TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25inci
Birleşim
4
Aralık 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Ahmet
Sorgunun, Hazreti Mevlânanın 745inci Vuslat Yıl Dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürkün, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, engellilerin önündeki engelleri kaldırmanın
en önemli aşamasının engelsizlerin bakış
açısını değiştirmesi olduğuna ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, zor şartlarda çalışan
maden işçilerini saygıyla selamladığına ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü
kutladığına ve 112 Acil Servis taburcu olan hastalara
yetişemiyorsa hastaların eve naklinin sağlanması konusuna
çözüm bulunmasını Sağlık Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin
açıklaması
4.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
özelleştirilmesi için başlatılmış bir
çalışmanın olup olmadığını ve Kurum
bünyesinde çalışan taşeron işçilere verilen kadro sözünden
vazgeçilip geçilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
5.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü vesilesiyle bir avuç kömür için bir ömür verenleri saygıyla
andığına, Bursanın İnegöl ilçesinde yapılan
duble yoldaki yanlışlığa ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, kan bağışının önemine ilişkin
açıklaması
7.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, sözleşmeli erlerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
8.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin
açıklaması
9.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Trabzonlu gazeteci Ahmet Şefik
Mollamehmetoğlunun İhanet Hançer Lanet adlı eserinde
Karadenize yapılan saldırıları anlattığına
ve milletvekillerine bu kitabı okumalarını önerdiğine
ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe
ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili
Derya Bakbakın, yurt dışına kaçırılan Çingene
Kızı adlı mozaiğin kayıp parçalarının
Gaziantepe geri getirilmesine vesile olan başta Cumhurbaşkanı
olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
14.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, Gençlik ve Spor Bakanlığının
sözleşmeli personel alımındaki sınava ilişkin olarak
sporcu mu, Diyanete imam mı yoksa coğrafyacı mı
aldıklarını, kul hakkı yemeye utanıp
utanmadıklarını, Allahtan korkup korkmadıklarını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.- Hatay Milletvekili
Serkan Topalın, anestezi mezunlarının niçin
atanmadığını Hükûmet ve Sağlık Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydının Efeler ilçesinde jeotermal enerji
santrali kurulumuna tepki gösteren köylülere müdahale emrini kimin
verdiğini, orantısız güç uygulayan kolluk gücü hakkında
soruşturma açılıp açılmayacağını
İçişleri Bakanından ve yöre halkının tepkisine
rağmen JES projesine devam edilip edilmeyeceğini Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
17.- Kahramanmaraş
Milletvcekili Sefer Aycanın, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe
ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, elektrik faturalarına yansıtılan TRT payı
ve sayaç okuma bedellerinin kaldırılması için hazırlanan
kanun teklifini Meclis Başkanlığına sunduklarına ve bu
konuda destek beklediklerine ilişkin açıklaması
19.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, kamuda yardımcı hizmetler
sınıfına tabi personelin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününe ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 1-7 Aralık Acil Sağlık
Hizmetleri Haftası vesilesiyle 112 acil çağrı
hattının gereksiz aranmasının önlenmesi ve trafikte
ambulansın geçiş önceliğine özen gösterilmesi konusunda
toplumsal duyarlılığın artırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Zonguldak Milletvekili
Ahmet Çolakoğlunun, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin
açıklaması
23.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe
ilişkin açıklaması
24.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününde madencileri
selamladığına, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
işsiz kalan 4 Aralık mağdurlarına ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü vesilesiyle maden kazalarından sonra İşlerin
tabiatında ölüm vardır. kabilinden cümlelerin devlet mesuliyetinin
cümleleri olmadığına, hayatını alın teriyle
buluşturup kazananların ölüme en yakın oldukları yerde Onu
kurtarın, onun eşi hamile bir çocuk bekliyor, benim hiç kimsem yok.
mesajını Hükûmete hatırlatmak istediğine ilişkin
açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü vesilesiyle
madencilerin güvenli çalışma ortamına kavuşması için
gayret gösterilmesi gerektiğine, maden facialarında
hayatını kaybedenleri rahmetle andığına, 28 Kasım
Çarşamba günü Almanyada gerçekleştirilen Alman İslam
Konferansında yaşanan skandalları Diyanet İşleri
Başkanının dikkatine sunduklarına ve murakıpların
mağduriyetine ilişkin açıklaması
27.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe, savunma
avukatlarının maruz kaldığı muamele ile muhalif
medyanın tabi olduğu muamelenin siyasal sistemin
demokratikliğinin göstergesi olduğuna, Ayşe Düzkan, Ragıp
Duran, Hüseyin Bektaş, Mehmet Ali Çelebinin aldığı
cezanın kabul edilemez olduğuna, Hakkâri Milletvekili Leyla Güvenin
açlık grevine, başka partilerin tutum ve tavırlarını
çarpıtarak kamuoyuyla paylaşmanın siyasi ahlakla
bağdaşmayacağına ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü vesilesiyle iş
cinayetlerine kurban giden maden şehitlerini rahmetle
andığına, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle
engellilerin anayasal haklardan engelli olmayan bireylerle eşit biçimde
yararlanmaları gerektiğine, Cumartesi Annelerinin 714üncü haftada
Şevket Epözdemir ve Tahir Elçinin katledilişinin yıl dönümünü
anmak üzere buluştuklarına ve Meclis çalışma çizelgesiyle
ilgili paylaşıma ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü ve 4
Aralık Dünya Madenciler Gününü kutladığına, maden kazalarında
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, 4 Aralık
Dünya Madenciler Gününe, yerel seçimlerde uygulanan yüzde 10
barajının kaldırılması gerektiğine ve partilere
yapılan hazine yardımının adil bir şekilde
dağıtılması için gerekli düzenlemenin
yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
31.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe
ilişkin açıklaması
32.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmenin, 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din
Bilimleri Bölümü Mantık Ana Bilim Dalı Başkanı İbrahim
Emiroğluna ortaokul ve lise öğrencilerinin
katıldığı etkinlikteki sözlerinden dolayı hangi hukuki
ve idari işlemlerin yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
34.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, 2016 yılında Ulusal Önemi Haiz Sulak Alan ilan
edilen Avlan Gölünün kurumasının önüne neden geçilemediğini ve
kurtarılmasına yönelik bir planın olup olmadığını
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
35.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İdris Baluken, Selahattin Demirtaş ve Sırrı
Süreyya Önderin cezalarının onandığına ve
söyledikleri sözler dışında herhangi bir suç isnat edilmemesine
rağmen aldıkları cezanın HDPye yönelik bir karar
olduğuna ilişkin açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, mahkeme kararlarının
meşruluğunun kamu vicdanındaki
karşılıklığıyla doğru orantılı
olduğuna, yargının yürütmenin siyasi emellerine, siyasi ihtiyaç
ve isteklerine göre karar almasını doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyenin bir hukuk devleti olduğuna,
ifade özgürlüğü ile terörün propagandasının
yapılmasının ayırt edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
38.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Kars Milletvekieli Ayhan
Bilgenin, yargıyla ilgili bir sürü mağduriyet varken, yıllarca
davalar bitmezken Çok normal ve olağan bir şey gerçekleşti.
denilmesini kamuoyunun takdirine bıraktığına ilişkin
açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğanın, Yavuz Sultan Selim Köprüsünün
faaliyete girmesiyle Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçişlerin
yasaklandığından haberi olmayan araçların
mağduriyetinin ortadan kaldırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun
AK PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, PKK terör örgütünün Kürt sorunundan
beslendiğine ama Adalet ve Kalkınma Partisinin de zaman zaman Kürt
sorununu kaşıdığına ilişkin açıklaması
44.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının, AİHMin Selahattin Demirtaşla
ilgili kararı sonrasında Cumhurbaşkanının Bir
hamlemiz var. ifadesinden sonra yargının hükme
ulaştırılmasının yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
adına düşündürücü olduğuna ilişkin açıklaması
45.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, elektrik faturalarındaki
dağıtım bedeline ilişkin açıklaması
46.- Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun, AKP sözcülerinin konuşmalarıyla algı
yaratarak toplumu yanılttığına ilişkin
açıklaması
47.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, yazılı ve sözlü sorularına yanıt
alamamalarının izahını Meclis Başkanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
48.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, (2/925) esas numaralı Kanun Teklifinin hem mahiyet
hem de teknik itibarıyla kusurlu olduğuna ve yasalaşması
durumunda yeni mağduriyetler yaşanacağına ilişkin
açıklaması
49.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, EYT mağdurlarına Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tam desteğini beyan ettiklerine ilişkin
açıklaması
50.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, Muğla Milletvekili Metin Ergunun kanun
teklifini desteklediklerine, muhalefet milletvekillerinin toplam
sayısının bu teklifi çıkarmaya yeterli olduğuna
ilişkin açıklaması
51.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, emeklilikte yaşa takılanların
uğradığı haksızlığın giderilmesi için
önergenin lehinde oy kullanacaklarına ilişkin açıklaması
52.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, bütün partilerin emeklilikte yaşa takılanların
mağduriyetinin giderilmesiyle ilgili sözlerinin olduğuna ve teklifte
eksiklik söz konusuysa değişiklik önergeleriyle meselenin
çözülebileceğine ilişkin açıklaması
53.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisinin taahhütte bulunduğu
bütün hususların uhulet ve suhuletle bir uzlaşma içerisinde mutlaka
yerine getirileceğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Gürcistan Parlamentosu
tarafından 14-16 Aralık 2018 tarihlerinde Gürcistanın
başkenti Tifliste Tiflis Dayanışma ve Yenilikçi Finans
Forumuna katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/110)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM üyelerinden oluşan
heyetin 14-18 Ocak 2019 tarihlerinde Sudana resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/111)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili Nihat
Yeşilin on beş gün, Şırnak Milletvekili Nuran İmirin
on altı gün izinli sayılmasına ilişkin tezkeresi (3/112)
B) Önergeler
1.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, (2/925) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/11)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve arkadaşları
tarafından, Türkiyenin tarımda söz sahibi olması ve rekabet
edebilir düzeye erişebilmesi amacıyla tarımın devam
edegelen yapısal sorunlarının araştırılarak gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/414) ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 4 Aralık 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili
Tayip Temel ve arkadaşları tarafından, özgür basının
önündeki engellerin araştırılması amacıyla 3/12/2018
tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Aralık 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer alması, Genel Kurulda görüşme usul ve
takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin
hesapları üzerindeki görüşmelerin on yedi turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu
tasarısının maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer alması, Genel Kurulda görüşme usul ve
takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin
hesapları üzerindeki görüşmelerin sekiz turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu
tasarısının maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden
Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin
Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Dilşat Canbaz Kayanın, OHAL KHKleriyle ihraç edilen
akademisyenlerin bilimsel çalışmalarının
yayımlanmamasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/5107)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığa gelen
istek, şikâyet ve öneriler ile başvuruların cevaplanma süresine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varankın
cevabı (7/5225)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığın
hizmet verdiği vatandaş sayısına ve verilen hizmetlere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/5249)
4.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, İstanbul Yeni Havalimanı inşaatı
için kesilen ağaçların yerine yeni ağaçlar dikilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/5253)
5.- Adana Milletvekili
İsmail Koncukun, Adana-Mersin Yüksek Hızlı Tren Projesinin
geldiği aşamaya ve hattın ne zaman açılacağına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/5254)
6.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, 100 Günlük Eylem Planının sona
ermesi kapsamında hayata geçirilen projelerin sayıları ve
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/5670)
4
Aralık 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25inci Birleşimini açıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Verimli bir çalışma ve
arkadaşlarımızın görüşlerini rahatça ileteceği
bir hafta olması dileğiyle hepinize başarılar dilerim.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Arkadaşlarımızın konuşma
süreleri beşer dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 745inci Vuslat
Yıl Dönümünde Mevlânayı anma münasebetiyle söz isteyen Konya
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Sorguna aittir.
Buyurun Sayın Sorgun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
(Uğultular)
Sayın Sorgun, bir saniye lütfen.
Değerli arkadaşlarım, toplantı
salonunda bir uğultu var, telefonla görüşen
arkadaşlarımız var. Hepinizden ricam, lütfen bir sessizliği
sağlayalım. Varsa görüşmelerimizi dışarıda yapmak
bence daha uygun çünkü değerli hatiplerimiz sizlere hitap edecekler.
Buyurun Sayın Sorgun.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun, Hazreti Mevlânanın 745inci Vuslat
Yıl Dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET SORGUN (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne dair
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Mevlânanın 745inci Vuslat Yıl Dönümü
dolayısıyla söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Anadolu toprakları her zaman garip gurebaya,
mazlumlara, mağdurlara, çaresizlere sığınak olmuştur,
barınak olmuştur. Tarihimizde doğudan Moğol
istilaları, batıdan haçlı istilaları sebebiyle bu
coğrafyaya birçok göç olmuştur. Bugün de çağdaş Moğol
ve haçlıların ülkeleri istila, işgal ve talanları
dolayısıyla yine milyonlar bu topraklara göç etmiş ve hâlen de
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu ve benzeri
sebeplerle Anadolunun insan mirası çok çeşitli ve zengindir. Nice
gönül erleri, erenleri Hak ve halk dostu değerlerle Anadolu dolup
taşmıştır; ışığı Anadoludan
dünyayı aydınlatan Yunus Emreler, Nasrettin Hocalar,
Akşemsettinler, Hacı Bektaş Veliler, Sadrettin Koneviler ve daha
niceleri. Hiç şüphesiz bu yıldızlardan bir tanesi de
düşünceleri ve eserleriyle yedi asırdır dünyaya ışık
tutan Hazreti Mevlânadır. Mesnevisi dünyada en çok okunan eserlerdendir;
sadece Konya Büyükşehir Belediyesince dünyanın 30 diline tercüme
edilmiştir ve yeni dillere de tercüme edilmeye devam etmektedir. Konyada
bulunan mezarı ise Türkiyede en çok ziyaretçi alan mekândır. Zulüm,
talan, işgal ve istilanın hüküm sürdüğü, ayrılık ve
gayrılıkların kol gezdiği dünyamızda ne kadar da
muhtacız onun barış, birlik ve esenlik iklimine. Ne diyor
Hazreti Mevlâna: Gel de birbirimizin kadrini bilelim. Çünkü ansızın
ayrılacağız birbirimizden. Mademki mümin müminin aynasıdır,
mademki bu böyle, ne diye yüz çeviriyoruz aynadan? Onun meşhur 7
öğüdü âdeta bir kimlik kartı gibi hep cebimizde gezmeli, sık
sık ona bakmalıyız. Ne diyordu 7 öğütte: Cömertlik ve
yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi
ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve
asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçakgönüllülük de toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün
gibi ol. Ölümü vuslat yani sevgiliyle buluşma bilip, ölüm gecesini
Şeb-i Arus yani düğün gecesi ilan etmek her kişinin harcı
değil, olsa olsa er kişinin harcı olur.
Hazreti Mevlânayı anma ve anlama törenleri her
yıl olduğu gibi bu yıl da 7-17 Aralık tarihleri
arasında Konyada icra edilecek. Törenlerin her yıl bir ana
teması var. 2016 yılı teması birlik vakti, 2017
yılı teması kardeşlik vakti, bu yılki temasıysa
selam vakti; büyüğe küçüğe selam, tanımadığa
tanıdığa selam, yerliye yabancıya selam, kadına
erkeğe selam. Selam denizi coştuğunda gönüllerin kiri gider.
diyor Hazreti Mevlâna. Hepinizi Konyaya selam ikliminde buluşmaya davet
ederken sözlerimi yine onun beyitleriyle tamamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sorgun, devam edin.
AHMET SORGUN (Devamla) Yüzde inat etme, doksan da
olur/ İnsan dediğinde noksan da olur/ Sakın ben, ben deme,
elde neler var, sen yoksan da olur/ Kusursuz dost arayan dosttan da olur.
diyor, tekraren hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sorgun.
Bu vesileyle Mevlânayı Meclisimizde dile
getirip bir anma ve bir saygıyı belirttiği için ben de
teşekkür ederim. Gerçekten, Mevlâna hepimizin bir ortak değeri.
İnşallah, fırsat bulan bütün arkadaşlarımızın
da Konyadaki törenleri izlemesinde yarar var diyorum.
(Uğultular)
Ama yine salonda bir uğultu olduğunu da
hatırlatayım. Elbette haftanın ilk günü,
arkadaşlarımız geçen haftadan görüşemeyince bir hasret
gideriyorlar ama değerli arkadaşlarım, konuşmacıların
çok önemli sözlerini dinlemek de gerekiyor. Konuşulacak yer Meclis
kürsüsü. Benim bu konuda, konuşmak isteyen her türlü
arkadaşımın taleplerini yerine getirmeye
çalıştığımı biliyorsunuz, 60a göre söz
taleplerinizi yerine getiriyoruz ama birbirimizle değil, kürsüden ve
mikrofonlardan konuşmanın, Meclisimizin
saygınlığına da gölge düşürmemenin gerektiğini
düşünüyorum.
Gündem dışı üçüncü sözü 3 Aralık
Engelliler Günü münasebetiyle söz isteyen Kırıkkale Milletvekilimiz
Sayın Halil Öztürke veriyorum.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu ve bizleri ekran başında izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Engelliler Gününü
buruk bir şekilde yaşayan vatandaşlarımız öncelikle
bilmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisi kendileriyle sadece bir gün
değil, her gün bir ve beraberdir. Sorunlarının çözümü
noktasında da mücadeleyi sürdürmeye devam edecektir. Bu hususu engelli bir
annenin evladı olarak özellikle belirtmek istiyorum.
Engelli bireylerimiz toplumun ayrı bir kesimi
olarak değil, bütünleşmiş bir parçası olarak görülmelidir.
Onların sosyal alanda etkinliğini artırmak adına gerekli
düzenlemeleri yapmak toplumun insanlık görevi, engellinin ise en temel
hakkıdır. Yine, engellilerin toplumdaki varlıklarını
kabul etmek ve hayatlarını kolay bir şekilde devam ettirmelerini
sağlamak merkezî ve yerel yönetimlerin en öncelikli görevleri
olmalıdır.
2005 yılında çıkarılan
Engelliler Yasası doğrultusunda belediyeler, kamu kurum ve kuruluşları,
yaya geçitleri, resmî yapılar, yeşil alanlar ve spor alanları
gibi altyapılar engellilerin erişilebilirliğiyle uyumlu hâle
getirilecekti. Verilen yedi yıllık süre önce üç yıl, aradan üç yıl
daha uzatılmış ve 7 Temmuz 2018de dolmuştur. On üç
yıl uzatmanın ardından hâlen gerek belediyelerin hizmetlerinde
gerekse taşımacılıkta kullanılan araçlarda
engellilerimiz için gerekli düzenlemeler yapılamamıştır.
Valilikler bünyesindeki erişilebilirlik izleme ve denetleme
komisyonları bu eksiklikler için ceza kesiyor mu, bu rakam ne kadar ve
nereye harcanıyor, henüz belli değildir. Bir ülkede hizmet üretmekten
daha önemlisi o hizmete erişimi kolaylaştırmak ya da mümkün
kılmaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Devlet
Personel Başkanlığının Mart 2018de
yayınladığı engelli istihdam verilerine göre bugün hâlen
61.728 engelli kadrosunun 11.317si boştur. Bu bakımdan kamudaki
engelli istihdamı artırılmalı; kamudaki engelli memur
kontenjanının yüzde 3ten yüzde 5e çıkartılması, yine
engelli işçi kontenjanının da yüzde 4ten yüzde 6ya
çıkartılması hususunda gerekli yasal ve idari düzenlemeler
yapılmalıdır.
Engelli vatandaşlarımıza kamuda yeni
istihdam açılmasına yönelik vermiş olduğumuz kanun
teklifimizle muhtaç engelli, engelli ve engelli yakınları
aylıklarının yükseltilmesi hususunda vermiş olduğumuz
teklifler öncelikle gündeme alınmalı ve görüşülerek yasaya
bağlanmalıdır.
Diğer taraftan Türkiye Engelliler
Araştırması 2002, Türkiye'de engellilerle ilgili yapılan en
son ve kapsamlı bir çalışmadır. Bu tarihten sonra ülkemizde
engelli vatandaşlarımızın sayısı, engel durumu,
öğrenim durumu, sağlık ve istihdam şartları tahminî
verilere dayanmaktadır. 2011 Nüfus ve Konut Araştırması
çerçevesinde Türkiyede engelli oranı nüfusun yüzde 7si
civarındadır. Bu da yaklaşık 6 milyon civarında bir
nüfusa tekabül etmektedir. Bugün, hâlen engelli vatandaşlarımız
yolların, kaldırımların, kamu ve özel sektöre ait
binaların engellilerin erişimine uygun olmaması nedeniyle
sorunlar yaşamaya devam etmektedir.
Yine, engelli vatandaşlarımız işsizlik,
toplum tarafından dışlanma, eğitim ve sosyalleşememe
gibi sorunlarla mücadele azmi göstermektedirler. Bu mücadele azimlerinde devlet
ve insan olarak her engelli vatandaşımızın yanında
olmak hepimiz için zaruri bir hâl almıştır.
Sayın milletvekilleri, engellilerimizin gerek
sağlık hizmetlerindeki gerek diğer alanlardaki sorunları
devam etmekte ve çözüm beklemektedir. Engelli bireylerin rehabilitasyon
hizmetleri, yardımcı cihaz, tıbbi sarf malzemesi veya buna benzer
hayati önemi haiz ihtiyaçlarının büyük bölümü devlet tarafından
ya karşılanmamakta ya da yetersiz kalmaktadır. Günümüzde
gelişmiş ülkelerde engelli çocuklar için haftalık otuz saat özel
eğitim verilip ücretleri de devlet tarafından karşılanırken
ülkemizde aylık on iki saat eğitim yetersiz kalmakta ve bu durum da
çocuklarımızın gelişimini aksatmakta veya geciktirmekte ya
da sınırlı kılmaktadır. Başta Kırıkkale
olmak üzere tüm Türkiyede engelli bireylerimiz ibraz etmek zorunda oldukları
raporları sebebiyle rapor süreci kıskacı altında
boğulmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZTÜRK (Devamla) Başkanım,
bağlıyorum hemen.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
HALİL ÖZTÜRK (Devamla) Sağlık
tesislerindeyse erişim hâlen çok düşük orandadır.
Bakınız, çok ilginç bir örnek: İşaret dili bilen personel
ve özellikle doktor olmaması birçok tıbbi merkezde birçok sorun
yaşanmasına sebebiyet vermektedir.
Başarılarıyla gurur duyduğumuz
engelli spor kulüplerine hâlen gerekli ve yeterli destek
sağlanamamaktadır. Engelli sporcularımız uluslararası
spor müsabakalarında ya yalnız bırakılmakta ya da yetersiz
desteklenmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, engelli
kardeşlerimizin hayatlarını huzur ve güven içinde
sürdürebilmeleri, kendi kendilerine yetebilecek kıvam ve kabiliyete sahip
olabilmeleri başlıca hedefimizdir.
Hatırlatmak isterim ki gerçek bir engel varsa
o, kalplerdeki tortular, zihinlerdeki pürüzler ve vicdanlardaki lekelerdir.
Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, engellilerin
önündeki engelleri kaldırmanın en önemli aşamasının
engelsizlerin bakış açısını değiştirmesi
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Siz de önemli bir konuda konuşma
yaptınız, son cümlenize ben de katılıyorum. Engellilerin
önündeki engelleri kaldırmanın en önemli aşaması, bence
engelsiz olanların kafalarındaki engellere karşı
düşünce dünyalarını çok daha geniş tutmaları ve onlara
bakış açılarını değiştirmelerinden geçiyor.
Bunun da tekrar altını çizmekte yarar var.
Değerli milletvekilleri, bugün de önemli bir
gün, Madenciler Günü.
Şimdi, gündem dışı üçüncü söz,
Madenciler Günü münasebetiyle söz isteyen Muğla Milletvekilimiz Sayın
Süleyman Girgine aittir.
Sayın Girginin kendisi aynı zamanda bir
madencidir değerli milletvekilleri.
Buyurun Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilmiyorum aranızda yer altına giren
arkadaşımız var mı; vardır mutlaka. Yerin 500 metre
altına, derin dehlizlere inmek nasıl bir duygu? Değil kazma
kürekle bir saat çalışmak, bir dakika bile duramazsınız,
nefes alamazsınız, boğulur gibi hissedersiniz kendinizi ya da
işe giderken her gün sabah çocuklarınıza ve ailenize bir daha
görmemek üzere son kez bakarcasına bakmaktır madencilik.
Peki, yerin 7 kat altında üzerine toprak göçüp
canlı canlı gömüldünüz, ölmeden mezara girdiniz mi, bu duyguyu
yaşadık mı hiç ya da arkadaşları göçük altında
kaldıktan sonra Arkadaşlarım öldü, ben hayattayım.
mahcubiyetini yaşadık mı hiç ya da 30-40 yaşında olup
yaşından daha büyük göstermeyen bir madenci gördük mü hayatta? Her
vardiya başında selametle diye uğurlanan ve vardiya bitiminde
geçmiş olsun ile karşılanan bir meslek koludur madencilik.
Kısacası, ekmeğini taştan çıkartmak deyiminin
lügatteki karşılığıdır maden işçisi olmak.
Değerli milletvekilleri, bugün 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü ve ülkemiz madencileri için bugün yas ve mücadele
günüdür. Daha on güç gün önce Zonguldakın Kilimli ilçesinde
ruhsatsız özel bir maden ocağında meydana gelen patlamada 2
işçi yaralandı, 3 işçimiz hayatını kaybetti. Vali bey
olay yerine gelip Maden kazaları olmaya devam ediyor, 3 işçimizin
hayatından umudumuz yok. diye açıklama yapıyor. Ama aynı
vali demek ki ulaşılabilmesi ve gidilebilmesi mümkün olan bir
bölgedeki ruhsatsız çalışan maden ocağını
denetleyemiyor.
Evet, maden kazaları oluyor çünkü vali görevini
layıkıyla yapmıyor, Enerji Bakanı görevini
layıkıyla yapmıyor, Çalışma Bakanı görevini
layıkıyla yapmıyor, olan madencilere oluyor. Peki, bunun
karşılığında istifa eden veya görevinden ayrılan
oluyor mu? Koca bir hayır. Herkes büyük bir pişkinlikle görevini
yapmaya devam ediyor.
Ne yazık ki ülkemizde son on altı
yılda hayatını kaybeden maden işçisi sayısı
1.600. Madenciler hayatlarını kaybetmeye de devam edecekler maalesef
çünkü 2018 verilerine göre maalesef ki iş cinayetlerinde
hayatını kaybeden madenci sayısında Avrupa 1incisi olan
bir ülkede çalışmak zorundalar.
Artık ülkemizde maden kazalarında ölümler
vakayiadiye durumuna gelmiştir. Nasıl gelmesin? Ölümleri bu işin
fıtratında gören bir zihniyet tarafından yönetiliyor bu ülke.
Kalkıp Twitterlardan Diclenin kenarında kurdun
kaptığı koyun bile benim mesuliyetim altındadır. diye
tweet atmakla olmuyor bu işler Sayın Erdoğan, gereğini
yapmakla oluyor.
Değerli milletvekilleri, madencilerin çilesi
sadece ölümle bitmiyor; ücretleri yetersiz, güvenceleri yok,
sağlıklarını koruyucu önlemler alınmıyor, en ufak
bir sorunda kapı önüne konuluyorlar, emeklerinin
karşılığı verilmiyor. Doğayı yok ederek,
insanları rant sistemlerine sürükleyerek 21inci yüzyılda modern kölelik
sistemini bütün ülkeye yayan zihniyetin yarattığı bu ortam
işçileri, yaşamak için her türlü hukuksuz çalışmaya
rıza göstermek durumuna itiyor. Bu insanlık dışı
uygulama artık son bulmalıdır, işçiler ölüm ile açlık
arasında sıkıştırılmamalıdır;
madenciler ölümle ya da işsizlikle terbiye edilmeye
çalışılmamalı, insanca çalışabileceği bir
Türkiye bütün emekçilerin hakkı olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bütün madenler
Anayasamız gereğince devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır. Devlet madencilik alanında kurumlar kurmuştur,
bu kurumları güçlendirmek yerine ne yazık ki, son on altı
yılda gerek özelleştirmeler yoluyla gerek redevans sistemiyle bu
alanı birilerine peşkeş çekmeyi tercih etmektedirler. Madencilik
kâr ve rant aktarımı uğruna çökertilmiştir. TTK, TKİ
tarihinin en az sayıdaki işçisiyle ve en düşük üretim miktarıyla
yok edilmek istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin, tamamlayın.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
Toparlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü vesilesiyle, toprağa verdiğimiz madencilerimizi
buradan tekrar saygıyla anıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
yanlarında olacağımızı taahhüt ediyoruz, buradan bir
kez daha siyasi iktidarı uyarmak istiyoruz: Yandaş işverenleri
değil, madencileri koruyun. Bir an önce gerçekten koruyucu önlemler
alın. Kaçak madenlere göz yummayın. Yeni Somalar, Ermenekler,
Şırnaklar olmasın. Gelin redevans sistemini kaldırın,
özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarından
vazgeçin. Artık, maden işçisi ekmeğini kanla,
gözyaşıyla ıslatmak zorunda kalmasın. Artık, ölümler
bu işin kaderi olarak görülmesin. Artık, madenlerde,
şantiyelerde işçiler ölmesin. Kullandığımız
otomobilden çay içtiğimiz fincana, yaşadığımız
evlerden bebeğimizin mamasına, yapılan makyaja kadar günlük
hayatta kullandığımız her şeyi madencilere borçluyuz.
O nedenle, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü, sadece madencilere değil
tüm insanlığa kutlu olsun diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Girgin.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, zor
şartlarda çalışan maden işçilerini saygıyla
selamladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de hayatlarını feda
ederek zor şartlarda çalışan tüm maden işçisi
kardeşlerimizi saygıyla selamlıyoruz ve maden ocaklarındaki
kazalardan dolayı hayatını kaybeden tüm madencilerimizi
saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı konuşmaları bitirdik.
Şimdi, sisteme giren ilk yirmi milletvekiline
yerlerinden birer dakika söz vereceğim, o sözlerin ardından da
sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Evet, ilk söz Sayın Şimşek
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününü kutladığına ve 112 Acil Servis taburcu olan hastalara
yetişemiyorsa hastaların eve naklinin sağlanması konusuna
çözüm bulunmasını Sağlık Bakanından talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öncelikle Dünya Engelliler
Gününü kutluyorum.
Tabii, çağrım Sağlık
Bakanına olacak. Özellikle devlet hastanelerinde, bazı acil
vakalarda, insanlar beyin kanaması geçiriyor ya da acil bir ameliyat
olması gerekiyor ama birçok hastanede Yoğun bakımda yer yok.
ameliyatla ilgili Sıra var. deniliyor. Yani düşünün, beyin
kanaması geçiren bir hastaya Yoğun bakımda yer yok. deniliyor.
Biz, bazı vatandaşlar bize ulaştığında, bu
hastanın sevkini yaptırmak için saatlerce hastane hastane başhekimlerle
görüşüyoruz veya bazı acil vakalarda, özellikle kanser vakalarında
veya ameliyattan sonraki durumlarda, yine hastanın tedavisinin kalan
kısmının evde devam etmesi gerekiyor. 112yi arıyoruz, 112
diyor ki: Taburcu olan hastayı ben eve gönderemem, kendi
imkânlarıyla gitsin. Hastanın kendi imkânlarıyla gidebilecek
bir pozisyonu yok.
Benim dün bire bir yaşadığım bir
hadisede, bir hasta yakını bana ulaştı, gece saat bir
buçukta, rica minnet götürebiliriz dediler, sabaha da hasta vefat etti. Yani
Sağlık Bakanlığından, eğer 112 özellikle
hastaneden çıkan hastalara yetişemiyorsa, mutlaka farklı bir
çözüm bulup bu hastaların eve naklini sağlamasını talep
ediyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Karayel yerine Sayın
Taşkın.
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü
dolayısıyla, tüm yurtta engellilerin sorunlarına dikkat çekecek
etkinlikler düzenlendi.
AK PARTİ olarak, geçtiğimiz on altı
yılda, ülkemize, her alanda olduğu gibi engellilerimizin
sorunlarının çözümü konusunda âdeta çağ atlattık. Ülkemizin
ilk Engelliler Hakkında Kanunu 2005 yılında biz
çıkardık. Birleşmiş Milletlerin Engelli Hakları Sözleşmesini
2009 yılında biz kabul ettik. Anayasada
yaptığımız değişiklikle, engellilerimize
yapılacak pozitif ayrımcılığı en üst düzeyde
garanti altına aldık. Evde bakım ücretiyle evinde engellisine
bakan 503 bin kişiye her ay 1.179 TL ödeme başlattık.
Ailelerinin yanında bakımı mümkün olmayan 21.549 engelliyi
Bakanlığa bağlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde
bakım altına aldık. Kamuda istihdam edilen engelli
sayısını 53.964e çıkardık.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Başevirgen
3.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe
ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aşağıda ölüm var, yukarıda
açlık; yukarıdaki açlık kesin, aşağıdaki ölüm
olasılık
Madenciler, her sabah evinden aldığı
helallikle ölüm kuyusunun kapısına yürüyecek cesareti kimliğine
kazıyan, çok zor şartlar altında çalışarak geçimlerini
sürdürmeye çalışan, yer altından yer üstüne değer üreten
kişilerdir. Buna rağmen, ülkemizde en çok ölümlü iş kazası
bu sektörde yaşanmaktadır. İSİG verilerine göre, 2017de
93, 2018 yılında da en az 60 madenci yaşamını
yitirmiştir. Somada yitirdiğimiz 301 canın acısı hâlâ
tazeyken ve sorumluları gerekli cezayı almamışken
Madenciler Gününü kutlamaya çalışmak, aslında adaleti
mahşere kalmış bir davanın acısını bir kez
daha yinelemektir.
İş güvenliği ve işçi
sağlığıyla ilgili önlemlerin sermayeye kurban
edilmediği günleri en kısa zamanda yaratmamız umuduyla,
başta Soma, Zonguldak ve Ermenek olmak üzere, buradan tümünü sayamadığım
illerimizde bir kömür için bir ömür vererek kaybettiğimiz maden
şehitlerimizi rahmetle anıyor, kapkara madenleri yürekleriyle
aydınlatan maden emekçilerini de buradan saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım yerine
Sayın Önal
4.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, Makina ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun özelleştirilmesi için başlatılmış bir
çalışmanın olup olmadığını ve Kurum
bünyesinde çalışan taşeron işçilere verilen kadro sözünden
vazgeçilip geçilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kırıkkalemizin can
damarı olan ve ismi, Kırıkkalemizle özdeşleşen Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumu, maalesef, eski günlerinden çok uzakta. 31/12/2018
tarihi itibarıyla kadroya alınacaklarını söylediğiniz
MKE taşeron işçileri hâlen kadroya geçirilmedikleri gibi, bu konuda
Bakanlığınızca herhangi bir çalışma da
başlatılmamıştır. Son dönemlerde Kırıkkale
kamuoyu, MKEnin özelleştirme ihtimalini sıkça dile getirmektedir.
Sayın Bakan, MKEnin özelleştirilmesi için
başlatılmış bir çalışmanız var
mıdır? Ayrıca, özelleştirme bahanesiyle MKE taşeron
işçilerine verdiğiniz kadro sözünden vaz mı geçtiniz?
Yine bugün aldığımız bir habere
göre, MKEye bağlı Mühimmat Fabrikasında yapılan yemekhane
ihalesini başka bir firma kazanmış ve 27 işçi işten
çıkarılma korkusu yaşamaya başlamıştır.
Hemen hepsi asgari ücretle çalışan, kirada oturan, evli olup çocuk
okutan bu işçi kardeşlerimizi kadrodan muaf tutma sebebiniz nedir? Bu
işçilerin işten çıkarılmaması hususunda
yaptığınız bir çalışma var mıdır?
Teşekkür ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
5.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü vesilesiyle bir avuç kömür için bir ömür verenleri
saygıyla andığına, Bursanın İnegöl ilçesinde
yapılan duble yoldaki yanlışlığa ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü
vesilesiyle, bir avuç kömür için bir ömür verenleri saygıyla
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Bursanın
İnegöl ve Yenişehir ilçeleri arasında bir duble yol
çalışması var. Kim gidip görse burada bir
yanlışlık olduğunu anlar. Duble yol duble işkenceye
dönmüş durumda. Yol yapılırken bin nüfuslu Hamzabey Mahallesi
yok sayılmış. Hamzabey sakinleri evlerine gidebilmek için
kuralları hiçe saymak, canlarını tehlikeye atmak zorunda
kalıyorlar çünkü mahallelerinin yolu duble yol yapılırken göz
ardı edilmiş, ortada koca bir mahalle var ama girişi yok.
İş yapmak önemli ama kötü iş yapmak vatandaşa eziyete
dönüşebiliyor.
Yetkilileri sorunu çözmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, kan
bağışının önemine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, birçok bilgi ve haberi
aldığımız cep telefonlarımıza sürekli mesajlar
gelmektedir. Gelen bu mesajlar üzücü veya sevindirici olabiliyor. Telefonuma
Kızılaydan sevindirici bir mesaj geldi. Mesajın içeriği:
Sayın İlyas Şeker, bağışladığınız
kan ihtiyaç sahibine ulaşmıştır. 3 kişiye hayat,
doğaya ise bir fidan armağan ettiniz. Teşekkürler.
Ben de tekrar kan bağışında
bulunmama vesile olan Kocaeli İzmit AK PARTİ Gençlik Kolları
teşkilatına teşekkür ediyorum.
Bağışlanan 1 ünite kan 3 hayat
kurtarmakta. Türkiyede yılda 3 milyon ünite kana ihtiyaç var. 2 milyon
500 bin ünitesini Kızılay karşılamakta. Ayrıca,
Kızılay, gönüllü kan bağışçıları için de
birer fidanı toprakla buluşturmakta. Ülke nüfusunun yüzde 6,3ü kan
verebiliyor durumda ancak bu nüfusun sadece yüzde 4,5i kan veriyor. Herkesin
bir gün kan bağışına ihtiyacı olabilir.
Gönüllü kan
bağışçılarımıza ve Kızılaya
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
7.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, sözleşmeli erlerin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın
milletvekilleri, yaklaşık 35 bin mevcutlu sözleşmeli erler,
kamuoyunda yanılgıyla uzman erbaş sınıfından
sayılan ama aslında farklı olan, ücretli çalışması
dışında diğer bildiğimiz yükümlü askerlerle ayna
kategoride olup aynı muamele gören askerlerdir. Şu anda
sözleşmeli askerler tıpkı yükümlü askerler gibi evlerine evci
izniyle gidebiliyor. Komutanı diyor ki: Eşin gelsin, anan baban
gelsin, seni buradan alsın. Bu, küçük düşürücü, onur
kırıcı ve de birlik içinde ast-üst ilişkilerinde, hele ki
kişisel husumetlerde eşin ve aile bireylerinin işin içine
katılmasıyla daha da incitici olma potansiyeline sahiptir.
Ayrıca Adanada sözleşmeli askerler
evlerine gidemiyor ancak bu askerlerin evlerine, ailelerini tehdit eden
mektuplar bırakılıyor. Bir askeri düşünün, kendisinin
gidemediği evine tehdit mektupları bırakılıyor.
Sözleşmeli erlerin ilk halledilmesi gereken sorunu, güvenli garnizonlarda
mesai ya da vardiya bitiminde bekâr evli ayrımı gözetilmeksizin evlerine
gidebilmesi, bu ayıbın en kısa sürede ortadan
kaldırılmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz...
