TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30’uncu
Birleşim
12
Aralık 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 10)
2.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim
Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma
Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
A) ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı 2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU
1) Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU
1) Nükleer Düzenleme Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ
1) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM
ENERJİSİ KURUMU
1) Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK
ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Nadir Toprak Elementleri
Araştırma Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Ğ) TİCARET
BAKANLIĞI
1) Ticaret
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ
BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU
1) Rekabet Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HELAL
AKREDİTASYON KURUMU
1) Helal Akreditasyon Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Yüksel
Özkan’ın, Bursa ilinde Limak Enerji Uludağ Elektrik’in elektrik
aboneliğinin ev sahibi üzerinde olmaması hâlinde kiracılara
yaşattığı mağduriyete son verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, yargının kendi usulü içerisinde
yaptığı bir işlemi AK PARTİ’nin seçimle ilgili
adımıymış gibi ifade etmenin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, bu kürsüden bir terör örgütü elebaşının
sözcülüğünün yapılmasını şiddetle
kınadığına, HDP’nin PKK’nın uzantısı
olduğunu tekrar ilan ettiğine, Diyarbakır Milletvekili Musa
Farisoğulları’nın HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasıyla ilgili İç Tüzük hükümlerinin işletilmesini
beklediklerine ilişkin açıklaması
7.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, meselenin Kürt halkına karşı olmak
değil, teröre karşı olmak olduğuna, teröristi övmenin
demokratik hak olmadığına, Diyarbakır Milletvekili Musa
Farisoğulları’nın kullandığı dilin
çalışma düzenini bozan bir dil olduğuna ve İç Tüzük
hükümlerinin işletilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili
Yavuz Ağıralioğlu’nun, bu topraklarda hak sahibi olduğunu
düşünenlerin ödeyeceği bedelin tarihî sicilde mevcut olduğuna,
demokratik her türlü hakkın talep edilebileceğine ancak terör
seviciliği yapılamayacağına, İç Tüzük’ü işleterek
suç ve suçluyu övmenin neyi gerektirdiğine dair hukuku
hatırlatmanın Meclis Başkanının vazifesi olduğuna
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, devletin resmî bir politikası olarak Öcalan’la
görüşmelerin yapıldığına ve Kürt sorununun çözümü,
barışın inşası için bir çabanın açığa
çıktığını herkesin bildiğine, ortada ciddi bir
mesele varken “susun” demekle, itham etmekle sorunun çözülemeyeceğine,
Türkiye’de tek millet, tek dil, tek inanç olmadığına
ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Hüda
Kaya’nın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, insanların cezaevlerinde birtakım şeylere tepki
vermesinin sebebi anlaşılırsa hukuk devletinin gerektirdiği
bir anlayışın egemen kılınabileceğine ilişkin
açıklaması
12.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, bu bütçenin tasarruf bütçesi olduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçel’in, şehit olan Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’ye
Allah’tan rahmet dilediğine, Mersin ili Anamur ilçesinde yaşanan
hortum afeti sonucu zarar gören çiftçilere devletin yardımının
ulaştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.- Iğdır
Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, 12 Aralık Haydar Aliyev’i
ölümünün 15’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ve 12
Aralık Cengiz Aytmatov’u doğumunun 90’ıncı yıl
dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, yetişmiş gençlerin mağduriyetinin giderilmesi
için Belediye İtfaiye Yönetmeliği’nin değiştirilmesini
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
19.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytak’ın, geçici Kur’an kursu öğreticilerinin
mağduriyetinin giderilmesi için çalışma
yapılmasını rica ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt’un, Ordu ilinde elektrik kablo ve direklerinin bakım,
onarımının yapılarak mağduriyetin giderilmesini rica
ettiğine ilişkin açıklaması
21.- Afyonkarahisar
Milletvekili Gültekin Uysal’ın, madencilik sektörünün şeffaf
uygulamalarla öngörülebilir hâle getirilmesinin ve ruhsat güvencesinin
artırılmasının Türkiye’nin öncelikli gündem maddelerinden
biri olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
22.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karaduman’ın, bütçe görüşmelerinin geçmiş
hesapların, politik kavgaların gölgesinde ülke gerçekliklerinden uzak
hamasi nutuklarla emeğin, alın terinin, geleceğin üzerinin
örtüldüğü bir arenaya döndüğüne ve bu bütçenin halkın
değil, rantın bütçesi olduğuna ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Manisa ili Soma ilçesindeki maden ocağında meydana
gelen göçükte yaralanan işçilere şifa dilediğine ilişkin
açıklaması
24.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, Manisa ili Soma ilçesindeki maden
ocağında göçük altında kalan işçileri kurtarma
çalışmalarına devam edildiğine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop’un, İç Tüzük’ün 67’nci maddesi
ile 161’inci maddesinin içerdiği hükümlere, hatiplerin konuşurken
kaba ve yaralayıcı ifadeler kullanmaması gerektiğine
ilişkin konuşması
VI.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Diyarbakır
Milletvekili Musa Farisoğulları’na, konuşmasının
geneli itibarıyla İç Tüzük’ün 157’nci maddesinin (2) numaralı
bendi uyarınca sükûneti ve çalışma düzenini bozduğu için
uyarma cezası verilmesi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden
sarfettiği bazı sözlerinde Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ Genel
Başkanı ile Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.-YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı’na
ilave kadro ihdas edilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5439)
2.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk’ün, 100 Günlük İcraat Programı kapsamında
Bakanlığın faaliyet alanında yapılacak olan
çalışmaların tamamlanma durumuna ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/5537)
3.- Bursa Milletvekili Yüksel
Özkan’ın, Türk Hava Yolları seferlerinde Cumhuriyet ve Sözcü
gazetelerinin bulundurulmadığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhan’ın cevabı (7/5655)
12 Aralık 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün ikinci turdaki görüşmeleri yapacağız.
İkinci
turda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu, Nükleer Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü, Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü, Maden
ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Ticaret
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Helal Akreditasyon Kurumu bütçe ve
kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (x)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (x)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
Alınan
karar gereğince tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti
gruplarına ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince istemi
hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye yetmişer dakika söz
verilecek, bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak
konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır.
Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru-cevap işlemi on dakika
soru, on dakika cevap olarak yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak
yerinden sorulacaktır.
Bilgilerinize
sunulur.
İkinci
turda siyasi parti grupları, yürütme ve şahısları
adına söz alanların adlarını sırasıyla okuyorum:
İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, Erzurum
Milletvekili Muhammet Naci Cinisli, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuş, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar,
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş; AK PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekili Osman Boyraz, Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmaz, Van Milletvekili Abdulahat Arvas, İstanbul Milletvekili
İffet Polat, Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgül, Burdur
Milletvekili Yasin Uğur, Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydın,
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz, Zonguldak Milletvekili Polat
Türkmen, Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğan, Edirne Milletvekili Fatma Aksal, Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıç, Yalova Milletvekili Meliha Akyol; Halkların
Demokratik Partisi Grubu Adına İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu,
Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Öcalan, Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, İstanbul
Milletvekili Zeynel Özen, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu,
Burdur Milletvekili Mehmet Göker, İzmir Milletvekili Tacettin Bayır,
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü, Mersin Milletvekili Alpay Antmen,
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin, Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdu, Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal, Zonguldak
Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur,
İzmir Milletvekili Mahir Polat, Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu, Hatay Milletvekili Suzan Şahin; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan,
Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı, Düzce Milletvekili Ümit
Yılmaz, İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Malatya
Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu, Eskişehir Milletvekili Metin
Nurullah Sazak, Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek, İstanbul Milletvekili
Hayati Arkaz, Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan; şahıslar
adına lehte Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, aleyhte Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan; yürütme adına Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmez, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan.
Sayın
milletvekilleri, ikinci turdaki konuşmalar için sırasıyla
İYİ PARTİ Grubundan başlıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, başlamadan önce bir şey ifade edeyim: Daha önceki
bütçe görüşmeleriyle ilgili olarak Başkanlık Divanında ve
Danışma Kurulundaki konuşmalarda da söz sürelerine ilave ek süre
verilmemesi yönünde bir kanaat, bir karar var, 2016’da. Bunu çok katı
olarak uygulamayacağım ama arkadaşlarımızdan süreye
dikkat etmelerini, riayet etmelerini arzu ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Çünkü sayı olarak baktığımızda 50’ye yakın bir
sayıda konuşmacı var; birer dakika toplamda bir saat süre
farkı oluşturuyor. O bakımdan, sürelerimiz belli,
arkadaşlarımız riayet ederse hepimizin hukukuna saygı
göstermiş oluruz.
İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on beş dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, sayın bakanlar, kıymetli Komisyon
üyeleri, yüce Türk milleti; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
bütçesi üzerinde İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
“Bakanlık,
enerjide ve doğal kaynaklarda güvenli bir gelecek için enerji
kaynaklarını ve doğal kaynakları verimli ve çevreye
duyarlı şekilde değerlendirerek ülke refahına en yüksek
katkıyı sağlamak misyonuyla çalışmalarına devam
etmektedir.” şeklinde sunumda bulunulmuştur. “Güvenli bir gelecek
vizyonu” çok güzel, ideal bir hedef ancak bugünkü şartlarda güvenli
gelecekle ilgili kaygılarımız, endişelerimiz var.
Şöyle ki üretilen elektrik enerjisinin üçte 1’i doğal gazdan elde
edilmektedir, doğal gazı Türkiye dışarıdan
almaktadır. Doğal gazı aldığımız ülkelerle
yaşanacak ekonomik, siyasi krizler nedeniyle doğal gazı elde edememe
gibi bir durum söz konusu. Böyle olduğu durumda da elektrik üretiminde
üçte 1 oranında azalma meydana gelecektir. Dışa
bağımlılığın çok yoğun olduğu bu
durumda güvenli gelecekten nasıl söz edebiliriz?
Hükûmet
10 Mayıs 2010 tarihinde yapılan bir sözleşmeyle Akkuyu Nükleer
Santrali’nin kurulmasına karar vermiş, Rusya’da Rosatom’la bir
anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmanın 5’inci
maddesinin ikinci fıkrasına göre, projeyi gerçekleştirecek şirketin
Rusya devleti tarafından kurulacağı, bu proje şirketinin nükleer
güç santralinin sahibi olduğu açıktır. Dolayısıyla
şirket Rusların mülkiyetinde ve yönetimindedir. 5’inci maddenin
dördüncü fıkrasına göre Rus şirketleri başlangıçta
yüzde 100 paya sahip olacaktır, ayrıca Rus tarafının
payı hiçbir zaman yüzde 51’in altına düşmeyecektir. Yine,
sözleşme “Proje şirketinin elde ettiği kârın yüzde 20’si
güç üniteleri devreye girdikten ve en erken on beş yıl sonra Türk
tarafına ödeme yapılacaktır.” şeklindedir. Bu durumda
nasıl bir güvenli gelecek olacak, açıkçası anlamak mümkün
değildir.
Enerjide
güvenli gelecek, kendi öz kaynaklarımızda yatmaktadır.
Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarına elektrik üretiminde en
geniş kapsamda geçilmeli, öz kaynaklarımız
kullanılmalıdır. Çok şükür, uğrunda gözümüzü
kırpmadan atalarımız gibi canımızı,
kanımızı vereceğimiz güzel Türkiye’mizde yenilenebilir
enerji kaynakları fazlasıyla vardır; güneş, rüzgâr, dalga,
hidrolik, biyokütle, jeotermal enerji kaynakları bunlardan en
önemlileridir. Türkiye güneş enerjisi için çok uygundur. Güneşli gün
sayısı, güneşli saat sayısı, güneş
ışınlarının geliş açısı buna müsait
olup Türkiye’de ekilip biçilemeyen araziler de dikkate
alındığında, yurdumuz güneş enerjisi için uygun
şartlara sahiptir.
Seçim
bölgem Aksaray’ımız güneş enerjisi için Türkiye'nin en uygun
bölgelerinden biridir. Son yıllarda yenilenebilir enerji kaynakları
kapsamında özel şirketler santraller kurarak elektrik üretimine
katkıda bulunmaktadır. Aksaray Ticaret ve Sanayi Odasıyla
güneş enerjisi organize sanayi bölgesi kurulması için sunmuş
olduğumuz dosya Bakanlıkta beklemektedir. Aksaraylı iş
adamları, yatırımcılar büyük bir heyecanla güneş
enerjisi ihtisas organize sanayi bölgesinin kurulmasını
beklemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kur’an-ı Kerim’de
Allah’ımız “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre
yaratmışız. Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz.” diye
buyurmaktadır. Peygamberimiz buyuruyor ki: “İktisat eden fakir
olmaz.” Atalarımız diyor ki: “Bir çivi bir nal, bir nal bir ayak, bir
ayak bir at, bir at bir asker, bir asker bir ordu, bir ordu bir vatan
kurtarır.” Atasözümüz aslında israfı en güzel şekliyle
ifade etmektedir.
Ülkemizde
enerji israfı göz ardı edilemeyecek derecede büyüktür. Bir yerde
okudum, fazlası veya eksiği varsa ilgililer lütfen bilgilendirsin.
Beştepe Külliyesi’nin yani Sayın
Cumhurbaşkanımızın oturduğu ak sarayın bir
aylık elektrik, ısıtma, soğutma gibi sabit giderlerinin
toplamının, bizim Aksaray’ın yani il olan Aksaray’ın,
Aksaray ilinin ve ilçelerinin bir aylık ısıtma, soğutma ve
diğer toplam giderlerine eşit olduğu hesaplanmış.
Sayın Cumhurbaşkanının “bir lokma, bir hırka”
inancıyla iş başına geldiğini biliyoruz. Böyle bir
felsefeye sahip bir Cumhurbaşkanının, bilgisinin
dışında olduğunu düşündüğümüz bu israfa son
vermesi gerekmektedir. Sarayda yapılacak tasarruf Türk milletinin de
tasarrufa yönelmesine vesile olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğal gazda 1 Nisanda yüzde 9,
1 Ağustosta yüzde 9, 1 Eylülde yüzde 9; elektrikte de 1 Ocakta yüzde 8, 1
Nisanda yüzde 2,8, 1 Ağustosta yüzde 9-yüzde 14, yine 1 Eylülde yüzde
9-yüzde 14 arasında zam yapılmıştır. Yani
yaklaşık olarak konutlarda yüzde 35, sanayide yüzde 41 zam
yaptınız. Buna gerekçe olarak da döviz artışını
gösterdiniz. Ama bugünkü şartlarda döviz yüzde 20’ye yakın bir
düşüş gösterdi. Dövizin artışını bahane ederek
fiyatını artırdığınız elektrik ve doğal
gazın fiyatını, övünerek bahsettiğiniz döviz
düşüşüne bağlayarak niçin düşürmüyorsunuz?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – İşlerine gelmiyor.
AYHAN
EREL (Devamla) – Yine, devlet birçok lüks tüketim maddesinden KDV, ÖTV almazken
fakir ve fukaranın temel ihtiyaç maddesi olan elektrikten KDV alması
akla ziyandır. Fakir fukaranın bir nebze soluk alabilmesi için
elektrikten KDV’nin kaldırılması gerekmektedir. Devlet, Türk
milletinin anlayışına göre babadır; baba, evlatları
arasında ayrım yapmaz. Ancak bugün, Diyarbakır,
Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak’ta tarımsal
sulamada kullanılan elektrikte yüzde 65’e varan indirimler
yapılmaktadır. Bu uygulamanın amacı, yetkililerin ifadesine
göre kaçakçılığı önlemektir. O zaman ben buradan soruyorum:
Başta İç Anadolu olmak üzere Çukurova’da, Ege’de, Marmara’da,
Karadeniz’de, Trakya’da tarımsal sulamada kullanılan elektrikte
kaçakçılığa tenezzül etmeyen çiftçinin ne günahı var? Onlar
da mı kaçakçılık yapsın? İndirimden faydalanmak için
hırsızlık mı yapsın, kaçakçılık mı
yapsın? Ya bu indirimi tüm çiftçilere uygulayın ya da bu eşitsizliği
ortadan kaldırın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; simitçiden, ayakkabıcıdan,
bakkaldan, manavdan, esnaftan, iş adamlarından fedakârlık
istiyorsunuz. Fedakârlığı yapan vatandaş, keyfini süren
devlet. Devlet de biraz keyfinden, lüksünden, şatafatından fedakârlık
yapamaz mı, yapmasın mı? Hep vatandaş mı yapsın?
Vatandaşın bırakın sıkacak kemeri, üstüne kemeri
takacağı pantolonu alacak parası kalmadı.
Vatandaş
daha ne yapsın? Sizin “Vatandaşın cebinden beş kuruş
dahi çıkmayacak.” diyerek yandaşlarınıza araç ve dolar
garantisiyle yaptırdığınız köprü, tünel, otoyol gibi
sözde mega projelere vatandaş şimdiden 8 milyar TL cebinden ödeme
yaptı.
Aksaray’ın
İncesu köyünden Cumali dayı, geçmediği Yavuz Sultan Selim
Köprüsü’nün parasını ödüyor. Aksaray’ın Altınkaya köyünden
yani Çardak’tan Mehmet emmi, yerini dahi bilmediği Osman Gazi Köprüsü’nün
bedelini ödüyor. Aksaray’ın Gülağaç ilçesi Saratlı beldesinden
Ali dayı, Ali ağabey adını dahi telaffuz edemediği
Avrasya Tüneli’nin dolarını ödüyor. Aksaray’ın
Sarıyahşi ilçesi Boğazköy’ünden Nihat, yanından dahi
geçmediği hasta garantili şehir hastanelerinin
açığını kapatıyor. Aksaray’ın Borucu köyünden
Yılmaz kardeşim, üstünden dahi geçmediği -yolcu garantili
olduğu için- Zafer Havaalanı’nın açığını kapatmak
için gecesini gündüzüne katıyor. Vatandaş daha ne yapsın?
Kısaca, binmediği uçağın, tedavi görmediği hastanenin,
üzerinden geçmediği tünellerin, köprülerin, otoyolların bedelini
ödüyor.
Hani,
siz diyorsunuz ya “Eskiden hiçbir şey yapılmadı.” diye, eskiden
yapılan hastanelerde sadece tedavi olan insanlar bedel ödüyordu. “Hiçbir
şey yapılmadı.” dediğiniz eskiden, yapılan yollardan,
köprülerden, tünellerden sadece faydalananlar parasını ödüyordu;
bugünkü gibi, insanlar geçmediği köprüden, tedavi görmediği
hastaneden, binmediği uçaktan sorumlu olmuyordu.
Yine
-“bugünkü köprü” dedik de- Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün bir döneminde
sistemden kaynaklanan bir arızadan dolayı vatandaşlara “Geçin,
bir şey olmaz.” denilmiş, bir kısmından gişelerden
para alınmış, bir kısmına da “Sonra gelir.” diye -kamyonculara-
yol verilmiş ama daha sonra, peşlerinden katlanılmaz, ödenilmez,
büyük cezalar gelmiş. Adam ağlıyor “Arabamı sattım,
otobüsümü sattım, borcumdan kurtulamadım. Bu köprü borcundan
kurtulmak için ölmem mi gerekiyor?” diyor.
Hani,
yine siz diyorsunuz ya “Eskiden hiçbir şey yapılmadı.” diye, ben
de diyorum ki o “Eskiden hiçbir şey yapılmadı.” dediğiniz
döneme ait hiçbir şeyleri ucuz da olsa satarak 70 milyar dolar gelir elde
ettiniz. Bir daha söylüyorum, siz “Eskiden hiçbir şey
yapılmadı.” dediğiniz döneme ait hiçbir şeyleri satarak 70
milyar dolar gelir elde ettiniz. Sağduyulu AK PARTİ’li
arkadaşlarımın ve yüce Türk milletinin büyük bir
çoğunluğunun ifade ettiği gibi, bu seçim AK PARTİ’nin son
seçimi olacak. Peki, siz, siyasi iktidarı sizin yerinize gelen iktidara
devrederken Allah rızası için, ey Hükûmet, ey idare “Zorda
kaldığınızda siz de şunları satın.”
diyebileceğiniz 1-2 tane eser gösterebilir misiniz? (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Soruyorum, eksiğim
varsa düzeltin. Yani “Hiçbir şey yapılmadı.” denilen dönemden 70
milyar lira gelir elde ettiniz ama sizin dönemden, zorda
kaldığımızda satabileceğimiz birkaç eser gösterin, ben
özür dileyeceğim.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Aksaray’a hayatında gitmedi Bakan.
AYHAN
EREL (Devamla) – Yine, Aksaray’ın Topakkaya beldesi var, Medeni Berk’in
yaptığı çok güzel bir belde. Orada, bizim askerden gelen
Kürşat var, diyor ki: “Hocam, yol boyuna bir lokanta açacağım.
Müşteri garantili bir lokanta açabilir miyim?” Mimar, mühendis
öğrencilerim var; onlar da “Biz proje garantili büro istiyoruz.” diyor.
Çilesi yollarla bitmeyen kamyoncular yük garantili kamyon istiyorlar ve onlar
diyor ki: “Yandaşlara, müteahhitlere tanınan bu imtiyaz Anadolu’nun
masum, saf, kavruk insanlarına da tanınsın.”
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elimde, AK PARTİ’nin FETÖ’yle,
PKK’yla açık veya gizli seviştiği dönemlere, beraber yol
yürüdüğü dönemlere, güzel hayaller kurduğu dönemlere ait Sayın
Cumhurbaşkanımızdan, Ankara’yı parsel parsel
parsellediğini iddia eden belediye başkanının
beyanları var, ben bunları okumayacağım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hiç yakışıyor mu? Ayıp!
AYHAN
EREL (Devamla) – Yakışmıyor, çok doğru! Ama birileri
buradan İYİ PARTİ’ye, aynaya bakarak bir şeyler
yakıştırdılar. Unutmayın ki sel kokan
Kürşat’ın damarlarındaki kan 40 kişinin
damarlarındaydı. Bugün, İYİ PARTİ de 40 kişilik
Kürşat ruhuyla burada mücadeleye devam edecektir. Keşke, bu partiler
birbirlerini FETÖ’yle, şununla bununla suçlamaktansa şimdi cebime
gelen mesajdaki gibi, asgari ücretten vergi alınmamasını, asgari
ücretin insan onuruna yakışır bir seviyeye
çıkarılmasını ve yıllarca sömürülen ücretli
öğretmenlerin problemlerine çözüm bulmayı konuşabilseydi.
Değerli
milletvekilleri, biz İYİ PARTİ olarak tasarruf yapalım
dedik, “İtibarda tasarruf olmaz." dediniz. Bu anlayışla,
israf ede ede milleti boğulma derecesine getirdiniz, borç
batağına sürüklediniz. Ülkemizde cumhuriyet tarihinin en
şiddetli krizi yaşanıyor dedik, gelin bir olalım, birlikte
olalım dedik, hepimiz aynı gemideyiz bu gemiyi sağ salim limana
götürelim dedik ama Cumhurbaşkanı “Ya, bir defa Türkiye'de kriz yok,
ekonomiyle ilgili manipülasyon var." dedi. Yine, Maliye Bakanı
“Dünyada ilk 3’teyiz, bir başarı hikâyesi yazıyoruz." diye
açıklama yaparken bir arkadaşımız kürsüde “Kriz mriz yok.”
derken maalesef, Denizli’de ağabeyi tekstil fabrikasında konkordato
ilan etmek zorunda kalıyor. Yine “Cumhurbaşkanımız ‘Aya 4
şeritli yol yapacağım’ dese inanacak seçmenimiz var." diyen
dönemin Enerji, şimdinin Maliye Bakanı sözde başarı
hikâyesini yazarken son bir yılda yüzde 33 artan elektrik faturasını,
haksız yere faturasına yansıtılan, Ali Baba’nın
çiftliğine dönen, artık özel televizyon gibi yayın yapan ve
iktidarın güdümünde olan TRT’ye ödeyeceği payı, neredeyse
faturası kadar alınan hizmet bedelini, hiç utanmadan söyledikleri, ne
yazık ki koskoca devlet 6 ilde 90 bin sayacı
okuyamadığı için kayıp kaçak bedelini ve
kullandığı elektrik kadar değil de TRT payını,
kayıp kaçak bedeli üzerinden toplam yüzde 18 vergisini nasıl ödeyeceğini
düşünüyor. Ortaköy’de çiftçi Mustafa, 2002’den bu yana her seçim döneminde
Hükûmetten dinlediği “Petrol bulacağız, uçaklarımız
semalarda uçuyor, yerli…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Erel, ne yapalım?
AYHAN
EREL (Devamla) – Takdir sizin efendim.
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
AYHAN
EREL (Devamla) – “Yerli tanklar, yerli helikopterler, görünmeyen uçaklar
semalarda uçuyor.” diye vaatlerde bulunduk “Türkiye uçacak, mazot, benzin
ucuzlayacak, 1 numara olacağız.” dedik.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Aksaray havaalanı da yapılmadı,
Niğde havaalanı da yapılmadı; onları da
söylemişlerdi.
AYHAN
EREL (Devamla) – Son bir yılda 87 kez fiyatı değişen
mazotla, yüzde 100’ün üzerinde artan gübreyle nasıl ekim
yapacağını düşünüyor. Yine Aksaray Fatih Mahallesi’nden,
emekli Fatih Bey son bir yılda yüzde 35 zamlanan doğal gazla evini
nasıl ısıtacağını, aşını
nasıl pişireceğini düşünüyor.
Çok
teşekkür ediyorum. Söylenecek söz var ama sabrınızı
zorlamak istemiyorum.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Ben
yakışmayanı yapmadım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi
söz sırası, Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’de.
Buyurun
Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on beş dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) –
Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri;
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü hakkında 2019 yılı bütçesi bağlamında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Enerji
sektöründeki yatırımlar büyük ölçekli ve kapsamlı olmakla
birlikte, maliyetleri ve riskleri yüksektir. Enerjinin depolanması zor ve
enerji arzının sürekliliği esastır. Bu koşullar
altında enerji piyasalarının serbestleşmesi, rekabet
ortamının oluşması, tüketicinin kaliteli ve ucuz enerjiye
ulaşması amacıyla özerk bir kurum olarak EPDK kurulmuştur.
Siyasetin günlük yönlendirmeleri yerine, piyasa şartlarının
enerji sektöründe yol gösterici olması amaçlanmıştır. Bu
bağlamda kurumun görevini gereğince yerine getirdiği dönem de
olmuştur.
Peki
günümüzde EPDK, Enerji Bakanlığından bağımsız,
özerk hareket ediyor mu? Tarifelerin belirlenmesi veya lisans verme süreçleri
şeffaflık sergiliyor mu? Bu sorulara geçmişte olumlu yanıt
vermek mümkündü ancak özerk kurumların denetlenmesi 2011 yılında
çıkartılan bir KHK’yle ilgili bakanlara bırakıldı. Bu
tür düzenlemelerle iktidarın serbest piyasa sürecine müdahil olduğu
açıktır. Özerk bir yapı olarak oluşturulan EPDK’nin üretim
ve dağıtım faaliyetlerinin fiyatlanması da uzun bir süredir
Hükûmetin etkisinde. Maliyet esaslı oluşturulması gereken
tarifelendirme süreçleri ne yazık ki şeffaf değil.
Değerli
milletvekilleri, EPDK’nin şeffaf ve hesap verilebilirlik ilkelerine uygun
olarak hareket etmesi gerekiyor; aksi hâlde, serbest piyasa
şartlarıyla hedeflenen rekabetin artması, fiyatların
düşmesi gibi amaçlara ulaşması mümkün olmaz. Şirketlerin
EPDK’ye ilettikleri bilgilerin doğruluğu konusunda oluşan
şüpheler, şirketlerden daha ayrıntılı bilgiler
istenerek çözülmeye çalışılıyor. Hâlbuki EPDK,
şirketleri her an izleyen bir konumdan çıkarılmalıdır.
Şirketleri daha kolay gözlemleyen, daha pratik, sonuç odaklı denetim
yöntemleri geliştirilmelidir.
EPDK’nin
aldığı kararlarda yargı yolu açıktır ancak
yargılama sürelerinin uzunluğu da bilinmektedir. Yargılama
süresinin uzaması veya idari para cezalarının tahsil edilememesi
EPDK’nin denetleme fonksiyonunu zayıflatmakta. Örneğin, Eylül 2018’de
yayımlanan Sayıştay raporuna göre son beş yıllık
dönem içerisinde kurul tarafından verilen yaklaşık 3 milyar 755
milyon lira tutarındaki idari para cezasının ancak yüzde 2,5’luk
kısmının tahsil edilebilirliği belirtiliyor. Ayrıca,
verilen idari para cezalarının üçte 2’si oranında yargı
yoluna gidildiği tespit edilmiş. Verilen cezaya itiraz edilmediği
veya tahsilat için herhangi bir yasal engel bulunmadığı hâlde
yaklaşık 1 milyar 264 milyon lira tutarındaki idari para
cezasının tahsil edilemediği de belirtilmiş. Tutarları
yüksek meblağlara ulaşan bu cezalar tahsil edilebilse yüksek
faizlerle borçlanılarak finanse edilen genel bütçede önemli bir kaynak
bulunurdu.
EPDK
gibi düzenleyici ve denetleyici kurumların mali özerkliklerinin
korunması amacıyla Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun belirli
maddelerine tabi olmaları öngörülmüştür. Bu kanun dışında
tutulan konuları düzenlemek ve özerk kurumların tümünde uygulama
birliği oluşturmak amacıyla Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar
Hakkında Kanun Tasarısı dönemin Bakanlar Kurulunca
hazırlanmış ve 2004 yılında Meclis
Başkanlığına sunulmuştur ancak kanun
tasarısı aradan geçen on dört yıla rağmen gündeme
alınmamıştır. Eğer biz, bütçe bağlamında
EPDK’nin yönetimi ve hesap verme sorumluluğunu Türkiye Büyük Millet
Meclisinde etkin bir şekilde görüşmek istiyorsak bu kanun
tasarısını bir an önce gündemimize alıp
tartışmalıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; memleketim Erzurum ve diğer
illerimizdeki aşırı artan elektrik, doğal gaz
faturaları sosyal devlet anlayışıyla çelişmekte.
Devletin asli görevlerinden biri, vatandaşının ısınma,
aydınlanma gibi temel ihtiyaçlarını
karşılamaktır. Türkiye’de elektrik dağıtım
sektörüne bakıldığında şirketlerin
dağıtım bölgeleri için ödedikleri bedellerin oldukça yüksek
olduğu görülüyor. Bunun bir sonucu olarak pek çok dağıtım
şirketi döviz borçlarından dolayı sıkıntı içerisinde.
BDDK bu borçların yeniden yapılandırılmasına izin
verdiği için faaliyetlerine devam edebilen enerji firmalarının
önemli bir kısmı aslında batmış durumda. Bölgesel
bazda dağıtım şirketlerinin resmî abone sayıları
ile gerçek abone sayılarının uyumlu olmaması, kayıp
kaçak oranlarından trafo sayılarına kadar verilerin gerçekçi
hazırlanmaması, yerli ve yabancı
yatırımcıları yaşadıkları sürprizlerle
sektörden uzaklaştırıyor. Şirketlerin tahsil
edemediğini devlet vatandaşından tahsil ediyor. Hükûmet, bir yandan,
utanılacak şekilde sayaç okuyamadığından
yakınıyor; bir yandan, yükü, sayacını okuyabildiği,
gücü yettiği vatandaşlarımızın sırtına
veriyor. Elektrik faturalarından alınıp TRT’ye aktarılan
pay, elektrik sektörünün siyasi boyutuna bir örnektir. Hangi TRT? Milletin
TRT’si mi? Hayır, parti TRT’si.
Ayrıca,
yapılan açıklamalarda 2018 yılı itibarıyla 81 il
merkezimizin tamamında konutlarda doğal gaz kullanılmaya
başlanmış olduğu ifade edilmekte ancak memleketim
Erzurum’da doğal gaz dağıtım faaliyetlerine yıllar
önce başlanmış olmasına rağmen hâlen pek çok
hemşehrim doğal gaz yolu beklemekte. Örneğin, doğal gaz
hattı Aşkale’ye bağlı Kandilli içerisinden geçmesine ve
talep olmasına rağmen doğal gaz dağıtımı ve
teslimi yapılmıyor. Peki, yapılsa ne oluyor? Erzurum,
Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı güzergâhında olup en düşük
maliyetli doğal gazı kullanması gerekirken pahalı
doğal gazı kullanmaya devam ediyor. İnsanımız
ağır kış şartlarındaki pahalı yaşamdan
dolayı göçe zorlanıyor.
Buradan
uyarıyorum: Başta Erzurum, Doğu Anadolu’nun göç sorunu
yakında bir millî güvenlik sorunu olarak karşımıza
çıkacaktır.
Son
olarak, doğal gazın belirli bir kesime ithal fiyatının
altında verilmesi ile bir başka kesimin ortaya çıkan maliyeti
üstlenmesi adaletsizliğin en büyük örneği değil midir? Devletin
doğal gazı sübvanse edilmiş fiyatlarla satması bir
piyasadaki etkinsizliğin başka piyasalara da yansımasına
yol açmakta. Bu ve benzeri yanlış uygulamalar enerji sektöründe
arzulanan etkinliğin sağlanabilmesini zorlaştırıyor.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsüyle (BOREN) ilgili görüşlerimi ifade etmek
istiyorum. Bor ürünleri çok geniş bir yelpazede, uzay ve hava
araçları ile bu tür taşıtların yakıtları,
yapı malzemeleri, sağlık, cam sanayisi, tarım, nano
teknoloji, otomotiv ve enerji sektörü gibi 250’den fazla alanda
kullanılıyor. Dünya bor rezervlerinin yüzde 70’inden fazlası
ülkemizde bulunmakta. Ülkemizden başka yüzde 10’un altında bir
rezervle Rusya ve Amerika’da bor mevcut. Ancak bu ülkelerde bulunan bor
rezervlerinin en geç kırk yıl içerisinde tükenmesi öngörülüyor.
Ülkemizdeki bor cevherlerinin değerine değer katan etkenlerden biri
de bu. Türkiye’miz kırk yıl sonra bor rezervleriyle dünyanın en
büyük kaynağına sahip tek ülkesi olacak. Bu bağlamda,
geleceğe daha güvenli bakabilmek, ekonomik refaha ulaşabilmek ve bor
ürünlerinin ticari değerlerinden katma değerler oluşturabilmek
için BOREN’i partilerüstü olarak değerlendirmeliyiz.
Bor
alanındaki rezerv ve tedarik üstünlüğümüz bütün dünya tarafından
kabul edilmiş durumda. Bunun yanına verimli, yenilikçi
yatırımları, sektörel iş birliklerini ekleyebilirsek çok
önemli bir millî varlık elde ederiz. Bor cevherlerini sadece topraktan
çıkarmakla anılmayalım, bilim insanlarımızı bir
araya getirip araştırma geliştirme imkânlarını
artırıp bor ürünlerinin geliştirilmesini sağlayalım.
Ulusal bilim ve teknoloji politikaları temelinde siyasetüstü bir
stratejiyle planlama hedefleri koyalım. Özellikle bor ürünlerinin
çoğu uygulamada katkı maddesi olarak kullanılmasına imkân
sağlayan bor çözeltilerinin üretilmesini sağlayalım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin toplam maden ihracatı yıllık 4,5
milyar dolar seviyelerinde. Ancak ihracat yaptığımız
ülkeler bizden bor cevherlerini aldıktan sonra kimyasal hâle dönüştürüp
meta olarak kullanıyorlar. Bizim yapamadığımız,
üretemediğimiz bor çözeltilerini Çin ve benzeri ülkeler üretip bizim ham
maddemizle fazlasıyla katma değer yaratıyorlar.
Peki,
borun katkı maddesi hâline gelmesi nasıl olacak? Tabii ki
araştırma ve geliştirme imkânlarının
geliştirilmesiyle. Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında
Kanun gereği, Türkiye’de bor madenlerinin işletmesi Eti Maden
İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekte. Eti
Maden İşletmeleri, bu bağlamda yıllar içinde
yaptığı yatırımları fazlasıyla
çıkarmış. Örneğin, 2001-2014 yılları
arasında 1 milyar 240 milyon dolar yatırım harcaması
yapmış ama 7 milyar dolardan fazla gelir elde etmiş.
Peki,
günümüzde ne olmuş? 2017 yılı Ocak ayında Bakanlar Kurulu
kararıyla Eti Maden İşletmelerinin Türkiye Varlık Fonu’na
aktarılmasına karar verilmiş. Varlık Fonu her ne kadar
kendisini Türkiye’nin stratejik varlıklarını geliştirmek,
değerlerini artırmak olarak tanımlıyor ise de bor
işletimi Varlık Fonu’na portföy olamayacak kadar önemlidir, hepimizin
geleceğidir. Umarım, Varlık Fonu’nun dış finans
çevrelerinden borç para bulma çabalarında Eti Maden İşletmeleri
bir karşı teminat olarak kullanılmaz.
BOREN’in
bütçesi potansiyeline göre oldukça kısıtlı tutulmuş. 2017
yılında 15 milyon lira, 2018 yılında 16 milyon lira olan
BOREN’in bütçesi, 2019 yılı için 12,5 milyon lira olarak
öngörülmüş. Kendisine ayrılan bu cüzi bütçeyle BOREN nasıl
gelişir, bu bütçeyle BOREN nitelikli bilim insanı mı çalıştırır,
yoksa AR-GE için laboratuvar alt yapısı mı geliştirir?
Değerli
milletvekilleri, göz bebeğimiz gibi kıymet vermemiz gereken bir
kurumu kendi hâline bırakmışız, sonra da ondan
gerçekleşmesi neredeyse mucizelere kalmış başarılar
bekliyoruz. BOREN hakkında “Geleceğimiz.” diyoruz. BOREN’in kendine
ait hizmet binası hâlen olmadığı gibi personel
sayısı da AR-GE faaliyetlerinde bulunamayacak kadar yetersizdir.
Araştırma geliştirme merkezi laboratuvarlarını, cihaz
alt yapılarını güçlendirmek ve insan kaynağını
artırmak için şimdiye kadar BOREN bütçesine neden imkân
verilmediği de büyük soru işareti.
Maalesef,
bu bütçeyle kurum, eksikliklerini kapatamaz. Bir kurumun dünya çapında
gelişmesi için en önemli yatırım olan insan kaynaklarına
gereken önemin verilmesi ve bu kaleme bütçeden pay ayrılması
gerekliliğinin altını çizmek isterim. BOREN
çalışanlarının hizmet içi eğitimlerine ve özel
alanlarda uzmanlaşmalarına imkân tanınması gerekir. Uygun
görülmesi durumunda yabancı bilim insanlarının ülkemize gelip
eğitimde bulunması uzmanlaşma yolunda atılacak önemli bir
adımdır. Sektörde önde gelen ülkelere yapılacak inceleme
ziyaretleri, eğitim programları yetkin personellerin yetişmesine
fırsat verir. Ancak ulusal ve uluslararası bilimsel etkinliklere
katılımları, bu düşük tutulmuş bütçeyle nasıl
sağlayacağız?
Sözlerime
son verirken birkaç hususu daha gündeminize getirmek isterim.
Halkımızın bor konusunda bilgilendirilme ihtiyacını
bir an önce gidermeliyiz. Bu tür tanıtımların bütçe
oluşturulurken düşünülmesi ve göz önünde bulunması
geleceğimizin inşasında elzemdir. Ayrıca, okullarımızda,
üniversitelerimizde borla ilgili öğretici programların finanse
edilmesini öngörmeliyiz.
Proje
desteklerinde araştırmacıları teşvik edici
mekanizmaların bulunmasında mali kaynak sorunu yaşanmaması
için tedbirler almalıyız. Özellikle bilgi eksikliği ve
bilinçlendirme çalışmalarında herhangi bir finansal imtinaya
gitmeden girişimde bulunulmasını sağlamalıyız.
Ülkemizde bora dayalı sanayinin geliştirilmesi, verimli ve yenilikçi
yatırımların artırılması hepimizin menfaatinedir.
Bu nedenlerle bütçenin yeterli düzeyde değerlendirilip
hazırlanmadığını ifade etmek isterim.
Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi,
diğer konuşmacı Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.
Buyurun
Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce, makamında şehit edilen Emniyet Müdürümüz Altuğ Verdi’ye
Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Üniversitelerin
ve ilgili çevrelerin yaptığı hesaplamalara göre 1960’tan bu
tarafa Türkiye’nin ekonomik büyüme ortalaması yüzde 4,5. Üzülerek ifade
ediyorum ki 2021 yılı tamamlandığında ekonomik büyüme
açısından 2011 yılı ile 2021 yılı arasındaki
ekonomik büyüme dünyadaki en kötü on yıllık büyüme olacak gibi
görünüyor.
Türkiye
2002 yılında dünyadaki en büyük 16 ekonomi içindeydi. Geçen on
altı yıllık süre sonunda Türkiye’nin geldiği sıra,
maalesef bir alt basamağa, 17’nci sıraya düştü. Hâlbuki 2023
hedefleri arasında Türkiye için dünya ekonomi sıralamasında
10’uncu sırayı hedefliyordunuz ama kalan beş yıl içerisinde
görüyoruz ki bu hedefe ulaşmak, “mümkün”ü bir tarafa bırakın,
hayal bile değil. Dolayısıyla, parlak laflar söylemek yerine bu
hedefleri tutturmaya yönelik, yapısal reformlar dâhil, her şeyi
yeniden gözden geçirip Türkiye’nin önüne daha gerçekçi rakamlar ve hedefler
koymanın zamanı geldi ve geçiyor.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, ne döviz kuru
hedefini ne enflasyon hedefini ne banka faiz oranları hedefini yakalama
şansımız yok; rakamların hiçbir tanesi öngörüldüğü
gibi gerçekleşmiyor. 2018 yılı dolar kuru hedefimiz 3,8’ler civarındaydı,
bugün 5,34. Faiz hedefi yüzde 10’lu rakamların altındaydı, bugün
bankalardaki faizler yüzde 30’lar mertebesinde; onu da bulana, alana, çözene,
kullanana aşk olsun. Aynı şekilde, enflasyon hedefi, yine, tek
haneli rakamlardaydı ama bugün verilen rakamlarda da görüyoruz ki
enflasyon yüzde 24’lerin üzerinde. Dolayısıyla, bu rakamlarla
mücadele etmek, artık bugün ticaret erbabının,
yatırımcının mücadele etmesi neredeyse mümkün değil.
Aynı şekilde, bu büyümeler gerçekleşirken biz Türkiye’deki
işsizlik oranının aşağıya doğru
düşmesini bekliyoruz. Maalesef, Türkiye’de bu rakamların gerçekçi
olmadığını, işsizlik rakamlarının da geriye
gelmediğini görerek fark ediyoruz. Bugün genç nüfusta işsizlik
oranı yüzde 20’ler mertebesinde. Bu durumda devlet, öngörüleriyle hedefini
tutturamazken ticaret erbabı nasıl tuttursun? Devletin ticaret
erbabının önüne hedefler koyması lazım; bu hedefler
çerçevesinde de esnafın, ticaret erbabının, çiftçinin
hedeflerini tutturması lazım. Bu hedefler tutmadığına
göre biz de görüyoruz ki bugün piyasadaki sıkıntıların
temel sebebi bu hedeflerin tutmaması. Bu şartlar altında da
bizim yüzde 20 civarında fakirleştiğimizi görmek için müneccim
olmaya gerek yok.
Yine,
2018 yılı ihracat hedeflerine baktığımız zaman
170 milyar dolar civarında ihracat hedefimizi
tutturacağımızı ifade ediyoruz. Şu an 165 milyar
civarında ama bunu da şöyle ifade etmek lazım: Sadece
Hollanda’nın tarımsal ürünler ihracatının 100 milyarın
üzerinde olduğunu düşünürsek bizim bu rakamlarımızın
ülke büyüklüğümüze göre çok da anlamlı olmadığını
görüyoruz. Son dönemde ithalatın ihracatı karşılama
oranında aradaki makasın daraldığından bahsediyoruz.
Ben şahsen bunu ihracatçılarımızın stoktaki
malları kullanmasına bağlıyorum, bu mallar bittiği
zaman yine aradaki makasın açılacağını tahmin
ediyorum. Dolayısıyla, bu rakamlar bugün yüzümüzü güldürüyor ama
bunlar sürekli değil; diğer rakamlarda olduğu gibi, gelecekte de
ümit ederiz ki bu rakamlara ulaşırız. Şu anki rakamlarla
dünyanın gerisinde olduğumuz belli. Bir aşama kaydetmemiz için
öncelikle rekabeti artırmamız gerekiyor. Ülke ekonomisi, küresel
rekabet gücünü artıramamış ve bunun neticesinde de bütün
göstergeler altüst olmuştur.
Bugün
Çin’e baktığımız zaman 1,5 milyar nüfusuyla, 6 küsur
büyümeyle hepimizin her yerde örnek gösterdiği devletlerden biri. Ama
unutmayalım ki bugün Çin’in dünya üzerindeki devletlerde ticaret
ataşeliklerinde çalışan sayısı, büyükelçiliklerinde
çalışan eleman sayısından neredeyse daha fazla. Buna bizim
açımızdan baktığınız zaman, bugün dünya üzerinde
bizim ticaret ataşelerimizin toplam sayısı –ataşeler ve
yardımcıları da dâhil- 336. Bugün ticaret ataşelerimizin,
ihracatçılarımızın,
yatırımcılarımızın her türlü teklif ve
taleplerini bulunduğu ülkelerde mümkün olduğunca karşılama
mecburiyeti var. Bugün yabancı bir iş adamı bir ülkeye
gittiği zaman ticaret ataşeleri onların iş adamlarıyla
randevularını alıyor, otel rezervasyonlarını
yapıyor; her türlü görüşmelerini, tercüman hizmetlerini yapma
mecburiyeti var, bu bir görev. Ama bizim ticaret ataşelerinin –hepsini
buradan söylemeyeyim ama- önemli bir kısmı hâlâ memur zihniyetinde,
onlardan randevu almak için bile bir sürü hengameden geçiyorsunuz.
Aynı
şekilde, banka kredileri… Bugün uluslararası arenada bizim özellikle
yurt dışından gelir elde etmemiz lazım, oradaki
faaliyetleri artırmamız lazım. Bütün dünya ülkeleri kendi
kredileriyle oraya gidiyorlar, kendi ülkelerinin sağladığı
kredilerle oralarda ticaret yapıyorlar. Bizde de ihracatı destekleyen
bir Eximbank var. Eximbanktan bugün ihracatçının kredi alabilmesi
için talep ettiği kredinin yüzde 20 fazlasıyla ipotek vermesi
lazım, bu ipoteği bulup buluşturması lazım; 50 tane
işlemden geçip Eximbanktan kredi kullanacak da ihracat yapacak. Bizim, bu
formaliteleri bir an önce ihracatçılarımızın önünden kaldırmamız
lazım. Eximbank kredilerinin de mümkün olduğunca alt tabana
yayılmasını sağlamamız lazım. 10 tane, 20 tane
firmaya öncelik sağlamayla ihracatın artacağı kanaatinde
değiliz. Bu tür kredilerin ve imkânların tabana yayılması
lazım.
Yine
aynı şekilde, ülke kalkınması için verilen teşvikler
var. Adını, sayısını
hatırlayamadığımız kadar teşvik yasası
çıkardınız, teşvik programları çıkardınız;
hiçbir tanesi işe yaramadı.
Bugün,
sanayi -hepimizin de gördüğü gibi- Marmara Bölgesi’nde
yoğunlaştı. Bu, her yönüyle risktir, stratejik olarak risktir.
Ticaretin ve ekonominin bir noktada toplanmasının -bundan önceki 2000
depreminde, 99 depreminde gördüğümüz gibi- ne kadar tesiri olduğunu
hep beraber gördük.
Dolayısıyla,
bu teşvikleri tekrar gözden geçirin demeyeceğim, siz on altı
senedir zaten teşvikler getirdiniz, hiçbir işe yaramadı ama yine
de ülkenin geleceği için biz diyoruz ki sadece bölgesel veya il
sınırlarıyla ilgili teşvikler değil, mümkün olduğunca
noktasal teşvikler verin. Bugün, Samsun’un herhangi bir ilçesinin
güneydoğudaki bir ilçeden bir farkı yok. Dolayısıyla,
oradaki yatırımcıyı “1’inci, 2’nci, 3’üncü bölge” gibi
sınıflandırdığınız sürece bu
yatırımların ülkenin geneline
yayılmadığını hep beraber görüyoruz.
Yine,
bugün, içinde bulunduğumuz durum itibarıyla, esnafın durumunu
anlatmaya gerek yok. Çarşıya, pazara indiğiniz zaman, piyasada
paranın dönmediğini, bankaların kredileri tahsil etme yönünde
eğilimlerinin olduğunu, mevcut kredileri dahi kullandırmakta bir
sürü engeller orta yere koyduğunu hep beraber görüyoruz.
Siz
zabıta marifetiyle fiyatları kontrol etmeye
çalışıyorsunuz. Arkadaşlar, maliyetine tesirinizin
olmadığı bir şeyde, üretiminin maliyetinin ne olduğunu
bilmediğiniz bir konuda fiyat tespit edemezsiniz. Siz o mağazadaki,
raftaki bir malın üretim girdilerini bilmiyorsunuz ama o raftaki mala
fiyat koymaya çalışıyorsunuz, fiyat tespit etmeye
çalışıyorsunuz. Bu, serbest piyasa ekonomisinde olabilecek bir şey
değil.
Eğer
siz devlet olarak bir şeyi üretiyor da bayiler marifetiyle bu malı
pazara sunuyorsanız koyduğunuz kâr marjına kurum ve
kuruluşlar uymuyorsa buna her türlü yaptırımı da
uygulayabilirsiniz, her türlü engeli de koyabilirsiniz ama serbest piyasa
ekonomisi şartları içerisinde bir malı denetleyemezsiniz. Zaman
zaman duyuyoruz, işte, zabıtayı arıyor, diyor ki: “Bizim
manavda domates 7 lira, böyle bir şey mi olur?” Zabıta diyor ki: “Ora
nereyse ben de gelip oradan alışveriş yapayım.” Yani iş
bu durumdayken sizin pazarı, piyasayı bu şartlar altında
denetlemeniz mümkün değil.
Aynı
şekilde, ihracat yaptığımız kalemlere
baktığınız zaman, özellikle bizim ham maddeye dayalı
ihracatlarımız var. Biraz önceki konuşmacı
arkadaşımız da söyledi, biz boru ham olarak ihraç ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Yaşar, toparlayalım lütfen.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.
Hakkâri
ziyaretimizde oradaki bir kardeşimiz şöyle demişti: Biz çinkoyu
200-250 dolardan İran’a ihraç ediyoruz, 2.700-2.800 dolardan da tekrar saf
çinkoyu satın alıyoruz. Yani bu ülkenin ham maddeyi ihraç etmek
yerine, işlenmiş ürünleri ihraç etmeye bir an önce
başlaması lazım. Fındıkta da bu böyledir. Biz
fındığı 10-12 liradan ihraç ediyoruz, 45-50 liradan dönüp
çikolata olarak geri alıyoruz. Dolayısıyla bizim katma
değeri yüksek ürünler üretmek gibi bir mecburiyetimiz var. Buna yönelik
teşvikleri de bir an önce sağlamamız lazım.
Yine
bunun yanı sıra, özellikle yazılım sektörü, bilişim
sektörü… Son Çin seyahatimizde de gördük ki bir sadece telefon, bilişim ve
yazılım işlevleri yapan bir firmada çalışan insan
sayısı 70 bin, ihracat miktarı 13 milyar dolar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN
– O süreyi buraya ekliyorum Sayın Ağıralioğlu.
Buyurun.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) – Yani bir kişiye özellikle yazılım ve
bilişim sektöründe istihdam sağlamak için
harcadığınız para ile yatırım amaçlı
sektörde harcadığınız para arasında ciddi oranda
farklar var. Dolayısıyla bizim özellikle yazılım,
bilişim konusuna ciddi oranda eğilmemiz lazım, marka değerlerini
oluşturmamız lazım.
Son
olarak size şunu söyleyeyim: İstatistikler vardır, bunu hepiniz
görüyorsunuz. Son on yılda Türkiye’de her yıl ilk 100 firma
yayınlanır; işte, 1989 yılının ilk 100
firması; 2000 yılının, 2010 yılının.
Bakın, son on yılda ilk 500’de olan firmaların önemli bir
kısmının bugün olmadığını görürsünüz.
Dolayısıyla Türkiye’deki ekonomik bozukluklar ve düzensizlikler
firmaları ciddi oranda sıkıntılara sokuyor. Bugün moda olan
tabirde bir de konkordato çıktı. Bakın, binlerce firma
konkordatoyla baş başa. Kendilerinin konkordato ilan etmesi yetmiyor;
onlara mal satan, onlardan mal alan, onların üzerinden işlem yapan
firmalar da güç durumda.
Ümit
ediyorum ki Ticaret Bakanımız bütün bu bizim görüşlerimizi
dikkate alır; 2019 yılında aktif, cesur, iyi adımlar
atmış bir Ticaret Bakanı ve programıyla karşı
karşıya oluruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yaşar.
Şimdi
söz sırası Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’ta.
Buyurun
Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maden
Tetkik Arama Enstitüsü ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü
hakkında görüşlerimizi beyan etmek için buradayız.
Değerli
milletvekilleri, enerji temel bir insan hakkıdır; gerek hane
halkının kaliteli yaşamasında gerekse üretimde önemli bir
girdi maddesidir. Ülkemizin petrol, doğal gaz gibi yer altı
kaynaklarının kıt olduğunu düşündüğümüzde
ekonomimizin gerek cari açık üretmesinde, gerekse büyüme üzerinde enerji
ihtiyacı önemli bir kısıt olarak ortaya çıkmaktadır.
Dünyada enerji fiyatlarının arttığı yıllarda
Türkiye ekonomisi hem enflasyonist baskıyla yüzleşmekte hem de
ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkileriyle
karşılaşmaktadır. Dolayısıyla, bugün güvenli ve
sürdürülebilir enerji arzı stratejik önemi haizdir.
Rusya’yla
yaşanan uçak krizinin ardından yaşanan gelişmeler, son
olarak da İran üzerinde uygulanan ambargonun yarattığı
kırılmalar Türkiye'yi dış politikada kırılgan
hâle getirmektedir. Bu aşamada küresel iklim değişikliği ve
bölgesel politik risklerle beraber düşünülerek şekillendirilmesi
gereken tercihler bulunmaktadır. Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye mi
yoksa geleneksel fosil yakıtlara ve nükleer enerjiye mi daha fazla
yatırım yapacağı orta ve uzun vadeli olarak
planlanmalı ve bir millî devlet politikası olarak da takip
edilmelidir. Gerek güneş enerjisi gerekse rüzgâr enerjisiyle ilgili
olarak, teknoloji üretiminin yerli sanayi tarafından
gerçekleştirilmesi için bir teşvik sistemi kurulmalı, ülke
doğal kaynakları verimli bir şekilde kullanmalıdır.
Türkiye’nin son iki yılda fotovoltaik güneş paneli ithalatı 6,1
milyar doları bulmuştur, sektör bu hızla büyümeye devam ederse
önümüzdeki beş yılda bu alandaki ithalat 40 milyar doları
bulacaktır. Dolayısıyla maliyeti 40 milyar dolar olarak
öngörülen panellerin çok daha ucuza yurt içinde üretilebilmesi mümkün
gözükmektedir.
Nükleer
enerji hususuna partimiz, kategorik olarak karşı olmamakla birlikte,
bugün dünyada nükleer enerjinin diğer enerji alternatifleriyle
kıyaslandığında öneminin azalmış olduğunu
gözlemlemektedir. Hükûmet 10 Mayıs 2010 tarihinde yapılan bir
sözleşmeyle Akkuyu Nükleer Santrali’nin kurulmasına karar vermiş
ve dolayısıyla da Rusya’da Rosatom’la bir anlaşma
yapmıştır. Bu anlaşmanın 5’inci maddesinin (2)’nci
fıkrasına göre, projeyi gerçekleştirecek şirketin Rusya
devleti tarafından kurulacağı; bu proje şirketinin, nükleer
güç santralinde üretilen elektrik de dâhil olmak üzere, nükleer güç santralinin
sahibi olduğu açıkça ifade edilmektedir. Dolayısıyla
şirket Rusların mülkiyet ve yönetimindedir. Yine, 5’inci maddenin (4)’üncü
fıkrasında, projede Rusya tarafından yetkilendirilen
şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta
yüzde 100 hisse payına sahip olacakları belirtilmiştir.
Ayrıca, Rus tarafının hisse payının hiçbir zaman yüzde
51’in altına düşmeyeceği, geri kalan azınlık
hisselerinin dağıtımının ise Rusya’nın ulusal
güvenlik ve ekonomik çıkarları korunacak şekilde Rusya’nın
insafına bırakılacağı görülmektedir. Yine,
sözleşme şartlarından bir tanesinde “Proje şirketinin elde
ettiği kârın yüzde 20’si güç üniteleri devreye girdikten sonra ve en
erken on beş yıl sonra Türk tarafına ödenmeye başlanacak.”
denilmektedir. Anılan projenin maliyeti –ünitesi 1,2 megavattan 4 ünite
4,8 megavat ediyor- 25 milyar dolar düzeyindedir. Projenin yapım
aşamasında Rus şirketi yerli ya da yabancı birtakım
ortaklar edinmeye çalışmışsa da arzuları
gerçekleşmemiştir, dolayısıyla bu projenin öngörülen
zamanda bitirilmesi mümkün gözükmemektedir.
Türkiye,
bugün enerji maliyetleri hususunda son derece olumsuz bir konumda
bulunmaktadır. Özellikle geçtiğimiz ağustos ve eylül
aylarında yapılan zamların da ardından tüketici
şikâyetleri son derece artmış vaziyettedir. 2001 yılı
kriz sonrasında IMF’nin talep ve yönlendirmesiyle elektrik
dağıtım sektörü özelleştirilmiş olsa da burada
fiyatlama devletin kontrolündedir. Bu fiyat artışları
yalnızca hane halkının bütçesinde kapladığı yerle
hayat standardını düşürmekle kalmamakta, sanayideki girdi
artışlarından dolayı üretimde azalmalara neden olmaktadır.
Örnek
vermek gerekirse dağıtım sistemi
kullanıcılarından bunlar orta gerilim çift terimli sanayinin
karşılaştığı bir yıllık perakende tek
zamanlı enerji bedeli yüzde 86, perakende gündüz enerji bedeli yüzde 89,
perakende puant enerji bedeli yüzde 73’tür. Bu maliyetler çift terimlidir. Tek terimlide
yüzde 26, yine alçak gerilimde tek terimlide yüzde 93, perakende gündüz enerji
bedelindeyse yüzde 96’lara kadar çıkmaktadır. Türk sanayisinin bu
yükü kaldırması da mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, yanlış enerji politikaları Türkiye’nin millî
gelirini yüzde 50 azaltabilir. Yeryüzü Derneği ve İngiliz
Düşünce Derneğinin Türkiye İçin Düşük Karbonlu
Kalkınma Politikaları Uygulamaları Projesi kapsamında
yaptığı analiz de Türkiye’nin kömür politikalarının
uzun vadede önemli ekonomik riskler
barındırdığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin mevcut
kurulu kömür gücü 17,3 GW civarında, planlama aşamasında ise
elektrik üretimi için devreye alınacağı belirtilen yeni kömür
sahalarıyla beraber ithal ve yerli kömüre dayalı toplam 60 GW kurulu
gücü söz konusu olacaktır. Analizlere göre, bu projelerin devreye girmesi
ve son on yıl içerisinde atıl duruma düşmesinin toplam maliyeti
152,8 milyar dolara varabilecektir. Bunun anlamı da şudur: Eğer
biz bu anlayışla gidersek yani alternatif yenilenebilir enerji yolunu
seçmez isek Türkiye mevcut gelirinin yüzde 21’ine varan kayıplara
uğrayacaktır. Diğer yandan, Türkiye mevcut iklim
değişiklik politikalarını değiştirmez, iklim
değişikliğine uygun plan ve programları önceliğine
almazsa 2050 yılında millî geliri yüzde 50 oranında
daralabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Afşin-Elbistan Termik Santrali
maalesef özel sektöre devredilmiş, personeli izinli
sayılmış, hâlen çalışmamaktadır bu insanlar.
Yine,
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünde görev yapan 200’ü aşkın
mühendis hizmet alımı şeklinde istihdam edilmektedir. Yılda
on binlerce memur kadrolarına atama yapılırken ülkemizin en
önemli kurumlarındaki mühendislerin hizmet alımı şeklinde
istihdam edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Enerji Bakanlığına
bağlı üretim kurumlarında görev yapan üst düzey
bürokratların büyük bir bölümü, neredeyse tamamı kurum
dışından atanmaktadır, belediyelerden veya yandaş
holdinglerden atanmaktadırlar. Belediyelerden veya yandaş
holdinglerden yapılan atamalar, yıllarca bu kurumlarda görev yapan
personelin moral ve motivasyonunu bozmaktadır.
Ülkemizdeki
maden ruhsatlarının takibini yapmakla görevli Maden İşleri
Genel Müdürlüğü, şimdi MAPEG, AKP iktidarı döneminde
yıllardır, mühendis olmayan yöneticiler tarafından
yönetilmektedir. Hamdi Yıldırım altı yıl, Mithat Cansız
iki yılı aşkın bir süre Maden İşleri Genel Müdürü
olarak görev yapmıştır. Bu kişiler mühendis değildir.
Elbette ki hukuken bir engel yoktur ancak maden veya jeoloji mühendisi olmayan
birisinin bu kuruma ne kadar katkıda bulunabileceğini sizlerin
takdirlerine sunuyorum. Eti Maden İşletmeleri de Varlık Fonu’na
devredilmiştir. Yaklaşık 1 milyar dolar üretim yapan ve burada
üretilen ürünlerin yüzde 98’i ihraç edilen, yılda 400 milyar
civarında hazineye net temettü veren, altın yumurtlayan bir kurumu
neden Varlık Fonu kapsamına aldınız? Yoksa bu kurumu
Katar’dan aldığınız hediye uçağa
karşılık Katarlılara vermeyi mi düşünüyorsunuz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Hiç komik değil.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) – Krom, hurdasında geri dönüşümü olmayan ve
ağır sanayinin temel girdisi olan bir madendir. Dünyadaki en zengin
krom yatakları ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizdeki krom cevheri
Elâzığ’da 150 bin ton/yıl kurulu kapasiteyle yüksek karbonlu
ferrokrom tesisinde ve Antalya’daki 10 bin ton/yıl kurulu kapasiteli
düşük karbonlu tesislerde işlenen ferrokroma dönüştürülüyor.
Ancak AKP iktidarı bu iki fabrikayı maden sahalarıyla birlikte
2004 yılında özelleştirip…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Bedava sattı, bedava.
BAŞKAN
– Sayın Yokuş, tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) - Bu iki tesisi alan firmalar katma değeri yüksek
ferrokrom üretme yerine ham kromit cevheri ihraç ederek daha fazla para
kazanmaktadır. Oysa ülkemiz ferrokrom tesisleri yanına entegre
paslanmaz çelik tesisleri kurmayı hedeflerken gelinen noktada ferrokrom
tesislerimiz bile düşük kapasiteyle çalışmaktadır.
Hükûmetinizin paslanmaz çelik üretimiyle ilgili bir politikası var
mı? Doğal gaz ve elektrik fiyatları hâlen yüksek oranda. Türkiye
Kömür İşletmeleri Tavşanlı, Soma, Çandarlı birkaç
kömür ocağının dışındaki tüm ocaklar
özelleştirildi. Bu ocakları da özelleştirmeyi düşünüyor
musunuz? Türkiye Taş Kömürü Zonguldak havzasındaki kömür
ocaklarının tamamına yakını ya atıl beklemekte
veya hizmet alımı şeklinde verimsiz bir şekilde
çalıştırılmaktadır.
Eti
Madende kötü yönetim, kötü idare, keyfî yönetim almış
başını gidiyor. TEDAŞ, TEAŞ hepsinde aynı
şey, teknikerler mağdur, 3600 bekliyor. MTA yönetimi de diğer
kamu kurumlarının pek çoğunda olduğu gibi ehil olmayan
yöneticiler tarafından yönetiliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) - Kurumun bilimsel bir çalışması yok,
personel baskıyla yönetiliyor.
Petrole
gelmedik daha.
BAŞKAN
– Bitti, son cümleleriniz.
Buyurun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Diğer arkadaşlardan alın isterseniz
ilave.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Versinler.
Yavuz
Bey…
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) – Petrol sektöründeyse…
Tamam
mı efendim?
BAŞKAN
– Bitirin artık, tabii, ikinci defa süre vermeyelim.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Devamla) – Neyse… Bir dahaki sefere halledeceğim, merak
etmeyin, bir dahaki sefere. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yokuş.
Şimdi
söz sırası Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’te.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 2019 yılı bütçe görüşmeleri
çerçevesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi içinde
Nükleer Düzenleme Kurumu ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 yılı
bütçesini değerlendirmek üzere İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama
başlamadan evvel, makamında şehit edilen Rize Emniyet Müdürümüz
Altuğ Verdi’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı diler, yaralı emniyet
mensuplarımıza Cenab-ı Hak’tan acil şifalar dilerim.
Bakanlığın
bütçe sunumunda temel politikalar arasında enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması var. Ülkemizin
ekonomik değerleri açısından da mutlak olan bir stratejidir. Ancak
uygulamalara bakıldığında, bu doğru ilkenin
gerçekleşmesinde bir mesafe katedilmediği de ortada. Ülkemizin cari
açığında, büyümesinde önemli bir paya sahip olan hem de
büyümenin önündeki engellerden biri olan enerji ithalatını
azaltabilmek için güvenli ve sürdürülebilir bir enerji arzı son derece
önemlidir. Bu konuda mümkün olduğu kadar dışa
bağımlılıktan kurtulmalıyız.
Tercihler
konusu da, yenilenebilir enerjiyi mi, nükleer enerjiyi mi tercih etmeliyiz, son
derece önemli. Bakanlığın bütçe sunumunda ifade ettiğine
göre, uluslararası anlaşmalar ve Avrupa Birliği
müktesebatı, nükleer düzenleyici kuruluşun bağımsız
olmasını öngörmektedir. Bu çerçevede, nükleer tesislerin
lisanslanması, denetimi ile nükleer teknoloji
çalışmalarının sürdürülmesi için bağımsız
bir düzenleyici kurumun oluşturulmasının ihtiyaç hâline
geldiği belirtilmiş ve “Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun uygulamaya
yönelik sorumluluklarından dolayı kuvvetler
ayrılığı ilkesiyle uyum sağlanamadığından
hareketle Nükleer Düzenleme Kurumu oluşumuna ilişkin süreç devam
etmektedir.” denilmiştir. Demokratik devlet yönetiminde kuvvetler
ayrılığını ortadan kaldır, nükleer düzenlemede
ise kuvvetler ayrılığını kullanacağını
ifade et; bu ifadeyle ancak kendinizi kandırırsınız.
2
Temmuz 2018 tarihli 702 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kurulan
Nükleer Düzenleme Kurumu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna esas olarak havale edilmesine rağmen hâlâ Komisyona
indirilmedi. Özellikle mevcut kararnamede Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
artık sadece radyoaktif atıkların depolanması ve
bertarafıyla ilgili ve araştırma-geliştirme faaliyetlerini,
çalışmalarını yürütmekle ilgili. Ülkemize gelen radyoaktif
maddelerin ithalat iznini veren Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bu radyoaktif ham
madde miktarını denetleyememektedir; kendisini “regülatör kurum”
olarak tanımlayan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bu denetimi yapmaya dahi
ihtiyaç duymamaktadır. Kaçak getirilen radyoaktiviteyi tespit eden ama
işlem dahi yapamayan, tesis edemeyen bir kurumun varlık ve kuruluş
amacı ortadan kaldırılmaktadır. Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansıyla tam akredite olmak yerine kurumun yetkilerinin
kaldırılması ise “Şu nükleer maddeler olmasa atom
enerjisini ne güzel yönetirdim.” yaklaşımıyla ilgili bir
bakanlık uygulaması.
Bu
kararnamenin öncelikle 6’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasında,
Akkuyu Nükleer Santrali faaliyete geçtikten sonra, yurt dışına
çıkarılan nükleer atığın önemli radyoaktifleri
alındıktan sonra kalan nükleer atığı geri getirme
hakkı tanınmış bulunuyor. Denizlere boşaltılan
soğutma sularının sadece birkaç saniye radyoaktif
kalabildiği ve akabinde tümüyle arınmadığından tehlike
oluşturduğu ifade edilmektedir. Söz konusu soğutma suları
doğal alanlara boşalmadan önce reaktör ve yüzlerce metrelik
borulardan geçmektedir. Bu sulara reaktörden ve boruların kendisinden
radyoaktif kurşun, krom, kobalt parçacıkları
karışmaktadır; bunların radyoaktifliği de
yıllarca sürmektedir. Radyasyon sızıntısı için nükleer
santrallerde bir kaza olması şart değil, reaktörün normal günlük
çalışma düzeni içinde insan ve çevre sağlığına
son derece zararlı radyasyon doğaya rutin olarak verilmektedir.
