji bankasıyla ilgili anlaşma konusunda bizim herhangi bir
şerhimiz de olmadı, Komisyonda da olmadı. Bu tartışma
vesilesiyle, biraz Türkiyenin Avrupayla olan ilişkilerine dair birkaç
ifadede bulunduktan sonra Türkiyede çok önemli bir mesele olan adaletsizlik
sorununa dair birkaç örnek paylaşıp Genel Kurulu selamlayarak
bitireceğim konuşmamı.
Şimdi, arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye,
2017 yılının Nisan ayında Avrupa Konseyi tarafından
izleme sürecine alınmıştı; yoğunlukla Türkiye'de
yaşanan insan hak ihlalleri, demokratik kurumların işlememesi,
hukuk devleti gibi birtakım kriterlerle değerlendirmeye tabi
tutulmuş, izleme sürecine dâhil edilmişti. Yakın zamanda
raportörler buraya gelecekler. Muhtemelen nisan ayı içerisinde bu konuda,
Türkiye-Avrupa Konseyi ilişkileri konusunda ciddi bir tartışma
yürütülecek. Yine, yakın zamanda Avrupa Birliğinin Dış
İlişkilerinden Sorumlu Yüksek Temsilcisi Mogherini ile
Genişlemeden Sorumlu Komiseri Hahn buradaydı. Yine, yakın zamanda
Avrupa Parlamentosunun, Türkiyeyle müzakerelerin resmî olarak askıya
alınmasını öneren raporları biliyorsunuz çıktı,
gündemleşti. Öyle görünüyor ki önümüzdeki dönemde Türkiye ve Avrupa
arasındaki ilişkilerdeki bu gerilim bu şekilde belki daha da
artarak devam edecek.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, biz bu
ilişkilere baktığımız zaman çok temel
tartışma konusu: Demokrasi, insan hakları, hukukun
üstünlüğü. Şimdi, burada birçok kişi evet Avrupa da demokrasi,
insan hakları, hukuk konusunda çok ikiyüzlü davranıyorlar.
diyebilir; doğrudur, birçok konuda da davranıyorlar yani bunun aksini
söyleyecek değiliz. Fakat bu tartışmalar Türkiye'de bazı
adaletsizliklere bakmayı zorunlu hâle getiriyor. Şu an bizim de
gündemimizde olan bazı meseleler var, yüce Meclisin dikkatine sunmak
istiyorum. Çünkü bunlar her yerde konuşuluyor arkadaşlar. Bir örnek:
Kıymetli arkadaşlar, Bitliste geçen sene -bilenler vardır,
bilmeyenler vardır- 267 cenaze mezarlardan çıkarılıp
İstanbulda Adli Tıbba gönderildi ve ailelerinin bilgisi dışında,
avukatların bilgisi dışında, herhangi bir yasal prosedüre
tabi olmadan. Bu cenazelerden sadece 2si ailelerine verildi ve 265 aile
şu an devletin o cesetleri nereye götürdüğünü, ne
yaptığını, ne zaman vereceğini sürekli olarak bize
soruyor. Bu cesetlerin İstanbulda, Adli Tıpta olduğu söyleniyor
ama yani bu cesetlere reva görülen bu uygulama, bu vahşet bütün ilgililer
için söylüyoruz artık gerçekten ahlaksızlık seviyesini
aşmış durumda. Bu cenazelerin bir an önce ailelerine teslim
edilmesi gerekiyor. İşte, dışarıda Türkiyenin karnesi
konuşulduğu zaman konuşulan şeylerden bir tanesi bu.