8.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Dünya Madenciler Günü. Dünyanın en zor
mesleğini yapan, yer altı kaynaklarımızı ülke
hizmetine sunan, yerin yüzlerce metre altında alın teri döken maden
emekçilerini asla unutamayız. Ülkemizde yakın zamanda
yaşamış olduğumuz, vicdanımıza,
hafızalarımıza kazınmış olan Manisa Soma ve Konya
Ermenekteki maden kazaları gibi faciaların bir daha
yaşanmaması için işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin tartışmasız bir şekilde yerine
getirilmesi gerekmektedir. Bu vesileyle tüm madencilerimizin Dünya Madenciler
Gününü kutluyor, bu uğurda yaşamını yitiren maden
şehitlerimizi rahmetle anıyor ve maden emekçilerine aileleriyle
birlikte sağlıklı, mutlu bir yaşam diliyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal yerine Sayın
Kaya...
9.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Trabzonlu
gazeteci Ahmet Şefik Mollamehmetoğlunun İhanet Hançer Lanet
adlı eserinde Karadenize yapılan saldırıları
anlattığına ve milletvekillerine bu kitabı
okumalarını önerdiğine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Trabzonlu gazeteci yazar Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu
yeni kitabı Karadenize İhanet Hançer Lanet! adlı eserinde
yatırım adı altında bölgemize yapılan
saldırıları anlatıyor. Mollamehmetoğlu bu ihaneti
yapanlara, Karadenize bu hançerleri saplayanlara Kimsiniz siz? diye soruyor.
Kimsiniz siz? Bu kadim toprakların denizine, kıyısına,
vadisine, deresine, ormanına, yaylasına, yaşamlara,
değerlere düşmanca saldıranlar, bu güzelim toprakları talan
edenler, hangi vicdansız, merhametsiz, sevgisiz mayanın, hangi
dünyanın, kültürün, inancın mensuplarısınız? Hangi
çıkar güdüsü, hangi iktidar hırsı, hangi düşmanlık,
hangi şeytan girdi içinize?
Ben de bir milletvekili olarak bu ihanet sahiplerine
sesleniyorum: Sahiden siz kimsiniz? Bu ihanetten artık vazgeçin.
Karadenizimizin doğasına, tarihine ve kültürüne
yaptığınız kıyımları durdurun. Son
yıllarda giderek artan doğal felaketlerden ders alın ve
kendinize gelin.
Tüm milletvekillerimize bu kitabı
okumalarını öneriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaynarca
10.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü
tebrik ediyorum. Biz, engelsiz Türkiyeyi birlikte inşa ediyoruz.
Türkiyede 2005 yılında ilk Engelliler
Kanunu çıktı. Yine 2009da Birleşmiş Milletlerle
engellilerle ilgili uluslararası bir sözleşme imzalandı ve
2010da bunu taçlandıran yani engelli kardeşlerimize pozitif
ayrımcılık sağlayan yasal düzenlemeler yapıldı.
Dolayısıyla ülke olarak tüm siyasi partilerle birlikte -özellikle
iktidarımız döneminde- engellilerle ilgili çok değerli
adımlar atabildik. Bu süre içerisinde eğitim ve istihdamla ilgili
değerli gelişmeler oldu. Sayın Kılıçdaroğlunun
bugün söylediğinin aksine hem memur hem işçi istihdamı
anlamında artışlara dikkat çekmek istiyorum. 2002de 5 bin olan
memur sayısı bugün itibarıyla, 2018de 53 bini
aşmıştır yani 11 kat
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
11.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Maalesef, iş
kazalarında canlarımızı yitirmeye devam ediyoruz. Dün
İş kazaları olmasın, insanlar insanca çalışma
koşullarında çalışsın. diye mücadele eden Özgür
Karabulutu Silivri zindanında ziyaret ettim. Yandaş müteahhitler,
yüksek kâr hırsı, denetimsizlik işçileri öldürüyor. CEO en son
yaptığı açıklamada İşçiler haklıydı.
demişti, 30 işçi öldü. diye cevap verdi Ulaştırma
Bakanı geçen ay bütçe görüşmelerinde. Ama ben, CİMERden
edindiğim bilgi sonucunda 52 işçinin öldüğünü öğrenmiş
bulunuyorum. On altı yıllık AKP iktidarında 22 binden fazla
işçi iş cinayetlerine kurban gitti. Ulaştırma
Bakanının bu ölen 22 işçiden haberi yoksa, kayıtlara
geçmeyen daha kaç işçi iş cinayetlerinin kurbanı oldu, merak
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya yerine Sayın Gül
Yılmaz
12.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
3 Aralık Dünya Engelliler Gününü kutluyorum.
AK PARTİ iktidarı olarak 18 yaş
altı engelli çocuğu bulunan anne ve babalara, annesi ya da
babası olmayan muhtaç çocuklara, yüzde 40 ve üzeri engeli olan
vatandaşlarımıza muhtaç aylığı
bağladık. Öğrenim çağındaki özel eğitime
ihtiyacı olan bireylere evde veya hastanede eğitim imkânı
sağladık. Engelli öğrencilerimizi 2004-2005 eğitim
öğretim yılından itibaren ücretsiz taşımaya
başladık. Görme engelli öğrencilerimiz için Braille kabartma
yazısıyla ders kitapları hazırlayarak ücretsiz
dağıttık. İlk kez Engelli Kamu Personeli Seçme
Sınavını başlattık. Kamuda ve özel sektörde yüzde 3 engelli
çalıştırma zorunluluğu getirdik. Ağır engelli
vatandaşlarımız için 2007 yılında evde bakım
desteğini başlattık. Ocak 2018 tarihi itibarıyla 510 bin
engelli vatandaşımız evde bakım desteği hizmetinden
yararlanmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakbak
13.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbakın, yurt
dışına kaçırılan Çingene Kızı adlı
mozaiğin kayıp parçalarının Gaziantepe geri getirilmesine
vesile olan başta Cumhurbaşkanı olmak üzere emeği geçenlere
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta elli sekiz yıllık
bir hasret sona erdi. Zeugmadan kaçırılan Çingene Kızı
mozaiği yeniden ait olduğu topraklara, Gaziantepe döndü. Bizlere bu
mutluluğu ve gururu yaşatan Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere bakanlarımıza, bu süreci yeniden, başından sonuna
büyük bir özveriyle takip eden Büyükşehir Belediye
Başkanımıza ve emeği geçen herkese yürekten teşekkür
ediyorum. Bilmenizi isterim ki süreç dünden bugüne olmadı. Altı
yıllık bir diplomasi trafiğinin ardından Çingene
Kızına kavuştuk. Bu özel parçalar şimdi, dünyanın en
büyük mozaik müzesi olan Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesinde yerini alacak ve biz
de Çingene Kızımızı 8 Aralıkta halkımızla
buluşturup bütün dünyaya tanıtacağız. Yılın ilk
on ayında 139.574 turist ağırlayarak turizm konusunda atağa
geçen Gaziantep, inanıyorum ki Çingene Kızıyla bu
sayıyı katbekat artıracak.
Ben de bu vesileyle siz değerli
milletvekillerini ve tüm vatandaşlarımızı bu tarihî ana
şahitlik etmeye davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çelebi
14.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Gençlik
ve Spor Bakanlığının sözleşmeli personel
alımındaki sınava ilişkin olarak sporcu mu, Diyanete imam
mı yoksa coğrafyacı mı aldıklarını, kul hakkı
yemeye utanıp utanmadıklarını, Allahtan korkup
korkmadıklarını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gençlik ve Spor Bakanlığı 3.200
sözleşmeli personel aldı, sınava başvuru
şartını 50 puana indirdi, yaş sınırını
60a çıkardı. Mülakattaki sorular şunlar, spor mevzuatı ve
spor kültürü soruları şunlar: Culion Müslümanları hangi ülkede
yaşıyor? Hicretin kaçıncı yılı
kutlanmıştır? Maden dağı dumandır. türküsünü
kim söylemiştir? Kuran-ı Kerimin kapağının
birleştirilmesi işlemine ne denir? Bütün isteklilerin açık
artırma verebildiği ihale türü nedir? Malabadi Köprüsü nerededir?
Kimin nasıl kazandığı veya
kaybettiği belli değil; güreş branşından girip futbol
antrenörü olan var şu an. Şimdi de ben soruyorum: Sporcu mu
alıyorsunuz, Diyanete imam mı alıyorsunuz yoksa
coğrafyacı mı alıyorsunuz? Kul hakkı yemeye
utanmıyor musunuz? Allahtan korkmuyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Topal
15.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, anestezi
mezunlarının niçin atanmadığını Hükûmet ve
Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
AK PARTİ iktidarı döneminde birçok
mesleğin adı değişti, neredeyse her meslek grubunun
başına atanamayan kelimesi eklendi. Atanamayan öğretmenler,
atanamayan mühendisler, atanamayan hemşireler gibi daha birçoğunu
sayabiliriz. Bunlardan biri de atanamayan anestezi mezunlarıdır.
Atama bekleyen 73 bin anestezi mezunu var. Hükûmete ve Sayın
Sağlık Bakanına soruyorum: 73 bin anestezi mezununu niye
atamıyorsunuz? Bu arkadaşları ne yapacaksınız? Devlet
olarak atanamayanların turşusunu mu kuracaksınız? Her gün
binlerce telefon alıyoruz. Cumhuriyet tarihinde bu kadar üniversite mezunu
işsiz kalmamıştı, hayaldi, AK PARTİ sayesinde gerçek
oldu.
BAŞKAN Sayın Özdemir yerine Sayın
Bülbül
16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydının Efeler ilçesinde jeotermal enerji santrali kurulumuna tepki
gösteren köylülere müdahale emrini kimin verdiğini, orantısız
güç uygulayan kolluk gücü hakkında soruşturma açılıp
açılmayacağını İçişleri Bakanından ve yöre
halkının tepkisine rağmen JES projesine devam edilip
edilmeyeceğini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Aydının Efeler ilçesi
Kızılcaköy Mahallesinde jeotermal enerji santrali kurulumuna tepki
gösteren köylülerimize Jandarma ve özel güvenlik ekipleri bugün sert müdahalede
bulunmuştur. Müdahale sonucu yöre halkından Leyla Çihanşen,
Fatma Barlas ve Feride Barlas yaralanmıştır. Köylülerin en
masumane hak arayışına karşı Jandarmanın
müdahalesi kabul edilemez niteliktedir. Güvenlik kuvvetleri halkın mal ve
canını korumak için vardır, halka zarar verenleri
korumamalıdır. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman
Soyluya sormak istiyorum: Köylülerimize müdahale emrini kim verdi?
Orantısız güç uygulayan kolluk gücü hakkında soruşturma
açılacak mı? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmeze
sormak istiyorum: Yöre halkının bu kadar haklı tepkisine
rağmen bu JES projesine devam edecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aycan...
17.- Kahramanmaraş Milletvcekili Sefer Aycanın, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 4 Aralık Madenciler Günü.
Türkiye madenler konusunda zengin olmayan bir ülkedir fakat var olan
madenlerimizin işletmeleri de sorunlu işletmelerdir. Kaçak
işletilen ya da ilkel şartlarda çalışan maden ocaklarımız
nedeniyle maden kazalarının en sık görüldüğü ülkelerden
biriyiz. Denetim yetersizliği, taşeron firmalar, 18 yaş
altı kayıt dışı kaçak çalıştırmalar
diğer sorunlardır. Kendi şehrim Kahramanmaraşta da
Afşin-Elbistan Kömür İşletmelerinin A alanı geçen hafta
özele devredildi, B alanı zaten özel tarafından işletiliyordu
fakat oradaki maden kazaları nedeniyle uzun süredir kapalıdır.
Ve geçen haftalarda yine bir maden kazasında şehit verdik. Maden
kazalarından ölen tüm yurttaşlarımızı rahmetle
anıyorum. Madenlerdeki çalışma şartlarının
iyileştirilmesini diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan...
18.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, elektrik
faturalarına yansıtılan TRT payı ve sayaç okuma
bedellerinin kaldırılması için hazırlanan kanun teklifini
Meclis Başkanlığına sunduklarına ve bu konuda destek
beklediklerine ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kamuoyunda tüketici dernekleri ve sivil toplum
örgütleri tarafından defalarca dile getirilen, tüketicinin hiçbir
alakası olmamasına rağmen ödemek zorunda
bırakıldığı, elektrik faturalarına
yansıtılan TRT payı ve sayaç okuma bedellerinin
kaldırılması için gerekli kanun teklifini Meclis
Başkanlığına sunduk. Tüm parti gruplarına
çağrımızdır: Kanun teklifimiz hazır; gelin, ekonomik
olarak her gün daha da zorlanan vatandaşın faturasındaki TRT
payı ve sayaç okuma zulmüne hep birlikte son verelim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan...
19.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, kamuda yardımcı hizmetler
sınıfına tabi personelin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamuda
yardımcı hizmetler sınıfına tabi personel olarak görev
yapan memurlar, 657 sayılı Kanun hükümlerine göre
çalıştırıldıkları hâlde aynı kanun
hükümlerine göre çalışan diğer memurlara nispetle büyük bir
ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Yardımcı
hizmetler sınıfına dâhil personel, atanmalarına
ilişkin yönetmelik hükümlerinin dışında tutulmakta, aileler
parçalanmakta, yardımcı hizmetler üvey evlat muamelesi görmektedir.
Bu personellerin gerek mali haklarının gerekse özlük
haklarının eşitlik ilkesi çerçevesinde düzenlenmesi
gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öçal yerine Sayın
Kılıç
20.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dün Dünya Engelliler Günüydü. Kahramanmaraşta
engellilerimizle ilgili düzenlenen birkaç etkinliğe engelliler ve
aileleriyle beraber katıldık.
İnsan yaratılmışların
eşrefidir. İnsanlar ister engelsiz olsun isterse de engelli olsun
güzel ahlakı ve faydalı işleri yapıp yapmama
açısından değerlendirilir. Hadisişerifte Allah sizin
suretlerinize ve servetlerinize bakmaz fakat kalplerinize ve amellerinize
bakar. buyurulmuştur. İmtihan dünyasında insanlar türlü
şekillerde denenirler, kusurlarımızdan dolayı veya bir
sınav gereği engelli olabiliriz ama tedbiri asla elden
bırakmamalıyız. Engellilere karşı duyarlı, ilgili
ve yardımcı olmamız gerekir, her an hepimizin başına
-Allah korusun- her şey gelebilir. Herkes ve her çevre tedbir ve görev
bazında elinden geleni yapmalı, engelliler hayata döndürülüp topluma
kazandırılmalı, onlar da üzerlerine düşeni, yapabileceklerini
yapma gayretinde olmalıdırlar. Engellilik hak mahrumiyetini
gerektirmez.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Arkaz
21.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 1-7
Aralık Acil Sağlık Hizmetleri Haftası vesilesiyle 112
acil çağrı hattının gereksiz aranmasının
önlenmesi ve trafikte ambulansın geçiş önceliğine özen
gösterilmesi konusunda toplumsal duyarlılığın
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1-7 Aralık 112 Acil Sağlık Hizmetleri
Haftası olarak kutlanmaktadır. Kazalar, kitlesel olaylar, acil
hastalık ve yaralanmalar, depremler olmak üzere sel, toprak kayması,
çığ düşmesi gibi doğal afetler sonrasındaki acil
durumlarda vatandaşlarımıza sağlık hizmeti götürmek
için 7/24 özveriyle çalışan ve görevlerini icra ederken kötü söze,
şiddete maruz kaldıkları hâlde yılmadan, usanmadan ve
korkmadan mesleklerini yerine getiren 112 acil
çalışanlarının haftası kutlu olsun.
Ayrıca, 112 acil çağrı
hattının gereksiz aranmasının önlenmesi ve trafikte
ambulansın geçiş önceliğine özen gösterilmesi konularında
toplumsal duyarlılığın artırılmasına
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bugün
Madenciler Günü, tabii maden bölgelerinde çalışan milletvekili
arkadaşlarımız var. İzninizle, onların bir iki söz
talebini de yerine getireyim.
Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Çolakoğlu
Buyurun Sayın Çolakoğlu.
22.- Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Madenciliğin gelişmesini sağlayacak
tedbirlerin alınması ve desteklenmesi için var gücümüzle
çalışmaktayız. Ülkemizin kalkınmasında en büyük
etkenlerden biri olan her kaynak ve üretime geçirilen her maden ile çevre ve
insan sağlığına duyarlı bir üretim
anlayışıyla maden zenginliklerimizi ekonomiye
kazandırmakta, milletimizin kalkınmasına hizmet etmekteyiz.
Bu vesileyle, Zonguldak olmak üzere tüm madencilik
camiamızın 4 Aralık Madenciler Gününü kutluyor, sektöre
emeği geçen tüm madencilere şükranlarımızı sunuyoruz.
Bu uğurda hayatlarını kaybeden tüm maden emekçilerimize
Allahtan rahmet diliyoruz.
BAŞKAN Karaman Milletvekilimiz yine
Ermenekteki yaşanan facia ortada- Sayın İsmail Atakan Ünver.
23.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, öncelikle,
kayıtlara geçmesi açısından şu hususu düzeltmek isterim:
Sayın Hüseyin Filiz konuşmasında Ermenekte meydana gelen maden
kazasında kaybettiğimiz maden şehitlerimizi anarken Konya
Ermenek dedi. Özellikle belirtmek isterim ki bilindiği üzere Karaman 1989
yılında il olmuştur, Ermenek de Karamana bağlı en
büyük ilçemiz olmuştur. Ermenek, Karamana bağlıdır. Bu
hususu kayıtlara geçmesi adına öncelikle düzeltiyorum.
Bu vesileyle, fırsat bulmuşken de 4
Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla, 28 Ekim 2014te
Ermenekte meydana gelen maden kazasında hayatlarını kaybeden 18
madencimizi ve tüm maden şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gürer, siz de bir talebinizi
iletmiştiniz, siz de son defa sisteme girin, ondan sonra grup başkan
vekillerimize dönüyorum.
24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününde madencileri selamladığına,
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle işsiz kalan 4
Aralık mağdurlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Dünya Madenciler Günü. Tüm madencilerimizi
selamlıyorum. Yaşamını madenlerde yitirenleri saygıyla
anıyorum.
Bugün, aynı zamanda, 696 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle yaşamı kararan 4 Aralık
mağdurlarının işsiz kaldığı gündür.
Yıllarca taşeronda çalışıp bir gün önce ihalesi sona
eren, 4 Aralıkta çalışmayanlara kadro verilmedi. 4 Aralık
mağdurlarının ve taşeronda kadro bekleyen binlerce
işçinin de umutları karardı. BİT, KİT, Millî
Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma
Bakanlığında çalışan binlerce işçi bugünde
mağdur edildi. Kamuda kiralık araç şoförleri, PTT,
Demiryolları, Karayolları, şeker fabrikaları
çalışanları, hastane bilgi işlem
çalışanları, sosyal tesis çalışanları ve
binlercesi taşeron işçi olarak kaldı. Emekli olup taşeronda
çalışanlar işsiz kaldı. Çalıştıkları
dönem içinde güvenlik soruşturmasına uğramayanlara güvenlik
soruşturması çıkartıldı, onlar işsiz kaldı.
4 Aralığın bu anlamda mağduriyetlerin giderildiği güne
dönüşmesini diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, özel günlerde
arkadaşlarımızın taleplerini mümkün olduğunca yerine
getirmeye çalışıyorum. Herkesin kendi bölgesinde
hemşehrilerine, oradaki seçmenlerine ve doğal olarak olayla ilgili
söyleyecekleri sözlerin kayıtlara geçirilmesinde ve duyurulmasında
yarar olduğunu düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tabii, bunu istisnasız bütün partiler için
uyguluyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama bir tek biz
alkışladık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Onlar fark
etmemişlerdir.
(AK PARTİ, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli milletvekilleri, grup
başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, İYİ PARTİ Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Yavuz Ağıralioğluna ait.
Buyurun.
25.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü vesilesiyle
maden kazalarından sonra İşlerin tabiatında ölüm vardır.
kabilinden cümlelerin devlet mesuliyetinin cümleleri olmadığına,
hayatını alın teriyle buluşturup kazananların ölüme en
yakın oldukları yerde Onu kurtarın, onun eşi hamile bir
çocuk bekliyor, benim hiç kimsem yok. mesajını Hükûmete
hatırlatmak istediğine ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Dünya Madenciler Günü dolayısıyla birkaç hususun altını
çizmek istiyorum.
Maden kazalarında dünyada
yaptığımız dereceyi başka işlerde yapmak
iddiasıyla siyaset ediyoruz. Maden kazalarından sonra maden
kazaları kadar acımızı büyütebilen ciddiyetsiz cümleler
duymaktan muzdaribiz. İşlerin tabiatında ölüm vardır.
kâbilinden cümleler devlet mesuliyetinin, devlet ciddiyetinin cümleleri
değildir. Siyaset, tabiatında ölüm olan hayatı
güzelleştirmek mesuliyetini üstlenenlerin işidir. Hayatın
tabiatında var olan ölümü insanlar için paylaşılabilir,
katlanılabilir, tahammül edilebilir bir kolaylığa
taşımak zorunda olan siyasetin mesuliyet makamında olup ölümlerden
sonra Tabiatında vardır. cümleleriyle savuşturulacak bir
iş de değildir siyaset. Madencilik tabiatı açısından,
başka hiçbir iş yapamayacak, seçeneklerinin azaldığı,
bu işten başka bir iş yaparak hayatta kalamayacak olanların
mecburi tercihidir. Bu mecburi tercihi üstlenenlerin Madem bunu seçtiniz, ölümü
de seçmiş oldunuz. hovardalığıyla savuşturulamayacak
sorumluluklarına siyasetin nezaret etmek zorunda olduğu ahlak ve
ciddiyet bu kâbil cümleler değildir. Dolayısıyla, ben, devleti
hep hesap sorarken, hep birtakım hakları talep ederken görmek yerine,
devleti bazen hesap verirken de görmenin milletin hakkı olduğuna
inananlardanım. Bu itibarla, siyaset, bir tarafıyla, insanların
öldükleri zaman arkalarından taziye mesajı yayımlamak
değil, insanları yaşatmaktan, yaşatmak için kendi
sevdiklerinden ayrı durmaktan, kendi nefsini başkalarının
nefsinin arkasında bırakmaktan ibaret itibardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Açın lütfen efendim, toparlayacağım.
BAŞKAN Toparlayın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Madenlerin
dehlizlerinde başka bir seçeneği kalmadığı hâlde
çalışarak hayatını alın teriyle buluşturup
kazananların bize ölüme en yakın oldukları yerdeki diriliş
mesajını hatırlatacağım Hükûmetimize. Kendilerine
ikinci günün sonunda ulaşmış kurtulma iradesine, yanındaki
arkadaşını kastederek Onu kurtarın, onun eşi hamile
ve bir çocuk bekliyor, benim hiç kimsem yok. diyenin, böyle cümlelerle
siyasete mukabele edenin ölüme en yakın olduğu yerde siyasete
hatırlattığı şey şudur: Siyaset, bizi burada
ölüme terk etmenin değil yaşatmanın mesuliyetidir. Biz, burada,
ölüme en yakın olduğumuz yerde nefsimizi başkalarına tercih
etmenin sorumluluğunu hatırlatmış olalım. demiş
oldu. O gün, benim siyasi hayatımda milletimle iftihar edebilme
imkânını bulduğum müstesna bir gündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Ölüme
en yakın olduğu bir zamanda kendi nefsini yanındakinin,
yanındaki kardeşinin, arkadaşının çoluğuna
çocuğuna feda edebilme ahlakını taşımış olan
bir millete mensup olmanın bendeki sevinci şudur: Ölüme en yakın
olduğumuz yerden dirilmek muştusu madenlerden çıktı
önümüze. Siyaset, kendi hayat damarlarını, mesuliyetsizliğiyle
ölümüne göz yumduğu insanlarımızın dudaklarından dökülen
bu hecelerle yeniden tedip etsin, yeniden kendini terbiye etsin.
Bu vesileyle, Somada, diğer maden
ocaklarında kaybettiğimiz, yakınlarının derdini sadece
öldükleri gün andığımız bütün insanlardan,
mahcubiyetimizle, özür dileyerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu ve bu kabîl
özensizliklerin arkasından kurduğu cümlelere dikkat etmesini, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin itibarı adına, bir mecburiyet sayıyorum.
Genel Kurula saygılarımı arz
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Erkan Akçaya ait.
Buyurun Sayın Akçay.
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü vesilesiyle madencilerin güvenli çalışma
ortamına kavuşması için gayret gösterilmesi gerektiğine,
maden facialarında hayatını kaybedenleri rahmetle
andığına, 28 Kasım Çarşamba günü Almanyada
gerçekleştirilen Alman İslam Konferansında yaşanan
skandalları Diyanet İşleri Başkanının dikkatine
sunduklarına ve murakıpların mağduriyetine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün Dünya Madenciler Günü. Madencilik,
dünyanın en zor mesleklerinden biridir.
2014 yılındaki Soma maden faciası
sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma
komisyonunun raporu gerek maden mevzuatımıza gerekse de
madencilerimizin çalışma koşullarına ilişkin çok
önemli bilgi ve öneriler içermektedir.
Madenciliğe rant olarak yaklaşmak insani
ve ahlaki değildir. Madencilikte esas olan,
çıkardığımız ürün miktarından önce iş
sağlığı ve işçi güvenliğidir. Bir avuç kömür için
helalle sözleşerek, geçmiş olsun dilekleriyle ocağa girip bir
ömür feda eden madencilerimizin bu özel gününü kutluyoruz ve idrak ediyoruz.
Onların her türlü tehdit ve tehlikelerden uzak, güvenli bir
çalışma ortamına kavuşması için bütün gayreti ve
mesaimizi harcamamız gerekmektedir. Bu vesileyle, elim maden
facialarında hayatlarını kaybeden madencilerimizi rahmetle
anıyor, görevleri başındaki madencilerimize geçmiş olsun
dileklerimizle birlikte kolaylıklar temenni ediyoruz.
Sayın Başkan, 28 Kasım günü
Almanyada bir organizasyonla Alman İslam Konferansı
düzenlenmiştir. Bu program, başından sonuna kadar skandallar
içinde geçmiştir. İslam dini için sözde bir konferans düzenleniyor
ancak hakaret ve saygısızlıktan başka bir içerik
göremiyoruz. Yurt dışındaki herhangi bir restoranda bile domuz
eti uyarısı yapılırken bir İslam Konferansında
bunun yeri nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kaldı ki bu konferansta
Alman İslamından bahsediliyor. Sormak lazım: Kaç çeşit
İslam var? Şu husus unutulmamalıdır: İslam hak dindir,
Allah katında tek dindir. İslam farklı farklı ülkelere göre
yorumlanacak, nitelendirilecek bir din değildir. Bu rezaleti kabul
etmemiz, doğal karşılamamız, sıradan görmemiz mümkün
değildir. Öte yandan, Diyanet İşleri
Başkanlığınca bu konuda hiçbir açıklama
yapılmaması da dikkatlerimizden kaçmamıştır. Yüce
dinimiz İslama yönelik bu hakaretlerde Diyanet İşleri
Başkanlığı sessiz kalmamalı, daha aktif olmalıdır.
Bu hususa özellikle Sayın Diyanet İşleri
Başkanının dikkatini çekiyoruz.
Yine, Diyanet İşleri
Başkanlığının taşra teşkilatında
hizmetlerin denetimi müftülüklere bağlı olarak görev yapan
murakıplar tarafından yerine getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kuran kurslarında ve
sosyal hizmet kurumlarında verilen yaygın din eğitimi hizmetinin
rehberlik ve denetimine ihtiyacın artmış olması, cami ve
yatılı Kuran kurslarında iş güvenliği eksikliklerinin
tespitiyle tamamlanmasının takip edilmesinin gerekli olması,
namaz vakitleri dışında da cami hizmetlerinin
devamının sağlanmasının takibi, başkanlığın
taşra teşkilatındaki denetim ve rehberlik faaliyetlerinin
yeniden yapılandırılması gereğini ortaya
çıkarmaktadır. Bu aşamada ilk olarak murakıpların
özlük hakları yaptıkları hizmetle uyumlu hâle getirilmelidir.
Kariyer meslek memurluğu olarak murakıplık kadrosu ihdas
edilmelidir. Murakıpların maaş ve özlük hakları da yeniden
düzenlenmelidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Ayhan Bilgene aittir.
Buyurun Sayın Bilgen.
27.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 4 Aralık Dünya
Madenciler Gününe, savunma avukatlarının maruz
kaldığı muamele ile muhalif medyanın tabi olduğu
muamelenin siyasal sistemin demokratikliğinin göstergesi olduğuna,
Ayşe Düzkan, Ragıp Duran, Hüseyin Bektaş, Mehmet Ali Çelebinin
aldığı cezanın kabul edilemez olduğuna, Hakkâri
Milletvekili Leyla Güvenin açlık grevine, başka partilerin tutum ve
tavırlarını çarpıtarak kamuoyuyla paylaşmanın
siyasi ahlakla bağdaşmayacağına ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben de Madenciler Gününü anarak başlamak istiyorum. Şairin
dediği gibi Yüz karası değil, kömür karası. Böyle
kazanılır ekmek parası. Aslında dışarıda
yoksulluk ve açlık, aşağıda da ölümle sınanırlar
madenciler. Bu, tabii ki, aynı şekilde üretim hırsı, sadece
daha çok kazanmak ve insan hayatını değersizleştirmek
açısından önemli bir gün; umarım, sadece bir kez
hatırlamakla kalınmaz.
Sayın Başkan, bir siyasal sistemin
demokratikliğinin iki önemli göstergesi vardır; biri, savunma
avukatlarının hangi muameleye yargı sistemi içinde maruz
kaldıkları, öbürü de muhalif medyanın nasıl bir muamele
gördüğüdür.
ÇHDli avukatların yargılaması
sırasında, çok uzun aktarmayacağım ama maruz
kaldıkları muamele gerçekten ibretlik. Yani sadece duruşma
sırasında görüşme talebi üzerine avukatların üzerine
saldırılması ve Türkiyenin en büyük hukuk örgütlerinden
birisinin başkanlarının önce tahliye edilip sonra hemen
arkasından tutuklanması ayıbı ortada dururken bir de bu
muameleye maruz kalınması kabul edilemez bir durum.
Yine geçtiğimiz yıllarda yayın yapan,
sonra yayını kapatılan bir gazetenin, Özgür Gündem gazetesinin
yazarları, yayın yönetmenleri ceza aldılar geçtiğimiz hafta
ama çok ilginç, sadece dayanışma için bir günlük sembolik
dayanışma tavrı sergileyen Ayşe Düzkan, Ragıp Duran,
Hüseyin Bektaş, Mehmet Ali Çelebi gibi tanınan, bilinen yazarlar bir
günlük dayanışma dolayısıyla bir yıl altı ay ceza
aldılar. Şimdi, gazetenin yöneticisi üç yıl dokuz ay aldı;
elbette o da kabul edilemez bir durum ama bir günlük dayanışma
tavrının bile, hangi fikir o gazetede savunulmuş olursa olsun,
ne kadar tehlikeli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bilgen, devam edin.
AYHAN BİLGEN (Kars) -
ne kadar tehlikeli
düşünceler orada serdedilmiş olursa olsun bir gazeteyle -sırf
ifade özgürlüğü için- sadece gazeteciyle dayanışmanın bu
kadar ağır cezalandırılması kabul edilemez bir durum.
Sayın Başkan, yine Leyla Güven
-geçtiğimiz haftalarda da ifade ettik, bir kez daha ifade edelim- bir
açlık eylemi yapıyor, açlık grevi yapıyor; yirmi beş
gün geride kaldı. Bu tip eylemlerde yirmi beş gün son derece kritik
ve ileri bir rakamdır. Sayın Güven, seçilmiş bir
milletvekilidir. Sesini, sözünü burada söyleyemediği için ve kendisi için
değil, tecridin bitmesi ve bu ülkede kan dökülmemesi, barışın
tesis edilmesi için kendi hayatını riske eden bir tavır ortaya
koymuştur. Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin
Buldan ve 10 milletvekilimiz de, parti grubumuz da şu anda destek ve
dayanışma eylemindedir, yine birçok ilimizde milletvekillerimiz bu
eylemi yapıyorlar. Milletvekillerimiz yapıyorlar çünkü Mersinde
partililerimiz de parti içinde, parti binasında bu dayanışma
eylemini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
AYHAN BİLGEN (Kars) Tamamen pasif bir eylem
olan, şiddet içermeyen, sadece dayanışma mesajı içeren bu
eyleme bile müdahale edilmiş Mersinde ve yöneticilerimiz hâlâ
gözaltındadır. Şimdi, talebe katılmayabilirsiniz,
başka bir siyasi yaklaşıma sahip olabilirsiniz ama sonuç
itibarıyla sessizliğin kendisi, duyarsızlığın
kendisi aslında aynı zamanda bir siyasi ahlak sorunudur.
Son olarak da Sayın Başkan, birkaç gündür
sosyal medyada dolaşan Meclis çalışmalarıyla ilgili bir
çizelge, bunu paylaşmak zorundayım. Buradaki araştırma
önergelerine partilerin nasıl yaklaştıklarına dair bir
çizelge, bir partinin milletvekili paylaştı, sonra başka
paylaşımlar da oldu. Sayın Tuncay Özkan, bu
paylaşımından dolayı kendisi de açıkladı,
yanlış olduğunu ve kendisinin bilgisi dışında bu
paylaşımın olduğunu ama kendisinden önce paylaşan
milletvekilleri hâlâ bir irade beyan etmediler. Şimdi, biz herhangi bir
partiyle polemik ya da bir milletvekillini hedef almak için asla söylemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Meclis
çalışmalarında hangi parti kimi, ne kadar, nasıl destekler,
neye karşı durur; bu, her partinin kendisini ilgilendirir ve kendi
seçmenine hesabını vermeyi göze alarak her parti bunu yapar ama
yanlış beyanda bulunmak, başka partilerin tutum ve tavırlarını
çarpıtarak kamuoyuyla paylaşmak, siyasi ahlakla
bağdaşmayacak bir durumdur. Biz bu çizelgede ifade edilen 19
önergeden 17sine destek vermişiz, burada
konuşmacılarımız bunu net beyan etmişler, biz
işaret yoluyla oyumuzu belli etmişiz, tutanaklar ortada ama bir
milletvekilinin, hem de Genel Kurula kendisi gelmeyip Genel Kurulda partiler
böyle davranıyor diye partimizi de bir çizelgenin içerisine koyup sanki
Hükûmeti destekliyor, onun için muhalefetin önergelerine destek vermiyor.
gibi bir yaklaşım ortaya koymak kamuoyunu yanıltmaktır.
Siyasetçilerin elbette ki görüşlerinin arkasında durması
önemlidir ama başkaları hakkında da bir hüküm verirken, bir
şey paylaşırken daha ciddi davranması beklenir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özgür Özele aittir.
Buyurun Sayın Özel.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü vesilesiyle iş cinayetlerine kurban giden maden
şehitlerini rahmetle andığına, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü nedeniyle engellilerin anayasal haklardan engelli olmayan
bireylerle eşit biçimde yararlanmaları gerektiğine, Cumartesi
Annelerinin 714üncü haftada Şevket Epözdemir ve Tahir Elçinin
katledilişinin yıl dönümünü anmak üzere buluştuklarına ve
Meclis çalışma çizelgesiyle ilgili paylaşıma ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün Dünya Madenciler Günü. Türkiyenin en büyük
maden faciası ve iş kazası olan 13 Mayıs Soma
faciasının üzerinden tam dört buçuk yıl geçti. Yitip giden 301
madencimizin ardından verilen tüm sözler, dökülen tüm gözyaşları
maalesef unutuldu. Soma kazasının ardından kurulan
araştırma komisyonu raporunun gereği yapılmadı,
önerilerin tamamı havada kaldı. Soma faciası yaşandığında
Unutursak yüreğimiz kurusun. denmişti ama temmuz ayında karar
duruşmasında ailelerin yanında çok az kişi vardık ve
maalesef, ilk duruşmalarda orada boy gösteren çok sayıda siyasi ve
siyasi partiler bu sefer Somayı, madencileri yalnız
bıraktılar. Soma katliamının temmuz ayında çıkan
kararı hiçbirimizi tatmin etmedi. Katliamın ardından,
yaşamını yitiren madencilerimizin ailelerine verilen sözlerin
önemli bir kısmı havada kaldı, işsiz kalan 2.700
arkadaşları hâlâ tazminatlarını alamadılar.
Türkiyede madencilerimiz, ruhsatlı ya da
ruhsatsız ocaklarda günde 3 vardiya hâlinde hâlen ölüme inmeye devam
ediyorlar. Hiçbir maden ocağı 13 Mayıs sabahı Somadaki
maden ocağından daha güvenli değil maalesef. Soma Uyar
Madencilikten alacağı olan 748 madencimiz, hâlâ
alacaklarını alamadılar ama şirket, göz göre göre Somadaki
varlıklarını satmaya, o paraları tahsil etmeye devam
ediyor.
Daha geçtiğimiz günlerde Zonguldak Kilimlide
ruhsatsız bir maden ocağında bir iş cinayeti daha
yaşandı.
Kayıt dışı maden ocağının
olmadığı, tüm maden ocaklarının dünya
standartlarında güvenliğe sahip olduğu bir mevzuata sahip olmak
zorundayız. Başka canları kaybetmemek, başka
hayatların kararmasına engel olmak, başka çocukların
babasız, başka anaların, babaların evlatsız
kalmasına engel olmak için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...başta Soma
Komisyonunun raporu olmak üzere, Meclisin bu konunun üzerine titizlikle
eğilmesi gerekmektedir.
Bugün bir kez daha, iş cinayetlerine kurban
giden maden şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyor, maden
ocaklarındaki tüm maden emekçilerimizin Dünya Madenciler Gününü
kutluyoruz.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü, dündü. Dünya
Engelliler Gününde Cumhuriyet Halk Partisi olarak engellilerin eğitim,
sağlık, istihdam başta olmak üzere, tüm anayasal haklardan
engelli olmayan bireylerle eşit biçimde yararlanmaları
gerektiğini savunuyoruz.
Engellilerin çalışma dünyasına
katılımını önemsiyoruz. Bu nedenle özel işyerleri için
yüzde 3, kamuda işçi statüsünde çalışılan yerler için yüzde
4, devlet memurluğu statüsünde çalışanlar için yüzde 3 olan
engelli çalıştırma zorunluluğu var; ancak kadrolar
boş, kullanılmıyor, yeteri kadar engelli istihdam edilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ancak, bu kadroların
doldurulması için samimi bir gayrete, meselenin üzerine ciddiyetle
eğilmeye gerek var. Engelli vatandaşlarımızın tüm kamu
hizmetlerinden eşit bir şekilde ve ayrımcılığa
uğramadan yararlanması, temel sorumluluğumuz olmalı.
Ayrıca Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisi
başta dezavantajlı gruplar olmak üzere, tüm
yurttaşlarımızın sorunlarının çözüm yeri olarak
görüldüğüne göre, engelli yurttaşlarımız da sorunlarının
çözümü için milletvekillerine sıklıkla gelmektedirler. Ancak,
özelikle yerleşkede yaşanan bazı sorunlar nedeniyle engelli
vatandaşlarımızın yerleşkeye girişlerinin
kolaylaştırılması gerekiyor. Bu doğrultuda, Dikmen ve
Çankaya girişinde engelliler, gaziler ve belli bir yaşın
üzerindeki vatandaşlarımızın kullanımına tahsis
edilmek üzere ayrı bir giriş kapısı açılması
önerimizi yeniliyoruz. Bu konuda çok sayıda şikâyet alınıyor.
Bu konuyu Meclisin yönetiminin ivedilikle çözmesini tarafınıza arz
ediyoruz.
Sayın Başkan, son olarak, Sayın Genel
Başkanımızın verdiği bir söz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adalet ve Kalkınma
Partisi, İstiklal Caddesini ve Galatasaray Meydanını onlara
kapattığından beri Cumartesi Annelerinin
çığlıklarını bu Meclis çatısı altına
getirip tutanak altına geçiriyoruz.
714üncü haftasında Cumartesi Anneleri,
kayıplarının avukatları Şevket Epözdemir ve Tahir
Elçinin katledilişinin yıl dönümünü anmak üzere buluştular.