Kısacası bir nükleer santral sorunsuz çalışması
sırasında da insanları ve doğayı zehirlemektedir. “En
temiz ve güvenli enerji nükleer enerjidir.” söylemini de neredeyse tüm dünya
yalanlamaktadır. Dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir.
Almanya, İsveç, Belçika, Hollanda, İspanya gibi ülkeler tarih vererek
ya santralleri kapatmış ya da ömrü dolanların yerine yenisini
sipariş etmeyeceğini bildirmiştir. Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri atıkları için milyarlarca
dolar, euro harcamaktadır. Gayriahlaki bir tavırla atıklar için
başta Hindistan olmak üzere az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeleri nükleer çöplük olarak seçmektedirler. Türkiye de bu ülkelerden
biridir. Karadeniz’de ortaya çıkan zehirli atık dolu İtalyan
varillerinden hâlâ kurtulamadığımız da
unutulmamalıdır.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; ülkemizin ve milletimizin
ihtiyacı olan, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına
katkı sağlayacak olan her türlü projeye, millî güvenliği
ilgilendiren devlet politikalarına, sahibi kim olursa olsun elbette ki
destek vereceğiz. Ancak Akkuyu Nükleer Santrali’ne karşı yürütülen
bu süreçte Hükûmetin her türlü yüksek bütçeli ve bol akçeli projeleri takip
ettiğini, kafa karıştıran hususları tekrar
ettiğini gözlemliyoruz. Bu anlamda, özellikle bu santralin
yapımına ilişkin Türkiye ve Rusya arasındaki yapılan
anlaşmaya göz atmakta fayda görüyoruz. Bu konuda Rusya adına Rosatom,
Türkiye adına da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, taraf
olan bunlar. Projeyi gerçekleştirecek olan şirketin Rusya devleti
tarafından kurulacağı ve üretilen elektrik de dâhil olmak üzere
nükleer güç santralinin sahibi olduğu yapılan anlaşmaların
5’inci maddesinin ikinci fıkrasında açıkça ifade edilmektedir.
Proje şirketi Rus tarafınca yetkilendirilen şirketlerin
doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta yüzde 100 hisse
payına sahip olacağı belirtilmiştir. Ayrıca, Rus
tarafının hisse payının hiçbir zaman yüzde 51’in
altına düşmeyeceği de özellikle anlaşmada belirtilmiş.
Proje şirketinin elde ettiği kârın yüzde 20’si güç üniteleri
devreye girdikten sonra en erken on beş yıl sonra Türk tarafına
ödenmeye başlayacak ve Sayın Erdoğan tarafından “2023’te
yetiştirilecek.” denmesine rağmen sözleşmeye göre ilk enerji
üretimi en erken 2025 yılında gerçekleştirilecek. Proje
inşasında ihtiyaç duyulan mallarsa Rusya’dan tedarik edilecek ve bu
anlamda anlaşma şartlarında açıkça görüyorsunuz ki bu
santral Hükûmetin diğer millî ve yerli projeleri gibi yabancı
menşelidir ve tamamen inşaatından santralin kendisine ve
üretilen elektriğine kadar Rusya tarafına verilen bir enerji
kapitülasyonudur. Türkiye, sadece burada müşteri konumundadır. Enerji
ve fiyatları ve teknoloji transferi bakımından Türkiye’ye bir
avantaj getirmemekle birlikte Türkiye’de daha önce iktidarın Rusya ve
İran’la yaptığı al ya da öde anlaşmasının
bir benzeri de bu santral için yapılmaktadır.
Ülkemizin
enerji planlamasında üç nükleer santral kurulacağı
belirtilmiş; Sinop proje aşamasında, üçüncüsü de muhtemelen
Tekirdağ’da kurulacak olan ve ne yazık ki hiçbiri yerli ve millî
olmayan projelerdir. Birinde Ruslar, diğerinde Çinliler olacak gibi görülüyor.
Enerji açısından dışa
bağımlılığı azaltmaya çalışırken
bu defa da muhtemelen millî güvenlik açısından dışa
bağımlı hâle geleceğiz. İlerleyen süreçte,
geçmişte olduğu gibi en ufak bir uçak krizinde domates
ihracatımız bile ekonomik açıdan sıkıntılı
hâle gelirken elin gâvuru yüzde 100 kendisine ait olan enerjisini mi bize
verecek? Çinlilerin Doğu Türkistan’da yaptığı zulme
sırf bu sebepten mi ses çıkarmıyorsunuz?
Ülkemizde
radyoizotoplar hastanelerde, araştırma laboratuvarlarında,
üniversitelerde ve endüstride kullanılmaktadır ve bunlar radyoaktif
elementlerdir ve hacim bakımından da bazı ülkelerde reaktör
yakıt atıklardan gelen düşük aktiviteli radyoaktif elementlerden
daha fazladır. Uzun vadeli nükleer teknoloji politikası ve buna
yönelik insan kaynağı ve altyapı geliştirme stratejisi
bulunmadığı takdirde dışa
bağımlılığın eskisinden daha fazla
artacağı da aşikârdır.
Gerek
güneş gerek rüzgâr enerjisiyle ilgili olarak teknoloji üretmekteyiz; yerli
sanayi bu konuda kurulacak olan bir teşvik sistemiyle üretime
kazandırılmalıdır. Son iki yılda güneş paneli
ithalatı 6,1 milyar dolar. Sektör bu hızla büyüdükçe beş
yılda 40 milyar doları bulacak. Aynı şekilde rüzgâr
enerjisiyle ilgili ekipmanları da yurt dışından ithal
ediyoruz ve her iki sektörde kullanılan ekipmanları yurt içinde daha
ucuza üretmenin yollarını açmalıyız.
“Böyle
düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun!/Vaktiyle bir Atsız
varmış, var olsun.” diyen büyük Türkçü Atsız atanın ebedî
âleme geçişinin dün 43’üncü yıl dönümüydü, ruhu şad olsun. “Tanrı
Türk’e yar olsun/Turan eller var olsun.” (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
İYİ
PARTİ Grubu adına son konuşmacı Kayseri Milletvekili Dursun
Ataş.
Buyurun
Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi’nde yer alan Türkiye Rekabet Kurumu ile Helal Akreditasyon Kurumunun
bütçeleri hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce terörle mücadelede büyük bir özveriyle görev yaparken
şehit olan güvenlik güçlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle
anıyorum. Dün yine şehit olan Rize Emniyet Müdürümüzü rahmetle
anıyor, ailesine başsağlığı diliyorum.
Görüş
ve önerilerimizin pakette pek de dikkate alınmadığı 2019
yılı bütçesinin ülkemize ve yüce Türk milletine hayırlar
getirmesini diliyorum. Rekabet Kurumu 5 Kasım 1997 tarihinde faaliyete
başlamıştır. 4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun’un uygulamasıyla yükümlüdür. Söz konusu kanunu
uygulamakla görevli Rekabet Kurumunun amacı piyasalarda rekabetin
sağlanması ve korunmasıdır. Türkiye serbest piyasa
ekonomisi Rekabet Kurumunun yürürlüğe girmesiyle denetlenebilir
kılınmıştır. Böylelikle ekonomik etkinliğinin
piyasalar lehine test edilmesi ve sürdürülmesi yasal bir zorunluluk hâline
getirilmiştir. Kurumun 2019 yılı bütçesi 2018 yılına
göre yaklaşık yüzde 14 oranında artırılarak 96 milyon
190 bin TL olarak hazırlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Rekabet Kurumu idari ve mali açıdan
bağımsızdır. Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçe
görüşmelerinde 2019 yılı bütçesi Ticaret
Bakanlığı tarafından sunulmuştur. İdari yönden
bağımsız olan bir kurumun kendi bütçesini kendisinin
sunması piyasalara güven vermesi açısından son derece önemlidir.
Bu durum, Ticaret Bakanlığının kontrolü altında
olduğu izlenimini vermektedir. Böylelikle
bağımsızlığı sorgulanmaktadır. Bu bakımdan,
kurumun piyasaları tarafsız bir şekilde denetlemesi ve
dengelemesi düşünülemez. Rekabet Kurumunun görevleri arasında
rekabetin iyi işlemediği alanlara müdahale etmek de
olmalıdır. Böylelikle rekabet koşullarını
sağlayarak piyasayı dengelemelidir. Uygun rekabet ortamı oluştuğu
zaman herhangi bir şirketin çok aşırı büyümesi, piyasa
payının büyük bir kısmına sahip olması kolay
değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Rekabet Kurumunun amaç ve görevleri arasında kamu
teşebbüslerinin özelleştirilerek özel sektöre devredilmesi
aşamasını incelemek, kamunun özelleştirerek terk
ettiği alanlarda tekelleşmeyi önlemek de vardır. Yakın
zamanda yapılan özelleştirmelerin sonuçları ortadadır.
Kamuoyunun büyük bir kısmı tarafından özelleştirmelerin
şaibeli yapıldığı düşünülürken kurum serbest
piyasaya gerekli güveni verememiştir. Bakınız, fazla geriye
gitmeye gerek yok. TÜRKŞEKER’e ait şeker fabrikalarının
özelleştirilmesi sonucunda devirler hâlâ
yapılamamıştır. Neden yapılamadığına
dair bir açıklama yoktur. Devredilen fabrikalar atıl
bırakılmıştır, herhangi bir denetim söz konusu
değildir, çiftçilerimiz mağdur olmuştur. Tarımın
ülkemizde bitme noktasına geldiği bugünlerde çiftçilerimizin
mağduriyetlerini gidermeye yönelik bir çalışma
yapılmamıştır, işçilerimiz işsiz kalmıştır,
özelleştirmeler sırasında işçilerimizin çalışma
garantilerine yönelik bir düzenleme de yapılmamıştır.
Ekonomik krizin çok fazla hissedildiği bugünlerde birçoğu kapı
dışarı edilmişlerdir. Bu konuda kurumdan ne bir
açıklama gelmiştir, ne de ilgili bakanlıkla bir
çalışma yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ilgili kurum son olarak ekonomik krizin en büyük sebeplerinden
olan soğan ve patates depocularına el atmıştır. 8
Ağustos 2018 tarihinde bir ön araştırma raporu
hazırlıyor, araştırmada 2012-2017 yılları arasındaki
soğan ve patates üretim tablolarını inceliyor. Bir önceki yıl
ürünlerinin artık, depolarda bulunmadığını ifade
ediyor. Patates ve soğan pazarlarında ilgili pazarları
etkileyebilecek büyüklükte teşebbüsün olmadığını
belirtiyor. Bu kararı oy birliğiyle alıyor, Kasım 2018’de
yayınlıyor. Uzun yılları kapsayan bu rapor, sektörün
bütününde stokçuluk diye bir şeyin olmadığını resmen
ilan ediyor, depoculuğun önemini gözler önüne seriyor.
Değerli
milletvekilleri, burası çok önemli, aradan sadece üç ay geçmesine
rağmen Rekabet Kurumu soğan konusunda güncel bir kararın
olmadığını, söz konusu kararda yer alan inceleme, tespit ve
değerlendirmelerin ilgili kararın alındığı
tarihten önceki döneme yönelik olduğunu ve sektörü yakından takip
ettiklerini söylüyorlar.
Acaba
kısacık, üç ay gibi bir sürede soğan, patates piyasası
tekellerin eline mi geçti? Soğan, patates piyasasında üç ayda ne
değişti? Rekabet Kurumu, basılan depolar
karşısında oy birliğiyle aldığı kendi
raporunu mu yok saydı, yoksa iktidar karşısında
bağımsızlığını mı yok saydı? Bir
kurumumuz daha baskıya dayanamayıp dün söylediğini bugün inkâr
ediyor.
Ekonomik
krizin etkisini yoğun olarak gösterdiği bugünlerde
bağımsız kurumlarımız her türlü baskıya
rağmen cesur kararlar almalıdır, serbest piyasaya güven veren
tutarlı açıklamalar yapmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Rekabet Kurumu son zamanlarda yaptığı
açıklamalarla ve izlediği yollarla Hükûmetin doğrudan veya
dolaylı olarak gerçekleştirdiği ekonomik faaliyetler konusunda
gerekli denetimi gerçekleştirememiştir. Piyasalarda rekabeti
oluşturacak adımlar atamamıştır. Tekelleşmenin
önüne geçememiştir. Basının ve medyanın tekelleşmesine
göz yumarak havuz medyası oluşturulmasına seyirci
kalmıştır. İthal et alımı ve piyasaya sürülmesi
konusunda gerekli müdahaleleri yapamamıştır. İhalelerin
belirli şirketlere verilmesini engelleyememiştir. Yani kurum olarak
siyasi baskıdan nasiplerini almışlardır. Kurum,
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını kaybetmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Helal Akreditasyon Kurumu ise, yeni kurulmuş olup 2019
yılı için 3 milyon 876 bin TL bütçe ayrılmıştır.
Kurumun amacı, helal uygunluk değerlendirme kurumlarını
akredite etmektir. Bu kuruluşların ulusal veya uluslararası
standartlara göre faaliyette bulunmalarını ve bu suretle
düzenledikleri belgelerin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin
etmektir. Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe
sahip, Ticaret Bakanlığıyla ilgili tutulmuş bir kurumdur.
Kurumda pek çok bakanlıktan temsilci bulunmaktadır. Bu temsilcilerin
hangi İslami yeterliliğe göre seçileceği ise başlı
başına bir soru işaretidir. Bakalım ne kadar özerk
olabileceklerdir. Umarız ki iktidar karşısında
özerkliğini, bağımsızlığını
kaybetmiş, biraz önce bahsettiğimiz Rekabet Kurumu gibi bir kurum
hâline gelmezler. Bu kuruma ehil ve liyakat sahibi olmayan yöneticilerin
atanması hâlinde bu kurumun faaliyetlerinin ne bir yararı görülebilir
ne de bu konuda olan büyük boşluk giderilebilir. Bu yüzden kurumun
faaliyetlerini yakından takip edeceğiz.
Ancak,
bu noktada değinilmesi gereken bir konu daha var. Bu zamana kadar helal
sertifikası verilen kurumlar nasıl ve kim tarafından
denetlenmiştir? Verilen sertifikalar ne kadar güvenlidir? Nitekim,
Brezilya’dan gelen tavuğun helal akreditasyonunu yapan kurumlar nasıl
ve hangi standartlara göre denetlemiştir? Mesela, et ithalatında,
yabancı ülkelerden gelen karkas etlerin sıhhati ve helal olup
olmadığı tartışmalıdır, helal olduğunun
garantisi yoktur. Hâlbuki, ülkemizde 1999 yılında kurulan ve tüm
uygunluk değerlendirme alanlarında uluslararası
tanınırlığa sahip olan bir kurumumuz mevcuttur, adı da
Türk Akreditasyon Kurumudur. 2013 senesinde Haliç Kongre Merkezi’nde Müslüman
ülkelerden yabancı uzmanların da katıldığı,
zamanın Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağış’ın şovuna dönüştürdüğü, Türk
Akreditasyon Kurumunun Helal Akreditasyon Komitesi Başkanlığını
yürüttüğü görkemli bir organizasyon düzenlenmiştir. Sonuç ortada:
“Bakara makara” zihniyetiyle bir kurumumuz daha işlevini kaybetmiş
durumda. Mevcut kurumumuzun ismi içerisinde “Türk” geçmesinden dolayı
mı bir kurumumuza yine işlevini kaybettirip yerine başka bir
kurum kuruluyor? Yine, yerine kurulan, yeni oluşturulan kurumun kısa
ismi ise iktidara çok uzak olan bir kavram olan “HAK”tır. Nasıl “AK”
demekle ak olunmuyorsa bu alanda da bu anlayışınız devam ettiği
sürece “HAK” demekle haklı olamayacaksınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – “İYİ” demekle iyi olmadığın gibi.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Böylece
İYİ PARTİ Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun konuşmaları
başlıyor.
İlk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Osman Boyraz.
Buyurun
Sayın Boyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşma yapmak üzere AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Gazi Meclisimizin çok değerli üyelerini ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi en kalbî duygularımla
hasret ve muhabbetle selamlıyorum.
Öncelikle,
dünkü menfur bir saldırı sonucu şehit olan değerli dostum,
arkadaşım, kardeşim Altuğ Verdi’ye Allah'tan rahmet
diliyorum, mekânı cennet olsun.
Konuşmama
başlamadan önce, gönüllerimizin sultanı Mevlâna Celâlettin Rûmi’yi
ebedî âleme göç edişinin 745’inci yıl dönümünde de sevgi, saygı
ve rahmetle anıyorum.
Bugün
görüşmekte olduğumuz bütçe 2019 yılı bütçesi, AK PARTİ
hükûmetleri tarafından hazırlanan 17’nci bütçe olup
Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk bütçesi olması
nedeniyle tarihî bir öneme sahiptir. Öncelikle, Enerji
Bakanlığının bütçesinin hazırlanmasında
emeği geçen başta Sayın Bakanımız olmak üzere, Enerji
Bakanlığımızın bürokratları, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeleri, velhasıl bütçe çalışmaları
sırasında alın terini, emeğini, samimiyetini seferber eden
herkese teşekkür ediyorum.
Bütçeler
ekonomide istikrarın sağlanması, kaynakların etkin tahsis
edilmesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması
ve yatırımların teşvik edilmesi gibi hedeflerin
gerçekleştirilmesinde kullanılan en önemli araçlardan biridir. AK
PARTİ dönemlerinde yapılan bütçeleri incelediğimizde büyümeye,
kalkınmaya, rekabet gücünü artırmaya, insan odaklı, üretim
odaklı, halkın tamamına dokunan bütçeler olduğunu
görmekteyiz. Modern dünyada enerji, hayatımızın vazgeçilmez unsuru
ve ihtiyaçlarından biri olup büyümenin, kalkınmanın ve
gelişmiş bir ülke olmanın temel dinamiklerinden biri hâline
gelmiştir. Ayrıca, ülkemizin ithalat kalemleri içinde en yüksek paya
sahip olması hasebiyle de ülkemiz ekonomisi açısından önemli bir
girdiyi oluşturmaktadır. Enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması, Türkiye’nin
genel ekonomik dengeleri açısından önemlidir. Bu minvalde ülke
ekonomisinin sürdürülebilir şekilde büyümesi için gerekli en temel
ihtiyaçlardan biri kesintisiz, kaliteli, çevreye uyumlu ve rekabetçi enerji
arzıdır. Bu bağlamda, birincil enerji kaynakları
açısından ülkemizin dışa
bağımlılığının azaltılması, arz
güvenliği tahkiminin sağlanması, enerji
altyapısının güçlendirilmesi ve enerji verimliliğinin
öncelendirilmesi ancak yapılacak yatırımlarla mümkündür. Bu
anlamda baktığımız zaman jeopolitik önem
açısından Türkiye’nin bulunduğu konum dolayısıyla
birçok projeyi hayata geçirmiş bulunmaktayız; Mavi Akım gaz boru
hattı, TANAP projesi, TürkAkım Gaz Hattı Projesi gibi.
Bunların detaylarına girmeyeceğim, zaman çok
kısıtlı. Zaten Enerji Bakanlığının
yapmış olduğu çalışmaları, özellikle AK
PARTİ iktidarlarının her alanda yapmış olduğu çalışmaları
anlatabilmek için ne dağarcığımdaki kelimeler yetecek ne de
zaman yetecek. Bunun da farkındayım.
Aziz
milletimiz de yapılan hizmetlerin, her zaman kendilerine
yapılmış olan bu hizmetlerin takdirini her seçimde de veriyor.
İnşallah, 31 Mart seçimlerinde de milletimiz, yine, laf üretenle
iş üreteni, taş üstüne taş koyanla laf söyleyenleri ayırt
edecek, ona göre kararını verecek. Aziz milletimiz, inşallah,
kendisine hizmet edeni hiçbir zaman yalnız bırakmadığı
gibi 31 Mart seçimlerinde de yalnız bırakmayacak.
Tabii,
enerjide -biraz önce de ifade ettiğim gibi- yapılan onlarca
çalışma var. 2002 yılında AK PARTİ’den önce
yapılanlar yenilenebilir enerji. Yenilenebilir enerji çeşitlerini
hepimiz biliyoruz. Rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji, biyokütle enerjisi ve
buna benzer enerjilerde 2002 yılında yaklaşık 12 bin megavat
olanı şu an yaklaşık 42 bin megavata çıkarttık.
Bu gördüğünüz gibi hizmetin sürekli arttığının
göstergesi. Yine, kurulu gücümüze baktığımız zaman, AK
PARTİ’den önce yaklaşık 32 bin megavat olurken şu an
yaklaşık 88 bin megavata çıkmıştır. Yine,
elektrik üretimi 125 milyar kilovatsaatken yaklaşık 300 milyar
kilovatsaate çıkmıştır. Gördüğünüz gibi hemen hemen
her alanda, doğal gazda, petrolde, madende bu ve buna benzer
çalışmalar devam etmektedir.
Yine,
doğal gazda 2002 yılında yaklaşık Türkiye genelinde
Ankara, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Bursa olmak üzere 5 ilde
doğal gaz mevcutken bugün Türkiye’de 78 ilde -3 ilde de
çalışmalar devam ediyor- yaklaşık da 550’nin üzerinde
ilçemizde doğal gaz talebini karşılar noktaya gelmiş
bulunmaktayız.
Yine,
madencilikte, baktığımız zaman, dünyada 90 çeşit madenden
ülkemizde 77 tanesi saptanmış, 60 civarında da üretim hâline
gelmiş. İhracatımız 2002 yılında
yaklaşık 700 milyon civarındayken 2017 yılında 4,3
milyar dolara çıkmış.
Yine,
biraz önce de ifade ettim, TANAP projesinden bahsettim. Bu proje çok çok önemli.
Yaklaşık 2 bin metre denizin altından 980 kilometre…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bir dakika tutmasın ama Sayın Boyraz.
Bitirelim.
OSMAN
BOYRAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, velhasıl,
yapılanlar biraz önce de ifade ettiğim gibi saymakla bitmez.
Nükleer
enerjiye giremedim. O noktada da hepinizin malumu, dünyada 500’ün üzerinde
nükleer enerji kullanılmaktayken ülkemizde, maalesef, AK PARTİ
iktidarlarının güçlü lideriyle birlikte, iradeyle birlikte bugün
Sinop’ta, Mersin’de ve 3’üncüye de inşallah yer belirleniyor. Bu noktada
bize, her zaman, yapılmaması noktasında tavsiyede bulunanlar,
kendi ülkelerinin elektrik üretiminin yüzde 77’sini, yüzde 80’ini üretiyorlar.
Çok
fazla sözü uzatmaya gerek yok. Duran cisim hiçbir zaman enerji üretmez
-fiziğin birinci kuralıdır- sürekli hareket etmesi gerekiyor.
İşte AK PARTİ iktidarları da sürekli hareket hâlinde;
durmak yok, yola devam diyoruz. Enerjimiz daim olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi
söz sırası, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’da.
Buyun
Sayın Gül Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, dün makamında şehit edilen Rize İl Emniyet
Müdürümüz Altuğ Verdi’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün memleketim olan
Mersin’de Hakk’a uğurlanacak. Allah rahmet eylesin. Aziz milletimize ve
ailesine başsağlığı diliyorum.
Ülkelerin
enerji talepleriyle büyümeleri arasında yakın ve doğru
orantılı bir ilişki olduğu gerçeğini hepimiz
bilmekteyiz. Ülkemizi ve milletimizi daha ileriye taşımak için
iktidarımız döneminde enerji ve doğal kaynaklar alanında
bugüne kadar yaptıklarımıza ilave olarak, millî enerji ve maden
politikası, enerji arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir
piyasa alanındaki stratejilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz.
Bu politikayla güdülen ana hedef, enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması, sürekli ve
düşük maliyetli enerji ve ham madde arzı sağlanması, enerji
piyasalarında serbestleşme, enerji verimliliği ve yerli
teknolojinin geliştirilmesidir. Bu bağlamda “Daha çok yerli, daha çok
yenilenebilir.” parolasıyla ortaya koyduğumuz millî enerji ve maden
politikası stratejimiz doğrultusunda enerji portföyümüzdeki yerli ve
yenilenebilir enerji payının artırılması için çok
yoğun bir çalışma süreci devam etmekte, yerli kömürle birlikte
yenilenebilir enerji kaynaklarımız çevreci bir anlayışla
sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda azami seviyede
değerlendirilmektedir. 2018 yılı sonu itibarıyla,
güneş ve rüzgâr başta olmak üzere, 13 bin megavatın üzerinde
yerli ve yenilenebilir kaynaklı elektrik üretim santrali devreye
alınmıştır.
Aziz
milletimiz, değerli milletvekilleri; petrol ve doğal gazda yüzde
90’ın üzerinde bir oranda dışarı bağımlı
olduğumuz gerçeğine rağmen, iktidarımızın
izlediği güçlü enerji diplomasisi ve politikalarıyla on altı
yıldır bu alanda hiçbir sorun ve tedarik krizi yaşanmadan
halkımıza enerji arz güvenliği kesintisiz
sağlanmıştır. Bu çerçevede, ithalata bağımlılığın
kontrol altına alınması noktasında mümkün olan en üst
düzeyde kaynak ve güzergâh çeşitliliğini en üst noktaya
taşımak için çok yoğun çalışmalarımız da
devam etmektedir.
Bu
bağlamda hayata geçirilen önemli projeler hakkında çok kısaca
bilgi vermek istiyorum, malumunuz, hepsi hakkında bilgi vermek
saatlerimizi alır.
Yenilenebilir
enerji kaynak alanı olan Konya Karapınar’da 1.000 megavat kapasiteli,
dünyanın en büyük güneş enerji santrali, yine 5 lokasyonda toplam
1.000 megavat kurulu gücünde rüzgâr enerjisi santrali kurulumu
başlamıştır.
Memleketim
Mersin’de Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Rusya Devlet Başkanının
katılımlarıyla 3 Nisan 2018 tarihinde atılarak
inşasına da başlanmıştır. 3 Mayıs 2013
tarihinde Japonya’yla 4.480 megavat kurulu güce sahip, ikinci nükleer
santralimiz olan Sinop Nükleer Güç Santrali’nin kurulumuna yönelik anlaşma
da imzalanmıştır.
Doğal
gaz alanında ise Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve
Mavi Akım Doğal Gaz Boru Hattı devreye
alınmıştır. Azerbaycan’dan Türkiye’ye uzanan ve “enerjinin
İpek Yolu” olarak adlandırılan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Projesi (TANAP)’ın inşası tamamlanmış ve
ulusal gaz iletim şebekemize bağlanmıştır.
TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı’nın deniz altı boru
döşeme işlemi tamamlanmış olup 2019 yılında ülkemize
gaz arz edecek şekilde kara çalışmaları devam etmektedir.
İzmir
Aliağa’da Türkiye’nin ilk yüzer LNG depolama ve yeniden
gazlaştırma terminali devreye alınmıştır. Bununla
birlikte, dünyanın en büyük LNG depolama kapasitesine sahip ve ülkemizin
yeniden gazlaştırma terminali Hatay Dörtyol’da devreye
alınmıştır. Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi
11/7/2007 tarihinde 1,9 milyar metreküp depolama kapasitesiyle hizmete
açılmıştır. Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama
Tesisi’nin faz 1 inşası tamamlanmış, 2017’de ilk gaz dolumu
gerçekleştirilmiştir. 2018 yılı sonuna kadar 81 ilimizde de
doğal gaz kullanımı sağlanacaktır.
Gurumuz
olan, Türkiye’nin ilk derin deniz sondaj gemisi Fatih, Akdeniz’de sondaja
başlamıştır. İkinci sondaj gemisinin tedarik süreci
devam etmekte olup 2019 yılı Şubat ayında portföyümüze
dâhil olması öngörülmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Devamla) – Ayrıca 1’i yerli üretim olmak üzere 2 adet sismik
arama gemisi de devreye alınmış olup arama faaliyetlerine devam
etmektedir.
Ulusal
Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında 2017-2023
yılları arasında 55 farklı projeyle, kümülatif 23,9 milyon
ton eş değer petrol enerji tasarrufu sağlanacaktır. Ulusal
Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamındaki tüm eylemlerin
uygulanması hâlinde ise 2033 yılına kadar sağlanacak tasarrufun
mali değeri 30,2 milyar Amerikan doları olarak
hesaplanmıştır.
Sözlerime
son verirken, iyi demekle iyi olunmaz diyor, onlar konuşur AK PARTİ
yapar diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Arkadaşlar,
lütfen, sürelerimiz belli, beş dakika, buna riayet edersek memnun olurum;
14 konuşmacı var, toplamda 15 dakika yapar artı 1’le.
Konuşma
sırası Van Milletvekili Abdulahat Arvas’ta.
Buyurun
Sayın Arvas. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ADBULAHAT ARVAS (Van) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi’nde yer alan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Başkanlık Divanını ve
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzun yıllar boyunca kamu tekelinde yönetilen elektrik ve
doğal gaz piyasasının rekabete açılması ve yeniden
yapılandırma sürecinin bir parçası olarak Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu, 2001 yılında bağımsız bir otorite
olarak kurulmuştur. Kurulduğu günden bugüne, enerji
piyasalarının serbestleştirilmesi, rekabete açılması
ve rekabetten sağlanan faydaların tüm kesimlere hakkaniyetle
bölüştürülmesi için çalışmaktadır. Kurumun
bağımsızlığı enerji piyasalarının
tarafsızca yönetilmesi adına çok kıymetlidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de enerji piyasalarının işleyişini
sağlayan ve düzenleyen temel kurum, organ Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumudur. Elektrik, doğal gaz, petrol ve LPG piyasalarındaki tüm
faaliyetlerin düzenlenmesinden ve denetlenmesinden sorumludur. Türkiye'de, 2018
yılı Eylül ayı itibarıyla elektrik piyasasında 2.319,
doğal gaz piyasasında 320, petrol piyasasında 13.524 ve LPG
piyasasında 10.966 lisanslı oyuncu faaliyet göstermektedir. EPDK
sorumlu olduğu enerji kaynaklarını kaliteden ödün vermeden,
düşük maliyetli, sürekli ve çevreye saygılı bir şekilde
tüketicilere arzı amaçlamaktadır. EPDK enerji piyasalarının
işleyişine ilişkin kuralları belirlerken piyasa izleme
faaliyetlerinden elde ettiği sonuçları ve dünyadaki gelişmeleri
sürekli olarak gözden geçirmektedir. EPDK’nin elektrik piyasasına yönelik
faaliyetleri neticesinde, 2001 yılı sonunda 28 bin megavatlık
düzeyde olan kurulu gücümüz 2018 Ağustos sonu itibarıyla
yaklaşık 88 bin megavat olmuştur. Elektrik piyasasına
yönelik yapılan önemli mevzuat çalışmalarıyla
verimliliğin artırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla
binaların çatılarına kurulacak güneş panelleriyle elektrik
üretilmesine ilişkin mevzuat yürürlüğe girmiştir. Yine,
tüketicilerin lehine olarak, elektrik satışına ilişkin
hizmetlere asgari standartlar getirilmiştir.
Doğal
gaz piyasası faaliyetlerini incelediğimizde, 2002 yılında
sadece 6 ilin kullandığı doğal gazı bugün,
elhamdülillah, 78 ilimiz ve 430 ilçemiz kullanmaktadır. Yapılan
gayretli çalışmalarla inşallah bu yıl sonuna kadar 81 il
merkezimizin tamamı ve 500 ilçemiz doğal gaz kullanmaya
başlayacaktır.
Türkiye'nin
doğal gaz ticaret merkezi olma hedefi doğrultusunda, Avrupa’ya giden
doğal gazın güvenli tek geçiş ülkesi olan ülkemizde Tuz Gölü’ndeki
en büyük doğal gaz depolama tesisi tamamlandı. Tuz Gölü Doğalgaz
Depolama Tesisi’yle yerin 1.400 metre altındaki tuz yapılarında
doğal gaz depoluyoruz. Diğer taraftan, EPDK düzenlemeleri
çerçevesinde, 1 Eylül 2018 tarihinde Organize Toptan Doğal Gaz
Satış Piyasası EPİAŞ bünyesinde devreye
alınmıştır. Böylece ülkemiz, bölgesinde ilk defa doğal
gaz borsasını kuran ülke konumuna geçmiştir. Ülkemizin
doğal gaz ticaret merkezi olma hedefine yönelik çok önemli bir adım
daha atılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de her yıl akaryakıt piyasası daha da
gelişmekte ve büyümektedir. Son on yıllık süre zarfında
akaryakıt tüketimi yüzde 50 artarak 28,7 milyon tona
çıkmıştır. Avrupa’nın en kaliteli akaryakıtı
ülkemizde tüketilmektedir. Bu kapsamda Akaryakıt Kalite İzleme
Sistemi (AKİS) kurulmuştur. Akaryakıt piyasasında bugün
itibarıyla toplam 6 adet rafineri lisansı bulunmaktadır.
Bunlardan 4 tanesi TÜPRAŞ’a, 1’i geçtiğimiz ay faaliyete başlayan
Star Rafinerisine, diğeri ise hazırlık aşamasında olan
ERSA Petrol Sanayi AŞ’ye aittir.
Çevre
dostu kabul edilen LPG’nin ülkemizde hızla yaygınlaşması
için de EPDK çeşitli adımlar atmıştır. Bunların
neticesinde bugün Türkiye dünyanın en büyük 16’ncı LPG pazarı
konumundadır.
Enerji
insan yaşamında son derece önemli önceliğe sahiptir, enerjisiz
bir hayat günümüz koşullarında neredeyse mümkün değildir.
Gelişen teknoloji ve artan enerji açığı bütün ülkelerde
olduğu gibi, ülkemizde de yeni enerji kaynaklarının daha da
fazla düşünülmesi ve hızlı bir şekilde alternatiflerin
üretilmesini gerektirmektedir. Türkiye de yüzölçümü ve nüfusu itibarıyla
dünya üzerinde kayda değer bir potansiyele sahiptir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen Sayın Arvas.
ABDULAHAT
ARVAS (Devamla) – Bu nedenle enerji üretiminde ağırlık yerli,
yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir. Enerji
planlamalarıyla ulusal çıkarların korunması ve toplumsal
yararın artırılması esas alınarak vatandaşların
ucuz, sürekli ve güvenilir enerjiye kolaylıkla erişebilmesi
hedeflenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; enerjisi yüksek bir
Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimiz var. Pozitif enerjiyle
hazırlanmış 2019 yılı merkezî yönetim bütçesinin
şimdiden ülkemiz ve milletimiz adına huzur, hayır ve bereket getirmesini
diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası İstanbul Milletvekili İffet
Polat’ta.
Buyurun
Sayın Polat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA İFFET POLAT (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 2019 bütçemizin ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bugün
görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz 2019 bütçesi tüm dış
kaynaklı ve suni dalgalanmalara karşı, dünyanın içerisinde
bulunduğu ekonomik daralmalar ve ticaret savaşlarına
karşı bölgemizde yaşanan ve istikrarsızlık
ortamını derinleştirilen tüm çatışmalara rağmen
Türkiye'nin doğru yolda olduğunun ve büyüdüğünün en açık
göstergesidir.
Bugüne
kadar gelecek yüzyılın da şartlarını düşünerek,
okuyarak ve özümseyerek adımlar attık. Enerji konusunda da ve
diğer alanlarda da Türkiye'nin kaynaklarını ve
imkânlarını çeşitlendirme gayreti içerisinde bulunduk. Sismik
araştırma ve sondaj gemileriyle Karadeniz’de ve petrol ile doğal
gaz bakımından oldukça zengin olduğu düşünülen Akdeniz’de
arama ve tarama faaliyetleri gerçekleştirdik. Tüm uluslararası
engellemelere rağmen bu faaliyetlerimize devam ediyoruz. Toprak
analizinden hangi bölgede ne tür enerji kaynaklarına
ulaşabileceğimizin araştırılmasına kadar, enerji
alanında âdeta bir mücadele veriyoruz.
Nükleer
enerji santralleri tam da bu noktada Türkiye'nin sahip olduğu
kaynakların daha verimli bir biçimde kullanılmasına yönelik
olarak atılmış adımlardır. Türkiye'nin cari
açığını oluşturan en önemli kalemin enerji
olduğunu hatırlatmak isterim. Nükleer enerji günümüzde güvenli,
temiz, ekonomik bir enerji kaynağı olarak dünya enerji
ihtiyacının karşılanmasında kullanılan ana
kaynaklardan birisidir.
Dünyada
günümüzde 31 ülkede 454 nükleer santral işletmede, 17 ülkede 54 santral
inşa hâlindedir. Yine, enerjide büyük oranda dışa
bağımlı ülkemizde nükleer santral yokken net enerji
ihracatçısı 5 ülkede bile -Güney Afrika, Rusya, İran, Kanada ve
Meksika’da- 59 nükleer santralin bulunması önemli ve anlamlıdır.
Nükleer santrallerin bulunduğu 31 ülkeden 10’unun nüfusu İstanbul’un
nüfusundan azdır. Dünyadaki örneklerine baktığımızda
nükleer enerji santrallerinin enerji verimliliği noktasında bir
zorunluluk olduğu ve aslında kamuoyu algısının tersine
güvenli olduklarını görmekteyiz.
Her
yıl yaklaşık 89 milyon turistin ziyaret ettiği Fransa’da 58
adet nükleer santral bulunmaktadır. Disneyland, Nogent nükleer santraline
sadece 65 kilometre uzaktadır. Ayrıca nükleer santrallerde emisyon
bulunmadığından tarım alanlarına ve bitki örtüsüne
zarar vermemektedir. Örneğin yine Fransa’da bulunan Cruas-Meysse ve
Tricastin nükleer santralinin bulunduğu bölgede Fransa’nın üzüm
üretiminin yarıya yakını gerçekleşmektedir. Santrallerin
insan üzerindeki etkileri de minimal düzeydedir. Örneğin tomografi
çektiren bir kişi, nükleer santralin yanında 7/24 yaşayan
kişiye göre 1.100 kat daha fazla radyasyona maruz kalmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nükleer santral sadece elektrik
değil aynı zamanda teknoloji, “Know-how”, millî sanayi ve
istihdamın artırılması meselesidir. Nükleer santral
projeleriyle Türk şirketlerine, bu projelerde yer alıp tecrübe
kazandıktan sonra dünyadaki diğer nükleer santral projelerine
tedarikçi olabilme fırsatı doğacaktır. Nükleer santrallerde
kazanılacak tecrübe ve tüm termik santrallerde kullanılan ekipmanları
üretebilme konusunda da önemli bir adım olacaktır. Akkuyu Nükleer
Santrali’nde operatörlükten yöneticiliğe kadar farklı alanlarda
çalışacak mühendis ihtiyacımızın
karşılanması amacıyla Rusya’daki üniversitelerde
hâlihazırda 209 öğrencimiz eğitim görüyor. Bunlara ilave olarak
35 öğrencimiz mezun olarak 2018 yılında Akkuyu Nükleer
Projesi’nde çalışmaya başladılar. Millî enerji
politikamız doğrultusunda hayata geçirilen nükleer enerji
projeleriyle ülkemiz enerji temininin yanında nükleer santralleri
işleten, nükleer santral ekipmanı ve nükleer yakıtını
kendisi üreten, nükleer teknolojiye sahip bir ülke hâline gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, nükleer enerji santrallerinin hayata geçirilmesine yönelik
projeler, nükleer tesislerin lisanslanması, denetimiyle nükleer
teknolojiye ilişkin çalışmalarını sürdürmesi için
gerekli altyapının günümüz koşullarına göre ivedilikle
düzenlenmesini, çağdaş bir nükleer düzenleme rejimi
oluşturmasını, bağımsız bir düzenleyici kurumun
gözetimini zorunlu hâle getirmiştir.
Bugün
bütçesini görüştüğümüz Nükleer Düzenleme Kurumu, ülkemizde kurulacak
nükleer güç santrallerinin kurulması çalışmaları, nükleer
tesislerin lisanslanması, denetimiyle nükleer teknoloji
çalışmalarının kontrolü için oluşturulmuş bir
yapıdır. Üyesi olduğumuz Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
mevzuatı, tarafı olduğumuz Nükleer Güvenlik ve Paris
Sözleşmeleri gereğince bu kurum bağımsız, düzenleyici
bir yapıda kurulmuştur. Kuruluş aşamaları bir
yıllık takvime yayılan bu kurum,
Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle Enerji
Bakanlığıyla ilişkilendirilerek
çalışmalarını gerçekleştirecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
İFFET
POLAT (Devamla) – 95 milyon TL civarındaki bütçesiyle Nükleer Denetleme
Kurumunun çok önemli çalışmalara imza atacağı
açıktır. Nükleer enerji alanındaki tüm bu
başarılı çalışmaların ve 2019 bütçemizin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi, Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgül…
Buyurun
Sayın Akgül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HACI OSMAN AKGÜL (Gümüşhane) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji
Bakanlığımıza bağlı Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsünün bütçesi üzerine grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
dün bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Rize Emniyet
Müdürümüzün ailesinin, Emniyet teşkilatımızın ve Türk
milletinin başının sağ olmasını diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü, ülkemizde ve dünyada bor ürünlerinin
geliştirilmesi ve kullanım alanlarının
yaygınlaştırılmasına yönelik faaliyetleri
gerçekleştirmek amacıyla 2003 yılında kurulmuştur.
Dünyada yüzde 8 rezerve sahip Rusya 1958 yılında, hiç rezervi olmayan
Japonya 1970 yılında bor araştırma enstitülerini kurarken
yüzde 73 rezerve sahip ülkemizde Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün
2003 yılında kurulması geç kalınmış bir hamledir.
Bu rezervin yüzde 73’ten fazlasının ülkemizde olması Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsünün faaliyetlerinin önemini daha net bir
şekilde ortaya koymaktadır.
Günümüze
kadar enstitü bünyesinde 215 adet proje tamamlanmış olup 46 adet
proje ise devam etmektedir. Bu tamamlanan projeler kapsamında elde edilen
sonuçlarla ilgili olarak 24 adet patent belgesi alınmış, 12 adet
buluş için patent alım süreci devam etmektedir. 6 adet sınai
ürün için özel sektör kuruluşlarına lisans hakkı
verilmiştir.
Dünyada
ham madde kaynaklarının hızla tükenmesi ve sanayinin birçok
dalında bor madeninin kullanılması sebebiyle borun her geçen gün
önemi artmaktadır. Yüzde 73 gibi bir oranla en yüksek bor rezervine sahip
olan Türkiye’yi Rusya, Güney Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri takip
etmektedir.
Dünyada
bor ürünlerinin tüketiminin sektörel bazda dağılımı yüzde
47’yle cam üretimi, yüzde 16’yla tarım, yüzde 15 seramik, yüzde 2 temizlik
ve yüzde 20 diğer sektörlerdir. Ülkemizde ise bor ürünlerinin tüketiminin
sektörel bazda dağılımı yüzde 36’yla cam üretimi, yüzde 31
seramik, yüzde 9 temizlik, yüzde 7 tarım ve yüzde 18 diğer sektörler
şeklinde gerçekleşmektedir.
Borun
mukavemet artırıcı, ısı yalıtıcı, alev
geciktirici, duman bastırıcı, antimikrobiyal etken madde, süper
iletken, kanser önleyici, katı yağlayıcı, radyasyon ve
savunma zırhı, enerji taşıyıcı ve
depolayıcı, bitki besleyici ve temizleyici gibi bilinen birçok etkisi
bulunmaktadır. Bu özelliklerine binaen, 2.150’den fazla alanda
kullanımı haiz olan borun yeni ürün ve uygulama alanlarında kullanımına
yönelik çalışmalar artarak devam etmektedir.
Bor
Enstitüsü tarafından desteklenen ve yürütülen çalışmalar
çarpıcı sonuçlar doğurmuştur. Yeni nesil balistik zırh
plakalarının üretimi, yanmaz elyaf ve çadır üretimi, yapı
malzemeleri üretimi artık bor madeni katkısıyla
üretilebilmektedir. Yine, elektrikli araçların menzillerini ve
insansız hava araçlarının uçuş sürelerini artırmaya
yönelik bor temelli yerli yakıt üretimi gerçekleştirilmiştir. Tabii,
buna bağlı olarak ticarileştirme çalışmaları da
devam etmektedir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın millî enerji ve
millî maden politikası ışığında bor sektörünün
gelişmesinde katma değeri yüksek ürünlerin öneminin bilinciyle
savunma, elektrik elektronik, demir çelik gibi alanlarda kullanılan bor karbür,
bor nitrür ve ferrobor üretim tesislerini ülkemize kazandırmak
amacıyla yatırım çalışmalarına
başlanılmıştır. Bor sektöründe
yatırımlarına devam eden Eti Maden İşletmeleri
tarafından 2002-2018 yılları arasında yapılan
yatırım 1 milyar dolara yaklaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bor Araştırma Enstitümüzün
ve Eti Madenin yaptığı çalışmalar neticesinde dünya
bor pazarındaki payımız 2002 yılında yüzde
30’lardayken bugün dünya bor pazarının yüzde 57’den
fazlasını ülkemiz karşılamaktadır. Önümüzdeki dönemde
Eti Maden İşletmeleri “rezerv kadar pazar” vizyonu doğrultusunda
kalite, sürdürülebilirlik ve inovasyon anlayışından ödün
vermeden çalışmalarını sürdürmeyi planlamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Akgül, tamamlayalım lütfen.
HACI
OSMAN AKGÜL (Devamla) – Dünya bor tüketiminin yaklaşık yüzde 15’i
tarım sektöründe gerçekleşmektedir. Tarım-Bor
Araştırma ve Uygulama Programı kapsamında 14 farklı
tarım ürününde denemeler yapılmış olup ürünlerde yüzde 5 ile
yüzde 30 arasında verim artışı
sağlanmıştır. Bu çalışmalara ilave olarak AR-GE
faaliyetlerinin yapıldığı ürünlere yönelik pilot tesislerin
kurulduğu, bor konusunda yetişmiş bilim insanı gücünün
gelişimine imkân sağlayabilecek ortamlar hazırlamak için projeler
geliştirilmektedir.
Bor
enstitümüz Çin, Japonya, Almanya ve Rusya gibi ülkelerle iş birliği
çalışmalarına devam etmektedir. Bor Araştırma
Enstitümüze, sürdürmekte olduğu ve ülkemiz için önem arz eden
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Bu
düşüncelerle 2019 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– AK PARTİ Grubu adına şimdi, Burdur Milletvekili Yasin
Uğur…
Buyurun
Sayın Uğur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA YASİN UĞUR (Burdur) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun 2019
yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün görevi başındayken şehit olan Rize
Emniyet Müdürümüze Allah’tan rahmet diliyorum; yaralılarımız
var, onlara da şifalar diliyorum; kederli ailesine ve milletimize de
sabırlar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde yeni devlet sisteminin
yapılandırılması çalışmaları kapsamında
nükleer alandaki düzenlemelerde de reforma gidilmiş, 4 no.lu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle 2690 sayılı
Kanun’da yer almayan yenilik, tasarım, teknoloji edinme, üretim, test,
kümelenme ve yerleşme faaliyetleri gibi yeni fonksiyonlar
tanımlanarak kamu kurumları, üniversiteler ve özel sektörle iş
birliği yapmak suretiyle nükleer enerji, iyonlaştırıcı
radyasyon ve hızlandırıcı teknolojileri alanında
ülkemiz için yeni fırsatların oluşturulmasına yönelik
değişiklikler yapılmıştır. Bu kapsamda, Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu, nükleer enerji, iyonlaştırıcı
radyasyon ve hızlandırıcı teknolojilerinin
barışçıl amaçlarla ülke yararına kullanılması
için bilimsel, teknik ve idari çalışmaları yapmak,
yaptırmak, düzenlemek, desteklemek, koordine etmek görevlerini haizdir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu İstanbul ve Ankara yerleşkelerinde bulunan en
son teknolojik cihaz ve ekipmanla donatılmış
laboratuvarlarıyla ülkemize hizmet vermektedir. Ayrıca, yerinde
radyasyon, radyoaktivite ölçümleri yapabilmek üzere gerekli ölçüm
cihazlarına ve nükleer radyolojik tehlike durumlarında insan ve çevre
radyasyon doz seviyelerini belirleyecek ve etkin müdahale yapabilecek
donanıma sahiptir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu laboratuvarlarında dünyadaki teknolojik
gelişmeler takip edilerek çeşitli boyut ve farklı özelliklerde
radyasyon ölçme ve izleme cihazları geliştirilmekte ve üretilerek
ülkemizde sanayi, tıp, eğitim, sivil savunma ve askerî alanda birçok
kamu ve özel sektör kuruluşunun ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kullanıma sunulmaktadır.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu tarafından üretilen radyasyon izleme sistemlerinin
gümrük kara sınır kapılarına kurulumları
tamamlanmış, havalimanları, deniz limanları ve tren
geçiş lokasyonlarına kurulumlar devam etmektedir. Ayrıca,
ülkemiz genelinde hurda dönüşüm merkezleri ile bazı kamu kurum ve
kuruluşlarına da radyasyon izleme sistemleri kurulmuştur. Bu
sistemler eş zamanlı olarak kesintisiz çalışmakta ve gümrük
kapılarından girişte yolcu veya eşyanın radyoaktivite
içerip içermediğinin izlenmesi ve gerekli durumlarda müdahale edilmesini
sağlamaktadır.
Ülkemizin
radyoaktif atık bertarafı konusunda tek yetkili kuruluşu Türkiye
Atom Enerjisi Kurumudur. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bünyesinde ülkemizin tek
radyoaktif atık işleme tesisi hâlen İstanbul’da faaliyet
göstermektedir. Önümüzdeki süreçte, radyasyon kaynaklarının tıp,
endüstri, araştırma ve benzeri alanlarda kullanımından
oluşan radyoaktif atıkların yanı sıra nükleer enerji
alanında yapılacak çalışmalardan ortaya çıkabilecek
atıkların bertarafı konusunda da yeni teknolojilerin
kullanılacağı yeni tesisleri hayata geçirmek üzere
çalışmalar başlatılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin nükleer teknolojiyi geliştirme ve enerji
üretmeye yönelik hedeflerine ancak kararlı bir nükleer program dâhilinde
ulusal sanayimiz ve vasıflı insan gücümüzle
ulaşılacaktır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, en
gelişmiş cihazlarla donatılmış
araştırma-geliştirme altyapısı ve birikimli insan
kaynağıyla hem teknolojinin edinilmesi ve ülkemizde
geliştirilmesi için gereken faaliyetleri azami hassasiyet ve gayret içinde
yürütmekte hem de diğer kurum ve kuruluşlara öncülük etmekte ve yol
göstermektedir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunun 2019 yılı yatırım programı,
nükleer teknolojisiyle ilgili araştırma-geliştirme projelerine
yönelik faaliyetleri, gıda, tarım, hayvancılık, çevre,
endüstri ve tıpta radyasyon uygulamalarına yönelik araştırmaları,
hızlandırıcı teknolojisiyle ilgili AR-GE ve uygulama proje
ve faaliyetlerini, radyasyon ölçüm ve analizleri ile ülkemizin
ihtiyaçlarını karşılayan cihaz ve hizmet üretimlerinin
gerçekleştirildiği çok sayıda faaliyeti kapsayan projelerden
oluşmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nükleer teknolojinin ve tekniklerin
ülkemiz çıkarlarına uygun olarak kullanılmasında çok önemli
rolü bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun 2019 yılı mali
bütçesinin ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin ilk
bütçesinin ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
AK
PARTİ Grubu adına, şimdi, Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydın…
Süreniz
beş dakika.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olması dileğiyle Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunuyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Uğradığı
silahlı saldırı sonucu dün vefat eden Rize Emniyet Müdürümüze
Allah’tan rahmet, kederli ailesine, milletimize, Emniyet camiasına
başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza da
acil şifalar diliyorum.
İki
gün önce dostluk ve kardeşlik mesajlarının verildiği bir 10
Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü daha geride
bıraktık. Birleşmiş Milletler raporuna göre Yemen’de her on
dakikada 1 çocuğun hayatını kaybettiği bir zamanda yine
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin
kabulünün yıldönümünün kutlanıyor olması çok manidar. Soruyorum:
Bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde Müslüman
coğrafyasındaki insanlar hariç mi tutuluyor Allah aşkına?
Gazze’de, Arakan’da, Myanmar’da, Suriye'de, Libya’da, Doğu Türkistan’da
yüz binlerce sivil katliamlara maruz kalırken bunu dünya gündemine
taşımayanlar insan hakları savunucuları olarak boy
göstermesinler.
Değerli
arkadaşlar, sizlere, uluslararası yardım örgütlerinin Yemen iç
savaşıyla ilgili yayınladıkları yürek parçalayan
bazı verilerini aktarmak istiyorum: Örneğin, İngiltere merkezli
sivil toplum kuruluşu “Çocukları Koruyun” isimli teşkilat… Bu
ülkede üç yıldır süren savaşta yetersiz beslenme nedeniyle
hayatını kaybeden 5 yaş altı çocuk sayısı 85 bin.
Birleşmiş Milletler yaklaşık 14 milyon Yemenlinin
açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu
belirtti. İlaç sıkıntısının da
yaşandığı bu Müslüman ülkede 1,2 milyon mazlum kolera
salgınına yakalandı. Yüzyılın en büyük gıda
krizinin yaşandığı bu savaşa dünya daha ne kadar
sessiz kalacaktır? İnsanlık adına utanç verici bu tabloya
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne zaman müdahale edecektir? Biz
Türkiye olarak Yemen’de, Gazze’de, Halep’te, Myanmar’da, Arakan’da, Doğu
Türkistan’daki kardeşlerimizin yanındayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Gerekli insani yardımı
yapmaktan geri kalmayacağız, zalimlerin zulmünü her platformda
haykırmaya devam edeceğiz ve dünyanın neresinde
yaşanırsa yaşansın; hangi ırktan, hangi dinden, hangi
mezhepten olursa olsun insanlık adına biz oradayız ve orada
olmaya devam edeceğiz. Değerli arkadaşlar, karaya vuran
balıklara üzüldüğü kadar karaya vuran insan cesetlerine üzülmeyen bir
dünya sözün bittiği yerdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; MTA
çalışmaları hakkında kısaca bilgi arz etmek istiyorum.
Kuruluşu 1935’e kadar uzanan kurumumuz seksen üç yıllık köklü
geçmişiyle ülkemizin dağına taşına adını
kazımış, sürekli bir gelişim öyküsüne sahiptir. Tüm
madenlerin araştırılmasında başlangıç
noktası olan MTA, ülkemizde alanındaki en kapsamlı
araştırma kuruluşudur. Ülkemizdeki ilk ve tek yer bilimleri
araştırma kurumu olan MTA, yaptığı arama ve
araştırma faaliyetleriyle sektöre yön vermekte, kısa, orta ve
uzun vadeli hedeflerini yakından takip ederek sektörün ihtiyaç
duyduğu teknik altyapıyı kurum bünyesine kazandırarak
teknik destek ve danışmanlık faaliyetlerini
sağlayabilmektedir. İstikrarlı, yerli ve millî bakış
açısıyla gerçekleştirilen bu çalışmalar gittikçe daha
net sonuçlar vermekte ve öngörülen hedeflere yaklaşılmaktadır.
Bu bakış açısı ve kararlı uygulamalar kurumun
dünyadaki emsal kuruluşlar içerisindeki
saygınlığını da gün geçtikçe artırmaktadır.
2002 yılından bu yana büyük bir değişim gösteren
MTA’nın bazı kalemlerdeki değişimi şu şekildedir:
Yıllık yapılan sondaj miktarı 2002 yılında 30
bin; 2018’de 1 milyon 600 bin. Sahip olunan ruhsat sayısı 2002’de 32;
2018’de 790. Laboratuvar analiz kapasitesi; numune 20.300, 2002; 2018, 500 bin.
Değerli
arkadaşlar, bu veriler çok önemli. Arama ve araştırma
faaliyetlerindeki artış ve iş kapasitesiyle başta
altın, bakır, kurşun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım Sayın Aydın.
MUHAMMET
MÜFİT AYDIN (Devamla) – …çinko, demir, krom, sodyum sülfat, bentonit
vesaire diye kurumumuzca yüzlerce milyar dolar değerinde birçok yeni saha
keşfedilmiş, ayrıca yapılan jeotermal
çalışmaların neticesinde ülkedeki jeotermal elektrik üretim
kapasitesi 15 megavattan 1.304 megavata yükseltilmiştir.
Bunlara
ek olarak, MTA’nın son yıllarda ortaya koyduğu işlerin bir
kısmı şu şekilde sıralanmaktadır: Sudan ve
Özbekistan’da kurulan şirketlerimizle, MTA yurt dışında ilk
kez bir şirket sahibi olurken, Sudan’da yapılan
araştırmalar sonucu sahip olduğu maden ruhsatlarıyla yurt
dışında ilk kez ruhsat sahibi de olmuştur.
Ülke
genelinde her 5 kilometrede bir toplanan örneklerden, Türkiye'de ilk kez 57
element için 18 paftadan oluşan Türkiye Jeokimya Atlası’nın
basımını da tamamlamıştır.
2
uçakla havadan jeofizik çalışmalarına başlanmış,
2 ekiple karadan yaklaşık iki yüz elli yılda gerçekleştirilen
çalışmalar havadan üç yıl gibi kısa bir zamanda
tamamlanacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET
MÜFİT AYDIN (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin
hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi, söz sırası Kırklareli Milletvekili Selahattin
Minsolmaz’ın.
Buyurun
Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nadir Toprak Elementleri
Araştırma Enstitüsünün 2019 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, 2
kez gazi olmuş Meclisimizi ve ekranları başında bizleri
izleyen kıymetli milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Nadir
Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü, ülkemizde 2018 yılı
içerisinde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, değerli
bazı elementlerin ülke ekonomisine katılması, stratejik önemi
haiz olan bu elementler üzerinde yüksek teknolojiye dönük
araştırmalar yapılması için kurulmuş önemli
kurumlarımızdan bir tanesi. “Nadir toprak elementleri” diye bilinen
bu elementler ülkemizde Malatya ve Eskişehir bölgesinde yoğun olarak
bulunmakla beraber özellikle korozyona, yüksek sürtünmeye ve ısıya
karşı dirençlerinden ötürü yüksek teknolojide ve savunma sanayisinde
kullanılmaları açısından ülkemizde böyle bir kurumun
kurulması stratejik bir önem içermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
iktidarlarımızda madenlerimizi aramanın, bunları
bulmanın, işletmenin ve geliştirmenin ne kadar önemli bir konu
olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Ülkemizde bu amaçla
çalışan kurumlar yıllardır oluşturdukları bilgi
birikimini şimdi yeni alanlara da aktarmakta ve özellikle teknolojik
alanda, yüksek teknolojide, savunma sanayisinde kullanılacak madenleri
ülke ekonomisinde bir arada, birlikte üretme çabası içerisindedir. Sadece
yer altı kaynaklarının değil, sahip olduğumuz tüm
potansiyelin harekete geçirilmesi, tarımda, ekonomide, ticarette,
eğitimde, sağlıkta ve her alanda sürdürülebilir ve çevreye
karşı duyarlı bir kalkınmayı hep birlikte
savunmamız gerektiği bir muhakkaktır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye’nin dünyanın en çalkantılı bölgesinde
demokrasi ve ekonomisiyle gerçek anlamda bir küresel güç olma iddiasıyla
ilerlemekte olduğunu tüm dünya görmektedir. Enerji
çeşitliliğimizi ve enerji güvenliğimizi sağlamak
amacıyla Enerji Bakanlığımız, hidroelektrik
kaynakların kullanılmasından jeotermal kaynaklar, yenilenebilir
enerji, nükleer enerji ve biyokütleye varıncaya kadar tüm enerjiyle
birlikte, özellikle çevreye saygılı yenilenebilir enerji
kaynaklarını da etkin kullanmak için gereğini yapmaktadır.
Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki enerji kaynaklarımızı etkin
olarak kullanabilmek amacıyla Türkiye Petrolleri ve onun uluslararası
faaliyet gösteren kolu olan TPIC (Turkish Petroleum International Company)
tarafından da aramalar ve sondajlar yapılmakta, Türkiye’nin petrol ve
doğal gaz rezervleri ekonomiye katılmaya
çalışılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu dönem içerisinde, ülkemize yapılan ekonomik
saldırılara rağmen gerçekten ekonomimizin direnci ve
bağışıklık sisteminin ne kadar güçlü olduğunu da
bu yapılan yatırımlarla ve bunlara bağlı olarak da
2017 yılında OECD ülkelerinde 1’inci olmak suretiyle, yüzde 7,4
büyümeyle ekonomimizin direncini görmüş bulunmaktayız.
Muhtelif
zamanlarda, ekonominin sanayiden uzak olduğu, sanayi gelişmesinin
olmadığı söylenmekle beraber bu yüzde 7,4’lük büyümenin
sağlandığı 2017 yılında sanayi büyümesi yüzde 8,8
miktarında olmuştur. Dolayısıyla sanayinin olmadığı
bir ülkede kalkınma tabii ki söz konusu değildir ama Türkiye’de
sık sık dile getirilen “inşaatla büyüme” yönündeki
eleştirilere bir cevap olarak, bu inşaat sektöründe kullanılan
tüm ürünler de Türkiye’deki sanayi kuruluşları tarafından
üretilmektedir. Yani herhangi bir faaliyetin, sanayide, fabrikada üretilmeden
ekonomiye katılması söz konusu değildir. Dolayısıyla
Türkiye bu bağlamda üçüncü havalimanını, yüksek hızlı
trenleri, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, Osman Gazi Köprüsü’nü, Avrasya
Tüneli’ni yapabilmiş…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Cumartesi günü hepsini anlatacağım, nasıl
yaptıklarını anlatacağım.
BAŞKAN
– Sayın Akar, lütfen, size söz vermedim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Anlatacağım cumartesi günü hepsini.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) – İnşallah.
…tüm
emeklilerine 25 milyar lira kadar ikramiyeyi verebilmiş ve 900 binin
üzerindeki taşeron işçiyi kadroya alabilmiştir.
Dolayısıyla
2019 yılı bütçemizin, değerli arkadaşlar, ülkemizde
yapılan ve doygunluk seviyesine gelen altyapı
yatırımlarından ziyade bir tasarruf bütçesi olacağı
açıktır. Tasarruf bütçesi olmakla beraber eğitimden,
sağlıktan veyahut ihracatın desteklenmesinden ve cari
açığın azaltılmasından
kaçınılmayacaktır. Temel konularda, eğitime 161 milyar,
sağlığa 157 milyar, yatırımlara 65 milyar gibi ve en
önemlisi de sosyal yardımlara 62 milyar önemli bir bütçe kaynağı
ayrılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) - İhracatımızın 2002
yılında 36 milyar dolar olduğu düşünülürse Kasım 2018
itibarıyla 168…
BAŞKAN
– Sayın Minsolmaz, süre istiyor musunuz?
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) – Evet Başkanım.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Haydar bir dakikasını yedi.
BAŞKAN
– Tamamlayalım.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) – İhracatımız 2002 yılında 36
milyar dolarken bugün itibarıyla, kasım ayında bir rekor
kırarak 168 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.
Turizm
gelirlerimiz 26,5 milyar olmuş ve buna bağlı olarak ülkemize
gelen turist sayısı da 38 milyon turiste kadar
yaklaşmıştır.
Ülkemizde
süren Türk Akımı gibi değerli ve önemli enerji projeleri devam
etmekle beraber, tabii ki ülkemizin en önemli kaynağı,
tartışmasız, insan kaynağıdır. Yeni dönemin ruhu,
birlikte, omuz omuza ve dayanışma içerisinde çalışmayı
gerektirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz göstermiştir ki
ülkemizdeki nadir toprak kaynaklarının üzerinde nadir bir millet
yaşamaktadır. Devletlerin hiçbirine nasip olmayan bu nadir
milletimize buradan saygılarımızı sunuyorum, 2019
yılı bütçemizin hayırlı olmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası, Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’de.
Buyurun
Sayın Türkmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, 9 Temmuz 2018 tarih ve 30473 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 703 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’yle Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü birleştirilerek Maden ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü olarak teşkilat, görev, yetki ve
sorumlulukları düzenlenmiştir.
Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içerisinde madenlerin hüküm ve tasarrufu
devlete ait olup ülkemizdeki madenlerin ruhsatlandırılması ve
denetimi görevi, madencilik faaliyetlerini düzenleyen 3213 sayılı Maden
Kanunu gereği, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülecektir. Ülkemiz tabii kaynaklarının çatı
kuruluşu olarak Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün
görevlerinden başlıcalarını tabii kaynaklarla ilgili
araştırma izni, arama, işletme ruhsatı, işletme izni
vermek, bu kaynakların değerlendirilmesine yönelik arama, tesis
kurma, işletme, faydalanma haklarını vermek, izin ve ruhsat
sahalarındaki faaliyetleri takip etmek, faaliyetleri işletme,
işletme güvenliği ve işletme projesine uygunluk
açısından denetlemek, kaynak ve rezervlerin uluslararası
standartlarda raporlanmasını sağlamak, tabii kaynakların
ülke menfaatlerine en uygun şekilde değerlendirilmesi için gerekli
arama, üretim, depolama, stoklama ve pazarlama politikalarının esaslarını
tespit etmek şeklinde sıralayabiliriz.
Dünya
üzerinde ticareti yapılan 90 maden çeşidinden 77’si Türkiye’de
bulunmaktadır. Türkiye'nin toplam kömür kaynağı
yaklaşık 20 milyar ton olup bunun 1,5 milyar tonu taş kömürü ve
metalürjik kömür olarak Zonguldak’ta bulunmaktadır, geriye kalan 17 milyar
ton ise linyit kömürüdür ve bunun yüzde 88’i termik santrallerde elektrik
üretiminde kullanılmakta, yüzde 12’si ise konut ve sanayide
kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra, önemli madenleri de 320
ton altın, 4 milyon ton metal bakır, 1,5 milyar ton demir, 41 milyon
ton krom, 2 milyar ton sodyum sülfat, 1,9 bin ton uranyum olarak
sıralayabiliriz. Başlangıçtan günümüze kadar Türkiye’de 154
milyon ton petrol ve 16 milyar metreküp doğal gaz üretilmiştir. Bu
miktar petrolün bugünkü fiyatlarla ülke ekonomisine katkısı ise 72
milyar Amerikan dolarıdır.
Havza
ve kuşak madenciliğinin geliştirilmesi ve yeni maden
yataklarının bulunabilmesi adına Türkiye'nin dört bir
köşesinde yürütülen sondaj çalışmalarımız da
mevcuttur. Maden ve enerji kaynaklarımızı uzun vadede güvence
altına almak, ekonomik büyümeye katkıda bulunmak amacıyla gerek
yurt içi Karadeniz Ereğli, Zonguldak havzası, Batı
Karadeniz’deki çalışmalarımız gerekse yurt
dışı Sudan, Özbekistan’da bulunan MTA birimlerimizin
çalışmaları da bu alanda büyük bir önem arz etmektedir.
Bu
verilere karşın, madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi
hasıladaki payının yaklaşık yüzde 1 olduğu
değerlendirildiğinde, sektörün potansiyelini henüz yeterince ortaya
koymadığı görülmektedir. Amacımız, orta ve uzun vadede
kademeli olarak yüzde 1’lik payın yüzde 5’e
çıkarılmasıdır. On altı yıllık
iktidarımızın amacı, tüm üretim sektörlerinde olduğu
gibi, tabii kaynaklar sektörünün de her yönüyle geliştirilmesini
sağlamaktır.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız tarafından 2017
yılında ortaya konulan Millî Enerji ve Maden Politikası’nda
madencilik için yeni bir model başlatılmıştır. Bu
modelde sektörde AR-GE ve teknoloji merkezli bir yapı öne
çıkarılmıştır. Bugüne kadar, Türkiye’de
çıkarılan madenler işlenmesi için yurt dışına
gönderilmekte ve işlenen bu ürünler yüksek fiyatlarla ülkemize geri
dönmekteydi. Bu sistemle ülkemizde çıkarılan madenler yine ülkemizde
zenginleşecek ve böylece ham madde veya ara madde olarak ithal edilmesinin
önüne geçilmiş olacaktır. İstihdama ve sektörün gayrisafi yurt
içi hasıladaki payının büyümesine katkı sağlayacak bu
model, ortaya konacak katma değerle Türkiye'nin cari
açığının iyileştirilmesinde önemli bir rol
oynayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
POLAT
TÜRKMEN (Devamla) – Sonuç olarak, Maden ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğünün kurulmasıyla ülkemizin tabii kaynaklarından olan
maden, petrol, doğal gazın, uluslararası standartlarda yüksek
teknolojili birçok yeni teşvik mekanizması geliştirilerek millî
enerji ve maden politikası çerçevesinde üretimi artacak ve gayrisafi yurt
içi hasıla içerisindeki payı büyüyerek ekonomimize maksimum düzeyde
katkı sağlanmış olacaktır.
Bu
duygularla 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin Genel
Müdürlüğümüze, Bakanlığımıza ve ülkemize hayırlar
getirmesini diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Söz sırası Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci’de.