İkinci bir mevzu kıymetli arkadaşlar
hukuku ilgilendirdiği için; Tahir Elçi, Kıymetli Tahir Elçi
Diyarbakır Baro Başkanı iken televizyonda söylediği bir söz
yüzünden önce lince tabi tutuldu medya tarafından, iktidar tarafından,
sonra çok sevdiği Dört Ayaklı Minarenin önünde katledildi. O dönem
Hükûmetin yetkilileri, Başbakan dâhil, Tahir Elçinin nasıl
öldürüldüğünü ortaya çıkaracağız sözünü verdi. Üç
yıldır, üç yıldır Tahir Elçinin öldürülmesi konusunda,
canlı yayında öldürüldüğü hâlde, birçok kamera açık
olduğu hâlde, polis kameraları dâhil birçok kamera açık
olduğu hâlde hâlâ dava açılmamıştır. Elçi cinayetine,
katliamına yönelik sürdürülen soruşturmada 2 başsavcı ve 4
savcı değişmiş şu ana kadar. Bu cinayet mahallini gören
kameraların her nedense çalışmadığını
söylüyor polis, vurulma anının da olduğu polis kamerasında
13 saniyelik bir kısım bir şekilde kesilmiş, silinmiş
durumda, cinayet sokağındaki 30 polisin silahlarına yönelik
kriminal inceleme yapılması talebi kabul edilmemiş, vesaire,
vesaire
Kızı Nazenin, Tahir Elçinin kızı -dünyalar güzeli
bir kızı var- babası gibi avukat olmak istiyor ve Nazenin
yazdığı bir mektupta şöyle bir ifadede bulunmuş,
demiş ki: Bu ülkede adaletin yerini bulacağını
düşünmek aptallık. Avukat olmak isteyen, babası hukukçu olan
bir genç kızın söylediği ifade bu.
Kıymetli arkadaşlar, üçüncü bir mevzu;
Leyla Güven Vekilimiz, kıymetli yoldaşımız,
başkanımız, ablamız, büyüğümüz 7 Kasımdan
itibaren İmralıdaki tecridi protesto etmek için -kendine ait
herhangi bir talebi söz konusu değil, tahliye talebi bile istememiş,
talep etmemiş- bu durumu protesto etmek için yirmi iki gündür açlık
grevinde.
Bu İmralı meselesi, Sayın Abdullah
Öcalan meselesi biliyorum, çok ağır bir konu, herkesin sürekli hiddetlendiği
bir konu ama bir şekilde konuşulması gereken de bir konu.
Öncelikle şunu söyleyelim: Mahkemesi, cezası, şunu, bunu ne
olursa bakın, üç yıldan fazladır ailesiyle, avukatlarıyla,
hiç kimseyle görüştürülmüyor. Burada hukukçu arkadaşlar da var, tamamen
Anayasaya da, hukuka da uluslararası hukuka da aykırı bir
şekilde ve koca bir devlet diyoruz -yani bugün de çok dinledik Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ne kadar büyük olduğuna dair onlarca retorik biz
burada dinledik- koca bir devlet kaç yıldır bir koster bozuk
hikâyesinin arkasına saklanarak bu durumu süreklileştirmeye
çalışıyor. Koca bir devlet bozuk bir kosteri on yıldır
bir türlü bir tamir edemedi. Yani böylesine basit, böylesine ucuz birtakım
gerekçelerle bu kadar hassas bir konunun üzeri kapatılmaya
çalışılıyor.
Leyla Güven, bizim kıymetli
yoldaşımız, ablamız. Biz kendisini saygıyla
selamlıyoruz buradan. Kendi talebini sonuna kadar sahipleniyoruz. Tecrit
bir insanlık suçudur, hiç kimseye uygulanmaması gerekiyor ve Türkiyede
yaşayan herkesin lehinedir bu tecridin bir an önce
kaldırılması ve siyaseten kimi normalleşme
adımlarının atılması gerekiyor.
Son olarak, kıymetli arkadaşlar, tabii ki
Kıymetli Eş Başkanımız Sayın Selahattin
Demirtaşla ilgili AİHM kararına değinerek kapatmak
istiyorum. AİHM kararı biliyorsunuz çıktı, karar açık,
net, uygulanması gerektiğini söylüyor. Gerçi Hükûmet kanadından
buna dair başka argümanlar falan sunuluyor.