İnsan Hakları Derneği Tatvan
temsilcisi avukat Şevket Epözdemir 90lı yıllarda yaşanan
ağır hak ihlallerine karşı yürüttüğü hukuk mücadelesi
nedeniyle tehdit ediliyordu. 25 Kasım 1993 tarihinde bürosundan evine
dönerken kaçırıldı. Ertesi gün gözleri bağlı, yüzünden
ateşli silahla vurulmuş cansız bedeni, Bitlisin Güroymak ilçesi
civarında yol kenarında bir kanalda bulundu. Olay yeri incelemesi
bile cinayetten on yedi yıl sonra yapıldı. Yirmi beş
yıldır Şevket Epözdemir cinayetini açıklığa
kavuşturacak etkin bir soruşturma yürütülmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın ve bitirin Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tahir Elçi, 28 Kasım 2015
tarihinde Diyarbakırın Sur ilçesinde bulunan Dört Ayaklı Minare
önünde tarihî yapıların korunması için yaptığı
basın açıklaması sırasında başından tek
kurşunla vurularak öldürüldü. Olay, çok sayıda kameranın önünde
gerçekleşti. Olay yeri incelemesi yüz on bir gün sonra yapıldı.
Cinayetin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen Tahir Elçi cinayetinde
etkin bir soruşturma yürütülmedi.
Şevket Epözdemir ve Tahir Elçinin
akıbetinin açığa çıkarılarak sorumluluğu olan tüm
görevlilerin adil bir yargılama faaliyeti sonucunda
cezalandırılmasını istiyoruz, bu konuda yargıyı
göreve davet ediyoruz.
Sayın Başkanım, bir ilave yapmam
gerekiyor. Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili haklı bir
hassasiyetini dile getirdi. Bir Meclis çalışma çizelgesi
paylaşılmış, ardından Sayın Genel Başkan
Yardımcımız önce bunu retweet etmiş ama ardından
hatasını anlayarak ve konu hakkında açıklama yaparak
vazgeçmiş. Kaynak ve ilk paylaşım, partimize ait değildir.
Yaptığımız yeni paylaşımla retweet etmeyi
geriye almış durumdayız. Konuyla ilgili herhangi bir
yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için bunu
Halkların Demokratik Partisinin ifadesi üzerine ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muşa
aittir.
Buyurun Sayın Muş.
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününü ve 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü
kutladığına, maden kazalarında hayatını kaybeden
işçilere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz de AK PARTİ Grubu olarak,
malumunuz, dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günüydü, engelli
vatandaşlarımızın bu gününü bir kez daha tebrik ediyoruz.
Bu anlamda, engelli vatandaşlarımıza yönelik toplumsal
duyarlılığın artmasını temenni ediyor, tüm
engelli kardeşlerimize ve onların fedakâr ailelerine mutlu, huzurlu
bir yaşam diliyoruz.
Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Ülkesi ve
ailesi için yerin metrelerce altına giren, fedakârca çalışan,
ekmeğini alın teriyle kazanan tüm maden işçilerimizin bu gününü
kutluyoruz. Maden kazalarında hayatını kaybeden
işçilerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, bitti mi
sözleriniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç tezkeresi var, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Gürcistan Parlamentosu tarafından
14-16 Aralık 2018 tarihlerinde Gürcistanın başkenti Tifliste
Tiflis Dayanışma ve Yenilikçi Finans Forumuna katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/110)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Gürcistan Parlamentosu tarafından 14-16
Aralık 2018 tarihlerinde Gürcistanın başkenti Tiflis'te Tiflis
Dayanışma ve Yenilikçi Finans Forumu düzenlenecektir.
Söz konusu foruma katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Kabul Edenler
Kabul Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, TBMM üyelerinden oluşan heyetin
14-18 Ocak 2019 tarihlerinde Sudana resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/111)
30/11/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinin 14-18 Ocak
2019 tarihlerinde Sudan'a resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Anılan heyetin söz konusu Sudan ziyareti,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un
6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bir tezkeremiz daha var arkadaşlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Ankara Milletvekilimiz Sayın Nihat
Yeşil ile Şırnak Milletvekili Sayın Nuran İmirin izin
taleplerine ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Ankara Milletvekili Nihat Yeşilin
on beş gün, Şırnak Milletvekili Nuran İmirin on altı
gün izinli sayılmasına ilişkin tezkeresi (3/112)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 16 Kasım 2018 tarihli toplantısında milletvekili
izin talebine ilişkin olarak Ankara Milletvekili Nihat Yeşil'in on
günü aşan izin talebi ile Şırnak Milletvekili Nuran İmir'in
ardışık on günü aşan izin talebinin kabulünün Genel Kurulun
onayına sunulmasına karar verilmiştir.
Genel Kurul'un onayına sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, Başkanlığın okunan tezkeresine konu
Başkanlık Divanı kararını ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunuyorum:
Ankara Milletvekili Nihat Yeşilin on beş
gün izinli sayılmasının İç Tüzükün 151inci maddesi
uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasına karar verildi.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şırnak Milletvekili Nuran İmirin on
altı gün izinli sayılmasının İç Tüzükün 151inci
maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasına karar
verildi.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, grup önerilerine
geçmeden önce Sayın Desticinin bir söz talebi oldu, onu da bir yerine
getirelim.
Buyurun Sayın Destici.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin, 3 Aralık
Dünya Engelliler Gününe, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe, yerel
seçimlerde uygulanan yüzde 10 barajının kaldırılması
gerektiğine ve partilere yapılan hazine yardımının
adil bir şekilde dağıtılması için gerekli düzenlemenin
yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, sizleri de
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün 3 Aralık Dünya Engelliler
Günüydü, bu vesileyle bir kere daha bütün engelli
vatandaşlarımızın bu gününü tebrik ediyorum. Tabii, hepimiz
birer engelli adayıyız. Bu şuurla -zaten milletimizin, Müslüman
Türk milletinin karakterinde de sevgi, şefkat ve merhamet sonsuzdur,
Rabbimin izniyle inşallah- dolayısıyla da bizim, engelli
vatandaşlarımızın bütün meselelerinin halledilmesi
noktasında da Meclis olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
daha fazla gayret göstereceğimize yürekten inanıyorum.
İkincisi, bugün 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü. Tabii, madencilerimiz, rızkını alın teriyle,
anasının ak sütü gibi helalinden kazanan
vatandaşlarımız. Ben kendilerinin bu gününü tebrik ediyorum.
Tabii, bu vesileyle, başta Soma olmak üzere Ermenek ve Zonguldakta
madende çalışırken hayatını kaybeden bütün maden
şehitlerimizi de rahmetle, minnetle anıyorum. Ruhları şad
olsun, mekânları cennet olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Tabii, bugün
burada esas dikkatleri çekmek istediğim husus, biliyorsunuz, önümüzdeki
yıl yerel seçimleri hep birlikte karşılayacağız. Bu
yerel seçimlerle ilgili henüz seçim takvimi Yüksek Seçim Kurulu tarafından
açıklanmadan iki hususu Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, kıymetli
vekillerimizin ve grupların dikkatine sunmayı istiyorum: Birincisi,
aynen genel seçimlerde olduğu gibi yerel seçimlerde de biliyorsunuz
belediye meclisi üyeliklerinde ve il genel meclisi üyeliklerinde bir yüzde 10 barajı
uygulanıyor ki bu baraj da çok katı bir baraj. Size şöyle örnek
vereyim: Ankara ilimizin bir ilçesinde A partisi yüzde 17,4; B partisi 19,1; C
partisi 56,7 almış. A partisi ile C partisi arasındaki oy
farkı sadece 3 katken meclis sıralamasında 17,4le A partisi
sadece 1 Meclis üyesi çıkarabilirken 56 alan C Partisi 22 Meclis üyesi
çıkarmış yani oyu 3 katı ama çıkardığı
meclis üyesi tam 22 katı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Destici, devam edin.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara)
Dolayısıyla da bu hususun düzeltilmesini ve buradaki barajın
adil olmadığını ve kaldırılması
gerektiğini ben Meclisimizin takdirlerine sunuyorum.
İkincisi de, biliyorsunuz, yine partilere
hazine yardımı yapılıyor. Önümüzdeki yıl da partilere
hazineden 772,3 trilyon yardım yapılacak. Bu paranın, 772
trilyonun yarısı hazine yardımı, yarısı da seçim
yardımı. Bu hazine yardımı yüzde 3ün üstünde oy alan
partilere veriliyor. Ama en azından seçim yardımının yani
yarısının
Ben seçime katılan bütün partilere önce bir
taban para verilmesini ve daha sonra da bir önceki seçimlerde
aldıkları oya göre Anayasamızın ilgili maddesinde de
yazdığı gibi, hakça ve adil bir şekilde
dağıtılmasını Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirlerine
arz ediyorum ve bu hususta da gerekli düzenlemenin yapılmasını
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Size de saygılarımı sunuyorum,
Meclise de bizi dinleyen vatandaşlarımıza da
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Destici.
Sayın Mücahit Durmuşoğlu, Osmaniye
Milletvekilimiz, grup önerilerine geçmeden önce son sözü size vereyim.
Daha sonra, değerli arkadaşlarım,
60a göre söz taleplerini görüşmeler sırasında,
arkadaşlarıma belirli aralıklarla vereceğim, kimse
endişe etmesin.
Buyurun Sayın Durmuşoğlu.
31.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
münasebetiyle düzenlenen etkinliklerde oluşan hassasiyetin, engelli
kardeşlerimizin hayatlarını daha da kolaylaştıracak
adımların atılmasına vesile olmasını diliyorum.
Devlet olarak engelli
vatandaşlarımızın ayrımcılığa maruz
kalmadan bakımının sağlanması ve toplumsal hayata
uyumuna ilişkin hizmetlerin sunulması öncelikli görevlerimizdendir.
2007 yılında başlattığımız
evde bakım aylığı uygulamasıyla ağır engelli
vatandaşların hayatı kolaylaştırıldı.
Bakım ve rehabilitasyon merkezleri, engelsiz yaşam merkezleriyle
engellilerimizin rehabilite süreçlerine katkı sağlanarak sosyal
hayata adapte olması için büyük adımlar atıldı. AK
PARTİ olarak bundan önce olduğu gibi bundan sonra da engelli
vatandaşlarımızın sorunlarına öncelik vermeye, bu
sorunların çözümüne ciddiyetle eğilmeye, engelli vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğiz. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın dediği
gibi, yapılan çalışmaları bir lütuf olarak değil, uzun
süredir eksikliği hissedilen hakların, sahiplerine teslim edilmesi
olarak görüyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle 3 Aralık Dünya Engelliler
Günümüzü ve madencilerimizin Dünya Madenciler Gününü kutluyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan
Vekilim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve ondan sonra
öneriyi oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Balıkesir
Milletvekili İsmail Ok ve arkadaşları tarafından,
Türkiyenin tarımda söz sahibi olması ve rekabet edebilir düzeye
erişebilmesi amacıyla tarımın devam edegelen yapısal
sorunlarının araştırılarak gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 7/11/2018 tarihinde TBMM
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (10/414) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Aralık 2018
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/12/2018 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok
tarafından Türkiye'nin tarımda söz sahibi olması ve rekabet
edebilir düzeye erişebilmesi amacıyla tarımın devam
edegelen yapısal sorunlarının araştırılarak
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/11/2018 tarihinde (10/036) esas
numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerin 4/12/2018 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere
öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz
Sayın Ayhan Erel konuşacak. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Erel, süreniz beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; partimizin vermiş olduğu grup önerisi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sizlere bugün Türk tarımının mevcut
durumunu çiftçilerimizden ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizden
aldığımız bilgilere devletin resmî istatistikleri üzerinden
kısa sürede paylaşmaya çalışacağım.
Arz tarafıyla tarımın sadece iktisadi
bir sektör olarak değil, talep tarafında ülkemizin gıda
güvenliğini korumak, tarım politikalarında yapılan
yanlışlar nedeniyle gıda enflasyonuyla tüketicinin geçim
sıkıntısı çekmesine neden olan hususları
özetleyeceğim.
Türkiye, 2010 yılında yaklaşık
69 milyar dolarlık tarımsal gayri safi yurtiçi hasıla üretirken
2017 yılında bu değer 51 milyar dolara, tarımın gayri
safi yurtiçi hasıla içindeki payıysa yüzde 6ya gerilemiştir.
2010 yılında tarımın gayri safi yurtiçi hasıla
içindeki payı yüzde 9ken, 2018in ikinci çeyreği itibarıyla bu
oran yaklaşık yüzde 5,7ye düşmüştür. Aradaki fark,
yaklaşık 18 milyar dolardır. Bu fark, Türk çiftçisinin
kaybıdır.
Tarımdan ekmek yiyenlerin, tarımdan
geçinenlerin sayısı, maalesef her geçen gün azalmaktadır. 2018
yılı içinde toplam 14,8 milyar TL destek verilmesi öngörülmekteydi.
2017 yılına göre sadece 2 milyar TL artış vardır. Bu
değer, çiftçimizin alması gereken desteğin oldukça
altındadır. Hükûmet, eğer Türk çiftçisine 2017 yılında
gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1i oranında destek
vermiş olsaydı 31 milyar TL, 2018 yılındaysa 37 milyar TL,
2019 yılındaysa 44 milyar TL ödenek tahsis etmesi gerekirdi. Fakat,
Hükûmet, bütçelerinde Türk çiftçisine 2017 yılında 12,8 milyar TL,
2018 yılında 14,5 milyar TL, 2019 yılında da 16 milyar TL
destek vereceğini açıklamıştır.
Devlet, 2017-2019 döneminde Türk çiftçisine 119
milyar TL destek vermesi gerekirken sadece 43 milyar TL destek vermiştir.
Elleri nasırlı, yürekleri yaralı, gözleri yaşlı Türk
çiftçisinin yaklaşık 70 milyar TL desteğini keserek yandaş
müteahhitlere, yolcu garantili havaalanlarına, araç garantili köprülere,
hasta garantili hastanelere vermiştir. Her kime haksız yere
verildiyse haram olsun, zıkkım olsun, burunlarından fitil fitil
gelsin.
Önümüzdeki 2019-2021 döneminde Hükûmetin
tarımsal destekler kapsamında çiftçiden kestiği toplam tutar 100
milyar TLyi bulmaktadır, 153 milyar TL destek vermesi gerekirken sadece
53 milyar TL vermeyi öngörmektedir. Çiftçinin 100 milyara yakın
desteği kesintiye uğramaktadır. Bu kesinti nereye gidecektir, bu
kesinti kime gidecektir, bu kesinti nasıl gidecektir? Bunu ben sormuyorum,
bunu Aksarayın, Eskilin Taşkesik Yaylasından Nevzat Bey
soruyor, Gaziantepin Nizip ilçesinden Ökkeş amca soruyor, Giresunun
Tirebolusundan Fadime abla soruyor, Çukurovadan Cabbar dayı soruyor,
Aydından Mehmet enişte soruyor. Varsa da haklarını
yiyenlere ve bu haklarının yenilmesine sebep olanlara
haklarını helal etmediklerini beyan ediyorlar.
Bu desteğin kesilmesi, gıda arz
güvenliğinin yanı sıra, gıda enflasyonunu ve cari
açığı da olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye, tarım
dış ticaretinde 2007 yılından bu tarafa büyük açıklar
vermektedir. İktidara geldiklerinde Türkiye tarımda ihracatçı
bir ülke iken bugün 2017 verilerine göre 6 milyar ihracata
karşılık, 9 milyar ithalat yapar hâle gelmiştir. Bu 9
milyar TL Türk çiftçisinin değil; Avrupalı, Amerikalı,
Brezilyalı çiftçilerin cebine gitmiştir. Tarımsal üretime
baktığımızda, 2002 yılında yüzde 10,3ten
cumhuriyetin en düşük seviyesi olan yüzde 5,7ye gerilemiştir. Bu
sektörde toplam dış ticaret açığı 54 milyar TL
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
Toparlayalım Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Türkiye, bugün kendi kendine
yeten bir ülke olma özelliğini kaybetmiştir. Kendi etini,
samanını üretemez hâle gelmiştir. Birçok tarım ürününde
gümrük vergilerinin düşürülmesiyle birlikte çiftçilerimiz perişan
hâle gelmiştir. Tarım ve hayvancılık ürünlerinde
ithalatın artması, üretimde kullanılan ithal girdilerin; mazot,
gübre, tohum, ilaç ve yem fiyatlarının TLdeki zayıflamaya
paralel olarak artması sonucunda gıda enflasyonu, en yüksek
seviyelerde seyretmektedir.
Kısaca, Türk tarımı on altı
yıldır uygulanan yanlış politikalar nedeniyle çöküş
aşamasına gelmiştir. Bu çöküş, tarımsal üretim,
istihdam, dış ticarette tarımsal enflasyon göstergelerine de
yansımıştır. Türkiye, bugün tarımsal arz ve gıda
güvenliği bakımından riskli ülkeler arasına girmiştir.
Türk tarımının sorunları bütüncül bir anlayışla
ele alınmalı, Türk çiftçisi sadece bir bakanlığın
uyguladığı yanlış politikalara kurban ve mahkûm
edilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın Genel Kurulu
Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erel.
Tarımı tabii, beş dakikada anlatmak
kolay değil, mümkün de değil.
Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Murat Çepni
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Çepni.
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Sayın Başkan, Genel Kurul ve değerli halkımız;
tarım araştırma önergesini destekliyoruz. Bütçeler vesilesiyle
tarım alanında yaşanan yıkımı, kamu kurumlarının
başarısızlığını, tarımın
beşiği olan Anadolunun nasıl ithal ürünlere bağlı
hâle geldiğini bir kez daha gördük, yaşanan sorunları,
yolsuzlukları, halk düşmanı politikaları bir kez daha dile
getirdik. Anadolunun bereketli toprakları, yanlış ekonomik
politikalar yüzünden çoraklaştırıldı. Biz HDP olarak
tarımın sermaye şirketlerine peşkeş çekilmesine
karşı mücadelemizi yükselteceğimizi bir kez daha buradan
belirtiyoruz.
Yoldaşlarımız, HDP il
binalarında ve Mecliste açlık grevindeler. Leyla Güven ve
vekillerimiz, tecrit kalksın talebiyle açlık grevine
başladılar ve sessiz bir çığlığı
yükseltiyorlar. Bu talep, milyonların talebidir. Başta Kürt
halkının adil, demokratik, onurlu barış talebi
şiddetle yanıtlanıyor. Savaştan beslenenler bir avuç saray
çevresidir oysa milyonlarca emekçi yoksullaşıyor. AİHM
kararını uygulamayanlar, tecridi kaldırmayanlarla işçileri
açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe mahkûm edenler
aynıdır. Bugün, Aydın Efeler Kızılcaköyde
Mahallemizde jeotermal istemiyoruz, zehirlenmek istemiyoruz, yaşamak
istiyoruz. diyen köylülere saldıran kolluk güçleri hangi iktidardan,
hangi siyasi akıldan besleniyorsa bu savaş politikaları da
tıpkı oradan besleniyor.
Bugün Dünya Madenciler Günü ve Madenciler Günü büyük
bir kuralsız, güvencesiz çalışma koşulları içerisinde
gerçekleşiyor. İSİG Meclisinin verilerine göre, 2017
yılının ilk on bir ayında 84 maden işçisi iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Ölümler, özellikle, linyit,
taş kömürü, mermer, taş ve bakır ocaklarında
yoğunlaşırken 84 madencinin ölümü Ben baktım, çok güzel
ölmüşlerdi. Kaza, ölüm, madencilik mesleğinin fıtratında
var. anlayışından besleniyor.
Yerin derinliklerinden geldiler,
Ellerinde susmak bilmeyen bir yer altı
güneşiyle.
Ne kadar diplere bastırılsa,
O kadar boğulmak bilmez yankısıyla
yüreklerinin.
Ağır ağır geldiler...
Sonra her gün geldiler, artarak geldiler
Kadınları, çocukları ve
alkışlarıyla.
Yoğurt mayalar gibi geldiler,
Pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır
gibi,
Su gibi, ateş gibi.
Her gün yeni ağızlar eklendi
ağızlarına,
Yeni yollarla tanıştı ayakları,
Her gün yeni kabuklar çatladı,
Yeni kulaklar işitmeye başladı
söylediklerini.
Bir kent oldular sonunda,
Ve adını değiştirdiler ülkenin.
Direnen maden işçilerini buradan bir kez daha
selamlıyoruz ve aydınlık bir dünya ve demokratik bir Türkiye
mücadelesini onlarla birlikte yürüteceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Yine, yarın üçüncü havalimanı
işçileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Yine, kölelik
koşullarında çalışmaya isyan ederek eyleme başlayan
üçüncü havalimanı işçileri tutuklanmıştı.
İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş sendikaları
üyeleri ve işçileri cezaevindeler ve cezaevi koşulları son
derece kötü. Tek tek bütün tutuklular farklı koğuşlara
verilmiş durumda ve koğuşlarda fiziki ve psikolojik
işkenceye maruz kalıyorlar. Bu arkadaşlarımızın
yarın mahkemesi var, tüm halkımızı mahkemeye
katılmaya, yoldaşlarımızın özgürlük talebini
yükseltmeye çağırıyoruz.
Teşekkür ederiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çepni.
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Edirne Milletvekilimiz
Sayın Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri rakamlara
boğmak istemiyorum. Ciddi anlamda sorunlu bir sektör; aslında hiç
sorunsuz olması gereken ama sizin iktidarınızda
batırdığınız, çökerttiğiniz, sorunlara boğduğunuz
bir sektörden bahsediyorum. 1 milyar lira borçla çiftçileri
devraldınız, 110 milyar liraya çıkardınız. Çiftçi
borçlu, borcunu ödeyemiyor, sadece faizini ödeyebiliyor, geri kalan borcu
sürekli artıyor. Destek vermiyorsunuz, onun yerine başka ülkelerin
çiftçilerini âdeta destekliyorsunuz. Ya, bizde arpa mı yetişmiyor?
Bizde buğday mı yetişmiyor? Bizde mısır mı
yetişmiyor? Bizde soya mı yetişmiyor, tütün mü yetişmiyor,
şeker pancarı mı yetişmiyor? Kırmızı et mi
üretemiyoruz? Besilik hayvan mı yetiştiremiyoruz? Bunların
hepsini ithal ediyorsunuz. Bu saydığım ürünlere verdiğimiz
para kadar çiftçiye destek veriyorsunuz, bunu da az buluyorsunuz. Ama
geçenlerde İçişleri Bakanlığının Plan ve Bütçe
Komisyonundaki bütçe görüşmelerine gittim, dedi ki: Ülkemizde bir
güvenlik sorunu var. Ben de dedim ki: Evet, bir gıda güvenliği
sorunu da var. Nişasta bazlı şeker sorunu var, kotayı
düşürdünüz yüzde 5e ama denetim yok. İnsanlar ne yiyor, ne içiyor,
sağlığı tehdit altında, bunu biliyor musunuz? GDOlu
ürünleri sürekli ithal ediyoruz, demek ki bir gıda güvenliği tehdidi
var. Dünya kadar hayvan ithal ediyoruz, et ithal ediyoruz. Ee, şimdi de
duyuyoruz ki çok fazla ithal etmişiz, bunları başka ülkelere
satmak istiyoruz.
Bir bakan getiriyorsunuz, Bana süre verin. diyor.
Ya, süre verilecek zaman mı? Bu kadar bilgisiz olabilir mi insanlar, sizin
içinizde hiç bu konulardan anlayan, bu konularda deneyimli insan yok mu, neden
bu tip insanları seçiyorsunuz? Daha önce de bir genel cerrahı
seçmiştiniz, konuları anlayana kadar zaten zaman geçiyor. Ama Türk
tarımının, inanın, bekleyecek zamanı yok. Çiftçi ciddi
anlamda ipotekli. On yıldan beri buğdayını 80 kuruşa,
90 kuruşa satıyor ama on yıl önce 1,5 liraya
aldığı mazotu bugün 6,5 liraya alıyor. Ya, bunları hiç
görmüyor musunuz? Çiftçinin ne kadar borçlandığını görmüyor
musunuz? Kaç tane kredi kartı olduğunu görmüyor musunuz? O kartlarla
alışveriş yaptığını görmüyor musunuz? Kaç
tane tarlanın satıldığını görmüyor musunuz,
bilmiyor musunuz? Gübrenin fiyatının ne olduğunu bilmiyor
musunuz? Tarlaların yüzde 80ine çiftçi taban gübresi kullanamadı.
Bakın, önümüzdeki yıl Türkiye'yi
kıtlık bekliyor, her fırsatta bunu söylüyorum. Ne demek?
Tarlaların yüzde 80ine taban gübresi atılmadıysa bu ciddi bir
sorun. Niye atmadı çiftçi? Çok pahalı, alamadı, bundan
dolayı alamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla)
Çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz, bütün ürünlerde, girdilerde
indirim yapacağız. Önce yüzde 100 zam yapıyorsunuz gübre
fiyatlarına, sonra yüzde 10 indirim yapıyorsunuz, ya, çiftçi bunu
alamıyor.
Bakın, gidin, tarım kredi kooperatifleri
şu anda ortak kefalet yoluyla bütün çiftçileri icraya vermiş durumda.
Bütün köylerden bizi arıyorlar, herkesin icra kâğıtları
var, diyor ki: Ben borcumu ödeyemedim, başkasına kefil
olmuştum, o ödeyemediği için ben de icralık oluyorum. Lütfen,
bunları biraz görün.
Artık Türkiye arpa ithal etmesin ya,
Türkiye'nin topraklarında arpa oluyor; buğday ithal etmesin, hepsi
oluyor. Şeker fabrikalarını satıyorsunuz, şeker
pancarı ekimi 800 bin dekar azaldı. Biraz da istatistiklere
bakın -hep enflasyonu düşürmekle uğraşmayın- Türkiye
ne üretiyor, ne tüketiyor, neye ihtiyacı var, lütfen, bunlara bir
bakın. Kaç tane süt hayvanı kesiliyor, neden kesiliyor? Yem
pahalı olduğu için kesiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) - Türkiye
tarımının sorunları çok fazladır, dört dakikada da bu
kadar anlatabildik; keşke daha zaman olsa da anlatabilsek. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gaytancıoğlu, sağ olun.
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde son
söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Mardin
Milletvekilimiz Sayın Cengiz Demirkayaya aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Demirkaya, süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ DEMİRKAYA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİnin tarımın sorunlarıyla ilgili grup önerisi aleyhine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarım sektörümüz,
2003-2018 döneminde, yaşanan kuraklık ve doğal afetlere
rağmen, on altı yılın on ikisinde büyüyerek sürdürülebilir
bir gelişme göstermiştir. Millî gelire katkısı ise, 2002 yılında
36,9 milyar TL iken 2017 yılı itibarıyla 189 milyar TL olarak
gerçekleşmiştir. Tarım ve gıda ürünleri ihracatı ise
2002 yılında 3,752 milyar dolar iken 2018 Ocak-Ağustos
arasında 11,035 milyar dolara ulaşmıştır, 2018
yılında açıklanan ilk sekiz aylık verilere göre 11 milyar
dolar tarım ve gıda ürünleri ihracatı yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, dış ticareti
geliştirme çabası olarak Tarım ve Orman
Bakanlığımızca dünya pazarlarında ülkemizin mevcut
konumunu korumak ve pazar payını artırmak için potansiyel hedef
pazarlara yönelik tarımsal ticaret heyet ziyaretleri, tarım iş
forumları ve uluslararası tarımsal organizasyonlar
gerçekleştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, yeni düzenlemelerle
2018 yılı tarımsal destek uygulamalarında mazot
desteği başta olmak üzere bazı desteklerde birim destek
miktarları arttırılmış, bazı konularda ise yeni
destekler başlatılmıştır. Biz AK PARTİ olarak
tarımın Türkiyenin lokomotifi olması için desteklerimizi
artırarak devam ettiriyoruz. Mazot maliyetinin yüzde 50sini destekliyoruz,
gübre desteğini yüzde 100 artırdık, özel olarak buğday ve
arpaya gübre desteğini yüzde 100 artırarak 4 TLden 8 TLye
çıkardık. Bitkisel üretime yönelik desteklerde yeni düzenlemeler
yaptık. Kütlü pamuk prim desteği kilogram başına 75
kuruştan 80 kuruşa çıkarılmıştır. Kuru
fasulye, nohut ve mercimekte kilogram başına 30 kuruştan 50
kuruşa çıkarılmıştır.
Hayvancılık ve su ürünlerine yönelik
desteklerde de yeni düzenlemeler yaptık. Hayvancılık destekleri
2002 yılında 83 milyon TL iken, 2017 yılında 3,8 milyar
TLye çıkarılmıştır. 2018 yılında ise Ekim
ayı itibarıyla 3,1 milyar TL ödeme yapılmış olup,
yıl sonunda destek miktarının 4 milyar TLye ulaşması
beklenmektedir. 2002 yılında 1,8 milyar TL olan tarımsal
destekleme ödemelerini ise 2018 yılı itibarıyla 16,1 milyar
TLye çıkardık.
Değerli arkadaşlar, tarımın,
nüfusumuzun gıda ihtiyacını karşılaması, sanayi
sektörüne ham madde sağlaması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demirkaya, siz de
toparlayın.
CENGİZ DEMİRKAYA (Devamla)
sanayi
ürünlerine talebin artması, ulusal gelir ve dış ticarete
katkısı nedeniyle ulusal ekonomi için de büyük bir önemi vardır.
Birçok tarımsal ürünün ana vatanı olan ülkemizde tarım sektörünü
geliştirerek üretimi artırmak, üreticinin emeğini korumak,
vatandaşlarımızın gıda güvenliğini teminat
altına almak için var gücümüzle çalışıyoruz. Tarımsal
üretim, toprak, su kaynakları ve orman alanlarımızın
korunması, sulama, su ürünlerinin kurumsallaşmasına kadar her
alanda hizmet kalitemizi artırmak için çalışmalarımıza
devam ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, İYİ PARTİnin grup önerisinin oylanmasında
karar yeter sayısının aranmasını talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
İYİ PARTİ Grubunun vermiş olduğu öneri üzerindeki
görüşmeler sona ermiştir.
Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Değerli arkadaşlar, kâtip üyelerimiz
arasındaki ihtilaftan dolayı oylamayı elektronik cihazla
yapalım, iki dakikalık süreyle oylarımızı belli edelim
lütfen.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
elektronik sistemle yaptığımız oylamada karar yeter
sayısı bulunamamıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Az önce yapmış olduğumuz
İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve
arkadaşları tarafından, özgür basının önündeki
engellerin araştırılması amacıyla 3/12/2018 tarihinde
TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Aralık 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/12/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
3 Aralık 2018 tarihinde Van Milletvekili
Sayın Tayip Temel ve arkadaşları tarafından özgür
basının önündeki engellerin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 1011 sıra
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/12/2018 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, salonda
yine büyük bir uğultu var ve özellikle, telefon görüşmelerinin
dışarıda yapılmasını defalarca rica ettim.
Buradan duyuluyor değerli arkadaşlarım yani ne
konuştuğunuz duyuluyor. Ben tabii, konuşmanıza iştirak
edemem buradan ama bence dışarıda yapılmasında yarar
var. Çünkü siz oradan duyulmadığını zannediyorsunuz,
buralardan duyuluyor, her yerden duyuluyor. Arkadaşlarımızı
biraz daha sessiz olmaya davet ediyorum ve Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde, önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz
Sayın Kemal Bülbülü kürsüye davet ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Bülbül, süreniz beş dakika.
Sessiz olalım değerli
arkadaşlarım.
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen gün söylediğim bir konuyu tekrar dile
getirerek başlamak istiyorum Sayın Başkan. Sayın Mustafa
Şentop Meclis Başkan Vekili makamındayken ifade etmiştim,
tekrar ifade edeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortasında yapay
çiçekler var. Politikanın yapayını anladık,
davranışın yapayı, hadi o da öyle olsun ama
doğanın yapayını yapmayalım. Lütfen, bu çiçeklerle
ilgili gerekli değişikliğin yapılmasını rica
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Değerli
Başkan; 3 Aralık 1994 tarihinde İstanbulda Özgür Ülke
gazetesinin Kadırgada bulunan teknik merkezi, Cağaloğlunda
bulunan merkez bürosu ve Ankarada bulunan bürosu eş zamanlı olarak
bombalanmış, bu bombalamada Ersin Yıldız adlı
arkadaşımız yaşamını yitirmiş ve 23 gazeteci
de 23 çalışan arkadaşımız da yaralanmıştır.
Bizler Sevgili Abdi İpekçiden, Uğur Mumcudan, Ahmet Taner
Kışlalıdan, Ape Musadan, Musa Antere -Bir halk tabiri var,
diyor ki: Ape Musa, Ape Musa, seni vuran kanlar kusa.- bu gazetecilerin
sistematik olarak katledildiğini ve bu katliama rağmen maalesef,
hiçbir failin bulunmadığını ve bu politikanın, şu
anda gazetecileri tutuklamak, susturmak, gazeteleri ve televizyon
ekranlarını kapatmak, sosyal medyada olağanüstü bir ablukasyon
aracılığıyla her an, her dakika kontrol yapıp uyduruk
hukuki gerekçe ihdas edip bununla da tutuklamalar yapmak olduğunu hep
beraber görüyoruz.
Aslında 3 Aralık 1994 yılında
Özgür Ülkeye uygulanan politika değiştirilerek,
başkalaşarak devam ediyor. Lakin, 3 Aralık 1994
yılından bu yana, bu kadar süre geçmişken, İstanbulun her
iki noktasında ve Ankarada eş zamanlı bombalı
saldırı oluyorken ve hemen saldırının akabinde dönemin
Başbakanı şöyle bir cümle kullanmışken Bölücü ve
yıkıcı faaliyetlere destek verecek şekilde yayın yapan
basın organlarının faaliyetleri son günlerde devletin bekası
ve manevi değerlerine açıkça saldırı şeklini
almıştır. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne
yönelik tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla, Adalet
Bakanlığınca bu kadar suç duyurusu olmasına rağmen,
hukuken etkili bir şey yapılmamasının nedenleri bilinerek
giderici önlemlerin alınmasına
diye buyurmuş Tansu Çiller,
dönemin Başbakanı. Galiba giderici önlem dediği, birinin de
bin operasyon diye adlandırdığı bir katliam girişimi
işte bu Özgür Ülkenin bombalanmasıdır. Bu kadar süre içerisinde
ne bir sorumlu bulunmuş ne bir yargılama yapılmış ne
bir tespit yapılmış ve biz, bugün tekrar bu konunun gündeme
getirilmesini, Özgür Ülke ve daha sonra yapılan gazetecilere
saldırı, katliam vesairenin de dâhil olmak üzere bu konuda bir
araştırma yapılmasını talep ediyoruz.
Sevgili vekiller, Değerli Başkan;
bakınız, o dönem Hükûmet Sözcüsü olan Yıldırım Aktuna
ne demiş: Türkiyeyi zor durumda bırakmak için kendi kendilerini
bombaladıklarını düşünüyoruz. Gar katliamı için de
böyle denmişti ya, kokteyl falan denmişti, IŞİDci
canileri izole etmek için böyle denmişti. Başkaca, mesela 6-7 Eylül
olaylarında ilk tutuklanan rahmetli Aziz Nesin, akabinde Asım
Bezircidir. Nedense böyle bir katliam planı yapılıyor ve
akabinde mağdurlar suçlanarak böyle bir tutuklama, böyle bir sistematik
politika yürütülüyor.
İttihat ve Terakkiden beri, Teşkilat-ı
Mahsusadan beri aydın, gazeteci, demokrat, solcu, sosyalist, devrimci,
Kürt basın kesimine yönelik bu sistematik baskının ayyuka
çıktığı bir tarihtir 3 Aralık 1994. O nedenle, 3
Aralık 1994le ilgili bir araştırmanın yapılması;
talimat verenlerin, talimatı uygulayanların ve eş zamanlı
olarak, organize olarak davrananların kim olduğunun ortaya
çıkarılması gerekir. Ayrıca, yine bugün karşı
karşıya olduğumuz, basın, gazeteciler, basın
organları, televizyonlar, sosyal medya, sosyal medya
paylaşımı üzerinde yürütülen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül, devam edin.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
...ablukanın bir an önce
kaldırılması gerekmektedir. Özgür Ülkeye yapılan
saldırı, Özgür Ülkeye yapılan saldırılar gibi
saldırılar, bu ülkede basına derin devlet diye tabir edilen,
hemen her dönem iktidarda olan, bu dönem de iktidarda olan sistemin,
algının bakış açısını gösteriyor. Bu derin
devlet olgusu deşifre edilmelidir. Basın özgür olmalıdır,
eşit olmalıdır. Özgürlük, eşitlik, adalet için gazetecilik
yapan ve bu uğurda Hakka yürüyen tüm gazetecileri saygıyla anarken
Özgür Ülkenin bombalanmasıyla ilgili olan önergemizin kabul edilmesini ve
gerekli araştırmanın yapılmasını
saygılarımla arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bülbül.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tanrıkulu, süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
aradan yaklaşık yirmi beş yıl geçmiş. Yani dün gibi
hatırlıyorum o dönemleri, İstanbuldaki bombalamayı da
Diyarbakırdakini de Ankaradakini de. Ape Musanın öldürülmesini de
hatırlıyorum, otopsisine gitmeye
çalışmıştım. Aynı zamana denk düşen,
Uğur Mumcu öldürülmüştü. İşte o zamandan bu zamana kadar
onlarca gazeteci öldürüldü. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
2001de kurulurken ve 2002de, tümünden hesap sorma iddiasıyla geldi ve
kendi dönemlerinde bunların olmayacağı iddiasıyla geldi.
2001 Parti Programı, Seçim Bildirgesi, ondan sonraki uygulamalar ve bugün
geldiğiniz nokta; o uygulamaların yani o zamanki derin devletin yeni
sahibi ve yeni uygulamaların yeni sahibi oldunuz, mesele burada. O nedenle
bu araştırma önergesine Evet. demeleri mümkün değil çünkü
aynı uygulamaların daha ağırı bugün Adalet ve
Kalkınma Partisi yargısı tarafından yapılıyor.
Yargısız infazlar bizzat yargı tarafından
yapılıyor. Bu kadar çok gazeteci hapiste. Kanun hükmünde kararnameyle
kapatılan birçok yayın kuruluşu var ve bunların tümü de ya
yasa adı altında kanun hükmünde kararnamelerle ya da yargı
eliyle yapılıyor. Dolayısıyla yirmi beş yıl sonra
geldiğiniz nokta, eski derin devletin yeni sahipliğidir, başka
bir şey değildir. O uygulamaların en
ağırının şu anda yapıldığı bir
ortam var.
Dün Silivrideydim değerli arkadaşlar,
bakın, avukat arkadaşlarımızın duruşması
vardı, geçen duruşmada tahliye edildiler, sonra itirazla
tutuklandılar, aynı mahkeme tutukladı; o mahkeme anında
dağıtıldı, 37. Ağır Ceza Mahkemesinin üyeleri
dağıtıldı. Mobil cezalandırıcı heyetler var
Çağlayan Adliyesinde, mobil cezalandırıcı heyetler var.
Avukat arkadaşlarımız var sizin sıralarınızda da.
Ne zaman bir heyetin görev yeri değişir? Adli yılın
başında değişir, yetkilendirme yapılır. 37.
Ağır Ceza Mahkemesini dağıttılar. Görevini tamamlayan,
cezalandırmakla görevini tamamlayan 26. Ağır Ceza Mahkemesi
üyelerini ve Başkanını aynı bina içerisinde 37nin
Başkanı ve üyeleri yaptılar.
Şimdi sizlere soruyorum: Elinizi
vicdanınıza koyun, bir kattan diğer kata heyet nasıl
değişir, niye değişir yargı yılının
başında? Sulh ceza hâkimini asliye ceza hâkimi yaparsınız,
asliye ceza hâkimini ağır ceza mahkemesi hâkimi yaparsınız
ama bir heyeti olduğu gibi aldınız, 26. Ağır Ceza
Mahkemesi heyetini olduğu gibi aldınız ki parantez içinde söylüyorum,
Selahattin Demirtaşa hızla ceza verdiği için, bakın,
hiçbir tevsiyitahkikat talebini kabul etmeden ceza verdiği için ve
rüştünü orada ispatladığı için- şimdi 37.