Buyurun
Sayın Tüfenkci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi görüşmelerinde grubumuz adına Ticaret
Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Bildiğiniz
gibi, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ekonomi
Bakanlığımız birleşerek Ticaret
Bakanlığımızı oluşturmaktadır. İç ve
dış ticaret ile gümrüklerin birleştirilip Ticaret
Bakanlığı bünyesinde tek bir çatı altında
toplanması Bakanlığımızı daha güçlü ve
kapsamlı bir yapıya kavuştururken çalışmaları da
daha hızlandırmıştır. Son altı ayda, özellikle
finansal araçlar üzerinde yaşanan spekülatif hareketler
karşısında, Bakanlığımız gerek iç ticarette
dengelerin sağlanması gerekse dış ticarette yeni pazarlar
oluşturma konusunda önemli rol oynamıştır.
Bakanlığımızın küresel ticaret içerisinde Türkiye'nin
payını artırmaya yönelik attığı yerinde ve
doğru hamleler takdire şayandır.
Kasım
ayında cumhuriyet tarihimizin en yüksek ihracat değerine
ulaştık, yıl sonu ihracat hedefi olan 170 milyar dolara
adım adım yaklaşıyoruz. 2018’i rekorlarla
kapatacağımıza inanıyorum. 2019’da da inşallah bu
rekorların üzerine daha da rekor ekleyerek yolumuza devam edeceğiz.
Dış
ticaret açığımız yüzde 90,5 oranında
azalmıştır. Dış ticaretimizdeki bu iyileşmenin
olumlu etkilerini cari açığımızdaki iyileşmelerle de
görüyoruz. Doların dış ticaretteki etkinliğini azaltmak ve
kurdan kaynaklanan olumsuzlukları en aza indirmek için Sayın
Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla başlatılan
Türk lirasıyla ticaret, meyvelerini vermeye
başlamıştır. Kasım ayında millî paramızla
174 ülkeye ihracat, 110 ülkeye ise ithalat gerçekleştirdik.
Değerli
arkadaşlar, bunlar, aslında, özellikle ekonomimiz üzerinde kötümser
bir tablo çizmeye çalışanlara verilecek en iyi cevaptır.
İhracatçımıza yurt dışı fuar, proje ve
markalaşma desteği verilmektedir. Türk Eximbank
ihracatçılarımıza 2019 yılı için yüzde 10
artışla 48,4 milyar dolarlık nakdî kredi ve kredi sigortası
desteği sunmayı hedeflemektedir. Yurt dışında kurulan
ticaret merkezleriyle firmalarımıza satın alma, kiralama,
tanıtım ve istihdama yönelik destekler sağlanmaktadır.
Artan
dış ticaret hacmine, ihtiyaç ve taleplere cevap verecek biçimde
sınır kapılarımız yenilenmekte, gümrüklerimiz tam otomasyona
kavuşturulmaktadır. Gümrüklerimizdeki modernizasyon
çalışmaları Sayın Bakanımızla birlikte de
başarıyla devam etmektedir. Kapılarımız yenilenmekte
ve yeni kapılar faaliyete geçirilmektedir. Böylelikle gümrük
işlemleri daha hızlı, şeffaf hâle gelmekte, elektronik
ortama taşınmasıyla da birtakım gecikmelerin önüne
geçilmektedir.
Gümrüklerde
geldiğimiz nokta birçok ülke tarafından da örnek alınmakta, bu
konuda eğitici ülke konumuna gelmiş bulunmaktayız. Güney Kore,
Rusya, Finlandiya gibi ülkelerde gümrük modernleşme, yerinde gümrükleme ve
gümrüklerin dijitalleşmesiyle ilgili eğitimler verilmektedir.
E-ticaret için önemli gördüğümüz güven damgası faaliyete geçmektedir.
Uyuşturucu, sigara ve akaryakıt başta olmak üzere, her türlü
kaçakçılığa karşı kararlı bir mücadele
verilmektedir ve son teknolojiyle mücadele edilmektedir.
2018
yılı başında 20 kara sınır kapımızda
plaka tanıma sistemleri hayata geçirilmiş ve bu anlamda da,
kasım ayı sonu itibarıyla 45 bin ton uyuşturucu ele
geçirilmiştir. Sigarayla, kaçakçılıkla mücadele kapsamında
4,5 milyon paket sigara yakalanmış, yılın on ayında
yaklaşık 11.500 ton kaçak akaryakıt tespit edilmiştir.
Bakanlığımızın, haksız fiyat
artışlarına karşı tüketicinin ve üreticinin
korunmasına yönelik gösterdiği hassasiyet de takdire
şayandır. Özellikle ülkemizde tarım ticareti için çok önemli
olan lisanslı depoculuk sisteminde kuruluş izni alan işletme
sayısı 144’e, toplam lisanslı depo kapasitesi ise 3 milyon 88
bin 17 tona ulaşmıştır.
Kayısının
başkenti olan Malatya’da da kuru kayısı lisanslı depo
faaliyetini hayata geçirdik. Lisanslı depoculuk sistemiyle üreticilerimiz
mahsullerini depolayabilecekleri sağlıklı, güvenli ve
sigortalı depo imkânını elde etmektedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Niğde’de lisanslı depoculuk da yok
Sayın Bakanım.
BÜLENT
TÜFENKCİ (Devamla) – Başlattık, hem de nasıl gidiyor böyle.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Niğde’de yok.
BÜLENT
TÜFENKCİ (Devamla) – Orada da başlayacak inşallah.
Ömer
Bey, ayrıca, esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla
da müthiş bir şekilde esnafa Bakanlığımız destek
vermekte. Sen “Niye borç alıyor?” diyorsun ama gerçekten, bu, esnafın
ihtiyacı; bankalara gitmektense kooperatife gitmek daha iyi.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Niğde unutuluyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Bizimki şişmiş, şişmiş,
hiçbirine vermiyorlar Sayın Bakan.
BÜLENT
TÜFENKCİ (Devamla) – Size de verirler.
Ben
özellikle, 2019 yılı bütçemizin Bakanlığımıza ve
ülkemize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan temenni
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğan’da.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifi’nde yer alan Ticaret Bakanlığı bütçesi için
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üretim ve ihracat odaklı bir
büyüme modeli benimseyen Türkiye için, küresel ihracattaki
payımızı artırmak, ithalata olan
bağımlılığımızı azaltmak, katma
değeri yüksek ürünlerle küresel değer zincirindeki yerimizi
sağlamlaştırmak ve Türkiye markasını dünyaya
tanıtmak büyük önem arz ediyor. Orta vadede büyüme
performansımızı sürdürmeyi hedefliyoruz. İhracatın
sürekli olarak artırılması temel hedeflerimiz arasında.
Dış talebin büyümeye katkısının kalıcı bir şekilde
pozitif olmasını hedefliyoruz. Geçen yılın aynı
dönemine ait yüzde 13,6 oranında artan mal ve hizmet ihracatı
bunlardan bir tanesi, ihracat odaklı büyümenin önemli bir
odağıdır aynı anda. Türk ekonomisi dengeleme sürecine
girmiştir. Millî ekonomimize yapılan saldırı ve yürütülen
algılara rağmen üç çeyrekte yüzde 1,6 büyüme sağlandı.
Tabii,
dünyanın en itibarlı ülkelerine baktığımızda,
bunların tamamının üreten ülkeler olduğu
noktasını görüyoruz. Üretiyorsanız istihdama
karşılık veriyorsunuz, üretiyorsanız ihracata
karşılık veriyorsunuz, üretiyorsanız satıyorsunuz,
üretiyorsanız zenginleşiyorsunuz. Onun için, temel hedefimiz daima
spekülatif para hareketleri yerine üretimi artırmak, istihdamı çoğaltmak,
büyümeyi sağlamak.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hiçbiri olmuyor.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Tabii, dünyanın 17’nci büyük ülkesi olmamıza
rağmen dünyadaki ülkeler arasında mazlum milletlere, mazlumlara,
ülkeler arasındaki dengesizlikte geri kalmışlara yardımda
Türkiye her zaman ilk sıralarda yer aldı. Burada da hedefimiz,
kapitalizmin “Vurun, geçin. Bırakınız yapsınlar,
bırakınız geçsinler.” yerine millî kültürle, manevi kültürle
birlikte, demin bahsettiğim, faiz kültüründen uzaklaşarak
yatırıma yönelmenin, oradan elde edilen kazancı da herkesle
paylaşabilmenin, gelir dağılımını da bütün tabana
yaymanın hedefi içerisindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, alışkanlıklar değiştiğinden
AR-GE ve yenilikçi faaliyetlere ağırlık veriyoruz. İş
adamlarımız, sanayicilerimiz, yurt içinde ve yurt
dışında büyük başarılara imza atıyorlar, yeni
yatırımlar, yeni pazarlar elde etmesi çabası içindeler. Orta
ölçekli sanayi bölgeleri projelerimizle de gerek KOBİ’lerimize gerek
iş için çalışan genç ve kadın, sanatkâr, zanaatkâr
kesimlere de ihracat yolunu açan modelleri destekliyoruz. Yine savunma sanayisi
gibi yüksek teknolojiler de vazgeçilmezimiz oldu. Bu hem ülkemizin
dış güçlerin üzerimizdeki oyunlarını bozmaya yetti hem de
içimizdeki hain ittifakları bozdu. Onların inlerine kadar girildi,
yuvalarına kadar girildi ve ülkemiz tüm tehlikeleri bertaraf ederken
aynı anda da millî bir güçlenmeyi yaptı.
Millî
devletler de güçlü iktidarları sağladığınız
müddetçe de sırtınız yere gelmez. Türkiye bu yolda
hızlı ve güçlü bir şekilde ilerliyor. Tabii ki ekonomide
ilerlemeye devam edeceğiz ama bunun yanında millî harp sanayisinde de
dünyadaki 5 ülke arasında olmamız tesadüf değil, bu da yine
Hükûmetimizin ve bürokrasimizin ve çalışanlarımızın,
kısaca 80 milyonun bir başarısı.
Yerli
teknolojiyle birlikte gümrüklerimizin yetkilendirilmesini de artırıyoruz.
Tabii, sürem azaldı, şehrim Gaziantep de ihracatta 7 milyar dolarla
Türkiye’de ilk sıralardaki iller arasındaki yerini aldı ve geçen
ay da tarihinin en büyük rekorunu kırdı.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Çok teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Şimdi
söz sırası Edirne Milletvekili Fatma Aksal’da.
Buyurunuz
Sayın Aksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA FATMA AKSAL (Edirne) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Rekabet Kurumu 2019 yılı bütçe teklifi
üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, uğradığı silahlı
saldırıda hayatını kaybeden Rize Emniyet Müdürümüze
Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı,
yaralı polislerimize acil şifalar diliyorum. Ayrıca geçen
haftalarda Edirne’mizde meydana gelen sel felaketinde hayatını
kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, taşkınlarda
zarar gören ailelerimize acil şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabet Kurumu, mal ve hizmet
piyasalarının serbest, sağlıklı bir rekabet
ortamı içinde teşekkülünün ve gelişmesinin temini ile 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un
uygulanmasını gözetmek ve kanunun kendisine verdiği görevleri
yerine getirmek üzere teşkil edilmiştir. 4054 sayılı Kanun
çerçevesinde, teşebbüsler arasında belirli mal veya hizmet
piyasasında rekabeti kısıtlayıcı, engelleyici
anlaşmalar ile buna yönelik teşebbüs birliği kararları,
hâkim durumun kötüye kullanılması ve rekabeti önemli ölçüde
kısıtlayan birleşme ve devralmalar yasaklanmaktadır.
Rekabetin gücü ve rekabet edilebilirlik sadece sosyoekonomik gelişmelerin
sağlanması için değil, aynı zamanda ayakta kalmanın ya
da sürdürülebilirliğin de temel unsurlarından biridir.
Temel
görev ve sorumluğu rekabet ortamının sağlanması,
korunması ve geliştirilmesi olan Rekabet Kurumu, bu amacı
gerçekleştirmek için politika geliştirme, rekabet savunuculuğu
düzenleme ve denetleme faaliyetlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Daha
rekabetçi piyasaların oluşumu için kendisine intikal eden
başvurular üzerine veya kendiliğinden harekete geçmek suretiyle tüm
sektörlerde yer alan teşebbüsler hakkında inceleme ve
araştırma yapmaktadır. Kurulduğu dönemden bu zamana kadar
geçen yirmi bir yılda rekabet ihlallerine yönelik toplam 296
soruşturmayı tamamlamış ve özelleştirmeler dâhil 3.625
birleşme ve devralma işlemine izin vermiştir. 1 Ocak 2018-30
Kasım 2018 döneminde toplam 353 adet nihai karar almıştır.
Bu kararların yüzde 52’sinin birleşme, devralma ve özelleştirme,
yüzde 24’ünün rekabet ihlali, yüzde 12’sinin ise menfi tespit ve muafiyet
başvurularına ait olduğu görülmektedir. Rekabet Kurumunun
varlığı tüketici faydasına da dolaylı katkı
sağlamaktadır. Nitekim 2014-2016 dönemindeki kurum faaliyetleri
neticesinde tüketicilere sağlanan tahminî faydanın yıllık
ortalama 3,3 milyar TL, toplamda ise 9,9 milyar TL seviyesinde olduğu
tespit edilmiştir. Küreselleşen dünyada rekabet ihlalleri de küreselleşmektedir.
Son dönemde uluslararası ticarette artan korumacı politikalar
nedeniyle 2017 yılında ihracatımızın 893 milyon
doları bir ticaret politikası önlemine tabiyken 2018
yılının ilk dokuz ayında bu tutar 5,6 milyar dolara yükselmiştir.
Ülkemiz
menfaatlerini bütün uluslararası platformlarda sonuna kadar koruyoruz.
2019 yılında ülkemize ve firmalarımıza yönelik
uluslararası hukuki dayanağı olmayan tüm ticaret
politikalarına, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan
haklarımızı da etkin bir şekilde kullanarak karşı
durmaya devam edeceğiz.
Ülkemiz
için, çocuklarımızın geleceği için, engellilerin,
öksüzlerin, yetimlerin, kimsesizlerin kimsesi olmak için bütçeler
yapıyoruz. Tevazu, samimiyet ve gayretle çıkmış
olduğumuz bu yolda Genel Başkanımız,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde
2023, 2053, 2071 hedeflerine emin adımlarla ilerliyoruz. Rekabet Kurumunun
2019 yılı bütçesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Aksal, tamamlayalım lütfen.
FATMA
AKSAL (Devamla) - …için teklif edilen miktar 96 milyon 190 bin liradır.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ilk bütçesinin hayırlı olmasını
diliyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Aksal.
Şimdi,
söz sırası Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ta.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Helal Akreditasyon Kurumu,
belgelendirme kurumu hakkında grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günlük
hayatta sıkça kullandığımız “helal” kavramı, dinî
manada sadece yenmesi ve içilmesine izin verilen ürünleri kapsamanın
yanında, temiz, sağlıklı ve hijyen anlamında “tayyip”
kavramıyla birlikte ele alınmalıdır. “Helal” kavramı,
ürünlerin üretiminden tüketiciye ulaşana kadar her aşamada
sağlıklı, hijyenik ve kaliteli olma özelliklerinden ayrı
düşünülmemelidir çünkü helal belgelendirme, dinî hassasiyetlere yanıt
vermenin yanı sıra, bir kalite markası olarak da ön plana
çıkmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle helal belgesine sahip ürün ve
hizmetler bugün dünya genelinde tercih edilir hâle gelmiştir.
Dünyada
nüfusun neredeyse üçte 1’i, yaklaşık 1,8 milyarı
Müslüman’dır. Bu genç ve giderek zenginleşen nüfusun
belgelendirilmiş helal ürüne ilgi ve talebi de giderek artmaktadır.
Bu kavram en başta yalnızca gıda ürünleriyle
ilişkilendirilirken günümüzde gıdanın yanı sıra
finans, tekstil, eczacılık ürünleri, kozmetik, lojistik ve turizm
gibi sektörel olarak çok geniş bir alana hitap etmektedir. Günümüzde helal
gıda ürünleri harcamaları 1,3 trilyon dolara karşılık
gelmektedir. Gıda, tekstil, eczacılık ürünleri, kozmetik gibi
ürünler ile turizm ve seyahat gibi hizmet sektörlerinin yer aldığı
ürün ve hizmetler için Müslümanların yapmış olduğu harcama
ise 2,1 trilyon doları bulmaktadır. Diğer taraftan, ürün ve
hizmetlere finans sektörünün eklenmesiyle durum 4,55 trilyon dolarlık bir
büyüklüğe ulaşmaktadır.
Günümüzde,
üretim süreçleri gibi, gıda üretiminde de geleneksel yöntemlerin çok ötesinde
yoğun teknoloji kullanılmaktadır. Katkı maddelerinin
yoğun kullanıldığı herkesin malumu diğer bir
gerçektir. Ürünlerin gıdadan lojistiğe, üretimden tüketiciye
ulaşana kadar geçirdiği sürecin bu karmaşık durumu helal
belgelendirmeyi Müslüman tüketiciler açısından daha da önemli hâle
getirmiştir. Dünya ekonomisinden giderek daha fazla oranda pay alan
dinamik bir tüketici grubu olan Müslümanların bu taleplerini
karşılamak üzere bütün dünyada çok sayıda helal ürün ve hizmet
belgelendirme kuruluşu piyasaya egemen hâle gelmiştir. Bazı
örnekler vermek gerekirse, Hırvatistan’da devlet olarak helal turizm
rehberi oluşturulmuştur. İspanya’nın Katalonya Özerk
Yönetimi helal ürün ve hizmet pazarında etkin olabilmek için pazara
giriş ve yaygınlaştırma faaliyetlerine
başlamıştır. Nüfusunun binde 1’inden azı Müslüman olan
Güney Kore’de 900 civarında helal belgeli üretici bulunmaktadır.
Helal
Akreditasyon Kurumunun gerekli ve hatta zorunlu olarak maddi ve manevi
önemsenmesini gerektiren bir diğer gerekçe ise İslam dünyasında
helal belgelendirme sektörünün neredeyse dörtte 3’ünün Müslüman olmayan
kuruluşlarca kontrol ediliyor olmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu noktada bizlere büyük görevler düşüyor. Ne yazık
ki tüketici güveninin alametifarikası hâline gelen helal belge konusunda
dünya genelinde standardizasyon ve belgelendirme sürecinde ortak bir
yapıda ve dilde buluşulamadığı için bir yandan
tüketici güvenini kaybetmekle, diğer yandan da belgelendirme ihtiyacı
nedeniyle ticari ve teknik engellerle karşılaşmaktadır. Bu
nedenlerledir ki hem zaman hem de maddi kayba neden olan bu durumun ortadan
kaldırılması için tüm paydaşların ihtiyacına
cevap verecek evrensel bir helal belgelendirme sisteminin
oluşturulması zorunlu hâle gelmiştir. İşte bu mevcut
parçalı yapının ortadan kaldırılarak küresel çapta
kabul edilebilir ve itibarlı bir yapı oluşturulması
amacıyla İslam İşbirliği Teşkilatı
bünyesinde faaliyet gösteren İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü (SMIIC) tesis edilmiş ve akreditasyon sürecini temsilen ve
sürece katkı sağlamak üzere ülkemizde de kısa adı HAK olan
Helal Akreditasyon Kurumu kurulması faaliyetine
başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, HAK’ın faaliyetleriyle ülkemiz gittikçe büyüyen küresel
helal ürün pazarından Türk ihraç ürünlerinin ve belgelendirme
firmalarının gereken payı almasına da katkı
sağlayacaktır. Bu noktada HAK, ülkemizin helal belgelendirmesi ve
akreditasyon alanındaki merkez konumunu güçlendirecek ve uluslararası
alanda söz sahibi olmasına katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Kılıç, tamamlayalım.
İMRAN
KILIÇ (Devamla) – Küresel bir vizyona sahip bu kurumumuz ülkemizde helal
akreditasyon hizmeti sunma yetkisini haiz tek kurumdur. HAK, ülkemizde ve yurt
dışında yerleşik helal uygunluk değerlendirme
kuruluşlarına helal akreditasyon hizmeti sunmanın yanı
sıra, helal konularında Türkiye’yi temsil etmek, helal akreditasyon
konusunda her türlü bilimsel ve teknik incelemeleri gerçekleştirmek,
eğitim vermek, araştırma yapmak, yayın yapmak veya yaptırmak
gibi görevler üstlenerek güvenilir helal belgelendirmesi konusunda etkin bir
rol oynayacaktır. HAK, kanuni görev ve yetkilerinin yanı sıra
küresel vizyonu, öncü ve standartları belirleyici özelliğiyle öne
çıkacak ve yönlendirici olacaktır.
Bu
çerçevede, bizler için temiz, sağlıklı, hijyen, kaliteli,
güvenilir ürünleri belgelendirecek olan Helal Akreditasyon Kurumunun ve 2019
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize, İslam dünyasına ve
insanlığa hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– AK PARTİ Grubu adına son söz Yalova Milletvekili Meliha Akyol’a
ait.
Buyurun
Sayın Akyol. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MELİHA AKYOL (Yalova) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi’nin bu turunda Helal Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerinde grubumuz
adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada
yaklaşık 1,8 milyar Müslüman nüfusun helal ürün ve
belgelendirilmesine ilişkin ilgi ve talebi gittikçe artmaktadır.
Helal kavramı en başta yalnızca gıda ürünleriyle
ilişkilendirilirken, günümüzde gıdanın yanı sıra
finans, tekstil, eczacılık ürünleri, kozmetik, lojistik ve turizm
gibi sektörel olarak çok geniş bir alana hitap etmektedir.
Müslümanların
gıda ürünleri harcamaları 1,17 trilyon dolar, helal belgesine sahip
gıda ürünleri pazarı ise 415 milyar dolar seviyesindedir. Gıda,
tekstil, eczacılık ürünleri, kozmetik gibi ürünler ile turizm ve seyahat
gibi hizmet sektörlerinin yer aldığı ürün ve hizmetler için
Müslümanların yaptığı harcama ise 1,9 trilyon
dolardır. Diğer taraftan, helal ürün hizmetlerine finans sektörünün
eklenmesiyle helal ekonomisi küresel bazda 3,9 trilyon dolarlık bir
büyüklüğe ulaşmaktadır.
“Helal”
kavramının ürünlerin üretiminden tüketiciye ulaşana kadar her
aşamada sağlıklı, hijyenik ve kaliteli olma özelliklerini
de içermesi bu alandaki farkındalığın artarak devam
edeceğine dair bir göstergedir.
Küresel
düzeyde helal ürün ticaretinin artması, farklı standartların ve
belgelendirme sistemlerinin uluslararası ticaret üzerinde
yarattığı engellerin belirginleşmesine yol açmaktadır.
Ülkemizin bu alandaki en temel girişimi ise İslam
İşbirliği Teşkilatı çatısı altında,
merkezi İstanbul’da olan ve üye sayısı 3’ü gözlemci olmak üzere
toplam 39’a ulaşan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü
Helal Akreditasyon Kurumu İslam İşbirliği
Teşkilatının koordinesinde belirlenmiş olan
kıstasları baz alarak çalışmalar yapacak ve helal akredite
piyasasının merkezi hâline gelecektir.
Helal
belgelendirme kuruluşlarının akreditasyonu suretiyle bu
kuruluşların düzenledikleri belgelere güven temin edilmesi ve helal
belgelerin karşılıklı tanınmasına zemin
oluşturulması elzem olmuştu. Bu sebeple,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
öncülüğünde, Helal Akreditasyon Kurumu teşkilat yapısı,
görev ve yetkilerine ilişkin düzenleme 4 no.lu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle düzenlenmiş olup
üzerinde yoğun çalışma yapılan Helal Akreditasyon Kurumumuz
küresel anlamda bu piyasanın içine girmiş ve ilerleyen günlerde
bölgesinde söz sahibi bir ülkenin bu alanda merkezî kurumu hâline gelecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kararnameyle helal uygunluk
değerlendirme kuruluşlarını akredite etmek, bu
kuruluşların ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde
faaliyetlerde bulunmaları ve düzenlenen belgelerin küresel alanda
kabulünün sağlanması için öncü olması hedeflenerek bu kurumumuz
kurulmuştur. Türkiye'de helal akreditasyon hizmeti sunma yetkisini haiz
tek kurum olacak olan HAK, ülkede ve yurt dışında yerleşik
helal uygunluk değerlendirme kuruluşlarında helal akreditasyon
hizmeti sunarak bu konuda kıstas ve tedbirleri belirleme ve uygulama
yetkisine sahip olacaktır. HAK, uluslararası ve bölgesel akreditasyon
birlikleri ve örgütleri nezdinde Türkiye'yi temsil edecek, bunlara üye olacak,
yönetimlerinde görev alacak veya bu kuruluşlara merkezî olarak hizmet
verecektir. İkili veya çok taraflı karşılıklı
tanıma anlaşmaları imzalayacak olan HAK, akreditasyon
kuruluşları ve bu kuruluşu bulunmayan ülkelerdeki helal
akreditasyonla ilgili kurum ve kuruluşlarla ilişkiler kuracak ve
iş birliğinde bulunacaktır. Her türlü bilimsel ve teknik
incelemeleri gerçekleştirilecek olan kurum, helal akreditasyon önemini artırıcı
faaliyetler yaparak bu kapsamda eğitim verecek, araştırma ve
yayınlar hazırlayarak ulusal ve uluslararası kongrelerle
desteklenerek seminer ve benzeri toplantılar düzenleyecektir. Bu minvalde,
ülkemiz ekonomisine büyük katkısı olması adına
dünyanın her ülkesine helalle ilgili alana konu olabilecek tüm ürünleri
üretip ihraç etmek, düzenleme sisteminin son derece uygun olması ve
ürünlerimizin güvenli, sağlıklı, hijyenik ve helal
olmasını da garanti altına alabilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MELİHA
AKYOL (Devamla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
MELİHA
AKYOL (Devamla) - Her alanda ve kurumda güçlü olan ülkemiz Helal Akreditasyon
Kurumu alanında da yapmış olduğu çalışmalarla tüm
dünyaya Türkiye'nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu gösterecektir.
Bu
vesileyle 745’inci Vuslat Yıl Dönümü dolayısıyla Hazreti
Mevlâna’yı rahmetle anıyor, bir kez daha 2019 yılı merkezi
yönetim bütçe görüşmelerimizin hayırlı olmasını
diliyor ve Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, böylece Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
Sayın Özkan’ın acil bir söz talebi var.
Buyurun
Sayın Özkan.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Bursa ilinde
Limak Enerji Uludağ Elektrik’in elektrik aboneliğinin ev sahibi
üzerinde olmaması hâlinde kiracılara yaşattığı
mağduriyete son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
YÜKSEL
ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum bana bu
imkânı tanıdığınız için.
Ben
Bursa’da sağlık sorunu yaşayan, annesi solunum cihazına,
destek makinesine bağlı bir vatandaşın feryadını
dile getirmek istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, Genel Kurul görüşmeleri devam ediyor; lütfen…
YÜKSEL
ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, Limak Uludağ Enerji Perakende
Satış AŞ Bursa’da ev kiracılarının kabusu olmaya
devam ediyor. Kiracıların kullanmış olduğu elektrik
aboneliklerinin ev sahiplerinin üzerinde olmamasını kaçak kullanım
olarak değerlendirip tebligat yapmadan kesiyor. Sağlık
sorunlarından dolayı evinde yardım cihazına ihtiyaç duyan,
elektrik kesintisi nedeniyle kombisi çalışmayan yaşlı ve
çocukları olan yüzlerce aile mağdur durumda.
Soruyorum:
Kış ortasında yapılan bu zulüm üyelik bedeli almak için mi
yapılmaktadır? Vatandaşa tebligat yapılmadan elektriği
niçin kesilmektedir?
Bu
mağduriyete derhâl son verilmelidir.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşmalar
olacaktır.
İlk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu.
Buyurun
Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on bir dakika.
HDP
GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de cümlenizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
dün akşam onaylanan Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesiyle ilgili benim ve benim gibi
düşünen Aleviler adına şerh koyduğumu, Diyanetin Aleviler
üzerindeki asimilasyoncu politikasına son vermesi gerektiğini
belirtmek istiyorum ve Diyanet İşleri
Başkanlığının asimilasyoncu elini cemevlerinden
çekmesi gerektiğini, Diyanet İşleri Başkanının
cemevini değil, püsküllü meczupları ziyaretinin ona daha çok
yakıştığını belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün Hakkâri halkının iradesini temsil etmesi için
burada olması gereken Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven’in süresiz ve
dönüşümsüz açlık grevinin 35’inci gününde olduğunu belirtmek
istiyor ve Leyla Güven’in iradesinin ve talebinin, talebimiz olduğunu da
duyurmak istiyorum ve Meclis Başkanlığımızı ve
Meclisi 35’inci gününde kritik aşamaya giren bu açlık grevi konusunda
duyarlı olmaya davet ediyorum.
Ayrıca,
bugün önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızdan Sayın
Selahattin Demirtaş Sincan Cezaevinde bir yargılamayla
karşı karşıya ancak Sayın Demirtaş bugün Sincan
Cezaevinde sarayın adaletini ve sarayın yargısını
bizzat kendisi yargılamaktadır. Buradan da Sayın Demirtaş’a
ve tüm tutuklu siyasetçilerimize selam olsun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, bu sabah İzmir’de partimize yönelik yine bir operasyon
gerçekleşti ve 18 partilimiz gözaltına alındı. Bunlardan
ikisi barış annesi ve bunlar birkaç yıl önce yapılan bir
basın açıklaması bahane edilerek operasyonla gözaltına
alındılar. Seçimler yaklaştıkça bu tür operasyonların
artacağını biz biliyoruz. 24 Haziran seçimlerinde de seçimlere
üç gün kala sandık görevlilerimize 7 ilde operasyon düzenlenmişti ve
bunlar gözaltına alınmıştı. 24 Haziran seçimlerinin
sonrasında bırakılmış olmaları hiçbir sonucu
değiştirmiyordu çünkü sandık görevlerini yerine
getirememişlerdi. Bunun ne anlama geldiğini de bütün kamuoyu çok iyi
bilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
bütçesi üzerine HDP’nin görüşlerini aktarmak istiyorum.
Şu
an Türkiye, toplam ithalatının yaklaşık altıda 1’ini
enerji sektöründen kaynaklı yapmaktadır. Türkiye doğal gaz
ithalatında dünya 5’incisi, petrol ithalatında dünya 13’üncüsü, kömür
ithalatında dünya 8’incisi, petrokok ithalatında dünya 13’üncüsüdür.
Doğal gazın neredeyse yüzde 99’u, petrolün de yüzde 93'ü
dışarıdan gelmektedir. Türkiye 2002 yılında toplam
enerjinin yüzde 67’sinde dışarıya
bağımlıydı. Yıllar içerisinde toplam enerjide
dışa bağımlılık git gide artmaktadır ve
şu anda yüzde 75’e tekabül eden bir dışa
bağımlılık söz konusudur enerjide. Bir taraftan dolar
artarken bir taraftan da dışa bağımlılık artmakta
ve bunun faturası da tabii ki tüketiciye yansıtılmaktadır.
Dünyada
enerji arayışlarına baktığımızda, nükleer
enerji Çernobil ve Fukuşima’da yaşanan patlamalardan sonra
terkedilmeye başlandı. Demin konuşmacılar Avrupa’nın
çeşitli ülkelerindeki nükleer enerji santrallerinin
sayılarını belirttiler ancak nükleer enerjinin felaketleri
yaşanmadan önceki yapılan nükleer enerji santralleriydi bunlar.
Şu anda bütün Avrupa ülkeleri nükleer enerji santrallerini sökmenin
peşine düşmüş durumdalar ve yeni nükleer enerji santralleri
yapmıyorlar. Oysa, bizim ülkemizde bu patlamanın
yaşandığı ülkelere ihale edilen nükleer enerji
santralleriyle karşı karşıyayız.
Ayrıca,
Türkiye’nin elektrik ihtiyacına baktığımız zaman da
aslında Türkiye’nin mevcut elektrik üretiminin tüketimi fazlasıyla
karşılayacak bir noktada olduğunu da belirtmek gerekiyor. Ancak,
70’li yıllardan bu tarafa kamuoyunda sürekli, sanki Türkiye’nin ciddi bir
enerji açığı varmış gibi ve nükleer enerjiye ihtiyaç
duyuluyormuş gibi bir algı oluşturuluyor, verilen istatistiki bilgiler
de buna çok uymuyor. Ve bu nükleer enerjiyle ilgili olarak yapılan
ihalelere baktığınız zaman, aslında Türkiye’nin bu
elektrik ihaleleri ciddi anlamda dışa bağımlılık
yaratmakla birlikte, örneğin on beş yıl boyunca Rusya’ya mevcut
elektrik maliyetinin 3 katı daha pahalı bir şekilde satın
alma garantisi verildiği bilinmektedir. Mevcut durumda elektriğin
kilovat saati 4-4,5 sentten satılırken Akkuyu Nükleer Santrali’nin
açılmasıyla birlikte bahsi geçen on beş yıllık süre
içerisinde santralde üretilecek elektrik 12,3 sentten satılacaktır.
Rusya’yla
yaşanan uçak düşürme krizinden sonra Akkuyu başta olmak üzere,
TürkAkımı Projesi gibi projeler durdurulmuş ancak şu an
yeniden hayata geçirilmiş, gelinen nokta itibarıyla Rusya
dünyanın en pahalı nükleer yatırımını Türkiye’ye
satarak olabildiğince kârlı konuma geçmiştir.
Öte
yandan, dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus ise, Mersin’de Ruslar,
Sinop’ta Japonlar, Kırklareli’nde ise Çinliler projenin büyük
ortaklarıdırlar yani büyük hisseleri bunlara aittir. Projenin her
aşamasında ve karar alma noktasında bu ülkelerden ithal edilen
yabancı sermayenin etkisi bulunacaktır. Rusya, Akkuyu hisselerinin
minimum yüzde 51’ine sahip olacak şekilde büyük ortağıdır.
Yani buradan nükleer karşıtlarına yapılan yerlilik ve
millîlik edebiyatının bunun neresine
sığdığını anlamak mümkün değildir. Oysa,
doğal gazda dışa bağımlılık ve nükleer
santralden elektrik enerjisi üretimi gibi tahakkümcü, doğa
düşmanı hayaller var olduğu sürece hem doğa tahribatı
hem de gelinen noktada yoksulların üzerine kesilen faturanın maliyeti
artmaktadır.
Bu
faturaların durumuna da bir göz atmamız gerekiyor.
Yılbaşından itibaren elektriğe yapılan zam sanayi,
ticarethane ve tarımsal sulama kullanımları için yüzde 30’u
aşmıştır. Konut kullanıcılarının
elektrik faturasına ise 1 Ekimden itibaren geçerli olmak üzere yüzde 8,72
zam yapıldı. Bu zamla birlikte hanelerin aylık elektriğe
ödediği fatura 2017 yıl sonuna göre yılda yüzde 44,9
artmış oldu. Yapılan yeni zamla, asgari 230 kilovatsaatlik
tüketim üzerinden 4 kişilik bir ailenin aylık elektrik faturası
137 lirayı geçmektedir, bu da geçen yıla göre 42,6 lira zam demektir.
Gerçi sizin medya bunu fiyat güncellemesi olarak verebiliyor ancak halkın
cebinden çıkan bunun ne anlama geldiğini çok net bir şekilde
ortaya koyabiliyor.
Elektrik
fiyatlarında ardı ardına yapılan yüksek oranlı zamlar
bir kısır döngüye girildiğini de işaret etmektedir. Çünkü
elektriğe siz zam yaptığınız zaman aslında
ekonomi içerisindeki bütün üretim noktalarına da zam yapmış
oluyorsunuz ve onların da fiyatını arttırmasıyla
karşı karşıya kalınıyor.
BOTAŞ,
1 Ekim 2018’den geçerli olmak üzere, doğal gaza konutta yüzde 9, sanayide
yüzde 18,5 zam yaptı. BOTAŞ, benzer biçimde hem ağustos hem de
eylül ayında doğal gaza konutta yüzde 9, sanayide yüzde 14 zam
yapmıştı. Doğal gaz zamlarının kasım,
aralık aylarında benzer şekilde devam etmesi durumunda 2018’de
yalnızca hane halkına uygulanan zam oranı yüzde 54’e
yükselmiş olacaktır.
Sadece
2018 yılı içerisinde doğal gaza yapılan zamlar şu
şekilde gerçekleşti: BOTAŞ 1 Nisan 2018’de elektrik santralleri
ve sanayiye sattığı doğal gaz fiyatlarını yüzde
9,7 artırdı, 1 Ağustos 2018’de elektrik üreten santrallerin
kullandığı gazın fiyatına yüzde 49,5 zam
yapıldığını duyurdu. Aynı gün BOTAŞ,
konutlarda kullanılan doğal gaz fiyatını yüzde 9, sanayide
kullanılan doğal gaz fiyatını ise yüzde 14
artırdığını duyurdu. BOTAŞ 1 Eylül 2018’de
konutta kullanılan doğal gaza yüzde 9, sanayide kullanılan
doğal gaza ise yüzde 14 oranında zam yaptığını
duyurdu.
Sadece
2018 yılı içerisinde elektriğe yapılan zamlar ise şu
şekilde: 1 Ocak 2018’de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu konutlarda
kullanılan elektriğe yüzde 8,8, sanayi ve ticarethanelerde
kullanılan elektriğe ise yüzde 8,4 zam yaptı, 1 Nisan 2018’de
yüzde 2,89 zam yapıldığını duyurdu. 1 Ağustos
2018’de elektrik fiyatlarında farklı abone gruplarına göre
değişen oranda yüzde 9 ile yüzde 14 arasında zam
yapıldı. 1 Eylül 2018’de elektrik fiyatlarına kilovat
başına yüzde 9 ile yüzde 14 arasında yine zam yapıldı.
Kimya
Mühendisleri Odasına göre, yılbaşından bugüne konutlarda
kullanılan elektriğe yüzde 31, sanayi elektriğine ise yüzde 41
oranında zam yapılmış olduğunu görmemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün
Mursal, Kangal, Bakırtepe gibi Sivas’ın bazı köylerinde yürütmüş
olduğu maden tetkik, aramayla birlikte oralardaki doğaya olan
zararını da birkaç defa gündeme getirmiştik. Bunları da
buradan hatırlatmak isterim.
Bu
Bakanlığın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının bir de Alevileri doğrudan ilgilendiren
bir meselesi var arkadaşlar. Bu da aslında, 12 Nisan 2002
yılında Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan
Yardımcısı Devlet Bahçeli…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
KENANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
ALİ
KENANOĞLU (Devamla) – Şimdi, burada Bakanlar Kurulunda bir karar
alınıyor ve bu dönemde cemevleri ibadethane kapsamı
dışarısına çıkarılıyor Bakanlar Kurulu
kararıyla. Bu durum karşısında cemevlerine elektrik
faturaları kesilmeye devam ediyor. Camiler, kiliseler, havralar,
sinagoglar ibadethane kapsamında tutuluyor, buralar elektrikten ve benzeri
giderlerden muaf tutuluyor ancak 12 Nisan 2002’de alınan kararla
cemevlerine elektrik faturası gönderilmeye devam ediyor. Bülent Ecevit ve
Devlet Bahçeli döneminde uygulanan bu karar on altı yıldır
ortadan kaldırılmıyor, yenisi alınmıyor ve AKP
iktidarı da on altı yıldır cemevlerini ibadethane
kapsamına almadan uygulamasını sürdürüyor. Bu konu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine kadar gitti, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde, Alevilerin haklı olduğu ortaya çıktı,
cemevlerinin ibadethane kapsamında olduğu söylendi. Buna rağmen
Hükûmet, yine AİHM kararını tanımadı ve şu anda
yine cemevlerine elektrik faturası gelmeye devam ediyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, izin verirseniz 69’a göre bir
dakika söz istiyorum bir konuyu açıklamak için.
BAŞKAN
– Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın,
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun 10 sıra sayılı
2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
sayın konuşmacıyı dikkatle dinlemeye
çalıştım. “İzmir’de seçim yaklaştığında
AK PARTİ aracılığıyla polisin operasyon
yaptığı” gibi bizi rahatsız eden bir ifadede bulundu. Aldığımız
bilgiye göre, yapılan operasyonun, 17 kişinin Öcalan’a
yardımcı olmak için yapılan açlık grevinde olduğu,
basın açıklaması yaparken terör örgütü broşürleri önünde,
bayrakları önünde yaptığı, KCK’ye de 8 kişinin para
topladığı için yapıldığı şeklinde bilgi
aldık. Dolayısıyla bu konularda daha hassas olmaya davet
ediyorum. Biz hukuk çerçevesinde terörle tabii ki mücadele edeceğiz ancak
buradan “Seçime yaklaştık, AK PARTİ’nin bedeli var,
faturası var” tarzı yaklaşımları doğru bulmuyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına…
AYHAN
BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bilgen, buyurun.
3.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii
ki ilan edilen bir gerekçe oluyor. İki yıl önceki bir basın
açıklamasından söz ediyoruz ve çok sayıda kişi evlerinden
baskınla gözaltına alındı. Bu, sadece bu son hafta olanlar.
Şu anda benim milletvekili olduğum şehirde üç dönem
yöneticilerimizin tamamı cezaevinde.
Şimdi,
bir operasyonu televizyondan dinlediğinizde, hatta neredeyse örgüt ismi
yazılarak anons ediliyor ama sonrasında alınanlara
bakıyoruz tamamen parti yöneticileri ve yürüttükleri çalışmalar
da barış çalışmaları.
Kars’ta
valiliğin kendisinin Barış Komisyonu var, birtakım
gerilimleri, kavgaları, kan davalarını çözmek üzere şehrin
yaşlı insanlarıyla kurulmuş bir Barış Komisyonu
var. Bizim çalışmalarımızı da aynı eksende yürüten
yöneticilerimiz kriminalize ediliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Açalım arkadaşlar…
AYHAN
BİLGEN (Kars) - Burada ister siyasi saikler olsun ister olmasın bir
haksız gözaltının, keyfî tutuklamanın ve doğrudan
doğruya siyasi çalışmaları, toplumsal
çalışmaları hedef alan ve kriminalize etmeye çalışan
bir yaklaşımın olduğu çok ortada, çok net. Bunların
seçim dönemi yaklaştığında yoğunlaşması,
seçimden hemen sonra bırakılması da bazı isimlerin galiba
sadece bir zamanlama isabeti, sadece bir tesadüf olmasa gerek.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Turan, talebiniz mi var?
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın,
yargının kendi usulü içerisinde yaptığı bir
işlemi AK PARTİ’nin seçimle ilgili adımıymış gibi
ifade etmenin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aslında
usul ekonomisi gereği uzatmayı doğru bulmuyorum. Kürsüdeki
konuşmacı İzmir’i anlattığı için cevap verdim,
şimdi başka bir örnek verildi. Bunun sonu yok. Başka örnekler,
başka iller söylenebilir.
Mesele
şu: Yargının kendi usulü içerisinde yaptığı bir
işlemi burada AK PARTİ’nin seçimle ilgili
adımıymış gibi ifade etmenin doğru
olmadığı kanaatindeyim ben.
Ayrıca,
yapılan işlemde Öcalan’la ilgili, terör faaliyetleriyle ilgili destek
için yapılan grev var. Bunu görmesi lazım
arkadaşlarımızın.
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, “terör eylemi”
demeyin, açlık grevi o.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Batasuna Kararı’nda sadece Avrupa’daki bir partinin
terörle faaliyetini kınamıyorum dediği için
kapatıldığını biliyoruz. Bunlar suç. Bu suçlar
olduğunda yargı adım atmasın mı, emniyet adım
atmasın mı? Bizim ne yapmamız lazım bu durumda?
Kürsüye
çıkan “AK PARTİ, seçim geldi bunu yapıyor.” diyor. Bu doğru
bir yaklaşım değil.
Bunu
ifade etmek istiyorum Sayın Başkanım.
AYHAN
BİLGEN (Kars) – Son kez Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Bilgen, son olarak… Fazla uzatmayalım bu konuyu. Bütçeyi
konuşuyoruz.
MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Açlık grevi suç değildir.
BAŞKAN
- Arkadaşlar, söz vermeden konuşmayalım lütfen.
Buyurun
Sayın Bilgen.
5.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, ben örneği şunun için verdim:
Geçtiğimiz hafta Urfa’da, daha önce Mersin’de, Diyarbakır’da ve
Van’da, evet, açlık grevleriyle, Leyla Güven’e destek, dayanışma
için yapılan açlık grevleriyle ilgili müdahaleler, parti içinde, bina
içinde bu pasif eylem yapılırken gerçekleşti. Şimdi, bir
kere sokakta değil, kamu düzenini etkileme, zarar verme ihtimalleri yok.
Bunlar gözaltı gerektiren şeyler değil ki, başka türlü bir
yargılama süreci eğer söz konusuysa bu işletilebilir. Kaldı
ki önleyici müdahale diye bir alışkanlık oluştu.
İzmir’de açlık grevi yok değerli arkadaşlar. Olacak diye,
muhtemelen olur diye bir önleyici müdahale. Bu tam bizim “Bush doktrini”
dediğimiz yaklaşımdır. Yani -tırnak içinde söylüyorum-
bir fiil, bir eylem gerçekleşmeden öncesinden yapmadır ki bu
şekilde şu anda 7 bin civarında siyasetçi cezaevinde, bir buçuk
yıl boyunca gözaltına alınıp iddianamesi
hazırlanmayanlar var.
Teşekkür
ediyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası Diyarbakır Milletvekili Musa
Farisoğulları’nda.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on bir dakika.
HDP
GRUBU ADINA MUSA FARİSOĞULLARI (Diyarbakır) – Sayın
Başkan ve değerli milletvekilleri; Enerji Bakanlığı ve
bağlı kurumların 2019 yılı bütçesiyle ilgili partim
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle bizi izleme
fırsatı bulan halkımızı ve bütün dinleyenleri
selamlıyorum.
Öncelikle
İnsan Hakları Haftası’nda olduğumuz bugünlerde Türkiye
başta olmak üzere Orta Doğu’da insan hakları ihlallerinin bir an
önce son bulmasını diliyor, bunun için mücadeleye devam
edeceğimizi ısrarla belirtmek istiyorum. Ayrıca, bu alanda bölge
halkları için dişini tırnağına takarak
çalışan tüm kurum ve emekçileri de buradan selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tutuklandığı günden bu yana Sayın Abdullah
Öcalan, İmralı’da ağır tecrit koşulları
altında tutulmaktadır. Tecrit koşulları keyfiyetle ve
ciddiyetsizlikle her geçen gün derinleştirilmektedir. İmralı
statüsü, infaz rejimi ve uygulanan derinleştirilmiş bu tecrit,
hukuka, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin amir hükümlerine,
CPT raporlarına ve de infaz kanun ve yönetmeliklerine aykırı ve
insanlık dışıdır.
Sayın
Abdullah Öcalan 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla, 6 Ekim
2014 tarihinden bu yana ailesiyle ve 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana ise
İmralı heyetiyle görüştürülmemektedir. “Hava muhalefeti”
“kosterin bozuk olduğu” gibi ciddiyetsiz nedenlerle gerçekleştirilen
bu engelleme ve hak ihlalleri kabul edilemez. Tecrit
koşullarının derinleştirilmesi, meşru haklarına
yönelik sistematik bir saldırının olduğunun da bir
göstergesidir. Ayrıca, Nisan 2015’ten bu yana artık konunun bir
diğer yanı can güvenliği konusundaki endişedir.
Türkiye’de
tecrit, başından beri politik tutuklu ve hükümlüler için basit bir
infaz politikası değil, bir işkence aracı olarak
benimsenmiştir. İmralı’da uygulanan sistematik tecrit
politikasının ise salt Öcalan’ın şahsına
yapılmış bir saldırı olmadığı, Öcalan
şahsında derinleştirilen insanlık dışı
uygulamalar ile Kürt halkına yönelik bir saldırının
hedeflendiği gözden kaçırılmamalıdır.
Bölge’de
ve Orta Doğu’da topyekûn savaş politikalarını devreye
sokmak isteyen siyasal iktidar, Sayın Öcalan’a dönük devam ettirdiği
derinleştirilmiş tecrit uygulamasıyla aslında Kürt
halkının iradesini kırmayı hedeflemektedir. Ancak bu hedef
doğrultusunda hareket eden AKP iktidarı salt Kürtlerin ve Orta
Doğu’daki halkların kazanımlarını engellemek
adına Türkiye’yi özellikle ekonomik, hukuki, stratejik ve de politik bir
ateşin içerisine de sürüklemektedir
Sayın
Öcalan’ın Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun demokratikleştirilmesinde
kilit noktada bulunan ve toplumsal barışın tesis edilmesinde
demokratik siyaseti çözüm gücü hâline getirebilecek yegâne önemli bir aktör
olduğu realitesini AKP içerisindeki siyasetçiler ve bürokratlar gayet iyi
bilmektedirler. Bununla birlikte, Sayın Öcalan’ın can güvenliğini,
sağlık durumunu Kürt halkı birinci elden yani bizzat kendisinden
duymak ve öğrenmek istemektedir.
Tüm
bu gerçeklikler göz önündeyken Demokratik Toplum Kongresi ve Hakkâri
Milletvekili Sayın Leyla Güven’in başlatmış olduğu
dönüşümsüz ve süresiz açlık grevi eyleminin bugün 35’inci gününde
olduğunu ve de kritik eşiğe gelindiğini de belirtmek
isterim. Sayın Leyla Güven’in, Abdullah Öcalan üzerindeki sistematik
tecride dikkat çekmek için başlatmış olduğu süresiz ve
dönüşümsüz açlık grevi eylemini şu an Türkiye’deki cezaevlerinde
bulunan on binlerce siyasi tutsak ve milyonlarca halkımız “Leyla
Güven’in talebi talebimizdir.” şiarıyla kabullenmiş ve bu eylemi
sürdürmektedir. Başta Sayın Leyla Güven olmak üzere, Türkiye cezaevlerinde
tutsak edilen siyasetçilerimizin de içinde bulunduğu bu açlık
grevlerinin doğru anlaşılması ve Sayın Öcalan
üzerindeki tecrit başta olmak üzere, Türkiye halklarının
üzerindeki bu baskı politikalarından bir an önce vazgeçilmesi için
gerekli adımların atılması gerekmektedir.
Bu
Parlamentonun bir vekili olan Sayın Leyla Güven başta olmak üzere tüm
siyasi tutsaklar ve siyasetçilerimizin başlattığı
açlık grevlerinin ileride telafisi imkânsız boyutlara
ulaşmaması ve de taleplerinin bir an önce yerine getirilmesi
sorumluluğu mevcut Parlamentoya aittir.
Bildiğiniz
üzere, Parlamento gerek geçen dönemki tutuklamalar yüzünden, gerekse de şu
an dahi eksik meşruiyetle çalışmaktadır. Hakkâri
Milletvekilimiz ve Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı
Sayın Leyla Güven hukuk dışı ve antidemokratik bir şekilde
cezaevinde rehin tutulmaktadır. Seçilmiş bir milletvekilinin
antidemokratik ve hukuk dışı yöntemlerle cezaevinde
tutulması mevcut Parlamentonun bir ayıbı olarak tarihteki yerini
çoktan almıştır.
Sayın
Leyla Güven’le birlikte barış ve özgürlük mücadelesini tüm Türkiye
halkları için sürdürmeyi görev edinen, her ne olursa olsun bu ülkede
silahların susması, demokratik siyaset zemininin oluşması,
temel hak ve özgürlüklerin en uygar seviyede yaşanılabilmesi için çalışan
seçilmiş siyasetçilerimiz de aynı tecrit şartları
altında tutsak edilmişlerdir. 4 Kasım 2016 tarihinde Türkiye’nin
3’üncü büyük siyasi partisi konumunda olan HDP’ye ve de Kürt siyasetçilere
karşı büyük bir soykırım operasyonu düzenlenmiş ve bu
yapılan operasyon neticesinde başta eş genel başkanlarımız
ve milletvekillerimizle birlikte belediye eş başkanlarımız
ve meclis üyelerimiz, binlerce Kürt siyasetçi rehin
alınmıştır.
Tüm
bu gerçekliklerle birlikte, takdir edeceğiniz üzere, Türkiye’de çoklu
krizler döneminden geçiyoruz. Ekonomik kriz, siyasi kriz ve toplumsal kriz ana
başlıklarında yaşadığımız
sorunların bir yönü de enerji alanında dışa
bağımlı olarak yaşadığımız krizdir. Bölgesel
güç dengeleri doğrultusunda oluşturulmaya çalışılan
enerji politikası geçerliliğini çoktan yitirmiştir. Türkiye,
içerideki sorunlarını çözmedikçe, bölgesel politikalarında
şiddeti değil, barışı esas almadıkça krizler
derinleşecek ve bu durum Türkiye halklarının zararına
olacaktır. Dünyada iç sorunlarını çözmüş uygar ülkeler ne
yapıyor diye baktığımızda net olarak şunu
görüyoruz: Kaynaklarını başta insan odaklı kullanan ve
barışı tesis eden bir model belirlediklerini görebiliyoruz.
Örneğin demokratik ülkeler kaynaklarını temiz enerjiye
ayırıp nükleer santrallerini bir bir kapatırken AKP Hükûmeti
daha fazla kutuplaşmaya, daha fazla şiddete harcıyor. AKP
iktidarı “stratejik derinlik” adı altında yürüttüğü
Neoosmanlıcılık politikasını Suriye’de
oluşturabilmek ve de Ortadoğu’da Kürt karşıtı
politikalarını sürdürebilmek için Rusya’ya Akkuyu’da
yapılması planlanan nükleer enerji santrali ihalesini verebiliyor.
Peki,
AKP Kürt karşıtlığını ekerken
karşılığında ne biçiyor? Halka maliyeti yüksek olan
sözleşmeler yapıyor, doğa felaketi için davetiye
çıkarıyor, binlerce yıl bu toprağın insanlarına
bela olacak hastalıkların önünü açıyor. Yani kısacası
Kürt karşıtlığı ekiyor, Türkiye ve Orta Doğu
halklarına yönelik felaketler biçiyor. Kürt
karşıtlığının adını da bu alanda “yerli
ve millî” koyuyor. Oysaki Akkuyu’da, Sinop’ta yerli ve millî enerji
üretilmiyor, dışarıya her alanda bağımlılık
üretiliyor. Hükûmetin yanlış enerji politikalarıyla
dışa bağımlılığı artıran bu
projeler, hem ülkenin ekolojik zenginliğine hem de insan
sağlığına karşı yapılan en büyük ihanettir,
Türkiye’nin geleceğinin yabancılara ipotek edilmesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım.
MUSA
FARİSOĞULLARI (Devamla) - Değerli milletvekilleri, özetlemek
gerekirse İmralı’da 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana uygulanan mutlak
tecrit bu ülkeye hiçbir fayda sağlamadı ve sağlamayacak da. Siyasi
krizler derinleştirildi, demokrasi ortadan kaldırıldı,
temel hak ve özgürlükler askıya alındı. Tüm bunlar bir bütün
olarak ele alınıp değerlendirilmesi gereken konulardır.
Bugün Türkiye’de ekonomik anlamda, enerji anlamında bir refah seviyesinin
yaşanılması isteniliyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin
parlamenteri olan Sayın Leyla Güven’in taleplerine kulak vermek gerekiyor.
İç barışın tesis edilmesi, temel hak ve özgürlüklerin bir
an önce yaşanılabilir kılınması gerekiyor.
İşte tüm bu gerçekliklerle birlikte bugün Türkiye her zamankinden
daha büyük krizler içerisindedir ve maalesef bu krizler 2019 yılında
daha bir derinlikli olarak tesirini göstermiş olacaktır. Bizim
Hükûmete önerimiz, başta Sayın Abdullah Öcalan üzerinden tüm Türkiye
halklarına uygulanmaya çalışılan sistematik, ağır
tecrit hükümlerinin bir an önce ortadan kaldırılması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA
FARİSOĞULLARI (Devamla) - …Sayın Leyla Güven’in taleplerine ses
verilmesi, 80 yaşındaki barış annelerinin şartsız
ve koşulsuz bir şekilde derhâl serbest
bırakılmalarıdır.
Süre
vermiyorsunuz Sayın Başkanım herhâlde.
BAŞKAN
– Vermiyorum, bir kere verdim ek süre, tamamlayalım, bitirelim lütfen.
MUSA
FARİSOĞULLARI (Devamla) – Ben de bu vesileyle teşekkür ediyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bu kürsüden bir
terör örgütü elebaşının sözcülüğünün
yapılmasını şiddetle kınadığına,
HDP’nin PKK’nın uzantısı olduğunu tekrar ilan
ettiğine, Diyarbakır Milletvekili Musa
Farisoğulları’nın HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasıyla ilgili İç Tüzük hükümlerinin işletilmesini
beklediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bebek katili Öcalan, terör örgütü
PKK’nın elebaşı, emperyalist uşağı bir katil ve
katil elebaşı bir haindir. Ve şu anda da İmralı
Cezaevinde, işlediği suçlarının cezasını
çekmektedir. Terör elebaşılığından, terör örgütü
yöneticiliğinden ve on binlerce insanımızın
hayatını kaybetmesinden ve şehadetinden sorumlu bir katil
elebaşıdır. Bu kürsüden bir terör örgütü
elebaşının sözcülüğünün yapılmasını
şiddetle kınıyor ve reddediyoruz. HDP’nin de PKK’nın
uzantısı olduğunu tekrar ilan ediyorum buradan. (MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Konuşma, baştan sona PKK terör örgütünün
propagandasıyla geçmiştir. Öcalan “sayın” ise şehitlerimiz
için ne diyeceğiz? Bu kürsü terörist kürsüsü değildir, herkes
aklını başına devşirsin, ağzını
toplasın, ayağını denk alsın! (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ayrıca
Sayın Başkan, bu konuşmayla ilgili olarak da İç Tüzük
hükümlerini işletmenizi beklediğimizi ifade ediyoruz. PKK’yla mücadele
Kürt halkına yönelik bir irade kırma, ona karşı
yapılmış bir hareket olarak da değerlendiriliyor, bunu da
şiddetle reddediyoruz.
Türkiye
Cumhuriyeti, canla başla 81 milyonun can ve mal güvenliği, ülkemizin,
vatanımızın, milletimizin, devletimizin birliği
bütünlüğü için şehitler vererek kararlı bir mücadele
yürütmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Hiç kimse terör örgütünün sözcülüğünü yapmasın.
Teşekkür
ederim. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Turan…
7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, meselenin
Kürt halkına karşı olmak değil, teröre karşı
olmak olduğuna, teröristi övmenin demokratik hak
olmadığına, Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları’nın
kullandığı dilin çalışma düzenini bozan bir dil
olduğuna ve İç Tüzük hükümlerinin işletilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
konuşmacı kendisinin eline nereden verildiğini bilmediğimiz
bir metinden hiç başını kaldırmadan, en ağır
ifadelerle “grubumuza, devlete saldırı” olarak niteleyeceğimiz
ifadelerle konuşmasını yaptı. Kürt halkına
karşı olduğumuzu ifade etti, savaş olduğunu ifade etti
vesair.
Sayın
Başkan, AK PARTİ, kurulduğundan bugüne kadar insanlarımızı
Kürt halkı, Türk halkı vesair değil, tam aksine, bu milletin
birliğini beraberliğini çok büyük adımlar atarak sağlamaya
çalıştı. Mesele Kürt halkına karşı olmak
değil, teröre karşı olmaktır. Terörle mücadelemiz
başından sonuna aynı kararlılıkla devam edecektir. O
yüzden, bu ifadelerin tümünü reddediyoruz. Mücadelemizin Kürt
kardeşlerimizle değil, teröristlerle olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca
Sayın Başkan, kısa konuşmanın içerisinde onlarca kez
terör örgütü liderine, mahkeme kararıyla tescillenmiş terör örgütü
liderine, öldürmediği kişi kalmayan kişiye; asker, polis,
öğretmen, hemşire, doktor, işçi, memur…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bebek…
HAYATİ
ARKAZ (İstanbul) – Bebek katili…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) –…öldürmediği kimse kalmamış bu insana daha ne
yapması lazım ki “sayın” denmesin, daha kimi öldürmesi
lazım ki “kötü” densin? Bu dil iyi bir dil değil Sayın
Başkan.
Bakınız,
Avrupa’da -hep örnek verilir AİHM’le ilgili kararlarda- sadece “Terörle
aramıza mesafe koymuyoruz.” dediği için bir parti
kapatıldı. Türkiye demokratik adımlarla çok büyük mesafe alarak
her türlü fikrin, her türlü görüşün Mecliste sağlanması
imkânını verdi. Parti kapatmak yok artık Türkiye’de ama terörle ilişki,
terörle iltisak bambaşka bir şey. Ne demek “Sayın Öcalan”? O
zaman çıksın başka birisi “Sayın FETÖ” desin. Bunun sonu
yok, bu doğru bir yaklaşım değil. O yüzden bu dilin
milletin ruhuna uygun bir dil olması lazım. Bu dili reddediyoruz,
kınıyoruz. İç Tüzük açısından
baktığımızda da en azından çalışma düzenini
bozan bir dil olduğunu ifade etmek istiyorum ve sizleri de bu konuda
adım atmaya çağırıyorum. Ayrıca suçu ve suçluyu övme
eylemidir bu işlem, böyle bir şey olamaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Teröristi övmek, teröriste hürmet etmek bir demokratik hak
değildir. 81 milyonun ruhunu incitecek olan bu tarz
yaklaşımların hiç kimseye faydası yoktur. Bu konuda herkesi
daha dikkatli bir dil kullanmaya davet ediyorum. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Ağıralioğlu, buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu’nun, bu topraklarda hak sahibi olduğunu
düşünenlerin ödeyeceği bedelin tarihî sicilde mevcut olduğuna,
demokratik her türlü hakkın talep edilebileceğine ancak terör
seviciliği yapılamayacağına, İç Tüzük’ü işleterek
suç ve suçluyu övmenin neyi gerektirdiğine dair hukuku
hatırlatmanın Meclis Başkanının vazifesi olduğuna
ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Dün bütçeyle alakalı
konuşmamı yaparken baştan hassasiyet izhar ettiğim bu
mevzuyu bugün bir daha tekrarlıyorum. Tekrarlarken aslında ayan
olanı beyan etmiş oluyorum hem de durduğumuz siyasi safı
belli etmiş oluyorum.
Bu
memlekette devletin, milletin bütünlüğüne kastetmiş bir cinayet
şebekesinin başına Türkiye Büyük Millet Meclisinde, devletin
kurucu iradesinin tecelli ettiği bu yerde Allah’ın kulu “sayın”
diyemez, Allah’ın kulu diyemez. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakın, arkadaşlar, biz
büyük bir milletiz, büyük bir devletiz. Biz burada oturup yanımızda,
yöremizde sizi buraya seçen insanların sizi buraya göndermiş
olmalarının arkasına sığınarak terör
seviciliği yapmasına müsaade edemeyiz lakin şunu da demeye
çalışmıyoruz: Yani biz burada oturup mikrofonlarda sizi tehdit
edecek kadar kendimize saygımızı da yitirmedik ama bilesiniz ki
biz devletimize, milletimize kast etmiş kim varsa bin yıldır bu
topraklarda şah damarlarını kesiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Dolayısıyla, bizim bu
topraklarımızı ne hakkına
aldığımızı, bu uğurda ne bedeller
ödediğimizi cihan bilir. Topraklarımızı hangi hassasiyetle
beklediğimiz bilinir; talep eden, musallat olan, kendisini bu topraklarda
hak sahibi görenlerin ödeyeceği bedel tarihî sicilimizde mevcuttur lakin
biz bu Meclisin şahsımanevisine hürmeten, bu Meclisin kurduğu,
koruduğu, kolladığı devlete hürmeten size bu Meclisin
ruhuna uygun şekilde burada terör seviciliği yapmayın diye
ikazda bulunmak zorundayız. Bu, sadece size değil, bu uğurda
mücadele eden, bugün yarın cephede, bugün yarın sınır
ötesinde mücadele eden arkadaşlarımızın,
kardeşlerimizin, evlatlarımızın şehadetiyle ilgili
duyduğumuz saygının ve sorumluluğun da gereğidir.
Cümlelerinize
dikkat etmenizin bizim açımızdan söylenebilecek tarafı: Meclis
Başkanımız önümüzü arkamızı kollayacak, İç Tüzük
işletilecek, yasalar işletilecek. Suç ve suçluyu övmenin neyi
gerektirdiğine dair hukuku hatırlatmak Meclis
Başkanımızın vazifesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Türkiye bir hukuk devletidir. Bu
hukuk devleti içerisinde bunlar tanımlanmış suçlardır. Bu
suçlara “Ben bu suçu işleyeceğim.” diyenin ödeyeceği bedeller
vardır. Yani burası kabadayılık edilecek yer değildir,
burası Millet Meclisidir. Milletin Meclisinde bir cinayet şebekesinin
başına “sayın” denmez; “sayın” diyen milletin Meclisine
giremez. Dolayısıyla, bu mevzuyu şöyle polemik mevzusu hâline
getirmeyin, burada demokratik her türlü hak talep edilebilir,
konuşulabilir, her şey müzakere edilebilir; burada terör
seviciliği yapılamaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, biz de bir söz rica ediyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Kurtulan, buyurun.
9.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, devletin
resmî bir politikası olarak Öcalan’la görüşmelerin
yapıldığına ve Kürt sorununun çözümü,
barışın inşası için bir çabanın açığa çıktığını
herkesin bildiğine, ortada ciddi bir mesele varken “susun” demekle, itham
etmekle sorunun çözülemeyeceğine, Türkiye’de tek millet, tek dil, tek
inanç olmadığına ilişkin açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Yani
bundan üç yıl önce bu devletin -sadece “AKP” demiyoruz biz- resmî bir
politikası olarak Öcalan’la, İmralı’yla görüştüğünü,
uzunca bir zaman görüşmelerin yapıldığını,
partimizden destek alındığını, partimizden belirlenen
bir heyetle defalarca adaya gidildiğini, oradan Kandil’e gidildiğini
ve bir iyi niyetle Türkiye'nin çok önemli bir sorunu olan Kürt sorununun
çözümü, barışın inşası için bir çabanın
açığa çıktığını hepimiz biliyoruz. Bunu
sadece AKP’ye mal etmek doğru değil, bu bir devlet
politikasıydı. Devletin tüm organları…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – “AKP” demek “devlet” demek değildir, öyle bir şey
olmaz.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Ben “AKP devlettir.” demiyorum. Tüm devletin
organlarıyla ortak bir konsensüsle bu adım atıldı. Belki
AKP Hükûmetleri döneminin en uygun, en iyi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
FATMA
KURTULAN (Mersin) - …bu topluma yaptığı en yararlı iş
olarak görmek gerekiyor. Partimiz bunu böyle görüyor. Tamamına
erdirilemedi, çok daha kanlı bir süreç yaşadık. Elbette bunu
ayrı bir kenara koyuyoruz ama bu dönemi böyle… Şu an
istediğinizi söyleyebilirsiniz ama bu devlet, bir dönem -ki önünde sonunda
bu böyle olacaktır, bir çözüm için oraya gidildiğini hepimiz
biliyoruz- önemli bir faktör olarak gördü, savaşı bitirecek bir güç
olarak gördü ve dolayısıyla, böyle bir deneyim Türkiye'nin önünde
duruyor.
HDP’ye
gelince…
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bunun adı “savaş”
değildir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Gayretlerin de beyhude olduğu ortaya çıktı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Savaş iki millet arasında olur.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – “Savaş” demeyebilirsiniz.
Sayın
Başkan, konuşturmuyorlar. Süremi göz önünde bulundurmanızı
rica ediyorum.
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Seni burada dinleyemeyiz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Terörle mücadele savaş değildir.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Onu da söyleyeyim.
1990’lı,
1994’lü süreçlerin ortalarında, dönemin Genelkurmay Başkanı,
açın arşivleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
FATMA
KURTULAN (Mersin) - … Doğan Güreş “düşük yoğunluklu bir
savaş” demiştir. Artık 50 binlere varan bir insan ölümünden söz
ediyorsak ister “çatışma” deyin ister “bizim köyün kavgası”
deyin ister şu deyin ister bu deyin ama ortada ciddi bir mesele varken
“Susun.” demekle biz bu sorunu çözemiyoruz.
Arkadaşlar,
HDP şunu savunur, HDP şuranın uzantısı, buranın
uzantısı deyip itham etmekle sorunu yine çözemeyiz.
ERKAN
HABERAL (Ankara) – Kendisi… Uzantısı değil, özü!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – HDP ortak bir vatanda, demokratik, ortak bir vatanda, tüm burada
yaşayan halkların ortak emeğiyle, katkısıyla,
kanıyla inşa edilen, oluşan bayrağı ortak değeri
olarak görür ancak “tek” “tek” dediğiniz, tek bir millet yoktur burada,
tek bir dil yoktur burada, tek bir inanç yoktur Türkiye'de. Biz, demokratik bir
ülkede özgür yurttaşlar olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Bu rezaleti dinleyemeyiz Başkan,
müdahale edin!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Neye müdahale edecek?