Kıymetli arkadaşlar, Selahattin
Demirtaşın ceza aldığı davanın delillerini
lütfen
Bakın, Türkiye'de siyaset yapıyorsunuz, Selahattin
Başkanı sevebilirsiniz, gıcık olabilirsiniz ama önemli bir
siyasal figürdür. Ceza almış, milletvekiliyken yaptığı
bir konuşma üzerine ceza almış. En azından açıp o
konuşmada, ceza aldığı konuşmada ne dediğine bir
bakmanızı istiyoruz. Konuşma var, size gönderebiliriz. 6,5
sayfalık konuşmasının çevirisini, İngilizce çevrisini
ben kendim yaptım, onun için her bir noktasını çok detaylı
okudum, burada avukat arkadaşlar da var. Demiş ki Selahattin
Başkan: Pariste öldürülen 3 Kürt kadının anısı
önünde -Nevroz konuşması- saygıyla eğiliyorum. Bir de o
dönem, işte, savaş çığırtkanlığı
yapanlara, Kandili düz ederiz, orayı dağıtırız.
diyenlere karşı söylediği de şu -ikinci delil- demiş
ki: Bu kadar savaş çığırtkanlığı yapanlara
ben diyorum ki: Gidin, elinizde G3 piyade tüfeğiyle gece
Şırnakta, orada burada nöbet tutun, bakın, yoksul halkın
çocukları askerliği nasıl yapıyor. Ondan sonra oturup böyle
militarist naralar atın. Bu ikisi, bu iki ifade yüzünden dört yıl
sekiz ay hapis almış ve aldığımız bilgilere göre,
bu AİHM kararının bir gün öncesi hemen istinafta 700 sıra
atlatarak bir şekilde davasını, işte, kesin hükme
bağlamaya çalışan bir Hükûmet var. Zaten Cumhurbaşkanı
ilk anda ifade etti, Biz bu kararı tanımayız, bu karar bizi
bağlamaz. Biz hamlemizi yaparız, işi bitiririz." dedi.
Artık, hukuktan, uluslararası hukuktan, Anayasadan, kendi hukukundan
ne kadar anladığı zaten ortadadır.
Kıymetli arkadaşlar, bu mesele, tabii,
sadece Selahattin Demirtaşla ilgili bir mesele değildir, diğer
Eş Başkanımız Figen Yüksekdağ var, tutuklu
vekillerimiz var, tutuklu siyasetçiler var, var da var yani insanlar ifade
ettikleri düşünceleri yüzünden, siyasetçiler,
dokunulmazlığı olan siyasetçiler bu düşünceleri yüzünden
hapse atılıyorlar. Türkiyedeki -bana sorarsanız- en büyük
terörizm budur, en büyük şiddet üretme budur. Niye söylüyoruz bunu?
Başkan, zaman bitiyor, bir dakikada
toparlayabilir miyim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, Türkiyede siyaset yapmanın bütün kanallarını
kapatırsanız, Tahir Elçi ölürse, Leyla Güven cezaevine girerse,
Selahattin Demirtaş bir konuşma yüzünden beş yıl hapis
alırsa biz bunu böyle çoğaltabiliriz yani demokratik siyasetin bütün
kanallarını siz tıkarsanız bu toplumda daha fazla toplumsal
ve siyasal şiddet üretmekten başka hiçbir şey
yapmazsınız. Dolayısıyla, hayırlı olan, az önce
bahsettiğim, bu cenazelerin ailelerine verilmesi, Tahir Elçi cinayetinin
aydınlatılması, Leyla Vekilimizin talebinin yerine getirilmesi,
tecridin ortadan kaldırılması ve Selahattin Demirtaş
hakkında verilmiş bu kararın bir an önce uygulanması
gerekiyor. Hayırlı olan budur, aksi hâlde, bu zulüm biraz da
şöyle demektir, bu zulüm: Aslında bir çukur kazılıyor, her
zulüm bir kazmayla çukuru biraz daha derinleştiriyor. Zulüm, eninde
sonunda döner sahibini vurur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur.
Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler Arasında En Az
Gelişmiş Ülkeler İçin Teknoloji Bankası Kurulmasına
Yönelik Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bu anlaşma, 22 Eylül 2017 tarihinde New Yorkda
imzalanmıştır. Anlaşmayla kurulan Teknoloji Bankası en
az gelişmiş ülkelerin bilim, teknoloji ve inovasyon kapasitelerinin
güçlendirilmesini ve en az gelişmiş ülkelerin teknolojiye eşit
erişimini sağlamayı amaçlamaktadır.