Ağır Ceza Mahkemesinde bekleyen dosyalar bakımından -ceza
için- oraya atadınız. Böyle bir yargı anlayışı
darbe dönemlerinde olmamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bir kattan
diğer kata heyet nasıl değişir, nasıl
değişir heyet, niye değişir ve hangi ihtiyaçla
değişir? Niye söylüyorum? Dün kendi gözlerimle gördüm, o salonda
Türkiyenin 3üncü büyük barosu başkanına yumruk atıldı,
yumruk atıldı değerli arkadaşlar. O salonda, mahkeme
başkanı, avukatları dışarıya attı,
sanıkları dışarıya attı, Sus, otur! dedi
hepsine, Sus, otur! dedi. Bu yetkiyi kimden alıyor değerli
arkadaşlar? Avukat meslektaşlarımızın
duruşmasında bu kadar ağır ihlal yapan, seyircileri atan,
duruşmaları seyircisiz yapmaya çalışan bir yargı
ortamından ne beklersiniz? Aynı yargısız infazları
şu anda size bağlı olan, bağımsız ve
tarafsız olmayan yargı ortamı yapmaktadır.
Dolayısıyla bu yeni uygulamanın sahibi olduğunuz için,
sonuç itibarıyla bu araştırma önergesine de sizden evet
beklemiyoruz tabii ki ama biz sizlere rağmen özgürlüğü ve adaleti
Türkiyede inşa edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
konuşmacı konuşmasında Uğur Mumcu ve dönemindeki faili
meçhullerden yola çıkarak bugün de benzer yargısız infazlar
yapıldığını iddia etti. Çok vahim bir iddiadır, o
günkü karanlık tablo ile bugünkü siyasi atmosferin kıyaslanması
insanlıktan öte bir yaklaşımdır; bunu reddediyoruz. Bu
dönem içerisinde ne kadar büyük demokratik adımlar
atıldığını tüm kamu bilmektedir. Bu konuda daha
insaflı olmaya davet ediyorum sayın hatibi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Tayip Temel ve
arkadaşları tarafından, özgür basının önündeki
engellerin araştırılması amacıyla 3/12/2018 tarihinde
TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Aralık 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grup önerisi üzerinde son söz Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen, Muğla Milletvekilimiz
Sayın Yelda Erol Gökcana aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Gökcan.
AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basın
özgürlüğü konusunda AK PARTİ Grubumuz adına HDP Grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Basın kuruluşlarımızın
özgür, tarafsız, objektif bir şekilde görevlerini yerine getirirken
ülke menfaatlerini, kamu düzenini, toplumsal dinamikleri ve mesleğin
gerektirdiği ahlaki değerleri göz ardı etmemeleri ve sorumlu bir
yayıncılık üstlenmeleri de hiç kuşkusuz büyük bir önem
taşımaktadır. Basının önemini en somut bir
şekilde 15 Temmuz 2016da gördük. Fetullahçı terör örgütünün darbe
girişiminde tüm medya kuruluşlarımız tek yürek oldu,
ülkemize sahip çıktı. Görevini layıkıyla ve onuruyla yapan
basın kuruluşlarının halkın doğru bilgilendirilmesi
açısından ne kadar elzem ve gerekli olduğu, bu alçakça
saldırıya karşı gösterilen ortak tavır sayesinde bir
kez daha kanıtlanmıştır.
Tüm özgürlükler Hükûmetimizin teminatı
altında olduğu gibi, AK PARTİ iktidarlarımız döneminde
basın özgürlüğü konusunda da önemli adımlar attık.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Bu dediklerine kendin
inanıyor musun sen ya?
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) - Bu konuda en büyük
hassasiyeti Genel Başkanımız, liderimiz,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
göstermekte, basın özgürlüğü için düzenlemelere önderlik etmektedir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Muğlalı vekil bu
kendi dediklerine inanıyor mu acaba?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) - Ülkemiz laik,
demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Tüm bireylerimiz devletimizin ve
bağımsız, tarafsız yargının teminatı
altındadır. Milletvekili, çiftçi, işçi, memur, gazeteci, kim
olursa olsun unvanına bakılmaksızın suç işleme
özgürlüğüne sahip değildir. Suç işleme özgürlüğünün
dışında, tüm bireylerimiz her türlü görüşünü açıklama
hakkına sahiptir. Bu çerçevede gündeme gelen gazeteci
meslektaşlarımın -özellikle meslektaşlarım diyorum
çünkü ben de gazeteci kökenli bir milletvekiliyim- suç işleme
özgürlüğü yoktur. Hiçbir gazeteci arkadaşımız
yaptıkları haber nedeniyle tutuklanmamıştır.
Anayasamıza ve kanunlarımıza göre suç olan fiilleri
işledikleri için bağımsız mahkemelerimizce
yargılanarak haklarında işlem yapılmıştır.
İktidarlarımız döneminde basın-yayın organlarına
kısıtlama getirilmesi, yayın organlarının
kapatılması gibi bir durum asla söz konusu değildir, olamaz da.
AK PARTİ olarak biz, Anayasadan kaynaklı bir haber alma
hakkının sonuna kadar arkasındayız. Biz, her türlü
eleştiriye açık bir partiyiz ancak hakarete de asla geçit vermeyiz.
Bugün, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere,
partimize, sayın bakanlarımıza yönelik en ağır
eleştiriler yapılmaktadır. Basın özgürlüğü
çerçevesinde, biz bu ağır eleştirileri ağır da olsa
olgunlukla ve saygıyla karşılıyoruz. Ancak bir suç unsuru
varsa tabii ki hakkımızı bağımsız Türk adaletinde
de arıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Devam edin.
Buyurun.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Bu bilgiler
ışığında, HDP Grubunun Meclis
araştırması açılması önerisinin uygun
olmadığını belirtiyor, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gökcan.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Antmen, 60a göre bir söz talebiniz var,
gerekçesini dinleyebilir miyim, kısa, birkaç kelimeyle, hemen.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Ben bir hukukçu olarak bugün
kendisine akademisyen diyen ve mantık konusunda eğitim
verdiğini iddia eden bir kişinin, yaratığın sözlerine
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Ben bir dakika söz veriyorum.
Ondan sonra Sayın Özer, size söz
vereceğim, sonra diğerlerine geçeceğiz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, 9 Eylül
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü
Mantık Ana Bilim Dalı Başkanı İbrahim Emiroğluna
ortaokul ve lise öğrencilerinin katıldığı etkinlikteki
sözlerinden dolayı hangi hukuki ve idari işlemlerin
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe
ve Din Bilimleri Bölümü Mantık Ana Bilim Dalı Başkanı
İbrahim Emiroğlu, katıldığı, ortaokul ile lise
öğrencilerinin bulunduğu bir etkinlikte Kızlar âdet olur, âdet
olmak bir hastalıktır, mutlaka tedavi olunması gerekiyor. 15
yaşındaki kızlar evlenebilir. Kızlar tesettüre girsinler,
edepli olsunlar. Devrimcilerin hayvani duyguları vardır, hayvan gibi
saldırırlar. LGBTİliler masum gibi gösteriliyor, onların
tedavi olması lazım. Laiklik en büyük tehlikedir. ifadelerini kullandı,
tepkiler sonrası da utanmadan Söylediklerimin arkasındayım.
diye açıklama yaptı.
Cumhuriyet savcıları, siz de duyun, bahsi
geçen kişi hakkında hangi hukuki ve idari işlemler
yapılacaktır? Laikliğe, kadınlara saldıran ve çocuk
istismarını teşvik eden bu kişiyi Mantık Bölümüne
Başkan yapmak nasıl bir mantıktır?
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Özer, siz de söz
talebinizin gerekçesini ifade eder misiniz bana öncelikle.
AYDIN ÖZER (Antalya) Antalya ili Elmalı
ilçemizdeki Avlan Gölünün kurumasıyla ilgili bir
sıkıntımız var, bunu paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
34.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, 2016
yılında Ulusal Önemi Haiz Sulak Alan ilan edilen Avlan Gölünün
kurumasının önüne neden geçilemediğini ve
kurtarılmasına yönelik bir planın olup olmadığını
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2016 yılında Ulusal Önemi Haiz Sulak
Alan ilan edilen 850 hektarlık Avlan Gölünde ne yazık ki bir futbol
sahası büyüklüğü kadar su kaldı. Göçmen kuşların
artık gelmediği gölün çevresindeki sedir ormanı da tehlike
altında. Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde Sulak
alanların ekolojik karakterini ve fonksiyonlarını olumsuz yönde
etkileyecek ölçüde yerüstü ve yeraltı suyu alınamaz. deniliyor ancak
Avlan Gölüne bakıldığında, yönetmelik çıkarmanın
yeterli olmadığı görülüyor. Sayın Tarım ve Orman
Bakanına soruyorum: Antalya Elmalı ilçemizdeki Avlan Gölünün
kurumasının önüne neden geçilememiştir? Devlet Su
İşleri burada nasıl bir çalışma
yapmıştır? Gölün kurtarılmasına yönelik bir planlama
var mıdır? Bakanlığınız, sulak alanların
kurumasının önüne geçilmesine yönelik ne yapmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer alması,
Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu
idarelerinin bütçeleri ile kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin on
yedi turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe kanunu
teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
4/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/12/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
1) 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 10/12/2018
Pazartesi günü saat 13.00te başlanması, bütçe ve kesin hesap kanunu
teklif ve tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, resmî
tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması,
2) Görüşmelerin on dokuz günde
tamamlanması, bütçe görüşmelerinin son günü olan 28/12/2018 Cuma günü
görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve bu birleşimde bütçe
ve kesin hesap kanunu teklif ve tasarısının bitimine kadar
çalışmalara devam olunması,
3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde
gruplar ve yürütme adına yapılacak konuşmaların -yürütmenin
sunuş konuşması hariç- birer saat -bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir- kişisel konuşmaların
ise onar dakika ile sınırlandırılması,
4) Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları
üzerindeki görüşmelerin 17 turda tamamlanması, kamu idarelerinin
bütçe ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten
programın TBMM Başkanlığınca bastırılarak
duyurulması, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu
tasarılarının maddelerinin oylanması,
5) İç Tüzükün 72'nci maddesi gereğince
yapılacak görüşmelerde, gruplar ve yürütme adına yapılacak
konuşmaların altmış dakika -bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir- kişisel
konuşmaların beşer dakika olması, kişisel
konuşmalarda her turda İç Tüzükün 61'inci maddesine göre biri lehte,
biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin
tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
6) Bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
7) Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve
yürütmeye birer saat süreyle söz verilmesi -bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir- İç Tüzük'ün
86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
onar dakika olması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi üzerinde önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Engin Altaya söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimiz umarım kabul edilir, kabul
edilmezse AK PARTİnin grup önerisi var aynı mahiyette. Sadece
aradaki fark, bizim grup önerimiz, bütçenin biraz daha kapsamlı, biraz
daha geniş bir zaman dilimi içinde görüşülmesinden ibaret. Biraz önce
sayın milletvekillerimiz önerimizi de dinlediler.
Değerli milletvekilleri, bu bütçe, sadece 880
milyar gelir, 960 milyar gider içeren ve 80 milyar da açık öngören bir
rakamlar manzumesinden ibaret değildir. Bütçe esas itibarıyla öngörüdür.
Bütçe bir yüzleşmedir, hesap vermektir. Bütçe aslında bir vizyon
belgesidir. Bütçe bir muhasebedir. Bütçe aynı zamanda bir
checks-balances işidir. Bütçe bir tasarımdır. Bütçe bir
denetimdir ve bütçe hesap vermektir. Yürütme organının,
kullandığı paranın sahibi olan yüce milletin temsilcilerine
burada hesap vermesi sürecidir. Bu hesabı verirken hiç şüphesiz bir
gelecek tasarımı, bir gelecek vizyonunu da ortaya
koymasıdır. Biraz önce söylediğim gibi, bütçe sadece Hazine ve
Maliye Bakanlığının muhasebesinden ibaret değildir.
Bizim bu bütçe vesilesiyle kimi şeyleri, sorunları, iyi ya da kötü
şeyleri burada konuşabilmemizin fırsat ve imkân zeminidir.
Sayın milletvekilleri, on gün, on bir günde bu
bütçeyi, Türkiye'nin sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yeterince irdeleyebilme imkânımız yoktur. Grup önerimizden maksat,
grup önerimizden meramımız müşkülat çıkarmak değil,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçenin bihakkın milletin ve milletin
vekillerinin bulunduğu Meclisin denetim hakkını layıkıveçhileyle
yerine getirmesine imkân sağlamaktır. Bu aslında, AK
PARTİnin siz sayın milletvekilleri için de olmazsa olmazdır.
Zira, ben biliyorum ki hepiniz, hepimiz seçim bölgelerimize gittiğimizde
toplumun, vatandaşlarımızın, size bize oy veren seçmenlerin
karşılaştıkları sorunlar sizin önünüze de geliyor.
Size oy veren seçmenler de şikâyetlerini size naklediyor. Sizin de elbette
içinizden, çıkardığınız yürütme organının,
Hükûmetin, desteklediğiniz yürütme organının destekçisi
olmanızı siyasetin bir doğası gereği olarak doğal
karşılamamak mümkün değil ama bu tenzih ederek söylüyorum-
milletin oyuyla gelmiş sayın milletvekilinin burada üç maymunu
oynaması anlamına gelmez, hepimiz için söylüyorum. Milletin vekili, millet
adına milletin kör kuruşunun hesabını soran adam ya da
kadındır. (CHP sıralarından alkışlar) Bütçe
görüşmelerine bu perspektifle, bu anlayışla bakıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye büyük bir
ülke, G20 içindeyiz. G20 bizi aldatmasın, G20 ekonomik hacimle ilgili bir
olaydır. G20 üyesi olup da kişi başına gelir seviyesi
Finlandiyanın dörtte 1i olan ülke de var, Türkiye de onlardan biri.
G20de olmayalım ama kişi başına gelirde ve adil
dağılımda Finlandiya olalım. İşte, bunları
bu bütçede konuşacağız.
Bu bütçede Orta Doğuda yaşanan
sorunları, Kıbrısın dibinde İsrailin
aradığı petrolü ve İrana yönelik ambargonun Türkiyeye
etkilerini konuşabilmeliyiz. Bu bütçede toplumsal kutuplaşmaya sebep
olan sorunları konuşabilmeliyiz. Bu bütçede milletçe maruz
kaldığımız FETÖ, DAEŞ, PKK terör örgütüne yönelik
alınacak tedbir ve imkânları ve bu terör örgütlerinin 80 milyona
yönelik tehditlerinin bertaraf edilmesinin yol ve yöntemlerini burada
konuşmamız lazım. Kabul edin, etmeyin; Türkiyenin bir iç
barış sorunu vardır, bir toplumsal barış sorunu
vardır, Türkiyenin bir Kürt sorunu vardır. Bu bütçede bunu açık
yüreklilikle burada konuşabilmeliyiz. Yirmi yıl sonra hortlayan
enflasyon canavarını bu bütçede burada enine boyuna
tartışabilmeliyiz. Türkiyede, bizim yirmili yaşlarda
olduğumuz zamanda enflasyon canavarı kavramı vardı,
unutulmuştu, tıpkı Van Gölü canavarı gibi, şimdi,
yeniden hortladı. Bunu burada açık yüreklilikle
konuşabilmeliyiz. Tarım, sanayi, ticaret sektörlerinde
ithalatçıların da ihracatçıların da ayrı ayrı
sorunları var. Bunları burada geniş bir zaman diliminde
konuşabilmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şiddet gören
kadını burada konuşmalıyız. İş arayan
işsizin sorununu burada konuşmalıyız.
Suriyeli 4 milyon
sığınmacının Türkiyede yarattığı
tramvayı da bu bütçe vesilesiyle burada konuşabilmeliyiz değerli
milletvekilleri. Yurt ve barınma sorunu yaşayan üniversitelilerin
sorunlarını da bu bütçe vesilesiyle burada enine boyuna
konuşmamız gerekiyor. Emeklilikte yaşa takılanların,
3600 ek göstergeyi bekleyen kamu görevlilerinin sorunlarını, iş
kazası adı altında işlenen iş cinayetlerini de bu
bütçe vesilesiyle burada konuşabilmemiz lazım. Cemevlerinin
sorunları var, açık yüreklilikle burada bunları
konuşmamız lazım. Din görevlilerimizin ve camilerimizin de
sorunları var, bunları da bu bütçe vesilesiyle burada
konuşabilmemiz lazım. Atanamayan öğretmenlerin
sorunlarını burada konuşabilmemiz lazım. Okulların
ihtiyaçları için kıvranan okul aile birliklerinin
sorunlarını da burada konuşmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Son cümle, otuz saniye
efendim.
BAŞKAN Sayın Altay, devam edin,
toparlayalım.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Velhasıl, on
altı yıl önce Yolsuzlukla, yasaklarla ve yoksullukla mücadele için
geldik. diyen AK PARTİ hükûmetlerinin on altı yıl sonra
Türkiyeyi hangi hâle getirdiklerini burada birlikte konuşabilmeliyiz ve
hep birlikte güzel bir Türkiye vizyonunu bu bütçe vesilesiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisinde aziz milletimizin takdirine burada sunabilmeliyiz. Onun için,
gelin, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisine destek verin, on iki gün yerine
on dokuz günde bu biraz önce saydığım sorunları hep
birlikte enine boyuna burada müzakere edip şu millete layık bir
bütçeyi birlikte yapalım diye bir zeytin dalı uzatıyoruz, bir
samimi teklifte bulunuyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım efendim.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bilgen, sisteme girmişsiniz, bir
talebiniz var herhâlde.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İdris Baluken,
Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önderin
cezalarının onandığına ve söyledikleri sözler
dışında herhangi bir suç isnat edilmemesine rağmen
aldıkları cezanın HDPye yönelik bir karar olduğuna
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
Genel Kurulun gündemini bozmak ve konuşma insicamını
dağıtmak istemem ama bizim açımızdan da bütün ülke
açısından da son derece önemli bir haberi şimdi
öğrenmiş olduk.
Bugün sabah İdris Balukenin, daha önceki grup
başkan vekilimizin Yargıtayda da cezasının
onandığını öğrendik. Bir yıl gibi kısa bir
sürede hem istinafta hem Yargıtayda ceza onandı ve Türkiye'de
bağımsız yargının ne kadar hızlı
işlediğini sabah öğrenmiştik. Biraz önce de Sayın
Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önderin istinaf mahkemesindeki
itirazlarının reddedildiğini öğrendik yani dolayısıyla
cezaları onandı. Deyim yerindeyse iş bitirildi. Ama bu
fotoğrafı yargı bağımsızlığı
diye savunmanın imkânı olmadığı gibi, aslında
sadece Türkiye siyasi tarihinde, geçmişte çok örneğini
bildiğimiz
27 Mayısta da siyasetçiler yargılandılar, idam
edildiler; tarih kimi, nereye yazdı hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) - 12 Eylülde, siyasetçiler
yaptıklarından, sözlerinden dolayı yargılandılar,
cezalandırıldılar ama darbecileri tarih başka bir yere
yazdı. Sayın Demirtaşa, Sırrı Süreyya Öndere ve
Sayın Balukene söyledikleri sözler dışında herhangi bir
suç isnat edilmemesine rağmen, aldıkları bu ceza doğrudan
doğruya ifade özgürlüğüne ve HDPye yönelik bir karardır, bir
tutumdur. Türkiye yargısına da Türkiye siyasetine de Türkiye'ye de
faydası olmayacak; tam tersine, sadece kaosu ve güvensizliği
derinleştirecektir.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, mahkeme
kararlarının meşruluğunun kamu vicdanındaki
karşılıklığıyla doğru orantılı
olduğuna, yargının yürütmenin siyasi emellerine, siyasi ihtiyaç
ve isteklerine göre karar almasını doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz önce mevkidaşımın Genel Kurula
sunduğu hususla ilgili ben de bir yasama organı üyesi olarak,
Türkiye'nin her şeyden önce bir hukuk devleti olarak
varlığını sürdürmesini çok isteyen biri olarak yaşanan
durumla, yaşanan gelişmelerle ilgili bir
sıkıntıyı, hukuk devleti olma niteliklerini kaybeden bir
manzaranın yaşandığını üzülerek görüyorum.
İnsanların suçlanması, yargılanması, ceza alması,
almaması ayrı bir iştir. Bir suçlunun işlediği suçu
kendine göre haklı gerekçelerle işlemiş olduğunu iddia
etmesi ayrıdır, kamuoyu ayrıdır. Hep söylediğim bir
şey vardır: Mahkeme kararlarının meşruluğu, kamu
vicdanındaki karşılıkla doğru
orantılıdır, bunu ayırıyorum bir yere ama ben
şunu doğru bulmadığımı -kayıtlara- yüce
milletimizin takdirine ve Meclisimizin takdirine sunmak isterim: Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bir kararından sonra, Parlamento
üyeliği de bulunan iki kişinin kararlarının apar topar
onanması yargıya verilmiş bir talimatın, yargıya
verilmiş bir ayarın yargıya verilmiş bir istikametin
adıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, toparlayalım
Sayın Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu, yargıya
tasalluttur; bu, yargıya basınçtır; bu, yargıya
tahakkümdür; Et kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa eyvah!
noktasıdır bu. Eğer hukuk devletiysek, burası üç kuvvetler
ayrılığından biriyse yasama Meclisi olarak, yasama
organı olarak -yürütme orada, yargı orada- biz yargının
yürütmenin siyasi kurallarına, siyasi emellerine, siyasi ihtiyaç ve
isteklerine göre karar almasını kabul etmiyoruz, doğru
bulmuyoruz, ahlaki de bulmuyoruz, hukuki de bulmuyoruz. Türkiye'nin her
şeye rağmen hâlen bir hukuk devleti olduğuna olan
inancımı bu tür hukuk dışı olaylar gerçekleşse
bile korumak istiyorum.
Genel Kurula arz ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Muş, buyurun.
37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Türkiyenin bir hukuk devleti olduğuna, ifade özgürlüğü ile terörün
propagandasının yapılmasının ayırt edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bir hukuk devletidir,
insanlar ifade özgürlüğünden dolayı herhangi bir yaptırıma
maruz kalmazlar. İfade özgürlüğü ile terörün övülmesini, terörün
propagandasının yapılmasını ayırt etmemiz
gerekiyor. Bugün ifade edilen şahısların PKK terör örgütüyle alakalı
sözleri, görüşleri, ifadeleri ortadayken bunları yok sayarak bu
sözler söylenmemiş, bunlara destek çıkılmamış gibi bir
yaklaşımdan yola çıkarak Efendim, ifade özgürlüğünden
dolayı bu cezalar veriliyor. demek çok büyük bir
yanlışlıktır. Herkesin, neden dolayı ceza
aldığına iyi bakması lazım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Tayyip Erdoğan
neden dolayı almıştı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu Parlamentoda
insanlar görüşlerini ifade ediyorlar, dışarıda
görüşlerini ifade ediyorlar; hiç kimse görüşünü ifade etti diye bir
ceza almadı. Ama siz kalkıp da PKK terör örgütünü meşrulaştırma
yönünde adımlar atmaya çalışırsanız, bunu
meşrulaştırma yönünde ifadeler kullanırsanız bu, örgüt
propagandasına girer; bu, terör propagandasına girer; bu, bir ifade
özgürlüğü değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın,
Batasuna kararını inceleyin; o karar İspanya Yüksek Mahkemesi
tarafından verilip onandığı zaman, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gidildi ve o verilen karar onandı orada. Oradaki
gerekçelere bakın, bugün ceza alınan ya da yargılamaları
devam eden HDPlilerle ilgili, bu partiyle ilgili ortaya konan iddialara
bakın, arasında çok büyük farklar vardır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) AİHMin
Batasuna kararını tanıyorsun ama Selahattin Demirtaş
kararını tanımıyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Batasunanın
kapatılması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından bu kararın onanmasının gerekçeleri, şu an
konuştuğumuz, tartıştığımız meselelerin
yanında; konuşulan, kullanılan, yapılan fiillerin
yanında çok hafif kalmaktadır.
O açıdan, herkes kendi görüşünü ifade
edebilir, bu meseleyle alakalı tavrını, tarzını ortaya
koyabilir; bunları da millet mutlaka yargılayacaktır, mutlaka
değerlendirecektir kimin ne söylediğini. Ama eğer bir baraj
yapılıyor, bir yol yapılıyor ve buna PKK terör örgütü
karşı çıkıyorsa siz de çıkıp Zaten biz
bunları askerî yol, askerî baraj olarak değerlendiriyoruz. derseniz
Neden? Çünkü terörist oradan rahat geçemeyecek. Ondan sonra çıkıp
Bu, ifade özgürlüğüdür. derseniz kimseyi kandıramazsınız,
kusura bakmayın. Yargı da gereğini yapar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Çok kısa Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bilgen, toparlayalım.
Siz meramınızı ifade ettiniz ama bir dakika
Buyurun.
38.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
evet, çok uzatmayacağım ama bir kere, tabii, AİHM
kararlarını parti kapatma davalarıyla ilgili
tartışırsak işin içinden çıkamayız. Daha önce
Türkiye'de Refah Partisi ve başka Kürt siyasi partilerinin de
kararlarıyla ilgili tartışılacak çok şey var. Ama
Sayın Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önderin 2013 Nevrozunda
yaptıkları konuşma dışında bu davada başka
bir şey yok ve o gün yapılmış bir konuşmanın üç
yıl sonra zaten soruşturma konusu olması suç-ceza ilişkisi
açısından kabul edilemez bir durumdur.
Kaldı ki bu ülkenin Parlamentosundan, bu
çatıdan müzakerelerle ilgili yasa çıkartıldı. Yani o isimler,
o dönemde yaptıkları konuşmaları ve yaptıkları
işleri Hükûmetle görüşerek yaptılar. Şimdi
takınılan bu tavır, zaten kendisi konjonktürel hareket
edildiğini göstermeye yetiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer alması,
Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu
idarelerinin bütçeleri ile kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin on
yedi turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe kanunu
teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğlu.
Süreniz üç dakika Sayın Tatlıoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Parlamentomuzun değerli
üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına Sayın Engin Altay
tarafından verilen grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Öneri esasen şunu söylüyor: Bütçe
görüşmelerini planlanandan daha uzun bir süreye yayalım ve
görüşelim.
Esasen bütçe nedir? Hani bir söz var İslam
dünyasında: Hac Arafattan ibarettir. İnanın hükûmet etmek de
bütçeden ibarettir, bütün maharet budur. Dolayısıyla Parlamentonun en
birinci ve en baskın görevi, milleti adına bütçe hakkını
kullanarak doğru, düzgün ve geniş müzakere edilen bir bütçe ortaya
koymaktır ve özellikle içinde bulunduğumuz konjonktür çok önemlidir.
Bu, içinde bulunduğumuz ve yüz yüze kaldığımız bu
ekonomik sıkıntının giderek arttığı dönemde
bu sorunlarla yüzleşmeli ve bu sorunları çok detaylı
konuşmalıyız. Parlamentonun bilhassa bu dönem temel görevi,
içinde bulunduğumuz konjonktürü aşacak bir bütçe yapmaktır.
İYİ PARTİ olarak bizim teklifimiz gelin, hep beraber ekonomik
sıkıntılarımızı, krizi aşacak bir bütçe
oluşturalım; bunun arkasına hepimiz imza koyalım, imza
koyabilecek bir bütçe oluşturalım. Bu bağlamda, bütçe
görüşmelerinin yılbaşını aşmayacak süre
içerisinde geniş ve detaylı görüşülmesi taraftarıyız
ve bu konuda, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin değil, gelebilecek bütün
önerilere açığız ve bu önerilerin arkasındayız. Temel
olarak amacımız -Parlamento açısından söylüyorum- içinde
bulunduğumuz ve giderek derinleşen ekonomik krizi ve sosyal krize
dönüşen bu atmosferi yırtacak bir mali planı birlikte
yapalım, bunun arkasına biz de imza koyalım bütün Parlamento
olarak; milletimizin bizden beklediği budur diye düşünüyoruz. Bunu
derin ve detaylı tartışalım, konuşalım. Tekraren
söylüyorum: Bu konuda, sadece Cumhuriyet Halk Partisinden değil,
gelebilecek bütün önerilerin yanındayız.
Hepinize çok teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tatlıoğlu.
Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo
Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Selahattin Demirtaşın adil
yargılanmadığına ve derhâl serbest
bırakılmasına hükmetti. Sayın
Cumhurbaşkanının burada, Mecliste yaptığı
-bakın, Mecliste yapıyor açıklamayı- açıklamada O
mahkemenin kararını tanımayacağız ve karşı
hamle yapacağız. demesinin üzerinden yalnızca on gün geçti
arkadaşlar. Düşünebiliyor musunuz, Cumhurbaşkanı
Mahkemenin kararını tanımayacağım. diyor, yetmiyor
Karşı hamle yapacağız. diyor? Ve arkadaşlar, Karşı
hamle yapacağız. demesinin üzerinden on gün geçmesine rağmen,
onuncu gününde istinaf mahkemesi onlarca dosyayı, bakın belki
yüzlerce dosyayı aşarak, Selahattin Demirtaş ve Sırrı
Süreyya Önderle ilgili dosyayı öne alarak görüyor ve hemen karar veriyor,
mahkûmiyetin kesinleşmesi kararını veriyor arkadaşlar.
Bakın arkadaşlar, eğer ki yargı
yoksa emin olun hiçbirimiz güvende değiliz; ya, bir memlekette adil bir
yargı yoksa hiçbirimiz güvende değiliz. Bugün bize yarın size,
dün yine sizeydi. Refah Partisi kapatıldığında Erbakan Hoca
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine koşmuştu, orada adalet
aramıştı çünkü Türkiyede adalet o günlerde de yoktu. Recep
Tayyip Erdoğan bir şiir okuduğu için hapse girdiğinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine koşmuştu, 2 tane
başvuru yapmıştı ve Ben haksızlığa
uğradım, iç hukuk da vesayet altında. demişti
arkadaşlar. Bakın, o vesayetin katmerlisi bugün saray tarafından
yapılmaktadır; o gün gadre uğrayan Recep Tayyip Erdoğan
bugün gadre uğratarak yargıyı vesayet altına
almaktadır. Ve iç hukuk yolları vesayet altındaysa
arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitme yolu da
mağdurlar için kapanmıştır. Şundan emin olun: Bugün
Selahattin Demirtaşın, İdris Balukenin, Sırrı
Süreyya Önderin başına gelen yarın sizin
başınıza gelecek ve biz sizleri savunacağız. Adil bir
yargı yoksa bugünkü bütün tasarruflarınızdan dolayı
arkadaşlar, sizler korkun; bizim korkacağımız bir şey
yok. Biz hak, hukuk, adalet diyoruz; siz zulmediyorsunuz ve siz korkun,
zulmedenler korksunlar, çünkü yarın devran döndüğünde başka bir
zalim aynı adaletle sizi kantara koyacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz önerge üzerinde de bir dakika konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bütçeler bir ülkenin vicdanıdır. Biz, Plan ve Bütçe
Komisyonunda tam yirmi gün boyunca saraydan gelen fermanı görüştük
arkadaşlar. Tam yirmi gün boyunca 300 saat görüştük, bakın 300
saat; birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci partiyle arkadaşlar.
Ya saray öyle muhteşem bir bütçe hazırlamış ki 300 saatte
biz bütçenin bir virgülünü değiştiremedik arkadaşlar; 300 saatte
150 milletvekili konuştu, bir virgül değiştiremedik. Oysa
bütçeler bir ülkenin vicdanı ve bu kadar vicdansız ve adaletsiz
bütçeye karşı gerekli düzenlemeleri yapamadık.
Değerli arkadaşlar, yirmi
çalışma günü çalıştık, şimdi Genel Kurulda on iki
çalışma gününde bitirilmek isteniyor. Oysa arkadaşlar, bu
bakanlıklar torba bakanlıklar; Tarım Bakanlığına
Orman Bakanlığı eklendi, Dışişleri
Bakanlığına AB Bakanlığı eklendi, pek çok
bakanlık birleştirildi. Bu yetmezmiş gibi,
bakanlıkların da birleştirilerek görüşülmesi öneriliyor.
Biz buna karşıyız ve Cumhuriyet Halk Partisinin on dokuz gün
görüşülmesi önerisini destekliyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip,
konuşmasında bize Siz zulmediyorsunuz, zalimsiniz. gibi ifadeler
kullanmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya ama iktidara
böyle şeyler söylenir ya, söylenmez mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bu,
eleştiriden ziyade parti grubumuza bir sataşmadır. İç Tüzük
69a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın CHP grup önerisi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bir zulümden
bahsedecekseniz veya bir zulüm görmek istiyorsanız Türkiyenin
mezarlıklarına bakacaksınız, orada zulmü kimin yaptığını
göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiyenin köylerine bakacaksınız; oraları basıp
bebekleri, çocukları, silahsız insanları, sivil insanları
katledenleri göreceksiniz; ondan sonra bir zulümden bahsedeceksiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz yargı kararlarını
istediğiniz gibi eleştireceksiniz, aklınıza geleni
söyleyeceksiniz, istediğiniz şeyi söyleyeceksiniz ama bu ülkenin
Cumhurbaşkanı bir şey söylediği zaman Yargı kararıyla
alakalı bir şey söyleyemez.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Tanımıyorum. diyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) Böyle bir dünya yok. Siz
konuşuyorsanız biz de konuşuruz, Cumhurbaşkanı da
konuşur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden
bahsediyorsunuz: Hemen serbest bırakılmalı. Bir kere bir karar
verilmiş; uygulamada, sözleşmenin 46ncı maddesi gereği
bunun kesinleşmesi gerekiyor, üç aylık bir itiraz süresi var. Bunlar
olmadan hemen ahkâm kesmeye başlıyorsunuz.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Karşı
hamle yapmadı mı, karşı hamle yok mu?
MEHMET MUŞ (Devamla) İfade
özgürlüğünden bahsediyorsunuz. Bakın, o verilen kararda ifade
özgürlüğü hiçbir değerlendirmeye alınmamış ve tamamen
reddedilmiş. İfade özgürlüğüyle alakalı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği kararda en ufak bir şey yok.
Bir diğeri
Bakın, bir şeyi
karıştırmayın, şunu karıştırmayın:
Recep Tayyip Erdoğan şiir okudu, Recep Tayyip Erdoğan PKK terör
örgütü değildir. demedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeye baraj yaptı, yol götürdü; insanlara
aş imkânı, iş imkânı oluşturdu. Recep Tayyip
Erdoğan iş imkânını, aş imkânını yakan,
yıkan, iş makinalarını ortadan kaldıran PKK terör
örgütü üyelerine destek çıkmadı, onların sırtını
sıvazlamadı, onlarla karşılaştıkları zaman
yolda kucaklaşanların karşı karşıya
kaldığı şu anki muamelenin arkasında duruyor.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Haburda mahkeme kurmadı(!)
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunu bir kere
birbirinden ayırt edelim, ifadelerimizi doğru kullanalım,
şiir ile terör örgütüne destek çıkmak arasında dağlar kadar
fark var.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de tutanaklara geçsin diye bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin üzerinde görüşmelere devam edeceğiz ama Sayın Altay,
tutanaklara geçmesi için söz talep ettiniz, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
hakkaniyetten iyisi ve doğrusu olmaz, hele burada.
Sayın Başkan, bu Parlamentoda PKKnın
eli kanlı bir terör örgütü olmadığını söyleyecek kimse
yoktur. Bu böyle. (AK PARTİ sıralarından Soluna dön. sesleri,
gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dur, dur; zaten
oraya geliyorum, oraya geliyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
hatibi dinleyelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben
kulağımla, gözümle
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) Soluna
doğru dön.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nereye
döneceğimi sana mı soracağım?
duydum gördüm. Vallahi billahi bir televizyonda
-bir video kayıt- AK PARTİ Genel Başkanı
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan şöyle
diyordu: Sayın Öcalan aldığı kellelerin hesabını
verecek. (AK PARTİ sıralarından Geç onları geç. sesleri,
gürültüler)
Yani ben Türkiye'de Kürt sorununu rahmetli Özaldan
duydum ilk, sonra sık kullananlardan biri benimdir; Sayın Öcalan
ifadesini de bir siyasetçi bakımından ilk Erdoğandan duydum.
Tutanaklara geçsin istedim, teşekkür ederim.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Toparlayalım ama artık
Sayın Muş, bunlar son sözlerim.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bir polemik
olsun diye yapmadım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Recep Tayyip Erdoğanın ne olduğu, terör
örgütlerine nasıl baktığı, terör örgütlerine
karşı yaklaşımının ne olduğunu hem bu
çatı altında bulunan 600 milletvekilimiz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Herkes biliyor;
evet, hepimiz biliyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
hem de milletimiz
gayet iyi bilmektedir. Kendisi müsterih olsun. Bu ülkede PKK terör örgütünün
başını en sert şekilde ezen bu iktidardır, Recep
Tayyip Erdoğandır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KORAY AYDIN (Ankara) Altı ay sonra
açılım yapacaksınız yine, altı ayınız var.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bilgen, siz de bir dakikada
toparlayın, gündemimize devam edelim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Kars Milletvekieli Ayhan Bilgenin, yargıyla ilgili
bir sürü mağduriyet varken, yıllarca davalar bitmezken Çok normal ve
olağan bir şey gerçekleşti. denilmesini kamuoyunun takdirine
bıraktığına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
hiçbir yorum yapmayacağım, sadece Anayasanın 138inci
maddesinin ikinci paragrafını okuyacağım: Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz. Burada konuştuğumuz şey davanın
içeriği değil. Eğer davanın içeriğine girecek olursak
söylenecek çok söz var ama gerçekten bağımsız bir yargılama
süreci gerçekleşti ve bu kadar da hızlı gerçekleşti.
Yargıyla ilgili bir sürü mağduriyet varken, yıllarca davalar
bitmezken Çok normal ve olağan bir şey gerçekleşti. diyorsak
bunun herkesin vicdanına bırakıyorum, kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer alması,
Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu
idarelerinin bütçeleri ile kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin on
yedi turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe kanunu
teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Ramazan Cana aittir.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Kırıkkale, Kırıkkale.
ENGİN ALTAY (İstanbul) On dokuz gün
yapalım Ramazan Bey, gel, on dokuz gün yapalım bunu.
BAŞKAN - Sayın Can, hata bende değil,
kusura bakma, gelen yazıda
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Estağfurullah.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ramazan Bey, on dokuz gün
tamam, değil mi?
BAŞKAN Kırıkkale Milletvekilimiz
Sayın Ramazan Can.
Sayın Ramazan Can her yere hitap edecek bir
milletvekilimiz doğal olarak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi bütçenin
takvimi ve müzakeresiyle alakalıdır. Birazdan AK PARTİ grup
önerisi olarak da bütçenin müzakeresi yönünde bir grup önerimiz gelecek ve
burada tartışılacaktır.
Öncelikle, şunu söylemek istiyorum:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesi
olacaktır, hayırlı uğurlu olsun. Bundan önce Mecliste
bütçeler nasıl görüşüldüyse aynı şekilde
görüşülecektir. Milletvekillerinin katılımı, müzakere ve
oylama, hepsi milletimizin gözü önünde olacaktır diye düşünüyorum.
Bu meyanda, bizim grup önerimiz birazdan
oylanacağı için Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde oy
kullanacağımızı belirtiyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Ramazan Can.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önerisi üzerindeki görüşmeler sona ermiştir.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Edilmiş
gibiydi Başkanım sanki. Şurayı gördünüz mü?
BAŞKAN Gördüm.
Saydık değerli arkadaşlarım.