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Bu kadar rezalet olmaz!
BAŞKAN
– Tamamlayın Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Böyle rezalet, böyle…
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Türkçe konuşulur, kardeşlik, birlik,
beraberlik vardır…
BAŞKAN
– Bir dakika… Arkadaşlar…
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Kürt kardeşlerimizi temsil edemezsiniz!
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Rica ediyorum ben meramımı anlatayım.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Bunun adını da şöyle koyuyorum Sayın
Başkan: Bir süreden beri bir parti -sataşma diyeceksiniz ama bunu
söylemek zorundayım- içinden ayrıldığı partiye
“Antidemokratiksin.” demiştir, “Lider sultasıdır.”
demiştir, ayrılmıştır ama şu an seçime giderken
MHP tabanından bir tane meclis üyeliği fazla almak için “Hepinizden
daha sağcıyım.” “Hepinizden daha ırkçıyım.”
“Hepinizden daha çok inkâr ediyorum diğer halkları.” diye bir
yarış içerisindedir, bunu da halkımız 31 Martta
yutmayacaktır, yemeyecektir; bu çabaları beyhude görüyoruz.
Özellikle
bu bütçede, şu an odalarımıza bizi tehdit eden telefonlar
alıyoruz, bunun sorumlusu sizlersiniz; şu an, yine, grup başkan
vekili bizi tehdit eden konuşmalarını
tamamlamıştır.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ
MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – İç Tüzük Sayın
Başkan!
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa
Şentop’un, İç Tüzük’ün 67’nci maddesi ile 161’inci maddesinin
içerdiği hükümlere, hatiplerin konuşurken kaba ve
yaralayıcı ifadeler kullanmaması gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
– Arkadaşlar, şimdi, bütün bu grup başkan vekillerimizin
katılmış olduğu tartışma kürsüdeki hatibin
konuşması üzerine oldu.
Tabii,
kürsüde mümkün olduğu kadar hatibe müdahale edilmiyor fakat malumunuz
İç Tüzük’te 67’nci maddede, kürsüde de başka yerde de kullanılan
ifadelerin kaba ve yaralayıcı ifadeler olmaması ve hatibin temiz
bir dil kullanması konusunda dikkat çeken bir hüküm var, bu konuda oturumu
yöneten Başkana da yetki veren bir madde var.
Ayrıca,
İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin (3)’üncü bendinde yapılan düzenleme
de genel anlamda suçu ve suçluyu övecek, anayasal düzene aykırı
ifadelerde bulunacak şekilde konuşmayla ilgili cezalandırmalar
içeriyor.
Burada,
hatiplerden ricam, konuşurken kaba ve yaralayıcı ifade
kullanmaması, milletimizin genelini ve Meclisi, heyetimizi yaralayıcı
ifade kullanmaması ve temiz dille konuşmalarını
gerçekleştirmesi yönündedir. Bunu burada hatırlatmak istiyorum.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Bir şey hatırlatmak istiyorum Başkan,
müsaadeniz varsa. Yani bu kavramı, “sayın” kavramını 2011
yılında… Bizler çok ceza aldık. Ancak 2011 yılında
Yargıtay 8. Dairesi bunu “suç ve suçluyu övmek” kavramından
çıkarmıştır, dolayısıyla yargının böyle
bir kararı yoktur. Yargı bunun suç olmadığına kanaat
getirmiştir. Böyle bir karar da vardır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ü konuşuyoruz,
İç Tüzük’ü.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Asla böyle bir şeyi kabul
edemeyiz, asla kabul edemeyiz.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, bu, ayrı bir tartışma konusudur.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sizin hatırlatmanıza ihtiyacımız yok
Sayın Başkan, İç Tüzük hükümlerini uygulamanızı
istiyoruz.
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Yani, hani orada yokken, yargıda yokken bizim burada…
BAŞKAN
– Münferit bir kullanıma yargı kararı olabilir ama burada
mükerreren ve Genel Kuruldaki konuşmayı, sükûneti bozacak
şekilde tekrarlı olarak kullanılmasının ayrı bir
hukuki sonucu olur. Bunu burada bir hukukçu olarak ifade etmek isterim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yargıtay kararı Türkiye
Büyük Millet Meclisine ilişkin değil. İç Tüzük’ü
konuşuyoruz. Anayasa Mahkemesi karar verir ancak. O nedenle İç
Tüzük’ü işletmenizi bekliyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – 161 değil mi Sayın Başkan?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – 161’inci maddeyi.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Arkadaşlar, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar; MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, geçiyor muyuz bu işi?
Sayın Başkan, bu işi geçmeyelim. İç Tüzük’ü işletmeniz
lazım. Yani buradaki en ufak bir meselede İç Tüzük hükümlerini
işleten Başkanlık Divanı bu konuda sessiz kalarak bundan
sonraki gelişmelerin de müsebbibi olacak.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, İç Tüzük’e uygun davranıyorum.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Eğer bu konuda gereken İç Tüzük işletmesini
yapmazsanız bu kürsüyü de âdeta terörist kürsüsüne döndürürsünüz. Bu
konuda gereken işlemi, önlemi yapmanız gerek.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ne alakası var?
FATMA
KURTULAN (Mersin) – Siz bize “terörist” diyemezsiniz Sayın Grup
Başkan Vekili.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, bir dakika…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sabah akşam terör örgütünün propagandasını
mı dinleyeceğiz? (MHP ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu konudaki tavrınızı netleştirmeden
evvel, eğer bu konudaki kararınızda ısrarcıysanız
kararınızla ilgili usul tartışması açmak istiyoruz.
BAŞKAN
– Konuşmacı bitirsin, ara vereceğim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, hayır, bu mesele bitmeden
konuşmacıyı başlatamazsınız. Bu konudaki
kararınızı vermeden evvel size hatırlatmak istiyorum,
tavrınızla ilgili usul tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN
– Konuşmacıyı kürsüye çağırdım Sayın
Türkkan, bitirdikten sonra açacağım.
MUSTAFA
BAKİ ERSOY (Kayseri) – Geri çağırın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Hemen ara ver Sayın Başkan, o zaman ara ver.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bakın, usul
tartışmasıyla ilgili geçen sefer “Geçtikten sonra usul
tartışması isteyemezsiniz.” diyen yine sizsiniz.
BAŞKAN
– Hayır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben de diyorum ki: Bu mesele konuşulurken
hakkında verdiğiniz kararda ısrarlıysanız başka
bir konuşmacıya geçmeden evvel bu konuda usul tartışması
açmak istiyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Türkkan, geçen seferki konu tamamlanmış bir oylamayla
ilgiliydi. Siz burada bir uygulama talep ediyorsunuz, yapılmamış
bir iş. Bununla ilgili usul tartışması açacağım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN
– Konuşmacı kürsüde, konuşmasını tamamlasın,
arkasından usul tartışması açacağım disiplin
hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Peki.
HDP
GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doğrudur, kimi konular burada
tartışılıyor, biz tartışmaya, konuşmaya
devam edeceğiz. Biz 90’larda o dönemki DEP Milletvekili Mehmet
Sincarların ensesinden vurulduğunu da gördük, cezaevinde olan
vekilleri de gördük; şu an cezaevinde olan, bir önceki Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ;
bundan birkaç gün önce tutuklanan kıymetli arkadaşımız
Sırrı Süreyya Önder’i de cezaevine uğurladık. Maalesef
burada söylenecek çok şey var, karşı çıkabilirsiniz,
tartışabilirsiniz, yaralayıcı ve yıkıcı
kelimeler olarak da değerlendirebilirsiniz ama bu ülkede demokrasi varsa
tahammül edebilme becerisini birbirimize karşı göstermemiz gerekiyor.
Leyla
Güven meselesi bizim için anlamlıdır, kıymetlidir, otuz beş
gündür dönüşümsüz açlık grevindedir. Otuz beş gün kritik bir
süredir. Leyla Güven buranın bir üyesidir, milletvekilidir, talepleri
vardır. Bu, siyasi boyutudur, bu siyasi boyutuna da değinmekte yarar
vardır. Diğer boyutuyla söyleyeceklerimiz de vardır. Bir zahmet
dinlerseniz, tahammül edebilirseniz bize, biz söyleyeceğimizi
söyleyeceğiz yani. Leyla Güven 24 Haziranda seçildi, şu an otuz
beş gündür dönüşümsüz, süresiz açlık grevindedir. Açlık
grevinin sebebi, Sayın Öcalan üzerinde bir tecrit vardır
arkadaşlar. İki buçuk yıldır ailesinden kimse
görmemiştir. İktidar milletvekilleri buradadır, sorumluları
buradadır. En son 11 Eylül 2016’da kardeşi gitti, ziyaret etti. Biz
buradan Adalet Bakanına sesleniyoruz, Sayın Abdulhamit Gül’e
sesleniyoruz: Açın bir kanal, ailesi olarak gidip görelim.
FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) – Ne oluyor Sayın Başkan, “sayın” diyor yine
bu adam!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, konuşmayı nihayete
erdirmeniz lazım, bu kadar rezilliğe müsaade etmemeniz lazım!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – Orada yaşamıyla ilgili,
sağlığıyla ilgili endişeler vardır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Konuştuğumuz konunun üzerine inadına
yapıyor, Meclisi tahkir ediyor!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – Siz kabul etseniz de etmeseniz de biz burada fikirlerimizi
söyleyeceğiz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Müsaade etmemeniz lazım!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – 2013’te “Nevroz”da, Diyarbakır’da bir barış
deklarasyonu yayınladı ülkenin huzuru ve sükûneti için;
arkasındayız, destekliyoruz. O mektubun da İmralı’dan
nasıl geldiğini karşımızda bulunan vekil
arkadaşlarımız çok iyi bilir; bu bir.
Arkadaşlar,
diğer kısım da hakikaten aile olarak -benim amcamdır- iki
yıldır herhangi bir temasımız yoktur. Bakın, siyasi
boyutunu bir tarafa bırakırsak; bir kanal açılsın, her
zaman, iki buçuk yıl önce yaptığı görüşmeler
nasıl yaşanıyorsa aileyle, orada gidip biri -kardeşi olur,
ablası olur, yeğenlerinden biri olur- bir ziyaret yapsın.
İnsani olan bir şeydir; hukuk devletinde gidip ziyaret edilmesi
gerekir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Senin aile meselelerinin konuşulacağı yer
burası değil, aile meselesi değil bu.
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – Bunu böyle değerlendirmek gerekiyor yani
çıkıp ortaya laf atarak bu işi çözemeyeceğinizi de
bilmelisiniz.
28
Şubat 2015 Dolmabahçe mutabakatı gözler önündedir. Bizler balık
hafızalı insanlar değiliz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – O katilin öldürttüğü bebelerin anasına gidin
önce, ailesine gidin adaya gideceğinize.
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – Orada, bakınız, Efkan Ala, Yalçın
Akdoğan, Mahir Ünal; bizden de orada Sırrı Süreyya Önder…
BAŞKAN
– Sayın Hatip, söz aldığınız konu üzerinde
konuşun lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – O katilin öldürttüğü bebelerin analarına gidin!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – Bunu belirtmek lazım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – O kadar vicdan muhasebesi yapıyorsanız o
bebelerin analarına gidin, kundaktaki bebelerin analarına gidin!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) – Bu ülkenin en önemli saraylarında bu görüşme
gerçekleşti. Biz belirtiyoruz, bu savaş -çatışma da
deseniz, savaş da deseniz- kör bir savaştır, sonu yoktur. Biz,
barışla, demokrasiyle, diyalogla bu işin çözülmesinden
yanayız.
Arkadaşlar,
bunları belirteceğiz. Doğrudur, zorlanan bir toplum
yapısı vardır, kırk yıldır yaşanan bir
şiddet durumu vardır, insanlar gencecik evlatlarını
yitirmiştir oradan, buradan. Ben ayrım yapmıyorum ama bu konu
tartışılıp konuşulmalıdır. Oradan laf atmakla
da bu işler olmaz. Leyla’nın talebi de bizim talebimizdir.
Doğrudur,
birkaç noktaya değinmek istiyorum konuştuğumuz konu üzerinde.
Nükleer ve bor enerjisi üzerinde belki kimi faaliyetler şu an
yaşanıyor ama bu faaliyetler insan ve doğa merkezli olmadıkça
topluma da coğrafyaya da zarar verir. Yerli ve millîden bahsederler,
çağırırlar Rusya’yı, ihaleyi oraya verirler; farklı
bir ihalede çağırırlar Çinlileri, ihaleyi oraya verirler. Orada
çalışan emekçinin, işçinin ya da mağdur olan halkın
fikirleri, düşünceleri hiçbir yere yansımaz. Yerli ve millî
olduğunuzu söylersiniz ikide bir kimi bulunduğunuz faaliyetlerde,
Amerika’dan bir telefon gelir, din mensupları bırakılır,
farklı şeyler yapılır.
Bu
noktada, biz belirtiyoruz arkadaşlar, toplumun tüm sorunlarının,
ekonomik, siyasal, sosyal sorunlarının burada
tartışılması gerekiyor, konuşulması gerekiyor.
Doğrudur, bir seçim vardır 31 Mart 2019’da. Bu seçime dönük kimi
söylemler de geliştirilebilir “Nereden nereye oy devşirebiliriz,
hangi tabandan farklı bir partiye oy kaydırabiliriz?” diye ama bu
toplumsal sorunlar çok önemlidir. Bunların üzerinde konuşup
tartışıyoruz, tartışmaya da devam edeceğiz
arkadaşlar.
Biz
buradan, tekrar, şehrimizin de sorunlarından bahsetmek istiyoruz
çünkü Urfa büyük bir şehirdir. Belirtmek gerekiyor, bu tarımın
sorunları, çiftçinin sorunları, esnafın sorunları… Geçen
konuşmamızda da belirttik, maalesef insanlar aramaya devam ediyor.
Hem bir kış durumu vardır, mısırın, mahsulün
kalkma dönemidir. İki ay önce 1.250 liradan açılan piyasa şu an
820 lira ve millet mısırını satacak tüccar
bulamamaktadır. Piyasada paranın dönmediğini, paranın
olmadığını söylemektedirler. Bu noktada, bu ülkenin
tarımıyla ilgili, bu ülkenin hayvancılığıyla
ilgili, ilgili bakanlıklar politika geliştirirken bu
insanlarımızın, çiftçilerimizin ihtiyaçlarını göz
önünde bulundurmaları gerekiyor, maalesef… Yani bizim orada büyük bir ova
var, Harran Ovası; Akçakale’den başlıyor, Harran,
Kızıltepe içindedir, Viranşehir içindedir, Siverek, Hilvan,
Bozova içindedir... İnsanlar büyük emek veriyor, tarıma katkı
yapmak istiyor, bu ülkenin millî gelirine katkı yapmak istiyor.
Bildiğimiz gibi iktidarın politikasızlığı bu
nokta da ön plana çıkıyor; gidiyor, mısırı gemilerle
dışarıdan getiriyor. Buradaki çiftçilerimiz ise
mısırını satacak tüccar bulamamaktadır
arkadaşlar. Şehir merkezine gidin, bakın, insanlar
ağlıyor.
Belediyeciliği
asfalt ve beton belediyeciliğine çevirdiler. Aynı anda hem
Diyarbakır yolu üzerinde inşaat başlatıyorlar, hem de
aynı zamanda Suruç-Antep yolu üzerinde de kimi inşaat faaliyetleri,
köprü faaliyetleri başlatıyorlar. Trafik böyle olmuş, insanlar
geceleri evine ulaşamamaktadırlar. Mecbur bizim burada bu konulara da
değinmemiz gerekiyor, ülkenin, şehrin sorunlarıdır.
Arkadaşlar, toplumu derinden sarsan, derinden ilgilendiren konuları
bize konuşturmamak için ellerinden geleni yapıyorlar ama
konuşmak lazım arkadaşlar. Konuşma dışında
ne yapmalıyız? Bu ülkenin birçok sorunu var; ekonomik sorunu var,
siyasal sorunu var, sosyal sorunu var. Biz konuşacağız yani bizi
halkımız bunun için buraya göndermiş.
Bundan
birkaç gün önce biz de açlık grevine girdik kendi ilimizde. 47
arkadaşımız il içinde gözaltına alındı
arkadaşlar.
AYHAN
EREL (Aksaray) - Öyle görünmüyor ya!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) - 8 güne çıkarıldı gözaltı süreleri.
Maalesef gelip bu insanlar bu şekilde gözaltına alınıp…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Semirdiniz hepiniz, semirdiniz!
ÖMER
ÖCALAN (Devamla) - “4+4+4=12” güne çıkan gözaltı süreleri
vardır. Biz halkımızın taleplerini, düşüncelerini, fikirlerini
bu kürsüde ifade ediyoruz, yetkililerle konuşuyoruz, vali
yardımcısını arıyoruz, diyoruz ki: Parti
binamızın önünde partiye girenin GBT’si yapılıyor,
çıkanın GBT’si yapılıyor, il başkanımız
partiye giriyor, GBT’si yapılıyor. Vali yardımcısı “Bizim
haberimiz yok. Biz bilmiyoruz.” diyor. Bizim şu an aklımıza
farklı şeyler geliyor. Vali yardımcısının,
valinin, Emniyet yetkililerinin bu konudan haberi yoksa o zaman o
kapının önünde durup bu uygulamaları yapanlar kimlerdir, bu
yetkiyi nereden almışlardır? Bu noktada biz ilgililere
çağrı yapıyoruz: Arkadaşlar, seçim dönemidir. Partimize
yönelttiğiniz bu zulüm politikalarını bir an önce durdurun.
Ben
sözümü fazla uzatmıyorum. Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Mücadeleye de devam edeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, grup başkan vekillerimizi görüşmeye
davet ediyorum.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
VI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Diyarbakır Milletvekili Musa
Farisoğulları’na, konuşmasının geneli itibarıyla
İç Tüzük’ün 157’nci maddesinin (2) numaralı bendi uyarınca
sükûneti ve çalışma düzenini bozduğu için uyarma cezası
verilmesi
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, Diyarbakır Milletvekili Sayın Musa
Farisoğulları’nın az önce yaptığı
konuşmasının bütününü tutanaklardan inceledik. Bu
konuşmanın geneli itibarıyla İç Tüzük’ün 157’nci maddesinin
(2)’nci bendi uyarınca sükûneti ve çalışma düzenini
bozduğundan uyarma cezası gerektirdiğini düşündük.
Kendisine İç Tüzük’ün 158’inci maddesine göre uyarma cezası
veriyorum.
2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Mahmut
Celadet Gaydalı.
Buyurun
Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on iki dakika.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Nadir
Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ile Maden ve Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce, uluslararası hukuka kendi hamlesini yapanların
kendi ülkesindeki hukuku yok ettiği bu Türkiye şartlarında
başta Sayın Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya
Önder’i saygıyla selamlarım.
Bugün,
yarın ve öbür gün Sayın Selahattin Demirtaş Sincan’da hukuk
dersi verecektir. Buradan onun nezdinde tüm siyasi tutsaklara selam ve
saygılarımı iletiyorum.
Değerli
milletvekilleri, üretim bir ülkenin ekonomisi için en önemli unsurlardan
biridir. Üretimin olmadığı bir ekonominin uluslararası
müdahalelere de açık olması gayet doğaldır. Bu durumda
yapılması gereken üretim politikalarınıza hız
vermektir. Bu politikalar yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
desteklenirse, çevreyi ve insan yaşamını merkezine alırsa
hem yaşanabilir bir dünya hem de ithalatın azaldığı,
ihracatın arttığı bir ülke hâline gelebiliriz. Fakat bunu yaparken
insanı merkezine almayan, sermayenin ve patronların güdümünde bir
anlayış sergilemek ölümlere de davetiye çıkarır. Çünkü
kapitalizm yaşamdan değil, yıkımdan beslenir. Maalesef,
Türkiye de vahşi kapitalizmin örnek ülkelerinden biri hâline
gelmiştir. Neoliberal politikalar Soma’da, Şirvan’da,
Şırnak’ta ve Ermenek’te yitip giden canların asıl
sorumlusudur. Toza toprağa bürünmüş şehirler, kirlenen yer
altı suları, yok olan doğal yaşam ve çevre
kirliliğinin asıl sorumlusu sermaye güdümlü
çalışmalardır. Devlet kaynaklarının özel sektöre
devriyle emek sömürüleri had safhaya ulaşmıştır.
1990’lı yıllarda hız kazanan ve AKP döneminde bitme
noktasına gelen kamu madenciliği, ülkenin sahip olduğu
kaynakları ticarileştirme ve şirketleştirmeyle rekabet
politikasının merkezine yerleşmiştir.
Sermaye
rekabetinde işçiye ve emekçiye düşen pay ise ölümler olmuştur.
Maden İşletmeciliği Genel Müdürlüğünün sunduğu
verilere göre yedi yılda 40 kamu madeni daha elden
çıkarıldı. Şu an faaliyette olan 57 kamu madeni de
yavaş yavaş yok olacak ve doğal kaynaklar tamamen sermayeye terk
edilecektir. Sadece kaynaklar değil, insanların yaşamları
da bu sektörün insafına bırakılacaktır.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: MTA son iki yılda Türkiye’de ne kadar arama
yaptı? MTA, özel sektöre aktardığı kaynaklarla sonuç olarak
ne buldu, ne elde etti?
Değerli
milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 128.195 kişi
madencilik sektöründe hizmet vermekte. Tabii, bunlara kaçak madenlerde
çalıştırılan, daha doğrusu, kaçak
çalışmasına göz yumulan madenlerin işçileri dâhil
değil. Bunlarla birlikte 200 binden daha fazla bir sayıdan
bahsedilmektedir. Bir vatandaş “tweet” attığında tüm
güvenlik güçleri seferber oluyor ama şirketler Türkiye’nin dört bir
yanında; kaçak madenlerde insanların hayatlarıyla
oynanmasına göz yumuluyor. Bakın, Şırnak’ta 5 yurttaş
göçük altında kalarak can verdi. Yetkililer hemen “kaçak maden” dediler.
İhalenin yapıldığı, kömürünün
alındığı yere “kaçak” diyerek sorumluluk almak istemeyen
bir yapının varlığı söz konusudur. Ölüm olunca “kaçak
maden”, satış olunca “ihale alan şirket.” İşte madencilik
politikasının genel yapısı budur.
Birçoğu
hukukun dışına çıkarak aktif hâle getirilen madenlerin
faaliyetleri, hâlâ çalışıyor olması nasıl izah
edilebilir? Bu faaliyetleri yürüten şirketlere hangi gerekçelerle lisans
verilmektedir? Devlet Denetleme Kurulunun hazırladığı
rapora göre iş cinayetlerine maruz kalan işçilerin yüzde 86,3’ü;
iş cinayetleri sonucu hayatını kaybeden işçilerin yüzde
53,56’sı kömür ve linyit çıkartılması faaliyet kolunda
çalışanlardan meydana geldiği tespit edilmiştir. Madenlerdeki
iş cinayetleri ve Hükûmetin sorumluluğu bizzat devletin en üst
düzeyindeki yetkili kurumları tarafından da açıkça itiraf
edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütçeler şirketlere para aktarmanın bir yöntemi
hâline getirilmemelidir. Bütçeler savaş makineleri hâline de
dönüştürülmemelidir. Bakın birçok nadir toprak elementleri var. Bu
toprak çelik alaşımından metal alaşımına,
seramikten cama, petrokimyadan elektrik, elektroniğe, tekstilden
güneş enerjisine varıncaya kadar birçok sahada
kullanılıyor. Pazardaki en büyük pay ise Çin’in.
Ülkemiz
de 1965-2004 yılları arasında 20 civarında
çalışma yapılmıştır. Sonuç olarak kayda
değer bir şeye ulaşılamadığı
kaydedilmiştir. Ülkenin sahip olduğu nadir toprak elementlerine
ilişkin Enerji Bakanlığı tarafından yeterli
araştırma yapılmamıştır.
Bakın
elimizde bir “chart” var, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün
yayımladığı arama ve işletme ruhsatlarıyla ilgili.
2008’de 36.098 olan arama, 2018 yılında on yılda 6.624’e
düşmüştür. İşletmelerde de fazla bir değişim
zaten yok. Kullanım alanlarının ve miktarlarının son
yıllarda hızla artması nedeniyle fiyatlar hızla
yükselmektedir. Önümüzdeki yıllarda dünya çapında 9 milyar
dolarlık yıllık ticaret hacminden bahsedilmektedir.
Sayın
Oktay bütçe konuşmasında “Akdeniz ve Karadeniz’deki hidrokarbon
potansiyelinin keşfedilmesi için millî gemilerimizle detaylı sismik
aramalar yürütmekteyiz. Bu sismik aramalardan sonra derin ve sığ
deniz sondajlarında yine millî sondaj gemimiz Fatih’i kullanıyoruz.
Fatih’in yanı sıra 2’nci sondaj gemimiz 2019 yılı
başında portföyümüze dâhil olacaktır. Bu gemilerimizle Akdeniz
ve Karadeniz’in her bir yerinde ayrı ayrı sondajlar yapmak suretiyle
petrol ve doğal gaz aramacılığında aktif bir strateji
izleyeceğiz.” demiştir.
Yerli
ve millî ilk 6’ncı jenerasyon ultra derin su sondaj gemisi Fatih
30/10/2018 tarihinde Alanya açıklarındaki Alanya-1 kuyusunda arama
sondajına başladı. 2011 Güney Kore yapımı
İskandinav Odfjell Drilling şirketinden yaklaşık 200 milyon
Amerikan dolarına satın alınan millî gemimizin işletmesini
de tabii ki millî Caspian Drilling şirketi yapmaktadır! Her hâliyle
millî olan gemimizde hemen her milletten -Çin, Japon, Norveçli-
yaklaşık 200 kişi çalışmaktadır! Yerli ve millî
mühendis ya da çalışanlarımızın oranı da tabii ki
yaklaşık yüzde 5-10 oranındadır! Çünkü bu proje yerli ve
millî bir projedir!
Amerika
Birleşik Devletleri’nde sadece Permian havzasında yüz yıl içinde
400 binden fazla kuyu kazıldığını, ülkemizde bugüne
kadar yaklaşık 4.700-4.800 kuyu kazıldığını
ve TPAO, TPIC ortaklığının Güneydoğu Anadolu
Bölgemiz’de geçen aylarda karadaki bir kuyunun sondajı başka
şirketlerin 2-3 katı zamanda yani ortalama dört ayda ancak
tamamladığını düşündüğümüzde, günlük maliyeti
yaklaşık 400-500 bin Amerikan doları olan millî sondaj gemimizin
alacağı sonuçları ve bu işin maliyetini de büyük bir
heyecanla ve korkuyla beklemekteyiz.
Ayrıca
henüz yeni özelleştirme adımları atılan ve TPAO’dan
ayrıldıktan sonra gerçekleştirdiği kuyu
operasyonlarında iş kazası üzerine iş kazası
yaşayan ve yeni yapılanan organizasyonunu tekrar organize etmeye
çalışan TPIC’e ileride bu geminin devredilip devredilmeyeceği,
satın alınan ya da alınacak ikinci geminin
Kıbrıs’ın güneyinde hangi koşullar altında ve hangi
verilmiş sözlere ve inisiyatiflere istinaden sondaj
yapacağını da çok merak etmekteyiz.
İsrail’in
Kıbrıs’ın güneyinde sondajına karşı çıkan,
yaygara çıkaran ama sonra de yan çizip suskunluğa bürünen kişi
ve kurumların daha sonra ABD’nin özel şirketleriyle bu gazın
satışını yapmasına ses çıkarmamalarını
da zaten alışkın olduğumuz tavırları tekrar
gördüğümüz için sıkılarak izlemekteyiz. Sonuçta, yerli ve millî
sondaj gemimiz hayırlı olsun ve maliyeti kaç Amerikan doları,
pardon, yerli ve millî kuruş tutacak; merakla bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 2019-2021 dönemini kapsayacağı söylenen Yeni
Ekonomik Program, kısacası YEP olarak adlandırılan,
aslında YEP değil de “YEM”dir bu ve bu 2019 Mart seçimlerini atlatmak
için ortaya atılmış yemdir, sevgili sazan balıklarına
duyurulur.
Ekonomik
krizin ilk sinyallerini 2016 yılında AKP Genel Başkanı
“Pompada su bitti.” diyerek vermişti. 2017 yılında Genel Kurulda
yaptığım konuşmada “Pompada su bitti ama hortumlar su
dolu.” demiştim. Pompa çalışmadığı sürece
hortumdaki suyun hiçbir işe yaramayacağını da
aktarmıştım. Hortum sistemi yerine bütün ülke düzgün boru
hatları tesisatıyla döşenseydi emin olun havuzdaki bu su bütün
ülkede düzenli bir yeşermeyi sağlardı. Ne yazık ki hortum
sistemi düzensiz ve başıbozuk olduğundan, çapları ve
uzunlukları tamamen düzensiz olduğundan ancak bazı yöreleri
bataklığa çevirir.
Şimdi
yapılan da en basit fizik kuralı olan birleşik kaplar
kuralı uygulanmak isteniyor, bununla bir denge sağlanmak isteniyor.
Kürtçede bir laf var “…”(x)
derler, Türkçesi
“Atlıları tutun, yayalar bizimdir.” yani zenginleri dengeleyin,
fakirler zaten bizimdir. Hortumların çapı ve uzunluğu düzensiz
olduğundan burada bir denge sağlamanız mümkün değildir.
Hatta bazı hortumların yurtdışına
uzandığı bile bilinmektedir. Hortum sisteminde hesap
kitabın tutturulması mümkün değildir. Tabii bu uyumsuzluk,
dengesizliği de beraberinde getiriyor. Ülkede adil, dengeli bir gelir
dağılımı sağlayamazsanız sosyal dengeyi, sosyal
barışı da gerçekleştiremezsiniz, huzuru da
sağlayamazsınız. Gelin, kelime oyunlarıyla rakamlar
vererek, kendi kendinize bile çelişkide kalarak insanları
kandırmayın.
Enflasyonun
yüzde 21,62 olduğunu beyan ederek, arkasından çiftçiye desteğin
yüzde 10,7 arttırdığınız zaman bir önceki yıla
göre reel olarak yüzde 11 daha az ödeyeceğinizi açıkça itiraf edin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Devamla) – Teşekkür ederim.
Millî
Eğitim bütçesinin en fazla olduğunu beyan edip çaresizlik içinde hâlâ
ücretli öğretmenlik sorununu niye çözemediğinizi itiraf edin.
Öğretmen ihtiyacı varken beş, on hatta on beş
yıldır çalışan ücretli öğretmenlerin niçin kadroya
alınmadığını açıklayın. Binlerce öğretmen
kadro beklerken ve ihtiyaç da varken niçin istihdam edemediğinizi
açıklayın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Söz sırası, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlu’da.
Buyurun
Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on bir dakika.
HDP
GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Ben,
doğrusunu isterseniz Ticaret Bakanlığıyla ilişkili
Rekabet Kurumu üzerine konuşmak istiyorum. Rekabet Kurumu üzerinde
konuşacağım gibi deminki tartışmayla ilgili olarak da
bazı şeyler söylemek istiyorum. Biraz daha serinkanlı
olmamız gerektiğini, biraz daha birbirimizi kabullenen bir yerden
siyaseti düşünmemiz gerektiğini söylemeye
çalışacağım.
Şimdi,
efendim, Rekabet Kuruluyla ilgili olarak önce şunu söyleyeyim:
Biliyorsunuz, Rekabet Kurulu, diğer birçok kurum gibi,
“bağımsız otoriteler” dediğimiz kurumlar gibi, 1980
sonrası dünyanın ürünleri olarak ortaya çıktı çünkü
neoliberal düzen 1980’lerden itibaren şöyle bir argümanla ortaya çıktı,
dedi ki: “Devlet artık işletmeci olmasın ve doğrudan
doğruya piyasa mekanizması, piyasa ekonomisi tek seçenek olarak kabul
edilsin.” Biz de biliyorsunuz, 24 Ocak kararlarıyla 1980’de serbest piyasa
ekonomisini kabul ettik Özal’ın reformlarıyla ve o süreçte bu
kurumları teker teker kurmaya çalıştık. Şimdi “Bu
kurumlar neydi?” diye baktığımızda, “Neden
bağımsızdılar?” diye baktığımızda
şundan dolayıydı: Mademki devletin işletmeci olarak
varlığı artık gerekmiyor idi, o zaman devletin bir denetim
kurumu olarak bu kurullara ihtiyacı vardı yani devlet denetim
fonksiyonunu bağımsız kurumlar aracılığıyla
yapacak diye bir anlayış vardı. Şimdi bu anlamıyla
baktığımızda şu ayrımı lütfen
kaçırmayalım: Bu kurumlar devlet kurumlarıydı, hükûmet
kurumları değildiler, dolayısıyla hükûmete karşı
da bağımsız davranabilecek imkânlarla donatıldılar.
Nasıl yapıldı? Mesela söyleyeyim: Mali bakımdan, idari
değilse bile mali bakımdan özerk kurumlardı bunlar yani kendi
iş alanlarında, kendi denetim alanlarında belli primler alarak
kendi bütçelerini hazırlayabiliyorlardı.
Bakın,
arkadaşlar, şimdi burada, tabii, ayrıntısına
giremeyeceğim ama 2011 yılında… Bu 2008 krizi, biliyorsunuz,
2009’da bize değdi, 2009’dan itibaren esasında benim gördüğüm
kadarıyla, dünyada da olduğu gibi Türkiye’de de hükûmetler tam olarak
neyi, nasıl yapacaklarını bilemez hâle geldiler. Adalet ve
Kalkınma Partisi de bence böyle bir noktaya evrildiğinde, 649
sayılı bir KHK’yle bütün bu bağımsız kurulları
arkadaşlar, bakanların denetimine tabi hâle getirdiler. Yani devlet
için kurulmuş olan, tüm toplumu temsil eden bir kurumun araçları
olarak kurulmuş olan bu kurumlar şimdi artık Hükûmete ait
kurumlar hâline geldiler. O sebeple de şu anda Rekabet Kurumu
Başkanı gibi diğer başkanlar, EPDK Başkanı
vesaire Hükûmetin içinde bakanların yanı sıra oturmak zorunda
kaldılar ve kendi bütçelerini yapamaz hâle geldiler.
Şimdi,
buradan, doğrusunu isterseniz yani bu konuda çaba gösteren,
çalışan bütün bu kurumların yöneticilerini eleştiriyor
değilim, sadece bir durum tespiti olarak söylüyorum: Gerçekten bu kurumlar
artık bağımsız değillerdir. Şimdi,
dolayısıyla da buradan gidersek -birazdan bu konuyu biraz daha
açacağım ama- mesela, İYİ PARTİ’den
arkadaşımız esasında soğan meselesine girdi, ben çok
ayrıntısına girmeyeyim. Ama biliyoruz ki -Ağustos
ayındaydı yanılmıyorsam- soğanla ilgili Rekabet
Kurumunun resen başlattığı bir ön araştırma oldu
ve ön araştırmada herhangi bir hâkim durum tespit edemedi. Yani bu
piyasada 3 bin komisyoncu, tüccar, perakendeci var ki bu kadar büyük bir
sayı içinde uyumlu eylem yapma şansı yoktur, dolayısıyla
bir tekel kurma şansı yoktur. Dolayısıyla da en
babayiğidinin bile payının yüzde 3 gibi bir civarda olduğu
bu piyasada “Herhangi bir şekilde hâkim durumunu kötüye kullanma veya
tekelci bir uygulama yoktur." dedi. 2018 yılının
Ağustos ayında bunu yayınladı kurul. Fakat son olarak -yine
İYİ PARTİ’den demin ki arkadaşımız da
değindi- geçenlerde, daha geçen hafta ki doğrusunu isterseniz ben
komisyonda Rekabet Kurumunu eleştirmiş bir insan olarak bu haberleri
okuyunca şöyle düşündüm: Ya, Allah Allah, ben yanılıyor
muyum acaba, gerçekten de bağımsız bir kurum mu Rekabet Kurumu?
Hükûmetin “Soğanda stokçuluk var.” vesaire dediği bir noktada
“Hayır, böyle bir şey yoktur.” diyebilmesi hakikaten hoşuma
gitti fakat geçen hafta bir açıklamada bulundu Rekabet Kurumu, dedi ki:
“Bu araştırma benim eski araştırmamdı.
Dolayısıyla da güncel bir şey söylemiyorum.” Ama bu
açıklama ne kadar tatmin ediciydi? Doğrusunu isterseniz beni etmedi.
Neden? Çünkü 3 bin tane oyuncunun olduğu, en babayiğidin
payının yüzde 3 olduğu bir sektörde, iki ay içinde, üç ay içinde
bir tekelleşme olmuş olamazdı. Dolayısıyla da ben
Rekabet Kurumunun: “Hayır, biz böyle bir araştırma yaptık,
burada işler normal gidiyor, ‘depoculuk’ diye bir mesele var.” vesaire
vesaire demesini beklerdim. Ama arkadaşlar, diyemezdi çünkü Hükûmetin bir
parçası olan bir kurumun bunu demesi mümkün değildi.
Şimdi,
başka bir örnek üzerinden size birkaç şey daha söyleyeceğim ki
bu mesele, demin anlattığım soğandan çok daha önemli bir
mesele arkadaşlar. O kadar önemli ki ben hani hasbelkader bu işlerle
biraz uğraşmış bir insan olarak verilere
baktığımda gerçekten müdahale edilmesi gereken bir piyasadan söz
ediyoruz yani medyadan söz ediyoruz.
Şimdi,
medya öyle bir sektör ki arkadaşlar, medya çimento sektörü gibi bir sektör
değildir, medyada tekelleşme çimento sektöründeki tekelleşme
gibi değildir. Çünkü çimento sektöründe tekelleşme tekelcilerin
kârını artırır, medyadaki tekelleşme sadece medyayla
uğraşan kişilerin ve kurumların kârlarını
artırmaz ama aynı zamanda, toplumun demokratik ideallerine etki etme
şansına sahip olabilirler veya siyasi düşüncelerine etki etme
şansına sahiptirler, o sebeple de medya çok önemlidir.
Şimdi
ben medyaya baktığımda gördüğüm şeyi söyleyeyim size.
Çok kaba bunlar yani ayrıntıya da girmeyeceğim, çok teknik
olacak ama gazete sektöründe 7 tane şirket olduğunu görüyoruz.
Bunların, esas itibarıyla, tabii, pazar paylarının
ayrıntısını bilmiyorum şu anda ben ama 7 tane
şirketin olduğu bir piyasanın rekabetçi bir piyasa olma
olasılığı çok düşüktür.
Şimdi,
geçelim kablolu yayına. Kablolu yayında 2 tane firma vardır.
Kablosuz yayında 3 tane firma vardır. Uyduda 3 tane firma
vardır. Şimdi, arkadaşlar, bunlar çok açık bir şekilde
bu sektöre müdahale edilmesi gerektiğini söyleyen işaretlerdir. Bunlar
“yoğunlaşma oranı” dediğimiz oranlarla hesaplanan ki ben
TÜİK’ten aldım bunları. Ama herhangi bir rekabet otoritesi
dünyada bu rakamları görse hemen bir ön araştırma açar bir kere
“Ne oluyoruz? Bu sektörde bir tekelleşme var mı?” diye. Fakat, demin
de söylediğim gibi Rekabet Kurumu bunu yapamaz çünkü Rekabet Kurumu da
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bir parçası olarak işlev
görür hâle gelmiş durumda.
Başka
bir şey daha söyleyeceğim: Yine bu şirketler nereye ait, kimlere
ait diye baktığımda bu televizyon şirketleri, genel olarak
medya şirketleri, arkadaşlar, 7 tane gruba ait ve bu 7 grubun
çoğu inşaatçı ve hepsi de devletten ihale alıyor.
Şimdi, böyle bir şey olmaz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz.
RTÜK nerede, Rekabet Kurumu nerede? Buraya müdahale edilmesi gerekir.
Dolayısıyla da dediğim gibi ben, Rekabet Kurumunun bunu
yapabileceğini sanmıyorum ama sizlere böyle bir tehlikenin
olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü, bu, doğrusunu isterseniz, kusura
bakmayın arkadaşlar ama Adalet ve Kalkınma Partisinin siyaseten
geldiği yeri özetleyen bir yer. Ben size söyleyeyim: Sayın
Cumhurbaşkanı sizden de kurtuldu, bizden de kurtuldu, kendisini
yukarıya çekti, 16 danışman gibi -ya da neyse işte- bakan
atadı kendine ve bu medyayla, gerçekten çok az kişiyle Türkiye'yi
şu anda yönetiyor. Bu, açıkçası, parti devleti hâline gelen bir
devletin görüntüsüdür. Bu, çok tehlikeli bir şeydir ve ben Komisyondaki
arkadaşlarıma sıklıkla bunu söylemeye
çalıştım. Çünkü, göreceksiniz, gelecek olan yasalarda da bu
inanılmaz bir şekilde var yani her konu neredeyse
Cumhurbaşkanının yetkisine bırakılıyor, hemen
hemen her konu devlet çerçevesinde çözülmeye çalışılıyor.
Bu bir parti devletleşme sürecidir, çok tehlikelidir ve bu tehlikeyi
birkaç cümleyle deminki tartışmaya dönerek birazdan
açıklayacağım.
Arkadaşlar,
bu Meclis dediğiniz şey -Mecliste şu anda 600 milletvekiliyiz, 1
eksiğimiz var Leyla Güven ama 600 olduğumuzu varsayalım-
esasında toplumun aynasıdır. Yani biz burada ne yapıyorsak
esasında toplumda da potansiyel olarak onlar vardır. Biz burada
geriliyor muyuz? Geriliyoruz. Toplum da geriliyor, toplum da geriliyor,
neredeyse çatışmaya ramak kalıyor, evet, toplumda da
çatışmaya ramak kalan durumlar var. Arkadaşlar, öte yandan, biz
Türkiye'yiz, bu Meclis Türkiye'yi temsil ediyor ve milliyetçisiyle, efendime
söyleyeyim, “Milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım.”
diyen Cumhurbaşkanının bence ümmetçi ve hoşuma giden bir
anlayışıyla diyeyim… Biz radikal demokratız,
arkadaşlar sosyal demokratlar ama bizler bütün olarak toplumu temsil eden
insanlarız ve biz Türkiye'yiz. Şimdi, böyle bir yerden
baktığımızda hepimizin -nasıl diyeyim- kutsalları
olabilir, hepimizin sembolleri olabilir, hepimizin önem verdiği fikirler
olabilir, hepimizin önem verdiği değerler olabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bir iki dakika daha
lütfen.
BAŞKAN
– Bir dakika ekliyorum, tamamlayalım lütfen.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bunlar
normaldir, bunlar demokraside yol almaya çalışan bir ülkenin
insanları olarak, temsil eden insanlar olarak normaldir. Birbirimizi
normal olarak görmemiz lazım. Birbirimizle kavga etmek çok kolay bir
şeydir çünkü bir şeye “hayır” demek ile bir şeye “evet”
demek o kadar kolaydır ki ama zor olan hem “evet” hem “hayır”ı
aynı anda diyebilmektir yani birbirimizi tolere etmektir, birbirimizi
anlamaya çalışmaktır. Ben buraya geldiğimden beri
-altı ay mı oldu, bilemiyorum ama- her fırsatta şunu anlatmaya
çalışıyorum: “Demokrasi” dediğimiz şey, bir ortak
akıl bulmakla ilgili bir şey. Bizim burada herhangi bir çıkar
ilişkisi içinde birbirimizle kavga etmemiz gibi bir meseleyi ben,
doğrusunu isterseniz, buradaki hazıruna yakıştıramam.
Dolayısıyla da gerçekten Türkiye'yi temsil eden insanlar olarak
hepimizin farklı idealleri, farklılıkları var tabii ki,
olmaması mümkün değil ama bu farklılıkları kabul eden
bir yerden bir araya gelirsek sanırım hem Meclis
çalışmaları daha sağlıklı olur hem toplum da daha
sağlıklı olur.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi
söz sırası İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’indir.
Buyurun
Sayın Özen. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
HDP
GRUBU ADINA ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; dün burada Diyanetin bütçesi görüşüldü. Tüm
gruplar adına konuşan sözcüler Alevi kelimesini, Alevilerin
sorunlarını dillendirmekten imtina ettiler. Ben esefle
karşılıyorum çünkü bu ülkedeki 15-16 milyon insan Diyanete de
vergi veriyor. Bu vergilerle Diyanetin tek yaptığı Aleviler
için, asimilasyondur. Kurduğu çakma dernekler, gri pasaportlu dedeler ve
açtığı kurslarla tek yaptığı iş Alevileri
asimilasyondur. Biz Aleviler de diyoruz ki: Bize ihsan etme, başka gölge
istemeyiz. Biz hizmet beklemiyoruz ama o verdiğimiz vergileri de helal
etmiyoruz -bunu çok duyacaksınız- helal etmiyoruz.
AKP’ye
şöyle bir çağrıda bulunuyoruz: İktidardasınız,
eğer inançlara eşit yaklaşıyorsanız bizim
verdiğimiz vergilerin bu şekilde kullanılmasının
vebali sizin üzerinizdedir. Bu vebalden kurtulmak istiyorsanız tüm
inançları tanırsınız, her inancın kendi bütçesini
oluşturması için bir sistem kurarsınız.
Diğer
yandan, benim Parlamentoda bu ilk dönemim. Gerçekten hayallerim vardı
buraya gelirken, ütopyam vardı ama bu süreç içinde alanda ve Parlamentoda
yaptıklarımızı görünce hayal
kırıklığına uğradım çünkü alanlarda biz,
demokratik hak ve talepte bulunan insanları polis şiddetinden, kötü
muameleden, orantısız güçten korumak için uğraşıyoruz.
Diğer taraftan, olan, bugün Parlamentoda
çıkardığımız yasalara bakın.
Çıkardığımız yasaların hepsi para toplama
üzerine. İmar barışı, trafik yasası, bedelli askerlik
ve bugüne geldiğimizde de bu bütçe bunun devamı.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, demokratik ülkelerde eğitim,
sağlık, konut, ulaşım, devletin temel görevidir. Oysa bu
Millet Meclisinde görüyorum ki milletvekillerinin görevi, iş takibi,
başkalarını işe yerleştirmek veya yurda
yerleştirmek. Arkadaşlar, bunun adı, torpildir. Torpil, bir
suçtur. Eğer Avrupa’da bir milletvekili, bunlarla uğraşsın
siyasi hayatı biter.
Bütçeye
gelince, bu bütçe, gerçekten de eşitliğe dayalı, millî gelirin
adil paylaşılması üzerine kurulan bir bütçe değil; zengini
zengin, yoksulu daha yoksullaştırma üzerine bir bütçe yani azgın
kapitalizmin kurallarının bugün işlediği gibi daha da
azgınlaştırılarak uygulanmasıdır.
Bu
bütçede aynı zamanda iş ve işçi güvenliği de yok. Her ölen
işçiye biz diyoruz ki: Kendi kabahatidir, kendi güvenliğini
almamış. İşte, üçüncü havaalanında olduğu gibi.
Biz işçiyi suçluyoruz, oysaki demokratik ülkelerde bu kadar işçi
ölümü olsun devlet bile bunun tazminatının altından kalkamaz;
dikkatinizi çekerim. Yani ekonomik düzenimiz tamamen talana, soyguna…
Düşük gelirliden daha fazla vergi almaya dayalı bir yapımız
var.
Yaptığımız
tüm yatırımlar, insana değil, teknolojiye değil, sadece
kâra, betona dayalı yatırımlardır. Bunun sonucu olarak
yap-işlet-devret sistemi… Bu sistem aynen bir domino gibi çok tehlikeli bir
sistemdir. Bugün köprüler yaptık, araba geçmediği için devletin
kasasından para veriyoruz. Şehir hastaneleri yapıyoruz,
şehir hastanelerine hasta garantisi veriyoruz. Cumhuriyetin ne kadar
kazanımları varsa -kırıntı da olsa bugün,
kalmamıştır- bunları elden çıkarmak için,
yabancılara satmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ve
en tehlikelisi de nedir? İspanya, Amerika ve İngiltere bu sistemi
denedi yani yap-işlet-devret betona yatırma durumunu. Çünkü öyle bir
sistem ki bu sistem, bugün reel faizler yüzde 35 civarında ama resmî faiz
yüzde 25. Hangisi olursa olsun, bir gün gelecek, bu krediyle yatırım
yapan veya ev alanlar bu kredileri ödeyemeyecek. Bankalar zora düşecek,
bankalar zora düştüğü zaman devlet de zora düşecek. Bu, her
şeyin bir devamıdır ve öyle tehlikeli bir durum ki bu, bugün
yandaşlarının en büyük araç parkı Türkiye’de var. Kanal
İstanbul Projesi örneğin, çok tehlikeli, belki AKP’li
arkadaşların da istemediği bir proje ama yapmak zorunda çünkü
yandaşlarının o araç parkı ne olacak?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Beni belediye başkanı yapın,
yaptırmayacağım.
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) – O araç parkı, onları oraya zorlayacak. Bir felaket
olan o şeyi de yapacaklardır.
Diğer
taraftan, yargı, yürütme, yasama tekelleşmiş. Arkadaşlar,
eğer yargı tekelleşmişse, uluslararası sermaye, kendi
sermayesini güvende görmüyorsa ülkemize gelmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– İstiyor musunuz?
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) – Evet.
BAŞKAN
- Tamamlayalım lütfen.
ZEYNEL
ÖZEN (Devamla) – Her şeyin başı da demokratik, sosyal hukuk
devleti olmaktan geçer. İnsanlara huzur ve barış ancak
demokratik bir Türkiye’yle mümkündür. Birbirimize kızabiliriz, birbirimize
şey yapabiliriz ama burada eşit yurttaşlık temelini, o hukuku
uygulamadığınız sürece, özellikle de tekrar ediyorum,
Alevilerin bu konuşmalarını çok dinleyeceksiniz.
Vicdanlarınıza elinizi koyun, size sesleniyorum.
Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına son söz, İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya’ya ait.
Buyurun
Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
HDP
GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; helal akreditasyon konusunda söz almış bulunuyorum.
Sözlerime
başlarken, bugün açlık grevinin 35’inci gününde olan Meclis Üyemiz,
Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güven’i burada bir kez daha anmak ve
hatırlatmak istiyorum. Ayrıca, bugün, mahkemesi devam eden önceki
Eş Genel Başkanımız Sevgili Selahattin Demirtaş’ı
ve onun arkasından cezası onaylandı diye geçtiğimiz
günlerde cezaevine giren Sevgili Sırrı Süreyya Önder’i de sevgiyle,
saygıyla anıyorum ve diğer bütün kadın
arkadaşlarımızı, tüm arkadaşlarımızı da
saygıyla anıyorum buradan.
Değerli
arkadaşlar, zaman zaman HDP üzerinden, çözüm süreci üzerinden,
barış isteyenler üzerinden çok ciddi krizler yaşanıyor.
Şunu bilelim ki, şunu anlayalım ki, sevgili arkadaşlar, bu
ülkede bir asker, yaşamını yitirdiği zaman hepimizin
canı acıyor; bir polis, yaşamını yitirdiği zaman
hepimizin canı acıyor; bu ülkeden bir insan, bir can,
yaşamını kaybediyor. Bir genç, bir sivil, bir çocuk, bir
yaşlı, bir anne, can verdiği zaman her birimizin canı
acıyor. Kuşundan böceğine, çiçeğinden ağacına ve
bir cana kadar, bir insana kadar her biri, her birimiz bu ülkeyi ülke yapan
değerleriz arkadaşlar. Belki şunda
farklılıklarımız var: Barışı istiyoruz, kan
akmasın istiyoruz, hiçbir anne ağlamasın istiyoruz, canlar
yanmasın istiyoruz ama buna giden süreci belki farklı şekillerde
düşünüyoruz. Birileri diyor ki: “Efendim, bunlar topyekûn yok
olmalılar, bu ülke ancak böyle huzura kavuşur.” Birileri farklı
bir yaklaşım içerisinde, öbürleri farklı yaklaşım
içerisinde.
Değerli
arkadaşlar, farklı metotlarımız, çözüme, barışa,
huzura giden, ülkemizde her birimizin şu bir vatanımızda, tek
vatanımızda her birimizin nefes almak, huzur içinde yaşamak,
birbirimize güvenerek yaşamak, endişesiz, geleceğimizi huzurla
öngörerek yaşayabilmek için farklı yollarımız,
tercihlerimiz olabilir ama şunu çok iyi bilelim değerli
arkadaşlar: Farklı düşündüğünüz insanlar da, bugün
Sayın Demirtaş da, Sırrı Süreyya da, Leyla Güven de ve
diğer bütün kadın arkadaşlarımızın, erkek
arkadaşlarımızın her biri, tek bir tanesi bile bu Mecliste
bulunan hiç kimseden daha az bu ülkeyi seviyor değil arkadaşlar. Her
birinin sevgisi ve bu vatana bağlılığı, hiçbirinizden
de aşağı değil, her birimiz bu ülkede birbirimizle nefes
almak, birbirimizle güvenle, huzurla, barışla yaşamak istiyoruz.
Mesele, bu barışa, bu çözüme giden yollarda birbirimizi anlayabilmek,
empati yapabilmek ve o çözüm yolunda ortaklaşabilmek. Bunun için de
tahammül gerekiyor, bunun için empati gerekiyor, bunun için
vicdanımızı biraz daha zorlamamız gerekiyor. Hiç kimse
ölmesin arkadaşlar, hiç kimse. Herkes eşit bir şekilde bu ülkede
kendini güvende hissetsin.
Bakın,
sadece barış istediği için 79 yaşında bir akademisyen
daha hapis cezası aldı ve mahkemeye verdiği sağlık
raporu bile mahkeme tarafından reddedildi, Gençay Gürsoy. Bu, nasıl
bir şey?
Bakın
arkadaşlar, helal akreditasyon noktasında epey bir notlarım var
ama vakit bitmeden şunu da belirtmek istiyorum: Açlık grevi olan veya
olmayan, farklı şehirlerde HDP binalarımıza operasyonlar
oluyor günlerdir, Batman il binamız da bunlardan bir tanesi. Orada 19
kadın gözaltına alındı ve bu 19 kadının en fazla
3-4’ü başörtüsüz.
Bakın
arkadaşlar, ey AKP’li milletvekilleri…
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) – Ne alakası var?
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Ne alakası var?
HÜDA
KAYA (Devamla) – Ve bunların hepsi çoğunlukla…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bunu başörtüsüne bağlamasan iyiydi Sayın
Hüda Kaya.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Yok, bir şey söyleyeceğim, mesele şurada…
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Ne alakası var?
HÜDA
KAYA (Devamla) – Dinleyin, anlayacaksınız ne alakasını.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Takkeli adam, takkesiz adam der gibi olmasın.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Yo, yo, alakasını anlayacaksınız
Sayın Başkan.
Bakın
arkadaşlar, bu insanların çoğu, yaşlı anneler,
başörtülüler. Gözaltında olduğu sürece her birinin
başından zorla -gözaltında- başörtüleri çekildi,
alındı, başı açık bir şekilde orada beklemeye
mahkûm edildiler arkadaşlar.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Hiç alakası yok.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Arkadaşlar, nasıl alakası yok? Bakın,
gidin sorun Emniyet görevlilerinize.
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Ne alakası var?
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Teröre destek olmasınlar.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Sebep ne?
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Teröre destek olmasınlar.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Sebep ne?
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Terör.
HÜDA
KAYA (Devamla) – “Başörtüyle birbirinizi idam edebilirsiniz, birbirinizin
boğazını sıkabilirsiniz.”
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) – Ekmek yaparken mi gözaltına alındı?
HÜDA
KAYA (Devamla) – Emniyetin verdiği cevap bu arkadaşlar. Bunu
avukatlara sorun, oradaki görevlilere sorun. Burada hiç kimsenin size bir yalan
söyleme borcu yok. Biz burada…
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – E, söylüyorsun.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Ben hele ki şahsım adına da
arkadaşlarım adına da hiç kimse…
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Devletin güçleri “Terördür.” diyor.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Elimizde biz bire bir şahit olmadan, öyle polemik olsun
diye laf etmiyoruz. Ben bunu da böyle kızasınız diye de
söylemiyorum. Bu, AKP iktidarında yaşanan bir gerçek,
arkadaşlar. Sadece bir vicdani muhasebe yapın diye söylüyorum,
tartışın diye söylemiyorum değerli arkadaşlar.
AHMET
YILDIZ (Denizli) – Helal mi…
HÜDA
KAYA (Devamla) – Vallaha, işte, bütün bu… O kadar çok haram
yaşanıyor ki… İnsanların yaşaması engelleniyor,
özgürlüğü engelleniyor, düşüncesi engelleniyor, insanca yaşama,
nefes alma, barış içinde huzurla birbirimizle yaşaması
engelleniyor; bunu ifade edenler terörizmle suçlanıyor. Kur’an’da,
İslam’da, insanlıkta, vicdanda, tüm dinlerde…
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Ya Kur’an’ın adını alma
ağzına.
HÜDA
KAYA (Devamla) – …insanca yaşamak, bütün evrensel hukuk ve değerler
içerisinde de en vazgeçilmez bir değer iken, bir kriter iken bütün bunlar
yasaklanıyor; bunlara sahip çıkanlar, bunlar için mücadele edenler
zindanlara tıkılıyor. Ondan sonra diyorsunuz ki: “Helal
akreditasyon.” Ya, yaşamı haram hâle getirdiniz, yaşam
yaşanılamaz hâle geldi, bütün haramlar sizin zamanınızda daha
da meşrulaştı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Haramın meşrusu olmaz.
BAŞKAN
– Sayın Kaya, tamamlayalım lütfen.
HÜDA
KAYA (Devamla) – “Meşrulaştı” derken haramların yani
artık yalan bile bakın, yalan haramdır, tüm insanlıkta, tüm
evrensel kriterlerde, tüm değerlerde, dinlerde yalan haramdır ama
bugün iktidar tamamen yalan üzerine hayatını devam ettiriyor.
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) – Bebekleri öldürmek de haramdır. Askeri, polisi
öldürmek de haramdır.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Bütün canları katletmek haramdır arkadaşlar,
bütün canları; bebekleri katletmek haramdır, yaşlıları
katletmek haramdır, ağaçları katletmek haramdır.
YELDA
EROL GÖKCAN (Muğla) – Silahı bırakın, terörle
bağınızı kesin, bu ülkeye barış gelsin.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, karşı
çıkmayın, anlaşalım, çözüm yolu bulalım. Bu ülke
hepimizin ülkesi, bu ülke her birimiz için vazgeçilmez, hiç kimsenin buradan
uzaya gidecek hâli yok, her birimiz birbirimizle yaşamak zorundayız ve
tekrar ediyorum: Sevginin yolunu bulalım, barışın yolunu
bulalım, vicdanın yolunu bulalım, insanlıkta
buluşalım, insanlıkta ortaklaşalım, ülkemizi
yaşanabilir bir hâle getirelim. Bunun formülü bu çatıda bulunmazsa
uzaylılar gelip bize bu formülü dayatmayacak.
Biz
bundan sorumluyuz arkadaşlar. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına görüşmeler
tamamlanmıştır.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bostancı…
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Ankara) – Pek kısa bir söz talebim var Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın 10 sıra sayılı
2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkanım, Hüda Hanım,
polislerin, başörtüsüne el uzattığını ifade etti.
Bunun kesinlikle doğru olmadığını biliyoruz, bunu
reddediyoruz.
İkincisi,
Fransız İhtilali’ni yapanlar “özgürlük, eşitlik ve
kardeşlik” dediler, hepsi güzel sözler. Güzel sözler söyler dil, esnektir.
Bu üç temel insani kavramı dile getirenler, sonuçta giyotin kurdular, üç
kavramı ölümde birleştirdiler. Mesele, sadece güzel sözler söylemek
değil, sonunda güzel eylemler yapmak, barıştan yana eylemler
yapmak, teröre, alçaklığa, cinayetlere karşı çıkmak;
mesele bu.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN
BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bilgen, buyurun.
11.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, insanların
cezaevlerinde birtakım şeylere tepki vermesinin sebebi
anlaşılırsa hukuk devletinin gerektirdiği bir
anlayışın egemen kılınabileceğine ilişkin
açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
tabii, bir şeyi somut olarak reddetmek için hiçbir örneğinin
olmaması gerekir ki reddetmek, bu kadar kolay olsun. Ben bunu asla
paylaşmak istemezdim, şık da bulmam böyle kişisel
şeyleri paylaşmayı ama Silivri Cezaevine ailem, kargoyla seccade
göndermiş, ince bir seccade, katlanıp cebe konulan küçük bir seccade
ama güvenlikten geçmedi, değerli arkadaşlar, aynen deminki
gerekçeyle, intihar girişiminde seccadenin kullanılabileceği
gerekçesiyle. Sonra, dediler ki: “Bunun başka bir yolu var, ne
yapacaksınız? Kantinden satın alacaksınız.”
Şimdi, kantinden satın almanın, güvenliği tehdit
etmediği ama eğer kendiniz gönderdiğinizde… Ki, katlanan, son
derece küçük bir şeydi. Bu mantıkla yönetiliyor cezaevleri.
Cezaevlerinde insanların birtakım şeylere tepki vermesinin
sebebini anlarsak daha insanca, gayet tabii, hukuk devletinin gerektirdiği
bir anlayışı egemen kılarız yoksa bu
anlayışın ortaya çıkarttığı tepkiler, çok
daha büyük kopuşları beraberinde getirir. Sonra, arkasından -çok
uzatmayacağım Sayın Başkan- geldiler ve odalarda, 3
kişinin kaldığı odada “2 seccade bulunamaz.” diye
seccadeler toplandı. Gerekçesini sorduk, dediler ki: “Burası FETÖ
odası değil, dolayısıyla burada niye bu kadar seccade var?”
Arkadaşlar,
bunlar cezaevi görevlilerinin mantığı. Şimdi, bu
mantığı elbette ki genele şümul ederek yorumlamak ve
buradan bir genelleme çıkartmak için söylemiyorum ama özel vakalar
aktardığımızda, renkli kalem alınmıyor “Renkli
kalemlerle filanca bayrak yapılır.” diye. Bunu bu Meclisin İnsan
Hakları Komisyonunda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü geldi, kabul etti.
Şimdi, bu mantıkla gittiğinizde bu ülkenin nereye
varacağını az çok herkesin, hepimizin kabul etmesi gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum.
YAŞAR
KARADAĞ (Iğdır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Grup başkan vekillerine konuşmadan sonra açıklama için söz
veriyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Arkadaşlar, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmalarımız var.
İlk
söz, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’na aittir.
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Ticaret
Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşuyoruz.
Arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 42,6’sı
doğal gazdan yapılıyor. Şimdi bir de yaz saati
uygulaması uzatıldı, biliyorsunuz, devam ediyor ve elektrik
yakıyoruz. Niye arkadaşlar? Böyle bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığına da değineyim.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı “Cari açık dipte,
enflasyon düşüyor, saldırıları da püskürttük, her şey
yolunda.” diye bir açıklama yaptı. Herkes, Türkiye'nin ciddi bir
ekonomik darboğazın içinde olduğunu görüyor, biliyor, sokaktaki
insan, ticaretle uğraşanlar, herkes biliyor; 2 kişi ısrarla
“Yok.” diyor, biri Sayın Cumhurbaşkanı, biri de damadı
Sayın Hazine ve Maliye Bakanı. Hayır, kriz var ve öyle
söyledikleri gibi en kötüsü geride kalmadı, en kötüsüne doğru, dibe
doğru gidiyoruz değerli arkadaşlarım. Şu anda cari
açığın azalıyor olması, büyümenin düşmesine,
bildiğiniz gibi, artık lüks tüketim maddeleri olan ithalattan
kaynaklanıyor, bir de sanayici, üretim filan yapmıyor. Bu sebepten
dolayı cari açık düşüyor değerli arkadaşlar.
Enflasyonun
düşmesi de gerçekten enflasyonla mücadele edildiği için değil,
zabıtadan dolayı da düşmüyor, soğan depolarını
basmaktan dolayı da düşmüyor değerli arkadaşlar. Onun
sebebi de Türkiye’de ciddi bir durgunluk ortaya çıktı, o nedenle.
Döviz kurunun düştüğü filan da yok yani 5,35’lerde geziyor, enflasyon
filan değil de stagflasyondan söz ediyorlar. Bu, ciddi bir krizdir
değerli arkadaşlarım.
Bununla
baş etmek, hiç de kolay bir şey değil ama size şunu
söyleyeyim: Görmezden gelerek “Böyle bir kriz yoktur.” diyerek
başını kuma sokarak, problemleri halının altına
süpürerek hiçbir yere gidilmez. Bunun için, önce rasyonalite gerekir, gerçek
gerekir, teşhis gerekir ki gerçekten krizle mücadele edilebilsin. Bu
bütçede bundan önce çıkarılan, işte, Yeni Ekonomik Program,
Enflasyonla Mücadele Programı, bunların tamamında kriz,
halının altına süpürülüyor değerli arkadaşlarım.
“Kriz yok.” deniliyor, var, kriz var. Ve bu kriz, öyle basit bir kriz
değildir, dünyanın kriziyle de ilintili bir krizdir.
Küresel
birikim rejiminin yani bu “neoliberalizm” dediğimiz sistemin
gelişmekte olan, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere yüklediği
bir krizdir. Yani çok vakit yok, oralara girmek istemiyorum ama 1999’da
başlamış Amerika’daki resesyonla beraber, daha sonra 11 Eylül,
burada ekonomiyi genişletmek için likidite bollaşıyor, faiz
düşürülüyor, arkasından 2008’lerde de Avrupa ve Amerika’da birlikte
ortaya çıkan krizi önlemek için, işte, yine likidite
bollaşıyor, faizler düşüyor. Buna bağlı olarak bizim gibi
gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini kendi ekonomilerine dâhil etmek için
geliştirilmiş bir şeydir: Düşük faiz, bol para, ucuz döviz.
Bu, bir tuzaktır değerli arkadaşlarım ama Türkiye için bir
fırsat da olabilirdi. Fakat sizin hırsınız ve laf dinlememeniz,
bunu fırsata çeviremedi.
Nasıl
bir fırsat olabilirdi değerli arkadaşlarım? Şöyle bir
fırsat olabilirdi: Yani siz gerçekten bu ucuz parayla üretim
yapınızı değiştirebilirdiniz. Hani şu
“yapısal reformlar” filan, hani, o lafı bir tarafa
bırakalım ama üretim yapınızı
değiştirebilirdiniz. Ne demek? Aldığınız
paralarla gerçekten döviz üreten, makine üreten, yüksek teknoloji üreten bir
ekonomiye geçebilirdiniz, o zaman borçlarınızı da çok rahat bir
şekilde ödeyebilirdiniz, bunu yapmadınız maalesef.
Ne
oldu bunun yerine? Siz, hırsınıza kurban oldunuz, tuzağa
düştünüz, gelen bu parayı inşaata yatırdınız.
Evet, yani yol, köprü filan bütün bunları yaptınız doğru.
Ama aslında, sizin şu meşhur laf var ya -vatandaş diyor ya:
“Çalıyorlar ama yapıyorlar.”- ekonomik modelinizi de çok açık
bir şekilde açıklıyor. Bu paralar geldi, ucuz paralar, bu ucuz
paralar geldiği için ara maddeler de üretilmedi, ekonominiz, sanayiniz
dışa bağımlı hâle geldi, parayı da betona
gömdünüz, kupon arsalar hoşunuza gitti, bir şekilde
paylaştınız; nasıl paylaştınız,
hırsızlık filan mı yaptınız? Bilmiyorum, ona
mahkemeler karar verir ama nasıl
paylaştığınızı size söyleyeyim arkadaşlar:
Bir kupon arsa, devletin bir şeyi, neyse satılıyor, park, bahçe,
bir sürü yerler imara açılıyor; emsal, 2’den 7’ye, 8’e
çıkıyor, dünya kadar rant oluşuyor, o inşaatlar borç
parayla yapılıyor, vatandaşa da biten daireler, AVM’ler filan,
borç parayla, dışarıdan alınan parayla satılıyor
değerli arkadaşlarım. Bunun sonucunda ortaya çıkan tablo:
Kriz, değerli arkadaşlarım. Şimdi ödeme problemiyle
karşı karşıyasınız, şu anda ciddi bir
şekilde kaynak problemiyle karşı
karşıyasınız.
Sayın
Bakan diyor ki: “Böyle bir şey yok, kesinlikle kaynak problemimiz yok.”