Burada bahsedilen en az gelişmiş ülke
tanımı; gelir, insan kaynaklarının
zayıflığı ve ekonomideki hassasiyet kıstaslarına
bakılarak, Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir
sınıflandırma olup hâlihazırda 47 ülkeyi kapsamaktadır
ve bu ülkelerin büyük bölümü Afrika Kıtasında yer almaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bankanın finansmanı üye ülkelerin gönüllülük esasına göre
sağlanacaktır. Bu anlamda, Türkiye Teknoloji Bankasına
katkı olarak, beş yıllık dönem için, her yıl 2 milyon
ABD doları taahhüdünde bulunmuştur. Daha önce, anlaşmanın
tali komisyon olarak sevk edildiği Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda yapılan görüşmelerde eski
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı yıllık katkı
miktarının 30 milyon dolara çıkabileceğini öngördüğünü
ifade etmiştir. Ülke başına katkı miktarı da ortalama
1.5 milyon dolar olarak öngörülmüştür. O zaman da yine Sayın Bakan,
Norveçin 2018 için 1 milyon 69 bin dolar, Bangladeşin 50 bin dolar,
Sudanın 100 bin dolar, Filipinlerin de 5 bin dolarlık
taahhütlerinin olduğunu açıklamıştır. Geçtiğimiz
günlerde Dışişleri Komisyonunda kanun teklifinin
görüşmelerinde bağışlara ilişkin sorumuza bürokratların
verdiği cevap bağışlar konusunda ilerleme
olmadığını göstermektedir. Yani görünen o ki, sekiz ay önce
açıklanan ülkelerin sınırlı katkı miktarları ile
bugünlerde açıklanan katkı miktarları arasında bir ilerleme
yoktur. Katkı miktarı toplamda 1,5 milyon doların altında
kalmıştır, öngörülen yıllık 30 milyon dolar
bağış miktarının oldukça gerisindedir. Kanun
teklifinin Dışişleri Komisyonundaki görüşmelerinde,
Bakanlık bürokratları bankanın hiçbir bağış
olmadığı takdirde sadece Türkiye'nin imkânlarıyla
ilerletileceği mealinde söylemlerde bulunmuşlardı. Umarız
ki Birleşmiş Milletler çatısı altında hayata geçirilen
bu proje sadece Türkiye'nin sağladığı katkıyla yoluna
devam eden bir bankaya dönüşmez, umarız ki böylesine önemli bir
girişimde Türkiye yalnızlaşmaz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yalnızlaşma durumu, bildiğiniz gibi, ülkemizin uluslararası
arenada sıklıkla yaşadığı bir durumdur. Bunun
temel nedeni de yanlış öngörülerle şekillendirilen tutarsız
ve değişken dış politikanın hamleleridir. Dış
politikada yanlış öngörü ve hesapların ülkemizin
güvenliğine ve ekonomik çıkarlarına en ağır darbeyi
vurduğu alanlardan biri Suriyedir. 2011de Suriyede iç savaş patlak
verdiğinde iktidar Suriye rejimine birkaç ay ömür biçmişti ancak yedi
yılın sonunda Suriye rejimi hâlâ orada duruyor. Üç saatte Şama
gideceğiz, Emevi Camisinde namaz kılacağız. diyen iktidar
dokuz saatte Süleyman Şah Türbesini taşımak zorunda kaldı.
Açık kapı politikası uygulamaya başlayan iktidar gelecek
Suriyeli sayısını 100 bin olarak öngörmüştü. Bugün bunun 35
katı yani 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapmak zorunda
kaldık.
İktidar, Suriye yönetimi ile Rusya ve
İranın ilişkilerini, rejim sonrası dönem için
emperyalizmin planlarını doğru okuyamadı. Sonradan kabul
edilen diplomatik hatalar yapıldı. Tüm bunların sonucunda,
yanlış Suriye politikasının sadece Suriyeli göçmen
ayağında 35 milyar dolarlık bir servet harcadık, açık
kapı politikası sonucu sınırlarımız kevgire
döndü, ülkemizde teröristler cirit atar oldu, terör saldırıları
arttı; turizmimiz, ekonomimiz baltalandı.