Sayın Aydoğan, bir söz talebiniz
vardı, ben konunuzu biliyorum, siz yerinizden ifade edin.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın,
Yavuz Sultan Selim Köprüsünün faaliyete girmesiyle Fatih Sultan Mehmet
Köprüsünden geçişlerin yasaklandığından haberi olmayan
araçların mağduriyetinin ortadan kaldırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yavuz Sultan Selim Köprüsünün faaliyete geçişi
sonrası Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden bazı araçların
geçişi yasaklandı. Genelde hafif ticari araçlar
sınıfında olan araçlar durumdan habersiz olduğu için eskisi
gibi geçiş yapmaya devam ettiler. Aks aralığı 3,2 metrenin
üzerinde olan araçlara her geçişte 600 TL ceza kesiliyor. Bu cezalara
ilişkin bir tebligat yapılmadığı gibi e-devlet
sisteminde de cezalar görülmüyor, toplu hâlde vatandaşa tebliğ
edildiğinde de büyük meblağlar oluşuyor. 200 bin TL ceza gelen
araçlar var. Götürdüğü yükten en fazla 200-300 TL para kazanabilen bir
sürücüye 600 TL ceza kesilmesi ve cezaların toplu olarak yollanması
tüketici haklarının açıkça ihlalidir. Yüzlerce mağdur bir
çözüm beklemektedir.
Buradan, hem Meclise hem iktidara sesleniyorum: Bu
mağduriyetin ortadan kaldırılması için gerekli düzenlemenin
yapılması gerekir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer alması,
Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu
idarelerinin bütçeleri ile kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin
sekiz turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe kanunu
teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
4/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/12/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 4, 5 ve 6 Aralık 2018 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi, 4 Aralık 2018 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 16 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 5 Aralık 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde 16 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi, bu birleşiminde 16 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 6 Aralık 2018
Perşembe günkü birleşiminde 16 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
Bütçe Programı
1) 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10 Aralık 2018
Pazartesi günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 1'inci ve 2'nci sıralarında yer alması,
bütçe görüşmelerine 10 Aralık 2018 Pazartesi günü saat 13.00'te
başlanması; bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının
görüşmelerinin bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat
11.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam olunması,
2) Görüşmelerin on iki günde tamamlanması,
bütçe görüşmelerinin son günü olan 21 Aralık 2018 Cuma günü
görüşmelere saat 14.00te başlanması ve bu birleşimde bütçe
kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının
görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalara devam olunması,
3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerindeki
görüşmelerde yürütme adına yapılacak sunuş
konuşmasının süreye tabi tutulmaksızın
yapılması, gruplar ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince
istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye de altmışar
dakika söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların ise onar dakikayla
sınırlandırılması,
4) Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları
üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanması, kamu idarelerinin bütçe
ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten
programın TBMM Başkanlığınca bastırılarak
duyurulması, turların bitiminden sonra bütçe kanunu teklifi ve kesin
hesap kanunu tasarısının maddelerinin oylanması,
5) Tüm turlarda yapılacak görüşmelerde,
gruplar ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince istemi hâlinde
görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına yapılacak
konuşmaların altmışar dakika (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel
konuşmaların beşer dakika olması; kişisel
konuşmalarda her turda İç Tüzük'ün 61inci maddesine göre biri lehte,
biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin
tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
6) Bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
7) Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve
İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini
bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika süreyle söz verilmesi (bu
süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir),
İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel
konuşmaların ise onar dakika olması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Doğan Kubat.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Kubat, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; grup önerimiz lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, grup önerimizde, 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine ilişkin bir takvim önerilmektedir. Buna göre,
görüşmelerin 10 Aralık Pazartesi günü saat 13.00te
başlaması ve aralıksız olarak toplam on iki gün devam etmek
suretiyle 21 Aralık Cuma günü görüşmelerinin tamamlanması
önerilmektedir.
İlk gün yapılacak konuşmalarda,
bilindiği üzere, teamülen, yürütme temsilcisinin burada yapacağı
bütçe sunuşu bir süreye tabi tutulmamaktadır. Bundan sonra siyasi
parti grupları ve yine yürütme temsilcisi adına yapılacak
görüşmelerin süresinin altmış dakika olmasını
önermekteyiz. İki şahıs onar dakika görüşme yapacaklar.
Yine, önümüzdeki hafta salı gününden itibaren sekiz
tur hâlinde bakanlıkların ve merkezî yönetim bütçe kapsamındaki
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının gelir-gider
cetvellerinin ayrıntılı biçimde
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gel şunu on
altı yapalım, gel şunu on altı yapalım ya.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) -
ve muhalefet
tarafından da yeterli şekilde eleştirilmesine imkân verecek bir
sürede inşallah burada her gün altmış dakika
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermiyor,
yetmiyor Doğan Bey, yetmiyor; memleketin sorunları bu kadar kısa
sürede konuşulamıyor.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Son gün ise yine
bütün siyasi parti grupları ve yürütmeye altmış dakikalık
bir süre önermekteyiz. Bütçenin ilk 2 maddesi çerçevesinde yapılacak bu
görüşmelerden sonra kanun tasarısının 14 maddesi ile kesin
hesabın 7 maddesi İç Tüzükün 81inci maddesine göre normal usule
göre görüşülecektir.
Değerli arkadaşlar, esasen Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinde usule ilişkin konuların yüzde 80inde
anlaşıyoruz, bir tek anlaşamadığımız on
dokuz gün
Onu da ilk defa bu dönem getirdiler, saygı duyarız
ENGİN ALTAY (İstanbul) İlk defa
enflasyon canavarı hortladı ülkede! Canavar hortladı, ne
yapalım?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Yılbaşını burada kutlamak istiyor arkadaşlar!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Ancak bu
şekilde olursa 29 Aralık günü tamamlanıyor.
Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği
üzere, bütçe, yürütme organının Meclise karşı temel
sorumluluk mekanizması, bunun farkındayız ve bütçe hakkı
doğrudan yasama organına ait. Yasama organının halk
adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk adına bu gelirleri
harcama konusunda yürütmeye sınırlarını belirleyerek yetki
vermesi ve sonuçları denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir.
Meclis, bütçeyle yürütme organına gelir toplama
ve gider yapma yetkisi vermekte ve bu yetkinin usulüne ve kanuna uygun olarak
kullanılmasını, bütçe sürecinin bir parçası olan Kesin
Hesap Kanunuyla denetlemektedir ancak unutulmamalıdır ki bütçe
kanunlarının zamanında hazırlanamaması veya kabul
edilememesi kamu düzeninde telafisi güç zararlar doğurabilecek nitelikte
olduğundan, Anayasada, bütçe kanunlarının
hazırlanması, Meclisteki görüşmeler ve yayınlanması
bakımından da diğer kanunlardan farklı bir usul
benimsenmiştir işin doğası gereği ki Anayasanın
162nci maddesinin üçüncü fıkrasında da Mali yıl
başına kadar bütçe teklifi Genel Kurulda görüşülür ve karara
bağlanır. diye emredici bir hüküm yer almıştır.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisinin 29 Aralıkta son gün bunu
bitirelim demesi, bu hüküm açısından da bir çelişki.
Kaldı ki bütçe Meclisten çıktıktan
sonra da biliyorsunuz teknik redaksiyona tabi tutulmak durumunda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O benim sorunum
değil!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Sayfalarca eki
cetveller incelenip redaksiyona tabi tutulduktan sonra, yayınlanmak üzere,
onaylanmak üzere Cumhurbaşkanının makamına gönderilmekte.
Bu süreç, işin doğası gereği, eğer bizim
önerdiğimiz takvim 21 Aralık Cuma günü tamamlanırsa, tamı
tamına bir mali yılbaşı olan 1 Ocak öncesinde
yürürlüğe girmiş olacaktır diye düşünüyoruz.
Ben, bu çerçevede, daha önceki, geçen dönemlerin -ki
o dönemin bütün siyasi partilerinin de büyük bir uzlaşıyla kabul
ettiği- görüşme günlerine dair bir iki örnek vererek
Örneğin
2017 ve 2018de on bir gün, 2016da on iki gün, 2015te on iki gün, 2013 ve 2014te
on günde bütçe görüşmelerini tamamlamışız ve kâmil manada
eleştirileri de muhalefet yapmış. Ben bu sürenin yine yeterli
olacağını düşünüyorum. Şimdiden bütçemizin
hayırlı olmasını diliyorum.
Grup önerimize desteklerinizi bekler, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına,
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe bir ülkenin
vicdanıdır. Kaldı ki gelen bu bütçe bir rantiye bütçesi ve maalesef,
yoksulun, emekçinin, çalışanın derdine derman olmayan bir bütçe.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, biraz önce Sayın Selahattin Demirtaş ve
Sayın Sırrı Süreyya Önder hakkında verilen kararla ilgili,
AKP grup başkan vekili kalktı, bir sürü şey söyledi. Ona
hatırlatmak isterim değerli arkadaşlar, Selahattin Demirtaş
ve Sırrı Süreyya Önderin yargılandıkları
konuşmaları 2013 İstanbul Nevrozunda yapılan
konuşmalarıdır. 2013 Nevrozundaki konuşmaların
sonunda basının attığı manşetleri dikkatinize
sunmak isterim: Nevroz ateşi barışa adandı. Nevroz
ateşi barış için yakıldı. O gün AKPnin güdümünde
olan medya bu manşetlerle çıkmıştı. Bu ülkede
yıllardır yanan bir ateşe su dökülmesi için bir çaba
yürütülüyordu ve o dönemin çalışmasını yapanlarla ilgili bu
Meclisten bir kanun çıkarıldı ama maalesef zaman
değişti, 7 Haziranda iktidarı kaybedenler ülkenin söndürülmek
istenen ateşine tekrar benzin dökerek yeni süreç başlattılar.
Tekrar geriye dönüp çıkan kanuna aykırı bir şekilde
Bakın, o dönemki görüşmeleri yürütenler, AKPden olanların
hiçbiri yargılanmıyor ki yargılanmamalıdır. Bir
ateş söndürülmeye çalışılıyordu ama
O dönem
Halkların Demokratik Partisinin görüşmelerine katılan ve
Nevrozdaki konuşma metninin geldiği yeri hatırlatmak isterim.
Şimdi durum bu iken Sayın Selahattin
Demirtaşın bu propagandayla ilgili yargılanması,
diğer tüm dosyalar birleştirilirken bu dosya birleştirilmedi.
Neden birleştirilmedi? Cumhurbaşkanlığına engel olmak
istediler fakat yetiştiremediler. Ama bu arada, biliyorsunuz, AİHM
bir karar verdi ve Sayın Selahattin Demirtaşın siyasi nedenlerle
içeride tutulduğunu, derhâl serbest bırakılması
gerektiğini söyledi. Şimdi durum bu iken ülkenin
Cumhurbaşkanı çıktı, AKP Genel Başkanı
çıktı Biz karşı hamlemizi yapar, yolumuza devam ederiz.
dedi. Evet, karşı hamlelerini yaptılar. Hangi mahkeme peki bu?
26. Ağır Ceza Mahkemesi. 26. Ağır Ceza Mahkemesi
verdiği bu karardan dolayı terfi etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toğrul,
tamamlayın.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Hangi mahkemenin
yerine? ÇHDyle ilgili kararı, serbest bırakma kararını
veren 37. Ağır Ceza Mahkemesinin yerine terfi etti. Ve bugün, istinaf
mahkemesi, AKP Genel Başkanının verdiği Önlemimizi
alırız, yolumuza devam ederiz. talimatını, hemen
cevabı aldı ve harekete geçti.
Siz ne yaparsanız yapın, bakın, bu
kararlar tarihe birer kara leke olarak geçecektir. Menderesi asanlar bugün
arkasında durmuyorlar. Yarın, Selahattin Demirtaşa bu
cezayı verenler de bu kararın arkasında duramayacaklar ve bu
kara lekeyi taşımadıklarına, ortak olmadıklarına
ikna etmek için toplumun karşısında hesap veremeyecekler; biz
bunu biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkede
yanan bir ateş var, buna kim bir damla su döküyorsa -ki Selahattin
Demirtaşın tüm siyasi hayatı bununla geçmiştir- onlara
teşekkür borçluyuz. Ve bu ülkede yanan ateşin durdurulması,
söndürülmesi için mücadele edenler tarihe elbet direnenler olarak geçecek. Bu
kararları verenler tarihin kara sayfalarında kötülükle
anılacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrulun AK PARTİ grup önerisi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bugün ceza alan kişi,
ateşe su dökmemiş, ateşi yakanlarla iş tutmuştur. 6-7
Ekim olaylarını bu millet asla unutmayacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ölen insanları, yakılan
yıkılan sokakları, ateşe verilen araçları,
yağmalanan dükkânları asla unutmayacak. Onun
çağrısını yapanlar bunun karşılığını
mutlaka yargı yoluyla alacaklardır.
Türkiye bir demokratik hukuk devletidir ama
demokratik hukuk devleti olması demek, ben istediğim gibi, ülkeyi
bölecek faaliyetler konusunda bu işin propagandasını
yaparım, bana kimse bir şey yapamaz demek değildir; yaparlar,
hukuk yapar.
Bir diğer konu da şudur: Türkiye'nin en
büyük belası terördür, terör belasıdır. Bu Parlamentoda
yapılan çalışmalar, AK PARTİnin yaptığı
çalışmalar, terör örgütünün tasfiyesi için yapılmıştır.
Yapılan düzenlemeler terör örgütünün tasfiyesi için
yapılmıştır, terörü övmek için değil.
Teşekkür ediyorum.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Bilgen, siz de bir söz
talebinde bulundunuz.
Buyurun.
42.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
biraz önce bahsedilen 6-8 Ekim olaylarında resmî rakamlarda 53 kişi
hayatını kaybetti. Bu 53 kişiden sadece 8 kişiyle ilgili
bir soruşturma ve yargılama süreci var, onların failleriyle
ilgili var. Diğer 45 kişiyle ilgili -ki içerisinde Bingöl Emniyet
Müdür Yardımcısı da var, oradaki bir polis de var- herhangi bir
soruşturma ve yargılama süreci yok.
Şimdi, hayatını kaybeden insanlar
arasında Şunların failleri bulunsun
cezalandırılsın ama şunlarınki unutulabilir, üstü
örtülebilir. gibi bir yaklaşımı herhâlde burada hiç kimse
savunamaz. Dolayısıyla da eğer 6-8 Ekimle ilgili etkin bir
yargılama, ciddi bir soruşturma yürümüyorsa bunun siyasi
sorumluluğu vardır. Biz burada, bu konunun daha ciddi
araştırılması için defaatle araştırma önergesi
verdik ama her seferinde iktidar partisinin oylarıyla reddedildi. Oradaki
insanları kimliğiyle ya da başka bir nedenle ayırmaksızın
failler bulunsun ve gerçek failler cezalandırılsın diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, benim de 60a göre söz talebim vardı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
43.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, PKK
terör örgütünün Kürt sorunundan beslendiğine ama Adalet ve Kalkınma
Partisinin de zaman zaman Kürt sorununu kaşıdığına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şimdi, Sayın Başkanım, ben
aslında burada bir mesaj verdim, dedim ki: Bir kere yürütmenin yargı
üzerindeki tahakkümünden vazgeçmesi lazım. Beğenirsiniz
beğenmezsiniz, nefret edersiniz etmezsiniz -bahse konu siyasetçiler için
söylüyorum- ama bu apaçık budur. Buna deve kuşu gibi
kafamızı kuma gömerek buradan bir şeye varamayız da.
Ben, şimdi, sayın AK PARTİ grup
başkan vekilinin hatibin konuşmasından sonra söz almasında
şunu görüyorum ve buna üzülüyorum, sözü onun için aldım. Şimdi
şunu diyeceğim, kızacaklar ama demek zorundayım: PKK terör
örgütü -bakın, altını çizerek söylüyorum- Kürt sorunundan
besleniyor -bana göre bu doğru- ama Adalet ve Kalkınma Partisinin de
zaman zaman Kürt sorununu kaşıdığını
düşünüyorum. Ben böyle düşünüyorum, böyle düşünmeme bir sürü
gerekçe var, polemik olursa sayarım. Ben diyorum ki: Kürt, Türk, Laz,
Çerkez, Gürcü, Abaza, Boşnak fark etmez, bu coğrafyada yaşayan ve
adına Türk milleti denilen 81 milyonun barış içinde, huzur
içinde, kardeşlik içinde, refah içinde yaşamasının önündeki
engel -eğer bir engel varsa- siyaset kurumu olmamalı; bunu
söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ağıralioğlu, siz de
sisteme girmişsiniz, sizin de bir söz talebiniz var herhâlde.
Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Kayıtlara geçsin diye Genel Kurulun dikkatlerine arz ediyorum: Bugün
iktidar grubunun HDPye kızarken Böyle böyle yapıyorsunuz.
dediği her şey, çözüm süreci içerisinde
Memleketinizin meselelerini
-bize yaptıkları- aşikâr bir terör organizasyonuyla
görüşmek yerine, milletinizin her şeye rağmen size ve partinize
tevcih etmiş olduğu oya istinat ederek, kendi oyunuz etrafında
oluşmuş meşruiyete dayanarak müzakere edin. dedik. O zaman,
bizim bu hatırlatmalarımıza iktidar grubunun Kandan
besleniyorsunuz. sitemlerini unutmamayı ve unutturmamayı da hem
partimiz adına hem tarihî hafıza adına bir mesuliyet sayıyoruz.
Bu memlekette memleketimizin meselelerini çözebileceğimiz meşru
zeminleri kaybedersek, siyasetin bu memlekette problem çözebilme
havzalarını gayrimeşru unsurlara tevcih edersek bu uğurda
mücadele vermiş, şehit olmuş insanların ruhlarını
muazzep ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bitireceğim efendim.
Dolayısıyla terör organizasyonuna her
türlü meşruiyeti Müzakere ediyorum. diye verip itibarını
kaybetmiş devleti sokaklardan, hendeklerden toplamak için verdiğimiz onca
şehidin hatırası hafızamızdayken; Hükûmetimizin
öğrenme maliyetlerinin bu kadar ağır olmasına,
Hükûmetimizin, terör organizasyonunun Bunlar bir terör örgütüdür.
noktasına gelmesine bunca bedelle geldiğimiz aşikârken; bu
mevzuda Hükûmetin, meşru muhatapların dışında
muhataplarla devletin, milletin güvenlik işlerini konuşmasından
dolayı bugüne kadar ödediğimiz bedellerin Hükûmetin hissesine sadece
Kandırıldık. diye bir alan açmasından sitemle bahsederek
bu mevzunun kayda geçmesini istiyorum. Yani bugün, terör organizasyonunun
Abdullah Öcalana sayın denilmesi de dâhil olmak üzere, memleketin,
milletin meselelerini Kandile adam göndererek, Kandili Survivor
parkuruymuş gibi millete takdim ederek, devletin meşru yayın
organlarında görevli muhabirlerin, bugün başına ödül konulan
teröristlerin kanaatlerini milletle paylaşmasını, millete
ulaştırmasını bu meseleyi çözme iradesi diye bize takdim
eden arkadaşlarımızın Hükûmet grubu olduğunu da
unutmamak zorundayız. Bunu hatırlatacağız.
Bu vesileyle Genel Kurula saygılarımla arz
ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, 60a göre
BAŞKAN Sonra.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer alması,
Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine ve kamu
idarelerinin bütçeleri ile kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin
sekiz turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe kanunu
teklifi ve kesin hesap kanunu tasarısının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerine söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin
Altay, Sayın Grup Başkan Vekilim
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niğde
Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürere devrediyorum efendim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin görüşme
süresiyle ilgili bir önergeyi görüşüyoruz. Bildiğiniz gibi, bütçe
yalnızca Cumhurbaşkanını, iktidarı değil
muhalefetiyle, insanıyla bu ülkede yaşayan herkesi ilgilendiriyor.
Komisyon çalışmalarına
katıldım. Bu bütçede esasında işçi yok, memur yok, çiftçi
yok, esnaf yok, engelli yok, emekli yok ama bunun yanında
sağlıkta, eğitimde ülkede yaşanan sorunlarla ilgili önerilerimizi
dikkate alan da yok. Onun için, bu sürenin Cumhuriyet Halk Partisi önerisi
doğrultusunda on dokuz gün olmasını talep etmiştik çünkü
halkımız ne olduğunu görmeli, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
ülkenin sorunlarına bütün partilerin nasıl baktığını
da öğrenmeli. Yalnızca vatandaşın bilgisinden
kaçırarak bir işi yapıyormuş gibi gösterip özünde
nasıl yapılmadığının da gösterge yeri Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütçe görüşmeleri olmalı çünkü her yerde
kentlere söz veriliyor, insanlara söz veriliyor ama bunlarla ilgili Mecliste ne
görüşme yapılıyor ne sonuç alınıyor. Ne emeklilikte
yaşa takılanların sorunu çözülüyor ne taşeronun sorunu
çözülüyor ne emeklilikte intibak yasası nedeniyle mağdur olanlarla
ilgili bir düzenleme yapılıyor ne 10 yaşında
çalışan çocukların mağduriyeti görülüyor ne kadınlar
için bir şey var ne gençler için bir şey var; varsa yoksa kendi
düşüncelerine uygun davranış ve anlayışta talimat
doğrultusunda getirilenlerin oylaması var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu süreci içimize
sindiremiyoruz. Ülkenin sorunlarını konuşalım. Muhalefet
olarak biz yapıcı önerilerde bulunuyoruz. Her gün zam
yaptığınız elektrikle, doğal gazla ilgili
canını okuduğunuz halka gidip ürettiği ürün için depo
basacağınıza onların sorunlarına çözüm üretin,
üretimdeki maliyet girdilerini düşürün, besicinin, hayvanı
olanın yaşadığı sıkıntıları
aşmak için destek verin diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız, Tarım
Bakanlığının bütçesi gelecek, Şu desteği
yaptık, bunu yaptık. diye sizlere de not verip konuşturacaklar.
Alana gidiyorsunuz, çiftçi mağdur.
İşçilere gidiyorsunuz, iş kazalarında bu ülke Avrupada
1inci, dünyada 3üncü. Bakan gelecek buraya, İşçiye şunu
yaptık, memura bunu yaptık. diyecek. Esas olan, muhalefetin de ne
yapılmadığını göstereceği zamanı tanıyın.
Neden, kimden, neyi kaçırıyorsunuz? On iki gün
konuşacağımıza, on dokuz gün görüşelim. (CHP
sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi olarak her
konunun, terör dâhil her konunun bu Mecliste konuşulmasını,
halkın gözü önünde her düşüncenin açıkça görülmesini talep
ediyoruz çünkü doğru olan, gerçeklerin bilinmesidir. Gerçekleri ne kadar
saklarsanız saklayın, yaşananlarla bu halk gerçekleri görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) İlk seçimde
de size gereken dersi verecek diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, öneri üzerindeki
görüşmeler sona ermiştir.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Sayın Subaşı, 60a göre sisteme
girmişsiniz, talebinizi ilettiniz.
Bir dakika vereyim.
Sonra, Sayın Tanal, size söz vereceğim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşının,
AİHMin Selahattin Demirtaşla ilgili kararı sonrasında
Cumhurbaşkanının Bir hamlemiz var. ifadesinden sonra
yargının hükme ulaştırılmasının yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
adına düşündürücü olduğuna ilişkin açıklaması
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben biraz önce geçen konudaki davanın
içeriğini bilmiyorum ama Cumhurbaşkanının Bir hamlemiz
var. dedikten sonra istinaf mahkemesinin süratle onaylaması ve
yargının hükme ulaştırılması gerçekten yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
adına düşündürücü olmuştur. Davanın içeriğini çözmek,
bu konudaki iddialar ve çözümü tamamen bağımsız ve tarafsız
yargınındır. Tartışılan konu bu
olmamalıydı ama 138inci maddedeki yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
bu devlet sisteminin en önemli güvencesidir. Cumhurbaşkanının ya
da siyasi iradenin Bu konuda hamlem var. demesi bunu kuşkulu hâle
getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal
45.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
elektrik faturalarındaki dağıtım bedeline ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Başkanım, benim evime gelen
elektrik faturaları var. Şimdi, mesela eylül ayında gelen
elektrik faturasında asıl borcum 21 lira, 6 tane kalemle birlikte 39
liraya tekabül etmiş yani 19 lira -elektrik faturası kadar- 6
kalemden ibaret bir ilave var. Burada dikkatimi çeken husus şu:
Dağıtım bedeli eylül ayında 10 lira geliyor, ekim
ayında dağıtım bedeli 8 lira geliyor. Ben Yıldızda
oturuyorum yani o caddede dünya kadar konut var, dünya kadar ev var; otobüse
binse bu parayı bulmaz, taksiye binse bu parayı bulmaz. Yani Allah
rızası için adında adalet olan Adalet Partili arkadaşlar,
bu adaletsizliği önleyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu alınacak
dağıtım bedeli hakikaten bir Deli Dumrul vergisi gibi bir
şey. Yani her ay
Orada kaç kişi oturuyor, ben tek başıma
oturmuyorum ki.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Toğrul, siz de 60a göre söz talep
ettiniz, ben size de veriyorum, toparlayalım, ondan sonra 37ye göre bir
öneri var, onu görüşeceğiz.
Buyurun.
46.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, AKP
sözcülerinin konuşmalarıyla algı yaratarak toplumu
yanılttığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Başkan.
Sayın Başkan, şimdi, AKP sözcüleri
konuştuğunda gerçekten bir algı yaratarak toplumu
yanıltıyorlar. Şimdi, biraz önce, sanki Sayın Selahattin
Demirtaşın aldığı cezası 6-8 Ekim
olaylarındanmış gibi bir kanı ortaya çıkıyor.
Alınan ceza -biraz önce de söyledim- 2013 Nevrozunda İstanbulda
yapılan bir konuşmadandır. Yine, Sayın Başkan,
biliyorsunuz, AKP, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını
tanımadığını, uygulamayacağını
söylediğinde üç aylık itiraz süresine güvenmişti. Şimdi,
bugün daha yeni aldığımız bir habere göre istinafın
kararına itiraz süresi daha dolmamışken Sayın
Sırrı Süreyya Önderin evine polisler Sayın Sırrı
Süreyya Önderi almak üzere gidiyorlar. Hani itiraz süresi? Madem öyle, belki
itirazda istinaf mahkemesi vazgeçecektir kararından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İşinize
geldiğinde kararları tanıyorsunuz, işinize
gelmediğinde tanımamazlık doğru değildir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Barut siz de sisteme girmişsiniz,
hemen ifade edin ve ondan sonra 37yi değerlendirelim.
47.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, yazılı ve
sözlü sorularına yanıt alamamalarının izahını
Meclis Başkanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, Meclis
Başkanımız Binali Yıldırıma sormak istiyorum:
Bizler yüce Mecliste beş aydır görev yapıyoruz. Halkın
oylarıyla seçilmiş olan bizlerin, ülkemizin ve seçim bölgemizin
sorunlarına çözüm üretmek, her koşulda halkımızın sesi
olmak en temel görevimizdir. Bizler halkın vekilleriyiz, Gazi Mecliste
konuşuyoruz, yazılı ve sözlü sorular soruyoruz. Meclis
İçtüzüğünde yer almasına karşın bir türlü gereken
yanıtları alamıyoruz. Bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?
Zaten yapılan değişikliklerle Meclisin yetkileri
kısıtlandı, şimdi milletvekillerini de yok sayarak
onların sordukları sorulara yanıt vermeyerek ne yapmayı
amaçlıyorsunuz? Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün
değildir. Sizlerden lütuf beklemiyoruz, milletvekillerinin sorularına
yanıt vermek zorundasınız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım ve sonra
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, (2/925) esas
numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/11)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/925) esas numaralı Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Metin
Ergun
Muğla
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
önergesini açıklamak üzere teklif sahibi Muğla Milletvekilimiz
Sayın Metin Erguna beş dakikayı geçmemek üzere söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
METİN ERGUN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; (2/925) esas numaralı Kanun
Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul
gündemine alınması talebiyle söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, emeklilikte yaşa
takılan mağdurlarının doğmasına sebep olan konu,
hepinizin bildiği gibi, geriye doğru işletilen bir kanun
vasıtasıyla kazanılmış hakların ortadan
kaldırılması ve vatandaşımızın mağdur
edilmesiyle ortaya çıkmıştır. EYT meselesi, kabul etmek
gerekir ki artık toplumsal bir sorun ve kanayan bir yara hâline
gelmiştir. Onun için görmezden ve duymazdan gelmek artık mümkün
değildir.
Bu bir hak mahrumiyetidir, hakkı
gasbedilenlerin, kanunla hakları elinden alınanların
haklarının iadesi meselesidir. Unutmayalım ki bu sorunun
oluşmasına sebep olan siyaset kurumudur. Bu sorunu ortadan
kaldıracak olan da siyaset kurumudur. Başından beri bu meselenin
bir insan hakları ihlali ve hak gasbı olduğunu ifade ettik. Bir
kez daha tekrar ediyoruz, devlet vatandaşına karşı adildir,
ona eziyet etmez, onu mağdur etmez, haklarını elinden almaz. Tam
dersine, devlet mümkün olduğunca vatandaşının yaşam
kalitesini artırmak için gereğini yapar. Sosyal devlet olmanın
gereği de budur. Bu yüzden İYİ PARTİ olarak bizim için
emeklilikte yaşa takılanlar meselesi bir siyasi polemik meselesi
değildir. Siyasi rekabeti bir kenara bırakalım ve bu meseleye
siyaset ve partilerüstü bir mesele olarak yaklaşalım. Bu hak
gasbının ve mücadelesinin sağcısı, solcusu, şu
partilisi, bu partilisi yoktur çünkü bu bir hak, hukuk ve adalet meselesidir.
Kanun teklifimiz kabul edilirse hakları elinden
alınan vatandaşlarımızın hakları iade edilecek.
Konuya açıklık getirmek gerekirse bu teklif bir erken emeklilik
hakkı getirmiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
salondaki uğultuyu görüyor musunuz? Arkada kıraathane gibi bir
sohbet, hatip kürsüde.
BAŞKAN Bir saniye
Değerli arkadaşlar, lütfen yerinize oturur
musunuz ve konuşmaları keser misiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ve maalesef grup
başkanı ayakta, en çok dikkat etmesi gereken kişi.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri,
lütfen partideki arkadaşlarınıza, milletvekillerinize şey
yapalım.
METİN ERGUN (Devamla) Bu teklif bir erken
emeklilik hakkı getirmiyor. Sadece, işe başladıkları
tarihte kanunun vermiş olduğu haklarla ve gerekli primlerini ödeyerek
emekli olmayı hak eden vatandaşlarımızın emeklilik
haklarını sağlayacak yani bir hak iadesidir, fazla bir şey
değildir. Milletin temsilcileri olarak bizler bu
vatandaşlarımıza emeklerinin karşılığı
olan yasal haklarını iade edelim, edelim ki adaleti tesis edelim;
nasırlı ellerin hakkı karşısında pas tutmuş
vicdanlar olmayalım; hak vermenin, adaleti sağlamanın maliyet
hesabını yapmayalım.
Toplumsal bir kangren hâline gelmiş olan emeklilikte
yaşa takılanlar sorununu başta Sayın Genel
Başkanımız olmak üzere İYİ PARTİ olarak her
vesileyle defalarca dile getirdik, sadece tespitte bulunmadık, çözüm
yolları da sunduk, kanun teklifi verdik, ilgili bakanlığa
yazılı soru önergeleri sunduk, Meclis araştırma önergesi
verdik; kanun teklifimiz gündeme alınmadı, yazılı soru
önergelerimize cevap verilmedi, araştırma önergemiz reddedildi. Bizim
bu gayretlerimizle özellikle de araştırma önergemizle ilgili olarak
kamuoyuna İYİ PARTİ meseleyi sulandırıyor,
araştırılacak bir şey yok. Meclis araştırma
komisyonu kurulursa bir yıllık zaman kaybına yol açacak. Bunun
yerine ivedilikle kanun çıkmalı. denilmiş idi değişik
siyasi partiler tarafından. Önergemize destek vermeyen partilerin
bahaneleri, gerekçeleri bu idi. Mademki gerekçe bu idi yani bilinen mesele
olduğu için araştırılacak bir şey yoktu, Meclis
araştırması bir yıl kaybettirecekti, kanun
çıkması lazımdı, işte size kanun teklifi, buyurun
destek verin. Hep beraber iktidarıyla muhalefetiyle teklife olumlu oy
verelim ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergun, tamamlayın.
METİN ERGUN (Devamla)
bu mağduriyeti
birlikte ortadan kaldıralım, destek verin, birlikte çözelim. Kanun
teklifimize destek olmazsanız o zaman siz getirin ve bilin ki
İYİ PARTİ Grubu olarak biz meseleye siyasi
bakmayacağız, başka partilerin gündeminin peşine
takılma olarak görmeyeceğiz ve sizden gelen teklife olumlu oy
kullanacağız. Çünkü İYİ PARTİnin tek bir gündemi
vardır, o da milletin gündemidir. Biz gelen teklifin kimden geldiğine
değil, ne getirdiğine bakarız. Milletin faydasına
olduğuna inanırsak da teklifi getiren adresin kimliğine
değil, millet için faydasına bakar ve ona göre oy kullanırız.
24 Haziran seçim beyannamelerinde EYTlinin sorunlarını
çözeceğiz. diye vaatte bulunanlara ve bunları boy boy afişlere
bastıranlara sesleniyorum: İşte size fırsat, buyurun
birlikte çözelim, böylece siz de sözünüzü tutmuş olursunuz.
Değerli arkadaşlar, lütfen, bu teklifi
İYİ PARTİnin teklifi olarak görmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın ve selamlayın.
METİN ERGUN (Devamla) - Bu teklifi mağdur
vatandaşlarımızın talebi ve beklentisi olarak görün.
Bu duygu ve düşüncelerle, kanun teklifimize tüm
siyasi parti gruplarının desteğini bekliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, (2/925) esas
numaralı Kanun Teklifinin hem mahiyet hem de teknik itibarıyla
kusurlu olduğuna ve yasalaşması durumunda yeni
mağduriyetler yaşanacağına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kanun çıkarmak çok ciddi bir iştir,
çalakalem hazırlanan kanun teklifleri kaş yapayım derken bazen
de göz çıkartır. Bu, biraz evvel kürsüde konuşması
yapılan kanun teklifinin üç önemli -hem mahiyet itibarıyla hem de
teknik itibarıyla- hatası ve kusuru vardır. Öncelikle, bu kanun
teklifinin faraza yasalaşması durumunda bugün prim gün
sayısını doldurup da yaş şartını
dolduramayanlar emekli olacak. Kanun teklifinin yasalaşmasından bir
gün sonra prim gün sayısını dolduranlar emekli
olamamaktadır bu kanun teklifine göre. Dolayısıyla bu kanun
teklifinin yasalaşması durumunda başka yeni mağduriyetler
yaşanacaktır, bu birincisi.
İkincisi, başvuru için altı
aylık bir süre tanınması da yanlıştır,
hatadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Vatandaş 1999dan önce
sigortalı olmakla birlikte sigortalı olduğu tarihteki emeklilik
için gereken koşulları bu kanun teklifinin kabulünden sonraki
181inci günde tamamlıyorsa o zaman ne yapılacak? Yani altı ay
yüz seksen gün, 181inci günde süresini tamamlayanın da yine bu teklife
göre önü kapatılıyor.
Sonuç itibarıyla, alelacele
hazırlanmış, çözüm getirmeyen bir tekliftir. Kabul edilmesi
hâlinde, az önce de ifade ettiğim gibi sorunu daha da kalıcı
hâle getirecek, ayrıca kesin çözümün de önünü kapayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisinin kanun teklifi daha
farklı, daha derli toplu bir şekilde inşallah önümüzdeki zaman
dilimi içerisinde gündeme geldiğinde de hep birlikte Mecliste uzlaşma
hâlinde çıkaracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Önümüzdeki zaman dilimi
içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin kanun teklifi de geldiğinde,
derli toplu, grupların uzlaşmasıyla birlikte hep birlikte
inşallah çıkaracağız ve bu teklife de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak ret diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Türkkan, ben size söz vereceğim ama
öneri sahibi grup olduğunuz için sizi sona bırakayım isterseniz,
bu konuda konuşmak isteyen arkadaşlar var.
Sayın Altay
49.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, EYT
mağdurlarına Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tam desteğini
beyan ettiklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Belli ki yüksek hassasiyet var hem Genel Kurulda hem
Türkiye Büyük Millet Meclisini izleyen vatandaşlarımız
bakımından. Kanun teklifi sahibi Muğla Milletvekilimiz
Sayın Metin Ergun sunuşunu yaptıktan sonra gruplar sisteme girme
ihtiyacı duydu, biz de duyduk, şunun için duyduk: Millet, vatandaş,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde olanı biteni izliyor zaten. Ama şu
anda, bir toplumsal trajediye dönüşen ve 24 Haziran seçimleri öncesi,
yanlış hatırlamıyorsam, Adalet ve Kalkınma Partisi
dâhil bütün partilerin meydanlarda millete verdiği bir söz üzerine bir
kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması önerisini
oylayacağız. Bu, şu demek değil, Efendim, bu kabul
edilirse EYT işi kanunlaştı. demek değil. Sadece Meclisin
gündemine
Komisyon Başkanı Komisyonun gündemine
almadığı için İç Tüzük'ün verdiği bir hakkı
Sayın Ergun kullanmaktadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
verdiğimiz sözün arkasındayız. Ve eminim, umarım, dilerim,
Parlamentoyu oluşturan 600 sayın milletvekilimizin tamamı da
seçim meydanlarında bu sözü verdiler ve yürekten inanıyorum biraz
sonra
Bizim de kanun tekliflerimiz var ama İYİ PARTİye nasip
oldu, Metin Erguna nasip oldu. Emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarına Meclis
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
AK
PARTİyle, CHP'yle, HDP'yle, MHP'yle, İYİ PARTİyle tam bir
mutabakatını gösterecek diye çok umuyorum. İYİ
PARTİnin, HDP'nin ve CHP'nin tavrı bu konuda net.
Ben bugün
Daha önce de benzer bir oylama
olduğunda, Milliyetçi Hareket Partisi ikinci oylamada karar
değiştirdiği için, EYT, MHP'ye takıldı. diye
kamuoyunda bence MHP'nin hak etmediği bir algı oluştu.
Milliyetçi Hareket Partisinin de bu algıyı silmek için güzel bir
fırsata kavuştuğu inancıyla EYT mağdurlarına
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tam desteğini beyan ediyoruz efendim.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar
Sayın Yalım, siz de bu kanunla ilgili bir
katkı yapmak istediğinizi ifade etmişsiniz. Bir dakika size söz
veriyorum, sonra Sayın Bilgene vereceğim.
Sonra da, Sayın Türkkan, hepsini bir
toparlarsınız.
Buyurun.
50.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Muğla Milletvekili Metin Ergunun kanun teklifini desteklediklerine,
muhalefet milletvekillerinin toplam sayısının bu teklifi
çıkarmaya yeterli olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kanunla ilgili, İYİ PARTİ Muğla
Milletvekili Metin Ergunu kesinlikle destekliyoruz. Bu kanun, biliyorsunuz, 8
Eylül 1999da çıktı. Kanun ilk defa -dünyada ilk defa- çıkarıldığından
itibaren geriye dönük işledi. Bu sebepten dolayı İYİ
PARTİnin önerisinin, Grup Başkan Vekilimiz Engin Altayın da
dediği gibi kesinlikle destekçisiyiz.
Buradan Milliyetçi Hareket Partisine de aynen
şunu söylemek istiyoruz: Gelin, muhalefet milletvekillerinin toplam
sayısı bu kanunu çıkarmaya yeterli, en azından gündeme
getirelim Sayın Başkan, gündeme getirelim, tartışalım.
Eksiğini, artısını, faydasını, hepsini tartışalım.
Direkt 700 bin kişinin etkilendiği bu kanunla ilgili gelin, sizden
destek bekliyoruz.