Nerede yok? “Ekim ayının sonunda yaptığımız bir
uluslararası ihalede biz 2 milyar doları yüzde 7’yle aldık, 5-6
milyar dolarlık da teklif aldık.” Değerli
arkadaşlarım, yanıltıyor, Sayın Bakan rakamlara
gerçekten takla attırıyor. Bakın, daha evvel biz on yıl
vadeli bir şekilde yüzde 5’le para buluyorduk, şimdi beş
yıl vadeyle yüzde 7,3’le para bulduk. Dün bir ihale yapıldı
değerli arkadaşlarım -böyle olmaz, milleti kandırarak bir
yere gidemezsiniz- içeriden borç alındı, tahvil
çıkarıldı ve dendi ki: “18,63’le 2,8 milyar para bulduk.”
Araştırdık, baktık, içeride hiç kimse yazmadı;
değerli arkadaşlarım, bu tahvilin büyük çoğunluğunu
kim almış biliyor musunuz? İşsizlik Fonu almış
yani para bitti, kaynak bitti, şimdi milletin birikiminden almaya çalışıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, çok rakam vermek istemiyorum ama bir hesap yapayım
size: Sürekli 2002-2017’yi veriyorsunuz, 2002-2017 arasında bakın, 61
milyar özelleştirmeden, doğrudan yabancı sermaye 190 milyar,
sıcak para 200 milyara yakın, Türkiye’nin dış borcu 141,1
milyar dolardan 460 milyar dolara geldi, 316 milyar dolarlık şey
oluştu, “net hata” dediğiniz yerden gelen para 45+18; bu sene 18
milyar dolar para geldi; 4,5 milyar dolar vergi topladınız; iç borç
stoku, 140 milyar TL’den 596 milyar TL’ye geldi. Peki, ne yaptınız?
535 milyar TL’lik yatırım var, duble yollar filan arkadaşlar.
Bu
arada geçmişi sattığınız gibi, bugün
borçlandırdığınız gibi, bir de “kamu-özel
ortaklığı” diye bir şey keşfettiniz ve milletin
geleceğini sattınız, yani çocuklarımızın
ödeyeceği vergileri de yediniz, yiyorsunuz; şu anda 130 milyar dolar
gelirden vazgeçerek 56 milyar dolar kamu-özel ortaklığıyla
yatırım yapıyorsunuz.
Bu
yetmedi değerli arkadaşlarım, bu Sayın Bakan, kendisini
“finans cambazıyım” filan sanıyor şimdi ise Varlık
Fonu ve “Vıdımık…” “Vıdımık”ı biliyor
musunuz arkadaşlar? “Vıdımık” diye bir şey
çıktı, daha başka şeyler de çıkacak. Bu şudur:
Varlığa dayalı menkul kıymetler değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
Sayın Bakanın yaptığı, finans
cambazlığı filan değil, bu, çok bayat bir cambazlık
numarası değerli arkadaşlarım. Geçmişte, Amerika
Birleşik Devletleri’nde, 2008’de meydana gelen krizin temelinde bu türev
kâğıtlar var. Ne yapılıyor biliyor musunuz?
İnşaat şirketlerinin bankalardaki borçları kâğıt
hâline getirilip kime satılacak? Kalkınma Bankasına.
Kalkınma ve Yatırım Bankası mı oldu adı?
Kalkınma ve Yatırım Bankasına. Kimin bankası? Devletin
bankası değerli arkadaşlarım.
Bakın,
siz krizle mücadele etmiyorsunuz, ne ekonomik programda ne de bu bütçede böyle
bir şey var, krizle mücadele var. Krizin sonuçlarıyla mücadele etmeyi
de… Sizi ayakta tutan, sizi iktidarda tutan inşaat sektörünü kurtarmak
için uğraşıyorsunuz, İller Bankasını bile batan
inşaat sektörünü kurtarmak için bir holdinge çevirmeye
çalışıyorsunuz değerli arkadaşlarımız.
Yaptığınız iş budur ve bu işin sonu gerçekten yoktur
sevgili arkadaşlarım.
Bu
“Vıdımık” işi önemli bir iş. Bundan sonra, Varlık
Fonu aracılığıyla belki de dünya kadar
varlığı kâğıda çevireceksiniz, o
kâğıtları satacaksınız, satan başkasına
satacak, o başkasına satacak; bu türev demektir. Ve zehirli kâğıtlar…
Daha işe ilk adımını attığınızdan
itibaren batık banka kredilerini satıyorsunuz, zehirli
kâğıtlar. Buradan çıkış yolu yok, gerçeği kabul
etmeniz lazım.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime son verirken biraz evvel yapılan
tartışmayla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.
Sevgili
arkadaşlarım, bakın, cumhuriyetin bize en büyük
kazanımı nedir? Eşit yurttaşlık. Eşit
yurttaşlık, medeniyet demektir aynı zamanda değerli
arkadaşlarım yani medeniyet mücadelesinin temelinde de eşit
yurttaşlık var. Biz, bazıları doğuştan,
bazıları sonradan elde edilen özelliklerimiz nedeniyle farklı
farklıyız. Farklı kimliklerimiz var, farklı mensubiyetimiz
var, inançlarımız var, yönelimlerimiz var, yaşam tarzlarımız
var. Bunlar, hepsi mevcut.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Bekaroğlu, tamamlayalım lütfen.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) – İşte, medeni olmayanlar, bu kimlik
ayrılıkları üzerinde kavga edip dövüşürler ve bütün
enerjilerini harcarlar. Bugün maalesef dünya, tekrar bu medeni olmayan
kimlikler, farklılıklar üzerinde boğuşmaya girdi. Bu,
aslında, neoliberal popülizmin de bir şeyidir. Bunun sonucunda biraz
evvel anlatmış olduğum krizler, problemler de örtülüyor. Hâlbuki
medenilikte eşit yurttaşlık vardır, önemli olan, eşit
yurttaşlıktır. Farkımız ne olursa olsun, nereye mensup
olursak olalım, kim olursak olalım, inancımız ne olursa
olsun, biz bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız. Eşit
yurttaşlık demek, ödevlerimiz var, haklarımız var. Bu
farklılıklarımızdan dolayı bu
haklarımızı asla ve asla kimse görmezden gelemez. Bu
farklılıklarımız da bize bu ödevleri yapmama hakkı
vermez değerli arkadaşlarım. Lütfen, yani lütfen buna dikkat
edelim. 2018 Türkiyesinde yaşıyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Turan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, pek kısa bir söz talep
ediyorum uygunsa.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; her zaman ifade ediyoruz. Bu
kürsünün bir mehabeti var, adabı var. “Çalıyorlar ama
yapıyorlar.” “Çalıyorlar ama nasıl paylaşıyorlar?”
tarzı söylemi, ben yakıştıramadım sayın hatibe.
Bu dil, doğru bir dil değil. Daha hassas davranmak lazım diye
düşünüyorum. AK PARTİ Grubunun tüm üyeleri, helali, haramı bilen
insanlardır. Bu tarz ifadeleri reddediyoruz. Varsa sayın hatibin
elinde bir belge, bilgi, bunun gereğini yapması gerekli diye
düşünüyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bekaroğlu…
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Yerimden konuşabilir miyim bir dakika?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Şimdi bitirdiniz Sayın Bekaroğlu.
BAŞKAN
– Bir söyleyin siz.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Yani kendilerine olmayan bir şeyi, iftira
ettim gibi bir şey söyledi. Yanlış anlaşıldım,
doğru değil. Bunu söylemedim ben, başka bir şey söyledim.
İzin verirseniz…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Düzeltme yapmak için 60’a göre…
BAŞKAN
– Tamam, peki, buyurun.
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım,
“Çalıyorlar ama yapıyorlar.” sözü benim icat ettiğim bir söz
değildir, sokakta konuşulan bir sözdür. Ben bunu bir metaforla, bir
modelle anlatmaya çalıştım. Yapıyorsunuz, ediyorsunuz ama
dünya kadar da söylenti var; bu amaçla anlattım ama burada hiç kimseyi
yani tek tek kimseyi kastetmedim. Bir sistem eleştirisi yapıyorum
bununla değerli arkadaşlarım, bir sistem eleştirisi. Ucuz
para geliyor, toplanıyor, betona gömülüyor. “Çalma” demeyelim şimdi,
başka bir şey diyelim, “rant” diyelim. 2 emsalli bir tarım
arazisinden gelen bir arazi, bir arsa 2 emsalden 11 emsale
çıkarılıp oradaki rant paylaşılıyor. Bunun
adı neyse, onu kastettim “çalıyorlar” kelimesiyle.
Teşekkür
ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sokak ağzı diye ifade ettiği
yaklaşımı kendisine yakıştırıyorsa
lafımız yok Sayın Başkan.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci söz, Burdur Milletvekili
Mehmet Göker’e aittir.
Buyurun
Sayın Göker. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tartışmaya kaldığımız yerden
başlayacak olursak sayın grup başkan vekili “Çalıyorlar ama
çalışıyorlar.”a bilgi, belge istedi; Sayıştay
raporlarında bunu bulabilirsiniz ama mesela, Sayıştayın
bulamadığı, üç yıldır arayıp da
bulamadığı yapılmış bir Kayseri köprüsü var
ödeneklerde geçen ama köprü ortada yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Yine bilgi, belge istiyorsanız, görünecek
istiyorsanız -gerçi yapılanı göremezsiniz ama- Konya Büyükşehirin
“Yaptım.” dediği bir köprü var, Sayıştay onu da
bulamadı. E şimdi bu köprüler nereye gitti? Yani demek ki
-Sayıştay raporlarında olduğuna göre- orada da
harcanmış bir para var ki köprü olarak, vatandaşa yol, su olarak
geri dönmüş. Hatibimiz doğru söylemiştir.
Geçen
dönem milletvekilimiz olan Sayın Eren Erdem geçtiğimiz haziran
ayında tutuklanmıştı; yüz altmış yedi gündür
tutuklu ve tecrit altında. Ortada kaçma ihtimali ve şüphesi yokken,
delil yokken, gizli tanık da kumpası kabul etmişken arkadaşımızın
tutukluğu devam ediyor. Bilemiyoruz bunun sebebi, gerekçesi nedir
arkadaşlar.
Buradan
sevgili Eren Erdem’e bir dörtlükle seslenmek istiyorum, Pir Sultan
Abdal’ın bir dörtlüğüyle:
“Yürü
be Hızır Paşa,
Senin
de çarkın kırılır.
Güvendiğin
padişahın,
Gün
gelir, o da devrilir.” (CHP sıralarından alkışlar)
İki
gündür bütçede bir Gini katsayısı konuşuluyor. Gini
katsayısı nedir? Sıfıra yaklaştıkça gelir
dağılımındaki eşitliği, 1’e yaklaştıkça
gelir dağılımındaki eşitsizliği gösteren bir
değerlendirmedir. Ama siz bu değerlendirmede de -Gini
katsayısında- cini şişeden çıkarmayı
başarmışsınız. Niye
başarmışsınız? Gini katsayısı geçen sene,
2017 yılında Türkiye’de 0,405 olarak -Bakanın da ifade
ettiği gibi- verilmiş ve bunu bir başarı olarak
gösteriyorsunuz. Oysa, Erzurum, Erzincan, Bayburt’ta bu katsayı 0,290;
Zonguldak, Karabük ve Bartın’da 0,299 ama nüfusun en yüksek olduğu
İstanbul’da 0,443; Ankara’da 0,357; İzmir’de 0,387. Dediğim
gibi, buradan da bir cin çıkarmayı gayet güzel bir şekilde
başarmışsınız.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Helal olsun!
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Enerji Bakanlığında yapılacak olan bütün
konuşmalar hemen hemen benden önce yapıldı. Ama bir
kış saati uygulamanız var ki ısrarla vazgeçmiyorsunuz. Bu
konuyla ilgili raporlar veriliyor ama ısrarınızda devam
ediyorsunuz. 2013 ve 2016 yılları arasında yıllık
artış ortalama 9 milyar kilovatsaat iken 2017 yılında bu,
bir anda 20 milyar kilovatsaate çıkıyor. Gerekçesi… Sizin
aldığınız karar. Siz ne yapıyorsunuz şimdi? Sabah
namazını iki saat öteye atıyorsunuz, yedide
kıldırıyorsunuz millete.
Geçen
sefer bunu da söylemiştik, “Kutlu Doğum Haftası diye bir
etkinlik düzenliyorsunuz. Bu bir FETÖ uygulaması. Gelin bundan vazgeçin.
En azından, hicri takvime göre yapıyorsanız on bir gün geriye
gelin.” dedik, bunu da dinlemediniz ama başınıza FETÖ
belası gelince yürürlükten kaldırdınız. Şimdi de ne
hikmetse sabah namazını iki saat öteye attınız. O zaman
oldu olacak, önümüz ramazan, oruçlarda bir beş saat kısaltmaya
gidersiniz, vatandaşın kârına olur. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) – Dalga geçmeyin, dalga geçmeyin.
MEHMET
GÖKER (Devamla) - Siz geçiyorsunuz millî değerlerle, üstelik genelgeyle.
SALİH
CORA (Trabzon) – İnançlarımızla dalga geçmeyin.
Yakışmıyor size, yakışmıyor. Oruç alay edilecek
bir şey değildir, namaz alay edilecek bir şey değildir.
Namazla alay ediyorsunuz, oruçla alay ediyorsunuz. Hiç
yakışmıyor size, çok ayıp.
MEHMET
GÖKER (Devamla) - Kış saati uygulamalarında, özellikle, ekonomik
boyutu bir tarafa, çocukların psikolojisi de bu anlamda önem arz etmekte.
Çocuklar, tabiri caizse sabahın köründe şafak operasyonuna gider gibi
okullara gitmekte. Bundan bir an önce vazgeçin.
Bir
diğer konu elektrik faturalarındaki dağıtım
bedellerinin yüksek oluşu, buradaki dağıtım bedelleri.
Bakın, 53 lira 50 kuruş gelen elektrik bedeli dağıtım
ve tüketim bedeli olarak yaklaşık 100 liraya kadar çıkabilmekte.
Bir de okuma bedeli var.
Arkadaşlar,
ben 28 katlı bir apartmanda oturuyorum, yaklaşık 56 daire var,
her daire başına 10 liraya okunuyor ama on dakikada okunuyor. Bunu
düşmeniz bu milletin yararına olacaktır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, şimdi söz sırası İzmir
Milletvekili Tacettin Bayır’da.
Buyurun
Sayın Bayır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1929’da Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle
kurulan Türkiye Ekonomi Kurumu, yerli malların kullanımını
teşvik ve tasarrufu özendirmek amacıyla her yıl 12-18
Aralık tarihleri arasında Yerli Malı Haftası
kutlanması talimatını vermiştir. Yerli üretimi
bırakıp ithal çılgınlığı
yaşadığımız AKP hükûmetleri boyunca ekonominin can
çekiştiğini hep birlikte gördük. İthal mal
çılgınlığı tavan yaptı, işsizlik de buna paralel
yükselmeye devam etti. Yerli üretim ve tüketim dengelerini eğer bir devlet
politikası hâline getirmezsek bizi bekleyen tehlikeleri bertaraf edemeyiz.
Yerli
malı kullanımı bir cumhuriyet değeridir. Üretmeyen, yerli
malına önem vermeyen bir toplum sömürülen bir toplum hâline gelir. Bu
acı tehlikeyi görerek cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardaki gibi
yerli üretimi tekrardan canlandırmaya, sahip çıkmaya, üreteni ve
üreticiyi korumaya davet ediyorum sizleri. Unutulmamalıdır ki 869
barkodlu tüketilen her yerli malı, bir işsize iş demektir. Yerli
Malı Haftası’nın unutulmaması ve yaşatılması
gerekiyor. Millî Eğitim Bakanlığının Yerli Malı
Haftası’nın öneminin anlaşılmasında daha duyarlı
olması gerektiğini düşünüyorum.
Vatandaşa
“Kemer sık.” demek yerine, bence saraydan başlayalım kemeri
sıkmaya diyorum ve elimde getirdiğim kumbarayı saraydaki
şahsa göndermek istiyorum Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısına hediye ederek. Oradan başlayalım kemer
sıkmaya, oradan; tasarrufa saraydan başlayalım. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim çocukluğumuzda tasarruf
bize bu kumbaralarla öğretildi.
SALİH
CORA (Trabzon) – İş Bankasındaki paraları almayın,
tasarruf yapın.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) - Tütün rençperi bir ailenin çocuğu olarak yetişip
bir sanayici ve iş adamı olduysam Tutum Haftası’nda
öğrendiğim bu kumbara sayesinde.
SALİH
CORA (Trabzon) – İş Bankasındaki paraları almayın, CHP
olarak tasarruf yapın.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) - Oturduğun yerden cevap veremezsin bana, ona yetmez
haddin, gücün.
Bu
kumbarayı Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderiyorum ve
diyorum ki: Bırak artık uçak almayı, bırak artık
otomobil almayı, bırak artık saray yapmayı; biraz tasarruf
yap, tasarruf. (CHP sıralarından alkışlar)
Ülkelerin
ekonomik kalkınmışlığını ve toplumsal refah
düzeyini artırmanın yolu küresel rekabet gücünden geçmektedir.
Rekabet üstünlüğünün temel belirleyicisi, bilgi üretip teknoloji
geliştirerek küresel rekabete uygun yenilikçi ve katma değeri yüksek
ürünler üretmekten geçer.
Konumuza
gelince, elektrik en pahalı kaynak olan doğal gazdan elde
edilmektedir. Yerli doğal gaz kaynaklarının ruhsatları ne
yazık ki yabancılara devredilmiştir. Doğal gaz ithal
edilmektedir, hem de en pahalı bir şekilde. Birçok konuda olduğu
gibi enerji konusunda da dışa bağımlı olduğumuzu
unutmamak gerekli. En pahalı ithal doğal gazla elde edilmeye
çalışılan elektriğin üretimi de,
dağıtımı da özelleştirilmiş ve böylece zaten
yüksek olan maliyetlere sayaç okuma gibi, kayıp kaçak elektrik gibi
eklemeler yapılarak vatandaş faturasını ödeyemez hâle
getirilmiştir. Elektrik ve doğal gazın fiyatları serbest
piyasaya bırakılmış ve her türlü dalgalanmalara ve
şoklara açık hâle getirilmiştir. Bu kadar yanlıştan
elbette ki bir doğrunun çıkması mümkün değildir. Bu nedenle
vatandaş elektrik faturasını ödeyememektedir.
Bakın,
sanayinin en büyük sıkıntılarından bir tanesi de enerji
girdi fiyatlarının yüksek olmasıdır. Sanayici
elektriğe ödediği son yüzde 40’lık zamlarla ihracat yapamaz
hâldedir, ihracatta rekabet edemez hâle gelmiştir. Bunun en doğal
örneğini de Burdur’daki mermer üreticilerinden görebilirsiniz.
Son
dört yıl içerisinde kayıp kaçak elektrik adına sanayicilerin
faturalarına eklenen ilaveleri, gelin, teklif edelim, diyelim ki yeni
yatırım yapın. İşsizler daha azalsın,
çoğalmasın işsizlik. Yeni yapılan yatırımlarda bunu
belgeleyin, “Kayıp kaçak bedelinin yarısını alalım.”
deyin, işsizlere yeni fabrikalar açalım. Bunu yapalım, gelin
birlikte yapalım.
Bu
noktada, AKP’nin kaçak elektrikle yeterli mücadele
yaptığını ben kendi adıma düşünmüyorum çünkü
şöyle bir anlayış var: Kayıp kaçak elektriği
kullananlardan tahsil edemediği parayı, nasılsa
faturasını ödeyen namuslu, dürüst vatandaşa ekliyor.
“Canım, çok önemli değil bu kayıp kaçak elektrik. Kaçak elektrik
kullananı takip etmeyelim.” Bu yanlış bir
anlayıştır, bu güdük bir anlayıştır. Kayıp
kaçak kullanan kişiden bu paranın alınması
lazımdır. Namuslu insandan alınması kesinlikle kabul
edilemez bir şeydir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Bu anlamda, halka rağmen halk için politika
yapılmaz. Gerçek enerji politikaları ancak üretenlerin yönetimde söz
ve yetki sahibi olduğu düzende gerçekleşebilir.
Son
olarak, bu bütçe yoksula, çiftçiye, işçiye, memura, öğrenciye, emekliye,
üreten sanayiciye, esnafa bir şey vermiyor. Bu bütçe saray bütçesidir.
Halkı yok sayan bu bütçeyi biz de yok sayıyoruz ve bu yüzden bu
bütçeye “hayır” diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama
yapayım izin verirseniz.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, bu bütçenin
tasarruf bütçesi olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
hatibin ifade ettiği gibi değil, tam aksine, bu bütçe tam bir
tasarruf bütçesidir Sayın Başkan. Bu tasarruf bütçesi asla çiftçi,
emekli, memur, işçiyle ilgili değil, genel düzenlemelerle ilgili bir
tasarruf tarafı vardır. Halkımız zaten bunu 2019
yılında görmeye başlayacak. Tam da dediği gibi, tasarruf
bütçesi.
Onun
dışında, sayın hatip ısrarla “Uçak
almayacağız.” diye her gün yapılan sözde espriyi bir daha
yapmaya çalıştı.
Bakın,
Sayın Başkan, o uçak alınmış bir uçak değil, o
uçakla ilgili sanki Cumhurbaşkanımızınmış gibi
davranmak da doğru değil. O uçak Cumhurbaşkanının
değil…
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kimin?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – …Cumhurbaşkanı makamının
uçağıdır.
Çok
çalışsınlar, kazansınlar. İsterlerse uçağı
iade etsinler, isterlerse satsınlar, isterlerse de kullansınlar.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Yalan söylemeye utanmıyor musun? Yalan
söyleme bu millete!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Çalışın, sizin de olsun.
Teşekkürler
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Türkiye
Cumhuriyeti’nin itibarı Cumhurbaşkanının nasıl
ağırlandığıyla, hangi uçakla nasıl
gittiğiyle, eğer bununla eş değerse Türkiye Cumhuriyeti’nin
gücü kendi Cumhurbaşkanına uçak da alır, otomobil de alır,
ne gerekiyorsa onu yapar ama Türkiye Cumhuriyeti hiçbir devlete muhtaç
değildir. Eğer bugün muhtaç hâle getirildiyse ve onlardan bu kabul
ediliyor hâldeyse bu Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı değil, itibarsızlığıdır.
Kayıtlara geçsin.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Cevap verdim az önce, Cumhurbaşkanının
değil.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine
Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
(Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Söz sırası Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’de.
Buyurun
Sayın Ünlü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
2019 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Divanınızı saygıyla
selamlıyorum.
Bugün,
mevcut siyasi iktidarın göreve başladığı 2003
yılından bugüne kadar izlediği enerji politikaları üzerinde
biraz konuşmak istiyorum. Öncelikle, AK PARTİ’nin enerjiyle ilgili
eleştirileri neydi, bunları birlikte hatırlayalım.
Elektrik, doğal gaz, petrol ve benzeri yakıtların çok
pahalı olduğunu, üretiminde ve ithalatında yolsuzlukların
yapıldığını, doğal gaz anlaşmalarında
kamu aleyhine maddeler olduğunu, yap-işlet-devret, yap-işlet
modeliyle yapılan özelleştirmelerin düzmece ve yolsuzluk için yapıldığını,
halka yansıyan faturaların yüzde 50’ye yakınının
şişirme ve yolsuzluktan kaynaklandığını, enerji
fiyatlarının yüksek olduğunu ve bu fiyatlarla üretim
yapılamayacağını söylediler, yolsuzlukları
engelleyeceklerinin ve enerji fiyatlarının düşürüleceğinin
sözünü verdiler.
Avrupa
Birliğine giriş sürecinde enerji sektöründe yaşananlara birlikte
bakarak devam edelim. İktidara geldikten sonra Avrupa Birliğine
giriş sürecinde bir müddet kuşku içinde yaklaşan bu iktidar,
Avrupa Birliğine girmek için yoğun bir çaba harcamaya başladı.
Avrupa Birliğine girmek için yoğun çabanın devam ettiği bu
süreçte, tüm enerji mevzuatını Avrupa Birliği mevzuatına
uyarlamak ve liberal bir enerji piyasası kurmak için sayısız
değişiklikler yapıldı. Avrupa Birliği
mevzuatının emrettiği enerji özelleştirmelerine hız
verildi. Sektöre büyük bir dış ve iç sermaye girişi
sağlandı. Yerli ve yabancı yatırımcıları
Avrupa Birliği mevzuatıyla inandırdılar. Yandaş birçok
iş adamına enerji özelleştirmelerinin önemli bir kısmı
verildi. Özelleştirmeler sırasında yapılan usulsüzlükler
karşısında mühendis odaları ve Cumhuriyet Halk Partisi
dışında kimselerden ses çıkmadı.
Peki,
2009 ve sonrasındaki gelişmelere bir
baktığımızda… Enerjide yaşanan arz güvenliği yani
tüketime sunulan enerjinin tüketimi karşılamaması sorunu bahane
edilerek Avrupa Birliği enerji müktesebatından adım adım
vazgeçilmeye başlandı. Eski Enerji Bakanlarının Yüce Divana
gönderilmesi gerekçelerinden biri olan alım garantili ihaleler tekrar
başlatıldı. Bu ihalelere örnek göstermek istersek alım garantili
rüzgâr santrali ve güneş santralleri ihalelerini gösterebiliriz. Bu
ihaleler de kamuoyunun bildiği belli gruplara verildi.
Bugüne
gelelim. 2008 yılı Ocak ayında ticarethanede elektriğin
kilovat satış bedeli 11,85 kuruş iken bugün 54,11 kuruş
olmuştur yani yüzde 458 zam gelmiştir. Yine 2008’in Ocak ayında
sanayide 9,73 kuruş olan elektrik satış bedeli bugün 44,75
kuruştur, yüzde 459 zam gelmiştir. Meskende de aynı tarihte
10,23 kuruş olan elektrik satış bedeli bugün 45,30 kuruş
olmuştur yani yüzde 443 zam gelmiştir. Bu değerler, vergi ve
fonlar hariç değerlerdir. Örneğin, meskende vergi ve fonlar ilave
edildiğinde fiyat 55,266 kuruşa ulaşmaktadır. Peki,
soruyorum sizlere: On yıl içinde gelirlerimiz, sanayicinin, ticarethanenin
ve mesken sahiplerinin geliri yüzde 460 artmış mıdır?
Cevap, tabii ki hayır. Elektrik borcunu ödeyemeyen yüzlerce ticarethane
kepenk kapatmış, elektrik borcunu ödeyemeyen
vatandaşlarımız hacizli duruma düşmüştür.
Görevli
tedarik şirketleri kamudan aldıkları elektrik enerjisinin
karşılığı olan paraları zamanında
ödeyememektedirler. Tüketimde beklenen artışın
gerçekleşmemesi üretim santrali yapan serbest üretim şirketlerini
etkileyerek yatırım için aldıkları kredileri de ödeyemez
hâle getirmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAHA
ÜNLÜ (Devamla) – Başkanım, toparlayabilir miyim?
BAŞKAN
– Toparlayalım lütfen.
BAHA
ÜNLÜ (Devamla) – Öncelikle bilinmelidir ki gerek yerli ve gerekse yabancı
yatırımcı yönetimden güven bekler. Yöneticilerimiz güven ile
güvenceyi karıştırmaktadır.
Yatırımcının yatırım kararı alması için
ülkedeki yatırım ikliminin demokrasiye uygun, adil ve sözüne
güvenilir bir ortam olup olmadığı önemlidir. Bu iklim
sağlanamazsa siz yatırımcıya alım güvencesi gibi
palyatif çözümleri sunsanız bile yatırımcıyı ikna
edemezsiniz. Sonucu belli olmayan modeller yerine büyük projeler için kamu-özel
sektör ortaklığının gündeme alınması faydalı
olacaktır. Yerli ve yenilenebilir enerji
yatırımlarının yapılabilmesi için günün
şartları göz önüne alınarak yeni bir teşvik
mekanizması geliştirilmelidir.
Sonuç
olarak mevcut siyasi iktidar ilk başlarda hedeflediği hiçbir amaca
ulaşamamıştır.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Söz sırası Mersin Milletvekili Alpay Antmen’de.
Buyurun
Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Nükleer Düzenleme Kurumu hakkında söz almış
bulunmaktayım.
9
Temmuz 2018 tarihinde 702 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kurulan
bu kurum hakkında konuşmak isterdim. Ancak tam altı ay önce
kurulan bu kurumun aslında olmadığı gerçeğiyle
karşılaştım. Kimdir bu kurum, ne iş yapar,
yöneticileri kimdir diye baktığımızda altı ay
geçmiş olmasına rağmen buraya başkan ve üyelerin
atanmadığını gördüm yani bütçe vereceğimiz bu kurum
şu an fiilen yok.
Değerli
milletvekilleri, yöneticileri bile olmayan bu kurumun bütçesi eski parayla tam 95
trilyon lira. Ben açık söyleyeyim, bu 95 trilyonu yine yandaşlara
makam ve mevki sağlamak için istiyorsunuz.
İşin
esasına gelelim. Mersin ve Sinop gibi cennetten birer köşe olan yerli
ve millî vatan topraklarına –üstüne basa basa söylüyorum- yerli ve millî
olmayan nükleer santraller yapmak istiyorsunuz.
Gelin,
Mersin Akkuyu’dan bahsedelim. Neden Mersin’i cehenneme çevirmek istiyorsunuz?
“ÇED Olumlu” raporu davasını reddeden Danıştay üyelerine
–ki yüzlerine duruşmada söyledim- ve buraya nükleer santral yapmak isteyen
değerli AK PARTİ’li arkadaşlarımıza sormak istiyorum:
Size orada birer yazlık ev verelim, çocuklarınızla,
torunlarınızla orada, o cennet topraklarda yaşayın. Olmaz
değil mi? Olmaz, evet, olmaz çünkü Mersin Akkuyu Nükleer Santrali
yapılırsa orası artık sayenizde yaşanmayan bir yer
hâline gelecek. Mersin’de turizm bitecek, umurunuzda değil; Mersin’de
tarım bitecek, umurunuzda değil; Mersin’de doğa katledilecek
umurunuzda değil, umurunuzda değil, değil mi? Evet.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – İnsanların
sağlığı da gidecek, insanların
sağlığı.
ALPAY
ANTMEN (Devamla) – Evet, evet.
Sayın
milletvekilleri, nükleer santral yapmak yerine güneş ve rüzgâr enerjisiyle
elektrik üretsek çok daha ucuz ve güvenli olacak.
Nükleer
Düzenleme Kurumuna yönetici atayamayanlar doğayı yok etme
pahasına Mersin ve Sinop’a nükleer santral kurmak istiyorlar. Bu
mantıkla yapılan nükleer santralin ne olduğunu, nasıl
olacağını, ülkeye atılmış bir bomba gibi
olacağını takdirlerinize arz etmek istiyorum. Allah bizi sizin
her atomunuzun zerresinden korusun. Amin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, bütçe, devletin, bir kuruluşun, bir aile veya bir
kimsenin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve
giderlerinin tümü anlamını taşır. Buradaki bütçe ise bir
devletin, bir halkın değil, bir ailenin yani sarayda oturanların
bütçesidir. Hani yanıcı maddelerin üzerinde uyarılar olur ya
“Ateşten uzak tutun.” diye, bence her eve de daha fazla ateş
düşmesin diye “İktidardan uzak tutun.” diye yazmamız gerekiyor.
Sayın
milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu hep söylüyor: “İki tane 15 Temmuz var; biri
sarayın, biri halkın 15 Temmuzu.” Aynı şekilde İki
tane bütçe var; biri sarayın, diğeri halkın bütçesi. 20 milyonu
yoksulluk, 7 milyonu açlık sınırı altında yaşayan
bir halkın bütçesini konuşuyoruz. Bu bütçe milletin değil,
millete küfreden ve saraydan ihale alan yandaşların bütçesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu bütçe, IMF olmadan IMF
yaptırımlarını vatandaşa uygulayanların
bütçesidir. Bu bütçe, emeklilikte yaşa takılanların,
işçilerin, öğretmenlerin, memurların, sanayicinin, esnafın,
kadınların, gençlerin ve en önemlisi çocukların bütçesi
değildir, çocukların. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bütçe, yerde ve gökte saray yaptıranların, ejder meyvesi
yiyenlerin, tefecilerin, faizcilerin bütçesidir.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan, hadi oradan.
ALPAY
ANTMEN (Devamla) – Hadi oradan sana!
AK
PARTİ 2012’de bu halka cenneti vadetti ancak cenneti vadedenler,
sayenizde, o gülüşünüzle, bugün ülkeyi cehenneme çevirdi, ben de size
buradan gülüyorum.
Bütçenin
700 milyar liradan fazlası vergilerden yani halktan alınacak, sonra
İngiliz faizcilere vereceksiniz.
Sayın
milletvekilleri, bu bütçe saraya ve yandaşa çare, vatandaşa biçare
bütçedir. Emeklilikte yaşa takılanlar aslında emekli olması
gereken Sayın Cumhurbaşkanına takılıyorlar. Bu bütçe
çocuk istismarına dur diyen “Gündem Çocuk”un bütçesi değil, “Bir
kereden bir şey olmaz.” diyen lanet olası Ensar
anlayışının bütçesidir. Fatih Sultan Mehmet gemileri
karadan yürüttü, birilerinin çocukları gemiciklerini saraydan yürüttü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayalım lütfen.
ALPAY
ANTMEN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
bütçenin yarısı yani 440 milyar liradan fazla para kadınlardan
alınacak ama devletin tepesi kadını ile erkeği eşit
bile görmüyor.
Değerli
milletvekilleri, bütçeden hemen önce emeklilikte yaşa
takılanların, işçilerin, memurların derdine ve birçok derde
çare bulacağımıza biz başka şeylerle
uğraştık, telekom firmalarının istediği
yasayı çıkardık. Siz saraylarda, uçaklarla, ejder meyveli bir
cennet kurdunuz. Bu cennetin bedeli ise hanelerde yaratılan işsizlik
ve yoksulluk cehennemi oldu. Gelin, saray bütçesi yerine halkın bütçesini
yapalım. Gelin, saray yerine halkın yararına çalışalım.
Gelin, saraya değil, yedi gün yirmi dört saat halka ve Hakk’a hizmet
edelim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, her seferinde… Arkadaşlar
konuşacaklar.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin
Milletvekili Alpay Antmen’in 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, önceden CHP toplu konuşuyordu,
şimdi beş dakikada bir olunca her taraftan cevap vermek durumunda
kalıyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Arkadaşlar konuşsunlar Bülent.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Eyvallah.
Sayın
Başkan, birçok eleştiriyi tolere edebiliriz.
Katılmadığımız, hatta sınırları
zorlayan çok ifade oldu. Onları da demokratik kültür içerisinde
anlayışla karşılamaya çalışıyoruz. Fakat
anlamlandıramadığımız şu: “İki tane 15
Temmuz var.” ifadesini doğru bulmuyorum. Bir tane 15 Temmuz var. Onun da
ne olduğunu bu millet biliyor ama illa konuşan hatip gibi “15
Temmuzdan iki tane var.” ifadesini kullanacaksak bir tanesi meydanlara çıkıp
ölümüne ölümüne milletiyle beraber savaşan, duran, dik duran insanlar; bir
tanesi de ayağında terlik televizyon karşısında çay
içerek 15 Temmuzu izleyenler. Bunu demek doğru değil Sayın
Başkan, bu millet 15 Temmuzda nasıl beraber olmuşsa aynı 15
Temmuzun ruhuna uygun olarak “Bir tane var.” demek lazım Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, buyurun.
Arkadaşlar,
Sayın Özkoç’u dinliyoruz, Grup Başkan Vekiliniz.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, sözünü örtülü söylediği için,
sataştığı makamı gizlediği için, ondan
dolayı söz alamıyorum. Ama şunu söyleyeyim: 15 Temmuzu kimin
yaptırttığına dair ufacık bir kuşkusu varsa
cumhuriyetin generallerini Silivri’ye koyup FETÖ’cü generalleri başa kim
getirdiyse o yapmıştır; ona hesap sorun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu tartışma çok geride
kaldı. Mahkemeler görevini yapıyor, Meclis geçen dönem görevini
yaptı vesaire. Fakat şunu söylemek isterim: 15 Temmuzun
durdurulmasındaki en büyük irade bu milletin beraberliğiyle beraber
Erdoğan liderliğidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Üstü kapalı laflarla, yok efendim, 15 Temmuzda öyle
oldu, böyle oldu değil.
Biz
15 Temmuzda meydanlarda bu işi yaparken, onun öncesinde, 15 Temmuza gelen
süreçte, MİT krizinde, onların gazetesinin kapatılmasında,
onların bankalarının kapatılmasında, dershanelerin
kapatılmasında bu grup canla başla mücadele verirken bu iddiada
bulunanlar hep onların yanında yer aldı. Bu FETÖ örgütü, her
cemaatin, her derneğin, her vakfın yaptığı gibi yasal
zeminde çalışırken biz de her cemaate, her derneğe, her
vakfa yapılanı yaptık ama bu dernek, bu camia okul açmaktan,
dershane açmaktan başka şeyler yapmaya başlayınca biz
hadlerini bildirmeye çalıştık. Fakat o andan itibaren de onlar
başka… Bununla hesaplaşmak zorundalar artık. Öyle iddialarla bu
gerçeği değiştiremezler Sayın Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – 69’a göre söz istiyorum. Direkt olarak partimizi
Fetullahçı terör örgütüne yardım ve yataklıkla
suçlamıştır. Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Yapmadım.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Öyle bir şey yok.
BAŞKAN
– Niye öyle söylüyorsunuz?
Buyurun
Sayın Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)
Tekrar
yeni bir sataşmaya yol açmayalım lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarfettiği bazı sözlerinde
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Peki Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; arkadaşlar,
güneş balçıkla sıvanmaz. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye
Cumhuriyeti’nin demokrasiden yana, özgürlükten yana, kurucu siyasi partisidir.
Sizin söyledikleriniz güneşe yapışmaz, Cumhuriyet Halk Partisine
yapışmaz, birincisi bu.
İkincisi:
“Fetullahçı terör örgütü” dendiği zaman bugün. Bank Asyaya 1 lira
para yatıranı dahi tutukluyorsanız, Bank Asyanın
kurdelesini kim kestiyse -yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’dan ve bakanlarınızdan bahsediyorum- ondan hesap sorun.
(CHP sıralarından alkışlar) Bank Asyada Fetullahçı
terör örgütü, kurduğu sendikalarla -milletimizin paralarıyla- kendine
kâr payı alıyor ve örgütleniyorsa ona kim izin verdiyse, işte o
Cumhurbaşkanından, o Başbakandan hesap sorun. Gidip de onlara
“Seni çok özledik Hocam, Amerikalarda kalma, Türkiye’ye gel.” diyen
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kime sesleniyorsa
Fetullahçı terör örgütünün başı odur. Burada, Silivri’de
Ergenekon ve Balyoz olaylarını yaratarak onlarca, binlerce
kişiyi ölüme, zindana mahkûm eden “Onun arkasında duruyorum ben, bu
savcının arkasındayım.” diyen Recep Tayyip Erdoğan’dan
sorun. İnsanları eğer suçlayacaksanız, siz mazlumları
ve masumları değil; o mazlum ve masumları, suçu olmadığı
hâlde cumhuriyetin generallerini Silivri’de tutup Fetullahçı generalleri
başımıza getirip o da yetmiyormuş gibi Fetullahçı
generalin kardeşini büyükelçi olarak atayanlardan sorun.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Turan, yeniden bir sataşma olmasın.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sataşma olmadan, söz istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir
sonu olsun yalnız bu tartışmanın.
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında AK PARTİ Genel Başkanı ile Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçeyi görüşüyoruz, derdim polemik yapmak değil, hiçbir partiyi zan
altında bırakmak değil fakat güzel güzel bütçeyi görüşürken
bazı arkadaşlar herhâlde, buraya çok az uğradıkları
için “Bir şov yapayım ve gideyim.” tarzıyla birtakım
eskimiş cümleleri söylüyorlar, burayı
karıştırıyorlar ve gidiyorlar. Eğer böyle olursa zaten
bütçe görüşmesi olmaz. Dün gece on ikide bitti burası. O yüzden biz,
AK PARTİ, aynı zamanda iktidar partisi de olmanın sorumluluğuyla,
alttan alıyoruz, sağduyulu oluyoruz, idare etmeye
çalışıyoruz, demokratik terbiyemizi zorluyoruz, yeter ki
sataşmayalım diye. Fakat değerli arkadaşlar, illa bizi
itham edecekseniz şunu söylemek isterim: Hiç öteye beriye gitmeye gerek
yok, MİT Başkanına yapılan operasyon sırasında,
AK PARTİ Grubu toplandı, sabah 7’ye kadar 1 madde geçirebildi, 1
madde bir gecede, sadece FETÖ MİT’e giremesin diye. Ama o zamanki CHP
Grubu, sabaha kadar FETÖ’nün avukatı olarak buradaydı. Değerli
arkadaşlar, bunu görmek zorundayız. Bakınız, banka
kapatıldı, oradaydınız; dershane kapatıldı,
oradaydınız; 17 Aralık iddiasını FETÖ
savcıları yaptı, oradaydınız; daha ötesi, o zamanki
vekiliniz Birgül Ayman Güler “Cemaatle ittifaktan utanıyorum.” dedi. Ben
diyorum ki: Bilerek yapmamışsınızdır inşallah ama
bununla yüzleşmek zorundasınız. Yüzleşin, Atatürk’ün
partisinin nerede durması lazımsa orada durun. MİT’te yok,
dershanede yok, bankada yok, 17 Aralıkta yok, şimdi bize FETÖ
ithamında bulunacaksınız! FETÖ kırk yıldan beri burada
var. CHP’nin Genel Sekreteri Kasım Gülek’in kim kıldırdı
cenazesini? FETÖ kıldırdı.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hangi okul mezunusun?
BÜLENT
TURAN (Devamla) – Özal’la görüştü, Demirel’le görüştü, Çiller’le
görüştü, her partiye sızdı.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hangi okul mezunusun, hangi okul? Mezun
olduğun okulu söyle!
BÜLENT
TURAN (Devamla) – Ama biz bunu mahvettik, yok ettik, mücadele ettik. O yüzden
diyorum ki: Biz bu yüzleşmeyi yaptık, siz de yapın.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Samanyoluna gittin mi, gitmedin mi? Söyle!
BÜLENT
TURAN (Devamla) – Oradan bağırarak hiçbir şey olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hangi okulda okudun? Söyle!
BÜLENT
TURAN (Devamla) – Kendi vekilin “Utandım.” diyor, sen de utan!
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CAVİT
ARI (Antalya) – Yapın da görelim yüzleşmenizi.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hangi okul? Hangi okul mezunusun? Söyle!
Fethullah’ın okulunda okudun, okulunda!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, daha fazla uzatmak istemiyorum. Değerli grup
başkan vekili… (Gürültüler)
BAŞKAN
– Arkadaşlar, duyamıyorum, lütfen…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Değerli grup başkan vekili sözlerini söylerken
MİT Başkanından bahsetti. Eğer sözünü ettiği bu
kişi MİT Başkanı Hakan Fidan’sa o gün de gitmeliydi, bugün
de gitmeli. Darbeyi Cumhurbaşkanına bildirmeyen -Cumhurbaşkanı
eniştesinden öğreniyorsa- bu MİT Başkanı bir dakika
burada durmamalı. Türkiye Büyük Millet Meclisine
saygınlığını yok edip hesabını buraya
değil, Amerikan senatörlerine veriyorsa bu MİT Başkanı
gitmelidir. Eğer “MİT Başkanından benim haberim yok.
Amerika’ya gitti, hesap veriyor.” diyorsa o Cumhurbaşkanı da
gitmelidir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Turan, ben gideyim isterseniz, siz devam edin.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Herkesi gönderdi Sayın Engin Bey.
Sayın
Başkan, mesele MİT Başkanının kim olduğu meselesi
değil. Mesele şu: FETÖ baş göstermeye
başladığında “MİT Başkanına -kim olduğu
önemli değil- Başkanlığına operasyon yapamaz FETÖ.”
dediğimizde sabaha kadar kavga ettik burada, yalnız
bıraktılar bizi, onu demeye çalışıyorum. Hakan Bey
olmaz, Engin Bey olur; mesele devletin önemli bir kurumudur. O kuruma giderken
AK PARTİ Grubu FETÖ’ye karşı dimdik durdu, neredeydiniz diyorum.
Söylediğim bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Engin Bey, karıştırmayın bu işleri, istihbarat
işi o!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim…
BAŞKAN
- Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Gene kayıtlara geçsin diye duruyorum. Dik duruşu
yanlış anlıyor herhâlde; dik duruş benim durduğum
gibidir, şöyle dik durulmaz efendim, onu ilk önce kendisi bir çözsün.
İkincisi:
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda 7’nci sıraya koydukları
terör örgütüne “Bu terör örgütü darbe yapacak, hazırlıklar
yapıyor. Gelsin, MİT Başkanı burada hesap versin.” dediğimizde,
oy birliğiyle MİT Başkanının buraya gelmemesini
sağlayan AKP Grubudur ama aynı AKP Grubu, Amerikan Senatosuna
gittiğinde hiç sesini açmamaktadır; işte, bu onların gerçek
yüzüdür. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ömer Çelik buna cevap verdi Sayın Başkan.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Söz sırası Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’de.
Buyurun
Sayın Şahin.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Sayın Başkan, 69’a göre bir sataşması var
“şov yapma” diyerek sayın grup başkan vekilinin.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – “Dün on ikide bitti.” dedim Sayın Başkan, dünkü
konuşmalar öyle oldu.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Ben buradaydım Sayın Başkanım.
Lütfederseniz…
BAŞKAN
– Sayın Antmen, grup başkan vekiliniz konuştu. Bütün
sataşmalara cevap verdi. Şahsınızla ilgili bir telaffuz
olmadı, ben takip ettim.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Hayır, “şov yaptı…”
BAŞKAN
– “Bazı milletvekilleri” dedi.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Son konuşmacı bendim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Vekilim, “Dün on ikide bitti.” dedim.
BAŞKAN
– Dünden beri tartışmalar var. Şahsınızdan bahsetmedi.
Sayın
Şahin, buyurun.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Dün yanınızdaydım Beyefendi, şurada
oturuyordum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hayır, size demiyorum ya, “Dün uzadı.” diyorum.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Beni kastetmediğinizi mi söylüyorsunuz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hayır, kastetmedim Sayın Başkan.
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Tamam.
BAŞKAN
– Sayın Şahin yok galiba. Sonraki konuşmacıyı
çağırıyorum. (CHP sıralarından “Burada” sesleri)
İyi de anons edince… Yani, kaç kere söylememiz lazım. Lütfen…
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) – Efendim, devam ediyor tartışma.
BAŞKAN
– Ama onu hallettik.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür
ederim, sağ olun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu çerçevesinde Ulusal Bor Araştırma Enstitüsüyle ilgili
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bor, Türkiye'nin sahip olduğu
madenler içerisinde dünyada söz sahibi olabileceği, rezerv büyüklüğü
ve üretim kapasitesi açısından yegâne maden. Ülkemiz bor zengini,
âdeta bor denizinin üzerinde bulunuyoruz. Dünya rezervlerinin yüzde 73’üne
sahibiz, dünya ham madde tedarikinin yüzde 60’ını Eti Maden
aracılığıyla biz sağlıyoruz. Bor kaynaklı
ürünlerin yaklaşık olarak yüzde 95’inde de ülkemizden ithal edilen, ihraç
ettiğimiz bor kullanılıyor. Bu kadar büyük rezerv ve pazar
payına rağmen maalesef, dünyadaki toplam bor gelirlerinin yüzde
20’sini elde edebiliyoruz. Bu tabii ki büyük bir çelişki. Bu
çelişkinin temelinde Türkiye'nin boru işlemeden ham madde olarak ihraç
etmesi yatıyor. Üstelik bor piyasası dünyada oligopol bir piyasa yani
satıcısının az, alıcısının fazla
olduğu bir piyasa. Mevcut durumda Türkiye, gelişmiş ülkelere
ucuz bor temin eden, dolayısıyla bordan elde edilecek katma
değeri de yurt dışına ihraç eden bir ülke konumunda.
Türkiye, ham bor ihraç ederken katma değeri yüksek bor ürün
piyasasını ABD gibi gelişmiş ülkelere
bırakmış durumda.
Ülkelerin
yer altı kaynaklarına bağlı ekonomik
kalkınmalarında sahip olduğu rezervlerin büyüklüğü elbette
önemli olmakla birlikte, asıl olan doğal
kaynaklarınızı nasıl değerlendirdiğiniz ve
ekonominin hizmetine nasıl sunduğunuzdur. İşte, tam da bu
noktada Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün görevi başlıyor.
Temelde bu enstitü bir araştırma, geliştirme ve üretim
geliştirme kurumu. Borla ilgili araştırmalar yapmak, üretim
teknolojilerini geliştirmek, dünya piyasalarına boru ham madde olarak
değil, katma değeri yüksek, yarı mamul ve mamul hâlde ihraç
edilmesini sağlamak, bordan elde ettiğimiz gelirin gelişmiş
ülkeler seviyesine ulaşmasına katkı sunmak yani dünyada bor
piyasasında Türkiye’yi lider konuma getirmek bu enstitünün, kurumun
görevi. 2003 yılında kurulan bir enstitü yani on beş
yıllık bir geçmişe sahip. Bu on beş yıllık sürede
bu amacına yönelik olarak neler yaptığına
baktığımız zaman çok fazla bir mesafe
aldığımızı söyleyemiyoruz. Elimizde reel olarak sadece
ETİ Madenin üretmiş olduğu bor katkılı Etimatik
deterjanı var, onun da deterjan piyasasındaki payı sadece yüzde
1,5.
Tabii,
bor konusunda ülkemizin içinde bulunduğu bu olumsuz tabloyu sadece
enstitüye bağlamak doğru değil. Hükûmetin ve
Bakanlığın bora nasıl baktığı da önemli. Bu
bağlamda, Bakanlığın bora ne kadar önem verdiğini Bakanlığın
bütçe sunumundan anlayabiliyoruz. Bakınız, Bakanlığın
şu bütçe sunumunda borla ilgili sadece iki satır yer alıyor;
bunda da ham madde pazar payımızın 2005’te yüzde 36’dan, 2018’de
yüzde 59’a yükseldiğini yani diğer bir bakış
açısıyla, bor madenlerimizin sömürü oranının
arttığından bahsediyor.
Yine
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün Sayıştay denetim raporuna
baktığımız zaman, 2016 ve 2017 yıllarında
yatırım harcamalarının gerçekleşme oranlarına
baktığımız zaman, çok düşük oranda olduğunu
görüyoruz. 2016 yılında yüzde 28, 2017’de yüzde 41. Yani siz
Bakanlık olarak enstitüye diyorsunuz ki: “Al şu 100 lirayı
bununla araştırma yap.” 2016 yılında sadece
araştırmaya 28 lira harcıyor, 2017 yılında 41 lira.
Yani
sonuç itibarıyla Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün
Sayıştay raporunda bu yatırımların gerçekleşme
oranı oldukça düşük oranda. Bu oranlar gösteriyor ki bu kurum
yeterince çalışmamış, atıl durumda, kapasitesinin çok
altında bir performans sergilemiş ve başarısızlar.
Rezerv büyüklüğüyle dünya bor piyasasında rakipsiz olan Türkiye, bu
rezerv büyüklüğünü teknolojiyle buluşturduğu takdirde dünyada
borda lider olur ve ülkemizin kaderi değişir. Özetle, Türkiye’mizin
geleceği bora yapacağımız yatırımlara
bağlı.
Ülkemizde
çeşitli vizyonlar zaman zaman dile getiriliyor, ben de bu bağlamda
borla ilgili bir gelecek vizyonunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer
biz gelecekte bor konusunda lider ülke olmak istiyorsak araştırma
geliştirme faaliyetlerine ciddi olarak eğilip ortaya reel projeler
koymak durumundayız. Buna Balıkesir’de yapacağımız bor
organize sanayi bölgesiyle yani tıpkı bir silikon vadisi gibi bir bor
vadisiyle başlayabiliriz. Balıkesir Bigadiç Türkiye’nin en büyük bor
yataklarının bulunduğu bir bölgemiz. Burada boru
çıkarıyoruz, öğütüyoruz, torbalara koyup yurt
dışına ihraç ediyoruz. Hâlbuki kuracağımız
fabrikalar zinciriyle boru ham madde olarak değil...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) – Sadece otuz saniye istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) – Çıkaracağımız boru işleyip
mamul veya yarı mamul hâlde katma değeri yüksek ürün hâline getirip
yurt dışına ihraç ettiğimiz takdirde ülkemizin geliri
katbekat artacak, bu da gelecek nesillere olumlu yönde yansıyacaktır.
Fakat şu anki duruma baktığımız zaman, Bor Enstitüsü
kurulalı on beş yıl olmuş, AKP on altı
yıldır iktidarda ve biz hâlen Türkiye’de boru topraktan
çıkarıp ihraç ediyoruz.
Türkiye’nin
geleceğinin borda olduğunu tekrar belirterek sözlerime son veriyor,
2019 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Söz
sırası Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’da.
Buyurun
Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Enerji
Bakanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
grubu adına söz almış bulunuyorum.
Görüşmekte
olduğumuz bütçe, on altı yıldır iktidar koltuğunda
oturan, hiçbir mazereti, hiçbir şikâyeti olmayanların bütçesidir.
AKP’nin enerji politikaları sosyal devlet anlayışından
uzak, yandaş ve uluslararası sermayenin çıkarlarını
gözeten, çevre duyarlılığından yoksun politikalardır.
AKP Hükûmetlerinin ihtiyaçtan fazla santral kurması, kurulu güç-üretim
arasındaki makası da maalesef açmıştır.
İhtiyacımız 50 bin megavat iken kurulu gücümüzün 90 bin megavata
çıkmasına rağmen, kömür santrallerine hâlâ lisans verilmesi de
en büyük yanlışlıktır.
Gelişmiş
ülkeler sağlıklı beslenme ve gıda
bağımsızlığı için tarım toprakları
yaratırken siz binlerce yıldır tarım yapılan
topraklara beton döküyorsunuz ve yetmezmiş gibi de termik santralleri
kuruyorsunuz. Kırklareli’mizin meyve, sebze ve hayvansal üretiminin yüzde
30’unu karşılayan Kırklareli Ovası’na kömürlü termik
santral kurmaya çalışmak ise tam bir cinayettir.
Son
on beş yılda Trakya’da tam 25 bin hektar orman alanını da
maalesef yok ettiniz. Unutmayın, bugün enerji sektörünün yeni bir santrale
ihtiyacı yok ama Türkiye’nin 1 gram buğday üreten toprağına
şu anda gözü gibi ihtiyacı var.
Rus
doğal gazını Avrupa’ya taşımak için
Kıyıköy’ün en güzel ormanlarını da katlettiniz.
Avrupa’nın en önemli doğa alanlarından Istrancaların
Bulgaristan tarafında çiçek bile koparmak yasak iken -Avrupa’ya
baktığımızda- bizim bu tarafta ormanları şu an
katletmekle meşgulsünüz. Avrupa ve Asya’da tek olan İğneada
Longoz Ormanlarının bulunduğu cennet köşeye yapılan
saldırılar yetmezmiş gibi, şimdi de bölgeye -termik ve
nükleer santralden sonra- enerji sahaları için yardımcı
oluyorsunuz.
“Yerli
ve ucuz enerji” diyenler cennet köşemiz Akkuyu’da nükleer santrali Ruslara
teslim etti, enerji alım garantisini de dolarla yaptı ve milleti
bugünkü fiyatın 3 katını ödemek durumunda ve enerjiyi kullanmak zorunda
bıraktı.
“Temiz
ve ucuz enerji” diye doğal gazı ülkenin dört bir yanına
yaydınız, millete yatırım yaptırdınız, sonra
evlerde doğal gaz kapatıldı çünkü bedava kömürler
dağıtmaya başladınız. Kömürün zararlı maddeleri
ise vatandaşı zehirledi, daha sonra da zehirlenen vatandaş
milyonlarca lira ödeyerek gitti, sağlık harcaması yapmak zorunda
kaldı. Garibanı biraz düşünüyorsanız kazancını
yükseltin, kullandığı gazın da fiyatını
düşürün.
“Kendi
kömürümüzü çıkaralım, yerliye dönelim.” dediniz, bırakın
üretim yapmayı; işçimizin, madencimizin canına dahi sahip
çıkamadınız ve on altı yıllık AKP iktidarına
baktığımızda 1.693 madencimizi kaybettik.
Sayın
milletvekilleri, çalışan, emekli, esnaf, çiftçi, köylü “Bütçede bizim
için ne var?” diyor. Şu anda bütçede, Cumhurbaşkanının
maaşına yüzde 26 zam var. Şu an bütçede, sarayın
saltanatına tam yüzde 233 artış var.
Baktığınızda, saray ve çevresinde saltanat, ihtişam,
lüks yaşam, tek adam rejimi devam etsin diyenler, bu bütçeye “evet”
diyenlerdir. 3,5 milyon Suriyeliye 35 milyar dolar para bulanlar, emeklilikte
yaşa takılanlara 7 milyar doları çok gördüler. Bütçede, seçimden
önce söz verdiğiniz öğretmene, hemşireye, din görevlisine,
polise 3600 ek gösterge var mı? Yok. İşçi var mı? Yok.
Memur, esnaf, çiftçi var mı? O da yok. Alın teriyle ekmeğini
aş yapan asgari ücretli var mı? O da yok. Peki, asgari ücretlinin
maaşı 1.603 lira. Açlık sınırı Türkiye'de 1.919
lira. Asgari ücretli aç kalmamak için her ay 316 lira borç bulmak zorunda.
Yoksulluktan, yolsuzluktan, yüzsüzlükten kim sorumlu? Borç batağına
sürüklenenlerden, her gün konkordato ilan eden şirketlerden kim sorumlu?
Siz sorumlusunuz, on altı yıldır görev yapan AKP hükûmetleri
sorumlu. Eti bitirdiniz, otu bitirdiniz, tavuğu bitirdiniz,
balığı bitirdiniz, yumurtayı bitirdiniz, şeker
pancarını, mercimeği, her şeyi bitirdiniz; çiftçiyi,
çalışanı bitirdiniz, Türkiye'nin temiz havasını
bitirdiniz “Kim yaptı bunları?” diye sorduğumuzda da gaipten bir
ses: “Dış güçler… Dış güçler… Dış güçler...”
Allah aşkına, bu kadar da değil çünkü on altı
yıldır bu ülkede iktidar göremiyoruz, iktidar da yok. Bakın,
arkadaşlar, buraya baktığımızda artık çiftçi
bitmiş, esnaf tükenmiş durumda, buraya
baktığımızda memur bitmiş durumda, buraya
baktığımızda toplumun tüm katmanları zarar görmüş
durumda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
VECDİ
GÜNDOĞDU (Devamla) – Sözlerimi tamamlarken şunu söylemek istiyorum:
Ben, burada, halkımın oylarıyla seçilen ve milletvekili olan
biriyim. Ben, alın terini ekmeğine katık eden bir işçiyim,
ben milletin efendisi köylüyüm, ben devletin temel taşı olan memurum,
ben madenin, çarşının can dostu olan esnafım, ben kırk
yıl hizmet etmiş emekliyim, ben milletim sevgili milletvekilleri,
milletim ve içinde millet olmayan, milleti yok sayan sarayın bütçesine de
“hayır” diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sarayın, yandaşların, elitlerin, tuzu kuruların bütçesine
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak da “hayır” diyoruz, gayrimillî tek adam
rejimine de “hayır” diyoruz, halkı fakirleşirken
zenginleşen saray rejimine de “hayır” diyoruz.
Tüm
Genel Kurula saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Söz sırası Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’da.
Buyurun
Sayın Önal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün görüşülmekte olan Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle yüce
Meclisimizi ve siz değerli milletvekili
arkadaşlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, MTA, cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana Atatürk’ün
talimatıyla ülke sanayisinin kurulması ve ihtiyaç duyduğu ham
madde, yer altı ve yer üstü kaynaklarının devlet eliyle
aranması, bulunması, çıkarılması, geliştirilmesi
ve değerlendirilmesi amacıyla 1935 yılında
çıkarılan bir kanunla kurulmuştur. Bu çerçevede MTA Genel
Müdürlüğü, bir yandan ülkemiz yer bilimlerinin ihtiyaç duyduğu insan
varlığının geliştirilmesi için çaba harcarken
diğer yandan kendisine verilen görevleri eksiksiz yerine getirmiştir.
TPAO Genel Müdürlüğü, TKİ Genel Müdürlüğü, Eti Maden
İşletmeleri, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü,
BOTAŞ, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi gibi dev kuruluşların
oluşmasının da ana kaynağını
sağlamıştır. Bir zamanlar milletimize ait olan bu dev
kuruluşların büyük çoğunluğu bugün satılmış
ya da içi boşaltılmıştır. Taşkömürü Kurumu Genel
Müdürlüğü, Eti Maden İşletmeleri, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi,
PETKİM bugün maalesef, ülkemizin ve devletimizin değil. MTA’nın
kuruluşunda geçen “Ülke sanayisinin kurulması ve ihtiyaç duyduğu
ham madde, yer altı ve yer üstü kaynaklarının devlet eliyle
çıkartılması ve değerlendirilmesi…” ibaresi son derece
kıymetlidir ancak MTA’nın kuruluşunda geçen ve millî üretimi
destekleyen bu anlayışın bugünlerde değerini yitirdiği
apaçık ortadadır. Devlet eliyle çıkartılması gereken
yer altı ve yer üstü kaynakları artık devlet eliyle değil,
maalesef yandaş eliyle çıkartılır bir hâle gelmiştir.
AKP iktidarları döneminde Türkiye’de yok edilmeye çalışılan
en önemli sektörlerin başında madencilik sektörü gelmektedir.
Maalesef, yerin üstünü bitiren iktidarınız bu kez de gözünü yerin
altına dikmiştir. Son yıllarda kurulan maden şirketlerinin
sahiplerinin ya da ortaklarının AKP iktidarına yakın olan
kişiler olması da fazlasıyla dikkati çekmektedir. Son on
yılda verilen maden ruhsatı sayısı 20 bini
aşmıştır. Bu alanda yaşanan değişimlerin en
önemlisi, Sayın Erdoğan Başbakanlığındaki AKP
Hükûmeti tarafından çıkarılan Maden Kanunu’yla hayata
geçmiştir. Türkiye için stratejik öneme sahip yer altı
kaynakları AKP iktidarı döneminde hızla özelleştirilmeye
başlanmıştır. Meralardan yerleşim birimlerine kadar
ülkenin büyük bölümü maden sahasına dönüştürülmüş,
başvurusu yapılan ruhsatlarda yer alan alanlar ülkemizin neredeyse
yüz ölçümünün önemli bir kısmını kapsar hâle gelmiştir.
Maden alanında deneyimi ve birikimi olmayan, kısa sürede büyük kârlar
elde etmek isteyen şirketlerin sektöre hâkim olması hem işçi
sağlığını hem de çevreyi ciddi anlamda etkilemektir.
Son on yıla bakıldığında, yüzlerce işçi ranta
kurban edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, MTA Genel Müdürlüğü, çok acil bir şekilde, dünyadaki
benzerleriyle yarışabilmek için ülke ihtiyaçları çerçevesinde
yeniden yapılandırılmalı, ilk kurulduğu aşamada
olduğu gibi ekonomik özgürlüğümüzün temel kuruluşlarından
olmalı ve hak ettiği saygınlığa yeniden
kavuşmalıdır. Ancak görüyoruz ki getirmiş olduğunuz bu
bütçe kanununda Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü için herhangi bir
değişiklik yapmayı, kurumun eski işlev ve
saygınlığına yeniden kavuşmasının önünü
açmayı sağlayacak hiçbir iyileştirme yoktur. Her aşamada
yerli ve millî olduğunu vurgulayan iktidarınız, yer altı ve
yer üstü kaynaklarının çıkartılması ve
işletilmesi konusunda millî tek adım atmamıştır. Ata
dede yadigârı, millî sermayeyle kurulan devlet
kuruluşlarını sattınız ama yerine bir tane fabrika
açmadınız. On altı yıldır sata sata
bitiremediğiniz Cumhuriyet Dönemi’nde kurulan millî fabrikaların
yerine bir tanesini koymadınız.
Özelleştirmeyle
elde ettiğiniz parayı işçiye, memura, emekliye, asgari
ücretliye, kadro bekleyen taşeronlara, atama bekleyen öğretmenlere,
3600 ek gösterge bekleyen memurlarımıza, emeklilikte yaşa
takılanlara vermediniz.
En
temel sanayi ürünlerini bile üretme kabiliyetini elinden
aldığınız Türkiye’mize verdiğiniz zararın
farkında mısınız? Millî savunma sanayimizin göz bebeği
olan Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu fabrikalarına bağlı
mühimmat, silah, barut, pirinç, ağır silah ve çelik fabrikaları
bugün üretim yapamaz bir hâldedir. MKE tezgâhlarında rahatlıkla
yapılabilecek üretim özel sektöre yaptırılmakta, bunun sonucunda
bir dönem 18 bin işçinin çalıştığı
Kırıkkale’de bugün çalışan işçi sayısı 3
bini geçmemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
ÖNAL (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
AHMET
ÖNAL (Devamla) - Vatandaşı yok sayan bu
anlayışınız yüzünden, Kırıkkale’de iş
bulamayan gençlerimiz büyük şehirlerin yolunu tutmuş, çoktan gurbetçi
olmuşlardır.
Buradan
iktidar partisi milletvekillerine sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza
koyun, biraz da olsun Allah’tan korkun.
Hepinizi
en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmaz’da.
Buyurun
Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün nadir toprak elementleriyle ilgili olarak
size görüşlerimi bildirmek, yaptığımız araştırmalarla
ilgili sonuçları aktarmak için kürsüdeyim ancak bu konuya girmeden önce,
enerji politikamız hakkında, nerede olduğumuz hakkında ve
bilim dünyasında, buluş dünyasında nerede olduğumuz hakkında
birkaç bilgi vermek istiyorum.
Ülkemizde
nükleer enerji santralleri inşa edilmek isteniyor. Bakın, şu an
elimde gördüğünüz bu sözleşme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya
Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu
Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine
Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma. Yani biz
Türkiye’de ne yapıyoruz? Anlaşarak bir nükleer santral yapıyoruz.
Peki kime ait bir nükleer santral yapıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti devletine
ait bir santral mi? Hemen sözleşmenin maddelerine bakalım, diyor ki:
“Bu sözleşme hükümlerini Proje Şirketi adında bir anonim
ortaklık yürütür. Proje Şirketi, Rus Tarafı’nca yetkilendirilen
şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta
yüzde 100 hisse payıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti kanunları ve
düzenlemeleri kapsamında anonim şirket şeklinde kurulur. Rus
Yetkili Kuruluşlarının Proje Şirketi’ndeki toplam
payları hiçbir zaman yüzde 51’den az olamaz.”
Yani
biz, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Rusya Federasyonu’na
ait bir nükleer santral kuruyoruz. Iğdır’a 16 kilometre mesafede
Metzamor Nükleer Santrali’ni, fi tarihinden kalma bir santrali bir tuzak gibi, dinamit
gibi sınırımızdaki bu santrali yine oradan
kaldırtamazken, kapattıramazken ve Rusya Federasyonu da buna çanak
tutarken onlarla birlikte, onlara ait bir santral kuruyoruz ve bunun için
Sayıştay raporu bakın ne diyor? Sayıştay diyor, ben
demiyorum: “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Rusya Federasyonu Hükûmeti
arasında 2010 yılında onaylanan anlaşma kapsamında
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nden alınacak elektrik enerjisinin
fiyatı, güç ünitelerinin ticari işletmeye alınmasından
itibaren on beş yıl boyunca 12,35 Amerikan senti/kilovatsaat olarak
belirlenmiştir.” 12,35 sent, on beş yıl boyunca. 2016
yılı ortalama satış fiyatıysa 2,93 sent. Arada yüzde
400’lük bir fiyat farkı var, yüzde 400, dikkatinize sunuyorum. Bir an
önce, Türkiye’de, alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarına yüzümüzü
dönmemiz gerekiyor. Güneş enerjisinde belki fırsatı ülke olarak
kaçırmış olabiliriz ama özellikle dalga enerjisinde ülkemizde
yapılan birçok buluş var. 2005 yılında Zonguldak
Ereğli Alaplı bölgesinde bir prototip geliştirildi,
uygulandı. Şu anda Enerji Bakanlığımızın
stratejiden sorumlu departmanının, bölümünün dikkatine sunuyorum
bunu. Özellikle bunu bir an önce hayata geçirmemiz gerektiğine
inanıyorum.
Tabii,
Sayın Bakan Bey, maalesef -şu anda ona hitap ediyorum ama- dinlemese
de umarım tutanaklardan bunu takip edecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Çok meşguller, arkadaşlar orada muhabbetteler.