Özetle, değerli milletvekilleri,
yanlış öngörülerle, yanlış okumalarla girilen Orta
Doğu macerasında Türkiye, elinde 3,5 milyon Suriyeli, milyarlarca
dolarlık mali bir yük; toplumsal, kültürel, psikolojik, ekonomik yüzlerce
sorunla orta yerde yapayalnız başına kaldı.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yanlış Suriye politikasının daha derinden etkilediği
bir Hatay boyutu vardır. Hatay, yedi yıldır Suriyede süren iç
savaşın gölgesinde yaşayan bir şehirdir. Hatay 1,5
milyonluk nüfusa göre yapılan hesaplardan pay alan ama bu payı
gerçekte Suriyelilerle birlikte 2 milyonun paylaştığı bir
şehirdir.
Suriye iç savaşından ekonomik, sosyolojik,
psikolojik anlamda en derinden etkilenen şehirdir Hatay. Suriye iç
savaşının başlaması ve yanlış Suriye
politikası nedeniyle ihracat yollarımız daraldı,
sınır kapılarımız kapandı, nüfusunun üçte 1i
kadar Suriyeliye ev sahipliği yapmak zorunda kaldı Hatay.
Lojistik sektörü çökme noktasına geldi. Suriye
erişimi sayesinde 14 Orta Doğu ülkesine ihraç ettiğimiz yaş
meyve, sebze ve hububatı ihraç edemez olduk. Karşılıklı
vizelerin kaldırıldığı, günübirlik giriş
çıkışlarla yapılan, yüz binlerce insanın geçim
kaynağı olan ve kentin ekonomisine de katkı sağlayan bavul
ticareti bitti. En önemlisi, şehrimizin imajı zedelendi.
Savaşla, tehlikeyle anılır oldu Hatay.
Hatay bugün Türkiye'nin en mutsuz 4üncü ili. Hatay
bugüne kadar yüz yıllara dayanan hoş görüsüyle, farklı renkleri
ahenk içinde yaşatan kültürüyle, kendi kendine yetme beceresiyle
iktidarın yanlış dış politikalarının yükünü
taşıdı. Ancak ülkemiz derin bir ekonomik krizin
eşiğindedir. Paylaşacak ekmek küçülmüştür. Bıçak
kemiğe dayanmıştır. Hatayın bu yükü daha fazla
taşıyacak gücü kalmamıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
tüm bunlara son vermek için, Türkiye'nin dış dünyada yeniden
saygınlık kazanması için, yeniden güçlü, etkin bir ülke konumuna
gelmesi için, Türkiye ekonomisinin rayına oturması için, Ulu Önder
Atatürkün Yurtta sulh cihanda sulh. ilkesine paralel bir dış
politika istiyoruz. Tarafsız, adil ve akılcı bir dış
politika istiyoruz. Dış politikada istikrar ve itibar anahtar
kelimeler olsun istiyoruz. İç politikada birtakım kazanımlar
uğruna dış politikada akılcılık ve realiteden
uzaklaşılmasın ve ülkemiz yalnızlaşmasın
istiyoruz. Suriyede Türkiyenin çıkarlarının
korunacağı realist hamleler istiyoruz. Tarihsel komşu
ilişkileri yeniden tesis edilsin istiyoruz. Sınır kapılarımız
açılsın, 14 Orta Doğu ülkesine yeniden erişim
imkânımız olsun istiyoruz. İlimizdeki Suriyeliler ülkelerine
dönsünler istiyoruz, barış sağlandıktan sonra. Ülkemizde
Hatayın Gidilmesi tehlikeli yer. algı ve imajından bir an
önce çıkılsın istiyoruz. Dışişleri
teşkilatının temelini oluşturan liyakat esasına
yeniden ve acilen dönülsün istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ülke yönetiminde, dış politikada istikrar,
ciddiyet, adalet ve liyakatin hâkim olduğu, üreterek tüketmenin şiar
edinildiği günlere en kısa zamanda kavuşmak temennisiyle kanun
teklifinin hayırlı olmasını, teknoloji bankasının
kuruluş hedefine ulaşmasını diler
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1inci madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Böylece teklifin tümü üzerinde oylamaya gelmiş
bulunuyoruz.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında En Az Gelişmiş Ülkeler İçin Teknoloji
Bankası Kurulmasına Yönelik Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 226
Kabul : 224
Ret : 1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Barış
Karadeniz Rümeysa
Kadak
Sinop İstanbul
Değerli arkadaşlar, böylece teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, denetim konuları ve kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 4 Aralık 2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:21.14