Ben bir de AK PARTİ milletvekili
arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: 3,5 milyon Suriyeliye 35 milyar
dolar para harcarken 7 milyar dolar bizim kendi öz vatandaşımıza
para harcamışız, çok değil diyorum arkadaşlarım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Sayın Bilgen
51.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, emeklilikte yaşa
takılanların uğradığı
haksızlığın giderilmesi için önergenin lehinde oy
kullanacaklarına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
emeklilikte yaşa takılanlar konusu burada çok kez
tartışıldı, her seferinde ifade ettik, bir kez daha Genel
Kurulun ve kamuoyunun dikkatine sunmak istiyoruz.
Bu konu kim tarafından gündeme getirilirse
getirilmiş olsun gündeme getiren ya da karşıt tavır
takınanların aidiyeti üzerinden değil, hak gaspı üzerinden
konuya yaklaşıyoruz. Devlet bu konuda bir işverendir ve bir
işveren olarak da çalışanlara başta yaptığı
taahhüdün dışında bir uygulamaya girmiştir.
Dolayısıyla işe girerken hangi pozisyonda bu işe
girmişlerse, hangi pozisyonda bir taahhütte bulunulmuşsa bunun
gereğinin yapılmasını düşünüyoruz. Onun için bu
önergenin lehinde oy kullanacağımızı beyan ediyoruz
emeklilikte yaşa takılanların uğradığı
haksızlığın bir an önce giderilmesi için.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bilgen.
Sayın Türkkan, önerge sahibi grup olarak sizi
en sona bırakmamdan dolayı kusura bakmayın ama bütün
konuşmaları izleyip ondan sonra bir değerlendirme yapmanız
en uygunudur.
Buyurun.
52.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, bütün
partilerin emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin
giderilmesiyle ilgili sözlerinin olduğuna ve teklifte eksiklik söz
konusuysa değişiklik önergeleriyle meselenin çözülebileceğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu kanun teklifini
imzalayan iki milletvekilinden biriyim ben. Kanunun teklif sahibi olarak teklif
ettiğimiz kanunun Genel Kurulda görüşülmesi için verdiğimiz
önerge hakkında grupların yaptığı
konuşmaları dinledim. Aslında bu kanuna vazedilen şeyler 24
Haziran öncesi burada grubu bulunan bütün partiler tarafından milletimize
vadedilen bir konu. Yani bu, çok da bizim icat ettiğimiz bir konu
değil; Adalet ve Kalkınma Partisinin de Cumhuriyet Halk Partisinin de
HDPnin de MHPnin de bizim de emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin
giderilmesiyle ilgili millete sözümüz var. Bu kanun bu saikle
hazırlandı.
Bu kanunun eksiklikleriyle ilgili olarak söz alan
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımız,
bununla ilgili söyleyeceğim teknik şeyler var: Bir kere bu kanun,
erken emeklilikle değil, sigorta olduğu dönem kendisine vadedilen
emeklilik hakkı gasbedilen vatandaşlarla alakalı. Yani
adamın emekliliğe hak kazandığı tarihte yeni bir
kanunla geçmişte elde ettiği hakkı ortadan
kaldırmış oluyor, bu onun telafisine yönelik bir kanun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Buna rağmen, kanunda
eksik gördükleri maddelerle ilgili, her kanunda olduğu gibi
değişiklik önergeleri verirler ve bu değişiklik
önergeleriyle bu kanun kendilerinin izah ettikleri meselelerin çözümü yolunda
da düzenlenebilir.
Aslında, bu kanun, şu anda Genel Kurulda
bulunan bütün siyasi partilerin bir samimiyet testinden geçmesine vesile
olacaktır, az sonraki oylama bunun tecellisine yol açacaktır. Biz bu
hadiseyi böyle değerlendiriyoruz, destek veren bütün gruplara
teşekkür ediyoruz.
Sağ olun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, son bir söz istediniz herhâlde.
Buyurun.
53.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi
Hareket Partisinin taahhütte bulunduğu bütün hususların uhulet ve
suhuletle bir uzlaşma içerisinde mutlaka yerine getirileceğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet.
Bu konuda, bütün platformlarda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu da başta olmak üzere, Milliyetçi Hareket Partisinin,
sadece bu konular değil, diğer bütün hususlarla da ilgili
görüşlerini müteaddit defalar ifade ettik. Milliyetçi Hareket Partisi
bütün taahhütlerinin, verdiği kanun tekliflerinin arkasındadır
fakat birtakım siyasi polemik veya istismara yol açabilecek bir ortama
evrilmeden ve bütçeyi yöneten iktidarla mutlaka bir uzlaşma
sağlanması gerektiği görüşünü de hem kürsüde hem basın
açıklamalarında da ifade ettim. O nedenle, bu hususta Milliyetçi
Hareket Partisi kendi gündemine hâkimdir. Biz, başka partilerin
verdiği önergelere elbette saygı duyarız yani buna diyecek bir
sözümüz yok fakat Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği karara,
aldığı tutuma da saygı bekleriz, bu bir mecburiyettir. O
bakımdan, bütün duruşumuzu, politikamızı, tutumuzu da
açık sözlülükle ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın, devam edin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisinin
verdiği ve taahhütte bulunduğu bütün hususlar, uhuletle ve suhuletle,
bir uzlaşma içerisinde mutlaka yerine gelecektir.
Şimdilik bu kadar ifade ediyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
1.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, (2/925) esas
numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/11) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş önerge üzerindeki görüşmeleri
tamamladık.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz buradayız, sözümüzün
arkasındayız.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz de sözümüzün
arkasındayız, Milliyetçi Hareket Partisi teklifinin
arkasındadır arkadaşlar.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
Divandaki arkadaşlarımız arasında bir görüş
ayrılığı oluştuğu için önergeyi elektronik
sistemle oylarınıza sunacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
pusula göndermeyiniz çünkü bu, elektronik sistemle yapılan bir işari
oylama olduğu için biz sisteme giren arkadaşlarımızın
isimlerini göremiyoruz. O nedenle yoklamadan farklı olarak burada pusula
almıyoruz.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
yapılan oylama sonucunda önerge reddedilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Afyonkarahisar
Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden
Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin
Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5
Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 16 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen siyasi parti
gruplarımız ve şahıslar adına söz isteyen
arkadaşlarımız isimlerini bildirdiler.
Şimdi teklifin tümü üzerindeki görüşmelere
başlayacağız.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan
konuşacaktır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Türkkan, süreniz yirmi dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanuna dair
konuşmama başlamadan evvel, HDP Grup Başkan Vekilinin bugünkü
verilen mahkûmiyetlerle ilgili sözleri ve arkasından Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilinin karşı sözlerinden
sonra birkaç kelam etmek istiyorum müsaade ederseniz.
Size bir cümle okuyorum şimdi: Ben
Öcalanın süreci diğerlerinden daha doğru okuduğunu
düşünüyorum. Belki televizyon imkânı, birçok tartışma
programı izlemesi rol almıştır bu işte. Suriyede
vesaire birçok ülkede farklı aşamalardan geçti. Onlarca yıldır
bu işlerin içinde olduğu için farklı bir bakış
açısı da vardır. Yani bir methiye var burada. Olayları
okuma kabiliyeti ve tecrübesi vardır. Kimin için söylüyor? Abdullah
Öcalan için söylüyor. Dikkat ederseniz onun verdiği mesajlar,
diğerlerinin verdiği mesajlara göre sürecin geleceğini daha çok
düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor. Tarih 7 Haziran 2014,
konuşan Yalçın Akdoğan.
Bir cümle daha okuyorum: HDP için Öcalan
bunları yakalasa sopayla kovalar. Bunlar eksen kayması
yaşadı. Diyarbakırdan Nişantaşına, Cihangire
sapma bunları değiştirdi. Tarih 29 Temmuz 2015, söyleyen yine
Yalçın Akdoğan.
Yani bu kayıkçı kavgasının
milletin nezdinde herhangi bir itibarı olmadığını
beyan etmek için özellikle söylüyorum. Aranızdaki bu kayıkçı
kavgasının gerçeğinin ne olduğunu millet, bu okuduğum
satırlardan da biliyor, bilin istedim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
Teklifi üzerine söz almıştım. Aslında burada
çıkardığımız bir kanun... Vodafone, Turkcell, efendime
söyleyeyim, Digiturk, bunların sahipleri kim, bilen var mı
aranızda? Tahmin eden çok ama bildiğini söyleyen yok. Bütün
bunların sahiplerini burada bulunan herkes biliyor ama kimse gerçek
sahibinin kim olduğu söylemiyor.
Şimdi, bu şirketler, avukat
paralarından, takip masraflarından bıkmışlar, diyorlar
ki: Mecliste bir kanun çıkaralım, bizim
alacaklarımızı devlet takip etsin kardeşim, biz ne takip
edeceğiz, bir de buna para mı harcayacağız? Bize para
lazım. Dolayısıyla Meclise böyle bir kanun
hazırlatmışlar. Ben kanunu, bir kere, esas böyle anladım:
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması... diye geçse de
artık alıştığımız, bizim de söylemekten
usandığımız, temcit pilavı gibi sık sık
gündeme getirmekten bıktığımız bir torba yasa
düzenlemesinden başka bir şey değil bu.
Bu kanun bunun dışında konkordato
şartlarını da yeniden düzenliyor, ticari alacak davalarında
ara bulucuya başvurma şartı getiriyor, abonelik
sözleşmelerinden ve tüketiciye sunulup bedeli faturaya yansıtılan
hizmetten kaynaklanan para alacaklarına ilişkin ilamsız icra
takiplerini düzenliyor. Yani ben
size bir şey söyleyeyim mi? Vatandaş, canı boğazında,
evine ekmek götürmekte zorlanırken şimdi vatandaşın
boğazına bir kement daha atıyorlar bu kanunla beraber. Bizim
Digiturk paralarını da öde -Digiturk olan yoktur aralarında da-
Vodafone, Turkcell paralarını da öde. İSU paralarını
da öde. Niye? Belediye bizim yandaş arkadaşlara ihale verecek,
bize para lazım. Bunları da ilamsız takiplerle öde
Bu kanun aslında neyin itirafı biliyor
musunuz? Ekonominin iyice kötüye gittiğine dair bir itiraf bu. Yani
konkordato meselesinin yeniden düzenlenmesi, Türkiyede ekonominin artık
gerçekten dibe vurduğuna dair bir itirafın kabulü.
Şimdi, ben Sayın Grup Başkan Vekili
Mehmet Muş Beyle konuştum, Konkordato çok kolay oluyor,
zorlaştıralım biraz. dedi. Doğru, çok kolay konkordato,
zorlaştırın. Ama konkordato ilan eden şirketlere
baktığınızda zaten öküzün büyüğü teli aştı
gitti, ben size söyleyeyim, kalan öküzden ne sucuk olur ne kıyma olur,
hiçbir şey olmaz. Geriye kalan konkordato ilan edecek firmaların
çapı filan belli, esas büyük firmalar konkordato ilan ettiler. Bu
konkordato ilan eden firmalar kendilerini kurtardılar ama ne
bıraktılar, biliyor musunuz? Gerisinde iflas eden binlerce firma
bıraktılar. O firmalardan alacaklı olan firmalar konkordatonun
ne olduğunu bilmekten bihaber. Küçük işletmelerin önemli bir
kısmı iflas etti; evini barkını, arabasını,
geleceğini kaybetti bu firmalar. Bütün bu işler bittikten sonra Hükûmetimizin
aklına gelmiş Ya, bu konkordato çok kolay olmaya başladı,
gelin, bunu zorlaştıralım. demişler; biz de burada bu
kanunla ilgili yorum yapıyoruz şimdi. Esas sıkıntı
kimde biliyor musunuz? Devletle iş yapan firmalarda. Devletle iş
yapan firmalar çok çabuk konkordato ilan ettiler, onlar paçayı
kurtardılar. Devletten alacaklarını alana kadar kendilerini
korumaya aldılar ama onlara bağlı iş yapanlar, o alt
taşeronlar ne oldu? Alt taşeronların hepsi de şu anda iflas
ettiler.
Türkiyede ekonomiyle ilgili konuşurken Biz
konkordatonun zorlaştırılmasıyla ilgili kanun
çıkarıyoruz. derseniz zaten ekonominin ne olduğunu
anlatmış olursunuz, gerisinde çok fazla rakam filan söylemeye de
gerek yok. Meclisin uğraştığı konu ne? Konkordatoyu
zorlaştıralım. Niye? Çok fazla konkordato ilan eden olmaya
başladı. Yani bunun ismi Ey cemaat, namaz bitti, camide ne
işiniz var?dır. Ekonomi bitti, neyi konuşuyoruz biz?
Bu kanun teklifinin 13üncü maddesi, konkordato ilan
eden firmaların güvence veren denetim raporu alması gerektiğini
öngörüyor; 14, 15, 16 ve 17nci maddelerin içeriklerinde de aynı rapordan
bahsediliyor. Bahsi geçen raporu almak son derece maliyetli aslında. Yani
bu rapor, çok doğru, alınması gerekiyor ama bir
sıkıntısı daha var: Böyle bir raporu
alacağınız zaman ciddi bir maliyet teşkil ediyor. Orta
ölçekli bir firmanın, zaten işi kötüye gitmiş bir firmanın
böyle bir raporu hazırlatacak parası da yoktur. Bununla birlikte, bu
raporu vermekle yetkili bazı kuruluşlara da ayrıca bir
ayrıcalık sağlanıyor. Küçük işletmelerin konkordato
ilan etme hakkının artık elinden
alındığını da söylemek istiyorum bundan sonra. Biraz
evvel ifade ettim, öküzün büyüğü kaçtı, geri kalandan ne kıyma
olur ne sucuk.
Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan
kasım ayında Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı
açıklamada 356 firmanın konkordato ilan ettiğini söylemiş.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin verilerine göre de bu yıl
içerisinde 10.295 firma kepenk kapatmış, sadece ekim ayında
1.235 firma kapanmış. Bir ay içinde 356 başvurunun olması
bize ekonomimizin nereye gittiğini açıkça gösteriyor. Eğer
firmalar bu işi bir kaçış rampası olarak görüyorsa bu kimin
ayıbı? Her şey şahaneyse, ekonomimiz muazzamsa, Sayın
Cumhurbaşkanımızın deyimiyle kriz falan da yoksa neden
bunca insan, bunca firma bu yola başvuruyor? Merkez Bankası
verilerine göre 2018 yılı Mayıs ayı itibarıyla
bankalar haricindeki özel sektörün borcu 200 milyar doların üzerinde.
Şimdi, şu soruları sormak istiyorum: Madem, abonelikle ilgili
para alacaklarını düzenleyen bir kanun teklifinin arasına
konkordatoyla ilgili maddeler sıkıştırılabiliyor,
neden sağlıklı bir çalışma yürütülmeden adrese teslim
maddeler hazırlanıyor? Konkordatonun kötüye
kullanımının önüne geçecek maddeler üzerinde neden
sağlıklı çalışmalar yapılmıyor?
Konkordatonun yarattığı mağduriyetler neden göz ardı
ediliyor? Biraz evvel ifade ettim, konkordato ilan eden firmalar yüzünden
üretim yapan fabrikalar da üretimden vazgeçti. Zira, mal sattığı
firmanın hemen arkasından gelen bir konkordato ilanı o
fabrikayı da artık üretim yapamaz hâle getirdi. Konkordato ilan eden
bu firmaların alacakları ne olacak, ne yapacaklar, onları kim
düşünecek, hiç belli değil. Bunlara yönelik düzenlemeler ne zaman
yapılacak, o da belli değil. Hassasiyet gerektiren, yoğun
çalışma gerektiren bu konuları böyle aceleye getirmenin, bir
torba kanunun içine atmanın kime ne faydası olabilir hiç bilemiyorum.
Hükûmete sorarsak ekonomimizin kötü gidişinin
nedeni de dış güçler. Yani bu dış güçler lafı da bir
kötü gitti ki inanamazsınız ya. Hani, bir kere daha söylemiştim
kürsüden, Yezitin halifeliğine biat etmeyen Hazreti Hüseyini o zaman
bazı din âlimleri fitne çıkarmakla suçlamıştı ya;
şimdi de bakıyorum, ülkedeki olumsuzluklar karşısında
itiraz sesini yükselten kim varsa o, fitne çıkarmakla, dış
güçlerin oyununa hizmet etmekle suçlanıyor. Yani buradan anlıyoruz ki
hakikaten hâlâ Yezit ölmemiş, Yezit yaşıyor.
Öyle bir noktaya gelmişiz ki Türkiyedeki icra
dosyalarının sayısı 20 milyona dayanmış durumda.
Sayın Mustafa Elitaş, en çok da Kayseride, haberiniz olsun, Kayserililer
sizi anıyor. 20 milyon dosyanın önemli bir kısmı da
Kayseride, İstanbul ve Ankaradan sonra Kayseride çok ciddi miktarda
icra dosyası var. UYAPın günlük verilerine göre 2008
yılında 8 milyon icra dosyası varmış, 2018
yılında bu sayı 20 milyona ulaşmış. Türkiyede
20 milyon icra dosyası demek, ne demek, biliyor musunuz? Her 4
kişiden 1 kişi icralık.
Size daha hazin bir tablo söyleyeyim mi? Şu
anda Mecliste olan 600 milletvekilinin kaç tanesi icralık? Hiç az bir
rakam değil, biliyor musunuz? Bu arkadaşların önemli bir
kısmı çok ciddi anlamda borç içinde yüzüyorlar. Gidin, buradaki
bankalardan bakın, çok basit, öğrenmek de basit artık.
Türkiye'nin bu ekonomik sisteminde konkordato kanunu
çıkararak ekonomiyi düzeltmek mümkün değil. İstanbul Adliyesinde
kasım itibarıyla 30 binleri geçmiş, yıl sonuna kadar 35
bini buluyor İstanbuldaki bu dosya. 3 iflas dairesi bulunduğu göz
önüne alındığında, sadece İstanbul Adliyesinde 1
milyon 295 bin icra dosyası var.
Benim seçim bölgem Kocaelide durum daha da vahim.
Kocaelide neredeyse icralık olmayan yok. Belediye meclisi üyesi, muhtar
azası aramaya kalktığınız zaman İcrası
olmayacak. dediğinizde aday bulamazsınız, haberiniz olsun.
Adalet ve Kalkınma Partisi hariç, onlar ayrıcalıklı
vatandaş, onların belediyeleri var, onların yardıma
koşacak hükûmet kuvvetleri var ama Adalet ve Kalkınma Partili
değilse vatandaşın önemli bir kısmı icralık.
VAHİT KİLER (Bitlis) Niye? Hepsinin
alnında mı yazıyor? Yapma ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Vahit Kiler, keşke
sen laf atmasaydın, seninle ilgili hiçbir şey söylemek istemem.
VAHİT KİLER (Bitlis) Yapma Allah
aşkına ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bak, bir şey
söylüyorum: Seninle ilgili hiçbir şey söylemek istememiştim.
VAHİT KİLER (Bitlis) Eyvallah!
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
VAHİT KİLER (Bitlis) Her şeyi
söyleyebilirsin ama doğruları
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bak, seninle ilgili hiçbir
şey söylemek istememiştim, keşke hiç laf atmasaydın. Tamam?
Umuyorum anlamışsındır.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
karşılıklı lütfen laf atmayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Hukukumuza bağlı
olarak ben susma hakkımı kullanıyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkkan, lütfen siz de
Genel Kurula
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Adalet
Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün
2017 yılı verilerine göre Kocaelide 2017 yılında 41.320
dosya ilamlı takibe düştü. Bu dosyaların sadece 14.159u 2017
yılında açıldı. Dosyaların 5.633ü
sonuçlandırıldı, 5.773 dosya ise işlemden
kaldırıldı. 2018 yılına ise 29.914 dosya devredildi.
Şimdi bu dosyalara ilave ne gelecek biliyor musunuz? Burs almayın,
kredi alın. dediğiniz o çocuklar var ya, o çocukların kredi
borçları gelecek, onlar da icralık olacaklar. Yeni icraya
düşecek namzetler hazır. Kimler? Öğrenciler. Kredi alın.
Aldıkları kredi de faizle. Ben bir şey söyleyeyim mi? Adalet ve
Kalkınma Partisi, geçmiş dönemdeki siyaset yapan arkadaşlarla
beraber faize karşı çıkarak iktidara yürümüşlerdi.
Şimdi faiz vermeyenleri beleşçi diye nitelendiriyorlar.
Öğrencilere diyor ki: Siz burs istiyorsunuz ya, siz beleşçisiniz.
Niye? Kredi alın, faiz ödeyin. Ya siz faize karşı değil
miydiniz? Ne oldu? Şimdi okula giden öğrencilerden bile faiz
isteyecek hâle düştünüz. Allah kimseye söylediğiyle sınanmayı
nasip etmesin. Söylediklerinizden sonra böyle sınanmak size nasip oldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yazık,
yazık, çok yazık!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) 2017 yılında
408.760 dosya icra dairelerine gelmiş. Bu dosyaların 114.209u 2017
yılında açılan dosyalarla dolu. 43.441 dosya
sonuçlandırılmış, 48.310 dosya işlemden kaldırılırken
2018 yılına 317 bin dosya devredilmiş. Kocaelide iflas eden
firmalara baktığımızda 2017 yılına 78 iflas
dosyası devredildi. Bu dosyalara 2017 yılında 26 yeni dosya daha
katıldı, 3 dosya sonuçlandırılırken 101 dosya ise 2018
yılına devredildi. 2017 yılında Kocaelideki iflas ve icra
dairelerinden gelen talimat 57.928. Bunun 2.927si
sonuçlandırılmış, 11 bin dosya da işlemden
kaldırılmış, 44 bin dosya ise 2018e devredilmiş. Ya
bu rakamları niye söylüyorum biliyor musunuz? Bu rakamları doğru
dürüst incelediğinizde Kocaeli nüfusunun hemen hemen
yarısının icra dairesinden yolu geçmiş, herkes icra
dairesine bir kere uğramış.
Bakın, eskiden, köyde birisine icra
geldiği zaman, postacı icra mektubu getirdiği zaman o köylü
vatandaş onu cebine saklayıp belki bir ay, belki iki ay köydeki
kahveye çıkamazdı, utanırdı adam haklı olarak. Öyle
bir hâle geldi ki, şimdi, adam okey oynarken postacı mektup
getiriyor, mektup da icra, o kadar alışmış ki At onu
oraya, git. diyor ya, hiç umurunda değil. Çünkü o kadar çok icra geldi ki
adamın o yüzündeki utanma perdesi de gitti.
İcralık olmak eskiden çok utanılacak,
sıkılacak bir meseleydi. Ama artık çok alelade, milletin
kanıksadığı bir nokta hâline geldi. O köylü vallahi billahi
hiç sallamıyor. Postacı gelmiş, Ne getirdin? diyor,
İcra., Bırak oraya, git oğlum. diyor, hiç umurunda
değil. Bu noktaya getirmek en çok size yakışırdı ve
getirdiniz. Gayet de başardınız bunu.
Şimdi, biraz evvel ifade ettim, burada
alacaklı olan kartel firmalarının mı, yoksa icra
mahkemelerinin yolunu aşındıran vatandaşın mı
mağduriyeti gözetilmiş? Bunu hâlâ çözebilmiş değilim. Bana
göre bu kanun, o kartel firmalarının önünü açan, onların
alacaklarını kolaylaştıran, vatandaşı ezen bir
kanun. Yani başında da ifade ettim, bu şirketlerin kim
olduğuna baktığınızda -Digiturk, Vodafone, Turkcell-
bunların sahiplerinin kim olduğuna baktığınızda
bu takibin yapılması için niye bu kadar acele kanun
çıkarıldığını daha iyi anlayabilirsiniz.
Vatandaşın abonelik kanunu
denildiğinde aklına elektrik, su, doğal gaz abonelikleri
geliyor. Sosyal medyada faturalarını ödeyemeyen, isyan eden
vatandaşlarımızın videoları dönüyor. Bizlere de
neredeyse her gün bu durumdaki vatandaşların elektronik
postaları geliyor. Sizlere de geliyordur, yalnız bize gelmez bu. Size
belki daha fazlası geliyordur sizden bir medet umdukları için.
Sayaç okuma bedeli diye bir şey. Adam
harcadığı elektriğin parasını ödeyemiyor, sayaç
okuma parası istiyorsunuz. Ödeyemiyor. Ondan sonra para buluyor
faturayı ödüyor, bu sefer Açma parası getirin. diyorsunuz. Ya,
adam, harcadığı elektriğin parasını ödeyemezken
sayaç ödeme parası, açma parası, kapama parası
Bakın, bir
şey söyleyeyim mi size? Şu vatandaşın hâlini gidin bir
dinleyin, emin olun bizar olursunuz, çok üzülürsünüz. Ben inanıyorum,
sizler vicdanlı insanlarsınız, bu hâldeki vatandaşın
isyanına kulak vermeden duramazsınız ama maalesef bir yere
geliyor takılıyorsunuz, vatandaşın kolayına giden bir
iş ortaya çıktığı zaman da
sırtınızı dönüyorsunuz. Orada ne oluyor bilmiyorum yani bir
şeyler oluyor size. Vatandaşın bu dertlerini en az bizim kadar
siz de biliyorsunuz ama çözümü noktasında Gelin arkadaşlar,
şunu düzeltelim. dediğimizde size bir hâller oluyor. Yok ya,
düzeltmeyelim. Niye? Belki de vatandaş bu işi bu şekilde daha
çok seviyor diye düşünüyorsunuz ama sevmiyor. Vatandaş üzülmekten,
sıkılmaktan, ezilmekten hoşnut değil, bilesiniz diye
söylüyorum.
Teklifin 8inci maddesinin (3)üncü
fıkrasında Alacaklı Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi üzerinden, bu sistem entegre bilişim sistemleri
vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağı olup olmadığını
sorgulayabilir. diyor. Bakın, zurnanın zırt dediği yer de
burası. Siz Turkcelle bu hakkı veriyorsunuz, Turkcell, kendisinin de
ortaklığı bulunduğu diğer firmalarla bütün bu
bilgileri paylaşabilir mi, grup şirketiyse? Tabii ki. Yani sadece
Turkcelle vermiyorsunuz veya sadece Vodafone vermiyorsunuz veya sadece
Digiturke vermiyorsunuz. O grup şirketlerinde bulunan bütün
şirketlerle vatandaşın kişisel verilerini
paylaşıyorsunuz. Türkiyenin ipliğini pazara çıkarıyorsunuz,
vatandaşın ipliğini pazara çıkarıyorsunuz.
Umuyorum ve düşünüyorum ki bu kanunun
geldiği hâliyle değil, bu dediğim meselenin çözümü
noktasında ilave önergeler verirsiniz ve düzelir yoksa bu hâliyle
sıkıntılı. Bir de önüne gelen UYAPa girip vatandaşın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Özür diliyorum,
toparlıyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Öyle bir şey
yok ki ama ya! Olmayan bir şeyi söylüyorsun.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yok öyle bir
şey.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
konuşmacıya müdahale etmeyelim. Arzu eden herkes kürsüde
konuşabilir.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Vatandaşın bu
kişisel verilerini önüne gelen paylaşsın değil
O
şirketi yetkilendirmiş. Yetkilendirdiği kişinin de devlet
tarafından bilinir kişi olması çok önemli. Sayın
Cumhurbaşkanının kişisel mal varlığına dair
birisi UYAPa girip bilgi edinmişti, hatırlıyor musunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Evet, ben
şikâyet ettim, ceza aldı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Evet, ceza aldı.
Bakın, Cumhurbaşkanının
kişisel verileri kadar vatandaşın kişisel verileri de
önemli. Yani bizim Kandıradaki Fevzi Genç, en az Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan kadar önemli adamdır. Onun da
hakkı en az Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar
vardır. Dolayısıyla biz Sayın Erdoğanın
hakkını ne kadar savunmak durumundaysak Fevzi Gençin de
hakkını o kadar savunmak zorundayız.
Dolayısıyla, bu dediğim konularla
ilgili maddeye gelindiği anda ilave önergelerle düzeltileceğini
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkkan, bir dakika daha
vereyim.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu konunun hiç zamanı
ve zemini değilken Nereden düştük bu işe? der gibi bu kanunun
Meclise neden geldiğini biz de anlayamadık.
Anladığımız bir tek şey var: Birilerinin
alacaklarını takip etmesini, kişilerin alacaklarını
takip etmeyi devlet kendine vazife bilmiş. Onların fazla para
harcamasını istemiyor, onların daha çok para kazanmasını
istiyor dolayısıyla onunla ilgili bir kanun çıkarmış;
ben bu kadar anladım.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Türkkan.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kırıkkale
Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
haftalarda Adalet Komisyonunda görüşerek
olgunlaştırdığımız kanun teklifi 27 maddeden
oluşmaktadır. İçerik olarak icra dairelerinin iş yükünü
hafifletmek ve işlemlerine hız kazandıracak düzenlemeler ile
kamuoyunda konkordato olarak çok fazla yer alan sistemin aksayan yönlerini
düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, adalet
sistemimizin kanayan yarası olan önemli bir konuya değinmek
istiyorum. Ülkemizde kasım ayı ortaları itibarıyla 303ü
kapalı, 81i açık olmak üzere toplam 384 ceza ve infaz kurumu
vardır. Adalet Bakanlığının 2019 yılı
bütçesine göre 39 yeni cezaevi yapım aşamasındadır, ihaleye
çıkılacaklarla birlikte bu sayı 53'e çıkmaktadır.
Kısacası önümüzdeki aylarda toplamda 437 açık ve kapalı
cezaevi kapasitesi oluşacaktır.
Mevcut durumda yani 384 ceza ve infaz kurumunda
kapasite iyimser bir tahminle 220 bin kişi civarındadır. Ancak
13 Kasım itibarıyla 260 bini aşan hükümlü ve tutuklu
bulunmaktadır. Söz konusu bu durum ikili ranzaları üçlü ranza hâline
getirmek suretiyle oluşturulsa da infaz şartlarında hükümlünün
insani şartlarda hayat hakkı sağlanamamaktadır. Bu bakımdan,
Sayın Genel Başkanımızın talimatları
doğrultusunda 24 Eylül 2018 tarihinde Meclis
Başkanlığına sunduğumuz, bazı suçlarda
şartlı ceza indirimiyle ilgili kanun teklifimizin ivedilikle gündeme
alınması zaruret hâlini almıştır.
Değerli milletvekilleri, ceza ve infaz
kurumlarındaki sayının ve şartların bu kadar
endişe verici boyutlara ve bugünkü insanlık dışı
duruma ulaşmasının da hiç şüphesiz, FETÖ terör örgütü
yapısının adalet sistemimize bulaşmasının en
çarpıcı sonucu olduğunu düşünüyoruz.
Baktığımızda, 2002den 15 Temmuz 2016 tarihine kadar adalet
sistemimize nüfuz etmiş, FETÖnün talimatları doğrultusunda
karar vermiş hâkim ve savcı sayısı, toplam hâkim ve
savcı sayısının üçte 1i civarındadır. 15 Temmuz
2016 tarihinden sonra FETÖden dolayı ihraç edilen hâkim ve savcı
sayısı 3.910 kişi olup hâlen 352 hâkim, 254 cumhuriyet
savcı da tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde bulunmaktadır.
Bu FETÖ mensubu hâkim ve savcılar görevden
uzaklaştırılmış olsalar dahi geriye dönük vermiş
oldukları kararlar nedeniyle infazlar maalesef birçok aileyi mağdur
etmeye devam etmektedir. Evet, FETÖ mensupları adalet sisteminden
ayıklanmış ve de ayıklanmalıdır ama onların
verdiği kararlar yerli yerinde durmaktadır. Bu haksız kararlar
bir an önce gündeme alınıp yeniden gerçek adalet yerini
bulmalıdır. FETÖ mensubu hâkim ve savcıların adalet
sistemimize vermiş olduğu tahribatı gidermek adına, ortadan
kaldırmak için Meclis Başkanlığına sunmuş
olduğumuz kanun teklifimiz Adalet Komisyonunda beklemektedir. Öte
taraftan, vatandaşlarımız arasında, şartlı ceza
indirimiyle ilgili büyük bir beklenti her geçen gün daha da artmaktadır.
Hâlen tutuklu ve hükümlüler, insan haysiyetine ve onuruna aykırı bir
şekilde koğuşlarda üst üste yatarken, birçoğu da FETÖcü
hâkim ve savcılar tarafından içler acısı duruma
düşürülmüşken bizler bu işe kayıtsız kalamayız,
susamayız yahut da bahane üretemeyiz. Bu yüzden, cezaevlerindeki
sıkışıklık ve FETÖnün yargıda
yaptığı tahribatı gidermek adına teklifimizin bir an
önce gündeme alınması ve yasalaşması gerektiğini bir
kez daha vurguluyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak adım
atılmasını yüce Meclisten talep ediyoruz. Çünkü teklifimizle,
hâlen büyük mağduriyet yaşayan 162 bin tutuklu, hükümlünün hukuki
durumlarında değişiklik olacaktır. Bu değişiklikle
birlikte, 650 bini aşan insanımızı ilgilendirmektedir bu yasa.
Saygıdeğer milletvekilleri, Abonelik
Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin
Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
çalışmaları esasen Aralık 2017de Adalet Bakanlığı
tarafından hazırlanmıştı. O dönem görüşe
açılan taslak metin, bugün konkordato ve ara buluculukla ilgili bazı
düzenlemelerin eklenmesiyle önümüze teklif olarak gelmiştir.
Teklifin gerekçesinde belirtilmese de bugün çok
sayıda vatandaşımız icra ve iflas işlemleriyle
uğraşmaktadır. İcra işlemlerine hız
kazandıracak yasa teklifleri gündeme getiriliyorsa bundan daha önce
vatandaşımızın icra dairelerine düşmesini engelleyecek
politikalar içeren tekliflerin bu çatı altında görüşülmesi
gerektiğini düşünüyoruz. 2018 yılının son
aylarına girdiğimiz şu dönemde icra ve iflasların toplam
sayısı 20 milyona dayanmış durumdadır. Bu
bağlamda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde günlük
tutulan verilere göre, icra dairelerindeki icra ve iflas dosya sayısı
19 milyon 901 bin 807dir. Bu rakam 2008 yılında 8 milyon
civarında olup son on yılda artış yüzde 100ü geçmiş
durumdadır. Bunların arasında da çoğunluk bankaların
ve telefon şirketlerinin bankalara, vatandaşa açtığı
icra dosyalarından oluşmaktadır. Beraberinde ise elektrik, su ve
doğal gaz gibi abonelik sözleşmesinden kaynaklanan borçlar bulunmaktadır.
Bu bakımdan, bir taraftan icra takip
işlemlerini kolaylaştırırken öte taraftan
vatandaşımızın da bu borç sarmalından
çıkabileceği yasal düzenlemeleri içinde bulunduğumuz bütçe
sürecinde gündeme getirebilmeliyiz. Çünkü vatandaşımızın
borçlulukla ilgili rakamlarına baktığımızda, hane
halkı yükümlülükleri 2018 yılının ikinci çeyreklik
döneminde 16 milyar TL artış göstermiştir. Söz konusu
artışta en önemli etken 15 milyar TLyle krediler kaleminden
kaynaklanmıştır. Diğer taraftan, kasım ayı
itibarıyla tüketici kredileri 407 milyar TLye, takipteki tüketici
kredileri ise 89,5 milyar TLye yükselmiştir. Varlık yönetim
şirketleri, tüketici finansman şirketleri ve Toplu Konut
İdaresine olan borçlarla birlikte vatandaşımızın borcu
600 milyar TLye yaklaşmış durumdadır. Bu borç rakamı
sürdürülebilir değildir, nitekim batık kredi rakamları her geçen
gün artmaktadır.
İfade ettiğim üzere, aşırı
borçluluk rakamları hem ekonomimizin hem de sosyal
yaşantının önünde ciddi bir sorun olarak durmaktadır. Ancak
Milliyetçi Hareket Partisinin desteğiyle ekonomi üzerindeki kara
bulutların dağıtılacağını
düşünmekteyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin
içeriğinde abonelik sözleşmesinden kaynaklanan para alacaklarına
ilişkin takibin başlatılması ve haciz aşamasına
kadar olan bölümünün Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi yani
UYAP bünyesinde oluşturulan Merkezi Takip Sistemi üzerinden
yapılması öngörülmektedir. Lakin hâlen avukatlarımızın
UYAPa sınırlı erişim haklarından dolayı
yaşamış oldukları sıkıntılar devam etmekte
ve meslektaşlarımızın bu yöndeki şikâyetleri henüz
giderilememiş durumdadır. Bu bakımdan, UYAP sisteminde
avukatların ihtiyacı olan daha geniş yetkiler bir an önce
tanımlanabilmelidir.
Meslektaşlarımdan yani
avukatlarımızdan bahsetmişken güncel sorunlarına yönelik
bazı çözüm önerilerimizi de bu kürsüden bu vesileyle dile getirmek
isterim.
Kamu avukatlarının ek gösterge sorunu bir
an önce çözüme kavuşturulmalı, mali yönden beklentileri
karşılanabilmelidir. Bütün avukatlarımıza yeşil
pasaport alabilme imkânı tanıyan düzenleme bir an evvel hayata
geçirilmelidir. Avukatlık hizmetindeki yüzde 18 KDV oranı oldukça
yüksek olup mümkün olduğu kadar aşağıya çekilmelidir. Yine,
CMK ve adli yardım sisteminin iyileştirilmesi ve ücretlerin
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ödenmesi konusunda adımlar
atılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütün
bunların yanı sıra adalet sistemimizin vazgeçilmez
unsurları hâkim ve savcılarımızın özlük
haklarında da mali haklarında da beklenen iyileştirmeler yapılabilmelidir.
Diğer taraftan, yargı hizmetlerinin etkili
ve kaliteli bir şekilde yerine getirilmesi noktasında
mübaşirlerimiz önemli fedakârlıklar yapmaktadır. Yıllara
sari olarak mübaşirlerimiz yardımcı hizmet sınıfından
genel idare hizmetleri sınıfına geçmek istemektedir. Mübaşirlerin
yardımcı hizmetler sınıfından, ivedilikle genel idare
hizmetleri sınıfına geçmesinin yolu açılabilmelidir. Hâlen
görev yapmakta olan 5 bin civarında mübaşir bulunmaktadır.
Bunların genel idare hizmetleri sınıfına geçmeleri hâlinde
aylık 300 TL civarında maaşlarında bir iyileşme
olacaktır. Bunun da bütçeye toplam yükü 18 milyon Türk lirası
olacaktır. Bu tutar, Adalet Bakanlığı bütçesinin binde 1i
civarındadır.
Ayrıca, infaz koruma memurlarının
sorunları da hâlen devam etmektedir. İnfaz koruma memurlarının
özlük hakları ve çalışma şartları bir an önce
iyileştirilmeli; asli işlerinin dışında başka
işlerle uğraşmamalarını, başka görev
verilmemesini haklı talepleri olarak kendileri dile getirmekte ve bunlara
da bir an önce çözüm bulunmalı. Ayrıca, maaşları da,
ücretleri de -ödenen tutar da- bir an evvel artırılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, az evvel
bahsettiğim teklifle, UYAP bünyesinde oluşturulacak Merkezi Takip
Sistemi konusunda daha temkinli adımlar atılması
gerektiğini düşünüyoruz. Zira, 4 Nisan 2019 tarihinde yürürlüğe
girmesi öngörülen sistemin uygulamada doğurabileceği
aksaklıkların etkisi öncelikle dar bir bölgede test edilmelidir. Bu
konuda belki de bir pilot il tespit edilmeli, bu pilot ilde altı ay yahut
da bir yıl gibi bir süre bu sistem denenmeli ve ülke çapında
uygulamaya ondan sonraki bir tarihte geçilmesi düşünülmeli ve bu, hayata
geçirilmelidir. Çünkü sistemde yaşanabilecek en küçük
sıkıntı bütün icra dairelerini olumsuz etkileyebilecek ve bu da
zaten iş yükü çok olan icra dairelerinin iş yükünün daha da
artmasına vesile olacaktır.