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Devamla) – Nadir toprak elementleri çok önemli bir konu. Dünyada
demir yollarında “Maglev treni” adı verilen, saatte 600 kilometre
hızı aşabilen, temel çalışma prensibi
mıknatıslanmaya dayanan, iletişim araçlarını da
hızlandırıcı etkisi olan bir tren var. Bunun bir prototipi,
maketi bundan yaklaşık üç yıl önce Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi Bilim Merkezinde gerçekleştirildi. Yine, bu da
geliştirilmeye açık. Olabildiğince hazır almak yerine
üretmeliyiz, buluşlar geliştirmeliyiz. Bunu yapmak için de bir buluş
deney hafızası yaratmamız gerekiyor ki bir hedefe, icada
doğru giderken bir bilim insanımız çıkıp aradan bir
başka icadı geliştirebilsin.
Evet,
bir diğer konu da Zonguldak’taki madencilerle ilgili konudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
DENİZ
YAVUZYILMAZ (Devamla) – Zonguldak’taki madencilerimiz de Zonguldak
halkımız da hemen ocak ayından itibaren, gerek şirket gerek
konut kiralarına gelecek zamlarla karşılaşacak. ÜFE
artışı kasım ayı itibarıyla yüzde 38,54; bir
önceki yılın aynı ayına oranla 2 katı fazla. TÜFE’yi
baz almaya çalışsak o da yüzde 21,62, bir önceki yılın
aynı ayında yüzde 12,98; dolayısıyla 2 kat fark var. Biz
Zonguldak’ta istihdamın artırılmasını, TTK’nin yeniden
ayağa kaldırılmasını, 1.500 işçi
alınmasının yetmeyeceğini, zaten yılda 2 bin emekli
verdiğini ve şu anda 7.200 işçi
çalıştığını söylüyoruz. İşe
alınacaklar en az 35 yaşında olmalı.
Saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Söz
sırası Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’da.
Buyurun
Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Maden ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğünün bütçesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurula ve
televizyondan bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza
saygılarımı sunuyorum.
Kısa
adı “MAPEG” olan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 703
sayılı KHK’yle temmuz ayında kurulmuş olup bundan sonra da
bu petrol işlerini kendisi üstlenmiştir. Maden İşleri Genel
Müdürlüğü ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün
birleştirilmesiyle oluşturuldu MAPEG. MAPEG’in, maden ve petrol
ruhsat işlemleri, bunların denetlenmesi gibi çok kritik ve önemli
görevleri vardır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, maden, petrol, enerji konularını
konuşurken iki önemli hususa değinmeden geçmemek lazım:
Bunlardan birincisi, Türkiye'nin giderek artan enerjide dışa
bağımlılığı. Türkiye'nin enerji üretiminin enerji
arzını karşılama oranı AKP iktidarında düştü.
2000 yılında yüzde 67 olan dışa
bağımlılık 2016’da yüzde 74’e çıktı. Türkiye'nin
enerji ithalatının toplamı 40 milyar dolara yaklaştı.
Enerjide bu denli yüksek dışa bağımlılık hem cari
açığın hem de enflasyonun baş sebeplerindendir. Doğal
gazda dışa bağımlılık yüzde 99 iken petrolde ise
yüzde 92 dolaylarındadır.
Değerli
milletvekilleri, her seçim öncesinde yandaş medyada ülkenin dört
yanında doğal gaz, petrol bulunduğuna dair haberler yer
alır. Trakya’da, Karadeniz’de, Hakkâri’de, Adıyaman’da
bulduğunuz bu petrollere, doğal gazlara ne oldu?
Sayın
Bakan “Petrol tüketicisi değil, petrol üreticisi olacağız.”
dediniz, “Petrol fiyatlarını düşüreceğiz.” diye sözler
verdiniz. Ne oldu bu sözlere? Bugün vatandaşlarımız alım
gücüne göre dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor.
2008’de
ham petrolün fiyatı 140 dolardı, bugün ham petrolün fiyatı 50
dolara düştü. Bu fırsatı neden değerlendirmediniz? Bunu
vatandaşa neden yansıtmıyorsunuz? Beş altı ay
Eşel Mobil Sistemi’yle gelen zamları ÖTV’den karşıladınız,
“8,5 milyar liralık ÖTV feragatimiz var.” diye
yapmadığınız reklam kalmadı. Bu ülkenin
vatandaşlarının yıllardır benzine, motorine
ödediği yüzde 66 vergiden, vatandaşın yıllardır
cebinden yaptığı feragatten neden bahsetmiyorsunuz?
Akaryakıtta ÖTV’yi neden indirmiyorsunuz?
Bakın,
değerli milletvekili arkadaşlarım, enerji ithalatı
Türkiye’nin ne kaderi ne de seçeneğidir. Ülkemiz rüzgâr, güneş,
biyokütle gibi yenilenebilir enerji potansiyeli olan yüksek bir ülkedir. Bu
potansiyel kullanıldığında sadece enerjide dışa
bağımlılık azaltılmış olmuyor, aynı
zamanda çevre kirliliğinin de önüne geçilmiş oluyor.
Bakın,
değerli milletvekili arkadaşlarım, yıllık bin
altı yüz saat güneşlenme süresi olan Almanya, günlük elektrik
ihtiyacının yüzde 78’ini güneş enerjisiyle
karşılıyor. Yıllık iki bin yedi yüz otuz yedi saat
güneşlenme süresi olan Türkiye bunu niye yapamıyor, bu potansiyeli
neden kullanmıyorsunuz? Çareyi neden hâlâ, yabancı güdümündeki
nükleer santrallerde arıyorsunuz? “Yenilik” “millîlik” söylemleriniz neden
lafta kalıyor?
Değerli
milletvekilleri, enerjide bu denli dışa bağımlılık
sürdürülebilir değil. Ekonomik kriz derinleşti. Bu nedenle,
dışa bağımlı, yanlış enerji
politikalarınızı hemen terk edin. Doğal gaza ve ithal
kömüre dayalı elektrik üretim tesislerinin üretimdeki payını
düşürün. Yerel kaynaklara sözde değil özde öncelik verin.
Değerli
milletvekilleri, ikinci konu ise doğal gaz ve elektriğe enflasyon
üzerinde yapılan zamlardır. 2018 yılı içerisinde konutlarda
kullanılan elektriğe yüzde 31, sanayide kullanılan
elektriğe ise yüzde 41 zam yaptınız. 2018’in başından
bugüne kadar konutlarda kullanılan doğal gaz yüzde 18, sanayide
kullanılan doğal gaza yüzde 37, elektrikte kullanılan doğal
gaza yüzde 50 zam yaptınız. Bu zamlarla 4 kişilik bir ailenin
asgari tüketimiyle elektrik ve doğal gaz faturasının bedeli 273
liraya çıkmıştır. Buradan Sayın Bakana soruyorum:
Döviz yükseldi diye yapılan bu zamları döviz düştükten sonra
niye geri almıyorsunuz, bunları geri almanız gerekmiyor mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
MEHMET
GÜZELMANSUR (Devamla) - Krizde zam yapanları, döviz düşünce fiyat
indirmeyenleri fırsatçılıkla suçluyorsunuz. Elektrik ve
doğal gaza zamlarını geri almamak fırsatçılık
olmuyor mu? Sayın Bakan, bu zamları lütfen bir an önce geri
alın, vatandaşın kışını kara kışa
çevirmeyin. Yanan kaloriferler olsun, petekler olsun; yanan,
vatandaşın cebi olmasın.
Sözlerimi
tamamlamadan önce Kütahya Eti Gümüşte işten çıkartılan 650
işçinin ve üç aydır maaşını almayan 300 işçinin
feryadına kulak vermenizi istiyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına şimdi söz sırası İzmir
Milletvekili Mahir Polat’ta.
Buyurun
Sayın Polat. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA MAHİR POLAT (İzmir) – Sayın Başkan, sayın
Divan, yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ticaret Bakanlığımızın bütçesi
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Ticaret
Bakanlığımızın görev alanını kısaca
tanımlamak durumunda kalırsak iç ve dış ticaret
politikalarını ve hedeflerini belirlemek, bunlara uygun gümrük ve
dış ticaret uygulamalarını hayata geçirmek olarak
sıralayabiliriz. İç ticaret açısından bakıldığında,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin verilerini dikkate alacak olursak
ilk on ayda 9.467 şirket, 15.796 gerçek kişi ticaret işletmesi
kapanmış durumda. Son sekiz ayda 1.401 şirket konkordato talep
etmiş. 2008 yılında 8 milyon olan icra ve iflas dosyalarının
sayısı Kasım 2018’de 19,9 milyona çıkmış.
Bunların tamamı bu hâldeyken -bu işletmeler- Ticaret
Bakanlığımızın yeterince önlem alamamakta, görev
alanını ve sorumluluk alanını yeterince kullanmamakta
olduğunu görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, önümüzde birtakım verilerle ihracatın
arttığını, dış ticaret açığının
ihracat lehine gerilediğini görmekteyiz. Kriz dönemlerinde bunlar gayet
doğaldır çünkü dolar artar, ithalat durur, ihracatçının
içerideki maliyetleri, özellikle emek piyasasından kaynaklanan maliyetleri
düşer ve böylece dış ticaret açığı da
düşmüş gibi görünür fakat bu sürdürülebilir bir şey
değildir. Burada asıl olan emeğin ucuzlamasıdır, emek
üzerinden yurt dışında bir rekabet gücünün artmasıdır.
Tüm
dünya insanlarının zenginlikleri dolar cinsinden ölçülürken
Türkiye’de, çok değil mayıs ayında bir asgari ücretli 425 dolar
alabilmekteydi maaşıyla, bugün bu rakam 298 dolara kadar
gerilemiştir ve insanlarımızın ne kadar
yoksullaştığı da bu veriyle ortaya çıkmaktadır.
Üstüne basa basa söyledik Bakanlık sunumunda: Türkiye’nin dünya
pazarında markaları olması gerekiyor, markalarının
pazarlanması gerekiyor, çünkü marka, ürettiğiniz ürüne değer
kadar, TURQUALİTY’nin de bu anlamda kullanılması ülkemizde
üretilecek ürünlere ilave bir değer katacaktır.
Sayın
milletvekilleri, yine ısrarla, üreten Türkiye’nin katma değeri yüksek
ürünlerle yurt dışında olması gerektiğini,
alternatifsiz ürünler üretmesi gerektiğini söyledik ki oynak dış
politikamız yüzünden dışarıda
karşılaşacağımız herhangi bir buhranla ekonomimiz
etkilenmesin istedik. Örnek isterseniz, Amerika’yla
yaşadığımız kriz sonrası uygulanan ambargoydu.
Katma değeri yüksek ürünleri üretebilmek için üretmeye inanmak lazım,
üreten Türkiye’ye inanmak lazım. Üretirken bilimi ve teknolojiyi
kullanmak, bilimi ve teknolojiyi üreten ülke olmak gerekiyor. Bunun için de
üretmeyi bilen, yetişmiş beyinlere ihtiyaç var fakat Türkiye’de beyin
göçünün son günlerde nerelere vardığını hepimiz
bilmekteyiz.
Dünya,
Sanayi 4.0 ve yapay zekâyla üretim çeşitliliğini ve değerini
artırırken maalesef Türkiye’miz bu tarz teknoloji transferleri
konusunda gerilemiş ve Bakanlığın ana hedeflerinden biri
olan ürün çeşitliliğini geliştirme konusunda
ıskalamış durumda.
Dış
ticaretimize baktığımız zaman, dış ticaretimizi
koruma önlemleriyle baskılamaya çalışıyoruz yani
ithalatı birtakım koruma önlemleriyle durdurmaya
çalışıyoruz. Bu, doğru bir mantık değildir. Ürün
yine Türkiye’ye gelecek, pazar kendi dengesi içerisinde ürünün
fiyatını yine bulacak, yine ithal edilecek. Bunun yerine ne yapmak
lazım? Başka bir şeyler yapmamız lazım. Esas
mesele…Teknoloji yatırımı yapan, AR-GE faaliyetleri olan,
alternatifsiz ve katma değeri yüksek ürün üreten firmaların ve
gelişmiş markaların yurt dışına
çıkışta teşvik edilmesi gerekiyor. Eğer bunu yaparsak
dış ticaret açığımızı da sonuna kadar
aşağıya çekmiş oluruz.
Sayın
Bakanın bir diğer görev alanı ise gümrüklerdir. Gümrükler
konusunda, daha önce gelmiş olan bakanlar bir yönetim
anlayışı koyarlardı. Bunu da yaparken bürokraside
birtakım revizyona gider, başmüdürlerini falan
değiştirirlerdi. Bugüne kadar Sayın Bakan böyle bir
anlayışı ortaya koymamış. Sayın Bakanın
böyle bir anlayışı olmadığı gibi, maalesef
gümrüklere bakarken de şaşı bakılan bir kurum konumuna
getirilmiştir gümrükler.
Gümrüklerde
iş yapan gümrük müşavirlerinin hâlâ bir oda kanununun
olmayışı, Gümrük Kanunu’nun yoruma açık hâlde duruşu
gümrüklerde soru ve sorunlara neden olmaktadır. Gümrüklerde keyfî
uygulamalar ısrarla devam etmekte. Ben bu kürsüden bunu anlatmak
istemiyorum fakat bir gümrük müşaviri ya da bir dış ticaretçiyle
oturduğunuz zaman detaylı bir şekilde size anlatacaktır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz gittikçe yoksullaşmakta. Üçüncü gününe
girdiğimiz bu bütçe maratonunda benden önceki hatipler bunu
anlattılar; ülke yoksullaşıyor, israf artıyor.
İsrafı durdurmamız, ülkede yoksullaşmayı önlememiz
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHİR
POLAT (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen…
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen, buyurun.
MAHİR
POLAT (Devamla) – Ülke insanlarımız fakirleşiyor, ülkemiz
yoksullaşıyor.
Sizleri
ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in dizeleriyle selamlayıp
konuşmama son vermek istiyorum: “Memleketler içinde bir şirin
memlekettir/ Türkiye,/ bizim memleket,/ insanı da/ su
katılmamışı,/ çalışkandır,
ağırbaşlı, yiğittir/ ama dehşetli fakir.”
İnsanımızın,
üreticimizin, çalışanımızın fukaralaşmaması
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nda.
Buyurun
Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret
Bakanlığının bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz büyük bir ekonomik krizin içinde. Artan döviz
kurları, artan enflasyon, pahalılaşan hayat, yavaşlayan
ekonomi, düşen sanayi üretimi, azalan alım gücü en çok dar gelirli
yurttaşlarımızı etkiledi. Her kriz döneminde krizin
sorumluları yani iktidarlar krizin faturasını krizin gerçek
mağdurlarına yani dar gelirli yurttaşlarımıza,
çiftçimize, emeklimize, asgari ücretle geçinmek zorunda kalan milyonlara
keserler. Kemer sıkmak her zaman bu ülkenin yoksul vatandaşlarına,
yurttaşlarına düşmüştür.
Toplumum
tüm kesimleri gibi esnafımız da bu krizden olumsuz etkilenmektedir.
İktisadi ve toplumsal yaşamımızın temel direği
olan esnaf ve sanatkârımız maalesef zorlukla ayakta kalmakta, nefes
alamamaktadır. Siftah yapmadan kepenk indirmenin ne demek olduğunu,
zararına mal satmanın, yıllarca biriktirdiğin sermayenin
bir kriz döneminde erimesini görmenin ne demek olduğunu esnaf olmayan, o
kepengi kaldırmayan, indirmeyen bilemez.
Değerli
milletvekilleri, Akhisar’ın merkez çarşısında
doğmuş, büyümüş bir esnaf kardeşiniz olarak sizlere
sesleniyorum: Esnafımız vergi yükü ve BAĞ-KUR primleri
altında ezilmektedir; borçlarını, senetlerini, çeklerini,
kiralarını ödemekte zorlanmakta, hatta ödeyememektedir. Bugün yüz
binlerce esnafın BAĞ-KUR’a borcu bulunmakta ve bu borcun tutarı
25 milyar liraya dayanmıştır. Sıklıkla çıkan
kurum alacaklarının yeniden yapılandırılması
nedeniyle icra süreci duran esnafımızın önemli bir bölümü
yeniden takibe düşmüştür. Borcu yüzünden sağlık hizmetlerinden
faydalanamamaktadır. Esnafımız 600 lira olan BAĞ-KUR
primlerini ödemekte ne yazık ki zorlanmaktadır. İçinde
bulunduğumuz ekonomik tablo göz önünde bulundurularak hiç değilse
2019 yılında BAĞ-KUR primlerinde artış
yapılmaması gerekliliktir.
Sayın
Ticaret Bakanı bütçe görüşmelerinde esnaf ve sanatkârın
kooperatiflere olan borcunun 30 milyar lira olduğunu belirtmiştir.
2014 yılında ödeme zorluğu çeken 90 bin esnafımız için
borç yapılandırılmasına gidilmiş, o gün 400 milyon
liraya varan faiz silinmiş, bu sayede kefillerle birlikte
yaklaşık 220 bin kişi icra takibinden
kurtarılmıştır. Aynı uygulama 2018 yılında
da devreye sokuldu, 200 bin esnafın biriken 786 milyon liralık borcu
yeniden yapılandırıldı ve yaklaşık 200 milyon
liralık faiz silindi. Bu durum her beş yılda bir
tekrarlanır hâle geldi. Bu konuda yapısal, köklü
değişikliklerin yapılması artık elzemdir.
Esnafımız yıllardan beri AVM yasasının
çıkmasını beklemektedir. 2016 yılında yapılan
düzenleme, beklentileri karşılamamıştır. Bugün için
yüzde 80’i büyükşehirlerde olmak üzere 400 AVM bulunmakta, AVM’ler
açıldıkça esnaf kepenk indirmektedir. Son düzenlemeye göre AVM’lerin
toplam alanının yüzde 5’inin esnafa ayrılması gerekirken bu
oran yüzde 1’i bile bulamamıştır. Bu şartlar altında
zaten esnafın AVM’lerde barınması olanaksızdır,
imkânsızdır.
Değerli
milletvekilleri, dövizde yaşanan tırmanışın
ardından AVM’lerde yer alan zincir mağazaların dövizle
yaptıkları kira sözleşmelerine bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme getirilmiş
ancak kirasını ödemekte zorlanan küçük esnafımız ne
yazık ki kimsenin aklına gelmemiştir. “Enflasyon rakamları
ortada, biz esnafa ne yapabiliriz?” diyebilirsiniz. İş yerlerinden
alınan kira stopajını kaldırabilirsiniz mesela. Mevcut
durumda iş yeri kiralık olan esnafımız zarar da etse bir
başkasının kazancına ait bu vergiyi ödemek zorunda
kalmakta, bu da haksızlığa neden olmaktadır. Esnafın
talepleri bellidir ancak muhatap bulamamaktadır, esnaf sahipsizdir. Esnafa
sahip çıkacak bir esnaf bakanlığının kurulması
önceliğimiz olmalıdır. Esnafın ödediği kiradan stopaj
vergisinin kaldırılması, BAĞ-KUR primlerinin 2019’da
artırılmaması, sıfır faizli can suyu kredisinin
çıkartılması esnafımıza bir nefes
aldıracaktır.
Değerli
milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanının bir saat süren bütçe
sunuş konuşmasını dikkatle dinledim, bu bir saatlik
konuşmada Bakanın ağzından bir kere bile “esnaf” kelimesi
çıkmadı, Bakanın herhangi bir cümlesinde “çiftçi” “köylü”
“üretici” “esnaf” “sanatkâr” kelimeleri geçmedi; dolayısıyla bu
bütçenin bu kesimler için hazırlanmadığı bellidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
AHMET
VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - İktidar tarafını
seçmiştir, Cumhuriyet Halk Partisinin de tarafı bellidir, Cumhuriyet
Halk Partisi; esnafın, üreticinin, köylünün, emeklinin, memurun,
işçinin, işsizin, kadınların, gençlerin, kısacası
halkın tarafındadır. Bu durumda bizim böyle bir bütçeyi kabul
etmemiz mümkün değildir.
Bu
duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son söz, Hatay Milletvekili Suzan
Şahin’e aittir.
Buyurun
Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Rekabet
Kurumu ve Helal Akreditasyon Kurumu bütçesi hakkında CHP Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Rekabet
Kurumu, mal ve hizmet piyasalarının serbest ve
sağlıklı bir rekabet ortamı içinde teşekkülünün
sağlanması amacıyla kurulmuş bir bağımsız
denetim kuruluşudur. Baktığımızda, kâğıt
üzerinde bu kurum bağımsız ve şeffaf gözüküyor ancak ne
kadar bağımsız, tartışılır. Başkan ve
bütün üyeleri bir kişi tarafından atanan bir kurumun
bağımsız olması düşünülemez. Şeffaf mı?
Şeffaf olması da tartışılır. Tanımında
“Hiçbir organ ve makamdan emir ve talimat almaması gereklidir.” diye
yazıyor. Rekabet Kurumu görevini layıkıyla yapmamakta ve
iktidarın sopası olarak kullanılmaktadır.
Anayasa’mızın
167’nci maddesine göre, devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının
sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı
ve geliştirici tedbirler alır; piyasalarda fiilî veya anlaşma
sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler ancak Rekabet
Kurumu, özellikle yandaş koruma gibi bir misyon üstlenmiş durumda.
Firmalar arasında fırsat eşitliği yaratıp dengeleyici
unsur olması amacıyla hayata geçirilen bu kurum, ihalelerde
yandaşı koruyup yandaş olmayanı güçsüzleştirerek
teslim almayı görev edinmiştir. Örnek vermek gerekirse aynı
inşaat sektöründeki tüm ihaleleri alan saray yandaşı üç beş
müteahhidi kayırdığı gibi, malum medya grubunun
satışına onay vermesi de Anayasa’ya aykırılık
teşkil etmiş bir uygulamadır.
Medyanın,
tamamen yandaş, malum grup tarafından yönetilecek olması,
halkın algısı ve bilinci üzerinde söz sahibi olan yalnızca
tekel bir medya yaratmak amaçlıdır. Özgür basının çok
sesliliği yok edilmek istenmiştir. Bu mudur rekabeti hakça
yaptıran; tarafsız, dengeleyici olan, tekelciliği önleyen kurum?
Rekabet
Kurumu görevini yapmıyor sayın üyeler. Gerçi Rekabet Kurumu ne
yapsın? 5 tane yandaş şirket 300 milyar dolarlık ihale
alıyor. Kurum olarak damadın yakını firmayı mı
korusunlar, şehzadenin okul arkadaşını mı korusunlar,
yoksa Sayın Cumhurbaşkanının yakını firmayı
mı korusunlar? Kurum da arada kalıyor, haksız rekabetle mücadele
edemiyor; gücü ya yandaştan almayana ya da muhalefet partili belediyelere
yetiyor.
CHP’li
belediyelerde, müfettişler, sabah dokuz akşam altı kadrolu
personel gibi çalışıyor. CHP’li belediyeler baskılanıp
hizmet yapmaları engellenmeye çalışılırken halka
“AKP’ye oy verirseniz hizmet gelir.” baskısı yapılarak
belediyelerde de haksız rekabet yaratılıyor. Gitsinler AKP’li
belediyelerde de çalışsınlar, neden sadece muhalefet
belediyelerinde var bu müfettişler?
Kısa
adı “HAK” olan kurum birkaç banal dostluk grubu ağırlamakla
meşgul. Hak dağıtmak üzere kurulan bu kurum adaletin
çöktüğü yani temeli zayıflatılmış Türkiye’de nereden
bakarsak bakalım içi boş bir kuruluştur ve iktidarın
sopası olmuş durumdadır. O nedenle, biz CHP Grubu olarak bütçeye
“hayır” diyeceğiz.
Sayın
üyeler, bugün 12 Aralık; Tutum, Yatırım ve Türk Malları
Haftası. Nerede Türk malı, nerede yerli üretim? Türkiye’yi
İsrail’in tohumuna, Latin Amerika’nın Angus’una, Rusya’nın
domatesine…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Rusya’da domates mi var ya?
SUZAN
ŞAHİN (Devamla) - …Bulgaristan’ın samanına muhtaç eden AKP
Hükûmeti, bugün önümüze bütçe kalemlerinden biri olarak Helal Akreditasyon
Kurumu bütçesini koyuyor, şarbon illetini
vatandaşlarımızın başına musallat ediyor, ithal
Angus ticaretini ve İsrail tohumunu çiftçimize şart koşuyor.
Yerli tohum kullanana, yerli hayvancılık yapana devlet eliyle ceza
kesiyor, sonra çıkıp millîlikten bahsediyorsunuz. Her konuda
olduğu gibi helal-haram konusunda da millîlik-gayrimillîlik konusundaki
gibi samimiyetsizsiniz ve halkı kandırarak kul hakkı yiyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bu
kurum eğer GDO’lu ve kimyasallı gıda ürünlerine, ithal
hastalıklı et ihracına karşı çıkmıyor, Türk
çiftçisinin ve hayvan üreticisinin hakkının gasbedilip mali ve nefsî
kul hakkına ses çıkarmıyorsa görevini de yerine getirmiyor…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – “Halkı kandırmak” ne demek Sayın
Başkan? Halk kanar mı ya? Böyle bir üslup mu olur?
SUZAN
ŞAHİN (Devamla) – …“haram” kavramını AKP Hükûmetine göre
dizayn ediyor demektir. Bu kurum, önce AKP Hükûmetinin hak ihlallerine
karşı helallik istemesi konusunda girişimde bulunsun; sonra
kesilen hayvanların İslami koşullara göre kesilip
kesilmediğine, pazardaki ürünlerde domuz içeriği olup
olmadığına baksın. Asıl olan, halk
sağlığını tehdit etmeyen yerli üretimi ve yerli
üreticiyi korumak ve teşvik etmek olmalıdır. Helal olan, halkımıza
hak dağıtmak, hakkının gasbedilmesine karşı
çıkmaktır; bunun adı da adalettir. Adalet ise Türkiye’de
artık sadece bir kadın ismidir.
Samimiyseniz
gelin, hep beraber devletin tüm kurumlarına hakkı, hukuku, adaleti,
liyakati sirayet ettirelim; sonra bütçesini oluştururuz. Hatay’ın
kanarya sevenler derneği bile bu kurumlardan daha iyi amacına hizmet
etmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUZAN
ŞAHİN (Devamla) – Bu nedenlerden dolayı, kâğıt
üzerinde olan ancak faaliyetleri samimi ve gerçek olmayan bu kurumun bütçesine
de CHP Grubu olarak “hayır” diyeceğiz.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, böylece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın
Gökçel’in pek kısa bir söz talebi var, Mersin Milletvekilimiz.
Buyurun
Sayın Gökçel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, şehit olan
Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’ye Allah’tan rahmet dilediğine,
Mersin ili Anamur ilçesinde yaşanan hortum afeti sonucu zarar gören
çiftçilere devletin yardımının ulaştırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
dün makamında şehit olan Emniyet Müdürümüz Altuğ Verdi’ye
Allah’tan rahmet, Emniyet mensubu olarak çeşitli kademelerde görev
yapmış olan babasına, acılı ailesine ve tüm Emniyet
teşkilatına başsağlığı dileklerimi
sunarım.
Değerli
Başkanım, Anamur’da yaşanan bir hortum afeti sonucu zarar gören
çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum ve onlara yapılacak bütün
yardımların da… Burada, 40 tane çiftçimizin olduğu ön tespitlerle
belirlenmiş olup bu afette muz ve çilek seraları zarar
görmüştür. Çiftçilerimiz tarım sigortalı değillerdir,
üstelik sera kurulum maliyetleri yüksek olduğu için oldukça borçludurlar
da. Hasar tespit komisyonu kesin raporunu sunduktan sonra bütün
üreticilerimizin zararlarının hızla karşılanması
gerekmektedir. Geniş bir arazi söz konusu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) – Zarar gören çiftçilerimizin üretime devam etmeleri için
mutlaka devletin yardımının acilen
ulaştırılması gerekmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Karadağ’ın da pek kısa bir söz talebi var.
Buyurun
Sayın Karadağ.
17.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağ’ın, 12 Aralık Haydar Aliyev’i ölümünün 15’inci yıl
dönümünde rahmetle andığına ve 12 Aralık Cengiz Aytmatov’u
doğumunun 90’ıncı yıl dönümünde saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
YAŞAR
KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bazı
liderler vardır ki toplumda derin izler bırakır. Aradan onlarca
yıl geçmesine rağmen toplum o liderini unutmaz. Kardeş
Azerbaycan halkının millî, umumi lideri Haydar Aliyev’i ölümünün
15’inci yılında saygı ve rahmetle anıyorum.
Ayrıca
12 Aralık Cengiz Aytmatov’un doğum günü. 12 Aralık 1928’de
gözlerini açan, Kırgızistan’ın ruhu, Tanrı Dağlarının
büyük ozanı, Türk dünyasının yorulmaz edebiyat elçisi Cengiz
Aytmatov’u sevgi, özlem ve saygıyla anıyorum. Ne diyordu Beyaz
Gemi’de: “Atalarının adlarını, kim olduklarını
unutanlar kötülük yapmaktan utanmazlar.” İyi ki doğdun ulu ozan ve
çağlar ötesine seslendin.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Arkadaşlar,
birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar
yapılacaktır.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, Meclisimizi ziyaret eden bir grup öğrencinin
acilen kamuoyuna duyurulmasını istedikleri bir talep var. 60’a göre
söz rica ediyorum mümkünse.
BAŞKAN
– Tabii.
Buyurun.
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, yetişmiş
gençlerin mağduriyetinin giderilmesi için Belediye İtfaiye
Yönetmeliği’nin değiştirilmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Genç
arkadaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek hem
grupları ziyaret edip hem de Mecliste dillendirmemizi istediği konu
şöyledir: “Belediye İtfaiye Yönetmeliği’ne göre belediyeler
itfaiyeci alımında herhangi bir lise ve ön lisans mezununu istihdam
edebiliyor. Türkiye’de sadece sekiz yılda 41 üniversiteye savunma ve
itfaiyecilik ön lisans programı açıldı. Yetişen
öğrenci sayısı 9.520. Lise bazında 12 tane itfaiyecilik ve
yangın güvenliği bölümü hizmete sokuldu. Madem bu bölümlerde insan
istihdam etmeyeceğiz, çocuklarımızı, gençlerimizi neden
eğitimle uğraştırıyoruz?” diye bize soruyorlar. Çünkü
belediyeler toplam 13.500 ön lisans ve lise mezunu gencimizi itfaiye eri olarak
almaktansa taşerondan gelen ve dışarıdan gelen
insanları iş başı yaptırmayı uygun görüyorlar.
Talepleri yönetmelikte değişiklik yapılması ve itfaiyecilik
için aranacak “en az lise mezunu” ibaresi, “sivil savunma ve itfaiyecilik ön
lisansı” veya “itfaiyecilik ve yangın güvenliği lisesi mezunu”
ibaresinin getirilmesini istiyorlar.
İkincisi
de “Belediyeler bazı istisnalar dışında itfaiyecilik için
erkek istihdam ediyor. Kadınlarımızın da bu okullarda,
liselerde, meslek yüksek okullarında eğitim aldıklarını
düşünecek olursak neden yetişmiş
kadınlarımızı da itfaiyeci olarak istihdam etmiyoruz?” diye
soruyorlar.
Biz
okullarımızda, annelerimizin babalarımızın
biriktirdiği alın terleriyle çocuklarımızı okutuyoruz.
Okuttuğumuz çocuklarımızı mezun oldukları dallarda
işe almamız gerekir.
Arz
ederim efendim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan.
Buyurun
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi ve bizi televizyonları
başında izleyen yüce Türk milletini sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Dün
silahlı saldırıda şehit edilen Rize Emniyet Müdürümüz
Altuğ Verdi’ye Allah’tan rahmet, yaralı polislerimize acil
şifalar ve emniyet camiamıza başsağlığı
diliyorum.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2019 bütçesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye,
gelirinin büyük bir bölümünü enerji ithalatına ayırmaktadır.
Büyümenin, kalkınmanın, gelişmiş bir ülke olabilmenin temel
dinamiklerinden birisi enerjidir. Ülke olarak uzun vadeli enerji arzı
planlamasında millî bir enerji politikası ortaya koymamız
zorunludur.
Enerji
kaynakları yenilenebilir ve yenilenemez olarak ikiye ayrılır.
Yenilenebilir kaynaklar; güneş enerjisi, su enerjisi, rüzgâr enerjisi,
jeotermal ve biyoenerjidir. Yenilenemez kaynaklar ise kömür, petrol, doğal
gaz ve nükleer enerjidir.
Ülkemizin
hızla artmakta olan enerji talebini karşılamak için
sınırlı olan doğal kaynaklarımızı rasyonel
bir şekilde kullanmalıyız. Yeni teknolojilerle enerji üretimini
çeşitlendirmeye, verimliliğini artırmaya ve alternatif enerji
kaynaklarına yönelik politikalar büyük önem arz etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde sanayi, enerji santralleri
ve konutlarda kullanılan doğal gazın tamamı ithal yoluyla
karşılanmaktadır. 2017 yılında ithal edilen doğal
gazın yüzde 52’si Rusya’dan, yüzde 17’si İran’dan, yüzde 12’si
Azerbaycan’dan yapılmış, geri kalan yüzde 19,48 ise LNG
ithalatı olarak gerçekleşmiştir.
Doğal
gaz konusunda ihmal edilmemesi gereken önemli konulardan birisi de Tuz Gölü
gibi doğal gaz yer altı depolama ünitelerinin öncelikli devreye
alınması, kapasitelerinin artırılması ve herhangi bir
uluslararası krizde kullanıma hazır tutulmasıdır.
Petrol
de aynı şekilde ithal edilmekte olup 2018 Ekim ayı
itibarıyla 17 milyon tonu geçmiştir. Petrol ürünleri ve türevleri
ithalatının büyük kısmı, yüzde 27’si İran’dan, yüzde
19’u Rusya’dan, yüzde 16,5’i de Irak’tan yapılmaktadır. Tüketilen
petrolün sadece yüzde 7’si ülke içerisindeki kaynaklardan elde edilmektedir.
Türkiye,
hızla kalkınan bir ülke olarak endüstriyel ve teknolojisi yüksek
yenilenebilir enerji kaynaklarına önem vermelidir. Bu alanda
yatırım yapacak olan firmalara bürokrasi azaltılmalı ve
teşvik yoluyla kolaylıklar sağlanmalıdır. Enerji yatırımları
konusunda maalesef bir bilgi kirliliği had safhadadır. Bunu gidermek
adına yatırımcılara gerekli destek ve bilgi
sağlayabilecek donanıma sahip uzmanlar yetiştirilmeli ve bu
uzmanlar da yatırımcıyı doğru yönlendirmelidir.
Özellikle Bakanlık mevzuatı netleştirilerek sürekli yönetmelik
değişikliklerinin önüne geçilmesi elzemdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu, elektrik, doğal gaz, petrol ve LPG’nin yeterli, kaliteli, sürekli
düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için rekabet ortamında özel hukuk
hükümlerine tabi faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü,
istikrarlı ve şeffaf bir enerji piyasasının
oluşturulmasını ve bu piyasanın bağımsız bir
düzenleme ve denetiminin sağlanmasını amaçlamaktadır.
Enerji
piyasasındaki önemli sorunlardan bir tanesi de kayıp kaçak sorunudur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak dar gelirli vatandaşlarımız
için ağır yük oluşturan bu sorunun bir an evvel çözüme
kavuşturulmasını talep etmekteyiz. Ayrıca çiftçinin,
sanayicinin, esnafın elektrik faturası yükü de acilen
hafifletilmelidir. Bu amaçla kayıp kaçak yükü ve maliyeti ile sayaç okuma
maliyeti tüketiciye yansıtılmamalı, TRT payı, Enerji Fonu
payı, belediye tüketim vergi oranları azaltılmalı veya
tümüyle kaldırılmalıdır.
Ülkemiz,
tükenmez bir enerji kaynağı olan güneş açısından
coğrafi bir avantaja sahiptir. Yerli ve millî güneş enerjisi
konusunda özel sektör özendirilmeli ve önemli yatırım bedeli olan
güneş panelleri ve ekipmanların dışa
bağımlılığı kademeli olarak
azaltılmalıdır. En önemli yatırım bedeli olan
güneş panelleri ve ekipmanları konusunda yatırımların
hızlı bir şekilde hayata geçmeye başlamasını
görmek güzel ülkemiz adına sevindirici bir durumdur. Konya Karapınar’da
kurulacak olan bin megavat kapasiteli güneş enerji santrali örnek olacak
ve arz açısından millî ekonomimize çok önemli bir katkı
sağlayacaktır.
Türkiye
rüzgâr enerjisi potansiyeli 48 bin megavat olarak belirlenmiştir. 2017
yılında rüzgâr enerjisinden 18 milyar kilovatsaat elektrik
üretilmiştir. 2018 Haziran ayı itibarıyla işletmede olan
rüzgâr enerji santrallerinin toplam kurulu gücü ise 6,7 megavattır.
Burada
yenilenebilir enerji başlıkları içerisinde biyogaz enerji
santrallerine de bir ziraat mühendisi olarak değinmeden
geçemeyeceğim. Biyogaz, çürümeye bırakılan bitkisel ve hayvansal
atıklar değerlendirilerek hem ısı kaynağı hem
elektrik üretimi hem de organik maddece fakir olan ülkemiz toprakları için
çare olacak, organik gübre yan ürünü olarak ekonomimize değer
katacaktır. Almanya bu konuda çok iyi bir örnek olup hem enerji üretip hem
de çiftçisine katma değer sağlarken Türk çiftçisi neden bu alternatif
enerji ve gelir kaynağından mahrum bırakılsın?
Kırsal göçün önlenmesi açısından çiftçilerimize bu gibi enerji
destek yatırımları sağlanmalı, biyogaz üretimi tekrar
gündeme getirilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada elektrik üretiminin
yaklaşık yüzde 11’i nükleer enerjiden
karşılanmaktadır. Milletimize matbaanın yüz elli yıl
gecikmesinin ve sanayi devriminde geç kalmanın bedeli çok ağır
olmuştur. Nükleer enerjide bir miktar geç kalmamıza rağmen bu
hatayı tekrar edersek gelecek nesillere ne söyleyebiliriz ki? Dünyada
tarımda en büyük ve gelişmiş ülkelerle nükleer enerjide en
gelişmiş ülkelerin genelde aynı olması ne büyük tesadüf
değil mi; Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Fransa, Kanada, Almaya
örneklerinde olduğu gibi. İşletmede olan 454 nükleer reaktörden
yarısı Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Japonya’dadır.
54 tane inşaat hâlinde reaktör bulunmaktadır. Fransa 59 nükleer
reaktörle Avrupa Birliği üyeleri arasında birinci sırada
bulunmanın yanı sıra, enerji tüketiminin yüzde
71,6’sını nükleerden sağlamaktadır ve Avrupa Birliği
içerisindeki en ucuz elektrik sunan ülkelerin başında da
Fransa’dır. Dünyada ilk sırada olan Fransa, Almanya, Kanada gibi
çevre konusunda hassasiyeti olan ülkeler 18 nükleer reaktörle ülke tüketiminin
yüzde 14,80’ini karşılamaktadır. Amerika Birleşik
Devletleri ise 104 nükleer reaktöre sahip olup enerji tüketiminin yüzde 20’sini
nükleerden sağlamaktadır. Çevre ve teknoloji hassasiyeti dikkate
alınarak yeni teknolojiyle ülkemizde Akkuyu ve Sinop’ta kurulacak nükleer
santraller dikkate alındığında, yılda
yaklaşık 80 milyar kilovatsaat elektrik üretilmesi öngörülmektedir.
Bu miktarda bir elektriği doğal gaz santrallerinden elde etmek için
yaklaşık 16 milyar metreküp doğal gaza karşılık
7,2 milyar ABD doları ödenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla üç
senede sadece doğal gaz ithaline ödenecek parayla Mersin Akkuyu’da 4 ünite
nükleer santral kurulabilmektedir. Yap-İşlet-Devret modeliyle
yapılacak olan bu santrallerde alım fiyatları, evet, bir miktar
pahalı olurken on beş yılın sonunda tamamen ülkemiz
kullanımına sahip olacağından bu yıllardan itibaren
ülkemiz için ucuz bir enerji kaynağı olacağı göz ardı
edilmemelidir. Ünlü bir sanayicimiz olan rahmetli İbrahim Bodur “Millî
meselelerin fizibilitesi olmaz.” diyerek bize önemli bir mesaj vermiştir,
mekânı cennet olsun. Nükleer enerjinin faydası sadece elektrik
üretimi kaynaklı olmayıp nükleer teknolojinin tarımda, uzay
çalışmalarında, sanayide, tıp alanında ve
makineleşmede kullanılmasını sağlaması ülkemizin
vizyonu ve geleceği açısından çok önemlidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
13/7/1982 tarih ve 2690 sayılı Kanun’la nükleer enerjinin
barışçıl amaçlarla ülke yararına
kullanılmasını sağlamak, bu konudaki düzenlemeleri ve
denetlemeleri yapmak üzere kurulmuştur. Nükleer enerjinin
kullanımı sırasında oluşabilecek
iyonlaştırıcı radyasyonun olası zararlı
etkilerinden korunmak için gereken ilke ve esasları da belirlemek TAEK’in
önemli görevleri arasındadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün
görevi, önemli bir yer altı kaynağımız olan bor
araştırmalarını ve üretimini yapmaktır. Bor
rezervlerimizin 1978 yılında 600 milyon ton olduğu bilinirken,
yapılan arama çalışmalarıyla bugün 3,3 milyar ton rezerve
sahip olduğumuz tespit edilmiştir. Dünyada toplam bor rezerv
sıralamasında, yüzde 73’lük payla ilk sırada yer
almaktayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
ABDURRAHMAN
BAŞKAN (Devamla) - Ülkemizde bor tüketiminin artırılması,
bora dayalı sanayinin geliştirilmesi, borla ilgili üretilecek verimli
ve yenilikçi yatırımların artırılması
amacıyla sektörel iş birlikleri oluşturularak sanayi
kuruluşları desteklenmelidir. Rezerv çalışmaları hâlen
Eti Maden-MTA iş birliğiyle sürmektedir.
Dünyada
bor ürünlerinin tüketimi yaklaşık 3,86 milyon tondur. 2017
yılında dünya bor talebinin yaklaşık yüzde 57’si Türkiye
tarafından karşılanmış olup 2017 yılında
rafine bor ürünlerinin üretimi 2 milyon ton olarak
gerçekleştirilmiştir.
2018
yılı Haziran ayı sonu itibarıyla Eti Maden 1,1 milyon ton
bor ürünü satışı karşılığında 471
milyon dolar gelir elde etmiştir.
Bor
üretimine sahip çıkarken, bor bazlı, katma değeri yüksek ihraç
ürünlerinin araştırılması, Ulusal Bor
Araştırmanın en önemli görevlerindendir. Bor; tarımdan
kimyaya, sanayiden uzay çalışmalarına kadar birçok alanda
kullanılan çok önemli bir millî servetimiz olup komplo teorilerine ve
spekülasyonlara alet edilmeyecek kadar değerlidir.
Enerji,
bir ülkenin geleceği olan nesilleri ilgilendirir ve millî meseledir.
Bazı konularda biz siyasiler olarak fikir
ayrılıklarımız olabilir ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN
BAŞKAN (Devamla) - …savunma gibi, enerji gibi beka sorunu olan konularda
birlik olma zorunluluğumuz vardır.
Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
söz sırası Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’da.
Buyurun
Sayın Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
MHP
GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile
2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
kapsamında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu, Nükleer Düzenleme Kurumu, Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü bütçe-kesin hesap
görüşmeleri çerçevesinde, parti grubumuzu temsilen söz almış
bulunuyorum. Sözlerimin başında heyetinizi, Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; enerji, ekonomik ve sosyal
ilerlemeyi sağlayan, hayat kalitesini iyileştiren en önemli
faktördür; bir devlet kuran, bir devlete yön veren, bir milletin kaderini
belirleyen büyümenin, kalkınmanın, gelişmiş bir ülke
olabilmenin temel dinamiklerinden birisidir. Dünya nüfusu arttıkça
enerjiye olan ihtiyaç da orantılı olarak artmaktadır. Şu an
dünyadaki kavgalar enerjinin üretilmesi, yönetilmesiyle alakalı olarak
cereyan etmektedir. Türkiye de bu kavga içerisinde yerini tayin ederken hür ve
kendi iradesiyle ayakta kalabilmek için millî enerji sorununa çözüm üretmek
zorundadır. Enerji kaynaklarını elinde tutabilen ve bu
kaynakları kontrol edebilen devletler ancak kendi geleceğine yön
verebilir. Nüfusu ve ekonomisinde büyüme beklenen dünyada sanayileşme,
kentleşme, doğal kaynaklara ve enerjiye olan talebi önemli ölçüde
artıracaktır. Artan nüfusumuza orantılı olarak enerji
talebini karşılarken dışa bağımlılıktan
kurtulup millî enerjiyi tesis edebilmeliyiz. Özellikle fosil enerji
haritasının merkezine konumu itibarıyla yakın yerde bulunan
ülkemiz, en kısa zamanda modern yöntemlerle enerjiyi elde etmelidir. Bu
manada, Akdeniz’e indirilen Fatih ve Deepsea Metro 1 gemilerinin faaliyetleri
geleceğe yönelik umutlarımızı artırmaktadır.
Ayrıca, ithal edilen hidrokarbon enerji kaynakları olan petrol ve
doğal gaz tedarikinde Doğu Akdeniz’deki haklarımızı
korumalıyız ve sondaj çalışmalarımıza hız
vermeliyiz. Bunu başarabilirsek 3 trilyon dolarlık doğal gaz rezerviyle
beş asırlık enerji ihtiyacımızı
karşılamış oluruz. Akdeniz’deki enerji oyunlarına
karşı deniz yetki alanlarımızı korumalı ve tüm
uluslararası oyunlara karşı tek vücut olmalıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin enerji ithalatı konusuna
değinecek olursak, Türkiye’nin 2017 yılında 37,2 milyar dolar
seviyesinde gerçekleşen enerji ithalatının 2018 sonu
itibarıyla 46 milyar dolar seviyesine yükselmesi beklenmektedir. Nüfusu
ekonomisinden daha hızlı büyüyen Türkiye, bugün itibarıyla enerji
ithalatına bağımlı bir ülkedir. Mevcut durum
itibarıyla, ülkemizde petrolün yüzde 92’si, doğal gazın yüzde
99’u ithal edilirken enerjide dışa
bağımlılığımız yüzde 75 olarak
gerçekleşmiştir. Hâlen doğal gaz ithalatımızın
yüzde 51’i Rusya’dan, yüzde 16’sı İran’dan, yüzde 11,8’i de
Azerbaycan’dan yapılmaktadır.
Türkiye’nin
cari açıkta önemli bir paya sahip olan enerji ithalatını belli
bir seviyede tutabilmesi için hem arz üzerinde hem de talep yönlü tedbirlerin
arka arkaya hayata geçirilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Türkiye’nin
enerji tüketimi içinde fosil yatakları yüzde 85 paya sahiptir. Türkiye’de
fosil yakıt tüketiminin yaklaşık yüzde 80’i ithalat yoluyla,
enerji ithalat payı da yaklaşık yüzde 50-60 bandında
seyretmektedir. Görüldüğü gibi, Türkiye’deki dış politika
yapıcılarının, enerji uzmanlarının, güvenlik
bürokrasisinin ve ekonomi aktörlerinin modern ve yenilenebilir kaynaklarla daha
yakından ilgilenmesi önem taşımaktadır. Millî bir enerji
politikası oluşması için enerji hammaddelerinde dışa
bağımlılığın azaltılması, bunun için
kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede
değerlendirilmesi, enerji ithalatında kaynak ülke
çeşitliliğinin sağlanması, etkin bir talep yöntemiyle
enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu alanda özellikle güneş ve rüzgâr
enerjisi Türkiye ekonomisi açısından önemli fırsatlar
sunmaktadır.
Elektrik
kayıp kaçak sorunu önemli bir sorundur; bu sorun çözüme
kavuşturulmalı, bu amaçla kayıp kaçak maliyeti ile sayaç okuma
maliyeti tüketiciye yansıtılmamalı; TRT payı, Enerji Fonu
payı, belediye tüketim vergisi de kaldırılmalıdır.
Ülkemizi
madencilikte hammadde üretip satan bir ülke olmaktan çıkartıp
sanayiyle entegre olmuş, dünya pazarlarında katma değeri yüksek
ürünlerde söz sahibi bir ülke konumuna getirmek ana hedefimiz
olmalıdır. Bunun için başta bor, soda, krom, mermer, demir gibi
madenlerin üretimleri ve bunları ürünlere dönüştüren sanayi sektörü
bir bütün olarak düşünülmeli, planlamalar bir bütün olarak
yapılmalı ve bu kapsamda millî bir madencilik politikası ve
stratejisi oluşturulmalıdır. Doğal gaz depolama
alanlarının sayısı, depolama ve günlük enjeksiyon
kapasiteleri arttırılarak olağanüstü durumlara ve mevsimsel
dalgalanmalara karşı yüksek imkân oluşturulmalı, ulusal petrol
stok kapasitesinin artırılması için petrol stok ajansı
kurulmalıdır. Bu kapsamda Sultanhanı ilçemizde hayata geçirilen
2023’ün son baharında 5,4 milyar metreküp doğal gaz depolama
kapasitesine sahip Tuz Gölü yer altı doğalgaz depolama tesisi
Türkiye'nin enerji güvenliği açısından önemli bir
adımdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın kalan bölümünde
de memleketim olan evliyalar şehri Aksaray’ımızın enerjiyle
ilgili sorunlarına değinmek istiyorum. Özellikle Eskil ve
Sultanhanı ilçelerimizde ve buralara bağlı belde ve köylerimizde
çiftçilerimizin tarımsal sulamada kullandığı elektrik
fiyatlarıyla ilgili büyük sıkıntılar bulunmaktadır.
Daha önce 50 metrede ulaşılabilen yer altı suyuna şu anda
150 metrelerde ulaşılabilmektedir. Bu seviyelerde suda tuzluluk
oranının daha yüksek olduğu görülmekle birlikte bu seviyelerden
su çıkarmak hem elektrik maliyetini artırmakta hem de toprakları
çoraklaştırmaktadır. Çiftçilerimizin, sanayicimizin ve esnafımızın
pahalı tarifeden kullandığı elektrik üretim maliyetlerini
artırmaktadır. Çözüm olarak çiftçilerimize ve üretim yapan kesime
yönelik indirimli tarifeler uygulanarak destek olunmalıdır.
Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası’yla iç içe
olan bölgemizde büyük sulama sıkıntısı vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
RAMAZAN
KAŞLI (Devamla) – Bu bölgemize ivedilikle tarımsal sulama amaçlı
su getirilmelidir. Bunun çözümü ise Hirfanlı Barajı ve
Kızılırmak’tan Eskil ilçemiz Eşmekaya’da bulunan ve şu
anda kurumuş olan baraja su tahliyesi sağlanmasıdır.
Böylelikle hem elektrikten tasarruf sağlanmış olacak hem de
hemşehrilerimizin tarımsal su sorunu kalıcı olarak çözüme
kavuşmuş olacaktır.
Sözlerimin
sonunda 2019 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesini ve tüm vatandaşlarımıza yeni umutlar
sağlamasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Sıra Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’da.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakikadır.
MHP
GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, dün Rize’de şehit olan
İl Emniyet Müdürümüz Altuğ Verdi kardeşimize Allah’tan rahmet,
kederli ailesine başsağlığı ve yaralı
arkadaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ve dünyada son yıllardaki gelişmelere
bağlı olarak enerjinin öneminin son derece arttığı,
enerji bölgelerinin emperyalist güçler tarafından çeşitli
şekillerde sömürülmeye çalışıldığı ve
enerjinin küresel güç olma yolunda en önemli faktör olduğu bir döneme
girilmiştir. Bu gelişmeler ışığında ülkemiz,
enerji kaynakları açısından çok zengin olmasa da bulunduğu
konum itibarıyla kilit noktadadır. Üretim seyrinin batıdan
doğuya doğru hızla kaydığı bu dönemde, ülkemizin
çevresindeki enerji bölgelerinin ve ülkemizin önemi gittikçe artmaktadır.
Ayrıca ülkemiz enerji bölgelerinden Avrupa Birliği ülkelerine
enerjinin yani doğal gaz ve petrol boru hatlarının geçiş
noktasındadır. Bu vesileyle enerji geçişlerindeki kavşak
noktası olması Türkiye’nin önemini daha fazla artırmaktadır.
Ülkemizin geçmiş yıllarda komşu ülkeler Azerbaycan, Rusya, Irak
ve İran’la beraber yaptığı transit hatlar bunun en güzel
örnekleridir. Yapılan ve planlanan hatların yanı sıra yeni
projeler üretilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizin
bilinmesini istiyoruz. Özellikle Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’den geçen ve
Hazar petrollerini Akdeniz’e taşıyan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
Hattı ve Rusya doğal gazını Avrupa’ya taşıyan
TürkAkım gibi hatlar hem bölge ülkelerinin ilişkilerini artıracak
hem de ülkemize gelir sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda ülkemizde artan enerji ihtiyacı
dışa bağımlılığı
artırmaktadır. 2018 yılında enerji ithalatımız 46
milyar dolar seviyesindedir. Bu da ülke kaynaklarının önemli bir
kısmının ithalata gitmesi demektir. Cari açıkta önemli bir
paya sebep olan enerji konusunda hızla yeni ve yerli yatırımlar
yapılmalıdır. Yeni yatırımlar yapılırken
millî bir enerji politikası oluşturulmalı, enerjide
dışa bağımlılığın azaltılması
için ülke kaynaklarının azami şekilde kullanımı
sağlanmalıdır. Enerjide dışarıdan sağlanan
kaynakların alımında ülke çeşitliliği
artırılmalıdır. Nükleer enerji başta olmak üzere, yeni
enerji teknolojilerini yerli olarak üretecek yetkinliğe ulaşılmasının
önü açılmalıdır. Ülkemizin üzerinde durması gereken en
önemli nokta, yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla
yatırım olmalıdır.
Burada
dikkat çeken ülke, son yıllarda yaptığı güneş enerjisi
yatırımıyla Almanya’dır. Almanya, resmî verilere göre,
güneşten ülkemizin yararlandığının yüzde 60’ı
kadar yararlanmasına rağmen, bizim ürettiğimiz güneş
enerjisinin 46 katını üretmektedir. Bu çerçeveden
bakıldığında, güneş enerjisi konusunda bakış
açımızda değişikliğe gidilmeli, yatırım
destekleri artırılmalıdır.
Yenilenebilir
enerji konusunda bir diğer dikkat çekilmesi gereken konu ise rüzgâr
enerjisidir. Son yıllarda rüzgâr enerjisi alanında birçok
yatırım yapılmışsa da ülke potansiyeli maalesef bu
konuda da yeterince kullanılmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, enerji yatırımlarında dikkat çekilmesi gereken
en önemli konu, çevreye duyarlı olunmasıdır. Son yıllarda
yapılan ve doğa katliamına sebep olan HES projelerinden bir an
önce vazgeçilmedir.
Memleketim
Düzce’de yapılan 2 adet HES, derelerin kurumasına sebep
olmuştur. Beyköy’de Uğur Suyu Deresi’nin Gölyaka’da Aksu Deresi’nin
kuruması tabiat harikası Efteni Gölü’nü tehlikeye atmaktadır.
Düzce gibi Karadeniz’in birçok bölgesinde yapılan HES’ler doğayı
tahrip ederken ekonomik getirileri tartışmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, elektrik, doğal gaz ve su faturaları son günlerde
yaşanan ekonomik sıkıntılarla beraber
vatandaşımızın belini bükmüştür. Faturalardan
alınan dağıtım payı, kayıp kaçak, sayaç okuma,
TRT payı, enerji fonu gibi kalemler faturaları şişirmektedir.
Elektrik, doğal gaz ve su faturaları işçisinden çiftçisine,
sanayicisinden esnafına kadar tüm vatandaşların harcama
kalemlerinde önemli bir yer tutmaktadır, bu yüzden de bu faturalarda
düzenleme yapılmalı, tüketimle alakasız kalemler faturalardan
çıkarılmalıdır.
Enerji,
kalkınmanın ve üretim yapabilmenin en olmazsa olmaz yegâne kalemidir.
Özellikle üreten kesimlerin yani çiftçi ve sanayicinin enerji konusunda
desteklenmesi şarttır. Üretim girdilerinin başını
çeken elektrik, doğal gaz ve akaryakıttaki fiyat
artışı çiftçinin ve sanayicinin zor durumda kalmasına sebep
olmaktadır. Üretimi artırmak, dolayısıyla enflasyonu
düşürmek istiyorsak başta sanayici ve çiftçi kesimi olmak üzere tüm
üreten sektörlere enerji konusunda gereken desteğin verilmesi
şarttır.
Değerli
milletvekilleri, madencilik sektörü ise ülke ekonomisi içindeki önemine
yıllardır kavuşmamıştır. Sektörün millî gelir
içindeki payı bir türlü yüzde 1’i geçmemektedir. Madencilik sektörünün
sıkıntılarının başında ham madde
satışı gelmektedir. Maalesef, madenlerimizin çoğu son mamul
hâline getirilmeden ham madde olarak satılmaktadır. Oysa katma
değeri yüksek mamuller hâline getirilerek satılması, millî bir
maden politikası oluşturulması ve madencilik sektöründe de yeni
planlamalar yapılması elzemdir. Ayrıca, madencilik konusunda
ülkemizin karnesi madencilerin geçirdiği kazalar açısından
oldukça kötü durumdadır. Soma’da 13 Mayıs 2014 yılında
verdiğimiz 301 maden şehidi, maalesef, madenlerdeki kazaların
önüne geçmek için örnek olması gerekirken olmamıştır.
Soma’daki kazanın ardından yine madenlerde sıklıkla kazalar
meydana gelmektedir. İki hafta önce, Zonguldak Kilimli’de kaçak bir
madende meydana gelen göçükte de 3 madencimiz daha hayatını
kaybetmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayalım lütfen.
ÜMİT
YILMAZ (Devamla) – Madenlerde sıklıkla meydana gelen kazalara
kadercilikle yaklaşmak doğru değildir. Madenlerdeki denetimler
artırılmalı ve yaşanan kazaların ve
kayıpların derhâl önüne geçilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, enerji ve madenlerin ülke ekonomisindeki yeri yadsınamaz
derecede önemlidir. Bu yüzden, yeni ve millî bir enerji politikası
oluşturulmalı, bu konuda gereken çalışma derhâl
yapılmalıdır.
Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Sıra, İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nda.
Buyurun
Sayın Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Maden ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ve Nadir Toprak
Elementleri Araştırma Enstitüsü bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
muhterem heyetinizi ve ekranları başında bizleri takip eden yüce
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, dün görevi başında saldırıya
uğrayarak şehadete erişen Rize Emniyet Müdürümüz Altuğ
Verdi’ye Yüce Allah’tan rahmet, acılı ailesine
başsağlığı diliyorum.
Günümüzde
yer altı kaynakları ve enerji, dış politikanın en
önemli belirleyicisi durumundadır. Bu durum önümüzdeki yıllarda
petrol, doğal gaz ve alternatif enerji kaynaklarının öneminin ve
enerji savaşlarının daha da artacağının
göstergesidir. Nitekim coğrafyamızda yaşanan siyasi, askerî ve
sosyal gelişmelerin tamamının arkasında enerji
sahalarının paylaşılması yatmaktadır.
Coğrafyamızdaki petrol ve doğal gaz alanlarının
paylaşıldığı bir süreçte ülkemizin siyasi, askerî,
ekonomik ve sosyal dinamiklerini bozmaya yönelik çalışmalar da ivme
kazanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin de destek
verdiği özellikle son yıllardaki millî politikalarla dış
destekli kaos projeleri amacına ulaşamamıştır. Ancak
bu durum, enerji bağımlılığı ve buna bağlı
ticaret açığını da ortadan kaldırmaya yetmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik büyüme açısından büyük öneme sahip olan
enerji bağımsızlığı ve kalkınma
programlarının oluşturulmasında vazgeçilmez bir husus
vardır. Enerji konusunda sürdürülebilir politikaları hayata
geçirmekte maalesef başarılı olamayan ülkemiz, enerjide yüzde 75
oranında dışa bağımlıdır. 2017
yılında enerji ithalatının ekonomimize maliyeti 37,2 milyar
dolar olmuştur. Bu maliyetin 2018 yılında 46 milyar dolar, 2019
yılında 43 milyar dolar, 2020 yılında ise 44,2 milyar dolar
civarında olması öngörülmektedir. 2017 yılında ülkemizde
elektrik üretiminin 293 milyar kilovatsaat olduğunu, bunun da yüzde
37’sinin doğal gazla üretildiğini düşünürsek, enerjide
dışa bağımlılığın sebepleri arasında
elektrik üretiminin öne çıktığını görüyoruz.
Bu
noktada, dışa bağımlılığı
azaltmanın enerji tasarrufuyla birlikte yenilenebilir enerji
potansiyellerini harekete geçirmekten ve kaya gazı gibi konvansiyonel
olmayan kaynaklara yönelmekten geçtiğini ifade etmek isterim.
Enerji
arz ve güvenliği anlamında geçtiğimiz günlerde TürkAkımı
Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nin denizden geçen 930 kilometrelik
kısmının tamamlanmasını önemli buluyoruz.
TürkAkımı’yla taşınacak doğal gazın
yarısının AB’ye gidecek olması, projenin AB
açısından Türkiye’nin jeostratejik önemini artıracak
olması, bu projeyi daha da değerli kılmaktadır.
Ayrıca,
yirmi iki yıldır Hazar Denizi’nin statüsü üzerinde süren
tartışmaların 12 Ağustos 2018 tarihinde imzalanan bir
anlaşmayla çözüme kavuştuğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Hem
AB için önem arz eden hem de Türkiye’nin enerji alanındaki yüksek
bağımlılığını azaltacak olan projeler hayata
geçirilebilecektir. Türkmenistan ve Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak
olan Trans Hazar Boru Hattı için çok büyük bir engel ortadan
kalkmıştır. Bu hattın Azerbaycan ve Türkiye üzerinden AB
ülkelerine kadar uzanan TANAP’a eklenmesi ile Türkmenistan ve Kazakistan
gazının AB’ye ihracı da mümkün olacaktır. Bu projelerle
sadece ülkemizin eli rahatlamayacak, Türk dünyası için de çok büyük
atılımların kaynağı olabilecek potansiyele sahip olacaktır.
Ancak Türkiye’nin zaman kaybetmeden, farklı projelerin de gündeme
getirilebileceği, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın
katılımıyla gerçekleştirilecek dörtlü zirveler yapması
elzemdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Enerji Konseyi Türk Millî
Komitesi’nin raporuna göre Türkiye, öz kaynaklarını harekete
geçirdiği takdirde 750 milyar kilovatsaat gibi muazzam bir elektrik
üretimini sağlayabilecek potansiyele sahiptir. 2017 yılında
elektrik tüketimimizin 293 milyar kilovatsaat olduğu göz önünde
bulundurulursa ihtiyacımız olan enerjinin yanında ihraç
edebileceğimiz 535 miyar kilovatsaat gibi elektriği
üretebileceğimiz de ortaya çıkmaktadır. Bu durum, enerji
arzına bağlı kalemlerde de rahatlama sağlayacaktır.
Çünkü elektrik faturaları çiftçinin, esnafın ve sanayicinin en önemli
maliyet kalemlerinden birisi hâline gelmiştir. Uzun vadede millî enerji
politikasıyla çözüme kavuşturulabilecek söz konusu sorunların
kısa vadede minimize edilmesi mümkündür. Çiftçinin, sanayicinin,
esnafın ve vatandaşımızın elektrik faturaları
hafifletilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, maalesef madencilik konusunda da kaynaklarımızı
etkin bir şekilde kullanamadığımız gibi, ham madde
ihraç eden ülke konumundan da bir türlü kurtulamadık. Özellikle, mermer,
bor, soda, krom ve demir gibi madenleri katma değeri olan ürünlere
dönüştürmek, hem ülke ekonomisi hem de sektör için önemlidir. Ayrıca,
altın, toryum, bor gibi nadir ve kıymetli madenlerin işlenerek
satılması için AR-GE faaliyetlerine ve sektörel teşviklere önem
verilmelidir.
Bu
vesileyle bir hususu daha dile getirmek istiyorum: Ülkemizde maden
kaynaklarımızın işlenmesi amacıyla yapılan
çalışmalarda ve sanayi faaliyetlerinde çevre dostu, doğaya zarar
vermeyen bir anlayışı da hâkim kılmalıyız.
Kaynağı tüketmeyen, insana ve çevreye zarar vermeyen, enerji üretim
politikalarının hayata geçirilmesinde geç
kalınmamalıdır. Bunlar, seçim bölgem, güzel İzmir’imizin de
acilen hayata geçirilmesini beklediği hususlardır. Taş ocaklarının
çevre ve hava kirliliğine sebep olduğu Bornova ilçemiz gibi, çöp
dağlarının oluştuğu, belki de enerji üretimi konusunda
büyük bir kaynağın heba edildiği Harmandalı çöplüğünün
bulunduğu İzmir bizden bunu beklemektedir.
Unutulmasın
ki, aziz vatan topraklarımızın her bir karışı,
yer altı ve yer üstü kaynakları, kafamıza göre
harcayabileceğimiz bir miras değil, gelecek nesillere
taşımamız gereken, naçiz varlığımızdan da
önemli birer emanettir. Bu emanete sahip çıkmak ise hepimizin görevidir.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’deki enerji
denkleminin dışına itilmeye
çalışıldığı hassas bir dönemden geçmekteyiz. Son
haftalarda Akdeniz’de petrol üreticisi ülkeler varlıklarını
artırmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda, ABD ve İsrail
başta olmak üzere, Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs
Rum Yönetimi’nin tahrik edici girişimleri Akdeniz’de sürecin farklı
bir boyuta doğru gittiğini göstermektedir.
Bu
noktada, bütçe görüşmelerinin açılışında konuşan
Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat
Oktay’ın bu konuyla ilgili ifadelerini değerli buluyor, devletimizin
Akdeniz enerji havzası üzerinde dönen kirli oyunlar
karşısında mevcut duruş ve tavrını yerinde
buluyoruz.
Hatırlatmakta
fayda görüyorum: Türkiye ne kendisinin ne de Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin haklarının gasbedilmesine asla müsaade etmeyecektir.
Meşruluğu tartışmalı ABD-İsrail menşeli
Mısır Hükûmetinin kurnazlıklarına asla pabuç
bırakılmayacaktır. Terörist destekçisi, sözde müttefiğimiz
ABD’nin Türkiye’nin haklarını yok sayarak hareket etmesi asla kabul
edilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkemizi her alanda zor durumda
bırakacak politikalar izleyen İsrail’e ve piyonlarına asla
meydan bırakmayacaktır.
Türkiye’yi
saf dışı bırakarak korsan bir anlayışla Doğu
Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinde plan kuranların bilmesini
isteriz ki Türkiye bu oyunları bozacak kudrete ve iradeye sahiptir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAMER
OSMANAĞAOĞLU (Devamla) – Başkanım, bir dakika…
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
TAMER
OSMANAĞAOĞLU (Devamla) – Türkiye’nin egemenlik haklarıyla sorunu
olanlar bilmelidir ki Türkiye’nin egemenlik hakları tartışmaya
açık değildir. Bu hakları çiğneme heveslisi Yunanistan ve
şaşkın müttefiklerine liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin
ifadeleriyle mesajımız nettir: “Türk milleti kahraman, Türk devleti
kadim ve gazidir. Varlığımıza kelepçe vurmak isteyenleri
imanımızla boğar, vakarımızla çiğner,
dirayetimizle yok ederiz.”
Bu
duygu ve düşüncelerle 2019 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz
için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyeti
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi
söz sırası Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nda.
Buyurun
Sayın Fendoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli bakanlarım, Komisyon üyeleri, kıymetli hazırun;
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi, Ticaret Bakanlığı
bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2019
yılı bütçesi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
ilk bütçesi olup Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclise
gönderilen ilk tekliftir. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi
olarak 2019 merkezî yönetim bütçesini genel olarak olumlu
değerlendiriyoruz. Bununla birlikte bütçe kalemleri ve kurum bütçeleriyle
ilgili olarak görüşlerimiz, yapıcı eleştirilerimiz ve
önerilerimiz vardır.
Türkiye’nin
ticaretinin daha kolay ve daha güvenli bir şekilde, aynı zamanda daha
hızlı ve kaliteli yapıldığı ülke
olmasını temin etmek gümrük ve ticaret politikalarının ana
unsurlarıdır. Dünya ticaretinde değişen şartlara
ülkemizin de uyumunu teminen ilgili kurumların hukuki, idari, fiziki,
teknik ve mali kapasitesinin dünyadaki gelişmelere uyumlu hâle getirilmesi
gerekmektedir. Gümrük hizmetlerini hızlı ve etkin şekilde
sürdürmek, kapılardaki beklemeleri sonlandırmak, insan gücü ve teknik
kapasitenin artırılması zorunludur.