Değerli milletvekilleri, teklif içinde yer
alan, önemli gördüğümüz bir başka husus ise konkordatoya ilişkin
mevcut yasal hükümleri revize eden düzenlemelerdir. İcra ve İflas
Kanunu'nun 285 ila 309uncu maddeleri arasında düzenlenmiş olan
konkordato uygulaması 28 Şubat 2018 tarihinde Mecliste kabul edilip
15 Mart 2018 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu minvalde konkordato uygulaması, 7101 sayılı
İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunla ticari hayatımızda yerini
bulmuştur.
O dönem, konkordato düzenlemeleri hakkında
Meclis komisyon ve Genel Kurul görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi
bugünkü düzenlemelere benzer ihtiyaçların hasıl olabileceğini
dile getirmiş ve tedbir geliştirilmesini
vurgulamıştır. Aradan sekiz ay geçmiş ve o gün gerekli
görmüş olduğumuz düzenlemeler bugün üç aşağı beş
yukarı Genel Kurulumuzun gündemine gelmiştir.
Ticaret Bakanlığının 9
Kasımda konuyla ilgili son açıklamasında konkordato ilanı
kesinleşen köklü firma sayısı 356 iken bu rakam on üç günde yani
22 Kasım günü itibariyle 500ü aşmış durumdadır.
Konkordato başvurusu yapan 3 binin üzerinde borçlu firmanın
bulunduğu da bilinmektedir, bu da ayrıca farklı bir handikap
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bakıldığında konkordato ilan eden firmaların yüzde
75'inin inşaat şirketleri, beton santralleri, yapı malzemeleri
satanlardan oluştuğu görülmektedir. Yanı sıra, enerji
şirketleri, sağlık kuruluşları, hayvancılık
ve besicilikle uğraşanlar, araç kiralama şirketleri dikkat çeken
sektörlerdir.
Konkordato talep eden köklü firmalardan
alışveriş yapan ve zor duruma düşen diğer
işletmelerin sayısı şu an için net değildir.
Konkordato talep eden firmadan alacaklarını tahsil edemeyip iflasa
sürüklenen binlerce firmadan söz edilmektedir. Burada öncelik
tanıyacağımız mesele, küçük işletmelerimizi ayakta
tutmak olmalıdır.
İşletmelerimizle ilgili ekonomik olarak
rakamlara baktığımızda, Merkez Bankası eylül
verilerine göre -ki bu son veridir- özel sektörün uzun vadeli borcu 216,6
milyar dolarken, ticari krediler dâhil kısa vadeli borcu 16,5 milyar dolar
olmak üzere toplam 233,1 milyar dolar dış borcu bulunmaktadır.
2018 yılı Ocak-Ekim döneminde protesto edilen senet tutarı
artışı 2017 aynı döneme göre yüzde 42, yine aynı
dönemde karşılıksız işlemi yapılan çeklerin
tutarıysa yüzde 50 oranında artmıştır.
Karşılıksız çek ve protestolu senet tutarı yılın
ilk on ayında 36 milyar TLye ulaşmıştır.
Geçtiğimiz ağustos ayında ülkemize
yönelik başlatılan ekonomik saldırılar nedeniyle, döviz
kurundaki sert yükseliş ve enflasyonun zirveye ulaşmasıyla
birlikte yüksek faiz oranları karşısında ayakta kalmaya
çalışan girişimcilerimiz, artık her sabah
uyandıklarında Ticaret Sicili Gazetesine, konkordato ilan eden
firmalara göz atarak güne başlamaktadırlar.
Milliyetçi Hareket Partisi açısından konu
önemlidir ve bu yüzden Cumhur İttifakının devamı elzemdir.
Zira mevcut konkordato işleyişiyle ardı ardına seri
iflasları tetikleyebilecek, istenmeyen durumlar söz konusu olabilecektir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
öngördüğü konkordato düzenlemelerine baktığımızda,
işlemlerin biraz daha sıkı denetime tabi tutularak konkordato
taleplerinde gerekli bağımsız denetim raporlarının
esasları değiştirilmektedir. Bu düzenlemelerle, konkordato
taleplerinin mevcut hâlinden daha disiplinli ve teknik raporlarla desteklenen
sıkı bir yapıya kavuşacağı öngörülmektedir.
Komisyon görüşmeleri sırasında dile
getirdiğimiz bazı çekincelerimizin Genel Kurul görüşmelerinde
verilecek önergelerle giderilmesini bekliyoruz. Bu bakımdan, teklifin
içerdiği düzenlemelerin gerekli olduğunu düşünüyor ve teklifi
destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
düzenlediği bir başka husus ise konkordato işlemlerinde
davalarda ara buluculuk şartının getirilmesidir.
Başarılı bir ekonomik sistemde ihtiyaçların
karşılanması kadar, etkin bir hukuk sisteminin de
varlığı zaruridir çünkü hukukun ekonomideki rolü, piyasanın
düzenli çalışmasını ve gelişmesini sağlayacak
olan yasal çerçeveyi oluşturmaktadır. Ekonomik hayatı düzenleyen
hukuk kurallarının ekonominin dinamikleri ve gerçeklikleriyle
bağdaşması gerekmektedir.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları
öncelikle 1960lı yılların başında Amerikada
başlamış, daha sonraki yıllarda İngiltere ve Avrupa
Birliği ülkeleri hukuk sistemlerinde belirgin bir şekilde yer almaya
başlamıştır. Alternatif uyuşmazlık çözüm
yollarında örnek bir uygulamaya sahip olan Japonya, diğer sanayileşmiş
toplumlar arasında davalaşma oranı düşük, sulh ve ara buluculuğa
başvuru oranı ise yüksek olan bir ülkedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede alternatif
uyuşmazlık çözüm uygulamalarındaki gelişme ise beklenilen
ve istenilen düzeye henüz ilerleyememiştir. Bunun başlıca
nedeni, adalet uygulayıcılarının önemli bir kısmı
tarafından yerel mahkeme yargısının rakip olarak
düşünülmesinden kaynaklanmaktadır.
Diğer taraftan, ara buluculuk sonucunda
hazırlanan tutanağın yetkili icra mahkemesi tarafından
şerh verilerek ilam niteliği kazanmasının ve incelemesinin
sınırlı olmasının yargı yetkisinin mutlak
egemenliğine zarar vereceği yönünde hâlen bir kuşku
bulunmaktadır.
Oysa alternatif uyuşmazlık çözüm
yolları yargıyla rekabet içinde bulunan bir süreç değildir. Ara
buluculukta asıl hedef, küçük çaplı ve kamu düzenini ilgilendirmeyen
uyuşmazlıkların adli bir soruna dönüşmeden çözümünü
sağlamaktır. Eğer ülke olarak alternatif uyuşmazlık
çözüm yollarını hukuk sistemine yeterince kazandırabilirsek
hâkim başına her geçen yıl artan dosya yükünü de
azaltmış olacağız.
Türkiyede hâlen sicile kayıtlı 9 binin
üzerinde genel ve iş hukukunda uzman ara bulucu görev yapmaktadır.
İhtiyari ara buluculuk istatistiklerine baktığımızda,
yılın ilk beş aylık döneminde yüzde 97lik bir anlaşma
oranı görülse de teklifte de öngörülen dava şartı ara buluculuk
uygulama istatistiklerinde bu oran düşük kalmaktadır. Aynı tarih
aralığında ara buluculuk görüşmeleri sonunda anlaşma
oranı yüzde 65tir. Bu oranın yukarı çekilebilmesi için
vatandaşlarımızı dava öncesi sulh yönüne
taşıyabilecek tanıtım, bilgilendirme gibi
uygulamaların daha etkin kullanılması gerektiği ortaya
çıkmaktadır. Bu bakımdan, ülkemizde adalet hizmetlerinin
etkinliğini artırmak amacıyla sermaye piyasası hukuku,
tüketici hukuku, banka ve sigorta hukuku, ticaret hukukunda yargı
dışı ve mahkeme kökenli alternatif uyuşmazlık
çözümlerine başvurulması özendirilmelidir. Açılan dava
sayısına oranla, sulh ve feragat sayısının düşük
olduğu bir yerde sınırlı ara buluculuğun tek
başına işlevsel olacağını düşünmek çok
mümkün görünmemektedir. Eğer ara buluculuğa Türkiyede
işlevsellik kazandırılmak isteniyorsa rasyonel bir planlamayla
kurumsal engeller ve teşvikler sağlanarak ara buluculuk
avantajlı hâle getirilmeli, ara buluculuğa kolay bir erişim sağlanabilmelidir.
Değerli milletvekilleri, adalet ve mahkemelere
başvuru her ne kadar temel hak ve arzu edilir kavramlar olsa da bunlara
ulaşma talebi rasyonel bir biçimde sınırlanmadıkça dava
yığınları büyüyecek ve erişilmek istenen hak ve
adalete ulaşmak giderek daha da zorlaşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZTÜRK (Devamla) Bağlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
HALİL ÖZTÜRK (Devamla) Bu kurumsal
düzenlemeler temelsiz olur ise başarısız olunacak ve
vatandaşlarımız için bir eziyete dönüşebilecektir. Bu
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek sunduğumuz kanun
teklifinin amacına ve hedefine ulaşmasını temenni ediyor,
Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Teklifin tümü üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz isteyen Ağrı Milletvekilimiz Sayın
Abdullah Koç. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Koç, süreniz yirmi dakika.
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde partim adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, Hakkâri
Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven yirmi yedi gündür açlık grevinde.
Tek amacı insanlık suçu olan tecridin kaldırılması ve
ortak vatanda demokratik bir ülkenin kurulması mücadelesidir. Sayın
Leyla Güvene ve direnişine destek amacıyla bugün Meclis
çatısı altında Eş Genel Başkanımız
Sayın Pervin Buldanla birlikte 10 milletvekilimiz destek amaçlı iki
günlük açlık grevini başlattı. Öte taraftan, Türkiye'nin dört
bir tarafında yine milletvekili arkadaşlarımız destek
amaçlı açlık grevine başlamış bulunmaktalar. Tüm
arkadaşlarımızı huzurunuzda selamlıyor ve kendi
mücadelelerine ortak olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Leyla Güvenin talebi
bizim talebimizdir, bunu da açık bir şekilde dile getirmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün hukuk adına
gerçekten tarihî bir leke, utanç verici bir gün yaşıyoruz. Sayın
Demirtaş ve Sayın Önderin dosyası yukarıdan bir talimatla,
karşı hamle hareketiyle mahkeme tarafından onandı ve
dosyaları kesinleşti. Değerli arkadaşlar, bu yargı,
hani bu kahraman ve bağımsız yargı var ya sözüm ona; önünde
binlerce ve on binlerce dosya mevcut. Bu dosyaların içerisinde bir
kısım dosya da emekçilerin ve işçilerin hak ve
alacaklarıdır, on binlerle ölçülen dosyalar. Öte taraftan, yine, bu
yargının önünde kadın katillerinin, çocuk tecavüzcülerinin
dosyaları da on binlerle ölçülüyor. Bu dosyaların hepsi üç
yıldır, dört yıldır raflarda bekletiliyor ancak önünde
binlerce dosya olan bu yargı talimatla Sayın Demirtaşın
dosyasını alıyor ve üç ay içerisinde de karara
bağlıyor. Peki, size soruyorum: Bu yargıya güven ne olacak, bu
yargıya güvenecek miyiz? Sokağa çıkın, sorun, bugün,
Türkiyede yargıya güven yüzde 10un altına düşmüş durumda.
Halkımız artık bu yargıya güvenmiyor. Bu tarafsız ve
kahraman yargıçlar o çocuk tecavüzcülerine ilişkin olan
dosyaları neden gündeme almıyor? Bu dosyalar neden hızlı
bir şekilde kesinleştirilmiyor veya gündemleştirilmiyor? Ne
yaparsanız yapın, yargı eliyle darbe yapmaya
kalkışırsanız da kalkışın biz bu darbenin
önünde boyun eğmeyeceğiz. Bu, bu şekilde biline.
Halkımız bu yargı darbesinin önünde boyun eğmeyecek,
eğmedi de, tarihte sayısız örnekleri mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kanun
teklifine bakıldığında, abonelik sözleşmesinden
kaynaklanan para alacaklarına tahsiline- ilişkin olan bir kanun
olduğu görülüyor ancak içeriğine baktığınız zaman
bu bir torba yasadır. İçinde ne yok ki; içinde Ticaret Kanunu var,
Tüketici Kanunu var, Tebligat Kanunu var, Bilirkişilik Kanunu var yani var
ki var. Bu iktidar ne bulduysa bu torba yasa teklifinin içine atmış
durumda. Peki, bununla ne yapmak istiyor? Arkadaşlar, AKP manipülasyonunun
yeni bir yüzü olarak da karşımıza çıkıyor bu uygulama.
On altı yıllık bu AKP iktidarının
uygulamasıdır; yamalı bir bohça gibi, toplumu dizayn etmek için
her şeye yer verilmiş bu yasa teklifiyle.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, bu kanun
teklifi bir torba yasa teklifidir. Kanun yapma tekniğine aykırı
olan bu yöntem AKP iktidarı döneminde esas yöntem hâline
getirilmiştir yani alakasız ne kadar düzenlemeye ihtiyaç
duyulmuşsa bu torbaya konmuş ve bu, bu şekilde huzurumuza
getirilmiştir.
Bu kanun teklifi hazırlanırken halktan,
sivil toplum örgütlerinden, meslek kuruluşlarından hiçbir
şekilde görüş alınmamıştır. Hâlbuki abonelik sözleşmesi
ve bu toplumun her bireyini ilgilendiren bu konuda topluma hiçbir şekilde
gidilmemiş ve toplumun fikri bu şekilde alınmamış. Bu
nedenle de bu teklif sakat bir kanun teklifidir. AKP, politik tutum ve
uygulamalarıyla nasıl ki demokrasi ve sistemin içini
boşalttıysa bu torba yasa yöntemiyle temel yasaları da bir
yapboz tahtasına dönüştürmüştür.
Değerli arkadaşlar, teklifin gerekçesi
icra dairelerindeki iş yükü ve konkordato meselesiyle ilgili olarak
yaşanan sorunlar olarak lanse edilse de bu sorunların temel
kaynağı ekonomik problemlerdir. Problemlerin sebebini tespit etmeden
geçici çözüm önerileriyle günü kurtarmak, belirli kesimlerin taleplerini
karşılama amaçlı bir şekilde hazırlanmış bir
kanun teklifidir bu.
Teklifin aynı zamanda Anayasadaki eşitlik
ilkesine de aykırı bir yönü vardır, bu nedenle de kabul edilmesi
mümkün değildir.
BAŞKAN Sayın Koç, bir saniye
Değerli arkadaşlarım, lütfen hatibi
dinleyelim. Arkadaşlarımız birbiriyle konuşmayı
bıraksınlar değerli arkadaşlarım. Lütfen, herkes hatibi
dinlesin.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bugün yürürlükte olan UYAP sistemine rağmen yeni bir
sistem getirilmiştir. Ödeme emirleri, yalnız haciz işlemleri
kanunen yetkili bir makamın denetiminden çıkarılmıştır.
Her şeyde olduğu gibi icra işlemleri de arkadaşlar, ilk
defa özelleştirilmiştir. Yargının bir tarafı
özelleştirilmiştir. Bu, bu şekilde bilinsin.
Değerli arkadaşlar, bu ne demektir?
Tüketicilerin yani halkın haksız icra talepleriyle
karşılaşması, yurttaşın sermaye şirketlerinin
önüne atılması demektir çünkü amaçlanan, elektrik, doğal gaz,
su, telefon, internet ve daha pek çok temel ihtiyacın yandaş
şirketlere ihale karşılığında devredilmiş
olması ve bu şirketlerin alacaklarını her ne olursa olsun,
âdeta her yol mübahtır düşüncesiyle tahsil etme yolu ve yöntemidir.
Bu teklifle getirilmek istenen durum da budur. Yani başka bir
anlatımla, yargı ilk defa özelleştirilmiştir bu yönüyle.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar ne
yaptı? Fabrikaları sattı. Ne yaptı? Köprüleri, su
kaynaklarını, bankaları, TELEKOM firmasını,
halkın toprağını sattı, toprağını. Bu
iktidar, KHKyle tüm emekçileri işinden attı; o da yetmedi, Özel
sektörde dahi çalışamaz. şeklinde bir kanun getirdi. Bu halktan
ne istiyorsunuz? Hakikaten soruyorum, siz ne istiyorsunuz bu halktan? Bu
halkın icraya, yandaş şirketlere verecek bir şeyi
kaldı mı ki? Neye ihtiyaç hissettiniz? Söz konusu, halk olunca
Hazine boş. diyorsunuz, 3600 ek gösterge, emeklilikte yaşa
takılanlar, asgari ücretle ilgili olan zam olduğu zaman, bu talepler
dile getirildiği zaman ayak diretiyorsunuz ama konu, sermaye ve
yandaş şirketlerin alacaklarına gelince halkın
boğazını sıkıyorsunuz. Biz bunlara izin
vermeyeceğiz; bu, bu şekilde biline.
Değerli arkadaşlar, bu getirilmek istenen
sistemle, halkın mal, hak ve alacaklarının
sorgulanabileceği de düzenlenmektedir. Bu sistemle, halkın
kişisel verilerinin sermaye şirketlerine yani yabancı
ortaklı şirketlere açılması sonucu ortaya
çıkmaktadır. Halkın kişisel verileri dış
şirketlere pazarlanacaktır; bu, bu şekilde getirilen bir sistem.
Köylünün, emekçinin, esnafın sömürülmesi yetmiyormuş gibi üstüne bir
de tüm kişisel verilerini de bu yamyam sermaye şirketlerine
peşkeş çekeceksiniz. Bu yasa teklifinin altında halka düşmanlık
var, halkın değerlerini pazarlama var.
Kişisel veriler, özel hayatın en temel
bileşeni olmaları itibarıyla Anayasanın 20nci ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci ve Birleşmiş
Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmesinin 17nci maddeleri uyarınca güvence altına
alınmıştır. Siz neye uyuyorsunuz ki? Anayasayı ihlal
ediyorsunuz; belli, açık, ortada; yargıya talimat veriyorsunuz,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına karşı
hamle yapıyorsunuz. Açıkçası, biz de sizden başka bir
şey beklemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu sistemle halka
karşı icra işlemi başlatıyorsunuz ancak dayanak
belgeyi göndermiyorsunuz, bu sistem bunu da getiriyor. Halk zaten
yoksullaştı, borçla yaşıyor, faturalardan başını
alamaz durumda; bir haneye aylık sayısız fatura gelmektedir.
Öyle bir sistem yarattınız ki emekçi, esnaf, köylü yani
vatandaşın tamamı, aylık faturaları ödemekten
başka bir iş düşünemez durumda şu anda. Üstelik bu sistemle
sermaye şirketlerine, faturanın sadece tarihini ve sayı
numarasını belirtmek suretiyle icra takibi başlatma yetkisini
veriyorsunuz; halkın eline herhangi bir belge, herhangi bir fatura da
geçmeyecek. Siz bu halktan gerçekten ne istiyorsunuz; tekrar soruyorum.
Halkın tezgâhından, mutfağından,
ekmeğinden, cebinden elinizi artık çekin. Bu uygulamalarınızı
kabul etmiyoruz. Sokağa çıkın, sokağa; gerçekten
sokağa çıkın, sokağa çıkın ki
yoksullaştırdığınız halkın hâlini ve
durumunu görün. Sokağa çıkın ki halkı göreceksiniz, gerçek
halkı göreceksiniz; Sizden şikâyetçiyim. diyen ve bağıran
torna ustasını, Meclis çatısında intihara
kalkışan Ağrılı vatandaşı göreceksiniz. Halk
bu şekilde; halkın arasına çıkın ki halkı görün.
Tabii, siz bunları görmeyeceksiniz, siz saraylarda yaşıyorsunuz;
siz artık görme yetisini de kaybettiniz, siz ancak sermayedarları
görürsünüz.
Değerli arkadaşlar, diğer bir konu
ise ticari uyuşmazlıklarda zorunlu ara buluculuk sisteminin
getirilmesidir. Bir defa, belirtmek isterim ki adalet sistemiyle öyle bir
oynadınız ki ne yaparsanız yapın bu adaleti
düzeltemezsiniz; bugün Demirtaş kararında da bunu net bir
şekilde gördük hep beraber. Tek çare sizin iktidardan
ayrılmanızdır, başka bir çare de yoktur. Bir hukuk hâkimi
bile karar verirken bu iktidardan korkuyor, saraydan korkuyor. Ara buluculuk sistemi
getirerek bu sorunu çözemezsiniz. Yüksek ve özel ihtisas isteyen ticari
uyuşmazlıklarda vekille temsil zorunluluğu da olmadan ara
buluculuğa başvurulması şartı
koşulmasının, ihtilafların daha karmaşık hâle
gelmesine yol açabileceği ve çözümü de geciktirebileceği bir
gerçektir. Çözüm, baştan sona yeni bir anayasa ve bağımsız
bir yargı sistemiyle ancak mümkündür ama bu da sizin
iktidarınızla mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin tek
başına iktidar olduğu dönemden ittifak yaptığı
ortağı MHPye kadar bunları sonuçlandıramadığı,
sonuçlandırdıklarında ise halkın değil,
yandaşının çıkarını koruyarak
iktidarını koruduğu bilinen bir gerçektir. Hızını
alamayıp 2071e doğru toplumu uçuracağını söyleyen
AKP, uçurmak bir yana, halkı balyoz gibi ezip geçen ekonomik krizle
karşı karşıya bıraktı.
Konumuz icra takibi ya, çocuk teslimi meselesi var
arkadaşlar. İcra İflas Yasasına göre çocuklar bir mal
olarak görülüyor. Sözüm ona çocuk teslimi. Tam bir travma. Bunlar neleri icraya
koymadılar ki? Esnafın tornasını tezgâhını,
çiftçinin tarlasını, emekçinin maaşını, konkordato,
iflaslar vesaire vesaire. Bu, neyi gösteriyor? Bu, ekonomik iflası
gösteriyor. Bunların hiçbirine çözüm getirmediler ve getirmeyi de
düşünmüyorlar. Dertleri, yandaş şirketlerin
alacaklarıdır. Bunca sorun dururken bu icra teklifi neyin nesidir;
sizlere soruyorum.
Değerli arkadaşlar, İcra ve
İflas Yasasındaki değişiklik, hayra alamet bir durum
değildir. AKPnin iktidarda olması, zaten halk adına hayra
alamet bir durum değil. Bu nettir yani. AKP iktidarda olduğu günden
bu yana halka acı ve yoksulluktan başka hiçbir şey getirmedi.
Bu kanun teklifinin amacı, icra dairelerinin
iş yüklerinin önemli bir kısmı olan aboneliklerden kaynaklanan
alacaklardır. deniliyor. Bu, ne anlama geliyor? Bu, toplumun
fakirleştiğinin, ekonomik çıkmaza girdiğinin tam resmidir.
Kriz, kapıyı aşmış ve ocağın orta yerine
kadar ulaşmıştır. Vatandaş, elektrik, su, doğal
gaz, telefon parasını ödeyemez duruma düşürülmüş ve yüz
binlerin sayacı da sökülmüştür. Sadece İstanbulda 120 bine
yakın kişinin sayacının söküldüğü söyleniyor. Resmî
rakamlar değil ama gerçeği ifade ediyor.
İcra dosyaları çoğaldı mı?
Bu, halkın yoksullaştığının,
fakirleştiğinin de göstergesidir değerli arkadaşlar.
Buradan milyonlara sesleniyorum. Bakın, bu AKP-MHP iktidarı ne
yaptı? Elektrik zam oranını aylık yüzde 10a
çıkardı; su faturasının aylık
artışını ÜFE oranında yaptı; doğal gaz
faturalarına ÜFE oranında aylık yüzde 10a varan zamlar yaptı;
halkı sömürmeye yasal bir zemin hazırlamanın da yolunu bu
yasayla açtı, değerli arkadaşlar.
Sermaye şirketleri, sistemin gücünü de
arkasına almış, halka karşı oluşumlar hâline
gelmiştir. Bakın, benim seçim bölgem olan Ağrının
Patnos ilçesinde enerji şirketi, köy ve mahallelerde TOMAlar
eşliğinde evlerdeki sayaçları sökmüş ve sokaklardaki
direklerin tepesine dikmiştir. Böyle bir uygulamayla
karşılaştığınız zaman siz ne
yaparsınız? Halk, bu uygulamayla karşı karşıya.
Peki, bu sermaye şirketleri, halktan yana mı, yoksa sizden yana
mı? Bunu da gerçekten sormak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, AKPnin
rakamlarına göre, 2018 yılındaki icra dosya
sayısının 8 milyon olduğu söyleniyor. Fakat biraz önceki
hatipler de belirttiler, bu dosyaların sayısı 20 milyonu
aşmış durumda, 20 milyonu aşmış! 20 milyon
vatandaş şu anda icralık. Peki bunların içinde kaç tanesi
bu aboneliklerdir? Yine, resmî rakamlara göre halkın 3,5 milyonu, sadece aboneliklerden
dolayı icralık. Ama 2016-2017 yıllarındaki verileri de
topladığınız zaman bu da 6-7 milyonu buluyor. Bu ne demek?
Bu, 20 milyona yakın insanın sayaçlarının söküldüğü
anlamına geliyor.
Değerli arkadaşlar, siz, hani çok
şaşaalı adliyeler yaptınız ya, icra daireleri;
şunları size gösteriyorum: Bakın, kamyonlara
ulaşmış olan icra dosyaları, bunlar icra dosyaları. Adliyelerdeki
o icra dairelerinin içine artık sığmıyor, bunları
koridorlarda bu şekilde muhafaza ediyorlar. Bakın, üzerinde de ne
yazıyor, biliyor musunuz? Karıştırmayın. deniliyor.
Koymuşlar adliyenin önüne, vatandaş, üstünden atlayarak icra
dairelerinin içine giriyor ve icra dairesi, üstüne yazmış:
Karıştırmayın. Kimin dosyasını? Halkın
borçlu olduğu dosya bu. Bu dosyaların tamamında vatandaş
borçlu, borçlu! Siz bu halkı bu hâle getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu 20
milyon vatandaşımız bu AKP ve MHPye 31 Martta gereken dersi
verecek. Buradan ilan ediyorum. Bu kez AKP-MHPye halk, icra takibi
başlatacak; bu nettir. Öncüsü de biz olacağız, Halkların
Demokratik Partisi olacak. Bu aboneliklerin tamamını sağlayan
şirketlere, bu kurumlara peşkeş çekilmiş ve hepsi
yandaş firmalardır. Sizlere soruyorum değerli arkadaşlar:
Bu milyonlarca icra takibinden kaynaklı, cebinize, kasanıza ne kadar
para girecek ya da çıkarınız nedir? Buradan cevap verin. Sadece
bize değil, halk duysun bunu, halk. Size oy veren vatandaştan da bu
durumu saklamayın.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti yani siz,
halkı sermayeye ihale ettiniz. Bu yasayla icra işlemlerini de
özelleştiriyorsunuz. Hava hariç her şeyi özelleştirdiniz. Bu
halkı, acımasız, halka küfreden, ahlaksız sermayedarların
önüne atıyorsunuz. Biz buna izin vermeyeceğiz.
Sözlerimi Doçent Doktor Sayın Fikret
Başkayanın şu tespitleriyle sonlandırmak istiyorum:
Sorun, sadece ekonomik kriz değil, aynı zamanda sosyal kriz, politik
kriz, jeopolitik kriz, ekolojik kriz, iklim krizi, etik yani ahlak krizi,
değerler krizi ve nihayetinde rejim krizidir; başka türlü söylersek:
Komprador rejimin krizi. Bu krize son vermek de HDPnin işi. 31 Mart 2019
tarihi, sizin kriziniz olacak. Bu tarih, yakın bir tarihtir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koç.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
grubu adına söz isteyen, Mersin Milletvekilimiz Sayın Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Antmen, süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
Teklifi hakkında partim adına söz almış bulunmaktayım.
Kanun teklifiyle ilgili olarak Adalet Komisyonunda
uzlaşmaz, yasa yapımı tekniğine aykırı bir yöntem
izlendi. AKPnin rutin yasa yapma tekniği hâline getirdiği torba yasa
uygulaması, bu kanun teklifinde de karşımıza çıktı.
Kanun teklifi, Bakanlık bürokratları
tarafından hazırlanmış ve fakat üzerinde önemli teknik
hatalar yapılmış; içine Harçlar Kanunu, İcra ve İflas
Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Arabuluculuk Kanununda çok önemli
değişiklikler içeren hükümler de sıkıştırılmıştır.
Bu kanun teklifini dikkatle incelerseniz teklif
sahibi AKP milletvekillerinin ve teklifin içeriğini
hazırlayanların, icra takibinde, icra dosyalarının bir
bütün olarak değerlendirilmesi hususunda, UYAP kullanım alanları
ve dosya ile harç hesapları konusunda yeterince yetkin
olmadıklarını rahatlıkla görebilirsiniz. İcra ve iflas
konusunu hepsinden daha iyi bildiğimi kesinlikle iddia ediyorum.
Belirli sermaye odaklarınca getirildiği
izlenimimizi haklı çıkaran bir komisyon süreci olduğundan bu
teklife sipariş teklif demek yanlış olmayacaktır.
Müteahhitlerinizin sipariş proje getirdiğini çok görüyorduk da
artık Meclise de sipariş kanunları getirmeye
başladınız. Bu kadarına da pes doğrusu.
Sözde, adli işlemlerin
hızlandırılması gerekçesiyle konumlandırılan bu
teklifin toplumsal katmanların sorununa çare olmayacağı kesindir.
Bugün icra dairelerindeki dosya sayısının hızla
artmasının nedeni, yasalarda yapılması gereken
değişiklikler değil, AKP anlayışının on
altı yıldır ülkeyi getirdiği yolsuzluk, yoksulluk ve
adaletsizlik girdabıdır. 2008 yılında 8 milyon olan icra iflas
dosyalarının sayısı, 2018 yılında 20 milyona
dayanmış, icra dairelerindeki icra iflas dosya sayısı bugün
itibarıyla 19 milyon 901 bin 807ye çıkmıştır. Bu
nedenle, gerçek önlem, sipariş kanun teklifleri yerine, halkın
sosyal, ekonomik ve yaşamsal konuları hakkında Meclisin
çalışması ve çalıştırılması
gerçeğidir.
Muhalefet şerhlerimizde de belirttik; teklif
metni incelendiğinde, UYAP üzerinde icra takibi açma olanağı
varken Merkez Takip Sistemi adlı yeni bir sistem getiriliyor. Abonelik
sözleşmelerinden doğan alacaklara ayrı bir kolaylık ve
ayrıcalık getirildiğini ve bunun, anayasal eşitlik
ilkesine ve savunma hakkının temelini oluşturan silahların
eşitliği ilkesine açıkça aykırı olduğunu
görüyoruz.
Ayrıca, bu kanun teklifi, uzman görüşleri
alınmadan, kamuoyunda tartışılmadan, zorunlu arabuluculuk
konusunu da karşımıza getiriyor. UYAP sisteminin yeterince
değerlendirilmediği ve anlaşılmadığı,
sistemde yaşanan aksaklıklar ve kesintiler de göz önüne
alınmamıştır.
15 Mart 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7101
sayılı Kanun ile 2004 sayılı İcra İflas
Kanununun konkordatoya ilişkin hükümleri de bu teklifle
değiştirilmektedir. Daha bir yıl olmadan kanunu değiştiriyorsunuz.
Teklifte, konkordato talebine eklenecek belgeler arasındaki finansal
analiz raporu güvence veren denetim raporu olarak değiştirilmekte
ve bu raporu hazırlayacak bağımsız denetim
kuruluşları ile raporun standardı konusunda uygulamada
yaşanan sorunları çözecek mahiyette düzenlemeler
yapılmadığı için, raporlama fiyatlarının asgari
ve makul bir miktara getirilmesi için herhangi bir çalışma da
yapılmamıştır.
Uygulamada iflasın ertelenmesi nasıl
kötüye kullanıldı ise konkordato kurumu da alacaklılara zarar
vermeye başlamıştır. Güvence veren denetim raporu
maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle küçük ve orta ölçekli
işletmelerin konkordato hakkından yararlanmalarının önü
kapatılmaktadır. Güvence veren denetim raporlarının herkes
tarafından verilemeyecek olması nedeniyle belli bir kimse ve gruplara
burada da yeni bir imtiyaz sağlamaktasınız.
Ve önemli olan hususlardan birisi, dava
şartı olan ara buluculuk. Bu kurumun ticari uyuşmazlıklara
da teşmil edilmesi konusunda herhangi bir toplumsal konsensüs
sağlanmadan, yangından mal kaçırırcasına özel bir
kanun içinde getirildiği, bununla da kısa sürede ciddi zararlara yol
açılacağı arz edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak şartlı muhalefet yapmıyoruz,
yıkıcı muhalefet yapmıyoruz, gelişime, ilerlemeye ve
çözüme yönelik yapıcı muhalefet görevimizi yerine getirmeye
çalışıyoruz, kanun tekliflerine teknik katkı sağlamaya
çalışıyoruz.
Yargı sisteminin o kadar çok
sıkıntısı var ki neredeyse artık bir sistemden
bahsetmek olanaksız hâle geliyor. Avukatlık Yasası bekliyor.
Yargının en temel sacayağı dediğimiz avukatların
karşı karşıya kaldığı sorunlar
yumağı çığ büyüdü. Buradan İzmir Barosu
Başkanının bir duruşmada yumruklanmasını esefle
kınıyorum. Bundan avukatlarımız kadar, yargımız
ve vatandaşlarımız da olumsuz olarak etkilenmektedir. Ülke
şartlarına, meslek ihtiyaçlarına ve çağa uygun
Avukatlık Yasası çalışması yapılmadan burada
alelacele MTS adını vereceğimiz böyle bir sistem getirilmesi,
hiç de eşitliğe uygun değildir. Avukatların yargı
mekanizması içerisindeki yerinin ikincil bir konumda görülmesine son
verilmesi ve savunma mesleğinin en kısa zamanda anayasal güvenceye
kavuşturulması, ilk başta iddia makamıyla
eşitliğinin sağlanması gerekmekteyken biz bazı
şirketlere özel imtiyaz sağlayacak kanunu burada
tartışıyoruz. Yargıda liyakat ve başarıya göre
tayin ve terfiler yerine, siyasal mülahazaların esas alınması,
yargıdaki işleyişi kilitlemeye başlamıştır.
Ancak alçak FETÖcü hâkim ve savcıları hatırlayın. Bunun
yarattığı sorun, tüm ülkede derin sıkıntılara yol
açtı, ağır bedeller ödedik. Yargının
siyasallaşmasının ve cemaatlere teslim edilmesinin sonucu 15
Temmuz hain darbe girişimini hep birlikte gördük.
Yargıda adli tatil uygulaması ise
yargıyı artık kilitler pozisyona getirmektedir. Daha önceki
yıllarda hâkim ve savcılar adli tatilde izin alırken,
şimdi, açıkça söylüyorum, kafalarına göre, her istedikleri zaman
izinlerini bölerek kullandıkları için yargıda vatandaş
mağdur olmaktadır, duruşmalar ertelenmektedir. Utanmadan Yargıyı
hızlandırmaya çalışıyoruz. diyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, yargının
sağlıklı bir şekilde çalışmasını
istiyorsak yargı çalışanlarının tamamının da
verimli bir ortamda çalışabilmesini sağlayabiliriz. Bütün
haklar, hâkim ve savcılara verilmez arkadaşlar. Mübaşirler var
mesela, bütün avukatlar onların kıymetini bilir, bunların idari
sınıfa geçmesi, genel idari hizmetler sınıfına
alınması gerekiyor. Artık lütfen mübaşirleri de, hâkimlerin
sigaralarını alan pozisyondan çıkartalım. Biz yargıda
çalışan herkesi bir bütün görürüz. Her türlü
ayrımcılığa karşı olduğumuz gibi buna da
karşıyız, adaleti istiyoruz.
Ayrıca, kamu avukatlarından diğer
hatipler de bahsettiler. Kamu avukatlarının sorumluluğu pek çok
meslekten çok daha yüksektir ama aldıkları maaşlar ve özellikle
ek göstergeleri 3000dir ve ciddi anlamda sıkıntıları var.
Eğer bir şey yapmak istiyorsanız, adaleti sağlamak
istiyorsanız, eşitliği sağlamak istiyorsanız hâkim ve
savcılarla kamu avukatlarını eşit maaş düzenine,
eşit ek göstergeye çıkartmanız gerekmektedir.
Bununla birlikte, biliyorsunuz, adli yargı
komisyonlarında hâkim ve savcılar var. Ya, avukatlar... Avukatlar
diyoruz hem yargının üç kurucu sacayağından biri hem de
yargısal faaliyet yapıyorlar ama baro başkanları, adli
yargı komisyonları içinde yok. Hani devrim, hani ilericilik, hani
eşitlik?
Değerli milletvekilleri, hepimiz Adalet
Anayı biliriz. Adalet Ananın elinde bir terazi vardır,
diğer elinde ise bir kılıç, gözleri de
bağlanmıştır. Gözleri bağlıdır çünkü
terazisinin kefesini görmeden tutmalıdır, nesnel ve korkusuz
olmalıdır. Terazi ise kanıtların ve olayların
karşıt kefelerini gösterir. Teraziyi sol eliyle tutar, sağ
elindeyse aklın ve adaletin gücünü ve bundan dolayı da bir anlamda
kararın keskinliğini gösteren kılıç vardır. Gözünün
kapalı olması, aynı zamanda da yargıcın kimsenin ten
rengini, inancını, cinsiyetini, düşüncesini, servetini,
rütbesini, statüsünü görmemesi ve bu hallerini görmeden karar vermesi
anlamına gelir. Cumhurbaşkanından da emir almaz, Adalet
Bakanından da emir almaz, hiç kimseden emir almaz.
Ve Adalet Ana, kadındır. Bu da kadın
ve erkeğin eşit olduğunu, onların eşit bireyler,
eşit yurttaşlar olduğunu gösterir. Yani kadına
şiddetin son on altı yılda yüzde 1.400 kat
arttığı, kadının sosyal, ekonomik ve siyasal hayattan
dışlandığı ve kadın ile erkeğin devletin en
üst organı tarafından eşit görülmediği bir Türkiyede,
Adalet Ana, tıpkı hukuk gibi ikinci plana itildi, şiddete
uğradı ve devletin en üst organı tarafından
tanınmadı. Eğer ayarını bozarsanız, bir gün o
kantar, sizi de tartar.
Değerli milletvekilleri, sizi iki yüz yirmi
dokuz yıl önceye götürmek istiyorum. 1789da Fransada tarihsel bir devrim
oldu. Egemenliği saraydan alan halkın meclisinde ilk şu karar
alındı: Milletin rızası olmadan hiçbir vergi alınamaz. İki yıllık OHAL
döneminde sadece OHALini örnek aldığımız Fransa, bugün yıllık 2,5 trilyon
dolar bütçeyle dünyada insani gelişimde ilk 15te, eğitimde ilk
10da, sağlık harcamalarında ilk 3te yer alıyor; oysaki
Türkiye, UNICEF, PISA ve OECDye göre eğitimde sonuncu, sosyal adalet
sıralamasında sonuncu, Demokrasi Endeksinde 165 ülke içinde 97nci,
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 113 ülke arasında 101inci sırada.
Uygulamadığımız AİHM kararlarından sonra, onda da
sonunculuğu yakalayacağız gibi gözüküyor.
Türkiye'nin AKP iktidarıyla birinci ve ilk
sıralarda olduğu uluslararası konular yok mu? Tabii ki var.
Yolsuzlukta Avrupa 1incisi, dünyada 2nci, tutuklu gazeteciler
sayısı bakımından dünyada 1inci, iktidarın en az
denetlenmesinde 6ncı ve çocuk istismarında dünyada 3üncü ülke.
Arkadaşlar, çocuklar geleceğimiz ise buna bir çare bulmak
zorundayız. Sorarım size: 80 milyon kişiden vergi toplayıp
1 kişiye saray yaptırmak ve o sarayda yargı
mensuplarını ayağa kaldırmak adalet midir? Adalet değildir.