Ekonomide
rekabet sağlanarak tekelci oluşumların önlenmesi, istihdam
yaratılması, gelir dağılımındaki dengesizliklerin
giderilmesi, yeni girişimcilerin ekonomiye kazandırılması,
sosyal barışın korunması, bölgeler arası
dengesizliklerin giderilmesi ve yerel potansiyelin harekete geçirilmesi
amacıyla esnaf ve sanatkâr kesiminin faaliyetleri desteklenmelidir. Esnaf
kesiminin teknoloji kullanımı düzeyi ve ürün kalitesi yükseltilerek
verimliliği artırılmalı, bilgi erişimleri
kolaylaştırılmalı, ana ve yan sanayi bağlantıları
güçlendirilmelidir. Meslek standartları geliştirilmeli, esnafa
ihtisas kimliği kazandırılmalı ve mensubiyet bilinci
oluşturulmalıdır. Esnaf ve sanatkârımızı yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya bırakan büyük marketler
zincirinin, küçük esnaf aleyhine gelişen haksız rekabetin önüne
geçilmesi gerekmektedir. Piyasanın canlanması, KOBİ’lerin ve
esnafın rekabet gücünün artırılması amacıyla
yapılan münferit düzenlemelere ilave olarak geniş kapsamlı bir
program açıklanmalıdır. Bölgesel, sektörel ve millî yenilik
strateji ve politikaları ivedilikle uygulanmaya konulmalıdır.
KOBİ’ler ve esnafın vergi ve prim oranlarında indirim mutlaka
yapılmalı; elektrik, su ve doğal gazda özel tarifeler
getirilmelidir. KOBİ’lerin katma değeri yüksek mal ve hizmet
üretimleri desteklenmeli, AR-GE yatırımı yapmaları,
araştırmacı istihdam etmeleri özendirilmelidir.
Markalaşmaları, kurumsallaşmaları ve yenilikçi iş
modelleri geliştirmeleri sağlanmalıdır. KOBİ’lerin her
kademedeki insan gücü kapasitesi artırılmalı, nitelikli insan
gücüne dönük eğitim, sanayi iş birliği politikaları
desteklenmeli, çıraklık ve kalfalık destekleri mutlaka hayata
geçirilmelidir.
KOBİ’lerin
ve esnafların gerek finansman gerekse borç sıkıntısı
had safhadadır. BDDK verilerine göre 2010 yılında 125 milyar
lira olan KOBİ kredileri her geçen yıl yüksek oranda artarak 2018
Eylül ayı itibarıyla 663 milyar liraya
ulaşmıştır. KOBİ’lerin takibe düşen kredi
borçları da hızla artmakta olup 36 milyar lirayı
aşmıştır. KOBİ’lerin takipteki kredi oranı yüzde
5,4 olup toplam takipteki oranın çok çok üzerindedir. Kredi kullanan 3
milyon 153 bin 111 KOBİ’nin, yüzde 10,4 oranında, 326.484 adedi
takiptedir. Esnaf ve KOBİ’ler yüksek borç sarmalından
kurtarılmalıdır. Bu amaçla finansal borçların gönüllülük
esasına dayanan bir mekanizma dâhilinde uygun şartlarda yeniden
yapılandırılması uygulamaya konulmalıdır. Böylece
bankaların donuk kredileri azalacak, aktiflerin kalitesi artacak,
KOBİ’lerin ve esnafın birikmiş borçlarında önemli ölçüde
azalma sağlanacak, girişimcimizin yeniden aktif üretime
katılımı sağlanmış olacaktır.
Nakliyeci
esnafımız her gün geriye gitmekte, sigorta primi ve vergilerini
ödeyememekte, birçoğu son çırpınışlarını
yaşamaktadır. Vergi, prim ve yüksek akaryakıt fiyatları
karşısında kazançları düşen şoför esnafı,
ailelerine ekmek götüremez duruma gelmiştir. Yük ve yolcu
taşımacılığı yapan şoför esnafına da
vergisiz akaryakıt verilmelidir. Şoför esnafına vergi indirimi
ve kolaylıklar getirilmeli, yıpranma payı hakkı verilmeli,
yetki belgeleri yük ve eziyet olmaktan çıkarılmalıdır.
Uygulamadaki karmaşa giderilmeli, belgelerin amacı
dışında kullanımı ve haksız rekabet önlenmelidir.
Esnafın
prim oranı mutlaka düşürülmeli, işverene sağlanan asgari
ücret desteği esnafa da verilmelidir. Ayrıca, gelir vergisindeki
asgari geçim indirimi esnaf için de uygulamaya konulmalıdır.
Esnafımızın sosyal güvenlik sistemindeki eşitsizliklerin
giderilmesi, norm ve standart birliğinin sağlanması hususunda
haklı talepleri bulunmaktadır. Prim gün sayısında ve emekli
aylıklarında eşitlik sağlanmalıdır.
Geçmişte, daha önce esnaf olarak çalışılmış
süreler kayıt ve tescil altına alınmalı, hizmetten
sayılmalı, geçmiş hizmetlerin borçlanmasına da imkân
verilmelidir.
Çıraklık
ve staj sürelerini de hizmetten saymalı, bu süreler sigortalılık
başlangıç tarihi olarak da esas alınmalıdır. Yine, SSK
prim borçlarının ödenmediği takdirde 1 gün geriye düşen
borçtan dolayı yüzde 100 faiz mutlaka kaldırılmalıdır.
Örnek verecek olursak, 4 kişi çalıştıran bir iş veren
veya küçük esnafımız, 1.800 liraya yakın prim ödemekte, 31
Aralıkta ödemezse eğer 1 Ocakta yaklaşık 1.000 TL’ye kadar
faiz geliyor. Hükûmetimiz bu konuda da dikkatli adım atmalıdır.
Yine,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine resmen geçilmesiyle ve
Cumhur İttifakı’yla birlikte iç ve dış odakların
eş güdüm hâlinde Türkiye düşmanlığını ileri ve
üst bir faza taşıma çabaları hiçbir alçak emele fayda
sağlamayacaktır. Ülkemizin kuyusunu hendeklerle kazmaya
çalışanlar kazdıkları yere kendileri düşecektir.
Türkiye’yi siyasi, ekonomik ve diplomatik saldırılarla köşeye
sıkıştıracaklarını zanneden yerli ve yabancı
gafil ve hainler yine çuvallayacaklar, yine bozguna uğrayacaklardır.
ABD ve Avrupa Birliğinin sözde yaptırım kararlarının
asıl gayesi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ve onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletidir.
Türk
töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçalarıdır. Ülkü ve ülke
uğruna şehit olan tüm şehitlerimizi saygıyla, minnetle
anıyorum.
2019
bütçemizin ülkemize ve Türk milletine hayırlı olmasını
diliyorum. Allah’a emanet olun, servetiniz ana baba duası olsun.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Söz
sırası, Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ta.
Buyurun
Sayın Sazak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
MHP
GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, dün
talihsiz bir saldırı sonucu şehit düşen Rize Emniyet Müdürü
Altuğ Verdi ve şahsında tüm kahraman şehitlerimizi rahmetle
ve minnetle anıyorum. Yaralı polislerimize de acil şifalar
diliyorum. Başta ailesi olmak üzere, tüm Emniyet teşkilatına ve
necip Türk milletine sabırlar diliyorum.
Ticaret
Bakanlığının 2019 yılı bütçesi için Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
2019
yılı bütçe teklifi Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ilk bütçesi olma özelliğine sahiptir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve
kuruluşlarıyla sağlıklı bir zeminde işlemesi
Milliyetçi Hareket Partisinin üzerinde durduğu önemli bir husustur. Bugün Tutum,
Yatırım ve Türk Malları Haftası’nın
başlangıcı olması hasebiyle Bakanlık tarafından
fiyat etiketlerinde başlatılan “Yerli Üretim” logosu ile “Türk
malı” arasında farklılık konusunda kamuoyunun
aydınlatılması gerektiğini ve bu haftanın toplumsal
bilinçle kutlanmasının önemini bir kez daha hatırlatıyorum.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi sonrası Gümrük ve Tekel Bakanlığı ile
Ekonomi Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı
çatısı altında birleştirilmiştir. Bu birleşme
sonrası Ticaret Bakanlığı daha güçlü bir yapıya
geçmiş ve ülkemizin ticari politikalarında çok
başlılığa son vermiştir.
Küresel
ekonomik genleşmenin daralmaya evrildiği bir dönemde, ülkemizin
siyasetine ve ekonomisine dış müdahalelerle şekil verilmeye
çalışılmıştır ve hâlen de devam etmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri tarafından ülkemize dayatılan ilave
vergilere Ticaret Bakanlığının 22 farklı ürün grubuna
aynı ilave vergilerle misilleme yapması ve 2019 yılı
bütçesinin yüzde 65’inden fazlasının cari transferle sanayicilerimize
destek olarak tahsis edilmesi sevindirici ve umut vericidir. Bakanlık
çalışmaları içerisinde olan Helal Akreditasyon Kurumu,
TURQUALITY ve EXİMBANK olarak Ticaret Bakanlığının
ihracatımıza yönelik olumlu çabaları göz ardı
edilmemelidir.
Buradan
hareketle, dünya ticaretinin yapay zekâya doğru ilerlediği,
endüstrinin 4.0 dönemine girdiği, e-ticaret ürünlerin depo ve kargo
marifetiyle dünyanın her noktasına
ulaştırıldığı bir döneme girilmiştir.
Dünyanın iki büyük sanal firması artık Türkiye’dedir ve üretim
ve istihdam yaratmadan ticaret yapmaktadır. Dünya ticaretinde dijital para
piyasalarıyla günlük yaklaşık 6 trilyon dolar el
değiştirmektedir.
Ticareti
evrensel olarak düşünmek gerekiyor. İpek Yolu’nun 21’inci
yüzyıldaki modern uygulaması olan ve 60 ülkeyi kapsayan “Bir
Kuşak Bir Yol Projesi” hayata geçtiğinde dünya ticaretinin
omurgasını oluşturacaktır. Egemen güçlerin engelleme
çabalarına rağmen bu projenin hayata geçmesi için gayret
gösterilmelidir. Söz konusu proje gerçekleştiğinde ana sevkiyat
aracı olarak trenler kullanılacak, demir yolları hayati bir önem
kazanacaktır. Bu öngörüyü takiben Eskişehir’in ve
TÜLOMSAŞ’ın raylı sistemlerdeki bilgi birikimi,
donanımı ve tecrübelerinden istifade edilerek Eskişehir’in demir
yolu üssü yapılması için harekete geçirilmelidir. Bu, hem ülkemizin
hem de Eskişehir’in kalkınmasını destekleyecek bir fırsattır
ve ivedilikle değerlendirilmelidir.
Yaşanan
ekonomik olumsuzluklarla kur girdisi maliyetleri yükselmiş, esnaf,
sanatkâr, KOBİ ve tarımsal üretici borç sarmalına maruz
kalmıştır. Bu kesimin ham madde, ara ürün, kira, enerji, sigorta
primi, tohum, yakıt ve sulama gibi ana kalemleri desteklenmeli ve
üreticimize pazar garantisi temin edilerek yerel ticaret
hareketlendirilmelidir.
Esnaf,
sanatkâr, KOBİ ve tarımsal üreticilerin teknoloji kullanım
düzeyi yükseltilmeli ve bilgiye olan erişimleri
kolaylaştırılmalıdır; yazılı ve görsel
basın yoluyla tanıtımları desteklenmelidir. Böylece ürün
kalitesi yükselecek ve ihracatın önü açılacaktır.
Ülke
ekonomisinin tekrar düze çıkması için millî bir sanayi ve ticaret
politikası belirlenmelidir. Bu politikayı destekleyecek olan ithalat
ve ihracat mühendislerini üniversitelerde, dış ticarette
uzmanlaşmış ara elemanları ise ortaöğretimde
yetiştirmeli ve istihdam etmeliyiz.
Millî
gelirin artırılması için Ticaret Bakanlığına
bağlı olan EXİMBANK’ın yüksek teknoloji üretimi ve ihracat
yapan firmalara olan desteği artmalıdır. İhracatta yüzde
3,5 payı olan yüksek teknoloji ürünlerinin payı daha da
artırılmalıdır. Türkiye'nin yüksek teknoloji ihracat lideri
seçim bölgem Eskişehir ve TUSAŞ Motor Sanayi gibi şirketler bu
konuda örnek alınmalıdır.
Türkiye'nin
faaliyet gösteren yabancı sermayeli yatırımcıların ham
maddelerinin ve ara ürünlerinin ülkemizin yerine dışarıdan
teminine engel olunarak cari açığın azalması ve yerli
sanayinin kalkınması sağlanmalıdır. Ülkemizde
yaygın olarak bulunan ham maddeler ve ara mamullerin kalitesinin
artırılmasına yönelik çalışmalarla yüksek kaliteli
nihai alaşımlar üretilerek gayrisafi yurt içi hasılası
yükseltilmeli ve nihai ürün ihracı hedeflenmelidir. Dünya bor rezervinin
yüzde 70’i ülkemizde Eskişehir ve çevresindedir. Bu madenin inşaat
demirine emdirilerek demirin sertliğinin artırılması gibi
işlemler bu duruma birer örnektir. Malum olduğu üzere, 24 haziran
seçimleri sonrasında dış müdahalelerle döviz
kurlarının suni bir şekilde artması sonucu gecikmeden zam
yapılmış, kurlar gevşeyip düşmeye
başladığında ise bu düşüş görmezden
gelinmiştir. Halkımızın mağdur olmaması için bu
fırsatçılara imkân tanınmamalı ve Ticaret
Bakanlığı gereken tedbir ve denetimleri
artırmalıdır. Bütün bu ekonomik mağduriyetin önlenmesinin
kısa yolu olarak, ticaretin dünyadaki 193 devletin millî paralarıyla
bire bir anlaşma sağlanarak ya da mal ve hizmet takasıyla
yapılması gerektiği kanısındayız. Egemen
paralarla yapılan ticaret dünyaya refah yerine sömürü sistemini
getirmiştir. Ayrıca, bugün İngiltere’nin çıkma aşamasında
olduğu Avrupa Birliğine tam üyelik öncesinde imzalanan gümrük
birliğinin de günümüz şartlarına göre millî çıkarlar
gözetilerek güncellenmesi gerekmektedir. Temenni ederim ki 2018
yılının sonuna kadar cumhuriyet tarihinin en yüksek
yıllık ihracat hedefi olan 170 milyar dolarlık hedef
tutturulmuş olur ve bu kendi iç dinamiklerimizle, millî çarelerle Türk
milleti olarak ekonomik refaha ereriz.
Değerli
vekiller, antrparantez olarak şunu da burada belirtmek isterim ki iyi ve
kötü her zaman olacaktır, Habil ile Kabil’le başlayan
düşmanlık devam edecektir, dün de bugün de haç ile hilalin, haram ile
helalin kavgası vardır ve daimdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
METİN
NURULLAH SAZAK (Devamla) - Ekonomik kalkınmayı engellemeye
çalışan hadiselere, yolsuzluklara, teröre seyirci kalan
–yapanları demiyorum seyirci kalanları diyorum- destekleyen, menfaat
sağlayan herkes insani vasıf ve değerlerden uzaktır. Terör
ve yolsuzluktan siyasi ve ekonomik rant elde etmeyi bekleyen kişi ve
grupların akıbeti gece zifirî karanlıkta ormanda odun toplamaya
benzer, ellerine ne geçeceği belli olmaz.
Sözlerime
burada son verirken, dünya ticaret savaşlarının
yaşandığı günümüzde meydan muharebesinin de ihracatta
yaşandığını belirtmek ister, 2019 yılı
bütçesinin necip Türk milleti için hayırlara vesile olmasını
diler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi
söz sırası Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’te.
Buyurun
Sayın Özyürek. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MHP
GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Rekabet Kurumu
Başkanlığı 2019 yılı bütçesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, milletimizin hakkı olarak
gördüğü yıllık bütçeleri öteden bu yana yakından takip
etmekte, uygulama ve sonuçlarında görmüş olduğu eksikleri
kamuoyuyla paylaşmaktadır.
Görüşmekte
olduğumuz Rekabet Kurumu 2019 yılı bütçesi, bu bağlamda,
2018 yılına göre yüzde 13,8’lik artışla 96,1 milyon TL
olarak öngörülmektedir. 2019 yılı bütçesinin de yüzde 59’unun
personel giderlerine, yüzde 15,1’inin mal ve hizmet alım giderlerine ve
yüzde 8’inin de sosyal güvenlik ve devlet primi ödemelerine
ayrıldığı görülmektedir. Ayrıca, kurum bütçesinin
yüzde 10’u cari transferler ve yüzde 8’i de sermaye giderlerinden
oluşmaktadır.
Rakamlardan
da görüleceği üzere, denetleyici, düzenleyici kurumlar içerisinde, yeni
kurulanlar dâhil olmak üzere en düşük bütçeli kurul olarak Rekabet Kurulu
bulunmaktadır. Oysaki kurumun iş yükü ve takip ettiği alan
düşünüldüğünde, mevcut yıllık bütçelerinin daha tatminkâr
olması beklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, günümüz dünyasında özel sektörün büyümesi, gelişmesi
ve teknolojinin hızı öylesine fazladır ki bu süratli
değişimlere devletler ve hukuk sistemleri âdeta yetişmek için
çaba harcar durumdadırlar.
Bu
bağlamda, piyasa ekonomisini etkin kılan en önemli özelliklerden biri
de Rekabet Kuruludur. Piyasa mekanizması içinde kaliteli ürün sunabilmek
ve hizmet sağlayabilmek, kullanılan araç gereçlerin teknolojik
bakımdan ilerleyişini devam ettirebilmek rekabetle mümkün olabilmektedir.
Rekabetin adil olmayan ve aldatıcı etkilerinden zarar gören aktörler,
haklarını korumak amacıyla piyasa üstü bir otoriteye ihtiyaç
duymuşlardır. İşte bu gerçekler
ışığında tüm mal ve hizmet sektörlerinde rekabetin
sağlanması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla
ülkemizde de Rekabet Kurumu kurulmuştur. Kurum, kuruluşundan bu yana
çok sayıda tekel oluşumlarını engellemiş ve ticari
hayata âdeta yeni bir çekidüzen vermiştir. Rekabet Kurumu 1 Ocak-30
Kasım 2018 döneminde 353 nihai karar almıştır. Alınan
bu 353 nihai kararın yüzde 54’ü rekabet ihlali, yüzde 58’i birleşme,
devralma ve özelleştirme kararlarından, yüzde 12’si menfi tespit ve
muafiyet başvurularından ve yüzde 6’sı ise “diğer”
kategorisinden oluşmaktadır. Diğer yandan kurum yine aynı
dönemde 352,2 milyon TL’lik idari para cezası verirken söz konusu bu
dönemde 23 soruşturmayı tamamlamış, 22 yeni soruşturma
başlatmıştır.
Değerli
milletvekilleri, rekabet hukukunun yanı sıra haksız rekabet
hukukunun piyasada serbest ve dürüst bir rekabetin sağlanması
amacına hizmet ettiği bugün genel kabul görmüş bir gerçektir.
Rekabet Kurumunun Türkiye’de bir rekabet kültürü oluşturulması ve
geliştirilmesi noktasında rekabet savunuculuğu faaliyetleri de
bu bakımdan önem taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak kurumun bu faaliyetlerinin desteklenmesi gerektiğini
düşünmekteyiz.
Diğer
yandan, küçük işletmelerimizi ayakta tutabilmek, gelişimlerini
sağlamak ve melek yatırımcılarımızı korumak
adına kurumun inisiyatif alması önem arz etmektedir.
Cumhurbaşkanlığı 2019 Yıllık Programı’nda
Rekabet Kurumunun da görevlendirildiği önemli tedbir kalemleri
bulunmaktadır. Burada özellikle kurumun tarımsal girdi ve ürün fiyat
oynaklıklarının izlenmesi, rekabetin korunması ve piyasa
aksaklıklarının giderilmesine yönelik faaliyetlerine öncelik
tanınmalıdır. Bu bakımdan kurumun uzun süredir
çalışmalarını sürdürdüğü 2019-2023 Yılı
Strateji Planı’nda dile getirdiğimiz önceliklerin yer
almasını arzu etmekteyiz. Yine, bu planın olmazsa olmazları
arasında piyasaların rekabete açık olması, rekabeti
engelleyici uygulamaların olmaması ve toplumsal refahın
artması yönünde gelişmiş tedbirlerin bulunmasını
önemli görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’nin rekabet hukukuyla tanışması uzun
yıllar önce gerçekleşmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayalım lütfen.
AHMET
ÖZYÜREK (Devamla) – Bu süreçte Rekabet Kurumunun uygulama ciddiyetinin Türkiye
standartları üzerinde olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır.
Rekabet
Kurumunun ülke ekonomisindeki rolünü artırmak, bu yolla Türkiye’nin sanayi
politikasına endeksli referans bir kurum hâlini almasını
sağlamak hepimizin başlıca görevi olmalıdır. Bu
bakımdan Rekabet Kurumu özellikle inovasyona destek olmak yolunda
girişimcilerin önünü açacak şekilde hızlı karar
almalıdır. Ticaret savaşlarının tüketici üzerindeki
olumsuz etkilerini gidermek üzere rekabet analizine tüketici lehine daha fazla
yer verilebilmelidir. Ve son olarak kamunun rekabeti bozucu düzenlemeleri
karşısında gerekli girişimleri gösterip kamuya kendini anlatabilmelidir.
Ben
bu düşüncelerimle Rekabet Kurumunun 2019 yılı bütçesinin kuruma,
ticari hayatımıza ve ülkemize hayırlar getirmesini niyaz
ediyorum. Yüce milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sıra İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’da.
Buyurun
Sayın Arkaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
MHP
GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi görüşmelerinde Helal Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle kurulan ve Ticaret Bakanlığına bağlı
faaliyet gösteren Helal Akreditasyon Kurumunun bünyesinde ve özel sektörde
başlatılan çalışmalar sonucu dünyadaki payımız
yüzde 6,5 ve 7 oranlarındadır. Türkiye’nin İslam
coğrafyasındaki tesirleri ve ilişkileri göz önünde
bulundurulursa bu oran ülkemiz potansiyelinin çok altındadır. Helal
gıda sektörünün dünyada katettiği büyüme hızı bu
gerçeği daha da tebarüz ettirmekte ve açığa
çıkarmaktadır. Helal Akreditasyon Kurumu, helal belgelendirme
kuruluşlarının denetimi ve bu kuruluşların
düzenledikleri belgelerle güven temin edilmesi helal belgelerinin
karşılıklı tanınmasına yardımcı
olacaktır. Helal konusunda her türlü bilimsel ve teknik incelemeleri
gerçekleştirecek, aynı zamanda kurum önemini artırıcı
faaliyetler yapacaktır. Bu kapsamda araştırma ve yayın
yapacak, kongre, seminer ve benzeri toplantılar düzenleyerek
eğitimler verecektir. Helal uygunluk değerlendirme
kuruluşlarını akredite edecek ve bu kuruluşların
ulusal ve uluslararası standartlara göre faaliyette bulunmalarını,
düzenledikleri belgelerin yeterlilik ve geçerliliklerini inceleyecek olan kurum
Türkiye’de tek yetkili kurumdur. Yalnızca İslam ülkelerinde
değil Amerika Birleşik Devletleri, AB ülkeleri ve Çin’de dev firmalar
helal gıda sertifikasyonu için rekabet içindedirler çünkü helal gıda
bugünkü verilere göre dünyada 2 milyar insana ulaşmaktadır. Tekrar
ediyorum, 2 milyar insana ulaşmaktadır. Helal sertifikalı
ürünlerde Malezya, Endonezya helal gıda konusunda ciddi
araştırmalar yapmakta, pazara ilişkin sağlıklı
veriler oluşturmaktadır ve anketler yapmaktadır. Avustralya,
Yeni Zelanda, Brezilya gibi ülkeler ise helal et konusunda iddialı
durumdadırlar.
Helal
gıda ticaretinde dünya pazarındaki sertifikalı ürünler yüzde 15
civarındadır. Önümüzdeki yıllarda bu oranın yüzde 5 ila 10
oranında da artırılması ve artması hedeflenmektedir.
Yine, helal sertifikalı ürünlerde küresel piyasanın 1 trilyon dolara
yaklaştığı gözlenmektedir. Yakın gelecekte bunun 2
trilyon doları aşacağı elimizdeki verilerde bellidir.
Türkiye’nin helal gıda pazarında birincilik oyuncusu olması
önünde bir engel yoktur. Tam tersine, bir potansiyele yani tarihî, kültürel,
ekonomik ve siyasi imkânlara, avantajlara sahiptir.
İstanbul
merkezli helal gıda sertifikalı ürün satan 4 ayrı markette anket
yapılmıştır. Bu anketlere göre 221’i kadın, 179’u
erkek 400 kişi üzerinde inceleme yapıldı. Bu incelemeler sonunda
evli kadınların yani ailelerin helal gıdaya dikkat ettikleri
görülmüştür ama maalesef bekârlarda bu oran düşüktür. Özellikle en
düşük olan oran da öğrenci kesimi. Öğrenci kesimi helal
gıdaya dikkat etmemekte, bu da bizim için üzücüdür, bunu da peşinen
söyleyeyim.
Helal
gıda sertifikasyonuyla ilgili hem devlet hem özel sektör olarak
çalışmaların artırılması gerektiği
aşikârdır. Bakanlığımızın, ilgili
bürokrasimizin yanında ticaret ve sanayi odalarının da bu
konuyla ilgili olarak özel sektörü yoğun bir bilgilendirme ve teşvik
faaliyetlerinde yönlendirmesi hem elzemdir hem de ekonomimiz
açısından millî bir vazifedir.
Aynı
zamanda bu yıl İstanbul’a gelen her 4 turistten biri Arap’tır.
Bu böyle olursa yani özellikle turizm bölgelerinde gelen turistlerin yüzde
25’inin Arap olduğunu hesaplarsak o zaman o bölgelerde hem Turizm
Bakanlığımızın hem müftülüklerimizin bu konuyla ilgili
daha büyük oranda faaliyet göstermeleri gerekmektedir ve de sivil toplum
örgütlerine, ayrıca belediyelerimize de görev düşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, özetlemeye çalıştığım helal gıda
dünya ticaret hacmi parametreleri dâhilinde görüyoruz ki bu konuda devlet ve
özel sektör olarak topyekûn bir seferberlik gerekmektedir. Bu seferberlik hem
yurt sathında hem de ihracata yönelik bir seferberlik olarak
düşünülmeli ve Türkiye’nin İslam coğrafyasındaki ticari
payı artırılmalıdır. Ayrıca helal
sertifikası yalnızca gıda sektöründe değildir, tekstil,
medikal, kozmetik, eczane, seyahat ve turizm gibi ürünlerde dünyayla senkronize
ve paralel olarak hayata geçirilmesinin önü açılmalı ve bu alanda
özel sektör teşvik edilmelidir.
Sözlerime
son verirken Cenab-ı Allah her kuluna helal gıdayı, helal
yaşamayı, helal düşünmeyi nasip etsin.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son söz Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan’a ait.
Buyurun
Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
MHP
GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Helal Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Helal
ürün en basit şekilde şöyle tanımlanabilir: İslami
kurallara göre üretilmiş ürün diye tanımlayabiliriz. Helal ürün
kapsamına gıda, gıda katkı maddesi, bunun yanında
tekstil, giyim, eczacılık ve kozmetik ürünleri girmektedir. Bunlar
elbette çok önemli konulardır. Özellikle gıda konusu ve gıda
katkı maddesi insan sağlığıyla direkt ilişkili
bir konudur. Gıda, insanın zorunlu olarak alması gereken ve
beslenmesi açısından gerekli olan tüm maddelerdir, bu yüzden de
sağlığı direkt etkilemektedir. Gıda
azlığı sorundur, gıda fazlalığı sorundur,
gıdanın çeşitleri de sorundur. Gıda, başlı
başına sağlığı etkileyen bir konudur. Bir de
bunun içerisine eklenen gıda katkı maddeleri ya da gıdada
oluşan kontaminasyonlar, hormonlar, enzimler, ilaçlar gibi konular da
sağlığı direkt etkileyen konulardır. Özellikle bugün
bütün gıdalarda, ambalajlı gıdalarda özellikle gıda
katkı maddeleri vardır ve bu da sağlık açısından
çok önemli bir konudur; buna tekrar geleceğim. Onun
dışında, insanın kullandığı eşyalar da
sağlığını çok etkilemektedir. Mesela, el kremi olarak
kullanılan kremlerde östrojen vardır ve bu östrojen aynı zamanda
gıdalarda da bulunmaktadır ve sağlığı çok
etkilemektedir. Mesela, son zamanlarda Türkiye’de de ve dünyada da meme
kanserleri artmıştır ve bu artışın belki de en
önemli sebebi ya da suçlanan faktör kremlerde veya gıdalarda olan
östrojendir ve bugün meme kanseri çok erken yaşlarda görülmektedir, hatta
erkeklerde görülmektedir. Bu da sorunun başka bir boyutunu göstermektedir.
“Helal”
kavramı Milliyetçi Hareket Partisi açısından da önemli bir
konudur, tüm İslam âlemi için de önemli bir konudur. Bu nedenle bu
çalışmaları olumlu buluyoruz. Fakat sorun çözülmemiştir.
Hatta gıda sağlığı, gıda güvenliği,
eşya güvenliği gibi konularda sorun çözülemediği gibi, yeni
sorunlara da, yeni karmaşalara da bu durum sebep olmaktadır. Sadece
helal ürün olması, açıkça içerisinde domuz ürünlerinin olmaması
bu gıdanın sağlıklı olduğu anlamına
gelmemektedir, çok daha önemli sorunlar vardır. Mesela, biraz evvel
bahsettiğim katkı maddeleri tüm gıdalarda bulunmaktadır ve
bu katkı maddeleri kimyasal maddelerdir, zehir sayılabilir veya helal
bir ürün olarak da kullanılabilir. Bir kimyasal maddenin zehirle şifa
arasındaki ölçüsü dozudur. Bu dozu artırdığınız
zaman zehirdir, dozu düşürdüğünüz zaman ilaçtır, faydadır.
Onun için bütün gıdalarda gıda katkı maddesi bulunması ve
her gün bu gıdaları tüketmemiz çok daha önemli bir sorundur bence.
Onun dışında başka bir karışıklık da,
gıdaların “helal gıda” kavramından çok daha önemlisi
“organik gıda” kavramı vardır. Organik gıda ne kadar
organiktir, bu da ayrı bir tartışma konusudur. Veya
gıdaların üzerinde “GMP’ye göre üretilmiş.” “HACCP’e göre
üretilmiş.” gibi kavramlar bulunmaktadır. Başka bir
karışıklık konusu da, Türk Gıda Kodeksi, TSE
standardı ve ISO belgesi gibi belge karışıklıkları
da vardır. Şimdi bu belgelerin herhangi birini taşımak
gıdanın güvenli olduğu anlamına gelmekte midir? Ya da bu
belgelere sahip olmayan gıda güvenilir değil midir? Onun için olay,
dediğim gibi, sorun çözülmemiş, yeni sorunlara, yeni karmaşalara
sebep olmuştur. Bu yüzden yapmamız gereken şeyler vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak işte bunları söyleyeceğim,
önerilerimi dile getireceğim.
Özellikle
tüketici ve satıcı açısından karmaşayı önlememiz
gerekir. Tüketici neye güvenecek, neye inanacaktır? Helal ürün demek
içerisinde domuz ürünlerinin olmaması anlamında, evet, yeterli midir?
Değildir. Ne bekleyeceğiz, neye bakacağız? Bu konuda bizim
önerimiz, önemli olan, olmayanı değil içerisinde ne olduğunu
belirten bir düzenlemeye ihtiyacımız vardır. Bu da
etiketlenmeyle olmalıdır. Gıdaların üzerinde okunabilir,
anlaşılabilir, basit ve direkt içerisindeki ürünün
miktarını, bunun kalorisini, sağlığa etkisini, kimin
kullanıp kimin kullanmaması gerektiğini belirten uyarılar
olması lazımdır.
Onun
dışında, gıdaların bir de takip sisteminin
kurulmasını istiyoruz. Özellikle -yaşadık- mesela
ayakkabı veya çanta gibi ürünler bir ülkeden alınmış,
ülkemize girmiş, sonra bunların sağlığa uygun
olmadığı anlaşıldı ama bu ürünler piyasada
kullanılmıştı. Onun için takip sistemi kurmamız
lazım. Takip sistemiyle kastettiğimiz, yurdumuza girişinden son
kullanımına kadar izlenmesini kastediyorum.
Evet,
sürem bitiyor.
Bir
diğer… Tabii ki, özellikle piyasa kontrollerinin, analizlerinin
yapılmasını istiyoruz, bununla ilgili laboratuvar
desteğinin kurulmasını istiyoruz, bununla ilgili personel
donanımının da artırılması gerektiğini
düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
SEFER
AYCAN (Devamla) – Fakat sadece tüketici açısından değil,
satıcı açısından da haksız rekabete sebep
olmaktadır. Özellikle bu ürünleri satanlar daha yüksek fiyatlara
satıp haksız kazanç elde edebilmektedir. AVM’ler, market zincirleri,
süpermarketlerin haksız bir rekabeti vardır. Buna karşı
esnafımızı korumamız gerekir, bakkalımızı,
manavımızı, kasabımızı korumamız gerekir.
Bunlar bizim orta direğimizdir.
Bir
diğer konu da Suriyelilerin iş piyasasından sonra
esnaflığı da almasından dolayı yerli
esnafımız ile Suriyeli esnaf arasında da haksızlıklar
vardır, haksız bir rekabet vardır. Burada da
Kahramanmaraş’ta ve tüm güney illerinde sorun yaşanmaktadır.
Onun için esnafı da bu yönden destekleyen, haksız rekabeti önleyen
düzenlemelere ihtiyacımız vardır. Buradan çağrıda
bulunuyorum özellikle Ticaret Bakanlığına ve Tarım
Bakanlığına: Milliyetçi Hareket Partisinin bu konudaki
düzenlemede tavsiyelerinin bir an önce desteklenerek yürürlüğe girmesini
istiyorum.
Hepinize
saygılar sunarım.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Arkadaşlar,
böylece Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapılan
konuşmalar da tamamlanmıştır.
60’a
göre pek kısa bir söz talebi var Sayın Taytak’ın.
Buyurun
Sayın Taytak.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, geçici
Kur’an kursu öğreticilerinin mağduriyetinin giderilmesi için
çalışma yapılmasını rica ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
TAYTAK (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Diyanet
İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapan geçici
Kur’an kursu öğreticilerimizden mesajlar almaktayım. Din Hizmetleri
Alan Bilgisi ve Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girerek, ayrıca
illerdeki mülakatlarda 70 puanın üzerinde başarı göstererek
görev alan geçici Kur’an kursu öğreticilerimiz hafta içinde fiilen
çalışmış olduğu günlere ait SGK keseneğinin tam
yatırılmaması nedeniyle mağduriyet yaşamaktadır.
Mağduriyet sadece bununla da sınırlı değil, tabii ki
böyle olması emekli olma sürelerini de uzatıyor. Geçici
oldukları için iş güvenceleri de yoktur. Çok zorlu eleme süreçlerinden
geçerek geçici Kur’an kursu öğreticisi olan bu
vatandaşlarımızın kadroya alınmasıyla ilgili bir
çalışma yapılmasını rica ediyorum.
Hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Arkadaşlar,
yine, Sayın Enginyurt’un İç Tüzük 60’a göre bir talebi var.
Buyurun.
20.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ilinde
elektrik kablo ve direklerinin bakım, onarımının
yapılarak mağduriyetin giderilmesini rica ettiğine ilişkin
açıklaması
CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, Ordu ilinde yaklaşık
otuz yıla yakındır elektrik direkleri ve kablolarında
herhangi bir yenilenme, herhangi bir bakım onarım
yapılmadığından dolayı -Sayın Bakana Plan ve
Bütçe Komisyonunda da söylemiştim, tekrar ifade ediyorum- özellikle
kış aylarında elektrik kesintileri çok sık oluyor.
Mümkünse, ilgili firmanın uyarılarak beş yılda bir
yapılması gereken bakım onarım için Ordu’da hassasiyet
gösterilmesini, elektrik kesintilerinin giderilmesini rica ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, grubu bulunmayan siyasi partilerin de temsilcileri var Genel
Kurulumuzda, onlara da İç Tüzük 60 kapsamında söz vereceğim;
uzatabiliriz, ilave edebiliriz.
Şimdi,
önce Afyonkarahisar Milletvekili ve Demokrat Parti Genel Başkanı
Gültekin Uysal…
Buyurun
Sayın Uysal.
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal’ın,
madencilik sektörünün şeffaf uygulamalarla öngörülebilir hâle
getirilmesinin ve ruhsat güvencesinin artırılmasının
Türkiye’nin öncelikli gündem maddelerinden biri olmasını temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok kıymetli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, beraberinde bağlı
kuruluşlar, beraberinde Ticaret Bakanlığının bütçesini
görüşüyoruz. Gönlümüz arzu eder ki hükûmet sistemi
değişikliği sonrası başkanlık modellerinde
olduğu gibi bütçe yapım süreçlerinin yedi buçuk sekiz aylık bir
zamana yayılarak kurum kurum, genel müdürlük genel müdürlük bütün
bunları Genel Kurul zemininde de daha fazlasıyla müzakere edebilsek.
Ben
bugün özellikle Türkiye'nin ihracatı içerisinde seksende 1 oranında
ihracata tekabül eden doğal taş sektörü başta olmak üzere
topyekûn madencilik sektörü, eski adıyla Maden İşleri Genel
Müdürlüğü, yeni adıyla –birleştirilmiş- Maden ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü hususunda düşüncelerimi ifade etmek
istiyorum. On beş yıllık zaman dilimi içerisinde zaman zaman
“reform” “değişim” “dönüşüm” adı altında hem
bakanlıkların hem genel müdürlüklerin birleştirildiği,
parçalandığı süreçlere şahit olduk. Son olarak
kararnamelerle bu sistem değişikliği sonrası Enerji
Bakanlığı bünyesinde de Maden İşleri Genel
Müdürlüğünün geçmişte Maden Dairesiyle, sonrasında müstakil
Genel Müdürlükle, şimdi de Petrol İşleriyle
birleştirildiğini görüyoruz. Ben mahiyeti itibarıyla,
iştigal sahası itibarıyla Enerji
Bakanlığının bünyesinde olmasına rağmen iki
farklı genel müdürlüğün birleştirilmesinin çok etkin bir yönetim
sağlayacağı kanaatinde olmadığımı öncelikle
ifade etmek isterim.
Bugün
bu bütçe kapsamında son yıllarda özellikle Maden Kanunu’nda çok
sık yapılan değişiklikler madencilik sektörünü de
öngörülemez hâle getirmiştir. Bu açıdan, 7/12/2018 tarihinde Maden
Kanunu’nda değişiklik yapan yeni bir teklif de Büyük Millet Meclisine
sunulmuştur. Sektör temsilcileri, birlik temsilcileriyle
yaptığım değerlendirmelerde de gördüğüm kendileri bu
süreç içerisinde “Ben yaptım oldu.” mantığı içerisinde bir
teklifle karşı karşıya kaldıklarını ifade
ederler. Türkiye gibi kronik dış ticaret açığı, kronik
cari açık problemi olan ve millî güç ve kaynaklarını azami
düzeyde aktif hâle getirme mecburiyeti olan bir ülkede kırsal alanda
istihdam sağlayan böyle bir alanla ilgili düzenleme yaparken bütün
paydaşlarıyla beraber ortak bir anlayış içerisinde bu
sürecin, yeniden kanun yapım sürecinin tercih edilmesi gerektiği
kanaati içerisindeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Uysal, tamamlayalım lütfen.
GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) – Özellikle 16 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe
giren Başbakanlık genelgesiyle izin süreçlerinde yaşanan
gecikmeler, belirsiz süreçler sektörün potansiyel büyüme hızının
altında kalmasına hatta küçülmesine de vesile olmuştur.
Türkiye’de
hepimizin bugün üzerinde büyük hassasiyet göstermesi gereken hukuk devleti ve
demokrasinin artık ekonomilerin en temel girdisi olduğu noktada asli
yetkinin icracı bakanlıkta olmasına rağmen
Danıştayın verdiği kararın hilafına maalesef
geçmişte 24 Haziran seçimlerine kadar Başbakanlık bünyesindeki
komisyon üzerinden uzun ay ve yıllara dayanan yatırımların
geciktiği, istihdamın yaratılamadığı böyle bir
etki analizi dairesinde sonuç ortaya çıkmıştır. Özellikle
dünya ülkelerinin ekonomilerinde yaşanan çalkantılar, ticari
savaşlar, bölgesel savaşlar da bu hususta ihracatı
etkilemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım.
GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) – 2013 yılında 2 milyar 186 milyon
dolarlık bir ihracata ulaşmışken bu saymaya
çalıştığım etkenler dolayısıyla geriye
doğru gitmiş ve bugün 2017 yılı itibarıyla 2 milyar 60
milyon dolar civarında ihracatı vardır. Bu ortamda moral ve desteğe
ihtiyaç duyan sektörün sanki Ceza Kanunu’na dönüştürülmüş bir kanun
teklifiyle de karşı karşıya kaldığı
hususundayım. Özellikle sektörün yüzde 98’ini oluşturan
KOBİ’lerin… KOBİ niteliğinde olan şirketlerle büyük
şirketleri mukayese ederek son beş, sekiz yıllık zaman
zarfı içerisinde yapılan düzenlemelerde harçlarla ilgili ciddi
artırımlar meydana gelmiştir. Ruhsat bedelleri maden
sınıfına bağlı olarak arama ruhsatlarında yüzde
700’lere, işletme ruhsatlarında yüzde 100’lere varan oranlarda
artırılmıştır. Bu açıdan
baktığımızda, bu kompozisyonu da önümüze
aldığımızda, kalkınma planlarında da ortaya
konulduğu gibi, özellikle ruhsat güvencesinin daha da pekiştirilmesi
gerekirken bu son teklifle beraber güvencenin
azaltıldığını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Son olarak, buyurun.
GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) - Ruhsat bedelleri ve devlet hakkı
oranlarının yükseltilmesiyle beraber de özellikle ruhsat
alanlarındaki mümkün ve muhtemel rezervlerin kısa sürede görünür
rezerv hâline dönüştürülmesi imkânı ortadan kalkmaktadır. Ben bu
açıdan her vesileyle büyük plan ve mega sunumlarda yüzde 1 düzeyindeki
gayrisafi millî payının yüzde 5’ler noktasına çıkarma
noktasında bir hedef ifade edilirken fiilî uygulamalar ve yapılan
düzenlemelerle maalesef bunun tersi istikamette politikalar ortaya konulmaktadır.
Bu açıdan sektörün şeffaf uygulamalarla öngörülebilir hâle
getirilmesi, ruhsat güvencesinin artırılması, sektörün önünün
açılması Türkiye'nin öncelikli gündem maddelerinden biri
olmasını temenni ediyor, bütün Genel Kurulu, siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Şimdi, İç Tüzük 60 kapsamında Saadet Partisi Konya
Milletvekili Abdulkadir Karaduman’a söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Karaduman.
22.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, bütçe
görüşmelerinin geçmiş hesapların, politik kavgaların
gölgesinde ülke gerçekliklerinden uzak hamasi nutuklarla emeğin, alın
terinin, geleceğin üzerinin örtüldüğü bir arenaya döndüğüne ve
bu bütçenin halkın değil, rantın bütçesi olduğuna
ilişkin açıklaması
ABDULKADİR
KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, her
birinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Bu
bütçe meseleleriyle alakalı görmüş olduğumuz
endişelerimizi, kaygılarımızı ve temennilerimizi dile
getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Özellikle bugün yolsuzluk,
israf ve rantın zirveye çıktığı, ekonomik krizlerle
emeğin resmen iç edildiği bir dönemde, bir ülkede bizim geleceğe
güvenle bakabileceğimiz, milletimize umut olabilecek bir
çalışmayı muhakkak surette ortaya koymak zorundayız. Ancak
görülen o ki bütçe görüşmeleri geçmiş hesapların, politik
kavgaların gölgesinde ülke gerçekliklerinden çok uzak hamasi nutuklarla
emeğin, alın terinin ve geleceğimizin üzerini örten bir arenaya
dönmüş durumdadır.
Şimdi,
bugün yedi yıldır savaşta olan Suriye’nin ardından
dünyanın en yüksek 10’uncu enflasyonuna sahibiz. Ocak ayından bu yana
Türk lirası yüzde 45 oranında bir değer kaybetti.
Vatandaşın bankalara olan borcu ise 403 milyar lira seviyelerine
tırmandı. Özellikle, bugün, ülkemizde her gün yeni camilerin, Kur’an
kurslarının ve medreselerin açıldığı bu ülkede 65
milyon tane kredi kartı bulunmaktadır.
Yine,
ülkemizde 1986 yılından 2003 yılına kadar yapılan
toplam özelleştirmelerin tutarı 8 milyar dolar iken son on dört
yıllık dönemde yapılan özelleştirmelerin toplamı 60
milyar doları aşmış vaziyettedir. Hâl böyleyken brüt
dış borç stoku 2003’ten bu yana 130 milyar dolardan 453 milyar dolar
seviyesine çıkmıştır. Fakat tabii, bunlar görülmezken “Kriz
mriz yok.” denilerek ekonomik krizin milletin gözlerinde
yaşandığı hakikatinin üzeri örtülerek bir bütçenin sonuna
doğru yaklaşmaya çalışıyoruz.
Şimdi,
buradan biz sormak istiyoruz: 2019’a dair öngörülen 4 milyon işsiz için bu
bütçede ne var? Son on yılda borçları yüzde 830 artarak 100 milyar
liraya dayanan çiftçiler için bu bütçede ne var? Ataması
yapılmadığı için intihar eden öğretmenler için bu bütçede
ne var?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Karaduman, tamamlayalım lütfen.
ABDULKADİR
KARADUMAN (Konya) – Konkordato ilan eden firmalar sebebiyle işsiz kalan,
tazminatı ödenmeyen işsizler için bu bütçede ne var? Mülakatlarla,
sınavlarla geleceği çalınan her beşinden birinin işsiz
olarak kayda geçtiği gençler için bu bütçede ne var?
Şimdi
görülen o ki bu bütçede emekli yoktur. Bu bütçede asgari ücretli, memur,
işçi, emekli yoktur. Kıt kanaat geçimini sürdürmeye çalışan
esnaf ve sanatkâr yoktur. Çiftçi ve üretici de yoktur ve ne yazık ki genç
ve ne yazık ki kadın yoktur. Aslan payı her yıl olduğu
gibi, aslan payı her yıl olduğu gibi bu yıl da rantiyeciye
yani bir avuç mutlu azınlığa aktarılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
ABDULKADİR
KARADUMAN (Konya) - Yine en çok iktidarın dilinden düşürmediği
faiz lobisi ve bankalar kazanacaktır, rakamlar bunun en bariz
göstergesidir.
Şimdi
biz burada öyle bir bütçe yapmalıyız ki dış güçler bir daha
sabrımızı zorlamasın. Öyle bir bütçe yapmalıyız
ki gardiyan devlet anlayışının yerine, garson devlet
anlayışını tatbik edelim. Öyle bir bütçe
yapmalıyız ki bu devletin sermaye sahiplerinin, servet sahiplerinin
devleti değil; yoksulun, işçinin, garibanın devleti
olduğunu herkese gösterelim.
Ben
sözlerimi tamamlarken yapılan bu görüşmelerde gördüğüm son bir
hakikati ifade ederek sözlerime son vermek istiyorum. Görünen odur ki bu bütçe
halkın bütçesi değil, bu bütçe rantın bütçesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULKADİR
KARADUMAN (Konya) – Görülen o ki bu bütçe sokağın, garibanın
değil; sarayın ve zenginlerin bütçesidir.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait
Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
(Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, şimdi şahıslar adına
lehinde söz olarak Düzce Milletvekili Ayşe Keşir…
Buyurun
Sayın Keşir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE
KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken şehit edilen Rize Emniyet Müdürümüze Allah’tan
rahmet, aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.
Enerji,
toplumun refahını doğrudan etkilerken ülkelerin de
kalkınması için önemli bir unsurdur. Güvenli, temiz, yeterli ve ucuz
enerji sağlamak ülke yöneticilerinin temel çalışma
alanlarındandır. Nüfus artışı, sanayi ve ekonomideki
büyüme ülkemizde enerji talebinin artışını da devam
ettirmektedir. Mevcut kaynakların yanı sıra alternatif ve
yenilenebilir enerji ile yerli kömür potansiyelimizin azami ölçüde
kullanılması AK PARTİ Hükûmetlerinin önceliği olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğal gaz kullanmaya
başladığımız 1987 yılında 500 milyon
metreküp olan yıllık doğal gaz arzı bugün 50 milyar
metreküpe ulaşmıştır. 2002 yılında sadece 5
şehrimizde kullanılan doğal gaz, 2019 yılı
başı itibarıyla 81 ilimizin hepsine ulaşacaktır. Ekim
ayı sonu itibarıyla 434 ilçe ve beldemizde doğal gaz
imkânına kavuşulmuştur. Son dönemde doğal gaza erişen
ilçe ve beldelerden ikisi de şehrim Düzce’nin Yığılca
ilçesi ve Boğaziçi beldesidir. Hemşehrilerimiz adına Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve bakanlarımıza
şükranlarımı sunuyorum.
Doğal
gazın yaygınlaşması sadece yerleşim yerleriyle
sınırlı kalmamakta, özellikle OSB’lerde doğal gaz arzı
devam etmektedir. Bu konuda iktidar-muhalefet tüm milletvekillerinin ülkemiz ve
illeri adına iftihar ettiğine eminim.
Değerli
milletvekilleri, kendi sınıfında 16 gemi arasında ilk 5
gemi arasına giren ülkemizin ilk derin sondaj gemisi Fatih hepimizin gurur
kaynağıdır. Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis
gemilerimiz durmaksızın çalışarak denizleri
taramaktadır. Çocuklarımıza enerji
bağımsızlığına erişmiş bir Türkiye
bırakmak adına varsa, bulacağız.
Değerli
milletvekilleri, çevre ve enerji siyaset için “soft topic”tir.
Tartışmalara baktığımızda itiraz edilmeyen enerji
türü neredeyse yok gibidir. Türkiye'de ne yazık ki en çok da yenilenebilir
enerji türüne itiraz edilmektedir. “Hidroelektrik santralleri olmasın,
aynı zamanda nükleer enerji santrallerine de karşıyız,
onlar da olmasın.” diyorlar. Paris’te biri 70 kilometre mesafede 5, Londra’da
biri 100 kilometre mesafede 5, Madrid’de biri 50 kilometre mesafede 2 nükleer
santral bulunmaktadır. Fransa 58 santralle elektrik enerji
arzının yüzde 70’inden fazlasını nükleer enerjiden elde
etmektedir.
Ayrıca
“Hele hele kömürle çalışan termik santraller hiç olmasın.”
deniyor.
Değerli
milletvekilleri, dünya ülkeleri kendi kömüründen istifade ediyor, hatta Güney
Afrika, kömürünün yüzde 90’ını kendisi çıkarıyor ve kendisi
kullanıyor. Almanya yüzde 44 olan kullanım oranını 51’e
çıkarma kararı aldı.
“Güneş
enerjisini, rüzgâr panellerini de istemeyiz.” diyorlar. Tüketirken enerjiyi tüm
konforuyla tüketenlerin, telefon şarjı için dahi strese girenlerin
sürdürülebilir bir çevre anlayışı ve yüksek teknolojiyle üretilen
yenilenebilir enerji santrallerine karşı çıkması ne kadar
gerçekçidir? Hem güvenli enerji arzı için yatırım
yapacağız hem de çevreyi koruyacağız ve bunu diğer
dünya ülkeleri gibi başaracağız.
Değerli
milletvekilleri, yenilenebilir enerjinin toplam enerji içindeki payı
Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 13,5 iken Türkiye'de bu oran yüzde 26
civarındadır. AK PARTİ politikaları bunu daha da
artırmayı hedeflemektedir. Akkuyu Nükleer Santrali’nin
Cumhurbaşkanımız ve Rusya Devlet Başkanının
katılımıyla 3 Nisan 2013 tarihinde temelleri
atılmış, Türkiye'nin ilk nükleer santral inşaatı
başlamıştır. Sinop Nükleer Santrali’ne ilişkin
fizibilite çalışmaları devam etmektedir. Hedefimiz, nükleer teknolojiyi
sadece enerji üretmekte değil, tıp, tarım ve uzay
çalışmalarında da kullanmaktır. Enerji teknolojilerinde,
yenilenebilir enerjide Türkiye'nin yerleşme hamlesi hız
kesmeyecektir. AR-GE yoğun ve katma değeri yüksek
yatırımları ülkemize kazandırmaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son verirken 2019 yılı bütçesinin Türk
milletine hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, yürütme adına sayın
bakanlarımıza söz vereceğim. Malumunuz toplam yetmiş dakika
süre kullanma imkânları var fakat bakanlarımız yirmişer
dakika olarak toplam kırk dakika civarında toparlayabileceklerini
düşündüler. Gerekirse ilave yapabileceğiz bunlara.
Önce,
Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan.
Buyurun
Sayın Pekcan. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
TİCARET
BAKANI RUHSAR PEKCAN - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, görevi başında şehit edilen Rize
Emniyet Müdürü Sayın Altuğ Verdi’ye Allah’tan rahmet, ailesine
başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyor, 2019 yılı bütçe kanununun milletimiz
ve ülkemiz adına hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle birlikte Gümrük ve Ticaret ile Ekonomi
Bakanlıkları “Ticaret Bakanlığı” adı
altını birleştirilmiş, böylece iç ve dış
ticaretin bütüncül bir bakışla tek elden yönetildiği etkili bir
model oluşturulmuştur.
Bu
yeni dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret
ettikleri sonuç ve çözüm odaklı bir anlayış içerisinde 81
milyona hizmet veren bir kurum olarak çalışmalarımıza
durmaksızın devam ediyoruz.
Son
dönemde küresel ticaret savaşları ve korumacı ticari söylemler,
Brexit sürecine ilişkin belirsizlik, sıkılaşan finansal
koşullar ve jeopolitik gelişmeler, küresel ticaretin
aşağı yönlü baskılayan risk unsurları olarak ön plana
çıkmaktadır.
Bu
riskler altında 2017 yılında miktar bazında yüzde 4,7
büyüyen küresel mal ticaretinin Dünya Ticaret Örgütü tahminlerine göre 2018
yılında yüzde 3,9 büyümesi beklenmektedir. Küresel ticarete
ilişkin tüm bu risklere karşın Türkiye ihracatta cumhuriyet
tarihinin rekorunu kırmaya hazırlanıyor. 2018 yılı
Kasım ayı itibarıyla 168,1 milyar dolar
yıllıklandırılmış ihracata ulaşan
Türkiye'nin, yıl sonunda 170 milyar dolar ihracata
ulaşmasını hedefliyoruz. 2018 yılının ilk on bir
ayında ihracatımız yüzde 7,7 artarak 154,2 milyar dolar,
ithalatımız ise aynı dönemde 206,5 milyar dolarla geçen
yılın yüzde 2 altında gerçekleşmiştir. Böylece on bir
ayda dış ticaret açığımız yüzde 22,7 gibi önemli
bir oranda düşerek 52,2 milyar dolar olurken ihracatımızın
ithalatı karşılama oranı yüzde 74,7’ye yükselmiştir.
2018 yılının ilk on ayında hizmet gelirlerimiz bir önceki
yılın aynı dönemine göre yüzde 10,6 artışla 41,5
milyar dolar oldu. Diğer taraftan, mal ve hizmet ihracatı birlikte
değerlendirilirse 2018 Ocak-Ekim döneminde ihracat 186,1 milyar dolar,
ithalat 203 milyar dolar olmuş, ihracatın ithalatı
karşılama oranı ise yüzde 91,3’e yükselmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığımızın temel amacı, Türk
ihracatının küresel rekabet gücünü ve ürünlerinin katma değerini
artırarak dünya piyasalarından daha fazla gelir elde etmek suretiyle
ülkemizi yüksek gelirli ülkeler seviyesine yükseltmektir. İç ticarette
üreticisinden tüketicisine kadar tüm halkımıza refah getirecek şartları
oluşturarak modern bir piyasa ekonomisinin temellerini güçlendirmektir.
Gümrük süreçlerinde ise çağımızın bir gereği olan tam
dijitalleşme gibi araçları kullanarak dış ticarette sunulan
hizmetin verimli, hızlı, yüksek standartta olmasını
sağlamaktır. Bu çerçevede, ticaretin daha rekabetçi, hızlı,
kolay ve güvenli yapıldığı lider ülkeler arasında yer
almak üzere var gücümüzle gayret ediyoruz. Bu doğrultuda, Dünya
Bankasının Doing Business Raporu’nda dış ticaret alanında
bir önceki rapora göre 29 sıra kazanarak 42’nci sıraya yükseldik.
KOBİ düzeyinden başlayıp her seviyedeki ihracatçımıza
bu yıl 2 milyar 34 milyon TL civarında destek vermeyi öngörüyoruz. Bu
destekleri Türkiye’nin ihracat potansiyeline doğrudan katkı
sağlayacak olan alanlara veriyoruz. 2018 yılında genel ticaret
heyeti ve alım heyeti programlarıyla firmalarımızın
yaklaşık 16 bin adet iş görüşmesi yapmasını
sağladık. Hedefinde Türkiye’den dünya markaları çıkarmak
olan TURQUALITY Programı’nda 162 firmamızın 173
markasını destekliyoruz. Bu önemli programı günümüz
koşullarına göre yeni pazarlar ve yeni firmalar ekleyerek
desteklemeye devam edeceğiz.
Dubai,
Tahran, New York, Şikago, Londra’daki Türk ticaret merkezlerine ilave
olarak bölge ve talep odaklı 35 yeni noktada Türkiye ticaret merkezleri
kurmayı planlıyoruz.
İhracatçılarımızın
küresel pazarlara ulaşımını kolaylaştırmak üzere
yeni bir düzenlemeyle 12.975 ihracatçı firmamızın toplam 16.340
yetkilisine hususi pasaport alma yetkisi sağladık.
Çin,
Rusya, Hindistan, Meksika’ya yönelik olarak sektör ve eyalet bazında
hazırladığımız eylem planlarıyla faaliyetlerimizi
yoğunlaştıracağız.
Tüm
desteklerimizi ihracatçıya basit bir dille anlatan kolaydestek.gov.tr sitesini devreye aldık.
Yerinde
firma ziyaretleri kapsamında il il gezerek
ihracatçılarımızın sorunlarını ilk
ağızdan dinledik ve dinlemeye devam edeceğiz. Dış
ticaret bilgilendirme seminerleri düzenledik ve 28 odada ihracat destek
ofisleri kurduk.
Uluslararası
ticarette korumacı politikalar nedeniyle ihracatımızın
ticaret politikası önlemine tabi olan kısmı 2018
yılının ilk on ayında 8 katına çıkarak yüzde
4,7’ye yükselmiştir. Buna rağmen 2018 yılı on bir
ayında ihracatımız yüzde 7,7 artış göstermiştir.
Küresel
ticarette ülkemizin maruz kaldığı haksız uygulamalara
karşı gerekli önlemleri almak önceliklerimiz arasında yer
almaktadır. Bu kapsamda, ABD’nin ülkemize karşı
aldığı tüm önlemlere aynen ve çok kısa zamanda cevap
verdik. Dünya Ticaret Örgütüne gerekli mekanizmaları bir gün içinde
devreye sokarak “panel”e başvurduk. Son üç ay içerisinde
Bakanlığımız bünyesinde profesyonel bir ekiple
çalışarak Dünya Ticaret Örgütü nezdinde iki adet dava
kazanmış bulunuyoruz.
Yine,
hâlihazırda yetmişin üzerinde ürün grubunda 25 ülkeye karşı
dampinge ve sübvansiyona karşı önlem uygulamaktayız. Ülkemiz
alınan koruma önlemleri itibarıyla Dünya Ticaret Örgütü üyeleri
arasında 3’üncü sırada yer almaktadır.
Dünya
ticaretinde korumacı eğilimlerin arttığı dönemlerde
EXIMBANK gibi kuruluşların önemi daha da artıyor.
EXIMBANK’ın 2018 yıl sonunda bir önceki yıla göre finansman
desteği yüzde 12 artarak 44 milyar dolara ulaşacak. 2018 yıl
sonu itibarıyla ihracatçı sayısı yıllık bazda
yüzde 16 artarak 11 bine yükselmiş olup bu ihracatçı
firmalarımızın yüzde 70’i KOBİ’lerdir ve KOBİ’lerin
artışına destek veriyoruz. Ülkemizin ihracata açılan en
önemli kapılarından birisi de serbest bölgelerdir. Hedefimiz, tüm
dünyada son zamanlarda artış eğiliminde olduğu gibi özel
ihtisas serbest bölgeleri kurmak ve bu bölgelerde yazılım,
bilişim, yüksek teknoloji ve katma değeri yüksek ihracatı özel
olarak teşvik etmektir.
Ticaret
diplomasisi araçlarını ekonomik iş birliğinin
derinleştirilmesi amacıyla etkin bir şekilde kullanıyoruz.
Bu kapsamda, 2018 yılında 21 ülkeyle 131 ikili görüşme
gerçekleştirdik. Afrika’yla ekonomik iş forumu gerçekleştirdik
ve bunlardan ekim ayında gerçekleştirdiğimiz foruma Afrika’dan
27 ülke bakan ve bakan yardımcısı seviyesinde katılmış
bulunmaktadır.
Gümrük
birliğinin güncellenmesine yönelik muhataplarımızla
görüşmelerimizi sürdürüyor, aynı zamanda STK’ler ve onların
paydaşları ve iş ortaklarını da devreye alıyoruz.
İhracatımızı
artırmak ve küresel rekabetçiliğimizi güçlendirmek için
hâlihazırda aralarında dünyanın en önemli ülkelerinin de yer aldığı
17 ülke-ülke grubuyla STA müzakereleri devam etmektedir. İthalatın
ekonomik gereklilikler doğrultusunda, akılcı politikalarla
idaresine de ayrı bir önem atfediyoruz. Çok yönlü, dinamik, tutarlı
ithalat politikalarını uyguluyoruz.
Değerli
milletvekilleri, zamanımızın teknolojik gelişmelerden tam
manasıyla istifade ederek dijitalleşmeye dayalı, etkin,
hızlı, çözüm odaklı bir yaklaşımla gümrüklerimizi
dönüştürüyor, modernize ediyoruz. Yasal ticaretin önünü açtık, yasal
olmayan ticarete set çektik. Bu konuda hiçbir tavizimiz yok.
Sloganımız: “En kolay, en güvenilir ticaretin adresi olmak.” Gümrük
kapılarının modernizasyonu, genişletilmesi,
dijitalleşmesi ve ilgili yapılandırma
çalışmalarımız devam ediyor. Gerek gümrük idaresinin
gerekse yükümlülerin fiziki ortamda gerçekleştirdiği işlemleri
elektronik ortama taşıma noktasında
çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz.
Gümrük kapılarında araç bekleme sürelerinin kısaltılması,
işlem süreçlerinde standardizasyon, “tek pencere, tek durak”, Konteyner ve
Liman Takip Sistemi projelerimizi tek tek gerçekleştiriyoruz ve bunu
Türkiye geneline yaymak için gayret sarf ediyoruz.
Yetkilendirilmiş
yükümlü statüsüyle firmalarımıza daha hızlı, güvenilir
gümrük işlemleri vesilesiyle rekabetçilik avantajı sunduk. Bu
firmalar ihracatımızın yüzde 30’unu,
ithalatımızın yüzde 38’ini gerçekleştirmektedirler.
Yerinde
gümrükleme uygulamasıyla ihracatçılarımızın tesiste
gümrükleme işlemlerini gerçekleştirmelerini sağladık.
Gümrük Eşya Takip ve Analitik Performans Programı’yla gümrük
işlemlerinin her bir aşamasının etkin bir şekilde
izlenebilirliğini sağladık ve şeffaf gümrük
anlayışını hayata geçiriyoruz.
Hayata
geçirdiğimiz yatırımlar ve elektronik sistem programları
sayesinde 2018 yılbaşından bugüne kadar 45 ton uyuşturucu;
14,6 milyon ton kaçak sigara ve 11.500 ton kaçak akaryakıt
yakalamış, ele geçirmiş bulunmaktayız.
Gümrüklerde
tasfiyelik hâle gelen eşya ve araç ihaleleri şeffaf,
katılımcı ve örnek bir modelle 18 yaşını
doldurmuş tüm vatandaşlarımızın kullanımına
sunulan açık artırma, E-ihale mobil uygulama sistemiyle devreye
girmiş bulunmaktadır ve bugün itibarıyla 250 bin ihale
katılımcımız bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ithalatta yaptığımız ürün güvenliği
denetimlerinde son bir yılda yaklaşık 500 milyon adet ürünü
temsilen alınan numunelerden 14 milyon adedinin test sonucu ülkemize
girişini engellemiş bulunuyoruz. Tüketicilerin sağlık ve
güvenliğini tehdit eden ürünlerin ilan edildiği Güvensiz Ürün Bilgi
Sistemi’ni online olarak Eylül 2018’de devreye soktuk.
Küresel
bazda 3,9 trilyon dolar büyüklüğündeki bir pazara hitap eden helal ürün
hizmet talebinin arttığını göz önüne alarak Helal
Akreditasyon Kurumunu faaliyete geçirdik. Tüketicinin korunmasıyla ilgili
haksız fiyat artışları şikâyet sistemi mobil
uygulamasını gerçekleştirdik.
Ticaretin
kolaylaştırılması yönünde ticaret sicil müdürlüklerinin
şirket kuruluşlarında tek temas olmasını
sağladık. Şirket ticari işlemlerine ilişkin tüm ticari
sicil işlemlerinin elektronik ortamda yapılmasıyla Merkezi Sicil
Kayıt Sistemi’ni kurduk.
Toplam
lisanslı depo kapasitemizi 3 milyon 200 bin 967 tona
ulaştırdık. Türkiye ürün ihtisas borsasını kurduk.
2019 yılı hasat dönemine kadar faaliyete geçireceğiz. Perakende
işletmelere ilişkin gerekli işlemlerin etkin bir şekilde
yapılması amacıyla Perakende Bilgi Sistemi’nin kurulmasına
yönelik çalışmalara başladık. Elektronik ticaretin
payının artırılması, e-ticarette güvenlik
kaygılarının giderilmesi, hizmet kalitesinin
artırılması amacıyla Güven Damgası Sistemi’ni
faaliyete geçirdik. Ticari aktörlerin finansmana erişimini
kolaylaştırmak amacıyla Taşınır Rehni Kanunu’nu
çıkardık. Esnaf ve sanatkârımız için sorunları çözmek,
onların ekonomimize ve ihracatımıza daha büyük katma değer
üretmesini sağlamak üzere çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Bu kapsamda esnafımızın finansman sorunlarını
çözmek için 1 milyar 472 milyon kaynak ayrılmış olup 202.190
esnaf, sanatkâra 17 milyar 470 milyon TL kredi
kullandırılmıştır. 2019 yılı bütçesinde
yaklaşık 1 milyar 880 milyon TL’lik faiz destek kredisi
ayrılacaktır. Esnaf, sanatkârımızın sorunlarını
çözmek için onlara temerrüde düşen borçlarında faiz indirim
desteği sağladık. Bunun dışında, esnaf ve
sanatkârı bilgilendirme toplantıları, esnaf ve
sanatkârımıza teknoloji kullanımının
artırılması ve e-ihracatı yönlendirmesi amacıyla
e-ticaret eğitimleri düzenledik ve düzenlemeye devam edeceğiz.
Bakanlık olarak 1994’ten beri güncellenmeyen Rekabet Kanunu’nun güncelleme
çalışmalarını, günümüz koşullarını,
ülkemizde doğrudan yabancı yatırımların yüzde 70’ini
oluşturan AB rekabet hukukunun 2003, 2008, 2010 yılı
güncellemelerini dikkate alarak tamamladık.
Konuşmamın
bu bölümünde 2019 yılına ilişkin hedeflerimiz ve projelerimizden
bahsetmek istiyorum. İhracatımız yüzde 7,1 artışla
yeni ekonomi programındaki beklenti olan 182 milyar dolara
ulaşması, ithalatımızın bu hedef doğrultusunda
244 milyar doların altında gerçekleşmesi; bu hedefler
doğrultusunda dış ticaretimizle ilgili geliştirici önlemler
alırken bir yandan da üretim kapasitemiz ve rekabetçilik gücümüzü
artıracağız. Ticaret diplomasimizi hızlandıracak, daha
fazla ticaret ve alım heyetleri düzenleyecek, pazar çeşitlendirmesini
sağlayacak, mevcut pazarlarda derinleşme faaliyetimizi sürdürecek,
hedef ve öncelikli ülkelerde yeni pazarlara giriş olanaklarını,
yeni stratejilerle ortaya çıkaracağız. Ticaret ataşelerini
yerel ekiplerle beraber güçlendirerek daha etkin, daha aktif, daha dinamik,
daha görünür olmalarını sağlayacağız.