Soğan depolarını basıp soğanlara suçüstü
yaptınız ama Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkan
yolsuzluk çukuruna batmış belediyelerinizin suçuna ortak oldunuz.
Yolsuzlukları ortaya çıkaran Sayıştay Başkan
Yardımcısını yerinden ettiniz. Aradan geçen zamanda, bunca
yolsuzluğunu sağır sultanın duyduğu,
Sayıştayın tek tek tespit ettiği hangi belediyeye
müfettiş gönderildi? Maalesef, hiç.
80
milyondan vergi alıyorsunuz ama 80 milyona hesap vermiyorsunuz.
İşte, adalet ve hukuk, vergisini aldığınız 80
milyona hesap vermektir. Sayın vekiller, siz halka hesap vermek yerine,
sadece saraya hesap veriyorsunuz; adalete güvenmek yerine sadece Sayın
Cumhurbaşkanının ağzına bakıyorsunuz. Peki, Adalet
Ananın elindeki terazi yerine, güçlünün, zenginin ve yandaşın
terazisinde yer kapmaya çalışmak ne oluyor?
İktidarın
hukuksuz uygulamaları, despotik rejimlerden ve yüz yıllar ötesinden
örnekler getiriyor. Artık geleceği, Avrupa Birliğinde
değil, Şanghay Beşlisinin despotik başkanlık
sistemlerinde arıyorsunuz.
Biz
bu anlayıştan adalet bekleyemeyiz. Biz bu anlayışı
korsan yasa tasarılarında gördük, akademisyen milletvekillerine
kıyak emeklilik, çocuğa tecavüzcüsüyle evlilik, kişiye özel,
adrese teslim yasa tasarıları buraya geldi. İsrailden
alınan rüşvet karşılığında Mavi Marmara
katliamına ilişkin yargılama yetkisi ve egemenlik hakkı
terk edildi. Hâlâ adalet mi bekleyeceğiz? Yanıldık,
kandırıldık. ama biz yanılmadık,
kandırılmadık ve kandırılmayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin adalet konusunda özetiniz şudur, hani
Cumhurbaşkanımız, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ya:
Çıraklık dönemimiz, kalfalık dönemimiz ve ustalık
dönemimiz. Doğru söylüyor, ben sizin bu üç döneminizin gerçek yüzünü size
açıklayayım: Adaleti ve devleti FETÖye teslim ettiniz, devleti
ortaklaşa yönettiniz; çıraklık dönemi. Kavgaya
tutuşmanıza rağmen aynı menzilleri yürüdünüz; kalfalık
dönemi ve darbe fırsatçılığıyla FETÖyle mücadele eden
muhaliflere saldırdınız; ustalık dönemi.
Şimdi, sizin, yeni AKPnin adalet ve hak
konusunda karnesine, karnenize bir bakalım. Bakın, bundan on yıl
önce hükûmetinizin yargı reformu strateji taslağı, şimdi
okuyacağım on amaç altında oluşturuldu, gerçekten de dört
dörtlük amaçlar:
1) Yargı
bağımsızlığının güçlendirilmesi.
2) Yargının
tarafsızlığının geliştirilmesi.
3) Yargının verimliliği ve
etkinliğinin artırılması.
4) Yargıda mesleki yetkinliğin
artırılması.
5) Yargı örgütü yönetim sisteminin
geliştirilmesi.
6) Yargıya güvenin artırılması.
7) Adalete erişimin
kolaylaştırılması.
8) Uyuşmazlıkları önleyici
nitelikteki tedbirlerin etkin hâle getirilmesi ve alternatif çözüm
yollarının geliştirilmesi.
9) Ceza infaz sisteminin geliştirilmesi.
10) Ülkemizin ihtiyaçları ve Avrupa
Birliği müktesebatına uyum süreci.
Peki, gelelim karneye. Yargı
bağımsızlığı güçlendi mi? Hayır.
Yargının tarafsızlığı geliştirildi mi?
Hayır. Yargının verimliliği ve etkinliği artırıldı
mı? Hayır. Yargıda mesleki yetkinlik artırıldı
mı? Asla, hayır. Yargı örgütü yönetim sistemi gelişti mi?
Hayır. Yargıya güven arttı mı? Hayır. Adalete
erişim kolaylaştırıldı mı? Asla, hayır.
Uyuşmazlıkları önleyici nitelikteki tedbirler etkin hâle
getirildi mi? Hayır. Ceza infaz sistemi geliştirildi mi? Hayır.
Ülkemizin ihtiyaçları ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum
süreci
AİHM kararlarını tanımıyorsunuz, buna da
hayır.
Peki, değerli milletvekilleri, adli yıl
açılışlarının yürütmenin başı ve siyasi bir
partinin genel başkanı olan Sayın
Cumhurbaşkanının sarayında yapılması, hukukun üstünlüğüne
gölge düşürmüyor mu? Yargı mensupları kimsenin önünde
eğilmesin ve önleri iliklenmesin diye, cüppelerinde düğme olmaz.
Kimsenin etkisinde, güdümünde kalmasınlar diye, bağımsız ve
tarafsız olsunlar diye, cüppelerinde cep bulunmaz. Maalesef, hukukun
üstünlüğünü ayağa kaldıracağımıza, yargı
mensupları ayağa kaldırıldı. Yargı
mensupları ayağa kalkıyor, sayın milletvekilleri; önlerini
ilikliyorlar, sayın milletvekilleri. Bu şekilde devam ederse
herhâlde, hukuku da ayaklar altına alacaksınız, olacak bitecek.
Rakamlara göre, elli yedi yılda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine 7.286 ihlal kararı geldi yani
AİHM 7.286 ihlal kararı verdi, ülkeleri tazminata mahkûm etti. Bu
davaların 1.497 tanesi, Türkiye aleyhine açılan davalar.
Örneğin, AİHM bugüne kadar ifade özgürlüğü için 655 ihlal
kararı verdi, bunlardan 256sı, Türkiye aleyhine. Bu davaların
birçoğu ve ödenen tazminatların toplamının önemli bir
kısmı, AK PARTİ döneminde yaşanan ihlallerden oldu. Türkiye,
AKP döneminde en çok ihlali yapan ülke olarak AİHM kararlarıyla 258
milyon TL tazminat ödemeyle dünya rekoru kırdı. Bir süre önce
Yargının itibarı yerlerde sürünüyor. sözleri bizzat
yargının en üst düzey temsilcileri tarafından ifade edildi.
Artık bu iktidarın uygulamalarında adalet değil, keyfîlik
var, baskı ve zulüm var.
Sayın milletvekilleri, bu arada, mahkemeler de
devlete gelir kapısı oldu. Mahkeme işletim
masraflarının yüzde 51inden fazlası mahkeme harçlarıyla
vatandaşlardan alınıyor. Artırıyoruz masrafları,
artırıyoruz harçları ve vatandaş adliyeye gitmesin, adalete
erişmesin istiyoruz. Mahkemeler olmasa Adalet
Bakanlığını da çok güzel
çalıştırırız. diye düşünebilirsiniz. Avrupada
adalet sisteminde kişi başına ayrılan ortalama pay 60 euro
iken Türkiyede sadece 10 euro düzeyinde. Vatandaşlarımız bu kadar
değersiz mi sayın milletvekilleri?
Sayın milletvekilleri, evet, bu iktidarın
yönetim anlayışı suç ve suçlu üretiyor. Dava sayısı
nüfus artışının üzerinde bir oranla artıyor,
yargılama süreleri uzuyor, mahkemeler iş yükünün altında
eziliyor, sayısı artan cezaevlerinde kapasitenin üstünde, 3 katı
kadar, 250 bin mahkûm gayriinsani koşullarda yaşıyor ve
kalıyor.
Darbe soruşturmalarında her 5 hâkim ve
savcıdan 2si görevden alındı. Evet, Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısı da övünerek 4 bin hâkim ve
savcıyı tasfiye ettik. dedi. Peki, FETÖ mensubu olduğunu
söylediğiniz bu 4 bin hâkim ve savcı ne zaman göreve getirildi
sayın milletvekilleri? Kimlerin döneminde getirildi? Mezardaki ölüler mi
yoksa beraber yürüdüğünüz diriler mi? Bu 4 bin hâkim ve savcının
ne zaman göreve getirildiğini açıklarsanız seviniriz. Gerçi,
sicil numaralarından hangi yılda göreve getirildiklerini ben size
söylerim ama neyse.
Bugün hiç kimsenin hukuki güvenliği yok, her
an, herkes bir suçla itham edilebilir, işinden atılabilir,
tutuklanabilir. Boyun eğmeyen sendikalar, dernekler, gazeteler,
televizyonlar kapatılıyor, hâkim ve savcılar bugün karar
verdikleri dosyadan yarın sanık olabiliyor ya da bugün karar verip,
ertesi sabaha kararını değiştirip avukatları
tutuklayabiliyorlar. Askerî darbe olacak. vehmiyle ülkeye sürekli ayar
verdiniz, sonra gerçek girişimi de bu yönde kullandınız. Peki,
asgari ücretlinin evine inen darbeden haberiniz var mı sizin?
İnsanları hapse attığınız yetmedi, bu kez de eve
hapsettiniz çünkü adım atsa para harcayacak ama cebinde sayenizde para
yok.
Değerli milletvekilleri, kurmaya
çalıştığınız sistemin adı demokratik
diktatörlüktür. Boşuna uğraşıyorsunuz, demokrasiyle
diktatörlük gelmeyecek; bu ülkede demokrasiyle diktatörlük gidecek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Son olarak küçük bir anekdotla sözlerimi bitirmek
istiyorum. Bir gün Mahatma Gandhiye Batı uygarlığı
hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sormuşlar, o da şöyle
cevap vermiş: Olsa iyi olurdu. Şimdi ben size sorayım: AKP
döneminde adalet hakkında ne düşünüyorsunuz? El cevap: Olsa iyi
olurdu.
Çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Antmen.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde
gruplar adına söz istemleri sona erdi.
Şimdi şahıslar adına sözler
vereceğim.
Şahıslar adına ilk söz Aydın
Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbüle aittir.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi hakkında
konuşmama başlamadan önce bugün Aydında yapılan bir
hukuksuzluğu ortaya koymak istiyorum.
Bakınız değerli arkadaşlar,
burada bulunan Aydınlı bir kadın köylü kardeşimiz. Bu köylü
kardeşimiz Aydının Efeler ilçesi Kızılcaköy
Mahallesindeki jeotermal santrale karşı masumane bir hak
arayışında bulunurken Jandarma ve özel güvenlik müdahale ederek
3 tane köylü vatandaşımızı yaralamış durumda.
Toprağını, suyunu, incirini, pamuğunu, zeytinini koruyan,
hak arayan Aydınlı hemşehrilerime karşı yapılan
bu haksız saldırıyı kınıyorum.
Sayın İçişleri Bakanı Süleyman
Soyluya şunu sormak istiyorum: Güvenlik kuvvetleri halkın
malını, canını korumak için mi vardır, yoksa halka
zarar verenleri mi koruyacaktır? Bu çok önemli bir sorudur
arkadaşlar. Köylülerimize müdahale emrini kim vermiştir?
Orantısız güç uygulayan kolluk gücü hakkında soruşturma
yapılacak mıdır?
Sayın Enerji Bakanı Fatih Dönmeze de
şu soruları sormak istiyorum: Yöre halkının bu kadar
tepkisine rağmen bir JES projesine hâlâ devam edecek misiniz?
Aydının içme suyunu sağlayan İkizdere Barajının
yakınında bulunan bu JES projesine, hâlen ÇED sürecinde olan projeye
devam edecek misiniz?
Sayın Bakan, toprak Aydında kirlendi.
Aydında, on beş yıl sonra, yirmi yıl sonra yüzde 85i
jeotermal santrallere açılan Aydında artık toprak kalmayacak.
Toprak, gelecekte, sizi ve bizi kabul etmeyecek arkadaşlar. Bunu
söylemekle birlikte kanun değişikliği konusunda da
görüşlerimi ortaya koyacağım.
Değerli milletvekilleri, Abonelik
Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin
Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, bu kanun teklifinin
ismi sizi yanıltmasın. Teklif sadece abonelik sözleşmesiyle
ilgili alacakların tahsili hakkında değil -önceki arkadaşlarımız
da açıkladı- Harçlar Kanunu, İcra İflas Kanunu, Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, Ticaret Kanunundaki
değişiklikler bir torba kanun olarak bu değişikliğin içine
konulmuş. Yani şu an tartışacağımız kanun
teklifinin en başta adı yanlış bir şekilde ortaya
konulmuş.
İsmi tek bir şeyi düzenliyor gibi görünen
bu torba kanunun hukuk devletini, hukuk güvenliğini tehdit edip
bozduğunu ayrıca tartışmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, teklifle İcra
İflas Kanununda bazı değişiklikler talep ediliyor. Bunlara
geçmeden önce -daha önceki milletvekili arkadaşlarımızın
belirttiği gibi- icra iflas dosyalarının
sayısının 19 milyon olduğunu artık hepimiz biliyoruz.
2008 yılında icra iflas dosyalarının sayısı 8
milyondu, o dönemde de bir kriz vardı, bir ekonomik kriz vardı. Kriz
öncesi dolar kuru 1,20 düzeylerinde seyrediyor ve 1 dolar 1 TL olur mu?
tartışmaları yapılıyordu. Kriz sonrasında kur 1,7
seviyesinin üzerine çıkarak o dönemin hatırlarsınız-
rekorunu kırmıştı. Aradan geçen on yılda icra iflas
dosyalarının sayısında yaklaşık 12 milyon
artış yaşandı. Sadece İstanbulda bulunan
adliyelerdeki icra dosyası sayısı şu anda 3 milyonu
aşmış durumda yani İstanbulda neredeyse 5 kişiden 1i
icralık durumda, her 2 haneden 1i icra takibi kıskacında. Türkiyede
kayıtlı 2 milyon 121 bin çiftçi var; bunlardan 64.978i borçlu, 2.668
çiftçi ise icralık durumda. Biliyorsunuz sulama birliklerinin demokratik
yapısı daha yeni bozuldu. Çıkarılan düzenlemeyle
DSİye bırakıldı, DSİde de kayyumlar getirildi.
Sulama birliklerinde tarımsal sulamada kullanılan elektrik
borçlarından dolayı çiftçiler geçen aydan itibaren icraya verilmeye
başlandı. Bu icra takiplerine zor durumda olan çiftçileri de eklemek
doğru.
Bu icra takiplerinin artmasının nedeni
nedir, insanlar niçin ödeyemiyor? İnsanlar niçin bu takiplerle
karşı karşıya kalıyor? Arkadaşlar, bu açıkça
yoksulluk göstergesi. Vatandaşlarımızın artık ödeme
gücü yok. On altı yıllık AKPnin ekonomi politikaları
sonucunda Türkiye yoksullaştı. Bu kadar dosyadan kurtulmanın yolu
da kanunlarda bu getirilen düzenlemeleri yapmak değil,
vatandaşlarımızın insan onuruna yakışır
şekilde yaşamaları için imkânlar sunmak olmalı, bunu
çalışmalı.
Bu teklifle getirilmek istenen İş yükü
çok, icra ve yargı bu işin içinden çıkamıyor. Ne
yapalım? O zaman biz de başka yerlere havale edelim.
anlayışı. Bu anlayış hukuk devletinde kabul edilebilecek
bir anlayış olamaz. Adalet dağıtmak devletin asli görevi.
Bu görev vekâleten yürütülemez, tevdi edilemez.
Arkadaşlar, ayrıca teklifte UYAP üzerinden
icra takibi açma olanağı varken MTS (Merkezi Takip Sistemi)
adında yeni bir sistem açılması öngörülüyor. Telefon, elektrik
dağıtım şirketleri gibi özellikle söylemek istiyorum-
güçlü olan organizasyon ve kuruluşlara, şirketlere abonelik
sözleşmelerinden doğan alacakları için diğer
alacaklılardan ayrı bir kolaylık ve ayrıcalık
getiriliyor. Bu, açıkça Anayasamızın 10uncu maddesinde yer
alan eşitlik ilkesine aykırı. Ayrıca, savunma
hakkının temelini oluşturan silahların eşitliği
ilkesine de aykırı.
Teklifin Ödeme emrine itiraz
başlıklı 7nci maddesinin (1)inci fıkrasının
-itiraza ilişkin evrakın en geç iki iş günü içinde sisteme
yüklemesine ilişkin maddesi- uygulamada borçlu aleyhine birçok haksız
uygulama ortaya koyacağı da biz meslektaş olarak
avukatlıktan gelen arkadaşlar tarafından bilinmekte.
Teklifin 10uncu maddesiyle 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun Elektronik işlemler
başlıklı 8/(a) maddesine eklenen fıkra uyarınca
entegre sistemler aracılığıyla borçlunun mal, hak ve
alacaklarının 50 kuruş karşılığında
sorgulama ve sorgulanmasına telif hakkı verilmesi de Anayasada düzenlenen
hak arama özgürlüğüne aykırılık teşkil ediyor.
Abonelik sözleşmelerinde büyük şirketlere
bu hakların verilmesi açıkça Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırılığı ortaya koyuyor. Daha önce, bildiğiniz
gibi, bu şirketler telefonla vatandaşı
yıldırırlardı, telefonla vatandaşı
korkuturlardı, parayı ödemesini sağlarlardı. Şimdi ne
yapılıyor? Büyük şirketlere ayrıcalık
tanınıp, kanuni bir zemin tanınıp büyük kolaylık
sağlanıyor. Zaten bildiğiniz gibi 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununda insan haklarına ve Anayasaya
aykırı birçok hüküm varken burada eşitlik ilkesine
aykırı maddeler getiriliyor.
Değerli milletvekilleri, torba kanunla
getirilmek istenen bir başka düzenleme de konkordatoyla ilgili. Kanun
maddelerinden önce ülke ekonomisine baktığımız zaman, 2018
yılının başından beri ülkemiz adım adım
ekonomik krizin içine sürüklendi. Bugün ülke ekonomisi Brezilya, Endonezya,
Hindistan, Güney Afrikayla birlikte kırılgan beşlinin arasına sokuldu. Devlet on altı yılda
757 milyar TL faiz öderken vatandaş 368 milyar TL faiz ödedi. Özel
sektörün dış borcu 43 milyar dolardan 307,8 milyar dolara çıktı.
Kısaca, Türkiyede büyük bir ekonomik kriz var.
Bu krizi geçici, ertelemeli çözümlerle kapatmaya çalışmak mümkün
değil. Bunları yasal düzenlemelerle erteletmek mümkün değil.
Bunların başında getirilen düzenleme de konkordato. Ticaret
Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan Plan ve Bütçe Komisyonunda konkordato
sayısının 357 olduğunu açıklamıştı.
Daha sonra Adalet Bakanlığı bütçesinde ise bu sayı
farklı olarak ifade edildi. Ben orada bir soru sormuştum:
Bakanlıklar bünyesinde şu anda konkordato ilan eden ya da konkordato
başvurusunda bulunan şirket sayısını daha hâlen
bulabilmiş değilsek nasıl bir düzenlemeye gideceğiz?
Şu anda aldığımız bilgiye göre ise konkordato sürecine
giren şirket sayısının 3 bine yakın olduğu
söyleniyor. Bakınız, bindiğimiz arabadan,
kaldığımız otelden içtiğimiz suya, ismini
söyleyemeyeceğimiz birçok şirket iflas noktasında, konkordato
ilan etmiş durumda.
Teklifin 12, 13, 14, 15, 16 ve 17nci maddelerindeki
konkordato uygulamasına ilişkin değişiklikler ise
raporlarda değişikliği ortaya koyuyor. Buna göre, yeni makul
güvence veren denetim raporu, eski finansal denetim raporu çerçevesinde
değerlendiriliyor ama burada bir sıkıntı var. Burada, kamu
yararına ilişkin denetim firmalarından, bağımsız
denetim firmalarından bahsediliyor. Burada 263 tane şirket var
Türkiye çapında, bunun 127si 8 ilde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül, toparlayalım.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Toparlıyorum.
Eğer bu kanun teklifi böyle
yasalaşırsa 8 ilde bulunan 127 tane şirket bu işlemi
yapabilecek, bu raporu verebilecek. Bu durumda geriye kalan, 23 ilde bulunan
136 bağımsız denetim kuruluşu yapamayacak. Bu konu çok
önemli; bu konunun düzenlemesinin yapılması, bu konuda
çalışmalar yapılması gerekiyor.
Arkadaşlar, ara buluculuk konusunda yeni bir
düzenleme getiriliyor. Bu konuda alternatif çözüm yollarından birisi ara
buluculuk. Burada dikkat edeceğimiz konu, ticari uyuşmazlıklarda
konusu para olan her türlü alacak ve tazminat davaları için zorunlu ara
buluculuk getiriliyor. Burada, Anayasa tarafından korunan hak arama
hürriyetini zedeleyip zedelemediğimizi tartışmalıyız.
Ayrıca, bu konuda -dikkat edilmesi gereken- ara bulucu
sayısının yeterli olup olmadığını da tartışmalıyız.
Burada ayrı bir konuya girmek istiyorum
Sayın Başkanım izin verirse. Alternatif çözüm
yollarını ortaya koyduğumuzda, savunma hakkını,
savunma makamı olan avukatların da iş alanlarını
daraltmamamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Son sözleri söyleyelim.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Avukatların iş
alanlarının daraltıldığı bir yapıda, savunma
makamının, adil yargılanma ve hukuk devleti açısından
önemli olan savunma makamının bir kenara konulduğu bir
yapıda alternatif çözüm yollarını ortaya koymak, sonuç getirici
bir yol olarak düşünülmemeli diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bülbül.
Şahıslar adına ikinci ve son söz
Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Ali Özkayaya ait.
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve bizleri ekranları
başında izleyen aziz milletimiz; imza sahiplerinden birisi
olduğum, Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
Teklifi için şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekillerimiz, bu kanun 3 ana
alanı düzenliyor. Başlığı, her ne kadar itirazlar
gelse de doğru bir mantıkla, bir kod kanun olarak düzenlendi çünkü
abonelik sözleşmeleriyle ilgili kısım bir ayrı kanun,
diğer 2 kısımdan konkordato İcra ve İflas Kanununa
gidecek kanun yürürlüğe girdikten sonra, ara buluculuk ise 6325
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa
işlenecek ve abonelik sözleşmelerine dair kanun bir kod kanun olarak
müstakilen kalacak. 3 ana başlığı düzenleyen 27 maddelik
bir kanunu görüşüyoruz.
Elbette ki ülkemiz 81 milyon nüfusa, 400 milyar dolara
yaklaşan bir ihracata, 900 milyar dolara yaklaşan bir gayrisafi millî
hasılaya ulaştı. Bu büyüklükteki bir ülkede icra
dosyalarının artması da son derece normal. 8 milyon icra
dosyamız var. Bu icra dosyalarından 3,5 milyon civarındaki dosya
bu kanun çerçevesinde icraya girebilecek yani işin yaklaşık
yüzde 40ına bu çıkardığımız kanun çerçevesinde
tahsil imkânını getiriyoruz.
Arkadaşlarımız 20 milyon dosyadan
bahsettiler. Avukatlık yapan meslektaşlarımız çok iyi
bilirler ki birçok dosyanın esasen borcu biter ancak tahsil harçları
nedeniyle, tahsil harcı ödenmediği için açık görünür ve zaman
aşımı süresine kadar da bu dosyalar kalır. Bu işin
önemli bir kısmı, bu sebeple miktar fazla görünüyor.
Getirdiğimiz MTS nedir? Ben buna bir dijital
icra müdürlüğü diyorum. Yetki alanı Türkiye'nin tamamını
kapsayan UYAPın içinde bir dijital icra müdürlüğü getiriyoruz. 6502
sayılı Tüketici Kanunu ve diğer kanunlarda düzenlenen abonelik
sözleşmelerinden kaynaklanan para alacaklarını bu kanun
çerçevesinde tahsil edeceğiz. Eğer şirket avukat eliyle takip
etmek istiyorsa mutlaka bu kanun çerçevesinde MTSyle müracaat edecek, manuel
yolla takip etmek istiyorsa şirketin yetkilileriyle, temsilcileriyle
doğrudan icraya gidecek. Müracaat ettiğinde avukat takip talebini
elektronik imzayla dolduracak, ödeme emrini Merkezi Takip Sistemi
dediğimiz dijital icra müdürlüğü tanzim edecek ve ilgili kişiye,
borçluya gönderecek. Eğer ilgili kişi elektronik imzaya tabi
birisiyse 1 Ocaktan itibaren otomatik olarak mail ortamında alacak, değilse
PTT memuru bu kişiye tebligatı yapacak ve Türkiye'nin her yerinden bu
tebligata, alındığı zaman ödeme imkânı var, itiraz
imkânı var.
Bunun vatandaşa ne faydası var?
Arkadaşlar, vatandaşa en önemli faydası şu: Bugün tahsil
harcı yüzde 4,55. Bu sistemde tahsil harcını yüzde 2ye
indiriyoruz. 2,55 tahsil harcı vatandaşın cebinde kalıyor,
borçlu vatandaşın cebinde kalıyor, daha az ödüyor. Bu sistemde
mal beyanı yok, gerçeğe aykırı mal beyanıyla ilgili
bir suçlamayla da borçlu muhatap olmayacak. İcra müdürlüklerinde 3,5
milyon dosya nedeniyle yapılan takipler azalacağı için icra
müdürlüklerinde bir ferahlama olacak ve böylece de diğer sistem daha rahat
yürüyecek.
Arkadaşlarımız dediler ki: Biz
burada avukatlara borçlunun mal ve haklarını sorgulama yetkisi
veriyoruz. Değerli arkadaşlar, burada verdiğimiz yetki bir
var-yok yetkisidir, asla kişisel veriler çerçevesinde, kişisel
verileri sorgulayabileceği bir yetki değildir. Takip talebi
yapıldı, takip kesinleşti; bu durumda avukat mal, hak ve alacak
sorgulaması talebinde bulunacak, icra müdürü kesinleştiğine
karar verirse ondan sonra bu sorgulamayı yapacaktır.
Kanun gereğince, inşallah biraz sonra
gruplar olarak önergelerimizi verdiğimizde, Komisyon sırasındaki
talepleri dikkate alarak en az günde 5 sorguyu ücretsiz hâle getirmiş
oluyoruz. Dolayısıyla avukat arkadaşlarımızın ve
barolarımızın bu kısımdaki eleştirileri de
karşılanmış oluyor.
Bu sistemle takip, EFT olarak banka üzerinden
ödendiği an bitmiş olacak ve dosyası kapanmış olacak.
Ödenmezse, icra takibine ve cebri icraya devam edilmek istenirse normal icra
müdürlüğüne gidecek.
Bunun dışında, genel olarak sistem
İcra ve İflas Kanununa uygun ve böylece de ciddi manada zamandan,
imkândan, masraftan ve vatandaş lehine yüzde 2,55 gibi önemli bir miktarda
harçtan kâr etmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri, ikinci konu
konkordato. Mart ayında konkordatoyla ilgili bir kanun
çıkarmıştık. O kanundaki ana kurgu tamamıyla
doğru işliyor. Kurguda ve sistemde kural olarak ciddi bir sorun
görülmüyor. Bakın, 1 milyona yakın şirketin olduğu
ülkemizde -az önce aldım- konkordatoya 1.401 müracaat olmuş, 509 da
karar verilmiş bugün itibarıyla. Yani 1 milyon şirketin
olduğu bir yerde 1.400 konkordato müracaatı normal ve sistemin
işlediğini gösteriyor. Buradaki sıkıntı, daha önceki
kanunda finansal analiz raporu dediğimiz raporda bir kısım
usul hataları olduğunu ve mahkemelerin yanlış karar
vermesine sebebiyet verdiğini, bir kısım kötü niyetli
alacaklıların mal kaçırma şeklindeki işlemlerinin bu
raporlarda hakkıyla dikkate alınamadığını
gördüğümüzden dolayı bu kanun düzenlemesini getiriyoruz.
Arkadaşlarımızın eleştirdiği kamu yararına
iş yapan şirketlerle ilgili hususta da zannediyorum ki önergelerle
bir değişiklik olacak ve bağımsız denetçilerin Türkiye
denetim standartlarına uygun güvence veren raporlarıyla bu rapor elde
edilecek ve Adalet Bakanlığına vereceğimiz yönetmelik yapma
yetkisiyle de bu şirketlere ciddi bir külfet gelmeksizin bir tarife
dairesinde bu raporların hazırlanması sağlanacak ve bunun
sonucu olarak da şirketlere ilave bir yük gelmeyecek. Az önce
eleştirilen Küçük ölçekli şirketler bundan yararlanamaz. kısmı
diğer kanunda da gündeme getirilmiş ve bu nedenle oraya hüküm
koymamıştık ancak gördük ki şirketlerin büyük
kısmı bu küçük şirketler ve sorun oradan kaynaklanıyor. Bu
itibarla konkordatoyla ilgili düzenlemeleri yapma gereği hasıl oldu.
Üçüncü ve ana konu ise ara buluculuk. Ara buluculuk
gerçekten modern çağların ve tarihin de en önemli sorun çözme
yöntemi. Sulhte hayır vardır. Hükümlerin en efendisi, en güzeli
sulhtur. İnsanları sulhe teşvik edin. diyor. Bizim
yargılama felsefemiz, davalarımız genel olarak bir davayı
sonuçlandırmak üzerine; o davadaki somut normu en doğru şekilde
yapalım ve tarafların hak ve adalet dengesini kuralım. Evet,
davayı bitiriyoruz, sonuçlandırıyoruz ama Gerçekten dava
bittikten sonra ihtilaf sonuçlanıyor mu? derseniz, yıllarca
avukatlık yapan, yargının içinde bulunan, davaları olan
herkes biliyor ki maalesef birçok zaman bu ihtilaflar giderilemiyor, sorun tam
manasıyla çözülemiyor. İşte, bugün ara buluculuk müessesesi tam
anlamıyla bu sıkıntıyı karşılıyor.
Taraflar bir araya geldiğinde oturup konuşuyorlar, alacak-borç
dengesini karşılıklı bir şekilde teati ediyorlar ve
ondan sonra da tarafların iradesi kapsamında ihtilaf
sonuçlanıyor ve bu ihtilaf, avukatların ve tarafların dördü
birden imzaladığında bir mahkeme ilamı hâline geliyor.
İşte bugün, bir önceki yaptığımız İş
Mahkemeleri Kanunundaki ara buluculukla
Türkiyede bir yılda 125 bin
daha az dava açıldı değerli arkadaşlarımız, 125
bin. İş mahkemelerindeki davalar yüzde 67 ara buluculukla
sonuçlandı. Arabuluculuğun bu kadar iş mahkemelerinde başarıyla
uygulanması bize yeni bir alana daha gitmemiz gerektiğini gösteriyor.
Bu alan da bugün ticari davalardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkaya, toparlayın.
(Uğultular)
Arkadaşlar, yoğun bir uğultu var.
Bakın bir konuşmacı arkadaşınız konuşuyor,
lütfen arkadaşımızı dinleyelim.
Sayın Özkaya, buyurun siz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Ticari davalarda
eğer alacak ve tazminat davasıysa bu öncelikle ara bulucuya gitmek
zorunda. İş mahkemelerinde bir ay ara buluculuk süresi, üç hafta
artı bir hafta. Önergeyle bunu Komisyondaki talepler doğrultusunda
altı hafta artı iki hafta olarak iki aya çıkaralım ki
ticari davalar daha niteliklidir ve dolayısıyla daha rahat
çözümlensin. diye bir görüş hasıl oldu.
Son olarak da bu davalar
sonuçlandığında ihtilafın tamamını bitirmiş
olacağız. Taraflar el sıkışacak ve ondan sonra ticari
işine devam edecek. Ümit ediyorum ki bu yüce Meclis, bundan sonra tüketici
mahkemelerinde de diğer mahkemelerde de ara buluculuğu esas alıp
ülkemizde barışı, sulhu, dostane çözüm yöntemlerini
geliştirmeli ve milletimiz daha mutlu şekilde, daha güzel bir
yöntemle sıkıntılarını gidermeli,
ihtilaflarını çözmeli diyorum.
Kanunumuz inşallah Genel Kurulumuzun takdiriyle
milletimize hayırlı olur diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özkaya.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde
gruplar ve şahıslar adına söz istemleri
tamamlanmıştır. Sisteme giren soru talebi
olmadığından soru-cevap işlemi de
tamamlanmıştır.
Şimdi teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandığından maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi teklifin
birinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9uncu maddeler ve geçici madde
1i kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen gruplara,
şahıslara söz vereceğim.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erele aittir.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Erel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına
İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Akıllı ve ilkeli bir yönetim, memleketin
sorunlarını öncelik sırasına göre belirler. Bugün
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi -soruyorum sizlere- Türkiyenin
çözülmesi gereken çok öncelikli bir meselesi midir? 24 Haziranda seçim
meydanlarında verdiğimiz sözlere ilişkin vaatler, hukuki
düzenlemeler, kanuni düzenlemeler dururken, vadetmediğiniz, sermayenin
alacağını kolaylaştırmak, yoksul insanların
çektiği acıyı daha da fazlalaştırmak adına
sunduğunuz bu kanun teklifi bir süre önce kişilere özel
çıkardığımız baro, birlik ve oda
başkanlarına dair kanunu andırmaktadır.
Şimdi, büyük şirketlerin, sermaye
şirketlerinin alacaklarına beş gün önce veya beş gün sonra
kavuşması Türkiyenin çok öncelikli meselesi midir? Bu kanun teklifi,
Türkiyenin bu kadar çok boğuştuğu, Türk milletinin özlemle
çözüme kavuşmasını beklediği meselelerin hangi basamağında
yer almaktadır? Bu mesele az sonra sayacağım, Türk milletinin
arzu ve özlemle beklediği problemlerden çok daha mı önemlidir? Ayda
930 bin TL emekli maaşı alan vatandaşlarımızın
sabahtan akşama kadar iş aramaktan dolayı tabanları şişmektedir.
Eşleri günün geç saatlerinde pazara gidip daha ucuz pazar görmek veya
atılan, dökülen sebzeler, meyveler arasından yenilebilir
olanları seçmek için mücadele vermektedirler.
Emeklilerin maaşını en az asgari
ücret tutarına çıkarmanın çarelerini aramayalım mı?
Asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızın
aldıkları ücret kira, ulaşım ve zorunlu gıda
masraflarına dahi yetmemektedir. Çocukların okul
ihtiyaçlarını, giyimlerini karşılamakta çaresiz kalan bu
insanlarımız kendilerine üst baş dahi alamamaktadırlar.
Çocuklarının yanında çaresiz ve boynu bükük babalar zaman zaman
çareyi canlarından vazgeçmekte görmektedirler. Bunun önüne geçmenin
yollarını bu Mecliste hep birlikte aramayalım mı?
Gübre, mazot, ilaç, sulama, elektrik, tohum
fiyatlarının çok yüksek olmasından dolayı
tarlasını sürüp ekemeyen, ipotek karşılığı
aldığı krediyi ödeyemeyen çiftçilerin, kara kışın
kara düşüncelerinde, kara gecelerinde gözlerine uyku girmemektedir.
Emeğinin ve ürettiğinin karşılığını
alamayan, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız
günümüzde ya hayvanlarını kesmekte ya satmakta, mandıra ve
ahırlarını kapatmaktadır. Anadoluda hem tarım hem
hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Köylünün, çiftçinin
derdine derman olmayalım mı?
Neredeyse her gün, iş kazalarında
işçilerimiz ömürlerinin baharlarında hayata veda edip geride gözü
yaşlı eşler, boynu bükük yavrular, yüreğine ateş
düşen analar, babalar bırakmaktadırlar. İş
kazalarında Türkiye Avrupada 1inci, dünyada 3üncü sıradadır.
Bu, kabul edilebilir bir şey midir? Türk insanının kaderi bu
olmamalıdır. Gelin, bu acı tabloyu birlikte ortadan
kaldırmanın yollarını arayalım.
Aldığı ücret yetmediği için
erken yaşta emekli olup tekrar çalışarak, üç kuruş emekli
maaşının üstüne birkaç kuruş daha koyarak,
çocuklarını daha güzel yarınlara hazırlamak hayal ve
sevdasında olan erken yaşta emekliliğe takılanların
derdine hep birlikte derman olmayalım mı?
AK PARTİnin söz verdiği hâlde, yüzde 70
gibi uydurma sebeplerle kadroya geçirmediği kamuda çalışan
aşçılar, bilgi işlemciler, şoförler ve diğer
taşeron işçilerin her gün kadroya geçme beklentilerine; kamuda joker
taşeron işçisi olarak bilinen ve yıllarca bu sıfatla
çalışan ancak kanunun öngördüğü 4 Aralıkta görev
başında olmadığı için kadroya alınmayan bu garibanların
düşlerine; yıllardır ücretli öğretmen olarak görev yapan, 5
bin kadro açıldığı hâlde bu kadrolara atanmayan ücretli
öğretmenlerimizi kadroya geçirmenin yollarını birlikte
araştırmayalım mı?
Toplum Yararına Programlar Projesi kapsamında
işsizliğe, ekmeksizliğe bir nebze çare olsun diye
İŞKUR vasıtasıyla işe alınan
vatandaşlarımızın sözleşmeleri bu ayın
ortasında yani kışın ortasında sona erecektir. İşsiz
ve aşsız kalmalarının önüne geçecek düzenlemeleri hep
birlikte yapmayalım mı?
Tüm siyasi partilerin seçim meydanlarında kamu
çalışanlarına verdiği ek göstergelerini 3600e çıkarma
sözünü yerine getirmenin kanuni düzenlemelerini gerçekleştirerek bu
mutluluğu hep birlikte paylaşmayalım mı?
Kaderleri belediye başkanının iki
dudağı arasında olan belediyelerde ve diğer kamu
kuruluşlarında çalışan 4/Bli sözleşmeli personelin
çilesine, korkulu rüyasına hep birlikte son vermeyelim mi?
Engelliler önünde attığımız
parlak nutuklara paralel olarak engelli vatandaşlarımızın
istihdamlarına yönelik önlem ve düzenlemeleri en kısa zamanda
uygulamaya geçirmeyelim mi?
Kanlarıyla bayrağımıza renk,
canlarıyla vatanımıza hayat veren, gençliğini,
sevdasını, hayal ve düşlerini, tüm varlığını
vatana adayan, günümüzün azapları olan uzman çavuş ve uzman
onbaşılara kadro verilmesinin onurunu hep birlikte
paylaşmayalım mı?
FETÖnün siyasi ve iktisadi ayağı ve
bağlantılığının ortaya
çıkarılmasında birlikte gayret göstermeyelim mi?
Üniversiteyi bitirdiği hâlde torpili olmayan,
dayısı bulunmayan, her sabah ana ve babasından erken ya da geç
kalkıp onlardan harçlık istememek için her yola başvuran
işsiz gençlerimize iş buluncaya kadar vatandaşlık
maaşı vermenin kaynaklarını hep birlikte aramayalım
mı?
Staj yapan gençlerimizin emeklerinin sömürülmemesi
adına staj süresince ücret ödenmesi için gerekli düzenlemeyi hep birlikte
yapmayalım mı?
Binlerce vatandaşımızın
çıraklık eğitimi okullarında geçen çıraklık
sürelerinin sigortalılık süresinden sayılması için birlikte
çalışma yapmayalım mı?
Birileri vatan görevini parayla yerine getirirken
vatan evlatları da hudutlarda, nöbette, hainlerle çatışmada
hayatını ortaya koyarak yerine getirmektedir. Bu Mehmetçiklerimizin
askerlik süresi boyunca sigorta primlerinin devlet tarafından
yatırılması için bir düzenleme yapmayalım mı?
Çok değerli milletvekilleri Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi bu saydığım maddelerin hangisinden
daha öncelikli sırada, hangisinden daha önemlidir? konusunu öncelikle
yüce Türk milletinin takdirine, daha sonra da sizin vicdanlarınıza
bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erel.
Değerli milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
16 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemimizde
başka bir konu bulunmadığından, alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 5 Aralık 2018 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.11