2019
yılında yirmi ülkeyle KEK ve JETCO toplantıları
yapmayı hedefliyoruz. Çin, Hindistan, Meksika, Rusya pazara giriş
eylem planlarının uygulamasına geçeceğiz. Japonya,
Ukrayna’yla yürütülen STA müzakerelerini tamamlamayı, diğer STA’larla
ilgili görüşmeleri tamamlamayı, yürürlüğe koymayı
hedefliyoruz.
Üretim
ve ihracatımızın niteliğini değiştirerek ve
ihtisas serbest bölgelerimizde teknoloji, yazılım, bilişim
ihracatına destek vererek daha fazla AR-GE, teknoloji, inovasyon ve
tasarım içeren ürünlerin ihracatının
ağırlığını artırmak için desteklerimizi bu
yönde artıracağız. Devlet yardımları kapsamında
firmalarımızı günün rekabet koşullarına uygun olarak
desteklemeyi sürdüreceğiz. Türk ihraç ürünlerine yönelik muhtelif
ülkelerde başlatılan ticaret politikası önlemlerine
karşı ulusal ve uluslararası platformlarda
ihracatçılarımızın haklarını savunmaya devam
edeceğiz.
Nisan-Ekim
2019 tarihlerinde 100’ün üzerinde ülke ve uluslararası kuruluşun
katılımıyla gerçekleştirilen 2019 EXPO Pekin’e
katılım sağlayarak ülkemizin kültürünü ve tarihî zenginliklerini
tanıtacağız. İthalatın her aşamasını
hassasiyetle takip ederek gerekli önlemleri alacağız. Dış
ticarete konu ürünlerin güvenilirliği ve kalitesini artırmak
amacıyla ürün güvenliği ve denetimi faaliyetlerini en etkin
şekilde gerçekleştireceğiz. Ürün güvenliği ve teknik
düzenlemelere ilişkin çalışmalarımızı
tamamlayarak AB mevzuatına uyumlu hâle getirecek, ürün güvenliği
sistemimizi de modernize edeceğiz.
Tüketicilerimizin
ve firmalarımızın tüketici hakları konusunda bilinç
düzeyini artırmaya devam ederek “bilinçli tüketici, basiretli tacir”
anlayışımızı sürdüreceğiz. Hizmet sektörlerine
uluslararası rekabet gücünün ve hizmet ihracatımızın
sürdürülebilir bir şekilde artırılması amacıyla
Bakanlığımız tarafından hizmet sektörlerine yönelik
olarak uygulanan destek programlarını etkili bir şekilde
uygulamaya devam edeceğiz. Perakende işletmelerin açılış
ve faaliyetleriyle kapanışında gerekli başvuru
işlemlerinin yapılması, kurum, kuruluşlara iletilmesi,
değerlendirilmesi, bu işletmelere yönelik veri tabanı
oluşturulması ve bilgi paylaşımının
sağlanması amacıyla Perakende Bilgi Sistemi’nin kurulmasına
yönelik çalışmaları sürdüreceğiz. Türkiye Ürün İhtisas
Borsasıyla lisanslı depolardaki tarım ürünlerinin, ürün
senetlerinin elektronik ortamda alım satımını tamamen
gerçekleştirecek, hızlı, güvenilir biçimde tek bir platformdan
yapılmasını sağlayacağız.
Reel
sektörün önemli fonlama araçlarından olan bonolarda karekod sisteminin
altyapısını oluşturup bonolarda karekod sisteminin ticari
hayatta aktif ve güvenilir olarak kullanılmasını
sağlayacağız. Taşınmaz ve ikinci el
taşınır ticaretine yönelik çıkardığımız
yönetmeliklerin etkin şekilde uygulanmasını sağlayarak bu
alanda köklü dönüşüm sağlayacağız.
Toptancı
hallerinin, sebze meyvelerin yanı sıra, et ve et ürünleri, süt ve süt
ürünleri, su ürünleri, arı ürünleri, kesme çiçeğin de ticaretinin
yapılabildiği modern hizmet tesislerine sahip toptan gıda
merkezlerine dönüştürülmesini, ayrıca üretici örgütlerinin pazar
paylarının artırılması, üretici örgütlerine vergi
avantajı getirilmesi, üretici örgütlerine toptancı halindeki iş
yerlerinin yüzde 30’unun ayrılması ve iş yerlerinin de yüzde 75
indirimli kiralanmasını sağlayacağız.
İnsan
kaynağına ve teknolojiye yaptığımız
yatırımların ülke güvenliği ve ekonomisi ile toplum
sağlığı üzerindeki olumlu sonuçlarını
alıyoruz. Kara kapıları, havaalanı, deniz limanlarında
en modern ve en ileri teknolojiyi kullanmaktayız. 2019 yılında
ticareti kolaylaştıracak, yasa dışı eşya
trafiğini önleyecek her türlü yeni sistem ve ekipmanı gümrük
kapılarımızda kurmaya ve teknolojik kapasitemizi artırmaya
kararlılıkla devam edeceğiz. Bir taraftan yasal ticareti
kolaylaştırıp hızlandırmaya devam ederken diğer
taraftan potansiyel tehditlere odaklanıp yasa dışı
ticaretle etkin şekilde mücadele edeceğiz.
Ülke
genelinde kooperatifçilik bilincini ve farkındalığını
artırarak mevcut kooperatiflerin kurumsal yapılarını
güçlendirip yeni alanlarda kooperatiflerin kurulmasını, kadın
kooperatiflerini teşvik ederek kooperatifçiliğin ülke ekonomisine
katkısını artıracağız.
EXİMBANK’ın
toplam finansman desteğini yüzde 10 artırarak 48,4 milyar dolara
yükseltecek, ülkemiz ihracatının yüzde 27’sine finansman
sağlamış olacağız. Firma sayısını yüzde
12 artırarak 12.320’ye çıkmasını hedefliyoruz, KOBİ
payının yüzde 70’i aşmasını amaçlıyoruz.
Ticaret
Bakanlığımızın sizlere takdim olunan amaç ve
faaliyetleri doğrultusunda kullanılmak üzere 2019 yılı
bütçesi toplam 5 milyar 693 milyon 573 TL’dir. Bu meblağın 1 milyar
328 milyon 424 bin TL’si personel giderlerine, 207 milyon 138 bin TL’si SGK
prim giderlerine, 238 milyon 301 bin TL’si mal ve hizmet alım giderlerine,
140 milyon 549 bin TL’si sermaye giderlerine, 1 milyon TL’si sermaye transferine
ayrılmışken 3 milyar 778 milyon 161 bin TL’si cari transfere
yani büyük ölçüde ihracatçı ve ticaret erbabının
desteklenmesiyle ilgili giderlere tahsis edilmiştir. Tüm bu ödenekler
hedeflerimize ulaşmamızda lokomotif görevi üstlenen tüm paydaşlarımıza,
özellikle ihracatımıza daha fazla destek vermek amacıyla
kullanılacaktır.
Bakanlığımızın
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Zamanlamanız mükemmeldi,
sağ olun.
Şimdi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez…
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, konuşmaya başlamadan önce, çok özür
dilerim, aldığımız bir haberi hem milletvekillerimize
duyurmak açısından…
BAŞKAN
– Konuşmadan sonra alalım Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayhay. Acil bir durum olduğu için yani.
BAŞKAN
– Buyurun, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Manisa ili Soma
ilçesindeki maden ocağında meydana gelen göçükte yaralanan
işçilere şifa dilediğine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Soma’da maden işçilerinin üzerine kaya düştü. 11
işçimizin yaralandığı belirtiliyor. Çalışmalar
devam ediyor. Bu konuyla ilgili arkadaşlarımızdan bilgi
alabilirsek Meclisin bilgilendirilmesini rica ediyorum. Yaralılara acil
şifalar diliyorum. Geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN
– Geçmiş olsun.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ – Sayın Başkan,
değerli üyeler; sözlerime başlamadan önce,
uğradığı saldırı sonucu şehit olan Rize
İl Emniyet Müdürümüzü rahmetle anıyor, yakınlarına
başsağlığı diliyor, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Biraz
önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin bu haberi bir iki dakika önce bana
ulaştı. Yani şu anda bir can kaybı söz konusu değil
ama arkadaşlar da, ekip de orada, yaralıları kurtarmaya
çalışıyorlar. Geliştikçe de ben kamuoyunu
bilgilendireceğim.
Öncelikle,
bugün burada Bakanlığımızın bütçe görüşmeleri
kapsamında yapılan eleştirileri dikkate
aldığımızı ve alacağımızı ifade
ederek sözlerime başlamak istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda da oldukça
verimli, değerli bir çalışma söz konusu olmuştu. Aslında
Enerji Bakanlığı olarak millî enerji maden
politikamızı üç temel ayak üzerine yerleştirdiğimizi ifade
etmiştik: Arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir
piyasalar.
Baktığımızda
siyasi partilerin kendi ideolojik yapılarına yakın olarak
bazı yaklaşımları olduğunu ama yüzde 50 oranında
bir ortak paydayı yakaladığımızı söyleyebilirim.
Arz güvenliği konusunda bugün her grup… Evet ülkenin arz güvenliği
önemlidir “Kimseyi karanlıkta bırakamayız, soğukta
bırakamayız, yolda bırakamayız.” mantığı var
ama çözüm önerileri ve yaklaşımlar arasında bir
farklılık söz konusu aslında. Yerleştirme konusunda da
büyük oranda bir ortak fikir geliştiğini söyleyebilirim. Yerli
kaynakların özellikle yenilenebilir kaynakların sonuna kadar
kullanılması konusunda bir fikir birliği var. Belki orada kaynak
çeşitliliği açısından
farklılaştığımız noktalar söz konusu. Özellikle
bazı siyasi partilerimizin nükleer enerjiye öteden beri olan mesafesini
bugün burada bir kez daha müşahede etmiş olduk. Biz de defaatle
nükleer enerjinin onların korktuğu kadar önemli etkileri olmadığını
söyledik ama herhâlde bu süreç ve tartışma devam edecek. Dünyada da
nükleer teknolojiler başladığından bugüne aslında
tartışılıyor ama bugün baktığımızda,
biraz önce konuşmacılarımız da ifade etti, Fransa da yüzde
72 civarında enerjisini nükleer enerjiden elde ediyor. Ada memleketlerinde,
Japonya da hakeza öyle, Amerika Birleşik Devletleri’nde var, Avrupa
Birliğinin ortalaması yüzde 25 civarında. Demek ki nükleer
enerjiden kolay kolay vazgeçmeyeceğiz. Özellikle sıfır emisyon
üretmesi açısından baktığınızda temiz
teknolojiler arasında sayılan bir enerji kaynağı. Biz bu
süreçte elli yıl arkadan geliyoruz baktığımızda ama
inşallah elli yıl sonra da olsa bu teknolojiye ülke olarak
kavuşmuş olacağız. Nükleer teknolojiye sadece enerji olarak
bakmak doğru değil; tıptan tarıma kadar birçok alanda
aslında bugün istifade ediyoruz. O açıdan, teknolojiye bütüncül
olarak bakmanın bu anlamda faydası olacağını
düşünüyorum.
Diğer
bir önemli konumuz öngörülebilir piyasalar. Burada da aslında AK
PARTİ öteden beri serbest piyasaya inanan, müteşebbisin önünü açan,
girişimciyi koruyan yapısıyla… Baktığınızda,
özellikle son on altı yılda enerji sektöründe bir başarı
hikâyesi yazılmışsa burada özel teşebbüsün girişiminin
son derece önemli katkısı var. Sadece elektrik sektöründe 100 milyar
dolarlık bir yatırım söz konusu ve burada gerçekleştirilen
yatırımın büyük bir kısmı, neredeyse yüzde 90 ve
üzerinde büyük kısmı da özel sektör eliyle yapıldı. Bu,
birlikte kamu-özel sektörün bir başarı hikâyesi. Eğer bugün
elektrikler kesintisiz yanıyorsa ve doğal gaz ocağınıza
kesintisiz geliyorsa burada serbest piyasa ekonomisinin ve buna inanan
insanların, Düzenleme Kurumu dâhil etkin denetlemenin son derece büyük
etkisi vardır; Avrupa Birliği müktesebatıyla da uyumlu bir
gelişmedir. Bu süreç bu şekilde devam edecek. Partilerimizden bir
kısmı tabii, daha çok kamu eliyle bunların
yapılmasını arzu ediyor ama geçmiş yılları
hatırlayacaksınız, Devlet Su İşlerinin yirmi yıl
bitmeyen projeleri vardı, o proje bitecek ve oradan elektriği
alıp biz şehirlerimize ileteceğiz mantığıyla
hareket ediyorduk; bugün, hamdolsun, başlayan işler projenin
büyüklüğüne bağlı olarak değişmekle birlikte
beş-altı yıl içerisinde artık finalize edilebiliyor.
Biz
sadece bu politikalar üzerinde durmadık, son dönemde bir de
önceliklerimizi kamuoyuyla paylaştık. Bunlar arasında politik
sürdürülebilirlik… Hamdolsun, son on altı yılda AK PARTİ
hükûmetleri, aslında bakanlar değişse bile aynı
bakanlıkta birbirini destekleyen politikalarla devam ettiler. Politik
sürdürülebilirlik bizim için son derece önemli.
İkincisi
finansal sürdürülebilirlik çünkü özel sektörün -hatta kamu da bunun içerisinde-
mali hayatlarını, finansal hayatlarını devam ettirebilmesi
için bu açıdan desteklenmesi ve serbest piyasa koşullarına göre
makul bir kâr anlayışıyla bu hayatlarını devam
ettirmesi gerekiyor.
Diğer
bir önemli ilkemiz de katılımcılık. Tüm paydaşlarla,
piyasayı etkileme potansiyeli olan konuları hem sektörle hem de
tüketicilerle paylaşarak düzenlemeleri ondan sonra hayata geçirmek gibi
bir ilkemiz söz konusu.
2017
yılı ve 2018 yılı ilk on ayında devreye alınan
elektrik santrallerine baktığınızda, aslında tarihî
bir rekor kırdık; 13 bin megavat. Birçok Avrupa ülkesinin mevcut
kurulu gücünden daha fazla kurulu gücü inşa ettik ve bunların büyük
bir kısmı, 8 bin megavatı da güneş ve rüzgâr olmak üzere
yenilenebilir kaynaklardan oluşmaktadır.
Attığımız bu adımlarla, elektrik üretimimizde yerlilik
oranını yüzde 50’lere çıkarmış durumdayız.
Yaptığımız planlamalar doğrultusunda, inşallah,
bu yerli kaynaklardan elektrik üretim miktarımızı yüzde
60’ların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. An itibarıyla,
kurulu gücümüz itibarıyla baktığımızda, elektrik
kurulu gücünde, aslında yerli ve yenilenebilir kaynakların oranı
yüzde 65 ancak kesintili kaynaklardan elektrik ürettiğimiz için, onun toplam
üretimdeki payı nispi olarak daha düşük olmaktadır, buna da
dikkat etmekte fayda var.
En
önemli konularımızdan birisi ithalat
bağımlılığını azaltmak. Biraz önce
sayın hatipler de ifade ettiler. Enerjide dışa
bağımlılığa baktığımızda, birincil
enerji kaynakları açısından baktığımızda,
doğrudur, yüzde 75’ler civarında bir ithalat
bağımlılığı var. Elektrik enerjisi
açısından baktığımızda yüzde 50’ler
civarında. Maalesef, petrol ve doğal gaz kaynakları
açısından yeterli bir ülkeye sahip değiliz, bu noktada
aramalarımızı artırdık. O açıdan, yerli kömürü
ithal ürünlerin ikamesi anlamında bir alternatif olarak görüyor ve o
konudaki yatırımlarımızı, hamlelerimizi süratle
artırıyoruz.
Doğal
gaz konusunda talebin sorunsuz karşılanabilmesi için de
uluslararası birçok projeyi başlattık. Geçtiğimiz haziran
ayında, bildiğiniz, yakından takip ettiğiniz gibi
TANAP’ı işletmeye aldık. Oradan yaklaşık 6 milyar
metreküplük bir gaz akışı ülkemize sağlanacak, 10 milyar
metreküp de ülkemizi katederek Yunanistan üzerinden Avrupa pazarlarına
gidecek bir projeyi hayata geçirmiş olduk.
Yine,
TürkAkımı, son dönemde uluslararası ölçekte geçerliliği
olan en büyük projelerden birisi. Geçtiğimiz ay, biliyorsunuz, bunun deniz
kısmındaki işlerinin bitim törenini yapmış olduk,
inşallah, 2019 yılı sonunda da TürkAkımı’nı
işletmeye açmış olacağız.
Keza
depolama konusu son derece önemli. Özellikle doğal gaz
kışın talebi yüksek bir ürün çünkü havalar soğuyunca
ısınma talebi artıyor, onun için depolara ihtiyacınız
var. Biz depolara yapmış olduğumuz yatırımla hem yüzer
LNG depolarıyla hem de yer altı depolarıyla kapasiteyi 2-3 misli
artırdık ve bugün itibarıyla sisteme 303 milyon metreküp
doğal gaz verebilir hâle getirdik. Bunun anlamı şu: Geçtiğimiz
yıllarda zaman zaman -vatandaş belki çok fark etmiyordu-
kısıntı, kesinti uyguluyorduk; hamdolsun, artık o
kısıntı, kesintiler kalktı, 250 milyon metreküpü bir gram
eksiltmeden geçtiğimiz yıl sisteme verdik. Bu, son dönemde
yapılan depolardaki kapasite artışıyla
sağlanmış oldu. Hedefimiz toplam doğal gaz talebinin yüzde
20’si oranında bir depolama kapasitesini ülkeye kazandırmak. 303
milyon metreküpün yaklaşık yarısı boru hattından,
yarısı da depolardan geliyor. Dünyanın her yerinde böyleydi.
Hamdolsun geçen yıl itibarıyla bu hedefi de gerçekleştirmiş
olduk.
Bir
diğer iyi haberimiz, tabii, seksen ilimize ulaştık,
inşallah yıl sonunda Hakkâri’ye de doğal gazı
götüreceğiz ve bununla birlikte seksen bir il de doğal gaza
kavuşmuş olacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
An
itibarıyla ülke nüfusunun yüzde 70’i doğal gaza erişebilir
durumda, yüzde 62 de fiilen doğal gaz kullanıyor. Bu sayıyı
artırıyoruz. Geçtiğimiz yıl yüz yeni ilçeye doğal gaz
götürdük. Bu sene ilk yüz günlük plan kapsamında kırk iki ilçeye
götürdük. Yıl sonuna kadar inşallah 70’in üzerine çıkacağız
ve böylece Türkiye’deki toplam ilçe sayısının
yarısından fazlasına doğal gazı götürmüş
olacağız.
Türkiye’nin
enerjide bağımsızlığa ulaşabilmesi için denizde
ve karada doğal gaz ve petrol aramalarını artırması
gerekiyor. Bu kapsamda Barbaros Hayrettin Paşa’yla
yaptığımız sismik çalışmaları kesintisiz
devam ettiriyoruz. Özellikle şu anda Akdeniz’de, Kıbrıs
açıklarında bu aramalarına devam ediyor. Ama arama yetmiyor,
bunu çıkartmak lazım, dolayısıyla sondaj yapmak gerekiyor
ve sondaj gemimiz Fatih’i de aldık. Yaklaşık bir buçuk ay önce
de ilk sondajı Antalya açıklarında başlattık.
İnşallah orada üç dört ay içerisinde netice almayı
planlıyoruz.
Şimdi
ikinci bir gemimiz daha geliyor Fatih gemisine, o da yola çıktı. Ocak
sonu itibarıyla Akdeniz sularına girmiş olacak. Hem ikinci
gemimiz -adını ben şimdi açıklamayayım- hem de birinci
gemimizde, Fatih ve diğer gemimizde Akdeniz’de ve Karadeniz’de bu
hidrokarbon aramalarına devam edeceğiz. Âdeta Akdeniz kazan, biz
kepçe arıyoruz karış karış. Dua edin, bulalım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli üyeler; 2000’li yılların
başlarında elektrik üretim tesisi kurulu gücümüz 30 bin megavattan
bugün neredeyse 90 bin megavatlara geldi, aslında 3 kat katlamış
olduk. Üretim miktarımız 125 milyar kilovatsaatti, an itibarıyla
300 milyar kilovatsaati aşmış durumdayız; 2,5 katından
fazla yükselme var. Artan talebi de karşılamış olduk.
Şimdi,
biraz önce eleştirilerde “Aslında arz fazlamız var, niye
yatırımlar devam ediyor.” denildi ama ülke geliştikçe, kalkındıkça
talep artıyor, bizim araştırmalarımız ve
incelemelerimiz onu gösteriyor. Ülkenin her yıl büyüdüğü GDP
oranında, en az asgari düzeyde elektrik talebi artıyor. Bu da
ortalama yüzde 5-6 oranında bizim arz tarafını
artırmamız gerekiyor. Arz fazlalığının şöyle
bir faydası da var: Serbest piyasa mantığında rekabet
oluşturabilmek açısından da aslında yani fiyatların
daha makul seviyelere inmesi açısından da önemli bir
katkısı söz konusu.
Bir
diğer önemli alanlarımızdan birisi YEKA, yenilenebilir enerji kaynak
alanlarıyla alakalı çalışmalarımız. Burada da ilk
ihaleleri geçtiğimiz yıl hem rüzgârda hem güneş santralinde
yapmıştık. Önümüzdeki yıl bunu hem rüzgârda hem
güneşte bin megavat artırıyoruz. Bildiğiniz gibi, burada
aynı zamanda yerli teknoloji kullanma ve üretim şartı da
getirmiş olduk. O da ülkede bir teknoloji transferi ve istihdam
artışı açısından da önemli bir konu olarak
gündemimizde yer almaktadır.
Kaliteli
elektrik için sadece enerji üretim santrallerini artırmanız
gerekmiyor. Bu iletim şebekesi ve dağıtım şebekesini
yani Keban’da, Türkiye’nin dört bir tarafında ürettiğimiz bu
elektriği 81 milyon vatandaşa -yaklaşık 40 milyon sayaç
demektir- ulaştırabilmek için ciddi bir şebeke yatırımı
yapmanız gerekiyor ve o yaptığınız
yatırımın eskiyen taraflarının yenilenmesi ve kapasite
artışının da sağlanması gerekiyor. Bu kapsamda
2016-2020 yılları arasında bunun 30 milyar liralık bir
yatırım harcaması yapıldı, yapılacak. Bunun 12
milyar lirası iletim hatlarına, 18 milyar lirası elektrik
dağıtım hatlarına. Şöyle bir eleştiri
gelmişti, geçmişte kamudayken yatırım daha fazla diye.
Arkadaşlara özellikle sordurdum, 2006-2010 yılları ki
ağırlıklı olarak kamunun işlettiği dönemlerdir, o
dönem beş yılda yapılan yatırım tutarı 4,3 milyar
TL nominal, rasyonel olarak kıyasladığınızda 2 kat net
bir artışla aslında yatırım miktarı
artmış oldu.
Diğer
bir konumuz yerli kömür. Şimdiye kadar yaptığımız
keşiflerle 17,5 milyar tonun üzerinde bir keşif yakalamış
olduk, bunun ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Hem
ısınma amaçlı hem de elektrik üretimi amaçlı bu yerli
kaynağımızı sonuna kadar kullanmak durumundayız.
Burada yaptığımız çalışmalarda önümüzdeki
inşallah beş altı yıl içerisinde 5 bin megavat yerli kömüre
dayalı termik santral kurduğumuzda önemli bir ithal
açığının ithal ikamesini de sağlamış
olacağız.
Geçtiğimiz
günlerde Bakanlığımızın önceliğiyle ithal kömüre
dayalı santral sahipleriyle yerli kömür üreticilerini bir araya getirdik.
Dedik ki: Kömürünüzü üretin ve santrallerde yakın. Bazı teknik
sorunlar vardı aslında kazanların ve tesislerin
tasarımı açısından, onlar da büyük oranda
aşıldı, belli oranda
karıştırıldığında yerli kömür sorun
yaratmayacak gibi gözüküyor. Bu durumda ilk etapta şu anda biz çünkü ithal
kömür için santrallere 23 milyon ton civarında bir kömür ithal ediyoruz,
yüzde 10’luk bir bölümünü yerli kömürden sağlamış
olacağız. Bunun parasal değeri de yaklaşık 414 milyon
dolar, bunu 2 katına çıkartma oranı teknik olarak da mümkün.
Bir
diğer müjdeli haberimiz, Zonguldak Milletvekillerimiz biz oraya gittiğimizde
de sık sık ifade ettiler, burada da söylediler, ne zaman işçi
alınacak diye. Biliyorsunuz seçimlerden önce Sayın
Cumhurbaşkanımız oraya gidip 1.500 işçi sözü vermişti,
biz de gittiğimizde dedik ki: Sayın
Cumhurbaşkanımızın sözü bizim için talimattır,
gereğini yapacağız, kararname de çıktı, 1.500
işçiyi Türkiye Taş Kömürlerine alacağız inşallah. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Açık 6.500 Sayın Bakanım, 6.500
işçi açığı var, bin tanesi de emekli olacak yıl
başında.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uyguladığımız
projelerle özellikle yüksek nitelikli, katma değerli ürünlerin madencilik
alanında hayata geçirilmesi için önemli bir çalışma daha
başlattık. Uç ürün üretmek şartıyla maden
sahalarımızı ihaleye çıkarıyoruz. Bunlardan 3
tanesinde ilana çıktık. Ocak ayı itibarıyla inşallah
onları da yapmış olacağız. Katma değeri yüksek
ürünleri üretmek gibi bir hedefimiz var. Ham madde olarak
sattığınız bir ürün için 1 lira kazanıyorsanız
bunu yarı mamul hâline getirdiğinizde 7-8 kat, uç ürün hâline
getirdiğinizde 25-30 kat daha fazla katma değer üretme
imkânınız var. Aklımızı katarak biraz daha fazla
değer katmanın çarelerini arıyoruz. Bu anlamda da mevzuat
altyapısının da değişikliğini yapmış
olduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bor konusuna sıkça
değinildi. Türkiye, biliyorsunuz, dünyadaki bilinen bor rezervlerinin
yaklaşık 66’sına sahip. Pazar payımız yüzde 57. Rezerv
kadar pazar hedefiyle hareket ediyoruz. Geçtiğimiz yıl Eti Maden
rekor kırmıştı, üretim ve satış rekoru. Bu rekoru
bu sene egale ediyoruz, 2 milyon 350 bin tona çıkartacağız.
Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir satış hedefi var.
Neredeyse ürettiğimizin yüzde 95’i civarında da bir ihracat
kapasitesi yakalamış durumdayız. Dünyanın 1 numaralı
bor üreticisi durumundayız. Ama tabii “Boru rafine mi üretiyorsunuz?” diye
bir soru gelmişti. Evet, rafine yapıyoruz şu anda, büyük oranda
rafine yapıyoruz. Fakat bordan başka ürünler yapma imkânı da
var. Bunlarla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor.
Bor,
kimyacılar bilir, aslında “kimyasal tuz” demek. Bordan mamul tek
başına bir şey yok ama borun içerisinde olduğu birçok madde
olabiliyor; cam, çelik, gübre, seramik gibi. Bu alanlarda da, bunların
kullanım alanlarının çeşitlendirileceği alanları
da çalışıyoruz. BOREN özellikle üniversitelerimizle bu anlamda
çok yakın temas içerisinde. Eti Maden, yabancı iş
ortaklarıyla görüşüyor. Özellikle savunma sanayisinin ihtiyaç
duyduğu nitelikli çelik yapımında da yine bordan yararlanma gibi
bir hedefimiz söz konusu.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Bormatikin yatırım talebini niye kabul etmiyorsunuz?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Bu teknik
altyapıyı yapmak yeterli değil, piyasa
mantığının da kendi içerisinde çalışması
lazım. Bundan yaklaşık üç sene önce EPİAŞ devreye
girdi. EPİAŞ, enerji borsası, aslında elektrik ürünlerinin
ve doğal gaz ürünlerinin alınıp satıldığı
bir borsa hâline getirildi. Elektrik ürünlerindeki satış üç
yıldır gayet başarılı gidiyor. Bu sene ilk defa
doğal gazda da günlük doğal gaz ticaretinin yapılabileceği
bir platformu hizmete açmış olduk. Bu bölgede yani güneydoğu
Avrupa bölgesinde ilk defa doğal gaz ticaret platformu olan ülkeyiz. Bunun
gelecekte bize şöyle faydası olacak: Özelikle 6-7 kaynaktan biz
doğal gaz ithal ediyoruz, Rusya, Azerbaycan, İran ve LNG olarak
Cezayir, Katar, Nijerya gibi ülkelerden. 8-10 çeşit kaynak ülkenin
ürünlerini burada buluşturduğumuzda burada bir borsa
oluşturabilirsek o zaman burada oluşacak fiyat ve endeksle hem kendi
ülkemiz açısından hem de yakın coğrafya, güneydoğu
Avrupa ülkeleri açısından da önemli bir borsa özelliği olma
imkânına da kavuşturmuş olacağız. Çevreyle ilgili
olarak bazı hususların altını çizmek istiyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Vatandaş doğal gaz alamıyor, onu söyleyin
Sayın Bakan.
BAŞKAN
– Sayın Akar, lütfen…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ya Başkan, ağzımızı
açtırmıyorsun.
BAŞKAN
– Tamam, kürsüye gelip konuşmadın sen.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Soracağız, Bakan cevap verecek.
BAŞKAN
– Yeter, kürsüde söz verdik, sana söz vermedik, yok böyle yerinden konuşup
bağırmak.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Böyle bir şey olur mu ya.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Bir Enerji
Bir Nefes diyerek ağaç kampanyası başlattık. Bu sene yeni
alınan her elektrik abonesi için, her doğal gaz abonesi için bir
ağaç dikiyoruz. Yetmez, bu sene trafiğe çıkan her lastikli araç
adına bir ağaç diktireceğiz sektöre. Yetmez, her üretilen 100
ton kömür için de bir ağaç dikeceğiz. Yaklaşık 5 milyon
ağacımız olacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Böylece hem enerji alanında hem de tabii kaynaklar
alanında çevreye gösterdiğimiz değeri bir kez daha
göstermiş olacağız.
Paris
iklim konusu var, bildiğiniz gibi yakından takip ediyoruz ama bu
konuda adalet istiyoruz. Özellikle gelişmiş ülkelerle aynı
kefeye konmanın bizim gibi gelişmekte olan ülkeler
açısından son derece negatif ayrımcılık olduğunu
ve bunun düzeltilmesi gerektiğini ifade ettik. Bu konudaki
girişimlerimiz de devam ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bakanım, buyurun.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Verimlilikle
alakalı çalışmalarımız: Geçtiğimiz yıl sonunda
Ulusal Eylem Planı’nı hazırladık. 55 adet eylem planı
çıkarttık. Bunları uygulamaya başlıyoruz.
İnşallah 2023 yılına kadar 23,9 milyon TEP enerji tasarrufu
–TEP, ton eş değer petrol- sağlayacağız. Bunun
yaklaşık değeri 8,5 milyar dolar civarındadır. Bu da
enerji tüketiminin baz senaryoya göre yüzde 14 daha az tüketilmesi
anlamına geliyor.
Burada
81 milyon vatandaşımızın yapması gereken hususlar var;
sadece kamunun veya özel sektörün yapacağı şeyler değil. O
açıdan burada toplumu bilinçlendirmenin son derece önemli olduğunu
ifade etmek istiyorum. Konutlarımızda hâlâ ısı
yalıtımı sorunu yaşıyoruz. O açıdan bu konunun
üzerinde ağırlıklı durmamız gerekiyor.
MTA’nın
sondajlarıyla ilgili bir iki bilgi vermek istiyorum. 2000’li
yılların başında yılda sadece 30 bin metre sondaj
yapabilen MTA, bugün itibarıyla 1,5 milyon metreyi aştı, tarihî
bir rekordur, geçtiğimiz yıl 1 milyondu. Demin ifade ettim, denizde
nereyi arıyorsak karada da arayacağız, havadan da
aramalarımızı başlattık. 2 tane
uçağımız, şu anda Türkiye’de aşağı
yukarı yüzde 80 uçuşunu yaptı. Havadan jeofizik görüntüleme
yapıyoruz yerin altındaki varlıkların keşfi
açısından. Burada da yaptığımız
değerlendirmeler var. Bunu ben daha sonra paylaşacağım.
Bulduğumuz önemli keşifler var. Bulduğumuz keşiflerin yaklaşık
toplam tutarı 100 milyar dolar, sırf son iki yılda bu arama
çalışmalarından elde ettiğimiz keşifler sonrası.
Süremin
azaldığının farkındayım, son cümle:
Atalarımızdan bize miras kalmayan, aslında tam tersine
neslimizden ödünç aldığımız dünyamız ile ülkemizin
geleceği ve çocuklarımızın yarınları için
yüklenmiş olduğumuz emanetin farkında olarak enerjimizi daha
müreffeh bir Türkiye için harcamaya devam edip “Önce insan” düsturuyla Enerji
ve Tabii Kaynaklarda ulaşmış olduğumuz
başarıyı yeterli görmek yerine daha iyisini milletimize sunmak
gayreti için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Bu vesileyle
Bakanlığımız merkez teşkilatı ile bağlı
ve ilişkili kuruluşlar için toplam 2,863 milyar 608 milyon TL olan
2019 yılı bütçe teklifimizin Bakanlığımız,
milletimiz ve devletimiz için hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Enerjiniz bol, geleceğiniz
aydınlık olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Özkoç’un değindiği Soma’daki olayla
ilgili bir bilgi var.
Sayın
Bakana yerinden söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in,
Manisa ili Soma ilçesindeki maden ocağında göçük altında kalan
işçileri kurtarma çalışmalarına devam edildiğine
ilişkin açıklaması
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ – Soma’daki kazada tavan
çökmesi nedeniyle 3 işçi mahsur kalmış durumda. İşçilerle
irtibat kuruldu, ölüm yok hamdolsun. Muhtemelen bir yaralanma söz konusu.
İşçilerin bulundukları yerde kurtarılma
çalışmaları da devam ediyor. Mesafe de 1,5 metre kadar
yaklaşmış, inşallah müjdeli bir haberi de yakın bir
saat içerisinde alır, sizlerle paylaşırız efendim.
BAŞKAN
– İnşallah.
Teşekkür
ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine
Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
(Devam)
A) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
(Devam)
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2019Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Nükleer Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ç) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
G) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) REKABET KURUMU (Devam)
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) HELAL AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, şimdi şahsı adına aleyhte
Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun
Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel
Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Günün
son konuşmasını yapıyoruz, evet, son sözü HDP söyleyecek.
Bakanlıkların
bütçesiyle ilgili olarak şunu belirtmek isterim ki: Mantalite olarak bu
bütçeyle AKP, her zamanki gibi, politik tercihini daima ve mutlak surette
çevrenin, ekolojinin karşısında yer alarak
kullanmıştır. Türkiye’nin doğası, birer
yıkım, talan ve rant alanı olarak yeniden
şekillendirilmiş yoksulluğun, açlığın,
çoraklığın mekân ve alanlarına dönüştürülmüştür.
Öznesi insan ve her türlü canlı yaşamı olan bu alanlarda,
şimdi, geriye kurumuş dereler, yok edilmiş ormanlar, zehir akan
nehirler, tekelleşmiş tarım ve alabildiğine rantiyecilik
hüküm sürmektedir. Adının HES, JES, RES, GES ya da nükleer enerji
olmasının bir anlamı olmaksızın, AKP hükûmetleri,
kontrolsüz enerji kullanımını karşılayabilmek
adına bu ülkenin doğal yaşamını âdeta katletmiş,
sermayenin yanında durmuştur. Bütçe, sermaye sahiplerinin istediği
şekilde dizayn edilmiştir; karşı çıkanların,
toprağını ve doğasını korumak isteyenlerin sesi
duyulmamıştır, tıpkı Kızılcaköy köylülerine
yapıldığı gibi, üzerlerine TOMA’yla, biber gazıyla
gidilerek sesleri kısılmaya çalışılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, konuşmama, cezaevlerinde hâlen rehin tutulan tüm tutsak
arkadaşlarımı ve Diyarbakır Cezaevinde hâlâ rehin tutulan
ve bugün açlık grevinin 35’inci gününde olan Sevgili Leyla Güven’i
saygıyla, sevgiyle selamlayarak devam etmek istiyorum. Leyla Güven’in
açlık grevi, 35’inci gününü bu saat itibarıyla artık geride
bırakmıştır ve artık bu süre, kritik bir süredir. Tüm
dünyanın duyduğu bu sesi, diliyorum ki, bu Meclis de duyacaktır.
Bildiğiniz
gibi, açlık grevi eylemleri, çok köklü bir geçmişe sahip olan ve
genellikle siyasi tutsakların, talep ettikleri konulara devleti
yönetenlerin ve kamuoyunun dikkatini çekmek üzere yaptıkları “pasif
direniş” olarak tanımlanan meşru ve barışçıl
eylemlerdir; dünyanın hiçbir yerinde de suç değildir ve dört duvar
arasında bir tutsağın en son çare olarak gördüğüdür çünkü
yaşamını öne sürer, elindeki tek tasarruf aracı, kendi
canıdır ve takdir edersiniz ki, bu, çok kolay bir karar
değildir. Siyaset kurumunun yapması gereken ise, dinlemek, saygı
göstermek, duymak ve çözmek üzere adım atmaktır. Ancak Türkiye’de
siyaset kurumunun belirleyici öğelerinden olan ve kurulan totaliter
rejimin temsilcileri, bu son derece meşru eylemi görmezden geliyor,
baskı kurarak sindirmeyi, susturmayı tercih ediyor. Leyla Güven’in
eylemine sahip çıkanları, destek için açlık grevine giren barış
annelerini, kadınları, bizim üyelerimizi, yöneticilerimizi
gözaltına alıyor, darbediyor, akıllara ziyan suçlamalar
yöneltiyor hem de İnsan Hakları Haftası’nda yapıyor bunu.
Açlık
grevi eylemlerinde siyasilerin ne yapması gerektiği aslında
bellidir. İzlenen yol ve yöntemler, eylemcinin taleplerinin dikkate
alınması, İrlanda’da, Filistin’de geçerli olduğu gibi
Türkiye’de de geçerlidir. Arakan’da, Yemen’de, Filistin’de, Doğu
Türkistan’da yapılan zulümlere elbette haklı olarak ses
çıkarıp kendi ülkelerinde olan bitene sessiz kalınıyorsa bu
çok açık bir şekilde takiyedir, riyadır sayın
milletvekilleri. Bakın size bir ifade okuyacağım:
“İnsanlara haklarını kullandırmayan toplumlar medeni
olamaz.” Kim diyor bu sözü? AKP Genel Başkanı. Devamında da
diyor ki: “Bugün dünyada ‘insan hakları’ diye en çok
bağıranların insan hakları konusunda en kötü sicile sahip
olması tesadüf değildir.” diyerek aslında çok yerinde bir tespit
yapıyor ve Türkiye’yi özetliyor.
Sayın
milletvekilleri, madem insanlara haklarını kullandırtmak
medeniyet ölçüsü, o hâlde birkaç gündür Van’da, Diyarbakır’da, Batman’da,
il binalarımızda sessizce Leyla Güven’e, onun açlık grevi
eylemine destek veren kadınlar neden gözaltına alındı?
Sizler, sizlerin emir ve görüşlerinden bağımsız karar bile
veremeyen savcı ve yargıçlar, sizlerin özel güvenlik birimleriniz
hâline gelmiş olan kolluk güçleri, insan haklarına saygıdan muaf
mı tutuldunuz? Bunu sormak istiyoruz. Totalitarizm işte böyle bir
şeydir. Kendi yurttaşının başını her defasında
ezmeye çalışarak dünyaya ahkâm kesmekten geri kalmıyor.
Günlerdir
özel harekâtçısı, terörcüsü, güvenlikçisi, çevik kuvveti, yüzlerce
polis Van’da, Diyarbakır’da, Batman’da ve hatta yine İzmir’de üstelik
açlık grevi eylemi olacağı şüphesiyle
binalarımızı hem basıyor hem de il ve ilçe
binalarımızın önüne yığınak yapıyor. Yerel
seçimler sebebiyle adaylık başvuruları sürecinin olduğu
bugünlerde parti binamıza giren herkes fişleniyor ve GBT kontrolleri
yapılıyor ve birçok tehdide de maruz kalıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN
– Buyurun.
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Acaba
bugüne kadar AKP binalarına ya da diğer siyasi parti binalarına
-herhangi birine- giren tek bir polis dönüp de bırakın kimlik sormayı,
nereye gittiğini dahi sormaya cesaret edebilmiş midir? Hayır. Bu
davranışlar sadece bize karşı, HDP’lilere karşı
yapılıyor ve kriminalize etme çabaları sürüyor. Ama bunun neden
yapıldığını da elbette ki çok iyi biliyoruz; önümüzde
seçim var, partimizi kriminalize etme çabaları işte bundandır.
Ama günlerdir bizlere yönelik işlenen bu suçların, işlenen bu
zulmün hesabını illaki hem vereceksiniz hem de halkımız
sandıkta bunun hesabını soracaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, bu şekilde, ikinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Malumunuz,
soru-cevap işleminde on dakika soru için, on dakika da cevap için
ayrılmıştır. Soru için sırayla başlatıyorum,
taleplere göre.
Sayın
Gürer, buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakan, 2018 yılında
elektriğe yapılan zamlar yüzde 40’ı buldu. Dolara
bağlı artış gerekçesi de ortadan kalktığına
göre evlere ve iş yerlerine verilen doğal gaz ve elektrik
fiyatlarında ne zaman indirim yapacaksınız?
Kayıp
kaçak bedelleri ve TRT katkı payı elektrik faturasında
vatandaştan zorla alınmaktadır. Bu uygulamadan vazgeçmeyi
düşünüyor musunuz?
Doğal
gazdan enerji üretip devlete satan şirketlerin gün içi fiyat
aralığı 0-2 bin kuruş arasıdır. Normal fiyat 180
kuruş ile 300 kuruş aralığındayken
dışarıda kar var, fiyat şu anda kaça çıktı?
Kışın şirketler bu anlamda arza göre fiyatı
patlatıyor. Bu vurgun yaşanmadan önlem düşünüyor musunuz?
Çiftçiler,
sulama suyunu yer altından enerjiyle çıkarıyor. Elektrik
fiyatını ödeyemeyen icralık çiftçinin elektrik borç faizlerini
silmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Hürriyet…
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bütçe
görüşmelerinin ilk gününde “Bu bütçe, tasarruf bütçesi.” dendi. Bütçeye
baktığımızda tasarruf, hep millete düşüyor. Bu
bütçeden açıkçası biz hiç elektrik alamadık Sayın Bakan.
Kadro alamayan taşeron işçileri, işsiz kalanlar ağlıyor,
bütçede yok. Millet, borç batağında; doğal gaz, elektrik, su
faturalarını ödeyemez olmuş, bütçede yok. Burs verilen
öğrenciler bile “beleşçi” ilan edilmiş, hükûmet onlara faizle
kredi verme peşinde. “Emeklilik, hakkımızdır.” diyen EYT’li
vatandaşlar “fırsatçı” ilan edilmiş. İnsanlar ekmek
derdinde, sesini duyurmak için çatılara çıkar olmuş. İlk
yüz günde söz verilen 3600 ek gösterge yalan olmuş. Binlerce esnaf kepenk
kapatmış. Vatandaşın tenceresi boş kalmış.
Bu boş tencereleri nasıl kaynatmayı düşünüyorsunuz?
Doğal gaz, elektrik, su faturalarını nasıl düşürmeyi planlıyorsunuz?
Kemer sıkmak hep mi millete düşecek?
Son
olarak, bize göre, bu bütçeden garibanın sofrasına ekmek çıkmaz,
çıksa çıksa zenginin purosuna tütün çıkar diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Kılıç…
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Yeterli
enerji ve yetişmiş insan kaynaklarına sahip olup bunlardan yerli
yerince faydalanan ülke ve milletler, gelişip kalkınır ve süper
güç olurlar.
Enerji
kaynakları çeşitlilik gösterir; en büyük enerji kaynağı
olan güneşin kendi enerjisini kendisinin üretiyor olması,
akıllara durgunluk veren bir mucizedir.
Kahramanmaraş’ımız,
ülkemiz enerji üretiminin yüzde 8’ini karşılamakta olup en çok sanayi
elektriği tüketen 11’inci ildir. İlimizde linyit, termik,
hidroelektrik, rüzgâr, güneş, ithal kömür, doğal gaz, fuel-oil ve
biyogazdan enerji üretilmektedir. İlimizde enerji ve tabii kaynaklar ile
madenciliğe şu ana kadar yaklaşık 5 milyar TL’lik kaynak
sarf edilmiştir.
Ayrıca,
ilimizde linyit, kireçtaşı, barit, demir, manganez, krom,
kurşun, çinko ve jeotermal kaynaklarımız ve
yataklarımız bulunmaktadır.
Şu
anda ilimiz merkez ilçeleri ile Türkoğlu, Pazarcık’tan sonra Elbistan
ve Afşin’e de doğal gaz gelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Hedefimiz, diğer ilçelerimizi de tertemiz
enerjiyle buluşturmaktır.
BAŞKAN
– Sayın Erdem…
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Ticaret Bakanına: Gümrük Muhafaza Teşkilatı,
devletimizin dört adli kolluk gücünden biridir. 5 bin personeliyle tüm
Türkiye’de kaçakçılıkla mücadele etmekte olup aynı zamanda
gümrüklü yer ve sahaların asayişini de sağlamaktadır.
1856
yılından bu yana görev alan bu kadim teşkilat, 2017
yılında 2,5 milyar lira değerinde kaçak eşya ve 27 tonluk
uyuşturucu yakalaması yapmıştır.
Kaçakçılığa karşı verdiği mücadeleyle ticaretin
güvenini sağlayarak ihracat ve ithalat yapan firmaların rekabet
gücünü de korumaktadır.
Yine
Gümrük Muhafaza Teşkilatının, kamu sağlığının
korunması, devlet gelirlerinin artırılması ve devlet
güvenliğinin sağlanmasındaki hayati önemi
tartışılmazdır. Bu denli öneme sahip Gümrük Muhafaza
Teşkilatının özlük hakları incelendiğinde hak
ettikleri seviyede değildir.
Bu
sebeple Gümrük Muhafaza Teşkilatının, diğer adli kolluk
birimlerinin özlük haklarına eşitlenmesi hususunda bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Öztunç…
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Enerji
Bakanına soruyorum: Afşin-Elbistan Termik Santralini devrettiniz,
sattınız; Elbistan’ı, Afşin’i sattınız. Kadrolu,
sözleşmeli, taşeron işçiler, burada çalışan
işçiler perişan durumdadır. Kadrolu işçilere gurbet yolu mu
gözüküyor, gurbete mi yollayacaksınız? Taşeron işçilerin
işleri ne olacak? Santrali kaça sattınız? Santrali satarken ne
kadar demirbaş vardı içerisinde? Kasasında ne kadar para
vardı?
EÜAŞ’taki
TEMSAN işçileri yargı kararlarına rağmen
haklarını alamıyorlar, verdirmeyi düşünüyor musunuz?
AKEDAŞ
zulmü var Maraş’ta, AKEDAŞ’ın faturaları çok yüksek
geliyor. AKEDAŞ’a hesap sormayı düşünüyor musunuz?
Andırın’ın
Yeşilyurt Mahallesi’nde, köyünde yapılan HES projesi nedeniyle köylü
perişan. Kamulaştırma dışına çıkılarak
vatandaşın arazileri gasbediliyor. Burada bu
vatandaşlarımızın haklarını soracak
mısınız?
EÜAŞ
Genel Müdürlüğüne İzzet Alagöz’ü atadınız. İzzet
Alagöz, aynı zamanda EÜAŞ’a en büyük işi yapan TEMSAN’ın
sahibi, ortaklarından birisi. TEMSAN’ın sahibini,
ortağını, iş yaptığı EÜAŞ’ın Genel
Müdürlüğü koltuğuna getirmeniz yanlış değil mi? Burada
bir haksızlık var mı? Nasıl şeffaf ihale
yapılacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1)
Türkiye’de enerji kullanımının ne kadarı temiz enerji
dediğimiz yenilenebilir enerji kaynaklarından olan güneş,
rüzgâr, hidroelektrik, jeotermal enerjiden karşılanmaktadır?
2)
Türkiye'de petrol aramaları ne durumdadır? İhtiyacımız
olan petrolün ne kadarını yerli üretimle karşılıyoruz?
3)
Türkiye'de tarım dışı kullanılabilecek birçok arazi
varken doğaya ve canlılara çok zarar verdiği bilinen termik
santralleri neden birinci sınıf arazilere yapıyorsunuz?
4)
Esnaflarımız çok zor durumda, birçoğu işlerinin
durgunluğundan yakınıyor, birçoğu dükkânın
kirasını ödeyemiyor, birçoğu da vergi ve sigorta primlerini
yatıramıyor. Esnafımızın borcu 362 milyar lira oldu.
Esnaflarımızın borçlarının faizini silerek ana
parayı uzun vadelerle, eşit taksitlerle tahsil etmeye yönelik bir
düzenlemeniz var mıdır?
BAŞKAN
– Sayın Kayışoğlu…
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Enerji Bakanı, Bursa’da Karaağız köylülerinin direnişini
görüp biyokütle elektrik santralini iptal edecek misiniz?
Yine
Aydın Kızılca köylülerinin jeotermal santrale karşı
mücadelesine ses verip bunu iptal edecek misiniz?
Kaçak
maden ocaklarını kapatıp, maden ocaklarını denetleyip,
cinayetleri engelleyecek misiniz?
Yoksullara
kalitesiz kömür dağıtmak yerine hava kirliliğini önlemek için
ücretsiz elektrik, doğal gaz vermeyi düşünüyor musunuz?
Bursa
Orhaneli Termik Santrali ve diğer kömürlü santrallerde filtreleri devreye
sokup, denetleyip hava kirliliğini önleyecek misiniz?
Dövizle
birlikte yükselen elektrik ve doğal gaz faturalarını
vatandaş ödeyemez durumda, burada indirim yapacak mısınız?
BAŞKAN
– Sayın Şevkin…
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) – Kamu kurumlarında sözleşmeli olarak
çalışan ve 4/B’li olarak nitelendirilen binlerce insana verilen kadro
sözü yerine getirilmemiştir. Binlerce sözleşmeli personel, kadroya
geçmek için beklemektedir. Çeşitli zamanlarda kadroya geçişle ilgili
taleplerini yüksek sesle dillendirmeye, seslerini duyurmaya çalışan
ve sendikaların desteğini alan 4/B’li sözleşmeli personel, bir
an önce iş güvencesine kavuşmalıdır. 2011 seçimlerinde 230
bin 4/B’liye kadro verilmişken o tarihten bu yana işe alınan
sözleşmeli personele neden kadro verilmemektedir? Ayrıca 4/B’li
personelin, eş durumundan tayin konusunda mağduriyetlerinin
giderilmesi için de yeni bir çalışma yapılması
düşünülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Tarhan? Yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Tarhan’ın yerine ben konuşabilir
miyim?
BAŞKAN
– Sayın Arık...
ÇETİN
ARIK (Kayseri) – Sorum Ticaret Bakanına: Sayın Bakan, Türkiye
genelinde son bir yılda kaç firma konkordato ilan etti? Sanayi ve ticaret
kenti olan Kayseri’mizde bu sayı kaçtır?
Konkordato
ilan eden firmalardan biri de 250 mağazası, 6.500
çalışanı bulunan Makro Marketler zinciridir. Bu marketler
zinciri, önce “Taze” ismini aldı, sonra da konkordato ilan etti.
İddia edilen, bu firmanın, çalışanlarının
hakkını ödememek için hileli olarak konkordato ilan ettiğidir.
Bu konuda herhangi bir çalışma yaptınız mı? Hileli
konkordato tespit ettiniz mi? Sayın Bakan, konkordato ilan eden firmalarda
çalışan emekçi kardeşlerimizin hakkı, niçin ödeme
listesinin en sonunda yer alıyor? Mağdur olan emekçi
kardeşlerimizin hakkının ödenmesi için bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz? İşsizlik Fonu’nu bir kez olsun
amacına uygun olarak kullanmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Barut...
AYHAN
BARUT (Adana) – Sayın Enerji Bakanı, yaz ve kış saati uygulamalarının
yapıldığı 2012 ile 2015 yılları arasında
yıllık tüketim artışı, ortalama 6 ila 9 milyar
kilovatsaattir. Kış saati uygulamasından vazgeçilen 2016
yılında ise tüketim artışı 15 milyar kilovatsaat
olmuştur yani yaz saati uygulaması, vatandaşımıza
tasarruf sağlamamıştır. Aksine, normalden 2-2,5 kat daha
fazla elektrik tüketmesine sebep olmuştur. Uygulamadan
vatandaşlarımız kazançlı çıkmadığına
göre neden ısrar edilmektedir. Köprü, otoyol ve şehir hastanelerinde
olduğu gibi, elektrik üretim ve dağıtım firmalarına
bir tüketim garantisi verilmiş midir? Bu anormal artıştan kimler
kazançlı çıkmaktadır? Uygulamayla, üretici,
dağıtıcı şirketlerin kazançları ne olmuştur?
Bu konuda Elektrik Mühendisleri Odasının raporu hakkında ne
düşünüyorsunuz? Uygulamaya dayanaklık eden akademik raporun
gizlenmesinin sebebi nedir? Bahse konu raporun bir nüshasının
tarafıma gönderilmesini sağlayacak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Son olarak, Sayın Çelebi.
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye,
hem rüzgâr hem güneş potansiyeli açısından olanakları çok
olan bir ülkedir. Ülkemiz, yüzde 27 oranında enerji verimliliği ve
tasarrufu potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelin yüzde kaçına
erişmiş durumdayız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Şimdi, değerli arkadaşlar, cevap için Sayın Komisyon
Başkanı…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Efendim.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Tarhan’ın yerine ben söylemiştim.
BAŞKAN
– Sayın Yalım, burada liste var elimizde, o listeye göre sıra
veriyoruz.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ama verildi işte, Sayın Tarhan bana verdi, ben de
bilgi verdim.
BAŞKAN
– Sayın Tarhan’ın size verdiğinden benim haberim yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ama ben bilgi verdim.
BAŞKAN
– Bu listeye göre gidiyorum ben, elimizde liste var, değişen arkadaşlar
burada bildiriliyor, ona göre yapıyoruz bunu, lütfen.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ben bilgi verdim ama Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyon Başkanı cevap için söz talebiniz var mı?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Benim söz talebim yok, önce Ruhsar Hanım başlasın
efendim, sonra Enerji Bakanımız devam edecek.
BAŞKAN
– Tamam.
Bakanlarımızdan
kim? Ticaret Bakanımız.
Buyurun.
TİCARET
BAKANI RUHSAR PEKCAN – Öncelikle sorunuz için teşekkür ediyorum.
Gümrük
muhafaza kolluk birimlerimizin özverili çalışmaları bizim de
takdirimize şayan, gerçekten özellikle bu sene çok özel
çalışmaları var. Gümrük muhafaza kolluk birimlerinin özlük
haklarının diğer kolluk birimleriyle aynı seviyeye gelmesi
için ben de -not aldım da nereden geldi soru diye oraya bakıyorum-
özel olarak çalışacağım ama bu da bir süreç, siz de
biliyorsunuz, bu seneki bütçemizde yok, zaman alacak ama inşallah bana
kısmet olur.
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim.
TİCARET
BAKANI RUHSAR PEKCAN – İkinci soruya gelince, konkordatoyla ilgili. Anonim
şirketlerde 294’e, limitet şirketlerde 552’ye, toplam 846’ya
ulaştı. Bunun 282’si İstanbul, 115’i Ankara, 65’i İzmir,
46’sı Kocaeli, 28’i Mersin, 25’i Bursa, 13’ü Hatay, 14’ü Kayseri,
diğerleri de 260 civarında.
Bu
rakamı verirken sizinle 2017’de açılan ve kapanan şirket
sayısını paylaşmak isterim. Açılan: 110.575. Kapanan:
30.648. Net: 79.927 firma iş hayatına katılmış. 2018’de
açılan ticari firma sayımız: 112.300. Kapanan: 30.700. Net,
açılan ticari firma sayımız 81.599. 2017’de
esnaflarımızın açtığı iş yerleri
sayısı: 215.160. Kapanan: 89.173. Net: 125.987. 2018’de açılan
esnaf iş yerimizin sayısı: 214.133. Kapanan: 96.851. Net:
117.282 firmamız açılmış, esnafımız iş yeri
açmış.
Konkordatoyla
ilgili, Makro Marketle ilgili konu, Adalet Bakanlığında, Adalet
Bakanlığının soruşturması sonucu netleşmesi
gerekiyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, buyurun.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, kazayla ilgili bir sevindirici haber
geldi, 3 işçimizi de kurtardık hamdolsun, ufak tefek yaralanmalar
var, sağ salim kurtarılmış oldular, onu bilgilerinize arz
ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Şükürler olsun.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ – Evet, şükürler
olsun.
Gelen
sorularda da belki sırasına göre olmayabilir ama cevaplamaya
çalışacağım.
Öncelikle,
yenilenebilir kaynakların enerji kurulu gücü içerisindeki payı ve
miktarıyla ilgili bir soru vardı, üretimiyle ilgili. Toplam kurulu
güç aslında baktığımızda 88.177 megavat, 2018
itibarıyla. Hidrolik kaynaklar 28 bin küsur megavatı
oluşturuyor, yüzde 32; rüzgâr, 6.825, yüzde 7,7; jeotermal 1.282 megavat,
yüzde 1,45; güneş 5.253 megavat -burada, geçtiğimiz yıl
hakikaten ciddi bir atak yaptık- o da yüzde 6; biyokütle var, orada biraz
daha arkadan geliyoruz, orada 640 megavatlık kurulu bir gücümüz var;
toplam yenilenebilir kaynaklar kurulu gücü 42.241. Bu hesapla yüzde 48’i sadece
yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor. Üretime
baktığımızda ise yaklaşık yüzde 33’ü bu
kaynaklardan üretiliyor. Yerli kömürün yüzde 17 civarında bir üretim
payı var. Böylece yüzde 50’ye ulaşmış oluyoruz.
Bu,
yaz saati uygulamasına ilişkin hem kürsüde hem de biraz önce
sayın vekilimiz sordu. Aslında bu konuda ne kadar doğru
yaptığımızı şimdi daha iyi anlıyoruz. Avrupa
Birliği de bunu tartışmaya başladı. Avrupa'daki
vatandaşlar da diyor ki: “Artık, gerçekten bir şehir efsanesi,
verimliliği yok ve herkesin psikolojisi bozuluyor.” Şimdi onlar da
tek saat uygulamasına geçmek üzere harekete geçti biliyorsunuz, biz iki
yıl oldu geçtik. Ama ben yine de rakamları vereyim. Hakikaten,
İstanbul Teknik Üniversitesine son derece bilimsel bir çalışma
yaptırmıştık. Bu sürekli yaz saati uygulamasına
geçince tek zamanlı tarifeler için yaklaşık 540 milyon
liralık, 3 zamanlı tarifeler için de 800 milyon liralık bir tasarruf
söz konusu. Hesap yanlışlığı şuradan
kaynaklanıyor: Gün içerisindeki toplam talep artışı sanki
saat farkından kaynaklanıyormuş gibi algılanıyor.
Burada kıyaslanması gereken saatler, gün doğumu ve gün
batımındaki saatler olması lazım. Diğerlerini
mevsimsellikten arındırdığınızda aslında bu
hesabın doğruluğunu siz de görmüş olacaksınız.
Elektrik,
doğal gaz maliyetleriyle alakalı birkaç soru gelmişti. Daha önce
de bunu ben birkaç defa komisyonda ve çeşitli platformlarda
açıkladım. Enerji maliyetleri aslında nihai tarifeleri
belirliyor. Enerji maliyetlerindeki değişimler azalma yönünde olursa
fiyatlar düşüyor, artış yönünde olursa da fiyatlar artıyor.
Sadece döviz veya enflasyon etkilemiyor, etkileyen başka unsurlar da var.
Maliyetlerin içerisinde yatırım maliyetleri, işçilik giderleri,
uluslararası petrol ve doğal gaz fiyatları, emtia
fiyatları, bunlar gibi unsurlar bir araya geliyor, hakikaten çok kompleks,
sofistike bir hesabı var. EPDK bu hesapları yapıyor ve sonunda
bir tarife çıkıyor. Bu tarife de ulusal tarife olarak tüm ülkede uygulanıyor.
Maliyetler düşerse indirim olması gayet normal. Biz de zaten bunun
için çalışıyoruz. Şu anda yıl başına daha
var. Ekipler maliyetleri tekrar çalışıyorlar ve gözden
geçiriyorlar.
Afşin’le
alakalı bir soru yöneltilmişti. Doğrudur, Afşin A Santrali
2000 yılından önce yapılan işletme hakkı devir
sözleşmesi kapsamında yeni sahibine devredildi. Danıştay
onayından da geçmiş oldu. Ama orada hiçbir işçimiz endişe
etmesin, gerek bizde gerekse taşeronda da çalışsa yine orada
yeni işveren iş vermeye devam edecek. Benim de kulağıma
birtakım dedikodular geldi. İşçilerin böyle bir endişeye
kapılmasına gerek yok.
Petrol
üretimiyle ilgili bir soru geldi. Şu anda bizim petrol üretimimiz günlük
yaklaşık 60 bin varil civarında. Bu, bizim toplam tüketimimizin
yüzde 8’ine tekabül ediyor. Bunu artırmak için biz de
çalışıyoruz.
“Termik
santraller niçin tarım arazilerinde tercih ediliyor?” deniyor. Şunu
söyleyeyim: Termik santraller kaynağa bağımlı santraller.
Kömürü nerede bulursanız ona yakın yerde termik santrali kurmak
zorundasın. Bu kömür bazen ovada, bazen de dağın altında
denk geliyor. Ama şundan endişe etmeyin: Bu yeni nesil termik
santraller baca gazı açısından, emisyonlar açısından
Avrupa Birliği standartlarını yakalamış durumda.
Burada herhangi bir çevresel risk söz konusu değil.
Kadroyla
ilgili birkaç soru vardı. Sanırım Çalışma
Bakanlığına sormakta, yönlendirmekte fayda var. Yarın da
sanırım bütçeleri varmış.
Kaçak
maden ocakları… Biz de aslında etkin mücadele yapmaya
çalışıyoruz. Hatta geçtiğimiz yıl bununla alakalı
olarak ceza şartı, hapis cezası şartı da getirildi.
Eskiden sadece idari para cezaları söz konusuyken şimdi hapis
cezası da getirildi. Bu denetimleri yerinde valilikler, kolluk güçleri
yapıyor. Bize ihbar gelirse, bizim denetimlerimiz esnasında
yakalarsak da kimsenin gözünün yaşına bakmıyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda da benzer bir kaçak madencilik faaliyetinde maalesef
3 işçimizi kaybetmiştik. Bu tip hadiselerle de
karşılaşıyoruz. Taviz vermemiz söz konusu değil;
denetimleri de artırdık, artırmaya devam edeceğiz.
Bir
diğer husus, enerji tüketim maliyetlerinin dar gelirli vatandaşlara
olan etkisi. 2002 yılında asgari ücrette 150 kilovatsaatlik bir
elektrik tüketen hanenin, asgari ücrete oranı, aylık asgari ücret
içindeki payı yüzde 15,1 iken bugün itibarıyla asgari ücret 1.603
lira; yine, 150 kilovatsaatlik elektrik tüketimini baz
aldığımızda asgari ücretteki elektrik faturasının
payı yüzde 5,6; üçte 1 oranında aslında azalma söz konusu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Doğal
gazı söylüyorum: Doğal gazda 1/1/2002 yine net asgari ücret üzerinden,
100 metreküplük ortalama bir aylık tüketim, asgari ücret içindeki
payı yüzde 25…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Bakan…
BAŞKAN
– Sayın Gürer…
Tamamlayalım
Sayın Bakan.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ – Tamamlıyorum.
Bugün
itibarıyla yine aynı miktardaki doğal gazın asgari ücret
içerisindeki payı yüzde 9,2. 25’ten yüzde 9,2’ye düşmüş durumda.
Arzu ederiz ki yüzde 5 olsun yani biz de onun için gayret ediyoruz ama bu zaman
zaman şehir efsanesi olarak dillendiriliyor ama rakamlar yalan söylemez.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, tutanaklara
geçmesi için bir cümle söyleyebilir miyim?
BAŞKAN
- Arkadaşlar, soru-cevap bu, soru sordunuz cevap verildi. Cevabı
beğenmemek gibi bir usulümüz yok.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Gürer, sorunu sordun, cevabını aldın.
Cevaplanamayan sorular varsa arkadaşlar, onunla ilgili de Sayın
Bakanlarımızın yazılı cevap vermesi söz konusu olacak.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Efendim?
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tutanaklara geçmesi için tek bir cümle söylemek
istiyorum.
BAŞKAN
– Hayır. Neye dayanarak, 69 mu, 60 mı? Ne istiyorsunuz?
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Bakana teşekkür edeceğim.
Bir dakika, tutanaklara geçmesi için Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sorunuzu sordunuz bitti. Hayır Öztunç, yok böyle bir şey.
ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, size teşekkür ediyorum.
Eğer işçiler mağdur edilirse biliniz ki hesabını
sizden sorarız Afşin Elbistan Termik Santrali’nin.
BAŞKAN
- Arkadaşlar, soru-cevap işlemi de böylece
tamamlanmıştır.
Şimdi,
sırasıyla, ikinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile
kesin hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
20) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.863.608.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 2.310.590.000,00
Bütçe Gideri 2.007.711.952,08
İptal Edilen Ödenek 302.878.047,92
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
42.05) ENERJİ
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 307.522.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 307.522.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun 2019 yılı bütçesi kabul
edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler … Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 306.983.443,90
Bütçe Gideri 276.867.670,97
İptal Edilen Ödenek 30.115.772,93
BAŞKAN
–Kabul edenler… Etmeyenler … Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 241.536.000,00
Tahsilat 283.708.270,98
Ret ve İadeler 6.840.600,01
Net Tahsilat 276.867.670,97
BAŞKAN
–Kabul edenler… Etmeyenler … Kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Nükleer
Düzenleme Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler … Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
42.12) NÜKLEER DÜZENLEME
KURUMU
1) Nükleer Düzenleme
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 95.132.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 95.132.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Nükleer
Düzenleme Kurumunun 2019 yılı bütçesi kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler … Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.26) ULUSAL BOR
ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 12.489.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 12.489.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 15.582.000,00
Bütçe Gideri 8.833.731,87
İptal Edilen Ödenek 6.748.268,13
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 15.532.000,00
Tahsilat 8.974.230,42
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.27) TÜRKİYE ATOM
ENERJİSİ KURUMU
1) Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 179.077.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 179.077.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 189.321.181,43
Bütçe Gideri 136.262.435,63
İptal Edilen Ödenek 53.058.745,80
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 5.085.600,77
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 174.778.000,00
Tahsilat 160.963.893,04
Ret ve İadeler 615.964,67
Net Tahsilat 160.347.928,37
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.40) MADEN TETKİK
VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 625.469.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 620.469.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
|
Toplam Ödenek 727.162.106,17
Bütçe Gideri 665.147.197,30
İptal Edilen Ödenek 62.014.908,87
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 21.330.768,73
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 674.081.000,00
Tahsilat 885.631.020,77
Ret ve İadeler 31.069.257,35
Net Tahsilat 854.561.763,42
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Nadir
Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsünün 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.64) NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 4.529.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 4.529.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Nadir
Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsünün 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi bölümleri kabul edilmiştir.
Maden
ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.65) MADEN VE PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 257.403.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 257.403.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maden
ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Ticaret
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
31) TİCARET BAKANLIĞI
1) Ticaret Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 5.693.573.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ticaret
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Gümrük
ve Ticaret Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
31) GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI
1) Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 1.262.213.211,90
Bütçe Gideri 1.144.343.240,83
İptal Edilen Ödenek 117.414.670,37
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 20.352.438,00
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ekonomi
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
28) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 3.319.432.000,00
Bütçe Gideri 3.287.736.293,81
İptal Edilen Ödenek 31.695.706,19
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Rekabet
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
42.07) REKABET KURUMU
1) Rekabet Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 96.190.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 96.190.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Rekabet
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Rekabet
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Rekabet Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 93.350.000,00
Bütçe Gideri 72.698.576,45
İptal Edilen Ödenek 20.651.423,55
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelininin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 78.000.000,00
Tahsilat 81.426.818,51
Ret ve İadeler 906.784,96
Net Tahsilat 80.520.033,55
BAŞKAN
– Kabul edenler … Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Rekabet
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Helal
Akreditasyon Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.63) HELAL AKREDİTASYON KURUMU
1) Helal Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.876.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 3.876.000
BAŞKAN – Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Helal Akreditasyon
Kurumu 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, böylece ikinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ve
kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
böylece ikinci tur görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Programa göre kamu
idarelerinin bütçe
ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 13
Aralık 2018 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.24